RAPORLAR

TBMM

DIŞ İLİŞKİLER VE PROTOKOL

MÜDÜRLÜĞÜ

 

NO: 4

                                                                                                    4 Mart 2008

 

Hazırlayan                 :           Mesut Arslanbek

Akdeniz Parlamenter Asamblesi Türk Delegasyonu Sekreteri

 

Konu                          :           Akdeniz Parlamenter Asamblesi’nin 28-29 Şubat 2008

                                               tarihlerinde Malta’nın başkenti Valetta’da gerçekleştirilen

                                               Birinci Daimi Komite Toplantısı

___________________________________________________________________________

 

AKDENİZ  PARLAMENTER  ASAMBLESİ

BİRİNCİ DAİMİ KOMİSYON

(SİYASİ ve GÜVENLİK İLİŞKİLİ İŞBİRLİĞİ KOMİTESİ)

TOPLANTISI

28-29 ŞUBAT 2008 / MALTA

 

Akdeniz Parlamenter Asamblesi Birinci Daimi Komitesinin (Siyasi ve Güvenlik İlişkili İşbirliği Komitesi) 28-29 Şubat 2008 tarihlerinde Malta’da gerçekleştirilen toplantılarına Türk Grubu Başkanı Ankara Milletvekili Aşkın ASAN, Uşak Milletvekili Mustafa ÇETİN ve Delegasyon Sekreteri Mesut Arslanbek katılmıştır.

 

28 ŞUBAT 2008, PERŞEMBE

 

            Gündemin ilk sırasında yer alan “Bölgesel istikrara yönelik alışılmadık tehditler” başlığı altında Dünya Sağlık Örgütü (WHO) uzmanlarından Dr.Liviu Vedrasca tarafından bir sunuş gerçekleştirilmiştir.

 

            Dr.Vedrasca’nın sunuşu Akdeniz Bölgesinde ‘kuş gribi’ne hazır bulunuşluk konusunu içermekteydi. Kuş gribi hastalığına toplumların sağlık sektörleriyle birlikte bütün sektörlerinin bilinçlenmesinin gerektiği, hazır bulunuşluk konusunda parlamenterlerin rolünün ne olabileceği, hastalığın nasıl etkili olduğu, sonuçları, hastalığın tarihçesi, ekonomiye etkileri, alınabilecek önlemler, hazır bulunuşluk için alınması muhtemel tedbirler, Birleşmiş Milletlerin sistem stratejisi, hastalığa karşı alınan önlemler ve buna karşı gelen tepkiler, hazır bulunuşluk ilkeleri, hastalığa karşı ulusal, bölgesel ve küresel düzeyde hazır bulunuşluk, 2008 yılı itibarıyla 2008 hastalığa karşı küresel önceliklerin neler olabileceği, parlamenterlerin rolü ve son olarak Akdeniz Parlamenter Asamblesi’nin kuş gribi vakalarına karşı hazır bulunuşluk konusundaki rolü üzerinde durulmuştur.

 

            Ankara Milletvekili Aşkın ASAN sunuşun ardından Dr.Vedrasca’ya teşekkürlerini ifade ederek, Türkiye’nin kurumlarıyla kuş gribi hastalığına karşı oldukça duyarlı davrandığını, bu vakaya karşı önce toplumun bilinçlendirilmesinin ve peşinden hazır bulunuşluğunun önemini vurgulayarak, Sağlık Bakanlığının gerekli her türlü tedbiri aldığını ve kitle iletişim araçlarını bu konudaki rolünün önemini belirtmiştir.

 

            Dr.Vedrasca kendisine sunuşuyla ilgili olarak yöneltilen soruları yanıtlamış, hazır bulunuşluğun finansmanının önemli olduğunu ve kili ilişkilerle Dünya Bankası Küresel Fonlarından yaklaşık yarım milyar dolarlık bir kaynak ayrıldığını, olası felaketlerin 1-2 yıllık dönemlerde ortaya çıkabileceğini, bu defa şiddetinin öncekilerden daha sert olacağını belirtmiştir.

 

            ABD Malta Büyükelçisi Bayan Molly H.Bordenaro “Annapolis sürecine ilişkin en son gelişmeler” konusunda bir sunuş yapmıştır.

 

            Sayın Bordenaro, APA üyelerine yönelik yaptığı sunuşta Filistin-İsrail çatışmasının bölge istikrarı konusundaki en önemli unsuru oluşturduğunu, çözüm olasılıklarının mevcut olduğunu, bu konuyu ele alacak APA Geçici Komitesinin önemli bir rol oynayabileceğini, APA’nın da Annapolis sürecini desteklediğini, ABD’nin Orta Doğu’da barışın sağlanması için büyük katkıda bulunduğunu, Annapolis sürecinin bölgede barış ve özgürlük konusunun geliştirilebilmesi için benzersiz bir imkan olduğunu, Amerika’nın her zaman İsrail’in güvenlik için çaba gösterdiğini, Filistin devleti kurulmasının Orta Doğu’da istikrarı artıracağını ve İsrail halkının güvenliğine katkıda bulunacağını, ABD’nin bu nedenle İsrail ve Filistin’le birlikte ilerleme kaydetmek üzere Annapolis Konferansında dört paralel yol oluşturduğunu; ilk yolun İsrail-Filistin arasında yüksek düzeyde ikili görüşmelerin yeniden tesis edilmesi, ikinci olarak yeni bir yol haritasının oluşturulması, üçüncü olarak İsrail ve diğer uluslararası toplumun yardımlarıyla Filistinlilerin gereksinimi olan ekonomik, siyasi ve güvenlik kurumlarını oluşturması, son olarak söz konusu sürecin başarılı olabilmesi için uluslararası toplumun bölgeye desteğini ifade etmiştir.

 

            Sayın Büyükelçinin konuşmasının ardından APA üyeleri sunuşa ilişkin görüş, eleştiri ve sorularını iletmiştir. Özellikle, Batı Yakasının işgal altında olduğu, Filistinlilerin programının HAMAS değil PLO programı olduğu ve uluslararası yasallığının bulunduğu, yaptıkları konuşmaların bir diplomat olmamaları nedeniyle oldukça dostça olduğu, ABD yönetiminin adil ve tarafsız bir arabulucu görünümünde olmadığı, işgal altındaki topraklara yerleşimlerin yasadışı olduğu, Filistinlilerin bağımsızlık mücadelelerinin terörizm olarak tanımlanmaması gerektiği, Filistinlilere karşı bir soykırım uygulanmakta olduğu, İsrail tanklarının sivil yerleşimleri yıktığı, nesilden nesile aktarılan bir şekilde Filistin devletinin kuruluşu için mücadele edildiği, pek çok Filistinlinin İsrail’de hapiste olduğu, özgürlükleri için mücadele verenlerin terörist kabul edildiği, Arapların barış girişiminin İsrail tarafından reddedildiği ve adil bir çözümün arzu edildiği anlatılmıştır.

 

            Sayın ASAN söz alarak, Filistin sorununun meselenin temelini oluşturduğunu, Orta Doğu’da güvenlik, barış ve refahın arzu edildiğini, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler yol haritası çerçevesinde çözüme yönelik görüşmeleri desteklediğini, yedi yıllık bir aradan sonra Annapolis konferansı ile 2008 yılı sonuna doğru bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasının arzulandığını, Doğu Kudüs ve Batı Yakasındaki yerleşimlerin anlaşmalara aykırı olduğunu, Gazze Şeridinde her gün insanların öldürüldüğünü, Filistin – İsrail ve Türkiye arasında (Perez-Abbas-Abdullah Gül) Ankara’da ortak bir deklarasyon yayınlandığını, güven artırıcı önlemler kapsamında Paris’te gerçekleştirilen “Donors’ Conference” Türkiye’nin 150 milyon dolar katkıda bulunduğunu ve barış için gayretlerini sürdüreceğini ifade etmiştir.

 

            NATO Parlamenter Asamblesi Genel Sekreter Yardımcısı Andrea Cellino “barış ve güvenliğin sağlanması için güven artırıcı önlemler” gündem maddesine ilişkin “Köprü Oluşturma: NATO Parlamenter Asamblesi ve Akdeniz Parlamenter Asamblesi” konulu bir sunuş yapmıştır.

 

            Sayın Cellino sunuşunda özetle NATO-PA’nın ne olduğunu, NATO ile arasındaki farklılığı, her yıl yaklaşık 40 etkinlikte bulunduklarını, NATO’nun parlamenter organı olduklarını, etkinliklere 500 parlamenterin katıldığını, çalışmalarının NATO gündemi ile sınırlı olmadığını, ilişkilerinin NATO’nun hedeflerinin ötesinde olduğunu, NATO’nun bir Akdeniz Dialog Grubu bulunduğunu, bunun 1994 yılında Barselona süreci olarak başlatıldığını, Filistin parlamentosu ile ilişkilere önem verildiğini, Avrupa Parlamentosu ile ilişkilerinin bulunduğunu, bazı siyasi bölgeler nedeniyle ilişkilerde bazı kısıtlamalar olduğunu, Sekretaryalarının bütçesinin 3 milyon € olduğunu, bünyelerinde güçlü parlamenter gruplar bulunduğunu, ülkelere paralarını en rasyonel şekilde kullanabilmeleri konusunda yardımcı olduklarını belirtmiştir.

 

            Sayın ASAN söz alarak konunun görüşüldüğü gündem maddesinin ‘terör’ konusu üzerinde birkaç söz söylemek istediğini belirterek, sözlerine şöyle devam etmiştir: terör demokrasi ve hukukun üstünlüğüne , insan haklarından tam olarak yararlanmaya, uluslararası barış ve güvenliğe karşı bir tehdit olarak karşımıza çıkmıştır. Terör temel insan hakkı olan yaşama hakkını ihlal etmektedir. Terör tamamen ve sistematik olarak insan haklarını ihlal etmektedir. Türkiye her zaman terörün insan hakları olarak kabul etmesi gerektiğine işaret etmektedir. Her türlü şekliyle terörün insanlığa karşı bir suç olarak kabul edilmesi gerekmektedir. Terörün belirli bir dini, bölgesi, milliyeti ya da coğrafi bölgesi yoktur. Bu nedenle terörün herhangi bir din ile eşleştirilmesi yanlıştır. Uluslararası toplum terörün tanımında bir fikir birliğine vararak adalet huzuruna çıkarılmasını arzulamaktadır. Teröre karşı Birleşmiş Milletler esas forum olarak kabul edilmektedir. BM bu konuda öncü rol oynamaktadır. İkili işbirliği bağlamında Türkiye 70 ülkeyle işbirliğini artırmak ve terörle mücadele, organize suçların önlenmesi, uyuşturucu kaçakçılığının engellenmesi amacıyla karşılıklı anlaşmalar imzalamıştır. Terör ile organize suç arasındaki yakın ilişki herkes tarafından bilinen bir realitedir.  Mesela,  dünyadaki en tehlikeli terör örgütlerinden birisi olan PKK/KONGRA-GEL bu konuya iyi bir örnek oluşturmaktadır. Terör ağı dünyanın her yerinde uyuşturucunun üretim ve pazarlaması ile ilgilenmektedir. 

 

            Sayın ASAN sözlerinin bundan sonraki bölümünde PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün faaliyetlerini nasıl finanse ettiğini; organize suç örgütünün kaynaklarını uyuşturucu kaçakçılığının, para aklama işlerinin, silah kaçakçılığının, insan kaçakçılığının oluşturduğunu, bu örgütün anılan yasa dışı işlerin tamamında yer aldığını, örgütün faaliyetlerinin ABD Dışişleri Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı tarafından belgelendiğini, çeşitli tarihlerde gerçekleştirilen uluslararası operasyonlarla örgütün faaliyetlerin ortaya çıkarıldığını, Türkiye’nin her türlü uluslararası platforma örgütün herhangi bir şekilde hoş görülemeyecek  terör örgütü olduğunu belirterek, PKK/KONGRA-GEL’in  ayrılıkçı bir terör örgütü olduğunu ve 1984 yılından beri sayıları 33  bini aşkın Türk vatandaşının yaşamını yitirdiğini ve yaralandığını, bu örgütle savaşın devletin en başta gelen öncelikleri arasında olduğunu, APA üyesi ve uluslararası yükümlülüklerine uyan bütün ülkelerin PKK terör örgütüne karşı kararlı bir duruş göstermelerini beklediğini anlatmıştır.

 

            Sırbistan Delegasyonu üyeleri Kosova’nın bağımsızlığına ilişkin olarak bir tartışmak başlatarak, bu konuda pek çok ülkenin görüş belirtmesine neden olmuştur. Buna karşılık Arnavutluk Delegasyonu üyesi ve aynı zamanda Arnavutluk Meclis Başkan Yardımcısı olan Sayın Fatos Beja Balkanlara olumlu katkılarda bulunmayı arzu ettiklerini, Arnavutluk’un etnik bir devlet olduğunu, BM kararlarının toprak bütünlüklerini garanti altına aldığını, NATO’nun Arnavut olmaya nüfusu koruduğunu, bu ayrılmadan yalnızca Rusya’nın memnun kalmadığını, her şeyin en iyisinin realiteyi olduğu gibi kabul etmek olduğunu, ülkesinin Kosova’nın bağımsızlığını desteklediğini belirtmiştir.

 

            Fransa Delegasyonundan Ruddy Salles çok ilginç tartışmaların yaşandığını ve başka bir başlıkta Kosova konusunun ele alınabileceğini belirtmiştir.

 

            “Bir Akdeniz stratejisi olarak enerji” başlıklı gündeme ilişkin olarak Portekiz Delegasyonu üyesi Jose Junquero kısa bir sunuş yapmıştır. Sayın Junquero bölgede ekonomik gelişmenin sürdürülebilmesi için enerjiye gereksinim duyulduğunu, bu sorunun Akdeniz ülkelerini daha da yakınlaştırdığını, alternatif enerji tür ve kaynaklarının giderek önem kazandığını, iklim değişiminin küresel bir sorun haline geldiğini, yenilenebilir enerji kaynaklarının ve enerjinin etkin kullanımının önem kazandığını, Akdeniz’in bir refah bölgesi olması isteniyorsa enerjinin aynı zamanda insanları daha da yakınlaştıran barışa katkıda bulunan bir araç olduğunu, kuzey ve güney Akdeniz’de karşılıklı ekonomik ilişkilerin gelişmesindeki öneminin giderek arttığını ve birlikte çaba göstererek güçlü, etkin, dayanıklı bir Akdeniz enerji stratejisi geliştirilebileceğini vurgulamıştır.

 

            Bu başlıkla ilgili olarak Uşak Milletvekili Mustafa ÇETİN söz alarak Türkiye’nin enerji bakımından zengin Hazar bölgesi ile Orta Doğu ve tüketiciler arasında doğal bir köprü oluşturduğunu, transit bir ülke konumunu güçlendirme çaba içinde olduğunu böylelikle küresel  güvenli enerji teminine katkıda bulunacağını, bunun doğu ile batı arasında bir enerji koridoru olarak değerlendirilmesi gerektiğini, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının 2006 yılında faaliyete geçtiğini, geçtiğimiz yıl ise Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattının yapımına başlandığını, doğalgazın Avrupa piyasasına iletilmesinin Akdeniz ülkeleri için de son derece büyük önem taşıdığını, NABUCCO projesinin ilk ayağının 18 Kasım 2007 tarihinde faaliyete geçtiğini, Türkiye’nin bu hatta ek olarak Kuzey-Güney aksına büyük önem verdiğini, bu bağlamda Samsun-Ceyhan by-pass petrol boru hattı projesinin ekonomik bakımdan ve çevre açısından oldukça önem taşıdığını ve sürdürülebilir bir proje olduğunu, Türkiye’nin bunlardan başka Türkiye-İsrail enerji koridoru, Arap doğalgaz boru hattı ve Suriye, Ürdün, Lübnan, Mısır, Irak, Libya ile elektrik aktarımı projelerinde yer aldığını, Akdeniz’de enerji ortaklığının desteklendiğini, EUROMED’in AB ülkeleri ile Akdeniz ülkeleri arasında görüş alışverişi konusunda önemli bir platform oluşturduğunu, Türkiye’nin AB müktesabatı ile ilgili enerji konusundaki yasalarını gözden geçirme sürecini tamamladığını ifade etmiştir.

 

            Birleşmiş Milletler Genel Sekreter Yardımcısı Sayın John Holmes video konferans yöntemiyle New York BM Genel Merkeziyle canlı bağlantı kurularak önce APA toplantısında hazır bulunan parlamenterlere Filistin meselesi de dahil olmak üzere Orta Doğu’daki son durumla ilgili olarak bölgeye yaptığı beş günlük ziyaret konusunda bilgi vermiştir.

 

            Sayın Holmes, beş gün süren ziyareti sırasında İsrail’in işgal ettiği Gazze’de de bulunduğunu, Filistinlilerin KASEM roketleriyle yararlanan İsraillileri gördüğünü, Gazze’de durumun iyi olmadığını ve giderek daha da kötüleştiğini, İsrail’in yardım çabalarını engellediğini, geçiş noktalarından temel gıda maddeleri ile hammadde geçişinin İsrail tarafından engellendiğini, Ocak 2007’ye göre geçmesine izin verilen malzeme miktarının çok kısıtlandığını, enerji tesislerinin kapasitelerinin çok düşürüldüğünü, tıbbi malzemenin yetersiz olduğunu, Gazze ekonomisinin çöktüğünü, sanayi ve tarımın çöktüğünü, hammadde ile yedek parçanın en zor bulunan maddeler arasında yer aldığını, çiçek ve çilek vb sevki yatın durduğunu, bunların sebebinin HAMAS yönetimi olduğunu, elektriğin kesildiğini, süratle şartların kötüleştiğini, atık suyun (lağım) herhangi bir arıtmaya tabi tutulmadan Akdeniz’e boşaltıldığını, İsrail’in KASEM roketlerinden yakındığını, güvenlik mülahazasıyla yerleşim yerleri ile bağlantıyı sağlayan yolların kapalı olduğunu, bu nedenle yerleşim yerlerinin hizmet alamadığını, Annapolis barış konseptinin oldukça gerisinde kalındığını, 580 kontrol noktasının kapalı tutulduğunu, Gazze ve Batı Yakasında barış sürecinin başarılı olmadığını, Filistin güvenlik gücüne mensup kişilerin Ürdün’de eğitildiklerini ifade etmiştir.

 

            APA toplantısına katılan parlamenterler ve özellikle Filistin Delegasyonu üyeleri öncelikle teşekkürlerini sunarak gerçekler hakkında tam bir fikir verildiğini, İsrail kuşatmasının hastane, okul ve her şeyi durdurduğunu, sözü edilen roketlerin çok önemsiz ve etkisiz olduğunu, her gün en az 10 Filistinlinin İsrail tarafından öldürüldüğünü, Batı Yakasında herhangi bir roket saldırısı olmamasına rağmen burada halen insanların öldürüldüğünü, bu durum karşısında Birleşmiş Milletlerin acil olarak bir şeyler yapması gerektiğini ve BM Güvenlik Konseyinin ne işe yaradığını belirtmişlerdir.

 

            Sayın ASAN yaptığı konuşmada kısa bir süre parlamenter arkadaşlarının bölgeye ziyarette bulunduğunu ve durumun son derece kötü, açlık ve yetersizlikler dolu olduğunu ilettiklerini, çocuklara herhangi bir yardımda bulunulmadığını, açlık olmadığına ilişkin açıklamaların pek doğru olmadığını vurgulamıştır.

 

            Kendisine yöneltilen eleştirileri cevaplarken Sayın Holmes, Birleşmiş Milletlerin ne yapabileceği konusunda henüz BM’nin kararlı bir yaklaşımının ve fikir birliğinin bulunmadığını, kısaca ne yapılması gerektiği üzerinde temel bir mutabakatın oluşmadığını, bir şeyle yapılabileceğini ve öncelikle maddi yardımların yapılabileceğini, sorunun neden olduğu sıkıntıların giderilmesi için çaba gösterilebileceğini, realite üzerine yoğunlaşılarak soruna çözüme yaklaşılabileceğini, sorunun kendi sorumluluğunun dışında kaldığını ve sorunun BM İnsan Hakları Komiserliği sorumluluğunda olduğunu, siyasi bir ilerleme sağlanmadan durumun düzelemeyeceğini, pek çok Filistinlinin Birleşmiş Milletlerin ne yaptığını sorguladığını, Sayın Holmes  BM Genel Sekreterinin sorumluluklarının farklı olduğunu, gelecekte NATO-PA’nın özellikle Gazze’de güvenlik konusunda görev alabileceğini, Filistinlilerin tavuk yumurta misali itibarlarını artıracak davranışta bulunmaları gerektiğini, askeri hareketi ile herhangi bir çözüme ulaşılamayacağını, açlık konusundaki eleştirilerle ilgi olarak gelirin giderek düşmesi nedeniyle gıdanın alınamadığını ifade etmiştir.

 

            Toplantı Başkanı Ürdünlü parlamenter Mohammed Al-Ziqrat bütün gözlemlerin ardından Akdeniz Parlamenter Asamblesi’nin soruna ilişkin oynayabileceği rol konusunda bir soru yöneltmiştir.

 

            Bu soruyu Sayın Holmes yolların kapatılması, roket saldırılarına son verilmesinin, ülkelerin tek tek insanı yardım konusunda çaba göstermelerinin, barış görüşmeleri yolunun açılmasının bu kötü şartların giderilmesinin yararlı olacağını belirtmiştir.

 

29 ŞUBAT 2008, CUMA

 

           

            Akdeniz’de barışa bir şekilde APA katkıda bulunamazsa başarısız olacağımız, Orta Doğu’da Filistin sorununun yanında başka önemli sorunlarında olduğu vurgulanarak “Orta Doğu” Ad-Hoc Komitesi oluşturulması ve çalışma yöntemi kararlaştırılmıştır.

 

            İkinci olarak, “Bölgede terörle mücadeledeki durum” başlıklı bir rapor hazırlanması, raporu hazırlayacak üyeler, çalışma yöntemi kararlaştırılmıştır. Sayın ASAN oturum başkanı tarafından raportör olarak atanmıştır.

 

            Üçüncü olarak, “Enerji” başlıklı bir rapor hazırlamak üzere Özel Çalışma Gücü oluşturulması, üyeleri ve yöntemi kararlaştırılmıştır.

 

            Türk Grubu Başkanı Sayın Aşkın ASAN diğer işler ve dilekler bölümünde gelecek APA Genel Kurul Toplantının Türkiye’de, bir Akdeniz kenti olan Antalya’da düzenlenmesinden onur duyacağımızı, herkesi Antalya’ya beklediğimizi ifade etmiştir.

 

 

MA/4.3.2008

 

Ana Sayfa Hakkında İç Tüzük Türk Grubu Toplantılar Fotoğraf Albümü Bağlantılar Sekretarya