DÖNEM: 23                                                                YASAMA YILI: 3

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 41

63’üncü Birleşim

26 Şubat 2009 Perşembe

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın, Hocalı katliamının 17’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın Simav ilçesinde 17/2/2009 tarihinde yaşanan deprem afeti ve etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, Dünya Ana Dil Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Kütahya Milletvekili İsmail Hakkı Biçer’in, Kütahya’nın Simav ilçesinde 17/2/2009 tarihinde meydana gelen depreme ilişkin açıklaması

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış ve 20 milletvekilinin, Ankara şehir şebekesine verilen Kızılırmak suyuyla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/330)

2.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 38 milletvekilinin, denizcilik sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/331)

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 Milletvekilinin, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 Milletvekilinin, Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30 Milletvekilinin, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22 Milletvekilinin, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 24 Milletvekilinin ve Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 26 Milletvekilinin, Uyuşturucu Başta Olmak Üzere Madde Bağımlılığı ve Kaçakçılığı Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) (S. Sayısı:323)

 

VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, kredi kartı borçlarına yönelik bazı uygulamalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/6280)

2.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Sabah-ATV ihalesi konusunda BDDK’ya yapılan başvurulara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/6284)

3.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in, gazetecilerin kamudan haber almasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/6332)

4.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, ekonomik kriz nedeniyle yaşanan mağduriyetlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/6385)

5.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, bireysel kredi ve kredi kartı borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/6408)

6.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ta bankalarca müsadere edilen menkul ve gayrimenkullere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/6600)

7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’ın köylerindeki nüfus azalmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/6601)

8.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ağrı-Tutak’taki camilerin bakım ve onarımı ile imam ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı  Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/6834)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak üç oturum yaptı.

 

Konya Milletvekili Mustafa Kabakcı,

İzmir Milletvekili Şenol Bal,

Hocalı katliamının 17’nci yıl dönümüne;

Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, sulama birlikleri ve tarım kesiminin elektrik borçlarına;

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Hocalı katliamının 17’nci yıl dönümüne ilişkin bir açıklamada bulundu.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96),

4’üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/543) (S. Sayısı: 263),

5’inci sırasında bulunan, Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun (1/496) (S. Sayısı: 100),

Görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

2’nci sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin, Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi; Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur ve 8 Milletvekilinin, Kadın Erkek Eşitliğini İzleme Kurulu Kanun Teklifi ve İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş ve 5 Milletvekilinin, Kadın-Erkek Eşitlik Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ile Anayasa Komisyonu Raporu’nun (Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi) (2/211, 2/112, 2/311) (S. Sayısı: 328);

3’üncü sırasında bulunan, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak ve Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Sadık Badak ve 5 Milletvekilinin, Kadastro Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Antalya Milletvekili Osman Kaptan ve 4 Milletvekilinin, Türk Ceza Yasasında Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (2/283, 2/270, 2/277) (S. Sayısı: 272);

Görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi.

6’ncı sırasında bulunan, Küçük ve Orta Ölçekli Sanayi Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun (1/675) (S. Sayısı: 330) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

 

Kırıkkale Milletvekili Mustafa Özbayrak, Kırşehir Milletvekili Metin Çobanoğlu’nun, yaptığı bir konuşmadaki sözlerini farklı yorumladığı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.

 

26 Şubat 2009 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 19.48’de son verildi.

 

 

 

Eyyüp Cenap GÜLPINAR

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Yaşar TÜZÜN

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Bilecik

 

Ağrı

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

                                                                                                                                                 No.:  67

II.- GELEN KÂĞITLAR

26 Şubat 2009 Perşembe

Tasarılar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Birleşik Meksika Devletleri Hükümeti Arasında Diplomatik ve Konsüler Misyon Üyelerinin Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/677) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.2.2009)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Belçika Krallığı Arasında Diplomatik ve Konsüler Personelin Belirli Yakınlarının Kazanç Getirici Bir İşte Çalışmalarına Olanak Sağlayan Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/678) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.2.2009)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Beyaz Rusya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gümrük Konularında İşbirliği ve Karşılıklı Yardım Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/679) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.2.2009)

Teklifler

1.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; 7258 Sayılı, Futbol ve Diğer Spor Müsabakaları Üzerine, Bahis ve Şans Oyunları Düzenlenmesi Hakkındaki Kanunun Ek 1. Maddesinin Değiştirilmesi Hakkındaki Kanun Teklifi (2/397) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.1.2009)

2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 3 Milletvekilinin; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/398) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2009)

3.- İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın; 5582 Sayılı Konut Finansmanı Sistemine İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun 24. Maddesine, Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/399) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.2.2009)

4.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın; 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/400) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.2.2009)

5.-  Erzurum Milletvekili Muzaffer Gülyurt’un; 1219 Sayılı Tababet ve Şuabatı San’atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/401) (Avrupa Birliği Uyum ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.2.2009)

6.- Mersin Milletvekili Kadir Ural ve 21 Milletvekilinin; Bir İlçe ve Silifke Adıyla Yeni Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/402) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2009)

7.-  Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/403) (Adalet ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2009)

8.-  Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in; “Tunceli” Olarak Değiştirilen İlimize Yeniden “Dersim” Adının Verilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/404) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.2.2009)

9.-  Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in; İş Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/405) (Plan ve Bütçe ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.2.2009)

10.-  İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz’ın; 5464 Sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/406) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 11.2.2009)

11.-  Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın; Terörle Mücadele Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/407) (İçişleri ile Adalet Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.2.2009)

12.-  Adana Milletvekili Kürşat Atılgan ve 19 Milletvekilinin; Uçuş, Paraşüt, Denizaltı, Dalgıç ve Kurbağa Adam Hizmetleri Tazminat Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/408) (Milli Savunma ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.2.2009)

13.-  Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın; Vatandaşlık Geliri Hakkında Kanun Teklifi (2/409) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.2.2009)

14.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın; Yüksek Öğrenim Kredi Yurtlar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/410) (Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.2.2009)

15.-  Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; 633 Sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/411) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.2.2009)

16.-  Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlunun; 5188 Sayılı Özel Güvenlik Hizmetlerine Dair Kanunun 11. ve 14. Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/412) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 18.2.2009)

Tezkereler

1.-  Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/694) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.2009)

2.-  Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/695) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.2009)

3.-  Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/696) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.2009)

4.-  Kayseri Milletvekili Mehmet Şevki Kulkuloğlu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/697) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 17.2.2009)

Raporlar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Kendi Toprakları Arası ve Ötesinde Hava Hizmetlerine İlişkin Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/353) (S. Sayısı: 331) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ve Suudi Arabistan Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/389) (S. Sayısı: 332) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Bahreyn Krallığı Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/445) (S. Sayısı: 333) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009)  (GÜNDEME)

4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Karayolları ve Köprüler ile İlgili İşbirliği Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/456) (S. Sayısı: 334) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)

5.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Sudan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Alanlarında İşbirliğine Dair Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri Komisyonları Raporları (1/474) (S.Sayısı: 335) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)

6.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Süleymaniye Külliyesinin Korunması Hakkında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/484) (S. Sayısı: 336) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)

7.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Slovenya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı: 337) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)

8.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Makedonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık ve Tıp Bilimleri Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/532) (S. Sayısı: 338) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)

9.- Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı ile Oman Sultanlığı Sağlık Bakanlığı Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/550) (S. Sayısı: 339) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)

10.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Sağlık Alanında İşbirliğine Dair Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/579) (S. Sayısı: 340) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)

11.- Dünya Sağlık Örgütü Avrupa Bölgesel Ofisi ile Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Türkiye’de Bir DSÖ Ülke Ofisi Kurulması Üzerine Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/614) (S. Sayısı: 341) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)

12.-  Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Elektrik, Petrol, Gaz ve Maden Kaynakları Alanlarında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/615) (S. Sayısı: 342) (Dağıtma tarihi: 26.2.2009) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.-  Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Davos’taki Gazze Panelinin moderatörüne ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1224) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

2.-  Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, besi kredilerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1225) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

3.-  Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep ve Ankara’daki hava kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1226) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

4.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, çeklerle ilgili kanunun Türk Ceza Kanununa uyumlaştırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1227) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

5.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Çavdarhisar’daki kazı çalışmalarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1228) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

6.-  Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik uygulamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1229) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

7.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Ankara’da şebekeye verilen Kızılırmak suyunun kombi arızalarına neden olduğu iddiasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1230) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

8.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Gaziantep Büyükşehir Belediyesinin bir ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1231) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

9.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bebek ölümleri meydana gelen bir hastanede soruşturma açılmamasına ve memuriyetine son verilen bazı sendikacılara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1232) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

10.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Çin malı tekstil ürünlerinin terzileri mağdur etmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/1233) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

11.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, okulların elektrik borçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1234) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

12.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki bir yolun durumuna ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1235) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

13.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman-Kahta yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1236) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

14.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, kamu idarelerinin bütçelerinden Adıyaman’daki sivil toplum kuruluşlarına yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1237) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

15.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya-Sivas yolunun bölünmüş yol programına alınmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1238) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

16.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Arapgir-Divriği yolundaki asfalt çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1239) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

17.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya çiftçisine ödenecek fidan destek primlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1240) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

18.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Malatya-Adıyaman arasındaki bir yolun programa alınmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1241) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

19.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Hekimhan-Kuluncak yolunun genişletilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1242) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

20.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Arapgir-Arguvan yoluna ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1243) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

21.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Arapgir-Kemaliye yolunun genişletilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1244) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

22.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Çelikhan-Yeşilyurt yolunun tamamlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1245) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

23.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, Kuluncak-Darende yolunun genişletilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1246) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

24.- İstanbul Milletvekili Ufuk Uras’ın, bir caminin restorasyonuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) sözlü soru önergesi (6/1247) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

25.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, GAP’a ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) sözlü soru önergesi (6/1248) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

26.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, ziraat mühendisi ve veteriner hekim kadrolarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1249) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

27.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, hastanelerdeki yanık ünitelerine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1250) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

28.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, onkoloji hastanesi ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1251) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

29.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, hekim ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1252) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

30.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, sağlıktaki yabancı yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1253) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

31.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, bir işletmenin bir vergi düzenlemesinden yararlanıp yararlanmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1254) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)

32.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, İstanbul’da kamu hizmetine ayrılan alanların imar değişikliğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1255) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)

33.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, elma ihracatının desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1256) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

34.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, bir gruba EPDK tarafından verilen lisanslara ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1257) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

35.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, okullarda Gazze’ye yardım toplanmasına, öğretmenevi bandrol ücretine ve vekaleten yönetici atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1258) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

36.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, PTT’nin anonim şirket statüsüne alınarak özelleştirileceği haberlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1259) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

37.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Karayolları Genel Müdürlüğünde personel için sınıf değişikliği sınavı açılıp açılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1260) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

38.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, sözleşmeli sağlık personeline kadro verilmesine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1261) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

39.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, işsizlik sigortası ödemelerine ve çalışma hayatına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1262) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

40.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, seçim sürecinde yapılan sosyal yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1263) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

41.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, orman yangınları için yapılan uçak kiralama ihalesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1264) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

42.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, orman yangınları için yapılan helikopter ihalesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1265) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

43.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş’ın, hematoloji ünitelerine ve uzmanlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/1266) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Emniyet ve Jandarma Teşkilatlarının kullandıkları araçlara ve bu araçların karıştığı kazalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6839) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009)

2.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, süt sektörünün desteklenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6840) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

3.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, tarımsal desteklemeye ayrılan kaynağa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6841) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

4.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Kamu Görevlileri Etik Kurulunun faaliyetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6842) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

5.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Deniz Feneri Derneği soruşturmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6843) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

6.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’daki termik santraller ve linyit işletmelerinde yapılan ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6844) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

7.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki hava kirliliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6845) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

8.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Afşin-Elbistan Termik Santrali ve kömür madenlerinde yöre insanının istihdamına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6846) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, İsrail ile yürütülen askeri proje ve ihalelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6847) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

10.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, Ergenekon Soruşturması kapsamında bulunan bazı silah ve mühimmata ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6848) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

11.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, doğalgazda yapılan indirime ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6849) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

12.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir taşeron firmada işten çıkarılan işçilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6850) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

13.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Türk vatandaşlığına geçen soydaşların emekliliklerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6851) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

14.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, belediyelere ödenen harçlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6852) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009)

15.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya Büyükşehir Belediyesinin borçlarına ve aldığı borçlanma yetkisine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6853) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

16.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’daki tramvay projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6854) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

17.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, kapatılmasına karar verilen belediyelerin bütçelerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6855) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

18.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, özelleştirilen kuruluşlarda kısa çalışma ödeneği uygulamasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6856) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009)

19.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, sulama amaçlı kullanılan elektrik bedellerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6857) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009)

20.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir şirketin özelleştirme bedeli ödemelerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6858) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

21.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, İstanbul’daki okulların elektrik borçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6859) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009)

22.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Van İl Milli Eğitim Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6860) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

23.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, öğretmenlerin özür grubu yer değiştirmelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6861) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

24.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, ek ödeme ve ek ders ücreti ödemelerinden yararlanma şartlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6862) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

25.- Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, üniversite mezunlarının kredi borcu ödemelerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6863) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

26.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, hizmet içi eğitimlerde otellerin kullanılmasına ve bir danışmanlık hizmetine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6864) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

27.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Yerköy’de taşımalı eğitim yapılan bir ilköğretim okulunun onarımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6865) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

28.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, “100 Temel Eser” listesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6866) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

29.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, tıpta uzmanlık eğitimi konusundaki düzenleme çalışmalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6867) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/01/2009)

30.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, ambulans helikopter ve uçak ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6868) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009)

31.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, kanserle mücadeleye ve kanser vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6869) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

32.- Antalya Milletvekili Atila Emek’in, Gazipaşa ilçesindeki sağlık hizmeti ihtiyaçlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6870) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

33.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, ambulans helikopter ve uçak ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6871) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

34.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, ambulans helikopter ve uçak ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6872) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

35.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, aile hekimliği uygulamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6873) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

36.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezindeki bir kadroya atama şartlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6874) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

37.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, ambulans helikopter ve uçak ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6875) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

38.- Bartın Milletvekili Muhammed Rıza Yalçınkaya’nın, ambulans helikopter ve uçak ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6876) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

39.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Antakya Organize Sanayi Bölgesindeki toprak kaymasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6877) (Başkanlığa geliş tarihi: 02/02/2009)

40.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, esnaf ve sanatkarlara uygulanan kredi faiz oranlarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6878) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

41.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün, sektörel ve bölgesel bazda uygulanacak teşviklere ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6879) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

42.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, KOBİ’ler için açılan mali destek programına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6880) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

43.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, çocuklarının bazı ticari işlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6881) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

44.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Bolu’da düşen ambulans helikoptere ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6882) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

45.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Boğaziçi Köprüsündeki yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6883) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

46.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Avrupa Parlamentosunda düzenlenen bir konferansa ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6884) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

47.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Ziraat Bankasından zirai kredi kullanan çiftçilere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/6885) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

48.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Ege pamuğuna ve pamuk üretiminin desteklemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6886) (Başkanlığa geliş tarihi: 03/02/2009)

49.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğüne ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6887) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

50.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Almanya’dan istenen Deniz Feneri Davası dosyasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6888) (Başkanlığa geliş tarihi: 04/02/2009)

51.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, e-devlet uygulamalarında kişisel bilgilerin güvenliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6889) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

52.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, ABD Büyükelçisinin bir camiyi ziyaretine ve bir grup imamın ABD’ye davet edilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6890) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

53.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, bir sözleşmenin ek seçmeli protokolünün onaylanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6891) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

54.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, zorunlu deprem sigortasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6892) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

55.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Tunceli Valiliğinin beyaz eşya dağıtmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6893) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

56.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, bir genelgenin cezaevlerinde uygulanmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6894) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

57.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat’taki mahkumlara ve cezaevi inşaatına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6895) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

58.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, mahkum sayısına ve cezaevi ihtiyacına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6896) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

59.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, muayene ücretlerinin eczanelerden tahsiline ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6897) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

60.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, işçi emeklilerinin aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6898) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

61.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, bazı kadrolara atanma şartlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6899) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

62.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Süreyya Bey Barajına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6900) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

63.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Sarıkamış’taki bir köyün su sorununa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6901) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

64.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Başbakanın Davos dönüşü İstanbul’da karşılanmasına ve metro seferlerinin uzatılmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6902) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

65.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Kızılırmak’tan Ankara’ya su getirilmesinin maliyetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6903) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

66.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’nın kentsel ve sosyal sorunlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6904) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

67.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’ya gerçekleşen göçe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6905) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

68.- İzmir Milletvekili Harun Öztürk’ün, İSKİ’ye devredilen işçilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6906) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

69.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, Çukurca’daki bir ev aramasıyla ilgili iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6907) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

70.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’da kentiçi ulaşımda başlatılan akıllı kart uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6908) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

71.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, sözleşmeli öğretmenlere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6909) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

72.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, Kars-Susuz Anadolu Öğretmen Lisesindeki bazı işlem ve uygulamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6910) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

73.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’daki işsizliğe ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6911) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

74.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir ilköğretim okulu idarecileri hakkındaki soruşturmaya ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6912) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

75.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, ders kitaplarının belirlenmesine, ihalesine ve dağıtımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6913) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

76.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, branşlara göre öğretmen sayılarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6914) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

77.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, basın mensuplarıyla ilişkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6915) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

78.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir kasabadaki lise inşaatına ve YİBO yapımına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6916) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

79.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, gençlik programlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6917) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

80.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, ambulans helikopter ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6918) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

81.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, ambulans helikopter ve uçak ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6919) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

82.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in, tarımsal desteklemelere ve çiftçi borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6920) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

83.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, ürün nakliyesinde soğutma uygulamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6921) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

84.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya tren seferlerinin durumuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6922) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

85.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, demiryolu yapımına ve hızlı tren hattı açılışına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6923) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

86.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un, köylere posta dağıtımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6924) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

87.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’daki kültür ve sanat faaliyetlerine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6925) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

88.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Tunceli Valiliğinin beyaz eşya dağıtmasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/6926) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

89.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, yargı kararları uyarınca ödenmesi gereken tazminatlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6927) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

90.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, pamuktaki destekleme primlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6928) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

91.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, ilaçtaki provizyon sistemine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (7/6929) (Başkanlığa geliş tarihi: 05/02/2009)

92.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Davos’ta katıldığı panelin organizasyonuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6930) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

93.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, kamuda iş yapan taşeron şirketlerdeki istihdama ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6931) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)

94.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, Afyonkarahisar’da deprem sonrası verilen kredilerin geri ödemelerinde yaşanan zorluklara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6932) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)

95.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, anadilde eğitim talebinde bulunanlar hakkında yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6933) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)

96.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, tarım politikalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6934) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

97.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’da öğretmenlere yönelik bazı etkinliklere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6935) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

98.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, bazı mallardaki vergi oranına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6936) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

99.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, mahalli idarelere aktarılan mali kaynağa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6937) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

100.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, borçlanma rakamlarına ve bütçe dışı borç kullanımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6938) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

101.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Tanık Koruma Kuruluna yapılan başvurulara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6939) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

102.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Sayıştay’ın Hazine İşlemleri Raporundaki zayi hisse senetlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6940) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

103.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, parti etkinliklerine katılan kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6941) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

104.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, kadroya geçirilmeyen geçici işçilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6942) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

105.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, bir bürokratın görevlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6943) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

106.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, RTÜK Başkanının resmi araçla kahvehaneye gittiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6944) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

107.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, TÜİK’in hatalı verilerine ve yönetimine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6945) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

108.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Osmangazi’deki Doğanbey kentsel dönüşüm alanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6946) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

109.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, işten çıkarılan çalışanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6947) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/02/2009)

110.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Sosyal Güvenlik Kurumu personelinin yurt dışı ziyaretlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6948) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

111.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, çobanların sosyal güvenliklerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6949) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

112.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, eşdeğer ilaçlarla ilgili bir genelgeye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6950) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

113.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, özürlü istihdamındaki prim teşvikine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6951) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

114.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya Kundu Bölgesindeki ormanlık alana ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6952) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

115.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, icralık duruma düşen tarımsal kalkınma kooperatiflerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/6953) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

116.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, yeniden yapılandırılan çiftçi borçlarının geri ödenmesinde yaşanan zorluklara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/6954) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

117.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, TÜİK’in bazı rakamlarındaki hatalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/6955) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

118.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, TÜİK’in bazı rakamlarındaki hatalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/6956) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

119.- Mersin Milletvekili Kadir Ural’ın, Tunceli’deki beyaz eşya dağıtımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/6957) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

120.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Vakıflar Genel Müdürlüğünden sivil toplum kuruluşlarına aktarılan kaynağa ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/6958) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

121.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, nükleer santral ihalesine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6959) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

122.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Ankara’da doğalgaz dağıtımıyla ilgili bir iddiaya ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6960) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

123.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, bor madeninin tehlikeli maddeler sınıfına alınmasına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6961) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

124.- Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı’nın, Ankara’nın su şebekesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6962) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

125.- Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, terör ve terörle mücadeleden doğan zararların tazminine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6963) (Başkanlığa geliş tarihi: 09/02/2009)

126.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin, bir milletvekilinin bir soruşturmaya müdahale ettiği haberlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6964) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)

127.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesindeki iç denetçilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6965) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

128.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İstanbul’daki Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları mütevelli heyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6966) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

129.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, belediyelerin istisnai kadrolarına atanan personele ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6967) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

130.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, eğitim kurumlarının elektrik borçlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6968) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

131.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, usta öğreticilere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6969) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

132.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, elektronik ortamdaki verilerin paylaşım güvenliğine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6970) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

133.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun Kadın Doğum Çocuk Hastanesinin fiziki yetersizliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6971) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)

134.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun’da geçici kabulü yapılan hastanedeki eksikliklere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6972) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)

135.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, personel alımında statü tercihine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6973) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)

136.- İstanbul Milletvekili Durmuş Ali Torlak’ın, şiddete uğradığı basına yansıyan bir doktora ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6974) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

137.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, kiralanan helikopterlere ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6975) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

138.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, sivil toplum kuruluşlarına aktarılan kaynağa ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6976) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

139.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, geri alınan yeşil kartlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6977) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

140.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, tansiyon ilaçlarındaki eşdeğer tespitine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6978) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

141.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, ilaçtaki provizyon sistemine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6979) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

142.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, Tarım Kredi Kooperatifindeki kefalet sistemine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6980) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

143.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, tarımsal desteklemelere ve çiftçi borçlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6981) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

144.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, İbradı İlçesinde kredi kullanılarak yapılan bir yatırıma ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6982) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

145.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, iletişim tespit ve dinlemelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6983) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

146.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Karadeniz Sahil Yolunun Bartın-Sinop bölümüne ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6984) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

147.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, bir askerin ölüm olayına ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6985) (Başkanlığa geliş tarihi: 10/02/2009)

148.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Adana’da “Cansuyu” kredisinden faydalanan esnaf ve sanatkara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6986) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

149.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, inşaat sektörünün desteklenmesine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/6987) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

150.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, yargı çalışanlarına bazı ödemelerin yapılıp yapılmayacağına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6988) (Başkanlığa geliş tarihi: 11/02/2009)

151.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, Batman’da kadına yönelik aile içi şiddet olaylarına ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/6989) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

152.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Diyanet İşleri Başkanlığından sivil toplum kuruluşlarına aktarılan kaynağa ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru önergesi (7/6990) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

153.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, sivil toplum kuruluşlarına aktarılan kaynağa ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6991) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

154.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, sivil toplum kuruluşlarına aktarılan kaynağa ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6992) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

155.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’nın bazı mahallelerinde elektrik hatlarının yeraltına alınmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6993) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

156.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, CMK’ya göre barolara yapılan ödemelere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/6994) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

157.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, yer fıstığının destekleme kapsamına alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6995) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

158.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, oğlunun aldığı geminin finansmanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6996) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

159.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, hakkında soruşturma ve inceleme başlatılan belediye başkanlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6997) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)

160.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Şeker Fabrikasının özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6998) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009)

161.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, özelleştirilen Kütahya Şeker Fabrikasının tartışmalı gayrimenkulüne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6999) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009)

162.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya Belediyesinin bir imar planı değişikliğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7000) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009)

163.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, tutuklu ve hükümlülerin Türkçe dışındaki dillerdeki iletişimlerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7001) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

164.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bazı cezaevlerindeki hak ihlali iddialarına ve cezaevlerinin denetimine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7002) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)

165.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van F Tipi Cezaevinde yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7003) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)

166.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, tutuklu ve hükümlülere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/7004) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)

167.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, SGK’nın aynı branşta muayeneye getirdiği süre kısıtlamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7005) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

168.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, İŞKUR’un program ve kurslarından yararlananlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/7006) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009)

169.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, köy korucularına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7007) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)

170.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İETT’nin otobüs kiralama ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7008) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)

171.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Dünya Bankası kredisiyle İstanbul’daki okulların depreme karşı güçlendirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7009) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)

172.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın, anadilde eğitim talebinde bulunan öğrenciler hakkındaki soruşturmalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7010) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

173.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, yurt dışında görev yapan öğretmenlerin sorunlarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7011) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

174.- Sinop Milletvekili Engin Altay’ın, okul-aile birliklerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7012) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

175.- İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün, bazı öğretmen atamalarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/7013) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009)

176.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Karabük’teki iki hastanenin kapatılacağı haberlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7014) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

177.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, tutuklu ve hükümlü hastaların tedavisine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/7015) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)

178.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, çiftçilerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7016) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)

179.- Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, tarım sektörünün desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7017) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)

180.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, süt üreticilerinin sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/7018) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009)

181.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yol yapımı çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7019) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

182.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, yakıt toplama gemisi alımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7020) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

183.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Ege Bölgesinde deniz ulaşımı ve ticareti ile yat turizminin geliştirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7021) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

184.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Ankara-Afyonkarahisar-Uşak-İzmir demiryolu projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7022) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

185.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, İzmir-Urla-Çeşme otoyolunun tamamlanmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7023) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

186.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Ankara-Afyonkarahisar-İzmir bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7024) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

187.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünün kiraya verilen gayrimenkullerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7025) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

188.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, karayollarındaki ağır taşıt trafiğine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7026) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

189.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Kemalpaşa-Turgutlu demiryolu hattına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7027) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

190.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, okulların bilişim teknolojileriyle desteklenmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7028) (Başkanlığa geliş tarihi: 13/02/2009)

191.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, TCDD’nin beton travers alımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7029) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)

192.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, Karayolları Genel Müdürlüğünde personele yönelik sınıf değişikliği sınavı açılıp açılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/7030) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009)

193.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, TMSF’nin bazı faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/7031) (Başkanlığa geliş tarihi: 17/02/2009)

194.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Türkiye Şeker Fabrikalarında çalışan mevsimlik işçilere ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/7032) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/02/2009)

195.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, bazı illerdeki enerji dağıtımı özelleştirmelerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/7033) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/02/2009)

196.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, terör ve terörist örgütler tanımı konusundaki ifadesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/7034) (Başkanlığa geliş tarihi: 06/02/2009)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış ve 20 Milletvekilinin, Ankara şehir şebekesine verilen Kızılırmak suyuyla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/330) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.02.2009)

2.- İstanbul Milletvekili Ali Torlak ve 38 Milletvekilinin, denizcilik sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/331) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.02.2009)

 

26 Şubat 2009 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati:14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri beşer dakikadır.

Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir, süresi yirmi dakikadır.

Gündem dışı ilk söz, Hocalı katliamının yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen İzmir Milletvekili Canan Arıtman’a aittir.

Sayın Arıtman, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman'ın, Hocalı katliamının 17’nci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Azerbaycan’ın Hocalı kentinde Ermeniler tarafından gerçekleştirilen katliamın 17’nci yılı nedeniyle söz aldım.

Dünkü elim uçak kazasında hayatını kaybedenlere rahmet, yaralılarımıza acil şifalar dilerken bir daha böyle bir acı yaşanmaması için yetkililerin apronda deve kurban etmekten öte önlemler almasını da talep ederim.

26 Şubat 1992’de Hocalı’da yaşanan vahşet, Azerbaycan’ın, tüm Türk dünyasının, insanlığın en acı, en kara günlerinden biridir. Ermenilerin “Büyük Ermenistan” ideası için sürdürdüğü yayılmacı politikasıyla Dağlık Karabağ bölgesinin Türklerden temizlenmesine yönelik bu katliamda Ermeni birlikleri tamamı sivil ve silahsız olan binlerce Türk’ü kadın-erkek, çoluk çocuk, yaşlı-genç demeden barbarca, vahşice katletmiş, işkencelerden geçirerek şehit etmiştir. Masum insanların uzuvları kesilmiş, gözleri oyulmuş, derileri yüzülmüş, hamile kadınların karınları yarılarak doğmamış bebekleri öldürülmüştür. Çocuklar dahi ateşlerde yakılmışlardır. Bu savunmasız, bu masum insanların tek suçu sadece Türk olmaktı.

Böylesine insanlık dışı, vahşi bir katliamı gerçekleştiren Ermeniler, nasıl oluyor da onurlu bir insanlık tarihine sahip olan biz Türkleri, hangi yüzle soykırım yapmakla suçlayabiliyor? Üstüne üstlük bizim içimizdeki bazı aymazların da Ermeni savlarını destekleyerek özür dilemesi ve özür dileyenleri desteklemesi çok ama çok acıdır. Aziz Türk milletine karşı gaflet ve dalalet içerisinde olan bu güruhun, acaba Hocalı katliamını yapan Ermenilerin de özür dilemelerini talep eden bir girişimleri olacak mıdır? Hiç sanmıyorum ama emin olduğum bir şey var ki o da bu aymazların bu büyük ayıpları içinde boğulacak olduklarıdır. Onlar, Türk milletinin vicdanında sonsuza değin bu ayıpla yaşamaya mahkûm edilmişlerdir.

Hocalı katliamıyla başlayan süreç, Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sinin Ermenilerce işgal edilmesi ve 1 milyondan fazla Azerbaycan Türkü’nün göç etmek zorunda kalarak kaçgın ve perişan bir hâlde yaşamaya mecbur kalmalarıyla sonuçlanmıştır.

Ermenistan’ın işgal ettiği topraklarda bugün tek bir Türk bile yaşamamaktadır ama Azerbaycan’da hâlen 10 binlerce Ermeni huzur ve güven içinde yaşamaya devam etmektedir. İşte, Türk milletinin asaleti, farklılığı buradadır. Ermenilerin Hocalı’da yaptığı katliam bir ilk de değildir, son bir asır boyunca Anadolu ve Azerbaycan’da çok kez 10 binlerce Türk’ü vahşice katlettiler.

Bugün, Ermenistan bayrağında ve devlet logosunda Ağrı Dağı’mız vardır. Anayasalarında Doğu Anadolu Bölgemizin Ermenistan’a ait olduğu yazılıdır. Ermenistan yöneticileri, Türkiye ile diplomatik ilişkiler kurulduktan, sınır kapıları açıldıktan ve ekonomik ilişkiler geliştikten sonra bile Türkiye’den, soykırımı tanıma, tazminat ve toprak istemlerinden bir an bile vazgeçmeyeceklerini açıkça beyan etmektedirler. Ermenistan, sınırlarımızı belirleyen anlaşmaların feshedilmesi için Rusya ve Avrupa’daki lobi çalışmalarına devam etmektedir.

Son olarak da, Obama Hükûmetine Türkiye’yi soykırımla suçlayan bir karar aldırtmaya çalışmaktadırlar. Bugüne değin Amerika’daki Yahudi lobisinin desteğiyle bu girişimi engelleyebildik, ancak Başbakanın Davos’taki çıkışı Yahudilerin de incinmesine yol açarak bu desteği de kaybetmemize neden olmuştur.

Devlet adamı olmak, öncelikle Türkiye’nin çıkarlarına zarar vermemektir. Genel Başkanım Sayın Deniz Baykal’ın dediği gibi “Ermenistan, işgal ettiği en az üç Azeri köyünden çekilmeden Erivan’a maça gitmemektir, sınırları açmaya çalışmamaktır.” “Bir millet iki devletiz” dediğimiz Azerbaycan’ın yanında yer alarak Birleşmiş Milletler ve AGİT kararlarına rağmen uluslararası hukuku açıkça ihlal ederek Dağlık Karabağ ve diğer altı Azeri bölgesini işgal altında tutan Ermenistan’ın bu topraklardan çekilmesini sağlamaktır. Hocalı Katliamı’nı tüm dünyaya anlatarak Ermenistan’ın, işlediği bu insanlık suçunun tüm bedellerini ödemesini sağlamaktır.

Büyük Ermenistan ideolojisinin kurucularından olan yazar Zori Balayan 1996’da yayımladığı “Ruhumuzun Canlanması” adlı kitabında Hocalı’da büyük bir vahşet ve gaddarlıkla yaptıkları katliamı şöyle anlatıyor: “Biz, çete üyesi Haçatur’la, zaptedilmiş evlerden birisine girdiğimizde…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

CANAN ARITMAN (Devamla) – Bir dakikada tamamlayacağım efendim.

“…bizim askerlerin on üç yaşındaki bir Türk çocuğunu pencereye çivilediklerini gördük. Haçatur, çocuğun bağırmaması için anasının kesilmiş göğsünü onun ağzına soktu. Sonra ben Türk çocuğunun karnının, göğsünün, başının derisini yüzdüm. Saatime baktım. Çocuk 7 dakika sonra kan kaybından öldü. Sonra Haçatur, çocuğun cesedini doğradı ve onunla aynı kökten, Türk kökünden olan köpeklere dağıttı. Akşam aynı şeyi 3 Türk çocuğuna daha yaptık.”

Bu insanlık dışı katilleri lanetliyorum. Atatürk “Azerbaycan’ın üzüntüsü bizim üzüntümüzdür, Azerbaycan’ın sevinci bizim sevincimizdir.” demişti. Türkiye’nin Azerbaycan politikası cumhuriyet tarihi boyunca böyle olmuştur ve bundan sonra da böyle olacaktır. Azeri kardeşlerimizi üzmeye hiçbir hükûmetin haddi de yoktur, yetkisi de yoktur.

Azerbaycanlı kardeşlerimizin tüm acılarını paylaşır, müşterek şehitlerimizi rahmetle anar, yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP, AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Gündem dışı ikinci söz, Kütahya’nın Simav ilçesinde yaşanan deprem hakkında söz isteyen Kütahya Milletvekili Alim Işık’a aittir.

Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’nın Simav ilçesinde 17/2/2009 tarihinde yaşanan deprem afeti ve etkilerine ilişkin gündem dışı konuşması

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Kütahya ili Simav ilçesinde meydana gelen deprem afeti ve etkileri üzerinde gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Depremin meydana geldiği tarihi de kapsayan geçen hafta içindeki yurt dışı görevim nedeniyle ancak bu hafta fırsat bulabildiğim bu konuşma talebimi anlayışla karşılayan sayın grup başkan vekillerimize ve Meclis Başkan Vekilimize, bu talebimi olumlu karşılamaları nedeniyle teşekkür ediyorum. Bu vesileyle, Hollanda’ya sefer yapan Türk Hava Yolları uçağının düşmesi sonucunda hayatlarını kaybeden değerli vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve aziz milletimize başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kütahya ilimizin Simav ilçesinde 17 Şubat 2009 Salı günü saat 7.28’de meydana gelen, merkez üssünün Simav, şiddetinin 5,0 Rihter ölçeği ve derinliğinin bazı kaynaklarda 6,5 kilometre, bazı kaynaklarda da 7,3 kilometre olduğu açıklanan deprem afeti, aradan geçen dokuz günlük sürede, şiddeti 2,8 ile 3,5 arasında değişen 60’ı aşkın artçı sarsıntılarıyla hâlâ devam etmektedir.

İlk depremde korkarak kalp krizi geçirip, tedavi gördüğü Simav Devlet Hastanesinde hayatını kaybeden Nazife Yüksel isimli hemşehrimize Allah’tan rahmet, ailesine başsağlığı, depremde yaralanan hemşehrilerimize de acil şifalar diliyor, Cenabı Allah’tan ülkemize ve aziz milletimize bu tür acıları tekrar yaşatmamasını niyaz ediyorum.

Yaşanan bu afette, vatandaşlarımızın mağduriyetlerinin giderilmesi ve acılarının hafifletilmesi amacıyla ellerindeki imkânları sonuna kadar kullanarak her türlü çabayı harcayan başta Simav Belediye Başkanı ve belediye çalışanlarına, Kütahya Valisi ve Simav Kaymakamının şahsında ilgili birimlerinin tüm yetkilileri ve çalışanlarına huzurlarınızda teşekkür ediyor, şükranlarımı sunuyorum.

Simav ilçemizde meydana gelen ve komşu ilçelerde de etkileri süren deprem felaketi nedeniyle ortaya çıkan maddi ve manevi hasarların giderilmesi, depremin şiddeti konusundaki kamuoyuna yansıyan farklılıklar, devam eden artçı sarsıntılar nedeniyle birçok vatandaşımızın evlerine girememesi, çaresizlik nedeniyle evlerinde kalmak zorunda olan vatandaşlarımızın ise korku ve endişe içerisinde olması, ilçede bulunan 2 bin dolayındaki üniversite öğrencisinden birçoğunun ilçeyi terk etmiş olması, esnaflarımızın dükkânlarını işletemez hâle gelmiş olmaları nedeniyle büyük sıkıntı içerisine düşmeleri, vatandaşımızın Hükûmetimiz yetkilileri tarafından Simav’a gereken ilginin gösterilmediği yönündeki yakınmaları ve endişelenmeleri hâlen devam etmektedir.

Simav’da yaşayan herkesin korku ve endişe içinde yaşadığı bu dönemde, Sayın Başbakandan ve Hükûmet yetkililerinden, gereken ilgi ve şefkati değerli hemşehrilerimizden esirgememelerini ve ortaya çıkan hasarların en kısa sürede giderilmesi konusunda gerekli sosyal ve ekonomik yardımın Simav’a acilen ulaştırılmasını değerli hemşehrilerim adına talep ediyorum. Bu konuda Sayın Başbakana, Millî Eğitim Bakanına ve Bayındırlık ve İskân Bakanına verdiğim yazılı soru önergelerinde dile getirdiğim konularla ilgili çalışmaların acilen başlatılması ve kısa sürede bitirilerek gerekli tedbirlerin alınması kaçınılmazdır.

Bu amaçla şu soruların cevabı hemen verilerek vatandaşlarımızın rahatlatılmasını ve yaralarının sarılmasını sizlerle paylaşmak istiyorum:

1) Merkez üssü Simav olarak belirtilen depremin şiddeti ve derinliği konusundaki resmî kayıtlar nedir? Bu konuda basında yer alan farklı değerlerin ve açıklamaların sebepleri nelerdir?

2) Yaşanan deprem felaketiyle ilgili olarak bir hasar tespiti yapılmış mıdır? Yapıldıysa depremin yol açtığı hasarın büyüklüğü ne kadardır? Bu hasarın acilen giderilmesi konusunda neler yapılmış ya da yapılmaktadır?

3) İlçe merkezindeki kamuya ait bina ve okullar ile vatandaşlarımıza ait mesken ve iş yerlerinde ortaya çıkan hasarların giderilmesi amacıyla ilçeye gönderilen ayni ve nakdî acil yardım tutarı nedir?

4) İlçenin Afet İşleri Genel Müdürlüğü tarafından afet kapsamına alınarak ortaya çıkan hasarların ve yaşanan sosyal ve ekonomik kayıpların telafisi konusunda bir çalışma yapılmış mıdır? Yapıldıysa çalışmanın içeriği nedir? Sonucu ne zaman açıklanacaktır?

5) Yaşanan depremle ilgili olarak hiçbir Hükûmet yetkilisinin vatandaşlarımızın hasarlarının giderileceği ve gereken ilginin ve hizmetin verileceği yönünde bir açıklamada bulunmamasının sebebi nedir? Simav’da yaşanan bu felaketin Hükûmetiniz açısından bir değeri yok mudur?

6) Yaşanan felaket nedeniyle, depremden etkilenen ilçemizde bankalara borcu olan esnafın, çiftçinin ve vatandaşlarımızın borçlarının belirli bir süre ertelenmesi konusunda bir çalışma var mıdır? Varsa bu çalışma ne zaman sonuçlandırılabilecektir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ALİM IŞIK (Devamla) – Sayın Başkanım, bir dakika daha rica edeyim.

7) Yetkililerce deprem etkisi nedeniyle kullanılamaz raporu verildiği belirtilen Osmanbey İlköğretim Okulu ile Endüstri Meslek Lisesinin yerine yenileri yapılacak mıdır? Bu konuda verilmiş bir karar var mıdır? Varsa yeni okullar ne zaman ve nerede yapılacaktır? Yeni okullar yapılıncaya kadar mevcut öğrencilerimizin durumu ne olacaktır?

8) Kullanılmayacak durumda olduğu belirtilen Osmanbey İlköğretim Okulunda ilköğretim ilk kademe öğrencilerinin eğitim-öğretimine hâlâ devam ettirildiği iddiaları doğru mudur? Osmanbey İlköğretim Okulunun onarılarak müzeye dönüştürüleceği yönünde yapılan açıklamaların doğruluk derecesi nedir? Bu açıklamalar doğru ise müzeye dönüştürme kararı kim ya da kimler tarafından alınmıştır? Oturulamaz raporu verilen bir binanın müze olarak kullanılabilmesi mümkün olabilecek midir? Onarımlar hangi kurum tarafından, ne zaman yapılacaktır?

Üniversite öğrencilerimizin ilçeyi terk etmiş durumda olmaları nedeniyle yeniden ortaya çıkan konaklama ihtiyacı nasıl karşılanabilecektir?

Bu ve benzeri soruların en kısa sürede cevabını temenni ediyor, tekrar bu acının yaşatılmaması konusunda Cenabı Allah’tan yeni dileklerimi ileterek hemşehrilerime başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimi yeniliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Biçer, buyurun efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Kütahya Milletvekili İsmail Hakkı Biçer’in, Kütahya’nın Simav ilçesinde 17/2/2009 tarihinde meydana gelen depreme ilişkin açıklaması

İSMAİL HAKKI BİÇER (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ben de Kütahya Milletvekilimiz Sayın Alim Işık’ın, Simav depremini Meclisimizin gündemine taşıdığı için kendisine teşekkür ederek ve Hollanda’da dün meydana gelen elim uçak kazasında -hayatını kaybeden ve yaralanan vatandaşlarımızın- hayatını kaybedenlere Cenabı Allah’tan rahmet, yaralananlara da acil şifalar dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Alim Bey’in de belirttiği gibi salı günü, 17 Şubatta meydana gelen depremin hemen akabinde, yine belirttiği gibi Alim Bey’in, Simav Kaymakamımız ve Kütahya Valimizin olaya hemen intikalleriyle gerekli tedbirler alınmıştır.

1 kişi kalp krizi sonucu vefat etmiştir maalesef, korkudan, 1 kişi pencereden atladığı için kolu kırılmıştır, bunun haricinde, elhamdülillah herhangi bir can kaybı yoktur.

Simav ilçe merkezinde 9 adet ağır hasarlı, 12 adet orta hasarlı, 680 adet de az hasarlı konutumuz vardır. Simav belde ve köylerinde 6 adet ağır hasarlı, 9 adet orta hasarlı, 10 adet de az hasarlı olmak üzere toplam 726 adet hasarlı konutumuz vardır.

Depremin şiddeti Kandilli Rasathanesinin tespitlerine göre 4,9’dur. 7 kilometre derinlikte meydana geldiği için maalesef hissedilmesi oldukça şiddetli olmuştur. Halkımız 1970 depreminde çok tedirgin olduğu için -Gediz depreminde- şu anda psikolojik olarak hakikaten zor durumdadır. Bu konuda Simav Kaymakamlığı, olağanüstü bir gayretle yirmi dört saat kriz masası kurmuş ve halkımızın hizmetindedir.

Maalesef, geçmişte siyasi rant veyahut da değişik hesaplardan dolayı Simav Belediye Başkanlığınca kaçak yapılaşmaya veyahut da ek katlara meydan verildiği için çatlamalar ve kolon kırıkları oralarda meydana gelmiştir. Çok hasarlı, ağır hasarlı binalarımıza 5 bin, az hasarlı binalarımıza da 2.500 lira kira yardımı olarak kira yardımı verilmektedir. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu’ndan yardım yapılmaktadır. Kızılay, 200 adet yardım kolisi dağıtmıştır.

BAŞKAN – Sayın Biçer, lütfen toparlayınız çünkü gündem dışı konuşma gibi oldu.

İSMAİL HAKKI BİÇER (Kütahya) – Alim Bey’in belirtmiş olduğu Osmanbey İlköğretim Okulu ve Endüstri Meslek Lisesinde öğretim hiç aksamadan devam etmektedir, ek binalara ve diğer okullara taşınmıştır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MUHARREM VARLI (Adana) – Bakan Bey’e vekâlet mi ediyor?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bakan vekili mi var, Bakan vekili?

İSMAİL HAKKI BİÇER (Kütahya) – Dolayısıyla, psikolojik olarak elbet ki vatandaşlarımızın birtakım zorlukları vardır, onlar da zaman içerisinde giderilecektir.

BAŞKAN – Sayın Biçer…

İSMAİL HAKKI BİÇER (Kütahya) – Devlet, gereken ilgiyi ve yardımı göstermiştir.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündem dışı üçüncü söz, Dünya Anadil Günü münasebetiyle söz isteyen Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’ye aittir.

Sayın Geylani, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, Dünya Ana Dil Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

HAMİT GEYLANİ (Hakkâri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2000 yılında UNESCO tarafından yürürlüğe konulan 21 Şubat Uluslararası Ana Dil Günü nedeniyle söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan, uçak kazasında yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyorum.

Değerli arkadaşlar, ana dil, insanların doğuştan itibaren ve doğal olarak sahip oldukları, insana kişilik kazandıran ilk olgudur. Bu olgu, beşerî, felsefi, meşru ve de hukukidir. Bilimselliği ise dil düşünceyi, düşünce de dili besler. Her birey ana dilinde daha güvenli ve daha üretkendir. Ana dilleri yasaklamak, bireylere verilebilecek en ağır cezadır.

Bakınız, 22 Temmuz genel seçimlerinin dokunulmazlık fezlekeleri bu anlayışın ayıplı, tipik örnekleridir. Şimdi de yerel seçimler nedeniyle benzer yeni fezlekeler dönemi başlayacaktır. Ama, bakınız, siyaset esprisi aynı zamanda sonuç alma sanatıdır. Pozitif sonuç da anlaşılabilir olmaktan geçer. Eğer siyasetçi kendisini projeleriyle birlikte ana dilinden başka bir dil ile gereği gibi ifade edemiyorsa ve en önemlisi eğer seçmen, en azından bir kesim seçmen, ana dilinden başka dil bilmiyorsa kim neyi anlatabilecek ve kim neyi anlayabilecektir? İşte o zaman seçimlerdeki hukuki ve siyasi eşitlik ilkesi buradan itibaren bozulmaya başlar.

Değerli milletvekilleri, uluslaşmış hiçbir halk topluluğu homojen ve tek kültürlü değildir. Bu nedenle çok kültürlü toplum din, dil, etnik köken ve ulusal kültür bakımından farklı toplulukların bir arada yaşadıkları ortak yapının mirasıdır. Demokrasiyi uygulayan ve demokrasiye geçiş iradesi gösteren ülkelerde farklı kültürlere sahip toplulukların dillerini özgürce kullanma, ana dilde eğitim ve kültürlerini geliştirme hakları sağlanmıştır. Bu nedenle özellikle İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Batı demokrasilerinde vazgeçilmeyen yöntem, çok kültürlülüğün eşit haklar temelinde çözülmesidir.

İzin verirseniz, özet olarak dünya pratiğinden birkaç örnek vermek istiyorum. Üniter devlet yapısı içinde dil ve kültür özerkliğini uygulayan ülkeler Fransa, İtalya, Avusturya, Amerika, Finlandiya ve Yunanistan’dır. Çok kültürlülük içinde toprağa bağlı ya da eyalet sistemi uygulayan ülkeler, İspanya ve İngiltere’dir. Çok kültürlülük içinde federasyon sistemi uygulayan ülkeler, İsviçre, Kanada, İsrail ve Belçika’dır. Birden fazla resmî dilli ülkeler, Afrika Cumhuriyeti, Çin, Hindistan, Lüksemburg dâhil otuzu aşkın ülke bulunmaktadır. Çok kültürlülük sorununu ulusal bağımsızlık yöntemiyle çözen ülkeler ise (Çekoslovakya) Çek Cumhuriyeti, Slovak Cumhuriyeti, Çeçenistan ve bağımsızlığını 2008’de ilan eden Kosova’dır. Çok kültürlülüğü reddeden, ırkçılık ve asimilasyon uygulayan ülkeler Fas, Cezayir, Tunus, Suriye ve ne yazık ki Türkiye’dir. Oysaki Türkiye'nin de imzalamış ve Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereğince uymak zorunda olduğu, çok kültürlülük ve ana dil konusunu çözüme kavuşturan onlarca uluslararası temel belgeler vardır. Ama buna rağmen Kürtçe ve diğer ana dillerin konuşulmasını ve eğitimini yasaklayan başta Anayasa, Siyasi Partiler, Seçim, Dernekler, Nüfus, İl İdaresi, Yerel Yönetimler Yasası gibi uzayıp giden yasalar zinciri bulunmaktadır. Oysaki cumhuriyetin kuruluşunda başta Kürtler olmak üzere tüm kimlikler bu ülkenin asli kurucuları arasında yer almıştır. 1921 Anayasası’nın özü ve Lozan Antlaşması’nın 39’uncu maddesi de bunun sadece iki tipik örneğidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Geylani, tamamlayınız konuşmanızı.

HAMİT GEYLANİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ne var ki cumhuriyetle yaşıt bir süreçte Türkçenin dışındaki diller kanuni engellerle yasaklanmıştır.

Değerli arkadaşlar, artık, ülkemizin bir antidemokratik kanun devleti ve yasaklar ülkesi ayıbından kurtulma zamanı gelmiş ve de geçmiştir. Çünkü 21’inci yüzyıl demokratik cumhuriyet ve hukuk düzeni olmalıdır. Onun için dönemsel yama kültüründen arınmış yeni bir anayasayla tüm dillerin ve kültürlerin yaşamın her alanında özgürce ifadesi ve tüm haklar temelinde kabulü ve gelişimi anayasal güvenceye kavuşturarak demokratik bir zemine taşınması da bu Meclisin asli görevi olmalıdır. İşte, çeyrek asrın şiddet sarmalını sonlandıracak proje budur diye düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, birbirimizi ana dilleriyle anlama ve empati kültüründe ortaklaşma dileğiyle Genel Kurulu bir kez daha saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Faruk Çelik, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 1, 6, 12, 14, 15, 26, 29, 32, 34, 36, 38, 40, 43, 44, 46, 49, 56, 60, 65, 97, 102, 115, 118, 135, 263, 300, 313, 374, 389, 392, 427’nci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanın bu istemini sırası geldiğinde yerine getireceğim.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış ve 20 milletvekilinin, Ankara şehir şebekesine verilen Kızılırmak suyuyla ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/330)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kızılırmak suyunun insan sağlığına ve kullanılan cihaz ve malzemelere etkilerinin araştırılarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca araştırma açılmasını saygılarımızla arz ve talep ederiz.

1) Hasan Çalış                                                                                        (Karaman)

2) Mehmet Şandır                           (Mersin)

3) Reşat Doğru                               (Tokat)

4) Sabahattin Çakmakoğlu              (Kayseri)

5) Hamza Hamit Homriş                 (Bursa)

6) Abdülkadir Akcan                      (Afyonkarahisar)

7) Necati Özensoy                          (Bursa)

8) Hasan Özdemir                           (Gaziantep)

9) Bekir Aksoy                               (Ankara)

10) Alim Işık                                  (Kütahya)

11) Kadir Ural                                                                                         (Mersin)

12) Mehmet Günal                          (Antalya)

13) Akif Akkuş                              (Mersin)

14) Recep Taner                              (Aydın)

15) Mehmet Serdaroğlu                  (Kastamonu)

16) Beytullah Asil                           (Eskişehir)

17) Cemaleddin Uslu                      (Edirne)

18) Durmuşali Torlak                     (İstanbul)

19) Metin Çobanoğlu                      (Kırşehir)

20) Yılmaz Tankut                          (Adana)

21) Ahmet Orhan                            (Manisa)

Gerekçe:

Su insan hayatının vazgeçilmezidir. Milletlerarası ilişkilerin enerji temini, enerji güvenliği meselesinin yanı başına gıda ve su güvenliği ve temini yerleşmiştir. Türkiye maalesef bu konuda da iyi bir sınav verememiştir. Bir bakıma bu alanda yapılan önemli hizmetler maalesef: yetersiz kalmıştır.

Çubuk ve Bayındır Barajlarının ve beslendiği havzalarının problemine yoğunlaşması ve yeni temiz su kaynaklarına yoğunlaşması gereken Ankara belediyesi küresel ısınma nedeniyle barajların doluluk oranları beklenmedik şekilde düşünce Kesikköprü Barajı'na (Kızılırmak suyuna) yöneldi. Kızılırmak, Sivas, Kayseri, Nevşehir, Kırşehir illerimizin hudutlarından akarak Kesikköprü Barajına kadar pek çok dereden, çaydan beslenerek ulaşıyor.

Diğer bir deyişle adı geçen İllerin ve bu güzergahtaki beslenme havzaları üzerindeki yerleşim birimlerinin çevresel ve sanayi atıkları yönünden de ciddi bir tehdit söz konusu. Kızıl dağlardan kesik köprüye kadar havzalarda topyekûn uygulanacak arıtma ve koruma projelerinden sonra Kızılırmak suyu Ankara'ya verilmeli idi. Bunlar yapılmadan Kızılırmak suyu Ankara'nın şebeke suyuna dahil edilmiştir. O günden beri Kızılırmak suyu tartışmaları devam etmektedir. Değişik raporlar ortaya çıkmaktadır,

İvedik arıtma tesisleri Kızılırmak suyunun çevresel ve sanayi atıklarına ait karışımları, ağır metalleri arıtmaya yeterli mi? Bu su gerçekten kısa ve uzun vadede insan sağlığı için zararsız hale getirilebilmekte midir?

Ankara’nın içme suyunu temin ettiği barajların ve havzalarının mevcut durumu nedir? Özellikle Çubuk ve Bayındır Barajları kısa ve uzun vadeli tedbirleri içeren projeler uygulanmalı mı? Adı geçen barajların kullanım planı nedir?

Ankara'nın varoşlarındaki gecekondu mahalleleri imara açılmakta  yeni mahalleler ortaya çıkmakta. Mahallelerde yaşayan nüfus artmakta, değişmektedir. Ama genellikle eski su şebekelerinin ve kanalizasyonların  yenilenmediği de Ankara'nın acı bir gerçeğidir. Zaman zaman şebekelerin patlaması, caddelerde adeta suni dereler, nehirler şeklinde aktığı da Ankara'nın ayrı bir gerçeğidir. Mevcut şebekelere, günün ihtiyaçlarına ve gelecek hesaplarına cevap verecek şekilde el atılmalıdır. Aksi hâlde Ankaralı suya zararlı atıkların karışması, hatta bu nedenle ortaya çıkabilecek salgın enfeksiyon hastalıkları riski ile karşı karşıyadır.

Bugün Ankara’da şebeke suyunun içerikleri nedeni ile kombilerin sık arızaya girdiği, sitelerin depolarının, evsel filtre ve arıtmaların her geçen gün insanları daha rahatsız edici görüntüler sergilediği tartışılmaktadır. Her geçen gün daha çok Ankaralı içemediği şebeke suyunu çayda, yemekte hatta bulaşıkta kullanmaktan vazgeçiyor. Ya vazgeçme imkânı olmayanlar. Onlar ne yapabilir? Özellikle Kızılırmak suyu Ankara şebekesine verildikten sonra tat, koku, filtreye (ev) bıraktığı içerik ve bulaşıkta bıraktığı lekeleri ile her geçen gün kafalar daha fazla karışmakta. Daha sık tartışılmaktadır.

Kızılırmak suyu gündeme geldiğinden beri Sayın Belediye Başkanı Melih Gökçek'in tavırları, davranışları, beyanatları arasındaki tutarsızlıklar kafaları karıştırmaya devam etmiştir. Nitekim son günlerde kamuoyuna yansıyan "yeterli yağış olursa Kızılırmak suyunu şebekeye vermeyeceklerini açıklaması ve sonra Kızılırmak suyunu kesmesi" iyice kafaları karıştırmıştır. Âdeta adı geçen suyun insan sağlığı yönünden güvenilirliği ile ilgili önceki açıklamalarını çürütmüştür.

Yukarıda ortaya koymaya çalıştığımız problemlerin araştırılması ve çözüm yollarının bulunması konusunda Yüce Meclisimize büyük görev düşmektedir. Anayasa'nın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105. maddesi uyarınca bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve talep ederiz.

2.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak ve 38 milletvekilinin, denizcilik sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/331)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türk Denizcilik Sektörünün sorunlarının ve çözüm yollarının belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98’inci, TBMM İç Tüzüğünün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca “Meclis Araştırması” açılması için gereğini saygılarımızla arz ve talep ederiz. 24.02.2009

1) Durmuşali Torlak                      (İstanbul)

2) Mehmet Şandır                          (Mersin)

3) Oktay Vural                               (İzmir)

4) Gürcan Dağdaş                          (Kars)

5) Atila Kaya                                 (İstanbul)

6) Ertuğrul Kumcuoğlu                  (Aydın)

7) Abdülkadir Akcan                     (Afyonkarahisar)

8) Hüseyin Yıldız                          (Antalya)

9) Muharrem Varlı                         (Adana)

10) Kadir Ural                                                                                         (Mersin)

11) Süleyman Turan Çirkin           (Hatay)

12) Cemaleddin Uslu                     (Edirne)

13) Yılmaz Tankut                         (Adana)

14) Metin Çobanoğlu                     (Kırşehir)

15) Bekir Aksoy                            (Ankara)

16) Ahmet Kenan Tanrıkulu          (İzmir)

17) Zeki Ertugay                            (Erzurum)

18) Sabahattin Çakmakoğlu           (Kayseri)

19) Şenol Bal                                 (İzmir)

20) Mustafa Kalaycı                      (Konya)

21) Kürşat Atılgan                         (Adana)

22) Akif Akkuş                             (Mersin)

23) Ahmet Bukan                          (Çankırı)

24) Hasan Özdemir                        (Gaziantep)

25) Kamil Erdal Sipahi                  (İzmir)

26) Behiç Çelik                              (Mersin)

27) Beytullah Asil                          (Eskişehir)

28) Alim Işık                                 (Kütahya)

29) Hasan Çalış                             (Karaman)

30) Recep Taner                             (Aydın)

31) Osman Durmuş                       (Kırıkkale)

32) Emin Haluk Ayhan                  (Denizli)

33) Hakan Coşkun                         (Osmaniye)

34) Hamza Hamit Homriş              (Bursa)

35) Reşat Doğru                            (Tokat)

36) Mehmet Günal                         (Antalya)

37) Mustafa Kemal Cengiz            (Çanakkale)

38) Mithat Melen                           (İstanbul)

39) Ahmet Orhan                           (Manisa)

Gerekçe:

Denizcilik sektörü; yük ve yolcu taşımacılığı, liman faaliyetleri, gemi inşa ve tersanecilik hizmetleri ve deniz turizmini oluşturan; kruvaziyer turizm, marina işletmeciliği, yat işletmeciliği, yat yapım ve çekek yeri faaliyetleri, dalış turizmi ve su sporu faaliyetleri, yanı sıra balıkçılığı ile ülkemizin lokomotif sektörlerinden biridir. Son yıllarda da başta gemi inşa sektörü olmak üzere, denizciliğimiz bir çok yönüyle ülkemiz ekonomisine ve vatandaşlarımızın refahına önemli katkılar sağlamıştır.

Gemi inşa sektörü bilindiği gibi, emek yoğun ve yüksek katma değerin üretildiği bir ağır sanayi koludur. 150.000 kişilik istihdam sağlayan, gemi ve yat yapımı ile önemli ölçüde yan sanayi kollarını destekleyen, ihracat yolu ile ülkemize döviz kazandıran, milli denizcilik firmalarına inşa veya tamir edilen gemiler yolu ile de döviz ikamesi sağlayan bir reel sektördür. Gemi inşa sektörü dünyada birçok örneğini görebileceğimiz ülkelerin ekonomisini düzeltmesinde lokomotif sektör rolünü üstlenmiştir. Gemi inşa sektöründe çalışan 1 işçiye ilave olarak yan sanayide 6 işçi daha istihdam edilmektedir.

Dünyada 2008 yılının başlarındaki azalmayı takiben yıl ortalarında yeniden canlanmış olan gemi inşa pazarlarında Ağustos ayının sonlarında ciddi düşüşler yaşamaya başlamış, 2007 Aralık ayında 200 kadar olan aylık siparişler 2008 yılının aynı ayında 7 adet yeni sözleşme seviyesine gerilemiştir. Ülkemiz gemi inşa sektöründe ise 2008 yılının ağırlıklı olarak ikinci yarısında siparişteki 98 gemi kontratı ertelenmiş, 68 adet sözleşme ise iptal edilmiştir. 2008 yılı sonu itibariyle ülkemiz genelinde sipariş alınmış olan gemi sayısı 244 adet olup bunlardan inşaları başlamış olan 196 adedin 2009 yılı ve 2010 yılının ilk aylarında tamamlanması mümkün görülmektedir. Deadweight ton bazında 2008 yılı başlarında 6.3 milyon DWT olan gemi sipariş bugün 2.5 milyon DWT' nun altına inmiştir.

Gemi inşa ve onarım faaliyetlerinde hizmet ve yarı mamul alımlarıyla yan sanayi ve diğer sektörlere doğrudan veya dolaylı olarak sunulmakta olan gelir kapasitesi ve bu sektörlerdeki çalışanlarında yine devlete doğrudan gelir sağladığı dikkate alınırsa, gemi sanayinin durmasının geniş kitleler ve nihayetinde devlet için önemli sorunları gündeme getireceği aşikârdır. Bu sektörde, yapımına başlanmış ancak yarım kalma olasılığı olan gemiler, yapımına başlanmak üzere olunan resmi siparişlerin iptali ve yeni sipariş alınamaması nedenleriyle ciddi bir istihdam azalması gerçeği ile siparişlerin iptali ve yeni sipariş alınmaması karşı karşıya bulunulmaktadır. Sadece 2008 yılı Ağustos ayında tersanelerde doğrudan istihdam edilen 36.981 kişilik istihdamda 8.900 civarında bir azalma gerçekleşmiştir.

2008 yılı sonu itibariyle ise işten çıkartılan doğrudan çalışan sayısı 20.000 kişiyi aşmış bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, gemi yan sanayinde talepte de doğrudan azalma nedeniyle gerçek olarak bu sayıdan çok daha fazla işçinin işine son verilmiş olduğu değerlendirilmektedir.

Tersanelerimizde yeniden bir canlanma hamlesi kaçınılmaz duruma gelmiştir. Yeniden canlanma sayesinde istihdam ve katma değer yaratılabilmesinin bugün için vazgeçilmez ve en öncelikli koşulu, tersanelerimizin yeniden üretir duruma gelebilmelerinin önünü açmaktan geçmektedir.

Capesize dökme yük piyasası navlun endeksi önemli bir göstergedir. Günlük kazançlar 2008 yılında hem tepe, hem de dip noktalarını görmüştür. 2008 Mayıs'ta günlük 200 bin dolardan sözleşme yapılırken 6 ay sonra 2008 Aralık'ta 2000 doların altında sözleşmeler yapılmıştır.

Tüm bu göstergeler, önlem alınmaması durumunda, Ülkemizi sektörde dünya sıralamasında beşinciliğe yükselten gemi inşa sanayinin, dolayısıyla Türk denizciliğinin ağır faturalar ödeyeceğini göstermektedir. Bu nedenlerle yaşanan krizin sektör üzerindeki etkilerinin incelenmesi, sektörün ayakta kalmasını sağlayacak politika ve önlemlerin en kısa sürede hayata geçirilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına geçiyoruz.

Bu kısımda yer alan, uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca kurulan (10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 Milletvekilinin, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 Milletvekilinin, Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30 Milletvekilinin, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 Milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22 Milletvekilinin, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 24 Milletvekilinin ve Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 26 Milletvekilinin, Uyuşturucu Başta Olmak Üzere Madde Bağımlılığı ve Kaçakçılığı Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) (S.Sayısı:323) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

İç Tüzük’e göre Meclis araştırması komisyonu raporu üzerindeki genel görüşmede ilk söz hakkı önerge sahibine aittir. Daha sonra İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre siyasi parti grupları adına birer üyeye, şahıslar adına 2 üyeye söz verilecektir. Ayrıca, istemleri hâlinde komisyon ve Hükûmete de söz verilecek, bu suretle Meclis araştırması komisyonu raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmış olacaktır.

Konuşma süreleri, komisyon, Hükûmet ve siyasi parti grupları için yirmişer dakika, önerge sahipleri ve şahıslar için onar dakikadır.

Komisyon Raporu 323 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Rapor üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum:

Önerge sahipleri adına:  Canan Arıtman, İzmir Milletvekili; Tekin Bingöl, Ankara Milletvekili; Selma Aliye Kavaf, Denizli Milletvekili; Halide İncekara, İstanbul Milletvekili; Vahit Kiler, Bitlis Milletvekili; İsmet Büyükataman, Bursa Milletvekili; Ahmet Gökhan Sarıçam, Kırklareli Milletvekili.

Gruplar: Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Reşat Doğru, Tokat Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ahmet Ersin, İzmir Milletvekili; AK PARTİ Grubu adına Hasan Kara, Kilis Milletvekili.

Şahısları adına: Sedat Kızılcıklı, Bursa Milletvekili; Kemalettin Aydın, Gümüşhane Milletvekili.

İlk söz İzmir Milletvekili Canan Arıtman’a aittir.

Sayın Arıtman, buyurun.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis araştırma raporu üzerine, halk sağlığı bakış açısıyla, durum ve sorun tespiti ile çözüm önerilerimi sunmak üzere söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. 

Madde kullanımı ve bağımlılığı, yalnızca bireyi değil onun ailesini, yakın çevresini ve toplumu da psikolojik, sosyolojik, ekonomik ve sağlık sorunlarına yol açarak ağır bir biçimde etkileyen bir olgudur. Bu olgu, güvenlik güçleri ve yargı açısından suç, sosyolog ve psikologlarca bir davranış bozukluğu, bağımlılığı tedavi eden doktorlar açısından ise tıbbi bir problemdir.

Tüm çağdaş dünyada olduğu gibi ülkemizde de yasal ya da yasa dışı tüm bağımlılık yapıcı maddelerin kullanımı ve madde bağımlılığı toplumsal bir halk sağlığı sorunu olarak kabul edilmektedir. Yasal düzenlemelerimizde de madde bağımlıları, yine tüm çağdaş dünyada olduğu gibi öncelikle hasta olarak kabul görmektedir. Kronik bir hastalık olan madde bağımlılığının korunma, erken tanı ve tedavisi mümkündür ve önemlidir.

                      

(x) 323 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Meclis araştırması önergesinin ön görüşmeleri 5/2/2008 tarihli 58’inci ve 12/02/2008 tarihli 43’üncü birleşimlerde yapılmıştır.

Her geçen yıl tüm dünyada olduğu gibi bizim ülkemizde de kullanıcı ve bağımlıların sayısında artış olduğu gözlenmektedir. Ne yazık ki, ülkemizde durumu ortaya koyan kapsamlı bir araştırma ve veri mevcut değildir. Özellikle son yıllarda gençler arasında madde kullanımının dikkati çeker bir şekilde arttığı görülmektedir. Son araştırmalara göre yüzde 300’lük bir artışın yanında, kullanım yaşının da on bir yaşa kadar düşmesi çok endişe vericidir. Maddeye başlama yaşı her geçen yıl daha erken yaşa inerken, gençler arasında birden fazla, yani çoklu madde kullanımı artmaktadır.

Madde bağımlılığı, kullanıcıların hem mesleki hem sosyal hem de ailevi işlevselliklerinin bozulmasına, sağlık sistemini çok daha fazla kullanmalarına, hepatit B, hepatit C, AIDS gibi hastalıkların yayılmasına yol açarak ülke ekonomisine mali yük getirmektedir.

Ayrıca, terör örgütlerinin en önemli gelir kaynağı uyuşturucu kaçakçılığı ve ticaretidir. Madde kullanımı, bir anlamda teröre destek vermek olup bu, ülkeden de ülkeye zarar vericidir. Bir an önce ve etkin bir şekilde gençlerimize sahip çıkmalıyız; yoksa sokaklar, uyuşturucu tacirleri ve terör örgütleri onları pençelerine alıverir.

Bu mücadelede toplumun uyuşturucu problemi algısı soruna yönelik çözümlerin üretilmesinde ve uygulanmasında önemli rol oynamaktadır. Madde bağımlılığının öncelikli olarak adli ve ahlaki bir sorun olarak algılanması, bireyin bu şekilde etiketlenmesi bu insanların toplum dışına itilmelerine yol açmaktadır. Bu suçlayıcı ve cezalandırıcı yaklaşım bağımlıların tedaviye başvurularının önünde bir engel oluşturmaktadır. Madde bağımlılığının bir sağlık sorunu olduğu mesajının topluma daha yoğun ve vurgulanarak verilmesi gerekmektedir. Özellikle medyanın bu konuda büyük sorumluluğu vardır. Bu mesajın içinde madde bağımlılığının tedavi edilebilen bir sorun olduğu ve sağlık kuruluşlarına başvurmanın önemi vurgulanmalıdır. Toplumsal bir sağlık sorunu olan madde kullanımından ve bağımlılığından çocuk ve ergenleri korumak için ülkemizde sektörler arası uygulanan bir politika ne yazık ki, mevcut değildir. Acilen çocuk ve ergenlerin sağlıklarının korunması ve geliştirilmesi, kişisel gelişimlerini desteklemek, güç koşullar altındaki çocukları izlemek ve gelişimlerini desteklemek amacıyla çocuk ve ergen politikası geliştirilmelidir. Okul sistemi içinde olan gençlerimiz başta olmak üzere tüm gençlerde durum tespiti ve risk etmenlerinin belirlenmesi çalışmaları yapılmalıdır. Özellikle gençlerle ilgili veri toplanması konusunda büyük eksiklikler vardır. Gerekli araştırmalar yapılmamaktadır. Madde kullanımı yönünden risk taşıyan çocuk ve gençler acilen belirlenmeli, madde kullanımı erken dönemde tespit edilmelidir.

Millî Eğitim Bakanlığı en kısa sürede 2003 yılında yapılan çalışmanın tekrarı yönünde izin vermelidir. Millî Eğitim Bakanlığının bunu yapmadığı takdirde “Uyuşturucuyla mücadele konusunda çocuklar için, gençlerimiz için bir şey yaptık.” demeye hakkı olamaz. Ayrıca Millî Eğitim Bakanlığı kadrosunda yer alan psikolojik danışmanlık ve rehber öğretmen sayısı artırılmalıdır.

Tanı ve tedavi alanlarında sorunlar vardır. Madde kullanan kişiyi bildirmemenin cezai müeyyidesi ve “hasta mahremiyetine saygı” etik kuralı arasındaki çelişki hekimlerin madde kullanım tedavisinden uzaklaşmalarına neden olmaktadır. Bu çıkmaza girmemek için hekimler bağımlılık tedavisiyle uğraşmak istememektedirler. Hekimlerin madde bağımlılığı tedavisi yapmalarını sağlamak amacıyla Türk Ceza Yasası’nın 280’inci maddesi, Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi ve Hasta Hakları Yönetmeliği’nin uyumsuz yönlerinin yeniden düzenlenmesi gereklidir.

Uyuşturucu kullanan ve haklarında tedavi ve denetimli serbestlik kararı verilen kişilerin sosyal güvencelerinin bulunmaması hâlinde tedavi masraflarının karşılanmasında zorluklar yaşanmaktadır ve ne yazık ki çok sayıda vaka bu nedenle tedaviyi bırakmak zorunda kalmaktadırlar. Sosyal güvencesi olanlarda bile hasta ücret ödemeleri yetersizdir. Madde bağımlılığı tedavisi sağlık uygulama talimatında ayrı bir bölümde açıklamalı olarak ele alınmalı, ayakta veya yatarak tedavi uygulamaları paket dışı işlem görmelidir.

Sokakta yaşayan çocukların tedavilerinin yapılmasında da bazı sorunlar vardır. Öncelikli olarak, Sağlık Bakanlığına bağlı tedavi merkezlerinin bölgesel planlama yapılarak sayısının ve çocuk yatak servisinin artırılması gereklidir. Aile bağları zayıflamış ve sokakta yaşamayı alışkanlık hâline getirmiş çocukların madde bağımlılığı tedavilerinin yatırılarak yapılması, eğer ayaktan tedavisi yapılacaksa mutlaka SHÇEK’le iş birliği yapılarak bu çocukların SHÇEK’e bağlı gece barınma merkezlerinde kalmaları sağlanmalıdır. Bu çocuklara tedavi sonrası uzun dönemli rehabilitasyon programları uygulanarak tekrar madde kullanmaları önlenmelidir.

Tedavi alanında çalışan personel sayısı yetersizdir. Ülke genelinde, psikiyatri uzmanı sayısının azlığı yanında, “sorunlu ve riskli alan” olarak kabul edilen bağımlılık tedavisi alanı tercih edilen bir alan olmadığından sağlık personeli sayısında yetersizlik ortaya çıkmaktadır. Bu alanda çalışan sağlık personelinin özlük haklarının iyileştirilmesi ve yasal olarak da “riskli grup” olarak kabul edilerek maddi iyileştirmenin sağlanması, bu alanı daha cazip hâle getirerek çalışacak personel sayısının artmasını sağlayacaktır.

Tedavi kurumları AMATEM sayısı ve dağılımı yetersizdir. Tedavi hizmetleri kapsamında, 2008 sonu itibarıyla, 20 adet alkol ve madde bağımlılığı tedavi merkezi vardır, bunlardan ancak 11’i Sağlık Bakanlığı bünyesindedir. Bağımlılık tedavisine başvuranlara tedavi için ileri bir tarihe randevu verilmesi ve tedavi merkezlerinin yaşanılan bölgelere uzak olması gibi sorunlar tedavi isteğini de imkânını da engellemektedir. Bağımlılık tedavisinde, tedavi isteği gösteren kişiye tedavinin hemen başlanması çok önemlidir. Bağımlı, karar verdiğinde tedaviyi hemen alamazsa sonra çoğunlukla bu kararından caymaktadır. Ayrıca tedavi kurumlarında, çocuklar ve kadınlar gibi özel gruplara hizmet veren ve madde tipine göre, hatta tedavi modeline göre uzmanlaşmış merkezler ya yetersiz ya da hiç yoktur.

Madde bağımlılığı politikası içine zarar azaltma politikalarının eklenmesi, ilk adım tedavi, yatırılarak tedavi, uzun dönemli tedavi ve rehabilitasyon uygulamalarının ülke içinde yaygınlaştırılması gereklidir. Bağımlıların tedaviye erişimlerinin kolaylaştırılması, tedavi kurumlarının araştırma, eğitim, hizmet, personel ve altyapı yönünden güçlendirilmesi gereklidir.

Bağımlılığın toplum içindeki takibi yetersiz olup rehabilitasyonu ve uzun dönemli tedavisi ise yoktur. Çözüm için madde bağımlılığı tedavisi sonrasında aynı çevrede tekrarlama olasılığının azaltılmasına yönelik ek müdahale programlarına ihtiyaç vardır. Ebeveyn bakımından yoksun ve risk altındaki çocuklara yönelik SHÇEK tarafından sosyal rehabilitasyon programlarının toplum tabanlı uygulamasına yönelik projeler geliştirilmelidir. Ülkemizde madde kullanımıyla ilgili birçok kurum kendi sorumluluk alanında çok özverili çalışmalar yapmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

CANAN ARITMAN (Devamla) – Bir dakikada tamamlarım. Teşekkür ederim.

Ancak, koordinasyon eksikliği veya sorumluluk ve yetki çatışmaları nedeniyle ulusal mücadele programı istenilen başarıya ulaşamamaktadır. Birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de tüm kurumları bir çatıda toplayacak, doğrudan Başbakanlığa bağlı olarak çalışacak, ülke politikalarını oluşturacak yetkilerle donatılmış, bu alanda çalışan tüm bakanlık ve kurumlardan atanmış temsilcilerle oluşmuş genel müdürlük düzeyinde bir kurumsallaşmaya acilen gereksinim vardır.

Sözlerimi bitirirken Komisyon üyelerimize, değerli uzmanlarımıza, tüm emeği geçenlere bir kez daha teşekkür eder, yüce Meclise saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arıtman.

Denizli Milletvekili Sayın Selma Aliye Kavaf.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SELMA ALİYE KAVAF (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu hakkında önerge sahibi arkadaşlarım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesile ile yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sosyal bir varlık olan insanın çevresiyle uyum içinde olması akıl ve zihin sağlığıyla mümkündür. Bu sebeple, aklın ve bilincin en büyük düşmanı olan uyuşturucu, insanın uyum gücünü zaafa ve iflasa götürmekte, onu aileden, toplumdan ve çevresinden kopararak yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da sorumsuz bir hayata mahkûm etmektedir. Bağımlıyı yaşayan bir ölü hâline getiren uyuşturucuların bu sebeple bağımlıya, aile hayatına, doğacak çocuklara, iş hayatına, ülke ekonomisine ve toplumsal ahlaka verdiği zararları ifade etmek mümkün değildir.

Dünyadaki küreselleşme hareketleri ve sınırların sanal bir çizgi hâline dönüşmesiyle bağımlılık yapıcı ve yasal olmayan madde kaçakçılığının sadece ülke sorunu olmaktan çıkıp bölgesel ve uluslararası suç ve problem hâline geldiği bir gerçektir. Uyuşturucu madde sorununun bütün ülkeleri tehdit eden yeni bir boyutu da menfaat çevreleri için rant, terörün ucuz finans kaynağı, uluslararası ilişkilerde ideolojik ve politik araç ve hedef ülke toplumuna karşı sosyopsikolojik dejenerasyon, zihnî ve ahlaki çöküntü olgularının ön plana çıkartılmasıdır. Her ülkede değişen oranlarda olmakla beraber, hemen hemen bütün ülkeler uyuşturucudan olumsuz yönde etkilenmektedir.

Yüksek boyutlardaki uyuşturucu kullanımı, yüksek oranda şiddeti ve suçu da beraberinde getirmekte, AIDS başta olmak üzere bazı hastalıkların oluşumuna sebep olmakta, sosyal yapıda çökmeye sebep olmakta ve bazı kesimlerin daha fazla uyuşturucu kullandığının ortaya konulmasıyla birlikte uyuşturucu bağımlıları toplumun her kesimini etkilemektedir. Örneğin, erkekler kadınlara göre, şehirde oturanlar kırsal kesimde oturanlara göre, gençler de yaşlılara göre daha fazla uyuşturucu kullanmakta ve bu oran günden güne artmaktadır. Bu durum, ailelere, yoksullara, ulusal sağlık sistemi üzerine de çok ciddi yükü beraberinde getiriyor.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin ve dünyanın önemli bir sorunu olarak özellikle son yıllarda artış eğilimi gösteren uyuşturucu, uyuşturucunun dağıtımı, ticareti ve uyuşturucu dağıtımından, üretiminden ve ticaretinden birtakım illegal örgütlerin birtakım menfaatler sağlayıp daha sonra da bunun değişik toplumsal mekanizmalara zarar verir boyutlarda çalışmalarda bulunması hepimizi rahatsız etmektedir.

Bu konuyla ilgili olarak Parlamentomuzda bulunan bütün partilerin milletvekillerinin aynı hassasiyeti paylaştığını biliyoruz. Bu Komisyonun kuruluş aşamasında verilen önergeler de bu konuda herkesin hemfikir olduğunun çok önemli bir göstergesidir.

Değerli milletvekilleri, konuyla ilgili olarak illegal uyuşturucu maddeler kullanan kişiler bunları elde etmek için çeşitli risklerin içine girmekte ve bu risklerden dolayı da bu maddelerin alımı-satımı önemli bir miktarda ekonomik değer kazanmaktadır.

Sentetik uyuşturucu kullanımında azalma olmakla birlikte ciddi miktarda eroin tarzı bağımlılık yapan uyuşturucu maddelerde -ki yaklaşık yüzde 8 oranında- her yıl artış var ve dünyada 400 milyar civarında bir uyuşturucu ticaret hacminin olduğu da göz önüne alındığında, bunun göz ardı edilmemesi gereken ve bugün yapılan her türlü mücadelenin dahi ötesinde birtakım tedbirlerin ve mücadele yollarının da tespit edilmesinin zorunlu olduğu bir konu olduğunu dikkatlerden kaçırmamak gerekir.

Dünya Bankasının 2007 tarihli uyuşturucu raporuna göre on beş-altmış dört yaş arası dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 5’i, yani 200 milyon kişinin uyuşturucu kullandığı ifade edilmektedir. Bunların 25 milyonu ise hayati fonksiyonlarında son noktaya gelmiş insanlardan oluşmaktadır. 200 milyonluk bir kullanıcı kitlesi olan uyuşturucu pazarında dönen para ise hayret verecek boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığının verilerine göre 429 milyar dolar seviyesine ulaştığı ifade edilmektedir. Bu nedenle bu meblağ, sayın milletvekilleri, Türkiye'nin millî gelirine neredeyse eş değer bir boyuta, hatta birçok dünya ülkesinin… Ki, ülkemizin de millî gelir sıralamasında dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olduğunu düşünürsek, bu piyasada ne kadar para döndüğünü anlamamız açısından bize ciddi bir fikir vermektedir.

Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve İlgili Suçlar Dairesi tarafından Cenevre’de açıklanan 27 Haziran 2007 tarihli Rapor’da da dünyanın en büyük uyuşturucu sağlayıcılarının Afganistan’ın güneyi, Güneybatı Kolombiya ve Doğu Myanmar gibi merkezî otoritenin dışındaki bölgeler olduğuna yer verilmiştir.

Yine, terör örgütlerinin, uyuşturucu madde kaçakçılığının imalat, taşıma, aracılık, satış ve sokak satıcılığı gibi her safhasında yer alarak finansal destek sağladıklarına da bu raporda dikkat çekilmiştir.

Avrupa’da uyuşturucu ticaretini kontrol altında tutan PKK’nın, Afganistan, Pakistan ve Irak üzerinden getirilen uyuşturucuya, İtalya, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya’daki yasa dışı örgütler ile iş birliği içerisinde Avrupa’ya nasıl aktardığı ve pazarladığı da belgeleriyle birlikte ortaya konmuştur.

Bağımlılık yapıcı maddeler, bunların ticaretini yapan odaklar, bağlantılı suçlar ve sorunlar sadece bizim ülkemizin değil, günümüzün dünyasının en önemli sorunları arasında yer almaktadır. Bu sorun ile yeterince baş edebilmek de uluslararası iş birliği çerçevesinde delile dayalı bir politika ve strateji izlemekle mümkündür. Bu amaçla, güvenilir, karşılaştırılabilir nesnel veri toplanması, değerlendirilmesi ve analiz edilmesi gibi işlevleri yerine getirmek üzere Portekiz Lizbon’da kurulan Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi 1993 yılında kurulmuştur. Merkez, Avrupa Birliğine üye ve aday ülkelerden yapılandırılmıştır. Ülkemizin bu Merkeze üyelik süreci 2000 yılında yapılan başvuruyla gerçekleşmiştir. Türkiye’nin katılımını düzenleyen anlaşma, Ekim 2006 tarihinde Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilmiştir.

Fiziki yapı, personel ve fonksiyonel açıdan en elverişli kurum olduğuna karar verilen Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Dairesi Başkanlığı, 16 Mayıs 2002 tarihinde Başbakanlık makamı tarafından Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezinin ulusal temas noktası olarak yetkilendirilmiştir. “Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi” adıyla kurulan ulusal temas noktası, görevi ve konumu gereği itibarıyla Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı gibi "kurumsal temas noktaları" adı verilen birçok kurum ve kuruluşla iş birliği içerisinde görevlerini sürdürmektedir.

Türkiye, coğrafi konumu ve ülkemizin Avrasya coğrafyasında bulunması, Asya ve Avrupa Kıtalarının birleşme noktası olması, doğusunda üretim bölgelerinin bulunması, transit geçiş yollarının üzerinde yer alması ve buna tarihî konjonktürü ve o medeniyetlerin izlerini taşıması da eklendiğinde uyuşturucu madde kaçakçılığı için maalesef cazip bir ülke olmaktadır. Avrupa'da uyuşturucunun en az kullanıldığı ülkeler arasında yer almamıza rağmen, yapılan araştırmalar ve uzmanların yorumları, uyuşturucu kullanma oranının dünyada olduğu gibi ülkemizde de son yirmi yılda maalesef arttığını ortaya koymaktadır. Dünyadaki ve ülkemizdeki artış, devletimizin uyuşturucuyla mücadelesindeki kararlılığını da artırmıştır.

Dünya yasa dışı afyon üretiminin yüzde 85'lik bir kısmını karşılayan Afganistan'da 2005 yılında 104 bin hektarlık bir alanda yasa dışı haşhaş ekimi yapılıp 4.100 ton yasa dışı afyon üretilirken 2006 yılında 2005 yılına göre yüzde 59'luk bir artma ile 165 bin hektarlık alanda yasa dışı haşhaş ekimi yapılıp yüzde 49'luk bir artma ile 6.100 ton yasa dışı afyon üretimi yapılmıştır.

Afganistan kaynaklı afyon ve türevi uyuşturucu maddeler İran, Türkiye, Balkan ülkeleri üzerinden, Tacikistan, Özbekistan, Kazakistan, Rusya, Doğu Avrupa ana güzergâhları üzerinden Batı Avrupa'ya ulaşmaktadır. Ayrıca, Pakistan üzerinden deniz yoluyla doğu Akdeniz rotası izlenerek eroin ihracının mevcudiyeti tespit edilmiş olup ülkemiz de bu güzergâh içerisindedir.

Türkiye'nin bulunduğu coğrafyada meydana gelen uyuşturucu madde kaçakçılığı olaylarına bakıldığında, özellikle Afganistan kaynaklı afyon ve türevi uyuşturucu maddelerin doğudan batıya, Batı ve Doğu Avrupa kaynaklı extacy ve captagon gibi sentetik uyuşturucu maddelerin ve uyuşturucu üretiminde kullanılan kimyasal maddelerin ise batıdan doğuya kaçakçılığının yapıldığı tespit edilmiştir.

Afyon ve türevi uyuşturucu maddenin üretildiği Güneybatı Asya ile bu uyuşturucu maddelerin tüketildiği Avrupa ülkeleri arasında kalan ülkemizde yakalanan afyon ve türevi uyuşturucu maddelerin hemen hemen hepsi Avrupa ülkelerine gitmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SELMA ALİYE KAVAF (Devamla) –Kaçakçılık organizasyonları, yakalanma riskini en aza indirmek için uyuşturucu maddeleri doğrudan Avrupa'ya sevk etmeden önce kontrol mekanizmalarını tam kuramamış Doğu Avrupa ülkelerinde depolamakta, uygun zaman ve şartların oluşturulmasında partiler hâlinde Batı Avrupa pazarına sevk edilmektedir.

Ülkemiz, uyuşturucuyla ilgili mücadelesinde teknolojinin sağlamış olduğu teknik imkânlar, analiz programları, kontrollü teslimat uygulamaları gibi teknik, taktik ve teknikleri sonuna kadar kullanmakta ve yıllardan beri elindeki tüm bu kaynakları bu yönde kullanmak suretiyle uyuşturucu madde kaçakçılarına karşı kararlı bir mücadele sürdürmektedir.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bu, yalnızca bir hükûmet meselesi değildir. Devletin uyuşturucu maddeyle ciddi bir mücadele içinde olduğu, yıllardır, aşikârdır. Türkiye, uyuşturucuyla ilgili mücadelesini dört ayrı operasyon birimiyle yürütmektedir. Bunu polis, jandarma, sahil güvenlik ve gümrük muhafaza marifetiyle yürütmektedir. Bunun neticesi olarak ülkemizde 2006 yılında Avrupa ve AB ülkelerinde yakalanan eroin maddelerinin toplamından daha fazla eroin maddesi yakalanmıştır.

2007 yılına ait Avrupa Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığını İzleme Merkezinin 12’nci Uyuşturucu Raporu, Türkiye'de okul öğrencilerinin yüzde 10'unun uyuşturucu kullandığını ortaya koymaktadır. Türkiye'de uyuşturucuya başlayanların yüzde 50'si on ve on iki yaşlarında başlamaktadır.

Ülkemizin uyuşturucuyla ilgili mücadelede edindiği en önemli tecrübe, uyuşturucu madde ticaretinin sadece organize suç gruplarının değil, terör örgütlerinin de yasa dışı faaliyetlerini finanse etmek için kullandığı kaynaklardan en büyük payı oluşturduğudur.

Ülkemiz, geçmişte olduğu gibi günümüzde de terör örgütlerinin eylemine hedef olmuştur. Terör örgütlerinin, uyuşturucu kaçakçılığının her safhasında yer alarak finansal destek sağladıkları tespit edilmiştir. Organize suç örgütleri ve terör örgütleri uyuşturucu madde ticaretinden elde ettiği parayı çeşitli yöntemlerle aklayarak yasal sisteme sokmakta ve bu paraları her türlü yasa dışı faaliyetlerin finansmanında ve maalesef silah temininde kullanmaktadır.

Yine, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi verilerine göre, 2005 yılında Afganistan kaynaklı afyon ve türevi uyuşturucu maddelerin satışından elde edilen gelirin 5 milyar dolarlık kısmı Türkiye'de kalmıştır. Ülkemizde kalan bu paranın önemli bir kısmıyla ise PKK terör örgütüne finansman sağlandığı tespit edilmiştir.

Bu nedenle, uyuşturucu madde ticaretiyle yapılan mücadele sadece sağlık ve mali sistemle ilgili olmayıp, ülke güvenliğinin sağlanmasıyla da çok yakından ilgilidir.

Sonuç olarak, uyuşturucuyla mücadele, gerek ekonomik gerekse sosyal alanda meydana getirdiği zarar ve yıkımlardan dolayı diğer ülkeler gibi ülkemizin de -burası son derece önemli- büyük kaynak ayırarak mücadele etmek zorunda olduğu ciddi bir sorundur. Çeşitli boyutlarıyla bu konunun araştırılmasını sağlamak ve insanlarımızı, özellikle de gençliğimizi bu beladan uzak tutmak…

BAŞKAN – Sayın Kavaf…

SELMA ALİYE KAVAF (Devamla) –Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yani önemli bir konu, sözünüzü kesmek istemiyorum ama üç dakikayı aştık. Lütfen…

SELMA ALİYE KAVAF (Devamla) – …uyuşturucu trafiğinin tüm unsurlarıyla birlikte deşifre edilerek çözülebilmesi için bu önemli konuyu Meclis gündemine getirmiş bulunuyoruz.

Komisyondaki bütün arkadaşlarıma gayretli çalışmalarından dolayı teşekkür ediyor, bundan sonraki çalışmalar için de başarılar diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İstanbul Milletvekili Sayın Halide İncekara.

Sayın İncekara, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HALİDE İNCEKARA (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; arkadaşlarımın bir kısmı sağlık açısından baktılar, bir kısmı kaçakçılık açısından baktılar, ben, çocuğu tehdit açısından bakacağım. Önerge veren diğer arkadaşlarımın da önerge gerekçelerine baktığımda, genellikle çocukla illiyet kurmaları şahsımı çok sevindirdi. İktidar ve muhalefet milletvekillerinin birlikte verdikleri önergelerle oluşturulan Komisyonda çalışan bütün arkadaşlarıma emeklerinden dolayı çok teşekkür ediyorum. Lakin, Meclis Başkan Vekilimiz başta olmak üzere, yürütmenin temsilcileri de burada, şunu söylemek isterim ki, bu araştırma komisyonları raporları artık tozlu rafların süsü olmamalı. Mutlaka bu raporları dinleyen iktidar temsilcileri, en geç bir yıl içinde araştırma komisyon raporunun sonucundaki önerilerin ne kadarını hayata geçirip geçirmediklerini burada gelip milletvekillerinin huzurunda sunmalıdır. Aksi takdirde, zaten biz biliyoruz, zaten biz yapıyoruz mantığıyla bu araştırma komisyonları raporları maalesef ziyan zebil olmaktadır. Bu hassasiyetimi herkesle paylaşmak istiyorum.

Ben konuya biraz farklı bakmak istiyorum. Sayı artışı, doğru, lakin Avrupa’da en az, uyuşturucu ve bağımlılık konusunda en az kullanıcılar arasındayız; çocuklarımızı tehdit eden şey, yükseliş hızının çok olması ve yaşın küçük yaşlara kadar düşmesidir. Şimdi, Avrupalı şunu diyebilir: “Gençlik geleceğimizdir.” Ama Türkiye'nin “Gençlik geleceğimizdir.” demek gibi bir lüksü yoktur. Neden? 25 milyona yakın genç nüfusa sahip olan bir ülkenin gençliği geleceğe ertelemek gibi bir lüksü olamaz. Türkiye'nin gençliği bugünün meselesidir. Sadece altı yaş altındaki çocuklarımızı düşündüğümüzde 10 milyon nüfus birkaç tane Avrupa Birliği ülkesi nüfusuna denktir. Demek ki meselelerinizi düşünürken, önerilerinizi ve projelerinizi hazırlarken nesiller arasındaki yaş gruplarını yürütücülerin çok iyi hesaplaması gerekmektedir.

Uyuşturucu, bizzat şahsın kendisine zarar vermekten öte, ruh sağlığı, akıl sağlığı, beden sağlığı ve şiddet, suça itme gerekçesiyle de çocuklarımız için büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Lakin, şu hassasiyetimi de paylaşmak isterim ki, uyuşturucudan korumak adına yapılan paneller, toplantılar çocukların şuuraltında zaman zaman merakla birlikte yeniden bir uyarıcı rolü üstlenmektedir ki bu da ayrı bir tehdittir.

Ben arazide neler yaşadığımı, incelemeler sırasında neler gördüğümü, niçin bu önergeyi vermek istediğimi söyleyeyim. Ankara’da bakanlıklara gittiğinizde, arkadaşlarım, bir sürü projeyle karşılaşırsınız, neredeyse Ankara proje çöplüğüne dönmüş. Lakin, bakanlıkların kendi arasındaki iletişim kopukluğu, hepsinin bir devletçik mantığı içinde çalışır hâlde olması hem kaynak israfına hem insan israfına hem de emeklerin ziyan zebil olmasına sebep olmaktadır.

Ankara’da kâğıt üzerinde “Çok güzel.” diye baktığınız, “Hah bununla bu mesele çözülür.” diye baktığınız konular illere, ilçelere indiğinde izini kaybetmekte.

Vali arkadaşlarımla sohbet ederken soruyorum: “Şu konu…” “Bir dakika Sayın Vekilim, il müdürünü çağırayım.” diyor. “Falanca konu…” “Bir dakika Sayın Vekilim, il müdürünü çağırayım…” Bir vali eğer bilgisini il müdürlerinin kafasında taşıyarak çözmeye kalkışırsa bunu çözemez.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Bravo.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Gelişmiş devletin en büyük özelliği yasalar, yasaklar ve tutuklamalarla değil önleyici tedbirlerle mümkün olur. Ben yine bu meseleye…

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Doğru adamlarla yönetirseniz böyle olmaz. Yanlış adamlarla yönetirseniz böyle olur.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) - Şimdi ben sizi duyamadığım için cevap veremiyorum ve süremi de ziyan etmek istemiyorum. Ama Başkan izin verirse istişare ederiz konuşmanın devamında.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Doğru söylüyorsunuz da, valilerin ek görevi var, onu demek istiyor; kömür dağıtımı...

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Vekilim, bir cevap bekliyorlar sizden.

BAŞKAN – Buyurun Sayın İncekara.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Peki.

Kurumlar arası iş birliğinde yapacak olan valilerimiz ile kaymakamlarımızdır. Biz tabii ki önereceğiz. Sorumluluğu yerine getirip getirmemek arkadaşlarımızındır. Nihayet bu devlette KPS sınavıyla devlete, kamuya giren insanlar bir hukuki yapı ve yargı sistemi içinde becerikli-beceriksiz, yetenekli ya da yeteneksiz, nasıl olsa emekli oluncaya kadar bir maaş almaktalar. Ve burada ürettiğiniz bir sürü değerli proje kişilerin yeterliliklerine, yeteneklerine, yönetim kabiliyetlerine göre, bir de bakıyorsunuz ki, arazide yok oluveriyor. Şimdi bunları konuşmayacak mıyız? Konuşalım ve birbirimizi nezaketle dinleyelim.

Şimdi, taşra teşkilatında çalışan arkadaşların yönetim odalarından çıkmaları gerekiyor. Tarım il müdürü ise ayağı çamura bulaşması gerekiyor, millî eğitim müdürü ise okul bahçelerinde dolanması gerekiyor. Tabii, o müdürün dolaşıp dolaşmadığını görmesi için yerel amirlerin de sokaklarda dolaşması gerekiyor. Okul çevresindeki güvenliği sadece polisle yürütmeye çalışmak hiçbir taşra amirinin işi olmamalı, onun nasıl yürütüldüğünü görmeyi de ayrıca vazife edinmelidir.

Şunu söylemek isterim ki değerli arkadaşlarım, çocukla ilgi ve ilgili olmak bilgiyle yeterli bir şey değildir, çocukla ilgili olmak biraz duygu ve yürekle de ilgili bir şeydir, gece uykularınızın kaçmasıyla ilgili bir şeydir.

Ben, biraz, eğitim açısından baktığımızda, neredeyse, çocuklarımızın okuldan çıktıktan sonra sokakların çocukların tehdit alanına dönüştüğünü görmekten üzüntü duyduğumu söylemek isterim. “Efendim, onun sorumluluğu, bunun sorumluluğu…” Hepimizin sorumluluğu arkadaş! Eğer şehrinize gittiğinizde bu konuştuğunuz şeyleri denetlemek, görmek, tebdili kıyafet gezinip istişare etmiyorsak hepimizin sorumluluğu.

Yine söylüyorum, eğitimcilerinizi bu KPS sınav sistemi içinde seçtiğiniz süre içinde, çocuk sevgisini, karakterini, merhametini ve yönetici kabiliyetini test eden başka bir sınav sistemine geçmediğiniz süre içinde, bir sürü matematik problemi çözebilen ama araziye çıktığında çocuk sevgisini tanımamış insanlardan eğitimci yapmak durumunda kalırsınız. Sisteme girdikten sonra çocuklarımız güvensiz bir ortamda kalabilir.

Onun için, özellikle okullarımızın, okul müdürlerimizin mutlaka yönetim kabiliyeti gelişmiş insanlardan olması gerekmektedir. Okul etrafında olan tehdit alanları, başta İnternet kafeler olmak üzere sık sık kontrol edilmelidir.

Bir şiddet araştırma komisyonunda bir tavsiyemiz oldu, hâlâ yapıldığını görmüyorum. İnternet kafelerin ruhsatını belediyeler, denetimini emniyet yapmaktadır ve bu bir süre, bir şikâyet altı ayı bulmaktadır ama görüyorum ki hâlâ arkadaşlar bunlarla ilgili bir düzenlemeye girmemişlerdir; girdilerse bunu duymaktan sevineceğimi size söylemek isterim.

Valilerimizin ve kaymakamlarımızın risk haritaları olması lazım. Demin arkadaşlarımız bahsettiler, annesi babası ayrılan çocuklarımız, gurbette okuyan çocuklarımız ve yoğun müfredattan dolayı başarısızlığı durmadan tatmak zorunda kalan, başarısızlıkla birlikte yalnızlığa itilen, yalnızlıkla birlikte tehlikeli arkadaş edinen çocuklarımız.

Buradan Talim Terbiyedeki arkadaşlarıma seslenmek istiyorum. Kaç bakan eskitirler, kaç milletvekili eskitirler, kaç hükûmet eskitirler ama onlar hep orada otururlar. Eminim dünyada da gezmedikleri yer kalmadı. Ama Talim Terbiyedeki o arkadaşlarıma, o onayladıkları, tasdikledikleri müfredata, Allah aşkına, Kars’ı, Ardahan’ı, Hakkâri’yi, Erzurum’u ve…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Talim Terbiyeyi de değiştirdiniz.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Değiştiremez…

RASİM ÇAKIR (Edirne) – Talim Terbiyeyi bir gecede değiştirdiniz.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Değiştiremezsin, senin haberin yok gözünü sevdiğim! Bir kere atarsın, o seni eskitir, beni eskitir, seni iktidar yapar, beni iktidar yapar ama o değişmez. Bunca değişen taleplere, bu kadar eğitim hareketliliğine ve genç nüfusa rağmen bu memleketin atadığın zaman hiç değişmeyen tabii kişileri olur. Ben kimseyi suçlamıyorum, arkadaşları da tanımıyorum. Ben bir sistem analizi yapıyorum ve bu konuda da mutabakat istiyorum. Yirmi yıl, otuz yıl bir kurumda aynı yerde hiç kıpırdamadan oturunca ve Erzurum’un dağındaki okulun bahçesine gitmediyseniz, eğer Kars’ta gidip henüz Türkçeyi sökmemiş çocuğun önüne dört işlemli matematiği koymuşsanız, bana ne dünyayı görmüşsün ya! Neyi getireceksin gözünü seveyim? Onun için, o arkadaşlarımızın biraz da yurt içinde gezmelerini istiyorum.

Ayrıca, eğitimin içindeki müfettişlik sisteminin, teftiş sisteminin bu şekilde bu eğitimi hiçbir yere götürmeyeceğini ve çocukları tehditten kurtarmayacağını söylemek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Başkanım müsaade istiyorum.

Şimdi, tabii ki, sağlıkçılar konuya sağlık açısından bakıyorlar. Ama eğer müfettiş gittiğinde iki sene uğramadığı hâlde boş tutulan odalardan çıkıp da okulun etrafındaki güvenliği raporlarına geçirmiyorsa, bu teftiş sistemiyle de benim çocuklarımın okul çatısı altında korunması mümkün değil.

Şimdi, arkadaşım dedi ki: “Sayıları az.” Doğru. Ama eş durumundan tayin edip bir yere lazım olmayanları yığıp, diğer tarafta çocukları eğitimsiz bıraktığınız yerde nasıl çözeceksiniz? O nedenle, bu nedenle, Ankara’da 3 öğretmen lazım yerde 23 öğretmen var. Niye? Eş durumundan.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Muhalefet partisi gibi konuşuyorsunuz.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Hayır efendim, ben çocuk adına, sokak adına konuşuyorum. Bir dinle ya! Hoş bir şey değil mi? Sayın Vekilim, benim derdim, bu senin derdin değil mi gözünü sevdiğim ya? Doğruysa, ben, tamam… Bak şimdi, biz öyle bir İktidarız ki -konuşturuyorsunuz işte, konuşturmayın- siz muhalefet yapamayınca iktidarı da biz yapıyoruz, muhalefeti de biz yapıyoruz, böyle böyle gidiyor işte. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Başbakan duymasın.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Niye duymasın? Başbakanım bundan gurur duyar. Çünkü dinamik kalmanın, altıncı sene sonunda hâlâ sokaklarda iltifat görmenin gerekçesi öz eleştirilerimizi en iyi yapabilmemiz; problemlerimizle, çözüm önerileriyle barışık olmamız sanıyorum en büyük kabiliyetlerimizden. Tavsiye ederim.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Biz muhalefet yapınca kızıyor.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Bir müsaade et konuşayım, gözünü seveyim.

Diğer taraftan, Sağlık Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye’de en fazla örgütlenmiş kurumlarımızdan birisi. Sanıyorum, gönüllü faaliyetler ve sivil toplum örgütleriyle iş birliği içinde daha etkili, belki daha az kaynak kullanarak, ama sivil gücü de faaliyetlerin içine alarak yeni bir, diğer kurumlarla iş birliğine gitmek zorundadırlar diye düşünüyorum.

Bakın, cezaevlerine uyuşturucu kullanmaktan, satmaktan giren çocuklarımızla AMATEM’e girip çıkan çocuklarımız sokağa çıktıktan sonra bir tek muhatabı var: Yeniden uyuşturucu satıcıları. Çocuklar tek başına kalıyor, tekrar tehdit altında kalıyor ve korkudan, dün bıraktığı, tedavi olduğu şeye sokakta mahkûm oluyor. Bu, şu demektir ki, mahkeme-karakol-ıslahevinin arasındaki üçgende mutlaka bir otokontrol sisteminin kurulması ve denetleyen, gözetleyen, yasaklamaktan ziyade tedbir alan bir altyapı sistemi. Yasalara baktığınızda her şey var. Ama bir idari problemi, kişilerdeki, kurumlar arasındaki iletişimsizlik… Buradan tabii, Başbakanım duyarsa da iyi olur. Mutlaka her Hükûmetin bir koordinasyon bakanlığına ihtiyacı olduğunu düşünüyorum. Aksi takdirde, her çatı altında birbirine benzeyen bir sürü projenin çok etkin olmadan yürütüldüğünü görmek şahsen beni üzüyor.

Bu arada, tabii, tanıtım ve medyayla ilgili de, haber yapıcıların artık TV’lerde mutlaka çocuk psikologları kullanılması gerektiğini, haber yapayım derken, evlerdeki binlerce, milyonlarca çocuğumuzu, rol modellerin kötü örneklerini sunarak örnek olduğunu söylemek istiyorum.

Şimdi, biraz espriyle gülelim. Emniyetin içinde çocuk şubeleri var, çok da iyi çalışıyorlar arkadaşlar. Lakin, hiçbir polis çocuk şubesinde çalışmak istemiyor. Çocuk mahkemelerimiz var, kolay kolay yargı mensupları çocuk mahkemelerinde çalışmak istemiyor. Çocuk dediğiniz zaman olaya şöyle bakıyorlar diğerleri: Çoluk çocuk meselesi.

BAŞKAN – Sayın İncekara

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Bence emniyetin içindeki çocuk şubelerindeki arkadaşlarımız kafasına göre akşam sabah değiştirilenler değil, tam tersi, ihtisas sahibi, iyi yetişmiş, kaliteli kişiler.

BAŞKAN – Sayın İncekara, birkaç saniye rica edeyim.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Bitti mi?

BAŞKAN – Biteli çok oldu da “Aşk dinletir, dert söyletir.” demişler. tamamlayalım lütfen.

HALİDE İNCEKARA (Devamla) – Çocuk mahkemelerinde de en az bilgisi kadar yüreği de çocuklarla ilgili olanların yapması gerektiğini, buraların çoluk çocuk meselesinden ziyade, memleketimin ikbal ve istikbal meselesi olduğunu düşünüyorum.

Bu hassasiyetle, sağolsun, Meclis Başkanımız iki tane yeni yapılacak çalışmalara da yön gösterici olacak, ev sahipliği yapacak. Bugün AÇEV ziyaretçiydi Mecliste. Özellikle okul öncesi eğitimini çok önemsiyoruz ve bu iş birliklerinin daha çok artmasını istiyoruz. Diğer taraftan, hem insan haklarının altında hem de çocuk izleme grubu olarak, çocukla ilgili çalışmaların çoluk çocuk meselesinden öte, memleket meselesi olarak görülmesini herkesten rica ediyorum.

Seçim çalışmaları sırasında ithamdan, iftiradan, hakaretten uzak, demokrasiye yakışır bir şekilde bir seçim süreci geçirmemizi herkese temenni ediyorum.

Saygı ve sevgilerimle efendim. (AK PARTİ ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İncekara.

Vahit Kiler, Bitlis Milletvekili.

Sayın Kiler, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VAHİT KİLER (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; uyuşturucu başta olmak üzere, madde bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarını araştırarak, alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonunun çalışmaları ve bu çalışmaların sonucunda gelinen noktayı değerlendirmek için önerge sahibi olarak söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan evvel, dünkü uçak kazasında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, ailelerine metanet ve yaralılara acil şifalar dilerken tüm Türk Hava Yolları camiasına ve Türkiye’ye geçmiş olsun diyorum. Bir daha Rabb’im böyle kazalar göstermesin inşallah.

Değerli arkadaşlarım, Komisyonumuz bir süre önce çalışmalarını tamamladı ve raporunu yüce Meclise sundu. Bugün de bu yüce çatı altında sizleri ve yüce milletimizi bilgilendirme görevimizi yerine getiriyoruz. Bu toplumsal bela herkesi tehdit ettiği için ortak bir bilinçle mesai yaptık. Diliyorum ve umuyorum ki bugünden sonra, elde ettiğimiz veriler ışığında, başta ülkemizi ve sonrasında da dünyayı bu illetten kurtarabiliriz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; dünya nüfusunun 6,5 milyar kişi olduğunu biliyoruz. Bu büyük nüfusun 200 milyondan fazla bir kısmı şu ya da bu şekilde uyuşturucu belasına saplanmış durumda. Bu rakam 90’ların sonunda yaklaşık 170 milyon kişiydi. Bakın, son on sene içinde 30 milyon yeni bağımlı baş göstermiş. Bu artış son derece ürkütücü ve düşündürücüdür. Bu geometrik büyüme ülkemize de ne yazık ki yansımaktadır. Bir nefes sigarayla başlama ihtimali olan uyuşturucu illeti ileri yaşlarda kişiyi kendisine esir etmekte ve ocaklar söndürmektedir. Peki, hem ebeveyn hem de milletvekili olarak bizler ne yapıyoruz, neler yapmalıyız?

Değerli milletvekilleri, dünya üzerinde dönen gayriyasal para 1 trilyon dolar civarında. Bunun üçte 1’inden fazlası uyuşturucu madde kaçakçılığından elde edilen paradır. Bu paranın dünya üzerindeki ekseni bir tarafa ülkemizdeki yansıması bizleri dehşete düşürmüştür. Madde kullananların yüzde 75’i ne yazık ki yirmi yaşından önce madde kullanmaya başlıyor. Daha da vahimi ilköğretim öğrencileri arasında tütün kullananların oranı yüzde 16,1; alkol kullananların oranı yüzde 15,4 ve uçucu ve uyuşturucu madde kullananların oranı da yüzde 1,7’dir. Bu oranlar ortaöğretimde tütün ürünlerinde yüzde 55,9’a, alkolde yüzde 45’e, uyuşturucu maddede de yüzde 4 ile 5’e kadar çıkabiliyor. Asıl düşündürücü olan, alkol ve uyuşturucu kullananların yüzde 90’ı aileleriyle birlikte oturuyor. Düşündürücü olan bir diğer bilgi de, ülkemizde uyuşturucuya başlama yaşının ne yazık ki on ikiye kadar inmiş olduğudur değerli arkadaşlarım.

Madde bağımlısı insanı tıp bilimi hasta kabul ediyor. Öyleyse bu insanları iyileştirme görevimiz var. Bu görev hepimizin yani siyasilerin, eğitimcilerin, basının, akademisyenlerin, din adamlarının, hasılı toplumun tüm katmanlarının.

Değerli arkadaşlarım, bu illet herkesin çocuğunun başına gelebilir. Beklenmeyen bir anda bu illet yapışıyor insanların yakasına ve bir daha da yakasını bırakmıyor insanların. Durum zaten beklenene değil de beklenmeyene tedbir almayı gerektirmiyor mu? Çünkü, malumunuz, sinsi bir madde, yine sinsi yollarla toplumun damarlarına zerk ediliyor.

Bakın, yapılan araştırmalara göre gençlerin madde kullanmasının en büyük sebeplerinden biri problemlerini unutmak. Demek ki başta anne, babalar ve sonra eğiticiler olarak bazı hususları eksik bırakmış olma ihtimalimiz var. Bu boşluğu dolduran da üzülerek söylüyorum ki uyuşturucu tacirleri oluyor. Oysaki spor, okuma alışkanlığı, sinema, tiyatro, müzik gibi kültürel faaliyetler, arkadaşlar arası güçlü dostluk bağları bu zehir tacirlerinin önünü tıkayacak ve hiçbir annenin, babanın ciğeri yanmayacaktır.

Kıymetli milletvekilleri, milletimiz büyük kültürel hazinenin üstünde yükselmiştir. Kökleri güçlü, yüzü ilerlemeye dönük bu durum, tabii ki, öyle kolayca yıkılacak değildir. Buradan aldığımız güçle önlem almamız mümkündür. Zaten Komisyonumuzun çalışma amacı da tam olarak buydu.

Komisyonumuzun çalışması bu açıdan son derece mühimdir. Bu rapor bu alandaki ciddi bir çalışmanın temel nüvesi olacak çaptadır. 2006-2012 yıllarını kapsayan “Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve Bağımlılıkla Mücadele Ulusal ve Politika Strateji Belgesi” adı altında bir eylem planı mevcuttur. Bu eylem planı uyarınca ulusal bazda kurumlar arası koordinasyon ve buna bağlı yeni görüş, eylem planlarını hayata geçirmek, bu vatana, bu kutsal topraklara ödememiz gereken bir borç olarak duruyor. Bu konuda uluslararası kuruluşların çalışmaları da gözden kaçırılmamalı. Tüm bu objektif planlar, toplumumuzu içten içe kemiren sosyal sağlık risklerini azaltacak ve bir süre sonra umuyorum ki bitirecektir.

Eş güdüm içerisindeki kurumlar –ki, bunun içine Millî Eğitim, Sağlık, İçişleri Bakanlığı, aileden sorumlu Devlet Bakanlığı ve diğer tüm kamu kuruluşları giriyor- bu konuyu mesai saatleri içinde düşünülmesi gereken bir konu olarak değil, her daim düşünülmesi gereken bir konu olarak görmelidirler ama daha büyük görev değerli basınımıza düşüyor. Çekilen dizi filmler veya sinema filmlerinde bazı sahneler özendirici olabiliyor. Bunu sadece uyuşturucu maddelerle ilgili söylemiyorum, şiddeti de bu tabloya katıyorum çünkü şiddeti de bu tablodan ayrı düşünemiyoruz.

Sosyolojik raporlar uyuşturucu kullanımının sigarayla başladığını dile getiriyor. Demek ki, bir sigara içme sahnesi bir gencimizi etkileyip özendirebiliyor. Bu gerçeği göz önüne aldığımız zaman, Komisyonumuza gelerek bilgi veren bağımlı arkadaşlarımızı dinlediğimizde hep aynı yere çıkıyoruz ve altını çizerek özellikle söyledikleri, uyuşturucu kullanmaya sigarayla başladıklarını özellikle arkadaşlarımız vurguluyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuyu tabii ki polisiye tedbirlerle çözmek devletimizin görevi. Ancak, ben, yine sosyolojik düzlemde her birimize düşen göreve vurgu yapmak istiyorum. Bakınız, bazıları, ilericiliği, nedense taklit etme olarak algılamış olabilir. Ötesi bu taklit, Batı’nın da itilmiş ve itibar görmeyen kesimlerinin taklidi oluyor. Oysa bu cennet vatanın kendi değerleri var. O değerler ki şahsını değil, toplumu düşünüyor. Yaradılanı Yaradan’dan ötürü seven, sevginin temeline insanı, hayatın temeline hoşgörüyü koyuyor.

Değerli arkadaşlarım, tabii ki uyuşturucu kullanımının olduğu yerde uyuşturucu kaçakçılığı var demektir. Öyleyse, yılanın başı küçükken ezilmeli ve bu sorun daha doğmadan bitirilmelidir. Yani madde bağımlılığı diye bir sorun olmaması için, öncelikle bunun üretimi ve yurdumuza sokulmasının önüne geçmek için düşünceler üretmeliyiz. OECD ve EUROPOL gibi uluslararası kuruluşlar, Afganistan, Pakistan ve Irak üzerinden gelerek İtalya, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya’ya giden uyuşturucunun terör örgütü PKK’nın kontrolünde olduğunu göstermektedir. Yıllık 400 ile 500 milyar dolar olan dünya uyuşturucu pazarının yüzde 10’u olan yaklaşık 40 ile 50 milyar dolarlık kısım, bu kuruluşların raporlarına göre bölücülerin bombasının, mermisinin finansmanına gidiyor.

Komisyon çalışmalarında gördüğümüz olaylardan sadece bir tanesini örnek vermek istiyorum. Fransa’da, bizzat bölücü terör örgütü PKK’nın sözde Avrupa sorumlusunun içinde olduğu bir kaçakçılık olayında 2 kurye 300 bin dolarla yakalandı. Bu 2 kurye, sorgularında, parayı PKK’nın İstanbul’daki sözde sorumlusuyla bağlantılı olarak Fransa’ya götürdüklerini itiraf etmişlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VAHİT KİLER (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

VAHİT KİLER (Devamla) – Tabii, burada, bu konuda uluslararası iş birliğinin önemi çok net bir şekilde ortaya çıkıyor. Bölgemizin huzuru dünyanın huzurudur ve hiçbir zaman unutmayalım ki oraya giden her bir kuruş vatan toprağını bekleyen Mehmetçiğimizin canına mal oluyor. Ben biliyorum ki kendisini bu vatanın evladı gören her bir birey toprağa düşen her Mehmetçik için kahroluyor, bin defa ölüyor. Bu açıdan, konunun bu kısmını gözden kaçırmak, ağaca bakarken ormanı görmemek demektir.

Sorunu iyi görelim, iyi değerlendirelim arkadaşlar. Bu iğrenç tezgâhın son bulması için, gençlerimizin bir daha bu illete yakalanmaması için, geleceğimiz için sorunu tam tespit edip stratejimizi net belirlemeliyiz. Hedefe odaklı anlayışla ve bu illeti mağdurların yakasından söküp atma anlayışıyla ne gerekiyorsa hep birlikte, iktidar-muhalefet demeden birlikte bir çalışma içine girmeliyiz. Ülkemizde bu illetin kullanımını azaltmaya çalışırken, diğer yandan yapılan kaçakçılığın önüne geçmek için büyük tedbirler almalıyız.

Değerli arkadaşlarım, bu raporda çok büyük emekler var. Bu Komisyona, bu rapora çok kişi emek verdi. Başta Komisyon Başkanımız olmak üzere, iktidar ve muhalefet milletvekilleri, üniversitelerden, sivil toplum örgütlerinden gelenler, emniyet ve jandarma yetkilileri, Komisyonun uzmanları ve memurları yani yüzlerce kişi dört ay boyunca oldukça yoğun bir çalışma içinde oldular.

Malumunuzdur ki hiçbir çalışma bir köşede kalsın diye yapılmıyor. Komisyonumuzda da ocaklar söndüren bu belanın artık son bulması için çalışmalar yapılmıştır. Bu kadar insanın değerli çalışmalarına karşın bu rapor eğer tozlu raflarda kalacaksa biz bundan üzüntü duyarız. Çünkü biliriz ki ailelerin darmadağın olması hepimiz için daha da büyük bir üzüntüdür.

Değerli arkadaşlarım, bu raporu iyi değerlendirmeliyiz. Bakın, mücadeleci kurumların hepsine burada büyük görevler düşüyor. Bu kurumlar raporu titizlikle incelemeli, görevlerini titizlikle yerine getirmelidir. Hepimiz kendi sorumluluk alanımıza giren konuları bir koordinasyon içinde çözüme kavuşturmak zorundayız.

Ben bu çalışmaların yerini bulacağına olan inancımla başta Komisyon Başkanımız, Adana Milletvekilimiz Sayın Profesör Doktor Necdet Ünüvar olmak üzere emeği geçen bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kiler.

Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman.

Sayın İsmet Büyükataman, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMET BÜYÜKATAMAN (Bursa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonunun Raporu üzerinde önerge sahibi olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce Hollanda’daki elim uçak kazasında hayatını kaybeden aziz vatandaşlarımıza Cenabıhak’tan rahmet niyaz ediyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Aziz milletimizin başı sağ olsun.

Saygıdeğer milletvekilleri, uyuşturucu kullanımı bugün toplumların kanayan bir yarası hâline gelmiştir ancak uyuşturucuyla mücadelenin farklı safhalarında mücadele edenler işin ehemmiyetinin farkındadırlar.

Uyuşturucunun toplum, birey ve devlet düzeyindeki bütün olumsuz etkilerinden birkaçını şöyle ifade etmem mümkündür:

Madde bağımlılığı başta gençler arasında olmak üzere herkesi etkileyebilen, biyolojik, ruhsal, psikolojik ve sosyal boyutları olan bir sağlık sorunudur ve madde kullanımı dünyada her geçen gün artmaktadır.

Dünyada olduğu gibi ülkemizde de 20’nci asrın son yarısından itibaren uyuşturucu madde kullanım oranı giderek artmakta ve uyuşturucu kullanımına başlama ilköğretim çağına kadar maalesef inmektedir.

Komisyon raporunda da belirtildiği gibi, ülkemizde madde bağımlılığı noktasında çarpıcı rakamlar ortaya çıkmaktadır. Örneğin, lise öğrencilerimizin yüzde 19,2’si sigara ve alkol, yüzde 5,7’si sigara ve uyuşturucu, yüzde 5,6’sı alkol ve uyuşturucu ve yüzde 4,9’u sigara, alkol ve uyuşturucu maddenin üçünü birden kullanmaktadır.

Uyuşturucu madde kaçakçılığı, terör örgütlerinin de en önemli finans kaynaklarından birisidir. Özellikle, ülkemizin içerisinde bulunduğu terörle mücadelede başarı için bu kaynakların kurutulması önemli bir mevzi kazanılması anlamına gelecektir. PKK terör örgütü, uluslararası raporlarda da yer aldığı şekliyle, bölgeden geçen uyuşturucunun sevkiyatında önemli ve belirleyici bir rol oynamaktadır.

Uyuşturucu kullanımının en önemli sonuçlarından biri de toplum yapısının temelini teşkil eden bütün millî ve manevi değerleri yok etmesidir. Uyuşturucu kullanımının yaygınlaştığı toplumlarda millî mukavemet ve savunma gücü yok olmakta, toplum her türlü sömürüye müsait hâle gelmektedir.

Uyuşturucunun bir problem olarak karşımıza çıkması, onun bağımlılık yapan bir madde olmasından kaynaklanmaktadır. Bu noktada bireyi uyuşturucu bağımlılığına iten nedenleri belirlemek, uyuşturucuyla mücadelede takip edilecek genel hatları da ortaya çıkaracaktır. Uyuşturucuyla mücadeleyi iki temel noktada değerlendirmek mümkündür: Bunlardan birincisi, uyuşturucu kullanımıyla mücadele; ikincisi, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadeledir.

Ülkemiz her iki alanda da uyuşturucuyla mücadelede etkin stratejiler belirlemektedir. Ancak, özellikle madde kullanımıyla mücadelede takip edilecek stratejide sağlık ve sosyal risk alanlarında gözle görülür bir azalma amaçlanmalıdır.

Uyuşturucu kullanımı ile mücadelenin farklı safhaları vardır. Bu safhalar, temelde uyuşturucu madde kullanımının azaltılması ve kontrolüne ilişkindir. Uyuşturucu maddeler ile mücadelede arz ile talebin birbirinden ayrı düşünülemeyeceğinden hareketle, her iki alanda da eş zamanlı ve eş güdümlü mücadele edilmelidir. Talebin azaltılması konusunda özellikle millî eğitim camiası ön plana çıkmaktadır. Başta ortaöğretim kurumlarımız olmak üzere tüm eğitim camiamızda gençleri bilgilendirici ve uyarıcı seminerler düzenlenmektedir. Bu tür programların sivil toplum kuruluşları aracılığıyla tüm topluma yayılması gerekmektedir. Bununla birlikte, okullarımızın etrafında, çocuklarımızın madde satıcılarından korunmalarına ilişkin önleyici güvenlik tedbirlerinin artırılması gerekmektedir.

Bir diğer önemli husus da uyuşturucu kullanımı tedavisindeki hastane ve yatak sayısının yetersiz olmasıdır. Bu çerçevede, bölge illerinde mutlaka alkol, madde bağımlılığı araştırma, tedavi ve eğitim merkezi hastaneleri yapılmalıdır.

Uyuşturucu ile mücadelenin bir ayağının da uyuşturucu kaçakçılığı ile mücadele olduğunu belirtmiştim. Ülkemiz bu alanda da dünya çapında önemli bir konuma sahiptir. Özellikle, uyuşturucu üretiminde değişen şartlar dolayısıyla ülkemiz, kaçakçılık güzergâhlarının merkezi konumundadır. Uyuşturucu kaçakçılığının arz ve talebin ayrı ayrı yoğun olduğu bölgeler arasında yapıldığı dikkate alındığında, bölgemiz, Afganistan kaynaklı afyon ve türevleri uyuşturucu maddelerin başlıca tüketim bölgesi olan Avrupa’ya kaçakçılığın güzergâhlarının tam ortasında bulunmaktadır. Öte yandan, sentetik uyuşturucu ticaretinde de Avrupa’dan Orta Doğu’ya olan kaçakçılıkta da ülkemiz güzergâhın yine merkezinde yer almaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, ülkemizin uyuşturucu ile mücadelede edindiği en önemli tecrübe, uyuşturucu madde ticaretinin sadece organize suç gruplarının değil, terör örgütlerinin de yasa dışı faaliyetlerini finanse etmek için kullandıkları kaynaklarda en büyük payı oluşturduğudur.

İçerisinde bulunduğumuz terörle mücadele sürecinde terör örgütünün maddi kaynaklarını kurutmak terörle mücadele kapsamında değerlendirilecek ilk çalışma olmalıdır. Yapılan araştırmalarda, PKK terör örgütünün uyuşturucu madde kaçakçılığında imalattan satıcılığa kadar her safhada yer alarak mevcudiyetini devam ettirmek adına ihtiyaç duyduğu mali desteği sağladığı tespit edilmiştir. Bu anlamda, terör örgütü üyelerine yapılan uyuşturucu kaçakçılığı operasyonlarındaki veriler kamuoyuyla daha yoğun paylaşılmalıdır.

Uyuşturucu madde kaçakçılığı yapan terörist örgüt üyelerine yönelik olarak günümüze kadar gerçekleştirilen toplam 351 operasyonda 785 şahıs yakalanmıştır. Bu operasyonlar neticesinde 22,5 ton esrar, 4.300 kilogram baz morfin, 40 kilogram afyon, 4.045 kilogram eroin ve 300 bin adet sentetik uyuşturucu madde ele geçirilmiştir.

Sonuç olarak, bugün uyuşturucu madde kullanımı Türkiye'nin önündeki en büyük toplumsal sorunlardan birisidir. Uyuşturucu madde kullanımının toplumsal anlamda önemli bir etkisi, toplumun temel yapısını teşkil eden millî birlik ve bütünlük hâlinin zedelendiği bir olgu olmasıdır. Uyuşturucu madde kullanımından dolayı toplumun en temel birimi olan aile kurumunun dağılma tehdidi ve aile kurumunun kurulamama tehdidiyle karşı karşıya kalınacaktır. Dolayısıyla, uyuşturucu maddeyle mücadele, artık, tek tek bireyleri etkileyecek bir süreç olarak değerlendirilemez. Ancak alınacak tedbirler ve gerçekleştirilen operasyonlar tüm toplumun sağlığı ve daha da önemlisi devamlılığı içindir.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti selamlarken Komisyon Başkanımıza ve üyelerine çalışmalarda göstermiş oldukları özverilerden dolayı, değerli katkılarından dolayı teşekkürlerimi ve şükranlarımı arz ediyorum.

Hepinizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Büyükataman.

Son konuşmacı, Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam.

Buyurun Sayın Sarıçam. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Kırklareli) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; malumunuz olduğu üzere, son yıllarda dünyada ve ülkemizde uyuşturucu maddeler başta olmak üzere madde bağımlılığıyla ilgili verilerin hızla yükseldiğini görmemizden dolayı iktidar ve muhalefet partisi milletvekillerinden yaklaşık 187 arkadaşımızın 7 önergeyi imzalayarak bir araştırma ve çözüm önerileri getirme noktasında kurmuş olduğu Komisyonun bugün raporunu değerlendirmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum.

Bu Komisyonun kurulmasına bir önergeyle vesile olmakla beraber, Komisyonun çalışmalarında direkt olarak kendim, bizzat yer almadım. Komisyonumuzun gerçekten güzel bir çalışma süreci oldu. Bunu dışarıdan takip ettik ve bize ulaştırdıkları sonuç raporunu da iyice irdelediğimizde çok iyi bir çalışmanın yapıldığını, olayın değişik boyutlarıyla değerlendirildiğini memnuniyetle gördük.

Komisyonumuzun raporuna şöyle bir baktığımızda üç temel noktada Komisyonumuzun çalışma yaptığını görüyoruz. Birincisi “Uyuşturucu başta olmak üzere, madde bağımlılığı noktasında önleyici tedbirlerin alınması noktasında neler yapılabilir?” ikinci olarak “Bir şekilde madde bağımlılığına bulaşmış insanların tedavi ve rehabilitasyonuyla ilgili neler yapılabilir?” üçüncüsü “Madde bağımlılarının ihtiyaçlarını ve acziyetlerini kullanarak bu maddelerin üzerinden önemli miktarda rant sağlayan ve bu elde edilen rantın bir kısmını da terör örgütleri vasıtasıyla dünyada ve ülkemizde insanların huzurunu, barışını tehdit hâline getiren örgütlerle, kaçakçılıkla nasıl mücadele edilir?” şeklinde üç ana başlık üzerinde Komisyonun çalışma yaptığını görmekteyiz.

Komisyonda, Sağlık Bakanlığının, Millî Eğitim Bakanlığının, İçişleri Bakanlığı bünyesindeki yargı ve emniyet güçlerinin, aile ve kadından sorumlu Devlet Bakanlığımızın, değişik sivil toplum örgütlerinin, kanaat önderlerinin önemli fikirlerinden istifade edildiği, konunun enine boyuna çok iyi şekilde irdelendiğini görmek bizi memnun etti. Malumunuz olduğu üzere hiç kimse bu madde bağımlılığı belasıyla buluşmak istemez. Hele nesillerinin bunun üzerinden tahrip edilmesini, önce kişilerin, daha sonra onların çevresinin, daha sonra da toplumun bu madde bağımlılığı üzerinden getirilen sosyal dokudaki bozukluklarla karşı karşıya kalmaması için herkes karınca kararınca tedbir alır ama alınan tedbirlerin yeterli olup olmadığı… Bunu iyi irdelemek lazım. Bu Komisyon da bu görevi çok fazlasıyla yaptı. Bununla ilgili olarak birtakım kanuni düzenlemelerin ülkemizde yeterli olup olmadığı, kurumlar arası diyaloğun ve çalışmanın, bilgi paylaşımının yeterli olup olmadığı, bu tür alışkanlıklara bulaşan insanların bunlara ne şekilde, nasıl müptela olduğunu ve bundan nasıl kurtulması gerektiği konusunda ciddi çalışmalar görüyoruz ve bu çerçevede bakıyoruz ki her yerle değişik görüşmeler yapılmış.

Değerli arkadaşlar, bu konunun üzerinde hep birlikte durmak zorundayız ve bunu değişik yönlerinden incelediğimizde bunun -birçoğumuzun zannettiği gibi- belirli birtakım ekonomik seviyeye ulaşmış insanların veyahut da değişik sosyal ve ekonomik dışlanmışlık içinde olan insanların sadece kullandığı maddeler olarak algılamamamız gerektiğini de görmekteyiz.

Ben, kişisel anlamdaki gözlemlerimle raporda yaptığım incelemede, özellikle toplumumuz açısından önemli bir sorun olarak gördüğümüz bu madde bağımlılığının önleyici tedbirleri konusunda çok daha fazla kafa yormamızın, tedbirler almamızın, birtakım projeler geliştirmemizin, bunların rehabilitasyonu, tedavisi ve bu madde bağımlıları üzerinden rant sağlayan değişik kaçakçılık ve terör örgütleriyle uğraşmaktan daha kolay ve daha ekonomik olduğu kanaatine vardım.

Madde bağımlılığı genelde insanların ya merakla veyahut da içine düştükleri herhangi bir ruhsal boşluk esnasında alışkanlık hâline gelip daha sonra kurtulamaması, bunun üzerlerindeki kötü etkilerini gidermek için her türlü gayriahlaki ve gayriinsani yola başvurarak bu maddeyle buluşmak noktasında, kendilerine, çevrelerine ve topluma ciddi zararlar verdiğini görmekteyiz. Bunu önlemek için değişik tedbirler, bu gençlerimizin, nesillerimizin bu madde bağımlılığına kapılmaması için değişik önlemler, projeler üretebiliriz ama burada özellikle gençlerimizin ailelerine çok büyük görevler düştüğüne ve sağlıklı, iç iletişimin iyi olduğu, canlı yaşandığı ailelerin oluşturulmasının çok büyük bir önem arz ettiğine inanıyorum.

Biraz önce bir değerli konuşmacı arkadaşımızın özellikle madde bağımlısı olanların yaklaşık yüzde 90’ının bir ailesinin olduğunu belirtmesi, demek ki sadece ailesi olmayan veya parçalanmış ailelerin veyahut da sokaktaki çocukların madde bağımlılığıyla karşı karşıya olmadığını, aksine aile içi iletişimin iyi olmadığı, aile içi millî ve manevi eğitimin iyi verilmediği gençlerin de madde bağımlılığı konusunda risk altındaki grupta olduğunu bize göstermektedir.

Ben, onun için, Komisyonumuzun çok değişik kesimlerle yaptığı çok önemli görüşmeleri ve bunları raporunda değerlendirmesini olumlu bulmakla beraber, bu görüşülen kurumlar arasında, mesela, Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığıyla herhangi bir görüşmenin yapılmadığını, oradan herhangi bir görevlinin dinlenmediğini, bu önleme anlamında millî ve manevi değerlerin gençlerimizde kuvvetlendirilerek ruhsal boşluk oluşma anının ötelenmesi ve böylece uyuşturucuyla karşı karşıya gelmelerinin geciktirilmesi noktasında bir adım atılmadığını görerek üzülüyorum. Çünkü, ben uyuşturucuyu sadece birtakım insanların madde bağımlısı olarak bu konuda birtakım zararlı alışkanlıklar edinmesi, kendilerine ve topluma zarar vermesinin ötesinde, genel anlamda toplumun zarar gördüğü kötü alışkanlıklardan biri olarak görüyorum.

Cinsel istismar da en az uyuşturucu ve madde bağımlılığı kadar şu anda toplumun üzerinde önemli bir tehlike arz etmektedir ve hızla yükselmektedir. Yine adi suçlarda hızlı bir artış görmekteyiz. Buna benzer, birtakım, toplumumuzu bitiren, içini boşaltan ve en ufak bir sarsıntıda çökme hâline getirecek zararlı alışkanlıkların, zararlı unsurların toplumumuzda yer etmemesi için öncelikle bu tip alışkanlıklarla gençlerimizin ve yeni nesillerimizin, korumasız çocuklarımızın buluşmasını önleyecek bazı tedbirleri almamız lazım.

Evet, uyuşturucu satıcıları okullarımızın yanına kadar sinsice ulaşabilirler ama belli mekânlarda, özellikle ülkemizde, gidip görmesek dahi Avrupa’dan izlediğimiz değişik yayınlarda gördüğümüz kadarıyla Avrupa’da, gelişmiş bütün ülkelerde sinsice değil, açıkça uyuşturucu ve diğer toplumsal çöküşü hızlandıracak kötü alışkanlıkların eğlence mekânları çerçevesinde rahatlıkla gençlerimizle bir araya geldiğini ve birçok alışkanlıkların buralardan başladığını görmekteyiz. Bunların basın-yayın organlarından, insanları ve özellikle gençlerimizi özendirici bir hâlden uzaklaştırılması çok önem arz etmektedir.

Yine raporda, medyayı temsilen bulunan bir yetkilinin medya üzerinden uyuşturucuyla ilgili birtakım önleyici tedbirlerin anlatılması noktasında gençler üzerinde merak uyandıracağı ve böylece bu noktada bir tetikleyici görev görebileceği riski üzerinde durulmuş. Tamamen katılıyorum. Konferanslarımızda, yazılı ve görsel medyamızın yayınlarında bu konunun çok iyi, uzmanlar tarafından hazırlanmış programlar şeklinde sunulması lazım ama sadece uyuşturucu değil, toplumumuzu çökertecek bütün kötü alışkanlıkların özendirilmemesi noktasında ve onların o alışkanlıklarla çok rahat buluşabileceği yerlere o insanların yönlendirilmemesi noktasında medyaya çok görev düşmekte.

Maalesef, etrafımızdaki tüm yazılı ve görsel medyanın uygulamalarına baktığımızda, kanaat önderlerinin günlük hayatlarında kendilerini rol model olarak alacak gençleri dikkate almadan yapmış oldukları birtakım hareketler o insanları o mekânlara ve o mekânlarda ağlarını örmüş, tuzaklarını örmüş bekleyen uyuşturucusundan cinsel istismarcısına kadar her türlü melanet üzerinden rant sağlayan çevrelerle ve kişilerle -maalesef- karşı karşıya getirmekte.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sarıçam.

AHMET GÖKHAN SARIÇAM (Devamla) – Onun için olayı sadece bir uyuşturucu kaçakçılığı, bir madde bağımlılığı olarak algılamak, daha sonra bunların rehabilitasyonu için gerekli hazırlıkları yapmak, uyuşturucu madde kaçakçılıklarıyla ilgili mücadele etme konusunda önlemler almak elbette önemli ama dediğim gibi,  gençlerimizin sadece uyuşturucuyla değil, bütün toplumsal çöküntüye sebep olan kötülüklerle buluşmaması noktasında özendirici birtakım yayınlardan, rol model alınacak kanaat önderlerinden, toplum önderlerinden çok dikkatli olmaları gerektiği kanısındayım.

Ve böylece birtakım aile içi millî ve manevi duygularımızı kuvvetlendirecek çalışmaların da yapılması çok önemli. Çünkü sadece aile eğitimi verilerek ailenin bir arada kalması değil, aynı zamanda o ailenin kurulması noktasındaki saiklerin en başında gelen bize ait değerlerin de aileyi oluşturacak kişilere veyahut da aile kavramını kabul etmeyen insanlara bir şekilde izah edilmesi, eğitim sistemimizin içine, basın-yayın sistemimizin içine, sağlık politikalarımızın içine bunun muhakkak dâhil edilmesi kanaatindeyim.

Düşüncelerimi açıklama fırsatı verdiği için öncelikle Sayın Başkanıma, beni dinleme zahmetine katlandığınız için hepinize teşekkür ediyor, Komisyonumuzun raporunun en kısa zamanda dikkate alınarak önerileri konusunda gerekli adımların atılmasıyla hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sarıçam, teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.57

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati:16.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

323 sıra sayılı Komisyon Raporu üzerindeki genel görüşmeye kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi söz sırası…

Sayın Komisyon, Sayın Ünüvar, şimdi mi konuşacaksınız, gruplar konuşurken mi konuşacaksınız?

(10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Gruplardan sonra Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru.

Buyurun  Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA  REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; madde bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu hakkında Milliyetçi  Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Hollanda’da kaza geçiren Türk Hava Yollarına geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Ölenlere rahmet diliyor, yaralılara acil şifalar diliyorum. Ayrıca, 26 Şubat 1992 günü Ermenilerin Azerbaycan’ın Hocalı bölgesindeki yapmış oldukları katliamı bir kez daha şiddetle kınıyor, Meclisin ve tüm dünya kamuoyunun duyarlılığına sunuyorum.

Sayın milletvekilleri, dünyada olduğu gibi ülkemizde de önümüzdeki yıllarda en önemli sorunların başında madde kullanımı ve bağımlılığı olacaktır. 21’inci yüzyılda yeni dünya düzeninin oluşması ve toplumda sosyal yaşamdan beklentilerin değişmesi, aile yapısındaki bozulmalar bu durumu ortaya çıkarmaktadır. Bu sorunu sadece ülkelerin kendi sorunuymuş gibi değerlendirmek çok yanlıştır. Bütün dünyadaki toplumların ortak sorunu olmuş ve acil müdahale durumuna da geçilmeye başlanmıştır. Konu, bir insanlık problemi hâline gelmiştir. Ülkemizde bu sorun gün geçtikçe büyümekte, yaşlı, genç, fakir, zengin, erkek, kadın, toplumun bütün fertlerini etkisi altına almaktadır.

Birleşmiş Milletler verilerine göre dünyada 200 milyona yakın insan uyuşturucu kullanmaktadır. 150 milyon kişinin kullanımıyla esrar başta yer alırken amfetamin ve uyuşturucular, kokain ve eroin gibi diğer maddelerin de yoğun şekilde kullanılmış olduğu görülmektedir.

Uyuşturucu kullanımı istatistiklerinin doğruya yakın tespit edildiği ABD’de uyuşturucudan her yıl 20 bin kişi ölmektedir. Bu durumun benzerlerini Avrupa Birliği ülkelerinde de görmekteyiz. Toplumun yapısını zedeleyen, insanların amaçlarını ve umutlarını yok eden bu maddeleri en çok gençler kullanıyor. Bunu incelediğimizde yoğunluğun on beş-yirmi beş yaş arasında olduğunu görüyoruz. Ancak, ülkemizde, özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde altmış yaşın üzerinde insanların da bu maddeye ve bu hastalığa yakalanmış olduğunu görüyoruz. Ancak, hiçbir aile, çocuğunu esrar içerken, damarına eroin enjekte ederken ya da extacy tableti içerken hayal edemez. Ancak, araştırmalar göstermiştir ki gençlerin uyuşturucu kullanmaya başlamaları ile bu durumdan ailelerinin haberdar olmaları arasında belli bir süre söz konusudur.

2002 yılında Türk Psikoloji Derneği tarafından ülkemizde yapılan madde kullanımı ve profili araştırmasında on beş-yirmi dört yaş grubunda     7.681 kişide yapılan incelemede yüzde 27,4’le düzenli sigara kullananlar, bunlar ilk defa on dört yaşında başlıyor; yüzde 9,2’yle alkol kullananlar, ilk defa on yedi yaşında başlıyor; yüzde 2,9’la arkadaşlarından en az birinin madde kullandığı ifade edilmiştir.

Ayrıca, Ankara’da yedi farklı lisede yapılan araştırmada ise lise öğrencileri yüzde 13,2 sigara, yüzde 23,5 alkol, yüzde 2,3 hayatta en az bir kere madde kullandığını ifade etmişlerdir. Ancak, son yapılan çalışmalar, ülkemizdeki sigara kullanımının çok yaygın olduğunu göstermektedir, bilhassa kadın nüfusta erkeklere oranla ciddi bir yükseliş görülmektedir. Ayrıca, toplumda alkol, uyuşturucu ve uyarıcı kullanımı da giderek artış göstermektedir. Bilhassa evlerde legal olarak kullanılan maddelerde ciddi artışlar vardır. Evde tiner kullanan çocukların sayısının, sokakta kullanan çocuklardan kat kat daha yüksek olmuş olduğu görülmektedir.

“Uyuşturucu” olarak adlandırılan bütün maddeler, beyin ve merkezî sinir sisteminden başlamak üzere vücudun bütün organlarını tahrip ederek etkileyen zehirlerdir. Akıl ve iradeyi etkisine alarak işlemez hâle getirirken kişiyi dengesiz yaparak normal yaşamdan uzaklaştırmaktadır. Maddi boyutunun ağırlığı yanında, beyin ve akıl sağlığının da en büyük düşmanıdır. Çok zeki, çalışkan, başarılı bir çocuğu, hayattan zevk almayan, ruhi sıkıntılar ve kaoslar içerisinde -bu maddeleri kullanmış olduğu için- görebiliriz.

Akıl ve zihnin en büyük düşmanı olan uyuşturucular, insanın uyum gücünü zaafa ve iflasa uğratarak, onu aileden, çevresinden ve toplumdan  kopararak yalnızlığa, bunalıma ve hemen ardından da hayvani bir hayata mahkûm etmektedir. Bağımlıyı yaşayan bir ölü hâline getiren, bu sebepten madde bağımlılığına giren insanların kendisi ve çevresi dışında ülke ekonomisine, sosyal yaşama, toplumsal hayata verdiği zararlar ifadelere sığmaz. Sonuçta anarşi, gasp, fuhuş, cinayetler, intiharlar karşımıza çıkmaya başlar.

Ülkemizde yapılan bir araştırmada, madde ve uyuşturucu bağımlılarının yaklaşık 2/3’ünün suç işlediği tespit edilmiştir. 24/2/2008 tarihi itibarıyla ceza infaz kurumlarında 94.277 hükümlü ve tutuklu bulunmaktadır. Bu hükümlü ve tutukluların 13.280’i uyuşturucu suçlarından hapishanede yatmaktadır. Uyuşturucu suçlarının oranının da yüzde 15 civarında olduğu görülür. Son yıllarda cezaevlerinde uyuşturucu suçlarından dolayı bulunanların sayısı ciddi oranda artış göstermektedir.

Ancak, kişinin kendisine ve topluma verebileceği zararlar söz konusu olunca konunun ne kadar ciddi ve önemli olduğu düşünülmelidir. Bu manada Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan uyuşturucuyla ilgili Komisyon raporu ve sonuçları da çok daha önemlidir. Toplumun geleceğini ilgilendiren bu konu üzerinde bıkmadan, usanmadan durmalıyız.

Birleşmiş Milletler Madde Kontrol Programı Birimi ile Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığının beraber yürüttüğü, ülkemizde, madde kullanımı profili çalışmaları vakit kaybetmeden yapılmalı, çıkan sonuçlara göre de gerekli önlemler alınarak çalışmalar başlatılmalıdır.

Dünya uyuşturucu pazarında yaklaşık 450-500 milyar dolar dönüyor. Ülkemizde bu kara paradan pay alan ve ülke aleyhinde kullanan örgütler mevcuttur. Ülkemizde 50-60 milyar dolar civarında bir paranın bu yolla temin edildiği biliniyor. Uyuşturucu parasının en büyük sahibinin de PKK terör örgütü olduğu her yerde açıklanmış durumdadır.

Birleşmiş Milletler raporlarına göre PKK terör örgütü Afganistan, Pakistan, Irak üzerinden gelerek İtalya, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya pazarlarına ulaşmada rol oynuyor; ayrıca Hollanda, Danimarka kaynaklı, Arap ülkelerine doğru giden extacy gibi sentetik uyuşturucu kaçakçılığını bu terör örgütü yönetiyor. Bu yönden uyuşturucuyla ilgili mücadelenin önemi ülkemiz için bir kat daha artıyor.

Madde bağımlılığı bir sağlık sorunudur. Topluma bu yönlü mesajlar mutlaka geniş bir şekilde verilmelidir. Bunun sonucunda toplum tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu da kabul etmelidir.

Sayın milletvekilleri, Komisyon toplantılarında ve yapılan incelemelerde madde bağımlılığı ve uyuşturucuyla ilgili olarak çok dağınık bir yapı olduğu görülmüştür. Bu dağınık yapı merkezî bir yapıya kavuşturulmalı ve genel müdürlük bazında da mutlaka bir yapılanma olması gerektiği ortaya çıkmıştır.

Uyuşturucuyla mücadelede çok etkin olmak gerekmektedir. Bundan dolayı da Komisyon raporunda da yer alan “Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerle Mücadele Kanunu” adıyla özel kanun çıkarma gerekliliği vardır. Bu kanun çalışmalarıyla derlenip toparlanma sağlanacak, etkili bir mücadele gerçekleştirilmiş de olacaktır.

Uyuşturucu  maddelerle ilgili suçlar kamunun sağlığıyla ilgili işlenen suçlardır, oluşturduğu zarar çok fazladır. Mahkemelerin uzaması, başka davalarla birleştirilmesi doğru değildir. Bundan dolayı uyuşturucu madde suçlarını soruşturma, kovuşturma ve yargılama aşamasını kapsayacak şekilde tahkikat konusu kendine has özellikler taşımaktadır. Onun için de bu konuda uzmanlaşmış hâkim ve savcıların bulunduğu ihtisas mahkemeleri mutlaka ama mutlaka kurulmalıdır.

Sayın milletvekilleri, uyuşturucu konusunda çocuklar çok önemlidir. Çocukları uçucu maddelerin zararlarından korumayla ilgili kanun bekletilmeden acil olarak Türkiye Büyük Millet Meclisince çıkarılmalıdır. Bu kanun teklifi, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülmüş, bütün siyasi parti temsilcilerinin ortak görüşüyle Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine gönderilmiştir ancak müteaddit defalar gündeme getirmiş olmamıza rağmen henüz kanunlaşmamıştır. Bir çocuk bile bu duyarsızlıktan dolayı uyuşturucunun zalim pençesine düşse bunun hesabını kimden soracağız? Meclisimizin danışma kurullarına sesleniyorum: Her türlü, istediğiniz konudaki kanun tasarısını getirip görüşmesini yaptırıyorsunuz, insanlık için ve ülkemiz için en önemli kanun tasarılarından olan bu kanunu neden getirmiyorsunuz? Önümüzdeki günlerde danışma kurullarının görüşmeleri içerisinde bu konunun görüşülmesini özellikle arz ediyorum çünkü geleceğimizi ilgilendiren çok önemli bir konu, çocuklarımızın konusudur; ondan dolayı da bu kanunu mutlaka bu Meclis çıkarmalıdır.

Bunun dışındaki, ayrıca, diğer, uyuşturucuyla ilgili kanunların da Meclisimiz tarafından dikkatli bir şekilde çıkarılmasında fayda olduğu kanaatindeyim.

“Bağımlılık” denince sadece esrar gibi uyuşturucular aklımıza gelmemelidir. Evlerimizdeki çocukların hatta erişkinlerin bile İnternet bağımlılığı ciddi boyutlara ulaşmıştır. Kumar, at yarışı, alkol, sigara, kola kullanılması, Türk toplumu için çok önemli alışkanlıklar ve bağımlılıklar olarak önümüzde durmaktadır. Bu konuların da ciddi bir şekilde üzerinde durulması gerektiği kanaatindeyim. Bilhassa İnternet kullanımı noktasında çok ciddi sıkıntılar artık baş göstermeye başlamıştır. Çocuklarımızı İnternet’in başından alamıyoruz.  Bu konuda da Meclisimize bazı görevlerin düşmekte olduğunu ifade etmek istiyorum.

Ülkemizde psikiyatr uzmanı ve psikolog sayısı yetersizdir. Bu konuda Sağlık Bakanlığı acil önlem almalı ve personel temin etmelidir. Uzmanlar bu branşta çalışmak istemiyorlar çünkü çok zor hem de hayati tehlike arz ediyor, kanuni sorumlulukla karşılaşıyorlar. Bu branşta çalışan psikiyatr ve psikologlar için tercih edilecek bir ortam yaratmalıyız, doktorlar için yapılan ihtisas imtihanlarında psikiyatri dalı için ek kontenjanlar konulmalıdır, ayrıca psikologlar konusunda üniversitelerle görüşülüp psikologların sayısının artırılması noktasında da üniversite giriş imtihanlarında bazı kontenjanların artırılması gerekir diye düşünüyorum.

AMATEM merkezleri sayısı çok yetersizdir yani yeni merkezler oluşturmalıyız. Bağımlılıktan dolayı hastaneye müracaat eden herkese yatak verilmeli ve tedaviye derhâl başlanmalıdır. Yani hastaneye müracaat etmiş olup da “Tedavi olmak istiyorum.” diyen herkese cevap verilmesi gerekmektedir. Onu geri gönderdiğimiz zaman veyahut da o insanlara “Bugün git, yarın gel.” diye randevu vermiş olduğumuz zaman onun sıkıntılarını hep beraber görüyoruz ve yaşıyoruz. Ancak, yeni açılacak olan yerler iyi tespit edilmeli ve altyapı donanımları da mutlaka sağlanmalıdır.

Ülkemizde bazı şehirlerde çok ciddi şekilde madde kullanımında artışlar olduğu mevcuttur. Özellikle Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizi bunların başında sayabiliriz.

Ayrıca, denetimde serbestlik hizmetlerinin, suç şüphesinin öğrenilmesinden rehberlik, koruma ve yardıma kadar çok ciddi şekilde yapılması gerekmektedir.

Madde bağımlılığı rehabilitasyonunun özel önem arz ettiği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bu yapılmazsa kişinin kendine ve çevresine zarar vereceği hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bu amaçla da tıbbi tahlil ve tetkik konusunda bir yönetmelik hazırlanarak bir standarda bağlı olması gerekmektedir.

Koruyucu hekimlik olarak on-on dokuz yaş grubundaki tüm çocuklara yaşam becerileri eğitimi programı uygulanmalıdır.

Okullarda sosyal ve psikolojik olarak destek programları geliştirilmeli, psikolojik danışmanlık ve rehberlik öğretmenlerinin kadroları mutlaka artırılmalıdır. Bunların da çok yetersiz olduğunu buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Hayat boyu öğrenmek için Devlet Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, üniversiteler, on-on dokuz yaş çocukları için programlar yapmalıdır.

Gençleri zararlı alışkanlıklardan korumak ve boş zamanlarını daha yararlı biçimde değerlendirmeleri için gençlik merkezleri kurulup destek olunmalıdır. Burada sivil toplum kuruluşları da desteklenmeli, onların da konuya eğilmeleri mutlaka ama mutlaka sağlanmalıdır.

Bu konuda basın ve medyaya da büyük görevler düşmektedir. Pembe diziler ve filmler yayınlanmadan önce bu yönlü olarak mutlaka denetlenmelidir. Alkol, sigara vesaireyle ilgili reklam ve filmler kaldırılmalıdır. Bu konudaki yayınlar halkın genelinin izlediği saatlerde yapılmalıdır. Hatta bazen yazılı basında yer alıyor, bilhassa alkol ve sigara reklamıyla ilgili olarak, buna da dikkat edilmesi gerektiğini buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum çünkü onların da etkili olmuş olduğu görülüyor.

Uyuşturucu ve madde bağımlılığı konusu, yazılı ve görsel medyanın sürekli gündem maddelerinden birisi hâline getirilmelidir.

Ayrıca, büyük şehirlere göç ile ilgili ciddi çalışmalar yapılmalıdır. İnsanların bulunduğu yerde yaşamaları sağlanmalı, tarım ve hayvancılık göstermelik değil, ciddi olarak desteklenmelidir.

Çeşitli vakıflarca yürütülen sosyal yardımlar geçici bir destek olarak değerlendirilmeli, insanlar çalışmaya ve kazanmaya yönlendirilmelidir.

Yeni teşvik kanunlarıyla bütün şehirlerde istihdamı artırıcı, insanlara aş ve iş temin eden projeler desteklenmelidir.

Genç nüfusa sahip olduğumuz unutulmamalıdır. Okumuş işsizler ordusuna sahibiz. Çocuklarımıza gereken yeni beceri alanları, iş imkânları yaratmalıyız. İşsizlik ve boşluğa düşme, toplumumuzda birçok kötü alışkanlığın da sebepleri arasında sayılmaktadır.

Madde kullanıcılarının, son bir yıllık dönemde, yüzde 41’inin işsiz olduğu, yüzde 20’sinin ise tam zamanlı işte çalıştığı görülmüştür.

Yine, ülkemizde yapılan incelemelerde madde kullanıcılarının yarısından fazlasının uçucu madde kullanımı deneyimleri olduğu da görülmüştür.

Aile, Türk toplumunun temel direğidir. Aile ile ilgili Bakanlığa çok önemli görevler düşüyor. Aile bağlarını güçlendirici projeler ortaya koyarak bunları topluma, kamuoyuna anlatmalıdır. Çocuklarına ve ailelere sahip çıkmayan hiçbir millet ve devlet ayakta kalamamıştır.

Suçu, oluşmadan koruyucu önlemler alarak önlemek mecburiyetindeyiz. Madde kullanımında çocuk ve ergenlerin bulunduğu bazı ortamların riskli olduğu kabul edilmelidir. Erken tanıma ve tespit bu konuda çok önemlidir. Aile ve okul çocuğu mutlaka izlemelidir. Risk grupları takibi ciddi olarak yapılmalıdır. Evine, her zaman, akşamları saat on civarında gelen çocuklar mutlaka incelenmelidir, onlar takip edilmelidir. O çocuklarımız niçin onda, on birde geliyor? Bunları takip etmek mecburiyetindeyiz. Bilhassa başarılı bir şekilde okuluna devam ederken çocuğun bir anda başarısız olmasını, yani derslerinde çok ciddi oranda başarı kaybetmiş olmasını mutlaka takip etmek mecburiyetindeyiz. Bunları takip etmiş olduğumuz zaman, bir noktada, erken tedaviye başlama durumu olabilir, erken teşhis imkânıyla da karşılaşmış olabiliriz. Ondan dolayı da ailelerimize çok önemli görevler düşüyor ve beraberindeki okul yöneticilerine ve bilhassa öğretmenlerimizin de bu konuda görev alması gerektiği kanaatindeyim. Onların takipleriyle çocuklarımız kurtarılabilir.

Sayın milletvekilleri, Avrupa’da uygulanan ve ülkemizde uygulanması istenilen ESPAD, yani Avrupa Gençlerde Madde Kullanımı Değerlendirme Projesi 2003 yılından itibaren Millî Eğitim Bakanlığı izin vermediğinden dolayı yapılamamıştır. Yani okullarımızda, gençler arasında istatistiki genel bilgiler 2003 yılına dayanmaktadır. Bu doğru değildir. Sayın Bakan “Verilen istatistiki sorular bizim insanımıza, kültürümüze uymamaktadır.” demektedir. Ben geçenki birleşimlerde bu yönde bir soru sormuştum ve bana bu şekilde cevap vermişti. Sayın Millî Eğitim Bakanı isterse soruları değiştirebilir veya aynı soruyu farklı olarak sordurabilir. Dünyada madde ve uyuşturucu bağımlılığı takibi ve alınan önlemler bu metotlarla yapıldığına göre, ülkemize de bu konuda sorumluluk düştüğünü unutmamak mecburiyetindeyiz.

Gösterilen mazeret mazeret değildir. Ailesinde bir tane bile madde bağımlısı bulunan bir anne babanın çektiklerini yaşamayan hiçbir surette bilemez. Ateş bacayı sarmadan gerekli önlemleri almamız gerekmektedir. Bu konuyu dikkatinize sunuyor ve sonuçlanmasını bekliyoruz. Özellikle AMATEM merkezlerini, yani alkol ve madde bağımlılığıyla ilgili tedavi merkezlerini ziyaret ettiğimiz zaman görüyoruz. Orada bazı insanların yürekleri yakan görüntülerine hep beraber şahit oluyoruz. Yani ailesinde bir tane madde bağımlısı olan insanın çok zor durumlarda olduğunu, neler yaşamış olduğunu da buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Ondan dolayı da Sayın Millî Eğitim Bakanının 2003 yılındaki o verileri değil de, 2009 yılındaki verileri ortaya koymasında fayda olur diye düşünüyorum. Yani soruları komisyonlarda değerlendirsinler, aynı sorular farklı yöntemler içerisinde sorulabilir demek istiyorum.

Ülkemiz için diğer bir önemli konu da şudur: Avrupa’da, başta Almanya olmak üzere çeşitli ülkelerde, bildiğimiz gibi 3,5 milyonun üzerinde Türk yaşıyor. Avrupa Türklerinde uyuşturucu ve madde kullanımı çok büyük sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Avrupa şehirlerinin varoşlarına gidilince, köşe başlarında uyuşturucu bağımlısı birçok genç çocuğumuza rastlıyoruz.

Almanya hapishanelerinde 30 binin üzerinde Türk insanı bulunuyor. Bunların suç incelemelerine baktığımız zaman birçoğunun uyuşturucuyla ilgili olduğu görülüyor. Ayrıca, Alman makamları bu suçtan dolayı hapisteki insanların cezaları bitince Türkiye'ye gönderiyorlar. Bu çocuklarımız Türkiye'ye gelince şehrine, köyüne gidiyor ama işte bundan sonra esas problem başlıyor. Burada saatli bomba gibi dolaştığı ve bu hastalığı insanlara bulaştırdığı görülüyor. Bundan dolayı da Avrupa Türkleri, dış Türklerle ilgili de çalışmalar yapmak mecburiyetindeyiz. Son zamanlarda özellikle -mesela yurt dışı seyahatlerinizde, lütfen gittiğiniz zaman takip ediniz- Frankfurt’ta olsun, Almanya’nın bazı kentlerinde veyahut da bazı yerlerde -bu konuyu çok önemli olarak yani üzerine basarak söylemek istiyorum- oradaki çocuklarımızda bu yönlü olarak çok ciddi bir yönelme vardır. Ondan dolayı da Meclisimizin bu yönlü olarak da çalışma yapmasında fayda olduğu kanaatindeyim.

Yurt dışıyla ilgili çalışmalar vakit kaybedilmeden başlatılmalıdır. Diyanet ve Millî Eğitim ile birlikte aile ile ilgili Bakanlığın da katkıları ile özel bir proje mutlaka ama mutlaka bu çocuklarımız, bu insanlarımız için başlatılmalıdır. Yurt dışında bu hastalığa yakalanan insanlarımızın tedavisi için çalışılmalı, onlara tıbbi ve sosyal destek de verilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğru.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gençliğimizi ve dolayısıyla geleceğimizi etkileyen bu çok önemli sorun üzerinde her türlü siyasi mülahazayı bir yana koymak mecburiyetindeyiz. Okul-aile iş birliği ve sivil toplum kuruluşları ve devletin ciddi tutumu ile bu sorunun çözümünü gerçekleştirebiliriz. Sağlıklı nesillere ancak gençlerin bu tehlikeli durumu görmesi, aile ve toplumun ortak mücadelesi ile ulaşabiliriz. Devlet birey ve toplum sağlığından sorumludur.

Bu amaçla Meclis olarak bu Komisyon raporunu çok iyi bir şekilde inceleyip gerekli olan kanuni düzenlemeleri vakit kaybetmeden derhâl yapmalıyız. Gerçi çok kalın bir rapor olarak karşımıza getirilmiş ve sizlere sunulmuştur ama sayın milletvekilleri, bu raporu tüm milletvekili arkadaşlarımızın okumasını ben tavsiye ediyorum. Gördüğüm kadarıyla, belki konuşmacıların da bazıları tam olarak bu raporu okumamış olabilirler ama konunun önemi göz önüne alındığı zaman, yani geleceğimizi ilgilendiren, çocuklarımızı ilgilendiren, toplumumuzu ilgilendiren, Türk toplumunu ilgilendiren bir konu olunca, bu rapor, ciddi bir şekilde, hatta altı çizilerek de okunmalıdır. Ancak bunu okuduğumuz zaman daha iyi anlayacağımız kanaatindeyim.

Sayın Komisyon Başkanımız Necdet Bey’e teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Kendisi, arkadaşlarla beraber, tüm Komisyon üyeleriyle beraber çok ciddi çalışma yaptı. Ben de çalışmaların birçoğuna katılmaya çalıştım, Komisyon üyesi olarak. Çok değerli insanlar geldiler ve ülkemizdeki söz sahibi sivil toplum kuruluşlarının çok değerli insanları geldiler ve bu raporun hazırlanmasında özel önem arz ettiler. Ondan dolayı da kendilerine ve Komisyon raporunu hazırlayan tüm insanlara, buradan, Meclis kürsüsünden teşekkür etmek istiyorum. Ancak tabii, o insanların hepsi ve şu konuşmalarımızı dinleyen insanların hepsi, bu raporların sonucunun da bu Mecliste gündeme getirilmesini arzu ediyor, yani bu raporlar iyi incelendiği zaman ve beraberinde de kanuni olarak çalışmaları başlattığımız zaman, yani buraya yeni kanun teklifleriyle gelmiş olduğumuz zaman, ben inanıyorum ki o zaman ancak gerçek değerini vermiş olacağız.

Uyuşturucu kullanmayan, sigara ve alkol gibi kötü alışkanlığı bulunmayan sağlıklı bir nesil temennisiyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Ahmet Ersin.

Sayın Ersin, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Türkiye'nin çok önemli bir sorunuyla ilgili, Türkiye'nin geleceğini ilgilendiren, toplumu için için çürüten bir sorunla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde kurulan Araştırma Komisyonunun raporu üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisinin değerlendirmelerini sunmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, rapor elbette dört yüz seksen beş sahifelik bir eser. Yani, bu raporun hazırlanmasında katkısı olanlardan birisi olarak, değerli Komisyon üyesi arkadaşlarıma ve bu raporun hazırlanmasında emeği geçen tüm uzmanlara, değerli dostlarıma teşekkürlerimi sunuyorum.

Elbette, bu büyük sorunla ilgili, yani aslında bütün dünyanın sorunu olup da ama en fazla da Türkiye’yi ilgilendiren bu büyük sorunla ilgili yapılacak çalışmanın dört aylık bir süreyle kısıtlanması, sınırlandırılması ve bu dört ay içinde bu büyük sorunun, bu önemli sorunun detaylarına inerek araştırmak ve sonuç alabilmek mümkün değil. Ama gerek Anayasa gerekse İç Tüzük’ün kuralları içinde dört aylık sürede bu Komisyon son derecede yararlı bir çalışma yaptı. Ama rapora elbette emeği geçenlere teşekkür etmekle beraber, bazı eksiklerini söylemekten de geri kalamayacağım. Çünkü Komisyon çalışmaları sırasında gündeme getirdiğimiz bazı konular, ne yazık ki zaman darlığından belki de ama belki de ilgilenilmemiş olmasından çok da fazla üzerine gidilemedi, o söylediğimiz konularda çok da derinlemesine bir araştırma yapılamadı.

Değerli arkadaşlarım, Birleşmiş Milletler tarafından piyasa fiyatları, toplam yakalama ve kayıplar göz önünde tutularak yapılan tahminlere göre dünyada uyuşturucu trafiğinden elde edilen ciro yaklaşık olarak 500 milyar dolara ulaşmıştır. Yasa dışı yollarla gerçekleştirilen bu ticaretten elde edilen ve “kara para” olarak adlandırılan bu tür gelirlerin kayıt altına alınamadığı, büyük kısmının uyuşturucu organize ve terör suçlarının finanse edilmesinde kullanıldığı konusunda kuvvetli veriler mevcuttur. Uyuşturucudan elde edilen kara para yolsuzluk ekonomisinin büyümesine yol açmakta ve ülkenin ekonomik dengelerinde öngörülmeyen dalgalanmalara neden olmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Birleşmiş Milletlerin uyuşturucu ve suçla mücadele birimi dünya uyuşturucu raporuna göre dünya yasa dışı afyon üretiminin yüzde 90’ından fazlası Afganistan’da gerçekleştirilmektedir. Taliban yönetimi döneminde verilen fetvalarla önemli ölçüde azalan afyon üretimi ABD işgalinden sonra yeniden artışa geçmiş ve Afganistan, bugün dünyanın bir numaralı afyon üreticisi ülke olmuştur. Yani, Amerika Birleşik Devletleri, Afganistan’ı işgal ettikten sonra oradaki ekonomik koşulları göz önüne alarak, insanların geçim kaynağını göz önüne alarak afyon üretimine ve uyuşturucu üretimine göz yummaktadır, hatta teşvik etmektedir. Yine Birleşmiş Milletlerin uyuşturucu ve suçla mücadele biriminin 2005 yılı raporuna göre dünya sentetik uyuşturucu üretimi 400 tonun üzerindedir. Captagon hap üretimi Doğu Avrupa’da ve extacy hap üretimi ise Hollanda ve Belçika’da yoğunlaşmıştır. Captagon maddesi kaçakçılığında Türkiye transit ülke olarak kullanılmaktayken, extacy maddesi kaçakçılığında ise Türkiye hedef ülke durumundadır.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'nin coğrafi konum itibarıyla Asya ve Avrupa kıtalarını birbirine bağlayan bir köprü olması, uyuşturucu maddelerin hemen her türünden hem kullanım hem kaçakçılık ve hem de üretim boyutunda etkilenmesine neden olmaktadır. Türkiye, uyuşturucu madde kaçakçığında özellikle Balkan rotasından çok yoğun olarak etkilenmektedir. Bu etkilenme kendini, Güneybatı Asya, yani Afganistan kaynaklı afyon, baz morfin ve eroin maddeleriyle, Batı ve Doğu Avrupa kaynaklı sentetik ve ara kimyasal uyuşturucu maddeleri ve Güney Amerika kaynaklı kokain maddesi ve zaman zaman Güneybatı Asya kaynaklı esrar maddesiyle göstermektedir.

Türkiye’de uyuşturucu madde kaçakçılığı organizasyonlarıyla ilgili olarak ve ulusal politikalara paralel uluslararası iş birliği çerçevesinde de birçok ortak operasyonlar yürütülmüştür. Uyuşturucu maddenin getirmiş olduğu yüksek kazanç, uyuşturucu madde organizasyonlarını uluslararası boyutta iş birliğine zorlamıştır. Bu durum da kendini uyuşturucuyu üreten, sevk eden ve dağıtan organizasyonlar olarak göstermiştir. Bu noktada da uyuşturucu maddenin üretildiği yerden kullanıcısına ulaşıncaya kadar ulusal ve uluslararası boyutta takip imkânı sağlayan kontrollü teslimat uygulaması önemli bir polisiye mücadele taktiği olarak karşımıza çıkmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde yapılan araştırmalarda Diyarbakır, esrar, eroin, afyon ve uçucu maddelerin kullanımında en üst sırada yer almıştır. Diyarbakır’ı tüm maddelerin kullanımı açısından İstanbul izlemekte, kokain ve extacy kullanımı açısından da en yüksek oranlar İstanbul’da elde edilmiştir. Yani değerli arkadaşlarım, İstanbul, kokain ve extacy kullanımında Türkiye'de birinci sırada görülmektedir. Benzodiazepine kullanımında en yüksek ve esrar kullanımında ise Diyarbakır’dan sonraki en yüksek oranlar İzmir’de tespit edilmiştir.

Esrar, eroin, extacy kullanımı erkeklerde ve gençlerde, uçucular ise ergenlerde ve özellikle de sokak çocukları arasında yaygındır. Uçucular için kullanım yaşı on bir, esrar ve extacy için ise on altı-on yedidir. Madde kullananların cinsiyetlerine bakıldığında yüzde 98’inin erkek ve yüzde 2’sinin de kadın olduğu görülür. Madde kullanımının kadınlar arasında az görülmesinin nedeni sosyal gerekçelerle açıklanabilir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'yi etkileyen başlıca üç uyuşturucu rotası vardır. Bunlar Balkan rotası, Kuzey Karadeniz rotası ve Doğu Akdeniz rotasıdır ve bu rotalardan Türkiye'yi en fazla etkileyen Balkan rotasıdır. Bu rota Güneybatı Asya’dan yani Afganistan’daki haşhaş ekim bölgelerinden başlayarak İran ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşmaktadır.

Afyon maddesi ülkemize Ağrı, Van ve Hakkâri illerimizden kaçak yollarla girmektedir. Ülkemize giren afyon maddesi ya yurt içindeki kullanıcılar tarafından tüketilmekte ya da Amerika ve Avrupa'ya hem kargo yoluyla ve hem de kuryeler aracılığıyla taşınmaktadır. Eroin maddesi ise Van ve Hakkâri illerimizden Türkiye'ye giriş yapmaktadır. Türkiye'ye giriş yapan eroin İzmir ve İstanbul’daki deniz limanlarından, İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan ve kara yoluyla ise Edirne ve Kırklareli’ndeki kara sınır kapılarımızdan çıkış yapmaktadır.

Ülkemizdeki sentetik uyuşturucu kaçakçılığında ise tersine bir rota vardır. Yani eroin maddesinde doğudan batıya olan sevkiyat sentetik uyuşturucu kaçakçılığında ise batıdan doğuya bir rota izlemektedir. Uyuşturucu madde kaçakçıları, ülkemiz üzerinden Batı ve Doğu Avrupa ülkelerine sevk etmiş oldukları eroin maddesi yerine, buralardan ülkemize sentetik uyuşturucu getirmektedirler.

Değerli arkadaşlarım, burada dikkatinizi çekmek istediğim bir husus var. Şimdi, uyuşturucu maddelerin, eroin ve sentetik uyuşturucu maddelerin Türkiye’ye hangi noktalardan girdiğini dağdaki çoban bile biliyor, herkes biliyor. Biraz önce de söyledim, bunu, emniyet de biliyor, jandarmamız da biliyor, bakanlar da biliyor, Hükûmet de biliyor, ama her nedense, bu uyuşturucu maddelerin Türkiye’ye girmesi bir türlü engellenemiyor. Yani, Van ve Hakkâri, eroinin Türkiye’ye girişinde önemli bir kapı. Trakya’daki illerimizde bulunan sınır kapıları, kara sınır kapıları ise, sentetik uyuşturucuların, captagonun, extacynin Türkiye’ye giriş kapısı, giriş noktaları. Bunları herkes biliyor, ama nedense bir türlü önlem alınamıyor. Yani, Kuzey Irak’tan terörist gruplar gelmesin diye her gün Kuzey Irak sınırımız bombalanıyor; elbette bombalansın demiyorum, ama bu da bir terörse, uyuşturucu kaçakçılığı, kullanımın yaygınlaşmasına katkı veren herkes eğer terörist olarak kabul ediliyorsa, o zaman neden bu ülkeye, bu illerimizden, İran üzerinden Van ve Hakkâri illerimizden, Edirne ve Trakya’daki kara sınır kapılarından, hava limanlarından Türkiye’ye giriş yapan bu uyuşturucu maddelerin Türkiye’ye girmesine neden engel olunamıyor, bunu anlamak mümkün değil. Çünkü, bu uyuşturucu madde kaçakçılığına ve kullanımının yaygınlaşmasına karşı alınacak en önemli önlem, önce bu maddelerin yurda girişini engelleyeceksin. Yurda girdikten sonra onu takip edip yakalamak son derecede zor. Zaten yakalanan kişiler de genellikle sokak satıcıları. Kendileri de uyuşturucu kurbanı olan sokak satıcılarını etkisiz hâle getirerek bu sorunu çözmemiz mümkün değildir. Birinci kural, bu uyuşturucu maddelerin Türkiye’ye girişini engellemek. Ama, her nedense, herkesin bildiği bu giriş kapılarında bir türlü önlem alınamıyor ve bir türlü bu uyuşturucunun Türkiye’ye girişine engel olunamıyor, bunu anlamak mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, uyuşturucuyu, toplumu ve geleceği çürüten bir terör olarak ele almak zorundayız. Sorumluluğu emniyet güçlerinin üzerine yıkarak, sokak satıcılarını etkisiz duruma getirerek, kullanıcıları cezalandırarak uyuşturucu kaçakçılığı ve kullanımının yaygınlaşmasını önlemek mümkün değildir. Zaten sorun da bu değerli arkadaşlarım. Türkiye’de gitgide büyüyerek ve çığ gibi üstümüze gelen bu büyük tehdide ve tehlikeye karşı sadece polisiye önlemleri görebiliyoruz. Bunun dışında başkaca bir önlem, örneğin hedef kitle olan çocukların ve gençlerin uyuşturucu kullanmaları hâlinde bunun kendi bedenlerinde, ailelerinde ve toplumda ne tür sorunlara neden olacağına ilişkin onları özendirmeden bilinçlendirme yolu hiçbir şekilde değerlendirilmiyor. Sadece sokakta satan kişiler, her biri zaten uyuşturucu kurbanı olan bu kişiler etkisiz hâle getirilerek sorunla mücadele ediliyor, sözde mücadele ediliyor.

Değerli arkadaşlarım, bakın ben size bir örnek vereyim… Gerçi emniyet güçlerimiz her şeye rağmen bu uyuşturucu kaçakçılığına karşı ellerinden geldiği kadar yine etkin önlem alıyorlar, geliştiriyorlar; yani zaman zaman aralarından çürükler çıkmasına karşın yine de emniyet güçlerimizin bu konuda başarılı bir çalışma yürüttüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Bakın 2008 yılında polis bölgesinde 11.633 operasyon yapılmış, 26.096 şüpheli hakkında yasal işlem yapılmış ve bu operasyonlarda 20.575 kilogram esrar, 10.332 kilogram eroin, 202 kilogram afyon, 2 milyon 742 bin 571 captagon hap ve 894.990 extacy hap ele geçirilmiş. Keza jandarma bölgesi… 3.733 operasyon yapılmış -2008 yılını söylüyorum- bu operasyonlarda 5.905 şüpheli hakkında yasal işlem yapılmış, 2,9 ton eroin ele geçirilmiş bir yılda, 18,4 ton esrar ele geçirilmiş  -jandarma bölgesini söylüyorum sadece- 36 kilogram morfin, 4,3 ton kimyasal madde, 260 bin adet sentetik tablet ele geçirilmiş. Yani emniyet güçlerimiz bu büyük tehlikeye karşı, bu büyük tehdide karşı ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar ama bu, topal bir mücadeledir değerli arkadaşlarım. Eğer sadece polisiye önlemlerle bu sorunu çözebileceğimizi düşünen varsa büyük hata içindedir, büyük yanlış içindedir çünkü şimdiye kadar zaten bu proje hayattaydı. Şimdiye kadar sadece polisiye yöntemlerle bu sorunu gidermeye çalıştık ama sonuç alamadığımızı görüyoruz. Yani sorun büyüyerek üstümüze geliyor ve eğer şimdiden bir önlem geliştirilmezse birkaç yıl sonra muhtemeldir ki artık bu sorunun üstesinden gelemeyeceğiz. Nitekim, belli miktarda uyuşturucu kullanmak, üzerinde taşımak serbest bırakılmıştır bazı ülkelerde ve Türkiye de giderayak, yavaş yavaş bu yöne doğru gidiyor ve buna şimdiden önlem alınması gerekir.

Değerli arkadaşlarım, devlet, tüm imkânlarıyla bu mücadelenin içinde olmak zorundadır ancak bugün polisiye önlemler dışında bir etkinlik göremiyoruz. Özellikle hedef kitleyi elinde bulunduran Millî Eğitim Bakanlığının bu konuda, uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasının engellenmesi konusunda etkin önlemler aldığını söylememiz mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, sınır kapıları, gümrükler yolgeçen hanı gibi. Afyon ve eroinin ülkemize Ağrı, Van ve Hakkâri’den, keza sentetik uyuşturucuların Trakya’daki gümrük kapılarından ve İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan giriş yaptığı bilindiği hâlde neden önlem alınmadığını da anlamak mümkün değildir. Az önce bunları geniş bir şekilde anlatmaya çalıştım. Düşünün ki bir süre önce 1.500 sandık silah yüklü koca tren Türkiye’ye girdi ve kimsenin ruhu duymadı. Bu nasıl sınır korumadır, bu nasıl sınırlara sahip çıkmadır, bu nasıl kapılarda etkin önlem almaktır? 1.500 sandık silah yüklü tren Türkiye’ye girdi ve bunu da kimsenin ruhu duymadı. Eğer yolda devrilmeseydi kim bilir nereye gidecekti?

Bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum değerli arkadaşlarım: 2005 yılında gerçekleştirilen NATO toplantısında Birleşmiş Milletlerin Uyuşturucu ve Suçla Mücadele Birimi Başkanı tarafından yapılan sunumda, 2005 yılında, sadece bir yılda Afganistan kaynaklı, yani sadece Afganistan kaynaklı afyon ve türevi uyuşturucu madde ticaretinden ülkemizde 5 milyar dolar para sirkülasyonu olduğu belirtilmiştir. Düşünebiliyor musunuz, yani, sadece 2005 yılında ve sadece Afganistan kaynaklı afyon ve türevi maddelerin ticaretinden Türkiye’de 5 milyar dolarlık bir para sirkülasyonu olduğu Birleşmiş Milletler tarafından tespit edilmiştir ve bunu, NATO toplantısında, bizim temsilcimizin yüzüne karşı söylüyorlar.

Uyuşturucu ticaretinden elde edilen bu miktardaki kara paranın elbette önemli bir bölümü yine uyuşturucu üretimi ve ticaretinde kullanılmaktadır. Ancak, bu kara paranın ciddi bir kısmı da, rüşvet ve yolsuzluk ekonomisinde kullanılmaktadır. Bu durum, uyuşturucunun sınırlarımızdan nasıl kolaylıkla geçtiğini de izah etmeye yeter sanıyorum. Eğer rüşvet ve yolsuzluk olmasa bu miktardaki uyuşturucunun ülkemize sokulması mümkün olmaz. Uyuşturucu ile mücadelenin en önemli ayağı uyuşturucunun yurda sokulmasını önlemektir, ama Türkiye'nin bu konuda başarılı olduğu söylenemez.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, bu büyük soruna karşı, eğer bugüne kadar sürdürdüğümüz önlemlerle, tedbirlerle sonuç almaya gayret edersek ve bu süreci devam ettirirsek, inanın ki sağlıklı bir sonuç almamız mümkün değildir. Çünkü, babadan dededen kalma bu usullerin artık tutmadığı, bu usullerin artık geçerli olmadığı, tek başına polisiye önlemlerle bu büyük sorunu önlemenin, engellemenin mümkün olmadığını görmemiz lazım. Devlet bütün imkânlarıyla bu büyük sorunun üzerine gitmek zorundadır, çünkü bu bir terördür, uyuşturucu kaçakçısı bir teröristtir. Eğer bunu böyle kabul edeceksek ve ediyorsak, o zaman, ülke bütünlüğüne karşı mücadele veren teröre, El Kaide terörüne karşı hangi önlemleri alıyorsak, hangi şekilde mücadele ediyorsak, bu terör grubuna karşı da aynı şekilde kararlı mücadele ve devletin tüm imkânlarıyla mücadele etmek gerekir. Aksi hâlde sağlıklı bir sonuç almak mümkün değildir.

Bu aşamada, değerli arkadaşlarım, rapor elbette bir emeğin ürünü, buna kuşku yok, çünkü o Komisyonda ben de görevliydim arkadaşımla birlikte ve bu raporun hazırlanmasında bizim de katkılarımız oldu. Bu raporun hazırlanmasında katkı veren herkese tekrar teşekkür ediyorum çünkü ciddi bir, güzel bir çalışma yürütüldü. Ancak, bazı eksiklikleri var ki bu da dediğim gibi dört aylık kısa bir süre içinde bu büyük sorunun bütün temeline inerek, detaylarını ortaya çıkararak önlem ortaya koymak elbette yeterli bir süre değil.

Şimdi, bazı önerilerimiz olacak değerli arkadaşlarım. Sayın Bakan da burada. Gerçi aslında, tabii, asıl bu uyuşturucu kaçaklığından sorumlu olan Sayın Bakan, İçişleri Bakanı yok, komisyona da gelmedi, yazılı olarak davet edilmesine karşın gelmedi. Yani bir üniformalı kişi komisyonun davetine icabet etmezse, gelmezse Türkiye’de yer yerinden oynuyor ama bu Meclisin içinden çıkan bir kişi, bir şahıs, bir Bakan komisyonun çağrısına olumlu cevap vermiyor, gelmiyor toplantıya. Yani bu büyük sorunla ilgilenmediğini gösterir. Bırakın onu, Türkiye Büyük Millet Meclisine saygısının olmadığını gösterir, çünkü biz Türkiye Büyük Millet Meclisi adına görev yaptık ve bunu biz seçtik, bizim içimizden çıktı o Bakan, İçişleri Bakanı. Ama bu büyük sorunla ilgili, kendi Bakanlığını yüzde yüz ilgilendiren bu büyük sorunla ilgili çalışma yapan komisyona yazılı olarak çağrılmasına karşın gelmedi, ayıplıyorum kendisini.

Değerli arkadaşlarım, önerilerimizi sizlere sunmak istiyorum.

Türkiye, birkaç yıl öncesine kadar uyuşturucu kaçakçılığında sadece transit ülke iken artık…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

AHMET ERSİN (Devamla) - …aynı zamanda üretici ülke olma da durumundadır. Bu yüzden de başka ülkelere göre daha fazla olumsuz etkilenmekte ve kullanımı hızla yaygınlaşmaktadır. Yani hem transit ülke hem üretici ülke, dolayısıyla başka ülkelere göre çok daha fazla etkileniyor.

Çeşitli araştırmalar Türkiye’de uyuşturucu kullanımının on bir yaşa yani ilköğretim çocuklarına kadar yaygınlaştığını tespit etmesine rağmen, bu büyük tehlike ve tehdide karşı etkin önlemlerin alındığı söylenemez. “Bize bir şey olmaz.” aymazlığı içinde bir çığ gibi büyüyerek üstümüze gelen bu önemli sorunun henüz farkına varılamamış olması üzücüdür. Oysa uyuşturucuyla mücadele terörle mücadele kadar önemlidir. Çünkü terör örgütlerinin en önemli finans kaynağı uyuşturucu kaçakçılığıdır ve toplumu çürüten, terör kadar tehlikeli bir sorundur bu sorun. Bu nedenlerle, uyuşturucu kaçakçılığı ve kullanımının yaygınlaşmasına karşı alınması gereken önlemler behemehâl Millî Güvenlik Kurulunun gündemine alınmalıdır. Eğer bu bir terörse, uyuşturucu kaçakçılığı toplumu çürüten, çocuklarımızı, gençlerimizi zehirleyen bir büyük terörse, o zaman bu terör olayı, bu uyuşturucu kaçakçılığı mutlaka Millî Güvenlik Kurulu gündeminin değişmez maddelerinden biri olmalıdır.

Uyuşturucu kaçakçılığı ve kullanımının yaygınlaşmasına karşı sadece polisiye önlemlerle mücadele edilmektedir. Kaldı ki bu yolla etkin sonuçlar almak mümkün olmamakta, genellikle kendileri de uyuşturucu kurbanı olan sokak satıcıları etkisiz hâle getirilmekte ama kamuoyunda “baron” olarak tanımlanan asıl sorumlulara ulaşılamamaktadır. Ayrıca, baronların uyuşturucu kaçakçılığından elde ettikleri mal varlıklarına da, yakınları üzerine kayıt yaptıklarından, yasalarımızdaki boşluklar nedeniyle el konulamamaktadır. Bu nedenle, yasalarımızda değişiklikler yapılarak uyuşturucu kaçakçılarının yakınları üzerine kaydettikleri mal varlıklarına el konulabilmesi olanağının sağlanması gerekir.

Uyuşturucu kaçakçılığı ve kullanımının yaygınlaşmasına karşı topal bir mücadele sürdürülmektedir. Mücadelenin eğitim ayağı ihmal edilmektedir. Dahası, bu konuda Türkiye'nin herhangi bir projesi ve politikası da bulunmamaktadır. Oysa, polisiye önlemlerle beraber hedef kitlenin uyuşturucunun zararları hakkında özendirmeden bilinçlendirilmeleri önemlidir. Bu nedenle Millî Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ile kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığının ortak projesiyle hem çocuklar ve gençlerin hem de anne-babaların uyuşturucu hakkında bilinçlendirilmeleri sağlanmalıdır.

Şimdi bugünkü uygulamada bütün sorumluluk anne-babaların üzerine yıkılıyor: “Çocuklarınızın kollarına bakın, çocuklarınızın arkadaşlarını takip edin, arkadaşlarının arkadaşlarını takip edin…” Anne-babaları zaten bu uyuşturucu konusunda  bilinçli değiller ki, bilgili değiller ki çocuklarına nasıl yardımcı olsunlar. O nedenle, gençler ve çocuklarla birlikte ailelerin de bilgilendirilmeleri, bilinçlendirilmeleri gerekir.

Uyuşturucuyla mücadelenin içinde bulunan kurumların her biri ayrı merkezlere bağlıdır: Başbakanlık, İçişleri Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Tarım Bakanlığı. Yani bunların her biri kendi içinde birtakım genel müdürlükler veya müsteşar yardımcılıkları, daire başkanlıklarıyla bu mücadelenin sözde içinde ama her biri başka bakanlıklara bağlı, her biri başka otoriteye bağlı.

Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, bu dağınıklık ve eş güdümsüzlük sonuçta başarısızlığı da getiriyor. O nedenle, her kurum kendi anlayışı içinde çalışmaktadır. Bu durum da mücadelenin sekteye uğramasına ve hantallığa sebep olmaktadır.

Dolayısıyla, uyuşturucu kaçakçılığı hakkında, bakın, önemle söylüyorum, altını çizerek söylüyorum: Uyuşturucu kaçakçılığı ve kullanımının yaygınlaşmasına karşı mücadele özel bütçesi olan tek merkezde toplanmalıdır. Ayrıca, bu merkezde görevlendirilecek kamu görevlilerinin özlük hakları da diğerlerinden farklı olmalıdır, özendirilmelidir; bu sorunla ilgilenen kamu görevlileri özendirilmelidir, yani özlük hakları diğerlerinden farklı ve avantajlı olmalıdır.

Eroin maddesi, ana üretim merkezi olan Afganistan’dan Türkiye’ye Balkan rotası yoluyla Van, Hakkâri illerimizden; ana üretim merkezi Hollanda ve Belçika olan extacy ile bazı Doğu Avrupa ülkelerinde üretilen captagon haplar ise Trakya gümrük kapılarından ve İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan ülkemize girmektedir.

Belli, nerelerden girdiği belli, herkes biliyor bunu. Hâl böyleyken gerek eroin ve gerekse hapların Türkiye’ye nereden ve nasıl girdiği bilinmesine rağmen, neden engel olunamadığı hususunda yeterli araştırma ve tespitler yapılamamıştır. Ancak, bilinmektedir ki rüşvet, uyuşturucu kaçakçılığının önemli bir parçasıdır ve uyuşturucunun ülkemize girmesinde rüşvetin payı büyüktür.

BAŞKAN – Sayın Ersin, beş dakikalık süreniz geçti, kesmedim sözünüzü, lütfen tamamlayın.

AHMET ERSİN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Çocukların ve gençlerin uyuşturucunun kendi bedenlerinde, ailelerinde ve toplumda yarattığı sorunlar hakkında onları özendirmeden bilinçlendirme görevi ağırlıklı olarak Millî Eğitim Bakanlığındadır. Ancak Millî Eğitim Bakanlığı ne yapıyor? Sadece kitap basıyor. Bize de getirdiler Komisyon çalışmaları sırasında ve bu kitapların da muhataplarına ulaştığı falan yok, kitap basıyorlar, dolaplarda, raflarda bekletiyorlar. Böyle mücadele olmaz. Arazide mücadele edeceksin, çocuklarla yüz yüze mücadele edeceksin. Kitap basarak bu sorunla ilgili sonuç almak mümkün değildir.

Bağımlıları tedavi eden hastaneler, gerek yatak sayısı ve gerekse yetişmiş personel sayısı itibarıyla son derecede yetersizdir. Bağımlılıktan kurtulmak isteyenlerin hemen tedaviye alınmaları gerekir, aksi hâlde vazgeçebilirler. Hâlbuki, bugün, imkânsızlıklar yüzünden iki üç ay sonrasına randevu verilmektedir ki bu durum bağımlıların tedavisinde ciddi olumsuzluklara neden olmaktadır. Dolayısıyla, bağımlıların tedavi edildikleri hastanelerin yatak sayılarının artırılması ve personel gereksiniminin giderilmesi gerekir.

Değerli  arkadaşlarım, Sayın Başkanımın da sabrına teşekkür ederek sözlerimi tamamlıyorum. Ancak bilelim ki bu sorun sadece yazıp çizmekle önlenemez, sadece kitap bastırarak önlenemez, sadece polisiye önlemlerle de önlenemez, bunu yaşayarak görüyoruz zaten. Onun için, tekraren söylüyorum, devletin bütün imkânlarını kullanarak bu büyük soruna karşı, toplumu çürüten, geleceğimizi karartan bu büyük soruna karşı bütün kurumlarıyla mücadele vermesi gerekir. Dolayısıyla, hiç olmazsa bundan sonra bu tür bir mücadelenin içine girileceğini umarak hepinize saygılar sunuyorum. Bu rapora emeği geçen herkese tekrar teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ersin.

AK PARTİ Grubu adına, Kilis Milletvekili Sayın Hasan Kara.

Buyurun Sayın Kara. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HASAN KARA (Kilis) – Uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 milletvekilinin, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 milletvekilinin, Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30 milletvekilinin, Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 milletvekilinin, İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22 milletvekilinin, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 24 milletvekilinin, Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 26 milletvekillerinin verdikleri önergelerde, özetle, madde bağımlılığının dünyada olduğu gibi ülkemizde de başta gençler arasında olmak üzere herkesi etkileyebilen biyolojik, ruhsal ve sosyal boyutları olan bir sağlık sorunu olduğu ve madde kullanımının dünyada her geçen gün artmakta olduğu, Birleşmiş Milletler Uyuşturucuyla Mücadele Kurulu’nun hazırladığı 2005 Dünya Uyuşturucu Raporu’nda uyuşturucu kullanan sayısının her yıl yüzde 8 oranında arttığı ve bu uyuşturucu kullanımında artışla birlikte uyuşturucudan elde edilen paranın 300 milyar dolar civarında olduğu ve bunun da birçok ülke ekonomisinden daha büyük ve geniş olduğu, dünyada olduğu gibi ülkemizde de 20’nci asrın son yarısından itibaren uyuşturucu madde kullanım oranının giderek arttığı ve uyuşturucu kullanma yaşının giderek düşmekte olduğu; uyuşturucu üretimi, ticareti ve kullanımının tüm dünya gençliğinin yaşamını tehdit eden, hatta çoğu zaman sona erdiren bir sorun olmaya devam ettiği, üretimi ve satışı tüm ülkelerde kısıtlanmış ve hatta yasaklanmış olmasına karşın bu maddelerin illegal yollardan üretimi ve satışının engellenemediği ve dünya gençliğinin zehirlenmesinde önemli bir rol oynadığı ve önüne geçilemediği; özellikle ülkemizde lise öğrencilerinin yüzde 19,2’sinin sigara ve alkol, yüzde 5,8’inin sigara ve uyuşturucu, yüzde 5,6’sının alkol ve uyuşturucu, yüzde 4,9’unun sigara, alkol ve uyuşturucu maddelerin üçünü birlikte kullanmakta olduğu; yine uluslararası kuruluş raporlarında Afganistan, Pakistan ve Irak üzerinden gelerek İtalya, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya’daki pazara ulaşan uyuşturucunun PKK’nın kontrolünde olduğu; uyuşturucu kullanımının en önemli sonuçlarından birinin de toplum yapısının temelini teşkil eden bütün millî ve manevi değerleri yok ettiği, uyuşturucu kullanımının yaygınlaştığı toplumların millî mukavemet ve savunma gücünün yok olduğu, her türlü sömürüye müsait hâle gelmekte olduğu; ülkemizde uyuşturucu bağımlılığının boyutları, mücadele yöntem ve araçlarındaki etkinliği ortaya koyması, mücadeleyi gerçekleştirecek kurumsallaşma kapasitesinin belirlenmesi, medya ve okullarımızda etkili eğitim programları oluşturulması; uyuşturucu kullanımını teşvik edenler, bunun ticaretini yaparak insanlığı zehirleyenlere karşı cezai ve idari bakımdan alınacak ilave tedbirlerin tespit edilmesi; uluslararası seviyede mücadelede yürütülmesi gereken politikaların belirlenmesi, uyuşturucunun bölücü örgütler tarafından kullanılmasının boyutlarının ortaya konulması gerektiği; sadece bireyi değil, bir virüs gibi toplumun tamamını zehirleyen ve tedavi maliyeti önlem maliyetinden fazla olan uyuşturucu madde bataklığının kurutulması, toplumun tüm fertlerinin bilinçlendirilmesi ve topyekûn bir mücadeleyle sağlanacağı; gençliğimizi tehdit eden bu sorunun köklü çözümünün ise bireysel çabaların yanında iktidar ve muhalefet partilerinin ortak çalışmalarıyla birlikte, okul-aile işbirliği ve tüm sivil kuruluşların destekleriyle gerçekleşebileceği ifade edilmiştir. Bundan dolayı verilen tüm bu önergeler birleştirilerek, uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis komisyonu kurulmuş ve Meclis Komisyonumuz yaklaşık dört ay boyunca çalışarak bugün görüşülmekte olan raporu önümüze getirmiştir.

Bağımlılık yapıcı maddeler dendiği zaman, özellikle Afyon bitkisinin kullanımı milattan önceki çağlara gitmekte ve günümüze kadar her dönemde farklı amaçlar doğrultusunda kullanılmaktadır. Özellikle mitolojik çağlarda kutsanan ve kutsal tören ve ayinlerde kullanılan bu maddeler, özellikle sömürgeciliğin yaygın olduğu dönemlerde devletler arası ilişkileri belirleyici bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Bilimsel ve teknik gelişmelerle birlikte tedavi alanında kullanılmaya başlayan Afyon ve türevleri, bağımlılık yapıcı diğer kimyasal maddelerin insan vücudunda yapmış olduğu olumsuz etkilerin anlaşılmasıyla birlikte bu maddelerin yasa dışı kabul edilmesi süreci başlamıştır. Bununla ilgili, gerek 19’uncu yüzyılda gerekse 20’nci yüzyıl başlarında tıbbi kullanımı yaygınlaşmış, ancak bağımlılık oluşturduğu veya yararından fazla zararının ortaya çıkması sonucunda bunun tıbbi alanda kontrollü kullanımı ve diğer alanlarda da yasaklanması gündeme gelmiş, bununla ilgili çeşitli zamanlarda uluslararası konferanslar toplanarak uluslararası anlaşmalar imzalanmıştır.

Daha çok, çocuk, ergen ve geç erişkinlerde görülen madde bağımlılığı dünyada olduğu gibi ülkemizde de yeni karşılaştığımız bir sorun değildir. Sanayileşme, modernleşme ve kentleşmeyle birlikte ön plana çıkan bireysel ve toplumsal refah ve özgürlük kavramları her zaman beklenen sonucu verememiştir. İstenen sonucu yani kişisel ekonomik refah ve özgürlüğü verse de beraberinde bireyin yalnızlaşmasına, mücadele etmek zorunda olduğu problemler sayısının artmasına, mücadele becerilerinin azalmasına ve bu durumda da çözümü, sağlıklı olmayan desteklerde ve dengelerde arayan bireyler ve gruplar oluşmasına neden olmuştur. İşte bu noktada ergenlikten yaşlılığa kadar uzanan geniş bir yelpazede, başlangıçta sorunlar nedeniyle ortaya çıkan iç sıkıntısı ve kaygıyı azaltmak için kullanılan maddeler bağımlılıkla birlikte çok kısa bir süreden sonra kendi başına tüm sorunların toplamından daha önemli bir sorun hâline gelmiştir.

Madde sadece kullanan bireyi değil o bireyin içinde doğduğu aileyi, ailenin parçası olduğu toplumu ve giderek o toplumda kültürel yapı özelliklerinden ekonomik işleyişe kadar geniş bir alanı ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Bağımlılığın ortaya çıkması ve büyümesi birbirinden farklı birçok sosyal, kültürel, ekonomik ve tıbbi nedenlerden etkilenmektedir. Bağımlılık sorununun ülkelere ve sonuçta insanlığa yönelik yüksek maliyeti küresel örgütlenmeleri kaçınılmaz hâle getirmektedir.

Bu madde bağımlılığının ilk çıkış noktaları, ne yazık ki üzülerek belirtmek istiyorum, askerî alanlarda görülmüştür. Savaşlar sonucunda ortaya çıkan yaralanmalarda, askerlerde uygulanan tedavilerde bunlar görülür ama askerlerin sonradan, kendi ülkelerine döndükten sonra eroini anlatmaları özellikle Batı dünyasında bunu çok cazip hâle getirmiş ve Batı dünyasında hızlı bir şekilde bunun kullanımı ortaya çıkmıştır. Hatta 1879 yılında “morfinmani sendromu” olarak tanımlanmıştır bu olay.  Daha sonra 1897 tarihinde Almanya Bayer Fabrikasında çalışan kimyager Felix Hoffmann ağrıları kesen bir ilaç üretmek üzere harekete geçmiş ve “Eroin” adıyla piyasaya bir madde sürmüştür. Olumlu tepki alan ve 25 gramlık paketler hâlinde satılan eroin eczanelere geldiği gün tüketilmeye başlanmıştır. Henüz kimse zarar görmemiş, bilahare Bayer’in en iyi müşterisi Amerika ise herkesin eroinden bahsetmesi üzerine ilacı araştırmaya başladığında aşırı dozda alındığında ölüme yol açtığını ve bağımlılık yaptığını saptamıştır ve bunun üzerine kliniklerdeki yapılan çeşitli araştırma sonucunda hemen raporlar yayınlanmış ve 1931’de eroin kullanımı tamamen yasaklanmıştır.

Daha sonra 31, 48, 61, 71 tarihlerinde yapılan sözleşmeler, çeşitli alanlardaki bu uygulamalar uluslararası toplumun bu maddelerin üretimi ve kaçakçılığında bir araya gelmesini ve ortak tedbir almasını zorunlu hâle getirmiştir. Ülkemizde de bu anlaşmalar bire bir kabul edilmiş ve bu anlaşmalar çerçevesinde mücadele yöntemleri artırılarak her türlü şekilde uyuşturucunun yurda girişinde ve kullanılmasında engelleme yoluna gidilmiştir.

Maddenin tanımı ise “Beyin işlevlerini doğrudan etkileyerek bedensel, ruhsal, davranışsal ve bilinçsel değişimlere yol açan, bağımlılık oluşturan ve tutum işlerine etkili yaşam için gerekli olmayan her türlü tıp içi ve dışı doğal ve sentetik unsurları kapsar.” diye madde tanımı yapılmıştır.

Bağımlılık yapan maddelerin ortak özellikleri olarak da şunları saymak mümkündür: Madde alındığında davranış, düşünce ve duygu durumunda değişme yapar. Alan kişi kısa sürede gerçeklerden kopar. Kişi, karşı koyulması çok zor bir istek ile madde arama davranışı içine girer. Giderek alınan maddenin miktarı artar. Sonuç bağımlılıktır. Sosyal ilişkiler maddeyi alabilecek şekilde ayarlanır. Gittikçe maddeyi elde etmek ve kullanmak için daha fazla zaman harcanır. Bu durum kişinin çevresiyle olan iletişimini ve ilişkilerini bozar.

Madde kullanım biçimleri: Cilt altına ve damara enjeksiyon, buruna çekme, içine çekme, hap yutma, sigara gibi içme şeklinde kullanım biçimleri olan bu maddeler, uçucu maddeler, alkol, sentetik uyuşturucular, opiatlar, tütün, nikotin, sigara; morfin, eroin ve türleri, koka ve türevleri, esrar, sentetik uyuşturucular ve benzeri gibi extacy şeklinde ayrılmaktadır.

Madde bağımlılığının tanı ölçütleri: Bağımlılık bir sendrom olarak tanımlanmaktadır. Amerikan Psikiyatri Birliği 1994’te yayınladığı Mental Bozuklukların Tanımsal ve Sayısal El Kitabı’nda şu ölçütlere yer vermiştir: Bu ölçütlerin -özellikle ben buradan ailelere seslenmek istiyorum çocukların takibi açısından- üçünün de bir arada bulunması madde bağımlılığı için yeterli bir tanıdır. Tolerans gelişmeleri, yoksunluk belirtileri, sık başarısız bırakma girişimleri; maddeyi sağlamak, kullanmak ya da bırakmak için büyük zaman harcama; madde kullanımı nedeniyle sosyal, mesleki ve kişisel etkinliklerin azalması ya da tamamen bırakılması; maddenin tasarlandığından daha uzun ve yüksek miktarlarda alınması, fiziksel ya da ruhsal sorunların ortaya çıkmasına ya da artmasına rağmen madde kullanımı.

Madde kullanımında şüphelenilmesi gereken durumlar şu şekilde sayılabilir: Kişi aile ilişkilerini azaltır ve evde daha az vakit geçirir. Her zamankinden daha fazla para harcamaya başlar. Yeni arkadaşlar edinmeye başlar. Kendisine olan özeni azalır. Çevre ve arkadaşlar eski önemini yitirir. Hafif uykulu ve yorgun gözükebilir. Yeme alışkanlıkları bozulur, kilo kaybeder. Daha sinirli olabilir. Çoğu madde, alındıktan iki gün içinde idrarda saptanabilir.

Türkiye’de yapılan çeşitli istatistiklerde, özellikle ESPAD’ın yaptığı araştırmada ilköğretim ve ortaöğretim okullarında madde kullanımı ciddi şekilde -Avrupa açısından çok düşük olmamıza rağmen- Türkiye’de hızla arttığını göstermektedir.

ESPAD çalışması, 2003’te yapılan bu çalışmada: Lise çağında olan 16 yaş grubundaki öğrencilerin yüzde 50’si sigara ve yüzde 45’i alkol kullandıklarını belirtirken, erkeklerin yüzde 6’sı ve kızların yüzde 2’si esrar, tüm öğrencilerin yüzde 4’ü uçucu madde, yüzde 3’ü ise reçetesiz edindikleri bir trankilizan, yüzde 3 anabolik steroidler ve yüzde 2 de extacy kullandıklarını ifade etmişlerdir. Sigara ve alkolün ilk kullanımı 12-15 yaşları arasında iken diğer maddelerin ilk kullanımı pek çok öğrenci için de daha yakın zamanda, örneğin 16 yaşlarında olmaktadır. Öğrencilerin büyük bir çoğunluğu kokain, eroin, esrar, extacy ve benzeri maddeleri duyduklarını bildirmişlerdir. Erkeklerin yüzde 9’undan, kızların yüzde 5’inden fazlası, belirtilen maddelerden herhangi birini deneyebileceklerini itiraf etmişlerdir.

Altı ilde yapılan -özellikle Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan- Adana, Ankara, Diyarbakır, İstanbul, İzmir ve Samsun illerinde yapılan bir araştırmada ise farklı şehirlerde farklı kullanım alanları, farklı kullanılan maddeler tespit edilmiştir. Bu illerde esrar ve uçucular en sık kullanılan maddelerdir. Genel olarak eroin ve extacy daha az olarak kullanılıyor. Ama Diyarbakır ilinde örneğin esrar, eroin daha fazla, İstanbul ilinde ise kokain ve extacy ve damar içi madde kullanımı daha yüksek gözüküyor.

Anahtar kişilere göre: Düşük sosyoekonomik düzeyde erkekler arasında esrar, eroin ve extacy; kadınlar arasında esrar, eroin ve afyon; gençler arasında esrar, eroin ve uçucu maddeler ve ergenler arasında uçucular, esrar ve eroin kullanımı daha yaygın; orta sosyoekonomik düzeyde erkekler arasında esrar, eroin ve extacy; kadınlar arasında ise esrar, eroin, extacy ve afyon; gençler arasında ise yine esrar, eroin ve extacy ve ergenler arasında eroin ve extacy kullanımı daha yaygın gözükmektedir. Yüksek ekonomik düzeydeki erkekler arasında extacy, kadınlar arasında extacy, gençler arasında extacy ve ergenler arasında yine extacy kullanımı daha çok yaygındır. Bu da gösteriyor ki ekonomik düzey arttığı düzeyde extacy kullanımı da daha fazla artmaktadır.

Son on iki aylık dönemde kullanıldığı bildirilen maddeler içinde, örneğin öğrencilerin yüzde 3’ünden fazlası esrar, yüzde 2’den fazlası ise uçucu madde kullandığını ifade etmişlerdir. Aile yapısı bakımından da özellikle üvey anne babalarıyla yaşayan erkek öğrenciler ile anne babalarından biriyle birlikte yaşayan kız öğrenciler arasında yaşam boyu sigara deneyiminin ve uyuşturucu madde kullanımının daha yüksek olduğu yapılan araştırmalar sonucunda ortaya çıkmıştır.

Yine üniversite gençliği arasında yapılan çalışmada ise 1’inci ve 3’üncü sınıflar arasında şimdiye kadar kullanımı ve arkadaşlar arasında madde kullanımına ilişkin veri toplanmıştır. 1’inci sınıflardaki öğrenciler arasındaki madde kullanımı, 3’üncü sınıflardaki öğrencilere göre daha azdır. Bu da gösteriyor ki öğrenciler arasında, arkadaşları arasında geçen bir yakınlaşmadan dolayı üniversitedeki sınıf durumu arttığı sürece öğrenciler arasında bu maddelerin kullanımı da artmaktadır.

Burada özellikle bu işi arz yönü ve talep yönü üzerinde değerlendirmek  gerekirse: Birincisi arz ile mücadele; ikincisi de talep ile mücadele şeklinde ikiye ayırmak mümkün bu olayı. Arz ile mücadelede -az önce diğer arkadaşlar belirttiler- gerek İçişleri Bakanlığı bünyesinde Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık KOM Daire Başkanlığı, Jandarma Genel Komutanlığı, Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğü, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve diğer ilgili kuruluşlar; talep azaltımında ise ilgili bakanlıklarımız burada -çok da fazla yeterli olmamakla birlikte- olabildiğince bu işlerle mücadele etmektedirler. Ama özellikle, Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve Bağımlılıkla Mücadelede Ulusal Politika ve Strateji Belgesi -2006 ila 2012 yılları arasını da kapsayan bir belge- AK PARTİ hükûmetleri zamanında ortaya çıkmış ve eylem planı hazırlanmıştır ve Türkiye’de şu ana kadar yapılan en geniş ve kapsamlı uyuşturucuyla mücadele ulusal strateji belgesi hazırlanmış ve eyleme konulmuştur.

Ulusal eylem planı, strateji belgesinin uygulanması konusunda kurumların görev paylaşımını ve eş güdümü daha net olarak ortaya koymak amacıyla hazırlanmıştır. Eylem planında kurum ve kuruluşların koruma, önleme, tedavi ve rehabilitasyon alanlarında gerçekleştirmeyi planladıkları faaliyetleri detaylı olarak yer almıştır.

Dünyada uyuşturucuyla mücadele politikalarında çok farklılık ve çeşitlilik gözükmektedir. Burada özellikle iki ülkeyi örnek vermek istiyorum: Bir tanesi Hollanda’nın uyuşturucu politikası. Hollanda politikası, normalizasyon temeline dayanmaktadır. Normalleştirme, uyuşturucunun bütün toplumu etkileyen bir süreç olarak kabul edilmesini gerektirmektedir. Burada yasaklama değil de özellikle sert ve yumuşak şeklinde ayırdıkları uyuşturuculardan, yumuşak uyuşturucuların bir kısmının belli aralıklarla belli yerlerde, hasta görülen bu insanlara verilmesi yoluna gidilmekte ve bu da diğer zorlayıcı tedbirler yanında yumuşak ve daha az riskli olarak kabul edilmektedir. Bunun tam tersi ise İsveç uyuşturucu politikası olarak gündeme getirilmiştir. Bugünkü İsveç politikasının temeli 1970’li yılların sonunda atılmış ve toplumun tamamen uyuşturucudan arındırılmasına yönelik olarak ortaya çıkarılmıştır. En azından en çok kullananına kadar herkesin mahkeme karşısına çıkarılması ve bunun tedavisinin cezaevinde yapılması şeklinde İsveç uyuşturucu politikası ana hatlarıyla belirlenmiştir fakat bu da Avrupa Birliğine giriş aşamasında biraz yumuşatılmış ve bu olaylarda daha yumuşak bir geçiş yöntemi izlenmiştir.

Gerek Hollanda gerekse İsveç uyuşturucu politikalarında bunların azaltılması yoluna gidilmiş ve bu kullanımların azaldığı görülmüştür fakat bütün bunların tamamı dünyadaki uyuşturucu ticaretinin ve kullanımının artmasını engelleyememiştir.

Ülkemizde ise bu kapsamda belirlenen politika ve stratejilerin hedeflerini aşağıdaki gibi sıralamak mümkündür:

Madde kullanımının ve yeni başlamanın önlenmesi,

Tütün, alkol ve madde kullanımının 2013 yılına kadar yüzde 25 azaltılması,

Arzın önlenmesi,

Tüm nüfus ve risk gruplarının korunması,

Risk gruplarıyla ilgili daha etkin çalışmalar yapılması,

Bağımlıların tedaviye erişimlerinin kolaylaştırılması,

Madde bağımlılarının tıbbi ve sosyal rehabilitasyonlarının sağlanarak topluma kazandırılmaları,

Madde kullanıcılarının zarar azaltımına yönelik koruyucu hizmetlerin sağlanması,

Madde kullanımına bağlı gelişen hepatit, HIV, AIDS ve benzeri hastalıkların oluşmasının ve yayılmasının engellenmesi,

Madde kaçakçılığı ve kullanımının önlenmesine yönelik olarak resmî, gönüllü ve özel kurum yapılarının geliştirilmesi,

Madde kullanımına yönelik talebin ve arzın önlenmesi doğrultusunda toplumun ve bireyin yüksek yararının gözetilmesi,

Toplumsal yaşama çocukların ve gençlerin etkin olarak katılımlarını sağlayacak programların ve projelerin gerçekleştirilmesi,

Suçu ve madde kullanımını özendirici her türlü faaliyete karşı toplumun her kesimiyle birlikte gereken duyarlılığın gösterilebileceği bir toplumsal dayanışmanın yaratılması,

Ulusal stratejinin temel hedefleri arasında sayılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

HASAN KARA (Devamla) - Ben süreyi çok fazla aşmak istemiyorum.

Burada özellikle bu uyuşturucu madde kaçakçılığında son yıllarda gündemimize gelen “narkoterör” dediğimiz olaya değinerek sözlerimi bitirmek istiyorum: Terör örgütleri, bir suç organizasyonu olarak çıkar amaçlı kurulan örgütler olmayıp daha çok siyasi, ideolojik ve dinî amaçlar doğrultusunda faaliyetlerde bulunan, gerektiğinde bunun için şiddet, korkutma ve yıldırma yöntemlerine başvuran örgütlerdir. Bununla beraber günümüzde, terör örgütleri ile uyuşturucu kaçakçılığı yapan organize suç grupları, maddi menfaatler paydası altında bir araya gelmekte, birçok olayda teröristlerin kâr merkezli gruplar gibi hareket ettikleri gözlemlenmekte ve dünya genelinde bunun örneklerine sıkça rastlanmaktadır.

Ülkemizde uyuşturucu ile mücadelede yürütülen başarılı çalışmalar neticesinde, PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün uyuşturucu madde kaçakçılığının her safhasında -imalat, taşıma, aracılık, satış, sokak satıcılığı vb- yer alarak mevcudiyetini devam ettirmek adına ihtiyaç duyduğu mali desteği sağladığı tespit edilmiştir. PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün uyuşturucu suçlarına karıştığını uluslararası raporlar, Türkiye’de gerçekleştirilen uyuşturucu madde operasyonlarında yakalanan şahısların ifadeleri, terör örgütleri ile bağlantılı suç kayıtları, örgüte ait sığınak/hücre evlerinde ele geçirilen uyuşturucu maddeler ve dokümanlardaki uyuşturucu alışverişinin para kayıtları açıkça ortaya koymaktadır.

Terör örgütleri yaptıkları uyuşturucu kaçakçılığı faaliyetlerini mümkün olduğunca kamuoyundan gizlemektedirler. Çünkü uyuşturucu kaçakçılığı tüm toplumlar tarafından bir insanlık suçu olarak kabul edildiğinden örgütün imajını zedelemekte ve propaganda faaliyetlerinin başarısızlıkla sonuçlanmasına yol açmaktadır. Uyuşturucu kaçakçılığı aynı zamanda terör örgütüne destek sağlayan ülkeler üzerinde de olumsuz bir imaj bırakmakta ve söz konusu ülkeler, terör örgütlerini desteklerken çekimser davranmaktadır. Bununla birlikte uyuşturucu faaliyetlerine karışan örgütler uluslararası kamuoyunun desteğini de kaybetmektedir.

Bu bağlamda, PKK/KONGRA-GEL terör örgütü, uyuşturucu üretimi, kaçakçılığı ve pazarlanmasına ilişkin faaliyetlerini uzun süre Türkiye ve dünya kamuoyundan gizlemeye çalışmış ama bunu başaramamıştır. Bunun en son ve somut örneği, PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün 30/5/2008 günü Amerika Birleşik Devletleri tarafından, yabancı uyuşturucu kaçakçılarını belirleme yasası çerçevesinde ABD yabancı uyuşturucu çeteler listesine alınmasıdır.

Bu noktada, Amerikan Uyuşturucuyla Mücadele Birimi DEA çalışmalarını vurgulamak gerekir. Bu örgütün, PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün söz konusu ABD yabancı uyuşturucu çeteler listesini girebilmesi için, Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığıyla gerekse ülkelerindeki merkezlerinde bulunan yetkililerle gerçekleştirdikleri iş birliği ve girişimler kısa sürede netice vermiş ve PKK/KONGRA-GEL terör örgütü bu terör listesine alınmıştır. Bunun sonucunda ise, PKK/KONGRA-GEL’in artık sadece bir terör örgütü olarak değil, bir insanlık suçu olan uyuşturucu kaçakçılığı faaliyetlerini bizzat gerçekleştiren bir suç örgütü olarak da algılanacağı gerçeğidir.

Diğer taraftan incelendiğinde, terör örgütleri ile uyuşturucu kaçakçılığı yapan suç organizasyonlarının tam olarak birbirlerinin eksik yönlerini tamamlayan unsurları bünyelerinde barındırdığı anlaşılmaktadır. Böylece, her iki suç organizasyonu kolayca etkileşim içerisine girebilmekte ve amaçları doğrultusunda menfaat temin etmektedirler. Zira, uyuşturucu kaçakçıları, teröristlerin askerî yöntemleri, silah tedarikleri ve gizli örgütlere giriş imkânlarıyla, terörist organizasyonlar tarafından kontrol edilen büyük alanlarda onlarla iş birliği yapmaları hâlinde güvenle hareket edebilme olanaklarından yararlanmaktadırlar. Terörist organizasyonlar ise, uyuşturucuyu bir gelir kaynağı olarak kullanmakta ve elde edilen kara paranın aklanmasında uyuşturucu kaçakçılarının yöntem ve yeteneklerinden azami derecede istifade etmektedirler.

Sonuç olarak, terör örgütlerinin, özellikle de PKK/KONGRA-GEL’in uyuşturucu kaçakçılığı faaliyetleri içerisinde bulunduğu, finansman ihtiyacının önemli bir bölümünü bu faaliyetlerden elde ettiği akıldan çıkartılmamalıdır. PKK/KONGRA-GEL’in ülkemizde illegal, Avrupa’da ise gerek legal ve gerekse illegal bir yapılanma içerisinde olduğu bilinen bir gerçektir. Bu noktada, PKK/KONGRA-GEL terör örgütünün legal bir şemsiye altında topraklarında faaliyet göstermesine izin veren ülkeler, bir gün mutlaka bu terör örgütünün ya terörist eylemler çerçevesinde ya da uyuşturucu faaliyetleri kapsamında kendi ülkelerine ve insanlarına büyük zararlar vereceğini bilmeli, bunun için de çok geçmeden gerekli tedbirleri almalı ve uluslararası alanda iş birliğine giderek bu örgütlerin kökünü kazımalıdırlar. Elde edilen bilgiler paylaşılmalı ve gerekli adımlar hızla atılmalıdır. Uyuşturucu madde kaçakçılığı yapan terörist örgütlere yönelik olarak günümüze kadar gerçekleştirilen toplam 351 operasyonda 785 şahıs yakalanmıştır. Bu operasyonlar neticesinde 22,5 ton esrar, 4.300 kilogram baz morfin, 40 kilogram afyon, 4.045 kilogram eroin ve 300 bin adet sentetik uyuşturucu madde ele geçirilmiştir.

BAŞKAN – Sayın Kara…

HASAN KARA (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Beş buçuk dakika oldu.

HASAN KARA (Devamla) – Bitiriyorum.

Ben bu arada 2002 yıllarından 2008 yılına kadar, özellikle Emniyet Genel Müdürlüğünün, Jandarma Komutanlığının, Gümrük Müsteşarlığının, MASAK ve diğer kurumların ortaklaşa yaptıkları çalışmalar sonucunda ülkemizdeki yakalanan uyuşturucuların miktarlarının ve sayılarının çok fazla arttığını gördüğümüzden dolayı, özellikle bu teşkilatlara yüce Meclis huzurunda ben teşekkürü de bir borç biliyorum.

Az önce Sayın Ersin’in söylediği gibi, bunlar, gümrük kapılarından daha ziyade bizim sınırlarımızın çok geniş olmasından dolayı ne yazık ki sınırlarımızdan giriyor. Ama ben şuna inanıyorum ki emniyet teşkilatımız gerekse jandarma teşkilatımız çok sıkı çalışmalar neticesinde azami derecede bu girişleri önlemekte ve girilen maddeleri de yakalamaktadır, fakat bunların tamamen önlenmesi, bitirilmesi için daha çok çalışmaya, daha çok desteğe ve özellikle de bizim emniyet teşkilatımızın daha çok desteklenmesine ihtiyaç duyulduğu da aşikârdır.

Ben sözlerimi burada bitirirken, özellikle Türk Hava Yollarının Hollanda’da yaptığı kazadan dolayı ölenlere rahmet, kalanlara acil şifalar diliyorum. Gerek Türk Hava Yollarına gerek ülkemize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Yine Meclisimizin bu son günkü çalışmasında, 29 Mart yerel seçimleri için tüm milletvekili arkadaşlarıma barış ve huzur içerisinde bir seçim çalışmaları yapmalarını diliyorum. 29 Mart yerel seçimlerinin de özellikle kendi ilimize, illerimize ve tüm Türkiye’mize hayırlar getirmesini dileyerek sizleri saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Komisyon adına Adana Milletvekili Necdet Ünüvar.

Sayın Ünüvar, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Araştırma Komisyonumuz adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İlk kez Meclis bünyesi içerisinde oluşturulan Araştırma Komisyonumuz yedi ayrı önergeyle, 187 ayrı milletvekilimizin imzasıyla geçen yıl Meclis Başkanlığına verildi; Şubat 2008’de görüşüldü ve 22 Nisan 2008 tarihinde çalışmalarına başladı ve dört ay diyoruz ama arada yaz tatili de devreye girdi, o tatilde de yoğun bir şekilde, uzmanlarımızla çalıştık ve şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, iktidar-muhalefet ayrımı gözetmeksizin ciddi bir çalışma yaptık çünkü biz, bugünden ziyade yarınlarımız için çalıştığımızı biliyorduk. Dolayısıyla, burada 11 bölüm, 486 sayfadan oluşan şu kitabımızın esasında çocuklarımıza, torunlarımıza bıraktığımız çok güzel bir eser olduğu kanaatindeyim. Tabii ki -değerli konuşmacı arkadaşlarımızın bazıları bahsettiler- bu çalışmaların kitapta kalmaması gerekiyor, tozlu raflarda kalmaması gerekiyor; hayata geçirildiği takdirde ancak, bu yapılan çalışmaların, verilen emeklerin, çok sayıda dinlenen ilgili uzmanların kanaatleri ancak o zaman hayata geçecek ve asıl torunlarımız için güzel eseri o zaman bırakmış olacağız. Tabii, bunun için de Komisyon olarak birtakım önerilerimiz oldu, kendi aramızda konuştuk, görüştük ve inşallah, bu Komisyon raporunun hayata geçirilmesi noktasında da bundan sonra bütün milletvekilleri olarak, Komisyonumuzdaki bütün üyeler olarak yoğun bir gayret içerisinde olacağımızı ifade edebilirim.

22 uzman destek verdi sürekli Komisyonumuza. 34 toplantı yaptık ve 34 toplantı, 37 oturum yapıldı. 3 değerli bakanımız Komisyonumuza geldi, bilgiler sundu. İçişleri Bakanımıza da gerçekten teşekkür etmek istiyorum, konunun her aşamasında ciddi katkılar sağladı. Sayın Ersin gerçi Komisyona teşrif etmediğini ifade etti ama malumunuz, bazen Genel Kurulumuzun gündemi her zaman böyle sakin olmuyor, ülkemizin gündemi de her zaman sakin olmuyor ve İçişleri Bakanlığı da son derece önemli bir bakanlık ama İçişleri Bakanlığımızın konunun en başından en sonuna kadar çok ciddi katkılar sağladığını ifade etmeliyim. O yüzden İçişleri Bakanımıza, Millî Eğitim Bakanımıza, Sağlık Bakanımıza, aileden sorumlu Devlet Bakanımız başta olmak üzere tüm bakanlıklarımıza ve bürokratlarına hassaten teşekkür etmek istiyorum. Tabii, Meclis Başkanımıza da ayrıca teşekkürü borç biliyorum. O da Komisyonumuzun her aşamasıyla ilgili verdiğimiz bilgileri dikkatle dinledi ve her türlü desteği sağladı.

Değerli arkadaşlar, benden önce konuşan arkadaşlarım konunun pek çok boyutuyla ilgili konuştu. Ben burada Komisyonumuzun sonuç bölümündeki tespitler ve ona yönelik önerilerle ilgili konuşmak istiyorum.

Tabii, “madde bağımlılığı” dediğimiz zaman esasında tabii ki en fazla uyuşturucu konuşuluyor çünkü en dramatik örnekleri biz uyuşturucuyla ilgili problemlerde görüyoruz ancak madde bağımlılığı sadece uyuşturucudan ibaret değil, yani sadece yasa dışı maddelerden oluşmuyor. Yasal olarak satılan sigara, alkol veya sanayide kullanılan uçucu maddelerin bağımlılığı da söz konusu. Tabii, bizden önce yapılan çalışmaların da varlığına teşekkür etmemiz lazım. Örneğin, 4207 sayılı Sigarayla Mücadele Yasası’nın revizyonu gerçekten ülkemize son derece önemli, sigara kullanımını azaltma ve insanlarımızın daha sağlıklı, daha kaliteli bir yaşama kavuşma noktasına çok önemli katkı sağladı. O yüzden, bu konuyla ilgili çalışan Sağlık Bakanımız, Sağlık Komisyonu Başkanımız başta olmak üzere tüm Meclisteki üyelerimize teşekkür ediyorum.

Madde bağımlılığını işin adli, polisiye ve sosyal boyutları da olan bir kronik sağlık sorunu olarak görmek gerekiyor çünkü en dramatik sonuçlarını biz sağlıkla ilgili görüyoruz. Tabii, bunu sağlık sorunu değil de bir toplumsal sorun olarak gördüğümüz zaman toplumda bir etiketleyici tablo söz konusu olabiliyor. Bu da insanlarımızın düçar olduğu problemlerin tedavisiyle ilgili ciddi problemlere yol açabiliyor. Onun için, bunu bir toplumsal halk sağlığı problemi olarak görmek ve etiketleyici nitelikten ziyade bunun tedavi ve rehabilite edilebilecek bir halk sağlığı problemi olarak görülmesi gerektiği kanaatindeyim.

Tabii, pek çok ekonomik yüke yol açıyor. Bazı değerli üyelerimiz bahsettiler, terörist faaliyetlerin mali kaynağını oluşturuyor.

Tabii, arz ve talebin azaltılmasıyla ilgili boyutlarda değişik kurumlarımızın etkin olarak çalışması gerekiyor. Bu konuda koordinasyonla ilgili bazı problemlerin olduğu, zaten Komisyonumuz çalışmaları esnasındaki -bizzat üyelerimiz de bilecektir- tespitlerimiz içerisinde var.

Ben, konu başlıklarıyla ilgili, hızlı olarak raporun üzerinden geçmek istiyorum:

Yasal düzenlemelerle ilgili, madde kullanımı, bağımlılığı, tedavisi, tanısı, madde satışı ve kaçakçılığıyla ilgili pek çok kanunda atıflar var. Uyuşturucu madde suçlarıyla ilgili uygulamalarda zaman zaman birlikte problem söz konusu oluyor yani farklı algılamalar söz konusu olabiliyor. Yine, önlemeyle ilgili, değişik kurumlarımızın yaptığı, kendi sorumluluk anlayışları içerisinde yaptığı çalışmalarda bazen koordinasyon problemleri yaşanabiliyor.

Millî Eğitim Bakanlığımızın gerçekten çok güzel çalışmaları var. Yine, Sayın Ersin bahsetti. Ancak, bunun tanıtımının zayıf olduğunu ifade etmeliyim…

AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, yapma bunu ya!

(10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Devamla) – …ve yaygınlaştırılması noktasında da bazı problemlerin olduğunu bizzat tespit ettik. Millî Eğitim Bakanlığı, şu anda 13.600 olan rehber öğretmenler üzerinden bu eğitimi vermeye çalışıyor ama bu rehber öğretmenlerin sayısının yetersiz olduğunu Millî Eğitim Bakanlığımız da kabul ediyor ama şu son atamalarda, her atama döneminde, aşağı yukarı 500-600 civarında rehber öğretmen atandığını, şu anda Komisyonumuzu takip eden genel müdür arkadaşımdan da biraz önce bilgi aldım.

Keza, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüzün de bilhassa gençliğe yönelik hizmetlerinin, sportif faaliyetlerin, özellikle profesyonel sporun gölgesi altında kaldığını ifade etmeliyim.

Gençlik kamplarına genellikle karne başarısı yüksek öğrenciler davet ediliyor. Ancak biliyoruz ki karne başarısı, yani akademik başarısı daha düşük gençlerde madde bağımlılığı riski daha fazla.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun da çalışmalarını yakından takip ettik. Onların da güzel çalışmaları olduğunu ifade etmeliyim. Ama burada bilhassa “Benim Ailem” ve “7-19 Yaş Aile Eğitim Programı” modüllerinde madde bağımlılığıyla ilgili ve korunma yöntemleriyle ilgili vurgunun birazcık daha belirgin bir şekilde ortaya konulması gerektiği Komisyon raporumuzda vurgulandı.

Sağlık Bakanlığımızla ilgili 11 tane olmak üzere, toplam 20 AMATEM var, ama bu AMATEM’lerin pek çoğunda insan gücü ve teknolojik donanımla ilgili sıkıntılar söz konusu. Ayrıca özellikle psikiyatri uzmanlarının da bağımlılık alanında çalışmak istemedikleri ve bunun da Türk Ceza Kanunu’ndaki cezai müeyyideler, yani bildirim zorunluluğuyla hasta mahremiyeti arasındaki çelişkiden kaynaklandığı yine Komisyon raporumuzun tespitleri arasında.

Yine, özellikle Sağlık Bakanlığı birimlerinde tedavi edilen gençlerimizin daha sonra sosyal hayat içerisinde uygun rehabilitasyon şartları oluşturulamadığı için tekrardan ya hastaneye ya hapishaneye veyahut da tekrardan, kendi eski gitmek istemediği hâlde gitmek zorunda kaldığı mekânlara gittiği yani tedaviyle toplum arasında rehabilitasyonda bir ara mekanizma oluşturulması gerektiği keza Komisyon raporumuzun içerisinde söz konusu.

İşin kaçakçılık boyutuyla ilgili baktığımız zaman, yani talep boyutuyla ilgili, ilgilenen kurumlar arasındaki koordinasyonun daha iyi bir koordinasyon olduğunu ama onun da çok yeterli olmadığını, olamadığını ifade etmeliyim. Yine kaçakçılıkla ilgili mücadelede -Türk Ceza Kanunu’ndaki “Kazanç müsaderesi”- Suç  Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun’da ve uyuşturucu madde kaçakçılığıyla ilgili bazı kanunlarda yeniden revizyon gereken bazı hususların olduğu yine Komisyonumuzun tespitleri arasında.

Emniyet Genel Müdürlüğümüz gerçekten çok gayretli çalışıyor. Fakat irtibat görevlileri sayısıyla ilgili özellikle yurt dışında ciddi sıkıntılar var. Türkiye’de 20 ülkeden 38 irtibat görevlisi bulunurken, Türkiye'nin 5 ülkede 5 irtibat görevlisi var ki bunun sayısının mutlaka artırılması gerekiyor.

“TUBİM” adı altında, Türkiye Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi şeklinde Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığına bağlı bir şube müdürlüğü şeklinde çalışıyor. Kaldı ki şube müdürlüğüne de bürodan, bizim Komisyonumuzun çalışmaları devam ederken geçti. TUBİM’deki arkadaşlar da gerçekten gayretle çalışıyorlar. Bunlar Uyuşturucuyla Mücadele Ulusal Strateji Belgesi ve Ulusal Strateji Eylem Planı’nı takiple yükümlü bir birimimiz. Fakat mevcut idari yapılanmayla diğer kurumlar üzerindeki etkisinin maalesef istenilen seviyede olmadığı keza tespitlerimiz arasında.

Gümrükler Muhafaza Genel Müdürlüğünün özellikle teknolojik donanımla ilgili sıkıntıları var. İş yükünün artmış olmasına rağmen personel sayısının azlığı, Adalet Bakanlığıyla ilgili adli yardımlaşma konusundaki sorunlar, suçluların iadesiyle ilgili bilhassa Hollanda Hükûmetiyle yaşanan problemler yine Komisyon tespitlerimiz arasında.

Adli Tıp Kurumu maddenin arz boyutuyla ilgili olarak maddelerin analizini yapıyor ama farklı yerlerde farklı yöntemler kullanılabiliyor. Bu yöntemlerin de keza her yapılan yerde belli standartlarda yapılması gerektiği yine Komisyonumuzun tespitleri arasında.

Uyuşturucuyla mücadelenin her aşamasında görevli personel sayısında ciddi azlık var. Veri toplamayla ilgili gerçekten sıkıntılar var. Tabii ki değerli arkadaşlarımız, uyuşturucu kullanım oranı cezaevinde yatan insanlarda… Ki 94 bin kişinin yaklaşık 14 bini uyuşturucu suçlarından yatıyor, kara para trafiğinin yüzde 43’ü yine uyuşturucudan kazanılıyor. Bunlarla ilgili veriler var ama verilerin belli bir standartta toplanmasıyla ilgili problemler var. Değerli üyelerimiz bahsettiler, ESPAD çalışması yapıldı 2003 yılında altı ilimizde. Yine öğretim üyelerimizin yaptığı çalışmalar var, Aile Araştırma Kurumunun yaptığı çalışmalar var ama bunların belli bir standartta ve periyodik olarak yapılması, bizim ileride yapacağımız analizlerle ülkemizin bu anlamdaki mücadelesini daha da geliştirecektir.

Yerel yönetimlerin farklı şekilde hizmet ettiğini görüyoruz. Çok iyi iş yapan, gerçekten bu konuyla sosyal anlamda mücadele eden belediyelerimizin varlığı yanında pek çok belediyemizin bu konuya birazcık daha ağırlık vermesi gerektiği yine tespitlerimiz arasında.

Peki, bu tespitlerin ışığında değerli arkadaşlar ne öneriler çıktı Komisyonumuzdan, bunları da kısaca özetlemek istiyorum: Bir defa, toplumsal algıyı bizim uygun bir şekilde topluma anlatmamız gerekiyor. Bununla ilgili özellikle medyanın da bu konuya özel bir duyarlılık göstermesi Komisyonumuzun önemli önerilerinden birisi.

En önemsediğimiz öneri: Biraz önce bahsetmiştim, TUBİM Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı bir şube müdürlüğü şeklinde çalışıyor, çok da gayret ediyorlar ama birçok Avrupa ülkesinde ve Amerika Birleşik Devletleri’nde örneğini gördüğümüz şekilde bütün kurumlardan temsilcileri içinde barındıran ve Başbakanlığa bağlı en az bir genel müdürlük seviyesinde bir kurumsal yapının varlığı, hem etkinliğini hem de konuyla ilgili yapacağı çalışmaları daha da güçlü hâle getirecektir. Hem arzı hem talebi önlemeye yönelik bir kurumsal yapılanmanın hem ulusal hem uluslararası boyutta bu konuyla ilgili mücadelemizi çok güçlendireceği kanaatindeyiz Komisyon olarak.

Yasal alanda çok sayıda kanunda zikredilen maddelerin mümkünse tek bir “uyuşturucu ve psikotrop maddelerle mücadele kanunu” adı altında bir kanun çıkartılması, bu mümkün değilse özellikle Türk Ceza Kanunu ve 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanun’da pratikte birtakım problemler oluşturan maddelerle ilgili yasal düzenlemelerin yapılması gerektiği kanaatindeyiz.

Ayrıca, özellikle uyuşturucuyla ilgili konular ciddi bir ihtisas gerektiriyor. Özel ihtisas mahkemelerinin oluşturulması ve bütün Türkiye’ye münhasır bir Türkiye savcılığının kurulmasıyla ilgili Adalet Bakanlığının Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna teklif yapması gerektiği de yine çok önemsediğimiz önerilerimizden birisi.

Sağlık Bakanlığı, Tedavi Hizmetleri Yönetmeliği’nde özellikle toplum temelli bir ruh sağlığı politikası yürütüyor ama yönetmelikle zaman zaman çelişen noktalar var. O Yönetmelik’in de tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. Belki de Sayın Bakanımız birazdan bu konuyla ilgili bilgi verebilir.

Çok önemli bir konu var, denetimli serbestlik yani uyuşturucu kullanan kişiler, işin tıbbi ve adli yönü itibarıyla dışarıda takip edilebilecek bir mekanizma. 2006 yılında ülkemizde uygulanmaya başlandı ama Adalet Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı arasındaki ilişkiyi bu anlamda birazcık daha düzeltmek gerekiyor. Bizim Komisyonumuzun tespiti, Sağlık Bakanlığının bu uygulamayla ilgili bir genelge hazırlayarak ilgili birimlere işin nasıl olması gerektiğine dair daha detaylı bilgi vermesi şeklinde.

Korunmayla ilgili, özellikle Millî Eğitim Bakanlığı, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ve Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün birbiriyle ilişkili ve geliştirici nitelikte hem gençlere hem ailelere yönelik hizmetleri bütünleştirmek, yaygınlaştırmak ve sadece kitap dağıtma şeklinde değil, aynı zamanda uygulamayı da pratik hâle getirecek şekilde yapması gerektiğini öneriyoruz.

Radyo ve Televizyon Üst Kuruluyla ilgili, çocukları zararlı yayınlardan koruyacak nitelikte bir madde var, 4’üncü madde. 4’üncü maddede madde bağımlılığıyla ilgili özellikle bir vurgunun yapılması gerektiğine dair bir kanuni düzenleme yapılması gerekiyor. Bunu da yine Komisyon raporumuzda öneriyoruz.

Göç, uyuşturucuyla ilgili çok önemli sebeplerden birisi. Bununla ilgili rasyonel çözüm önerileri getirilmeli ve özellikle kırsal alanlardaki kalkış noktalarında çözüm önermek gerekiyor.

Aile hizmet birimleri oluşturulmasıyla ilgili yine Komisyonumuzun bir önerisi var.

Çocuk polisi uygulamaları da var ama bu uygulamalar içerisinde mutlaka sosyal hizmet uzmanı, psikolog ve sosyologların daha fazla istihdam edilmesi hâlinde çocuk polisinin çok daha etkin olacağına dair Komisyonumuzun önerisi var.

Ayrıca sosyal çalışmacıların, psikologların ve sosyologların hazırladığı raporların savcı ve yargıçlarımız tarafından daha fazla dikkate alınmasını da Komisyon olarak öneriyoruz.

Aile hekimliği uygulaması gerçekten çok önemli, insanların sağlıkla ilgili kayıt sisteminin ortaya konduğu bir model. Aile hekimliği sistemiyle bilhassa madde bağımlılığı arasında, mücadele anlamında, çok ciddi çalışmalar yapılabilir. Hem erken tespit anlamında hem de tespit edilmiş vakaların uygun yerlere, uygun tedavi ve rehabilitasyon alanlarına yönlendirilmesiyle ilgili aile hekimliği sistemine mutlaka modüllerin yerleştirilmesi keza çok önemli.

Ama, belki en az bunun kadar, belki de bundan daha fazla önemli olan konu AMATEM’lerin sayısının artırılması. Ama sevindirici olarak şunu söyleyebilirim ki Sağlık Bakanlığı -yanlış hatırlamıyorsam- 28 bölgede kampüsler oluşturacak, sağlık kampüsleri ve o büyük kampüsler içerisinde ilk öncelikli alan ruh sağlığıyla ilgili hizmetler. Burada, insan gücü, bölgesel dağılım, orada çalışacak hekim dışı personel ve teknolojik imkânların da artırılmış olması mutlaka bizim tedavi aşamasında çok önemli bir açılımımız olacak.

Ama, biraz önce vurgulamıştım, tekrar söylemekte fayda var: Tedaviyle ilgili problem yaşanmasa bile tedavi sonrası, bilhassa ara dönemde, yani tedavi edilmiş kişilerin toplumla entegrasyonunda ciddi problemler yaşanıyor. Bununla ilgili belki de Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumuyla Sağlık Bakanlığı arasındaki ilişkilerin birazcık daha geliştirilmesi ve mutlaka ara kademe mekanizmasının oluşturulması çok yararlı olacaktır.

Değerli grup yöneticilerimize şunu söylemek isterim ki, iki tane kanun var Genel Kurul gündeminde; birisi uçucu maddelerle ilgili Sayın Cevdet Erdöl ve arkadaşlarının hazırladığı, birisi de Sahil Güvenlik Komutanlığının, uluslararası sularda arama ve kontrol yetkisi veren Birleşmiş Milletler Sözleşmesi’yle ilgili. Umarım en kısa zamanda…

AHMET ERSİN (İzmir) – Benim de var bir kanun teklifim, Komisyonda bekliyor Sayın Başkan, ondan da bahsetsene.

(10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Devamla) – Hangisi?

AHMET ERSİN (İzmir) – Yani ilköğretim okulları ve liselerde çocukların eğitilmesiyle ilgili.

(10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Devamla) – Evet, ondan bahsedeceğim birazdan.

Bu iki kanunun bir an evvel, Meclisimizin ilk açılacağı zamanlarda -muhtemelen seçimden sonra olacaktır- değerli grup yöneticilerimize hassaten…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Not ettik Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önü açık olunca hatipler konuşmayı sevdi.

Buyurun.

(10/6, 19, 36, 39, 41, 51, 103) ESAS NUMARALI MECLİS ARAŞTIRMASI KOMİSYONU BAŞKANI NECDET ÜNÜVAR (Devamla) – Bu iki, Genel Kurulun gündemindeki maddelerin öncelikli olarak görüşülmesinin çok yararlı olacağını keza düşünüyoruz.

Çok önemli bir konu var değerli arkadaşlar, madde kullanımı ve bağımlılığıyla ilgili, insanların telefonla müracaat edebileceği bir mekanizma yok. Biraz önce Değerli Sağlık Bakanımız kırk dokuz ilimizde bu vakalarımızla ilgili merkezin olduğunu ifade etti, belki detayını söyleyecektir ama yirmi dört saat, özel eğitilmiş personele ulaşabilecek ve onların, gerek tedavi gerekse bilgi amaçlı ulaşabilecekleri Başbakanlıkta BİMER, Sağlık Bakanlığında 184 hattı gibi bir hattın oluşturulmasının çok yararlı olacağını yine Komisyon olarak öneriyoruz.

Kaçakçılıkla ilgili, bilhassa kurumlar arası iş birliğinin ve koordinasyonun artırılmasıyla ilgili çalışmalar kitabımızda çok detaylı olarak var, bunların detayına çok fazla girmeyeceğim.

Çocuk ve ergen politikası oluşturulmalı. Yani çocukların zararlı etkenlerden korunmasıyla ilgili mutlaka özgün bir çocuk ve ergen politikasının oluşturulması gerektiğini düşünüyorum.

Bu arada takdirle şunu da ifade etmeliyim ki, Komisyonumuzda birkaç defa gündeme gelen Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün esasında ayrılması -mümkünse ayrılması- veya birbirinden en azından fonksiyon olarak ayrılması gerektiği kanaati Sayın Başesgioğlu tarafından açıklandı. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün gençlik ve spor aktivitelerinin ayrılması çok faydalı, bizim Komisyon olarak da önerilerimiz arasındaydı.

Veri toplamayla ilgili biraz önce Millî Eğitim Bakanlığı, Genel Müdür Arkadaşımdan da ve Sağlık Bakanımızdan da son bilgileri aldım. O çalışmalar da bu yıl içerisinde yapılacak ve artık ülkemizde veriye dayalı bir analiz yapma şansına sahip olacağız, yani tahminî şeylerden ziyade objektif verilere dayalı şeyleri konuşabileceğiz ve sağlam dayanaklar üzerinde de hizmeti sağlama imkânına sahip olacağız.

Toplum temelli ruh sağlığı hizmetinde esasında bir model var. O modelin, iyi uygulanabildiği takdirde, hem rehabilitasyon hem tedavi hem de uzun süreli tedavide çok yararlı sonuçlar vereceği bizim bilgilerimiz dâhilinde.

Değerli arkadaşlar, son sözlerimi de şöyle ifade etmek isterim: Madde bağımlılığıyla ilgili mücadelede bağımlıların madde kullanım alışkanlığından kurtarılarak topluma kazandırılması, böylelikle maddeye olan talebin, madde bağlantılı suçların, sosyoekonomik sorunların ortadan kaldırılabilmesi için ortaya konacak modelde tedavi süreciyle bağlantılı olarak mutlaka sosyal, kültürel ve ekonomik destek programlarının yürütülmesi gerekmektedir. Yürütülecek bu programın başarıya ulaşabilmesi için bağımlılık olgusuyla uyumlu bir anlayışın ve düzenlemelerin hâkim olması şarttır. Bu kişilere ve ailelerine sağlanacak sosyal destek kapsamındaki ev bulma, barınak sağlama, işe yerleştirme, eğitim imkânlarını düzenleme, sağlık ve sosyal haklara erişim hakkı verme gibi hizmetlerde uygulama yapılması gerekmektedir.

Burada, tabii, önümüzde bir yerel seçim var. Mutlaka bu konularda yerel yönetimlerin de daha etkin faaliyette bulunması, daha etkin birtakım tedbirleri ortaya koyması da çok önemli. Belki de yerel seçimlerde bunu da daha fazla belediyelerin kullanmasında büyük yarar var.

Son olarak, bundan sonra ne yapacağımızı da Komisyon olarak ifade edip değerli Genel Kurulu selamlayarak sözlerimi bitireceğim.

İki tane şey yapmayı düşünüyoruz, hatta üç tane: Birisi, otuz sayfalık bir kitapçık hazırlıyoruz, bitmek üzere. Bu kitapçık… Belki beş yüz sayfaya yakın bu kitabı okumak, altını çizmek mümkün olmayabilir ama özellikle çok iyi özetlenmiş bir kitabı -ki renkli olarak da bastıracağız Sayın Meclis Başkanımız bunun da sözünü verdi, ona da teşekkür ediyorum- o otuz sayfalık kitapçığı dağıtacağız hem kurumlarımız kendileri için yol haritasını ortaya koymuş olacak hem de bizlerin takibi açısından güzel bir kontrol cetveli niteliği taşıyacak.

Biz Komisyon olarak da -zannediyorum yerel seçimlerden sonra olacak- her ay bir araya gelmeyi ve ayda bir defa değişik kurumlarımızı, birimlerimizi ziyaret edip -tabii ki denetim değil ama- onların çayını, kahvesini içmeyi planlıyoruz; hem yaptığımız çalışmanın ne kadar hayata geçtiğini görmüş olmak hem de şayet doğru anlaşılamadığımızı düşündüğümüz şeyler varsa onları tespit etmek, konuşmak, tartışmak amaçlı ayda bir toplanmaya 16 tane üyemiz olarak hep beraber karar verdik.

Kanuni düzenlemeleri de yapmayı düşünüyoruz. Sayın Ersin’in ifade ettiği nitelikteki kanuni düzenlemelerle ilgili de yine ayda bir toplandığımız zaman bunları da tekrardan konuşacağız ve hayata geçmesi adına, yaptığımız çok zaman alıcı ve yorucu çalışmanın meyvelerini görmek adına ayda bir toplanıp bu nevi çalışmalar yapmayı düşünüyoruz. Umarım bunu yapabiliriz, bunu yaptığımız zaman ancak bu kalın kitabın hayata geçtiğini görebileceğiz.

Ben, tekrardan Komisyonumuzda görev alan uzmanlarımıza, değerli komisyon üyelerimize ve bize destek veren değerli bürokratlarımıza teşekkür ediyor, dinleme sabrını gösterdiğiniz için saygılar sunarak sözlerimi bitiriyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünüvar.

Evet, şahsı adına Sayın Sedat Kızılcıklı

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Daha sonra efendim.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, siz konuşacak mısınız efendim?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – İzin verirseniz.

BAŞKAN – Yok, ben soruyorum, burada talebiniz yok da onun için sordum. Önce mi konuşacaksınız, sonra mı?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Konuşayım.

BAŞKAN – Şimdi mi konuşacaksınız?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Şimdi konuşayım.

BAŞKAN – Hükûmet adına Sağlık Bakanı Sayın Recep Akdağ.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Saygıdeğer Başkanım, yüce Meclisimizin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan -böyle uzun bir isimle kurulan- Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nu görüşüyoruz.

Ben, öncelikle bu raporun ortaya çıkması için Meclis araştırması hususunda önerge veren, yedi ayrı önergeyle ve 187 imzayla Meclisimize bu hususta talepte bulunan değerli milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Gerçekten toplumumuz için, ülkemiz için, ülkemizin geleceği için, gençlerimiz ve aileler için, biz anne-babalar için çok önemli bir konu böylece Meclisin gündemine getirilmiş oldu. Komisyonun çalışmalarını ben yakinen takip ettim ve Komisyonumuz da meseleye büyük bir önem atfederek birçok kişiyle hem mahallinde görüşerek hem Komisyonda görüşerek, kanaatimce, çok değerli bir rapor hazırlamış oldu. Bu raporun hazırlanmasında emeği geçen bütün bürokrasiye, sivil topluma ve değerli milletvekillerimiz ile Komisyon üyelerimiz ile Komisyon Başkanımız Adana Milletvekili Profesör Doktor Necdet Ünüvar’a da teşekkürlerimi arz ediyorum.

Bu konu toplumda konuşulduğu zaman “bağımlılık” tabirinin kullanılmasını Dünya Sağlık Örgütü bize öneriyor, hem “alışkanlık” hem de “tutkunluk” kavramlarını birlikte içeren bir söz “bağımlılık” dolayısıyla “Madde bağımlılığı.” dediğimiz zaman da aslında biraz önce Değerli Komisyon Başkanı da ifade ettiler, yalnızca kaçakçılık yoluyla veya yasaklandığı hâlde kullanılan maddelerden bahsetmiyoruz, sigara başta olmak üzere alkol ve diğer bağımlılık yapan ürünlerden bahsediyoruz, maddelerden bahsediyoruz; hem aileyi hem toplumu önemli ölçüde etkileyen bir toplum sağlığı sorunundan bahsetmiş oluyoruz ve beraberinde birtakım bulaşıcı hastalıkların da yayılmasına yol açan bir alışkanlıktan bahsetmiş oluyoruz.

Ülkemizde 2003 yılında yapılmış bir araştırma var. Aslında bu araştırma oldukça belirleyici, yani bu hususta politik karar vericilere veya toplumda görevi olanlara yol gösterici unsurlar içeriyor. Aslında, buna baktığımız zaman, bu ESPAD saha araştırmasına baktığımız zaman, ülkemizin Avrupalı ülkelerle kıyaslandığında bu açıdan çok iyi bir noktada olduğunu görüyoruz. Ama bu cümlenin devamını hemen şöyle getirmem lazım: Avrupalı ülkelere kıyasla çok iyi bir noktada oluşumuz bizi rehavete sevk etmemelidir. Bizim gençlerimiz için de, bizim toplumumuz için de risk mevcuttur ve bu riskin artması da söz konusu olabilir. Hızlı şehirleşme, kırsaldan kentlere göç; ayrıca, Türkiye’nin kaçakçılık yoluyla Türkiye’ye sokulabilen veya sokulmaya çalışılan birtakım maddeler açısından bir geçiş koridorunda bulunması, bütün bunları, aile hayatının nispeten daha büyük ailelerden küçük ailelere doğru dönüşmesi gibi birtakım unsurları göz önüne aldığımızda, bizim de ülke olarak dikkati elden bırakmamamız lazım ve gerçekten kapsamlı bir politikayla, kapsamlı bir stratejiyle,  iyi bir programla bu meseleye yaklaşmamız gerekiyor.

Bu ESPAD çalışmasını Millî Eğitim Bakanlığımız ile mutabık kaldık, 2009 yılında tekrarlıyoruz, kapsamlı biçimde tekrarlıyoruz. 2003’e göre şimdi neredeyiz bunu bir kere daha görmüş olacağız.

Ülkemizde, yine 2002 yılında yapılmış ayrı bir araştırma da var. Burada alkol ve sigara dışında bağımlılık yapıcı madde kullanma oranı yüzde 0,3; yani binde 3 ve hayatında en az bir kere böyle bir maddeyi kullananların oranı da yüzde 1 civarında, yüzde 1,2. Batı Avrupalı bazı ülkelerle bunu kıyaslarsak, yüzde 12 ilâ 30 arasında bu yaygınlığın olduğunu görüyoruz Batı Avrupa ülkelerinde. Dolayısıyla, başta da söylediğim gibi, ülkemizde çok yaygın değil, ama dikkati asla elden bırakmamalıyız.

Bir ulusal ruh sağlığı politikası oluşturduk. Sağlıkta Dönüşüm Programı ile beraber toplumu bugün ve bugünden sonra daha fazla ilgilendirecek konularla alakalı olarak değerli milletvekilleri, ulusal politikalar oluşturuyoruz. Bunlardan biri kalp sağlığı politikasıdır, biri şişmanlık, obeziteyle ilgili politikadır, bir de ruh sağlığı politikasıdır. Bu ruh sağlığı politikasının önemli bir parçası olarak da bu madde bağımlılığı ve bununla mücadele stratejilerini de ele alıyoruz ve burada bir taraftan okul temelli, bir taraftan aile temelli, öbür taraftan da aile hekimliği ve toplum sağlığı hekimliği ile entegre olacak bir sistem öngörüyoruz.

Bir taraftan da sahada eğitim çalışmalarımız devam ediyor. 2006’da 17 bin kişiye il sağlık müdürlüklerimiz eğitim vermişti, 2007’de 208 bin kişiye çıktı bunun sayısı, 2008’de de 210 bin vatandaşımıza bu hususta il sağlık müdürlüklerimizce eğitimler verildi ve bu eğitimler verilirken “alkol ve madde bağımlılığı eğitim modülü” diye bir modül hazırladık. Bu hususta -Komisyonun raporunda da ifade ediliyor- bir söylem birliğine ulaşılması lazım. Bu modül çerçevesinde eğitimlerimize devam ediyoruz.

Bir rehber hazırladık, madde bağımlılığı hakkında toplumu bilgilendirici bir rehber; bunu 2009’un ikinci yarısında yayınlamış olacağız. Yine anne ve babaları bilgilendirme amacıyla bir anne-baba rehberi hazırladık; bunu da 2009 yılı içerisinde yayınlamayı planlıyoruz.

Özellikle gençler olmak üzere bütün yaş gruplarına hitap edecek bir web sayfası için de… Yine 2009’un ikinci yarısında böyle bir web sayfası hazırlamış olacağız.

Sağlık çalışanları için, kullanabilecekleri bir rehber hazırladık, madde bağımlılığı tanı ve tedavi kılavuz rehberi; bunu da yine 2009 yılı içinde basıp sağlık çalışanlarımızın hizmetine sunmuş olacağız.

Kırk dokuz ilimizde, doksan yedi hastanede psikososyal destek ve krize müdahale birimi açmış durumdayız. Bu birimler bir taraftan intihar girişimleri, öbür taraftan da alkol ve madde bağımlılığı olan kişilerdeki kriz eğilimleriyle ilgili olarak vatandaşlarımıza hizmet etmektedir.

Bir taraftan çocuk gelişiminin modülüne bu konuyla ilgili bazı hususları eklemiş durumdayız. Öbür yandan Bakanlığımızda 5 Temmuz 2007’de Tütün ve Bağımlılık Yapıcı Maddelerle Mücadele Daire Başkanlığını kurduk. Yine raporda benim çok önem verdiğim bir husus var, raporu incelediğimde gördüğüm: Bu madde bağımlılığıyla ilgili mücadele birimlerine bakanlıklar içerisinde biraz daha yüksek pozisyonda bir görev tanımlaması yapılmasını rapor öneriyor yani bir şube müdürlüğüyse bu bir daire başkanlığı hâline dönüştürülsün. Hatta bir genel müdürlük çerçevesinde, bütün bakanlıkları koordine edebilecek -belki Başbakanlığın yönetimi altında, belki İçişleri Bakanlığının olabilir- böyle bir genel müdürlüğün kurulması da arzu ediliyor ama meselenin bu tarafı ele alınıp geliştirilinceye kadar, biz kendi Bakanlığımızda, Sağlık Bakanlığında tütün ve bağımlılık yapıcı maddelerle mücadele için bir daire başkanlığı oluşturmuş olduk. Ayrıca, İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğümüzde de böyle bir dairemiz var.

Yine hepinizin bildiği gibi, 2004 tarihinde Dünya Sağlık Örgütünün Tütün Kontrolü Çerçeve Sözleşmesi’ni imzaladık. Nisan ayında imzaladığımız bu sözleşme, kasım ayında, 2004 yılında yüce Meclis tarafından onaylandı ve 7 Ekim 2006 tarihinde de Ulusal Tütün Kontrol Programı’nı ortaya koyduk. Kuşkusuz bu programın insan sağlığıyla ilgili birçok önemli yönü var. Ama, madde bağımlılığının da özellikle sigara içiciler arasında geliştiği bilinen bir husus yani sigara içme, aslında, alkole başlamanın ve diğer madde bağımlılığıyla ilgili alışkanlıkların da bir ön adımı oluyor çoğunlukla. Dolayısıyla sigarayla mücadele madde bağımlılığıyla mücadele etmenin ön adımlarından birisi aynı zamanda.

Ülkemizde bu hususta gerçekten çok büyük bir mesafe aldığımızı, zannediyorum rahatlıkla söyleyebiliriz. Yine, 5727 sayılı, yüce Meclisimizde yaptığımız bir Kanun’la 19 Mayıs 2008 tarihinde uygulamaları başlattık. Bir taraftan belli kısıtlama uygulamaları var, öte taraftan sponsorlukla, reklamla ilgili uygulamalar var, hepinizin bildiği gibi ve gerçekten ülkemiz insanının büyük bir desteğiyle bu kanun ve programın bu tarafı bir cevap bulmuş oldu.

Yaptığımız araştırmalarda şunu görüyoruz: Ülkemiz insanının yüzde 85’e yakın bir kısmı, bu yaptığımız kanunla ve Ulusal Tütün Önleme Programı’yla getirilen tedbirler konusunda bunların arkasında duruyor. Sigara içenlerin de yarıdan büyük bir kısmı yine bu tedbirlerin, özellikle arkasında duruyor. Tabii, bütün bunlar aslında Türk toplumunda yeni bir dönemi başlatmış oldu.

Biliyorsunuz, artık kapalı mekânlarda sigara büyük ölçüde içilemiyor ve sigara bir anlamda, özellikle gençler tarafından, sigaraya başlama yaşındaki gençler açısından böyle bir yüksek itibar sembolü olmaktan, ülkemizde, büyük ölçüde çıktı. Ben bu hususta, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Değerli Başkanı Sayın Köksal Toptan’a da sizin huzurlarınızda teşekkürümü ifade etmek istiyorum çünkü en kararlı davranışlardan birisini Türkiye Büyük Millet Meclisinde yürürlüğe koymuş oldu. Kulislerimizde sigara içilmiyor, Türkiye Büyük Millet Meclisi kulislerinde; kanunun zaten amir hükmü buydu ve kulise yakın bahçelerde yine kanuna uygun biçimde yapılmış yan tarafları açık alanlar var. Bu alanlarda belki alışkanlığını devam ettiren, ettirmek zorunda kalan arkadaşlarımız sigaralarını içiyorlar. Aslında, topluma da iyi bir örnek olmuş oluyor. Yani bu şekildeki kısıtlamalara milletvekillerimizin, özellikle uyması toplumun da bu husustaki uyumunu kolaylaştırıyor. 19 Temmuz itibarıyla da bütün kapalı mekânlarda sigara içme konusunda kısıtlama gelecek. Şu anda müstakil kahvehaneler, oteller, restoranlar, barlar, kafeler; burada henüz kısıtlama gelmemiş durumda.

Bu raporun görüşülmesi vesilesiyle ifade etmeliyim ki, 19 Temmuza kadar uygulamaların biraz hafifletilmesi gibi bir yaklaşımımız asla olmayacaktır. Özellikle sigara lobisi, şimdi Türkiye’de böyle bir çabanın arkasında duruyor. Kesinlikle, kararlı bir biçimde, kanun neyi gerektiriyorsa uygulamalara 19 Temmuzda başlayacağız. Toplumun bunun arkasında olduğunu da biliyoruz. Böylece, bir taraftan sigaranın zararlarından yarınımızı, çocuklarımızı korurken öbür yandan bu bağımlılıkla ilgili mücadelemize de bunun çok büyük bir katkısı olacak.

Türkiye’de kapasitemizi geliştirici çalışmalar yaptık son beş yıl içerisinde, altı yıl içerisinde. Bakanlığımıza bağlı 7 adet tedavi merkezi, “AMATEM” diye bilinen merkez vardı, bunların sayısını 11’e çıkardık. Türkiye’de toplamda 20 tedavi merkezine ve yaklaşık 500 yatağa ulaşmış olduk. Şimdi, 19 ilde toplamda 23 ruh sağlığı ve hastalıkları hastanesi planlıyoruz. Biraz önce Değerli Araştırma Komisyon Başkanı da bundan bahsetti. Bu merkezler toplum temelli ruh sağlığı hizmetleri yürütecekler ve bir taraftan da yine bu merkezler bağımlılıkla ilgili tedavileri de yapmış olacaklar.

Tabii, bu toplum temelli tedaviler açısından değerli milletvekilleri, ortaya bir strateji ve bu stratejinin gereğini yerine getireceğimiz bir plan koymuş durumdayız. Şöyle bir planımız var: Sağlık Bakanlığımıza bağlı bir Bağımlılık Bilim Komisyonu oluşturduk. Bu Bilim Komisyonu, yapılacak faaliyetlerle ilgili olarak, hem önleyici hem tedavi edici faaliyetlerle ilgili olarak Sağlık Bakanlığımızı sürekli olarak beslemiş olacak. Bütün illerde de il önleme ve tedavi koordinasyon kurulları kurduk. Bu il önleme ve tedavi koordinasyon kurullarına bağlı bağımlılık önleme ve tedavi merkezleri olacak. Böyle bir koordinasyon kurulu lazım, çünkü -biraz önce de bahsedildi, benden önceki konuşmacılar buna hep işaret ettiler- bu husustaki çalışmalar farklı bakanlıklara ait kurumların koordinasyonunu gerektiriyor. Bir tarafta İçişleri Bakanlığı var, bir tarafta Millî Eğitim Bakanlığımız var, öbür tarafta Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu var, Sağlık Bakanlığımız var. Bu bağımlılık önleme ve tedavi merkezi Sağlık Bakanlığına bağlı olarak çalışacak. Bir taraftan da il önleme ve tedavi koordinasyon kuruluyla irtibat hâlinde olacak.

Dört ana başlık altında meseleyi toplumda yönetmeyi düşünüyoruz.

AHMET ERSİN (İzmir) – Yetişmiş personel sorunu var Sayın Bakan.

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Doğru. Sayın Milletvekilimiz yetişmiş personel sorununa haklı olarak işaret ettiler, ona bir iki cümleyle ben de işaret etmeyi düşünüyorum.

Bunlardan biri yataklı detoks merkezleri yani alışkanlığı olan kişinin, işte AMATEM diyebileceğimiz yerler, burada tedavisinin yapılması ama bu tedaviyi yapmakla iş bitmiyor. Bunu yaptıktan sonra, özellikle ergen ve gençler için ilk adım merkezleri oluşturuyoruz. Uzun süreli rehabilitasyon için de yataklı tedavi merkezleri oluşturmamız gerekiyor. Biraz önce ifade ettiğim psikiyatri hastaneleri bunu sağlamış olacak. Öte yandan da bir bakım ve koruma alanı oluşturmalıyız çünkü madde bağımlılığı olan çocukların veya gençlerin bir kısmı aileleriyle ilgili sorunları olan kişiler. Dolayısıyla, bunların bakımlarının yapılacağı merkezler de oluşturulmalı. Aksi takdirde, tedavi ederek topluma geriye verdiğiniz kişilerin aynı alışkanlığın pençesine yeniden düşmeleri her zaman için söz konusu.

Ben rapora şu gözle de baktım: Rapor, aslında, özellikle tespitler ve öneriler konusunda çok kıymetli şeyler söylüyor. Bunların bir kısmı şu anda hâlihazırda yürüttüğümüz işler, bir kısmı da geliştireceğimiz işler. Özellikle biraz önce de ifade ettim, kurumsallaşmayı kuvvetlendirecek yeni bir yapı öneriliyor. Ben bunu çok doğru buluyorum; bir genel müdürlük, ortak bir genel müdürlük olabilir veya başka şekilde geliştirilebilir. Sorunun bir sağlık sorunu olduğunu topluma hep birlikte mutlaka anlatmalıyız. Aksi takdirde bu, aileler tarafından gizlenen bir sorun hâline dönüştürülüyor ki o zaman tedavi imkânı kalmıyor.

Yeni bir kanunun yapılması gereğinden raporda bahsediliyor. Bunun üzerinde çalışılmasının ben de doğru olduğuna inanıyorum ve Türk Ceza Kanunu’nda bazı ileri düzenlemelere muhtemelen ihtiyaç var; bunları da siz değerli Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerimizle birlikte yapmalıyız.

Sivil toplumun katkısını artırmamız gerekiyor. Saha araştırmalarını belli aralıklarla tekrarlamamız icap ediyor. Biraz önce söyledim, 2009 yılında böyle bir saha araştırması yapacağız.

Özel bir danışma hattı oluşturmamız lazım. Aslında Sağlık Bakanlığımızın, bildiğiniz gibi, 184 numaralı bir hattı var. Bu hatta, günde 2 bine yakın vatandaşımız çeşitli sağlık sorunları için başvuruyorlar. Bu raporun önerileri doğrultusunda biz, 184 numaralı hatta sürekli olarak kendisine ulaşılabilecek uzmanları da istihdam edeceğiz ve madde bağımlılığıyla ilgili müracaatlar 184 numaralı telefon arandığında doğrudan bu uzmanlara ulaştırılabilecek. Bu raporun bize verdiği önemli katkılardan birisi de bu.

Kaçakçılığın önlenmesi konusunda çok değerli tavsiyeleri var raporun.

Yine, özellikle İçişleri Bakanlığında daha üst pozisyonlu mücadele birimlerinin kurulması ve insan kaynaklarıyla ilgili özlük haklarının kuvvetlendirilmesi, özellikle çocuk polisliği ve benzeri durumlar için… Biraz önce değerli milletvekilimiz de ifade ettiler, mutlaka insan kaynaklarını geliştirmemiz gerekiyor. Türkiye’de insan kaynakları açısından düşündüğümüz zaman hem yeterli psikiyatra ihtiyacımız var hem de bu konuda çalışan, özellikle bu konuda uzman olan psikologlara, sosyal hizmet uzmanlarına ihtiyaç var, bunu da mutlaka YÖK’le birlikte geliştirmemiz gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Ben, tekrar, bu raporun hazırlanmasında emeği geçen değerli arkadaşlarımıza huzurunuzda Türk halkı adına şükranlarımı arz ediyor, saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Şahsı adına Bursa Milletvekili Sedat Kızılcıklı, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

SEDAT KIZILCIKLI (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu Raporu hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, konuşmama başlamadan önce teşekkür etmek istiyorum. Teşekkürlerimden birisi, önergeyi veren önerge sahipleri -önergeye imza koyan- arkadaşlarıma. Gerçekten çok önemli bir konuyu Meclis gündemine getirmek suretiyle bu konunun Meclis tarafından enine boyuna tartışılmasını, ele alınmasını ve bir rapor hazırlanmasını sağlamışlardır, kendilerine gerçekten çok teşekkür ediyorum. Diğer teşekkürüm Komisyona. Komisyonumuz raporunu incelediğimizde kamu kurumlarıyla, sivil toplum örgütleriyle, medya temsilcileriyle, uzmanlarla, yerel yöneticilerimizle, bakanlıklarla çok ciddi çalışmalar, görüşmeler ve araştırmalar yapmış, ince eleyip sık dokumuşlar ve bize gerçekten çok güzel bir rapor hazırlamışlar; kendilerine huzurlarınızda çok teşekkür ediyorum. Yine 23’üncü Dönem Meclisine çok teşekkür etmek istiyorum. Biraz önce Sayın Bakanım ifade etti ama ben de ifade etmek istiyorum, belki 22’nci Dönemde birçok yasalar çıkardık ve bunların hepsi önemliydi, 23’üncü Dönemde de birçok yasalar çıkaracağız ve bunların hepsi birbirinden daha önemli yasalar ancak bizlere yarın öbür gün hangi yasadan çok mutmain oldun diye sorulursa, çok memnun kaldınız diye sorulursa herhâlde dumansız hava sahasına verdiğimiz destekten dolayı hepimiz 23’üncü Dönem milletvekilleri olarak çok mutlu olacağımızı, mutlu olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Çünkü bir dönem, bu yasadan önce, bu önlemler alınmadan önce daha çok sigara içmeyenlerin âdeta cezalandırıldığı, sigara içenlerin çok rahat ortamlarda içmelerine, kendilerine ve çevrelerine zarar vermelerine rağmen yasal bir önlem olmadığı için, herhangi bir tedbir olmadığı için buna büyük bir keyifle devam ettikleri, âdeta içmeyenlerin cezalandırıldığı bir ortamdan şimdi sigara içme alanlarının çok kısıtlandığı, sınırlandırıldığı bir ortama ve sigara içmeyenlerin artık rahatladığı, daha rahat, özgür olduğu bir ortama geçişin adımlarını, tedbirlerini artık… Bunların tabii ki, biraz önce Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi, temmuz ayından itibaren biraz daha kapsamı genişletilecek ve böylelikle dumansız hava sahası da biraz daha genişletilmiş olacak. Bundan dolayı da, 23’üncü Dönem bütün milletvekili arkadaşlarımızın emeğiyle çıkarılan bu yasaları da gerçekten takdirle anmak gerekir.

Ben, önerge sahiplerimizin neden böyle bir komisyon kurulmasına, neden böyle bir araştırma yapılmasına gerek duyduklarıyla ilgili gerekçelerine baktığımda şunları gördüm: Madde bağımlılığının dünyada olduğu gibi ülkemizde de başta gençler arasında olmak üzere herkesi etkileyebilen, biyolojik, ruhsal ve sosyal boyutları olan bir sağlık sorunu olduğu ve madde kullanımının dünyada her geçen gün hızla artmakta olduğu; Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Mücadele Kurumunun hazırladığı 2005 Dünya Uyuşturucu Raporu’nda, uyuşturucu kullananların sayısının her yıl yüzde 8 oranında arttığı, bu artışın da büyük oranda esrar tüketiminden kaynaklandığı; sentetik uyuşturucu kullanımında azalma olmakla birlikte 300 milyar dolardan fazla hacme sahip olan dünya uyuşturucu ticaretinin birçok ülkenin ekonomisinden çok daha geniş olduğu... 300 milyar dolarlık bir pazardan, daha doğrusu kirli pazardan bahsediyoruz.

Yine, dünyada olduğu gibi ülkemizde de 20’nci asrın son yarısından itibaren uyuşturucu madde kullanım oranının giderek arttığı ve uyuşturucu kullanma yaşının da gittikçe maalesef düşmekte olduğu bu raporlarda, bu gerekçelerde ortaya konulmuştur.

Uyuşturucu üretimi, ticareti ve kullanımının tüm dünya gençliğinin yaşamını tehdit eden, hatta çoğu zaman sona erdiren bir sorun olmaya devam ettiği, üretimi ve satışı tüm ülkelerde kısıtlanmış ve hatta yasaklanmış olmasına karşın bu maddelerin illegal yollardan üretimi ve satışının engellenemediği ve dünya gençliğini zehirlemesinin önüne maalesef geçilemediği…

Ülkemizle ilgili çok önemli bir gerekçe, ülkemizde lise öğrencilerinin yüzde 19,2’sinin sigara ve alkol, yüzde 5,7’sinin sigara ve uyuşturucu, yüzde 5,6’sının alkol ve uyuşturucu, yüzde 4,9’unun sigara, alkol, uyuşturucu maddenin üçünü birden kullanmakta olduğu ve yine bazı raporlara göre, Afganistan, Pakistan ve Irak üzerinden gelerek İtalya, Bulgaristan, Yunanistan ve Romanya’daki pazara ulaşan uyuşturucunun PKK’nın kontrolünde olduğu… Tabii, birçok arkadaşım özellikle terör örgütlerinin uyuşturucu işiyle uğraştığını ve finansmanını buradan sağladıklarını ifade ettiler, ben de bu konuya özellikle dikkat çekmek istiyorum, çünkü terör örgütleri -maalesef ülkemizde de PKK- hem can alıyor hem uyuşturucu satmak suretiyle, ticaretini yapmak, illegal yollardan buraya, ülkemize sokmak suretiyle insanlarımızı zehirliyor hem de kullandığı, kazandığı parayla kendi kirli işlerini, pis işlerini, maalesef, finanse ediyorlar. O yüzden, en fazla dikkat etmemiz gereken konulardan birisinin de bu olduğunu bir kez daha ben de ifade etmek istiyorum.

Yine, uyuşturucu kullanımının en önemli sonuçlarından birinin de toplum yapısının temelini teşkil eden bütün millî ve manevi değerleri yok ettiği, uyuşturucu kullanımının yaygınlaştığı toplumların millî mukavemet ve savunma gücünün yok olduğu, her türlü sömürüye müsait hâle gelmekte olduğu, sadece bireyi değil, bir virüs gibi toplumun tamamını zehirleyen ve tedavi maliyeti önlem maliyetinden fazla olan uyuşturucu madde bataklığının kurutulması, toplumun tüm fertlerinin bilinçlendirilmesi ve topyekûn bir mücadeleyle sağlanacağı buralarda ifade edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, daha çok çocuk, ergen ve genç erişkinlerde  14-24 yaş arası görülen madde bağımlılığı, dünyada da olduğu gibi, ülkemizde de yeni karşılaştığımız bir sorun değildir. Sanayileşme, modernleşme ve kentleşmeyle birlikte ön plana çıkan bireysel ve toplumsal refah ve özgürlükler kavramları her zaman beklenen sonucu vermemiştir. İstenen sonucu, yani kişisel ekonomik refah ve özgürlüğü verse de beraberinde, bireyin yalnızlaşmasına, mücadele etmek zorunda olduğu problemlerin sayısının artmasına, artarken mücadele becerilerinin azalmasına ve bu durumda çözümü sağlıklı olmayan desteklerde ve dengelerde arayan bireyler ve gruplar oluşumuna neden olmuştur. İşte bu nedenle, ergenlikten yaşlılığa kadar uzanan geniş bir yelpazede başlangıçta sorunlar nedeniyle ortaya çıkan iç sıkıntı ve kaygıyı azaltmak için kullanılan maddeler, bağımlılıkla birlikte çok kısa bir süre sonra kendi başına diğer tüm sorunların toplamından daha önemli bir sorun hâline gelmiştir.

Madde, sadece kullanan bireyi değil o bireyin içine doğduğu aileyi, ailenin parçası olduğu toplumu ve giderek o toplumda kültürel yapı özelliklerinden ekonomik işleyişe kadar geniş bir alanı ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Bağımlılığın ortaya çıkması ve büyümesi birbirinden farklı birçok sosyal, kültürel, ekonomik ve tıbbi nedenlerden etkilenmektedir. Bağımlılık sorununun ülkelere ve sonuçta da insanlığa yönelik yüksek maliyeti küresel örgütlenmeleri kaçınılmaz hâle getirmektedir. Birçok alanda etkili bir örgütlenme ve çaba gerektiren bu soruna karşı önlemler alınması için kurumsal anlamda politika ve stratejiler geliştirilmiştir. Rapora baktığımızda da birçok kurumla, birçok bakanlıkla, birçok sivil toplum örgütüyle, medyayla iş birliği yapıldığını ve raporun “öneriler” kısmında da özellikle bunun önlenmesi, azaltılması, ulaşımının çok zorlaştırılması, mümkünse sıfır noktasına getirilmesi, tedavi edilebilmesi ve zararlarından insanların korunması için bu çalışmaların tek elden yapılması noktasında öneriler var. İnşallah bu raporun sonuçları ve bu raporun araştırmaları tüm, hepimiz tarafından dikkatle incelenir, ilgili bakanlıklar tarafından muhakkak dikkate alınacaktır ve sonuçlar istediğimiz noktada olur.

Bu kötü, sıkıntılı ve gerçekten ülke gençliğimizi tehdit eden problemi de hep beraber ortadan kaldırırız diyorum. Tekrar herkese teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kızılcıklı, ben de size teşekkür ediyorum, Sayın Bakanımla birlikte süreyi tam, yeterince kullanan ikinci arkadaşımız oldunuz.

Evet, son olarak Gümüşhane Milletvekili Sayın Kemalettin Aydın.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı  sorunlarının araştırılarak alınması gerekli önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Öncelikle bu kitapçığı elimize aldığımız zaman doçentlik tezlerinde insanların akademik hayatlarına harcadıkları bütün süreçlerin sonunda dahi zorlanarak yapabildikleri bir kalitede olduğunu görmüş olmak… Bütün sayfalarını incelediğimizde, bugüne kadarki sadece ülkemizin değil dünyanın içinde bulunmuş olduğu ve gittikçe kötüye giden uyuşturucu ya da madde bağımlılığı konusunda herkese rehber olacak bu kitapçığı hazırlayan ve bu kitapçığın hazırlanması için, Komisyonun oluşması için teklif veren bütün milletvekili arkadaşlarımıza ve bu Komisyonda çalışan Sayın Başkana ve milletvekili arkadaşlara teşekkür ederek konuşmama başlamak istiyorum.

Bütün gün boyunca konuşuldu ama tekrarlanmasında bir mahzur görmediğimiz bir kısım teorik cümleleri ben de sarf etmek arzusundayım.

Madde bağımlılığı bedensel, ruhsal ve sosyal problemlere sebebiyet veren, hayatın idamesi için hiçbir zaman ama hiçbir zaman zorunlu olmayan maddelerin kullanılmasının devam ettirilmesi ve bu maddelerin kullanım arzusunun durdurulamaması hâli olarak tanımlanmaktadır.

Bağımlılık tanımlanmasında doktorlar ve psikiyatrlar “tıbbi bir problem” tanımını kullanırken, psikologlar, sosyologlar ve sosyal çalışma uzmanları da “davranış bozukluğu” tanımını kullanmakta, bunun yanında da güvenlik güçleri, hukukçular, hâkim ve savcılar ise “yasaklanan davranış” olarak tanım kullanmaktadır. İşte bunların tümünü topladığımız zaman, ayrı platformların tanımlamalarını toplum adına topladığımız zaman tümü aslında “bir halk sağlığı sorunu” olarak tanımlanabilmektedir ve ülkemizde de son yıllarda gittikçe düşen yaş gruplarında madde bağımlılığının başlaması anlamında da Türk toplumunun da bir sağlık sorunu olduğunu söyleyebiliriz.

Tabii ki madde bağımlılığının, madde bağımlısı olmasının bir kısım, vücudumuzdaki hücrelerin savunma mekanizmalarının bozulmasına ve vücudun dış düşmanlara karşı veya mikroplara karşı korunma yeteneğinin azalmasına bağlı olarak da -Sayın Bakanımızın da bahsettiği gibi- bulaşıcı hastalıkların artması veya kişide bulaşıcı hastalıkların görülme riskinin artması önemli bir sorun oluşturmaktadır.

Uzmanlık alanım olan bulaşıcı hastalıklardan özellikle AIDS’in madde bağımlıları arasında hızla yayıldığının, bir kısım pnömoni yani zatürre ya da menenjit veya diğer enfeksiyon hastalıklarının madde bağımlısı, kullananlarda riskinin arttığının, yüksek tansiyonun veya gebelik döneminde kullanıldığı zaman bebekte gelişme geriliğine neden olduğunun, kas erimesine, kafa içi kanamalara, şok, inme, felç gibi hastalıklara neden olduğunun altını çizmek ve ciddi bir şekilde de ani ölümlere neden olduğunu da tüm toplumla paylaşarak madde bağımlılığının tehlikelerinin altını çizmemiz gerekiyor.

Bu kadar ciddi hastalıklara ve ani ölümlere neden olmasına rağmen madde bağımlılığının, toplumun sosyal katmanlarında belki de yoğun olarak tartışılmadığı ve gerekli önlemlerin alınmamasına bağlı olarak giderek artmakta ve birçok konuşmacının da söylediği gibi, ülkemizde de özellikle lise çağı çocuklarında yüzde 20’lere varan oranda sigara ve alkol kullanımının, yüzde 5 ve 6’lar civarında da sigara, alkol ve uyuşturucunun, üçünün bir arada kullanıldığının tespit edilmesi aslında acı bir gerçeğin hem toplumun yüzüne karşı hem de yüce Meclisteki değerli milletvekili arkadaşlarımızın bilgilerine sunulan acı bir gerçektir.

Tüm bunlar dünyada yıllarca sorun olmuştur ve bu soruna bağlı olarak da uyuşturucunun üretimi ve satışı birçok ülkelerde kısıtlanmış ve hatta yasaklanmış olmasına rağmen, bu maddelerin illegal yollardan üretimi ve satışının engellenemediği ve dünya gençliğinin zehirlenmesinin önüne geçilemediği bir gerçektir.

İşte, dünyanın uğraştığı bu sorunun ülkemizin de bir sorunu olduğunu ve ülkemizde var olan bu sorunun çözümü için de birçok kayda değer ve bilimsel anlam taşıyan öneriler ortaya koyan bu Komisyon raporunun herkes tarafından, sadece yüce Meclisteki milletvekili arkadaşlarımızın değil toplumun her kesimi tarafından dikkatle incelenmesinin gerekli olduğunun altını çizerek… Uyuşturucu kullanımının en önemli sonuçlarından birinin de, toplum yapısının temelini teşkil eden bütün millî ve manevi değerleri yok ettiği, uyuşturucu kullanımının yaygınlaştığı toplumların millî mukavemet ve savunma gücünün yok olduğu, her türlü sömürüye müsait hâle geldiği kaçınılmaz bir sonuçtur.

Bu sonuçları ortaya koyan rapor, aslında, diğer konuşmacı arkadaşların da belirttiği gibi, sonuçta dağınık olan mevzuatın toparlanması ve uyuşturucuyla mücadeleye yönelik tek kanun çatısı altında düzenleme yapılmasının gerekliliğini önemle vurgulamaktadır. Tabii ki konunun çözümünün sadece kanun yapmaktan ibaret olmadığının altını çizmek ve gençlerimizin sağlıklı vücutta sağlıklı düşünebilmesi için üç temel unsurun yerine getirilmesinin gerekli olduğunu da hepimiz biliyoruz. Bunlar, gençliğin sağlıklı nesiller hâlinde yetişebilmesi için, eğitim, sağlık ve spordur. Tüm bunların çağdaş ülkeler düzeyine ulaşması için büyük çaba sarf eden ve son yıllarda çağdaş ülkeler düzeyine büyük bir hızla yaklaşan ülkemizdeki eğitim, sağlık ve spor altyapısının bu noktaya gelmesinde büyük emeği geçen Sayın Başbakanımıza ve Başbakanımızın başkanlığındaki Hükûmet üyelerimize, son yıllarda büyük mesafe alınmış olan bu noktalardan dolayı da teşekkürü bir borç biliyorum. Sadece Hükûmetimize değil Hükûmetimizle beraber Meclisimizde bu Araştırma Komisyonunun tüm üyelerine ve Başkanına da topluma bu kadar güzel bir katkı sağlayacak kitabı elde ettikleri ve hazırladıkları için de -kendilerine- bir şükran sunmayı borç biliyorum. Siz değerli milletvekillerimizin raporu dikkate alıp, tozlu raflarda bırakmayıp, gereğini yapacağına inanarak bütün yüce Meclisin milletvekili arkadaşlarıma da teşekkürü bir borç biliyorum.

Bu arada, ülkelerin ve illerin gelişmişliği ile paradoks hâlinde olabilecek… Yani bir il veya bir ülke ne kadar gelişmişse aslında asayiş olayları ve bu madde bağımlılığının, azalacağını düşündüğümüz bir yerde terslik söz konusudur. Benim ilim olan Gümüşhane ilinde de birçok sosyal dinamiklerin belki de geri kalmışlığı veya kişi başına düşen gelir oranının düşük olduğunu kabul ettiğimiz il de madde bağımlılığının en az olduğu illerin başında gelmektedir. Yani sosyal gelişmişliğinin düşüklüğünün yanında asayiş olaylarındaki sükûneti ve madde bağımlılığının düşüklüğü anlamında Türkiye’nin en iyi illerinden biri olan Gümüşhane’deki bu gençlerin anne babalarına, öğretmenlerine ve gençlerine de şahsım olarak teşekkür edip sağlıklı yaşamın bağımlılık hâline gelmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydın.

Sayın milletvekilleri, uyuşturucu başta olmak üzere madde bağımlılığı ve kaçakçılığı sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşme tamamlanmıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.38

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati:18.50

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63’üncü Birleşiminin Üçüncü oturumunu açıyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Başkanlık Divanında görevli Sayın Kâtip Üyeler yerlerini almadığından Başkanlık Divanı teşekkül etmemiştir.

İç Tüzük’ün 55’inci maddesi uyarınca oturumun devam etmesine imkân bulunmamaktadır.

Bu nedenle, sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için 3 Mart 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum ve ülkemize de hayırlı bir seçim dönemi temenni ediyorum. (Alkışlar)

 

Kapanma Saati: 18.51

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.