DÖNEM: 23 YASAMA
YILI: 3 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ CİLT : 41 63’üncü Birleşim 26 Şubat 2009 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman'ın, Hocalı katliamının
17’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın Simav ilçesinde
17/2/2009 tarihinde yaşanan deprem afeti ve etkilerine ilişkin gündem dışı
konuşması 3.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Dünya Ana Dil Günü’ne
ilişkin gündem dışı konuşması IV.- AÇIKLAMALAR 1.- Kütahya
Milletvekili İsmail Hakkı Biçer’in, Kütahya’nın Simav
ilçesinde 17/2/2009 tarihinde meydana gelen depreme
ilişkin açıklaması V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 20 milletvekilinin, Ankara şehir şebekesine verilen
Kızılırmak suyuyla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/330) 2.- İstanbul
Milletvekili D. Ali Torlak ve 38 milletvekilinin, denizcilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/331) VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER A) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler 1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 Milletvekilinin, Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 Milletvekilinin, Kırklareli Milletvekili Ahmet
Gökhan Sarıçam ve 30 Milletvekilinin, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22 Milletvekilinin, Bitlis Milletvekili Vahit
Kiler ve 24 Milletvekilinin ve Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 26
Milletvekilinin, Uyuşturucu Başta Olmak Üzere Madde Bağımlılığı ve Kaçakçılığı
Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla
Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu (10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) (S. Sayısı:323) VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü’nün, kredi kartı borçlarına
yönelik bazı uygulamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/6280) 2.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Sabah-ATV ihalesi konusunda BDDK’ya
yapılan başvurulara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/6284) 3.- İstanbul
Milletvekili Hüseyin Mert’in, gazetecilerin kamudan haber almasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/6332) 4.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, ekonomik kriz
nedeniyle yaşanan mağduriyetlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/6385) 5.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, bireysel kredi ve kredi
kartı borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/6408) 6.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta bankalarca müsadere edilen menkul ve
gayrimenkullere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/6600) 7.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ın köylerindeki nüfus azalmasına ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in
cevabı (7/6601) 8.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Tutak’taki camilerin
bakım ve onarımı ile imam ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı
(7/6834) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 14.00’te açılarak üç oturum yaptı. Konya
Milletvekili Mustafa Kabakcı, İzmir
Milletvekili Şenol Bal, Hocalı
katliamının 17’nci yıl dönümüne; Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu,
sulama birlikleri ve tarım kesiminin elektrik borçlarına; İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Hocalı katliamının 17’nci yıl dönümüne ilişkin bir
açıklamada bulundu. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96), 4’üncü sırasında
bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti
Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale
İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/543) (S. Sayısı: 263), 5’inci sırasında
bulunan, Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme
Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun (1/496) (S. Sayısı: 100), Görüşmeleri
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi. 2’nci sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25
Milletvekilinin, Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili
Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin, Kadın Erkek
Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin, Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu
Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu’nun (Kadın Erkek
Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı:
328); 3’üncü sırasında bulunan, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve Antalya Milletvekili Mevlüt
Çavuşoğlu’nun, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Sadık Badak
ve 5 Milletvekilinin, Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 4 Milletvekilinin, Türk Ceza
Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu
Raporu’nun (2/283, 2/270, 2/277) (S. Sayısı: 272); Görüşmeleri
tamamlanarak kabul edildi. 6’ncı sırasında
bulunan, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi
Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu’nun (1/675) (S. Sayısı: 330) tümü üzerinde bir süre görüşüldü. Kırıkkale
Milletvekili Mustafa Özbayrak, Kırşehir Milletvekili
Metin Çobanoğlu’nun, yaptığı bir konuşmadaki sözlerini farklı yorumladığı
iddiasıyla bir açıklamada bulundu. 26 Şubat 2009
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
19.48’de son verildi.
No.: 67 II.- GELEN KÂĞITLAR 26 Şubat 2009 Perşembe Tasarılar 1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında
Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin Yakınlarının
Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/677) (Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.2.2009) 2.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Krallığı Arasında Diplomatik ve Konsüler Personelin Belirli Yakınlarının Kazanç Getirici
Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/678) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.2.2009) 3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük
Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/679) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.2.2009) Teklifler 1.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun;
7258 Sayılı, Futbol ve Diğer Spor Müsabakaları Üzerine, Bahis ve Şans Oyunları
Düzenlenmesi Hakkındaki Kanunun Ek 1. Maddesinin Değiştirilmesi Hakkındaki
Kanun Teklifi (2/397) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.1.2009) 2.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi ve 3 Milletvekilinin; 657
Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/398) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.1.2009) 3.- İstanbul
Milletvekili Esfender Korkmaz’ın;
5582 Sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanunun 24. Maddesine, Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin
Kanun Teklifi (2/399) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.2.2009) 4.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın; 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/400) (Plan
ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.2.2009) 5.- Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt’un; 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı
San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/401) (Avrupa Birliği Uyum ile Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.2.2009) 6.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural ve 21 Milletvekilinin; Bir İlçe ve Silifke Adıyla Yeni
Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/402) (İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2009) 7.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/403) (Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2009) 8.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in;
“Tunceli” Olarak Değiştirilen İlimize Yeniden “Dersim” Adının Verilmesine
İlişkin Kanun Teklifi (2/404) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
11.2.2009) 9.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in; İş
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/405) (Plan ve Bütçe
ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11.2.2009) 10.- İstanbul Milletvekili Esfender
Korkmaz’ın; 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi
Kartları Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/406)
(Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11.2.2009) 11.- Şırnak Milletvekili Sevahir
Bayındır’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/407) (İçişleri ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
12.2.2009) 12.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan ve 19
Milletvekilinin; Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa Adam Hizmetleri
Tazminat Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/408) (Milli
Savunma ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.2.2009) 13.- Diyarbakır Milletvekili Gültan
Kışanak’ın; Vatandaşlık Geliri Hakkında Kanun Teklifi
(2/409) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.2.2009) 14.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın; Yüksek
Öğrenim Kredi Yurtlar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/410) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.2.2009) 15.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun;
633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/411) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.2.2009) 16.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlunun;
5188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun 11. ve 14. Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/412) (İçişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 18.2.2009) Tezkereler 1.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/694) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.2009) 2.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/695) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.2009) 3.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/696)
(Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.2009) 4.- Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/697) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.2009) Raporlar 1.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kendi
Toprakları Arası ve Ötesinde Hava Hizmetlerine İlişkin Hava Taşımacılığı
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/353) (S. Sayısı: 331) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME) 2.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Suudi Arabistan Krallığı Sağlık Bakanlığı
Arasında Sağlık Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/389) (S. Sayısı: 332)
(Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME) 3.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Bahreyn Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında
Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/445) (S. Sayısı: 333) (Dağıtma tarihi:
26.2.2009) (GÜNDEME) 4.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayolları
ve Köprüler ile İlgili İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/456) (S.
Sayısı: 334) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME) 5.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp
Alanlarında İşbirliğine Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri
Komisyonları Raporları (1/474) (S.Sayısı: 335) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009)
(GÜNDEME) 6.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleymaniye
Külliyesinin Korunması Hakkında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/484) (S.
Sayısı: 336) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME) 7.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp
Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında
Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 337) (Dağıtma
tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME) 8.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Makedonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp
Bilimleri Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/532) (S. Sayısı: 338)
(Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME) 9.- Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Oman Sultanlığı
Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/550) (S. Sayısı: 339) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME) 10.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında
İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/579) (S. Sayısı: 340) (Dağıtma
tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME) 11.- Dünya Sağlık
Örgütü Avrupa Bölgesel Ofisi ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında
Türkiye’de Bir DSÖ Ülke Ofisi Kurulması Üzerine Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/614) (S.
Sayısı: 341) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME) 12.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap
Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik, Petrol, Gaz ve Maden Kaynakları
Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615) (S. Sayısı: 342) (Dağıtma
tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Davos’taki Gazze Panelinin moderatörüne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1224) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, besi
kredilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1225) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 3.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep ve Ankara’daki hava kirliliğine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1226) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/02/2009) 4.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, çeklerle ilgili kanunun Türk Ceza Kanununa uyumlaştırılmasına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1227) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 5.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Çavdarhisar’daki kazı çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1228) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 6.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamalarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1229) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 7.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Ankara’da şebekeye
verilen Kızılırmak suyunun kombi arızalarına neden olduğu iddiasına ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1230) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/02/2009) 8.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep Büyükşehir
Belediyesinin bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1231) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 9.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bebek ölümleri meydana
gelen bir hastanede soruşturma açılmamasına ve memuriyetine son verilen bazı
sendikacılara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1232)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 10.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Çin malı tekstil
ürünlerinin terzileri mağdur etmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1233) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 11.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, okulların elektrik
borçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1234) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/02/2009) 12.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki bir yolun durumuna ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1235) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 13.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman-Kahta yoluna ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1236) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 14.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, kamu idarelerinin bütçelerinden Adıyaman’daki
sivil toplum kuruluşlarına yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1237) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 15.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Malatya-Sivas yolunun bölünmüş yol programına alınmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1238) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 16.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Arapgir-Divriği yolundaki asfalt çalışmalarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1239) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2009) 17.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Malatya çiftçisine ödenecek fidan destek primlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1240)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 18.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Malatya-Adıyaman arasındaki bir yolun programa alınmasına ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1241) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 19.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Hekimhan-Kuluncak yolunun genişletilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1242) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 20.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Arapgir-Arguvan yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1243) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 21.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Arapgir-Kemaliye yolunun genişletilmesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1244) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 22.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Çelikhan-Yeşilyurt yolunun tamamlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1245) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 23.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Kuluncak-Darende yolunun genişletilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1246) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 24.- İstanbul
Milletvekili Ufuk Uras’ın, bir caminin restorasyonuna ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) sözlü soru önergesi (6/1247)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 25.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, GAP’a ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) sözlü soru önergesi
(6/1248) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 26.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, ziraat mühendisi ve veteriner hekim kadrolarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1249) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 27.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, hastanelerdeki yanık ünitelerine ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1250) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 28.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, onkoloji hastanesi ihtiyacına ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1251) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 29.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, hekim ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1252) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 30.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, sağlıktaki yabancı yatırımlara ilişkin Sağlık
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1253) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 31.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, bir işletmenin bir vergi düzenlemesinden yararlanıp
yararlanmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1254) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/02/2009) 32.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, İstanbul’da kamu hizmetine ayrılan alanların imar
değişikliğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1255) (Başkanlığa
geliş tarihi: 10/02/2009) 33.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, elma ihracatının
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1256) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 34.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bir gruba EPDK
tarafından verilen lisanslara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1257) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 35.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, okullarda Gazze’ye yardım toplanmasına, öğretmenevi bandrol ücretine ve vekaleten yönetici atamalarına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1258) (Başkanlığa geliş tarihi:
11/02/2009) 36.- Manisa Milletvekili
Mustafa Enöz’ün, PTT’nin anonim şirket statüsüne
alınarak özelleştirileceği haberlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1259) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 37.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Karayolları Genel Müdürlüğünde
personel için sınıf değişikliği sınavı açılıp açılmayacağına ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1260) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 38.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, sözleşmeli sağlık
personeline kadro verilmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1261) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 39.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, işsizlik sigortası
ödemelerine ve çalışma hayatına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1262) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 40.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, seçim sürecinde yapılan
sosyal yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1263)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 41.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
orman yangınları için yapılan uçak kiralama ihalesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1264) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 42.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
orman yangınları için yapılan helikopter ihalesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1265) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 43.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, hematoloji ünitelerine ve uzmanlarına
ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1266) (Başkanlığa geliş
tarihi: 10/02/2009) Yazılı Soru Önergeleri 1.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Emniyet ve Jandarma Teşkilatlarının
kullandıkları araçlara ve bu araçların karıştığı kazalara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6839) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009)
2.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, süt sektörünün desteklenmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6840) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 3.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, tarımsal
desteklemeye ayrılan kaynağa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6841)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 4.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Kamu Görevlileri Etik Kurulunun faaliyetlerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6842) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 5.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Deniz Feneri Derneği soruşturmasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6843) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 6.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’daki termik
santraller ve linyit işletmelerinde yapılan ihalelere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6844) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 7.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki hava kirliliğine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6845) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 8.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Afşin-Elbistan Termik
Santrali ve kömür madenlerinde yöre insanının istihdamına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6846) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 9.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek’in, İsrail ile yürütülen
askeri proje ve ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6847)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 10.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, Ergenekon Soruşturması
kapsamında bulunan bazı silah ve mühimmata ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6848) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 11.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, doğalgazda
yapılan indirime ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6849) (Başkanlığa
geliş tarihi: 04/02/2009) 12.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir taşeron firmada işten çıkarılan işçilere
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6850)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 13.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Türk vatandaşlığına geçen soydaşların
emekliliklerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6851) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 14.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, belediyelere ödenen harçlara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6852) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009) 15.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya Büyükşehir
Belediyesinin borçlarına ve aldığı borçlanma yetkisine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6853) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 16.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’daki tramvay
projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6854) (Başkanlığa
geliş tarihi: 03/02/2009) 17.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, kapatılmasına karar verilen belediyelerin
bütçelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6855)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 18.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, özelleştirilen kuruluşlarda kısa çalışma ödeneği
uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6856)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009) 19.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, sulama amaçlı kullanılan elektrik bedellerine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6857) (Başkanlığa geliş
tarihi: 02/02/2009) 20.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir şirketin özelleştirme bedeli ödemelerine
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6858) (Başkanlığa geliş
tarihi: 04/02/2009) 21.- İstanbul Milletvekili
Ayşe Jale Ağırbaş’ın, İstanbul’daki okulların
elektrik borçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6859) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009) 22.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Van İl Milli Eğitim Müdürlüğüne yapılan
atamaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6860)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 23.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, öğretmenlerin özür grubu yer değiştirmelerine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6861) (Başkanlığa geliş
tarihi: 03/02/2009) 24.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, ek ödeme ve ek ders ücreti ödemelerinden
yararlanma şartlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6862) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 25.- Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, üniversite
mezunlarının kredi borcu ödemelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6863) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 26.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, hizmet içi eğitimlerde otellerin kullanılmasına ve
bir danışmanlık hizmetine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6864) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 27.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yerköy’de taşımalı
eğitim yapılan bir ilköğretim okulunun onarımına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6865) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 28.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, “100 Temel Eser”
listesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6866)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 29.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, tıpta uzmanlık eğitimi konusundaki düzenleme
çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6867)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/01/2009) 30.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, ambulans helikopter ve
uçak ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6868)
(Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009) 31.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, kanserle mücadeleye ve
kanser vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6869)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 32.- Antalya
Milletvekili Atila Emek’in, Gazipaşa ilçesindeki
sağlık hizmeti ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6870) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 33.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, ambulans helikopter ve
uçak ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6871)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 34.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, ambulans helikopter ve
uçak ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6872)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 35.- Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, aile hekimliği
uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6873)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 36.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezindeki bir
kadroya atama şartlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6874) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 37.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, ambulans helikopter
ve uçak ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6875)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 38.- Bartın
Milletvekili Muhammed Rıza Yalçınkaya’nın, ambulans
helikopter ve uçak ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6876) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 39.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Antakya Organize Sanayi Bölgesindeki
toprak kaymasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6877) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009) 40.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, esnaf ve sanatkarlara uygulanan kredi faiz
oranlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6878)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 41.- Bilecik
Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, sektörel
ve bölgesel bazda uygulanacak teşviklere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6879) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 42.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, KOBİ’ler için açılan mali
destek programına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6880) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 43.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, çocuklarının bazı ticari işlerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6881) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 44.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Bolu’da düşen
ambulans helikoptere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6882)
(Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 45.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Boğaziçi
Köprüsündeki yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6883) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 46.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Avrupa Parlamentosunda düzenlenen bir
konferansa ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6884)
(Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 47.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Ziraat Bankasından
zirai kredi kullanan çiftçilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/6885) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 48.- Denizli
Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Ege pamuğuna ve
pamuk üretiminin desteklemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6886) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009) 49.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüne ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6887) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 50.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, Almanya’dan istenen
Deniz Feneri Davası dosyasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6888) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009) 51.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, e-devlet
uygulamalarında kişisel bilgilerin güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6889) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)
52.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, ABD Büyükelçisinin bir
camiyi ziyaretine ve bir grup imamın ABD’ye davet edilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6890) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 53.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, bir sözleşmenin ek
seçmeli protokolünün onaylanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6891) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 54.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, zorunlu deprem sigortasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6892) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 55.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Tunceli Valiliğinin
beyaz eşya dağıtmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6893)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 56.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, bir genelgenin
cezaevlerinde uygulanmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6894) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 57.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki mahkumlara ve cezaevi inşaatına
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6895) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06/02/2009) 58.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, mahkum sayısına ve cezaevi ihtiyacına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6896) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 59.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, muayene ücretlerinin eczanelerden tahsiline
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6897)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 60.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, işçi emeklilerinin aylıklarının
iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6898) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 61.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, bazı kadrolara atanma şartlarına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6899) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2009) 62.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Süreyya Bey Barajına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6900) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 63.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Sarıkamış’taki bir
köyün su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6901)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 64.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Başbakanın Davos dönüşü İstanbul’da karşılanmasına ve metro seferlerinin uzatılmasına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6902) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 65.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Kızılırmak’tan Ankara’ya su getirilmesinin maliyetine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6903) (Başkanlığa geliş
tarihi: 05/02/2009) 66.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’nın kentsel
ve sosyal sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6904)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 67.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’ya
gerçekleşen göçe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6905)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 68.- İzmir
Milletvekili Harun Öztürk’ün, İSKİ’ye
devredilen işçilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6906)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 69.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Çukurca’daki bir ev
aramasıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6907)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 70.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’da kentiçi ulaşımda başlatılan akıllı kart uygulamasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6908) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06/02/2009) 71.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, sözleşmeli öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6909) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 72.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, Kars-Susuz Anadolu Öğretmen Lisesindeki bazı
işlem ve uygulamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6910) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 73.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’daki
işsizliğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6911) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/02/2009) 74.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir ilköğretim okulu idarecileri hakkındaki
soruşturmaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6912)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 75.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in,
ders kitaplarının belirlenmesine, ihalesine ve dağıtımına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6913) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 76.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, branşlara göre
öğretmen sayılarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6914) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 77.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, basın mensuplarıyla ilişkilerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6915) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 78.-
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir
kasabadaki lise inşaatına ve YİBO yapımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6916) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 79.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, gençlik programlarına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6917) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 80.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, ambulans helikopter
ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6918) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/02/2009) 81.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, ambulans helikopter ve uçak ihalesine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6919) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 82.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in,
tarımsal desteklemelere ve çiftçi borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6920)
(Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 83.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, ürün nakliyesinde soğutma uygulamasına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6921) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 84.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya tren seferlerinin
durumuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6922) (Başkanlığa
geliş tarihi: 05/02/2009) 85.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, demiryolu yapımına ve hızlı tren hattı açılışına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6923) (Başkanlığa geliş
tarihi: 06/02/2009) 86.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytok’un, köylere posta
dağıtımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6924)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 87.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’daki kültür
ve sanat faaliyetlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6925) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 88.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Tunceli Valiliğinin beyaz eşya dağıtmasına
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru
önergesi (7/6926) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 89.- Konya Milletvekili
Atilla Kart’ın, yargı kararları uyarınca ödenmesi gereken tazminatlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6927) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 90.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, pamuktaki destekleme
primlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6928) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 91.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, ilaçtaki provizyon
sistemine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi
(7/6929) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009) 92.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Davos’ta katıldığı
panelin organizasyonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6930)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 93.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, kamuda iş yapan taşeron şirketlerdeki istihdama
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6931) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009) 94.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir
Akcan’ın, Afyonkarahisar’da deprem sonrası verilen
kredilerin geri ödemelerinde yaşanan zorluklara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6932) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009) 95.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, anadilde eğitim
talebinde bulunanlar hakkında yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6933) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009) 96.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, tarım
politikalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6934) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/02/2009) 97.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’da öğretmenlere
yönelik bazı etkinliklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6935)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 98.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, bazı mallardaki vergi oranına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6936) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 99.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, mahalli idarelere aktarılan mali kaynağa
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6937) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 100.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, borçlanma rakamlarına ve bütçe dışı borç
kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6938) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/02/2009) 101.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Tanık Koruma Kuruluna yapılan
başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6939) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/02/2009) 102.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Sayıştay’ın Hazine İşlemleri Raporundaki
zayi hisse senetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6940)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 103.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, parti etkinliklerine katılan kamu
görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6941) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/02/2009) 104.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kadroya geçirilmeyen geçici işçilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6942) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 105.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir bürokratın
görevlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6943) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/02/2009) 106.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, RTÜK Başkanının resmi
araçla kahvehaneye gittiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6944) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 107.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen’in, TÜİK’in
hatalı verilerine ve yönetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6945) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 108.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Osmangazi’deki Doğanbey
kentsel dönüşüm alanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6946)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 109.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, işten çıkarılan
çalışanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6947) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/02/2009) 110.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
Sosyal Güvenlik Kurumu personelinin yurt dışı ziyaretlerine ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6948) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/02/2009) 111.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, çobanların sosyal güvenliklerine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6949) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/02/2009) 112.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, eşdeğer ilaçlarla
ilgili bir genelgeye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6950) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 113.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, özürlü istihdamındaki
prim teşvikine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6951) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 114.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya Kundu Bölgesindeki ormanlık alana ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6952) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 115.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, icralık
duruma düşen tarımsal kalkınma kooperatiflerine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6953) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 116.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, yeniden yapılandırılan
çiftçi borçlarının geri ödenmesinde yaşanan zorluklara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru
önergesi (7/6954) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 117.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin,
TÜİK’in bazı rakamlarındaki hatalara ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
yazılı soru önergesi (7/6955) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 118.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, TÜİK’in
bazı rakamlarındaki hatalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/6956)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 119.- Mersin
Milletvekili Kadir Ural’ın, Tunceli’deki beyaz eşya dağıtımına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/6957)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 120.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Vakıflar Genel
Müdürlüğünden sivil toplum kuruluşlarına aktarılan kaynağa ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/6958)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 121.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek’in, nükleer santral
ihalesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6959) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 122.- Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk’ün, Ankara’da doğalgaz dağıtımıyla
ilgili bir iddiaya ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6960) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 123.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, bor madeninin tehlikeli maddeler sınıfına
alınmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6961) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 124.- Ankara
Milletvekili Zekeriya Akıncı’nın, Ankara’nın su
şebekesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6962)
(Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) 125.- Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak’ın,
terör ve terörle mücadeleden doğan zararların tazminine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6963) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/02/2009) 126.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici’nin, bir milletvekilinin
bir soruşturmaya müdahale ettiği haberlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6964) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009) 127.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki iç
denetçilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6965)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 128.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’daki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakıfları mütevelli heyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6966) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 129.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, belediyelerin istisnai kadrolarına atanan
personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6967) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/02/2009) 130.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, eğitim kurumlarının
elektrik borçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6968) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 131.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, usta öğreticilere
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6969) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/02/2009) 132.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, elektronik ortamdaki verilerin paylaşım
güvenliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6970)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 133.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun Kadın Doğum Çocuk Hastanesinin fiziki
yetersizliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6971)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009) 134.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun’da geçici kabulü yapılan hastanedeki
eksikliklere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6972)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009) 135.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, personel alımında statü tercihine ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6973) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009) 136.- İstanbul
Milletvekili Durmuş Ali Torlak’ın, şiddete uğradığı basına yansıyan bir doktora
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6974) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/02/2009) 137.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, kiralanan helikopterlere ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6975) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 138.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, sivil toplum
kuruluşlarına aktarılan kaynağa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6976) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 139.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, geri alınan yeşil
kartlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6977) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/02/2009) 140.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, tansiyon ilaçlarındaki
eşdeğer tespitine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6978)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 141.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, ilaçtaki provizyon
sistemine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6979) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/02/2009) 142.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, Tarım Kredi Kooperatifindeki kefalet sistemine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6980) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 143.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, tarımsal desteklemelere ve çiftçi borçlarına
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6981) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 144.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, İbradı İlçesinde kredi
kullanılarak yapılan bir yatırıma ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6982) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 145.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, iletişim tespit ve
dinlemelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6983)
(Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 146.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Karadeniz Sahil Yolunun Bartın-Sinop
bölümüne ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6984) (Başkanlığa
geliş tarihi: 11/02/2009) 147.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin, bir askerin ölüm
olayına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6985)
(Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009) 148.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da “Cansuyu” kredisinden faydalanan esnaf ve sanatkara ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6986) (Başkanlığa geliş
tarihi: 11/02/2009) 149.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, inşaat sektörünün
desteklenmesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6987) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 150.- Bartın
Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, yargı
çalışanlarına bazı ödemelerin yapılıp yapılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6988) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009) 151.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’da kadına
yönelik aile içi şiddet olaylarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu)
yazılı soru önergesi (7/6989) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 152.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Diyanet İşleri
Başkanlığından sivil toplum kuruluşlarına aktarılan kaynağa ilişkin Devlet
Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu)
yazılı soru önergesi (7/6990) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 153.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, sivil toplum
kuruluşlarına aktarılan kaynağa ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6991) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 154.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, sivil toplum
kuruluşlarına aktarılan kaynağa ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6992) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 155.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’nın bazı
mahallelerinde elektrik hatlarının yeraltına alınmasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6993) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 156.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, CMK’ya göre barolara
yapılan ödemelere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6994)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 157.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, yer fıstığının
destekleme kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6995) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009) 158.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, oğlunun aldığı geminin finansmanına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6996) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009) 159.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, hakkında soruşturma
ve inceleme başlatılan belediye başkanlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6997) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009) 160.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının
özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6998)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009) 161.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, özelleştirilen Kütahya
Şeker Fabrikasının tartışmalı gayrimenkulüne ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6999) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009) 162.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Belediyesinin bir
imar planı değişikliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7000)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009) 163.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, tutuklu ve
hükümlülerin Türkçe dışındaki dillerdeki iletişimlerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7001) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009) 164.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bazı cezaevlerindeki
hak ihlali iddialarına ve cezaevlerinin denetimine ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7002) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009) 165.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van F Tipi Cezaevinde
yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7003) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009) 166.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, tutuklu ve hükümlülere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7004) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/02/2009) 167.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, SGK’nın
aynı branşta muayeneye getirdiği süre kısıtlamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7005) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009) 168.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, İŞKUR’un
program ve kurslarından yararlananlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7006) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009) 169.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, köy korucularına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7007) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009) 170.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İETT’nin otobüs kiralama ihalesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7008) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009) 171.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Dünya Bankası kredisiyle İstanbul’daki okulların
depreme karşı güçlendirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7009) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009) 172.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, anadilde eğitim
talebinde bulunan öğrenciler hakkındaki soruşturmalara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7010) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009) 173.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, yurt dışında görev yapan öğretmenlerin sorunlarına
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7011) (Başkanlığa geliş
tarihi: 13/02/2009) 174.- Sinop
Milletvekili Engin Altay’ın, okul-aile birliklerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7012) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009) 175.- İzmir
Milletvekili Recai Birgün’ün, bazı öğretmen
atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7013)
(Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009) 176.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Karabük’teki iki hastanenin kapatılacağı
haberlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7014) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13/02/2009) 177.- İstanbul
Milletvekili Sebahat Tuncel’in, tutuklu ve hükümlü
hastaların tedavisine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7015)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009) 178.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, çiftçilerin
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7016) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009) 179.- Çanakkale
Milletvekili Ahmet Küçük’ün, tarım sektörünün
desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7017) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009) 180.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, süt üreticilerinin
sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7018) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009) 181.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yol yapımı
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7019)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009) 182.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yakıt toplama
gemisi alımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7020)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009) 183.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Ege Bölgesinde
deniz ulaşımı ve ticareti ile yat turizminin geliştirilmesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7021) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009) 184.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Ankara-Afyonkarahisar-Uşak-İzmir demiryolu projesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7022) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009) 185.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir-Urla-Çeşme
otoyolunun tamamlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/7023) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009) 186.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Ankara-Afyonkarahisar-İzmir bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7024) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009) 187.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Kıyı Emniyeti Genel
Müdürlüğünün kiraya verilen gayrimenkullerine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/7025) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009) 188.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, karayollarındaki
ağır taşıt trafiğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7026)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009) 189.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Kemalpaşa-Turgutlu
demiryolu hattına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7027)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009) 190.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, okulların bilişim
teknolojileriyle desteklenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7028) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009) 191.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, TCDD’nin beton travers
alımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7029) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16/02/2009) 192.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Karayolları Genel Müdürlüğünde personele
yönelik sınıf değişikliği sınavı açılıp açılmayacağına ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/7030) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009) 193.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, TMSF’nin bazı
faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/7031) (Başkanlığa geliş
tarihi: 17/02/2009) 194.- Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Türkiye Şeker
Fabrikalarında çalışan mevsimlik işçilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/7032) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009) 195.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, bazı illerdeki enerji dağıtımı özelleştirmelerine
ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7033)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009) 196.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, terör ve terörist
örgütler tanımı konusundaki ifadesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/7034) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve 20 Milletvekilinin, Ankara şehir şebekesine verilen
Kızılırmak suyuyla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/330)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25.02.2009) 2.- İstanbul
Milletvekili Ali Torlak ve 38 Milletvekilinin, denizcilik sektörünün
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/331) (Başkanlığa geliş tarihi:
25.02.2009) 26 Şubat 2009 Perşembe BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati:14.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER :
Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
63’üncü Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim. Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara
cevap verebilir, süresi yirmi dakikadır. Gündem dışı ilk söz, Hocalı katliamının yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen İzmir Milletvekili Canan Arıtman’a
aittir. Sayın Arıtman, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın, Hocalı katliamının 17’nci yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Azerbaycan’ın Hocalı kentinde Ermeniler tarafından gerçekleştirilen katliamın
17’nci yılı nedeniyle söz aldım. Dünkü elim uçak kazasında hayatını kaybedenlere rahmet,
yaralılarımıza acil şifalar dilerken bir daha böyle bir acı yaşanmaması için
yetkililerin apronda deve kurban etmekten öte
önlemler almasını da talep ederim. 26 Şubat 1992’de Hocalı’da yaşanan
vahşet, Azerbaycan’ın, tüm Türk dünyasının, insanlığın en acı, en kara
günlerinden biridir. Ermenilerin “Büyük Ermenistan” ideası için sürdürdüğü
yayılmacı politikasıyla Dağlık Karabağ bölgesinin Türklerden temizlenmesine
yönelik bu katliamda Ermeni birlikleri tamamı sivil ve silahsız olan binlerce
Türk’ü kadın-erkek, çoluk çocuk, yaşlı-genç demeden barbarca, vahşice
katletmiş, işkencelerden geçirerek şehit etmiştir. Masum insanların uzuvları
kesilmiş, gözleri oyulmuş, derileri yüzülmüş, hamile kadınların karınları
yarılarak doğmamış bebekleri öldürülmüştür. Çocuklar dahi ateşlerde yakılmışlardır.
Bu savunmasız, bu masum insanların tek suçu sadece Türk olmaktı. Böylesine insanlık dışı, vahşi bir katliamı gerçekleştiren
Ermeniler, nasıl oluyor da onurlu bir insanlık tarihine sahip olan biz
Türkleri, hangi yüzle soykırım yapmakla suçlayabiliyor? Üstüne üstlük bizim
içimizdeki bazı aymazların da Ermeni savlarını destekleyerek özür dilemesi ve
özür dileyenleri desteklemesi çok ama çok acıdır. Aziz Türk milletine karşı
gaflet ve dalalet içerisinde olan bu güruhun, acaba Hocalı katliamını yapan
Ermenilerin de özür dilemelerini talep eden bir girişimleri olacak mıdır? Hiç
sanmıyorum ama emin olduğum bir şey var ki o da bu aymazların bu büyük ayıpları
içinde boğulacak olduklarıdır. Onlar, Türk milletinin vicdanında sonsuza değin
bu ayıpla yaşamaya mahkûm edilmişlerdir. Hocalı katliamıyla başlayan süreç, Azerbaycan topraklarının yüzde
20’sinin Ermenilerce işgal edilmesi ve 1 milyondan fazla Azerbaycan Türkü’nün
göç etmek zorunda kalarak kaçgın ve perişan bir hâlde
yaşamaya mecbur kalmalarıyla sonuçlanmıştır. Ermenistan’ın işgal ettiği topraklarda bugün tek bir Türk bile
yaşamamaktadır ama Azerbaycan’da hâlen 10 binlerce Ermeni huzur ve güven içinde
yaşamaya devam etmektedir. İşte, Türk milletinin asaleti, farklılığı buradadır.
Ermenilerin Hocalı’da yaptığı katliam bir ilk de
değildir, son bir asır boyunca Anadolu ve Azerbaycan’da çok kez 10 binlerce
Türk’ü vahşice katlettiler. Bugün, Ermenistan bayrağında ve devlet logosunda Ağrı Dağı’mız vardır. Anayasalarında Doğu Anadolu Bölgemizin
Ermenistan’a ait olduğu yazılıdır. Ermenistan yöneticileri, Türkiye ile
diplomatik ilişkiler kurulduktan, sınır kapıları açıldıktan ve ekonomik
ilişkiler geliştikten sonra bile Türkiye’den, soykırımı tanıma, tazminat ve
toprak istemlerinden bir an bile vazgeçmeyeceklerini açıkça beyan
etmektedirler. Ermenistan, sınırlarımızı belirleyen anlaşmaların feshedilmesi
için Rusya ve Avrupa’daki lobi çalışmalarına devam etmektedir. Son olarak da, Obama Hükûmetine
Türkiye’yi soykırımla suçlayan bir karar aldırtmaya çalışmaktadırlar. Bugüne
değin Amerika’daki Yahudi lobisinin desteğiyle bu girişimi engelleyebildik,
ancak Başbakanın Davos’taki çıkışı Yahudilerin de
incinmesine yol açarak bu desteği de kaybetmemize neden olmuştur. Devlet adamı olmak, öncelikle Türkiye’nin çıkarlarına zarar
vermemektir. Genel Başkanım Sayın Deniz Baykal’ın dediği gibi “Ermenistan,
işgal ettiği en az üç Azeri köyünden çekilmeden Erivan’a maça gitmemektir,
sınırları açmaya çalışmamaktır.” “Bir millet iki devletiz” dediğimiz
Azerbaycan’ın yanında yer alarak Birleşmiş Milletler ve AGİT kararlarına rağmen
uluslararası hukuku açıkça ihlal ederek Dağlık Karabağ ve diğer altı Azeri
bölgesini işgal altında tutan Ermenistan’ın bu topraklardan çekilmesini
sağlamaktır. Hocalı Katliamı’nı tüm dünyaya anlatarak Ermenistan’ın, işlediği
bu insanlık suçunun tüm bedellerini ödemesini sağlamaktır. Büyük Ermenistan ideolojisinin kurucularından olan yazar Zori Balayan 1996’da yayımladığı
“Ruhumuzun Canlanması” adlı kitabında Hocalı’da büyük
bir vahşet ve gaddarlıkla yaptıkları katliamı şöyle anlatıyor: “Biz, çete üyesi
Haçatur’la, zaptedilmiş
evlerden birisine girdiğimizde…” (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız. CANAN ARITMAN (Devamla) – Bir dakikada tamamlayacağım efendim. “…bizim askerlerin on üç yaşındaki bir Türk çocuğunu pencereye
çivilediklerini gördük. Haçatur, çocuğun bağırmaması
için anasının kesilmiş göğsünü onun ağzına soktu. Sonra ben Türk çocuğunun
karnının, göğsünün, başının derisini yüzdüm. Saatime baktım. Çocuk 7 dakika
sonra kan kaybından öldü. Sonra Haçatur, çocuğun
cesedini doğradı ve onunla aynı kökten, Türk kökünden olan köpeklere dağıttı.
Akşam aynı şeyi 3 Türk çocuğuna daha yaptık.” Bu insanlık dışı katilleri lanetliyorum. Atatürk “Azerbaycan’ın
üzüntüsü bizim üzüntümüzdür, Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimizdir.”
demişti. Türkiye’nin Azerbaycan politikası cumhuriyet tarihi boyunca böyle
olmuştur ve bundan sonra da böyle olacaktır. Azeri kardeşlerimizi üzmeye hiçbir
hükûmetin haddi de yoktur, yetkisi de yoktur. Azerbaycanlı kardeşlerimizin tüm acılarını paylaşır, müşterek
şehitlerimizi rahmetle anar, yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP, AK PARTİ ve
MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Gündem dışı ikinci söz, Kütahya’nın Simav ilçesinde yaşanan deprem
hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Alim Işık’a
aittir. Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) 2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın Simav ilçesinde 17/2/2009
tarihinde yaşanan deprem afeti ve etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Kütahya ili Simav ilçesinde meydana
gelen deprem afeti ve etkileri üzerinde gündem dışı söz almış bulunmaktayım.
Depremin meydana geldiği tarihi de kapsayan geçen hafta içindeki yurt dışı
görevim nedeniyle ancak bu hafta fırsat bulabildiğim bu konuşma talebimi
anlayışla karşılayan sayın grup başkan vekillerimize ve Meclis Başkan
Vekilimize, bu talebimi olumlu karşılamaları nedeniyle teşekkür ediyorum. Bu vesileyle,
Hollanda’ya sefer yapan Türk Hava Yolları uçağının düşmesi sonucunda
hayatlarını kaybeden değerli vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, kederli
ailelerine ve aziz milletimize başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar
diliyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kütahya ilimizin
Simav ilçesinde 17 Şubat 2009 Salı günü saat 7.28’de meydana gelen, merkez
üssünün Simav, şiddetinin 5,0 Rihter ölçeği ve
derinliğinin bazı kaynaklarda İlk depremde korkarak kalp krizi geçirip, tedavi gördüğü Simav
Devlet Hastanesinde hayatını kaybeden Nazife Yüksel
isimli hemşehrimize Allah’tan rahmet, ailesine
başsağlığı, depremde yaralanan hemşehrilerimize de
acil şifalar diliyor, Cenabı Allah’tan ülkemize ve aziz milletimize bu tür
acıları tekrar yaşatmamasını niyaz ediyorum. Yaşanan bu afette, vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi
ve acılarının hafifletilmesi amacıyla ellerindeki imkânları sonuna kadar
kullanarak her türlü çabayı harcayan başta Simav Belediye Başkanı ve belediye
çalışanlarına, Kütahya Valisi ve Simav Kaymakamının şahsında ilgili birimlerinin
tüm yetkilileri ve çalışanlarına huzurlarınızda teşekkür ediyor, şükranlarımı
sunuyorum. Simav ilçemizde meydana gelen ve komşu ilçelerde de
etkileri süren deprem felaketi nedeniyle ortaya çıkan maddi ve manevi
hasarların giderilmesi, depremin şiddeti konusundaki kamuoyuna yansıyan
farklılıklar, devam eden artçı sarsıntılar nedeniyle birçok vatandaşımızın
evlerine girememesi, çaresizlik nedeniyle evlerinde kalmak zorunda olan
vatandaşlarımızın ise korku ve endişe içerisinde olması, ilçede bulunan 2 bin
dolayındaki üniversite öğrencisinden birçoğunun ilçeyi terk etmiş olması,
esnaflarımızın dükkânlarını işletemez hâle gelmiş olmaları nedeniyle büyük
sıkıntı içerisine düşmeleri, vatandaşımızın Hükûmetimiz
yetkilileri tarafından Simav’a gereken ilginin gösterilmediği yönündeki
yakınmaları ve endişelenmeleri hâlen devam etmektedir. Simav’da yaşayan herkesin korku ve endişe içinde yaşadığı bu
dönemde, Sayın Başbakandan ve Hükûmet
yetkililerinden, gereken ilgi ve şefkati değerli hemşehrilerimizden
esirgememelerini ve ortaya çıkan hasarların en kısa sürede giderilmesi
konusunda gerekli sosyal ve ekonomik yardımın Simav’a acilen ulaştırılmasını
değerli hemşehrilerim adına talep ediyorum. Bu konuda
Sayın Başbakana, Millî Eğitim Bakanına ve Bayındırlık ve İskân Bakanına
verdiğim yazılı soru önergelerinde dile getirdiğim konularla ilgili
çalışmaların acilen başlatılması ve kısa sürede bitirilerek gerekli tedbirlerin
alınması kaçınılmazdır. Bu amaçla şu soruların cevabı hemen verilerek vatandaşlarımızın
rahatlatılmasını ve yaralarının sarılmasını sizlerle paylaşmak istiyorum: 1) Merkez üssü Simav olarak belirtilen depremin şiddeti ve
derinliği konusundaki resmî kayıtlar nedir? Bu konuda basında yer alan farklı
değerlerin ve açıklamaların sebepleri nelerdir? 2) Yaşanan deprem felaketiyle ilgili olarak bir hasar tespiti
yapılmış mıdır? Yapıldıysa depremin yol açtığı hasarın büyüklüğü ne kadardır?
Bu hasarın acilen giderilmesi konusunda neler yapılmış ya da yapılmaktadır? 3) İlçe merkezindeki kamuya ait bina ve okullar ile
vatandaşlarımıza ait mesken ve iş yerlerinde ortaya çıkan hasarların
giderilmesi amacıyla ilçeye gönderilen ayni ve nakdî acil yardım tutarı nedir? 4) İlçenin Afet İşleri Genel Müdürlüğü tarafından afet kapsamına
alınarak ortaya çıkan hasarların ve yaşanan sosyal ve ekonomik kayıpların
telafisi konusunda bir çalışma yapılmış mıdır? Yapıldıysa çalışmanın içeriği
nedir? Sonucu ne zaman açıklanacaktır? 5) Yaşanan depremle ilgili olarak hiçbir Hükûmet
yetkilisinin vatandaşlarımızın hasarlarının giderileceği ve gereken ilginin ve
hizmetin verileceği yönünde bir açıklamada bulunmamasının sebebi nedir?
Simav’da yaşanan bu felaketin Hükûmetiniz açısından
bir değeri yok mudur? 6) Yaşanan felaket nedeniyle, depremden etkilenen ilçemizde
bankalara borcu olan esnafın, çiftçinin ve vatandaşlarımızın borçlarının
belirli bir süre ertelenmesi konusunda bir çalışma var mıdır? Varsa bu çalışma
ne zaman sonuçlandırılabilecektir? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. ALİM IŞIK (Devamla) –
Sayın Başkanım, bir dakika daha rica edeyim. 7) Yetkililerce deprem etkisi nedeniyle kullanılamaz raporu
verildiği belirtilen Osmanbey İlköğretim Okulu ile
Endüstri Meslek Lisesinin yerine yenileri yapılacak mıdır? Bu konuda verilmiş
bir karar var mıdır? Varsa yeni okullar ne zaman ve nerede yapılacaktır? Yeni
okullar yapılıncaya kadar mevcut öğrencilerimizin durumu ne olacaktır? 8) Kullanılmayacak durumda olduğu belirtilen Osmanbey
İlköğretim Okulunda ilköğretim ilk kademe öğrencilerinin eğitim-öğretimine hâlâ
devam ettirildiği iddiaları doğru mudur? Osmanbey
İlköğretim Okulunun onarılarak müzeye dönüştürüleceği yönünde yapılan
açıklamaların doğruluk derecesi nedir? Bu açıklamalar doğru ise müzeye
dönüştürme kararı kim ya da kimler tarafından alınmıştır? Oturulamaz raporu
verilen bir binanın müze olarak kullanılabilmesi mümkün olabilecek midir?
Onarımlar hangi kurum tarafından, ne zaman yapılacaktır? Üniversite öğrencilerimizin ilçeyi terk etmiş durumda olmaları
nedeniyle yeniden ortaya çıkan konaklama ihtiyacı nasıl karşılanabilecektir? Bu ve benzeri soruların en kısa sürede cevabını temenni ediyor,
tekrar bu acının yaşatılmaması konusunda Cenabı Allah’tan yeni dileklerimi
ileterek hemşehrilerime başsağlığı ve geçmiş olsun
dileklerimi yeniliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Biçer, buyurun efendim. IV.- AÇIKLAMALAR 1.- Kütahya Milletvekili İsmail
Hakkı Biçer’in, Kütahya’nın Simav ilçesinde 17/2/2009 tarihinde meydana gelen depreme ilişkin açıklaması İSMAİL HAKKI BİÇER (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Ben de Kütahya Milletvekilimiz Sayın Alim
Işık’ın, Simav depremini Meclisimizin gündemine taşıdığı için kendisine
teşekkür ederek ve Hollanda’da dün meydana gelen elim uçak kazasında -hayatını
kaybeden ve yaralanan vatandaşlarımızın- hayatını kaybedenlere Cenabı Allah’tan
rahmet, yaralananlara da acil şifalar dileyerek sözlerime başlamak istiyorum. Alim Bey’in de
belirttiği gibi salı günü, 17 Şubatta meydana gelen depremin hemen akabinde,
yine belirttiği gibi Alim Bey’in, Simav Kaymakamımız ve Kütahya Valimizin olaya
hemen intikalleriyle gerekli tedbirler alınmıştır. 1 kişi kalp krizi sonucu vefat etmiştir maalesef, korkudan, 1 kişi
pencereden atladığı için kolu kırılmıştır, bunun haricinde, elhamdülillah
herhangi bir can kaybı yoktur. Simav ilçe merkezinde 9 adet ağır hasarlı, 12 adet orta hasarlı,
680 adet de az hasarlı konutumuz vardır. Simav belde ve köylerinde 6 adet ağır
hasarlı, 9 adet orta hasarlı, 10 adet de az hasarlı olmak üzere toplam 726 adet
hasarlı konutumuz vardır. Depremin şiddeti Kandilli Rasathanesinin tespitlerine göre
4,9’dur. Maalesef, geçmişte siyasi rant veyahut da
değişik hesaplardan dolayı Simav Belediye Başkanlığınca kaçak yapılaşmaya
veyahut da ek katlara meydan verildiği için çatlamalar ve kolon kırıkları
oralarda meydana gelmiştir. Çok hasarlı, ağır hasarlı binalarımıza 5 bin, az
hasarlı binalarımıza da 2.500 lira kira yardımı olarak kira yardımı
verilmektedir. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan yardım
yapılmaktadır. Kızılay, 200 adet yardım kolisi dağıtmıştır. BAŞKAN – Sayın Biçer, lütfen toparlayınız çünkü gündem dışı
konuşma gibi oldu. İSMAİL HAKKI BİÇER (Kütahya) – Alim
Bey’in belirtmiş olduğu Osmanbey İlköğretim Okulu ve
Endüstri Meslek Lisesinde öğretim hiç aksamadan devam etmektedir, ek binalara
ve diğer okullara taşınmıştır. BAŞKAN – Teşekkür ederim. MUHARREM VARLI (Adana) – Bakan Bey’e vekâlet mi ediyor? K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bakan vekili mi var, Bakan vekili? İSMAİL HAKKI BİÇER (Kütahya) – Dolayısıyla, psikolojik olarak
elbet ki vatandaşlarımızın birtakım zorlukları vardır, onlar da zaman
içerisinde giderilecektir. BAŞKAN – Sayın Biçer… İSMAİL HAKKI BİÇER (Kütahya) – Devlet, gereken ilgiyi ve yardımı
göstermiştir. Teşekkür ederim efendim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Gündem dışı üçüncü söz, Dünya Anadil Günü münasebetiyle söz
isteyen Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’ye aittir. Sayın Geylani, buyurun efendim. (DTP
sıralarından alkışlar) III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR
(Devam) A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam) 3.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, Dünya Ana Dil Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşması HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2000 yılında UNESCO tarafından yürürlüğe konulan 21 Şubat Uluslararası Ana Dil
Günü nedeniyle söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Sözlerime başlamadan, uçak kazasında yaşamını yitiren
yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralılara acil
şifalar diliyorum. Değerli arkadaşlar, ana dil, insanların doğuştan itibaren ve doğal
olarak sahip oldukları, insana kişilik kazandıran ilk olgudur. Bu olgu, beşerî,
felsefi, meşru ve de hukukidir. Bilimselliği ise dil düşünceyi, düşünce de dili
besler. Her birey ana dilinde daha güvenli ve daha üretkendir. Ana dilleri
yasaklamak, bireylere verilebilecek en ağır cezadır. Bakınız, 22 Temmuz genel seçimlerinin dokunulmazlık fezlekeleri bu
anlayışın ayıplı, tipik örnekleridir. Şimdi de yerel seçimler nedeniyle benzer
yeni fezlekeler dönemi başlayacaktır. Ama, bakınız,
siyaset esprisi aynı zamanda sonuç alma sanatıdır. Pozitif sonuç da
anlaşılabilir olmaktan geçer. Eğer siyasetçi kendisini projeleriyle birlikte
ana dilinden başka bir dil ile gereği gibi ifade edemiyorsa ve en önemlisi eğer
seçmen, en azından bir kesim seçmen, ana dilinden başka dil bilmiyorsa kim neyi
anlatabilecek ve kim neyi anlayabilecektir? İşte o zaman seçimlerdeki hukuki ve
siyasi eşitlik ilkesi buradan itibaren bozulmaya başlar. Değerli milletvekilleri, uluslaşmış hiçbir halk topluluğu homojen
ve tek kültürlü değildir. Bu nedenle çok kültürlü toplum din, dil, etnik köken
ve ulusal kültür bakımından farklı toplulukların bir arada yaşadıkları ortak yapının
mirasıdır. Demokrasiyi uygulayan ve demokrasiye geçiş iradesi gösteren
ülkelerde farklı kültürlere sahip toplulukların dillerini özgürce kullanma, ana
dilde eğitim ve kültürlerini geliştirme hakları sağlanmıştır. Bu nedenle
özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı demokrasilerinde vazgeçilmeyen
yöntem, çok kültürlülüğün eşit haklar temelinde çözülmesidir. İzin verirseniz, özet olarak dünya pratiğinden birkaç örnek vermek
istiyorum. Üniter devlet yapısı içinde dil ve kültür
özerkliğini uygulayan ülkeler Fransa, İtalya, Avusturya, Amerika, Finlandiya ve
Yunanistan’dır. Çok kültürlülük içinde toprağa bağlı ya da eyalet sistemi
uygulayan ülkeler, İspanya ve İngiltere’dir. Çok kültürlülük içinde federasyon
sistemi uygulayan ülkeler, İsviçre, Kanada, İsrail ve Belçika’dır. Birden fazla
resmî dilli ülkeler, Afrika Cumhuriyeti, Çin, Hindistan, Lüksemburg dâhil otuzu
aşkın ülke bulunmaktadır. Çok kültürlülük sorununu ulusal bağımsızlık
yöntemiyle çözen ülkeler ise (Çekoslovakya) Çek Cumhuriyeti, Slovak Cumhuriyeti,
Çeçenistan ve bağımsızlığını 2008’de ilan eden Kosova’dır. Çok kültürlülüğü
reddeden, ırkçılık ve asimilasyon uygulayan ülkeler Fas, Cezayir, Tunus, Suriye
ve ne yazık ki Türkiye’dir. Oysaki Türkiye'nin de imzalamış ve Anayasa’nın
90’ıncı maddesi gereğince uymak zorunda olduğu, çok kültürlülük ve ana dil
konusunu çözüme kavuşturan onlarca uluslararası temel belgeler vardır. Ama buna
rağmen Kürtçe ve diğer ana dillerin konuşulmasını ve eğitimini yasaklayan başta
Anayasa, Siyasi Partiler, Seçim, Dernekler, Nüfus, İl İdaresi, Yerel Yönetimler
Yasası gibi uzayıp giden yasalar zinciri bulunmaktadır. Oysaki cumhuriyetin
kuruluşunda başta Kürtler olmak üzere tüm kimlikler bu ülkenin asli kurucuları
arasında yer almıştır. 1921 Anayasası’nın özü ve Lozan Antlaşması’nın 39’uncu
maddesi de bunun sadece iki tipik örneğidir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Geylani,
tamamlayınız konuşmanızı. HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ne var ki cumhuriyetle yaşıt bir süreçte Türkçenin dışındaki
diller kanuni engellerle yasaklanmıştır. Değerli arkadaşlar, artık, ülkemizin bir antidemokratik kanun
devleti ve yasaklar ülkesi ayıbından kurtulma zamanı gelmiş ve de geçmiştir.
Çünkü 21’inci yüzyıl demokratik cumhuriyet ve hukuk düzeni olmalıdır. Onun için
dönemsel yama kültüründen arınmış yeni bir anayasayla tüm dillerin ve
kültürlerin yaşamın her alanında özgürce ifadesi ve tüm haklar temelinde kabulü
ve gelişimi anayasal güvenceye kavuşturarak demokratik bir zemine taşınması da
bu Meclisin asli görevi olmalıdır. İşte, çeyrek asrın şiddet sarmalını
sonlandıracak proje budur diye düşünüyoruz. Değerli arkadaşlar, birbirimizi ana dilleriyle anlama ve empati kültüründe ortaklaşma dileğiyle Genel Kurulu bir kez
daha saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan
sorulardan 1, 6, 12, 14, 15, 26, 29, 32, 34, 36, 38, 40, 43, 44, 46, 49, 56,
60, 65, 97, 102, 115, 118, 135, 263, 300, 313, 374, 389, 392, 427’nci
sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim. Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır. Meclis araştırması açılmasına ilişkin iki önerge vardır,
önergeleri okutuyorum: V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI A) Meclis
Araştırması Önergeleri 1.- Karaman Milletvekili Hasan
Çalış ve 20 milletvekilinin, Ankara şehir şebekesine verilen Kızılırmak suyuyla
ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/330) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Kızılırmak suyunun insan sağlığına ve kullanılan cihaz ve
malzemelere etkilerinin araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca
araştırma açılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz. 1) Hasan Çalış (Karaman)
2) Mehmet Şandır (Mersin)
3) Reşat Doğru (Tokat) 4) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri) 5) Hamza Hamit Homriş (Bursa) 6) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar) 7) Necati Özensoy (Bursa) 8) Hasan Özdemir (Gaziantep)
9) Bekir Aksoy (Ankara)
10) Alim Işık (Kütahya) 11) Kadir Ural (Mersin)
12) Mehmet Günal (Antalya) 13) Akif Akkuş (Mersin)
14) Recep Taner (Aydın)
15) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) 16) Beytullah Asil (Eskişehir) 17) Cemaleddin Uslu (Edirne)
18) Durmuşali Torlak (İstanbul) 19) Metin Çobanoğlu (Kırşehir) 20) Yılmaz Tankut (Adana)
21) Ahmet Orhan (Manisa) Gerekçe: Su insan hayatının vazgeçilmezidir. Milletlerarası ilişkilerin
enerji temini, enerji güvenliği meselesinin yanı başına gıda ve su güvenliği ve
temini yerleşmiştir. Türkiye maalesef bu konuda da iyi bir sınav verememiştir.
Bir bakıma bu alanda yapılan önemli hizmetler maalesef: yetersiz kalmıştır. Çubuk ve Bayındır Barajlarının ve beslendiği havzalarının
problemine yoğunlaşması ve yeni temiz su kaynaklarına yoğunlaşması gereken
Ankara belediyesi küresel ısınma nedeniyle barajların doluluk oranları
beklenmedik şekilde düşünce Kesikköprü Barajı'na
(Kızılırmak suyuna) yöneldi. Kızılırmak, Sivas, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir
illerimizin hudutlarından akarak Kesikköprü Barajına
kadar pek çok dereden, çaydan beslenerek ulaşıyor. Diğer bir deyişle adı geçen İllerin ve bu güzergahtaki
beslenme havzaları üzerindeki yerleşim birimlerinin çevresel ve sanayi atıkları
yönünden de ciddi bir tehdit söz konusu. Kızıl dağlardan kesik köprüye kadar
havzalarda topyekûn uygulanacak arıtma ve koruma projelerinden sonra Kızılırmak
suyu Ankara'ya verilmeli idi. Bunlar yapılmadan Kızılırmak suyu Ankara'nın
şebeke suyuna dahil edilmiştir. O günden beri
Kızılırmak suyu tartışmaları devam etmektedir. Değişik raporlar ortaya
çıkmaktadır, İvedik arıtma tesisleri
Kızılırmak suyunun çevresel ve sanayi atıklarına ait karışımları, ağır
metalleri arıtmaya yeterli mi? Bu su gerçekten kısa ve uzun vadede insan
sağlığı için zararsız hale getirilebilmekte midir? Ankara’nın içme suyunu temin ettiği barajların ve havzalarının
mevcut durumu nedir? Özellikle Çubuk ve Bayındır Barajları kısa ve uzun vadeli
tedbirleri içeren projeler uygulanmalı mı? Adı geçen barajların kullanım planı
nedir? Ankara'nın varoşlarındaki gecekondu mahalleleri imara açılmakta yeni
mahalleler ortaya çıkmakta. Mahallelerde yaşayan nüfus artmakta, değişmektedir.
Ama genellikle eski su şebekelerinin ve kanalizasyonların yenilenmediği de Ankara'nın acı bir gerçeğidir.
Zaman zaman şebekelerin patlaması, caddelerde adeta
suni dereler, nehirler şeklinde aktığı da Ankara'nın ayrı bir gerçeğidir.
Mevcut şebekelere, günün ihtiyaçlarına ve gelecek hesaplarına cevap verecek
şekilde el atılmalıdır. Aksi hâlde Ankaralı suya zararlı atıkların karışması,
hatta bu nedenle ortaya çıkabilecek salgın enfeksiyon
hastalıkları riski ile karşı karşıyadır. Bugün Ankara’da şebeke suyunun içerikleri nedeni ile kombilerin
sık arızaya girdiği, sitelerin depolarının, evsel filtre ve arıtmaların her
geçen gün insanları daha rahatsız edici görüntüler sergilediği
tartışılmaktadır. Her geçen gün daha çok Ankaralı içemediği şebeke suyunu
çayda, yemekte hatta bulaşıkta kullanmaktan vazgeçiyor. Ya vazgeçme imkânı
olmayanlar. Onlar ne yapabilir? Özellikle Kızılırmak suyu Ankara şebekesine
verildikten sonra tat, koku, filtreye (ev) bıraktığı içerik ve bulaşıkta
bıraktığı lekeleri ile her geçen gün kafalar daha fazla karışmakta. Daha sık
tartışılmaktadır. Kızılırmak suyu gündeme geldiğinden beri Sayın Belediye Başkanı
Melih Gökçek'in tavırları, davranışları, beyanatları arasındaki tutarsızlıklar
kafaları karıştırmaya devam etmiştir. Nitekim son günlerde kamuoyuna yansıyan
"yeterli yağış olursa Kızılırmak suyunu şebekeye vermeyeceklerini açıklaması
ve sonra Kızılırmak suyunu kesmesi" iyice kafaları karıştırmıştır. Âdeta
adı geçen suyun insan sağlığı yönünden güvenilirliği ile ilgili önceki
açıklamalarını çürütmüştür. Yukarıda ortaya koymaya çalıştığımız problemlerin araştırılması ve
çözüm yollarının bulunması konusunda Yüce Meclisimize büyük görev düşmektedir.
Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve talep ederiz. 2.- İstanbul Milletvekili D. Ali
Torlak ve 38 milletvekilinin, denizcilik sektörünün sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/331) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türk Denizcilik Sektörünün sorunlarının ve çözüm yollarının
belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98’inci, TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105’inci
maddeleri uyarınca “Meclis Araştırması” açılması için gereğini saygılarımızla
arz ve talep ederiz. 24.02.2009 1) Durmuşali Torlak (İstanbul) 2) Mehmet Şandır (Mersin) 3) Oktay Vural (İzmir) 4) Gürcan Dağdaş (Kars) 5) Atila Kaya (İstanbul) 6) Ertuğrul Kumcuoğlu (Aydın) 7) Abdülkadir Akcan (Afyonkarahisar) 8) Hüseyin Yıldız (Antalya) 9) Muharrem Varlı (Adana) 10) Kadir Ural (Mersin) 11) Süleyman Turan Çirkin (Hatay) 12) Cemaleddin Uslu (Edirne) 13) Yılmaz Tankut (Adana) 14) Metin Çobanoğlu (Kırşehir) 15) Bekir Aksoy (Ankara) 16) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) 17) Zeki Ertugay (Erzurum) 18) Sabahattin Çakmakoğlu (Kayseri) 19) Şenol Bal (İzmir) 20) Mustafa Kalaycı (Konya) 21) Kürşat Atılgan (Adana) 22) Akif Akkuş (Mersin) 23) Ahmet Bukan (Çankırı) 24) Hasan Özdemir (Gaziantep) 25) Kamil Erdal Sipahi (İzmir) 26) Behiç Çelik (Mersin)
27) Beytullah Asil (Eskişehir) 28) Alim Işık (Kütahya) 29) Hasan Çalış (Karaman) 30) Recep Taner (Aydın) 31) Osman Durmuş (Kırıkkale) 32) Emin Haluk Ayhan (Denizli) 33) Hakan Coşkun (Osmaniye) 34) Hamza Hamit Homriş (Bursa) 35) Reşat Doğru (Tokat) 36) Mehmet Günal (Antalya) 37) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale) 38) Mithat Melen (İstanbul) 39) Ahmet Orhan (Manisa) Gerekçe: Denizcilik sektörü; yük ve yolcu taşımacılığı, liman faaliyetleri,
gemi inşa ve tersanecilik hizmetleri ve deniz turizmini oluşturan; kruvaziyer turizm, marina işletmeciliği, yat işletmeciliği,
yat yapım ve çekek yeri faaliyetleri, dalış turizmi ve su sporu faaliyetleri,
yanı sıra balıkçılığı ile ülkemizin lokomotif sektörlerinden biridir. Son
yıllarda da başta gemi inşa sektörü olmak üzere, denizciliğimiz bir çok yönüyle ülkemiz ekonomisine ve vatandaşlarımızın
refahına önemli katkılar sağlamıştır. Gemi inşa sektörü bilindiği gibi, emek yoğun ve yüksek katma
değerin üretildiği bir ağır sanayi koludur. 150.000 kişilik istihdam sağlayan,
gemi ve yat yapımı ile önemli ölçüde yan sanayi kollarını destekleyen, ihracat
yolu ile ülkemize döviz kazandıran, milli denizcilik firmalarına inşa veya
tamir edilen gemiler yolu ile de döviz ikamesi sağlayan bir reel sektördür.
Gemi inşa sektörü dünyada birçok örneğini görebileceğimiz ülkelerin ekonomisini
düzeltmesinde lokomotif sektör rolünü üstlenmiştir. Gemi inşa sektöründe
çalışan 1 işçiye ilave olarak yan sanayide 6 işçi daha istihdam edilmektedir. Dünyada 2008 yılının başlarındaki azalmayı takiben yıl ortalarında
yeniden canlanmış olan gemi inşa pazarlarında Ağustos ayının sonlarında ciddi düşüşler
yaşamaya başlamış, 2007 Aralık ayında 200 kadar olan aylık siparişler 2008
yılının aynı ayında 7 adet yeni sözleşme seviyesine gerilemiştir. Ülkemiz gemi
inşa sektöründe ise 2008 yılının ağırlıklı olarak ikinci yarısında siparişteki
98 gemi kontratı ertelenmiş, 68 adet sözleşme ise iptal edilmiştir. 2008 yılı
sonu itibariyle ülkemiz genelinde sipariş alınmış olan gemi sayısı 244 adet
olup bunlardan inşaları başlamış olan 196 adedin 2009 yılı ve 2010 yılının ilk
aylarında tamamlanması mümkün görülmektedir. Deadweight
ton bazında 2008 yılı başlarında 6.3 milyon DWT olan
gemi sipariş bugün 2.5 milyon DWT' nun altına
inmiştir. Gemi inşa ve onarım faaliyetlerinde hizmet ve yarı mamul
alımlarıyla yan sanayi ve diğer sektörlere doğrudan veya dolaylı olarak
sunulmakta olan gelir kapasitesi ve bu sektörlerdeki çalışanlarında yine
devlete doğrudan gelir sağladığı dikkate alınırsa, gemi sanayinin durmasının
geniş kitleler ve nihayetinde devlet için önemli sorunları gündeme getireceği
aşikârdır. Bu sektörde, yapımına başlanmış ancak yarım kalma olasılığı olan
gemiler, yapımına başlanmak üzere olunan resmi siparişlerin iptali ve yeni
sipariş alınamaması nedenleriyle ciddi bir istihdam azalması gerçeği ile
siparişlerin iptali ve yeni sipariş alınmaması karşı karşıya bulunulmaktadır.
Sadece 2008 yılı Ağustos ayında tersanelerde doğrudan istihdam edilen 36.981
kişilik istihdamda 8.900 civarında bir azalma gerçekleşmiştir. 2008 yılı sonu itibariyle ise işten çıkartılan doğrudan çalışan
sayısı 20.000 kişiyi aşmış bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, gemi yan sanayinde
talepte de doğrudan azalma nedeniyle gerçek olarak bu sayıdan çok daha fazla
işçinin işine son verilmiş olduğu değerlendirilmektedir. Tersanelerimizde yeniden bir canlanma hamlesi kaçınılmaz duruma
gelmiştir. Yeniden canlanma sayesinde istihdam ve katma değer
yaratılabilmesinin bugün için vazgeçilmez ve en öncelikli koşulu,
tersanelerimizin yeniden üretir duruma gelebilmelerinin önünü açmaktan
geçmektedir. Capesize dökme yük
piyasası navlun endeksi önemli bir göstergedir. Günlük kazançlar 2008 yılında
hem tepe, hem de dip noktalarını görmüştür. 2008 Mayıs'ta günlük 200 bin
dolardan sözleşme yapılırken 6 ay sonra 2008 Aralık'ta 2000 doların altında
sözleşmeler yapılmıştır. Tüm bu göstergeler, önlem alınmaması durumunda, Ülkemizi sektörde
dünya sıralamasında beşinciliğe yükselten gemi inşa sanayinin, dolayısıyla Türk
denizciliğinin ağır faturalar ödeyeceğini göstermektedir. Bu nedenlerle yaşanan
krizin sektör üzerindeki etkilerinin incelenmesi, sektörün ayakta kalmasını
sağlayacak politika ve önlemlerin en kısa sürede hayata geçirilmesi
gerekmektedir. BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır. Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin “Özel
Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına geçiyoruz. Bu kısımda yer alan, uyuşturucu başta olmak üzere madde
bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve
105’inci maddeleri uyarınca kurulan (10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) esas
numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşmeye
başlıyoruz. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A)
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler 1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 Milletvekilinin, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş
ve 35 Milletvekilinin, Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30
Milletvekilinin, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve
23 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Halide İncekara
ve 22 Milletvekilinin, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 24 Milletvekilinin ve
Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 26 Milletvekilinin, Uyuşturucu Başta
Olmak Üzere Madde Bağımlılığı ve Kaçakçılığı Sorunlarının Araştırılarak
Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması Açılmasına
İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/6, 19, 36, 39,
41, 51, 103) (S.Sayısı:323) (x) BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde. İç Tüzük’e göre Meclis araştırması komisyonu raporu üzerindeki
genel görüşmede ilk söz hakkı önerge sahibine aittir. Daha sonra İç Tüzük’ün
72’nci maddesine göre siyasi parti grupları adına birer üyeye, şahıslar adına 2
üyeye söz verilecektir. Ayrıca, istemleri hâlinde komisyon ve Hükûmete de söz verilecek, bu suretle Meclis araştırması
komisyonu raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır. Konuşma süreleri, komisyon, Hükûmet ve
siyasi parti grupları için yirmişer dakika, önerge sahipleri ve şahıslar için
onar dakikadır. Komisyon Raporu 323 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Rapor üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini
okuyorum: Önerge sahipleri adına:
Canan Arıtman, İzmir Milletvekili; Tekin Bingöl, Ankara Milletvekili;
Selma Aliye Kavaf, Denizli Milletvekili; Halide İncekara,
İstanbul Milletvekili; Vahit Kiler, Bitlis Milletvekili; İsmet Büyükataman, Bursa Milletvekili; Ahmet Gökhan Sarıçam,
Kırklareli Milletvekili. Gruplar: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Reşat Doğru, Tokat
Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ahmet Ersin, İzmir
Milletvekili; AK PARTİ Grubu adına Hasan Kara, Kilis Milletvekili. Şahısları adına: Sedat Kızılcıklı, Bursa
Milletvekili; Kemalettin Aydın, Gümüşhane
Milletvekili. İlk söz İzmir Milletvekili Canan Arıtman’a
aittir. Sayın Arıtman, buyurun. CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Meclis araştırma raporu üzerine, halk sağlığı bakış açısıyla, durum ve sorun
tespiti ile çözüm önerilerimi sunmak üzere söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. Madde kullanımı ve bağımlılığı, yalnızca bireyi değil onun
ailesini, yakın çevresini ve toplumu da psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve
sağlık sorunlarına yol açarak ağır bir biçimde etkileyen bir olgudur. Bu olgu,
güvenlik güçleri ve yargı açısından suç, sosyolog ve psikologlarca bir davranış
bozukluğu, bağımlılığı tedavi eden doktorlar açısından ise tıbbi bir
problemdir. Tüm çağdaş dünyada olduğu gibi ülkemizde de yasal ya da yasa dışı tüm
bağımlılık yapıcı maddelerin kullanımı ve madde bağımlılığı toplumsal bir halk
sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. Yasal düzenlemelerimizde de madde
bağımlıları, yine tüm çağdaş dünyada olduğu gibi öncelikle hasta olarak kabul
görmektedir. Kronik bir hastalık olan madde bağımlılığının korunma, erken tanı
ve tedavisi mümkündür ve önemlidir. (x) 323 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmeleri 5/2/2008 tarihli 58’inci ve
12/02/2008 tarihli 43’üncü birleşimlerde yapılmıştır. Her geçen yıl tüm dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de kullanıcı
ve bağımlıların sayısında artış olduğu gözlenmektedir. Ne yazık ki, ülkemizde
durumu ortaya koyan kapsamlı bir araştırma ve veri mevcut değildir. Özellikle
son yıllarda gençler arasında madde kullanımının dikkati çeker bir şekilde
arttığı görülmektedir. Son araştırmalara göre yüzde 300’lük bir artışın
yanında, kullanım yaşının da on bir yaşa kadar düşmesi çok endişe vericidir.
Maddeye başlama yaşı her geçen yıl daha erken yaşa inerken, gençler arasında
birden fazla, yani çoklu madde kullanımı artmaktadır. Madde bağımlılığı, kullanıcıların hem mesleki hem sosyal hem de
ailevi işlevselliklerinin bozulmasına, sağlık sistemini çok daha fazla
kullanmalarına, hepatit B, hepatit C, AIDS gibi hastalıkların yayılmasına yol
açarak ülke ekonomisine mali yük getirmektedir. Ayrıca, terör örgütlerinin en önemli gelir kaynağı uyuşturucu
kaçakçılığı ve ticaretidir. Madde kullanımı, bir anlamda teröre destek vermek
olup bu, ülkeden de ülkeye zarar vericidir. Bir an önce ve etkin bir şekilde
gençlerimize sahip çıkmalıyız; yoksa sokaklar, uyuşturucu tacirleri ve terör
örgütleri onları pençelerine alıverir. Bu mücadelede toplumun uyuşturucu problemi algısı soruna yönelik çözümlerin
üretilmesinde ve uygulanmasında önemli rol oynamaktadır. Madde bağımlılığının
öncelikli olarak adli ve ahlaki bir sorun olarak algılanması, bireyin bu
şekilde etiketlenmesi bu insanların toplum dışına itilmelerine yol açmaktadır.
Bu suçlayıcı ve cezalandırıcı yaklaşım bağımlıların tedaviye başvurularının
önünde bir engel oluşturmaktadır. Madde bağımlılığının bir sağlık sorunu olduğu
mesajının topluma daha yoğun ve vurgulanarak verilmesi gerekmektedir. Özellikle
medyanın bu konuda büyük sorumluluğu vardır. Bu mesajın içinde madde
bağımlılığının tedavi edilebilen bir sorun olduğu ve sağlık kuruluşlarına
başvurmanın önemi vurgulanmalıdır. Toplumsal bir sağlık sorunu olan madde
kullanımından ve bağımlılığından çocuk ve ergenleri korumak için ülkemizde
sektörler arası uygulanan bir politika ne yazık ki, mevcut değildir. Acilen
çocuk ve ergenlerin sağlıklarının korunması ve geliştirilmesi, kişisel
gelişimlerini desteklemek, güç koşullar altındaki çocukları izlemek ve
gelişimlerini desteklemek amacıyla çocuk ve ergen politikası geliştirilmelidir.
Okul sistemi içinde olan gençlerimiz başta olmak üzere tüm gençlerde durum
tespiti ve risk etmenlerinin belirlenmesi çalışmaları yapılmalıdır. Özellikle
gençlerle ilgili veri toplanması konusunda büyük eksiklikler vardır. Gerekli
araştırmalar yapılmamaktadır. Madde kullanımı yönünden risk taşıyan çocuk ve
gençler acilen belirlenmeli, madde kullanımı erken dönemde tespit edilmelidir. Millî Eğitim Bakanlığı en kısa sürede 2003 yılında yapılan
çalışmanın tekrarı yönünde izin vermelidir. Millî Eğitim Bakanlığının bunu
yapmadığı takdirde “Uyuşturucuyla mücadele konusunda çocuklar için, gençlerimiz
için bir şey yaptık.” demeye hakkı olamaz. Ayrıca Millî Eğitim Bakanlığı
kadrosunda yer alan psikolojik danışmanlık ve rehber öğretmen sayısı
artırılmalıdır. Tanı ve tedavi alanlarında sorunlar vardır. Madde kullanan kişiyi
bildirmemenin cezai müeyyidesi ve “hasta mahremiyetine saygı” etik kuralı
arasındaki çelişki hekimlerin madde kullanım tedavisinden uzaklaşmalarına neden
olmaktadır. Bu çıkmaza girmemek için hekimler bağımlılık tedavisiyle uğraşmak
istememektedirler. Hekimlerin madde bağımlılığı tedavisi yapmalarını sağlamak
amacıyla Türk Ceza Yasası’nın 280’inci maddesi, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi ve
Hasta Hakları Yönetmeliği’nin uyumsuz yönlerinin yeniden düzenlenmesi
gereklidir. Uyuşturucu kullanan ve haklarında tedavi ve denetimli serbestlik
kararı verilen kişilerin sosyal güvencelerinin bulunmaması hâlinde tedavi
masraflarının karşılanmasında zorluklar yaşanmaktadır ve ne yazık ki çok sayıda
vaka bu nedenle tedaviyi bırakmak zorunda kalmaktadırlar. Sosyal güvencesi
olanlarda bile hasta ücret ödemeleri yetersizdir. Madde bağımlılığı tedavisi
sağlık uygulama talimatında ayrı bir bölümde açıklamalı olarak ele alınmalı,
ayakta veya yatarak tedavi uygulamaları paket dışı işlem görmelidir. Sokakta yaşayan çocukların tedavilerinin yapılmasında da bazı
sorunlar vardır. Öncelikli olarak, Sağlık Bakanlığına bağlı tedavi
merkezlerinin bölgesel planlama yapılarak sayısının ve çocuk yatak servisinin
artırılması gereklidir. Aile bağları zayıflamış ve sokakta yaşamayı alışkanlık
hâline getirmiş çocukların madde bağımlılığı tedavilerinin yatırılarak
yapılması, eğer ayaktan tedavisi yapılacaksa mutlaka SHÇEK’le
iş birliği yapılarak bu çocukların SHÇEK’e bağlı gece
barınma merkezlerinde kalmaları sağlanmalıdır. Bu çocuklara tedavi sonrası uzun
dönemli rehabilitasyon programları uygulanarak tekrar
madde kullanmaları önlenmelidir. Tedavi alanında çalışan personel sayısı yetersizdir. Ülke genelinde,
psikiyatri uzmanı sayısının azlığı yanında, “sorunlu ve riskli alan” olarak
kabul edilen bağımlılık tedavisi alanı tercih edilen bir alan olmadığından
sağlık personeli sayısında yetersizlik ortaya çıkmaktadır. Bu alanda çalışan
sağlık personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi ve yasal olarak da “riskli
grup” olarak kabul edilerek maddi iyileştirmenin sağlanması, bu alanı daha
cazip hâle getirerek çalışacak personel sayısının artmasını sağlayacaktır. Tedavi kurumları AMATEM sayısı ve dağılımı yetersizdir. Tedavi
hizmetleri kapsamında, 2008 sonu itibarıyla, 20 adet alkol ve madde bağımlılığı
tedavi merkezi vardır, bunlardan ancak 11’i Sağlık Bakanlığı bünyesindedir.
Bağımlılık tedavisine başvuranlara tedavi için ileri bir tarihe randevu
verilmesi ve tedavi merkezlerinin yaşanılan bölgelere uzak olması gibi sorunlar
tedavi isteğini de imkânını da engellemektedir. Bağımlılık tedavisinde, tedavi
isteği gösteren kişiye tedavinin hemen başlanması çok önemlidir. Bağımlı, karar
verdiğinde tedaviyi hemen alamazsa sonra çoğunlukla bu kararından caymaktadır.
Ayrıca tedavi kurumlarında, çocuklar ve kadınlar gibi özel gruplara hizmet
veren ve madde tipine göre, hatta tedavi modeline göre uzmanlaşmış merkezler ya
yetersiz ya da hiç yoktur. Madde bağımlılığı politikası içine zarar azaltma politikalarının
eklenmesi, ilk adım tedavi, yatırılarak tedavi, uzun dönemli tedavi ve rehabilitasyon uygulamalarının ülke içinde
yaygınlaştırılması gereklidir. Bağımlıların tedaviye erişimlerinin
kolaylaştırılması, tedavi kurumlarının araştırma, eğitim, hizmet, personel ve
altyapı yönünden güçlendirilmesi gereklidir. Bağımlılığın toplum içindeki takibi yetersiz olup rehabilitasyonu ve uzun dönemli tedavisi ise yoktur. Çözüm
için madde bağımlılığı tedavisi sonrasında aynı çevrede tekrarlama olasılığının
azaltılmasına yönelik ek müdahale programlarına ihtiyaç vardır. Ebeveyn
bakımından yoksun ve risk altındaki çocuklara yönelik SHÇEK tarafından sosyal rehabilitasyon programlarının toplum tabanlı uygulamasına
yönelik projeler geliştirilmelidir. Ülkemizde madde kullanımıyla ilgili birçok
kurum kendi sorumluluk alanında çok özverili çalışmalar yapmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun efendim. CANAN ARITMAN (Devamla) – Bir dakikada tamamlarım. Teşekkür
ederim. Ancak, koordinasyon eksikliği veya sorumluluk ve yetki çatışmaları
nedeniyle ulusal mücadele programı istenilen başarıya ulaşamamaktadır. Birçok
Avrupa ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de tüm kurumları bir çatıda toplayacak,
doğrudan Başbakanlığa bağlı olarak çalışacak, ülke politikalarını oluşturacak
yetkilerle donatılmış, bu alanda çalışan tüm bakanlık ve kurumlardan atanmış
temsilcilerle oluşmuş genel müdürlük düzeyinde bir kurumsallaşmaya acilen
gereksinim vardır. Sözlerimi bitirirken Komisyon üyelerimize, değerli uzmanlarımıza,
tüm emeği geçenlere bir kez daha teşekkür eder, yüce Meclise saygılarımı
sunarım. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arıtman. Denizli Milletvekili Sayın Selma Aliye Kavaf. Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan Meclis Araştırma Komisyonu hakkında önerge sahibi arkadaşlarım adına
söz almış bulunuyorum. Bu vesile ile yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sosyal bir varlık olan insanın çevresiyle uyum içinde olması akıl
ve zihin sağlığıyla mümkündür. Bu sebeple, aklın ve bilincin en büyük düşmanı
olan uyuşturucu, insanın uyum gücünü zaafa ve iflasa götürmekte, onu aileden,
toplumdan ve çevresinden kopararak yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da
sorumsuz bir hayata mahkûm etmektedir. Bağımlıyı yaşayan bir ölü hâline getiren
uyuşturucuların bu sebeple bağımlıya, aile hayatına, doğacak çocuklara, iş
hayatına, ülke ekonomisine ve toplumsal ahlaka verdiği zararları ifade etmek
mümkün değildir. Dünyadaki küreselleşme hareketleri ve sınırların sanal bir çizgi
hâline dönüşmesiyle bağımlılık yapıcı ve yasal olmayan madde kaçakçılığının
sadece ülke sorunu olmaktan çıkıp bölgesel ve uluslararası suç ve problem
hâline geldiği bir gerçektir. Uyuşturucu madde sorununun bütün ülkeleri tehdit
eden yeni bir boyutu da menfaat çevreleri için rant,
terörün ucuz finans kaynağı, uluslararası ilişkilerde ideolojik ve politik araç
ve hedef ülke toplumuna karşı sosyopsikolojik
dejenerasyon, zihnî ve ahlaki çöküntü olgularının ön plana çıkartılmasıdır. Her
ülkede değişen oranlarda olmakla beraber, hemen hemen
bütün ülkeler uyuşturucudan olumsuz yönde etkilenmektedir. Yüksek boyutlardaki uyuşturucu kullanımı, yüksek oranda şiddeti ve
suçu da beraberinde getirmekte, AIDS başta olmak üzere bazı hastalıkların
oluşumuna sebep olmakta, sosyal yapıda çökmeye sebep olmakta ve bazı kesimlerin
daha fazla uyuşturucu kullandığının ortaya konulmasıyla birlikte uyuşturucu
bağımlıları toplumun her kesimini etkilemektedir. Örneğin, erkekler kadınlara
göre, şehirde oturanlar kırsal kesimde oturanlara göre, gençler de yaşlılara
göre daha fazla uyuşturucu kullanmakta ve bu oran günden güne artmaktadır. Bu
durum, ailelere, yoksullara, ulusal sağlık sistemi üzerine de çok ciddi yükü
beraberinde getiriyor. Değerli milletvekilleri, ülkemizin ve dünyanın önemli bir sorunu
olarak özellikle son yıllarda artış eğilimi gösteren uyuşturucu, uyuşturucunun
dağıtımı, ticareti ve uyuşturucu dağıtımından, üretiminden ve ticaretinden
birtakım illegal örgütlerin birtakım menfaatler sağlayıp daha sonra da bunun
değişik toplumsal mekanizmalara zarar verir boyutlarda çalışmalarda bulunması
hepimizi rahatsız etmektedir. Bu konuyla ilgili olarak Parlamentomuzda bulunan bütün partilerin
milletvekillerinin aynı hassasiyeti paylaştığını biliyoruz. Bu Komisyonun
kuruluş aşamasında verilen önergeler de bu konuda herkesin hemfikir olduğunun
çok önemli bir göstergesidir. Değerli milletvekilleri, konuyla ilgili olarak illegal uyuşturucu
maddeler kullanan kişiler bunları elde etmek için çeşitli risklerin içine
girmekte ve bu risklerden dolayı da bu maddelerin alımı-satımı önemli bir
miktarda ekonomik değer kazanmaktadır. Sentetik uyuşturucu kullanımında azalma olmakla birlikte
ciddi miktarda eroin tarzı bağımlılık yapan uyuşturucu maddelerde -ki yaklaşık
yüzde 8 oranında- her yıl artış var ve dünyada 400 milyar civarında bir
uyuşturucu ticaret hacminin olduğu da göz önüne alındığında, bunun göz ardı
edilmemesi gereken ve bugün yapılan her türlü mücadelenin dahi ötesinde
birtakım tedbirlerin ve mücadele yollarının da tespit edilmesinin zorunlu
olduğu bir konu olduğunu dikkatlerden kaçırmamak gerekir. Dünya Bankasının 2007 tarihli uyuşturucu raporuna göre on
beş-altmış dört yaş arası dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 5’i, yani 200 milyon
kişinin uyuşturucu kullandığı ifade edilmektedir. Bunların 25 milyonu ise
hayati fonksiyonlarında son noktaya gelmiş insanlardan oluşmaktadır. 200
milyonluk bir kullanıcı kitlesi olan uyuşturucu pazarında dönen para ise hayret
verecek boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla
Mücadele Dairesi Başkanlığının verilerine göre 429 milyar dolar seviyesine
ulaştığı ifade edilmektedir. Bu nedenle bu meblağ, sayın milletvekilleri,
Türkiye'nin millî gelirine neredeyse eş değer bir boyuta, hatta birçok dünya
ülkesinin… Ki, ülkemizin de millî gelir sıralamasında dünyanın 17’nci büyük
ekonomisi olduğunu düşünürsek, bu piyasada ne kadar para döndüğünü anlamamız
açısından bize ciddi bir fikir vermektedir. Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve İlgili Suçlar Dairesi tarafından
Cenevre’de açıklanan 27 Haziran 2007 tarihli Rapor’da da dünyanın en büyük
uyuşturucu sağlayıcılarının Afganistan’ın güneyi, Güneybatı Kolombiya ve Doğu Myanmar gibi merkezî otoritenin dışındaki bölgeler olduğuna
yer verilmiştir. Yine, terör örgütlerinin, uyuşturucu madde kaçakçılığının imalat,
taşıma, aracılık, satış ve sokak satıcılığı gibi her safhasında yer alarak
finansal destek sağladıklarına da bu raporda dikkat çekilmiştir. Avrupa’da uyuşturucu ticaretini kontrol altında tutan PKK’nın,
Afganistan, Pakistan ve Irak üzerinden getirilen uyuşturucuya, İtalya, Bulgaristan,
Yunanistan ve Romanya’daki yasa dışı örgütler ile iş birliği içerisinde
Avrupa’ya nasıl aktardığı ve pazarladığı da belgeleriyle birlikte ortaya
konmuştur. Bağımlılık yapıcı maddeler, bunların ticaretini yapan odaklar,
bağlantılı suçlar ve sorunlar sadece bizim ülkemizin değil, günümüzün
dünyasının en önemli sorunları arasında yer almaktadır. Bu sorun ile yeterince
baş edebilmek de uluslararası iş birliği çerçevesinde delile dayalı bir
politika ve strateji izlemekle mümkündür. Bu amaçla, güvenilir,
karşılaştırılabilir nesnel veri toplanması, değerlendirilmesi ve analiz
edilmesi gibi işlevleri yerine getirmek üzere Portekiz Lizbon’da kurulan Avrupa
Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi 1993 yılında kurulmuştur.
Merkez, Avrupa Birliğine üye ve aday ülkelerden yapılandırılmıştır. Ülkemizin
bu Merkeze üyelik süreci 2000 yılında yapılan başvuruyla gerçekleşmiştir.
Türkiye’nin katılımını düzenleyen anlaşma, Ekim 2006 tarihinde Avrupa
Parlamentosu tarafından kabul edilmiştir. Fiziki yapı, personel ve fonksiyonel açıdan en elverişli kurum
olduğuna karar verilen Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla
Mücadele Dairesi Başkanlığı, 16 Mayıs 2002 tarihinde Başbakanlık makamı
tarafından Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezinin ulusal
temas noktası olarak yetkilendirilmiştir. “Türkiye Uyuşturucu
ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi” adıyla kurulan ulusal temas noktası,
görevi ve konumu gereği itibarıyla Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal
Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Diyanet
İşleri Başkanlığı, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü,
Jandarma Genel Komutanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu
Başkanlığı gibi "kurumsal temas noktaları" adı verilen birçok kurum
ve kuruluşla iş birliği içerisinde görevlerini sürdürmektedir. Türkiye, coğrafi konumu ve ülkemizin Avrasya coğrafyasında
bulunması, Asya ve Avrupa Kıtalarının birleşme noktası olması, doğusunda üretim
bölgelerinin bulunması, transit geçiş yollarının üzerinde yer alması ve buna
tarihî konjonktürü ve o medeniyetlerin izlerini
taşıması da eklendiğinde uyuşturucu madde kaçakçılığı için maalesef cazip bir
ülke olmaktadır. Avrupa'da uyuşturucunun en az kullanıldığı ülkeler arasında
yer almamıza rağmen, yapılan araştırmalar ve uzmanların yorumları, uyuşturucu
kullanma oranının dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yirmi yılda maalesef
arttığını ortaya koymaktadır. Dünyadaki ve ülkemizdeki artış, devletimizin
uyuşturucuyla mücadelesindeki kararlılığını da artırmıştır. Dünya yasa dışı afyon üretiminin yüzde 85'lik bir kısmını
karşılayan Afganistan'da 2005 yılında 104 bin hektarlık bir alanda yasa dışı
haşhaş ekimi yapılıp 4.100 ton yasa dışı afyon üretilirken 2006 yılında 2005
yılına göre yüzde 59'luk bir artma ile 165 bin hektarlık alanda yasa dışı
haşhaş ekimi yapılıp yüzde 49'luk bir artma ile 6.100 ton yasa dışı afyon
üretimi yapılmıştır. Afganistan kaynaklı afyon ve türevi uyuşturucu maddeler İran,
Türkiye, Balkan ülkeleri üzerinden, Tacikistan, Özbekistan, Kazakistan, Rusya,
Doğu Avrupa ana güzergâhları üzerinden Batı Avrupa'ya ulaşmaktadır. Ayrıca,
Pakistan üzerinden deniz yoluyla doğu Akdeniz rotası izlenerek eroin ihracının
mevcudiyeti tespit edilmiş olup ülkemiz de bu güzergâh içerisindedir. Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada meydana gelen uyuşturucu madde
kaçakçılığı olaylarına bakıldığında, özellikle Afganistan kaynaklı afyon ve
türevi uyuşturucu maddelerin doğudan batıya, Batı ve Doğu Avrupa kaynaklı extacy ve captagon gibi sentetik
uyuşturucu maddelerin ve uyuşturucu üretiminde kullanılan kimyasal maddelerin
ise batıdan doğuya kaçakçılığının yapıldığı tespit edilmiştir. Afyon ve türevi uyuşturucu maddenin üretildiği Güneybatı Asya ile
bu uyuşturucu maddelerin tüketildiği Avrupa ülkeleri arasında kalan ülkemizde
yakalanan afyon ve türevi uyuşturucu maddelerin hemen hemen
hepsi Avrupa ülkelerine gitmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SELMA ALİYE KAVAF (Devamla) –Kaçakçılık organizasyonları,
yakalanma riskini en aza indirmek için uyuşturucu maddeleri doğrudan Avrupa'ya
sevk etmeden önce kontrol mekanizmalarını tam kuramamış Doğu Avrupa ülkelerinde
depolamakta, uygun zaman ve şartların oluşturulmasında partiler hâlinde Batı
Avrupa pazarına sevk edilmektedir. Ülkemiz, uyuşturucuyla ilgili mücadelesinde teknolojinin sağlamış
olduğu teknik imkânlar, analiz programları, kontrollü teslimat uygulamaları
gibi teknik, taktik ve teknikleri sonuna kadar kullanmakta ve yıllardan beri
elindeki tüm bu kaynakları bu yönde kullanmak suretiyle uyuşturucu madde
kaçakçılarına karşı kararlı bir mücadele sürdürmektedir. Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bu, yalnızca bir hükûmet meselesi değildir. Devletin uyuşturucu maddeyle
ciddi bir mücadele içinde olduğu, yıllardır, aşikârdır. Türkiye, uyuşturucuyla
ilgili mücadelesini dört ayrı operasyon birimiyle yürütmektedir. Bunu polis,
jandarma, sahil güvenlik ve gümrük muhafaza marifetiyle yürütmektedir. Bunun
neticesi olarak ülkemizde 2006 yılında Avrupa ve AB ülkelerinde yakalanan eroin
maddelerinin toplamından daha fazla eroin maddesi yakalanmıştır. 2007 yılına ait Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını
İzleme Merkezinin 12’nci Uyuşturucu Raporu, Türkiye'de okul öğrencilerinin
yüzde 10'unun uyuşturucu kullandığını ortaya koymaktadır. Türkiye'de
uyuşturucuya başlayanların yüzde 50'si on ve on iki yaşlarında başlamaktadır. Ülkemizin uyuşturucuyla ilgili mücadelede edindiği en önemli
tecrübe, uyuşturucu madde ticaretinin sadece organize suç gruplarının değil,
terör örgütlerinin de yasa dışı faaliyetlerini finanse etmek için kullandığı
kaynaklardan en büyük payı oluşturduğudur. Ülkemiz, geçmişte olduğu gibi günümüzde de terör örgütlerinin
eylemine hedef olmuştur. Terör örgütlerinin, uyuşturucu kaçakçılığının her
safhasında yer alarak finansal destek sağladıkları tespit edilmiştir. Organize
suç örgütleri ve terör örgütleri uyuşturucu madde ticaretinden elde ettiği
parayı çeşitli yöntemlerle aklayarak yasal sisteme sokmakta ve bu paraları her
türlü yasa dışı faaliyetlerin finansmanında ve maalesef silah temininde
kullanmaktadır. Yine, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi verilerine göre,
2005 yılında Afganistan kaynaklı afyon ve türevi uyuşturucu maddelerin
satışından elde edilen gelirin 5 milyar dolarlık kısmı Türkiye'de kalmıştır. Ülkemizde
kalan bu paranın önemli bir kısmıyla ise PKK terör örgütüne finansman
sağlandığı tespit edilmiştir. Bu nedenle, uyuşturucu madde ticaretiyle yapılan mücadele sadece
sağlık ve mali sistemle ilgili olmayıp, ülke güvenliğinin sağlanmasıyla da çok
yakından ilgilidir. Sonuç olarak, uyuşturucuyla mücadele, gerek ekonomik gerekse
sosyal alanda meydana getirdiği zarar ve yıkımlardan dolayı diğer ülkeler gibi
ülkemizin de -burası son derece önemli- büyük kaynak ayırarak mücadele etmek
zorunda olduğu ciddi bir sorundur. Çeşitli boyutlarıyla bu konunun
araştırılmasını sağlamak ve insanlarımızı, özellikle de gençliğimizi bu beladan
uzak tutmak… BAŞKAN – Sayın Kavaf… SELMA ALİYE KAVAF (Devamla) –Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Yani önemli bir konu, sözünüzü kesmek istemiyorum ama üç
dakikayı aştık. Lütfen… SELMA ALİYE KAVAF (Devamla) – …uyuşturucu trafiğinin tüm
unsurlarıyla birlikte deşifre edilerek çözülebilmesi için bu önemli konuyu
Meclis gündemine getirmiş bulunuyoruz. Komisyondaki bütün arkadaşlarıma gayretli çalışmalarından dolayı
teşekkür ediyor, bundan sonraki çalışmalar için de başarılar diliyor, saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. İstanbul Milletvekili Sayın Halide İncekara.
Sayın İncekara, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; arkadaşlarımın bir kısmı sağlık açısından baktılar, bir kısmı
kaçakçılık açısından baktılar, ben, çocuğu tehdit açısından bakacağım. Önerge
veren diğer arkadaşlarımın da önerge gerekçelerine baktığımda, genellikle
çocukla illiyet kurmaları şahsımı çok sevindirdi. İktidar ve muhalefet
milletvekillerinin birlikte verdikleri önergelerle oluşturulan Komisyonda
çalışan bütün arkadaşlarıma emeklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Lakin, Meclis Başkan Vekilimiz başta olmak üzere, yürütmenin
temsilcileri de burada, şunu söylemek isterim ki, bu araştırma komisyonları
raporları artık tozlu rafların süsü olmamalı. Mutlaka bu raporları dinleyen
iktidar temsilcileri, en geç bir yıl içinde araştırma komisyon raporunun
sonucundaki önerilerin ne kadarını hayata geçirip geçirmediklerini burada gelip
milletvekillerinin huzurunda sunmalıdır. Aksi takdirde, zaten biz biliyoruz,
zaten biz yapıyoruz mantığıyla bu araştırma komisyonları raporları maalesef
ziyan zebil olmaktadır. Bu hassasiyetimi herkesle
paylaşmak istiyorum. Ben konuya biraz farklı bakmak istiyorum. Sayı artışı, doğru,
lakin Avrupa’da en az, uyuşturucu ve bağımlılık konusunda en az kullanıcılar
arasındayız; çocuklarımızı tehdit eden şey, yükseliş hızının çok olması ve
yaşın küçük yaşlara kadar düşmesidir. Şimdi, Avrupalı şunu diyebilir: “Gençlik
geleceğimizdir.” Ama Türkiye'nin “Gençlik geleceğimizdir.” demek gibi bir lüksü
yoktur. Neden? 25 milyona yakın genç nüfusa sahip olan bir ülkenin gençliği
geleceğe ertelemek gibi bir lüksü olamaz. Türkiye'nin gençliği bugünün
meselesidir. Sadece altı yaş altındaki çocuklarımızı düşündüğümüzde 10 milyon
nüfus birkaç tane Avrupa Birliği ülkesi nüfusuna denktir. Demek ki meselelerinizi
düşünürken, önerilerinizi ve projelerinizi hazırlarken nesiller arasındaki yaş
gruplarını yürütücülerin çok iyi hesaplaması gerekmektedir. Uyuşturucu, bizzat şahsın kendisine zarar vermekten öte, ruh
sağlığı, akıl sağlığı, beden sağlığı ve şiddet, suça itme gerekçesiyle de
çocuklarımız için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Lakin,
şu hassasiyetimi de paylaşmak isterim ki, uyuşturucudan korumak adına yapılan
paneller, toplantılar çocukların şuuraltında zaman zaman
merakla birlikte yeniden bir uyarıcı rolü üstlenmektedir ki bu da ayrı bir
tehdittir. Ben arazide neler yaşadığımı, incelemeler sırasında neler
gördüğümü, niçin bu önergeyi vermek istediğimi söyleyeyim. Ankara’da
bakanlıklara gittiğinizde, arkadaşlarım, bir sürü projeyle karşılaşırsınız,
neredeyse Ankara proje çöplüğüne dönmüş. Lakin,
bakanlıkların kendi arasındaki iletişim kopukluğu, hepsinin bir devletçik
mantığı içinde çalışır hâlde olması hem kaynak israfına hem insan israfına hem
de emeklerin ziyan zebil olmasına sebep olmaktadır. Ankara’da kâğıt üzerinde “Çok güzel.” diye baktığınız, “Hah
bununla bu mesele çözülür.” diye baktığınız konular illere, ilçelere indiğinde
izini kaybetmekte. Vali arkadaşlarımla sohbet ederken soruyorum: “Şu konu…” “Bir
dakika Sayın Vekilim, il müdürünü çağırayım.” diyor. “Falanca konu…” “Bir
dakika Sayın Vekilim, il müdürünü çağırayım…” Bir vali eğer bilgisini il
müdürlerinin kafasında taşıyarak çözmeye kalkışırsa bunu çözemez. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Bravo. HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Gelişmiş devletin en büyük özelliği
yasalar, yasaklar ve tutuklamalarla değil önleyici tedbirlerle mümkün olur. Ben
yine bu meseleye… ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Doğru adamlarla yönetirseniz böyle
olmaz. Yanlış adamlarla yönetirseniz böyle olur. HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Şimdi ben sizi duyamadığım için cevap
veremiyorum ve süremi de ziyan etmek istemiyorum. Ama Başkan izin verirse
istişare ederiz konuşmanın devamında. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Doğru söylüyorsunuz da, valilerin ek
görevi var, onu demek istiyor; kömür dağıtımı... AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Vekilim, bir cevap bekliyorlar sizden.
BAŞKAN – Buyurun Sayın İncekara. HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Peki. Kurumlar arası iş birliğinde yapacak olan valilerimiz ile
kaymakamlarımızdır. Biz tabii ki önereceğiz. Sorumluluğu yerine getirip
getirmemek arkadaşlarımızındır. Nihayet bu devlette KPS sınavıyla devlete,
kamuya giren insanlar bir hukuki yapı ve yargı sistemi içinde
becerikli-beceriksiz, yetenekli ya da yeteneksiz, nasıl olsa emekli oluncaya
kadar bir maaş almaktalar. Ve burada ürettiğiniz bir sürü değerli proje
kişilerin yeterliliklerine, yeteneklerine, yönetim kabiliyetlerine göre, bir de
bakıyorsunuz ki, arazide yok oluveriyor. Şimdi bunları konuşmayacak mıyız?
Konuşalım ve birbirimizi nezaketle dinleyelim. Şimdi, taşra teşkilatında çalışan arkadaşların yönetim odalarından
çıkmaları gerekiyor. Tarım il müdürü ise ayağı çamura bulaşması gerekiyor,
millî eğitim müdürü ise okul bahçelerinde dolanması gerekiyor. Tabii, o müdürün
dolaşıp dolaşmadığını görmesi için yerel amirlerin de sokaklarda dolaşması
gerekiyor. Okul çevresindeki güvenliği sadece polisle yürütmeye çalışmak hiçbir
taşra amirinin işi olmamalı, onun nasıl yürütüldüğünü görmeyi de ayrıca vazife
edinmelidir. Şunu söylemek isterim ki değerli arkadaşlarım, çocukla ilgi ve
ilgili olmak bilgiyle yeterli bir şey değildir, çocukla ilgili olmak biraz
duygu ve yürekle de ilgili bir şeydir, gece uykularınızın kaçmasıyla ilgili bir
şeydir. Ben, biraz, eğitim açısından baktığımızda, neredeyse,
çocuklarımızın okuldan çıktıktan sonra sokakların çocukların tehdit alanına
dönüştüğünü görmekten üzüntü duyduğumu söylemek isterim. “Efendim, onun
sorumluluğu, bunun sorumluluğu…” Hepimizin sorumluluğu arkadaş! Eğer şehrinize
gittiğinizde bu konuştuğunuz şeyleri denetlemek, görmek, tebdili kıyafet
gezinip istişare etmiyorsak hepimizin sorumluluğu. Yine söylüyorum, eğitimcilerinizi bu KPS sınav sistemi içinde
seçtiğiniz süre içinde, çocuk sevgisini, karakterini, merhametini ve yönetici
kabiliyetini test eden başka bir sınav sistemine geçmediğiniz süre içinde, bir
sürü matematik problemi çözebilen ama araziye çıktığında çocuk sevgisini
tanımamış insanlardan eğitimci yapmak durumunda kalırsınız. Sisteme girdikten
sonra çocuklarımız güvensiz bir ortamda kalabilir. Onun için, özellikle okullarımızın, okul müdürlerimizin mutlaka
yönetim kabiliyeti gelişmiş insanlardan olması gerekmektedir. Okul etrafında
olan tehdit alanları, başta İnternet kafeler olmak
üzere sık sık kontrol edilmelidir. Bir şiddet araştırma komisyonunda bir tavsiyemiz oldu, hâlâ
yapıldığını görmüyorum. İnternet kafelerin ruhsatını
belediyeler, denetimini emniyet yapmaktadır ve bu bir süre, bir şikâyet altı
ayı bulmaktadır ama görüyorum ki hâlâ arkadaşlar bunlarla ilgili bir
düzenlemeye girmemişlerdir; girdilerse bunu duymaktan sevineceğimi size
söylemek isterim. Valilerimizin ve kaymakamlarımızın risk haritaları olması
lazım. Demin arkadaşlarımız bahsettiler, annesi
babası ayrılan çocuklarımız, gurbette okuyan çocuklarımız ve yoğun müfredattan
dolayı başarısızlığı durmadan tatmak zorunda kalan, başarısızlıkla birlikte
yalnızlığa itilen, yalnızlıkla birlikte tehlikeli arkadaş edinen çocuklarımız. Buradan Talim Terbiyedeki arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Kaç
bakan eskitirler, kaç milletvekili eskitirler, kaç hükûmet
eskitirler ama onlar hep orada otururlar. Eminim dünyada da gezmedikleri yer
kalmadı. Ama Talim Terbiyedeki o arkadaşlarıma, o onayladıkları, tasdikledikleri müfredata, Allah aşkına, Kars’ı, Ardahan’ı,
Hakkâri’yi, Erzurum’u ve… RASİM ÇAKIR (Edirne) – Talim Terbiyeyi de değiştirdiniz. HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Değiştiremez… RASİM ÇAKIR (Edirne) – Talim Terbiyeyi bir gecede değiştirdiniz. HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Değiştiremezsin, senin haberin yok
gözünü sevdiğim! Bir kere atarsın, o seni eskitir, beni eskitir, seni iktidar
yapar, beni iktidar yapar ama o değişmez. Bunca değişen taleplere, bu kadar
eğitim hareketliliğine ve genç nüfusa rağmen bu memleketin atadığın zaman hiç
değişmeyen tabii kişileri olur. Ben kimseyi suçlamıyorum, arkadaşları da
tanımıyorum. Ben bir sistem analizi yapıyorum ve bu konuda da mutabakat
istiyorum. Yirmi yıl, otuz yıl bir kurumda aynı yerde hiç kıpırdamadan oturunca
ve Erzurum’un dağındaki okulun bahçesine gitmediyseniz, eğer Kars’ta gidip
henüz Türkçeyi sökmemiş çocuğun önüne dört işlemli matematiği koymuşsanız, bana
ne dünyayı görmüşsün ya! Neyi getireceksin gözünü seveyim? Onun için, o
arkadaşlarımızın biraz da yurt içinde gezmelerini istiyorum. Ayrıca, eğitimin içindeki müfettişlik sisteminin, teftiş
sisteminin bu şekilde bu eğitimi hiçbir yere götürmeyeceğini ve çocukları
tehditten kurtarmayacağını söylemek istiyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Başkanım müsaade istiyorum. Şimdi, tabii ki, sağlıkçılar konuya sağlık açısından bakıyorlar.
Ama eğer müfettiş gittiğinde iki sene uğramadığı hâlde boş tutulan odalardan
çıkıp da okulun etrafındaki güvenliği raporlarına geçirmiyorsa, bu teftiş
sistemiyle de benim çocuklarımın okul çatısı altında korunması mümkün değil. Şimdi, arkadaşım dedi ki: “Sayıları az.” Doğru. Ama eş durumundan
tayin edip bir yere lazım olmayanları yığıp, diğer tarafta çocukları eğitimsiz
bıraktığınız yerde nasıl çözeceksiniz? O nedenle, bu nedenle, Ankara’da 3
öğretmen lazım yerde 23 öğretmen var. Niye? Eş durumundan. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Muhalefet partisi gibi konuşuyorsunuz. HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Hayır efendim, ben çocuk adına, sokak
adına konuşuyorum. Bir dinle ya! Hoş bir şey değil mi? Sayın Vekilim, benim
derdim, bu senin derdin değil mi gözünü sevdiğim ya? Doğruysa, ben, tamam… Bak
şimdi, biz öyle bir İktidarız ki -konuşturuyorsunuz işte, konuşturmayın- siz
muhalefet yapamayınca iktidarı da biz yapıyoruz, muhalefeti de biz yapıyoruz,
böyle böyle gidiyor işte. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Başbakan duymasın. HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Niye duymasın? Başbakanım bundan gurur
duyar. Çünkü dinamik kalmanın, altıncı sene sonunda hâlâ sokaklarda iltifat
görmenin gerekçesi öz eleştirilerimizi en iyi yapabilmemiz; problemlerimizle,
çözüm önerileriyle barışık olmamız sanıyorum en büyük kabiliyetlerimizden.
Tavsiye ederim. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Biz muhalefet yapınca kızıyor. HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Bir müsaade et konuşayım, gözünü
seveyim. Diğer taraftan, Sağlık Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı,
Türkiye’de en fazla örgütlenmiş kurumlarımızdan birisi. Sanıyorum, gönüllü
faaliyetler ve sivil toplum örgütleriyle iş birliği içinde daha etkili, belki
daha az kaynak kullanarak, ama sivil gücü de faaliyetlerin içine alarak yeni
bir, diğer kurumlarla iş birliğine gitmek zorundadırlar diye düşünüyorum. Bakın, cezaevlerine uyuşturucu kullanmaktan, satmaktan giren
çocuklarımızla AMATEM’e girip çıkan çocuklarımız sokağa çıktıktan sonra bir tek
muhatabı var: Yeniden uyuşturucu satıcıları. Çocuklar tek başına kalıyor,
tekrar tehdit altında kalıyor ve korkudan, dün bıraktığı, tedavi olduğu şeye
sokakta mahkûm oluyor. Bu, şu demektir ki, mahkeme-karakol-ıslahevinin
arasındaki üçgende mutlaka bir otokontrol sisteminin kurulması ve denetleyen,
gözetleyen, yasaklamaktan ziyade tedbir alan bir altyapı sistemi. Yasalara
baktığınızda her şey var. Ama bir idari problemi, kişilerdeki, kurumlar
arasındaki iletişimsizlik… Buradan tabii, Başbakanım duyarsa da iyi olur.
Mutlaka her Hükûmetin bir koordinasyon bakanlığına
ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Aksi takdirde, her çatı altında birbirine
benzeyen bir sürü projenin çok etkin olmadan yürütüldüğünü görmek şahsen beni
üzüyor. Bu arada, tabii, tanıtım ve medyayla ilgili de, haber yapıcıların
artık TV’lerde mutlaka çocuk psikologları kullanılması gerektiğini, haber
yapayım derken, evlerdeki binlerce, milyonlarca çocuğumuzu, rol modellerin kötü
örneklerini sunarak örnek olduğunu söylemek istiyorum. Şimdi, biraz espriyle gülelim. Emniyetin içinde çocuk şubeleri
var, çok da iyi çalışıyorlar arkadaşlar. Lakin, hiçbir
polis çocuk şubesinde çalışmak istemiyor. Çocuk mahkemelerimiz var, kolay kolay yargı mensupları çocuk mahkemelerinde çalışmak
istemiyor. Çocuk dediğiniz zaman olaya şöyle bakıyorlar diğerleri: Çoluk çocuk
meselesi. BAŞKAN – Sayın İncekara… HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Bence emniyetin içindeki çocuk
şubelerindeki arkadaşlarımız kafasına göre akşam sabah değiştirilenler değil,
tam tersi, ihtisas sahibi, iyi yetişmiş, kaliteli kişiler. BAŞKAN – Sayın İncekara, birkaç saniye
rica edeyim. HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Bitti mi? BAŞKAN – Biteli çok oldu da “Aşk dinletir, dert söyletir.”
demişler. tamamlayalım lütfen. HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Çocuk mahkemelerinde de en az bilgisi
kadar yüreği de çocuklarla ilgili olanların yapması gerektiğini, buraların
çoluk çocuk meselesinden ziyade, memleketimin ikbal ve istikbal meselesi
olduğunu düşünüyorum. Bu hassasiyetle, sağolsun, Meclis
Başkanımız iki tane yeni yapılacak çalışmalara da yön gösterici olacak, ev
sahipliği yapacak. Bugün AÇEV ziyaretçiydi Mecliste. Özellikle okul öncesi
eğitimini çok önemsiyoruz ve bu iş birliklerinin daha çok artmasını istiyoruz.
Diğer taraftan, hem insan haklarının altında hem de çocuk izleme grubu olarak,
çocukla ilgili çalışmaların çoluk çocuk meselesinden öte, memleket meselesi
olarak görülmesini herkesten rica ediyorum. Seçim çalışmaları sırasında ithamdan, iftiradan, hakaretten uzak,
demokrasiye yakışır bir şekilde bir seçim süreci geçirmemizi herkese temenni
ediyorum. Saygı ve sevgilerimle efendim. (AK PARTİ ve CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İncekara. Vahit Kiler, Bitlis Milletvekili. Sayın Kiler, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) VAHİT KİLER (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; uyuşturucu başta olmak üzere, madde bağımlılığı ve kaçakçılığı
sorunlarını araştırarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan Meclis Araştırma Komisyonunun çalışmaları ve bu çalışmaların sonucunda gelinen
noktayı değerlendirmek için önerge sahibi olarak söz almış bulunmaktayım. Yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. Sözlerime başlamadan evvel, dünkü uçak kazasında hayatını
kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine metanet ve yaralılara acil şifalar
dilerken tüm Türk Hava Yolları camiasına ve Türkiye’ye geçmiş olsun diyorum.
Bir daha Rabb’im böyle kazalar göstermesin inşallah. Değerli arkadaşlarım, Komisyonumuz bir süre önce çalışmalarını
tamamladı ve raporunu yüce Meclise sundu. Bugün de bu yüce çatı altında sizleri
ve yüce milletimizi bilgilendirme görevimizi yerine getiriyoruz. Bu toplumsal
bela herkesi tehdit ettiği için ortak bir bilinçle mesai yaptık. Diliyorum ve
umuyorum ki bugünden sonra, elde ettiğimiz veriler ışığında, başta ülkemizi ve sonrasında
da dünyayı bu illetten kurtarabiliriz. Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; dünya nüfusunun 6,5 milyar
kişi olduğunu biliyoruz. Bu büyük nüfusun 200 milyondan fazla bir kısmı şu ya
da bu şekilde uyuşturucu belasına saplanmış durumda. Bu rakam 90’ların sonunda
yaklaşık 170 milyon kişiydi. Bakın, son on sene içinde 30 milyon yeni bağımlı
baş göstermiş. Bu artış son derece ürkütücü ve düşündürücüdür. Bu geometrik
büyüme ülkemize de ne yazık ki yansımaktadır. Bir nefes sigarayla başlama
ihtimali olan uyuşturucu illeti ileri yaşlarda kişiyi kendisine esir etmekte ve
ocaklar söndürmektedir. Peki, hem ebeveyn hem de milletvekili olarak bizler ne
yapıyoruz, neler yapmalıyız? Değerli milletvekilleri, dünya üzerinde dönen gayriyasal
para 1 trilyon dolar civarında. Bunun üçte 1’inden fazlası uyuşturucu madde
kaçakçılığından elde edilen paradır. Bu paranın dünya üzerindeki ekseni bir
tarafa ülkemizdeki yansıması bizleri dehşete düşürmüştür. Madde kullananların
yüzde 75’i ne yazık ki yirmi yaşından önce madde kullanmaya başlıyor. Daha da
vahimi ilköğretim öğrencileri arasında tütün kullananların oranı yüzde 16,1;
alkol kullananların oranı yüzde 15,4 ve uçucu ve uyuşturucu madde kullananların
oranı da yüzde 1,7’dir. Bu oranlar ortaöğretimde tütün ürünlerinde yüzde
55,9’a, alkolde yüzde 45’e, uyuşturucu maddede de yüzde 4 ile 5’e kadar
çıkabiliyor. Asıl düşündürücü olan, alkol ve uyuşturucu kullananların yüzde
90’ı aileleriyle birlikte oturuyor. Düşündürücü olan bir diğer bilgi de,
ülkemizde uyuşturucuya başlama yaşının ne yazık ki on ikiye kadar inmiş
olduğudur değerli arkadaşlarım. Madde bağımlısı insanı tıp bilimi hasta kabul ediyor. Öyleyse bu
insanları iyileştirme görevimiz var. Bu görev hepimizin yani siyasilerin,
eğitimcilerin, basının, akademisyenlerin, din adamlarının, hasılı
toplumun tüm katmanlarının. Değerli arkadaşlarım, bu illet herkesin çocuğunun başına
gelebilir. Beklenmeyen bir anda bu illet yapışıyor insanların yakasına ve bir
daha da yakasını bırakmıyor insanların. Durum zaten beklenene değil de beklenmeyene
tedbir almayı gerektirmiyor mu? Çünkü, malumunuz,
sinsi bir madde, yine sinsi yollarla toplumun damarlarına zerk ediliyor. Bakın, yapılan araştırmalara göre gençlerin madde kullanmasının en
büyük sebeplerinden biri problemlerini unutmak. Demek ki başta anne, babalar ve
sonra eğiticiler olarak bazı hususları eksik bırakmış olma ihtimalimiz var. Bu
boşluğu dolduran da üzülerek söylüyorum ki uyuşturucu tacirleri oluyor. Oysaki
spor, okuma alışkanlığı, sinema, tiyatro, müzik gibi kültürel faaliyetler,
arkadaşlar arası güçlü dostluk bağları bu zehir tacirlerinin önünü tıkayacak ve
hiçbir annenin, babanın ciğeri yanmayacaktır. Kıymetli milletvekilleri, milletimiz büyük kültürel hazinenin
üstünde yükselmiştir. Kökleri güçlü, yüzü ilerlemeye dönük bu durum, tabii ki,
öyle kolayca yıkılacak değildir. Buradan aldığımız güçle önlem almamız
mümkündür. Zaten Komisyonumuzun çalışma amacı da tam olarak buydu. Komisyonumuzun çalışması bu açıdan son derece mühimdir. Bu rapor
bu alandaki ciddi bir çalışmanın temel nüvesi olacak çaptadır. 2006-2012
yıllarını kapsayan “Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve Bağımlılıkla Mücadele Ulusal
ve Politika Strateji Belgesi” adı altında bir eylem planı mevcuttur. Bu eylem
planı uyarınca ulusal bazda kurumlar arası
koordinasyon ve buna bağlı yeni görüş, eylem planlarını hayata geçirmek, bu
vatana, bu kutsal topraklara ödememiz gereken bir borç olarak duruyor. Bu
konuda uluslararası kuruluşların çalışmaları da gözden kaçırılmamalı. Tüm bu
objektif planlar, toplumumuzu içten içe kemiren sosyal sağlık risklerini
azaltacak ve bir süre sonra umuyorum ki bitirecektir. Eş güdüm içerisindeki kurumlar –ki, bunun içine Millî Eğitim,
Sağlık, İçişleri Bakanlığı, aileden sorumlu Devlet Bakanlığı ve diğer tüm kamu
kuruluşları giriyor- bu konuyu mesai saatleri içinde düşünülmesi gereken bir
konu olarak değil, her daim düşünülmesi gereken bir konu olarak görmelidirler
ama daha büyük görev değerli basınımıza düşüyor. Çekilen dizi filmler veya
sinema filmlerinde bazı sahneler özendirici olabiliyor. Bunu sadece uyuşturucu
maddelerle ilgili söylemiyorum, şiddeti de bu tabloya katıyorum çünkü şiddeti
de bu tablodan ayrı düşünemiyoruz. Sosyolojik raporlar uyuşturucu kullanımının sigarayla başladığını
dile getiriyor. Demek ki, bir sigara içme sahnesi bir gencimizi etkileyip
özendirebiliyor. Bu gerçeği göz önüne aldığımız zaman, Komisyonumuza gelerek
bilgi veren bağımlı arkadaşlarımızı dinlediğimizde hep aynı yere çıkıyoruz ve
altını çizerek özellikle söyledikleri, uyuşturucu kullanmaya sigarayla
başladıklarını özellikle arkadaşlarımız vurguluyor. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuyu tabii ki polisiye
tedbirlerle çözmek devletimizin görevi. Ancak, ben, yine sosyolojik düzlemde
her birimize düşen göreve vurgu yapmak istiyorum. Bakınız, bazıları, ilericiliği,
nedense taklit etme olarak algılamış olabilir. Ötesi bu taklit, Batı’nın da
itilmiş ve itibar görmeyen kesimlerinin taklidi oluyor. Oysa bu cennet vatanın
kendi değerleri var. O değerler ki şahsını değil, toplumu düşünüyor. Yaradılanı Yaradan’dan ötürü seven, sevginin temeline
insanı, hayatın temeline hoşgörüyü koyuyor. Değerli arkadaşlarım, tabii ki uyuşturucu kullanımının olduğu
yerde uyuşturucu kaçakçılığı var demektir. Öyleyse, yılanın başı küçükken
ezilmeli ve bu sorun daha doğmadan bitirilmelidir. Yani madde bağımlılığı diye
bir sorun olmaması için, öncelikle bunun üretimi ve yurdumuza sokulmasının
önüne geçmek için düşünceler üretmeliyiz. OECD ve EUROPOL gibi uluslararası
kuruluşlar, Afganistan, Pakistan ve Irak üzerinden gelerek İtalya, Bulgaristan,
Yunanistan ve Romanya’ya giden uyuşturucunun terör örgütü PKK’nın kontrolünde
olduğunu göstermektedir. Yıllık 400 ile 500 milyar dolar olan dünya uyuşturucu
pazarının yüzde 10’u olan yaklaşık 40 ile 50 milyar dolarlık kısım, bu
kuruluşların raporlarına göre bölücülerin bombasının, mermisinin finansmanına
gidiyor. Komisyon çalışmalarında gördüğümüz olaylardan sadece bir tanesini
örnek vermek istiyorum. Fransa’da, bizzat bölücü terör örgütü PKK’nın sözde
Avrupa sorumlusunun içinde olduğu bir kaçakçılık olayında 2 kurye 300 bin
dolarla yakalandı. Bu 2 kurye, sorgularında, parayı PKK’nın İstanbul’daki sözde
sorumlusuyla bağlantılı olarak Fransa’ya götürdüklerini itiraf etmişlerdir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) VAHİT KİLER (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum. BAŞKAN – Buyurun efendim. VAHİT KİLER (Devamla) – Tabii, burada, bu konuda uluslararası iş
birliğinin önemi çok net bir şekilde ortaya çıkıyor. Bölgemizin huzuru dünyanın
huzurudur ve hiçbir zaman unutmayalım ki oraya giden her bir kuruş vatan
toprağını bekleyen Mehmetçiğimizin canına mal oluyor. Ben biliyorum ki
kendisini bu vatanın evladı gören her bir birey toprağa düşen her Mehmetçik
için kahroluyor, bin defa ölüyor. Bu açıdan, konunun bu kısmını gözden
kaçırmak, ağaca bakarken ormanı görmemek demektir. Sorunu iyi görelim, iyi değerlendirelim arkadaşlar. Bu iğrenç
tezgâhın son bulması için, gençlerimizin bir daha bu illete yakalanmaması için,
geleceğimiz için sorunu tam tespit edip stratejimizi net belirlemeliyiz. Hedefe
odaklı anlayışla ve bu illeti mağdurların yakasından söküp atma anlayışıyla ne
gerekiyorsa hep birlikte, iktidar-muhalefet demeden birlikte bir çalışma içine
girmeliyiz. Ülkemizde bu illetin kullanımını azaltmaya çalışırken, diğer yandan
yapılan kaçakçılığın önüne geçmek için büyük tedbirler almalıyız. Değerli arkadaşlarım, bu raporda çok büyük emekler var. Bu
Komisyona, bu rapora çok kişi emek verdi. Başta Komisyon Başkanımız olmak
üzere, iktidar ve muhalefet milletvekilleri, üniversitelerden, sivil toplum örgütlerinden
gelenler, emniyet ve jandarma yetkilileri, Komisyonun uzmanları ve memurları
yani yüzlerce kişi dört ay boyunca oldukça yoğun bir çalışma içinde oldular. Malumunuzdur ki hiçbir çalışma bir köşede kalsın diye yapılmıyor.
Komisyonumuzda da ocaklar söndüren bu belanın artık son bulması için çalışmalar
yapılmıştır. Bu kadar insanın değerli çalışmalarına karşın bu rapor eğer tozlu
raflarda kalacaksa biz bundan üzüntü duyarız. Çünkü biliriz ki ailelerin
darmadağın olması hepimiz için daha da büyük bir üzüntüdür. Değerli arkadaşlarım, bu raporu iyi değerlendirmeliyiz. Bakın, mücadeleci
kurumların hepsine burada büyük görevler düşüyor. Bu kurumlar raporu titizlikle
incelemeli, görevlerini titizlikle yerine getirmelidir. Hepimiz kendi
sorumluluk alanımıza giren konuları bir koordinasyon içinde çözüme kavuşturmak
zorundayız. Ben bu çalışmaların yerini bulacağına olan inancımla başta
Komisyon Başkanımız, Adana Milletvekilimiz Sayın Profesör Doktor Necdet Ünüvar olmak üzere emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kiler. Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman. Sayın İsmet Büyükataman, buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar) İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun Raporu üzerinde önerge sahibi olarak
söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Konuşmama başlamadan önce Hollanda’daki elim uçak kazasında
hayatını kaybeden aziz vatandaşlarımıza Cenabıhak’tan rahmet niyaz ediyorum,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Aziz milletimizin başı sağ olsun. Saygıdeğer milletvekilleri, uyuşturucu kullanımı bugün toplumların
kanayan bir yarası hâline gelmiştir ancak uyuşturucuyla mücadelenin farklı
safhalarında mücadele edenler işin ehemmiyetinin farkındadırlar. Uyuşturucunun toplum, birey ve devlet düzeyindeki bütün olumsuz
etkilerinden birkaçını şöyle ifade etmem mümkündür: Madde bağımlılığı başta gençler arasında olmak üzere herkesi
etkileyebilen, biyolojik, ruhsal, psikolojik ve sosyal boyutları olan bir
sağlık sorunudur ve madde kullanımı dünyada her geçen gün artmaktadır. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de 20’nci asrın son yarısından
itibaren uyuşturucu madde kullanım oranı giderek artmakta ve uyuşturucu
kullanımına başlama ilköğretim çağına kadar maalesef inmektedir. Komisyon raporunda da belirtildiği gibi, ülkemizde madde bağımlılığı
noktasında çarpıcı rakamlar ortaya çıkmaktadır. Örneğin, lise öğrencilerimizin
yüzde 19,2’si sigara ve alkol, yüzde 5,7’si sigara ve uyuşturucu, yüzde 5,6’sı
alkol ve uyuşturucu ve yüzde 4,9’u sigara, alkol ve uyuşturucu maddenin üçünü
birden kullanmaktadır. Uyuşturucu madde kaçakçılığı, terör örgütlerinin de en önemli
finans kaynaklarından birisidir. Özellikle, ülkemizin içerisinde bulunduğu
terörle mücadelede başarı için bu kaynakların kurutulması önemli bir mevzi
kazanılması anlamına gelecektir. PKK terör örgütü, uluslararası raporlarda da
yer aldığı şekliyle, bölgeden geçen uyuşturucunun sevkiyatında önemli ve
belirleyici bir rol oynamaktadır. Uyuşturucu kullanımının en önemli sonuçlarından biri de toplum
yapısının temelini teşkil eden bütün millî ve manevi değerleri yok etmesidir.
Uyuşturucu kullanımının yaygınlaştığı toplumlarda millî mukavemet ve savunma
gücü yok olmakta, toplum her türlü sömürüye müsait hâle gelmektedir. Uyuşturucunun bir problem olarak karşımıza çıkması, onun
bağımlılık yapan bir madde olmasından kaynaklanmaktadır. Bu noktada bireyi
uyuşturucu bağımlılığına iten nedenleri belirlemek, uyuşturucuyla mücadelede
takip edilecek genel hatları da ortaya çıkaracaktır. Uyuşturucuyla mücadeleyi
iki temel noktada değerlendirmek mümkündür: Bunlardan birincisi, uyuşturucu
kullanımıyla mücadele; ikincisi, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadeledir. Ülkemiz her iki alanda da uyuşturucuyla mücadelede etkin
stratejiler belirlemektedir. Ancak, özellikle madde kullanımıyla mücadelede
takip edilecek stratejide sağlık ve sosyal risk alanlarında gözle görülür bir
azalma amaçlanmalıdır. Uyuşturucu kullanımı ile mücadelenin farklı safhaları vardır. Bu
safhalar, temelde uyuşturucu madde kullanımının azaltılması ve kontrolüne
ilişkindir. Uyuşturucu maddeler ile mücadelede arz ile talebin birbirinden ayrı
düşünülemeyeceğinden hareketle, her iki alanda da eş zamanlı ve eş güdümlü
mücadele edilmelidir. Talebin azaltılması konusunda özellikle millî eğitim
camiası ön plana çıkmaktadır. Başta ortaöğretim kurumlarımız olmak üzere tüm
eğitim camiamızda gençleri bilgilendirici ve uyarıcı seminerler
düzenlenmektedir. Bu tür programların sivil toplum kuruluşları aracılığıyla tüm
topluma yayılması gerekmektedir. Bununla birlikte, okullarımızın etrafında,
çocuklarımızın madde satıcılarından korunmalarına ilişkin önleyici güvenlik
tedbirlerinin artırılması gerekmektedir. Bir diğer önemli husus da uyuşturucu kullanımı tedavisindeki
hastane ve yatak sayısının yetersiz olmasıdır. Bu çerçevede, bölge illerinde
mutlaka alkol, madde bağımlılığı araştırma, tedavi ve eğitim merkezi
hastaneleri yapılmalıdır. Uyuşturucu ile mücadelenin bir ayağının da uyuşturucu kaçakçılığı
ile mücadele olduğunu belirtmiştim. Ülkemiz bu alanda da dünya çapında önemli
bir konuma sahiptir. Özellikle, uyuşturucu üretiminde değişen şartlar
dolayısıyla ülkemiz, kaçakçılık güzergâhlarının merkezi konumundadır.
Uyuşturucu kaçakçılığının arz ve talebin ayrı ayrı
yoğun olduğu bölgeler arasında yapıldığı dikkate alındığında, bölgemiz,
Afganistan kaynaklı afyon ve türevleri uyuşturucu maddelerin başlıca tüketim
bölgesi olan Avrupa’ya kaçakçılığın güzergâhlarının tam ortasında
bulunmaktadır. Öte yandan, sentetik uyuşturucu ticaretinde de Avrupa’dan Orta
Doğu’ya olan kaçakçılıkta da ülkemiz güzergâhın yine merkezinde yer almaktadır.
Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemizin uyuşturucu ile mücadelede
edindiği en önemli tecrübe, uyuşturucu madde ticaretinin sadece organize suç
gruplarının değil, terör örgütlerinin de yasa dışı faaliyetlerini finanse etmek
için kullandıkları kaynaklarda en büyük payı oluşturduğudur. İçerisinde bulunduğumuz terörle mücadele sürecinde terör örgütünün
maddi kaynaklarını kurutmak terörle mücadele kapsamında değerlendirilecek ilk
çalışma olmalıdır. Yapılan araştırmalarda, PKK terör örgütünün uyuşturucu madde
kaçakçılığında imalattan satıcılığa kadar her safhada yer alarak mevcudiyetini
devam ettirmek adına ihtiyaç duyduğu mali desteği sağladığı tespit edilmiştir.
Bu anlamda, terör örgütü üyelerine yapılan uyuşturucu kaçakçılığı
operasyonlarındaki veriler kamuoyuyla daha yoğun paylaşılmalıdır. Uyuşturucu madde kaçakçılığı yapan terörist örgüt üyelerine
yönelik olarak günümüze kadar gerçekleştirilen toplam 351 operasyonda 785 şahıs
yakalanmıştır. Bu operasyonlar neticesinde 22,5 ton esrar, Sonuç olarak, bugün uyuşturucu madde kullanımı Türkiye'nin
önündeki en büyük toplumsal sorunlardan birisidir. Uyuşturucu madde kullanımının
toplumsal anlamda önemli bir etkisi, toplumun temel yapısını teşkil eden millî
birlik ve bütünlük hâlinin zedelendiği bir olgu olmasıdır. Uyuşturucu madde
kullanımından dolayı toplumun en temel birimi olan aile kurumunun dağılma
tehdidi ve aile kurumunun kurulamama tehdidiyle karşı karşıya kalınacaktır.
Dolayısıyla, uyuşturucu maddeyle mücadele, artık, tek tek
bireyleri etkileyecek bir süreç olarak değerlendirilemez. Ancak alınacak
tedbirler ve gerçekleştirilen operasyonlar tüm toplumun sağlığı ve daha da
önemlisi devamlılığı içindir. Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti selamlarken Komisyon
Başkanımıza ve üyelerine çalışmalarda göstermiş oldukları özverilerden dolayı,
değerli katkılarından dolayı teşekkürlerimi ve şükranlarımı arz ediyorum. Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Büyükataman.
Son konuşmacı, Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan
Sarıçam. Buyurun Sayın Sarıçam. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Kırklareli) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; malumunuz olduğu üzere, son yıllarda dünyada ve
ülkemizde uyuşturucu maddeler başta olmak üzere madde bağımlılığıyla ilgili
verilerin hızla yükseldiğini görmemizden dolayı iktidar ve muhalefet partisi
milletvekillerinden yaklaşık 187 arkadaşımızın 7 önergeyi imzalayarak bir
araştırma ve çözüm önerileri getirme noktasında kurmuş olduğu Komisyonun bugün
raporunu değerlendirmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Bu Komisyonun kurulmasına bir önergeyle vesile olmakla beraber,
Komisyonun çalışmalarında direkt olarak kendim, bizzat yer almadım.
Komisyonumuzun gerçekten güzel bir çalışma süreci oldu. Bunu dışarıdan takip
ettik ve bize ulaştırdıkları sonuç raporunu da iyice irdelediğimizde çok iyi
bir çalışmanın yapıldığını, olayın değişik boyutlarıyla değerlendirildiğini
memnuniyetle gördük. Komisyonumuzun raporuna şöyle bir baktığımızda üç temel noktada
Komisyonumuzun çalışma yaptığını görüyoruz. Birincisi “Uyuşturucu başta olmak
üzere, madde bağımlılığı noktasında önleyici tedbirlerin alınması noktasında
neler yapılabilir?” ikinci olarak “Bir şekilde madde bağımlılığına bulaşmış
insanların tedavi ve rehabilitasyonuyla ilgili neler yapılabilir?” üçüncüsü
“Madde bağımlılarının ihtiyaçlarını ve acziyetlerini
kullanarak bu maddelerin üzerinden önemli miktarda rant
sağlayan ve bu elde edilen rantın bir kısmını da terör örgütleri vasıtasıyla
dünyada ve ülkemizde insanların huzurunu, barışını tehdit hâline getiren
örgütlerle, kaçakçılıkla nasıl mücadele edilir?” şeklinde üç ana başlık
üzerinde Komisyonun çalışma yaptığını görmekteyiz. Komisyonda, Sağlık Bakanlığının, Millî Eğitim Bakanlığının,
İçişleri Bakanlığı bünyesindeki yargı ve emniyet güçlerinin, aile ve kadından
sorumlu Devlet Bakanlığımızın, değişik sivil toplum örgütlerinin, kanaat
önderlerinin önemli fikirlerinden istifade edildiği, konunun enine boyuna çok
iyi şekilde irdelendiğini görmek bizi memnun etti. Malumunuz olduğu üzere hiç
kimse bu madde bağımlılığı belasıyla buluşmak istemez. Hele nesillerinin bunun
üzerinden tahrip edilmesini, önce kişilerin, daha sonra onların çevresinin,
daha sonra da toplumun bu madde bağımlılığı üzerinden getirilen sosyal dokudaki
bozukluklarla karşı karşıya kalmaması için herkes karınca kararınca tedbir alır
ama alınan tedbirlerin yeterli olup olmadığı… Bunu iyi
irdelemek lazım. Bu Komisyon da bu görevi çok fazlasıyla yaptı. Bununla ilgili olarak birtakım kanuni düzenlemelerin ülkemizde
yeterli olup olmadığı, kurumlar arası diyaloğun ve
çalışmanın, bilgi paylaşımının yeterli olup olmadığı, bu tür alışkanlıklara
bulaşan insanların bunlara ne şekilde, nasıl müptela olduğunu ve bundan nasıl
kurtulması gerektiği konusunda ciddi çalışmalar görüyoruz ve bu çerçevede
bakıyoruz ki her yerle değişik görüşmeler yapılmış. Değerli arkadaşlar, bu konunun üzerinde hep birlikte durmak
zorundayız ve bunu değişik yönlerinden incelediğimizde bunun -birçoğumuzun
zannettiği gibi- belirli birtakım ekonomik seviyeye ulaşmış insanların veyahut
da değişik sosyal ve ekonomik dışlanmışlık içinde olan insanların sadece
kullandığı maddeler olarak algılamamamız gerektiğini de görmekteyiz. Ben, kişisel anlamdaki gözlemlerimle raporda yaptığım incelemede,
özellikle toplumumuz açısından önemli bir sorun olarak gördüğümüz bu madde
bağımlılığının önleyici tedbirleri konusunda çok daha fazla kafa yormamızın,
tedbirler almamızın, birtakım projeler geliştirmemizin, bunların
rehabilitasyonu, tedavisi ve bu madde bağımlıları üzerinden rant
sağlayan değişik kaçakçılık ve terör örgütleriyle uğraşmaktan daha kolay ve
daha ekonomik olduğu kanaatine vardım. Madde bağımlılığı genelde insanların ya merakla veyahut da içine
düştükleri herhangi bir ruhsal boşluk esnasında alışkanlık hâline gelip daha
sonra kurtulamaması, bunun üzerlerindeki kötü etkilerini gidermek için her
türlü gayriahlaki ve gayriinsani yola başvurarak bu
maddeyle buluşmak noktasında, kendilerine, çevrelerine ve topluma ciddi
zararlar verdiğini görmekteyiz. Bunu önlemek için değişik tedbirler, bu
gençlerimizin, nesillerimizin bu madde bağımlılığına kapılmaması için değişik
önlemler, projeler üretebiliriz ama burada özellikle gençlerimizin ailelerine
çok büyük görevler düştüğüne ve sağlıklı, iç iletişimin iyi olduğu, canlı
yaşandığı ailelerin oluşturulmasının çok büyük bir önem arz ettiğine
inanıyorum. Biraz önce bir değerli konuşmacı arkadaşımızın özellikle
madde bağımlısı olanların yaklaşık yüzde 90’ının bir ailesinin olduğunu
belirtmesi, demek ki sadece ailesi olmayan veya parçalanmış ailelerin veyahut
da sokaktaki çocukların madde bağımlılığıyla karşı karşıya olmadığını, aksine
aile içi iletişimin iyi olmadığı, aile içi millî ve manevi eğitimin iyi
verilmediği gençlerin de madde bağımlılığı konusunda risk altındaki grupta
olduğunu bize göstermektedir. Ben, onun için, Komisyonumuzun çok değişik kesimlerle
yaptığı çok önemli görüşmeleri ve bunları raporunda değerlendirmesini olumlu
bulmakla beraber, bu görüşülen kurumlar arasında, mesela, Başbakanlığa bağlı
Diyanet İşleri Başkanlığıyla herhangi bir görüşmenin yapılmadığını, oradan
herhangi bir görevlinin dinlenmediğini, bu önleme anlamında millî ve manevi
değerlerin gençlerimizde kuvvetlendirilerek ruhsal boşluk oluşma anının
ötelenmesi ve böylece uyuşturucuyla karşı karşıya gelmelerinin geciktirilmesi
noktasında bir adım atılmadığını görerek üzülüyorum. Çünkü, ben uyuşturucuyu sadece birtakım insanların madde bağımlısı
olarak bu konuda birtakım zararlı alışkanlıklar edinmesi, kendilerine ve
topluma zarar vermesinin ötesinde, genel anlamda toplumun zarar gördüğü kötü
alışkanlıklardan biri olarak görüyorum. Cinsel istismar da en az uyuşturucu ve madde bağımlılığı kadar şu
anda toplumun üzerinde önemli bir tehlike arz etmektedir ve hızla
yükselmektedir. Yine adi suçlarda hızlı bir artış görmekteyiz. Buna benzer,
birtakım, toplumumuzu bitiren, içini boşaltan ve en ufak bir sarsıntıda çökme
hâline getirecek zararlı alışkanlıkların, zararlı unsurların toplumumuzda yer
etmemesi için öncelikle bu tip alışkanlıklarla gençlerimizin ve yeni
nesillerimizin, korumasız çocuklarımızın buluşmasını önleyecek bazı tedbirleri
almamız lazım. Evet, uyuşturucu satıcıları okullarımızın yanına kadar
sinsice ulaşabilirler ama belli mekânlarda, özellikle ülkemizde, gidip görmesek
dahi Avrupa’dan izlediğimiz değişik yayınlarda gördüğümüz kadarıyla Avrupa’da,
gelişmiş bütün ülkelerde sinsice değil, açıkça uyuşturucu ve diğer toplumsal
çöküşü hızlandıracak kötü alışkanlıkların eğlence mekânları çerçevesinde
rahatlıkla gençlerimizle bir araya geldiğini ve birçok alışkanlıkların
buralardan başladığını görmekteyiz. Bunların
basın-yayın organlarından, insanları ve özellikle gençlerimizi özendirici bir
hâlden uzaklaştırılması çok önem arz etmektedir. Yine raporda, medyayı temsilen bulunan bir yetkilinin medya
üzerinden uyuşturucuyla ilgili birtakım önleyici tedbirlerin anlatılması
noktasında gençler üzerinde merak uyandıracağı ve böylece bu noktada bir
tetikleyici görev görebileceği riski üzerinde durulmuş. Tamamen katılıyorum.
Konferanslarımızda, yazılı ve görsel medyamızın yayınlarında bu konunun çok
iyi, uzmanlar tarafından hazırlanmış programlar şeklinde sunulması lazım ama
sadece uyuşturucu değil, toplumumuzu çökertecek bütün kötü alışkanlıkların
özendirilmemesi noktasında ve onların o alışkanlıklarla çok rahat
buluşabileceği yerlere o insanların yönlendirilmemesi noktasında medyaya çok görev
düşmekte. Maalesef, etrafımızdaki tüm yazılı ve görsel medyanın
uygulamalarına baktığımızda, kanaat önderlerinin günlük hayatlarında
kendilerini rol model olarak alacak gençleri dikkate almadan yapmış oldukları
birtakım hareketler o insanları o mekânlara ve o mekânlarda ağlarını örmüş,
tuzaklarını örmüş bekleyen uyuşturucusundan cinsel istismarcısına kadar her
türlü melanet üzerinden rant sağlayan çevrelerle ve
kişilerle -maalesef- karşı karşıya getirmekte. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Sarıçam. AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Devamla) – Onun için olayı sadece bir
uyuşturucu kaçakçılığı, bir madde bağımlılığı olarak algılamak, daha sonra
bunların rehabilitasyonu için gerekli hazırlıkları
yapmak, uyuşturucu madde kaçakçılıklarıyla ilgili mücadele etme konusunda
önlemler almak elbette önemli ama dediğim gibi,
gençlerimizin sadece uyuşturucuyla değil, bütün toplumsal çöküntüye
sebep olan kötülüklerle buluşmaması noktasında özendirici birtakım yayınlardan,
rol model alınacak kanaat önderlerinden, toplum önderlerinden çok dikkatli
olmaları gerektiği kanısındayım. Ve böylece birtakım aile içi millî ve manevi duygularımızı
kuvvetlendirecek çalışmaların da yapılması çok önemli. Çünkü
sadece aile eğitimi verilerek ailenin bir arada kalması değil, aynı zamanda o
ailenin kurulması noktasındaki saiklerin en başında
gelen bize ait değerlerin de aileyi oluşturacak kişilere veyahut da aile
kavramını kabul etmeyen insanlara bir şekilde izah edilmesi, eğitim
sistemimizin içine, basın-yayın sistemimizin içine, sağlık politikalarımızın
içine bunun muhakkak dâhil edilmesi kanaatindeyim. Düşüncelerimi açıklama fırsatı verdiği için öncelikle Sayın
Başkanıma, beni dinleme zahmetine katlandığınız için hepinize teşekkür ediyor,
Komisyonumuzun raporunun en kısa zamanda dikkate alınarak önerileri konusunda
gerekli adımların atılmasıyla hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Sarıçam, teşekkür ediyorum. Saygıdeğer milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.57 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati:16.13 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER :
Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 63’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. 323 sıra sayılı Komisyon Raporu üzerindeki genel görüşmeye
kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Şimdi söz sırası… Sayın Komisyon, Sayın Ünüvar, şimdi mi
konuşacaksınız, gruplar konuşurken mi konuşacaksınız? (10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI
KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Gruplardan sonra Sayın Başkan. BAŞKAN – Evet, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru. Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; madde
bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sözlerime başlamadan önce, Hollanda’da kaza geçiren Türk Hava
Yollarına geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Ölenlere rahmet diliyor,
yaralılara acil şifalar diliyorum. Ayrıca, 26 Şubat 1992 günü Ermenilerin
Azerbaycan’ın Hocalı bölgesindeki yapmış oldukları katliamı bir kez daha
şiddetle kınıyor, Meclisin ve tüm dünya kamuoyunun duyarlılığına sunuyorum. Sayın milletvekilleri, dünyada olduğu gibi ülkemizde de önümüzdeki
yıllarda en önemli sorunların başında madde kullanımı ve bağımlılığı olacaktır.
21’inci yüzyılda yeni dünya düzeninin oluşması ve
toplumda sosyal yaşamdan beklentilerin değişmesi, aile yapısındaki bozulmalar
bu durumu ortaya çıkarmaktadır. Bu sorunu sadece ülkelerin kendi sorunuymuş
gibi değerlendirmek çok yanlıştır. Bütün dünyadaki toplumların ortak sorunu
olmuş ve acil müdahale durumuna da geçilmeye başlanmıştır. Konu, bir insanlık
problemi hâline gelmiştir. Ülkemizde bu sorun gün geçtikçe büyümekte, yaşlı,
genç, fakir, zengin, erkek, kadın, toplumun bütün fertlerini etkisi altına
almaktadır. Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada 200 milyona yakın
insan uyuşturucu kullanmaktadır. 150 milyon kişinin kullanımıyla esrar başta
yer alırken amfetamin ve uyuşturucular, kokain ve eroin gibi diğer maddelerin
de yoğun şekilde kullanılmış olduğu görülmektedir. Uyuşturucu kullanımı istatistiklerinin doğruya yakın tespit
edildiği ABD’de uyuşturucudan her yıl 20 bin kişi ölmektedir. Bu durumun
benzerlerini Avrupa Birliği ülkelerinde de görmekteyiz. Toplumun yapısını
zedeleyen, insanların amaçlarını ve umutlarını yok eden bu maddeleri en çok
gençler kullanıyor. Bunu incelediğimizde yoğunluğun on beş-yirmi beş yaş
arasında olduğunu görüyoruz. Ancak, ülkemizde, özellikle Doğu ve Güneydoğu
Bölgelerinde altmış yaşın üzerinde insanların da bu maddeye ve bu hastalığa
yakalanmış olduğunu görüyoruz. Ancak, hiçbir aile, çocuğunu esrar içerken,
damarına eroin enjekte ederken ya da extacy tableti
içerken hayal edemez. Ancak, araştırmalar göstermiştir ki gençlerin uyuşturucu
kullanmaya başlamaları ile bu durumdan ailelerinin haberdar olmaları arasında
belli bir süre söz konusudur. 2002 yılında Türk Psikoloji Derneği tarafından ülkemizde yapılan
madde kullanımı ve profili araştırmasında on beş-yirmi dört yaş grubunda 7.681
kişide yapılan incelemede yüzde 27,4’le düzenli sigara kullananlar, bunlar ilk
defa on dört yaşında başlıyor; yüzde 9,2’yle alkol kullananlar, ilk defa on
yedi yaşında başlıyor; yüzde 2,9’la arkadaşlarından en az birinin madde
kullandığı ifade edilmiştir. Ayrıca, Ankara’da yedi farklı lisede yapılan araştırmada ise lise
öğrencileri yüzde 13,2 sigara, yüzde 23,5 alkol, yüzde 2,3 hayatta en az bir
kere madde kullandığını ifade etmişlerdir. Ancak, son yapılan çalışmalar,
ülkemizdeki sigara kullanımının çok yaygın olduğunu göstermektedir, bilhassa
kadın nüfusta erkeklere oranla ciddi bir yükseliş görülmektedir. Ayrıca,
toplumda alkol, uyuşturucu ve uyarıcı kullanımı da giderek artış göstermektedir.
Bilhassa evlerde legal olarak kullanılan maddelerde ciddi artışlar vardır. Evde
tiner kullanan çocukların sayısının, sokakta kullanan çocuklardan kat kat daha yüksek olmuş olduğu görülmektedir. “Uyuşturucu” olarak adlandırılan bütün maddeler, beyin ve merkezî
sinir sisteminden başlamak üzere vücudun bütün organlarını tahrip ederek
etkileyen zehirlerdir. Akıl ve iradeyi etkisine alarak işlemez hâle getirirken
kişiyi dengesiz yaparak normal yaşamdan uzaklaştırmaktadır. Maddi boyutunun
ağırlığı yanında, beyin ve akıl sağlığının da en büyük düşmanıdır. Çok zeki,
çalışkan, başarılı bir çocuğu, hayattan zevk almayan, ruhi sıkıntılar ve kaoslar içerisinde -bu maddeleri kullanmış olduğu için-
görebiliriz. Akıl ve zihnin en büyük düşmanı olan uyuşturucular, insanın uyum
gücünü zaafa ve iflasa uğratarak, onu aileden, çevresinden ve toplumdan kopararak
yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da hayvani bir hayata mahkûm etmektedir.
Bağımlıyı yaşayan bir ölü hâline getiren, bu sebepten madde bağımlılığına giren
insanların kendisi ve çevresi dışında ülke ekonomisine, sosyal yaşama,
toplumsal hayata verdiği zararlar ifadelere sığmaz. Sonuçta anarşi, gasp,
fuhuş, cinayetler, intiharlar karşımıza çıkmaya başlar. Ülkemizde yapılan bir araştırmada, madde ve uyuşturucu
bağımlılarının yaklaşık 2/3’ünün suç işlediği tespit edilmiştir. 24/2/2008 tarihi itibarıyla ceza infaz kurumlarında 94.277
hükümlü ve tutuklu bulunmaktadır. Bu hükümlü ve tutukluların 13.280’i
uyuşturucu suçlarından hapishanede yatmaktadır. Uyuşturucu suçlarının oranının
da yüzde 15 civarında olduğu görülür. Son yıllarda cezaevlerinde uyuşturucu
suçlarından dolayı bulunanların sayısı ciddi oranda artış göstermektedir. Ancak, kişinin kendisine ve topluma verebileceği zararlar söz
konusu olunca konunun ne kadar ciddi ve önemli olduğu düşünülmelidir. Bu manada
Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan uyuşturucuyla ilgili Komisyon raporu ve
sonuçları da çok daha önemlidir. Toplumun geleceğini ilgilendiren bu konu
üzerinde bıkmadan, usanmadan durmalıyız. Birleşmiş Milletler Madde Kontrol Programı Birimi ile Türkiye
Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığının beraber yürüttüğü, ülkemizde, madde kullanımı profili çalışmaları vakit kaybetmeden yapılmalı, çıkan
sonuçlara göre de gerekli önlemler alınarak çalışmalar başlatılmalıdır. Dünya uyuşturucu pazarında yaklaşık 450-500 milyar dolar dönüyor.
Ülkemizde bu kara paradan pay alan ve ülke aleyhinde kullanan örgütler
mevcuttur. Ülkemizde 50-60 milyar dolar civarında bir paranın bu yolla temin
edildiği biliniyor. Uyuşturucu parasının en büyük sahibinin de PKK terör örgütü
olduğu her yerde açıklanmış durumdadır. Birleşmiş Milletler raporlarına göre PKK terör örgütü Afganistan,
Pakistan, Irak üzerinden gelerek İtalya, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya
pazarlarına ulaşmada rol oynuyor; ayrıca Hollanda, Danimarka kaynaklı, Arap
ülkelerine doğru giden extacy gibi sentetik
uyuşturucu kaçakçılığını bu terör örgütü yönetiyor. Bu yönden uyuşturucuyla
ilgili mücadelenin önemi ülkemiz için bir kat daha artıyor. Madde bağımlılığı bir sağlık sorunudur. Topluma bu yönlü mesajlar
mutlaka geniş bir şekilde verilmelidir. Bunun sonucunda toplum tedavi
edilebilir bir hastalık olduğunu da kabul etmelidir. Sayın milletvekilleri, Komisyon toplantılarında ve yapılan
incelemelerde madde bağımlılığı ve uyuşturucuyla ilgili olarak çok dağınık bir
yapı olduğu görülmüştür. Bu dağınık yapı merkezî bir yapıya kavuşturulmalı ve
genel müdürlük bazında da mutlaka bir yapılanma olması gerektiği ortaya
çıkmıştır. Uyuşturucuyla mücadelede çok etkin olmak gerekmektedir. Bundan
dolayı da Komisyon raporunda da yer alan “Uyuşturucu ve Psikotrop
Maddelerle Mücadele Kanunu” adıyla özel kanun çıkarma gerekliliği vardır. Bu
kanun çalışmalarıyla derlenip toparlanma sağlanacak, etkili bir mücadele
gerçekleştirilmiş de olacaktır. Uyuşturucu
maddelerle ilgili suçlar
kamunun sağlığıyla ilgili işlenen suçlardır, oluşturduğu zarar çok fazladır.
Mahkemelerin uzaması, başka davalarla birleştirilmesi doğru değildir. Bundan
dolayı uyuşturucu madde suçlarını soruşturma, kovuşturma ve yargılama aşamasını
kapsayacak şekilde tahkikat konusu kendine has özellikler taşımaktadır. Onun
için de bu konuda uzmanlaşmış hâkim ve savcıların bulunduğu ihtisas mahkemeleri
mutlaka ama mutlaka kurulmalıdır. Sayın milletvekilleri, uyuşturucu konusunda çocuklar çok
önemlidir. Çocukları uçucu maddelerin zararlarından korumayla ilgili kanun
bekletilmeden acil olarak Türkiye Büyük Millet Meclisince çıkarılmalıdır. Bu
kanun teklifi, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülmüş,
bütün siyasi parti temsilcilerinin ortak görüşüyle Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine gönderilmiştir ancak müteaddit defalar gündeme getirmiş olmamıza
rağmen henüz kanunlaşmamıştır. Bir çocuk bile bu duyarsızlıktan dolayı
uyuşturucunun zalim pençesine düşse bunun hesabını kimden soracağız?
Meclisimizin danışma kurullarına sesleniyorum: Her türlü, istediğiniz konudaki
kanun tasarısını getirip görüşmesini yaptırıyorsunuz, insanlık için ve ülkemiz
için en önemli kanun tasarılarından olan bu kanunu neden getirmiyorsunuz? Önümüzdeki
günlerde danışma kurullarının görüşmeleri içerisinde bu konunun görüşülmesini
özellikle arz ediyorum çünkü geleceğimizi ilgilendiren çok önemli bir konu,
çocuklarımızın konusudur; ondan dolayı da bu kanunu mutlaka bu Meclis
çıkarmalıdır. Bunun dışındaki, ayrıca, diğer, uyuşturucuyla ilgili kanunların da
Meclisimiz tarafından dikkatli bir şekilde çıkarılmasında fayda olduğu
kanaatindeyim. “Bağımlılık” denince sadece esrar gibi uyuşturucular aklımıza
gelmemelidir. Evlerimizdeki çocukların hatta erişkinlerin bile İnternet
bağımlılığı ciddi boyutlara ulaşmıştır. Kumar, at yarışı, alkol, sigara, kola
kullanılması, Türk toplumu için çok önemli alışkanlıklar ve bağımlılıklar
olarak önümüzde durmaktadır. Bu konuların da ciddi bir şekilde üzerinde durulması
gerektiği kanaatindeyim. Bilhassa İnternet kullanımı noktasında çok ciddi
sıkıntılar artık baş göstermeye başlamıştır. Çocuklarımızı İnternet’in başından
alamıyoruz. Bu konuda da Meclisimize
bazı görevlerin düşmekte olduğunu ifade etmek istiyorum. Ülkemizde psikiyatr uzmanı ve psikolog sayısı yetersizdir. Bu
konuda Sağlık Bakanlığı acil önlem almalı ve personel temin etmelidir. Uzmanlar
bu branşta çalışmak istemiyorlar çünkü çok zor hem de
hayati tehlike arz ediyor, kanuni sorumlulukla karşılaşıyorlar. Bu branşta çalışan psikiyatr ve psikologlar için tercih
edilecek bir ortam yaratmalıyız, doktorlar için yapılan ihtisas imtihanlarında
psikiyatri dalı için ek kontenjanlar konulmalıdır, ayrıca psikologlar konusunda
üniversitelerle görüşülüp psikologların sayısının artırılması noktasında da
üniversite giriş imtihanlarında bazı kontenjanların artırılması gerekir diye
düşünüyorum. AMATEM merkezleri sayısı çok yetersizdir yani yeni merkezler
oluşturmalıyız. Bağımlılıktan dolayı hastaneye müracaat eden herkese yatak
verilmeli ve tedaviye derhâl başlanmalıdır. Yani hastaneye müracaat etmiş olup
da “Tedavi olmak istiyorum.” diyen herkese cevap verilmesi gerekmektedir. Onu
geri gönderdiğimiz zaman veyahut da o insanlara “Bugün git, yarın gel.” diye
randevu vermiş olduğumuz zaman onun sıkıntılarını hep beraber görüyoruz ve
yaşıyoruz. Ancak, yeni açılacak olan yerler iyi tespit edilmeli ve altyapı
donanımları da mutlaka sağlanmalıdır. Ülkemizde bazı şehirlerde çok ciddi şekilde madde kullanımında
artışlar olduğu mevcuttur. Özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizi bunların
başında sayabiliriz. Ayrıca, denetimde serbestlik hizmetlerinin, suç şüphesinin
öğrenilmesinden rehberlik, koruma ve yardıma kadar çok ciddi şekilde yapılması
gerekmektedir. Madde bağımlılığı rehabilitasyonunun özel
önem arz ettiği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bu yapılmazsa kişinin kendine ve
çevresine zarar vereceği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bu amaçla da tıbbi
tahlil ve tetkik konusunda bir yönetmelik hazırlanarak bir standarda bağlı
olması gerekmektedir. Koruyucu hekimlik olarak on-on dokuz yaş grubundaki tüm çocuklara
yaşam becerileri eğitimi programı uygulanmalıdır. Okullarda sosyal ve psikolojik olarak destek programları
geliştirilmeli, psikolojik danışmanlık ve rehberlik öğretmenlerinin kadroları
mutlaka artırılmalıdır. Bunların da çok yetersiz olduğunu buradan bir kez daha
ifade etmek istiyorum. Hayat boyu öğrenmek için Devlet Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, üniversiteler, on-on dokuz yaş çocukları
için programlar yapmalıdır. Gençleri zararlı alışkanlıklardan korumak ve boş zamanlarını daha
yararlı biçimde değerlendirmeleri için gençlik merkezleri kurulup destek
olunmalıdır. Burada sivil toplum kuruluşları da desteklenmeli, onların da
konuya eğilmeleri mutlaka ama mutlaka sağlanmalıdır. Bu konuda basın ve medyaya da büyük görevler düşmektedir. Pembe
diziler ve filmler yayınlanmadan önce bu yönlü olarak mutlaka denetlenmelidir.
Alkol, sigara vesaireyle ilgili reklam ve filmler
kaldırılmalıdır. Bu konudaki yayınlar halkın genelinin izlediği saatlerde
yapılmalıdır. Hatta bazen yazılı basında yer alıyor, bilhassa alkol ve sigara
reklamıyla ilgili olarak, buna da dikkat edilmesi gerektiğini buradan bir kez
daha ifade etmek istiyorum çünkü onların da etkili olmuş olduğu görülüyor. Uyuşturucu ve madde bağımlılığı konusu, yazılı ve görsel medyanın
sürekli gündem maddelerinden birisi hâline getirilmelidir. Ayrıca, büyük şehirlere göç ile ilgili ciddi çalışmalar
yapılmalıdır. İnsanların bulunduğu yerde yaşamaları sağlanmalı, tarım ve
hayvancılık göstermelik değil, ciddi olarak desteklenmelidir. Çeşitli vakıflarca yürütülen sosyal yardımlar geçici bir destek
olarak değerlendirilmeli, insanlar çalışmaya ve kazanmaya yönlendirilmelidir. Yeni teşvik kanunlarıyla bütün şehirlerde istihdamı artırıcı,
insanlara aş ve iş temin eden projeler desteklenmelidir. Genç nüfusa sahip olduğumuz unutulmamalıdır. Okumuş işsizler
ordusuna sahibiz. Çocuklarımıza gereken yeni beceri alanları, iş imkânları
yaratmalıyız. İşsizlik ve boşluğa düşme, toplumumuzda birçok kötü alışkanlığın
da sebepleri arasında sayılmaktadır. Madde kullanıcılarının, son bir yıllık dönemde, yüzde 41’inin
işsiz olduğu, yüzde 20’sinin ise tam zamanlı işte çalıştığı görülmüştür. Yine, ülkemizde yapılan incelemelerde madde kullanıcılarının
yarısından fazlasının uçucu madde kullanımı deneyimleri olduğu da görülmüştür. Aile, Türk toplumunun temel direğidir. Aile ile ilgili Bakanlığa
çok önemli görevler düşüyor. Aile bağlarını güçlendirici projeler ortaya koyarak
bunları topluma, kamuoyuna anlatmalıdır. Çocuklarına ve ailelere sahip çıkmayan
hiçbir millet ve devlet ayakta kalamamıştır. Suçu, oluşmadan koruyucu önlemler alarak önlemek
mecburiyetindeyiz. Madde kullanımında çocuk ve ergenlerin bulunduğu bazı ortamların
riskli olduğu kabul edilmelidir. Erken tanıma ve tespit bu konuda çok
önemlidir. Aile ve okul çocuğu mutlaka izlemelidir. Risk grupları takibi ciddi
olarak yapılmalıdır. Evine, her zaman, akşamları saat on civarında gelen
çocuklar mutlaka incelenmelidir, onlar takip edilmelidir. O çocuklarımız niçin
onda, on birde geliyor? Bunları takip etmek mecburiyetindeyiz. Bilhassa
başarılı bir şekilde okuluna devam ederken çocuğun bir anda başarısız olmasını,
yani derslerinde çok ciddi oranda başarı kaybetmiş olmasını mutlaka takip etmek
mecburiyetindeyiz. Bunları takip etmiş olduğumuz zaman, bir noktada, erken
tedaviye başlama durumu olabilir, erken teşhis imkânıyla da karşılaşmış
olabiliriz. Ondan dolayı da ailelerimize çok önemli görevler düşüyor ve beraberindeki
okul yöneticilerine ve bilhassa öğretmenlerimizin de bu konuda görev alması
gerektiği kanaatindeyim. Onların takipleriyle çocuklarımız kurtarılabilir. Sayın milletvekilleri, Avrupa’da uygulanan ve ülkemizde
uygulanması istenilen ESPAD, yani Avrupa Gençlerde Madde Kullanımı
Değerlendirme Projesi 2003 yılından itibaren Millî Eğitim Bakanlığı izin
vermediğinden dolayı yapılamamıştır. Yani okullarımızda, gençler arasında istatistiki genel bilgiler 2003 yılına dayanmaktadır. Bu
doğru değildir. Sayın Bakan “Verilen istatistiki
sorular bizim insanımıza, kültürümüze uymamaktadır.” demektedir. Ben geçenki birleşimlerde bu yönde bir soru sormuştum ve bana
bu şekilde cevap vermişti. Sayın Millî Eğitim Bakanı isterse soruları
değiştirebilir veya aynı soruyu farklı olarak sordurabilir. Dünyada madde ve
uyuşturucu bağımlılığı takibi ve alınan önlemler bu metotlarla yapıldığına
göre, ülkemize de bu konuda sorumluluk düştüğünü unutmamak mecburiyetindeyiz. Gösterilen mazeret mazeret değildir.
Ailesinde bir tane bile madde bağımlısı bulunan bir anne babanın çektiklerini
yaşamayan hiçbir surette bilemez. Ateş bacayı sarmadan gerekli önlemleri
almamız gerekmektedir. Bu konuyu dikkatinize sunuyor ve sonuçlanmasını
bekliyoruz. Özellikle AMATEM merkezlerini, yani alkol ve madde bağımlılığıyla
ilgili tedavi merkezlerini ziyaret ettiğimiz zaman görüyoruz. Orada bazı
insanların yürekleri yakan görüntülerine hep beraber şahit oluyoruz. Yani
ailesinde bir tane madde bağımlısı olan insanın çok zor durumlarda olduğunu,
neler yaşamış olduğunu da buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Ondan
dolayı da Sayın Millî Eğitim Bakanının 2003 yılındaki o verileri değil de, 2009
yılındaki verileri ortaya koymasında fayda olur diye düşünüyorum. Yani soruları
komisyonlarda değerlendirsinler, aynı sorular farklı yöntemler içerisinde
sorulabilir demek istiyorum. Ülkemiz için diğer bir önemli konu da şudur: Avrupa’da, başta
Almanya olmak üzere çeşitli ülkelerde, bildiğimiz gibi 3,5 milyonun üzerinde
Türk yaşıyor. Avrupa Türklerinde uyuşturucu ve madde kullanımı çok büyük sorun
olarak karşımıza çıkmaktadır. Avrupa şehirlerinin varoşlarına gidilince, köşe
başlarında uyuşturucu bağımlısı birçok genç çocuğumuza rastlıyoruz. Almanya hapishanelerinde 30 binin üzerinde Türk insanı bulunuyor.
Bunların suç incelemelerine baktığımız zaman birçoğunun uyuşturucuyla ilgili
olduğu görülüyor. Ayrıca, Alman makamları bu suçtan dolayı hapisteki insanların
cezaları bitince Türkiye'ye gönderiyorlar. Bu çocuklarımız Türkiye'ye gelince
şehrine, köyüne gidiyor ama işte bundan sonra esas problem başlıyor. Burada
saatli bomba gibi dolaştığı ve bu hastalığı insanlara bulaştırdığı görülüyor.
Bundan dolayı da Avrupa Türkleri, dış Türklerle ilgili de çalışmalar yapmak
mecburiyetindeyiz. Son zamanlarda özellikle -mesela yurt dışı seyahatlerinizde,
lütfen gittiğiniz zaman takip ediniz- Frankfurt’ta olsun, Almanya’nın bazı
kentlerinde veyahut da bazı yerlerde -bu konuyu çok önemli olarak yani üzerine
basarak söylemek istiyorum- oradaki çocuklarımızda bu yönlü olarak çok ciddi bir
yönelme vardır. Ondan dolayı da Meclisimizin bu yönlü olarak da çalışma
yapmasında fayda olduğu kanaatindeyim. Yurt dışıyla ilgili çalışmalar vakit kaybedilmeden
başlatılmalıdır. Diyanet ve Millî Eğitim ile birlikte aile ile ilgili
Bakanlığın da katkıları ile özel bir proje mutlaka ama mutlaka bu çocuklarımız,
bu insanlarımız için başlatılmalıdır. Yurt dışında bu hastalığa yakalanan
insanlarımızın tedavisi için çalışılmalı, onlara tıbbi ve sosyal destek de
verilmelidir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğru. REŞAT DOĞRU (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
gençliğimizi ve dolayısıyla geleceğimizi etkileyen bu çok önemli sorun üzerinde
her türlü siyasi mülahazayı bir yana koymak mecburiyetindeyiz. Okul-aile iş
birliği ve sivil toplum kuruluşları ve devletin ciddi tutumu ile bu sorunun
çözümünü gerçekleştirebiliriz. Sağlıklı nesillere ancak gençlerin bu tehlikeli
durumu görmesi, aile ve toplumun ortak mücadelesi ile ulaşabiliriz. Devlet
birey ve toplum sağlığından sorumludur. Bu amaçla Meclis olarak bu Komisyon raporunu çok iyi bir şekilde
inceleyip gerekli olan kanuni düzenlemeleri vakit kaybetmeden derhâl
yapmalıyız. Gerçi çok kalın bir rapor olarak karşımıza getirilmiş ve sizlere
sunulmuştur ama sayın milletvekilleri, bu raporu tüm milletvekili
arkadaşlarımızın okumasını ben tavsiye ediyorum. Gördüğüm kadarıyla, belki
konuşmacıların da bazıları tam olarak bu raporu okumamış olabilirler ama
konunun önemi göz önüne alındığı zaman, yani geleceğimizi ilgilendiren,
çocuklarımızı ilgilendiren, toplumumuzu ilgilendiren, Türk toplumunu
ilgilendiren bir konu olunca, bu rapor, ciddi bir şekilde, hatta altı çizilerek
de okunmalıdır. Ancak bunu okuduğumuz zaman daha iyi anlayacağımız
kanaatindeyim. Sayın Komisyon Başkanımız Necdet Bey’e teşekkürlerimi sunmak
istiyorum. Kendisi, arkadaşlarla beraber, tüm Komisyon üyeleriyle beraber çok
ciddi çalışma yaptı. Ben de çalışmaların birçoğuna katılmaya çalıştım, Komisyon
üyesi olarak. Çok değerli insanlar geldiler ve ülkemizdeki söz sahibi sivil
toplum kuruluşlarının çok değerli insanları geldiler ve bu raporun
hazırlanmasında özel önem arz ettiler. Ondan dolayı da kendilerine ve Komisyon
raporunu hazırlayan tüm insanlara, buradan, Meclis kürsüsünden teşekkür etmek
istiyorum. Ancak tabii, o insanların hepsi ve şu
konuşmalarımızı dinleyen insanların hepsi, bu raporların sonucunun da bu
Mecliste gündeme getirilmesini arzu ediyor, yani bu raporlar iyi incelendiği
zaman ve beraberinde de kanuni olarak çalışmaları başlattığımız zaman, yani
buraya yeni kanun teklifleriyle gelmiş olduğumuz zaman, ben inanıyorum ki o
zaman ancak gerçek değerini vermiş olacağız. Uyuşturucu kullanmayan, sigara ve alkol gibi kötü alışkanlığı
bulunmayan sağlıklı bir nesil temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin. Sayın Ersin, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
Türkiye'nin çok önemli bir sorunuyla ilgili, Türkiye'nin geleceğini
ilgilendiren, toplumu için için çürüten bir sorunla
ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan Araştırma Komisyonunun raporu
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin değerlendirmelerini sunmak üzere
huzurlarınızdayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, rapor elbette dört yüz seksen beş sahifelik
bir eser. Yani, bu raporun hazırlanmasında katkısı olanlardan birisi olarak,
değerli Komisyon üyesi arkadaşlarıma ve bu raporun hazırlanmasında emeği geçen
tüm uzmanlara, değerli dostlarıma teşekkürlerimi sunuyorum. Elbette, bu büyük sorunla ilgili, yani aslında bütün dünyanın
sorunu olup da ama en fazla da Türkiye’yi ilgilendiren bu büyük sorunla ilgili
yapılacak çalışmanın dört aylık bir süreyle kısıtlanması, sınırlandırılması ve
bu dört ay içinde bu büyük sorunun, bu önemli sorunun detaylarına inerek
araştırmak ve sonuç alabilmek mümkün değil. Ama gerek Anayasa gerekse İç
Tüzük’ün kuralları içinde dört aylık sürede bu Komisyon son derecede yararlı
bir çalışma yaptı. Ama rapora elbette emeği geçenlere teşekkür etmekle beraber,
bazı eksiklerini söylemekten de geri kalamayacağım. Çünkü Komisyon çalışmaları
sırasında gündeme getirdiğimiz bazı konular, ne yazık ki zaman darlığından
belki de ama belki de ilgilenilmemiş olmasından çok da fazla üzerine
gidilemedi, o söylediğimiz konularda çok da derinlemesine bir araştırma
yapılamadı. Değerli arkadaşlarım, Birleşmiş Milletler tarafından piyasa
fiyatları, toplam yakalama ve kayıplar göz önünde tutularak yapılan tahminlere
göre dünyada uyuşturucu trafiğinden elde edilen ciro yaklaşık olarak 500 milyar
dolara ulaşmıştır. Yasa dışı yollarla gerçekleştirilen bu ticaretten elde
edilen ve “kara para” olarak adlandırılan bu tür gelirlerin kayıt altına
alınamadığı, büyük kısmının uyuşturucu organize ve terör suçlarının finanse
edilmesinde kullanıldığı konusunda kuvvetli veriler mevcuttur. Uyuşturucudan
elde edilen kara para yolsuzluk ekonomisinin büyümesine yol açmakta ve ülkenin
ekonomik dengelerinde öngörülmeyen dalgalanmalara neden olmaktadır. Değerli arkadaşlarım, Birleşmiş Milletlerin uyuşturucu ve suçla
mücadele birimi dünya uyuşturucu raporuna göre dünya yasa dışı afyon üretiminin
yüzde 90’ından fazlası Afganistan’da gerçekleştirilmektedir. Taliban yönetimi
döneminde verilen fetvalarla önemli ölçüde azalan afyon üretimi ABD işgalinden
sonra yeniden artışa geçmiş ve Afganistan, bugün dünyanın bir numaralı afyon
üreticisi ülke olmuştur. Yani, Amerika Birleşik Devletleri, Afganistan’ı işgal
ettikten sonra oradaki ekonomik koşulları göz önüne alarak, insanların geçim
kaynağını göz önüne alarak afyon üretimine ve uyuşturucu üretimine göz
yummaktadır, hatta teşvik etmektedir. Yine Birleşmiş Milletlerin uyuşturucu ve
suçla mücadele biriminin 2005 yılı raporuna göre dünya sentetik uyuşturucu
üretimi 400 tonun üzerindedir. Captagon hap üretimi
Doğu Avrupa’da ve extacy hap üretimi ise Hollanda ve
Belçika’da yoğunlaşmıştır. Captagon maddesi
kaçakçılığında Türkiye transit ülke olarak kullanılmaktayken, extacy maddesi kaçakçılığında ise Türkiye hedef ülke
durumundadır. Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin coğrafi konum itibarıyla Asya ve
Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan bir köprü olması, uyuşturucu maddelerin
hemen her türünden hem kullanım hem kaçakçılık ve hem de üretim boyutunda
etkilenmesine neden olmaktadır. Türkiye, uyuşturucu madde kaçakçığında
özellikle Balkan rotasından çok yoğun olarak etkilenmektedir. Bu etkilenme
kendini, Güneybatı Asya, yani Afganistan kaynaklı afyon, baz
morfin ve eroin maddeleriyle, Batı ve Doğu Avrupa kaynaklı sentetik ve ara
kimyasal uyuşturucu maddeleri ve Güney Amerika kaynaklı kokain maddesi ve zaman
zaman Güneybatı Asya kaynaklı esrar maddesiyle
göstermektedir. Türkiye’de uyuşturucu madde kaçakçılığı organizasyonlarıyla ilgili
olarak ve ulusal politikalara paralel uluslararası iş birliği çerçevesinde de
birçok ortak operasyonlar yürütülmüştür. Uyuşturucu maddenin getirmiş olduğu
yüksek kazanç, uyuşturucu madde organizasyonlarını uluslararası boyutta iş
birliğine zorlamıştır. Bu durum da kendini uyuşturucuyu üreten, sevk eden ve
dağıtan organizasyonlar olarak göstermiştir. Bu noktada da uyuşturucu maddenin
üretildiği yerden kullanıcısına ulaşıncaya kadar ulusal ve uluslararası boyutta
takip imkânı sağlayan kontrollü teslimat uygulaması önemli bir polisiye
mücadele taktiği olarak karşımıza çıkmaktadır. Değerli arkadaşlarım, ülkemizde yapılan araştırmalarda Diyarbakır,
esrar, eroin, afyon ve uçucu maddelerin kullanımında en üst sırada yer
almıştır. Diyarbakır’ı tüm maddelerin kullanımı açısından İstanbul izlemekte,
kokain ve extacy kullanımı açısından da en yüksek
oranlar İstanbul’da elde edilmiştir. Yani değerli arkadaşlarım, İstanbul,
kokain ve extacy kullanımında Türkiye'de birinci
sırada görülmektedir. Benzodiazepine kullanımında en
yüksek ve esrar kullanımında ise Diyarbakır’dan sonraki en yüksek oranlar
İzmir’de tespit edilmiştir. Esrar, eroin, extacy kullanımı
erkeklerde ve gençlerde, uçucular ise ergenlerde ve özellikle de sokak
çocukları arasında yaygındır. Uçucular için kullanım yaşı on bir, esrar ve extacy için ise on altı-on yedidir. Madde kullananların
cinsiyetlerine bakıldığında yüzde 98’inin erkek ve yüzde 2’sinin de kadın
olduğu görülür. Madde kullanımının kadınlar arasında az görülmesinin nedeni
sosyal gerekçelerle açıklanabilir. Değerli arkadaşlarım, Türkiye'yi etkileyen başlıca üç uyuşturucu
rotası vardır. Bunlar Balkan rotası, Kuzey Karadeniz rotası ve Doğu Akdeniz
rotasıdır ve bu rotalardan Türkiye'yi en fazla etkileyen Balkan rotasıdır. Bu
rota Güneybatı Asya’dan yani Afganistan’daki haşhaş ekim bölgelerinden
başlayarak İran ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşmaktadır. Afyon maddesi ülkemize Ağrı, Van ve Hakkâri illerimizden kaçak
yollarla girmektedir. Ülkemize giren afyon maddesi ya yurt içindeki
kullanıcılar tarafından tüketilmekte ya da Amerika ve Avrupa'ya hem kargo
yoluyla ve hem de kuryeler aracılığıyla taşınmaktadır. Eroin maddesi ise Van ve
Hakkâri illerimizden Türkiye'ye giriş yapmaktadır. Türkiye'ye giriş yapan eroin
İzmir ve İstanbul’daki deniz limanlarından, İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan ve
kara yoluyla ise Edirne ve Kırklareli’ndeki kara sınır kapılarımızdan çıkış
yapmaktadır. Ülkemizdeki sentetik uyuşturucu kaçakçılığında ise tersine bir
rota vardır. Yani eroin maddesinde doğudan batıya olan sevkiyat sentetik
uyuşturucu kaçakçılığında ise batıdan doğuya bir rota izlemektedir. Uyuşturucu
madde kaçakçıları, ülkemiz üzerinden Batı ve Doğu Avrupa ülkelerine sevk etmiş
oldukları eroin maddesi yerine, buralardan ülkemize sentetik uyuşturucu
getirmektedirler. Değerli arkadaşlarım, burada dikkatinizi çekmek istediğim bir
husus var. Şimdi, uyuşturucu maddelerin, eroin ve sentetik uyuşturucu
maddelerin Türkiye’ye hangi noktalardan girdiğini dağdaki çoban bile biliyor,
herkes biliyor. Biraz önce de söyledim, bunu, emniyet de biliyor, jandarmamız
da biliyor, bakanlar da biliyor, Hükûmet de biliyor,
ama her nedense, bu uyuşturucu maddelerin Türkiye’ye girmesi bir türlü
engellenemiyor. Yani, Van ve Hakkâri, eroinin Türkiye’ye
girişinde önemli bir kapı. Trakya’daki illerimizde bulunan sınır
kapıları, kara sınır kapıları ise, sentetik uyuşturucuların, captagonun, extacynin Türkiye’ye
giriş kapısı, giriş noktaları. Bunları herkes biliyor, ama nedense bir türlü
önlem alınamıyor. Yani, Kuzey Irak’tan terörist gruplar
gelmesin diye her gün Kuzey Irak sınırımız bombalanıyor; elbette bombalansın
demiyorum, ama bu da bir terörse, uyuşturucu kaçakçılığı, kullanımın
yaygınlaşmasına katkı veren herkes eğer terörist olarak kabul ediliyorsa, o
zaman neden bu ülkeye, bu illerimizden, İran üzerinden Van ve Hakkâri
illerimizden, Edirne ve Trakya’daki kara sınır kapılarından, hava limanlarından
Türkiye’ye giriş yapan bu uyuşturucu maddelerin Türkiye’ye girmesine neden
engel olunamıyor, bunu anlamak mümkün değil. Çünkü, bu uyuşturucu madde
kaçakçılığına ve kullanımının yaygınlaşmasına karşı alınacak en önemli önlem,
önce bu maddelerin yurda girişini engelleyeceksin. Yurda
girdikten sonra onu takip edip yakalamak son derecede zor. Zaten
yakalanan kişiler de genellikle sokak satıcıları. Kendileri de uyuşturucu
kurbanı olan sokak satıcılarını etkisiz hâle getirerek bu sorunu çözmemiz
mümkün değildir. Birinci kural, bu uyuşturucu maddelerin
Türkiye’ye girişini engellemek. Ama, her nedense, herkesin bildiği bu
giriş kapılarında bir türlü önlem alınamıyor ve bir türlü bu uyuşturucunun
Türkiye’ye girişine engel olunamıyor, bunu anlamak mümkün değil. Değerli arkadaşlarım, uyuşturucuyu, toplumu ve geleceği çürüten
bir terör olarak ele almak zorundayız. Sorumluluğu emniyet güçlerinin üzerine
yıkarak, sokak satıcılarını etkisiz duruma getirerek, kullanıcıları
cezalandırarak uyuşturucu kaçakçılığı ve kullanımının yaygınlaşmasını önlemek
mümkün değildir. Zaten sorun da bu değerli arkadaşlarım. Türkiye’de gitgide
büyüyerek ve çığ gibi üstümüze gelen bu büyük tehdide ve tehlikeye karşı sadece
polisiye önlemleri görebiliyoruz. Bunun dışında başkaca bir önlem, örneğin
hedef kitle olan çocukların ve gençlerin uyuşturucu kullanmaları hâlinde bunun
kendi bedenlerinde, ailelerinde ve toplumda ne tür sorunlara neden olacağına
ilişkin onları özendirmeden bilinçlendirme yolu hiçbir şekilde
değerlendirilmiyor. Sadece sokakta satan kişiler, her biri zaten uyuşturucu
kurbanı olan bu kişiler etkisiz hâle getirilerek sorunla mücadele ediliyor,
sözde mücadele ediliyor. Değerli arkadaşlarım, bakın ben size bir örnek vereyim… Gerçi
emniyet güçlerimiz her şeye rağmen bu uyuşturucu kaçakçılığına karşı ellerinden
geldiği kadar yine etkin önlem alıyorlar, geliştiriyorlar; yani zaman zaman aralarından çürükler çıkmasına karşın yine de emniyet
güçlerimizin bu konuda başarılı bir çalışma yürüttüğünü rahatlıkla
söyleyebiliriz. Bakın 2008 yılında polis bölgesinde 11.633 operasyon yapılmış,
26.096 şüpheli hakkında yasal işlem yapılmış ve bu operasyonlarda Değerli arkadaşlarım, devlet, tüm imkânlarıyla bu mücadelenin
içinde olmak zorundadır ancak bugün polisiye önlemler dışında bir etkinlik
göremiyoruz. Özellikle hedef kitleyi elinde bulunduran Millî Eğitim
Bakanlığının bu konuda, uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasının engellenmesi
konusunda etkin önlemler aldığını söylememiz mümkün değildir. Değerli arkadaşlarım, sınır kapıları, gümrükler yolgeçen hanı
gibi. Afyon ve eroinin ülkemize Ağrı, Van ve Hakkâri’den, keza sentetik
uyuşturucuların Trakya’daki gümrük kapılarından ve İstanbul Atatürk
Havalimanı’ndan giriş yaptığı bilindiği hâlde neden önlem alınmadığını da
anlamak mümkün değildir. Az önce bunları geniş bir şekilde anlatmaya çalıştım.
Düşünün ki bir süre önce 1.500 sandık silah yüklü koca tren Türkiye’ye girdi ve
kimsenin ruhu duymadı. Bu nasıl sınır korumadır, bu nasıl sınırlara sahip
çıkmadır, bu nasıl kapılarda etkin önlem almaktır? 1.500 sandık silah yüklü
tren Türkiye’ye girdi ve bunu da kimsenin ruhu duymadı. Eğer yolda
devrilmeseydi kim bilir nereye gidecekti? Bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum değerli arkadaşlarım: 2005
yılında gerçekleştirilen NATO toplantısında Birleşmiş Milletlerin Uyuşturucu ve
Suçla Mücadele Birimi Başkanı tarafından yapılan sunumda, 2005 yılında, sadece
bir yılda Afganistan kaynaklı, yani sadece Afganistan kaynaklı afyon ve türevi
uyuşturucu madde ticaretinden ülkemizde 5 milyar dolar para sirkülasyonu
olduğu belirtilmiştir. Düşünebiliyor musunuz, yani, sadece 2005 yılında ve
sadece Afganistan kaynaklı afyon ve türevi maddelerin ticaretinden Türkiye’de 5
milyar dolarlık bir para sirkülasyonu olduğu Birleşmiş
Milletler tarafından tespit edilmiştir ve bunu, NATO toplantısında, bizim
temsilcimizin yüzüne karşı söylüyorlar. Uyuşturucu ticaretinden elde edilen bu miktardaki kara paranın
elbette önemli bir bölümü yine uyuşturucu üretimi ve ticaretinde
kullanılmaktadır. Ancak, bu kara paranın ciddi bir kısmı da, rüşvet ve
yolsuzluk ekonomisinde kullanılmaktadır. Bu durum, uyuşturucunun
sınırlarımızdan nasıl kolaylıkla geçtiğini de izah etmeye yeter sanıyorum. Eğer
rüşvet ve yolsuzluk olmasa bu miktardaki uyuşturucunun ülkemize sokulması
mümkün olmaz. Uyuşturucu ile mücadelenin en önemli ayağı uyuşturucunun yurda
sokulmasını önlemektir, ama Türkiye'nin bu konuda başarılı olduğu söylenemez. Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bu büyük soruna karşı, eğer
bugüne kadar sürdürdüğümüz önlemlerle, tedbirlerle sonuç almaya gayret edersek
ve bu süreci devam ettirirsek, inanın ki sağlıklı bir sonuç almamız mümkün
değildir. Çünkü, babadan dededen kalma bu usullerin
artık tutmadığı, bu usullerin artık geçerli olmadığı, tek başına polisiye
önlemlerle bu büyük sorunu önlemenin, engellemenin mümkün olmadığını görmemiz
lazım. Devlet bütün imkânlarıyla bu büyük sorunun üzerine gitmek zorundadır,
çünkü bu bir terördür, uyuşturucu kaçakçısı bir teröristtir. Eğer bunu böyle
kabul edeceksek ve ediyorsak, o zaman, ülke bütünlüğüne karşı mücadele veren
teröre, El Kaide terörüne karşı hangi önlemleri alıyorsak, hangi şekilde
mücadele ediyorsak, bu terör grubuna karşı da aynı şekilde kararlı mücadele ve
devletin tüm imkânlarıyla mücadele etmek gerekir. Aksi hâlde sağlıklı bir sonuç
almak mümkün değildir. Bu aşamada, değerli arkadaşlarım, rapor elbette bir emeğin ürünü,
buna kuşku yok, çünkü o Komisyonda ben de görevliydim arkadaşımla birlikte ve
bu raporun hazırlanmasında bizim de katkılarımız oldu. Bu raporun
hazırlanmasında katkı veren herkese tekrar teşekkür ediyorum çünkü ciddi bir,
güzel bir çalışma yürütüldü. Ancak, bazı eksiklikleri var ki bu da dediğim gibi
dört aylık kısa bir süre içinde bu büyük sorunun bütün temeline inerek,
detaylarını ortaya çıkararak önlem ortaya koymak elbette yeterli bir süre
değil. Şimdi, bazı önerilerimiz olacak değerli arkadaşlarım. Sayın Bakan
da burada. Gerçi aslında, tabii, asıl bu uyuşturucu kaçaklığından sorumlu olan
Sayın Bakan, İçişleri Bakanı yok, komisyona da gelmedi, yazılı olarak davet
edilmesine karşın gelmedi. Yani bir üniformalı kişi komisyonun davetine icabet
etmezse, gelmezse Türkiye’de yer yerinden oynuyor ama bu Meclisin içinden çıkan
bir kişi, bir şahıs, bir Bakan komisyonun çağrısına olumlu cevap vermiyor,
gelmiyor toplantıya. Yani bu büyük sorunla ilgilenmediğini gösterir. Bırakın
onu, Türkiye Büyük Millet Meclisine saygısının olmadığını gösterir, çünkü biz
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına görev yaptık ve bunu biz seçtik, bizim
içimizden çıktı o Bakan, İçişleri Bakanı. Ama bu büyük sorunla ilgili, kendi
Bakanlığını yüzde yüz ilgilendiren bu büyük sorunla ilgili çalışma yapan
komisyona yazılı olarak çağrılmasına karşın gelmedi, ayıplıyorum kendisini. Değerli arkadaşlarım, önerilerimizi sizlere sunmak istiyorum. Türkiye, birkaç yıl öncesine kadar uyuşturucu kaçakçılığında
sadece transit ülke iken artık… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun efendim. AHMET ERSİN (Devamla) - …aynı zamanda üretici ülke olma da
durumundadır. Bu yüzden de başka ülkelere göre daha fazla olumsuz etkilenmekte
ve kullanımı hızla yaygınlaşmaktadır. Yani hem transit ülke hem üretici ülke,
dolayısıyla başka ülkelere göre çok daha fazla etkileniyor. Çeşitli araştırmalar Türkiye’de uyuşturucu kullanımının on bir
yaşa yani ilköğretim çocuklarına kadar yaygınlaştığını tespit etmesine rağmen,
bu büyük tehlike ve tehdide karşı etkin önlemlerin alındığı söylenemez. “Bize
bir şey olmaz.” aymazlığı içinde bir çığ gibi büyüyerek üstümüze gelen bu
önemli sorunun henüz farkına varılamamış olması üzücüdür. Oysa uyuşturucuyla
mücadele terörle mücadele kadar önemlidir. Çünkü terör örgütlerinin en önemli
finans kaynağı uyuşturucu kaçakçılığıdır ve toplumu çürüten, terör kadar
tehlikeli bir sorundur bu sorun. Bu nedenlerle, uyuşturucu kaçakçılığı ve
kullanımının yaygınlaşmasına karşı alınması gereken önlemler behemehâl Millî
Güvenlik Kurulunun gündemine alınmalıdır. Eğer bu bir terörse, uyuşturucu kaçakçılığı
toplumu çürüten, çocuklarımızı, gençlerimizi zehirleyen bir büyük terörse, o
zaman bu terör olayı, bu uyuşturucu kaçakçılığı mutlaka Millî Güvenlik Kurulu
gündeminin değişmez maddelerinden biri olmalıdır. Uyuşturucu kaçakçılığı ve kullanımının yaygınlaşmasına karşı
sadece polisiye önlemlerle mücadele edilmektedir. Kaldı ki bu yolla etkin
sonuçlar almak mümkün olmamakta, genellikle kendileri de uyuşturucu kurbanı
olan sokak satıcıları etkisiz hâle getirilmekte ama kamuoyunda “baron” olarak
tanımlanan asıl sorumlulara ulaşılamamaktadır. Ayrıca, baronların uyuşturucu
kaçakçılığından elde ettikleri mal varlıklarına da, yakınları üzerine kayıt
yaptıklarından, yasalarımızdaki boşluklar nedeniyle el konulamamaktadır. Bu
nedenle, yasalarımızda değişiklikler yapılarak uyuşturucu kaçakçılarının
yakınları üzerine kaydettikleri mal varlıklarına el konulabilmesi olanağının
sağlanması gerekir. Uyuşturucu kaçakçılığı ve kullanımının yaygınlaşmasına karşı topal
bir mücadele sürdürülmektedir. Mücadelenin eğitim ayağı ihmal edilmektedir.
Dahası, bu konuda Türkiye'nin herhangi bir projesi ve politikası da
bulunmamaktadır. Oysa, polisiye önlemlerle beraber
hedef kitlenin uyuşturucunun zararları hakkında özendirmeden
bilinçlendirilmeleri önemlidir. Bu nedenle Millî Eğitim Bakanlığı, İçişleri
Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ile kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığının
ortak projesiyle hem çocuklar ve gençlerin hem de anne-babaların uyuşturucu
hakkında bilinçlendirilmeleri sağlanmalıdır. Şimdi bugünkü uygulamada bütün sorumluluk anne-babaların üzerine
yıkılıyor: “Çocuklarınızın kollarına bakın, çocuklarınızın arkadaşlarını takip
edin, arkadaşlarının arkadaşlarını takip edin…” Anne-babaları zaten bu
uyuşturucu konusunda
bilinçli değiller ki, bilgili değiller ki çocuklarına nasıl
yardımcı olsunlar. O nedenle, gençler ve çocuklarla birlikte ailelerin de
bilgilendirilmeleri, bilinçlendirilmeleri gerekir. Uyuşturucuyla mücadelenin içinde bulunan kurumların her biri ayrı
merkezlere bağlıdır: Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı,
Sağlık Bakanlığı, kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı,
Adalet Bakanlığı, Tarım Bakanlığı. Yani bunların her biri kendi içinde birtakım
genel müdürlükler veya müsteşar yardımcılıkları, daire başkanlıklarıyla bu mücadelenin
sözde içinde ama her biri başka bakanlıklara bağlı, her biri başka otoriteye
bağlı. Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, bu dağınıklık ve eş güdümsüzlük
sonuçta başarısızlığı da getiriyor. O nedenle, her kurum kendi anlayışı içinde
çalışmaktadır. Bu durum da mücadelenin sekteye uğramasına ve hantallığa sebep
olmaktadır. Dolayısıyla, uyuşturucu kaçakçılığı hakkında, bakın, önemle
söylüyorum, altını çizerek söylüyorum: Uyuşturucu kaçakçılığı ve kullanımının
yaygınlaşmasına karşı mücadele özel bütçesi olan tek merkezde toplanmalıdır.
Ayrıca, bu merkezde görevlendirilecek kamu görevlilerinin özlük hakları da
diğerlerinden farklı olmalıdır, özendirilmelidir; bu sorunla ilgilenen kamu
görevlileri özendirilmelidir, yani özlük hakları diğerlerinden farklı ve
avantajlı olmalıdır. Eroin maddesi, ana üretim merkezi olan Afganistan’dan Türkiye’ye
Balkan rotası yoluyla Van, Hakkâri illerimizden; ana üretim merkezi Hollanda ve
Belçika olan extacy ile bazı Doğu Avrupa ülkelerinde
üretilen captagon haplar ise Trakya gümrük
kapılarından ve İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan ülkemize girmektedir. Belli, nerelerden girdiği belli, herkes biliyor bunu. Hâl
böyleyken gerek eroin ve gerekse hapların Türkiye’ye nereden ve nasıl girdiği
bilinmesine rağmen, neden engel olunamadığı hususunda yeterli araştırma ve
tespitler yapılamamıştır. Ancak, bilinmektedir ki rüşvet, uyuşturucu
kaçakçılığının önemli bir parçasıdır ve uyuşturucunun ülkemize girmesinde
rüşvetin payı büyüktür. BAŞKAN – Sayın Ersin, beş dakikalık süreniz geçti, kesmedim
sözünüzü, lütfen tamamlayın. AHMET ERSİN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım. Çocukların ve gençlerin uyuşturucunun kendi bedenlerinde,
ailelerinde ve toplumda yarattığı sorunlar hakkında onları özendirmeden
bilinçlendirme görevi ağırlıklı olarak Millî Eğitim Bakanlığındadır. Ancak
Millî Eğitim Bakanlığı ne yapıyor? Sadece kitap basıyor. Bize de getirdiler
Komisyon çalışmaları sırasında ve bu kitapların da muhataplarına ulaştığı falan
yok, kitap basıyorlar, dolaplarda, raflarda bekletiyorlar. Böyle mücadele
olmaz. Arazide mücadele edeceksin, çocuklarla yüz yüze mücadele edeceksin.
Kitap basarak bu sorunla ilgili sonuç almak mümkün değildir. Bağımlıları tedavi eden hastaneler, gerek yatak sayısı ve gerekse
yetişmiş personel sayısı itibarıyla son derecede yetersizdir. Bağımlılıktan
kurtulmak isteyenlerin hemen tedaviye alınmaları gerekir, aksi hâlde
vazgeçebilirler. Hâlbuki, bugün, imkânsızlıklar
yüzünden iki üç ay sonrasına randevu verilmektedir ki bu durum bağımlıların
tedavisinde ciddi olumsuzluklara neden olmaktadır. Dolayısıyla, bağımlıların
tedavi edildikleri hastanelerin yatak sayılarının artırılması ve personel
gereksiniminin giderilmesi gerekir. Değerli arkadaşlarım, Sayın Başkanımın da sabrına teşekkür ederek sözlerimi
tamamlıyorum. Ancak bilelim ki bu sorun sadece yazıp çizmekle önlenemez, sadece
kitap bastırarak önlenemez, sadece polisiye önlemlerle de önlenemez, bunu
yaşayarak görüyoruz zaten. Onun için, tekraren söylüyorum, devletin bütün
imkânlarını kullanarak bu büyük soruna karşı, toplumu çürüten, geleceğimizi
karartan bu büyük soruna karşı bütün kurumlarıyla mücadele vermesi gerekir.
Dolayısıyla, hiç olmazsa bundan sonra bu tür bir mücadelenin içine girileceğini
umarak hepinize saygılar sunuyorum. Bu rapora emeği geçen herkese tekrar
teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ersin. AK PARTİ Grubu adına, Kilis Milletvekili Sayın Hasan Kara. Buyurun Sayın Kara. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN KARA (Kilis) – Uyuşturucu başta olmak
üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu
Raporu üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 milletvekilinin,
Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 milletvekilinin, Kırklareli Milletvekili
Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30 milletvekilinin, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22 milletvekilinin, Bitlis Milletvekili Vahit
Kiler ve 24 milletvekilinin, Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 26
milletvekillerinin verdikleri önergelerde, özetle, madde bağımlılığının dünyada
olduğu gibi ülkemizde de başta gençler arasında olmak üzere herkesi
etkileyebilen biyolojik, ruhsal ve sosyal boyutları olan bir sağlık sorunu
olduğu ve madde kullanımının dünyada her geçen gün artmakta olduğu, Birleşmiş
Milletler Uyuşturucuyla Mücadele Kurulu’nun hazırladığı 2005 Dünya Uyuşturucu
Raporu’nda uyuşturucu kullanan sayısının her yıl yüzde 8 oranında arttığı ve bu
uyuşturucu kullanımında artışla birlikte uyuşturucudan elde edilen paranın 300
milyar dolar civarında olduğu ve bunun da birçok ülke ekonomisinden daha büyük
ve geniş olduğu, dünyada olduğu gibi ülkemizde de 20’nci asrın son yarısından
itibaren uyuşturucu madde kullanım oranının giderek arttığı ve uyuşturucu
kullanma yaşının giderek düşmekte olduğu; uyuşturucu üretimi, ticareti ve
kullanımının tüm dünya gençliğinin yaşamını tehdit eden, hatta çoğu zaman sona
erdiren bir sorun olmaya devam ettiği, üretimi ve satışı tüm ülkelerde
kısıtlanmış ve hatta yasaklanmış olmasına karşın bu maddelerin illegal
yollardan üretimi ve satışının engellenemediği ve dünya gençliğinin zehirlenmesinde
önemli bir rol oynadığı ve önüne geçilemediği; özellikle ülkemizde lise
öğrencilerinin yüzde 19,2’sinin sigara ve alkol, yüzde 5,8’inin sigara ve
uyuşturucu, yüzde 5,6’sının alkol ve uyuşturucu, yüzde 4,9’unun sigara, alkol
ve uyuşturucu maddelerin üçünü birlikte kullanmakta olduğu; yine uluslararası
kuruluş raporlarında Afganistan, Pakistan ve Irak üzerinden gelerek İtalya,
Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya’daki pazara ulaşan uyuşturucunun PKK’nın
kontrolünde olduğu; uyuşturucu kullanımının en önemli sonuçlarından birinin de
toplum yapısının temelini teşkil eden bütün millî ve manevi değerleri yok
ettiği, uyuşturucu kullanımının yaygınlaştığı toplumların millî mukavemet ve
savunma gücünün yok olduğu, her türlü sömürüye müsait hâle gelmekte olduğu;
ülkemizde uyuşturucu bağımlılığının boyutları, mücadele yöntem ve araçlarındaki
etkinliği ortaya koyması, mücadeleyi gerçekleştirecek kurumsallaşma
kapasitesinin belirlenmesi, medya ve okullarımızda etkili eğitim programları
oluşturulması; uyuşturucu kullanımını teşvik edenler, bunun ticaretini yaparak
insanlığı zehirleyenlere karşı cezai ve idari bakımdan alınacak ilave
tedbirlerin tespit edilmesi; uluslararası seviyede mücadelede yürütülmesi
gereken politikaların belirlenmesi, uyuşturucunun bölücü örgütler tarafından
kullanılmasının boyutlarının ortaya konulması gerektiği; sadece bireyi değil,
bir virüs gibi toplumun tamamını zehirleyen ve tedavi maliyeti önlem
maliyetinden fazla olan uyuşturucu madde bataklığının kurutulması, toplumun tüm
fertlerinin bilinçlendirilmesi ve topyekûn bir mücadeleyle sağlanacağı;
gençliğimizi tehdit eden bu sorunun köklü çözümünün ise bireysel çabaların
yanında iktidar ve muhalefet partilerinin ortak çalışmalarıyla birlikte,
okul-aile işbirliği ve tüm sivil kuruluşların destekleriyle gerçekleşebileceği
ifade edilmiştir. Bundan dolayı
verilen tüm bu önergeler birleştirilerek, uyuşturucu başta olmak üzere madde
bağımlılığı ve kaçakçılığı sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis komisyonu kurulmuş ve Meclis Komisyonumuz
yaklaşık dört ay boyunca çalışarak bugün görüşülmekte olan raporu önümüze
getirmiştir. Bağımlılık yapıcı maddeler dendiği zaman, özellikle Afyon
bitkisinin kullanımı milattan önceki çağlara gitmekte ve günümüze kadar her
dönemde farklı amaçlar doğrultusunda kullanılmaktadır. Özellikle mitolojik
çağlarda kutsanan ve kutsal tören ve ayinlerde kullanılan bu maddeler,
özellikle sömürgeciliğin yaygın olduğu dönemlerde devletler
arası ilişkileri belirleyici bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bilimsel ve teknik gelişmelerle birlikte tedavi alanında kullanılmaya başlayan
Afyon ve türevleri, bağımlılık yapıcı diğer kimyasal maddelerin insan vücudunda
yapmış olduğu olumsuz etkilerin anlaşılmasıyla birlikte bu maddelerin yasa dışı
kabul edilmesi süreci başlamıştır. Bununla ilgili, gerek 19’uncu yüzyılda
gerekse 20’nci yüzyıl başlarında tıbbi kullanımı yaygınlaşmış, ancak bağımlılık
oluşturduğu veya yararından fazla zararının ortaya çıkması sonucunda bunun
tıbbi alanda kontrollü kullanımı ve diğer alanlarda da yasaklanması gündeme
gelmiş, bununla ilgili çeşitli zamanlarda uluslararası konferanslar toplanarak
uluslararası anlaşmalar imzalanmıştır. Daha çok, çocuk, ergen ve geç erişkinlerde görülen madde
bağımlılığı dünyada olduğu gibi ülkemizde de yeni karşılaştığımız bir sorun
değildir. Sanayileşme, modernleşme ve kentleşmeyle birlikte ön plana çıkan
bireysel ve toplumsal refah ve özgürlük kavramları her zaman beklenen sonucu
verememiştir. İstenen sonucu yani kişisel ekonomik refah ve özgürlüğü verse de
beraberinde bireyin yalnızlaşmasına, mücadele etmek zorunda olduğu problemler
sayısının artmasına, mücadele becerilerinin azalmasına ve bu durumda da çözümü,
sağlıklı olmayan desteklerde ve dengelerde arayan bireyler ve gruplar oluşmasına
neden olmuştur. İşte bu noktada ergenlikten yaşlılığa kadar uzanan geniş bir
yelpazede, başlangıçta sorunlar nedeniyle ortaya çıkan iç sıkıntısı ve kaygıyı
azaltmak için kullanılan maddeler bağımlılıkla birlikte çok kısa bir süreden
sonra kendi başına tüm sorunların toplamından daha önemli bir sorun hâline
gelmiştir. Madde sadece kullanan bireyi değil o bireyin içinde doğduğu
aileyi, ailenin parçası olduğu toplumu ve giderek o toplumda kültürel yapı
özelliklerinden ekonomik işleyişe kadar geniş bir alanı ilgilendirmekte ve
etkilemektedir. Bağımlılığın ortaya çıkması ve büyümesi birbirinden farklı
birçok sosyal, kültürel, ekonomik ve tıbbi nedenlerden etkilenmektedir.
Bağımlılık sorununun ülkelere ve sonuçta insanlığa yönelik yüksek maliyeti
küresel örgütlenmeleri kaçınılmaz hâle getirmektedir. Bu madde bağımlılığının ilk çıkış noktaları, ne yazık ki üzülerek
belirtmek istiyorum, askerî alanlarda görülmüştür. Savaşlar sonucunda ortaya
çıkan yaralanmalarda, askerlerde uygulanan tedavilerde bunlar görülür ama
askerlerin sonradan, kendi ülkelerine döndükten sonra eroini anlatmaları
özellikle Batı dünyasında bunu çok cazip hâle getirmiş ve Batı dünyasında hızlı
bir şekilde bunun kullanımı ortaya çıkmıştır. Hatta 1879 yılında “morfinmani sendromu” olarak tanımlanmıştır
bu olay. Daha sonra 1897 tarihinde
Almanya Bayer Fabrikasında çalışan kimyager Felix Hoffmann ağrıları kesen bir
ilaç üretmek üzere harekete geçmiş ve “Eroin” adıyla piyasaya bir madde
sürmüştür. Olumlu tepki alan ve 25 gramlık paketler hâlinde satılan eroin
eczanelere geldiği gün tüketilmeye başlanmıştır. Henüz kimse zarar görmemiş,
bilahare Bayer’in en iyi müşterisi Amerika ise
herkesin eroinden bahsetmesi üzerine ilacı araştırmaya başladığında aşırı dozda
alındığında ölüme yol açtığını ve bağımlılık yaptığını saptamıştır ve bunun
üzerine kliniklerdeki yapılan çeşitli araştırma sonucunda hemen raporlar
yayınlanmış ve 1931’de eroin kullanımı tamamen yasaklanmıştır. Daha sonra 31, 48, 61, 71 tarihlerinde yapılan sözleşmeler,
çeşitli alanlardaki bu uygulamalar uluslararası toplumun bu maddelerin üretimi
ve kaçakçılığında bir araya gelmesini ve ortak tedbir almasını zorunlu hâle
getirmiştir. Ülkemizde de bu anlaşmalar bire bir kabul edilmiş ve bu anlaşmalar
çerçevesinde mücadele yöntemleri artırılarak her türlü şekilde uyuşturucunun
yurda girişinde ve kullanılmasında engelleme yoluna gidilmiştir. Maddenin tanımı ise “Beyin işlevlerini doğrudan etkileyerek
bedensel, ruhsal, davranışsal ve bilinçsel değişimlere yol açan, bağımlılık
oluşturan ve tutum işlerine etkili yaşam için gerekli olmayan her türlü tıp içi
ve dışı doğal ve sentetik unsurları kapsar.” diye madde tanımı yapılmıştır. Bağımlılık yapan maddelerin ortak özellikleri olarak da şunları
saymak mümkündür: Madde alındığında davranış, düşünce ve duygu durumunda
değişme yapar. Alan kişi kısa sürede gerçeklerden kopar. Kişi, karşı koyulması
çok zor bir istek ile madde arama davranışı içine girer. Giderek alınan
maddenin miktarı artar. Sonuç bağımlılıktır. Sosyal ilişkiler maddeyi
alabilecek şekilde ayarlanır. Gittikçe maddeyi elde etmek ve kullanmak için
daha fazla zaman harcanır. Bu durum kişinin çevresiyle olan iletişimini ve
ilişkilerini bozar. Madde kullanım biçimleri: Cilt altına ve damara enjeksiyon,
buruna çekme, içine çekme, hap yutma, sigara gibi içme şeklinde kullanım
biçimleri olan bu maddeler, uçucu maddeler, alkol, sentetik uyuşturucular, opiatlar, tütün, nikotin, sigara; morfin, eroin ve türleri,
koka ve türevleri, esrar, sentetik uyuşturucular ve benzeri gibi extacy şeklinde ayrılmaktadır. Madde bağımlılığının tanı ölçütleri: Bağımlılık bir sendrom olarak tanımlanmaktadır. Amerikan Psikiyatri Birliği
1994’te yayınladığı Mental Bozuklukların Tanımsal ve
Sayısal El Kitabı’nda şu ölçütlere yer vermiştir: Bu ölçütlerin -özellikle ben
buradan ailelere seslenmek istiyorum çocukların takibi açısından- üçünün de bir
arada bulunması madde bağımlılığı için yeterli bir tanıdır. Tolerans
gelişmeleri, yoksunluk belirtileri, sık başarısız bırakma girişimleri; maddeyi
sağlamak, kullanmak ya da bırakmak için büyük zaman harcama; madde kullanımı
nedeniyle sosyal, mesleki ve kişisel etkinliklerin azalması ya da tamamen
bırakılması; maddenin tasarlandığından daha uzun ve yüksek miktarlarda
alınması, fiziksel ya da ruhsal sorunların ortaya çıkmasına ya da artmasına
rağmen madde kullanımı. Madde kullanımında şüphelenilmesi gereken durumlar şu şekilde
sayılabilir: Kişi aile ilişkilerini azaltır ve evde daha az vakit geçirir. Her
zamankinden daha fazla para harcamaya başlar. Yeni arkadaşlar edinmeye başlar.
Kendisine olan özeni azalır. Çevre ve arkadaşlar eski önemini yitirir. Hafif
uykulu ve yorgun gözükebilir. Yeme alışkanlıkları bozulur, kilo kaybeder. Daha
sinirli olabilir. Çoğu madde, alındıktan iki gün içinde idrarda saptanabilir. Türkiye’de yapılan çeşitli istatistiklerde, özellikle ESPAD’ın yaptığı araştırmada ilköğretim ve ortaöğretim
okullarında madde kullanımı ciddi şekilde -Avrupa açısından çok düşük olmamıza
rağmen- Türkiye’de hızla arttığını göstermektedir. ESPAD çalışması, 2003’te yapılan bu çalışmada: Lise çağında
olan 16 yaş grubundaki öğrencilerin yüzde 50’si sigara ve yüzde 45’i alkol
kullandıklarını belirtirken, erkeklerin yüzde 6’sı ve kızların yüzde 2’si
esrar, tüm öğrencilerin yüzde 4’ü uçucu madde, yüzde 3’ü ise reçetesiz
edindikleri bir trankilizan, yüzde 3 anabolik steroidler ve yüzde 2 de
extacy kullandıklarını ifade etmişlerdir. Sigara ve alkolün ilk kullanımı 12-15 yaşları arasında iken diğer
maddelerin ilk kullanımı pek çok öğrenci için de daha yakın zamanda, örneğin 16
yaşlarında olmaktadır. Öğrencilerin büyük bir çoğunluğu kokain, eroin, esrar, extacy ve benzeri maddeleri duyduklarını bildirmişlerdir.
Erkeklerin yüzde 9’undan, kızların yüzde 5’inden fazlası, belirtilen
maddelerden herhangi birini deneyebileceklerini itiraf etmişlerdir. Altı ilde yapılan -özellikle Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan-
Adana, Ankara, Diyarbakır, İstanbul, İzmir ve Samsun illerinde yapılan bir
araştırmada ise farklı şehirlerde farklı kullanım alanları, farklı kullanılan
maddeler tespit edilmiştir. Bu illerde esrar ve uçucular en sık kullanılan
maddelerdir. Genel olarak eroin ve extacy daha az
olarak kullanılıyor. Ama Diyarbakır ilinde örneğin esrar, eroin daha fazla,
İstanbul ilinde ise kokain ve extacy ve damar içi
madde kullanımı daha yüksek gözüküyor. Anahtar kişilere göre: Düşük sosyoekonomik düzeyde erkekler
arasında esrar, eroin ve extacy; kadınlar arasında
esrar, eroin ve afyon; gençler arasında esrar, eroin ve uçucu maddeler ve
ergenler arasında uçucular, esrar ve eroin kullanımı daha yaygın; orta
sosyoekonomik düzeyde erkekler arasında esrar, eroin ve extacy;
kadınlar arasında ise esrar, eroin, extacy ve afyon;
gençler arasında ise yine esrar, eroin ve extacy ve
ergenler arasında eroin ve extacy kullanımı daha
yaygın gözükmektedir. Yüksek ekonomik
düzeydeki erkekler arasında extacy, kadınlar arasında
extacy, gençler arasında extacy
ve ergenler arasında yine extacy kullanımı daha çok
yaygındır. Bu da gösteriyor ki ekonomik düzey arttığı düzeyde extacy kullanımı da daha fazla artmaktadır. Son on iki aylık dönemde kullanıldığı bildirilen maddeler içinde,
örneğin öğrencilerin yüzde 3’ünden fazlası esrar, yüzde 2’den fazlası ise uçucu
madde kullandığını ifade etmişlerdir. Aile yapısı bakımından da özellikle üvey
anne babalarıyla yaşayan erkek öğrenciler ile anne babalarından biriyle
birlikte yaşayan kız öğrenciler arasında yaşam boyu sigara deneyiminin ve
uyuşturucu madde kullanımının daha yüksek olduğu yapılan araştırmalar sonucunda
ortaya çıkmıştır. Yine üniversite gençliği arasında yapılan çalışmada ise 1’inci ve
3’üncü sınıflar arasında şimdiye kadar kullanımı ve arkadaşlar arasında madde
kullanımına ilişkin veri toplanmıştır. 1’inci sınıflardaki öğrenciler
arasındaki madde kullanımı, 3’üncü sınıflardaki öğrencilere göre daha azdır. Bu
da gösteriyor ki öğrenciler arasında, arkadaşları arasında geçen bir
yakınlaşmadan dolayı üniversitedeki sınıf durumu arttığı sürece öğrenciler
arasında bu maddelerin kullanımı da artmaktadır. Burada özellikle bu işi arz yönü ve talep yönü üzerinde değerlendirmek gerekirse:
Birincisi arz ile mücadele; ikincisi de talep ile mücadele şeklinde ikiye
ayırmak mümkün bu olayı. Arz ile mücadelede -az önce diğer
arkadaşlar belirttiler- gerek İçişleri Bakanlığı bünyesinde Emniyet Genel
Müdürlüğü Kaçakçılık KOM Daire Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Gümrük
Muhafaza Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve diğer ilgili
kuruluşlar; talep azaltımında ise ilgili
bakanlıklarımız burada -çok da fazla yeterli olmamakla birlikte- olabildiğince
bu işlerle mücadele etmektedirler. Ama özellikle, Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve
Bağımlılıkla Mücadelede Ulusal Politika ve Strateji Belgesi -2006 ila 2012
yılları arasını da kapsayan bir belge- AK PARTİ hükûmetleri
zamanında ortaya çıkmış ve eylem planı hazırlanmıştır ve Türkiye’de şu ana
kadar yapılan en geniş ve kapsamlı uyuşturucuyla mücadele ulusal strateji
belgesi hazırlanmış ve eyleme konulmuştur. Ulusal eylem planı, strateji belgesinin uygulanması konusunda
kurumların görev paylaşımını ve eş güdümü daha net olarak ortaya koymak
amacıyla hazırlanmıştır. Eylem planında kurum ve kuruluşların koruma, önleme,
tedavi ve rehabilitasyon alanlarında gerçekleştirmeyi
planladıkları faaliyetleri detaylı olarak yer almıştır. Dünyada uyuşturucuyla mücadele politikalarında çok farklılık ve
çeşitlilik gözükmektedir. Burada özellikle iki ülkeyi örnek vermek istiyorum:
Bir tanesi Hollanda’nın uyuşturucu politikası. Hollanda politikası, normalizasyon temeline dayanmaktadır. Normalleştirme,
uyuşturucunun bütün toplumu etkileyen bir süreç olarak kabul edilmesini
gerektirmektedir. Burada yasaklama değil de özellikle sert ve yumuşak şeklinde
ayırdıkları uyuşturuculardan, yumuşak uyuşturucuların bir kısmının belli
aralıklarla belli yerlerde, hasta görülen bu insanlara verilmesi yoluna
gidilmekte ve bu da diğer zorlayıcı tedbirler yanında yumuşak ve daha az riskli
olarak kabul edilmektedir. Bunun tam tersi ise İsveç uyuşturucu politikası
olarak gündeme getirilmiştir. Bugünkü İsveç politikasının temeli 1970’li
yılların sonunda atılmış ve toplumun tamamen uyuşturucudan arındırılmasına
yönelik olarak ortaya çıkarılmıştır. En azından en çok kullananına kadar
herkesin mahkeme karşısına çıkarılması ve bunun tedavisinin cezaevinde
yapılması şeklinde İsveç uyuşturucu politikası ana hatlarıyla belirlenmiştir fakat
bu da Avrupa Birliğine giriş aşamasında biraz yumuşatılmış ve bu olaylarda daha
yumuşak bir geçiş yöntemi izlenmiştir. Gerek Hollanda gerekse İsveç uyuşturucu politikalarında bunların
azaltılması yoluna gidilmiş ve bu kullanımların azaldığı görülmüştür fakat
bütün bunların tamamı dünyadaki uyuşturucu ticaretinin ve kullanımının
artmasını engelleyememiştir. Ülkemizde ise bu kapsamda belirlenen politika ve stratejilerin
hedeflerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür: Madde kullanımının ve yeni başlamanın önlenmesi, Tütün, alkol ve madde kullanımının 2013 yılına kadar yüzde 25
azaltılması, Arzın önlenmesi, Tüm nüfus ve risk gruplarının korunması, Risk gruplarıyla ilgili daha etkin çalışmalar yapılması, Bağımlıların tedaviye erişimlerinin kolaylaştırılması, Madde bağımlılarının tıbbi ve sosyal rehabilitasyonlarının
sağlanarak topluma kazandırılmaları, Madde kullanıcılarının zarar azaltımına
yönelik koruyucu hizmetlerin sağlanması, Madde kullanımına bağlı gelişen hepatit, HIV, AIDS ve benzeri
hastalıkların oluşmasının ve yayılmasının engellenmesi, Madde kaçakçılığı ve kullanımının önlenmesine yönelik olarak
resmî, gönüllü ve özel kurum yapılarının geliştirilmesi, Madde kullanımına yönelik talebin ve arzın önlenmesi doğrultusunda
toplumun ve bireyin yüksek yararının gözetilmesi, Toplumsal yaşama çocukların ve gençlerin etkin olarak
katılımlarını sağlayacak programların ve projelerin gerçekleştirilmesi, Suçu ve madde kullanımını özendirici her türlü faaliyete karşı
toplumun her kesimiyle birlikte gereken duyarlılığın gösterilebileceği bir
toplumsal dayanışmanın yaratılması, Ulusal stratejinin temel hedefleri arasında sayılmıştır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun efendim. HASAN KARA (Devamla) - Ben süreyi çok fazla aşmak istemiyorum. Burada özellikle bu uyuşturucu madde kaçakçılığında son yıllarda
gündemimize gelen “narkoterör” dediğimiz olaya
değinerek sözlerimi bitirmek istiyorum: Terör örgütleri, bir suç organizasyonu
olarak çıkar amaçlı kurulan örgütler olmayıp daha çok siyasi, ideolojik ve dinî
amaçlar doğrultusunda faaliyetlerde bulunan, gerektiğinde bunun için şiddet,
korkutma ve yıldırma yöntemlerine başvuran örgütlerdir. Bununla beraber
günümüzde, terör örgütleri ile uyuşturucu kaçakçılığı yapan organize suç
grupları, maddi menfaatler paydası altında bir araya gelmekte, birçok olayda
teröristlerin kâr merkezli gruplar gibi hareket ettikleri gözlemlenmekte ve
dünya genelinde bunun örneklerine sıkça rastlanmaktadır. Ülkemizde uyuşturucu ile mücadelede yürütülen başarılı çalışmalar
neticesinde, PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün uyuşturucu madde kaçakçılığının her
safhasında -imalat, taşıma, aracılık, satış, sokak satıcılığı vb- yer alarak
mevcudiyetini devam ettirmek adına ihtiyaç duyduğu mali desteği sağladığı
tespit edilmiştir. PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün uyuşturucu suçlarına
karıştığını uluslararası raporlar, Türkiye’de gerçekleştirilen uyuşturucu madde
operasyonlarında yakalanan şahısların ifadeleri, terör örgütleri ile bağlantılı
suç kayıtları, örgüte ait sığınak/hücre evlerinde ele geçirilen uyuşturucu
maddeler ve dokümanlardaki uyuşturucu alışverişinin para kayıtları açıkça
ortaya koymaktadır. Terör örgütleri yaptıkları uyuşturucu kaçakçılığı faaliyetlerini
mümkün olduğunca kamuoyundan gizlemektedirler. Çünkü uyuşturucu kaçakçılığı tüm
toplumlar tarafından bir insanlık suçu olarak kabul edildiğinden örgütün
imajını zedelemekte ve propaganda faaliyetlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasına
yol açmaktadır. Uyuşturucu kaçakçılığı aynı zamanda terör örgütüne destek
sağlayan ülkeler üzerinde de olumsuz bir imaj bırakmakta ve söz konusu ülkeler,
terör örgütlerini desteklerken çekimser davranmaktadır. Bununla birlikte
uyuşturucu faaliyetlerine karışan örgütler uluslararası kamuoyunun desteğini de
kaybetmektedir. Bu bağlamda, PKK/KONGRA-GEL terör örgütü, uyuşturucu üretimi,
kaçakçılığı ve pazarlanmasına ilişkin faaliyetlerini uzun süre Türkiye ve dünya
kamuoyundan gizlemeye çalışmış ama bunu başaramamıştır. Bunun en son ve somut
örneği, PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün 30/5/2008 günü
Amerika Birleşik Devletleri tarafından, yabancı uyuşturucu kaçakçılarını
belirleme yasası çerçevesinde ABD yabancı uyuşturucu çeteler listesine
alınmasıdır. Bu noktada, Amerikan Uyuşturucuyla Mücadele Birimi DEA
çalışmalarını vurgulamak gerekir. Bu örgütün, PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün
söz konusu ABD yabancı uyuşturucu çeteler listesini girebilmesi için, Emniyet
Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığıyla gerekse ülkelerindeki merkezlerinde
bulunan yetkililerle gerçekleştirdikleri iş birliği ve girişimler kısa sürede
netice vermiş ve PKK/KONGRA-GEL terör örgütü bu terör listesine alınmıştır.
Bunun sonucunda ise, PKK/KONGRA-GEL’in artık sadece
bir terör örgütü olarak değil, bir insanlık suçu olan uyuşturucu kaçakçılığı
faaliyetlerini bizzat gerçekleştiren bir suç örgütü olarak da algılanacağı
gerçeğidir. Diğer taraftan incelendiğinde, terör örgütleri ile uyuşturucu
kaçakçılığı yapan suç organizasyonlarının tam olarak birbirlerinin eksik
yönlerini tamamlayan unsurları bünyelerinde barındırdığı anlaşılmaktadır.
Böylece, her iki suç organizasyonu kolayca etkileşim içerisine girebilmekte ve
amaçları doğrultusunda menfaat temin etmektedirler. Zira,
uyuşturucu kaçakçıları, teröristlerin askerî yöntemleri, silah tedarikleri ve
gizli örgütlere giriş imkânlarıyla, terörist organizasyonlar tarafından kontrol
edilen büyük alanlarda onlarla iş birliği yapmaları hâlinde güvenle hareket
edebilme olanaklarından yararlanmaktadırlar. Terörist organizasyonlar ise,
uyuşturucuyu bir gelir kaynağı olarak kullanmakta ve elde edilen kara paranın
aklanmasında uyuşturucu kaçakçılarının yöntem ve yeteneklerinden azami derecede
istifade etmektedirler. Sonuç olarak, terör örgütlerinin, özellikle de PKK/KONGRA-GEL’in uyuşturucu kaçakçılığı faaliyetleri içerisinde
bulunduğu, finansman ihtiyacının önemli bir bölümünü bu faaliyetlerden elde
ettiği akıldan çıkartılmamalıdır. PKK/KONGRA-GEL’in
ülkemizde illegal, Avrupa’da ise gerek legal ve gerekse illegal bir yapılanma
içerisinde olduğu bilinen bir gerçektir. Bu noktada,
PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün legal bir şemsiye altında topraklarında faaliyet
göstermesine izin veren ülkeler, bir gün mutlaka bu terör örgütünün ya terörist
eylemler çerçevesinde ya da uyuşturucu faaliyetleri kapsamında kendi ülkelerine
ve insanlarına büyük zararlar vereceğini bilmeli, bunun için de çok geçmeden
gerekli tedbirleri almalı ve uluslararası alanda iş birliğine giderek bu
örgütlerin kökünü kazımalıdırlar. Elde edilen bilgiler paylaşılmalı ve
gerekli adımlar hızla atılmalıdır. Uyuşturucu madde kaçakçılığı yapan terörist
örgütlere yönelik olarak günümüze kadar gerçekleştirilen toplam 351 operasyonda
785 şahıs yakalanmıştır. Bu operasyonlar neticesinde 22,5 ton esrar, BAŞKAN – Sayın Kara… HASAN KARA (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Beş buçuk dakika oldu. HASAN KARA (Devamla) – Bitiriyorum. Ben bu arada 2002 yıllarından 2008 yılına kadar, özellikle Emniyet
Genel Müdürlüğünün, Jandarma Komutanlığının, Gümrük Müsteşarlığının, MASAK ve
diğer kurumların ortaklaşa yaptıkları çalışmalar sonucunda ülkemizdeki
yakalanan uyuşturucuların miktarlarının ve sayılarının çok fazla arttığını
gördüğümüzden dolayı, özellikle bu teşkilatlara yüce Meclis huzurunda ben
teşekkürü de bir borç biliyorum. Az önce Sayın Ersin’in söylediği gibi, bunlar, gümrük kapılarından
daha ziyade bizim sınırlarımızın çok geniş olmasından dolayı ne yazık ki
sınırlarımızdan giriyor. Ama ben şuna inanıyorum ki emniyet teşkilatımız
gerekse jandarma teşkilatımız çok sıkı çalışmalar neticesinde azami derecede bu
girişleri önlemekte ve girilen maddeleri de yakalamaktadır, fakat bunların
tamamen önlenmesi, bitirilmesi için daha çok çalışmaya, daha çok desteğe ve
özellikle de bizim emniyet teşkilatımızın daha çok desteklenmesine ihtiyaç
duyulduğu da aşikârdır. Ben sözlerimi burada bitirirken, özellikle Türk Hava Yollarının
Hollanda’da yaptığı kazadan dolayı ölenlere rahmet, kalanlara acil şifalar
diliyorum. Gerek Türk Hava Yollarına gerek ülkemize geçmiş olsun dileklerimi
iletiyorum. Yine Meclisimizin bu son günkü çalışmasında, 29 Mart yerel
seçimleri için tüm milletvekili arkadaşlarıma barış ve huzur içerisinde bir
seçim çalışmaları yapmalarını diliyorum. 29 Mart yerel seçimlerinin de
özellikle kendi ilimize, illerimize ve tüm Türkiye’mize hayırlar getirmesini
dileyerek sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Komisyon adına Adana Milletvekili Necdet Ünüvar.
Sayın Ünüvar, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) (10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI
KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Araştırma Komisyonumuz adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. İlk kez Meclis bünyesi içerisinde oluşturulan Araştırma
Komisyonumuz yedi ayrı önergeyle, 187 ayrı milletvekilimizin imzasıyla geçen
yıl Meclis Başkanlığına verildi; Şubat 2008’de görüşüldü ve 22 Nisan 2008
tarihinde çalışmalarına başladı ve dört ay diyoruz ama arada yaz tatili de
devreye girdi, o tatilde de yoğun bir şekilde, uzmanlarımızla çalıştık ve şunu
rahatlıkla söyleyebilirim ki, iktidar-muhalefet ayrımı gözetmeksizin ciddi bir
çalışma yaptık çünkü biz, bugünden ziyade yarınlarımız için çalıştığımızı
biliyorduk. Dolayısıyla, burada 11 bölüm, 486
sayfadan oluşan şu kitabımızın esasında çocuklarımıza, torunlarımıza
bıraktığımız çok güzel bir eser olduğu kanaatindeyim. Tabii ki -değerli
konuşmacı arkadaşlarımızın bazıları bahsettiler- bu çalışmaların kitapta
kalmaması gerekiyor, tozlu raflarda kalmaması gerekiyor; hayata geçirildiği
takdirde ancak, bu yapılan çalışmaların, verilen emeklerin, çok sayıda dinlenen
ilgili uzmanların kanaatleri ancak o zaman hayata geçecek ve asıl torunlarımız
için güzel eseri o zaman bırakmış olacağız. Tabii, bunun için de Komisyon
olarak birtakım önerilerimiz oldu, kendi aramızda konuştuk, görüştük ve
inşallah, bu Komisyon raporunun hayata geçirilmesi noktasında da bundan sonra
bütün milletvekilleri olarak, Komisyonumuzdaki bütün üyeler olarak yoğun bir
gayret içerisinde olacağımızı ifade edebilirim. 22 uzman destek verdi sürekli Komisyonumuza. 34 toplantı yaptık ve
34 toplantı, 37 oturum yapıldı. 3 değerli bakanımız Komisyonumuza geldi,
bilgiler sundu. İçişleri Bakanımıza da gerçekten teşekkür etmek istiyorum,
konunun her aşamasında ciddi katkılar sağladı. Sayın Ersin
gerçi Komisyona teşrif etmediğini ifade etti ama malumunuz, bazen Genel
Kurulumuzun gündemi her zaman böyle sakin olmuyor, ülkemizin gündemi de her
zaman sakin olmuyor ve İçişleri Bakanlığı da son derece önemli bir bakanlık ama
İçişleri Bakanlığımızın konunun en başından en sonuna kadar çok ciddi katkılar
sağladığını ifade etmeliyim. O yüzden İçişleri Bakanımıza, Millî Eğitim
Bakanımıza, Sağlık Bakanımıza, aileden sorumlu Devlet Bakanımız başta olmak
üzere tüm bakanlıklarımıza ve bürokratlarına hassaten teşekkür etmek istiyorum.
Tabii, Meclis Başkanımıza da ayrıca teşekkürü borç biliyorum. O da
Komisyonumuzun her aşamasıyla ilgili verdiğimiz bilgileri dikkatle dinledi ve
her türlü desteği sağladı. Değerli arkadaşlar, benden önce konuşan arkadaşlarım konunun pek
çok boyutuyla ilgili konuştu. Ben burada Komisyonumuzun sonuç bölümündeki
tespitler ve ona yönelik önerilerle ilgili konuşmak istiyorum. Tabii, “madde bağımlılığı” dediğimiz zaman esasında tabii ki en
fazla uyuşturucu konuşuluyor çünkü en dramatik örnekleri biz uyuşturucuyla
ilgili problemlerde görüyoruz ancak madde bağımlılığı sadece uyuşturucudan
ibaret değil, yani sadece yasa dışı maddelerden oluşmuyor. Yasal
olarak satılan sigara, alkol veya sanayide kullanılan uçucu maddelerin
bağımlılığı da söz konusu. Tabii, bizden önce yapılan çalışmaların da
varlığına teşekkür etmemiz lazım. Örneğin, 4207 sayılı Sigarayla Mücadele
Yasası’nın revizyonu gerçekten ülkemize son derece önemli,
sigara kullanımını azaltma ve insanlarımızın daha sağlıklı, daha kaliteli bir
yaşama kavuşma noktasına çok önemli katkı sağladı. O yüzden, bu konuyla ilgili
çalışan Sağlık Bakanımız, Sağlık Komisyonu Başkanımız başta olmak üzere tüm
Meclisteki üyelerimize teşekkür ediyorum. Madde bağımlılığını işin adli, polisiye ve sosyal boyutları da
olan bir kronik sağlık sorunu olarak görmek gerekiyor çünkü en dramatik
sonuçlarını biz sağlıkla ilgili görüyoruz. Tabii, bunu sağlık sorunu değil de
bir toplumsal sorun olarak gördüğümüz zaman toplumda bir etiketleyici tablo söz
konusu olabiliyor. Bu da insanlarımızın düçar olduğu
problemlerin tedavisiyle ilgili ciddi problemlere yol açabiliyor. Onun için,
bunu bir toplumsal halk sağlığı problemi olarak görmek ve etiketleyici
nitelikten ziyade bunun tedavi ve rehabilite
edilebilecek bir halk sağlığı problemi olarak görülmesi gerektiği
kanaatindeyim. Tabii, pek çok ekonomik yüke yol açıyor. Bazı değerli üyelerimiz
bahsettiler, terörist faaliyetlerin mali kaynağını oluşturuyor. Tabii, arz ve talebin azaltılmasıyla ilgili boyutlarda değişik
kurumlarımızın etkin olarak çalışması gerekiyor. Bu konuda koordinasyonla
ilgili bazı problemlerin olduğu, zaten Komisyonumuz çalışmaları esnasındaki
-bizzat üyelerimiz de bilecektir- tespitlerimiz içerisinde var. Ben, konu başlıklarıyla ilgili, hızlı olarak raporun üzerinden
geçmek istiyorum: Yasal düzenlemelerle ilgili, madde kullanımı, bağımlılığı,
tedavisi, tanısı, madde satışı ve kaçakçılığıyla ilgili pek çok kanunda atıflar
var. Uyuşturucu madde suçlarıyla ilgili uygulamalarda zaman zaman
birlikte problem söz konusu oluyor yani farklı algılamalar söz konusu
olabiliyor. Yine, önlemeyle ilgili, değişik kurumlarımızın yaptığı, kendi
sorumluluk anlayışları içerisinde yaptığı çalışmalarda bazen koordinasyon
problemleri yaşanabiliyor. Millî Eğitim Bakanlığımızın gerçekten çok güzel çalışmaları var.
Yine, Sayın Ersin bahsetti. Ancak, bunun tanıtımının zayıf olduğunu ifade
etmeliyim… AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, yapma bunu ya! (10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI
KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Devamla) – …ve yaygınlaştırılması noktasında
da bazı problemlerin olduğunu bizzat tespit ettik. Millî
Eğitim Bakanlığı, şu anda 13.600 olan rehber öğretmenler üzerinden bu eğitimi
vermeye çalışıyor ama bu rehber öğretmenlerin sayısının yetersiz olduğunu Millî
Eğitim Bakanlığımız da kabul ediyor ama şu son atamalarda, her atama döneminde,
aşağı yukarı 500-600 civarında rehber öğretmen atandığını, şu anda Komisyonumuzu
takip eden genel müdür arkadaşımdan da biraz önce bilgi aldım. Keza, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüzün de bilhassa gençliğe
yönelik hizmetlerinin, sportif faaliyetlerin, özellikle profesyonel sporun
gölgesi altında kaldığını ifade etmeliyim. Gençlik kamplarına genellikle karne başarısı yüksek öğrenciler
davet ediliyor. Ancak biliyoruz ki karne başarısı, yani akademik başarısı daha
düşük gençlerde madde bağımlılığı riski daha fazla. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun da çalışmalarını
yakından takip ettik. Onların da güzel çalışmaları olduğunu ifade etmeliyim.
Ama burada bilhassa “Benim Ailem” ve “7-19 Yaş Aile Eğitim Programı” modüllerinde madde bağımlılığıyla ilgili ve korunma
yöntemleriyle ilgili vurgunun birazcık daha belirgin bir şekilde ortaya
konulması gerektiği Komisyon raporumuzda vurgulandı. Sağlık Bakanlığımızla ilgili 11 tane olmak üzere, toplam 20 AMATEM
var, ama bu AMATEM’lerin pek çoğunda insan gücü ve teknolojik donanımla ilgili
sıkıntılar söz konusu. Ayrıca özellikle psikiyatri uzmanlarının da bağımlılık
alanında çalışmak istemedikleri ve bunun da Türk Ceza Kanunu’ndaki cezai
müeyyideler, yani bildirim zorunluluğuyla hasta mahremiyeti arasındaki
çelişkiden kaynaklandığı yine Komisyon raporumuzun tespitleri arasında. Yine, özellikle Sağlık Bakanlığı birimlerinde tedavi edilen
gençlerimizin daha sonra sosyal hayat içerisinde uygun rehabilitasyon
şartları oluşturulamadığı için tekrardan ya hastaneye ya hapishaneye veyahut da
tekrardan, kendi eski gitmek istemediği hâlde gitmek zorunda kaldığı mekânlara
gittiği yani tedaviyle toplum arasında rehabilitasyonda bir ara mekanizma
oluşturulması gerektiği keza Komisyon raporumuzun içerisinde söz konusu. İşin kaçakçılık boyutuyla ilgili baktığımız zaman, yani talep
boyutuyla ilgili, ilgilenen kurumlar arasındaki koordinasyonun daha iyi bir
koordinasyon olduğunu ama onun da çok yeterli olmadığını, olamadığını ifade
etmeliyim. Yine kaçakçılıkla ilgili mücadelede -Türk Ceza Kanunu’ndaki “Kazanç
müsaderesi”- Suç
Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’da ve
uyuşturucu madde kaçakçılığıyla ilgili bazı kanunlarda yeniden revizyon gereken
bazı hususların olduğu yine Komisyonumuzun tespitleri arasında. Emniyet Genel Müdürlüğümüz gerçekten çok gayretli çalışıyor. Fakat
irtibat görevlileri sayısıyla ilgili özellikle yurt dışında ciddi sıkıntılar
var. Türkiye’de 20 ülkeden 38 irtibat görevlisi bulunurken, Türkiye'nin 5
ülkede 5 irtibat görevlisi var ki bunun sayısının mutlaka artırılması
gerekiyor. “TUBİM” adı altında, Türkiye Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi
şeklinde Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire
Başkanlığına bağlı bir şube müdürlüğü şeklinde çalışıyor. Kaldı ki şube
müdürlüğüne de bürodan, bizim Komisyonumuzun çalışmaları devam ederken geçti. TUBİM’deki arkadaşlar da gerçekten gayretle çalışıyorlar.
Bunlar Uyuşturucuyla Mücadele Ulusal Strateji Belgesi ve Ulusal Strateji Eylem
Planı’nı takiple yükümlü bir birimimiz. Fakat mevcut idari yapılanmayla diğer
kurumlar üzerindeki etkisinin maalesef istenilen seviyede olmadığı keza
tespitlerimiz arasında. Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğünün özellikle teknolojik
donanımla ilgili sıkıntıları var. İş yükünün artmış olmasına rağmen personel
sayısının azlığı, Adalet Bakanlığıyla ilgili adli yardımlaşma konusundaki
sorunlar, suçluların iadesiyle ilgili bilhassa Hollanda Hükûmetiyle
yaşanan problemler yine Komisyon tespitlerimiz arasında. Adli Tıp Kurumu maddenin arz boyutuyla ilgili olarak maddelerin
analizini yapıyor ama farklı yerlerde farklı yöntemler kullanılabiliyor. Bu
yöntemlerin de keza her yapılan yerde belli standartlarda yapılması gerektiği
yine Komisyonumuzun tespitleri arasında. Uyuşturucuyla mücadelenin her aşamasında görevli personel
sayısında ciddi azlık var. Veri toplamayla ilgili gerçekten sıkıntılar var.
Tabii ki değerli arkadaşlarımız, uyuşturucu kullanım oranı cezaevinde yatan
insanlarda… Ki 94 bin kişinin yaklaşık 14 bini uyuşturucu suçlarından yatıyor,
kara para trafiğinin yüzde 43’ü yine uyuşturucudan kazanılıyor. Bunlarla ilgili
veriler var ama verilerin belli bir standartta toplanmasıyla ilgili problemler
var. Değerli üyelerimiz bahsettiler, ESPAD çalışması yapıldı 2003 yılında altı
ilimizde. Yine öğretim üyelerimizin yaptığı çalışmalar var, Aile Araştırma
Kurumunun yaptığı çalışmalar var ama bunların belli bir standartta ve periyodik
olarak yapılması, bizim ileride yapacağımız analizlerle ülkemizin bu anlamdaki
mücadelesini daha da geliştirecektir. Yerel yönetimlerin farklı şekilde hizmet ettiğini görüyoruz. Çok
iyi iş yapan, gerçekten bu konuyla sosyal anlamda mücadele eden
belediyelerimizin varlığı yanında pek çok belediyemizin bu konuya birazcık daha
ağırlık vermesi gerektiği yine tespitlerimiz arasında. Peki, bu tespitlerin ışığında değerli arkadaşlar ne öneriler çıktı
Komisyonumuzdan, bunları da kısaca özetlemek istiyorum: Bir defa, toplumsal
algıyı bizim uygun bir şekilde topluma anlatmamız gerekiyor. Bununla
ilgili özellikle medyanın da bu konuya özel bir duyarlılık göstermesi
Komisyonumuzun önemli önerilerinden birisi. En önemsediğimiz öneri: Biraz önce bahsetmiştim, TUBİM
Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı bir şube müdürlüğü şeklinde çalışıyor, çok da
gayret ediyorlar ama birçok Avrupa ülkesinde ve Amerika Birleşik Devletleri’nde
örneğini gördüğümüz şekilde bütün kurumlardan temsilcileri içinde barındıran ve
Başbakanlığa bağlı en az bir genel müdürlük seviyesinde bir kurumsal yapının
varlığı, hem etkinliğini hem de konuyla ilgili yapacağı çalışmaları daha da
güçlü hâle getirecektir. Hem arzı hem
talebi önlemeye yönelik bir kurumsal yapılanmanın hem ulusal hem uluslararası
boyutta bu konuyla ilgili mücadelemizi çok güçlendireceği kanaatindeyiz
Komisyon olarak. Yasal alanda çok sayıda kanunda zikredilen maddelerin mümkünse tek
bir “uyuşturucu ve psikotrop maddelerle mücadele
kanunu” adı altında bir kanun çıkartılması, bu mümkün değilse özellikle Türk
Ceza Kanunu ve 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’da
pratikte birtakım problemler oluşturan maddelerle ilgili yasal düzenlemelerin
yapılması gerektiği kanaatindeyiz. Ayrıca, özellikle uyuşturucuyla ilgili konular ciddi bir ihtisas
gerektiriyor. Özel ihtisas mahkemelerinin oluşturulması ve bütün Türkiye’ye
münhasır bir Türkiye savcılığının kurulmasıyla ilgili Adalet Bakanlığının
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna teklif yapması gerektiği de yine çok
önemsediğimiz önerilerimizden birisi. Sağlık Bakanlığı, Tedavi Hizmetleri Yönetmeliği’nde özellikle
toplum temelli bir ruh sağlığı politikası yürütüyor ama yönetmelikle zaman zaman çelişen noktalar var. O Yönetmelik’in
de tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. Belki de Sayın Bakanımız birazdan bu
konuyla ilgili bilgi verebilir. Çok önemli bir konu var, denetimli serbestlik yani uyuşturucu
kullanan kişiler, işin tıbbi ve adli yönü itibarıyla dışarıda takip
edilebilecek bir mekanizma. 2006 yılında ülkemizde uygulanmaya başlandı ama
Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı arasındaki ilişkiyi bu anlamda birazcık
daha düzeltmek gerekiyor. Bizim Komisyonumuzun tespiti, Sağlık Bakanlığının bu
uygulamayla ilgili bir genelge hazırlayarak ilgili birimlere işin nasıl olması
gerektiğine dair daha detaylı bilgi vermesi şeklinde. Korunmayla ilgili, özellikle Millî Eğitim Bakanlığı, Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün
birbiriyle ilişkili ve geliştirici nitelikte hem gençlere hem ailelere yönelik
hizmetleri bütünleştirmek, yaygınlaştırmak ve sadece kitap dağıtma şeklinde
değil, aynı zamanda uygulamayı da pratik hâle getirecek şekilde yapması
gerektiğini öneriyoruz. Radyo ve Televizyon Üst Kuruluyla ilgili, çocukları zararlı
yayınlardan koruyacak nitelikte bir madde var, 4’üncü madde. 4’üncü maddede
madde bağımlılığıyla ilgili özellikle bir vurgunun yapılması gerektiğine dair
bir kanuni düzenleme yapılması gerekiyor. Bunu da yine Komisyon raporumuzda
öneriyoruz. Göç, uyuşturucuyla ilgili çok önemli sebeplerden birisi. Bununla
ilgili rasyonel çözüm önerileri getirilmeli ve özellikle kırsal alanlardaki
kalkış noktalarında çözüm önermek gerekiyor. Aile hizmet birimleri oluşturulmasıyla ilgili yine Komisyonumuzun
bir önerisi var. Çocuk polisi uygulamaları da var ama bu uygulamalar içerisinde
mutlaka sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve sosyologların daha fazla istihdam
edilmesi hâlinde çocuk polisinin çok daha etkin olacağına dair Komisyonumuzun
önerisi var. Ayrıca sosyal çalışmacıların, psikologların ve sosyologların
hazırladığı raporların savcı ve yargıçlarımız tarafından daha fazla dikkate
alınmasını da Komisyon olarak öneriyoruz. Aile hekimliği uygulaması gerçekten çok önemli, insanların
sağlıkla ilgili kayıt sisteminin ortaya konduğu bir model. Aile hekimliği
sistemiyle bilhassa madde bağımlılığı arasında, mücadele anlamında, çok ciddi
çalışmalar yapılabilir. Hem erken tespit anlamında hem de tespit edilmiş
vakaların uygun yerlere, uygun tedavi ve rehabilitasyon
alanlarına yönlendirilmesiyle ilgili aile hekimliği sistemine mutlaka
modüllerin yerleştirilmesi keza çok önemli. Ama, belki en az
bunun kadar, belki de bundan daha fazla önemli olan konu AMATEM’lerin sayısının
artırılması. Ama sevindirici olarak şunu söyleyebilirim ki Sağlık Bakanlığı
-yanlış hatırlamıyorsam- 28 bölgede kampüsler
oluşturacak, sağlık kampüsleri ve o büyük kampüsler içerisinde ilk öncelikli alan ruh sağlığıyla
ilgili hizmetler. Burada, insan gücü, bölgesel dağılım, orada çalışacak hekim
dışı personel ve teknolojik imkânların da artırılmış olması mutlaka bizim
tedavi aşamasında çok önemli bir açılımımız olacak. Ama, biraz önce
vurgulamıştım, tekrar söylemekte fayda var: Tedaviyle ilgili problem yaşanmasa
bile tedavi sonrası, bilhassa ara dönemde, yani tedavi edilmiş kişilerin
toplumla entegrasyonunda ciddi problemler yaşanıyor. Bununla ilgili belki de
Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuyla Sağlık Bakanlığı arasındaki
ilişkilerin birazcık daha geliştirilmesi ve mutlaka ara kademe mekanizmasının
oluşturulması çok yararlı olacaktır. Değerli grup yöneticilerimize şunu söylemek isterim ki, iki tane
kanun var Genel Kurul gündeminde; birisi uçucu maddelerle ilgili Sayın Cevdet Erdöl ve arkadaşlarının hazırladığı, birisi de Sahil Güvenlik
Komutanlığının, uluslararası sularda arama ve kontrol yetkisi veren Birleşmiş
Milletler Sözleşmesi’yle ilgili. Umarım en kısa zamanda… AHMET ERSİN (İzmir) – Benim de var bir kanun teklifim, Komisyonda
bekliyor Sayın Başkan, ondan da bahsetsene. (10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI
KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Devamla) – Hangisi? AHMET ERSİN (İzmir) – Yani ilköğretim okulları ve liselerde
çocukların eğitilmesiyle ilgili. (10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI
KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Devamla) – Evet, ondan bahsedeceğim birazdan. Bu iki kanunun bir an evvel, Meclisimizin ilk açılacağı zamanlarda
-muhtemelen seçimden sonra olacaktır- değerli grup yöneticilerimize hassaten… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Not ettik Sayın Başkan. BAŞKAN – Önü açık olunca hatipler konuşmayı sevdi. Buyurun. (10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI
KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Devamla) – Bu iki, Genel Kurulun gündemindeki
maddelerin öncelikli olarak görüşülmesinin çok yararlı olacağını keza
düşünüyoruz. Çok önemli bir konu var değerli arkadaşlar, madde kullanımı ve
bağımlılığıyla ilgili, insanların telefonla müracaat edebileceği bir mekanizma
yok. Biraz önce Değerli Sağlık Bakanımız kırk dokuz ilimizde
bu vakalarımızla ilgili merkezin olduğunu ifade etti, belki detayını
söyleyecektir ama yirmi dört saat, özel eğitilmiş personele ulaşabilecek ve
onların, gerek tedavi gerekse bilgi amaçlı ulaşabilecekleri Başbakanlıkta
BİMER, Sağlık Bakanlığında 184 hattı gibi bir hattın oluşturulmasının çok
yararlı olacağını yine Komisyon olarak öneriyoruz. Kaçakçılıkla ilgili, bilhassa kurumlar arası iş birliğinin ve
koordinasyonun artırılmasıyla ilgili çalışmalar kitabımızda çok detaylı olarak
var, bunların detayına çok fazla girmeyeceğim. Çocuk ve ergen politikası oluşturulmalı. Yani çocukların zararlı
etkenlerden korunmasıyla ilgili mutlaka özgün bir çocuk ve ergen politikasının
oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. Bu arada takdirle şunu da ifade etmeliyim ki, Komisyonumuzda
birkaç defa gündeme gelen Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün esasında ayrılması
-mümkünse ayrılması- veya birbirinden en azından fonksiyon olarak ayrılması
gerektiği kanaati Sayın Başesgioğlu tarafından
açıklandı. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün gençlik ve spor aktivitelerinin
ayrılması çok faydalı, bizim Komisyon olarak da önerilerimiz arasındaydı. Veri toplamayla ilgili biraz önce Millî Eğitim Bakanlığı, Genel
Müdür Arkadaşımdan da ve Sağlık Bakanımızdan da son bilgileri aldım. O
çalışmalar da bu yıl içerisinde yapılacak ve artık ülkemizde veriye dayalı bir
analiz yapma şansına sahip olacağız, yani tahminî şeylerden ziyade objektif
verilere dayalı şeyleri konuşabileceğiz ve sağlam dayanaklar üzerinde de
hizmeti sağlama imkânına sahip olacağız. Toplum temelli ruh sağlığı hizmetinde esasında bir model var. O
modelin, iyi uygulanabildiği takdirde, hem rehabilitasyon
hem tedavi hem de uzun süreli tedavide çok yararlı sonuçlar vereceği bizim
bilgilerimiz dâhilinde. Değerli arkadaşlar, son sözlerimi de şöyle ifade etmek isterim:
Madde bağımlılığıyla ilgili mücadelede bağımlıların madde kullanım
alışkanlığından kurtarılarak topluma kazandırılması, böylelikle maddeye olan
talebin, madde bağlantılı suçların, sosyoekonomik sorunların ortadan
kaldırılabilmesi için ortaya konacak modelde tedavi süreciyle bağlantılı olarak
mutlaka sosyal, kültürel ve ekonomik destek programlarının yürütülmesi
gerekmektedir. Yürütülecek bu programın başarıya ulaşabilmesi için bağımlılık
olgusuyla uyumlu bir anlayışın ve düzenlemelerin hâkim olması şarttır. Bu
kişilere ve ailelerine sağlanacak sosyal destek kapsamındaki ev bulma, barınak
sağlama, işe yerleştirme, eğitim imkânlarını düzenleme, sağlık ve sosyal haklara
erişim hakkı verme gibi hizmetlerde uygulama yapılması gerekmektedir. Burada, tabii, önümüzde bir yerel seçim var. Mutlaka bu konularda
yerel yönetimlerin de daha etkin faaliyette bulunması, daha etkin birtakım
tedbirleri ortaya koyması da çok önemli. Belki de yerel seçimlerde bunu da daha
fazla belediyelerin kullanmasında büyük yarar var. Son olarak, bundan sonra ne yapacağımızı da Komisyon olarak ifade
edip değerli Genel Kurulu selamlayarak sözlerimi bitireceğim. İki tane şey yapmayı düşünüyoruz, hatta üç tane: Birisi, otuz
sayfalık bir kitapçık hazırlıyoruz, bitmek üzere. Bu kitapçık… Belki beş yüz sayfaya yakın bu kitabı okumak, altını çizmek mümkün
olmayabilir ama özellikle çok iyi özetlenmiş bir kitabı -ki renkli olarak da
bastıracağız Sayın Meclis Başkanımız bunun da sözünü verdi, ona da teşekkür
ediyorum- o otuz sayfalık kitapçığı dağıtacağız hem kurumlarımız kendileri için
yol haritasını ortaya koymuş olacak hem de bizlerin takibi açısından güzel bir
kontrol cetveli niteliği taşıyacak. Biz Komisyon olarak da -zannediyorum yerel seçimlerden
sonra olacak- her ay bir araya gelmeyi ve ayda bir defa değişik kurumlarımızı,
birimlerimizi ziyaret edip -tabii ki denetim değil ama- onların çayını,
kahvesini içmeyi planlıyoruz; hem yaptığımız çalışmanın ne kadar hayata
geçtiğini görmüş olmak hem de şayet doğru anlaşılamadığımızı düşündüğümüz
şeyler varsa onları tespit etmek, konuşmak, tartışmak amaçlı ayda bir
toplanmaya 16 tane üyemiz olarak hep beraber karar verdik. Kanuni düzenlemeleri de yapmayı düşünüyoruz. Sayın Ersin’in ifade
ettiği nitelikteki kanuni düzenlemelerle ilgili de yine ayda bir toplandığımız
zaman bunları da tekrardan konuşacağız ve hayata geçmesi adına, yaptığımız çok
zaman alıcı ve yorucu çalışmanın meyvelerini görmek adına ayda bir toplanıp bu
nevi çalışmalar yapmayı düşünüyoruz. Umarım bunu yapabiliriz, bunu yaptığımız
zaman ancak bu kalın kitabın hayata geçtiğini görebileceğiz. Ben, tekrardan Komisyonumuzda görev alan uzmanlarımıza, değerli
komisyon üyelerimize ve bize destek veren değerli bürokratlarımıza teşekkür
ediyor, dinleme sabrını gösterdiğiniz için saygılar sunarak sözlerimi
bitiriyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünüvar.
Evet, şahsı adına Sayın Sedat Kızılcıklı… SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Daha sonra efendim. BAŞKAN – Sayın Bakanım, siz konuşacak mısınız efendim? SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – İzin verirseniz. BAŞKAN – Yok, ben soruyorum, burada talebiniz yok da onun için
sordum. Önce mi konuşacaksınız, sonra mı? SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Konuşayım. BAŞKAN – Şimdi mi konuşacaksınız? SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Şimdi konuşayım. BAŞKAN – Hükûmet adına Sağlık Bakanı
Sayın Recep Akdağ. Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Saygıdeğer Başkanım, yüce
Meclisimizin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan -böyle uzun bir isimle kurulan- Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nu
görüşüyoruz. Ben, öncelikle bu raporun ortaya çıkması için Meclis araştırması
hususunda önerge veren, yedi ayrı önergeyle ve 187 imzayla Meclisimize bu
hususta talepte bulunan değerli milletvekillerimize teşekkür ediyorum.
Gerçekten toplumumuz için, ülkemiz için, ülkemizin geleceği için, gençlerimiz
ve aileler için, biz anne-babalar için çok önemli bir konu böylece Meclisin
gündemine getirilmiş oldu. Komisyonun çalışmalarını ben yakinen takip ettim ve
Komisyonumuz da meseleye büyük bir önem atfederek birçok kişiyle hem mahallinde
görüşerek hem Komisyonda görüşerek, kanaatimce, çok değerli bir rapor
hazırlamış oldu. Bu raporun hazırlanmasında emeği geçen bütün bürokrasiye,
sivil topluma ve değerli milletvekillerimiz ile Komisyon üyelerimiz ile
Komisyon Başkanımız Adana Milletvekili Profesör Doktor Necdet Ünüvar’a da teşekkürlerimi arz ediyorum. Bu konu toplumda konuşulduğu zaman “bağımlılık” tabirinin
kullanılmasını Dünya Sağlık Örgütü bize öneriyor, hem “alışkanlık” hem de “tutkunluk”
kavramlarını birlikte içeren bir söz “bağımlılık” dolayısıyla “Madde
bağımlılığı.” dediğimiz zaman da aslında biraz önce Değerli Komisyon Başkanı da
ifade ettiler, yalnızca kaçakçılık yoluyla veya yasaklandığı hâlde kullanılan
maddelerden bahsetmiyoruz, sigara başta olmak üzere alkol ve diğer bağımlılık
yapan ürünlerden bahsediyoruz, maddelerden bahsediyoruz; hem aileyi hem toplumu
önemli ölçüde etkileyen bir toplum sağlığı sorunundan bahsetmiş oluyoruz ve
beraberinde birtakım bulaşıcı hastalıkların da yayılmasına yol açan bir
alışkanlıktan bahsetmiş oluyoruz. Ülkemizde 2003 yılında yapılmış bir araştırma var. Aslında bu
araştırma oldukça belirleyici, yani bu hususta politik karar vericilere veya
toplumda görevi olanlara yol gösterici unsurlar içeriyor. Aslında, buna
baktığımız zaman, bu ESPAD saha araştırmasına baktığımız zaman, ülkemizin
Avrupalı ülkelerle kıyaslandığında bu açıdan çok iyi bir noktada olduğunu
görüyoruz. Ama bu cümlenin devamını hemen şöyle getirmem lazım: Avrupalı
ülkelere kıyasla çok iyi bir noktada oluşumuz bizi rehavete sevk etmemelidir.
Bizim gençlerimiz için de, bizim toplumumuz için de risk mevcuttur ve bu riskin
artması da söz konusu olabilir. Hızlı şehirleşme, kırsaldan
kentlere göç; ayrıca, Türkiye’nin kaçakçılık yoluyla Türkiye’ye sokulabilen
veya sokulmaya çalışılan birtakım maddeler açısından bir geçiş koridorunda
bulunması, bütün bunları, aile hayatının nispeten daha büyük ailelerden küçük
ailelere doğru dönüşmesi gibi birtakım unsurları göz önüne aldığımızda, bizim
de ülke olarak dikkati elden bırakmamamız lazım ve gerçekten kapsamlı bir
politikayla, kapsamlı bir stratejiyle,
iyi bir programla bu meseleye yaklaşmamız gerekiyor. Bu ESPAD çalışmasını Millî Eğitim Bakanlığımız ile mutabık kaldık,
2009 yılında tekrarlıyoruz, kapsamlı biçimde tekrarlıyoruz. 2003’e göre şimdi
neredeyiz bunu bir kere daha görmüş olacağız. Ülkemizde, yine 2002 yılında yapılmış ayrı bir araştırma da var. Burada alkol ve sigara dışında bağımlılık yapıcı madde kullanma
oranı yüzde 0,3; yani binde 3 ve hayatında en az bir kere böyle bir maddeyi
kullananların oranı da yüzde 1 civarında, yüzde 1,2. Batı Avrupalı bazı
ülkelerle bunu kıyaslarsak, yüzde 12 ilâ 30 arasında bu yaygınlığın olduğunu
görüyoruz Batı Avrupa ülkelerinde. Dolayısıyla, başta da söylediğim
gibi, ülkemizde çok yaygın değil, ama dikkati asla elden bırakmamalıyız. Bir ulusal ruh sağlığı politikası oluşturduk. Sağlıkta Dönüşüm
Programı ile beraber toplumu bugün ve bugünden sonra daha fazla ilgilendirecek
konularla alakalı olarak değerli milletvekilleri, ulusal politikalar
oluşturuyoruz. Bunlardan biri kalp sağlığı politikasıdır, biri şişmanlık, obeziteyle ilgili politikadır, bir de ruh sağlığı
politikasıdır. Bu ruh sağlığı politikasının önemli bir parçası olarak da bu
madde bağımlılığı ve bununla mücadele stratejilerini de ele alıyoruz ve burada
bir taraftan okul temelli, bir taraftan aile temelli, öbür taraftan da aile
hekimliği ve toplum sağlığı hekimliği ile entegre
olacak bir sistem öngörüyoruz. Bir taraftan da sahada eğitim çalışmalarımız devam ediyor. 2006’da
17 bin kişiye il sağlık müdürlüklerimiz eğitim vermişti, 2007’de 208 bin kişiye
çıktı bunun sayısı, 2008’de de 210 bin vatandaşımıza bu hususta il sağlık
müdürlüklerimizce eğitimler verildi ve bu eğitimler verilirken “alkol ve madde
bağımlılığı eğitim modülü” diye bir modül hazırladık.
Bu hususta -Komisyonun raporunda da ifade ediliyor- bir söylem birliğine
ulaşılması lazım. Bu modül çerçevesinde eğitimlerimize
devam ediyoruz. Bir rehber hazırladık, madde bağımlılığı hakkında toplumu
bilgilendirici bir rehber; bunu 2009’un ikinci yarısında yayınlamış olacağız.
Yine anne ve babaları bilgilendirme amacıyla bir anne-baba rehberi hazırladık;
bunu da 2009 yılı içerisinde yayınlamayı planlıyoruz. Özellikle gençler olmak üzere bütün yaş gruplarına hitap edecek
bir web sayfası için de… Yine 2009’un ikinci yarısında böyle bir web sayfası
hazırlamış olacağız. Sağlık çalışanları için, kullanabilecekleri bir rehber hazırladık,
madde bağımlılığı tanı ve tedavi kılavuz rehberi; bunu da yine 2009 yılı içinde
basıp sağlık çalışanlarımızın hizmetine sunmuş olacağız. Kırk dokuz ilimizde, doksan yedi hastanede psikososyal
destek ve krize müdahale birimi açmış durumdayız. Bu birimler bir taraftan
intihar girişimleri, öbür taraftan da alkol ve madde bağımlılığı olan
kişilerdeki kriz eğilimleriyle ilgili olarak vatandaşlarımıza hizmet
etmektedir. Bir taraftan çocuk gelişiminin modülüne
bu konuyla ilgili bazı hususları eklemiş durumdayız. Öbür yandan Bakanlığımızda
5 Temmuz 2007’de Tütün ve Bağımlılık Yapıcı Maddelerle Mücadele Daire
Başkanlığını kurduk. Yine raporda benim çok önem verdiğim bir husus var, raporu
incelediğimde gördüğüm: Bu madde bağımlılığıyla ilgili mücadele birimlerine
bakanlıklar içerisinde biraz daha yüksek pozisyonda bir görev tanımlaması
yapılmasını rapor öneriyor yani bir şube müdürlüğüyse bu bir daire başkanlığı
hâline dönüştürülsün. Hatta bir genel müdürlük çerçevesinde,
bütün bakanlıkları koordine edebilecek -belki Başbakanlığın yönetimi altında,
belki İçişleri Bakanlığının olabilir- böyle bir genel müdürlüğün kurulması da
arzu ediliyor ama meselenin bu tarafı ele alınıp geliştirilinceye kadar, biz
kendi Bakanlığımızda, Sağlık Bakanlığında tütün ve bağımlılık yapıcı maddelerle
mücadele için bir daire başkanlığı oluşturmuş olduk. Ayrıca, İlaç ve
Eczacılık Genel Müdürlüğümüzde de böyle bir dairemiz var. Yine hepinizin bildiği gibi, 2004 tarihinde Dünya Sağlık Örgütünün
Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’ni imzaladık. Nisan ayında imzaladığımız bu
sözleşme, kasım ayında, 2004 yılında yüce Meclis tarafından onaylandı ve 7 Ekim
2006 tarihinde de Ulusal Tütün Kontrol Programı’nı ortaya koyduk. Kuşkusuz bu
programın insan sağlığıyla ilgili birçok önemli yönü var. Ama,
madde bağımlılığının da özellikle sigara içiciler arasında geliştiği bilinen
bir husus yani sigara içme, aslında, alkole başlamanın ve diğer madde
bağımlılığıyla ilgili alışkanlıkların da bir ön adımı oluyor çoğunlukla. Dolayısıyla sigarayla mücadele madde bağımlılığıyla mücadele
etmenin ön adımlarından birisi aynı zamanda. Ülkemizde bu hususta gerçekten çok büyük bir mesafe aldığımızı,
zannediyorum rahatlıkla söyleyebiliriz. Yine, 5727 sayılı, yüce Meclisimizde
yaptığımız bir Kanun’la 19 Mayıs 2008 tarihinde uygulamaları başlattık. Bir
taraftan belli kısıtlama uygulamaları var, öte taraftan sponsorlukla,
reklamla ilgili uygulamalar var, hepinizin bildiği gibi ve gerçekten ülkemiz
insanının büyük bir desteğiyle bu kanun ve programın bu tarafı bir cevap bulmuş
oldu. Yaptığımız araştırmalarda şunu görüyoruz: Ülkemiz insanının yüzde
85’e yakın bir kısmı, bu yaptığımız kanunla ve Ulusal Tütün Önleme Programı’yla
getirilen tedbirler konusunda bunların arkasında duruyor. Sigara içenlerin de
yarıdan büyük bir kısmı yine bu tedbirlerin, özellikle arkasında duruyor.
Tabii, bütün bunlar aslında Türk toplumunda yeni bir dönemi başlatmış oldu. Biliyorsunuz, artık kapalı mekânlarda sigara büyük ölçüde
içilemiyor ve sigara bir anlamda, özellikle gençler tarafından, sigaraya
başlama yaşındaki gençler açısından böyle bir yüksek itibar sembolü olmaktan,
ülkemizde, büyük ölçüde çıktı. Ben bu hususta, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
Değerli Başkanı Sayın Köksal Toptan’a da sizin huzurlarınızda teşekkürümü ifade
etmek istiyorum çünkü en kararlı davranışlardan birisini Türkiye Büyük Millet
Meclisinde yürürlüğe koymuş oldu. Kulislerimizde sigara içilmiyor, Türkiye
Büyük Millet Meclisi kulislerinde; kanunun zaten amir hükmü buydu ve kulise
yakın bahçelerde yine kanuna uygun biçimde yapılmış yan tarafları açık alanlar
var. Bu alanlarda belki alışkanlığını devam ettiren, ettirmek zorunda kalan
arkadaşlarımız sigaralarını içiyorlar. Aslında, topluma da iyi bir örnek olmuş
oluyor. Yani bu şekildeki kısıtlamalara milletvekillerimizin, özellikle uyması
toplumun da bu husustaki uyumunu kolaylaştırıyor. 19 Temmuz itibarıyla da bütün
kapalı mekânlarda sigara içme konusunda kısıtlama gelecek. Şu anda müstakil
kahvehaneler, oteller, restoranlar, barlar, kafeler;
burada henüz kısıtlama gelmemiş durumda. Bu raporun görüşülmesi vesilesiyle ifade etmeliyim ki, 19 Temmuza
kadar uygulamaların biraz hafifletilmesi gibi bir yaklaşımımız asla
olmayacaktır. Özellikle sigara lobisi, şimdi Türkiye’de böyle bir çabanın
arkasında duruyor. Kesinlikle, kararlı bir biçimde, kanun neyi gerektiriyorsa
uygulamalara 19 Temmuzda başlayacağız. Toplumun bunun arkasında olduğunu da
biliyoruz. Böylece, bir taraftan sigaranın zararlarından yarınımızı,
çocuklarımızı korurken öbür yandan bu bağımlılıkla ilgili mücadelemize de bunun
çok büyük bir katkısı olacak. Türkiye’de kapasitemizi geliştirici çalışmalar yaptık son beş yıl
içerisinde, altı yıl içerisinde. Bakanlığımıza bağlı 7 adet tedavi merkezi,
“AMATEM” diye bilinen merkez vardı, bunların sayısını 11’e çıkardık. Türkiye’de
toplamda 20 tedavi merkezine ve yaklaşık 500 yatağa ulaşmış olduk. Şimdi, 19
ilde toplamda 23 ruh sağlığı ve hastalıkları hastanesi planlıyoruz. Biraz önce
Değerli Araştırma Komisyon Başkanı da bundan bahsetti. Bu merkezler toplum
temelli ruh sağlığı hizmetleri yürütecekler ve bir taraftan da yine bu
merkezler bağımlılıkla ilgili tedavileri de yapmış olacaklar. Tabii, bu toplum temelli tedaviler açısından değerli
milletvekilleri, ortaya bir strateji ve bu stratejinin gereğini yerine
getireceğimiz bir plan koymuş durumdayız. Şöyle bir planımız var: Sağlık
Bakanlığımıza bağlı bir Bağımlılık Bilim Komisyonu oluşturduk. Bu Bilim
Komisyonu, yapılacak faaliyetlerle ilgili olarak, hem önleyici hem tedavi edici
faaliyetlerle ilgili olarak Sağlık Bakanlığımızı sürekli olarak beslemiş
olacak. Bütün illerde de il önleme ve tedavi koordinasyon kurulları kurduk. Bu
il önleme ve tedavi koordinasyon kurullarına bağlı bağımlılık önleme ve tedavi
merkezleri olacak. Böyle bir koordinasyon kurulu lazım, çünkü -biraz önce de
bahsedildi, benden önceki konuşmacılar buna hep işaret ettiler- bu husustaki
çalışmalar farklı bakanlıklara ait kurumların koordinasyonunu gerektiriyor. Bir
tarafta İçişleri Bakanlığı var, bir tarafta Millî Eğitim Bakanlığımız var, öbür
tarafta Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu var, Sağlık Bakanlığımız var. Bu
bağımlılık önleme ve tedavi merkezi Sağlık Bakanlığına bağlı olarak çalışacak.
Bir taraftan da il önleme ve tedavi koordinasyon kuruluyla irtibat hâlinde
olacak. Dört ana başlık altında meseleyi toplumda yönetmeyi düşünüyoruz. AHMET ERSİN (İzmir) – Yetişmiş personel sorunu var Sayın Bakan. SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Doğru. Sayın Milletvekilimiz
yetişmiş personel sorununa haklı olarak işaret ettiler, ona bir iki cümleyle
ben de işaret etmeyi düşünüyorum. Bunlardan biri yataklı detoks merkezleri
yani alışkanlığı olan kişinin, işte AMATEM diyebileceğimiz yerler, burada
tedavisinin yapılması ama bu tedaviyi yapmakla iş bitmiyor. Bunu yaptıktan
sonra, özellikle ergen ve gençler için ilk adım merkezleri oluşturuyoruz. Uzun
süreli rehabilitasyon için de yataklı tedavi
merkezleri oluşturmamız gerekiyor. Biraz önce ifade ettiğim psikiyatri
hastaneleri bunu sağlamış olacak. Öte yandan da bir bakım ve koruma alanı
oluşturmalıyız çünkü madde bağımlılığı olan çocukların veya gençlerin bir kısmı
aileleriyle ilgili sorunları olan kişiler. Dolayısıyla, bunların bakımlarının
yapılacağı merkezler de oluşturulmalı. Aksi takdirde, tedavi ederek topluma
geriye verdiğiniz kişilerin aynı alışkanlığın pençesine yeniden düşmeleri her
zaman için söz konusu. Ben rapora şu gözle de baktım: Rapor, aslında, özellikle tespitler
ve öneriler konusunda çok kıymetli şeyler söylüyor. Bunların bir kısmı şu anda
hâlihazırda yürüttüğümüz işler, bir kısmı da geliştireceğimiz işler. Özellikle
biraz önce de ifade ettim, kurumsallaşmayı kuvvetlendirecek yeni bir yapı
öneriliyor. Ben bunu çok doğru buluyorum; bir genel müdürlük, ortak bir genel
müdürlük olabilir veya başka şekilde geliştirilebilir. Sorunun bir sağlık
sorunu olduğunu topluma hep birlikte mutlaka anlatmalıyız. Aksi takdirde bu, aileler
tarafından gizlenen bir sorun hâline dönüştürülüyor ki o zaman tedavi imkânı
kalmıyor. Yeni bir kanunun yapılması gereğinden raporda bahsediliyor. Bunun
üzerinde çalışılmasının ben de doğru olduğuna inanıyorum ve Türk Ceza
Kanunu’nda bazı ileri düzenlemelere muhtemelen ihtiyaç var; bunları da siz
değerli Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerimizle birlikte yapmalıyız. Sivil toplumun katkısını artırmamız gerekiyor. Saha
araştırmalarını belli aralıklarla tekrarlamamız icap ediyor. Biraz önce
söyledim, 2009 yılında böyle bir saha araştırması yapacağız. Özel bir danışma hattı oluşturmamız lazım. Aslında Sağlık
Bakanlığımızın, bildiğiniz gibi, 184 numaralı bir hattı var. Bu hatta, günde 2 bine yakın vatandaşımız çeşitli sağlık
sorunları için başvuruyorlar. Bu raporun önerileri doğrultusunda biz, 184
numaralı hatta sürekli olarak kendisine ulaşılabilecek uzmanları da istihdam
edeceğiz ve madde bağımlılığıyla ilgili müracaatlar 184 numaralı telefon
arandığında doğrudan bu uzmanlara ulaştırılabilecek. Bu raporun bize verdiği
önemli katkılardan birisi de bu. Kaçakçılığın önlenmesi konusunda çok değerli tavsiyeleri var
raporun. Yine, özellikle İçişleri Bakanlığında daha üst pozisyonlu mücadele
birimlerinin kurulması ve insan kaynaklarıyla ilgili özlük haklarının
kuvvetlendirilmesi, özellikle çocuk polisliği ve benzeri durumlar için… Biraz
önce değerli milletvekilimiz de ifade ettiler, mutlaka insan kaynaklarını
geliştirmemiz gerekiyor. Türkiye’de insan kaynakları açısından düşündüğümüz
zaman hem yeterli psikiyatra ihtiyacımız var hem de bu konuda çalışan,
özellikle bu konuda uzman olan psikologlara, sosyal hizmet uzmanlarına ihtiyaç
var, bunu da mutlaka YÖK’le birlikte geliştirmemiz gerekiyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.
Ben, tekrar, bu raporun hazırlanmasında emeği geçen değerli
arkadaşlarımıza huzurunuzda Türk halkı adına şükranlarımı arz ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Şahsı adına Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, konuşmama başlamadan önce teşekkür etmek
istiyorum. Teşekkürlerimden birisi, önergeyi veren önerge
sahipleri -önergeye imza koyan- arkadaşlarıma. Gerçekten çok önemli bir
konuyu Meclis gündemine getirmek suretiyle bu konunun Meclis tarafından enine
boyuna tartışılmasını, ele alınmasını ve bir rapor hazırlanmasını
sağlamışlardır, kendilerine gerçekten çok teşekkür ediyorum. Diğer teşekkürüm
Komisyona. Komisyonumuz raporunu incelediğimizde kamu kurumlarıyla, sivil
toplum örgütleriyle, medya temsilcileriyle, uzmanlarla, yerel
yöneticilerimizle, bakanlıklarla çok ciddi çalışmalar, görüşmeler ve
araştırmalar yapmış, ince eleyip sık dokumuşlar ve bize gerçekten çok güzel bir
rapor hazırlamışlar; kendilerine huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum. Yine
23’üncü Dönem Meclisine çok teşekkür etmek istiyorum. Biraz
önce Sayın Bakanım ifade etti ama ben de ifade etmek istiyorum, belki 22’nci
Dönemde birçok yasalar çıkardık ve bunların hepsi önemliydi, 23’üncü Dönemde de
birçok yasalar çıkaracağız ve bunların hepsi birbirinden daha önemli yasalar
ancak bizlere yarın öbür gün hangi yasadan çok mutmain oldun diye sorulursa,
çok memnun kaldınız diye sorulursa herhâlde dumansız hava sahasına verdiğimiz
destekten dolayı hepimiz 23’üncü Dönem milletvekilleri olarak çok mutlu
olacağımızı, mutlu olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Çünkü bir dönem, bu
yasadan önce, bu önlemler alınmadan önce daha çok sigara içmeyenlerin âdeta
cezalandırıldığı, sigara içenlerin çok rahat ortamlarda içmelerine, kendilerine
ve çevrelerine zarar vermelerine rağmen yasal bir önlem olmadığı için, herhangi
bir tedbir olmadığı için buna büyük bir keyifle devam ettikleri, âdeta
içmeyenlerin cezalandırıldığı bir ortamdan şimdi sigara içme alanlarının çok
kısıtlandığı, sınırlandırıldığı bir ortama ve sigara içmeyenlerin artık
rahatladığı, daha rahat, özgür olduğu bir ortama geçişin adımlarını,
tedbirlerini artık… Bunların tabii ki, biraz önce Sayın Bakanımızın da
ifade ettiği gibi, temmuz ayından itibaren biraz daha kapsamı genişletilecek ve
böylelikle dumansız hava sahası da biraz daha genişletilmiş olacak. Bundan
dolayı da, 23’üncü Dönem bütün milletvekili arkadaşlarımızın emeğiyle çıkarılan
bu yasaları da gerçekten takdirle anmak gerekir. Ben, önerge sahiplerimizin neden böyle bir komisyon
kurulmasına, neden böyle bir araştırma yapılmasına gerek duyduklarıyla ilgili
gerekçelerine baktığımda şunları gördüm: Madde bağımlılığının dünyada olduğu
gibi ülkemizde de başta gençler arasında olmak üzere herkesi etkileyebilen,
biyolojik, ruhsal ve sosyal boyutları olan bir sağlık sorunu olduğu ve madde
kullanımının dünyada her geçen gün hızla artmakta olduğu; Birleşmiş Milletler
Uyuşturucu ve Mücadele Kurumunun hazırladığı 2005 Dünya Uyuşturucu Raporu’nda,
uyuşturucu kullananların sayısının her yıl yüzde 8 oranında arttığı, bu artışın
da büyük oranda esrar tüketiminden kaynaklandığı; sentetik uyuşturucu
kullanımında azalma olmakla birlikte 300 milyar dolardan fazla hacme sahip olan
dünya uyuşturucu ticaretinin birçok ülkenin ekonomisinden çok daha geniş
olduğu... 300 milyar dolarlık bir pazardan, daha
doğrusu kirli pazardan bahsediyoruz. Yine, dünyada olduğu gibi ülkemizde de 20’nci asrın son yarısından
itibaren uyuşturucu madde kullanım oranının giderek arttığı ve uyuşturucu
kullanma yaşının da gittikçe maalesef düşmekte olduğu bu raporlarda, bu
gerekçelerde ortaya konulmuştur. Uyuşturucu üretimi, ticareti ve kullanımının tüm dünya gençliğinin
yaşamını tehdit eden, hatta çoğu zaman sona erdiren bir sorun olmaya devam
ettiği, üretimi ve satışı tüm ülkelerde kısıtlanmış ve hatta yasaklanmış
olmasına karşın bu maddelerin illegal yollardan üretimi ve satışının
engellenemediği ve dünya gençliğini zehirlemesinin önüne maalesef geçilemediği…
Ülkemizle ilgili çok önemli bir gerekçe, ülkemizde lise
öğrencilerinin yüzde 19,2’sinin sigara ve alkol, yüzde 5,7’sinin sigara ve
uyuşturucu, yüzde 5,6’sının alkol ve uyuşturucu, yüzde 4,9’unun sigara, alkol,
uyuşturucu maddenin üçünü birden kullanmakta olduğu ve yine bazı raporlara
göre, Afganistan, Pakistan ve Irak üzerinden gelerek İtalya, Bulgaristan,
Yunanistan ve Romanya’daki pazara ulaşan uyuşturucunun PKK’nın kontrolünde
olduğu… Tabii, birçok arkadaşım özellikle terör örgütlerinin uyuşturucu işiyle
uğraştığını ve finansmanını buradan sağladıklarını ifade ettiler, ben de bu
konuya özellikle dikkat çekmek istiyorum, çünkü terör örgütleri -maalesef
ülkemizde de PKK- hem can alıyor hem uyuşturucu satmak suretiyle, ticaretini
yapmak, illegal yollardan buraya, ülkemize sokmak suretiyle insanlarımızı
zehirliyor hem de kullandığı, kazandığı parayla kendi kirli işlerini, pis
işlerini, maalesef, finanse ediyorlar. O yüzden, en fazla dikkat etmemiz gereken konulardan birisinin de
bu olduğunu bir kez daha ben de ifade etmek istiyorum. Yine, uyuşturucu kullanımının en önemli sonuçlarından
birinin de toplum yapısının temelini teşkil eden bütün millî ve manevi
değerleri yok ettiği, uyuşturucu kullanımının yaygınlaştığı toplumların millî
mukavemet ve savunma gücünün yok olduğu, her türlü sömürüye müsait hâle
gelmekte olduğu, sadece bireyi değil, bir virüs gibi toplumun tamamını
zehirleyen ve tedavi maliyeti önlem maliyetinden fazla olan uyuşturucu madde
bataklığının kurutulması, toplumun tüm fertlerinin bilinçlendirilmesi ve
topyekûn bir mücadeleyle sağlanacağı buralarda ifade edilmektedir. Değerli milletvekilleri, daha çok çocuk, ergen ve genç erişkinlerde 14-24
yaş arası görülen madde bağımlılığı, dünyada da olduğu gibi, ülkemizde de yeni
karşılaştığımız bir sorun değildir. Sanayileşme, modernleşme ve kentleşmeyle
birlikte ön plana çıkan bireysel ve toplumsal refah ve özgürlükler kavramları
her zaman beklenen sonucu vermemiştir. İstenen sonucu, yani kişisel ekonomik
refah ve özgürlüğü verse de beraberinde, bireyin yalnızlaşmasına, mücadele
etmek zorunda olduğu problemlerin sayısının artmasına, artarken mücadele
becerilerinin azalmasına ve bu durumda çözümü sağlıklı olmayan desteklerde ve
dengelerde arayan bireyler ve gruplar oluşumuna neden olmuştur. İşte bu
nedenle, ergenlikten yaşlılığa kadar uzanan geniş bir yelpazede başlangıçta
sorunlar nedeniyle ortaya çıkan iç sıkıntı ve kaygıyı azaltmak için kullanılan
maddeler, bağımlılıkla birlikte çok kısa bir süre sonra kendi başına diğer tüm
sorunların toplamından daha önemli bir sorun hâline gelmiştir. Madde, sadece kullanan bireyi değil o bireyin içine doğduğu
aileyi, ailenin parçası olduğu toplumu ve giderek o toplumda kültürel yapı
özelliklerinden ekonomik işleyişe kadar geniş bir alanı ilgilendirmekte ve
etkilemektedir. Bağımlılığın ortaya çıkması ve büyümesi birbirinden farklı
birçok sosyal, kültürel, ekonomik ve tıbbi nedenlerden etkilenmektedir. Bağımlılık
sorununun ülkelere ve sonuçta da insanlığa yönelik yüksek maliyeti küresel
örgütlenmeleri kaçınılmaz hâle getirmektedir. Birçok alanda etkili bir
örgütlenme ve çaba gerektiren bu soruna karşı önlemler alınması için kurumsal
anlamda politika ve stratejiler geliştirilmiştir. Rapora baktığımızda da birçok
kurumla, birçok bakanlıkla, birçok sivil toplum örgütüyle, medyayla iş birliği
yapıldığını ve raporun “öneriler” kısmında da özellikle bunun önlenmesi,
azaltılması, ulaşımının çok zorlaştırılması, mümkünse sıfır noktasına
getirilmesi, tedavi edilebilmesi ve zararlarından insanların korunması için bu
çalışmaların tek elden yapılması noktasında öneriler var. İnşallah bu raporun
sonuçları ve bu raporun araştırmaları tüm, hepimiz tarafından dikkatle incelenir,
ilgili bakanlıklar tarafından muhakkak dikkate alınacaktır ve sonuçlar
istediğimiz noktada olur. Bu kötü, sıkıntılı ve gerçekten ülke gençliğimizi tehdit eden
problemi de hep beraber ortadan kaldırırız diyorum. Tekrar herkese teşekkür
ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Kızılcıklı, ben de size
teşekkür ediyorum, Sayın Bakanımla birlikte süreyi tam, yeterince kullanan
ikinci arkadaşımız oldunuz. Evet, son olarak Gümüşhane Milletvekili Sayın Kemalettin
Aydın. Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarının
araştırılarak alınması gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle bu kitapçığı elimize aldığımız zaman doçentlik
tezlerinde insanların akademik hayatlarına harcadıkları bütün süreçlerin
sonunda dahi zorlanarak yapabildikleri bir kalitede olduğunu görmüş olmak… Bütün sayfalarını incelediğimizde, bugüne kadarki sadece ülkemizin
değil dünyanın içinde bulunmuş olduğu ve gittikçe kötüye giden uyuşturucu ya da
madde bağımlılığı konusunda herkese rehber olacak bu kitapçığı hazırlayan ve bu
kitapçığın hazırlanması için, Komisyonun oluşması için teklif veren bütün
milletvekili arkadaşlarımıza ve bu Komisyonda çalışan Sayın Başkana ve
milletvekili arkadaşlara teşekkür ederek konuşmama başlamak istiyorum. Bütün gün boyunca konuşuldu ama tekrarlanmasında bir mahzur
görmediğimiz bir kısım teorik cümleleri ben de sarf etmek arzusundayım. Madde bağımlılığı bedensel, ruhsal ve sosyal problemlere sebebiyet
veren, hayatın idamesi için hiçbir zaman ama hiçbir zaman zorunlu olmayan
maddelerin kullanılmasının devam ettirilmesi ve bu maddelerin kullanım
arzusunun durdurulamaması hâli olarak tanımlanmaktadır. Bağımlılık tanımlanmasında doktorlar ve psikiyatrlar “tıbbi bir
problem” tanımını kullanırken, psikologlar, sosyologlar ve sosyal çalışma uzmanları
da “davranış bozukluğu” tanımını kullanmakta, bunun yanında da güvenlik
güçleri, hukukçular, hâkim ve savcılar ise “yasaklanan davranış” olarak tanım
kullanmaktadır. İşte bunların tümünü topladığımız zaman, ayrı platformların
tanımlamalarını toplum adına topladığımız zaman tümü aslında “bir halk sağlığı
sorunu” olarak tanımlanabilmektedir ve ülkemizde de son yıllarda gittikçe düşen
yaş gruplarında madde bağımlılığının başlaması anlamında da Türk toplumunun da
bir sağlık sorunu olduğunu söyleyebiliriz. Tabii ki madde bağımlılığının, madde bağımlısı olmasının bir
kısım, vücudumuzdaki hücrelerin savunma mekanizmalarının bozulmasına ve vücudun
dış düşmanlara karşı veya mikroplara karşı korunma yeteneğinin azalmasına bağlı
olarak da -Sayın Bakanımızın da bahsettiği gibi- bulaşıcı hastalıkların artması
veya kişide bulaşıcı hastalıkların görülme riskinin artması önemli bir sorun
oluşturmaktadır. Uzmanlık alanım olan bulaşıcı hastalıklardan özellikle AIDS’in madde bağımlıları arasında hızla yayıldığının, bir
kısım pnömoni yani zatürre
ya da menenjit veya diğer enfeksiyon hastalıklarının
madde bağımlısı, kullananlarda riskinin arttığının, yüksek tansiyonun veya
gebelik döneminde kullanıldığı zaman bebekte gelişme geriliğine neden
olduğunun, kas erimesine, kafa içi kanamalara, şok, inme, felç gibi
hastalıklara neden olduğunun altını çizmek ve ciddi bir şekilde de ani ölümlere
neden olduğunu da tüm toplumla paylaşarak madde bağımlılığının tehlikelerinin
altını çizmemiz gerekiyor. Bu kadar ciddi hastalıklara ve ani ölümlere neden olmasına
rağmen madde bağımlılığının, toplumun sosyal katmanlarında belki de yoğun
olarak tartışılmadığı ve gerekli önlemlerin alınmamasına bağlı olarak giderek
artmakta ve birçok konuşmacının da söylediği gibi, ülkemizde de özellikle lise çağı
çocuklarında yüzde 20’lere varan oranda sigara ve alkol kullanımının, yüzde 5
ve 6’lar civarında da sigara, alkol ve uyuşturucunun, üçünün bir arada
kullanıldığının tespit edilmesi aslında acı bir gerçeğin hem toplumun yüzüne
karşı hem de yüce Meclisteki değerli milletvekili arkadaşlarımızın bilgilerine
sunulan acı bir gerçektir. Tüm bunlar dünyada yıllarca sorun olmuştur ve bu soruna bağlı
olarak da uyuşturucunun üretimi ve satışı birçok ülkelerde kısıtlanmış ve hatta
yasaklanmış olmasına rağmen, bu maddelerin illegal yollardan üretimi ve
satışının engellenemediği ve dünya gençliğinin zehirlenmesinin önüne
geçilemediği bir gerçektir. İşte, dünyanın uğraştığı bu sorunun ülkemizin de bir sorunu
olduğunu ve ülkemizde var olan bu sorunun çözümü için de birçok kayda değer ve
bilimsel anlam taşıyan öneriler ortaya koyan bu Komisyon raporunun herkes
tarafından, sadece yüce Meclisteki milletvekili arkadaşlarımızın değil toplumun
her kesimi tarafından dikkatle incelenmesinin gerekli olduğunun altını çizerek…
Uyuşturucu kullanımının en önemli
sonuçlarından birinin de, toplum yapısının temelini teşkil eden bütün millî ve
manevi değerleri yok ettiği, uyuşturucu kullanımının yaygınlaştığı toplumların
millî mukavemet ve savunma gücünün yok olduğu, her türlü sömürüye müsait hâle
geldiği kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu sonuçları ortaya koyan rapor, aslında, diğer konuşmacı
arkadaşların da belirttiği gibi, sonuçta dağınık olan mevzuatın toparlanması ve
uyuşturucuyla mücadeleye yönelik tek kanun çatısı altında düzenleme yapılmasının
gerekliliğini önemle vurgulamaktadır. Tabii ki konunun çözümünün sadece kanun
yapmaktan ibaret olmadığının altını çizmek ve gençlerimizin sağlıklı vücutta
sağlıklı düşünebilmesi için üç temel unsurun yerine getirilmesinin gerekli
olduğunu da hepimiz biliyoruz. Bunlar, gençliğin sağlıklı nesiller hâlinde
yetişebilmesi için, eğitim, sağlık ve spordur. Tüm bunların
çağdaş ülkeler düzeyine ulaşması için büyük çaba sarf eden ve son yıllarda
çağdaş ülkeler düzeyine büyük bir hızla yaklaşan ülkemizdeki eğitim, sağlık ve
spor altyapısının bu noktaya gelmesinde büyük emeği geçen Sayın Başbakanımıza
ve Başbakanımızın başkanlığındaki Hükûmet
üyelerimize, son yıllarda büyük mesafe alınmış olan bu noktalardan dolayı da
teşekkürü bir borç biliyorum. Sadece Hükûmetimize
değil Hükûmetimizle beraber Meclisimizde bu Araştırma
Komisyonunun tüm üyelerine ve Başkanına da topluma bu kadar güzel bir katkı
sağlayacak kitabı elde ettikleri ve hazırladıkları için de -kendilerine- bir
şükran sunmayı borç biliyorum. Siz değerli milletvekillerimizin raporu dikkate
alıp, tozlu raflarda bırakmayıp, gereğini yapacağına inanarak bütün yüce
Meclisin milletvekili arkadaşlarıma da teşekkürü bir borç biliyorum. Bu arada, ülkelerin ve illerin gelişmişliği ile paradoks hâlinde
olabilecek… Yani bir il veya bir ülke ne kadar gelişmişse aslında asayiş
olayları ve bu madde bağımlılığının, azalacağını düşündüğümüz bir yerde terslik
söz konusudur. Benim ilim olan Gümüşhane ilinde de birçok sosyal dinamiklerin
belki de geri kalmışlığı veya kişi başına düşen gelir oranının düşük olduğunu
kabul ettiğimiz il de madde bağımlılığının en az olduğu illerin başında
gelmektedir. Yani sosyal gelişmişliğinin düşüklüğünün yanında asayiş
olaylarındaki sükûneti ve madde bağımlılığının düşüklüğü anlamında Türkiye’nin
en iyi illerinden biri olan Gümüşhane’deki bu gençlerin anne babalarına,
öğretmenlerine ve gençlerine de şahsım olarak teşekkür edip sağlıklı yaşamın
bağımlılık hâline gelmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın. Sayın milletvekilleri, uyuşturucu başta olmak üzere madde
bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu
üzerindeki genel görüşme tamamlanmıştır. Birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.38 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati:18.50 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
63’üncü Birleşiminin Üçüncü oturumunu açıyorum. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Başkanlık Divanında görevli
Sayın Kâtip Üyeler yerlerini almadığından Başkanlık Divanı teşekkül etmemiştir. İç Tüzük’ün 55’inci maddesi uyarınca oturumun devam etmesine imkân
bulunmamaktadır. Bu nedenle, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını
sırasıyla görüşmek için 3 Mart 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum. Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar
diliyorum ve ülkemize de hayırlı bir seçim dönemi temenni ediyorum. (Alkışlar) Kapanma Saati: 18.51 |
|