DÖNEM: 23 CİLT: 36 YASAMA YILI: 3 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 36’ncı
Birleşim 24 Aralık 2008 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/656) (S. Sayısı: 312) 2.- 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi
Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait
Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay
Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/622, 3/521) (S.
Sayısı: 313) A)
MALİYE BAKANLIĞI 1.- Maliye
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Maliye
Bakanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı B)
GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI 1.- Gelir İdaresi
Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Gelir İdaresi
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı C)
ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI 1.- Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Özelleştirme
İdaresi Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı D)
KAMU İHALE KURUMU 1.- Kamu İhale
Kurumu 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Kamu İhale
Kurumu 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı E)
GELİR BÜTÇESİ 3.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) 4.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları
Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S.
Sayısı: 236) 5.- Kastamonu
Milletvekili Hakkı Köylü'nün; Türk Parasının
Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve
Adalet Komisyonu Raporu (2/21) (S. Sayısı: 314) III.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Diyarbakır
Milletvekili Gültan Kışanak’ın,
konuşmasında partisine sataştığı iddiasıyla konuşması IV.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER 1.- İktidar
partisinin, her eleştiriye cevap vermek gibi bir hakkı olmamasına rağmen buna
fırsat verdiği iddiasıyla, Başkanın tutumu hakkında V.-
ÖNERİLER A) Danışma Kurulu Önerileri 1.- Genel Kurulun
24 Aralık 2008 Çarşamba ve 25 Aralık 2008 Perşembe günkü birleşimlerinde 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın günlük programlarının
tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel
Kurulun 24 Aralık 2008 Çarşamba günkü birleşiminde 314 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 25 Aralık 2008 Perşembe günkü
birleşiminde ise 283 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu
önerisi VI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Tuzla tersanelerinde
meydana gelen yaralanma ve ölüm olaylarının soruşturulmasına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/4813) 2.- Diyarbakır
Milletvekili Aysel Tuğluk’un, işkence ve hak ihlali
iddialarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin
cevabı (7/4815) 3.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, Almanya’daki bir
dernekle ilgili dava çerçevesindeki iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/4939) 4.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, bir yönetmelikteki bazı düzenlemelere ilişkin sorusu
ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/4984) 5.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Almanya Büyükelçisiyle yaptığı görüşmeye ve bir
davaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin
cevabı (7/4987) 6.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Almanya’daki bir dernekle ilgili dava konusunda
görüşme yaptığı iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet
Ali Şahin’nin cevabı (7/5127) 7.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Almanya’daki bir dernekle ilgili davada yardım
talebinin karşılanmasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/5140) 8.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın,
kurumların iletişimi izleme yetkilerinin sınırlandırılmasına ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/5143) 9.- Manisa
Milletvekili Şahin Mengü’nün, Avrupa Konseyinin
yolsuzlukla mücadele konusundaki bir raporuna ilişkin Başbakandan sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/5207) 10.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, adliye personelinin özlük haklarına ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin cevabı
(7/5209) 11.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, tasarruf sahipleri ile
bağışçıları mağdur eden holding ve derneklere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahin’nin cevabı (7/5212) 12.- Uşak
Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun, bir yargılamanın
uzamasına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’nin
cevabı (7/5376) 13.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Mardin Kalesinin restorasyonuna
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/5493) 14.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, THY çağrı merkezinin özel firmalara verilmesine
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/5556) 15.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, Halkbankın
özelleştirilmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/5602) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 11.00’de açılarak altı oturum yaptı. 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı (1/656) (S.
Sayısı: 312) ve 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile
Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin
Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi ve Eki Raporlarının Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi’nin (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313)
görüşmelerine devam edilerek; Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanlığı, Enerji Piyasası
Düzenleme Kurumu, Ulusal Bor
Araştırma Enstitüsü, Elektrik İşleri
Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü, Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu, Maden Tetkik ve
Arama Genel Müdürlüğü, Petrol İşleri
Genel Müdürlüğü, Dışişleri
Bakanlığı, Avrupa Birliği
Genel Sekreterliği, Adalet Bakanlığı, Ceza ve İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri ve İş Yurtları Kurumu, Türkiye Adalet
Akademisi Başkanlığı, Yargıtay, Danıştay, 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçeleri ve 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesapları kabul edildi. İzmir
Milletvekili Oktay Vural, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in, konuşmasında partisine, Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek, Tekirdağ Milletvekili Tevfik Ziyaeddin
Akbulut’un, konuşmasında şahsına, Konya
Milletvekili Faruk Bal, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in, konuşmasında
partisine, Mersin
Milletvekili İsa Gök, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in, konuşmasında şahsına, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, Mersin Milletvekili İsa
Gök’ün, konuşmasında partisine, İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ’ın, konuşmasında, CHP Grubu adına
konuşan Mersin Milletvekili İsa Gök’e, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ, İstanbul Milletvekili
Kemal Kılıçdaroğlu’nun, konuşmasında partisine, Sataştığı
iddiasıyla birer açıklamada bulundular. 24 Aralık 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 11.00’de toplanmak üzere, birleşime
00.18’de son verildi.
24 Aralık 2008 Çarşamba BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 11.03 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
36’ncı Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Sayın milletvekilleri, gündemimize göre 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı
üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz. Program uyarınca bugün bir tur görüşme ve 2009 Yılı Merkezi
Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 9’uncu maddesine kadar oylamasını yapacağız. On dördüncü turda Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumu bütçeleri ve gelir bütçeleri
yer almaktadır. II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.
Sayısı:312) (x) 2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi
ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu ( 1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (x) A) MALİYE BAKANLIĞI 1.- Maliye Bakanlığı 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Maliye Bakanlığı 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı B) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI 1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı C) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI 1.- Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı D) KAMU İHALE KURUMU 1.- Kamu İhale Kurumu 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Kamu İhale Kurumu 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı E) GELİR BÜTÇESİ (x) 312,313 S. Sayılı Basmayazılar ve Ödenek Cetvelleri 16/12/2008
tarihli 28’inci Birleşim Tutanağına eklidir. BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet buradalar. Sayın milletvekilleri, 26/11/2008 tarihli
22’nci Birleşimde bütçe görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden
sorulması ve her tur için soru-cevap işleminin yirmi dakikayla
sınırlandırılması kararlaştırılmıştır. Buna göre, turda yer alan bütçelerle
ilgili soru sormak isteyen milletvekillerinin, konuşmaların bitimine kadar
şifrelerini yazıp parmak izlerini tanıttıktan sonra söz isteme butonuna
basmaları gerekmektedir. Mikrofonlarındaki kırmızı ışıkları yanıp sönmeye
başlayan milletvekillerinin söz talepleri kabul edilmiş olacaktır. Tur
üzerindeki konuşmalar bittikten sonra soru sahipleri ekrandaki sıraya göre
sorularını yerlerinden soracaklardır. Soru sorma işlemi on dakika içinde
tamamlanacaktır. Cevap işlemi için de on dakika süre verilecektir. Cevap işlemi
on dakikadan önce bitirildiği takdirde geri kalan süre içinde sıradaki soru
sahiplerine söz verilecektir. Bilgilerinize sunulur. Şimdi, “Gelir ve Finansman” başlıklı 2’nci maddeyi okutuyorum: Gelir ve Finansman MADDE 2 – (1) Gelirler: Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli; a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri
244.170.907.000 Türk Lirası, b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri
3.877.617.905 Türk Lirası öz gelir, 12.657.033.320 Türk Lirası Hazine yardımı
olmak üzere toplam 16.534.651.225 Türk Lirası, c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların gelirleri 1.923.611.108 Türk Lirası, olarak tahmin edilmiştir. (2) Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net
finansmanı 130.434.000 Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir. BAŞKAN – On dördüncü turda grupları ve şahısları adına söz alan
sayın üyelerin isimlerini okuyorum: AK PARTİ Grubu adına: Manisa Milletvekili Recai Berber, Kırıkkale
Milletvekili Mustafa Özbayrak, Denizli Milletvekili
Mehmet Yüksel, Samsun Milletvekili Ahmet Yeni, Nevşehir Milletvekili Mahmut
Dede, Tokat Milletvekili Osman Demir, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün,
Mardin Milletvekili Mehmet Halit Demir. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına: Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, Diyarbakır Milletvekili Gültan
Kışanak. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına: İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz, İstanbul Milletvekili Bayram Ali Meral,
Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya, İzmir
Milletvekili Oğuz Oyan. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına: Aydın Milletvekili
Ertuğrul Kumcuoğlu, İstanbul Milletvekili Ümit Şafak,
Sakarya Milletvekili Münir Kutluata, Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı, Manisa Milletvekili
Erkan Akçay. Şahısları adına: Lehinde, Gümüşhane Milletvekili Yahya Doğan,
Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürk, Konya Milletvekili
Harun Tüfekci. Aleyhinde, Sakarya Milletvekili Münir Kutluata. Şimdi ilk söz sırası AK PARTİ’de. İlk konuşmacı Manisa Milletvekili Recai Berber. Buyurun Sayın Berber. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika Sayın Berber. AK PARTİ GRUBU ADINA RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Maliye Bakanlığı 2009 mali yılı bütçesi hakkında Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi şahsım ve
grubum adına saygılarımla selamlıyorum. Maliye Bakanlığı, ülkemizin ekonomik ve sosyal kalkınmasında
önemli bir role sahiptir. Bakanlık, bu rolünü, Hükûmetin
maliye ve ekonomi politikalarının belirlenmesine katkı sağlama, harcama ve
gelir politikalarını geliştirme, devlet bütçesini hazırlama ve uygulama, devlet
hesaplarını tutma, devletin hukuk danışmanları ve muhakemat
hizmetlerini yürütme, gelir idaresini ve devlete ait malları yönetme ve suç
gelirlerinin aklanmasının önlenmesi ve denetleme görevlerini yerine getirerek
gerçekleştirmektedir. Bakanlık bu görevlerin etkinliğini artırmak amacıyla
2008-2012 Maliye Bakanlığı Strateji Planı’nı hazırlamıştır. Günümüzün sürekli
gelişen ve değişen dünyasında ekonomik istikrarı ve kalkınmayı sürdürülebilir
kılmak ve yaşanan sorunları aşmak için kamu yönetiminin ve hizmet anlayışının
yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Maliye Bakanlığı, kamu yönetimi ve
hizmet anlayışı sunumu alanlarındaki yeni anlayışın hayata geçirilmesinde bu
yaklaşımları mevcut yapısına en iyi şekilde yansıtarak kamusal dönüşüm sürecine
öncülük etmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığının 2009
yılı gider bütçesi için teklif edilen ödenek tutarı 57,8 milyar TL’dir.
Bakanlık bütçesi ödeneğinin yaklaşık yüzde 1,7’sine tekabül eden 994 milyon TL
Bakanlığın personel, mal ve hizmet alımları ile yatırım giderlerini karşılamak
üzere kullanılacaktır. Geri kalan yüzde 98,3’ünü oluşturan 56,8 milyar TL
tutarındaki ödenek ise diğer kamu hizmetlerinin karşılanması amacıyla ilgili
idarelere aktarılacaktır. Değerli milletvekilleri, 1929 büyük ekonomik buhranından beri en
büyük finansal krizi yaşıyoruz. Kısa zamanda reel ekonomiyi de etkisi altına
alan bu krize karşı pek çok ülke tarafından açıklanan önlem paketlerine rağmen
kriz daha da derinleşmiş ve global ekonomiye entegre
olan dünya ülkelerini etkisi altına almıştır. Geçmiş altı yıldır yapılan
reformlar ve Hükûmetimizin zamanında aldığı önlemler
krizin olumsuz etkilerinin asgariye indirilmesinde önemli rol oynamıştır. Küresel ekonomide ortaya çıkan gelişmeler karşısında
makroekonomide kaydedilen başarıların sürdürülebilmesi bir taraftan makro ve
mikro seviyede yapısal reformlara devam edilmesine, diğer taraftan, tesis
edilen mali disiplinin kararlılıkla yürütülmesine bağlıdır. Son yıllarda gelir
ve gider politikaları arasında gerçekleştirilen uyum, bütçe giderlerinde
sağlanan etkinlik ve tasarruf ile vergi gelirlerinin artırılmasında gösterilen
yüksek performans sayesinde bütçe açığının azaltılması yönünde önemli bir
başarı yakalanmıştır. Kararlılıkla sürdürülen mali disiplin ve etkin borç yönetimi
sonucunda borç stoku sürdürülebilir bir yapıya kavuşmuş, her yıl istikrarlı bir
şekilde elde edilen faiz dışı fazla sayesinde, kamu finansmanında çok önemli
iyileştirmeler sağlanmıştır. 2002 yılında yüzde 61,4 olan kamu net borç
stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2007 yılı
sonunda yüzde 29,1 seviyesine gerilemiş ve bu oranın 2008 yılı sonunda daha da
düşmesi beklenmektedir. Ülkemiz, kamu borçlarıyla ilgili Maastricht
Kriterlerini 2004 yılından bu yana karşılamaktadır. Faiz giderlerinin bütçe
içindeki payı, 2002 yılından bu yana sürdürülen kararlı uygulamalar sayesinde,
2002 yılında yüzde 45 seviyelerindeyken bu oran 2007 ve 2008 yıllarında yüzde
25 seviyelerine gerilemiştir. Aynı şekilde faiz giderlerinin toplam vergi
geliri içindeki payı 2002 yılında yüzde 86 iken 2007 yılında yüzde 32’ye
düşmüştür. Avrupa Birliği tanımlı Maastricht
Kriterlerine göre kamu bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı yüzde 3’ten fazla olmamalıdır. Ülkemizde bu, 2001 yılında yüzde 24,5 iken
2007 yılında yüzde 1,3’lere kadar çekilmiştir. Sayın Başbakanımızın her zaman
söylediği gibi “Nereden nereye gelinmiştir.” Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2007 yılı Ocak-Kasım
döneminde bütçe giderleri 202 milyar 30 milyon YTL, bütçe gelirleri 193 milyar
758 milyon YTL ve bütçe açığı 8 milyar 272 milyon YTL olarak
gerçekleştirilmiştir. 2008 yılının Ocak-Kasım döneminde bütçe gelirlerinde ve
bütçe giderlerinde olumlu bir performans elde edilmiş, bu durum bütçe dengesini
ve faiz dışı fazla tutarını olumlu yönde etkilemeye devam etmektedir. Geçen
yılın Ocak-Kasım döneminde merkezî yönetim bütçesi 9 milyar 715 milyon YTL açık
vermişken bu yılın aynı döneminde 8 milyar 273 milyon YTL açık vermiştir. Bir
başka deyişle bütçe açığı geçen yıla göre yüzde 14,8 oranında azalmıştır. 2009
bütçesinde ise 13,4 milyar YTL açık öngörülmektedir. 2007 yılının Ocak-Kasım
döneminde 37 milyar 248 milyon YTL faiz dışı fazla verilmişken… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Berber, devam ediniz. RECAİ BERBER (Devamla) – …bu yılın aynı döneminde 40 milyar 518
milyon YTL faiz dışı fazla verilmiştir. Bununla 2008 yılının öngörülen faiz
dışı fazla hedefi ilk on bir aylık dönemde yakalanmıştır. 2009 hedefi ise bu
bütçeyle 44,1 milyar YTL olarak öngörülmüş. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe harcamalarını
karşılayacak en önemli kalem vergi gelirleridir. Vergi gelirlerini arttırmadan
bütçeyi ve dolayısıyla mali yapıyı güçlendirmek mümkün değildir. Hükûmete geldiğimizde 60 milyar YTL seviyesinde olan vergi
gelirleri tahsilatı bu yılın sonunda 175 milyar YTL’ye
ulaşacaktır. 2009 hedefi ise 202 milyardır. Öte yandan bu sonuçlara ulaşırken
bu dönemde kurumlar vergisi yüzde 33’ten yüzde 20’ye indirilmiş, gelir ve
kurumlar vergisiyle KDV oranlarında, özellikle, gıda, tekstil ve turizm
sektörlerinde ciddi indirimler gerçekleştirilmiştir. Vergi oranlarında geçmişte
hiçbir hükûmetin cesaret edemediği radikal indirimler
bu durumda -bu sayede AK PARTİ’nin- verginin tabana
yayılmasını sağlamış bulunmaktadır. Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanlığının bu bütçesinin
hazırlanmasında emeği geçen herkese çok teşekkür ediyorum ve 2009 yılı
bütçemizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Berber. AK PARTİ Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Mustafa Özbayrak. Sayın Özbayrak, buyurun. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika. AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ÖZBAYRAK (Kırıkkale) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. İktidara geldiğimiz 2002 yılından bugüne kadar kararlılıkla
uygulamış olduğumuz makroekonomik politikalar ve yapısal reformlar sayesinde
Türkiye ekonomisi son altı yılda başarılı bir performans sergilemiştir.
2002-2007 yılları arasında sağlanan yüksek oranlı büyüme hızları ve hızla
düzelmiş olan makroekonomik göstergeler bu başarının ispatıdır. Türkiye ekonomisi son altı yılda ortalama yüzde 6,8 oranında
büyümüştür. Hükûmetlerimizce uygulanan kararlı ve
güçlü maliye politikaları neticesinde bütçe disiplini sağlanmış, bütçe açıkları
önemli oranda azalmıştır. Bütçe, milletimize daha kaliteli hizmetler sunmamıza
fırsat veren bir araç hâline getirilerek halkımızın birçok alanda daha iyi
hizmetlere kavuşması sağlanmıştır. Kamu kesimi borçlanma gereği yıllar sonra ilk kez 2005 yılında Hükûmetimiz döneminde negatife dönmüştür. 2002 yılında
yüzde 10 olan kamu kesimi borçlanma gereğinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2007 yılında yüzde 0,10’a gerilemiştir. 2002
yılında yüzde 61,4 olan kamu net borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya olan oranı 2007 yılı sonunda yüzde 29,1 seviyesine
gerilemiştir. Bu oranın 2008 yılı sonunda daha da düşmesi tahmin edilmektedir.
2002 yılında yüzde 73,7 olan Avrupa Birliği tanımlı genel yönetim borç stokunun
gayrisafi yurt içi hasılaya olan oranı 2007 yılında
yüzde 38,8 seviyesine gerilemiştir. Bu rakamlar, ülkemizin, daha önceki
iktidarlar tarafından içerisine sokulmuş olduğu kronik borç sarmalından hızla
kurtulduğunu göstermektedir. 2002 yılında iktidara geldiğimizde bütçe açığı 40
milyar YTL ve bu açığın gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı yüzde 11,5 idi. AK PARTİ İktidarı döneminde Türkiye hem siyasi hem de
önemli ölçüde ekonomik istikrara kavuşmuştur. Uygulamaya koyduğumuz bu
makroekonomik politikalar ve yapısal reformlar ile taviz vermeden uyguladığımız
maliye politikaları neticesinde 2007 yılında bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya olan oranı yüzde 1,6’ya kadar gerilemiştir. 2008
yılı sonunda bu oranın yüzde 1,4 seviyesine indirilmesi hedeflenmiştir.
Yaşanmakta olan küresel mali krize rağmen bu Hükûmet
mali disiplinden taviz vermeden politikalarını uygulamaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yukarıda ifade ettiğimiz son
altı yıldaki ekonomik ve mali başarılar birilerinin iddia ettiği gibi tesadüfi bir şekilde olmamıştır. Bu başarılar Hükûmetimiz döneminde yapılan önemli reformlar ve uygulanan
mali politikalar sayesinde gerçekleşmiştir. Kamu maliyesi alanında sağlanan bu
önemli başarılarda Maliye Bakanlığımızın uygulamış olduğu politikaların büyük
katkısı bulunmaktadır. Sizlere hükûmetlerimiz döneminde Maliye
Bakanlığınca yürütülen güçlü ve köklü reformlar, çağdaş yeniliklerin bazıları
hakkında bilgi vermek istiyorum. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanunu ile birlikte 2006 yılından itibaren çok yıllı bütçelemeye geçilmiştir.
Bu bütçeleme bir ilktir ve bu ilki, AK PARTİ Hükûmeti
gerçekleştirmiştir. Artık daha uzun vadeli bir bakış açısıyla bütçeler
yapılabilmekte, önceki dönemlerdeki dar ve kısa vadeli bakış açısı ortadan
kaldırılmıştır. Bu sayede kamu mali yönetiminde öngörülebilirlik artırılmıştır.
Mali alanda yapılan reformlar sayesinde analitik bütçe
sınıflandırması ve tahakkuk esaslı muhasebe sistemi genel yönetim kapsamındaki
idarelerde uygulanmaya başlanmıştır. Analitik bütçe sınıflandırmasıyla birlikte
bütçe gerçekleşmeleri sağlıklı bir şekilde izlenebilmekte ve sistemde aranılan
sonuçlar çok kısa süre içerisinde karar süreçlerine yansıtılabilmektedir. Sistemin
sağladığı saydamlık sayesinde, toplanan vergilerin nerelere harcandığı açık bir
şekilde herkes tarafından izlenebilmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı, tüm
işlemlerinde günümüz bilgi teknolojilerini en etkin biçimde kullanmaktadır. Tüm
bütçe işlemlerinde elektronik ortam desteğini sağlayan e-Bütçe Projesi
uygulamaya konulmuştur. e-bütçe sistemine geçilmekle
kamu idarelerine ait bütçe işlemlerinin elektronik ortamda gerçekleştirilmesi
sağlanmıştır. Bu sayede, ödenekler, teklif aşamasından harcama aşamasına kadar
tüm süreç kontrol altında tutularak etkili, verimli bir bütçeleme sürecine
geçilmiştir. Bütçe hazırlık sürecinin etkinliği artırılarak… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Özbayrak, devam
edin. MUSTAFA ÖZBAYRAK (Devamla) – …kamunun öncelik ve ihtiyaçlarına
uygun olarak rasyonel bir şekilde kaynak tahsisi sağlanmaktadır. Muhasebe
alanında yürütülen çalışmaların elektronik ortam yardımıyla yapılması ve tüm
verilerin merkezî bir veri tabanında tutularak kayıtların günlük olarak
izlenebilmesi amacıyla “say2000i” Web Tabanlı Saymanlık Otomasyon Projesi
hayata geçirilmiştir. Bu proje, coğrafi alan ve kullanıcı sayısı bakımından
dünyanın en büyük bilgi işlem projelerinden birisi olma özelliğini
taşımaktadır. Yine, bir ilk olarak, millî emlak işlemlerine ait bilgilerin
elektronik ortamda yapılması, online olarak izlenmesi
ve millî emlak bilgi sisteminin oluşturulması imkânını sağlayan Millî Emlak
Otomasyon Projesi (MEOP) uygulamaya konulmuştur. Ülkemizin en büyük
yazılımlarından biri olan MEOP, tamamen Maliye Bakanlığı imkânlarıyla
üretilmiştir. Maliye Bakanlığı taşra teşkilatlarındaki davaların tüm
süreçlerinin takip edilir duruma getirilmesini sağlayan Merkezî Erişimli Taşra
Otomasyon Projesi (METOP) uygulamaya konulmuştur. Maliye alanında
gerçekleştirilen bu başarılı çalışmalarla mali disiplin daha kolay uygulanır
hâle gelmiştir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özbayrak. MUSTAFA ÖZBAYRAK (Devamla) – Bütçemizin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – AK PARTİ Grubu adına Denizli Milletvekili Mehmet Yüksel. Sayın Yüksel, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika. AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Gelir İdaresi Başkanlığının 2009 yılı bütçesi hakkında
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Devletimizin milletimize daha güçlü bir şekilde hizmet
sunabilmesi, dünya medeniyetleri içerisinde başı dik ve hür bir şekilde
yaşayabilmemiz için siyasi bağımsızlık kadar ekonomik ve mali bağımsızlık da
önemlidir. Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de
belirttiği üzere, askerî ve siyasi başarılar iktisadi başarılarla
desteklenmediği sürece kalıcı olamazlar. İşte bu gerçeğin bilincinde olan Hükûmetimiz, göreve geldiği birinci günden itibaren mali
disiplini sağlayarak, mali dengeyi kalıcı hâle getirmek için politikalar
belirlemiş ve bunları titizlikle uygulamak suretiyle Türk mali tarihinde önemli
gelişmelere imza atmıştır. Milletimize sunulan eğitim, sağlık, adalet, iç ve dış
güvenlik hizmetleri, kara yolları, barajlar, köprüler ve benzerleri gibi, büyük
ya da küçük her türlü altyapı yatırımları, belediyecilik hizmetleri, dar
gelirli ya da kimsesiz vatandaşlarımıza sağlanan sosyal yardımlar ile sosyal
güvenlik hizmetlerinin ve diğer kamu hizmetlerinin sağlam kaynaklarla finanse
edilmesi temel ilkemiz olmuştur. Sosyal devleti kurmak konusunda şimdiye kadar atılmış adımların
üzerine ilave büyük adımlar attık. Kaynaklarımız geliştikçe sosyal devletin
nimetlerini halkımıza ulaştırmak en büyük hedeflerimizdendir. Bu sağlam kaynak
da, hepimizin bildiği gibi, vergilerdir. Ödediğimiz vergiler, şahsımız
açısından hem bu ülkenin onurlu ve saygın bir vatandaşı olmamızı hem de dünya
medeniyetlerine karşı bağımsız ve hür bir millet olmamızı sağlamaktadır.
“Adaletli vergi al ve milletin hizmetine harca.” görüşünü hayata geçirmek Hükûmetimizin temel hedefi olmuştur. 2002 yılında toplanan vergilerin yaklaşık yüzde 87’si faiz
giderlerine harcanmaktaydı. Yani millete hizmet için yatırımlara ve diğer
harcamalara kalan para ise toplanan vergilerin ancak yüzde 13’ü kadardı. Gelin, o dönemle 2008 yılı revize bütçe tahminlerini bir
karşılaştıralım ve gelinen noktayı daha açık görelim. O dönemde 59 milyar 644
milyon YTL vergi toplanırken, bu yıl sonu itibarıyla
revize bütçe hedefi 174 milyar 745 milyon YTL’dir. Bütçe açığı 140 milyar 90
YTL iken 2009 yılı hedefi 14 milyar 140 milyon YTL’dir. Gayrisafi yurt içi hasıla içinde bütçenin açığının büyüklüğüne baktığımızda, o
dönem yüzde 11,4 olan bu rakam bugün 1,4 seviyelerine inmiştir. Bildiğiniz
üzere, Avrupa Birliğinin Maastricht Kriterleri
arasında yer alan bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı yüzde 3’tür. 2005 yılından bu yana mali disiplin ve adaletli vergi
toplama başarısı sonucunda ülkemiz sürekli yüzde 3’ün altında kalmayı
başarmıştır. Sayın milletvekilleri, bu başarı dünya krizinin bütün ülkeleri
kasıp kavurduğu 2008 yılında da sağlanmıştır. Değerli milletvekilleri, elbette
bu sonuçlar bir tesadüfün eseri değildir. Bu sonuçlar Hükûmetimizin
belirlediği politikaların, Maliye Bakanlığımızın harcamalar üzerindeki mali
disiplininin ve Gelir İdaresi Başkanlığımızın vergi toplama konusundaki
başarılarının bileşimidir. Maliye teşkilatımız en üst noktasındaki
yetkilisinden ülkemizin en ücra noktalarında görev yapan personeliyle, tahakkuk
eden vergisini ödeyen mükellefimizin, yani vatandaşımızın ortak başarısıdır. 1946 yılından beri Gelirler Genel Müdürlüğü olarak faaliyet
gösteren idare, 2005 yılı Mayıs ayında “Gelir İdaresi Başkanlığı” adı altında
fonksiyonel bir yapıda, mükellef odaklı bir yaklaşımla Maliye Bakanlığının
bağlı kuruluşu olarak, yarı bağımsız bir idare olarak yeniden
yapılandırılmıştır. Gelir İdaresinin etkinliğini, verimliliğini… FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Büyükşehirler konusunu aç biraz
Mehmet Bey, büyükşehirler konusunu, haksızlığa uğrayan büyükşehirler. MEHMET YÜKSEL (Devamla) – …mükellefe sunulan hizmetin kalitesini
artırmak amacıyla yapılan bu düzenleme beraberinde önemli değişiklikler
getirmiştir. Elbette ki bu büyüklükteki bir kurumda -bir başka ifadeyle-
Türkiye'nin harcama değil, gelir üreten böylesine önemli bir kurumunda değişim
oldukça yararlı sonuçlar doğuracak bir hadisedir. Bu değişim bir günde
gerçekleşebilecek bir olgu değildir. Bu kapsamda Başkanlığın temel hedefleri ve öncelikleri şu şekilde
belirlenmiştir: Mükellef odaklı çözümler üreten, mükellef haklarını gözeterek
hizmetlerini kalite ve verimlilik anlayışı içerisinde vermeyi kendine misyon edinmiş bir kurum olmak; kayıt dışı ekonomiyle
mücadele etmek ve kayıt dışılığın azaltılması amacıyla denetim ve izleme
mekanizmalarını etkinleştirmek; denetimlerde vatandaşlarımıza yol gösteren,
onun örnek bir mükellef olmasını hedefleyen bir üslubu benimsemek; sunduğu
hizmetin kalitesini en üst düzeye çıkartacak çalışanlardan oluşan bir gelir
idaresi oluşturmak. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Yüksel, devam edin. MEHMET YÜKSEL (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Gelir İdaresi bugün itibarıyla dünya gelir idareleriyle karşılaştırıldığında en
az maliyetle vergi toplayan idareler arasında yer almaktadır. 2007 yılı sonu
itibarıyla her 100 YTL’lik vergi için harcanan tutar 74 yeni kuruş olarak
gerçekleşmiştir. Uluslararası alanda vergi toplama maliyetleri irdelendiğinde,
her 100 birimlik vergi için Belçika 1,89, Yunanistan 1,69, Japonya 1,59, Fransa
1,35, İngiltere 0,97 birimlik harcama yaparken Türkiye 0,74 birimlik harcama
yapmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yıl yedincisini
hazırladığımız bütçelere ilişkin Meclis tutanaklarında bütçe görüşmelerini açıp
okuyacak olursak, Türkiye’de ve dünyada hiçbir kriz yokken maliye ciddi bir
şekilde harcama ve gelir toplama politikası uygularken, sürekli şu sözler
söylenmiştir: “Bu bütçe gerçek bir bütçe değildir, bu kadar vergi toplanmaz.” Evet, vergi hedefleri şaşmıştır, doğrudur ancak hedef olarak
ortaya konulan rakamların üzerine çıkılmak suretiyle hedef şaşmıştır. 2003
yılından itibaren hedefler aşılarak başarıyla sonuca gelinmiştir. Değerli milletvekilleri, altını çizmek… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yüksel. MEHMET YÜKSEL (Devamla) – 2009 yılı Gelir İdaresi bütçesinin
ülkemize, milletimize, Hükûmetimize hayırlar
getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yüksel. AK PARTİ Grubu adına Samsun Milletvekili Ahmet Yeni. Sayın Yeni, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sizin de süreniz beş dakikadır. AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Mali Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın Başbakanlık
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi
özelleştirme çalışmaları 1980’li yıllardan itibaren bütün dünyada olduğu gibi
ülkemizin de gündeminde olmuştur ancak yapısal reformların önemli unsurlarından
biri olan özelleştirmeler konusunda geçmiş iktidarlarca özellikle 1984 yılından
2002 yılına kadar geçen sürede ciddi bir ilerleme kaydedilmemiştir. Yaşanan
ekonomik ve siyasi istikrarsızlıklar, özellikle özelleştirme alanlarında mesafe
katetmeyi engellemiştir. Ülkemizde 2000 yılı kasım ve 2001 yılı şubat aylarında iki büyük
kriz yaşanmıştır. Ekonomide önemli derecede küçülmeler meydana gelmiş, yaşanan
istikrarsızlıklar sonucu olarak da ekonomik ve mali dengelerimiz o dönemde
altüst olmuştu. Piyasalardaki güven ortamı zedelenmiş, yatırımlar da azalmıştı.
3 Kasım 2002’de iktidara gelen partimiz, daha kuruluş aşamasındayken
açıklandığı gibi ekonomi yönetimi üzerindeki en önemli ilkesinin rekabetçi
serbest piyasa ekonomisi olduğunu, devletin ülke ekonomisine müdahalesinin
ancak düzenleme ve denetleme düzeyinde olacağını ifade etmiştir. Bizlerin
bugüne kadar özellikle özelleştirmeler yolunda harcadığı tüm çaba, bu
ilkelerimizi hayata geçirerek ülkemiz ekonomisini daha da güçlendirmek için
olmuştur. Bu çalışmalarımıza önümüzdeki dönemde de devam edeceğiz.
Özelleştirme portföyünde olmasına rağmen uzun yıllar
yapılamayan Türk Telekom, ERDEMİR, TÜPRAŞ, PETKİM ve Tekel gibi büyük kamu
şirketlerinin özelleştirmeleri iktidarımız döneminde başarıyla
sonuçlandırılmıştır. Bu özelleştirmelerin ihaleleri rekabetçi bir ortamda
kamuoyu önünde tümüyle açık ve şeffaf bir şekilde yapılmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2003 yılından sonra
özelleştirme uygulamaları ciddi bir ivme kazanmış, 2003’ten 2008 yılına kadar
olan altı yıllık süre içerisinde 32,5 milyar dolar özelleştirme uygulaması
gerçekleştirilmiştir. Özelleştirme uygulamaları bir yandan devam ederken
ekonominin önemli dinamiklerinden olan KOBİ’lerimize, yatırımcı
girişimcilerimize, üretici sanayicimize devletin tüm teşvik ve desteği azami
düzeyde iletilmiştir. Dünyada hâlen devam eden mali krizle birlikte yaşanan
ekonomik zorluklar ve sıkıntılara rağmen dünya ülkeleriyle entegrasyonumuz
devam etmektedir. Ekonomimizi güçlendirmekte, ülkemizi âdeta şaha kaldırmanın
azmi ve mücadelesini vermekteyiz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; zarar eden işletmelerin
devri ve özelleştirme sonucunda elde edilen gelirlerimizle güçlenmiş bir
Türkiye ekonomisini ortaya koyduk, her yıl sosyal içeriği daha da artırılmış
bir bütçeyi bugün burada konuşmaktayız. 2002 yılında 7,5 milyar TL olan Millî
Eğitim Bakanlığı bütçesi 2009’da 28 milyar TL büyüklüğüne ulaşmıştır. Bugüne
kadar 130 bin dersliğin yapımı tamamlanmıştır. Hiçbir iktidarın yapmadığı ancak
İktidarımızın ortaya koyduğu ilk ve ortaöğretimdeki ders kitapları ücretsiz
olarak öğrencilerimizin her yıl masalarında hazır bulundurulmuştur.
Üniversitelerde okuyan öğrencilerimizin burs imkânları her yıl artarak devam
etmektedir. KOBİ’lerimizin mali yapıları güçlendirilmekte, teşvik edici, sıfır
faizli krediler verilmeye bugün de devam edilmektedir. Tarımda desteklerimiz devam etmekte. 2009 yılı için 5 milyar 500
milyon TL destek öngörülmüş ve uygulamaya konulmuştur. 2002 yılında 550 bin
çiftçiye 529 milyon YTL kredi imkânı sağlanmıştır. Seksen yılda toplam otoyol miktarı, duble
yol miktarı KÖYDES ve BELDES projelerimiz kırsal kesimlerin yol, kanalizasyon
ve içme sularını halletmiş durumdadır. Millî ekonomiye fayda sağlayan birçok kanuni düzenlemeler bizim bu
dönemimizde özelleştirmeyle birlikte hayata geçirilmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz sonra belki de burada
“Her şeyi sattınız, ettiniz.” diyecekler ama ben şunu müjdeliyorum size: Bizim,
Türkiye’de… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Daha var, daha satacak şeyiniz var
canım! AHMET YENİ (Devamla) – … özelleştirdiğimiz,
sattığımız kurumların hiçbir tanesi Türkiye’den, gümrükten geçemeyecek ve
Türkiye’de kalmaya devam edecektir. Onu şimdiden size müjdeliyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Devam eder misiniz. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Helal olsun! Helal olsun! Demir
yollarını Vagon-Li’ye verin! ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Kârını geçiremeyecek mi? OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan… AHMET YENİ (Devamla) – Ben onları çok iyi biliyorum Hocam. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Demir yollarını veremiyoruz, tuz, maden
kaynaklarını verin! Geçmez bu, geçmez! AHMET YENİ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yaptığımız özelleştirmelerin iktisadi kazancının yanı sıra… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bor madenini de ver bari,
bor madeni geçmez! AHMET YENİ (Devamla) – … sosyal barışı da
ele alacak olursak özelleştirme esnasında bizden önce mağdur edilen tüm işçiler
tekrar işbaşı yaptırılmış ve sisteme kazandırılmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özelleştirme
uygulamalarımız o kadar dikkatli bir şekilde yapıldı ki… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Helal olsun! AHMET YENİ (Devamla) – … Azerbaycan ve Moldova olmak üzere
özelleştirmesini gerçekleştiremeyen tüm ülkelere özelleştirme eğitimini biz
veriyoruz Türkiye olarak. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Helal olsun! Banka kalmadı, banka! AHMET YENİ (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
seksen yıldır iki şeritte Samsun’a gidip geliyorduk. Şimdi ise Samsun’a,
Karadeniz’e, Türkiye'nin her tarafına duble yollarla
biz de gidiyoruz, muhalefet de gidiyor, tüm yüce Türk milleti de bu yolla
seyahat yapıyor. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sizden önce başladı, kabul edin. AHMET YENİ (Devamla) – Türkiye, bugün, Avrupa’nın 6’ncı, dünyanın
17’nci büyük ekonomisi hâline gelmiştir. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bugün mü geldi! AHMET YENİ (Devamla) – İnşallah, en kısa zamanda 10’uncu seviyeye
yükselecektir. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Süleyman Demirel de “ AHMET YENİ (Devamla) – Biz, Türkiye'nin zenginliklerine… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yeni. AHMET YENİ (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum. BAŞKAN – Teşekkürünüzü yapar mısınız. AHMET YENİ (Devamla) – Bu bütçemizin yüce Türk milletimize hayırlı
uğurlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. AK PARTİ Grubu adına Nevşehir Milletvekili Mahmut Dede. Sayın Dede, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika. AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT DEDE (Nevşehir) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçesi
üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyor ve bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, özelleştirme konusunda ilk
çalışmalar: 1984 yılından itibaren, ülkemizin sahip olduğu ya da hisselerinin
önemli bir kısmı devlete ait olan ancak kârlılık, verimlilik ve ürettikleri
ekonomik değer açısından anlamlarını yitiren ve işlevlerini ifa edemedikleri
için bütçe üzerinde ciddi bir yük olma özelliği kazanmış, yıllar boyunca da milyarlarca
lira devlet bütçesinden kaynak aktarılan bu kuruluşların işlevlerini devam
ettirmeleri sağlanıyordu. Kârlılıkları bir
kenara, her gelen siyasi iktidarın en kolay popülizm
yapabildiği, halk dilinde çiftlik ve arpalık olarak tanımlanan, yine tabiri
caiz ise tüyü bitmemiş yetimin hakkı buralarda peşkeş çekiliyordu. Her siyasi
parti iktidara geldiğinde özelleştirme uygulamalarına önem vermiş ancak güven
ve istikrar ortamını yeterince sağlayamadığı için bizim dönemimizde yapılan
uygulamalarla kıyaslanamayacak azlıkta özelleştirme yapabilmiştir. Sizlere daha iyi bir mukayese yapabilmeniz açısından bazı rakamlar
vermek istiyorum: Örneğin 1986 yılında 954.895 dolarlık, sekiz yıl sonra 1994
yılında 411 milyon 754 bin 738 dolarlık, 1999 yılında 38 milyon 328 bin 651
dolarlık, 2000 yılında, en pik yaptığı sene 2 milyar 716 milyon 535 bin 851
dolarlık, 2001 yılında krizle beraber ciddi bir düşüş sağlamışlar, 119 milyon
801 bin 96 dolarlık, yani toplam on yedi yılda bizden önceki iktidarlar 8
milyar 52 milyon 680 bin 480 dolarlık özelleştirme gerçekleştirmişken bizim
dönemimizde, yani AK PARTİ İktidarında altı yıl içerisinde toplam 28 milyar 306
milyon 58 bin 465 dolarlık özelleştirme gerçekleştirilmiştir. Değerli arkadaşlar, şunu da belirtmek isterim, bizim dönemimizde
sadece 2005 yılında gerçekleştirdiğimiz özelleştirme, diğer dönemde, on yedi
yılda yapılan özelleştirmeden de fazla, 8 milyar 222 milyon 240 bin 230
dolardır. Özelleştirme uygulamaları, yapıldığı ülkenin ekonomik ve sosyal
şartlarından bağımsız düşünülemez. Başarılı bir özelleştirme programının
uygulanması, sağlam bir mevzuat yapısıyla, istikrarlı bir ekonomiyle, güçlü ve
kararlı bir siyasi iradeyle mümkündür. Ayrıca, özelleştirilen kuruluşların
ilave yatırımlarla kapasite artışına gittikleri, kaliteyi artırdıkları ve
birçoğunun ihracat artışını gerçekleştirdiklerini memnuniyetle müşahede
etmekteyiz. Yine 2003-2008 yılları arasında gerçekleştirilen özelleştirme
ihalelerine yabancı yatırımcıların daha yüksek bedeller ödeyerek yoğun bir ilgi
göstermeleri ülkemizin ekonomisine ve Hükûmetimize
olan güvenin en önemli göstergelerindendir. Özelleştirme uygulamalarının sosyal
yönü de hiçbir zaman ihmal edilmemiştir. Değerli arkadaşlar, bu çerçevede kendi işini geliştirmek
isteyenlere yönelik olarak Nevşehir Avanos, Elâzığ, Samsun, Yozgat, Diyarbakır,
Zonguldak, Tarsus, Mersin, Adana, Karadeniz Ereğli, Van ve Eskişehir’de olmak
üzere toplam 12 adet İş Geliştirme Merkezi (İŞGEM) kurulmuştur. Bilindiği üzere, bütün özelleştirme ihalelerinin kamuoyu ve basının
önünde açık, şeffaf ve hiçbir kuşkuya yer vermeyecek bir şekilde ve rekabet
ortamında gerçekleştirilmesi, özelleştirmedeki başarının en önemli
faktörlerinden biri olmuştur. Ülkemizdeki rekabetin ve verimliliğin artmasına,
kamu kaynaklarının daha etkin kullanılmasına ve kamunun üzerindeki istihdam ve
finansman yükünün azaltılmasına, yerli ve yabancı sermayenin yeni yatırımlara
ilgisinin artırılmasına ciddi katkı sağlayan özelleştirme uygulamalarına Hükûmetimizin bundan sonra da aynı kararlılıkla devam etmesi
öngörülmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin sonunda, 2009
mali yılı bütçesinin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor;
yaklaşmakta olan yeni yıl münasebetiyle, 2009 yılının milletimize ve sizlere
sağlık, huzur ve bereket dolu bir yıl olmasını temenni ediyor; tekrar yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dede. AK PARTİ Grubu adına Tokat Milletvekili Osman Demir. Sayın Demir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika. AK PARTİ GRUBU ADINA OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Kamu İhale Kurumunun 2009 yılı bütçesi ve 2007 Mali Yılı Kesin
Hesap Kanunu Tasarısı hakkında AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Son yirmi yılda yoğun olarak yaşanan piyasalaşma sürecine bağlı
olarak önemi gittikçe artan kamu ihale piyasası asimetrik bilgi sorununun yoğun
olarak yaşandığı bir piyasa olmuştur. Bu piyasada resmî verilere göre ihaleye
girmesi engellenemeyen, görece daha az uygun olan firmalar maalesef ihale
alabilmişlerdir. Düşük fiyattan kâr etmek zor olduğundan bu firmalar devletin
birim fiyat artışlarından yararlanarak işi geciktirmeye veya işin kalitesini
düşürmeye çalışmışlardır. Bu tür sorunları asgariye indirmek amacıyla 2002 yılında çıkarılan
4734 sayılı Kamu İhale Kanunu ile idari ve mali özerkliğe sahip Kamu İhale
Kurumu kurulmuştur. Kamu İhale Kurumunun temel amacı, kamu ihale piyasasının
Avrupa Birliği müktesebatı, uluslararası normlar ve kamu yararına uygun olarak
işletilmesi, ihale sürecine ilişkin politikaların belirlenmesi, haksız
itirazların önlenmesi, yargı dışı ihtilaf sürelerinin mümkün olduğunca
kısaltılmasıdır. Kurum, kamu ihale piyasasıyla ilgili ikincil mevzuatı hazırlamak,
geliştirmek, uygulamasını sağlamak, ihale istatistiklerini tutmak, yayımlamak,
araştırma-geliştirme faaliyetlerini yürütmek, itirazları inceleyip
sonuçlandırmak, kamu ihale mevzuatıyla ilgili eğitim vermek, ulusal ve
uluslararası koordinasyonu sağlamak, haklarında yasaklama kararı bulunan
firmaların sicil kayıtlarını tutmak ve ihale ilanlarını yayımlamakla
görevlidir. Bu işleri yaparken Kurumun saydamlık, rekabet, eşit muamele,
güvenilirlik, gizlilik, kamuoyu denetimi, ihtiyaçların uygun şartlarda ve
zamanında karşılanması ve kaynakların verimli kullanılması ilkelerine bağlı
kalması amaçlanmaktadır. Kurum, uluslararası düzenlemeler, 4734 ve 4735 sayılı Kanunlar
kapsamında mal ve hizmet alımları ile yapım işleri ihaleleri uygulama
yönetmeliklerini, ihale usullerine göre tip şartname ve sözleşmeleri
hazırlamıştır, ihale belgelerinde tek düzeni sağlayan standart formları
oluşturmuştur. 4734 sayılı Kanun’un yürürlüğe girdiği 1 Ocak 2003 tarihinden 1
Ekim 2008 tarihine kadar geçen sürede yapılan itirazlara ilişkin 16.842 adet
itiraz karara bağlanmıştır. İhale uygulamaları eğitim programları ile 2002
yılından bugüne kadar kamu ve özel sektörden yaklaşık 20 bin katılımcıya eğitim
verilmiştir. Yürütülmekte olan e-ihale kapsamında tüm kamu alımlarının
elektronik ortamda tek merkezde kayıt altına alınması, kamu alımlarına ilişkin
verilere ulaşılması ve bu veriler ışığında ihalelerin onaylanmasından
sözleşmelerin imzalanmasına kadar geçen ihale sürecinin takip edilmesi
konusunda önemli mesafe alınmıştır. Kamu alımlarına ilişkin dünyadaki
gelişmeler takip edilerek Avrupa Birliği, Dünya Ticaret Örgütü, OECD, Birleşmiş
Milletler Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu gibi uluslararası kuruluşların
deneyimlerinden yararlanılmaya çalışılmaktadır. Kamu İhale Kanunu ile Kamu
İhale Sözleşmeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair -05/12/2008
tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5812 sayılı- Kanun
kapsamında ikincil mevzuat çalışmaları sürdürülmektedir. 5812 sayılı Kanun ile Avrupa Birliği müktesebatına uyum
sağlanması, kamu ihale piyasasının işleyişinin iyileştirilmesi ve Kurumun yetki
ve görevlerine yönelik düzenlemeler getirilmiştir. Bu Kanun kapsamında kamu
alımları daha etkin, şeffaf ve rekabetçi bir ihale ortamında sürdürülmeye
çalışılmaktadır. Tutarına bakılmaksızın tüm ihale ilanları ve bu ihalelere
ilişkin bilgiler Kamu İhale Bülteni’nde yayımlanmakta ve isteyen herkes Kurumun
İnternet sayfasından bunları izleyebilmektedir. Getirilen ön ilan sistemiyle kırk günlük ilan süresi yirmi dört
güne indirilmiştir. Kuruma aşırı düşük teklifin tespiti ve sorgulanması,
idareye fiyatla birlikte fiyat dışı unsurları da dikkate alma yetkisi
verilmiştir. Tarafların başvuru hakları daraltılmadan itiraz sürelerinin
kısaltılmasına ve itiraz sisteminin kötüye kullanılmasının önlenmesine yönelik
düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemelerle yüz yirmi iki günü bulan itiraz
süresi elli güne indirilmiştir. İtiraz hakkının kötüye kullanılmasını önlemek
amacıyla 301 YTL olan başvuru bedeli artırılarak ihalenin tür veya tutarına
göre bin ila 4 bin YTL arasında kademeli olarak yeniden tespit edilmiştir.
Gerek görülmesi hâlinde Bakanlar Kurulu kararıyla başvuru bedelinin 4 katına
kadar teminat alınabilmesi ve başvuru sahibinin haksız bulunması hâlinde ödenen
teminatın geri ödenmemesi hükme bağlanmıştır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Demir, devam ediniz. OSMAN DEMİR (Devamla) – Kamu ihalelerinde gereksiz iptalleri
önlemek amacıyla, ilan ve dokümana itiraz ile tekliflerin değerlendirilmesine
itiraz birbirinden ayrılmıştır. İlan ve dokümana itiraz başvuruları ihale
tarihinden en geç üç iş günü öncesine kadar yapılabilmektedir. Bu suretle
başvuru sahibinin idarece haklı görülmesi hâlinde ihale tarihinden önce gerekli
düzeltmeler yapılarak veya ihale tarihi ertelenerek ihale süreci devam
ettirilebilmektedir. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da yüce Meclisin, kamu ihale
piyasasının etkin işleyişini sağlayacak yasal düzenlemeleri yapacağına olan
inancımı belirtir, Kamu İhale Kurumunun 2009 yılı bütçesinin hayırlı olmasını
diler, yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Demir. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Tokat’taki ihalelerde niye Kamu İhale
Yasası’na uymuyorsunuz? Tekrar tekrar iptal ettirip
kendi adamınıza veriyorsunuz. 14 trilyonluk ihaleyi dönüp dönüp
kendi adamınıza veriyorsunuz. BAŞKAN – AK PARTİ Grubu adına Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün. Sayın Özgün, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika Sayın Özgün. AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gelir bütçesi hakkında AK PARTİ Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, şu ana kadar bütçenin gider kısmıyla ilgili
konular görüşülmüş oldu, şimdi gelir kısmına geçmiş olduk. Aslında bütçenin en
önemli kısmını gelir kısmı oluşturuyor çünkü gider, harcama yapabilmeniz için
sağlam kaynaklardan gelir elde etmeniz gerekiyor. Değerli arkadaşlar, 2008 yılında 215,4 milyar YTL olarak
gerçekleşmesi beklenen bütçe gelirleri, 2009 yılında yaklaşık yüzde 15 artışla
248,8 milyar TL olarak hedeflenmiş bulunmaktadır. Bu gelirin 202,1 milyar TL’si
vergi gelirlerinden, 46,7 milyar TL’si de vergi dışı gelirlerden
beklenmektedir. 2008 yılı sonu itibarıyla 174,7 milyar YTL olarak gerçekleşmesi
beklenen vergi gelirleri, 2009 yılında ekonominin makro çerçevesine ilişkin
ortaya konulan büyüme, enflasyon, dış ticaret, tüketim rakamları ve benzeri
göstergeler esas alınmıştır. Ayrıca, kayıt dışı ekonomiyle mücadeledeki Hükûmetin performansı, idari kapasitedeki iyileşme, denetim
etkinliği ve çok sayıda unsurun etkisinin de bu hesaplamada dikkate alındığını
görüyoruz. Bu değişkenlerin etkisiyle 2008 yılında yüzde 17 olması beklenen
vergi gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasılaya
oranının 2009 yılında yüzde 18 civarında olması hedeflenmektedir. Değerli arkadaşlar, Hükûmetimizin
ekonomi politikalarının temelini maliye politikaları oluşturmuştur. Maliye politikalarının
temelini de kaynak harcama dengesinin gözetildiği, sağlam gelir kaynaklarıyla
harcama yapan bir bütçe anlayışı oluşturmuştur. Saçıp savurmayan, sosyal amaçlı
harcamaları verimli alanlara yönlendiren, sağlanan tasarrufları yatırımlara
yönlendiren, popülizmden uzak, mali disipline önem
veren, herkesi kucaklayan, güven verici bütçeler hep AK PARTİ hükûmetleri döneminde Meclise gelmiştir. AK PARTİ hükûmetlerinden önceki hükûmetlerin yaptığı gibi biz, karşılıksız para basmadık,
yüksek faizlerle borçlanmadık, bütçenin yarısını faiz ödemelerine ayırmadık,
bankaları batırmadık, KİT açıkları ve batık kredilerle milleti ezme yoluna
gitmedik, yolsuzluk ekonomisi üretmedik. Aksine yolsuzlukların ve hortumların
üzerine kararlılıkla giderek Türkiye'nin kaynaklarını belli kesimlere aktarma
yerine, topyekûn bütün milletimizin, insanlarımızın hizmetine kazandırılmıştır.
Bakınız, 2002 yılında iktidara geldiğimizde bütçe açığı 40 milyar
184 milyon YTL, gayrisafi millî hasılaya oranı yüzde
11,5. 2008 yılında beklenen bütçe açığı 14 milyar 140 milyon YTL, gayrisafi
millî hasılaya oranı yüzde 1,4. Değerli arkadaşlar, bu aradaki fark oldukça
çarpıcıdır. Üstelik dünyada bir ekonomik krizin olduğu bir dönemde bütçe açığı
hedefimizi tutturuyoruz. Bakınız, değerli arkadaşlar, size bir rakam daha vermek istiyorum:
Sene 2002, bütçe geliri 79 milyar 420 milyon YTL, faiz giderleri 51 milyar 728
milyon YTL, oran yüzde 65. Yani bütçe gelirinizin yüzde 65’i faize gidiyor. Ne ürkütücü bir tablo, tam bir soygun düzeni. Bu insafsız
tabloyu tam tersine AK PARTİ hükûmetleri çevirmiştir
ve çevirmeye de devam etmektedir. Sene 2008, bütçe geliri 215 milyar 396 milyon
YTL, faiz gideri 54 milyar 500 milyon YTL, oran yüzde 25,3. İşte, aradaki fark
bu. Değerli arkadaşlar, 2009 yılına ilişkin Hükûmetimizin
maliye politikası hedefleri, içinde bulunduğumuz ortamda daha da önemli hâle
gelmiştir. Tesis edilen mali disiplini devam ettirmek, enflasyonla mücadele
politikasını desteklemek, etkin bir borçlanma politikasıyla faiz giderlerinin
bütçe üzerindeki baskısını hafifletmek, kaynak harcama dengesini göz önünde
bulundurarak sağlam gelir kaynaklarıyla harcama yapmak, kamu kaynaklarının etkili
ve ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilmesini ve kullanılmasını temin
etmek… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Özgün, devam edin. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – …makroekonomik istikrarla birlikte
sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek, dışsal şoklara karşı ekonominin
dayanıklılığını artırmak, hesap verilebilirliği ve mali saydamlığı
güçlendirmek, yatırımlara ayrılan kaynakları öncelikli ve kısa sürede bitecek
projelere yönlendirmek, verimliliği artırıcı ve üretimi teşvik edici bir
tarımsal destekleme politikası oluşturmak, eğitim, sağlık ve diğer sosyal
harcamalara daha çok kaynak aktarmak; bunlar Maliyemizin 2009 yılı
politikaları. Bunları çok önemsiyoruz. Bütün bu
politikalar daha güçlü bir ekonomi, daha güçlü bir bütçenin adresi demektir. Değerli arkadaşlar, 2009 yılı bütçesi küresel mali krize rağmen,
cumhuriyet tarihinin sosyal yönü en güçlü bütçelerinden birisidir. Bu bütçenin
hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Bütçenin hayırlı, uğurlu
olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özgün. AK PARTİ Grubu adına son konuşmacı Mardin Milletvekili Mehmet
Halit Demir. Sayın Demir, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakika efendim. AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET HALİT DEMİR (Mardin) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gelir bütçesiyle ilgili grubumuz adına söz aldım. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, başlangıçta ABD konut piyasasında
başlayan kriz küreselleşmenin doğal bir sonucu olarak tüm dünyayı etkiledi.
Finans piyasalarında etkili olan kriz mali piyasalara, oradan da reel sektöre
yansıdı ve dünya ekonomisi yavaşladı. Olağan dışı bir durumla karşı karşıyayız.
Bu nedenle daha yüksek standartlarda düşünmeliyiz ve daha değişik
yaklaşımlarla, daha etkin ve köklü, meselenin özünü yakalayan önlemlerin
alınması gerekiyor bu amaçla. Yine bu amaçla, hükûmetlerin merkez
bankalarının ve kurumların birlikte hareket etmeleri gerekmektedir. Finansal
düzenlemeler, para, maliye ve güçlü istihdam politikaları krizden çıkışta
önemlidir. Bunların kendi içinde uyumu yine çok çok
önemlidir ve sadece birilerinin düşündüğü gibi piyasaya para enjekte etmekle bu
tür krizler aşılmıyor. Değerli arkadaşlar, bankacılık sektörümüzde de önemli gelişmeler
oluyor. Bankacılık sektörümüz küresel krize hazırlıklı girdi. Çünkü bankacılık
sektöründe önemli kazanımlar var. Sektörün aktifleri geçmiş dönemlere göre daha
güçlü. Sermaye yeterlilik rasyosu bakımından da şu
anda en iyi ülkelerden biriyiz. Son altı yılda elde ettiğimiz kazanımlar bizi
dayanıklı ve güçlü bir konuma getirmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısaca nereden nereye
geldiğimizi bazı rakamsal gelişmelerle sizlerle paylaşmak istiyorum,
hatırlatmak istiyorum. 2002 yılında yüzde 11,5 olan bütçe açığının gayrisafi
yurt içi hasıla içindeki oranından bahsediyoruz, 2007
yılında yüzde 1,6’ya indirgemiş durumdayız. Bütçe açığı bakımından da yine Maastricht kriterlerini sağlamış
durumdayız. Fransa, İngiltere, Portekiz ve Yunanistan gibi Avrupa Birliği üyesi
ülkelerinden daha düşük bütçe açığına sahibiz. Faiz giderlerinin gayrisafi yurt
içi hasılaya oranı 2002 yılında yüzde 14,8 iken 2007
yılında bu oran 5,7 olarak gerçekleşmiştir. Yine 2002 yılında 60 milyar YTL olan vergi gelirleri 2008 yılında
175 milyar YTL’ye ulaşacaktır. Değerli arkadaşlar, böylece kamu harcamaları daha sağlıklı
kaynaklar ile finanse edilir duruma gelmiştir. Yine AK PARTİ Hükûmetinin uygulamış
olduğu mali disiplinin sonucu olarak kamu borç yönetimi konusunda da önemli
gelişmeler sağlanmıştır. Kamu kesimi borçlanma gereği 2005 yılından bu yana
eksiye dönmüştür yani artık fazla veriyor. 2002 yılında yüzde 73,7 olan AB
tanımlı borç stokunun yine gayrisafi yurt içi hasılaya
oranı 2007 yılında yüzde 38,9 seviyesine gerilemiştir. Böylece yüzde 60’lık
yine Maastricht Kriterlerini 2004 yılından bu yana
tutturmaktayız. Değerli arkadaşlar, AK PARTİ olarak göreve geldiğimizde 230 milyar
dolar büyüklüğünde olan ekonomimizi 3 kattan fazla büyüterek Avrupa’nın altıncı
en büyük ekonomisi konumuna getirdik. Yine satın alma gücü paritesine göre
gayrisafi yurt içi hasıla sıralamasında ülkemiz 2007
yılında dünya liginde on beşinci olmuştur ve bu arada kişi başına düşen millî
gelirimiz 10 bin doları da aşmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya ekonomisinin
1929’daki büyük buhrandan sonra tarihinin en zor döneminden geçtiği bugünlerde
ülkemizin de bu gelişmelerin dışında kalması mümkün değildir. Yaşadığımız
küresel ekonomik kriz bizim son altı yıldan beri uyguladığımız politikaların
doğruluğunu da ortaya koymaktadır. Eğer bu krize eskiden olduğu gibi yüksek
bütçe açıkları, yüksek enflasyon ve sürdürülemez bir borç yükü ile girmiş
olsaydı mevcut durumun çok çok kötü olacağını
biliyoruz. Kriz karşısındaki bu duruşumuzu son altı yıldır sıkı sıkıya bağlı
kaldığımız mali disipline borçluyuz. Dünyanın en sağlam mali sistemine sahip
olan ülkelerinden birisi hâline geldiğimizi düşünüyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik istikrar ve
sürdürülebilir büyüme için maliye politikasının yanında para politikası da son
derece önemlidir. Bu alanda da çok önemli adımlar atılmıştır. Merkez Bankası
gelişmeleri yakından takip etmekte ve gerekli önlemleri almaktadır. Enflasyon
konusunda elimizin bu arada rahatladığını düşünüyorum. Önümüzdeki dönem için
enflasyonist baskıların azaldığını ve şu an enflasyon öncelikli risklerin
olmadığını görüyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Demir, devam edin. MEHMET HALİT DEMİR (Devamla) – Bu nedenle, para politikasının
ekonomiyi canlandırmak ve sürekli büyüme ortamını tekrar yakalamak için etkin
olarak kullanılabileceği kanısındayım. Kendi iç dinamiklerimizin güçlü
yanlarını ortaya çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum ve bu anlamda reel kesim
ile bankacılık sektörü arasında iş birliğinin güçlendirilmesi önemlidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz
bölgesel kalkınmaya da -bu arada- büyük önem vermektedir. GAP Eylem Planı’na
göre Güneydoğu Anadolu Projesi için 2008 ile 2012 yılları arasında 14,5 milyar
Türk lirası tutarında ek kaynak öngörülmüştür. Güneydoğu Anadolu Projesi,
yaşanan küresel kriz ortamında, başta tarım ve enerji alanları olmak üzere
yüzyılın en büyük bölgesel kalkınma projelerinden biridir. Değerli milletvekilleri, boyutlarını henüz kimsenin tam olarak
belirleyemediği küresel krizin ekonomimize etkilerini en aza indirgemek,
yeniden oluşan dengeleri de bir fırsata dönüştürebilmek amacıyla, Hükûmetimiz gerekli önlemleri almaya devam ediyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Son sözünüzü alayım. MEHMET HALİT DEMİR (Devamla) – Hepimizin temennisi, bu krizden
eskisinden daha güçlü çıkmaktır. Bu duygularla, 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin hayırlara
vesile olmasını diliyorum, tekrar hepinize saygılarımı sunuyorum (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Demir. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan. Sayın Kaplan, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar) Süreniz yirmi dakika Sayın Kaplan. DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Demokratik Toplum Partisi adına Maliye Bakanlığı, Gelir
İdaresi Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı bütçeleri üzerinde söz
almış bulunmaktayım. Biz aslında, denetleyebileceğimiz bir bütçe olmasını isterdik,
üzerinde rahatlıkla konuşabileceğimiz bir bütçe olsun isterdik ama Bütçe
Komisyonunda gördük; maalesef bütçenin tamamını göremiyoruz, denetleyemiyoruz,
konuşamıyoruz. Örneğin bunların içinde, Avrupa Birliği ilerleme raporuna da
konu olan askerî bütçe harcamaları üzerinde Meclis denetiminin güçlendirilmesi
yönünde hiçbir ilerleme kaydedilmedi. Yine Plan ve Bütçe Komisyonunda Savunma
Bakanlığı bütçesi gözden geçiriliyor, ancak harici fonlar Meclis tahkiki
dışında, Sayıştay üyeleri de kışlanın kapısına kadar gidebiliyorlar ve
denetleyemiyorlar. Şimdi, böylesi bir bütçe eğer sunuluyorsa Meclise, bunu
denetleyemiyorsanız ortada vahim bir durum var. Çünkü bütçenin aslan payı
askerî harcamalara, silah satışlarına, alımlarına, tezkereye, operasyona
gidiyor. Bu bir yanı. İkinci yanı: Sayın Bakana sormak istiyorum, tabii öğrenmek de
istiyorum. Ocak ayında muhtemelen IMF’yle yeni bir, on sekiz aylık stand-by anlaşması yapılacak; iş
çevreleri bu konuda ısrarlı. Hükûmet de pazarlık
yapıyor G-20 Zirvesi sırasında Amerika’ya gidildiğinde. Sayın Başbakan 40-50
milyar daha nasıl koparırım diye bir çabanın içine girdi. Ama görülen o ki, 20
milyar, 25 milyar civarında bir döviz desteği bu stand-by anlaşmasıyla gelecek ama şartlı gelecek. Bu şartlı
gelişin içinde 20 milyar civarında harcama dilimlerinin kısıtlanması var; yerel
yönetimlere verilen paydan tutun da sağlık, eğitim gibi çok ciddi kalemlerde…
Şimdi, 20 milyar liranın oynayacağı bir bütçenin üzerinde görüşme yapıyoruz ve
bu bütçe üzerinde karar vereceğiz bugün. Peki, IMF stand-by anlaşmasından sonra bu görüştüğümüz bütçe, daha
mürekkebi kurumadan, revizyona uğramayacak mı? İşte,
bu nedenle Sayın Maliye Bakanından revizyon
tahminlerini, IMF’yle gelebilecek olan taahhütleri, bu konuda Hükûmetin tavrının ne olduğunun açıklanmasını istiyoruz. Bu
konuda bir açıklama bekliyoruz. Biz zaman zaman burada bütçeyi
eleştirdiğimizde -ki geçen yıl da aynı durumu tartışmıştık- geçen yıl bütçe
tartışmalarında “Bütçe, şoklara dayanıklıdır.” demişti Hükûmet.
Biz, bunun böyle olmadığını anlattık. Bu yıl, bu sefer bangır bangır gelen bir küresel kriz karşısında önceleri hafife
alma, ama sonraları bunun etkilerinin olabileceğini görme noktasına gelinmiş
olmasını önemsiyoruz, ama bunun bu şekilde algılanması bütçede hiçbir değişime
gitmedi. Çünkü IMF doğrultusunda düzenlenen bütçenin 2013 yılına kadar
rakamları dahi belli, yani şimdiden 2009 tasarısını görüşüyoruz, 2010, 2011’in
rakamları var önümüzde. Böyle olunca durum; biz, bütçe denetleme görevini
yapamayan bir Meclis durumuna düşüyoruz. Peki, bu neden böyle oluyor? Noam Chomsky’nin sorduğu “Halkın tercihlerini kim belirliyor?”
sorusu aslında ortaya çıkarıyor. Kim belirliyor? IMF belirliyor, sağ olsunlar
NATO belirliyor, ABD belirliyor, Brüksel’den belirliyorlar. “Avrupa Birliği”
diyeceğiz ama, Avrupa Birliği ilerleme süreci üç
yıldır sekteye uğramış durumda. Şimdi, ben, partimiz adına önemli bulduğumuz birkaç noktaya vurgu
yapmak istiyorum, ki bu geçirdiğimiz bir yılda sadece
birkaç yasa değişikliğine değinerek, Hükûmetin,
gerçekten, bir 2007 yılında seçim bütçesi yaparak, bir de 2009 Mart yerel
seçimlerinde de bir seçim bütçesi yanılgısına düşerek ülkeyi nasıl bir
felaketin eşiğine getirdiğini anlatmak istiyorum. Yap-İşlet-Devret Yasası -yani özelleştirmeler yetmedi- çıkarıldı,
Varlık Barışı Yasası -kara paranın aklanması diyoruz ona- çıkarıldı, enerji
piyasalarıyla ilgili epey yasa çıkarıldı, şans oyunlarıyla ilgili çıkarıldı,
mayınların temizlenmesi yasası Mecliste görüşülecek; ARGE Yasası, teşvik
çıkarıldı. Şimdi, özelleştirmede satılacak şirket, kamu iktisadi teşebbüsü
kalmayınca, bu sefer ülkenin dağlarını, limanlarını, akarsularını, yer altı ve
yer üstü zenginliklerini satarak sıcak para akışını sağlama politikası içinde
olan Hükûmetin artık bunu denkleştirmesi mümkün
değil. Nasıl mümkün değil? Bizde derler: “Yüz delikli tulum çubuk tutmaz.”
Yani, ayran tulumları delindiği zaman çubukla yamarlar, fakat,
bu, yüz delikten fazla olunca yama tutmuyor, yani, bu bütçe de öyle. Nasıl,
bunu açmak istiyorum: Bir kere, Hükûmetin bütçede saydamlık
iddiasının hiçbir inandırıcılığı yok. Her yıl bir rapor yayınlanması, merkezi
yönetim bütçe gerçekleşmeleri ve beklentiler raporunun yayınlanması… Kamuoyu
bütçe üzerinde gözetim ve denetim sağlayamıyor, böyle şey olmaz. Bütçe
hazırlanırken sürece katılmayan sivil toplumun, emek ve meslek örgütlerinin
sonradan yayınlanan ve rakamları üzerinde rahatlıkla oynanabilinecek bütçeler
üzerinde denetim yaptığını söylemek mümkün değildir. Bakın, neden saydamlık
yok? 2009 bütçesi neden şeffaf değil? Neden sosyal bir bütçe değil? Neden
emekçinin boğazını daha çok sıkacak; ücretlinin, maaşlının, köylünün… Ona bir
iki vurgu yapmak istiyorum. Türkiye’de elbette serbest piyasa ekonomisi uygulanıyor, ama
şeffaflaşma ekseninde bir ortaklaşma zorunludur. Çünkü,
ekonomi-demokrasi ilişkisi düğüm noktasıdır. Demin saydığım temel ekonomi
yasalarının -hatta, ihale kanunları dâhil-
çıkarıldığını biliyoruz. Peki, bunlar yapılırken Anayasa reformu, Siyasi
Partiler Yasası, seçim yasaları neden değiştirilmedi bu önemli on yedi aylık
süre içinde? Yapılmadı çünkü, AK PARTİ İktidarının
işine gelmiyor! Bütçenin vergi verenlerce bilinmesi ve katılım sağlanması kadar,
denetlenebilmesi de önemlidir. Ekonomiyi anlaşmazlıklardan, uzmanlıklardan
alıp, anlaşılabilir kılmak, günlük yaşam ve demokrasi açısından halk için çok
önemlidir. Sürekli açık veren bir bütçe, büyüme hızındaki dengesizlikler;
üretimin az, tüketimin çok oluşu; bölgeler arasındaki dengesizlik, gelir
dağılımındaki korkunç uçurum; kazançtan değil, tüketimden vergi almayı
alışkanlık hâline getirme; kronik enflasyon, işsizlik, katlanan iç ve dış
borçlar, kayıt dışı ekonominin korkunç düzeyi, kara delikler bütçenin aslan
payını alan militer harcamalar. İşte, şeffaflaşmayla
kastedilen tüm bu ekonomik sorunların genel demokrasi sorunu ile bağlantısını
günlük yaşam üzerinden kurabilme becerisi ya da bu becerinin gereği bir
sistemin kurulma konusudur. Bu nedenle, şu noktalar çok önemlidir: Demokrasi zengin ülkelerin
layık olduğu, zengin ülkelerin demokrasiyi geliştirebileceği şeklindeki 20’nci
yüzyıl anlayışını yıkmak lazım. 21’inci yüzyılda uydu ve dijital teknik çağında
yaşıyoruz, Asya’da, Afrika’da, Avrupa’da her yerde bir “tık”la
bilgiye erişim çağındayız. Gelişmekte olan ülkelerde “Ya ekonomik büyüme ya özgürlük”
ikileminin gerçekçi olmadığı anlaşılmıştır. Ülkemizde “Ya özgürlük ya güvenlik”
ikilemi maalesef gündem maddesi durumuna gelmiştir. Yani “Ya ekonomik büyüme ya
özgürlük” denklemini Türkiye’de “Ya güvenlik ya özgürlük” denklemine çevirdik.
İkisinin bütünselliği ve birlikteliği kalıcı gelişmeyi sağlar. Demokrasi
anlayışı açısından “Ekonomi önemli değil.” anlayışı da son derece yanlıştır.
Ekonomi aktörleri TÜSİAD, TOBB, sanayi odalarının “AB’ye giriş argümanı” adı altında demokratikleşme yanlısı tutum
sergilemeleri, timsah gözyaşı dökmeleri, kimi işveren gruplarını kendilerini
ekonomik süreç konusunda nasıl realize ettikleri
konusunda sorgulamaları gerekir. İş dünyası “Hep bana Rabbena” diyor. Hep
kendine, hep kendine, hep kendine… Geçtiğimiz bir sene içinde de biz de
Mecliste ne yaptık? İşverenin yüzde 5 primini kestik, ne dedik? “Hazine
ödesin.” dedik. Kim ödesin? “Emekçiler ödesin.” dedik. Ne kadar bütçeye yük
getirdi? Tam 4,8 milyar. Bakın, gelir vergilerini birazdan açıklayacağız, en düşük vergiyi
işverenler, patronlar, zenginler Türkiye’de ödüyor. Bütün verginin yüzde 70’ini
yine çalışan kesimden alıyoruz. Benim anladığımca demokrasi anlayışına sahip iş
çevreleri. Bu eğilim tehlikelidir, emekçi halkı yok sayan bir anlayıştır.
Çalışanların örgütlenme hakkı, sendikal haklar, sosyal haklar, onurlu ücret
politikaları sağlıklı demokrasinin temelidir. Ekonomide ihtiyaç duyulan dönüşümler ise yapılmıyor, sorunlar
kartopu gibi büyüyor; bölgeler ve sınıflar arası uçurumlar korkutucu boyutlara
vardı. İki Türkiye oluşmuş durumda. Biri varsılların, diğeri yoksulların
arttığı iki Türkiye. Sosyal, siyasal, kültürel boyutları da bulunan iki ayrı
Türkiye manzarası demokrasinin gelişimi açısından SOS vermektedir. Vahim
toplumsal çatışma potansiyelleri de içermektedir ve acil sosyoekonomik adımları
da zorunlu kılmaktadır. Son yirmi beş yıllık çatışma ortamının da artırdığı olağan
sınırları aşan göç olgusu, bir yanıyla, uzmanların hesabıyla, kamuya,
yerindekinin 6 katı harcamayı getirerek ekonomik bir sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır. Çarpık kentleşme sosyal patlamalar ihtimalini de çoğaltmaktadır.
Ancak, bu öngörünün yine Hükûmet siyasetinde
olmadığını görüyoruz. Sosyal bütçenin bu anlamda da önemi büyüktür. Gelir dağılımı adaletsizdir. Yoksulluk, eşit vatandaşlık temelinde
çözülmelidir. Avrupa Birliğinin yirmi beş ülkesi içinde sosyal transferler
sayesinde yoksulluk riskindeki nüfusun toplam nüfus içindeki payı yüzde 25’ten
16’ya, Türkiye’de ise yüzde 30’dan sadece yüzde 25’e indirilebilmektedir. Sosyal yardımlardan yararlanan yurttaşların sayısı artırılmalı,
sosyal yardım politikası kapsamına alınmalı, çocuk yoksulluğuyla mücadelede
özel sosyal yardım politikaları geliştirilmeli, yaşlılara yönelik sosyal yardım
ve hizmet politikalarına kaynak ayrılmalı, sosyal yardım alanındaki kurumsal
parçalanmışlık kaldırılmalı, insan onuruna yaraşır hâle getirilmelidir. Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin 2007 yılındaki 0,73 gerilemesi
2008 ve 2009’da da sürüyor. Şimdi sormak istiyorum -Sayın Başbakan “3 çocuk
doğurun.” dedi- Türkiye’de 2000’den bu yana hiç mi çocuklar doğmadı, büyümedi,
okula gitmediler de Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi payı geriliyor? O, çok ciddi
bir yaklaşım, siyaset anlayışıdır. Üç yılda Türkiye'nin nüfus oranına
vurduğumuz zaman okul çağına gelmiş çocukların sayısının milyonları bulduğu
ülkemizde Millî Eğitim Bakanlığı bütçesinin gerilemesi demek Türkiye'nin
gerilemesi demektir, yarınlarının karartılması demektir, eğitimsiz insanlar
yaratmak, sağlıksız insanlar yaratmak demektir. Aynı durum gayrisafi millî hasıladaki pay
açısından da… 2007 yılında 3,3, toplam 4,3’lük oran OECD ülkeleri ortalamasıyla
UNESCO’nun kalkınmakta olan ülkelerdeki yüzde 6 olan oranının çok çok altındadır. Aynı oransızlık sağlık, kadın istihdamı,
engelliler konusunda da vardır. Değerli milletvekilleri, bakın, sadece 2009 seçimleri
nedeniyle bütçeye getirilen yük -TEPAV’ın rakamları-
45 milyar; konut edindirme KEY’den 3 milyar, İşsizlik
Fonu’ndan GAP’a aktarılan 6-6,5 milyar, özelleştirmeden GAP’a aktarılan -ki bu
rakamlar dört yıllıktır, tabii ki 2008-2012 için- 9-10 milyar, yine İşsizlik
Fonu’ndan istihdam için kaynak aktarımı 2,8-5 milyar arası, yerel yönetimler
19-20 milyar, yine yerel yönetimlere aktarılacak payla beraber topladığınız
zaman 45 milyar. Bu seçim… Şimdi,
bir başka konu da var, bütçede aynı geliri iki defa yazıp millete “bütçe açığı
azdır” diye yutturan bir Hükûmetle de karşı karşıyız.
Bunu biz söylemiyoruz, bunu yine bu işin uzmanları söylüyor. İşsizlik Sigortası
Fonu’nu bütçeye aktarıyorsunuz kaynak fonu, stok olarak duruyor. Gelir, ertesi
sene yine gelir. Hazine nakit dengesi verilerine göre de İşsizlik Fonu ve
Özelleştirme Fonu’ndan bu şekilde aktarılan ve gelir kaydedilen kaynakların
tutarı 8 milyar. Var olan kaynağı bir daha göster gelir kaynağı olarak. KEY
için de 2,8 milyar… Şimdi, gelir olarak gösterilen bir tutarın tekrar olarak
gelir gösterilmesi dürüst bütçe anlayışına aykırı değil midir? Değerli milletvekilleri, bir konuya daha vurgu yapmadan
geçmeyeceğim. Şimdi, yeni vergiler var; biliyoruz kiraya geliyor, emlaka geliyor, cebe geliyor, çevreye geliyor, değerli
kâğıda geliyor, KDV’ye geliyor. Ancak, AKP Hükûmetleri
döneminde yolsuzluklar oran olarak alındığında tam 2007 Yılı Faaliyet Raporu’na
göre, Emniyet Genel Müdürlüğü kaçakçılık organize suçlarla ilgili, yolsuzluk
operasyonlarının tam 2 katına yükseldiği rakamı çıkıyor karşımıza. İhale
yolsuzlukları ve… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan, devam ediniz. HASİP KAPLAN (Devamla) – Teşekkür ederim. …böylesi adaletsiz bir bütçeyle biz enerji alanında 50
milyar açık ithal enerjiyle, doğal gaz açık verildiği bir dönemde, sadece şu
noktada bir vurgu yapmak istiyorum: Putin: “Ucuz gaz
dönemi bitti, paydos” diyor ve bunlar OPEC gibi bir yeni “GECF” kısaltılmış
isimlerle yeni, doğal gaz satan bir birlik resmi kurmak istiyorlar ve Türkiye,
ne yazık ki katılan onlarca ülkeden gözlemci olarak bile katılamamış bir ülke
durumunda. Biz, bu bütçenin adaletsiz KDV ve ÖTV vergilerine, kaynakta
kesilen vergilere dayalı bir gelir politikasıyla ülkenin kalkınmasının
sürdürülemeyeceğini düşünüyoruz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak. Sayın Kışanak, buyurun efendim. (DTP
sıralarından alkışlar) Süreniz yirmi dakikadır. DTP GRUBU ADINA GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Kamu İhale Kurumu bütçesi üzerinde Demokratik Toplum
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Ancak konuşmama geçmeden önce, dün akşam bu ülkede yaşanan yine
yüz kızartıcı bir durumla ilgili bilgi vermek istiyorum. Hepiniz de sanırım
basından öğrendiniz. Sanatçı Sayın Ferhat Tunç, yanındaki arkadaşıyla birlikte
dün akşam bir lokantadan çıkarken polisler tarafından darp edilerek, dövülerek,
kimlik sorma bahanesiyle gözaltına alındılar. Bu durumu kınıyorum ve değerli
sanatçının bir an önce serbest bırakılmasını istiyorum. Değerli milletvekilleri, etkin bir yönetim, sadece hukuk
yaratmakla, kural koymakla mümkün olmaz; bunları uygulayacak, denetleyecek ve
yargılayacak kurumlara da ihtiyaç vardır. Kamu İhale Kurumu da bu kurumlardan
biridir. Kamu İhale Kurumu, kamu ihalelerinin denetlenmesi, yasalara uygun
olarak gerçekleştirilmesi, yolsuzlukların önlenmesi açısından oldukça önemli
bir kurumdur ama ne yazık ki Kamu İhale Kanunu çıkarıldığı günden bu yana
toplam on altı kez değiştirilerek âdeta kalbura çevrilmiştir ve o kadar çok
istisna getirilmiştir ki neredeyse yasa kapsamında kamu harcaması kalmadı.
Enerji, su, ulaştırma ve telekomünikasyon sektöründe faaliyet gösteren
kuruluşların alımları, özelleştirme ihalelerine danışmanlık yapacak kurumların
alımları hizmet kapsamı dışında bırakıldı. Kültür varlıklarının rölöve, restorasyon, çevre düzenleme projeleri ve kazı çalışmalarına
ilişkin mal ve hizmet alımları da yasa dışına çıkarıldı. TPAO’nun denizlerde petrol ve doğal gaz arama faaliyetleriyle
ilgili mal ve hizmet alımlarında parasal limit şartı aranmayacağı hükme
bağlandı. Tanık Koruma Kanunu ile tanıkların korunması için yapılacak
alımlar da ihale mevzuatı dışına çıkartıldı. Saymakla bitmez. Daha birçok
alanda kamu harcamaları denetim dışına çıkarıldı. Kamu İhale Kanunu ile Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nda son
olarak geçtiğimiz ay bu Mecliste kabul edilen bir tasarıyla birçok değişiklik
daha yapıldı. Ama bunlardan birisi vardı ki, gerçekten denetim yetkisini
sekteye uğratacak kadar önemliydi. Yapılan bu değişiklikle kamu harcamalarının
denetimi kısıtlanarak yolsuzluğa kapı aralandı. Yeni yasada kamu alımlarında
ihale dışı istisnalar geliştirildi. Büyük projelerin 50 bin YTL’lik dilimlere
ayrılarak işlerin ihalesiz yapılmasına imkân tanındı, hak arama yolu ise
kapatıldı. Yeni yasaya göre ARGE faaliyetleri kapsamında TÜBİTAK’ın yapacağı
mal, hizmet ve danışmanlık hizmet alımlarıyla, savunma, güvenlik ve
istihbaratla ilgili alımlar da kamu ihale kapsamı dışına çıkartıldı. Kamu İhale Kurumunun ilgili mevzuat hükümlerine aykırılık
iddialarını inceleme yetkisi ise elinden alındı. Bu da yetmezmiş gibi, kurul
üyelerinin telif ücreti karşılığı ders vermelerinin önü açılarak kurul
üyelerinin de pisliğe bulaştırılmalarının önü açıldı. Bu da yetmezmiş gibi,
tasarı ile Kamu İhale Kurumunun şikâyet başvurularında inceleme yetkisinin
kısıtlanmasıyla hak arama özgürlü ihlal edildiği gibi, ihalelerde yaşanan
usulsüzlüklerin Kurum tarafından düzeltilmesi imkânı da ortadan kaldırıldı.
Kamu İhale Kurumu Başkanı yapılan değişikliklerle ilgili olarak basına bilgi
verirken, artık Kuruma gelen yolsuzluk ihbarlarını ve medyada yer alan
iddiaları incelemeyeceklerini söyledi. KİK Başkanı “Yani yolsuzluk kapına
gelirse bakmayacak mısın?” şeklindeki soruya ise “Evet, bakmayacağım.” yanıtını
verdi. “Ben yolsuzluğu ortaya çıkarmayan sistem kurduktan sonra yolsuzluk
kapıma nasıl gelir ki?” demeyi de ihmal etmedi. Biraz sonra vereceğim
örneklerle sistemin aslında nasıl yolsuzluklara fırsat tanıdığını, denetim
yetkisinin ortadan kalkmasıyla yolsuzluğun daha da artacağını anlatacağım. Ayrıca, yapılan bu değişiklikler, Türkiye’nin Avrupa Birliği
üyelik sürecini de olumsuz etkileyecek niteliktedir. Kamu alımlarına ilişkin
2004 İlerleme Raporu’yla başlayan eleştiriler, Avrupa Birliğinin her yıl
yayınladığı raporlarda sürekli devam ediyor. 2008 yılı İlerleme Raporu’nda da
bu eleştiriler yer aldı. Avrupa Konseyi Yolsuzlukla Mücadele Devletler Grubu’nun
Türkiye’yle ilgili değerlendirme raporunda da önemli tespitler yer alıyor.
Yolsuzluğun Türkiye’de en önemli sorun olduğuna dikkat çekilen raporda, yolsuzlukların
daha çok özelleştirme ve kamu alımlarında görüldüğü, üst düzey siyasilerle
ilgili yolsuzluk skandallarının ortaya çıktığı vurgulanıyor. Kamu
görevlilerinin yargılanmasının amir iznine bağlı olmasının da doğru olmadığı
belirtiliyor. Ulusal düzeyde yolsuzlukla mücadele için bağımsız bir organın
oluşturulması öneriliyor. Bu önerilere kulak tıkayan AKP Hükûmeti
ise Kamu İhale Kurumunun denetim yetkisini bile ortadan kaldırarak kamu
alımları tamamen istismara açık hâle getiriliyor. Değerli milletvekilleri, şimdi sizlere sistemin nasıl yolsuzluk
ürettiğini, bizzat AKP’li bazı belediyelerden örnekler vererek anlatacağım.
Önce Siirt’ten başlayalım, Sayın Başbakanın vefa borcu gereği belediye başkanı
yaptığı Mervan Gül’ün neler yaptığını anlatalım.
Belediye meclis üyeleri, Belediye Başkanı Gül hakkında sayısız kez suç
duyurusunda bulundular. Siirt Belediyesinde yapılan yolsuzluklar ayyuka çıktı
ancak suç duyuruları İçişleri Bakanlığına takılarak soruşturma açılmasına izin
verilmedi. Bakanlıktan izin çıkmayınca Meclis üyeleri Danıştaya
başvurdu. Danıştay 1. Dairesi, AKP’li Başkan Mervan
Gül ve 7 belediye çalışanı hakkında soruşturma açılmasına izin verdi. Değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanlığının bütün şikâyetlere
rağmen, kulağını tıkadığı ve soruşturma izni vermediği Siirt Belediyesinde
yaşanan birkaç yolsuzluğu burada sıralamak istiyorum: Meclis üyelerinin son olarak geçtiğimiz günlerde yaptığı bir suç
duyurusu var; kanalizasyon, içme suyu ve yağmur suyu altyapı çalışmalarında
yolsuzluk yapıldığı ve yolsuzluğa göz yumulduğu iddiasıyla Gül, Çukurova
İnşaat, Sistem Yapı İnşaat ile denetimden görevli müşavir firma olan Su Yapı
firması hakkında Siirt Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundular.
Kentin altyapı sorunlarının çözülmesi için dış kaynaklı kredi sağlandığını ve
bu kredi ile altyapı işinin Çukurova İnşaat firmasına ihale edildiğinin
belirtildiği dilekçede şöyle deniliyor: “Uluslararası ihale kurallarında
yüklenici firma işin yüzde 30’undan fazlasını taşeronlaştıramaz.” Ancak
Siirt’te tüm herkes bilmektedir ki işlerin tümü Belediye Başkanı Mervan Gül’ün akrabası Kazım Gül’e ait olan Akman şirketi
tarafından yapılmaktadır. Arıtma tesisinin peyzaj işleri yapılmadığı hâlde
ödemelerin çoğunluğunun yapıldığının tespit edildiğine işaret edilen suç duyurusu
dilekçesinde bu erken ödemenin usulsüz yapılmasının nedeni de sorulmaktadır.
Yaptıkları inceleme sonucunda içme suyu ve kanalizasyon borularının yan yana ve
aynı hendek içerisinde yapıldığını fark ettiklerini belirten Meclis üyeleri,
standartlara göre her iki hat arasında en az 50 santim mesafenin olması
gerektiğini de vurguladılar. Ancak halkın sağlığın hiçe sayan, tehdit eden Mervan Gül, yolsuzluk yapmak adına kanalizasyon ve içme
suyu şebekesini aynı hendeğe döşemeye devam ediyor. Çünkü Meclis üyelerinin suç
duyurusu dilekçelerinde de belirttikleri gibi kanalizasyon için açılan hendekte
içme suyu hattı döşeniyor, onun için de içme suyu hattı ve geri dolgu kazısı
için verilen para cebe atılıyor. Meclis üyeleri bu çalışmalarla ilgili
görüntülü tespitlerini de bir CD’ye kaydederek savcılığa ilettiler. Siirt’teki yolsuzluklardan ikincisi: 23 Mayıs 2005 tarihinde
yapılan park-bahçe temizlik, bakım, hizmet ihalesine yedi firma katıldı. İhale
en düşük teklifi veren firmaya değil, Mervan Gül’ün
akrabalarının yer aldığı Nimet temizlik firmasına verildi. AKP’li Gül bu
iddiaların doğru olmadığını ileri sürdü ancak ihaleden bir ay sonra, 27 Haziran
2005 tarihinde söz konusu şirketin noter kanalıyla akrabası ve belediye satın
alma sorumlusu Aydın Yolbaş’ın kardeşi Rıdvan Yolbaş’ı şirketin gelir gider yetkilisi olarak tayin ettiği
ortaya çıktı. Mervan Gül’ün üçüncü
yolsuzluğu: Yine 2004 yılında şehir içi yol, sokak ve bulvar temizliği için
açılan ihalede, en düşük teklifi veren firmaya değil, en yüksek teklifi veren
firmaya ihale verilerek belediye zarara uğratıldı. İhaleyi alan Gelişim
temizlik firmasında çalışıyormuş gibi görünen 10 işçinin ise aslında Siirt’te
değil, Baykan ilçesinde ikamet ettiği ve çalışmadıkları tespit edildi. Hatta
işçi olarak gösterilenlerden birinin Baykan Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı
Osman Gülümser olduğu da tespit edildi. Sigorta sicil
numarası burada, bizde. Mervan Gül’ün yaptığı
yolsuzluklardan dördüncüsü: Değerli Milletvekilleri, Siirt Belediyesi hakkında
soruşturma açılmasına neden olan TOKİ yolsuzluğunun açığa çıkmaması için AKP
yıllarca direndi. Hazineden 22 bin YTL’ye alınan araziyi 4 kez el
değiştirdikten sonra 170 kat fiyat farkıyla TOKİ’ye
devreden Siirt Belediyesi hakkında soruşturma açılmasına İçişleri Bakanlığı
izin vermedi. Ancak Danıştay 1. Dairesi TOKİ’nin dar
gelirli yurttaşlar için Siirt’te yaptıracağı evlerin arazisini devlete 170 kat
fazla fiyatla satmaya kalkan Gül hakkında yargılama iznini vermeyen İçişleri
Bakanlığının kararının kaldırılmasına hükmetti. Mervan Gül sadece
devleti dolandırmadı, halkın hakkını da gasp etti çünkü TOKİ evlerini
akrabalarına tahsis etti. Mervan Gül’ün doğum yeri
olan Bostancık’ta TOKİ’nin
yaptığı 62 konuttan 40’ı aynı soyadı taşıyan ve Mervan
Gül’ün akrabaları olan kişilere satıldı; 17’sini de Mervan
Gül’ün anne tarafından yakını olan “Tekin” soyadlı akrabaları aldı. Söz konusu yolsuzlukla ilgili haber 2 Mart 2008 tarihli Hürriyet
gazetesinde yer aldığında AKP’li Mervan Gül, kente
gelen tüm Hürriyet gazetelerini satın alarak Siirt halkının bu yolsuzluğu
öğrenmesini engellemeye çalıştı. Oysa tüm Siirtliler AKP’li Mervan
Gül’ün yolsuzluklarını çok iyi biliyorlar. Zaten bu soruşturmanın açılmasına da
onların şikâyetleri neden olmuştu. Ardından yaptığı yalanlama açıklaması da şu anda Siirt Belediyesi
İnternet sitesinde duruyor. Bu konuya ilişkin yaptığı yalanlama hâlâ Belediye
sitesinde yayınlanmakta ama bu yalanlama bir anlamda itiraf anlamına geliyor.
Konutların yapıldığı yerin kendi köyü olduğunu, bu nedenle kendi akrabaları
dışında başka kimsenin oturmadığını ve bölgede bir köyden başka köylülerin ev
satın alamayacaklarını, bu nedenle yaptığı bütün duyurulara rağmen kimsenin
konutlara talip olmadığını, bu nedenle evlerin tümünü akrabalarına dağıttığını
kendi sitesinden “yalanlama” adına koyduğu yazıyla itiraf ediyor. Mervan Gül’ün
yaptıkları bununla da bitmiyor. Bir diğer yolsuzluk iddiası
ise naylon faturayla ilgili. Vergi denetmeni Oğuzhan
Azılı tarafından yapılan inceleme sonucu hazırlanan 13 Kasım 2006 tarihli
raporda Siirt’te oto yağlama ve yıkama işiyle uğraşan Seyfettin Şakar’ın Siirt Belediyesine kestiği 38 bin YTL tutarındaki
faturanın sahte olduğu belirtiliyor. Şakar, verdiği
ifadede faturanın kendisiyle hiçbir alakasının olmadığını, Mervan
Gül’ün akrabası olan Mehmet Tekin tarafından düzenlendiğini belirtti. Kamu harcamalarından sorumlu olan Siirt Defterdarı Murat Yıldırım
da 6 Aralık 2006 günü Belediye Başkanlığına vergi denetmeni Oğuzhan
Azılı’nın tespit ettiği sahte faturalara ait tarih ve
numaraların yer aldığı bir uyarı yazısı göndererek herhangi bir mal ve hizmet
karşılığı olmaksızın sahte olarak düzenlenen bu faturaların bedelinin geri
ödenmesini talep etti. Değerli milletvekilleri; AKP’li belediyelerde yaşanan
yolsuzlukları anlatmaya gerçekten zaman yetmez ama ben size Bitlis’te fıkra
gibi bir konuyu da anlatmak istiyorum: Bitlis Belediyesi, 2006 yılı Aralık
ayında bir ihale yapıyor, kilitli taş parke ihalesi, kaldırım yapılıyor. Aralık
ayında kar altındaki Bitlis’te nasıl kaldırım döşendi? Bu ayrı bir soru ama
gelin Belediye Meclisi Denetleme Komisyonunun hazırladığı rapordaki tarihlere
bir göz atalım: İhalenin veriliş tarihi 18/12/2006,
onaylanma tarihi 19/12/2006, iş bitirme tarihi 28/12/2006. Yani ihale bir ay
içerisinde yapılmış, onaylanmış ve iş de bitirilmiş! Bir ay içerisinde hem de
aralık ayı içerisinde Bitlis’teki kar altındaki kaldırımlara kilitli parke taşı
döşemiş AKP’li Belediye Başkanı! OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Çok becerikliler, çok! SIRRI SAKIK (Muş) – Çok başarılılar, çok! GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Çok başarılı, doğru! Bingöl Belediyesinde yapılan yolsuzluklarla ilgili yaptığım
araştırmalarda gerçekten işin içinden çıkılamayacak boyutta iddialar olduğunu
gördüm ama burada, önemli gördüğüm birini sizlerle paylaşmak istiyorum: Doğu
İlleri Kalkınma Birliği kapsamında yapılması planlanan atık su arıtma tesisi
ihalesi yılan hikâyesine dönüşmüştür. 2 kez ihale yapılmış, birincisi iptal
edildikten sonra 1 kez daha yapılmıştır. Avrupa Birliğinden alınan 1,5 milyon euronun nereye harcandığı, tesisin neden bitirilemediği
sorularına Belediye Başkanı cevap verememektedir. Çöp toplama ihalesinden sayaç
okuma ihalesine, atık arıtma tesisi ihalesinden kilitli taş imalat ve döşeme
ihalesine, belediye iş hanının satışından yer altı çarşısının yapım ihalesine
kadar neredeyse Bingöl Belediyesinin tüm ihaleleri ile hizmet ve mal alım
işlemleri şaibeli olarak suçlanmaktadır. Bu iddiaları destekleyen bir diğer
kanıt ise Bingöl Belediyesinin 20 trilyonu aşkın borç yükü altına sokulmasıdır.
Ortada hizmet yok ancak sürekli artan borç var. Peki, paralar
nereye gidiyor? Tabii ki AKP yandaşlarına. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan… GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Bütün bunlar da Bingöl halkının gözü
önünde oluyor. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, burada belediyelerle
ilgili iftira anlamında şeyler, iddialar ileri sürüyor. Farklı şeyleri
anlatıyor. GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Ben söylüyorum, iftiraysa cevabını
verirsiniz. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Burada olmayan konularla ilgili
iddialarda bulunuyor. GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Bu Kamu İhale Kurumu konuşuluyor. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Cevap verme hakkı olmayan kişiler
hakkında iddialarda bulunuyor. GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Hükûmetin
denetleme yetkisini nasıl kötüye kullandığını, kendi mensubu partileri nasıl
kayırdığını… SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, burada konuşulan
her şeyin burada olanlarla ilgisi olması da gerekmiyor. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Versinler mahkemeye varsa öyle bir şey
varsa! Mahkemeye versin! SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – İlgili arkadaşlar cevap da
verebilir. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hiç alakasız şeylerle, ilgimiz olmayan
AK PARTİ’li belediyeler, genellemeler diye… GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – … yolsuzluklarına
nasıl göz yumduğunu anlatıyorum buradan. BAŞKAN – Sayın Kışanak… GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Bu yolsuzluklara neden zamanında Hükûmetin soruşturma izni vermediğini anlatıyorum. BAŞKAN – Sayın Kışanak… ASIM AYKAN (Trabzon) – Diyarbakır’a bak, Diyarbakır’a! GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Bunları bu halk duyacak, duyacak ki
önümüzdeki seçimlerde size oy vermeyecek. Bunları anlatacağız varsa… ASIM AYKAN (Trabzon) – Diyarbakır’a baksana GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Ben çok iyi biliyorum eğer DTP’li belediyelerde bu iddiaların binde 1’i kadar bir
iddia olsaydı hepsi şu anda cezaevinde olacaklardı, eğer binde 1’i kadar iddia
olsaydı… Ama bütün bu iddialara altı yıldır AKP Hükûmeti
kulaklarını tıkıyor, bütün soruşturma taleplerini geri çeviriyor, izin
vermiyor, yargılamanın önünü açmıyor. Onun için ben bunları burada ifade
edeceğim. Değerli milletvekilleri, madem belediyelerinkinden sıkıldınız, o
zaman, biraz da AKP’nin yönetimindekilerden bahsedeyim. ASIM AYKAN (Trabzon) – Lütfen biraz dikkatli konuşun, lütfen. BAŞKAN – Sayın Kışanak, lütfen… GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Silivri Belediyesi ve İstanbul
Büyükşehir Belediyesinde imar değişikliği karşılığında… BAŞKAN – Ama, bütçe üzerinde hiç
konuşulmadı… SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bütçeyle alakasız
bir şey değil ki! BAŞKAN – Ne alakası var bunun bütçeyle? Ne alakası var? GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – … 1 milyon dolar alarak iş takipçiliği
yaptığı ortaya çıkan AKP Genel Başkan Yardımcısı ve MYK üyesi, MYK yardımcısı
Şaban Dişli partideki görevinden istifa etmek zorunda kaldı. Değerli milletvekilleri, Şaban Dişli’nin
partideki görevinden istifa etmesi yetmez, milletvekilliğinden istifa edip
kendisini yargının denetimine açması lazım ve Şaban Dişli’nin
yaptığı yolsuzluk sadece kendisini bağlamaz çünkü AKP’nin Genel Başkandan sonra
ikinci adam sıfatındaki, konumundaki bir kişidir, bizzat AKP’yi ve Başbakanı da
bağlar bu iddialar. Bu iddiaların gerçek olup olmadığını gerçekten öğrenmek
istiyorsak ki Hükûmetin… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kışanak, son dakikanızı
bari bütçeyle ilgili konuşun. GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Bunlar bütçe değil de ne Sayın Bakanım!
Teşekkür ediyorum. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Şaban Bey gelsin, kendisini savunsun. Ne
var yani! Şaban Bey gelsin… AHMET YENİ (Samsun) – Siz mi yargılıyorsunuz? K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Olur mu öyle şey? Şaban Bey gelsin,
cevap versin. Allah, Allah! SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Bütçeyle ilgili konuşmak için o
kişilerin burada olması mı lazım? BAŞKAN – Dinliyoruz efendim. Bir şey demedik. GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Ben, o zaman son birkaç cümleyle şunu
söylemek istiyorum: Deniz Feneri davasıyla ilgili olarak AKP Hükûmetinin tutumu, gerçekten de bu konuyla kendisinin bir
alakası olup olmadığına dair halkımızda çok iyi kanaatler uyandırmasına neden
olacak bir tutumdur. Şu sözle konuşmamı bitirmek istiyorum: Halkımız arasında çok güzel
bir deyim var: “Deveyi havuduyla yutmak.” Sözlükteki
karşılığı da “Halkın gözü önünde, açıkça yolsuzluk yapmak.” Bu söz,
bence her şeyi açıklıyor, AKP Hükûmetinin
icraatlarını açıklıyor ve halkımız “Durmak yok, yola devam.” sloganının aslında
“Durmak yok, istismara devam.”, “Durmak yok, yolsuzluğa devam.” anlamına
geldiğini çok iyi biliyor. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kışanak. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurun. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı, biraz önce,
konuşmasında belediye başkanlarımızla ilgili doğruluğu ispat edilmemiş,
kamuoyunun bilmediği konular hakkında iddialarda bulundu ve bunu partimize
bağlamaya çalıştı. İzin verirseniz, bu konuda bir açıklık getirmek istiyorum. BAŞKAN – Yerinizden, bir dakika veriyorum. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Grubumuzu itham ediyor. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, muhalefetin
yaptığı bütün konuşmalar Hükûmetin politikalarının
eleştirisi üzerinedir. Bu durumda, her konuşmadan sonra
iktidara söz verilmesi lazım. BAŞKAN – Efendim, şimdi, doğru… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı, AK PARTİ
Grubunu hedef alarak bunu söylüyor. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, muhalefetin
yaptığı ve hükûmeti hedef almayan bir konuşma var mı? K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Şaban Bey nerede, Şaban Bey? BAŞKAN – AK PARTİ’yi suçlama var burada. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bizim vereceğimiz cevaptan
niye bunlar gocunuyorlar? BAŞKAN – Efendim, yerinizden vereyim, lütfen... MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, grubumuzu itham ediyor,
ilzam ediyor. BAŞKAN – Yerinizden iki dakika vereceğim size efendim. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bunun önünü
açarsanız her konuşmadan sonra iktidara söz vermeniz lazım. (Gürültüler) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, grubumuzu itham ediyor. BAŞKAN – Buyurun efendim, yerinizden vereyim, yerinizden. (DTP
sıralarından gürültüler) Sayın Elitaş, mikrofonu açalım,
yerinizden verelim efendim, lütfen… (Gürültüler) Açık mikrofonunuz, lüften… OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Bakan cevap vermeyecek mi zaten
efendim? BAŞKAN – Verecek ama şahsiyat yapıldı AK PARTİ’yle
ilgili. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Şaban Bey nerede, Şaban Bey? HASİP KAPLAN (Şırnak) – Şaban Dişli gelsin, cevap versin. BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurun. III.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Diyarbakır Milletvekili Gültan
Kışanak’ın, konuşmasında partisine sataştığı
iddiasıyla konuşması MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önce DTP Grubu
adına konuşan konuşmacı, konuşmasının son on dakikalık kısmında Siirt
Belediyesi, Bitlis Belediyesi, Bingöl Belediyesi ile ilgili iddialarda bulundu.
Bu iddialar… SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Bunun AKP Grubuyla ne alakası
var Sayın Başkanım? Grubu mu itham ediyor? BAŞKAN – Grubu değil parti itham edildi. Bakanları itham etti
efendim. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Grup Başkan Vekiline şunu hatırlatmak
isterim: “AK PARTİ Grubuna dâhil” diye burada cümleler kullandı. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, AKP döneminde 805 proje
soruşturma geçirdi. BAŞKAN – Sayın Kaplan, yani biliyorsunuz ne konuştuğunu, siz de
biliyorsunuz. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmacısını dikkatli şekilde
dinlesin, biz burada dikkatli şekilde dinledik. Açıkçası, ispat edilmemiş,
doğru olduğu beyan edilmemiş veya tespit edilmemiş şeyleri Türkiye Büyük Millet
Meclisinin kürsüsünden burada olmayan insanlar hakkında iftira atmayı yanlış
buluyorum. Bununla ilgili yapılacak, mercilere, kurumlara gidip dava açmak,
onlarla ilgili kararı beklemek. İkincisi: Genel Başkan Yardımcımızla ilgili. Mahkemeye müracaat
etmesi, milletvekilliğinden istifa etmesiyle ilgili konu ise bakınız, Genel
Başkan Yardımcısı Sayın Şaban Dişli’yle ilgili olan
kısım, dava sonuçlanmış. Sonuçlanmış bir dava başka bir siyasi parti
milletvekili tarafından gündeme getirilmiş ve herhangi bir dava açılmamıştır.
Burada, biz bu konuyu, açıkçası olmayan kişiler hakkındaki isnatları, iftira
niteliğinde söyleyenleri kınıyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar, DTP
sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Anlaşıldı efendim.
AYLA AKAT ATA (Batman) – İzin verseydiniz yargı yolu açılıp ispat
edilirdi. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan… GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Yargıda mahkeme karar versin… SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan… (DTP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN – Buyurun… SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bakın, grubumuza ithafen iftira attığımızı belirterek… BAŞKAN – Ya, siz de “iftira” dediniz o da “iftira” dedi.
Karşılıklı iftira… SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Efendim, söz vermeyeceğim, hayır efendim söz vermiyorum.
(DTP sıralarından gürültüler) SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, iftira attığımızı
belirterek grubumuzu itham ediyor, usulle ilgili söz istiyorum. BAŞKAN – Vermiyorum efendim, vermiyorum. SIRRI SAKIK (Muş) – Biz de yerimizden söyleyeceğiz. Sayın Hatibin
söylediklerini Başbakanınız teyit etti, Bitlis’i, Siirt’i, Bingöl’ü aday
göstermeyeceğini söyledi. Gerekçesi nedir? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Göstermeyebilir, sana ne? SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, 63’üncü maddeye
göre, uyguladığınız usulle ilgili söz talep ediyorum. BAŞKAN – Vermiyorum, lütfen oturun yerinize. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Usulle ilgili söz istiyorum. BAŞKAN – Oturur musunuz yerinize! (DTP sıralarından gürültüler) SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – İtham ettiler, usulle ilgili
söz istiyorum. BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Esfender Korkmaz… SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Usulle ilgili söz talep
ediyorum. BAŞKAN – Efendim, sataşmadan söz vermiyorum size, 69… SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, usulle ilgili söz
vermek zorundasınız. BAŞKAN – Usul yok efendim. Buyurun efendim, buyurun. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, usulle ilgili söz
istiyorum. BAŞKAN – Ne usulü? Usulde ne usulsüzlük var? SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Hatalı bir usul uyguluyorsunuz
efendim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) – Senden öğrenmeyecek! BAŞKAN – Hayır, hiçbir şey uygulamıyorum efendim, hiçbir şey
uygulamıyorum. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Hatalı bir usul uyguluyorsunuz
Sayın Başkan. Bu nedenle, usulle ilgili söz istiyorum. BAŞKAN – Buyurun Sayın Korkmaz, buyurun efendim. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, usulle ilgili söz
vermek zorundasınız. BAŞKAN – Veririm efendim, buyurun yerinize oturun. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Benim ısrarım üzerine yapmanız
gereken şey oylamaya tabi tutmaktır. Bu usulü hatalı bir şekilde uyguladınız.
Bu nedenle 63’üncü maddeye göre söz istiyorum. BAŞKAN – Hatalı uygulamadım efendim, sataşma var diye söz verdim. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Usulle ilgili söz talebimiz
var, yapmanız gereken oylama yapmaktır, ısrar ediyorum. Hatalı usul
uyguladınız, 63’üncü maddeye göre usul hakkında konuşmak istiyorum. BAŞKAN – Sayın Korkmaz… SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, bu talebimizi
yerine getirmek zorundasınız, BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen… SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Bu, takdirinize bağlı bir durum
değil. BAŞKAN – Efendim? SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Takdirinize bağlı bir durum
değil. Usulle ilgili söz talebimiz var. BAŞKAN – Sayın Korkmaz, lütfen yerinize oturur musunuz; bakalım ne
konuşacaklar. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Bu şekilde davranamazsınız
Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun, konuşun. (DTP sıralarından alkışlar) SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Hata yapıyorsunuz. BAŞKAN – Buyurun, gösterin bakalım hatam nerede; size göre hata,
nerede hata bakayım. IV.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER 1.- İktidar partisinin, her
eleştiriye cevap vermek gibi bir hakkı olmamasına rağmen buna fırsat verdiği
iddiasıyla, Başkanın tutumu hakkında SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlar, öncelikle grubumuz adına bir söz talebinde
bulunulduğunda Sayın Başkanın yapması gereken, bunu, bu ısrara karşı oylama
yapmaktı. Dolayısıyla, bu konuda hata yapılmıştır. BAŞKAN – Biz hata yapmadık çünkü usule aykırı bir şey yapmamıştık
efendim. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Usule aykırı bir işlem
yapılmıştır. BAŞKAN – Hayır efendim, hayır. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Yani, eğer bir grup sözcüsü
sataşmayla ilgili söz talebinde bulunuyorsa, açıklama yapma ihtiyacı
hissediyorsa, burada yapılması gereken, Sayın Başkanın bu talebi oylamaya tabi
tutmasıdır. BAŞKAN – O zaman Sayın Elitaş’a da
oylama yapmam lazımdı. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – O konuda da yapabilirdiniz Sayın
Başkan, bu konuda bir engel yoktu. BAŞKAN – O zaman ona da yapmam lazımdı efendim. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Bu konuda bir engel yoktu. Dolayısıyla, Sayın Başkan bir usul hatası yapmış ve bu nedenle… BAŞKAN – Siz göre… SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – …İç Tüzük’ün 63’üncü maddesine
göre usul hakkında bir tartışma… ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Kaç dakika Sayın Başkan? BAŞKAN – Süreniz çalışıyor, süreniz çalışıyor. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Tamam Sayın Başkanım, herhâlde
dokuz dakikam var. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – On dakika ya! BAŞKAN – Süreniz çalışıyor, buyurun. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, sayın
milletvekilleri, burada… BAŞKAN – Yalnız, yeni bir sataşmaya mahal vermeyin, bakın söz
veririm o zaman, siz rahatsız olursunuz. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın milletvekilleri burada görüşlerini açıklarken kendi
partisinin politikaları doğrultusunda bütçeye yaklaşımlarını bazen somut
örneklerle eleştirerek, bazen somut örneklerle önerilerini sunarak konuşmalar
yapıyorlar ve yaklaşık on gündür burada yapılan konuşmaların tamamı da Hükûmetin bütçe politikalarına veya genel politikalarına
dair eleştirilerdir. Dolayısıyla üç muhalefet grubunun da, hatta grubu olmayan
sözcülerin de yaptığı konuşmaların tamamının hedefi Hükûmettir,
olması gereken budur. Yani burada Hükûmetin
politikaları, bir yıldır uyguladığı bütçeyle ilgili eksikleri burada
tartışılıyor. Dolayısıyla Hükûmeti hedef alan bir
konuşmanın sataşma olduğu iddiasıyla iktidar grubu sözcüsüne söz verilmesi
başlı başına bir usul hatasıdır. Yani burada İktidar eleştirildi diye Divanın
“Efendim, söz hakkı doğdu İktidara.” demesi başlı başına bir usul hatasıdır. BAŞKAN – İktidara ilk defa ben söz vermedim efendim; her gün
veriliyor söz, her gün veriliyor. BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – İktidar eleştirilmedi arkadaşlar.
Yanlış bir şey söylüyorsunuz. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın,
İktidarın… FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Burada bulunmayan insanlar hakkında
konuşuyorsunuz. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Kusura bakmayın ama,
burada sadece milletvekilleri ve şu anda salonda bulunanlar eleştirilir diye
bir usul mü var? ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Parti grubumuz eleştirildi. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Böyle bir şey mi var? İyi, biz o
zaman şu anda İçişleri Bakanını eleştiremeyiz. Niye? Kendisi yok burada. Böyle
bir usul mü var? OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – 340 kişiden 11 kişi oturuyor. Kimi
eleştireceğiz, 11 kişiyi mi? SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Böyle bir şey yok. Dolayısıyla bir
politikanın veya bir uygulayıcının eleştirilebilmesi için burada olması da
gerekmiyor. Sayın Bakanın söz hakkı var, Hükûmet
adına birazdan söz hakkını kullanacak. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bakan yok ki ya! Nerede Bakan? SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Muhalefet temsilcilerinin yaptığı
açıklamalara dair, bürokratlar kendilerini bilgilendirir, kendisi de gelir der
ki: “Hayır, Siirt Belediye Başkanımız yolsuzluk yapmamıştır, Bingöl Belediye
Başkanımız yapmamıştır.” Bu şekilde işliyor usul. Şimdi, burada iddiada bulunan, görüşlerini ifade eden herkese
“İftira attı.” şeklinde bir yakıştırmayla bir tartışma yürütülecekse bunun
hiçbir anlamı yok, bu tartışmanın hiçbir anlamı yok. Yani buradaki
açıklamaların, burada yapılan konuşmaların saiki,
nedeni iftira atmak mıdır, yoksa… Burada bir tartışma açarak “Evet, bizim bu
iddialarımız var. Hükûmetin bu konuya ilişkin
vereceği cevaplar varsa buyursun, Sayın Bakan burada Hükûmet
adına açıklamalarını yapsın tartışmasıdır. Eğer muhalefet partileri
belediyelerle ilgili de burada tartışma yürütemeyecekse, bütçe gibi önemli bir
konuda ve Kamu İhale Kurumunun tartışıldığı bir başlıkta belediyelerin
ihalelerini tartışamayacaksa ve bu konuda öne sürdüğü iddialar Sayın Sözcü
tarafından “iftira” olarak addedilecekse burada tartışma yürütmenin hiçbir
anlamı yok, hiç kimse bir şey konuşamaz. Ne diyeceğiz o zaman? HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
İddialarını ispat etmesi lazım. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Burası mahkeme mi Sayın Vekil?
Savcı, hâkim, yargıç mı var? “Efendim, burada iddialar ispatlanmazsa kimse
konuşamaz.” İddialarını ortaya koyuyor. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Belgeli
konuşacaksın. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Belgelerini sayılarıyla birlikte,
tarihiyle, sayısıyla birlikte -kafadan da atmıyor, tarihiyle, sayısıyla
birlikte- ortaya koyuyor. İlle de kesinleşmiş bir mahkeme kararı olacak, ondan
sonra sayın vekiller çıkacak burada “Efendim, şu, şu, şu yapılmıştır…” Böyle
bir şey de yok. Böyle bir şey de yok. ASIM AYKAN (Trabzon) – Doğrusu o tabii. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Dava açılmasına izin de vermiyor Bakan. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Burada yapılan konuşmaların bir
amacı da denetimdir değerli arkadaşlar. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bakan izin vermiyor dava açılsın diye. AHMET YENİ (Samsun) – Siz niye müdahale ediyorsunuz? SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Devamla) – Burada yapılan sadece yasama faaliyeti
değil, denetim faaliyetidir aynı zamanda. Yürütme üzerinde denetim yetkisi
vardır Meclisin. Dolayısıyla yürütmenin, merkezî hükûmetin
veya yerel yönetimlerin denetlenmesi de buradaki tartışmalarla yürütülür,
ortada kesinleşmiş bir mahkeme kararının olmasına gerek yok. Sayın
milletvekilleri çıkarlar, burada merkezî hükûmetin
veya yerel yönetimlerin pratiklerine ilişkin eleştirilerini söylerler. Bu da
bir denetim yolu, denetim mekanizmasıdır aynı zamanda. O denetimi buradan
başlatma, buradan o basıncı oluşturma gibi bir hakları vardır
milletvekillerinin. Bu nedenle “Efendim, kesinleşmiş mahkeme kararı olmadan, bir
konuda verilmiş bir hüküm olmadan gelip burada konuşma yapılamaz.” gibi Sayın
Milletvekilimize yönelik sataşmaları da, özellikle iftira yönlü ve Sayın
Sözcünün kınamaya kadar götürdüğü bu tutumunu doğru bulmadığımızı ifade
ediyoruz. Şimdi, Sayın Başkanın da bu konudaki tutumunun bu tartışmaya yol
açtığını belirtmek istiyorum. Usul hakkında söz aldım. Başta da ifade ettim
değerli arkadaşlar, ortada bir sataşma yoktu, İktidar Sözcüsüne söz
verilmesinin hiçbir gereği yoktu. Eğer bunun önü açılırsa her konuşmacıdan
sonra “Efendim, bizim şu bakanlığımızla ilgili sataşma oldu, şu müdürlüğümüzle
ilgili itham oldu.” deyip her seferinde iktidara konuşma hakkı verilmesi lazım.
O hatalı bir usuldü. İkincisi: Bize yönelik iftira ve kınama açıklamasından sonra bizim
söz talebimizin karşılanması gerekirdi. Eğer bu konudaki ısrarımıza karşı Sayın
Başkan söz vermeme yönünde bir düşünceye sahipse, bunu Genel Kurulun onayına,
oylamasına sunmalıydı. Bu aşamaları yapmayan, uygulamayan Sayın Başkan 63’üncü maddeye
göre usul hakkındaki tartışmamıza da izin vermiyordu. Dolayısıyla, bu konuyu tartışmak üzere söz aldım. Sayın
milletvekillerinin buradan yaptığı eleştirilere, Hükûmetin,
iktidar grubunun daha hoşgörülü, daha toleranslı olmasında büyük fayda
görüyoruz. Bu eleştirileri buradan peşinen mahkûm etmek yerine değerlendirip
daha doğrusunu, daha iyisini hep birlikte nasıl yapabiliriz şeklindeki bir
yaklaşım, bizler açısından da kendileri açısından da daha sağlıklı bir yaklaşım
olur diye düşünüyor, hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın Kaplan… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?
Tutumunuz hakkında, ben de lehinde belki konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen… Bakın… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, tutumunuz hakkında
görüşme açtınız… BAŞKAN – 2 kişiye söz verme mecburiyetim var efendim. Siz oturur
musunuz yerinize. 63’üncü maddeye göre 2 kişiye söz verme mecburiyetim var. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tutumunuz hakkında mı söz verdiniz? BAŞKAN – Tutumum hakkında efendim; aleyhinde, evet. Buyurun Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Meclis Başkanlık Divanının hatalı uygulamaları olduğu zaman İç Tüzük 63’üncü
maddeye göre usul tartışması açılır. Bu, usuldendir. İki lehe, iki aleyhe
konuşulur ve bu konuda sonuçta bir karara gidilir. Zaman zaman burada bazı tartışmalar
yaşıyoruz. Aslında tadında bırakılırsa -çok açık söylüyorum- demokrasinin
rengidir, tadıdır, tuzudur, konuşulur ama iktidar partilerini muhalefetin
eleştirmesi… İsmi üstünde, muhalefettir. Muhalefet olan bir partinin kalkıp
iktidara, sen iyi yaptın, iyi yönetiyorsun, iyi götürüyorsun, Türkiye’yi “take off” uçuşa kaldırıyorsun;
bütçe açığı yok, faiz yok, işsizlik yok, her şey güllük gülistanlık, fakir
fukara yok. Her şeyi söyleyip burada hoşunuza gidecek sözler söyleyecek diye
sanmak… Bu gerçekten kabul edilir bir davranış değil. Burada kürsüye gelen hatip her türlü iddiayı konuşur. İddia eğer
bir belgeye dayalıysa… Değilse Türkiye’de hukuk vardır. Hukuk, yargı, bağımsız
yargı eğer kişileri ilgilendirenler açısından bir sorun varsa zaten onun
gereğini yapıyor. Şimdi, buraya çıkıyoruz zaman zaman bir
kelime ediyoruz, arkadan kıyamet kopuyor. Bakın, çok basit bir şey
söyleyeceğim: Kendimiz, on yedi aydır Meclisteyiz. Bir gün Bütçe Komisyonunda
“bu Mecliste bulunmak” dedim. “Bu Mecliste bulunmak” kelimesini kullandım,
kıyamet koptu. “Sen nasıl ‘Bu Meclis’ dersin!” Ben şaşırdım niye arkadaşlar
itiraz ediyor diye. Sonra 23 Nisan Bayramı’nda liderler burada konuştu; Sayın
Baykal, Bahçeli, Erdoğan, Ahmet Türk ve inanın o gün üşenmedim not tuttum,
liderlerimiz 75 defa “Bu Meclis” diye, bu kelimeyi kullanmışlardır. Bakın “Bu Meclis” dedim, kıyamet koptu, üstüme yürüdü arkadaşlar
ama 4 tane lider burada 75 defa “Bu Meclis” dedi. Birbirimize tahammül
edeceğiz. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Devamı
neydi? AHMET YENİ (Samsun) – Halil Ağabey, sen oradaydın. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Arkası
neydi, onu bilmiyorum HASİP KAPLAN (Devamla) – Halil Bey biliyor, doğru diyor. Şimdi bakın, gerçekten bir hanımefendi milletvekili burada kürsüde
konuşurken sizlerden daha nazik olmanızı isterim. Bakın, demin bir espri yaptı
arkadaşlarım. BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Nasıl bir nezaketsizlik yapıtı ki,
yani… HASİP KAPLAN (Devamla) – Bakın… Sayın Bayramoğlu
dinleyin, bakın. Dedi ki: “Hasip Bey, bugün
sakindin.” Dedim ki: “Tek kadın bakanımız burada, dikkat ediyorum. Geçen de
bütçesinde konuşurken…” Ben, Türkiye’de bir nezaket, bir saygı gereği… Şimdi, burada muhalefet konuşur. Çıkarsınız, her partinin, her
grubun konuşma hakkı vardır. Üstelik, İktidarsınız.
Bakan, Bakan da konuşuyor, soru-cevap var, ona da cevap veriyor. Sizin bizden
10 kat, 20 kat fazla hakkınız var. Şimdi, bu Başkanlık Divanının uygulamalarının hepsini sineye çeke çeke öyle bir duruma geldik ki her konuşmamıza bir ayağa
kalkış görüyoruz. Arkadaşlar, sizler grup başkan vekillerisiniz, sizin vicdanınıza…
Bir şey söyleyeceğim: Yurt dışına yapılan gezilerle ilgili İç Tüzük’ün amir
hükmü çok açık, “Her parti grubundan bir kişi bulunur.” diyor, İç Tüzük çok
açık. Bugüne kadar hiçbir dış geziye partimiz çağrılmamıştır. Şimdi,
trilyonlarca bu Meclisten harcama yapılıyor. Bu İç Tüzük hükmü çiğneniyor. Biz
çok sabırlı bir partiyiz. Samimi söylüyorum, açık söylüyorum ve çok büyük
haksızlıklarla karşı karşıyayız. Burada, ben geçen gün Kürtçe bir deyim kullandım, halk deyimidir.
Osmanlıcadan Türkçeye geldik ama burada bilinmeyen bir dil olarak tutanaklara
geçti. Buna kim karar veriyor? Meclis Başkanlığı mı? Peki, Orta Doğu’da 40
milyonun konuştuğu, “bilinmeyen bir dil” olan Kürtçe… Ocakta TRT 6 bilinmeyen
bir dilde mi yayın yapacak? Şimdi, ben soruyorum size: Buraya Şaron geliyor İbranice konuşuyor, geçiyor tutanaklara.
Abbas geliyor Arapça konuşuyor, tutanaklara geçiyor. Clinton geliyor İngilizce
konuşuyor, tutanaklara geçiyor. Ben bu topraklarda büyüdüm, bu yaşıma geldim
ben ana dilimi konuşuyorum bu tutanaklara geçmiyor. Meclis Başkanlığına da soru
önergesi verdim cevap alamıyorum. Yetmedi, Başbakana verdim, soru önergesi
verdim, cevap almadım. Bilinmeyen bir dil varsa Allah’tan korkun. Bakın, Ape Musa’nın, Musa Anter’in
mahkemede söylediği bir şey var: “Tavuklar bile bir darı parçası gördüğü zaman
birbirine hitap ederler: ‘Gıt, gıt,
gıdak.’ üç kelimelik dilleri var.” diye. Yani şimdi Ahmed-i Hani’yi, Fakiye Teyran’ı, Melaye Cıziri’yi, Dohuk’taki Kürt
üniversitesini, Erbil’deki Kürt üniversitesini,
Süleymaniye’deki Kürt-Ermeni üniversitesini, Moskova’daki Rusya’da açılan Kürt
filolojilerini, Sorbonne’da açılan Kürdoloji enstitülerini, Londra’da açılan Kürt
enstitülerini… Sonra da Türkiye’de milyonlarca insanınızın konuştuğu bir dili
buraya “bilinmeyen bir dilde” diye veya nokta nokta
geçirmek Meclis Başkanlığının tasarrufu değil midir? Bu usulsüzlükleri sinemize
mi çekelim? Her yapılan haksızlığın karşısında hazır duruşa mı geçelim? Ama
azıcık iğneyi batırdığımız zaman kıyamet kopuyor. Muhalefet edeceğiz, bakın,
söyleyeceğiz. Ha bazen tatlı olacak, bazen sert olacak, bazen hoşunuza
gitmeyecek ama biz bu demokrasiyi, bu ülkede çok sesliliği, farklılığı yaşatmak
zorundayız. Hep “Tek, tek…” diye diye tekliğe
alıştınız, kendi sesinize alıştınız. Ben bugün gazetenin birinde şunu okudum,
sanıyorum bugünkü gazetelerde: İsmet Paşa Atatürk’e geliyor, diyor ki: “Şu
azınlıklarla ilgili bir yasa çıkaralım, susturalım veya şey yapalım.” Atatürk
“Dur bakalım, hazırlıklı değilim, hele git, biraz sonra gel.” diyor, çağırıyor
oradakileri “Bahçedeki bütün çiçekleri koparın yalnız laleler kalsın.” diyor ve
İsmet İnönü geldiği zaman “Ne istiyorsun? Buyur bahçe işte.” diyor, “Bir tek
çiçek, lale kalmış, bunu mu istiyorsunuz?” diyor. Bakın, çok seslilik
demokrasinin rengidir, çoğulculuk, katılımcılık. Ben burada, bu Mecliste şuna üzülüyorum: Üsluba, küfre, yani
gerçekten daha iki gün önce burada kullanılan üsluplara. Ben Meclis Başkanlık
Divanının biraz bunlara karşı tavır almasını da istiyorum, usulsüzlüklerinin
giderilmesini… Bu kelimeler, bilinmeyen bir Kürtçe tutanaklara girmiyor ama en
yakası açılmadık küfürler tutanaklara geçiyor. Bunun düzeltilmesi lazım. Meclis
Başkanlık Divanını İç Tüzük’ü uygulamaya davet ediyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan. Buyurun. HASİP KAPLAN (Devamla) – Ben, Meclis Başkanlığımızı özellikle
bilinmeyen dil konusunda özür dilemeye, Kürtlerden özür dilemeye davet
ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar) Ve buradan hepinizden bir saygı, bir
sevgi… Ama ne olur, küfürler, ne olur küfürler olmasın. Ne olur, ağır küfürler
yapmasın kimse, birbirimizin yüzüne bakabilelim aynı uçakta, aynı lokantada,
aynı sokakta karşılaştığımız zaman. Sayın Başkan, sizi de bu konuda duyarlı olmaya çağırıyorum. Bu dış
gezileri de düzeltmezseniz sizinle de mahkemelik oluruz. Bunu da açık açık söylüyorum. Çok açık söylüyorum. Onlarca, yüzlerce dış
geziye Tüzük’ün amir hükmüne rağmen DTP Grubu dâhil edilmemiştir. Bunu, bu
konuda uyarıyorum. Teşekkür ediyorum sabrınız için Başkan, ama ne olur muhalefetin
biraz eleştirisine de tahammül ve olgunluk. Teşekkür ediyorum. Saygılarımla. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaplan. Birleşime bir saat ara veriyorum. Kapanma Saati: 13.07 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.12 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
36’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, oturuma ara vermeden önce bir
usul tartışması açtınız 63’üncü maddeye göre. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, İç Tüzük 63’e göre söz
talebimiz var. KAMER GENÇ (Tunceli) – 63’üncü maddeye göre 2 lehte, 2 aleyhte söz
vereceksiniz. Şimdi, 2 tane aleyte söz verdiniz. Ben
de lehte söz istiyorum efendim. BAŞKAN – Şimdi, bakın, Kamer Bey, Sayın Genç, yani sırf sizi lehte
dinlemek için size söz veriyorum efendim. Yani ilk defa böyle lehte
konuşacaksınız diye söz veriyorum. Buyurun. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım… Sayın Başkanım… BAŞKAN – Sizi de çağıracağım efendim. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, bizim yazılı
müracaatımız var. BAŞKAN – Tamam, efendim. Gelsin konuşsun bakalım. Lehinde
konuşacağı için ben çok mutluyum bugün. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, bizim yazılı
müracaatımız var. BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen müdahale
etmeyin benim yönetimime, ben söz veriyorum. Buyurun Sayın Kamer Genç. Ama lehinde konuşmazsanız konuşmanızı
keserim, onu da söyleyeyim size. KAMER GENÇ (Tunceli) – Lehte konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Aleyhte konuşursa mikrofonu kapatırım efendim. Benim için
tarihî bir gün bugün. Kamer Bey benim için lehimde söz almış. Sayın Genç, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şimdi benim izlediğim kadarıyla burada bir grup sözcüsü konuşurken iktidara
çattı veya AKP Grubuna çattı. Sayın Başkan da AKP Grup Temsilcisinin söz
istemesi dolayısıyla sataşmadan söz verdi. İç Tüzük’ün… BAŞKAN – Sataşmadan söz vermedim, yerinden açıklama yaptı efendim. KAMER GENÇ (Devamla) – Yani o da sataşmadan sayılır. BAŞKAN – Yerinden, oturduğu yerden açıklama yaptı. KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, Sayın Başkan, o da sataşma yani.
Yani konuşma ya kürsüden yapılır ya yerinden yapılır. Yani o bakımdan, bizim
uygulamalarımız da böyle. BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç. Devam edin o zaman, devam edin. KAMER GENÇ (Devamla) – Yani neyse, yerinden söz verdiniz. Bence Başkanlığın bu uygulaması gayet doğal. Çünkü İç Tüzük’te hüküm var. Diyor ki: Yani sataşma olduğu zaman
sataşılan kişiye veya gruba söz verilir. Ha, çok ısrar ederse, Başkan ben o
kanaatte değilim der de ısrar ederse sataşma olduğunu iddia eden kişi, o zaman
Başkan Genel Kurulun oyuna sunar. Genel Kurul sataşma vardır veya yoktur diye
bir karar vermediği takdirde… “Yoktur” derse zaten biter, bu İç Tüzük hükmü
böyledir. Sayın Başkanımızın bu yöndeki uygulaması gayet yerindedir. Dolayısıyla Başkanlık Divanının bu noktada tenkit edilmesi bence
hata. O bakımdan bu uygulamanız yerinde. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Başkanı kutluyorsun yani. BAŞKAN – Buraya kadar iyi efendim, tamam. KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, gerçek tabii bu. Ancak,
müsaadenizle bir iki şeyi daha ilave etmek istiyorum. Yalnız, grubunuz da sizi zor duruma düşürüyor. Nasıl şey ediyor? E
siyasi bir iktidarsınız, altı senedir iktidardasınız. Hakikaten, çok tenkit
edilecek icraatlarınız var. Şimdi, sizin her şeyde çıkıp da Başkanlık Divanına
“Efendim, bana sataştı, söz verin.” demeye hakkınız da yok yani. Ortada fiili
durumlar varken Başkanlık Divanındaki arkadaşları da zor duruma sokuyorsunuz;
zor duruma sokmamanız lazım. Zor duruma sokmamanız için de… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Muhalefetin eleştirilerine tahammülü
olacak. KAMER GENÇ (Devamla) – …grup başkan vekillerinin, özellikle
iktidar partisi grup başkan vekillerinin bu kadar ısrarcı olmaması lazım. Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, biz milletvekiliyiz, bütçe
müzakereleri yapıyoruz. Eskiden bütçe müzakereleri bu kadar dar bir kalıp
içinde yapılmıyordu. Burada milletvekilleri çıkıyordu, enine boyuna fikirlerini
söylüyordu, soruları soruyordu. Ama maalesef, bu tamamen ortadan kaldırılmış.
Şimdi vatandaş bana soruyor: “Kamer Bey, sen niye konuşmuyorsun?” Yok, söz
hakkımız yok. “Yoksa AKP’liler seni susturdu mu?” diyorlar. Yahu kim beni
susturur kardeşim? Ama söz hakkı yok. Söz hakkı olmayınca… Biz İç Tüzük’e
saygılı bir kişiyiz. Mesela, dün burada Enerji Bakanlığı bütçesi müzakere
ediliyordu. Şimdi, Sayın Osman Pepe’nin oğlunun kurduğu bir 300 milyon… BAŞKAN – Sayın Genç, bakın… KAMER GENÇ (Devamla) – Bir şey söyleyeceğim de… BAŞKAN – Bakın, düne geçmeyelim, bugünle ilgili… KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, biz bugünde kalıyoruz. BAŞKAN – Dün dündür. KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, bakın, biraz önce 2 DTP’li arkadaşımız çıktılar, her şeyi konuştular. Ama bana
o kadar da ambargo koymayın, rica ediyorum; bu kadar lehinizde de konuşuyorum. BAŞKAN – Çok iyi gidiyorsunuz, teşekkür ederim ama lütfen aynı
düzeyde devam edin. KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, yani, yine bir şey söyleyeyim:
Mesela, orada bir 300 milyon liralık tersane kurulmuş. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Yalova’dakini sor. KAMER GENÇ (Devamla) – Bu tersanede Sayın Enerji Bakanının oğlunun
hissesi var mıdır yok mudur? Ben bunu soracaktım. Yine, mesela, bakın, Sağlık Bakanlığında şimdi bir karar alınmış:
Devlet… ÜNAL KACIR (İstanbul) – Varsa bize ne? KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim var, var, biliyorum. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bize ne? KAMER GENÇ (Devamla) – Var, var. Yani, neyse… ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bizi ne ilgilendiriyor? KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, ben, muhatabına soruyorum işte. BAŞKAN – Bakın, Sayın Genç, yine, karşı taraf cevap veriyor size.
Şimdi, lütfen, lütfen… KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, ayrıca, Sağlık Bakanlığı bir karar
almış: Devlet hastanelerine ve üniversite hastanelerine giden vatandaşlardan 3
lira muayene ücretini alıyor, özel hastanelere gidenlerden 10 lira alıyor. Bu
ne demektir? Bu tamamen özel hastanelere asgari ücretli, fakir insanların
gitmesini önlüyor. Bunun bir de uzun devrede bir amacı vardır. Yani, bu özel
hastaneleri biraz iflas noktasına getirip, ondan sonra, zaten, piyasada bu özel
hastaneleri toplayan bu İktidara yakın birkaç kişi var, bunları böyle
toplayacaklar, ondan sonra da, bunu böyle… Neticede, hem vatandaş özel
hastaneye gidemiyor, çünkü devlet hastanesinde çalışan doktor da mütehassıs,
özel… BAŞKAN – Şimdi bunun tutumla ne alakası var? KAMER GENÇ (Devamla) – Ama şimdi oraya geleceğim Sayın Başkan. BAŞKAN – Gelecekseniz bir an evvel gelin, süreniz bitiyor. KAMER GENÇ (Devamla) – Ama şimdi, Sayın Başkan, şimdi… SUAT KILIÇ (Samsun) – Başkanın tutumuyla ne alakası var? OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Cari giderleri de devlet ödüyor
üstelik. Haksız rekabet. KAMER GENÇ (Devamla) – Tabii, öyle gidiyor. Sonra, bu faturaları
da, eczanelere diyorlar “Siz tahsil edin.” Yani, o kadar kötü uygulamaları var
ki. Hayır, bir milletvekili olarak, Sayın Başkan, yani, biz de,
Başkanlık Divanının milletvekilinin haklarını korumasını istiyoruz. Koruması
için de, işte, bu bütçelerde, bunların enine boyuna tartışılması gerektiğine
inanıyorum. BAŞKAN – Tamam, tartışıldı, dün tartışıldı. KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, tartışılmıyor, o bakımdan… Şimdi, vatandaş bize diyor ki: Kardeşim bunları dile getirin. Şimdi, Sayın Başkanım, kusura bakmayın… BAŞKAN – Estağfurullah. KAMER GENÇ (Devamla) – Tabi, bu vesileyle çıktık… BAŞKAN – Ben gayet rahat dinliyorum. KAMER GENÇ (Devamla) – İç Tüzük’ten doğan bir hakkımızı
kullanırken, müsaade buyurun da, bir iki tane laf da biz söyleyelim. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Zaten AKP yandaşı! KAMER GENÇ (Devamla) – Lehinize konuşuyoruz, ama bizim de lehimize
bir durum olsun değil mi? OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Zaten AKP’nin lehinde konuşuyorsun! KAMER GENÇ (Devamla) – Arkadaşlar, yani, lehe durum yalnız Sayın
Başkanın lehine değil, biraz da bizim lehimize olsun. O bakımdan, Sayın
Başkanımız Meclisi gayet güzel yönetiyor, ama siz insicamı bozuyorsunuz da,
ondan sonra da… MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Başkanın lehinde, AKP Grubunun aleyhinde
konuşuyorsun. KAMER GENÇ (Devamla) – Evet, tabii, o bakımdan… Değerli
milletvekilleri… Neyse, tabii, Başkanımıza da saygı duyuyoruz. Öteden beri
Parlamentoda beraber görev yaptığımız arkadaşımız. Onun için, burada, grubun
kendisi üzerinde bu kadar tahakküm kurmasını da istemiyoruz, ama… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Mahalle baskısından korunsun, mahalle
baskısı yapıyorlar üstüne. KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, mahalle baskısı zaten var
bunlarda, mahalle baskısı var. Yani, bu bütçe nedeniyle, maalesef, inanmanızı istiyoruz, şurada,
vatandaşın bize intikal ettirdiği birçok sorunu dile getiremiyoruz. Yani,
önümüzdeki bütçeler müzakere edilirken, özellikle muhalefette bulunan gruplara
da bunu belirtmek de istiyorum. Mümkün olduğu kadar bu bütçe müzakerelerinin bu
kadar dar kalıplar içinde ve milletvekillerinin konuşma haklarını sınırlayan
bir sistemle yürütülmemesi lazım. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bir de iki haftaya sığdırılmış. KAMER GENÇ (Devamla) – Bir de, Sayın Başkan, şöyle bir durum var,
yani, müsaade ederseniz, o tutumunuzu da söyleyeyim. BAŞKAN – Buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, her kürsüye çıktığım zaman, tabii,
AKP’li bakanlarla ilgili olarak dile getirdiğim suistimalleri,
hemen AKP grup başkan vekilleri çıkıyor, bana hakaret derecesinde… BAŞKAN – Size hakaret yaptırmam efendim. Olur
mu öyle şey! KAMER GENÇ (Devamla) – …sataşmada bulunuyorlar. Ondan sonra ben
sataşmadan söz istiyorum, bana söz vermiyorsunuz. Yani bu da sizin eksi
tarafınız. BAŞKAN – Olur mu efendim! KAMER GENÇ (Devamla) – Sizden rica ediyorum, bundan sonra benim
konuşmam üzerine AKP’liler çıkıp da bize sataştığı zaman bize de sataşmadan söz
verirseniz… BAŞKAN – Sayın Genç, karşılıklı olsun bu iş, siz de hakaret
etmeyin, onlar da etmesin. KAMER GENÇ (Devamla) – Ben etmem, ben… Şimdi, Sayın Başkanım,
benim söylediğim şeyler… Yapılmış bir suistimal var. BAŞKAN – Ama hakaret babında olmasın. KAMER GENÇ (Devamla) – “Suistimal
yapılmıştır.” dediğimiz zaman bu hakaret değil ki yani adamın ismini
söylüyorsun. Ya, işte diyorsun ki, kardeşim, senin oğlun, şurada, şu araziyi,
şu gayrimenkulü, devletin malını haksız almış. Eğer haksız almamışsa çıkar, burada
konuşur. Mesela, işte, bu Deniz Feneri olayında “Şu kadar para gelmiş.”
diyoruz. BAŞKAN – Bak işte… SUAT KILIÇ (Samsun) – Başkanın lehinde konuş, lehinde! OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kamer Bey, gazeteyi kapatıyorlar, seni
kapatamıyorlar! KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, şimdi, bakın Sayın Başkanım, benim
kürsüde konuşmamı engelliyor, herkes söz atıyor bana. Ben hâlbuki… Böyle bir
müzakere sistemi de yok. BAŞKAN – Efendim, diğer gruplar engelliyor sizi, AK PARTİ’den hiç ses çıkmıyor, bakın hiç ses çıkaran yok. KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır, onlar da söz atıyor. Neyse Sayın Başkanım, bir de, siz de çok müdahale ediyorsunuz ama
bu kadar lehinize konuştuk da müdahale de etmeyin. Neyse o zaman, ben, yine de size saygım gereği burada konuşmamı
kesiyorum. Saygılar sunuyorum efendim. Sağ olun. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç. Ben bu konuşmanızı saklayacağım hayat boyu. Sayın Afif Demirkıran, buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siz de aleyhimde konuşmayın! AFİF DEMİRKIRAN (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sabahki oturumda Demokratik Toplum Partisinin değerli temsilcisi burada konuşma
yapar iken AK PARTİ belediyeleriyle ilgili bazı iddialarda bulundu. Ben, Siirt
Milletvekili olarak bu iddiaların bir iki tanesine değinmek istiyorum. Doğrusu, orada tarım köy olarak… GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Olmaz ki Başkanım, tutumunuz
hakkında söz almıştı! BAŞKAN – Sayın Kışanak… Tutumum hakkında söz almıştınız Sayın Demirkıran. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – İddialara cevap verecekse Sayın
Bakan cevap versin. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, bir iddiada bulunuyor,
açıklama yapmasına müsaade etsin. BAŞKAN – Tamam efendim. GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Var daha, okuyamadım, zaman yetmedi.
BAŞKAN – Sayın Demirkıran, artık
konuşulmuş şeyi tekrar konuşmayalım. Benim tutumum hakkında bir şey varsa onu
söyleyip oturalım efendim. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Bakın, kendisiyle ilgili bir
iddia yok. AHMET YENİ (Samsun) – Siirt Milletvekili. AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Şimdi, Sayın Başkanım… BAŞKAN – Sayın Demirkıran, fazla şey
yapmayalım efendim. Benim tutumum hakkında söz verdim size. Onun için… AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Sayın Başkanım, sizin… SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Böyle bir usul olmadığını
biliyorsunuz. Böyle bir şey yok. BAŞKAN – Oturur musunuz. Ben ikaz ediyorum efendim. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – İkaz edin lütfen. BAŞKAN – Ben söyledim efendim. Oturur musunuz. AHMET YENİ (Samsun) – Ya niye konuşturmuyorsunuz? GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Böyle bir usul yok, konuşamaz. O
zaman ben de söz istiyorum. AHMET YENİ (Samsun) – Niye rahatsız oluyorsunuz? BAŞKAN – Siz herşeyi söylüyorsunuz,
bırakın o da söylesin, ne olur yani? Ne olacak yani? Aksini söylüyorsa ne var
bunda? Yani illa sizin dediğiniz iddia doğru mu ki? Buyurun Sayın Afif Demirkıran. AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Sayın Başkanım, iddiaya konu olan bir
ilin milletvekilinin kendisine söz verilip burada kendisini ifade etmesi kadar
doğru bir yaklaşım olamaz. Bu da sizin tutumunuzun çok normal, tabii ve olması
gereken bir şekilde olduğunun ifadesidir. BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim. AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Dolayısıyla, değerli Başkanım, tabii
ki arkadaşlarımız çıkacaklar buralardan tenkitlerde bulunacaklar. Dün grup
başkan vekillerimizden bir tanesi -Bekir Bey- dedi ki: “Tenkitler yapılacaktır,
muhalefetin gereğidir.” Ancak, tenkitlerin insaflı olması lazım, tenkitlerin
doğruyu bulmaya yardımcı olması lazım, tenkitlerin yönlendirici olması lazım,
tenkitlerin Türkiye’yi ileriye götürecek şekilde olması lazım. Yoksa, karalama kampanyalarıyla, karalama konuşmalarıyla bir
yere vardırabilmemiz mümkün değildir. Şimdi gelelim konutlara. Tarım köy. Türkiye'nin
her yerinde çok başarıyla Toplu Konut İdaresinin uyguladığı bir proje. Siirt’te
de 2003 yılında… O zamanki belediye AK PARTİ’li
belediye değil. Değerli arkadaşlarımızın o zamanki temsil edildikleri bir
partinin belediye başkanı var. Toplu Konut İdaresiyle beraber oturuyor ve bir
proje hazırlıyorlar. Ve o zaman 150 adet konut yapmak üzere bir proje
yapılıyor, Tarım köy olarak yapılıyor. Bunun nasıl olduğunu zaten
arkadaşlarımızın hepsi biliyor. Derken… Tabii bu bir seçim ortamında, 2003
yılında oluyor ve o zamanki belediyemiz buraların köylülere bedava verileceğini
muhtemelen ifade etmiştir, net olarak bir şey söylemiyorum. Eğer böyleyse… Daha
sonra insanlar bakıyor ki, hayır, bu parayla verilecek, maliyeti neyse o
maliyet üzerinden verilecek ve 55-56 milyar gibi bir meblağ. Dolayısıyla
ilginin azaldığı görülünce bunların sayısı 150’den 62’ye düşüyor. Ancak 62 tane
konut yapılıyor ve bu konutlar ilana çıkıyor… GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Siirt’te bu evleri alabilecek parası
olan sadece Mervan Gül’ün yakınları var. AHMET YENİ (Samsun) – Hatibi dinleyin. AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – …yapıldığı zaman ilana çıkıyor, hiç
kimse ilgilenmiyor. GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Yakınlarından başka kimsede para
yok. Eğer yoksa bu zaten soygunun ta kendisidir. AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Siirt’te de açık, her taraftan
insanlar gelip alabilecek durumda. Siirt’in 10- Derken aynı köyde oturan ve Belediye Başkanımızın da akrabalarının
da içinde bulunan bir grup insan bu konutları alıyor. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Hepsi alıyor? “Bir grup” değil
hepsi alıyor. AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Bu konutların tamamını… AK PARTİ
akrabası değil ama herkes çok iyi biliyor ki bizim oralarda, köylerde insanlar
zaten birbirine bir şekilde akrabadır ya bayanlar tarafından yahut da bir
şekilde akrabadır, bir kan bağı vardır. GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Siz şuna da cevap verin: Siirt’te o
evleri alabilecek Mervan Gül’ün yakınlarından başka
hiç kimsede para yok. Bunun hesabını verin. Sadece Mervan
Gül’ün yakınlarını zengin etmiştir. AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Dolayısıyla, o konutlar 56 milyara
satılmıştır, uygun bir fiyata satılmıştır, TOKİ oradan kâr etmiştir. Bakın,
bugün eğer o konutları almak isteyen birileri varsa aynı şartlarda, hatta yüzde
10 indirime dahi devredeceğini söylüyor o köylüler. Yani, öyle, çok alanlar
burada çok büyük bir avantaj sağlamamışlardır. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Soruşturma izni verdi mi
vermedi mi? BAŞKAN – Sayın Demirtaş, bitiriyor
zaten. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Bunun neresi yanlış? AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Ayrıca, yine Siirt’e toplu konut
kazandırmak üzere… BAŞKAN – Efendim, siz söylediniz, şimdi o da cevap veriyor. AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Tamam, devam ediyorum efendim. …bir başka proje başlıyor. Bu proje ile ilgili daha sonra
-olabilir ki çünkü iki üç sene içinde bu proje birkaç tane el değiştirmiş,
doğrudur- yargıya intikal ediyor. Şu anda yargıda olduğu için proje durdu,
proje yapılmadı, onu söyleyeyim, proje durdu… AHMET YENİ (Samsun) – Engellendi. AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Engellendi. Ancak olay yargıdadır.
Yargıda olan bir meselede burada herhangi bir beyanda bulunmamızın doğru
olmadığı kanaatindeyim. Değerli arkadaşlar, AK PARTİ’yle beraber
Siirt’in çehresi değişmiştir. Bakın, altyapıyla ilgili bir projeden bahsediyor
arkadaşlarımız. Yine kendilerinin Belediye Başkanı olduğu dönemde başlamış olan
bir proje. Müteşekkiriz. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, biraz da usul
hakkında konuşsun. AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) –Siirt’in altyapı projesi esasen proje
olarak AK PARTİ’den önce başlamış. Ama AK PARTİ bunu
geliştirmiş ve bugüne kadar götürmüştür. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Biraz da usule dair konuşsun. BAŞKAN – Sayın Demirkıran, bakın,
keseceğim konuşmanızı. Lütfen… AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Kesiyorum efendim, bitiriyorum. BAŞKAN – Kesin lütfen. AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Bitiriyorum. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Altyapısı… AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Bitiriyorum… Çünkü altyapıyla ilgili de iddia vardı. BAŞKAN – Yani nedir, niçin söz aldı? Sayın Elitaş,
siz de yapmayın böyle ya! Yani bu kadar olmaz ki! Lütfen… Lütfen… AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Siirt’in altyapısı Avrupa Kalkınma
Bankası ve Alman KFW finans kuruluşları tarafından finanse edilmiş uluslararası
bir ihaledir. AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, ne alakası var? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Yani sizin keyfinize göre mi ben hareket edeceğim burada
Sayın Elitaş ya! Sayın Afif Demirkıran… AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Uluslararası bir denetleme şirketi
tarafından denetlemesi yapılmaktadır. BAŞKAN – Ne alakası var şimdi benim tutumla bunların, ne alakası
var? SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Usul hakkında konuşsun Sayın
Başkan. Usul hakkında konuşsun. AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Eğer orada veya bir başka yerde de
herhangi bir şekilde bir yolsuzluk, bir usulsüzlük söz konusuysa tabii ki
bunların üzerine gidilecek. Ama bu yapılanla AK PARTİ’nin
yaptığı güzellikler… BAŞKAN – Sayın Demirkıran, lütfen. GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – İzin vermediniz, vermediniz. Beş yıl
boyunca AKP İktidarı, İçişleri Bakanlığı bu yolsuzluk karşısında kapı gibi
durdu. Soruşturma yapılmasına izin vermediniz, vermediniz izin. AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – AK PARTİ önümüzdeki yirmi sene, otuz
sene Siirt’e yetecek kadar su projeleri geliştirmiştir. Dolayısıyla ben bu
açıklamayı zaruri gördüm. BAŞKAN – Ya böyle usul var mı şimdi, böyle usul var mı? AFİF DEMİRKIRAN (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Yazık yani, ne kadar zaman kaybına uğradık. Evet, kaldığımız yerden devam edeceğiz. II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S.
Sayısı:312) (Devam) 2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi
ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam) A) MALİYE BAKANLIĞI (Devam) 1.- Maliye Bakanlığı 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Maliye Bakanlığı 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı B) GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam) 1.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Gelir İdaresi Başkanlığı 2007
Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı C) ÖZELLEŞTİRME İDARESİ BAŞKANLIĞI
(Devam) 1.- Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesabı D) KAMU İHALE KURUMU (Devam) 1.- Kamu İhale Kurumu 2009 Yılı
Merkezi Yönetim Bütçesi 2.- Kamu İhale Kurumu 2007 Yılı
Merkezi Yönetim Kesin Hesabı E) GELİR BÜTÇESİ (Devam) BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet burada. Sayın Korkmaz, özür dilerim sizden, iki defa gelip döndünüz. İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dört dakika efendim. Buyurun. CHP GRUBU ADINA ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Efendim, eksik
olmayın. Sayın Başkan, yalnız ben 3 kere gidip geldiğim için lütfederseniz
üç dakika fazla konuşmak isterim. Efendim, teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. Maliye Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı bütçeleri için
Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, Maliye, devlet geleneği içerisinde önemli bir
bakanlıktır. Gelir İdaresi Başkanlığı da bu gelenek içerisinden çıkmış ve
başarılı bir organizasyonumuzdur. Dolayısıyla bu iki… Gerek Bakanlık gerek
Gelir İdaresi Başkanlığının bütçeleri dolayısıyla söz almış bulunuyorum ancak
ben bunu, bir, Türkiye ekonomisiyle ilgili, devlet ve Türkiye ekonomisiyle
ilgili bir konuşmaya bağlamak istiyorum. Şimdi, değerli arkadaşlar, biliyorsunuz dünya bir ekonomik kriz
yaşıyor ama bu ekonomik krizin temel nedenini hiç tartışmıyoruz. Dünyada
yaşanan bugünkü ekonomik krizin temel nedeni piyasa-devlet dengesinin
bozulmasıdır, temel nedeni piyasa devlet dengesinin bozulmasıdır. Piyasa devlet
dengesi bozulduğu için devletin yerine piyasa düzenine spekülasyon
hâkim olmuştur. Bütün dünyada küreselleşme süreci içerisinde ve devletin yerine
“hedge” fonlar, çeşitli manipülasyonlar
egemen olmuştur. Dünya krizinin temel nedeni budur. Türkiye’de de devlet
güçsüzleşmiştir. Onun için ben konuşmamda; 1) Devleti güçlendirmek gerekir. 2) Büyüme stratejisini değiştirmemiz gerekir. 3) IMF’den uzak durmamız gerekir bağlamında konuşacağım. Şimdi, değerli arkadaşlar, devleti güçlendirmeliyiz. Neden
güçlendirmeliyiz? Çünkü bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde devletin yapacağı
yatırım ortamı, devletin ekonomik gelişmeye katkısı önemlidir. Piyasa
gelişmemiştir. Devlet güçsüzleşirse piyasa dengesi bozulur, piyasada haksız
rekabet ortaya çıkar ve devlet güçsüzleşirse bizim gibi toplumlarda, devletin
gücünün azaldığı noktalarda başka organizasyonlar devreye girer. Yani siz
devleti güçsüzleştirirseniz, yerini daima birileri doldurur ve bu da bu
toplumun geleceği açısından önemli risk oluşturur. Değerli arkadaşlar, devlet, aslında neden güçsüzleşmiştir
Türkiye’de? Bir defa, yol, su, liman gibi altyapı yatırımlarının devlet
tarafından yapılması ve devletin bu hizmeti görmesi lazım. Eğer görmezse… Ne
olur görmezse? Bugün limanlar özelleştirildi, limanlardaki kapasite düştü. Eğer
bunları devlet yapmazsa yatırım ortamı oluşmaz, bir. Bunlardan en yüksek fayda,
en yüksek sosyal fayda sağlanamaz, iki. İkincisi, doğal tekeller. Örneğin telefon,
elektriğin, bunların da devlet tarafından dağıtılması, bu hizmetlerin görülmesi
lazım. Neden? Çünkü örneğin bugünkü gibi durgunluk dönemlerinde devlet
fiyatları düşürebilir gerektiğinde, devletin fiyat stratejisiyle talebi
artırmak ve durgunluğu önlemek gibi elinde bir araç olur ama bu aracı alırsanız
devletin eli kolu bağlanmış olur. Eğitim ve sağlığın ya devlet tarafından yapılması veya kontrol
edilmesi lazım. Edilmezse ne olur? Bugünkü gibi hastane kuyruklarında altı ay
bekler insanlar, bugünkü gibi özel hastaneler sorunu ortaya çıkar ve insan
sağlığı, insanın geleceği risk altına alınır ve toplum risk altına girmiş olur.
Ha, biz bunun yanında… Elbette ki devlet otel işletmez, elbise yapmaz ama bu
dediğim altyapı yatırımlarını, bu sosyal faydası yüksek olan hizmetleri mutlaka
devletin yapması lazım. Yapmazsa devlet bugünkü gibi güçsüzleşir. Değerli arkadaşlar, ikincisi, devlette şeffaflık olmalıdır. Eğer
devlet şeffaf olmazsa piyasa kirlenir. Eğer devlet şeffaf olmazsa haksız
rekabet piyasada ortaya çıkar. Nasıl Türkiye’de devlet şeffaflıktan
uzaklaşmıştır? Bir: İhale Kanunu on yedi defa değişmiştir. İhale Kanunu’nun
değişmesi Türkiye’de ihalelerin, senede 80 milyar YTL olan ihalelerin şaibeli
olmasına neden olmuştur. Biraz önceki tartışmalardan gördük. Türkiye’de İhale
Kanunu’nun on yedi defa değişmesi İhale Kurumu Başkanının da isyanına neden
olmuştur. Başkan Hasan Gül ihalelerdeki sorunlara, ihalelerdeki şikâyetlere müdahale
edemediğini evvelsi günkü gazetelerde açıklamıştır. Dolayısıyla bunun çözümü
nedir? ÜNAL KACIR (İstanbul) – Yanlış okumuşsunuz. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Efendim, aynen okuyayım,
“İhalelerdeki yanlışlara şikâyetler karşısında resen harekete geçemiyoruz.”
diyor. “Yalnız dosya üzerinde inceleme yapıyoruz.” Ben yanlış okumam. Okumasını
yazmasını iyi bilirim, okutmasını yazdırmasını da iyi bilirim. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hocam, kadrolu onlar, kadrolu. Görevini
yapıyor arkadaşlar. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Beraber bir okuyalım. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, çözüm, bunun
çözümü nedir? İhale Kanunu’nu yeniden yapmalıyız ve bu kanun, yalnızca merkezî
devlet değil, tüm kamu kurumlarını kapsayacak şekilde olmalıdır ve yasama
organının denetiminde olmalıdır. İkincisi: “Devlette şeffaflık nasıl ortadan kalktı?” diyoruz.
Arkadaşlar, 2008 bütçesinde işsizlik fonundan 1 milyar 300 milyon, özelleştirme
fonundan 6 milyar 839 milyon, toplam 9 milyar 139 milyon gelir kaydedildi,
bütçe açığı düşük gösterildi. Şimdi, benzer uygulamalar fon hesaplarında,
hazine hesaplarında da var. Arkadaşlar, bu, devlette şeffaflığı ortadan
kaldırıyor, halkın vergilerinin kontrolünü güçleştiriyor. Dolayısıyla burada
çözüm şudur: Türkiye’de bir global bütçe sistemi
getirmek lazım. Bütçe politikalarını değiştirerek durgunluk zamanlarında
gerektiğinde konjonktürel bütçe politikası uygulamak
lazım. Devlette şeffaflık nasıl ortadan kalktı? Üç: Arkadaşlar, gerek
Başbakan gerekse Maliye Bakanı her ikisi de -Başbakanın bütçe sunumunun 82’nci
sayfasında, Maliye Bakanının bütçe sunumunun 30’uncu sayfasında- diyor ki:
“Biz, memura yıllık yüzde 8,7 zam yaptık.” Arkadaşlar, bunun için iktisatçı
olmaya yahut da okumaya yazmaya gerek yok. Sayın Başbakan bana diyor ki
“Kitapların arasında kalmışsın.” ve Sayın Başbakan burada bize geometri
öğretti, teğetin ne olduğunu öğretti. Şimdi, ben de Sayın Başbakana söylüyorum:
Allah aşkına, şu toplama çıkarmayı doğru yapamıyorsan burada, bir asistanımı
göndereyim, öğretsin! Yani toplama çıkarmayı öğretsin. (CHP sıralarından
alkışlar) AHMET YENİ (Samsun) – Ayıp oluyor Hocam. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Toplama çıkarmayı öğretsin. Bakın,
toplama çıkarma… AHMET YENİ (Samsun) – Hocam, bir Başbakana söylüyorsunuz. Ayıp
oluyor Hocam. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Başbakan da bana aynı şeyi söyledi.
Başbakan bana “Sen pazar piyasasını bilmezsin.” dedi, ben de ona aynı şekilde
cevap veriyorum. Değerli arkadaşlarım, bakın, ispat edeceğim. ASIM AYKAN (Trabzon) – Hocam, lütfen Hocam… AHMET YENİ (Samsun) – Başbakan yetiştiren Hocasın, ayıp oldu ayıp. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Elbette ki… O da Başbakandır.
O da bana “Sen kitabın içinde kalmışsın, piyasayı bilmezsin.” dedi. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hocam, sen devam et, onlar görevini
yerine getiriyor. Kadrolu onlar kadrolu! ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlar… ÜNAL KACIR (İstanbul) – Biri doğru, biri yanlış. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Bak, sen de öğren şimdi, sen de
öğren. AHMET YENİ (Samsun) – Bir hocadan beklenmeyen laflar bunlar. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Arkadaşlar, şimdi, yüzde 8,7 söylemek
ayıptır, yanlıştır. Neden? AHMET YENİ (Samsun) – Bir hocadan beklenmeyecek sözler bunlar. BAŞKAN – Sayın Yeni… ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Şimdi, birinci altı ay yüzde 4 zam
yaptı değil mi Hükûmet, birinci altı ay? OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Aynen öyle. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Peki, ikinci altı ay ne yaptı? İkinci
altı ay yüzde 8,7. Şimdi, bunun ikisinin ortalaması, on iki ay ortalaması,
yıllık olarak 6,35’tir. Değerli arkadaşlar, bunu herkes hesaplar. Neden buna rağmen Sayın
Başbakan ve Sayın Maliye Bakanı burada “Yıllık yüzde 8,7 zam yaptık.” dedi? Bu,
devlette şeffaflığın ortadan kaldırılması değil mi? Niye topluma yalan yanlış
bilgiler veriyoruz? OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Matematik derslerinden kaçmışlar Hocam! ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, dolayısıyla bunun
tavzihini istiyorum. Gerek Sayın Başbakanın gerek Sayın Maliye Bakanının “Bu,
yıllık değil, altı aylık -8,7- zamdır.” diye burada açıklamaları lazım. BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Hocam, senin daha çok kitap okuman
lazım. BAŞKAN – Sayın Bozdağ… ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, çözüm nedir? Çözüm… Benim okuduğum kitaplar ayrı, seninki ayrı. Sen benimkini biraz
oku, aynı sonuca varırsın. (CHP sıralarından alkışlar) ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kalsın Hocam, kalsın! Senin
piyasayı görmen lazım. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Değerli arkadaşlar çözüm nedir? Çözüm
şudur: Memura yapılan zam… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Zulümdür! Açlığa mahkumiyettir! ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Memura yapılan zam yalnızca enflasyon
kadar olmamalı. AHMET YENİ (Samsun) – Hocam, biraz Çekmeköy
pazarına gidin Hocam. BAŞKAN – Sayın Yeni… YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Biraz sus da dinle be! Biraz saygı
göster, sus da otur yerine cahil adam! BAŞKAN – Lütfen, lütfen müdahale etmeyelim efendim. AHMET YENİ (Samsun) – Tabii, tabii. Diyene bak diyene! BAŞKAN – Sayın Yeni… ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – 2002’den bugüne kadar enflasyon yüzde
110’dur. Bakın, bütçe sunumunda 2000 Ocak ayı enflasyonu baz
alınmıştır ve 2008’e gelinmiştir. Arkadaşlar, öyle enflasyon hesaplanmaz, 2002’nin ortalamasının baz alınması lazım. Dolayısıyla öyle yaparsanız o günden
bugüne enflasyon yüzde 110’dur, o günden bugüne büyüme oranı yüzde 54’tür ve
verimlilik artışı yüzde 34’tür. Demek ki o günden bugüne memura yüzde 200’den
fazla zam yapılması lazımdı. Yani siz enflasyon kadar veriyorsunuz. Peki,
büyüme var. Herkes büyümeden pay alıyor, memur neden almıyor? Peki, verimlilik
artışı var. Herkes verimlilik artışından pay alıyor, memur neden almıyor? OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Memuru sevmiyorlar. Zulüm, zulüm! ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Onun için, burada memura, enflasyonun
dışında, büyüme ve verimlilik artışı kadar da pay verilmelidir. Değerli arkadaşlar, Türkiye büyüme stratejisini değiştirmelidir.
2008’in üçüncü çeyreğinde büyüme oranı 0,5 olmuştur. Ama asıl refahı ve asıl
büyümeyi fert başına büyüme gösterir. Fert başına büyüme eksi 1 olmuştur. Eksi
1 demek Türkiye’nin fakirleşmesi demektir. Artık Türkiye bir fakirleşme
dönemine gitmiştir. Neden? Çünkü bugüne kadar hazır ithalata dayalı, dış borca
dayalı, varlık satışına dayalı bir büyüme sağlanmıştır. Nasıl olmuştur? İçeride
üretmemişiz, düşük kurdan dolayı ithalat yapmışız. Nasıl olmuş? İthalatı dış
borçla ödemişiz, dış borçla finanse etmişiz. Dün açıklandı, Türkiye’nin dış borcu 284,4 milyar dolar olmuş
arkadaşlar. AKP döneminde Türkiye’nin dış borcu 150 milyar dolar artmış.
Büyümeyi bununla sağlamışız. Türkiye, AKP döneminde özelleştirme dedi, banka satışı dedi, bütün
varlıklarını sattı. Kaç senedir, iki üç senedir başladı, şimdi kâr satışları başladı,
kâr transferi başladı. Bu sattığımız varlıklar yurt dışına kâr transfer ediyor,
bunlar faiz transfer ediyor. Bütün bunlar Türkiye’nin fakirleşmesi demektir.
Türkiye, AKP’nin altı yıl hazır yemesiyle yeni bir fakirleşme dönemine
girmiştir. Elbette ki el parasıyla, borçla yerseniz… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Korkmaz, devam edin. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Sayın Başkan, üç dakika veriyorsunuz
değil mi? BAŞKAN – Hayır efendim. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Eğer siz hazır yerseniz, borçla
büyürseniz, malınızı mülkünüzü, varlığınızı satarak büyürseniz bunun doğal
sonucu fakirleşmedir. Türkiye bu fakirleşme dönemine girmiştir ve dolayısıyla
burada büyüme stratejisini değiştirmemiz lazımdır. Bunun için bakın arkadaşlar, ben önerilerde de bulunuyorum, niye
önerilerimi övmüyorsunuz? 1) Merkez Bankası Kanunu değişmelidir. Merkez Bankası
yalnız YTL değil, yalnız Türk lirası değil, reel döviz kurunu da gözetmelidir.
Aksi takdirde, bu kur Türkiye’nin geçmişte de başına bela olmuştur, bugün de
olacaktır. 2) Türkiye’nin dalgalı kur sistemini değiştirmesi lazım. Dalgalı
kur sistemi Türkiye’de başarılı olamaz arkadaşlar. Çünkü faizler yüksek, çünkü dolarizasyon var, çünkü Türkiye’de vadeli işlemler
yapılmıyor, dövizli işlemler. Onun için… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Son sözlerinizi alayım efendim. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Peki. Onun için, Türkiye’de dalgalı kur sistemi başarılı olmaz. Yerine
arkadaşlar, kontrollü kur sistemini getirmemiz lazım. Bunun için altı aylık bir
geçiş dönemi gerekiyor. Bunu senelerdir söylüyoruz. Eğer şimdiden sonra da
uygulanmazsa Türkiye’de reel sektör yeniden çökecektir. Zaten çökme dönemine
girmiştir. Reel sektör için daha büyük darbe olacaktır. Maalesef, zamanım
olmadığı için IMF elimden kurtuldu. Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Bayram Ali Meral. Sayın Meral, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Belki gene iki dakika verirsiniz,
değil mi? BAŞKAN – Bugün iane günü mü efendim, dağıtıyoruz öyle… Buyurun efendim. CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına özelleştirme
gelenekleriyle ilgili konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, ülkemizde çok ciddi bir kriz yaşanmaktadır.
Çok sayıda iş yeri kapanmıştır, çok sayıda işçi işten atılmıştır, bir bölümü
ücretsiz izne çıkarılmıştır, işten atılan işçilerin kıdem tazminatı
verilmemiştir. Maalesef, 2001 yılında bankalar boşaltılmış, kriz yaratılmış,
faturası çalışanlara, halka ödetilmiştir. Bugün de değerli arkadaşlarım, krizin
faturası çalışanlara ödetilmektedir. Değerli arkadaşlarım, özelleştirme elbette ki dünyanın birçok
ülkesinde olmuştur ama yapılan özelleştirmede üretimi artırmaya yönelik,
istihdamı artırmaya yönelik, çalışanların müktesep haklarının korunmasına
yönelik ve çevrenin de bakımına titizlik gösterilmesine yönelik tedbirler
alınmıştır, özelleştirme yapılmıştır. Bizim özelleştirme ise değerli
arkadaşlarım, sat, kapat, kurtul. Bu IMF’nin politikasıdır ve mutlaka IMF
politikasıyla giden bu ekonominin kısa sürede karaya oturacağını çok kez
söyledik ama bugün oturdu. Niye? IMF diyor ki: “Ekme, biçme. Tarıma,
hayvancılığa destek verme. Yatırımları durdur. Ücretleri düşür. İşçilerin,
memurların emeklilik haklarını ortadan kaldır. Özelleştir, sat, benim borcumu
öde.” Bugün, Türkiye’de o yapılmıştır. Bugün, üretime yönelik bir ekonomi
yoktur, tüketime yönelik vardır. Borca yönelik bir ekonomi uyguluyorsunuz.
İşte, o da iflas etti, bitti değerli arkadaşlarım. Arkadaşım burada soruyor: “Efendim, biraz sonra çıkarsınız,
sattılar, sattılar dersiniz.” Ya değerli arkadaşlarım, şimdi, satmayla övünen bir iktidar sizi
gördüm. İktidar, yapmayla övünür, iş yerleri açar, istihdamı artırır, üretimi
artırır, işsizlik böyle önlenir değerli arkadaşlarım. “Sattım, kapattım, seni
de kapıya koydum.” Bunun nesiyle övünüyorsunuz? Bunun övünülecek bir tarafı var
mı Allah aşkına! Bunun nesiyle övünüyorsunuz? İşte, binlerce insan işsiz,
binlerce iş yeri kapanmış, memur perişan, emekli perişan, halk perişan. Siz,
burada çıkıyorsunuz, özelleştirmeyi methediyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, neyini methediyorsun? Bakınız, birkaç tane
örnek vermek istiyorum. AHMET YENİ (Samsun) – Oğlunuzun danışmanlığı devam ediyor mu? BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Beş yıl taksitle 6,5 milyon liraya
Telekom’u sattınız, 2006 yılı kârı 2 milyar 974 milyon, 2007 kârı –devletin
resmî kayıtları bunlar- 3 milyar 158 milyon dolar. Zarar mı ediyordu bu değerli
arkadaşlarım? Kime sattınız? Getirisi ne oldu? Hangi birinden bahsedeyim? Tekel hakeza öyle değerli arkadaşlarım.
TÜPRAŞ’ı 1 milyar 400 milyon dolara sattınız,
sendikaya itiraz ettirdik, iptal etti yargı, bir daha ihaleye çıkarttınız, 4
milyar 140 milyon dolara sattınız. Bunun neyiyle övünüyorsunuz siz? Övünülecek
neresi var, bana izah eder misiniz? Bunlarla övünüyorsunuz değerli
arkadaşlarım. AHMET YENİ (Samsun) – Oğlunuzun danışmanlığı devam ediyor mu Sayın
Meral? BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Bunun neyiyle övünüyorsunuz muhterem
arkadaşlarım. Bakınız, binlerce arsalardan bahsetmiyorum. Manisa’daki
arsa hakeza öyle, Malatya’daki arsa hakeza öyle. Hangi birinden
bahsedeceksin değerli arkadaşlarım! ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Siz laf atmadan ayrıca maaş alıyor musunuz
Sayın Yeni? BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Şimdi, özelleştirmeyi o kadar ciddi
yapıyordunuz da değerli arkadaşlarım, Özelleştirme İdaresi Başkanı hakkında
niye dava açıldı? Bunları niye söylemiyorsunuz? O kadar çok ki değerli arkadaşlarım, bakınız, binlerce işçiyi
perişan ettiniz. Bir zamanlar, özelleştiriyorum diye Halk Bankasındaki
personeli, namusuyla çalışan insanları tedirgin ettiniz, işinden ettiniz, başka
bankalardan adamlar getirdiniz, oraya doldurdunuz. 4/C adı altında, özelleştirmeden insanlara memur olduğunu
söylüyorsunuz, şu anda çıkışları verildi değerli arkadaşlarım. İki ay evinde,
yuvasında boş oturuyor. Bu insanların ne yediğini düşünebiliyor musunuz? Dün
meydanları şeker işçileri doldurdu. Torpil yaptınız, dört ay çalışanı, kendi
adamlarınızı altı aya çıkardınız süresini. AHMET YENİ (Samsun) – Onlara da danışmanlık verin Sayın Meral,
oğlunuza olduğu gibi. BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Kadroya geçirdiniz. Hâlen daha,
değerli arkadaşlarım, orada yirmi yıl çalışan şeker işçisi perperişan
duruyor. Değerli arkadaşlarım… AHMET YENİ (Samsun) – Onlara danışmanlık verin oğlunuza olduğu
gibi. BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Sayın Başkanım, müsaade ederseniz…
Ben birilerinin hakkını savunuyorum. Kendi hakkını, kendisini savunamayan bir
insanın bir başkasının hakkını savunmasının doğru olmayacağını düşünerek… BAŞKAN – Siz Genel Kurula hitap edin. BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – …müsaade ederseniz basında şahsımla
ilgili, çocuklarımla ilgili çıkan bir iki konuya da değinmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, benim size karşı sorumluluğum var,
meslektaşlarıma karşı sorumluluğum var, beni Kızılay Meydanı’nda omzuna alan
işçilere karşı sorumluluğum var. Onlara hesap vermekle görevliyim muhterem
arkadaşlarım. Sayın Bakanım, senden rica ediyorum, benim geçmişte çalıştığım iş
yerlerine lütfen müfettiş gönder, lütfen müfettiş gönder, senden rica ediyorum!
Kaldığım süre içerisinde benim işçinin bir kuruşunu cebime koyduğum ispat
edilirse, namus, şeref sözü veriyorum, burada bir gün durmayacağım değerli
arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Ama bakınız muhterem arkadaşlarım, söylüyor… Şurada yazı. Konyaaltı Belediyesinin. “Antalya’da trilyonluk arsası var
Bayram Meral’in.” Siz de izliyorsunuz. Yazı alıyorum, “Buyur kardeşim, var mı?”
“Yok.” “Bayram Meral’in, oğlunun ortak olduğu bilmem ne kooperatifinde elli
küsur tane dairesi var.” Rica ediyorum: “Bir bakar mısınız orada ev var mı yok
mu?” Gidiyorlar, “Yok.” “Peki, açıklar mısın bunu?” “Açıklayacağım…”
Açıklamıyor. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Başkan, yalandan kim ölmüş ya! BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Ne yaparsın? AHMET YENİ (Samsun) – Şu danışmanı da bir söyleyin. BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Müsaade eder misin? Ne yaparsın değerli arkadaşım? Bakınız, muhterem arkadaşlarım, bir milletvekiline söylenen bir
laf sizi üzsün, beni de üzsün. Buranın haysiyetini korumak
hepimizin görevi. Lütfen bunu böyle düşünün. Arkasından, “Bayram Meral’in Eskişehir Yolu üzerinde büyük bir
arazisi var, Bayram Meral’in fabrikası var.” E peki nerede, bunu ispat edebilir
misin? OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Tersanen yok. BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – “Efendim, bunlar iddia.” Böyle olmaz
değerli arkadaşlarım. Bakınız Sayın Başbakan ne diyor. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Gemiciğin nerede? Gemiciğin olsaydı… BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – “Habercilik yapacaksan, habercilik
yapacaksan namuslu yap.” diyor. Başbakanınız söylüyor bunu. Ben böyle
demiyorum. Diyorum ki size: Rica ediyorum, habercilik yapacaksanız araştırın,
gidin yerine bakın, varsa yazın, size bir şey dediğim yok. Ya, sonunda beni
kalktınız fabrikatör yaptınız, Allah’tan korkun! Şimdi, değerli arkadaşlarım, ben Sayın Maliye Bakanımdan, sayın
savcılardan -kim şey yapıyorsa değerli arkadaşlarım- müfettişlerden özellikle
rica ediyorum, benim görev yaptığım iki yer vardır, lütfen orayı denetlesinler.
Tekrar ediyorum, üzerinde duruyorum. Çünkü benim alnım açık olmasaydı, yüz
binleri Kızılay Meydanı’na toplayıp da devleti yönetenlerden hesap sormazdım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Meral, konuşmanızı tamamlar mısınız. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Başkan, niye hesap veriyorsun? Yalandan
kim ölmüş? Sen iktidarı eleştir. BAŞKAN – Sayın Durmuş, lütfen… BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, iktidarın… AHMET YENİ (Samsun) – Koalisyonu siz mi düşürdünüz? BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Koalisyonu da düşürürüm, orada
olsaydım bugün sizi de düşürürdüm, onu bilesin. BAŞKAN – Sayın Yeni… Sayın Yeni… BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Eğer orada olsaydım bugün sizi de
düşürürdüm. Neyle övünüyorsunuz, bana söyler misiniz? İşçi perişan, köylü
perişan, esnaf perişan, insanlar -affedersin- tabancayı alnının şakağına
dayıyor, intihar ediyor. Bunun neyiyle övünüyorsun, onu bana anlat, onu! Hükûmetiniz bu. Bundan ne yapıyorsun da oradan Meral’e laf
atıyorsun? Fakire kömür dağıtmayla, fasulye göndermeyle hizmet yaptığını mı
zannediyorsun? OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Fasulye iktidarı! BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – İşte bu! Değerli arkadaşlarım, iktidarın neyini eleştireyim? İktidarı eleştirsen
de bir, eleştirmesen de bir. Bakınız şurada o kadar özelleştirmeden yağma,
talan var ki haddi hesabı yok. AHMET YENİ (Samsun) – Fasulye iktidarlarını gönderdiler,
gönderdiler fasulye iktidarlarını. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sen de çok götürdün herhâlde. AHMET YENİ (Samsun) – Gerçek iktidar burada! OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sen de çok götürdün herhâlde, hatibi
bıraktın bana sataşıyorsun. BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Yıllardır ben bunu konuşuyorum,
yıllardır. Yapılan ne? Bir gün sizin milletvekilleriniz hakkında da… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Meral, teşekkür ederim efendim. BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Sayın Başkanım, teşekkür etmeme
müsaade eder misiniz? BAŞKAN – Tabii. Son sözünüzü alayım efendim. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Gelin şu mal varlıklarımızı bir
açıklayalım. BAŞKAN – Sayın Durmuş, lütfen… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Aldığınız ihaleleri açıklayalım, gel.
Var mısın? Çıkalım basına! BAŞKAN – Hatibi dinleyelim efendim. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Var mısın? ÜNAL KACIR (İstanbul) – Bildiğin varsa söyle! OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Ooo, neler neler… BAŞKAN – Evet, Sayın Meral devam edin efendim. BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bakınız
binlerce işçi işten oluyor. İnsanlar, patronlar intihar ediyor. Belki bunda
kusurunuz vardır yoktur demiyorum. İşte IMF’nin getirdiği politikalar bizi bu
noktaya getirdi. Burada sen şuydun, ben buydumu bir
tarafa bırakalım, ülkenin ciddi sorunları var, nasıl çözeriz, onu tartışalım.
Birbirimizin eksiğini buldun, onun bilmem eksiğine sevindin… Bunlar kimsenin
hayrına olmaz değerli arkadaşlarım. Hayrına olan laf, değerli arkadaşlarım,
ülkenin sorunlarına ortaklaşa çözüm bulmaktır. Vatandaş bizden bunu bekliyor. Hepinize saygılar sunuyorum.(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Meral. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya. Sayın Erenkaya, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar) OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Aklanmaya ihtiyacı olanlar
dokunulmazlıkları kaldırsın. Hep beraber kaldıralım. BAŞKAN – Sayın Durmuş… Sayın Durmuş… AHMET YENİ (Samsun) – Niye döneminizde kaldırmadınız? OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hadi buyur, kaldıralım. AHMET YENİ (Samsun) – O zaman niye kaldırmadınız? OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kaldırdık biz, biz kaldırdık. BAŞKAN – Sayın Durmuş, lütfen… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Koray Aydın’ın dokunulmazlığını biz
kaldırdık. Biz kaldırdık, siz kaçıyorsunuz. Biz Yüce Divana gittik, Bakanımızı
Yüce Divana gönderdik. AHMET YENİ (Samsun) – Onu biz gönderdik. Şimdi ihtiyaç var, o
zaman ihtiyaç yoktu. Şimdi gelin, kaldıralım(!) BAŞKAN – Sayın Erenkaya, başlar mısınız
efendim. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Çanak tutuyorsun böyle ha! Hadi… Hadi…
Çanak tutma! BAŞKAN – Sayın Durmuş… AHMET YENİ (Samsun) – Zamanınızda yapacaktınız bu işi… BAŞKAN – Süreniz sekiz dakika efendim. CHP GRUBU ADINA HİKMET ERENKAYA (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kaldıralım bundan sonra Başkan… BAŞKAN – Bana mı söylüyorsunuz? OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sana der miyim ya, Sen kaldırırsın.
Kaldıramayanlara diyorum. BAŞKAN – Buyurun, devam edin efendim. HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Sayın Başkan, herhâlde konuşmamız
kesildi. BAŞKAN – Hayır, devam ediyorsunuz. HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2009 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nda yer alan Kamu İhale Kurumu bütçesi hakkında
söz almış bulunuyorum. Hepinizi en içten saygılarımla, sevgilerimle
selamlıyorum. Bilindiği üzere Kamu İhale Kurumu, kamu tarafından yapılan mal ve
hizmet alımıyla yapım işleri ihalelerinin denetlendiği kurum olması dolayısıyla
bütçesi ve yapısı itibarıyla kamuoyunun dikkatini en önemli çeken birimlerden
birisidir. Değerli arkadaşlar, özellikle bu Kurumun bu kadar önemli bir
yapısı olmasına rağmen, 2002 yılı itibarıyla, Adalet ve Kalkınma Partisinin
göreve geldiği günden bu yana, bu Kurumun ihale yasası 18 defa değiştirilmiş,
18 defa kanun yenilenmiş durumda. Gerçekten kanun incelendiğinde, bu değişikliklere bakıldığında,
gelmiş geçmiş hükûmetler incelendiğinde altı yıl
içerisinde bu kamu kurumu yasasıyla ilgili 18 defa değişikliğe hiçbir hükûmet döneminde rastlanmamıştır. Acaba -gerçekten merak ediyorum- 18 defa bu değişiklik niye
yapılmıştır? Bu değişiklik yapılırken bürokratlarımızın veya bürokratlarınızın
yanlış çalışma anlayışı içerisinde mi olmuştur? Yoksa birilerinin menfaatlerini
daha ileri boyutlara taşıyabilmek için mi bu değişiklikler yapılmıştır? Buradan yine huzurlarınızda, kamuoyu huzurunda ve sizlerin
huzurunda sormak istiyorum: Sayın Başbakanımız devamlı yolsuzluklarla ilgili
önlemlerin alınabilmesi noktasında çaba sarf ettiklerini ve yolsuzlukların
üzerine gittiklerini bu kürsüden defalarca ifade etmiştir. Eğer siz
yolsuzlukların üzerine bu kadar gitme cesaretini gösteriyorsanız, bu Kamu İhale
Yasası’nda 18 defa yapılan değişikliği gerçekten anlamakta ben şu anda güçlük
çekiyorum ve Başbakanıma da sormak istiyorum. Gerçekten bu 18 defa değişikliğin
nasıl yapıldığını burada, milletvekillerinin huzurunda ve kamuoyu huzurda
açıklamasını kendisinden rica ediyorum. Değerli arkadaşlar, yolsuzluklarla mücadeleyi yapabilmeniz için
özellikle Kamu İhale Yasası’nı gerçekten iyi bir şekilde değiştirmeniz
gerekiyor. Şeffaf bir şekilde ihaleyi yapabilmeniz için, kamuyla ilgili yapılan
bütün ihalelere bütün vatandaşlarımıza açık anlayışı içerisinde ihaleyi
gerçekleştirebilmesi için, herkese bunu gerçekten şeffaf bir şekilde yaymanız
gerekiyor. Ancak gelen süreç içerisinde baktığımızda, hiçbir şekilde, ne
yerelde ne genelde sadece ve sadece belirli bir düşünce zihniyetinde olan müteahhitlerin ve yandaşlarının bu ihaleleri aldığını
görüyoruz, değişik grupların bu ihalelerden faydalanmadığını da görüyoruz. Ancak bu Kamu İhale Yasası o kadar geniş bir yasa ki şu anda Mimar
ve Mühendisler Odasının yapmış olduğu çalışmaya baktığımızda, her maddesinin
yine yanlışlıklarla dolu olduğunu ve bu İhale Yasası’nın 18’inci defa
değiştirildikten sonra, daha bu süreç içerisinde, AKP İktidarı süresi
içerisinde belki 20-25 sefer daha değişikliğe uğrayacağının şu anda kanısını
taşıyorum. Değerli arkadaşlar, bu yasayla ilgili, özellikle kısaca bazı
maddeleriyle ilgili sizlerle görüşümü paylaşmak istiyorum. Mesela bu yasada
yeni bir değişiklik getiriliyor, bundan sonraki ihale ilanlarının İnternet
aracılığıyla yapılması noktasında çalışma yapıldığını görüyoruz. Bugün
Türkiye'nin genelini incelediğimiz zaman, İnternet ortamının çok hazır
olmadığını hep birlikte görüyoruz. Siz bu ihale ilanlarını basın yoluyla ilan
etmediğiniz zaman, İnternet aracılığıyla ilan ettiğiniz zaman, bu işin altından
kalkamayacağınız ve duyuru noktasında eksik kalacağınız inancını taşıyorum. Yine doğrudan alım… Ben eski bir belediye başkanı olarak,
belediyelerde gerçekten doğrudan alımla yapılan ihalelerde yolsuzlukların ne
kadar boyutlara ulaştığını bilen insanlardan birisiyim. Şimdi doğrudan alım
miktarını artırdığınızı görüyoruz, 61 milyar liraya çıkarılmış doğrudan alım. Değerli milletvekili arkadaşlarım, eğer siz doğrudan alım
noktasında bir ihale dosyasını 61 milyar lirayla istediğiniz bir insana
verdiğiniz zaman, o dosyayı siz 600 milyar liralara, hatta 1 trilyonlara kadar
çıkarma imkânına sahipsiniz. Yani dosyaları, birinci dosyayı ihalesiz
verdiğiniz zaman diğer dosyalar da kesinlikle peşinden, aynı şekilde, aynı
kişiye, aynı dosyaları 600 milyar ve 1 trilyona kadar verme şansına sahipsiniz.
Ben, bunun da doğru olmadığını buradan ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, yine, önemli bir konu: Bu ihale çalışmaları
yapılırken, Kamu İhale Kurumunun Başkanı TRT2’de bir açıklama yapıyor, daha
sonuçlar açıklanmadan, Cumhurbaşkanının onaylayacağı noktasında da bunu aynı
şekilde söylediğini görüyoruz. Değerli arkadaşlar, bu kamu ihalesini hazırlamak değil uygulamak
önemlidir. Türkiye’de, bakıyoruz, 2002 yılından itibaren maalesef -üzülerek
söylüyorum- uluslararası ihalelerde Başbakanımız direkt yetkili, zaten
uluslararası ihaleleri Başbakanın takip ettiğini hep birlikte görüyoruz. Ulusal
anlamdaki ihalelere geldiğimizde de yine Başbakanımızla birlikte mesai arkadaşı
bakanlarımızın takip ettiğini görüyoruz. Yerel anlamdaki ihalelere geldiğimizde
de milletvekilleri, il başkanları, ilçe başkanları, belediye başkanlarının
takip ettiğini görüyoruz. Bu takip neticesinde zaten ihalelere müdahale
edildiğine göre, bu tasarının hazırlanmasına da gerek yoktur. Eğer siz
gerçekten kamu vicdanında kendinizi aklamak istiyorsanız, eğer ihale yasalarını
uygulamak istiyorsanız Başbakan devreden çıkmalı, bakanlar devreden çıkmalı, il
başkanları, milletvekilleri devreden çıkmalı diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlar, bir çarpıcı örnek vermek istiyorum sizlere:
Genel Başkanımız ve Cumhuriyet Halk Partisinin yolsuzlukların üzerine ısrarla
gidilmesi gerektiğini ve dokunulmazlıkların kaldırılmasını her fırsatta bu
Parlamentoda gündeme getirdiğini görüyoruz. Değerli arkadaşlar, Altınova tesisleriyle ilgili bu kürsüde bir
konuşma yapmıştım. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Erenkaya,
konuşmanızı tamamlar mısınız. HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Değerli milletvekillerimizin dikkatle
dinlemesini istiyorum. Bu Altınova tesislerinde yolsuzlukların yapıldığını burada ifade
etmiştim ve “Burada 42 tane müteahhit, yani o
kooperatife ortak olanların kaç tanesi AKP’li?” diye sormuştum. Ama maalesef,
ne bakanlardan ne milletvekillerinden bir cevap almamıştım. Değerli arkadaşlar, şimdi öğrendiğimize göre, şu anda Altınova
tesislerinin nasıl takip edildiğini, sizlerin içinizden bazı arkadaşlarımızın
bu tesislerin, oradaki bu kamu malının nasıl peşkeş çekildiğini, tüyü bitmemiş
yetimin hakkının nasıl yendiğini araştırmasını istiyorum. Şu anda orada 42 tane
tersane sahibi olan insanların kaç tanesi AKP’li? Başbakana sormak istiyorum,
Maliye Bakanına sormak istiyorum: 42 tane tersane sahibinin kaç tanesi AKP’li
ve AKP’nin dışında farklı siyasal görüşte olan insanlardan bir tane tersane
sahibi var mı orada özellikle Başbakandan sormak istiyorum. Yok arkadaşlar. Buradaki üçgen şu: Daha önce belirttiğimiz gibi, ortada bir
siyasetçi... AHMET YENİ (Samsun) – Halkın yüzde 50’si AK PARTİ’li
zaten. HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Arkadaşlar, bakın… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erenkaya. HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Son bir iki cümle… BAŞKAN – Son sözünüzü alayım efendim. HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Son sözümle bağlıyorum. Burada o kadar güzel ve diğer ihalelerde olduğu gibi, diğer yanlış
yapılan işlerde olduğu gibi, bir tarafta siyasetçi, öbür tarafta bürokrat,
yanında iş adamı. Bir iş adamının başkanlığında Altınova’daki o devlet kamu
malının nasıl işgal edildiğini, nasıl peşkeş çekildiğini sizlerin takdirine
bırakıyorum. Sonuç olarak; tabii ki, bu konunun sekiz dakikada anlatılması
mümkün değil. Daha çok şeyler var, fabrikalar… Kocaeli’de gerçekten
insanlar ağlıyor, burada Kocaeli milletvekillerimiz var. Şu anda yeni bir moda
çıktı arkadaşlar. Uluslararası şirkete sahip olan Lassa,
Corsa, Brisa gibi
fabrikalarda -Nihat Bey kardeşim de burada, karşımda- daha önce sendikalara
bildirilirdi işçilere çıkış verildiği zaman, şimdi o kaldırıldı ortadan.
Sabahleyin işçi arabasına biniyor, fabrikaya gidiyor. Eğer o kartı, kart sistemden
geçerse çalışmaya devam ediyor, sistemden geçmediği zaman işten atıldığını
biliyor. Değerli arkadaşlar, siz kendinizi onun yerine koyun. Bir insan
sabahleyin çoluk çocuğunun yaşam biçimini kolaylaştırmak için çalışmaya
gidecek, sistemden kartı girmediği zaman işten atıldığını görecek. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Erenkaya. HİKMET ERENKAYA (Devamla) – Bunu da vicdanlarınıza bırakıyorum. Bu duygularımla, bu düşüncelerimle bütün bu olumsuzluklara rağmen
2009 mali yılı bütçesinin tüm ulusumuzun beklentilerine cevap vermesi dileğiyle
hepinizi saygılarımla, sevgilerimle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına son söz İzmir Milletvekili
Oğuz Oyan’a ait. Sayın Oyan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika. CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu 2009 bütçesi burada görüşülüyor. Bizler milletvekili
olarak, yasama ve denetleme ile görevli bir organın unsurları olarak aslında
âdeta birer konu mankeni gibi bu olaya tanık oluyoruz. Yani kendim de dâhil
herkesi kastediyorum. Konu mankeni, neden? Çünkü bir kere, ortada bir
Türkiye’nin yürüyen krizi vardı, bunun üstüne bir küresel kriz eklendi. Bu
bütçede bunları göremiyorsunuz, bütçede bunlar yok. İkincisi: Bir niyet mektubu geldi gelecek, muhtemelen ocakta
gelecek. Bütçeyi atın çöpe. Bir bakanla -şimdi burada oturuyor- Hazineden
sorumlu Devlet Bakanı Sayın Şimşek’le bir bürokratın, Türkiye Cumhuriyet Merkez
Bankası Başkanının birlikte imza aldığı bir niyet mektubuyla buradaki bütün bu
550 milletvekilinin karara bağladığı bütçe kadük
olacak. Yani Türkiye’de mevzuat hiyerarşisinde bir genelge kadar, bir
yönetmelik kadar hükmü olmayan, adı geçmeyen bir niyet mektubu Türkiye
Cumhuriyeti’nin Anayasa’sı gibi bağlayıcı bir unsur durumuna gelecek. Çok yazık, gerçekten yazık. Burada bir komedi, dram
oynanıyor. Bu komedinin, dramın figüranlarıyız. Sadece yasama değil, yürütme
öyle ve… MUHYETTİN AKSAK (Erzurum) – Kendi adına konuş. OĞUZ OYAN (Devamla) – Senin adına da konuşuyorum, ben Meclis adına
konuşuyorum ve bürokrasi de ne yazık ki aynı duruma getiriliyor. Eğer iktidar
milletvekilleri bu durumun farkına varmazlar ise o zaman muhalefetin burada
yapabileceği şeyler çok fazla değildir. Burada önemli olan, Türkiye’de bu
bağımsızlık kaybının bizzat iktidar partisi milletvekilleri tarafından bir
yasama organının elindeki yetkilerin böylesine devredilmesine isyan
etmelerinden geçiyor. Değerli arkadaşlarım, bakınız, şimdi -bu kriz meselesine daha
sonraki bir konuşmamda değinirim- 2009 bütçesi öylesine sanal hedeflere sahip
ki, yani 2009’da dolar kurunu 1,40 olarak belirleyeceksiniz… Aylardır böyle
değil ve artması beklenir. Efendim, 2009 yılında, yani 2008’de büyüme hedefi
yüzde 1,5 olursa iyi diyeceğiz. 2009’da hâlâ pozitif büyümede kalırsak, yüzde 1
gerçekleşirse -yüzde 4 hedefi var- öpüp başımıza koyacağız. Böyle bir konjonktürdeyiz. Ama burada konuştuğumuz -şimdi ben gelir
bütçesi üzerine konuşuyorum- vergi gelirini yüzde 15,7 artırmayı planlıyoruz.
Yani, öylesine bir vergi esnekliği ki, verginin gelir esnekliği, inanılmaz bir
şey. Bakınız, böyle bir konjonktürde, 2009’da
vergi gelirini mevcut 2008 düzeyinde korumak bile, eğer millî gelir gerilerse
bir esnek vergi geliri hâline bizi getirebilir. Yani o bile aslında olumlu
sayılabilir. Ama, tabii, diyeceksiniz ki: Biz başka
birtakım -Maliye Bakanı yok ama, Maliye Bakanı olsaydı diyecekti, bütçe
görüşmelerinin Komisyondaki tutanaklarını okudum- şeyler de yapıyoruz, kayıt
dışılıkla mücadele ediyoruz, denetim yapıyoruz, idareyi etkinleştiriyoruz,
vesaire vesaire. Ama bütün bunlar, bir makroekonomik
gerileme konjonktüründe ne yazık ki işe yaramaz. Bakınız, ben size başka bir rakam vereyim, burada verildi ama çok
çarpıcı olduğu için: 2009 programında, bu yıl 204 milyar dolar olması beklenen
ithalatın 2009 programında 217 milyar dolara çıkmasını hedeflemişiz. Bizim dış
ticaretten sorumlu Devlet Bakanımız ne dedi? Açıklama yaptı geçenlerde: “150
milyar dolar olursa iyi.” dedi. Yani “Yüzde 25 eksiğiyle ancak gerçekleşir.” dedi.
Eğer öyleyse ben soruyorum şimdi, burada Bakan yok ama herhâlde Bakanlık, Hükûmet temsil ediliyor: Yani, nasıl olur da ithalde alınan
KDV yüzde 22,47 artar? Yani ithalatın gerilemesinin çok büyük bir olasılık
olduğu, tabii, ihracatta buna bağlı olarak gerileyecek ama ithalatın
gerilemesinin bu kadar büyük bir olasılık olduğu bir konjonktürde
nasıl oluyor da ithalat üzerinden alınan vergilerde yüzde 22,5’luk bir artış
gerçekleştiriyorsunuz. Yani, dolayısıyla, neresinden bakılırsa bakılsın ciddiye
alınmaz bir bütçeyle karşı karşıyayız. Değerli arkadaşlarım, gelelim gelir bütçesinin, özellikle vergi
performansıyla ilgili bazı rakamlara. Şimdi, 2008 Ocak-Eylül dönemine ilişkin
olarak yapılmış vergi incelemeleri var. Plan ve Bütçe Komisyonunda gelir
bütçesi görüşülürken bunlar dikkate alınmış. Bu yıl, yani 2008 yılının dokuz
ayında vergi inceleme elemanları epey bir çalışmışlar 72.166 mükellefi
incelemişler. Bu incelemelerde 45,9; yani, 46 milyar yeni Türk liralık, yani 46
katrilyonluk bir matrahı incelemeye almışlar. Ne bulmuşlar biliyor musunuz? 46
milyar incelemişler, 190 milyar matrah farkı bulmuşlar. Yani, inceledikleri
matrahın 4,5 katı kadar matrahı. Yani, sen 45-46 milyar beyan etmişsin, aslında
190’ı da ekleyin 235 milyar beyan etmen gerekir. Bu sadece 72 bin mükellef
üzerinden, tabii, bunlar iri mükellefler, büyük ve riskli mükellefler, tamam,
hepsini bütüne teşmil etmeyelim. Yani, bütün vergiler açısından 4,5 katlık bir
matrah farkı çıkıyor demeyelim, ama sadece bunu ele aldığımızda dahi şöyle bir
basit hesap yapalım. Yani, burada 190 milyar liralık bir matrah farkı var.
Kurumlar vergisine oranını alın, yüzde 20’yi, gelir vergisi yüzde 35’lere
çıkıyor, onu bırakalım. Kurumlar vergisine oranı yüzde 20’den hesaplayın. Yani,
sadece buradaki vergi kaybının, 190 milyar, üzerine yüzde 20’yi uygulayın, 38
milyar yeni Türk lirası gibi bir rakama ulaşacaksınız. Bunu isterseniz ıskontolu yapın, yüzde 20’yi almayın, yüzde 15’i alın, 27
bulun, 25 bulun, ne bulursanız bulun ama bunu bir şeylerle karşılaştırın. 2009
bütçesinde siz tarıma 5,5 yeni Türk lirası ayıracaksınız, ama sadece 72 bin
mükelleften bulduğunuz matrah farkının getirdiği vergi kaybı 25 ya da 38 milyar
yeni Türk lirası ya da katrilyon olacak. Yatırımlara 13-15 milyar
ayıracaksınız, ama bunun iki, üç katı, sadece incelenen şu mükellef grubundan
vergi kaybınız olacak. Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu, Türkiye’de, nasıl birilerinin
zengin olduğunun, nasıl, aslında bölüşüm ilişkilerinde, üretimde zaten çok
eşitsiz olan ilişkilerin, nasıl vergileme, kamu gelirleri safhasında daha da
eşitsiz hâle getirildiğinin çok çarpıcı bir örneği, çok çarpıcı. Bu örnekler
yani şimdi bu kadar çarpıcı örnekler varken, tabii o zaman nasıl aramazsınız?
Anayasa’mızın 73’üncü maddesini nasıl anmazsınız? Ne diyor Anayasa’nın 73’üncü
maddesi: “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi
ödemekle yükümlüdür.” Eğer Türkiye’de herkes mali gücüne göre vergi ödüyor olsaydı
değerli arkadaşlarım, Türkiye ele güne avuç açmazdı. Türkiye’de böylesine
görgüsüzce sünnet, nişan, düğün törenleri yapılmazdı; Türkiye’de böylesine
görgüsüzce lüks araçlar kullanılmazdı. Bu görgüsüzlükler vergilendirilirdi en
azından. Ama bütün bunlar yapılmıyorsa eğer, eşitsizlikleri
daha da artıracak bir maliye politikası hem gelir hem harcama aşamasında
yapıyorsak, tabii İhale Kanunu vesaire hepsiyle de başka kanallar açıyorsak
yolsuzluklara, değerli arkadaşlarım, burada, hem ta baştan itibaren niyet
mektubuna bağlanan bir iktidarın millî niteliğinin sorgulanması ama hem de
burada bir iktidarın gerçekten Türkiye’de halkın gerçek ihtiyaçlarına cevap
veren bir iktidar olup olmadığının sorgulanması gibi bir konuyla karşı karşıya
geliriz. Değerli arkadaşlarım, bakın, size vergi yüküyle ilgili bir hesap,
Maliye Bakanlığının verilerinden üreterek söylüyorum. Türkiye’de iki dönemi
karşılaştırayım yani 1998-2002, hemen bir önceki dönem sizden ve sizin
döneminiz 2003-2008. 1998-2002 yani beş yılın ortalaması olarak ücretliler
gelir vergisinin ne kadarını ödüyorlardı? Yüzde 42’sini ödüyorlardı. Tabii, 98
reformunun da payı var. Gerçi 99’da geri alındı ama olsun. AKP’nin altı yılında
yani 2003-2008 ortalaması olarak ücretlilerin gelir vergisindeki payı yüzde
53’e yükselmiştir. Yüzde 42’den devri iktidarınızda yüzde 53’e yükselmiştir.
Yani sermaye gelirlerini vergilendirmek yerine ciddi anlamda bir ücretlilerin
vergilendirilmesi söz konusu olmuştur. Size bir ileri örnek daha vereyim: Benim yaptığım bir hesaplama
var, “vergi baskısı” diye bir kavram kullanıyorum. Şunu yapıyorum: Bir taraftan
çeşitli kesimlerin, diyelim ücretliler ve ücretliler dışındakileri alalım,
ücretlilerin millî gelir payını alalım, öbür taraftan ücretlilerin gelir
vergisi payını alalım ve birbirine oranlayalım. Çok ilginç rakamlar çıkıyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Oyan, devam edin. OĞUZ OYAN (Devamla) – Teşekkür ederim. Buna “vergi baskısı” diyelim. Çok ilginç rakamlar çıkıyor. Bakın
size şunu söyleyeyim: 98-2002 arasında iş gücü ödemelerinin millî gelir
içindeki payı yaklaşık yüzde 28-29 dolayındadır. Bu sizin döneminizde yüzde
26’lara düşüyor, yani bir kere ücretlerin millî gelir payı düşüyor. Ama öbür
taraftan ücretlilerin vergi payı yüzde 42’lerden 53’e çıktığı için, bunları
birbirine oranladığınızda ücretliler millî gelir paylarının bir önceki dönemde
1,5 katı kadar vergi baskısı altındayken, sizin döneminizde millî gelir
paylarının tam 2 katı vergi baskısı… Yani millî gelirin yüzde 25’ini alıyor,
vergilerin yüzde 55’ini ödüyor. Değerli arkadaşlarım, bunca, böylesine bir
eşitsizlik, yani böylesine bir vergi yükü kaydırması doğrudan doğruya ancak
vergi alabildiğiniz kesimlerden vergi almak, alamadığınız kesimleri tamamen boş
vermek, bırakmak, havlu atmak anlamına gelir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Oyan. OĞUZ OYAN (Devamla) – Bir son cümlemi söyleyeyim. BAŞKAN – Son sözünüzü alayım efendim. OĞUZ OYAN (Devamla) – Dolayısıyla, burada yapılması gereken şey,
dışarıdan kaynak bulmak değil, IMF’nin güdümüne girmek değil, kendi
kaynaklarımızı kullanabilmektir. Bizim kaynağımız vardır. Yeter ki herkes mali
gücüne göre vergisini ödesin, yeter ki kamu idaresi, Maliye bu çabanın içinde
olsun, hepimiz bu çabayı destekleyelim. Getirin yasaları burada çıkaralım ama
yeter ki bu ülkede bu eşitsizlikler daha fazla büyümesin, bu ülke yabancıya
muhtaç olmasın. İlginiz için teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Oyan. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Ertuğrul
Kumcuoğlu. Sayın Kumcuoğlu, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar) Süreniz on beş dakika. MHP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye Bakanlığı bütçesi ve
gelir bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve değerlendirmelerini
arz etmek için huzurlarınızdayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Maliye Bakanlığının temel görevlerinden
birisi, merkezî devlet bütçesini hazırlayıp Türkiye Büyük Millet Meclisine
tevdi etmek, müzakerelerini takip edip kanunlaştıktan sonra da gözetim ve
denetimini icra etmektir. Olaya bu açıdan baktığımızda, bütçe hazırlanırken ekonominin
içinde bulunduğu şartların, gelişmelerin ve beklentilerin çok dikkatli, titiz
ve gerçekçi bir biçimde nazarıitibara alınması ve bütçenin üzerine oturacağı
temel parametrelerin de buna göre belirlenmesi gerekir. 2008 yılında bütçe hazırlanırken dikkate alınması gereken temel
olgu nedir? Küresel kriz. Nitekim, Maliye Bakanımız da
diyor ki: “2009 bütçesi küresel krizin parametreleri dikkate alınarak
huzurunuza getirilmiştir.” Ama, keşke, Maliye Bakanı
bu ifadeyi kullanmasaydı. Çünkü bu ifade ile karşı karşıya bulunduğumuz
gerçekler arasında hiçbir bağlantı yok. Bakın, 2009 Yılı Bütçe Kanunu’na ekli Millî Bütçe Tahmin Raporu’na
göre 2009 yılında ekonominin yüzde 4 büyüyeceği farz ediliyor. Bugün herkes,
yurt içinde ve yurt dışında, konuyla yakından veya uzaktan ilgili olan herkes
biliyor ki eğer 2009 yılında büyüme hızı sıfırda kalır ve negatif olmazsa bu
büyük bir şansımız olur. Dolayısıyla, bütçenin temel parametresi olan büyüme
hızının gerçeklerle yakından uzaktan ilgisi yoktur. İkincisi: Bütçe 2009 enflasyonunu yüzde 7,5 öngörüyor ama kasım
sonu itibarıyla TÜFE yüzde 10’un, ÜFE yüzde 12’nin üstünde. Sapma oranı şu
günkü hâliyle yüzde 46. Haa, 2009 yılında enflasyon
oranı düşebilir mi? Şöyle bir bakalım: Amerika Birleşik Devletleri Merkez
Bankası FED’in 2008 yılı başlangıcındaki temel
bilanço büyüklüğü 925 milyar lira, bugün 2 trilyon 200 milyar lira. Avrupa
Merkez Bankası, diğer bütün ülke ekonomileri, özellikle gelişmiş ülke
ekonomilerinde de durum bu. Bu durumda, 2009 yılında enflasyonun düşeceğini
beklemek hayal. Öyle görülüyor ki 2009 yılı, durgunlukla enflasyonu birlikte
yaşayacağımız bir stagflasyon dönemi olacak Mehmet
Bey. Evet mi? Evet. Dolayısıyla enflasyon tahmininiz
de gerçekçi değil. Biraz önce buradan söylendi; bütçede 2009 ithalatını 232 milyar
lira öngörüyorsunuz, hemen arkasından -ben ona hep ihracattan sorumlu Devlet
Bakanı Diyorum, burada biraz nezaket gösteriyorum- dış ticaretten sorumlu
Devlet Bakanımız diyor ki: “Hayır, bu rakam 150 milyar lira olur.” Bir Bakan,
öbür Bakanı tekzip ediyor hem de bu kürsüden. Bu bütçenin, bu hâliyle de iler
tutar yeri yok. Onun dışında, döviz kurlarına gelelim. Bütçeye göre, bu sene
sonunda doların değeri 1,240 olacak ama dolar şimdiden 1,530, sapma oranı yüzde
23. Bunun 2000 yılında daha da fazlalaşacağı anlaşılıyor. Yani özetlemek gerekirse, bu bütçenin gerçeklerle yakından uzaktan
ilgisi yok. Zaten bunu biz ilk defa fark etmiyoruz. Bütçe müzakere edilirken,
Milliyetçi Hareket Partisinden Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız öneri
getirdiler, “Gelin bu bütçeyi revizyona tabi tutalım,
bu krizi nazarıitibara almıyor, bu bütçeyle 2009’u çıkaramayız.” dediler ama
Maliye Bakanımız bunu kulak arkası etti. Bakın, şimdi ne oluyor? Dünkü
gazetelere göre, IMF bütçe yürürlüğe girer girmez yüzde 10 kesinti
isteyecekmiş. Bundan bir ay önce, Bütçe Komisyonunda törpüyle yapmadığınız,
yaptırtmadığınız revizyonu, IMF sizin elinize satırı
verecek, baltayı verecek, tırpanlatacak. Gerçekten bu durumla karşı karşı kalacaksınız bizleri dinlemediğiniz için. Şimdi, niye bu ekonomi bu duruma düştü? Niye AKP altıncı senesinde
Türk ekonomisini bu perişan duruma düşürdü? Çünkü arkadaşlar, resmi dikkatli
okuyamadınız, Türk ekonomisini sağlıklı bir şekilde kavrayamadınız, dolayısıyla
doğru stratejileri ve doğru politikaları belirleyemediniz. Bakın, gayet basit,
Türkiye’de size tasarruf oranlarını veriyorum: Bir ülkede büyümenin temel
dayanağı yatırımlardır. Yatırımların finansmanı ancak tasarruflarla olur. Bu
kadar basit bir gerçeği hepimiz biliyor muyuz? Biliyoruz, Sayın Başbakanın
öğretmemesine rağmen biliyoruz. Şimdi, 1998 senesinde -niye 1998’i alıyorum? Çünkü 1998-2009
programında yani DPT tarafından (Devlet Planlama Teşkilatı) çıkarılan programda
en eski rakam olarak bu verilmiş- toplam tasarrufların toplam millî gelire
oranı yüzde 24. Sizden önceki üçlü koalisyon döneminde… Ki burada iki temel
olgu var: Bunlardan birisi hiçbir zaman zikre cesaret edemediğimiz 1990 krizi,
1999 depremi. 1999 depreminde bu memleket sanayi üretim potansiyelinin yüzde
60’ını aşkın kısmını kaybetti. Bunun yenilenmesi, bazen üç gün, bazen üç hafta,
bazen üç ay, bazen daha da fazla sürdü. Dolayısıyla o dönemde yani dört yıllık
üçlü koalisyon döneminde bu oran yüzde 19. Sizin altı yıllık döneminizde ne
biliyor musun? Yüzde 16. Toplam tasarrufları bu ülkede yüzde 24’ten yüzde 16’ya
geriletmişsiniz. Bir de olaya özel sektör açısından bakalım yani işletmeler
ve hane halkı açısından: 1998’de özel sektör tasarruflarının toplam millî
gelire oranı yüzde 25-35, üçlü koalisyon döneminde dört yıllık ortalama 23,91
yani 24, sizin döneminizde -tahmin edin bakalım- özel sektör tasarruflarının
toplam millî gelire oranı yüzde 14,88. Bu, ne demek? Bu şu demek: Sizden önce bu millet kazandığı her 100 liranın 75
lirasını tüketip 25 lirasıyla tasarruf edip bu ülkenin kalkınmasına tahsis
ederken, sizin zamanınızda şimdi 85 lirasını yiyor, 15 lirasını tasarruf
ediyor, ancak yatırıma döndürebiliyor. Bu ülkeye, bu memleketin insanına
üretmeden tüketmeyi öğrettiniz. Yazıklar olsun! (MHP sıralarından alkışlar) O
zaman Maliye Bakanı gelemez buraya çünkü bu suallere cevap veremez. Şimdi, bakın, ne diyor Maliye Bakanı: “Türkiye'nin yaşadığı
yapısal bir sorun var…” Bu kürsüde dedi bunu, bir hafta önce. “…tasarruflar
Türkiye’de çok düşük. Çin’de tasarruflar yüzde 50, Hindistan’da yüzde 35,
Rusya’da 31, Güney Kore’de 30, Endonezya’da 28. Dolayısıyla bu yapılan sorun
yani tasarruf noksanlığından dolayı Türkiye devamlı surette cari açık veriyor.
Bu kriz, üretmekten çok -bakın, Maliye Bakanı söylüyor- tüketmek suretiyle
ekonominin döndürülemeyeceğini bize gösterdi.” Bunun halk dilinde tabiri şudur:
Günaydın, sabah şerifleri hayrolsun Sayın Bakan! (MHP sıralarından alkışlar)
Evet, bu memlekette üretmeden tüketmek suretiyle ekonomiyi döndüremezsiniz ve
döndüremiyorsunuz. Şimdi, Allah’tan Sayın Bakan ders almasını biliyor fakat Sayın
Başbakan nedense hep ders vermeyi tercih ediyor. Bu kürsüden dedi ki geçen
hafta TÜİK’le ilgili tartışmalara -hatırlıyorsunuz-
atıfta bulunarak: “Devletin bir kurumunun yalan yanlış rakamlar açıklayacağını
söylemeye kimsenin hak ve salahiyeti yoktur.” İyi mi? Siyaset dersi veriyor
Sayın Başbakan ama şimdi bakın, aynı konuşmadan size bir cümle okuyorum: “Biz
göreve geldik yüzde 20 küsur reel faiz vardı, şimdi yüzde Şimdi, buraya geleceksiniz, yanıltıcı ve yanlış rakamlar
vereceksiniz, ondan sonra Türk kamuoyuna gerçekçi olmayan ifadelerde
bulunacaksınız, ondan sonra bunu bu kürsüden belirtmeye kimsenin hak ve
salahiyeti yoktur, diyeceksiniz. Bunun halk dilinde cevabı nedir biliyor
musunuz, siyasette cevabı? “Hadi canım sen de!” (MHP sıralarından alkışlar) Ben
milletin temsilcisi olarak bütün yanlışları bu kürsüden ifade ederim, dinlemek
zorundasınız ve bu kürsüye de saygı duymak zorundasınız. Burada yanlış rakam
veremezsiniz. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Milletin kürsüsü orası. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – O kurumlarınız da veriyor, ayrıca
ayrıntısına geleceğim. ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
İşine gelmeyeni söylersen dinlemezler. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, gelelim gelir
bütçesine. Bakın, bu kürsüden bir hafta önce Sayın Maliye Bakanı ne diyor:
“Şimdi, bize ne diyorlar biliyor musunuz? Bazı kesimler ‘vergileri indirin’
diyorlar. Vergileri indirin diyenlere ben sesleniyorum: Ben yıllar yılı vergi
indiriyorum. Bu Hükûmet yıllar yılı vergi indiriyor.
Neredesiniz siz yahu?” Bu “yahu” bana ait değil ona ait, zabıtlar öyle diyor.
“Başka ülkede mi yaşıyorsunuz? (AKP kanadından alkışlar)” Buna da zabıt öyle
diyor, ben demiyorum. Şimdi, bakın, buradan bir şey söylediğiniz vakit birinin kalkıp
yarın size “sen doğruyu söylemiyorsun arkadaş” diyebileceğini hesaba
katacaksınız. Bakın, ben, şimdi, Yıllık Ekonomik Rapor işte burada. Yıllık
Ekonomik Rapor, sayfa 78. “Vergi yükü, parafiskal
gelirler hariç 2002 yılında 17,6; 2007 yılında 18,4.” Vergi yükünü genelde 8 baz puan artırmışsınız. Doğruyu söyle burada. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oranla vergi yükü arasında ne alaka
var? ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Ne? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kayıt dışıyla mücadeleyi göster bana,
bırak onları. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Kayıt dışı demiyorum ben. MEHMET CEYLAN (Karabük) – Verginin tabana yayılması. BAŞKAN – Sayın Elitaş… ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bakın, beni dinleyeceksiniz. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Dinle de öğren! Dinle de öğren! MEHMET CEYLAN (Karabük) – Vergiyi tabana yaymış. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Beni dinleyeceksiniz. Lütfen… Ben
size yardımcı olmaya çalışıyorum. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Elitaş,
dinlemiyorsun! AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Şov yapıyorsun! ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Ne şovu yapıyorum? Benim söylediğim
yanlış bir şey var mı burada? BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu… MEHMET CEYLAN (Karabük) – Vergiyi tabana yayıyor, vergi oranları
düşürülmüş. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Vergi oranını düşürdük.” diyor Maliye
Bakanı. Onunla ne alakası var? ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Ben onu anlatacağım şimdi size. BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kumcuoğlu,
devam et, anlat abi. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Parafiskal
gelirler hariç, yani sigorta benzeri yükler hariç 2002 yılında vergi yükü 22,3;
2007 yılında 23,9. Beyler, 23,9. 16 baz puan
bindirmişsiniz vergi yüküne. Bindirmişsiniz. MEHMET CEYLAN (Karabük) – Kurumlar vergisi ne oldu? KDV oranları
ne oldu? ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bundan sonra, Sayın Bakan –Sayın
Bakan yok burada ama- sen vergileri indirmemişsin aziz kardeşim, bindirmişsin,
bindirmişsin. (MHP sıralarından alkışlar) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hiç alakası yok! ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Açık. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bir eski müsteşara yakışmaz bunlar. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bindirilmiş tutar. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Siz biliyorsunuz. Beyler, bakın,
burada, eski Maliye Müsteşarı Ertuğrul Kumcuoğlu
konuşuyor. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Evet ama yanlış bilgiler veriyor. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Benim karşımda laf atarken bu
olayları benim sizden daha iyi bileceğimi nazarıitibara alacaksınız. Yok öyle şey. BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, lütfen Genel
Kurula hitap edin. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Ben, cumhuriyet tarihinin en uzun
süreli maliye müsteşarıyım. Olur mu, burada ipsiz
sapsız şeyler söyler miyim? Söylemem. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Maliye Bakanı “Oranları düşürdük.”
diyor. Doğru mu? Oranlar düştü mü düşmedi mi? Niye söylemiyorsunuz? Doğruyu
söyleyin. BAŞKAN – Sayın Elitaş… ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Şimdi, bakın arkadaşlar… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Dinle! Dinle! MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Dinlemesem bunlara itiraz eder miyim?
Dinledim de itiraz ediyorum. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bakın, arkadaşlar, beyannameli
mükelleflerin 2008 yılında… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Dinlediğimden itiraz ediyorum. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Dinleyin! …2008 yılında ödedikleri toplam vergi 3 milyar 52 milyon YTL. 3
milyar 52 milyon YTL. Yani beyannameli tüm gelir vergisi mükelleflerinin
devlete ödedikleri vergi 3 milyar YTL. Toplam millî gelir 1 trilyon YTL. Yani
sizin beyannameli gelir vergisi mükelleflerinden aldığınız vergi toplam millî
gelirin binde 3’ü ve toplam millî gelirlerinin yüzde 2’si. Ondan sonra
diyorsunuz: ”Biz vergicilik yapıyoruz.” Gelin, resmin öbür tarafına bakalım,
gelin. Bu bütçede vasıtalı vergilerin toplamı 104 trilyon lira. Tamamını
atıyorum, sadece dahilde alınan, ithalde alınan katma
değer vergisiyle özel tüketim vergisini nazarıitibara alıyorum, 92 trilyon
lira. Yani, siz, bu memlekette fert başına 1 milyar 300 milyon lira katma değer
vergisi alıyorsunuz. Aldığınız gelir vergisini öbür tarafta söyledim. Aldığınız
katma değer: 4 kişilik hane halkından 4x1,300=5 milyar 200 milyon lira katma
değer vergisi alıyorsunuz siz bu memlekette. Şimdi, şu iki rakamı mukayese ettiğiniz
vakit değerli maliyeciler siz “Biz vergicilik yapıyoruz.” diyebilir misiniz? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, son bir
dakikanızı veriyorum efendim. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Evet. Ayıptır, günahtır! Fakir fukaranın üzerine yıkmışsınız vergiyi,
ondan sonra kalkıyorsunuz burada uzun uzun vergi
politikanızı ve stratejinizi dinliyoruz. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hariri’nin vergisini 10 puan
düşürüyorlar, yüzde 30’dan düşürüyorlar onu! OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – O, Hariri ama! ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Bakın, olmaz. Şimdi
yapamayacaksınız ama 2009 yılı son derece riskli bir yıl. Hepiniz
farkındasınız. Birinci kıyamet 29 Martta kopacak sizler için. İkinci kıyamet
için 2009’un ikinci çeyreğinin tam tarihini bilemiyorum. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İstersen bir kehanette bulun burada. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Onun için de aklınızı başınıza
toplayın, ayağınızı denk alın, gelin, sağlıklı, sağlam, doğru dürüst bütçeler
yapalım, doğru dürüst bütçeler uygulayalım. Bu kürsüden genellikle bütçenin hayırlı olması temennisiyle laf
bitirilir. Ben diyorum ki: 2009 yılı hakkınızda hayırlı olsun. Hepinize
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Siz şimdi bu tutanağı alın, Maliye Bakanına
götürün, gelsin cevap versin. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Cevap verecek bir şey yok ki hep yanlış
bilgiler. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kumcuoğlu. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul
Milletvekili Ümit Şafak. Sayın Şafak, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika Sayın Şafak. MHP GRUBU ADINA ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Gelir İdaresi Başkanlığı bütçesi üzerinde Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle Sayın Bakana Maliye Bakanlığı personelinin huzursuz
olduğunu hatırlatmak istiyorum. Maaş farkları ve kadrolar sebebiyle müdürden
memura kadar hem Bakanlık hem de bütün taşra personelinin huzuru kaçmıştır.
Denetim elemanlarını tek çatı altında toplama çalışması da vergi denetçileri
başta olmak üzere inceleme elemanlarını rahatsız eden bir konudur. Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan 2009 yılı merkezî yönetim
bütçesi AKP hükûmetlerinin yedinci bütçesidir. Bu
bütçe de diğerleri gibi gelirlerinin giderlerini karşılamadığı açık bir bütçe
olmuştur. Bütçelerimizin ana finansman kaynağı maliyeti sıfır olan vergi
gelirleridir. Nitekim 248 milyar 800 milyon YTL olan net bütçe gelirinin yüzde
81’i yani 201 milyar 100 milyon yeni Türk lirası vergi gelirlerinden
sağlanmaktadır. Bu bütçede göze çarpan ikinci önemli gelir kalemi de sermaye
satışı gelirleridir. 2009 yılı bütçesinde sermaye satış gelirleri hedefi 2008’e
göre yüzde 223 artırılarak 12 milyar 630 milyon yeni Türk lirası olarak
belirlenmiştir. Bu bize gösteriyor ki, 2009 yılı da cumhuriyetin kazanımlarının
babalar gibi satıldığı bir yıl olacaktır! Görülüyor ki AKP Hükûmeti
kamu mallarını sata sata bütçe açığını kapatmaya
çalışmaktadır. Sayın milletvekilleri, AKP iktidarları döneminde vergi
gelirlerinin önemli bir kısmı faiz ödemelerine gitmektedir. 2007 yılındaki faiz
ödemeleri toplam vergi gelirinin yüzde 32’si olmuştur. 2008 yılının ilk on
ayında bu oran yüzde 31 olarak gerçekleşmiştir. 2009 yılı bütçe tasarısında da
faiz ödemeleri için bütçeden 57 milyar 500 milyon yeni Türk lirası ayrılmıştır.
Gelir ve kurumlar vergisinin neredeyse tamamı faiz ödemelerine gitmektedir.
AKP, bu milletin parasını faiz ödemelerine harcamaktadır. Yine AKP iktidarları döneminde dolaysız vergi ve dolaylı vergi
arasındaki makas açılmıştır. Dolaylı vergiler sabit gelirliler üzerinde
yoğunlaşarak vergi adaletsizliğine sebep olmaktadır. 2002 yılında yüzde
65’lerde olan dolaylı vergiler bugün yüzde 70’lere yaklaşmıştır. AKP’nin
izlediği vergi ve ekonomi politikaları sonucunda devlet eliyle gelir dağılımı
bozulmuş, fakirden alınıp zengine verilmiştir. Yapılan özelleştirmelerin olumsuz sonuçları ortaya yavaş yavaş çıkmaktadır. Ülkeden yurt dışına büyük miktarlarda kâr
transferleri başlamıştır. Gene AKP iktidarları döneminde devlet tahvili ve
hazine bonolarından elde edilecek olan faiz gelirleri ile bunların alım satım
kazançlarının vergilendirilmesinde yabancı-yerli ayrımı yapılmıştır. Türk
vatandaşları için yüzde 10 oranında gelir vergisi stopajı uygulanırken,
yabancılardan hiçbir vergi alınmamıştır. Fakat Maliye Bakanlığı geç de olsa bu
hatadan bu yıl dönmüştür. Sayın milletvekilleri, vergi mükelleflerinin bölgelere göre
dağılımında tahakkuk eden vergilerin illere göre mukayesesinde çok büyük
farklılıklar ve oransızlıklar yaşanmaktadır. Vergilerin yaklaşık yüzde 80’i 4
ilden, geri kalan yüzde 20’si ise 77 ilden toplanmaktadır. Biraz evvel
“Kurumlar vergisi oranı ne oldu?” diye söyledi bir milletvekilimiz: Kurumlar vergisinin
toplam vergi gelirleri içindeki payı sadece yüzde 9’dur. Maliye Bakanlığının
yayımladığı mükellef yoğunlaşmaları verilerine göre kurumlar vergisinin yüzde
49’unu 100 mükellef ödemektedir. Geriye kalan yüzde 51’ini ise 639.900 mükellef
ödemektedir. MEHMET CEYLAN (Karabük) – Gelir vergisi?.. ÜMİT ŞAFAK (Devamla) – Aynı çarpık durum gelir vergisinde de
mevcuttur. MEHMET CEYLAN (Karabük) – Onda da indirim sağladık ÜMİT ŞAFAK (Devamla) – 2007 Aralık itibarıyla gelir vergisi
mükellef sayısı 1 milyon 719 bin 889’dur. Toplam gelir vergisi mükelleflerinin
yüzde 60’ı 10 ilimizde, yüzde 40’ı ise 71 ilimizde faaliyet göstermektedir.
Tahakkuk eden gelir vergisinin yaklaşık yüzde 55’i 3 büyük ilden, yüzde 45’i
ise 78 ilden gelmiştir. AKP, çalışanların vergi yükünü artıran bir iktidarlar
dönemi yaşatmaktadır. Gelir vergisinin yaklaşık yüzde 4’ü beyana dayanan gelir
vergisinden, yüzde 96’sı ise stopaj yoluyla ödenen gelir vergisinden
oluşmaktadır ki burada ücretlilerden kesilen, tevkifat
yoluyla ödenen gelir vergisi önemli bir pay tutmaktadır. Bu tabloya göre, gelir
vergisi ve kurumlar vergisinde olduğu gibi, gelir dağılımında da büyük bir
adaletsizlik yaşanmaktadır. Bazıları çok kazanırken, küçük esnafımız ve
çiftçimiz yok olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bölgeler arasında
adaletsizlikler vardır, şehirler arasında
adaletsizlikler vardır. Sayın milletvekilleri, ülkemizde kayıt dışı ekonominin boyutu
kayıtlı ekonomiyi tehdit eder hâle gelmiştir. AKP hükûmetleri
döneminde haksız ve hukuksuz, baskıyla vergi toplanmaktadır. Maliye
Bakanlığının “Gönüllü Uyumluluk” adı altında yaptığı bu uygulama ile vergi
mükellefleri matrah artırımına zorlanmakta ve Maliye Bakanlığı da kayıt dışı
vergi toplamaktadır. Yine, AKP iktidarları döneminde kayıt dışı istihdam da dikkat çeken
boyutlara gelmiştir. Kayıt dışı istihdam neredeyse kayıtlı istihdama
yaklaşmıştır. Daha fazla vergi almaya odaklanan vergi sistemi ve vergi kanunları
çok sık değiştirilmektedir. Yapılan değişiklikler sonucu, vergi sistemimizdeki
sistematik bozulmaktadır. AKP iktidarlarının yaptığı otuz yedi değişiklik vergi
sistemini anlaşılmaz ve karmaşık bir hâle getirmiştir. Hazırlandığı söylenen
yeni vergi reformunun bu bakış açısıyla ne getireceği ne götüreceği de belli
değildir. Sayın milletvekilleri, iktidar partisinden bir hatip kömür ve gıda
gibi sosyal desteklerin hem sayısında hem de yapılacak yardım tutarında artış
olacağından gururla bahsetti. Bunlar hiç kimsenin babasının kömür ocağından
gelmemektedir. Kamunun kaynaklarıyla yapılan yardımlardır ve ihtiyaç
sahiplerine analarının ak sütü gibi helaldir. Ancak, basında çıkan haberlerde
kömürlerin satıldığına ve yerine ulaşmadığına dair bilgiler vardır. Bakınız:
“Yardımlarda suistimal.” “AKP kömürü tezgâhlara
düştü.” haberleri hem Türk milletini hem de bizleri rahatsız etmektedir. Yoksa, hiç kimse ihtiyaç sahiplerine kömür dağıtılmasına
karşı değildir, karşı da olmamalıdır. Kömürün ihtiyaç sahiplerine verilmediği,
birileri tarafından satıldığı kuşkusu vardır. Önemli olan, yardım diye verilen
kömürlerin kömür depolarında satılmamasıdır. Önemli olan, kömürün ve
yardımların gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasıdır. Hükûmete
de bunları denetleme görevi düşmektedir. Sayın milletvekilleri, burada dikkatimi çeken bir hususu da
sizlerle paylaşmak istiyorum: Eğer söylediğiniz gibi yardımları artırma
ihtiyacı hissediyorsanız, ülkemizde fakir fukara sayısını da artırıyorsunuz
demektir. İhtiyaç sahiplerinin sayısında artış varsa, o zaman ekonomi iyi
gitmiyordur ve ekonomide çizilen o pembe tablolar da doğru değildir. Doğru ve
gerçek olan, ekonomiyi ve ekonomik krizi doğru ve iyi yönetemediğinizdir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Şafak. ÜMİT ŞAFAK (Devamla) – Zaten altı yıllık iktidarınız döneminde
tarımı bitirdiniz, esnafımızı tükettiniz, şimdi de sanayi ölüyor. Her gün
binlerce işçimiz işsiz kalıyor. Ben buradan iktidarın sayın milletvekillerine, Kızılay şurada
dibimizde esnafları bir gezin diyorum. Siteler on dakikalık mesafede. Siteler’e, esnafa gidin “Nasılsınız?” diye bir sorun
diyorum. OSTİM Sanayi Sitesi yirmi dakika Bakanlıklara, Türkiye Büyük Millet
Meclisine, bir hatırını sorun da, öyle söylediğiniz gibi nereden nereye
geldiğinizi hep beraber bir görelim inşallah. Yüce Meclise saygılar sunuyorum. Bütçenin de hayırlı olmasını
diliyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Şafak. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Münir Kutluata. Buyurun Sayın Kutluata. (MHP
sıralarından alkışlar) Süreniz sekiz dakika. MHP GRUBU ADINA MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Zamanımın darlığı nedeniyle kısaca bütçeye ve arkasından da özelleştirme
konusuna temas edeceğim. Değerli milletvekilleri, bütçe bilindiği gibi bir gelir ve harcama
hesabına dayandığı için 2009 yılı içinde toplanacak gelirlerle yapılacak
harcamaların temel ekonomik büyüklüklerle ilgisi açıktır. Ne miktarda gelir
elde edileceği, gayrisafi yurt içi hasılanın
tahminiyle ilgili bir husustur. Bu da gerçekleşecek olan büyüme oranına
bağlıdır. Hatırlanacağı üzere 2007 yılında yüzde 5 olarak öngörülen büyüme
oranı yüzde 4,6 gerçekleşmesine rağmen, 2008 yılı için Hükûmet
büyüme hedefini yüzde 5,5 olarak belirlemiştir. Yüzde 5,5 olan büyümenin içinde
bulunduğumuz aylarda eksiye dönüştüğü herkesin malumudur. Dolayısıyla bütçe
büyüklükleriyle ilgili, bütçe gelirleriyle ilgili daha baştan çok büyük bir
sapmanın göze alındığı tahminlerle karşı karşıyayız. Bu gerçek ortadayken, önümüzdeki
yıl yüzde 4 hedefinin gerçekleşmeyeceğini herkes bilmektedir. Bu yüzden
bütçenin son derece kaygan bir zemin üzerine inşa edilmeye çalışıldığını
söylemek mecburiyetindeyiz. Diğer taraftan, harcamalarla ilgili tahminlerde de buna bağlı
olarak büyük yanılgıların olacağı ortadadır çünkü enflasyon tahminleri hep
yüzde 300 civarında şaşarak gerçekleşmiştir. Bu sene bazı girdi fiyatlarında,
yurt dışı girdi fiyatlarında krizden ötürü düşmeden dolayı enflasyon azalması
beklenebilirse de bunun sağlıklı bir yol olmadığını, enflasyonu esas içerideki
gelişmelerle düşürmek mecburiyetinde olduğumuzu ifade etmek gerekiyor. Kısaca özelleştirme konusuna gelmek istiyorum değerli
milletvekilleri. Özelleştirme konusunu anlayabilmek için, Hükûmetin
konuya nasıl baktığını belirleyebilmek için birkaç hususun aydınlık kazanması
gerekiyor. Bunlardan birincisi özelleştirmenin mantığı ve özelleştirmeden
beklenen temel faydalar konusudur. İkincisi Hükûmetin
özelleştirmeden ne beklediği ve özelleştirmeye yüklediği yeni fonksiyonların
anlaşılabilmesidir. Üçüncüsü ise Hükûmetin döviz
geliri elde etmekle döviz temin etmek arasındaki tercihte kolay yolu seçtiğinin
farkına varma hususudur. Bilindiği gibi özelleştirmeden beklenen temel fayda,
günümüzde devlet tarafından yürütülmesinde hiçbir açıdan zorunluluk olmayan
sahalardan devletin çekilmesi ve asli fonksiyonlarını daha iyi yerine
getirebilmesidir, siyasi müdahalelerle verimliliği düşürecek uygulamaların
önünü kesmektir, prodüktivite ve rantabilite ilişkilerini göz ardı ederek üretim
yapıp pahalı ara malları üreterek bu ara malları kullanan nihai ürünlerin
rekabet gücünün engellenmemesidir. Özelleştirmeyle,
devlet, elinden çıkaracağı ve yönetiminden çekileceği kamu kuruluşlarını halkın
ortaklığına açarak, sermayenin tabana yayılması gibi önemli maksatlara da
hizmet etmek zorundadır. Şimdi Hükûmetin özelleştirmeden ne
anladığına, ne yaptığına ve özelleştirmeye ne gibi yeni fonksiyonlar
yüklediğine bakalım. Hükûmet yetkilileri
özelleştirmeden iktidarları döneminde 50 milyar dolar elde ettiklerini her
vesileyle vurgulamaktadırlar. Burada görüldüğü gibi özelleştirme eşittir
yabancıya satış anlayışı hüküm sürmektedir. Kamuya ait üretim birimlerinin
halka ve özel sektöre arz edilmesi başka şey, yabancılara devredilmesi başka
şeydir. Şimdi, bakalım, bu 50 milyar dolarlık devrin arkasından bir o
kadar üretim birimi devreye girmiş midir? PETKİM satılınca yeni bir PETKİM
yapımına öncülük yapılmış mıdır? Yeni demir çelik kuruluşları gerçekleştirilmiş
midir? İhracata temel teşkil edecek ciddi ve büyük ara malı üretim birimleri
oluşturulmuş mudur? Hayır. Ne olmuştur? Döviz lazımdı, en değerli
kuruluşlarımız yabancılara devredilmiştir, yani Hükûmet
özelleştirmeyi bir döviz sağlama yöntemi olarak görmüştür. Özelleştirmeye
yüklenen yeni fonksiyonlardan biri budur. Sayın Maliye Bakanının, 25 Kasımda, yani bir ay önce Plan ve Bütçe
Komisyonundaki konuşma metninin 16’ncı sayfasından bir cümle: “Sümer Holding
A.Ş.’ye ait Adıyaman, Balıkesir ve Samsun illerinde bulunan taşınmazların
özelleştirmelerine ilişkin süreç ise devam etmektedir.” Gayrimenkullerin
özelleştirilmesinin ne olduğunu anlayan varsa, lütfen açıklasın. Bu,
özelleştirmenin ne hâle geldiğini, hangi kılıklara büründüğünü, nasıl yeni
fonksiyonlar üstlendiğini göstermek bakımından önemli bir örnektir. Sayın milletvekilleri, üçüncü nokta, yani döviz temin etmek veya
döviz geliri elde etmek noktasıdır. Bir ülkenin ödemeler dengesinin sağlam
tutulabilmesi için döviz harcamalarının döviz gelirleriyle sağlanması esastır.
Bunun yolu ihracattır. Bu noktada Hükûmetin dış
ticaret anlayışı dikkat çekiyor. İhracata dayalı ithalat yerine, ithalata
dayalı ihracat yolu benimsendiği zaman, önce ithalat için çareler aranmakta,
ithalatla ihracat yapınca yerli üretim gelişme fırsatı bulamamakta, yerli
üretim artmayınca ihracattaki ithalat oranı daha da artmakta ve katma değeri
düşük, döviz kazancı düşük, tatsız tuzsuz, keçiboynuzu kıvamında bir ihracat
yapısı ortaya çıkmaktadır. Nitekim, dış ticaret
rakamlarının büyüklüğü ifade edilip arkadan bu kadar dış ticaret açığı
verilmesinin altında yatan sebep de budur. Bu dönemde, 50 milyar dolarlık
yabancılara satışlarla övünüldüğünü görüyoruz. Aynı dönemde, 150 milyar
dolarlık cari açık oluşmuştur. Bu cari açık olmasaydı, 50 milyar dolarla yeni
yatırımlar yapılsaydı daha iyi olmaz mıydı? Veya bu açık 100 milyar dolarda
tutulup 50 milyar dolarlık varlıklarımız halka ve yerli müteşebbislere gitse
nasıl olurdu? Demek ki, 50 milyar dolarlık yabancıya satış, tam tersi, gereksiz
bir mecburiyetin sonucudur. Şimdi, bu mecburiyetin nerelere kadar geldiğine bakalım:
Otoyollar, köprülere kadar indi, daha nerelere kadar gideceği belli değil.
Demek ki, bu sağlıklı bir yol değildir, sürdürülebilir bir yol değildir. Bunu
şunun için söylüyorum: Sayın Maliye Bakanı sık sık
“Bunları satmasaydık değerleri düşmüş olacaktı.” diyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Kutluata. MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – Buna karşılık “Bu döviz açıkları olmasa
da bunlar milletin elinde kalsaydı başımız mı ağrırdı?” demek
mecburiyetindeyiz. Şimdi, bir an için, bırakın döviz geliri ve diğer özelliklerini,
şu halkın psikolojisine bir bakalım: Yabancı marketten gıda alışverişi yapacak,
yabancı alışveriş merkezinden ev eşyası satın alacak, yabancı bankalarda
işlemler yaptıracak, yabancı sigorta şirketlerinde güvence arayacak,
yabancılara devredilmiş otoyollarda seyahat edecek. Böyle bir ekonomik yapıya
razı olan ülkelerin halkının zenginleşmesi mümkün mü? Mümkün diyen varsa, hem
bu uygulamaları ve arkadan bu zenginliğin nasıl geleceğini açıklaması gerekiyor.
Değerli milletvekilleri, özelleştirme konusu her zaman Hükûmetle aramızda bir ihtilaf konusu olmuştur.
Yabancıların Türkiye’deki hazır bazı tesisleri satın almasının doğrudan yabancı
sermaye yatırımı diye takdim edilmesinin doğru olmadığını her vesileyle
söyledik, ama bunda ısrar edildi. Hepinize ilginizden ötürü teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kutluata. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına son konuşmacı Tekirdağ
Milletvekili Kemalettin Nalcı. Sayın Nalcı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz yedi dakika. MHP GRUBU ADINA KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri, 2009 yılı bütçe görüşmelerinde Kamu İhale Kurumu
bütçesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Kamu İhale Kurumu, 4734 sayılı Kamu İhale
Kanunu ile kurulmuş, idari ve mali özerkliğe sahip, kamu tüzel kişiliğini haiz
bir kamu kurumumuzdur. Buradan da anlaşılacağı üzere kendi bütçesini,
gelirlerini kendisi sağlayan bir kurumumuzdur. 2009 yılı bütçesinde 71 milyon
765 bin YTL bütçe geliri öngörülmekte olup, giderinin 48 milyon 423 bin YTL
olacağı tahmin edilmekte, 23 milyon 342 bin YTL de gelir fazlası olarak
hazineye devredilecektir. Sayın milletvekilleri, şimdi bizim burada Kamu İhale Kurumunun
görev ve yetkilerine bakmamız lazım. Kamu İhale Kurumunun görevi; ihale sürecinde yapılan
işlemlere ilişkin şikâyetleri inceleyerek sonuçlandırmak, Kamu İhale Kanunu ve
Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’na ilişkin bütün mevzuatı, standart ihale
dokümanlarını ve tip sözleşmelerini hazırlamak, geliştirmek ve uygulamayı
yönlendirmek, haklarında ihalelere katılmakta yasaklama kararı verilenlerin
sicillerini tutmak, ihale mevzuatıyla ilgili eğitim vermek ve ulusal ve
uluslararası koordinasyonu sağlamak. Bunun yanında, değerli milletvekilleri, Kamu İhale Kanunu’nun
temel ilkeleri vardır. Bu temel ilkelere bakacak olursak, birincisi saydamlık,
rekabet, eşitlik, gizlilik, güvenilirlik, kamuoyu denetimi, ihtiyaçların uygun
şartlarda, zamanında karşılanması, kaynakların verimli kullanılmasını
sağlamaktır. Fakat ne yazık ki bundan iki hafta önce de burada bütçe
görüşmelerinden önce sizlerin huzurunda çıkartmış olduğumuz Kamu İhale Kanunu
bunlardan çok çok uzak olan bir kanundur. Değerli milletvekilleri, iki hafta önce çıkartmış olduğumuz
Kanun’da bir şu şeye bakmamız lazım: Devlet ihalesi ne demektir? Devlet ihalesinde üç taraf vardır. Birinci taraf idaredir. İdare
ne iş yapar? Yaklaşık maliyeti belirler, yaklaşık maliyetle birlikte ihale
şartnamesini tanzim eder. İstekli dosyayı alır ve bu dosyaya göre ihale
şartlarını oluşturur ve ihaleye girer. Peki, burada Kamu İhale Kurumunun görevi
nedir? İşte burada Kamu İhale Kurumunun görevi herhangi bir yolsuzluğun ortaya
çıkması veya şikâyet durumunda olaya müdahil olup haksızlığın yapılmasını ve
yolsuzluğun yapılmasını önlemektir. Sayın milletvekilleri, burada da göreceğiniz gibi KİK Başkanımız
daha yeni, dünkü gazetelerde artık Kamu İhale Kurumunun yolsuzlukların peşinde
koşamayacağını, Ali Dibo olaylarını görmezden
geleceğini bildirdi. Burada çok haklı, yetkiler korkunç derecede
kısıtlandırıldı. Değerli milletvekilleri, şimdi, ihalelerde gizlilik, yani kamu
ihalesinde gizlilik… Gizliliğin ana temeli yaklaşık maliyet dediğimiz ihale
keşfinin idare tarafından gizli tutulması. Şimdi ben size bir örnek vermek
istiyorum: İhalelerde aşırı düşük sorgulaması belli bir formülizasyona
göre bulunuyor. Bu formülizasyonda ihaleye giren
firmalar toplamı ve bunun, ihalelere giren firmaların toplamının bölümünden
çıkan rakam keşif rakamına bölünüyor. Keşif rakamına bölündükten sonra, burada,
İhale Kurumunun yayınlamış olduğu katsayılar vardır. Bu katsayılarla çarpılarak
aşırı düşük sınırı tespit ediliyor. Buradaki amaç, aşırı düşük sınırını tespit
edip bunun alt tarafındaki tekliflerden sorgulama yapmaktır. Değerli milletvekilleri, ben size bir şey sormak istiyorum burada,
lütfen burayı iyi dinlemenizi istiyorum: Bir ihalede acaba aşırı düşük sınırını
tam on ikiden vuran kaç teklif olabilir? OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bir. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Olmaz, hiç olmaz. KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Hiç olmaması lazım ama ben size
-burada- getirdim, Sayın Bakanım da burada -Sayın Grup Başkan Vekili de, sağ
olsun, mühendislerin haklarına karşı çıktı- eğer arzu ederse vereyim. Bakın,
burada şu boyalı gördüğünüz tüm teklifler, kuruşuna kadar aynı teklifler. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kaç tane? KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Yaklaşık olarak aynı tekliften sekiz
tane, on tane, on iki tane ve bunlar bu katsayılara göre atılmış olan ihale
teklifleridir ve bunlar sonuçlanmıştır. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bunun adı ihaleye fesat karıştırmaktır. KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Şimdi ben size soruyorum buradan:
Aynı teklifi kuruşuna varıncaya kadar altı firma, sekiz firma nasıl
verebiliyor? Ben size buradan bunun açıklamasını yapayım: İdareden bunun keşfi
temin ediliyor ve bu sekiz kişi içinde ihaleyi birisine verecekler. Mevzuat ne,
biliyor musunuz sayın milletvekilleri? İş bitirmesi en büyük olan firmaya
veriliyor. ÜMİT ŞAFAK (İstanbul) – Adres teslimi! KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Bakın, şimdi şunu söyleyeyim: O zaman
ihale yapmanıza gerek yok. İş bitirmesi en büyük olan firmayı getirin, zaten
keşifleri içeriden temin edildiğine göre, katsayılar da belli… Bu böyle olmaz.
Bakın, burada madem AKP “Yolsuzluğu önleyeceğim.” diyorsa, buna çanak tutmasın.
Çıkartmış olduğu bu şey, Devlet İhale Kanunu, şu anda yolsuzluklara,
imtiyazlara, adam kayırmaya birebir. Burada Kamu İhale Kurumu Başkanı var,
böyle aşırı düşük sınır tespiti olmaz. Bunu da sizin zamanınızda çıkartılan bir
kararnamenin… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Nalcı, buyurun efendim. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kanunu 17 defa deldiler. KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Şimdi, sayın milletvekilleri,
ihalenin keşfiyle, kat sayılarla çarpılmayla aşırı düşük sınırı bulunmaz. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Şimdi niye sataşmıyorsunuz? KAMALETTİN NALCI (Devamla) – İhalelere giren firmaların ortalaması
alınır, bu ortalama dâhilinde bir kat sayıyla çarpılması suretiyle, eğer bir
aşırı düşük kat sayısı bulunursa, ihalelerde bu yolsuzluğun önüne geçilebilir.
Ben, birazdan, bu dosyanın aynısından, eğer arzu ederlerse, Sayın Grup Başkan
Vekiline ve Sayın Bakanıma da arz etmek istiyorum. Bunun çok acil olarak,
ivedilikle, yarından itibaren bu aşırı düşük sınırının değişmesi lazım.
Değişmediği sürece, değil Deniz Feneri, değil yolsuzluklar, burada meydana
gelen yolsuzlukların haddi hesabı yok. Bu duygu ve düşüncelerle, bundan sonraki dönemde,
ki, bir genelgeyle, hem yeterlilik, belge yeterliliğin hem de bu aşırı düşük… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMALETTİN NALCI (Devamla) – Son, bitiriyorum. BAŞKAN – Buyurun. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – İhaleye fesat karıştırmaktan
kaçınmaları… KAMALETTİN NALCI (Devamla) – …sınır değerinin değişmesi ve
ihalelerin daha saydam, daha adil, daha güvenilir bir şekle getirilmesi
umuduyla hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Nalcı. Sayın milletvekilleri, gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır. Şimdi, şahısları adına, ilk söz, lehinde, Gümüşhane Milletvekili
Yahya Doğan’a aittir. Sayın Doğan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) YAHYA DOĞAN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün, Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı ve Kamu İhale Kurumunun 2009 yılı bütçesi ile gelir bütçesi Genel
Kurulumuzda görüşülmektedir. Bu saate kadar gruplar adına konuşmalar
yapılmıştır. Şimdi, ben de, bu bütçelerin lehinde olmak üzere birkaç şey
söylemek istiyorum, zamanın elverdiği ölçüde kısaca görüşlerimi size arz
edeceğim. Yalnız, cevap vermek belki bana düşmez ama biraz önce dikkatle
dinlediğim ve bürokrasiden duayenimiz olan Çok Değerli
Maliye Müsteşarımız Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu
Beyefendi’nin söylediklerinden fevkalade üzüntü duydum. Amacımız tabii ki
burada bütçeyi tartışmaktır, görüşmektir. Yılların birikimine sahip Çok Değerli
eski Müsteşarımız, yeni Milletvekilimizin çizmiş olduğu karanlık tablo ve
vermiş olduğu rakamlar gerçekten beni hayal kırıklığına uğratmıştır. Ben, eski
Değerli Müsteşarımızın biraz daha tarafsız ve rakamları kendine göre
yorumlamadan gerçekçi bir şekilde burada izah etmesini arzu ederdim. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Rakamlar yanlış mı Sayın Milletvekili? YAHYA DOĞAN (Devamla) – Arz edeceğim efendim. Değerli milletvekilleri, dışımızda başlayıp bizi de etkisine
alması kuşkusuz beklenen bir krize karşı Hükûmetimiz
elbette ki gerekli önlemleri almaktadır. Zaman zaman
“Kriz oluyor, paket açıklanmıyor…” Bunlar biraz konuyu iyi bilmemekten
kaynaklanan hususlardır çünkü Amerika’da başlayan kriz ile bunun Türkiye’ye
yansıması farklı olaylardır. Orada elbette ki acil tedbirler alınması için
toplantılar yapıldı ama Türkiye’de bu süreçte zaten tedbirler alınmaktadır,
yeri geldikçe de alınacaktır. Vurgulamak istediğim, son altı yılın değerlendirilmesi yapılırken
ve biraz da alındığım, Sayın Kumcuoğlu üstadımızın
söylediği, sanki Türkiye bir felaketin içerisine, eşiğine geldi, bir uçurumun
kenarında, 2009 yılında kıyamet kopacak. Öyle değil arkadaşlar, Allah’a çok
şükür, alınan tedbirlerle 2009 yılı da atlatılacaktır. RECEP TANER (Aydın) – Bugünkü gazeteyi bir oku! YAHYA DOĞAN (Devamla) – Ben, polemiğe
girmek istemiyorum, o benim işim değil, grup sözcüleri belki ona cevap
verecektir. Ancak, şunu istirham ediyorum: 2001-2002 yıllarına nazaran bugün
hangi husus daha kötüdür? Lütfen bunu izah buyursunlar. AKİF AKKUŞ (Mersin) – İşsizlik! İşsizlik! YAHYA DOĞAN (Devamla) – Batırılan 50 milyar doları biz ödedik. AKİF AKKUŞ (Mersin) – Kapanan fabrikalar! YAHYA DOĞAN (Devamla) – Kapanan fabrikaları da biz açtık. AKİF AKKUŞ (Mersin) – Nerede açtınız? YAHYA DOĞAN (Devamla) – İsterseniz onların detayına daha sonra girelim,
konudan uzaklaşmayalım. RECEP TANER (Aydın) – Devlette borca bakın devlette borca!
Devletin borcu nereye vardı? BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim efendim. YAHYA DOĞAN (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, şimdi gerek
batan bankalar gerekse enflasyonun durumu neydi, bunlar inanın geniş bir
tartışmanın konusu ama ben istiyorum ki bu yüce Parlamentoda… Bu arada Oğuz
Hoca’ma da katılıyorum. Arzu ediyorum ki her şey medeni bir ortamda rahatlıkla
tartışılabilsin, süre kısıtlaması olmasın. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Dürüstlüğün olmadığı yerde
medeniyet olur mu! YAHYA DOĞAN (Devamla) – Ben son derece eminim, Oğuz Hoca’mın
fevkalade kıymetli fikirleri olmasına rağmen burada onları ifade edemedi. Ve
Sayın Kumcuoğlu üstadımız da belki maksadı aştı ve
söylemek istediklerini tam izah edemedi, kısaca değindi, tıpkı benim yaptığım
gibi. Burada söylemek istediğim şudur: Bu bütçe, doğrudur, güvenilir,
kalkınma hedefleri de gerçekçi olarak belirlenmiştir. Zaten bunu bir partili
olarak söylemiyorum, AK PARTİ döneminde hedeflenen kalkınma programlarıyla
gerçekleşmeler geçmiş hükûmetlerin hepsininkinden çok
daha gerçekçi olmuştur. Bunu vurgulamak istiyorum. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Geçmişten bugüne gelebilseniz! YAHYA DOĞAN (Devamla) – Diğer bir husus: Bu Hükûmete,
bütçede özellikle özürlülere sağlanmış olan imkânlar ve eğitime ayrılmış olan
kaynaklar dolayısıyla teşekkür ediyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğan, konuşmanızı tamamlayınız. YAHYA DOĞAN (Devamla) – Bitiriyorum. Ülkemizde üniversitesiz il bırakılmamıştır. Milletvekili olduğum
Gümüşhane’de de yeni üniversite kurulmuştur. Ancak, yeni kurulan üniversiteler
yeni doğan çocuğa benzer. Bunların kaynaklarını elden geldiğince artırmakta…
Çünkü öğretim üyesi temini, altyapı yatırımlarına şiddetle ihtiyaç vardır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ekonomik sıkıntıların
aşılmasında millî birlik ve bütünlük içinde hareket edilmesi gerektiği
kanaatindeyiz. Siyasi istikrar ile ekonomik istikrar arasında doğrudan bir
ilişki vardır. Hükûmetimiz, geçmişteki krizlerden de
ders çıkararak dışımızda başlayan ve bizi de etkilemesi kaçınılmaz olan bu
krize karşı… Ekonomimize ve insanımıza zarar vermeden bu krizden çıkılacağı
kanaatindeyim. NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Kriz olduğunu kabul ettiniz. YAHYA DOĞAN (Devamla) – Yine, kriz dönemlerinde, biraz önce arz
ettiğim gibi, birtakım karışıklıklar çıkabilir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Doğan, süreniz doldu. YAHYA DOĞAN (Devamla) – Efendim, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim, sağ olun. Şimdi, Hükûmet adına Maliye Bakanı Sayın
Kemal Unakıtan. Sayın Bakan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz kırk dakika efendim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her sene olduğu gibi bu
sene de bütçemizi, yoğun bir mesaiyle çalışarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak son durumlarına getirdiniz çünkü Maliye Bakanlığının bütçesi konuşulmaya
başlandığı zaman, artık bu, sona doğru gelindi demektir. Şimdiye kadar yapmış olduğumuz çalışmalar ve bundan sonra da
yapacağınız çalışmalar için ben de Bakanlığım adına, Hükûmetim
adına çok teşekkür ediyorum hepinize ve tümü üzerindeki bu görüşmeler olacak,
maddeler olacak ondan sonra da, bir iki gün sonra da inşallah bu bütçeyi de
kabul etmiş olacağız. Değerli arkadaşlar, hükûmetler ekonomik
ve sosyal amaç ve önceliklerini maliye politikaları aracılığıyla yerine getirirler.
Maliye politikalarının en önemli uygulama aracı da bütçe. Bütçe, önümüzdeki yıl
içinde, yani bir yıl içerisinde devlet hangi harcamaları yapacak, nerelere ne
kadar paralar harcayacak, nerelere ne yatırımlar yapacak, sosyal harcamaları ne
kadar olacak, bakanlıkların ödenekleri ne olacak, bunun yanında bu harcamaları
nereden karşılayacak, nerelerden gelir elde edecek, nerelerden vergi alacak
bütün bunların hepsini kapsayan bir çalışmadır. O bakımdan, bütçe fevkalade
önemli. Bir bütçe hakkı vardır. Yani, devlet masraflarını karşılayabilmek için
vergi koyma hakkı vardır. Bütçeden alır bunu, bütçe hakkından alır. Bütçeler
öyle kanunlardır ki, bakınız, şimdi Genel Kurula indiği zaman bütçenin
giderlerini artıracak Genel Kurul da bir karar alamıyor veya gelirlerini
azaltacak bir karar alamıyor. Bütçe fevkalade önemli. Mesela
bütçe buradan kabul edilip Cumhurbaşkanlığına gönderildiği zaman
Cumhurbaşkanlığı bunu onaylamak zorunda. Çünkü, zamanında eğer
onaylanamazsa devlet masraf yapamaz; devlet, ücretlerini ödeyemez; devlet,
masraflarını yapamaz. O bakımdan bütçe hakikaten çok önemli. Şimdi, bu bütçeyi biz, değerli arkadaşlar, dünyadaki büyük bir
krizin olduğu bir zamanda konuşuyoruz, 2009 yılı bütçesini. Dolayısıyla bütçe
konuşulurken çok şeyler söyleniyor. Hatta burada bütçeyle ilgili olmayan birçok
şeyler de söyleniyor. Hele hele “Bütçenin falan
maddesi konuşuluyor.” diyeceğiz şimdi ileride, bambaşka şeyler konuşabiliyor
arkadaşlar ama bu kürsünün de her şeyi dile getirme hakkı var, bunu da saygıyla
karşılıyoruz. Şimdi, dünyadaki krize çok dokunduk biz tabii. Daha önceki bütçe
konuşmalarında, bütçe takdimimde ben uzun uzun
anlattım. Bu kriz dedim, dünyanın krizi, Türkiye’nin krizi değil. Değerli arkadaşlar, öyle şeyler var ki, Türkiye olarak veyahut da
başka ülkeler olarak, dünyadaki bazı olup bitenlere bir şey yapamıyorsunuz.
Mesela dünyada petrol fiyatı artıyor, buna kimse bir şey yapamıyor, Türkiye
olarak biz hiçbir şey yapamıyoruz. En fazla mağdur olduğumuz konulardan bir
tanesi de buydu. Şimdi iniyor, bundan dolayı da seviniyoruz. Şimdi, dünya
kriziyle ilgili olarak da yapabileceğimiz var, yapamayacağımız şeyler var.
Mesela bizim bazı sektörlerimiz yüzde 90 ihracatını Avrupa’ya yapıyor.
Avrupa’da talep düşmüş, Almanya’da talep düşmüş, Belçika’da talep düşmüş, ne
yaparsınız siz buna? Benim şimdi Almanya’daki talebi artıracak bir hâlim yok. Bunu açık açık görmek lazım. O
zaman, böyle bir tehlike geldiği zaman bu bizi de etkiliyor. Dolayısıyla
biriniz çıkıp da, arkadaş, bu dünya krizini şöyle şöyle
sonlandıralım, böyle böyle yapalım… Varsa bir
fikriniz, gelir burada tartışırız, haa, onları yerine
getiririz ama sadece şikâyetle de bir yere varılmıyor. O bakımdan, değerli
arkadaşlar, her şeyi kendi şartları içerisinde değerlendirmemizin çok büyük
faydaları olacağını düşünüyorum. Şimdi, biz bu bütçede aynı zamanda Bakanlık 2007 yılı kesin
hesabını da veriyoruz. Ben şimdi biraz da bu kesin hesapla ilgili, yüce
heyetinize bazı bilgiler arz etmek istiyorum. Maliye Bakanlığı 2007 yılı kesin hesabı bütçesine 35,3 milyar YTL
ödenek tahsis edilmişti 2007 yılında. Bunun 927 milyon YTL’si Bakanlığın
personel ve mal, hizmet alımları ile yatırım giderleri için ayrılmıştır. Yıl sonunda toplam 35,2 milyar YTL harcama
gerçekleştirilmiş. Demek ki 35,3 ödenek vardı ama harcanan 35,2. Bu tutarın 824
milyon YTL’si Bakanlığın personel, mal ve hizmet alımları ile yatırım giderleri
için kullanılmıştır. Kesin hesapla ilgili vereceğim bilgiler bunlar. Bir de Ocak-Kasım, içinde bulunduğumuz 2008 yılının Ocak-Kasım
merkezî yönetim bütçesi uygulama sonuçları var. Bu uygulama sonuçlarına göre de
şöyle: Bu dönemde 202 milyar YTL harcama yapılmış, 193,8 milyar YTL gelir elde
edilmiştir. Faiz dışı harcamalar 153,2 milyar YTL, vergi gelirleri 156 milyar
YTL düzeyinde gerçekleşmiştir. Merkezî yönetim bütçe açığı 8,3 milyar YTL
olmuştur. Kasım ayı sonu itibarıyla bu rakamlar. Söz konusu dönemde oluşan
bütçe açığı geçen yılın aynı döneminde oluşan 9,7 milyar YTL açığa göre yüzde
14,8 oranında azalmıştır ve yıl sonunda hedeflerimize
uygun olarak kapatacağımızı tahmin ediyoruz. Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığın 2009 yılı
gider bütçesi için teklif edilen ödenek tutarı 57,9 milyar TL’dir. Bakanlığın
bütçesi ödeneğinin yaklaşık yüzde 1,7’sine tekabül eden 994 milyon TL
Bakanlığın personel, mal ve hizmet alımlarıyla yatırım giderlerini karşılamak
üzere kullanılacaktır. Bu tutarın yüzde 68’i personel giderleri, yüzde 23’ü mal
ve hizmet alım giderleri, yüzde 3’ü sermaye giderleri ve yüzde 6’sı da cari ve
sermaye transferleri olarak öngörülmüştür. 2009 yılı ödenek teklifimizin yüzde
98,3’ünü oluşturan 56,9 milyar TL tutarındaki ödenek ise diğer kamu
hizmetlerinin karşılanması amacıyla ilgili ilgili
idarelere aktarılacaktır. Şimdi, size Bakanlık faaliyetleriyle ilgili de çok kısa bir
malumat arz etmek istiyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; stratejik planlama ve
performans esaslı bütçeleme çalışmalarını belirlenen takvim çerçevesinde
yaygınlaştırıyoruz. 2008-2010 dönemi sonuna kadar toplam 148 idarede bu
çalışmaların tamamlanmasını hedefliyoruz. 2008-2012 dönemi Maliye Bakanlığı stratejik planını temel alarak
Bakanlığımız performans esaslı bütçesinin ikincisini 2009 yılı için hazırladık
ve bugün sizlerin bilgisine sunduk. Köylerimizin yol, içme suyu, kanalizasyon ve tarımsal sulama
ihtiyaçlarını karşılamak üzere 2005 yılında başlatılan KÖYDES projesine bugüne
kadar toplam 4,7 milyar YTL harcadık. Bu 2009 yılı bütçesine de 500 milyon TL
ödenek öngördük. Ayrıca, köylerimizin elektrifikasyon altyapısının
iyileştirilmesi için Özelleştirme Fonu’ndan TEDAŞ’a
gerekli kaynağı aktarıyoruz. Vergi daireleri ve muhasebe birimleri e-VDO, VEDOP ve say2000i
sistemlerini kullanarak birbirleri adına tahsilat
işlemleri yapılmaktadır. Bilgiye daha hızlı ve kolay erişimin sağlanması
amacıyla, bu sistemler arasındaki entegrasyona yönelik
çalışmalarımızı başlattık. Bu sayede devletin kasasına giren her kuruşun tahsil
edildiği andan itibaren bütçe geliri olarak kayıt altına alınmasını sağlamış
olacağız. Say2000i sisteminde “Kamu Harcamalarında Risk Alanları Modülü”
oluşturularak kamu harcamalarında riskli alanlar tespit edilmeye başlanmış, bu
bağlamda; özel sağlık kurum ve kuruluşlarının tedavi işlemleri, yeşil
kartlıların sahipliğine yönelik incelemeler, üniversite hastanelerinin
alacaklarının tespiti gibi konularda denetim ve inceleme programları
düzenlenerek kamu harcamalarında denetim yoğunlaştırılmıştır. Gümrük vergilerinin en kısa sürede tahsil edilmesini ve muhasebe
kayıtlarında yaşanan hataların en aza indirilmesini sağlamak amacıyla Gümrük
Müsteşarlığı ile geçen yıl başlattığımız Güm-Kart Projesi’ni 2008 yılı
itibarıyla tüm gümrük muhasebe birimlerinde yaygınlaştırdık. Kamu idarelerinin elinde bulunan ihtiyaç fazlası taşınırların
ihtiyacı olan diğer kamu idarelerine bedelsiz devredilmesini sağlamak üzere söz
konusu taşınırlara ait verileri elektronik ortama aktardık. Hükûmetlerimiz döneminde
hazineye ait taşınmazların ekonomiklik ve verimlilik ilkelerine göre
yönetilmesine özel bir önem verdik. Bu doğrultuda devlete ait taşınmazların
ekonomiye kazandırılması amacıyla, taleplerin mahallinde ve süratle
sonuçlandırılmasına yönelik gerekli düzenlemeleri yaptık. Değerli arkadaşlar, elinizdeki kitapçıkta bunları tek tek sayıyoruz, oradan daha iyi takip edersiniz diye
düşünüyorum ve anlayışınıza sığınarak diğer rakamlara geçmek istiyorum. 2009 yılı gelir bütçesi: 2009 merkezî yönetim bütçesinde, bütçe
gelirleri 267,8; vergi ve vergi dışı gelir iadeleri 19,1; bütçe gelirleri
248,8; vergi gelirleri 202,1; vergi dışı gelirler 46,7 milyar TL olarak tahmin
edilmektedir. Değerli arkadaşlar, bizim, tabii, Başkanlık olarak Gelir İdaresi
Başkanlığı bütçesi var, ondan sonra Özelleştirme İdaresi bütçesi var ve Kamu
İhale Kurumu bütçesi var. Şimdi onlarla ilgili de kısaca bilgi vermek
istiyorum. Gelir İdaresi Başkanlığının 2009 yılı gider bütçesi için teklif
edilen ödenek tutarı 1,5 milyar TL’dir. Bu tutarın yaklaşık yüzde 78’i personel
giderleri, yüzde 16’sı mal ve hizmet alım giderleri, yüzde 5’i sermaye
giderleri ve yüzde 1’i de cari ve sermaye transferlerinden oluşmaktadır. Gelir İdaresi Başkanlığında yürütülen faaliyet ve projelerin
bazılarına da burada temas etmek istiyorum. Mükelleflerimize kaliteli, hızlı ve etkin hizmet sunmak amacıyla
2007 yılı sonunda faaliyete geçirdiğimiz Vergi İletişim Merkezine ek olarak 2008
yılı içerisinde kurduğumuz Mükellef Hizmetleri Merkezinde tüm mükelleflerimize
hizmet verilmeye başlanmıştır. Verginin tahakkuk ve tahsil işlemleri kapsamında, cep telefonundan
kısa mesaj gönderme uygulaması yoluyla motorlu taşıtlar vergisi borç ve ceza
sorgulama hizmetleri verilmeye başlanmıştır. Elektronik faturaya geçiş
yönünde oldukça önemli aşamalar kaydedilmiş ve "Elektronik Fatura Kayıt
Sistemi" kurulmuştur. Bankacılık sistemi ile ekonominin geri kalan kısmı
arasında, Avrupa Birliği standartlarına uygun bir şekilde kurulan sistem
sayesinde, Şubat 2008'den bugüne kadar 5 telekomünikasyon şirketi ve 1 doğal gaz
dağıtım şirketi, faturaların ikinci nüshalarını kâğıt ortamında basmayarak 374
milyon adet faturayı elektronik ortamda üretmiş ve arşivlemişlerdir. 2009 yılı
sonuna kadar Elektronik Fatura Sistemi tamamlanacak ve bu sayede kayıt dışı
ekonomi ile mücadelede de yeni bir araç, Gelir İdaresinin vergi uyum çabalarına
destek olacaktır. VEDOP-3 Projesi kapsamında bugüne kadar 525 mal müdürlüğü İnternet
tabanlı vergi dairesi otomasyonu uygulamasına geçmiş, 187 vergi dairesinin
İnternet tabanlı vergi dairesi otomasyonu dönüşüm işlemleri tamamlanmış, 43
takdir komisyonu için altyapı ve donanım kurulum işlemleri sonuçlandırılmıştır.
2004 yılı Ekim ayında başlattığımız e-beyanname uygulaması
sonucunda alınan beyanname sayısı, 2008 yılı Kasım ayı itibarıyla toplam beyannamelerin
yüzde 99’una ulaşmıştır. Hemen hemen tamamına yakın
beyannameler artık e-beyanname sistemiyle veriliyor. Yani kimse artık, vergi
dairelerine gidip beyanname vermek için kuyruklara girmiyor, orada zamanını
öldürmüyor, orada sıkıntılara düşmüyor. Oturduğu yerden artık, düğmesine
basarak beyannamesini gönderiyor. Bu, Türk vergi sisteminde fevkalade önemli
bir dönemeçtir değerli arkadaşlar. Yine, 2008 yılı içerisinde “Hızlandırılmış KDV İade Sistemi”
uygulamasına geçilmiştir. Bu da fevkalade önemli. Buna
göre, sertifika sahibi mükellefin iade talepleri -Evet arına bakılmaksızın-
teminat, inceleme raporu veya yeminli mali müşavir tasdik raporu aranmadan
yerine getirilmektedir. Bu, fevkalade önemli. KDV
iadelerinde mevcut risklerin önüne geçmek ve haksız olarak KDV iadesi alan
mükellefleri daha hızlı tespit etmek üzere geliştirilen ve şu an itibarıyla
İstanbul ve İzmir’de uygulanmakta olan “Kod Sistemi” uygulamasının ülke
geneline yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalar devam etmektedir. Değerli arkadaşlar, buraya da dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu KDV
uygulamalarında bilhassa verilen faturalar çok önemli. Adam faturayı veriyor,
KDV’yi de alıyor, ondan sonra gidiyor KDV’yi yatırmıyor. Sanki yok böyle bir
mükellefiyet! Sonunda o faturayı alan adama, ondan mesul olduğu için, “Gel
bakalım kardeşim.” diyoruz. O bakımdan, kimden fatura alıyorsunuz, kime fatura
veriyorsunuz; adam yatırıyor mu yatırmıyor mu bunlara dikkat edin. Değerli mükelleflerimizin bunlara da dikkat etmesi lazım. “E,
bana ne…” Bana ne olmuyor işte, “bana ne” dediğiniz zaman zincir kopuyor, o
zaman da biz Maliye olarak bir yerde kalıyoruz. Ama kanunlar bunu, yani
faturayı kim almışsa onu da sorumlu kılıyor. O zaman, faturayı alan bir adam
“Kardeşim, sen şunun KDV’sini yatırdın mı?” diye bir baksın. Piyasada herkes
birbirini biliyor. Yani yoldan geçen bir adamdan almıyorsunuz ki, iş yaptığınız
adamdan alıyorsunuz. Bazı ufak tefek şeyler de belki olabiliyor ama büyük
faturalarda oluyor bu. Ondan sonra kodlama sistemine girdiği zaman da o adam artık
kolay kolay hayır etmiyor, getir teminatını, getir
şunu, getir bunu, getir şunu… Çünkü niye? Şüpheliler listesine giriyor artık,
riskliler listesine giriyor. Aman bu listeye girmemeye dikkat edin. Bu listeye
girmemeye dikkat edin, ondan sonra çıkmak çok zor olur. Şimdi, değerli arkadaşlar, size bir uygulamamızın bugünkü
neticesini de vereyim. Biliyorsunuz biz yakın zamanda bir karar aldık, Maliye
Bakanlığı olarak dedik ki: “Vergi borçlarınızı, 5 Aralığa kadar müracaat
ederseniz, on sekiz aya taksitlendireceğiz ve buradan da yüzde 3 vergi
alacağız.” Bugüne kadar müracaat edenlerin beyanı 11 milyar YTL’yi geçti. Yani
mükelleflerimiz buna büyük bir teveccüh gösterdiler. Daha hâlâ sıralayıp da
aldığımız müracaatlar var, onlar da gelecek. Demek ki 12’ye falan yaklaşacak
gibi bir durum var. 11 milyar YTL… On sekiz ay taksitle ödenecek. NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ne kadarı ödenecek? Ödeyebilecekler mi? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – “On sekiz ayda
ödeyeceğim.” diye müracaat ettiler, ben onu bildiriyorum, kimsenin kalbini
bilecek hâlim yok. NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – On sekiz ay sonra bir daha rakam
verirsiniz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, tabii
biz bunları yaparken hesabı kitabı iyi yaparak karşınıza geliyoruz. Şimdi biz bütün bunları, bu bütçe rakamlarını getiriyoruz. İşte
bunu yıllardan beri de yapıyoruz, yeni değil bu. Bu, benim ve Hükûmetimizin yedinci bütçesi. Yedinci bütçenin hesabını
kitabını yaparken bazı arkadaşlarımız diyor ki: “Yahu siz hesap bilmiyorsunuz.”
Biz hesap biliyor muyuz bilmiyor muyuz şimdi göstereceğim, şimdi anlatacağım
bunları. “Toplama, çıkarma” bilmiyorsunuz diyor… ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Çarpma, bölme biliyorsunuzdur! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – …ve bunu da bir sayın
profesör söylüyor. ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Ben söyledim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, bak Hocam, ben
bunu anlatacağım da, hadi sen ne dersen de biz hesabımızı biliriz de, senin
okuttuğun talebeler seni dinlerse ne yapacak şimdi? (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Bu tamam da, hadi biz tamam, ne dersen de biz… ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Bakan, siz bir hesabı yapın
bakalım da… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Hocam, burada ne
profesörler gördük, bu kürsülerde neler neler! Şimdi,
biz hesabımızı hep yaptık, hep de doğru çıktı, çok şükür. ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Hele bir yapın bakalım! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ama bak şimdi, memur
maaşlarına zam ”yüzde ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Kendi adınıza… YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Böyle bir Maliye Bakanını da ilk defa
görüyoruz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi hah… Öyle, sen
şimdi… ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Yıllık ortalaması 6,3! Yıllık,
yıllık… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Hah tamam. Şimdi bir yıllık nasıl hesaplanır? Bir bakarsın 2008’in Aralık
ayında ne maaş alınmış, şu; bir de 2009 Aralık ayına bakarsın ne maaş alınmış,
ikisinin arasındaki fark nedir; yıllık artış budur. MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Doğru mu bu! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, bu doğrudur. Çünkü, TÜİK mesela… ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Doğru değil Sayın Bakan, ortalamayı
almak lazım, ortalamayı. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ya, değil mi, bir dakika…
TÜİK şimdi enflasyon hesaplaması yapıyor. Nasıl bakıyor? 2008
Aralık ne olmuş, 2009 Aralık ne olmuş; yahut 2007
Aralık ne olmuş, 2008 ne olmuş, bir yıllık ne olmuş? Bir yıllık böyle çıkar.
Bir yıllık, işte onu 12’ye böl, ondan sonra 6’yla çarp, şundan bundan falan…
Hocam böyle hesap yok. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Öyle mi öğretiyor Hoca? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, hah, öyle
öğretiyorsa, yandık işte; yani Türkiye… ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Bakan, altı ay 8,7 alıyor,
altı ay da 4 alıyor, ortalamasını al. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Bırak şimdi, Hocam Allah
aşkına “bir yıllık”tan ne anlarsın sen? ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Olur mu ama! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ya bir yıl önce neymiş,
bir yıl sonra neymiş; ikisinin arasındaki fark neymiş? Buna bakılır. ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Ama aşk olsun, ortalaması alınır
Sayın Bakan. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ekonometri konusu bunlar. Hocam
iktisatçı. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Evet. Şimdi, Hocam eğer kitaplarında böyle yaptıysan düzelt onları. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Bakan, hele siz bir düzeltin! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Düzelt, olmaz. Başka yerlerde de yok, İstatistik Kurumunda da yok; bir zatıalinizde var. Acaba çok uzun yıllar önce böyle miydi
diye düşünüyorum ama… ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Endekslerle ortalamalar farklı Sayın
Bakan: Altı ay yüzde 4, altı ay yüzde 8,7 alınıyor. AHMET YENİ (Samsun) – Hocam, Bakan konuşuyor, Bakanı dinleyelim
Hocam. ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Canım, siz de beni konuşturmadınız. BAŞKAN – Sayın Bakanım Genel Kurula hitap edelim. Lütfen, Sayın
Bakan… AHMET YENİ (Samsun) – Bakanı konuşturmuyorlar Sayın Başkan! ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Siz de beni konuşturmadınız. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Hocam, bak şimdi. ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Ben doğruyu söylüyorum. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – En düşük memur maaşı
Aralık 2008’de 1.118… Bak, bak Hocam… Değerli arkadaşlar -kusura bakmayın, ben herkese hitap etmiş
olayım- en düşük memur maaşı Aralık 2008’de 1.118; 2009 yılında Ocak-Temmuz
aylarında artışlardan sonra memurun maaşı 1.215 olacak. ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – 1.215’i bir yıl almıyor ki altı ay
alıyor. Altı ay alıyor ya! Olur mu Sayın Bakan ya! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Artış oranı nedir Hocam
ya? ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Bir yıl boyunca mı alıyor aynı
parayı? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Peki… Hocam… ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Siz düzeltin, düzeltin. Sayın Bakan,
düzeltin, düzeltin. Yanlış… BAŞKAN – Sayın Korkmaz, Genel Kurula hitap ediyor, size değil
efendim. Siz dinleyin, Genel Kurula söylüyor. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Hocam, vaziyet budur,
duyurulur. Bilginize arz olunur. M. NURİ YAMAN (Muş) – Yıllık değil, altı aylık, altı aylık. SONER AKSOY (Kütahya) – Yıllık dağılımı söylemiyor. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Yine, değerli arkadaşlar,
burada, bazı değerli konuşmacılarımız çok konudan bahsettiler ama ben bir iki
tanesini şey edeceğim. Yine, bir konuşmacı arkadaşımız “Kamu ve özel sektör yatırımları
azalmıştır.” dedi. ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – O, tasarruflar… NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Tasarruflar azaldı, tasarruflar. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Yatırımlar yok mu bunun
içinde? Demediniz mi Hocam? ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – “Tasarruflar” dedim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Yani, ben öğrenmek için
söylüyorum. NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sizin konuşma metninizde… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – “Tasarruflar ve
yatırımlar” mı dediniz? ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Ben “tasarruflar” dedim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – “Yatırım” demediniz,
tamam. Bak, dememiş, o güzel bir şey çünkü yatırımlar gerçekten arttı
bizim zamanımızda, ama tasarruf meselesine ben de temas ettim. Türkiye’de… NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Hangi yatırım? Kamu mu, özel yatırımlar
mı? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Söyleyeyim onu: Kamu ve
özel, birlikte, sabit sermaye yatırımları 2002’de yüzde 13,5 iken… Benim elimde
ikisi beraber var. RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, borçları değerlendirirken kamu
ve özel beraber olamıyor da neden yatırımlarda birlikte oluyor? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Yok, ikisi de arttı.
Yüzde 21,9’a çıkmış. NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ayrı ayrı
söyleyin Sayın Bakan. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – İkisinin toplamı bu. Ayrı
ayrı da arttı. Yani ondan bir medet umduysan umma;
ikisi de arttı, hep arttı ama tasarruf meselesine baktığımızda, Türk milletinin
tasarrufu az. Bak ben misal verdim: Çin’de 50-53, Hindistan’da 35… AKİF AKKUŞ (Mersin) – Adamın geliri yetmiyor ki tasarruf yapsın! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – …bizde 14-15, böyle
tasarruf. Ama bu arada kamu, üzerine düşen tasarruf artırımını yaptı. Nasıl
yaptı? Bütçe açıklarını düşürdü ve üzerine düşen gerekli tasarrufu yerine
getirdi. Ama, Türkiye’de özel sektör tasarrufu
maalesef düşük. Nedir? Biz, yatırım yapmasını bildik ama tasarruf yapmasını
bilemedik. Bakınız şimdi, özel sektörün bilançolarına bakın, sermaye rasyolarına bakın. Sermaye rasyoları
çok düşük bizde değerli arkadaşlar. Şimdi diyor ki: “Mali kriz geldi, mali kriz gelince arkadaş çok
dara düştü, şöyle…” Doğru, fakat bazıları var ki yazıyor orada “Zaten dört
senedir beş senedir mali sıkıntılarla uğraşıyordu.” diyor. Neden mali
sıkıntılarla uğraşıyor? Sermaye rasyosu yeterli
değil. Yani, Türk milleti olarak bu dönemde biz nasıl cari açıkları
azaltacaksak, enflasyonu indireceksek, birtakım ara malları dolayısıyla
buradaki istihdamı artıracaksak, burada tasarrufları da artırmamız gerekiyor.
Ha, bunun için önlemler de alınması icap ediyorsa o önlemleri de alacağız.
Evet, bu özel sektördür ama değerli arkadaşlar, herkes ayağını yorganına göre
uzatsın diye yani boğazımda tüy bitti, yani derler ya boğazımda tüy bitti,
öyle. Her bir basın toplantısında bundan bahsettim. M. NURİ YAMAN (Muş) – Boğazda olmaz dilde olur, dilde! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, Kamu İhale
Kanunu’ndaki değişiklikler burada çok konuşuldu. M. NURİ YAMAN (Muş) – Boğaza kılçık takılır! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Hatta,
dendi ki işte “Burada bazı usulsüzlükler, bazı yolsuzluklar falan yapılıyor.” Değerli arkadaşlar, Kamu İhale Yasası, Kamu İhale Kurulu, ihale prosedürlerindeki sıkıntıları çözmek için ortaya çıktı. Yoksa, bu bir denetleme kurulu değil yani Kamu İhale Kurumu,
denetleyici, müfettiş kurulu değil. Yani, orayı teftiş ederim, orayı
denetlerim, burayı yasaklarım, bu değil. Kamu ihaleleri prosedüründeki
problemlerin çözümü için ortaya çıktı. Şimdi, yabancı memleketlere baktığımız
zaman kamu ihalelerindeki sıkıntıları kaldırmak için iki tane önemli yöntem
yapmışlar. Bir tanesi diyor ki: ”Biz burayı şeffaf hâle getirelim.” Nedir?
“Bunların hepsini yayınlayalım biz.” Şimdi Kamu İhale Kurumu da bundan sonra
bütün ihaleleri -bundan önce de yapıyordu- hepsini kendi yayın sitesinde
yayınlıyor. Herkes her şeyi görüyor, bir defa şeffaf oluyorsun. İkincisi: “Elektronik ihale yapılsın, ona geçelim.” Bunun da
altyapısını tamamlamış durumda Kamu İhale Kurulu. Bunu yapacak şimdi
yolsuzluklar için. “Efendim, şurada şu var.” Orada o varsa, o kurumların teftiş
kurulları var, verirler incelemeye teftiş ettirirler veyahut da savcıya
giderler suç duyurusunda bulunurlar, savcılar gerekli incelemeleri yaptırırlar. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – İtiraz hakkını siz aldınız Sayın Bakan! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi her şeyin usulü
dairesinde yapılması lazımdır. Savcının yapacağını falana yaptırmak, müfettişin
yapacağını fişmana yaptırmak suretiyle bir kavram
kargaşasının içine girme. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Kavram kargaşasını siz yarattınız. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ha, bunun adı Kamu İhale
Kurumu, ne varsa bunu bu yapar. Yok böyle bir şey.
Kamu İhale Kurulunun neler yapacağı kanunda belli ve kanunu da geliyor, burada
kabul ediliyor kanun da, buradan çıkıyor. Eğer buradaki oturan arkadaşlarımız,
o kanuna aykırı hareket ediyorlarsa ne derseniz söyleyin yapalım. Elimizdeki
yetkiler neyse yapalım. Burası bağımsız bir kurul… YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Bakan, İhale Kurumunun yetkilerini
alıyorsunuz, yetkilerini! Ona niye gelmiyorsun? O zaman yetkisini kısıyorsun
sen; 21’inci maddeye göre ihale yapıyor adam, arkadaşlar onu söylüyor. BAŞKAN – Sayın Milletvekili, lütfen… YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Niye saptırıyorsunuz konuyu? BAŞKAN – Sayın Milletvekili, böyle bir usulümüz yok efendim,
oradan konuşma… YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Böyle bir usul yok da, gerçekleri
söylesin Sayın Bakan. BAŞKAN – Yok efendim… Devam edin efendim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, mesela
deniliyor ki: “Kamu İhale Kanunu, istisnalar fazlalaşıyor, bunun uygulama alanı
gittikçe azalıyor.” Ben rakamlara bakıyorum, eskiden bunun uygulama alanı, yani
ihale usulleri kullanılarak yapılan alımlar yüzde 73’müş, şimdi yüzde 80’e
çıkmış. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – O zaman denetim vardı, şimdi denetim yok.
Denetimi ortadan kaldırdınız. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Yüzde 80’e çıkmış işte. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – İyi de o zaman denetim vardı, şimdi
denetim yok. Yapılan ihalelerle ilgili denetim yok. AHMET YENİ (Samsun) – Yanlış anladılar, yanlış. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – İstersen bir daha
anlatayım. Bir daha anlatayım, tamam. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Onu siz kendi kendinize bir daha okuyun,
akşam evde okuyun. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, eskiden, değerli
arkadaşlar, ihale usulleri… Şimdi burada ihale usulü
kullanması esas. Yani aslolan ihale esası
kullanarak alım yapalım ki çarpıştıralım birbirine, rekabetten dolayı da kamu
daha kaliteli malı daha az fiyatla elde etsin veyahut da hizmeti. Eskiden kamu
ihale usulleri kullanılarak yüzde 73’müş alımlar. Yani dışa o kadar da fazla
ihale yapılmadan alım yapılıyormuş. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Her altı ayda bir mi bunu fark
ediyorsunuz? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi yüzde 80’e çıkmış
bu. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Önce İhale Kanunu’nu okuyun ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Altı ayda bir değiştiriyorsunuz. Her altı
ayda bir Kamu İhale Kanunu’nda değişiklik yapıyorsunuz.Yani
her altı ayda bir bu başınıza geliyor sizin. BAŞKAN – Sayın Milletvekilim, soru soracaksanız sorun efendim siz.
Zaten sorulara geçeceğiz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi, değerli
arkadaşlar, sorularda sorarsınız. Karşılıklı görüşme olmuyor, ben onu öğrendim. BAŞKAN – Sayın Bakanım, siz Genel Kurula hitap edin. Buyurun. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Bir de “Savunma
alımlarıyla araştırma ve geliştirme niye bunun dışına çıktı?” diyor. Değerli
arkadaşlar, bütün Avrupa ülkelerinde, diğer ülkelerin büyük çoğunluğunda
savunma alımları ayrı yapılır, özel bir durumdur. Ya, ülkenin savunması bu
kardeşim. Ülkenin savunmasını da böyle alelusul, bilmem ne değil ki. Buna özel
bir ehemmiyet vereceksiniz. Bütün ülkeler veriyor da Türkiye niye vermesin?
Savunma niye özelmiş, niye bunun dışındaymış? Evet
dışında, bunun dışında. ARGE de kendi özelliğinden dolayı, tabii bütün Avrupa
mevzuatında da böyle. Şimdi, bu, Avrupa mevzuatına uyumdur. Eğer çağdaş bir
uygulama istiyorsanız, çağdaş uygulama bu işte. Buna iyice dikkat etmemiz
lazım. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Altı ay sonra bir daha değiştirecek
misiniz yasayı? Öyle bir niyetiniz var mı veya bir sene sonra? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Gerekirse, bu ülkenin
menfaati onu gerektiriyorsa, altı ay değil, üç ay sonra bile değiştiririz
arkadaşlar. Hiç… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Üç gün, üç gün… Ayar mı var? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Biz bu ülkenin menfaati
neyse onu yapmaktan hiç tereddüt etmeyiz, kimseden de çekinmeyiz; onu bilin. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Demek ki önünüzü göremiyorsunuz. Altı ay
ilerisini göremiyorsunuz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Bir de şimdi size
özelleştirmeden de bahsedeyim de biraz, ondan sonra sözlerimi bitireyim. Değerli arkadaşlar, özelleştirme biliyorsunuz fevkalade önemli.
Şimdi, burada kalkıp da bir değerli konuşmacımız “Efendim, özelleştirme
yaptınız da ne oldu?” dedi. Özelleştirme yaptık arkadaşlar çok şeyler oldu. Bir defa o atıl ve
ülkeye, devlete yük olmuş yerleri temizledik. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Mesela Telekom! Mesela TÜPRAŞ! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ekonomiye kazandırdık.
Hepsi verimli birer tesis hâline geldi. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yük olmayanlar, kâr edenler? YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Telekom zarar mı ediyordu? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar,
bakınız ben size söyleyeyim, devletin elindeki bütün işletmeler kâr bile etse
devlete yüktür. Kâr bile etse devlete yüktür. Bunu iyi bilin. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Erdemir yük
müydü size Sayın Bakanım? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Evet yüktü. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Erdemir nasıl
yük oldu size? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Evet yüktü, yüktü… ALİ KOÇAL (Zonguldak) – İyi yönetemezseniz tabii ki yüktür! NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Bakanlıkları da özelleştirin! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Şimdi değerli arkadaşlar… ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Ne oldu iki senede? Alan firma iki senede
verdiği parayı çıkardı. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Alkışladınız ya alan
firmayı burada! Alan firmaya hiçbir laflar edemediniz burada. Haydi, herkese
ettiniz, alan firmaya bir laf edemediniz. Eğer laf edecekseniz, herkese edin
burada. Özelleştirmeye ya karşısınız ya taraftarsınız. Karşıysanız, gelin
burada “Karşıyız.” deyin. Söyleyin, bütün millet bilsin sizi. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – O ayrı bir konu, onu konuşmuyoruz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Yoksa onu konuşmuyorum
bunu konuşmuyorum, ona varım buna yokum, efendim bunu
desteklerim bunu desteklemem… Millet de anlayamıyor sizi ya! ÜNAL KACIR (İstanbul) – Hayır efendim, anladı millet! Anlıyor muhalefeti
millet! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Millet anlasın sizi; net,
açık… Net, açık olun. Öyle, bir öyle bir böyle yok! K. KEMAL ANADOL (İzmir) – O zaman Bakanlığı da özelleştir,
Bakanlığı. BAŞKAN – Sayın Anadol siz de mi? K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Maliye Bakanlığını da özelleştir. BAŞKAN – Sayın Anadol… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi
biraz sonra bana soru soracaksınız, orada hepsini sorun. Ben de
cevaplandırayım. AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Nasılsa cevap vermeyeceksin! ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Siz Maliye Bakanlığını da özelleştirin.
Oğlanlara da ayrı ayrı görevler verin, sizin
yardımcılarınız olsunlar! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Amma velakin
değerli arkadaşlar, bu özelleştirme dolayısıyla Türkiye'nin verimliliği arttı. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Tabii, tabii! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Türkiye ekonomisi
yüklerden kurtuldu. Türkiye ekonomisi ileri adım attı. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Borçlar onun için azaldı! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Özelleştirme… Bakın, ben
size söyleyeyim, önemli bir yapısal reformdur. Bir ekonomi ileri gitmek
istiyorsa bütün safraları üstünden atması lazım… ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Yani bunlar safra öyle mi? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – …ve özelleştirmeyi
yapısal bir reform olarak yapması lazım. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Yapmalı da peşkeş çekmemeli Sayın Bakan! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – O yapısal reformu,
özelleştirmeyi yapamamış hiçbir ülke ileriye gitmez, çağdaş bir ekonomiden
bahsedilemez. Bakınız, şimdi, Demirperde ülkeleri vardır, onlar bile yaptı şu
özelleştirmeyi. Niye gidip oralarda şey edemiyorsunuz? ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Ona buna peşkeş çekmemişler ama! BAŞKAN – Sayın Koçal… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Hangisi? En şeffaf
özelleştirmeler Türkiye'de yapıldı. Bunu iyi bilin. Hiçbir devlete bir şey
söyleme hakkına sahip değilim, ama en fazla şeffaf olan özelleştirme burada
yapıldı. Bakınız, ben size bir şey söylemek istiyorum. Bugüne kadar, bir tane
özelleştirmeye girip de “Benim hakkım yendi.” diyen bir kişi yok. RECEP TANER (Aydın) – Mahkeme kararları var Sayın Bakan. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ha, bulun bana bakayım!
Bir kişi yok! Bir kişi! Yok! YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Kimseyi sokmuyorsunuz ki! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Anlamadım! Televizyonlara
bile veriyoruz. Televizyonlarda seyrediyorsunuz böyle, heyecanla
seyrediyorsunuz. Ya! NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Dosyaları geri çekiyorlar girenler! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Onun için, değerli
arkadaşlar, bu özelleştirmeyi yaptıysak biz, bu şeffaflığa uyduğumuz için
yaptık. Birisine bir laf edemezsiniz. Ha, bizim yaptığımız özelleştirmelere… Sattık şimdi TÜPRAŞ’ın yüzde 51’ini 4,5 milyara. Efendim, Halkbank’ın yüzde 25’ini 2 milyara. Gidin de satın bakayım
bizim sattığımızı! PETKİM’in yüzde 51’ini 2 milyar
dolara sattık. Ha, 500’e satın da göreyim sizi! 2’yi, 1’i bırakın, 500’e satın
da göreyim sizi; yüzde 51’ini! Hadi göreyim! AKİF AKKUŞ (Mersin) – 5 milyar dolar veriyorum! MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakan, iyi satıcısınız, kabul etmek
lazım! ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Telekom'u niye örnek vermiyorsunuz?
Telekom'u örnek verin! BAŞKAN – Sayın Koçal, lütfen… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Onun için, bu işleri
yapmak için, değerli arkadaşlar, her şeyden önce AK PARTİ’li
olmak icap ediyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 14,75! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – İleriyi gören hükûmetler bunu yapabilir. İleriyi gören, hangi zamanda
neyi yapacağını bilen Hükûmetler yapar. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Bakan 14,75… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Efendim… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 14,75 ne oldu? Nereye gitti? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Ha! Şimdi, o 14,76’yı
benim sattığım fiyata satın da bir göreyim bakayım. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Geç! Geç! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Haydi satın da göreyim. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Geç! Geç! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Bırak “geç”i. Satsana.
Satın da göreyim ben. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Geç! Geç! Nereye gitti? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Böyle lafla peynir gemisi
yürümez arkadaşlar. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Nereye gitti, nereye? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Olanları satın da bir
görelim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Zaten o palavraları gördü, mahkemeler bile beraat kararı veriyor. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Hani şeffaftınız! Kendi kafanıza göre
sattınız. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Gidiyorsunuz mahkemelere;
al, mahkeme beraat kararı veriyor. Böyle boş boş
şeylerle uğraşmayın değerli arkadaşlar. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Nereye gitti 14,75? Hani şeffaftın!
Nereye gitti 14,75? NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Babalar gibi sattınız Sayın Bakan. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu
duygu, düşüncelerle şu hesabı çok iyi yapılmış olan bütçeyi… YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Maşallah! Maşallah! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Devamla) – Tekrar Maliye Bakanlığı
bütçesi ve bütün bütçeyi, inşallah, kısa zamanda onaylayacaksınız. Bundan
dolayı, verdiğiniz özverili çalışmalardan dolayı hepinize teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Bu bütçe çocuklarına yetmez. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Bu laf hoşunuza gitti Sayın Bakan. Sizin
çocuklarınıza yetmeyecek bu bütçe. Hoşunuza gitti galiba, gülüyorsunuz. BAŞKAN – Şahısları adına, aleyhinde Sakarya Milletvekili Münir Kutluata. Buyurun Sayın Kutluata. (MHP
sıralarından alkışlar) MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu bütçenin hangi ortam içinde hazırlandığına ve nasıl bir dönemde
uygulanacağına bakarak değerlendirmek gerekiyordu. Bu bütçe, 2008 yılı
bütçesinin temel öngörülerinin hemen hemen hiçbirinin
tutmadığının anlaşıldığı bir ortamda hazırlanmıştır, öngörülen büyüme oranının
negatiflere indiği, hedeflenen enflasyonun yüzde 300’ler oranında şaştığı ve
ihracatta büyük düşüşlerin görüldüğü bir dönemde hazırlanmıştır. Bunlar Türkiye
ekonomisinin kendi problemli yapısının sonuçlarıdır. Bunun üzerine dünya
finansal krizinin bütün sıkıntılarıyla yaşanmaya başlanmış olması ve reel
sektöre sirayeti de bu döneme rastlamaktadır. Ekonomiyle ilgili ciddi
tedbirlerin alınması zorunluluğunun yüksek sesle dile getirildiği bu dönemde
2008 için önlem getirmek bir yana 2009 için de bir hazırlık olmadığı hazırlanan
bu bütçeyle ortaya konulmuştur. Ülkemizde ve dünyada yaşanan ekonomik
gerçeklerin kabulü konusunda çok aşamalı bir direnç dönemi yaşanmış, fakat hâlâ
ekonominin gerektirdiği ve milletimizin beklediği bir anlayışa ulaşılamamıştır.
Önce düşük kur, yüksek faiz döneminin reel sektör üzerindeki etkileri görmezden
gelinmiş, daha sonra, dünya finansal krizinin işaretlerine ve gelmekte olan
daralma tehlikesi zamanında algılanamamış, bir süre sonra işin ciddiyeti kabul
edilmiş, ama Türkiye’yi etkilemeyeceği vurgulanmış ve nihayet, Türkiye’yi de
ciddi şekilde etkileyeceği kabul edilmiştir. Gelinen nokta etkileneceğimizin
kabul edilmesinden ibarettir. Şimdi, birçok ülke resesyona girdiğini
çoktan kabul etmiştir ve çare aramaktadır. Ama Türkiye’de hâlâ resesyon tartışmaları ilgili Bakanın da katılımıyla devam
etmektedir. Şimdi, size Sayın Maliye Bakanının 16 Aralık tarihinde Genel
Kuruldaki bütçe sunuş konuşmasından bir cümle okuyorum. Aynen diyor ki Sayın
Bakan: “Şimdi bu resesyon lafı çok konuşuluyor. Herkes
bir resesyondur tutturmuş. Bilen de konuşuyor,
bilmeyen de konuşuyor. Resesyon ne demek? Resesyon, bir ülke iki çeyrek üst
üste daralırsa, yani küçülürse o ülkede resesyon var
demektir. Teknik tabiri budur bunun.” Burada söylemek istenilen, Türkiye’deki büyüme düşüşünün üçüncü
çeyrekte 0,5’e kadar inmesine rağmen henüz ekside olmadığı hususudur. Oysa
ikinci çeyrekteki 1,9’luk büyüme üçüncü çeyrekte 0,5’e düşmüş ve şu anda ekside
olduğunu herkes kabul etmektedir. Şimdi, şu hususu dikkatlerinize sunuyorum: Üçüncü çeyreğin 0,5
olduğu on ikinci ayda açıklandığına göre, dördüncü çeyreğin negatife düşmüş
olduğu belli olan değeri 2009’un üçüncü ayında açıklanacaktır. 2009’un birinci
çeyreğinin sonucu da gelecek yazda, haziran ayında açıklanacaktır. Şimdi burada
söylenen “Gelecek yaza kadar tedbir almamakta ısrar edeceğiz.” gibi bir
anlamdır, bunun anlamı budur. Şimdi, ayrıca, bir de bu büyüme oranı konusunda, resesyona ölçü alınan eksi büyümenin iki dönemlik olma
şartına bir bakalım. Değerli milletvekilleri; bu, ülkeden ülkeye değişen bir
ölçüdür. Gelişmiş bir ülke için yüzde 2’lik büyüme oranı iyi bir orandır, yüzde
3’lük bir oran çok güzel bir orandır ama Türkiye gibi ülkelerin, düşünün, uzun
süre yüzde 1-2 oranında büyüdüğünü düşünün, bu ülkelerin ekonomisi bu şartlarda
da resesyon özellikleri arz eder. Dolayısıyla, şimdi
de bir “resesyon” tabirinin arkasında, bir “durgunluk”
ifadesinin arkasında polemik geliştirmenin hiçbir anlamı yok, tedbirlerin
derhâl alınması gerekir diye düşünüyorum. Bütçe tasarılarının veya yasalaşmış bütçelerin değerlendirilmesi, hükûmetin o yıl içinde millete sunacağı hizmetlerin ve
izleyeceği ekonomik ve sosyal politikaların değerlendirilmesi şeklinde olur.
Ancak, birkaç yıldır üst üste, Hükûmetin,
gerçekleştiremeyeceği belli olan hedeflere dayanan bütçeler hazırlaması ve
bunun sonunda ispat edilmiş olması, bütçeleri değerlendirmemiz konusunda… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı bitirir misiniz Sayın Kutluata. MÜNİR KUTLUATA (Devamla) – …tasarıları değerlendirmemiz konusunda
da bizleri zora sokmaktadır çünkü biz, “Uygulanan, öngördüğünüz şu
politikaların sonuçları şu açıdan yanlıştır, doğru değildir.” diyemiyoruz,
bunların doğru olmadığını ve baştan yanlış olduğunu söylemek zorunda kalıyoruz.
2009 yılı bütçe tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve
Bütçe Komisyonunda görüşülmeye başlanıp bitmesi arasında geçen bir aylık sürede
Türkiye ekonomisinde yaşanan gelişmeler ve Hükûmetin
anlayışındaki değişmeler bile bu bütçenin şimdiden bir revizyona
ihtiyacı olduğunu göstermektedir. Keşke bu revizyon,
teklifimiz doğrultusunda Plan ve Bütçe Komisyonunda gerçekleştirilmiş olsaydı. Geniş kapsamlı düzenlemeler yapılmadan, ciddi önlemler almadan
ekonominin düze çıkamayacağı bilindiği ve herkesin bunu kabul ettiği bir
dönemde her tedbirin bir harcama, her teşvik ve muafiyetin bir gelir kaybı
olduğu bilinirken, bu tedbirlerin alınması mecburiyeti varken bu bütçenin her
şeyi halledebileceğini iddia etmek de yine bütçenin yetersizliğinin bir
ifadesidir. Nihai olarak söyleyeceklerim bunlardır. Bütün bu eksikliklere rağmen, bütçenin ülkemize hayırlar
getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kutluata. Sayın milletvekilleri, on dördüncü turdaki konuşmalar
tamamlanmıştır. Şimdi sorulara geçiyoruz. Evet, ilk soru Sayın Yeni… Buyurun efendim. AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Bakanım, özelleştirilmesi engellenen
SEKA Balıkesir Fabrikası engellendiği günden beri atıl durmaktadır.
Özelleştirme gerçekleşmiş olsaydı bugün orada kaç kişi çalışmış olacaktı?
Ekonomiye katkısı ne olacaktı? İkinci sorum: 2009 yılında gerçekleşecek olan özelleştirmelerden duble yollara ve KÖYDES projelerine kaynak aktaracak
mısınız? Samsun Gelemen Çiftliği özelleştirilmeden
önce kaç YTL zarar ediyordu? Bugün ne kadar gelir elde ediyorsunuz? S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Samsun Milletvekilisin, sen bilmiyor
musun? K.KEMAL ANADOL (İzmir) – Çanak bir… AHMET YENİ (Samsun) – 2008 yılında tahakkuk ettirdiğiniz vergi
miktarı neydi? Yüzde kaçını tahsil edebiliyorsunuz? Özelleştirdiğiniz Samsun
Limanı için yatırım ve istihdam şartı var mıdır? Samsun 19 Mayıs Tekel
Fabrikası özelleştirildikten sonra kaç kişiye iş imkânı sağlamıştır? S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Biraz lütfet de öğren bu işi, kendi
seçim bölgen. AHMET YENİ (Samsun) – Özel sektör borçları devlet garantisi
altında mıdır? Kamu borç stokunun bugünkü durumu nedir? Geçmişle mukayese eder
misiniz? Teşekkür ediyorum. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ahmet Bey, seçim bölgenizle ilgili
bilgilere sahip değilseniz, bu bilgileri gönderelim biz size. AHMET YENİ (Samsun) – Sen kendi seçim bölgenle ilgilen. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yeni. Sayın Özdemir… HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum;
seçim bölgem Gaziantep’teki iş çevrelerinin bize sorduğu bir soruyu
belirtiyorum: Kasım 2008’de yürürlüğe girmiş olan mükelleflerin birikmiş vergi
borçlarına af getiren yasa, Eylül 2008’den önceki borçları kapsamış olup
yürürlük tarihinden itibaren başlamamıştır. Dokuz ay sonrasında meydana gelen
borçlar kapsam dışı bırakılmış olup bu nedenle ülke genelinde pek çok mükellef
bu Kanun’dan faydalanma imkânı bulamamıştır. Eşitlik ilkesi gereği, ilgili
Kanun’un en azından 2008 yılı sonuna kadarki kısmı da kapsama durumu söz konusu
olabilecek mi? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özdemir. Sayın Paksoy… MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Bakan, KDV oranlarının
şişirildiğinden bahsetmektesiniz. Sizin bu beyanınıza göre açıklanan ihracat
rakamlarında KDV almak için şişirilmiş ihracat miktarı ne kadardır? Az vergi
vermek için düşürülmüş ithalat ne kadardır? O zaman ihracat ve ithalat
rakamlarını tekrar gözden geçirmeniz gerekmez mi? İki: 2009 yılı bütçe kanun tasarısında öngörülen 12 milyar 631
milyon Türk lirası tutarındaki özelleştirme gelirlerini nasıl sağlamayı
düşünüyorsunuz? 2009 yılında hangi kuruluşları satmayı planlıyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paksoy. Sayın Güvel… HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım. Adana’yla ilgili üç tane sorum var Sayın Maliye Bakanımıza: Cumhuriyetimizin kazanımları olarak daha önce Adana’da
kurulu olan Et-Balık Kurumu, Süt Endüstrisi Kurumu, Sümerbank, AKSANTAŞ,
Adana Sigara Fabrikası gibi kamu fabrikaları “Devletin sırtında kambur.”
denilerek tek tek kapatıldı. Özelleştirmeler Adana’yı
işsizler ordusunun başkenti hâline getirdi. Sayın Bakana sormak istiyorum:
Adana’da kaç yurttaşımız özelleştirmeler nedeniyle işsiz kalmıştır? İkinci sorum: Adana ilimizde özelleştirmeler nedeniyle işlerini
kaybeden vatandaşlarımız için Özelleştirme Sosyal Destek Projesi kapsamında
Özelleştirme Fonu’ndan ne kadar harcama yapılmıştır? Son sorum Sayın Bakanım: Ülkemizin her yerinde olduğu gibi Adana
ilimizde de ilaç bedellerinin zamanında ödenmemesi nedeniyle pek çok eczacımız
mağdur olmuştur. Adana ilimizde Bakanlığınızın eczacılara olan borcu ne
kadardır? Bunları ne zaman ödemeyi düşünüyorsunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Güvel. Sayın Kaplan… Yoklar burada. SIRRI SAKIK (Muş) – Ben vekâleten buradayım. BAŞKAN – Vekâlet olmaz efendim. Öyle şey mi olur? Ne soracağını ne
biliyorsunuz? Sayın Genç, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim. Efendim, evvela, Sayın Kemal Bey’in çocukları şu anda, Türkiye'nin
neresinde, hangi ticari faaliyette bulunmaktadırlar? Bursa’da Kıranlar, Akçakoyun ve
Karacabey mevkisindeki köyler arasında 50 bin dönümlük bir yer kireç ocağı
yapmak üzere kırk dokuz yıllığına kiralanmıştır. Bunun da kendi çocuklarıyla
ilgisi var mıdır yok mudur? Yine Taşlık köyünde 630 dönümlük bir köy merası… 50
bin dönümlük de köy merasıdır. Bunlar zorunlu olarak çocuklarının ilgisi olduğu
kişilere kiralanmış mıdır? Özelleştirmede AKP milletvekilleri hangi illerde ve nerede, hangi
devlete ait tesisleri almışlardır? Özellikle Kiler, nerede, belediyeler de
dâhil, kaç tane devlete ait… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç. Sayın Kaptan… OSMAN KAPTAN (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan, iki sorum var: Birincisi: Mayıs 2008’de Antalya’da yapılan 23’üncü Maliye
Sempozyumunda “Beni eleştirenler ya sayı saymayı bilmiyor ya da dayak yememiş.
Bakın ben Avrupa’dan ödül alan bir Maliye Bakanıyım.” dediniz. Sayın Bakan,
size Avrupa’da yılın Maliye Bakanı ödülünü veren Avrupa’daki bir derginin sponsorluğunu yapan Citibank’ın 3
milyar dolarlık vergi borcunu 20 Aralık 2002 tarihli olurunuzla sildirdiğiniz
için böyle bir ödülü aldığınız doğru mu? Doğruysa bu ödülü iade etmeyi
düşünüyor musunuz? İkinci soru: Sayın Bakan “Kriz teğet geçiyor.” diyorsunuz.
Ankara’daki bir kolejin sahibi ünlü bir iş adamı dün gece kredi borcu yüzünden
intihar etti. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kaptan. Sayın Taner… RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, kamu çalışanlarının ücret
artışını yüzde 4+4,5 olarak tespit ettiniz. Ekonomik kriz ve enflasyon artışını
dikkate alarak Kamu-Sen’in gündeme getirdiği bayram öncesi ödenen maaşların
ikramiye olarak değerlendirilmesi görüşüne katılıyor musunuz? İkinci sorum: Sayın Başbakan krizin teğet geçtiğini, siz ise
ekonomiyi çok fazla etkilemediğini iddia ediyorsunuz. Bugünkü bütün gazetelerin
manşetteki haberi, Ankaralı yirmi sekiz yıllık bir özel okul sahibinin ve
İstanbul’daki bir tekstilcinin “Borçlarımı ödeyemiyorum. Onurumla yaşadım,
onurumla ölüyorum.” şeklinde not bırakarak intihar ettikleridir. Acaba kriz
sadece onurlu insanlara mı hissettirilmektedir, sizce gerçekten teğet mi
geçmektedir? BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taner. Sayın Koçal… ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Birinci sorum: Zonguldak Filyos Vadisi
Batı Karadeniz Projesi 2009 yılı ödeneği ne kadardır? Bu projenin ilk ayağı
olan Devrek Köprübaşı ve Çay barajları ne zaman bitirilecektir? İkinci sorum: Filyos vadisine yatırım
için kaç firma başvuruda bulunmuştur? Yer tahsisleri ne zaman yapılacaktır? Son sorum: 2008 yılı bütçesinde yer alan 1,5 katrilyondan fazla
yedek ödeneğin ne kadarı kullanıldı ve nerelerde kullanıldı? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Koçal. Sayın Uslu… CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, toplam vergi gelirleri içerisinde ithalattan alınan
gümrük vergilerinin oranı nedir? Son iki yıl içerisinde, bir kıyaslama
yapılırsa, hangi ürün grupları öne çıkmaktadır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uslu. Sayın Korkmaz… S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakan, son beş altı yılda tüm
dünyada esen iyimser ekonomik rüzgârlar dolayısıyla yaşanan kaynak ve likidite
bolluğu ülkemizde de iyimser bir ekonomik ivme yaşanmasına sebep olmuştur.
Bugün de karşı karşıya kaldığınız ekonomik krize Hükûmet
“Bu, dünyanın krizidir. Burada bizim kötü yönetimimizin bir etkisi yoktur.” değerlendirmesini
yapmaktadır. Yani, dünyada esen rüzgârlar iyimser ise Türkiye iyi, kötümser ise
Türkiye kötü. Soruyorum: 1) Dünyadaki ekonomik rüzgârlar ülke ekonomisinin bugününü
yarınını belirlerken, “Bizim bir alakamız yok.” yaklaşımıyla olan biteni seyrederken,
Hükûmetinizin seyretmekten başka ne iş yaptığını
merak ediyorum. 2) Bugün ülkeye yaşattığınız kötü ekonomik tabloyu “Bu, dünyanın
krizidir, şartlarıdır.” diye sahiplenmekten, sorumluluk almaktan kaçınırken,
kriz öncesinde yaşanan ve yine dünyanın şartlarının belirlediği iyimser tabloyu
sahiplenmeye Şark kurnazlığı denmez de ne denir? BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz. Buyurun Sayın Özensoy. NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan, biraz önceki konuşmanızda “Vergi kolaylığına başvuran
miktar 12 milyar oldu.” demiştiniz. Bunun dışında ne kadar vergisini ödemeyen
var Türkiye’de? Bu 12 milyarın ne kadarı ödenirse başarı kabul edeceksiniz?
Eğer bir başarısızlık söz konusu olursa, krizi de göz önünde bulundurarak,
tekrar bir vergi kolaylığı düzenlemesi düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın Köse, son soru, buyurun. ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Maliye Bakanına soruyorum: Sayın Bakanım, Adıyaman’da başta Tekel
ve Sümerbank olmak üzere bu gibi kamu kuruluşlarını özelleştirme kapsamıyla yok
ettiniz, yerine de hiçbir şey koymadınız. Ben Adıyaman Milletvekiliyim, benimle
beraber Adıyaman’a gelip, Adıyaman Hükûmet
Meydanı’nda bu durumu Adıyamanlılara izah etme cesaretini kendinizde buluyor
musunuz? İkinci sorum: Başta Adıyaman olmak üzere, GAP bölgesinde tüm
illerde sulama amaçlı kullanılan elektrikten dolayı kaç üreticimizin borcu
vardır, kaç üreticimiz hacizli durumdadır? BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köse. Soru sorma süresi tamamlanmıştır. Sayın Bakanım, cevap vereceksiniz herhâlde. Buyurun. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, çok
teşekkür ediyorum. Sayın Yeni’nin sorularını cevaplamak istiyorum. SEKA fabrikasıyla
sizin… Daha önce, biliyorsunuz, SEKA fabrikaları tamamen üretimi durdurmuşlar,
gerekli modernizasyonu yapamadıklarından dolayı da orada herhangi bir üretim
yapamıyorlardı. Üretim yapamıyorlar ama orada da çalışanlar var. Çalışanlar
fabrikaya gelip gidiyorlar fakat bir üretim yok, yapılması da mümkün değil.
Dolayısıyla, SEKA’nın diğer fabrikaları özelleştirilirken, burada, İzmit’teki
bilhassa, oradaki işçilerin de mağdur olmayacak şekilde bir formülle, o
fabrikalar tamamen üretim dışı bırakılmışlardır. Çünkü,
artık, üretip de satabilecekleri bir şey yok. Niye? Rekabet etme durumu yok.
Yani, bir üretim yaparlar ama o fiyatlarla, o maliyetlerle hiçbir yere mal
satamazsınız yani mümkün değil, rekabet diye bir şey var dünyada. Bu rekabette
bütün devlet kuruluşları -maalesef öyle oluyor ama- rekabet imkânını
kaybetmişler. Niye? Verimlilik yok. Diyelim ki başka fabrikalara bakıyorsunuz,
ben gittim, mesela, Dalaman SEKA Fabrikasına, eskiden 2 bin kişinin çalıştığı
yerde -yani oradaki işçiler ve ustabaşıları hariç-
memur olarak 3 kişi çalıştırıyor adam, 3 kişi. İnanamadım, gözlerime
inanamadım. Peki “Burada üretim mi durdu?” dedim.
“Hayır, SEKA’nın yaptığı tarihten daha fazla üretim yapılıyor.” dedi ve girdim
içeri yani üretim bölümlerini gezdim, çok daha fazla… Memur olarak 3 kişi
çalışıyor. “3 kişi yetiyor mu?” “Evet, 3 kişi yetiyor.” dedi. Düşünün şimdi.
Bir de buraya çıkmış bir arkadaş, diyor ki: “Efendim, burayı sattın da ne
oldu?” Oraları çiftlik hâline getirmişler, çiftlik. Ha bakalım, al oraya adamı,
şimdi seçim gelecek, oraya adam al, efendim, bilmem ne olacak oraya adam al;
oralar siyasilerin çiftliği hâline gelmiş. Şimdi, bana kızıyorlar: “Ya, niye
sattın bunu?” Niye? Çiftlik gitti, yok artık, çiftlik falan yok. Kimse istediği
yere gelip de adam alamayacak arkadaş. Seçim yatırımı için boş yere devlete yük
yükleyemeyecek kimse, bitti! Ha, özelleştirme işte bunun için yapılıyor. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Değerinde satacaksın, değerinde! S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Karşılıksız yardım yapacağınıza
burada çalışıyor gözükselerdi. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Özelleştirme ne işe
yarıyor? Özelleştirme hiçbir işe yaramıyorsa siyasilerin çiftliği olmaktan
çıkardı birçok yeri. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Peşkeş çekmeden o zaman! Kendi çiftliğiniz
oldu, kendi çiftliğiniz! ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Peşkeş çekmeden düzgün satacaksın! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bak, nasıl kızıyorlar.
Kızıyorsunuz değil mi? Ha, oldu değil mi? Yok, tamam. ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – 5
milyon dolara sattığınız SEKA’nın makinelerinin hurdası 11 milyon dolara
satıldı. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sayın Bakanım, kızmayın! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Efendim… ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Kızmayın, kızmayın; rahatsız olmayın. Ahmet Bey, Bakana bir sakinleştirici ver! BAŞKAN – Süreniz çalışıyor Sayın Bakan, siz cevap verin. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, Sayın Yeni, yine
Samsun Limanı’nı sordun bana. Samsun Limanı da bütün limanlarda olduğu gibi
limanın özelliğine göre yatırım şartı vardır. Yani orada şart vardır. SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Bakanım, kendi milletvekilinize beş
dakika cevap veriyorsunuz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yani size verirken iyi
de, ona verirken kötü mü be kardeşim! SIRRI SAKIK (Muş) – On tane soru soran var. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Peki, size bu kadar
kâfi Ahmet Bey. Arkadaşlarıma ben biraz cevap vereyim. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ayrıca, konuşamıyor musunuz siz
milletvekilinizle Sayın Bakanım? Çanak sorulara cevap vermek yakışıyor mu? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sizinle de konuşurum
ben ayrıca. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Yani beş dakika zaman harcadınız,
toplam on dakika... ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Bizim sorularımıza sıra gelsin Sayın
Bakan, ona yazılı cevap verebilirsiniz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sizinle de konuşurum.
Hepinizle konuşuyorum ben. Ben öyle Bakanım. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Zaman geçiriyorsunuz. BAŞKAN – Dinleyelim efendim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Hasan Bey, bir daha
tekrarlayabilir misiniz siz sorunuzu? S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Dinlemiyorsunuz ki. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Veririm veririm, hepinize cevap veririm. Yavaş yavaş
veririm. Sabır… Sabırlı olun. Hasan Bey, evet dinliyorum. HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Kasım 2008’de yürürlüğe girmiş olan… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet, doğru,
hatırladım, tamam. Şimdi bu on sekiz taksitle yapmış olduğumuzda, biliyorsunuz onu
belli bir yerde kestik, yani ondan sonra yapalım diye. Şimdi Maliye
Bakanlığının çalışmalarında umumiyetle bir işi yaparken “Şu tarihten itibaren.”
demek bir gelenek olmuş. Ondan sonra herhangi bir istismara meydan vermemek
için, herhangi bir yanlış anlamaya meydan vermemek için belli, eski bir
tarihten itibaren keseriz onu. Onda da onu yaptık. Ha, ondan sonra 2008’in
sonuna kadar olur mu olmaz mı; bizim kararımızda o yok. Ama yeniden bir
değerlendirme yapılır mı? Şimdi belli bir süre geçsin, bir bakalım, ona göre ne
karar alırız ne karar almayız, biraz da Hükûmetin
kararı da olduğu için, bir düşünme imkânı olabilir yani. HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) –Gaziantep’teki sanayicilerimizin böyle
bir isteği var. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Gaziantepli
sanayicilere selam söyle. Yani takip etsinler bir şeyi. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Mahalle kahvesi gibi, maşallah! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Eylül 2008 öncesini
yaptık. Yahu bir takip etsinler. Peki, teşekkür ediyorum. Şimdi Sayın Paksoy… ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Maliyeyi selamla yöneteceksiniz! MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Valla nasıl
yönettiğimizi altı seneden beri görüyorsunuz. İşte böyle yönetiriz, hiç merak
etmeyin siz! ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Millet intihar ediyor işin sonunda. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, o yazıyı ben de
okudum, çok üzgünüm de o intihar meselesinde. O, nasıl diyelim, yani
arkadaşımız aşağı yukarı dört beş seneden beri mali sıkıntılarla boğuşan bir
kimse. Bu haberde de yazıyor. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Altı seneden beri Bakanlık
yapıyorsunuz, Türkiye’yi idare ediyorsunuz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yani bir şeymiş gibi
çıkarıp böyle şey yapmayın, yani istismar konusu yapmayın yani neyse onu
konuşun kardeşim ya. Ya, onu tanıyanlar da var, şey edenler de var, hepiniz de
biliyorsunuz. Böyle şeylerden istismar konusu yapmaya kalkmayın. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Akıl vermeyin Sayın Bakan, siz sorulara
cevap verin. “Doğrudur”, “doğru değildir.” Doğruysa “Doğru.” deyin. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, değerli
arkadaşlar, Sayın Paksoy, “12 milyarlık
özelleştirmeyi yapabilecek misiniz?” diyor. Biz buraya yapabileceklerimizi koyduk. Ha, neleri satacağız? Onu
da Özelleştirmenin sitesine de yazdık, hepsini de ilan ettik, “Biz bunları bunları satacağız.” diye yazdık ve bunlarla ilgili olarak,
bakınız, şimdi, Millî Piyango var, efendim otoyol ve köprüler var, efendim
enerji KİT’leri var, TEDAŞ’a bağlı ortaklıklar var.
İşte, böyle geliyor... Biz bu özelleştirmeleri yaparız, bunu da o senenin
sonunda da hep beraber görürüz. Bize bir zamanlar geldiler, dediler ki: “4 milyar yapabilecek
misiniz Sayın Bakanım?” Yaptık, 32,5 milyar dolar! Dolar, dolar! Halep oradaysa
arşın burada, rakamları görüyoruz. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Satmak kolay da para nereye gidiyor? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, Adana
Milletvekilimiz Sayın Güvel, “Özelleştirmeler
dolayısıyla işsiz kalanlar…” Bakınız şimdi, özelleştirmeler dolayısıyla… Biz şu anda İŞKUR’lar açtık, Adana’da da açtık onları, Tarsus’ta da bir
tanesi var. Ama biz bunları, binlerce insanı, aşağı yukarı 18 bin vatandaşımızı
da tekrar kamuya aldık. Bunlara biz tazminatlarını ödedik, ihbar tazminatını
ödedik, bütün tazminatlarını ödedik. Tazminatı ödendiği zaman bir adamın işle
ilgisi kesilir. Ama dediler ki: “Sayın Bakan -yahut da Hükûmet-
ne olur bize tekrar ver.” O zaman Hükûmetimiz tekrar
bir karar aldı. Bu bizim zamanımızda oldu. Taa
eskiden beri yapılmış olan özelleştirmelerden bile o anda işsiz kalan herkesi
tekrar aldık, yani tazminatları verilmesine rağmen. Tazminatı alan birçok kimse
de kendilerine iş açtı, iş yeri açanlar var. Bazılarına da “Gelin, burada
çalışın.” denilmesine rağmen gelmediler, çalışmadılar. Burada gelin, çalışın.
“Yok, biz çalışmayız.” Niye? Boşken zaten boş boş
oturuyorlardı, şimdi “çalış” deyince -parayı verecek adam, ama çalıştıracak-
ona da bazıları gelmedi. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Kömür dağıtırken de böyle mi
diyorlar insanlara? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sen şimdi kömürden
bahsediyorsun. Paltosuz çık dışarıya da bir göreyim seni. Hadi, kar yağıyor
dışarıda, hadi! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Beraber çıkalım. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ben paltomu giyer
çıkarım, fakire de kömür yardımını yaparım. Sen öyle bir şeysin ki, kendin çık
bir… Paltosuz, beş dakika dışarıda duramayan adam fakire kömür verdik diye bunu
laf ediyorsunuz. Bu olmaz ki ya! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Üretmeyen ekonominin müsebbibi
sizsiniz. KADİR URAL (Mersin) – Doğal gazı da bedavaya ver. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bakın, merhamet
etmeyene merhamet edilmez sonra. Merhametli olun. OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Balık vermeyin, balık tutmayı öğretin. İş
verin insanlara, sadaka değil. BAŞKAN – Sayın Bakanım, süreniz doldu. Devam edecek misiniz? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Doldu mu? BAŞKAN – Süre tamam yani. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Uslu ithalattan
alınan vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payını sormuş. Yüzde 17. Vergi tahakkuk, tahsilat 2008 Ekim ayı
sonu itibarıyla yüzde 88’dir. Yalnız, bu, yıl sonu
itibarıyla yüzde 90’ın üstüne çıkar. Evet, değerli arkadaşlar, şimdi, Sayın Kaptan, işte, ödül aldık ya
Avrupa’da… Şimdiye kadar kaç tane Bakanınız ödül aldı sizin ya? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Bak, ben size soruyorum. Ödül almış da, dergiyi bilmem
kim sponsor olmuş da, sen onun bilmem ne… Bırakın
bunları. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bizim hiçbir başbakanımız eş başkan
da olmadı bir yere. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bak, aha böyle, bilekle
aldım ben o ödülü, tantanayla değil. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bizim hiçbir başbakanımız bir yere
eş başkan da olmadı. BAŞKAN – Sayın Bakanım, süre tamam. Polemiğe girmeyelim efendim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Peki arkadaşlar.
Hepinize çok teşekkür ediyorum. Geri kalanları da yazılı olarak veririz. ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Benim soruma cevap vermediniz Sayın Bakan. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Size özel bir cevap
veririm, tamam. Teşekkür ederim. ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Adıyaman’a gidelim, halkın önüne,
meydanlara çıkalım Sayın Bakan. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Adıyaman’a özel de
veririz. BAŞKAN – Sayın Köse, lütfen oturur musunuz efendim. Sayın milletvekilleri, şimdi sırasıyla on dördüncü turda yer alan
bütçelerin bölümlerine geçilmesi hususunu ve bölümlerini ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım. Maliye Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Bölümleri okutuyorum: 12 - MALİYE BAKANLIĞI 1.– Maliye Bakanlığı 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 35.259.444.998 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 02 Savunma
Hizmetleri 833.900 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 73.180.200 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 06 İskan ve Toplum Refahı Hizmetleri 1.947.935.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 09 Eğitim
Hizmetleri 3.160.900 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir 10 Sosyal
Güvenlik ve Sosyal Yardım Hizmetleri 20.577.500.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir GENEL
TOPLAM 57.862.054.998 BAŞKAN– Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul
edilmiştir. Maliye Bakanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir. Maliye Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan
bundan sonra. BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım efendim. 2.– Maliye Bakanlığı 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: A – C E T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 35.320.526.498,86 - Toplam Harcama : 35.186.302.242,25 - Ödenek Dışı Harcama : 16.572.977,19 - İptal Edilen Ödenek : 150.797.233,80 BAŞKAN– Karar yeter sayısı arayacağım. (A) cetvelini kabul edenler …
Etmeyenler... Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. Maliye Bakanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir. Gelir İdaresi Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum: 12.76 – GELİR İDARESİ BAŞKANLIĞI 1.– Gelir İdaresi Başkanlığı 2009
Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 1.529.775.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 03 Kamu
Düzeni ve Güvenlik Hizmetleri 1.000.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. GENEL
TOPLAM 1.530.775.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Gelir İdaresi Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin
bölümleri kabul edilmiştir. Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2.– Gelir İdaresi Başkanlığı 2007
Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: A – C E T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 1.250.806.339,00 - Toplam Harcama : 1.274.630.752,78 - Ödenek Dışı Harcama : 80.963.510,66 - İptal Edilen Ödenek : 57.139.096,88 BAŞKAN – (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Gelir İdaresi Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Bölümleri okutuyorum: 40.35 – ÖZELLEŞTİRME İDARESİ
BAŞKANLIĞI 1.– Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 9.123.219 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 9.063.781 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. GENEL
TOPLAM 18.187.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Gelir cetvelini okutuyorum: G E L İ R C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 284.850 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 05 Diğer
Gelirler 17.901.080 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 06 Sermaye
Gelirleri 1.070 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. TOPLAM 18.187.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2009 yılı merkezî yönetim
bütçesinin bölümleri kabul edilmiştir. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2.– Özelleştirme İdaresi
Başkanlığı 2007 Yılı Merkezî Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: A – C E T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 19.768.300,00 - Toplam Harcama : 14.649.788,26 - İptal Edilen Ödenek : 5.118.511,74 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. (B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: B – C E T V E L İ (YTL) - Bütçe tahmini : 18.996.000,00 - Yılı net tahsilatı : 19.895.229,10 BAŞKAN– (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı 2007 yılı merkezî yönetim kesin
hesabının bölümleri kabul edilmiştir. Kamu İhale Kurumu 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümlerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Bölümleri okutuyorum: 42.06 – KAMU İHALE KURUMU 1.– Kamu İhale Kurumu 2009 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçesi A – C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 01 Genel
Kamu Hizmetleri 9.768.910 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 02 Savunma
Hizmetleri 87.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 04 Ekonomik
İşler ve Hizmetler 61.909.090 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. GENEL
TOPLAM 71.765.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Gelir cetvelini okutuyorum: G E L İ R
C E T V E L İ Kodu Açıklama (TL) 03 Teşebbüs
ve Mülkiyet Gelirleri 46.063.500 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 05 Diğer
Gelirler 25.701.500 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. TOPLAM 71.765.000 BAŞKAN– Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Kamu İhale Kurumu 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin bölümleri
kabul edilmiştir. Kamu İhale Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümlerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. 2.– Kamu İhale Kurumu 2007 Yılı
Merkezî Yönetim Kesin Hesabı BAŞKAN– (A) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: A – C E T V E L İ (YTL) - Genel Ödenek Toplamı : 66.313.000,00 - Toplam Harcama : 50.142.740,25 - İptal Edilen Ödenek : 16.170.259,75 BAŞKAN– (A) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. (B) cetvelinin genel toplamlarını okutuyorum: B – C E T V E L İ (YTL) - Bütçe tahmini : 66.313.000,00 - Yılı net tahsilatı : 68.747.564,76 BAŞKAN– (B) cetvelini kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir Kamu İhale Kurumu 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesabının
bölümleri kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, böylece Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi
Başkanlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Kamu İhale Kurumunun 2009 yılı
merkezî yönetim bütçeleri ve 2007 yılı merkezî yönetim kesin hesapları kabul
edilmiştir. Hayırlı olmalarını temenni ediyorum. On beş dakika birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.32 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 17.57 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
36’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. Bütçe görüşmelerine devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet buradalar. On dördüncü turdaki görüşmelerin tamamlanmasıyla birlikte 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin
Hesap Kanunu Tasarısının 1’inci maddeleri kapsamına giren bakanlık ve ilgili
kuruluşların bütçeleri ve kesin hesapları ile gelir ve finansman ile ilgili
2’nci maddenin görüşmeleri tamamlanmış bulunmaktadır. Şimdi program uyarınca sırasıyla 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe
Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısının
maddelerini görüşüp oylamalarını yapacağız. 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın gider
bütçesiyle ilgili 1’inci maddesini tekrar okuttuktan sonra oylarınıza
sunacağım: 2009 YILI MERKEZÎ YÖNETİM BÜTÇE
KANUNU TASARISI BİRİNCİ KISIM Genel Hükümler BİRİNCİ BÖLÜM Gider, Gelir, Finansman ve Denge Gider MADDE 1 – (1) Bu Kanuna bağlı (A) işaretli cetvellerde
gösterildiği üzere, 10/12/2003 tarihli ve 5018 sayılı
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununa ekli; a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerine 257.742.143.488 Türk Lirası, b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelere
16.423.005.878 Türk Lirası, c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumlara 1.923.611.108 Türk Lirası, ödenek verilmiştir. BAŞKAN – 1’inci maddeyi daha evvel kabul edilmiş bulunan
cetvelleriyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Gelir bütçesine ilişkin 2’nci maddeyi tekrar okutuyorum: Gelir ve Finansman MADDE 2 – (1) Gelirler: Bu Kanuna bağlı (B) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli; a) (I) sayılı cetvelde yer alan genel bütçenin gelirleri
244.170.907.000 Türk Lirası, b) (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin gelirleri
3.877.617.905 Türk Lirası öz gelir, 12.657.033.320 Türk Lirası Hazine yardımı
olmak üzere toplam 16.534.651.225 Türk Lirası, c) (III) sayılı cetvelde yer alan düzenleyici ve denetleyici
kurumların gelirleri 1.923.611.108 Türk Lirası, olarak tahmin edilmiştir. (2) Finansman: Bu Kanuna bağlı (F) işaretli cetvellerde gösterildiği üzere, 5018
sayılı Kanuna ekli (II) sayılı cetvelde yer alan özel bütçeli idarelerin net
finansmanı 130.434.000 Türk Lirası olarak tahmin edilmiştir. BAŞKAN – Şimdi, 2’nci maddeye bağlı (B) cetvelinin bölümlerini
okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım: 2009 Yılı Merkezî Yönetim Kapsamındaki Kamu İdareleri Tarafından
İlgili Mevzuata Göre Tahsiline Devam Olunacak Gelirler GELİR C E T V E L İ KODLAR AÇIKLAMA 2009 YILI BÜTÇE GELİRLERİ
(YTL) 01 Vergi
Gelirleri 220.602.859.000 BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 03 Teşebbüs ve
Mülkiyet Gelirleri 7.382.865.000 BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 04 Alınan
Bağış ve Yardımlar ile Özel Gelirler 944.107.000
BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 05 Faizler,
Paylar ve Cezalar 21.172.585.000 BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 06 Sermaye
Gelirleri 13.141.284.000 BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 08 Alacaklardan
Tahsilat ------ BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. TOPLAM
BÜTÇE GELİRLERİ 263.243.700.000 BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 09 Red ve İadeler (-) 19.072.793.000 BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. NET BÜTÇE
GELİRLERİ 244.170.907.000 BAŞKAN – Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2’nci maddeyi kabul edilen ekli cetveliyle birlikte oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3’üncü maddeyi okutuyorum: Denge MADDE 3- (1) Bu Kanunun 1 inci maddesinin (a) bendinde belirtilen
ödenekler toplamı ile 2 nci maddesinin birinci
fıkrasının (a) bendinde yer alan tahmini gelirler toplamı arasındaki fark, net
borçlanma ile karşılanır. BAŞKAN – Madde üzerinde, gruplar adına, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Konya Milletvekili Mustafa Kalaycı. Sayın Kalaycı, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika. MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü
maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak
üzere huzurlarınızda bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 15’inci
maddesinin ikinci fıkrasında, varsa bütçe açığının nasıl kapatılacağına dair
hükmün merkezî yönetim bütçe kanununda bulunması gerektiği belirtilmiştir.
Bütçe tasarısının bu maddesiyle de, 2009 yılında genel bütçe kapsamındaki kamu
idarelerine tahsis edilen ödenekler toplamı ile genel bütçe gelir toplamı
arasındaki farkın yani bütçe açığının net borçlanmayla karşılanacağı hükme
bağlanmıştır. Maddenin başlığı “Denge.” Ama neyin dengesi? Denge mi kalmış ortada? İçerdiği rakamlar
itibarıyla çok dengesiz bir bütçe. Bütçe rakamlarının gerçekçi verilere
dayandırılarak hazırlanmadığı, ülke gerçeklerinin ve yaşanmakta olan krizin
dikkate alınmadığı açıkça görülmektedir. AKP Hükûmetinin 2009 yılına ilişkin
öngördüğü makro büyüklüklerde de aynı tabloyla karşılaşmaktayız. Ekonomik
büyümenin yüzde 4, enflasyonun yüzde 7,5 olacağı öngörülmüş, dolar kuru 1,409
lira alınmıştır. Mevcut gelişmeler, gerçekleşen halihâzırdaki
rakamlar ve kurlar göz önünde bulundurulduğunda bu tahminlerin gerçeklerden çok
uzak olduğu aşikârdır. Nitekim Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanımız
2009 yılı büyüme rakamının sıfır düzeyinde olacağını söylemektedir. Yine 2009 yılı için ithalatın yüzde 6,7; ihracatın 8,4 artacağı
öngörülmektedir. Daha bütçe yasalaşmadan Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Hazine
bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada küresel ekonomideki yavaşlama neticesinde
dünya ticaret hacmi büyümesinde öngörülen gerilemenin önümüzdeki dönemde dış
ticaret hacmimizi azaltacak bir unsur olarak karşımıza çıktığını söylemektedir.
Yani, “İthalat ve ihracat düşecek.” diyor. Yine, dış ticaretten sorumlu Devlet
Bakanı da daha net bir şekilde “İhracat yüzde 17, ithalat yüzde 25 azalacak.”
diyor. Hükûmet üyelerinin bu konudaki görüşleri
böyle. Sanki bu bütçeyi Hükûmet hazırlamadı. Daha
bütçe çıkmadı, program uygulamaya konmadı. Biz neyi görüşüyoruz Allah aşkına?
Bu tutarsızlıktır, bu öngörüsüzlüktür, bu ciddiyetsizliktir! AKP hükûmetleri ilk defa IMF olmadan bir
bütçe hazırlıyor ama görünen o ki AKP bütçe hazırlamaktan bile aciz. Bütçeyi
sadece rakamlardan ibaret zannediyor. Bu konuda bir itiraf Devlet Bakanı Mehmet
Şimşek’ten gelmiştir. Sayın Bakan bütçe konuşmasında diyor ki: “2009 yılı bütçe
hedeflerinin arka planında yer alan makroekonomik varsayımlar bütçe hazırlığına
başlanan süreçte küresel konjonktür göz önünde
bulundurularak oluşturulmuş, içsel tutarlılığı olan hedefler ortaya
koymaktadır.” Yani “Bütçe hazırlandıktan sonraki üç ayda yaşanan gelişmeler
hâliyle dikkate alınmadı.” diyor Sayın Bakan ama bu üç ayda tüm hedefler ve
bütçe büyüklüklerini allak bullak edecek gelişmeler olmuştur. Değerli arkadaşlarım, açıklık, doğruluk ve mali saydamlık bütçenin
temel ilkelerindendir. Aslında iki aydır 2009 yılı bütçesini gerçekçi ve doğru
verilere göre hazırlayabilirdik. Daha da vakit geçmiş değildir. Gerçi AKP Hükûmeti bu konuyu IMF’ye havale etmiş görünmektedir. IMF
ile görüşmeler sürdürülmekte olup yine hazineden sorumlu Sayın Bakan yapılan
görüşmelerle ilgili bilgi vermiştir. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre de
IMF’den sağlanacak kaynak tutarı 25 ila 40 milyar dolar olarak söyleniyor. IMF
yüzde 8 olan bazı ürünlerdeki KDV’nin yüzde 18’e çıkarılmasını istiyor. IMF
maaş artışına neden olacak personel reformunun bu dönemde uygulanmamasını talep
ediyor. IMF ile anlaşmaya varıldıktan sonra 2009 içinde gerekli ayarlamalar
için yeni bir yasa çıkarılması öngörülüyor. Bütçeden 2009 yılında belediyelere
yapılacak aktarmadan kesinti istiyor. Sosyal güvenlik açığının daraltılması
öngörülüyor ve bu kapsamda sağlık harcamalarında kesintiye gidilmesi
öngörülüyor. Bunların tümü olmasa bile, IMF’nin “mali disiplin” diye tutturup,
vergilerin artırılmasını, harcamaların kısılmasını isteyeceği bir sır değildir.
Evet, sıfır büyüme, yeni vergi, daha az bütçe harcaması ufukta.
Sayın Başbakan bu durumu gizlemek için efelenmekte ancak bir taraftan da IMF
ile yapılan görüşmelere kılıflar arama çabasındadır. Nitekim,
Sayın Başbakan bütçe konuşmasında diyor ki: “IMF sadece kendisinden para almak
için kapısı çalınan bir uluslararası kuruluş değildir. IMF bir akreditasyon
kuruluşudur. Onunla birlikte dünyadaki yerimiz, konumumuz, duruşumuz çok farklı
olur.” Sayın Başbakan, sanki bir suçlu psikolojisinde açıklamalar yapıyor.
Esasen, AKP hükûmetlerinin hiç IMF’siz bir dönemi
olmamıştır. 19’uncu stand-by
düzenlemesi AKP döneminde imzalanmıştır. 2003’ten beri on bir adet niyet
mektubu AKP hükûmetleri tarafından IMF’ye
verilmiştir. Bu niyet mektuplarında çıkarılacak kanunlar, düzenlenecek
yönetmelikler, tebliğler, kamuya alınacak personel sayısı, çalışanlara
yapılacak zamlara kadar birçok konuda AKP hükûmetleri
taahhütlerde bulunmuş, bir bir gereğini yapma
noktasında olmuştur. Tam IMF dönemi bitti derken şimdi yeniden IMF’li bir döneme
giriyoruz. Sayın Başbakanın daha önce IMF hakkında söyledikleri kamuoyu
tarafından çok iyi bilinmektedir. Burada, Ocak ve Şubat 2002 aylarında yaptığı
grup konuşmalarından bazı alıntılar yapmak istiyorum. Sayın Başbakan diyor ki:
“IMF’yle ilişkiler ülkelerin başvurmasıyla, IMF’ye muhtaç duruma düşmesiyle
başlar. IMF’ye başvuran ülkeler normal yollardan borçlanamayacak kadar kötü
duruma düşmüş ülkelerdir. IMF fonları bu tür ülkeler için iflas öncesi son bir
çare mesabesindedir. IMF’ye müracaat noktasına gelmiş, ekonomisi zayıf ülkeler
yolsuzlukların yaygın, içeride ve dışarıda güvenilirliğini yitirmiş hükûmetlerin iş başında olduğu ve kayıt dışı bütçe
uygulamalarının büyük noktalara ulaştığı ülkelerdir.” diyor. Başka söze hacet
yok. Sayın Başbakanın geçmişte söylediği bu sözler AKP’nin altı yılı aşkın
süredir uyguladığı politikalar sonucu gelinen durumu net bir şekilde ifade
etmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son zamanlarda gerek Sayın
Başbakan ve Hükûmetin gerekse AKP yetkililerinin, bir
taraftan “Küresel kriz bizi etkilemez.” veya “Az etkileyecek.” derken diğer
taraftan küresel krize sıkı sıkıya sarıldığını görmekteyiz. Âdeta AKP’nin
imdadına yetişmiş bir durum söz konusu. Başarısızlığın, beceriksizliğin
bahanesi olmuş küresel kriz. Sayın Başbakan diyor ki: “Bu kriz Türkiye'nin
krizi değildir, küresel ölçekli bir krizdir. Hükûmeti
bu krizin sorumlusu olarak göstermeye çalışanlar, küresel krizi kendileri için
siyasi ya da başka türlü ranta çevirmeye
çalışanlar...” diyor. Evet, krizi siyasi ranta
dönüştürmek isteyenler belli oluyor. Sayın Maliye Bakanı da “Türkiye olarak
şimdi öyle bir krizle karşılaştık ki bu kriz Türkiye'nin krizi değil, bu kriz
dünyanın krizi, kimse Türkiye'de yönetimden dolayı bu kriz çıktı diyemez.”
diyor ve daha sonra da “Krizin olduğu Amerika’da, İngiltere’de, Fransa’da kriz
var ama ülkeler kötü yönetiliyor demiyor.” diyor. Zaten kendi sözlerinde bir
çelişki var. Burada, Devlet Bakanımız Sayın Mehmet Şimşek daha gerçekçi bir
tespitte bulunuyor “Biz bütçeyi hazırlarken eylül ayına kadar olan gelişmeleri
dikkate aldık, o nedenle büyümeyi yüzde 4 öngördük, enflasyonu 7,5 öngördük.”
diyor. Yani, küresel krizin etkileri eylül ayının ortasından sonra başladı.
Şimdi, ben Sayın Bakana sormak istiyorum. Bütün olumsuzluklar şu iki üç ay
içinde mi oldu? Çiftçi, köylü, esnaf, sanayici üç ayda mı bu hâle geldi?
Esasen, Türk ekonomisi, son yıllarda her geçen gün daha da derinleşen, adı
konulmamış bir kriz yaşamaktadır. Yüksek faiz, düşük kur, sıcak para tezgâhıyla
sürdürülen ithalata dayalı ekonomik çark ve faiz sarmalının devamından beklenen
zorluk ve güçlükler çok önceden kendini hissettirmeye başlamıştır. Ekonominin
gelişmesi için ihtiyaç duyulan tasarruf eğilimi ve bundan doğacak yatırım
kararları geçtiğimiz yıllar boyunca uygulanan politikaların etkisiyle
frenlenmiş, ekonomik beklentilerde bozulma ortaya çıkmıştır. AKP Hükûmeti tarafından bu zamana kadar gelen sermayeye verilen
yüksek faiz, sürekli bastırılan döviz kuru, dışarıya kaynak ve varlık
transferini, deyim yerindeyse azdırmıştır. Yüksek faizle gelen para tüccarları
getirdiğinden daha fazlasını götürerek, Türk milletinin sofrasındaki ekmeğin
dilim dilim azalmasına neden olmuşlardır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kalaycı, devam eder misiniz. MUSTAFA KALAYCI (Devamla) – Tabii. İşsizlik artmakta olup bugün her evde, her ailede işsiz
gençlerimizin dramı yaşanmaktadır. Yılda ortalama 6,8 oranında büyüdüğümüz
2002-2007 yıllarında istihdamımızı sadece yüzde 1 artırabilmişiz. Sayın
Başbakan, bütçe konuşmasında diyor ki: “Bakın, göreve geldiğimde 10,3 işsiz
vardı, şu anda Türkiye’de yine 10,3 işsiz var.” Sayın Başbakana lütfen
söyleyin, ay ile yıl karşılaştırılamaz. 2000 yılının aynı döneminde işsizlik
oranı 9,6. 9,6’dan 10,3’e gelmişiz. İş gücüne katılma oranını düşürmemize
rağmen, işsizlik artmıştır. Son olarak Sayın Maliye Bakanımıza bir soru sormak istiyorum:
Bütün halkımızdan yastık altındaki varlıklarını ekonomiye kazandırmasını
istiyor. Yastık altında kendisinin ne kadar varlığı var? Başta Maliye Bakanı ve
Hükûmet üyeleri, şu millete bir önderlik etseler de
önce kendileri yastık altındaki varlıklarını ekonomiye kazandırsalar. Ben her şeye rağmen, bütçenin ülkemiz ve milletimiz için hayırlar
getirmesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kalaycı. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Akın
Birdal. Sayın Birdal, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika. DTP GRUBU ADINA AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; 2009 yılı bütçe yasasının 3’üncü maddesi üzerine Demokratik Toplum
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım. Bugün saat on birde soru düğmesine bastım ama sıra gelmedi, o
nedenle Sayın Bakana da soramadım. Fakat, yine ben
kayıtlara geçmesi bakımından, doğrusu üç soru sormak istiyorum Sayın Maliye
Bakanına. Birincisi: Genelkurmay Başkanlığının mali yetersizlik olduğunu
söylemesi üzerine bir AKP yetkilisinin “Bizden ne istenildiyse verildi.” diye
bir açıklaması oldu. Gerçekten, Genelkurmay Başkanlığı Maliye Bakanlığından
neler istedi ve bu isteklerine nasıl ve ne verilerek karşılık verildi? Bunu
öğrenmek istiyoruz. İkincisi: AKP altı yıl önce iktidara geldiği zaman dış borç –ki
bu, yanıtı bilinen aslında bir soru da yine ben kayıtlara belki Bakanın
açıklamasıyla geçer diye soruyorum- kaç milyar dolardı, şimdi kaç milyar dolar?
Ayrıca, bu dış borcun aylık ya da yıllık faizi kaç milyar dolar? Ki ben bu
faizi söyleyeyim, sadece 5 milyar dolar, finans kapitale verilen her aylık 5
milyar dolar faiz. Şimdi, böyle bir çıkış olur mu, demokratik bir ekonomik
yapıya kavuşabilinir mi? Hayır. Üçüncü soru: Yine bugün Sayın Bakan dedi ki: “Savunma ve silah
harcamalarının alımında Avrupa mevzuatına aynen uyuyoruz.” Peki, uyuyorsanız,
sıkça Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği aldığı kararlarda neden savunma ve
silah harcamalarının ihaleye tabi tutulmasını ve denetime tabi tutulmasını
istiyor? Demek ki Sayın Bakanın açıklamasında bir eksiklik ya da yanlışlık var.
Şimdi Sayın Bakan “Ne yapmak gerekir. Yani, yapılması gereken var
da biz mi yapmıyoruz?” diyor. Evet, gerçekten yapılması gerekip de sizin
yapmadıklarınız var. Önce, Türkiye'nin ekonomisinin düzlüğe düşmesi açısından gerçekten
bugün mali sermaye ciddi bir sorundur, toprak sermayesi ciddi bir sorundur,
sigorta ciddi bir sorundur ve dış alım satım ciddi bir sorundur. Ayrıca, yine
tabii, sosyal ve demokratik yapılanma açısından azınlıklar bir sorundur, Kürt
sorunu bir sorundur, yani itici gücü gerçek halkın olduğu bir demokrasi sorunu
vardır ve yine bununla doğrudan ilişkili bir barış sorunu vardır. Tabii,
bunların çözümü için gerçekten önce niyet etmek ve sorunların çözümünün kimin
yararına olacağı konusunda istekli ve siyasal bir tercihe bağlı olmak gerekiyor.
Bu çaba için, örneğin, Bacon “Çaba insan düşüncesinin dogmatik
saplantılardan kurtulup dünyaya, doğaya egemenlik sağlayacak doğruları bulmak…
Bunun da tek yolu bundaki zorlukları görüp ona saygılı olmak ve ona göre
düzenleme yapmaktır.” diyor. Şimdi böyle bir inanç var mı? Bugün gerçekten ekonomik sorunların çözümünün ilk fırsatı
barıştadır. Örneğin savunma ve silah harcamalarına ne denli para ayrıldığını
hepimiz biliyoruz ve bu nedenle de çözümsüzlük içindeyiz. Goethe “Gün uzun ama hayat kısa.” diyor. Gerçekten AKP’nin de
hayatının çok kısa olduğunun bilinmesi gerekir. O nedenle fırsatların bence
zamanında iyi değerlendirilmesi gerekiyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir kere bu görüşmelerde kapalı
devreden kurtulmalıdır. Nasıldır bunun yolu? Doğrudan katılımcılıktır ve
doğrudan demokrasidir. Türkiye’de gerçekten her alanda, bugün, konu
başlıklarını oluşturan her alanın uzman kurumları vardır, akademisyenleri
vardır, demokratik kurumları vardır, meslek odaları vardır, emek örgütleri
vardır. Hangisine bu bütçenin hazırlanması sürecinde “Gelin bakalım, ne
düşünüyorsunuz? Hem kendi demokratik, sosyal, ekonomik haklarınız açısından hem
de ülkenin ve toplumun çıkarları açısından ne öneriyorsunuz?” denilmiş midir?
Denilmiş olabilir. Ama kimlere sorulmuş olabilir bu? Gerçekten emekçilerin
örgütleri ve kurumlarına ya da bilgi ve becerisini emekçi halkın doğrultusunda
kullanmak isteyen akademisyenlere değil, sermaye örgütlerinin, odalarının,
meslek odalarının doğrultusunda görüş alınmış olabilir. Tabii, Sayın Bakan hep söylüyor. Şimdi, adam doktora gitmiş ve
“Ben her gün yarım saat, Şimdi, söyle… Sayın Bakan karşılığı olmayan, gerçekten açlığa,
yoksulluğa, umutlara karşılık vermeyecek şeyler söylüyor. O nedenle bu
söyleminin hiçbir karşılığı yok. Şimdi, örneğin Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanı “Kooperatiflere şu
kadar kredi verildi.” diyor. Hangi kooperatiflere verildi arkadaşlar? Gerçekten
1980 darbesine kadar elli dokuz ilde örgütlenmiş, dört bin üç yüz on dört köyde
örgütlenmiş demokratik halk kooperatifçiliğine mi verildi bu krediler? Tam
tersine, 1980 darbesiyle o kooperatifler budandı ve üreticiler üretim
ilişkilerinden koparıldı ve artık ürün üzerinde söz ve karar yetkisini
kullanamamakta, IMF’nin ya da Dünya Bankasının belirlediği taban fiyatlarına
mahkûm olmaktadır. O nedenle bu da yine ekonomi ve demokrasiyle
ilişkilendirildiği zaman kırsal alanın ve üretimin gelişmesinin de karşılığı
var. Bakın, yine bu hafta yaklaşık 8-9 milyon yeşil kart sahibi
olduğunu öğrendik ve yine bölgemizde 4 milyonu aşkın yeşil karta muhtaç insanın
olduğunu öğreniyoruz. Yani şimdi böyle bir tablo karşısında Türkiye
ekonomisinin iyi olduğunu söylerken biraz insan gerçekten yüksünür ve başı eğik
olur. Arkadaşlar, ekonomi ve demokrasiyle olan ilişkinin hep altını
çiziyoruz. Bakın şimdi, bu hafta İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin…
Gerçekten kişisel, siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel haklar demeti olan
yirmi sekiz madde. İki madde de biliyorsunuz bu hak ve özgürlükleri
kullanacakların yükümlülerini belirleyen maddeler. Bu maddelerden en önemlisi
kişi güvenliği ve özgürlüğüyle ilgili maddedir. Akşam Fransa Büyükelçiliğinin hem Dönem Başkanlığından ayrılması
nedeniyle hem de İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 60’ıncı yılını yine
insanlık ailesinin temsilcileriyle kutlama düşüncesiyle böyle bir daveti vardı
ve gittik. Oradan çıktım, eve geldim, telefon: Sanatçı Ferhat Tunç. Bir
arkadaşıyla yemek yemiş ve çıkarken İstiklal Caddesi’nde iki sivil güvenlik
görevlisi geliyor ve kimlik soruyor. Ferhat Tunç gösteriyor, arkadaşı yurt
dışından gelmiş ve park ettikleri otoparktaki arabasında olduğunu söylemiş.
İzin verilmesi hâlinde kimliğinin getirilip gösterileceğini söylerken,
aşağılanıyor ve sonra, o konuğu, yurt dışından gelen kişi, arkadaşı darp yiyor.
Ee şimdi böyle bir şey olur mu? Sonra buna tabii
elbette ki itiraz edince, her ikisi de kelepçelenerek gözaltına alınıyor Yenibosna’da adli tıbba götürüldüler, gece yarısı oradan
getirildiler ve sabaha kadar da emniyette alıkonuldular. Şimdi, bu nasıl bir şeydir? Nerede Sayın İçişleri Bakanı? Her
zaman burada, gerçekten, kişi güvenliğinden, özgürlüğünden, insan haklarına
bağlılıktan söz ediyoruz. Arkadaşlar, sanatçı kimliği olan, elbette siyasi
kimliği de var bu arkadaşımızın yani bundan ötürü mü böyle şey yapılıyor? Her
gün Kadıköy İskelesi’nde emin olun yüzlerce öğrencimize ve vapura inen ve binen
yurttaşımıza oradaki sivillerce kimlik soruluyor. Kim bunlar? Niye soruyorlar?
Sıkça her ne kadar biz gitmesek de Meclisin programı altında, bizler de
gidiyoruz tabii İnsan Haklarının artık küreselleşen dünyada bilgi alışverişi,
insan hakları bağlamında ama sizler de çok sıkça gittiğinizde görüyorsunuz.
Hangi Avrupa ülkesinde cadde ve sokaklarda üniformalı bir polis görürsünüz ya
da hangi ülkede hanginizin kimliği sorulmuştur, buna tanık oldunuz? Arkadaşlar, gerçekten, bundan da duyduğumuz üzüntüyü belirtmek
istiyoruz. Haa, doğru tanıklık yapmak gerekiyor,
sorun bu. Biz çağımıza, ülkemize, gerçekten yaşadığımız döneme doğru tanıklık
mı yapacağız yoksa bunu tanıklık adına gizleyeceğiz ve örteceğiz mi? Bence
sorun bu ve biz doğru tanıklık yapılmasından yanayız ve Türkiye’de temiz toplum
yaratılamamasının sonuçları bunlar. Örneğin, geçtiğimiz aylarda İtalya’da temiz
toplum yaratılmasında önemli rol oynayan Savcı Casson,
gerçekten temiz topluma ulaşabilmenin parametrelerini sayarken en önemli
nedenlerden birinin de özgür medya olduğunu söylemiştir. Şimdi, bakın, örneğin ben geçtiğimiz gün de Basın-Yayın ve
Enformasyon Genel Müdürlüğünün bütçesine ilişkin görüşecektim, fakat İnsan
Hakları Haftası nedeniyle ne yazık ki o gün olmadı. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Birdal, devam
ediniz. AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan. Şimdi, basın üzerinde, muhalif basın üzerinde bu kadar baskı,
yasak hangi ülkede görülmektedir demokratik hukuk devletinde? Sayın Başbakan kalkıyor “Ya bana tabi olacaksınız ya da yaşam
hakkı tanımayacağım.” diyor. Daha dün, işte geçtiğimiz günlerde hangi
gazetelere sansür konulacağını, okunmayacağını ilan ediyor. Bu olur mu
arkadaşlar? Yani, bu farklılığı sindiremeyen bir sayın başbakan nasıl olacak?
Ve herkesin bilgi edinme ve haber alma hakkının kanallarının açık tutulmasını
nasıl sağlayacağız? Şimdi iki gün önce Akşam gazetesini bu kez de yine tehdit
ediyor. Olmaz böyle bir şey! O nedenle, basın-yayın üzerindeki bu yasakları,
tehditleri ortadan kaldıralım. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Birdal,
şaka yapmıştır, şaka… AKIN BİRDAL (Devamla) – Evet, olabilir belki ama gerçekten biraz
insaf, vicdan ve demokratik kültür sahibi olmak gerekiyor. Bakın şimdi, sadece 2007 yılında –ki 2008’in bu alandaki raporu
çıkmadı- 17 televizyonun, 1 radyonun yayını durdurulmuş. Yayını durdurulan
yayın sayısı 21, toplatılan süreli yayın sayısı 3’tür. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Birdal, süreniz doldu,
son cümlenizi alayım. Buyurun. AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Gerçekten emekçi halkın ve ülkemizin yararına ve çıkarına olmayan,
biz, bu bütçeye ret oyu vereceğiz ama yine de bütçenin gerçekten en az zararsız
ve yoksunsuz, sıkıntısız geçmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (DTP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Birdal. Şahısları adına ilk söz, Isparta Milletvekili Mehmet Sait
Dilek’e ait. Buyurun Sayın Dilek. Süreniz beş dakika. MEHMET SAİT DİLEK (Isparta) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 3’üncü
maddesiyle ilgili görüşlerimi mümkün olduğunca kısa ve öz olarak sunmak üzere
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, tasarının 3’üncü maddesinde, tasarının
önceki maddeleriyle genel bütçeli idarelere verilen ödeneklerin genel bütçe
gelirlerini aşan kısmının net borçlanma yoluyla karşılanacağı hüküm altına
alınmaktadır. Kısaca hatırlamak gerekirse, merkezî yönetim borç stokunun
yapısında son altı yıldır olumlu yönde önemli değişiklikler
gerçekleştirilmiştir. 2002 yılında merkezî yönetim toplam borç stokunun yüzde
58,1’i dövize bağlı borç iken, bu oran stratejik dış borç yönetim
uygulamalarıyla 2008 Ağustos itibarıyla yüzde 29,2’ye düşmüştür. Bu ise yüksek
döviz kuru riskinin önemli ölçüde azaltılmasını sağlamıştır. İç borç stokunun
ortalama vadesi 2004’te yaklaşık 20,6 ay iken, yine Ağustos 2008 itibarıyla
24,4 aya çıkmıştır. Bu örnekleri artırmak mümkündür. Başarıyla uygulanan mali disiplin sayesinde bütçenin faiz
harcamalarına ayrılan kısmının önemli ölçüde azalması ve bu trendin devamlılık
arz etmesi bütün ekonomik aktörleri memnun etmektedir. Böylece her yıl
sağlıktan konuta, eğitimden ulaşıma pek çok alandaki ihtiyaçlara daha fazla
ödenek sağlanabilmekte, istihdamı artıracak yeni yatırımların yapılması ve
mevcut iş yerlerinin kapasitelerinin artırılması için iş hayatına gerekli
destek ve teşviklerin sağlanmasında kullanılabilmektedir. Nitekim bütçe rakamlarına
baktığımızda faiz giderlerinin bütçe giderleri içindeki payının önümüzdeki yıl
da azalacağını görmekteyiz. Bir başka yönden baktığımızda ise vatandaşın bin
bir fedakârlıkla ödediği vergilerin her yıl daha az kısmının faiz ödemelerinde
kullanıldığını görüyoruz. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu mali politikanın
sürdürülmesi birçok nedenle zorunluluk arz etmektedir. Öncelikle bu politikalar
vatandaşlarımızın verdiği vergilerle kendilerine daha fazla okul, yol, hastane
ve altyapı gibi hizmetlerin götürülmesini sağlamaktadır. Diğer yandan, işsizlik
sorununu çözmek ve daha hızlı büyüyen bir ekonomiye sahip olmak için gerekli
yatırım ortamı bu politikaların sağladığı imkânlarla sürdürülebilmektedir. Sayın milletvekilleri, şunu da belirtmeliyim ki yaşanmakta olan
küresel finansal kriz ortamında Hükûmet tarafından
ülkemizin ekonomik aktörlerinin bu krizden etkilenmemesi için pek çok tedbir
alınmıştır. Bu tedbirler arasında KOSGEB tarafından
uygulamaya konulan 700 milyon yeni Türk lirası tutarında sıfır faizli kredi
desteği paketi, Eximbank’ın ödenmiş sermayesinin
ihracatı daha fazla desteklemesini sağlamak üzere artırılmasına yönelik
çalışmalar, vergi borçlarının yıllık yüzde 3 gibi son derece düşük bir faizle
on sekiz ay süreyle taksitlendirilmesi ilk anda aklıma gelenlerdir. Aynı amaçla çıkarılan Varlık Barışı Kanunu ile yurt dışındaki
varlıkların yurda getirilmesi ve yurt içindeki atıl kaynakların ekonomiye
kazandırılması yolunda önemli bir adım atılmıştır. Bu yaklaşımın bir devamı
olarak ekonomiyi canlı tutacak şekilde, özellikle düşük gelirli
vatandaşlarımızın desteklenmesine yönelik tedbirlerin 2009 Yılı Merkezî Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı’nda önemli yer tuttuğunu memnuniyetle müşahede ediyorum.
Örnek vermek gerekirse 2008’e göre yüzde 80 oranında artırılan hayvancılık
destekleri, yüzde 110 artırılan gübre desteği, yüzde 219 artırılan kırsal
kalkınma desteği bu anlamda öne çıkan unsurlardır. Bölgesel kalkınma için 2008-2012 döneminde ayrılan 14,5 milyar YTL
tutarında ek finansman da dikkate alınmaya değer bir adımdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; açıkça anlaşılmaktadır ki Hükûmetimizin her türlü ekonomik gelişmeye karşı hem
üreticileri hem de tüketicileri korumaya yönelik politika araçları mevcuttur.
Bu araçların optimal şekilde ve ülke kaynaklarını israf
ettirmeyecek titizlikte devreye sokulacağı da açıktır. Bu çerçevede 2009 yılı merkezî yönetim bütçesinin kritik bir öneme
sahip olduğu düşüncesiyle… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Dilek. MEHMET SAİT DİLEK (Devamla) – …bütçenin ve yeni yılın ülkemize ve
milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dilek. Şahsı adına ikinci söz Kayseri Milletvekili Ahmet Öksüzkaya’ya aittir. Sayın Öksüzkaya, buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) AHMET ÖKSÜZKAYA (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2009 yılı bütçe görüşmelerine dokuz gün oldu başlayalı. Bakanlıklarımızın,
bağlı kuruluşlarımızın bütçelerini tek tek görüştük ve
tartıştık. Bugün de gelir bütçesi maddeleri üzerinde görüşmelere başlamış
bulunmaktayız. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, partimizin göreve geldiği 2003 yılından
beri uygulanan kararlı ve ekonomik politikalar sonucu ülkemizde son altı yıldır
yakalanan istikrar ve güven ortamıyla başarılan ekonomik gelişme her şeye
rağmen 2008 yılı içerisinde de sürmeye devam etmektedir. Bugüne kadar -seçim
dönemleri de dâhil olmak üzere- mali disiplinden hiçbir zaman ayrılmadık, asla
mali disiplinden de taviz vermedik. AK PARTİ İktidarından önceki dönemleri
hatırlayınız, bütçe açıklarının karşılanma şeklini hatırlayınız, enflasyonu
hatırlayınız. Bundan önce yapmış olduğumuz altı bütçede de olduğu gibi, bütçe
açıkları kangren olmaktan çıkarılmış, denk bütçe sağlamak yönünde önemli
adımlar atılmıştır. 2009 yılı yapılan bütçede öngörülen açığın gayrisafi yurt
içi hasılaya oranının sadece yüzde 1,2 olduğuna
dikkatlerinizi çekmek istiyorum. 1929 yılından beri yaşanmamış olan ve bugün dünyanın karşı karşıya
kaldığı küresel mali krizden en az etkilenecek ülke olduğumuzu defalarca beyan
ettik, bunun sebebinin de ülkemizin oturtulmuş olan sağlam ekonomik
temellerinin olduğunu vurguladık ve açıkladık. Değerli milletvekilleri, ülkemizin krizlerle boğuştuğu günleri
şöylece bir hatırlayalım: Merkez Bankası rezervlerinin 2001 krizinde bir gecede
nasıl eridiğini, vatandaşın temel ihtiyaçlarını karşılamak için kuyrukların
oluştuğunu, insanımızın cebindeki paranın alım gücünün akşamdan sabaha nasıl eridiğini,
bugünleri unutmuş olamayız değerli arkadaşlar. Yanlış uygulanan politikalardan
ve pervasızca harcanan devlet gelirlerinden ibret almalıydık, ders
çıkarmalıydık, bunu da başardık. Artık bugünler çok geride kaldı. İktidara geldiğimizde ekonomik tablo ortada. Herkes bu
tabloyu açıkça ifade ediyor. Büyüme eksiye düşmüştü, yani ülke küçülüyordu.
Nasıl aştık peki bunları da yirmiyedi çeyrektir
sürekli büyüyen ve kişi başına millî geliri 3.500 dolarlardan 10 bin dolarlara
çıkan bir ülke hâline geldik? Bütün bunlar elbette bir tesadüf değildi. Şimdi bunlara şöyle bir göz atacak olursak, Merkez Bankasının
bağımsızlığının kurumsallaştırılması, dalgalı kur rejiminin ve bankacılık
sektörünün denetim ve takibinin yapılandırılması, kamu maliyesi, sosyal
güvenlik, vergi ve daha birçok alanda köklü yapısal reformların kararlı bir
şekilde hayata geçirilmesi ve en önemlisi eğitim ve sağlık alanlarında yapılan
reformlar. Değerli arkadaşlar, tabii ki bu başarılar milletimizin güven ve
desteğiyle sağlandı. Hükûmetimiz de halkımızdan
aldığımız bu güven ve desteklerin bilinciyle, önceki altı bütçemiz gibi
gerçekçi, ülkemizin potansiyelini, zenginliğini, imkânlarını, kaynaklarını,
fırsatlarını ortaya çıkartan bir bütçe hazırlamıştır. Bu bütçede halkımızın eğitim ve sağlık ihtiyaçlarını karşılayan,
yoksullukla mücadeleye hız kesmeden devam eden, çiftçisine, köylüsüne, esnafına
hakkını veren, 70 milyon ülke evladını görüp gözeten bir yönetim anlayışı yine
hâkim olacaktır. Öğrencilerimize sağladığımız burs yardımlarını ana muhalefetin tüm
engelleme çalışmalarına rağmen vermeye, yoksulumuzu, özürlü ve bakıma muhtaç
vatandaşlarımızı yine görüp gözetmeye, 70 milyon vatandaşımızın hiçbirini
dışlamadan, dışlanmasına müsaade etmeden herkesi kucaklamaya devam edeceğiz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçenin en önemli gelir
kalemi vergi gelirleridir. Vergi gelirlerini artırmadan bütçeyi ve dolayısıyla
ekonomik yapıyı büyütmek mümkün değildir. Biz vergi gelirlerini ekonomiyi
büyüterek artırdık, vergi oranlarını artırarak değil. Vergi oranlarındaki
indirime rağmen her yıl yakalanan vergi gelirlerindeki artış, sıkı bir maliye
politikası ve mali disiplin sayesinde olmuştur. Ayrıca, üretime, istihdam
üzerindeki vergi ve sosyal güvenlik primi yükünü azaltarak küçük esnaf, KOBİ ve
ihracatçılarımıza sıfır faizli finansman desteğiyle… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Öksüzkaya,
konuşmanızı tamamlar mısınız. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Beyefendi, biz “Burs vermeyin.”
demiyoruz, düzeltin lütfen. “Kredi ve Yurtlar Kurumu versin.” diyoruz. Lütfen,
rica ediyorum. Biz “Burs vermeyin.” demiyoruz. ÜNAL KACIR (İstanbul) – “Belediyeler vermesin.” diyorsunuz. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kredi ve Yurtlar Kurumu versin,
belediye oraya versin, onlar versin. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu… AHMET ÖKSÜZKAYA (Devamla) – Sayın milletvekilleri, ayrıca Türkiye… FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan… AHMET ÖKSÜZKAYA (Devamla) – …son zamanlarda çok farklı bir ivme
yakalamıştır. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – “Engellemesine rağmen.” diyor.
Sataşma yaptı. ÜNAL KACIR (İstanbul) – “Belediyelerin vermesini engelledi” dedi. AHMET ÖKSÜZKAYA (Devamla) – Bölgesinde ve dünyada daha önce hiç
görülmeyen bir ağırlık, bir itibar kazanmıştır. Değerli arkadaşlar, ülkemiz içerisinde sürüp giden afaki tartışmalardan, kısır çekişmelerden, sanal
gündemlerden tarih boyunca hiçbir kazanç elde edilememiştir. Aksine, enerjisini
büyümeye, gelişmeye sarf ettiğinde, yatırımı, üretimi, ticareti konuştuğunda
önemli mesafeler katedilmiştir. Biz heyecanımızı
kaybetmeden Türkiye'nin önündeki engelleri kaldırarak yolumuza devam edeceğiz. Değerli milletvekilleri, özenle hazırlanan 2009 yılı bütçesinin
ülkemiz için hayırlı olması temennisiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, Sayın Konuşmacı
grubumuza sataşmıştır. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Şahsına sataşmadı. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Grubumuza efendim. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Doğruları söyledi. BAŞKAN – Sizin yetkiniz var mı grup adına konuşmaya? FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Evet efendim. BAŞKAN – Ne yetkiniz var efendim? Nereden yetkilisiniz? Gönderin
bize yetki belgesini. Yetki belgesini gönderin grup adına konuşmak için. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Olur efendim. Peki,
getirtiyorum efendim. BAŞKAN – Getirt bakalım. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tamam, getirtiyorum. Hemen
getirtiyorum, iki dakikada getirtiyorum. BAŞKAN – Aslanoğlu, otur Allah aşkına
yerine. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sataşmıştır efendim. Lütfen,
söz istiyorum. BAŞKAN – Grubunuza sataşma olmadı efendim. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Var efendim. BAŞKAN – Israr ediyorsanız, oylayayım o zaman yani. Yapmayın bunu. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, sataştı. BAŞKAN – Peki, oyluyorum o zaman. Bakın, ısrar ediyorsunuz.
Yapmayın bunu. Israr etmeyin, lütfen. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama sataştı. O zaman karar
yeter sayısı… Söz vermezsen… BAŞKAN – Yetki belgeniz de yok. Yani, yetki belgesiz ben
konuşturamam grup adına. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Peki. BAŞKAN – Grup adına konuşturamam efendim. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Karar yeter sayısı istiyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN – Bakın, sizin üyeniz de var burada, aynı şeyi söylüyor
bak, “Sataşma yok” diyor. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sataştı Sayın Başkan. Etik
olarak istiyorum, sataştı. BAŞKAN – Peki, oldu, tamam. Bitti. Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz. Soru-cevap süremiz on dakikadır, beş dakika soruya beş dakika
cevaba ayıracağız. İlk soru, Sayın Şevket Köse… Yoklar burada. Sayın Çelik… Yok. Sayın Özdemir… Yok. Sayın Öztürk, buyurun. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla sormak istiyorum: Krizle birlikte iç ve dış talepte
daralma olmuştur. Dış talepteki daralmayı aşmak bizim elimizde değildir. Bu
nedenle, iç talepteki daralmayı aşmaya yönelik politikalar reel sektörün de
önünü açacaktır. Bu çerçevede, memur ve emeklilere birer maaş tutarında ikramiye
ödemek üzere tasarıyı Komisyona geri çekip yedek ödeneğe ilave yapmayı Hükûmet olarak uygun görmüyor musunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk. Sayın Taner… Yok. Sayın Bulut, buyurun. AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Bakanım, artan ekonomik
sıkıntıların altında daha ziyade memur, emekli, dul ve yetimleri kalmaktadır.
Bunların durumlarını iyileştirmek adına herhangi bir çalışmanız var mıdır? Esnafın borçlarını, ödeyemediği borçlarını faizsiz ötelemeyi
düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bulut. Sayın Özkan... RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım, bu krizle birlikte Burdur’da mermercilerimiz çok
zor durumda kalmışlardır, bir bir kapanmaktadırlar şu
anda. Bu doların ayarlanmasından itibaren bir değer kazanmıştı fakat dış
ülkelerdeki bağlantıların kopmasıyla şu anda birer birer
kapanmaktadırlar. Hayvancılık da aynı şekilde. BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Hangisi kapandı? RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Bucak’tan beş tane sayarım Sayın
Bayram Özçelik sana hemen. BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Say say. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Hemen sayayım. BAŞKAN – Dinler misiniz efendim, lütfen. BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Yok öyle bir şey. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Ben soru soruyorum Sayın Bakana. BAŞKAN – Lütfen sorusunu sorsun, bırakın da. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Mermercilik sektörü ile hayvancılık
sektörünü sektörel bazda
destekleyeceğiniz sözünü vermiştiniz daha önceleri. Bu sektörel
bazda desteğe ne zaman başlayacağız? Bunu öğrenmek
istiyorum. Hayvancılıkta aynı sorun var. Sayın Bakan, dün “650 işletme
Türkiye’de 100 başın üzerine çıktı.” demişti. Onları da o 650 kişiyi bulup
sormak gerekiyor: Gününden mutlu mu? Gününden mutlu olan bir sektör yok. Bunda
en başta gelen, Burdur’da tarım ve hayvancılık ve mermer. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özkan. Sayın Nalcı… KEMALLETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkürler Sayın Başkanım. Sayın Bakana bir sorum var: Demin konuşurken Sayın Bakanım, bu
benim konuşmamla ilgili, ihalelerle ilgili konuştuklarımızın doğru olmadığına
dair bir beyanda bulundunuz, yani ihalelerle ilgili konuştuğumuz konularla. Ben
burada şunu sormak istiyorum: Acaba bu aşırı düşük değerlendirmelerle ilgili
bir çalışma yaptınız mı? Bunun ne şekilde bulunduğunu ve… Aynı tekliften sekiz
tane veya aynı tekliften beş tane çıkmasıyla ilgili bir araştırma yapacak
mısınız? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın Işık, buyurun. ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım, bugün, yaşanan ekonomik kriz nedeniyle
vatandaşlarımız âdeta kan ağlamakta, esnafımız elindeki çekini bozduracak banka
dahi bulamamaktadır. Piyasadaki krizin önlenmesi ve işten çıkartılmaların önüne
geçilmesi için hangi tedbirleri 2009 yılı için almış bulunmaktasınız? 2) Esnaf ve sanatkârlara sicil affı getirmeyi düşünmekte misiniz? 3) Ne zaman asgari ücreti vergi dışında bırakacaksınız? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler efendim. Sayın Aslanoğlu, buyurun. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, Sayın Tarım Bakanı
aynen şöyle söylüyor: “2007 yılından beri verilmeyen fidan ve diğer
desteklemeleri Maliye Bakanı bana para vermiyor ki vereyim.” diyor. Söz veren
siz değilsiniz, Sayın Tarım Bakanı. 2007 yılı Eylülünden bu yana verilmeyen
fidan desteklemeleriyle ilgili ve diğer desteklemelerle ilgili Tarım Bakanına
para verecek misiniz vermeyecek misiniz? BAŞKAN – Teşekkürler. Son soru, Sayın Çelik… BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Sayın Bakana ben iki soru sormak istiyorum: İthalde alınan KDV
tahmininde 2009 yılında 2008 yılına göre yüzde 26’lık bir artış görülmüştür.
Dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Sayın Tüzmen
2009 yılında ithalatın yüzde 25 daralacağını ifade etmiştir. İthalde KDV
hedefini tutturabilecek misiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çelik. Süremiz doldu efendim, tam beş dakika. Buyurun Sayın Bakanım, cevap verebilirsiniz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Sayın Öztürk, “Memurlara veyahut da
çalışanlara ikramiye verilecek mi, bütçede böyle bir şey söz konusu mu?” diye
sordu. Bildiğiniz gibi, Genel Kurulda, bütçelerde, Genel Kurula indiğinde gider
artırıcı bir teklif verilemiyor yani bu mümkün değil. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Komisyona çekebilir misiniz? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yani bütçeyi
konuşuyoruz, bütçenin 3’üncü maddesini konuşuyoruz. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Komisyona çekebilir misiniz? Burada
olmayacağını ben de biliyorum. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Efendim, Sayın Öztürk de bilir, maliyeci kendisi, maliye kökenli. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Burada yapılmayacağını biliyorum. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Niye konuşuyorsun
burada yapılmayacak madem? Başka yerde söyleyelim, orada konuşalım. Şimdi
“burada” diyorsanız, burada olmaz. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Komisyona çekebilecek misiniz? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, tabii Sayın Öztürk maliyeci yani bunun yükünü de bir hesap etsin, hep
beraber söylesin bakalım yani. Şimdi, Sayın Bulut, esnafın borçlarını erteleme veyahut da onlar
için kredi imkânları söylüyor. Şimdi, esnafın borçları… Şu anda, biz, reel
sektörle finans sektörü arasındaki kredi kanallarının iyi çalışması, daha iyi
olması için uğraşıyoruz. Nitekim, şimdi Halk
Bankasının esnaf için bir sene ödemesiz, altı sene vadeli kredileri var, yeni
başladı ve gidip bunları tanıtıyorlar, Halk Bankası anlatıyor bunları. Yani, bu
imkânları her zaman kullanıyoruz, kullanmaya da devam ediyoruz ama bu dönemde
daha fazla olsun istiyoruz. Sayın Özkan, madencilik ve hayvancılıktan bahsetti. Bir değerli
Burdur Milletvekilimiz de öyle olmadığını söylüyor ama hayvancılık için
söyleyeyim ben. Şimdi, madencilik için bütün dünyada birden fiyatlar düştü ve o
eski fiyatlara göre bizim birçok madencimiz çok büyük yatırımlar da yaptı.
Hâlihazırda devam eden yatırımları da var. Dünyada görülmedik şekilde fiyatlar
yükseldi, şimdi de birdenbire düştü. Bu düşüş de büyük miktarlarda düştü. Ama
dünyanın bu geçici krizlerinde bu tür hareketler oluyor. Belli bir zaman
içerisinde de herhâlde bunlar bir oturacak yani. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sektörel bazda bir destek istiyorlar Sayın Bakanım. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ama sektörel
bazda da… Mesela hangi madeni çıkarıyorsa o fiyatlar
çok düştü. O zaman ne yapacak? Ona daha fazla katma değer katarak bir… Diyelim
ki mermer. “Mermeri olduğu gibi, haydi taşından, toprağından ben satayım Çin’e,
ondan sonra neyse kazanayım.” değil, onu biraz daha işleyecek. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Bakanım, işliyorlar. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Veyahut da ne bileyim,
başka bir şey, ferrokrom diyelim. İşleyecek onu,
biraz daha paslanmaza yakın bir şey mi getirecek, şunu mu yapacak. Artık daha
ileri teknolojilerle işleme zamanı, başka çaremiz yok. Dünya
çünkü bu şekilde. Bu dünyada rekabet edebilmek için bazı şeyler yapmak
lazım. “Ama ben bir maden bulayım, oradan taşı toprağı olduğu gibi satayım, çok
para kazanayım.” Bu da olmuyor tabii. Yani eskisi gibi değil. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Bizdeki mermerciler teknolojiyi de
kullanıyorlar. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Biz tabii sektörel olarak düşünüyoruz. Şimdi, hayvancılık için mesela… Hayvancılık için bütçede de
gördünüz, 1 milyar 300 milyon YTL hayvancılığa destek veriyoruz. Hayvancılığa
en büyük destekler bu dönemde veriliyor ve o konuda da ben söyleyeyim, Tarım
Bakanımız daha iyi bunları söyler. O konuda da bizim elimizdeki miktar eskiye
göre çok daha fazla oldu. Türkiye hele hele son
zamanlarda özel sektörün de katkılarıyla hayvancılıkta çok büyük mesafe aldı.
Şimdi, 10 bin baş, 20 bin baş, 30 bin baş çiftlikler görebiliyorsunuz. Ben
gittim, gezdim. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Bakanım, süt fiyatları 40
kuruşa düştü. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Küçükbaştır onlar, Sayın Özkan’ın sorduğu
büyükbaş. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Büyükbaş da düştü, küçükbaş da
düştü. Küçükbaş yüzde 50 düştü. BAŞKAN – Süreniz doldu efendim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Nalcı bu sekiz
tane ihaleyle ilgili olarak… Bu bir soruşturma konusudur. Bu sizin söylediğiniz
bir soruşturma konusudur ve bir soruşturma da yapılması lazımdır. Ben de Kamu
İhale Başkanıyla onu da konuştum. Arkadaşımızın söylediği konu… Çünkü neden?
İlgili idare bunu sağa sola sızdırmışsa bu bir soruşturma konusudur. Bunun
yapılması lazım. Herhâlde bu da yapılacak ve arkasında da duracak. Bana da bir
yazıyla müracaat da edilirse ben onu mevki muameleye koyarım, siz hiç merak
etmeyin. O sizin söylediğiniz… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Bakanım, süreniz doldu efendim. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Bakanım, kamu ihalelerinde
resen harekete geçme yetkisi aldınız. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Resen olmaz. Kamu İhale
Kurumunun fonksiyonunu iyi öğrenin. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.
BAŞKAN – Evet efendim, karar yeter sayısı arayacağım. 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, 3’üncü madde kabul edilmiştir. 4’üncü maddeyi okutuyorum: İKİNCİ BÖLÜM Bütçe Düzenine İlişkin Hükümler Bölüm düzeni ve deyimler MADDE 4 – (1) Gider cetvelinin bölümleri, analitik bütçe
sınıflandırmasına uygun olarak fonksiyonlar şeklinde düzenlenir. Fonksiyonlar;
birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü düzeyde alt fonksiyonlara ayrılır. (2) Bu Kanunda ve diğer kanunlarda giderlere ilişkin yer alan; a) "Fasıl ve bölüm" deyimleri, fonksiyonel
sınıflandırmanın birinci düzeyini, b) "Kesim" deyimi, fonksiyonel sınıflandırmanın ikinci
düzeyini, c) "Madde" deyimi, fonksiyonel sınıflandırmanın üçüncü
düzeyini, ç) "Tertip" deyimi, kurumsal, fonksiyonel ve finansman
tipi kodların bütün düzeyleri ile ekonomik sınıflandırmanın ilk iki düzeyini, d) Borç ödemeleri yönünden "ilgili hizmet tertibi"
deyimi, borç konusu hizmetlerin yürütüldüğü ilgili tertipleri, ifade eder. (3) Tahakkuk ettirilecek giderler Devlet muhasebesi kayıtlarında
ekonomik sınıflandırmanın dördüncü düzeyini de kapsayacak şekilde gösterilir;
kesin hesap kanunu tasarısı ise ikinci düzeyde hazırlanır. (4) İlgili mevzuat hükümleriyle analitik bütçe sınıflandırması
arasında gerekli uyumu sağlamaya ve ortaya çıkabilecek sorunları gidermeye
yönelik düzenlemeler yapmaya Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz isteyen, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal. Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından
alkışlar) MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan. Değerli milletvekili arkadaşlarım, şahsım ve partim adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, tartışmakta olduğumuz bütçenin genel yapısı
üzerine, krizin etkilerini dikkate almadığı üzerine ve hedeflerin gerçekçi
olmadığı üzerine arkadaşlarım değerlendirmelerde bulundular. Şimdi, gerçekten
bugün ve önceki günlerde ben ne tartıştığımızı anlayamıyorum. Sayın Bakanları dinleyince,
sizleri de dinleyince her şey güllük gülistanlık. Normalde bütçe rakamları
üzerinden konuşmamız lazım ama gündelik siyaset konuşulup Sayın Bakanlar da
bize “Oturun oturduğunuz yerde, dinleyin.” diyorlar, biz de yerimizde
oturuyoruz Öyle gidiyor. Yani bir rakam analizi yapıldığı pek yok. Genel
ekonomik duruma ilişkin tabii ki somut öneri olmayınca ne yapacak? Laf
kalabalığına getirip bir şekilde süreyi doldurmaya çalışıyor. Değerli arkadaşlar, bütçeyi hazırlarken bir makroekonomik
hedeflerimiz var, bütçenin oturduğu denge var. Buraya bakıyoruz, hâlen daha
-komisyonlarda da konuştuk- burada da konuştuk, herhangi bir iyileşme işareti
veya tahminlerde bir revize henüz yapılmıyor. Tamam, Sayın Bakan diyor ki:
“Efendim, Genel Kurulda bütçe değişikliği olmaz.” Peki, büyüme hedeflerini
revize etmek için de bütçede değişiklik yapmak gerekiyor mu Sayın Bakan? Yüzde
4 büyüme hedefini daha geçtiğimiz hafta içerisinde yüzde 0,5… Üçüncü çeyrek
büyümesini hatırlıyorsunuz. Acaba 2008’deki hedef ne kadar tutarlı? 2008’deki
hedef bu hâle gelmişken 2009’da yüzde 4 büyümeyi inandırıcı bulan içinizde bir
tane kişi varsa parmak kaldırsın. 2009’da yüzde 4 büyümeyi gerçekçi bulan bir
tek AKP milletvekili varsa ben kendisine Sayın Bakan gibi ödül vereceğim. Siz
de ödüllü bir vekil olursunuz belki o zaman. Var mı? FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan ödül mü veriyor? MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hayır, Sayın Bakan ödül almış. Yani
ödüllü bakan var. Hayır, gerçekten, yüzde 4 büyüme olacağına inanan, gerçekten var
mı? Merak ediyorum ben yani. Peki, 149 milyar ihracat olacağına inanan var mı? 149 milyar
ihracat olacağına inanan var mı? 2009’da… FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Milyar dolar Mehmet, milyar
dolar. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Onlar her şeye inanıyor zaten. MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şimdi, bakın, değerli arkadaşlar… (AK
PARTİ sıralarından gürültüler) ÜNAL KACIR (İstanbul) – Böyle bir usul yok efendim. MEHMET GÜNAL (Devamla) – Ben soruyorum. İnanıyorsanız “inanıyoruz”
deyin, ben de… BAŞKAN – Sayın Günal, böyle bir usul yok
efendim. Bakana sorarsınız efendim soracaksanız. MEHMET GÜNAL (Devamla) – Efendim, soruyorum. BAŞKAN – Sayın Bakana sorarsınız. MEHMET GÜNAL (Devamla) – Soruyorum, cevap verip vermemek onlara
kalmış. Şu anda bir sataşma yok, sadece inanıyor musunuz diye soru soruyorum. BAŞKAN – Genel Kurula sormayın efendim. MEHMET GÜNAL (Devamla) – Sayın Başkanım, ihracat önceki ay yüzde
22 azalmış, biz hâlâ aynı hedefte devam ediyoruz. Başka neyimiz var? Gelir
hedeflerine bakıyorsunuz… Değerli arkadaşlar, Sayın Bakan bütçe gerçekleşmelerini anlattı.
Topluca hemen söylüyor, “Ocaktan bu tarafa…” Peki, kasım ayında ne oldu?
Kasımdan kasıma baktığınız zaman, geçen yılın kasım ayı ile bu kasım arasında
ne fark var? Yüzde 6’lık azalış var. Şimdi, bu şartlarda 2009’daki durumumuz
daha da kötü olacak. Büyüme anlamında da daralma daha devam ediyor. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Son rakamlarda belli olacak. MEHMET GÜNAL (Devamla) – Vergi toplama şansınız kalmayacak çünkü
şirketler kapanıyor, vergi verecek mükellefler iş yerlerini kapatıyor. Bu
şartlarda nasıl -yüzde 16’yı geçen, yüzde 15,65; 16,5; 17 toplam vergi geliri
olan- bunları almayı düşünüyorsunuz? Memurun vergisi belli zaten, ondan sürekli
alıyorsunuz. Onu mu artıracağız? Şimdi, bakın, ithalde alınan KDV, dâhilde alınan KDV ne kadar
düşmüş, kasım ayında, geçen kasıma göre? Birisi yüzde 21,5 öbürü yüzde 18,5.
Değerli arkadaşlar, ithalatın böyle düşeceğini dış ticaretten sorumlu Bakanınız
bile söylerken, ithalden alınan KDV’yi yüzde 20’nin üstünde nasıl artıracaksınız?
Sayın Bakan, nasıl artıracağız? Sayın Bakan özelleştirme işleriyle uğraşıyor,
oraya birazdan geleceğim ben, vergiden henüz sıra gelmedi. Özelleştirmeyi sorayım o zaman, Sayın Kilci’yle
konuşuyordu: 15,5 milyar doları siz 12 olarak sonra revize ettiniz ama ekim
ayında… ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok,
konuşmasını yapsın. MEHMET GÜNAL (Devamla) – Lütfen, müsaade edin, siz kendi sıranız
geldiğinde konuşursunuz. Ben soru soruyorum, konuşuyorum. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Soru sormak için sisteme gireceksiniz,
böyle bir usul yok. MEHMET GÜNAL (Devamla) – 15,5 milyar dolar özelleştirmeyi nasıl
gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz veya 12 olsun sizin düşürdüğünüz hâliyle? Az
önce söylüyordu Sayın Bakan “Efendim, bugün bu fiyatlara satamazsınız.” Neden?
“Ekonomik kriz var, alıcı yok, eskiden biz çok değerli sattık.” Niye o zaman
mevcutları bu kriz ortamında satmakta kararlısınız örneğin? Şimdi, değerli arkadaşlarım, işin özeti, ne bu dâhilde alınan
KDV’nin ne ithalde alınan KDV’nin ne vergi gelirlerinin bu şartlarda tutması
mümkün değil. Bunu Sayın Bakan da biliyor zaten, bu hedeflerin gerçekçi
olmadığını biliyor, onun için o konuları es geçip diğer konuları konuşuyor,
işine gelenleri söylüyor, işine gelmeyenleri söylemiyor. Yani, daha önce de yukarıda, Komisyonda da görüşmüştük. Ben size
yine, kitaplar elimde, sayfaları da belli, sorarsanız göstereceğim. Yani, Sayın
Bakanın 23 Ekimdeki konuşmasında… Daha önce onun hakkını teslim etti gerçi,
yani “Krizle ilgili şunu yaptık, bunu yaptık, ettik, bankacılık sektörünü
güçlendirdik, finans kesimini güçlendirdik.” diyordu. Sayın Bakanım, bir sefer
de Allah razı olsun diyeyim, bunların hepsini biz 57’nci Hükûmet
döneminde yapmıştık dedim. Şimdi orada söyledi ama burada biraz utangaç bir
şekilde “Türkiye yaptı, Türkiye girdi.” demiş, gene de en azından belli bir
şekilde “Biz yaptık.” demiyor, ona teşekkür ediyorum. Şimdi, çekindiği bir şey daha var Sayın Bakanın. Burada, 24’üncü
sayfada, 23 Ekimde 2009 yılı hedefleri var değerli arkadaşlarım. Diyor ki: “Hasıla büyüklüğü, büyüme oranı, yıl sonu, TÜFE, ihracat,
ithalat.” Aralıktakinde yok. Şimdi “Var.” diyecek. Nerede var? Ekteki
tablolarda var, metnin içinden çıkmış. Neden? Zaten inandırıcılığına kendisi de
inanmıyor, metnin içinde durması pek cazip gelmiyor. Aradan geçen süre çok
fazla değil, 23 Ekim-16 Aralık. Şimdi, değerli arkadaşlarım, burada ne yapıyor peki Sayın Bakan
bunlara çözüm olarak? Efendim, altınlarımız çok fazlaymış yastık altında.
Hesabını, kitabını da yapmış Sayın Bakanım, sağ olsun. “Zuladaki
altınları çıkarın.” diyor. Sayın Başbakan da iş adamlarına “Zuladaki
paraları çıkarın.” demişti. Bir zula ekonomisi
herhâlde sadece krizin çözümü olarak düşünülüyor diye ben buradan anlıyorum.
Altınları, paraları zuladan çıkaralım, ondan sonra ekonomiyi
çözelim diye bakıyoruz. Şimdi, iş adamının zulası var,
vatandaşların da altın zulası demek ki var, bayağı büyük bir parayla
çıkaracağız. Şimdi, değerli arkadaşlar, burada öncelikle meseleye bakış açımız
önemli. Onun için deminden beri size rakamlar veriyorum. Bunları kabul
etmediğimiz sürece bu rakamları gerçekçi kabul ederseniz -ki bir taraftan da
IMF’yle anlaşma yapmak üzere bekliyorsunuz, bunların hiçbirisini zaten kabul
etmeyecekler- bu şartlarda bile o vergi gelirini tahsil etmek ve o giderleri
karşılamak maalesef mümkün gözükmüyor. Biz ne yapıyoruz? Az önce yine kızınca
sayın bakanlar da aynısını yaptı, geçen gün Sayın Başbakan da aynısını yaptı,
“Dinleyin.” diye bağırmaktan başka bir şey olmuyor, “Oturun, dinleyin.” Kızan
arkadaşlarımız da öyle söylüyor. Burada sataşma yapmıyoruz, hakaret etmiyoruz,
birtakım sorular soruyoruz. Varsa bir cevabı verin, yoksa biz de “Cevap
veremediniz.” diyelim, bunun üzerine gidelim. Ama, şimdi bankacılara
bağırıyorsunuz “Krizden rant elde etmek istiyorlar.” diye.
Her yerde söylüyorum, bankanın işi paradan para kazanmak zaten, ona kızma
şansınız yok ki! Siz düzenlersiniz, mevzuatınız neyse uygularsınız. BDDK
Başkanını uyarmış! Bu ne demek oluyor? BDDK Başkanı daha önce bankacıları
sıkıştırmıyor muydu, görevini yapmıyor muydu yani? Veya “Efendim, krizden sonra
siz de onlara haddini bildirin. Ne yapın? Gitmeyin, onlar da size para
satamasın.” Şimdi, böyle bir anlayışa hiçbir şekilde aklımız ermiyor, yani ben
anlayamıyorum, hem eski bir bankacı hem iktisat hocası olarak bakıyorum
bankalara. Daha önce Sayın Başbakan söylemişti “Krizi fırsata dönüştürelim.”
diye. Şimdi fırsata dönüştürmek isteyene kızıyoruz. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kişi ve grup adına değil, ülke adına! MEHMET GÜNAL (Devamla) – Şimdi, bakıyorum, diğer bakanlarımız da
kızmaya başlıyorlar. Dün yine bir sürü azar işittik. Bugün baktım gazetelere,
hiç bu konulara -fazla- girmeyen Sayın Zafer Çağlayan da Merkez Bankasına
uyarıda bulunmuş. “Sakın ha…” diyor, “Merkez Bankası kara listeden bunları
silmiyor, onlara yazı yazdım.” “Sayın Başbakanı eksik bilgilendiriyorsunuz,
yanlış bilgilendiriyorsunuz.” diyordum, ondan eminim ama Sayın Bakan da şimdi
işin kolaycılığına kaçıyor. Merkez Bankası “kara liste” diye bir şeyi kendisi
tutmaz, bankaların gönderdiğini toplar, tekrar bankalara verir. “Ödedik.”
derseniz onu oradan çıkarır, bankalara der ki: “(A) şahsı, (B) şirketi borcunu
ödemiştir.” Ha, onu kullanmak isteyen banka açar eski dosyasını, kara kaplı
defteri, “Senin şu tarihte ödememe durumun varmış, onun için ben vermiyorum.”
der. Yani Merkez Bankasının kara listesinin kanunen kalktığı yıllar bellidir,
silmiştir. Onun dışında yeni olanları Merkez Bankası silmez. Kanun
çıkarırsınız, değiştirirseniz, başka bir şey çıkarsa o başkadır. Buradan şuraya gelmeye çalışıyorum değerli arkadaşlarım: Kafanız
karışık. Bize kızmanızın nedeni de o. Siz kendiniz de bu hedeflerin gerçekçi
olmadığını bizden daha iyi biliyorsunuz ama “Ne yapalım, IMF geliyor, seçim
var, bizi fazla sıkıştırmayın, bu rakamlar gerçekçi değil ama sonra bakarız,
fazla da bizi sıkıştırmayın.” diyorsunuz. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Sizin kafanız berraktı, ülkeyi batırdınız! MEHMET GÜNAL (Devamla) – Kafanız karışık olduğu için de… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Günal. MEHMET GÜNAL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım,
toparlıyorum. Şimdi, değerli arkadaşlar, burada sizlere de tavsiyem odur ki
sinirlenerek işi çözme şansımız yok. Azarlayarak “Oturun, dinleyin,
bilmiyorsunuz.” diyerek çözme şansımız yok. Ne yapacağız? Söylenenlerin içinde
aklıselimle söylediğimiz birçok şey var, içinde polemik
unsuru da olabilir. Bunları dikkate alarak biz memleketin daha kötüye gitmemesi
için sizleri uyarıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak her zaman yapıcı,
yol gösterici bir muhalefet anlayışı içerisindeyiz, önerilerimizi de
söylüyoruz. Onun için burada çözüm sinirlenmekte değil, soğukkanlılıkla bu
işleri toparlamakta. Sayın Başkanım, burada son bir cümle söyleyerek kapatacağım.
Birkaç şeyi daha Sayın Bakana söyleyecektim ama onları yarınki konuşmama
saklıyorum, özelleştirmeyle ilgili, yine Telekom’la ilgili. Sayın Bakan girince
ben de konuşma ihtiyacı hissettim. İnşallah bu eksikleri sonra konuşuruz. Bütçemizin her türlü eksiğine rağmen hayırlı uğurlu olmasını
diliyorum. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Günal. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Sırrı
Sakık. Sayın Sakık, buyurun. (DTP sıralarından
alkışlar) DTP GRUBU ADINA SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hepinize merhaba diyorum. Ben de 4’üncü madde üzerindeki Demokratik
Toplum Partisinin düşüncelerini sizlerle paylaşmak üzere buradayım. Şimdi, sürekli bu kürsüde bir şeyi dile getiriyoruz, bu haksızlık
devam ettiği müddetçe biz de hep bunu getireceğiz. Yine Meclis Başkanımız yurt
dışında, seyahatte; AKP’den arkadaşlar var, CHP’den var, Milliyetçi Hareket
Partisinden var ama DTP yok. Şimdi, bu nasıl bir adalet, bu nasıl bir hakkaniyet? Yani Türkiye
Büyük Millet Meclisinin önünde, kapısında haksızlık, hukuksuzluk olursa biz bu
ülkede nasıl adaleti inşa edeceğiz? Yani burası çiftlik midir? Kimin babasının
malıdır? Yani bu kadar yasaları yok sayan, bu kadar halkın idaresini yok sayan
bir anlayışı nereye koyacağız? Nasıl güveneceğiz? Sadece DTP değil, burada bağımsız gelenlerin günahı ne, DSP’nin
günahı ne? Yani hep eşitlikten, adaletten bahsediyoruz ama bu yok. Geçen gün
yine burada söyledim, 2 trilyon 100 milyar lira bir harcama var. Ama üç grubun
harcaması, bizlerin yok burada. Tevfik Fikret ne diyordu: ”Yiyin beyler, yiyin!” Afiyet olsun! Ama
siz bu haksızlığı yaptığınız müddetçe biz de aynı şeyleri söyleriz. Sayın
Meclis Başkanımıza bunları hep söyledik ama bugüne kadar küçük bir adım
atılmadı. Yaptığı tek şey nedir? Burada, biz daha önce buradan zaman zaman Kürtçe örnekler, atasözleri söylüyorduk, tutanaklara
geçiyordu, yazılıyordu. Hah, işte biz de yavaş yavaş
nasıl olsa ülkemizde demokratikleşme süreci başlıyor… Bu hoşgörü de bizi
umutlandırıyordu. En son yaptıkları icraat şuraya “bilinmeyen diller!” Kardeşim
biz bilinmeyen bir dil değiliz, biz bilinmeyen bir halk değiliz, dilimiz de
belli, kimliğimiz de belli, biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız ama Kürt’üz,
yani buna saygı duymalısınız, Kürt halkından bu noktada özür dilemelisiniz.
Kürtçe hâlâ nasıl bilinmeyen bir dil! Sayın Bakanlar çıkıyorlar burada bütün
bakanlıklarla ilgili güllük gülistanlık tablolar sunuyorlar. Efendim, insan
hakları ve özgürlüklere o kadar geniş yer veriliyor ki, dönüyoruz bakıyoruz ki,
bizim cephemizde küçük bir değişiklik yok! Demokratikleşmeyle ilgili küçük bir
adım yok! Ülkenin… Bir sayın bakanımız -aynı ildeniz ama Ankara Milletvekili-
çıktı burada çok güllük gülistanlık bir tablo sergiledi. Yani, verileri doğduğu
şehrin verilerine uygun değildi. O şehir Türkiye’nin en yoksul şehriydi ama
buradan öyle bir tablo çizdi ki, doyduğu şehir Ankara’nın verileri; yani
gecekonduların, varoşların verileri de değil! Hangi verilerle konuşuyor?
Bakanlıkların verileriyle. Hangi verilerle? Kızılay’ın. Şimdi bunlar doğru
değil. Buraya çıkıyor Devlet Bakanı Tüzmen
diyor ki: “Hakkâri’de şu kadar ihracat var.” Ne oldu? “Pamuk ihraç edildi.”
Hakkâri milletvekili yerinden fırlıyor:”Kardeşim benim ilimde pamuk yetişmiyor,
doğru değil.” Tersliyor. Bu anlayış doğru değil. Halka doğru bilgiler
sunmuyoruz. Bu bilgiler yanlış bilgiler. Onun için… İçişleri Bakanımız çıkıyor,
“İşkenceye sıfır tolerans” diyor, “Faili meçhul cinayetlerin hepsi aydınlandı,
aydınlığa kavuştu, failleri ortaya çıktı.” Şimdi, ben buradan soruyorum: Allah
rızası için bu son günlerde, evet bölgede –“Kürt coğrafyası” deyince kıyametler
kopuyor ama kuyulardan bir sürü cesetler çıktı. Bu cesetler kimlerdi? Bu asitli
kuyularda cesetler çıktı ve bu cesetlerle ilgili küçük bir araştırma
yapmadınız. İnsan Hakları Komisyonu var Meclisin. Ne için var? Bu olayları
araştırmak üzere var ama bu Komisyon oraya gitmiyor. Sakarya’da insanlar
saldırıya uğruyor kimliğinden dolayı, bu Komisyon gitmiyor. Altınova’da
insanlar kimliğinden dolayı saldırıya uğruyor, bu Komisyon gitmiyor. Ve yine
buraya getirdim; Serdar Tanış, Ebubekir Deniz, bizim
ilçe başkanımız ve yöneticimizdi. Kıyametleri kopardınız ama Ergenekon’dan
yargılananlar onları gözaltına aldılar. Evet, işte bugün o kuyulardan onların
iskeletleri çıkıyor. ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Peki, Ergenekon’dan yargılanmıyor mu o
bahsettiğin şahıslar? SIRRI SAKIK (Devamla) – Nasıl? ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – “Hiçbir şey yapılmamış.” diyorsun. SIRRI SAKIK (Devamla) – Nasıl? ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Ergenekon davasında yargılanıyor. BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Genel görüşme mi yapıyoruz Sayın Başkan?
Hangi maddede konuşuyor? SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, ben sizinle ilgili polemiğe girmek istemiyorum ve siz benim konuşmamı tayin
edebilecek hakka, hukuka da sahip değilsiniz. Ben ülkemin sorunlarını
konuşuyorum. Bu bir gerçekse niye gerçeklerden rahatsız oluyorsunuz? Siz yoksa Ergenekon’un, JİTEM’in
temsilcisi misiniz! Evet… (DTP sıralarından alkışlar) ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Saptırma! Saptırma! SIRRI SAKIK (Devamla) – Neyi saptırıyorum? Ben kuyulardan insan
çıkıyor diyorum. Kuyulardan insanların iskeleti çıkıyor. O insanlar katledildi.
Niye bundan rahatsızlık duyuyorsunuz! Niye bir rahatsızlık duyuyorsunuz! Onun
için araştırın… Onun için diyorum ki, bu Parlamento sorunları çözmek için varsa
İnsan Hakları Komisyonu gitsin, orada araştırsın. Biz yalan söylüyorsak gelip
buradan, bu kürsüden “Ey bölgeden gelen vekiller! Siz bize doğru bilgiler aktarmadınız.”
desinler. O zaman biz de çıkıp size diyelim ki “Evet, yanlış bir bilgi var.”
Biz sizi göreve davet ediyoruz, Parlamentoyu göreve davet ediyoruz ama bu
göreve davet ettiğimizde neden rahatsız olduğunuzu da bir türlü anlayamıyorum. RECEP KORAL (İstanbul) – Ne zaman çıktı bunlar? SIRRI SAKIK (Devamla) – Bunlar yeni, yeni… Birkaç ay önce çıktı. RECEP KORAL (İstanbul) – Niye yıllarca çıkmadı da şimdi AK PARTİ
zamanında çıktı? Niye teşekkür etmiyorsun? BAŞKAN – Sayın Sakık, karşılıklı
konuşmayalım efendim. Biraz da 4’üncü maddeden de bahsedelim. RECEP KORAL (İstanbul) – Niye teşekkür etmiyorsun peki çıkarıldı
da? SIRRI SAKIK (Devamla) – Şimdi, sevgili arkadaşlar, eğer bunların
faillerini çıkarırsanız, bunları yargıya intikal ettirirseniz ben size teşekkür
ederim, biz Sayın Başbakanı, İktidarı sırtımızda taşırız. Biz, sorunlarımızı
çözmek üzere buradayız. Biz, sadece sorunlarımızı siyaseten sıçrama tahtası
olarak kullanmamalıyız. Bakın, bugünlerde yeniden bir Kürtçe televizyon yayına başlayacak.
ZEKERİYA ASLAN (Afyonkarahisar) – Niye
teşekkür etmiyorsun? SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Bakın, nasıl teşekkür
ediyorum. Siz, Kürtçe televizyonun yayına geçmesi için, gelip burada
Kürtlerle görüşmüyorsunuz, seçilmişlerle görüşmüyorsunuz. Hiçbir göreviniz
olmadan, yurt dışında arayışlarınız var. Şivan Perver’e gidiyorsunuz, konuşuyorsunuz. Bir milletvekili
gidiyor. Milletvekili kimin adına gidiyor? Şimdi, devletin bir kurumu, devlet
bu işte ama burada seçimlerde bölgeden oy kapma mücadelesi var. Şimdi, bakın, 2004’te Kürtçe televizyon yarım saat çıktığında, ben
çıkıp aynen şunu söyledim: “Oradan bize küfür edilse bile bu bir devrimdir
çünkü Kürtler yok sayılıyordu. Kürtler bu ülkede yoktu. Yarım saat içerisinde
yayın yapsa bile ve gece gündüz Kürtlere küfür de etse bu büyük bir başarıdır.”
O imzayı atan herkesi, o dönemki koalisyon hükûmetinin
bütün üyelerini tek tek tebrik ettik ama şimdi
Kürtler o süreci çok geride bıraktı. Şimdi, yeniden Avrupa Birliği süreciyle
ilgili makyajlara, yeniden oy almak için bu tür şeylere karnımız tok. Gerçekten
sorunları çözmek istiyorsanız, gidin… Bu konuda bu insanlara haksızlıklar
yaptınız… Mesela Şivan Perver,
bir sanatçı, bir edebiyatçı, otuz beş yıldır yurt dışında, bu topraklara
dönemiyor. Kendisinden özür dilediniz mi? Giden arkadaşlarımıza ne dedi biliyor
musunuz? “Çok acı çektim. Otuz beş yıldır doğduğum topraklara geri dönemedim
ama ben, siz geldiniz, bundan da mutluluk duyuyorum ama geldiniz, daha önceleri
nerelerdeydiniz? Çok acı çektik.” Onun için, sizin bir özür borcunuz var, bizim
bir özür borcumuz var bu insanlara. Gerçekten bir şey yapacaksak, hep birlikte
yapmalıyız. Şimdi, onun için, yani ben burada ayrım yapmıyorum, herkesin bu
noktada bu görevi sahiplenmesi gerektiğini düşünüyorum. Son sözlerimi söylüyorum: Bakın, hep birlikte seçimlere gideceğiz.
Siz “Barış içerisinde bir yarış” diyorsunuz. Oysaki böyle bir şey yok. Biz
bölgede gezdik, Karakoçan’a gittik. Karakoçan’a girerken bir uzatmalı,
araçlarımızın tek tek plakalarını aldı ve hepsine
cezalar yağdırdı bizden sonra. Sonra, bizimle halaya katılan insanlar, 8 insan
tutuklandı. Bu mu hukuk devleti? Bu mu demokrasi? Bu mudur sevgili kardeşlerim,
eşit koşullarda seçime katılmak, barış içerisinde yarışmak? Bu, Karakoçan’da
oldu. Bizim partimize katılan bir belediye başkanı arkadaşımızı oradaki
yöneticiler tehdit etti. Şimdi, bunlar doğru yol değil. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Sakık, konuşmanızı
tamamlar mısınız. SIRRI SAKIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Siz hükûmetsiniz, hükûmetin,
devletin imkânlarını kendiniz için peşkeş çekemezsiniz. Eğer “Eşit koşullarda
seçim.” diyorsanız, biz bu koşulların bir an önce hayata geçmesi gerektiğini
söylüyoruz. Bu güvenlik güçleri sizin güvenlik güçleriniz, yani AKP’nin
güvenlik güçleri gibi davranmamalıdırlar. Bütün partilere eşit koşullarda
davranmalılar. İstanbul İl Başkanımız çıkıyor, bir bildiri okuyor, hiçbir suç
yok ve İl Başkanımız bir aydır içeride, onlarca il, ilçe yöneticimiz içeride.
Yani düşüncesini açıkladığı için bunlar… Peki, bu koşullarda nasıl bir arada,
barış içerisinde bir yarışta bulunacağız? Onun için sizin bu politikalarınız
doğru değil. Bu politikalarınız sadece kendinize yöneliktir, ülke sadece
AKP’den ibaret değildir. O vesileyle hepinizi tekrar saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar) AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – 3
şehidimiz var! BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Sakık. Şahısları adına ilk söz Sivas Milletvekili Mehmet Mustafa Açıkalın’a aittir. Buyurun Sayın Açıkalın. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Sivas) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi
üzerinde söz almış bulunuyorum şahsım adına. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Açıklamalarımı maddeyle bağlı olarak yapmaya özen göstereceğim.
Bilindiği üzere, bu 4’üncü madde, gider cetveli bölümlerinin analitik bütçe
sınıflandırması açısından fonksiyon şeklinde düzenlenmesini öngörmektedir.
Ayrıca, bu fonksiyonların düzeylerini belirlemektedir. Hem bu kanunda hem de
diğer kanunlarda fasıl, kesim, madde, tertip gibi geçen deyimlerin analitik
bütçede hangi düzeylere tekabül ettiğini ifade etmektedir. Bu, diğer kanunların
ilgili maddelerinde ayrı ayrı düzenleme yapmak yerine
basit ve süratli bir çözüm amacıyla Bütçe Kanunu Tasarısı’na sevk edilmiş bir
maddedir. Bütçe kodlaması nedir? Bütçe kodlaması, bilindiği üzere, devlet
faaliyetlerinin kurumsal, fonksiyonel, ekonomik olarak sınıflandırılmasıdır.
Kurumsal sınıflandırmada sorumluluğun belirlenmesi ve program sorumlusunun
tespiti amaçlanır. Fonksiyonel sınıflandırmada, kurumun faaliyetlerinin türleri
belirlenir. Finansman tipi kodlamada, harcamanın hangi kaynaktan karşılanacağı
ifade edilir. Ekonomik olarak sınıflandırmada da kurumların faaliyetlerinin
ekonomik ve mali anlamda çeşitleri gösterilir. Kodlama ihtiyacı nereden çıkmıştır diye baktığımızda, devletin bu
faaliyetleri ve bu faaliyetlerin hem millî ekonominin geneli hem de bölümler
üzerindeki etkisi analiz edilmek istenir. Bu amaçla bütçe kodlaması çıkmıştır. Bütçe kodlamasının kapsamına baktığımızda, devletin bütün
faaliyetleri bütçe kodlaması kapsamında mıdır? Hayır, bütçe kodlaması sadece
mali işlemleri kapsar. Bununla ifade edilmek istenen, gelirler, giderler ve
finansmandır. Kamu politikasının sonuçları bütçe kodlamasının kapsamı
içerisindedir. Buna mukabil, devletin piyasa şartları içerisinde yaptığı üretim
bütçe kodlaması dışındadır. Aynı şekilde, para otoritelerinin işlemleri ile
ayni işlemler de bütçe kodlaması dışındadır. Bütçe kodlamasının amacı nedir? Bütçe kodlamasının amacı, devletin
faaliyetlerinin sonuçlarını ölçmek, izlemek, analiz etmek, aynı zamanda
dönemler itibarıyla ve ülkeler arası karşılaştırmaları yapmaktır. Bütçe kodlamasının millî gelirle ciddi alakası vardır. Millî gelir
verilerine en yakın, en sağlam veriler yine bütçe kodlamasından temin
edilmektedir. Ayrıca bütçe kodlamasının nitelikleri vardır. Güvenilir olmalıdır,
konsolidasyona imkân vermelidir, ölçülebilir
olmalıdır, tutarlı olmalıdır, aynı zamanda karşılaştırılabilir olmalıdır bütçe
kodlamasının verileri. Karşılaştırılabilir olması için de bütçe kodlamasındaki
verilerin uluslararası standartlara uygun olması gerekir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bütçe gelir ve giderden
ibaret bulunduğuna ve gelirler de harcanmak üzere toplandığına göre, bütçenin
maliye politikası hedefleri aynı zamanda gelir ve harcama politikasının da
amaçları anlamındadır. Bu manada 2009 yılı bütçesinin maliye politikası
hedeflerini şu şekilde özetleyebiliriz: Birinci olarak, bu hedefler arasında
enflasyonla mücadele etmek vardır. İkinci olarak, sürdürülebilir bir kalkınmayı
desteklemek vardır. Üçüncü olarak ve en önemli hedeflerden birisi de
harcamaları sağlam gelir kaynaklarıyla finanse etmek vardır. Bilindiği üzere,
sağlam ve normal bütçe kaynakları vergilerdir. Bunlar yetmediği takdirde
devletin patrimuan gelirleri devreye girecektir.
Bunlar da kâfi gelmediği takdirde borçlanma yapılacaktır. Burada, bu kürsüde bütçede dolaylı vergilere ağırlık verildiği,
dolayısıyla dolaylı vergilerin direkt vergilere nispetle daha gayriadil, adaletsiz olduğu ifade edilmiştir. Bu, tabii,
ekonominin tamamen kayıt dışından masun olduğu bir varsayıma dayanmaktadır.
Ülkemiz gibi kayıt dışı ekonominin önemli, hâkim bir durum arz ettiği, bütün hükûmetlerin ve bizim AK PARTİ Hükûmetimizin
bütün mücadelesine rağmen kayıt dışılığın hâkim olduğu ülkelerde direkt
vergilerin de artırılması, aslında, bilindiği üzere, başka bir adaletsizliğin
kaynağı olacaktır. Maliye politikasının diğer bir hedefi dış şoklara karşı genel ekonomiyi
ve kamu ekonomisini dayanıklı kılmaktır. Altyapı yatırımlarını güçlendirmektir
diğer bir hedefi. Bugüne kadar sağlanmış olan mali disiplini sürdürmek de
maliye politikasının hedefleri arasındadır. En önemli hedeflerden bir tanesi de
faiz giderlerinin bütçe üzerindeki yükünün azaltılmasıdır. Bunun iki yolu
vardır bütçede: Birinci olarak etkin bir borçlanma politikası, borç servisinin
iyi yürütülmesi; diğer bir hedefi de kamu kesimi borçlanma gereğinin
azaltılmasıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Açıkalın,
konuşmanızı tamamlar mısınız. MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Devamla) – Diğer bir aracı da kamu kesimi
borçlanma gereğinin azaltılmasıdır. Borçların nominal olarak ulaştığı rakam
elbette önemlidir ancak faiz giderlerinin bütçe giderleri ve bütçe gelirlerine
oranı ile faizlerin gayrisafi millî hasılaya oranı ülke ekonomisinin ve
bütçenin borçlanma faizlerini ödeme kabiliyetini göstermesi bakımından en
önemli göstergelerden biridir. Son olarak, maliye politikasının önemli araçlarından birisi de
tarımsal desteklemelere katkı vermektir. Sayın Başkan, bütçe, bilindiği üzere, gelir ve gider açısından bir
tahmindir. Özellikle gider açısından bir tahmindir, gelir açısından da aynı
zamanda gelir idaresine bir hedef vermektir. 2009 bütçesinde olduğu gibi bundan
önceki bütçelerde de gerçekleşme ve tahmin arasında gerçekten farklar ifade
edilmiştir. Bundan önceki bütçelerdeki farklar -gerçekleşme ile tahmin
farkları- giderlerin tahminlerden daha az gerçekleşmesi, dolayısıyla gelirlerin
de giderlerden daha üstte, daha yukarıda teşekkül etmesi anlamında olmuştur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Açıkalın.
MEHMET MUSTAFA AÇIKALIN (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Bütçenin hayırlı olmasını diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Başka söz istemi yok. Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz. İlk söz Sayın Köse’nin. Buyurun Sayın Köse. ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan, bütçe gerekçesinde vergi gelirlerindeki reel artış ne
kadardır, açıklar mısınız? Özelleştirilen limanlarda yapılan liman hizmetlerinde azalma mı
var, artış mı var? Son sorum: 2009 yılında KÖYDES’e ayrılan
bütçe ne kadardır? Bütçe dışında aktarım yapılacak mı? Bu miktar ne kadardır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Köse. Sayın Uslu… CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, tarımsal girdilerden elde edilen yıllık KDV geliri
nedir? Toplam KDV gelirleri içerisindeki yüzdesi nedir? Tarımı desteklemek
bakımından tarım girdilerinden KDV’nin kaldırılması gelir bütçesini nasıl
etkileyecektir? Bir diğer sorum: Üreticimiz borçlu ve çok zor durumdadır. Ziraat
Bankası ve tarım kredi borçlarının yeniden yapılandırılmasını düşünür müsünüz?
Edirne Lalapaşa’daki üreticilerimizin bu mahiyetteki beklentileri için neler
söyleyebilirsiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uslu. Sayın Aslanoğlu, buyurun. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, bir daha
soruyorum: Haziran 2007’den beri ödenmeyen desteklemeli primler için Tarım
Bakanlığına parayı ne zaman vereceksiniz? BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu. Sayın Paksoy… MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim. Sayın Bakan, reel sektörü desteklemek amacıyla reel sektörün
önemli finans kaynaklarından olan kredi maliyetlerini düşürmek için banka
sigorta muameleleri vergisinde ve Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu’nda oran
indirimi yapmayı düşünüyor musunuz? İki: Cari işlemler açığı hedefi 50 milyar dolar gerçekçi mi?
Türkiye, önümüzdeki yıl cari işlem fazlası verebilir mi? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paksoy. Sayın Taner… RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakan, vergi gelirlerinde Kasım
2008’de geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6’lık düşüş yaşanmıştır. Yeni bütçede
yüzde 18 artış öngördüğünüze göre bütçe gelirlerini tutturabilmek için
aldığınız tedbirler nelerdir? Mesela, yeni bir vergi düşünüyor musunuz veya
vergi oranlarını artırmayı düşündüğünüz kalemler nelerdir? Eğer yok ise, bu
bütçedeki vergi gelirini nasıl tutturacaksınız? BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Taner. Sayın Güvel… HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım. Sayın Bakanım, ülkemizde ekonomik anlamda yangın var. Bugüne kadar
ekonomik krizle ilgili bir tedbir almayan Hükûmetiniz,
ekonomide alınacak kısa ve orta vadeli önlemlerin ana çerçevesini, ocak ayı
başında Ankara’ya gelecek IMF heyetine mi ihale etmiştir? Bu anlayışı içinize
sindirebiliyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Güvel. Sayın Cengiz… MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Bakanım, Çanakkale’den
aradılar 4/B’li arkadaşlar. Sizi izliyorlar
televizyonda. 4/B kapsamındaki personelimizin mağduriyetinden dolayı çok
mağduruz. “Sayın Bakanımız acaba yılbaşından önce veya yılbaşında bizlere bir
müjde verecek mi? Bu konuda bir çalışma var mı?” Özellikle müjde beklediklerini
ifade ettiler. Buradan da 4/B kapsamında çalışan arkadaşlarımızın, özellikle
Çanakkale’den arkadaşların sesi olarak bunu iletiyorum ve sizden de müjde
bekliyorlar ve bu konuda da hayırlı haber bekliyorlar, iletiriz Sayın Bakanım. BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın Çelik… BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben Sayın Bakana bir önceki maddede bir soru yöneltmiştim,
yineliyorum. Bu ithalattan alınan KDV tahmini yüzde 26 artış olarak
öngörülüyor. Ancak Hükûmetin diğer bir bakanının 2009
tahmininde ithalatın yüzde 25 daralacağı öngörülüyor. Bunu nasıl
tutturacaksınız? Bunu tekrarlamak istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın Sakık… SIRRI SAKIK (Muş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Ben de Muş Şeker Fabrikasıyla ilgili Sayın Bakanımdan soruyorum:
Bölgenin tek geçim kaynağı olan bu Şeker Fabrikasının özelleştirilme süreci
nedir? Ve orada çalışan personeller var, geçici olarak -dört aylık falan-
çalışan ve çok mağdurdurlar. Acaba Hükûmetimizin bu
konuda onlarla ilgili bir projeleri var mıdır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler. Son soru Sayın Nalcı, buyurun. KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sizin aracılığınızla Bakana sormak istiyorum: Sayın Bakanım, orman
köylüleri bayağı çaresiz durumda. Bunların makta hakları olsun geçim kaynakları
bayağı kısıtlı durumda. Bu orman köylüleriyle ilgili bir çalışma düşünüyor
musunuz? Bunları destekleyecek, bulundukları yerlerde geçimlerini sağlayacak
herhangi bir projeniz var mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Nalcı. Sayın Bakanım, cevap verebilirsiniz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Yalnız, Sayın Uslu’dan önceki Sayın
Milletvekilimizin sorusunu bir daha almak istiyorum müsaade ederseniz Sayın
Başkanım. BAŞKAN – Sayın Köse mi? MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Köse. BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Gitti mi…. BAŞKAN – Hayır, buradalar efendim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Uslu “Tarımdan
KDV kaldırılırsa ne olur gelir cephesinde?” diyor. Bir yerde tabii KDV
kaldırılırsa o kadar menfi etkiler, yani gelir tahminlerini menfi etkiler.
Zaten tarımda da çok düşük bu, yüzde 1 yani. Buğdayda, şu bu falan, onlar yüzde
1. Dolayısıyla çok yüksek bir meblağ da tutmuyor bu. Lalapaşa’yla ilgili bir soru sordu. Oradaki, Lalapaşa’daki
çiftçilerimizin borçlarının ertelenmesi için tarım kredi kooperatifine ve
Ziraat Bankasına gerekli yazılar yazıldı Tarım Bakanlığımız tarafından ve bu kuruluşlarımız
da oranın bölge müdürlüklerine bugün itibarıyla gerekli talimatı verdiler.
Orada borçlarını uzatma konusunda da kuraklığa maruz kalan kimselerin
uzatılırken ne faiz olacaksa o faizle uzatılacaklar. Bunu da ayrıca belirtmek
istiyorum. Sayın Aslanoğlu “Tarım Bakanına parayı
ne zaman vereceksiniz?” diyor. Şimdi ben Tarım Bakanlığına… Bunu biliyorsunuz,
bütçeler ödenek meselesi. Ödeneklerindeki bütün paralar da veriliyor
kendilerine. O zaman sen ayrı bir parayı söylüyorsan, öyle ayrı bir para diye de
bir şeyimiz yok, yani uygulamamız yok. Ha, ödeneği nedir? FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, söz verildi. Bir
buçuk yıldır ödenmiyor. Söz verdi Bakan. Bir buçuk yıldır ödenmiyor bu
insanlara, tefeciye düştüler. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Aslanoğlu, bakın bir soru sordunuz, ben size onun cevabını
veriyorum. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama,
tefeciye düştüler. Tamam ama, Sayın Bakanım, Tarım Bakanı
böyle diyor. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bak, 2009 yılında da…
Şimdi işte hep beraber inşallah onaylanacak. Tarım Bakanlığı bütçesini de
konuştunuz, onayladınız. Şimdi bu da konuşulacak. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Efendim, o size atıyor topu. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – 5,5 milyar ödenek var.
Bu 5,5 milyar da ödeniyor. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, burada, verdiği
cevap: “Maliye Bakanı parayı verirse vereceğim.” diyor. Onun için size
soruyorum. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi ben Tarım
Bakanımla sizin kanalınızla konuşmam ki Sayın Aslanoğlu.
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Efendim, ama burada böyle
söyledi. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Yani, sen öyle dedin, o
öyle dedi. Ben böyle iş yapmam. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Meclisin huzurunda söyledi. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Biz aynı Hükûmetin, aynı Kabinenin iki tane üyesiyiz, iki bakanıyız. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama,
burada böyle söyledi. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Kendi aramızda
konuşuruz, hiç size gerek yok. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Peki efendim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ama,
bana o bakan öyle dedi, bu bakan böyle dedi… Burada şimdi ben olanı söylüyorum.
Bütün bakanlıklara ödenekleri ödeniyor. BAŞKAN – Sayın Bakanım, Sayın Köse buradalar. Sorusunu
tekrarlamasını istemiştiniz. Sayın Köse buradalar efendim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet. Buyurun. BAŞKAN – Buyurun. ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – 2009 yılında KÖYDES’e
ayrılan bütçe ne kadardır? Bütçe dışından aktarım yapılacak mı? Bu miktar ne
kadardır? Teşekkür ederim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – 2009 yılında, burada
sunumumda da söyledim, 500 milyon burada ödeneği var KÖYDES’in.
Ayrıca köy elektrifikasyonları için de Özelleştirme İdaresinden
harcamaları için ayrı bir şeyimiz de var, oradan da destekliyoruz. Yani
özelleştirmeden de ayrıca gerekli şeyleri veriyoruz, artırıyoruz. Evet, şimdi, Sayın Paksoy cari açık
meselesine dokundu. Cari açığın tabii 2009 yılında düşeceğini tahmin ediyoruz.
Niye düşeceğini tahmin ediyoruz? Bizim şimdi en büyük dışarıya faturamız,
akaryakıt ham maddeleri oluyor, petrol oluyor, doğal gaz oluyor, kömür oluyor.
Dolayısıyla bunlarda büyük düşüş var. O düşüşlerden dolayı 2009 yılında bizim
cari açığımız azalacak. Bir de başka bir şey daha bekliyoruz. Şimdi, dışarıdan biz çok
fazla ara malı ithal ediyoruz. Bu dönemde bu ara mallarını
Türkiye’de imal etmeye başlarsak, Türkiye’nin yeterli rekabet gücünü kazanması
hâlinde -ki bunun için bütün şartlar var, öyle gözüküyor- ve birçok maddeyi biz
dışarıdan alacağımız yerde içerde imal etmeye başlasak -ki buna Türkiye'nin
potansiyeli mevcut, gücü mevcut- o bakımdan burada yapmaya başlarsa Türkiye
adına cari açığa kalıcı olarak bir çözüm getiririz diye düşünüyorum. BAŞKAN – Sayın Bakanım, devam edecek misiniz? Süre doldu, siz
bilirsiniz. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Peki, teşekkür ederim. BAŞKAN – Yazılı vereceksiniz diğerlerini. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Tamam. BAŞKAN – 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Birleşime otuz dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 19.35 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 20.13 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
36’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. Bütçe Kanunu Tasarısı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet buradalar. 5’inci maddeyi okutuyorum: Bağlı cetveller MADDE 5 – (1) Bu Kanunun 1 inci maddesi ile verilen ödeneklerin
dağılımı (A), (2) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri tarafından ilgili
mevzuata göre tahsiline devam olunacak gelirler (B), (3) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin gelirlerine
dayanak teşkil eden temel hükümler (C), (4) Bazı ödeneklerin kullanımına ve harcamalara ilişkin esaslar
(E), (5) 5018 sayılı Kanuna ekli (II) ve (III) sayılı cetvellerde yer
alan idare ve kurumların nakit imkanları ile bu
imkanlardan harcanması öngörülen tutarlar (F), (6) 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı
Harcırah Kanunu hükümleri uyarınca verilecek gündelik ve tazminat tutarları
(H), (7) Çeşitli kanunlara göre bütçe kanununda gösterilmesi gereken
parasal sınırlar (İ), (8) Ek ders, konferans ve fazla çalışma ücretleri ile diğer ücret
ödemelerinin tutarları (K), (9) 11/8/1982 tarihli ve 2698 sayılı
Milli Eğitim Bakanlığı Okul Pansiyonları Kanununun 3 üncü maddesi gereğince
Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yönetilen okul pansiyonları öğrencilerinden
alınacak pansiyon ücretleri (M), (10) 7/6/1939 tarihli ve 3634 sayılı
Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu uyarınca milli müdafaa mükellefiyeti yoluyla
alınacak; a) Hayvanların alım
değerleri (O), b) Motorlu taşıtların ortalama alım değerleri ile günlük kira
bedelleri (P), (11) 5018 sayılı Kanuna ekli (I) ve (II) sayılı cetvellerde yer
alan kamu idarelerinin yıl içinde edinebilecekleri taşıtların cinsi, adedi,
hangi hizmetlerde kullanılacağı ile 5/1/1961 tarihli
ve 237 sayılı Taşıt Kanununa tâbi kurumların yıl içinde satın alacakları
taşıtların azami satın alma bedelleri (T), (12) Kanunlar ve kararnamelerle bağlanmış vatani hizmet aylıkları
(V), işaretli cetvellerde
gösterilmiştir. BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyan. Buyurun Sayın Oyan. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün öğleden sonra gelir bütçesi üzerine konuşmuş idim.
Aslında maddeler üzerinde 6’ncı maddede görüşecektim ama,
5’inci maddenin boş olmasından kendi grubum adına yararlanarak 5’inci maddede
görüşmeyi tercih ettim. Sayın Bakan da hazır buradayken, belki 6’ncı maddede
bulamayız, biraz önce gelir bütçesinde kendisini görememiştim. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hep burada! OĞUZ OYAN (Devamla) – Ben konuşurken, saat üçte burada değildi. Şimdi, bu bütçe görüşmeleri aslında çok yavan, tatsız tuzsuz,
gerçeklerden kopuk, âdeta havanda su dövme biçiminde bir görüşme biçimi. Buna
biraz tabii tuz biber eken arkadaşlarımız yok değil, yani biraz renklendirenler
yok değil, fakat mesele eğer Türkiye'nin kendi geleceğini inşa etmesi,
Türkiye'nin bu krizden en az hasarla çıkması üzerine bir bütçe tartışması ise,
böyle bir bütçe meydanda yok. Bu bütçenin ne krizle ilgisi var, ne bu
Türkiye'nin kendi krizi ne dünyadan şu an ithal etmekte olduğu kriz; her
ikisiyle ilgili de bu bütçenin öngördüğü fazla bir şey yok. Bir tek büyüme
oranı yüzde 4, yani Türkiye'deki krizi güya öngören bir şey ama,
2008’de yüzde 2 gibi bir büyüme gerçekleştireceğiz ve 2009’da bunu pozitifte
tutmak bile başarı sayılacak. Şimdi, ben birkaç soru sorarak yol alayım. Burada, temel kritik mesele IMF meselesi. Bir niyet mektubunun IMF’ye verilmesi gerçekleştiği andan itibaren
bu bütçe iyice gerçek dışı olacak. Şimdi, Sayın Başbakan, burada, bütçenin açılış konuşmasında şunu
söylemişti, mayıstan itibaren “IMF’ye ihtiyacımız yok.” vesaire diyen,
defalarca bunu söyleyen Başbakan, bu defa IMF’ye niçin gerek olduğunu anlatma
çabası içine girdi, “Sadece para için değil, ama IMF aynı zamanda bir
akreditasyon kurumudur.” dedi. Başbakan bu akreditasyon meselesini pek seviyor,
yani basınla ilişkilerinde bunu görüyoruz. Birtakım gazetecilere akreditasyon
vermiyor, yani onları kabul etmiyor, onları kabullenmiyor. Dolayısıyla, onların
kendi Başbakanlık muhabiri olmasını engelliyor. Ama öbür taraftan da kendisi
Türkiye'nin IMF’ye akredite olması, IMF tarafından kabul edilen ülke olmasını
istiyor. Peki, şimdi burada iki tane soru sorayım: 1) Eğer IMF’nin Türkiye’ye dışarıdan böylesine bir referans olması
önemliyse niye mayıstan beri yapmadınız? Ben istiyor değilim IMF’yle anlaşmayı,
tam tersine, ama mademki Başbakanın böyle bir niyeti var, mademki IMF çok
önemli Türkiye için niye o zaman altı aydır, yedi aydır bunu yapmıyorsunuz? 2) Daha önemlisi: Niçin Türkiye benzeri ülkeler, yani bu yükselen
dünya ekonomileri dediğimiz, yükselen piyasa ekonomilerinden hiçbir tanesi
IMF’yle anlaşma yapmıyor? Yani, bunlar IMF tarafından akredite edilmeden
yollarına nasıl devam ediyorlar? Tökezliyorlar mı? Hayır, tam tersine, bu
ülkeler IMF’siz yola daha iyi devam ediyor. Hatta,
şimdi, düşünün, bir Portekiz -hani, yakın bir ülke alalım Akdeniz coğrafyası-
Portekiz’in şu an IMF’yle anlaşma yapması demek Portekiz için itibar kaybıdır.
İspanya yapsa itibar kaybıdır, Yunanistan yapsa itibar kaybıdır. Ama, Türkiye itibar kazanıyor. Niye? Çünkü,
çok riskli bir ülke konumuna Türkiye’yi getirmişsiniz, IMF Türkiye’ye itibar
kazandırma manivelası oluyor. Dolayısıyla bunun, bu tartışmanın bu şekilde
yürümesi bile gerçekten içler acısıdır. Şimdi, tabii, işin bir de bir başka veçhesi var bu IMF ile olan
ilişkilerde. Tabii, tam bilemiyoruz, ama tartışmalar, IMF ile görüşmeler şu
merkezde gözüküyor: İktidar “Bize seçime kadar müsaade edin, elimizi fazla
tutmayın. Ondan sonra bakarız.” Yani yerel yönetimlere kaynak aktarımı,
vesaire, şu bu, bazı yatırımlar, bilmem ne. Eğer mesele, sadece iktidarın
seçime rahat girmesi -elini rahatlatmak yerel seçimlerde- üzerine kurgulanan
bir müzakere senaryosu ise, o takdirde İktidar, IMF’den alacağı bir seçim
rüşveti karşılığında toplumun orta ve uzun vadeli çıkarlarını pazarlıyor
demektir. Toplumun ve ekonominin orta ve uzun vadeli çıkarları çünkü IMF ile
bir anlaşmadan geçmemektedir. Eğer öyleyse, demek ki, bugün eğer bir seçime
kadar rahatlama adına IMF ile 2009’u da kurtarma adına bol kepçe bir kredi
alarak bu yapılacaksa, bu, gerçekten bu İktidarın millî niteliği üzerine soru
işaretlerini yeniden getirir. Değerli arkadaşlarım, bakın, şimdi bu IMF meselesine madem girdik,
birkaç şey daha söyleyeyim. Şimdiye kadar Türkiye’nin sürdürdüğü ekonomik
program, IMF programı istihdam yaratmayan bir programdı. Eğer benzer bir
programı sürdürecekseniz, tam da istihdamın daraldığı, istihdamın korunamadığı,
şirketlerin iflas ettiği, battığı ya da işçi çıkardığı batmasa bile ya da orta
vadede potansiyel olarak batma riskinin yükseldiği bir ortamda birinci meselesi
iktidarın ne olmalıdır? İstihdamı korumak. İkincisi,
işsizlere el uzatmak. Üçüncüsü, o işsizlere yeni meslek edindirmek, yeni
iş sahibi yapmak için onlara yeni meslek edindirme imkânları yaratmak ve
dördüncüsü, istihdam yaratmaktır. Doğrudan doğruya istihdam yaratmak, yani
genişletici politikalar uygulamaktır. IMF’nin talep ettiği ve edeceği bizim
gibi ülkelerden, Macaristan, Ukrayna, Türkiye. Ortaklarınız, benzerlik
kurulamayacak ama sizin şu an IMF sathı mailine girdiğiniz diğer Avrupa yakını
ülkeler bunlar, daha küçüklerini saymıyorum Afrika ülkeleri, vesaireyi ya da Sırbistan sırada. Bunları saymayalım. Değerli arkadaşlarım, eğer dünyanın bütün gelişmiş ülkeleri, bütün
bize benzer, gelişmekte olan ülkeleri, genişletici maliye ve para politikaları
uygularken Türkiye yeniden borçlarını çevirmek adına eğer daraltıcı politikalar
uygulayacaksa bu yeni istihdam kayıpları demektir, yeni işsizlik demektir.
Dolayısıyla, bunu burada bilmek istiyoruz, bunu ben burada soru olarak da
soruyorum. Eğer IMF ile anlaşma yapılacaksa bunun Türkiye'de halkın, çalışanın,
işçinin, emeklinin, köylünün, çiftçinin ümüğünün sıkılması anlamına geleceğini
buradan bir kez daha belirtmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, şimdi, bir başka aldatmaca şu: Sayın Maliye
Bakanı burada bütçenin ilk açılış gününde birkaç şey söyledi yani çok şey
söyledi de bunlardan birkaç tanesine değineceğim. Bir tanesi, “Merak etmeyin,
10 bin dolar üstü kişi başına millî gelir hedefimiz sürüyor.” dedi. Değerli
arkadaşlarım, milletle alay etmeyi bırakmak lazım. Yani bu artık
milletvekilleriyle de alay etmek anlamına geliyor. 2009 kurunu 1,41’den
tutacaksınız -1,40 bilmem ne küsur- gerçekçi olmayan bir kur hesabı üzerinden.
Zaten 2007 yılında yüzde 28 civarında şişirilmiş bir millî gelir, arkasından
düşük kur üzerinden, 2007-2008’deki, önceki yıllarda şişirilmiş millî gelir.
Şimdi, Türk parası dünyanın en çok değer kaybeden paraları arasında ve siz hâlâ
değer kaybetmemiş muamelesi yaparak ve kaybetmeyeceği öngörüsünde bulunarak
hâlâ şişirilmiş bir kişi başına millî gelir hesabı yapabiliyorsunuz. Yani
gerçekten bu tür masalları anlatmak için insanları çok cahil olarak tanımlıyor
olmanız gerekir. Bunun başka bir açıklamasını göremiyorum. Tabii, Sayın Bakanın bir başka şeyi daha oldu bütçenin açılışında.
Bir müjde verdi, “Merak etmeyin, cari açık da azalacak.” dedi 2009 için, müjde
verdi. Eğer Sayın Bakanın gerçekten görüşü buysa -ki azalacağı doğrudur- o
zaman bütçesinde niye azalacağı öngörülmüyor? Yani bütçesinde ve programında,
2009 Programı’nda 2009 yılında cari açığın yani Türkiye'nin dış açıklarının
50,4 milyar dolar olacağını, millî gelire oranının 2008 yılında olduğu gibi
2009 yılında da yüzde 6,4 olacağını yazıyor. Azalacaksa Sayın Bakan, niye bu
sizin bütçe programınızda gözükmüyor? Yoksa onlar gerçeği söylemiyor mu bütçe
programında? Siz de mi inanmıyorsunuz? Tabii orta vadeli programa bakarsak
-orta vadeli program yani 2009-2011 dönemini kapsayan program- 2009’da cari
açığın yüzde 6,8’e çıkacağını da öngörüyor -yani orta vadeli programınız da
haziran ayında yapılmıştı- programınız arasında –ekimde çıktı- zaten çelişki
var; onu bırakalım. Sizin söyleminizle, burada bütçe açılış konuşmasındaki
söyleminizle bütçenin ve programın kendisi arasında çelişki var. Bunu lütfen
açıklayın. Tabii, biraz önce, benim çok katıldığım bir şey söylediniz ama
bunu yapamazsınız. Ne dediniz: “Cari açıkları azaltmak için ithal ettiğimiz ara
malları içeride yapmalıyız.” Buna “ithal ikamesi politikası” diyorlar Sayın
Bakan. İthal ikamesi politikasını Türkiye terk edeli çeyrek yüzyılı geçti,
çeyrek yüzyılı geçti. Türkiye, 1980 öncesinde uyguluyordu bunu. Böyle bir
niyetiniz vardıysa altı yıldır aklınız neredeydi? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Oyan, devam ediniz. OĞUZ OYAN (Devamla) – Bu, düğmeye basarak bugünden yarına
uygulanabilecek bir şey değildir. “Bugün karar verdik, yarın böyle ya da bu yıl
yapacağız…” Böyle bir şey olamaz. Bu, uzun dönüşüm programlarıyla olabilen bir
şeydir yani bunlar gerçekten ciddiye alınamayacak birtakım öneriler. Biraz önce
bir soruya cevap verirken söylemiştiniz. Son bir konu: Özelleştirme meselesine değineyim. Bu özelleştirme
konusunda çok iftihar ediyorsunuz, “Büyük işler yaptık.” diyorsunuz. Şimdi,
özelleştirme… Türkiye'nin gerçekten 32,5 milyar dolarlık toplam bir özelleşmesi
var. 1986 yılından 2008 yılına kadar yani yirmi üç yıldır bu, dolu dolu… “Bu yirmi üç yılın, işte 2002’ye kadar olan bölümünde
8 milyar dolar, geri 24,5 milyar doları biz yaptık.” diyorsunuz. Evet… Hatta
diyorsunuz ki: “Bir de Ulaştırma Bakanlığının, TMSF’nin
satışlarını koyarsak daha da fazla.” TMSF bir kere özelleştirmeden gelir mi
getiriyor zarar mı azaltıyor onu ayrı bir tutalım. Ulaştırma Bakanlığı meselesi
de ayrı bir konudur, burada giremem ama size sadece bir rakam vereyim:
Türkiye’de bütçemizin faiz ödemesi 57,5 katrilyon; 2008 ve 2009 aşağı yukarı
aynı. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Son sözünüzü alayım. OĞUZ OYAN (Devamla) – Türkiye'nin otuz iki yıllık özelleştirme
geliri eğer 34 milyarsa, bir yıllık sadece faiz ödemesi eğer 57,5 milyar YTL
ise -her ikisi de aynı bazda- ve ben soruyorum: Bu
ülke erimiyor mu? Son olarak şunu söyleyeyim: Türkiye’de cari açık giderek
azalacaktır. Çünkü Türkiye ithalat yapamayacaktır, bu ithalatı finanse
edemeyecektir. Çünkü esas sorun dış ticaret açığıdır, bunu finanse edemeyecek.
Ama bu bir olumluluk değil, bu bir çaresizlik ifadesi. Çünkü ihracatı da bu
arada yapamayacaksınız. Böyle dönemlerde cari açık giderek belki azalır. Ama
dış borç daha büyük bir sorun olmaya devam eder. Bu krize büyük dış borçla
girmek, Türkiye'nin çok kırılgan bir ülke olmasına yol açmıştır. Bu konuda ben
önlemlerinizi görmek isterdim. İlginiz için teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Oyan. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Nuri Yaman. Sayın Yaman, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 2009 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu nedenle
hepinizi saygıyla selamlamak istiyorum. Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi ülkemiz, tarihinin en
derin krizini yüzde 9 dolayında yaşadığı küçülmeyle 2001 yılında yaşadı. IMF
desteğiyle Sayın Kemal Derviş’in koordinatörlüğünde yürütülen ekonomiyi
güçlendirme programı, topluma dayattığı büyük özveriler sonucunda ekonomiyi
2002’den başlayarak bir büyüme platformuna taşıdı. Adalet ve Kalkınma Partisi
2002 yılı Kasım ayında iktidara geldiğinde dünyada sermaye hareketlerine güven
vermiş ve test edilmiş bir programı hazır bulma şansıyla icraatına devam etti.
Yine küresel ekonomide 2002 sonunda başlayan ve bugüne kadar görülmemiş bir
küresel likidite dalgasını arkasına alan Hükûmet, bu
dünya konjonktürünün sağladığı şansla da icraatını
sürdürdü. Bununla birlikte, art arda yirmi üç çeyrek
yıl büyüme gerçekleştirmekle övünen Hükûmetin büyüme
karnesinin, OECD ülkelerinin gerçekleştirdiği büyüme performansında fazla da
övünülecek bir yerde olmadığını görmekteyiz. 2000-2005 döneminde yüksek büyüme Türkiye'ye özgü değildir.
Tersine, Türkiye bu süreçte geride kalmış görünmektedir. İrlanda, söz konusu
dönemde yüzde 47’yi aşkın millî gelir artışıyla OECD ülkeleri içinde en hızlı
büyüme kaydeden ülke olarak dikkat çekmektedir. Türkiye ise otuz ülke arasında,
millî gelirini satın alma gücü paritesine göre yüzde
21’e yakın artırmakla birlikte 23’üncü sırayı almıştır. Uluslararası Finans Enstitüsü verileriyle Türkiye kategorisindeki
otuz ülkeyle Türkiye büyüme performansı karşılaştırıldığında 2002-2005
döneminde Türkiye ekonomisinin yılda ortalama yüzde 7,4 büyüdüğü görülmektedir.
Aynı dönemde otuz ülkenin ortalaması ise yüzde 6,4 olarak gerçekleşmiştir. Yani
Türkiye'nin performansı 2002-2005 döneminde otuz ülkeye göre biraz daha iyi
gibi durmaktadır. Ancak 2005-2007 yılları arasındaki son döneme bakıldığında
büyümenin yüzde 5,5’a gerilediği görülmektedir. Benzer otuz ülkenin ortalaması
ise yüzde 7,3 olarak gerçekleşmiştir. Bu, Türkiye'deki büyümenin tehlikeli bir
biçimde yavaşlamaya başladığının göstergeleridir. Nitekim,
2007 üçüncü çeyreğinde kaydedilen yüzde 1,5’luk büyüme 2000’den bu yana görülen
en düşük büyümedir. Bu gerileme iç talep yetersizliğinden değil, yerli üretimin
de bu talebe cevap verme mecalinin kalmamasından kaynaklanmaktadır. Değerli milletvekilleri, biliniyor ki Türkiye ekonomisi bir
süredir büyümesini ancak sıcak para girişi ve yakın yıllarda yabancı sermaye
girişiyle sürdürebiliyor. Bu dış kaynağın gelmesi için yüksek faizler
veriliyor, özelleştirmelerin dibi kazınıyor, yerli sermayedarlar firma ve banka
satmaya özendiriliyor, kıyı yörelerde hızlı gayrimenkul satılıyor. Dış kaynak
girişinin 2005’te 44 milyar dolara, 2006’da 46 milyar dolara yaklaştığı,
2007’nin dokuz ayında da 37 milyar dolara düştüğü gözlemlenmektedir. Ancak,
ilginç olan, bu kaynak girişinin büyümeye yeterli bir tempo kazandırmadığıdır.
2007’nin on iki ayında gerçekleşen büyüme hızı yüzde 4’te kalmıştır. 2008
yılında ise büyümenin, yapılan revizyonlara rağmen,
yüzde 2’nin altında gerçekleşeceği anlaşılmaktadır. Sıra dışı ve şanslı bir dünya konjonktürüyle
iktidarı çakışan AKP’nin izlediği çarpık yol haritası yüzünden, Türkiye
ekonomisinin büyüme temposunun hızlandırılmadığı, tersine bir patinajla hızla
sürüklendiği görülmektedir. 2001 krizi sonrası girilen patika sermaye
birikimini sağlayamamaktadır. Gayrisafi sabit sermaye birikiminin gayrisafi
millî hasılaya oranı 1990’lardaki düzeyinin gerisine
düşmüş, 2007’nin ilk dokuz ayında da yüzde 23’ün altında kalmıştır. 2001 krizi
sonrasında bütün rekabet gücü işsiz ve örgütsüz düşmüş emeğin kaba sömürüsünden
gelmekte, teknolojik bir dönüşüm gerçekleştirilememektedir. Değerli milletvekilleri, 2001 sonrasında oluşturulan IMF destekli
yapının en kırılgan halkası cari açıktır. Önemli bir risk olmayı sürdürmektedir
hâlâ. Açığın finansmanında sıcak paranın yerini doğrudan yabancı sermaye
girişine bırakmasının, sürdürülebilir ve kalıcı bir eğilim olduğu sanısı en
büyük tehlike ve yanılgıdır. Geçmiş yılların tortusunu oluşturan sıcak para
stoku potansiyel ve ciddi bir risk olmayı sürdürüyor. Kasım 2007 itibarıyla
102,5 milyar doları bulan bu stokun çıkışını önlemek için bir türlü azaltılmayan
yüksek faizler, genel faiz düzeyini yüksek tutmaktadır. Enflasyonda yüzde 4’lük
hedefin çok gerisine düşülerek, yıl yüzde 8,7’lik fiyat artışıyla kapandı.
İndirilmeyen enflasyon faiz seviyesinde de etkili olmakta, reel faizi sıcak
para açısından cazip tutmak için faizler düşürülememektedir. Finansman maliyetleri beş yüz büyük sanayi kuruluşu başta olmak
üzere reel sektörü hızla dışarıdan borçlanmaya 2007’de ve günümüzde de itmiş
bulunmaktadır. 2007 yılında Türkiye'nin dış borçları yüzde 64’ü özel sektöre
ait olmak üzere 250 milyar doları aşmıştır. Sadece dokuz ayda 30 milyar dolar
daha borçlanılmıştır. Dış borç stokunda kamunun payı azalırken, özelin payı
hızla artmış ve yüzde 62’ye ulaşmıştır. Kamunun ekonomideki rolünün azaltılması
ve IMF borçlarının geri dönmesiyle dış borç stokunda kamu payı azalmakta, ancak
özellikle dolar cinsinden borçlanmada özel sektör dolu dizgin
yol ve risk almaktadır. Düşük kur politikasına da güvenilerek yapılan bu
olağanüstü borçlanmanın sahibi reel sektör, finansman maliyetlerini bu yolla
azalttığına sevinirken, kendi kuyusunu kazan düşük kur politikasının de facto savunucusu, lobisi olmaya hızla kaymaktadır. Değerli milletvekilleri, Türkiye, büyüme oranı düştüğü hâlde dış
ticaret açığı, giderek cari açığı gerilemeyen bir hastalığa yakalanmıştır.
2007’de ilk dokuz ayın büyüme oranı yüzde 4’e düşerken, on aylık dış ticaret
açığının yüzde 12’yi geçerek 51 milyar dolara ulaşması dikkat çekicidir. Dış
ticaret açığını daraltabilecek turizm ve benzeri gelirlerin de düşük seviyede…
Cari açık on bir ay itibarıyla 33 milyar dolara ulaşmıştır ve yılı 40 milyar
dolar açıkla kapatması çok muhtemeldir. Bu da cari açığın, azalan büyüme
temposuna rağmen, millî gelire oranının yüzde 8’e yaklaşması ve 2006’da yüzde 6
büyümede verilen açığın bu kez yüzde 4-4,5 büyümede verilmesi demektir. Düşük
tempolu büyümeye rağmen dış ticaret açığının ve cari açığın gerilememesinde
sanayi üretiminin artan ölçülerde dış girdi kullanması kadar, sıcak para ve
doğrudan yabancı sermaye olarak giren dış kaynakların faiz ve kâr transferleri
biçiminde dışa kaynak aktarmaları da etkilidir. Değerli milletvekilleri, tüketici anketleri alt ve orta gelir
gruplarının gelirlerinin yüzde 35’ine yakınının mutfağa, yüzde 35’e yakınının
da kira, konut ihtiyaçlarına ayrıldığını ortaya koyuyor. Dolayısıyla geneldeki
fiyat artışlarından çok mutfaktaki ve konuttaki fiyat artışları nüfusun yüzde
60’ını oluşturan kesimler açısından daha da önem taşıyor. TÜİK’in detaylarını
kamuoyuna açıklamadığı mutfak ve barınmayla ilgili mal ve hizmetlerin 2008’deki
fiyat artışları ortalama yüzde 25’in üstünde bir enflasyona işaret etmektedir. 2002 yılından bu yana küresel piyasalarda tarihte eşine az
rastlanır bir şekilde cereyan eden likidite bolluğu ve risk iştahındaki
artışın, ABD’de konut sektöründe başlayan ve geri dönmeyen krediler sorununa
dönüşen sıkıntılar nedeniyle tersine dönmeye başladığına yönelik işaretler de
güçlenmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Yaman, ek sürenizi veriyorum. Buyurun. M. NURİ YAMAN (Devamla) – Teşekkür ederim. Bu gelişmeye bağlı olarak yaşanan küresel ekonomideki yavaşlama
endişeleri öncelikle gelişmiş ekonomileri etki alanına almıştır. Ancak dünyada
likidite bolluğunun 2008’de yerini likidite darlığına bırakması ve sıcak
paranın aralarında Türkiye’nin de olduğu riskli ülkelerden çıkma ihtimali
Türkiye ekonomisini zorda bırakabilecektir. Böyle bir kaçışın dış borç
kullanıcısı büyük firmaları, oradan da tüm sistemi bir kaosa
sürükleme potansiyelini içinde bulundurduğunu burada belirtmek isterken, bu
uyarı ve önerilerimizin dikkate alınması dileğiyle bütçenin hayırlı uğurlu
olmasını diler, hepinize saygılarımı sunarım. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yaman. Başka söz istemi? Yok. Soru-cevap işlemine başlıyoruz. İlk soru, Sayın Güvel, buyurun efendim. HULUSİ GÜVEL (Adana) – Sormayacağım. BAŞKAN – Sayın Köse… ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sormayacağım. BAŞKAN – Sayın Paksoy… MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sormayacağım. BAŞKAN – Sayın Taner… RECEP TANER (Aydın) – Sormayacağım. BAŞKAN – Tamam. 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 6’ncı maddeyi okutuyorum: Yeni tertip, gider ve gelir kalemleri açılması MADDE 6 – (1) İlgili mevzuatına göre, yılı içinde hizmetin
gerektirdiği hallerde Maliye Bakanlığınca belirlenecek esas ve usuller
çerçevesinde merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin bağlı (A) işaretli
cetvellerinde yeni tertipler, (B) işaretli cetvellerinde yeni gelir kodları ve
(F) işaretli cetvellerinde yeni finansman kodları açılabilir. BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük. Sayın Küçük, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Maliye Bakanlığı bütçesinin 6’ncı maddesi üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bir bütçe maratonunun daha sonuna yaklaştık.
Tabii, bu bütçe görüşmelerinde Türkiye’nin gelirlerini, giderlerini, bütçenin
nelere şamil olduğunu, nelerin yapılmak istendiğini, Hükûmetin
ekonomik politikalarını teferruatlı olarak değerlendirme imkânı buldu
arkadaşlarımız. Ama bu bütçede esas olarak daha çok, dünyanın içine girdiği
krizi ve Türkiye’nin bu krizden nasıl etkileneceği üzerine uzun uzun değerlendirmeler yapmak durumunda kaldık. Çünkü
sonuçta dâhil olduğumuz küreselleşme sürecinin içinde bu etkilerden
etkilenmememiz ve bunların ülkemiz üzerindeki etkilerini değerlendirmememiz
mümkün değildi. Doğal olarak bu oldu. Bu Hükûmet, hepimizin bildiği
gibi veya AKP hükûmetleri, 2000 krizinde çok ağır
yara alan üçlü Koalisyon Hükûmetinin 2002
seçimlerinde tasfiye olması sonucunda üçte 2 çoğunlukla iktidara gelmesiyle
ortaya çıkan bir iktidar bu AKP hükûmetleri ve
dolayısıyla tarihin en büyük küçülmelerini yaşayarak çıktığımız o süreçten
sonra, o küçülmelerin üzerine, dünyanın içinde bulunduğu o dönemki likidite
bolluğu içerisinde önemli büyümeler ve büyüklükler de yakalayarak önündeki
süreci para bolluğu içerisinde çok iyi kullandığını söyleyemeyiz AKP hükûmetlerinin. Çünkü bu süreçte, yani Türkiye ekonomisinin
en büyük eksikliği olan sermaye eksikliğini en rahat giderebileceği ve sağlıklı
sermaye girişlerini yapabileceği bu dönemde, muhalefetin bütün uyarılarına,
bizim bütün uyarılarımıza rağmen, AKP Hükûmeti, reel
ekonomiyi desteklemek, üretimi artırmak, işsizliği eksiltmek yerine günübirlik
politikalarla kapasite kullanım oranlarını maksimum düzeyde artıran,
yatırımları özendirmeyen bir anlayış içerisinde fason, sanal büyümeler peşine
düştü ve elbet Türkiye’ye bol miktarda para girdi ama bu paralar daha çok
yatırıma gelmedi Türkiye’ye; bunu, ya hazır yapılmış yatırımları satın almak
üzere ya da Türkiye'nin kârlı olan birtakım kurumlarını ve kuruluşlarını ele
geçirmek ve onlardan kısa vadede büyük kârlar elde etmek üzere gelmiş
sermayeler oluşturdu. Esas olarak,
sanki ekonomimiz büyüyor ve ekonomi büyüklüğü artıyor gibi gözükmesine rağmen,
mesela işsizliği kesinlikle eksiltemedik. 10 küsurlu rakamlardan 9 küsurlu
rakamlara iniyormuş gibi görünse de, bugün AKP hükûmetlerinin,
geldiği dönemden daha önemli bir işsizlik rakamıyla karşı karşıya olduğu
kaçınılmazdır. Gerekli tedbirler alınamadı. Ekonomide gerekli, sağlıklı büyümeler
yaratılamadı. Cicim ayları bitti ve şimdi dünyanın büyük bir krizin içine
girmeye başladığı bu dönemde, krizin içine girdiği bu dönemde, krizle gelen Hükûmetin krizden etkilenerek krizle gitmenin yolunu
görmeye başladığını düşünüyorum ben. Cicim ayları bitti. Ekonomimiz zaten hastaydı. Önemli
kırılganlıkları vardı, problemleri vardı ve bu bol paralı süreçte de bu
kırılganlıkları ve problemleri hâlletmek yerine, bu
problemleri daha da artıran davranışlarda bulunmaya maalesef Hükûmet devam etti arkadaşlar. Mesela, ihracat arttı ama kâr artmadı, özel sektör rekabet
gücünü korumak ve dışarıdaki pazarlarını kaybetmemek adına, mecburen, yatırıma
gitmek için, Türkiye'nin tasarrufları da yeterli olmadığı ve gerekli kaynakları
kendi yaratamadığı için, dışarıdan gelen bol paradan bol miktarda borçlandı
çünkü rekabet gücünü korumak için yatırım yapması ve gücünü yenilemesi
gerekiyordu ve bunu borçlanmayla yaptı ve özel sektör, tarihinin en büyük
borçlanma rakamlarına ulaştı. Özel sektörün 40
milyar dolarlık borçlanması bugün 190 milyar dolarlara geldi ve maalesef, bu
borçların önemli bir kısmı da arkadaşlar, kısa vadeli borçlardan oluşuyor.
Ekonomide cari açığın millî gelire oranı, kısa vadeli borçların millî gelire
oranı, kamu borçlarının millî gelire oranı, özel sektörün borç yapısı gibi
ekonominin kırılganlığını veren rakamlar maalesef çok olumsuz görüntüler
sergilemeye devam ediyor. Hükûmet, geçmişte bu
para bolluğunun, yani küresel ekonomiye entegrasyonun
yararlarını tattı, ondan faydalandı, o zaman övünüyordu ve geçmişte, cumhuriyet
döneminin yaptıklarını satarak ülkenin borçlarını ödeyip ekonominin en büyük
sorunu olan borç yapısını olumlu yöne çevirmek yerine, maalesef borçlanmayı
daha da artırdı ve 220 milyar dolar olan Türkiye'nin borç stokunu 500 milyar
dolarlara ulaştırdı. Tabii, Maliye Bakanımız da bu arada, herhâlde konuşmalarımızı çok
önemli görmüyor veya bıktı bu konulardaki değerlendirmelerden, pek bizi
dinlemiyor. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Görüyorum, görüyorum. AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi, tabii kriz
geliyor, “Bu bizim krizimiz değil.” diyor Hükûmet.
“Bu Amerika’dan geliyor. Ne yapalım kardeşim!” Ee
paralar da Amerika’dan geliyordu! Onları alırken iyiydi. O zaman siz
yapıyordunuz. Siz, küresel ekonomiye entegre
olmuşsanız, olumluluklarından da, olumsuzluklarından da tabii ki
etkileneceksiniz. Dün, olumluluklarından etkilendiniz, kolaycılığa kaçtınız,
bol paranın içerisinde yüzüyordunuz; bugün de olumsuzluklarıyla karşı
karşıyasınız. Yani, sonuçta siz küresel yapıya entegre
olmuşsanız, bu küreselleşmenin olumlu ve olumsuz süreçlerinden
etkileneceksiniz. Dolayısıyla, “Bu bizim krizimiz değil.” demek kesinlikle
hiçbir şey ifade etmez. Bakın, bu süreçte derhâl gerekli tedbirleri Hükûmet almalıdır. Ekonomi zaten hastaydı ama işte bol para
nedeniyle, dünyadaki likidite bolluğu nedeniyle bu hastalığını göremiyorduk. Şimdi bu içine girdiğimiz süreçten, mesela bizim mali yapımız,
bankalarımız çok fazla etkilenmedi. Neden? Bir önceki hükûmetler
döneminde bu kriz yaşanmış ve gerekli tedbirler alınmış, bu tedbirlerin üzerine
oturmuştu Hükûmet ve dolayısıyla, bakın, birinci
dalgadan çok etkilenmedik ama ikinci dalga reel sektörü etkileyecek ve yavaş yavaş etkileri gelmeye başladı. İlk defa geçen ay ihracat
rakamlarında küçülme oldu, pazar daralmaya başladı ve fabrika önlerinde işçi
eylemleri başladı, toplu işten çıkarmalar başladı, acıtmaya başladı kriz
değerli arkadaşlarım. İşçileri acıttı, tarım kesimini perişan ediyor, esnaf
gerçekten içinden çıkamaz durumdadır ve süratle Hükûmet
bazı tedbirler almalıdır, seyretmemelidir krizi. Bakın, dünyadaki bütün ciddi
ülkeler bu krizden ülkesinin ekonomisini ve ekonomisinin aktörlerinin en az
etkilenmesi için gerekli tedbirleri alırken bizim Hükûmetimiz
seyrediyor. Yani, şimdi işsizlik almış başını gitmiş, insanların işsizlik
parası alması hâlâ zor olmaya devam ediyor, işsizlik parasıyla ilgili bir
kolaylaştırma yapılmıyor, bu süre uzatılmıyor; işsizlikle ilgili birikmiş
fonları ekonominin hangi alanına kaydırırız, bu düşünülüyor. Bu kaynaklar
işsizlerimiz içindir ve dolayısıyla kesinlikle alınması kolaylaştırılmalı ve
kesinlikle başka bir yere aktarılmamalıdır. Tarım kesimi can çekişiyor değerli arkadaşlar. Bugün tarımdaki
desteklemenin gayrisafi millî hasılaya oranı
0,70’lerdedir, derhâl yüzde 1,5-2’lere çıkarılmalıdır ve destekler artırılırken
kesinlikle seçici ve doğru desteklemeler doğru yerlere yapılmalıdır. Tarımda
kullanılan mazotta ÖTV derhâl kaldırılmalıdır, tıpkı deniz ulaştırmada, hava
ulaştırmada olduğu gibi. İlaçta ve gübrede KDV yüzde 1’e indirilmelidir ve
tarım kesiminde kesinlikle borç yapılandırılmasına ve kredilerle ilgili yeni
ödeme yapılandırılmasına gidilmesi gerekmektedir. Değerli arkadaşlarım, süt desteklemeleri… Bakın, bu kriz yaşanırken
ilk defa Türkiye’de süt fiyatları 620-630 bin liralardan 560 bin liraya
düşmüştür. Ama, hiç Hükûmetin…
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yozgat 400. AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Ben, en pahalı yerden, batıdan, bizim
Çanakkale’den, Biga’dan bahsediyorum, sütün en pahalı olduğu yerlerden,
Susurluk’tan, Balıkesir’den bahsediyorum arkadaşlar. Buralara düşmüş ama ben şu
süte verdiğim primi artırayım mı, hiç düşünülmüyor. Derhâl 1 YTL’ye süt
destekleme primleri artırılmalı, hayvancılık ve tarımdaki kesinlikle destekleme
artırılmalı. Geçen gün burada, bütçeyi sunuş konuşmasında, Sayın Başbakan,
ülkenin ne kadar ilerlediğini göstermek için, bir asgari ücretle ne kadar süt
alındığını ve bunun ne kadar arttığını anlatmaktadır. Değerli arkadaşlar, neden arttı? Süt para etmiyor da ondan arttı. Yoksa, asgari ücretin yüksekliğinden değil. Süt para
etmiyor, dolayısıyla aldığınız süt miktarını artırıyor. Siz hayvancılığı nasıl
bitirdiğinizi bu memlekette kendiniz ilan ediyorsunuz. Ben bunu, kalkıp laf
attığımda, söylediğimde de “Ya, İdare Amirine yakışmıyor.” diyor arkadaşlar.
Tahammül edemiyoruz arkadaşlar, gittiğimizde insanlar bizim yakamıza yapışıyor. Değerli arkadaşlar, Hükûmet, maalesef,
hiçbir konuda milletin elinden tutmamakta ve yardımcı olmamaktadır. Emekliler
perişandır. Bakın, memur emeklileriyle ilgili olarak enflasyon oranında,
enflasyon artışının üzerinde, emeklilere sahip çıkmakla ilgili, artı zam
vermekle ilgili söz söylenmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Küçük, ek sürenizi veriyorum efendim. AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Bu, memnun edici bir durumdur, her ne
kadar ülkenin büyümesinden kaynaklanan rakamlar verilmese de. Ama, BAĞ-KUR emeklileri ve işçi emeklileriyle ilgili, esas
daha düşük ücret alanlarla ilgili bu konuda bir ilave ücret dengesi
sağlanacağına dair hiçbir ifadede bulunmamaktadır Hükûmet. Eczacılar sokaklara dökülmüş tarihte ilk defa. Bu ülkenin sağlık
problemlerinin çözüm noktası eczaneler hâline getirilmiş. Bu derhâl
sonlandırılmalıdır. Eczaneler bu ülkenin maliye memurları değildir arkadaşlar. Değerli arkadaşlarım, bakın, Hükûmet, iş
yapmıyor, seyrediyor ve Hükûmet, sadaka kültürüyle bu
ülkede insanları mutlu edeceğini sanıyor. Ama,
unutmayalım ki ekmek resmi çizerek veya insanlara ekmek resmi çizdirerek
insanların ekmeğini temin edemezsiniz. Dolayısıyla, derhâl gerekli tedbirleri
almalı Hükûmet, ciddiyetle sorunlara eğilmeli ve Türk
insanını bu krizin içinde çaresiz hâlde bırakmamalıdır. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Küçük. Madde üzerinde başka söz isteyen yok. Soru-cevap kısmına geçiyoruz. Burada sadece Sayın Paksoy’un ismi var. Yok herhâlde, değil mi? 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir. 7’nci maddeyi okutuyorum: ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Mali Politikaya İlişkin Hükümler Gerektiğinde kullanılabilecek ödenekler MADDE 7 – (1) Personel Giderlerini Karşılama Ödeneği: Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli
idarelerin bütçelerine konulan ödeneklerin yetmeyeceği anlaşıldığı takdirde,
ilgili mevzuatının gerektirdiği giderler için "Personel Giderleri" ve
"Sosyal Güvenlik Kurumlarına Devlet Primi Giderleri" ile ilgili
mevcut veya yeni açılacak tertiplere, Maliye Bakanlığı bütçesinin
12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.1 tertibinde yer alan ödenekten
aktarma yapmaya, (2) Yedek Ödenek: Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.6 tertibinde yer alan ödenekten, genel bütçe kapsamındaki
kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin bütçelerinde mevcut veya yeni
açılacak (01), (02), (03), (05) ve (08) ekonomik sınıflandırma kodlarında yer
alan tertipler ile çok acil ve zorunlu hallerde (06) ve (07) ekonomik
sınıflandırma kodlarında yer alan tertiplere aktarma yapmaya, (3) Yatırımları Hızlandırma Ödeneği: Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.3 tertibinde yer alan ödenekten, 2009 Yılı Programının
Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına uyularak, 2009
Yılı Yatırım Programının uygulama durumuna göre gerektiğinde öncelikli
sektörlerde yer alan yatırımların hızlandırılması veya yılı içinde gelişen şartlara
göre öncelikli sektör ve alt sektörlerde yer alan ve programa yeni alınması
gereken projelere ödenek tahsisi veya ödeneklerinin artırılmasında kullanılmak
üzere genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin
projelerine ilişkin mevcut veya yeni açılacak tertiplere aktarma yapmaya, (4) Doğal Afet Giderlerini Karşılama Ödeneği: Maliye Bakanlığı bütçesinin 12.01.31.00-01.1.2.00-1-09.5 tertibinde yer alan ödeneği, yatırım nitelikli giderler
açısından yılı yatırım programı ile ilişkilendirilmek kaydıyla genel bütçe
kapsamındaki kamu idareleri ile özel bütçeli idarelerin her türlü doğal afet
giderlerini karşılamak amacıyla mevcut veya yeni açılacak tertiplerine
aktarmaya, Maliye Bakanı yetkilidir. BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay. Sayın Okay, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar) CHP GRUBU ADINA HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bu Parlamento kürsüsünde, söz alan değerli
milletvekili arkadaşlarımız, kendi siyasal görüşü doğrultusunda, mensubu olduğu
siyasal partinin anlayışı doğrultusunda karşı siyasi partilere yönelik kimi
eleştirilerde, kimi zaman gerçekleri farklı şekilde ifade ederek söylemde
bulunabilirler. Bu da siyasetin doğasında vardır, bunu anlayışla karşılamak
gerekir. Ancak Hükûmeti temsil eden bir Sayın Bakan
bu Parlamento kürsüsünde eğer bazı gerçekleri kamuoyunu da yanıltacak bir
şekilde ifade ederse bunun tashih edilmesi gerekir. O nedenle söz almak zorunda
kaldım. 36’ncı Birleşimde, Genel Kurula ara verilmeden önce Sayın Bakan
şöyle bir açıklamada bulunuyor: “Öğrencilerimize sağladığımız burs yardımlarını
ana muhalefetin tüm engelleme çabalarına rağmen vermeye…” Ve devam ediyor. Şimdi, değerli arkadaşlarım, bu hususu… FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, bir hatip, hatip…
Bir hatip… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onu düzeltin, Sayın Bakan değil. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bir hatip efendim, bir hatip… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Mevlüt Bey’i
dinleyin isterseniz. HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Bir hatipse, özür diliyorum, özür
diliyorum; bir hatip… Şimdi, bu hususu yani ben kamuoyuyla paylaşmak için söylüyorum ve
bir doğruyu da ortaya koymak için söylüyorum. Kredi ve burs için bu
Parlamentodan bir yasa geçmiş. Bu Yasa’da… Genel, özel, katma bütçeli, diğer
kamu kuruluşlarında, üniversitelerde değişik kesimlerden burs veriliyor.
Deniliyor ki: “Bu bursların hepsi bir tek kurum tarafından verilsin. Bu da
Kredi ve Yurtlar Kurumu tarafından verilsin.” Ama,
burada bir parantez açılıyor: “Belediyeler hariç” deniliyor. Cumhuriyet Halk
Partisi bu Yasa’ya diyor ki: “Tek bir irade, tek bir otorite tarafından burs
verilmesi yanlıştır. Bunu yine, üniversiteler veya kamu kurumları doğrudan
doğruya burs vereceği öğrencileri belirlesin, tespit etsin onlara versin.” O
nedenle Anayasa Mahkemesine müracaat ediyor. Anayasa Mahkemesi 2004 yılında
açılan bu davaya geçen ay bir karar veriyor -o parantez içerisindeki-
“belediyeler hariç” ibaresini iptal ediyor. Onu da niçin iptal ediyor? Diyor
ki: “Eğitim, merkezî yönetimin işidir. Yerel yönetim Anayasa hükmü uyarınca
eğitim işine karışamaz.” Bu anlayıştan dolayı “belediyeler hariç” ibaresini
iptal ediyor. Şimdi -biraz evvel Sayın Bakan diye ifade edildi bana, özür
diliyorum Sayın Bakandan da- bunu burada polemik
konusu yapabiliriz ama bir gerçeği de çarpıtıp, binlerce, on binlerce burs alan
öğrencilerimizi… “Acaba burslar mı kesiliyor? Cumhuriyet Halk Partisi hiç
kimsenin burs almasını istemiyor mu?” türünden açıklamalar getirilmesi veya
öyle düşünülmesine sebebiyet vermek bir yanlıştır. Değerli arkadaşlarım, belediye bursunu nasıl AKP’li belediyeler
veriyorsa, Cumhuriyet Halk Partili belediyeler de veriyor ve AKP’li
belediyelerin başına ne geliyorsa, Cumhuriyet Halk Partili belediyelerin de
başına geliyor. Şimdi bu tür açıklamalarla, kamuoyunu yanlış, çarpık ve soru
işareti oluşturacak ifadelerle bu kürsüden anlatılmasının doğru olmadığını
ifade etmek istiyorum. Evet, ihtiyacı olan her gencimize her türlü katkının devlet
imkânıyla, bursla verilmesinden yanadır Cumhuriyet Halk Partisi. Bu, geçmişte
de böyleydi, bundan sonraki süreçte de böyle olacaktır. Ama bu polemiği yaparken olayı çarpıtarak, insanların kafasında
kuşku yaratacak ibarelerin, düşüncelerin oluşması hatalıdır. Bu hususu açıklamak için söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Okay. Şahısları adına ilk söz, Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan’a ait. Buyurun Sayın Tutan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2009 mali yılı bütçesinin mali politikaya ilişkin hükümleri hakkında şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 2009 yılı bütçesi küresel mali krizi Türkiye için fırsata
dönüştürme bütçesidir. Hükûmete geldiğimiz günden
beri uyguladığımız gelir artırıcı ve gider azaltıcı politikalarla birlikte
gerçekleştirilen yapısal reformlar bütçelerimizi güçlendirmiştir. İktidarımız
döneminde uygulanan güçlü maliye politikaları sayesinde bütçe sağlam,
öngörülebilir, saydam ve güvenilir bir yapıya kavuşmuştur. Böylece bütçe
disiplini sağlanmış, kamu borçlarının çevrilebilme endişesi ortadan kalkmıştır.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükûmetimiz
2001 krizinden önemli dersler çıkarmış, bu sebeple finansal sistemimizi yeniden
yapılandırmış, finans sektöründe etkin bir gözetim ve denetim sistemi kurmuş ve
aynı zamanda bankacılık sektörünü kuvvetli hâle getirmiştir. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ne kadar beylik laflar… Hâlâ aynı
şeyler… MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – Göreve geldiğimizde 230 milyar dolar
büyüklüğünde olan bir ekonomiyi beş yılda 657 milyar dolar büyüklüğe
ulaştırdık. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Hâlâ aynı şeyler… MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – Rakamlarla konuşuyorum Sayın
Milletvekili. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Ama hep aynı şeyler yani. MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – Kamu kesimi borçlanma gereği yıllar
sonra ilk kez Hükûmetimiz döneminde negatife döndü.
2002 yılında yüzde 10 olan kamu kesimi borçlanma gereğinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2007 yılında yüzde 1’e geriledi. Bu rakamlar
ülkemizin kronik borç sarmalından hızla kurtulduğunu net bir şekilde
göstermektedir. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Bu dış borçları ben mi yaptım Allah
aşkına? 500 milyar dolara ben mi getirdim? MEHMET EMİN TUTAN (Devamla) – Gerçekleştirilen yapısal reformlar
ve özelleştirmeler ile bir yandan kamunun ekonomi içindeki düzenleyici ve
denetleyici işlevi kuvvetlendirilirken, diğer yandan özel sektörün ekonomi
içindeki ağırlığı artırılmıştır. Ülkemiz yabancı yatırım açısından önemini korumaktadır. Çok uluslu
şirketlerin 2008-2010 dönemine ilişkin yatırım eğilimlerini ortaya koyan
Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Örgütünün anketine göre de ülkemiz en
cazip on beş ülke sıralamasına girmeyi başarmıştır. Biz, Türkiye'nin ekonomisini büyütmenin, Türkiye’yi küresel bir
oyuncu yapmanın mücadelesi içindeyiz. Biz, Türkiye'nin yıllarca insafsızca,
vicdansızca büyütülmüş borçlarını eritmenin, bozulmuş ekonomik dengelerini
düzeltmenin mücadelesi içindeyiz. Biz, Türkiye'nin itibarını, hem ulusal
ölçekte hem de uluslararası ölçekte daha ileriye götürmenin gayreti
içerisindeyiz. [MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar (!)] Bu düşünce ve hatırlatmalarla 2009 yılı mali bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tutan. Şahısları adına ikinci söz, Karabük Milletvekili Mustafa Ünal’a
aittir. Sayın Ünal, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) MUSTAFA ÜNAL (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
2009 yılı bütçesinin “Mali Politikaya İlişkin Hükümler” başlığı altında 7’nci
maddesinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her yıl toplumda üretilen
millî gelirin belirli bir kısmı bütçe yoluyla harmanlanır, toplanır, dağıtılır
ve böylece tekrar topluma verilir. İşte bu dağıtım aşamasında hükûmetler, yatırım politikalarını, sosyal politikalarını,
büyüme politikalarını, istihdam ve gelir dağıtım politikalarını ortaya
koyarlar. Bu nedenle söz konusu politikaların yürütülebilmesi bütçeye bağlıdır. Görüşülmekte olan 7’nci maddede “Gerektiğinde kullanabilecek
ödenekler” başlığı altında Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan ödeneklerden
yatırımları hızlandırma, doğal afet giderlerini karşılama gibi sebeplerle
aktarma yapma konusunda Maliye Bakanının yetkili kılınması talep edilmektedir. Geriye doğru baktığımızda 2000 ve 2001 yıllarında yaşanan ve
sadece iç faktörlerden kaynaklanan ekonomik krizlerin Türkiye ekonomisinde
dengeleri derinden etkilemiş olduğu ve makroekonomik göstergelerde ciddi bir
kötüleşme meydana getirdiği hepimizin malumudur. Hükûmetlerimiz döneminde kamu
geliri ve harcama politikalarında uyumlu bir bütünlük sağlanmış, mali disipline
titizlikle riayet edilmiş, bankacılık ve finans sistemi sıhhate
kavuşturulmuştur. Ekonomik ve mali istikrar ortamı oluşturulmuş ve kalıcı hâle
getirilmiş olması nedeniyle küresel krizin ülkemizde diğer bazı ülkelerdeki
gibi şiddetli tahribatlara yol açmamasının AK PARTİ hükûmetlerinin
başarısı olduğunu tekrar tekrar vurgulamamız gerekmektedir. Hükûmetimiz küresel krizin
ülkemize muhtemel etkileri ile bu etkiler karşısında alınması gerekli
tedbirleri ve değerlendirmeleri titizlikle sürdürmektedir. Bu konuda Sayın
Başbakanımızın Meclis tutanaklarının 52’nci ve 53’üncü sayfalarında yer alan 16
Aralık 2008 tarihli bütçe konuşmasında bile yeterli açıklık vardır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin -başta deprem
olmak üzere- doğal afetler bakımından riskli bir ülke olduğunu hepimiz
bilmekteyiz. Ayrıca, son dönemde küresel ısınma sonucunda Doğu Anadolu, Batı ve
Doğu Karadeniz bölgelerinde aşırı yağışlar sonucu yoğun su baskınları ve
heyelan afetleri meydana gelmektedir. İşte, bu nedenlerle, bu afetler
karşısında derhâl gerekli tedbirlerin alınabilmesi için Maliye Bakanlığının
yetkili kılınmasına gerek vardır. 2009 yılı bütçesinin ekonomi ve kamu maliyesi politikalarına uygun
olarak tam bir kararlılık ve mali disiplin anlayışı içinde uygulanacağına
inancımız tamdır. Bu düşünce ve hatırlatmalarla, 2009 mali yılı bütçesinin hayırlı
olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ünal. Soru-cevap işlemine başlıyoruz. Sayın Genç, sisteme girmişsiniz, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Tabii, biraz önceki maddede ben Genel Kurul salonunda olmadığım
için madde üzerinde kişisel konuşmalar yoktu. Tabii, ben içeri girince
AKP’liler hemen iki tane kişisel konuşma yaptı. Sayın Başkan, tabii, bu AKP Grubu beni burada konuşturmama
konusunda bu kadar bilinçli ve sistemli hareket ettikleri sürece, ben de
burada, bir milletvekilli olarak, İç Tüzük’ün gerektirdiği olanaklardan
faydalanarak ben de onlara karşı mücadele vereceğim. Yani siz beni
konuşturmayın, ben de size karşı mücadelemi yapacağım. Sayın Başkan, maalesef, bütçenin başından beri sorduğumuz sorular
var. Kemal Beye soruyorum: Senin çocukların şu anda Türkiye çapında kaç tane
işletmesi var? Kaç tane? Hiç hesaplarını incelediniz mi? Mesela benim biraz önceki sorduğum: Karacabey’de Kıranlar-Akçakoyun-Taşlık mevkisinde 50 bin dönümlük bir dağı kırk
dokuz yıllığına kiralamışlar mı kiralamamışlar mı? Yine Taşlık köyünde 650 dönümlük araziyi, köy merasını
kiralamışlar mı kiralamamışlar mıdır? İl genel meclisinde de hatta,
özel… Yani bize intikal eden… Söyleniyor… Eğer doğru değilse, biz de deriz ki:
“Yahu, biz sorduk, hakikaten Kemal Beyin çocuklarına iftira atmışlardır.” O
zaman, çıkarız, ona da hakkını veririz. Ama bize gelen şeylerde bir doyum
olmuyor. Şimdi, Kemal Bey, size, Tayyip Erdoğan’a ve AKP İktidarının böyle
çok ticareti seven kişilerine bir soru sormak istiyorum: Yahu, bu Türkiye
bütçesinin yüzde kaçını size versek doyarsınız da bu ticaretten, şuradan
buradan elinizi ayağınızı çekersiniz? Bunu da öğrenmek istiyorum. BAŞKAN – Sayın Genç… Sayın Genç… KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, soru soruyoruz, bütçeyle ilgili… BAŞKAN – Hayır, o soru değil efendim, öyle soru olmaz… KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, bütçeyle ilgili soruyorum efendim,
bu maddeyle ilgili… AGÂH KAFKAS (Çorum) – Hangi usulde konuşuyor? Böyle bir usul yok
Sayın Başkan! BAŞKAN – Öyle bir soru olmaz efendim. Onu kabul etmemiş oluyoruz,
tutanaktan yok ediyoruz… KAMER GENÇ (Tunceli) – Neyse, siz kabul etmeyin Sayın Başkan… BAŞKAN – Ama hakaret ediyorsunuz şimdi! “Ne kadar versek” yani ne
demek? KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ne haksız bir şey! Yani herkes
ticaretle uğraşıyorsa… BAŞKAN – Ama o şekilde sorulmaz! KAMER GENÇ (Tunceli) – …yani bakanlar, başbakanlar, birileri
ticaretle uğraşıyorsa, ben de bunu soracağım yani! Bu maliye
bütçesi. Maliye bütçesinde, yani hesap, kendi çocuklarının hesapları
incelenmiş midir? Evvela onu öğrenmek istiyorum. BAŞKAN – Tamam, onları sorabilirsiniz, ama “Ne kadar versek…” KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet. Ayrıca, özelleştirmede, Sayın Başkan, şimdiye kadar kaç tane
AKP’li milletvekili devletin arazilerini almıştır? Özellikle Kiler’i soruyorum.
Belediyelerden ve devlete ait olan KİT’lerden kaçını satın almıştır? Kaçını
aldığı bedelle, ne kadar bir süre sonra kaça satmıştır? BAŞKAN – Sayın Genç, maddeyle ilgili sorunuz. KAMER GENÇ (Tunceli) – Maddeyle ilgili efendim. İşte, bakın, bu
bütçe. Beyefendi, Sayın Başkan, bu bütçe. Şimdi, örtülü ödenekle ilgili sormak istiyorum. BAŞKAN – Aslında her şeyi kılıfına uyduruyorsunuz… KAMER GENÇ (Tunceli) – Örtülü ödenek tam maddeye uyuyor Sayın
Başkan. Şimdi, örtülü ödenekte, acaba öngörülen, yani bütçede öngörülen
2002, 2003… AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkan, süre… BAŞKAN – Sayın Genç, sizden başka soru soranlar da var, bu kadar
süremiz… KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, yok işte, sorayım, bakın… BAŞKAN – Hayır, başka soru soracak olan arkadaşlar var. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bir dakika, ben sorayım… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, başka sorular da var! MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sayın Başkan, bizim sorumuz da var! AHMET YENİ (Samsun) – Soru soracağız Sayın Başkan. KAMER GENÇ (Tunceli) – Örtülü ödenekle 2003-2007 arasında kaç lira
bütçede öngörülmüş? Fiilen tahakkuk kaçtır? Bunları bize söylesinler efendim. BAŞKAN – Tamam, teşekkür ederim. Sayın Bayramoğlu, buyurun. BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Evet, teşekkür ediyorum. Sayın Bakana soruyorum: Özellikle KÖYDES projesi kapsamı dışında,
köylere elektrik yatırımlarıyla ilgili bu seneki bütçeden KÖYDES kapsamına
herhangi bir aktarma yapma imkânımız olacak mı? Bu sene içerisinde elektrik
yatırımlarıyla ilgili yapılan toplam yatırım miktarı ne kadardır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın Tutan. MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu global
kriz neticesinde, 2009 yılında yapılacak olan özelleştirme geliri hedefi nedir?
Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, süre doldu,
tamam. BAŞKAN – Son soru. Sayın Yeni, buyurun efendim. AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Bakanıma soruyorum. Bir önceki
sorularımın tamamına cevap almadım, onların cevaplarını bekliyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. ALİM IŞIK (Kütahya) –
Biz hiç alamadık! BAŞKAN – Sayın Bakanım, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, Sayın
Genç’in sorularını görüşmekte olduğumuz bütçe maddesiyle ilgili görmediğim için
cevaplandırmıyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) – Maddeyle ilgili sordum. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bütçeyle ilgili olarak
sorduğu ödeneklerle ilgili sorusuna da yazılı olarak cevap vereceğim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye sözlü vermiyorsun? Millet duysun. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Genç, o
sorduğunuz sorular… KAMER GENÇ (Tunceli) – Millet duysun. BAŞKAN – Sayın Genç… MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Oturacağız rakamlarına
bakacağız. 2003 yılının yedek ödeneğini, 2003 yılının örtülü ödeneğini
soruyorsun. Şimdi, ben kafamdan nasıl söyleyeyim sana onu? KAMER GENÇ (Tunceli) – Benden daha iyi bilirsin. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Oturacağım, bakacağım,
ona göre cevaplandıracağım. KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, çocuklarınla ilgili niye cevap
vermiyorsun? BAŞKAN – Sayın Genç, zorlayamazsınız kimseyi efendim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – 7’nci maddeyi bir oku
bakalım, o var mı orada? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – KÖYDES’le
ilgili bir sorumuz vardı. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – İkincisi, Sayın Bayramoğlu soru sordu. KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir görüşmeyle bir yere varamayız. O
zaman, bütçeyi müzakere etmeden geçelim. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bu KÖYDES kapsamında
olarak elektrifikasyon altyapısının tamamlanması için TEDAŞ bu sene 1 milyarın
üzerinde yatırım yaptı. Bu yatırımların bir kısmını özelleştirmeden aldık, bir
kısmını da daha önceki kendi kaynakları veyahut da Dünya Bankası kredisinden
karşıladık. Ama 1 milyarın üstünde, 1 milyar YTL’nin üstünde yatırım yapıldı.
Bu köylere olan yatırımlar, bazı hatların alta alınmasına ait yatırımlar. Ama
bu yatırımlar büyük bir şekilde devam ediyor. Yani 2009 yılında da aynı şekilde
bunlara devam edeceğiz. BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Yani bu yıl da devam edecek. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet, 2009 yılı için de
devam edeceğiz. Sayın Tutan özelleştirmeyle ilgili sordu. Biz özelleştirmeyle
ilgili her seferinde illâ şu kadar özelleştirme yapacağız diye bir şey
söylemiyoruz. Bunu iki bakımdan söylemiyoruz: Özelleştirmeye çıkacağımız hangi
mallara, neleri satacağız önce onları piyasaya çıktığımız zaman piyasada bir
şey olmasın, yani onunla ilgili bir tahminler falan sürdüğümüz zaman herkes ona
göre kendini ayarlıyor. Onun için pek bir şey vermiyoruz, hedefler vermiyoruz.
Ama işte, ortada, yirmi yıldır konuşulmuş 8 milyar dolar yapılmış, biz yapmışız
32,5 milyar dolar şu bizim hükûmetlerimiz zamanında,
AK PARTİ hükûmetleri zamanında ve hepsini, TMSF’yi de kattığımızda bugün Türkiye 50 milyar doların
üstünde özelleştirme yaptı. Bu, hakikaten bir rekor. Fakat
bütçede özelleştirmeden ne bekleniyor dersem, bütçe 12 milyar küsur para
bekliyor. Saygılar sunarım. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben de özelleştirmeyle ilgili
sormuştum. AKP milletvekilleri devletin hangi kurumlarını, KİT’lerin hangisini
almıştır? Mesela, Güngören Belediyesinde büyük bir araziyi almış mıdır? Şeker
fabrikalarını almış mıdır? BAŞKAN – Sayın Bakan duyuyor, hepsini duydu efendim. Cevap verdi,
tamam. KAMER GENÇ (Tunceli) – Cevap vermiyor. BAŞKAN – Vermiyor ben ne yapayım! Allah Allah
ya! KAMER GENÇ (Tunceli) – Vermiyor. BAŞKAN – Böyle bir usul var mı? Yani Sayın Bakanı ben mi
zorlayacağım “illâ cevap vereceksin” diye. KAMER GENÇ (Tunceli) – Zorlayın. BAŞKAN – Zorlayamam efendim, hayır. Yazılı da verebilir, sözlü de
verebilir. Yazılı verse ne yapacağım ben? KAMER GENÇ (Tunceli) – Vermiyor efendim. BAŞKAN – Yazılı verebilir, İç Tüzük buna müsait. Evet, maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul
edilmiştir. On dakika, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati: 21.17 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 21.30 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
36’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum. Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutuyorum: V.- ÖNERİLER A) Danışma Kurulu Önerileri 1.- Genel Kurulun
24 Aralık 2008 Çarşamba ve 25 Aralık 2008 Perşembe günkü birleşimlerinde 2009
Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın günlük programlarının
tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel
Kurulun 24 Aralık 2008 Çarşamba günkü birleşiminde 314 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 25 Aralık 2008 Perşembe günkü
birleşiminde ise 283 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu
önerisi Danışma Kurulu Önerisi Tarihi:
24.12.2008 Danışma Kurulunun 24 Aralık 2008 Çarşamba günü (bugün) yaptığı
toplantıda, aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun
görülmüştür. Eyyüp Cenap Gülpınar Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Vekili Mustafa Elitaş Kemal
Kılıçdaroğlu Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubu Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu Başkan Vekili Başkan
Vekili Oktay Vural Selahattin
Demirtaş Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu Demokratik
Toplum Partisi Grubu Başkan Vekili Başkan
Vekili Öneriler: Genel Kurulun 24 Aralık 2008 Çarşamba günkü (bugün) ve 25 Aralık
2008 Perşembe günkü birleşimlerinde 2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu
Tasarısının günlük programlarının tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesi, Genel Kurulun 24 Aralık 2008 Çarşamba günkü (bugün) birleşimde 314
sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 25 Aralık
2008 Perşembe günkü birleşiminde ise 283 sıra sayılı kanun tasarısının
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel
Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür. BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, neyi kabul ettik, neyi
oyluyorsunuz? BAŞKAN – Yahu, dışarıdan geliyorsun. Ben seni mi bekleyeceğim? KAMER GENÇ (Tunceli) – Sormadınız, madde üzerinde söz isteyen var
mı diye sormadınız. BAŞKAN – Çıkma dışarıya o zaman otur burada. Ne yapayım ben şimdi davetiye mi göndereyim Sayın Genç? Ara
verdikten sonra yine karakterin değişti senin niyeyse ben anlamıyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) – Senin karakterin değişti canım! BAŞKAN – Anlıyorum, ben biliyorum da neden olduğunu ama
söylemiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Söyle, söyle Başkan! BAŞKAN – Hadi bakalım! KAMER GENÇ (Tunceli) – Başkanlığınızı doğru yapın! BAŞKAN – Buyurun, oturun yerinize! KAMER GENÇ (Tunceli) – Doğru yapın! BAŞKAN – Doğru yapıyorum! KAMER GENÇ (Tunceli) – Doğru yapmıyorsun! BAŞKAN – Allah, Allah! KAMER GENÇ (Tunceli) – Söz isteyen var mı diye… BAŞKAN – Senin keyfinin kâhyası mı var? Orada geziyorsun,
dolaşıyorsun, buraya geliyorsun; otur burada o zaman. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Otur burada! “Sayın Başkan” deme bana artık hadi… KAMER GENÇ (Tunceli) – “Söz isteyen var mı?” diyeceksiniz canım! BAŞKAN – Oturun yerinize! Hakkın suistimalinden
başka bir şey değil senin yaptığın ya! Hakkın suistimali... Sayın milletvekilleri, şimdi bütçe kanun tasarısı üzerindeki
görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz. II.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/656) (S. Sayısı:
312) (Devam) 2.- 2007 Yılı Merkezi Yönetim
Kesin Hesap Kanunu Tasarısı ile Merkezi Yönetim Bütçesi Kapsamındaki İdare ve
Kurumların 2007 Bütçe Yılı Kesin Hesap Tasarısına Ait Genel Uygunluk Bildirimi
ve Eki Raporlarının Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/622, 3/521) (S. Sayısı: 313) (Devam) BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet buradalar. 8’inci maddeyi okutuyorum: Yatırım harcamaları MADDE 8- (1) 2009 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde
yer alan projeler dışında herhangi bir projeye harcama yapılamaz. Bu
cetvellerde yer alan projeler ile ödeneği toplu olarak verilmiş projeler
kapsamındaki yıllara sari işlere (kurulu gücü 500 MW
üzerinde olan baraj ve HES projeleri, Gebze-Haydarpaşa, Sirkeci-Halkalı Banliyö
Hattının İyileştirilmesi ve Demiryolu Boğaz Tüp Geçişi İnşaatı Projesi ve diğer
demiryolu yapım projeleri hariç) 2009 yılında başlanabilmesi için proje veya
işin 2009 yılı yatırım ödeneği, proje maliyetinin yüzde onundan az olamaz. Bu
oranın altında kalan proje ve işler için gerektiğinde projeler 2009 Yılı
Programının Uygulanması, Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Karar esaslarına
uyulmak ve öncelikle kurumların yatırım ödenekleri içinde kalmak suretiyle
revize edilebilir. (2) Silahlı Kuvvetler bütçesinin programlarında (03) ekonomik
sınıflandırma kodunda yer alan savunma sektörü, altyapı, inşa, iskan ve tesisleriyle NATO altyapı yatırımlarının
gerektirdiği inşa ve tesisler ve bunlara ilişkin kamulaştırmalar ile stratejik
hedef planı içinde yer alan alım ve hizmetler, Devlet Planlama Teşkilatı
Müsteşarlığının vizesine bağlı olmayıp 2009 Yılı Yatırım Programına ek yatırım
cetvellerinde yer almaz. (3) Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin, yatırım
programında ödenekleri toplu olarak verilmiş yıllık projelerinden
makine-teçhizat, büyük onarım, idame-yenileme, tamamlama ile bilgisayar
yazılımı ve donanımı projelerinin detay programları ile alt harcama kalemleri
itibarıyla tadat edilen ve edilmeyen toplulaştırılmış projelerinin alt harcama
kalemleriyle ilgili işlemlerde 2009 Yılı Programının Uygulanması, Koordinasyonu
ve İzlenmesine Dair Karar esasları uygulanır. (4) 2009 Yılı Yatırım Programına ek yatırım cetvellerinde yıl
içinde yapılması zorunlu değişiklikler için 2009 Yılı Programının Uygulanması,
Koordinasyonu ve İzlenmesine Dair Kararda yer alan usullere uyulur. BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu. Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim. (CHP
sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hepinize saygılar sunuyorum, iyi akşamlar. Değerli arkadaşlarım, bir yatırım harcaması ve yatırım bütçesini
konuşuyoruz bu maddede. Tabii, yatırım üretim demektir, istihdam demektir.
Ülkede istihdam yaratmak, öyle anlıyorum ben, bunu böyle biliyorum. Tabii, önce
kamu adına istihdam yaratmak, bunun temeli budur arkadaşlar. Bir yerde sosyal
dengeyi sağlamaktır. Şimdi, biz geçen dönem, biliyorsunuz bir yasa çıkardık. Kamuda
çalışan geçici işçileri, -228 bin kişiydi arkadaşlar- altı ay ve daha fazla
hizmet görenleri kadroya aldınız. Beş ay yirmi dokuz gün görev yapan geçici
işçileri, maalesef dışarıda bıraktık ve 28 bin kişi arkadaşlar. Değerli arkadaşlarım, bir yatırım ve üretim, hizmet maddesi…
Değerli arkadaşlarım, bu insanların sosyal yarasını sarmak hepimizin görevidir.
Gelin, hiç değilse bütçeden sonra bu 28 bin kişi adına, hiç değilse emekli
olanların yerine en azından… Bu kamuda beş ay yirmi dokuz gün, beş buçuk ay,
beş ay yani yıllarca çalışmış ama son üç yılda beş ay yirmi dokuz gün çalışmış
arkadaşlar. Değerli arkadaşlarım, bunların hepsi 28 bin kişi. Bunlara çözüm
bulmak bizim görevimizdir. Bütçeden sonra en azından emekli olanların yerine,
hepsini yapın, keşke yapsanız ama en azından sosyal adalet, hak, hukuk… Hiç
değilse emekli olan… O 200 bin kişiden önemli bir kısmı yavaş yavaş emekli olmaya başladı. Arkadaşlar, bu insanlar ne
zaman emekli olacaklar? Bu insanların çoluğunu
çocuğunu düşünerek… Çok konuşmayacağım, sadece sizden rica ediyorum. Bu konuda
konuşmak için söz aldım. Bu bir sosyal yaradır. Bu 28 bin kişi bizim üvey evladımız
değildir, hepimizin öz evladıdır arkadaşlar. Ama bu sosyal yarayı tamir etmek
bu yüce Meclisin görevidir arkadaşlar. Mademki bir yatırım, bir istihdam
maddesi konuşuyoruz, bu insanları bu bütçede konuşmayı vicdani bir görev
bildim. Bu nedenle hepinizin dikkatlerine sunuyorum. Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kütahya Milletvekili Alim Işık. Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 312 sıra sayılı
2009 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Bu vesileyle, bugün
Cizre’de taranan araçta şehit olan 3 askerimize Allah’tan rahmet, yakınlarına
ve aziz milletimize başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyor,
milletimizin birlik ve beraberliğini bozmaya yönelik bu menfur saldırıyı
yapanları nefretle kınıyorum. Tasarının “Mali Politikalara İlişkin Hükümler” başlıklı Üçüncü
Bölümü’nün 8’inci maddesi 2009 yılı yatırım programı kapsamında yapılacak
yatırım harcamalarıyla ilgilidir. Dört fıkradan oluşan söz
konusu maddede -biraz önce de Sayın Kâtip Üyemizin okuduğu gibi- özetle,
(1)’inci fıkrada yatırım cetvellerinde yer alan projeler dışında herhangi bir
projeye harcama yapılamayacağı, (2)’nci fıkrada
silahlı kuvvetlerle ilgili bazı alım ve hizmetlerin DPT Müsteşarlığı vizesine
bağlı olmayacağı ve bu cetvellerde yer almayacağı, (3)’üncü fıkrada kamu
idarelerinin yatırım programında ödenekleri toplu olarak verilmiş projelerin
alt harcama kalemlerinde belirli esasların uygulanacağı, son fıkrasında da
yatırım cetvellerinde yıl içinde yapılması zorunlu değişikliklerde de ilgili
kararda yer alan usullere uyulacağı hükümleri yer almaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkede yatırım
harcamalarının ne denli önem arz ettiği, özellikle içinde bulunduğumuz ve hem
dünyada hem de ülkemizde ortalığın kasıp kavrulduğu kriz döneminde herkes
tarafından bir kez daha anlaşılmıştır. Her ne kadar iktidar
partisi mensubu değerli hatipler krizin abartıldığı, ülkemizden “teğet” ya da
dokundurarak geçeceği, hatta ekonomik krizin olmadığı ve benzeri gibi
ifadelerde bulunsalar da, yaşanan krizin vatandaşlarımızı ciğerinden yaktığını,
hatta karnındaki kendi yavrusunu bu dünyaya getirmemek için kendi eliyle
öldürttüğünü gözü ve kulağı olan, vicdan sahibi herkes yakından bilmektedir. Sayısız örneklerin verilebileceği bu olumsuz tablodan en az
hasarla kurtulmanın tek yolu ülkemizde gerek kamu gerekse özel sektör
yatırımlarının artırılarak üretimin ve dolayısıyla da istihdamın
yükseltilmesidir. Kısaca yatırım, yerli ve yabancı kaynaklardan elde edilen
sermayenin mal veya hizmet üretimi amacıyla ayrılan bölümünü ifade etmektedir.
Bir işletmede yapılan yatırım sonucu kurulan üretim sisteminin çıktısını
oluşturan mal veya hizmetin piyasaya arzı ve pazarlanması sonucunda elde edilen
satış gelirleri, hem üretim masraflarının karşılanmasını hem de özel ihtiyaçlar
ve yasal vergiler karşılandıktan sonra artan kısmının da tasarruf olarak
değerlendirilmesini sağlamaktadır. Ülkenin tüm tasarrufları toplamının mevcut
yatırımlara eklenmesiyle de büyüme gerçekleşmektedir. İşte bu faaliyet
döngüsünün temeli yatırımdır. Yeterli düzeyde yatırım yapmayan ve dolayısıyla da üretemeyen bir
ülke şu üç temel sorununu asla çözemez: Birincisi: Vatandaşlar arasındaki soysal barışı sağlayamaz. Bir
yanda havyarla kahvaltı yapanlar, diğer yanda ise çöpten ekmek toplayanlar
olursa bu ülkede sosyal barışı tesis etmenin yolu mümkün görünmemektedir. İkincisi: İstihdam artırılamadığı için işsizlik önlenemez. Üçüncüsü: İhracat yapamadığı için döviz cinsinden borçlarını da
ödeyemez. Günümüzde bu üç temel sorunun da ne yazık ki geçerli olduğu ve AKP
İktidarı döneminde giderek arttığı ülkemizde, yapılacak yeni yatırımlara
ilişkin harcamaların önemi oldukça fazladır. Şimdi 2009 yılı yatırım programına ilişkin harcamaların sektörlere
göre dağılımına ve son üç yıllık değişimlerine değinerek konuya ilişkin
görüşlerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. 30 Ekim 2008 tarih ve mükerrer 27039 sayılı Resmî Gazete’de
yayımlanan 2009 Yılı Programı verilerine göre toplam yatırım miktarı –milyar TL
cinsinden- 2007 yılında 187, 2008’de 223 -yaklaşık- 2009’da da 250 milyar TL
kadardır. Bu verilere göre toplam yatırımların gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2007’de yüzde 21,96; 2008’de yüzde 22,38;
2009’da ise yüzde 22,52 olarak öngörülmüş ve kısmi bir artış hedeflenmiştir.
Ancak aynı dönemde toplam kamu yatırımlarının gayrisafi yurt içi hasıla içindeki payıysa 2007’de yüzde 3,82 iken, 2008’de
yüzde 3,80’e, 2009’da da yüzde 3,59’a düşmüştür. Yani yatırım fonksiyonu
yaklaşık yüzde 96 oranında özel sektöre bırakılmaktadır. Diğer önemli bir
gösterge olan kamu sabit sermaye yatırımlarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı da yukarıdaki değerlere benzer şekilde
2007’de yüzde 3,81 iken, 2008’de yüzde 3,73’e, 2009’da ise yüzde 3,67’e
düşmektedir. Bu verilere göre Hükûmet, gittikçe
yatırımdan ve dolayısıyla da üretimden uzaklaşmakta, Türkiye’deki sorunlar
yangınının üzerine âdeta körükle giden bir bütçe ve yönetim politikası
sergilemektedir. Kamu sabit sermaye yatırımlarının yıllara ve sektörlere göre
dağılımları incelendiğinde, 2009 yılı için en büyük payı yüzde 31’lik bir
değerle ulaştırma sektörü almaktadır. Ancak son yıldaki binde 2’lik bir artış
bu sektörde geçen yıla göre önemli bir ek yatırımın olmayacağı anlamına
gelmekte ve şimdiye kadar birçok ilimizde yetersiz olduğumuz ulaştırma
yatırımlarının aynı şekilde devam edeceğini göstermektedir. Yine, bu, tabii, yüzde 3,6 civarındaki kamu sabit sermaye
yatırımlarının yüzde 30’u, bir başka deyişle gayrisafi yurt içi hasılanın yaklaşık yüzde 1’i civarında. Diğer taraftan, ikinci büyüklükteki tarım sektörünün payı ise
2007’de yüzde 8,6; 2008’de yüzde 8,2; 2009’da ise yüzde 10,8. Bu sektörde biraz
artış beklenmekte. Ancak yüzde 3,50’nin yüzde 8’i olduğu dikkate alındığı zaman
tarım sektöründe de neredeyse kamu yatırımının olmadığını söylemek çok yanlış
bir ifade olmayacaktır. Diğer bir sektör, eğitim sektörü: Yüzde 11’den yüzde 10,5’e
düşmüş. Enerji sektörü yüzde 10,3’ten yüzde 9,4 ve yüzde 8,7 değerlerine
düşmüş. Bir taraftan aynı Hükûmetin Sayın Enerji
Bakanı enerjiyle ilgili yatırımları artıracağını ifade ederken, bir taraftan da
Sayın Maliye Bakanımız bu rakamlarla bunun olamayacağını göstermektedir. Sağlık yatırımı, 2007’de yüzde 6,5 iken 2008’de yüzde 6,7; 2009’da
da 6,1’e düşmüş. Yine sağlıkta önemli sıkıntıların yaşanacağı
bir gerçek. Madencilikte, yüzde 2,1; yüzde 2,4; yüzde 2,5. Yine fazla bir
artış yok. Konutta, yüzde 1,7 civarında sabit bir durum var. İmalat sektöründe, yüzde 1,1; yüzde 1,1; yüzde 1,3. Değerli
milletvekilleri, yüzde 3,6’nın yüzde 1,3’ü yani binde 3-4 civarındaki bir
imalat yatırımını sizin takdirlerinize bırakıyorum. Bu demektir ki önümüzdeki
yıl istihdam çok daha büyük sıkıntılı bir döneme girecektir. Turizmde yok denecek kadar az bir yatırım vardır. Diğer hizmetler yani iktisadi ve sosyal bazlı
hizmetlerde yüzde 28’lerden yüzde 27’ye düşen bir dağılım söz konusudur. Durum bu olduğuna göre Sayın Bakanım, kamu yatırımda yok demektir.
O zaman yapılacak tek şey: Yatırımı özel sektöre yüklediğimize göre, mutlaka
özel sektöre İktidarınız döneminde kaldırılmış olan yüzde 18 oranındaki yatırım
indirimini tekrar getirmek ve istihdamdaki prim yükünü azaltmak olacaktır.
Diğer yandan sektörel destek ve teşvik esasları acil
olarak yeniden belirlenmeli ve uygulamaya geçirilmelidir. 2008 yılı sonu, yani
üç dört gün sonra sona erecek olan kırk dokuz ildeki teşvik uygulamasının
acilen yeniden gözden geçirilmesi, ya devamının sağlanması ya da sektörel bazda yapılacak olan yeni
düzenlemeyle bu illere yeniden bu desteğin sağlanması kaçınılmaz görünmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle bütçenin ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını temenni ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık. Şahısları adına ilk söz, Konya Milletvekili Özkan Öksüz. Sayın Öksüz, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2009
Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, 58’inci, 59’uncu ve 60’ıncı hükûmetlerimiz döneminde ekonomik model olarak serbest
piyasa ekonomisi modeli uygulanmıştır. Yatırımların büyük bir kısmı özel sektör
tarafından yapılıyor. Türkiye özel sektör eliyle kalkınma modelini benimsemiş
ve bu yönde ilerlemektedir. Hükûmet olarak özel
sektöre her türlü teşvik ve yardımlar yapılmaktadır. Kamu olarak da sağlıkta,
adalette, toplu konutta, ulaşımda, savunma sanayisinde, enerjide, KÖYDES ve
BELDES alanlarında büyük başarılar sağlanmıştır. İktidara geldiğimizden beri sağlık sektörüne büyük önem verdik. Bu
dönemde bugünkü fiyatlarla 7 milyar 525 milyon yeni Türk lirası kaynak
kullanıldı. 1.200 sağlık tesisini halkımızın hizmetine sunduk. Bunun 389’u
hastane ve hastane ek binasıdır. Bundan önceki dönemde odasında banyo ve
tuvaleti olan hasta yatağı sayısı 10.100 iken bu sayı şu anda 24.500’e
ulaşmıştır. Adalette, 2003 yılından itibaren 111 adet adalet sarayı hizmete
sunulmuştur ve 59 adalet sarayı da şu anda yapım hâlindedir ve devam
etmektedir. Toplu konutta 336 bin konut yaptık. Bunların 230 binini hak
sahiplerine teslim ettik. Bunun yanında TOKİ 445 okul, 439 spor salonu, 324
ticaret merkezi, 263 cami, 74 sağlık ocağı gibi bir sürü tesisler yapıp teslim
etmiştir. Ulaşımda büyük mesafeler aldık. 2003 öncesi bölünmüş yol uzunluğu
-otoyol dâhil- 6.101 kilometreyken şu anda 15.359 kilometreye ulaşmıştır. 2009
yılında da Ankara-Eskişehir hızlı tren yolu bitti. Ankara-İstanbul hızlı tren
yolu da en kısa zamanda bitirilecektir. ALİM IŞIK (Kütahya) –
Bitmedi Sayın Vekilim bitmedi; Eskişehir’e tren gitmiyor. Yanlış bilgi
vermeyin. ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Ankara-Konya Hızlı Tren Projesi’ni
başlattık. Ankara-Konya arası seyahat bir saat on dakikaya iniyor. Burada söz açılmışken Konya Mavi Tünel Projesi de birkaç yıl
içinde hizmete sunulacaktır. ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Esas konuya gel Sayın Vekilim, konuya
gel! ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Tünel delme işi başlamıştır. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) Marmaray’ı hayata
geçiriyoruz. Marmaray Projesi kentin büyük ve önemli
sorunu olan trafik sorununu çözüyor. Marmaray sadece
İstanbul’un iki yakasını değil kıtaları birleştiriyor. ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Biraz doğuya kay, doğuya! ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Türkiye-Gürcistan-Azerbaycan arasından
doğrudan demir yolu hattıyla Bakü-Tiflis-Kars demir yolu inşaatının da yapımına
başlamıştır. Savunma sanayisinde ATAK Projesi’yle helikopterin görev bilgisayar
yazılımları ve tasarımını gerçekleştiriyoruz. ALTAY Projesi’yle fikrî mülkiyeti ve ihracat haklarına tümüyle
ülkemizin sahip olacağı ilk millî tasarım tank prototipini
gerçekleştiriyoruz. MİLGEM Projesi’yle ilk millî tasarım savaş gemisinin üretimini
gerçekleştiriyoruz. Enerjide on yedi adet baraj ve hidroelektrik santral projelerinin
işlemleri devam ediyor. 2002’de 2002 yılında 9 şehirde doğal gaz var iken şu anda 63 şehrimize
doğal gaz verdik. Bunların hepsi yatırımdır arkadaşlar. Yenilenebilir Enerji Yasası’nı çıkardık. Türkiye'nin rüzgâr,
jeotermal ve güneş haritaları çıkarılarak yatırımcıların hizmetine sunuldu.
Nükleer santral yapımına başlanacaktır en kısa zamanda. KÖYDES ve BELDES projelerini hayata geçirdik. Bu kapsamda, kırsal
bölgelerin içme suyu ve yol gibi en temel yapı hizmetlerini karşılamış olduk. KÖYDES projesiyle bugüne kadar 4,7 milyar YTL, yani 4 katrilyon
lira ödenek tahsis edilmiş ve harcanmıştır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Öksüz, devam edin. ÖZKAN ÖKSÜZ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. Bu projelerle 6 bin kilometre ham yol, 49 bin kilometre stabilize yol, 62 bin kilometre asfalt yol yapılmıştır. İçme suyu projeleriyle 11 milyon 800 bin insanımızı suya
kavuşturduk. Güneydoğuda bugüne kadar suya kavuşmayan bir sürü insanımız
vardır. Bu bölgede 3.483 susuz ünite ve 22.695 suyu yetersiz ünite suya
kavuşturulmuştur. BELDES’te 633 milyon yeni
Türk lirası yatırım yapılmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yatırımlarımız devam
edecektir. 2009 yılı bütçesinin memleketimize hayırlı olmasını diler, hepinize
saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öksüz. Şahsı adına Karabük Milletvekili Cumhur Ünal. Buyurun Sayın Ünal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) CUMHUR ÜNAL (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Maliye
Bakanlığı 2009 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı gelir bütçesinin
8’inci maddesinde AK PARTİ Milletvekili olarak şahsım adına görüşlerimi arz
etmek üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetimizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, AK PARTİ İktidarıyla ülkemiz maliyesiyle,
ekonomisiyle, eğitimden sağlığa her alanda attığı adımlarla az zamanda hem çok
yol almış hem de krizlere karşı dayanıklı bir yapıya bürünmüştür. Bu da elbette
akılcı politikalarla ve kararlı uygulamalarla gerçekleştirilmiştir ve bunların
hiçbiri bir tesadüf değildir. Ekonomiyi canlı tutacak kamu harcamalarını
yapmak, bu harcamaları sağlıklı bir kaynak olan vergilerle finanse etmek,
kısacası mali disiplinden ödün vermemek her zaman temel ilkemiz olacaktır. Nitekim, 2009 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı bu düşüncenin
yansıdığı bir metin olarak yüce Meclisimize sunulmuştur. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere bütçeler
devletin harcama ve gelirlerinin belirlendiği mali ve hukuksal düzenlemelerdir;
hukuksal olarak millet adına ve yine millet için vergilerin toplanması ve
harcamaların yapılması için yetki alınması demektir, ekonomik olarak da bir
tahmin ya da başka bir ifadeyle bir öngörü metnidirler. Bu duygu ve düşüncelerle 2009 yılı bütçesinin ekonomimizin
güçlenerek çıkacağı bir yıla ilişkin önemli bir ekonomik ve mali bir öngörü
olduğunu ve geçmiş başarılardan hareketle bunu da millet olarak, devlet olarak
azimli ve inançlı çalışmalarımızla gerçekleştireceğimize olan inancımızı
belirtir, 2009 bütçesinin hayırlı olmasını diler, yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Ünal. Konuşmalar tamamlanmıştır madde üzerinde. Şimdi, soru-cevap kısmına geçiyoruz. Sayın Genç, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, önce size bir soru sormak istiyorum: Sayın Meclis
Başkanı yurt dışındaydı, bugün döndü mü efendim? BAŞKAN – Evet, geliyor. KAMER GENÇ (Tunceli) – Çünkü, yani şu
sebeple sormak istiyorum: Biraz önce okuduğunuz Danışma Kurulu kararı 21
Aralıkta gelmişti, burada oylanmıştı. Fakat, şimdi
elimize geçen bu Danışma Kurulu kararında, mesela işte, Demokratik Toplum
Partisi Grup Başkan Vekili Selahattin Demirtaş
salonda yok, CHP Grup Başkan Vekili Kemal Kılıçdaroğlu
yok, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Oktay Vural yok. Zatıaliniz, bilmiyorum, Meclis Başkanına vekâlet ediyor
musunuz şu anda? BAŞKAN – Ediyorum efendim. Ama, soru sorma
hakkınız da yok Başkana efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim? BAŞKAN – Başkana soru sorma hakkınız yok. KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok mu? BAŞKAN – Yok efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, ne zaman… BAŞKAN – Hayır efendim, yok. KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, yani ben bu Danışma Kurulu kararını
ibret olsun diye saklayacağım… BAŞKAN – Saklayın, saklayın efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – …çünkü bugün araştıracağım, Danışma
Kurulunun toplantıya davet edilip edilmediğini kayıtlarda araştıracağım. BAŞKAN – Elden gezdirilmiş, vardır efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Eğer yoksa bu tamamen uydurma bir Danışma
Kuruludur. BAŞKAN – Onu bilemem. KAMER GENÇ (Tunceli) – Bunu da kamuoyuna aktaracağım ve böyle
uydurma Danışma Kurulu olmaz, bunun sorumlusu da siz olacaksınız. İkincisi, ben konuyla ilgili sorularımı soruyorum: Şimdi, Sayın
Başkan, benim ilimde ciddi bir yatırım yok. Bu sene üniversite kurulma kararı
alındı. BAŞKAN – Bana mı soruyorsunuz yine? ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Sayın Başkan, saati çalıştırın. KAMER GENÇ (Tunceli) – Yatırımla ilgili soruyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Bana mı soruyorsunuz? “Sayın Başkan” dediniz de onun için
diyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, siz aracılık yapacaksınız efendim. BAŞKAN – Ha oldu o zaman. KAMER GENÇ (Tunceli) – Aracılık yapın, orada niye oturuyorsunuz? BAŞKAN – Onu demediniz efendim, onu demediniz. KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, Başkana hitap ediyorum,
Bakana hitap edecek hâlim yok ki. BAŞKAN – Öyle mi? KAMER GENÇ (Tunceli) – Diyorum ki ilimizde üniversite kuruldu,
öğrenci yurdu yok efendim. AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, sorularımız var. KAMER GENÇ (Tunceli) – 1) Bu öğrenci
yurdu ne zaman yapılacak? 2) Bizim ilimizde Karayolları teşkilatı çok zayıf. Bizim ilimizin
Pertek ilçesinde çok önemli Keban Barajı yapıldı. Keban Barajı’nda çok ciddi
bir enerji üretiliyor, Türkiye yararlanıyor ama bir köprü yok. Bu köprü ne
zaman yapılıyor? 3) Pülümür yolu, bundan daha önce çeşitli vesilelerle söyledim… AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, bize sıra gelmiyor. KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir Münih Belediye Başkanı geldi dedi ki:
“Ben otuz beş sene önce geldim, bu Pülümür-Erzincan arasındaki yol stabilize yoldu toza boğuldum, yine boğuldum.” Ben bunu
birkaç defa söyledim. Bu Pülümür yolunu asfaltlama işi ne zaman yapılacaktır?
Ayrıca Tunceli ilinde… BAŞKAN – Başka soru soran da var efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim? BAŞKAN – Başka sorular da var. KAMER GENÇ (Tunceli) – E tamam, ben bitireyim de ondan sonra onlar
sorsunlar. Nasıl olsa… Ayrıca Tunceli ilinde köy yolları asfaltsız, köy içme suları yok.
Şimdi, bunlar ne zaman yapılacak? Burada çıkıp da böyle çok yiğitlik yapan
arkadaşlarımız buyursun gelsinler, gidelim. Tunceli’de ilçe yollarımız,
asfaltsız, çok kötü. Nahiye yollarımızda asfalt yok. Bir de çok önemli: İçme
suları yok. Köydeki ulaşım çok kötü vaziyette. Bunları
ne zaman yapacaksa Sayın Bakan söylesin efendim. BAŞKAN – Sayın Yeni, buyurun. AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkanım, bugün Şırnak’ta şehit olan
askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.
Yaralılara acil şifalar diliyorum ve katilleri, canileri destekleyenleri
nefretle kınıyorum. Bunları kınamayanları da kınıyorum. Başka bir sorum yoktur. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yeni. Sayın Bayramoğlu… BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Özellikle 2008 yılı içerisinde elektrik dağıtım işinde özel sektör
payı yüzde 2 civarındaydı. 2008 yılında yapılan genel özelleştirmeyle bu oran
yaklaşık yüzde 24’e kadar çıkarıldı. Bu önemli bir gelişme tabii ki hem kaynak
olarak hem de verimlilik açısından. Bugün itibarıyla elektrik dağıtım ihalelerinde
2009 yılı içerisinde ne tip bir plan düşünüyorsunuz? Genel dağıtım işlerinin
özelleştirilmesinin bu anlamda ne zaman bitirilmesi hedefleniyor? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bayramoğlu. Sayın Demir… OSMAN DEMİR (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanıma ben de şunu sormak istiyorum: 2009 yılı bütçesinde
transfer kaleminin büyüklüğü göze çarpmaktadır. Transfer kaleminin içerisinde
hangi alt kalemler bu rakamı bu kadar büyük bir boyuta ulaştırmaktadır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Demir. Sayın Güvel… HULUSİ GÜVEL (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım. Sayın Bakan, Adana’da Maliyeye borçlu mükellef sayısı nedir? Bu
mükelleflerin borç miktarı ne kadardır? Adana’da Vergi Barışı Projenizden
yararlanmak için kaç mükellef müracaat etmiştir? Bunun borçlu sayısına oranı
nedir? Bu uygulama amacına ulaşmış mıdır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Güvel. Sayın Aydoğan… ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakan, bu demir yollarıyla ilgili, Ankara-İzmir arasında 9
Eylül ve Mavi Tren’in Ankara’dan Balıkesir’e, Balıkesir’den Ankara’ya on-on iki
saat süreyle gittiğini yaşıyoruz. Biraz önce konuşmacının ifade ettiği gibi, bu
hızlı trenler Balıkesir’i de kapsayacak mıdır? Bir diğer sorum KÖYDES’ten ayrılan
yatırımlarla ilgili. Balıkesir ilinde ve birçok ilimizde olduğu gibi şu anda
yaşadığımız kış mevsiminde ulaşılması zor hâle gelen stabilize
yolların önümüzdeki dönemde yapılması düşünülmekte midir? KÖYDES bütçesinden
su, kanalizasyon ve yollarla ilgili ne kadar bütçe ayrılmıştır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın Köse, süre kalmadı size, iki dakika süremiz var. Buyurun Sayın Bakanım. MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, bu
soruların hepsine yazılı olarak cevap vereceğim. BAŞKAN – O zaman, Sayın Köse, buyurun, sorunuzu sorabilirsiniz. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum. ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan, doğal gaz ve elektrik maliyetleri sanayicinin en
büyük gideridir. Üretimin ve istihdamın devamı açısından nakit zorluğu çeken
sanayicinin doğal gaz ve elektrik bedellerini yirmi dört aya kadar
taksitlendirme yapmayı düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler. Görüşmeler tamamlanmıştır efendim. 8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum. (AK PARTİ
sıralarından “Geç kaldı.” sesleri) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Geç kaldı Sayın Başkan. BAŞKAN – Karar yeter sayısı mı istediniz? KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet Sayın Başkan. BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Evet, 2 kâtip üye arasında anlaşmazlık var, elektronik cihazla
oylama yapacağız. KAMER GENÇ (Tunceli) – Toplantı yeter sayısı olması gerekiyor
Sayın Başkan. BAŞKAN – İki dakika süre veriyorum efendim. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN – Pusulalara gerek kalmadı efendim. Karar yeter sayısı
vardır, kabul edilmiştir. Birleşime beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati :
22.08 ALTINCI OTURUM Açılma Saati: 22.17 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
36’ncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum. Biraz evvel aldığımız karar gereğince gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer alan, Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 3.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı
ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) BAŞKAN – Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 2’nci sırada yer alan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz. 4.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/537) (S. Sayısı: 236) BAŞKAN – Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 3’üncü sırada yer alan, Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü’nün Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun
görüşmelerine başlayacağız. 5.- Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü'nün; Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (2/21) (S.
Sayısı: 314) (x) BAŞKAN – Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Komisyon raporu 314 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Teklifin tümü üzerinde söz isteyen? Gruplar adına yok. Şahısları adına, Rize Milletvekili Ali Bayramoğlu. Sayın Bayramoğlu, buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz on dakika Ali Bey. (x) 314 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 314 sıra sayılı kanunun geneli üzerinde şahsım adına söz
aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümleri -ki, aynı zamanda
içeriğinde 2’nci ve 5’inci maddeleri- dikkate alındığında Türk Parasının
Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’a ve bu Kanun’a istinaden çıkarılmış olan
Bakanlar Kurulu kararlarına aykırı fiiller 1/1/2009
tarihi itibarıyla yaptırımsız kalacağından, söz konusu boşluğun doldurulması
amacıyla 30/03/2005 tarihli ve 5327 sayılı Kabahatler Kanunu’nda benimsenen
yaptırım rejimine uydurulması ve bir sistem düzenine geçilmesi gerekiyor. Bu kanunla bundan sonra tüm boşluklar doldurulmuş olacak ve Türk
Parasının Kıymetini Koruma Kanunu bütüncül bir anlayışla mevzuata
uyumlaştırılmış olacaktır. Bu nedenle, bütçe gibi çok yoğun bir çalışma programının
içerisinde bulunduğumuz bugünlerde gecenin bu saatinde bu kanuna destek vermek
amacıyla şu çatı altında bulunan bütün değerli arkadaşlarıma teşekkür ediyor,
kanunun gerek mali piyasalar gerekse kambiyo rejimi açısından hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayramoğlu. Şahısları adına ikinci söz Siirt Milletvekili Yılmaz Helvacıoğlu’na ait. Sayın Helvacıoğlu, buyurun efendim. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 314 sıra sayılı kanunun geneli üzerine şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Bu nedenle hepinize saygılar sunuyorum. Konuşmama başlamadan evvel öncelikle bugün Cizre’de şehit olan
askerlerimize rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. 26/09/2004 tarih ve 5237
sayılı Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümleri karşısında Türk Parasının Kıymetini
Koruma Hakkında Kanun’a ve bu Kanun’a istinaden çıkarılmış olan Bakanlar Kurulu
kararlarına aykırı fiiller müeyyidesiz kalacağından söz konusu boşluğun
doldurulması amacıyla madde hükmünün 30/03/2005 tarihli ve 5326 sayılı
Kabahatler Kanunu’nda benimsenen yatırım rejimine uydurulması gerekmiştir. Bu
nedenle böyle bir değişiklik yapılmasına zaruret hasıl
olmuştur. Bu nedenle, değişiklik yapılmasından dolayı kanunun hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Helvacıoğlu. Başka konuşmacı olmadığından soru-cevaba geçiyoruz. Sayın Yeni, buyurun, ilk soru sizin efendim. AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, soru sormuyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Genç… KAMER GENÇ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Şimdi, tabii, gecenin bu saatinde getirilen bu kanunla Türk
maliyesine ne kadar bir külfet getirildiği belli değil. Bir defa, 1567 sayılı
Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’na göre verilen cezaların niteliği
değişiyor. Buna göre, adli para cezası idari para cezasına dönüştürülüyor ve
ceza kesme yetkisi idareden alınıyor cumhuriyet savcılarına veriliyor. Şimdi, evvela birinci husus şu: Şu anda bu kanuna göre idarenin
kestiği idari para cezası olarak kaç lira vardır? Bunlar hangi uyuşmazlık
safhasındadırlar? Tabii şimdi bize “Buna yazılı cevap vereceğiz.” diyorlar ama bana
göre şimdi bu kanun yürürlüğe girdiği takdirde bütün daha önce kesilen adli
para cezaları idari para cezasına döneceği için otomatikman bunların hepsi
kalkacak. Yer ne? Cumhuriyet savcılarına bu yetki geçtiği için cumhuriyet
savcıları yeniden idari para cezalarını kesecek ve bu suretle de işte, gümrük
kaçakçılığı yapmış, hayalî ihracat yapmış, devletin hazinesini milyarlarca lira
zarara uğratmış olan birtakım kişiler… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) – Yirmi dakika süre var Sayın Başkan! BAŞKAN – Efendim, çok soru soran var, onların sırası. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim yedi dakika var! BAŞKAN – Yedi dakika olur mu… Zaman kalırsa vereceğim size. Buyurun Sayın Bayramoğlu. BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım, özellikle kambiyo rejimiyle ilgili bir eksiklik var
zannediyorum. O konuyla ilgili de zaten bir önerge hazırlandı. O önergeyle
ilgili aslında ben soru soracaktım ama şimdi, az evvel grup başkan vekillerim
gösterince “Bir eksiklik olarak telafi etmeyi düşünüyor musunuz?” diye
soracaktım. İnşallah önergeyi kabul ettiğimizde telafi edilmiş olacak. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın Hıdır, buyurun. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sayın Bakanım, iki seneden bu yana
Türkiye, AK PARTİ döneminin paralarından altı sıfırı kaldırmanın mutluluğunu
yaşıyor, ancak Meclis konuşmalarımızda da, esnafın alışverişinde de “YTL” ve
“TL” sürekli birbiriyle karışıyordu. 1 Ocak itibarıyla artık “YTL”nin “Y”sine veda ediyoruz, sadece Türk lirası kalıyor. Bu Türk
lirasına geçişin Türkiye Cumhuriyeti’ne maliyeti ya da kazancı ne kadar
olacaktır? Arz ederim. Sağ olun. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Hıdır. Sayın Türkmenoğlu, buyurun. KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Evet, Sayın Başkanım, ben de bu kanunun
hayırlı olması temennisinde bulunuyorum. Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’da yapılan
değişiklikle ilgili, burada genel gerekçeler içerisinde “Verilecek idari para
cezası, yurda getirilmesi gereken paranın yüzde 2,5’undan fazla olamaz.”
cümlesi eklenmiştir. Bu cümlenin biraz daha açılması hususunda Sayın Bakanımdan
bir ricam var. Ben de teşekkür ediyorum. Hayırlı olsun kanunumuz. BAŞKAN – Teşekkürler. Sayın Yemişci, buyurun. TUĞRUL YEMİŞCİ (İzmir) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın
Bakanıma sormak istiyorum: Daha önce YTL’ye geçtiğimizde vatandaşların buna
uyumda zorluk yaşamadığını gördük. Bundan sonra, yılbaşından sonra yeniden
TL’ye geçişte herhangi bir zorluk yaşanıp yaşanmayacağını öğrenmek istiyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yemişci. Sayın Yeni, buyurun. AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Bakanım, Türk Parasının Kıymetini
Koruma Hakkında Kanun konuşulduğu zaman rahmetli Özal’ı anmadan geçemeyeceğiz.
O dönemde başlatılan bu düzenlemeler, her geçen gün, altı sıfırı atmamız
sebebiyle de artarak devam ediyor, demek ki Türk parasının kıymeti her gün
artıyor. O bakımdan, emeği geçenleri kutluyorum. Tebrik ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yeni. Sayın Bakan, yazılı mı cevap vereceksiniz? ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Efendim, bunların çoğuna yazılı cevap vereceğim. Yalnız, Sayın Yemişci’nin suali çok açık. Vatandaşımız YTL’den TL’ye geçişte hiçbir sıkıntı çekmeyecektir.
Bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Diğer hususları yazılı olarak cevaplandıracağız. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, o zaman, ben sorularımı
sormadım, devam edeyim. BAŞKAN – Evet, vakit kaldı, girebilirsiniz. Buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, tabii, biliyorsunuz, bu para
cezaları şu anda, dediğim gibi, bir kısmı kesilmiş, yani bu para cezasını
gerektiren suçu işleyenlere verilen cezaların büyük bir kısmı yargıda şimdi. Bu yargıda, bir kısmı da tabii belki zaman aşımı süresini doldurmak
üzere. Bu para cezasını kesme yetkisini idareden alıp savcılığa verince,
o idarenin kestiği para cezaları otomatikman, yetkisizlik nedeniyle terkin
edilmiş olur. Dolayısıyla cumhuriyet savcıları da bunları zaman aşımı içinde kesmedikleri
takdirde, bu arkadaşlarımız -gümrük kaçakçılığı yapmışlardır, hayalî ihracat
yapmışlardır- bu cezalardan kurtulacaktır. Ayrıca, Kanun’da “Ancak verilecek idarî para cezası yurda
getirilmesi gereken paranın yüzde ikibuçuğundan fazla
olamaz.” deniliyor. Eskiden böyle bir sınırlama yoktu. Yani, para cezası
kaçırılan eşyayla paralel olarak kesiliyordu, yüzde 5’ine kadar kesiliyordu ve
belli sınırlama yoktu. Sonra, bu yeni getirilen teklifle, mükerrerlik hâlinde, mükerrer
olarak kesilen para cezalarının… Fiilin mükerrer olarak işlenmesi hâlinde para
cezası 2 misli olarak kesiliyordu, bu da kaldırılmıştır. Yani, getirilen bu
kanun teklifiyle görülüyor ki, yıllardır bu salonda şahit olduğumuz bir durum
var, birtakım gümrük kaçakçıları, vergi kaçıranlar, hayalî ihracat yapanlar,
böyle son saniye verilen kanunlarla, işte birilerini rahatlıkla bu cezalardan
kurtarmak için getirilen kanunlardır. Bunlar korsan tekliflerdir. Devletin bu
kanunla kaç lira zararı olduğunu öğrenmek istiyorum. Kaç lira zarara uğrayacak? Şimdi, tabii bunları inkâr edecekler, ama bir sene sonra ben bunun
hesabını soracağım. Şimdi, özellikle “Yazılı cevap vereceğim.” diyorlarsa
muhakkak yazılı da cevap versinler. Sayın Başkan, Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’na göre
idarenin bugüne kadar yaptığı bütün işlemler, yani yapılan para cezaları keenlemyekün addediliyor, yeni bir sistem getiriliyor ve bu
yeni sistemde de hâlihazır kesilip de tahsil edilmeyen paralar maalesef
siliniyor. Bunun da kamuoyunca bilinmesini istiyorum ve sorularıma da cevap
istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Helvacıoğlu, buyurun. M.YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Bakanım... BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Süre bitti efendim. BAŞKAN – Sisteme girdiği ve son olduğu için söz verdim. Sayın
Bakan da yazılı cevap vereceği için… Sorabilirsiniz sorunuzu. M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Bakanım, Türk parasının alım
gücünü korumak için ekonomimizin güçlü ve stabil
olması gerekmektedir. Sürdürmekte olduğumuz ekonomik tedbirler devam edecek mi?
Açıklamanızı rica ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Helvacıoğlu. Sayın Bakan, yazılı mı cevap vereceksiniz? ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Açıklamamda fayda var. Para cezasını zaten cumhuriyet savcısı veriyordu. Aynı kanunda
yine cumhuriyet savcısı verecek. Değişen bir şey yoktur. Af diye bir şey söz
konusu değildir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakan bilmiyor. Kabahatler Kanunu’nu
bilmiyor Bakan. ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
–Sadece şekil değişiyor, adı değişiyor. Ağır para cezasının adı idari para
cezası oluyor. Bundan ibarettir. Bunu özellikle yüce Meclise arz ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, 5326 sayılı Kabahatlar Kanunu’na göre… BAŞKAN – Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 1’inci maddeyi okutuyorum: TÜRK PARASININ KlYMETİNİ
KORUMA HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ MADDE 1- 20/2/1930 tarihli ve 1567 sayılı
Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir. "MADDE 3- Bakanlar Kurulunun bu Kanun hükümlerine göre yapmış
bulunduğu genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden
kişi, üçbin Türk Lirasından yirmibeşbin
Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır. Fiil, 1 inci maddede yazılı kıymetlerin izinsiz olarak yurttan
çıkarılması veya yurda sokulması mahiyetinde ise, 21/3/2007
tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümlerine göre suç veya
kabahat oluşturmadığı takdirde kişi; eşya ve kıymetlerin rayiç bedeli kadar,
teşebbüs halinde bu bedelin yarısı kadar idarî para cezası ile cezalandırılır. Her türlü mal, kıymet, hizmet ve sermaye ithal ve ihraç
edenler veya bu işlere aracılık edenlerden bu işlemlerinden doğan alacaklarını
1 inci maddeye göre alınan kararlardaki hükümlere göre ve bu kararlarda tayin
edilen süreler içinde yurda getirmeyenler, yurda getirmekle yükümlü oldukları
kıymetlerin rayiç bedelinin yüzde beşi kadar idarî para cezasıyla
cezalandırılırlar. İdarî para
cezasına ilişkin karar kesinleşinceye kadar alacaklarını yurda getirenlere,
birinci fıkra hükmüne göre idarî para cezası verilir. Ancak, verilecek idarî para
cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde ikibuçuğundan
fazla olamaz. İthalat, ihracat ve diğer işlerinde döviz veya Türk Parası
kaçırmak kastıyla muvazaalı işlemlerde bulunanlar, yurda getirmekle yükümlü
oldukları veya kaçırdıkları kıymetlerin rayiç bedeli kadar idarî para cezasıyla
cezalandırılırlar. Bu fiilin teşebbüs aşamasında kalması halinde verilecek ceza
yarı oranında indirilir. Bu kabahatlerin bir tüzel kişinin yararına olarak işlenmesi
halinde, ilgili tüzel kişiye de aynı miktarda idarî para cezası verilir. Kabahatin konusunu yabancı
para oluşturması halinde, idarî para cezasının hesaplanmasında fiilin işlendiği
tarih itibarıyla Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının bu paraya ilişkin
"döviz satış kuru" esas alınır. Bu madde hükmüne göre idarî para cezasına karar vermeye Cumhuriyet
savcısı yetkilidir." BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına söz istemi? Yok. Şahısları adına, Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu. Sayın Türkmenoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’daki
değişikliğin Meclisimize, ülkemize, milletimize hayırlı olması temennisiyle
hepinize saygı ve sevgi sunuyorum. Hayırlı akşamlar. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türkmenoğlu. İkinci söz, Artvin Milletvekili Ertekin
Çolak… Sayın Çolak, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum ve bu kanunun milletimize
hayırlar getirmesini temenni ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çolak. Sayın milletvekilleri, soru sorma işlemine geçtik ama soru soran
arkadaşımız yok. Madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: T.B.M. Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 314 sıra sayılı yasa teklifinin 1. maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 1567 sayılı Kanunun 3. maddesinin 4. fıkrasında
öngörülen “rayiç bedeli kadarı” ibaresinin “rayiç bedelinin iki katı kadarı”
biçiminde değiştirilmesini arz ederim. Kamer
Genç Tunceli
T.B.M. Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 314 sıra sayılı yasa teklifinin 1. maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 1567 sayılı kanunun 3. maddesinin 3. fıkrasının son
cümlesinin fıkra metninden çıkarılmasını arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 314 Sıra Sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 1 nci maddesi ile değiştirilen 1567 Sayılı Yasanın 3.
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Hakkı Suha Okay İsa Gök Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Ankara Mersin Malatya Ali Koçal Akif
Ekici Zonguldak Gaziantep "Madde 3- Bakanlar Kurulunun bu Kanun hükümlerine göre yapmış
bulunduğu genel ve düzenleyici işlemlerdeki yükümlülüklere aykırı hareket eden
kişi, üçbin Türk Lirasından yirmibeşbin
Türk Lirasına kadar idarî para cezası ile cezalandırılır. Fiil, 1 inci maddede yazılı kıymetlerin izinsiz olarak yurttan
çıkarılması veya yurda sokulması mahiyetinde ise, 21/3/2007
tarihli ve 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümlerine göre suç veya
kabahat oluşturmadığı takdirde kişi; eşya ve kıymetlerin rayiç bedeli kadar,
teşebbüs halinde bu bedelin yarısı kadar idarî para cezası ile cezalandırılır. Her türlü mal, kıymet, hizmet ve sermaye ithal ve ihraç
edenler veya bu işlere aracılık edenlerden bu işlemlerinden doğan alacaklarını
1 inci maddeye göre alınan kararlardaki hükümlere göre ve bu kararlarda tayin
edilen süreler içinde yurda getirmeyenler, yurda getirmekle yükümlü oldukları
kıymetlerin rayiç bedelinin yüzde beşi kadar idarî para cezasıyla
cezalandırılırlar. İdarî para
cezasına ilişkin karar kesinleşinceye kadar alacaklarını yurda getirenlere,
birinci fıkra hükmüne göre idarî para cezası verilir. Ancak, verilecek idarî
para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde ikibuçuğundan
fazla olamaz. İthalat, ihracat ve diğer kambiyo işlemlerinde döviz veya Türk
Parası kaçırmak kastıyla muvazaalı işlemlerde bulunanlar, yurda getirmekle
yükümlü oldukları veya kaçırdıkları kıymetlerin rayiç bedeli kadar idarî para
cezasıyla cezalandırılırlar. Bu fiilin teşebbüs aşamasında kalması halinde
verilecek ceza yarı oranında indirilir. Bu kabahatlerin bir tüzel kişinin yararına olarak işlenmesi
halinde, ilgili tüzel kişiye de aynı miktarda idarî para cezası verilir. Kabahatin konusunu yabancı para oluşturması halinde, idarî para
cezasının hesaplanmasında fiilin işlendiği tarih itibarıyla Türkiye Cumhuriyet
Merkez Bankasının bu paraya ilişkin "döviz satış kuru" esas alınır. Hükmolunacak idari para cezasına, suç tarihi ile tahsil tarihi
arasındaki süreler için 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı
oranında, para cezası ile birlikte tahsil olunmak üzere, gecikme faizi
uygulanır. Gecikme faizinin hesaplanmasında ay kesirleri nazara alınmaz. Yukarıdaki fıkralarda yazılı suçların tekerrürü halinde verilecek
cezalar iki kat olarak hükmedilir. Bu madde hükmüne göre idarî para cezasına karar vermeye Cumhuriyet
savcısı yetkilidir." BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim? KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, efendim, bu verilen
önergede… benim önergemde aykırılık vardır. Çünkü ben
burada üçüncü fıkranın bir bendinin çıkarılmasını istiyorum. Şimdi, bahsedilen
önergede… BAŞKAN – Efendim, Kanunlar Dairesi o şekilde göndermiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika… Rica ediyorum. En aykırı önerge
diyorsunuz da, eğer siz bu önergeyi işleme koyduğunuz zaman diyeceksiniz ki bu
kabul edildi, senin önergeni işleme koymayacağız. BAŞKAN – Önergeyi kabul ediyor musunuz efendim? KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ama rica ediyorum, ben size
doğrusunu söylüyorum. Siz yine dediğinizi yapın. BAŞKAN – Ben Kanunlar ve Kararlar Dairesinin getirdiği şeye riayet
ederim efendim, onlara güveniyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, burada Cumhuriyet Halk Partisinin
verdiği bir önergeyi… BAŞKAN – Onlar yanlış yapmazlar efendim. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın
Başkanım, izninizle iki cümle söylemek istiyorum. Önergeyle esasta 6183 sayılı
Kanun’da olan ve Kabahatler Kanunu’ndan 6183 sayılı Kanun’a yapılan bir atıf
buraya alınmıştır. Tereddüde meydan vermemek için böyle bir düzenleme
yapılmıştır. Esasında faydalı olacağını da düşünüyorum. Bu bakımdan,
Komisyonumuzun toplantı yeter sayısı da vardır ve önergeye katılıyoruz efendim.
BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim? ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Katılıyoruz Sayın Başkan. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim önergem daha aykırı
önerge, benim önergemi daha önce işleme koymanız lazımdı. BAŞKAN – Efendim itirazınız… KAMER GENÇ (Tunceli) – Çünkü ben orada metinden çıkarılmasını
istiyorum. Sırf bizim önergemizi işleme koymamak için… BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 4. fıkradaki değişiklik ile anlaşılmayan ve önceki kanunda kambiyo
işlemleri denilmek suretiyle açık halinin tekrar uygulama kolaylığı sağlamak
amacı ile korunması hedeflenmiştir ve kambiyo işlemleri metni maddeye
eklenmiştir. 6. fıkradan sonra gelmek üzere yapılan değişiklik ile İdari
Para Cezalarının kesinleşmesi ile tahsili arası uzun zaman alacağından ve
tahsil edilecek cezanın Türk Parası cinsinden hesaplanacağından Türk
Parasındaki değer kaybından oluşacak kaybının önlenmesinin gerekliliği ve Kabahatler
Kanununda özel bir hüküm bulunmamasından dolayı işbu özel kanunda gecikme faizi
uygulamasının gerçekleştirilmesi amaçlanmıştır Yapılan değişiklik ile cezanın caydırıcılığı ve 1567 sayılı yasa
uygulamasında görülen tekerrür uygulamasının yararlı olması karşısında,
kabahatler kanununda ise tekerrürün yer almamasından dolayı özel kanunda
uygulamada olması amaçlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Az önce kabul ettiğimiz önerge maddenin tamamını değiştirmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın yanlış yapıyorsunuz.
Benim verdiğim önergede… Burada bir sınırlama getirmiş. BAŞKAN – Maddenin tamamı değişmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, rica ediyorum. Şimdi, bu
maddede CHP’nin verdiği önergede iki fıkra eklenmesi öngörülüyor. Ben mevcut
maddede “Ancak, verilecek idari para cezası yurda getirilmesi gereken paranın
yüzde iki buçuğundan fazla olamaz.” Bu bir sınırlama getirmiş. Ben bu metnin
madde metninden çıkarılmasını istiyorum. En aykırı önerge bu efendim. Ama tabii
ki sizin keyfinize ben bir şey diyemem. BAŞKAN – Bu önerge tamamıyla maddeyi değiştiriyor, sizinki fıkra
değiştiriyor. KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama efendim, yaptığınız uygulama çok
yanlış. BAŞKAN – Diğer iki önergeyi işlemden kaldırıyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) – İşte tabii ki, beni konuşturmamak için her
türlü hileye başvuruluyor. Maalesef, siz de buna vasıta oluyorsunuz. BAŞKAN – 1’inci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 2’nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2- Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunun 4 ve 5
inci maddeleri yürürlükten kaldırılmıştır. BAŞKAN – Gruplar adına söz istemi yok. KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben varım efendim. (AK PARTİ sıralarından
“Sen grup musun?” sesi) BAŞKAN – Şahsı adına… KAMER GENÇ (Tunceli) – Tabii, ben burada en büyük partiyim be! Bu
memleketi koruyan en büyük parti benim. BAŞKAN – …Samsun Milletvekili Ahmet Yeni. Sayın Yeni, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk
Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi bu
gece, bu saatte saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. 2’nci maddenin hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum tekrar. Hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Yeni. Şahsı adına ikinci söz Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır’ın. Sayın Hıdır, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sayın Başkanım, çok değerli
milletvekili arkadaşlarım; Türk parasının değerini koruma tasarısının 2’nci
maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Ülkemizde çok uzun yıllar boyunca enflasyon artmış. Sıfırları
artmış para yüzünden, gerek Merkez Bankası paraları basmaya yetişemediği gibi
gerekse diğer kurum ve kuruluşlar bu çok sıfırlı paranın getirdiği güçlükleri
yaşamıştır. 2’nci maddeyle ve bu yasanın tamamıyla yılbaşından itibaren Türk
lirasına geçiyoruz. Türk liramızın ülkemize, milletimize ve devletimize hayırlı
olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Hıdır. Madde üzerinde soru işlemi yok. Bir adet önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 314 sıra sayılı yasa teklifinin 2. maddesinin
teklif metninden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Toplantı
yeter sayımız vardır, katılıyoruz efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, yok efendim. Toplantı yeter
sayısı yok. O kadar cehalet olmaz Sayın Başkan. BAŞKAN – Arkadaşlar, sayar mısınız. Bir dakika, sayacaklar, hiç telaş etme. KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, kaç kişi var orada? BAŞKAN – Kaç üyeniz var? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – 25 üyemiz
var, toplantı yeter sayısı 9 kişi. BAŞKAN – Üçte 1’iniz var değil mi? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Tabii
efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim? ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet katıldığı
için gerekçe okunmuyor. KAMER GENÇ (Tunceli) – Komisyon üyeleri ayağa kalksın, ben
tanımıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Efendim, katılıyorlar, okutmayacağım gerekçeyi. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, gerekçeyi okutmadınız. BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 3’üncü maddeyi okutuyorum… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, oyumun rengini belirtmek
üzere aleyhte söz istiyorum efendim. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Aleyhte söz alındı efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Kim aldı? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Aldılar arkadaşlar. KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, aleyhte oyumun rengini belirtmek
üzere söz istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Madde üzerinde mi? KAMER GENÇ (Tunceli) – Aleyhte efendim. BAŞKAN – Tamam, en son söz veririz size, tamam. Maddeyi okutuyorum: MADDE 3- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Gruplar adına söz istemi yok. Şahısları adına ilk söz Siirt Milletvekili Yılmaz Helvacıoğlu’na ait. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
314 sıra sayılı… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz
istiyorum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Beni burada konuşturmamak için…
Neyse, tutumunuz hakkında söz istiyorum. Ben bu Danışma Kurulunun ne kadar
sahtekârca hazırlandığını söyleyeceğim. BAŞKAN – Sizi davet ettim, gelmediniz. Tutumumu orada anlatırdınız
gelseydiniz. M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Devamla) – …kanunun ülkemize hayırlı ve
uğurlu olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler. KAMER GENÇ (Tunceli) – Halk size sorar, sorar! BAŞKAN – İkinci konuşmacı Van Milletvekili Kerem Altun. Sayın Altun, buyurun efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) KEREM ALTUN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. 314 sıra sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine söz almış bulunuyorum. Değerli milletvekilleri, bu teklifle mevzuatımızda var olan boşluk
doldurulacak ve Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu bütüncül bir anlayışla
mevzuata uyumlaştırılacaktır. Hayırlı olması temennisiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler. KAMER GENÇ (Tunceli) – Soru soracağım efendim, giremiyorum Sayın
Başkan. Soruya giremiyorum, soru soracağım. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Girmezsen soramazsın. BAŞKAN – Ben ne yapayım giremiyorsanız? Ben mi geleyim orada
gireyim ya! Allah Allah ya! Giremiyormuş ya! (AK
PARTİ sıralarından gülüşmeler) KAMER GENÇ (Tunceli) – Soru soracağım Sayın Başkan. AHMET YENİ (Samsun) – Parmağı eskimiş, parmağı! KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan soru soracağım. BAŞKAN – Evet, 3’üncü maddeyi oyluyorum efendim: Kabul edenler… KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, soru soracağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan soru soracağım. BAŞKAN – Yok efendim, isminiz yok, ben yaratacak mıyım burada
şimdi! Ne yapayım? KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim giremiyorum… Soru soracağım
diyorum. BAŞKAN – Yok işte! Gel bak! KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok ama giremiyorum efendim. BAŞKAN – Gel bak, varsa o zaman… Gel buraya… Gelir
misin… KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim? BAŞKAN – Gel bak, varsa kabul edeyim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim “Giremiyorum.” dedim size. BAŞKAN – Ne yapayım giremiyorsan ya! Yani giremiyorsun diye ne
yapayım ben. Allah Allah ya! KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sizin göreviniz eğer bunu şey
etmekse… BAŞKAN – 4’üncü maddeyi okutuyorum efendim. MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN – Gruplar adına söz istemi? Yok. Şahısları adına ilk söz Gümüşhane Milletvekili Kemalettin
Aydın’a aittir. Sayın Aydın, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 314 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle Türk Parasının Kıymetini
Koruma Kanunu’nun bütüncül bir anlayışa, mevzuata uyumlaştıracak olan bu
değişikliğin hayırlı olmasını diler, emeği geçen Komisyon üyesi ve diğer bütün
yetkililere teşekkür eder, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Tokat Milletvekili Osman Demir. Sayın Demir, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) OSMAN DEMİR (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 314
sıra sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz
aldım. 4’üncü madde yürütme maddesidir ve Bakanlar Kurulu tarafından
yürütülecektir. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler. Madde üzerinde soru-cevap işlemi yok. KAMER GENÇ (Tunceli) – Var efendim. (AK PARTİ sıralarından
gürültüler) BAŞKAN – Var mı, nerede? Girmemişsin. KAMER GENÇ (Tunceli) – Girdim, yanıyor. BAŞKAN – E gel göster. Gel göster, varsa, tamam, bak kabul
ediyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan niye yanıyor o zaman? BAŞKAN – Varsa kabul edeceğim ama yoksa salonu terk eder misiniz o
zaman? KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye yanıyor o zaman? BAŞKAN – Salonu terk eder misiniz o zaman? E gel bak. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yoksa oylayın Sayın Başkan. KAMER GENÇ (Tunceli) – Girdim, yanıyor… Böyle bir şey olur mu
yani! BAŞKAN – Ben ne yapayım? Yok kardeşim,
ben şimdi olmayan bir şeye nasıl el basacağım? Nasıl basayım, size söz vereyim,
nasıl mikrofonunuzu açayım? KAMER GENÇ (Tunceli) – Bu niye yanıyor öyleyse? BAŞKAN – E yanmıyor burada, gel bak. Bakın arkadaşlar, var mı?
Bakın “C. Ünal” diye bir isim çıkmış, “C. Ünal” kim? CUMHUR ÜNAL (Karabük) – Benim. BAŞKAN – Cumhur Ünal. Ben ne yapayım ya? Var mı arkadaşlar, var mı? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Sayın Genç, ben hakkınızı yemem, hakikaten isminiz burada olsa,
samimi olarak söylüyorum, veririm, çekineceğim bir taraf yok. Yani
konuşmanızdan çekinmiyorum ben, veririm söz ama yok isminiz. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, yoksa oylama yapın. BAŞKAN – Ben ne yapayım peki ya? Böyle bir usul var mı yani? O
zaman herkes kalksın benden söz istesin. Peki, açın mikrofonunuzu, vereyim. Yok
isminiz, yine yok, açın vereyim. İnanmıyorsunuz siz ya! KAMER GENÇ (Tunceli) – 179 var efendim. BAŞKAN – 179 sizin isminiz mi? Gel bak ne yazıyor burada?
Bakanlara ayrılan şeye siz basıyorsunuz. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, hakikaten bugün tarihin ibret
alacağı bir Türkiye Büyük Millet Meclisi oturumunu izliyoruz. BAŞKAN – Doğrudur. KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben çok utanç duyuyorum. Yani, şimdi
Türkiye hazinesinden kaçakçılık yapan insanlara af getiren böyle bir kanunun bu
saatlerde -halk bizi dinliyor, Türk halkı bizi dinliyor- milyarlarca, hatta
trilyonlarca, gümrük kaçakçısının, hayalî ihracatçının vergi cezalarını
affetmek için seferber olan bir iktidar partisine karşı bu kanunun bu kadar,
beni de susturmak suretiyle geçirilmesini kınıyorum! Bir. (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yalan söyleme! AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan soru sorma sırası… KAMER GENÇ (Tunceli) – İkincisi: Bu kanunda o kadar değişik şeyler
getirildi ki, yani şimdi bugüne kadar 2007’den beri burada Parlamentodayız.
Hiçbir kanunda bu kanunun burada görüşülmesini engellenmek için gösterilen
hileli çaba gösterilmedi. Şimdi ne var Sayın Başkan? Kimin malını kimden
kaçırıyoruz? Burada ben çıkıp da beş dakika konuştuğum zaman… BAŞKAN – Dinler misiniz beni. KAMER GENÇ (Tunceli) – Türkiye Cumhuriyeti devletinin menfaatini
koruyan bir insan olarak… BAŞKAN – Dinler misiniz… KAMER GENÇ (Tunceli) – Suç mu işliyorum? BAŞKAN – Hayır, suç işlemiyorsunuz. Dinler misiniz beni. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim dinleyeyim. BAŞKAN – Bu kanun teklifini bir tek grup vermedi. Dört tane,
Meclisi temsil eden gruplar verdi. KAMER GENÇ (Tunceli) – Var mı? Yok öyle
bir şey efendim. BAŞKAN – Var efendim Danışma Kurulu kararında. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim yok. Teklifin üzerinde, bakın… BAŞKAN – Danışma Kurulu kararında var efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, teklif kimin tarafından verilmiş?
Hakkı Köylü tarafından verilmiş. BAŞKAN – Olabilir, ama Danışma Kurulunda kabul edildi efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Danışma Kurulu başka teklif başka.
Sayın Başkan, sen… BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, süreyi başlatın,
sorularımızı alın. BAŞKAN – Devam edin siz, devam edin. Ben biliyorum ne yaptığımı,
siz devam edin. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, bakın, beni konuşturmamak için her
türlü hile yapılıyor burada. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, sorularımız var. BAŞKAN – Hiçbir hile yok efendim. Herkes hakkını kullanıyor. BAYRAM ALİ BAYRAMOĞLU (Rize) – Sayın Başkan, süreyi başlatır
mısınız? KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir Meclis Başkanı olarak, sizin bir parlamenterin
burada konuşturulmaması için yapılan bu kadar hileli davranışlara el koymanız
lazım. AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, soru… KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir şey olur mu yani, böyle
bir şey olur mu! Efendim, o zaman
burada ben halkın hakkını nasıl koruyacağım? AHMET YENİ (Samsun) – Sayın Başkan, süre… KEMALETTİN AYDIN (Gümüşhane) – Biz de soru soracağız. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Efendim süre… BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Sayın Başkanım, süre doldu. BAŞKAN – Şimdi siz soru için mi açtınız? Niçin açtınız mikrofonu? KAMER GENÇ (Tunceli) – Tabii soru soracağım. BAŞKAN – Peki, sor sorunu bakalım. KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, ben soruyorum. BAŞKAN – Sor bakalım. KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, buradaki bu yüzde 5 sınırlamayı niye
getirdiniz? Onu söylüyorum. Bu 3’üncü maddede eski Kanun’da “Ancak, verilecek
idari para cezası yurda getirilmesi gereken paranın yüzde iki buçuğundan fazla
olamaz.” Niye böyle yüzde 2,5 gibi bir sınırlama getirdiler? Bu sınırlamayı
getirmekle devlet hazinesine getirilen yükü izah etsinler! Burada her şeyi
inkâr ederek devletin hazinesini talan edenlere niye siz gerekli müsamahayı
gösteriyorsunuz Sayın Başkan! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Süre doldu, süre doldu… BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Süre doldu efendim. Beş dakikaydı, bitti. BAŞKAN – Sayın Bakanım, cevap verecek misiniz? ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Evet. BAŞKAN – Komisyon da cevap verebilir, siz de verebilirsiniz. ÇEVRE VE ORMAN BAKANI VEYSEL EROĞLU (Afyonkarahisar)
– Komisyon da cevap verebilir, ben de cevap verebilirim. BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Geniş cevap verin. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Ben cevap
vereyim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, kimse bir şey bilmiyor ki cevap
versin. Birilerini korumak için bu kanunu getiriyorsunuz. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sayın
Başkanım, müsaade ederseniz, bu soruya ben bir cevap vermek istiyorum madem
arkadaşımız bu konuda tereddüt etti. Şimdi, maddeyle getirilen cezalar eski cezaların, Kanun’daki
cezaların tamamen aynısı, orada bir değişiklik yok. Yüzde 5’i niye yüzde 2,5’e indirdik? KAMER GENÇ (Tunceli) – Yüzde 5 değil, eski kanunda yüzde 2,5 yok.
Sınırlama yok. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – 2,5 yok. KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok işte. Niye getirdin? ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – İşte, onu
anlatacağım. Dinlemesini bilsen. Dinlersen anlatacağım işte. KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayalî ihracatçıyı koruyorsun, gümrük
kaçakçısını koruyorsun. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Bir
saniye… Dinler misiniz lütfen. KAMER GENÇ (Tunceli) – Dinleyeyim… Bana söyle… ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Ben
söylüyorum. Birincisi “Hayalî ihracat…” diyor. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Türk Parasının Kıymetini Koruma
Hakkında Kanun… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) RECEP KORAL (İstanbul) – Nesin sen ya! ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Bir
saniye… Dinler misin. Bakın bu kanunda Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu hükümleri tamamen
saklı tutulmuştur. Kaçakçılıkla bu kanunun hiç uzaktan yakından alakası yoktur,
birincisi bu. KAMER GENÇ (Tunceli) – Allah, Allah! Türk Parasının Kıymetini
Koruma Hakkında Kanun kaçakçılıkla ilgili. BAŞKAN – Sizi dinlediler Sayın Genç. Siz de dinleyin. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – İkincisi,
verilecek para cezası yurda getirilmeyen kıymetin yüzde 5’i kadardır. Şimdi,
eğer bu para cezası, bu yüzde 5, yani getirilmesi gereken para 100 bin lira
ise, örnek veriyorum, başka türlü anlayamazlar herhâlde, öyle zannediyorum… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sen kanun teklifinin ne getirdiğini
bilmiyorsun. Kanun teklifinin kime, ne fayda, neler getirdiğini bilmiyorsun.
(AK PARTİ sıralarından gürültüler) ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Sen,
konuştuğun kişiyi… KAMER GENÇ (Tunceli) – İhracat bedellerinin Türkiye’ye getirilme
zorunluluğunu kaldırdınız. BAŞKAN – Sayın Genç… KAMER GENÇ (Tunceli) – Kaldırdınız o ihracat bedellerini
Türkiye’ye getirme zorunluluğunu. Ne demek o? BAŞKAN – Sayın Genç, Genel Kurulun düzenini bozuyorsunuz. Lütfen… KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, düzeni siz bozuyorsunuz. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Ben sayın
milletvekillerine veriyorum bu cevabı. BAŞKAN – Buyurun. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Yine,
para cezasının miktarı 50 bin liradan daha fazla… Paranın miktarı 50 bin
liradan daha fazla ise yüzde 5 verilen ceza, bu cezanın kesinleşmesinden önce
yatırılmış ise birinci fıkradaki maktu cezaya, yani 3 bin liraya dönüyor.
Burada sorun yok. KAMER GENÇ (Tunceli) – Öyle bir şey yok Sayın Başkan, hep
uyduruyor. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – Ama
verilecek ceza, bu yüzde 5 ceza 2-3 bin liranın altında olursa şayet çünkü 50
bin liralık bir miktarı Türkiye’ye getirmemiştir, bunun cezası yüzde 5;2.500
liradır. KAMER GENÇ (Tunceli) – Trilyonlar söz konusu, 50 binden ne
bahsediyorsun sen? Türk parasına göre kaçırılan parada trilyonlar söz konusu. ADALET KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HAKKI KÖYLÜ (Kastamonu) – 2.500
lira ceza yüzde 5 iken, bunu bir de ceza kesinleşmeden ödemesi hâlinde indirim
yaptığımız zaman 3 bin liraya çıkarıyoruz. Burada bir tezat vardır. İşte, bu
bakımdan miktar olarak az olanların yukarıdaki 3 bin lirayı geçmemesi için
yüzde 2,5 oranı getirilmiştir. Adaletin sağlanması için yapılmıştır. Teşekkür ederim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok öyle bir şey, yok. BAŞKAN – Teşekkürler. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
4’üncü madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, İç Tüzük madde 86’ya göre oyunun rengini
açıklamak için lehte Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu. Sayın Türkmenoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bugün bütçe görüşmelerinin, yoğun bir maratonun sonuna geldik. Bana göre
Türkiye’de en önemli kanunlarımızdan birisidir Türk Parasının Kıymetini Koruma
Hakkında Kanun. Bu kanunda emeği geçenleri, bugün burada bu kanunda emeği geçen ve
bunun için zamanını burada harcayan tüm milletvekili arkadaşlarımı canıgönülden kutluyorum. Oyumun rengi kabuldür. Yasamızın
hayırlı olması temennisiyle saygılarımı sunuyorum, hayırlı akşamlar diliyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türkmenoğlu. Aleyhte, Artvin Milletvekili Ertekin
Çolak. Buyurun Sayın Çolak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benden önce mi söz aldılar? BAŞKAN – Burada var. Lütfen, yeter artık. Bak, son saate geldik
birbirimizi kırmayalım. KAMER GENÇ (Tunceli) – Bunun hesabını ben halk huzurunda soracağım
onlara. BAŞKAN – Şimdi, bak, bunun devamı yok. Şimdi buradan çıkarız,
ondan sonra konuşalım sizinle, ne olur. Allah Allah
ya! ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Aleyhte söz aldım. Neden aleyhte? Bu kadar önemli bir kanun neden
geç kalmıştır? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Geç olmuştur ama temiz
olmuştur. Hayırlı olmasını temenni ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çolak. Sayın milletvekilleri, teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır, hayırlı olsun. Sayın milletvekilleri, programa göre, 2009 Yılı Merkezi Yönetim
Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2007 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu
Tasarılarının oylanmamış maddelerinin görüşmelerini ve oylamalarını yapmak için
25 Aralık 2008 Perşembe günü saat 11.00’de toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum. Kapanma Saati: 23.00 |
|