DÖNEM: 23 CİLT: 38 YASAMA YILI: 3 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 52’nci
Birleşim 3 Şubat 2009 Salı İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ II. - YOKLAMALAR III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Abdi İpekçi’nin 30’uncu ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması 2.- Diyarbakır
Milletvekili Akın Birdal’ın, Abdi İpekçi’nin
30’uncu ölüm yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Tokat Milletvekili
Reşat Doğru’nun, emeklilerin problemleri ve beklentilerine ilişkin gündem dışı
konuşması IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Önergeler 1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün (6/1002) esas numaralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/114) 2.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin; Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/73) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/115) B) Tezkereler 1.- Çek
Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Güvenlik Komisyonu Başkanı Frantisek
Bublan tarafından, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti
Prag’da yapılacak olan Güvenlik Komitesi Başkanları Toplantısı’na ismen davet
edilen TBMM Millî Savunma Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Hasan Kemal
Yardımcı ve İçişleri Komisyonu Başkanı Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un davetine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/680) V.- ÖNERİLER A) Siyasi Parti Grubu Önerileri 1.- (10/198) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 03/02/2009 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP
Grubu önerisi VI.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Kastamonu
Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, karkas et
fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/403) 2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, koyunculuk projelerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/406) 3.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, kale direği kazalarına
ilişkin Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’ndan sözlü
soru önergesi (6/408) 4.-Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, TBMM eski başkanları için Koruma Müdürlüğü
memurlarının görevlendirilip görevlendirilmediğine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/411) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı 5.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, iade edilen ve
cevaplandırılmayan soru önergelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/972) ve
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in
cevabı 6.- Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak’ın,
Diyarbakır İl Genel Meclisinin okul yapımıyla ilgili kararına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/416) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 7.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, öğretmen maaşları ile
ilgili açıklamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/417) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, yükseköğretim kurumlarında başörtüsü nedeniyle
disiplin işlemi uygulanan öğrencilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/439) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 9.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, usta öğreticilerin
özlük haklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/451) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 10.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, il müdürlüklerine
gönderilen bir yazıya ilişkin sözlü soru önergesi (6/455) ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 11.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, ilköğretim okullarındaki
ve bir lisedeki öğretmen açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/457) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 12.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Bologna sürecinde üniversitelerdeki çalışmalara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/460) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı 13.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Reşadiye ilçesindeki öğretmen açığına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/461) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 14.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, YÖK bursu ile yurt dışına gönderilenlere ilişkin
sözlü soru önergesi (6/475) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 15.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, öğretim üyesi ihtiyacının karşılanması için
burslu olarak yurt dışına gönderilenlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/476) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 16.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin, ek ders ücreti
karşılığında çalışan öğretmenlerin sorunlarına ve Hakkâri’nin eğitim
sorunlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/481) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 17.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Sarıveliler ilçesindeki
öğretmen açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/489) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 18.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın, bazı yöneticilerin
özlük haklarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/497) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 19.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, öğretmen atamalarındaki
kontenjanlara ilişkin sözlü soru önergesi (6/505) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 20.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, YÖK Başkanı hakkında
soruşturma izni verilmeyeceğine yönelik açıklamasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/514) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 21.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’deki okul ve öğretmen açığına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/554) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 22.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, öğretmen atamalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/566) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı 23.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, İstanbul İl Millî Eğitim
Müdürüne ilişkin sözlü soru önergesi (6/570) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 24.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, köylerdeki boş
okulların değerlendirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/584) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 25.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile’deki okul müdürlerine ve ÖSS’deki başarı
durumuna ilişkin sözlü soru önergesi (6/589) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 26.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van Rehberlik ve
Araştırma Merkezine ilişkin sözlü soru önergesi (6/590) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 27.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’daki bir ilköğretim
okulunda müdür yardımcısı olan kardeşi hakkındaki bazı iddialara ilişkin sözlü
soru önergesi (6/591) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 28.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, Karaçoban Yatılı Bölge
İlköğretim Okulunda bir öğrencinin hayatını kaybetmesine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/592) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 29.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, bir ilköğretim okulunda 10 Kasım töreni yapılmadığı
iddiasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/593) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 30.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, teknik öğretmen atamalarına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/598) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı 31.- İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, okulların internet
sitelerindeki bazı bilgilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/601) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 32.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, okulların ödeneklerine ve su sorunlarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/606) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 33.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yöneticilerin
maaşlarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/611) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 34.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yönetici
kadrolarına yapılan atamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/612) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 35.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yöneticilik
görevleri için sınav açılmamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/613) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 36.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yönetici
görevlerine atamalara ilişkin sözlü soru önergesi (6/614) ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 37.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yöneticilerin
ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/615) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 38.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, bir öğretmen atamasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/620) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı 39.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, YÖK Başkanına tahsis
edilen zırhlı araca ilişkin sözlü soru önergesi (6/632) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) 2.- Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/608) (S. Sayısı:
266) VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, Ergenekon
soruşturmasını yürüten savcı hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5210) Ek cevap 2.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, Ergenekon soruşturmasını yürüten savcı hakkındaki
iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5213)
Ek cevap 3.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, yurt dışına çıktığı iddia edilen bir sanığa
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5373) Ek cevap 4.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, Türkiye Şeker Fabrikalarındaki teknik personelin
ücretlerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/5699) 5.- Adana Milletvekili
Nevingaye Erbatur’un, Adli
Tıp Kurumunun bir raporuna ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
cevabı (7/5907) 6.- Ordu
Milletvekili Rahmi Güner’in, Ordu Adliyesindeki bazı
sorunlara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/5908) 7.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’ta yapılması
düşünülen cezaevine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı
(7/5998) 8.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, Adana Karataş
Kadın Kapalı Cezaevinde yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6031) 9.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, F tipi cezaevlerinde
bir genelgenin uygulanmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin’in cevabı (7/6033) 10.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, karşılıksız çek
davalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6041) 11.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, seçmen kütüklerindeki
sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
cevabı (7/6151) 12.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, Türkiye Adalet Akademisi Başkanının istifasına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/6163) 13.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Türk Telekom yemekhanelerine et alımıyla ilgili
iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı (7/6193) 14.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’daki trafik kazalarına ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/6216) 15.- Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Düzce’deki bir çöp
toplama ve uygulama projesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı (7/6217) 16.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Hakkâri’de görevine
son verilen öğretmenlere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı (7/6221) 17.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, stajyerlikte eş
durumundan tayine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/6222) 18.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Van’daki bir
öğretmen atamasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı (7/6223) 19.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, bazı atamalarla
ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/6224) 20.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, e-devlet
uygulamasında köy öğretmenlerinin durumuna ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/6225) 21.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bursa’da depreme karşı güçlendirilmesi gereken
okul binalarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/6226) 22.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, bir yönetmeliğin
uygulanmasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı (7/6234) 23.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya Havaalanının etkin kullanılamamasına ilişkin
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı
(7/6237) 24.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
Paris Turizm Müşavirliği Ateşe Yardımcılığına yapılan atamaya ilişkin Başbakandan
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/6240) 25.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Kars’taki bir türbenin
korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/6259) 26.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
hukuka aykırı olduğu iddia edilen bir atamaya ilişkin sorusu ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/6260) 27.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Türkbükü’ndeki
orman yangınlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/6274) 28.- Kars
Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, sözleşmeli personelin
ek ödeme düzenlemesinden yararlanmasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/6275) 29.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman ve GAP Bölgesindeki insan hakları ihlali
incelemelerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/6404) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 14.00’te açılarak dört oturum yaptı. İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, 29 Ocak Batı Trakya Türklerinin Millî Direniş
Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşmasına Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu cevap verdi. İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, İzmir Milletvekili
Şenol Bal ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun konuşmalarına ilişkin bir açıklamada
bulundu. Edirne
Milletvekili Necdet Budak, küresel mali kriz ve ülkemizde uygulanan gıda
politikalarına ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı. İstanbul
Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Adli Tıp Kurumunun
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ile, Muş Milletvekili
Sırrı Sakık’ın, aynı konudaki açıklamasına, Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahin cevap verdi. Genel Kurulu
ziyaret eden Finlandiya Parlamentosu Dışişleri Komisyonu Başkanı Pertti Salolainen’e Başkanlıkça
“Hoş geldiniz” denildi. Kore Cumhuriyeti
Ulusal Meclisi Başkanı Kim Hyong-O, Mısır Halk
Meclisi Başkanı Ahmet Fathy Sorour, Ve beraberindeki
heyetlerin, ülkemize resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkereleri
Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Van Milletvekili
Fatma Kurtulan ve 20 milletvekilinin; 1978 yılında
Kahramanmaraş’ta yaşanan olayların ve sorumlularının araştırılması (10/315), Güvenlik
güçlerine yönelik işkence ve kötü muamele iddialarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi (10/316), Tokat Milletvekili
Reşat Doğru ve 23 milletvekilinin, Tokat ilinde kırsal alanda yaşayan halkın
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi (10/317), Amacıyla birer
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun
olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kabul edilen, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu’nun (1/324) (S. Sayısı: 96) görüşmeleri Komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi. 2’nci sırasında
bulunan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu’nun (1/608) (S. Sayısı: 266) görüşmelerine devam olunarak, 4’üncü
maddesine kadar kabul edildi, 4’üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü. 3 Şubat 2009 Salı
günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 20.03’te son verildi.
3 Şubat 2009 Salı BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52’nci Birleşimini açıyorum. II.- Y O K L A M A BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, Abdi İpekçi’nin ölüm yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’e
ait. Buyurunuz Sayın Öztürk. (CHP sıralarından alkışlar) III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün,
Abdi İpekçi’nin 30’uncu ölüm yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son otuz yıldır ülkemizde
emperyalizm, yerli iş birlikçileri gerici ve karanlık güçler vasıtasıyla kanlı
senaryoları uygulamaya koymuştur. Emperyalizm ve
onun iş birlikçisi karanlık ve gerici güçlerin Abdi İpekçi’yi
aramızdan alışının üzerinden otuz yıl iki gün gibi bir süre geçmiştir. Bu süre
içerisinde pek çok gazeteci ve aydın, demokrat insan, yurtsever insan
katledilmiştir. Uğur Mumcular katledilmiştir, Bedrettin Cömertler
katledilmiştir, Doğan Özler katledilmiştir, Cavit Orhan Tütengil,
Muammer Aksoylar, Bahriye Üçoklar, Çetin Emeçler
katledilmiştir ve isimlerini burada sayamayacağımız pek çok gazeteci ve aydın
katledilmiştir. Bunları öldürtenler, hiç şüphesiz ki Türkiye’nin aydınlık
geleceğinden korkan emperyalizm ve onun iş birlikçisi gerici ve karanlık
güçlerdir. Bunlar aydınlık Türkiye’den korkmuşlardır. Fakat bu tür cinayetlerde
bazılarında belli bir yere kadar gidiliyor ve bazılarında sadece tetikçiler
bulunuyor. Tetikçilerin arkasındaki destekçileri, asıl karanlık güçler bir
türlü bulunamıyor. Bakın, Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi İzet
1 Şubat 2009 günü babasının mezarı başında şunları söylemiştir: ”Otuz yıldır
tanıklığım hukuksuzluğun tanıklığıdır.” demiştir. “Ülkemiz için otuz yıl hâlâ
çözümlenememiş bir cinayet olarak kaldı. Bize şimdiye kadar kimlerin suç örgütü
olmadığı, kimlerin suç örgütüyle ilişkisinin olmadığı söylendi. Biz sadece
bunları duyduk. Ama gladyosuyla hesaplaşmış bir
ülkeden geri gönderilen tetikçinin daha yıllar önce askerî cezaevinden
kaçırılışını, kimlerin kaçırdığının söylenmesini istiyoruz. Asıl suçluları
devletten kaçırdılar. Sanki suçlu biz gibiydik.” demektedir. Yalan mı söylüyor
sayın milletvekilleri Sayın İpekçi’nin kızı? Sayın İpekçi,
Uğur Mumcu, demokrasi, özgürlük ve aydınlık bir Türkiye için kalemlerini
kullandılar. Onlar araştırdılar, düşündüler ve kalemleriyle yazdılar.
Düşündüklerini de yiğitçe, korkmadan herkese söylediler. Onların gazetecilik ve
bilim aydınlığı duyumlara, dedikodulara, söylentilere, yalanlara ve iftiralara
dayalı değildi. Onlar gerçekten objektif bir gazetecilik, objektif bir aydının
yapması gereken şeyleri yaptılar; korkmadan da düşüncelerini söylediler, hiç
kimseden çekinmediler. Onlar demokrasinin, özgürlüğün savaşçısıydılar, yılmaz
savunucusuydular. Onlar düşündüklerini, halkın geleceği için, aydınlık Türkiye
için korkmadan söylediler. Onlar bugünkü ortamda görüldüğü gibi kendi
çıkarlarını ülkenin çıkarlarının üstünde tutan sözüm ona bazı aydınlar gibi
davranmadılar. Değerli
arkadaşlarım, Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu gibi aydınlarımız, gazetecilerimiz,
yazarlarımız gerçekten basının kendi kendisini kontrol etmesinin
savunucularıydılar ve bunun için gerekli önlemlerin alınmasını da, hayata
geçirilmesini de savundular. Onlar gerçekten bu ülkenin yılmaz
savaşçılarıydılar. Bugün bu ülkede
bunları katledenlerin katilleri bulunmadan, bu cinayetlerle yüzleşilmeden
demokrasiye varmak mümkün değildir; bu demokrasi olsa olsa
çeyrek demokrasi olur, özgürlüğü bir türlü tesis edemeyiz. Onun için bunları
katledenleri, katillerini, gerçek katillerini bulmak zorundayız, Diyarbakır
Cezaevinde yaşananları açığa çıkarmak durumundayız, Doğu’da insan dışkısı
yedirilen köylülere insan dışkısı yedirenleri açığa çıkarmak zorundayız, biz
bunların gerçek katillerini bulmak zorundayız; yoksa bugünkü demokrasi
gerçekten -bir gazetecinin söylediği gibi- kanadı kırık bir demokrasi olmaktan
öteye gidemez. Bu
gazetecilerimiz ve bundan önce öldürülen yazarlarımız Muammer Aksoylarımız,
Uğur Mumcularımız, Vedat Aydınlarımız, Bahriye Üçoklarımız
hepsi ama hepsi demokrasi, özgürlük, insan haklarının yılmaz savunucusu ve
savaşçılarıydılar. Onlar aşkın, sevginin, yaşamın havarileriydi, bütün ömürleri
bu kavgayla geçti. Yeryüzü denen cenneti bize sunmak istediler ama ne yazık ki
sunamadan gittiler. Yeryüzü cennetini artık bundan sonra özgürlük, demokrasi ve
insan hakları savunucuları yeniden tesis etmek durumundadırlar. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Öztürk. Gündem dışı
ikinci söz, yine aynı konuda söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’a aittir. Buyurunuz Sayın Birdal. (DTP sıralarından alkışlar) 2.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın,
Abdi İpekçi’nin 30’uncu ölüm yıl dönümüne ilişkin
gündem dışı konuşması AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değerli gazeteci Abdi İpekçi’nin öldürülüşünün otuzuncu yılı nedeniyle gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım. Sözlerime
başlamadan önce, Abdi İpekçi’nin şahsında, siyasi
cinayetlere kurban giden, öldürülen bütün aydınlıkçı, eşitlikçi, özgürlükçü gazetecileri
saygıyla anıyorum. Artık neredeyse hayatımızın bir parçası hâline gelen
İnternet’te bir arama motoruna “Öldürülen gazeteciler” yazdığımızda karşımıza
yüzlerce kişilik listeler çıkmakta. İttihatçılarla öldürülen Hasan Fehmi ve
Ahmet Samim’den bu yana yüzyıl içinde yüzlerce gazeteci öldürülmüş ve ne
yazıktır ki birçoğunun katili bulunamamış. Bu cinayetlerin büyük çoğunluğu da
muhalif gazetecileri susturmaya yönelik siyasi cinayetlerdir. Toplumun doğru
haber alma ve bilgilenme kaynağı olan gazetecilerin cinayete kurban gitmesi ve
bu cinayetlerin aydınlatılamaması adalete olan güveni de zedelemektedir. Bundan
otuz yıl önce 1 Şubat 1979 yılında öldürülen Abdi İpekçi’yi
kimlerin öldürdüğü, nasıl öldürdüğü artık sır olmaktan çıkmıştır. Ancak bu
öldürmede adları geçenler bir türlü yakalanamamakta, yakalansa da delil
yokluğundan salıverilmişlerdir. Abdi İpekçi’nin katil
zanlısı Mehmet Ali Ağca 25 Haziran 1979 yılında İstanbul’da faşistlerin gidip
geldiği Beyazıt’ta bir kahvehanede ihbar üzerine yakalandıktan sonra basına
konuşmuştur: “Abdi İpekçi’yi ben öldürdüm. Ne
sağcıyım ne solcuyum, bağımsız teröristim. Silahımı çektim ve sağ ön camdan
elimi içeri sokup ateş ettim. Daha önce bir tek el ateş etmeyi, insana yaraşır
bir şekilde öldürmeyi amaçlamıştım ama kontrolümü kaybettim.” Ağca sürekli
ifade değiştirerek suç ortaklarını korumaya çalışmış durmuştur. Neden sonra
cinayeti Mehmet Şener, Oral Çelik ve Yavuz Çaylan’la
işlediğini açıklamıştır. Daha sonra olanları biliyoruz. Maltepe Askerî
Cezaevinden kaçış, yurt dışına çıkış ve Papa’ya suikast. Türkiye'ye
iadesi, cezasını çekmekteyken yanlış hesaplamadan sonra salıveriliş ve cezaevi
kapısında gösterişli bir şekilde yeniden karşılanış, ama bir türlü yerini
bulamayan adalet. İki gün önce
mezarı başında yapılan törende konuşan kızı Nusret
İpekçi İzet’in de dediği gibi -az önce değerli
konuşmacının da belirttiği gibi- “Yaptığımız tanıklık, ne yazık ki otuz yıllık
hukuksuzluğun tanıklığı.” diyerek, “Ölülerimizi biliyoruz, ama öldürtenleri
öğrenemedik.” diyor. Metin Göktepe, Cengiz Altun, Hafız Akdemir, Musa Anterler,
Namık Tarancılar ve Uğur Mumcular, hepsi de faili meçhul olmuş. Aslında
failleri biliniyor. Bugün Ergenekon’u
tartışıyor Türkiye, yüzlerce ad geçiyor iddianamede, ifadelerde. JİTEM’ci itirafçı Abdulkadir Aygan’ın sayfa sayfa itirafları
yayınlanıyor. Bu, daha önce PKK’li, PKK itirafçısı,
sonra da JİTEM itirafçısı. Özgür Gündem gazetesinde altı yıl
önce bu katil itirafçının ifadeleri yayınlanmıştı, ama ne yazık ki hiç kimse
dikkate almadı, ama şimdi son bir hafta içerisinde Taraf gazetesinde Neşe Düzel’in yaptığı röportaj üzerine Türkiye'nin gündemine
oturdu ve örneğin dün yine Taraf gazetesinde ve günlük gazetede iki değerli
eski baro başkanının bu JİTEM’e ilişkin açıklamaları
var. Eğer şimdi
gerçekten tarihimizle yüzleşmek istiyorsak, gerçekten Ergenekon denilen ve onun
adı işte JİTEM’dir ki dün Diyarbakır’da insan hakları
kuruluşları o JİTEM’in adresini gösterdiler; umuyor
ve diliyorum ki bugüne değin bunu görmemiş olan cumhuriyet savcıları JİTEM’in dün gösterilen adresinin üzerine giderler ve
oralarda kimlerin kaybedildiğini, kimlerin öldürüldüğünü görürler. Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; aslında bilinmeyen bir şey yok, her şey biliniyor. Önemli
olan, bunun üzerine gitme kararlılığını ve cesaretini göstermek; demokrasiye,
insan haklarına, adalete ve hukukun üstünlüğüne sıkı sıkıya bağlı olmak ve
Türkiye'nin gerçekten farklı kimlik ve kültürlerin bir arada barış içinde
yaşama ihtiyacını derinden duymak ve o demokratik temiz toplumu yaratma
konusunda bir irade göstermek. Ben, şimdi,
izninizle, Sayın Başkanımızdan, gerçekten aydınlıkçı, demokrat, özgürlükçü bir
gazeteci… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. AKIN BİRDAL
(Devamla) – Teşekkürler. … katledilen değerli gazeteci Uğur Mumcu’nun eşi olarak ve
bugün de Türkiye Büyük Millet Meclisinin Değerli Başkan Vekili olarak… Bunların üzerine gidebilmek ve bunları açığa çıkarabilmek ve bundan
sonra gerçekten siyasi suikastların ve cinayetlerin olmaması ve tarihimizle
yüzleşebilmemiz için bir kez daha yineliyoruz: Türkiye Büyük Millet Meclisinde
siyasi bir irade yaratılmalıdır, genel görüşme açılmalıdır ve bir Meclis
araştırması komisyonu oluşturulmalıdır, arşivler kimseye kapalı kalmamalıdır ve
gerçekleri araştırma komisyonuyla gerçekten Türkiye'nin de artık hak ettiği,
muhalif gazetecilerin korkmadan, korkutulmadan, cesaretle yazdığı çizdiği bir
Türkiye yaratılabilinsin. Yoksa insandan yana, emekten yana,
özgürlükten, demokrasiden ve barıştan yana bir toplum, ne yazık ki,
yaratılamayacak. Bakın, anneler
200 kez Galatasaray’ın önünde toplandılar “Kayıplarımızı istiyoruz.” dediler,
bir gün çocuklarının, eşlerinin eve döneceklerini bekliyorlar, ona karşılık
verilemezse bile çiçeklerini koyacakları bir mezarlarının olmasını istiyorlar. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi bağlayınız. Buyurunuz. AKIN BİRDAL
(Devamla) – Bağlıyorum Sayın Başkan, teşekkür ederim. Arkadaşlar,
Uluslararası Af Örgütünün bütün yayınlarının köşesinde bir söz vardır unutmaya
karşı: “Elbette ki, biz yitirdiklerimizi, katledilenlerimizi unutmayacağız.“
Unutmayacağız ve onların failleriyle hesaplaşacağız,
ki, bir daha Türkiye’de gerçekten namuslu, yurtsever, aydın, insan hakları ve
barış savunucuları katledilmesin. Bu umutla,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Birdal. Gündem dışı
üçüncü söz, emekli vatandaşlarımızın sıkıntıları hakkında söz isteyen Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’ya aittir. Buyurunuz Sayın
Doğru. (MHP sıralarından alkışlar) 3.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, emeklilerin
problemleri ve beklentilerine ilişkin gündem dışı konuşması REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; emeklilerin problemlerini ve beklentilerini gündeme
getirmek üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Emekli
insanlarımız çok zor durumdadır. Yaşamlarını devam ettirmede, geçimlerini temin
etmede -anlatamadıklarından- görüldüğünden daha da zor durumda olduklarını
ifade etmek istiyorum. Yeni bir yıl ve yeni bir maaş zammı açıklanmasıyla
birlikte, yedi yıldır ülkemizi yöneten iktidar yine emeklilerimizi hayal
kırıklığına uğratmıştır. Her ne kadar 2009 yılında değiştirilmiş olsa bile, deve
eti ve pinpon topları fiyat artışları ile hesaplanan enflasyon dikkate alınarak
yapılan zam emeklilerimizi üzmüştür. Anayasa’mızda yazılı olan sosyal devlet
ilkesi, AKP İktidarı tarafından emekli aylıklarına zam yapılacağı zaman,
maalesef unutulmaktadır. Sosyal devlet, emeklisine insanca yaşamaya yetecek bir
gelir ve aylık ödeme sağladığı zaman ancak anlam kazanır. Emeklilerin yüzde
80’i açlık sınırının altındadır. Yapılan bir araştırmada, SSK’dan emekli olan
bir emekli ayın 6 gününü aç, 22 gününü de maalesef yoksul geçiriyor. Emekli
ücretleri, önce açlık, sonra da yoksulluk sınırının üzerine mutlaka ama mutlaka
çıkarılmalıdır. Ayrıca, 2 milyona
yakın işçi emeklisinin yıllardır beklemiş olduğu intibak yasası da maalesef
çıkartılamamıştır. Bugün aynı işi yapıp farklı tarihlerde emekli olan
insanlardan biri diğerinin yarısı kadar ücret alıyor. İntibak yasasını mutlaka
ama mutlaka acilen çıkartmak mecburiyetindeyiz. Az da olsa memurlara dönemler
hâlinde yapılan kademeli iyileştirmeler memur, işçi, BAĞ-KUR tüm emekli ve dul,
yetimlerine de uygulanmalıdır. Emekliler farklı
dünyada yaşamıyor. Çalışanların emekli olduklarında maaş uçurumu yaşamayacağı
düzenlemeler yapılmalıdır. Emekliler için refah payını da içeren temel ücret
uygulaması getirilmeli, bankalarca maaş promosyonu
bunlara da uygulanmalıdır. Emeklilerin Ekonomik ve Sosyal Konseyde temsil
edilmesi gerekmektedir. Çalışanlar için ödenen aile ve çocuk yardımı emekliler
için de ödenmelidir. Maliye Bakanının 22 Temmuz seçimleri öncesinde
Eskişehir’de emeklilere söylediği “Emeklisine bakamayan devletten hayır
gelmez.” sözünü hatırlatır, verdiği sözü tutarak “Tüm emeklilerin tek çatı altında toplanması
ve ücret dengesi sağlanmalıdır.” sözünün yerine getirilmesini bekliyoruz. Ocak 2009
itibarıyla emekli aylıklarına yapılan günlük artış bir simit ve çay parasını
maalesef geçememiştir. Emekli insanlarımızın en fazla, gıda, ısınma, aydınlanma
ve sağlık için harcama yaptıkları bilinmektedir. Doğal gaza yüzde 82 zam
yapılmış, şimdi de seçim öncesi yüzde 17 bu zam indirilmiştir. Bunun adı
“ekonominin kuralı” değil, “Kazan kepçesiyle bindir, çay kaşığıyla indir.”dir. Bir önceki yıla göre daha az kullanılan elektrik ve
doğal gaz için daha yüksek fatura maalesef emeklilerce de ödenmektedir.
Emekliye yapılan zamlar sadece elektrik ve doğal gaz zamları nedeniyle aylık
olarak faturalara yansıyan artışı karşılayamamaktadır. Bunların yanında
emeklilerimizin sağlık problemlerinin fazla olması ve sürekli kullandıkları
ilaçlar olması dikkate alındığında emeklilerimizin muayene ve ilaç yazdırmak
için sağlık kuruluşlarına daha fazla gittikleri malumdur. Bu nedenle
emeklilerden tedavi ve ilaç katkı payı alınmasının kaldırılması tüm
emeklilerimiz tarafından beklenilmektedir. Yine öncelikle
emeklileri ve de herkesi ilgilendiren sadece iki tane örnek vermek istiyorum.
Sağlık Uygulama Tebliği ile gözlük çerçevesi ödemesi iki yıldan üç yıla
çıkartılmış, cam değiştirme bedeli önceden göz bozukluğunun derecesi
değiştiğinde hemen ödenirken şimdi “En az 0,50 değişmesi ve altı ay süre
geçmesi gerekiyor.” işlemi konmuştur. Aynı durum yine bir diğer konu olarak da
işitme cihazlarında geçerlidir. Katkı payı önceden 800 TL iken bugün 350 TL’ye
düşürülmüş durumdadır. Bunlar mutlaka düzeltilmesi gereken konulardır.
Emekliler de bu konudan şikâyetçi, çalışan memuruyla işçi de bu konulardan
şikâyetçidir. Sayın
milletvekilleri, emeklilerimiz insan onuruna ve ülkemizin büyüklüğüne yakışır
bir şekilde değer vermemiz gereken büyüklerimizdir. Emeklilerimiz evlerine
ekmek götüremez, kiralarını ödeyemez konuma gelmişlerdir ve şu an itibarıyla da
durumları çok vahim bir konumdadır. Açlık sınırının altında kredi kartı
borcuyla yaşayan, aşevlerine, iftar çadırlarına, dağıtılan kömüre ve gıda
paketlerine muhtaç hâle getirilen emekliler ile dul ve yetimlerinin sesi mutlaka
ama mutlaka iktidar tarafından duyulmalı ve Türkiye Büyük Millet Meclisine de
gündem oluşturacak şekilde getirilmelidir. Milliyetçi
Hareket Partisi iktidarında emeklilerimizin yüzü gülecektir. Her yıl eylül
ayında “kışa hazırlık yardımı” olarak bir maaş tutarında ödeme yapılması
taahhüt edilmiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Bunların hepsi seçim beyannamemizde yüce milletimize taahhüt olarak
ilan edilmiştir. Büyük Önder
Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: “Bir milletin yaşlı vatandaşlarına,
emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır.
Mazide muktedirken bütün kuvveti ile çalışmış olanlara karşı minnet hissi
duymayan bir milletin istikbale güvenle bakma hakkı yoktur.” Bu sözü çok
önemlidir diyor, yüce Meclisimizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Doğru. Sayın
milletvekilleri, şimdi gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum: IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Önergeler 1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün
(6/1002) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığı-na
ilişkin önergesi (4/114) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin Sözlü
Sorular Kısmının 334. sırasında yer alan (6/1002) esas numaralı sözlü soru
önergemi geri alıyorum. Gereğini
saygılarımla arz ederim. Yaşar
Ağyüz Gaziantep BAŞKAN – Sözlü
soru önergesi geri verilmiştir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım. B) Tezkereler 1.- Çek Cumhuriyeti Temsilciler Meclisi Güvenlik Komisyonu
Başkanı Frantisek Bublan
tarafından, Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da yapılacak olan Güvenlik
Komitesi Başkanları Toplantısı’na ismen davet edilen TBMM Millî Savunma
Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve İçişleri
Komisyonu Başkanı Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin
Akbulut’un davetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/680) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna Çek Cumhuriyeti
Temsilciler Meclisi Güvenlik Komisyonu Başkanı Frantisek
Bublan, Çek Cumhuriyeti’nin Başkenti Prag’da
yapılacak olan Güvenlik Komitesi Başkanları Toplantısı’na, İstanbul
Milletvekili TBMM Milli Savunma Komisyonu Başkanı Hasan Kemal Yardımcı ve
Tekirdağ Milletvekili TBMM İçişleri Komisyonu Başkanı Tevfik Ziyaeddin Akbulut’u davet etmektedir. Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkileri’nin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun”un 9 uncu maddesi uyarınca Genel
Kurul’un tasviplerine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN – Kabul
edenler… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN – Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. On dakika ara
veriyorum. Kapanma Saati: 15.25 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.37 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısı arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Sayın Nevzat Pakdil, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan ve
Meclis Başkanına yöneltilen 4 ve 289’uncu sıradaki sözlü soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir. Ayrıca, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik, gündemin “Sözlü
Sorular” kısmında yer alan sorulardan 5, 6, 12, 15, 16, 17, 19, 20, 22, 23, 24,
27, 30, 31, 33, 49, 54, 58, 64, 67, 68, 69, 70, 71, 76, 77, 80, 83, 84, 85, 86,
87, 90 ve 101’inci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir. Bu istemleri
sırası geldiğinde yerine getireceğim. Şimdi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir
önergesi vardır; okutup oylarınıza sunacağım. V.- ÖNERİLER A) Siyasi Parti Grubu Önerileri 1.- (10/198) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
ön görüşmelerinin Genel Kurulun 03/02/2009 Salı günkü
birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulu’nun, 03.02.2009 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
Grubumuzun TBMM Genel Kurul Gündeminin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair “İşsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi” amacıyla verdiğimiz Meclis Araştırması önergemizin görüşmelerinin
03.02.2009 Salı günü yapılmasını İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim. Mehmet
Şandır Mersin MHP
Grup Başkanvekili BAŞKAN – Lehte ve aleyhte söz vereceğim. Şimdi söz sıralarını belirliyoruz. Lehte, Antalya Milletvekili Mehmet Günal… Kim konuşacak? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Lehte ikinci söz Mustafa Özyürek efendim. BAŞKAN – O zaman aleyhte… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Lehte, lehte… BAŞKAN – Gene lehte Sayın Özyürek,
İstanbul Milletvekili, buyurunuz. (CHP sıralarından alkışlar) MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisinin, işsizliğin araştırılması
konusunda verdiği önergenin lehinde konuşmak istiyorum. Değerli arkadaşlarım, her gün Türkiye’de yeni bir gündemle karşı
karşıya geliriz ama halka sorduğunuz zaman Türkiye'nin bir numaralı sorunu
nedir diye, daima işsizlik olarak çıkar. Çünkü işsizlik en büyük felakettir.
İşi olmayan insan -sadece gelir kaynağından mahrum olan insan değil- aynı
zamanda toplumda, dünyada kendini hiçbir işe yaramayan, fuzuli, gereksiz bir
insan gibi görmektedir. O nedenle istihdam sorunu, işsizlikle mücadele bütün
dünyada en önemli sorundur. Ne yazık ki Türkiye’de işsizlikle mücadele
konusunda, işsiz sayısını azaltma konusunda kapsamlı, tutarlı hiçbir çalışma
yapılmamıştır. O nedenledir ki resmî verilerde bile işsizlik oranı yüzde
11’lere çıkmıştır. Resmî verilerde bile diyorum çünkü işsizliğin bu boyutların,
yüzde 11’lerin çok üzerinde olduğunu hepimiz biliyoruz, hepiniz biliyorsunuz.
Kahvehanelere gittiğinizde, köylere gittiğinizde, hatta Meclisteki odalarınızda
oturduğunuzda size başvuran, milletvekillerine başvuran insanlar işsiz
insanlardır veya işsiz insanların yakınlarıdır. Bu işsizlik, geçmişte biraz okuryazar veya yüksek tahsili olmayan
kişiler şeklinde görülürken şimdi, yükseköğrenim görmüş, mühendis olmuş, çeşitli
mesleklere sahip olan insanların da işsiz olduğunu görüyorsunuz. Dört yıldır,
beş yıldır, altı yıldır iş bulamayan mühendisler vardır. Bu, bir sorundur ve
bu, çok ciddi bir felakettir. Bunu ortadan kaldırabilmek… Geçmişte hep şu söylendi: “Ülkede büyüme olursa, kalkınma olursa
işsizlik ortadan kalkar.” denildi. Özellikle 2008 yılının ortalarına kadar
Türkiye’de 2001 yılından itibaren bir büyüme oldu, yaşadık ama buna rağmen
işsiz sayısında bir azalma olmadı. Demek ki ekonominin kendi kendine bu sorunu çözmesi
mümkün değil. Öyleyse işsizlikle mücadele için ciddi program ortaya konulması
lazım ve müdahale edilmesi gerekiyor. Şimdi, yüzde 10,9 gibi bir resmî işsizlik rakamıyla karşı
karşıyayız ama bunun gerçekçi olmadığını hepimiz biliyoruz. Çünkü iş gücüne
katılma oranı son derece düşüktür, yüzde 50’lerdedir Türkiye’de. Oysa iş gücüne
katılma oranı, yani çalışma çağında olup da çalışan insanların oranı Avrupa
Birliğinde yüzde 70’tir, Türkiye’de yüzde 50’ler civarındadır. Buna rağmen
yüzde 11 civarında bir işsizlik görülüyorsa, gerçek işsizliğin çok daha büyük
olduğu ortaya çıkar. Tabii, işsizlik gibi bir büyük felaketi araştırmak, Türkiye Büyük
Millet Meclisinde halkı temsil eden, işsizleri de temsil eden siz değerli
milletvekillerinin en önemli görevidir ve sorumluluğudur. Onun için, mutlaka
işsizlik konusu enine boyuna bu Mecliste incelenmelidir, tartışılmalıdır,
boyutları gerçek anlamıyla ortaya konulmalıdır. Bizim Cumhuriyet Halk Partisi olarak
yaptığımız hesaplara göre işsizlik oranı yüzde 18’lerin üzerindedir. Bir diğer önemli nokta: İşsizlikle nasıl mücadele edeceğiz; bu
genç insanlara, büyük zorluklarla üniversitede okumuş, üniversiteyi bitirmiş bu
insanlara nasıl umut vereceğiz, nasıl iş vereceğiz; bunların da ciddi şekilde
incelenmesi gerekiyor. Ekonomi kendiliğinden, büyüme kendiliğinden işsizliği
çözmediğine göre ve bir süredir global krizin de
etkisiyle Türkiye’de, bırakınız büyümeyi, bir küçülmeyle, bir daralmayla karşı
karşıya olduğumuza göre işsizlik çok daha fazla artacaktır. Her nasılsa bir iş
bulmuş, çalışmakta olan insanlar giderek işsiz kalmaktadır, fabrikalar
kapanmaktadır. Özellikle tekstil sektöründe pek çok fabrika kapanmıştır ve
orada çalışan insanlar işsiz kalmışlardır. Otomotiv sektöründe büyük bir
daralma yaşanmaktadır ve işsizlik almış başını gitmiştir. Nitekim ocak ayında
otomotiv ihracatında yüzde 53 küçülme olmuştur. Bu küçülmenin devam ettiğini
varsayarsanız, işte bazı otomotiv şirketleri -izin vererek, geçici olarak-
insanları bütünüyle kapının dışına koymadılar ama herkes de biliyor ki kriz
böyle devam ettiği sürece otomotiv sektöründe de kitlesel işten çıkarmalar
başlayacaktır. Diğer daralma: Tarımdaki durumun içler acısı olduğunu biliyoruz,
esnafın sürekli iş yerini kapattığını biliyoruz. Bunların hepsi zaten var olan,
yüksek olan işsizliği daha da artıracaktır. Şimdi niçin şu anda 2001 yılına göre işsizlerden büyük tepki
gelmiyor? Bunun temel nedeni değerli arkadaşlarım, 2001 yılında öncelikle işsiz
kalan insanlar finans sektöründe çalışan, bankalarda çalışan insanlardı. Bu kesim
toplumda daha etkili olan, sesi daha gür çıkan insanlardı. O nedenle,
zannediliyor ki, şu anda işsizlik açısından 2001 yılından yani kriz yılından
çok daha iyi durumdayız. Hayır, öyle değil. Bu, şuna benziyor: Biliyorsunuz,
İstanbul’da deprem olduğu zaman yer yerinden oynuyor ama Erzincan’da, Varto’da
deprem olduğu zaman toplum çok fazla ilgilenmiyor. Şu anda da Denizli’deki
insanlar işsiz kalıyor, Adıyaman’daki, Gaziantep’teki insanlar işsiz kalıyor
ama bunlar basında, televizyonlarda birkaç gün gündemi işgal ediyorlar ve daha
sonra unutup gidiyoruz. Ama o insanlar, evine ekmek götüremeyen o insanlar,
artık kirasını ödeyemeyen pek çok aile çocuklarını okuldan geri almak durumunda
kalıyor. Bunların dramına Meclis seyirci kalamaz değerli arkadaşlarım. Bu dramı elbette Mecliste bütçe görüşmeleri ve çok çeşitli
vesilelerle hep dile getiriyoruz ama sistematik bir yaklaşımı sergilemiyoruz.
Muhalefet olarak biz “İşsizlik artıyor, buna çare bulalım.” diyoruz, iktidar da
her zaman “Merak etmeyin, işte, ekonomi büyüyor, gelişiyor, kendiliğinden sorun
çözülecektir.” diye geçiştiriyordu. Artık o gerekçe de ortadan kalktı; büyüyen
bir ekonomi yok, bir kalkınma yok, öyleyse işsiz sayısı daha da artacaktır.
Bunlara mutlaka bir çözüm bulunması lazım. O görüşmeler sırasında, inşallah
kabul edilirse bu önerge, o zaman daha ayrıntılı bir şekilde, işsizlikle nasıl
mücadele edileceğini, şu anda işçi çıkarma noktasına gelmiş olan firmalara
hangi desteklerin, hangi katkıların yapılmasının daha doğru olacağını anlatma
fırsatını buluruz. Değerli arkadaşlarım, sadece doğal felaketlere çözüm bulamazsınız.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız. MUSTAFA ÖZYÜREK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. Deprem olur çözemezsiniz, tsunami olur
çözemezsiniz ama işsizlik Allah yapısı değil kul yapısıdır. Bunun mutlaka bir
çözümünün olması lazım ve bir çözümü vardır, yeter ki bunu doğru algılayalım,
doğru değerlendirelim ve bu işsiz kalan insanların feryadını burada, Mecliste
duyarak buna çözüm arayalım. Ben, bu önergenin kabul edilmesi yönünde oy kullanacağımızı
açıklıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özyürek. Aleyhinde Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan, buyurunuz efendim. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
işsizlik, Türkiye'nin sosyoekonomik sorunları içinde birinci sırada yer alıyor.
Özellikle dönemsel olarak baktığımız zaman, Türkiye’yi, darbeler dönemini, 12
Eylül askerî dönemini bir dönem olarak almak lazım. Bunu 80-89’a kadar farklı
bir kategoride, 89-94 arası yine bir kriz dönemine denk geliyor, 94 ayrı bir
dönem, 94-2001, 2001 krizini ayrı bir dönem olarak almak gerekiyor. 12 Eylül askerî darbesinin akabinde 2 milyonu aşkın yurttaşımız
fişlendi, üniversite hocaları okullardan alındı, öğretmenler görevlerinden
atıldı, memurlar sakıncalı ilan edildi ve hâlâ bu sorun çözülmüş değil. Öğretim
üyelerinden öğretmenlere, işçilere, sendikacılara, duyarlı, demokrat, muhalif,
herkes o dönemde Millî Güvenlik Konseyinin tasarruflarıyla, kendi çıkardıkları
yasalarla, işsizler ordusuna, nitelikli işsizler ordusuna atıldı. Arkasından 83
sonrası Özal dönemi vardır. Özal dönemi 89’lu yıllara kadar bir trend gösteriyor. Ondan sonrası da 94 krizi. 94 krizi de istihdamda
yavaşlama, gerileme, işsizlik oranının artması, enflasyon ve hayat pahalılığı
olarak yansıdı. Ancak, en büyük kriz olarak 2001 yılında işsizlik oranının
yüzde 31’lere vardığı, 2002 yılında bu artışın yüzde 64’lere kadar olduğu
söylenir. İşsizliğin, 2001 krizinde 4 kat aşarak yüzde 122 olarak gerçekleştiği
söylenir. Günümüze geldiğimizde rakamlar bize daha korkunç bir tabloyu
gösteriyor. Bu tabloda üniversite mezunu gençlerdeki işsizlik oranında korkunç
bir artış var, istihdam yok, kentlerde korkunç bir işsizlik var, özellikle
kentlerde işsizlik oranının çok yüksek olduğu söyleniyor, yine tarım ve kırsal
alanlarda da yüzde 5,6 olarak bir işsizlik oranının arttığı söyleniyor. Burada,
gençlerdeki işsizlik oranının TÜİK rakamlarına göre yüzde 20’lerde olması,
doğrusu korkunç. İşsizliğin yüzde 56’sı lise altı eğitimli, yüzde 27,3’ü bir
yıl ve daha uzun süredir iş arıyor. İşsizler, genellikle, yani yüzde 30-40
civarında eş dost vasıtasıyla iş arıyor. Yüzde 82,7’si –bu, 2 milyona tekabül
ediyor- daha önce bir işte çalışmış, işine son verilmiş. Yine daha önce bir
işte çalışmış olan işsizlerin yüzde 50,9’u hizmetler, yüzde 22,8’i sanayi, yüzde 18,9’u inşaat, yüzde 7,4’ü ise tarım
sektöründe görev almış. Bu rakamlara yakın zamanda TÜİK’in
rakamları üzerinden baktığımız zaman Türkiye’de şu an işsizlik oranının toplam
olarak 20 milyon civarında olduğu gözüküyor. Çünkü, TÜİK’in koyduğu rakamlarda farklı kategoriler var. Bu
kategorileri topladığımız zaman sayı TÜİK’in
rakamlarıyla bile ağustos itibarıyla yüzde 18,6 çıkmıştı. Şimdi yeni bir global (küresel) krizin eşiğinde Türkiye ve bu kriz en çok
emek cephesini, çalışan dünyasını vuruyor. Neden? Şirketler kapanıyor ardı
ardına. Tekstil sektörü çöküyor. İnşaat sektörü çöküyor. Tarımda zaten gerileme
devam ediyor. Bankacılık, finans sektöründe işten atmalar başladı ve her gün
yanı başımızda işinden atılmış binlerce insanla karşılaşıyoruz. Mecliste de
bize gelen en yüksek talebin iş arama talebi olduğu düşünüldüğü takdirde, bunu
ciddi bir sorun olarak alıp, Türkiye’nin en önemli sorunu olarak alıp bunun
üzerinde durmamız gerekiyor, bütün boyutlarıyla düşünmemiz gerekiyor. Krizi de
düşünmemiz gerekiyor, geleceği de düşünmemiz gerekiyor. Yani burada, “arkası
olan, dayısı olan, adamı olan, çevresi olan iş bulur” konumundan, “ihtiyacı
olan iş bulur” konumuna, “her yurttaşın başvuracağı bir devlet kapısı olur,
oradan iş bulur” noktasına, güven noktasına, yurttaşlar arasında fırsat
eşitliği olayına nasıl bir kapı aralayabiliriz, bence önümüzdeki en önemli
sorunlardan birisi bu. Evet, iş ve işçi bulma kurumları, devletin çalıştırdığı bu
kurumlar ne kadar ihtiyaca cevap veriyor, özel sektörde ne kadar bunun talebi
vardır, tarım sektörü buna ne kadar cevap veriyor, bu konuda bilimsel
araştırmalara, sosyolojik araştırmalara, hatta üniversite bazında çok ciddi bir
araştırmaya ihtiyaç vardır. Böyle bir araştırmayı 2008 kriziyle birlikte ele
aldığı zaman Meclis, önümüzdeki on, yirmi yıllara ilişkin bir tedbir alma, bu
konuda çareler geliştirme, işsizler ordusuna yeni alternatifler yaratma,
istihdam alanları yaratma, yeni iş imkânları bulma gibi birtakım öneriler
geliştirebilir. Şu anki durumda temel ihtiyaç bu olduğuna göre, Mecliste bir konsensüsün, bir uzlaşmanın sağlanarak, bütün grupların ve
grubu bulunmayan partilerin de dâhil edilerek birlikte çalışacağı bir
komisyonun, küresel krizi, özellikle günümüzdeki işten çıkarmaları dikkate
alarak, tekstil sektöründen inşaat sektörüne, turizm sektöründen bankacılık
sektörüne, otomotiv sanayisinden ağır sanayiye, tarım endüstrisinden hayvancılığa
kadar her alanda Türkiye’nin fırsatlarını, imkânlarını, kapasitesini,
potansiyelini ölçmesi gereken, bilimsel verileri ortaya çıkarması, bu bilimsel
veriler çerçevesinde bir planlamanın yapılması ve işsizliğe çözüm aranması
gerekmektedir. Bu nasıl olacaktır? Bu konuda Meclise gelmiş,
bununla ilintili benzer araştırma önergeleri de bir araya getirilerek Mecliste
öncelikle bir araştırma komisyonu kurularak bu konuda bir çalışmanın
başlatılması, işveren kesimlerinden işçi kesimlerine, sendikalara, emek, meslek
örgütlerine, memur ve işçi ayrımı yapmadan tüm çalışanların temsilcilerine,
sivil topluma ve üniversitelere kadar ciddi bir çalışma yapılması önümüzdeki
dönem bir zorunluluktur. Çünkü işsizliğin getirdiği bunalım, sosyal
patlama ve krizlerin temel nedenlerinden birini teşkil ediyor. Suç oranının
artması, hatta boşanmalardan tutun da aile parçalanmalarına kadar birçok
sorunun altında işsizliğin en önemli etken olarak ortaya çıktığı bilinmektedir.
Böylesi bir durumda, Demokratik Toplum Partisi olarak, özellikle Türkiye’de
işsizlik sorununa çözüm bulunulması konusunda… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. HASİP KAPLAN (Devamla) - …Mecliste geliştirilecek her türlü ortak
çabanın içinde katkı sunmaya ve bu ortak sorunu siyaset malzemesi yapmadan,
partiler ve gruplar üstü birlikte çözümler bulma konusunda önerilerimizi
sunmaya her zaman çalıştık, bundan sonra da çalışacağız. Biz, her zaman şunu söyledik: Böylesi bir kriz ortamında GAP 4
milyon işsize iş istihdamı sağlayabilecek kapasitesiyle duruyor. Kırk yıllık
bütün çabanın sonuçlarını, en azından GAP projesiyle başlatarak GAP’ta
başlatarak, 4 milyon istihdam yaratarak işsizliğe çözüm konusunda bir adım
atabiliriz. Yoksa, işsizlik “Issız Adam” afişinde
olduğu gibi “İşsiz Adam” markasına dönüşür Türkiye’de. Türkiye gerçek
sorunlarıyla yüzleşmeli diyoruz. Hepinizi saygıyla selamlıyoruz. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kaplan. Grup önerisi lehinde, Antalya Milletvekili Mehmet Günal. Buyurunuz Sayın Günal. (MHP sıralarından
alkışlar) MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan. Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, sanal gündemlerden ve
çatışmalardan uzaklaşarak, halkın gerçek gündemini, gerçek sorunlarını
konuşabilmek için bu grup önerisini sunduk. Gündeme alınmasını önerdiğimiz araştırma önergemizin konusu,
işsizlik ve bunun getirmiş olduğu sosyal sorunların ciddi bir şekilde
araştırılarak çözüm önerilerinin tartışılması ve bir an önce de uygulamaya
konulmasıdır. Değerli milletvekilleri, bütün dünya krizi konuşur, krize karşı
önlemler alırken ve zaten daha önceden de ekonomik durumu kötü olan Türkiye’de
de ciddi sorunlar yaşanırken, her gün binlerce kişi işsiz kalırken, fabrikalar
kapanırken, iş yerleri kapanırken bizim sanal gündemlerle vakit kaybetmememiz
gerekiyor. Dolayısıyla, kısır çekişmelerden ve çatışmalardan uzaklaşarak halkın
sorunlarını tartışıp yasama olarak da o sorunlara çözüm getirmemiz, Hükûmetin de icra olarak bu sorunlara çözüm politikalarını
uygulaması gerekiyor. Şimdi, değerli arkadaşlarım, Türkiye ekonomisi sadece bu yaşanan
kriz nedeniyle bu işsizlik sorununu yaşamıyor. Bugünün sorunu değil. Sadece
krizin etkisiyle de ekonomideki bu kötüleşmeyi yaşamıyoruz. Zaten yapısal
olarak yıllardır yaşamış olduğumuz üretemeyen bir ekonomi sorunumuz var,
dolayısıyla da istihdam yaratmayan bir sanal büyüme sorunumuz var. Türkiye
ekonomisi zaten bu global krize kötü noktada
yakalanmıştı. Bu çerçevede tabii ki sonuçlar biraz daha kötümser olmamızı
gerektiriyor. Dolayısıyla, bir an önce, daha önce almadığımız
yapısal önlemleri alarak, düşük kur-yüksek faiz politikasının yol açtığı, yüzde
70’i ithalata bağımlı olan bir ihracat ve büyüme yapısından kaynaklanan,
istihdam yaratmayan büyüme anlayışını terk ederek, istihdam yaratan, ara malına
ham maddeyi yurt içinde de üretilmesini teşvik eden, yüksek katma değerli
ürünler üretimini teşvik eden bir üreten ekonomi anlayışına geçmemiz gerekiyor.
Efendim, deniliyor ki hep: “Niye yüksek büyüme rakamları
açıklanmasına rağmen işsizlik rakamları en son yüzde 10,9 olarak açıklandı?”
İşte bu yapısal sorunları görmezden gelerek, sürekli olarak üstünü örttüğümüz
için, yıllardır alınmayan yapısal önlemler nedeniyle bugün maalesef bu
sorunlarla karşı karşıyayız. Sadece krizin getirdiği bir sonuç değil. Ne oluyor
o zaman? Bir süre dolar kurundan dolayı ithalat cazip hâle geliyor, ihracatımız
avantajlı durumunu kaybediyor. Tabii bu arada, ucuz ithalattan dolayı ara malı
ve ham madde üreten firmalar, fabrikalar kapanıyor. O zaman da doğal olarak
işsizlik rakamları yüksek düzeyde seyretmeye devam ediyor ve üretim
imkânlarımız kısıtlanıyor. Değerli arkadaşlarım, şimdi, sizler çıkıp kürsüye birazdan, “Ne
kadar güzel ekonomi, her şey iyiye gidiyor.” diyebilirsiniz. Ben onun için
birkaç örnek vermek istiyorum ki, araştırma önergesi verdiğimiz bu konunun ve
bunun sosyal boyutunun ne kadar önemli olduğunu belki biraz anlamamıza yardımcı
olabilir, gerçek gündemi tartışmamıza yardımcı olabilir. Bakın, son yıl
itibarıyla -sizler her çıktığınızda “nereden nereye” diye zaman zaman rakam veriyorsunuz ama- ben sadece 2007-2008
arasındaki değişmeye dikkatinizi çekerek işin gelmiş olduğu vahim boyutu
sizlerin dikkatine sunmak istiyorum. Kurulan şirket ve kooperatiflerde geçen
yıla göre yüzde 11,5 azalma var, kapananlara bakıyorsunuz yüzde 3,8 şirket
kooperatiflerde azalma var ama ticaret unvanlı iş yerlerine baktığınız zaman,
kurulanda yüzde 4,7 azalma var iken kapananlarda yüzde 58’lik bir artış var.
Sadece geçen yılı veriyorum, 2002’ye gidersek çok daha vahim rakamlar var ama
bu kötüye gidişin bir sonucu olarak sizlerin dikkatine sunmak istediğim bir
rakam. Diğer bir husus, karşılıksız çek ve protestolu senetler de yine
rekor düzeyde. Geçen haftalarda sicil affını tartıştık. “Negatif nitelikli
kredi” dediğimiz kredi kartı ve kredi borcunu ödemeyenlerde, sadece geçen yıla
göre baktığınız zaman 3 misline yakın toplam kredi kartı ve ferdî kredi borcu
ödememe tutarında artış var. Bunları neden söylüyorum? Değerli arkadaşlarım, şu anda bütün
kesimler ciddi sıkıntı içerisinde, işsizlik rakamlarına yansımayan kısımlar
var. Şimdi, tabii ki nüfusta da TÜİK’in bazı
düzeltmeleri var ama o, cüzi miktarda mutlak bazı rakamları değiştiriyor,
oranlar değişmiyor. 10,9’un içerisinde genç nüfusa baktığımız zaman yüzde 22’ye
yaklaşan bir işsizlik oranı var; bu sosyal boyutu dediğimiz işsizlik meselesini
-şu anda hepinizi de her gün iş takibine ilişkin olarak gelen taleplerden
dolayı yakından ilgilendiriyor- sizler de zaten biliyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, burada rakamlara tek tek
girecek vaktimiz yok, önergemiz kabul edildiği takdirde bunları zaten ayrıntılı
olarak araştıracağız. Ancak, ne yapmamız gerekiyor? Bu durumda işsizlik
artıyor. İşsizlere belli ödemeler, onlara sosyal imkânlar sağlamamız gerekiyor.
Bunun için de İşsizlik Sigortası Fonu kurmuşuz. Peki, ne işe yarıyor bu
İşsizlik Sigortası Fonu? Kuruluş amacı itibarıyla işsizlik ödemesi yapan bir
fon olması gerekiyor ama işleyişte, sadece borç stoku üzerinde oynamalar
yaparak kamu net borç stokunu düşük göstermek üzere kullanılan bir gösterge
karşımıza çıkıyor, işçilerin varlığı olan bu varlığı kamunun varlığı gibi
göstererek net borç stokunu düşürmemize yarıyor. Başka ne işe yarıyor? Öbür
taraftan, bütçeye gelir kaydetmemize yarıyor veya bütçede bulamadığımız
paraları -geçen dönemde yaptığımız gibi- gelir olarak İşsizlik Sigortası
Fonu’ndan başka projeler için aktarmaya yarıyor. Değerli arkadaşlarım, burada yaklaşık 40 milyara yakın para
birikmiş. Bir arkadaşımızın soru önergesine Sayın Bakanın
Kasım sonu itibarıyla cevabı var, çok küçük bir mukayese yapabilmeniz için
söylüyorum: Mart 2002’den, kurulduğundan bu yana -ki tarihe dikkat ederseniz
hep kötülediğiniz 57’nci Hükûmet döneminde kurulmuştur-
o zamandan Kasım sonuna kadar 1 milyon 395 bin kişi başvurmuş, 1 milyon 240 bin
kişiye ödeme yapılmış. Ne kadar? 1 milyon 762 bin 890. Yani adam başı
çok cüzi bir miktar, bir aylık geçimine bile ancak yetecek bir miktar düşüyor.
Buna da şükür ama onu alabilenlerin sayısı sadece bu kadar. Sadece şu anda 2,5
milyonun üstünde, TÜİK’in rakamlarına göre bile,
işsiz sayısı var. O zaman “Bu İşsizlik Sigortası Fonu’nun işleyişini,
başvurularını, bütün unsurlarını gözden geçirmemiz gerekir.” demiştik, henüz o
noktaya gelemedik değerli arkadaşlar. Bu Fon”un işsizler için kullanılması
lazım. Tabii çok küçük bazı eğitim programları yapılıyor ama çok daha aktif bir
şekilde “Aktif İş Gücü Programları” dediğimiz programlara zaman ayırmamız, iş
gücünün kalitesini artırmamız gerekiyor. Değerli arkadaşlarım, burada çok fazla şeyler söylenilebilir ama
biz esas itibarıyla burada… Çok ağır sonuçları var, yoksulluk oranımız giderek
artıyor, göreli yoksulluk oranları, yoksul sayısı artıyor. Dolayısıyla, bizim
sizden istirhamımız, bu konudaki önerimizi dikkate almanız. Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak her zaman -siz her ne kadar muhalefeti yok saymaya
çalışsanız da- yapıcı, yol gösterici bir muhalefet anlayışından yana olduk.
Burada eğer, sonra, araştırma önergesi kabul edilirse İşsizlikle Mücadele
Projesi kapsamında yapmış olduğumuz önerilerimiz var. Bu çerçevede de sizleri
bilgilendirerek alınması gereken önlemlerde de sizlerle beraber çalışmaya
hazırız. Sizden istirhamımız, hem Hükûmet olarak
hem de AKP Grubu olarak bu önergemizi ciddiye alarak en azından bir nebze olsun
halkın gerçek gündemini tartışmaya yanaşmanız. Bu sanal
gündemlerden uzaklaşarak biraz da evimizin içine -dışarılardaki sorunları şu
anda öteleyelim, çözemiyoruz- dolayısıyla biraz da halkın gerçek gündemine
bakalım, krizden etkilenen bu vatandaşlarımızın sorunlarına nasıl çözüm
bulabiliriz kısmında hep beraber ortak bir araştırma yapalım ve sonrasında da
bu politikaların uygulanmasında bizler yapıcı muhalefet anlayışı çerçevesinde
sizlere destek olalım. Küçümsemekten, “Yavru muhalefet” demekten
vazgeçelim. Sayın Başbakanın bu konuda kulakları çınlasın! Biz görüşmeye hazırız, tartışmaya hazırız, önerilerimiz hazırdır.
Sizlerin de bu önergeye desteklerini bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Günal. Grup önerisi aleyhine Çorum Milletvekili Agâh Kafkas, Buyurunuz Sayın Kafkas. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grup önerisi aleyhine söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Gündeme getirilen konu dünyanın en önemli sorunu. Çağdaş, gelişmiş bütün ülkelerde de “istihdam” diye büyük bir
sorun var, gelişmekte olan ülkelerde de “istihdam” diye bir sorun var ve bütün
ülkelerin en önemli ve en öncelikli meselesi bu sorunun çözümüne ilişkin
çabalar sarf etmektir. Şimdi beş yıllık icraatımız döneminde -biraz önce arkadaşlarımız
söyledi- gerçekten, Türkiye, üst üste istikrarlı, çok yüksek oranda büyümeyi
gerçekleştirdi ama istihdam oranlarında azaltmayı yeterince sağlayamadı. Niye
sağlayamadı? Çünkü dünyayla rekabet etmek durumundasınız. Türkiye’deki
yatırımların büyük bölümüne baktığınız zaman verimliliği ve rekabet gücünü
artırmaya yönelik yatırımlar olduğunu gözlemliyoruz. Bir fabrikaya teknolojik
yatırım yapılıyor, o fabrikadaki üretim 3 katına çıkarken maalesef istihdam
üçte 1’ine iniyor. Eğer “emek yoğun teknolojiyle üretim yapalım” iddianızda
olursanız da o zaman dünyadaki rekabet şansınızı korumakta zorlanıyorsunuz. Şimdi, bir yanda küresel kriz var… Şimdi, bakıyorsunuz, son birkaç
ayda Almanya’da 300 bin kişi, Amerika Birleşik Devletleri’nde 2 milyon 600 bin
kişi işinden olmuş. Avrupa Birliğinde işsizlik oranı 7,8; 2009’da muhtemelen
3,5 milyon işsiz olacağı söyleniyor, öngörülüyor ve işsizlik rakamlarının
Türkiye ortalamasını yakalayacağı, yüzde 10’lara geleceği söyleniyor. Türkiye, küresel ekonominin bir parçası ve dünkü kapalı ekonomide
değiliz. Avrupa’da satılan beyaz eşyanın her 3 tanesinden 1 tanesi Türkiye’de
üretiliyor. Oradaki tüketim kalıplarının daralması, Türkiye’deki üretimi ve
istihdamı da olumsuz yönde etkiliyor. Son ihracat rakamlarındaki düşüşe
baktığımız zaman da, bunun Türkiye’ye yansımasının muhakkak olduğunu görüyoruz.
Bir de yetmez, mevsim itibarıyla da bu kış şartları, ülkemizdeki istihdamın en
düşük seviyede seyrettiği aylardır. Şimdi, bu noktada, bunu gündeme taşıyan bütün arkadaşlarımı
gerçekten kutluyorum, teşekkür ediyorum. Bu konuşulmalı, tartışılmalı ve biz
bunu bütün boyutlarıyla ortaya koymalıyız. Ancak bunu yaparken, bir yandan da Hükûmetimiz buna ilişkin, küresel krizin Türkiye’ye
yansımalarının en aza indirilmesine ilişkin de birçok tedbir ortaya koydu,
birçok çalışma ortaya koydu. Örneğin, haziranda istihdam paketinde yaptığımız
son düzenlemelere baktığımız zaman, işverenlerin üzerindeki ciddi istihdam
yüklerini yüzde 25 oranında azalttık. Kadınların, gençlerin istihdamı
konusunda, bunların sigorta primlerinin Fon tarafından beş yıl süreyle kademeli
karşılanması konusunda ciddi bir iyileşme gerçekleştirdik. En önemlisi, sigorta
ve BAĞ-KUR prim borçları çok yüksek bir noktaya gelmişti. İşverenlerin
üzerinden bu yüklerin kaldırılması noktasında çok radikal bir tedbir alınarak
faizlerin yüzde 85 oranında silinmesi gerçekleştirildi ve yirmi dört aylık bir
taksitlendirme yapılarak müteşebbislerimizin nefes almasına, rahatlamasına ve
bu krize daha hazırlıklı girmesine yönelik çok ciddi anlamda katkı sağlandı.
İşverenlerin sigorta priminden yüzde 25’lik indirimle, 5 katrilyon liraya yakın
bir kaynağın işverenlerimize sunulması imkânı getirildi. Buna baktığınız zaman,
bu düzenlemelerin temelinde insan yaklaşımını ön tarafa aldık, kayıt dışının
önlenmesi ve esas itibarıyla işçinin kayıtlı olarak istihdamına özen
gösterilmesi kriterinden hareket ederek bunları
yaptık. Bildiğiniz gibi, sigortalı çalıştıran iş yeri sayımız ülkemizde
toplam 1 milyon 174 bin civarında. Şu ana kadar, bu teşvik kapsamından, yani
yüzde 25’lik indirimden, kadın istihdamından, özürlü istihdamından ve genç istihdamından
yararlanan işçi, iş yeri sayısı sevindirici bir rakamdır, 630 bine ulaştı, bu
her gün biraz daha artmaktadır. Burada iki tane temel kriterimiz
var, bir tanesi kayıt dışı çalıştırmayacak, bir tanesi de prim borcu olmayacak.
Prim borcu olmayacak… Prim yükleri fazlaydı, gecikme cezaları fazlaydı,
insanlar ödeyemez hâldeydi. O zaman ne yaptık? Bunları hafiflettik. Yetmez,
peşinden de bu prim yükünü hafiflettik. “Buyur kardeşim, öde, sana da taksit
imkânı sunuyoruz.” denildi. Bunun yanında, kayıt dışı istihdamın… Artık
dünyanın önemli bir aktörü hâline gelen, dünya ekonomisinde rekabet gücünü çok
ön tarafa çıkaran Türkiye, işletmelerinde kayıtlı istihdamı çalıştırmak zorunda
ve kaliteli üretim yapmak zorunda, rekabetin en önemli koşullarından bir tanesi
bu, bunu sağlamak adına da mutlaka kayıtlı istihdamı sağlamamız gerekiyordu. Bu
da büyük ölçüde, bunu teşvik edecek mekanizmaları birlikte ortaya koymaktadır. Yine, özürlülerin istihdamı konusunda ve işletmelerin üzerindeki
yüklerin kaldırılması konusunda istihdam paketiyle çok ciddi düzenlemeler
yapıldığı ortada ve yine bu istihdam paketinde yaptığımız düzenlemeyle son altı
ayda 30 bin insanımıza garantili iş kapsamında mesleki eğitim verdik ve 2009’da
bu sayının 100 bin olması hedeflenmektedir ve inşallah 100 bine çıkaracağız.
Yine istihdamın geliştirilmesi için bildiğiniz gibi İşsizlik Sigortası
Fonu’ndan GAP projesine ciddi anlamda kaynak aktarılmıştır. En son güncel bir çalışmayı sosyal taraflarla beraber yapıyoruz.
İşçi-işveren temsilcileriyle Çalışma Bakanımız üçlü danışma toplantıları
yapmıştır, burada çok önemli bir adım atılmıştır. Bildiğiniz gibi, kısa çalışma
4447 sayılı Kanun’da düzenlenmişti ülkemizde çağdaş bir argüman
olarak, enstrüman olarak. Bu çalışmanın hayata geçirilmesi konusunda sosyal
taraflarla ciddi bir çalışma yapıldı ve bu çalışmanın sonucunda krizden
etkilenen, geçici olarak çalışmalarını durduran ya da tam zamanlı çalışmadan
kısmi zamanlı çalışmaya geçen iş yerlerinde, işçilerin çalışırken almakta
oldukları ücretlerinin brüt yüzde 40’ı tutarında kısa çalışma ödemesi
yapılmasına başlanıldı. İnceleme, bakanlık müfettişleri tarafından süratle
gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Bu çerçevede, bildiğiniz gibi, bununla ilgili
düzenleme -Bakanlar Kurulundan da tavsiye kararı çıkmıştı- bugünlerde
Meclisimize gelmektedir, sanıyorum bir iki hafta içerisinde bunu Genel Kurula
indirme ve kısa sürede yasalaştırma imkânını elde edeceğiz. Bu 2009’daki kriz döneminde krize giren işletmelerde iş gücünün
sokağa atılmaması… Çünkü işletmelerin en önemli varlıklarından bir tanesi de
istihdam ve iş güçleridir. Bu kriz geçicidir. Bu krizde işletmelerin
hafızalarını kaybetmemeleri, kaliteli istihdamlarını kaybetmemeleri,
işletmelerin üretim yapılarını kaybetmemeleri gerekmektedir. Onun için de Hükûmetimiz “İşçiyi çıkarma bu kriz döneminde, biz de katkı
verelim.” demiştir. Buradaki ödenek nedir? Buradaki ödeneğe baktığınız zaman,
daha önce tabanı 266, tavanı 533 TL idi. Bu yüzde 50 oranında artırılarak
tabanı 400 liraya, tavanı da 800 liraya çıkarılmıştır. Ayrıca, yetmez, bunun
süresi üç aydı, 2009 yılında bunun altı ay süreyle ödenmesi öngörülmektedir.
Yani şunu yapmaya çalışıyoruz: Kurumlarımız hafızasını yitirmesin, kurumlarımız
verimliliklerini sürdürsün. Tabii ki, Hükûmetimiz
bütün bakanlıklarıyla -ayrıca Merkez Bankası- bu küresel krizden ülkemizin en
az etkilenmesi için gerekli çabaları sürdürmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız. AGÂH KAFKAS (Devamla) – Bence, şimdi, burada değerli arkadaşlarımızın
verdiği bu Meclis araştırması önergesinin öne alınması girişimi çok talihsiz
bir döneme denk gelmektedir çünkü önümüzde bir seçim vardır. Meclis ister
istemez on beş yirmi gün sonra bir seçim takvimi çalışmasına başlayacaktır ve
bu seçim takvimi çalışması içerisinde bu komisyonun kurulması ve süresi
içerisinde sağlıklı çalışma imkânı bulunmayacaktır ama bu sorunun bu yüce
Meclis tarafından mutlaka enine boyuna tartışılması ve araştırılması
gerektiğine inanıyorum. Bunun zamanlaması daha sağlıklı yapılırsa bu sorunun
çözümüne de çok ciddi anlamda katkı sağlayacağını düşünüyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kafkas. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisini oylarınıza
sunuyorum… H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın İçli, oylamadan sonra size soracağım. Buraya
girmişsiniz ama oylamadan sonra size ne istediğinizi soracağım. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) –
Ama Sayın Başkan, benim söz talebim vardı. BAŞKAN – Sayın İçli, oylamaya başladık. Oylamadan sonra sizin
talebinizi yerine getireceğim, ne istiyorsanız. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, kabul
edilmemiştir. [MHP ve DTP sıralarından alkışlar(!)] Sayın İçli, buyurunuz. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, aslında ben İç
Tüzük’ün 64’üncü maddesi gereğince söz talep etmek istemiştim oylamadan önce.
Çünkü Milliyetçi Hareket Partisinin grup önerisinin lehinde söz almak için
talepte bulundum ancak benim talebim Divanca değerlendirilmedi. Bu nedenle, İç
Tüzük’ün 64’üncü maddesi gereğince söz talep etmek istiyordum, benim talebi
oydu. BAŞKAN – Şimdi, Sayın İçli, sizin söz talebiniz bu grup önerisi okunmadan
önce iletilmiş, sırada olmayan… Şimdi size maddeyi okuyayım daha netlik
kazansın bu konu: “Gündemde bulunan veya belli bir günde görüşme konusu olacağı
Anayasa, kanun veya İçtüzük gereğince bilinen konular dışında, kâtip üyeler,
söz alma istemi kaydedemezler.” Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi böyle
gündemde yazılı bir sıra almadan gelen bir konu olduğu için, okunduktan sonra
sayın milletvekillerinin anında burada söz talebinde bulunmaları gerekir.
Burada birazcık gecikme olmuş anladığım kadarıyla, o yüzden sizin… Yoksa, size söz vermemek gibi Divanın bir şeyi yok, usul
gereği yapılan bir şeydi. Bundan sonra bu konuya dikkat ederseniz sorunumuz
kalmayacak demektir. Teşekkür ederiz. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – İşte, Sayın Başkanım, benim itiraz
ettiğim konu o. Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi… BAŞKAN – İç Tüzük konusunda tartışma açacak değiliz Sayın İçli. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – 64’üncü maddesi gereğince söz talep
ediyorum işte efendim, meramımı anlatmam lazım. Sizin ifade ettiğiniz İç Tüzük
maddesini ben çok iyi bilen birisiyim, yeni milletvekili olmadım ve şimdiye
kadar grup önerisi aleyhine not gönderdiğimiz zaman işleme alınıyordu ama
Divandaki memur arkadaşlar, kavas arkadaşı tam okunma sırasında
görevlendirmişler. Eğer Divan başka bir görevlendirme yapacaksa kavas arkadaşa,
başka bir kavas arkadaşı görevlendirmekle yükümlüdür. Ama benim… BAŞKAN – Sayın İçli, o tür bir olayı bilemeyiz. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Hayır ben… BAŞKAN - Ama burada milletvekilleri şahsen gelip başvuruyorlar. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Bu konu usul olarak hep böyle yapıla gelmiş. Bundan sonra
dikkat ederseniz Divan da sizin bu şeylerinize dikkat edecektir. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – İzin verirseniz konuşayım, sözüm
kesildi. BAŞKAN - Bu vesileyle, bütün milletvekili arkadaşlarımıza da bu
usulü tekrar hatırlatmış olayım. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, hatanın bende
olduğunu ifade ediyorsunuz ama Divandaki milletvekili arkadaşımızın sağ
tarafında oturan arkadaşımız biliyor, bu, benim bir hatam değildir. BAŞKAN – Sayın İçli, yeterince net ve açık olduğumuz
kanaatindeyim. Hem sizi dinledik hem bu konunun geleneğini ve usulünü anlattık.
Bu konu bitmiştir, bundan sonra buna uyalım lütfen. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkanım, İç Tüzük’ün 64’üncü
maddesi gereğince verdim Başkanlığa. BAŞKAN – Şimdi, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir
doğrudan gündeme alınma önergesi vardır… H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – İç Tüzük’te böyle bir konuda… BAŞKAN - …okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Milletvekiline saygı yoksa bizim
burada oturmamızın hiçbir anlamı yok. IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam) A)
Önergeler
(Devam) 2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/73) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/115) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 2/73 Esas numaralı Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifim havale edildiği Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonunda 45 gün içerisinde görüşülmediğinden İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınması
hususunda gereğini arz ederim. Hasan
Erçelebi Denizli H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Siz istediğinizi uygulama yetkisine
sahip değilsiniz. İç Tüzük’ün 64’üncü maddesi gereğince söz talep ediyorum. BAŞKAN – Söz talebinizi verdim Sayın İçli, H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Vermediniz Sayın Başkan. BAŞKAN - Konuştunuz yerinizden… H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Mikrofon kesildi. BAŞKAN - …ve ben konuya açıklık getirdiğimiz kanaatindeyim. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sizin bilginiz yok, mikrofonun sesi
kesiliyor oradan. BAŞKAN - Yeterli şekilde konuşmuş vaziyetteyiz. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Efendim, mikrofonun sesi kesiliyor. Milletvekilini siz mi yönetiyorsunuz, arkadaki memurlar mı
yönetiyor? K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ne münasebet canım! BAŞKAN – Sayın İçli, bu konunun yeterince tartışıldığı
kanaatindeyim ve yeterince de burada bütün milletvekillerinin bu konuyla ilgili
açıklığa kavuşmuş olduğunu düşünüyorum. Bundan sonra yapılacak olan bu tür söz
istemelerde lütfen bu konuya dikkat edilmesini ve tartışma yaratılmamasını size
tekrar hatırlatıyorum efendim. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan, bakın, ben riayet ettim
İç Tüzük’e. BAŞKAN – Sayın İçli… H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Memur arkadaşlarımız
görevlendirmişler kavası. BAŞKAN – O konuyu bilemeyiz efendim. Şahsen başvurmanız
gerektiğini bütün buradaki milletvekili arkadaşlarımız biliyorlar efendim. Siz
de bunu tekrar unutmayınız. Bir dahaki sefere o konuda dikkat ederseniz
tartışmaya gerek kalmayacak. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Sayın Başkan, ben burada oturuyorum,
grup başkan vekilleri orada oturuyor. Ben nasıl yetişeyim oraya? Yapmayın bunu,
bu yanlış! BAŞKAN – Evet, şimdi İç Tüzük’ün 37’nci maddesi gereğince teklif
sahibi olarak Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’ye
söz veriyorum. Buyurunuz Sayın Erçelebi. HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Yükseköğretim Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifimiz
için söz aldım. Yüce heyetinizi Demokratik Sol Parti ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum. Sözlerime başlarken, bugüne kadar vatanımızın bölünmez bütünlüğü
için can veren şehitlerimizi rahmet ve şükranla anıyorum; bu vatanın
topraklarına kan veren gazilerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla
eğiliyorum. Kanun teklifimizle bizlere emanet edilen şehitlerimizin çocukları
ile vatan için gazi olan gençlerimizin ve onların çocuklarının üniversiteye
sınavsız girişini gerçekleştirmek istiyoruz. Anayasa’mızın 61’inci maddesinde “Devlet, harp ve vazife
şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malûl ve gazileri korur ve toplumda
kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.” denmektedir. Kanun teklifimizin 19 Şubat 2008 Salı günlü görüşmesinde Sayın
Millî Eğitim Bakanı “Bilgiye dayalı olarak yapılan bir seçme sınavında bunların
sınava tabi tutulmaması kesinlikle olmaz. Özellikle üniversite giriş sistemi
açısından, bütün görüşlerine başvurulan uzmanlar tarafından da doğru
bulunmamaktadır.” diyor. Sayın Millî Eğitim Bakanına soruyorum: ÖSS, gerçekten bilimsel bir
sınav mıdır? Bilimsel bir sınav ise neden kaldırmayı düşünüyorsunuz? Neden
katsayılar üzerinde oynuyorsunuz? Geçen hafta haklı olarak Gazze
için Türkiye’yi ayağa kaldırmaya çalıştınız. Bunda samimi iseniz bugüne kadar
teröre verdiğimiz şehitlerin ve gazilerin acısını, onların çocuklarının içinde
bulunduğu psikolojik ortamı hissedebiliyor musunuz? Yoksa şehit ve
gazilerimizin ailelerini elde bir mi sayıyorsunuz? Kanun teklifimizin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili 3 Haziran
2008 Salı günlü görüşmesinde söz alan AKP Amasya Milletvekili Sayın Avni Erdemir “Bu teklif kanunlaşırsa, gerekli bilgi birikimine
ve donanımına sahip olmayan bu yavrularımızı akranları içinde psikolojik
bunalıma sokarız, onları kaybederiz.“ diyor. Şehit çocuklarımıza ve gazi
çocuklarımıza “Bilgi birikimi yok.” diyorsanız, niye liseden mezun ediyorsunuz?
Bu, hem gençlerimize hem de onları liseden mezun eden öğretmenlerimize
hakarettir. Bu yavrularımızı akranları içinde psikolojik bunalıma sokarız,
onları kaybederiz, diyorsunuz. Asıl onları toplumdan dışlayarak, eğitimlerine
son vererek psikolojik bunalıma sokarsınız, asıl o zaman kaybedersiniz. Başarılı olmak ÖSS puanlarına göre ise vakıf üniversitelerine niye
puanı düşük öğrencileri alıyorsunuz? Siz, her şeye para
gözüyle mi bakıyorsunuz? Öyleyse vakıf üniversitelerini tercih eden
şehit çocuklarıyla, gazi ve gazi çocuklarının paralarını lütfen ödeyin. Kanun teklifimizin doğrudan gündeme alınması 2 defa AKP oylarıyla
reddedildi. Şimdi, samimi AKP’li milletvekilleri ile birlikte yüce Meclisten,
şehit çocuklarımız ile gazi ve gazi çocuklarımızın üniversitelere doğrudan
kayıt yaptırmaları ile ilgili kanun teklifimizin Genel Kurulda doğrudan gündeme
alınması için kabul oylarınızı istiyorum, bekliyorum. Yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Erçelebi. Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş
doğrudan gündeme alınma önergesinde, aynı anda 17 milletvekili başvurmuş, bu
milletvekillerinden 1 tanesi kurayla seçilmiştir. Kurada çıkan milletvekilimiz, Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan’dır. O da söz hakkını Amasya Milletvekili Avni Erdemir’e bırakmıştır. Buyurunuz Sayın Erdemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şehit ve gazilerimizin çocuklarının üniversiteye sınavsız girişlerini sağlamayı
öngören kanun teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken
şehitlerimizin aziz hatırası önünde tazimle eğiliyor, gazilerimize ve yüce
heyetinize saygılarımı sunuyorum. Değerli arkadaşlarım, 3 Haziran Salı günü 112’nci Birleşimde yine
Değerli Milletvekilimiz Hasan Erçelebi’nin aynı
konuda verdiği kanun teklifi üzerine yaptığım konuşmamda ifade ettiğim gibi,
vatan savunmasında şehit düşen her evladımız ve her gazimiz bizim için saygı
duyulması gereken en yüce değerlerdendir. Zira, onlar
vatanımızın birlik ve bütünlüğü, devletimizin ebediyete kadar yaşaması için
vatan savunmasına el vermişler, gönül vermişler, omuz vermişler ve her şeyden
önemlisi can vermişlerdir. Şehit ve gazilerimizin eşi, annesi, babası ve
evlatları bize bıraktıkları en önemli emanetleridir. Şehitlerimizin ve gazilerimizin çocuklarını kendi çocuklarımızdan
ayrı tutmamamız, onlarla ilgili heyecan duymamız, hatta onlara kendi
çocuklarımızdan daha fazla şefkat ve ilgi gösterme, daha fazla imkân sunma
zorunluluğumuz vardır. Bu evlatlarımızı her türlü eğitim imkânıyla donatmak ve
onları hayata hazırlamak elbette devletimizin en önemli görevleri arasındadır. Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi bugün devletimiz şehit
çocuklarına gereken ilgi ve şefkati onlardan esirgememeye çalışmaktadır.
Devletimize müracaat eden her evladımıza karşılıksız burs veriliyor, isteyen
evlatlarımız Kredi ve Yurtlar Kurumuna ait yurtlarda ücretsiz barınıyor ve
üniversite hayatları boyunca kendilerinden üniversite harcı alınmıyor,
dershanelerde ve özel okullarda şehit ve gazi çocuklarımıza kontenjan ayrılıyor.
Bu yönüyle, onlara layık oldukları pozitif ayrımcılık yapılmaya zaten
çalışılıyor. Bundan sonra da bu yapılmaya elbette devam edilmelidir. Nitekim, 2008 Mayıs ayı içerisinde çıkardığımız istihdam
paketi içerisinde kamuda şehit yakınları için binde 7 olan yerleştirme
kontenjanı yüzde 1’e çıkarılmış ve her şehit evladı bugün kamuda işe
yerleştirilme imkânına kavuşmuştur. Değerli arkadaşlarım, iyi niyetle hazırlanmış, ancak sonu, şehit
ve gazi çocuklarımızı zor durumda bırakabilecek, onları üzebilecek bir kanun
teklifini görüşüyoruz. Zira “Şehit ve gazi çocuklarını sınavsız olarak
üniversitelere yer-leştirmekle bu yavrularımıza
iyilik etmiş olmayız.”ı yine diyorum. Bu, pedagojik bakımdan birçok sakınca
barındırmaktadır. Gerekli bilgi birikimine ve donanı-mına
sahip olmayan yavrularımızı akranları içinde psikolojik bunalıma sokarız,
onları kaybederiz endişesini yine yineliyorum. Zira,
sınavsız girişle, taşıyamayacakları bir yükü onların omuzlarına yüklemiş oluruz
diyorum. Büyük bir rekabetin, büyük bir yarışın neticesinde üniversiteye
yerleşmiş gençlerin arasına bu yavrularımızı atarak onları akranları arasında
ezdiririz, üzeriz endişesini yine taşıyorum. Bu sebeple, bu teklifi seçim
öncesinde popülist bir yaklaşım olarak görüyorum. Değerli arkadaşlarım, unutmayalım, bu yavrularımızı tıp
fakültesine yerleştirmekle doktor, mühendislik fakültesine yerleştirmekle
mühendis, hukuk fakültesine yerleştirmekle hâkim, avukat, savcı yapamayız.
Korkarım ki bu yavrularımızı işte o zaman kaybederiz. Zira,
farklı bilgi birikimine sahip bu yavrularımızın aynı kulvarda yarışmalarıyla
karşılaşacakları problemleri çok iyi düşünmemiz gerekiyor. Bunun yerine
ilköğretimde ve ortaöğretimde bu yavrularımıza sahip çıkarak onların üniversite
sınavlarında başarılı olmalarını sağlayacak imkânları sunmak asıl görevimiz
olmalıdır. Ey makamların en şereflisine kavuşmuş olan şehitlerimiz ve değerli
gazilerimiz, evlatlarınız evlatlarımızdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. AVNİ ERDEMİR (Devamla) – Devletimizin gücü, milletimizin şefkati
evlatlarınızı her zaman kucaklamaya devam edecektir. Siz her türlü övgüye,
evlatlarınız her türlü imkâna ve güzelliğe layıktır. Önünüzde tekrar tazimle
eğiliyorum. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize sağlık ve mutluluk
dileklerimi sunuyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Erdemir.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Sayın milletvekilleri, şimdi gündemin “Sözlü Sorular” kısmına
geçiyoruz. VI.- SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, karkas et fiyatlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/403) BAŞKAN – Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 2.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, koyunculuk projelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/406) BAŞKAN – İlgili Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, kale direği kazalarına ilişkin Devlet Bakanı
Murat Başesgioğlu’ndan sözlü soru önergesi (6/408) BAŞKAN – İlgili Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 4.-Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, TBMM eski başkanları için Koruma Müdürlüğü me-murlarının görevlendirilip görevlendirilmediğine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/411) ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili
Nevzat Pakdil’in cevabı 5.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, iade edilen ve cevaplandırılmayan soru
önergelerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/972) ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Sayın Nevzat Pakdil, gündemin “Sözlü
Sorular” kısmında yer alan 4 ve 289’uncu sıralarındaki soruları birlikte
cevaplandırmak istemişlerdir. Şimdi bu soruları okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın tarafınızdan sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 25.01.2008 Kamer
Genç Tunceli 1) Eski TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın
TBMM Koruma Müdürlüğü kadrosunda görev yapan kaç tane polis memuru yakın koruma
olarak görev yapmaktadır? 2) TBMM eski Başkanı Bülent Arınç’ın
özel ikametinde TBMM Koruma Müdürlüğü kadrosunda çalışan kaç tane polis memuru
görev yapmaktadır? 3) Özel ikametlerin korunması görevi Emniyet Genel Müdürlüğü
Hassas Bölgeleri Koruma Müdürlüğü görev alanına girmez mi? 4) TBMM’de görev yapan emekli TBMM başkanlarının yakınında ve özel
ikametinde TBMM Koruma Müdürlüğünde görev yapan polis memuru var mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın
Köksal Toptan tarafından Anayasanın 98. ve içtüzüğün 99. maddeleri gereğince
sözlü olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı arz ederim. Özdal Üçer Van Bakanlar Kurulu’nu ve bakanları denetleme görev ve yetkisi
Anayasanın 98. maddesi ile TBMM’ye verilmiştir. Aynı madde ile bu denetim
Başbakan veya bakanlardan bilgi istemek amacıyla soru yöneltmek yoluyla da
yapılabilmektedir. TBMM İçtüzüğü’nün 96, 97, 98, 99 ve 100’üncü maddeleri ile
bu denetim yolu ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. Ancak tarafımızdan bazı
bakanlara yöneltilen soruların büyük kısmı yok sayılarak cevap verilmemiştir.
Cevap verilenler ise genel ifadelerle geçiştirilmeye çalışılmaktadır. İlgili
bakanlıklar bu şekilde Anayasanın 98. ve TBMM İçtüzüğünün 96, 97, 98, 99 ve
100’üncü maddelerini hiçe saymaktadırlar. Meclis Başkanlığına sunulan soru önergeleriyle ilgili olarak; 1) 23. Yasama döneminde TBMM İçtüzüğüne uygun görülmediği için
milletvekillerine iade edilen soru önergesi sayısı kaçtır? 2) Cevap verilmeyen soru önergeleri ile ilgili olarak nasıl bir
işlem yapacaksınız? BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Pakdil. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) TBMM BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT PAKDİL – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç’in, Türkiye
Büyük Millet Meclisi eski başkanları için Koruma Müdürlüğü memurlarının
görevlendirilip görevlendirilmediğine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına yönelttiği sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere
huzurunuzdayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, dünyanın
her yerinde belirli görevlerde bulunmuş, hâlen görevini yürütmekte olan veya daha
önceden bu görevi ifa etmiş olan kişilerle ilgili olarak ülkelerin kendilerine
mahsus koruma kuralları vardır ve bu kurallar o ülkenin yetkili makamları
tarafından icra edilmektedir. Bu meyanda, Türkiye Büyük Millet Meclisi eski Başkanı Sayın Bülent
Arınç, Koruma Hizmetleri Yönetmeliği’nin 7’nci
maddesi kapsamında bulunduğundan, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık
görevini yürüttüğü esnada yakın koruma görevini yürüten Koruma Müdürlüğü
emrinde görevli 3 polis memuru Başkanlık makamının onayı ile yakın koruma
görevine devam etmektedir. Sayın Arınç, Koruma Hizmetleri
Yönetmeliği’nin 7’nci maddesi kapsamında bulunduğundan, görevini yürüttüğü
esnada oturmakta olduğu konutunun dış güvenliği görevini yürüten Koruma
Müdürlüğü emrinde görevli 6 polis memuru Başkanlık makamının onayı ile konutun
dış güvenliğinde görev yapmaktadır. Sayın Arınç’ın
özel konutu çok katlı ve giriş çıkışın yoğun olması nedeniyle güvenlik zafiyeti
doğmaması için, Başkanlık görevini yürüttüğü esnada konutun dış güvenliğinde
görevli bulunan personel Başkanlık makamının onayı ile görevlerine devam
etmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi eski başkanları Sayın Yıldırım
Akbulut, Sayın Mustafa Kalemli ve Sayın Ömer İzgi bu görevlerinden ayrıldıktan
sonra da kendilerine yakın koruma olarak Koruma Müdürlüğü kadrosundan personel
görevlendirilmiştir. Yakın koruma olarak görevlendirilen bu personel Türkiye
Büyük Millet Meclisi Koruma Müdürlüğü Görev ve Çalışma Yönetmeliği’nin 32’nci
maddesine göre, Koruma Müdürlüğümüzde altı yıllık görev süresini tamamladıktan
sonra Ankara Emniyet Müdürlüğüne atamaları yapılmış olup, hâlen bu görevlerini
sürdürmektedir. Bu konuyu bilgilerinize arz ediyorum. Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri, Van Milletvekili Özdal Üçer’in 23’üncü Yasama Dönemi’nde iade edilen ve
cevaplandırılmayan soru önergelerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına yönelttiği sözlü soru önergesini cevaplandırıyorum: 23’üncü Yasama Dönemi’nde… BAŞKAN – Sayın Pakdil, bir dakika. TBMM BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT PAKDİL (Devamla) – Buyurun. BAŞKAN - İlk sorusunu cevaplandırdınız Sayın Genç’in. O, sisteme
girmiş, ek bir açıklama istiyor galiba. Onu bitirelim, sonra öbürüne geçerseniz
daha iyi olacak. TBMM BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT PAKDİL (Devamla) – Olur. BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Genç. Bir dakika süre veriyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aslında tabii, eskiden Türkiye Büyük Millet Meclisi lojmanları
vardı, orada 550 milletvekili bir arada oturuyordu ve o 40-50 tane polis o
koruma görevini yapıyordu ve bu Türkiye için çok iyi bir ekonomiydi ve maalesef
orası yıkıldı, memlekete en büyük ihanet yapıldı. Şimdi Sayın Başkan Vekili diyor ki: “3 polis koruyor.” Hayır,
benim aldığım bilgiye göre 8 tane polis koruyor ve bunlar Meclis kadrosunda. Aslında bunların hassas bölgelerden alınması lazım. Yani
Mecliste çalışan bir polis diğer, dışarıda çalışan polislerden ayda 350 milyon
fazla maaş almaktadır. Böyle bunlar, kendine yakın insanları korumak için böyle
hem oraya getireceksiniz fazla maaş vereceksiniz, bir de burada çıkıp da inkâr
edeceksiniz. Tamam, korunsun da yani diğer başkan vekillerinin korunduğu
şekilde korunsun. Yine hassas bölgelerden bunlara koruma verilmesi lazım. Maalesef tabii, AKP zamanında her şey keyfî. Yani kendilerine yakın kişiler olunca maalesef her türlü
keyfîlikler oluyor, yasalar bir tarafa itiliyor, devletin kaynakları böyle
israf ediliyor. Hoş bir manzara değil. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Genç. Buyurunuz Sayın Pakdil. TBMM BAŞKAN VEKİLİ NEVZAT PAKDİL (Devamla) – Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum. Sayın Özdal Üçer’in sorduğu soruyu
cevaplandırıyorum: 23’üncü Yasama Döneminde Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğü’ne uygun görülmediği için 3/2/2009 tarihi
itibarıyla 20’si sözlü, 324’ü yazılı olmak üzere 344 soru önergesi iade
edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 98’inci maddesine göre,
sırası geldiği hâlde üç birleşim içinde cevaplandırılmayan sözlü soru
önergeleri yazılı soruya çevrilmektedir. Yazılı sorular ise Başbakanlığa veya
ilgili bakanlığa gönderildikleri tarihten itibaren İç Tüzük’ün 99’uncu
maddesine göre on beş gün içinde cevaplandırılmak zorundadır. Bu süre zarfında
cevaplandırılmayan yazılı soru önergeleri için İç Tüzük’ün 99’uncu maddesi
uyarınca Başbakanlık veya ilgili bakanlığın bir yazı ile dikkati çekilerek on günlük
ek süre verilmektedir. On gün geçtiği hâlde cevaplandırılmayan soru
önergelerinin ise İç Tüzük’ün 99’uncu maddesi uyarınca süresi içinde
cevaplandırılmadığı gelen kağıtlar listesinde ilan
edilmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İç Tüzük’ün verdiği
yetkiler bundan ibarettir. Ama yüce heyetinizin malumu olduğu üzere, şu anda,
Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün parti gruplarının iştirakiyle İç Tüzük
üzerinde bir çalışma yapılmaktadır. Ümit ederim ki İç Tüzük
üzerinde çalışan bu komisyondaki arkadaşlarımız bütün bu hususları dikkate
alarak, aksayan yönleri düzelterek güzel bir iç tüzüğü hazırlayıp önce
komisyona sonra da Genel Kurula arz edeceklerdir ve bizler de bu hususta
gereken titizliği, gereken çalışmaları göstererek İç Tüzük’ümüzün günün
şartlarına daha uygun bir çalışma ortamını bizlere temin etmesi için gereken
düzeltmeleri, eklemeleri burada yapacağımızı ümit ediyorum. Bu vesileyle, denetim görevini yerine getiren milletvekili
arkadaşlarıma ve sizlere şükranlarımı, saygılarımı sunuyorum, hayırlı günler
diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Pakdil. Sayın Kaplan, size söz veremiyorum çünkü bu “Sözlü Sorular”
bölümünde sadece soru soranlar ek bir açıklama ya da soru talep edebiliyorlar.
Onun için, sizin sorunuz olmadığı için size söz veremiyorum. 6- Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, Diyarbakır İl
Genel Meclisinin okul yapımıyla ilgili kararına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/416) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 7.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, öğretmen maaşları ile ilgili açıklamalara ilişkin
sözlü soru önergesi (6/417) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 8.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, yükseköğretim kurumlarında başörtüsü nedeniyle di-siplin işlemi uygulanan öğrencilere ilişkin sözlü soru
önergesi (6/439) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 9.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, usta öğreticilerin özlük haklarına ilişkin sözlü
so-ru önergesi (6/451) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 10.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, il müdürlüklerine gönderilen bir yazıya ilişkin
söz-lü soru önergesi (6/455) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, ilköğretim okullarındaki ve bir lisedeki öğretmen
açığına ilişkin sözlü soru önergesi (6/457) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 12.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Bologna sürecinde üniversitelerdeki çalışmalara ilişkin sözlü soru
önergesi (6/460) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 13.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Reşadiye ilçesindeki öğretmen açığına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/461) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 14.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, YÖK bursu ile yurt dışına gönderilenlere ilişkin söz-lü soru önergesi (6/475) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 15.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, öğretim üyesi ihtiyacının karşılanması için burslu olarak yurt
dışına gönderilenlere ilişkin sözlü soru önergesi (6/476) ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 16.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, ek ders ücreti karşılığında çalışan
öğretmenlerin sorunlarına ve Hakkâri’nin eğitim sorunlarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/481) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 17.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Sarıveliler ilçesindeki öğretmen açığına ilişkin
söz-lü soru önergesi (6/489) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 18.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, bazı yöneticilerin özlük haklarına ilişkin sözlü
soru önergesi (6/497) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 19.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, öğretmen atamalarındaki kontenjanlara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/505) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı 20.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, YÖK Başkanı hakkında soruşturma izni
verilmeyeceğine yönelik açıklamasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/514) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 21.- Niğde Milletvekili Mümin
İnan’ın, Niğde’deki okul ve öğretmen açığına ilişkin sözlü soru önergesi
(6/554) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 22.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, öğretmen atamalarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/566) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 23.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, İstanbul İl Millî Eğitim Müdürüne ilişkin sözlü
soru önergesi (6/570) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 24.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, köylerdeki boş okulların
değerlendirilmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/584) ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı 25.- Tokat Milletvekili Reşat
Doğru’nun, Zile’deki okul müdürlerine ve ÖSS’deki başarı durumuna ilişkin sözlü
soru önergesi (6/589) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 26.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van Rehberlik ve Araştırma Merkezine ilişkin
sözlü soru önergesi (6/590) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 27.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Van’daki bir ilköğretim okulunda müdür
yardımcısı olan kardeşi hakkındaki bazı iddialara ilişkin sözlü soru önergesi
(6/591) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 28.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, Karaçoban Yatılı Bölge İlköğretim Okulunda
bir öğren-cinin hayatını kaybetmesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/592) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 29.- Mersin Milletvekili İsa
Gök’ün, bir ilköğretim okulunda 10 Kasım töreni yapılmadığı iddiasına ilişkin
sözlü soru önergesi (6/593) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 30.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, teknik öğretmen atamalarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/598) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 31.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, okulların internet sitelerindeki bazı
bilgilere ilişkin sözlü soru önergesi (6/601) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 32.- Mersin Milletvekili İsa
Gök’ün, okulların ödeneklerine ve su sorunlarına ilişkin sözlü so-ru önergesi (6/606) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 33.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yöneticilerin maaşlarına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/611) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 34.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yönetici kadrolarına yapılan atamalara
ilişkin sözlü soru önergesi (6/612) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı 35.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yöneticilik görevleri için sınav açılmamasına
ilişkin sözlü soru önergesi (6/613) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı 36.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yönetici görevlerine atamalara ilişkin sözlü
soru önergesi (6/614) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 37.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bazı yöneticilerin ücretlerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/615) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 38.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, bir öğretmen atamasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/620) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 39.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, YÖK Başkanına tahsis edilen zırhlı araca ilişkin
sözlü soru önergesi (6/632) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı BAŞKAN – Şimdi, sayın milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanı
Sayın Hüseyin Çelik Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 5, 6, 12, 15, 16, 17, 19,
20, 22, 23, 24, 27, 30, 31, 33, 49, 54, 58, 64, 67, 68, 69, 70, 71, 76, 77, 80,
83, 84, 85, 86, 87, 90, 101’inci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak
istemişlerdir. Şimdi bu soruları sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. 23.01.2007 Gültan Kışanak Diyarbakır Diyarbakır İl Genel Meclisi, 2006-2007’de, 40 köyde okul yapılması
için karar almış ve Millî Eğitim Müdürlüğü’ne okulların yapılması için 10
milyon 160 bin YTL ödenek aktarmıştır. Ancak ödenek kullanılmamış, okullar
yapılmamıştır. Soru 1) Yasa gereğince İl Özel
İdareleri’nin bütçesini nasıl kullanacağına; İl Genel Meclisleri karar verir.
Yasaya rağmen; Diyarbakır İl Genel Meclisi’nin aldığı kararlar neden
uygulanmamaktadır? Soru 2) Diyarbakır Valiliği’nin
verilerine göre ”ilköğretimde 4.263 dersliğe ihtiyaç duyulmaktadır.” Buna
rağmen, okulların yapılmaması, 2005’te yapılan yasal düzenleme ile İl Genel
Meclislerinin yani seçilmişlerin yetkilerinin artırılmasından duyulan
rahatsızlığın mı ifadesidir? Soru 3) Bu durumla ilgili olarak ne
yapmayı düşünüyorsunuz? İl Genel Meclisi’nin aldığı kararlarda belirtilen
okullar yapılacak mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Yaşar
Ağyüz Gaziantep
Bakanlığınızda değişik ücret alan Kadrolu, Ücretli, Vekil
Öğretmenlik uygulamaları ile Öğretmen açığı kapatılmaya çalışılıp
Eğitim-Öğretim yürütülmektedir. Aldıkları ücret Araştırma-Geliştirme ve yaşam
ihtiyaçlarına yetmez iken, 1) Dünya Bankası Türkiye Direktörü Ulrich
Zachau'nun "Türkiye'de Öğretmen maaşları OECD
üyesi ülkelere göre yüksek olduğu" yönündeki açıklamalarına katıldığınız,
desteklediğiniz yönündeki beyanlarınız doğru mudur? 2) Öğretmen maaşları, Hollanda'da 2100 avro, Fransa'da 1800 avro,
Yunanistan'da 1700 avro iken, Ülkemizde 600 avro olan maaşı, nasıl yüksek ve
OECD ülkeleri arasında birinci sırada gösterebiliyorsunuz? 3) Her iki demeç, yeni dönemde Öğretmenlerimize ek zam
yapılmamasının altyapısını oluşturmak için mi verdirilmekte ve
desteklenmektedir? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını, Arz ederim. Dr.
Reşat Doğru Tokat
Soru: 2003-2004-2005-2006 ve 2007 yıllarında Ülkemizdeki
Yükseköğrenim kurumlarında; baş örtüsü/türban takması
nedeniyle hakkında disiplin işlemi uygulanan öğrenci var mıdır, disiplin
işlemleri neticesinde Yükseköğrenim kurumundan ilişiği kesilen öğrenci var
mıdır, varsa ne kadardır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki belirtilen soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz
ederim. Muharrem
Varlı Adana Millî Eğitim Bakanlığı Çıraklık Yaygın Eğitim Genel Müdürlüğüne
bağlı Halk Eğitim Merkezlerinde ücretli olarak çalışan yaklaşık 13000 usta
öğreticinin durumlarıyla ilgili olarak; 1) Ekonomik yönden iyileştirmeye yönelik bir çalışmanız var mıdır?
2) Prim ödemelerine rağmen, daimi statüde olmadıkları için sağlık
hizmetlerinden faydalanamayan bu çalışanların mağduriyetleri nasıl
giderilecektir? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. Saygılarımla. Hasan Çalış Karaman Personel Genel Müdürü Remzi Kaya'nın (Bakan a.) imzası ile 81 İl
Millî Eğitim Müdürlüğüne gönderilen bir yazıda; "Bazı eğitim
sendikalarının İl Millî Eğitim Müdürlüklerinden mevcut personel sayısı ve
ihtiyacına ilişkin bilgiler talep ettikleri duyumları alınmaktadır. Bu kapsamda İlinizden talep edilecek sayılarla ilgili bilgi
verilmemesi, bilgi talep eden kurum ya da kuruluşun Bakanlığımıza
yönlendirilmesi, gerekse konu hakkında Bakanlığımızın bilgilendirilmesi
hususunda bilgilerinizi ve gereğini önemle rica ederim" denilmektedir. Bu bilgiler ışığında; 1) Bu davranış, sivil toplum kuruluşlarımızın kaynağından bilgi
edilme hakkına aykırı bir davranış değil midir? 2) İllerimizdeki mevcut öğretmen sayısı ve ihtiyaçlarına ilişkin
bilgiler niçin açık bir şekilde ilan edilmemekte ve gizli tutulmaktadır? 3) Personel sayısını gizli tutarak mı, öğretmen açıklarını
kapatmayı düşünüyorsunuz? Her yıl ÖSYM sonuçları açıklanınca "0" puan
alan öğrenci sayısındaki artışı nasıl izah ediyorsunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. Saygılarımla. Hasan
Çalış Karaman En son yapılan 10 bin kişilik sözleşmeli öğretmen atamasında;
İlimize 7 adet Sınıf Öğretmeni, 1 adet Bilgisayar, 1 adet Türkçe, 1 adet de
Sınıf Öncesi Öğretmeni ataması yapılmıştır. Bu atamalar İlimizin öğretmen
ihtiyacının çok altında gerçekleşmiştir. Bu bilgiler ışığında; 1) Başyayla ilçemizin tek lisesi M. Akif Ersoy Lisesi’dir. Lisede
Müdür ve Müdür Yardımcısının dışında branş öğretmeni
bulunmamaktadır. Açıklar vekil öğretmenlerle karşılanmaktadır. Bu nedenle
Karaman ÖSYM sonuçları itibarıyla Türkiye genelinde başarılı olmasına rağmen
Başyayla İlçemiz lisesini bitiren öğrencilerden maalesef üniversiteye kayıt
yaptırabilen öğrenci hemen hemen hiç yoktur. Başyayla
Lisesi’nin öğretmen açığını ne zaman kapatmayı düşünüyorsunuz? 2) İlköğretim okullarındaki öğretmen açıklarını ne zaman kapatmayı
düşünüyorsunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sn. Hüseyin Çelik tarafından
sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Dr.
Reşat Doğru Tokat Soru: Ülkemiz, Avrupa Konseyine önerilerde bulunmak üzere “Bologna
Yeterlilikler Çerçeveleri Koordinasyon Grubu”na üye olarak seçilmiştir. Bologna
süreci konusunda üniversitelerimizde ne gibi çalışmalar yapılmaktadır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Dr.
Reşat Doğru Tokat Soru: Tokat ili Reşadiye ilçesinde mevcut olan öğretmen açığı ile
ilgili olarak yapılmakta olan bir çalışmanız var mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Dr.
Reşat Doğru Tokat Soru: 1993 yılından itibaren YÖK bursu ile üniversiteler adına
yurtdışında yüksek lisans ve doktora eğitimi almak üzere kaç adet eleman
gönderilmiştir, bunlardan geri dönmeyen var mıdır, varsa ne kadarı geri
dönmemiştir, eğitimini tamamlayanlardan gönderilme amacına aykırı olarak başka
alanlarda istihdam edilen var mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Dr.
Reşat Doğru Tokat Soru: 1993 yılından itibaren Millî Eğitim Bakanlığı bursu ile
üniversitelerin öğretim üyesi ihtiyaçlarının karşılanması için, yurtdışında
yüksek lisans ve doktora eğitimi almak üzere kaç adet eleman gönderilmiştir,
bunlardan geri dönmeyen var mıdır, varsa ne kadarı geri dönmemiştir, eğitimini
tamamlayanlardan gönderilme amacına aykırı olarak başka alanlarda istihdam
edilen var mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından
Anayasa’nın 98. ve Meclis İç Tüzüğü’nün 99. maddesi gereğince sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Hamit
Geylani Hakkâri Devletin ilgisizliğinden ve ayrımcı politikasından kaynaklı,
Hakkâri’de eğitim sorunu ve düzeyi vatandaşın yasal hakkını adeta yok
saymıştır. Bu olumsuzluk ilkokuldan üniversiteye kadar yansımaktadır. Yarı yıldan sonra
Bakanlığınızca atanan yeni kadrolu ve sözleşmeli öğretmenler nedeniyle, “ek
ders ücreti karşılığında” çalışan öğretmenlerin görevlerine son verilmiştir. Bu bağlamda; 1) Görevlerine son verilen öğretmenlerin mağduriyetlerinin
karşılanması için herhangi bir girişiminiz oldu mu, ya da olacak mı? 2) Hakkâri’nin eğitim sorununa köklü bir çözüm düşünüyor musunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. Hasan
Çalış Karaman Bir belde ve 13 köyden oluşan tabiat harikası Sarıveliler ilçemiz,
bu güzelliğini ne yazık ki eğitim hizmetleri ile bir türlü taçlandıramamıştır.
Bölge insanı hayat şartlarının çok ağır olmasına rağmen eğitime ayrı bir önem
vermektedir. İlköğretim ve lise düzeyinde eğitim veren 11 okulumuzun, norm
kadrosu boş bulunan 45 değişik branşlarda öğretmen
ihtiyacı bulunmaktadır. 1- Bu okullarımıza ne zaman atama yapmayı düşünüyorsunuz? Bu
konuda bir çalışmanız var mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki belirtilen soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz
ederim. Muharrem
Varlı Adana Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde görev yapan Millî Eğitim Müdür
yardımcıları, şube müdürleri, ilçe millî eğitim müdürleri ve ilçe millî eğitim
şube müdürlerinin özlük haklarıyla ilgili olarak; 1. Bu statüde çalışan görevlilere ek ders ücret almaları gerekçe
gösterilerek diğer memurlara denge tazminatı olarak ödenen 89.00 YTL’nin bu tür
çalışan görevlilere de ödenmesi düşünülmekte midir? 2. Ek ders ücretleriyle ilgili 16/12/2006
tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren ve Bakanlar Kurulunca
belirtilen esaslarda yukarıda belirtilen görevliler hakkında hiçbir
iyileştirilmeye yer verilmemiştir. Bu görevliler için iyileştirme yapmaya
yönelik çalışmanız var mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını dilerim. Prof.
Dr. Sacid Yıldız İstanbul Millî Eğitim Bakanlığı şubat dönemi atamaları geçtiğimiz günlerde
yapıldı. 4 bin 786 kadrolu öğretmen ataması için 40 bine yakın aday başvurdu.
Öğretmen adaylarından 188 tanesi din kültürü ve ahlak bilgisi dalında
atanırken; müzik ve resim öğretmenliğine toplam 299 öğretmen atandı. Sanatla
ilgili derslerin atamaları da, din kültürü dersine oranla çok sınırlı kaldı. Bu nedenle; 1- Bakanlık olarak kontenjanları belirlerken hangi kriterleri göz önünde bulundurmaktasınız? 2- Sanatla ilgili dallara ayrılan kontenjanların yeterli olduğunu
düşünmekte misiniz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Yaşar
Ağyüz Gaziantep YÖK Başkanı atandığı günden bugüne kadar kamuoyunun ve basının
gündeminden düşmemektedir. 1. Türban Yasası da denilen Anayasa değişikliğinin uygulanmasını
üniversite rektörlerine her koşulda emreden YÖK Başkanı için cumhuriyet
savcılığına yapılan soruşturma başvuruları üzerine verilen “görevsizlik kararı”
nedeniyle; Dosya Bakanlığınıza henüz gönderilmeden, dosya önünüze gelmeden
“YÖK Başkanının yaptıklarının suç teşkil ettiğine inanan birisi değilim.
Soruşturma açma izni vermeyeceğim.” beyanınız; sağduyulu davranmayan YÖK
Başkanını koruyuculuk değil midir? Komisyon kurulsa dahi yaptığınız açıklama “ihsası rey” anlamına
gelmez mi? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki yazılı sorularımın Millî Eğitim Bakanı Doç. Dr. Sayın
Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması konusunda gereğinin
yapılmasını arz ederim. Mümin
İnan Niğde Soru 1: Niğde ilimizde ilköğretim okulu açığı ne kadardır? Açığı
kapatmak için ilimize bu yıl kaç adet okul yapılması planlanmaktadır? Soru 2: Niğde’de sınıf ve branş öğretmeni
açığı var mıdır? Var ise bu açığı kapatmak için ne gibi bir çözüm
düşünülmektedir? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda belirtilen soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr.
Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini
saygılarımla arz ederim. Prof.
Dr. Alim Işık Kütahya Bilindiği gibi, devlet memuru görev yapmakta iken Eğitim
Fakültelerinde eğitim öğretimlerini tamamlayarak öğretmen olan çok sayıda
gencimiz bulunmaktadır. Bu gençlerimizin öğretmen olarak görev yapması hem
ülkemiz hem de kendileri için büyük önem arz etmektedir. Bu durumdaki gençlerimizden;
1. 2008/1 atama döneminde kurumlar arası geçiş kontenjanından
öğretmen olarak kaç kişinin ataması yapılmıştır? 2. 2008/1 atama döneminde KPSS puanına göre öğretmen olarak kaç
kişinin ataması yapılmıştır? 3. KPSS puanına göre ataması yapılıp da sonradan ataması iptal
edilen kaç öğretmen bulunmaktadır? 4. Memur olarak çalışan veya istifa etmiş bulunan gençlerimizin
sözleşmeli öğretmenlik için başvurularının kabul edilmemesinin ve atamalarının
yapılmamasının gerekçeleri nelerdir? 5. Bu durumda olanların mağduriyetlerinin giderilmesi için nasıl
bir çözüm düşünülmektedir? 6. 2008/2 atama döneminde bu durumda olanlar için kaç kişilik
kontenjan ayrılacaktır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Yaşar
Ağyüz Gaziantep 1. Gazetelerde ve ulusal bir televizyon kanallarında uyuşturucu
kullanan öğrencilerin belirlenmesi için “Casus Arı Projesi”ni tartışan,
İstanbul İl Millî Eğitim Müdürü’nün bu projesini bilimsel buluyor musunuz? Gazetelere ve TV’lere yansımasından bilgi ve olurunuz var mıydı? 2. Bilimsellikten uzak görüyorsanız böyle bir kişiyi çok önemli
bir ilimize İl Millî Eğitim Müdürü olarak atamanız, siyasi ve tarikatlara
dayalı kadrolaşmanızın ve keyfîliğin yanlış bir sonucu değil midir? 3. Bilim insanlarının yapması gereken şeyi, yapmayı görevi
sayarak, asli görevini yapmayan Müdürü görevden almayı düşünüyor musunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. İsmet
Büyükataman Bursa Ülkemizin birçok yerinde öğrenci sayısı az olan okullarda taşımalı
sistemle hizmet verilmektedir. Bu sebeple köylerdeki ilkokullar boş
bulunmaktadır. Buna göre; 1- Köylerde boş olarak duran bu okulların değerlendirilmesi
düşünülmekte midir? 2- Eğer düşünülüyorsa hangi alanda ve ne şekilde bu okullar
değerlendirilecektir? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Dr.
Reşat Doğru Tokat
Soru: Zile ilçemizdeki eğitim ile ilgili konulardan a) Zile’deki okulların kaç tanesinde okul müdürleri asıl olarak
atanmıştır? Vekâleten atanan okul müdürü sayısı kaçtır? b) Vekâleten yapılan atamalar eğitimi olumsuz etkilemekte midir? c) Zile’deki lise mezunlarının ÖSS başarı durumu nedir? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından Anayasa’nın 98’inci ve İçtüzük’ün 99’uncu maddeleri gereğince sözlü
olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı arz ederim. Özdal Üçer Van Van Rehberlik ve Araştırma Merkezinde; - Kurumun norm kadrosunun 11 olmasına rağmen, kurumda 8 personelin
bulunduğu, - Öğrencilere 2008 Haziran ayına randevu verildiği, - Kurumun ilin ihtiyacını karşılayamadığı, - Kuruma müdür olarak ilgili branşta
lisans eğitimi almamış birinin geçici olarak görevlendirildiği, bu atamanın
kurum çalışanlarına duyurulmadığı, itiraz edilmesine rağmen, usulsüz atamanın
geri alınmadığı konularıyla ilgili olarak; 1- Kuruma rehber öğretmen ataması yapılacak mıdır? 2- Van iline ikinci bir Rehberlik ve Araştırma Merkezi açılması
düşünülmekte midir? 3- Usulsüz ve duyurusuz olarak yapılan müdür atamasının yerine
usulüne uygun atama yapılacak mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından Anayasa’nın 98’inci ve İçtüzük’ün 99’uncu maddeleri gereğince sözlü
olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı arz ederim. Özdal Üçer Van Van İstasyon İlköğretim Okulunda; - Okulun geçen yıl yenilenen çok amaçlı salonuna bu öğretim yılı
başında tanesi 150 YTL’den 110 tane sandalye alındığı, - Bakan kardeşi olan müdür yardımcısının okula çoğu zaman
gitmediği hâlde ek ders ücretlerini tam olarak aldığı, - Bakan kardeşinin görev yaptığı okulu ticari ilişkileri için
randevu mekanı olarak kullandığı, - Bu okul ile diğer okullar arasında hizmet bakımından ayrım
yapıldığı konularıyla ilgili olarak; 1- Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in kardeşinin müdür
yardımcısı olarak görev yaptığı okulun çok amaçlı salonu her yıl neden ve hangi
kaynakla yenilenmektedir? 2- Bakan Kardeşi okula çoğu zaman uğramadığı hâlde niçin ek ders
ücretini her ay tam olarak almaktadır. 3- Millî Eğitim Bakanının kardeşinin okulu ticari ilişkileri için
randevu mekanı olarak kullanması karşısında ne gibi
tedbirler alınması düşünülmektedir? 4- Bakan kardeşinin müdür yardımcısı olarak görev yaptığı okul ile
diğer okullar arasında hizmet bakımından niçin ayrım yapılmaktadır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından Anayasa’nın 98’inci ve İçtüzük’ün 99’uncu maddeleri gereğince sözlü
olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı arz ederim. Özdal Üçer Van 23.01.2008 tarihinde Erzurum ili Karaçoban ilçesi Yatılı Bölge
İlköğretim Okulu 7. sınıfında okuyan 12 yaşındaki Kaya İşçimen
yatağında ölü bulunmuştur. Basına da yansıyan olayla ilgili öğrenci velilerine
bilgi verilmediği ve öğrenci velileriyle yapılan görüşmelerde okulda daha önce
dayak olaylarının yaşandığı söylenmiştir. Yaşanan olayla ilgili olarak; 1- Yatağında ölü bulunan öğrencinin ölüm nedeni nedir? 2- İsmi geçen okulda öğrencilere sürekli dayak atıldığı iddiası
araştırılmış mıdır? 3- İsmi geçen okul yöneticileri için herhangi bir soruşturma
açılmış mıdır? 4- Dayak iddialarının olduğu okulla ilgili geçmiş yıllarda
herhangi bir soruşturma yapılmış mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda yer alan sorularımın Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. İsa
Gök Mersin Mersin Aydıncık'taki bazı okullarda 10
Kasım Ata'yı anma etkinliklerinin gerçekleştirilmediğine dair 22.11.2007
tarihli soru önergemize cevaben; iddiaların asılsız olduğu, etkinliklerin tüm
okullarda yapıldığı bildirilmiştir. Halbuki, Aydıncık
İlköğretim Okulu'nda 10 Kasım töreninin yapılmadığına ilişkin haberler üzerine,
okul müdürüne soruşturma açıldığı ve öğretmenlerin üzerinde baskı kurularak,
törenin yapılmadığı yönünde ifade veren öğretmenlerin düşük sicil notlarıyla
cezalandırıldığı, yurtdışı öğretmenlik sınavına başvuru olanaklarının da
tehlikeye düştüğü öğrenilmiştir. 1- Böyle bir soruşturma açılmış mıdır? Neticesi nedir?
Soruşturmanın açıldığı ortaya çıktığına göre niçin gizlenmiştir? Tarafımıza
verilen yanıtta niçin belirtilmemiştir? 2- Bakanlığınızca, emin olunmadığı halde niçin etkinliklerin tüm
okullarda yapıldığına dair yanıltıcı beyanda bulunulmuştur? 3- Törenin yapılmadığını belirten öğretmenlerin tümünün sicil
notlarının düşük olması tesadüf müdür? Bakanlığınız, öğretmenlerimize yönelik
baskılara, okuldaki eğitim öğretime de yansıyan huzursuzluklara karşı nasıl
tedbir alacaktır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda belirtilen soruların Milli Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr.
Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla
arz ederim. Prof.
Dr. Alim Işık Kütahya
Bilindiği gibi, üniversitelerimizin teknik eğitim fakültelerinden
Teknik Öğretmen unvanıyla mezun olan gençlerimizden, 1999 yılından bu yana
mezunlara oranla yok denecek kadar az sayıda öğretmen ataması yapılabilmiştir.
Bu unvana sahip olan gençlerimizin bir çoğu maddi ve
manevi sıkıntı içerisine düşmüş ve dört gözle yeni dönemde atama
beklemektedirler. Bu konuyla ilgili olarak; 1. 2008/2 atama döneminde Teknik Öğretmenler için hangi bölümlere
kaçar adet kontenjan ayrılmıştır? 2. 2009 yılı için Teknik Öğretmen atama planlaması nasıldır? 3. Teknik eğitim fakülteleri için yeni bir düzenleme söz konusu
mudur? 4. Öğretmen olarak atanamayan çok sayıda gencimizin
mağduriyetlerinin giderilmesi için nasıl bir çözüm düşünülmektedir? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını dilerim. Prof.
Dr. Sacid Yıldız İstanbul Millî Eğitim Bakanlığı’nın ilköğretim okulları ve liselere verdiği
internet sitelerinde,
günün sözü ya da güzel sözler başlığı altında din propagandası yapılmaktadır.
Sitede ünlü düşünür, bilim adamı ve sanatçıların sözlerinin yanı sıra, bunların
arasına sıkıştırılmış bir şekilde Said Nursi, İmam-ı Azam gibi kişilerin dinî vaazlarının yer
alması dikkat çekicidir. Okulların internet sitelerinin içerik bakımından aynı
oluşu kafalarda soru işareti bırakmakta, ilköğretim okulları ile liselerde yaş
ayrımı yapılmaksızın aynı bilgiler sunulmaktadır. Bu nedenle; 1- Bakanlığınızca okullara verilen internet sitelerinde ünlü düşünür ve bilim
adamlarının sözlerinin olması, küçük yaşta ve gelişmekte olan çocuklarımızın
geleceğe dönük atacakları adımlarda bir anlam taşımakta fakat; Said Nursi ve İmam-ı Azam isim
şahısların dinî vaazlarına hangi sıfatla ve ne için yer verilmektedir? 2- Cumhuriyet’in kurucusu olan Ulu Önder Atatürk’e ayrılmış bir
köşede, Cumhuriyet karşıtı düşüncelere sahip insanların sözlerine yer verilmesi
nasıl açıklanabilir? 3- Bu siteler hazırlanırken; ilköğretim okullarına giden
öğrenciler ile liseye giden öğrencilerin algılama ve anlama kapasitelerinin
aynı olamayacağı neden göz önünde bulundurulmamıştır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda yer alan sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. İsa
Gök Mersin Basında, Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından okullara “ön
ödemeli su” uygulaması başlatıldığı, ödenek yokluğu çeken okullarda, su alacak
para olmadığı için sarılık gibi “salgın hastalık tehdidi” altında ders
yapıldığı, buna mukabil belediyelerin cami, mescit, Kur'an
kursu gibi yerlerden su ücreti almadıkları haberleri yer almaktadır. Ayrıca
ödenek sıkıntısı nedeniyle, okul idarelerinin temizlikten yakıta, spor
malzemesinden kâğıda kadar her şey için velilerden para toplamak zorunda
kaldığı belirtilmektedir. 1- Bakanlığınızca, ilköğretim ve liselerin her türlü kurumsal
ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla genel bütçeden ayrılan payın dağılımı ve
kullanımı ne şekilde gerçekleştirilmektedir? Niçin bazı okullarda ödenek
sıkıntısı yaşanmaktadır? 2- Bakanlığınız okullardaki su sıkıntısını çözmek için hangi
çalışmaları yapmaktadır? Bakanlığınızca su ücretleri konusunda ilgili kurumlar
nezdinde bir girişimde bulunulmuş mudur? Alınan tedbirler nelerdir? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Mustafa
Enöz Manisa İl millî eğitim müdür yardımcıları, ilçe millî eğitim müdürleri ve
şube müdürlerinin maaşlarında önceki yıllara göre azalma meydana gelmiştir. Bu
durum müdürler üzerinde olumsuz etki yapmakta çalışma azimlerini kırmaktadır. Buna göre; - Millî eğitim müdürleri, müdür yardımcıları, şube müdürleri aynı
derecedeki bir okul müdürüne göre 2001 yılında % 17 daha fazla ücret alırken şu
anda % 6 maaş ve % 107 ek ders bazında daha düşük ücret almaktadırlar. Bu
dengesizliği gidermek için bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Mustafa
Enöz Manisa Millî Eğitim Bakanlığınca alınan kararları uygulayan ve denetleyen
taşra birimlerimiz il ve ilçe millî eğitim müdürlüklerimizdir. Son yıllarda bu
görevlere atanma kriterlerinde büyük haksızlıklar
yaşandığı kamuoyunca bilinmektedir. Sorular: 1 - Millî Eğitim Müdürü ve Millî Eğitim Şube Müdürü kadrolarına
yapılan atamada devlet memurları yer değiştirme suretiyle atamalarına dair
yönetmeliğin uygulanmama sebepleri nelerdir? 2 - Millî Eğitim Bakanlığı görevde yükselme ve unvan değişikliği
yönetmeliğinin, genel yönetmeliğe aykırı olarak uygulanması sizce doğru mudur? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Mustafa
Enöz Manisa Millî Eğitim Bakanlığında kurumlar daha çok vekil idarecilerle
yönetilmeye çalışılmaktadır. Bu durum yöneticilerin etkin görev yapmalarını
olumsuz etkilemektedir. Buna göre; - Devlet memurlarının görevde yükselmelerine dair genel
yönetmelikte sınav şartı olmasına rağmen, son 5 yıl içerisinde şube müdürlüğü,
millî eğitim müdürlüğü sınavlarının açılmama nedenleri nelerdir? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Mustafa
Enöz Manisa Millî Eğitim Bakanlığınca alınan kararları uygulayan ve denetleyen
taşra birimlerimiz il ve ilçe millî eğitim müdürlüklerimizdir. Son yıllarda bu
görevlere atanma kriterlerinde büyük haksızlıklar
yaşandığı kamuoyunca bilinmektedir. Sorular: 1 – Millî Eğitim Müdürü ve Millî Eğitim Şube Müdürlüğü kadrolarına
atama hangi kriterlere göre yapılmaktadır? 2 – Okul Müdürü kadrosuna atanabilmenin yönetmelik kapsamı dışında
bırakılmasının amacı nedir? 3 – Sınavla atanan şube müdürlerinden, özlük haklarının iyi
olmaması nedeniyle kaç kişi istifa ederek alt görevlere dönmüşlerdir? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin
Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Mustafa
Enöz Manisa İl Millî Eğitim müdür yardımcıları, İlçe Millî Eğitim müdürleri ve
şube müdürleri amiri durumunda oldukları idarecilerden daha az ücret
almaktadırlar. Sorular: 1- Kamuoyunda 40+40 diye bilinen denge tazminatı kapsamına Millî
Eğitim müdürleri, müdür yardımcıları ve şube müdürlerini de almayı düşünüyor
musunuz? 2- Millî Eğitim müdürleri, müdür yardımcıları ve şube müdürlerinin
görev ve sorumlulukları artarken, ücretlerinin azalmasının hiyerarşik yapıyı
olumsuz yönde etkilediği bilinen bir gerçektir. Sizce bu uygulama doğru
mudur? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından Anayasanın 98. ve İç Tüzüğün 99. maddeleri gereğince sözlü olarak
cevaplandırılmasına aracılığınızı arz ederim. Özdal Üçer Van Van İpekyolu Anaokulunda müdür vekilliği
yapan Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in baldızı Nuran Altan Göl, il içi
atama dönemi olmamasına rağmen, çocuk gelişimi öğretmeni norm kadrosuna dolu
olan Van Kız Teknik, Anadolu Kız Meslek ve Kız Meslek Lisesine Bakanlığın
27.02.2008 ve 14436 sayılı kararnamesi ile atanmıştır. Yapılan atamayla ilgili olarak; 1- İl içi atama dönemi dışında yapılan atama hangi yönetmeliğe
göre yapılmıştır. 2- Çocuk gelişimi öğretmeni norm kadrosu dolu olan bir okula aynı branştan norm kadro fazlası öğretmen niçin atanmıştır? 3- Bakan akrabası olduğu bilinen bu kişinin kanunsuz ataması geri
çekilecek midir? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından cevaplandırılmasını arz ederim. Akif
Ekici Gaziantep YÖK Başkanı Prof.
Dr. Yusuf Ziya Özcan’a Başbakan Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla son model zırhlı
Mercedes tahsis edildi. Ölüm tehditleri nedeniyle verildiği iddia edilen araç
Başbakan Erdoğan’ın bindiği aracın sadece iki yıl daha yaşlısı. Bu araçlardan
3’ü protokolde üst sırada oldukları için Başbakan yardımcılarına verilecek.
Diğer 4 araç ise güvenlik riski taşıyan kamu görevlilerine verilecek. Zırhlı
araç bekleyenler arasında Anayasa Mahkemesi Başkanı da var. 1. Daha önce
hiçbir YÖK başkanına böyle bir tahsis söz konusu olmamışken, şimdi neden böyle
bir hizmet verilmiştir? 2. Aracın
tehditler sonucu tahsis edildiği söylenmekte, peki bu tehditlerin neler olduğu
neden kamuoyundan saklanmaktadır? 3. Tahsisin
direkt Başbakan talimatıyla olduğu söyleniyor, Başbakanın kişiye özel bir
talimat vermesi adam kayırma değil midir? BAŞKAN – Beş
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.20 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 17.28 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yusuf COŞKUN (Bingöl ) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. Şimdi, Millî
Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik bir önceki oturumda okunan sözlü soru
önergelerinin cevabını verecektir. Süreniz yirmi beş
dakikadır. Buyurunuz
efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım;
değerli milletvekillerimizin vermiş oldukları sözlü soru önergelerine vaktim
elverdikçe gerekli cevapları vermeye çalışacağım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. Sayın Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak
Hanımefendi, il genel meclisi tarafından 63 okulun yapılmasıyla ilgili
2006-2007 öğretim yılında karar alındığını, ancak bunların yapılmadığını ifade
ediyor. Ayrıca bize soruyor, diyor ki: “Acaba, bu, seçilmişlerin yetkilerinin
artırılmasından duyulan bir rahatsızlığın sonucu mudur?” Sayın Kışanak, hayır. Arkadaşlarımız 63 okulun yapılması ile
ilgili karar vermişler. Mesela bu 163 olsaydı bunun hepsi veya 263 olsaydı
bunun hepsine cevap verme imkânı var mıydı? Malumunuz, il genel meclis üyeleri
bir karar alabilir ancak valilik, il millî eğitim müdürlüğü gerekli teknik
çalışmaları yaparlar, öncelikleri belirlerler. Millî Eğitim Bakanlığı merkez
teşkilatı tarafından bu program onaylandıktan sonra o yürürlüğe girer. Tabii,
bu hazırlanan 63 kişilik liste popülist bir liste de
olabilir ama bu gerçekten öncelikler listesi midir, bununla ilgili gerekli
değerlendirmeler yapılmış. Zaten bu 63 okulun da 46’sı bugüne kadar yapılmıştır
ancak hemen şunu ifade edeyim: Diyarbakır’da bütün zamanlarda yapılan derslik
sayısı 5.927 iken, Hükûmetimiz döneminde Diyarbakır’a
3.500 derslik yapılmıştır bu dönemde ve 1.318 ortaöğretim yurdu kapasitesi
varken tarafımızdan bu 4.221’e çıkarılmıştır. Diyarbakır’daki her meseleye
olduğu gibi, eğitim meselesine de çok büyük bir önem veriyoruz. Sayın Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz Bey’in, Dünya Bankası
Türkiye Direktörünün bir açıklamasıyla ilgili olarak benim basına yaptığım bir
açıklamadan hareketle, sorusuna cevap veriyorum: Dünya Bankası
Türkiye Direktörü “Gayrisafi millî hâsılaya göre OECD ülkeleri içerisinde
öğretmenlere oransal olarak en fazla parayı ayıran ülke Türkiye’dir.” şeklinde
bir açıklama yapmıştır. Ben basına yaptığım açıklamayı bizatihi Anadolu
Ajansının kayıtlarından okuyorum, benim söylediğim bu anlama gelir mi diye. Ben
Anadolu Ajansına yaptığım açıklamada diyorum ki: “Ben Millî Eğitim Bakanı
olarak olsa olsa arkadaşlarım adına daha fazlasını
talep ederim. Onların hayat standartları ne kadar yüksek olursa, maddi
endişelerden ne kadar uzak olurlarsa, çocuklarımıza o kadar faydalı
olabilirler. Maaşlarından kısma diye bir şey söz konusu olamaz. Dünya Bankası
Türkiye Direktörü Sayın Zachau’nun söylediği
doğrudur. ‘Öğretmenlere aktarılan kaynak ve ücret itibarıyla biz oransal olarak
OECD birincisiyiz. Doğru olan budur, rakamlar bunu söylüyor.’ dediğim ifade
edilmektedir. Öğretmenlerimizin maaşlarının daha da yükseltilmesi Bakanlığımızın
öncelikli hedefleri arasında yer almakta olup, bana kalsa öğretmenlerimize daha
fazla ücret vermek isterim fakat devletin imkânlarını yani bütçe imkânlarını
göz ardı edemeyiz. Bu herkesçe bilinmekte ve öğretmenlerimiz de dâhil olmak
üzere bütün kamu çalışanlarının maaşları bu kapsamda belirlenmektedir diye
yaptığım açıklamayı yine sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, yine, Gaziantep Milletvekili Sayın Akif Ekici’nin
sorusu aynı mahiyette olduğu için, verdiğim cevap onun için de geçerlidir.(x) Sayın Reşat
Doğru, “Yükseköğretim kurumlarında türban taktığı gerekçesiyle soruşturma
geçirmiş ve bu amaçla yükseköğretim kurumlarından ilişkisi kesilmiş, ceza almış
kimse var mıdır?” diye soruyor. Sayın Doğru,
değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz üniversitelerde türban taktığı gerekçesiyle
disiplin kovuşturması geçirenler elbette vardır ama bu şekilde ifade edilmediği
için maalesef bu kayıtlara rastlanmamaktadır. Sayın Muharrem
Varlı, Adana Milletvekili, usta öğreticilerle ilgili olarak, onların özlük haklarıyla
ilgili olarak bir soru sormuştur. Değerli
arkadaşlarım, eskiden usta öğreticiler, ağırlıklı olarak halk eğitim
merkezlerimizde çalışan usta öğreticiler, ne kadar uzun çalışırlarsa
çalışsınlar kendileri adına yatırılan prim gün sayısından dolayı emekli
olamıyorlardı. On gün üzerinden yapılan bu hesaplama asgari ücret esas alınarak
otuz gün üzerinden yapılmaktadır. Sosyal Güvenlik Yasası’yla bu problem
çözülmüştür. Ayrıca, usta öğreticilerin sağlık hizmetlerinden yararlandırılması
imkânı da getirilmiştir. Bu mesele büyük çapta çözülmüştür ancak bütün usta
öğreticilerin kadroya geçirilmesi takdir edersiniz ki söz konusu değildir. Sayın Hasan
Çalış, Karaman Milletvekili, bazı bilgilerin il millî eğitim müdürlüklerinden
alınmasının engellendiğine dair bir sorusu vardı, personel genel müdürü
tarafından… Değerli
arkadaşlarım, Bakanlığımıza bağlı resmî eğitim kurumlarında görev yapan
öğretmenlere ilişkin her türlü sayısal ve özlük bilgileri İLSİS özlük ve norm
kadro modülünde bulunmaktadır. Valiliklere gönderilen
söz konusu yazıda ise Bakanlığımıza bağlı resmî eğitim kurumlarında görev yapan
öğretmenlere ilişkin sayısal verinin elektronik ortamda kayıtlı olduğu ve bu
nedenle de, talep edilmesi hâlinde bu tür sayısal verilerin kontrol edildikten
sonra Bakanlıkça verileceği belirtilmiştir. Kaldı ki söz konusu yazıda bilgi
edinme kapsamında talep edilen sayısal bilgilerin verilmeyeceği yönünde
herhangi bir ifadeye de yer verilmediği gibi ilgili mevzuat çerçevesinde talep
edilen bilgiler de verilmektedir. Sayın Çalış
sorusunun devamında üniversite sınavlarında sıfır alan öğrencileri sormaktadır.
Değerli arkadaşlar, aslında üniversite sınavlarında sıfır alan öğrenci bir elin
parmaklarını geçmez, zaman zaman bir iki tane, o da
çeşitli sebeplerden dolayı boş vermişse olur. Bu tamamen bir hesaplama
tekniğinden kaynaklanmaktadır. Daha önce ben bunu defalarca ifade ettim,
yanlışlar doğruları götürdükten sonra elde kalan ham puan eğer hesaplanmaya
değer bulunmamışsa o teknik olarak sıfır geçmektedir, bunu defalarca ifade
ettim. Biz öyle bir hesaplama yöntemi, ölçme değerlendirme yöntemi getiririz ki
bir tek sıfır alan olmaz. O zaman da kendi kendimizi kandırmış oluruz. Karaman
Milletvekili Sayın Hasan Çalış’ın Karaman’daki
öğretmen atamalarıyla ilgili bir sorusu vardır. (x)
Gündemin 11’inci sırasında yeralan (6/436) esas
numaralı sözlü soru önergesi Tabii bu soru
önergesinin tarihi bir hayli eski olduğu için bugün için buna cevap vermem
aslında çok da anlamlı değildir. Ancak Karaman’la ilgili olarak değerli
arkadaşımla ve değerli milletvekilleriyle şunu paylaşmak isterim: Karaman’da,
biz iktidara geldiğimizde, 2.300 öğretmen mevcuttur, bugün itibarıyla 2.621
öğretmen mevcuttur ve şubat döneminde de 40 yeni öğretmen atanacaktır. Bazı branş dersleriyle ilgili eksiklik ücretli öğretmen
görevlendirmesiyle çözülmüştür, dolayısıyla Karaman’da ciddi bir öğretmen
açığımız söz konusu değildir. Tokat
Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru’nun “Bologna süreci kapsamında yükseköğretim
kurumlarında neler yapılmaktadır?” şeklinde bir sorusu vardı. Değerli
arkadaşlar, bildiğiniz gibi, biz, Bologna sürecine imza koymuş olan, taraf olan
bir ülkeyiz. Bu konuda gerek kredi transfer sistemi gerek kalitenin artırılması
gerek diploma denklikleriyle ilgili olarak gerekli çalışmalar yapılmıştır.
Türkiye, Bologna Deklarasyonu sürecini harfiyen takip etmektedir ve altı yıllık
Bakanlığım süresince yapılan bütün toplantılara bizzat, bakanlar düzeyindeki
toplantılara bizzat kendim iştirak ettim ve Avrupa Üniversiteler Birliğinin
yapmış olduğu değerlendirmeye göre de Türkiye’deki üniversitelerin performansı
iyinin üzerinde değerlendirilmiştir. Yani sürece katkı sağlama, 2010 yılında
eğitim esaslı, araştırma esaslı bir ekonomik model oluşturmaya katkı açısından
üniversitelerimizin performansı iyinin üzerinde bulunmuştur. Tokat’taki
öğretmen açıklarıyla ilgili Sayın Reşat Doğru’nun bir sorusu vardır. Değerli
arkadaşlar, şu anda Tokat vilayetimizde de ciddi bir öğretmen açığımız yoktur.
5.700 öğretmen var iken 2002’de, biz iktidara gelince, şu anda 6.852
öğretmenimiz vardır, 354 öğretmen de ücretli olarak ders vermektedir. Bu rakama
onlar dâhil değildir. Reşadiye’de 255 öğretmenimiz vardır. Ayrıca, 34 ücretli
öğretmenimiz vardır ve dediğim gibi soru eski tarihli olduğu için bugün
açısından belki çok fazla bir anlam ifade etmez. Yine, Tokat
Milletvekilimiz Sayın Reşat Doğru, 1993-2008 yılları arasında Yükseköğretim
Kurulu tarafından yurt dışına ne kadar lisansüstü eğitim yapmak üzere öğrenci
gönderildiğini sormaktadır. Değerli
arkadaşlar, 2008’le 1993 tarihleri arasında YÖK tarafından 2.567 kişi
lisansüstü eğitim için yurt dışına gönderilmiş, bunun 759’u dönmemiştir, ya
oradaki üniversitelerde öğretim üyeliği yapmıştır veyahut da araştırma
görevliliği mesleğini bırakmıştır, bir şekilde daha önce borçlandığı
tazminatını ödemiştir. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından da, malumunuz, yurt
dışına öğrenci gönderilmektedir. İki soruyu
birlikte cevaplandırmak istiyorum değerli arkadaşlar. Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından, malumunuz, daha önce çok az sayıda öğrenci gönderiliyordu. 1416
sayılı Kanun çerçevesinde 2006 yılından beri her yıl 1.000 öğrenci
gönderilmektedir. Şu anda bu rakam, yine 1993-2008 yılları arasında 2.666
kişidir ve bunlardan 1.116 öğrencinin dosyası tazminat takibine alınmıştır,
bunlardan 736’sı borcunu ödemiştir. Ama buradaki temel problem, bu 1.116 kişi,
eski YÖK’ün tutumundan kaynaklanmıştır; 28 Şubat sürecindeki, maalesef, o
anlayıştan kaynaklanmıştır. İnsanlar gönderildikten kısa bir süre sonra hiçbir
gerekçe gösterilmeden yurt içine çağrılmışlardır, doktorasını, master’ını bitirmeye az bir zaman kala birçok insan mağdur
edilmiştir. Amaç dışında bir
istihdam söz konusu değildir. Ancak 4’ü sağlık sebebiyle eğitimlerini yarıda
bırakmış, 3 öğrencimiz yurt dışında vefat etmiş, 642’si çalışmalarını
tamamlayarak ülkemizde üniversitelerde, Millî Eğitim Bakanlığında, TÜBİTAK’ta
çalışmalarına devam etmektedirler, 901 öğrencimiz de hâlen master
ve doktora çalışmalarına Millî Eğitim Bakanlığı adına devam etmektedir. Ayrıca,
burada, şu anda 700 küsur öğrencimiz de yabancı dil eğitimine tabi
tutulmaktadır. Onlar da kısa bir süre sonra gönderilecektir. Hakkâri
Milletvekilimiz Sayın Hamit Geylani, Hakkâri’deki
özellikle eğitimin altyapısıyla ilgili soru sormaktadır ve ayrıca öğretmen
atamalarıyla ilgili bir soru sormaktadır. Değerli
arkadaşlarım, Hakkâri’de 2002 yılında 1.133 öğretmen vardı, bugün itibarıyla
Hakkâri’de 2.488 öğretmen mevcuttur. 1.133, 2.488. 645 ücretli öğretmen vardır
ve şubatta da 100 öğretmen ataması yapılacaktır. Bu manada, Hükûmetimizin
Hakkâri’ye yaptığı bir ayrımcılık yoktur ama geri kalmış bir ilimiz olduğu için
pozitif ayrımcılık yapıldığını söyleyebilirim. Ayrıca, bu ilimizde, gerek
eğitimin altyapısına, yani okul yapımlarına harcanan paralar vesaire her
vesileyle ifade edilmiştir. Burada da yine pozitif bir ayrımcılık vardır. Yine, Karaman
Milletvekili Sayın Hasan Çalış’ın Sarıveliler’le
ilgili bir sorusu var, oradaki öğretmen açıklarından söz etmektedir. Bugün
Sarıveliler’de 117 öğretmenimiz, 21 ücretli öğretmenimiz vardır. Oradaki
problem de aşılmıştır. Sayın Adana
Milletvekili Muharrem Varlı Bey’in, özellikle millî eğitim müdür yardımcıları,
şube müdürleri, ilçe millî eğitim müdürleri ve ilçe şube müdürlerinin özellikle
ücretlerinin sıkıntıya girdiğini ifade eden bir sorusu vardır. Bununla ilgili
kararname kısa bir süre önce Bakanlar Kurulundan çıkmıştır. Dolayısıyla bu
problem ortadan kalkmıştır değerli arkadaşlarım. İstanbul
Milletvekili Sayın Sacid Yıldız, branşlar
bazında öğretmen kontenjanlarının hangi kriterlere göre tespit edildiğini ifade
etmektedir. İhtiyaç duyduğumuz öğretmen ve atama yapılacak öğretmen sayısı
arasında bir doğru orantı kurulmaktadır. İhtiyaca göre bu öğretmen sayıları,
değerli arkadaşlarım, belirlenmektedir. Yine Gaziantep
Milletvekili Sayın Yaşar Ağyüz Bey, YÖK Başkanının
özellikle bu kılık kıyafetle ilgili, Anayasa değişikliğinden sonra gönderdiği
genelgeyle ilgili yapılan bir şikâyet üzerine, benim özellikle soruşturmaya,
kovuşturmaya izin vermeyeceğim şeklindeki beyanımı ihsası rey olarak
değerlendirmektedir. Değerli arkadaşlarım, ben hâkim değilim. Siyasetçiler,
söyledikleri her şeyden dolayı, ortaya koydukları bütün görüşlerden dolayı
zaten ihsası reyde bulunurlar. Dolayısıyla, bu yönüyle ben görüşlerimi
açıkladım, bu görüşlerimi kamuoyu huzurunda ifade ettim. Ben hâkim olmadığım
için ihsası reyde bulunmam şeklindeki bir iddia çok anlamlı değildir. Niğde
Milletvekilimiz Sayın Mümin İnan, Niğde’deki derslik açıklarından söz
etmektedir. “Ne kadardır?” şeklinde bir soru sormaktadır. Niğde bu anlamda
Türkiye'nin en rahat vilayetlerinden birisidir Sayın İnan. Yirmi dört
okulda ikili öğretim yapılmaktadır. Bunların tekli öğretime geçmesi hâlinde iki
yüz derslik gibi bir dersliğe ihtiyaç vardır. Türkiye’de en az, ikili öğretim
yapılan vilayetlerden birisi Niğde’dir. Zaman içerisinde, ümit ediyorum ki biz
bunların hepsini aşacağız, sadece Niğde için değil bütün Türkiye için aşacağız.
Boş geçen dersimiz yok, gerek kadrolu gerekse ücretli öğretmenlerimiz bu
dersleri doldurmaktadırlar. Kütahya
Milletvekilimiz Sayın Alim Işık tarafından öğretmen
atamalarıyla ilgili soru sorulmaktadır. Değerli
arkadaşlarım, çok sayıda öğretmen adayı vardır. Okullardan, üniversitelerden
öğretmen adayları mezun olmaktadır ama bunlar niçin atanmamaktadır? Bu problem tabii sadece öğretmen
arkadaşlarımız için geçerli değil. Türkiye’de ziraat fakültesini bitirmiş ama
iş bulamamış, atanamamış binlerce insan var; iktisadi ve idari bilimleri
bitiren, atanamamış insanlar var; veteriner hekimliklerini bitirmiş, atanamamış
insanlar var. Her yıl en fazla kadro Millî Eğitim Bakanlığına tahsis
edilmektedir ve ihtiyaç esaslı olarak bunlar atanmaktadır. Bunun detaylarını
değerli arkadaşlarıma yazılı olarak arz edebilirim. Ama dediğim gibi, gerek
açıktan gerek naklen de bu atamalar yapılmaktadır belli bir yüzdeyle. Şubatta
yapacağımız atamada da belli bir sayıda açıktan atama yapacağız. Yine Sayın
Gaziantep Milletvekilimiz Yaşar Ağyüz tarafından,
İstanbul Millî Eğitim Müdürünün söylediği iddia edilen bir konuyla ilgili, bir
ifadeyle ilgili bir soru sorulmaktadır. Millî Eğitim
Müdürü kendisinin böyle bir şey söylemediğini ancak İnternette böyle bir yazı
okuduğunu, böyle bir ifade yer aldığını söylediğini ifade ediyor, ama basın
mensupları tarafından bunun böyle yansıtıldığını söylediği için, kendisi bunu
zaten tekzip ettiği için, müsaadenizle bunun üzerinde çok fazla durmayacağım. Bursa
Milletvekilimiz Sayın İsmet Büyükataman, Türkiye
çapında taşımalı eğitimden dolayı boş olan okulları değerlendirip
değerlendirmediğimizi, bu konudaki görüşlerimizi soruyor. Değerli
arkadaşlarım, tabii sadece taşımalı eğitimden dolayı değil, kırsal kesimden şehre yaşanan yoğun göçten
dolayı, malumunuz, mezralarda tek
derslikli, iki derslikli çok sayıda okulumuzun boş kaldığı doğrudur. 16 bin
küsur okul bu anlamda boştur, biz bunun 3 binini yeniden okul olarak devreye
soktuk. Valiliklere bunlardan bir kısmının anaokullarına dönüştürülmesi, bir
kısmının biçki dikiş kursları ve diğer yaygın eğitim faaliyetlerinde
kullanılması, eğer hiçbir şekilde Millî Eğitimin ihtiyacı yoksa köy tüzel
kişiliğine devredilmesi veya başka kurumların ihtiyacı varsa onlara tahsis
edilebileceği ile ilgili bir genelge gönderdik. Ayrıca, ekonomik ömrünü
büsbütün tamamlamışsa bunların yıkılarak envanterden
çıkarılması yönünde bir genelge gönderilmiştir ve çalışmalar bu genelge
çerçevesinde yürütülmektedir. Yine Sayın Reşat
Doğru’nun, o günkü şartlarda sorduğu bir soru var, Tokat Zile’de idarecilerin
asaleten ve vekâleten hangi oranlarda görev yaptıklarını soruyor. Zile
ilçesinde 40 müdür normu vardır, bunun 15’i asaleten, 25’i vekâleten
yürütülmektedir. Ayrıca, yine
Reşadiye’nin ve Tokat’ın özellikle üniversite sınavlarındaki başarısı
sorulmaktadır. Bu başarı aslında kayda değer bir başarıdır. 2007 yılında yüzde
82,7’lik bir başarı sağlanmıştır. Bu oran 2008 yılında yüzde 94,2’ye
yükselmiştir. Böyle de iyi bir gelişme vardır. Van Milletvekili
Sayın Özdal Üçer, Van’daki rehberlik araştırma
merkezinin yeterli olmadığını, dolayısıyla taliplilere çok uzun sürelerde gün
verildiğini ifade etmektedir. Van merkezi ve Erciş’te olmak üzere iki rehberlik
araştırma merkezimiz vardır ancak iddia edildiği gibi çok uzun sürelerle gün
verilmemektedir, ay sonu gelmeden gerekli ihtiyaçlar karşılanmaktadır değerli
arkadaşlarım. Ayrıca, yine
İstasyon İlköğretim Okulunda, benim, müdür muavini olan kardeşimle ilgili bir
soru sormuştur Sayın Milletvekili. Burada sözü edilen ifadelerin hiçbirisi
gerçeği yansıtmamaktadır. Sadece siyasi husumet, “Çamur at, tutmazsa izi
kalsın.” kabilinden maalesef iftira diyebileceğimiz iddialardır, gerçekle
ilgisi yoktur. Yine, Erzurum’da bir yatılı okulumuzda, Karaçoban ilçesi YİBO’da bir öğrencinin dayak sonucu öldürüldüğü iddia
edilmiştir, Sayın Vekil bu iddiaları gündeme taşımıştır ancak yaptığımız incelemelerde
bunun kesinlikle doğru olmadığı, ayrıca Adli Tıp Kurumu Trabzon Grup Başkanlığı
Morg İhtisas Dairesinin vermiş olduğu otopsi raporunda da bu öğrencinin
ölümünün kendisinde mevcut kalp hastalığına bağlı kalp yetmezliği sonucu
solunum ve dolaşım durumundan meydana gelmiş olduğu, kişinin ölümünde harici
bir etkinin rolünün saptanmadığı ifade edilmiştir. Bu okulla ilgili
olarak bu iddiaları içeren geçmişte bir soruşturma da söz konusu değildir. Mersin
Milletvekilimiz Sayın İsa Gök’ün, 10 Kasım dolayısıyla Aydıncık ilçesindeki 5
okulun sadece 1’inde Atatürk’ü anmayla ilgili program yapıldığı, diğerlerinde
yapılmadığı şeklinde bir iddiası vardır. Bu kesinlikle
doğru değildir, hepsinde yapılmıştır. Birinde küçük bir ihmal görülmüş,
soruşturma açılmış ve idarecilere gerekli cezalar verilmiştir. Kütahya
Milletvekilimiz Sayın Alim Işık, yine teknik
öğretmenlerin atamaları esas olmak üzere öğretmen atamalarıyla ilgili soru
sormuştur. Değerli
arkadaşlar, bilim ve teknoloji alanında 2008 yılı ikinci atama döneminde 1.162
öğretmen; elektrik elektronik teknolojilerinde 30 öğretmen, öte yandan ahşap
teknolojisinde 13, bilişim teknolojisinde 307, büro yönetimi ve sekreterlik
bölümünde 3… Bunun çok detaylı bir dökümü var. Mesleki ve teknik
eğitim öğretmenlerinin çok fazla atanmamasının temel sebebi mesleki ve teknik
eğitimde geçmişte yaşanan maalesef gerileme sürecidir. Geçmişte çok fazla
öğretmen olduğu için o öğretmenleri şu anda istihdam ediyoruz. Ama mesleki ve
teknik eğitimde yüzde 28’den yüzde 43’e geldik. Bu tırmanış devam edecektir ve
bu tırmanışla birlikte, bu yükselmeyle birlikte mesleki ve teknik eğitim
alanında da öğretmen atamalarına devam edeceğiz değerli arkadaşlar. İstanbul
Milletvekilimiz Sayın Sacid Yıldız, okulların
İnternet sitelerindeki bazı ifadelerle ilgili bir soru sormuştur. Okullardaki
İnternet sitelerinde cumhuriyetin temel niteliklerine, Millî Eğitim Temel
Kanunu’na aykırı bir durum tespit edildiği zaman gerekli inceleme ve soruşturma
yapılmakta ve bu problemler giderilmektedir arkadaşlar. Ama Millî Eğitim
Bakanlığı Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünün kontrolünde olan Millî Eğitim
Bakanlığı web sayfasında böyle bir şey bugüne kadar olmamıştır, olmaz da.
Diğerlerinde olduğu zaman da gerekli müdahalede bulunuyoruz. Mersin Milletvekilimiz
Sayın İsa Gök, okullarda özellikle elektrik ve su paralarının ödenmesiyle
ilgili ödenek sıkıntılarından söz etmektedir. Değerli
arkadaşlar, birçok kamu kurumu, sadece okullar değil, bazen ödenek üstü harcama
yapmaktadırlar ve buralarda ödenek sıkıntısı yaşanabilmektedir. Her kurumda
yaşanabildiği gibi millî eğitim kurumlarında da yaşanabilmektedir ama bütçe
çerçevesinde bu ödenekler tahsis edilmektedir. Manisa
Milletvekilimiz Sayın Mustafa Enöz, yine ücret
kararnamesinden, millî eğitim müdür yardımcıları, şube müdürleri, ilköğretim
müfettişleri ve daha birçok insanı içine alan ücret kararnamesinden söz
etmektedir. Bu kararname Bakanlar Kurulundan çıkmıştır, bu problem ortadan
kaldırılmıştır. Yine Sayın
Mustafa Enöz şube müdürlerinin niçin sınavla atanmadığını
sormaktadır. Daha önce sınavı kazanan şube müdürlerinin atamaları
yapılmaktadır, sırası geldikçe peyderpey yapıldı, yapılmaktadır ve o şartları
haiz olan insanlar ayrıca yönetmelikler çerçevesinde değerlendirilmektedir. Yine Sayın
Mustafa Enöz’ün, şube müdürlerinin sınavıyla ilgili
ikinci bir sorusu var, aynı mahiyettedir, bunu geçiyorum. Sayın Mustafa Enöz’ün yine ücret kararnamesiyle ilgili 6/614 sayılı soru
önergesi aynı mahiyettedir, onlara cevap verdim. 6/615 sayılı soru
önergesi yine aynı mahiyettedir, ona da cevap verdim. Van Milletvekili
Sayın Özdal Üçer’in yine bir öğretmenin, Nuran Altan
Göl’ün, atamasında uygunsuzluk olduğuna dair bir iddiası vardır. Bu kişiye kişiye özgü bir muamele kesinlikle yapılmamıştır, genel
usuller ve esaslar çerçevesinde yapılmış bir atamadır. Burada da herhangi bir
problem söz konusu değildir. Sayın YÖK
Başkanına tahsis edilen bir araçla ilgili olarak Gaziantep Milletvekilimiz
Sayın Akif Ekici bir soru sormaktadır. Değerli
arkadaşlar, Sayın Başbakanın A veya B kurumunun başındaki insana araç tahsis
edilmesiyle ilgilenmekten daha öte çok daha önemli işleri vardır. Kimin
kararıyla, kimin talimatıyla tahsis edildiğini bilmiyorum ama bütün
kurumlarımızda pozisyonlarının etkililiği, ağırlığı nispetinde onlara kamu tarafından
araç tahsis edilmektedir. Bu soru buraya gelecek kadar üzerinde durulacak bir
soru değildir. Daha önceki YÖK Başkanı da yaya yürümedi, ona da araç tahsis
edildi, buna da araç tahsis edilmektedir, bakanlara da edilmektedir ve
Türkiye'de kendisine araç tahsis edilmesi gerekenlere hangi usul ve esaslar
çerçevesinde araç tahsis ediliyorsa Sayın YÖK Başkanına da o çerçevede araç
tahsis edilmiştir. Yüce heyetinize
saygıyla arz ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Bakan, teşekkür ediyoruz ama beş tane, soru soranların açıklama isteği vardır. Sayın İnan,
buyurunuz. Bir dakika süre
veriyorum. MÜMİN İNAN
(Niğde) – Sayın Bakanım, ilginize teşekkür ediyoruz. Niğde’de, şehir
merkezindeki nüfus artışından dolayı, son yaptığımız görüşmelerde -hem vilayet
tarafından hem Millî Eğitim tarafından- birkaç tane ilköğretim okuluna ihtiyaç
olduğu, bu konuda da belediyenin arsa konusunda yardımcı olabileceğini sizinle
paylaşmak istiyorum. Diğer taraftan,
Niğde’miz, hakikaten, söylediğiniz gibi, üniversite giriş sınavlarında iller
arasında son derece önemli bir sıralamaya sahipti, geçen yıl bu sıralamada çok
önemli bir düşüş oldu. Bu konuyla da ilgili yine vilayetim nezdinde Millî
Eğitim Müdürlüğünde toplantılar yapıldı ama bir karar alınamadı. Bu konuya da
eğilirseniz çok sevineceğiz efendim. Diğer taraftan,
vatandaşlarımızın bir talebini size iletmek istiyorum: Hepimizin malumu olduğu
üzere, Türkiye'de ekonomik krizin gittikçe derinleştiğini ve büyüdüğünü
görüyoruz. Dün, özellikle, Türkiye'de hayvancılık konusunda önemli bir beldemiz
olan Çukurkuyu ve Kızılca’daki ziyaretlerimizde
hayvancılığın, süt sığırcılığının ölme noktasına geldiğini… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MÜMİN İNAN
(Niğde) - …özellikle öğrencilere süt dağıtımı konusunda yardımlarınızı
beklediğimizi halk adına sizlerden talep ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın İnan. Sayın Çalış… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Bakanım, sorularımıza gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür
ediyorum. Sorularımız seçim
bölgem Karaman’ın sorunlarıyla ilgili. Bu sorunların çözümüne de bir nevi katkı
sağlanmış oluyor. Ancak öğretmen problemimiz daha çok Sarıveliler, Başyayla
ilçemiz ve Ayrancı’nın kırsalıyla ilgili, şubattaki
atamalardan sonra da bir miktar açığımız kalacak, bir an önce kapatırsanız
memnun oluruz. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çalış. Sayın Doğru… REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanıma da
sorularıma vermiş olduğu cevaplardan dolayı teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Tokat ilindeki
Gaziosmanpaşa Üniversitesi, Bologna süreci göstergelerine göre son yıllarda
ciddi manada gelişme göstermekte ve dünyaya kendini kabul ettirmektedir. Bu
manada altyapı problemleri de bulunmayan üniversitemize güzel sanatlar
fakültesi ve mimarlık, mühendislik fakültesi kurulması istenmektedir. Siz de
daha önceki söylemlerinizde güzel sanatlar fakültesinin kurulacağını
açıklamıştınız, henüz bir gelişme olmamıştır. Bu konuya dikkatinizi çekmek
istedim. İkinci söylemim
olarak: Tokat ilinde okul müdürlüklerinin büyük bir kısmı vekâleten
yürütülmektedir. Birçok ilde eksik okul yöneticileri ilan edilmiş olmasına
rağmen Tokat ilindeki vekâleten yürütülme de beraberinde büyük sıkıntılar
yaratmaktadır, bu manada şikâyetler de vardır. Bu konunun da araştırılmasını
arz ediyoruz. Diğer soruma
vermiş olduğunuz cevapta… Ülkemizde yurt dışında devlet bursuyla gençlerimiz
öğretim yapmaktadırlar ancak yurt dışı burslarının adil olarak başarılı
öğrencilere verilmesi gerekir. Bu konuyu da bazı şikâyetlerden dolayı ben size
iletmiştim. Ayrıca burs alıp da eğitimini tamamlayan öğrenciler de ülkemizde… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Doğru. Sayın Enöz… MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakana
birkaç konuyu açıklama gereği duydum. Birincisi, Millî Eğitim Bakanlığı Türkiye
genelinde 76’ncı maddeye istinaden 40 civarında yönetici ataması yapmıştır,
bunlardan 2 tanesi de Manisa’da Turgutlu Halil Kale Fen Lisesine ve Manisa
Öğretmenevine yapılmıştır. Yapılan her iki atama da atanabilme kriterlerine uymadığı hâlde -ki bu konuda Danıştayın içtihadi kararları
vardır- atama yapılmıştır. Bunlardan Halil Kale Fen Lisesine atanan müdürün Fen
Liselerine Öğretmen Seçme Sınavı’na girmediği bilgisi vardır. Yine Öğretmenevi
Müdürlüğüne yapılan atamada da “A” tipi bir kuruma müdür atamasında müdür
yardımcılığı kadrosunda çalışmadan ataması yapılmıştır. Bunlar hep 76’ncı
maddeye göre yapılmıştır Sayın Bakanım. Yine vekille
idare edilen okullarda, Manisa’da 520 adet kurum müdürlüğünün 210 tanesi vekil
müdürlerle idare edilmektedir, 15 ilçe müdürümüzün 9’u yine vekildir. Şube
müdürlerimizin sayısı 34’tür… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederiz. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
ben de teşekkür ediyorum. Ancak iki önergem de geçen yıl mart ayına ait. On bir
aylık gecikmeden sonra vermiş olduğunuz cevabı yüce Meclisin ve kamuoyunun
takdirine sunuyorum. Birinci önergem,
devlet memuru olarak çalışırken eğitim fakültesini bitiren öğretmenlerimizin
neden kurumlar arası geçiş kontenjanının düşük tutulduğu ve KPSS puanından
yüksek bir not almasına rağmen, neden atamalarının ve başvurularının kabul
edilmediği yönündeydi. Sorum çok sayıda öğretmenin neden atanmadığı şeklinde
değil. Eğer buna bir açıklık getirirseniz daha da memnun olurum. Özellikle
memur olarak çalışan ve istifa etmiş bulunan gençlerimizin sözleşmeli
öğretmenlik için başvurularının dahi kabul edilmemesinin gerekçeleri nelerdir?
Bu konuda bir açıklama yaparsanız memnun olurum. İkincisi de,
teknik eğitim fakültelerinden birinde dekanlık yapmış ve bunların durumunu
yakından bilen birisi olarak söylüyorum. En eski bölümlerden birisi makine
eğitimi bölümüdür. Bugün, on yıldır bir iki tane atama yapılan ve gerçekten
birçok gencimizin işsiz olarak dolaştığı bir dönemi yaşıyoruz. Bunu da ele
alırsanız sevinirim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Işık. Sayın Bakan, son
bir soru var, onu da alayım, sonra buyurunuz. Buyurunuz Sayın
Yıldız. SACİD YILDIZ (İstanbul)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan. Bakana da
cevapları için teşekkür ediyorum. Bu ilköğretim okullarında ve liselerde dinî
içerikli sözlerin olduğuna ilişkin soru önergesine cevap verdi Bakan “Böyle bir
şey yok.” dedi. Bu soruyu ben Nisan 2008’de sormuştum. O tarih itibarıyla ve
bazı okulların resmî İnternet sitelerinde, bunlardan örneğin Ankara Etimesgut
Atatürk İlköğretim Okulu, Osmaniye Düziçi Cumhuriyet Lisesi, İstanbul 24 Kasım
Anadolu Lisesi, Gaziantep Nizip Hasan Çapan Anadolu Lisesi, Adana Kozan İsmet
İnönü İlköğretim Okulu, İstanbul Kabataş Atatürk İlköğretim Okulunun resmî
İnternet sitelerinde bu tip sözler vardı. Bu, basında da yer aldı. Şu durumu
bilmiyorum ama Nisan 2008 itibarıyla bu saptanmıştır. Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Yıldız. Buyurunuz Sayın
Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; müsaade
ederseniz, öncelikle son sorudan, Sayın Yıldız’ın sorusundan başlamak
istiyorum. Ben “Böyle bir şey
asla olmadı, böyle bir şey yoktur.” demedim, dedim ki: Eğer cumhuriyetin temel
niteliklerine, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’na aykırı bir durum tespit
edersek burada kusuru veya sorumlu olan insanlarla ilgili gerekli işlemi
yapıyoruz. Bu söyledikleriniz de o çerçevede değerlendirilmiştir. Sayın Hasan Çalış
Bey’in, öğretmen atamalarında bu eksikliğin giderilmesi yönünde talebi vardır.
Bunlar şüphesiz ki değerlendirilecektir. Sayın İnan’ın,
herhâlde okullara süt dağıtılması yönünde bir teklifi vardı ama sorusunu
bitiremedi. Tabii, bütün Türkiye’deki 15 milyon öğrenciye süt dağıtmamız çok
kolay değildir. Geçmiş yıllarda bir iki vilayete dağıtıldı. Birine verip
öbürüne vermemek de doğru değil ama bu konuda özellikle sponsor
bulunursa biz çocuklarımıza sütü seve seve dağıtmaya
hazırız. Sayın Doğru’nun,
güzel sanatlar fakültesiyle ilgili henüz bir gelişme olmadığı yönünde bir
sorusu oldu. Değerli arkadaşlar, bu konuda bir gelişme oldu. Dün ben bu
Gaziosmanpaşa Üniversitesi bünyesinde güzel sanatlar fakültesinin kuruluşuyla
ilgili yazıyı Başbakanlığa gönderdim. İlk Bakanlar Kurulunda imzalanacaktır.
Diğer bütün, Maliye Bakanlığından, Devlet Personel Başkanlığından, Devlet
Planlama Teşkilatından gerekli görüşler alınmış, Millî Eğitim Bakanlığı
tarafından gerekli değerlendirme yapılarak olumlu görüşle Başbakanlığa arz
edilmiştir ve o da en kısa zamanda çıkacaktır. Sayın Enöz’ün 76’ncı maddeye dayalı olarak yaptığım bazı
atamalarla ilgili bir sorusu vardır. Değerli arkadaşlar, Millî Eğitim Bakanının
atama yetkisini düzenleyen madde 76’ncı maddedir. Bütün yaptığım yönetici
atamalarında bu madde kullanılıyor. Ben Meclisin huzurunda 76’nın şu tarafını
kullanmayacağıma dair söz verdim, o sözümde de duruyorum: Kura çektik, bir
öğretmenimizin tayini Hakkâri’ye çıktı veya Ağrı’ya çıktı veya Artvin’e çıktı,
Edirne’ye çıktı. Millî Eğitim Bakanlığına onu Ankara’ya getirme yetkisi veriyor
bu madde ama ben bugüne kadar bunu asla kullanmadım ve kullanmayacağımı da
bütün milletvekili arkadaşlarım biliyorlar. Bakın, çok nadir hâllerde, değerli
arkadaşlar, diyelim ki orada valiliklerce tespit edilmiş orada bulunmamasını
gerektiren hâller vardır, boşanma durumları vardır, aile faciasına yol
açabilecek durumlar var, can güvenliği meselesi var vesaire vesaire.
Bu tür sebeplerden dolayı zaman zaman başvurduğumuz
geçici görevlendirmeler vardır, onun dışında yoktur ama ben, herhangi bir
okulun müdürlüğüne de 76’yı kullanarak atama yapabilirim, millî eğitim
müdürlerinin atamasını da bu çerçevede yapabilirim. Burada yasal olmayan, mevzuata
uymayan herhangi bir durum yok değerli arkadaşlar. Sayın Işık’ın
naklen öğretmen atamalarıyla ilgili, A veya B kurumunda memur olarak çalışıyor,
eğitim fakültesini bitirmiş, pedagojik formasyonu var,
bunu niye naklen almıyorsunuz… Almıyoruz diye bir şey yok, binlerce aldık,
almaya da devam ediyoruz ama şimdi, Sayın Işık, takdir edersiniz ki ateş
düştüğü yeri yakar. Şimdi, işsiz bekleyen binlerce öğretmen adayının
bulunduğundan siz de şikâyet ediyorsunuz. Eğer bütün kontenjanları o tarafa
ayırırsanız yeni yeni mesleğe giren gençlere biz
kontenjan bulamayız. Ayrıca, bakın şubat atamasında yine yapacağız. Kadrolar
boş, kadrolar dolmadığı zaman -çünkü onlar KPSS hükümlerine tabi değil- ben
Bakan yetkisi kullanarak yine atamalar yapıyorum. Naklen atama süreci devam
ediyor. Tabii, beden eğitimi öğretmenlerine sorarsanız en çok bizi atasın
diyor, şimdi müzik öğretmenlerine sorarsanız en çok bizi atasın diyor,
Türkçecilere sorarsanız, hangi branşa sorarsanız, en
çok bizi atasın diyor, açıktan atama ve naklen atamalarda kontenjanların önemli
bir kısmının onlara verilmesi gerektiğini söylüyorlar ama bu konuda bir adil
denge oluşturmak zorundayız. Bu dengeye riayet ettiğimizden emin olabilirsiniz. Teşekkür ederim
arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Çelik. Sayın
milletvekilleri, on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 18.04 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.21 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. Alınan karar
gereğince diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer
alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/324) (S. Sayısı: 96) BAŞKAN -
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 2’nci sırada yer
alan, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu Raporu (1/608) (S. Sayısı: 266)
(x) BAŞKAN - Komisyon
ve Hükûmet yerinde. 4’üncü madde
üzerinde gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı. Şimdi şahıslar
adına ilk söz Van Milletvekili Gülşen Orhan’a aittir. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Buyurun Sayın
Orhan. GÜLŞEN ORHAN
(Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 266 sıra sayılı Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nda
şahsım adına söz aldım. Yüce heyeti saygıyla selamlarım. Türkiye, binlerce
yıllık geçmişiyle uygarlıklar yönünden zengin bir ülke olarak tarihî ve
kültürel mirasın korunması konusunda evrensel sorumlulukları olan ülkelerin
başında gelir. Bu özelliğiyle ülkemiz, tarihteki medeniyetlerin büyük bir
çoğunluğunun kültürünün izlerini taşıyan büyük bir açık hava müzesi konumundadır.
Kültürel ve doğal
miras kolaylıkla tahrip olan, bozulan ve bir kez yok olduğunda yeniden yerine
konulması olanaksız bir değerler bütünüdür. Kültürel ve doğal mirasımız bize
sadece geçmişten kalan bir miras değil, daha da önemlisi gelecek nesillerimize
ulaştırmamız gereken emanetlerimizdir. (x)
266 S. Sayılı Basmayazı 22/1/2009
tarihli 48’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir. Ülkemizin kültür ve tabiat varlıkları
açısından dünyada en zengin ülkelerden biri olduğu yadsınamaz bir gerçektir.
Topraklarımızda yaşanmış uygarlıkların geride bıraktıkları kültürel mirası
koruma bilinciyle hareket etmemiz büyük önem taşımaktadır. Yasa dışı
yollarla götürülen ülkemiz kökenli eserlerin yurt dışında bulunması hâlinde bu
eserlerin bilim adamlarımız ve müze müdürlüklerimiz tarafından eserlere ilişkin
verilen bilimsel raporlar doğrultusunda ilgili kurumlarla koordinasyon
sağlanarak ülkemize iadesiyle ilgili çalışmalar sürdürülmektedir. Ayrıca yurt
dışındaki müzayede evlerinin katalogları temin edilerek müzayedelerde ülkemiz
kökenli eserlerin yer alması durumunda ise gerekli müdahaleler yapılmakta ve
eserlerin satışları durdurulmaktadır. Eserlerin iadesinin iyi niyet ve ikili
anlaşmalar kapsamında sağlanmaması durumunda ise konsolosluklarımız ve
elçiliklerimiz aracılığıyla avukatlık firmalarıyla ilişkiye geçilerek eserlerin
iadesi amacıyla hukuki süreç başlatılmakta olup eserlerin ülkemize iadesine
ilişkin anlaşma yapılan avukatlık firmalarına ödenmekte olan ücretler ise Kültür
ve Turizm Bakanlığı bütçesinden karşılanmaktadır. Korunması Gerekli
Taşınır Kültür ve Tabiat Varlıkları Koleksiyonculuğu ve Denetimi Hakkında
Yönetmelik hükümleri çerçevesinde koleksiyon belgesi taleplerinin
değerlendirilmesi, koleksiyonların yıllık denetimlerinin yapılması, ilgili
mevzuata aykırı tutum ve davranışların tespit edilen koleksiyonculara ait ise
belge iptalleri, şerh düşümü gibi işlemler Kültür ve Turizm Bakanlığı
tarafından gerçekleştirilmektedir. Mevcut hâlde,
Kültür ve Turizm Bakanlığı döneminde 1.430 kayıtlı koleksiyoncu bulunmaktadır.
Son iki yılda, Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı müzelerde olduğu gibi özel
müze ve koleksiyoner denetimi yönünde başlatılan
kapsamlı çalışmalar hâlen devam ediyor. Ayrıca, 2863 sayılı Kanun’un 25’inci
maddesi gereğince tasnif ve tescil dışı bırakılan ve devlet müzelerine alınması
gerekli görülmeyen taşınır kültür varlıklarının ticareti de Kültür ve Turizm
Bakanlığı izniyle yapılmaktadır. Bu çerçevede yüz on yedi adet işletme, Kültür
ve Turizm Bakanlığı denetiminde taşınır kültür varlığı ticareti yapmaktadır. Kanun’da yapılan
bu değişiklik ile taşınmaz kültür varlıklarına ait parçaların koleksiyon envanter defterlerine kaydedilemeyeceği yolundaki mahkeme
kararıyla bir şekilde taşınmaz kültür varlığından kopmuş ve hangi taşınmaza ait
olduğu da belirlenemeyen bağımsız kültür varlığı hâline gelmiş tarihî eserlerin
tahrip edilmesinin ve ticarete konu olmasının önlenmesi için bir yasal çerçeve
çizilmesi gerekmektedir. Bu düzenlemeyle hangi taşınmaz kültür varlığına ait
olduğu bilinmeyen ancak idari düzenlemeden önce iyi niyetli vatandaşın elinde
olan tarihî eserlerin envanter defterine kaydı ile
koleksiyoncu tarafından korunması ve ticarete konu olmaması sağlanmaktadır. Görüşmekte
olduğumuz Kanun’da yapılan değişikliğin hayırlı olmasını diler, yüce heyeti
saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Orhan. 4’üncü madde üzerinde şahsı adına Manisa Milletvekili Ahmet Orhan. Buyurunuz
efendim. (MHP sıralarından alkışlar) AHMET ORHAN
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Kültür, insan
toplumuna özgü bilgi, inanç ve davranışlar bütünü ile bu bütünün parçası olan
maddi nesnelerdir. Ayrıca toplumsal yaşamın dil, düşünce, gelenek, işaret
sistemleri, kurumlar, yasalar, aletler, teknikler, sanat yapıtları gibi her
türlü maddi ve manevi ürününü kapsamına almaktadır. Ortak kültür
mirasının korunmasının bilincine varılmayan, bu mirası gelecek kuşaklara
devretme yükümlülüğüne duyarsız kalınan bir toplumda bu mirasın yok olması kaçınılmaz bir
gerçektir. Kültür Bakanlığı,
Türkiye gibi zengin ve çeşitli bir kültürel geçmişe sahip bir ülkenin en önemli
bakanlığıdır çünkü tüm dünyaya karşı kimliğimizin etkileyici vitrininde
sergilenecek varlıklarımızın yegâne temsilcisidir. Bu görevi ifa etmekle
yükümlü olan Kültür Bakanlığının maddi imkânlarına baktığımızda, genel bütçe
içindeki payının ise binde 5 dolayında olduğunu görürüz. Maalesef yüzde 1 bile
değildir. Koruma uygulamalarına tahsis edilen miktarın Kültür Bakanlığı bütçesi
içerisindeki durumu daha da kötüdür. O da sadece yüzde 3 civarındadır. Ülkemiz
uygarlıkların geçiş yolu olan Anadolu’nun sahip olduğu bu çeşitli ve güzel
tarihsel mirası sürdürmek, korumak ve yaşatabilmek için bu yetersiz imkânlarla
nelerin yapılabileceğini açıkçası milletimiz merak etmektedir. Medeniyetler
beşiği Türkiye, Kültür Bakanlığına bağlı 185, kişi ve kurumlara ait 110 müzeyle
birlikte sadece 295 müzeye sahiptir. ABD’de 17.500 müze bulunurken turizmde
Türkiye'nin en önemli rakiplerinden İtalya’da 3.790, İspanya’da 1.343,
Fransa’da ise 1.207 müze faaliyet göstermektedir. Bütün
uygarlıkların geçiş noktası olan ülkemizin bu konudaki haksız yerinin nasıl
telafi edileceği, bu aranın nasıl kapatılacağı, elimizdeki kültür varlıklarının
restorasyon, bakım ve onarımlarının hangi şartlarda
süratle yapılıp bu çalışmaların ekonomik katma değere nasıl ve ne süratle
dönüşebileceği merak konusudur. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; milletvekili olarak temsil ettiğim, doğup büyüdüğüm
memleketim Manisa’nın, muhtelif kaynaklara göre tarihinin milattan önce 3000
yıllarına kadar indiği bilinmektedir. Yörede çıkan buluntulardan ve yazılı
kaynaklardan, Manisa ve çevresinde Hitit, Aka, Frigya,
Lidya, Helen, Roma ve Bizans uygarlıklarının yaşadığı bilinmektedir. Nitekim, toprak altından bu dönemlere ait birçok kalıntı
günümüze kadar ulaşmıştır. 1313 yılında Saruhanoğulları tarafından Bizanslılardan alınarak “Magnesia” olan adı “Manisa” olarak değiştirilen kent,
Saruhan Beyliği’nin merkezi hâline getirilmesiyle ayrı bir önem kazanmıştır. 1437-1595 yılları arasında II. Murat, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni
Sultan Süleyman, III. Mehmet gibi bazıları daha sonra tahta geçecek olan
Osmanlı şehzadeleri tarafından yönetilen kentte şehzadeler ve aileleri
tarafından cami, çeşme, medrese, imarethane, köprü ve saray gibi birçok eser
yaptırılarak kent önemli ölçüde imar görmüş, eğitim, kültür, sanat ve ekonomik
yönden önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu gelişmeler nüfus artışı ve
şehirleşmeyi de beraberinde getirerek, Manisa, 16’ıncı yüzyılda sosyal,
ekonomik ve idari açıdan önemli bir merkez hâline gelmiştir. 27 Mayıs 1919-8
Eylül 1923 tarihleri arasında Yunan işgali altında kalan kent, Kurtuluş Savaşı
sırasında belki de tarihinin en kötü dönemini yaşamıştır. Yukarıda kısaca
değinmeye çalıştığım olağanüstü büyük ve zengin geçmişiyle, bugün maalesef
gerekli sosyal, sosyokültürel altyapı ve ilginin gösterilmemiş olması,
Manisa’mızın ve ülkemizin büyük bir zenginlik kaybına ve turizmden hak ettiği
ekonomiyi alamamasına sebebiyet vermektedir. Kültürel ve
tarihsel miras yağmalanmakta, şehzadelerin yetiştirildiği ve eğitim verildiği
Manisa’mızın yazma eserleri tozlu ve karanlık, nemli depolarda küflenmekte ve
çürümeye terk edilmektedir. Kültür mirasımızın önemli ürünleri olan el yazması
eserler, tarih, din, dil, felsefe, coğrafya, astroloji, fen bilimleri gibi
çeşitli konularda yazıldığı dönem ve yere ait temel bilgileri bünyesinde
toplayan bilim ve sanat dünyasının ilk elden kaynaklarını oluşturmakta olup,
Manisa’mızdaki bu önemli kaynaklar ve eserler ülkemiz için önem arz etmektedir.
(Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. Buyurun. AHMET ORHAN
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Tasarı, gelecek kuşaklara aktarılacak en önemli mirasın
taşınmasında yeterli tedbirleri kapsamamakla birlikte -kültür ve tabiat
varlıklarının korunması konusunda yetersiz bir düzeyde olduğunu ifade ederken-
bu tür yetersiz ve kapsamsız çalışmaların, daha köklü çalışmalar yapılarak
sorunların süratle çözülmesi gerektiğine inanıyor, ellerimizin arasından, daha
belki okuyamadığımız ve göremediğimiz geçmiş bilgi, birikim ve eserlerimizin
kaybolmaması dilek ve temennilerimle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Orhan. Şimdi 4’üncü
madde üzerinde on dakikalık soru-cevap işlemine geçiyoruz. Sayın Yaman,
Sayın Işık, Sayın Kaplan, Sayın Sakık ve Sayın Doğru
sisteme girmişler; sırasıyla birer dakika söz vereceğim. Buyurunuz Sayın
Yaman. M. NURİ YAMAN
(Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım,
geçmiş kültürlerden gelecek kuşaklara kültür mirası olarak bırakılacak olan en
önemli varlıklardan biri de -belki de en başta geleni- hiç şüphesiz ülkemizdeki
kale ve surlardır. Anadolu’nun yurt edilmesinde önemli bir yeri olan Malazgirt
ilçemizdeki iki bin altı yüz yıllık kale ve surlarla ilgili olarak söylenecek
muhakkak ki çok söz var, ancak bu kısa süre içinde… Çin Seddi ve Diyarbakır
Surları’nın dünyadaki tek benzeri olan Hepinize
başarılar diliyor, teşekkürler ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Yaman. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakan, bin
dört yüz dolayında taşınmaz kültür varlığının bulunduğu 15 marka kentten 1’isi
olan Kütahya’da yıllardır kurulması talebinde değişik kesimlerce mücadele
verilen Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğünün
Bakanlığınız döneminde kurulmuş olması nedeniyle teşekkürlerimi sunuyorum.
Ancak siz de biliyorsunuz ki burada sadece 1 müdür vekili ve 2 personelimiz
bulunmakta, kendine ait bir binası yok, memur bulunmamakta ve ödeneği
bulunmamakta. Eğer bu dönemde bu eksiklikleri giderirseniz Kütahya bu konuda
size teşekkür edecektir. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Işık. Sayın Kaplan… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakana
soracağım soru… Taşınmaz kültür varlıklarının büyük bölümü Vakıflar Genel
Müdürlüğüne bağlı. Aslında bunun bir envanterinin
çıkması gerekir. Ayrıca farklı bir bakanlığa bağlı. Bu
durumda Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı olan azınlık vakıflarından tutun
Türkiye’deki, Balkanlar’daki vakıflarımıza… Bu kültür varlıklarının envanteri konusunda birlikte çalışma var mı? Doğrusu, Vakıflar
Genel Müdürlüğünün Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı olması gerekmiyor mu?
Yani sistematik bir yanlışlık yok mu burada? Bunu sormak istiyordum. Son olarak da Ahmedi Hani kültür alanında Bakanlığınızın özel bir çalışması
var mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kaplan. Sayın Doğru… REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanıma
sormak istiyorum: Tokat ili Niksar ilçesi tarihte Danişmentlilerin başkenti
olarak geçmektedir. Başta Niksar Kalesi olmak üzere birçok tarihî eseri
bünyesinde bulundurmaktadır. Tarihî değeri olan bu yerlerin onarımını ve kültür turizmine
kazandırılması noktasında bir çalışma yaptırmayı düşünüyor musunuz? İkinci sorum
olarak, Niksar ile Erbaa arasında Talazan Köprüsü
diye Selçuklulardan kalma çok ciddi, güzel bir köprü vardır. Ancak bu köprü
metruk bir şekilde görünmektedir. Bununla ilgili bir çalışma yaptırmayı düşünür
müsünüz? Teşekkür ederim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru. Son soru Sayın
Yiğit… İBRAHİM YİĞİT (İstanbul)
– Sayın Bakanım, dünya kültürel miras alanlarıyla ilgili yaptığınız çalışmalar
var mıdır, varsa nelerdir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Yiğit. Buyurunuz Sayın
Bakan. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli
arkadaşlarım, kale ve surlar konusunda biz yeni projelendirme çalışmaları,
kale, surlar ve benzer büyük tarihî eserler konusunda yeni proje çalışmaları ve
uygulama çalışmaları yapıyoruz. Bu çerçevede Diyarbakır Surları’yla ilgili
birkaç yıldan bu yana sürmekte olan önemli bir çalışmamız var. Diyarbakır’da
hem surlarda hem İçkale’de Bakanlığımızın
imkânlarıyla önemli çalışmalar gerçekleştiriyoruz. Malazgirt, tabii,
bizim tarihimiz için özel mekânlardan birisi. Malazgirt’te de bir proje
hazırlığımız var ama Malazgirt’te -bugün bir başka vesileyle gündeme gelmişti-
Karaman’da, birçok yerdeki kalelerimizin bir kısmı ciddi bakım gerektiriyor.
Önümüzdeki yıllarda imkânlarımız ölçüsünde bunları sahiplenmeye ve layık
oldukları tarihsel düzeye yakışır konuma getirmeye gayret edeceğiz. Arkadaşıma, Sayın
Yaman’a dikkati için teşekkür ederim, uyarısı için. Sayın Işık’a çok
teşekkür ederim. Kütahya’da koruma kurulu kurulmasıyla ilgili kadirbilir bir
ifade kullandı. Ben de teşekkürlerimi sunuyorum. Kütahya bizim Anadolu’daki çok
önemli yerleşim merkezlerimizden birisi. Osmanlı Dönemi’nde
şehzadelerin valilik yaptığı, sivil mimarlık örneklerinin çok çarpıcı
temsillerinin bulunduğu bir özel kent. Orada yoğun çalışmalar var. Belediye bu konuda duyarlı. Vakıflar çalışıyor, biz
çalışıyoruz. Koruma kurulu gerçekten gerekiyordu, bunu kurduk ve sanıyorum bir
iki ay içinde koruma kurulunun altyapısını da hem personel olarak hem de mekân
olarak gerçekleştirmeye çalışacağız. Belki bir tarihsel yapıyı oradaki
imkânlarla bize verirlerse biz de onu onarıp koruma kuruluna yakışır bir hâle
getirmeye çalışırız. Sayın Kaplan bizi
hem güçlendirecek olan hem de biraz daha yük altına sokacak olan bir noktaya
parmak bastı. Vakıflarla biz gerçekten çok iç içeyiz. Vakıflar çokça sayıda
eseri onarmaya çalışıyor, tarihsel eseri onarmaya çalışıyor. Biz Vakıflarla,
Tarih Kurumuyla, TÜBİTAK’la, TİKA’yla bu tarihsel
eserlerin, tarihsel yapıların, tescilli yapıların onarımı, bakımı,
geliştirilmesi ve gelecek kuşaklara aktarılması konusunda ortaklaşa çalışmalar
yapıyoruz. Ben de zaman zaman düşünüyorum, bunun bir
çatı altında olması gerekmez mi diye, ama bir siyasi takdir meselesidir,
önümüzdeki günlerde belki yeniden düşünmek gerekir. Vakıfların
yaptığı birçok çalışmayı da zaten biz yine, hem bizim koruma kurullarımızdan
bir onay çıkması gerekiyor Vakıflarda yapılan projelerin uygulamaya geçmesi
için hem de yine bizim kendi rölöve müdürlüklerimiz
aracılığıyla denetimini yapıyoruz. Ortak bir envanter çalışmamız var. Ben son yıl içinde gittiğim bütün
vilayetlerde envanterin basılı hâle gelmiş olmasını da
yakından takip ediyorum. Bizim Vakıflara ait olduğu veya bir başka kuruma ait
olduğuna bakılmaksızın Türkiye'deki bütün tescilli eserleri bir araya getiren İnternet sitesinde
bir envanter çalışmamız var, bunları il il basılı
hâle getirmeye çalışıyoruz. Ahmedi Hani’yle ilgili,
ben Doğubayazıt’a gittiğimde -geçen yılın ekim ayıydı galiba- arkadaki restorasyonu bitmiş Doğubayazıt Camisi’ni ve Ahmedi Hani Türbesi’ni ziyaret ettim. Ahmedi
Hani Türbesi’nin gerçekten bakıma ihtiyacı var, döner dönmez oradaki
tespitlerimi Vakıflarla paylaştım. Sanıyorum, bu hafta bana gelen cevap da bir
proje yapıldığı ve bu yıl içinde uygulamaya başlanacağı doğrultusunda. Ahmedi Hani Türbesi’ne ne yapılacağına dikkatlice, yakından
takip ediyorum, bir gecikme olursa beni uyarırsanız çok sevinirim. Sayın Doğru,
Niksar Kalesi’ne bu yıl yardım ettik devletimizin imkânlarıyla -yani Belediye
Başkanımızın bir talebi var biliyorsunuz- siz de biliyorsunuz bunları, birlikte
takip edeceğiz. Niksar’ın tarihsel değerini biliyorum, çok gelip geçtiğim ve
çok keyif aldığım bir yaşam merkezidir. Köprülere de umarım sıra gelecek. Sayın Yiğit,
dünya miras alanlarıyla ilgili özel bir duyarlılık geliştirmeye çalışıyoruz.
Türkiye'nin kalıcı listede 9 dünya miras alanı var -bunlar Truva’dan başlayıp Divriği’ye kadar,
Nemrut’a kadar uzanıyor- 18 de aday yerimiz var. Şimdi, biz, bu
yıl Türkiye çapında bir standart tabelalandırma
sistemi kurmaya çalışıyoruz. Yani İstanbul’dan çıktığınız zaman Truva’ya ne
kadar kilometre ya da İzmir’den çıktığınız zaman Pamukkale’ye ne kadar
kilometre ya da Ankara’dan çıktığınız zaman Kapadokya’ya ne kadar kilometre;
bunları yol boyunca belli mesafelerde ve standart tabelalarla insanlar görsünler.
Havaalanına inen, o çevredeki tarihsel mirastan haberdar olabileceği bir tabelalandırma ve bilgilendirme sistemiyle karşılaşsın,
bir. İki, geçen yıl
İstanbul 2010 Kültür Başkenti Yasası sırasında bir ek imkân arkadaşlarımız
sağladılar. O çerçevede, bütün bu tarihsel miras alanlarının, kültürel dünya
miras alanlarının altyapı sorunlarını gidermeye çalışıyoruz, çevre
düzenlemelerini sağlamaya çalışıyoruz, güvenlik önlemlerini artırmaya
çalışıyoruz. Bunlardan, örneğin Truva’da bir müze ihtiyacı yıllardan beri dile
getiriliyordu. Bir hazırlık toplantısı yaptık, bu ayın 11’inde Truva Müzesi
Danışma Kurulunu tekrar topluyoruz. Bu yıl, umuyorum ki, Truva müzesinin proje
işini gerçekleştirmiş olacağız. Bunun dışında,
Nemrut’la ilgili çalışmalarımız hızlıca var. Kapadokya’da, Divriği’de…
Divriği’de yıllardan bu yana oraya tahsis edilmiş ama kullanılmayan bir para
vardı, Divriği’yle ilgili yeni bir danışma kurulu kurduk ve Divriği’de o
parayla öncelikle anıtın, Ulu Cami’nin çevresinin kamulaştırılması için kullanılmasını
şimdi sağlamaya çalışıyoruz danışma kurulumuz aracılığıyla. Ben, Türkiye'nin
bu dokuz dünya miras alanı anıtına ve bölgesine daha duyarlılıkla sahip çıkması
ve buna yenilerini katması ihtiyacı içinde olduğunu düşünüyorum. Türkiye gibi
inanılmaz bir tarih zenginliği üzerinde oturan ülke için dokuz dünya miras
alanı az bence. Bunun sayısını artırmaya, aday alanların sayısını çoğaltmaya ve
aday alanlardan bazılarını kalıcı listeye katmaya çalışıyoruz. Kalıcı listeye
katmak için acilen çalıştığımız yerlerin arasında Alanya var, Alanya
Tersaneleri ve Selimiye var. Selimiye ve Alanya şu anda aday listemizde bizim
ve bunları kalıcı listeye katmaya çalışıyoruz ve aday listeye katmaya
çalıştığımız da Afrodisyas’tan başlayarak çok sayıda
ören yeri var. Ben,
arkadaşlarımıza dikkatleri için tekrar teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Günay. 4’üncü madde
üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutup sonra
aykırılık derecesine göre işleme alacağım. İlk önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
226 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi ile 2863 Sayılı Kanuna eklenen
geçici maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz.
Geçici Madde 8:
11.03.2005 tarihinden önce bir şekilde koleksiyoncular tarafından edinilmiş ve
bağlı bulunduğu müzedeki envanter defterine kaydı
yaptırılmış taşınmaz kültür varlıkları, koleksiyonerler
arasında hiçbir surette değiştirilemez ve satılamaz. Ancak bu taşınmaz kültür
varlıklarından; müze ve ören yerlerindeki eserlerin bütünleyicisi olduğu tespit
edilen parçalar ile müze koleksiyonlarını tamamlar nitelikte olanları Kültür ve
Turizm Bakanlığının bedelsiz olarak alma hakkı saklıdır. TBMM Başkanlığına 266 sıra sayılı
kanun tasarısının 4. maddesinin tamamının tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) - Katılıyoruz efendim. Yalnız, bir redaksiyon
ihtiyacı var… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Hangisi, hangisi efendim? KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) - Özür dilerim, pardon. Özür dilerim.
Konuşuyordum sayın milletvekiliyle. Bu birinci önergeye… BAŞKAN – Şimdi,
ikinci… KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) - Maddenin metinden çıkarılması önergesine
katılmıyoruz efendim. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım “Katılıyorum” dediniz. BAŞKAN – İkinci önerge. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Maddenin metinden çıkarılması önergesine
katılmıyoruz. Öteki önerge
hakkında sayın milletvekili ile konuşuyordum. Özür dilerim, duyamadım, duyamadım. MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
İkinci önergeye katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Katılmıyorsunuz, Hükûmet de katılmıyor. Kim konuşacak? K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Koçal. BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Koçal. (CHP sıralarından alkışlar) ALİ KOÇAL (Zonguldak)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, umuyorum benim konuşmamdan sonra Sayın Bakan bizim de
önergemize katılmış olur. Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kanununda Değişlik Yapılmasına Dair 266 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 4’üncü maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz önerge hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, kanun maddesine ve gerekçesine baktığımız zaman sanki çok
normal gibi görünüyor ancak madde iyice irdelendiğinde bu maddenin kabulü
hâlinde illegal yollarla elde edilmiş eserler legal hâle gelecektir. Müzeler
tarafından el konulması gereken ama hâlâ el konulamayan taşınmaz eserlere sahip
olan birileri ciddi olarak kayırılmış olacaktır. Türkiye’nin kültür zenginliklerini,
tabiat zenginliklerini kaçırmak isteyenlere prim verilmiş olacaktır. Tarihî
eser kaçakçılığına yol verilmiş olacaktır ve bu maddenin kabulü hâlinde tarihî
mirasımızı koruyamadığımızı kabul etmiş olacağız. Ülkemizin tarihî ve kültürel
varlıklarını koruyamayan bir bakanlığı ve hükûmeti de
korumuş olacağız. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Yasası’nın 26’ncı
maddesine aykırı karar almış olacağız. Bu maddeyi kabul etmekle aynı zamanda
tarihî eser kaçakçılarını da affetmiş olacağız. Milletvekillerimizin böyle bir
yasa maddesini kabul edeceği kanısında değilim. Değerli
milletvekilleri, özellikle dikkatinizi çekmek istediğim bir husus var. Maddenin
gerekçesinde “kültür varlıklarını iyi niyetle elinde bulunduran kimseler”
ifadesi yer almaktadır. Bu ifade ne anlama gelmektedir, önce buna bakmak lazım.
“İyi niyetli” demekle, acaba Hükûmete yakın olanların
mı durumundan bahsediyoruz? “İyi niyetli” demekle, tarihî eser kaçakçısı, Hükûmete yakın olan, kendini aklamış mı olmuş oluyor? Bu
ifadeyi anlamakta güçlük çekiyoruz. Yine madde
gerekçesinde “bir şekilde taşınmaz kültür varlığından ayrılmış, taşınır hâle
gelmiş” şeklinde bir ifade var. Bu ifadeyi de doğrusu anlamakta güçlük
çekiyoruz çünkü bu ifade çok farklı anlamlara gelmektedir. O zaman taşınmaz
varlıklarımızı tek tek sökelim, dağıtalım, parçalara
ayıralım, bölelim ve taşınır hâle gelmiş olsun; böylece de isteyen bu
varlıkları alsın, kendi koleksiyonuna taşımış olsun. Değerli
milletvekilleri, olayı özetleyecek olursak: Bu madde aslında af niteliğinde bir
maddedir. Daha önceki konuşmamda da bunu ifade etmiştim zaten. O nedenle de bu
maddenin kabulü için nitelikli çoğunluk gereklidir. Bu maddeyle belirlenen 11
Mart 2005 tarihinin gerekçesi çok açık değildir, bu tarihin ne olduğu
anlaşılamamıştır. Bu madde ile koleksiyonların halka açılmasının isteğe
bırakılması doğru değildir. Kültür varlıkları devlet malı niteliğindedir
değerli arkadaşlar. Dolayısıyla, koleksiyonerler
ellerinde bulunan varlıkları mutlaka teşhir etmelidirler, sergilemelidirler.
Koleksiyonlar, müzelerde sergilenmeli, katalogları basılmalı ve bütün bilgiler
İnternet ortamında yayınlanmalıdır diye düşünüyoruz. Koleksiyonculukla tarihî
eser kaçakçılığı piyasası arasındaki gizli bağlantıların izlenmesi ve açığa
çıkartılması Bakanlığın öncelikli görevi olmalıdır diye düşünüyoruz ama tabii,
baktığımız zaman, Bakanlık başka işlerle uğraşıyor, bu tür işlerle nedense
uğraşmıyor. Esas işlevini
bırakıp Bakanımızın başka şeyler, başka önemli söylemler içerisinde olduğunu
görüyoruz. Örneğin, biraz geriye doğru dönecek olursak, Sayın Bakanımız AKP’ye
açılan kapatma davasına ilk tepkiyi gösteren bakanlarımızdandır ve şöyle
demişti hatırlayacaksınız: “Ama öyle anlıyor ve üzülüyorum ki Türkiye'nin iyiye
gitmesini ve ileriye gitmesini istemeyen çevreler çok önemli yerlere
sızmışlar.” diyor Sayın Bakanımız. “Sızmışlar” diyor. Tabii, “sızmışlar”
dediğiniz zaman, bu sözcük dikkat çekiyor. Acaba bu sızanlar kimlerdir, kimler
sızdı, nereye sızdılar, bunlar terör örgütü müdür yoksa herhangi bir şeyin
ajanı mıdır; bunlara bir bakmak lazım. Yine aynı zamanda, kendini “demokrat”
olarak ifade eden Sayın Bakanımızın aslında bahsettiği kişi, siz de
biliyorsunuz ki Yargıtay Başsavcısıdır; Yargıtay Başsavcısı da bu ülkenin
yetiştirdiği ender hukukçulardan birisidir. Başka ne diyor Sayın Bakanımız? Bu
kültür işleriyle uğraşmıyor ama başka bir şeyler söylüyor, diyor ki: “Türkiye
bununla hesaplaşacaktır, meraklanmayın. Türkiye demokrasisi bu tuzağı aşmayı
başaracaktır, katiyen ciddiye almayın.” diyor Sayın Bakanımız. Tabii, peki,
“Ciddiye almayın.” dediği bu dava aslında, davanın sonucunu da hepiniz
biliyorsunuz… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. ALİ KOÇAL
(Devamla) – Mahkeme, 11 kişilik mahkemenin 11 üyesinden 10’u, Adalet ve Kalkınma
Partisinin laikliğe karşı eylemlerin odağı olduğu kararını veriyor. ÖMER İNAN
(Mersin) – Ne alakası var? ALİ KOÇAL
(Devamla) – Şimdi, tabii, bu durumdan sonra, bu kararla, ne olmuş bu kararla?
İşte ne olmuş, ne alakası olduğunu şimdi anlatıyorum, dinlerseniz
anlayacaksınız. Ne olmuş? Bu kararın sonucunda AKP’nin sicilinin bozulduğu
ortaya çıkmış. Şimdi, sicili bozulan bir hükûmetin,
bir iktidarın bakanının ortaya koyduğu yasa tasarısını da dikkatle incelememiz
gerekiyor ve o doğrultuda hareket etmemiz gerekiyor. Eğer bu yasayı
incelemezsek, irdelemezsek bu yasa bu hâliyle çıkmış olur, ondan sonra da
bundan sadece Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan milletvekilleri değil,
tüm Türkiye zarar görmüş olur diyorum. Bu önergemize olumlu oy vereceğinizi düşünüyorum.
Teşekkür
ediyorum. Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Koçal. Önergeyi
oylarınıza… II.- YOKLAMA (CHP ve DSP
sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz. BAŞKAN – Yoklama
talebi vardır, tespit ediyorum arkadaşlar. Sayın Anadol, Sayın Aslanoğlu, Sayın
Köse, Sayın Emek, Sayın Ünsal, Sayın Koçal, Sayın
Kaptan, Sayın Güner, Sayın Öztürk,
Sayın Coşkunoğlu, Sayın Ağyüz,
Sayın Aydoğan, Sayın Küçük, Sayın Baratalı, Sayın Erenkaya, Sayın Barış, Sayın Genç, Sayın Öztürk, Sayın Ağırbaş, Sayın Karaibrahim, burada. Sayın
milletvekilleri, yoklama için üç dakika için süre veriyorum. Adlarını okuduğum
sayın üyelerin yoklama için elektronik cihaza girmemelerini rica ediyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. VII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 2.- Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu Raporu (1/608) (S. Sayısı: 266) (Devam) BAŞKAN - Ali Koçal ve arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Başkanlığına Görüşülmekte olan
226 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi ile 2863 Sayılı Kanuna eklenen
geçici maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve talep ederiz. Şenol Bal (İzmir) ve arkadaşları Geçici Madde 8:
11.03.2005 tarihinden önce bir şekilde koleksiyoncular tarafından edinilmiş ve
bağlı bulunduğu müzedeki envanter defterine kaydı
yaptırılmış taşınmaz kültür varlıkları, koleksiyonerler
arasında hiçbir surette değiştirilemez ve satılamaz. Ancak bu taşınmaz kültür
varlıklarından; müze ve ören yerlerindeki eserlerin bütünleyicisi olduğu tespit
edilen parçalar ile müze koleksiyonlarını tamamlar nitelikte olanları Kültür ve
Turizm Bakanlığının bedelsiz olarak alma hakkı saklıdır. BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? MİLLİ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Katılıyoruz efendim. Üçüncü satırdaki
“koleksiyonerler arasında” sözcüğünün
“koleksiyoncular arasında” yazılması gerekiyor kanuni tabirle. BAŞKAN – Sayın
Bal, katılıyor musunuz bu değişikliğe? ŞENOL BAL (İzmir)
– Evet, katılıyorum. BAŞKAN – Kim
konuşacak? Gerekçeyi mi okutalım? MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum. Gerekçe: Devletin Anayasal
ve yükümlülüğünün üstlendiği uluslararası anlaşmalar gereği görevi; kültür
mirasının korunmasını, bilimsel esaslara göre belgelenerek ortaya çıkarılmasını
ve aynı kıstaslar içinde gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlamaktır. Koleksiyonerlerin elinde bulunan
taşınmaz kültür varlıklarının müze veya örenyerlerindeki
eserlerin bütünleyicisi olduğu tespit edilen parçalar ile müze koleksiyonlarını
tamamlar nitelikte olduğu tespit edilen parçaların Kültür ve Turizm
Bakanlığının alma hakkı saklı tutulmuştur. Ve bu varlıkların ticari alım satıma
konu olması engellenmiştir. 2863 Sayılı
kanunun 26. maddesinin, (son fıkrası hariç) bu geçici maddede yer alması doğru
değildir. 26. madde Özel Müzeler ve Koleksiyonculukla ilgili mevzuatı ifade
etmektedir. Taşınmaz Kültür
varlıklarının koleksiyonculuğa konu olması yasal değildir. Konu yasanın
bütünlüğüne aykırıdır. Tasarının 4 üncü
maddesinde, 11.3.2005 tarihinden önce koleksiyoncularda bulunan taşınmazların
“usulüne uygun” envanter kaydının bulunması şart
koşuluyor. Ancak hukuk dışı
olduğu mahkeme kararı ile kesinleşen bir uygulama “Usulüne uygun” ifadesi ile
anlatılamaz. Bu yüzden “bir şekilde” ifadesi daha uygundur. BAŞKAN – Yapılan
bu redaksiyonla birlikte önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen bu
önerge doğrultusunda 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 5’inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 5- Bu Kanun
yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – 5’inci
madde üzerinde… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, geçici maddeyle ilgili bir önergem vardı. BAŞKAN – Hangi
madde üzerinde Sayın Genç? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, bir geçici madde ihdası konusunda bir önergem vardı. BAŞKAN – 4’üncü
madde üzerinde… 4’üncü maddeyi oyladık, bitti. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, 4’üncü maddeden sonra bir geçici madde ilavesine dair
önergem vardı ve orada şu 2’nci maddede beş yılı üçe indiriyoruz ya bunların
sürelerini dolduruncaya kadar. BAŞKAN –
Önergelerinizi geri çekmişsiniz Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır çekmedim, iki tanesini çektim, bunu çekmedim efendim. Orada
duruyor işte. BAŞKAN –
Önergenizi geri çekmişsiniz, öyle diyor arkadaşlar Sayın Genç. Başka önergeniz
de yokmuş burada kayıtlı. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkanım, ben önergeyi çekmedim. Benim perşembe günü
Antalya’da bir işim vardı, iki önergemi geri çektim ama bunu çekmedim. Orada
duruyor işte önerge canım, okutun önergemi. BAŞKAN – On
dakika ara veriyorum, önergeler konusu netleşsin. Kapanma Saati: 19.03 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 19.18 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal
MUMCU KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52’nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum. 266 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Şimdi, tasarıya
bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
266 sıra sayılı yasa tasarısına aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz
ederim. Kamer
Genç Tunceli Geçici Madde: Bu
kanunun yürürlüğe girdiği tarihte koruma bölge kurullarında görevli olan
Bakanlıkça ve yükseköğretim kurulunca seçilen üyelerin görev süreleri beş yıl
sonra sona erer. BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? MİLLÎ EĞİTİM,
KÜLTÜR, GENÇLİK VE SPOR KOMİSYONU BAŞKANI MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Hayır efendim, katılmıyoruz. BAŞKAN –
Konuşacak mısınız Sayın Genç? KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Hangi maddeyle ilgili Sayın Başkan? BAŞKAN – 4’üncü maddeden sonra geçici madde ilave edilmesi. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, madde ihdasına girer bu. BAŞKAN – Geçici
madde olduğu için önerge işlemi olarak yapılabiliniyor. Buyurunuz Sayın
Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Evvela öğrenin şu İç Tüzük’ü; madde ilave etmek milletvekilinin
hakkı. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi benim önergem şu: Bu 2’nci
maddeyle, koruma bölge kurullarına Bakanlıkça ve Yükseköğretim Kurulunca
seçilen üyelerin görev süresi, mevcut, yürürlükte olan yasaya göre beş senedir,
şimdi bunu üç yıla indiriyoruz. Bu bir müktesep haktır. Eğer hukuktan anlayan,
kazanılmış haklardan anlayan kişiler varsa, böyle bir yere seçilmiş kişilerin
kanunla seçilme sürelerini düşürdüğünüz zaman bunların kazanılmış haklarını
kendisine verirsiniz. Bu, hukukun doğal ilkesidir, hukukun genel ilkesidir.
Hukuktan anlayan insanlar bunu bilir, bunu anlamayanlar pek bilmez. Neyse, şimdi,
değerli milletvekilleri, tabii, bu kanunla ilgili -ben, geçen hafta Antalya’da
mahallî idarelerin bir toplantısı vardı, oradaydım- iki üç tane önergem daha da
vardı, o ikisini çektim, arkadaşlara da herhangi bir suçlama da getirmek
istemiyorum ama bu önergeyi çekmemiştim, geldiğim için önergeyi işleme
koyuyorum. Şimdi, burada, bu kanunla ilgili önemli birtakım değişiklikler
getiriyor, bana göre önergem çok haklı ve yerinde. Şimdi, bu 1’inci
maddesiyle, belediyelerin tahsil ettiği emlak vergisini, eskiden beri
belediyeler bunu kültür varlıklarına harcıyordu, şimdi getiriyorsunuz il özel
idaresine de pay veriyorsunuz. Niye veriyorsunuz? E, şimdi, İstanbul’da CHP
aldı, Kemal Kılıçdaroğlu belediyeyi aldı, orada büyük
kaynaklar var, bu kaynakları nereye aktaracaksınız? Valinin emrine vermeye
çalışacaksınız. Şimdi, Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul
Belediye Başkanlığına aday gösterilince Tayyip Bey’in içine bir korku düştü.
Ya, hele bir dur bakalım. Bu insanlar diyor ki, efendim yani
İstanbul’daki bir sütlaççı, sütlaç satan Kadir Topbaş İstanbul Belediye
Başkanlığını idare edecek de Kemal Kılıçdaroğlu gibi,
denetim elemanlığından gelmiş, hesap uzmanlığı yapmış, SSK Genel Müdürlüğü
yapmış, Türkiye’de büyük kurumlarda yöneticilik yapmış, Türkiye Büyük Millet
Meclisi grup başkan vekilliği yapmış, iki dönem İstanbul milletvekilliği yapmış
bir arkadaşımız İstanbul Belediye Başkanlığını yapamaz. Ya, böyle bir
mantıksızlık olabilir mi! Düşünebiliyor musunuz yani adamın kapasitesi
İstanbul’da iki tane sütlaç satmak, iki tane sütlaç dükkânını açmış, satmış…
Ondan sonra, Türkiye’yi yönetmiş, Türkiye’de denetim elemanlığı yapmış, her
konuda otoriter, yetkili kişiye diyorsunuz ki, siz bunu yönetemezsiniz. Şimdi,
biraz insanlara bazı şeyler söylediğiniz zaman insanların da bir vicdan
muhasebesi yapması lazım. AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Önergeyle ne alakası var! KAMER GENÇ
(Devamla) - Şimdi, değerli milletvekilleri, ben tabii ki gerçekleri söylüyorum.
Ben de denetim elemanlığından geldim. Denetim elemanlığından gelmek demek,
devleti tanımak demektir, hukuku tanımak demektir, sorumluluğu bilmektir ama
ben inanıyorum ki İstanbullu insanlarımız Kemal Kılıçdaroğlu
gibi nitelikli, kişilikli bir insanı oraya seçerler, o zaman da AKP’nin
İstanbul’daki hesapları altüst olur. Çünkü en büyük rant
İstanbul’dan geliyor. İstanbul rantları kesilince,
orada yapılan suistimaller ortaya çıkınca da artık
AKP’nin seçime gitme zorunluluğu çıkar ortaya. MAHMUT DEDE
(Nevşehir) – Bunu konuşmak için mi söz aldınız? KAMER GENÇ (Devamla)
- Değerli milletvekilleri, bakın bu çatı çok kutsal bir çatıdır. Biraz önce ben
soru önergesinde sordum. Diyorum ki: “Bülent Arınç
kaç tane polis kullanıyor?” Bülent Arınç’ı 9 tane
polis koruduğu hâlde, geliyor Meclis Başkan Vekili “3 tane.” diyor. Biz
neyinize inanacağız arkadaşlar? Geçen gün İhlas
Holdingle ilgili soru soruyorum, diyorum ki: “Bu İhlas Holdingde bunlar parayı
topladılar, zimmetine geçirdiler.” 252 vatandaştan para toplanmış ve bu 252
vatandaştan topladığı paranın çoğunun üzerine yatmış İhlas
Holding. Hatta İhlas Holdingin devre mülk sistemi var,
o soruya cevap veren Cemil Çiçek’in de devre mülkte hissesi var. O gün bana
arkadaşlar geldi “Cemil Çiçek Adalet Bakanıyken oradaki o devre mülk temsilcisi
bizden haksız olarak para tahsil etti. Şimdi hâkimlere şikâyet ediyoruz. Cemil
Çiçek Adalet Bakanıyken İhlas Holdingin o devre mülk
yöneticisine Adalet Bakanlığının bir şükran plaketini vermiş. Ve hâkimler
gittiğinde şükran plaketlerini İhlas Holdingin
yöneticisinin masasında görünce onlar da hayret ediyor.” diyor. Bakın değerli
milletvekilleri, bu kürsü, bu çatı herkese… Yani geçici süre için insanlar
buraya gelir ama bunun hakkını vermek lazım. Bakın şimdi
burada seçilmiş adam, zamanında beş yıl için seçilmiş, niye bunun süresini üç
yıla çeviriyorsunuz? Nedeni yok ki. Hiç olmazsa “kazanılmış haklar” denilen bir
kavramı en azından bir hukuk tahsili yapmış insanların bilmesi lazım. Niye
bunun hakkını kanunla alıyorsunuz? Demek ki sizin adamlarınız değil. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. KAMER GENÇ (Devamla) – Evet. “Ben istediğim adamları buraya getiririm.”
demek hukuka da adalete de insanlığa da sığmayan bir davranış biçimi. Yani şimdi işte
bir Seçim Kanunu çıkardık, milletvekillerinin süresini şimdi beş yıldan dört
yıla indirdik, Çankaya süresini yedi yıldan beş yıla indirdik. Yani o dahi daha
muallak; yani kazanılmış hak var mıdır yok mudur,
Çankaya’da, yedi sene orada mı kalacak, milletvekilleri beş sene mi burada
kalacak… Ya insan… Bu gibi şeyler ileride verilecek karara birer done teşkil eder. Ben tabii istiyorum ki bu Meclisin
süresinin dört yıl olmasını, çünkü size beş yıl tahammül etmek mümkün değil
çünkü Türkiye’yi gerçekten çok büyük sıkıntıya soktunuz. Değerli
milletvekilleri, önergem tabii çok açık ve net; kazanılmış hakların korunması
istiyorum. Ama bizim en haklı, en saygılı düşüncelerimiz, tekliflerimiz sizin
için kabul görmez ama önemli değil. Bu kürsüler yıllarca burada söylenen
sözlerin şahididir. Önergemin mahiyeti budur. Sayın Başkanım,
önergemi oylattığınız zaman karar yeter sayısını istiyorum efendim. BAŞKAN – Peki
efendim, bakacağız. Teşekkür ederiz
Sayın Genç. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır. 5’inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 5 - Bu
Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – 5’inci
madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Yaşar
Ağyüz. Buyurunuz Sayın Ağyüz. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2863 sayılı
Yasa’nın bazı maddelerini değiştiren 266 sıra sayılı Tasarı’yı üçüncü
haftasındadır görüşüyoruz. Bu tasarı bu kadar önemli, Meclisi bu kadar, üç
haftadır meşgul eden bir tasarı mıdır? Geçen de söyledim, bu tasarı Meclisi üç
haftadır meşgul edecek bir tasarı değildir. Bunun birinci nedeni, ülkemizin
gündeminde ağırlıklı meseleler varken bunların sıralamasını yapamayan, Meclise
sunamayan iktidardır, bu boşluktan da kendi yasalarını çıkarmaya çalışan
bakanlıklardır. Gecikmesinin
nedeni de AK PARTİ Grubunun, şu anda olduğu gibi, ilgisizliğidir, lakayıtlığıdır; bu yasanın uzamasının nedeni budur. Altı
maddelik bir yasa… Bu yasa ne
getiriyor? Bu yasa, emlak vergilerinden gelen payın belli miktarını il özel
idareleri kullansın… Peki, büyük şehirlerde ve şehirlerde bu paranın
kullandırılmasına onay veren merci il özel idaresi, vali, değil mi? Vali. Başka
ne getiriyor? Kurul üyelerinin süresinin beş yıldan üç yıla inmesini getiriyor.
Başka ne getiriyor? “Yenileme kurulları” diye kurduğunuz koruma kurullarına
koruma amaçlı imar planlarında yetki verdiğiniz kurul yetkilerinin aynısını bu
yenileme kurullarına da veriyorsunuz, bunlar çelişkidir. Bu çelişkilerin
ortadan kaldırılması gereken bir durum var iken siz bu yasayla tekrar karmaşa
yaratıyorsunuz. Bunun nedeni ne? Bunun nedeni, siz zamanında 5366 sayılı bir
Yasa çıkardınız. Bu 5366 sayılı Yasa karmaşa yarattı. Bu 5366 sayılı Yasa’nın
içerisinde “sit alanı” yok, “sit” tabiri yok. Yenileme projelerini onaylamak
üzere Koruma Kanunu’nun 51’inci maddesine göre gerektiği kadar kültür tabiat
varlıkları kurdurt. Şimdi, bu bölge
kurullarının yetkisini artırıyorsunuz. İstanbul’da Sulukule’de,
Fatih bölgesinde yapılan uygulamalar var. Yenileme Kurulunun başında kim var?
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığında eski İnşaat Daire Başkanlığını
yapmış kişi var. Başka kim var? Beyoğlu Belediyesinin temsilcisi var,
Büyükşehir Belediyesinin temsilcisi var, hukukçu var, sizin üyeleriniz var.
Kurulları siyasi etki altına alan davranışlara, eylemlere açıklık kazandıran
bir düzenlemedir bu. Belediye başkanlarınız “yenileme” adına rant
alanları yaratıyorlar. Özellikle on beş yıldır Türkiye’de “rantçı
belediyecilik”, “ihaleci belediyecilik” uygulanıyor. İstanbul’da başladı,
Ankara’da başladı ve diğer belediyelerinizi de, maalesef, sardı. Şimdi,
İstanbul’da, bu koruma kurullarını, yenileme kurullarını eğer siz politik
kaygılarla, politik baskılarla yönlendirecek hâle getirirseniz vay geldi
İstanbul’un hâline. Şu anda zaten belediye başkanları koruma kurullarınızın
aldığı kararları uygulamıyor. Mesela geçen gün yine Dubai Port
için yürütmeyi durdurma kararı verildi. Sayın Kadir Topbaş, Başbakanınızın çok
övdüğü, bugünlerde çok atılıma geçen, hizmetlerini sunmaya çalışan Kadir Topbaş
niye yasalara saygılı olmuyor, niye koruma kurullarının kararlarını uygulamıyor
değerli arkadaşlarım? Bunları sorgulamak zorundasınız. Siz korumayı amaçlayan
değil, korumamayı amaçlayan bir düzenleme yapmak istiyorsunuz. Bu düzenlemenin
amacı budur. Sayın Bakan da bunu çok iyi biliyor. Beş yıldan üç yıla düşürmenin
anlamı budur. Yenileme projelerini onaylayacak kurullara yetki verilmesinin
amacı budur. Ama bu yanlıştır değerli arkadaşlarım. Bugün, Türkiye,
Dünya Miras Listesi’ne girmiş 9 eseriyle anılan bir ülkedir. Bunlara baktığımız
zaman da UNESCO bu 9 miras için ne demiş, biliyor musunuz? “5 mirasınız
tehlikede.” demiş, “5 mirasınızı korumak zorundasınız.” demiş. Bakın, bugün
Dünya Miras Listesi’nde 142 devletten 851 yapı bulunuyor. 25’i
kültürel ve doğal yapı, 660’ı kültürel, 166’sı doğal yapı. Türkiye’de de
9 kültürel varlık var Dünya Miras Listesi’nde. UNESCO diyor ki: “SOS veriyor.”
diyor, “Bunlara sahip çıkmanız lazım.” diyor. Bunlardan bir
tanesi İstanbul tarihî yarımada. İstanbul tarihî yarımada şimdi ne
hâlde? Kültür-Tabiat Varlıkları Kurulunun onayına sunulan projelerle sit
alanları ortadan kalkıyor. 1/5.000’lik nâzım imar planıyla uyumsuz planlar
çatır çatır geçiyor ve Turizm Bakanlığı maalesef buna
sessiz kalıyor değerli arkadaşlarım. Yenileme kurulu tarafından onaylanan
projelere baktığınız zaman da tamamen politik kaygılarla, politik baskılarla
onaylanmış olan projelerdir. Evet, hepimiz kültür ve tarihî mirasa sahip çıkmak
zorundayız. Bunun tüm topluma yaygınlaştırılması lazım, bunun yönteminin
bulunması lazım. Sadece korumayı koruma kurullarıyla ve rantçı
belediye başkanları anlayışıyla, belediye meclisi anlayışıyla yapamayız. Siz
siyasilerin boyunduruğuna giren bir koruma kurulu kurduğunuz zaman da
Türkiye’de korunması gereken varlıkları, özellikle İstanbul gibi bir yerde
koruyamazsınız. Çünkü o kurullarda siyasi etki olacaktır, siyasi çoğunluk
olacaktır. Buna meydan vermemek için bu yasanın yeniden gözden geçirilmesi
gerekir idi. Ama maalesef her konuda olan inatçı tavrınız ve “Ben yaptım,
oldu.” anlayışınız bu noktaya getirmiştir. Bakın, plandan
bahsediyoruz, planlamadan bahsediyoruz, korumadan bahsediyoruz. Bu yasanın
geçtiği komisyon çok saygın bir komisyondur; Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve
Spor Komisyonu. İhtisas komisyonu olan Bayındırlık, Turizm, İmar Komisyonundan
teğet geçiyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bunun gitmesi gereken komisyon
dururken, alelacele Millî Eğitim Komisyonundan geçiriyorsunuz ve komisyonları
da yanıltıyorsunuz, havalelerinizle yanıltıyorsunuz değerli arkadaşlarım. O bakımdan, bu
yasanın üç haftadır bu Meclisi yersiz işgal ettiği inancındayım değerli
arkadaşlarım ama biraz sonra oylarınızla, oylanıp geçecek ve ileride de onulmaz
yaralar açacaksınız. Koruma kurulları değil, korumama kurulları oluşturmanın
vebalini taşıyorsunuz vereceğiniz oylarla. O nedenle, iyi, mantıklı
önergelerimiz bile reddediliyor değerli arkadaşlarım. Peki,
belediyelerde bu uygulamalara baktığınız zaman da koruma amaçlı imar planları
sağlıklı mı? Değil. Belediye meclislerine gelen kararlar, imar daire
başkanlarının olumsuz görüşlerine rağmen, siyasi rant
hesabıyla belediye meclisinde ve imar komisyonlarında oylanarak çatır çatır geçiyor ve buna dava açan sayısız meslek kuruluşu
var. Bu sayısız meslek kuruluşuna Başbakan diyor ki: “Sen benim önümü
kesiyorsun.” diyor, “Sen sorun yaratıyorsun.” diyor. Peki, siz, sayın
siyasetçiler ve Sayın Başbakan, “kent suçu”, “kentli hakları” diye bir şey
olduğunu bilmiyor musunuz? Kent suçu işleyen insanlara karşı yargıya gitmenin
hukuk devletinin gereği olduğunu bilmiyor musunuz? Ama TMMOB’a
bağlı mühendis odalarını, meslek odalarını suçluyorsunuz, diyorsunuz ki: “Biz
iş yapıyoruz fakat mühendis odaları önümüzü tıkıyor.” Evet, Haydar port bugün haklı olmadığı için dava açılmıştır, Dubai Port bugün haklı olmadığı için dava açılmıştır, Sulukule bugün haklı olmadığı için dava açılmıştır çünkü
bilimsellikten, teknik doygunluktan ve hukuktan yoksundur. Siz bunları göz ardı
ederek, birtakım insanlara rant sağlamak için her
türlü tadilatı, her türlü değişikliği yapıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Bu
yanlıştır. Bugün, bu rantçı ihaleci ve koruma kurulu
kararlarını umursamayan siyasi anlayış iş başındadır ama yarın onun tersi,
halka hizmet eden, kurallara saygılı, hukuka saygılı ve rantı önleyen
belediyecilik anlayışı geldiği zaman da nasıl hesap vereceksiniz? Yarın öbür
gün Sayın Gökçek belediye başkanlığını kaybettiği zaman Sayıştay denetiminden
geçmeyen olayların nasıl hesabını verecek? Yürütmeyi durdurma kararlarını
uygulamamanın nasıl hesabını verecek? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı,
Silivri de dâhil, 1 milyar dolar rüşvetin döndüğü Silivri de dâhil, nasıl
hesabını verecek? Gaziantep’te bir gecede yeşil alanı, fıstık alanını imara
dönüştürüp ticari alan yapan ve 72,5 trilyon rantın
döndüğü belediyeniz nasıl hesabını verecek? ALİ KOYUNCU
(Bursa) – Çankaya’nın hesabını verin. YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) – Onun için, bunlar hesap sorulacak. Hiç kimse hesap sorulmasın diye
anlamasın, hesap sorulacak. Siz nasıl diyorsunuz: “Tüyü bitmemiş yetimin
hakkını yedirmem.” Doğru diyorsunuz. Tüyü bitmemiş yetimin hakkını başkalarına
yedirmem, ben yerim demek istiyorsunuz. Bunu vatandaş yanlış anlıyor. O nedenle
haklısınız. Değerli
arkadaşlarım, bunların hepsinin sorgulanacağı gün 29 Mart seçimleri olacaktır.
O nedenle bu yasayla kendi belediyelerinize sağladığınız olanak 29 Mart’ta veya
partimizin gideceği yargıda dönecektir ve siz de bundan üzüntü duyacaksınız
sevgili arkadaşlarım. Değerli
arkadaşlar, Mimarlar Odasıyla, TMMOB’la hesaplaşan
Sayın Başbakan “Davos fatihi” olduğundan sonra da
yaptığı toplantıda diyor ki: “CHP’den hesap sorun seçimlerde.” diyor. Hani Davos başka bir olaydı? Hani orada siz İsrail’e karşı Hamas’ın, ezilen insanların hakkını savunuyordunuz, bu
amaçlaydı? Peki, 2006’da, bugün savunduğunuz Hamas’ı
niye Dışişleri Bakanlığıyla resmî davetli olarak getirtemediniz? Niye AKP Genel
Merkezinde, şimdi Çankaya’da oturan Sayın Gül konuşmak zorunda kaldı? O gün
terörist gördüğünüz, korktuğunuz örgütü bugün -Hamas’ı-
savunuyorsunuz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – İnsanları savunuyoruz. YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) – İnsanları biz sizden daha iyi savunuyoruz. O gün burada verilen
önergeye, birlikte kınama önergesine neden “hayır” dediniz insancıl davranışı
olan insanlar? İnsancıl davranış… İnsanlık dışı bir davranıştır, birbirine
karıştırma. Biz de kınıyoruz. ALİ KOYUNCU (Bursa) – Çocuklara sahip çıkmak insanlık gereği. YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) – Laf atma, çıkar konuşursun. İnsanlık dışı bir davranıştır.
Çocuklara, kadınlara… Kim yaparsa yapsın, karşı çıkmak lazım. Ama Orta Doğu’nun
ara buluculuk projesine soyunan bir kişi taraf tutamaz. Sizi Hamas da kurtaramayacak, Deniz Feneri de kurtaramayacak. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Seni İsrail de kurtaramaz. YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) – Çünkü sizin yolunuz yanlış değerli arkadaşlarım. Kılavuzunuz Deniz
Feneri, destekçiniz Hamas. Ekonomi kör bir tünele
girmiş, nasıl çıkacaksınız bu işten? ALİ KOYUNCU
(Bursa) – Türk milleti destekçimiz. ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Yazıklar olsun! YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) - O nedenle, 29 Martta bunların sandıkta hesabını vereceksiniz.
Ekonomik yoksulluğa ittiğiniz insanların… Bugün eziliyor insanlar. İşsizlik
almış başını gidiyor. Demin işsizlik soruşturması için verilen önergeye
“Hayır.” dediniz. İşsizlik yok mu? İhracat düşmedi mi? Sanayi üretimi düşmedi
mi? Benim kendi kentimde, Gaziantep’te işsizlik on binleri buldu. Bunlar sizi
rahatsız etmiyor mu? Hiç mi seçim bölgelerinize gitmiyorsunuz? (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Ağyüz. YAŞAR AĞYÜZ
(Devamla) - Seçim bölgelerinizde görmüyor musunuz? Hepinize teşekkür
ederim. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Çok
teşekkür ediyoruz Sayın Ağyüz. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili
Mustafa Kemal Cengiz. Sayın Cengiz,
şahsınız adına da söz istediğiniz için on beş dakika süre veriyorum, ikisini
birleştirip. Buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 266
sıra sayılı yasanın 5’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi grubum ve şahsım adına selamlarım. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; incelemiş olduğum bu yasa üzerinde üç tane kanıya
vardım: Bu yasayı incelediğimizde, irdelediğimizde, bir vatandaş olarak yasaya
baktığımızda bu yasanın getirmiş olduğu bir zammı da görmeden geçemedik. 1319
sayılı Emlak Kanunu’nun 8’inci ve 19’uncu maddesi gereğince bir mükellefin
tahakkuk ettirilen emlak vergisinin yüzde 10’u nispetinde de bir zam
getirilmektedir. Bir vatandaş olarak olaya baktığımızda yine bu ekonomik krizde
vatandaşa bir zam yüklendiğini de burada görmekteyiz ve yine bu Emlak
Kanunu’nda da vatandaşa yüzde 10 da olsa bir zam yüklendiğini görmekteyiz ve
vatandaş adına da bunu tabii ki üzüntüyle karşıladım. NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) – Zam yüklenmiyor. Daha önceki kanunda var olanı biz il özel
idarelerine aktarıyoruz. MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) – Yok, ben okudum onu. Ben de okudum. NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) – Yeni bir zam yok. Hayır. MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) – Bir, vatandaş olarak zam var. Bir de belediye başkanı olarak
da, bakın, eski bir belediye başkanı olarak da burada şu yanlış var arkadaşlar:
Şimdi, belediye başkanı bu yüzde 10’la beraber emlak vergisini toplayacak,
toplayamadığını icraya verecek, ondan sonra bütçesine koyacak, ondan sonra ile
bunu yollayacak. NUSRET BAYRAKTAR
(İstanbul) – Geçmiş dönem tanımlanıyor, yeni değil. MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) – Yok, biz bunu başka türlü mü okuduk yani? Müsaade et de… Sen
de çıkarsın konuşursun. Müsaade et, biz fikirlerimizi açıklayalım. Burada belediye
başkanları bir taşeronluk yapıyor. Dolayısıyla ilde özel hesapta toplanan bu
paralar: 1) İktidara yakın
olan, 2) İl genel
meclisinde gücü olan, il genel meclisi başkanına veya valiye çok yakın olan
belediye başkanlarına bu para kaydırılabilir ve daha çok bazıları bunu
kullanabilir. Eşit ve adaletli olarak da diğer belediye başkanlarının kullanamayacağı
bir yapı var. Dolayısıyla,
benim teklifim şudur: Her belediye başkanı, kültür ve tabiat varlıklarını
koruma katkı payı faslı açarak, kendi emlak vergisinden aldıkları yüzde 10’luk
payı bu fasla aktarmalı. Kendi belediyesinin yapmış olduğu projeler ve
kendilerinin ilçelerindeki kültür ve tabiat varlıklarını koruma adına da,
kültür ve tabiat varlıklarını koruma kurulundan onaylanan projeleri de buradan,
kendi bütçesinden destekleme adına en doğru yaklaşım ve en adaletli yaklaşım
olacağını düşünüyorum. Özellikle de, yani, bu şekildeki bir merkeziyetçilik,
ilde oluşturulacak bir merkeziyetçilik, belediye başkanları adına da, tabii ki,
bir ayrıcalık. İktidara yakın olanlar, valiye yakın olanlar, il genel meclisine
yakın olanlar, iyi anlaşanlar, buradan aslan payını alabilir. Bu endişemiz de
var. Bu da sabittir. Özellikle üçüncü
de, bir arkeolog ve sanat tarihçisi olarak böyle bir yasayı incelerken de,
Kültür ve Turizm Bakanlığımızın, özellikle yapısıyla da ilgili bazı
düşüncelerimizi de ifade etme fırsatı bulduk. Özellikle Kültür
ve Turizm Bakanlığını çok önemseyen… Kültür ve Turizm Bakanlığımızın hem
ekonomimizin hem Türkiye’mizin tanınmasında hem de birçok sektörün
desteklenmesinde mutlaka çok önemi vardır. Ben özellikle burada Başbakana da
seslenmek istiyorum: Mutlaka Kültür ile Turizm Bakanlığının ayrılması
gerekiyor. Çünkü Anadolu’nun ve dünyanın merkezindeki bir Anadolu’nun, hem
kültür değerleri açısından hem de dünyadaki turizm potansiyeli açısından
baktığımızda Kültür ve Turizm Bakanlığı bir bakanlığa sıkıştırılmayacak kadar,
bir bakanın iki parçaya ayrılmayacak kadar hem kültür hem de turizm çok
önemlidir. Türk kültürü,
zaten on bin yıllık geçmişiyle dünyaya büyük değerler taşımış, turizm artık
ekonominin bile baş tacı olmuştur. Turizmde bir tane örnek vermek istiyorum:
Özellikle İspanya’nın Mallorca Adası’na, bir adasına
21 milyon kişi giderken 2007 yılında, Türkiye’ye de 22 milyon kişi gelmiş. Bir Mallorca Adası kadar turist çekemiyoruz. Dolayısıyla
turizmde de bazı açılımlar yapmak, Kültür Bakanlığımızda da bazı açılımlar
yapmak gerekiyor. Bunun için kültür politikalarımızın belirlenmesi ve
katılımcıların sağlanması, bütün kesimlerin burada temsil edilmesi noktasında
Türk kültür konseyinin mutlaka kurulması lazım. Bu Türk kültür konseyinde de
bütün kesimlerin görüşleri doğrultusunda Türk kültür politikasının mutlaka
yeniden yapılandırılması ve gözden geçirilmesi lazım. Turizm
Bakanlığımız ise ayrıldıktan sonra, mutlaka bütün kesimlerin ve turizm
sektörünün içinde olacağı, muhalefetiyle iktidarıyla içinde olacağı bir turizm
konseyi oluşturarak, bu turizm konseyinde turizm politikalarımızın ve
turizmdeki yeni açılımların mutlaka irdelenmesi ve bu açılımları sağlamamız
gerekmektedir. Özellikle Kültür Bakanlığımızın içeriğine baktığımızda, bir Kültür
Bakanının üç beş yılda, iki yılda bu bakanlığa hâkim olması mümkün değildir, bu
bakanlığı en iyi şekilde algılaması mümkün değildir. Çok önemsediğim bu
bakanlıkların mutlaka ayrılması, Anadolu gibi… Türkiye Cumhuriyeti’nin en
önemli bakanlıkları olabileceği ve bu açılımlarda da hem Türkiye’mizin
tanıtılması hem de dünyaya açılımımız açısından çok önem arz ediyorum bu olaya. Özellikle Sayın
Bakanım -diğer konulara geçmeden önce de şunu ifade etmek istiyorum- buradan
iki tane müjde verdi, bir Çanakkale Troya Müzesi, bir
de Anadolu Medeniyetleri Müzesiyle ilgili bir çalışmanın ve proje aşamasında
olduğunu söyledi. Sayın Bakanım,
burada not almanızı istiyorum: Troya Müzesinin
projesi mutlaka “Troya Atı Projesi” olmalıdır.
Dünyada örneği olmayan ve uzaktan da bakıldığında tamamen Truva atıyla dünyada
ün alan bu kentimizin ve atımızın mutlaka müzeyle de “Truva Atı” şeklinde
taçlandırılmasını diliyorum. Anadolu Medeniyetleri Müzesinin projesi de Türkiye haritasının
sınırları şeklinde projelendirilmeli ve bu projenin de her ilin üzerine, her
ilden gelen tarihî eserlerimizin, arkeolojik eserlerimizin bu müzenin Türkiye
haritası üzerindeki illerinin üzerinde oluşturulacak reyonlarda ve bölümlerde
sergilenerek giriş noktalarının da bu şekilde ayarlanması ve dünyaya farklı bir
projeyi sunmamız gerektiğine inanıyorum. Özellikle, Sayın
Bakanım “Türkiye’de ne kadar toplam kazı yapılıyor?” diye sorduğumuzda… İki
sefer bu soruyu sordum, tabii ki bürokratlarınız bu cevabı veremedi. 2008 yılı
verilerine göre Türkiye’de 280 tane kazı izni verilmiştir. Bu 280 tanesinin 100
tanesi yabancılara, 180 tanesi de yerlilere verilmiştir ve ben özellikle
kazıların mutlaka mercek altına alınmasını, yabancılara verilen kazıların
denetlenmesini ve kazılardaki yapılanmayı mutlaka gözden geçirmenizi temenni
ediyorum. Bir kazı izni nasıl verilir? Bir kazıda: 1) Kazı ekibinin
yeterliliği önemlidir. 2) Kazı ekibinin
programı önemlidir. 3) Kazı ekibinin
finansı önemlidir. Bir de kazı
ekibinde bulunması gereken diğer yan branşlar
önemlidir, restore gibi, mimar gibi, jeoloji gibi. İşte, bu olaylara
baktığımızda, özellikle yabancılara verilen kazılarda bu gibi vasıfların pek
aranmadığını, âdeta ülkemizin bir kazı cenneti hâline geldiğini ve bu
araştırmacıların da özellikle Türkçe kazı sonuçlarını yayınlamadığını ve
üniversitedeki bilim adamlarının bu kazı sonuçlarından yeterli düzeyde
yararlanamadığını görüyoruz. Özellikle bugün
Kültepe’deki tabletlerin, Boğazköy’deki sfenkslerin, Uşak Müzesi’ndeki tarihî
eserlerin kaçırılmasından sonra, temizlenmek üzere Almanlara verilen tarihî
eserlerimizi hâlâ alamadığımızı… Geri iade edilmeyen, incelenmek üzere verilip,
temizlenmek üzere verilip de geri alamadığımız arkeolojik değerlerimiz var.
Bunların niye hesabı sorulmamaktadır? Bunların niye peşine takılınmamaktadır?
Bugün geldiğimiz noktada, bu eserleri veren ve geri alamayanlardan da mutlaka
hesap sorulması gerektiğine inanıyorum. Tabii, özellikle
il kültür müdürlüklerinde bir yapı var. Bu yapıya baktığımızda, il kültür
müdürü olan arkadaşlarımızın ne arkeolog ne sanat tarihçi ne de bu branşla ilgili olduklarını görüyoruz. Efendim, kimya
mühendisi kültür müdürü, jeoloji mühendisi kültür müdürü, efendim, bakıyorsunuz
imam kültür müdürlüğüne atanmış. Dolayısıyla, kültür müdürlüğü gibi konularda,
il kültür müdürlüklerimizin bünyesinde iki bölüm oluşturulmalıdır. Birisi, arkeoloji kanalını takip eden bir yapı. Diğer
taraftan da arkeolojinin bittiği yerde, arkeolojinin tükendiği yerde başlayan
sanat tarihinin ve Anadolu’daki özellikle Selçuklu, beylikler, Bizans ve Osmanlı
değerlerinin takip edilmesi, korunması, restoresi ve bunların yapılanmasıyla
ilgili bir il kültür müdürlükleri yapısı mutlaka gözden geçirilmeli ve bu
yapılar korunmalıdır. Bunun yanında,
müzelerdeki araştırmacı ve uzman olarak çalışan arkadaşlarımızın hem
üniversitelerden yararlanamadığını hem de o yörenin üniversitelerinin kendi
bölgesindeki tarihî eserlere müdahil olamadığını görüyoruz. Mutlaka müzelerle
üniversitelerin bağının kurulması ve birbirlerine de bu kurguyla destek
olunmasının sağlanması gerekmektedir. Özellikle üniversitedeki, müzedeki
personelin ve Kültür Bakanlığımızın personelinin, taşrada görev yapan
personelin yeterli düzeyde ücret alamamasından dolayı müzelerde birçok
çalıntılara veya kaybolmalara ve gerçekten müze soygunlarına vesile olan
olaylara da şahit olmaktayız. Çok değerli eserlerin, tarihî değeri ve manevi
değeri yüksek olan eserlerin çok cüzi maaş alan insanlara teslim edilmesi de
mutlaka irdelenmelidir. Özellikle Çanakkale’ye baktığımızda, Çanakkale’de bugün bilinen
altmış iki antik kent var, tahmin edilen de iki yüz civarında antik kent vardır
ve bunlardan bir tanesi Troya, bir tanesi Alexandreia Troas, bir tanesi Parion, birisi Assos, bir tanesi Chryse
Antik Kenti, Apollon Smintheus
Tapınağı gibi alanlarda kazı yapılmakta ve bu kazılarda da -en önemlisi-
Almanlara kırk civarında kazı izni verilmiş. Almanlara verilen bu kırk kazı iznini mutlaka sorgulamalıyız,
mutlaka araştırmalıyız, çünkü bugün en çok Almanya’ya kazılardan tarihî eser
kaçakçılığı gitmiştir, en çok bu kanaldan gitmiştir, temizlemek için verilen
birçok eser de geri alınamamıştır. Ben şunu söylemek
istiyorum: Bugün, köpeksiz köy bulmuşlar değneksiz geziyorlar ve özellikle de
bazı kazı araştırmacılarının buna dikkatinizi çekmek istiyorum. Sayın Bakanım,
bazı kazı araştırmacılarına baktığımızda… Arkeolojik kazıları arkeologlar yapar
fakat Troya kazısını yapan Alman profesör metalürji,
metal uzmanı, Alexandreia Troas
kazısının başkanlığına yapan epigraf. Bazı kazı
başkanlıkları da arkeolog olmayan insanlara verilmiş ve bunların hem programı
olmadığı gibi hem de finansı yok. Bunların mutlaka irdelenmesini istiyorum,
bunların mutlaka takip edilmesini istiyoruz. Gerçekten, özellikle Alexandreia Troas kazısını, Sayın
Bakanım, not almanızı istiyorum, Çanakkale Ezine ilçesindeki Alexandreia Troas Antik Kentini
ve onun kazı başkanı Elmar Schwertheim’i
not almanızı istiyorum çünkü bu kazı başkanının önce kendisine Kültür
Bakanlığımız Neandreia Antik Kenti’ni verdi. Neandreia Antik Kenti’ni verdikten sonra burasını terk etti,
Alexandreia Troas Antik
Kenti’nde üç yıl gayri resmî araştırma yaptı, 1997 yılında kendisine kurtarma
kazısı verildi. Kurtarma kazısı nereye verilir, arkadaşlarımız bilir;
kurtarılması gereken, heyelan altında, su altında, deniz altında, bunlara
verilir ve “kurtarma kazısı” adı altında verilen böyle bir, dimdik ayaktaki
kenti ayak oyunlarıyla aldı. Daha sonra, biz daha farklı bir ekip bulmamıza
rağmen, bu vatandaş, Profesör Doktor Hans Wiegartz’ın üzerinden, hiç kazı alanına gelmeyen, orada
araştırma yapmayan vatandaş, Hans Wiegartz
üzerinden tam altı yıldır orada kazı yapıyor. Şimdi, yeni, adam ölünce, bu
vatandaş ölünce kendisine kazı başkanlığı verilmiş. Mutlaka bunun irdelenmesini
istiyorum. Bu Profesör Doktor Elmar Schwertheim’ın programı yok, finansı yok, kazı evi yok.
Kazı eserlerini, kiralamış olduğu ve yabancı ekiple kaldığı evde depolamakta ve
gizlemektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen
sözlerinizi tamamlayınız. MUSTAFA KEMAL
CENGİZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Kazı evi bile
olmayan ve kazılarla ilgili çalışmayı sunamayan… Ve restore sözü var. Restore
sözü ve yaptıktan sonra da yıkılan stoa’nın duvarı var. Sayın Bakanım,
bunlar bunun zamanında yıkıldı. Çok büyük, önemli… Anadolu’nun ikinci büyük
stoa’sıdır. Yanında da Attikus Hamamı vardır, o da
Anadolu’nun en büyük hamamıdır. Şimdi, bunları görmeyen, restore etmeyen,
verdiği sözü yerine getirmeyen bu Alman arkeologlarına özellikle dikkat çekmek
istiyorum. Söyleyeceğimiz
çok şey var. Sanat tarihinde, arkeolojisinde, Kültür Bakanlığımızın yapısında
gerçekten çok önemli konular var. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk her kazı
başlangıcında bütün kazı alanlarını ziyaret eden, bütün kazı alanlarına giden
ve kendisi arkeolojiye ve sanat tarihine büyük destek veren bir liderdir.
Özellikle liselerde de arkeoloji ve sanat tarihi derslerinin mutlaka
sanatımızın ve tarihimizin geleceği için bu liselerde mutlaka bunun
değerlendirilmesi ve liselere de bunun konulmasını diliyorum. Söyleyeceğimiz
çok şey var ama, çok teşekkür ediyorum, daha sonra da
bunları dile getirmek üzere… Sayın Bakanımdan da özellikle arkeoloji ve sanat
tarihi konusuna biraz daha eğilmesini diliyorum. Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Cengiz. Şahsı adına
Amasya Milletvekili Avni Erdemir. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kültür ve Tabiat Varlıklarını
Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 266 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
yürürlük maddesi olan 5’inci maddesiyle ilgili şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, bu kanunla yapılan değişikliklerin uygulamadaki, yürütmedeki
önemli sıkıntıları ortadan kaldıracağına yürekten inanıyor, kanunun hayırlı
olması dileklerimle tekrar yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Erdemir. Madde üzerinde
bir soru görüyorum. Sayın Genç,
buyurunuz. Bir dakika süre
veriyorum. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
soru sorma süresi on dakika değil mi? BAŞKAN –
Şahıslara birer dakika veriyoruz efendim, bir dakika yeterli. KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki. Sayın Başkan, ben
daha önce de bu kanunda soru sormuştum. Bu, özellikle Frankfurt’ta Kültür
Ataşeliğinde bir kamyon dolusu Atatürk’e ait kitapların, slaytların,
filmlerin bir yere getirilip çöplüğe döküldüğünü, ondan sonra o kamyon
Frankfurt Kültür Ataşeliğinde çıkınca da -tespit etmiş arkadaşlar- daha sonra
da çöplüğe dökerken de… İşte bu kalınlıkta Atatürk kitapları vardı, bunu ben o
zaman görmüştüm, fotoğrafını almadım. Daha önce Bakana sordum, “Böyle bir şey
yok.” dedi ama, yine eğer çok şey ederlerse ben o
filmleri Almanya’dan getirtebilirim. Yani Türkiye'deki bu değerli eserleri
getirip de Almanya’da çöplere dökeceklerine Türkiye'de hiç olmazsa imha
etsinler. Orada hakikaten Türkiye Cumhuriyeti devletinin biraz itibarını sarsan
bir davranıştır. Ayrıca, diğer bir
sorum da hangi müzede şimdiye kadar ne kadar kültür varlığı, kıymetli
varlıklar… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Buyurunuz Sayın Bakan. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Efendim, o iddianın bizimle ilgisi
olmadığını ve Atatürk’le ilgili iddianın da asılsız olduğunu daha önce ifade
etmiştim. Öteki soruya da
yazılı olarak cevap veririm. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyoruz Sayın Bakan. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul
edilmiştir. Sayın milletvekilleri,
çalışma süremizin sonuna geldiğimiz için, sözlü soru önergeleri ile kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 4 Şubat 2009 Çarşamba günü,
alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 19.58 |
|