DÖNEM: 23                            CİLT: 36                                                   

 

YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

36’ncı Birleşim

24 Aralık 2008 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

 I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 312)

2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313)

A) MALİYE BAKANLIĞI

1.- Maliye Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Maliye Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

B) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

C) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi

Yönetim Bütçesi

2.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi

Yönetim Kesin Hesabı

D) KAMU İHALE KURUMU

1.- Kamu İhale Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Kamu İhale Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

E) GELİR BÜTÇESİ

3.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu

Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

4.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236)

5.- Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü'nün; Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/21) (S. Sayısı: 314)

 

III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, konuşmasında partisine sataştığı iddiasıyla konuşması

 

IV.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- İktidar partisinin, her eleştiriye cevap vermek gibi bir hakkı olmamasına rağmen buna fırsat verdiği iddiasıyla, Başkanın tutumu hakkında

 

V.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Genel Kurulun 24 Aralık 2008 Çarşamba ve 25 Aralık 2008 Perşembe günkü birleşimlerinde 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın günlük programlarının tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel Kurulun 24 Aralık 2008 Çarşamba günkü birleşiminde 314 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 25 Aralık 2008 Perşembe günkü birleşiminde ise 283 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

 

VI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Tuzla tersanelerinde meydana gelen yaralanma ve ölüm olaylarının soruşturulmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/4813)

2.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un, işkence ve hak ihlali iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/4815)

3.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Almanya’daki bir dernekle ilgili dava çerçevesindeki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/4939)

4.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, bir yönetmelikteki bazı düzenlemelere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/4984)

5.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Almanya Büyükelçisiyle yaptığı görüşmeye ve bir davaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/4987)

6.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Almanya’daki bir dernekle ilgili dava konusunda görüşme yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/5127)

7.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Almanya’daki bir dernekle ilgili davada yardım talebinin karşılanmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/5140)

8.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, kurumların iletişimi izleme yetkilerinin sınırlandırılmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/5143)

9.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, Avrupa Konseyinin yolsuzlukla mücadele konusundaki bir raporuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/5207)

10.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, adliye personelinin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/5209)

11.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, tasarruf sahipleri ile bağışçıları mağdur eden holding ve derneklere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/5212)

12.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, bir yargılamanın uzamasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/5376)

13.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Mardin Kalesinin restorasyonuna ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/5493)

14.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, THY çağrı merkezinin özel firmalara verilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/5556)

15.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Halkbankın özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/5602)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 11.00’de açılarak altı oturum yaptı.

2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/656) (S. Sayısı: 312) ve 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi’nin (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) görüşmelerine devam edilerek;

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı,

Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu,

Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü,

Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü,

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu,

Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü,

Petrol İşleri Genel Müdürlüğü,

Dışişleri Bakanlığı,

Avrupa Birliği Genel Sekreterliği,

Adalet Bakanlığı,

Ceza ve İnfaz Kurumları ile Tutukevleri ve İş Yurtları Kurumu,

Türkiye Adalet Akademisi Başkanlığı,

Yargıtay,

Danıştay,

2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçeleri ve 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesapları kabul edildi.

İzmir Milletvekili Oktay Vural, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in, konuşmasında partisine,

Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek, Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin Akbulut’un, konuşmasında şahsına,

Konya Milletvekili Faruk Bal, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in, konuşmasında partisine,

Mersin Milletvekili İsa Gök, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in, konuşmasında şahsına,

Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, konuşmasında partisine,

İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın, konuşmasında, CHP Grubu adına konuşan Mersin Milletvekili İsa Gök’e,

Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, konuşmasında partisine,

Sataştığı iddiasıyla birer açıklamada bulundular.

24 Aralık 2008 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 11.00’de toplanmak üzere, birleşime 00.18’de son verildi.

 

 

Şükran Güldal MUMCU

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Fatoş GÜRKAN

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Adana

 

Ağrı

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

24 Aralık 2008 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Program uyarınca bugün bir tur görüşme ve 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 9’uncu maddesine kadar oylamasını yapacağız.

On dördüncü turda Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu bütçeleri ve gelir bütçeleri yer almaktadır.

II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı:312) (x)

2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (x)

A) MALİYE BAKANLIĞI

1.- Maliye Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Maliye Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

B) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

C) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

D) KAMU İHALE KURUMU

1.- Kamu İhale Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Kamu İhale Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

E) GELİR BÜTÇESİ

                                

(x) 312,313 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 16/12/2008 tarihli 28’inci Birleşim Tutanağına eklidir.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet buradalar.

Sayın milletvekilleri, 26/11/2008 tarihli 22’nci Birleşimde bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin yirmi dakikayla sınırlandırılması kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda yer alan bütçelerle ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin, konuşmaların bitimine kadar şifrelerini yazıp parmak izlerini tanıttıktan sonra söz isteme butonuna basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp sönmeye başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır. Tur üzerindeki konuşmalar bittikten sonra soru sahipleri ekrandaki sıraya göre sorularını yerlerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi on dakika içinde tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de on dakika süre verilecektir. Cevap işlemi on dakikadan önce bitirildiği takdirde geri kalan süre içinde sıradaki soru sahiplerine söz verilecektir.

Bilgilerinize sunulur.

Şimdi, “Gelir ve Finansman” başlıklı 2’nci maddeyi okutuyorum:

Gelir ve Finansman

MADDE 2 – (1) Gelirler:

Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 244.170.907.000 Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 3.877.617.905 Türk Lirası öz gelir, 12.657.033.320 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 16.534.651.225 Türk Lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 1.923.611.108 Türk Lirası,

olarak tahmin edilmiştir.

(2) Finansman:

Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 130.434.000 Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.

BAŞKAN – On dördüncü turda grupları ve şahısları adına söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum:

AK PARTİ Grubu adına: Manisa Milletvekili Recai Berber, Kırıkkale Milletvekili Mustafa Özbayrak, Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel, Samsun Milletvekili Ahmet Yeni, Nevşehir Milletvekili Mahmut Dede, Tokat Milletvekili Osman Demir, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün, Mardin Milletvekili Mehmet Halit Demir.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına: Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına: İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz, İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral, Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya, İzmir Milletvekili Oğuz Oyan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına: Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu, İstanbul Milletvekili Ümit Şafak, Sakarya Milletvekili Münir Kutluata, Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı, Manisa Milletvekili Erkan Akçay.

Şahısları adına: Lehinde, Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan, Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürk, Konya Milletvekili Harun Tüfekci. Aleyhinde, Sakarya Milletvekili Münir Kutluata.

Şimdi ilk söz sırası AK PARTİ’de. İlk konuşmacı Manisa Milletvekili Recai Berber.

Buyurun Sayın Berber. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Berber.

AK PARTİ GRUBU ADINA RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı 2009 mali yılı bütçesi hakkında Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi şahsım ve grubum adına saygılarımla selamlıyorum.

Maliye Bakanlığı, ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınmasında önemli bir role sahiptir. Bakanlık, bu rolünü, Hükûmetin maliye ve ekonomi politikalarının belirlenmesine katkı sağlama, harcama ve gelir politikalarını geliştirme, devlet bütçesini hazırlama ve uygulama, devlet hesaplarını tutma, devletin hukuk danışmanları ve muhakemat hizmetlerini yürütme, gelir idaresini ve devlete ait malları yönetme ve suç gelirlerinin aklanmasının önlenmesi ve denetleme görevlerini yerine getirerek gerçekleştirmektedir. Bakanlık bu görevlerin etkinliğini artırmak amacıyla 2008-2012 Maliye Bakanlığı Strateji Planı’nı hazırlamıştır. Günümüzün sürekli gelişen ve değişen dünyasında ekonomik istikrarı ve kalkınmayı sürdürülebilir kılmak ve yaşanan sorunları aşmak için kamu yönetiminin ve hizmet anlayışının yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Maliye Bakanlığı, kamu yönetimi ve hizmet anlayışı sunumu alanlarındaki yeni anlayışın hayata geçirilmesinde bu yaklaşımları mevcut yapısına en iyi şekilde yansıtarak kamusal dönüşüm sürecine öncülük etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığının 2009 yılı gider bütçesi için teklif edilen ödenek tutarı 57,8 milyar TL’dir. Bakanlık bütçesi ödeneğinin yaklaşık yüzde 1,7’sine tekabül eden 994 milyon TL Bakanlığın personel, mal ve hizmet alımları ile yatırım giderlerini karşılamak üzere kullanılacaktır. Geri kalan yüzde 98,3’ünü oluşturan 56,8 milyar TL tutarındaki ödenek ise diğer kamu hizmetlerinin karşılanması amacıyla ilgili idarelere aktarılacaktır.

Değerli milletvekilleri, 1929 büyük ekonomik buhranından beri en büyük finansal krizi yaşıyoruz. Kısa zamanda reel ekonomiyi de etkisi altına alan bu krize karşı pek çok ülke tarafından açıklanan önlem paketlerine rağmen kriz daha da derinleşmiş ve global ekonomiye entegre olan dünya ülkelerini etkisi altına almıştır. Geçmiş altı yıldır yapılan reformlar ve Hükûmetimizin zamanında aldığı önlemler krizin olumsuz etkilerinin asgariye indirilmesinde önemli rol oynamıştır.

Küresel ekonomide ortaya çıkan gelişmeler karşısında makroekonomide kaydedilen başarıların sürdürülebilmesi bir taraftan makro ve mikro seviyede yapısal reformlara devam edilmesine, diğer taraftan, tesis edilen mali disiplinin kararlılıkla yürütülmesine bağlıdır. Son yıllarda gelir ve gider politikaları arasında gerçekleştirilen uyum, bütçe giderlerinde sağlanan etkinlik ve tasarruf ile vergi gelirlerinin artırılmasında gösterilen yüksek performans sayesinde bütçe açığının azaltılması yönünde önemli bir başarı yakalanmıştır. Kararlılıkla sürdürülen mali disiplin ve etkin borç yönetimi sonucunda borç stoku sürdürülebilir bir yapıya kavuşmuş, her yıl istikrarlı bir şekilde elde edilen faiz dışı fazla sayesinde, kamu finansmanında çok önemli iyileştirmeler sağlanmıştır. 2002 yılında yüzde 61,4 olan kamu net borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2007 yılı sonunda yüzde 29,1 seviyesine gerilemiş ve bu oranın 2008 yılı sonunda daha da düşmesi beklenmektedir.

Ülkemiz, kamu borçlarıyla ilgili Maastricht Kriterlerini 2004 yılından bu yana karşılamaktadır. Faiz giderlerinin bütçe içindeki payı, 2002 yılından bu yana sürdürülen kararlı uygulamalar sayesinde, 2002 yılında yüzde 45 seviyelerindeyken bu oran 2007 ve 2008 yıllarında yüzde 25 seviyelerine gerilemiştir. Aynı şekilde faiz giderlerinin toplam vergi geliri içindeki payı 2002 yılında yüzde 86 iken 2007 yılında yüzde 32’ye düşmüştür. Avrupa Birliği tanımlı Maastricht Kriterlerine göre kamu bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 3’ten fazla olmamalıdır. Ülkemizde bu, 2001 yılında yüzde 24,5 iken 2007 yılında yüzde 1,3’lere kadar çekilmiştir. Sayın Başbakanımızın her zaman söylediği gibi “Nereden nereye gelinmiştir.”

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 yılı Ocak-Kasım döneminde bütçe giderleri 202 milyar 30 milyon YTL, bütçe gelirleri 193 milyar 758 milyon YTL ve bütçe açığı 8 milyar 272 milyon YTL olarak gerçekleştirilmiştir. 2008 yılının Ocak-Kasım döneminde bütçe gelirlerinde ve bütçe giderlerinde olumlu bir performans elde edilmiş, bu durum bütçe dengesini ve faiz dışı fazla tutarını olumlu yönde etkilemeye devam etmektedir. Geçen yılın Ocak-Kasım döneminde merkezî yönetim bütçesi 9 milyar 715 milyon YTL açık vermişken bu yılın aynı döneminde 8 milyar 273 milyon YTL açık vermiştir. Bir başka deyişle bütçe açığı geçen yıla göre yüzde 14,8 oranında azalmıştır. 2009 bütçesinde ise 13,4 milyar YTL açık öngörülmektedir. 2007 yılının Ocak-Kasım döneminde 37 milyar 248 milyon YTL faiz dışı fazla verilmişken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Berber, devam ediniz.

RECAİ BERBER (Devamla) – …bu yılın aynı döneminde 40 milyar 518 milyon YTL faiz dışı fazla verilmiştir. Bununla 2008 yılının öngörülen faiz dışı fazla hedefi ilk on bir aylık dönemde yakalanmıştır. 2009 hedefi ise bu bütçeyle 44,1 milyar YTL olarak öngörülmüş.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe harcamalarını karşılayacak en önemli kalem vergi gelirleridir. Vergi gelirlerini arttırmadan bütçeyi ve dolayısıyla mali yapıyı güçlendirmek mümkün değildir. Hükûmete geldiğimizde 60 milyar YTL seviyesinde olan vergi gelirleri tahsilatı bu yılın sonunda 175 milyar YTL’ye ulaşacaktır. 2009 hedefi ise 202 milyardır. Öte yandan bu sonuçlara ulaşırken bu dönemde kurumlar vergisi yüzde 33’ten yüzde 20’ye indirilmiş, gelir ve kurumlar vergisiyle KDV oranlarında, özellikle, gıda, tekstil ve turizm sektörlerinde ciddi indirimler gerçekleştirilmiştir. Vergi oranlarında geçmişte hiçbir hükûmetin cesaret edemediği radikal indirimler bu durumda -bu sayede AK PARTİ’nin- verginin tabana yayılmasını sağlamış bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanlığının bu bütçesinin hazırlanmasında emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum ve 2009 yılı bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Berber.

AK PARTİ Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Mustafa Özbayrak.

Sayın Özbayrak, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZBAYRAK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İktidara geldiğimiz 2002 yılından bugüne kadar kararlılıkla uygulamış olduğumuz makroekonomik politikalar ve yapısal reformlar sayesinde Türkiye ekonomisi son altı yılda başarılı bir performans sergilemiştir. 2002-2007 yılları arasında sağlanan yüksek oranlı büyüme hızları ve hızla düzelmiş olan makroekonomik göstergeler bu başarının ispatıdır.

Türkiye ekonomisi son altı yılda ortalama yüzde 6,8 oranında büyümüştür. Hükûmetlerimizce uygulanan kararlı ve güçlü maliye politikaları neticesinde bütçe disiplini sağlanmış, bütçe açıkları önemli oranda azalmıştır. Bütçe, milletimize daha kaliteli hizmetler sunmamıza fırsat veren bir araç hâline getirilerek halkımızın birçok alanda daha iyi hizmetlere kavuşması sağlanmıştır.

Kamu kesimi borçlanma gereği yıllar sonra ilk kez 2005 yılında Hükûmetimiz döneminde negatife dönmüştür. 2002 yılında yüzde 10 olan kamu kesimi borçlanma gereğinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2007 yılında yüzde 0,10’a gerilemiştir. 2002 yılında yüzde 61,4 olan kamu net borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya olan oranı 2007 yılı sonunda yüzde 29,1 seviyesine gerilemiştir. Bu oranın 2008 yılı sonunda daha da düşmesi tahmin edilmektedir. 2002 yılında yüzde 73,7 olan Avrupa Birliği tanımlı genel yönetim borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya olan oranı 2007 yılında yüzde 38,8 seviyesine gerilemiştir. Bu rakamlar, ülkemizin, daha önceki iktidarlar tarafından içerisine sokulmuş olduğu kronik borç sarmalından hızla kurtulduğunu göstermektedir. 2002 yılında iktidara geldiğimizde bütçe açığı 40 milyar YTL ve bu açığın gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 11,5 idi. AK PARTİ İktidarı döneminde Türkiye hem siyasi hem de önemli ölçüde ekonomik istikrara kavuşmuştur. Uygulamaya koyduğumuz bu makroekonomik politikalar ve yapısal reformlar ile taviz vermeden uyguladığımız maliye politikaları neticesinde 2007 yılında bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya olan oranı yüzde 1,6’ya kadar gerilemiştir. 2008 yılı sonunda bu oranın yüzde 1,4 seviyesine indirilmesi hedeflenmiştir. Yaşanmakta olan küresel mali krize rağmen bu Hükûmet mali disiplinden taviz vermeden politikalarını uygulamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yukarıda ifade ettiğimiz son altı yıldaki ekonomik ve mali başarılar birilerinin iddia ettiği gibi tesadüfi bir şekilde olmamıştır. Bu başarılar Hükûmetimiz döneminde yapılan önemli reformlar ve uygulanan mali politikalar sayesinde gerçekleşmiştir. Kamu maliyesi alanında sağlanan bu önemli başarılarda Maliye Bakanlığımızın uygulamış olduğu politikaların büyük katkısı bulunmaktadır.

Sizlere hükûmetlerimiz döneminde Maliye Bakanlığınca yürütülen güçlü ve köklü reformlar, çağdaş yeniliklerin bazıları hakkında bilgi vermek istiyorum. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile birlikte 2006 yılından itibaren çok yıllı bütçelemeye geçilmiştir. Bu bütçeleme bir ilktir ve bu ilki, AK PARTİ Hükûmeti gerçekleştirmiştir. Artık daha uzun vadeli bir bakış açısıyla bütçeler yapılabilmekte, önceki dönemlerdeki dar ve kısa vadeli bakış açısı ortadan kaldırılmıştır. Bu sayede kamu mali yönetiminde öngörülebilirlik artırılmıştır.

Mali alanda yapılan reformlar sayesinde analitik bütçe sınıflandırması ve tahakkuk esaslı muhasebe sistemi genel yönetim kapsamındaki idarelerde uygulanmaya başlanmıştır. Analitik bütçe sınıflandırmasıyla birlikte bütçe gerçekleşmeleri sağlıklı bir şekilde izlenebilmekte ve sistemde aranılan sonuçlar çok kısa süre içerisinde karar süreçlerine yansıtılabilmektedir. Sistemin sağladığı saydamlık sayesinde, toplanan vergilerin nerelere harcandığı açık bir şekilde herkes tarafından izlenebilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı, tüm işlemlerinde günümüz bilgi teknolojilerini en etkin biçimde kullanmaktadır. Tüm bütçe işlemlerinde elektronik ortam desteğini sağlayan e-Bütçe Projesi uygulamaya konulmuştur. e-bütçe sistemine geçilmekle kamu idarelerine ait bütçe işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirilmesi sağlanmıştır. Bu sayede, ödenekler, teklif aşamasından harcama aşamasına kadar tüm süreç kontrol altında tutularak etkili, verimli bir bütçeleme sürecine geçilmiştir. Bütçe hazırlık sürecinin etkinliği artırılarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özbayrak, devam edin.

MUSTAFA ÖZBAYRAK (Devamla) – …kamunun öncelik ve ihtiyaçlarına uygun olarak rasyonel bir şekilde kaynak tahsisi sağlanmaktadır. Muhasebe alanında yürütülen çalışmaların elektronik ortam yardımıyla yapılması ve tüm verilerin merkezî bir veri tabanında tutularak kayıtların günlük olarak izlenebilmesi amacıyla “say2000i” Web Tabanlı Saymanlık Otomasyon Projesi hayata geçirilmiştir. Bu proje, coğrafi alan ve kullanıcı sayısı bakımından dünyanın en büyük bilgi işlem projelerinden birisi olma özelliğini taşımaktadır.

Yine, bir ilk olarak, millî emlak işlemlerine ait bilgilerin elektronik ortamda yapılması, online olarak izlenmesi ve millî emlak bilgi sisteminin oluşturulması imkânını sağlayan Millî Emlak Otomasyon Projesi (MEOP) uygulamaya konulmuştur. Ülkemizin en büyük yazılımlarından biri olan MEOP, tamamen Maliye Bakanlığı imkânlarıyla üretilmiştir.

Maliye Bakanlığı taşra teşkilatlarındaki davaların tüm süreçlerinin takip edilir duruma getirilmesini sağlayan Merkezî Erişimli Taşra Otomasyon Projesi (METOP) uygulamaya konulmuştur. Maliye alanında gerçekleştirilen bu başarılı çalışmalarla mali disiplin daha kolay uygulanır hâle gelmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özbayrak.

MUSTAFA ÖZBAYRAK (Devamla) – Bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – AK PARTİ Grubu adına Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel.

Sayın Yüksel, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir İdaresi Başkanlığının 2009 yılı bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Devletimizin milletimize daha güçlü bir şekilde hizmet sunabilmesi, dünya medeniyetleri içerisinde başı dik ve hür bir şekilde yaşayabilmemiz için siyasi bağımsızlık kadar ekonomik ve mali bağımsızlık da önemlidir. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de belirttiği üzere, askerî ve siyasi başarılar iktisadi başarılarla desteklenmediği sürece kalıcı olamazlar. İşte bu gerçeğin bilincinde olan Hükûmetimiz, göreve geldiği birinci günden itibaren mali disiplini sağlayarak, mali dengeyi kalıcı hâle getirmek için politikalar belirlemiş ve bunları titizlikle uygulamak suretiyle Türk mali tarihinde önemli gelişmelere imza atmıştır.

Milletimize sunulan eğitim, sağlık, adalet, iç ve dış güvenlik hizmetleri, kara yolları, barajlar, köprüler ve benzerleri gibi, büyük ya da küçük her türlü altyapı yatırımları, belediyecilik hizmetleri, dar gelirli ya da kimsesiz vatandaşlarımıza sağlanan sosyal yardımlar ile sosyal güvenlik hizmetlerinin ve diğer kamu hizmetlerinin sağlam kaynaklarla finanse edilmesi temel ilkemiz olmuştur.

Sosyal devleti kurmak konusunda şimdiye kadar atılmış adımların üzerine ilave büyük adımlar attık. Kaynaklarımız geliştikçe sosyal devletin nimetlerini halkımıza ulaştırmak en büyük hedeflerimizdendir. Bu sağlam kaynak da, hepimizin bildiği gibi, vergilerdir. Ödediğimiz vergiler, şahsımız açısından hem bu ülkenin onurlu ve saygın bir vatandaşı olmamızı hem de dünya medeniyetlerine karşı bağımsız ve hür bir millet olmamızı sağlamaktadır. “Adaletli vergi al ve milletin hizmetine harca.” görüşünü hayata geçirmek Hükûmetimizin temel hedefi olmuştur.

2002 yılında toplanan vergilerin yaklaşık yüzde 87’si faiz giderlerine harcanmaktaydı. Yani millete hizmet için yatırımlara ve diğer harcamalara kalan para ise toplanan vergilerin ancak yüzde 13’ü kadardı.

Gelin, o dönemle 2008 yılı revize bütçe tahminlerini bir karşılaştıralım ve gelinen noktayı daha açık görelim. O dönemde 59 milyar 644 milyon YTL vergi toplanırken, bu yıl sonu itibarıyla revize bütçe hedefi 174 milyar 745 milyon YTL’dir. Bütçe açığı 140 milyar 90 YTL iken 2009 yılı hedefi 14 milyar 140 milyon YTL’dir. Gayrisafi yurt içi hasıla içinde bütçenin açığının büyüklüğüne baktığımızda, o dönem yüzde 11,4 olan bu rakam bugün 1,4 seviyelerine inmiştir. Bildiğiniz üzere, Avrupa Birliğinin Maastricht Kriterleri arasında yer alan bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 3’tür. 2005 yılından bu yana mali disiplin ve adaletli vergi toplama başarısı sonucunda ülkemiz sürekli yüzde 3’ün altında kalmayı başarmıştır.

Sayın milletvekilleri, bu başarı dünya krizinin bütün ülkeleri kasıp kavurduğu 2008 yılında da sağlanmıştır. Değerli milletvekilleri, elbette bu sonuçlar bir tesadüfün eseri değildir. Bu sonuçlar Hükûmetimizin belirlediği politikaların, Maliye Bakanlığımızın harcamalar üzerindeki mali disiplininin ve Gelir İdaresi Başkanlığımızın vergi toplama konusundaki başarılarının bileşimidir. Maliye teşkilatımız en üst noktasındaki yetkilisinden ülkemizin en ücra noktalarında görev yapan personeliyle, tahakkuk eden vergisini ödeyen mükellefimizin, yani vatandaşımızın ortak başarısıdır.

1946 yılından beri Gelirler Genel Müdürlüğü olarak faaliyet gösteren idare, 2005 yılı Mayıs ayında “Gelir İdaresi Başkanlığı” adı altında fonksiyonel bir yapıda, mükellef odaklı bir yaklaşımla Maliye Bakanlığının bağlı kuruluşu olarak, yarı bağımsız bir idare olarak yeniden yapılandırılmıştır. Gelir İdaresinin etkinliğini, verimliliğini…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Büyükşehirler konusunu aç biraz Mehmet Bey, büyükşehirler konusunu, haksızlığa uğrayan büyükşehirler.

MEHMET YÜKSEL (Devamla) – …mükellefe sunulan hizmetin kalitesini artırmak amacıyla yapılan bu düzenleme beraberinde önemli değişiklikler getirmiştir. Elbette ki bu büyüklükteki bir kurumda -bir başka ifadeyle- Türkiye'nin harcama değil, gelir üreten böylesine önemli bir kurumunda değişim oldukça yararlı sonuçlar doğuracak bir hadisedir. Bu değişim bir günde gerçekleşebilecek bir olgu değildir.

Bu kapsamda Başkanlığın temel hedefleri ve öncelikleri şu şekilde belirlenmiştir: Mükellef odaklı çözümler üreten, mükellef haklarını gözeterek hizmetlerini kalite ve verimlilik anlayışı içerisinde vermeyi kendine misyon edinmiş bir kurum olmak; kayıt dışı ekonomiyle mücadele etmek ve kayıt dışılığın azaltılması amacıyla denetim ve izleme mekanizmalarını etkinleştirmek; denetimlerde vatandaşlarımıza yol gösteren, onun örnek bir mükellef olmasını hedefleyen bir üslubu benimsemek; sunduğu hizmetin kalitesini en üst düzeye çıkartacak çalışanlardan oluşan bir gelir idaresi oluşturmak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yüksel, devam edin.

MEHMET YÜKSEL (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gelir İdaresi bugün itibarıyla dünya gelir idareleriyle karşılaştırıldığında en az maliyetle vergi toplayan idareler arasında yer almaktadır. 2007 yılı sonu itibarıyla her 100 YTL’lik vergi için harcanan tutar 74 yeni kuruş olarak gerçekleşmiştir. Uluslararası alanda vergi toplama maliyetleri irdelendiğinde, her 100 birimlik vergi için Belçika 1,89, Yunanistan 1,69, Japonya 1,59, Fransa 1,35, İngiltere 0,97 birimlik harcama yaparken Türkiye 0,74 birimlik harcama yapmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yıl yedincisini hazırladığımız bütçelere ilişkin Meclis tutanaklarında bütçe görüşmelerini açıp okuyacak olursak, Türkiye’de ve dünyada hiçbir kriz yokken maliye ciddi bir şekilde harcama ve gelir toplama politikası uygularken, sürekli şu sözler söylenmiştir: “Bu bütçe gerçek bir bütçe değildir, bu kadar vergi toplanmaz.”

Evet, vergi hedefleri şaşmıştır, doğrudur ancak hedef olarak ortaya konulan rakamların üzerine çıkılmak suretiyle hedef şaşmıştır. 2003 yılından itibaren hedefler aşılarak başarıyla sonuca gelinmiştir.

Değerli milletvekilleri, altını çizmek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yüksel.

MEHMET YÜKSEL (Devamla) – 2009 yılı Gelir İdaresi bütçesinin ülkemize, milletimize, Hükûmetimize hayırlar getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yüksel.

AK PARTİ Grubu adına Samsun Milletvekili Ahmet Yeni.

Sayın Yeni, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sizin de süreniz beş dakikadır.

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi özelleştirme çalışmaları 1980’li yıllardan itibaren bütün dünyada olduğu gibi ülkemizin de gündeminde olmuştur ancak yapısal reformların önemli unsurlarından biri olan özelleştirmeler konusunda geçmiş iktidarlarca özellikle 1984 yılından 2002 yılına kadar geçen sürede ciddi bir ilerleme kaydedilmemiştir. Yaşanan ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklar, özellikle özelleştirme alanlarında mesafe katetmeyi engellemiştir.

Ülkemizde 2000 yılı kasım ve 2001 yılı şubat aylarında iki büyük kriz yaşanmıştır. Ekonomide önemli derecede küçülmeler meydana gelmiş, yaşanan istikrarsızlıklar sonucu olarak da ekonomik ve mali dengelerimiz o dönemde altüst olmuştu. Piyasalardaki güven ortamı zedelenmiş, yatırımlar da azalmıştı. 3 Kasım 2002’de iktidara gelen partimiz, daha kuruluş aşamasındayken açıklandığı gibi ekonomi yönetimi üzerindeki en önemli ilkesinin rekabetçi serbest piyasa ekonomisi olduğunu, devletin ülke ekonomisine müdahalesinin ancak düzenleme ve denetleme düzeyinde olacağını ifade etmiştir. Bizlerin bugüne kadar özellikle özelleştirmeler yolunda harcadığı tüm çaba, bu ilkelerimizi hayata geçirerek ülkemiz ekonomisini daha da güçlendirmek için olmuştur.

Bu çalışmalarımıza önümüzdeki dönemde de devam edeceğiz. Özelleştirme portföyünde olmasına rağmen uzun yıllar yapılamayan Türk Telekom, ERDEMİR, TÜPRAŞ, PETKİM ve Tekel gibi büyük kamu şirketlerinin özelleştirmeleri iktidarımız döneminde başarıyla sonuçlandırılmıştır. Bu özelleştirmelerin ihaleleri rekabetçi bir ortamda kamuoyu önünde tümüyle açık ve şeffaf bir şekilde yapılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 yılından sonra özelleştirme uygulamaları ciddi bir ivme kazanmış, 2003’ten 2008 yılına kadar olan altı yıllık süre içerisinde 32,5 milyar dolar özelleştirme uygulaması gerçekleştirilmiştir. Özelleştirme uygulamaları bir yandan devam ederken ekonominin önemli dinamiklerinden olan KOBİ’lerimize, yatırımcı girişimcilerimize, üretici sanayicimize devletin tüm teşvik ve desteği azami düzeyde iletilmiştir. Dünyada hâlen devam eden mali krizle birlikte yaşanan ekonomik zorluklar ve sıkıntılara rağmen dünya ülkeleriyle entegrasyonumuz devam etmektedir. Ekonomimizi güçlendirmekte, ülkemizi âdeta şaha kaldırmanın azmi ve mücadelesini vermekteyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zarar eden işletmelerin devri ve özelleştirme sonucunda elde edilen gelirlerimizle güçlenmiş bir Türkiye ekonomisini ortaya koyduk, her yıl sosyal içeriği daha da artırılmış bir bütçeyi bugün burada konuşmaktayız. 2002 yılında 7,5 milyar TL olan Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi 2009’da 28 milyar TL büyüklüğüne ulaşmıştır. Bugüne kadar 130 bin dersliğin yapımı tamamlanmıştır. Hiçbir iktidarın yapmadığı ancak İktidarımızın ortaya koyduğu ilk ve ortaöğretimdeki ders kitapları ücretsiz olarak öğrencilerimizin her yıl masalarında hazır bulundurulmuştur. Üniversitelerde okuyan öğrencilerimizin burs imkânları her yıl artarak devam etmektedir.

KOBİ’lerimizin mali yapıları güçlendirilmekte, teşvik edici, sıfır faizli krediler verilmeye bugün de devam edilmektedir.

Tarımda desteklerimiz devam etmekte. 2009 yılı için 5 milyar 500 milyon TL destek öngörülmüş ve uygulamaya konulmuştur. 2002 yılında 550 bin çiftçiye 529 milyon YTL kredi imkânı sağlanmıştır.

Seksen yılda toplam otoyol miktarı, duble yol miktarı 6.100 kilometre iken bugün 11 bin kilometre -altı yılda 11 bin kilometre- duble yol yapılmıştır.

KÖYDES ve BELDES projelerimiz kırsal kesimlerin yol, kanalizasyon ve içme sularını halletmiş durumdadır.

Millî ekonomiye fayda sağlayan birçok kanuni düzenlemeler bizim bu dönemimizde özelleştirmeyle birlikte hayata geçirilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz sonra belki de burada “Her şeyi sattınız, ettiniz.” diyecekler ama ben şunu müjdeliyorum size: Bizim, Türkiye’de…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Daha var, daha satacak şeyiniz var canım!

AHMET YENİ (Devamla) – … özelleştirdiğimiz, sattığımız kurumların hiçbir tanesi Türkiye’den, gümrükten geçemeyecek ve Türkiye’de kalmaya devam edecektir. Onu şimdiden size müjdeliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam eder misiniz.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Helal olsun! Helal olsun! Demir yollarını Vagon-Li’ye verin!

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Kârını geçiremeyecek mi?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

AHMET YENİ (Devamla) – Ben onları çok iyi biliyorum Hocam.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Demir yollarını veremiyoruz, tuz, maden kaynaklarını verin! Geçmez bu, geçmez!

AHMET YENİ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaptığımız özelleştirmelerin iktisadi kazancının yanı sıra…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bor madenini de ver bari, bor madeni geçmez!

AHMET YENİ (Devamla) – … sosyal barışı da ele alacak olursak özelleştirme esnasında bizden önce mağdur edilen tüm işçiler tekrar işbaşı yaptırılmış ve sisteme kazandırılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özelleştirme uygulamalarımız o kadar dikkatli bir şekilde yapıldı ki…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Helal olsun!

AHMET YENİ (Devamla) – … Azerbaycan ve Moldova olmak üzere özelleştirmesini gerçekleştiremeyen tüm ülkelere özelleştirme eğitimini biz veriyoruz Türkiye olarak.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Helal olsun! Banka kalmadı, banka!

AHMET YENİ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; seksen yıldır iki şeritte Samsun’a gidip geliyorduk. Şimdi ise Samsun’a, Karadeniz’e, Türkiye'nin her tarafına duble yollarla biz de gidiyoruz, muhalefet de gidiyor, tüm yüce Türk milleti de bu yolla seyahat yapıyor.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sizden önce başladı, kabul edin.

AHMET YENİ (Devamla) – Türkiye, bugün, Avrupa’nın 6’ncı, dünyanın 17’nci büyük ekonomisi hâline gelmiştir.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bugün mü geldi!

AHMET YENİ (Devamla) – İnşallah, en kısa zamanda 10’uncu seviyeye yükselecektir.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Süleyman Demirel de “16” diyordu Başbakanken ama siz hâlâ oradasınız!

AHMET YENİ (Devamla) – Biz, Türkiye'nin zenginliklerine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yeni.

AHMET YENİ (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN – Teşekkürünüzü yapar mısınız.

AHMET YENİ (Devamla) – Bu bütçemizin yüce Türk milletimize hayırlı uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AK PARTİ Grubu adına Nevşehir Milletvekili Mahmut Dede.

Sayın Dede, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyor ve bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, özelleştirme konusunda ilk çalışmalar: 1984 yılından itibaren, ülkemizin sahip olduğu ya da hisselerinin önemli bir kısmı devlete ait olan ancak kârlılık, verimlilik ve ürettikleri ekonomik değer açısından anlamlarını yitiren ve işlevlerini ifa edemedikleri için bütçe üzerinde ciddi bir yük olma özelliği kazanmış, yıllar boyunca da milyarlarca lira devlet bütçesinden kaynak aktarılan bu kuruluşların işlevlerini devam ettirmeleri sağlanıyordu. Kârlılıkları bir kenara, her gelen siyasi iktidarın en kolay popülizm yapabildiği, halk dilinde çiftlik ve arpalık olarak tanımlanan, yine tabiri caiz ise tüyü bitmemiş yetimin hakkı buralarda peşkeş çekiliyordu. Her siyasi parti iktidara geldiğinde özelleştirme uygulamalarına önem vermiş ancak güven ve istikrar ortamını yeterince sağlayamadığı için bizim dönemimizde yapılan uygulamalarla kıyaslanamayacak azlıkta özelleştirme yapabilmiştir. Sizlere daha iyi bir mukayese yapabilmeniz açısından bazı rakamlar vermek istiyorum: Örneğin 1986 yılında 954.895 dolarlık, sekiz yıl sonra 1994 yılında 411 milyon 754 bin 738 dolarlık, 1999 yılında 38 milyon 328 bin 651 dolarlık, 2000 yılında, en pik yaptığı sene 2 milyar 716 milyon 535 bin 851 dolarlık, 2001 yılında krizle beraber ciddi bir düşüş sağlamışlar, 119 milyon 801 bin 96 dolarlık, yani toplam on yedi yılda bizden önceki iktidarlar 8 milyar 52 milyon 680 bin 480 dolarlık özelleştirme gerçekleştirmişken bizim dönemimizde, yani AK PARTİ İktidarında altı yıl içerisinde toplam 28 milyar 306 milyon 58 bin 465 dolarlık özelleştirme gerçekleştirilmiştir.

Değerli arkadaşlar, şunu da belirtmek isterim, bizim dönemimizde sadece 2005 yılında gerçekleştirdiğimiz özelleştirme, diğer dönemde, on yedi yılda yapılan özelleştirmeden de fazla, 8 milyar 222 milyon 240 bin 230 dolardır.

Özelleştirme uygulamaları, yapıldığı ülkenin ekonomik ve sosyal şartlarından bağımsız düşünülemez. Başarılı bir özelleştirme programının uygulanması, sağlam bir mevzuat yapısıyla, istikrarlı bir ekonomiyle, güçlü ve kararlı bir siyasi iradeyle mümkündür. Ayrıca, özelleştirilen kuruluşların ilave yatırımlarla kapasite artışına gittikleri, kaliteyi artırdıkları ve birçoğunun ihracat artışını gerçekleştirdiklerini memnuniyetle müşahede etmekteyiz. Yine 2003-2008 yılları arasında gerçekleştirilen özelleştirme ihalelerine yabancı yatırımcıların daha yüksek bedeller ödeyerek yoğun bir ilgi göstermeleri ülkemizin ekonomisine ve Hükûmetimize olan güvenin en önemli göstergelerindendir. Özelleştirme uygulamalarının sosyal yönü de hiçbir zaman ihmal edilmemiştir.

Değerli arkadaşlar, bu çerçevede kendi işini geliştirmek isteyenlere yönelik olarak Nevşehir Avanos, Elâzığ, Samsun, Yozgat, Diyarbakır, Zonguldak, Tarsus, Mersin, Adana, Karadeniz Ereğli, Van ve Eskişehir’de olmak üzere toplam 12 adet İş Geliştirme Merkezi (İŞGEM) kurulmuştur.

Bilindiği üzere, bütün özelleştirme ihalelerinin kamuoyu ve basının önünde açık, şeffaf ve hiçbir kuşkuya yer vermeyecek bir şekilde ve rekabet ortamında gerçekleştirilmesi, özelleştirmedeki başarının en önemli faktörlerinden biri olmuştur. Ülkemizdeki rekabetin ve verimliliğin artmasına, kamu kaynaklarının daha etkin kullanılmasına ve kamunun üzerindeki istihdam ve finansman yükünün azaltılmasına, yerli ve yabancı sermayenin yeni yatırımlara ilgisinin artırılmasına ciddi katkı sağlayan özelleştirme uygulamalarına Hükûmetimizin bundan sonra da aynı kararlılıkla devam etmesi öngörülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin sonunda, 2009 mali yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor; yaklaşmakta olan yeni yıl münasebetiyle, 2009 yılının milletimize ve sizlere sağlık, huzur ve bereket dolu bir yıl olmasını temenni ediyor; tekrar yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dede.

AK PARTİ Grubu adına Tokat Milletvekili Osman Demir.

Sayın Demir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumunun 2009 yılı bütçesi ve 2007 Mali Yılı Kesin Hesap Kanunu Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Son yirmi yılda yoğun olarak yaşanan piyasalaşma sürecine bağlı olarak önemi gittikçe artan kamu ihale piyasası asimetrik bilgi sorununun yoğun olarak yaşandığı bir piyasa olmuştur. Bu piyasada resmî verilere göre ihaleye girmesi engellenemeyen, görece daha az uygun olan firmalar maalesef ihale alabilmişlerdir. Düşük fiyattan kâr etmek zor olduğundan bu firmalar devletin birim fiyat artışlarından yararlanarak işi geciktirmeye veya işin kalitesini düşürmeye çalışmışlardır.

Bu tür sorunları asgariye indirmek amacıyla 2002 yılında çıkarılan 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ile idari ve mali özerkliğe sahip Kamu İhale Kurumu kurulmuştur. Kamu İhale Kurumunun temel amacı, kamu ihale piyasasının Avrupa Birliği müktesebatı, uluslararası normlar ve kamu yararına uygun olarak işletilmesi, ihale sürecine ilişkin politikaların belirlenmesi, haksız itirazların önlenmesi, yargı dışı ihtilaf sürelerinin mümkün olduğunca kısaltılmasıdır.

Kurum, kamu ihale piyasasıyla ilgili ikincil mevzuatı hazırlamak, geliştirmek, uygulamasını sağlamak, ihale istatistiklerini tutmak, yayımlamak, araştırma-geliştirme faaliyetlerini yürütmek, itirazları inceleyip sonuçlandırmak, kamu ihale mevzuatıyla ilgili eğitim vermek, ulusal ve uluslararası koordinasyonu sağlamak, haklarında yasaklama kararı bulunan firmaların sicil kayıtlarını tutmak ve ihale ilanlarını yayımlamakla görevlidir. Bu işleri yaparken Kurumun saydamlık, rekabet, eşit muamele, güvenilirlik, gizlilik, kamuoyu denetimi, ihtiyaçların uygun şartlarda ve zamanında karşılanması ve kaynakların verimli kullanılması ilkelerine bağlı kalması amaçlanmaktadır.

Kurum, uluslararası düzenlemeler, 4734 ve 4735 sayılı Kanunlar kapsamında mal ve hizmet alımları ile yapım işleri ihaleleri uygulama yönetmeliklerini, ihale usullerine göre tip şartname ve sözleşmeleri hazırlamıştır, ihale belgelerinde tek düzeni sağlayan standart formları oluşturmuştur. 4734 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 1 Ocak 2003 tarihinden 1 Ekim 2008 tarihine kadar geçen sürede yapılan itirazlara ilişkin 16.842 adet itiraz karara bağlanmıştır. İhale uygulamaları eğitim programları ile 2002 yılından bugüne kadar kamu ve özel sektörden yaklaşık 20 bin katılımcıya eğitim verilmiştir.

Yürütülmekte olan e-ihale kapsamında tüm kamu alımlarının elektronik ortamda tek merkezde kayıt altına alınması, kamu alımlarına ilişkin verilere ulaşılması ve bu veriler ışığında ihalelerin onaylanmasından sözleşmelerin imzalanmasına kadar geçen ihale sürecinin takip edilmesi konusunda önemli mesafe alınmıştır. Kamu alımlarına ilişkin dünyadaki gelişmeler takip edilerek Avrupa Birliği, Dünya Ticaret Örgütü, OECD, Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu gibi uluslararası kuruluşların deneyimlerinden yararlanılmaya çalışılmaktadır. Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair -05/12/2008 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5812 sayılı- Kanun kapsamında ikincil mevzuat çalışmaları sürdürülmektedir.

5812 sayılı Kanun ile Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlanması, kamu ihale piyasasının işleyişinin iyileştirilmesi ve Kurumun yetki ve görevlerine yönelik düzenlemeler getirilmiştir. Bu Kanun kapsamında kamu alımları daha etkin, şeffaf ve rekabetçi bir ihale ortamında sürdürülmeye çalışılmaktadır. Tutarına bakılmaksızın tüm ihale ilanları ve bu ihalelere ilişkin bilgiler Kamu İhale Bülteni’nde yayımlanmakta ve isteyen herkes Kurumun İnternet sayfasından bunları izleyebilmektedir.

Getirilen ön ilan sistemiyle kırk günlük ilan süresi yirmi dört güne indirilmiştir. Kuruma aşırı düşük teklifin tespiti ve sorgulanması, idareye fiyatla birlikte fiyat dışı unsurları da dikkate alma yetkisi verilmiştir. Tarafların başvuru hakları daraltılmadan itiraz sürelerinin kısaltılmasına ve itiraz sisteminin kötüye kullanılmasının önlenmesine yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerle yüz yirmi iki günü bulan itiraz süresi elli güne indirilmiştir. İtiraz hakkının kötüye kullanılmasını önlemek amacıyla 301 YTL olan başvuru bedeli artırılarak ihalenin tür veya tutarına göre bin ila 4 bin YTL arasında kademeli olarak yeniden tespit edilmiştir. Gerek görülmesi hâlinde Bakanlar Kurulu kararıyla başvuru bedelinin 4 katına kadar teminat alınabilmesi ve başvuru sahibinin haksız bulunması hâlinde ödenen teminatın geri ödenmemesi hükme bağlanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demir, devam ediniz.

OSMAN DEMİR (Devamla) – Kamu ihalelerinde gereksiz iptalleri önlemek amacıyla, ilan ve dokümana itiraz ile tekliflerin değerlendirilmesine itiraz birbirinden ayrılmıştır. İlan ve dokümana itiraz başvuruları ihale tarihinden en geç üç iş günü öncesine kadar yapılabilmektedir. Bu suretle başvuru sahibinin idarece haklı görülmesi hâlinde ihale tarihinden önce gerekli düzeltmeler yapılarak veya ihale tarihi ertelenerek ihale süreci devam ettirilebilmektedir.

Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yüce Meclisin, kamu ihale piyasasının etkin işleyişini sağlayacak yasal düzenlemeleri yapacağına olan inancımı belirtir, Kamu İhale Kurumunun 2009 yılı bütçesinin hayırlı olmasını diler, yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Demir.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Tokat’taki ihalelerde niye Kamu İhale Yasası’na uymuyorsunuz? Tekrar tekrar iptal ettirip kendi adamınıza veriyorsunuz. 14 trilyonluk ihaleyi dönüp dönüp kendi adamınıza veriyorsunuz.

BAŞKAN – AK PARTİ Grubu adına Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün.

Sayın Özgün, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika Sayın Özgün.

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelir bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, şu ana kadar bütçenin gider kısmıyla ilgili konular görüşülmüş oldu, şimdi gelir kısmına geçmiş olduk. Aslında bütçenin en önemli kısmını gelir kısmı oluşturuyor çünkü gider, harcama yapabilmeniz için sağlam kaynaklardan gelir elde etmeniz gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, 2008 yılında 215,4 milyar YTL olarak gerçekleşmesi beklenen bütçe gelirleri, 2009 yılında yaklaşık yüzde 15 artışla 248,8 milyar TL olarak hedeflenmiş bulunmaktadır. Bu gelirin 202,1 milyar TL’si vergi gelirlerinden, 46,7 milyar TL’si de vergi dışı gelirlerden beklenmektedir. 2008 yılı sonu itibarıyla 174,7 milyar YTL olarak gerçekleşmesi beklenen vergi gelirleri, 2009 yılında ekonominin makro çerçevesine ilişkin ortaya konulan büyüme, enflasyon, dış ticaret, tüketim rakamları ve benzeri göstergeler esas alınmıştır. Ayrıca, kayıt dışı ekonomiyle mücadeledeki Hükûmetin performansı, idari kapasitedeki iyileşme, denetim etkinliği ve çok sayıda unsurun etkisinin de bu hesaplamada dikkate alındığını görüyoruz. Bu değişkenlerin etkisiyle 2008 yılında yüzde 17 olması beklenen vergi gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranının 2009 yılında yüzde 18 civarında olması hedeflenmektedir.

Değerli arkadaşlar, Hükûmetimizin ekonomi politikalarının temelini maliye politikaları oluşturmuştur. Maliye politikalarının temelini de kaynak harcama dengesinin gözetildiği, sağlam gelir kaynaklarıyla harcama yapan bir bütçe anlayışı oluşturmuştur. Saçıp savurmayan, sosyal amaçlı harcamaları verimli alanlara yönlendiren, sağlanan tasarrufları yatırımlara yönlendiren, popülizmden uzak, mali disipline önem veren, herkesi kucaklayan, güven verici bütçeler hep AK PARTİ hükûmetleri döneminde Meclise gelmiştir.

AK PARTİ hükûmetlerinden önceki hükûmetlerin yaptığı gibi biz, karşılıksız para basmadık, yüksek faizlerle borçlanmadık, bütçenin yarısını faiz ödemelerine ayırmadık, bankaları batırmadık, KİT açıkları ve batık kredilerle milleti ezme yoluna gitmedik, yolsuzluk ekonomisi üretmedik. Aksine yolsuzlukların ve hortumların üzerine kararlılıkla giderek Türkiye'nin kaynaklarını belli kesimlere aktarma yerine, topyekûn bütün milletimizin, insanlarımızın hizmetine kazandırılmıştır.

Bakınız, 2002 yılında iktidara geldiğimizde bütçe açığı 40 milyar 184 milyon YTL, gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 11,5. 2008 yılında beklenen bütçe açığı 14 milyar 140 milyon YTL, gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde 1,4. Değerli arkadaşlar, bu aradaki fark oldukça çarpıcıdır. Üstelik dünyada bir ekonomik krizin olduğu bir dönemde bütçe açığı hedefimizi tutturuyoruz.

Bakınız, değerli arkadaşlar, size bir rakam daha vermek istiyorum: Sene 2002, bütçe geliri 79 milyar 420 milyon YTL, faiz giderleri 51 milyar 728 milyon YTL, oran yüzde 65. Yani bütçe gelirinizin yüzde 65’i faize gidiyor. Ne ürkütücü bir tablo, tam bir soygun düzeni. Bu insafsız tabloyu tam tersine AK PARTİ hükûmetleri çevirmiştir ve çevirmeye de devam etmektedir. Sene 2008, bütçe geliri 215 milyar 396 milyon YTL, faiz gideri 54 milyar 500 milyon YTL, oran yüzde 25,3. İşte, aradaki fark bu.

Değerli arkadaşlar, 2009 yılına ilişkin Hükûmetimizin maliye politikası hedefleri, içinde bulunduğumuz ortamda daha da önemli hâle gelmiştir. Tesis edilen mali disiplini devam ettirmek, enflasyonla mücadele politikasını desteklemek, etkin bir borçlanma politikasıyla faiz giderlerinin bütçe üzerindeki baskısını hafifletmek, kaynak harcama dengesini göz önünde bulundurarak sağlam gelir kaynaklarıyla harcama yapmak, kamu kaynaklarının etkili ve ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilmesini ve kullanılmasını temin etmek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özgün, devam edin.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – …makroekonomik istikrarla birlikte sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek, dışsal şoklara karşı ekonominin dayanıklılığını artırmak, hesap verilebilirliği ve mali saydamlığı güçlendirmek, yatırımlara ayrılan kaynakları öncelikli ve kısa sürede bitecek projelere yönlendirmek, verimliliği artırıcı ve üretimi teşvik edici bir tarımsal destekleme politikası oluşturmak, eğitim, sağlık ve diğer sosyal harcamalara daha çok kaynak aktarmak; bunlar Maliyemizin 2009 yılı politikaları. Bunları çok önemsiyoruz. Bütün bu politikalar daha güçlü bir ekonomi, daha güçlü bir bütçenin adresi demektir.

Değerli arkadaşlar, 2009 yılı bütçesi küresel mali krize rağmen, cumhuriyet tarihinin sosyal yönü en güçlü bütçelerinden birisidir. Bu bütçenin hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bütçenin hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özgün.

AK PARTİ Grubu adına son konuşmacı Mardin Milletvekili Mehmet Halit Demir.

Sayın Demir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika efendim.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET HALİT DEMİR (Mardin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelir bütçesiyle ilgili grubumuz adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, başlangıçta ABD konut piyasasında başlayan kriz küreselleşmenin doğal bir sonucu olarak tüm dünyayı etkiledi. Finans piyasalarında etkili olan kriz mali piyasalara, oradan da reel sektöre yansıdı ve dünya ekonomisi yavaşladı. Olağan dışı bir durumla karşı karşıyayız. Bu nedenle daha yüksek standartlarda düşünmeliyiz ve daha değişik yaklaşımlarla, daha etkin ve köklü, meselenin özünü yakalayan önlemlerin alınması gerekiyor bu amaçla.

Yine bu amaçla, hükûmetlerin merkez bankalarının ve kurumların birlikte hareket etmeleri gerekmektedir. Finansal düzenlemeler, para, maliye ve güçlü istihdam politikaları krizden çıkışta önemlidir. Bunların kendi içinde uyumu yine çok çok önemlidir ve sadece birilerinin düşündüğü gibi piyasaya para enjekte etmekle bu tür krizler aşılmıyor.

Değerli arkadaşlar, bankacılık sektörümüzde de önemli gelişmeler oluyor. Bankacılık sektörümüz küresel krize hazırlıklı girdi. Çünkü bankacılık sektöründe önemli kazanımlar var. Sektörün aktifleri geçmiş dönemlere göre daha güçlü. Sermaye yeterlilik rasyosu bakımından da şu anda en iyi ülkelerden biriyiz. Son altı yılda elde ettiğimiz kazanımlar bizi dayanıklı ve güçlü bir konuma getirmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısaca nereden nereye geldiğimizi bazı rakamsal gelişmelerle sizlerle paylaşmak istiyorum, hatırlatmak istiyorum. 2002 yılında yüzde 11,5 olan bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki oranından bahsediyoruz, 2007 yılında yüzde 1,6’ya indirgemiş durumdayız. Bütçe açığı bakımından da yine Maastricht kriterlerini sağlamış durumdayız. Fransa, İngiltere, Portekiz ve Yunanistan gibi Avrupa Birliği üyesi ülkelerinden daha düşük bütçe açığına sahibiz. Faiz giderlerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2002 yılında yüzde 14,8 iken 2007 yılında bu oran 5,7 olarak gerçekleşmiştir.

Yine 2002 yılında 60 milyar YTL olan vergi gelirleri 2008 yılında 175 milyar YTL’ye ulaşacaktır.

Değerli arkadaşlar, böylece kamu harcamaları daha sağlıklı kaynaklar ile finanse edilir duruma gelmiştir.

Yine AK PARTİ Hükûmetinin uygulamış olduğu mali disiplinin sonucu olarak kamu borç yönetimi konusunda da önemli gelişmeler sağlanmıştır. Kamu kesimi borçlanma gereği 2005 yılından bu yana eksiye dönmüştür yani artık fazla veriyor. 2002 yılında yüzde 73,7 olan AB tanımlı borç stokunun yine gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2007 yılında yüzde 38,9 seviyesine gerilemiştir. Böylece yüzde 60’lık yine Maastricht Kriterlerini 2004 yılından bu yana tutturmaktayız.

Değerli arkadaşlar, AK PARTİ olarak göreve geldiğimizde 230 milyar dolar büyüklüğünde olan ekonomimizi 3 kattan fazla büyüterek Avrupa’nın altıncı en büyük ekonomisi konumuna getirdik. Yine satın alma gücü paritesine göre gayrisafi yurt içi hasıla sıralamasında ülkemiz 2007 yılında dünya liginde on beşinci olmuştur ve bu arada kişi başına düşen millî gelirimiz 10 bin doları da aşmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya ekonomisinin 1929’daki büyük buhrandan sonra tarihinin en zor döneminden geçtiği bugünlerde ülkemizin de bu gelişmelerin dışında kalması mümkün değildir. Yaşadığımız küresel ekonomik kriz bizim son altı yıldan beri uyguladığımız politikaların doğruluğunu da ortaya koymaktadır. Eğer bu krize eskiden olduğu gibi yüksek bütçe açıkları, yüksek enflasyon ve sürdürülemez bir borç yükü ile girmiş olsaydı mevcut durumun çok çok kötü olacağını biliyoruz. Kriz karşısındaki bu duruşumuzu son altı yıldır sıkı sıkıya bağlı kaldığımız mali disipline borçluyuz. Dünyanın en sağlam mali sistemine sahip olan ülkelerinden birisi hâline geldiğimizi düşünüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik istikrar ve sürdürülebilir büyüme için maliye politikasının yanında para politikası da son derece önemlidir. Bu alanda da çok önemli adımlar atılmıştır. Merkez Bankası gelişmeleri yakından takip etmekte ve gerekli önlemleri almaktadır. Enflasyon konusunda elimizin bu arada rahatladığını düşünüyorum. Önümüzdeki dönem için enflasyonist baskıların azaldığını ve şu an enflasyon öncelikli risklerin olmadığını görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demir, devam edin.

MEHMET HALİT DEMİR (Devamla) – Bu nedenle, para politikasının ekonomiyi canlandırmak ve sürekli büyüme ortamını tekrar yakalamak için etkin olarak kullanılabileceği kanısındayım. Kendi iç dinamiklerimizin güçlü yanlarını ortaya çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum ve bu anlamda reel kesim ile bankacılık sektörü arasında iş birliğinin güçlendirilmesi önemlidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz bölgesel kalkınmaya da -bu arada- büyük önem vermektedir. GAP Eylem Planı’na göre Güneydoğu Anadolu Projesi için 2008 ile 2012 yılları arasında 14,5 milyar Türk lirası tutarında ek kaynak öngörülmüştür. Güneydoğu Anadolu Projesi, yaşanan küresel kriz ortamında, başta tarım ve enerji alanları olmak üzere yüzyılın en büyük bölgesel kalkınma projelerinden biridir.

Değerli milletvekilleri, boyutlarını henüz kimsenin tam olarak belirleyemediği küresel krizin ekonomimize etkilerini en aza indirgemek, yeniden oluşan dengeleri de bir fırsata dönüştürebilmek amacıyla, Hükûmetimiz gerekli önlemleri almaya devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son sözünüzü alayım.

MEHMET HALİT DEMİR (Devamla) – Hepimizin temennisi, bu krizden eskisinden daha güçlü çıkmaktır.

Bu duygularla, 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin hayırlara vesile olmasını diliyorum, tekrar hepinize saygılarımı sunuyorum (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Demir.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.

Sayın Kaplan, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakika Sayın Kaplan.

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Toplum Partisi adına Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Biz aslında, denetleyebileceğimiz bir bütçe olmasını isterdik, üzerinde rahatlıkla konuşabileceğimiz bir bütçe olsun isterdik ama Bütçe Komisyonunda gördük; maalesef bütçenin tamamını göremiyoruz, denetleyemiyoruz, konuşamıyoruz. Örneğin bunların içinde, Avrupa Birliği ilerleme raporuna da konu olan askerî bütçe harcamaları üzerinde Meclis denetiminin güçlendirilmesi yönünde hiçbir ilerleme kaydedilmedi. Yine Plan ve Bütçe Komisyonunda Savunma Bakanlığı bütçesi gözden geçiriliyor, ancak harici fonlar Meclis tahkiki dışında, Sayıştay üyeleri de kışlanın kapısına kadar gidebiliyorlar ve denetleyemiyorlar. Şimdi, böylesi bir bütçe eğer sunuluyorsa Meclise, bunu denetleyemiyorsanız ortada vahim bir durum var. Çünkü bütçenin aslan payı askerî harcamalara, silah satışlarına, alımlarına, tezkereye, operasyona gidiyor. Bu bir yanı.

İkinci yanı: Sayın Bakana sormak istiyorum, tabii öğrenmek de istiyorum. Ocak ayında muhtemelen IMF’yle yeni bir, on sekiz aylık stand-by anlaşması yapılacak; iş çevreleri bu konuda ısrarlı. Hükûmet de pazarlık yapıyor G-20 Zirvesi sırasında Amerika’ya gidildiğinde. Sayın Başbakan 40-50 milyar daha nasıl koparırım diye bir çabanın içine girdi. Ama görülen o ki, 20 milyar, 25 milyar civarında bir döviz desteği bu stand-by anlaşmasıyla gelecek ama şartlı gelecek. Bu şartlı gelişin içinde 20 milyar civarında harcama dilimlerinin kısıtlanması var; yerel yönetimlere verilen paydan tutun da sağlık, eğitim gibi çok ciddi kalemlerde… Şimdi, 20 milyar liranın oynayacağı bir bütçenin üzerinde görüşme yapıyoruz ve bu bütçe üzerinde karar vereceğiz bugün. Peki, IMF stand-by anlaşmasından sonra bu görüştüğümüz bütçe, daha mürekkebi kurumadan, revizyona uğramayacak mı? İşte, bu nedenle Sayın Maliye Bakanından revizyon tahminlerini, IMF’yle gelebilecek olan taahhütleri, bu konuda Hükûmetin tavrının ne olduğunun açıklanmasını istiyoruz. Bu konuda bir açıklama bekliyoruz.

Biz zaman zaman burada bütçeyi eleştirdiğimizde -ki geçen yıl da aynı durumu tartışmıştık- geçen yıl bütçe tartışmalarında “Bütçe, şoklara dayanıklıdır.” demişti Hükûmet. Biz, bunun böyle olmadığını anlattık. Bu yıl, bu sefer bangır bangır gelen bir küresel kriz karşısında önceleri hafife alma, ama sonraları bunun etkilerinin olabileceğini görme noktasına gelinmiş olmasını önemsiyoruz, ama bunun bu şekilde algılanması bütçede hiçbir değişime gitmedi. Çünkü IMF doğrultusunda düzenlenen bütçenin 2013 yılına kadar rakamları dahi belli, yani şimdiden 2009 tasarısını görüşüyoruz, 2010, 2011’in rakamları var önümüzde. Böyle olunca durum; biz, bütçe denetleme görevini yapamayan bir Meclis durumuna düşüyoruz.

Peki, bu neden böyle oluyor? Noam Chomsky’nin sorduğu “Halkın tercihlerini kim belirliyor?” sorusu aslında ortaya çıkarıyor. Kim belirliyor? IMF belirliyor, sağ olsunlar NATO belirliyor, ABD belirliyor, Brüksel’den belirliyorlar. “Avrupa Birliği” diyeceğiz ama, Avrupa Birliği ilerleme süreci üç yıldır sekteye uğramış durumda.

Şimdi, ben, partimiz adına önemli bulduğumuz birkaç noktaya vurgu yapmak istiyorum, ki bu geçirdiğimiz bir yılda sadece birkaç yasa değişikliğine değinerek, Hükûmetin, gerçekten, bir 2007 yılında seçim bütçesi yaparak, bir de 2009 Mart yerel seçimlerinde de bir seçim bütçesi yanılgısına düşerek ülkeyi nasıl bir felaketin eşiğine getirdiğini anlatmak istiyorum.

Yap-İşlet-Devret Yasası -yani özelleştirmeler yetmedi- çıkarıldı, Varlık Barışı Yasası -kara paranın aklanması diyoruz ona- çıkarıldı, enerji piyasalarıyla ilgili epey yasa çıkarıldı, şans oyunlarıyla ilgili çıkarıldı, mayınların temizlenmesi yasası Mecliste görüşülecek; ARGE Yasası, teşvik çıkarıldı. Şimdi, özelleştirmede satılacak şirket, kamu iktisadi teşebbüsü kalmayınca, bu sefer ülkenin dağlarını, limanlarını, akarsularını, yer altı ve yer üstü zenginliklerini satarak sıcak para akışını sağlama politikası içinde olan Hükûmetin artık bunu denkleştirmesi mümkün değil. Nasıl mümkün değil? Bizde derler: “Yüz delikli tulum çubuk tutmaz.” Yani, ayran tulumları delindiği zaman çubukla yamarlar, fakat, bu, yüz delikten fazla olunca yama tutmuyor, yani, bu bütçe de öyle. Nasıl, bunu açmak istiyorum:

Bir kere, Hükûmetin bütçede saydamlık iddiasının hiçbir inandırıcılığı yok. Her yıl bir rapor yayınlanması, merkezi yönetim bütçe gerçekleşmeleri ve beklentiler raporunun yayınlanması… Kamuoyu bütçe üzerinde gözetim ve denetim sağlayamıyor, böyle şey olmaz. Bütçe hazırlanırken sürece katılmayan sivil toplumun, emek ve meslek örgütlerinin sonradan yayınlanan ve rakamları üzerinde rahatlıkla oynanabilinecek bütçeler üzerinde denetim yaptığını söylemek mümkün değildir. Bakın, neden saydamlık yok? 2009 bütçesi neden şeffaf değil? Neden sosyal bir bütçe değil? Neden emekçinin boğazını daha çok sıkacak; ücretlinin, maaşlının, köylünün… Ona bir iki vurgu yapmak istiyorum.

Türkiye’de elbette serbest piyasa ekonomisi uygulanıyor, ama şeffaflaşma ekseninde bir ortaklaşma zorunludur. Çünkü, ekonomi-demokrasi ilişkisi düğüm noktasıdır. Demin saydığım temel ekonomi yasalarının -hatta, ihale kanunları dâhil- çıkarıldığını biliyoruz. Peki, bunlar yapılırken Anayasa reformu, Siyasi Partiler Yasası, seçim yasaları neden değiştirilmedi bu önemli on yedi aylık süre içinde? Yapılmadı çünkü, AK PARTİ İktidarının işine gelmiyor!

Bütçenin vergi verenlerce bilinmesi ve katılım sağlanması kadar, denetlenebilmesi de önemlidir. Ekonomiyi anlaşmazlıklardan, uzmanlıklardan alıp, anlaşılabilir kılmak, günlük yaşam ve demokrasi açısından halk için çok önemlidir. Sürekli açık veren bir bütçe, büyüme hızındaki dengesizlikler; üretimin az, tüketimin çok oluşu; bölgeler arasındaki dengesizlik, gelir dağılımındaki korkunç uçurum; kazançtan değil, tüketimden vergi almayı alışkanlık hâline getirme; kronik enflasyon, işsizlik, katlanan iç ve dış borçlar, kayıt dışı ekonominin korkunç düzeyi, kara delikler bütçenin aslan payını alan militer harcamalar. İşte, şeffaflaşmayla kastedilen tüm bu ekonomik sorunların genel demokrasi sorunu ile bağlantısını günlük yaşam üzerinden kurabilme becerisi ya da bu becerinin gereği bir sistemin kurulma konusudur.

Bu nedenle, şu noktalar çok önemlidir: Demokrasi zengin ülkelerin layık olduğu, zengin ülkelerin demokrasiyi geliştirebileceği şeklindeki 20’nci yüzyıl anlayışını yıkmak lazım. 21’inci yüzyılda uydu ve dijital teknik çağında yaşıyoruz, Asya’da, Afrika’da, Avrupa’da her yerde bir “tık”la bilgiye erişim çağındayız.

Gelişmekte olan ülkelerde “Ya ekonomik büyüme ya özgürlük” ikileminin gerçekçi olmadığı anlaşılmıştır. Ülkemizde “Ya özgürlük ya güvenlik” ikilemi maalesef gündem maddesi durumuna gelmiştir. Yani “Ya ekonomik büyüme ya özgürlük” denklemini Türkiye’de “Ya güvenlik ya özgürlük” denklemine çevirdik. İkisinin bütünselliği ve birlikteliği kalıcı gelişmeyi sağlar. Demokrasi anlayışı açısından “Ekonomi önemli değil.” anlayışı da son derece yanlıştır. Ekonomi aktörleri TÜSİAD, TOBB, sanayi odalarının “AB’ye giriş argümanı” adı altında demokratikleşme yanlısı tutum sergilemeleri, timsah gözyaşı dökmeleri, kimi işveren gruplarını kendilerini ekonomik süreç konusunda nasıl realize ettikleri konusunda sorgulamaları gerekir. İş dünyası “Hep bana Rabbena” diyor. Hep kendine, hep kendine, hep kendine… Geçtiğimiz bir sene içinde de biz de Mecliste ne yaptık? İşverenin yüzde 5 primini kestik, ne dedik? “Hazine ödesin.” dedik. Kim ödesin? “Emekçiler ödesin.” dedik. Ne kadar bütçeye yük getirdi? Tam 4,8 milyar.

Bakın, gelir vergilerini birazdan açıklayacağız, en düşük vergiyi işverenler, patronlar, zenginler Türkiye’de ödüyor. Bütün verginin yüzde 70’ini yine çalışan kesimden alıyoruz. Benim anladığımca demokrasi anlayışına sahip iş çevreleri. Bu eğilim tehlikelidir, emekçi halkı yok sayan bir anlayıştır. Çalışanların örgütlenme hakkı, sendikal haklar, sosyal haklar, onurlu ücret politikaları sağlıklı demokrasinin temelidir.

Ekonomide ihtiyaç duyulan dönüşümler ise yapılmıyor, sorunlar kartopu gibi büyüyor; bölgeler ve sınıflar arası uçurumlar korkutucu boyutlara vardı. İki Türkiye oluşmuş durumda. Biri varsılların, diğeri yoksulların arttığı iki Türkiye. Sosyal, siyasal, kültürel boyutları da bulunan iki ayrı Türkiye manzarası demokrasinin gelişimi açısından SOS vermektedir. Vahim toplumsal çatışma potansiyelleri de içermektedir ve acil sosyoekonomik adımları da zorunlu kılmaktadır.

Son yirmi beş yıllık çatışma ortamının da artırdığı olağan sınırları aşan göç olgusu, bir yanıyla, uzmanların hesabıyla, kamuya, yerindekinin 6 katı harcamayı getirerek ekonomik bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Çarpık kentleşme sosyal patlamalar ihtimalini de çoğaltmaktadır. Ancak, bu öngörünün yine Hükûmet siyasetinde olmadığını görüyoruz. Sosyal bütçenin bu anlamda da önemi büyüktür.

Gelir dağılımı adaletsizdir. Yoksulluk, eşit vatandaşlık temelinde çözülmelidir. Avrupa Birliğinin yirmi beş ülkesi içinde sosyal transferler sayesinde yoksulluk riskindeki nüfusun toplam nüfus içindeki payı yüzde 25’ten 16’ya, Türkiye’de ise yüzde 30’dan sadece yüzde 25’e indirilebilmektedir.

Sosyal yardımlardan yararlanan yurttaşların sayısı artırılmalı, sosyal yardım politikası kapsamına alınmalı, çocuk yoksulluğuyla mücadelede özel sosyal yardım politikaları geliştirilmeli, yaşlılara yönelik sosyal yardım ve hizmet politikalarına kaynak ayrılmalı, sosyal yardım alanındaki kurumsal parçalanmışlık kaldırılmalı, insan onuruna yaraşır hâle getirilmelidir.

Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin 2007 yılındaki 0,73 gerilemesi 2008 ve 2009’da da sürüyor. Şimdi sormak istiyorum -Sayın Başbakan “3 çocuk doğurun.” dedi- Türkiye’de 2000’den bu yana hiç mi çocuklar doğmadı, büyümedi, okula gitmediler de Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi payı geriliyor? O, çok ciddi bir yaklaşım, siyaset anlayışıdır. Üç yılda Türkiye'nin nüfus oranına vurduğumuz zaman okul çağına gelmiş çocukların sayısının milyonları bulduğu ülkemizde Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin gerilemesi demek Türkiye'nin gerilemesi demektir, yarınlarının karartılması demektir, eğitimsiz insanlar yaratmak, sağlıksız insanlar yaratmak demektir.

Aynı durum gayrisafi millî hasıladaki pay açısından da… 2007 yılında 3,3, toplam 4,3’lük oran OECD ülkeleri ortalamasıyla UNESCO’nun kalkınmakta olan ülkelerdeki yüzde 6 olan oranının çok çok altındadır. Aynı oransızlık sağlık, kadın istihdamı, engelliler konusunda da vardır.

Değerli milletvekilleri, bakın, sadece 2009 seçimleri nedeniyle bütçeye getirilen yük -TEPAV’ın rakamları- 45 milyar; konut edindirme KEY’den 3 milyar, İşsizlik Fonu’ndan GAP’a aktarılan 6-6,5 milyar, özelleştirmeden GAP’a aktarılan -ki bu rakamlar dört yıllıktır, tabii ki 2008-2012 için- 9-10 milyar, yine İşsizlik Fonu’ndan istihdam için kaynak aktarımı 2,8-5 milyar arası, yerel yönetimler 19-20 milyar, yine yerel yönetimlere aktarılacak payla beraber topladığınız zaman 45 milyar. Bu seçim… Şimdi, bir başka konu da var, bütçede aynı geliri iki defa yazıp millete “bütçe açığı azdır” diye yutturan bir Hükûmetle de karşı karşıyız. Bunu biz söylemiyoruz, bunu yine bu işin uzmanları söylüyor. İşsizlik Sigortası Fonu’nu bütçeye aktarıyorsunuz kaynak fonu, stok olarak duruyor. Gelir, ertesi sene yine gelir. Hazine nakit dengesi verilerine göre de İşsizlik Fonu ve Özelleştirme Fonu’ndan bu şekilde aktarılan ve gelir kaydedilen kaynakların tutarı 8 milyar. Var olan kaynağı bir daha göster gelir kaynağı olarak. KEY için de 2,8 milyar… Şimdi, gelir olarak gösterilen bir tutarın tekrar olarak gelir gösterilmesi dürüst bütçe anlayışına aykırı değil midir?

Değerli milletvekilleri, bir konuya daha vurgu yapmadan geçmeyeceğim. Şimdi, yeni vergiler var; biliyoruz kiraya geliyor, emlaka geliyor, cebe geliyor, çevreye geliyor, değerli kâğıda geliyor, KDV’ye geliyor. Ancak, AKP Hükûmetleri döneminde yolsuzluklar oran olarak alındığında tam 2007 Yılı Faaliyet Raporu’na göre, Emniyet Genel Müdürlüğü kaçakçılık organize suçlarla ilgili, yolsuzluk operasyonlarının tam 2 katına yükseldiği rakamı çıkıyor karşımıza. İhale yolsuzlukları ve…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan, devam ediniz.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

…böylesi adaletsiz bir bütçeyle biz enerji alanında 50 milyar açık ithal enerjiyle, doğal gaz açık verildiği bir dönemde, sadece şu noktada bir vurgu yapmak istiyorum: Putin: “Ucuz gaz dönemi bitti, paydos” diyor ve bunlar OPEC gibi bir yeni “GECF” kısaltılmış isimlerle yeni, doğal gaz satan bir birlik resmi kurmak istiyorlar ve Türkiye, ne yazık ki katılan onlarca ülkeden gözlemci olarak bile katılamamış bir ülke durumunda.

Biz, bu bütçenin adaletsiz KDV ve ÖTV vergilerine, kaynakta kesilen vergilere dayalı bir gelir politikasıyla ülkenin kalkınmasının sürdürülemeyeceğini düşünüyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak.

Sayın Kışanak, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

Süreniz yirmi dakikadır.

DTP GRUBU ADINA GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumu bütçesi üzerinde Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ancak konuşmama geçmeden önce, dün akşam bu ülkede yaşanan yine yüz kızartıcı bir durumla ilgili bilgi vermek istiyorum. Hepiniz de sanırım basından öğrendiniz. Sanatçı Sayın Ferhat Tunç, yanındaki arkadaşıyla birlikte dün akşam bir lokantadan çıkarken polisler tarafından darp edilerek, dövülerek, kimlik sorma bahanesiyle gözaltına alındılar. Bu durumu kınıyorum ve değerli sanatçının bir an önce serbest bırakılmasını istiyorum.

Değerli milletvekilleri, etkin bir yönetim, sadece hukuk yaratmakla, kural koymakla mümkün olmaz; bunları uygulayacak, denetleyecek ve yargılayacak kurumlara da ihtiyaç vardır. Kamu İhale Kurumu da bu kurumlardan biridir. Kamu İhale Kurumu, kamu ihalelerinin denetlenmesi, yasalara uygun olarak gerçekleştirilmesi, yolsuzlukların önlenmesi açısından oldukça önemli bir kurumdur ama ne yazık ki Kamu İhale Kanunu çıkarıldığı günden bu yana toplam on altı kez değiştirilerek âdeta kalbura çevrilmiştir ve o kadar çok istisna getirilmiştir ki neredeyse yasa kapsamında kamu harcaması kalmadı. Enerji, su, ulaştırma ve telekomünikasyon sektöründe faaliyet gösteren kuruluşların alımları, özelleştirme ihalelerine danışmanlık yapacak kurumların alımları hizmet kapsamı dışında bırakıldı.

Kültür varlıklarının rölöve, restorasyon, çevre düzenleme projeleri ve kazı çalışmalarına ilişkin mal ve hizmet alımları da yasa dışına çıkarıldı.

TPAO’nun denizlerde petrol ve doğal gaz arama faaliyetleriyle ilgili mal ve hizmet alımlarında parasal limit şartı aranmayacağı hükme bağlandı.

Tanık Koruma Kanunu ile tanıkların korunması için yapılacak alımlar da ihale mevzuatı dışına çıkartıldı. Saymakla bitmez. Daha birçok alanda kamu harcamaları denetim dışına çıkarıldı.

Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nda son olarak geçtiğimiz ay bu Mecliste kabul edilen bir tasarıyla birçok değişiklik daha yapıldı. Ama bunlardan birisi vardı ki, gerçekten denetim yetkisini sekteye uğratacak kadar önemliydi. Yapılan bu değişiklikle kamu harcamalarının denetimi kısıtlanarak yolsuzluğa kapı aralandı. Yeni yasada kamu alımlarında ihale dışı istisnalar geliştirildi. Büyük projelerin 50 bin YTL’lik dilimlere ayrılarak işlerin ihalesiz yapılmasına imkân tanındı, hak arama yolu ise kapatıldı.

Yeni yasaya göre ARGE faaliyetleri kapsamında TÜBİTAK’ın yapacağı mal, hizmet ve danışmanlık hizmet alımlarıyla, savunma, güvenlik ve istihbaratla ilgili alımlar da kamu ihale kapsamı dışına çıkartıldı.

Kamu İhale Kurumunun ilgili mevzuat hükümlerine aykırılık iddialarını inceleme yetkisi ise elinden alındı. Bu da yetmezmiş gibi, kurul üyelerinin telif ücreti karşılığı ders vermelerinin önü açılarak kurul üyelerinin de pisliğe bulaştırılmalarının önü açıldı. Bu da yetmezmiş gibi, tasarı ile Kamu İhale Kurumunun şikâyet başvurularında inceleme yetkisinin kısıtlanmasıyla hak arama özgürlü ihlal edildiği gibi, ihalelerde yaşanan usulsüzlüklerin Kurum tarafından düzeltilmesi imkânı da ortadan kaldırıldı. Kamu İhale Kurumu Başkanı yapılan değişikliklerle ilgili olarak basına bilgi verirken, artık Kuruma gelen yolsuzluk ihbarlarını ve medyada yer alan iddiaları incelemeyeceklerini söyledi. KİK Başkanı “Yani yolsuzluk kapına gelirse bakmayacak mısın?” şeklindeki soruya ise “Evet, bakmayacağım.” yanıtını verdi. “Ben yolsuzluğu ortaya çıkarmayan sistem kurduktan sonra yolsuzluk kapıma nasıl gelir ki?” demeyi de ihmal etmedi. Biraz sonra vereceğim örneklerle sistemin aslında nasıl yolsuzluklara fırsat tanıdığını, denetim yetkisinin ortadan kalkmasıyla yolsuzluğun daha da artacağını anlatacağım.

Ayrıca, yapılan bu değişiklikler, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecini de olumsuz etkileyecek niteliktedir. Kamu alımlarına ilişkin 2004 İlerleme Raporu’yla başlayan eleştiriler, Avrupa Birliğinin her yıl yayınladığı raporlarda sürekli devam ediyor. 2008 yılı İlerleme Raporu’nda da bu eleştiriler yer aldı.

Avrupa Konseyi Yolsuzlukla Mücadele Devletler Grubu’nun Türkiye’yle ilgili değerlendirme raporunda da önemli tespitler yer alıyor. Yolsuzluğun Türkiye’de en önemli sorun olduğuna dikkat çekilen raporda, yolsuzlukların daha çok özelleştirme ve kamu alımlarında görüldüğü, üst düzey siyasilerle ilgili yolsuzluk skandallarının ortaya çıktığı vurgulanıyor. Kamu görevlilerinin yargılanmasının amir iznine bağlı olmasının da doğru olmadığı belirtiliyor. Ulusal düzeyde yolsuzlukla mücadele için bağımsız bir organın oluşturulması öneriliyor. Bu önerilere kulak tıkayan AKP Hükûmeti ise Kamu İhale Kurumunun denetim yetkisini bile ortadan kaldırarak kamu alımları tamamen istismara açık hâle getiriliyor.

Değerli milletvekilleri, şimdi sizlere sistemin nasıl yolsuzluk ürettiğini, bizzat AKP’li bazı belediyelerden örnekler vererek anlatacağım. Önce Siirt’ten başlayalım, Sayın Başbakanın vefa borcu gereği belediye başkanı yaptığı Mervan Gül’ün neler yaptığını anlatalım. Belediye meclis üyeleri, Belediye Başkanı Gül hakkında sayısız kez suç duyurusunda bulundular. Siirt Belediyesinde yapılan yolsuzluklar ayyuka çıktı ancak suç duyuruları İçişleri Bakanlığına takılarak soruşturma açılmasına izin verilmedi. Bakanlıktan izin çıkmayınca Meclis üyeleri Danıştaya başvurdu. Danıştay 1. Dairesi, AKP’li Başkan Mervan Gül ve 7 belediye çalışanı hakkında soruşturma açılmasına izin verdi.

Değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanlığının bütün şikâyetlere rağmen, kulağını tıkadığı ve soruşturma izni vermediği Siirt Belediyesinde yaşanan birkaç yolsuzluğu burada sıralamak istiyorum:

Meclis üyelerinin son olarak geçtiğimiz günlerde yaptığı bir suç duyurusu var; kanalizasyon, içme suyu ve yağmur suyu altyapı çalışmalarında yolsuzluk yapıldığı ve yolsuzluğa göz yumulduğu iddiasıyla Gül, Çukurova İnşaat, Sistem Yapı İnşaat ile denetimden görevli müşavir firma olan Su Yapı firması hakkında Siirt Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundular. Kentin altyapı sorunlarının çözülmesi için dış kaynaklı kredi sağlandığını ve bu kredi ile altyapı işinin Çukurova İnşaat firmasına ihale edildiğinin belirtildiği dilekçede şöyle deniliyor: “Uluslararası ihale kurallarında yüklenici firma işin yüzde 30’undan fazlasını taşeronlaştıramaz.” Ancak Siirt’te tüm herkes bilmektedir ki işlerin tümü Belediye Başkanı Mervan Gül’ün akrabası Kazım Gül’e ait olan Akman şirketi tarafından yapılmaktadır. Arıtma tesisinin peyzaj işleri yapılmadığı hâlde ödemelerin çoğunluğunun yapıldığının tespit edildiğine işaret edilen suç duyurusu dilekçesinde bu erken ödemenin usulsüz yapılmasının nedeni de sorulmaktadır. Yaptıkları inceleme sonucunda içme suyu ve kanalizasyon borularının yan yana ve aynı hendek içerisinde yapıldığını fark ettiklerini belirten Meclis üyeleri, standartlara göre her iki hat arasında en az 50 santim mesafenin olması gerektiğini de vurguladılar. Ancak halkın sağlığın hiçe sayan, tehdit eden Mervan Gül, yolsuzluk yapmak adına kanalizasyon ve içme suyu şebekesini aynı hendeğe döşemeye devam ediyor. Çünkü Meclis üyelerinin suç duyurusu dilekçelerinde de belirttikleri gibi kanalizasyon için açılan hendekte içme suyu hattı döşeniyor, onun için de içme suyu hattı ve geri dolgu kazısı için verilen para cebe atılıyor. Meclis üyeleri bu çalışmalarla ilgili görüntülü tespitlerini de bir CD’ye kaydederek savcılığa ilettiler.

Siirt’teki yolsuzluklardan ikincisi: 23 Mayıs 2005 tarihinde yapılan park-bahçe temizlik, bakım, hizmet ihalesine yedi firma katıldı. İhale en düşük teklifi veren firmaya değil, Mervan Gül’ün akrabalarının yer aldığı Nimet temizlik firmasına verildi. AKP’li Gül bu iddiaların doğru olmadığını ileri sürdü ancak ihaleden bir ay sonra, 27 Haziran 2005 tarihinde söz konusu şirketin noter kanalıyla akrabası ve belediye satın alma sorumlusu Aydın Yolbaş’ın kardeşi Rıdvan Yolbaş’ı şirketin gelir gider yetkilisi olarak tayin ettiği ortaya çıktı.

Mervan Gül’ün üçüncü yolsuzluğu: Yine 2004 yılında şehir içi yol, sokak ve bulvar temizliği için açılan ihalede, en düşük teklifi veren firmaya değil, en yüksek teklifi veren firmaya ihale verilerek belediye zarara uğratıldı. İhaleyi alan Gelişim temizlik firmasında çalışıyormuş gibi görünen 10 işçinin ise aslında Siirt’te değil, Baykan ilçesinde ikamet ettiği ve çalışmadıkları tespit edildi. Hatta işçi olarak gösterilenlerden birinin Baykan Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Osman Gülümser olduğu da tespit edildi. Sigorta sicil numarası burada, bizde.

Mervan Gül’ün yaptığı yolsuzluklardan dördüncüsü: Değerli Milletvekilleri, Siirt Belediyesi hakkında soruşturma açılmasına neden olan TOKİ yolsuzluğunun açığa çıkmaması için AKP yıllarca direndi. Hazineden 22 bin YTL’ye alınan araziyi 4 kez el değiştirdikten sonra 170 kat fiyat farkıyla TOKİ’ye devreden Siirt Belediyesi hakkında soruşturma açılmasına İçişleri Bakanlığı izin vermedi. Ancak Danıştay 1. Dairesi TOKİ’nin dar gelirli yurttaşlar için Siirt’te yaptıracağı evlerin arazisini devlete 170 kat fazla fiyatla satmaya kalkan Gül hakkında yargılama iznini vermeyen İçişleri Bakanlığının kararının kaldırılmasına hükmetti.

Mervan Gül sadece devleti dolandırmadı, halkın hakkını da gasp etti çünkü TOKİ evlerini akrabalarına tahsis etti. Mervan Gül’ün doğum yeri olan Bostancık’ta TOKİ’nin yaptığı 62 konuttan 40’ı aynı soyadı taşıyan ve Mervan Gül’ün akrabaları olan kişilere satıldı; 17’sini de Mervan Gül’ün anne tarafından yakını olan “Tekin” soyadlı akrabaları aldı.

Söz konusu yolsuzlukla ilgili haber 2 Mart 2008 tarihli Hürriyet gazetesinde yer aldığında AKP’li Mervan Gül, kente gelen tüm Hürriyet gazetelerini satın alarak Siirt halkının bu yolsuzluğu öğrenmesini engellemeye çalıştı. Oysa tüm Siirtliler AKP’li Mervan Gül’ün yolsuzluklarını çok iyi biliyorlar. Zaten bu soruşturmanın açılmasına da onların şikâyetleri neden olmuştu.

Ardından yaptığı yalanlama açıklaması da şu anda Siirt Belediyesi İnternet sitesinde duruyor. Bu konuya ilişkin yaptığı yalanlama hâlâ Belediye sitesinde yayınlanmakta ama bu yalanlama bir anlamda itiraf anlamına geliyor. Konutların yapıldığı yerin kendi köyü olduğunu, bu nedenle kendi akrabaları dışında başka kimsenin oturmadığını ve bölgede bir köyden başka köylülerin ev satın alamayacaklarını, bu nedenle yaptığı bütün duyurulara rağmen kimsenin konutlara talip olmadığını, bu nedenle evlerin tümünü akrabalarına dağıttığını kendi sitesinden “yalanlama” adına koyduğu yazıyla itiraf ediyor.

Mervan Gül’ün yaptıkları bununla da bitmiyor. Bir diğer yolsuzluk iddiası ise naylon faturayla ilgili. Vergi denetmeni Oğuzhan Azılı tarafından yapılan inceleme sonucu hazırlanan 13 Kasım 2006 tarihli raporda Siirt’te oto yağlama ve yıkama işiyle uğraşan Seyfettin Şakar’ın Siirt Belediyesine kestiği 38 bin YTL tutarındaki faturanın sahte olduğu belirtiliyor. Şakar, verdiği ifadede faturanın kendisiyle hiçbir alakasının olmadığını, Mervan Gül’ün akrabası olan Mehmet Tekin tarafından düzenlendiğini belirtti. Kamu harcamalarından sorumlu olan Siirt Defterdarı Murat Yıldırım da 6 Aralık 2006 günü Belediye Başkanlığına vergi denetmeni Oğuzhan Azılı’nın tespit ettiği sahte faturalara ait tarih ve numaraların yer aldığı bir uyarı yazısı göndererek herhangi bir mal ve hizmet karşılığı olmaksızın sahte olarak düzenlenen bu faturaların bedelinin geri ödenmesini talep etti.

Değerli milletvekilleri; AKP’li belediyelerde yaşanan yolsuzlukları anlatmaya gerçekten zaman yetmez ama ben size Bitlis’te fıkra gibi bir konuyu da anlatmak istiyorum: Bitlis Belediyesi, 2006 yılı Aralık ayında bir ihale yapıyor, kilitli taş parke ihalesi, kaldırım yapılıyor. Aralık ayında kar altındaki Bitlis’te nasıl kaldırım döşendi? Bu ayrı bir soru ama gelin Belediye Meclisi Denetleme Komisyonunun hazırladığı rapordaki tarihlere bir göz atalım: İhalenin veriliş tarihi 18/12/2006, onaylanma tarihi 19/12/2006, iş bitirme tarihi 28/12/2006. Yani ihale bir ay içerisinde yapılmış, onaylanmış ve iş de bitirilmiş! Bir ay içerisinde hem de aralık ayı içerisinde Bitlis’teki kar altındaki kaldırımlara kilitli parke taşı döşemiş AKP’li Belediye Başkanı!

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Çok becerikliler, çok!

SIRRI SAKIK (Muş) – Çok başarılılar, çok!

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Çok başarılı, doğru!

Bingöl Belediyesinde yapılan yolsuzluklarla ilgili yaptığım araştırmalarda gerçekten işin içinden çıkılamayacak boyutta iddialar olduğunu gördüm ama burada, önemli gördüğüm birini sizlerle paylaşmak istiyorum: Doğu İlleri Kalkınma Birliği kapsamında yapılması planlanan atık su arıtma tesisi ihalesi yılan hikâyesine dönüşmüştür. 2 kez ihale yapılmış, birincisi iptal edildikten sonra 1 kez daha yapılmıştır. Avrupa Birliğinden alınan 1,5 milyon euronun nereye harcandığı, tesisin neden bitirilemediği sorularına Belediye Başkanı cevap verememektedir. Çöp toplama ihalesinden sayaç okuma ihalesine, atık arıtma tesisi ihalesinden kilitli taş imalat ve döşeme ihalesine, belediye iş hanının satışından yer altı çarşısının yapım ihalesine kadar neredeyse Bingöl Belediyesinin tüm ihaleleri ile hizmet ve mal alım işlemleri şaibeli olarak suçlanmaktadır. Bu iddiaları destekleyen bir diğer kanıt ise Bingöl Belediyesinin 20 trilyonu aşkın borç yükü altına sokulmasıdır.

Ortada hizmet yok ancak sürekli artan borç var. Peki, paralar nereye gidiyor? Tabii ki AKP yandaşlarına.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Bütün bunlar da Bingöl halkının gözü önünde oluyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, burada belediyelerle ilgili iftira anlamında şeyler, iddialar ileri sürüyor. Farklı şeyleri anlatıyor.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Ben söylüyorum, iftiraysa cevabını verirsiniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Burada olmayan konularla ilgili iddialarda bulunuyor.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Bu Kamu İhale Kurumu konuşuluyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Cevap verme hakkı olmayan kişiler hakkında iddialarda bulunuyor.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Hükûmetin denetleme yetkisini nasıl kötüye kullandığını, kendi mensubu partileri nasıl kayırdığını…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, burada konuşulan her şeyin burada olanlarla ilgisi olması da gerekmiyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Versinler mahkemeye varsa öyle bir şey varsa! Mahkemeye versin!

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – İlgili arkadaşlar cevap da verebilir.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hiç alakasız şeylerle, ilgimiz olmayan AK PARTİ’li belediyeler, genellemeler diye…

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – … yolsuzluklarına nasıl göz yumduğunu anlatıyorum buradan.

BAŞKAN – Sayın Kışanak

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Bu yolsuzluklara neden zamanında Hükûmetin soruşturma izni vermediğini anlatıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kışanak

ASIM AYKAN (Trabzon) – Diyarbakır’a bak, Diyarbakır’a!

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Bunları bu halk duyacak, duyacak ki önümüzdeki seçimlerde size oy vermeyecek. Bunları anlatacağız varsa…

ASIM AYKAN (Trabzon) – Diyarbakır’a baksana

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Ben çok iyi biliyorum eğer DTP’li belediyelerde bu iddiaların binde 1’i kadar bir iddia olsaydı hepsi şu anda cezaevinde olacaklardı, eğer binde 1’i kadar iddia olsaydı… Ama bütün bu iddialara altı yıldır AKP Hükûmeti kulaklarını tıkıyor, bütün soruşturma taleplerini geri çeviriyor, izin vermiyor, yargılamanın önünü açmıyor. Onun için ben bunları burada ifade edeceğim.

Değerli milletvekilleri, madem belediyelerinkinden sıkıldınız, o zaman, biraz da AKP’nin yönetimindekilerden bahsedeyim.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Lütfen biraz dikkatli konuşun, lütfen.

BAŞKAN – Sayın Kışanak, lütfen…

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Silivri Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinde imar değişikliği karşılığında…

BAŞKAN – Ama, bütçe üzerinde hiç konuşulmadı…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bütçeyle alakasız bir şey değil ki!

BAŞKAN – Ne alakası var bunun bütçeyle? Ne alakası var?

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – … 1 milyon dolar alarak iş takipçiliği yaptığı ortaya çıkan AKP Genel Başkan Yardımcısı ve MYK üyesi, MYK yardımcısı Şaban Dişli partideki görevinden istifa etmek zorunda kaldı.

Değerli milletvekilleri, Şaban Dişli’nin partideki görevinden istifa etmesi yetmez, milletvekilliğinden istifa edip kendisini yargının denetimine açması lazım ve Şaban Dişli’nin yaptığı yolsuzluk sadece kendisini bağlamaz çünkü AKP’nin Genel Başkandan sonra ikinci adam sıfatındaki, konumundaki bir kişidir, bizzat AKP’yi ve Başbakanı da bağlar bu iddialar. Bu iddiaların gerçek olup olmadığını gerçekten öğrenmek istiyorsak ki Hükûmetin

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kışanak, son dakikanızı bari bütçeyle ilgili konuşun.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Bunlar bütçe değil de ne Sayın Bakanım!

Teşekkür ediyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Şaban Bey gelsin, kendisini savunsun. Ne var yani! Şaban Bey gelsin…

AHMET YENİ (Samsun) – Siz mi yargılıyorsunuz?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Olur mu öyle şey? Şaban Bey gelsin, cevap versin. Allah, Allah!

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Bütçeyle ilgili konuşmak için o kişilerin burada olması mı lazım?

BAŞKAN – Dinliyoruz efendim. Bir şey demedik.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Ben, o zaman son birkaç cümleyle şunu söylemek istiyorum: Deniz Feneri davasıyla ilgili olarak AKP Hükûmetinin tutumu, gerçekten de bu konuyla kendisinin bir alakası olup olmadığına dair halkımızda çok iyi kanaatler uyandırmasına neden olacak bir tutumdur.

Şu sözle konuşmamı bitirmek istiyorum: Halkımız arasında çok güzel bir deyim var: “Deveyi havuduyla yutmak.” Sözlükteki karşılığı da “Halkın gözü önünde, açıkça yolsuzluk yapmak.” Bu söz, bence her şeyi açıklıyor, AKP Hükûmetinin icraatlarını açıklıyor ve halkımız “Durmak yok, yola devam.” sloganının aslında “Durmak yok, istismara devam.”, “Durmak yok, yolsuzluğa devam.” anlamına geldiğini çok iyi biliyor. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kışanak.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı, biraz önce, konuşmasında belediye başkanlarımızla ilgili doğruluğu ispat edilmemiş, kamuoyunun bilmediği konular hakkında iddialarda bulundu ve bunu partimize bağlamaya çalıştı. İzin verirseniz, bu konuda bir açıklık getirmek istiyorum.

BAŞKAN – Yerinizden, bir dakika veriyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Grubumuzu itham ediyor.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, muhalefetin yaptığı bütün konuşmalar Hükûmetin politikalarının eleştirisi üzerinedir. Bu durumda, her konuşmadan sonra iktidara söz verilmesi lazım.

BAŞKAN – Efendim, şimdi, doğru…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı, AK PARTİ Grubunu hedef alarak bunu söylüyor.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, muhalefetin yaptığı ve hükûmeti hedef almayan bir konuşma var mı?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Şaban Bey nerede, Şaban Bey?

BAŞKAN – AK PARTİ’yi suçlama var burada.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bizim vereceğimiz cevaptan niye bunlar gocunuyorlar?

BAŞKAN – Efendim, yerinizden vereyim, lütfen...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, grubumuzu itham ediyor, ilzam ediyor.

BAŞKAN – Yerinizden iki dakika vereceğim size efendim.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bunun önünü açarsanız her konuşmadan sonra iktidara söz vermeniz lazım. (Gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, grubumuzu itham ediyor.

BAŞKAN – Buyurun efendim, yerinizden vereyim, yerinizden. (DTP sıralarından gürültüler)

Sayın Elitaş, mikrofonu açalım, yerinizden verelim efendim, lütfen… (Gürültüler)

Açık mikrofonunuz, lüften

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Bakan cevap vermeyecek mi zaten efendim?

BAŞKAN – Verecek ama şahsiyat yapıldı AK PARTİ’yle ilgili.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Şaban Bey nerede, Şaban Bey?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Şaban Dişli gelsin, cevap versin.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurun.

III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, konuşmasında partisine sataştığı iddiasıyla konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önce DTP Grubu adına konuşan konuşmacı, konuşmasının son on dakikalık kısmında Siirt Belediyesi, Bitlis Belediyesi, Bingöl Belediyesi ile ilgili iddialarda bulundu. Bu iddialar…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Bunun AKP Grubuyla ne alakası var Sayın Başkanım? Grubu mu itham ediyor?

BAŞKAN – Grubu değil parti itham edildi. Bakanları itham etti efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Grup Başkan Vekiline şunu hatırlatmak isterim: “AK PARTİ Grubuna dâhil” diye burada cümleler kullandı.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, AKP döneminde 805 proje soruşturma geçirdi.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, yani biliyorsunuz ne konuştuğunu, siz de biliyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmacısını dikkatli şekilde dinlesin, biz burada dikkatli şekilde dinledik. Açıkçası, ispat edilmemiş, doğru olduğu beyan edilmemiş veya tespit edilmemiş şeyleri Türkiye Büyük Millet Meclisinin kürsüsünden burada olmayan insanlar hakkında iftira atmayı yanlış buluyorum. Bununla ilgili yapılacak, mercilere, kurumlara gidip dava açmak, onlarla ilgili kararı beklemek.

İkincisi: Genel Başkan Yardımcımızla ilgili. Mahkemeye müracaat etmesi, milletvekilliğinden istifa etmesiyle ilgili konu ise bakınız, Genel Başkan Yardımcısı Sayın Şaban Dişli’yle ilgili olan kısım, dava sonuçlanmış. Sonuçlanmış bir dava başka bir siyasi parti milletvekili tarafından gündeme getirilmiş ve herhangi bir dava açılmamıştır. Burada, biz bu konuyu, açıkçası olmayan kişiler hakkındaki isnatları, iftira niteliğinde söyleyenleri kınıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, DTP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Anlaşıldı efendim. 

AYLA AKAT ATA (Batman) – İzin verseydiniz yargı yolu açılıp ispat edilirdi.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan…

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Yargıda mahkeme karar versin…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan… (DTP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Buyurun…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bakın, grubumuza ithafen iftira attığımızı belirterek…

BAŞKAN – Ya, siz de “iftira” dediniz o da “iftira” dedi. Karşılıklı iftira…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim, söz vermeyeceğim, hayır efendim söz vermiyorum. (DTP sıralarından gürültüler)

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, iftira attığımızı belirterek grubumuzu itham ediyor, usulle ilgili söz istiyorum.

BAŞKAN – Vermiyorum efendim, vermiyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) – Biz de yerimizden söyleyeceğiz. Sayın Hatibin söylediklerini Başbakanınız teyit etti, Bitlis’i, Siirt’i, Bingöl’ü aday göstermeyeceğini söyledi. Gerekçesi nedir? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Göstermeyebilir, sana ne?

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, 63’üncü maddeye göre, uyguladığınız usulle ilgili söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Vermiyorum, lütfen oturun yerinize.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Usulle ilgili söz istiyorum.

BAŞKAN – Oturur musunuz yerinize! (DTP sıralarından gürültüler)

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – İtham ettiler, usulle ilgili söz istiyorum.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Esfender Korkmaz…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Usulle ilgili söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Efendim, sataşmadan söz vermiyorum size, 69…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, usulle ilgili söz vermek zorundasınız.

BAŞKAN – Usul yok efendim.

Buyurun efendim, buyurun.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, usulle ilgili söz istiyorum.

BAŞKAN – Ne usulü? Usulde ne usulsüzlük var?

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Hatalı bir usul uyguluyorsunuz efendim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) – Senden öğrenmeyecek!

BAŞKAN – Hayır, hiçbir şey uygulamıyorum efendim, hiçbir şey uygulamıyorum.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Hatalı bir usul uyguluyorsunuz Sayın Başkan. Bu nedenle, usulle ilgili söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Korkmaz, buyurun efendim.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, usulle ilgili söz vermek zorundasınız.

BAŞKAN – Veririm efendim, buyurun yerinize oturun.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Benim ısrarım üzerine yapmanız gereken şey oylamaya tabi tutmaktır. Bu usulü hatalı bir şekilde uyguladınız. Bu nedenle 63’üncü maddeye göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Hatalı uygulamadım efendim, sataşma var diye söz verdim.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Usulle ilgili söz talebimiz var, yapmanız gereken oylama yapmaktır, ısrar ediyorum. Hatalı usul uyguladınız, 63’üncü maddeye göre usul hakkında konuşmak istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bu talebimizi yerine getirmek zorundasınız,

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Bu, takdirinize bağlı bir durum değil.

BAŞKAN – Efendim?

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Takdirinize bağlı bir durum değil. Usulle ilgili söz talebimiz var.

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen yerinize oturur musunuz; bakalım ne konuşacaklar.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Bu şekilde davranamazsınız Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, konuşun. (DTP sıralarından alkışlar)

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Hata yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Buyurun, gösterin bakalım hatam nerede; size göre hata, nerede hata bakayım.

IV.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- İktidar partisinin, her eleştiriye cevap vermek gibi bir hakkı olmamasına rağmen buna fırsat verdiği iddiasıyla, Başkanın tutumu hakkında

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, öncelikle grubumuz adına bir söz talebinde bulunulduğunda Sayın Başkanın yapması gereken, bunu, bu ısrara karşı oylama yapmaktı. Dolayısıyla, bu konuda hata yapılmıştır.

BAŞKAN – Biz hata yapmadık çünkü usule aykırı bir şey yapmamıştık efendim.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Usule aykırı bir işlem yapılmıştır.

BAŞKAN – Hayır efendim, hayır.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Yani, eğer bir grup sözcüsü sataşmayla ilgili söz talebinde bulunuyorsa, açıklama yapma ihtiyacı hissediyorsa, burada yapılması gereken, Sayın Başkanın bu talebi oylamaya tabi tutmasıdır.

BAŞKAN – O zaman Sayın Elitaş’a da oylama yapmam lazımdı.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – O konuda da yapabilirdiniz Sayın Başkan, bu konuda bir engel yoktu.

BAŞKAN – O zaman ona da yapmam lazımdı efendim.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Bu konuda bir engel yoktu.

Dolayısıyla, Sayın Başkan bir usul hatası yapmış ve bu nedenle…

BAŞKAN – Siz göre…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – …İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine göre usul hakkında bir tartışma…

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Kaç dakika Sayın Başkan?

BAŞKAN – Süreniz çalışıyor, süreniz çalışıyor.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Tamam Sayın Başkanım, herhâlde dokuz dakikam var.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – On dakika ya!

BAŞKAN – Süreniz çalışıyor, buyurun.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, sayın milletvekilleri, burada…

BAŞKAN – Yalnız, yeni bir sataşmaya mahal vermeyin, bakın söz veririm o zaman, siz rahatsız olursunuz.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın milletvekilleri burada görüşlerini açıklarken kendi partisinin politikaları doğrultusunda bütçeye yaklaşımlarını bazen somut örneklerle eleştirerek, bazen somut örneklerle önerilerini sunarak konuşmalar yapıyorlar ve yaklaşık on gündür burada yapılan konuşmaların tamamı da Hükûmetin bütçe politikalarına veya genel politikalarına dair eleştirilerdir. Dolayısıyla üç muhalefet grubunun da, hatta grubu olmayan sözcülerin de yaptığı konuşmaların tamamının hedefi Hükûmettir, olması gereken budur. Yani burada Hükûmetin politikaları, bir yıldır uyguladığı bütçeyle ilgili eksikleri burada tartışılıyor. Dolayısıyla Hükûmeti hedef alan bir konuşmanın sataşma olduğu iddiasıyla iktidar grubu sözcüsüne söz verilmesi başlı başına bir usul hatasıdır. Yani burada İktidar eleştirildi diye Divanın “Efendim, söz hakkı doğdu İktidara.” demesi başlı başına bir usul hatasıdır.

BAŞKAN – İktidara ilk defa ben söz vermedim efendim; her gün veriliyor söz, her gün veriliyor.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – İktidar eleştirilmedi arkadaşlar. Yanlış bir şey söylüyorsunuz.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, İktidarın…

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Burada bulunmayan insanlar hakkında konuşuyorsunuz.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Kusura bakmayın ama, burada sadece milletvekilleri ve şu anda salonda bulunanlar eleştirilir diye bir usul mü var?

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Parti grubumuz eleştirildi.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Böyle bir şey mi var? İyi, biz o zaman şu anda İçişleri Bakanını eleştiremeyiz. Niye? Kendisi yok burada. Böyle bir usul mü var?

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – 340 kişiden 11 kişi oturuyor. Kimi eleştireceğiz, 11 kişiyi mi?

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Böyle bir şey yok. Dolayısıyla bir politikanın veya bir uygulayıcının eleştirilebilmesi için burada olması da gerekmiyor. Sayın Bakanın söz hakkı var, Hükûmet adına birazdan söz hakkını kullanacak.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bakan yok ki ya! Nerede Bakan?

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Muhalefet temsilcilerinin yaptığı açıklamalara dair, bürokratlar kendilerini bilgilendirir, kendisi de gelir der ki: “Hayır, Siirt Belediye Başkanımız yolsuzluk yapmamıştır, Bingöl Belediye Başkanımız yapmamıştır.” Bu şekilde işliyor usul.

Şimdi, burada iddiada bulunan, görüşlerini ifade eden herkese “İftira attı.” şeklinde bir yakıştırmayla bir tartışma yürütülecekse bunun hiçbir anlamı yok, bu tartışmanın hiçbir anlamı yok. Yani buradaki açıklamaların, burada yapılan konuşmaların saiki, nedeni iftira atmak mıdır, yoksa… Burada bir tartışma açarak “Evet, bizim bu iddialarımız var. Hükûmetin bu konuya ilişkin vereceği cevaplar varsa buyursun, Sayın Bakan burada Hükûmet adına açıklamalarını yapsın tartışmasıdır. Eğer muhalefet partileri belediyelerle ilgili de burada tartışma yürütemeyecekse, bütçe gibi önemli bir konuda ve Kamu İhale Kurumunun tartışıldığı bir başlıkta belediyelerin ihalelerini tartışamayacaksa ve bu konuda öne sürdüğü iddialar Sayın Sözcü tarafından “iftira” olarak addedilecekse burada tartışma yürütmenin hiçbir anlamı yok, hiç kimse bir şey konuşamaz. Ne diyeceğiz o zaman?

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – İddialarını ispat etmesi lazım.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Burası mahkeme mi Sayın Vekil? Savcı, hâkim, yargıç mı var? “Efendim, burada iddialar ispatlanmazsa kimse konuşamaz.” İddialarını ortaya koyuyor.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Belgeli konuşacaksın.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Belgelerini sayılarıyla birlikte, tarihiyle, sayısıyla birlikte -kafadan da atmıyor, tarihiyle, sayısıyla birlikte- ortaya koyuyor. İlle de kesinleşmiş bir mahkeme kararı olacak, ondan sonra sayın vekiller çıkacak burada “Efendim, şu, şu, şu yapılmıştır…” Böyle bir şey de yok. Böyle bir şey de yok.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Doğrusu o tabii.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Dava açılmasına izin de vermiyor Bakan.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Burada yapılan konuşmaların bir amacı da denetimdir değerli arkadaşlar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bakan izin vermiyor dava açılsın diye.

AHMET YENİ (Samsun) – Siz niye müdahale ediyorsunuz?

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Burada yapılan sadece yasama faaliyeti değil, denetim faaliyetidir aynı zamanda. Yürütme üzerinde denetim yetkisi vardır Meclisin. Dolayısıyla yürütmenin, merkezî hükûmetin veya yerel yönetimlerin denetlenmesi de buradaki tartışmalarla yürütülür, ortada kesinleşmiş bir mahkeme kararının olmasına gerek yok. Sayın milletvekilleri çıkarlar, burada merkezî hükûmetin veya yerel yönetimlerin pratiklerine ilişkin eleştirilerini söylerler. Bu da bir denetim yolu, denetim mekanizmasıdır aynı zamanda. O denetimi buradan başlatma, buradan o basıncı oluşturma gibi bir hakları vardır milletvekillerinin.

Bu nedenle “Efendim, kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan, bir konuda verilmiş bir hüküm olmadan gelip burada konuşma yapılamaz.” gibi Sayın Milletvekilimize yönelik sataşmaları da, özellikle iftira yönlü ve Sayın Sözcünün kınamaya kadar götürdüğü bu tutumunu doğru bulmadığımızı ifade ediyoruz.

Şimdi, Sayın Başkanın da bu konudaki tutumunun bu tartışmaya yol açtığını belirtmek istiyorum. Usul hakkında söz aldım. Başta da ifade ettim değerli arkadaşlar, ortada bir sataşma yoktu, İktidar Sözcüsüne söz verilmesinin hiçbir gereği yoktu. Eğer bunun önü açılırsa her konuşmacıdan sonra “Efendim, bizim şu bakanlığımızla ilgili sataşma oldu, şu müdürlüğümüzle ilgili itham oldu.” deyip her seferinde iktidara konuşma hakkı verilmesi lazım. O hatalı bir usuldü.

İkincisi: Bize yönelik iftira ve kınama açıklamasından sonra bizim söz talebimizin karşılanması gerekirdi. Eğer bu konudaki ısrarımıza karşı Sayın Başkan söz vermeme yönünde bir düşünceye sahipse, bunu Genel Kurulun onayına, oylamasına sunmalıydı.

Bu aşamaları yapmayan, uygulamayan Sayın Başkan 63’üncü maddeye göre usul hakkındaki tartışmamıza da izin vermiyordu.

Dolayısıyla, bu konuyu tartışmak üzere söz aldım. Sayın milletvekillerinin buradan yaptığı eleştirilere, Hükûmetin, iktidar grubunun daha hoşgörülü, daha toleranslı olmasında büyük fayda görüyoruz.

Bu eleştirileri buradan peşinen mahkûm etmek yerine değerlendirip daha doğrusunu, daha iyisini hep birlikte nasıl yapabiliriz şeklindeki bir yaklaşım, bizler açısından da kendileri açısından da daha sağlıklı bir yaklaşım olur diye düşünüyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Kaplan…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz? Tutumunuz hakkında, ben de lehinde belki konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen… Bakın…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, tutumunuz hakkında görüşme açtınız…

BAŞKAN – 2 kişiye söz verme mecburiyetim var efendim. Siz oturur musunuz yerinize. 63’üncü maddeye göre 2 kişiye söz verme mecburiyetim var.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tutumunuz hakkında mı söz verdiniz?

BAŞKAN – Tutumum hakkında efendim; aleyhinde, evet.

Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis Başkanlık Divanının hatalı uygulamaları olduğu zaman İç Tüzük 63’üncü maddeye göre usul tartışması açılır. Bu, usuldendir. İki lehe, iki aleyhe konuşulur ve bu konuda sonuçta bir karara gidilir.

Zaman zaman burada bazı tartışmalar yaşıyoruz. Aslında tadında bırakılırsa -çok açık söylüyorum- demokrasinin rengidir, tadıdır, tuzudur, konuşulur ama iktidar partilerini muhalefetin eleştirmesi… İsmi üstünde, muhalefettir. Muhalefet olan bir partinin kalkıp iktidara, sen iyi yaptın, iyi yönetiyorsun, iyi götürüyorsun, Türkiye’yi “take off” uçuşa kaldırıyorsun; bütçe açığı yok, faiz yok, işsizlik yok, her şey güllük gülistanlık, fakir fukara yok. Her şeyi söyleyip burada hoşunuza gidecek sözler söyleyecek diye sanmak… Bu gerçekten kabul edilir bir davranış değil.

Burada kürsüye gelen hatip her türlü iddiayı konuşur. İddia eğer bir belgeye dayalıysa… Değilse Türkiye’de hukuk vardır. Hukuk, yargı, bağımsız yargı eğer kişileri ilgilendirenler açısından bir sorun varsa zaten onun gereğini yapıyor.

Şimdi, buraya çıkıyoruz zaman zaman bir kelime ediyoruz, arkadan kıyamet kopuyor. Bakın, çok basit bir şey söyleyeceğim: Kendimiz, on yedi aydır Meclisteyiz. Bir gün Bütçe Komisyonunda “bu Mecliste bulunmak” dedim. “Bu Mecliste bulunmak” kelimesini kullandım, kıyamet koptu. “Sen nasıl ‘Bu Meclis’ dersin!” Ben şaşırdım niye arkadaşlar itiraz ediyor diye. Sonra 23 Nisan Bayramı’nda liderler burada konuştu; Sayın Baykal, Bahçeli, Erdoğan, Ahmet Türk ve inanın o gün üşenmedim not tuttum, liderlerimiz 75 defa “Bu Meclis” diye, bu kelimeyi kullanmışlardır.

Bakın “Bu Meclis” dedim, kıyamet koptu, üstüme yürüdü arkadaşlar ama 4 tane lider burada 75 defa “Bu Meclis” dedi. Birbirimize tahammül edeceğiz.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Devamı neydi?

AHMET YENİ (Samsun) – Halil Ağabey, sen oradaydın.

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Arkası neydi, onu bilmiyorum

HASİP KAPLAN (Devamla) – Halil Bey biliyor, doğru diyor.

Şimdi bakın, gerçekten bir hanımefendi milletvekili burada kürsüde konuşurken sizlerden daha nazik olmanızı isterim. Bakın, demin bir espri yaptı arkadaşlarım.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Nasıl bir nezaketsizlik yapıtı ki, yani…

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın… Sayın Bayramoğlu dinleyin, bakın. Dedi ki: “Hasip Bey, bugün sakindin.” Dedim ki: “Tek kadın bakanımız burada, dikkat ediyorum. Geçen de bütçesinde konuşurken…” Ben, Türkiye’de bir nezaket, bir saygı gereği…

Şimdi, burada muhalefet konuşur. Çıkarsınız, her partinin, her grubun konuşma hakkı vardır. Üstelik, İktidarsınız. Bakan, Bakan da konuşuyor, soru-cevap var, ona da cevap veriyor. Sizin bizden 10 kat, 20 kat fazla hakkınız var.

Şimdi, bu Başkanlık Divanının uygulamalarının hepsini sineye çeke çeke öyle bir duruma geldik ki her konuşmamıza bir ayağa kalkış görüyoruz.

Arkadaşlar, sizler grup başkan vekillerisiniz, sizin vicdanınıza… Bir şey söyleyeceğim: Yurt dışına yapılan gezilerle ilgili İç Tüzük’ün amir hükmü çok açık, “Her parti grubundan bir kişi bulunur.” diyor, İç Tüzük çok açık. Bugüne kadar hiçbir dış geziye partimiz çağrılmamıştır. Şimdi, trilyonlarca bu Meclisten harcama yapılıyor. Bu İç Tüzük hükmü çiğneniyor. Biz çok sabırlı bir partiyiz. Samimi söylüyorum, açık söylüyorum ve çok büyük haksızlıklarla karşı karşıyayız.

Burada, ben geçen gün Kürtçe bir deyim kullandım, halk deyimidir. Osmanlıcadan Türkçeye geldik ama burada bilinmeyen bir dil olarak tutanaklara geçti. Buna kim karar veriyor? Meclis Başkanlığı mı? Peki, Orta Doğu’da 40 milyonun konuştuğu, “bilinmeyen bir dil” olan Kürtçe… Ocakta TRT 6 bilinmeyen bir dilde mi yayın yapacak? Şimdi, ben soruyorum size: Buraya Şaron geliyor İbranice konuşuyor, geçiyor tutanaklara. Abbas geliyor Arapça konuşuyor, tutanaklara geçiyor. Clinton geliyor İngilizce konuşuyor, tutanaklara geçiyor. Ben bu topraklarda büyüdüm, bu yaşıma geldim ben ana dilimi konuşuyorum bu tutanaklara geçmiyor. Meclis Başkanlığına da soru önergesi verdim cevap alamıyorum. Yetmedi, Başbakana verdim, soru önergesi verdim, cevap almadım. Bilinmeyen bir dil varsa Allah’tan korkun. Bakın, Ape Musa’nın, Musa Anter’in mahkemede söylediği bir şey var: “Tavuklar bile bir darı parçası gördüğü zaman birbirine hitap ederler: ‘Gıt, gıt, gıdak.’ üç kelimelik dilleri var.” diye. Yani şimdi Ahmed-i Hani’yi, Fakiye Teyran’ı, Melaye Cıziri’yi, Dohuk’taki Kürt üniversitesini, Erbil’deki Kürt üniversitesini, Süleymaniye’deki Kürt-Ermeni üniversitesini, Moskova’daki Rusya’da açılan Kürt filolojilerini, Sorbonne’da açılan Kürdoloji enstitülerini, Londra’da açılan Kürt enstitülerini… Sonra da Türkiye’de milyonlarca insanınızın konuştuğu bir dili buraya “bilinmeyen bir dilde” diye veya nokta nokta geçirmek Meclis Başkanlığının tasarrufu değil midir? Bu usulsüzlükleri sinemize mi çekelim? Her yapılan haksızlığın karşısında hazır duruşa mı geçelim? Ama azıcık iğneyi batırdığımız zaman kıyamet kopuyor. Muhalefet edeceğiz, bakın, söyleyeceğiz. Ha bazen tatlı olacak, bazen sert olacak, bazen hoşunuza gitmeyecek ama biz bu demokrasiyi, bu ülkede çok sesliliği, farklılığı yaşatmak zorundayız. Hep “Tek, tek…” diye diye tekliğe alıştınız, kendi sesinize alıştınız. Ben bugün gazetenin birinde şunu okudum, sanıyorum bugünkü gazetelerde: İsmet Paşa Atatürk’e geliyor, diyor ki: “Şu azınlıklarla ilgili bir yasa çıkaralım, susturalım veya şey yapalım.” Atatürk “Dur bakalım, hazırlıklı değilim, hele git, biraz sonra gel.” diyor, çağırıyor oradakileri “Bahçedeki bütün çiçekleri koparın yalnız laleler kalsın.” diyor ve İsmet İnönü geldiği zaman “Ne istiyorsun? Buyur bahçe işte.” diyor, “Bir tek çiçek, lale kalmış, bunu mu istiyorsunuz?” diyor. Bakın, çok seslilik demokrasinin rengidir, çoğulculuk, katılımcılık.

Ben burada, bu Mecliste şuna üzülüyorum: Üsluba, küfre, yani gerçekten daha iki gün önce burada kullanılan üsluplara. Ben Meclis Başkanlık Divanının biraz bunlara karşı tavır almasını da istiyorum, usulsüzlüklerinin giderilmesini… Bu kelimeler, bilinmeyen bir Kürtçe tutanaklara girmiyor ama en yakası açılmadık küfürler tutanaklara geçiyor. Bunun düzeltilmesi lazım. Meclis Başkanlık Divanını İç Tüzük’ü uygulamaya davet ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Buyurun.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Ben, Meclis Başkanlığımızı özellikle bilinmeyen dil konusunda özür dilemeye, Kürtlerden özür dilemeye davet ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar) Ve buradan hepinizden bir saygı, bir sevgi… Ama ne olur, küfürler, ne olur küfürler olmasın. Ne olur, ağır küfürler yapmasın kimse, birbirimizin yüzüne bakabilelim aynı uçakta, aynı lokantada, aynı sokakta karşılaştığımız zaman.

Sayın Başkan, sizi de bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum. Bu dış gezileri de düzeltmezseniz sizinle de mahkemelik oluruz. Bunu da açık açık söylüyorum. Çok açık söylüyorum. Onlarca, yüzlerce dış geziye Tüzük’ün amir hükmüne rağmen DTP Grubu dâhil edilmemiştir. Bunu, bu konuda uyarıyorum.

Teşekkür ediyorum sabrınız için Başkan, ama ne olur muhalefetin biraz eleştirisine de tahammül ve olgunluk.

Teşekkür ediyorum.

Saygılarımla. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan.

Birleşime bir saat ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 13.07

 

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.12

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, oturuma ara vermeden önce bir usul tartışması açtınız 63’üncü maddeye göre.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, İç Tüzük 63’e göre söz talebimiz var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – 63’üncü maddeye göre 2 lehte, 2 aleyhte söz vereceksiniz. Şimdi, 2 tane aleyte söz verdiniz. Ben de lehte söz istiyorum efendim.

BAŞKAN – Şimdi, bakın, Kamer Bey, Sayın Genç, yani sırf sizi lehte dinlemek için size söz veriyorum efendim. Yani ilk defa böyle lehte konuşacaksınız diye söz veriyorum.

Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım… Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sizi de çağıracağım efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, bizim yazılı müracaatımız var.

BAŞKAN – Tamam, efendim. Gelsin konuşsun bakalım. Lehinde konuşacağı için ben çok mutluyum bugün.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, bizim yazılı müracaatımız var.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen müdahale etmeyin benim yönetimime, ben söz veriyorum.

Buyurun Sayın Kamer Genç. Ama lehinde konuşmazsanız konuşmanızı keserim, onu da söyleyeyim size.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Lehte konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aleyhte konuşursa mikrofonu kapatırım efendim. Benim için tarihî bir gün bugün. Kamer Bey benim için lehimde söz almış.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi benim izlediğim kadarıyla burada bir grup sözcüsü konuşurken iktidara çattı veya AKP Grubuna çattı. Sayın Başkan da AKP Grup Temsilcisinin söz istemesi dolayısıyla sataşmadan söz verdi. İç Tüzük’ün…

BAŞKAN – Sataşmadan söz vermedim, yerinden açıklama yaptı efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani o da sataşmadan sayılır.

BAŞKAN – Yerinden, oturduğu yerden açıklama yaptı.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, Sayın Başkan, o da sataşma yani. Yani konuşma ya kürsüden yapılır ya yerinden yapılır. Yani o bakımdan, bizim uygulamalarımız da böyle.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç. Devam edin o zaman, devam edin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani neyse, yerinden söz verdiniz.

Bence Başkanlığın bu uygulaması gayet doğal. Çünkü İç Tüzük’te hüküm var. Diyor ki: Yani sataşma olduğu zaman sataşılan kişiye veya gruba söz verilir. Ha, çok ısrar ederse, Başkan ben o kanaatte değilim der de ısrar ederse sataşma olduğunu iddia eden kişi, o zaman Başkan Genel Kurulun oyuna sunar. Genel Kurul sataşma vardır veya yoktur diye bir karar vermediği takdirde… “Yoktur” derse zaten biter, bu İç Tüzük hükmü böyledir.

Sayın Başkanımızın bu yöndeki uygulaması gayet yerindedir. Dolayısıyla Başkanlık Divanının bu noktada tenkit edilmesi bence hata. O bakımdan bu uygulamanız yerinde.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Başkanı kutluyorsun yani.

BAŞKAN – Buraya kadar iyi efendim, tamam.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, gerçek tabii bu. Ancak, müsaadenizle bir iki şeyi daha ilave etmek istiyorum.

Yalnız, grubunuz da sizi zor duruma düşürüyor. Nasıl şey ediyor? E siyasi bir iktidarsınız, altı senedir iktidardasınız. Hakikaten, çok tenkit edilecek icraatlarınız var. Şimdi, sizin her şeyde çıkıp da Başkanlık Divanına “Efendim, bana sataştı, söz verin.” demeye hakkınız da yok yani. Ortada fiili durumlar varken Başkanlık Divanındaki arkadaşları da zor duruma sokuyorsunuz; zor duruma sokmamanız lazım. Zor duruma sokmamanız için de…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Muhalefetin eleştirilerine tahammülü olacak.

KAMER GENÇ (Devamla) – …grup başkan vekillerinin, özellikle iktidar partisi grup başkan vekillerinin bu kadar ısrarcı olmaması lazım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, biz milletvekiliyiz, bütçe müzakereleri yapıyoruz. Eskiden bütçe müzakereleri bu kadar dar bir kalıp içinde yapılmıyordu. Burada milletvekilleri çıkıyordu, enine boyuna fikirlerini söylüyordu, soruları soruyordu. Ama maalesef, bu tamamen ortadan kaldırılmış. Şimdi vatandaş bana soruyor: “Kamer Bey, sen niye konuşmuyorsun?” Yok, söz hakkımız yok. “Yoksa AKP’liler seni susturdu mu?” diyorlar. Yahu kim beni susturur kardeşim? Ama söz hakkı yok. Söz hakkı olmayınca… Biz İç Tüzük’e saygılı bir kişiyiz. Mesela, dün burada Enerji Bakanlığı bütçesi müzakere ediliyordu. Şimdi, Sayın Osman Pepe’nin oğlunun kurduğu bir 300 milyon…

BAŞKAN – Sayın Genç, bakın…

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir şey söyleyeceğim de…

BAŞKAN – Bakın, düne geçmeyelim, bugünle ilgili…

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, biz bugünde kalıyoruz.

BAŞKAN – Dün dündür.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, bakın, biraz önce 2 DTP’li arkadaşımız çıktılar, her şeyi konuştular. Ama bana o kadar da ambargo koymayın, rica ediyorum; bu kadar lehinizde de konuşuyorum.

BAŞKAN – Çok iyi gidiyorsunuz, teşekkür ederim ama lütfen aynı düzeyde devam edin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, yani, yine bir şey söyleyeyim: Mesela, orada bir 300 milyon liralık tersane kurulmuş.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Yalova’dakini sor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu tersanede Sayın Enerji Bakanının oğlunun hissesi var mıdır yok mudur? Ben bunu soracaktım.

Yine, mesela, bakın, Sağlık Bakanlığında şimdi bir karar alınmış: Devlet…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Varsa bize ne?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim var, var, biliyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bize ne?

KAMER GENÇ (Devamla) – Var, var. Yani, neyse…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bizi ne ilgilendiriyor?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, ben, muhatabına soruyorum işte.

BAŞKAN – Bakın, Sayın Genç, yine, karşı taraf cevap veriyor size. Şimdi, lütfen, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, ayrıca, Sağlık Bakanlığı bir karar almış: Devlet hastanelerine ve üniversite hastanelerine giden vatandaşlardan 3 lira muayene ücretini alıyor, özel hastanelere gidenlerden 10 lira alıyor. Bu ne demektir? Bu tamamen özel hastanelere asgari ücretli, fakir insanların gitmesini önlüyor. Bunun bir de uzun devrede bir amacı vardır. Yani, bu özel hastaneleri biraz iflas noktasına getirip, ondan sonra, zaten, piyasada bu özel hastaneleri toplayan bu İktidara yakın birkaç kişi var, bunları böyle toplayacaklar, ondan sonra da, bunu böyle… Neticede, hem vatandaş özel hastaneye gidemiyor, çünkü devlet hastanesinde çalışan doktor da mütehassıs, özel…

BAŞKAN – Şimdi bunun tutumla ne alakası var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama şimdi oraya geleceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gelecekseniz bir an evvel gelin, süreniz bitiyor.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama şimdi, Sayın Başkan, şimdi…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Başkanın tutumuyla ne alakası var?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Cari giderleri de devlet ödüyor üstelik. Haksız rekabet.

KAMER GENÇ (Devamla) – Tabii, öyle gidiyor. Sonra, bu faturaları da, eczanelere diyorlar “Siz tahsil edin.” Yani, o kadar kötü uygulamaları var ki.

Hayır, bir milletvekili olarak, Sayın Başkan, yani, biz de, Başkanlık Divanının milletvekilinin haklarını korumasını istiyoruz. Koruması için de, işte, bu bütçelerde, bunların enine boyuna tartışılması gerektiğine inanıyorum.

BAŞKAN – Tamam, tartışıldı, dün tartışıldı.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, tartışılmıyor, o bakımdan…

Şimdi, vatandaş bize diyor ki: Kardeşim bunları dile getirin.

Şimdi, Sayın Başkanım, kusura bakmayın…

BAŞKAN – Estağfurullah.

KAMER GENÇ (Devamla) – Tabi, bu vesileyle çıktık…

BAŞKAN – Ben gayet rahat dinliyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) – İç Tüzük’ten doğan bir hakkımızı kullanırken, müsaade buyurun da, bir iki tane laf da biz söyleyelim.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Zaten AKP yandaşı!

KAMER GENÇ (Devamla) – Lehinize konuşuyoruz, ama bizim de lehimize bir durum olsun değil mi?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Zaten AKP’nin lehinde konuşuyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, yani, lehe durum yalnız Sayın Başkanın lehine değil, biraz da bizim lehimize olsun. O bakımdan, Sayın Başkanımız Meclisi gayet güzel yönetiyor, ama siz insicamı bozuyorsunuz da, ondan sonra da…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Başkanın lehinde, AKP Grubunun aleyhinde konuşuyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Evet, tabii, o bakımdan… Değerli milletvekilleri… Neyse, tabii, Başkanımıza da saygı duyuyoruz. Öteden beri Parlamentoda beraber görev yaptığımız arkadaşımız. Onun için, burada, grubun kendisi üzerinde bu kadar tahakküm kurmasını da istemiyoruz, ama…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Mahalle baskısından korunsun, mahalle baskısı yapıyorlar üstüne.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, mahalle baskısı zaten var bunlarda, mahalle baskısı var.

Yani, bu bütçe nedeniyle, maalesef, inanmanızı istiyoruz, şurada, vatandaşın bize intikal ettirdiği birçok sorunu dile getiremiyoruz. Yani, önümüzdeki bütçeler müzakere edilirken, özellikle muhalefette bulunan gruplara da bunu belirtmek de istiyorum. Mümkün olduğu kadar bu bütçe müzakerelerinin bu kadar dar kalıplar içinde ve milletvekillerinin konuşma haklarını sınırlayan bir sistemle yürütülmemesi lazım.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bir de iki haftaya sığdırılmış.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir de, Sayın Başkan, şöyle bir durum var, yani, müsaade ederseniz, o tutumunuzu da söyleyeyim.

BAŞKAN – Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, her kürsüye çıktığım zaman, tabii, AKP’li bakanlarla ilgili olarak dile getirdiğim suistimalleri, hemen AKP grup başkan vekilleri çıkıyor, bana hakaret derecesinde…

BAŞKAN – Size hakaret yaptırmam efendim. Olur mu öyle şey!

KAMER GENÇ (Devamla) – …sataşmada bulunuyorlar. Ondan sonra ben sataşmadan söz istiyorum, bana söz vermiyorsunuz. Yani bu da sizin eksi tarafınız.

BAŞKAN – Olur mu efendim!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sizden rica ediyorum, bundan sonra benim konuşmam üzerine AKP’liler çıkıp da bize sataştığı zaman bize de sataşmadan söz verirseniz…

BAŞKAN – Sayın Genç, karşılıklı olsun bu iş, siz de hakaret etmeyin, onlar da etmesin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben etmem, ben… Şimdi, Sayın Başkanım, benim söylediğim şeyler… Yapılmış bir suistimal var.

BAŞKAN – Ama hakaret babında olmasın.

KAMER GENÇ (Devamla) – “Suistimal yapılmıştır.” dediğimiz zaman bu hakaret değil ki yani adamın ismini söylüyorsun. Ya, işte diyorsun ki, kardeşim, senin oğlun, şurada, şu araziyi, şu gayrimenkulü, devletin malını haksız almış. Eğer haksız almamışsa çıkar, burada konuşur. Mesela, işte, bu Deniz Feneri olayında “Şu kadar para gelmiş.” diyoruz.

BAŞKAN – Bak işte…

SUAT KILIÇ (Samsun) – Başkanın lehinde konuş, lehinde!

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kamer Bey, gazeteyi kapatıyorlar, seni kapatamıyorlar!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, şimdi, bakın Sayın Başkanım, benim kürsüde konuşmamı engelliyor, herkes söz atıyor bana. Ben hâlbuki… Böyle bir müzakere sistemi de yok.

BAŞKAN – Efendim, diğer gruplar engelliyor sizi, AK PARTİ’den hiç ses çıkmıyor, bakın hiç ses çıkaran yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, onlar da söz atıyor.

Neyse Sayın Başkanım, bir de, siz de çok müdahale ediyorsunuz ama bu kadar lehinize konuştuk da müdahale de etmeyin.

Neyse o zaman, ben, yine de size saygım gereği burada konuşmamı kesiyorum.

Saygılar sunuyorum efendim. Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Ben bu konuşmanızı saklayacağım hayat boyu.

Sayın Afif Demirkıran, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Siz de aleyhimde konuşmayın!

AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sabahki oturumda Demokratik Toplum Partisinin değerli temsilcisi burada konuşma yapar iken AK PARTİ belediyeleriyle ilgili bazı iddialarda bulundu. Ben, Siirt Milletvekili olarak bu iddiaların bir iki tanesine değinmek istiyorum.

Doğrusu, orada tarım köy olarak…

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Olmaz ki Başkanım, tutumunuz hakkında söz almıştı!

BAŞKAN – Sayın Kışanak

Tutumum hakkında söz almıştınız Sayın Demirkıran.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – İddialara cevap verecekse Sayın Bakan cevap versin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bir iddiada bulunuyor, açıklama yapmasına müsaade etsin.

BAŞKAN – Tamam efendim.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Var daha, okuyamadım, zaman yetmedi.

BAŞKAN – Sayın Demirkıran, artık konuşulmuş şeyi tekrar konuşmayalım. Benim tutumum hakkında bir şey varsa onu söyleyip oturalım efendim.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Bakın, kendisiyle ilgili bir iddia yok.

AHMET YENİ (Samsun) – Siirt Milletvekili.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Demirkıran, fazla şey yapmayalım efendim. Benim tutumum hakkında söz verdim size. Onun için…

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Sayın Başkanım, sizin…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Böyle bir usul olmadığını biliyorsunuz. Böyle bir şey yok.

BAŞKAN – Oturur musunuz. Ben ikaz ediyorum efendim.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – İkaz edin lütfen.

BAŞKAN – Ben söyledim efendim. Oturur musunuz.

AHMET YENİ (Samsun) – Ya niye konuşturmuyorsunuz?

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Böyle bir usul yok, konuşamaz. O zaman ben de söz istiyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Niye rahatsız oluyorsunuz?

BAŞKAN – Siz herşeyi söylüyorsunuz, bırakın o da söylesin, ne olur yani? Ne olacak yani? Aksini söylüyorsa ne var bunda? Yani illa sizin dediğiniz iddia doğru mu ki?

Buyurun Sayın Afif Demirkıran.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Sayın Başkanım, iddiaya konu olan bir ilin milletvekilinin kendisine söz verilip burada kendisini ifade etmesi kadar doğru bir yaklaşım olamaz. Bu da sizin tutumunuzun çok normal, tabii ve olması gereken bir şekilde olduğunun ifadesidir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Dolayısıyla, değerli Başkanım, tabii ki arkadaşlarımız çıkacaklar buralardan tenkitlerde bulunacaklar. Dün grup başkan vekillerimizden bir tanesi -Bekir Bey- dedi ki: “Tenkitler yapılacaktır, muhalefetin gereğidir.” Ancak, tenkitlerin insaflı olması lazım, tenkitlerin doğruyu bulmaya yardımcı olması lazım, tenkitlerin yönlendirici olması lazım, tenkitlerin Türkiye’yi ileriye götürecek şekilde olması lazım. Yoksa, karalama kampanyalarıyla, karalama konuşmalarıyla bir yere vardırabilmemiz mümkün değildir.

Şimdi gelelim konutlara. Tarım köy. Türkiye'nin her yerinde çok başarıyla Toplu Konut İdaresinin uyguladığı bir proje. Siirt’te de 2003 yılında… O zamanki belediye AK PARTİ’li belediye değil. Değerli arkadaşlarımızın o zamanki temsil edildikleri bir partinin belediye başkanı var. Toplu Konut İdaresiyle beraber oturuyor ve bir proje hazırlıyorlar. Ve o zaman 150 adet konut yapmak üzere bir proje yapılıyor, Tarım köy olarak yapılıyor. Bunun nasıl olduğunu zaten arkadaşlarımızın hepsi biliyor. Derken… Tabii bu bir seçim ortamında, 2003 yılında oluyor ve o zamanki belediyemiz buraların köylülere bedava verileceğini muhtemelen ifade etmiştir, net olarak bir şey söylemiyorum. Eğer böyleyse… Daha sonra insanlar bakıyor ki, hayır, bu parayla verilecek, maliyeti neyse o maliyet üzerinden verilecek ve 55-56 milyar gibi bir meblağ. Dolayısıyla ilginin azaldığı görülünce bunların sayısı 150’den 62’ye düşüyor. Ancak 62 tane konut yapılıyor ve bu konutlar ilana çıkıyor…

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Siirt’te bu evleri alabilecek parası olan sadece Mervan Gül’ün yakınları var.

AHMET YENİ (Samsun) – Hatibi dinleyin.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – …yapıldığı zaman ilana çıkıyor, hiç kimse ilgilenmiyor.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Yakınlarından başka kimsede para yok. Eğer yoksa bu zaten soygunun ta kendisidir.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Siirt’te de açık, her taraftan insanlar gelip alabilecek durumda. Siirt’in 10-12 kilometre ötesinde, Siirt’teki köyleri akuple edebilmek üzere yapılmış, bence doğru, güzel bir proje.

Derken aynı köyde oturan ve Belediye Başkanımızın da akrabalarının da içinde bulunan bir grup insan bu konutları alıyor.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Hepsi alıyor? “Bir grup” değil hepsi alıyor.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Bu konutların tamamını… AK PARTİ akrabası değil ama herkes çok iyi biliyor ki bizim oralarda, köylerde insanlar zaten birbirine bir şekilde akrabadır ya bayanlar tarafından yahut da bir şekilde akrabadır, bir kan bağı vardır.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Siz şuna da cevap verin: Siirt’te o evleri alabilecek Mervan Gül’ün yakınlarından başka hiç kimsede para yok. Bunun hesabını verin. Sadece Mervan Gül’ün yakınlarını zengin etmiştir.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Dolayısıyla, o konutlar 56 milyara satılmıştır, uygun bir fiyata satılmıştır, TOKİ oradan kâr etmiştir. Bakın, bugün eğer o konutları almak isteyen birileri varsa aynı şartlarda, hatta yüzde 10 indirime dahi devredeceğini söylüyor o köylüler. Yani, öyle, çok alanlar burada çok büyük bir avantaj sağlamamışlardır.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Soruşturma izni verdi mi vermedi mi?

BAŞKAN – Sayın Demirtaş, bitiriyor zaten.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Bunun neresi yanlış?

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Ayrıca, yine Siirt’e toplu konut kazandırmak üzere…

BAŞKAN – Efendim, siz söylediniz, şimdi o da cevap veriyor.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Tamam, devam ediyorum efendim.

…bir başka proje başlıyor. Bu proje ile ilgili daha sonra -olabilir ki çünkü iki üç sene içinde bu proje birkaç tane el değiştirmiş, doğrudur- yargıya intikal ediyor. Şu anda yargıda olduğu için proje durdu, proje yapılmadı, onu söyleyeyim, proje durdu…

AHMET YENİ (Samsun) – Engellendi.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Engellendi. Ancak olay yargıdadır. Yargıda olan bir meselede burada herhangi bir beyanda bulunmamızın doğru olmadığı kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlar, AK PARTİ’yle beraber Siirt’in çehresi değişmiştir. Bakın, altyapıyla ilgili bir projeden bahsediyor arkadaşlarımız. Yine kendilerinin Belediye Başkanı olduğu dönemde başlamış olan bir proje. Müteşekkiriz.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, biraz da usul hakkında konuşsun.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) –Siirt’in altyapı projesi esasen proje olarak AK PARTİ’den önce başlamış. Ama AK PARTİ bunu geliştirmiş ve bugüne kadar götürmüştür.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Biraz da usule dair konuşsun.

BAŞKAN – Sayın Demirkıran, bakın, keseceğim konuşmanızı. Lütfen…

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Kesiyorum efendim, bitiriyorum.

BAŞKAN – Kesin lütfen.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Bitiriyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Altyapısı…

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Bitiriyorum…

Çünkü altyapıyla ilgili de iddia vardı.

BAŞKAN – Yani nedir, niçin söz aldı? Sayın Elitaş, siz de yapmayın böyle ya! Yani bu kadar olmaz ki! Lütfen… Lütfen…

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Siirt’in altyapısı Avrupa Kalkınma Bankası ve Alman KFW finans kuruluşları tarafından finanse edilmiş uluslararası bir ihaledir.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, ne alakası var?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Yani sizin keyfinize göre mi ben hareket edeceğim burada Sayın Elitaş ya!

Sayın Afif Demirkıran

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Uluslararası bir denetleme şirketi tarafından denetlemesi yapılmaktadır.

BAŞKAN – Ne alakası var şimdi benim tutumla bunların, ne alakası var?

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Usul hakkında konuşsun Sayın Başkan. Usul hakkında konuşsun.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Eğer orada veya bir başka yerde de herhangi bir şekilde bir yolsuzluk, bir usulsüzlük söz konusuysa tabii ki bunların üzerine gidilecek. Ama bu yapılanla AK PARTİ’nin yaptığı güzellikler…

BAŞKAN – Sayın Demirkıran, lütfen.

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – İzin vermediniz, vermediniz. Beş yıl boyunca AKP İktidarı, İçişleri Bakanlığı bu yolsuzluk karşısında kapı gibi durdu. Soruşturma yapılmasına izin vermediniz, vermediniz izin.

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – AK PARTİ önümüzdeki yirmi sene, otuz sene Siirt’e yetecek kadar su projeleri geliştirmiştir. Dolayısıyla ben bu açıklamayı zaruri gördüm.

BAŞKAN – Ya böyle usul var mı şimdi, böyle usul var mı?

AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Yazık yani, ne kadar zaman kaybına uğradık.

Evet, kaldığımız yerden devam edeceğiz.

II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı:312) (Devam)

2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam)

A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam)

1.- Maliye Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Maliye Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

B) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

C) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI (Devam)

1.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

D) KAMU İHALE KURUMU (Devam)

1.- Kamu İhale Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi

2.- Kamu İhale Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı

E) GELİR BÜTÇESİ (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet burada.

Sayın Korkmaz, özür dilerim sizden, iki defa gelip döndünüz.

İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dört dakika efendim.

Buyurun.

CHP GRUBU ADINA ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Efendim, eksik olmayın.

Sayın Başkan, yalnız ben 3 kere gidip geldiğim için lütfederseniz üç dakika fazla konuşmak isterim.

Efendim, teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum.

Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı bütçeleri için Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Maliye, devlet geleneği içerisinde önemli bir bakanlıktır. Gelir İdaresi Başkanlığı da bu gelenek içerisinden çıkmış ve başarılı bir organizasyonumuzdur. Dolayısıyla bu iki… Gerek Bakanlık gerek Gelir İdaresi Başkanlığının bütçeleri dolayısıyla söz almış bulunuyorum ancak ben bunu, bir, Türkiye ekonomisiyle ilgili, devlet ve Türkiye ekonomisiyle ilgili bir konuşmaya bağlamak istiyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biliyorsunuz dünya bir ekonomik kriz yaşıyor ama bu ekonomik krizin temel nedenini hiç tartışmıyoruz. Dünyada yaşanan bugünkü ekonomik krizin temel nedeni piyasa-devlet dengesinin bozulmasıdır, temel nedeni piyasa devlet dengesinin bozulmasıdır. Piyasa devlet dengesi bozulduğu için devletin yerine piyasa düzenine spekülasyon hâkim olmuştur. Bütün dünyada küreselleşme süreci içerisinde ve devletin yerine “hedge” fonlar, çeşitli manipülasyonlar egemen olmuştur. Dünya krizinin temel nedeni budur. Türkiye’de de devlet güçsüzleşmiştir. Onun için ben konuşmamda;

1) Devleti güçlendirmek gerekir.

2) Büyüme stratejisini değiştirmemiz gerekir.

3) IMF’den uzak durmamız gerekir bağlamında konuşacağım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, devleti güçlendirmeliyiz. Neden güçlendirmeliyiz? Çünkü bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde devletin yapacağı yatırım ortamı, devletin ekonomik gelişmeye katkısı önemlidir. Piyasa gelişmemiştir. Devlet güçsüzleşirse piyasa dengesi bozulur, piyasada haksız rekabet ortaya çıkar ve devlet güçsüzleşirse bizim gibi toplumlarda, devletin gücünün azaldığı noktalarda başka organizasyonlar devreye girer. Yani siz devleti güçsüzleştirirseniz, yerini daima birileri doldurur ve bu da bu toplumun geleceği açısından önemli risk oluşturur.

Değerli arkadaşlar, devlet, aslında neden güçsüzleşmiştir Türkiye’de? Bir defa, yol, su, liman gibi altyapı yatırımlarının devlet tarafından yapılması ve devletin bu hizmeti görmesi lazım. Eğer görmezse… Ne olur görmezse? Bugün limanlar özelleştirildi, limanlardaki kapasite düştü. Eğer bunları devlet yapmazsa yatırım ortamı oluşmaz, bir. Bunlardan en yüksek fayda, en yüksek sosyal fayda sağlanamaz, iki.

İkincisi, doğal tekeller. Örneğin telefon, elektriğin, bunların da devlet tarafından dağıtılması, bu hizmetlerin görülmesi lazım. Neden? Çünkü örneğin bugünkü gibi durgunluk dönemlerinde devlet fiyatları düşürebilir gerektiğinde, devletin fiyat stratejisiyle talebi artırmak ve durgunluğu önlemek gibi elinde bir araç olur ama bu aracı alırsanız devletin eli kolu bağlanmış olur.

Eğitim ve sağlığın ya devlet tarafından yapılması veya kontrol edilmesi lazım. Edilmezse ne olur? Bugünkü gibi hastane kuyruklarında altı ay bekler insanlar, bugünkü gibi özel hastaneler sorunu ortaya çıkar ve insan sağlığı, insanın geleceği risk altına alınır ve toplum risk altına girmiş olur. Ha, biz bunun yanında… Elbette ki devlet otel işletmez, elbise yapmaz ama bu dediğim altyapı yatırımlarını, bu sosyal faydası yüksek olan hizmetleri mutlaka devletin yapması lazım. Yapmazsa devlet bugünkü gibi güçsüzleşir.

Değerli arkadaşlar, ikincisi, devlette şeffaflık olmalıdır. Eğer devlet şeffaf olmazsa piyasa kirlenir. Eğer devlet şeffaf olmazsa haksız rekabet piyasada ortaya çıkar. Nasıl Türkiye’de devlet şeffaflıktan uzaklaşmıştır? Bir: İhale Kanunu on yedi defa değişmiştir. İhale Kanunu’nun değişmesi Türkiye’de ihalelerin, senede 80 milyar YTL olan ihalelerin şaibeli olmasına neden olmuştur. Biraz önceki tartışmalardan gördük. Türkiye’de İhale Kanunu’nun on yedi defa değişmesi İhale Kurumu Başkanının da isyanına neden olmuştur. Başkan Hasan Gül ihalelerdeki sorunlara, ihalelerdeki şikâyetlere müdahale edemediğini evvelsi günkü gazetelerde açıklamıştır. Dolayısıyla bunun çözümü nedir?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yanlış okumuşsunuz.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Efendim, aynen okuyayım, “İhalelerdeki yanlışlara şikâyetler karşısında resen harekete geçemiyoruz.” diyor. “Yalnız dosya üzerinde inceleme yapıyoruz.” Ben yanlış okumam. Okumasını yazmasını iyi bilirim, okutmasını yazdırmasını da iyi bilirim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hocam, kadrolu onlar, kadrolu. Görevini yapıyor arkadaşlar.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Beraber bir okuyalım.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, çözüm, bunun çözümü nedir? İhale Kanunu’nu yeniden yapmalıyız ve bu kanun, yalnızca merkezî devlet değil, tüm kamu kurumlarını kapsayacak şekilde olmalıdır ve yasama organının denetiminde olmalıdır.

İkincisi: “Devlette şeffaflık nasıl ortadan kalktı?” diyoruz. Arkadaşlar, 2008 bütçesinde işsizlik fonundan 1 milyar 300 milyon, özelleştirme fonundan 6 milyar 839 milyon, toplam 9 milyar 139 milyon gelir kaydedildi, bütçe açığı düşük gösterildi. Şimdi, benzer uygulamalar fon hesaplarında, hazine hesaplarında da var. Arkadaşlar, bu, devlette şeffaflığı ortadan kaldırıyor, halkın vergilerinin kontrolünü güçleştiriyor. Dolayısıyla burada çözüm şudur: Türkiye’de bir global bütçe sistemi getirmek lazım. Bütçe politikalarını değiştirerek durgunluk zamanlarında gerektiğinde konjonktürel bütçe politikası uygulamak lazım.

Devlette şeffaflık nasıl ortadan kalktı? Üç: Arkadaşlar, gerek Başbakan gerekse Maliye Bakanı her ikisi de -Başbakanın bütçe sunumunun 82’nci sayfasında, Maliye Bakanının bütçe sunumunun 30’uncu sayfasında- diyor ki: “Biz, memura yıllık yüzde 8,7 zam yaptık.” Arkadaşlar, bunun için iktisatçı olmaya yahut da okumaya yazmaya gerek yok. Sayın Başbakan bana diyor ki “Kitapların arasında kalmışsın.” ve Sayın Başbakan burada bize geometri öğretti, teğetin ne olduğunu öğretti. Şimdi, ben de Sayın Başbakana söylüyorum: Allah aşkına, şu toplama çıkarmayı doğru yapamıyorsan burada, bir asistanımı göndereyim, öğretsin! Yani toplama çıkarmayı öğretsin. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Ayıp oluyor Hocam.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Toplama çıkarmayı öğretsin. Bakın, toplama çıkarma…

AHMET YENİ (Samsun) – Hocam, bir Başbakana söylüyorsunuz. Ayıp oluyor Hocam.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Başbakan da bana aynı şeyi söyledi. Başbakan bana “Sen pazar piyasasını bilmezsin.” dedi, ben de ona aynı şekilde cevap veriyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakın, ispat edeceğim.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Hocam, lütfen Hocam…

AHMET YENİ (Samsun) – Başbakan yetiştiren Hocasın, ayıp oldu ayıp.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Elbette ki… O da Başbakandır. O da bana “Sen kitabın içinde kalmışsın, piyasayı bilmezsin.” dedi.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hocam, sen devam et, onlar görevini yerine getiriyor. Kadrolu onlar kadrolu!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Biri doğru, biri yanlış.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Bak, sen de öğren şimdi, sen de öğren.

AHMET YENİ (Samsun) – Bir hocadan beklenmeyen laflar bunlar.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Arkadaşlar, şimdi, yüzde 8,7 söylemek ayıptır, yanlıştır. Neden?

AHMET YENİ (Samsun) – Bir hocadan beklenmeyecek sözler bunlar.

BAŞKAN – Sayın Yeni…

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Şimdi, birinci altı ay yüzde 4 zam yaptı değil mi Hükûmet, birinci altı ay?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Aynen öyle.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Peki, ikinci altı ay ne yaptı? İkinci altı ay yüzde 8,7. Şimdi, bunun ikisinin ortalaması, on iki ay ortalaması, yıllık olarak 6,35’tir.

Değerli arkadaşlar, bunu herkes hesaplar. Neden buna rağmen Sayın Başbakan ve Sayın Maliye Bakanı burada “Yıllık yüzde 8,7 zam yaptık.” dedi? Bu, devlette şeffaflığın ortadan kaldırılması değil mi? Niye topluma yalan yanlış bilgiler veriyoruz?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Matematik derslerinden kaçmışlar Hocam!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, dolayısıyla bunun tavzihini istiyorum. Gerek Sayın Başbakanın gerek Sayın Maliye Bakanının “Bu, yıllık değil, altı aylık -8,7- zamdır.” diye burada açıklamaları lazım.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Hocam, senin daha çok kitap okuman lazım.

BAŞKAN – Sayın Bozdağ

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, çözüm nedir? Çözüm…

Benim okuduğum kitaplar ayrı, seninki ayrı. Sen benimkini biraz oku, aynı sonuca varırsın. (CHP sıralarından alkışlar)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kalsın Hocam, kalsın! Senin piyasayı görmen lazım.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar çözüm nedir? Çözüm şudur: Memura yapılan zam…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Zulümdür! Açlığa mahkumiyettir!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Memura yapılan zam yalnızca enflasyon kadar olmamalı.

AHMET YENİ (Samsun) – Hocam, biraz Çekmeköy pazarına gidin Hocam.

BAŞKAN – Sayın Yeni…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Biraz sus da dinle be! Biraz saygı göster, sus da otur yerine cahil adam!

BAŞKAN – Lütfen, lütfen müdahale etmeyelim efendim.

AHMET YENİ (Samsun) – Tabii, tabii. Diyene bak diyene!

BAŞKAN – Sayın Yeni…

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – 2002’den bugüne kadar enflasyon yüzde 110’dur. Bakın, bütçe sunumunda 2000 Ocak ayı enflasyonu baz alınmıştır ve 2008’e gelinmiştir.

Arkadaşlar, öyle enflasyon hesaplanmaz, 2002’nin ortalamasının baz alınması lazım. Dolayısıyla öyle yaparsanız o günden bugüne enflasyon yüzde 110’dur, o günden bugüne büyüme oranı yüzde 54’tür ve verimlilik artışı yüzde 34’tür. Demek ki o günden bugüne memura yüzde 200’den fazla zam yapılması lazımdı. Yani siz enflasyon kadar veriyorsunuz. Peki, büyüme var. Herkes büyümeden pay alıyor, memur neden almıyor? Peki, verimlilik artışı var. Herkes verimlilik artışından pay alıyor, memur neden almıyor?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Memuru sevmiyorlar. Zulüm, zulüm!

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Onun için, burada memura, enflasyonun dışında, büyüme ve verimlilik artışı kadar da pay verilmelidir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye büyüme stratejisini değiştirmelidir. 2008’in üçüncü çeyreğinde büyüme oranı 0,5 olmuştur. Ama asıl refahı ve asıl büyümeyi fert başına büyüme gösterir. Fert başına büyüme eksi 1 olmuştur. Eksi 1 demek Türkiye’nin fakirleşmesi demektir. Artık Türkiye bir fakirleşme dönemine gitmiştir. Neden? Çünkü bugüne kadar hazır ithalata dayalı, dış borca dayalı, varlık satışına dayalı bir büyüme sağlanmıştır. Nasıl olmuştur? İçeride üretmemişiz, düşük kurdan dolayı ithalat yapmışız. Nasıl olmuş? İthalatı dış borçla ödemişiz, dış borçla finanse etmişiz.

Dün açıklandı, Türkiye’nin dış borcu 284,4 milyar dolar olmuş arkadaşlar. AKP döneminde Türkiye’nin dış borcu 150 milyar dolar artmış. Büyümeyi bununla sağlamışız.

Türkiye, AKP döneminde özelleştirme dedi, banka satışı dedi, bütün varlıklarını sattı.

Kaç senedir, iki üç senedir başladı, şimdi kâr satışları başladı, kâr transferi başladı. Bu sattığımız varlıklar yurt dışına kâr transfer ediyor, bunlar faiz transfer ediyor. Bütün bunlar Türkiye’nin fakirleşmesi demektir. Türkiye, AKP’nin altı yıl hazır yemesiyle yeni bir fakirleşme dönemine girmiştir. Elbette ki el parasıyla, borçla yerseniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Korkmaz, devam edin.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Sayın Başkan, üç dakika veriyorsunuz değil mi?

BAŞKAN – Hayır efendim.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Eğer siz hazır yerseniz, borçla büyürseniz, malınızı mülkünüzü, varlığınızı satarak büyürseniz bunun doğal sonucu fakirleşmedir. Türkiye bu fakirleşme dönemine girmiştir ve dolayısıyla burada büyüme stratejisini değiştirmemiz lazımdır.

Bunun için bakın arkadaşlar, ben önerilerde de bulunuyorum, niye önerilerimi övmüyorsunuz? 1) Merkez Bankası Kanunu değişmelidir. Merkez Bankası yalnız YTL değil, yalnız Türk lirası değil, reel döviz kurunu da gözetmelidir. Aksi takdirde, bu kur Türkiye’nin geçmişte de başına bela olmuştur, bugün de olacaktır.

2) Türkiye’nin dalgalı kur sistemini değiştirmesi lazım. Dalgalı kur sistemi Türkiye’de başarılı olamaz arkadaşlar. Çünkü faizler yüksek, çünkü dolarizasyon var, çünkü Türkiye’de vadeli işlemler yapılmıyor, dövizli işlemler. Onun için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son sözlerinizi alayım efendim.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Peki.

Onun için, Türkiye’de dalgalı kur sistemi başarılı olmaz. Yerine arkadaşlar, kontrollü kur sistemini getirmemiz lazım. Bunun için altı aylık bir geçiş dönemi gerekiyor. Bunu senelerdir söylüyoruz. Eğer şimdiden sonra da uygulanmazsa Türkiye’de reel sektör yeniden çökecektir. Zaten çökme dönemine girmiştir. Reel sektör için daha büyük darbe olacaktır. Maalesef, zamanım olmadığı için IMF elimden kurtuldu.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral.

Sayın Meral, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Belki gene iki dakika verirsiniz, değil mi?

BAŞKAN – Bugün iane günü mü efendim, dağıtıyoruz öyle…

Buyurun efendim.

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına özelleştirme gelenekleriyle ilgili konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde çok ciddi bir kriz yaşanmaktadır. Çok sayıda iş yeri kapanmıştır, çok sayıda işçi işten atılmıştır, bir bölümü ücretsiz izne çıkarılmıştır, işten atılan işçilerin kıdem tazminatı verilmemiştir. Maalesef, 2001 yılında bankalar boşaltılmış, kriz yaratılmış, faturası çalışanlara, halka ödetilmiştir. Bugün de değerli arkadaşlarım, krizin faturası çalışanlara ödetilmektedir.

Değerli arkadaşlarım, özelleştirme elbette ki dünyanın birçok ülkesinde olmuştur ama yapılan özelleştirmede üretimi artırmaya yönelik, istihdamı artırmaya yönelik, çalışanların müktesep haklarının korunmasına yönelik ve çevrenin de bakımına titizlik gösterilmesine yönelik tedbirler alınmıştır, özelleştirme yapılmıştır. Bizim özelleştirme ise değerli arkadaşlarım, sat, kapat, kurtul. Bu IMF’nin politikasıdır ve mutlaka IMF politikasıyla giden bu ekonominin kısa sürede karaya oturacağını çok kez söyledik ama bugün oturdu. Niye? IMF diyor ki: “Ekme, biçme. Tarıma, hayvancılığa destek verme. Yatırımları durdur. Ücretleri düşür. İşçilerin, memurların emeklilik haklarını ortadan kaldır. Özelleştir, sat, benim borcumu öde.” Bugün, Türkiye’de o yapılmıştır. Bugün, üretime yönelik bir ekonomi yoktur, tüketime yönelik vardır. Borca yönelik bir ekonomi uyguluyorsunuz. İşte, o da iflas etti, bitti değerli arkadaşlarım.

Arkadaşım burada soruyor: “Efendim, biraz sonra çıkarsınız, sattılar, sattılar dersiniz.”

Ya değerli arkadaşlarım, şimdi, satmayla övünen bir iktidar sizi gördüm. İktidar, yapmayla övünür, iş yerleri açar, istihdamı artırır, üretimi artırır, işsizlik böyle önlenir değerli arkadaşlarım. “Sattım, kapattım, seni de kapıya koydum.” Bunun nesiyle övünüyorsunuz? Bunun övünülecek bir tarafı var mı Allah aşkına! Bunun nesiyle övünüyorsunuz? İşte, binlerce insan işsiz, binlerce iş yeri kapanmış, memur perişan, emekli perişan, halk perişan. Siz, burada çıkıyorsunuz, özelleştirmeyi methediyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, neyini methediyorsun? Bakınız, birkaç tane örnek vermek istiyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Oğlunuzun danışmanlığı devam ediyor mu?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Beş yıl taksitle 6,5 milyon liraya Telekom’u sattınız, 2006 yılı kârı 2 milyar 974 milyon, 2007 kârı –devletin resmî kayıtları bunlar- 3 milyar 158 milyon dolar. Zarar mı ediyordu bu değerli arkadaşlarım? Kime sattınız? Getirisi ne oldu?

Hangi birinden bahsedeyim? Tekel hakeza öyle değerli arkadaşlarım. TÜPRAŞ’ı 1 milyar 400 milyon dolara sattınız, sendikaya itiraz ettirdik, iptal etti yargı, bir daha ihaleye çıkarttınız, 4 milyar 140 milyon dolara sattınız. Bunun neyiyle övünüyorsunuz siz? Övünülecek neresi var, bana izah eder misiniz? Bunlarla övünüyorsunuz değerli arkadaşlarım.

AHMET YENİ (Samsun) – Oğlunuzun danışmanlığı devam ediyor mu Sayın Meral?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Bunun neyiyle övünüyorsunuz muhterem arkadaşlarım.

Bakınız, binlerce arsalardan bahsetmiyorum. Manisa’daki arsa hakeza öyle, Malatya’daki arsa hakeza öyle. Hangi birinden bahsedeceksin değerli arkadaşlarım!

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Siz laf atmadan ayrıca maaş alıyor musunuz Sayın Yeni?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Şimdi, özelleştirmeyi o kadar ciddi yapıyordunuz da değerli arkadaşlarım, Özelleştirme İdaresi Başkanı hakkında niye dava açıldı? Bunları niye söylemiyorsunuz?

O kadar çok ki değerli arkadaşlarım, bakınız, binlerce işçiyi perişan ettiniz. Bir zamanlar, özelleştiriyorum diye Halk Bankasındaki personeli, namusuyla çalışan insanları tedirgin ettiniz, işinden ettiniz, başka bankalardan adamlar getirdiniz, oraya doldurdunuz.

4/C adı altında, özelleştirmeden insanlara memur olduğunu söylüyorsunuz, şu anda çıkışları verildi değerli arkadaşlarım. İki ay evinde, yuvasında boş oturuyor. Bu insanların ne yediğini düşünebiliyor musunuz? Dün meydanları şeker işçileri doldurdu. Torpil yaptınız, dört ay çalışanı, kendi adamlarınızı altı aya çıkardınız süresini.

AHMET YENİ (Samsun) – Onlara da danışmanlık verin Sayın Meral, oğlunuza olduğu gibi.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Kadroya geçirdiniz. Hâlen daha, değerli arkadaşlarım, orada yirmi yıl çalışan şeker işçisi perperişan duruyor.

Değerli arkadaşlarım…

AHMET YENİ (Samsun) – Onlara danışmanlık verin oğlunuza olduğu gibi.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz… Ben birilerinin hakkını savunuyorum. Kendi hakkını, kendisini savunamayan bir insanın bir başkasının hakkını savunmasının doğru olmayacağını düşünerek…

BAŞKAN – Siz Genel Kurula hitap edin.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – …müsaade ederseniz basında şahsımla ilgili, çocuklarımla ilgili çıkan bir iki konuya da değinmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, benim size karşı sorumluluğum var, meslektaşlarıma karşı sorumluluğum var, beni Kızılay Meydanı’nda omzuna alan işçilere karşı sorumluluğum var. Onlara hesap vermekle görevliyim muhterem arkadaşlarım.

Sayın Bakanım, senden rica ediyorum, benim geçmişte çalıştığım iş yerlerine lütfen müfettiş gönder, lütfen müfettiş gönder, senden rica ediyorum! Kaldığım süre içerisinde benim işçinin bir kuruşunu cebime koyduğum ispat edilirse, namus, şeref sözü veriyorum, burada bir gün durmayacağım değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

Ama bakınız muhterem arkadaşlarım, söylüyor… Şurada yazı. Konyaaltı Belediyesinin. “Antalya’da trilyonluk arsası var Bayram Meral’in.” Siz de izliyorsunuz. Yazı alıyorum, “Buyur kardeşim, var mı?” “Yok.” “Bayram Meral’in, oğlunun ortak olduğu bilmem ne kooperatifinde elli küsur tane dairesi var.” Rica ediyorum: “Bir bakar mısınız orada ev var mı yok mu?” Gidiyorlar, “Yok.” “Peki, açıklar mısın bunu?” “Açıklayacağım…” Açıklamıyor.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Başkan, yalandan kim ölmüş ya!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Ne yaparsın?

AHMET YENİ (Samsun) – Şu danışmanı da bir söyleyin.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Müsaade eder misin?

Ne yaparsın değerli arkadaşım?

Bakınız, muhterem arkadaşlarım, bir milletvekiline söylenen bir laf sizi üzsün, beni de üzsün. Buranın haysiyetini korumak hepimizin görevi. Lütfen bunu böyle düşünün.

Arkasından, “Bayram Meral’in Eskişehir Yolu üzerinde büyük bir arazisi var, Bayram Meral’in fabrikası var.” E peki nerede, bunu ispat edebilir misin?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Tersanen yok.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – “Efendim, bunlar iddia.” Böyle olmaz değerli arkadaşlarım.

Bakınız Sayın Başbakan ne diyor.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Gemiciğin nerede? Gemiciğin olsaydı…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – “Habercilik yapacaksan, habercilik yapacaksan namuslu yap.” diyor. Başbakanınız söylüyor bunu. Ben böyle demiyorum. Diyorum ki size: Rica ediyorum, habercilik yapacaksanız araştırın, gidin yerine bakın, varsa yazın, size bir şey dediğim yok. Ya, sonunda beni kalktınız fabrikatör yaptınız, Allah’tan korkun!

Şimdi, değerli arkadaşlarım, ben Sayın Maliye Bakanımdan, sayın savcılardan -kim şey yapıyorsa değerli arkadaşlarım- müfettişlerden özellikle rica ediyorum, benim görev yaptığım iki yer vardır, lütfen orayı denetlesinler. Tekrar ediyorum, üzerinde duruyorum. Çünkü benim alnım açık olmasaydı, yüz binleri Kızılay Meydanı’na toplayıp da devleti yönetenlerden hesap sormazdım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Meral, konuşmanızı tamamlar mısınız.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Başkan, niye hesap veriyorsun? Yalandan kim ölmüş? Sen iktidarı eleştir.

BAŞKAN – Sayın Durmuş, lütfen…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, iktidarın…

AHMET YENİ (Samsun) – Koalisyonu siz mi düşürdünüz?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Koalisyonu da düşürürüm, orada olsaydım bugün sizi de düşürürdüm, onu bilesin.

BAŞKAN – Sayın Yeni… Sayın Yeni…

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Eğer orada olsaydım bugün sizi de düşürürdüm. Neyle övünüyorsunuz, bana söyler misiniz? İşçi perişan, köylü perişan, esnaf perişan, insanlar -affedersin- tabancayı alnının şakağına dayıyor, intihar ediyor. Bunun neyiyle övünüyorsun, onu bana anlat, onu! Hükûmetiniz bu. Bundan ne yapıyorsun da oradan Meral’e laf atıyorsun? Fakire kömür dağıtmayla, fasulye göndermeyle hizmet yaptığını mı zannediyorsun?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Fasulye iktidarı!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – İşte bu!

Değerli arkadaşlarım, iktidarın neyini eleştireyim? İktidarı eleştirsen de bir, eleştirmesen de bir. Bakınız şurada o kadar özelleştirmeden yağma, talan var ki haddi hesabı yok.

AHMET YENİ (Samsun) – Fasulye iktidarlarını gönderdiler, gönderdiler fasulye iktidarlarını.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sen de çok götürdün herhâlde.

AHMET YENİ (Samsun) – Gerçek iktidar burada!

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sen de çok götürdün herhâlde, hatibi bıraktın bana sataşıyorsun.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Yıllardır ben bunu konuşuyorum, yıllardır. Yapılan ne? Bir gün sizin milletvekilleriniz hakkında da…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Meral, teşekkür ederim efendim.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür etmeme müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Tabii. Son sözünüzü alayım efendim.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Gelin şu mal varlıklarımızı bir açıklayalım.

BAŞKAN – Sayın Durmuş, lütfen…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Aldığınız ihaleleri açıklayalım, gel. Var mısın? Çıkalım basına!

BAŞKAN – Hatibi dinleyelim efendim.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Var mısın?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bildiğin varsa söyle!

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Ooo, neler neler

BAŞKAN – Evet, Sayın Meral devam edin efendim.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bakınız binlerce işçi işten oluyor. İnsanlar, patronlar intihar ediyor. Belki bunda kusurunuz vardır yoktur demiyorum. İşte IMF’nin getirdiği politikalar bizi bu noktaya getirdi. Burada sen şuydun, ben buydumu bir tarafa bırakalım, ülkenin ciddi sorunları var, nasıl çözeriz, onu tartışalım. Birbirimizin eksiğini buldun, onun bilmem eksiğine sevindin… Bunlar kimsenin hayrına olmaz değerli arkadaşlarım. Hayrına olan laf, değerli arkadaşlarım, ülkenin sorunlarına ortaklaşa çözüm bulmaktır. Vatandaş bizden bunu bekliyor.

Hepinize saygılar sunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Meral.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya.

Sayın Erenkaya, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Aklanmaya ihtiyacı olanlar dokunulmazlıkları kaldırsın. Hep beraber kaldıralım.

BAŞKAN – Sayın Durmuş… Sayın Durmuş…

AHMET YENİ (Samsun) – Niye döneminizde kaldırmadınız?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hadi buyur, kaldıralım.

AHMET YENİ (Samsun) – O zaman niye kaldırmadınız?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kaldırdık biz, biz kaldırdık.

BAŞKAN – Sayın Durmuş, lütfen…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Koray Aydın’ın dokunulmazlığını biz kaldırdık. Biz kaldırdık, siz kaçıyorsunuz. Biz Yüce Divana gittik, Bakanımızı Yüce Divana gönderdik.

AHMET YENİ (Samsun) – Onu biz gönderdik. Şimdi ihtiyaç var, o zaman ihtiyaç yoktu. Şimdi gelin, kaldıralım(!)

BAŞKAN – Sayın Erenkaya, başlar mısınız efendim.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Çanak tutuyorsun böyle ha! Hadi… Hadi… Çanak tutma!

BAŞKAN – Sayın Durmuş…

AHMET YENİ (Samsun) – Zamanınızda yapacaktınız bu işi…

BAŞKAN – Süreniz sekiz dakika efendim.

CHP GRUBU ADINA HİKMET ERENKAYA (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kaldıralım bundan sonra Başkan…

BAŞKAN – Bana mı söylüyorsunuz?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sana der miyim ya, Sen kaldırırsın. Kaldıramayanlara diyorum.

BAŞKAN – Buyurun, devam edin efendim.

HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Sayın Başkan, herhâlde konuşmamız kesildi.

BAŞKAN – Hayır, devam ediyorsunuz.

HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nda yer alan Kamu İhale Kurumu bütçesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi en içten saygılarımla, sevgilerimle selamlıyorum.

Bilindiği üzere Kamu İhale Kurumu, kamu tarafından yapılan mal ve hizmet alımıyla yapım işleri ihalelerinin denetlendiği kurum olması dolayısıyla bütçesi ve yapısı itibarıyla kamuoyunun dikkatini en önemli çeken birimlerden birisidir.

Değerli arkadaşlar, özellikle bu Kurumun bu kadar önemli bir yapısı olmasına rağmen, 2002 yılı itibarıyla, Adalet ve Kalkınma Partisinin göreve geldiği günden bu yana, bu Kurumun ihale yasası 18 defa değiştirilmiş, 18 defa kanun yenilenmiş durumda.

Gerçekten kanun incelendiğinde, bu değişikliklere bakıldığında, gelmiş geçmiş hükûmetler incelendiğinde altı yıl içerisinde bu kamu kurumu yasasıyla ilgili 18 defa değişikliğe hiçbir hükûmet döneminde rastlanmamıştır.

Acaba -gerçekten merak ediyorum- 18 defa bu değişiklik niye yapılmıştır? Bu değişiklik yapılırken bürokratlarımızın veya bürokratlarınızın yanlış çalışma anlayışı içerisinde mi olmuştur? Yoksa birilerinin menfaatlerini daha ileri boyutlara taşıyabilmek için mi bu değişiklikler yapılmıştır?

Buradan yine huzurlarınızda, kamuoyu huzurunda ve sizlerin huzurunda sormak istiyorum: Sayın Başbakanımız devamlı yolsuzluklarla ilgili önlemlerin alınabilmesi noktasında çaba sarf ettiklerini ve yolsuzlukların üzerine gittiklerini bu kürsüden defalarca ifade etmiştir. Eğer siz yolsuzlukların üzerine bu kadar gitme cesaretini gösteriyorsanız, bu Kamu İhale Yasası’nda 18 defa yapılan değişikliği gerçekten anlamakta ben şu anda güçlük çekiyorum ve Başbakanıma da sormak istiyorum. Gerçekten bu 18 defa değişikliğin nasıl yapıldığını burada, milletvekillerinin huzurunda ve kamuoyu huzurda açıklamasını kendisinden rica ediyorum.

Değerli arkadaşlar, yolsuzluklarla mücadeleyi yapabilmeniz için özellikle Kamu İhale Yasası’nı gerçekten iyi bir şekilde değiştirmeniz gerekiyor. Şeffaf bir şekilde ihaleyi yapabilmeniz için, kamuyla ilgili yapılan bütün ihalelere bütün vatandaşlarımıza açık anlayışı içerisinde ihaleyi gerçekleştirebilmesi için, herkese bunu gerçekten şeffaf bir şekilde yaymanız gerekiyor. Ancak gelen süreç içerisinde baktığımızda, hiçbir şekilde, ne yerelde ne genelde sadece ve sadece belirli bir düşünce zihniyetinde olan müteahhitlerin ve yandaşlarının bu ihaleleri aldığını görüyoruz, değişik grupların bu ihalelerden faydalanmadığını da görüyoruz. Ancak bu Kamu İhale Yasası o kadar geniş bir yasa ki şu anda Mimar ve Mühendisler Odasının yapmış olduğu çalışmaya baktığımızda, her maddesinin yine yanlışlıklarla dolu olduğunu ve bu İhale Yasası’nın 18’inci defa değiştirildikten sonra, daha bu süreç içerisinde, AKP İktidarı süresi içerisinde belki 20-25 sefer daha değişikliğe uğrayacağının şu anda kanısını taşıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasayla ilgili, özellikle kısaca bazı maddeleriyle ilgili sizlerle görüşümü paylaşmak istiyorum. Mesela bu yasada yeni bir değişiklik getiriliyor, bundan sonraki ihale ilanlarının İnternet aracılığıyla yapılması noktasında çalışma yapıldığını görüyoruz. Bugün Türkiye'nin genelini incelediğimiz zaman, İnternet ortamının çok hazır olmadığını hep birlikte görüyoruz. Siz bu ihale ilanlarını basın yoluyla ilan etmediğiniz zaman, İnternet aracılığıyla ilan ettiğiniz zaman, bu işin altından kalkamayacağınız ve duyuru noktasında eksik kalacağınız inancını taşıyorum.

Yine doğrudan alım… Ben eski bir belediye başkanı olarak, belediyelerde gerçekten doğrudan alımla yapılan ihalelerde yolsuzlukların ne kadar boyutlara ulaştığını bilen insanlardan birisiyim. Şimdi doğrudan alım miktarını artırdığınızı görüyoruz, 61 milyar liraya çıkarılmış doğrudan alım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, eğer siz doğrudan alım noktasında bir ihale dosyasını 61 milyar lirayla istediğiniz bir insana verdiğiniz zaman, o dosyayı siz 600 milyar liralara, hatta 1 trilyonlara kadar çıkarma imkânına sahipsiniz. Yani dosyaları, birinci dosyayı ihalesiz verdiğiniz zaman diğer dosyalar da kesinlikle peşinden, aynı şekilde, aynı kişiye, aynı dosyaları 600 milyar ve 1 trilyona kadar verme şansına sahipsiniz. Ben, bunun da doğru olmadığını buradan ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, yine, önemli bir konu: Bu ihale çalışmaları yapılırken, Kamu İhale Kurumunun Başkanı TRT2’de bir açıklama yapıyor, daha sonuçlar açıklanmadan, Cumhurbaşkanının onaylayacağı noktasında da bunu aynı şekilde söylediğini görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu kamu ihalesini hazırlamak değil uygulamak önemlidir. Türkiye’de, bakıyoruz, 2002 yılından itibaren maalesef -üzülerek söylüyorum- uluslararası ihalelerde Başbakanımız direkt yetkili, zaten uluslararası ihaleleri Başbakanın takip ettiğini hep birlikte görüyoruz. Ulusal anlamdaki ihalelere geldiğimizde de yine Başbakanımızla birlikte mesai arkadaşı bakanlarımızın takip ettiğini görüyoruz. Yerel anlamdaki ihalelere geldiğimizde de milletvekilleri, il başkanları, ilçe başkanları, belediye başkanlarının takip ettiğini görüyoruz. Bu takip neticesinde zaten ihalelere müdahale edildiğine göre, bu tasarının hazırlanmasına da gerek yoktur. Eğer siz gerçekten kamu vicdanında kendinizi aklamak istiyorsanız, eğer ihale yasalarını uygulamak istiyorsanız Başbakan devreden çıkmalı, bakanlar devreden çıkmalı, il başkanları, milletvekilleri devreden çıkmalı diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bir çarpıcı örnek vermek istiyorum sizlere: Genel Başkanımız ve Cumhuriyet Halk Partisinin yolsuzlukların üzerine ısrarla gidilmesi gerektiğini ve dokunulmazlıkların kaldırılmasını her fırsatta bu Parlamentoda gündeme getirdiğini görüyoruz.

Değerli arkadaşlar, Altınova tesisleriyle ilgili bu kürsüde bir konuşma yapmıştım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erenkaya, konuşmanızı tamamlar mısınız.

HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Değerli milletvekillerimizin dikkatle dinlemesini istiyorum.

Bu Altınova tesislerinde yolsuzlukların yapıldığını burada ifade etmiştim ve “Burada 42 tane müteahhit, yani o kooperatife ortak olanların kaç tanesi AKP’li?” diye sormuştum. Ama maalesef, ne bakanlardan ne milletvekillerinden bir cevap almamıştım.

Değerli arkadaşlar, şimdi öğrendiğimize göre, şu anda Altınova tesislerinin nasıl takip edildiğini, sizlerin içinizden bazı arkadaşlarımızın bu tesislerin, oradaki bu kamu malının nasıl peşkeş çekildiğini, tüyü bitmemiş yetimin hakkının nasıl yendiğini araştırmasını istiyorum. Şu anda orada 42 tane tersane sahibi olan insanların kaç tanesi AKP’li? Başbakana sormak istiyorum, Maliye Bakanına sormak istiyorum: 42 tane tersane sahibinin kaç tanesi AKP’li ve AKP’nin dışında farklı siyasal görüşte olan insanlardan bir tane tersane sahibi var mı orada özellikle Başbakandan sormak istiyorum. Yok arkadaşlar.

Buradaki üçgen şu: Daha önce belirttiğimiz gibi, ortada bir siyasetçi...

AHMET YENİ (Samsun) – Halkın yüzde 50’si AK PARTİ’li zaten.

HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Arkadaşlar, bakın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erenkaya.

HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Son bir iki cümle…

BAŞKAN – Son sözünüzü alayım efendim.

HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Son sözümle bağlıyorum.

Burada o kadar güzel ve diğer ihalelerde olduğu gibi, diğer yanlış yapılan işlerde olduğu gibi, bir tarafta siyasetçi, öbür tarafta bürokrat, yanında iş adamı. Bir iş adamının başkanlığında Altınova’daki o devlet kamu malının nasıl işgal edildiğini, nasıl peşkeş çekildiğini sizlerin takdirine bırakıyorum.

Sonuç olarak; tabii ki, bu konunun sekiz dakikada anlatılması mümkün değil. Daha çok şeyler var, fabrikalar…

Kocaeli’de gerçekten insanlar ağlıyor, burada Kocaeli milletvekillerimiz var. Şu anda yeni bir moda çıktı arkadaşlar. Uluslararası şirkete sahip olan Lassa, Corsa, Brisa gibi fabrikalarda -Nihat Bey kardeşim de burada, karşımda- daha önce sendikalara bildirilirdi işçilere çıkış verildiği zaman, şimdi o kaldırıldı ortadan. Sabahleyin işçi arabasına biniyor, fabrikaya gidiyor. Eğer o kartı, kart sistemden geçerse çalışmaya devam ediyor, sistemden geçmediği zaman işten atıldığını biliyor.

Değerli arkadaşlar, siz kendinizi onun yerine koyun. Bir insan sabahleyin çoluk çocuğunun yaşam biçimini kolaylaştırmak için çalışmaya gidecek, sistemden kartı girmediği zaman işten atıldığını görecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erenkaya.

HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Bunu da vicdanlarınıza bırakıyorum.

Bu duygularımla, bu düşüncelerimle bütün bu olumsuzluklara rağmen 2009 mali yılı bütçesinin tüm ulusumuzun beklentilerine cevap vermesi dileğiyle hepinizi saygılarımla, sevgilerimle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son söz İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’a ait.

Sayın Oyan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu 2009 bütçesi burada görüşülüyor. Bizler milletvekili olarak, yasama ve denetleme ile görevli bir organın unsurları olarak aslında âdeta birer konu mankeni gibi bu olaya tanık oluyoruz. Yani kendim de dâhil herkesi kastediyorum. Konu mankeni, neden? Çünkü bir kere, ortada bir Türkiye’nin yürüyen krizi vardı, bunun üstüne bir küresel kriz eklendi. Bu bütçede bunları göremiyorsunuz, bütçede bunlar yok.

İkincisi: Bir niyet mektubu geldi gelecek, muhtemelen ocakta gelecek. Bütçeyi atın çöpe. Bir bakanla -şimdi burada oturuyor- Hazineden sorumlu Devlet Bakanı Sayın Şimşek’le bir bürokratın, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanının birlikte imza aldığı bir niyet mektubuyla buradaki bütün bu 550 milletvekilinin karara bağladığı bütçe kadük olacak. Yani Türkiye’de mevzuat hiyerarşisinde bir genelge kadar, bir yönetmelik kadar hükmü olmayan, adı geçmeyen bir niyet mektubu Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa’sı gibi bağlayıcı bir unsur durumuna gelecek. Çok yazık, gerçekten yazık. Burada bir komedi, dram oynanıyor. Bu komedinin, dramın figüranlarıyız. Sadece yasama değil, yürütme öyle ve…

MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Kendi adına konuş.

OĞUZ OYAN (Devamla) – Senin adına da konuşuyorum, ben Meclis adına konuşuyorum ve bürokrasi de ne yazık ki aynı duruma getiriliyor. Eğer iktidar milletvekilleri bu durumun farkına varmazlar ise o zaman muhalefetin burada yapabileceği şeyler çok fazla değildir. Burada önemli olan, Türkiye’de bu bağımsızlık kaybının bizzat iktidar partisi milletvekilleri tarafından bir yasama organının elindeki yetkilerin böylesine devredilmesine isyan etmelerinden geçiyor.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, şimdi -bu kriz meselesine daha sonraki bir konuşmamda değinirim- 2009 bütçesi öylesine sanal hedeflere sahip ki, yani 2009’da dolar kurunu 1,40 olarak belirleyeceksiniz… Aylardır böyle değil ve artması beklenir. Efendim, 2009 yılında, yani 2008’de büyüme hedefi yüzde 1,5 olursa iyi diyeceğiz. 2009’da hâlâ pozitif büyümede kalırsak, yüzde 1 gerçekleşirse -yüzde 4 hedefi var- öpüp başımıza koyacağız. Böyle bir konjonktürdeyiz. Ama burada konuştuğumuz -şimdi ben gelir bütçesi üzerine konuşuyorum- vergi gelirini yüzde 15,7 artırmayı planlıyoruz. Yani, öylesine bir vergi esnekliği ki, verginin gelir esnekliği, inanılmaz bir şey.

Bakınız, böyle bir konjonktürde, 2009’da vergi gelirini mevcut 2008 düzeyinde korumak bile, eğer millî gelir gerilerse bir esnek vergi geliri hâline bizi getirebilir. Yani o bile aslında olumlu sayılabilir. Ama, tabii, diyeceksiniz ki: Biz başka birtakım -Maliye Bakanı yok ama, Maliye Bakanı olsaydı diyecekti, bütçe görüşmelerinin Komisyondaki tutanaklarını okudum- şeyler de yapıyoruz, kayıt dışılıkla mücadele ediyoruz, denetim yapıyoruz, idareyi etkinleştiriyoruz, vesaire vesaire. Ama bütün bunlar, bir makroekonomik gerileme konjonktüründe ne yazık ki işe yaramaz.

Bakınız, ben size başka bir rakam vereyim, burada verildi ama çok çarpıcı olduğu için: 2009 programında, bu yıl 204 milyar dolar olması beklenen ithalatın 2009 programında 217 milyar dolara çıkmasını hedeflemişiz. Bizim dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanımız ne dedi? Açıklama yaptı geçenlerde: “150 milyar dolar olursa iyi.” dedi. Yani “Yüzde 25 eksiğiyle ancak gerçekleşir.” dedi. Eğer öyleyse ben soruyorum şimdi, burada Bakan yok ama herhâlde Bakanlık, Hükûmet temsil ediliyor: Yani, nasıl olur da ithalde alınan KDV yüzde 22,47 artar? Yani ithalatın gerilemesinin çok büyük bir olasılık olduğu, tabii, ihracatta buna bağlı olarak gerileyecek ama ithalatın gerilemesinin bu kadar büyük bir olasılık olduğu bir konjonktürde nasıl oluyor da ithalat üzerinden alınan vergilerde yüzde 22,5’luk bir artış gerçekleştiriyorsunuz. Yani, dolayısıyla, neresinden bakılırsa bakılsın ciddiye alınmaz bir bütçeyle karşı karşıyayız.

Değerli arkadaşlarım, gelelim gelir bütçesinin, özellikle vergi performansıyla ilgili bazı rakamlara. Şimdi, 2008 Ocak-Eylül dönemine ilişkin olarak yapılmış vergi incelemeleri var. Plan ve Bütçe Komisyonunda gelir bütçesi görüşülürken bunlar dikkate alınmış. Bu yıl, yani 2008 yılının dokuz ayında vergi inceleme elemanları epey bir çalışmışlar 72.166 mükellefi incelemişler. Bu incelemelerde 45,9; yani, 46 milyar yeni Türk liralık, yani 46 katrilyonluk bir matrahı incelemeye almışlar. Ne bulmuşlar biliyor musunuz? 46 milyar incelemişler, 190 milyar matrah farkı bulmuşlar. Yani, inceledikleri matrahın 4,5 katı kadar matrahı. Yani, sen 45-46 milyar beyan etmişsin, aslında 190’ı da ekleyin 235 milyar beyan etmen gerekir. Bu sadece 72 bin mükellef üzerinden, tabii, bunlar iri mükellefler, büyük ve riskli mükellefler, tamam, hepsini bütüne teşmil etmeyelim. Yani, bütün vergiler açısından 4,5 katlık bir matrah farkı çıkıyor demeyelim, ama sadece bunu ele aldığımızda dahi şöyle bir basit hesap yapalım. Yani, burada 190 milyar liralık bir matrah farkı var. Kurumlar vergisine oranını alın, yüzde 20’yi, gelir vergisi yüzde 35’lere çıkıyor, onu bırakalım. Kurumlar vergisine oranı yüzde 20’den hesaplayın. Yani, sadece buradaki vergi kaybının, 190 milyar, üzerine yüzde 20’yi uygulayın, 38 milyar yeni Türk lirası gibi bir rakama ulaşacaksınız. Bunu isterseniz ıskontolu yapın, yüzde 20’yi almayın, yüzde 15’i alın, 27 bulun, 25 bulun, ne bulursanız bulun ama bunu bir şeylerle karşılaştırın. 2009 bütçesinde siz tarıma 5,5 yeni Türk lirası ayıracaksınız, ama sadece 72 bin mükelleften bulduğunuz matrah farkının getirdiği vergi kaybı 25 ya da 38 milyar yeni Türk lirası ya da katrilyon olacak. Yatırımlara 13-15 milyar ayıracaksınız, ama bunun iki, üç katı, sadece incelenen şu mükellef grubundan vergi kaybınız olacak.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu, Türkiye’de, nasıl birilerinin zengin olduğunun, nasıl, aslında bölüşüm ilişkilerinde, üretimde zaten çok eşitsiz olan ilişkilerin, nasıl vergileme, kamu gelirleri safhasında daha da eşitsiz hâle getirildiğinin çok çarpıcı bir örneği, çok çarpıcı. Bu örnekler yani şimdi bu kadar çarpıcı örnekler varken, tabii o zaman nasıl aramazsınız? Anayasa’mızın 73’üncü maddesini nasıl anmazsınız? Ne diyor Anayasa’nın 73’üncü maddesi: “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür.”

Eğer Türkiye’de herkes mali gücüne göre vergi ödüyor olsaydı değerli arkadaşlarım, Türkiye ele güne avuç açmazdı. Türkiye’de böylesine görgüsüzce sünnet, nişan, düğün törenleri yapılmazdı; Türkiye’de böylesine görgüsüzce lüks araçlar kullanılmazdı. Bu görgüsüzlükler vergilendirilirdi en azından. Ama bütün bunlar yapılmıyorsa eğer, eşitsizlikleri daha da artıracak bir maliye politikası hem gelir hem harcama aşamasında yapıyorsak, tabii İhale Kanunu vesaire hepsiyle de başka kanallar açıyorsak yolsuzluklara, değerli arkadaşlarım, burada, hem ta baştan itibaren niyet mektubuna bağlanan bir iktidarın millî niteliğinin sorgulanması ama hem de burada bir iktidarın gerçekten Türkiye’de halkın gerçek ihtiyaçlarına cevap veren bir iktidar olup olmadığının sorgulanması gibi bir konuyla karşı karşıya geliriz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, size vergi yüküyle ilgili bir hesap, Maliye Bakanlığının verilerinden üreterek söylüyorum. Türkiye’de iki dönemi karşılaştırayım yani 1998-2002, hemen bir önceki dönem sizden ve sizin döneminiz 2003-2008. 1998-2002 yani beş yılın ortalaması olarak ücretliler gelir vergisinin ne kadarını ödüyorlardı? Yüzde 42’sini ödüyorlardı. Tabii, 98 reformunun da payı var. Gerçi 99’da geri alındı ama olsun. AKP’nin altı yılında yani 2003-2008 ortalaması olarak ücretlilerin gelir vergisindeki payı yüzde 53’e yükselmiştir. Yüzde 42’den devri iktidarınızda yüzde 53’e yükselmiştir. Yani sermaye gelirlerini vergilendirmek yerine ciddi anlamda bir ücretlilerin vergilendirilmesi söz konusu olmuştur.

Size bir ileri örnek daha vereyim: Benim yaptığım bir hesaplama var, “vergi baskısı” diye bir kavram kullanıyorum. Şunu yapıyorum: Bir taraftan çeşitli kesimlerin, diyelim ücretliler ve ücretliler dışındakileri alalım, ücretlilerin millî gelir payını alalım, öbür taraftan ücretlilerin gelir vergisi payını alalım ve birbirine oranlayalım. Çok ilginç rakamlar çıkıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oyan, devam edin.

OĞUZ OYAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Buna “vergi baskısı” diyelim. Çok ilginç rakamlar çıkıyor. Bakın size şunu söyleyeyim: 98-2002 arasında iş gücü ödemelerinin millî gelir içindeki payı yaklaşık yüzde 28-29 dolayındadır. Bu sizin döneminizde yüzde 26’lara düşüyor, yani bir kere ücretlerin millî gelir payı düşüyor. Ama öbür taraftan ücretlilerin vergi payı yüzde 42’lerden 53’e çıktığı için, bunları birbirine oranladığınızda ücretliler millî gelir paylarının bir önceki dönemde 1,5 katı kadar vergi baskısı altındayken, sizin döneminizde millî gelir paylarının tam 2 katı vergi baskısı… Yani millî gelirin yüzde 25’ini alıyor, vergilerin yüzde 55’ini ödüyor. Değerli arkadaşlarım, bunca, böylesine bir eşitsizlik, yani böylesine bir vergi yükü kaydırması doğrudan doğruya ancak vergi alabildiğiniz kesimlerden vergi almak, alamadığınız kesimleri tamamen boş vermek, bırakmak, havlu atmak anlamına gelir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Oyan.

OĞUZ OYAN (Devamla) – Bir son cümlemi söyleyeyim.

BAŞKAN – Son sözünüzü alayım efendim.

OĞUZ OYAN (Devamla) – Dolayısıyla, burada yapılması gereken şey, dışarıdan kaynak bulmak değil, IMF’nin güdümüne girmek değil, kendi kaynaklarımızı kullanabilmektir. Bizim kaynağımız vardır. Yeter ki herkes mali gücüne göre vergisini ödesin, yeter ki kamu idaresi, Maliye bu çabanın içinde olsun, hepimiz bu çabayı destekleyelim. Getirin yasaları burada çıkaralım ama yeter ki bu ülkede bu eşitsizlikler daha fazla büyümesin, bu ülke yabancıya muhtaç olmasın.

İlginiz için teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Oyan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu.

Sayın Kumcuoğlu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on beş dakika.

MHP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi ve gelir bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve değerlendirmelerini arz etmek için huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanlığının temel görevlerinden birisi, merkezî devlet bütçesini hazırlayıp Türkiye Büyük Millet Meclisine tevdi etmek, müzakerelerini takip edip kanunlaştıktan sonra da gözetim ve denetimini icra etmektir.

Olaya bu açıdan baktığımızda, bütçe hazırlanırken ekonominin içinde bulunduğu şartların, gelişmelerin ve beklentilerin çok dikkatli, titiz ve gerçekçi bir biçimde nazarıitibara alınması ve bütçenin üzerine oturacağı temel parametrelerin de buna göre belirlenmesi gerekir.

2008 yılında bütçe hazırlanırken dikkate alınması gereken temel olgu nedir? Küresel kriz. Nitekim, Maliye Bakanımız da diyor ki: “2009 bütçesi küresel krizin parametreleri dikkate alınarak huzurunuza getirilmiştir.” Ama, keşke, Maliye Bakanı bu ifadeyi kullanmasaydı. Çünkü bu ifade ile karşı karşıya bulunduğumuz gerçekler arasında hiçbir bağlantı yok.

Bakın, 2009 Yılı Bütçe Kanunu’na ekli Millî Bütçe Tahmin Raporu’na göre 2009 yılında ekonominin yüzde 4 büyüyeceği farz ediliyor. Bugün herkes, yurt içinde ve yurt dışında, konuyla yakından veya uzaktan ilgili olan herkes biliyor ki eğer 2009 yılında büyüme hızı sıfırda kalır ve negatif olmazsa bu büyük bir şansımız olur. Dolayısıyla, bütçenin temel parametresi olan büyüme hızının gerçeklerle yakından uzaktan ilgisi yoktur.

İkincisi: Bütçe 2009 enflasyonunu yüzde 7,5 öngörüyor ama kasım sonu itibarıyla TÜFE yüzde 10’un, ÜFE yüzde 12’nin üstünde. Sapma oranı şu günkü hâliyle yüzde 46. Haa, 2009 yılında enflasyon oranı düşebilir mi? Şöyle bir bakalım: Amerika Birleşik Devletleri Merkez Bankası FED’in 2008 yılı başlangıcındaki temel bilanço büyüklüğü 925 milyar lira, bugün 2 trilyon 200 milyar lira. Avrupa Merkez Bankası, diğer bütün ülke ekonomileri, özellikle gelişmiş ülke ekonomilerinde de durum bu. Bu durumda, 2009 yılında enflasyonun düşeceğini beklemek hayal. Öyle görülüyor ki 2009 yılı, durgunlukla enflasyonu birlikte yaşayacağımız bir stagflasyon dönemi olacak Mehmet Bey. Evet mi? Evet. Dolayısıyla enflasyon tahmininiz de gerçekçi değil.

Biraz önce buradan söylendi; bütçede 2009 ithalatını 232 milyar lira öngörüyorsunuz, hemen arkasından -ben ona hep ihracattan sorumlu Devlet Bakanı Diyorum, burada biraz nezaket gösteriyorum- dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanımız diyor ki: “Hayır, bu rakam 150 milyar lira olur.” Bir Bakan, öbür Bakanı tekzip ediyor hem de bu kürsüden. Bu bütçenin, bu hâliyle de iler tutar yeri yok.

Onun dışında, döviz kurlarına gelelim. Bütçeye göre, bu sene sonunda doların değeri 1,240 olacak ama dolar şimdiden 1,530, sapma oranı yüzde 23. Bunun 2000 yılında daha da fazlalaşacağı anlaşılıyor.

Yani özetlemek gerekirse, bu bütçenin gerçeklerle yakından uzaktan ilgisi yok. Zaten bunu biz ilk defa fark etmiyoruz. Bütçe müzakere edilirken, Milliyetçi Hareket Partisinden Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız öneri getirdiler, “Gelin bu bütçeyi revizyona tabi tutalım, bu krizi nazarıitibara almıyor, bu bütçeyle 2009’u çıkaramayız.” dediler ama Maliye Bakanımız bunu kulak arkası etti. Bakın, şimdi ne oluyor? Dünkü gazetelere göre, IMF bütçe yürürlüğe girer girmez yüzde 10 kesinti isteyecekmiş. Bundan bir ay önce, Bütçe Komisyonunda törpüyle yapmadığınız, yaptırtmadığınız revizyonu, IMF sizin elinize satırı verecek, baltayı verecek, tırpanlatacak. Gerçekten bu durumla karşı karşı kalacaksınız bizleri dinlemediğiniz için.

Şimdi, niye bu ekonomi bu duruma düştü? Niye AKP altıncı senesinde Türk ekonomisini bu perişan duruma düşürdü? Çünkü arkadaşlar, resmi dikkatli okuyamadınız, Türk ekonomisini sağlıklı bir şekilde kavrayamadınız, dolayısıyla doğru stratejileri ve doğru politikaları belirleyemediniz. Bakın, gayet basit, Türkiye’de size tasarruf oranlarını veriyorum: Bir ülkede büyümenin temel dayanağı yatırımlardır. Yatırımların finansmanı ancak tasarruflarla olur. Bu kadar basit bir gerçeği hepimiz biliyor muyuz? Biliyoruz, Sayın Başbakanın öğretmemesine rağmen biliyoruz.

Şimdi, 1998 senesinde -niye 1998’i alıyorum? Çünkü 1998-2009 programında yani DPT tarafından (Devlet Planlama Teşkilatı) çıkarılan programda en eski rakam olarak bu verilmiş- toplam tasarrufların toplam millî gelire oranı yüzde 24. Sizden önceki üçlü koalisyon döneminde… Ki burada iki temel olgu var: Bunlardan birisi hiçbir zaman zikre cesaret edemediğimiz 1990 krizi, 1999 depremi. 1999 depreminde bu memleket sanayi üretim potansiyelinin yüzde 60’ını aşkın kısmını kaybetti. Bunun yenilenmesi, bazen üç gün, bazen üç hafta, bazen üç ay, bazen daha da fazla sürdü. Dolayısıyla o dönemde yani dört yıllık üçlü koalisyon döneminde bu oran yüzde 19. Sizin altı yıllık döneminizde ne biliyor musun? Yüzde 16. Toplam tasarrufları bu ülkede yüzde 24’ten yüzde 16’ya geriletmişsiniz.

Bir de olaya özel sektör açısından bakalım yani işletmeler ve hane halkı açısından: 1998’de özel sektör tasarruflarının toplam millî gelire oranı yüzde 25-35, üçlü koalisyon döneminde dört yıllık ortalama 23,91 yani 24, sizin döneminizde -tahmin edin bakalım- özel sektör tasarruflarının toplam millî gelire oranı yüzde 14,88. Bu, ne demek? Bu şu demek: Sizden önce bu millet kazandığı her 100 liranın 75 lirasını tüketip 25 lirasıyla tasarruf edip bu ülkenin kalkınmasına tahsis ederken, sizin zamanınızda şimdi 85 lirasını yiyor, 15 lirasını tasarruf ediyor, ancak yatırıma döndürebiliyor. Bu ülkeye, bu memleketin insanına üretmeden tüketmeyi öğrettiniz. Yazıklar olsun! (MHP sıralarından alkışlar) O zaman Maliye Bakanı gelemez buraya çünkü bu suallere cevap veremez.

Şimdi, bakın, ne diyor Maliye Bakanı: “Türkiye'nin yaşadığı yapısal bir sorun var…” Bu kürsüde dedi bunu, bir hafta önce. “…tasarruflar Türkiye’de çok düşük. Çin’de tasarruflar yüzde 50, Hindistan’da yüzde 35, Rusya’da 31, Güney Kore’de 30, Endonezya’da 28. Dolayısıyla bu yapılan sorun yani tasarruf noksanlığından dolayı Türkiye devamlı surette cari açık veriyor. Bu kriz, üretmekten çok -bakın, Maliye Bakanı söylüyor- tüketmek suretiyle ekonominin döndürülemeyeceğini bize gösterdi.” Bunun halk dilinde tabiri şudur: Günaydın, sabah şerifleri hayrolsun Sayın Bakan! (MHP sıralarından alkışlar) Evet, bu memlekette üretmeden tüketmek suretiyle ekonomiyi döndüremezsiniz ve döndüremiyorsunuz.

Şimdi, Allah’tan Sayın Bakan ders almasını biliyor fakat Sayın Başbakan nedense hep ders vermeyi tercih ediyor. Bu kürsüden dedi ki geçen hafta TÜİK’le ilgili tartışmalara -hatırlıyorsunuz- atıfta bulunarak: “Devletin bir kurumunun yalan yanlış rakamlar açıklayacağını söylemeye kimsenin hak ve salahiyeti yoktur.” İyi mi? Siyaset dersi veriyor Sayın Başbakan ama şimdi bakın, aynı konuşmadan size bir cümle okuyorum: “Biz göreve geldik yüzde 20 küsur reel faiz vardı, şimdi yüzde 8.” Duyduk mu bu ifadeyi? Zabıtlardan okuyorum. Şimdi, ben size gerçeği söyleyeyim. İç borç stok reel faizi 2002 yılında, yani bizim üçlü koalisyon devleti size teslim ettiğinde yüzde 13,38. Başbakan bu kürsüden doğru rakam telaffuz etmedi.

Şimdi, buraya geleceksiniz, yanıltıcı ve yanlış rakamlar vereceksiniz, ondan sonra Türk kamuoyuna gerçekçi olmayan ifadelerde bulunacaksınız, ondan sonra bunu bu kürsüden belirtmeye kimsenin hak ve salahiyeti yoktur, diyeceksiniz. Bunun halk dilinde cevabı nedir biliyor musunuz, siyasette cevabı? “Hadi canım sen de!” (MHP sıralarından alkışlar) Ben milletin temsilcisi olarak bütün yanlışları bu kürsüden ifade ederim, dinlemek zorundasınız ve bu kürsüye de saygı duymak zorundasınız. Burada yanlış rakam veremezsiniz.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Milletin kürsüsü orası.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – O kurumlarınız da veriyor, ayrıca ayrıntısına geleceğim.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – İşine gelmeyeni söylersen dinlemezler.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, gelelim gelir bütçesine. Bakın, bu kürsüden bir hafta önce Sayın Maliye Bakanı ne diyor: “Şimdi, bize ne diyorlar biliyor musunuz? Bazı kesimler ‘vergileri indirin’ diyorlar. Vergileri indirin diyenlere ben sesleniyorum: Ben yıllar yılı vergi indiriyorum. Bu Hükûmet yıllar yılı vergi indiriyor. Neredesiniz siz yahu?” Bu “yahu” bana ait değil ona ait, zabıtlar öyle diyor. “Başka ülkede mi yaşıyorsunuz? (AKP kanadından alkışlar)” Buna da zabıt öyle diyor, ben demiyorum.

Şimdi, bakın, buradan bir şey söylediğiniz vakit birinin kalkıp yarın size “sen doğruyu söylemiyorsun arkadaş” diyebileceğini hesaba katacaksınız. Bakın, ben, şimdi, Yıllık Ekonomik Rapor işte burada. Yıllık Ekonomik Rapor, sayfa 78. “Vergi yükü, parafiskal gelirler hariç 2002 yılında 17,6; 2007 yılında 18,4.” Vergi yükünü genelde 8 baz puan artırmışsınız. Doğruyu söyle burada.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oranla vergi yükü arasında ne alaka var?

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Ne?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kayıt dışıyla mücadeleyi göster bana, bırak onları.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Kayıt dışı demiyorum ben.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Verginin tabana yayılması.

BAŞKAN – Sayın Elitaş

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bakın, beni dinleyeceksiniz.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Dinle de öğren! Dinle de öğren!

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Vergiyi tabana yaymış.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Beni dinleyeceksiniz. Lütfen… Ben size yardımcı olmaya çalışıyorum.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Elitaş, dinlemiyorsun!

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Şov yapıyorsun!

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Ne şovu yapıyorum? Benim söylediğim yanlış bir şey var mı burada?

BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Vergiyi tabana yayıyor, vergi oranları düşürülmüş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Vergi oranını düşürdük.” diyor Maliye Bakanı. Onunla ne alakası var?

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Ben onu anlatacağım şimdi size.

BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kumcuoğlu, devam et, anlat abi.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Parafiskal gelirler hariç, yani sigorta benzeri yükler hariç 2002 yılında vergi yükü 22,3; 2007 yılında 23,9. Beyler, 23,9. 16 baz puan bindirmişsiniz vergi yüküne. Bindirmişsiniz.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Kurumlar vergisi ne oldu? KDV oranları ne oldu?

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bundan sonra, Sayın Bakan –Sayın Bakan yok burada ama- sen vergileri indirmemişsin aziz kardeşim, bindirmişsin, bindirmişsin. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hiç alakası yok!

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Açık.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir eski müsteşara yakışmaz bunlar.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bindirilmiş tutar.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Siz biliyorsunuz. Beyler, bakın, burada, eski Maliye Müsteşarı Ertuğrul Kumcuoğlu konuşuyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Evet ama yanlış bilgiler veriyor.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Benim karşımda laf atarken bu olayları benim sizden daha iyi bileceğimi nazarıitibara alacaksınız. Yok öyle şey.

BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, lütfen Genel Kurula hitap edin.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Ben, cumhuriyet tarihinin en uzun süreli maliye müsteşarıyım. Olur mu, burada ipsiz sapsız şeyler söyler miyim? Söylemem.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Maliye Bakanı “Oranları düşürdük.” diyor. Doğru mu? Oranlar düştü mü düşmedi mi? Niye söylemiyorsunuz? Doğruyu söyleyin.

BAŞKAN – Sayın Elitaş

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Şimdi, bakın arkadaşlar…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Dinle! Dinle!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Dinlemesem bunlara itiraz eder miyim? Dinledim de itiraz ediyorum.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, beyannameli mükelleflerin 2008 yılında…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Dinlediğimden itiraz ediyorum.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Dinleyin!

…2008 yılında ödedikleri toplam vergi 3 milyar 52 milyon YTL. 3 milyar 52 milyon YTL. Yani beyannameli tüm gelir vergisi mükelleflerinin devlete ödedikleri vergi 3 milyar YTL. Toplam millî gelir 1 trilyon YTL. Yani sizin beyannameli gelir vergisi mükelleflerinden aldığınız vergi toplam millî gelirin binde 3’ü ve toplam millî gelirlerinin yüzde 2’si. Ondan sonra diyorsunuz: ”Biz vergicilik yapıyoruz.” Gelin, resmin öbür tarafına bakalım, gelin. Bu bütçede vasıtalı vergilerin toplamı 104 trilyon lira. Tamamını atıyorum, sadece dahilde alınan, ithalde alınan katma değer vergisiyle özel tüketim vergisini nazarıitibara alıyorum, 92 trilyon lira. Yani, siz, bu memlekette fert başına 1 milyar 300 milyon lira katma değer vergisi alıyorsunuz. Aldığınız gelir vergisini öbür tarafta söyledim. Aldığınız katma değer: 4 kişilik hane halkından 4x1,300=5 milyar 200 milyon lira katma değer vergisi alıyorsunuz siz bu memlekette. Şimdi, şu iki rakamı mukayese ettiğiniz vakit değerli maliyeciler siz “Biz vergicilik yapıyoruz.” diyebilir misiniz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, son bir dakikanızı veriyorum efendim.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Evet.

Ayıptır, günahtır! Fakir fukaranın üzerine yıkmışsınız vergiyi, ondan sonra kalkıyorsunuz burada uzun uzun vergi politikanızı ve stratejinizi dinliyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hariri’nin vergisini 10 puan düşürüyorlar, yüzde 30’dan düşürüyorlar onu!

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – O, Hariri ama!

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bakın, olmaz. Şimdi yapamayacaksınız ama 2009 yılı son derece riskli bir yıl. Hepiniz farkındasınız. Birinci kıyamet 29 Martta kopacak sizler için. İkinci kıyamet için 2009’un ikinci çeyreğinin tam tarihini bilemiyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İstersen bir kehanette bulun burada.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Onun için de aklınızı başınıza toplayın, ayağınızı denk alın, gelin, sağlıklı, sağlam, doğru dürüst bütçeler yapalım, doğru dürüst bütçeler uygulayalım.

Bu kürsüden genellikle bütçenin hayırlı olması temennisiyle laf bitirilir. Ben diyorum ki: 2009 yılı hakkınızda hayırlı olsun. Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Siz şimdi bu tutanağı alın, Maliye Bakanına götürün, gelsin cevap versin.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Cevap verecek bir şey yok ki hep yanlış bilgiler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kumcuoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Ümit Şafak.

Sayın Şafak, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Sayın Şafak.

MHP GRUBU ADINA ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle Sayın Bakana Maliye Bakanlığı personelinin huzursuz olduğunu hatırlatmak istiyorum. Maaş farkları ve kadrolar sebebiyle müdürden memura kadar hem Bakanlık hem de bütün taşra personelinin huzuru kaçmıştır. Denetim elemanlarını tek çatı altında toplama çalışması da vergi denetçileri başta olmak üzere inceleme elemanlarını rahatsız eden bir konudur.

Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan 2009 yılı merkezî yönetim bütçesi AKP hükûmetlerinin yedinci bütçesidir. Bu bütçe de diğerleri gibi gelirlerinin giderlerini karşılamadığı açık bir bütçe olmuştur. Bütçelerimizin ana finansman kaynağı maliyeti sıfır olan vergi gelirleridir. Nitekim 248 milyar 800 milyon YTL olan net bütçe gelirinin yüzde 81’i yani 201 milyar 100 milyon yeni Türk lirası vergi gelirlerinden sağlanmaktadır.

Bu bütçede göze çarpan ikinci önemli gelir kalemi de sermaye satışı gelirleridir. 2009 yılı bütçesinde sermaye satış gelirleri hedefi 2008’e göre yüzde 223 artırılarak 12 milyar 630 milyon yeni Türk lirası olarak belirlenmiştir.

Bu bize gösteriyor ki, 2009 yılı da cumhuriyetin kazanımlarının babalar gibi satıldığı bir yıl olacaktır! Görülüyor ki AKP Hükûmeti kamu mallarını sata sata bütçe açığını kapatmaya çalışmaktadır.

Sayın milletvekilleri, AKP iktidarları döneminde vergi gelirlerinin önemli bir kısmı faiz ödemelerine gitmektedir. 2007 yılındaki faiz ödemeleri toplam vergi gelirinin yüzde 32’si olmuştur. 2008 yılının ilk on ayında bu oran yüzde 31 olarak gerçekleşmiştir. 2009 yılı bütçe tasarısında da faiz ödemeleri için bütçeden 57 milyar 500 milyon yeni Türk lirası ayrılmıştır. Gelir ve kurumlar vergisinin neredeyse tamamı faiz ödemelerine gitmektedir. AKP, bu milletin parasını faiz ödemelerine harcamaktadır.

Yine AKP iktidarları döneminde dolaysız vergi ve dolaylı vergi arasındaki makas açılmıştır. Dolaylı vergiler sabit gelirliler üzerinde yoğunlaşarak vergi adaletsizliğine sebep olmaktadır. 2002 yılında yüzde 65’lerde olan dolaylı vergiler bugün yüzde 70’lere yaklaşmıştır. AKP’nin izlediği vergi ve ekonomi politikaları sonucunda devlet eliyle gelir dağılımı bozulmuş, fakirden alınıp zengine verilmiştir.

Yapılan özelleştirmelerin olumsuz sonuçları ortaya yavaş yavaş çıkmaktadır. Ülkeden yurt dışına büyük miktarlarda kâr transferleri başlamıştır. Gene AKP iktidarları döneminde devlet tahvili ve hazine bonolarından elde edilecek olan faiz gelirleri ile bunların alım satım kazançlarının vergilendirilmesinde yabancı-yerli ayrımı yapılmıştır. Türk vatandaşları için yüzde 10 oranında gelir vergisi stopajı uygulanırken, yabancılardan hiçbir vergi alınmamıştır. Fakat Maliye Bakanlığı geç de olsa bu hatadan bu yıl dönmüştür.

Sayın milletvekilleri, vergi mükelleflerinin bölgelere göre dağılımında tahakkuk eden vergilerin illere göre mukayesesinde çok büyük farklılıklar ve oransızlıklar yaşanmaktadır. Vergilerin yaklaşık yüzde 80’i 4 ilden, geri kalan yüzde 20’si ise 77 ilden toplanmaktadır. Biraz evvel “Kurumlar vergisi oranı ne oldu?” diye söyledi bir milletvekilimiz: Kurumlar vergisinin toplam vergi gelirleri içindeki payı sadece yüzde 9’dur. Maliye Bakanlığının yayımladığı mükellef yoğunlaşmaları verilerine göre kurumlar vergisinin yüzde 49’unu 100 mükellef ödemektedir. Geriye kalan yüzde 51’ini ise 639.900 mükellef ödemektedir.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Gelir vergisi?..

ÜMİT ŞAFAK (Devamla) – Aynı çarpık durum gelir vergisinde de mevcuttur.

MEHMET CEYLAN (Karabük) – Onda da indirim sağladık

ÜMİT ŞAFAK (Devamla) – 2007 Aralık itibarıyla gelir vergisi mükellef sayısı 1 milyon 719 bin 889’dur. Toplam gelir vergisi mükelleflerinin yüzde 60’ı 10 ilimizde, yüzde 40’ı ise 71 ilimizde faaliyet göstermektedir. Tahakkuk eden gelir vergisinin yaklaşık yüzde 55’i 3 büyük ilden, yüzde 45’i ise 78 ilden gelmiştir. AKP, çalışanların vergi yükünü artıran bir iktidarlar dönemi yaşatmaktadır. Gelir vergisinin yaklaşık yüzde 4’ü beyana dayanan gelir vergisinden, yüzde 96’sı ise stopaj yoluyla ödenen gelir vergisinden oluşmaktadır ki burada ücretlilerden kesilen, tevkifat yoluyla ödenen gelir vergisi önemli bir pay tutmaktadır. Bu tabloya göre, gelir vergisi ve kurumlar vergisinde olduğu gibi, gelir dağılımında da büyük bir adaletsizlik yaşanmaktadır. Bazıları çok kazanırken, küçük esnafımız ve çiftçimiz yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bölgeler arasında adaletsizlikler vardır, şehirler arasında adaletsizlikler vardır.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde kayıt dışı ekonominin boyutu kayıtlı ekonomiyi tehdit eder hâle gelmiştir. AKP hükûmetleri döneminde haksız ve hukuksuz, baskıyla vergi toplanmaktadır. Maliye Bakanlığının “Gönüllü Uyumluluk” adı altında yaptığı bu uygulama ile vergi mükellefleri matrah artırımına zorlanmakta ve Maliye Bakanlığı da kayıt dışı vergi toplamaktadır.

Yine, AKP iktidarları döneminde kayıt dışı istihdam da dikkat çeken boyutlara gelmiştir. Kayıt dışı istihdam neredeyse kayıtlı istihdama yaklaşmıştır.

Daha fazla vergi almaya odaklanan vergi sistemi ve vergi kanunları çok sık değiştirilmektedir. Yapılan değişiklikler sonucu, vergi sistemimizdeki sistematik bozulmaktadır. AKP iktidarlarının yaptığı otuz yedi değişiklik vergi sistemini anlaşılmaz ve karmaşık bir hâle getirmiştir. Hazırlandığı söylenen yeni vergi reformunun bu bakış açısıyla ne getireceği ne götüreceği de belli değildir.

Sayın milletvekilleri, iktidar partisinden bir hatip kömür ve gıda gibi sosyal desteklerin hem sayısında hem de yapılacak yardım tutarında artış olacağından gururla bahsetti. Bunlar hiç kimsenin babasının kömür ocağından gelmemektedir. Kamunun kaynaklarıyla yapılan yardımlardır ve ihtiyaç sahiplerine analarının ak sütü gibi helaldir. Ancak, basında çıkan haberlerde kömürlerin satıldığına ve yerine ulaşmadığına dair bilgiler vardır. Bakınız: “Yardımlarda suistimal.” “AKP kömürü tezgâhlara düştü.” haberleri hem Türk milletini hem de bizleri rahatsız etmektedir. Yoksa, hiç kimse ihtiyaç sahiplerine kömür dağıtılmasına karşı değildir, karşı da olmamalıdır. Kömürün ihtiyaç sahiplerine verilmediği, birileri tarafından satıldığı kuşkusu vardır. Önemli olan, yardım diye verilen kömürlerin kömür depolarında satılmamasıdır. Önemli olan, kömürün ve yardımların gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasıdır. Hükûmete de bunları denetleme görevi düşmektedir.

Sayın milletvekilleri, burada dikkatimi çeken bir hususu da sizlerle paylaşmak istiyorum: Eğer söylediğiniz gibi yardımları artırma ihtiyacı hissediyorsanız, ülkemizde fakir fukara sayısını da artırıyorsunuz demektir. İhtiyaç sahiplerinin sayısında artış varsa, o zaman ekonomi iyi gitmiyordur ve ekonomide çizilen o pembe tablolar da doğru değildir. Doğru ve gerçek olan, ekonomiyi ve ekonomik krizi doğru ve iyi yönetemediğinizdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Şafak.

ÜMİT ŞAFAK (Devamla) – Zaten altı yıllık iktidarınız döneminde tarımı bitirdiniz, esnafımızı tükettiniz, şimdi de sanayi ölüyor. Her gün binlerce işçimiz işsiz kalıyor.

Ben buradan iktidarın sayın milletvekillerine, Kızılay şurada dibimizde esnafları bir gezin diyorum. Siteler on dakikalık mesafede. Siteler’e, esnafa gidin “Nasılsınız?” diye bir sorun diyorum. OSTİM Sanayi Sitesi yirmi dakika Bakanlıklara, Türkiye Büyük Millet Meclisine, bir hatırını sorun da, öyle söylediğiniz gibi nereden nereye geldiğinizi hep beraber bir görelim inşallah.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. Bütçenin de hayırlı olmasını diliyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şafak.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Münir Kutluata.

Buyurun Sayın Kutluata. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz sekiz dakika.

MHP GRUBU ADINA MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Zamanımın darlığı nedeniyle kısaca bütçeye ve arkasından da özelleştirme konusuna temas edeceğim.

Değerli milletvekilleri, bütçe bilindiği gibi bir gelir ve harcama hesabına dayandığı için 2009 yılı içinde toplanacak gelirlerle yapılacak harcamaların temel ekonomik büyüklüklerle ilgisi açıktır. Ne miktarda gelir elde edileceği, gayrisafi yurt içi hasılanın tahminiyle ilgili bir husustur. Bu da gerçekleşecek olan büyüme oranına bağlıdır. Hatırlanacağı üzere 2007 yılında yüzde 5 olarak öngörülen büyüme oranı yüzde 4,6 gerçekleşmesine rağmen, 2008 yılı için Hükûmet büyüme hedefini yüzde 5,5 olarak belirlemiştir. Yüzde 5,5 olan büyümenin içinde bulunduğumuz aylarda eksiye dönüştüğü herkesin malumudur. Dolayısıyla bütçe büyüklükleriyle ilgili, bütçe gelirleriyle ilgili daha baştan çok büyük bir sapmanın göze alındığı tahminlerle karşı karşıyayız. Bu gerçek ortadayken, önümüzdeki yıl yüzde 4 hedefinin gerçekleşmeyeceğini herkes bilmektedir. Bu yüzden bütçenin son derece kaygan bir zemin üzerine inşa edilmeye çalışıldığını söylemek mecburiyetindeyiz.

Diğer taraftan, harcamalarla ilgili tahminlerde de buna bağlı olarak büyük yanılgıların olacağı ortadadır çünkü enflasyon tahminleri hep yüzde 300 civarında şaşarak gerçekleşmiştir. Bu sene bazı girdi fiyatlarında, yurt dışı girdi fiyatlarında krizden ötürü düşmeden dolayı enflasyon azalması beklenebilirse de bunun sağlıklı bir yol olmadığını, enflasyonu esas içerideki gelişmelerle düşürmek mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek gerekiyor.

Kısaca özelleştirme konusuna gelmek istiyorum değerli milletvekilleri. Özelleştirme konusunu anlayabilmek için, Hükûmetin konuya nasıl baktığını belirleyebilmek için birkaç hususun aydınlık kazanması gerekiyor. Bunlardan birincisi özelleştirmenin mantığı ve özelleştirmeden beklenen temel faydalar konusudur. İkincisi Hükûmetin özelleştirmeden ne beklediği ve özelleştirmeye yüklediği yeni fonksiyonların anlaşılabilmesidir. Üçüncüsü ise Hükûmetin döviz geliri elde etmekle döviz temin etmek arasındaki tercihte kolay yolu seçtiğinin farkına varma hususudur.

Bilindiği gibi özelleştirmeden beklenen temel fayda, günümüzde devlet tarafından yürütülmesinde hiçbir açıdan zorunluluk olmayan sahalardan devletin çekilmesi ve asli fonksiyonlarını daha iyi yerine getirebilmesidir, siyasi müdahalelerle verimliliği düşürecek uygulamaların önünü kesmektir, prodüktivite ve rantabilite ilişkilerini göz ardı ederek üretim yapıp pahalı ara malları üreterek bu ara malları kullanan nihai ürünlerin rekabet gücünün engellenmemesidir. Özelleştirmeyle, devlet, elinden çıkaracağı ve yönetiminden çekileceği kamu kuruluşlarını halkın ortaklığına açarak, sermayenin tabana yayılması gibi önemli maksatlara da hizmet etmek zorundadır.

Şimdi Hükûmetin özelleştirmeden ne anladığına, ne yaptığına ve özelleştirmeye ne gibi yeni fonksiyonlar yüklediğine bakalım. Hükûmet yetkilileri özelleştirmeden iktidarları döneminde 50 milyar dolar elde ettiklerini her vesileyle vurgulamaktadırlar. Burada görüldüğü gibi özelleştirme eşittir yabancıya satış anlayışı hüküm sürmektedir. Kamuya ait üretim birimlerinin halka ve özel sektöre arz edilmesi başka şey, yabancılara devredilmesi başka şeydir.

Şimdi, bakalım, bu 50 milyar dolarlık devrin arkasından bir o kadar üretim birimi devreye girmiş midir? PETKİM satılınca yeni bir PETKİM yapımına öncülük yapılmış mıdır? Yeni demir çelik kuruluşları gerçekleştirilmiş midir? İhracata temel teşkil edecek ciddi ve büyük ara malı üretim birimleri oluşturulmuş mudur? Hayır. Ne olmuştur? Döviz lazımdı, en değerli kuruluşlarımız yabancılara devredilmiştir, yani Hükûmet özelleştirmeyi bir döviz sağlama yöntemi olarak görmüştür. Özelleştirmeye yüklenen yeni fonksiyonlardan biri budur.

Sayın Maliye Bakanının, 25 Kasımda, yani bir ay önce Plan ve Bütçe Komisyonundaki konuşma metninin 16’ncı sayfasından bir cümle: “Sümer Holding A.Ş.’ye ait Adıyaman, Balıkesir ve Samsun illerinde bulunan taşınmazların özelleştirmelerine ilişkin süreç ise devam etmektedir.” Gayrimenkullerin özelleştirilmesinin ne olduğunu anlayan varsa, lütfen açıklasın. Bu, özelleştirmenin ne hâle geldiğini, hangi kılıklara büründüğünü, nasıl yeni fonksiyonlar üstlendiğini göstermek bakımından önemli bir örnektir.

Sayın milletvekilleri, üçüncü nokta, yani döviz temin etmek veya döviz geliri elde etmek noktasıdır. Bir ülkenin ödemeler dengesinin sağlam tutulabilmesi için döviz harcamalarının döviz gelirleriyle sağlanması esastır. Bunun yolu ihracattır. Bu noktada Hükûmetin dış ticaret anlayışı dikkat çekiyor. İhracata dayalı ithalat yerine, ithalata dayalı ihracat yolu benimsendiği zaman, önce ithalat için çareler aranmakta, ithalatla ihracat yapınca yerli üretim gelişme fırsatı bulamamakta, yerli üretim artmayınca ihracattaki ithalat oranı daha da artmakta ve katma değeri düşük, döviz kazancı düşük, tatsız tuzsuz, keçiboynuzu kıvamında bir ihracat yapısı ortaya çıkmaktadır. Nitekim, dış ticaret rakamlarının büyüklüğü ifade edilip arkadan bu kadar dış ticaret açığı verilmesinin altında yatan sebep de budur. Bu dönemde, 50 milyar dolarlık yabancılara satışlarla övünüldüğünü görüyoruz. Aynı dönemde, 150 milyar dolarlık cari açık oluşmuştur. Bu cari açık olmasaydı, 50 milyar dolarla yeni yatırımlar yapılsaydı daha iyi olmaz mıydı? Veya bu açık 100 milyar dolarda tutulup 50 milyar dolarlık varlıklarımız halka ve yerli müteşebbislere gitse nasıl olurdu? Demek ki, 50 milyar dolarlık yabancıya satış, tam tersi, gereksiz bir mecburiyetin sonucudur.

Şimdi, bu mecburiyetin nerelere kadar geldiğine bakalım: Otoyollar, köprülere kadar indi, daha nerelere kadar gideceği belli değil. Demek ki, bu sağlıklı bir yol değildir, sürdürülebilir bir yol değildir. Bunu şunun için söylüyorum: Sayın Maliye Bakanı sık sık “Bunları satmasaydık değerleri düşmüş olacaktı.” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kutluata.

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – Buna karşılık “Bu döviz açıkları olmasa da bunlar milletin elinde kalsaydı başımız mı ağrırdı?” demek mecburiyetindeyiz.

Şimdi, bir an için, bırakın döviz geliri ve diğer özelliklerini, şu halkın psikolojisine bir bakalım: Yabancı marketten gıda alışverişi yapacak, yabancı alışveriş merkezinden ev eşyası satın alacak, yabancı bankalarda işlemler yaptıracak, yabancı sigorta şirketlerinde güvence arayacak, yabancılara devredilmiş otoyollarda seyahat edecek. Böyle bir ekonomik yapıya razı olan ülkelerin halkının zenginleşmesi mümkün mü? Mümkün diyen varsa, hem bu uygulamaları ve arkadan bu zenginliğin nasıl geleceğini açıklaması gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, özelleştirme konusu her zaman Hükûmetle aramızda bir ihtilaf konusu olmuştur. Yabancıların Türkiye’deki hazır bazı tesisleri satın almasının doğrudan yabancı sermaye yatırımı diye takdim edilmesinin doğru olmadığını her vesileyle söyledik, ama bunda ısrar edildi.

Hepinize ilginizden ötürü teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kutluata.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son konuşmacı Tekirdağ Milletvekili Kemalettin Nalcı.

Sayın Nalcı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz yedi dakika.

MHP GRUBU ADINA KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 2009 yılı bütçe görüşmelerinde Kamu İhale Kurumu bütçesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Kamu İhale Kurumu, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ile kurulmuş, idari ve mali özerkliğe sahip, kamu tüzel kişiliğini haiz bir kamu kurumumuzdur. Buradan da anlaşılacağı üzere kendi bütçesini, gelirlerini kendisi sağlayan bir kurumumuzdur. 2009 yılı bütçesinde 71 milyon 765 bin YTL bütçe geliri öngörülmekte olup, giderinin 48 milyon 423 bin YTL olacağı tahmin edilmekte, 23 milyon 342 bin YTL de gelir fazlası olarak hazineye devredilecektir.

Sayın milletvekilleri, şimdi bizim burada Kamu İhale Kurumunun görev ve yetkilerine bakmamız lazım.

Kamu İhale Kurumunun görevi; ihale sürecinde yapılan işlemlere ilişkin şikâyetleri inceleyerek sonuçlandırmak, Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’na ilişkin bütün mevzuatı, standart ihale dokümanlarını ve tip sözleşmelerini hazırlamak, geliştirmek ve uygulamayı yönlendirmek, haklarında ihalelere katılmakta yasaklama kararı verilenlerin sicillerini tutmak, ihale mevzuatıyla ilgili eğitim vermek ve ulusal ve uluslararası koordinasyonu sağlamak.

Bunun yanında, değerli milletvekilleri, Kamu İhale Kanunu’nun temel ilkeleri vardır. Bu temel ilkelere bakacak olursak, birincisi saydamlık, rekabet, eşitlik, gizlilik, güvenilirlik, kamuoyu denetimi, ihtiyaçların uygun şartlarda, zamanında karşılanması, kaynakların verimli kullanılmasını sağlamaktır. Fakat ne yazık ki bundan iki hafta önce de burada bütçe görüşmelerinden önce sizlerin huzurunda çıkartmış olduğumuz Kamu İhale Kanunu bunlardan çok çok uzak olan bir kanundur.

Değerli milletvekilleri, iki hafta önce çıkartmış olduğumuz Kanun’da bir şu şeye bakmamız lazım: Devlet ihalesi ne demektir?

Devlet ihalesinde üç taraf vardır. Birinci taraf idaredir. İdare ne iş yapar? Yaklaşık maliyeti belirler, yaklaşık maliyetle birlikte ihale şartnamesini tanzim eder. İstekli dosyayı alır ve bu dosyaya göre ihale şartlarını oluşturur ve ihaleye girer. Peki, burada Kamu İhale Kurumunun görevi nedir? İşte burada Kamu İhale Kurumunun görevi herhangi bir yolsuzluğun ortaya çıkması veya şikâyet durumunda olaya müdahil olup haksızlığın yapılmasını ve yolsuzluğun yapılmasını önlemektir.

Sayın milletvekilleri, burada da göreceğiniz gibi KİK Başkanımız daha yeni, dünkü gazetelerde artık Kamu İhale Kurumunun yolsuzlukların peşinde koşamayacağını, Ali Dibo olaylarını görmezden geleceğini bildirdi. Burada çok haklı, yetkiler korkunç derecede kısıtlandırıldı.

Değerli milletvekilleri, şimdi, ihalelerde gizlilik, yani kamu ihalesinde gizlilik… Gizliliğin ana temeli yaklaşık maliyet dediğimiz ihale keşfinin idare tarafından gizli tutulması. Şimdi ben size bir örnek vermek istiyorum: İhalelerde aşırı düşük sorgulaması belli bir formülizasyona göre bulunuyor. Bu formülizasyonda ihaleye giren firmalar toplamı ve bunun, ihalelere giren firmaların toplamının bölümünden çıkan rakam keşif rakamına bölünüyor. Keşif rakamına bölündükten sonra, burada, İhale Kurumunun yayınlamış olduğu katsayılar vardır. Bu katsayılarla çarpılarak aşırı düşük sınırı tespit ediliyor. Buradaki amaç, aşırı düşük sınırını tespit edip bunun alt tarafındaki tekliflerden sorgulama yapmaktır.

Değerli milletvekilleri, ben size bir şey sormak istiyorum burada, lütfen burayı iyi dinlemenizi istiyorum: Bir ihalede acaba aşırı düşük sınırını tam on ikiden vuran kaç teklif olabilir?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Olmaz, hiç olmaz.

KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Hiç olmaması lazım ama ben size -burada- getirdim, Sayın Bakanım da burada -Sayın Grup Başkan Vekili de, sağ olsun, mühendislerin haklarına karşı çıktı- eğer arzu ederse vereyim. Bakın, burada şu boyalı gördüğünüz tüm teklifler, kuruşuna kadar aynı teklifler.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kaç tane?

KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Yaklaşık olarak aynı tekliften sekiz tane, on tane, on iki tane ve bunlar bu katsayılara göre atılmış olan ihale teklifleridir ve bunlar sonuçlanmıştır.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bunun adı ihaleye fesat karıştırmaktır.

KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Şimdi ben size soruyorum buradan: Aynı teklifi kuruşuna varıncaya kadar altı firma, sekiz firma nasıl verebiliyor? Ben size buradan bunun açıklamasını yapayım: İdareden bunun keşfi temin ediliyor ve bu sekiz kişi içinde ihaleyi birisine verecekler. Mevzuat ne, biliyor musunuz sayın milletvekilleri? İş bitirmesi en büyük olan firmaya veriliyor.

ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) – Adres teslimi!

KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Bakın, şimdi şunu söyleyeyim: O zaman ihale yapmanıza gerek yok. İş bitirmesi en büyük olan firmayı getirin, zaten keşifleri içeriden temin edildiğine göre, katsayılar da belli… Bu böyle olmaz. Bakın, burada madem AKP “Yolsuzluğu önleyeceğim.” diyorsa, buna çanak tutmasın. Çıkartmış olduğu bu şey, Devlet İhale Kanunu, şu anda yolsuzluklara, imtiyazlara, adam kayırmaya birebir. Burada Kamu İhale Kurumu Başkanı var, böyle aşırı düşük sınır tespiti olmaz. Bunu da sizin zamanınızda çıkartılan bir kararnamenin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Nalcı, buyurun efendim.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kanunu 17 defa deldiler.

KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Şimdi, sayın milletvekilleri, ihalenin keşfiyle, kat sayılarla çarpılmayla aşırı düşük sınırı bulunmaz.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Şimdi niye sataşmıyorsunuz?

KAMALETTİN NALCI (Devamla) – İhalelere giren firmaların ortalaması alınır, bu ortalama dâhilinde bir kat sayıyla çarpılması suretiyle, eğer bir aşırı düşük kat sayısı bulunursa, ihalelerde bu yolsuzluğun önüne geçilebilir. Ben, birazdan, bu dosyanın aynısından, eğer arzu ederlerse, Sayın Grup Başkan Vekiline ve Sayın Bakanıma da arz etmek istiyorum. Bunun çok acil olarak, ivedilikle, yarından itibaren bu aşırı düşük sınırının değişmesi lazım. Değişmediği sürece, değil Deniz Feneri, değil yolsuzluklar, burada meydana gelen yolsuzlukların haddi hesabı yok.

Bu duygu ve düşüncelerle, bundan sonraki dönemde, ki, bir genelgeyle, hem yeterlilik, belge yeterliliğin hem de bu aşırı düşük…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMALETTİN NALCI (Devamla) – Son, bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – İhaleye fesat karıştırmaktan kaçınmaları…

KAMALETTİN NALCI (Devamla) – …sınır değerinin değişmesi ve ihalelerin daha saydam, daha adil, daha güvenilir bir şekle getirilmesi umuduyla hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Nalcı.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, şahısları adına, ilk söz, lehinde, Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan’a aittir.

Sayın Doğan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı ve Kamu İhale Kurumunun 2009 yılı bütçesi ile gelir bütçesi Genel Kurulumuzda görüşülmektedir. Bu saate kadar gruplar adına konuşmalar yapılmıştır. Şimdi, ben de, bu bütçelerin lehinde olmak üzere birkaç şey söylemek istiyorum, zamanın elverdiği ölçüde kısaca görüşlerimi size arz edeceğim. Yalnız, cevap vermek belki bana düşmez ama biraz önce dikkatle dinlediğim ve bürokrasiden duayenimiz olan Çok Değerli Maliye Müsteşarımız Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu Beyefendi’nin söylediklerinden fevkalade üzüntü duydum. Amacımız tabii ki burada bütçeyi tartışmaktır, görüşmektir. Yılların birikimine sahip Çok Değerli eski Müsteşarımız, yeni Milletvekilimizin çizmiş olduğu karanlık tablo ve vermiş olduğu rakamlar gerçekten beni hayal kırıklığına uğratmıştır. Ben, eski Değerli Müsteşarımızın biraz daha tarafsız ve rakamları kendine göre yorumlamadan gerçekçi bir şekilde burada izah etmesini arzu ederdim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Rakamlar yanlış mı Sayın Milletvekili?

YAHYA DOĞAN (Devamla) – Arz edeceğim efendim.

Değerli milletvekilleri, dışımızda başlayıp bizi de etkisine alması kuşkusuz beklenen bir krize karşı Hükûmetimiz elbette ki gerekli önlemleri almaktadır. Zaman zaman “Kriz oluyor, paket açıklanmıyor…” Bunlar biraz konuyu iyi bilmemekten kaynaklanan hususlardır çünkü Amerika’da başlayan kriz ile bunun Türkiye’ye yansıması farklı olaylardır. Orada elbette ki acil tedbirler alınması için toplantılar yapıldı ama Türkiye’de bu süreçte zaten tedbirler alınmaktadır, yeri geldikçe de alınacaktır.

Vurgulamak istediğim, son altı yılın değerlendirilmesi yapılırken ve biraz da alındığım, Sayın Kumcuoğlu üstadımızın söylediği, sanki Türkiye bir felaketin içerisine, eşiğine geldi, bir uçurumun kenarında, 2009 yılında kıyamet kopacak. Öyle değil arkadaşlar, Allah’a çok şükür, alınan tedbirlerle 2009 yılı da atlatılacaktır.

RECEP TANER (Aydın) – Bugünkü gazeteyi bir oku!

YAHYA DOĞAN (Devamla) – Ben, polemiğe girmek istemiyorum, o benim işim değil, grup sözcüleri belki ona cevap verecektir. Ancak, şunu istirham ediyorum: 2001-2002 yıllarına nazaran bugün hangi husus daha kötüdür? Lütfen bunu izah buyursunlar.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – İşsizlik! İşsizlik!

YAHYA DOĞAN (Devamla) – Batırılan 50 milyar doları biz ödedik.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Kapanan fabrikalar!

YAHYA DOĞAN (Devamla) – Kapanan fabrikaları da biz açtık.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Nerede açtınız?

YAHYA DOĞAN (Devamla) – İsterseniz onların detayına daha sonra girelim, konudan uzaklaşmayalım.

RECEP TANER (Aydın) – Devlette borca bakın devlette borca! Devletin borcu nereye vardı?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim efendim.

YAHYA DOĞAN (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, şimdi gerek batan bankalar gerekse enflasyonun durumu neydi, bunlar inanın geniş bir tartışmanın konusu ama ben istiyorum ki bu yüce Parlamentoda… Bu arada Oğuz Hoca’ma da katılıyorum. Arzu ediyorum ki her şey medeni bir ortamda rahatlıkla tartışılabilsin, süre kısıtlaması olmasın.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Dürüstlüğün olmadığı yerde medeniyet olur mu!

YAHYA DOĞAN (Devamla) – Ben son derece eminim, Oğuz Hoca’mın fevkalade kıymetli fikirleri olmasına rağmen burada onları ifade edemedi. Ve Sayın Kumcuoğlu üstadımız da belki maksadı aştı ve söylemek istediklerini tam izah edemedi, kısaca değindi, tıpkı benim yaptığım gibi.

Burada söylemek istediğim şudur: Bu bütçe, doğrudur, güvenilir, kalkınma hedefleri de gerçekçi olarak belirlenmiştir. Zaten bunu bir partili olarak söylemiyorum, AK PARTİ döneminde hedeflenen kalkınma programlarıyla gerçekleşmeler geçmiş hükûmetlerin hepsininkinden çok daha gerçekçi olmuştur. Bunu vurgulamak istiyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Geçmişten bugüne gelebilseniz!

YAHYA DOĞAN (Devamla) – Diğer bir husus: Bu Hükûmete, bütçede özellikle özürlülere sağlanmış olan imkânlar ve eğitime ayrılmış olan kaynaklar dolayısıyla teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğan, konuşmanızı tamamlayınız.

YAHYA DOĞAN (Devamla) – Bitiriyorum.

Ülkemizde üniversitesiz il bırakılmamıştır. Milletvekili olduğum Gümüşhane’de de yeni üniversite kurulmuştur. Ancak, yeni kurulan üniversiteler yeni doğan çocuğa benzer. Bunların kaynaklarını elden geldiğince artırmakta… Çünkü öğretim üyesi temini, altyapı yatırımlarına şiddetle ihtiyaç vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik sıkıntıların aşılmasında millî birlik ve bütünlük içinde hareket edilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Siyasi istikrar ile ekonomik istikrar arasında doğrudan bir ilişki vardır. Hükûmetimiz, geçmişteki krizlerden de ders çıkararak dışımızda başlayan ve bizi de etkilemesi kaçınılmaz olan bu krize karşı… Ekonomimize ve insanımıza zarar vermeden bu krizden çıkılacağı kanaatindeyim.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Kriz olduğunu kabul ettiniz.

YAHYA DOĞAN (Devamla) – Yine, kriz dönemlerinde, biraz önce arz ettiğim gibi, birtakım karışıklıklar çıkabilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğan, süreniz doldu.

YAHYA DOĞAN (Devamla) – Efendim, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun.

Şimdi, Hükûmet adına Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan.

Sayın Bakan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz kırk dakika efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her sene olduğu gibi bu sene de bütçemizi, yoğun bir mesaiyle çalışarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak son durumlarına getirdiniz çünkü Maliye Bakanlığının bütçesi konuşulmaya başlandığı zaman, artık bu, sona doğru gelindi demektir.

Şimdiye kadar yapmış olduğumuz çalışmalar ve bundan sonra da yapacağınız çalışmalar için ben de Bakanlığım adına, Hükûmetim adına çok teşekkür ediyorum hepinize ve tümü üzerindeki bu görüşmeler olacak, maddeler olacak ondan sonra da, bir iki gün sonra da inşallah bu bütçeyi de kabul etmiş olacağız.

Değerli arkadaşlar, hükûmetler ekonomik ve sosyal amaç ve önceliklerini maliye politikaları aracılığıyla yerine getirirler. Maliye politikalarının en önemli uygulama aracı da bütçe. Bütçe, önümüzdeki yıl içinde, yani bir yıl içerisinde devlet hangi harcamaları yapacak, nerelere ne kadar paralar harcayacak, nerelere ne yatırımlar yapacak, sosyal harcamaları ne kadar olacak, bakanlıkların ödenekleri ne olacak, bunun yanında bu harcamaları nereden karşılayacak, nerelerden gelir elde edecek, nerelerden vergi alacak bütün bunların hepsini kapsayan bir çalışmadır. O bakımdan, bütçe fevkalade önemli. Bir bütçe hakkı vardır. Yani, devlet masraflarını karşılayabilmek için vergi koyma hakkı vardır. Bütçeden alır bunu, bütçe hakkından alır. Bütçeler öyle kanunlardır ki, bakınız, şimdi Genel Kurula indiği zaman bütçenin giderlerini artıracak Genel Kurul da bir karar alamıyor veya gelirlerini azaltacak bir karar alamıyor. Bütçe fevkalade önemli. Mesela bütçe buradan kabul edilip Cumhurbaşkanlığına gönderildiği zaman Cumhurbaşkanlığı bunu onaylamak zorunda. Çünkü, zamanında eğer onaylanamazsa devlet masraf yapamaz; devlet, ücretlerini ödeyemez; devlet, masraflarını yapamaz. O bakımdan bütçe hakikaten çok önemli.

Şimdi, bu bütçeyi biz, değerli arkadaşlar, dünyadaki büyük bir krizin olduğu bir zamanda konuşuyoruz, 2009 yılı bütçesini. Dolayısıyla bütçe konuşulurken çok şeyler söyleniyor. Hatta burada bütçeyle ilgili olmayan birçok şeyler de söyleniyor. Hele hele “Bütçenin falan maddesi konuşuluyor.” diyeceğiz şimdi ileride, bambaşka şeyler konuşabiliyor arkadaşlar ama bu kürsünün de her şeyi dile getirme hakkı var, bunu da saygıyla karşılıyoruz.

Şimdi, dünyadaki krize çok dokunduk biz tabii. Daha önceki bütçe konuşmalarında, bütçe takdimimde ben uzun uzun anlattım. Bu kriz dedim, dünyanın krizi, Türkiye’nin krizi değil.

Değerli arkadaşlar, öyle şeyler var ki, Türkiye olarak veyahut da başka ülkeler olarak, dünyadaki bazı olup bitenlere bir şey yapamıyorsunuz. Mesela dünyada petrol fiyatı artıyor, buna kimse bir şey yapamıyor, Türkiye olarak biz hiçbir şey yapamıyoruz. En fazla mağdur olduğumuz konulardan bir tanesi de buydu. Şimdi iniyor, bundan dolayı da seviniyoruz. Şimdi, dünya kriziyle ilgili olarak da yapabileceğimiz var, yapamayacağımız şeyler var. Mesela bizim bazı sektörlerimiz yüzde 90 ihracatını Avrupa’ya yapıyor. Avrupa’da talep düşmüş, Almanya’da talep düşmüş, Belçika’da talep düşmüş, ne yaparsınız siz buna? Benim şimdi Almanya’daki talebi artıracak bir hâlim yok. Bunu açık açık görmek lazım. O zaman, böyle bir tehlike geldiği zaman bu bizi de etkiliyor. Dolayısıyla biriniz çıkıp da, arkadaş, bu dünya krizini şöyle şöyle sonlandıralım, böyle böyle yapalım… Varsa bir fikriniz, gelir burada tartışırız, haa, onları yerine getiririz ama sadece şikâyetle de bir yere varılmıyor. O bakımdan, değerli arkadaşlar, her şeyi kendi şartları içerisinde değerlendirmemizin çok büyük faydaları olacağını düşünüyorum.

Şimdi, biz bu bütçede aynı zamanda Bakanlık 2007 yılı kesin hesabını da veriyoruz. Ben şimdi biraz da bu kesin hesapla ilgili, yüce heyetinize bazı bilgiler arz etmek istiyorum.

Maliye Bakanlığı 2007 yılı kesin hesabı bütçesine 35,3 milyar YTL ödenek tahsis edilmişti 2007 yılında. Bunun 927 milyon YTL’si Bakanlığın personel ve mal, hizmet alımları ile yatırım giderleri için ayrılmıştır. Yıl sonunda toplam 35,2 milyar YTL harcama gerçekleştirilmiş. Demek ki 35,3 ödenek vardı ama harcanan 35,2. Bu tutarın 824 milyon YTL’si Bakanlığın personel, mal ve hizmet alımları ile yatırım giderleri için kullanılmıştır. Kesin hesapla ilgili vereceğim bilgiler bunlar.

Bir de Ocak-Kasım, içinde bulunduğumuz 2008 yılının Ocak-Kasım merkezî yönetim bütçesi uygulama sonuçları var. Bu uygulama sonuçlarına göre de şöyle: Bu dönemde 202 milyar YTL harcama yapılmış, 193,8 milyar YTL gelir elde edilmiştir. Faiz dışı harcamalar 153,2 milyar YTL, vergi gelirleri 156 milyar YTL düzeyinde gerçekleşmiştir. Merkezî yönetim bütçe açığı 8,3 milyar YTL olmuştur. Kasım ayı sonu itibarıyla bu rakamlar. Söz konusu dönemde oluşan bütçe açığı geçen yılın aynı döneminde oluşan 9,7 milyar YTL açığa göre yüzde 14,8 oranında azalmıştır ve yıl sonunda hedeflerimize uygun olarak kapatacağımızı tahmin ediyoruz.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığın 2009 yılı gider bütçesi için teklif edilen ödenek tutarı 57,9 milyar TL’dir. Bakanlığın bütçesi ödeneğinin yaklaşık yüzde 1,7’sine tekabül eden 994 milyon TL Bakanlığın personel, mal ve hizmet alımlarıyla yatırım giderlerini karşılamak üzere kullanılacaktır. Bu tutarın yüzde 68’i personel giderleri, yüzde 23’ü mal ve hizmet alım giderleri, yüzde 3’ü sermaye giderleri ve yüzde 6’sı da cari ve sermaye transferleri olarak öngörülmüştür. 2009 yılı ödenek teklifimizin yüzde 98,3’ünü oluşturan 56,9 milyar TL tutarındaki ödenek ise diğer kamu hizmetlerinin karşılanması amacıyla ilgili ilgili idarelere aktarılacaktır.

Şimdi, size Bakanlık faaliyetleriyle ilgili de çok kısa bir malumat arz etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; stratejik planlama ve performans esaslı bütçeleme çalışmalarını belirlenen takvim çerçevesinde yaygınlaştırıyoruz. 2008-2010 dönemi sonuna kadar toplam 148 idarede bu çalışmaların tamamlanmasını hedefliyoruz.

2008-2012 dönemi Maliye Bakanlığı stratejik planını temel alarak Bakanlığımız performans esaslı bütçesinin ikincisini 2009 yılı için hazırladık ve bugün sizlerin bilgisine sunduk.

Köylerimizin yol, içme suyu, kanalizasyon ve tarımsal sulama ihtiyaçlarını karşılamak üzere 2005 yılında başlatılan KÖYDES projesine bugüne kadar toplam 4,7 milyar YTL harcadık. Bu 2009 yılı bütçesine de 500 milyon TL ödenek öngördük. Ayrıca, köylerimizin elektrifikasyon altyapısının iyileştirilmesi için Özelleştirme Fonu’ndan TEDAŞ’a gerekli kaynağı aktarıyoruz.

Vergi daireleri ve muhasebe birimleri e-VDO, VEDOP ve say2000i sistemlerini kullanarak birbirleri adına tahsilat işlemleri yapılmaktadır. Bilgiye daha hızlı ve kolay erişimin sağlanması amacıyla, bu sistemler arasındaki entegrasyona yönelik çalışmalarımızı başlattık. Bu sayede devletin kasasına giren her kuruşun tahsil edildiği andan itibaren bütçe geliri olarak kayıt altına alınmasını sağlamış olacağız.

Say2000i sisteminde “Kamu Harcamalarında Risk Alanları Modülü” oluşturularak kamu harcamalarında riskli alanlar tespit edilmeye başlanmış, bu bağlamda; özel sağlık kurum ve kuruluşlarının tedavi işlemleri, yeşil kartlıların sahipliğine yönelik incelemeler, üniversite hastanelerinin alacaklarının tespiti gibi konularda denetim ve inceleme programları düzenlenerek kamu harcamalarında denetim yoğunlaştırılmıştır.

Gümrük vergilerinin en kısa sürede tahsil edilmesini ve muhasebe kayıtlarında yaşanan hataların en aza indirilmesini sağlamak amacıyla Gümrük Müsteşarlığı ile geçen yıl başlattığımız Güm-Kart Projesi’ni 2008 yılı itibarıyla tüm gümrük muhasebe birimlerinde yaygınlaştırdık.

Kamu idarelerinin elinde bulunan ihtiyaç fazlası taşınırların ihtiyacı olan diğer kamu idarelerine bedelsiz devredilmesini sağlamak üzere söz konusu taşınırlara ait verileri elektronik ortama aktardık.

Hükûmetlerimiz döneminde hazineye ait taşınmazların ekonomiklik ve verimlilik ilkelerine göre yönetilmesine özel bir önem verdik. Bu doğrultuda devlete ait taşınmazların ekonomiye kazandırılması amacıyla, taleplerin mahallinde ve süratle sonuçlandırılmasına yönelik gerekli düzenlemeleri yaptık.

Değerli arkadaşlar, elinizdeki kitapçıkta bunları tek tek sayıyoruz, oradan daha iyi takip edersiniz diye düşünüyorum ve anlayışınıza sığınarak diğer rakamlara geçmek istiyorum.

2009 yılı gelir bütçesi: 2009 merkezî yönetim bütçesinde, bütçe gelirleri 267,8; vergi ve vergi dışı gelir iadeleri 19,1; bütçe gelirleri 248,8; vergi gelirleri 202,1; vergi dışı gelirler 46,7 milyar TL olarak tahmin edilmektedir.

Değerli arkadaşlar, bizim, tabii, Başkanlık olarak Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesi var, ondan sonra Özelleştirme İdaresi bütçesi var ve Kamu İhale Kurumu bütçesi var. Şimdi onlarla ilgili de kısaca bilgi vermek istiyorum.

Gelir İdaresi Başkanlığının 2009 yılı gider bütçesi için teklif edilen ödenek tutarı 1,5 milyar TL’dir. Bu tutarın yaklaşık yüzde 78’i personel giderleri, yüzde 16’sı mal ve hizmet alım giderleri, yüzde 5’i sermaye giderleri ve yüzde 1’i de cari ve sermaye transferlerinden oluşmaktadır.

Gelir İdaresi Başkanlığında yürütülen faaliyet ve projelerin bazılarına da burada temas etmek istiyorum.

Mükelleflerimize kaliteli, hızlı ve etkin hizmet sunmak amacıyla 2007 yılı sonunda faaliyete geçirdiğimiz Vergi İletişim Merkezine ek olarak 2008 yılı içerisinde kurduğumuz Mükellef Hizmetleri Merkezinde tüm mükelleflerimize hizmet verilmeye başlanmıştır.

Verginin tahakkuk ve tahsil işlemleri kapsamında, cep telefonundan kısa mesaj gönderme uygulaması yoluyla motorlu taşıtlar vergisi borç ve ceza sorgulama hizmetleri verilmeye başlanmıştır.

Elektronik faturaya geçiş yönünde oldukça önemli aşamalar kaydedilmiş ve "Elektronik Fatura Kayıt Sistemi" kurulmuştur. Bankacılık sistemi ile ekonominin geri kalan kısmı arasında, Avrupa Birliği standartlarına uygun bir şekilde kurulan sistem sayesinde, Şubat 2008'den bugüne kadar 5 telekomünikasyon şirketi ve 1 doğal gaz dağıtım şirketi, faturaların ikinci nüshalarını kâğıt ortamında basmayarak 374 milyon adet faturayı elektronik ortamda üretmiş ve arşivlemişlerdir. 2009 yılı sonuna kadar Elektronik Fatura Sistemi tamamlanacak ve bu sayede kayıt dışı ekonomi ile mücadelede de yeni bir araç, Gelir İdaresinin vergi uyum çabalarına destek olacaktır.

VEDOP-3 Projesi kapsamında bugüne kadar 525 mal müdürlüğü İnternet tabanlı vergi dairesi otomasyonu uygulamasına geçmiş, 187 vergi dairesinin İnternet tabanlı vergi dairesi otomasyonu dönüşüm işlemleri tamamlanmış, 43 takdir komisyonu için altyapı ve donanım kurulum işlemleri sonuçlandırılmıştır.

2004 yılı Ekim ayında başlattığımız e-beyanname uygulaması sonucunda alınan beyanname sayısı, 2008 yılı Kasım ayı itibarıyla toplam beyannamelerin yüzde 99’una ulaşmıştır. Hemen hemen tamamına yakın beyannameler artık e-beyanname sistemiyle veriliyor. Yani kimse artık, vergi dairelerine gidip beyanname vermek için kuyruklara girmiyor, orada zamanını öldürmüyor, orada sıkıntılara düşmüyor. Oturduğu yerden artık, düğmesine basarak beyannamesini gönderiyor. Bu, Türk vergi sisteminde fevkalade önemli bir dönemeçtir değerli arkadaşlar.

Yine, 2008 yılı içerisinde “Hızlandırılmış KDV İade Sistemi” uygulamasına geçilmiştir. Bu da fevkalade önemli. Buna göre, sertifika sahibi mükellefin iade talepleri -Evet arına bakılmaksızın- teminat, inceleme raporu veya yeminli mali müşavir tasdik raporu aranmadan yerine getirilmektedir. Bu, fevkalade önemli. KDV iadelerinde mevcut risklerin önüne geçmek ve haksız olarak KDV iadesi alan mükellefleri daha hızlı tespit etmek üzere geliştirilen ve şu an itibarıyla İstanbul ve İzmir’de uygulanmakta olan “Kod Sistemi” uygulamasının ülke geneline yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir.

Değerli arkadaşlar, buraya da dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu KDV uygulamalarında bilhassa verilen faturalar çok önemli. Adam faturayı veriyor, KDV’yi de alıyor, ondan sonra gidiyor KDV’yi yatırmıyor. Sanki yok böyle bir mükellefiyet! Sonunda o faturayı alan adama, ondan mesul olduğu için, “Gel bakalım kardeşim.” diyoruz. O bakımdan, kimden fatura alıyorsunuz, kime fatura veriyorsunuz; adam yatırıyor mu yatırmıyor mu bunlara dikkat edin. Değerli mükelleflerimizin bunlara da dikkat etmesi lazım. “E, bana ne…” Bana ne olmuyor işte, “bana ne” dediğiniz zaman zincir kopuyor, o zaman da biz Maliye olarak bir yerde kalıyoruz. Ama kanunlar bunu, yani faturayı kim almışsa onu da sorumlu kılıyor. O zaman, faturayı alan bir adam “Kardeşim, sen şunun KDV’sini yatırdın mı?” diye bir baksın. Piyasada herkes birbirini biliyor. Yani yoldan geçen bir adamdan almıyorsunuz ki, iş yaptığınız adamdan alıyorsunuz. Bazı ufak tefek şeyler de belki olabiliyor ama büyük faturalarda oluyor bu. Ondan sonra kodlama sistemine girdiği zaman da o adam artık kolay kolay hayır etmiyor, getir teminatını, getir şunu, getir bunu, getir şunu… Çünkü niye? Şüpheliler listesine giriyor artık, riskliler listesine giriyor. Aman bu listeye girmemeye dikkat edin. Bu listeye girmemeye dikkat edin, ondan sonra çıkmak çok zor olur.

Şimdi, değerli arkadaşlar, size bir uygulamamızın bugünkü neticesini de vereyim. Biliyorsunuz biz yakın zamanda bir karar aldık, Maliye Bakanlığı olarak dedik ki: “Vergi borçlarınızı, 5 Aralığa kadar müracaat ederseniz, on sekiz aya taksitlendireceğiz ve buradan da yüzde 3 vergi alacağız.” Bugüne kadar müracaat edenlerin beyanı 11 milyar YTL’yi geçti. Yani mükelleflerimiz buna büyük bir teveccüh gösterdiler. Daha hâlâ sıralayıp da aldığımız müracaatlar var, onlar da gelecek. Demek ki 12’ye falan yaklaşacak gibi bir durum var. 11 milyar YTL… On sekiz ay taksitle ödenecek.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ne kadarı ödenecek? Ödeyebilecekler mi?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – “On sekiz ayda ödeyeceğim.” diye müracaat ettiler, ben onu bildiriyorum, kimsenin kalbini bilecek hâlim yok.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – On sekiz ay sonra bir daha rakam verirsiniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, tabii biz bunları yaparken hesabı kitabı iyi yaparak karşınıza geliyoruz.

Şimdi biz bütün bunları, bu bütçe rakamlarını getiriyoruz. İşte bunu yıllardan beri de yapıyoruz, yeni değil bu. Bu, benim ve Hükûmetimizin yedinci bütçesi. Yedinci bütçenin hesabını kitabını yaparken bazı arkadaşlarımız diyor ki: “Yahu siz hesap bilmiyorsunuz.” Biz hesap biliyor muyuz bilmiyor muyuz şimdi göstereceğim, şimdi anlatacağım bunları. “Toplama, çıkarma” bilmiyorsunuz diyor…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Çarpma, bölme biliyorsunuzdur!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – …ve bunu da bir sayın profesör söylüyor.

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Ben söyledim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, bak Hocam, ben bunu anlatacağım da, hadi sen ne dersen de biz hesabımızı biliriz de, senin okuttuğun talebeler seni dinlerse ne yapacak şimdi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu tamam da, hadi biz tamam, ne dersen de biz…

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Bakan, siz bir hesabı yapın bakalım da…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Hocam, burada ne profesörler gördük, bu kürsülerde neler neler! Şimdi, biz hesabımızı hep yaptık, hep de doğru çıktı, çok şükür.

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Hele bir yapın bakalım!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ama bak şimdi, memur maaşlarına zam ”yüzde 6” diyorsun, biz de “yüzde 8,7” diyoruz.

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Kendi adınıza…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Böyle bir Maliye Bakanını da ilk defa görüyoruz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi hah… Öyle, sen şimdi…

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Yıllık ortalaması 6,3! Yıllık, yıllık…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Hah tamam.

Şimdi bir yıllık nasıl hesaplanır? Bir bakarsın 2008’in Aralık ayında ne maaş alınmış, şu; bir de 2009 Aralık ayına bakarsın ne maaş alınmış, ikisinin arasındaki fark nedir; yıllık artış budur.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Doğru mu bu!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, bu doğrudur. Çünkü, TÜİK mesela…

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Doğru değil Sayın Bakan, ortalamayı almak lazım, ortalamayı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ya, değil mi, bir dakika…

TÜİK şimdi enflasyon hesaplaması yapıyor. Nasıl bakıyor? 2008 Aralık ne olmuş, 2009 Aralık ne olmuş; yahut 2007 Aralık ne olmuş, 2008 ne olmuş, bir yıllık ne olmuş? Bir yıllık böyle çıkar. Bir yıllık, işte onu 12’ye böl, ondan sonra 6’yla çarp, şundan bundan falan… Hocam böyle hesap yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Öyle mi öğretiyor Hoca?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, hah, öyle öğretiyorsa, yandık işte; yani Türkiye…

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Bakan, altı ay 8,7 alıyor, altı ay da 4 alıyor, ortalamasını al.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Bırak şimdi, Hocam Allah aşkına “bir yıllık”tan ne anlarsın sen?

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Olur mu ama!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ya bir yıl önce neymiş, bir yıl sonra neymiş; ikisinin arasındaki fark neymiş? Buna bakılır.

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Ama aşk olsun, ortalaması alınır Sayın Bakan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ekonometri konusu bunlar. Hocam iktisatçı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Evet.

Şimdi, Hocam eğer kitaplarında böyle yaptıysan düzelt onları. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Bakan, hele siz bir düzeltin!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Düzelt, olmaz.

Başka yerlerde de yok, İstatistik Kurumunda da yok; bir zatıalinizde var. Acaba çok uzun yıllar önce böyle miydi diye düşünüyorum ama…

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Endekslerle ortalamalar farklı Sayın Bakan: Altı ay yüzde 4, altı ay yüzde 8,7 alınıyor.

AHMET YENİ (Samsun) – Hocam, Bakan konuşuyor, Bakanı dinleyelim Hocam.

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Canım, siz de beni konuşturmadınız.

BAŞKAN – Sayın Bakanım Genel Kurula hitap edelim. Lütfen, Sayın Bakan…

AHMET YENİ (Samsun) – Bakanı konuşturmuyorlar Sayın Başkan!

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Siz de beni konuşturmadınız.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Hocam, bak şimdi.

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Ben doğruyu söylüyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – En düşük memur maaşı Aralık 2008’de 1.118… Bak, bak Hocam…

Değerli arkadaşlar -kusura bakmayın, ben herkese hitap etmiş olayım- en düşük memur maaşı Aralık 2008’de 1.118; 2009 yılında Ocak-Temmuz aylarında artışlardan sonra memurun maaşı 1.215 olacak.

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – 1.215’i bir yıl almıyor ki altı ay alıyor. Altı ay alıyor ya! Olur mu Sayın Bakan ya!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Artış oranı nedir Hocam ya?

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Bir yıl boyunca mı alıyor aynı parayı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Peki… Hocam…

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Siz düzeltin, düzeltin. Sayın Bakan, düzeltin, düzeltin. Yanlış…

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, Genel Kurula hitap ediyor, size değil efendim. Siz dinleyin, Genel Kurula söylüyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Hocam, vaziyet budur, duyurulur. Bilginize arz olunur.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Yıllık değil, altı aylık, altı aylık.

SONER AKSOY (Kütahya) – Yıllık dağılımı söylemiyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Yine, değerli arkadaşlar, burada, bazı değerli konuşmacılarımız çok konudan bahsettiler ama ben bir iki tanesini şey edeceğim.

Yine, bir konuşmacı arkadaşımız “Kamu ve özel sektör yatırımları azalmıştır.” dedi.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – O, tasarruflar…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Tasarruflar azaldı, tasarruflar.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Yatırımlar yok mu bunun içinde? Demediniz mi Hocam?

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – “Tasarruflar” dedim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Yani, ben öğrenmek için söylüyorum.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sizin konuşma metninizde…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – “Tasarruflar ve yatırımlar” mı dediniz?

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Ben “tasarruflar” dedim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – “Yatırım” demediniz, tamam.

Bak, dememiş, o güzel bir şey çünkü yatırımlar gerçekten arttı bizim zamanımızda, ama tasarruf meselesine ben de temas ettim. Türkiye’de…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Hangi yatırım? Kamu mu, özel yatırımlar mı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Söyleyeyim onu: Kamu ve özel, birlikte, sabit sermaye yatırımları 2002’de yüzde 13,5 iken… Benim elimde ikisi beraber var.

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, borçları değerlendirirken kamu ve özel beraber olamıyor da neden yatırımlarda birlikte oluyor?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Yok, ikisi de arttı. Yüzde 21,9’a çıkmış.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ayrı ayrı söyleyin Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – İkisinin toplamı bu. Ayrı ayrı da arttı. Yani ondan bir medet umduysan umma; ikisi de arttı, hep arttı ama tasarruf meselesine baktığımızda, Türk milletinin tasarrufu az. Bak ben misal verdim: Çin’de 50-53, Hindistan’da 35…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Adamın geliri yetmiyor ki tasarruf yapsın!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – …bizde 14-15, böyle tasarruf. Ama bu arada kamu, üzerine düşen tasarruf artırımını yaptı. Nasıl yaptı? Bütçe açıklarını düşürdü ve üzerine düşen gerekli tasarrufu yerine getirdi. Ama, Türkiye’de özel sektör tasarrufu maalesef düşük. Nedir? Biz, yatırım yapmasını bildik ama tasarruf yapmasını bilemedik. Bakınız şimdi, özel sektörün bilançolarına bakın, sermaye rasyolarına bakın. Sermaye rasyoları çok düşük bizde değerli arkadaşlar.

Şimdi diyor ki: “Mali kriz geldi, mali kriz gelince arkadaş çok dara düştü, şöyle…” Doğru, fakat bazıları var ki yazıyor orada “Zaten dört senedir beş senedir mali sıkıntılarla uğraşıyordu.” diyor. Neden mali sıkıntılarla uğraşıyor? Sermaye rasyosu yeterli değil. Yani, Türk milleti olarak bu dönemde biz nasıl cari açıkları azaltacaksak, enflasyonu indireceksek, birtakım ara malları dolayısıyla buradaki istihdamı artıracaksak, burada tasarrufları da artırmamız gerekiyor. Ha, bunun için önlemler de alınması icap ediyorsa o önlemleri de alacağız. Evet, bu özel sektördür ama değerli arkadaşlar, herkes ayağını yorganına göre uzatsın diye yani boğazımda tüy bitti, yani derler ya boğazımda tüy bitti, öyle. Her bir basın toplantısında bundan bahsettim.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Boğazda olmaz dilde olur, dilde!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, Kamu İhale Kanunu’ndaki değişiklikler burada çok konuşuldu.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Boğaza kılçık takılır!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Hatta, dendi ki işte “Burada bazı usulsüzlükler, bazı yolsuzluklar falan yapılıyor.”

Değerli arkadaşlar, Kamu İhale Yasası, Kamu İhale Kurulu, ihale prosedürlerindeki sıkıntıları çözmek için ortaya çıktı. Yoksa, bu bir denetleme kurulu değil yani Kamu İhale Kurumu, denetleyici, müfettiş kurulu değil. Yani, orayı teftiş ederim, orayı denetlerim, burayı yasaklarım, bu değil. Kamu ihaleleri prosedüründeki problemlerin çözümü için ortaya çıktı. Şimdi, yabancı memleketlere baktığımız zaman kamu ihalelerindeki sıkıntıları kaldırmak için iki tane önemli yöntem yapmışlar. Bir tanesi diyor ki: ”Biz burayı şeffaf hâle getirelim.” Nedir? “Bunların hepsini yayınlayalım biz.” Şimdi Kamu İhale Kurumu da bundan sonra bütün ihaleleri -bundan önce de yapıyordu- hepsini kendi yayın sitesinde yayınlıyor. Herkes her şeyi görüyor, bir defa şeffaf oluyorsun.

İkincisi: “Elektronik ihale yapılsın, ona geçelim.” Bunun da altyapısını tamamlamış durumda Kamu İhale Kurulu. Bunu yapacak şimdi yolsuzluklar için. “Efendim, şurada şu var.” Orada o varsa, o kurumların teftiş kurulları var, verirler incelemeye teftiş ettirirler veyahut da savcıya giderler suç duyurusunda bulunurlar, savcılar gerekli incelemeleri yaptırırlar.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – İtiraz hakkını siz aldınız Sayın Bakan!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi her şeyin usulü dairesinde yapılması lazımdır. Savcının yapacağını falana yaptırmak, müfettişin yapacağını fişmana yaptırmak suretiyle bir kavram kargaşasının içine girme.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Kavram kargaşasını siz yarattınız.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ha, bunun adı Kamu İhale Kurumu, ne varsa bunu bu yapar. Yok böyle bir şey. Kamu İhale Kurulunun neler yapacağı kanunda belli ve kanunu da geliyor, burada kabul ediliyor kanun da, buradan çıkıyor. Eğer buradaki oturan arkadaşlarımız, o kanuna aykırı hareket ediyorlarsa ne derseniz söyleyin yapalım. Elimizdeki yetkiler neyse yapalım. Burası bağımsız bir kurul…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Bakan, İhale Kurumunun yetkilerini alıyorsunuz, yetkilerini! Ona niye gelmiyorsun? O zaman yetkisini kısıyorsun sen; 21’inci maddeye göre ihale yapıyor adam, arkadaşlar onu söylüyor.

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Niye saptırıyorsunuz konuyu?

BAŞKAN – Sayın Milletvekili, böyle bir usulümüz yok efendim, oradan konuşma…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Böyle bir usul yok da, gerçekleri söylesin Sayın Bakan.

BAŞKAN – Yok efendim…

Devam edin efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, mesela deniliyor ki: “Kamu İhale Kanunu, istisnalar fazlalaşıyor, bunun uygulama alanı gittikçe azalıyor.” Ben rakamlara bakıyorum, eskiden bunun uygulama alanı, yani ihale usulleri kullanılarak yapılan alımlar yüzde 73’müş, şimdi yüzde 80’e çıkmış.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – O zaman denetim vardı, şimdi denetim yok. Denetimi ortadan kaldırdınız.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Yüzde 80’e çıkmış işte.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – İyi de o zaman denetim vardı, şimdi denetim yok. Yapılan ihalelerle ilgili denetim yok.

AHMET YENİ (Samsun) – Yanlış anladılar, yanlış.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – İstersen bir daha anlatayım. Bir daha anlatayım, tamam.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Onu siz kendi kendinize bir daha okuyun, akşam evde okuyun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, eskiden, değerli arkadaşlar, ihale usulleri… Şimdi burada ihale usulü kullanması esas. Yani aslolan ihale esası kullanarak alım yapalım ki çarpıştıralım birbirine, rekabetten dolayı da kamu daha kaliteli malı daha az fiyatla elde etsin veyahut da hizmeti. Eskiden kamu ihale usulleri kullanılarak yüzde 73’müş alımlar. Yani dışa o kadar da fazla ihale yapılmadan alım yapılıyormuş.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Her altı ayda bir mi bunu fark ediyorsunuz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi yüzde 80’e çıkmış bu.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Önce İhale Kanunu’nu okuyun

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Altı ayda bir değiştiriyorsunuz. Her altı ayda bir Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik yapıyorsunuz.Yani her altı ayda bir bu başınıza geliyor sizin.

BAŞKAN – Sayın Milletvekilim, soru soracaksanız sorun efendim siz. Zaten sorulara geçeceğiz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar, sorularda sorarsınız. Karşılıklı görüşme olmuyor, ben onu öğrendim.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, siz Genel Kurula hitap edin.

Buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Bir de “Savunma alımlarıyla araştırma ve geliştirme niye bunun dışına çıktı?” diyor. Değerli arkadaşlar, bütün Avrupa ülkelerinde, diğer ülkelerin büyük çoğunluğunda savunma alımları ayrı yapılır, özel bir durumdur. Ya, ülkenin savunması bu kardeşim. Ülkenin savunmasını da böyle alelusul, bilmem ne değil ki. Buna özel bir ehemmiyet vereceksiniz. Bütün ülkeler veriyor da Türkiye niye vermesin? Savunma niye özelmiş, niye bunun dışındaymış? Evet dışında, bunun dışında. ARGE de kendi özelliğinden dolayı, tabii bütün Avrupa mevzuatında da böyle. Şimdi, bu, Avrupa mevzuatına uyumdur. Eğer çağdaş bir uygulama istiyorsanız, çağdaş uygulama bu işte. Buna iyice dikkat etmemiz lazım.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Altı ay sonra bir daha değiştirecek misiniz yasayı? Öyle bir niyetiniz var mı veya bir sene sonra?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Gerekirse, bu ülkenin menfaati onu gerektiriyorsa, altı ay değil, üç ay sonra bile değiştiririz arkadaşlar. Hiç…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Üç gün, üç gün… Ayar mı var?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Biz bu ülkenin menfaati neyse onu yapmaktan hiç tereddüt etmeyiz, kimseden de çekinmeyiz; onu bilin.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Demek ki önünüzü göremiyorsunuz. Altı ay ilerisini göremiyorsunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Bir de şimdi size özelleştirmeden de bahsedeyim de biraz, ondan sonra sözlerimi bitireyim.

Değerli arkadaşlar, özelleştirme biliyorsunuz fevkalade önemli. Şimdi, burada kalkıp da bir değerli konuşmacımız “Efendim, özelleştirme yaptınız da ne oldu?” dedi.

Özelleştirme yaptık arkadaşlar çok şeyler oldu. Bir defa o atıl ve ülkeye, devlete yük olmuş yerleri temizledik.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Mesela Telekom! Mesela TÜPRAŞ!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ekonomiye kazandırdık. Hepsi verimli birer tesis hâline geldi.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yük olmayanlar, kâr edenler?

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Telekom zarar mı ediyordu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakınız ben size söyleyeyim, devletin elindeki bütün işletmeler kâr bile etse devlete yüktür. Kâr bile etse devlete yüktür. Bunu iyi bilin.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Erdemir yük müydü size Sayın Bakanım?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Evet yüktü.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Erdemir nasıl yük oldu size?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Evet yüktü, yüktü…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – İyi yönetemezseniz tabii ki yüktür!

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bakanlıkları da özelleştirin!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi değerli arkadaşlar…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Ne oldu iki senede? Alan firma iki senede verdiği parayı çıkardı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Alkışladınız ya alan firmayı burada! Alan firmaya hiçbir laflar edemediniz burada. Haydi, herkese ettiniz, alan firmaya bir laf edemediniz. Eğer laf edecekseniz, herkese edin burada.

Özelleştirmeye ya karşısınız ya taraftarsınız. Karşıysanız, gelin burada “Karşıyız.” deyin. Söyleyin, bütün millet bilsin sizi.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – O ayrı bir konu, onu konuşmuyoruz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Yoksa onu konuşmuyorum bunu konuşmuyorum, ona varım buna yokum, efendim bunu desteklerim bunu desteklemem… Millet de anlayamıyor sizi ya!

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hayır efendim, anladı millet! Anlıyor muhalefeti millet!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Millet anlasın sizi; net, açık… Net, açık olun. Öyle, bir öyle bir böyle yok!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – O zaman Bakanlığı da özelleştir, Bakanlığı.

BAŞKAN – Sayın Anadol siz de mi?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Maliye Bakanlığını da özelleştir.

BAŞKAN – Sayın Anadol

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi biraz sonra bana soru soracaksınız, orada hepsini sorun. Ben de cevaplandırayım.

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Nasılsa cevap vermeyeceksin!

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Siz Maliye Bakanlığını da özelleştirin. Oğlanlara da ayrı ayrı görevler verin, sizin yardımcılarınız olsunlar!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Amma velakin değerli arkadaşlar, bu özelleştirme dolayısıyla Türkiye'nin verimliliği arttı.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Tabii, tabii!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Türkiye ekonomisi yüklerden kurtuldu. Türkiye ekonomisi ileri adım attı.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Borçlar onun için azaldı!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Özelleştirme… Bakın, ben size söyleyeyim, önemli bir yapısal reformdur. Bir ekonomi ileri gitmek istiyorsa bütün safraları üstünden atması lazım…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Yani bunlar safra öyle mi?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – …ve özelleştirmeyi yapısal bir reform olarak yapması lazım.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Yapmalı da peşkeş çekmemeli Sayın Bakan!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – O yapısal reformu, özelleştirmeyi yapamamış hiçbir ülke ileriye gitmez, çağdaş bir ekonomiden bahsedilemez.

Bakınız, şimdi, Demirperde ülkeleri vardır, onlar bile yaptı şu özelleştirmeyi. Niye gidip oralarda şey edemiyorsunuz?

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Ona buna peşkeş çekmemişler ama!

BAŞKAN – Sayın Koçal

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Hangisi? En şeffaf özelleştirmeler Türkiye'de yapıldı. Bunu iyi bilin. Hiçbir devlete bir şey söyleme hakkına sahip değilim, ama en fazla şeffaf olan özelleştirme burada yapıldı.

Bakınız, ben size bir şey söylemek istiyorum. Bugüne kadar, bir tane özelleştirmeye girip de “Benim hakkım yendi.” diyen bir kişi yok.

RECEP TANER (Aydın) – Mahkeme kararları var Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ha, bulun bana bakayım! Bir kişi yok! Bir kişi! Yok!

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Kimseyi sokmuyorsunuz ki!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Anlamadım! Televizyonlara bile veriyoruz. Televizyonlarda seyrediyorsunuz böyle, heyecanla seyrediyorsunuz. Ya!

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Dosyaları geri çekiyorlar girenler!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Onun için, değerli arkadaşlar, bu özelleştirmeyi yaptıysak biz, bu şeffaflığa uyduğumuz için yaptık. Birisine bir laf edemezsiniz.

Ha, bizim yaptığımız özelleştirmelere… Sattık şimdi TÜPRAŞ’ın yüzde 51’ini 4,5 milyara. Efendim, Halkbank’ın yüzde 25’ini 2 milyara. Gidin de satın bakayım bizim sattığımızı! PETKİM’in yüzde 51’ini 2 milyar dolara sattık. Ha, 500’e satın da göreyim sizi! 2’yi, 1’i bırakın, 500’e satın da göreyim sizi; yüzde 51’ini! Hadi göreyim!

AKİF AKKUŞ (Mersin) – 5 milyar dolar veriyorum!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakan, iyi satıcısınız, kabul etmek lazım!

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Telekom'u niye örnek vermiyorsunuz? Telekom'u örnek verin!

BAŞKAN – Sayın Koçal, lütfen…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Onun için, bu işleri yapmak için, değerli arkadaşlar, her şeyden önce AK PARTİ’li olmak icap ediyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 14,75!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – İleriyi gören hükûmetler bunu yapabilir. İleriyi gören, hangi zamanda neyi yapacağını bilen Hükûmetler yapar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Bakan 14,75…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Efendim…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 14,75 ne oldu? Nereye gitti?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ha! Şimdi, o 14,76’yı benim sattığım fiyata satın da bir göreyim bakayım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Geç! Geç!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Haydi satın da göreyim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Geç! Geç!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Bırak “geç”i. Satsana. Satın da göreyim ben.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Geç! Geç! Nereye gitti?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Böyle lafla peynir gemisi yürümez arkadaşlar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Nereye gitti, nereye?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Olanları satın da bir görelim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Zaten o palavraları gördü, mahkemeler bile beraat kararı veriyor.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Hani şeffaftınız! Kendi kafanıza göre sattınız.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Gidiyorsunuz mahkemelere; al, mahkeme beraat kararı veriyor. Böyle boş boş şeylerle uğraşmayın değerli arkadaşlar.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Nereye gitti 14,75? Hani şeffaftın! Nereye gitti 14,75?

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Babalar gibi sattınız Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu duygu, düşüncelerle şu hesabı çok iyi yapılmış olan bütçeyi…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Maşallah! Maşallah!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Tekrar Maliye Bakanlığı bütçesi ve bütün bütçeyi, inşallah, kısa zamanda onaylayacaksınız. Bundan dolayı, verdiğiniz özverili çalışmalardan dolayı hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Bu bütçe çocuklarına yetmez.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Bu laf hoşunuza gitti Sayın Bakan. Sizin çocuklarınıza yetmeyecek bu bütçe. Hoşunuza gitti galiba, gülüyorsunuz.

BAŞKAN – Şahısları adına, aleyhinde Sakarya Milletvekili Münir Kutluata.

Buyurun Sayın Kutluata. (MHP sıralarından alkışlar)

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Bu bütçenin hangi ortam içinde hazırlandığına ve nasıl bir dönemde uygulanacağına bakarak değerlendirmek gerekiyordu. Bu bütçe, 2008 yılı bütçesinin temel öngörülerinin hemen hemen hiçbirinin tutmadığının anlaşıldığı bir ortamda hazırlanmıştır, öngörülen büyüme oranının negatiflere indiği, hedeflenen enflasyonun yüzde 300’ler oranında şaştığı ve ihracatta büyük düşüşlerin görüldüğü bir dönemde hazırlanmıştır. Bunlar Türkiye ekonomisinin kendi problemli yapısının sonuçlarıdır. Bunun üzerine dünya finansal krizinin bütün sıkıntılarıyla yaşanmaya başlanmış olması ve reel sektöre sirayeti de bu döneme rastlamaktadır. Ekonomiyle ilgili ciddi tedbirlerin alınması zorunluluğunun yüksek sesle dile getirildiği bu dönemde 2008 için önlem getirmek bir yana 2009 için de bir hazırlık olmadığı hazırlanan bu bütçeyle ortaya konulmuştur. Ülkemizde ve dünyada yaşanan ekonomik gerçeklerin kabulü konusunda çok aşamalı bir direnç dönemi yaşanmış, fakat hâlâ ekonominin gerektirdiği ve milletimizin beklediği bir anlayışa ulaşılamamıştır. Önce düşük kur, yüksek faiz döneminin reel sektör üzerindeki etkileri görmezden gelinmiş, daha sonra, dünya finansal krizinin işaretlerine ve gelmekte olan daralma tehlikesi zamanında algılanamamış, bir süre sonra işin ciddiyeti kabul edilmiş, ama Türkiye’yi etkilemeyeceği vurgulanmış ve nihayet, Türkiye’yi de ciddi şekilde etkileyeceği kabul edilmiştir. Gelinen nokta etkileneceğimizin kabul edilmesinden ibarettir.

Şimdi, birçok ülke resesyona girdiğini çoktan kabul etmiştir ve çare aramaktadır. Ama Türkiye’de hâlâ resesyon tartışmaları ilgili Bakanın da katılımıyla devam etmektedir.

Şimdi, size Sayın Maliye Bakanının 16 Aralık tarihinde Genel Kuruldaki bütçe sunuş konuşmasından bir cümle okuyorum. Aynen diyor ki Sayın Bakan: “Şimdi bu resesyon lafı çok konuşuluyor. Herkes bir resesyondur tutturmuş. Bilen de konuşuyor, bilmeyen de konuşuyor. Resesyon ne demek? Resesyon, bir ülke iki çeyrek üst üste daralırsa, yani küçülürse o ülkede resesyon var demektir. Teknik tabiri budur bunun.”

Burada söylemek istenilen, Türkiye’deki büyüme düşüşünün üçüncü çeyrekte 0,5’e kadar inmesine rağmen henüz ekside olmadığı hususudur. Oysa ikinci çeyrekteki 1,9’luk büyüme üçüncü çeyrekte 0,5’e düşmüş ve şu anda ekside olduğunu herkes kabul etmektedir.

Şimdi, şu hususu dikkatlerinize sunuyorum: Üçüncü çeyreğin 0,5 olduğu on ikinci ayda açıklandığına göre, dördüncü çeyreğin negatife düşmüş olduğu belli olan değeri 2009’un üçüncü ayında açıklanacaktır. 2009’un birinci çeyreğinin sonucu da gelecek yazda, haziran ayında açıklanacaktır. Şimdi burada söylenen “Gelecek yaza kadar tedbir almamakta ısrar edeceğiz.” gibi bir anlamdır, bunun anlamı budur.

Şimdi, ayrıca, bir de bu büyüme oranı konusunda, resesyona ölçü alınan eksi büyümenin iki dönemlik olma şartına bir bakalım. Değerli milletvekilleri; bu, ülkeden ülkeye değişen bir ölçüdür. Gelişmiş bir ülke için yüzde 2’lik büyüme oranı iyi bir orandır, yüzde 3’lük bir oran çok güzel bir orandır ama Türkiye gibi ülkelerin, düşünün, uzun süre yüzde 1-2 oranında büyüdüğünü düşünün, bu ülkelerin ekonomisi bu şartlarda da resesyon özellikleri arz eder. Dolayısıyla, şimdi de bir “resesyon” tabirinin arkasında, bir “durgunluk” ifadesinin arkasında polemik geliştirmenin hiçbir anlamı yok, tedbirlerin derhâl alınması gerekir diye düşünüyorum.

Bütçe tasarılarının veya yasalaşmış bütçelerin değerlendirilmesi, hükûmetin o yıl içinde millete sunacağı hizmetlerin ve izleyeceği ekonomik ve sosyal politikaların değerlendirilmesi şeklinde olur. Ancak, birkaç yıldır üst üste, Hükûmetin, gerçekleştiremeyeceği belli olan hedeflere dayanan bütçeler hazırlaması ve bunun sonunda ispat edilmiş olması, bütçeleri değerlendirmemiz konusunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı bitirir misiniz Sayın Kutluata.

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – …tasarıları değerlendirmemiz konusunda da bizleri zora sokmaktadır çünkü biz, “Uygulanan, öngördüğünüz şu politikaların sonuçları şu açıdan yanlıştır, doğru değildir.” diyemiyoruz, bunların doğru olmadığını ve baştan yanlış olduğunu söylemek zorunda kalıyoruz.

2009 yılı bütçe tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlanıp bitmesi arasında geçen bir aylık sürede Türkiye ekonomisinde yaşanan gelişmeler ve Hükûmetin anlayışındaki değişmeler bile bu bütçenin şimdiden bir revizyona ihtiyacı olduğunu göstermektedir. Keşke bu revizyon, teklifimiz doğrultusunda Plan ve Bütçe Komisyonunda gerçekleştirilmiş olsaydı.

Geniş kapsamlı düzenlemeler yapılmadan, ciddi önlemler almadan ekonominin düze çıkamayacağı bilindiği ve herkesin bunu kabul ettiği bir dönemde her tedbirin bir harcama, her teşvik ve muafiyetin bir gelir kaybı olduğu bilinirken, bu tedbirlerin alınması mecburiyeti varken bu bütçenin her şeyi halledebileceğini iddia etmek de yine bütçenin yetersizliğinin bir ifadesidir.

Nihai olarak söyleyeceklerim bunlardır.

Bütün bu eksikliklere rağmen, bütçenin ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kutluata.

Sayın milletvekilleri, on dördüncü turdaki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi sorulara geçiyoruz.

Evet, ilk soru Sayın Yeni…

Buyurun efendim.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Bakanım, özelleştirilmesi engellenen SEKA Balıkesir Fabrikası engellendiği günden beri atıl durmaktadır. Özelleştirme gerçekleşmiş olsaydı bugün orada kaç kişi çalışmış olacaktı? Ekonomiye katkısı ne olacaktı?

İkinci sorum: 2009 yılında gerçekleşecek olan özelleştirmelerden duble yollara ve KÖYDES projelerine kaynak aktaracak mısınız? Samsun Gelemen Çiftliği özelleştirilmeden önce kaç YTL zarar ediyordu? Bugün ne kadar gelir elde ediyorsunuz?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Samsun Milletvekilisin, sen bilmiyor musun?

K.KEMAL ANADOL (İzmir) – Çanak bir…

AHMET YENİ (Samsun) – 2008 yılında tahakkuk ettirdiğiniz vergi miktarı neydi? Yüzde kaçını tahsil edebiliyorsunuz? Özelleştirdiğiniz Samsun Limanı için yatırım ve istihdam şartı var mıdır? Samsun 19 Mayıs Tekel Fabrikası özelleştirildikten sonra kaç kişiye iş imkânı sağlamıştır?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Biraz lütfet de öğren bu işi, kendi seçim bölgen.

AHMET YENİ (Samsun) – Özel sektör borçları devlet garantisi altında mıdır? Kamu borç stokunun bugünkü durumu nedir? Geçmişle mukayese eder misiniz?

Teşekkür ediyorum.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ahmet Bey, seçim bölgenizle ilgili bilgilere sahip değilseniz, bu bilgileri gönderelim biz size.

AHMET YENİ (Samsun) – Sen kendi seçim bölgenle ilgilen.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yeni.

Sayın Özdemir…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum; seçim bölgem Gaziantep’teki iş çevrelerinin bize sorduğu bir soruyu belirtiyorum: Kasım 2008’de yürürlüğe girmiş olan mükelleflerin birikmiş vergi borçlarına af getiren yasa, Eylül 2008’den önceki borçları kapsamış olup yürürlük tarihinden itibaren başlamamıştır. Dokuz ay sonrasında meydana gelen borçlar kapsam dışı bırakılmış olup bu nedenle ülke genelinde pek çok mükellef bu Kanun’dan faydalanma imkânı bulamamıştır. Eşitlik ilkesi gereği, ilgili Kanun’un en azından 2008 yılı sonuna kadarki kısmı da kapsama durumu söz konusu olabilecek mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdemir.

Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Bakan, KDV oranlarının şişirildiğinden bahsetmektesiniz. Sizin bu beyanınıza göre açıklanan ihracat rakamlarında KDV almak için şişirilmiş ihracat miktarı ne kadardır? Az vergi vermek için düşürülmüş ithalat ne kadardır? O zaman ihracat ve ithalat rakamlarını tekrar gözden geçirmeniz gerekmez mi?

İki: 2009 yılı bütçe kanun tasarısında öngörülen 12 milyar 631 milyon Türk lirası tutarındaki özelleştirme gelirlerini nasıl sağlamayı düşünüyorsunuz? 2009 yılında hangi kuruluşları satmayı planlıyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paksoy.

Sayın Güvel

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Adana’yla ilgili üç tane sorum var Sayın Maliye Bakanımıza:

Cumhuriyetimizin kazanımları olarak daha önce Adana’da kurulu olan Et-Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Sümerbank, AKSANTAŞ, Adana Sigara Fabrikası gibi kamu fabrikaları “Devletin sırtında kambur.” denilerek tek tek kapatıldı. Özelleştirmeler Adana’yı işsizler ordusunun başkenti hâline getirdi. Sayın Bakana sormak istiyorum: Adana’da kaç yurttaşımız özelleştirmeler nedeniyle işsiz kalmıştır?

İkinci sorum: Adana ilimizde özelleştirmeler nedeniyle işlerini kaybeden vatandaşlarımız için Özelleştirme Sosyal Destek Projesi kapsamında Özelleştirme Fonu’ndan ne kadar harcama yapılmıştır?

Son sorum Sayın Bakanım: Ülkemizin her yerinde olduğu gibi Adana ilimizde de ilaç bedellerinin zamanında ödenmemesi nedeniyle pek çok eczacımız mağdur olmuştur. Adana ilimizde Bakanlığınızın eczacılara olan borcu ne kadardır? Bunları ne zaman ödemeyi düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Güvel.

Sayın Kaplan… Yoklar burada.

SIRRI SAKIK (Muş) – Ben vekâleten buradayım.

BAŞKAN – Vekâlet olmaz efendim. Öyle şey mi olur? Ne soracağını ne biliyorsunuz?

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim.

Efendim, evvela, Sayın Kemal Bey’in çocukları şu anda, Türkiye'nin neresinde, hangi ticari faaliyette bulunmaktadırlar?

Bursa’da Kıranlar, Akçakoyun ve Karacabey mevkisindeki köyler arasında 50 bin dönümlük bir yer kireç ocağı yapmak üzere kırk dokuz yıllığına kiralanmıştır. Bunun da kendi çocuklarıyla ilgisi var mıdır yok mudur? Yine Taşlık köyünde 630 dönümlük bir köy merası… 50 bin dönümlük de köy merasıdır. Bunlar zorunlu olarak çocuklarının ilgisi olduğu kişilere kiralanmış mıdır?

Özelleştirmede AKP milletvekilleri hangi illerde ve nerede, hangi devlete ait tesisleri almışlardır? Özellikle Kiler, nerede, belediyeler de dâhil, kaç tane devlete ait…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Sayın Kaptan…

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, iki sorum var:

Birincisi: Mayıs 2008’de Antalya’da yapılan 23’üncü Maliye Sempozyumunda “Beni eleştirenler ya sayı saymayı bilmiyor ya da dayak yememiş. Bakın ben Avrupa’dan ödül alan bir Maliye Bakanıyım.” dediniz. Sayın Bakan, size Avrupa’da yılın Maliye Bakanı ödülünü veren Avrupa’daki bir derginin sponsorluğunu yapan Citibank’ın 3 milyar dolarlık vergi borcunu 20 Aralık 2002 tarihli olurunuzla sildirdiğiniz için böyle bir ödülü aldığınız doğru mu? Doğruysa bu ödülü iade etmeyi düşünüyor musunuz?

İkinci soru: Sayın Bakan “Kriz teğet geçiyor.” diyorsunuz. Ankara’daki bir kolejin sahibi ünlü bir iş adamı dün gece kredi borcu yüzünden intihar etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaptan.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, kamu çalışanlarının ücret artışını yüzde 4+4,5 olarak tespit ettiniz. Ekonomik kriz ve enflasyon artışını dikkate alarak Kamu-Sen’in gündeme getirdiği bayram öncesi ödenen maaşların ikramiye olarak değerlendirilmesi görüşüne katılıyor musunuz?

İkinci sorum: Sayın Başbakan krizin teğet geçtiğini, siz ise ekonomiyi çok fazla etkilemediğini iddia ediyorsunuz. Bugünkü bütün gazetelerin manşetteki haberi, Ankaralı yirmi sekiz yıllık bir özel okul sahibinin ve İstanbul’daki bir tekstilcinin “Borçlarımı ödeyemiyorum. Onurumla yaşadım, onurumla ölüyorum.” şeklinde not bırakarak intihar ettikleridir. Acaba kriz sadece onurlu insanlara mı hissettirilmektedir, sizce gerçekten teğet mi geçmektedir?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taner.

Sayın Koçal

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Birinci sorum: Zonguldak Filyos Vadisi Batı Karadeniz Projesi 2009 yılı ödeneği ne kadardır? Bu projenin ilk ayağı olan Devrek Köprübaşı ve Çay barajları ne zaman bitirilecektir?

İkinci sorum: Filyos vadisine yatırım için kaç firma başvuruda bulunmuştur? Yer tahsisleri ne zaman yapılacaktır?

Son sorum: 2008 yılı bütçesinde yer alan 1,5 katrilyondan fazla yedek ödeneğin ne kadarı kullanıldı ve nerelerde kullanıldı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Koçal.

Sayın Uslu…

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, toplam vergi gelirleri içerisinde ithalattan alınan gümrük vergilerinin oranı nedir? Son iki yıl içerisinde, bir kıyaslama yapılırsa, hangi ürün grupları öne çıkmaktadır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uslu.

Sayın Korkmaz…

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakan, son beş altı yılda tüm dünyada esen iyimser ekonomik rüzgârlar dolayısıyla yaşanan kaynak ve likidite bolluğu ülkemizde de iyimser bir ekonomik ivme yaşanmasına sebep olmuştur. Bugün de karşı karşıya kaldığınız ekonomik krize Hükûmet “Bu, dünyanın krizidir. Burada bizim kötü yönetimimizin bir etkisi yoktur.” değerlendirmesini yapmaktadır. Yani, dünyada esen rüzgârlar iyimser ise Türkiye iyi, kötümser ise Türkiye kötü. Soruyorum:

1) Dünyadaki ekonomik rüzgârlar ülke ekonomisinin bugününü yarınını belirlerken, “Bizim bir alakamız yok.” yaklaşımıyla olan biteni seyrederken, Hükûmetinizin seyretmekten başka ne iş yaptığını merak ediyorum.

2) Bugün ülkeye yaşattığınız kötü ekonomik tabloyu “Bu, dünyanın krizidir, şartlarıdır.” diye sahiplenmekten, sorumluluk almaktan kaçınırken, kriz öncesinde yaşanan ve yine dünyanın şartlarının belirlediği iyimser tabloyu sahiplenmeye Şark kurnazlığı denmez de ne denir?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz.

Buyurun Sayın Özensoy.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, biraz önceki konuşmanızda “Vergi kolaylığına başvuran miktar 12 milyar oldu.” demiştiniz. Bunun dışında ne kadar vergisini ödemeyen var Türkiye’de? Bu 12 milyarın ne kadarı ödenirse başarı kabul edeceksiniz? Eğer bir başarısızlık söz konusu olursa, krizi de göz önünde bulundurarak, tekrar bir vergi kolaylığı düzenlemesi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Köse, son soru, buyurun.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Maliye Bakanına soruyorum: Sayın Bakanım, Adıyaman’da başta Tekel ve Sümerbank olmak üzere bu gibi kamu kuruluşlarını özelleştirme kapsamıyla yok ettiniz, yerine de hiçbir şey koymadınız. Ben Adıyaman Milletvekiliyim, benimle beraber Adıyaman’a gelip, Adıyaman Hükûmet Meydanı’nda bu durumu Adıyamanlılara izah etme cesaretini kendinizde buluyor musunuz?

İkinci sorum: Başta Adıyaman olmak üzere, GAP bölgesinde tüm illerde sulama amaçlı kullanılan elektrikten dolayı kaç üreticimizin borcu vardır, kaç üreticimiz hacizli durumdadır?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köse.

Soru sorma süresi tamamlanmıştır.

Sayın Bakanım, cevap vereceksiniz herhâlde.

Buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Yeni’nin sorularını cevaplamak istiyorum. SEKA fabrikasıyla sizin… Daha önce, biliyorsunuz, SEKA fabrikaları tamamen üretimi durdurmuşlar, gerekli modernizasyonu yapamadıklarından dolayı da orada herhangi bir üretim yapamıyorlardı. Üretim yapamıyorlar ama orada da çalışanlar var. Çalışanlar fabrikaya gelip gidiyorlar fakat bir üretim yok, yapılması da mümkün değil. Dolayısıyla, SEKA’nın diğer fabrikaları özelleştirilirken, burada, İzmit’teki bilhassa, oradaki işçilerin de mağdur olmayacak şekilde bir formülle, o fabrikalar tamamen üretim dışı bırakılmışlardır. Çünkü, artık, üretip de satabilecekleri bir şey yok. Niye? Rekabet etme durumu yok. Yani, bir üretim yaparlar ama o fiyatlarla, o maliyetlerle hiçbir yere mal satamazsınız yani mümkün değil, rekabet diye bir şey var dünyada. Bu rekabette bütün devlet kuruluşları -maalesef öyle oluyor ama- rekabet imkânını kaybetmişler. Niye? Verimlilik yok. Diyelim ki başka fabrikalara bakıyorsunuz, ben gittim, mesela, Dalaman SEKA Fabrikasına, eskiden 2 bin kişinin çalıştığı yerde -yani oradaki işçiler ve ustabaşıları hariç- memur olarak 3 kişi çalıştırıyor adam, 3 kişi. İnanamadım, gözlerime inanamadım. Peki “Burada üretim mi durdu?” dedim. “Hayır, SEKA’nın yaptığı tarihten daha fazla üretim yapılıyor.” dedi ve girdim içeri yani üretim bölümlerini gezdim, çok daha fazla… Memur olarak 3 kişi çalışıyor. “3 kişi yetiyor mu?” “Evet, 3 kişi yetiyor.” dedi. Düşünün şimdi. Bir de buraya çıkmış bir arkadaş, diyor ki: “Efendim, burayı sattın da ne oldu?” Oraları çiftlik hâline getirmişler, çiftlik. Ha bakalım, al oraya adamı, şimdi seçim gelecek, oraya adam al, efendim, bilmem ne olacak oraya adam al; oralar siyasilerin çiftliği hâline gelmiş. Şimdi, bana kızıyorlar: “Ya, niye sattın bunu?” Niye? Çiftlik gitti, yok artık, çiftlik falan yok. Kimse istediği yere gelip de adam alamayacak arkadaş. Seçim yatırımı için boş yere devlete yük yükleyemeyecek kimse, bitti! Ha, özelleştirme işte bunun için yapılıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Değerinde satacaksın, değerinde!

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karşılıksız yardım yapacağınıza burada çalışıyor gözükselerdi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Özelleştirme ne işe yarıyor? Özelleştirme hiçbir işe yaramıyorsa siyasilerin çiftliği olmaktan çıkardı birçok yeri.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Peşkeş çekmeden o zaman! Kendi çiftliğiniz oldu, kendi çiftliğiniz!

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Peşkeş çekmeden düzgün satacaksın!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bak, nasıl kızıyorlar. Kızıyorsunuz değil mi? Ha, oldu değil mi? Yok, tamam.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – 5 milyon dolara sattığınız SEKA’nın makinelerinin hurdası 11 milyon dolara satıldı.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sayın Bakanım, kızmayın!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Efendim…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Kızmayın, kızmayın; rahatsız olmayın.

Ahmet Bey, Bakana bir sakinleştirici ver!

BAŞKAN – Süreniz çalışıyor Sayın Bakan, siz cevap verin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, Sayın Yeni, yine Samsun Limanı’nı sordun bana. Samsun Limanı da bütün limanlarda olduğu gibi limanın özelliğine göre yatırım şartı vardır. Yani orada şart vardır.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Bakanım, kendi milletvekilinize beş dakika cevap veriyorsunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yani size verirken iyi de, ona verirken kötü mü be kardeşim!

SIRRI SAKIK (Muş) – On tane soru soran var.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Peki, size bu kadar kâfi Ahmet Bey. Arkadaşlarıma ben biraz cevap vereyim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ayrıca, konuşamıyor musunuz siz milletvekilinizle Sayın Bakanım? Çanak sorulara cevap vermek yakışıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sizinle de konuşurum ben ayrıca.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yani beş dakika zaman harcadınız, toplam on dakika...

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Bizim sorularımıza sıra gelsin Sayın Bakan, ona yazılı cevap verebilirsiniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sizinle de konuşurum. Hepinizle konuşuyorum ben. Ben öyle Bakanım.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Zaman geçiriyorsunuz.

BAŞKAN – Dinleyelim efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Hasan Bey, bir daha tekrarlayabilir misiniz siz sorunuzu?

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Dinlemiyorsunuz ki.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Veririm veririm, hepinize cevap veririm. Yavaş yavaş veririm. Sabır… Sabırlı olun.

Hasan Bey, evet dinliyorum.

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Kasım 2008’de yürürlüğe girmiş olan…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet, doğru, hatırladım, tamam.

Şimdi bu on sekiz taksitle yapmış olduğumuzda, biliyorsunuz onu belli bir yerde kestik, yani ondan sonra yapalım diye. Şimdi Maliye Bakanlığının çalışmalarında umumiyetle bir işi yaparken “Şu tarihten itibaren.” demek bir gelenek olmuş. Ondan sonra herhangi bir istismara meydan vermemek için, herhangi bir yanlış anlamaya meydan vermemek için belli, eski bir tarihten itibaren keseriz onu. Onda da onu yaptık. Ha, ondan sonra 2008’in sonuna kadar olur mu olmaz mı; bizim kararımızda o yok. Ama yeniden bir değerlendirme yapılır mı? Şimdi belli bir süre geçsin, bir bakalım, ona göre ne karar alırız ne karar almayız, biraz da Hükûmetin kararı da olduğu için, bir düşünme imkânı olabilir yani.

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) –Gaziantep’teki sanayicilerimizin böyle bir isteği var.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Gaziantepli sanayicilere selam söyle. Yani takip etsinler bir şeyi.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Mahalle kahvesi gibi, maşallah!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Eylül 2008 öncesini yaptık. Yahu bir takip etsinler.

Peki, teşekkür ediyorum.

Şimdi Sayın Paksoy

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Maliyeyi selamla yöneteceksiniz!

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Valla nasıl yönettiğimizi altı seneden beri görüyorsunuz. İşte böyle yönetiriz, hiç merak etmeyin siz!

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Millet intihar ediyor işin sonunda.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, o yazıyı ben de okudum, çok üzgünüm de o intihar meselesinde. O, nasıl diyelim, yani arkadaşımız aşağı yukarı dört beş seneden beri mali sıkıntılarla boğuşan bir kimse. Bu haberde de yazıyor.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Altı seneden beri Bakanlık yapıyorsunuz, Türkiye’yi idare ediyorsunuz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yani bir şeymiş gibi çıkarıp böyle şey yapmayın, yani istismar konusu yapmayın yani neyse onu konuşun kardeşim ya. Ya, onu tanıyanlar da var, şey edenler de var, hepiniz de biliyorsunuz. Böyle şeylerden istismar konusu yapmaya kalkmayın.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Akıl vermeyin Sayın Bakan, siz sorulara cevap verin. “Doğrudur”, “doğru değildir.” Doğruysa “Doğru.” deyin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, değerli arkadaşlar, Sayın Paksoy, “12 milyarlık özelleştirmeyi yapabilecek misiniz?” diyor.

Biz buraya yapabileceklerimizi koyduk. Ha, neleri satacağız? Onu da Özelleştirmenin sitesine de yazdık, hepsini de ilan ettik, “Biz bunları bunları satacağız.” diye yazdık ve bunlarla ilgili olarak, bakınız, şimdi, Millî Piyango var, efendim otoyol ve köprüler var, efendim enerji KİT’leri var, TEDAŞ’a bağlı ortaklıklar var. İşte, böyle geliyor... Biz bu özelleştirmeleri yaparız, bunu da o senenin sonunda da hep beraber görürüz.

Bize bir zamanlar geldiler, dediler ki: “4 milyar yapabilecek misiniz Sayın Bakanım?” Yaptık, 32,5 milyar dolar! Dolar, dolar! Halep oradaysa arşın burada, rakamları görüyoruz.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Satmak kolay da para nereye gidiyor?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, Adana Milletvekilimiz Sayın Güvel, “Özelleştirmeler dolayısıyla işsiz kalanlar…”

Bakınız şimdi, özelleştirmeler dolayısıyla… Biz şu anda İŞKUR’lar açtık, Adana’da da açtık onları, Tarsus’ta da bir tanesi var. Ama biz bunları, binlerce insanı, aşağı yukarı 18 bin vatandaşımızı da tekrar kamuya aldık. Bunlara biz tazminatlarını ödedik, ihbar tazminatını ödedik, bütün tazminatlarını ödedik. Tazminatı ödendiği zaman bir adamın işle ilgisi kesilir. Ama dediler ki: “Sayın Bakan -yahut da Hükûmet- ne olur bize tekrar ver.” O zaman Hükûmetimiz tekrar bir karar aldı. Bu bizim zamanımızda oldu. Taa eskiden beri yapılmış olan özelleştirmelerden bile o anda işsiz kalan herkesi tekrar aldık, yani tazminatları verilmesine rağmen. Tazminatı alan birçok kimse de kendilerine iş açtı, iş yeri açanlar var. Bazılarına da “Gelin, burada çalışın.” denilmesine rağmen gelmediler, çalışmadılar. Burada gelin, çalışın. “Yok, biz çalışmayız.” Niye? Boşken zaten boş boş oturuyorlardı, şimdi “çalış” deyince -parayı verecek adam, ama çalıştıracak- ona da bazıları gelmedi.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Kömür dağıtırken de böyle mi diyorlar insanlara?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sen şimdi kömürden bahsediyorsun. Paltosuz çık dışarıya da bir göreyim seni. Hadi, kar yağıyor dışarıda, hadi! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Beraber çıkalım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ben paltomu giyer çıkarım, fakire de kömür yardımını yaparım. Sen öyle bir şeysin ki, kendin çık bir… Paltosuz, beş dakika dışarıda duramayan adam fakire kömür verdik diye bunu laf ediyorsunuz. Bu olmaz ki ya! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Üretmeyen ekonominin müsebbibi sizsiniz.

KADİR URAL (Mersin) – Doğal gazı da bedavaya ver.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bakın, merhamet etmeyene merhamet edilmez sonra. Merhametli olun.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Balık vermeyin, balık tutmayı öğretin. İş verin insanlara, sadaka değil.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süreniz doldu. Devam edecek misiniz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Doldu mu?

BAŞKAN – Süre tamam yani.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Uslu ithalattan alınan vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payını sormuş. Yüzde 17.

Vergi tahakkuk, tahsilat 2008 Ekim ayı sonu itibarıyla yüzde 88’dir. Yalnız, bu, yıl sonu itibarıyla yüzde 90’ın üstüne çıkar.

Evet, değerli arkadaşlar, şimdi, Sayın Kaptan, işte, ödül aldık ya Avrupa’da… Şimdiye kadar kaç tane Bakanınız ödül aldı sizin ya? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bak, ben size soruyorum. Ödül almış da, dergiyi bilmem kim sponsor olmuş da, sen onun bilmem ne… Bırakın bunları.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bizim hiçbir başbakanımız eş başkan da olmadı bir yere.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bak, aha böyle, bilekle aldım ben o ödülü, tantanayla değil.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bizim hiçbir başbakanımız bir yere eş başkan da olmadı.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süre tamam. Polemiğe girmeyelim efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Peki arkadaşlar. Hepinize çok teşekkür ediyorum.

Geri kalanları da yazılı olarak veririz.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Benim soruma cevap vermediniz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Size özel bir cevap veririm, tamam.

Teşekkür ederim.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Adıyaman’a gidelim, halkın önüne, meydanlara çıkalım Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Adıyaman’a özel de veririz.

BAŞKAN – Sayın Köse, lütfen oturur musunuz efendim.

Sayın milletvekilleri, şimdi sırasıyla on dördüncü turda yer alan bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Maliye Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

12 - MALİYE BAKANLIĞI

1.– Maliye Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

  Kodu                                                            Açıklama                                                                (TL)

01                                Genel Kamu Hizmetleri                                                    35.259.444.998

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

02                                Savunma Hizmetleri                                                         833.900

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                                Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                             73.180.200

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

06                                İskan ve Toplum Refahı Hizmetleri                                  1.947.935.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

09                                Eğitim Hizmetleri                                                             3.160.900

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

10                                Sosyal Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri                20.577.500.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir                                                             

                                    GENEL TOPLAM                                                          57.862.054.998

BAŞKAN– Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Maliye Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan bundan sonra.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım efendim.

2.– Maliye Bakanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

A – C E T V E L İ

                                                                                        (YTL)

- Genel Ödenek Toplamı            :                35.320.526.498,86

- Toplam Harcama                      :                35.186.302.242,25

- Ödenek Dışı Harcama              :                16.572.977,19

- İptal Edilen Ödenek                 :                150.797.233,80

BAŞKAN– Karar yeter sayısı arayacağım.

(A) cetvelini kabul edenler … Etmeyenler... Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Maliye Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

12.76 – GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI

1.– Gelir İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

  Kodu                                                            Açıklama                                                                (TL)

01                                Genel Kamu Hizmetleri                                                    1.529.775.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                                Kamu Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri                             1.000.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                             

                                    GENEL TOPLAM                                                          1.530.775.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

A – C E T V E L İ

                                                                                        (YTL)

- Genel Ödenek Toplamı            :                1.250.806.339,00

- Toplam Harcama                      :                1.274.630.752,78

- Ödenek Dışı Harcama              :                80.963.510,66

- İptal Edilen Ödenek                 :                57.139.096,88

BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

40.35 – ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI

1.– Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

  Kodu                                                            Açıklama                                                                (TL)

01                                Genel Kamu Hizmetleri                                                    9.123.219

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                                Ekonomik İşler ve Hizmetler                                            9.063.781

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                                          

                                    GENEL TOPLAM                                                          18.187.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelini okutuyorum:

G E L İ R C E T V E L İ

  Kodu                                                            Açıklama                                                                (TL)

03                                Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                        284.850

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05                                Diğer Gelirler                                                                   17.901.080

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

06                                Sermaye Gelirleri                                                             1.070

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                                        

                                    TOPLAM                                                                        18.187.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

A – C E T V E L İ

                                                                                        (YTL)

- Genel Ödenek Toplamı            :                19.768.300,00

- Toplam Harcama                      :                14.649.788,26

- İptal Edilen Ödenek                 :                5.118.511,74

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

B – C E T V E L İ

                                                                                        (YTL)

- Bütçe tahmini                           :                18.996.000,00

- Yılı net tahsilatı                        :                19.895.229,10

BAŞKAN– (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumu 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bölümleri okutuyorum:

42.06 – KAMU İHALE KURUMU

1.– Kamu İhale Kurumu 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi

A – C E T V E L İ

  Kodu                                                            Açıklama                                                                (TL)

01                                Genel Kamu Hizmetleri                                                    9.768.910

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

02                                Savunma Hizmetleri                                                         87.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                                Ekonomik İşler ve Hizmetler                                            61.909.090

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                                           

                                    GENEL TOPLAM                                                          71.765.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gelir cetvelini okutuyorum:

G E L İ R  C E T V E L İ

  Kodu                                                            Açıklama                                                                (TL)

03                                Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                        46.063.500

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05                                Diğer Gelirler                                                                   25.701.500

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

                                    TOPLAM                                                                        71.765.000

BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumu 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir.

Kamu İhale Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2.– Kamu İhale Kurumu 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı

BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

A – C E T V E L İ

                                                                                        (YTL)

- Genel Ödenek Toplamı            :                66.313.000,00

- Toplam Harcama                      :                50.142.740,25

- İptal Edilen Ödenek                 :                16.170.259,75

BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

(B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum:

B – C E T V E L İ

                                                                                        (YTL)

- Bütçe tahmini                           :                66.313.000,00

- Yılı net tahsilatı                        :                68.747.564,76

BAŞKAN– (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir

Kamu İhale Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının bölümleri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, böylece Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumunun 2009 yılı merkezî yönetim bütçeleri ve 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul edilmiştir. Hayırlı olmalarını temenni ediyorum.

On beş dakika birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.32

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.57

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Bütçe görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet buradalar.

On dördüncü turdaki görüşmelerin tamamlanmasıyla birlikte 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının 1’inci maddeleri kapsamına giren bakanlık ve ilgili kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları ile gelir ve finansman ile ilgili 2’nci maddenin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır.

Şimdi program uyarınca sırasıyla 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının maddelerini görüşüp oylamalarını yapacağız.

2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın gider bütçesiyle ilgili 1’inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza sunacağım:

2009 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇE KANUNU TASARISI

BİRİNCİ KISIM

Genel Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Gider, Gelir, Finansman ve Denge

Gider

MADDE 1 – (1) Bu Kanuna bağlı (A) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine 257.742.143.488 Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere 16.423.005.878 Türk Lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumlara 1.923.611.108 Türk Lirası,

ödenek verilmiştir.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi daha evvel kabul edilmiş bulunan cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gelir bütçesine ilişkin 2’nci maddeyi tekrar okutuyorum:

Gelir ve Finansman

MADDE 2 – (1) Gelirler:

Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli;

a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri 244.170.907.000 Türk Lirası,

b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri 3.877.617.905 Türk Lirası öz gelir, 12.657.033.320 Türk Lirası Hazine yardımı olmak üzere toplam 16.534.651.225 Türk Lirası,

c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici kurumların gelirleri 1.923.611.108 Türk Lirası,

olarak tahmin edilmiştir.

(2) Finansman:

Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018 sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net finansmanı 130.434.000 Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir.

BAŞKAN – Şimdi, 2’nci maddeye bağlı (B) cetvelinin bölümlerini okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım:

2009 Yılı Merkezî Yönetim Kapsamındaki Kamu İdareleri Tarafından İlgili

Mevzuata Göre Tahsiline Devam Olunacak Gelirler

GELİR  C E T V E L İ

KODLAR                           AÇIKLAMA                    2009 YILI BÜTÇE GELİRLERİ (YTL)

01                Vergi Gelirleri                                                                      220.602.859.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

03                Teşebbüs ve Mülkiyet Gelirleri                                                7.382.865.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

04                Alınan Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler                               944.107.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

05                Faizler, Paylar ve Cezalar                                                       21.172.585.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

06                Sermaye Gelirleri                                                                   13.141.284.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

08                Alacaklardan Tahsilat                                                                              ------

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                                                     

                    TOPLAM BÜTÇE GELİRLERİ                                         263.243.700.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

09                Red ve İadeler (-)                                                                   19.072.793.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.                                                                     

                    NET BÜTÇE GELİRLERİ                                                  244.170.907.000

BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi kabul edilen ekli cetveliyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

Denge

MADDE 3- (1) Bu Kanunun 1 inci maddesinin (a) bendinde belirtilen ödenekler toplamı ile 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde yer alan tahmini gelirler toplamı arasındaki fark, net borçlanma ile karşılanır.

BAŞKAN – Madde üzerinde, gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı.

Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 15’inci maddesinin ikinci fıkrasında, varsa bütçe açığının nasıl kapatılacağına dair hükmün merkezî yönetim bütçe kanununda bulunması gerektiği belirtilmiştir. Bütçe tasarısının bu maddesiyle de, 2009 yılında genel bütçe kapsamındaki kamu idarelerine tahsis edilen ödenekler toplamı ile genel bütçe gelir toplamı arasındaki farkın yani bütçe açığının net borçlanmayla karşılanacağı hükme bağlanmıştır.

Maddenin başlığı “Denge.” Ama neyin dengesi? Denge mi kalmış ortada? İçerdiği rakamlar itibarıyla çok dengesiz bir bütçe. Bütçe rakamlarının gerçekçi verilere dayandırılarak hazırlanmadığı, ülke gerçeklerinin ve yaşanmakta olan krizin dikkate alınmadığı açıkça görülmektedir.

AKP Hükûmetinin 2009 yılına ilişkin öngördüğü makro büyüklüklerde de aynı tabloyla karşılaşmaktayız. Ekonomik büyümenin yüzde 4, enflasyonun yüzde 7,5 olacağı öngörülmüş, dolar kuru 1,409 lira alınmıştır.

Mevcut gelişmeler, gerçekleşen halihâzırdaki rakamlar ve kurlar göz önünde bulundurulduğunda bu tahminlerin gerçeklerden çok uzak olduğu aşikârdır. Nitekim Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanımız 2009 yılı büyüme rakamının sıfır düzeyinde olacağını söylemektedir.

Yine 2009 yılı için ithalatın yüzde 6,7; ihracatın 8,4 artacağı öngörülmektedir. Daha bütçe yasalaşmadan Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Hazine bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada küresel ekonomideki yavaşlama neticesinde dünya ticaret hacmi büyümesinde öngörülen gerilemenin önümüzdeki dönemde dış ticaret hacmimizi azaltacak bir unsur olarak karşımıza çıktığını söylemektedir. Yani, “İthalat ve ihracat düşecek.” diyor. Yine, dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı da daha net bir şekilde “İhracat yüzde 17, ithalat yüzde 25 azalacak.” diyor. Hükûmet üyelerinin bu konudaki görüşleri böyle. Sanki bu bütçeyi Hükûmet hazırlamadı. Daha bütçe çıkmadı, program uygulamaya konmadı. Biz neyi görüşüyoruz Allah aşkına? Bu tutarsızlıktır, bu öngörüsüzlüktür, bu ciddiyetsizliktir!

AKP hükûmetleri ilk defa IMF olmadan bir bütçe hazırlıyor ama görünen o ki AKP bütçe hazırlamaktan bile aciz. Bütçeyi sadece rakamlardan ibaret zannediyor. Bu konuda bir itiraf Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’ten gelmiştir. Sayın Bakan bütçe konuşmasında diyor ki: “2009 yılı bütçe hedeflerinin arka planında yer alan makroekonomik varsayımlar bütçe hazırlığına başlanan süreçte küresel konjonktür göz önünde bulundurularak oluşturulmuş, içsel tutarlılığı olan hedefler ortaya koymaktadır.” Yani “Bütçe hazırlandıktan sonraki üç ayda yaşanan gelişmeler hâliyle dikkate alınmadı.” diyor Sayın Bakan ama bu üç ayda tüm hedefler ve bütçe büyüklüklerini allak bullak edecek gelişmeler olmuştur.

Değerli arkadaşlarım, açıklık, doğruluk ve mali saydamlık bütçenin temel ilkelerindendir. Aslında iki aydır 2009 yılı bütçesini gerçekçi ve doğru verilere göre hazırlayabilirdik. Daha da vakit geçmiş değildir. Gerçi AKP Hükûmeti bu konuyu IMF’ye havale etmiş görünmektedir. IMF ile görüşmeler sürdürülmekte olup yine hazineden sorumlu Sayın Bakan yapılan görüşmelerle ilgili bilgi vermiştir. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre de IMF’den sağlanacak kaynak tutarı 25 ila 40 milyar dolar olarak söyleniyor. IMF yüzde 8 olan bazı ürünlerdeki KDV’nin yüzde 18’e çıkarılmasını istiyor. IMF maaş artışına neden olacak personel reformunun bu dönemde uygulanmamasını talep ediyor. IMF ile anlaşmaya varıldıktan sonra 2009 içinde gerekli ayarlamalar için yeni bir yasa çıkarılması öngörülüyor. Bütçeden 2009 yılında belediyelere yapılacak aktarmadan kesinti istiyor. Sosyal güvenlik açığının daraltılması öngörülüyor ve bu kapsamda sağlık harcamalarında kesintiye gidilmesi öngörülüyor. Bunların tümü olmasa bile, IMF’nin “mali disiplin” diye tutturup, vergilerin artırılmasını, harcamaların kısılmasını isteyeceği bir sır değildir.

Evet, sıfır büyüme, yeni vergi, daha az bütçe harcaması ufukta. Sayın Başbakan bu durumu gizlemek için efelenmekte ancak bir taraftan da IMF ile yapılan görüşmelere kılıflar arama çabasındadır. Nitekim, Sayın Başbakan bütçe konuşmasında diyor ki: “IMF sadece kendisinden para almak için kapısı çalınan bir uluslararası kuruluş değildir. IMF bir akreditasyon kuruluşudur. Onunla birlikte dünyadaki yerimiz, konumumuz, duruşumuz çok farklı olur.” Sayın Başbakan, sanki bir suçlu psikolojisinde açıklamalar yapıyor. Esasen, AKP hükûmetlerinin hiç IMF’siz bir dönemi olmamıştır. 19’uncu stand-by düzenlemesi AKP döneminde imzalanmıştır. 2003’ten beri on bir adet niyet mektubu AKP hükûmetleri tarafından IMF’ye verilmiştir. Bu niyet mektuplarında çıkarılacak kanunlar, düzenlenecek yönetmelikler, tebliğler, kamuya alınacak personel sayısı, çalışanlara yapılacak zamlara kadar birçok konuda AKP hükûmetleri taahhütlerde bulunmuş, bir bir gereğini yapma noktasında olmuştur.

Tam IMF dönemi bitti derken şimdi yeniden IMF’li bir döneme giriyoruz. Sayın Başbakanın daha önce IMF hakkında söyledikleri kamuoyu tarafından çok iyi bilinmektedir. Burada, Ocak ve Şubat 2002 aylarında yaptığı grup konuşmalarından bazı alıntılar yapmak istiyorum. Sayın Başbakan diyor ki: “IMF’yle ilişkiler ülkelerin başvurmasıyla, IMF’ye muhtaç duruma düşmesiyle başlar. IMF’ye başvuran ülkeler normal yollardan borçlanamayacak kadar kötü duruma düşmüş ülkelerdir. IMF fonları bu tür ülkeler için iflas öncesi son bir çare mesabesindedir. IMF’ye müracaat noktasına gelmiş, ekonomisi zayıf ülkeler yolsuzlukların yaygın, içeride ve dışarıda güvenilirliğini yitirmiş hükûmetlerin iş başında olduğu ve kayıt dışı bütçe uygulamalarının büyük noktalara ulaştığı ülkelerdir.” diyor. Başka söze hacet yok. Sayın Başbakanın geçmişte söylediği bu sözler AKP’nin altı yılı aşkın süredir uyguladığı politikalar sonucu gelinen durumu net bir şekilde ifade etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son zamanlarda gerek Sayın Başbakan ve Hükûmetin gerekse AKP yetkililerinin, bir taraftan “Küresel kriz bizi etkilemez.” veya “Az etkileyecek.” derken diğer taraftan küresel krize sıkı sıkıya sarıldığını görmekteyiz. Âdeta AKP’nin imdadına yetişmiş bir durum söz konusu. Başarısızlığın, beceriksizliğin bahanesi olmuş küresel kriz. Sayın Başbakan diyor ki: “Bu kriz Türkiye'nin krizi değildir, küresel ölçekli bir krizdir. Hükûmeti bu krizin sorumlusu olarak göstermeye çalışanlar, küresel krizi kendileri için siyasi ya da başka türlü ranta çevirmeye çalışanlar...” diyor. Evet, krizi siyasi ranta dönüştürmek isteyenler belli oluyor. Sayın Maliye Bakanı da “Türkiye olarak şimdi öyle bir krizle karşılaştık ki bu kriz Türkiye'nin krizi değil, bu kriz dünyanın krizi, kimse Türkiye'de yönetimden dolayı bu kriz çıktı diyemez.” diyor ve daha sonra da “Krizin olduğu Amerika’da, İngiltere’de, Fransa’da kriz var ama ülkeler kötü yönetiliyor demiyor.” diyor. Zaten kendi sözlerinde bir çelişki var.

Burada, Devlet Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek daha gerçekçi bir tespitte bulunuyor “Biz bütçeyi hazırlarken eylül ayına kadar olan gelişmeleri dikkate aldık, o nedenle büyümeyi yüzde 4 öngördük, enflasyonu 7,5 öngördük.” diyor. Yani, küresel krizin etkileri eylül ayının ortasından sonra başladı. Şimdi, ben Sayın Bakana sormak istiyorum. Bütün olumsuzluklar şu iki üç ay içinde mi oldu? Çiftçi, köylü, esnaf, sanayici üç ayda mı bu hâle geldi? Esasen, Türk ekonomisi, son yıllarda her geçen gün daha da derinleşen, adı konulmamış bir kriz yaşamaktadır. Yüksek faiz, düşük kur, sıcak para tezgâhıyla sürdürülen ithalata dayalı ekonomik çark ve faiz sarmalının devamından beklenen zorluk ve güçlükler çok önceden kendini hissettirmeye başlamıştır. Ekonominin gelişmesi için ihtiyaç duyulan tasarruf eğilimi ve bundan doğacak yatırım kararları geçtiğimiz yıllar boyunca uygulanan politikaların etkisiyle frenlenmiş, ekonomik beklentilerde bozulma ortaya çıkmıştır. AKP Hükûmeti tarafından bu zamana kadar gelen sermayeye verilen yüksek faiz, sürekli bastırılan döviz kuru, dışarıya kaynak ve varlık transferini, deyim yerindeyse azdırmıştır. Yüksek faizle gelen para tüccarları getirdiğinden daha fazlasını götürerek, Türk milletinin sofrasındaki ekmeğin dilim dilim azalmasına neden olmuşlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kalaycı, devam eder misiniz.

MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Tabii.

İşsizlik artmakta olup bugün her evde, her ailede işsiz gençlerimizin dramı yaşanmaktadır. Yılda ortalama 6,8 oranında büyüdüğümüz 2002-2007 yıllarında istihdamımızı sadece yüzde 1 artırabilmişiz. Sayın Başbakan, bütçe konuşmasında diyor ki: “Bakın, göreve geldiğimde 10,3 işsiz vardı, şu anda Türkiye’de yine 10,3 işsiz var.” Sayın Başbakana lütfen söyleyin, ay ile yıl karşılaştırılamaz. 2000 yılının aynı döneminde işsizlik oranı 9,6. 9,6’dan 10,3’e gelmişiz. İş gücüne katılma oranını düşürmemize rağmen, işsizlik artmıştır.

Son olarak Sayın Maliye Bakanımıza bir soru sormak istiyorum: Bütün halkımızdan yastık altındaki varlıklarını ekonomiye kazandırmasını istiyor. Yastık altında kendisinin ne kadar varlığı var? Başta Maliye Bakanı ve Hükûmet üyeleri, şu millete bir önderlik etseler de önce kendileri yastık altındaki varlıklarını ekonomiye kazandırsalar.

Ben her şeye rağmen, bütçenin ülkemiz ve milletimiz için hayırlar getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kalaycı.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal.

Sayın Birdal, buyurun efendim.

(DTP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

DTP GRUBU ADINA AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 2009 yılı bütçe yasasının 3’üncü maddesi üzerine Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Bugün saat on birde soru düğmesine bastım ama sıra gelmedi, o nedenle Sayın Bakana da soramadım. Fakat, yine ben kayıtlara geçmesi bakımından, doğrusu üç soru sormak istiyorum Sayın Maliye Bakanına.

Birincisi: Genelkurmay Başkanlığının mali yetersizlik olduğunu söylemesi üzerine bir AKP yetkilisinin “Bizden ne istenildiyse verildi.” diye bir açıklaması oldu. Gerçekten, Genelkurmay Başkanlığı Maliye Bakanlığından neler istedi ve bu isteklerine nasıl ve ne verilerek karşılık verildi? Bunu öğrenmek istiyoruz.

İkincisi: AKP altı yıl önce iktidara geldiği zaman dış borç –ki bu, yanıtı bilinen aslında bir soru da yine ben kayıtlara belki Bakanın açıklamasıyla geçer diye soruyorum- kaç milyar dolardı, şimdi kaç milyar dolar? Ayrıca, bu dış borcun aylık ya da yıllık faizi kaç milyar dolar? Ki ben bu faizi söyleyeyim, sadece 5 milyar dolar, finans kapitale verilen her aylık 5 milyar dolar faiz. Şimdi, böyle bir çıkış olur mu, demokratik bir ekonomik yapıya kavuşabilinir mi? Hayır.

Üçüncü soru: Yine bugün Sayın Bakan dedi ki: “Savunma ve silah harcamalarının alımında Avrupa mevzuatına aynen uyuyoruz.” Peki, uyuyorsanız, sıkça Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği aldığı kararlarda neden savunma ve silah harcamalarının ihaleye tabi tutulmasını ve denetime tabi tutulmasını istiyor? Demek ki Sayın Bakanın açıklamasında bir eksiklik ya da yanlışlık var.

Şimdi Sayın Bakan “Ne yapmak gerekir. Yani, yapılması gereken var da biz mi yapmıyoruz?” diyor. Evet, gerçekten yapılması gerekip de sizin yapmadıklarınız var. Önce, Türkiye'nin ekonomisinin düzlüğe düşmesi açısından gerçekten bugün mali sermaye ciddi bir sorundur, toprak sermayesi ciddi bir sorundur, sigorta ciddi bir sorundur ve dış alım satım ciddi bir sorundur. Ayrıca, yine tabii, sosyal ve demokratik yapılanma açısından azınlıklar bir sorundur, Kürt sorunu bir sorundur, yani itici gücü gerçek halkın olduğu bir demokrasi sorunu vardır ve yine bununla doğrudan ilişkili bir barış sorunu vardır. Tabii, bunların çözümü için gerçekten önce niyet etmek ve sorunların çözümünün kimin yararına olacağı konusunda istekli ve siyasal bir tercihe bağlı olmak gerekiyor.

Bu çaba için, örneğin, Bacon “Çaba insan düşüncesinin dogmatik saplantılardan kurtulup dünyaya, doğaya egemenlik sağlayacak doğruları bulmak… Bunun da tek yolu bundaki zorlukları görüp ona saygılı olmak ve ona göre düzenleme yapmaktır.” diyor. Şimdi böyle bir inanç var mı?

Bugün gerçekten ekonomik sorunların çözümünün ilk fırsatı barıştadır. Örneğin savunma ve silah harcamalarına ne denli para ayrıldığını hepimiz biliyoruz ve bu nedenle de çözümsüzlük içindeyiz.

Goethe “Gün uzun ama hayat kısa.” diyor. Gerçekten AKP’nin de hayatının çok kısa olduğunun bilinmesi gerekir. O nedenle fırsatların bence zamanında iyi değerlendirilmesi gerekiyor.

Türkiye Büyük Millet Meclisi bir kere bu görüşmelerde kapalı devreden kurtulmalıdır. Nasıldır bunun yolu? Doğrudan katılımcılıktır ve doğrudan demokrasidir. Türkiye’de gerçekten her alanda, bugün, konu başlıklarını oluşturan her alanın uzman kurumları vardır, akademisyenleri vardır, demokratik kurumları vardır, meslek odaları vardır, emek örgütleri vardır. Hangisine bu bütçenin hazırlanması sürecinde “Gelin bakalım, ne düşünüyorsunuz? Hem kendi demokratik, sosyal, ekonomik haklarınız açısından hem de ülkenin ve toplumun çıkarları açısından ne öneriyorsunuz?” denilmiş midir? Denilmiş olabilir. Ama kimlere sorulmuş olabilir bu? Gerçekten emekçilerin örgütleri ve kurumlarına ya da bilgi ve becerisini emekçi halkın doğrultusunda kullanmak isteyen akademisyenlere değil, sermaye örgütlerinin, odalarının, meslek odalarının doğrultusunda görüş alınmış olabilir.

Tabii, Sayın Bakan hep söylüyor. Şimdi, adam doktora gitmiş ve “Ben her gün yarım saat, 5 kilometre yürüyorum.” demiş. “E kaç yaşındasınız?” demiş. “Yetmiş yaşındayım.” “E normal, beyefendi.” demiş. “Olur mu? Benim iki arkadaşım var, biri yetmiş beş yaşında, biri yetmiş beş yaşında, biri seksen yaşında. Biri 10 kilometre yürüdüğünü, biri 15 kilometre yürüdüğünü söylüyor.” demiş. Doktor da “Sen de söyle.” demiş.

Şimdi, söyle… Sayın Bakan karşılığı olmayan, gerçekten açlığa, yoksulluğa, umutlara karşılık vermeyecek şeyler söylüyor. O nedenle bu söyleminin hiçbir karşılığı yok.

Şimdi, örneğin Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı “Kooperatiflere şu kadar kredi verildi.” diyor. Hangi kooperatiflere verildi arkadaşlar? Gerçekten 1980 darbesine kadar elli dokuz ilde örgütlenmiş, dört bin üç yüz on dört köyde örgütlenmiş demokratik halk kooperatifçiliğine mi verildi bu krediler? Tam tersine, 1980 darbesiyle o kooperatifler budandı ve üreticiler üretim ilişkilerinden koparıldı ve artık ürün üzerinde söz ve karar yetkisini kullanamamakta, IMF’nin ya da Dünya Bankasının belirlediği taban fiyatlarına mahkûm olmaktadır. O nedenle bu da yine ekonomi ve demokrasiyle ilişkilendirildiği zaman kırsal alanın ve üretimin gelişmesinin de karşılığı var.

Bakın, yine bu hafta yaklaşık 8-9 milyon yeşil kart sahibi olduğunu öğrendik ve yine bölgemizde 4 milyonu aşkın yeşil karta muhtaç insanın olduğunu öğreniyoruz. Yani şimdi böyle bir tablo karşısında Türkiye ekonomisinin iyi olduğunu söylerken biraz insan gerçekten yüksünür ve başı eğik olur.

Arkadaşlar, ekonomi ve demokrasiyle olan ilişkinin hep altını çiziyoruz. Bakın şimdi, bu hafta İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin… Gerçekten kişisel, siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel haklar demeti olan yirmi sekiz madde. İki madde de biliyorsunuz bu hak ve özgürlükleri kullanacakların yükümlülerini belirleyen maddeler. Bu maddelerden en önemlisi kişi güvenliği ve özgürlüğüyle ilgili maddedir.

Akşam Fransa Büyükelçiliğinin hem Dönem Başkanlığından ayrılması nedeniyle hem de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 60’ıncı yılını yine insanlık ailesinin temsilcileriyle kutlama düşüncesiyle böyle bir daveti vardı ve gittik. Oradan çıktım, eve geldim, telefon: Sanatçı Ferhat Tunç. Bir arkadaşıyla yemek yemiş ve çıkarken İstiklal Caddesi’nde iki sivil güvenlik görevlisi geliyor ve kimlik soruyor. Ferhat Tunç gösteriyor, arkadaşı yurt dışından gelmiş ve park ettikleri otoparktaki arabasında olduğunu söylemiş. İzin verilmesi hâlinde kimliğinin getirilip gösterileceğini söylerken, aşağılanıyor ve sonra, o konuğu, yurt dışından gelen kişi, arkadaşı darp yiyor. Ee şimdi böyle bir şey olur mu? Sonra buna tabii elbette ki itiraz edince, her ikisi de kelepçelenerek gözaltına alınıyor Yenibosna’da adli tıbba götürüldüler, gece yarısı oradan getirildiler ve sabaha kadar da emniyette alıkonuldular.

Şimdi, bu nasıl bir şeydir? Nerede Sayın İçişleri Bakanı? Her zaman burada, gerçekten, kişi güvenliğinden, özgürlüğünden, insan haklarına bağlılıktan söz ediyoruz. Arkadaşlar, sanatçı kimliği olan, elbette siyasi kimliği de var bu arkadaşımızın yani bundan ötürü mü böyle şey yapılıyor? Her gün Kadıköy İskelesi’nde emin olun yüzlerce öğrencimize ve vapura inen ve binen yurttaşımıza oradaki sivillerce kimlik soruluyor. Kim bunlar? Niye soruyorlar? Sıkça her ne kadar biz gitmesek de Meclisin programı altında, bizler de gidiyoruz tabii İnsan Haklarının artık küreselleşen dünyada bilgi alışverişi, insan hakları bağlamında ama sizler de çok sıkça gittiğinizde görüyorsunuz. Hangi Avrupa ülkesinde cadde ve sokaklarda üniformalı bir polis görürsünüz ya da hangi ülkede hanginizin kimliği sorulmuştur, buna tanık oldunuz?

Arkadaşlar, gerçekten, bundan da duyduğumuz üzüntüyü belirtmek istiyoruz. Haa, doğru tanıklık yapmak gerekiyor, sorun bu. Biz çağımıza, ülkemize, gerçekten yaşadığımız döneme doğru tanıklık mı yapacağız yoksa bunu tanıklık adına gizleyeceğiz ve örteceğiz mi? Bence sorun bu ve biz doğru tanıklık yapılmasından yanayız ve Türkiye’de temiz toplum yaratılamamasının sonuçları bunlar. Örneğin, geçtiğimiz aylarda İtalya’da temiz toplum yaratılmasında önemli rol oynayan Savcı Casson, gerçekten temiz topluma ulaşabilmenin parametrelerini sayarken en önemli nedenlerden birinin de özgür medya olduğunu söylemiştir.

Şimdi, bakın, örneğin ben geçtiğimiz gün de Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğünün bütçesine ilişkin görüşecektim, fakat İnsan Hakları Haftası nedeniyle ne yazık ki o gün olmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Birdal, devam ediniz.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Şimdi, basın üzerinde, muhalif basın üzerinde bu kadar baskı, yasak hangi ülkede görülmektedir demokratik hukuk devletinde?

Sayın Başbakan kalkıyor “Ya bana tabi olacaksınız ya da yaşam hakkı tanımayacağım.” diyor. Daha dün, işte geçtiğimiz günlerde hangi gazetelere sansür konulacağını, okunmayacağını ilan ediyor. Bu olur mu arkadaşlar? Yani, bu farklılığı sindiremeyen bir sayın başbakan nasıl olacak? Ve herkesin bilgi edinme ve haber alma hakkının kanallarının açık tutulmasını nasıl sağlayacağız? Şimdi iki gün önce Akşam gazetesini bu kez de yine tehdit ediyor. Olmaz böyle bir şey! O nedenle, basın-yayın üzerindeki bu yasakları, tehditleri ortadan kaldıralım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Birdal, şaka yapmıştır, şaka…

AKIN BİRDAL (Devamla) – Evet, olabilir belki ama gerçekten biraz insaf, vicdan ve demokratik kültür sahibi olmak gerekiyor.

Bakın şimdi, sadece 2007 yılında –ki 2008’in bu alandaki raporu çıkmadı- 17 televizyonun, 1 radyonun yayını durdurulmuş. Yayını durdurulan yayın sayısı 21, toplatılan süreli yayın sayısı 3’tür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Birdal, süreniz doldu, son cümlenizi alayım.

Buyurun.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Gerçekten emekçi halkın ve ülkemizin yararına ve çıkarına olmayan, biz, bu bütçeye ret oyu vereceğiz ama yine de bütçenin gerçekten en az zararsız ve yoksunsuz, sıkıntısız geçmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Birdal.

Şahısları adına ilk söz, Isparta Milletvekili Mehmet Sait Dilek’e ait.

Buyurun Sayın Dilek.

Süreniz beş dakika.

MEHMET SAİT DİLEK (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü maddesiyle ilgili görüşlerimi mümkün olduğunca kısa ve öz olarak sunmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının 3’üncü maddesinde, tasarının önceki maddeleriyle genel bütçeli idarelere verilen ödeneklerin genel bütçe gelirlerini aşan kısmının net borçlanma yoluyla karşılanacağı hüküm altına alınmaktadır. Kısaca hatırlamak gerekirse, merkezî yönetim borç stokunun yapısında son altı yıldır olumlu yönde önemli değişiklikler gerçekleştirilmiştir. 2002 yılında merkezî yönetim toplam borç stokunun yüzde 58,1’i dövize bağlı borç iken, bu oran stratejik dış borç yönetim uygulamalarıyla 2008 Ağustos itibarıyla yüzde 29,2’ye düşmüştür. Bu ise yüksek döviz kuru riskinin önemli ölçüde azaltılmasını sağlamıştır. İç borç stokunun ortalama vadesi 2004’te yaklaşık 20,6 ay iken, yine Ağustos 2008 itibarıyla 24,4 aya çıkmıştır. Bu örnekleri artırmak mümkündür.

Başarıyla uygulanan mali disiplin sayesinde bütçenin faiz harcamalarına ayrılan kısmının önemli ölçüde azalması ve bu trendin devamlılık arz etmesi bütün ekonomik aktörleri memnun etmektedir. Böylece her yıl sağlıktan konuta, eğitimden ulaşıma pek çok alandaki ihtiyaçlara daha fazla ödenek sağlanabilmekte, istihdamı artıracak yeni yatırımların yapılması ve mevcut iş yerlerinin kapasitelerinin artırılması için iş hayatına gerekli destek ve teşviklerin sağlanmasında kullanılabilmektedir. Nitekim bütçe rakamlarına baktığımızda faiz giderlerinin bütçe giderleri içindeki payının önümüzdeki yıl da azalacağını görmekteyiz. Bir başka yönden baktığımızda ise vatandaşın bin bir fedakârlıkla ödediği vergilerin her yıl daha az kısmının faiz ödemelerinde kullanıldığını görüyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu mali politikanın sürdürülmesi birçok nedenle zorunluluk arz etmektedir. Öncelikle bu politikalar vatandaşlarımızın verdiği vergilerle kendilerine daha fazla okul, yol, hastane ve altyapı gibi hizmetlerin götürülmesini sağlamaktadır. Diğer yandan, işsizlik sorununu çözmek ve daha hızlı büyüyen bir ekonomiye sahip olmak için gerekli yatırım ortamı bu politikaların sağladığı imkânlarla sürdürülebilmektedir.

Sayın milletvekilleri, şunu da belirtmeliyim ki yaşanmakta olan küresel finansal kriz ortamında Hükûmet tarafından ülkemizin ekonomik aktörlerinin bu krizden etkilenmemesi için pek çok tedbir alınmıştır. Bu tedbirler arasında KOSGEB tarafından uygulamaya konulan 700 milyon yeni Türk lirası tutarında sıfır faizli kredi desteği paketi, Eximbank’ın ödenmiş sermayesinin ihracatı daha fazla desteklemesini sağlamak üzere artırılmasına yönelik çalışmalar, vergi borçlarının yıllık yüzde 3 gibi son derece düşük bir faizle on sekiz ay süreyle taksitlendirilmesi ilk anda aklıma gelenlerdir.

Aynı amaçla çıkarılan Varlık Barışı Kanunu ile yurt dışındaki varlıkların yurda getirilmesi ve yurt içindeki atıl kaynakların ekonomiye kazandırılması yolunda önemli bir adım atılmıştır. Bu yaklaşımın bir devamı olarak ekonomiyi canlı tutacak şekilde, özellikle düşük gelirli vatandaşlarımızın desteklenmesine yönelik tedbirlerin 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nda önemli yer tuttuğunu memnuniyetle müşahede ediyorum. Örnek vermek gerekirse 2008’e göre yüzde 80 oranında artırılan hayvancılık destekleri, yüzde 110 artırılan gübre desteği, yüzde 219 artırılan kırsal kalkınma desteği bu anlamda öne çıkan unsurlardır.

Bölgesel kalkınma için 2008-2012 döneminde ayrılan 14,5 milyar YTL tutarında ek finansman da dikkate alınmaya değer bir adımdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açıkça anlaşılmaktadır ki Hükûmetimizin her türlü ekonomik gelişmeye karşı hem üreticileri hem de tüketicileri korumaya yönelik politika araçları mevcuttur. Bu araçların optimal şekilde ve ülke kaynaklarını israf ettirmeyecek titizlikte devreye sokulacağı da açıktır.

Bu çerçevede 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin kritik bir öneme sahip olduğu düşüncesiyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dilek.

MEHMET SAİT DİLEK (Devamla) – …bütçenin ve yeni yılın ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dilek.

Şahsı adına ikinci söz Kayseri Milletvekili Ahmet Öksüzkaya’ya aittir.

Sayın Öksüzkaya, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 yılı bütçe görüşmelerine dokuz gün oldu başlayalı. Bakanlıklarımızın, bağlı kuruluşlarımızın bütçelerini tek tek görüştük ve tartıştık. Bugün de gelir bütçesi maddeleri üzerinde görüşmelere başlamış bulunmaktayız. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, partimizin göreve geldiği 2003 yılından beri uygulanan kararlı ve ekonomik politikalar sonucu ülkemizde son altı yıldır yakalanan istikrar ve güven ortamıyla başarılan ekonomik gelişme her şeye rağmen 2008 yılı içerisinde de sürmeye devam etmektedir. Bugüne kadar -seçim dönemleri de dâhil olmak üzere- mali disiplinden hiçbir zaman ayrılmadık, asla mali disiplinden de taviz vermedik. AK PARTİ İktidarından önceki dönemleri hatırlayınız, bütçe açıklarının karşılanma şeklini hatırlayınız, enflasyonu hatırlayınız. Bundan önce yapmış olduğumuz altı bütçede de olduğu gibi, bütçe açıkları kangren olmaktan çıkarılmış, denk bütçe sağlamak yönünde önemli adımlar atılmıştır. 2009 yılı yapılan bütçede öngörülen açığın gayrisafi yurt içi hasılaya oranının sadece yüzde 1,2 olduğuna dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

1929 yılından beri yaşanmamış olan ve bugün dünyanın karşı karşıya kaldığı küresel mali krizden en az etkilenecek ülke olduğumuzu defalarca beyan ettik, bunun sebebinin de ülkemizin oturtulmuş olan sağlam ekonomik temellerinin olduğunu vurguladık ve açıkladık.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin krizlerle boğuştuğu günleri şöylece bir hatırlayalım: Merkez Bankası rezervlerinin 2001 krizinde bir gecede nasıl eridiğini, vatandaşın temel ihtiyaçlarını karşılamak için kuyrukların oluştuğunu, insanımızın cebindeki paranın alım gücünün akşamdan sabaha nasıl eridiğini, bugünleri unutmuş olamayız değerli arkadaşlar. Yanlış uygulanan politikalardan ve pervasızca harcanan devlet gelirlerinden ibret almalıydık, ders çıkarmalıydık, bunu da başardık. Artık bugünler çok geride kaldı. İktidara geldiğimizde ekonomik tablo ortada. Herkes bu tabloyu açıkça ifade ediyor. Büyüme eksiye düşmüştü, yani ülke küçülüyordu. Nasıl aştık peki bunları da yirmiyedi çeyrektir sürekli büyüyen ve kişi başına millî geliri 3.500 dolarlardan 10 bin dolarlara çıkan bir ülke hâline geldik? Bütün bunlar elbette bir tesadüf değildi.

Şimdi bunlara şöyle bir göz atacak olursak, Merkez Bankasının bağımsızlığının kurumsallaştırılması, dalgalı kur rejiminin ve bankacılık sektörünün denetim ve takibinin yapılandırılması, kamu maliyesi, sosyal güvenlik, vergi ve daha birçok alanda köklü yapısal reformların kararlı bir şekilde hayata geçirilmesi ve en önemlisi eğitim ve sağlık alanlarında yapılan reformlar.

Değerli arkadaşlar, tabii ki bu başarılar milletimizin güven ve desteğiyle sağlandı. Hükûmetimiz de halkımızdan aldığımız bu güven ve desteklerin bilinciyle, önceki altı bütçemiz gibi gerçekçi, ülkemizin potansiyelini, zenginliğini, imkânlarını, kaynaklarını, fırsatlarını ortaya çıkartan bir bütçe hazırlamıştır.

Bu bütçede halkımızın eğitim ve sağlık ihtiyaçlarını karşılayan, yoksullukla mücadeleye hız kesmeden devam eden, çiftçisine, köylüsüne, esnafına hakkını veren, 70 milyon ülke evladını görüp gözeten bir yönetim anlayışı yine hâkim olacaktır.

Öğrencilerimize sağladığımız burs yardımlarını ana muhalefetin tüm engelleme çalışmalarına rağmen vermeye, yoksulumuzu, özürlü ve bakıma muhtaç vatandaşlarımızı yine görüp gözetmeye, 70 milyon vatandaşımızın hiçbirini dışlamadan, dışlanmasına müsaade etmeden herkesi kucaklamaya devam edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin en önemli gelir kalemi vergi gelirleridir. Vergi gelirlerini artırmadan bütçeyi ve dolayısıyla ekonomik yapıyı büyütmek mümkün değildir. Biz vergi gelirlerini ekonomiyi büyüterek artırdık, vergi oranlarını artırarak değil. Vergi oranlarındaki indirime rağmen her yıl yakalanan vergi gelirlerindeki artış, sıkı bir maliye politikası ve mali disiplin sayesinde olmuştur. Ayrıca, üretime, istihdam üzerindeki vergi ve sosyal güvenlik primi yükünü azaltarak küçük esnaf, KOBİ ve ihracatçılarımıza sıfır faizli finansman desteğiyle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öksüzkaya, konuşmanızı tamamlar mısınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Beyefendi, biz “Burs vermeyin.” demiyoruz, düzeltin lütfen. “Kredi ve Yurtlar Kurumu versin.” diyoruz. Lütfen, rica ediyorum. Biz “Burs vermeyin.” demiyoruz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – “Belediyeler vermesin.” diyorsunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kredi ve Yurtlar Kurumu versin, belediye oraya versin, onlar versin.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu

AHMET ÖKSÜZKAYA (Devamla) – Sayın milletvekilleri, ayrıca Türkiye…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan…

AHMET ÖKSÜZKAYA (Devamla) – …son zamanlarda çok farklı bir ivme yakalamıştır.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – “Engellemesine rağmen.” diyor. Sataşma yaptı.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – “Belediyelerin vermesini engelledi” dedi.

AHMET ÖKSÜZKAYA (Devamla) – Bölgesinde ve dünyada daha önce hiç görülmeyen bir ağırlık, bir itibar kazanmıştır.

Değerli arkadaşlar, ülkemiz içerisinde sürüp giden afaki tartışmalardan, kısır çekişmelerden, sanal gündemlerden tarih boyunca hiçbir kazanç elde edilememiştir. Aksine, enerjisini büyümeye, gelişmeye sarf ettiğinde, yatırımı, üretimi, ticareti konuştuğunda önemli mesafeler katedilmiştir. Biz heyecanımızı kaybetmeden Türkiye'nin önündeki engelleri kaldırarak yolumuza devam edeceğiz.

Değerli milletvekilleri, özenle hazırlanan 2009 yılı bütçesinin ülkemiz için hayırlı olması temennisiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı grubumuza sataşmıştır.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şahsına sataşmadı.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Grubumuza efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Doğruları söyledi.

BAŞKAN – Sizin yetkiniz var mı grup adına konuşmaya?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet efendim.

BAŞKAN – Ne yetkiniz var efendim? Nereden yetkilisiniz? Gönderin bize yetki belgesini. Yetki belgesini gönderin grup adına konuşmak için.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Olur efendim. Peki, getirtiyorum efendim.

BAŞKAN – Getirt bakalım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tamam, getirtiyorum. Hemen getirtiyorum, iki dakikada getirtiyorum.

BAŞKAN – Aslanoğlu, otur Allah aşkına yerine.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sataşmıştır efendim. Lütfen, söz istiyorum.

BAŞKAN – Grubunuza sataşma olmadı efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Var efendim.

BAŞKAN – Israr ediyorsanız, oylayayım o zaman yani. Yapmayın bunu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, sataştı.

BAŞKAN – Peki, oyluyorum o zaman. Bakın, ısrar ediyorsunuz. Yapmayın bunu. Israr etmeyin, lütfen.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama sataştı. O zaman karar yeter sayısı… Söz vermezsen…

BAŞKAN – Yetki belgeniz de yok. Yani, yetki belgesiz ben konuşturamam grup adına.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Peki.

BAŞKAN – Grup adına konuşturamam efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Bakın, sizin üyeniz de var burada, aynı şeyi söylüyor bak, “Sataşma yok” diyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sataştı Sayın Başkan. Etik olarak istiyorum, sataştı.

BAŞKAN – Peki, oldu, tamam. Bitti.

Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz.

Soru-cevap süremiz on dakikadır, beş dakika soruya beş dakika cevaba ayıracağız.

İlk soru, Sayın Şevket Köse… Yoklar burada.

Sayın Çelik… Yok.

Sayın Özdemir… Yok.

Sayın Öztürk, buyurun.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla sormak istiyorum: Krizle birlikte iç ve dış talepte daralma olmuştur. Dış talepteki daralmayı aşmak bizim elimizde değildir. Bu nedenle, iç talepteki daralmayı aşmaya yönelik politikalar reel sektörün de önünü açacaktır.

Bu çerçevede, memur ve emeklilere birer maaş tutarında ikramiye ödemek üzere tasarıyı Komisyona geri çekip yedek ödeneğe ilave yapmayı Hükûmet olarak uygun görmüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Sayın Taner… Yok.

Sayın Bulut, buyurun.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, artan ekonomik sıkıntıların altında daha ziyade memur, emekli, dul ve yetimleri kalmaktadır. Bunların durumlarını iyileştirmek adına herhangi bir çalışmanız var mıdır?

Esnafın borçlarını, ödeyemediği borçlarını faizsiz ötelemeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bulut.

Sayın Özkan...

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, bu krizle birlikte Burdur’da mermercilerimiz çok zor durumda kalmışlardır, bir bir kapanmaktadırlar şu anda. Bu doların ayarlanmasından itibaren bir değer kazanmıştı fakat dış ülkelerdeki bağlantıların kopmasıyla şu anda birer birer kapanmaktadırlar.

Hayvancılık da aynı şekilde.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Hangisi kapandı?

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Bucak’tan beş tane sayarım Sayın Bayram Özçelik sana hemen.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Say say.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Hemen sayayım.

BAŞKAN – Dinler misiniz efendim, lütfen.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Yok öyle bir şey.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Ben soru soruyorum Sayın Bakana.

BAŞKAN – Lütfen sorusunu sorsun, bırakın da.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Mermercilik sektörü ile hayvancılık sektörünü sektörel bazda destekleyeceğiniz sözünü vermiştiniz daha önceleri. Bu sektörel bazda desteğe ne zaman başlayacağız? Bunu öğrenmek istiyorum.

Hayvancılıkta aynı sorun var. Sayın Bakan, dün “650 işletme Türkiye’de 100 başın üzerine çıktı.” demişti. Onları da o 650 kişiyi bulup sormak gerekiyor: Gününden mutlu mu? Gününden mutlu olan bir sektör yok. Bunda en başta gelen, Burdur’da tarım ve hayvancılık ve mermer.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan.

Sayın Nalcı…

KEMALLETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Bakana bir sorum var: Demin konuşurken Sayın Bakanım, bu benim konuşmamla ilgili, ihalelerle ilgili konuştuklarımızın doğru olmadığına dair bir beyanda bulundunuz, yani ihalelerle ilgili konuştuğumuz konularla. Ben burada şunu sormak istiyorum: Acaba bu aşırı düşük değerlendirmelerle ilgili bir çalışma yaptınız mı? Bunun ne şekilde bulunduğunu ve… Aynı tekliften sekiz tane veya aynı tekliften beş tane çıkmasıyla ilgili bir araştırma yapacak mısınız?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Işık, buyurun.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, bugün, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle vatandaşlarımız âdeta kan ağlamakta, esnafımız elindeki çekini bozduracak banka dahi bulamamaktadır. Piyasadaki krizin önlenmesi ve işten çıkartılmaların önüne geçilmesi için hangi tedbirleri 2009 yılı için almış bulunmaktasınız?

2) Esnaf ve sanatkârlara sicil affı getirmeyi düşünmekte misiniz?

3) Ne zaman asgari ücreti vergi dışında bırakacaksınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler efendim.

Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, Sayın Tarım Bakanı aynen şöyle söylüyor: “2007 yılından beri verilmeyen fidan ve diğer desteklemeleri Maliye Bakanı bana para vermiyor ki vereyim.” diyor. Söz veren siz değilsiniz, Sayın Tarım Bakanı. 2007 yılı Eylülünden bu yana verilmeyen fidan desteklemeleriyle ilgili ve diğer desteklemelerle ilgili Tarım Bakanına para verecek misiniz vermeyecek misiniz?

BAŞKAN – Teşekkürler.

Son soru, Sayın Çelik…

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana ben iki soru sormak istiyorum: İthalde alınan KDV tahmininde 2009 yılında 2008 yılına göre yüzde 26’lık bir artış görülmüştür. Dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Sayın Tüzmen 2009 yılında ithalatın yüzde 25 daralacağını ifade etmiştir. İthalde KDV hedefini tutturabilecek misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çelik.

Süremiz doldu efendim, tam beş dakika.

Buyurun Sayın Bakanım, cevap verebilirsiniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Öztürk, “Memurlara veyahut da çalışanlara ikramiye verilecek mi, bütçede böyle bir şey söz konusu mu?” diye sordu. Bildiğiniz gibi, Genel Kurulda, bütçelerde, Genel Kurula indiğinde gider artırıcı bir teklif verilemiyor yani bu mümkün değil.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Komisyona çekebilir misiniz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yani bütçeyi konuşuyoruz, bütçenin 3’üncü maddesini konuşuyoruz.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Komisyona çekebilir misiniz? Burada olmayacağını ben de biliyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Efendim, Sayın Öztürk de bilir, maliyeci kendisi, maliye kökenli.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Burada yapılmayacağını biliyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Niye konuşuyorsun burada yapılmayacak madem? Başka yerde söyleyelim, orada konuşalım. Şimdi “burada” diyorsanız, burada olmaz.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Komisyona çekebilecek misiniz?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, tabii Sayın Öztürk maliyeci yani bunun yükünü de bir hesap etsin, hep beraber söylesin bakalım yani.

Şimdi, Sayın Bulut, esnafın borçlarını erteleme veyahut da onlar için kredi imkânları söylüyor. Şimdi, esnafın borçları… Şu anda, biz, reel sektörle finans sektörü arasındaki kredi kanallarının iyi çalışması, daha iyi olması için uğraşıyoruz. Nitekim, şimdi Halk Bankasının esnaf için bir sene ödemesiz, altı sene vadeli kredileri var, yeni başladı ve gidip bunları tanıtıyorlar, Halk Bankası anlatıyor bunları. Yani, bu imkânları her zaman kullanıyoruz, kullanmaya da devam ediyoruz ama bu dönemde daha fazla olsun istiyoruz.

Sayın Özkan, madencilik ve hayvancılıktan bahsetti. Bir değerli Burdur Milletvekilimiz de öyle olmadığını söylüyor ama hayvancılık için söyleyeyim ben. Şimdi, madencilik için bütün dünyada birden fiyatlar düştü ve o eski fiyatlara göre bizim birçok madencimiz çok büyük yatırımlar da yaptı. Hâlihazırda devam eden yatırımları da var. Dünyada görülmedik şekilde fiyatlar yükseldi, şimdi de birdenbire düştü. Bu düşüş de büyük miktarlarda düştü. Ama dünyanın bu geçici krizlerinde bu tür hareketler oluyor. Belli bir zaman içerisinde de herhâlde bunlar bir oturacak yani.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sektörel bazda bir destek istiyorlar Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ama sektörel bazda da… Mesela hangi madeni çıkarıyorsa o fiyatlar çok düştü. O zaman ne yapacak? Ona daha fazla katma değer katarak bir… Diyelim ki mermer. “Mermeri olduğu gibi, haydi taşından, toprağından ben satayım Çin’e, ondan sonra neyse kazanayım.” değil, onu biraz daha işleyecek.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Bakanım, işliyorlar.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Veyahut da ne bileyim, başka bir şey, ferrokrom diyelim. İşleyecek onu, biraz daha paslanmaza yakın bir şey mi getirecek, şunu mu yapacak. Artık daha ileri teknolojilerle işleme zamanı, başka çaremiz yok. Dünya çünkü bu şekilde. Bu dünyada rekabet edebilmek için bazı şeyler yapmak lazım. “Ama ben bir maden bulayım, oradan taşı toprağı olduğu gibi satayım, çok para kazanayım.” Bu da olmuyor tabii. Yani eskisi gibi değil.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Bizdeki mermerciler teknolojiyi de kullanıyorlar.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Biz tabii sektörel olarak düşünüyoruz.

Şimdi, hayvancılık için mesela… Hayvancılık için bütçede de gördünüz, 1 milyar 300 milyon YTL hayvancılığa destek veriyoruz. Hayvancılığa en büyük destekler bu dönemde veriliyor ve o konuda da ben söyleyeyim, Tarım Bakanımız daha iyi bunları söyler. O konuda da bizim elimizdeki miktar eskiye göre çok daha fazla oldu. Türkiye hele hele son zamanlarda özel sektörün de katkılarıyla hayvancılıkta çok büyük mesafe aldı. Şimdi, 10 bin baş, 20 bin baş, 30 bin baş çiftlikler görebiliyorsunuz. Ben gittim, gezdim.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Bakanım, süt fiyatları 40 kuruşa düştü.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Küçükbaştır onlar, Sayın Özkan’ın sorduğu büyükbaş.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Büyükbaş da düştü, küçükbaş da düştü. Küçükbaş yüzde 50 düştü.

BAŞKAN – Süreniz doldu efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Nalcı bu sekiz tane ihaleyle ilgili olarak… Bu bir soruşturma konusudur. Bu sizin söylediğiniz bir soruşturma konusudur ve bir soruşturma da yapılması lazımdır. Ben de Kamu İhale Başkanıyla onu da konuştum. Arkadaşımızın söylediği konu… Çünkü neden? İlgili idare bunu sağa sola sızdırmışsa bu bir soruşturma konusudur. Bunun yapılması lazım. Herhâlde bu da yapılacak ve arkasında da duracak. Bana da bir yazıyla müracaat da edilirse ben onu mevki muameleye koyarım, siz hiç merak etmeyin. O sizin söylediğiniz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süreniz doldu efendim.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakanım, kamu ihalelerinde resen harekete geçme yetkisi aldınız.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Resen olmaz. Kamu İhale Kurumunun fonksiyonunu iyi öğrenin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Evet efendim, karar yeter sayısı arayacağım.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Bütçe Düzenine İlişkin Hükümler

Bölüm düzeni ve deyimler

MADDE 4 – (1) Gider cetvelinin bölümleri, analitik bütçe sınıflandırmasına uygun olarak fonksiyonlar şeklinde düzenlenir. Fonksiyonlar; birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü düzeyde alt fonksiyonlara ayrılır.

(2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda giderlere ilişkin yer alan;

a) "Fasıl ve bölüm" deyimleri, fonksiyonel sınıflandırmanın birinci düzeyini,

b) "Kesim" deyimi, fonksiyonel sınıflandırmanın ikinci düzeyini,

c) "Madde" deyimi, fonksiyonel sınıflandırmanın üçüncü düzeyini,

ç) "Tertip" deyimi, kurumsal, fonksiyonel ve finansman tipi kodların bütün düzeyleri ile ekonomik sınıflandırmanın ilk iki düzeyini,

d) Borç ödemeleri yönünden "ilgili hizmet tertibi" deyimi, borç konusu hizmetlerin yürütüldüğü ilgili tertipleri,

ifade eder.

(3) Tahakkuk ettirilecek giderler Devlet muhasebesi kayıtlarında ekonomik sınıflandırmanın dördüncü düzeyini de kapsayacak şekilde gösterilir; kesin hesap kanunu tasarısı ise ikinci düzeyde hazırlanır.

(4) İlgili mevzuat hükümleriyle analitik bütçe sınıflandırması arasında gerekli uyumu sağlamaya ve ortaya çıkabilecek sorunları gidermeye yönelik düzenlemeler yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal.

Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, şahsım ve partim adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tartışmakta olduğumuz bütçenin genel yapısı üzerine, krizin etkilerini dikkate almadığı üzerine ve hedeflerin gerçekçi olmadığı üzerine arkadaşlarım değerlendirmelerde bulundular. Şimdi, gerçekten bugün ve önceki günlerde ben ne tartıştığımızı anlayamıyorum. Sayın Bakanları dinleyince, sizleri de dinleyince her şey güllük gülistanlık. Normalde bütçe rakamları üzerinden konuşmamız lazım ama gündelik siyaset konuşulup Sayın Bakanlar da bize “Oturun oturduğunuz yerde, dinleyin.” diyorlar, biz de yerimizde oturuyoruz Öyle gidiyor. Yani bir rakam analizi yapıldığı pek yok. Genel ekonomik duruma ilişkin tabii ki somut öneri olmayınca ne yapacak? Laf kalabalığına getirip bir şekilde süreyi doldurmaya çalışıyor.

Değerli arkadaşlar, bütçeyi hazırlarken bir makroekonomik hedeflerimiz var, bütçenin oturduğu denge var. Buraya bakıyoruz, hâlen daha -komisyonlarda da konuştuk- burada da konuştuk, herhangi bir iyileşme işareti veya tahminlerde bir revize henüz yapılmıyor. Tamam, Sayın Bakan diyor ki: “Efendim, Genel Kurulda bütçe değişikliği olmaz.” Peki, büyüme hedeflerini revize etmek için de bütçede değişiklik yapmak gerekiyor mu Sayın Bakan? Yüzde 4 büyüme hedefini daha geçtiğimiz hafta içerisinde yüzde 0,5… Üçüncü çeyrek büyümesini hatırlıyorsunuz. Acaba 2008’deki hedef ne kadar tutarlı? 2008’deki hedef bu hâle gelmişken 2009’da yüzde 4 büyümeyi inandırıcı bulan içinizde bir tane kişi varsa parmak kaldırsın. 2009’da yüzde 4 büyümeyi gerçekçi bulan bir tek AKP milletvekili varsa ben kendisine Sayın Bakan gibi ödül vereceğim. Siz de ödüllü bir vekil olursunuz belki o zaman. Var mı?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan ödül mü veriyor?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hayır, Sayın Bakan ödül almış. Yani ödüllü bakan var.

Hayır, gerçekten, yüzde 4 büyüme olacağına inanan, gerçekten var mı? Merak ediyorum ben yani.

Peki, 149 milyar ihracat olacağına inanan var mı? 149 milyar ihracat olacağına inanan var mı? 2009’da…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Milyar dolar Mehmet, milyar dolar.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Onlar her şeye inanıyor zaten.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Böyle bir usul yok efendim.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben soruyorum. İnanıyorsanız “inanıyoruz” deyin, ben de…

BAŞKAN – Sayın Günal, böyle bir usul yok efendim. Bakana sorarsınız efendim soracaksanız.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Efendim, soruyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakana sorarsınız.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Soruyorum, cevap verip vermemek onlara kalmış. Şu anda bir sataşma yok, sadece inanıyor musunuz diye soru soruyorum.

BAŞKAN – Genel Kurula sormayın efendim.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sayın Başkanım, ihracat önceki ay yüzde 22 azalmış, biz hâlâ aynı hedefte devam ediyoruz. Başka neyimiz var? Gelir hedeflerine bakıyorsunuz…

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan bütçe gerçekleşmelerini anlattı. Topluca hemen söylüyor, “Ocaktan bu tarafa…” Peki, kasım ayında ne oldu? Kasımdan kasıma baktığınız zaman, geçen yılın kasım ayı ile bu kasım arasında ne fark var? Yüzde 6’lık azalış var. Şimdi, bu şartlarda 2009’daki durumumuz daha da kötü olacak. Büyüme anlamında da daralma daha devam ediyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Son rakamlarda belli olacak.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Vergi toplama şansınız kalmayacak çünkü şirketler kapanıyor, vergi verecek mükellefler iş yerlerini kapatıyor. Bu şartlarda nasıl -yüzde 16’yı geçen, yüzde 15,65; 16,5; 17 toplam vergi geliri olan- bunları almayı düşünüyorsunuz? Memurun vergisi belli zaten, ondan sürekli alıyorsunuz. Onu mu artıracağız?

Şimdi, bakın, ithalde alınan KDV, dâhilde alınan KDV ne kadar düşmüş, kasım ayında, geçen kasıma göre? Birisi yüzde 21,5 öbürü yüzde 18,5. Değerli arkadaşlar, ithalatın böyle düşeceğini dış ticaretten sorumlu Bakanınız bile söylerken, ithalden alınan KDV’yi yüzde 20’nin üstünde nasıl artıracaksınız? Sayın Bakan, nasıl artıracağız? Sayın Bakan özelleştirme işleriyle uğraşıyor, oraya birazdan geleceğim ben, vergiden henüz sıra gelmedi.

Özelleştirmeyi sorayım o zaman, Sayın Kilci’yle konuşuyordu: 15,5 milyar doları siz 12 olarak sonra revize ettiniz ama ekim ayında…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok, konuşmasını yapsın.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Lütfen, müsaade edin, siz kendi sıranız geldiğinde konuşursunuz. Ben soru soruyorum, konuşuyorum.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Soru sormak için sisteme gireceksiniz, böyle bir usul yok.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – 15,5 milyar dolar özelleştirmeyi nasıl gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz veya 12 olsun sizin düşürdüğünüz hâliyle? Az önce söylüyordu Sayın Bakan “Efendim, bugün bu fiyatlara satamazsınız.” Neden? “Ekonomik kriz var, alıcı yok, eskiden biz çok değerli sattık.” Niye o zaman mevcutları bu kriz ortamında satmakta kararlısınız örneğin?

Şimdi, değerli arkadaşlarım, işin özeti, ne bu dâhilde alınan KDV’nin ne ithalde alınan KDV’nin ne vergi gelirlerinin bu şartlarda tutması mümkün değil. Bunu Sayın Bakan da biliyor zaten, bu hedeflerin gerçekçi olmadığını biliyor, onun için o konuları es geçip diğer konuları konuşuyor, işine gelenleri söylüyor, işine gelmeyenleri söylemiyor.

Yani, daha önce de yukarıda, Komisyonda da görüşmüştük. Ben size yine, kitaplar elimde, sayfaları da belli, sorarsanız göstereceğim. Yani, Sayın Bakanın 23 Ekimdeki konuşmasında… Daha önce onun hakkını teslim etti gerçi, yani “Krizle ilgili şunu yaptık, bunu yaptık, ettik, bankacılık sektörünü güçlendirdik, finans kesimini güçlendirdik.” diyordu. Sayın Bakanım, bir sefer de Allah razı olsun diyeyim, bunların hepsini biz 57’nci Hükûmet döneminde yapmıştık dedim. Şimdi orada söyledi ama burada biraz utangaç bir şekilde “Türkiye yaptı, Türkiye girdi.” demiş, gene de en azından belli bir şekilde “Biz yaptık.” demiyor, ona teşekkür ediyorum.

Şimdi, çekindiği bir şey daha var Sayın Bakanın. Burada, 24’üncü sayfada, 23 Ekimde 2009 yılı hedefleri var değerli arkadaşlarım. Diyor ki: “Hasıla büyüklüğü, büyüme oranı, yıl sonu, TÜFE, ihracat, ithalat.” Aralıktakinde yok. Şimdi “Var.” diyecek. Nerede var? Ekteki tablolarda var, metnin içinden çıkmış. Neden? Zaten inandırıcılığına kendisi de inanmıyor, metnin içinde durması pek cazip gelmiyor. Aradan geçen süre çok fazla değil, 23 Ekim-16 Aralık.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, burada ne yapıyor peki Sayın Bakan bunlara çözüm olarak? Efendim, altınlarımız çok fazlaymış yastık altında. Hesabını, kitabını da yapmış Sayın Bakanım, sağ olsun. “Zuladaki altınları çıkarın.” diyor. Sayın Başbakan da iş adamlarına “Zuladaki paraları çıkarın.” demişti. Bir zula ekonomisi herhâlde sadece krizin çözümü olarak düşünülüyor diye ben buradan anlıyorum. Altınları, paraları zuladan çıkaralım, ondan sonra ekonomiyi çözelim diye bakıyoruz. Şimdi, iş adamının zulası var, vatandaşların da altın zulası demek ki var, bayağı büyük bir parayla çıkaracağız.

Şimdi, değerli arkadaşlar, burada öncelikle meseleye bakış açımız önemli. Onun için deminden beri size rakamlar veriyorum. Bunları kabul etmediğimiz sürece bu rakamları gerçekçi kabul ederseniz -ki bir taraftan da IMF’yle anlaşma yapmak üzere bekliyorsunuz, bunların hiçbirisini zaten kabul etmeyecekler- bu şartlarda bile o vergi gelirini tahsil etmek ve o giderleri karşılamak maalesef mümkün gözükmüyor. Biz ne yapıyoruz? Az önce yine kızınca sayın bakanlar da aynısını yaptı, geçen gün Sayın Başbakan da aynısını yaptı, “Dinleyin.” diye bağırmaktan başka bir şey olmuyor, “Oturun, dinleyin.” Kızan arkadaşlarımız da öyle söylüyor. Burada sataşma yapmıyoruz, hakaret etmiyoruz, birtakım sorular soruyoruz. Varsa bir cevabı verin, yoksa biz de “Cevap veremediniz.” diyelim, bunun üzerine gidelim. Ama, şimdi bankacılara bağırıyorsunuz “Krizden rant elde etmek istiyorlar.” diye. Her yerde söylüyorum, bankanın işi paradan para kazanmak zaten, ona kızma şansınız yok ki! Siz düzenlersiniz, mevzuatınız neyse uygularsınız. BDDK Başkanını uyarmış! Bu ne demek oluyor? BDDK Başkanı daha önce bankacıları sıkıştırmıyor muydu, görevini yapmıyor muydu yani? Veya “Efendim, krizden sonra siz de onlara haddini bildirin. Ne yapın? Gitmeyin, onlar da size para satamasın.” Şimdi, böyle bir anlayışa hiçbir şekilde aklımız ermiyor, yani ben anlayamıyorum, hem eski bir bankacı hem iktisat hocası olarak bakıyorum bankalara. Daha önce Sayın Başbakan söylemişti “Krizi fırsata dönüştürelim.” diye. Şimdi fırsata dönüştürmek isteyene kızıyoruz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kişi ve grup adına değil, ülke adına!

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şimdi, bakıyorum, diğer bakanlarımız da kızmaya başlıyorlar. Dün yine bir sürü azar işittik. Bugün baktım gazetelere, hiç bu konulara -fazla- girmeyen Sayın Zafer Çağlayan da Merkez Bankasına uyarıda bulunmuş. “Sakın ha…” diyor, “Merkez Bankası kara listeden bunları silmiyor, onlara yazı yazdım.” “Sayın Başbakanı eksik bilgilendiriyorsunuz, yanlış bilgilendiriyorsunuz.” diyordum, ondan eminim ama Sayın Bakan da şimdi işin kolaycılığına kaçıyor. Merkez Bankası “kara liste” diye bir şeyi kendisi tutmaz, bankaların gönderdiğini toplar, tekrar bankalara verir. “Ödedik.” derseniz onu oradan çıkarır, bankalara der ki: “(A) şahsı, (B) şirketi borcunu ödemiştir.” Ha, onu kullanmak isteyen banka açar eski dosyasını, kara kaplı defteri, “Senin şu tarihte ödememe durumun varmış, onun için ben vermiyorum.” der. Yani Merkez Bankasının kara listesinin kanunen kalktığı yıllar bellidir, silmiştir. Onun dışında yeni olanları Merkez Bankası silmez. Kanun çıkarırsınız, değiştirirseniz, başka bir şey çıkarsa o başkadır.

Buradan şuraya gelmeye çalışıyorum değerli arkadaşlarım: Kafanız karışık. Bize kızmanızın nedeni de o. Siz kendiniz de bu hedeflerin gerçekçi olmadığını bizden daha iyi biliyorsunuz ama “Ne yapalım, IMF geliyor, seçim var, bizi fazla sıkıştırmayın, bu rakamlar gerçekçi değil ama sonra bakarız, fazla da bizi sıkıştırmayın.” diyorsunuz.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sizin kafanız berraktı, ülkeyi batırdınız!

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Kafanız karışık olduğu için de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Günal.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım, toparlıyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlar, burada sizlere de tavsiyem odur ki sinirlenerek işi çözme şansımız yok. Azarlayarak “Oturun, dinleyin, bilmiyorsunuz.” diyerek çözme şansımız yok. Ne yapacağız? Söylenenlerin içinde aklıselimle söylediğimiz birçok şey var, içinde polemik unsuru da olabilir. Bunları dikkate alarak biz memleketin daha kötüye gitmemesi için sizleri uyarıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman yapıcı, yol gösterici bir muhalefet anlayışı içerisindeyiz, önerilerimizi de söylüyoruz. Onun için burada çözüm sinirlenmekte değil, soğukkanlılıkla bu işleri toparlamakta.

Sayın Başkanım, burada son bir cümle söyleyerek kapatacağım. Birkaç şeyi daha Sayın Bakana söyleyecektim ama onları yarınki konuşmama saklıyorum, özelleştirmeyle ilgili, yine Telekom’la ilgili. Sayın Bakan girince ben de konuşma ihtiyacı hissettim. İnşallah bu eksikleri sonra konuşuruz.

Bütçemizin her türlü eksiğine rağmen hayırlı uğurlu olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Sırrı Sakık.

Sayın Sakık, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinize merhaba diyorum. Ben de 4’üncü madde üzerindeki Demokratik Toplum Partisinin düşüncelerini sizlerle paylaşmak üzere buradayım.

Şimdi, sürekli bu kürsüde bir şeyi dile getiriyoruz, bu haksızlık devam ettiği müddetçe biz de hep bunu getireceğiz. Yine Meclis Başkanımız yurt dışında, seyahatte; AKP’den arkadaşlar var, CHP’den var, Milliyetçi Hareket Partisinden var ama DTP yok.

Şimdi, bu nasıl bir adalet, bu nasıl bir hakkaniyet? Yani Türkiye Büyük Millet Meclisinin önünde, kapısında haksızlık, hukuksuzluk olursa biz bu ülkede nasıl adaleti inşa edeceğiz? Yani burası çiftlik midir? Kimin babasının malıdır? Yani bu kadar yasaları yok sayan, bu kadar halkın idaresini yok sayan bir anlayışı nereye koyacağız? Nasıl güveneceğiz?

Sadece DTP değil, burada bağımsız gelenlerin günahı ne, DSP’nin günahı ne? Yani hep eşitlikten, adaletten bahsediyoruz ama bu yok. Geçen gün yine burada söyledim, 2 trilyon 100 milyar lira bir harcama var. Ama üç grubun harcaması, bizlerin yok burada.

Tevfik Fikret ne diyordu: ”Yiyin beyler, yiyin!” Afiyet olsun! Ama siz bu haksızlığı yaptığınız müddetçe biz de aynı şeyleri söyleriz. Sayın Meclis Başkanımıza bunları hep söyledik ama bugüne kadar küçük bir adım atılmadı. Yaptığı tek şey nedir? Burada, biz daha önce buradan zaman zaman Kürtçe örnekler, atasözleri söylüyorduk, tutanaklara geçiyordu, yazılıyordu. Hah, işte biz de yavaş yavaş nasıl olsa ülkemizde demokratikleşme süreci başlıyor… Bu hoşgörü de bizi umutlandırıyordu. En son yaptıkları icraat şuraya “bilinmeyen diller!” Kardeşim biz bilinmeyen bir dil değiliz, biz bilinmeyen bir halk değiliz, dilimiz de belli, kimliğimiz de belli, biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız ama Kürt’üz, yani buna saygı duymalısınız, Kürt halkından bu noktada özür dilemelisiniz. Kürtçe hâlâ nasıl bilinmeyen bir dil! Sayın Bakanlar çıkıyorlar burada bütün bakanlıklarla ilgili güllük gülistanlık tablolar sunuyorlar. Efendim, insan hakları ve özgürlüklere o kadar geniş yer veriliyor ki, dönüyoruz bakıyoruz ki, bizim cephemizde küçük bir değişiklik yok! Demokratikleşmeyle ilgili küçük bir adım yok! Ülkenin… Bir sayın bakanımız -aynı ildeniz ama Ankara Milletvekili- çıktı burada çok güllük gülistanlık bir tablo sergiledi. Yani, verileri doğduğu şehrin verilerine uygun değildi. O şehir Türkiye’nin en yoksul şehriydi ama buradan öyle bir tablo çizdi ki, doyduğu şehir Ankara’nın verileri; yani gecekonduların, varoşların verileri de değil! Hangi verilerle konuşuyor? Bakanlıkların verileriyle. Hangi verilerle? Kızılay’ın. Şimdi bunlar doğru değil.

Buraya çıkıyor Devlet Bakanı Tüzmen diyor ki: “Hakkâri’de şu kadar ihracat var.” Ne oldu? “Pamuk ihraç edildi.” Hakkâri milletvekili yerinden fırlıyor:”Kardeşim benim ilimde pamuk yetişmiyor, doğru değil.” Tersliyor. Bu anlayış doğru değil. Halka doğru bilgiler sunmuyoruz. Bu bilgiler yanlış bilgiler. Onun için… İçişleri Bakanımız çıkıyor, “İşkenceye sıfır tolerans” diyor, “Faili meçhul cinayetlerin hepsi aydınlandı, aydınlığa kavuştu, failleri ortaya çıktı.” Şimdi, ben buradan soruyorum: Allah rızası için bu son günlerde, evet bölgede –“Kürt coğrafyası” deyince kıyametler kopuyor ama kuyulardan bir sürü cesetler çıktı. Bu cesetler kimlerdi? Bu asitli kuyularda cesetler çıktı ve bu cesetlerle ilgili küçük bir araştırma yapmadınız. İnsan Hakları Komisyonu var Meclisin. Ne için var? Bu olayları araştırmak üzere var ama bu Komisyon oraya gitmiyor. Sakarya’da insanlar saldırıya uğruyor kimliğinden dolayı, bu Komisyon gitmiyor. Altınova’da insanlar kimliğinden dolayı saldırıya uğruyor, bu Komisyon gitmiyor. Ve yine buraya getirdim; Serdar Tanış, Ebubekir Deniz, bizim ilçe başkanımız ve yöneticimizdi. Kıyametleri kopardınız ama Ergenekon’dan yargılananlar onları gözaltına aldılar. Evet, işte bugün o kuyulardan onların iskeletleri çıkıyor.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Peki, Ergenekon’dan yargılanmıyor mu o bahsettiğin şahıslar?

SIRRI SAKIK (Devamla) – Nasıl?

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – “Hiçbir şey yapılmamış.” diyorsun.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Nasıl?

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Ergenekon davasında yargılanıyor.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Genel görüşme mi yapıyoruz Sayın Başkan? Hangi maddede konuşuyor?

SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, ben sizinle ilgili polemiğe girmek istemiyorum ve siz benim konuşmamı tayin edebilecek hakka, hukuka da sahip değilsiniz. Ben ülkemin sorunlarını konuşuyorum. Bu bir gerçekse niye gerçeklerden rahatsız oluyorsunuz? Siz yoksa Ergenekon’un, JİTEM’in temsilcisi misiniz! Evet… (DTP sıralarından alkışlar)

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Saptırma! Saptırma!

SIRRI SAKIK (Devamla) – Neyi saptırıyorum? Ben kuyulardan insan çıkıyor diyorum. Kuyulardan insanların iskeleti çıkıyor. O insanlar katledildi. Niye bundan rahatsızlık duyuyorsunuz! Niye bir rahatsızlık duyuyorsunuz! Onun için araştırın… Onun için diyorum ki, bu Parlamento sorunları çözmek için varsa İnsan Hakları Komisyonu gitsin, orada araştırsın. Biz yalan söylüyorsak gelip buradan, bu kürsüden “Ey bölgeden gelen vekiller! Siz bize doğru bilgiler aktarmadınız.” desinler. O zaman biz de çıkıp size diyelim ki “Evet, yanlış bir bilgi var.” Biz sizi göreve davet ediyoruz, Parlamentoyu göreve davet ediyoruz ama bu göreve davet ettiğimizde neden rahatsız olduğunuzu da bir türlü anlayamıyorum.

RECEP KORAL (İstanbul) – Ne zaman çıktı bunlar?

SIRRI SAKIK (Devamla) – Bunlar yeni, yeni… Birkaç ay önce çıktı.

RECEP KORAL (İstanbul) – Niye yıllarca çıkmadı da şimdi AK PARTİ zamanında çıktı? Niye teşekkür etmiyorsun?

BAŞKAN – Sayın Sakık, karşılıklı konuşmayalım efendim.

Biraz da 4’üncü maddeden de bahsedelim.

RECEP KORAL (İstanbul) – Niye teşekkür etmiyorsun peki çıkarıldı da?

SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, sevgili arkadaşlar, eğer bunların faillerini çıkarırsanız, bunları yargıya intikal ettirirseniz ben size teşekkür ederim, biz Sayın Başbakanı, İktidarı sırtımızda taşırız. Biz, sorunlarımızı çözmek üzere buradayız. Biz, sadece sorunlarımızı siyaseten sıçrama tahtası olarak kullanmamalıyız.

Bakın, bugünlerde yeniden bir Kürtçe televizyon yayına başlayacak.

ZEKERİYA ASLAN (Afyonkarahisar) – Niye teşekkür etmiyorsun?

SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Bakın, nasıl teşekkür ediyorum.

Siz, Kürtçe televizyonun yayına geçmesi için, gelip burada Kürtlerle görüşmüyorsunuz, seçilmişlerle görüşmüyorsunuz. Hiçbir göreviniz olmadan, yurt dışında arayışlarınız var. Şivan Perver’e gidiyorsunuz, konuşuyorsunuz. Bir milletvekili gidiyor. Milletvekili kimin adına gidiyor? Şimdi, devletin bir kurumu, devlet bu işte ama burada seçimlerde bölgeden oy kapma mücadelesi var.

Şimdi, bakın, 2004’te Kürtçe televizyon yarım saat çıktığında, ben çıkıp aynen şunu söyledim: “Oradan bize küfür edilse bile bu bir devrimdir çünkü Kürtler yok sayılıyordu. Kürtler bu ülkede yoktu. Yarım saat içerisinde yayın yapsa bile ve gece gündüz Kürtlere küfür de etse bu büyük bir başarıdır.” O imzayı atan herkesi, o dönemki koalisyon hükûmetinin bütün üyelerini tek tek tebrik ettik ama şimdi Kürtler o süreci çok geride bıraktı. Şimdi, yeniden Avrupa Birliği süreciyle ilgili makyajlara, yeniden oy almak için bu tür şeylere karnımız tok. Gerçekten sorunları çözmek istiyorsanız, gidin… Bu konuda bu insanlara haksızlıklar yaptınız… Mesela Şivan Perver, bir sanatçı, bir edebiyatçı, otuz beş yıldır yurt dışında, bu topraklara dönemiyor. Kendisinden özür dilediniz mi? Giden arkadaşlarımıza ne dedi biliyor musunuz? “Çok acı çektim. Otuz beş yıldır doğduğum topraklara geri dönemedim ama ben, siz geldiniz, bundan da mutluluk duyuyorum ama geldiniz, daha önceleri nerelerdeydiniz? Çok acı çektik.” Onun için, sizin bir özür borcunuz var, bizim bir özür borcumuz var bu insanlara. Gerçekten bir şey yapacaksak, hep birlikte yapmalıyız. Şimdi, onun için, yani ben burada ayrım yapmıyorum, herkesin bu noktada bu görevi sahiplenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Son sözlerimi söylüyorum: Bakın, hep birlikte seçimlere gideceğiz. Siz “Barış içerisinde bir yarış” diyorsunuz. Oysaki böyle bir şey yok. Biz bölgede gezdik, Karakoçan’a gittik. Karakoçan’a girerken bir uzatmalı, araçlarımızın tek tek plakalarını aldı ve hepsine cezalar yağdırdı bizden sonra. Sonra, bizimle halaya katılan insanlar, 8 insan tutuklandı. Bu mu hukuk devleti? Bu mu demokrasi? Bu mudur sevgili kardeşlerim, eşit koşullarda seçime katılmak, barış içerisinde yarışmak? Bu, Karakoçan’da oldu. Bizim partimize katılan bir belediye başkanı arkadaşımızı oradaki yöneticiler tehdit etti. Şimdi, bunlar doğru yol değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sakık, konuşmanızı tamamlar mısınız.

SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Siz hükûmetsiniz, hükûmetin, devletin imkânlarını kendiniz için peşkeş çekemezsiniz. Eğer “Eşit koşullarda seçim.” diyorsanız, biz bu koşulların bir an önce hayata geçmesi gerektiğini söylüyoruz. Bu güvenlik güçleri sizin güvenlik güçleriniz, yani AKP’nin güvenlik güçleri gibi davranmamalıdırlar. Bütün partilere eşit koşullarda davranmalılar. İstanbul İl Başkanımız çıkıyor, bir bildiri okuyor, hiçbir suç yok ve İl Başkanımız bir aydır içeride, onlarca il, ilçe yöneticimiz içeride. Yani düşüncesini açıkladığı için bunlar… Peki, bu koşullarda nasıl bir arada, barış içerisinde bir yarışta bulunacağız? Onun için sizin bu politikalarınız doğru değil. Bu politikalarınız sadece kendinize yöneliktir, ülke sadece AKP’den ibaret değildir.

O vesileyle hepinizi tekrar saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – 3 şehidimiz var!

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sakık.

Şahısları adına ilk söz Sivas Milletvekili Mehmet Mustafa Açıkalın’a aittir.

Buyurun Sayın Açıkalın. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum şahsım adına. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Açıklamalarımı maddeyle bağlı olarak yapmaya özen göstereceğim. Bilindiği üzere, bu 4’üncü madde, gider cetveli bölümlerinin analitik bütçe sınıflandırması açısından fonksiyon şeklinde düzenlenmesini öngörmektedir. Ayrıca, bu fonksiyonların düzeylerini belirlemektedir. Hem bu kanunda hem de diğer kanunlarda fasıl, kesim, madde, tertip gibi geçen deyimlerin analitik bütçede hangi düzeylere tekabül ettiğini ifade etmektedir. Bu, diğer kanunların ilgili maddelerinde ayrı ayrı düzenleme yapmak yerine basit ve süratli bir çözüm amacıyla Bütçe Kanunu Tasarısı’na sevk edilmiş bir maddedir.

Bütçe kodlaması nedir? Bütçe kodlaması, bilindiği üzere, devlet faaliyetlerinin kurumsal, fonksiyonel, ekonomik olarak sınıflandırılmasıdır. Kurumsal sınıflandırmada sorumluluğun belirlenmesi ve program sorumlusunun tespiti amaçlanır. Fonksiyonel sınıflandırmada, kurumun faaliyetlerinin türleri belirlenir. Finansman tipi kodlamada, harcamanın hangi kaynaktan karşılanacağı ifade edilir. Ekonomik olarak sınıflandırmada da kurumların faaliyetlerinin ekonomik ve mali anlamda çeşitleri gösterilir.

Kodlama ihtiyacı nereden çıkmıştır diye baktığımızda, devletin bu faaliyetleri ve bu faaliyetlerin hem millî ekonominin geneli hem de bölümler üzerindeki etkisi analiz edilmek istenir. Bu amaçla bütçe kodlaması çıkmıştır.

Bütçe kodlamasının kapsamına baktığımızda, devletin bütün faaliyetleri bütçe kodlaması kapsamında mıdır? Hayır, bütçe kodlaması sadece mali işlemleri kapsar. Bununla ifade edilmek istenen, gelirler, giderler ve finansmandır. Kamu politikasının sonuçları bütçe kodlamasının kapsamı içerisindedir. Buna mukabil, devletin piyasa şartları içerisinde yaptığı üretim bütçe kodlaması dışındadır. Aynı şekilde, para otoritelerinin işlemleri ile ayni işlemler de bütçe kodlaması dışındadır.

Bütçe kodlamasının amacı nedir? Bütçe kodlamasının amacı, devletin faaliyetlerinin sonuçlarını ölçmek, izlemek, analiz etmek, aynı zamanda dönemler itibarıyla ve ülkeler arası karşılaştırmaları yapmaktır.

Bütçe kodlamasının millî gelirle ciddi alakası vardır. Millî gelir verilerine en yakın, en sağlam veriler yine bütçe kodlamasından temin edilmektedir.

Ayrıca bütçe kodlamasının nitelikleri vardır. Güvenilir olmalıdır, konsolidasyona imkân vermelidir, ölçülebilir olmalıdır, tutarlı olmalıdır, aynı zamanda karşılaştırılabilir olmalıdır bütçe kodlamasının verileri. Karşılaştırılabilir olması için de bütçe kodlamasındaki verilerin uluslararası standartlara uygun olması gerekir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe gelir ve giderden ibaret bulunduğuna ve gelirler de harcanmak üzere toplandığına göre, bütçenin maliye politikası hedefleri aynı zamanda gelir ve harcama politikasının da amaçları anlamındadır. Bu manada 2009 yılı bütçesinin maliye politikası hedeflerini şu şekilde özetleyebiliriz: Birinci olarak, bu hedefler arasında enflasyonla mücadele etmek vardır. İkinci olarak, sürdürülebilir bir kalkınmayı desteklemek vardır. Üçüncü olarak ve en önemli hedeflerden birisi de harcamaları sağlam gelir kaynaklarıyla finanse etmek vardır. Bilindiği üzere, sağlam ve normal bütçe kaynakları vergilerdir. Bunlar yetmediği takdirde devletin patrimuan gelirleri devreye girecektir. Bunlar da kâfi gelmediği takdirde borçlanma yapılacaktır.

Burada, bu kürsüde bütçede dolaylı vergilere ağırlık verildiği, dolayısıyla dolaylı vergilerin direkt vergilere nispetle daha gayriadil, adaletsiz olduğu ifade edilmiştir. Bu, tabii, ekonominin tamamen kayıt dışından masun olduğu bir varsayıma dayanmaktadır. Ülkemiz gibi kayıt dışı ekonominin önemli, hâkim bir durum arz ettiği, bütün hükûmetlerin ve bizim AK PARTİ Hükûmetimizin bütün mücadelesine rağmen kayıt dışılığın hâkim olduğu ülkelerde direkt vergilerin de artırılması, aslında, bilindiği üzere, başka bir adaletsizliğin kaynağı olacaktır.

Maliye politikasının diğer bir hedefi dış şoklara karşı genel ekonomiyi ve kamu ekonomisini dayanıklı kılmaktır. Altyapı yatırımlarını güçlendirmektir diğer bir hedefi. Bugüne kadar sağlanmış olan mali disiplini sürdürmek de maliye politikasının hedefleri arasındadır. En önemli hedeflerden bir tanesi de faiz giderlerinin bütçe üzerindeki yükünün azaltılmasıdır. Bunun iki yolu vardır bütçede: Birinci olarak etkin bir borçlanma politikası, borç servisinin iyi yürütülmesi; diğer bir hedefi de kamu kesimi borçlanma gereğinin azaltılmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Açıkalın, konuşmanızı tamamlar mısınız.

MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Devamla) – Diğer bir aracı da kamu kesimi borçlanma gereğinin azaltılmasıdır.

Borçların nominal olarak ulaştığı rakam elbette önemlidir ancak faiz giderlerinin bütçe giderleri ve bütçe gelirlerine oranı ile faizlerin gayrisafi millî hasılaya oranı ülke ekonomisinin ve bütçenin borçlanma faizlerini ödeme kabiliyetini göstermesi bakımından en önemli göstergelerden biridir.

Son olarak, maliye politikasının önemli araçlarından birisi de tarımsal desteklemelere katkı vermektir.

Sayın Başkan, bütçe, bilindiği üzere, gelir ve gider açısından bir tahmindir. Özellikle gider açısından bir tahmindir, gelir açısından da aynı zamanda gelir idaresine bir hedef vermektir. 2009 bütçesinde olduğu gibi bundan önceki bütçelerde de gerçekleşme ve tahmin arasında gerçekten farklar ifade edilmiştir. Bundan önceki bütçelerdeki farklar -gerçekleşme ile tahmin farkları- giderlerin tahminlerden daha az gerçekleşmesi, dolayısıyla gelirlerin de giderlerden daha üstte, daha yukarıda teşekkül etmesi anlamında olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Açıkalın.

MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Başka söz istemi yok.

Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz.

İlk söz Sayın Köse’nin.

Buyurun Sayın Köse.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bütçe gerekçesinde vergi gelirlerindeki reel artış ne kadardır, açıklar mısınız?

Özelleştirilen limanlarda yapılan liman hizmetlerinde azalma mı var, artış mı var?

Son sorum: 2009 yılında KÖYDES’e ayrılan bütçe ne kadardır? Bütçe dışında aktarım yapılacak mı? Bu miktar ne kadardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köse.

Sayın Uslu…

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, tarımsal girdilerden elde edilen yıllık KDV geliri nedir? Toplam KDV gelirleri içerisindeki yüzdesi nedir? Tarımı desteklemek bakımından tarım girdilerinden KDV’nin kaldırılması gelir bütçesini nasıl etkileyecektir?

Bir diğer sorum: Üreticimiz borçlu ve çok zor durumdadır. Ziraat Bankası ve tarım kredi borçlarının yeniden yapılandırılmasını düşünür müsünüz? Edirne Lalapaşa’daki üreticilerimizin bu mahiyetteki beklentileri için neler söyleyebilirsiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uslu.

Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, bir daha soruyorum: Haziran 2007’den beri ödenmeyen desteklemeli primler için Tarım Bakanlığına parayı ne zaman vereceksiniz?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.

Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakan, reel sektörü desteklemek amacıyla reel sektörün önemli finans kaynaklarından olan kredi maliyetlerini düşürmek için banka sigorta muameleleri vergisinde ve Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu’nda oran indirimi yapmayı düşünüyor musunuz?

İki: Cari işlemler açığı hedefi 50 milyar dolar gerçekçi mi? Türkiye, önümüzdeki yıl cari işlem fazlası verebilir mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paksoy.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, vergi gelirlerinde Kasım 2008’de geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6’lık düşüş yaşanmıştır. Yeni bütçede yüzde 18 artış öngördüğünüze göre bütçe gelirlerini tutturabilmek için aldığınız tedbirler nelerdir? Mesela, yeni bir vergi düşünüyor musunuz veya vergi oranlarını artırmayı düşündüğünüz kalemler nelerdir? Eğer yok ise, bu bütçedeki vergi gelirini nasıl tutturacaksınız?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taner.

Sayın Güvel

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Bakanım, ülkemizde ekonomik anlamda yangın var. Bugüne kadar ekonomik krizle ilgili bir tedbir almayan Hükûmetiniz, ekonomide alınacak kısa ve orta vadeli önlemlerin ana çerçevesini, ocak ayı başında Ankara’ya gelecek IMF heyetine mi ihale etmiştir? Bu anlayışı içinize sindirebiliyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Güvel.

Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, Çanakkale’den aradılar 4/B’li arkadaşlar. Sizi izliyorlar televizyonda. 4/B kapsamındaki personelimizin mağduriyetinden dolayı çok mağduruz. “Sayın Bakanımız acaba yılbaşından önce veya yılbaşında bizlere bir müjde verecek mi? Bu konuda bir çalışma var mı?” Özellikle müjde beklediklerini ifade ettiler. Buradan da 4/B kapsamında çalışan arkadaşlarımızın, özellikle Çanakkale’den arkadaşların sesi olarak bunu iletiyorum ve sizden de müjde bekliyorlar ve bu konuda da hayırlı haber bekliyorlar, iletiriz Sayın Bakanım.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Çelik…

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben Sayın Bakana bir önceki maddede bir soru yöneltmiştim, yineliyorum. Bu ithalattan alınan KDV tahmini yüzde 26 artış olarak öngörülüyor. Ancak Hükûmetin diğer bir bakanının 2009 tahmininde ithalatın yüzde 25 daralacağı öngörülüyor. Bunu nasıl tutturacaksınız? Bunu tekrarlamak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Sakık

SIRRI SAKIK (Muş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben de Muş Şeker Fabrikasıyla ilgili Sayın Bakanımdan soruyorum: Bölgenin tek geçim kaynağı olan bu Şeker Fabrikasının özelleştirilme süreci nedir? Ve orada çalışan personeller var, geçici olarak -dört aylık falan- çalışan ve çok mağdurdurlar. Acaba Hükûmetimizin bu konuda onlarla ilgili bir projeleri var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Son soru Sayın Nalcı, buyurun.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sizin aracılığınızla Bakana sormak istiyorum: Sayın Bakanım, orman köylüleri bayağı çaresiz durumda. Bunların makta hakları olsun geçim kaynakları bayağı kısıtlı durumda. Bu orman köylüleriyle ilgili bir çalışma düşünüyor musunuz? Bunları destekleyecek, bulundukları yerlerde geçimlerini sağlayacak herhangi bir projeniz var mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Nalcı.

Sayın Bakanım, cevap verebilirsiniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Yalnız, Sayın Uslu’dan önceki Sayın Milletvekilimizin sorusunu bir daha almak istiyorum müsaade ederseniz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Köse mi?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Köse.

BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Gitti mi….

BAŞKAN – Hayır, buradalar efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Uslu “Tarımdan KDV kaldırılırsa ne olur gelir cephesinde?” diyor. Bir yerde tabii KDV kaldırılırsa o kadar menfi etkiler, yani gelir tahminlerini menfi etkiler. Zaten tarımda da çok düşük bu, yüzde 1 yani. Buğdayda, şu bu falan, onlar yüzde 1. Dolayısıyla çok yüksek bir meblağ da tutmuyor bu.

Lalapaşa’yla ilgili bir soru sordu. Oradaki, Lalapaşa’daki çiftçilerimizin borçlarının ertelenmesi için tarım kredi kooperatifine ve Ziraat Bankasına gerekli yazılar yazıldı Tarım Bakanlığımız tarafından ve bu kuruluşlarımız da oranın bölge müdürlüklerine bugün itibarıyla gerekli talimatı verdiler. Orada borçlarını uzatma konusunda da kuraklığa maruz kalan kimselerin uzatılırken ne faiz olacaksa o faizle uzatılacaklar. Bunu da ayrıca belirtmek istiyorum.

Sayın Aslanoğlu “Tarım Bakanına parayı ne zaman vereceksiniz?” diyor. Şimdi ben Tarım Bakanlığına… Bunu biliyorsunuz, bütçeler ödenek meselesi. Ödeneklerindeki bütün paralar da veriliyor kendilerine. O zaman sen ayrı bir parayı söylüyorsan, öyle ayrı bir para diye de bir şeyimiz yok, yani uygulamamız yok. Ha, ödeneği nedir?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, söz verildi. Bir buçuk yıldır ödenmiyor. Söz verdi Bakan. Bir buçuk yıldır ödenmiyor bu insanlara, tefeciye düştüler.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Aslanoğlu, bakın bir soru sordunuz, ben size onun cevabını veriyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama, tefeciye düştüler.

Tamam ama, Sayın Bakanım, Tarım Bakanı böyle diyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bak, 2009 yılında da… Şimdi işte hep beraber inşallah onaylanacak. Tarım Bakanlığı bütçesini de konuştunuz, onayladınız. Şimdi bu da konuşulacak.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Efendim, o size atıyor topu.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – 5,5 milyar ödenek var. Bu 5,5 milyar da ödeniyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, burada, verdiği cevap: “Maliye Bakanı parayı verirse vereceğim.” diyor. Onun için size soruyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi ben Tarım Bakanımla sizin kanalınızla konuşmam ki Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Efendim, ama burada böyle söyledi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yani, sen öyle dedin, o öyle dedi. Ben böyle iş yapmam.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Meclisin huzurunda söyledi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Biz aynı Hükûmetin, aynı Kabinenin iki tane üyesiyiz, iki bakanıyız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama, burada böyle söyledi.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Kendi aramızda konuşuruz, hiç size gerek yok.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Peki efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ama, bana o bakan öyle dedi, bu bakan böyle dedi… Burada şimdi ben olanı söylüyorum. Bütün bakanlıklara ödenekleri ödeniyor.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, Sayın Köse buradalar. Sorusunu tekrarlamasını istemiştiniz. Sayın Köse buradalar efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet. Buyurun.

BAŞKAN – Buyurun.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – 2009 yılında KÖYDES’e ayrılan bütçe ne kadardır? Bütçe dışından aktarım yapılacak mı? Bu miktar ne kadardır?

Teşekkür ederim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – 2009 yılında, burada sunumumda da söyledim, 500 milyon burada ödeneği var KÖYDES’in.

Ayrıca köy elektrifikasyonları için de Özelleştirme İdaresinden harcamaları için ayrı bir şeyimiz de var, oradan da destekliyoruz. Yani özelleştirmeden de ayrıca gerekli şeyleri veriyoruz, artırıyoruz.

Evet, şimdi, Sayın Paksoy cari açık meselesine dokundu. Cari açığın tabii 2009 yılında düşeceğini tahmin ediyoruz. Niye düşeceğini tahmin ediyoruz? Bizim şimdi en büyük dışarıya faturamız, akaryakıt ham maddeleri oluyor, petrol oluyor, doğal gaz oluyor, kömür oluyor. Dolayısıyla bunlarda büyük düşüş var. O düşüşlerden dolayı 2009 yılında bizim cari açığımız azalacak.

Bir de başka bir şey daha bekliyoruz. Şimdi, dışarıdan biz çok fazla ara malı ithal ediyoruz. Bu dönemde bu ara mallarını Türkiye’de imal etmeye başlarsak, Türkiye’nin yeterli rekabet gücünü kazanması hâlinde -ki bunun için bütün şartlar var, öyle gözüküyor- ve birçok maddeyi biz dışarıdan alacağımız yerde içerde imal etmeye başlasak -ki buna Türkiye'nin potansiyeli mevcut, gücü mevcut- o bakımdan burada yapmaya başlarsa Türkiye adına cari açığa kalıcı olarak bir çözüm getiririz diye düşünüyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, devam edecek misiniz? Süre doldu, siz bilirsiniz.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Peki, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Yazılı vereceksiniz diğerlerini.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Tamam.

BAŞKAN – 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime otuz dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.35

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.13

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet buradalar.

5’inci maddeyi okutuyorum:

Bağlı cetveller

MADDE 5 – (1) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile verilen ödeneklerin dağılımı (A),

(2) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili mevzuata göre tahsiline devam olunacak gelirler (B),

(3) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerine dayanak teşkil eden temel hükümler (C),

(4) Bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar (E),

(5) 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer alan idare ve kurumların nakit imkanları ile bu imkanlardan harcanması öngörülen tutarlar (F),

(6) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat tutarları (H),

(7) Çeşitli kanunlara göre bütçe kanununda gösterilmesi gereken parasal sınırlar (İ),

(8) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret ödemelerinin tutarları (K),

(9) 11/8/1982 tarihli ve 2698 sayılı Milli Eğitim Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanununun 3 üncü maddesi gereğince Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yönetilen okul pansiyonları öğrencilerinden alınacak pansiyon ücretleri (M),

(10) 7/6/1939 tarihli ve 3634 sayılı Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu uyarınca milli müdafaa mükellefiyeti yoluyla alınacak;

a) Hayvanların alım değerleri (O),

b) Motorlu taşıtların ortalama alım değerleri ile günlük kira bedelleri (P),

(11) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer alan kamu idarelerinin yıl içinde edinebilecekleri taşıtların cinsi, adedi, hangi hizmetlerde kullanılacağı ile 5/1/1961 tarihli ve 237 sayılı Taşıt Kanununa tâbi kurumların yıl içinde satın alacakları taşıtların azami satın alma bedelleri (T),

(12) Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatani hizmet aylıkları (V),

işaretli cetvellerde gösterilmiştir.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyan.

Buyurun Sayın Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün öğleden sonra gelir bütçesi üzerine konuşmuş idim. Aslında maddeler üzerinde 6’ncı maddede görüşecektim ama, 5’inci maddenin boş olmasından kendi grubum adına yararlanarak 5’inci maddede görüşmeyi tercih ettim. Sayın Bakan da hazır buradayken, belki 6’ncı maddede bulamayız, biraz önce gelir bütçesinde kendisini görememiştim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hep burada!

OĞUZ OYAN (Devamla) – Ben konuşurken, saat üçte burada değildi.

Şimdi, bu bütçe görüşmeleri aslında çok yavan, tatsız tuzsuz, gerçeklerden kopuk, âdeta havanda su dövme biçiminde bir görüşme biçimi. Buna biraz tabii tuz biber eken arkadaşlarımız yok değil, yani biraz renklendirenler yok değil, fakat mesele eğer Türkiye'nin kendi geleceğini inşa etmesi, Türkiye'nin bu krizden en az hasarla çıkması üzerine bir bütçe tartışması ise, böyle bir bütçe meydanda yok. Bu bütçenin ne krizle ilgisi var, ne bu Türkiye'nin kendi krizi ne dünyadan şu an ithal etmekte olduğu kriz; her ikisiyle ilgili de bu bütçenin öngördüğü fazla bir şey yok. Bir tek büyüme oranı yüzde 4, yani Türkiye'deki krizi güya öngören bir şey ama, 2008’de yüzde 2 gibi bir büyüme gerçekleştireceğiz ve 2009’da bunu pozitifte tutmak bile başarı sayılacak.

Şimdi, ben birkaç soru sorarak yol alayım.

Burada, temel kritik mesele IMF meselesi. Bir niyet mektubunun IMF’ye verilmesi gerçekleştiği andan itibaren bu bütçe iyice gerçek dışı olacak.

Şimdi, Sayın Başbakan, burada, bütçenin açılış konuşmasında şunu söylemişti, mayıstan itibaren “IMF’ye ihtiyacımız yok.” vesaire diyen, defalarca bunu söyleyen Başbakan, bu defa IMF’ye niçin gerek olduğunu anlatma çabası içine girdi, “Sadece para için değil, ama IMF aynı zamanda bir akreditasyon kurumudur.” dedi. Başbakan bu akreditasyon meselesini pek seviyor, yani basınla ilişkilerinde bunu görüyoruz. Birtakım gazetecilere akreditasyon vermiyor, yani onları kabul etmiyor, onları kabullenmiyor. Dolayısıyla, onların kendi Başbakanlık muhabiri olmasını engelliyor. Ama öbür taraftan da kendisi Türkiye'nin IMF’ye akredite olması, IMF tarafından kabul edilen ülke olmasını istiyor.

Peki, şimdi burada iki tane soru sorayım:

1) Eğer IMF’nin Türkiye’ye dışarıdan böylesine bir referans olması önemliyse niye mayıstan beri yapmadınız? Ben istiyor değilim IMF’yle anlaşmayı, tam tersine, ama mademki Başbakanın böyle bir niyeti var, mademki IMF çok önemli Türkiye için niye o zaman altı aydır, yedi aydır bunu yapmıyorsunuz?

2) Daha önemlisi: Niçin Türkiye benzeri ülkeler, yani bu yükselen dünya ekonomileri dediğimiz, yükselen piyasa ekonomilerinden hiçbir tanesi IMF’yle anlaşma yapmıyor? Yani, bunlar IMF tarafından akredite edilmeden yollarına nasıl devam ediyorlar? Tökezliyorlar mı? Hayır, tam tersine, bu ülkeler IMF’siz yola daha iyi devam ediyor. Hatta, şimdi, düşünün, bir Portekiz -hani, yakın bir ülke alalım Akdeniz coğrafyası- Portekiz’in şu an IMF’yle anlaşma yapması demek Portekiz için itibar kaybıdır. İspanya yapsa itibar kaybıdır, Yunanistan yapsa itibar kaybıdır. Ama, Türkiye itibar kazanıyor. Niye? Çünkü, çok riskli bir ülke konumuna Türkiye’yi getirmişsiniz, IMF Türkiye’ye itibar kazandırma manivelası oluyor. Dolayısıyla bunun, bu tartışmanın bu şekilde yürümesi bile gerçekten içler acısıdır.

Şimdi, tabii, işin bir de bir başka veçhesi var bu IMF ile olan ilişkilerde. Tabii, tam bilemiyoruz, ama tartışmalar, IMF ile görüşmeler şu merkezde gözüküyor: İktidar “Bize seçime kadar müsaade edin, elimizi fazla tutmayın. Ondan sonra bakarız.” Yani yerel yönetimlere kaynak aktarımı, vesaire, şu bu, bazı yatırımlar, bilmem ne. Eğer mesele, sadece iktidarın seçime rahat girmesi -elini rahatlatmak yerel seçimlerde- üzerine kurgulanan bir müzakere senaryosu ise, o takdirde İktidar, IMF’den alacağı bir seçim rüşveti karşılığında toplumun orta ve uzun vadeli çıkarlarını pazarlıyor demektir. Toplumun ve ekonominin orta ve uzun vadeli çıkarları çünkü IMF ile bir anlaşmadan geçmemektedir. Eğer öyleyse, demek ki, bugün eğer bir seçime kadar rahatlama adına IMF ile 2009’u da kurtarma adına bol kepçe bir kredi alarak bu yapılacaksa, bu, gerçekten bu İktidarın millî niteliği üzerine soru işaretlerini yeniden getirir.

Değerli arkadaşlarım, bakın, şimdi bu IMF meselesine madem girdik, birkaç şey daha söyleyeyim. Şimdiye kadar Türkiye’nin sürdürdüğü ekonomik program, IMF programı istihdam yaratmayan bir programdı. Eğer benzer bir programı sürdürecekseniz, tam da istihdamın daraldığı, istihdamın korunamadığı, şirketlerin iflas ettiği, battığı ya da işçi çıkardığı batmasa bile ya da orta vadede potansiyel olarak batma riskinin yükseldiği bir ortamda birinci meselesi iktidarın ne olmalıdır? İstihdamı korumak. İkincisi, işsizlere el uzatmak. Üçüncüsü, o işsizlere yeni meslek edindirmek, yeni iş sahibi yapmak için onlara yeni meslek edindirme imkânları yaratmak ve dördüncüsü, istihdam yaratmaktır. Doğrudan doğruya istihdam yaratmak, yani genişletici politikalar uygulamaktır. IMF’nin talep ettiği ve edeceği bizim gibi ülkelerden, Macaristan, Ukrayna, Türkiye. Ortaklarınız, benzerlik kurulamayacak ama sizin şu an IMF sathı mailine girdiğiniz diğer Avrupa yakını ülkeler bunlar, daha küçüklerini saymıyorum Afrika ülkeleri, vesaireyi ya da Sırbistan sırada. Bunları saymayalım.

Değerli arkadaşlarım, eğer dünyanın bütün gelişmiş ülkeleri, bütün bize benzer, gelişmekte olan ülkeleri, genişletici maliye ve para politikaları uygularken Türkiye yeniden borçlarını çevirmek adına eğer daraltıcı politikalar uygulayacaksa bu yeni istihdam kayıpları demektir, yeni işsizlik demektir. Dolayısıyla, bunu burada bilmek istiyoruz, bunu ben burada soru olarak da soruyorum. Eğer IMF ile anlaşma yapılacaksa bunun Türkiye'de halkın, çalışanın, işçinin, emeklinin, köylünün, çiftçinin ümüğünün sıkılması anlamına geleceğini buradan bir kez daha belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bir başka aldatmaca şu: Sayın Maliye Bakanı burada bütçenin ilk açılış gününde birkaç şey söyledi yani çok şey söyledi de bunlardan birkaç tanesine değineceğim. Bir tanesi, “Merak etmeyin, 10 bin dolar üstü kişi başına millî gelir hedefimiz sürüyor.” dedi. Değerli arkadaşlarım, milletle alay etmeyi bırakmak lazım. Yani bu artık milletvekilleriyle de alay etmek anlamına geliyor. 2009 kurunu 1,41’den tutacaksınız -1,40 bilmem ne küsur- gerçekçi olmayan bir kur hesabı üzerinden. Zaten 2007 yılında yüzde 28 civarında şişirilmiş bir millî gelir, arkasından düşük kur üzerinden, 2007-2008’deki, önceki yıllarda şişirilmiş millî gelir. Şimdi, Türk parası dünyanın en çok değer kaybeden paraları arasında ve siz hâlâ değer kaybetmemiş muamelesi yaparak ve kaybetmeyeceği öngörüsünde bulunarak hâlâ şişirilmiş bir kişi başına millî gelir hesabı yapabiliyorsunuz. Yani gerçekten bu tür masalları anlatmak için insanları çok cahil olarak tanımlıyor olmanız gerekir. Bunun başka bir açıklamasını göremiyorum.

Tabii, Sayın Bakanın bir başka şeyi daha oldu bütçenin açılışında. Bir müjde verdi, “Merak etmeyin, cari açık da azalacak.” dedi 2009 için, müjde verdi. Eğer Sayın Bakanın gerçekten görüşü buysa -ki azalacağı doğrudur- o zaman bütçesinde niye azalacağı öngörülmüyor? Yani bütçesinde ve programında, 2009 Programı’nda 2009 yılında cari açığın yani Türkiye'nin dış açıklarının 50,4 milyar dolar olacağını, millî gelire oranının 2008 yılında olduğu gibi 2009 yılında da yüzde 6,4 olacağını yazıyor. Azalacaksa Sayın Bakan, niye bu sizin bütçe programınızda gözükmüyor? Yoksa onlar gerçeği söylemiyor mu bütçe programında? Siz de mi inanmıyorsunuz? Tabii orta vadeli programa bakarsak -orta vadeli program yani 2009-2011 dönemini kapsayan program- 2009’da cari açığın yüzde 6,8’e çıkacağını da öngörüyor -yani orta vadeli programınız da haziran ayında yapılmıştı- programınız arasında –ekimde çıktı- zaten çelişki var; onu bırakalım. Sizin söyleminizle, burada bütçe açılış konuşmasındaki söyleminizle bütçenin ve programın kendisi arasında çelişki var. Bunu lütfen açıklayın.

Tabii, biraz önce, benim çok katıldığım bir şey söylediniz ama bunu yapamazsınız. Ne dediniz: “Cari açıkları azaltmak için ithal ettiğimiz ara malları içeride yapmalıyız.” Buna “ithal ikamesi politikası” diyorlar Sayın Bakan. İthal ikamesi politikasını Türkiye terk edeli çeyrek yüzyılı geçti, çeyrek yüzyılı geçti. Türkiye, 1980 öncesinde uyguluyordu bunu. Böyle bir niyetiniz vardıysa altı yıldır aklınız neredeydi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oyan, devam ediniz.

OĞUZ OYAN (Devamla) – Bu, düğmeye basarak bugünden yarına uygulanabilecek bir şey değildir. “Bugün karar verdik, yarın böyle ya da bu yıl yapacağız…” Böyle bir şey olamaz. Bu, uzun dönüşüm programlarıyla olabilen bir şeydir yani bunlar gerçekten ciddiye alınamayacak birtakım öneriler. Biraz önce bir soruya cevap verirken söylemiştiniz.

Son bir konu: Özelleştirme meselesine değineyim. Bu özelleştirme konusunda çok iftihar ediyorsunuz, “Büyük işler yaptık.” diyorsunuz. Şimdi, özelleştirme… Türkiye'nin gerçekten 32,5 milyar dolarlık toplam bir özelleşmesi var. 1986 yılından 2008 yılına kadar yani yirmi üç yıldır bu, dolu dolu… “Bu yirmi üç yılın, işte 2002’ye kadar olan bölümünde 8 milyar dolar, geri 24,5 milyar doları biz yaptık.” diyorsunuz. Evet… Hatta diyorsunuz ki: “Bir de Ulaştırma Bakanlığının, TMSF’nin satışlarını koyarsak daha da fazla.” TMSF bir kere özelleştirmeden gelir mi getiriyor zarar mı azaltıyor onu ayrı bir tutalım. Ulaştırma Bakanlığı meselesi de ayrı bir konudur, burada giremem ama size sadece bir rakam vereyim: Türkiye’de bütçemizin faiz ödemesi 57,5 katrilyon; 2008 ve 2009 aşağı yukarı aynı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son sözünüzü alayım.

OĞUZ OYAN (Devamla) – Türkiye'nin otuz iki yıllık özelleştirme geliri eğer 34 milyarsa, bir yıllık sadece faiz ödemesi eğer 57,5 milyar YTL ise -her ikisi de aynı bazda- ve ben soruyorum: Bu ülke erimiyor mu?

Son olarak şunu söyleyeyim: Türkiye’de cari açık giderek azalacaktır. Çünkü Türkiye ithalat yapamayacaktır, bu ithalatı finanse edemeyecektir. Çünkü esas sorun dış ticaret açığıdır, bunu finanse edemeyecek. Ama bu bir olumluluk değil, bu bir çaresizlik ifadesi. Çünkü ihracatı da bu arada yapamayacaksınız. Böyle dönemlerde cari açık giderek belki azalır. Ama dış borç daha büyük bir sorun olmaya devam eder. Bu krize büyük dış borçla girmek, Türkiye'nin çok kırılgan bir ülke olmasına yol açmıştır. Bu konuda ben önlemlerinizi görmek isterdim.

İlginiz için teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Oyan.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Nuri Yaman.

Sayın Yaman, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle hepinizi saygıyla selamlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi ülkemiz, tarihinin en derin krizini yüzde 9 dolayında yaşadığı küçülmeyle 2001 yılında yaşadı. IMF desteğiyle Sayın Kemal Derviş’in koordinatörlüğünde yürütülen ekonomiyi güçlendirme programı, topluma dayattığı büyük özveriler sonucunda ekonomiyi 2002’den başlayarak bir büyüme platformuna taşıdı. Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 yılı Kasım ayında iktidara geldiğinde dünyada sermaye hareketlerine güven vermiş ve test edilmiş bir programı hazır bulma şansıyla icraatına devam etti. Yine küresel ekonomide 2002 sonunda başlayan ve bugüne kadar görülmemiş bir küresel likidite dalgasını arkasına alan Hükûmet, bu dünya konjonktürünün sağladığı şansla da icraatını sürdürdü. Bununla birlikte, art arda yirmi üç çeyrek yıl büyüme gerçekleştirmekle övünen Hükûmetin büyüme karnesinin, OECD ülkelerinin gerçekleştirdiği büyüme performansında fazla da övünülecek bir yerde olmadığını görmekteyiz.

2000-2005 döneminde yüksek büyüme Türkiye'ye özgü değildir. Tersine, Türkiye bu süreçte geride kalmış görünmektedir. İrlanda, söz konusu dönemde yüzde 47’yi aşkın millî gelir artışıyla OECD ülkeleri içinde en hızlı büyüme kaydeden ülke olarak dikkat çekmektedir. Türkiye ise otuz ülke arasında, millî gelirini satın alma gücü paritesine göre yüzde 21’e yakın artırmakla birlikte 23’üncü sırayı almıştır.

Uluslararası Finans Enstitüsü verileriyle Türkiye kategorisindeki otuz ülkeyle Türkiye büyüme performansı karşılaştırıldığında 2002-2005 döneminde Türkiye ekonomisinin yılda ortalama yüzde 7,4 büyüdüğü görülmektedir. Aynı dönemde otuz ülkenin ortalaması ise yüzde 6,4 olarak gerçekleşmiştir. Yani Türkiye'nin performansı 2002-2005 döneminde otuz ülkeye göre biraz daha iyi gibi durmaktadır. Ancak 2005-2007 yılları arasındaki son döneme bakıldığında büyümenin yüzde 5,5’a gerilediği görülmektedir. Benzer otuz ülkenin ortalaması ise yüzde 7,3 olarak gerçekleşmiştir. Bu, Türkiye'deki büyümenin tehlikeli bir biçimde yavaşlamaya başladığının göstergeleridir. Nitekim, 2007 üçüncü çeyreğinde kaydedilen yüzde 1,5’luk büyüme 2000’den bu yana görülen en düşük büyümedir. Bu gerileme iç talep yetersizliğinden değil, yerli üretimin de bu talebe cevap verme mecalinin kalmamasından kaynaklanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, biliniyor ki Türkiye ekonomisi bir süredir büyümesini ancak sıcak para girişi ve yakın yıllarda yabancı sermaye girişiyle sürdürebiliyor. Bu dış kaynağın gelmesi için yüksek faizler veriliyor, özelleştirmelerin dibi kazınıyor, yerli sermayedarlar firma ve banka satmaya özendiriliyor, kıyı yörelerde hızlı gayrimenkul satılıyor. Dış kaynak girişinin 2005’te 44 milyar dolara, 2006’da 46 milyar dolara yaklaştığı, 2007’nin dokuz ayında da 37 milyar dolara düştüğü gözlemlenmektedir. Ancak, ilginç olan, bu kaynak girişinin büyümeye yeterli bir tempo kazandırmadığıdır. 2007’nin on iki ayında gerçekleşen büyüme hızı yüzde 4’te kalmıştır. 2008 yılında ise büyümenin, yapılan revizyonlara rağmen, yüzde 2’nin altında gerçekleşeceği anlaşılmaktadır.

Sıra dışı ve şanslı bir dünya konjonktürüyle iktidarı çakışan AKP’nin izlediği çarpık yol haritası yüzünden, Türkiye ekonomisinin büyüme temposunun hızlandırılmadığı, tersine bir patinajla hızla sürüklendiği görülmektedir. 2001 krizi sonrası girilen patika sermaye birikimini sağlayamamaktadır. Gayrisafi sabit sermaye birikiminin gayrisafi millî hasılaya oranı 1990’lardaki düzeyinin gerisine düşmüş, 2007’nin ilk dokuz ayında da yüzde 23’ün altında kalmıştır. 2001 krizi sonrasında bütün rekabet gücü işsiz ve örgütsüz düşmüş emeğin kaba sömürüsünden gelmekte, teknolojik bir dönüşüm gerçekleştirilememektedir.

Değerli milletvekilleri, 2001 sonrasında oluşturulan IMF destekli yapının en kırılgan halkası cari açıktır. Önemli bir risk olmayı sürdürmektedir hâlâ. Açığın finansmanında sıcak paranın yerini doğrudan yabancı sermaye girişine bırakmasının, sürdürülebilir ve kalıcı bir eğilim olduğu sanısı en büyük tehlike ve yanılgıdır. Geçmiş yılların tortusunu oluşturan sıcak para stoku potansiyel ve ciddi bir risk olmayı sürdürüyor. Kasım 2007 itibarıyla 102,5 milyar doları bulan bu stokun çıkışını önlemek için bir türlü azaltılmayan yüksek faizler, genel faiz düzeyini yüksek tutmaktadır. Enflasyonda yüzde 4’lük hedefin çok gerisine düşülerek, yıl yüzde 8,7’lik fiyat artışıyla kapandı. İndirilmeyen enflasyon faiz seviyesinde de etkili olmakta, reel faizi sıcak para açısından cazip tutmak için faizler düşürülememektedir.

Finansman maliyetleri beş yüz büyük sanayi kuruluşu başta olmak üzere reel sektörü hızla dışarıdan borçlanmaya 2007’de ve günümüzde de itmiş bulunmaktadır. 2007 yılında Türkiye'nin dış borçları yüzde 64’ü özel sektöre ait olmak üzere 250 milyar doları aşmıştır. Sadece dokuz ayda 30 milyar dolar daha borçlanılmıştır. Dış borç stokunda kamunun payı azalırken, özelin payı hızla artmış ve yüzde 62’ye ulaşmıştır. Kamunun ekonomideki rolünün azaltılması ve IMF borçlarının geri dönmesiyle dış borç stokunda kamu payı azalmakta, ancak özellikle dolar cinsinden borçlanmada özel sektör dolu dizgin yol ve risk almaktadır. Düşük kur politikasına da güvenilerek yapılan bu olağanüstü borçlanmanın sahibi reel sektör, finansman maliyetlerini bu yolla azalttığına sevinirken, kendi kuyusunu kazan düşük kur politikasının de facto savunucusu, lobisi olmaya hızla kaymaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, büyüme oranı düştüğü hâlde dış ticaret açığı, giderek cari açığı gerilemeyen bir hastalığa yakalanmıştır. 2007’de ilk dokuz ayın büyüme oranı yüzde 4’e düşerken, on aylık dış ticaret açığının yüzde 12’yi geçerek 51 milyar dolara ulaşması dikkat çekicidir. Dış ticaret açığını daraltabilecek turizm ve benzeri gelirlerin de düşük seviyede… Cari açık on bir ay itibarıyla 33 milyar dolara ulaşmıştır ve yılı 40 milyar dolar açıkla kapatması çok muhtemeldir. Bu da cari açığın, azalan büyüme temposuna rağmen, millî gelire oranının yüzde 8’e yaklaşması ve 2006’da yüzde 6 büyümede verilen açığın bu kez yüzde 4-4,5 büyümede verilmesi demektir. Düşük tempolu büyümeye rağmen dış ticaret açığının ve cari açığın gerilememesinde sanayi üretiminin artan ölçülerde dış girdi kullanması kadar, sıcak para ve doğrudan yabancı sermaye olarak giren dış kaynakların faiz ve kâr transferleri biçiminde dışa kaynak aktarmaları da etkilidir.

Değerli milletvekilleri, tüketici anketleri alt ve orta gelir gruplarının gelirlerinin yüzde 35’ine yakınının mutfağa, yüzde 35’e yakınının da kira, konut ihtiyaçlarına ayrıldığını ortaya koyuyor. Dolayısıyla geneldeki fiyat artışlarından çok mutfaktaki ve konuttaki fiyat artışları nüfusun yüzde 60’ını oluşturan kesimler açısından daha da önem taşıyor.

TÜİK’in detaylarını kamuoyuna açıklamadığı mutfak ve barınmayla ilgili mal ve hizmetlerin 2008’deki fiyat artışları ortalama yüzde 25’in üstünde bir enflasyona işaret etmektedir.

2002 yılından bu yana küresel piyasalarda tarihte eşine az rastlanır bir şekilde cereyan eden likidite bolluğu ve risk iştahındaki artışın, ABD’de konut sektöründe başlayan ve geri dönmeyen krediler sorununa dönüşen sıkıntılar nedeniyle tersine dönmeye başladığına yönelik işaretler de güçlenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yaman, ek sürenizi veriyorum.

Buyurun.

M. NURİ YAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bu gelişmeye bağlı olarak yaşanan küresel ekonomideki yavaşlama endişeleri öncelikle gelişmiş ekonomileri etki alanına almıştır. Ancak dünyada likidite bolluğunun 2008’de yerini likidite darlığına bırakması ve sıcak paranın aralarında Türkiye’nin de olduğu riskli ülkelerden çıkma ihtimali Türkiye ekonomisini zorda bırakabilecektir. Böyle bir kaçışın dış borç kullanıcısı büyük firmaları, oradan da tüm sistemi bir kaosa sürükleme potansiyelini içinde bulundurduğunu burada belirtmek isterken, bu uyarı ve önerilerimizin dikkate alınması dileğiyle bütçenin hayırlı uğurlu olmasını diler, hepinize saygılarımı sunarım. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yaman.

Başka söz istemi? Yok.

Soru-cevap işlemine başlıyoruz.

İlk soru, Sayın Güvel, buyurun efendim.

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Sormayacağım.

BAŞKAN – Sayın Köse…

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sormayacağım.

BAŞKAN – Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sormayacağım.

BAŞKAN – Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sormayacağım.

BAŞKAN – Tamam.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

Yeni tertip, gider ve gelir kalemleri açılması

MADDE 6 – (1) İlgili mevzuatına göre, yılı içinde hizmetin gerektirdiği hallerde Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve usuller çerçevesinde merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bağlı (A) işaretli cetvellerinde yeni tertipler, (B) işaretli cetvellerinde yeni gelir kodları ve (F) işaretli cetvellerinde yeni finansman kodları açılabilir.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük.

Sayın Küçük, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Maliye Bakanlığı bütçesinin 6’ncı maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir bütçe maratonunun daha sonuna yaklaştık. Tabii, bu bütçe görüşmelerinde Türkiye’nin gelirlerini, giderlerini, bütçenin nelere şamil olduğunu, nelerin yapılmak istendiğini, Hükûmetin ekonomik politikalarını teferruatlı olarak değerlendirme imkânı buldu arkadaşlarımız. Ama bu bütçede esas olarak daha çok, dünyanın içine girdiği krizi ve Türkiye’nin bu krizden nasıl etkileneceği üzerine uzun uzun değerlendirmeler yapmak durumunda kaldık. Çünkü sonuçta dâhil olduğumuz küreselleşme sürecinin içinde bu etkilerden etkilenmememiz ve bunların ülkemiz üzerindeki etkilerini değerlendirmememiz mümkün değildi. Doğal olarak bu oldu.

Bu Hükûmet, hepimizin bildiği gibi veya AKP hükûmetleri, 2000 krizinde çok ağır yara alan üçlü Koalisyon Hükûmetinin 2002 seçimlerinde tasfiye olması sonucunda üçte 2 çoğunlukla iktidara gelmesiyle ortaya çıkan bir iktidar bu AKP hükûmetleri ve dolayısıyla tarihin en büyük küçülmelerini yaşayarak çıktığımız o süreçten sonra, o küçülmelerin üzerine, dünyanın içinde bulunduğu o dönemki likidite bolluğu içerisinde önemli büyümeler ve büyüklükler de yakalayarak önündeki süreci para bolluğu içerisinde çok iyi kullandığını söyleyemeyiz AKP hükûmetlerinin. Çünkü bu süreçte, yani Türkiye ekonomisinin en büyük eksikliği olan sermaye eksikliğini en rahat giderebileceği ve sağlıklı sermaye girişlerini yapabileceği bu dönemde, muhalefetin bütün uyarılarına, bizim bütün uyarılarımıza rağmen, AKP Hükûmeti, reel ekonomiyi desteklemek, üretimi artırmak, işsizliği eksiltmek yerine günübirlik politikalarla kapasite kullanım oranlarını maksimum düzeyde artıran, yatırımları özendirmeyen bir anlayış içerisinde fason, sanal büyümeler peşine düştü ve elbet Türkiye’ye bol miktarda para girdi ama bu paralar daha çok yatırıma gelmedi Türkiye’ye; bunu, ya hazır yapılmış yatırımları satın almak üzere ya da Türkiye'nin kârlı olan birtakım kurumlarını ve kuruluşlarını ele geçirmek ve onlardan kısa vadede büyük kârlar elde etmek üzere gelmiş sermayeler oluşturdu. Esas olarak, sanki ekonomimiz büyüyor ve ekonomi büyüklüğü artıyor gibi gözükmesine rağmen, mesela işsizliği kesinlikle eksiltemedik. 10 küsurlu rakamlardan 9 küsurlu rakamlara iniyormuş gibi görünse de, bugün AKP hükûmetlerinin, geldiği dönemden daha önemli bir işsizlik rakamıyla karşı karşıya olduğu kaçınılmazdır.

Gerekli tedbirler alınamadı. Ekonomide gerekli, sağlıklı büyümeler yaratılamadı. Cicim ayları bitti ve şimdi dünyanın büyük bir krizin içine girmeye başladığı bu dönemde, krizin içine girdiği bu dönemde, krizle gelen Hükûmetin krizden etkilenerek krizle gitmenin yolunu görmeye başladığını düşünüyorum ben.

Cicim ayları bitti. Ekonomimiz zaten hastaydı. Önemli kırılganlıkları vardı, problemleri vardı ve bu bol paralı süreçte de bu kırılganlıkları ve problemleri hâlletmek yerine, bu problemleri daha da artıran davranışlarda bulunmaya maalesef Hükûmet devam etti arkadaşlar.

Mesela, ihracat arttı ama kâr artmadı, özel sektör rekabet gücünü korumak ve dışarıdaki pazarlarını kaybetmemek adına, mecburen, yatırıma gitmek için, Türkiye'nin tasarrufları da yeterli olmadığı ve gerekli kaynakları kendi yaratamadığı için, dışarıdan gelen bol paradan bol miktarda borçlandı çünkü rekabet gücünü korumak için yatırım yapması ve gücünü yenilemesi gerekiyordu ve bunu borçlanmayla yaptı ve özel sektör, tarihinin en büyük borçlanma rakamlarına ulaştı. Özel sektörün 40 milyar dolarlık borçlanması bugün 190 milyar dolarlara geldi ve maalesef, bu borçların önemli bir kısmı da arkadaşlar, kısa vadeli borçlardan oluşuyor. Ekonomide cari açığın millî gelire oranı, kısa vadeli borçların millî gelire oranı, kamu borçlarının millî gelire oranı, özel sektörün borç yapısı gibi ekonominin kırılganlığını veren rakamlar maalesef çok olumsuz görüntüler sergilemeye devam ediyor.

Hükûmet, geçmişte bu para bolluğunun, yani küresel ekonomiye entegrasyonun yararlarını tattı, ondan faydalandı, o zaman övünüyordu ve geçmişte, cumhuriyet döneminin yaptıklarını satarak ülkenin borçlarını ödeyip ekonominin en büyük sorunu olan borç yapısını olumlu yöne çevirmek yerine, maalesef borçlanmayı daha da artırdı ve 220 milyar dolar olan Türkiye'nin borç stokunu 500 milyar dolarlara ulaştırdı.

Tabii, Maliye Bakanımız da bu arada, herhâlde konuşmalarımızı çok önemli görmüyor veya bıktı bu konulardaki değerlendirmelerden, pek bizi dinlemiyor.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Görüyorum, görüyorum.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, tabii kriz geliyor, “Bu bizim krizimiz değil.” diyor Hükûmet. “Bu Amerika’dan geliyor. Ne yapalım kardeşim!” Ee paralar da Amerika’dan geliyordu! Onları alırken iyiydi. O zaman siz yapıyordunuz. Siz, küresel ekonomiye entegre olmuşsanız, olumluluklarından da, olumsuzluklarından da tabii ki etkileneceksiniz. Dün, olumluluklarından etkilendiniz, kolaycılığa kaçtınız, bol paranın içerisinde yüzüyordunuz; bugün de olumsuzluklarıyla karşı karşıyasınız. Yani, sonuçta siz küresel yapıya entegre olmuşsanız, bu küreselleşmenin olumlu ve olumsuz süreçlerinden etkileneceksiniz. Dolayısıyla, “Bu bizim krizimiz değil.” demek kesinlikle hiçbir şey ifade etmez. Bakın, bu süreçte derhâl gerekli tedbirleri Hükûmet almalıdır. Ekonomi zaten hastaydı ama işte bol para nedeniyle, dünyadaki likidite bolluğu nedeniyle bu hastalığını göremiyorduk.

Şimdi bu içine girdiğimiz süreçten, mesela bizim mali yapımız, bankalarımız çok fazla etkilenmedi. Neden? Bir önceki hükûmetler döneminde bu kriz yaşanmış ve gerekli tedbirler alınmış, bu tedbirlerin üzerine oturmuştu Hükûmet ve dolayısıyla, bakın, birinci dalgadan çok etkilenmedik ama ikinci dalga reel sektörü etkileyecek ve yavaş yavaş etkileri gelmeye başladı. İlk defa geçen ay ihracat rakamlarında küçülme oldu, pazar daralmaya başladı ve fabrika önlerinde işçi eylemleri başladı, toplu işten çıkarmalar başladı, acıtmaya başladı kriz değerli arkadaşlarım. İşçileri acıttı, tarım kesimini perişan ediyor, esnaf gerçekten içinden çıkamaz durumdadır ve süratle Hükûmet bazı tedbirler almalıdır, seyretmemelidir krizi. Bakın, dünyadaki bütün ciddi ülkeler bu krizden ülkesinin ekonomisini ve ekonomisinin aktörlerinin en az etkilenmesi için gerekli tedbirleri alırken bizim Hükûmetimiz seyrediyor.

Yani, şimdi işsizlik almış başını gitmiş, insanların işsizlik parası alması hâlâ zor olmaya devam ediyor, işsizlik parasıyla ilgili bir kolaylaştırma yapılmıyor, bu süre uzatılmıyor; işsizlikle ilgili birikmiş fonları ekonominin hangi alanına kaydırırız, bu düşünülüyor. Bu kaynaklar işsizlerimiz içindir ve dolayısıyla kesinlikle alınması kolaylaştırılmalı ve kesinlikle başka bir yere aktarılmamalıdır.

Tarım kesimi can çekişiyor değerli arkadaşlar. Bugün tarımdaki desteklemenin gayrisafi millî hasılaya oranı 0,70’lerdedir, derhâl yüzde 1,5-2’lere çıkarılmalıdır ve destekler artırılırken kesinlikle seçici ve doğru desteklemeler doğru yerlere yapılmalıdır. Tarımda kullanılan mazotta ÖTV derhâl kaldırılmalıdır, tıpkı deniz ulaştırmada, hava ulaştırmada olduğu gibi. İlaçta ve gübrede KDV yüzde 1’e indirilmelidir ve tarım kesiminde kesinlikle borç yapılandırılmasına ve kredilerle ilgili yeni ödeme yapılandırılmasına gidilmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, süt desteklemeleri… Bakın, bu kriz yaşanırken ilk defa Türkiye’de süt fiyatları 620-630 bin liralardan 560 bin liraya düşmüştür. Ama, hiç Hükûmetin

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yozgat 400.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Ben, en pahalı yerden, batıdan, bizim Çanakkale’den, Biga’dan bahsediyorum, sütün en pahalı olduğu yerlerden, Susurluk’tan, Balıkesir’den bahsediyorum arkadaşlar. Buralara düşmüş ama ben şu süte verdiğim primi artırayım mı, hiç düşünülmüyor. Derhâl 1 YTL’ye süt destekleme primleri artırılmalı, hayvancılık ve tarımdaki kesinlikle destekleme artırılmalı.

Geçen gün burada, bütçeyi sunuş konuşmasında, Sayın Başbakan, ülkenin ne kadar ilerlediğini göstermek için, bir asgari ücretle ne kadar süt alındığını ve bunun ne kadar arttığını anlatmaktadır.

Değerli arkadaşlar, neden arttı? Süt para etmiyor da ondan arttı. Yoksa, asgari ücretin yüksekliğinden değil. Süt para etmiyor, dolayısıyla aldığınız süt miktarını artırıyor. Siz hayvancılığı nasıl bitirdiğinizi bu memlekette kendiniz ilan ediyorsunuz. Ben bunu, kalkıp laf attığımda, söylediğimde de “Ya, İdare Amirine yakışmıyor.” diyor arkadaşlar. Tahammül edemiyoruz arkadaşlar, gittiğimizde insanlar bizim yakamıza yapışıyor.

Değerli arkadaşlar, Hükûmet, maalesef, hiçbir konuda milletin elinden tutmamakta ve yardımcı olmamaktadır. Emekliler perişandır. Bakın, memur emeklileriyle ilgili olarak enflasyon oranında, enflasyon artışının üzerinde, emeklilere sahip çıkmakla ilgili, artı zam vermekle ilgili söz söylenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Küçük, ek sürenizi veriyorum efendim.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Bu, memnun edici bir durumdur, her ne kadar ülkenin büyümesinden kaynaklanan rakamlar verilmese de. Ama, BAĞ-KUR emeklileri ve işçi emeklileriyle ilgili, esas daha düşük ücret alanlarla ilgili bu konuda bir ilave ücret dengesi sağlanacağına dair hiçbir ifadede bulunmamaktadır Hükûmet.

Eczacılar sokaklara dökülmüş tarihte ilk defa. Bu ülkenin sağlık problemlerinin çözüm noktası eczaneler hâline getirilmiş. Bu derhâl sonlandırılmalıdır. Eczaneler bu ülkenin maliye memurları değildir arkadaşlar.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Hükûmet, iş yapmıyor, seyrediyor ve Hükûmet, sadaka kültürüyle bu ülkede insanları mutlu edeceğini sanıyor. Ama, unutmayalım ki ekmek resmi çizerek veya insanlara ekmek resmi çizdirerek insanların ekmeğini temin edemezsiniz. Dolayısıyla, derhâl gerekli tedbirleri almalı Hükûmet, ciddiyetle sorunlara eğilmeli ve Türk insanını bu krizin içinde çaresiz hâlde bırakmamalıdır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Küçük.

Madde üzerinde başka söz isteyen yok.

Soru-cevap kısmına geçiyoruz.

Burada sadece Sayın Paksoy’un ismi var. Yok herhâlde, değil mi?

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Mali Politikaya İlişkin Hükümler

Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler

MADDE 7 – (1) Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği:

Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde, ilgili mevzuatının gerektirdiği giderler için "Personel Giderleri" ve "Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" ile ilgili mevcut veya yeni açılacak tertiplere, Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödenekten aktarma yapmaya,

(2) Yedek Ödenek:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinde mevcut veya yeni açılacak (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik sınıflandırma kodlarında yer alan tertipler ile çok acil ve zorunlu hallerde (06) ve (07) ekonomik sınıflandırma kodlarında yer alan tertiplere aktarma yapmaya,

(3) Yatırımları Hızlandırma Ödeneği:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten, 2009 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyularak, 2009 Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde öncelikli sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması veya yılı içinde gelişen şartlara göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa yeni alınması gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin projelerine ilişkin mevcut veya yeni açılacak tertiplere aktarma yapmaya,

(4) Doğal Afet Giderlerini Karşılama Ödeneği:

Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer alan ödeneği, yatırım nitelikli giderler açısından yılı yatırım programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin her türlü doğal afet giderlerini karşılamak amacıyla mevcut veya yeni açılacak tertiplerine aktarmaya,

Maliye Bakanı yetkilidir.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay.

Sayın Okay, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu Parlamento kürsüsünde, söz alan değerli milletvekili arkadaşlarımız, kendi siyasal görüşü doğrultusunda, mensubu olduğu siyasal partinin anlayışı doğrultusunda karşı siyasi partilere yönelik kimi eleştirilerde, kimi zaman gerçekleri farklı şekilde ifade ederek söylemde bulunabilirler. Bu da siyasetin doğasında vardır, bunu anlayışla karşılamak gerekir. Ancak Hükûmeti temsil eden bir Sayın Bakan bu Parlamento kürsüsünde eğer bazı gerçekleri kamuoyunu da yanıltacak bir şekilde ifade ederse bunun tashih edilmesi gerekir. O nedenle söz almak zorunda kaldım.

36’ncı Birleşimde, Genel Kurula ara verilmeden önce Sayın Bakan şöyle bir açıklamada bulunuyor: “Öğrencilerimize sağladığımız burs yardımlarını ana muhalefetin tüm engelleme çabalarına rağmen vermeye…” Ve devam ediyor.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu hususu…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, bir hatip, hatip… Bir hatip…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onu düzeltin, Sayın Bakan değil.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bir hatip efendim, bir hatip…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mevlüt Bey’i dinleyin isterseniz.

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Bir hatipse, özür diliyorum, özür diliyorum; bir hatip…

Şimdi, bu hususu yani ben kamuoyuyla paylaşmak için söylüyorum ve bir doğruyu da ortaya koymak için söylüyorum. Kredi ve burs için bu Parlamentodan bir yasa geçmiş. Bu Yasa’da… Genel, özel, katma bütçeli, diğer kamu kuruluşlarında, üniversitelerde değişik kesimlerden burs veriliyor. Deniliyor ki: “Bu bursların hepsi bir tek kurum tarafından verilsin. Bu da Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından verilsin.” Ama, burada bir parantez açılıyor: “Belediyeler hariç” deniliyor. Cumhuriyet Halk Partisi bu Yasa’ya diyor ki: “Tek bir irade, tek bir otorite tarafından burs verilmesi yanlıştır. Bunu yine, üniversiteler veya kamu kurumları doğrudan doğruya burs vereceği öğrencileri belirlesin, tespit etsin onlara versin.” O nedenle Anayasa Mahkemesine müracaat ediyor. Anayasa Mahkemesi 2004 yılında açılan bu davaya geçen ay bir karar veriyor -o parantez içerisindeki- “belediyeler hariç” ibaresini iptal ediyor. Onu da niçin iptal ediyor? Diyor ki: “Eğitim, merkezî yönetimin işidir. Yerel yönetim Anayasa hükmü uyarınca eğitim işine karışamaz.” Bu anlayıştan dolayı “belediyeler hariç” ibaresini iptal ediyor.

Şimdi -biraz evvel Sayın Bakan diye ifade edildi bana, özür diliyorum Sayın Bakandan da- bunu burada polemik konusu yapabiliriz ama bir gerçeği de çarpıtıp, binlerce, on binlerce burs alan öğrencilerimizi… “Acaba burslar mı kesiliyor? Cumhuriyet Halk Partisi hiç kimsenin burs almasını istemiyor mu?” türünden açıklamalar getirilmesi veya öyle düşünülmesine sebebiyet vermek bir yanlıştır.

Değerli arkadaşlarım, belediye bursunu nasıl AKP’li belediyeler veriyorsa, Cumhuriyet Halk Partili belediyeler de veriyor ve AKP’li belediyelerin başına ne geliyorsa, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin de başına geliyor. Şimdi bu tür açıklamalarla, kamuoyunu yanlış, çarpık ve soru işareti oluşturacak ifadelerle bu kürsüden anlatılmasının doğru olmadığını ifade etmek istiyorum.

Evet, ihtiyacı olan her gencimize her türlü katkının devlet imkânıyla, bursla verilmesinden yanadır Cumhuriyet Halk Partisi. Bu, geçmişte de böyleydi, bundan sonraki süreçte de böyle olacaktır. Ama bu polemiği yaparken olayı çarpıtarak, insanların kafasında kuşku yaratacak ibarelerin, düşüncelerin oluşması hatalıdır.

Bu hususu açıklamak için söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Okay.

Şahısları adına ilk söz, Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan’a ait.

Buyurun Sayın Tutan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 mali yılı bütçesinin mali politikaya ilişkin hükümleri hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

2009 yılı bütçesi küresel mali krizi Türkiye için fırsata dönüştürme bütçesidir. Hükûmete geldiğimiz günden beri uyguladığımız gelir artırıcı ve gider azaltıcı politikalarla birlikte gerçekleştirilen yapısal reformlar bütçelerimizi güçlendirmiştir. İktidarımız döneminde uygulanan güçlü maliye politikaları sayesinde bütçe sağlam, öngörülebilir, saydam ve güvenilir bir yapıya kavuşmuştur. Böylece bütçe disiplini sağlanmış, kamu borçlarının çevrilebilme endişesi ortadan kalkmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz 2001 krizinden önemli dersler çıkarmış, bu sebeple finansal sistemimizi yeniden yapılandırmış, finans sektöründe etkin bir gözetim ve denetim sistemi kurmuş ve aynı zamanda bankacılık sektörünü kuvvetli hâle getirmiştir.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ne kadar beylik laflar… Hâlâ aynı şeyler…

MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – Göreve geldiğimizde 230 milyar dolar büyüklüğünde olan bir ekonomiyi beş yılda 657 milyar dolar büyüklüğe ulaştırdık.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hâlâ aynı şeyler…

MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – Rakamlarla konuşuyorum Sayın Milletvekili.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ama hep aynı şeyler yani.

MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – Kamu kesimi borçlanma gereği yıllar sonra ilk kez Hükûmetimiz döneminde negatife döndü. 2002 yılında yüzde 10 olan kamu kesimi borçlanma gereğinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2007 yılında yüzde 1’e geriledi. Bu rakamlar ülkemizin kronik borç sarmalından hızla kurtulduğunu net bir şekilde göstermektedir.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bu dış borçları ben mi yaptım Allah aşkına? 500 milyar dolara ben mi getirdim?

MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – Gerçekleştirilen yapısal reformlar ve özelleştirmeler ile bir yandan kamunun ekonomi içindeki düzenleyici ve denetleyici işlevi kuvvetlendirilirken, diğer yandan özel sektörün ekonomi içindeki ağırlığı artırılmıştır.

Ülkemiz yabancı yatırım açısından önemini korumaktadır. Çok uluslu şirketlerin 2008-2010 dönemine ilişkin yatırım eğilimlerini ortaya koyan Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütünün anketine göre de ülkemiz en cazip on beş ülke sıralamasına girmeyi başarmıştır.

Biz, Türkiye'nin ekonomisini büyütmenin, Türkiye’yi küresel bir oyuncu yapmanın mücadelesi içindeyiz. Biz, Türkiye'nin yıllarca insafsızca, vicdansızca büyütülmüş borçlarını eritmenin, bozulmuş ekonomik dengelerini düzeltmenin mücadelesi içindeyiz. Biz, Türkiye'nin itibarını, hem ulusal ölçekte hem de uluslararası ölçekte daha ileriye götürmenin gayreti içerisindeyiz. [MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar (!)]

Bu düşünce ve hatırlatmalarla 2009 yılı mali bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tutan.

Şahısları adına ikinci söz, Karabük Milletvekili Mustafa Ünal’a aittir.

Sayın Ünal, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ÜNAL (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 yılı bütçesinin “Mali Politikaya İlişkin Hükümler” başlığı altında 7’nci maddesinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her yıl toplumda üretilen millî gelirin belirli bir kısmı bütçe yoluyla harmanlanır, toplanır, dağıtılır ve böylece tekrar topluma verilir. İşte bu dağıtım aşamasında hükûmetler, yatırım politikalarını, sosyal politikalarını, büyüme politikalarını, istihdam ve gelir dağıtım politikalarını ortaya koyarlar. Bu nedenle söz konusu politikaların yürütülebilmesi bütçeye bağlıdır.

Görüşülmekte olan 7’nci maddede “Gerektiğinde kullanabilecek ödenekler” başlığı altında Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan ödeneklerden yatırımları hızlandırma, doğal afet giderlerini karşılama gibi sebeplerle aktarma yapma konusunda Maliye Bakanının yetkili kılınması talep edilmektedir.

Geriye doğru baktığımızda 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ve sadece iç faktörlerden kaynaklanan ekonomik krizlerin Türkiye ekonomisinde dengeleri derinden etkilemiş olduğu ve makroekonomik göstergelerde ciddi bir kötüleşme meydana getirdiği hepimizin malumudur.

Hükûmetlerimiz döneminde kamu geliri ve harcama politikalarında uyumlu bir bütünlük sağlanmış, mali disipline titizlikle riayet edilmiş, bankacılık ve finans sistemi sıhhate kavuşturulmuştur.

Ekonomik ve mali istikrar ortamı oluşturulmuş ve kalıcı hâle getirilmiş olması nedeniyle küresel krizin ülkemizde diğer bazı ülkelerdeki gibi şiddetli tahribatlara yol açmamasının AK PARTİ hükûmetlerinin başarısı olduğunu tekrar tekrar vurgulamamız gerekmektedir.

Hükûmetimiz küresel krizin ülkemize muhtemel etkileri ile bu etkiler karşısında alınması gerekli tedbirleri ve değerlendirmeleri titizlikle sürdürmektedir. Bu konuda Sayın Başbakanımızın Meclis tutanaklarının 52’nci ve 53’üncü sayfalarında yer alan 16 Aralık 2008 tarihli bütçe konuşmasında bile yeterli açıklık vardır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin -başta deprem olmak üzere- doğal afetler bakımından riskli bir ülke olduğunu hepimiz bilmekteyiz. Ayrıca, son dönemde küresel ısınma sonucunda Doğu Anadolu, Batı ve Doğu Karadeniz bölgelerinde aşırı yağışlar sonucu yoğun su baskınları ve heyelan afetleri meydana gelmektedir. İşte, bu nedenlerle, bu afetler karşısında derhâl gerekli tedbirlerin alınabilmesi için Maliye Bakanlığının yetkili kılınmasına gerek vardır.

2009 yılı bütçesinin ekonomi ve kamu maliyesi politikalarına uygun olarak tam bir kararlılık ve mali disiplin anlayışı içinde uygulanacağına inancımız tamdır.

Bu düşünce ve hatırlatmalarla, 2009 mali yılı bütçesinin hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ünal.

Soru-cevap işlemine başlıyoruz.

Sayın Genç, sisteme girmişsiniz, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabii, biraz önceki maddede ben Genel Kurul salonunda olmadığım için madde üzerinde kişisel konuşmalar yoktu. Tabii, ben içeri girince AKP’liler hemen iki tane kişisel konuşma yaptı.

Sayın Başkan, tabii, bu AKP Grubu beni burada konuşturmama konusunda bu kadar bilinçli ve sistemli hareket ettikleri sürece, ben de burada, bir milletvekilli olarak, İç Tüzük’ün gerektirdiği olanaklardan faydalanarak ben de onlara karşı mücadele vereceğim. Yani siz beni konuşturmayın, ben de size karşı mücadelemi yapacağım.

Sayın Başkan, maalesef, bütçenin başından beri sorduğumuz sorular var. Kemal Beye soruyorum: Senin çocukların şu anda Türkiye çapında kaç tane işletmesi var? Kaç tane? Hiç hesaplarını incelediniz mi?

Mesela benim biraz önceki sorduğum: Karacabey’de Kıranlar-Akçakoyun-Taşlık mevkisinde 50 bin dönümlük bir dağı kırk dokuz yıllığına kiralamışlar mı kiralamamışlar mı?

Yine Taşlık köyünde 650 dönümlük araziyi, köy merasını kiralamışlar mı kiralamamışlar mıdır? İl genel meclisinde de hatta, özel… Yani bize intikal eden… Söyleniyor… Eğer doğru değilse, biz de deriz ki: “Yahu, biz sorduk, hakikaten Kemal Beyin çocuklarına iftira atmışlardır.” O zaman, çıkarız, ona da hakkını veririz. Ama bize gelen şeylerde bir doyum olmuyor.

Şimdi, Kemal Bey, size, Tayyip Erdoğan’a ve AKP İktidarının böyle çok ticareti seven kişilerine bir soru sormak istiyorum: Yahu, bu Türkiye bütçesinin yüzde kaçını size versek doyarsınız da bu ticaretten, şuradan buradan elinizi ayağınızı çekersiniz? Bunu da öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Genç… Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, soru soruyoruz, bütçeyle ilgili…

BAŞKAN – Hayır, o soru değil efendim, öyle soru olmaz…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, bütçeyle ilgili soruyorum efendim, bu maddeyle ilgili…

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Hangi usulde konuşuyor? Böyle bir usul yok Sayın Başkan!

BAŞKAN – Öyle bir soru olmaz efendim. Onu kabul etmemiş oluyoruz, tutanaktan yok ediyoruz…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Neyse, siz kabul etmeyin Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ama hakaret ediyorsunuz şimdi! “Ne kadar versek” yani ne demek?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ne haksız bir şey! Yani herkes ticaretle uğraşıyorsa…

BAŞKAN – Ama o şekilde sorulmaz!

KAMER GENÇ (Tunceli) – …yani bakanlar, başbakanlar, birileri ticaretle uğraşıyorsa, ben de bunu soracağım yani! Bu maliye bütçesi. Maliye bütçesinde, yani hesap, kendi çocuklarının hesapları incelenmiş midir? Evvela onu öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN – Tamam, onları sorabilirsiniz, ama “Ne kadar versek…”

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet.

Ayrıca, özelleştirmede, Sayın Başkan, şimdiye kadar kaç tane AKP’li milletvekili devletin arazilerini almıştır? Özellikle Kiler’i soruyorum. Belediyelerden ve devlete ait olan KİT’lerden kaçını satın almıştır? Kaçını aldığı bedelle, ne kadar bir süre sonra kaça satmıştır?

BAŞKAN – Sayın Genç, maddeyle ilgili sorunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Maddeyle ilgili efendim. İşte, bakın, bu bütçe. Beyefendi, Sayın Başkan, bu bütçe.

Şimdi, örtülü ödenekle ilgili sormak istiyorum.

BAŞKAN – Aslında her şeyi kılıfına uyduruyorsunuz…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Örtülü ödenek tam maddeye uyuyor Sayın Başkan.

Şimdi, örtülü ödenekte, acaba öngörülen, yani bütçede öngörülen 2002, 2003…

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkan, süre…

BAŞKAN – Sayın Genç, sizden başka soru soranlar da var, bu kadar süremiz…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, yok işte, sorayım, bakın…

BAŞKAN – Hayır, başka soru soracak olan arkadaşlar var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bir dakika, ben sorayım…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, başka sorular da var!

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sayın Başkan, bizim sorumuz da var!

AHMET YENİ (Samsun) – Soru soracağız Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Örtülü ödenekle 2003-2007 arasında kaç lira bütçede öngörülmüş? Fiilen tahakkuk kaçtır? Bunları bize söylesinler efendim.

BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim.

Sayın Bayramoğlu, buyurun.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Evet, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakana soruyorum: Özellikle KÖYDES projesi kapsamı dışında, köylere elektrik yatırımlarıyla ilgili bu seneki bütçeden KÖYDES kapsamına herhangi bir aktarma yapma imkânımız olacak mı? Bu sene içerisinde elektrik yatırımlarıyla ilgili yapılan toplam yatırım miktarı ne kadardır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Tutan.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu global kriz neticesinde, 2009 yılında yapılacak olan özelleştirme geliri hedefi nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, süre doldu, tamam.

BAŞKAN – Son soru.

Sayın Yeni, buyurun efendim.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Bakanıma soruyorum. Bir önceki sorularımın tamamına cevap almadım, onların cevaplarını bekliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Biz hiç alamadık!

BAŞKAN – Sayın Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, Sayın Genç’in sorularını görüşmekte olduğumuz bütçe maddesiyle ilgili görmediğim için cevaplandırmıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Maddeyle ilgili sordum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bütçeyle ilgili olarak sorduğu ödeneklerle ilgili sorusuna da yazılı olarak cevap vereceğim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye sözlü vermiyorsun? Millet duysun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Genç, o sorduğunuz sorular…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Millet duysun.

BAŞKAN – Sayın Genç…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Oturacağız rakamlarına bakacağız. 2003 yılının yedek ödeneğini, 2003 yılının örtülü ödeneğini soruyorsun. Şimdi, ben kafamdan nasıl söyleyeyim sana onu?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Benden daha iyi bilirsin.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Oturacağım, bakacağım, ona göre cevaplandıracağım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, çocuklarınla ilgili niye cevap vermiyorsun?

BAŞKAN – Sayın Genç, zorlayamazsınız kimseyi efendim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – 7’nci maddeyi bir oku bakalım, o var mı orada?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – KÖYDES’le ilgili bir sorumuz vardı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – İkincisi, Sayın Bayramoğlu soru sordu.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir görüşmeyle bir yere varamayız. O zaman, bütçeyi müzakere etmeden geçelim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bu KÖYDES kapsamında olarak elektrifikasyon altyapısının tamamlanması için TEDAŞ bu sene 1 milyarın üzerinde yatırım yaptı. Bu yatırımların bir kısmını özelleştirmeden aldık, bir kısmını da daha önceki kendi kaynakları veyahut da Dünya Bankası kredisinden karşıladık. Ama 1 milyarın üstünde, 1 milyar YTL’nin üstünde yatırım yapıldı. Bu köylere olan yatırımlar, bazı hatların alta alınmasına ait yatırımlar. Ama bu yatırımlar büyük bir şekilde devam ediyor. Yani 2009 yılında da aynı şekilde bunlara devam edeceğiz.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Yani bu yıl da devam edecek.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet, 2009 yılı için de devam edeceğiz.

Sayın Tutan özelleştirmeyle ilgili sordu. Biz özelleştirmeyle ilgili her seferinde illâ şu kadar özelleştirme yapacağız diye bir şey söylemiyoruz. Bunu iki bakımdan söylemiyoruz: Özelleştirmeye çıkacağımız hangi mallara, neleri satacağız önce onları piyasaya çıktığımız zaman piyasada bir şey olmasın, yani onunla ilgili bir tahminler falan sürdüğümüz zaman herkes ona göre kendini ayarlıyor. Onun için pek bir şey vermiyoruz, hedefler vermiyoruz. Ama işte, ortada, yirmi yıldır konuşulmuş 8 milyar dolar yapılmış, biz yapmışız 32,5 milyar dolar şu bizim hükûmetlerimiz zamanında, AK PARTİ hükûmetleri zamanında ve hepsini, TMSF’yi de kattığımızda bugün Türkiye 50 milyar doların üstünde özelleştirme yaptı. Bu, hakikaten bir rekor. Fakat bütçede özelleştirmeden ne bekleniyor dersem, bütçe 12 milyar küsur para bekliyor.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben de özelleştirmeyle ilgili sormuştum. AKP milletvekilleri devletin hangi kurumlarını, KİT’lerin hangisini almıştır? Mesela, Güngören Belediyesinde büyük bir araziyi almış mıdır? Şeker fabrikalarını almış mıdır?

BAŞKAN – Sayın Bakan duyuyor, hepsini duydu efendim. Cevap verdi, tamam.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Cevap vermiyor.

BAŞKAN – Vermiyor ben ne yapayım! Allah Allah ya!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Vermiyor.

BAŞKAN – Böyle bir usul var mı? Yani Sayın Bakanı ben mi zorlayacağım “illâ cevap vereceksin” diye.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Zorlayın.

BAŞKAN – Zorlayamam efendim, hayır. Yazılı da verebilir, sözlü de verebilir. Yazılı verse ne yapacağım ben?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Vermiyor efendim.

BAŞKAN – Yazılı verebilir, İç Tüzük buna müsait.

Evet, maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

On dakika, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 21.17

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 21.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutuyorum:

V.- ÖNERİLER

A) Danışma Kurulu Önerileri

1.- Genel Kurulun 24 Aralık 2008 Çarşamba ve 25 Aralık 2008 Perşembe günkü birleşimlerinde 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın günlük programlarının tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel Kurulun 24 Aralık 2008 Çarşamba günkü birleşiminde 314 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 25 Aralık 2008 Perşembe günkü birleşiminde ise 283 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

                                                                                                         Tarihi: 24.12.2008

Danışma Kurulunun 24 Aralık 2008 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

                                                                                                      Eyyüp Cenap Gülpınar

                                                                                                Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                            Başkanı Vekili

            Mustafa Elitaş                                                                     Kemal Kılıçdaroğlu

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu                                         Cumhuriyet Halk Partisi Grubu

             Başkan Vekili                                                                          Başkan Vekili

              Oktay Vural                                                                       Selahattin Demirtaş

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu                                          Demokratik Toplum Partisi Grubu

             Başkan Vekili                                                                          Başkan Vekili

Öneriler:

Genel Kurulun 24 Aralık 2008 Çarşamba günkü (bugün) ve 25 Aralık 2008 Perşembe günkü birleşimlerinde 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının günlük programlarının tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi,

Genel Kurulun 24 Aralık 2008 Çarşamba günkü (bugün) birleşimde 314 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 25 Aralık 2008 Perşembe günkü birleşiminde ise 283 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, neyi kabul ettik, neyi oyluyorsunuz?

BAŞKAN – Yahu, dışarıdan geliyorsun. Ben seni mi bekleyeceğim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sormadınız, madde üzerinde söz isteyen var mı diye sormadınız.

BAŞKAN – Çıkma dışarıya o zaman otur burada.

Ne yapayım ben şimdi davetiye mi göndereyim Sayın Genç? Ara verdikten sonra yine karakterin değişti senin niyeyse ben anlamıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Senin karakterin değişti canım!

BAŞKAN – Anlıyorum, ben biliyorum da neden olduğunu ama söylemiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Söyle, söyle Başkan!

BAŞKAN – Hadi bakalım!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Başkanlığınızı doğru yapın!

BAŞKAN – Buyurun, oturun yerinize!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Doğru yapın!

BAŞKAN – Doğru yapıyorum!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Doğru yapmıyorsun!

BAŞKAN – Allah, Allah!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Söz isteyen var mı diye…

BAŞKAN – Senin keyfinin kâhyası mı var? Orada geziyorsun, dolaşıyorsun, buraya geliyorsun; otur burada o zaman.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Otur burada! “Sayın Başkan” deme bana artık hadi…

KAMER GENÇ (Tunceli) – “Söz isteyen var mı?” diyeceksiniz canım!

BAŞKAN – Oturun yerinize! Hakkın suistimalinden başka bir şey değil senin yaptığın ya! Hakkın suistimali...

Sayın milletvekilleri, şimdi bütçe kanun tasarısı üzerindeki görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı: 312) (Devam)

2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet buradalar.

8’inci maddeyi okutuyorum:

Yatırım harcamaları

MADDE 8- (1) 2009 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye harcama yapılamaz. Bu cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler kapsamındaki yıllara sari işlere (kurulu gücü 500 MW üzerinde olan baraj ve HES projeleri, Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı Banliyö Hattının İyileştirilmesi ve Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi İnşaatı Projesi ve diğer demiryolu yapım projeleri hariç) 2009 yılında başlanabilmesi için proje veya işin 2009 yılı yatırım ödeneği, proje maliyetinin yüzde onundan az olamaz. Bu oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler 2009 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle revize edilebilir.

(2) Silahlı Kuvvetler bütçesinin programlarında (03) ekonomik sınıflandırma kodunda yer alan savunma sektörü, altyapı, inşa, iskan ve tesisleriyle NATO altyapı yatırımlarının gerektirdiği inşa ve tesisler ve bunlara ilişkin kamulaştırmalar ile stratejik hedef planı içinde yer alan alım ve hizmetler, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığının vizesine bağlı olmayıp 2009 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yer almaz.

(3) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin, yatırım programında ödenekleri toplu olarak verilmiş yıllık projelerinden makine-teçhizat, büyük onarım, idame-yenileme, tamamlama ile bilgisayar yazılımı ve donanımı projelerinin detay programları ile alt harcama kalemleri itibarıyla tadat edilen ve edilmeyen toplulaştırılmış projelerinin alt harcama kalemleriyle ilgili işlemlerde 2009 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esasları uygulanır.

(4) 2009 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu değişiklikler için 2009 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Kararda yer alan usullere uyulur.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu.

Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum, iyi akşamlar.

Değerli arkadaşlarım, bir yatırım harcaması ve yatırım bütçesini konuşuyoruz bu maddede. Tabii, yatırım üretim demektir, istihdam demektir. Ülkede istihdam yaratmak, öyle anlıyorum ben, bunu böyle biliyorum. Tabii, önce kamu adına istihdam yaratmak, bunun temeli budur arkadaşlar. Bir yerde sosyal dengeyi sağlamaktır.

Şimdi, biz geçen dönem, biliyorsunuz bir yasa çıkardık. Kamuda çalışan geçici işçileri, -228 bin kişiydi arkadaşlar- altı ay ve daha fazla hizmet görenleri kadroya aldınız. Beş ay yirmi dokuz gün görev yapan geçici işçileri, maalesef dışarıda bıraktık ve 28 bin kişi arkadaşlar.

Değerli arkadaşlarım, bir yatırım ve üretim, hizmet maddesi… Değerli arkadaşlarım, bu insanların sosyal yarasını sarmak hepimizin görevidir. Gelin, hiç değilse bütçeden sonra bu 28 bin kişi adına, hiç değilse emekli olanların yerine en azından… Bu kamuda beş ay yirmi dokuz gün, beş buçuk ay, beş ay yani yıllarca çalışmış ama son üç yılda beş ay yirmi dokuz gün çalışmış arkadaşlar.

Değerli arkadaşlarım, bunların hepsi 28 bin kişi. Bunlara çözüm bulmak bizim görevimizdir. Bütçeden sonra en azından emekli olanların yerine, hepsini yapın, keşke yapsanız ama en azından sosyal adalet, hak, hukuk… Hiç değilse emekli olan… O 200 bin kişiden önemli bir kısmı yavaş yavaş emekli olmaya başladı. Arkadaşlar, bu insanlar ne zaman emekli olacaklar? Bu insanların çoluğunu çocuğunu düşünerek… Çok konuşmayacağım, sadece sizden rica ediyorum. Bu konuda konuşmak için söz aldım.

Bu bir sosyal yaradır. Bu 28 bin kişi bizim üvey evladımız değildir, hepimizin öz evladıdır arkadaşlar. Ama bu sosyal yarayı tamir etmek bu yüce Meclisin görevidir arkadaşlar. Mademki bir yatırım, bir istihdam maddesi konuşuyoruz, bu insanları bu bütçede konuşmayı vicdani bir görev bildim. Bu nedenle hepinizin dikkatlerine sunuyorum.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Alim Işık.

Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 312 sıra sayılı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Bu vesileyle, bugün Cizre’de taranan araçta şehit olan 3 askerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına ve aziz milletimize başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyor, milletimizin birlik ve beraberliğini bozmaya yönelik bu menfur saldırıyı yapanları nefretle kınıyorum.

Tasarının “Mali Politikalara İlişkin Hükümler” başlıklı Üçüncü Bölümü’nün 8’inci maddesi 2009 yılı yatırım programı kapsamında yapılacak yatırım harcamalarıyla ilgilidir. Dört fıkradan oluşan söz konusu maddede -biraz önce de Sayın Kâtip Üyemizin okuduğu gibi- özetle, (1)’inci fıkrada yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir projeye harcama yapılamayacağı, (2)’nci fıkrada silahlı kuvvetlerle ilgili bazı alım ve hizmetlerin DPT Müsteşarlığı vizesine bağlı olmayacağı ve bu cetvellerde yer almayacağı, (3)’üncü fıkrada kamu idarelerinin yatırım programında ödenekleri toplu olarak verilmiş projelerin alt harcama kalemlerinde belirli esasların uygulanacağı, son fıkrasında da yatırım cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu değişikliklerde de ilgili kararda yer alan usullere uyulacağı hükümleri yer almaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkede yatırım harcamalarının ne denli önem arz ettiği, özellikle içinde bulunduğumuz ve hem dünyada hem de ülkemizde ortalığın kasıp kavrulduğu kriz döneminde herkes tarafından bir kez daha anlaşılmıştır. Her ne kadar iktidar partisi mensubu değerli hatipler krizin abartıldığı, ülkemizden “teğet” ya da dokundurarak geçeceği, hatta ekonomik krizin olmadığı ve benzeri gibi ifadelerde bulunsalar da, yaşanan krizin vatandaşlarımızı ciğerinden yaktığını, hatta karnındaki kendi yavrusunu bu dünyaya getirmemek için kendi eliyle öldürttüğünü gözü ve kulağı olan, vicdan sahibi herkes yakından bilmektedir.

Sayısız örneklerin verilebileceği bu olumsuz tablodan en az hasarla kurtulmanın tek yolu ülkemizde gerek kamu gerekse özel sektör yatırımlarının artırılarak üretimin ve dolayısıyla da istihdamın yükseltilmesidir.

Kısaca yatırım, yerli ve yabancı kaynaklardan elde edilen sermayenin mal veya hizmet üretimi amacıyla ayrılan bölümünü ifade etmektedir. Bir işletmede yapılan yatırım sonucu kurulan üretim sisteminin çıktısını oluşturan mal veya hizmetin piyasaya arzı ve pazarlanması sonucunda elde edilen satış gelirleri, hem üretim masraflarının karşılanmasını hem de özel ihtiyaçlar ve yasal vergiler karşılandıktan sonra artan kısmının da tasarruf olarak değerlendirilmesini sağlamaktadır. Ülkenin tüm tasarrufları toplamının mevcut yatırımlara eklenmesiyle de büyüme gerçekleşmektedir. İşte bu faaliyet döngüsünün temeli yatırımdır.

Yeterli düzeyde yatırım yapmayan ve dolayısıyla da üretemeyen bir ülke şu üç temel sorununu asla çözemez:

Birincisi: Vatandaşlar arasındaki soysal barışı sağlayamaz. Bir yanda havyarla kahvaltı yapanlar, diğer yanda ise çöpten ekmek toplayanlar olursa bu ülkede sosyal barışı tesis etmenin yolu mümkün görünmemektedir.

İkincisi: İstihdam artırılamadığı için işsizlik önlenemez.

Üçüncüsü: İhracat yapamadığı için döviz cinsinden borçlarını da ödeyemez.

Günümüzde bu üç temel sorunun da ne yazık ki geçerli olduğu ve AKP İktidarı döneminde giderek arttığı ülkemizde, yapılacak yeni yatırımlara ilişkin harcamaların önemi oldukça fazladır.

Şimdi 2009 yılı yatırım programına ilişkin harcamaların sektörlere göre dağılımına ve son üç yıllık değişimlerine değinerek konuya ilişkin görüşlerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum.

30 Ekim 2008 tarih ve mükerrer 27039 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2009 Yılı Programı verilerine göre toplam yatırım miktarı –milyar TL cinsinden- 2007 yılında 187, 2008’de 223 -yaklaşık- 2009’da da 250 milyar TL kadardır. Bu verilere göre toplam yatırımların gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2007’de yüzde 21,96; 2008’de yüzde 22,38; 2009’da ise yüzde 22,52 olarak öngörülmüş ve kısmi bir artış hedeflenmiştir. Ancak aynı dönemde toplam kamu yatırımlarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payıysa 2007’de yüzde 3,82 iken, 2008’de yüzde 3,80’e, 2009’da da yüzde 3,59’a düşmüştür. Yani yatırım fonksiyonu yaklaşık yüzde 96 oranında özel sektöre bırakılmaktadır. Diğer önemli bir gösterge olan kamu sabit sermaye yatırımlarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı da yukarıdaki değerlere benzer şekilde 2007’de yüzde 3,81 iken, 2008’de yüzde 3,73’e, 2009’da ise yüzde 3,67’e düşmektedir.

Bu verilere göre Hükûmet, gittikçe yatırımdan ve dolayısıyla da üretimden uzaklaşmakta, Türkiye’deki sorunlar yangınının üzerine âdeta körükle giden bir bütçe ve yönetim politikası sergilemektedir.

Kamu sabit sermaye yatırımlarının yıllara ve sektörlere göre dağılımları incelendiğinde, 2009 yılı için en büyük payı yüzde 31’lik bir değerle ulaştırma sektörü almaktadır. Ancak son yıldaki binde 2’lik bir artış bu sektörde geçen yıla göre önemli bir ek yatırımın olmayacağı anlamına gelmekte ve şimdiye kadar birçok ilimizde yetersiz olduğumuz ulaştırma yatırımlarının aynı şekilde devam edeceğini göstermektedir.

Yine, bu, tabii, yüzde 3,6 civarındaki kamu sabit sermaye yatırımlarının yüzde 30’u, bir başka deyişle gayrisafi yurt içi hasılanın yaklaşık yüzde 1’i civarında.

Diğer taraftan, ikinci büyüklükteki tarım sektörünün payı ise 2007’de yüzde 8,6; 2008’de yüzde 8,2; 2009’da ise yüzde 10,8. Bu sektörde biraz artış beklenmekte. Ancak yüzde 3,50’nin yüzde 8’i olduğu dikkate alındığı zaman tarım sektöründe de neredeyse kamu yatırımının olmadığını söylemek çok yanlış bir ifade olmayacaktır.

Diğer bir sektör, eğitim sektörü: Yüzde 11’den yüzde 10,5’e düşmüş.

Enerji sektörü yüzde 10,3’ten yüzde 9,4 ve yüzde 8,7 değerlerine düşmüş. Bir taraftan aynı Hükûmetin Sayın Enerji Bakanı enerjiyle ilgili yatırımları artıracağını ifade ederken, bir taraftan da Sayın Maliye Bakanımız bu rakamlarla bunun olamayacağını göstermektedir.

Sağlık yatırımı, 2007’de yüzde 6,5 iken 2008’de yüzde 6,7; 2009’da da 6,1’e düşmüş. Yine sağlıkta önemli sıkıntıların yaşanacağı bir gerçek.

Madencilikte, yüzde 2,1; yüzde 2,4; yüzde 2,5. Yine fazla bir artış yok.

Konutta, yüzde 1,7 civarında sabit bir durum var.

İmalat sektöründe, yüzde 1,1; yüzde 1,1; yüzde 1,3. Değerli milletvekilleri, yüzde 3,6’nın yüzde 1,3’ü yani binde 3-4 civarındaki bir imalat yatırımını sizin takdirlerinize bırakıyorum. Bu demektir ki önümüzdeki yıl istihdam çok daha büyük sıkıntılı bir döneme girecektir.

Turizmde yok denecek kadar az bir yatırım vardır.

Diğer hizmetler yani iktisadi ve sosyal bazlı hizmetlerde yüzde 28’lerden yüzde 27’ye düşen bir dağılım söz konusudur.

Durum bu olduğuna göre Sayın Bakanım, kamu yatırımda yok demektir. O zaman yapılacak tek şey: Yatırımı özel sektöre yüklediğimize göre, mutlaka özel sektöre İktidarınız döneminde kaldırılmış olan yüzde 18 oranındaki yatırım indirimini tekrar getirmek ve istihdamdaki prim yükünü azaltmak olacaktır. Diğer yandan sektörel destek ve teşvik esasları acil olarak yeniden belirlenmeli ve uygulamaya geçirilmelidir. 2008 yılı sonu, yani üç dört gün sonra sona erecek olan kırk dokuz ildeki teşvik uygulamasının acilen yeniden gözden geçirilmesi, ya devamının sağlanması ya da sektörel bazda yapılacak olan yeni düzenlemeyle bu illere yeniden bu desteğin sağlanması kaçınılmaz görünmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle bütçenin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.

Şahısları adına ilk söz, Konya Milletvekili Özkan Öksüz.

Sayın Öksüz, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 58’inci, 59’uncu ve 60’ıncı hükûmetlerimiz döneminde ekonomik model olarak serbest piyasa ekonomisi modeli uygulanmıştır. Yatırımların büyük bir kısmı özel sektör tarafından yapılıyor. Türkiye özel sektör eliyle kalkınma modelini benimsemiş ve bu yönde ilerlemektedir. Hükûmet olarak özel sektöre her türlü teşvik ve yardımlar yapılmaktadır. Kamu olarak da sağlıkta, adalette, toplu konutta, ulaşımda, savunma sanayisinde, enerjide, KÖYDES ve BELDES alanlarında büyük başarılar sağlanmıştır.

İktidara geldiğimizden beri sağlık sektörüne büyük önem verdik. Bu dönemde bugünkü fiyatlarla 7 milyar 525 milyon yeni Türk lirası kaynak kullanıldı. 1.200 sağlık tesisini halkımızın hizmetine sunduk. Bunun 389’u hastane ve hastane ek binasıdır. Bundan önceki dönemde odasında banyo ve tuvaleti olan hasta yatağı sayısı 10.100 iken bu sayı şu anda 24.500’e ulaşmıştır.

Adalette, 2003 yılından itibaren 111 adet adalet sarayı hizmete sunulmuştur ve 59 adalet sarayı da şu anda yapım hâlindedir ve devam etmektedir. Toplu konutta 336 bin konut yaptık. Bunların 230 binini hak sahiplerine teslim ettik. Bunun yanında TOKİ 445 okul, 439 spor salonu, 324 ticaret merkezi, 263 cami, 74 sağlık ocağı gibi bir sürü tesisler yapıp teslim etmiştir.

Ulaşımda büyük mesafeler aldık. 2003 öncesi bölünmüş yol uzunluğu -otoyol dâhil- 6.101 kilometreyken şu anda 15.359 kilometreye ulaşmıştır. 2009 yılında da 1.700 kilometre hedeflenmekte ve böylece bölünmüş yolda 17 bin kilometreye ulaşmış olacağız.

Ankara-Eskişehir hızlı tren yolu bitti. Ankara-İstanbul hızlı tren yolu da en kısa zamanda bitirilecektir.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Bitmedi Sayın Vekilim bitmedi; Eskişehir’e tren gitmiyor. Yanlış bilgi vermeyin.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Ankara-Konya Hızlı Tren Projesi’ni başlattık. Ankara-Konya arası seyahat bir saat on dakikaya iniyor.

Burada söz açılmışken Konya Mavi Tünel Projesi de birkaç yıl içinde hizmete sunulacaktır.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Esas konuya gel Sayın Vekilim, konuya gel!

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Tünel delme işi başlamıştır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Marmaray’ı hayata geçiriyoruz. Marmaray Projesi kentin büyük ve önemli sorunu olan trafik sorununu çözüyor. Marmaray sadece İstanbul’un iki yakasını değil kıtaları birleştiriyor.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Biraz doğuya kay, doğuya!

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan arasından doğrudan demir yolu hattıyla Bakü-Tiflis-Kars demir yolu inşaatının da yapımına başlamıştır.

Savunma sanayisinde ATAK Projesi’yle helikopterin görev bilgisayar yazılımları ve tasarımını gerçekleştiriyoruz.

ALTAY Projesi’yle fikrî mülkiyeti ve ihracat haklarına tümüyle ülkemizin sahip olacağı ilk millî tasarım tank prototipini gerçekleştiriyoruz.

MİLGEM Projesi’yle ilk millî tasarım savaş gemisinin üretimini gerçekleştiriyoruz.

Enerjide on yedi adet baraj ve hidroelektrik santral projelerinin işlemleri devam ediyor.

2002’de 4.500 kilometre olan doğal gaz dağıtımı bugün, yani 2008 yılında 11 bin kilometreye ulaşmıştır.

2002 yılında 9 şehirde doğal gaz var iken şu anda 63 şehrimize doğal gaz verdik. Bunların hepsi yatırımdır arkadaşlar.

Yenilenebilir Enerji Yasası’nı çıkardık. Türkiye'nin rüzgâr, jeotermal ve güneş haritaları çıkarılarak yatırımcıların hizmetine sunuldu. Nükleer santral yapımına başlanacaktır en kısa zamanda.

KÖYDES ve BELDES projelerini hayata geçirdik. Bu kapsamda, kırsal bölgelerin içme suyu ve yol gibi en temel yapı hizmetlerini karşılamış olduk.

KÖYDES projesiyle bugüne kadar 4,7 milyar YTL, yani 4 katrilyon lira ödenek tahsis edilmiş ve harcanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öksüz, devam edin.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Bu projelerle 6 bin kilometre ham yol, 49 bin kilometre stabilize yol, 62 bin kilometre asfalt yol yapılmıştır.

İçme suyu projeleriyle 11 milyon 800 bin insanımızı suya kavuşturduk. Güneydoğuda bugüne kadar suya kavuşmayan bir sürü insanımız vardır. Bu bölgede 3.483 susuz ünite ve 22.695 suyu yetersiz ünite suya kavuşturulmuştur.

BELDES’te 633 milyon yeni Türk lirası yatırım yapılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yatırımlarımız devam edecektir.

2009 yılı bütçesinin memleketimize hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öksüz.

Şahsı adına Karabük Milletvekili Cumhur Ünal.

Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

CUMHUR ÜNAL (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı gelir bütçesinin 8’inci maddesinde AK PARTİ Milletvekili olarak şahsım adına görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, AK PARTİ İktidarıyla ülkemiz maliyesiyle, ekonomisiyle, eğitimden sağlığa her alanda attığı adımlarla az zamanda hem çok yol almış hem de krizlere karşı dayanıklı bir yapıya bürünmüştür. Bu da elbette akılcı politikalarla ve kararlı uygulamalarla gerçekleştirilmiştir ve bunların hiçbiri bir tesadüf değildir. Ekonomiyi canlı tutacak kamu harcamalarını yapmak, bu harcamaları sağlıklı bir kaynak olan vergilerle finanse etmek, kısacası mali disiplinden ödün vermemek her zaman temel ilkemiz olacaktır. Nitekim, 2009 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı bu düşüncenin yansıdığı bir metin olarak yüce Meclisimize sunulmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere bütçeler devletin harcama ve gelirlerinin belirlendiği mali ve hukuksal düzenlemelerdir; hukuksal olarak millet adına ve yine millet için vergilerin toplanması ve harcamaların yapılması için yetki alınması demektir, ekonomik olarak da bir tahmin ya da başka bir ifadeyle bir öngörü metnidirler.

Bu duygu ve düşüncelerle 2009 yılı bütçesinin ekonomimizin güçlenerek çıkacağı bir yıla ilişkin önemli bir ekonomik ve mali bir öngörü olduğunu ve geçmiş başarılardan hareketle bunu da millet olarak, devlet olarak azimli ve inançlı çalışmalarımızla gerçekleştireceğimize olan inancımızı belirtir, 2009 bütçesinin hayırlı olmasını diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ünal.

Konuşmalar tamamlanmıştır madde üzerinde.

Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, önce size bir soru sormak istiyorum: Sayın Meclis Başkanı yurt dışındaydı, bugün döndü mü efendim?

BAŞKAN – Evet, geliyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Çünkü, yani şu sebeple sormak istiyorum: Biraz önce okuduğunuz Danışma Kurulu kararı 21 Aralıkta gelmişti, burada oylanmıştı. Fakat, şimdi elimize geçen bu Danışma Kurulu kararında, mesela işte, Demokratik Toplum Partisi Grup Başkan Vekili Selahattin Demirtaş salonda yok, CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu yok, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Oktay Vural yok. Zatıaliniz, bilmiyorum, Meclis Başkanına vekâlet ediyor musunuz şu anda?

BAŞKAN – Ediyorum efendim.

Ama, soru sorma hakkınız da yok Başkana efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim?

BAŞKAN – Başkana soru sorma hakkınız yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok mu?

BAŞKAN – Yok efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, ne zaman…

BAŞKAN – Hayır efendim, yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, yani ben bu Danışma Kurulu kararını ibret olsun diye saklayacağım…

BAŞKAN – Saklayın, saklayın efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – …çünkü bugün araştıracağım, Danışma Kurulunun toplantıya davet edilip edilmediğini kayıtlarda araştıracağım.

BAŞKAN – Elden gezdirilmiş, vardır efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Eğer yoksa bu tamamen uydurma bir Danışma Kuruludur.

BAŞKAN – Onu bilemem.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bunu da kamuoyuna aktaracağım ve böyle uydurma Danışma Kurulu olmaz, bunun sorumlusu da siz olacaksınız.

İkincisi, ben konuyla ilgili sorularımı soruyorum: Şimdi, Sayın Başkan, benim ilimde ciddi bir yatırım yok. Bu sene üniversite kurulma kararı alındı.

BAŞKAN – Bana mı soruyorsunuz yine?

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sayın Başkan, saati çalıştırın.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yatırımla ilgili soruyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Bana mı soruyorsunuz? “Sayın Başkan” dediniz de onun için diyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, siz aracılık yapacaksınız efendim.

BAŞKAN – Ha oldu o zaman.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Aracılık yapın, orada niye oturuyorsunuz?

BAŞKAN – Onu demediniz efendim, onu demediniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, Başkana hitap ediyorum, Bakana hitap edecek hâlim yok ki.

BAŞKAN – Öyle mi?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Diyorum ki ilimizde üniversite kuruldu, öğrenci yurdu yok efendim.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, sorularımız var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – 1) Bu öğrenci yurdu ne zaman yapılacak?

2) Bizim ilimizde Karayolları teşkilatı çok zayıf. Bizim ilimizin Pertek ilçesinde çok önemli Keban Barajı yapıldı. Keban Barajı’nda çok ciddi bir enerji üretiliyor, Türkiye yararlanıyor ama bir köprü yok. Bu köprü ne zaman yapılıyor?

3) Pülümür yolu, bundan daha önce çeşitli vesilelerle söyledim…

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, bize sıra gelmiyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir Münih Belediye Başkanı geldi dedi ki: “Ben otuz beş sene önce geldim, bu Pülümür-Erzincan arasındaki yol stabilize yoldu toza boğuldum, yine boğuldum.” Ben bunu birkaç defa söyledim. Bu Pülümür yolunu asfaltlama işi ne zaman yapılacaktır? Ayrıca Tunceli ilinde…

BAŞKAN – Başka soru soran da var efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim?

BAŞKAN – Başka sorular da var.

KAMER GENÇ (Tunceli) – E tamam, ben bitireyim de ondan sonra onlar sorsunlar. Nasıl olsa…

Ayrıca Tunceli ilinde köy yolları asfaltsız, köy içme suları yok. Şimdi, bunlar ne zaman yapılacak? Burada çıkıp da böyle çok yiğitlik yapan arkadaşlarımız buyursun gelsinler, gidelim. Tunceli’de ilçe yollarımız, asfaltsız, çok kötü. Nahiye yollarımızda asfalt yok. Bir de çok önemli: İçme suları yok. Köydeki ulaşım çok kötü vaziyette. Bunları ne zaman yapacaksa Sayın Bakan söylesin efendim.

BAŞKAN – Sayın Yeni, buyurun.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkanım, bugün Şırnak’ta şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Yaralılara acil şifalar diliyorum ve katilleri, canileri destekleyenleri nefretle kınıyorum. Bunları kınamayanları da kınıyorum.

Başka bir sorum yoktur.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yeni.

Sayın Bayramoğlu

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Özellikle 2008 yılı içerisinde elektrik dağıtım işinde özel sektör payı yüzde 2 civarındaydı. 2008 yılında yapılan genel özelleştirmeyle bu oran yaklaşık yüzde 24’e kadar çıkarıldı. Bu önemli bir gelişme tabii ki hem kaynak olarak hem de verimlilik açısından. Bugün itibarıyla elektrik dağıtım ihalelerinde 2009 yılı içerisinde ne tip bir plan düşünüyorsunuz? Genel dağıtım işlerinin özelleştirilmesinin bu anlamda ne zaman bitirilmesi hedefleniyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bayramoğlu.

Sayın Demir…

OSMAN DEMİR (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanıma ben de şunu sormak istiyorum: 2009 yılı bütçesinde transfer kaleminin büyüklüğü göze çarpmaktadır. Transfer kaleminin içerisinde hangi alt kalemler bu rakamı bu kadar büyük bir boyuta ulaştırmaktadır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Demir.

Sayın Güvel

HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sayın Bakan, Adana’da Maliyeye borçlu mükellef sayısı nedir? Bu mükelleflerin borç miktarı ne kadardır? Adana’da Vergi Barışı Projenizden yararlanmak için kaç mükellef müracaat etmiştir? Bunun borçlu sayısına oranı nedir? Bu uygulama amacına ulaşmış mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Güvel.

Sayın Aydoğan

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bu demir yollarıyla ilgili, Ankara-İzmir arasında 9 Eylül ve Mavi Tren’in Ankara’dan Balıkesir’e, Balıkesir’den Ankara’ya on-on iki saat süreyle gittiğini yaşıyoruz. Biraz önce konuşmacının ifade ettiği gibi, bu hızlı trenler Balıkesir’i de kapsayacak mıdır?

Bir diğer sorum KÖYDES’ten ayrılan yatırımlarla ilgili. Balıkesir ilinde ve birçok ilimizde olduğu gibi şu anda yaşadığımız kış mevsiminde ulaşılması zor hâle gelen stabilize yolların önümüzdeki dönemde yapılması düşünülmekte midir? KÖYDES bütçesinden su, kanalizasyon ve yollarla ilgili ne kadar bütçe ayrılmıştır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Köse, süre kalmadı size, iki dakika süremiz var.

Buyurun Sayın Bakanım.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, bu soruların hepsine yazılı olarak cevap vereceğim.

BAŞKAN – O zaman, Sayın Köse, buyurun, sorunuzu sorabilirsiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, doğal gaz ve elektrik maliyetleri sanayicinin en büyük gideridir. Üretimin ve istihdamın devamı açısından nakit zorluğu çeken sanayicinin doğal gaz ve elektrik bedellerini yirmi dört aya kadar taksitlendirme yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Görüşmeler tamamlanmıştır efendim.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum. (AK PARTİ sıralarından “Geç kaldı.” sesleri)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Geç kaldı Sayın Başkan.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı mı istediniz?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler…

Evet, 2 kâtip üye arasında anlaşmazlık var, elektronik cihazla oylama yapacağız.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Toplantı yeter sayısı olması gerekiyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum efendim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Pusulalara gerek kalmadı efendim. Karar yeter sayısı vardır, kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 22.08

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 22.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 36’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

Biraz evvel aldığımız karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

3.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

4.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü’nün Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

5.- Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü'nün; Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/21) (S. Sayısı: 314) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Komisyon raporu 314 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen?

Gruplar adına yok.

Şahısları adına, Rize Milletvekili Ali Bayramoğlu.

Sayın Bayramoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika Ali Bey.

                              

(x) 314 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 314 sıra sayılı kanunun geneli üzerinde şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümleri -ki, aynı zamanda içeriğinde 2’nci ve 5’inci maddeleri- dikkate alındığında Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’a ve bu Kanun’a istinaden çıkarılmış olan Bakanlar Kurulu kararlarına aykırı fiiller 1/1/2009 tarihi itibarıyla yaptırımsız kalacağından, söz konusu boşluğun doldurulması amacıyla 30/03/2005 tarihli ve 5327 sayılı Kabahatler Kanunu’nda benimsenen yaptırım rejimine uydurulması ve bir sistem düzenine geçilmesi gerekiyor.

Bu kanunla bundan sonra tüm boşluklar doldurulmuş olacak ve Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu bütüncül bir anlayışla mevzuata uyumlaştırılmış olacaktır.

Bu nedenle, bütçe gibi çok yoğun bir çalışma programının içerisinde bulunduğumuz bugünlerde gecenin bu saatinde bu kanuna destek vermek amacıyla şu çatı altında bulunan bütün değerli arkadaşlarıma teşekkür ediyor, kanunun gerek mali piyasalar gerekse kambiyo rejimi açısından hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayramoğlu.

Şahısları adına ikinci söz Siirt Milletvekili Yılmaz Helvacıoğlu’na ait.

Sayın Helvacıoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 314 sıra sayılı kanunun geneli üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu nedenle hepinize saygılar sunuyorum.

Konuşmama başlamadan evvel öncelikle bugün Cizre’de şehit olan askerlerimize rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

26/09/2004 tarih ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümleri karşısında Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’a ve bu Kanun’a istinaden çıkarılmış olan Bakanlar Kurulu kararlarına aykırı fiiller müeyyidesiz kalacağından söz konusu boşluğun doldurulması amacıyla madde hükmünün 30/03/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nda benimsenen yatırım rejimine uydurulması gerekmiştir. Bu nedenle böyle bir değişiklik yapılmasına zaruret hasıl olmuştur.

Bu nedenle, değişiklik yapılmasından dolayı kanunun hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Helvacıoğlu.

Başka konuşmacı olmadığından soru-cevaba geçiyoruz.

Sayın Yeni, buyurun, ilk soru sizin efendim.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, soru sormuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, tabii, gecenin bu saatinde getirilen bu kanunla Türk maliyesine ne kadar bir külfet getirildiği belli değil. Bir defa, 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’na göre verilen cezaların niteliği değişiyor. Buna göre, adli para cezası idari para cezasına dönüştürülüyor ve ceza kesme yetkisi idareden alınıyor cumhuriyet savcılarına veriliyor.

Şimdi, evvela birinci husus şu: Şu anda bu kanuna göre idarenin kestiği idari para cezası olarak kaç lira vardır? Bunlar hangi uyuşmazlık safhasındadırlar?

Tabii şimdi bize “Buna yazılı cevap vereceğiz.” diyorlar ama bana göre şimdi bu kanun yürürlüğe girdiği takdirde bütün daha önce kesilen adli para cezaları idari para cezasına döneceği için otomatikman bunların hepsi kalkacak. Yer ne? Cumhuriyet savcılarına bu yetki geçtiği için cumhuriyet savcıları yeniden idari para cezalarını kesecek ve bu suretle de işte, gümrük kaçakçılığı yapmış, hayalî ihracat yapmış, devletin hazinesini milyarlarca lira zarara uğratmış olan birtakım kişiler…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yirmi dakika süre var Sayın Başkan!

BAŞKAN – Efendim, çok soru soran var, onların sırası.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim yedi dakika var!

BAŞKAN – Yedi dakika olur mu… Zaman kalırsa vereceğim size.

Buyurun Sayın Bayramoğlu.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, özellikle kambiyo rejimiyle ilgili bir eksiklik var zannediyorum. O konuyla ilgili de zaten bir önerge hazırlandı. O önergeyle ilgili aslında ben soru soracaktım ama şimdi, az evvel grup başkan vekillerim gösterince “Bir eksiklik olarak telafi etmeyi düşünüyor musunuz?” diye soracaktım. İnşallah önergeyi kabul ettiğimizde telafi edilmiş olacak.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Hıdır, buyurun.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sayın Bakanım, iki seneden bu yana Türkiye, AK PARTİ döneminin paralarından altı sıfırı kaldırmanın mutluluğunu yaşıyor, ancak Meclis konuşmalarımızda da, esnafın alışverişinde de “YTL” ve “TL” sürekli birbiriyle karışıyordu. 1 Ocak itibarıyla artık “YTL”nin “Y”sine veda ediyoruz, sadece Türk lirası kalıyor. Bu Türk lirasına geçişin Türkiye Cumhuriyeti’ne maliyeti ya da kazancı ne kadar olacaktır?

Arz ederim. Sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Hıdır.

Sayın Türkmenoğlu, buyurun.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Evet, Sayın Başkanım, ben de bu kanunun hayırlı olması temennisinde bulunuyorum.

Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’da yapılan değişiklikle ilgili, burada genel gerekçeler içerisinde “Verilecek idari para cezası, yurda getirilmesi gereken paranın yüzde 2,5’undan fazla olamaz.” cümlesi eklenmiştir. Bu cümlenin biraz daha açılması hususunda Sayın Bakanımdan bir ricam var.

Ben de teşekkür ediyorum. Hayırlı olsun kanunumuz.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın Yemişci, buyurun.

TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Daha önce YTL’ye geçtiğimizde vatandaşların buna uyumda zorluk yaşamadığını gördük. Bundan sonra, yılbaşından sonra yeniden TL’ye geçişte herhangi bir zorluk yaşanıp yaşanmayacağını öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yemişci.

Sayın Yeni, buyurun.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Bakanım, Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun konuşulduğu zaman rahmetli Özal’ı anmadan geçemeyeceğiz. O dönemde başlatılan bu düzenlemeler, her geçen gün, altı sıfırı atmamız sebebiyle de artarak devam ediyor, demek ki Türk parasının kıymeti her gün artıyor.

O bakımdan, emeği geçenleri kutluyorum. Tebrik ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yeni.

Sayın Bakan, yazılı mı cevap vereceksiniz?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Efendim, bunların çoğuna yazılı cevap vereceğim. Yalnız, Sayın Yemişci’nin suali çok açık.

Vatandaşımız YTL’den TL’ye geçişte hiçbir sıkıntı çekmeyecektir. Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Diğer hususları yazılı olarak cevaplandıracağız.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, o zaman, ben sorularımı sormadım, devam edeyim.

BAŞKAN – Evet, vakit kaldı, girebilirsiniz.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, tabii, biliyorsunuz, bu para cezaları şu anda, dediğim gibi, bir kısmı kesilmiş, yani bu para cezasını gerektiren suçu işleyenlere verilen cezaların büyük bir kısmı yargıda şimdi. Bu yargıda, bir kısmı da tabii belki zaman aşımı süresini doldurmak üzere. Bu para cezasını kesme yetkisini idareden alıp savcılığa verince, o idarenin kestiği para cezaları otomatikman, yetkisizlik nedeniyle terkin edilmiş olur. Dolayısıyla cumhuriyet savcıları da bunları zaman aşımı içinde kesmedikleri takdirde, bu arkadaşlarımız -gümrük kaçakçılığı yapmışlardır, hayalî ihracat yapmışlardır- bu cezalardan kurtulacaktır.

Ayrıca, Kanun’da “Ancak verilecek idarî para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde ikibuçuğundan fazla olamaz.” deniliyor. Eskiden böyle bir sınırlama yoktu. Yani, para cezası kaçırılan eşyayla paralel olarak kesiliyordu, yüzde 5’ine kadar kesiliyordu ve belli sınırlama yoktu.

Sonra, bu yeni getirilen teklifle, mükerrerlik hâlinde, mükerrer olarak kesilen para cezalarının… Fiilin mükerrer olarak işlenmesi hâlinde para cezası 2 misli olarak kesiliyordu, bu da kaldırılmıştır. Yani, getirilen bu kanun teklifiyle görülüyor ki, yıllardır bu salonda şahit olduğumuz bir durum var, birtakım gümrük kaçakçıları, vergi kaçıranlar, hayalî ihracat yapanlar, böyle son saniye verilen kanunlarla, işte birilerini rahatlıkla bu cezalardan kurtarmak için getirilen kanunlardır. Bunlar korsan tekliflerdir. Devletin bu kanunla kaç lira zararı olduğunu öğrenmek istiyorum. Kaç lira zarara uğrayacak?

Şimdi, tabii bunları inkâr edecekler, ama bir sene sonra ben bunun hesabını soracağım. Şimdi, özellikle “Yazılı cevap vereceğim.” diyorlarsa muhakkak yazılı da cevap versinler.

Sayın Başkan, Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’na göre idarenin bugüne kadar yaptığı bütün işlemler, yani yapılan para cezaları keenlemyekün addediliyor, yeni bir sistem getiriliyor ve bu yeni sistemde de hâlihazır kesilip de tahsil edilmeyen paralar maalesef siliniyor. Bunun da kamuoyunca bilinmesini istiyorum ve sorularıma da cevap istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Helvacıoğlu, buyurun.

M.YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Bakanım...

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Süre bitti efendim.

BAŞKAN – Sisteme girdiği ve son olduğu için söz verdim. Sayın Bakan da yazılı cevap vereceği için…

Sorabilirsiniz sorunuzu.

M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Bakanım, Türk parasının alım gücünü korumak için ekonomimizin güçlü ve stabil olması gerekmektedir. Sürdürmekte olduğumuz ekonomik tedbirler devam edecek mi? Açıklamanızı rica ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Helvacıoğlu.

Sayın Bakan, yazılı mı cevap vereceksiniz?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Açıklamamda fayda var.

Para cezasını zaten cumhuriyet savcısı veriyordu. Aynı kanunda yine cumhuriyet savcısı verecek. Değişen bir şey yoktur. Af diye bir şey söz konusu değildir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakan bilmiyor. Kabahatler Kanunu’nu bilmiyor Bakan.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) –Sadece şekil değişiyor, adı değişiyor. Ağır para cezasının adı idari para cezası oluyor. Bundan ibarettir.

Bunu özellikle yüce Meclise arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, 5326 sayılı Kabahatlar Kanunu’na göre…

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRK PARASININ KlYMETİNİ KORUMA HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1- 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"MADDE 3- Bakanlar Kurulunun bu Kanun hükümlerine göre yapmış bulunduğu genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden kişi, üçbin Türk Lirasından yirmibeşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.

Fiil, 1 inci maddede yazılı kıymetlerin izinsiz olarak yurttan çıkarılması veya yurda sokulması mahiyetinde ise, 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümlerine göre suç veya kabahat oluşturmadığı takdirde kişi; eşya ve kıymetlerin rayiç bedeli kadar, teşebbüs halinde bu bedelin yarısı kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.

Her türlü mal, kıymet, hizmet ve sermaye ithal ve ihraç edenler veya bu işlere aracılık edenlerden bu işlemlerinden doğan alacaklarını 1 inci maddeye göre alınan kararlardaki hükümlere göre ve bu kararlarda tayin edilen süreler içinde yurda getirmeyenler, yurda getirmekle yükümlü oldukları kıymetlerin rayiç bedelinin yüzde beşi kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. İdarî para cezasına ilişkin karar kesinleşinceye kadar alacaklarını yurda getirenlere, birinci fıkra hükmüne göre idarî para cezası verilir. Ancak, verilecek idarî para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde ikibuçuğundan fazla olamaz.

İthalat, ihracat ve diğer işlerinde döviz veya Türk Parası kaçırmak kastıyla muvazaalı işlemlerde bulunanlar, yurda getirmekle yükümlü oldukları veya kaçırdıkları kıymetlerin rayiç bedeli kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. Bu fiilin teşebbüs aşamasında kalması halinde verilecek ceza yarı oranında indirilir.

Bu kabahatlerin bir tüzel kişinin yararına olarak işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişiye de aynı miktarda idarî para cezası verilir.

Kabahatin konusunu yabancı para oluşturması halinde, idarî para cezasının hesaplanmasında fiilin işlendiği tarih itibarıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının bu paraya ilişkin "döviz satış kuru" esas alınır.

Bu madde hükmüne göre idarî para cezasına karar vermeye Cumhuriyet savcısı yetkilidir."

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz istemi? Yok.

Şahısları adına, Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu.

Sayın Türkmenoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’daki değişikliğin Meclisimize, ülkemize, milletimize hayırlı olması temennisiyle hepinize saygı ve sevgi sunuyorum. Hayırlı akşamlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türkmenoğlu.

İkinci söz, Artvin Milletvekili Ertekin Çolak…

Sayın Çolak, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum ve bu kanunun milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çolak.

Sayın milletvekilleri, soru sorma işlemine geçtik ama soru soran arkadaşımız yok.

Madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 314 sıra sayılı yasa teklifinin 1. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 1567 sayılı Kanunun 3. maddesinin 4. fıkrasında öngörülen “rayiç bedeli kadarı” ibaresinin “rayiç bedelinin iki katı kadarı” biçiminde değiştirilmesini arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

T.B.M. Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 314 sıra sayılı yasa teklifinin 1. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 1567 sayılı kanunun 3. maddesinin 3. fıkrasının son cümlesinin fıkra metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN – Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 314 Sıra Sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1 nci maddesi ile değiştirilen 1567 Sayılı Yasanın 3. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

          Hakkı Suha Okay                           İsa Gök                       Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                  Ankara                                    Mersin                                    Malatya

                Ali Koçal                                                                                Akif Ekici

               Zonguldak                                                                                Gaziantep

"Madde 3- Bakanlar Kurulunun bu Kanun hükümlerine göre yapmış bulunduğu genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden kişi, üçbin Türk Lirasından yirmibeşbin Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.

Fiil, 1 inci maddede yazılı kıymetlerin izinsiz olarak yurttan çıkarılması veya yurda sokulması mahiyetinde ise, 21/3/2007 tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümlerine göre suç veya kabahat oluşturmadığı takdirde kişi; eşya ve kıymetlerin rayiç bedeli kadar, teşebbüs halinde bu bedelin yarısı kadar idarî para cezası ile cezalandırılır.

Her türlü mal, kıymet, hizmet ve sermaye ithal ve ihraç edenler veya bu işlere aracılık edenlerden bu işlemlerinden doğan alacaklarını 1 inci maddeye göre alınan kararlardaki hükümlere göre ve bu kararlarda tayin edilen süreler içinde yurda getirmeyenler, yurda getirmekle yükümlü oldukları kıymetlerin rayiç bedelinin yüzde beşi kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. İdarî para cezasına ilişkin karar kesinleşinceye kadar alacaklarını yurda getirenlere, birinci fıkra hükmüne göre idarî para cezası verilir. Ancak, verilecek idarî para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde ikibuçuğundan fazla olamaz.

İthalat, ihracat ve diğer kambiyo işlemlerinde döviz veya Türk Parası kaçırmak kastıyla muvazaalı işlemlerde bulunanlar, yurda getirmekle yükümlü oldukları veya kaçırdıkları kıymetlerin rayiç bedeli kadar idarî para cezasıyla cezalandırılırlar. Bu fiilin teşebbüs aşamasında kalması halinde verilecek ceza yarı oranında indirilir.

Bu kabahatlerin bir tüzel kişinin yararına olarak işlenmesi halinde, ilgili tüzel kişiye de aynı miktarda idarî para cezası verilir.

Kabahatin konusunu yabancı para oluşturması halinde, idarî para cezasının hesaplanmasında fiilin işlendiği tarih itibarıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının bu paraya ilişkin "döviz satış kuru" esas alınır.

Hükmolunacak idari para cezasına, suç tarihi ile tahsil tarihi arasındaki süreler için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında, para cezası ile birlikte tahsil olunmak üzere, gecikme faizi uygulanır. Gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirleri nazara alınmaz.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçların tekerrürü halinde verilecek cezalar iki kat olarak hükmedilir.

Bu madde hükmüne göre idarî para cezasına karar vermeye Cumhuriyet savcısı yetkilidir."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, efendim, bu verilen önergede… benim önergemde aykırılık vardır. Çünkü ben burada üçüncü fıkranın bir bendinin çıkarılmasını istiyorum. Şimdi, bahsedilen önergede…

BAŞKAN – Efendim, Kanunlar Dairesi o şekilde göndermiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika… Rica ediyorum. En aykırı önerge diyorsunuz da, eğer siz bu önergeyi işleme koyduğunuz zaman diyeceksiniz ki bu kabul edildi, senin önergeni işleme koymayacağız.

BAŞKAN – Önergeyi kabul ediyor musunuz efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ama rica ediyorum, ben size doğrusunu söylüyorum. Siz yine dediğinizi yapın.

BAŞKAN – Ben Kanunlar ve Kararlar Dairesinin getirdiği şeye riayet ederim efendim, onlara güveniyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, burada Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği bir önergeyi…

BAŞKAN – Onlar yanlış yapmazlar efendim.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, izninizle iki cümle söylemek istiyorum. Önergeyle esasta 6183 sayılı Kanun’da olan ve Kabahatler Kanunu’ndan 6183 sayılı Kanun’a yapılan bir atıf buraya alınmıştır. Tereddüde meydan vermemek için böyle bir düzenleme yapılmıştır. Esasında faydalı olacağını da düşünüyorum. Bu bakımdan, Komisyonumuzun toplantı yeter sayısı da vardır ve önergeye katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim önergem daha aykırı önerge, benim önergemi daha önce işleme koymanız lazımdı.

BAŞKAN – Efendim itirazınız…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Çünkü ben orada metinden çıkarılmasını istiyorum. Sırf bizim önergemizi işleme koymamak için…

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

4. fıkradaki değişiklik ile anlaşılmayan ve önceki kanunda kambiyo işlemleri denilmek suretiyle açık halinin tekrar uygulama kolaylığı sağlamak amacı ile korunması hedeflenmiştir ve kambiyo işlemleri metni maddeye eklenmiştir.

6. fıkradan sonra gelmek üzere yapılan değişiklik ile İdari Para Cezalarının kesinleşmesi ile tahsili arası uzun zaman alacağından ve tahsil edilecek cezanın Türk Parası cinsinden hesaplanacağından Türk Parasındaki değer kaybından oluşacak kaybının önlenmesinin gerekliliği ve Kabahatler Kanununda özel bir hüküm bulunmamasından dolayı işbu özel kanunda gecikme faizi uygulamasının gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır

Yapılan değişiklik ile cezanın caydırıcılığı ve 1567 sayılı yasa uygulamasında görülen tekerrür uygulamasının yararlı olması karşısında, kabahatler kanununda ise tekerrürün yer almamasından dolayı özel kanunda uygulamada olması amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Az önce kabul ettiğimiz önerge maddenin tamamını değiştirmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın yanlış yapıyorsunuz. Benim verdiğim önergede… Burada bir sınırlama getirmiş.

BAŞKAN – Maddenin tamamı değişmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, rica ediyorum. Şimdi, bu maddede CHP’nin verdiği önergede iki fıkra eklenmesi öngörülüyor. Ben mevcut maddede “Ancak, verilecek idari para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde iki buçuğundan fazla olamaz.” Bu bir sınırlama getirmiş. Ben bu metnin madde metninden çıkarılmasını istiyorum. En aykırı önerge bu efendim. Ama tabii ki sizin keyfinize ben bir şey diyemem.

BAŞKAN – Bu önerge tamamıyla maddeyi değiştiriyor, sizinki fıkra değiştiriyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama efendim, yaptığınız uygulama çok yanlış.

BAŞKAN – Diğer iki önergeyi işlemden kaldırıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İşte tabii ki, beni konuşturmamak için her türlü hileye başvuruluyor. Maalesef, siz de buna vasıta oluyorsunuz.

BAŞKAN – 1’inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunun 4 ve 5 inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – Gruplar adına söz istemi yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben varım efendim. (AK PARTİ sıralarından “Sen grup musun?” sesi)

BAŞKAN – Şahsı adına…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tabii, ben burada en büyük partiyim be! Bu memleketi koruyan en büyük parti benim.

BAŞKAN – …Samsun Milletvekili Ahmet Yeni.

Sayın Yeni, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi bu gece, bu saatte saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

2’nci maddenin hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum tekrar.

Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yeni.

Şahsı adına ikinci söz Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır’ın.

Sayın Hıdır, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; Türk parasının değerini koruma tasarısının 2’nci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Ülkemizde çok uzun yıllar boyunca enflasyon artmış. Sıfırları artmış para yüzünden, gerek Merkez Bankası paraları basmaya yetişemediği gibi gerekse diğer kurum ve kuruluşlar bu çok sıfırlı paranın getirdiği güçlükleri yaşamıştır. 2’nci maddeyle ve bu yasanın tamamıyla yılbaşından itibaren Türk lirasına geçiyoruz.

Türk liramızın ülkemize, milletimize ve devletimize hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Hıdır.

Madde üzerinde soru işlemi yok.

Bir adet önerge vardır, okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 314 sıra sayılı yasa teklifinin 2. maddesinin teklif metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Kamer Genç

                                                                                                                  Tunceli

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Toplantı yeter sayımız vardır, katılıyoruz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, yok efendim. Toplantı yeter sayısı yok. O kadar cehalet olmaz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Arkadaşlar, sayar mısınız. Bir dakika, sayacaklar, hiç telaş etme.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, kaç kişi var orada?

BAŞKAN – Kaç üyeniz var?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – 25 üyemiz var, toplantı yeter sayısı 9 kişi.

BAŞKAN – Üçte 1’iniz var değil mi?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Tabii efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet katıldığı için gerekçe okunmuyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Komisyon üyeleri ayağa kalksın, ben tanımıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Efendim, katılıyorlar, okutmayacağım gerekçeyi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, gerekçeyi okutmadınız.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, oyumun rengini belirtmek üzere aleyhte söz istiyorum efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Aleyhte söz alındı efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kim aldı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Aldılar arkadaşlar.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, aleyhte oyumun rengini belirtmek üzere söz istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Madde üzerinde mi?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Aleyhte efendim.

BAŞKAN – Tamam, en son söz veririz size, tamam.

Maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Gruplar adına söz istemi yok.

Şahısları adına ilk söz Siirt Milletvekili Yılmaz Helvacıoğlu’na ait. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 314 sıra sayılı…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Beni burada konuşturmamak için… Neyse, tutumunuz hakkında söz istiyorum. Ben bu Danışma Kurulunun ne kadar sahtekârca hazırlandığını söyleyeceğim.

BAŞKAN – Sizi davet ettim, gelmediniz. Tutumumu orada anlatırdınız gelseydiniz.

M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Devamla) – …kanunun ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Halk size sorar, sorar!

BAŞKAN – İkinci konuşmacı Van Milletvekili Kerem Altun.

Sayın Altun, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KEREM ALTUN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

314 sıra sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, bu teklifle mevzuatımızda var olan boşluk doldurulacak ve Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu bütüncül bir anlayışla mevzuata uyumlaştırılacaktır.

Hayırlı olması temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Soru soracağım efendim, giremiyorum Sayın Başkan. Soruya giremiyorum, soru soracağım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Girmezsen soramazsın.

BAŞKAN – Ben ne yapayım giremiyorsanız? Ben mi geleyim orada gireyim ya! Allah Allah ya! Giremiyormuş ya! (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Soru soracağım Sayın Başkan.

AHMET YENİ (Samsun) – Parmağı eskimiş, parmağı!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan soru soracağım.

BAŞKAN – Evet, 3’üncü maddeyi oyluyorum efendim: Kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, soru soracağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan soru soracağım.

BAŞKAN – Yok efendim, isminiz yok, ben yaratacak mıyım burada şimdi! Ne yapayım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim giremiyorum… Soru soracağım diyorum.

BAŞKAN – Yok işte! Gel bak!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok ama giremiyorum efendim.

BAŞKAN – Gel bak, varsa o zaman… Gel buraya… Gelir misin…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim?

BAŞKAN – Gel bak, varsa kabul edeyim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim “Giremiyorum.” dedim size.

BAŞKAN – Ne yapayım giremiyorsan ya! Yani giremiyorsun diye ne yapayım ben. Allah Allah ya!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sizin göreviniz eğer bunu şey etmekse…

BAŞKAN – 4’üncü maddeyi okutuyorum efendim.

MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Gruplar adına söz istemi? Yok.

Şahısları adına ilk söz Gümüşhane Milletvekili Kemalettin Aydın’a aittir.

Sayın Aydın, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 314 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’nun bütüncül bir anlayışa, mevzuata uyumlaştıracak olan bu değişikliğin hayırlı olmasını diler, emeği geçen Komisyon üyesi ve diğer bütün yetkililere teşekkür eder, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Tokat Milletvekili Osman Demir.

Sayın Demir, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 314 sıra sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz aldım.

4’üncü madde yürütme maddesidir ve Bakanlar Kurulu tarafından yürütülecektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Var efendim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Var mı, nerede? Girmemişsin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Girdim, yanıyor.

BAŞKAN – E gel göster. Gel göster, varsa, tamam, bak kabul ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan niye yanıyor o zaman?

BAŞKAN – Varsa kabul edeceğim ama yoksa salonu terk eder misiniz o zaman?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye yanıyor o zaman?

BAŞKAN – Salonu terk eder misiniz o zaman? E gel bak.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yoksa oylayın Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Girdim, yanıyor… Böyle bir şey olur mu yani!

BAŞKAN – Ben ne yapayım? Yok kardeşim, ben şimdi olmayan bir şeye nasıl el basacağım? Nasıl basayım, size söz vereyim, nasıl mikrofonunuzu açayım?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu niye yanıyor öyleyse?

BAŞKAN – E yanmıyor burada, gel bak. Bakın arkadaşlar, var mı? Bakın “C. Ünal” diye bir isim çıkmış, “C. Ünal” kim?

CUMHUR ÜNAL (Karabük) – Benim.

BAŞKAN – Cumhur Ünal.

Ben ne yapayım ya? Var mı arkadaşlar, var mı? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Sayın Genç, ben hakkınızı yemem, hakikaten isminiz burada olsa, samimi olarak söylüyorum, veririm, çekineceğim bir taraf yok. Yani konuşmanızdan çekinmiyorum ben, veririm söz ama yok isminiz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, yoksa oylama yapın.

BAŞKAN – Ben ne yapayım peki ya? Böyle bir usul var mı yani? O zaman herkes kalksın benden söz istesin.

Peki, açın mikrofonunuzu, vereyim. Yok isminiz, yine yok, açın vereyim. İnanmıyorsunuz siz ya!

KAMER GENÇ (Tunceli) – 179 var efendim.

BAŞKAN – 179 sizin isminiz mi? Gel bak ne yazıyor burada? Bakanlara ayrılan şeye siz basıyorsunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, hakikaten bugün tarihin ibret alacağı bir Türkiye Büyük Millet Meclisi oturumunu izliyoruz.

BAŞKAN – Doğrudur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben çok utanç duyuyorum. Yani, şimdi Türkiye hazinesinden kaçakçılık yapan insanlara af getiren böyle bir kanunun bu saatlerde -halk bizi dinliyor, Türk halkı bizi dinliyor- milyarlarca, hatta trilyonlarca, gümrük kaçakçısının, hayalî ihracatçının vergi cezalarını affetmek için seferber olan bir iktidar partisine karşı bu kanunun bu kadar, beni de susturmak suretiyle geçirilmesini kınıyorum! Bir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yalan söyleme!

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan soru sorma sırası…

KAMER GENÇ (Tunceli) – İkincisi: Bu kanunda o kadar değişik şeyler getirildi ki, yani şimdi bugüne kadar 2007’den beri burada Parlamentodayız. Hiçbir kanunda bu kanunun burada görüşülmesini engellenmek için gösterilen hileli çaba gösterilmedi. Şimdi ne var Sayın Başkan? Kimin malını kimden kaçırıyoruz? Burada ben çıkıp da beş dakika konuştuğum zaman…

BAŞKAN – Dinler misiniz beni.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Türkiye Cumhuriyeti devletinin menfaatini koruyan bir insan olarak…

BAŞKAN – Dinler misiniz…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Suç mu işliyorum?

BAŞKAN – Hayır, suç işlemiyorsunuz. Dinler misiniz beni.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim dinleyeyim.

BAŞKAN – Bu kanun teklifini bir tek grup vermedi. Dört tane, Meclisi temsil eden gruplar verdi.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Var mı? Yok öyle bir şey efendim.

BAŞKAN – Var efendim Danışma Kurulu kararında.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim yok. Teklifin üzerinde, bakın…

BAŞKAN – Danışma Kurulu kararında var efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, teklif kimin tarafından verilmiş? Hakkı Köylü tarafından verilmiş.

BAŞKAN – Olabilir, ama Danışma Kurulunda kabul edildi efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Danışma Kurulu başka teklif başka.

Sayın Başkan, sen…

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, süreyi başlatın, sorularımızı alın.

BAŞKAN – Devam edin siz, devam edin. Ben biliyorum ne yaptığımı, siz devam edin.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, beni konuşturmamak için her türlü hile yapılıyor burada. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, sorularımız var.

BAŞKAN – Hiçbir hile yok efendim. Herkes hakkını kullanıyor.

BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, süreyi başlatır mısınız?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir Meclis Başkanı olarak, sizin bir parlamenterin burada konuşturulmaması için yapılan bu kadar hileli davranışlara el koymanız lazım.

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, soru…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir şey olur mu yani, böyle bir şey olur mu! Efendim, o zaman burada ben halkın hakkını nasıl koruyacağım?

AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, süre…

KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Biz de soru soracağız.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Efendim süre…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, süre doldu.

BAŞKAN – Şimdi siz soru için mi açtınız? Niçin açtınız mikrofonu?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tabii soru soracağım.

BAŞKAN – Peki, sor sorunu bakalım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, ben soruyorum.

BAŞKAN – Sor bakalım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, buradaki bu yüzde 5 sınırlamayı niye getirdiniz? Onu söylüyorum. Bu 3’üncü maddede eski Kanun’da “Ancak, verilecek idari para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde iki buçuğundan fazla olamaz.” Niye böyle yüzde 2,5 gibi bir sınırlama getirdiler? Bu sınırlamayı getirmekle devlet hazinesine getirilen yükü izah etsinler! Burada her şeyi inkâr ederek devletin hazinesini talan edenlere niye siz gerekli müsamahayı gösteriyorsunuz Sayın Başkan! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Süre doldu, süre doldu…

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Süre doldu efendim. Beş dakikaydı, bitti.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, cevap verecek misiniz?

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Evet.

BAŞKAN – Komisyon da cevap verebilir, siz de verebilirsiniz.

ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar) – Komisyon da cevap verebilir, ben de cevap verebilirim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Geniş cevap verin.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Ben cevap vereyim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, kimse bir şey bilmiyor ki cevap versin. Birilerini korumak için bu kanunu getiriyorsunuz.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz, bu soruya ben bir cevap vermek istiyorum madem arkadaşımız bu konuda tereddüt etti.

Şimdi, maddeyle getirilen cezalar eski cezaların, Kanun’daki cezaların tamamen aynısı, orada bir değişiklik yok.

Yüzde 5’i niye yüzde 2,5’e indirdik?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yüzde 5 değil, eski kanunda yüzde 2,5 yok. Sınırlama yok.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – 2,5 yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok işte. Niye getirdin?

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – İşte, onu anlatacağım. Dinlemesini bilsen. Dinlersen anlatacağım işte.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayalî ihracatçıyı koruyorsun, gümrük kaçakçısını koruyorsun.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Bir saniye… Dinler misiniz lütfen.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Dinleyeyim… Bana söyle…

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Ben söylüyorum. Birincisi “Hayalî ihracat…” diyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

RECEP KORAL (İstanbul) – Nesin sen ya!

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Bir saniye… Dinler misin.

Bakın bu kanunda Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümleri tamamen saklı tutulmuştur. Kaçakçılıkla bu kanunun hiç uzaktan yakından alakası yoktur, birincisi bu.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Allah, Allah! Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun kaçakçılıkla ilgili.

BAŞKAN – Sizi dinlediler Sayın Genç. Siz de dinleyin.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – İkincisi, verilecek para cezası yurda getirilmeyen kıymetin yüzde 5’i kadardır. Şimdi, eğer bu para cezası, bu yüzde 5, yani getirilmesi gereken para 100 bin lira ise, örnek veriyorum, başka türlü anlayamazlar herhâlde, öyle zannediyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen kanun teklifinin ne getirdiğini bilmiyorsun. Kanun teklifinin kime, ne fayda, neler getirdiğini bilmiyorsun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sen, konuştuğun kişiyi…

KAMER GENÇ (Tunceli) – İhracat bedellerinin Türkiye’ye getirilme zorunluluğunu kaldırdınız.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kaldırdınız o ihracat bedellerini Türkiye’ye getirme zorunluluğunu. Ne demek o?

BAŞKAN – Sayın Genç, Genel Kurulun düzenini bozuyorsunuz. Lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, düzeni siz bozuyorsunuz.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Ben sayın milletvekillerine veriyorum bu cevabı.

BAŞKAN – Buyurun.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Yine, para cezasının miktarı 50 bin liradan daha fazla… Paranın miktarı 50 bin liradan daha fazla ise yüzde 5 verilen ceza, bu cezanın kesinleşmesinden önce yatırılmış ise birinci fıkradaki maktu cezaya, yani 3 bin liraya dönüyor. Burada sorun yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Öyle bir şey yok Sayın Başkan, hep uyduruyor.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Ama verilecek ceza, bu yüzde 5 ceza 2-3 bin liranın altında olursa şayet çünkü 50 bin liralık bir miktarı Türkiye’ye getirmemiştir, bunun cezası yüzde 5;2.500 liradır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Trilyonlar söz konusu, 50 binden ne bahsediyorsun sen? Türk parasına göre kaçırılan parada trilyonlar söz konusu.

ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – 2.500 lira ceza yüzde 5 iken, bunu bir de ceza kesinleşmeden ödemesi hâlinde indirim yaptığımız zaman 3 bin liraya çıkarıyoruz. Burada bir tezat vardır. İşte, bu bakımdan miktar olarak az olanların yukarıdaki 3 bin lirayı geçmemesi için yüzde 2,5 oranı getirilmiştir. Adaletin sağlanması için yapılmıştır.

Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok öyle bir şey, yok.

BAŞKAN – Teşekkürler.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük madde 86’ya göre oyunun rengini açıklamak için lehte Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu.

Sayın Türkmenoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bütçe görüşmelerinin, yoğun bir maratonun sonuna geldik. Bana göre Türkiye’de en önemli kanunlarımızdan birisidir Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun.

Bu kanunda emeği geçenleri, bugün burada bu kanunda emeği geçen ve bunun için zamanını burada harcayan tüm milletvekili arkadaşlarımı canıgönülden kutluyorum. Oyumun rengi kabuldür. Yasamızın hayırlı olması temennisiyle saygılarımı sunuyorum, hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türkmenoğlu.

Aleyhte, Artvin Milletvekili Ertekin Çolak.

Buyurun Sayın Çolak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benden önce mi söz aldılar?

BAŞKAN – Burada var. Lütfen, yeter artık. Bak, son saate geldik birbirimizi kırmayalım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bunun hesabını ben halk huzurunda soracağım onlara.

BAŞKAN – Şimdi, bak, bunun devamı yok. Şimdi buradan çıkarız, ondan sonra konuşalım sizinle, ne olur. Allah Allah ya!

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aleyhte söz aldım. Neden aleyhte? Bu kadar önemli bir kanun neden geç kalmıştır? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Geç olmuştur ama temiz olmuştur.

Hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çolak.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, programa göre, 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarılarının oylanmamış maddelerinin görüşmelerini ve oylamalarını yapmak için 25 Aralık 2008 Perşembe günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 23.00

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.