DÖNEM: 23                            CİLT: 38                    YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

52’nci Birleşim

3 Şubat 2009 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - YOKLAMALAR

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Abdi İpekçi’nin 30’uncu ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, Abdi İpekçi’nin 30’uncu ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, emeklilerin problemleri ve beklentilerine ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün (6/1002) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/114)

2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/73) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/115)

B) Tezkereler

1.- Çek Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Güvenlik Komisyonu Başkanı Frantisek Bublan tarafından, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da yapılacak olan Güvenlik Komitesi Başkanları Toplantısı’na ismen davet edilen TBMM Millî Savunma Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve İçişleri Komisyonu Başkanı Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un davetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/680)

 

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/198) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 03/02/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

 

VI.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, karkas et fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/403)

2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, koyunculuk projelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/406)

3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kale direği kazalarına ilişkin Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’ndan sözlü soru önergesi (6/408)

4.-Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, TBMM eski başkanları için Koruma Müdürlüğü memurlarının görevlendirilip görevlendirilmediğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/411) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı

5.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, iade edilen ve cevaplandırılmayan soru önergelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/972) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı

6.- Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, Diyarbakır İl Genel Meclisinin okul yapımıyla ilgili kararına ilişkin sözlü soru önergesi (6/416) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

7.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, öğretmen maaşları ile ilgili açıklamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/417) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, yükseköğretim kurumlarında başörtüsü nedeniyle disiplin işlemi uygulanan öğrencilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/439) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

9.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, usta öğreticilerin özlük haklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/451) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

10.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, il müdürlüklerine gönderilen bir yazıya ilişkin sözlü soru önergesi (6/455) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, ilköğretim okullarındaki ve bir lisedeki öğretmen açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/457) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

12.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Bologna sürecinde üniversitelerdeki çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/460) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

13.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Reşadiye ilçesindeki öğretmen açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/461) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

14.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, YÖK bursu ile yurt dışına gönderilenlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/475) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

15.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, öğretim üyesi ihtiyacının karşılanması için burslu olarak yurt dışına gönderilenlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/476) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

16.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, ek ders ücreti karşılığında çalışan öğretmenlerin sorunlarına ve Hakkâri’nin eğitim sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/481) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

17.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Sarıveliler ilçesindeki öğretmen açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/489) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

18.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, bazı yöneticilerin özlük haklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/497) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

19.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, öğretmen atamalarındaki kontenjanlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/505) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

20.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, YÖK Başkanı hakkında soruşturma izni verilmeyeceğine yönelik açıklamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/514) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

21.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’deki okul ve öğretmen açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/554) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

22.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, öğretmen atamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/566) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

23.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, İstanbul İl Millî Eğitim Müdürüne ilişkin sözlü soru önergesi (6/570) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

24.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, köylerdeki boş okulların değerlendirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/584) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

25.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile’deki okul müdürlerine ve ÖSS’deki başarı durumuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/589) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

26.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van Rehberlik ve Araştırma Merkezine ilişkin sözlü soru önergesi (6/590) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

27.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’daki bir ilköğretim okulunda müdür yardımcısı olan kardeşi hakkındaki bazı iddialara ilişkin sözlü soru önergesi (6/591) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

28.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Karaçoban Yatılı Bölge İlköğretim Okulunda bir öğrencinin hayatını kaybetmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/592) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

29.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, bir ilköğretim okulunda 10 Kasım töreni yapılmadığı iddiasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/593) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

30.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, teknik öğretmen atamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/598) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

31.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, okulların internet sitelerindeki bazı bilgilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/601) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

32.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, okulların ödeneklerine ve su sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/606) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

33.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yöneticilerin maaşlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/611) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

34.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yönetici kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/612) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

35.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yöneticilik görevleri için sınav açılmamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/613) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

36.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yönetici görevlerine atamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/614) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

37.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yöneticilerin ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/615) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

38.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bir öğretmen atamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/620) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

39.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, YÖK Başkanına tahsis edilen zırhlı araca ilişkin sözlü soru önergesi (6/632) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

2.- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/608) (S. Sayısı: 266)

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5210) Ek cevap

2.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5213) Ek cevap

3.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, yurt dışına çıktığı iddia edilen bir sanığa ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5373) Ek cevap

4.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Türkiye Şeker Fabrikalarındaki teknik personelin ücretlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/5699)

5.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Adli Tıp Kurumunun bir raporuna ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5907)

6.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in, Ordu Adliyesindeki bazı sorunlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5908)

7.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta yapılması düşünülen cezaevine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5998)

8.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Adana Karataş Kadın Kapalı Cezaevinde yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6031)

9.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, F tipi cezaevlerinde bir genelgenin uygulanmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6033)

10.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, karşılıksız çek davalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6041)

11.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, seçmen kütüklerindeki sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6151)

12.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, Türkiye Adalet Akademisi Başkanının istifasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6163)

13.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Türk Telekom yemekhanelerine et alımıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı (7/6193)

14.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki trafik kazalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/6216)

15.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Düzce’deki bir çöp toplama ve uygulama projesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/6217)

16.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkâri’de görevine son verilen öğretmenlere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/6221)

17.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, stajyerlikte eş durumundan tayine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/6222)

18.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Van’daki bir öğretmen atamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/6223)

19.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bazı atamalarla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/6224)

20.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, e-devlet uygulamasında köy öğretmenlerinin durumuna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/6225)

21.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da depreme karşı güçlendirilmesi gereken okul binalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/6226)

22.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, bir yönetmeliğin uygulanmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı (7/6234)

23.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya Havaalanının etkin kullanılamamasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı (7/6237)

24.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Paris Turizm Müşavirliği Ateşe Yardımcılığına yapılan atamaya ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/6240)

25.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’taki bir türbenin korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/6259)

26.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, hukuka aykırı olduğu iddia edilen bir atamaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/6260)

27.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Türkbükü’ndeki orman yangınlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/6274)

28.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, sözleşmeli personelin ek ödeme düzenlemesinden yararlanmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/6275)

29.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman ve GAP Bölgesindeki insan hakları ihlali incelemelerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/6404)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak dört oturum yaptı.

İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, 29 Ocak Batı Trakya Türklerinin Millî Direniş Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşmasına Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu cevap verdi.

İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İzmir Milletvekili Şenol Bal ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun konuşmalarına ilişkin bir açıklamada bulundu.

Edirne Milletvekili Necdet Budak, küresel mali kriz ve ülkemizde uygulanan gıda politikalarına ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Adli Tıp Kurumunun sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ile,

Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, aynı konudaki açıklamasına,

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin cevap verdi.

Genel Kurulu ziyaret eden Finlandiya Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Pertti Salolainen’e Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi.

Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Başkanı Kim Hyong-O,

Mısır Halk Meclisi Başkanı Ahmet Fathy Sorour,

Ve beraberindeki heyetlerin, ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Van Milletvekili Fatma Kurtulan ve 20 milletvekilinin;

1978 yılında Kahramanmaraş’ta yaşanan olayların ve sorumlularının araştırılması (10/315),

Güvenlik güçlerine yönelik işkence ve kötü muamele iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/316),

Tokat Milletvekili Reşat Doğru ve 23 milletvekilinin, Tokat ilinde kırsal alanda yaşayan halkın sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/317),

Amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri Komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

2’nci sırasında bulunan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun (1/608) (S. Sayısı: 266) görüşmelerine devam olunarak, 4’üncü maddesine kadar kabul edildi, 4’üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

3 Şubat 2009 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 20.03’te son verildi.

                       

 

 

Eyyüp Cenap GÜLPINAR

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Yaşar TÜZÜN

 

Yusuf COŞKUN

 

Bilecik

 

Bingöl

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

3 Şubat 2009 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52’nci Birleşimini açıyorum.

II.- Y O K L A M A

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Abdi İpekçi’nin ölüm yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’e ait.

Buyurunuz Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Abdi İpekçi’nin 30’uncu ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son otuz yıldır ülkemizde emperyalizm, yerli iş birlikçileri gerici ve karanlık güçler vasıtasıyla kanlı senaryoları uygulamaya koymuştur.

Emperyalizm ve onun iş birlikçisi karanlık ve gerici güçlerin Abdi İpekçi’yi aramızdan alışının üzerinden otuz yıl iki gün gibi bir süre geçmiştir. Bu süre içerisinde pek çok gazeteci ve aydın, demokrat insan, yurtsever insan katledilmiştir. Uğur Mumcular katledilmiştir, Bedrettin Cömertler katledilmiştir, Doğan Özler katledilmiştir, Cavit Orhan Tütengil, Muammer Aksoylar, Bahriye Üçoklar, Çetin Emeçler katledilmiştir ve isimlerini burada sayamayacağımız pek çok gazeteci ve aydın katledilmiştir. Bunları öldürtenler, hiç şüphesiz ki Türkiye’nin aydınlık geleceğinden korkan emperyalizm ve onun iş birlikçisi gerici ve karanlık güçlerdir. Bunlar aydınlık Türkiye’den korkmuşlardır. Fakat bu tür cinayetlerde bazılarında belli bir yere kadar gidiliyor ve bazılarında sadece tetikçiler bulunuyor. Tetikçilerin arkasındaki destekçileri, asıl karanlık güçler bir türlü bulunamıyor.

Bakın, Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet 1 Şubat 2009 günü babasının mezarı başında şunları söylemiştir: ”Otuz yıldır tanıklığım hukuksuzluğun tanıklığıdır.” demiştir. “Ülkemiz için otuz yıl hâlâ çözümlenememiş bir cinayet olarak kaldı. Bize şimdiye kadar kimlerin suç örgütü olmadığı, kimlerin suç örgütüyle ilişkisinin olmadığı söylendi. Biz sadece bunları duyduk. Ama gladyosuyla hesaplaşmış bir ülkeden geri gönderilen tetikçinin daha yıllar önce askerî cezaevinden kaçırılışını, kimlerin kaçırdığının söylenmesini istiyoruz. Asıl suçluları devletten kaçırdılar. Sanki suçlu biz gibiydik.” demektedir. Yalan mı söylüyor sayın milletvekilleri Sayın İpekçi’nin kızı?

Sayın İpekçi, Uğur Mumcu, demokrasi, özgürlük ve aydınlık bir Türkiye için kalemlerini kullandılar. Onlar araştırdılar, düşündüler ve kalemleriyle yazdılar. Düşündüklerini de yiğitçe, korkmadan herkese söylediler. Onların gazetecilik ve bilim aydınlığı duyumlara, dedikodulara, söylentilere, yalanlara ve iftiralara dayalı değildi. Onlar gerçekten objektif bir gazetecilik, objektif bir aydının yapması gereken şeyleri yaptılar; korkmadan da düşüncelerini söylediler, hiç kimseden çekinmediler. Onlar demokrasinin, özgürlüğün savaşçısıydılar, yılmaz savunucusuydular. Onlar düşündüklerini, halkın geleceği için, aydınlık Türkiye için korkmadan söylediler. Onlar bugünkü ortamda görüldüğü gibi kendi çıkarlarını ülkenin çıkarlarının üstünde tutan sözüm ona bazı aydınlar gibi davranmadılar.

Değerli arkadaşlarım, Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu gibi aydınlarımız, gazetecilerimiz, yazarlarımız gerçekten basının kendi kendisini kontrol etmesinin savunucularıydılar ve bunun için gerekli önlemlerin alınmasını da, hayata geçirilmesini de savundular. Onlar gerçekten bu ülkenin yılmaz savaşçılarıydılar.

Bugün bu ülkede bunları katledenlerin katilleri bulunmadan, bu cinayetlerle yüzleşilmeden demokrasiye varmak mümkün değildir; bu demokrasi olsa olsa çeyrek demokrasi olur, özgürlüğü bir türlü tesis edemeyiz. Onun için bunları katledenleri, katillerini, gerçek katillerini bulmak zorundayız, Diyarbakır Cezaevinde yaşananları açığa çıkarmak durumundayız, Doğu’da insan dışkısı yedirilen köylülere insan dışkısı yedirenleri açığa çıkarmak zorundayız, biz bunların gerçek katillerini bulmak zorundayız; yoksa bugünkü demokrasi gerçekten -bir gazetecinin söylediği gibi- kanadı kırık bir demokrasi olmaktan öteye gidemez.

Bu gazetecilerimiz ve bundan önce öldürülen yazarlarımız Muammer Aksoylarımız, Uğur Mumcularımız, Vedat Aydınlarımız, Bahriye Üçoklarımız hepsi ama hepsi demokrasi, özgürlük, insan haklarının yılmaz savunucusu ve savaşçılarıydılar. Onlar aşkın, sevginin, yaşamın havarileriydi, bütün ömürleri bu kavgayla geçti. Yeryüzü denen cenneti bize sunmak istediler ama ne yazık ki sunamadan gittiler. Yeryüzü cennetini artık bundan sonra özgürlük, demokrasi ve insan hakları savunucuları yeniden tesis etmek durumundadırlar.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Gündem dışı ikinci söz, yine aynı konuda söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’a aittir.

Buyurunuz Sayın Birdal. (DTP sıralarından alkışlar)

2.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın, Abdi İpekçi’nin 30’uncu ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değerli gazeteci Abdi İpekçi’nin öldürülüşünün otuzuncu yılı nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Sözlerime başlamadan önce, Abdi İpekçi’nin şahsında, siyasi cinayetlere kurban giden, öldürülen bütün aydınlıkçı, eşitlikçi, özgürlükçü gazetecileri saygıyla anıyorum. Artık neredeyse hayatımızın bir parçası hâline gelen İnternet’te bir arama motoruna “Öldürülen gazeteciler” yazdığımızda karşımıza yüzlerce kişilik listeler çıkmakta. İttihatçılarla öldürülen Hasan Fehmi ve Ahmet Samim’den bu yana yüzyıl içinde yüzlerce gazeteci öldürülmüş ve ne yazıktır ki birçoğunun katili bulunamamış. Bu cinayetlerin büyük çoğunluğu da muhalif gazetecileri susturmaya yönelik siyasi cinayetlerdir. Toplumun doğru haber alma ve bilgilenme kaynağı olan gazetecilerin cinayete kurban gitmesi ve bu cinayetlerin aydınlatılamaması adalete olan güveni de zedelemektedir. Bundan otuz yıl önce 1 Şubat 1979 yılında öldürülen Abdi İpekçi’yi kimlerin öldürdüğü, nasıl öldürdüğü artık sır olmaktan çıkmıştır. Ancak bu öldürmede adları geçenler bir türlü yakalanamamakta, yakalansa da delil yokluğundan salıverilmişlerdir. Abdi İpekçi’nin katil zanlısı Mehmet Ali Ağca 25 Haziran 1979 yılında İstanbul’da faşistlerin gidip geldiği Beyazıt’ta bir kahvehanede ihbar üzerine yakalandıktan sonra basına konuşmuştur: “Abdi İpekçi’yi ben öldürdüm. Ne sağcıyım ne solcuyum, bağımsız teröristim. Silahımı çektim ve sağ ön camdan elimi içeri sokup ateş ettim. Daha önce bir tek el ateş etmeyi, insana yaraşır bir şekilde öldürmeyi amaçlamıştım ama kontrolümü kaybettim.” Ağca sürekli ifade değiştirerek suç ortaklarını korumaya çalışmış durmuştur. Neden sonra cinayeti Mehmet Şener, Oral Çelik ve Yavuz Çaylan’la işlediğini açıklamıştır. Daha sonra olanları biliyoruz. Maltepe Askerî Cezaevinden kaçış, yurt dışına çıkış ve Papa’ya suikast. Türkiye'ye iadesi, cezasını çekmekteyken yanlış hesaplamadan sonra salıveriliş ve cezaevi kapısında gösterişli bir şekilde yeniden karşılanış, ama bir türlü yerini bulamayan adalet.

İki gün önce mezarı başında yapılan törende konuşan kızı Nusret İpekçi İzet’in de dediği gibi -az önce değerli konuşmacının da belirttiği gibi- “Yaptığımız tanıklık, ne yazık ki otuz yıllık hukuksuzluğun tanıklığı.” diyerek, “Ölülerimizi biliyoruz, ama öldürtenleri öğrenemedik.” diyor. Metin Göktepe, Cengiz Altun, Hafız Akdemir, Musa Anterler, Namık Tarancılar ve Uğur Mumcular, hepsi de faili meçhul olmuş. Aslında failleri biliniyor.

Bugün Ergenekon’u tartışıyor Türkiye, yüzlerce ad geçiyor iddianamede, ifadelerde. JİTEM’ci itirafçı Abdulkadir Aygan’ın sayfa sayfa itirafları yayınlanıyor. Bu, daha önce PKK’li, PKK itirafçısı, sonra da JİTEM itirafçısı. Özgür Gündem gazetesinde altı yıl önce bu katil itirafçının ifadeleri yayınlanmıştı, ama ne yazık ki hiç kimse dikkate almadı, ama şimdi son bir hafta içerisinde Taraf gazetesinde Neşe Düzel’in yaptığı röportaj üzerine Türkiye'nin gündemine oturdu ve örneğin dün yine Taraf gazetesinde ve günlük gazetede iki değerli eski baro başkanının bu JİTEM’e ilişkin açıklamaları var.

Eğer şimdi gerçekten tarihimizle yüzleşmek istiyorsak, gerçekten Ergenekon denilen ve onun adı işte JİTEM’dir ki dün Diyarbakır’da insan hakları kuruluşları o JİTEM’in adresini gösterdiler; umuyor ve diliyorum ki bugüne değin bunu görmemiş olan cumhuriyet savcıları JİTEM’in dün gösterilen adresinin üzerine giderler ve oralarda kimlerin kaybedildiğini, kimlerin öldürüldüğünü görürler.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; aslında bilinmeyen bir şey yok, her şey biliniyor. Önemli olan, bunun üzerine gitme kararlılığını ve cesaretini göstermek; demokrasiye, insan haklarına, adalete ve hukukun üstünlüğüne sıkı sıkıya bağlı olmak ve Türkiye'nin gerçekten farklı kimlik ve kültürlerin bir arada barış içinde yaşama ihtiyacını derinden duymak ve o demokratik temiz toplumu yaratma konusunda bir irade göstermek. 

Ben, şimdi, izninizle, Sayın Başkanımızdan, gerçekten aydınlıkçı, demokrat, özgürlükçü bir gazeteci…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler.

katledilen değerli gazeteci Uğur Mumcu’nun eşi olarak ve bugün de Türkiye Büyük Millet Meclisinin Değerli Başkan Vekili olarak… Bunların üzerine gidebilmek ve bunları açığa çıkarabilmek ve bundan sonra gerçekten siyasi suikastların ve cinayetlerin olmaması ve tarihimizle yüzleşebilmemiz için bir kez daha yineliyoruz: Türkiye Büyük Millet Meclisinde siyasi bir irade yaratılmalıdır, genel görüşme açılmalıdır ve bir Meclis araştırması komisyonu oluşturulmalıdır, arşivler kimseye kapalı kalmamalıdır ve gerçekleri araştırma komisyonuyla gerçekten Türkiye'nin de artık hak ettiği, muhalif gazetecilerin korkmadan, korkutulmadan, cesaretle yazdığı çizdiği bir Türkiye yaratılabilinsin. Yoksa insandan yana, emekten yana, özgürlükten, demokrasiden ve barıştan yana bir toplum, ne yazık ki, yaratılamayacak.

Bakın, anneler 200 kez Galatasaray’ın önünde toplandılar “Kayıplarımızı istiyoruz.” dediler, bir gün çocuklarının, eşlerinin eve döneceklerini bekliyorlar, ona karşılık verilemezse bile çiçeklerini koyacakları bir mezarlarının olmasını istiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi bağlayınız.

Buyurunuz.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Arkadaşlar, Uluslararası Af Örgütünün bütün yayınlarının köşesinde bir söz vardır unutmaya karşı: “Elbette ki, biz yitirdiklerimizi, katledilenlerimizi unutmayacağız.“ Unutmayacağız ve onların failleriyle hesaplaşacağız, ki, bir daha Türkiye’de gerçekten namuslu, yurtsever, aydın, insan hakları ve barış savunucuları katledilmesin. 

Bu umutla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Birdal.

Gündem dışı üçüncü söz, emekli vatandaşlarımızın sıkıntıları hakkında söz isteyen Tokat Milletvekili Reşat Doğru’ya aittir.

Buyurunuz Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, emeklilerin problemleri ve beklentilerine ilişkin gündem dışı konuşması

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın  Başkan, sayın milletvekilleri; emeklilerin problemlerini ve beklentilerini gündeme getirmek üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Emekli insanlarımız çok zor durumdadır. Yaşamlarını devam ettirmede, geçimlerini temin etmede -anlatamadıklarından- görüldüğünden daha da zor durumda olduklarını ifade etmek istiyorum. Yeni bir yıl ve yeni bir maaş zammı açıklanmasıyla birlikte, yedi yıldır ülkemizi yöneten iktidar yine emeklilerimizi hayal kırıklığına uğratmıştır. Her ne kadar 2009 yılında değiştirilmiş olsa bile, deve eti ve pinpon topları fiyat artışları ile hesaplanan enflasyon dikkate alınarak yapılan zam emeklilerimizi üzmüştür. Anayasa’mızda yazılı olan sosyal devlet ilkesi, AKP İktidarı tarafından emekli aylıklarına zam yapılacağı zaman, maalesef unutulmaktadır. Sosyal devlet, emeklisine insanca yaşamaya yetecek bir gelir ve aylık ödeme sağladığı zaman ancak anlam kazanır. Emeklilerin yüzde 80’i açlık sınırının altındadır. Yapılan bir araştırmada, SSK’dan emekli olan bir emekli ayın 6 gününü aç, 22 gününü de maalesef yoksul geçiriyor. Emekli ücretleri, önce açlık, sonra da yoksulluk sınırının üzerine mutlaka ama mutlaka çıkarılmalıdır.

Ayrıca, 2 milyona yakın işçi emeklisinin yıllardır beklemiş olduğu intibak yasası da maalesef çıkartılamamıştır. Bugün aynı işi yapıp farklı tarihlerde emekli olan insanlardan biri diğerinin yarısı kadar ücret alıyor. İntibak yasasını mutlaka ama mutlaka acilen çıkartmak mecburiyetindeyiz. Az da olsa memurlara dönemler hâlinde yapılan kademeli iyileştirmeler memur, işçi, BAĞ-KUR tüm emekli ve dul, yetimlerine de uygulanmalıdır.

Emekliler farklı dünyada yaşamıyor. Çalışanların emekli olduklarında maaş uçurumu yaşamayacağı düzenlemeler yapılmalıdır. Emekliler için refah payını da içeren temel ücret uygulaması getirilmeli, bankalarca maaş promosyonu bunlara da uygulanmalıdır. Emeklilerin Ekonomik ve Sosyal Konseyde temsil edilmesi gerekmektedir. Çalışanlar için ödenen aile ve çocuk yardımı emekliler için de ödenmelidir. Maliye Bakanının 22 Temmuz seçimleri öncesinde Eskişehir’de emeklilere söylediği “Emeklisine bakamayan devletten hayır gelmez.” sözünü hatırlatır, verdiği sözü tutarak  “Tüm emeklilerin tek çatı altında toplanması ve ücret dengesi sağlanmalıdır.” sözünün yerine getirilmesini bekliyoruz.

Ocak 2009 itibarıyla emekli aylıklarına yapılan günlük artış bir simit ve çay parasını maalesef geçememiştir. Emekli insanlarımızın en fazla, gıda, ısınma, aydınlanma ve sağlık için harcama yaptıkları bilinmektedir. Doğal gaza yüzde 82 zam yapılmış, şimdi de seçim öncesi yüzde 17 bu zam indirilmiştir. Bunun adı “ekonominin kuralı” değil, “Kazan kepçesiyle bindir, çay kaşığıyla indir.”dir. Bir önceki yıla göre daha az kullanılan elektrik ve doğal gaz için daha yüksek fatura maalesef emeklilerce de ödenmektedir. Emekliye yapılan zamlar sadece elektrik ve doğal gaz zamları nedeniyle aylık olarak faturalara yansıyan artışı karşılayamamaktadır.

Bunların yanında emeklilerimizin sağlık problemlerinin fazla olması ve sürekli kullandıkları ilaçlar olması dikkate alındığında emeklilerimizin muayene ve ilaç yazdırmak için sağlık kuruluşlarına daha fazla gittikleri malumdur. Bu nedenle emeklilerden tedavi ve ilaç katkı payı alınmasının kaldırılması tüm emeklilerimiz tarafından beklenilmektedir.

Yine öncelikle emeklileri ve de herkesi ilgilendiren sadece iki tane örnek vermek istiyorum. Sağlık Uygulama Tebliği ile gözlük çerçevesi ödemesi iki yıldan üç yıla çıkartılmış, cam değiştirme bedeli önceden göz bozukluğunun derecesi değiştiğinde hemen ödenirken şimdi “En az 0,50 değişmesi ve altı ay süre geçmesi gerekiyor.” işlemi konmuştur. Aynı durum yine bir diğer konu olarak da işitme cihazlarında geçerlidir. Katkı payı önceden 800 TL iken bugün 350 TL’ye düşürülmüş durumdadır. Bunlar mutlaka düzeltilmesi gereken konulardır. Emekliler de bu konudan şikâyetçi, çalışan memuruyla işçi de bu konulardan şikâyetçidir.

Sayın milletvekilleri, emeklilerimiz insan onuruna ve ülkemizin büyüklüğüne yakışır bir şekilde değer vermemiz gereken büyüklerimizdir. Emeklilerimiz evlerine ekmek götüremez, kiralarını ödeyemez konuma gelmişlerdir ve şu an itibarıyla da durumları çok vahim bir konumdadır. Açlık sınırının altında kredi kartı borcuyla yaşayan, aşevlerine, iftar çadırlarına, dağıtılan kömüre ve gıda paketlerine muhtaç hâle getirilen emekliler ile dul ve yetimlerinin sesi mutlaka ama mutlaka iktidar tarafından duyulmalı ve Türkiye Büyük Millet Meclisine de gündem oluşturacak şekilde getirilmelidir.

Milliyetçi Hareket Partisi iktidarında emeklilerimizin yüzü gülecektir. Her yıl eylül ayında “kışa hazırlık yardımı” olarak bir maaş tutarında ödeme yapılması taahhüt edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Bunların hepsi seçim beyannamemizde yüce milletimize taahhüt olarak ilan edilmiştir.

Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına, emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken bütün kuvveti ile çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin istikbale güvenle bakma hakkı yoktur.” Bu sözü çok önemlidir diyor, yüce Meclisimizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.

Sayın milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün (6/1002) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığı-na ilişkin önergesi (4/114)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin Sözlü Sorular Kısmının 334. sırasında yer alan (6/1002) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                                Gaziantep

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

B) Tezkereler

1.- Çek Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Güvenlik Komisyonu Başkanı Frantisek Bublan tarafından, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da yapılacak olan Güvenlik Komitesi Başkanları Toplantısı’na ismen davet edilen TBMM Millî Savunma Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve İçişleri Komisyonu Başkanı Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un davetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/680)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Çek Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Güvenlik Komisyonu Başkanı Frantisek Bublan, Çek Cumhuriyeti’nin Başkenti Prag’da yapılacak olan Güvenlik Komitesi Başkanları Toplantısı’na, İstanbul Milletvekili TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hasan Kemal Yardımcı ve Tekirdağ Milletvekili TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı Tevfik Ziyaeddin Akbulut’u davet etmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkileri’nin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun”un 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.

                                                                                                            Köksal Toptan

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 15.25

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.37

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sayın Nevzat Pakdil, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan ve Meclis Başkanına yöneltilen 4 ve 289’uncu sıradaki sözlü soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Ayrıca, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan 5, 6, 12, 15, 16, 17, 19, 20, 22, 23, 24, 27, 30, 31, 33, 49, 54, 58, 64, 67, 68, 69, 70, 71, 76, 77, 80, 83, 84, 85, 86, 87, 90 ve 101’inci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Bu istemleri sırası geldiğinde yerine getireceğim.

Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önergesi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

V.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- (10/198) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 03/02/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu’nun, 03.02.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Grubumuzun TBMM Genel Kurul Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair “İşsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi” amacıyla verdiğimiz Meclis Araştırması önergemizin görüşmelerinin 03.02.2009 Salı günü yapılmasını İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Mehmet Şandır

                                                                                                                  Mersin

                                                                                                    MHP Grup Başkanvekili

BAŞKAN – Lehte ve aleyhte söz vereceğim.

Şimdi söz sıralarını belirliyoruz.

Lehte, Antalya Milletvekili Mehmet Günal

Kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Lehte ikinci söz Mustafa Özyürek efendim.

BAŞKAN – O zaman aleyhte…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Lehte, lehte…

BAŞKAN – Gene lehte Sayın Özyürek, İstanbul Milletvekili, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, işsizliğin araştırılması konusunda verdiği önergenin lehinde konuşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, her gün Türkiye’de yeni bir gündemle karşı karşıya geliriz ama halka sorduğunuz zaman Türkiye'nin bir numaralı sorunu nedir diye, daima işsizlik olarak çıkar. Çünkü işsizlik en büyük felakettir. İşi olmayan insan -sadece gelir kaynağından mahrum olan insan değil- aynı zamanda toplumda, dünyada kendini hiçbir işe yaramayan, fuzuli, gereksiz bir insan gibi görmektedir. O nedenle istihdam sorunu, işsizlikle mücadele bütün dünyada en önemli sorundur. Ne yazık ki Türkiye’de işsizlikle mücadele konusunda, işsiz sayısını azaltma konusunda kapsamlı, tutarlı hiçbir çalışma yapılmamıştır. O nedenledir ki resmî verilerde bile işsizlik oranı yüzde 11’lere çıkmıştır. Resmî verilerde bile diyorum çünkü işsizliğin bu boyutların, yüzde 11’lerin çok üzerinde olduğunu hepimiz biliyoruz, hepiniz biliyorsunuz. Kahvehanelere gittiğinizde, köylere gittiğinizde, hatta Meclisteki odalarınızda oturduğunuzda size başvuran, milletvekillerine başvuran insanlar işsiz insanlardır veya işsiz insanların yakınlarıdır.

Bu işsizlik, geçmişte biraz okuryazar veya yüksek tahsili olmayan kişiler şeklinde görülürken şimdi, yükseköğrenim görmüş, mühendis olmuş, çeşitli mesleklere sahip olan insanların da işsiz olduğunu görüyorsunuz. Dört yıldır, beş yıldır, altı yıldır iş bulamayan mühendisler vardır. Bu, bir sorundur ve bu, çok ciddi bir felakettir. Bunu ortadan kaldırabilmek…

Geçmişte hep şu söylendi: “Ülkede büyüme olursa, kalkınma olursa işsizlik ortadan kalkar.” denildi. Özellikle 2008 yılının ortalarına kadar Türkiye’de 2001 yılından itibaren bir büyüme oldu, yaşadık ama buna rağmen işsiz sayısında bir azalma olmadı. Demek ki ekonominin kendi kendine bu sorunu çözmesi mümkün değil. Öyleyse işsizlikle mücadele için ciddi program ortaya konulması lazım ve müdahale edilmesi gerekiyor.

Şimdi, yüzde 10,9 gibi bir resmî işsizlik rakamıyla karşı karşıyayız ama bunun gerçekçi olmadığını hepimiz biliyoruz. Çünkü iş gücüne katılma oranı son derece düşüktür, yüzde 50’lerdedir Türkiye’de. Oysa iş gücüne katılma oranı, yani çalışma çağında olup da çalışan insanların oranı Avrupa Birliğinde yüzde 70’tir, Türkiye’de yüzde 50’ler civarındadır. Buna rağmen yüzde 11 civarında bir işsizlik görülüyorsa, gerçek işsizliğin çok daha büyük olduğu ortaya çıkar.

Tabii, işsizlik gibi bir büyük felaketi araştırmak, Türkiye Büyük Millet Meclisinde halkı temsil eden, işsizleri de temsil eden siz değerli milletvekillerinin en önemli görevidir ve sorumluluğudur. Onun için, mutlaka işsizlik konusu enine boyuna bu Mecliste incelenmelidir, tartışılmalıdır, boyutları gerçek anlamıyla ortaya konulmalıdır. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi  olarak yaptığımız hesaplara göre işsizlik oranı yüzde 18’lerin üzerindedir.

Bir diğer önemli nokta: İşsizlikle nasıl mücadele edeceğiz; bu genç insanlara, büyük zorluklarla üniversitede okumuş, üniversiteyi bitirmiş bu insanlara nasıl umut vereceğiz, nasıl iş vereceğiz; bunların da ciddi şekilde incelenmesi gerekiyor. Ekonomi kendiliğinden, büyüme kendiliğinden işsizliği çözmediğine göre ve bir süredir global krizin de etkisiyle Türkiye’de, bırakınız büyümeyi, bir küçülmeyle, bir daralmayla karşı karşıya olduğumuza göre işsizlik çok daha fazla artacaktır. Her nasılsa bir iş bulmuş, çalışmakta olan insanlar giderek işsiz kalmaktadır, fabrikalar kapanmaktadır. Özellikle tekstil sektöründe pek çok fabrika kapanmıştır ve orada çalışan insanlar işsiz kalmışlardır. Otomotiv sektöründe büyük bir daralma yaşanmaktadır ve işsizlik almış başını gitmiştir. Nitekim ocak ayında otomotiv ihracatında yüzde 53 küçülme olmuştur. Bu küçülmenin devam ettiğini varsayarsanız, işte bazı otomotiv şirketleri -izin vererek, geçici olarak- insanları bütünüyle kapının dışına koymadılar ama herkes de biliyor ki kriz böyle devam ettiği sürece otomotiv sektöründe de kitlesel işten çıkarmalar başlayacaktır.

Diğer daralma: Tarımdaki durumun içler acısı olduğunu biliyoruz, esnafın sürekli iş yerini kapattığını biliyoruz. Bunların hepsi zaten var olan, yüksek olan işsizliği daha da artıracaktır.

Şimdi niçin şu anda 2001 yılına göre işsizlerden büyük tepki gelmiyor? Bunun temel nedeni değerli arkadaşlarım, 2001 yılında öncelikle işsiz kalan insanlar finans sektöründe çalışan, bankalarda çalışan insanlardı. Bu kesim toplumda daha etkili olan, sesi daha gür çıkan insanlardı. O nedenle, zannediliyor ki, şu anda işsizlik açısından 2001 yılından yani kriz yılından çok daha iyi durumdayız. Hayır, öyle değil. Bu, şuna benziyor: Biliyorsunuz, İstanbul’da deprem olduğu zaman yer yerinden oynuyor ama Erzincan’da, Varto’da deprem olduğu zaman toplum çok fazla ilgilenmiyor. Şu anda da Denizli’deki insanlar işsiz kalıyor, Adıyaman’daki, Gaziantep’teki insanlar işsiz kalıyor ama bunlar basında, televizyonlarda birkaç gün gündemi işgal ediyorlar ve daha sonra unutup gidiyoruz. Ama o insanlar, evine ekmek götüremeyen o insanlar, artık kirasını ödeyemeyen pek çok aile çocuklarını okuldan geri almak durumunda kalıyor. Bunların dramına Meclis seyirci kalamaz değerli arkadaşlarım.

Bu dramı elbette Mecliste bütçe görüşmeleri ve çok çeşitli vesilelerle hep dile getiriyoruz ama sistematik bir yaklaşımı sergilemiyoruz. Muhalefet olarak biz “İşsizlik artıyor, buna çare bulalım.” diyoruz, iktidar da her zaman “Merak etmeyin, işte, ekonomi büyüyor, gelişiyor, kendiliğinden sorun çözülecektir.” diye geçiştiriyordu. Artık o gerekçe de ortadan kalktı; büyüyen bir ekonomi yok, bir kalkınma yok, öyleyse işsiz sayısı daha da artacaktır. Bunlara mutlaka bir çözüm bulunması lazım. O görüşmeler sırasında, inşallah kabul edilirse bu önerge, o zaman daha ayrıntılı bir şekilde, işsizlikle nasıl mücadele edileceğini, şu anda işçi çıkarma noktasına gelmiş olan firmalara hangi desteklerin, hangi katkıların yapılmasının daha doğru olacağını anlatma fırsatını buluruz.

Değerli arkadaşlarım, sadece doğal felaketlere çözüm bulamazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Deprem olur çözemezsiniz, tsunami olur çözemezsiniz ama işsizlik Allah yapısı değil kul yapısıdır. Bunun mutlaka bir çözümünün olması lazım ve bir çözümü vardır, yeter ki bunu doğru algılayalım, doğru değerlendirelim ve bu işsiz kalan insanların feryadını burada, Mecliste duyarak buna çözüm arayalım.

Ben, bu önergenin kabul edilmesi yönünde oy kullanacağımızı açıklıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özyürek.

Aleyhinde Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, buyurunuz efendim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işsizlik, Türkiye'nin sosyoekonomik sorunları içinde birinci sırada yer alıyor. Özellikle dönemsel olarak baktığımız zaman, Türkiye’yi, darbeler dönemini, 12 Eylül askerî dönemini bir dönem olarak almak lazım. Bunu 80-89’a kadar farklı bir kategoride, 89-94 arası yine bir kriz dönemine denk geliyor, 94 ayrı bir dönem, 94-2001, 2001 krizini ayrı bir dönem olarak almak gerekiyor.

12 Eylül askerî darbesinin akabinde 2 milyonu aşkın yurttaşımız fişlendi, üniversite hocaları okullardan alındı, öğretmenler görevlerinden atıldı, memurlar sakıncalı ilan edildi ve hâlâ bu sorun çözülmüş değil. Öğretim üyelerinden öğretmenlere, işçilere, sendikacılara, duyarlı, demokrat, muhalif, herkes o dönemde Millî Güvenlik Konseyinin tasarruflarıyla, kendi çıkardıkları yasalarla, işsizler ordusuna, nitelikli işsizler ordusuna atıldı. Arkasından 83 sonrası Özal dönemi vardır. Özal dönemi 89’lu yıllara kadar bir trend gösteriyor. Ondan sonrası da 94 krizi. 94 krizi de istihdamda yavaşlama, gerileme, işsizlik oranının artması, enflasyon ve hayat pahalılığı olarak yansıdı. Ancak, en büyük kriz olarak 2001 yılında işsizlik oranının yüzde 31’lere vardığı, 2002 yılında bu artışın yüzde 64’lere kadar olduğu söylenir. İşsizliğin, 2001 krizinde 4 kat aşarak yüzde 122 olarak gerçekleştiği söylenir.

Günümüze geldiğimizde rakamlar bize daha korkunç bir tabloyu gösteriyor. Bu tabloda üniversite mezunu gençlerdeki işsizlik oranında korkunç bir artış var, istihdam yok, kentlerde korkunç bir işsizlik var, özellikle kentlerde işsizlik oranının çok yüksek olduğu söyleniyor, yine tarım ve kırsal alanlarda da yüzde 5,6 olarak bir işsizlik oranının arttığı söyleniyor. Burada, gençlerdeki işsizlik oranının TÜİK rakamlarına göre yüzde 20’lerde olması, doğrusu korkunç. İşsizliğin yüzde 56’sı lise altı eğitimli, yüzde 27,3’ü bir yıl ve daha uzun süredir iş arıyor. İşsizler, genellikle, yani yüzde 30-40 civarında eş dost vasıtasıyla iş arıyor. Yüzde 82,7’si –bu, 2 milyona tekabül ediyor- daha önce bir işte çalışmış, işine son verilmiş. Yine daha önce bir işte çalışmış olan işsizlerin yüzde 50,9’u hizmetler, yüzde 22,8’i sanayi,  yüzde 18,9’u inşaat, yüzde 7,4’ü ise tarım sektöründe görev almış. Bu rakamlara yakın zamanda TÜİK’in rakamları üzerinden baktığımız zaman Türkiye’de şu an işsizlik oranının toplam olarak 20 milyon civarında olduğu gözüküyor. Çünkü, TÜİK’in koyduğu rakamlarda farklı kategoriler var. Bu kategorileri topladığımız zaman sayı TÜİK’in rakamlarıyla bile ağustos itibarıyla yüzde 18,6 çıkmıştı. Şimdi yeni bir global (küresel) krizin eşiğinde Türkiye ve bu kriz en çok emek cephesini, çalışan dünyasını vuruyor. Neden? Şirketler kapanıyor ardı ardına. Tekstil sektörü çöküyor. İnşaat sektörü çöküyor. Tarımda zaten gerileme devam ediyor. Bankacılık, finans sektöründe işten atmalar başladı ve her gün yanı başımızda işinden atılmış binlerce insanla karşılaşıyoruz. Mecliste de bize gelen en yüksek talebin iş arama talebi olduğu düşünüldüğü takdirde, bunu ciddi bir sorun olarak alıp, Türkiye’nin en önemli sorunu olarak alıp bunun üzerinde durmamız gerekiyor, bütün boyutlarıyla düşünmemiz gerekiyor. Krizi de düşünmemiz gerekiyor, geleceği de düşünmemiz gerekiyor. Yani burada, “arkası olan, dayısı olan, adamı olan, çevresi olan iş bulur” konumundan, “ihtiyacı olan iş bulur” konumuna, “her yurttaşın başvuracağı bir devlet kapısı olur, oradan iş bulur” noktasına, güven noktasına, yurttaşlar arasında fırsat eşitliği olayına nasıl bir kapı aralayabiliriz, bence önümüzdeki en önemli sorunlardan birisi bu.

Evet, iş ve işçi bulma kurumları, devletin çalıştırdığı bu kurumlar ne kadar ihtiyaca cevap veriyor, özel sektörde ne kadar bunun talebi vardır, tarım sektörü buna ne kadar cevap veriyor, bu konuda bilimsel araştırmalara, sosyolojik araştırmalara, hatta üniversite bazında çok ciddi bir araştırmaya ihtiyaç vardır. Böyle bir araştırmayı 2008 kriziyle birlikte ele aldığı zaman Meclis, önümüzdeki on, yirmi yıllara ilişkin bir tedbir alma, bu konuda çareler geliştirme, işsizler ordusuna yeni alternatifler yaratma, istihdam alanları yaratma, yeni iş imkânları bulma gibi birtakım öneriler geliştirebilir. Şu anki durumda temel ihtiyaç bu olduğuna göre, Mecliste bir konsensüsün, bir uzlaşmanın sağlanarak, bütün grupların ve grubu bulunmayan partilerin de dâhil edilerek birlikte çalışacağı bir komisyonun, küresel krizi, özellikle günümüzdeki işten çıkarmaları dikkate alarak, tekstil sektöründen inşaat sektörüne, turizm sektöründen bankacılık sektörüne, otomotiv sanayisinden ağır sanayiye, tarım endüstrisinden hayvancılığa kadar her alanda Türkiye’nin fırsatlarını, imkânlarını, kapasitesini, potansiyelini ölçmesi gereken, bilimsel verileri ortaya çıkarması, bu bilimsel veriler çerçevesinde bir planlamanın yapılması ve işsizliğe çözüm aranması gerekmektedir. Bu nasıl olacaktır? Bu konuda Meclise gelmiş, bununla ilintili benzer araştırma önergeleri de bir araya getirilerek Mecliste öncelikle bir araştırma komisyonu kurularak bu konuda bir çalışmanın başlatılması, işveren kesimlerinden işçi kesimlerine, sendikalara, emek, meslek örgütlerine, memur ve işçi ayrımı yapmadan tüm çalışanların temsilcilerine, sivil topluma ve üniversitelere kadar ciddi bir çalışma yapılması önümüzdeki dönem bir zorunluluktur. Çünkü işsizliğin getirdiği bunalım, sosyal patlama ve krizlerin temel nedenlerinden birini teşkil ediyor. Suç oranının artması, hatta boşanmalardan tutun da aile parçalanmalarına kadar birçok sorunun altında işsizliğin en önemli etken olarak ortaya çıktığı bilinmektedir. Böylesi bir durumda, Demokratik Toplum Partisi olarak, özellikle Türkiye’de işsizlik sorununa çözüm bulunulması konusunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

HASİP KAPLAN (Devamla) - …Mecliste geliştirilecek her türlü ortak çabanın içinde katkı sunmaya ve bu ortak sorunu siyaset malzemesi yapmadan, partiler ve gruplar üstü birlikte çözümler bulma konusunda önerilerimizi sunmaya her zaman çalıştık, bundan sonra da çalışacağız.

Biz, her zaman şunu söyledik: Böylesi bir kriz ortamında GAP 4 milyon işsize iş istihdamı sağlayabilecek kapasitesiyle duruyor. Kırk yıllık bütün çabanın sonuçlarını, en azından GAP projesiyle başlatarak GAP’ta başlatarak, 4 milyon istihdam yaratarak işsizliğe çözüm konusunda bir adım atabiliriz. Yoksa, işsizlik “Issız Adam” afişinde olduğu gibi “İşsiz Adam” markasına dönüşür Türkiye’de. Türkiye gerçek sorunlarıyla yüzleşmeli diyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyoruz. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan.

Grup önerisi lehinde, Antalya Milletvekili Mehmet Günal.

Buyurunuz Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sanal gündemlerden ve çatışmalardan uzaklaşarak, halkın gerçek gündemini, gerçek sorunlarını konuşabilmek için bu grup önerisini sunduk.

Gündeme alınmasını önerdiğimiz araştırma önergemizin konusu, işsizlik ve bunun getirmiş olduğu sosyal sorunların ciddi bir şekilde araştırılarak çözüm önerilerinin tartışılması ve bir an önce de uygulamaya konulmasıdır.

Değerli milletvekilleri, bütün dünya krizi konuşur, krize karşı önlemler alırken ve zaten daha önceden de ekonomik durumu kötü olan Türkiye’de de ciddi sorunlar yaşanırken, her gün binlerce kişi işsiz kalırken, fabrikalar kapanırken, iş yerleri kapanırken bizim sanal gündemlerle vakit kaybetmememiz gerekiyor. Dolayısıyla, kısır çekişmelerden ve çatışmalardan uzaklaşarak halkın sorunlarını tartışıp yasama olarak da o sorunlara çözüm getirmemiz, Hükûmetin de icra olarak bu sorunlara çözüm politikalarını uygulaması gerekiyor.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Türkiye ekonomisi sadece bu yaşanan kriz nedeniyle bu işsizlik sorununu yaşamıyor. Bugünün sorunu değil. Sadece krizin etkisiyle de ekonomideki bu kötüleşmeyi yaşamıyoruz. Zaten yapısal olarak yıllardır yaşamış olduğumuz üretemeyen bir ekonomi sorunumuz var, dolayısıyla da istihdam yaratmayan bir sanal büyüme sorunumuz var. Türkiye ekonomisi zaten bu global krize kötü noktada yakalanmıştı. Bu çerçevede tabii ki sonuçlar biraz daha kötümser olmamızı gerektiriyor. Dolayısıyla, bir an önce, daha önce almadığımız yapısal önlemleri alarak, düşük kur-yüksek faiz politikasının yol açtığı, yüzde 70’i ithalata bağımlı olan bir ihracat ve büyüme yapısından kaynaklanan, istihdam yaratmayan büyüme anlayışını terk ederek, istihdam yaratan, ara malına ham maddeyi yurt içinde de üretilmesini teşvik eden, yüksek katma değerli ürünler üretimini teşvik eden bir üreten ekonomi anlayışına geçmemiz gerekiyor.

Efendim, deniliyor ki hep: “Niye yüksek büyüme rakamları açıklanmasına rağmen işsizlik rakamları en son yüzde 10,9 olarak açıklandı?” İşte bu yapısal sorunları görmezden gelerek, sürekli olarak üstünü örttüğümüz için, yıllardır alınmayan yapısal önlemler nedeniyle bugün maalesef bu sorunlarla karşı karşıyayız. Sadece krizin getirdiği bir sonuç değil. Ne oluyor o zaman? Bir süre dolar kurundan dolayı ithalat cazip hâle geliyor, ihracatımız avantajlı durumunu kaybediyor. Tabii bu arada, ucuz ithalattan dolayı ara malı ve ham madde üreten firmalar, fabrikalar kapanıyor. O zaman da doğal olarak işsizlik rakamları yüksek düzeyde seyretmeye devam ediyor ve üretim imkânlarımız kısıtlanıyor.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, sizler çıkıp kürsüye birazdan, “Ne kadar güzel ekonomi, her şey iyiye gidiyor.” diyebilirsiniz. Ben onun için birkaç örnek vermek istiyorum ki, araştırma önergesi verdiğimiz bu konunun ve bunun sosyal boyutunun ne kadar önemli olduğunu belki biraz anlamamıza yardımcı olabilir, gerçek gündemi tartışmamıza yardımcı olabilir. Bakın, son yıl itibarıyla -sizler her çıktığınızda “nereden nereye” diye zaman zaman rakam veriyorsunuz ama- ben sadece 2007-2008 arasındaki değişmeye dikkatinizi çekerek işin gelmiş olduğu vahim boyutu sizlerin dikkatine sunmak istiyorum. Kurulan şirket ve kooperatiflerde geçen yıla göre yüzde 11,5 azalma var, kapananlara bakıyorsunuz yüzde 3,8 şirket kooperatiflerde azalma var ama ticaret unvanlı iş yerlerine baktığınız zaman, kurulanda yüzde 4,7 azalma var iken kapananlarda yüzde 58’lik bir artış var. Sadece geçen yılı veriyorum, 2002’ye gidersek çok daha vahim rakamlar var ama bu kötüye gidişin bir sonucu olarak sizlerin dikkatine sunmak istediğim bir rakam.

Diğer bir husus, karşılıksız çek ve protestolu senetler de yine rekor düzeyde. Geçen haftalarda sicil affını tartıştık. “Negatif nitelikli kredi” dediğimiz kredi kartı ve kredi borcunu ödemeyenlerde, sadece geçen yıla göre baktığınız zaman 3 misline yakın toplam kredi kartı ve ferdî kredi borcu ödememe tutarında artış var.

Bunları neden söylüyorum? Değerli arkadaşlarım, şu anda bütün kesimler ciddi sıkıntı içerisinde, işsizlik rakamlarına yansımayan kısımlar var. Şimdi, tabii ki nüfusta da TÜİK’in bazı düzeltmeleri var ama o, cüzi miktarda mutlak bazı rakamları değiştiriyor, oranlar değişmiyor. 10,9’un içerisinde genç nüfusa baktığımız zaman yüzde 22’ye yaklaşan bir işsizlik oranı var; bu sosyal boyutu dediğimiz işsizlik meselesini -şu anda hepinizi de her gün iş takibine ilişkin olarak gelen taleplerden dolayı yakından ilgilendiriyor- sizler de zaten biliyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, burada rakamlara tek tek girecek vaktimiz yok, önergemiz kabul edildiği takdirde bunları zaten ayrıntılı olarak araştıracağız. Ancak, ne yapmamız gerekiyor? Bu durumda işsizlik artıyor. İşsizlere belli ödemeler, onlara sosyal imkânlar sağlamamız gerekiyor. Bunun için de İşsizlik Sigortası Fonu kurmuşuz. Peki, ne işe yarıyor bu İşsizlik Sigortası Fonu? Kuruluş amacı itibarıyla işsizlik ödemesi yapan bir fon olması gerekiyor ama işleyişte, sadece borç stoku üzerinde oynamalar yaparak kamu net borç stokunu düşük göstermek üzere kullanılan bir gösterge karşımıza çıkıyor, işçilerin varlığı olan bu varlığı kamunun varlığı gibi göstererek net borç stokunu düşürmemize yarıyor. Başka ne işe yarıyor? Öbür taraftan, bütçeye gelir kaydetmemize yarıyor veya bütçede bulamadığımız paraları -geçen dönemde yaptığımız gibi- gelir olarak İşsizlik Sigortası Fonu’ndan başka projeler için aktarmaya yarıyor.

Değerli arkadaşlarım, burada yaklaşık 40 milyara yakın para birikmiş. Bir arkadaşımızın soru önergesine Sayın Bakanın Kasım sonu itibarıyla cevabı var, çok küçük bir mukayese yapabilmeniz için söylüyorum: Mart 2002’den, kurulduğundan bu yana -ki tarihe dikkat ederseniz hep kötülediğiniz 57’nci Hükûmet döneminde kurulmuştur- o zamandan Kasım sonuna kadar 1 milyon 395 bin kişi başvurmuş, 1 milyon 240 bin kişiye ödeme yapılmış. Ne kadar? 1 milyon 762 bin 890. Yani adam başı çok cüzi bir miktar, bir aylık geçimine bile ancak yetecek bir miktar düşüyor. Buna da şükür ama onu alabilenlerin sayısı sadece bu kadar. Sadece şu anda 2,5 milyonun üstünde, TÜİK’in rakamlarına göre bile, işsiz sayısı var. O zaman “Bu İşsizlik Sigortası Fonu’nun işleyişini, başvurularını, bütün unsurlarını gözden geçirmemiz gerekir.” demiştik, henüz o noktaya gelemedik değerli arkadaşlar. Bu Fon”un işsizler için kullanılması lazım. Tabii çok küçük bazı eğitim programları yapılıyor ama çok daha aktif bir şekilde “Aktif İş Gücü Programları” dediğimiz programlara zaman ayırmamız, iş gücünün kalitesini artırmamız gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, burada çok fazla şeyler söylenilebilir ama biz esas itibarıyla burada… Çok ağır sonuçları var, yoksulluk oranımız giderek artıyor, göreli yoksulluk oranları, yoksul sayısı artıyor. Dolayısıyla, bizim sizden istirhamımız, bu konudaki önerimizi dikkate almanız. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman -siz her ne kadar muhalefeti yok saymaya çalışsanız da- yapıcı, yol gösterici bir muhalefet anlayışından yana olduk. Burada eğer, sonra, araştırma önergesi kabul edilirse İşsizlikle Mücadele Projesi kapsamında yapmış olduğumuz önerilerimiz var. Bu çerçevede de sizleri bilgilendirerek alınması gereken önlemlerde de sizlerle beraber çalışmaya hazırız.

Sizden istirhamımız, hem Hükûmet olarak hem de AKP Grubu olarak bu önergemizi ciddiye alarak en azından bir nebze olsun halkın gerçek gündemini tartışmaya yanaşmanız. Bu sanal gündemlerden uzaklaşarak biraz da evimizin içine -dışarılardaki sorunları şu anda öteleyelim, çözemiyoruz- dolayısıyla biraz da halkın gerçek gündemine bakalım, krizden etkilenen bu vatandaşlarımızın sorunlarına nasıl çözüm bulabiliriz kısmında hep beraber ortak bir araştırma yapalım ve sonrasında da bu politikaların uygulanmasında bizler yapıcı muhalefet anlayışı çerçevesinde sizlere destek olalım. Küçümsemekten, “Yavru muhalefet” demekten vazgeçelim. Sayın Başbakanın bu konuda kulakları çınlasın!

Biz görüşmeye hazırız, tartışmaya hazırız, önerilerimiz hazırdır. Sizlerin de bu önergeye desteklerini bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Günal.

Grup önerisi aleyhine Çorum Milletvekili Agâh Kafkas,

Buyurunuz Sayın Kafkas. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündeme getirilen konu dünyanın en önemli sorunu. Çağdaş, gelişmiş bütün ülkelerde de “istihdam” diye büyük bir sorun var, gelişmekte olan ülkelerde de “istihdam” diye bir sorun var ve bütün ülkelerin en önemli ve en öncelikli meselesi bu sorunun çözümüne ilişkin çabalar sarf etmektir.

Şimdi beş yıllık icraatımız döneminde -biraz önce arkadaşlarımız söyledi- gerçekten, Türkiye, üst üste istikrarlı, çok yüksek oranda büyümeyi gerçekleştirdi ama istihdam oranlarında azaltmayı yeterince sağlayamadı. Niye sağlayamadı? Çünkü dünyayla rekabet etmek durumundasınız. Türkiye’deki yatırımların büyük bölümüne baktığınız zaman verimliliği ve rekabet gücünü artırmaya yönelik yatırımlar olduğunu gözlemliyoruz. Bir fabrikaya teknolojik yatırım yapılıyor, o fabrikadaki üretim 3 katına çıkarken maalesef istihdam üçte 1’ine iniyor. Eğer “emek yoğun teknolojiyle üretim yapalım” iddianızda olursanız da o zaman dünyadaki rekabet şansınızı korumakta zorlanıyorsunuz.

Şimdi, bir yanda küresel kriz var… Şimdi, bakıyorsunuz, son birkaç ayda Almanya’da 300 bin kişi, Amerika Birleşik Devletleri’nde 2 milyon 600 bin kişi işinden olmuş. Avrupa Birliğinde işsizlik oranı 7,8; 2009’da muhtemelen 3,5 milyon işsiz olacağı söyleniyor, öngörülüyor ve işsizlik rakamlarının Türkiye ortalamasını yakalayacağı, yüzde 10’lara geleceği söyleniyor.

Türkiye, küresel ekonominin bir parçası ve dünkü kapalı ekonomide değiliz. Avrupa’da satılan beyaz eşyanın her 3 tanesinden 1 tanesi Türkiye’de üretiliyor. Oradaki tüketim kalıplarının daralması, Türkiye’deki üretimi ve istihdamı da olumsuz yönde etkiliyor. Son ihracat rakamlarındaki düşüşe baktığımız zaman da, bunun Türkiye’ye yansımasının muhakkak olduğunu görüyoruz. Bir de yetmez, mevsim itibarıyla da bu kış şartları, ülkemizdeki istihdamın en düşük seviyede seyrettiği aylardır.

Şimdi, bu noktada, bunu gündeme taşıyan bütün arkadaşlarımı gerçekten kutluyorum, teşekkür ediyorum. Bu konuşulmalı, tartışılmalı ve biz bunu bütün boyutlarıyla ortaya koymalıyız. Ancak bunu yaparken, bir yandan da Hükûmetimiz buna ilişkin, küresel krizin Türkiye’ye yansımalarının en aza indirilmesine ilişkin de birçok tedbir ortaya koydu, birçok çalışma ortaya koydu. Örneğin, haziranda istihdam paketinde yaptığımız son düzenlemelere baktığımız zaman, işverenlerin üzerindeki ciddi istihdam yüklerini yüzde 25 oranında azalttık. Kadınların, gençlerin istihdamı konusunda, bunların sigorta primlerinin Fon tarafından beş yıl süreyle kademeli karşılanması konusunda ciddi bir iyileşme gerçekleştirdik. En önemlisi, sigorta ve BAĞ-KUR prim borçları çok yüksek bir noktaya gelmişti. İşverenlerin üzerinden bu yüklerin kaldırılması noktasında çok radikal bir tedbir alınarak faizlerin yüzde 85 oranında silinmesi gerçekleştirildi ve yirmi dört aylık bir taksitlendirme yapılarak müteşebbislerimizin nefes almasına, rahatlamasına ve bu krize daha hazırlıklı girmesine yönelik çok ciddi anlamda katkı sağlandı. İşverenlerin sigorta priminden yüzde 25’lik indirimle, 5 katrilyon liraya yakın bir kaynağın işverenlerimize sunulması imkânı getirildi. Buna baktığınız zaman, bu düzenlemelerin temelinde insan yaklaşımını ön tarafa aldık, kayıt dışının önlenmesi ve esas itibarıyla işçinin kayıtlı olarak istihdamına özen gösterilmesi kriterinden hareket ederek bunları yaptık.

Bildiğiniz gibi, sigortalı çalıştıran iş yeri sayımız ülkemizde toplam 1 milyon 174 bin civarında. Şu ana kadar, bu teşvik kapsamından, yani yüzde 25’lik indirimden, kadın istihdamından, özürlü istihdamından ve genç istihdamından yararlanan işçi, iş yeri sayısı sevindirici bir rakamdır, 630 bine ulaştı, bu her gün biraz daha artmaktadır. Burada iki tane temel kriterimiz var, bir tanesi kayıt dışı çalıştırmayacak, bir tanesi de prim borcu olmayacak. Prim borcu olmayacak… Prim yükleri fazlaydı, gecikme cezaları fazlaydı, insanlar ödeyemez hâldeydi. O zaman ne yaptık? Bunları hafiflettik. Yetmez, peşinden de bu prim yükünü hafiflettik. “Buyur kardeşim, öde, sana da taksit imkânı sunuyoruz.” denildi. Bunun yanında, kayıt dışı istihdamın… Artık dünyanın önemli bir aktörü hâline gelen, dünya ekonomisinde rekabet gücünü çok ön tarafa çıkaran Türkiye, işletmelerinde kayıtlı istihdamı çalıştırmak zorunda ve kaliteli üretim yapmak zorunda, rekabetin en önemli koşullarından bir tanesi bu, bunu sağlamak adına da mutlaka kayıtlı istihdamı sağlamamız gerekiyordu. Bu da büyük ölçüde, bunu teşvik edecek mekanizmaları birlikte ortaya koymaktadır.

Yine, özürlülerin istihdamı konusunda ve işletmelerin üzerindeki yüklerin kaldırılması konusunda istihdam paketiyle çok ciddi düzenlemeler yapıldığı ortada ve yine bu istihdam paketinde yaptığımız düzenlemeyle son altı ayda 30 bin insanımıza garantili iş kapsamında mesleki eğitim verdik ve 2009’da bu sayının 100 bin olması hedeflenmektedir ve inşallah 100 bine çıkaracağız. Yine istihdamın geliştirilmesi için bildiğiniz gibi İşsizlik Sigortası Fonu’ndan GAP projesine ciddi anlamda kaynak aktarılmıştır.

En son güncel bir çalışmayı sosyal taraflarla beraber yapıyoruz. İşçi-işveren temsilcileriyle Çalışma Bakanımız üçlü danışma toplantıları yapmıştır, burada çok önemli bir adım atılmıştır. Bildiğiniz gibi, kısa çalışma 4447 sayılı Kanun’da düzenlenmişti ülkemizde çağdaş bir argüman olarak, enstrüman olarak. Bu çalışmanın hayata geçirilmesi konusunda sosyal taraflarla ciddi bir çalışma yapıldı ve bu çalışmanın sonucunda krizden etkilenen, geçici olarak çalışmalarını durduran ya da tam zamanlı çalışmadan kısmi zamanlı çalışmaya geçen iş yerlerinde, işçilerin çalışırken almakta oldukları ücretlerinin brüt yüzde 40’ı tutarında kısa çalışma ödemesi yapılmasına başlanıldı. İnceleme, bakanlık müfettişleri tarafından süratle gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Bu çerçevede, bildiğiniz gibi, bununla ilgili düzenleme -Bakanlar Kurulundan da tavsiye kararı çıkmıştı- bugünlerde Meclisimize gelmektedir, sanıyorum bir iki hafta içerisinde bunu Genel Kurula indirme ve kısa sürede yasalaştırma imkânını elde edeceğiz.

Bu 2009’daki kriz döneminde krize giren işletmelerde iş gücünün sokağa atılmaması… Çünkü işletmelerin en önemli varlıklarından bir tanesi de istihdam ve iş güçleridir. Bu kriz geçicidir. Bu krizde işletmelerin hafızalarını kaybetmemeleri, kaliteli istihdamlarını kaybetmemeleri, işletmelerin üretim yapılarını kaybetmemeleri gerekmektedir. Onun için de Hükûmetimiz “İşçiyi çıkarma bu kriz döneminde, biz de katkı verelim.” demiştir. Buradaki ödenek nedir? Buradaki ödeneğe baktığınız zaman, daha önce tabanı 266, tavanı 533 TL idi. Bu yüzde 50 oranında artırılarak tabanı 400 liraya, tavanı da 800 liraya çıkarılmıştır. Ayrıca, yetmez, bunun süresi üç aydı, 2009 yılında bunun altı ay süreyle ödenmesi öngörülmektedir. Yani şunu yapmaya çalışıyoruz: Kurumlarımız hafızasını yitirmesin, kurumlarımız verimliliklerini sürdürsün. Tabii ki, Hükûmetimiz bütün bakanlıklarıyla -ayrıca Merkez Bankası- bu küresel krizden ülkemizin en az etkilenmesi için gerekli çabaları sürdürmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Bence, şimdi, burada değerli arkadaşlarımızın verdiği bu Meclis araştırması önergesinin öne alınması girişimi çok talihsiz bir döneme denk gelmektedir çünkü önümüzde bir seçim vardır. Meclis ister istemez on beş yirmi gün sonra bir seçim takvimi çalışmasına başlayacaktır ve bu seçim takvimi çalışması içerisinde bu komisyonun kurulması ve süresi içerisinde sağlıklı çalışma imkânı bulunmayacaktır ama bu sorunun bu yüce Meclis tarafından mutlaka enine boyuna tartışılması ve araştırılması gerektiğine inanıyorum. Bunun zamanlaması daha sağlıklı yapılırsa bu sorunun çözümüne de çok ciddi anlamda katkı sağlayacağını düşünüyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kafkas.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisini oylarınıza sunuyorum…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın İçli, oylamadan sonra size soracağım. Buraya girmişsiniz ama oylamadan sonra size ne istediğinizi soracağım. 

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –  Ama Sayın Başkan, benim söz talebim vardı.

BAŞKAN – Sayın İçli, oylamaya başladık. Oylamadan sonra sizin talebinizi yerine getireceğim, ne istiyorsanız.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmemiştir. [MHP ve DTP sıralarından alkışlar(!)]

Sayın İçli, buyurunuz.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, aslında ben İç Tüzük’ün 64’üncü maddesi gereğince söz talep etmek istemiştim oylamadan önce. Çünkü Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinin lehinde söz almak için talepte bulundum ancak benim talebim Divanca değerlendirilmedi. Bu nedenle, İç Tüzük’ün 64’üncü maddesi gereğince söz talep etmek istiyordum, benim talebi oydu.

BAŞKAN – Şimdi, Sayın İçli, sizin söz talebiniz bu grup önerisi okunmadan önce iletilmiş, sırada olmayan… Şimdi size maddeyi okuyayım daha netlik kazansın bu konu: “Gündemde bulunan veya belli bir günde görüşme konusu olacağı Anayasa, kanun veya İçtüzük gereğince bilinen konular dışında, kâtip üyeler, söz alma istemi kaydedemezler.” Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi böyle gündemde yazılı bir sıra almadan gelen bir konu olduğu için, okunduktan sonra sayın milletvekillerinin anında burada söz talebinde bulunmaları gerekir. Burada birazcık gecikme olmuş anladığım kadarıyla, o yüzden sizin… Yoksa, size söz vermemek gibi Divanın bir şeyi yok, usul gereği yapılan bir şeydi. Bundan sonra bu konuya dikkat ederseniz sorunumuz kalmayacak demektir.

Teşekkür ederiz.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – İşte, Sayın Başkanım, benim itiraz ettiğim konu o. Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi…

BAŞKAN – İç Tüzük konusunda tartışma açacak değiliz Sayın İçli.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – 64’üncü maddesi gereğince söz talep ediyorum işte efendim, meramımı anlatmam lazım. Sizin ifade ettiğiniz İç Tüzük maddesini ben çok iyi bilen birisiyim, yeni milletvekili olmadım ve şimdiye kadar grup önerisi aleyhine not gönderdiğimiz zaman işleme alınıyordu ama Divandaki memur arkadaşlar, kavas arkadaşı tam okunma sırasında görevlendirmişler. Eğer Divan başka bir görevlendirme yapacaksa kavas arkadaşa, başka bir kavas arkadaşı görevlendirmekle yükümlüdür. Ama benim…

BAŞKAN – Sayın İçli, o tür bir olayı bilemeyiz.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Hayır ben…

BAŞKAN - Ama burada milletvekilleri şahsen gelip başvuruyorlar.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bu konu usul olarak hep böyle yapıla gelmiş. Bundan sonra dikkat ederseniz Divan da sizin bu şeylerinize dikkat edecektir.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – İzin verirseniz konuşayım, sözüm kesildi.

BAŞKAN - Bu vesileyle, bütün milletvekili arkadaşlarımıza da bu usulü tekrar hatırlatmış olayım.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, hatanın bende olduğunu ifade ediyorsunuz ama Divandaki milletvekili arkadaşımızın sağ tarafında oturan arkadaşımız biliyor, bu, benim bir hatam değildir.

BAŞKAN – Sayın İçli, yeterince net ve açık olduğumuz kanaatindeyim. Hem sizi dinledik hem bu konunun geleneğini ve usulünü anlattık. Bu konu bitmiştir, bundan sonra buna uyalım lütfen.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, İç Tüzük’ün 64’üncü maddesi gereğince verdim Başkanlığa.

BAŞKAN – Şimdi, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – İç Tüzük’te böyle bir konuda…

BAŞKAN - …okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Milletvekiline saygı yoksa bizim burada oturmamızın hiçbir anlamı yok.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI  (Devam)

A) Önergeler (Devam)

2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/73) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/115)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/73 Esas numaralı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim havale edildiği Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda 45 gün içerisinde görüşülmediğinden İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunda gereğini arz ederim.

                                                                                                            Hasan Erçelebi

                                                                                                                  Denizli

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Siz istediğinizi uygulama yetkisine sahip değilsiniz. İç Tüzük’ün 64’üncü maddesi gereğince söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Söz talebinizi verdim Sayın İçli,

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Vermediniz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Konuştunuz yerinizden…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Mikrofon kesildi.

BAŞKAN - …ve ben konuya açıklık getirdiğimiz kanaatindeyim.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sizin bilginiz yok, mikrofonun sesi kesiliyor oradan.

BAŞKAN - Yeterli şekilde konuşmuş vaziyetteyiz.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Efendim, mikrofonun sesi kesiliyor.

Milletvekilini siz mi yönetiyorsunuz, arkadaki memurlar mı yönetiyor?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ne münasebet canım!

BAŞKAN – Sayın İçli, bu konunun yeterince tartışıldığı kanaatindeyim ve yeterince de burada bütün milletvekillerinin bu konuyla ilgili açıklığa kavuşmuş olduğunu düşünüyorum. Bundan sonra yapılacak olan bu tür söz istemelerde lütfen bu konuya dikkat edilmesini ve tartışma yaratılmamasını size tekrar hatırlatıyorum efendim.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan, bakın, ben riayet ettim İç Tüzük’e.

BAŞKAN – Sayın İçli…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Memur arkadaşlarımız görevlendirmişler kavası.

BAŞKAN – O konuyu bilemeyiz efendim. Şahsen başvurmanız gerektiğini bütün buradaki milletvekili arkadaşlarımız biliyorlar efendim. Siz de bunu tekrar unutmayınız. Bir dahaki sefere o konuda dikkat ederseniz tartışmaya gerek kalmayacak.

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan, ben burada oturuyorum, grup başkan vekilleri orada oturuyor. Ben nasıl yetişeyim oraya? Yapmayın bunu, bu yanlış!

BAŞKAN – Evet, şimdi İç Tüzük’ün 37’nci maddesi gereğince teklif sahibi olarak Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’ye söz veriyorum.

Buyurunuz Sayın Erçelebi.

HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yükseköğretim Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifimiz için söz aldım. Yüce heyetinizi Demokratik Sol Parti ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken, bugüne kadar vatanımızın bölünmez bütünlüğü için can veren şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyorum; bu vatanın topraklarına kan veren gazilerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyorum.

Kanun teklifimizle bizlere emanet edilen şehitlerimizin çocukları ile vatan için gazi olan gençlerimizin ve onların çocuklarının üniversiteye sınavsız girişini gerçekleştirmek istiyoruz.

Anayasa’mızın 61’inci maddesinde “Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.” denmektedir.

Kanun teklifimizin 19 Şubat 2008 Salı günlü görüşmesinde Sayın Millî Eğitim Bakanı “Bilgiye dayalı olarak yapılan bir seçme sınavında bunların sınava tabi tutulmaması kesinlikle olmaz. Özellikle üniversite giriş sistemi açısından, bütün görüşlerine başvurulan uzmanlar tarafından da doğru bulunmamaktadır.” diyor.

Sayın Millî Eğitim Bakanına soruyorum: ÖSS, gerçekten bilimsel bir sınav mıdır? Bilimsel bir sınav ise neden kaldırmayı düşünüyorsunuz? Neden katsayılar üzerinde oynuyorsunuz? Geçen hafta haklı olarak Gazze için Türkiye’yi ayağa kaldırmaya çalıştınız. Bunda samimi iseniz bugüne kadar teröre verdiğimiz şehitlerin ve gazilerin acısını, onların çocuklarının içinde bulunduğu psikolojik ortamı hissedebiliyor musunuz? Yoksa şehit ve gazilerimizin ailelerini elde bir mi sayıyorsunuz?

Kanun teklifimizin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili 3 Haziran 2008 Salı günlü görüşmesinde söz alan AKP Amasya Milletvekili Sayın Avni Erdemir “Bu teklif kanunlaşırsa, gerekli bilgi birikimine ve donanımına sahip olmayan bu yavrularımızı akranları içinde psikolojik bunalıma sokarız, onları kaybederiz.“ diyor. Şehit çocuklarımıza ve gazi çocuklarımıza “Bilgi birikimi yok.” diyorsanız, niye liseden mezun ediyorsunuz? Bu, hem gençlerimize hem de onları liseden mezun eden öğretmenlerimize hakarettir. Bu yavrularımızı akranları içinde psikolojik bunalıma sokarız, onları kaybederiz, diyorsunuz. Asıl onları toplumdan dışlayarak, eğitimlerine son vererek psikolojik bunalıma sokarsınız, asıl o zaman kaybedersiniz.

Başarılı olmak ÖSS puanlarına göre ise vakıf üniversitelerine niye puanı düşük öğrencileri alıyorsunuz? Siz, her şeye para gözüyle mi bakıyorsunuz? Öyleyse vakıf üniversitelerini tercih eden şehit çocuklarıyla, gazi ve gazi çocuklarının paralarını lütfen ödeyin.

Kanun teklifimizin doğrudan gündeme alınması 2 defa AKP oylarıyla reddedildi. Şimdi, samimi AKP’li milletvekilleri ile birlikte yüce Meclisten, şehit çocuklarımız ile gazi ve gazi çocuklarımızın üniversitelere doğrudan kayıt yaptırmaları ile ilgili kanun teklifimizin Genel Kurulda doğrudan gündeme alınması için kabul oylarınızı istiyorum, bekliyorum.

Yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erçelebi.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergesinde, aynı anda 17 milletvekili başvurmuş, bu milletvekillerinden 1 tanesi kurayla seçilmiştir.

Kurada çıkan milletvekilimiz, Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan’dır. O da söz hakkını Amasya Milletvekili Avni Erdemir’e bırakmıştır.

Buyurunuz Sayın Erdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şehit ve gazilerimizin çocuklarının üniversiteye sınavsız girişlerini sağlamayı öngören kanun teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken şehitlerimizin aziz hatırası önünde tazimle eğiliyor, gazilerimize ve yüce heyetinize saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, 3 Haziran Salı günü 112’nci Birleşimde yine Değerli Milletvekilimiz Hasan Erçelebi’nin aynı konuda verdiği kanun teklifi üzerine yaptığım konuşmamda ifade ettiğim gibi, vatan savunmasında şehit düşen her evladımız ve her gazimiz bizim için saygı duyulması gereken en yüce değerlerdendir. Zira, onlar vatanımızın birlik ve bütünlüğü, devletimizin ebediyete kadar yaşaması için vatan savunmasına el vermişler, gönül vermişler, omuz vermişler ve her şeyden önemlisi can vermişlerdir. Şehit ve gazilerimizin eşi, annesi, babası ve evlatları bize bıraktıkları en önemli emanetleridir.

Şehitlerimizin ve gazilerimizin çocuklarını kendi çocuklarımızdan ayrı tutmamamız, onlarla ilgili heyecan duymamız, hatta onlara kendi çocuklarımızdan daha fazla şefkat ve ilgi gösterme, daha fazla imkân sunma zorunluluğumuz vardır. Bu evlatlarımızı her türlü eğitim imkânıyla donatmak ve onları hayata hazırlamak elbette devletimizin en önemli görevleri arasındadır.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi bugün devletimiz şehit çocuklarına gereken ilgi ve şefkati onlardan esirgememeye çalışmaktadır. Devletimize müracaat eden her evladımıza karşılıksız burs veriliyor, isteyen evlatlarımız Kredi ve Yurtlar Kurumuna ait yurtlarda ücretsiz barınıyor ve üniversite hayatları boyunca kendilerinden üniversite harcı alınmıyor, dershanelerde ve özel okullarda şehit ve gazi çocuklarımıza kontenjan ayrılıyor. Bu yönüyle, onlara layık oldukları pozitif ayrımcılık yapılmaya zaten çalışılıyor. Bundan sonra da bu yapılmaya elbette devam edilmelidir. Nitekim, 2008 Mayıs ayı içerisinde çıkardığımız istihdam paketi içerisinde kamuda şehit yakınları için binde 7 olan yerleştirme kontenjanı yüzde 1’e çıkarılmış ve her şehit evladı bugün kamuda işe yerleştirilme imkânına kavuşmuştur.

Değerli arkadaşlarım, iyi niyetle hazırlanmış, ancak sonu, şehit ve gazi çocuklarımızı zor durumda bırakabilecek, onları üzebilecek bir kanun teklifini görüşüyoruz. Zira “Şehit ve gazi çocuklarını sınavsız olarak üniversitelere yer-leştirmekle bu yavrularımıza iyilik etmiş olmayız.”ı yine diyorum. Bu, pedagojik bakımdan birçok sakınca barındırmaktadır. Gerekli bilgi birikimine ve donanı-mına sahip olmayan yavrularımızı akranları içinde psikolojik bunalıma sokarız, onları kaybederiz endişesini yine yineliyorum. Zira, sınavsız girişle, taşıyamayacakları bir yükü onların omuzlarına yüklemiş oluruz diyorum. Büyük bir rekabetin, büyük bir yarışın neticesinde üniversiteye yerleşmiş gençlerin arasına bu yavrularımızı atarak onları akranları arasında ezdiririz, üzeriz endişesini yine taşıyorum. Bu sebeple, bu teklifi seçim öncesinde popülist bir yaklaşım olarak görüyorum.

Değerli arkadaşlarım, unutmayalım, bu yavrularımızı tıp fakültesine yerleştirmekle doktor, mühendislik fakültesine yerleştirmekle mühendis, hukuk fakültesine yerleştirmekle hâkim, avukat, savcı yapamayız. Korkarım ki bu yavrularımızı işte o zaman kaybederiz. Zira, farklı bilgi birikimine sahip bu yavrularımızın aynı kulvarda yarışmalarıyla karşılaşacakları problemleri çok iyi düşünmemiz gerekiyor. Bunun yerine ilköğretimde ve ortaöğretimde bu yavrularımıza sahip çıkarak onların üniversite sınavlarında başarılı olmalarını sağlayacak imkânları sunmak asıl görevimiz olmalıdır.

Ey makamların en şereflisine kavuşmuş olan şehitlerimiz ve değerli gazilerimiz, evlatlarınız evlatlarımızdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

AVNİ ERDEMİR (Devamla) – Devletimizin gücü, milletimizin şefkati evlatlarınızı her zaman kucaklamaya devam edecektir. Siz her türlü övgüye, evlatlarınız her türlü imkâna ve güzelliğe layıktır. Önünüzde tekrar tazimle eğiliyorum.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlık ve mutluluk dileklerimi sunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Erdemir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

VI.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, karkas et fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/403)

BAŞKAN – Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.

Ertelenmiştir.

2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, koyunculuk projelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/406)

BAŞKAN – İlgili Bakan? Yok.

Ertelenmiştir.

3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kale direği kazalarına ilişkin Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’ndan sözlü soru önergesi (6/408)

BAŞKAN – İlgili Bakan? Yok.

Ertelenmiştir.

4.-Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, TBMM eski başkanları için Koruma Müdürlüğü me-murlarının görevlendirilip görevlendirilmediğine ilişkin sözlü soru önergesi (6/411) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı

5.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, iade edilen ve cevaplandırılmayan soru önergelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/972) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sayın Nevzat Pakdil, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan 4 ve 289’uncu sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Şimdi bu soruları okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın tarafınızdan sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.                        25.01.2008

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

1) Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın TBMM Koruma Müdürlüğü kadrosunda görev yapan kaç tane polis memuru yakın koruma olarak görev yapmaktadır?

2) TBMM eski Başkanı Bülent Arınç’ın özel ikametinde TBMM Koruma Müdürlüğü kadrosunda çalışan kaç tane polis memuru görev yapmaktadır?

3) Özel ikametlerin korunması görevi Emniyet Genel Müdürlüğü Hassas Bölgeleri Koruma Müdürlüğü görev alanına girmez mi?

4) TBMM’de görev yapan emekli TBMM başkanlarının yakınında ve özel ikametinde TBMM Koruma Müdürlüğünde görev yapan polis memuru var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Köksal Toptan tarafından Anayasanın 98. ve içtüzüğün 99. maddeleri gereğince sözlü olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı arz ederim.

                                                                                                               Özdal Üçer

                                                                                                                    Van

Bakanlar Kurulu’nu ve bakanları denetleme görev ve yetkisi Anayasanın 98. maddesi ile TBMM’ye verilmiştir. Aynı madde ile bu denetim Başbakan veya bakanlardan bilgi istemek amacıyla soru yöneltmek yoluyla da yapılabilmektedir. TBMM İçtüzüğü’nün 96, 97, 98, 99 ve 100’üncü maddeleri ile bu denetim yolu ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Ancak tarafımızdan bazı bakanlara yöneltilen soruların büyük kısmı yok sayılarak cevap verilmemiştir. Cevap verilenler ise genel ifadelerle geçiştirilmeye çalışılmaktadır. İlgili bakanlıklar bu şekilde Anayasanın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 96, 97, 98, 99 ve 100’üncü maddelerini hiçe saymaktadırlar.

Meclis Başkanlığına sunulan soru önergeleriyle ilgili olarak;

1) 23. Yasama döneminde TBMM İçtüzüğüne uygun görülmediği için milletvekillerine iade edilen soru önergesi sayısı kaçtır?

2) Cevap verilmeyen soru önergeleri ile ilgili olarak nasıl bir işlem yapacaksınız?

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Pakdil. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TBMM BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT PAKDİL – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in, Türkiye Büyük Millet Meclisi eski başkanları için Koruma Müdürlüğü memurlarının görevlendirilip görevlendirilmediğine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yönelttiği sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, dünyanın her yerinde belirli görevlerde bulunmuş, hâlen görevini yürütmekte olan veya daha önceden bu görevi ifa etmiş olan kişilerle ilgili olarak ülkelerin kendilerine mahsus koruma kuralları vardır ve bu kurallar o ülkenin yetkili makamları tarafından icra edilmektedir.

Bu meyanda, Türkiye Büyük Millet Meclisi eski Başkanı Sayın Bülent Arınç, Koruma Hizmetleri Yönetmeliği’nin 7’nci maddesi kapsamında bulunduğundan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık görevini yürüttüğü esnada yakın koruma görevini yürüten Koruma Müdürlüğü emrinde görevli 3 polis memuru Başkanlık makamının onayı ile yakın koruma görevine devam etmektedir.

Sayın Arınç, Koruma Hizmetleri Yönetmeliği’nin 7’nci maddesi kapsamında bulunduğundan, görevini yürüttüğü esnada oturmakta olduğu konutunun dış güvenliği görevini yürüten Koruma Müdürlüğü emrinde görevli 6 polis memuru Başkanlık makamının onayı ile konutun dış güvenliğinde görev yapmaktadır. Sayın Arınç’ın özel konutu çok katlı ve giriş çıkışın yoğun olması nedeniyle güvenlik zafiyeti doğmaması için, Başkanlık görevini yürüttüğü esnada konutun dış güvenliğinde görevli bulunan personel Başkanlık makamının onayı ile görevlerine devam etmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi eski başkanları Sayın Yıldırım Akbulut, Sayın Mustafa Kalemli ve Sayın Ömer İzgi bu görevlerinden ayrıldıktan sonra da kendilerine yakın koruma olarak Koruma Müdürlüğü kadrosundan personel görevlendirilmiştir. Yakın koruma olarak görevlendirilen bu personel Türkiye Büyük Millet Meclisi Koruma Müdürlüğü Görev ve Çalışma Yönetmeliği’nin 32’nci maddesine göre, Koruma Müdürlüğümüzde altı yıllık görev süresini tamamladıktan sonra Ankara Emniyet Müdürlüğüne atamaları yapılmış olup, hâlen bu görevlerini sürdürmektedir.

Bu konuyu bilgilerinize arz ediyorum.

Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri, Van Milletvekili Özdal Üçer’in 23’üncü Yasama Dönemi’nde iade edilen ve cevaplandırılmayan soru önergelerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına yönelttiği sözlü soru önergesini cevaplandırıyorum:

23’üncü Yasama Dönemi’nde…

BAŞKAN – Sayın Pakdil, bir dakika.

TBMM BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT PAKDİL (Devamla) – Buyurun.

BAŞKAN - İlk sorusunu cevaplandırdınız Sayın Genç’in. O, sisteme girmiş, ek bir açıklama istiyor galiba. Onu bitirelim, sonra öbürüne geçerseniz daha iyi olacak.

TBMM BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT PAKDİL (Devamla) – Olur.

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Genç.

Bir dakika süre veriyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aslında tabii, eskiden Türkiye Büyük Millet Meclisi lojmanları vardı, orada 550 milletvekili bir arada oturuyordu ve o 40-50 tane polis o koruma görevini yapıyordu ve bu Türkiye için çok iyi bir ekonomiydi ve maalesef orası yıkıldı, memlekete en büyük ihanet yapıldı.

Şimdi Sayın Başkan Vekili diyor ki: “3 polis koruyor.” Hayır, benim aldığım bilgiye göre 8 tane polis koruyor ve bunlar Meclis kadrosunda. Aslında bunların hassas bölgelerden alınması lazım. Yani Mecliste çalışan bir polis diğer, dışarıda çalışan polislerden ayda 350 milyon fazla maaş almaktadır. Böyle bunlar, kendine yakın insanları korumak için böyle hem oraya getireceksiniz fazla maaş vereceksiniz, bir de burada çıkıp da inkâr edeceksiniz. Tamam, korunsun da yani diğer başkan vekillerinin korunduğu şekilde korunsun. Yine hassas bölgelerden bunlara koruma verilmesi lazım.

Maalesef tabii, AKP zamanında her şey keyfî. Yani kendilerine yakın kişiler olunca maalesef her türlü keyfîlikler oluyor, yasalar bir tarafa itiliyor, devletin kaynakları böyle israf ediliyor. Hoş bir manzara değil.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Buyurunuz Sayın Pakdil.

TBMM BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT PAKDİL (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Özdal Üçer’in sorduğu soruyu cevaplandırıyorum: 23’üncü Yasama Döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’ne uygun görülmediği için 3/2/2009 tarihi itibarıyla 20’si sözlü, 324’ü yazılı olmak üzere 344 soru önergesi iade edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 98’inci maddesine göre, sırası geldiği hâlde üç birleşim içinde cevaplandırılmayan sözlü soru önergeleri yazılı soruya çevrilmektedir. Yazılı sorular ise Başbakanlığa veya ilgili bakanlığa gönderildikleri tarihten itibaren İç Tüzük’ün 99’uncu maddesine göre on beş gün içinde cevaplandırılmak zorundadır. Bu süre zarfında cevaplandırılmayan yazılı soru önergeleri için İç Tüzük’ün 99’uncu maddesi uyarınca Başbakanlık veya ilgili bakanlığın bir yazı ile dikkati çekilerek on günlük ek süre verilmektedir. On gün geçtiği hâlde cevaplandırılmayan soru önergelerinin ise İç Tüzük’ün 99’uncu maddesi uyarınca süresi içinde cevaplandırılmadığı gelen kağıtlar listesinde ilan edilmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İç Tüzük’ün verdiği yetkiler bundan ibarettir. Ama yüce heyetinizin malumu olduğu üzere, şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün parti gruplarının iştirakiyle İç Tüzük üzerinde bir çalışma yapılmaktadır. Ümit ederim ki İç Tüzük üzerinde çalışan bu komisyondaki arkadaşlarımız bütün bu hususları dikkate alarak, aksayan yönleri düzelterek güzel bir iç tüzüğü hazırlayıp önce komisyona sonra da Genel Kurula arz edeceklerdir ve bizler de bu hususta gereken titizliği, gereken çalışmaları göstererek İç Tüzük’ümüzün günün şartlarına daha uygun bir çalışma ortamını bizlere temin etmesi için gereken düzeltmeleri, eklemeleri burada yapacağımızı ümit ediyorum.

Bu vesileyle, denetim görevini yerine getiren milletvekili arkadaşlarıma ve sizlere şükranlarımı, saygılarımı sunuyorum, hayırlı günler diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Pakdil.

Sayın Kaplan, size söz veremiyorum çünkü bu “Sözlü Sorular” bölümünde sadece soru soranlar ek bir açıklama ya da soru talep edebiliyorlar. Onun için, sizin sorunuz olmadığı için size söz veremiyorum.

6- Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, Diyarbakır İl Genel Meclisinin okul yapımıyla ilgili kararına ilişkin sözlü soru önergesi (6/416) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

7.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, öğretmen maaşları ile ilgili açıklamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/417) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, yükseköğretim kurumlarında başörtüsü nedeniyle di-siplin işlemi uygulanan öğrencilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/439) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

9.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, usta öğreticilerin özlük haklarına ilişkin sözlü so-ru önergesi (6/451) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

10.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, il müdürlüklerine gönderilen bir yazıya ilişkin söz- soru önergesi (6/455) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, ilköğretim okullarındaki ve bir lisedeki öğretmen açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/457) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

12.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Bologna sürecinde üniversitelerdeki çalışmalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/460) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

13.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Reşadiye ilçesindeki öğretmen açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/461) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

14.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, YÖK bursu ile yurt dışına gönderilenlere ilişkin söz- soru önergesi (6/475) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

15.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, öğretim üyesi ihtiyacının karşılanması için burslu olarak yurt dışına gönderilenlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/476) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

16.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, ek ders ücreti karşılığında çalışan öğretmenlerin sorunlarına ve Hakkâri’nin eğitim sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/481) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

17.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Sarıveliler ilçesindeki öğretmen açığına ilişkin söz- soru önergesi (6/489) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

18.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, bazı yöneticilerin özlük haklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/497) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

19.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, öğretmen atamalarındaki kontenjanlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/505) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

20.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, YÖK Başkanı hakkında soruşturma izni verilmeyeceğine yönelik açıklamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/514) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

21.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’deki okul ve öğretmen açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/554) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

22.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, öğretmen atamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/566) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

23.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, İstanbul İl Millî Eğitim Müdürüne ilişkin sözlü soru önergesi (6/570) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

24.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, köylerdeki boş okulların değerlendirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/584) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

25.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile’deki okul müdürlerine ve ÖSS’deki başarı durumuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/589) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

26.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van Rehberlik ve Araştırma Merkezine ilişkin sözlü soru önergesi (6/590) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

27.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’daki bir ilköğretim okulunda müdür yardımcısı olan kardeşi hakkındaki bazı iddialara ilişkin sözlü soru önergesi (6/591) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

28.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Karaçoban Yatılı Bölge İlköğretim Okulunda bir öğren-cinin hayatını kaybetmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/592) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

29.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, bir ilköğretim okulunda 10 Kasım töreni yapılmadığı iddiasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/593) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

30.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, teknik öğretmen atamalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/598) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

31.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, okulların internet sitelerindeki bazı bilgilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/601) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

32.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, okulların ödeneklerine ve su sorunlarına ilişkin sözlü so-ru önergesi (6/606) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

33.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yöneticilerin maaşlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/611) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

34.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yönetici kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/612) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

35.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yöneticilik görevleri için sınav açılmamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/613) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

36.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yönetici görevlerine atamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/614) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

37.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yöneticilerin ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/615) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

38.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bir öğretmen atamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/620) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

39.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, YÖK Başkanına tahsis edilen zırhlı araca ilişkin sözlü soru önergesi (6/632) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

BAŞKAN – Şimdi, sayın milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 5, 6, 12, 15, 16, 17, 19, 20, 22, 23, 24, 27, 30, 31, 33, 49, 54, 58, 64, 67, 68, 69, 70, 71, 76, 77, 80, 83, 84, 85, 86, 87, 90, 101’inci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Şimdi bu soruları sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                               23.01.2007

                                                                                                           Gültan Kışanak

                                                                                                               Diyarbakır

Diyarbakır İl Genel Meclisi, 2006-2007’de, 40 köyde okul yapılması için karar almış ve Millî Eğitim Müdürlüğü’ne okulların yapılması için 10 milyon 160 bin YTL ödenek aktarmıştır. Ancak ödenek kullanılmamış, okullar yapılmamıştır.

Soru 1) Yasa gereğince İl Özel İdareleri’nin bütçesini nasıl kullanacağına; İl Genel Meclisleri karar verir. Yasaya rağmen; Diyarbakır İl Genel Meclisi’nin aldığı kararlar neden uygulanmamaktadır?

Soru 2) Diyarbakır Valiliği’nin verilerine göre ”ilköğretimde 4.263 dersliğe ihtiyaç duyulmaktadır.” Buna rağmen, okulların yapılmaması, 2005’te yapılan yasal düzenleme ile İl Genel Meclislerinin yani seçilmişlerin yetkilerinin artırılmasından duyulan rahatsızlığın mı ifadesidir?

Soru 3) Bu durumla ilgili olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz? İl Genel Meclisi’nin aldığı kararlarda belirtilen okullar yapılacak mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                                Gaziantep

Bakanlığınızda değişik ücret alan Kadrolu, Ücretli, Vekil Öğretmenlik uygulamaları ile Öğretmen açığı kapatılmaya çalışılıp Eğitim-Öğretim yürütülmektedir. Aldıkları ücret Araştırma-Geliştirme ve yaşam ihtiyaçlarına yetmez iken,

1) Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich Zachau'nun "Türkiye'de Öğretmen maaşları OECD üyesi ülkelere göre yüksek olduğu" yönündeki açıklamalarına katıldığınız, desteklediğiniz yönündeki beyanlarınız doğru mudur?

2) Öğretmen maaşları, Hollanda'da 2100 avro, Fransa'da 1800 avro, Yunanistan'da 1700 avro iken, Ülkemizde 600 avro olan maaşı, nasıl yüksek ve OECD ülkeleri arasında birinci sırada gösterebiliyorsunuz?

3) Her iki demeç, yeni dönemde Öğretmenlerimize ek zam yapılmamasının altyapısını oluşturmak için mi verdirilmekte ve desteklenmektedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını,

Arz ederim.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: 2003-2004-2005-2006 ve 2007 yıllarında Ülkemizdeki Yükseköğrenim kurumlarında; baş örtüsü/türban takması nedeniyle hakkında disiplin işlemi uygulanan öğrenci var mıdır, disiplin işlemleri neticesinde Yükseköğrenim kurumundan ilişiği kesilen öğrenci var mıdır, varsa ne kadardır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki belirtilen soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                           Muharrem Varlı

                                                                                                                   Adana

Millî Eğitim Bakanlığı Çıraklık Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğüne bağlı Halk Eğitim Merkezlerinde ücretli olarak çalışan yaklaşık 13000 usta öğreticinin durumlarıyla ilgili olarak;

1) Ekonomik yönden iyileştirmeye yönelik bir çalışmanız var mıdır?

2) Prim ödemelerine rağmen, daimi statüde olmadıkları için sağlık hizmetlerinden faydalanamayan bu çalışanların mağduriyetleri nasıl giderilecektir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                               Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Personel Genel Müdürü Remzi Kaya'nın (Bakan a.) imzası ile 81 İl Millî Eğitim Müdürlüğüne gönderilen bir yazıda; "Bazı eğitim sendikalarının İl Millî Eğitim Müdürlüklerinden mevcut personel sayısı ve ihtiyacına ilişkin bilgiler talep ettikleri duyumları alınmaktadır.

Bu kapsamda İlinizden talep edilecek sayılarla ilgili bilgi verilmemesi, bilgi talep eden kurum ya da kuruluşun Bakanlığımıza yönlendirilmesi, gerekse konu hakkında Bakanlığımızın bilgilendirilmesi hususunda bilgilerinizi ve gereğini önemle rica ederim" denilmektedir.

Bu bilgiler ışığında;

1) Bu davranış, sivil toplum kuruluşlarımızın kaynağından bilgi edilme hakkına aykırı bir davranış değil midir?

2) İllerimizdeki mevcut öğretmen sayısı ve ihtiyaçlarına ilişkin bilgiler niçin açık bir şekilde ilan edilmemekte ve gizli tutulmaktadır?

3) Personel sayısını gizli tutarak mı, öğretmen açıklarını kapatmayı düşünüyorsunuz? Her yıl ÖSYM sonuçları açıklanınca "0" puan alan öğrenci sayısındaki artışı nasıl izah ediyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

En son yapılan 10 bin kişilik sözleşmeli öğretmen atamasında; İlimize 7 adet Sınıf Öğretmeni, 1 adet Bilgisayar, 1 adet Türkçe, 1 adet de Sınıf Öncesi Öğretmeni ataması yapılmıştır. Bu atamalar İlimizin öğretmen ihtiyacının çok altında gerçekleşmiştir.

Bu bilgiler ışığında;

1) Başyayla ilçemizin tek lisesi M. Akif Ersoy Lisesi’dir. Lisede Müdür ve Müdür Yardımcısının dışında branş öğretmeni bulunmamaktadır. Açıklar vekil öğretmenlerle karşılanmaktadır. Bu nedenle Karaman ÖSYM sonuçları itibarıyla Türkiye genelinde başarılı olmasına rağmen Başyayla İlçemiz lisesini bitiren öğrencilerden maalesef üniversiteye kayıt yaptırabilen öğrenci hemen hemen hiç yoktur. Başyayla Lisesi’nin öğretmen açığını ne zaman kapatmayı düşünüyorsunuz?

2) İlköğretim okullarındaki öğretmen açıklarını ne zaman kapatmayı düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sn. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Ülkemiz, Avrupa Konseyine önerilerde bulunmak üzere “Bologna Yeterlilikler Çerçeveleri Koordinasyon Grubu”na üye olarak seçilmiştir. Bologna süreci konusunda üniversitelerimizde ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Tokat ili Reşadiye ilçesinde mevcut olan öğretmen açığı ile ilgili olarak yapılmakta olan bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: 1993 yılından itibaren YÖK bursu ile üniversiteler adına yurtdışında yüksek lisans ve doktora eğitimi almak üzere kaç adet eleman gönderilmiştir, bunlardan geri dönmeyen var mıdır, varsa ne kadarı geri dönmemiştir, eğitimini tamamlayanlardan gönderilme amacına aykırı olarak başka alanlarda istihdam edilen var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: 1993 yılından itibaren Millî Eğitim Bakanlığı bursu ile üniversitelerin öğretim üyesi ihtiyaçlarının karşılanması için, yurtdışında yüksek lisans ve doktora eğitimi almak üzere kaç adet eleman gönderilmiştir, bunlardan geri dönmeyen var mıdır, varsa ne kadarı geri dönmemiştir, eğitimini tamamlayanlardan gönderilme amacına aykırı olarak başka alanlarda istihdam edilen var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından Anayasa’nın 98. ve Meclis İç Tüzüğü’nün 99. maddesi gereğince sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Hamit Geylani

                                                                                                                 Hakkâri

Devletin ilgisizliğinden ve ayrımcı politikasından kaynaklı, Hakkâri’de eğitim sorunu ve düzeyi vatandaşın yasal hakkını adeta yok saymıştır. Bu olumsuzluk ilkokuldan üniversiteye kadar yansımaktadır.

Yarı yıldan sonra Bakanlığınızca atanan yeni kadrolu ve sözleşmeli öğretmenler nedeniyle, “ek ders ücreti karşılığında” çalışan öğretmenlerin görevlerine son verilmiştir.

Bu bağlamda;

1) Görevlerine son verilen öğretmenlerin mağduriyetlerinin karşılanması için herhangi bir girişiminiz oldu mu, ya da olacak mı?

2) Hakkâri’nin eğitim sorununa köklü bir çözüm düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                                                                                              Hasan Çalış

                                                                                                                 Karaman

Bir belde ve 13 köyden oluşan tabiat harikası Sarıveliler ilçemiz, bu güzelliğini ne yazık ki eğitim hizmetleri ile bir türlü taçlandıramamıştır. Bölge insanı hayat şartlarının çok ağır olmasına rağmen eğitime ayrı bir önem vermektedir. İlköğretim ve lise düzeyinde eğitim veren 11 okulumuzun, norm kadrosu boş bulunan 45 değişik branşlarda öğretmen ihtiyacı bulunmaktadır.

1- Bu okullarımıza ne zaman atama yapmayı düşünüyorsunuz? Bu konuda bir çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki belirtilen soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                           Muharrem Varlı

                                                                                                                   Adana

Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde görev yapan Millî Eğitim Müdür yardımcıları, şube müdürleri, ilçe millî eğitim müdürleri ve ilçe millî eğitim şube müdürlerinin özlük haklarıyla ilgili olarak;

1. Bu statüde çalışan görevlilere ek ders ücret almaları gerekçe gösterilerek diğer memurlara denge tazminatı olarak ödenen 89.00 YTL’nin bu tür çalışan görevlilere de ödenmesi düşünülmekte midir?

2. Ek ders ücretleriyle ilgili 16/12/2006 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren ve Bakanlar Kurulunca belirtilen esaslarda yukarıda belirtilen görevliler hakkında hiçbir iyileştirilmeye yer verilmemiştir. Bu görevliler için iyileştirme yapmaya yönelik çalışmanız var mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını dilerim.

                                                                                                      Prof. Dr. Sacid Yıldız

                                                                                                                 İstanbul

Millî Eğitim Bakanlığı şubat dönemi atamaları geçtiğimiz günlerde yapıldı. 4 bin 786 kadrolu öğretmen ataması için 40 bine yakın aday başvurdu. Öğretmen adaylarından 188 tanesi din kültürü ve ahlak bilgisi dalında atanırken; müzik ve resim öğretmenliğine toplam 299 öğretmen atandı. Sanatla ilgili derslerin atamaları da, din kültürü dersine oranla çok sınırlı kaldı.

Bu nedenle;

1- Bakanlık olarak kontenjanları belirlerken hangi kriterleri göz önünde bulundurmaktasınız?

2- Sanatla ilgili dallara ayrılan kontenjanların yeterli olduğunu düşünmekte misiniz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                                Gaziantep

YÖK Başkanı atandığı günden bugüne kadar kamuoyunun ve basının gündeminden düşmemektedir.

1. Türban Yasası da denilen Anayasa değişikliğinin uygulanmasını üniversite rektörlerine her koşulda emreden YÖK Başkanı için cumhuriyet savcılığına yapılan soruşturma başvuruları üzerine verilen “görevsizlik kararı” nedeniyle;

Dosya Bakanlığınıza henüz gönderilmeden, dosya önünüze gelmeden “YÖK Başkanının yaptıklarının suç teşkil ettiğine inanan birisi değilim. Soruşturma açma izni vermeyeceğim.” beyanınız; sağduyulu davranmayan YÖK Başkanını koruyuculuk değil midir?

Komisyon kurulsa dahi yaptığınız açıklama “ihsası rey” anlamına gelmez mi?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorularımın Millî Eğitim Bakanı Doç. Dr. Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin yapılmasını arz ederim.

                                                                                                              Mümin İnan

                                                                                                                   Niğde

Soru 1: Niğde ilimizde ilköğretim okulu açığı ne kadardır? Açığı kapatmak için ilimize bu yıl kaç adet okul yapılması planlanmaktadır?

Soru 2: Niğde’de sınıf ve branş öğretmeni açığı var mıdır? Var ise bu açığı kapatmak için ne gibi bir çözüm düşünülmektedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                         Prof. Dr. Alim Işık

                                                                                                                 Kütahya

Bilindiği gibi, devlet memuru görev yapmakta iken Eğitim Fakültelerinde eğitim öğretimlerini tamamlayarak öğretmen olan çok sayıda gencimiz bulunmaktadır. Bu gençlerimizin öğretmen olarak görev yapması hem ülkemiz hem de kendileri için büyük önem arz etmektedir. Bu durumdaki gençlerimizden;

1. 2008/1 atama döneminde kurumlar arası geçiş kontenjanından öğretmen olarak kaç kişinin ataması yapılmıştır?

2. 2008/1 atama döneminde KPSS puanına göre öğretmen olarak kaç kişinin ataması yapılmıştır?

3. KPSS puanına göre ataması yapılıp da sonradan ataması iptal edilen kaç öğretmen bulunmaktadır?

4. Memur olarak çalışan veya istifa etmiş bulunan gençlerimizin sözleşmeli öğretmenlik için başvurularının kabul edilmemesinin ve atamalarının yapılmamasının gerekçeleri nelerdir?

5. Bu durumda olanların mağduriyetlerinin giderilmesi için nasıl bir çözüm düşünülmektedir?

6. 2008/2 atama döneminde bu durumda olanlar için kaç kişilik kontenjan ayrılacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                             Yaşar Ağyüz

                                                                                                                Gaziantep

1. Gazetelerde ve ulusal bir televizyon kanallarında uyuşturucu kullanan öğrencilerin belirlenmesi için “Casus Arı Projesi”ni tartışan, İstanbul İl Millî Eğitim Müdürü’nün bu projesini bilimsel buluyor musunuz?

Gazetelere ve TV’lere yansımasından bilgi ve olurunuz var mıydı?

2. Bilimsellikten uzak görüyorsanız böyle bir kişiyi çok önemli bir ilimize İl Millî Eğitim Müdürü olarak atamanız, siyasi ve tarikatlara dayalı kadrolaşmanızın ve keyfîliğin yanlış bir sonucu değil midir?

3. Bilim insanlarının yapması gereken şeyi, yapmayı görevi sayarak, asli görevini yapmayan Müdürü görevden almayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                        İsmet Büyükataman

                                                                                                                   Bursa

Ülkemizin birçok yerinde öğrenci sayısı az olan okullarda taşımalı sistemle hizmet verilmektedir. Bu sebeple köylerdeki ilkokullar boş bulunmaktadır.

Buna göre;

1- Köylerde boş olarak duran bu okulların değerlendirilmesi düşünülmekte midir?

2- Eğer düşünülüyorsa hangi alanda ve ne şekilde bu okullar değerlendirilecektir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                           Dr. Reşat Doğru

                                                                                                                   Tokat

Soru: Zile ilçemizdeki eğitim ile ilgili konulardan

a) Zile’deki okulların kaç tanesinde okul müdürleri asıl olarak atanmıştır? Vekâleten atanan okul müdürü sayısı kaçtır?

b) Vekâleten yapılan atamalar eğitimi olumsuz etkilemekte midir?

c) Zile’deki lise mezunlarının ÖSS başarı durumu nedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından Anayasa’nın 98’inci ve İçtüzük’ün 99’uncu maddeleri gereğince sözlü olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı arz ederim.

                                                                                                               Özdal Üçer

                                                                                                                    Van

Van Rehberlik ve Araştırma Merkezinde;

- Kurumun norm kadrosunun 11 olmasına rağmen, kurumda 8 personelin bulunduğu,

- Öğrencilere 2008 Haziran ayına randevu verildiği,

- Kurumun ilin ihtiyacını karşılayamadığı,

- Kuruma müdür olarak ilgili branşta lisans eğitimi almamış birinin geçici olarak görevlendirildiği, bu atamanın kurum çalışanlarına duyurulmadığı, itiraz edilmesine rağmen, usulsüz atamanın geri alınmadığı konularıyla ilgili olarak;

1- Kuruma rehber öğretmen ataması yapılacak mıdır?

2- Van iline ikinci bir Rehberlik ve Araştırma Merkezi açılması düşünülmekte midir?

3- Usulsüz ve duyurusuz olarak yapılan müdür atamasının yerine usulüne uygun atama yapılacak mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından Anayasa’nın 98’inci ve İçtüzük’ün 99’uncu maddeleri gereğince sözlü olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı arz ederim.

                                                                                                               Özdal Üçer

                                                                                                                    Van

Van İstasyon İlköğretim Okulunda;

- Okulun geçen yıl yenilenen çok amaçlı salonuna bu öğretim yılı başında tanesi 150 YTL’den 110 tane sandalye alındığı,

- Bakan kardeşi olan müdür yardımcısının okula çoğu zaman gitmediği hâlde ek ders ücretlerini tam olarak aldığı,

- Bakan kardeşinin görev yaptığı okulu ticari ilişkileri için randevu mekanı olarak kullandığı,

- Bu okul ile diğer okullar arasında hizmet bakımından ayrım yapıldığı konularıyla ilgili olarak;

1- Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in kardeşinin müdür yardımcısı olarak görev yaptığı okulun çok amaçlı salonu her yıl neden ve hangi kaynakla yenilenmektedir?

2- Bakan Kardeşi okula çoğu zaman uğramadığı hâlde niçin ek ders ücretini her ay tam olarak almaktadır.

3- Millî Eğitim Bakanının kardeşinin okulu ticari ilişkileri için randevu mekanı olarak kullanması karşısında ne gibi tedbirler alınması düşünülmektedir?

4- Bakan kardeşinin müdür yardımcısı olarak görev yaptığı okul ile diğer okullar arasında hizmet bakımından niçin ayrım yapılmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından Anayasa’nın 98’inci ve İçtüzük’ün 99’uncu maddeleri gereğince sözlü olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı arz ederim.

                                                                                                               Özdal Üçer

                                                                                                                    Van

23.01.2008 tarihinde Erzurum ili Karaçoban ilçesi Yatılı Bölge İlköğretim Okulu 7. sınıfında okuyan 12 yaşındaki Kaya İşçimen yatağında ölü bulunmuştur. Basına da yansıyan olayla ilgili öğrenci velilerine bilgi verilmediği ve öğrenci velileriyle yapılan görüşmelerde okulda daha önce dayak olaylarının yaşandığı söylenmiştir.

Yaşanan olayla ilgili olarak;

1- Yatağında ölü bulunan öğrencinin ölüm nedeni nedir?

2- İsmi geçen okulda öğrencilere sürekli dayak atıldığı iddiası araştırılmış mıdır?

3- İsmi geçen okul yöneticileri için herhangi bir soruşturma açılmış mıdır?

4- Dayak iddialarının olduğu okulla ilgili geçmiş yıllarda herhangi bir soruşturma yapılmış mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan sorularımın Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                 İsa Gök

                                                                                                                  Mersin

Mersin Aydıncık'taki bazı okullarda 10 Kasım Ata'yı anma etkinliklerinin gerçekleştirilmediğine dair 22.11.2007 tarihli soru önergemize cevaben; iddiaların asılsız olduğu, etkinliklerin tüm okullarda yapıldığı bildirilmiştir. Halbuki, Aydıncık İlköğretim Okulu'nda 10 Kasım töreninin yapılmadığına ilişkin haberler üzerine, okul müdürüne soruşturma açıldığı ve öğretmenlerin üzerinde baskı kurularak, törenin yapılmadığı yönünde ifade veren öğretmenlerin düşük sicil notlarıyla cezalandırıldığı, yurtdışı öğretmenlik sınavına başvuru olanaklarının da tehlikeye düştüğü öğrenilmiştir.

1- Böyle bir soruşturma açılmış mıdır? Neticesi nedir? Soruşturmanın açıldığı ortaya çıktığına göre niçin gizlenmiştir? Tarafımıza verilen yanıtta niçin belirtilmemiştir?

2- Bakanlığınızca, emin olunmadığı halde niçin etkinliklerin tüm okullarda yapıldığına dair yanıltıcı beyanda bulunulmuştur?

3- Törenin yapılmadığını belirten öğretmenlerin tümünün sicil notlarının düşük olması tesadüf müdür? Bakanlığınız, öğretmenlerimize yönelik baskılara, okuldaki eğitim öğretime de yansıyan huzursuzluklara karşı nasıl tedbir alacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen soruların Milli Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                         Prof. Dr. Alim Işık

                                                                                                                 Kütahya

Bilindiği gibi, üniversitelerimizin teknik eğitim fakültelerinden Teknik Öğretmen unvanıyla mezun olan gençlerimizden, 1999 yılından bu yana mezunlara oranla yok denecek kadar az sayıda öğretmen ataması yapılabilmiştir. Bu unvana sahip olan gençlerimizin bir çoğu maddi ve manevi sıkıntı içerisine düşmüş ve dört gözle yeni dönemde atama beklemektedirler. Bu konuyla ilgili olarak;

1. 2008/2 atama döneminde Teknik Öğretmenler için hangi bölümlere kaçar adet kontenjan ayrılmıştır?

2. 2009 yılı için Teknik Öğretmen atama planlaması nasıldır?

3. Teknik eğitim fakülteleri için yeni bir düzenleme söz konusu mudur?

4. Öğretmen olarak atanamayan çok sayıda gencimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için nasıl bir çözüm düşünülmektedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını dilerim.

                                                                                                      Prof. Dr. Sacid Yıldız

                                                                                                                 İstanbul

Millî Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim okulları ve liselere verdiği internet  sitelerinde, günün sözü ya da güzel sözler başlığı altında din propagandası yapılmaktadır. Sitede ünlü düşünür, bilim adamı ve sanatçıların sözlerinin yanı sıra, bunların arasına sıkıştırılmış bir şekilde Said Nursi, İmam-ı Azam gibi kişilerin dinî vaazlarının yer alması dikkat çekicidir. Okulların internet  sitelerinin içerik bakımından aynı oluşu kafalarda soru işareti bırakmakta, ilköğretim okulları ile liselerde yaş ayrımı yapılmaksızın aynı bilgiler sunulmaktadır.

Bu nedenle;

1- Bakanlığınızca okullara verilen internet  sitelerinde ünlü düşünür ve bilim adamlarının sözlerinin olması, küçük yaşta ve gelişmekte olan çocuklarımızın geleceğe dönük atacakları adımlarda bir anlam taşımakta fakat; Said Nursi ve İmam-ı Azam isim şahısların dinî vaazlarına hangi sıfatla ve ne için yer verilmektedir?

2- Cumhuriyet’in kurucusu olan Ulu Önder Atatürk’e ayrılmış bir köşede, Cumhuriyet karşıtı düşüncelere sahip insanların sözlerine yer verilmesi nasıl açıklanabilir?

3- Bu siteler hazırlanırken; ilköğretim okullarına giden öğrenciler ile liseye giden öğrencilerin algılama ve anlama kapasitelerinin aynı olamayacağı neden göz önünde bulundurulmamıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                 İsa Gök

                                                                                                                  Mersin

Basında, Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından okullara “ön ödemeli su” uygulaması başlatıldığı, ödenek yokluğu çeken okullarda, su alacak para olmadığı için sarılık gibi “salgın hastalık tehdidi” altında ders yapıldığı, buna mukabil belediyelerin cami, mescit, Kur'an kursu gibi yerlerden su ücreti almadıkları haberleri yer almaktadır. Ayrıca ödenek sıkıntısı nedeniyle, okul idarelerinin temizlikten yakıta, spor malzemesinden kâğıda kadar her şey için velilerden para toplamak zorunda kaldığı belirtilmektedir.

1- Bakanlığınızca, ilköğretim ve liselerin her türlü kurumsal ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla genel bütçeden ayrılan payın dağılımı ve kullanımı ne şekilde gerçekleştirilmektedir? Niçin bazı okullarda ödenek sıkıntısı yaşanmaktadır?

2- Bakanlığınız okullardaki su sıkıntısını çözmek için hangi çalışmaları yapmaktadır? Bakanlığınızca su ücretleri konusunda ilgili kurumlar nezdinde bir girişimde bulunulmuş mudur? Alınan tedbirler nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                             Mustafa Enöz

                                                                                                                  Manisa

İl millî eğitim müdür yardımcıları, ilçe millî eğitim müdürleri ve şube müdürlerinin maaşlarında önceki yıllara göre azalma meydana gelmiştir. Bu durum müdürler üzerinde olumsuz etki yapmakta çalışma azimlerini kırmaktadır.

Buna göre;

- Millî eğitim müdürleri, müdür yardımcıları, şube müdürleri aynı derecedeki bir okul müdürüne göre 2001 yılında % 17 daha fazla ücret alırken şu anda % 6 maaş ve % 107 ek ders bazında daha düşük ücret almaktadırlar. Bu dengesizliği gidermek için bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                             Mustafa Enöz

                                                                                                                  Manisa

Millî Eğitim Bakanlığınca alınan kararları uygulayan ve denetleyen taşra birimlerimiz il ve ilçe millî eğitim müdürlüklerimizdir. Son yıllarda bu görevlere atanma kriterlerinde büyük haksızlıklar yaşandığı kamuoyunca bilinmektedir.

Sorular:

1 - Millî Eğitim Müdürü ve Millî Eğitim Şube Müdürü kadrolarına yapılan atamada devlet memurları yer değiştirme suretiyle atamalarına dair yönetmeliğin uygulanmama sebepleri nelerdir?

2 - Millî Eğitim Bakanlığı görevde yükselme ve unvan değişikliği yönetmeliğinin, genel yönetmeliğe aykırı olarak uygulanması sizce doğru mudur?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                             Mustafa Enöz

                                                                                                                  Manisa

Millî Eğitim Bakanlığında kurumlar daha çok vekil idarecilerle yönetilmeye çalışılmaktadır. Bu durum yöneticilerin etkin görev yapmalarını olumsuz etkilemektedir.

Buna göre;

- Devlet memurlarının görevde yükselmelerine dair genel yönetmelikte sınav şartı olmasına rağmen, son 5 yıl içerisinde şube müdürlüğü, millî eğitim müdürlüğü sınavlarının açılmama nedenleri nelerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                             Mustafa Enöz

                                                                                                                  Manisa

Millî Eğitim Bakanlığınca alınan kararları uygulayan ve denetleyen taşra birimlerimiz il ve ilçe millî eğitim müdürlüklerimizdir. Son yıllarda bu görevlere atanma kriterlerinde büyük haksızlıklar yaşandığı kamuoyunca bilinmektedir.

Sorular:

1 – Millî Eğitim Müdürü ve Millî Eğitim Şube Müdürlüğü kadrolarına atama hangi kriterlere göre yapılmaktadır?

2 – Okul Müdürü kadrosuna atanabilmenin yönetmelik kapsamı dışında bırakılmasının amacı nedir?

3 – Sınavla atanan şube müdürlerinden, özlük haklarının iyi olmaması nedeniyle kaç kişi istifa ederek alt görevlere dönmüşlerdir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz  ederim.

                                                                                                             Mustafa Enöz

                                                                                                                  Manisa

İl Millî Eğitim müdür yardımcıları, İlçe Millî Eğitim müdürleri ve şube müdürleri amiri durumunda oldukları idarecilerden daha az ücret almaktadırlar.

Sorular:

1- Kamuoyunda 40+40 diye bilinen denge tazminatı kapsamına Millî Eğitim müdürleri, müdür yardımcıları ve şube müdürlerini de almayı düşünüyor musunuz?

2- Millî Eğitim müdürleri, müdür yardımcıları ve şube müdürlerinin görev ve sorumlulukları artarken, ücretlerinin azalmasının hiyerarşik yapıyı olumsuz yönde etkilediği bilinen bir gerçektir. Sizce bu uygulama doğru mudur? 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından Anayasanın 98. ve İç Tüzüğün 99. maddeleri gereğince sözlü olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı arz  ederim.

                                                                                                               Özdal Üçer

                                                                                                                    Van

Van İpekyolu Anaokulunda müdür vekilliği yapan Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in baldızı Nuran Altan Göl, il içi atama dönemi olmamasına rağmen, çocuk gelişimi öğretmeni norm kadrosuna dolu olan Van Kız Teknik, Anadolu Kız Meslek ve Kız Meslek Lisesine Bakanlığın 27.02.2008 ve 14436 sayılı kararnamesi ile atanmıştır.

Yapılan atamayla ilgili olarak;

1- İl içi atama dönemi dışında yapılan atama hangi yönetmeliğe göre yapılmıştır.

2- Çocuk gelişimi öğretmeni norm kadrosu dolu olan bir okula aynı branştan norm kadro fazlası öğretmen niçin atanmıştır?

3- Bakan akrabası olduğu bilinen bu kişinin kanunsuz ataması geri çekilecek midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                                Akif Ekici

                                                                                                                Gaziantep

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan’a Başbakan Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla son model zırhlı Mercedes tahsis edildi. Ölüm tehditleri nedeniyle verildiği iddia edilen araç Başbakan Erdoğan’ın bindiği aracın sadece iki yıl daha yaşlısı. Bu araçlardan 3’ü protokolde üst sırada oldukları için Başbakan yardımcılarına verilecek. Diğer 4 araç ise güvenlik riski taşıyan kamu görevlilerine verilecek. Zırhlı araç bekleyenler arasında Anayasa Mahkemesi Başkanı da var.

1. Daha önce hiçbir YÖK başkanına böyle bir tahsis söz konusu olmamışken, şimdi neden böyle bir hizmet verilmiştir?

2. Aracın tehditler sonucu tahsis edildiği söylenmekte, peki bu tehditlerin neler olduğu neden kamuoyundan saklanmaktadır?

3. Tahsisin direkt Başbakan talimatıyla olduğu söyleniyor, Başbakanın kişiye özel bir talimat vermesi adam kayırma değil midir?

BAŞKAN – Beş dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 17.20

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl )

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Şimdi, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik bir önceki oturumda okunan sözlü soru önergelerinin cevabını verecektir.

Süreniz yirmi beş dakikadır.

Buyurunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; değerli milletvekillerimizin vermiş oldukları sözlü soru önergelerine vaktim elverdikçe gerekli cevapları vermeye çalışacağım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Sayın Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak Hanımefendi, il genel meclisi tarafından 63 okulun yapılmasıyla ilgili 2006-2007 öğretim yılında karar alındığını, ancak bunların yapılmadığını ifade ediyor. Ayrıca bize soruyor, diyor ki: “Acaba, bu, seçilmişlerin yetkilerinin artırılmasından duyulan bir rahatsızlığın sonucu mudur?”

Sayın Kışanak, hayır. Arkadaşlarımız 63 okulun yapılması ile ilgili karar vermişler. Mesela bu 163 olsaydı bunun hepsi veya 263 olsaydı bunun hepsine cevap verme imkânı var mıydı? Malumunuz, il genel meclis üyeleri bir karar alabilir ancak valilik, il millî eğitim müdürlüğü gerekli teknik çalışmaları yaparlar, öncelikleri belirlerler. Millî Eğitim Bakanlığı merkez teşkilatı tarafından bu program onaylandıktan sonra o yürürlüğe girer. Tabii, bu hazırlanan 63 kişilik liste popülist bir liste de olabilir ama bu gerçekten öncelikler listesi midir, bununla ilgili gerekli değerlendirmeler yapılmış. Zaten bu 63 okulun da 46’sı bugüne kadar yapılmıştır ancak hemen şunu ifade edeyim: Diyarbakır’da bütün zamanlarda yapılan derslik sayısı 5.927 iken, Hükûmetimiz döneminde Diyarbakır’a 3.500 derslik yapılmıştır bu dönemde ve 1.318 ortaöğretim yurdu kapasitesi varken tarafımızdan bu 4.221’e çıkarılmıştır. Diyarbakır’daki her meseleye olduğu gibi, eğitim meselesine de çok büyük bir önem veriyoruz.

Sayın Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz Bey’in, Dünya Bankası Türkiye Direktörünün bir açıklamasıyla ilgili olarak benim basına yaptığım bir açıklamadan hareketle, sorusuna cevap veriyorum:

Dünya Bankası Türkiye Direktörü “Gayrisafi millî hâsılaya göre OECD ülkeleri içerisinde öğretmenlere oransal olarak en fazla parayı ayıran ülke Türkiye’dir.” şeklinde bir açıklama yapmıştır. Ben basına yaptığım açıklamayı bizatihi Anadolu Ajansının kayıtlarından okuyorum, benim söylediğim bu anlama gelir mi diye. Ben Anadolu Ajansına yaptığım açıklamada diyorum ki: “Ben Millî Eğitim Bakanı olarak olsa olsa arkadaşlarım adına daha fazlasını talep ederim. Onların hayat standartları ne kadar yüksek olursa, maddi endişelerden ne kadar uzak olurlarsa, çocuklarımıza o kadar faydalı olabilirler. Maaşlarından kısma diye bir şey söz konusu olamaz. Dünya Bankası Türkiye Direktörü Sayın Zachau’nun söylediği doğrudur. ‘Öğretmenlere aktarılan kaynak ve ücret itibarıyla biz oransal olarak OECD birincisiyiz. Doğru olan budur, rakamlar bunu söylüyor.’ dediğim ifade edilmektedir. Öğretmenlerimizin maaşlarının daha da yükseltilmesi Bakanlığımızın öncelikli hedefleri arasında yer almakta olup, bana kalsa öğretmenlerimize daha fazla ücret vermek isterim fakat devletin imkânlarını yani bütçe imkânlarını göz ardı edemeyiz. Bu herkesçe bilinmekte ve öğretmenlerimiz de dâhil olmak üzere bütün kamu çalışanlarının maaşları bu kapsamda belirlenmektedir diye yaptığım açıklamayı yine sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, yine, Gaziantep Milletvekili Sayın Akif Ekici’nin sorusu aynı mahiyette olduğu için, verdiğim cevap onun için de geçerlidir.(x)

Sayın Reşat Doğru, “Yükseköğretim kurumlarında türban taktığı gerekçesiyle soruşturma geçirmiş ve bu amaçla yükseköğretim kurumlarından ilişkisi kesilmiş, ceza almış kimse var mıdır?” diye soruyor.

Sayın Doğru, değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz üniversitelerde türban taktığı gerekçesiyle disiplin kovuşturması geçirenler elbette vardır ama bu şekilde ifade edilmediği için maalesef bu kayıtlara rastlanmamaktadır.

Sayın Muharrem Varlı, Adana Milletvekili, usta öğreticilerle ilgili olarak, onların özlük haklarıyla ilgili olarak bir soru sormuştur.

Değerli arkadaşlarım, eskiden usta öğreticiler, ağırlıklı olarak halk eğitim merkezlerimizde çalışan usta öğreticiler, ne kadar uzun çalışırlarsa çalışsınlar kendileri adına yatırılan prim gün sayısından dolayı emekli olamıyorlardı. On gün üzerinden yapılan bu hesaplama asgari ücret esas alınarak otuz gün üzerinden yapılmaktadır. Sosyal Güvenlik Yasası’yla bu problem çözülmüştür. Ayrıca, usta öğreticilerin sağlık hizmetlerinden yararlandırılması imkânı da getirilmiştir. Bu mesele büyük çapta çözülmüştür ancak bütün usta öğreticilerin kadroya geçirilmesi takdir edersiniz ki söz konusu değildir.

Sayın Hasan Çalış, Karaman Milletvekili, bazı bilgilerin il millî eğitim müdürlüklerinden alınmasının engellendiğine dair bir sorusu vardı, personel genel müdürü tarafından…

Değerli arkadaşlarım, Bakanlığımıza bağlı resmî eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlere ilişkin her türlü sayısal ve özlük bilgileri İLSİS özlük ve norm kadro modülünde bulunmaktadır. Valiliklere gönderilen söz konusu yazıda ise Bakanlığımıza bağlı resmî eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlere ilişkin sayısal verinin elektronik ortamda kayıtlı olduğu ve bu nedenle de, talep edilmesi hâlinde bu tür sayısal verilerin kontrol edildikten sonra Bakanlıkça verileceği belirtilmiştir. Kaldı ki söz konusu yazıda bilgi edinme kapsamında talep edilen sayısal bilgilerin verilmeyeceği yönünde herhangi bir ifadeye de yer verilmediği gibi ilgili mevzuat çerçevesinde talep edilen bilgiler de verilmektedir.

Sayın Çalış sorusunun devamında üniversite sınavlarında sıfır alan öğrencileri sormaktadır. Değerli arkadaşlar, aslında üniversite sınavlarında sıfır alan öğrenci bir elin parmaklarını geçmez, zaman zaman bir iki tane, o da çeşitli sebeplerden dolayı boş vermişse olur. Bu tamamen bir hesaplama tekniğinden kaynaklanmaktadır. Daha önce ben bunu defalarca ifade ettim, yanlışlar doğruları götürdükten sonra elde kalan ham puan eğer hesaplanmaya değer bulunmamışsa o teknik olarak sıfır geçmektedir, bunu defalarca ifade ettim. Biz öyle bir hesaplama yöntemi, ölçme değerlendirme yöntemi getiririz ki bir tek sıfır alan olmaz. O zaman da kendi kendimizi kandırmış oluruz.

Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış’ın Karaman’daki öğretmen atamalarıyla ilgili bir sorusu vardır.

                                        

(x) Gündemin 11’inci sırasında yeralan (6/436) esas numaralı sözlü soru önergesi

Tabii bu soru önergesinin tarihi bir hayli eski olduğu için bugün için buna cevap vermem aslında çok da anlamlı değildir. Ancak Karaman’la ilgili olarak değerli arkadaşımla ve değerli milletvekilleriyle şunu paylaşmak isterim: Karaman’da, biz iktidara geldiğimizde, 2.300 öğretmen mevcuttur, bugün itibarıyla 2.621 öğretmen mevcuttur ve şubat döneminde de 40 yeni öğretmen atanacaktır. Bazı branş dersleriyle ilgili eksiklik ücretli öğretmen görevlendirmesiyle çözülmüştür, dolayısıyla Karaman’da ciddi bir öğretmen açığımız söz konusu değildir.

Tokat Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru’nun “Bologna süreci kapsamında yükseköğretim kurumlarında neler yapılmaktadır?” şeklinde bir sorusu vardı.

Değerli arkadaşlar, bildiğiniz gibi, biz, Bologna sürecine imza koymuş olan, taraf olan bir ülkeyiz. Bu konuda gerek kredi transfer sistemi gerek kalitenin artırılması gerek diploma denklikleriyle ilgili olarak gerekli çalışmalar yapılmıştır. Türkiye, Bologna Deklarasyonu sürecini harfiyen takip etmektedir ve altı yıllık Bakanlığım süresince yapılan bütün toplantılara bizzat, bakanlar düzeyindeki toplantılara bizzat kendim iştirak ettim ve Avrupa Üniversiteler Birliğinin yapmış olduğu değerlendirmeye göre de Türkiye’deki üniversitelerin performansı iyinin üzerinde değerlendirilmiştir. Yani sürece katkı sağlama, 2010 yılında eğitim esaslı, araştırma esaslı bir ekonomik model oluşturmaya katkı açısından üniversitelerimizin performansı iyinin üzerinde bulunmuştur.

Tokat’taki öğretmen açıklarıyla ilgili Sayın Reşat Doğru’nun bir sorusu vardır.

Değerli arkadaşlar, şu anda Tokat vilayetimizde de ciddi bir öğretmen açığımız yoktur. 5.700 öğretmen var iken 2002’de, biz iktidara gelince, şu anda 6.852 öğretmenimiz vardır, 354 öğretmen de ücretli olarak ders vermektedir. Bu rakama onlar dâhil değildir. Reşadiye’de 255 öğretmenimiz vardır. Ayrıca, 34 ücretli öğretmenimiz vardır ve dediğim gibi soru eski tarihli olduğu için bugün açısından belki çok fazla bir anlam ifade etmez.

Yine, Tokat Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru, 1993-2008 yılları arasında Yükseköğretim Kurulu tarafından yurt dışına ne kadar lisansüstü eğitim yapmak üzere öğrenci gönderildiğini sormaktadır.

Değerli arkadaşlar, 2008’le 1993 tarihleri arasında YÖK tarafından 2.567 kişi lisansüstü eğitim için yurt dışına gönderilmiş, bunun 759’u dönmemiştir, ya oradaki üniversitelerde öğretim üyeliği yapmıştır veyahut da araştırma görevliliği mesleğini bırakmıştır, bir şekilde daha önce borçlandığı tazminatını ödemiştir. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından da, malumunuz, yurt dışına öğrenci gönderilmektedir.

İki soruyu birlikte cevaplandırmak istiyorum değerli arkadaşlar. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından, malumunuz, daha önce çok az sayıda öğrenci gönderiliyordu. 1416 sayılı Kanun çerçevesinde 2006 yılından beri her yıl 1.000 öğrenci gönderilmektedir. Şu anda bu rakam, yine 1993-2008 yılları arasında 2.666 kişidir ve bunlardan 1.116 öğrencinin dosyası tazminat takibine alınmıştır, bunlardan 736’sı borcunu ödemiştir. Ama buradaki temel problem, bu 1.116 kişi, eski YÖK’ün tutumundan kaynaklanmıştır; 28 Şubat sürecindeki, maalesef, o anlayıştan kaynaklanmıştır. İnsanlar gönderildikten kısa bir süre sonra hiçbir gerekçe gösterilmeden yurt içine çağrılmışlardır, doktorasını, master’ını bitirmeye az bir zaman kala birçok insan mağdur edilmiştir.

Amaç dışında bir istihdam söz konusu değildir. Ancak 4’ü sağlık sebebiyle eğitimlerini yarıda bırakmış, 3 öğrencimiz yurt dışında vefat etmiş, 642’si çalışmalarını tamamlayarak ülkemizde üniversitelerde, Millî Eğitim Bakanlığında, TÜBİTAK’ta çalışmalarına devam etmektedirler, 901 öğrencimiz de hâlen master ve doktora çalışmalarına Millî Eğitim Bakanlığı adına devam etmektedir. Ayrıca, burada, şu anda 700 küsur öğrencimiz de yabancı dil eğitimine tabi tutulmaktadır. Onlar da kısa bir süre sonra gönderilecektir.

Hakkâri Milletvekilimiz Sayın Hamit Geylani, Hakkâri’deki özellikle eğitimin altyapısıyla ilgili soru sormaktadır ve ayrıca öğretmen atamalarıyla ilgili bir soru sormaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Hakkâri’de 2002 yılında 1.133 öğretmen vardı, bugün itibarıyla Hakkâri’de 2.488 öğretmen mevcuttur. 1.133, 2.488. 645 ücretli öğretmen vardır ve şubatta da 100 öğretmen ataması yapılacaktır. Bu manada, Hükûmetimizin Hakkâri’ye yaptığı bir ayrımcılık yoktur ama geri kalmış bir ilimiz olduğu için pozitif ayrımcılık yapıldığını söyleyebilirim. Ayrıca, bu ilimizde, gerek eğitimin altyapısına, yani okul yapımlarına harcanan paralar vesaire her vesileyle ifade edilmiştir. Burada da yine pozitif bir ayrımcılık vardır.

Yine, Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış’ın Sarıveliler’le ilgili bir sorusu var, oradaki öğretmen açıklarından söz etmektedir. Bugün Sarıveliler’de 117 öğretmenimiz, 21 ücretli öğretmenimiz vardır. Oradaki problem de aşılmıştır.

Sayın Adana Milletvekili Muharrem Varlı Bey’in, özellikle millî eğitim müdür yardımcıları, şube müdürleri, ilçe millî eğitim müdürleri ve ilçe şube müdürlerinin özellikle ücretlerinin sıkıntıya girdiğini ifade eden bir sorusu vardır.

Bununla ilgili kararname kısa bir süre önce Bakanlar Kurulundan çıkmıştır. Dolayısıyla bu problem ortadan kalkmıştır değerli arkadaşlarım.

İstanbul Milletvekili Sayın Sacid Yıldız, branşlar bazında öğretmen kontenjanlarının hangi kriterlere göre tespit edildiğini ifade etmektedir. İhtiyaç duyduğumuz öğretmen ve atama yapılacak öğretmen sayısı arasında bir doğru orantı kurulmaktadır. İhtiyaca göre bu öğretmen sayıları, değerli arkadaşlarım, belirlenmektedir.

Yine Gaziantep Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz Bey, YÖK Başkanının özellikle bu kılık kıyafetle ilgili, Anayasa değişikliğinden sonra gönderdiği genelgeyle ilgili yapılan bir şikâyet üzerine, benim özellikle soruşturmaya, kovuşturmaya izin vermeyeceğim şeklindeki beyanımı ihsası rey olarak değerlendirmektedir. Değerli arkadaşlarım, ben hâkim değilim. Siyasetçiler, söyledikleri her şeyden dolayı, ortaya koydukları bütün görüşlerden dolayı zaten ihsası reyde bulunurlar. Dolayısıyla, bu yönüyle ben görüşlerimi açıkladım, bu görüşlerimi kamuoyu huzurunda ifade ettim. Ben hâkim olmadığım için ihsası reyde bulunmam şeklindeki bir iddia çok anlamlı değildir.

Niğde Milletvekilimiz Sayın Mümin İnan, Niğde’deki derslik açıklarından söz etmektedir. “Ne kadardır?” şeklinde bir soru sormaktadır.

Niğde bu anlamda Türkiye'nin en rahat vilayetlerinden  birisidir Sayın İnan. Yirmi dört okulda ikili öğretim yapılmaktadır. Bunların tekli öğretime geçmesi hâlinde iki yüz derslik gibi bir dersliğe ihtiyaç vardır. Türkiye’de en az, ikili öğretim yapılan vilayetlerden birisi Niğde’dir. Zaman içerisinde, ümit ediyorum ki biz bunların hepsini aşacağız, sadece Niğde için değil bütün Türkiye için aşacağız. Boş geçen dersimiz yok, gerek kadrolu gerekse ücretli öğretmenlerimiz bu dersleri doldurmaktadırlar.

Kütahya Milletvekilimiz Sayın Alim Işık tarafından öğretmen atamalarıyla ilgili soru sorulmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, çok sayıda öğretmen adayı vardır. Okullardan, üniversitelerden öğretmen adayları mezun olmaktadır ama bunlar niçin atanmamaktadır?  Bu problem tabii sadece öğretmen arkadaşlarımız için geçerli değil. Türkiye’de ziraat fakültesini bitirmiş ama iş bulamamış, atanamamış binlerce insan var; iktisadi ve idari bilimleri bitiren, atanamamış insanlar var; veteriner hekimliklerini bitirmiş, atanamamış insanlar var. Her yıl en fazla kadro Millî Eğitim Bakanlığına tahsis edilmektedir ve ihtiyaç esaslı olarak bunlar atanmaktadır. Bunun detaylarını değerli arkadaşlarıma yazılı olarak arz edebilirim. Ama dediğim gibi, gerek açıktan gerek naklen de bu atamalar yapılmaktadır belli bir yüzdeyle. Şubatta yapacağımız atamada da belli bir sayıda açıktan atama yapacağız.

Yine Sayın Gaziantep Milletvekilimiz Yaşar Ağyüz tarafından, İstanbul Millî Eğitim Müdürünün söylediği iddia edilen bir konuyla ilgili, bir ifadeyle ilgili bir soru sorulmaktadır.

Millî Eğitim Müdürü kendisinin böyle bir şey söylemediğini ancak İnternette böyle bir yazı okuduğunu, böyle bir ifade yer aldığını söylediğini ifade ediyor, ama basın mensupları tarafından bunun böyle yansıtıldığını söylediği için, kendisi bunu zaten tekzip ettiği için, müsaadenizle bunun üzerinde çok fazla durmayacağım.

Bursa Milletvekilimiz Sayın İsmet Büyükataman, Türkiye çapında taşımalı eğitimden dolayı boş olan okulları değerlendirip değerlendirmediğimizi, bu konudaki görüşlerimizi soruyor.

Değerli arkadaşlarım, tabii sadece taşımalı eğitimden dolayı değil, kırsal  kesimden şehre yaşanan yoğun göçten dolayı, malumunuz,  mezralarda tek derslikli, iki derslikli çok sayıda okulumuzun boş kaldığı doğrudur. 16 bin küsur okul bu anlamda boştur, biz bunun 3 binini yeniden okul olarak devreye soktuk. Valiliklere bunlardan bir kısmının anaokullarına dönüştürülmesi, bir kısmının biçki dikiş kursları ve diğer yaygın eğitim faaliyetlerinde kullanılması, eğer hiçbir şekilde Millî Eğitimin ihtiyacı yoksa köy tüzel kişiliğine devredilmesi veya başka kurumların ihtiyacı varsa onlara tahsis edilebileceği ile ilgili bir genelge gönderdik. Ayrıca, ekonomik ömrünü büsbütün tamamlamışsa bunların yıkılarak envanterden çıkarılması yönünde bir genelge gönderilmiştir ve çalışmalar bu genelge çerçevesinde yürütülmektedir.

Yine Sayın Reşat Doğru’nun, o günkü şartlarda sorduğu bir soru var, Tokat Zile’de idarecilerin asaleten ve vekâleten hangi oranlarda görev yaptıklarını soruyor. Zile ilçesinde 40 müdür normu vardır, bunun 15’i asaleten, 25’i vekâleten yürütülmektedir.

Ayrıca, yine Reşadiye’nin ve Tokat’ın özellikle üniversite sınavlarındaki başarısı sorulmaktadır. Bu başarı aslında kayda değer bir başarıdır. 2007 yılında yüzde 82,7’lik bir başarı sağlanmıştır. Bu oran 2008 yılında yüzde 94,2’ye yükselmiştir. Böyle de iyi bir gelişme vardır.

Van Milletvekili Sayın Özdal Üçer, Van’daki rehberlik araştırma merkezinin yeterli olmadığını, dolayısıyla taliplilere çok uzun sürelerde gün verildiğini ifade etmektedir. Van merkezi ve Erciş’te olmak üzere iki rehberlik araştırma merkezimiz vardır ancak iddia edildiği gibi çok uzun sürelerle gün verilmemektedir, ay sonu gelmeden gerekli ihtiyaçlar karşılanmaktadır değerli arkadaşlarım.

Ayrıca, yine İstasyon İlköğretim Okulunda, benim, müdür muavini olan kardeşimle ilgili bir soru sormuştur Sayın Milletvekili. Burada sözü edilen ifadelerin hiçbirisi gerçeği yansıtmamaktadır. Sadece siyasi husumet, “Çamur at, tutmazsa izi kalsın.” kabilinden maalesef iftira diyebileceğimiz iddialardır, gerçekle ilgisi yoktur.

Yine, Erzurum’da bir yatılı okulumuzda, Karaçoban ilçesi YİBO’da bir öğrencinin dayak sonucu öldürüldüğü iddia edilmiştir, Sayın Vekil bu iddiaları gündeme taşımıştır ancak yaptığımız incelemelerde bunun kesinlikle doğru olmadığı, ayrıca Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığı Morg İhtisas Dairesinin vermiş olduğu otopsi raporunda da bu öğrencinin ölümünün kendisinde mevcut kalp hastalığına bağlı kalp yetmezliği sonucu solunum ve dolaşım durumundan meydana gelmiş olduğu, kişinin ölümünde harici bir etkinin rolünün saptanmadığı ifade edilmiştir.

Bu okulla ilgili olarak bu iddiaları içeren geçmişte bir soruşturma da söz konusu değildir.

Mersin Milletvekilimiz Sayın İsa Gök’ün, 10 Kasım dolayısıyla Aydıncık ilçesindeki 5 okulun sadece 1’inde Atatürk’ü anmayla ilgili program yapıldığı, diğerlerinde yapılmadığı şeklinde bir iddiası vardır.

Bu kesinlikle doğru değildir, hepsinde yapılmıştır. Birinde küçük bir ihmal görülmüş, soruşturma açılmış ve idarecilere gerekli cezalar verilmiştir.

Kütahya Milletvekilimiz Sayın Alim Işık, yine teknik öğretmenlerin atamaları esas olmak üzere öğretmen atamalarıyla ilgili soru sormuştur.

Değerli arkadaşlar, bilim ve teknoloji alanında 2008 yılı ikinci atama döneminde 1.162 öğretmen; elektrik elektronik teknolojilerinde 30 öğretmen, öte yandan ahşap teknolojisinde 13, bilişim teknolojisinde 307, büro yönetimi ve sekreterlik bölümünde 3… Bunun çok detaylı bir dökümü var.

Mesleki ve teknik eğitim öğretmenlerinin çok fazla atanmamasının temel sebebi mesleki ve teknik eğitimde geçmişte yaşanan maalesef gerileme sürecidir. Geçmişte çok fazla öğretmen olduğu için o öğretmenleri şu anda istihdam ediyoruz. Ama mesleki ve teknik eğitimde yüzde 28’den yüzde 43’e geldik. Bu tırmanış devam edecektir ve bu tırmanışla birlikte, bu yükselmeyle birlikte mesleki ve teknik eğitim alanında da öğretmen atamalarına devam edeceğiz değerli arkadaşlar.

İstanbul Milletvekilimiz Sayın Sacid Yıldız, okulların İnternet sitelerindeki bazı ifadelerle ilgili bir soru sormuştur.

Okullardaki İnternet sitelerinde cumhuriyetin temel niteliklerine, Millî Eğitim Temel Kanunu’na aykırı bir durum tespit edildiği zaman gerekli inceleme ve soruşturma yapılmakta ve bu problemler giderilmektedir arkadaşlar. Ama Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünün kontrolünde olan Millî Eğitim Bakanlığı web sayfasında böyle bir şey bugüne kadar olmamıştır, olmaz da. Diğerlerinde olduğu zaman da gerekli müdahalede bulunuyoruz.

Mersin Milletvekilimiz Sayın İsa Gök, okullarda özellikle elektrik ve su paralarının ödenmesiyle ilgili ödenek sıkıntılarından söz etmektedir.

Değerli arkadaşlar, birçok kamu kurumu, sadece okullar değil, bazen ödenek üstü harcama yapmaktadırlar ve buralarda ödenek sıkıntısı yaşanabilmektedir. Her kurumda yaşanabildiği gibi millî eğitim kurumlarında da yaşanabilmektedir ama bütçe çerçevesinde bu ödenekler tahsis edilmektedir.

Manisa Milletvekilimiz Sayın Mustafa Enöz, yine ücret kararnamesinden, millî eğitim müdür yardımcıları, şube müdürleri, ilköğretim müfettişleri ve daha birçok insanı içine alan ücret kararnamesinden söz etmektedir. Bu kararname Bakanlar Kurulundan çıkmıştır, bu problem ortadan kaldırılmıştır.

Yine Sayın Mustafa Enöz şube müdürlerinin niçin sınavla atanmadığını sormaktadır. Daha önce sınavı kazanan şube müdürlerinin atamaları yapılmaktadır, sırası geldikçe peyderpey yapıldı, yapılmaktadır ve o şartları haiz olan insanlar ayrıca yönetmelikler çerçevesinde değerlendirilmektedir.

Yine Sayın Mustafa Enöz’ün, şube müdürlerinin sınavıyla ilgili ikinci bir sorusu var, aynı mahiyettedir, bunu geçiyorum.

Sayın Mustafa Enöz’ün yine ücret kararnamesiyle ilgili 6/614 sayılı soru önergesi aynı mahiyettedir, onlara cevap verdim.

6/615 sayılı soru önergesi yine aynı mahiyettedir, ona da cevap verdim.

Van Milletvekili Sayın Özdal Üçer’in yine bir öğretmenin, Nuran Altan Göl’ün, atamasında uygunsuzluk olduğuna dair bir iddiası vardır. Bu kişiye kişiye özgü bir muamele kesinlikle yapılmamıştır, genel usuller ve esaslar çerçevesinde yapılmış bir atamadır. Burada da herhangi bir problem söz konusu değildir.

Sayın YÖK Başkanına tahsis edilen bir araçla ilgili olarak Gaziantep Milletvekilimiz Sayın Akif Ekici bir soru sormaktadır.

Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakanın A veya B kurumunun başındaki insana araç tahsis edilmesiyle ilgilenmekten daha öte çok daha önemli işleri vardır. Kimin kararıyla, kimin talimatıyla tahsis edildiğini bilmiyorum ama bütün kurumlarımızda pozisyonlarının etkililiği, ağırlığı nispetinde onlara kamu tarafından araç tahsis edilmektedir. Bu soru buraya gelecek kadar üzerinde durulacak bir soru değildir. Daha önceki YÖK Başkanı da yaya yürümedi, ona da araç tahsis edildi, buna da araç tahsis edilmektedir, bakanlara da edilmektedir ve Türkiye'de kendisine araç tahsis edilmesi gerekenlere hangi usul ve esaslar çerçevesinde araç tahsis ediliyorsa Sayın YÖK Başkanına da o çerçevede araç tahsis edilmiştir.

Yüce heyetinize saygıyla arz ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyoruz ama beş tane, soru soranların açıklama isteği vardır.

Sayın İnan, buyurunuz.

Bir dakika süre veriyorum.

MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Bakanım, ilginize teşekkür ediyoruz.

Niğde’de, şehir merkezindeki nüfus artışından dolayı, son yaptığımız görüşmelerde -hem vilayet tarafından hem Millî Eğitim tarafından- birkaç tane ilköğretim okuluna ihtiyaç olduğu, bu konuda da belediyenin arsa konusunda yardımcı olabileceğini sizinle paylaşmak istiyorum.

Diğer taraftan, Niğde’miz, hakikaten, söylediğiniz gibi, üniversite giriş sınavlarında iller arasında son derece önemli bir sıralamaya sahipti, geçen yıl bu sıralamada çok önemli bir düşüş oldu. Bu konuyla da ilgili yine vilayetim nezdinde Millî Eğitim Müdürlüğünde toplantılar yapıldı ama bir karar alınamadı. Bu konuya da eğilirseniz çok sevineceğiz efendim.

Diğer taraftan, vatandaşlarımızın bir talebini size iletmek istiyorum: Hepimizin malumu olduğu üzere, Türkiye'de ekonomik krizin gittikçe derinleştiğini ve büyüdüğünü görüyoruz. Dün, özellikle, Türkiye'de hayvancılık konusunda önemli bir beldemiz olan Çukurkuyu ve Kızılca’daki ziyaretlerimizde hayvancılığın, süt sığırcılığının ölme noktasına geldiğini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MÜMİN İNAN (Niğde) - …özellikle öğrencilere süt dağıtımı konusunda yardımlarınızı beklediğimizi halk adına sizlerden talep ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın İnan.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Bakanım, sorularımıza gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ediyorum.

Sorularımız seçim bölgem Karaman’ın sorunlarıyla ilgili. Bu sorunların çözümüne de bir nevi katkı sağlanmış oluyor. Ancak öğretmen problemimiz daha çok Sarıveliler, Başyayla ilçemiz ve Ayrancı’nın kırsalıyla ilgili, şubattaki atamalardan sonra da bir miktar açığımız kalacak, bir an önce kapatırsanız memnun oluruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalış.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanıma da sorularıma vermiş olduğu cevaplardan dolayı teşekkürlerimi sunmak istiyorum.

Tokat ilindeki Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Bologna süreci göstergelerine göre son yıllarda ciddi manada gelişme göstermekte ve dünyaya kendini kabul ettirmektedir. Bu manada altyapı problemleri de bulunmayan üniversitemize güzel sanatlar fakültesi ve mimarlık, mühendislik fakültesi kurulması istenmektedir. Siz de daha önceki söylemlerinizde güzel sanatlar fakültesinin kurulacağını açıklamıştınız, henüz bir gelişme olmamıştır. Bu konuya dikkatinizi çekmek istedim.

İkinci söylemim olarak: Tokat ilinde okul müdürlüklerinin büyük bir kısmı vekâleten yürütülmektedir. Birçok ilde eksik okul yöneticileri ilan edilmiş olmasına rağmen Tokat ilindeki vekâleten yürütülme de beraberinde büyük sıkıntılar yaratmaktadır, bu manada şikâyetler de vardır. Bu konunun da araştırılmasını arz ediyoruz.

Diğer soruma vermiş olduğunuz cevapta… Ülkemizde yurt dışında devlet bursuyla gençlerimiz öğretim yapmaktadırlar ancak yurt dışı burslarının adil olarak başarılı öğrencilere verilmesi gerekir. Bu konuyu da bazı şikâyetlerden dolayı ben size iletmiştim. Ayrıca burs alıp da eğitimini tamamlayan öğrenciler de ülkemizde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.

Sayın Enöz

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakana birkaç konuyu açıklama gereği duydum. Birincisi, Millî Eğitim Bakanlığı Türkiye genelinde 76’ncı maddeye istinaden 40 civarında yönetici ataması yapmıştır, bunlardan 2 tanesi de Manisa’da Turgutlu Halil Kale Fen Lisesine ve Manisa Öğretmenevine yapılmıştır. Yapılan her iki atama da atanabilme kriterlerine uymadığı hâlde -ki bu konuda Danıştayın içtihadi kararları vardır- atama yapılmıştır. Bunlardan Halil Kale Fen Lisesine atanan müdürün Fen Liselerine Öğretmen Seçme Sınavı’na girmediği bilgisi vardır. Yine Öğretmenevi Müdürlüğüne yapılan atamada da “A” tipi bir kuruma müdür atamasında müdür yardımcılığı kadrosunda çalışmadan ataması yapılmıştır. Bunlar hep 76’ncı maddeye göre yapılmıştır Sayın Bakanım.

Yine vekille idare edilen okullarda, Manisa’da 520 adet kurum müdürlüğünün 210 tanesi vekil müdürlerle idare edilmektedir, 15 ilçe müdürümüzün 9’u yine vekildir. Şube müdürlerimizin sayısı 34’tür…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, ben de teşekkür ediyorum. Ancak iki önergem de geçen yıl mart ayına ait. On bir aylık gecikmeden sonra vermiş olduğunuz cevabı yüce Meclisin ve kamuoyunun takdirine sunuyorum.

Birinci önergem, devlet memuru olarak çalışırken eğitim fakültesini bitiren öğretmenlerimizin neden kurumlar arası geçiş kontenjanının düşük tutulduğu ve KPSS puanından yüksek bir not almasına rağmen, neden atamalarının ve başvurularının kabul edilmediği yönündeydi. Sorum çok sayıda öğretmenin neden atanmadığı şeklinde değil. Eğer buna bir açıklık getirirseniz daha da memnun olurum. Özellikle memur olarak çalışan ve istifa etmiş bulunan gençlerimizin sözleşmeli öğretmenlik için başvurularının dahi kabul edilmemesinin gerekçeleri nelerdir? Bu konuda bir açıklama yaparsanız memnun olurum.

İkincisi de, teknik eğitim fakültelerinden birinde dekanlık yapmış ve bunların durumunu yakından bilen birisi olarak söylüyorum. En eski bölümlerden birisi makine eğitimi bölümüdür. Bugün, on yıldır bir iki tane atama yapılan ve gerçekten birçok gencimizin işsiz olarak dolaştığı bir dönemi yaşıyoruz. Bunu da ele alırsanız sevinirim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Işık.

Sayın Bakan, son bir soru var, onu da alayım, sonra buyurunuz.

Buyurunuz Sayın Yıldız.

SACİD YILDIZ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bakana da cevapları için teşekkür ediyorum. Bu ilköğretim okullarında ve liselerde dinî içerikli sözlerin olduğuna ilişkin soru önergesine cevap verdi Bakan “Böyle bir şey yok.” dedi. Bu soruyu ben Nisan 2008’de sormuştum. O tarih itibarıyla ve bazı okulların resmî İnternet sitelerinde, bunlardan örneğin Ankara Etimesgut Atatürk İlköğretim Okulu, Osmaniye Düziçi Cumhuriyet Lisesi, İstanbul 24 Kasım Anadolu Lisesi, Gaziantep Nizip Hasan Çapan Anadolu Lisesi, Adana Kozan İsmet İnönü İlköğretim Okulu, İstanbul Kabataş Atatürk İlköğretim Okulunun resmî İnternet sitelerinde bu tip sözler vardı. Bu, basında da yer aldı. Şu durumu bilmiyorum ama Nisan 2008 itibarıyla bu saptanmıştır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yıldız.

Buyurunuz Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; müsaade ederseniz, öncelikle son sorudan, Sayın Yıldız’ın sorusundan başlamak istiyorum.

Ben “Böyle bir şey asla olmadı, böyle bir şey yoktur.” demedim, dedim ki: Eğer cumhuriyetin temel niteliklerine, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na aykırı bir durum tespit edersek burada kusuru veya sorumlu olan insanlarla ilgili gerekli işlemi yapıyoruz. Bu söyledikleriniz de o çerçevede değerlendirilmiştir.

Sayın Hasan Çalış Bey’in, öğretmen atamalarında bu eksikliğin giderilmesi yönünde talebi vardır. Bunlar şüphesiz ki değerlendirilecektir.

Sayın İnan’ın, herhâlde okullara süt dağıtılması yönünde bir teklifi vardı ama sorusunu bitiremedi. Tabii, bütün Türkiye’deki 15 milyon öğrenciye süt dağıtmamız çok kolay değildir. Geçmiş yıllarda bir iki vilayete dağıtıldı. Birine verip öbürüne vermemek de doğru değil ama bu konuda özellikle sponsor bulunursa biz çocuklarımıza sütü seve seve dağıtmaya hazırız.

Sayın Doğru’nun, güzel sanatlar fakültesiyle ilgili henüz bir gelişme olmadığı yönünde bir sorusu oldu. Değerli arkadaşlar, bu konuda bir gelişme oldu. Dün ben bu Gaziosmanpaşa Üniversitesi bünyesinde güzel sanatlar fakültesinin kuruluşuyla ilgili yazıyı Başbakanlığa gönderdim. İlk Bakanlar Kurulunda imzalanacaktır. Diğer bütün, Maliye Bakanlığından, Devlet Personel Başkanlığından, Devlet Planlama Teşkilatından gerekli görüşler alınmış, Millî Eğitim Bakanlığı tarafından gerekli değerlendirme yapılarak olumlu görüşle Başbakanlığa arz edilmiştir ve o da en kısa zamanda çıkacaktır.

Sayın Enöz’ün 76’ncı maddeye dayalı olarak yaptığım bazı atamalarla ilgili bir sorusu vardır. Değerli arkadaşlar, Millî Eğitim Bakanının atama yetkisini düzenleyen madde 76’ncı maddedir. Bütün yaptığım yönetici atamalarında bu madde kullanılıyor. Ben Meclisin huzurunda 76’nın şu tarafını kullanmayacağıma dair söz verdim, o sözümde de duruyorum: Kura çektik, bir öğretmenimizin tayini Hakkâri’ye çıktı veya Ağrı’ya çıktı veya Artvin’e çıktı, Edirne’ye çıktı. Millî Eğitim Bakanlığına onu Ankara’ya getirme yetkisi veriyor bu madde ama ben bugüne kadar bunu asla kullanmadım ve kullanmayacağımı da bütün milletvekili arkadaşlarım biliyorlar. Bakın, çok nadir hâllerde, değerli arkadaşlar, diyelim ki orada valiliklerce tespit edilmiş orada bulunmamasını gerektiren hâller vardır, boşanma durumları vardır, aile faciasına yol açabilecek durumlar var, can güvenliği meselesi var vesaire vesaire. Bu tür sebeplerden dolayı zaman zaman başvurduğumuz geçici görevlendirmeler vardır, onun dışında yoktur ama ben, herhangi bir okulun müdürlüğüne de 76’yı kullanarak atama yapabilirim, millî eğitim müdürlerinin atamasını da bu çerçevede yapabilirim. Burada yasal olmayan, mevzuata uymayan herhangi bir durum yok değerli arkadaşlar.

Sayın Işık’ın naklen öğretmen atamalarıyla ilgili, A veya B kurumunda memur olarak çalışıyor, eğitim fakültesini bitirmiş, pedagojik formasyonu var, bunu niye naklen almıyorsunuz… Almıyoruz diye bir şey yok, binlerce aldık, almaya da devam ediyoruz ama şimdi, Sayın Işık, takdir edersiniz ki ateş düştüğü yeri yakar. Şimdi, işsiz bekleyen binlerce öğretmen adayının bulunduğundan siz de şikâyet ediyorsunuz. Eğer bütün kontenjanları o tarafa ayırırsanız yeni yeni mesleğe giren gençlere biz kontenjan bulamayız. Ayrıca, bakın şubat atamasında yine yapacağız. Kadrolar boş, kadrolar dolmadığı zaman -çünkü onlar KPSS hükümlerine tabi değil- ben Bakan yetkisi kullanarak yine atamalar yapıyorum. Naklen atama süreci devam ediyor. Tabii, beden eğitimi öğretmenlerine sorarsanız en çok bizi atasın diyor, şimdi müzik öğretmenlerine sorarsanız en çok bizi atasın diyor, Türkçecilere sorarsanız, hangi branşa sorarsanız, en çok bizi atasın diyor, açıktan atama ve naklen atamalarda kontenjanların önemli bir kısmının onlara verilmesi gerektiğini söylüyorlar ama bu konuda bir adil denge oluşturmak zorundayız. Bu dengeye riayet ettiğimizden emin olabilirsiniz.

Teşekkür ederim arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.

Sayın milletvekilleri, on dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati : 18.04

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.21

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN - Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/608) (S. Sayısı: 266)  (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

4’üncü madde üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi şahıslar adına ilk söz Van Milletvekili Gülşen Orhan’a aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Orhan.

GÜLŞEN ORHAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 266 sıra sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nda şahsım adına söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Türkiye, binlerce yıllık geçmişiyle uygarlıklar yönünden zengin bir ülke olarak tarihî ve kültürel mirasın korunması konusunda evrensel sorumlulukları olan ülkelerin başında gelir. Bu özelliğiyle ülkemiz, tarihteki medeniyetlerin büyük bir çoğunluğunun kültürünün izlerini taşıyan büyük bir açık hava müzesi konumundadır.

Kültürel ve doğal miras kolaylıkla tahrip olan, bozulan ve bir kez yok olduğunda yeniden yerine konulması olanaksız bir değerler bütünüdür. Kültürel ve doğal mirasımız bize sadece geçmişten kalan bir miras değil, daha da önemlisi gelecek nesillerimize ulaştırmamız gereken emanetlerimizdir.

                                        

(x) 266 S. Sayılı Basmayazı 22/1/2009 tarihli 48’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

 Ülkemizin kültür ve tabiat varlıkları açısından dünyada en zengin ülkelerden biri olduğu yadsınamaz bir gerçektir. Topraklarımızda yaşanmış uygarlıkların geride bıraktıkları kültürel mirası koruma bilinciyle hareket etmemiz büyük önem taşımaktadır.

Yasa dışı yollarla götürülen ülkemiz kökenli eserlerin yurt dışında bulunması hâlinde bu eserlerin bilim adamlarımız ve müze müdürlüklerimiz tarafından eserlere ilişkin verilen bilimsel raporlar doğrultusunda ilgili kurumlarla koordinasyon sağlanarak ülkemize iadesiyle ilgili çalışmalar sürdürülmektedir. Ayrıca yurt dışındaki müzayede evlerinin katalogları temin edilerek müzayedelerde ülkemiz kökenli eserlerin yer alması durumunda ise gerekli müdahaleler yapılmakta ve eserlerin satışları durdurulmaktadır. Eserlerin iadesinin iyi niyet ve ikili anlaşmalar kapsamında sağlanmaması durumunda ise konsolosluklarımız ve elçiliklerimiz aracılığıyla avukatlık firmalarıyla ilişkiye geçilerek eserlerin iadesi amacıyla hukuki süreç başlatılmakta olup eserlerin ülkemize iadesine ilişkin anlaşma yapılan avukatlık firmalarına ödenmekte olan ücretler ise Kültür ve Turizm Bakanlığı bütçesinden karşılanmaktadır.

Korunması Gerekli Taşınır Kültür ve Tabiat Varlıkları Koleksiyonculuğu ve Denetimi Hakkında Yönetmelik hükümleri çerçevesinde koleksiyon belgesi taleplerinin değerlendirilmesi, koleksiyonların yıllık denetimlerinin yapılması, ilgili mevzuata aykırı tutum ve davranışların tespit edilen koleksiyonculara ait ise belge iptalleri, şerh düşümü gibi işlemler Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından gerçekleştirilmektedir.

Mevcut hâlde, Kültür ve Turizm Bakanlığı döneminde 1.430 kayıtlı koleksiyoncu bulunmaktadır. Son iki yılda, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı müzelerde olduğu gibi özel müze ve koleksiyoner denetimi yönünde başlatılan kapsamlı çalışmalar hâlen devam ediyor. Ayrıca, 2863 sayılı Kanun’un 25’inci maddesi gereğince tasnif ve tescil dışı bırakılan ve devlet müzelerine alınması gerekli görülmeyen taşınır kültür varlıklarının ticareti de Kültür ve Turizm Bakanlığı izniyle yapılmaktadır. Bu çerçevede yüz on yedi adet işletme, Kültür ve Turizm Bakanlığı denetiminde taşınır kültür varlığı ticareti yapmaktadır.

Kanun’da yapılan bu değişiklik ile taşınmaz kültür varlıklarına ait parçaların koleksiyon envanter defterlerine kaydedilemeyeceği yolundaki mahkeme kararıyla bir şekilde taşınmaz kültür varlığından kopmuş ve hangi taşınmaza ait olduğu da belirlenemeyen bağımsız kültür varlığı hâline gelmiş tarihî eserlerin tahrip edilmesinin ve ticarete konu olmasının önlenmesi için bir yasal çerçeve çizilmesi gerekmektedir. Bu düzenlemeyle hangi taşınmaz kültür varlığına ait olduğu bilinmeyen ancak idari düzenlemeden önce iyi niyetli vatandaşın elinde olan tarihî eserlerin envanter defterine kaydı ile koleksiyoncu tarafından korunması ve ticarete konu olmaması sağlanmaktadır.

Görüşmekte olduğumuz Kanun’da yapılan değişikliğin hayırlı olmasını diler, yüce heyeti saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Orhan.

4’üncü madde üzerinde şahsı adına Manisa Milletvekili Ahmet Orhan.

Buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kültür, insan toplumuna özgü bilgi, inanç ve davranışlar bütünü ile bu bütünün parçası olan maddi nesnelerdir. Ayrıca toplumsal yaşamın dil, düşünce, gelenek, işaret sistemleri, kurumlar, yasalar, aletler, teknikler, sanat yapıtları gibi her türlü maddi ve manevi ürününü kapsamına almaktadır.

Ortak kültür mirasının korunmasının bilincine varılmayan, bu mirası gelecek kuşaklara devretme yükümlülüğüne duyarsız kalınan bir toplumda bu  mirasın yok olması kaçınılmaz bir gerçektir.

Kültür Bakanlığı, Türkiye gibi zengin ve çeşitli bir kültürel geçmişe sahip bir ülkenin en önemli bakanlığıdır çünkü tüm dünyaya karşı kimliğimizin etkileyici vitrininde sergilenecek varlıklarımızın yegâne temsilcisidir. Bu görevi ifa etmekle yükümlü olan Kültür Bakanlığının maddi imkânlarına baktığımızda, genel bütçe içindeki payının ise binde 5 dolayında olduğunu görürüz. Maalesef yüzde 1 bile değildir. Koruma uygulamalarına tahsis edilen miktarın Kültür Bakanlığı bütçesi içerisindeki durumu daha da kötüdür. O da sadece yüzde 3 civarındadır. Ülkemiz uygarlıkların geçiş yolu olan Anadolu’nun sahip olduğu bu çeşitli ve güzel tarihsel mirası sürdürmek, korumak ve yaşatabilmek için bu yetersiz imkânlarla nelerin yapılabileceğini açıkçası milletimiz merak etmektedir.

Medeniyetler beşiği Türkiye, Kültür Bakanlığına bağlı 185, kişi ve kurumlara ait 110 müzeyle birlikte sadece 295 müzeye sahiptir. ABD’de 17.500 müze bulunurken turizmde Türkiye'nin en önemli rakiplerinden İtalya’da 3.790, İspanya’da 1.343, Fransa’da ise 1.207 müze faaliyet göstermektedir.

Bütün uygarlıkların geçiş noktası olan ülkemizin bu konudaki haksız yerinin nasıl telafi edileceği, bu aranın nasıl kapatılacağı, elimizdeki kültür varlıklarının restorasyon, bakım ve onarımlarının hangi şartlarda süratle yapılıp bu çalışmaların ekonomik katma değere nasıl ve ne süratle dönüşebileceği merak konusudur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletvekili olarak temsil ettiğim, doğup büyüdüğüm memleketim Manisa’nın, muhtelif kaynaklara göre tarihinin milattan önce 3000 yıllarına kadar indiği bilinmektedir. Yörede çıkan buluntulardan ve yazılı kaynaklardan, Manisa ve çevresinde Hitit, Aka, Frigya, Lidya, Helen, Roma ve Bizans uygarlıklarının yaşadığı bilinmektedir. Nitekim, toprak altından bu dönemlere ait birçok kalıntı günümüze kadar ulaşmıştır.

1313 yılında Saruhanoğulları tarafından Bizanslılardan alınarak “Magnesia” olan adı “Manisa” olarak değiştirilen kent, Saruhan Beyliği’nin merkezi hâline getirilmesiyle ayrı bir önem kazanmıştır. 1437-1595 yılları arasında II. Murat, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, III. Mehmet gibi bazıları daha sonra tahta geçecek olan Osmanlı şehzadeleri tarafından yönetilen kentte şehzadeler ve aileleri tarafından cami, çeşme, medrese, imarethane, köprü ve saray gibi birçok eser yaptırılarak kent önemli ölçüde imar görmüş, eğitim, kültür, sanat ve ekonomik yönden önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmeler nüfus artışı ve şehirleşmeyi de beraberinde getirerek, Manisa, 16’ıncı yüzyılda sosyal, ekonomik ve idari açıdan önemli bir merkez hâline gelmiştir.

27 Mayıs 1919-8 Eylül 1923 tarihleri arasında Yunan işgali altında kalan kent, Kurtuluş Savaşı sırasında belki de tarihinin en kötü dönemini yaşamıştır.

Yukarıda kısaca değinmeye çalıştığım olağanüstü büyük ve zengin geçmişiyle, bugün maalesef gerekli sosyal, sosyokültürel altyapı ve ilginin gösterilmemiş olması, Manisa’mızın ve ülkemizin büyük bir zenginlik kaybına ve turizmden hak ettiği ekonomiyi alamamasına sebebiyet vermektedir.

Kültürel ve tarihsel miras yağmalanmakta, şehzadelerin yetiştirildiği ve eğitim verildiği Manisa’mızın yazma eserleri tozlu ve karanlık, nemli depolarda küflenmekte ve çürümeye terk edilmektedir. Kültür mirasımızın önemli ürünleri olan el yazması eserler, tarih, din, dil, felsefe, coğrafya, astroloji, fen bilimleri gibi çeşitli konularda yazıldığı dönem ve yere ait temel bilgileri bünyesinde toplayan bilim ve sanat dünyasının ilk elden kaynaklarını oluşturmakta olup, Manisa’mızdaki bu önemli kaynaklar ve eserler ülkemiz için önem arz etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

AHMET ORHAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tasarı, gelecek kuşaklara aktarılacak en önemli mirasın taşınmasında yeterli tedbirleri kapsamamakla birlikte -kültür ve tabiat varlıklarının korunması konusunda yetersiz bir düzeyde olduğunu ifade ederken- bu tür yetersiz ve kapsamsız çalışmaların, daha köklü çalışmalar yapılarak sorunların süratle çözülmesi gerektiğine inanıyor, ellerimizin arasından, daha belki okuyamadığımız ve göremediğimiz geçmiş bilgi, birikim ve eserlerimizin kaybolmaması dilek ve temennilerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Orhan.

Şimdi 4’üncü madde üzerinde on dakikalık soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Yaman, Sayın Işık, Sayın Kaplan, Sayın Sakık ve Sayın Doğru sisteme girmişler; sırasıyla birer dakika söz vereceğim.

Buyurunuz Sayın Yaman.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, geçmiş kültürlerden gelecek kuşaklara kültür mirası olarak bırakılacak olan en önemli varlıklardan biri de -belki de en başta geleni- hiç şüphesiz ülkemizdeki kale ve surlardır. Anadolu’nun yurt edilmesinde önemli bir yeri olan Malazgirt ilçemizdeki iki bin altı yüz yıllık kale ve surlarla ilgili olarak söylenecek muhakkak ki çok söz var, ancak bu kısa süre içinde… Çin Seddi ve Diyarbakır Surları’nın dünyadaki tek benzeri olan 1.750 metre uzunluğundaki çift duvarlı surları ile Malazgirt Kalesi’ne yazık ki bugüne kadar kaderiyle baş başa bırakılmıştır. Zaman zaman yıllar itibarıyla restorasyonu düşünüldüğü hâlde bugün her taraftan dökülen taşlarıyla acınacak bir abide hâlini almıştır. Acaba önümüzdeki dönem için bu Malazgirt Kalesi ve surlarının onarımıyla ilgili bir projeniz, bir çalışmanız olacak mı; bunu cevaplandırırsanız Malazgirt halkı adına sevineceğim.

Hepinize başarılar diliyor, teşekkürler ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yaman.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, bin dört yüz dolayında taşınmaz kültür varlığının bulunduğu 15 marka kentten 1’isi olan Kütahya’da yıllardır kurulması talebinde değişik kesimlerce mücadele verilen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünün Bakanlığınız döneminde kurulmuş olması nedeniyle teşekkürlerimi sunuyorum. Ancak siz de biliyorsunuz ki burada sadece 1 müdür vekili ve 2 personelimiz bulunmakta, kendine ait bir binası yok, memur bulunmamakta ve ödeneği bulunmamakta. Eğer bu dönemde bu eksiklikleri giderirseniz Kütahya bu konuda size teşekkür edecektir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.

Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana soracağım soru… Taşınmaz kültür varlıklarının büyük bölümü Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı. Aslında bunun bir envanterinin çıkması gerekir. Ayrıca farklı bir bakanlığa bağlı. Bu durumda Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı olan azınlık vakıflarından tutun Türkiye’deki, Balkanlar’daki vakıflarımıza… Bu kültür varlıklarının envanteri konusunda birlikte çalışma var mı?

Doğrusu, Vakıflar Genel Müdürlüğünün Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olması gerekmiyor mu? Yani sistematik bir yanlışlık yok mu burada? Bunu sormak istiyordum.

Son olarak da Ahmedi Hani kültür alanında Bakanlığınızın özel bir çalışması var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Tokat ili Niksar ilçesi tarihte Danişmentlilerin başkenti olarak geçmektedir. Başta Niksar Kalesi olmak üzere birçok tarihî eseri bünyesinde bulundurmaktadır. Tarihî değeri olan bu yerlerin onarımını ve  kültür turizmine kazandırılması noktasında bir çalışma yaptırmayı düşünüyor musunuz?

İkinci sorum olarak, Niksar ile Erbaa arasında Talazan Köprüsü diye Selçuklulardan kalma çok ciddi, güzel bir köprü vardır. Ancak bu köprü metruk bir şekilde görünmektedir. Bununla ilgili bir çalışma yaptırmayı düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğru.

Son soru Sayın Yiğit…  

İBRAHİM YİĞİT (İstanbul) – Sayın Bakanım, dünya kültürel miras alanlarıyla ilgili yaptığınız çalışmalar var mıdır, varsa nelerdir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yiğit.

Buyurunuz Sayın Bakan.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, kale ve surlar konusunda biz yeni projelendirme çalışmaları, kale, surlar ve benzer büyük tarihî eserler konusunda yeni proje çalışmaları ve uygulama çalışmaları yapıyoruz. Bu çerçevede Diyarbakır Surları’yla ilgili birkaç yıldan bu yana sürmekte olan önemli bir çalışmamız var. Diyarbakır’da hem surlarda hem İçkale’de Bakanlığımızın imkânlarıyla önemli çalışmalar gerçekleştiriyoruz.

Malazgirt, tabii, bizim tarihimiz için özel mekânlardan birisi. Malazgirt’te de bir proje hazırlığımız var ama Malazgirt’te -bugün bir başka vesileyle gündeme gelmişti- Karaman’da, birçok yerdeki kalelerimizin bir kısmı ciddi bakım gerektiriyor. Önümüzdeki yıllarda imkânlarımız ölçüsünde bunları sahiplenmeye ve layık oldukları tarihsel düzeye yakışır konuma getirmeye gayret edeceğiz.

Arkadaşıma, Sayın Yaman’a dikkati için teşekkür ederim, uyarısı için.

Sayın Işık’a çok teşekkür ederim. Kütahya’da koruma kurulu kurulmasıyla ilgili kadirbilir bir ifade kullandı. Ben de teşekkürlerimi sunuyorum. Kütahya bizim Anadolu’daki çok önemli yerleşim merkezlerimizden birisi. Osmanlı Dönemi’nde şehzadelerin valilik yaptığı, sivil mimarlık örneklerinin çok çarpıcı temsillerinin bulunduğu bir özel kent. Orada yoğun çalışmalar var. Belediye bu konuda duyarlı. Vakıflar çalışıyor, biz çalışıyoruz. Koruma kurulu gerçekten gerekiyordu, bunu kurduk ve sanıyorum bir iki ay içinde koruma kurulunun altyapısını da hem personel olarak hem de mekân olarak gerçekleştirmeye çalışacağız. Belki bir tarihsel yapıyı oradaki imkânlarla bize verirlerse biz de onu onarıp koruma kuruluna yakışır bir hâle getirmeye çalışırız.

Sayın Kaplan bizi hem güçlendirecek olan hem de biraz daha yük altına sokacak olan bir noktaya parmak bastı. Vakıflarla biz gerçekten çok iç içeyiz. Vakıflar çokça sayıda eseri onarmaya çalışıyor, tarihsel eseri onarmaya çalışıyor. Biz Vakıflarla, Tarih Kurumuyla, TÜBİTAK’la, TİKA’yla bu tarihsel eserlerin, tarihsel yapıların, tescilli yapıların onarımı, bakımı, geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması konusunda ortaklaşa çalışmalar yapıyoruz. Ben de zaman zaman düşünüyorum, bunun bir çatı altında olması gerekmez mi diye, ama bir siyasi takdir meselesidir, önümüzdeki günlerde belki yeniden düşünmek gerekir.

Vakıfların yaptığı birçok çalışmayı da zaten biz yine, hem bizim koruma kurullarımızdan bir onay çıkması gerekiyor Vakıflarda yapılan projelerin uygulamaya geçmesi için hem de yine bizim kendi rölöve müdürlüklerimiz aracılığıyla denetimini yapıyoruz.

Ortak bir envanter çalışmamız var. Ben son yıl içinde gittiğim bütün vilayetlerde envanterin basılı hâle gelmiş olmasını da yakından takip ediyorum. Bizim Vakıflara ait olduğu veya bir başka kuruma ait olduğuna bakılmaksızın Türkiye'deki bütün tescilli eserleri bir araya getiren İnternet  sitesinde bir envanter çalışmamız var, bunları il il basılı hâle getirmeye çalışıyoruz.

Ahmedi Hani’yle ilgili, ben Doğubayazıt’a gittiğimde -geçen yılın ekim ayıydı galiba- arkadaki restorasyonu bitmiş Doğubayazıt Camisi’ni ve Ahmedi Hani Türbesi’ni ziyaret ettim. Ahmedi Hani Türbesi’nin gerçekten bakıma ihtiyacı var, döner dönmez oradaki tespitlerimi Vakıflarla paylaştım. Sanıyorum, bu hafta bana gelen cevap da bir proje yapıldığı ve bu yıl içinde uygulamaya başlanacağı doğrultusunda. Ahmedi Hani Türbesi’ne ne yapılacağına dikkatlice, yakından takip ediyorum, bir gecikme olursa beni uyarırsanız çok sevinirim.

Sayın Doğru, Niksar Kalesi’ne bu yıl yardım ettik devletimizin imkânlarıyla -yani Belediye Başkanımızın bir talebi var biliyorsunuz- siz de biliyorsunuz bunları, birlikte takip edeceğiz. Niksar’ın tarihsel değerini biliyorum, çok gelip geçtiğim ve çok keyif aldığım bir yaşam merkezidir. Köprülere de umarım sıra gelecek.

Sayın Yiğit, dünya miras alanlarıyla ilgili özel bir duyarlılık geliştirmeye çalışıyoruz. Türkiye'nin kalıcı listede 9 dünya miras alanı var   -bunlar Truva’dan başlayıp Divriği’ye kadar, Nemrut’a kadar uzanıyor- 18 de aday yerimiz var.

Şimdi, biz, bu yıl Türkiye çapında bir standart tabelalandırma sistemi kurmaya çalışıyoruz. Yani İstanbul’dan çıktığınız zaman Truva’ya ne kadar kilometre ya da İzmir’den çıktığınız zaman Pamukkale’ye ne kadar kilometre ya da Ankara’dan çıktığınız zaman Kapadokya’ya ne kadar kilometre; bunları yol boyunca belli mesafelerde ve standart tabelalarla insanlar görsünler. Havaalanına inen, o çevredeki tarihsel mirastan haberdar olabileceği bir tabelalandırma ve bilgilendirme sistemiyle karşılaşsın, bir.

İki, geçen yıl İstanbul 2010 Kültür Başkenti Yasası sırasında bir ek imkân arkadaşlarımız sağladılar. O çerçevede, bütün bu tarihsel miras alanlarının, kültürel dünya miras alanlarının altyapı sorunlarını gidermeye çalışıyoruz, çevre düzenlemelerini sağlamaya çalışıyoruz, güvenlik önlemlerini artırmaya çalışıyoruz. Bunlardan, örneğin Truva’da bir müze ihtiyacı yıllardan beri dile getiriliyordu. Bir hazırlık toplantısı yaptık, bu ayın 11’inde Truva Müzesi Danışma Kurulunu tekrar topluyoruz. Bu yıl, umuyorum ki, Truva müzesinin proje işini gerçekleştirmiş olacağız.

Bunun dışında, Nemrut’la ilgili çalışmalarımız hızlıca var. Kapadokya’da, Divriği’de… Divriği’de yıllardan bu yana oraya tahsis edilmiş ama kullanılmayan bir para vardı, Divriği’yle ilgili yeni bir danışma kurulu kurduk ve Divriği’de o parayla öncelikle anıtın, Ulu Cami’nin çevresinin kamulaştırılması için kullanılmasını şimdi sağlamaya çalışıyoruz danışma kurulumuz aracılığıyla.

Ben, Türkiye'nin bu dokuz dünya miras alanı anıtına ve bölgesine daha duyarlılıkla sahip çıkması ve buna yenilerini katması ihtiyacı içinde olduğunu düşünüyorum. Türkiye gibi inanılmaz bir tarih zenginliği üzerinde oturan ülke için dokuz dünya miras alanı az bence. Bunun sayısını artırmaya, aday alanların sayısını çoğaltmaya ve aday alanlardan bazılarını kalıcı listeye katmaya çalışıyoruz. Kalıcı listeye katmak için acilen çalıştığımız yerlerin arasında Alanya var, Alanya Tersaneleri ve Selimiye var. Selimiye ve  Alanya şu anda aday listemizde bizim ve bunları kalıcı listeye katmaya çalışıyoruz ve aday listeye katmaya çalıştığımız da Afrodisyas’tan başlayarak çok sayıda ören yeri var.

Ben, arkadaşlarımıza dikkatleri için tekrar teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Günay.

4’üncü madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutup sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 226 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi ile 2863 Sayılı Kanuna eklenen geçici maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

 

Şenol Bal

Mehmet Şandır

Hasan Çalış

 

İzmir

Mersin

Karaman

 

Sabahattin Çakmakoğlu

 

Cemaleddin Uslu

 

Kayseri

 

Edirne

Geçici Madde 8: 11.03.2005 tarihinden önce bir şekilde koleksiyoncular tarafından edinilmiş ve bağlı bulunduğu müzedeki envanter defterine kaydı yaptırılmış taşınmaz kültür varlıkları, koleksiyonerler arasında hiçbir surette değiştirilemez ve satılamaz. Ancak bu taşınmaz kültür varlıklarından; müze ve ören yerlerindeki eserlerin bütünleyicisi olduğu tespit edilen parçalar ile müze koleksiyonlarını tamamlar nitelikte olanları Kültür ve Turizm Bakanlığının bedelsiz olarak alma hakkı saklıdır.

TBMM Başkanlığına

266 sıra sayılı kanun tasarısının 4. maddesinin tamamının tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ali Koçal

Hüseyin Ünsal

A. Rıza Öztürk

 

Zonguldak

Amasya

Mersin

 

Akif Ekici

 

Kemal Anadol

 

Gaziantep

 

İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) - Katılıyoruz efendim. Yalnız, bir redaksiyon ihtiyacı var…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hangisi, hangisi efendim?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) - Özür dilerim, pardon. Özür dilerim. Konuşuyordum sayın milletvekiliyle. Bu birinci önergeye…

BAŞKAN – Şimdi, ikinci…

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) - Maddenin metinden çıkarılması önergesine katılmıyoruz efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım “Katılıyorum” dediniz.

BAŞKAN – İkinci önerge.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Maddenin metinden çıkarılması önergesine katılmıyoruz.

Öteki önerge hakkında sayın milletvekili ile konuşuyordum. Özür dilerim,  duyamadım, duyamadım.

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – İkinci önergeye katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Katılmıyorsunuz, Hükûmet de katılmıyor.

Kim konuşacak?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Koçal.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, umuyorum benim konuşmamdan sonra Sayın Bakan bizim de önergemize katılmış olur.

Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişlik Yapılmasına Dair 266 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kanun maddesine ve gerekçesine baktığımız zaman sanki çok normal gibi görünüyor ancak madde iyice irdelendiğinde bu maddenin kabulü hâlinde illegal yollarla elde edilmiş eserler legal hâle gelecektir. Müzeler tarafından el konulması gereken ama hâlâ el konulamayan taşınmaz eserlere sahip olan birileri ciddi olarak kayırılmış olacaktır. Türkiye’nin kültür zenginliklerini, tabiat zenginliklerini kaçırmak isteyenlere prim verilmiş olacaktır. Tarihî eser kaçakçılığına yol verilmiş olacaktır ve bu maddenin kabulü hâlinde tarihî mirasımızı koruyamadığımızı kabul etmiş olacağız. Ülkemizin tarihî ve kültürel varlıklarını koruyamayan bir bakanlığı ve hükûmeti de korumuş olacağız. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası’nın 26’ncı maddesine aykırı karar almış olacağız. Bu maddeyi kabul etmekle aynı zamanda tarihî eser kaçakçılarını da affetmiş olacağız. Milletvekillerimizin böyle bir yasa maddesini kabul edeceği kanısında değilim.

Değerli milletvekilleri, özellikle dikkatinizi çekmek istediğim bir husus var. Maddenin gerekçesinde “kültür varlıklarını iyi niyetle elinde bulunduran kimseler” ifadesi yer almaktadır. Bu ifade ne anlama gelmektedir, önce buna bakmak lazım. “İyi niyetli” demekle, acaba Hükûmete yakın olanların mı durumundan bahsediyoruz? “İyi niyetli” demekle, tarihî eser kaçakçısı, Hükûmete yakın olan, kendini aklamış mı olmuş oluyor? Bu ifadeyi anlamakta güçlük çekiyoruz.

Yine madde gerekçesinde “bir şekilde taşınmaz kültür varlığından ayrılmış, taşınır hâle gelmiş” şeklinde bir ifade var. Bu ifadeyi de doğrusu anlamakta güçlük çekiyoruz çünkü bu ifade çok farklı anlamlara gelmektedir. O zaman taşınmaz varlıklarımızı tek tek sökelim, dağıtalım, parçalara ayıralım, bölelim ve taşınır hâle gelmiş olsun; böylece de isteyen bu varlıkları alsın, kendi koleksiyonuna taşımış olsun.

Değerli milletvekilleri, olayı özetleyecek olursak: Bu madde aslında af niteliğinde bir maddedir. Daha önceki konuşmamda da bunu ifade etmiştim zaten. O nedenle de bu maddenin kabulü için nitelikli çoğunluk gereklidir. Bu maddeyle belirlenen 11 Mart 2005 tarihinin gerekçesi çok açık değildir, bu tarihin ne olduğu anlaşılamamıştır. Bu madde ile koleksiyonların halka açılmasının isteğe bırakılması doğru değildir. Kültür varlıkları devlet malı niteliğindedir değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, koleksiyonerler ellerinde bulunan varlıkları mutlaka teşhir etmelidirler, sergilemelidirler. Koleksiyonlar, müzelerde sergilenmeli, katalogları basılmalı ve bütün bilgiler İnternet ortamında yayınlanmalıdır diye düşünüyoruz. Koleksiyonculukla tarihî eser kaçakçılığı piyasası arasındaki gizli bağlantıların izlenmesi ve açığa çıkartılması Bakanlığın öncelikli görevi olmalıdır diye düşünüyoruz ama tabii, baktığımız zaman, Bakanlık başka işlerle uğraşıyor, bu tür işlerle nedense uğraşmıyor.

Esas işlevini bırakıp Bakanımızın başka şeyler, başka önemli söylemler içerisinde olduğunu görüyoruz. Örneğin, biraz geriye doğru dönecek olursak, Sayın Bakanımız AKP’ye açılan kapatma davasına ilk tepkiyi gösteren bakanlarımızdandır ve şöyle demişti hatırlayacaksınız: “Ama öyle anlıyor ve üzülüyorum ki Türkiye'nin iyiye gitmesini ve ileriye gitmesini istemeyen çevreler çok önemli yerlere sızmışlar.” diyor Sayın Bakanımız. “Sızmışlar” diyor. Tabii, “sızmışlar” dediğiniz zaman, bu sözcük dikkat çekiyor. Acaba bu sızanlar kimlerdir, kimler sızdı, nereye sızdılar, bunlar terör örgütü müdür yoksa herhangi bir şeyin ajanı mıdır; bunlara bir bakmak lazım. Yine aynı zamanda, kendini “demokrat” olarak ifade eden Sayın Bakanımızın aslında bahsettiği kişi, siz de biliyorsunuz ki Yargıtay Başsavcısıdır; Yargıtay Başsavcısı da bu ülkenin yetiştirdiği ender hukukçulardan birisidir. Başka ne diyor Sayın Bakanımız? Bu kültür işleriyle uğraşmıyor ama başka bir şeyler söylüyor, diyor ki: “Türkiye bununla hesaplaşacaktır, meraklanmayın. Türkiye demokrasisi bu tuzağı aşmayı başaracaktır, katiyen ciddiye almayın.” diyor Sayın Bakanımız. Tabii, peki, “Ciddiye almayın.” dediği bu dava aslında, davanın sonucunu da hepiniz biliyorsunuz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ALİ KOÇAL (Devamla) – Mahkeme, 11 kişilik mahkemenin 11 üyesinden 10’u, Adalet ve Kalkınma Partisinin laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu kararını veriyor.

ÖMER İNAN (Mersin) – Ne alakası var?

ALİ KOÇAL (Devamla) – Şimdi, tabii, bu durumdan sonra, bu kararla, ne olmuş bu kararla? İşte ne olmuş, ne alakası olduğunu şimdi anlatıyorum, dinlerseniz anlayacaksınız. Ne olmuş? Bu kararın sonucunda AKP’nin sicilinin bozulduğu ortaya çıkmış. Şimdi, sicili bozulan bir hükûmetin, bir iktidarın bakanının ortaya koyduğu yasa tasarısını da dikkatle incelememiz gerekiyor ve o doğrultuda hareket etmemiz gerekiyor. Eğer bu yasayı incelemezsek, irdelemezsek bu yasa bu hâliyle çıkmış olur, ondan sonra da bundan sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan milletvekilleri değil, tüm Türkiye zarar görmüş olur diyorum. Bu önergemize olumlu oy vereceğinizi düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum. Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Koçal.

Önergeyi oylarınıza…

II.- YOKLAMA

(CHP ve DSP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır, tespit ediyorum arkadaşlar.

Sayın Anadol, Sayın Aslanoğlu, Sayın Köse, Sayın Emek, Sayın Ünsal, Sayın Koçal, Sayın Kaptan, Sayın Güner, Sayın Öztürk, Sayın Coşkunoğlu, Sayın Ağyüz, Sayın Aydoğan, Sayın Küçük, Sayın Baratalı, Sayın Erenkaya, Sayın Barış, Sayın Genç, Sayın Öztürk, Sayın Ağırbaş, Sayın Karaibrahim, burada.

Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika için süre veriyorum.

Adlarını okuduğum sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

 GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/608) (S. Sayısı: 266) (Devam)

BAŞKAN - Ali Koçal ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Başkanlığına

Görüşülmekte olan 226 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi ile 2863 Sayılı Kanuna eklenen geçici maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.

                                                                                                   Şenol Bal (İzmir) ve arkadaşları

Geçici Madde 8: 11.03.2005 tarihinden önce bir şekilde koleksiyoncular tarafından edinilmiş ve bağlı bulunduğu müzedeki envanter defterine kaydı yaptırılmış taşınmaz kültür varlıkları, koleksiyonerler arasında hiçbir surette değiştirilemez ve satılamaz. Ancak bu taşınmaz kültür varlıklarından; müze ve ören yerlerindeki eserlerin bütünleyicisi olduğu tespit edilen parçalar ile müze koleksiyonlarını tamamlar nitelikte olanları Kültür ve Turizm Bakanlığının bedelsiz olarak alma hakkı saklıdır.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLİ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Takdire bırakıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.

Üçüncü satırdaki “koleksiyonerler arasında” sözcüğünün “koleksiyoncular arasında” yazılması gerekiyor kanuni tabirle.

BAŞKAN – Sayın Bal, katılıyor musunuz bu değişikliğe?

ŞENOL BAL (İzmir) – Evet, katılıyorum.

BAŞKAN – Kim konuşacak? Gerekçeyi mi okutalım?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Devletin Anayasal ve yükümlülüğünün üstlendiği uluslararası anlaşmalar gereği görevi; kültür mirasının korunmasını, bilimsel esaslara göre belgelenerek ortaya çıkarılmasını ve aynı kıstaslar içinde gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamaktır.

Koleksiyonerlerin elinde bulunan taşınmaz kültür varlıklarının müze veya örenyerlerindeki eserlerin bütünleyicisi olduğu tespit edilen parçalar ile müze koleksiyonlarını tamamlar nitelikte olduğu tespit edilen parçaların Kültür ve Turizm Bakanlığının alma hakkı saklı tutulmuştur. Ve bu varlıkların ticari alım satıma konu olması engellenmiştir.

2863 Sayılı kanunun 26. maddesinin, (son fıkrası hariç) bu geçici maddede yer alması doğru değildir. 26. madde Özel Müzeler ve Koleksiyonculukla ilgili mevzuatı ifade etmektedir.

Taşınmaz Kültür varlıklarının koleksiyonculuğa konu olması yasal değildir. Konu yasanın bütünlüğüne aykırıdır.

Tasarının 4 üncü maddesinde, 11.3.2005 tarihinden önce koleksiyoncularda bulunan taşınmazların “usulüne uygun” envanter kaydının bulunması şart koşuluyor.

Ancak hukuk dışı olduğu mahkeme kararı ile kesinleşen bir uygulama “Usulüne uygun” ifadesi ile anlatılamaz. Bu yüzden “bir şekilde” ifadesi daha uygundur.

BAŞKAN – Yapılan bu redaksiyonla birlikte önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 5’inci madde üzerinde…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, geçici maddeyle ilgili bir önergem vardı.

BAŞKAN – Hangi madde üzerinde Sayın Genç?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bir geçici madde ihdası konusunda bir önergem vardı.

BAŞKAN – 4’üncü madde üzerinde… 4’üncü maddeyi oyladık, bitti.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, 4’üncü maddeden sonra bir geçici madde ilavesine dair önergem vardı ve orada şu 2’nci maddede beş yılı üçe indiriyoruz ya bunların sürelerini dolduruncaya kadar.

BAŞKAN – Önergelerinizi geri çekmişsiniz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır çekmedim, iki tanesini çektim, bunu çekmedim efendim. Orada duruyor işte.

BAŞKAN – Önergenizi geri çekmişsiniz, öyle diyor arkadaşlar Sayın Genç. Başka önergeniz de yokmuş burada kayıtlı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, ben önergeyi çekmedim. Benim perşembe günü Antalya’da bir işim vardı, iki önergemi geri çektim ama bunu çekmedim. Orada duruyor işte önerge canım, okutun önergemi.

BAŞKAN – On dakika ara veriyorum, önergeler konusu netleşsin.

 

 

Kapanma Saati: 19.03

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.18

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52’nci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

266 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, tasarıya bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 266 sıra sayılı yasa tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

Geçici Madde: Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihte koruma bölge kurullarında görevli olan Bakanlıkça ve yükseköğretim kurulunca seçilen üyelerin görev süreleri beş yıl sonra sona erer.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

MİLLÎ EĞİTİM, KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Hayır efendim, katılmıyoruz.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız Sayın Genç?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Hangi maddeyle ilgili Sayın Başkan?

BAŞKAN – 4’üncü maddeden sonra geçici madde ilave edilmesi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, madde ihdasına girer bu.

BAŞKAN – Geçici madde olduğu için önerge işlemi olarak yapılabiliniyor.

Buyurunuz Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evvela öğrenin şu İç Tüzük’ü; madde ilave etmek milletvekilinin hakkı.

Sayın  Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi benim önergem şu: Bu 2’nci maddeyle, koruma bölge kurullarına Bakanlıkça ve Yükseköğretim Kurulunca seçilen üyelerin görev süresi, mevcut, yürürlükte olan yasaya göre beş senedir, şimdi bunu üç yıla indiriyoruz. Bu bir müktesep haktır. Eğer hukuktan anlayan, kazanılmış haklardan anlayan kişiler varsa, böyle bir yere seçilmiş kişilerin kanunla seçilme sürelerini düşürdüğünüz zaman bunların kazanılmış haklarını kendisine verirsiniz. Bu, hukukun doğal ilkesidir, hukukun genel ilkesidir. Hukuktan anlayan insanlar bunu bilir, bunu anlamayanlar pek bilmez.

Neyse, şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, bu kanunla ilgili -ben, geçen hafta Antalya’da mahallî idarelerin bir toplantısı vardı, oradaydım- iki üç tane önergem daha da vardı, o ikisini çektim, arkadaşlara da herhangi bir suçlama da getirmek istemiyorum ama bu önergeyi çekmemiştim, geldiğim için önergeyi işleme koyuyorum. Şimdi, burada, bu kanunla ilgili önemli birtakım değişiklikler getiriyor, bana göre önergem çok haklı ve yerinde.

Şimdi, bu 1’inci maddesiyle, belediyelerin tahsil ettiği emlak vergisini, eskiden beri belediyeler bunu kültür varlıklarına harcıyordu, şimdi getiriyorsunuz il özel idaresine de pay veriyorsunuz. Niye veriyorsunuz? E, şimdi, İstanbul’da CHP aldı, Kemal Kılıçdaroğlu belediyeyi aldı, orada büyük kaynaklar var, bu kaynakları nereye aktaracaksınız? Valinin emrine vermeye çalışacaksınız. Şimdi, Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul Belediye Başkanlığına aday gösterilince Tayyip Bey’in içine bir korku düştü. Ya, hele bir dur bakalım. Bu insanlar diyor ki, efendim yani İstanbul’daki bir sütlaççı, sütlaç satan Kadir Topbaş İstanbul Belediye Başkanlığını idare edecek de Kemal Kılıçdaroğlu gibi, denetim elemanlığından gelmiş, hesap uzmanlığı yapmış, SSK Genel Müdürlüğü yapmış, Türkiye’de büyük kurumlarda yöneticilik yapmış, Türkiye Büyük Millet Meclisi grup başkan vekilliği yapmış, iki dönem İstanbul milletvekilliği yapmış bir arkadaşımız İstanbul Belediye Başkanlığını yapamaz. Ya, böyle bir mantıksızlık olabilir mi! Düşünebiliyor musunuz yani adamın kapasitesi İstanbul’da iki tane sütlaç satmak, iki tane sütlaç dükkânını açmış, satmış… Ondan sonra, Türkiye’yi yönetmiş, Türkiye’de denetim elemanlığı yapmış, her konuda otoriter, yetkili kişiye diyorsunuz ki, siz bunu yönetemezsiniz. Şimdi, biraz insanlara bazı şeyler söylediğiniz zaman insanların da bir vicdan muhasebesi yapması lazım.

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Önergeyle ne alakası var!

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, değerli milletvekilleri, ben tabii ki gerçekleri söylüyorum. Ben de denetim elemanlığından geldim. Denetim elemanlığından gelmek demek, devleti tanımak demektir, hukuku tanımak demektir, sorumluluğu bilmektir ama ben inanıyorum ki İstanbullu insanlarımız Kemal Kılıçdaroğlu gibi nitelikli, kişilikli bir insanı oraya seçerler, o zaman da AKP’nin İstanbul’daki hesapları altüst olur. Çünkü en büyük rant İstanbul’dan geliyor. İstanbul rantları kesilince, orada yapılan suistimaller ortaya çıkınca da artık AKP’nin seçime gitme zorunluluğu çıkar ortaya.

MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Bunu konuşmak için mi söz aldınız?

KAMER GENÇ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın bu çatı çok kutsal bir çatıdır. Biraz önce ben soru önergesinde sordum. Diyorum ki: “Bülent Arınç kaç tane polis kullanıyor?” Bülent Arınç’ı 9 tane polis koruduğu hâlde, geliyor Meclis Başkan Vekili “3 tane.” diyor. Biz neyinize inanacağız arkadaşlar? Geçen gün İhlas Holdingle ilgili soru soruyorum, diyorum ki: “Bu İhlas Holdingde bunlar parayı topladılar, zimmetine geçirdiler.” 252 vatandaştan para toplanmış ve bu 252 vatandaştan topladığı paranın çoğunun üzerine yatmış İhlas Holding. Hatta İhlas Holdingin devre mülk sistemi var, o soruya cevap veren Cemil Çiçek’in de devre mülkte hissesi var. O gün bana arkadaşlar geldi “Cemil Çiçek Adalet Bakanıyken oradaki o devre mülk temsilcisi bizden haksız olarak para tahsil etti. Şimdi hâkimlere şikâyet ediyoruz. Cemil Çiçek Adalet Bakanıyken İhlas Holdingin o devre mülk yöneticisine Adalet Bakanlığının bir şükran plaketini vermiş. Ve hâkimler gittiğinde şükran plaketlerini İhlas Holdingin yöneticisinin masasında görünce onlar da hayret ediyor.” diyor. Bakın değerli milletvekilleri, bu kürsü, bu çatı herkese… Yani geçici süre için insanlar buraya gelir ama bunun hakkını vermek lazım.

Bakın şimdi burada seçilmiş adam, zamanında beş yıl için seçilmiş, niye bunun süresini üç yıla çeviriyorsunuz? Nedeni yok ki. Hiç olmazsa “kazanılmış haklar” denilen bir kavramı en azından bir hukuk tahsili yapmış insanların bilmesi lazım. Niye bunun hakkını kanunla alıyorsunuz? Demek ki sizin adamlarınız değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet.

 “Ben istediğim adamları buraya getiririm.” demek hukuka da adalete de insanlığa da sığmayan bir davranış biçimi.

Yani şimdi işte bir Seçim Kanunu çıkardık, milletvekillerinin süresini şimdi beş yıldan dört yıla indirdik, Çankaya süresini yedi yıldan beş yıla indirdik. Yani o dahi daha muallak; yani kazanılmış hak var mıdır yok mudur, Çankaya’da, yedi sene orada mı kalacak, milletvekilleri beş sene mi burada kalacak… Ya insan… Bu gibi şeyler ileride verilecek karara birer done teşkil eder. Ben tabii istiyorum ki bu Meclisin süresinin dört yıl olmasını, çünkü size beş yıl tahammül etmek mümkün değil çünkü Türkiye’yi gerçekten çok büyük sıkıntıya soktunuz.

Değerli milletvekilleri, önergem tabii çok açık ve net; kazanılmış hakların korunması istiyorum. Ama bizim en haklı, en saygılı düşüncelerimiz, tekliflerimiz sizin için kabul görmez ama önemli değil. Bu kürsüler yıllarca burada söylenen sözlerin şahididir. Önergemin mahiyeti budur.

Sayın Başkanım, önergemi oylattığınız zaman karar yeter sayısını istiyorum efendim.

BAŞKAN – Peki efendim, bakacağız.

Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5 - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 5’inci madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz.

Buyurunuz Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2863 sayılı Yasa’nın bazı maddelerini değiştiren 266 sıra sayılı Tasarı’yı üçüncü haftasındadır görüşüyoruz. Bu tasarı bu kadar önemli, Meclisi bu kadar, üç haftadır meşgul eden bir tasarı mıdır? Geçen de söyledim, bu tasarı Meclisi üç haftadır meşgul edecek bir tasarı değildir. Bunun birinci nedeni, ülkemizin gündeminde ağırlıklı meseleler varken bunların sıralamasını yapamayan, Meclise sunamayan iktidardır, bu boşluktan da kendi yasalarını çıkarmaya çalışan bakanlıklardır.

Gecikmesinin nedeni de AK PARTİ Grubunun, şu anda olduğu gibi, ilgisizliğidir, lakayıtlığıdır; bu yasanın uzamasının nedeni budur. Altı maddelik bir yasa…

Bu yasa ne getiriyor? Bu yasa, emlak vergilerinden gelen payın belli miktarını il özel idareleri kullansın… Peki, büyük şehirlerde ve şehirlerde bu paranın kullandırılmasına onay veren merci il özel idaresi, vali, değil mi? Vali. Başka ne getiriyor? Kurul üyelerinin süresinin beş yıldan üç yıla inmesini getiriyor. Başka ne getiriyor? “Yenileme kurulları” diye kurduğunuz koruma kurullarına koruma amaçlı imar planlarında yetki verdiğiniz kurul yetkilerinin aynısını bu yenileme kurullarına da veriyorsunuz, bunlar çelişkidir. Bu çelişkilerin ortadan kaldırılması gereken bir durum var iken siz bu yasayla tekrar karmaşa yaratıyorsunuz. Bunun nedeni ne? Bunun nedeni, siz zamanında 5366 sayılı bir Yasa çıkardınız. Bu 5366 sayılı Yasa karmaşa yarattı. Bu 5366 sayılı Yasa’nın içerisinde “sit alanı” yok, “sit” tabiri yok. Yenileme projelerini onaylamak üzere Koruma Kanunu’nun 51’inci maddesine göre gerektiği kadar kültür tabiat varlıkları kurdurt.

Şimdi, bu bölge kurullarının yetkisini artırıyorsunuz. İstanbul’da Sulukule’de, Fatih bölgesinde yapılan uygulamalar var. Yenileme Kurulunun başında kim var? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında eski İnşaat Daire Başkanlığını yapmış kişi var. Başka kim var? Beyoğlu Belediyesinin temsilcisi var, Büyükşehir Belediyesinin temsilcisi var, hukukçu var, sizin üyeleriniz var. Kurulları siyasi etki altına alan davranışlara, eylemlere açıklık kazandıran bir düzenlemedir bu. Belediye başkanlarınız “yenileme” adına rant alanları yaratıyorlar. Özellikle on beş yıldır Türkiye’de “rantçı belediyecilik”, “ihaleci belediyecilik” uygulanıyor. İstanbul’da başladı, Ankara’da başladı ve diğer belediyelerinizi de, maalesef, sardı.

Şimdi, İstanbul’da, bu koruma kurullarını, yenileme kurullarını eğer siz politik kaygılarla, politik baskılarla yönlendirecek hâle getirirseniz vay geldi İstanbul’un hâline. Şu anda zaten belediye başkanları koruma kurullarınızın aldığı kararları uygulamıyor. Mesela geçen gün yine Dubai Port için yürütmeyi durdurma kararı verildi. Sayın Kadir Topbaş, Başbakanınızın çok övdüğü, bugünlerde çok atılıma geçen, hizmetlerini sunmaya çalışan Kadir Topbaş niye yasalara saygılı olmuyor, niye koruma kurullarının kararlarını uygulamıyor değerli arkadaşlarım? Bunları sorgulamak zorundasınız. Siz korumayı amaçlayan değil, korumamayı amaçlayan bir düzenleme yapmak istiyorsunuz. Bu düzenlemenin amacı budur. Sayın Bakan da bunu çok iyi biliyor. Beş yıldan üç yıla düşürmenin anlamı budur. Yenileme projelerini onaylayacak kurullara yetki verilmesinin amacı budur. Ama bu yanlıştır değerli arkadaşlarım.

Bugün, Türkiye, Dünya Miras Listesi’ne girmiş 9 eseriyle anılan bir ülkedir. Bunlara baktığımız zaman da UNESCO bu 9 miras için ne demiş, biliyor musunuz? “5 mirasınız tehlikede.” demiş, “5 mirasınızı korumak zorundasınız.” demiş. Bakın, bugün Dünya Miras Listesi’nde 142 devletten 851 yapı bulunuyor. 25’i kültürel ve doğal yapı, 660’ı kültürel, 166’sı doğal yapı. Türkiye’de de 9 kültürel varlık var Dünya Miras Listesi’nde. UNESCO diyor ki: “SOS veriyor.” diyor, “Bunlara sahip çıkmanız lazım.” diyor. Bunlardan bir tanesi İstanbul tarihî yarımada. İstanbul tarihî yarımada şimdi ne hâlde? Kültür-Tabiat Varlıkları Kurulunun onayına sunulan projelerle sit alanları ortadan kalkıyor. 1/5.000’lik nâzım imar planıyla uyumsuz planlar çatır çatır geçiyor ve Turizm Bakanlığı maalesef buna sessiz kalıyor değerli arkadaşlarım. Yenileme kurulu tarafından onaylanan projelere baktığınız zaman da tamamen politik kaygılarla, politik baskılarla onaylanmış olan projelerdir. Evet, hepimiz kültür ve tarihî mirasa sahip çıkmak zorundayız. Bunun tüm topluma yaygınlaştırılması lazım, bunun yönteminin bulunması lazım. Sadece korumayı koruma kurullarıyla ve rantçı belediye başkanları anlayışıyla, belediye meclisi anlayışıyla yapamayız. Siz siyasilerin boyunduruğuna giren bir koruma kurulu kurduğunuz zaman da Türkiye’de korunması gereken varlıkları, özellikle İstanbul gibi bir yerde koruyamazsınız. Çünkü o kurullarda siyasi etki olacaktır, siyasi çoğunluk olacaktır. Buna meydan vermemek için bu yasanın yeniden gözden geçirilmesi gerekir idi. Ama maalesef her konuda olan inatçı tavrınız ve “Ben yaptım, oldu.” anlayışınız bu noktaya getirmiştir.

Bakın, plandan bahsediyoruz, planlamadan bahsediyoruz, korumadan bahsediyoruz. Bu yasanın geçtiği komisyon çok saygın bir komisyondur; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu. İhtisas komisyonu olan Bayındırlık, Turizm, İmar Komisyonundan teğet geçiyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bunun gitmesi gereken komisyon dururken, alelacele Millî Eğitim Komisyonundan geçiriyorsunuz ve komisyonları da yanıltıyorsunuz, havalelerinizle yanıltıyorsunuz değerli arkadaşlarım.

O bakımdan, bu yasanın üç haftadır bu Meclisi yersiz işgal ettiği inancındayım değerli arkadaşlarım ama biraz sonra oylarınızla, oylanıp geçecek ve ileride de onulmaz yaralar açacaksınız. Koruma kurulları değil, korumama kurulları oluşturmanın vebalini taşıyorsunuz vereceğiniz oylarla. O nedenle, iyi, mantıklı önergelerimiz bile reddediliyor değerli arkadaşlarım.

Peki, belediyelerde bu uygulamalara baktığınız zaman da koruma amaçlı imar planları sağlıklı mı? Değil. Belediye meclislerine gelen kararlar, imar daire başkanlarının olumsuz görüşlerine rağmen, siyasi rant hesabıyla belediye meclisinde ve imar komisyonlarında oylanarak çatır çatır geçiyor ve buna dava açan sayısız meslek kuruluşu var. Bu sayısız meslek kuruluşuna Başbakan diyor ki: “Sen benim önümü kesiyorsun.” diyor, “Sen sorun yaratıyorsun.” diyor. Peki, siz, sayın siyasetçiler ve Sayın Başbakan, “kent suçu”, “kentli hakları” diye bir şey olduğunu bilmiyor musunuz? Kent suçu işleyen insanlara karşı yargıya gitmenin hukuk devletinin gereği olduğunu bilmiyor musunuz? Ama TMMOB’a bağlı mühendis odalarını, meslek odalarını suçluyorsunuz, diyorsunuz ki: “Biz iş yapıyoruz fakat mühendis odaları önümüzü tıkıyor.”

Evet, Haydar port bugün haklı olmadığı için dava açılmıştır, Dubai Port bugün haklı olmadığı için dava açılmıştır, Sulukule bugün haklı olmadığı için dava açılmıştır çünkü bilimsellikten, teknik doygunluktan ve hukuktan yoksundur. Siz bunları göz ardı ederek, birtakım insanlara rant sağlamak için her türlü tadilatı, her türlü değişikliği yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Bu yanlıştır. Bugün, bu rantçı ihaleci ve koruma kurulu kararlarını umursamayan siyasi anlayış iş başındadır ama yarın onun tersi, halka hizmet eden, kurallara saygılı, hukuka saygılı ve rantı önleyen belediyecilik anlayışı geldiği zaman da nasıl hesap vereceksiniz? Yarın öbür gün Sayın Gökçek belediye başkanlığını kaybettiği zaman Sayıştay denetiminden geçmeyen olayların nasıl hesabını verecek? Yürütmeyi durdurma kararlarını uygulamamanın nasıl hesabını verecek? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Silivri de dâhil, 1 milyar dolar rüşvetin döndüğü Silivri de dâhil, nasıl hesabını verecek? Gaziantep’te bir gecede yeşil alanı, fıstık alanını imara dönüştürüp ticari alan yapan ve 72,5 trilyon rantın döndüğü belediyeniz nasıl hesabını verecek?

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Çankaya’nın hesabını verin.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Onun için, bunlar hesap sorulacak. Hiç kimse hesap sorulmasın diye anlamasın, hesap sorulacak. Siz nasıl diyorsunuz: “Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmem.” Doğru diyorsunuz. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını başkalarına yedirmem, ben yerim demek istiyorsunuz. Bunu vatandaş yanlış anlıyor. O nedenle haklısınız.

Değerli arkadaşlarım, bunların hepsinin sorgulanacağı gün 29 Mart seçimleri olacaktır. O nedenle bu yasayla kendi belediyelerinize sağladığınız olanak 29 Mart’ta veya partimizin gideceği yargıda dönecektir ve siz de bundan üzüntü duyacaksınız sevgili arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlar, Mimarlar Odasıyla, TMMOB’la hesaplaşan Sayın Başbakan “Davos fatihi” olduğundan sonra da yaptığı toplantıda diyor ki: “CHP’den hesap sorun seçimlerde.” diyor. Hani Davos başka bir olaydı? Hani orada siz İsrail’e karşı Hamas’ın, ezilen insanların hakkını savunuyordunuz, bu amaçlaydı? Peki, 2006’da, bugün savunduğunuz Hamas’ı niye Dışişleri Bakanlığıyla resmî davetli olarak getirtemediniz? Niye AKP Genel Merkezinde, şimdi Çankaya’da oturan Sayın Gül konuşmak zorunda kaldı? O gün terörist gördüğünüz, korktuğunuz örgütü bugün -Hamas’ı- savunuyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – İnsanları savunuyoruz.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – İnsanları biz sizden daha iyi savunuyoruz. O gün burada verilen önergeye, birlikte kınama önergesine neden “hayır” dediniz insancıl davranışı olan insanlar? İnsancıl davranış… İnsanlık dışı bir davranıştır, birbirine karıştırma. Biz de kınıyoruz.

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Çocuklara sahip çıkmak insanlık gereği.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Laf atma, çıkar konuşursun. İnsanlık dışı bir davranıştır. Çocuklara, kadınlara… Kim yaparsa yapsın, karşı çıkmak lazım. Ama Orta Doğu’nun ara buluculuk projesine soyunan bir kişi taraf tutamaz. Sizi Hamas da kurtaramayacak, Deniz Feneri de kurtaramayacak.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Seni İsrail de kurtaramaz.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Çünkü sizin yolunuz yanlış değerli arkadaşlarım. Kılavuzunuz Deniz Feneri, destekçiniz Hamas. Ekonomi kör bir tünele girmiş, nasıl çıkacaksınız bu işten?

ALİ KOYUNCU (Bursa) – Türk milleti destekçimiz.

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Yazıklar olsun!

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - O nedenle, 29 Martta bunların sandıkta hesabını vereceksiniz. Ekonomik yoksulluğa ittiğiniz insanların… Bugün eziliyor insanlar. İşsizlik almış başını gidiyor. Demin işsizlik soruşturması için verilen önergeye “Hayır.” dediniz. İşsizlik yok mu? İhracat düşmedi mi? Sanayi üretimi düşmedi mi? Benim kendi kentimde, Gaziantep’te işsizlik on binleri buldu. Bunlar sizi rahatsız etmiyor mu? Hiç mi seçim bölgelerinize gitmiyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ağyüz.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Seçim bölgelerinizde görmüyor musunuz?

Hepinize teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyoruz Sayın Ağyüz.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz.

Sayın Cengiz, şahsınız adına da söz istediğiniz için on beş dakika süre veriyorum, ikisini birleştirip.

Buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan  266 sıra sayılı yasanın 5’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi grubum ve şahsım adına selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; incelemiş olduğum bu yasa üzerinde üç tane kanıya vardım: Bu yasayı incelediğimizde, irdelediğimizde, bir vatandaş olarak yasaya baktığımızda bu yasanın getirmiş olduğu bir zammı da görmeden geçemedik. 1319 sayılı Emlak Kanunu’nun 8’inci ve 19’uncu maddesi gereğince bir mükellefin tahakkuk ettirilen emlak vergisinin yüzde 10’u nispetinde de bir zam getirilmektedir. Bir vatandaş olarak olaya baktığımızda yine bu ekonomik krizde vatandaşa bir zam yüklendiğini de burada görmekteyiz ve yine bu Emlak Kanunu’nda da vatandaşa yüzde 10 da olsa bir zam yüklendiğini görmekteyiz ve vatandaş adına da bunu tabii ki üzüntüyle karşıladım.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Zam yüklenmiyor. Daha önceki kanunda var olanı biz il özel idarelerine aktarıyoruz.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Yok, ben okudum onu. Ben de okudum.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Yeni bir zam yok. Hayır.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Bir, vatandaş olarak zam var. Bir de belediye başkanı olarak da, bakın, eski bir belediye başkanı olarak da burada şu yanlış var arkadaşlar: Şimdi, belediye başkanı bu yüzde 10’la beraber emlak vergisini toplayacak, toplayamadığını icraya verecek, ondan sonra bütçesine koyacak, ondan sonra ile bunu yollayacak.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Geçmiş dönem tanımlanıyor, yeni değil.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Yok, biz bunu başka türlü mü okuduk yani? Müsaade et de… Sen de çıkarsın konuşursun. Müsaade et, biz fikirlerimizi açıklayalım.

Burada belediye başkanları bir taşeronluk yapıyor. Dolayısıyla ilde özel hesapta toplanan bu paralar:

1) İktidara yakın olan,

2) İl genel meclisinde gücü olan, il genel meclisi başkanına veya valiye çok yakın olan belediye başkanlarına bu para kaydırılabilir ve daha çok bazıları bunu kullanabilir. Eşit ve adaletli olarak da diğer belediye başkanlarının kullanamayacağı bir yapı var.

Dolayısıyla, benim teklifim şudur: Her belediye başkanı, kültür ve tabiat varlıklarını koruma katkı payı faslı açarak, kendi emlak vergisinden aldıkları yüzde 10’luk payı bu fasla aktarmalı. Kendi belediyesinin yapmış olduğu projeler ve kendilerinin ilçelerindeki kültür ve tabiat varlıklarını koruma adına da, kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulundan onaylanan projeleri de buradan, kendi bütçesinden destekleme adına en doğru yaklaşım ve en adaletli yaklaşım olacağını düşünüyorum. Özellikle de, yani, bu şekildeki bir merkeziyetçilik, ilde oluşturulacak bir merkeziyetçilik, belediye başkanları adına da, tabii ki, bir ayrıcalık. İktidara yakın olanlar, valiye yakın olanlar, il genel meclisine yakın olanlar, iyi anlaşanlar, buradan aslan payını alabilir. Bu endişemiz de var. Bu da sabittir.

Özellikle üçüncü de, bir arkeolog ve sanat tarihçisi olarak böyle bir yasayı incelerken de, Kültür ve Turizm Bakanlığımızın, özellikle yapısıyla da ilgili bazı düşüncelerimizi de ifade etme fırsatı bulduk.

Özellikle Kültür ve Turizm Bakanlığını çok önemseyen… Kültür ve Turizm Bakanlığımızın hem ekonomimizin hem Türkiye’mizin tanınmasında hem de birçok sektörün desteklenmesinde mutlaka çok önemi vardır. Ben özellikle burada Başbakana da seslenmek istiyorum: Mutlaka Kültür ile Turizm Bakanlığının ayrılması gerekiyor. Çünkü Anadolu’nun ve dünyanın merkezindeki bir Anadolu’nun, hem kültür değerleri açısından hem de dünyadaki turizm potansiyeli açısından baktığımızda Kültür ve Turizm Bakanlığı bir bakanlığa sıkıştırılmayacak kadar, bir bakanın iki parçaya ayrılmayacak kadar hem kültür hem de turizm çok önemlidir.

Türk kültürü, zaten on bin yıllık geçmişiyle dünyaya büyük değerler taşımış, turizm artık ekonominin bile baş tacı olmuştur. Turizmde bir tane örnek vermek istiyorum: Özellikle İspanya’nın Mallorca Adası’na, bir adasına 21 milyon kişi giderken 2007 yılında, Türkiye’ye de 22 milyon kişi gelmiş. Bir Mallorca Adası kadar turist çekemiyoruz. Dolayısıyla turizmde de bazı açılımlar yapmak, Kültür Bakanlığımızda da bazı açılımlar yapmak gerekiyor. Bunun için kültür politikalarımızın belirlenmesi ve katılımcıların sağlanması, bütün kesimlerin burada temsil edilmesi noktasında Türk kültür konseyinin mutlaka kurulması lazım. Bu Türk kültür konseyinde de bütün kesimlerin görüşleri doğrultusunda Türk kültür politikasının mutlaka yeniden yapılandırılması ve gözden geçirilmesi lazım.

Turizm Bakanlığımız ise ayrıldıktan sonra, mutlaka bütün kesimlerin ve turizm sektörünün içinde olacağı, muhalefetiyle iktidarıyla içinde olacağı bir turizm konseyi oluşturarak, bu turizm konseyinde turizm politikalarımızın ve turizmdeki yeni açılımların mutlaka irdelenmesi ve bu açılımları sağlamamız gerekmektedir. Özellikle Kültür Bakanlığımızın içeriğine baktığımızda, bir Kültür Bakanının üç beş yılda, iki yılda bu bakanlığa hâkim olması mümkün değildir, bu bakanlığı en iyi şekilde algılaması mümkün değildir. Çok önemsediğim bu bakanlıkların mutlaka ayrılması, Anadolu gibi… Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli bakanlıkları olabileceği ve bu açılımlarda da hem Türkiye’mizin tanıtılması hem de dünyaya açılımımız açısından çok önem arz ediyorum bu olaya.

Özellikle Sayın Bakanım -diğer konulara geçmeden önce de şunu ifade etmek istiyorum- buradan iki tane müjde verdi, bir Çanakkale Troya Müzesi, bir de Anadolu Medeniyetleri Müzesiyle ilgili bir çalışmanın ve proje aşamasında olduğunu söyledi.

Sayın Bakanım, burada not almanızı istiyorum: Troya Müzesinin projesi mutlaka “Troya Atı Projesi” olmalıdır. Dünyada örneği olmayan ve uzaktan da bakıldığında tamamen Truva atıyla dünyada ün alan bu kentimizin ve atımızın mutlaka müzeyle de “Truva Atı” şeklinde taçlandırılmasını diliyorum.

Anadolu Medeniyetleri Müzesinin projesi de Türkiye haritasının sınırları şeklinde projelendirilmeli ve bu projenin de her ilin üzerine, her ilden gelen tarihî eserlerimizin, arkeolojik eserlerimizin bu müzenin Türkiye haritası üzerindeki illerinin üzerinde oluşturulacak reyonlarda ve bölümlerde sergilenerek giriş noktalarının da bu şekilde ayarlanması ve dünyaya farklı bir projeyi sunmamız gerektiğine inanıyorum.

Özellikle, Sayın Bakanım “Türkiye’de ne kadar toplam kazı yapılıyor?” diye sorduğumuzda… İki sefer bu soruyu sordum, tabii ki bürokratlarınız bu cevabı veremedi. 2008 yılı verilerine göre Türkiye’de 280 tane kazı izni verilmiştir. Bu 280 tanesinin 100 tanesi yabancılara, 180 tanesi de yerlilere verilmiştir ve ben özellikle kazıların mutlaka mercek altına alınmasını, yabancılara verilen kazıların denetlenmesini ve kazılardaki yapılanmayı mutlaka gözden geçirmenizi temenni ediyorum. Bir kazı izni nasıl verilir? Bir kazıda:

1) Kazı ekibinin yeterliliği önemlidir.

2) Kazı ekibinin programı önemlidir.

3) Kazı ekibinin finansı önemlidir.

Bir de kazı ekibinde bulunması gereken diğer yan branşlar önemlidir, restore gibi, mimar gibi, jeoloji gibi.

İşte, bu olaylara baktığımızda, özellikle yabancılara verilen kazılarda bu gibi vasıfların pek aranmadığını, âdeta ülkemizin bir kazı cenneti hâline geldiğini ve bu araştırmacıların da özellikle Türkçe kazı sonuçlarını yayınlamadığını ve üniversitedeki bilim adamlarının bu kazı sonuçlarından yeterli düzeyde yararlanamadığını görüyoruz.

Özellikle bugün Kültepe’deki tabletlerin, Boğazköy’deki sfenkslerin, Uşak Müzesi’ndeki tarihî eserlerin kaçırılmasından sonra, temizlenmek üzere Almanlara verilen tarihî eserlerimizi hâlâ alamadığımızı… Geri iade edilmeyen, incelenmek üzere verilip, temizlenmek üzere verilip de geri alamadığımız arkeolojik değerlerimiz var. Bunların niye hesabı sorulmamaktadır? Bunların niye peşine takılınmamaktadır? Bugün geldiğimiz noktada, bu eserleri veren ve geri alamayanlardan da mutlaka hesap sorulması gerektiğine inanıyorum.

Tabii, özellikle il kültür müdürlüklerinde bir yapı var. Bu yapıya baktığımızda, il kültür müdürü olan arkadaşlarımızın ne arkeolog ne sanat tarihçi ne de bu branşla ilgili olduklarını görüyoruz. Efendim, kimya mühendisi kültür müdürü, jeoloji mühendisi kültür müdürü, efendim, bakıyorsunuz imam kültür müdürlüğüne atanmış. Dolayısıyla, kültür müdürlüğü gibi konularda, il kültür müdürlüklerimizin bünyesinde iki bölüm oluşturulmalıdır. Birisi, arkeoloji kanalını takip eden bir yapı. Diğer taraftan da arkeolojinin bittiği yerde, arkeolojinin tükendiği yerde başlayan sanat tarihinin ve Anadolu’daki özellikle Selçuklu, beylikler, Bizans ve Osmanlı değerlerinin takip edilmesi, korunması, restoresi ve bunların yapılanmasıyla ilgili bir il kültür müdürlükleri yapısı mutlaka gözden geçirilmeli ve bu yapılar korunmalıdır.

Bunun yanında, müzelerdeki araştırmacı ve uzman olarak çalışan arkadaşlarımızın hem üniversitelerden yararlanamadığını hem de o yörenin üniversitelerinin kendi bölgesindeki tarihî eserlere müdahil olamadığını görüyoruz. Mutlaka müzelerle üniversitelerin bağının kurulması ve birbirlerine de bu kurguyla destek olunmasının sağlanması gerekmektedir. Özellikle üniversitedeki, müzedeki personelin ve Kültür Bakanlığımızın personelinin, taşrada görev yapan personelin yeterli düzeyde ücret alamamasından dolayı müzelerde birçok çalıntılara veya kaybolmalara ve gerçekten müze soygunlarına vesile olan olaylara da şahit olmaktayız. Çok değerli eserlerin, tarihî değeri ve manevi değeri yüksek olan eserlerin çok cüzi maaş alan insanlara teslim edilmesi de mutlaka irdelenmelidir.

Özellikle Çanakkale’ye baktığımızda, Çanakkale’de bugün bilinen altmış iki antik kent var, tahmin edilen de iki yüz civarında antik kent vardır ve bunlardan bir tanesi Troya, bir tanesi Alexandreia Troas, bir tanesi Parion, birisi Assos, bir tanesi Chryse Antik Kenti, Apollon Smintheus Tapınağı gibi alanlarda kazı yapılmakta ve bu kazılarda da -en önemlisi- Almanlara kırk civarında kazı izni verilmiş. Almanlara verilen bu kırk kazı iznini mutlaka sorgulamalıyız, mutlaka araştırmalıyız, çünkü bugün en çok Almanya’ya kazılardan tarihî eser kaçakçılığı gitmiştir, en çok bu kanaldan gitmiştir, temizlemek için verilen birçok eser de geri alınamamıştır.

Ben şunu söylemek istiyorum: Bugün, köpeksiz köy bulmuşlar değneksiz geziyorlar ve özellikle de bazı kazı araştırmacılarının buna dikkatinizi çekmek istiyorum. Sayın Bakanım, bazı kazı araştırmacılarına baktığımızda… Arkeolojik kazıları arkeologlar yapar fakat Troya kazısını yapan Alman profesör metalürji, metal uzmanı, Alexandreia Troas kazısının başkanlığına yapan epigraf. Bazı kazı başkanlıkları da arkeolog olmayan insanlara verilmiş ve bunların hem programı olmadığı gibi hem de finansı yok. Bunların mutlaka irdelenmesini istiyorum, bunların mutlaka takip edilmesini istiyoruz. Gerçekten, özellikle Alexandreia Troas kazısını, Sayın Bakanım, not almanızı istiyorum, Çanakkale Ezine ilçesindeki Alexandreia Troas Antik Kentini ve onun kazı başkanı Elmar Schwertheim’i not almanızı istiyorum çünkü bu kazı başkanının önce kendisine Kültür Bakanlığımız Neandreia Antik Kenti’ni verdi. Neandreia Antik Kenti’ni verdikten sonra burasını terk etti, Alexandreia Troas Antik Kenti’nde üç yıl gayri resmî araştırma yaptı, 1997 yılında kendisine kurtarma kazısı verildi. Kurtarma kazısı nereye verilir, arkadaşlarımız bilir; kurtarılması gereken, heyelan altında, su altında, deniz altında, bunlara verilir ve “kurtarma kazısı” adı altında verilen böyle bir, dimdik ayaktaki kenti ayak oyunlarıyla aldı. Daha sonra, biz daha farklı bir ekip bulmamıza rağmen, bu vatandaş, Profesör Doktor Hans Wiegartz’ın üzerinden, hiç kazı alanına gelmeyen, orada araştırma yapmayan vatandaş, Hans Wiegartz üzerinden tam altı yıldır orada kazı yapıyor. Şimdi, yeni, adam ölünce, bu vatandaş ölünce kendisine kazı başkanlığı verilmiş. Mutlaka bunun irdelenmesini istiyorum. Bu Profesör Doktor Elmar Schwertheim’ın programı yok, finansı yok, kazı evi yok. Kazı eserlerini, kiralamış olduğu ve yabancı ekiple kaldığı evde depolamakta ve gizlemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Kazı evi bile olmayan ve kazılarla ilgili çalışmayı sunamayan… Ve restore sözü var. Restore sözü ve yaptıktan sonra da yıkılan stoa’nın duvarı var.

Sayın Bakanım, bunlar bunun zamanında yıkıldı. Çok büyük, önemli… Anadolu’nun ikinci büyük stoa’sıdır. Yanında da Attikus Hamamı vardır, o da Anadolu’nun en büyük hamamıdır. Şimdi, bunları görmeyen, restore etmeyen, verdiği sözü yerine getirmeyen bu Alman arkeologlarına özellikle dikkat çekmek istiyorum.

Söyleyeceğimiz çok şey var. Sanat tarihinde, arkeolojisinde, Kültür Bakanlığımızın yapısında gerçekten çok önemli konular var. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk her kazı başlangıcında bütün kazı alanlarını ziyaret eden, bütün kazı alanlarına giden ve kendisi arkeolojiye ve sanat tarihine büyük destek veren bir liderdir. Özellikle liselerde de arkeoloji ve sanat tarihi derslerinin mutlaka sanatımızın ve tarihimizin geleceği için bu liselerde mutlaka bunun değerlendirilmesi ve liselere de bunun konulmasını diliyorum.

Söyleyeceğimiz çok şey var ama, çok teşekkür ediyorum, daha sonra da bunları dile getirmek üzere… Sayın Bakanımdan da özellikle arkeoloji ve sanat tarihi konusuna biraz daha eğilmesini diliyorum.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Cengiz.

Şahsı adına Amasya Milletvekili Avni Erdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 266 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın yürürlük maddesi olan 5’inci maddesiyle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu kanunla yapılan değişikliklerin uygulamadaki, yürütmedeki önemli sıkıntıları ortadan kaldıracağına yürekten inanıyor, kanunun hayırlı olması dileklerimle tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erdemir.

Madde üzerinde bir soru görüyorum.

Sayın Genç, buyurunuz.

Bir dakika süre veriyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, soru sorma süresi on dakika değil mi?

BAŞKAN – Şahıslara birer dakika veriyoruz efendim, bir dakika yeterli.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki.

Sayın Başkan, ben daha önce de bu kanunda soru sormuştum. Bu, özellikle Frankfurt’ta Kültür Ataşeliğinde bir kamyon dolusu Atatürk’e ait kitapların, slaytların, filmlerin bir yere getirilip çöplüğe döküldüğünü, ondan sonra o kamyon Frankfurt Kültür Ataşeliğinde çıkınca da -tespit etmiş arkadaşlar- daha sonra da çöplüğe dökerken de… İşte bu kalınlıkta Atatürk kitapları vardı, bunu ben o zaman görmüştüm, fotoğrafını almadım. Daha önce Bakana sordum, “Böyle bir şey yok.” dedi ama, yine eğer çok şey ederlerse ben o filmleri Almanya’dan getirtebilirim. Yani Türkiye'deki bu değerli eserleri getirip de Almanya’da çöplere dökeceklerine Türkiye'de hiç olmazsa imha etsinler. Orada hakikaten Türkiye Cumhuriyeti devletinin biraz itibarını sarsan bir davranıştır.

Ayrıca, diğer bir sorum da hangi müzede şimdiye kadar ne kadar kültür varlığı, kıymetli varlıklar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakan.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Efendim, o iddianın bizimle ilgisi olmadığını ve Atatürk’le ilgili iddianın da asılsız olduğunu daha önce ifade etmiştim.

Öteki soruya da yazılı olarak cevap veririm.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 4 Şubat 2009 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

 

Kapanma Saati: 19.58

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.