DÖNEM: 23                            CİLT: 30                    YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

10’uncu Birleşim

23 Ekim 2008 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Niğde Milletvekili İsmail Göksel’in, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Örgütü’nün (FAO) 2008 yılını Dünya Patates Yılı ilan etmesine, patates üreticilerinin ve tarımın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

2.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının hayvan ihalelerine ve bu yolla kooperatiflere verdiği desteklere ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, Ergene Nehri’nin kirliliği ve Trakya üreticisinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

IV.- AÇIKLAMALAR

1.-  Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın tarımsal sorunlara ilişkin konuşması

2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in tarımsal sorunlara ilişkin konuşması

3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, gündem dışı konuşmalara karşı yaptığı açıklamalarını siyasi propaganda aracı olarak kullandığına ilişkin konuşması

4.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın tarımsal sorunlara ilişkin konuşması

5.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’un tarımsal sorunlara ilişkin konuşması

6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un tarımsal sorunlara ilişkin konuşması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

 A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın ve 21 Milletvekilinin, başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere yerel yönetimlerin kurdukları şirketlere yönelik haksız rekabet ve rant dağıtımı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/271)

2.- Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 20 Milletvekilinin, tütün sektörünün ve tütün üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/272)

B) Tezkereler

1.- Fransa Dönem Başkanlığı çerçevesinde, 26-28 Ekim 2008 tarihlerinde Paris’te gerçekleştirilecek olan AB Üye ve Aday Ülkeleri Parlamentoları Savunma Komisyonu Başkanları Toplantısı’na ismen davet edilen Millî Savunma Komisyonu Başkanı Hasan Kemal Yardımcı’nın katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/566)

2.- Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in, İran’a yaptığı resmî ziyarete refakat eden heyete Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun iştirak etmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/567)

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler

1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 Milletvekilinin, Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 Milletvekilinin, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 Milletvekilinin, Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 Milletvekilinin ve Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 Milletvekilinin, Zeytin ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların Üretiminde ve Ticaretinde Yaşanan Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/27, 34, 37, 40, 102) (S. Sayısı: 296)

B) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222)

2.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/605) (S. Sayısı: 275)

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Samsun Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in, bazı suç duyurularının akıbetine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/3552)

2.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili çıkan haberlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4543)

3.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, bir cezaevinde yapıldığı iddia edilen bir uygulamaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4546)

4.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, açılan uluslar arası tahkim ve AİHM davalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in              cevabı (7/4547)

5.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Ergenekon soruşturmasındaki tanık koruma tedbirlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4585)

6.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, özelleştirme sonucu oluşan istihdam sorunlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/4666)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 11.00’de açılarak dört oturum yaptı.

Kütahya Milletvekili Alim Işık, KOBİ’lerin durumu ve Avrupa Birliğinin 2007-2013 yılları için uygulamaya koyduğu Rekabet Edebilirlik ve Yenilik Çerçeve Programı, Girişimcilik ve Yenilik Özellik Programı’na Türkiye Cumhuriyeti’nin katılımına,

İstanbul Milletvekili Necat Birinci, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın vefatına,

Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmesine,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

5018 ile 2919 sayılı kanunlara göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın 2007 yılına ilişkin dış denetimlerini yapmak üzere görevlendirilen komisyon tarafından hazırlanan dış denetim raporlarının inceleme sonuçlarına ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 Milletvekilinin, Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 Milletvekilinin, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 Milletvekilinin, Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 Milletvekilinin ve Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 Milletvekilinin, Zeytin ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların Üretiminde ve Ticaretinde Yaşanan Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nun (10/27, 34, 37, 40, 102) (S. Sayısı: 296) görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının:

1’inci sırasında bulunan      (6/255),

2’nci                                (6/266),

3’üncü                             (6/292)

Esas numaralı sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.

4’üncü    sırasında bulunan     (6/310),

15’inci                                           (6/353),

19’uncu                                         (6/374),

26’ncı                                            (6/389),

38’inci                                           (6/407),

42’nci                                            (6/412),

100’üncü                                       (6/494),

197’nci                                          (6/616),

242’nci                                          (6/670),

276’ncı                                          (6/713),

290’ıncı                                         (6/728),

322’nci                                          (6/776),

323’üncü  sırasında bulunan   (6/777),

324’üncü                             (6/778),

337’nci                                (6/797),

390’ıncı                               (6/857),

400’üncü                             (6/868),

413’üncü                             (6/882),

442’nci                                (6/911),

456’ncı                                (6/925),

463’üncü                             (6/933),

464’üncü                             (6/934),

465’inci                               (6/935),

473’üncü                             (6/943)

Esas numaralı sözlü sorulara, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, cevap verdi; (6/310), (6/353), (6/389), (6/407), (6/713), (6/797), (6/868), (6/911), (6/925), (6/933), (6/934), (6/935), (6/943) esas numaralı soruların sahipleri de cevaplara karşı görüşlerini açıkladı.

Mersin Milletvekili İsa Gök, Gülnar orman yangınıyla ilgili bir açıklamada bulundu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222) görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

2’nci sırasında bulunan,Yüksek Öğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat ve 20 Milletvekilinin; Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın; İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel ve 7 Milletvekilinin; Benzer Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu’nun (1/651, 2/20, 2/46, 2/61, 2/80) (S. Sayısı: 298) görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi.

3’üncü sırasında bulunan, Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporu’nun (1/605) (S. Sayısı: 275) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

23 Ekim 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00’de toplanmak üzere, birleşime 20.01’de son verildi

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Yaşar TÜZÜN

 

Murat ÖZKAN

 

Bilecik

 

Giresun

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

No.: 14

II.- GELEN KÂĞITLAR

23 Ekim 2008 Perşembe

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın ve 21 Milletvekilinin, başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere yerel yönetimlerin kurdukları şirketlere yönelik haksız rekabet ve rant dağıtımı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/271) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2008)

2.- Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 20 Milletvekilinin, tütün sektörünün ve tütün üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/272) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2008)

23 Ekim 2008 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatoş GÜRKAN (Adana)

 

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet konuşmalara cevap vere-bilir. Hükûmetin konuşma süresi yirmi dakikadır.

Gündem dışı ilk söz 2008 yılının patates yılı olarak ilan edilmesi ne-deniyle patates üreticilerinin ve tarımın sorunları hakkında söz isteyen Niğ-de Milletvekili İsmail Göksel’e aittir.

Sayın Göksel, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

 A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Niğde Milletvekili İsmail Göksel’in, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Örgütü’nün (FAO) 2008 yılını Dünya Patates Yılı ilan etmesine, patates üreticilerinin ve tarımın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

İSMAİL GÖKSEL (Niğde) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Örgütünün (FAO) 2008 yılını Dünya Patates Yılı ilan etmesi nedeniyle, patates üreticilerinin ve tarımın sorunları hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz patates üretim alanı ve üretim miktarı olarak dünyanın önde gelen ülkelerinden birisidir. Hâlen ülkemizde 160 bin hektar alanda patates üretimi yapılmakta olup yıllık 500 bin ile 600 bin ton tohumluk kullanılmakta, 4,3 milyon ton üretimle dünyada 13’üncü sırada yer almaktadır.

1908-1910 yıllarında Marsilya’dan sağlanan hastalıksız patates tohumlarının getirilmesiyle verimde önemli artışlar elde edilmiş, kazançlı ve faydalı bitki olduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerine patates üretimi ülkemizde hızla gelişmiş, özellikle başta Niğde ve Nevşehir olmak üzere birçok ilimizde üretilmektedir.

Değerli milletvekilleri, özellikle geri kalmış, yetersiz ve dengesiz beslenen ülkelerde patates değerli bir besin kaynağı olarak önem kazanmaktadır.

Patatesin insan beslenmesindeki önemi açısından, araştırmacıların yaptıkları araştırmalar sonucu elde ettikleri verilere göre, 100 gramlık bir patates yumrusundan normal bir insanın gereksinim duyduğu günlük proteinin minimum yüzde 7’sini, demirin yüzde 10’unu, C vitamininin yüzde 20 ile 50’sini, B vitamininin yüzde 10’unu, enerjinin yüzde 3’ünü karşılamaktadır. Bu değerler, patatesin beslenmedeki yerini ve önemini açık olarak göstermektedir. Ayrıca, bu değerler son yıllarda hızlı bir nüfus artışı sonucu ortaya çıkan gıda açığını kapatmakta ve ülkelerin beslenme sorununu çözmede patatesin ne derece etkili bir besin kaynağı olacağını açık olarak ortaya koymaktadır.

İşte bu nedenle, bu önemli bitkiye… Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Örgütü (FAO) 2008 yılını Dünya Patates Yılı ilan ederek patatesin dünya ülkeleri açısından önemini bir kez daha gözler önüne sermiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde ise son yıllarda Tarım Bakanlığımızın sağlıklı patates üretimi üzerine yapmış oldukları araştırma çalışmaları neticesinde, 2005 yılında TÜBİTAK destekli ülkesel patates tohumluk üretim sisteminin geliştirilmesi, projenin başarılı bir şekilde uygulanması neticesinde ilk dilimin Kasım 2008’de tamamlanması üreticimizin daha sağlıklı patates tohumuyla ekim yapmasını getirecektir.

Tarım Bakanlığımızca uygulanan başarılı politikalar neticesinde yaşanan onca olumsuzluklara rağmen (kuraklık, don, patates siğili hastalığı) patates üretimi yapan üreticilerimiz mağdur edilmemiştir. Ülkemizde yaşanan kuraklık nedeniyle birçok ilimizle birlikte Niğde ilimizin de bu kapsama alınması bizleri son derece memnun etmiştir. Sayın Bakanlığımıza bu hususta teşekkür ediyoruz.

Tabii ki sorun yok mudur? Elbette vardır. Özellikle tarımsal sulamadan kaynaklanan elektrik fiyatları ve kredilerden kaynaklanan geri ödemelerde yaşanan sıkıntılar… Bu konuda Hükûmetimiz gerekli tedbirleri almaktadır. Gübrede, mazotta desteklemelerin dışında, afetler kapsamında da borç erteleme, taksitlendirme artırımıyla, yeni kredi yollarıyla çiftçilerimizin sorunlarını çözme noktasında son derece başarılı noktalara gelinmiştir.

Hükûmetimizin 2002 yılından beri çiftçimize uygulamış oldukları desteklemelerle çiftçilerimizin bugün gelinen noktada dünyada yaşanan krize rağmen, en az zarar görmesi için mücadele edilmektedir. 2002 yılında Türkiye genelinde prim destekleri 186 milyon YTL iken  2007 yılı ve 2008 ortası itibarıyla 1 milyar 270 milyon YTL ile altı yılda 7 kat artış sağlamıştır.

Değerli milletvekilleri, patates üretiminde ülkemize ait yerli çeşitlerin geliştirilmesi kapsamında 2007 yılında 112 bin melez tohum yetiştirilmiştir. Bu tohumların üretilmesinden sonra, Türk patates tarımı büyük başarılar elde edecektir. 2006 yılında patates ihracatımız 30 bin ton iken 2007 yılında 100 bin ton olarak kaydedilmiştir. Bu rakamın, inşallah, alınan tedbirler ve kaliteli üretimle 200 bin  tona çıkması son derece önemlidir.

Üretimden depoya kadar patates üreticimiz Tarım Bakanlığımızın kontrolünde kaliteli üretimin ülke ekonomisine faydasını anlatan birçok çalışmalarda tarım danışmanlarıyla çiftçimize yol göstermektedir. Bu çalışmalar neticesinde, patates bitkisinin rehabilitesi, kalitesi yükselmekte, yurt dışı pazar payları artmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz, tarımda kendine yeten ülkelerden biridir. Ülkemizin tarımsal çeşitliliği ve gelişen makineli tarım ve bilimsel tarım araçlarını kullanarak en az sarfiyatla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Göksel, konuşmanızı tamamlayınız.

İSMAİL GÖKSEL (Devamla) - …yeni girdilerle çok fazla ürün elde etmek için Tarım Bakanlığımız tarafından ülkemizde görevlendirilen ziraat mühendislerimiz, tarım danışmanlarımız bugün ülkemizde canla başla çalışmaktadır. Kurslar verilmekte, tarım üretiminden tüketimine, hayvancılık üretiminden tüketimine kadar her konuda, üretimden tüketime kadar her konuda prim ve destekler devam etmektedir.

Bugün Niğde ili olarak dışarıdan, fidan getirirken başka illerden, biz başka illere fidan desteği sağlıyoruz. Biz, tohum alırken Niğde ili olarak, bugün tohum desteği sağlıyoruz. Biz dışarıdan teknik destek alırken, geçen hafta açtığımız laboratuvarlar neticesinde başka illere de destek sağlıyoruz arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şurası elbette çiftçimiz için önemlidir: Çiftçimiz bugün üretimini yapmış, depolar doludur, ambarlar doludur, tarlalar doludur. Birleşmiş Milletler Gıda Örgütü (FAO) eğer patates yılı ilan etmişse, bizim patatesimizin de gelişmekte olan ülkeler, aç ülkeler ya da açlık çeken ülkelere yardımda kullanılmasını sağladığınız zaman, üreticimizin hiçbir sorunu kalmayacaktır.

Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyorum, sağ olun. (Alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Bravo, bravo! Vallahi, çiftçilerin durumu iyi!

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Göksel.

Gündem dışı ikinci söz Tarım ve Köyişleri Bakanlığının kooperatifler için hayvan ihaleleriyle ilgili olarak söz isteyen Muğla Milletvekili Gürol Ergin’e aittir.

Sayın Ergin, buyurun efendim.

2.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının hayvan ihalelerine ve bu yolla kooperatiflere verdiği desteklere ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının kooperatiflere verdiği desteklere ilişkin kimi düşüncelerimi açıklamak üzere aldığım sözlerime başlarken Sayın Başkanı, sizleri ve büyük milletimi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı her yıl yüz elli-iki yüz tarımsal kalkınma kooperatifine faizsiz veya düşük faizli krediyle hayvan vermektedir. Yıllık teslim edilen damızlık gebe düve miktarı 30-40 bin başı bulmaktadır.

Son yıllarda, hayvan teslim edilen birçok kooperatif ortağının ahırında brucella ve tüberküloz hastalıklarının çıkması, bu hastalıkların hayvanlardan insanlara geçen hastalıklar olması nedeniyle Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğüne üç ayrı tarihte yazılar yazarak kooperatiflere teslim edilen damızlık gebe düvelerin bu hastalıkların testlerinden geçirilerek hastalıksız hayvanların kooperatif ortaklarına teslim edilmesini istemiştir. 2007 Mayısında Bakanlıkta yapılan bir soruşturma sonucunda da hayvan ve insan sağlığı açısından çok önemli olan bu iki önemli hastalıkla ilgili olarak önlem alınması istenmiştir.

Bu istemler üzerine Sayın Bakan Eker’in oluru ile, yapılacak ihalelerde ihale şartnamesine “Teslim edilecek hayvanlar sığır brucellosisi ve sığır tüberkülozundan ari olacaktır.” şartı konulmuştur. Bu şartı içeren şartnameye göre açılan on dört ihaleye hiçbir firma katılmamış, bu ihaleler gerçekleştirilememiştir çünkü havyan tedariki yapılan işletmelerin önemli bir kısmında hem tüberküloz hem brucella yaygın olarak bulunmaktadır. Bu iki hastalığın test sonuçlarının müspet çıktığı işletmelerde o ahırdan hayvan alınmadığı gibi, ahıra karantina uygulandığı ve karantina süresince bu ahırlara hayvan giriş çıkışı yasaklandığı için hiçbir üretici hayvan sahibi ihalelerde teklif vermemiş, sekiz aydan fazla bir sürede ihalelere teklif veren olmadığından altmış ila yetmiş kooperatifin hayvan alımı yapamaması üzerine Bakanlık çare aramış, çareyi eski şartnameye dönmekte bulmuştur. Yani Sayın Bakan, kendisinin veteriner hekim olmasına karşın, kooperatiflere alınacak hayvanların brucella ve tüberkülozdan ari olma koşulunu kaldırmış, hastalıklara teslim olmuştur.

Alınan bu kararla hastalıklı hayvanlar hastalık olmayan bölgelere taşınarak hastalık Türkiye'nin her tarafına yayılacak, devlet eliyle ve devlet kredisiyle hasta hayvanlar, kooperatif ortaklarına verilerek devlet parası heba edilecek, kooperatif ortakları hayvanların hastalıklı olması nedeniyle üretim yapamayacak, bu durum ortakların kredi borçlarını ödeyememesine ve sonuçta batmalarına neden olacak, bu hastalıkların tazminatlı hastalık olması nedeniyle de hastalık çıkan ahırlarda devlet büyük miktarlarda tazminat ödemek zorunda kalacaktır. Hasta hayvanları muhtaç vatandaşlara vererek hem hastalığın hayvanlar arasında yayılmasına hem de hayvanlardan insanlara bulaşmasına neden olan bu uygulamaya Sayın Bakan niçin izin vermiştir? Daha önce “Ben, devlet eliyle hastalıklı hayvana kredi vermem.” diyen Sayın Bakan şimdi “Devlet eliyle hastalıklı hayvana kredi veririm.” mi diyecektir? On binlerce hastalıklı hayvanın zavallı kooperatif ortaklarına verilmesinin sorumlu ve suçlusu kim olacaktır? Sayın Bakandan net yanıtlar istiyorum.

Dile getireceğim ikinci konu hayvancılık destekleriyle ilgilidir. Hükûmet 15 Nisan ve 24 Mayıs tarihlerinde yayımladığı kararlarla hayvancılığa verilen destekleri üçte 1 oranında azaltmıştır. Kararnameyle üretimi, verimliliği, kaliteyi destekleyen destekler kaldırılmakta, bunun yerine üreticiye doğrudan hayvan başına destek verilmektedir. “Doğrudan gelir desteğini 2009’da kaldıracağım.” diyen Hükûmet, hayvancılıkta doğrudan gelir desteği uygulamasına geçmektedir. Kararnameyle, 5’ten az hayvanı olanlar destekten yararlanamadığı gibi destek 200 baştan fazla hayvana sahip olma durumunda yarıya, 500 baştan fazla hayvana sahip olma durumunda dörtte 1’e indirilmektedir. Bir köyde 5’ten az hayvanı olanlar hayvanları bir kişinin üzerinde göstermeye, 200 başın üzerinde hayvanı olanlar ise hayvanları başkasının üzerinde göstermeye yani sahtekârlık yapmaya zorlanmaktadır. Hayvan başına ödemeye geçilmesiyle, önceki yıllarda üreticiye verilen damızlık düve, buzağı, suni tohumlama, soğutma tankı gibi desteklerin hepsi kaldırılmıştır, kaba yem sorunu çözülmüş gibi yem destekleri azaltılmıştır. Yapılan bununla da kalmamış, kararname kapsamında hazırlanan genelgeye göre, Bakanlıkça programa alınarak kredilendirilen ve 1998-2008 yıllarında süt sığırı dağıtılmış olan kooperatifler dışında kalan diğer kooperatiflerin üyelerine 5 baş şartı getirilmiştir. Bu uygulama, hem kooperatifler hem de kooperatif ortakları arasında ayrım yapmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ergin.

GÜROL ERGİN (Devamla) – Çünkü, bu proje 1991 yılından itibaren uygulandığından 1998-2008 yılları arasının esas alınmasıyla 1991-1998 yılları arasında krediyle desteklenerek süt sığırı alan kooperatifler destekleme kapsamına alınmayıp cezalandırılmıştır. Kredi almak üzere Bakanlığa başvuran kooperatiflerin ancak bir kısmı bu olanaktan yararlanabildiğinden kredilendirmeyi yıllardan beri bekleyen birçok kooperatif hem kredi alamamış hem de kredilendirilmediği için desteklerden yararlanamamak durumuyla karşı karşıyadır. Krediden yararlanmak üzere başvuran kooperatiflerin ortaklarından ancak proje kapasitesi kadar olanı krediden yararlanabilmekte, bir kısım ortak krediden yararlanamadığından bunlarda da beş yaş şartı aranmakta, bunlar ikinci kez mağdur edilmektedir. Değerli arkadaşlarım, inanıyorum ki kooperatif birlikleri bu konuda idari yargıya gidecektir.

Son sözlerim şudur: Hükûmet 2008 desteklerini 2009’da ödeme kararı alarak ödemeleri yerel seçim öncesine getirmek gibi Şark kurnazlığı içine girmiştir. İktidara sesleniyorum. Bazı insanları sürekli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

GÜROL ERGİN (Devamla) – Bir teşekkür edeyim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ergin.

GÜROL ERGİN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bazı insanları sürekli, bütün insanları belli bir zaman için kandırabilirsiniz ama sanmayın ki tüm insanları her zaman kandırabileceksiniz. Öyle anlaşılıyor ki destekleri iyice kırpıp kuşa çeviren son genelge Sayın Bakanın “Ben bu kadar destek vermem.” şeklinde Bakanlık koridorlarında yankılanan ifadesi üzerine bürokratları tarafından zorunlu olarak hazırlanmıştır.

Sözlerime son verirken Sayın Bakandan sözlerim üzerinde yanıt vermesini, konuyu başka yönlere çekmemesini rica ediyor, Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve yüce Türk ulusunu tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ergin.

Gündem dışı üçüncü söz Ergene Nehri’nin kirliliği ve Trakya üreticisinin sorunları hakkında söz isteyen Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’ya aittir.

Sayın Uslu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, Ergene Nehri’nin kirliliği ve Trakya üreticisinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ergene Nehri’nin kirliliği ve Trakya üreticisinin sorunlarıyla ilgili olarak gündem dışı söz aldım. Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, uluslararası su niteliğinde olan Meriç Nehri’nin en önemli kolu olan Ergene Nehri, Trakya bölgesinin kuzeyinde Istıranca Dağlarındaki kaynaklardan doğmaktadır. 194 kilometre uzunluğunda olan bu nehir, Trakya bölgesinin en önemli akarsuyudur. Ergene Nehri havzasında Kırklareli’nin il geneli, Tekirdağ’ın önemli bir bölümü ile Edirne’nin Uzunköprü, Yeniköy, Havsa, Süloğlu ve Meriç gibi merkezleri yer almaktadır. Bu yerleşim merkezlerinde 800 bini aşkın insan yaşamını sürdürmektedir. Nehir, yaklaşık 300 bin dekarlık birinci, ikinci ve üçüncü sınıf önemli tarım alanlarını besleyen en önemli akarsudur. Ergene havzası, günümüzde sanayi merkezi hâline gelmiştir. Havzada sanayi tesislerinin artmasına Türkiye'nin ticaret merkezi olan İstanbul’a yakın olması, ithalat, ihracat ve ham madde açısından ulaşım kolaylığı, uygun büyüklükte arazinin kolay temin edilmesi gibi etkenler neden olmuştur. Bunun sonucunda, altyapı ve arıtma tesislerinin yetersizliği nedeniyle de evsel ve endüstriyel atık sular bu nehre deşarj edilmekte, nehrin bu kolları bir nevi atık su depolama kanalı olarak çalışmaktadır. Bu durum, Ergene havzasında insan sağlığını tehdit etmekte, ürün verimi ve kalitesini düşürmektedir. Trakya bölgesinde kirlenmeye başlayan birçok akarsu ve yer altı suyunun kirlenmesinde yanlış gübrelemenin de payı yer almaktadır.

Değerli milletvekilleri, Tekirdağ ilinin bir bölümü ile Edirne’nin Meriç Nehri boyunca yoğun bir çeltik tarımı yapılmaktadır ve bu sebeple çok miktarda suya ihtiyaç vardır, ancak kullanılan su temiz su olmalıdır. Gelin görün ki Ergene Nehri’nin kirliliği üreticiyi çeltik tarımından uzaklaştırmaktadır. Ergene Nehri ile Meriç Nehri, Meriç ilçesinin Adasarhanlı köyünde birleşmektedir. Daha doğrusu, Ergene’nin kirliliğinden dolayı bu noktadan itibaren Meriç Nehri de kirlenmektedir. Bu kirli suya para ödeyerek kullanmak zorunda kalan üreticiler, hem kaliteden hem de verim kaybından dolayı zarar etmektedirler. İfade etmeye çalıştığım Ergene Nehri’nin kirliliği hususu, Trakya çiftçisinin en önemli sorunlarının başında gelmektedir. Dolayısıyla bu sorunun çözülmesi gerekiyor. Bunun için, Ergene Nehri’nin kirliliğine sebebiyet veren arıtımsız ve kaçak sanayi suyunun nehre ve kollarına boşalmasını engellemek için, Ergene Nehri’nin kirlenmeye başladığı Saray-Muratlı güzergâhında bulunan Çorlu ve Ergene Deresi’nin kuşaklama kanalına alınması gerekir. Sanayinin kirlettiği kirli suyun bir veya iki yerde toplanmasını sağlayarak ileri teknoloji arıtma tesisleri kullanmak suretiyle bu suların yeniden dönüşümü sağlanmalı ve kaçak su akışının önüne geçilmelidir.

Kuşkusuz, üreticilerimizin başka sorunları da vardır. Özellikle buğday ve ayçiçeği üreticisi durumlarından şikâyetçidir. Beş yıldan beri buğday fiyatı yerinde saymış, üretim girdileri katbekat artmıştır. Ayçiçeği fiyatı geçen yılın altına inmiştir. Mazot fiyatı 2 kat artmış, gübre fiyatları geçen yıldan bu yıla neredeyse 4 kat artmıştır. Petrol fiyatları düşerken üreticinin mazotu neden pahalıdır? Üretici bunu anlaşılmaz buluyor. Tarım Bakanımız iki gün önce bu kürsüden, İran’da Orta Doğu’nun en büyük gübre fabrikasına ortak olduğumuzu söylemişti. Öyleyse gübre fiyatları hâlâ neden yükseliyor? Neden İran’dan ucuz gübre gelmiyor? Üretici bütün bu soruların cevabını bilmek istiyor.

Aslında, yapılması gereken şey üretici maliyetlerinin azaltılmasıdır. Bunun için de üreticinin üretimde kullandığı girdilerdeki ÖTV, KDV gibi vergilerin üreticiye iade edilmesi gerekmektedir. Özellikle mazot ve gübre destekleme bedelleri yetersizdir, günün şartlarına göre yükseltilmesi gerekmektedir. Yüksek vasıflı ve kaliteli tohumluk, mümkün ise üreticiye bedelsiz verilmelidir. Zira, bu sayede üretim artacak, kalite artacak, maliyetler düşecek ve üretici mahsulünü daha ucuza üretecektir. Bundan dolayı hem üretici hem de ülkemiz kazanacaktır. Bu yapılmadığı takdirde üretici köyünü, tarlasını terk etmek zorunda kalacaktır. Nitekim son yıllarda tarım nüfusunun azalmasının sebebi de budur.

Değerli milletvekilleri, ifade etmek istediğim bir husus da Bulgaristan ve Yunanistan sınırına yakın olan bölgelerde çiftçilik yapan insanlarımızın karşılaştığı zorluklarla ilgilidir. Sınır bölgesinde tarlası olan vatandaşlarımız tarlasına gidebilmek için askerî yetkililerden izin almak zorundadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Uslu.

CEMALEDDİN USLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Ancak, gerek bu iznin alınmasında ve gerekse izin belgesi olsa dahi tarlasına gidiş gelişlerinde olumsuz güç ile karşı karşıya kalmakta ve bazen üzücü sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Şu an, Subaşı ve Küplü beldelerinde yaşayan vatandaşlarımız, traktörleri ile tarlasına gidemediklerini ifade etmektedirler. Üretim yapan çiftçimize her türlü kolaylığın gösterilmesi esas olmalıdır.

Sözlerime son verirken sizleri bir kez daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Uslu.

Sayın Bakanım, siz cevaplarınızı vereceksiniz. Hep, bugün, tarımla ilgili gündem dışı konuşmalar oldu. İki arkadaşımız sisteme girmişler. Onların da kısa bir düşüncelerini alayım, katkıda bulunacaklar herhâlde, sonra size söz vereceğim.

Sayın İnan.

IV.- AÇIKLAMALAR

1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın tarımsal sorunlara ilişkin konuşması

MÜMİN İNAN (Niğde) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Birleşmiş Milletlerin 2008 yılını patates yılı ilan ettiği doğrudur. Bunu yılbaşında dile getirmiştik ve Sayın Tarım Bakanlığımıza, “Birleşmiş Milletlerin ilan etmiş olduğu patates yılıyla ilgili ne gibi çalışmalar yaptınız?” diye soru sormuştuk ama henüz cevap alamadık.

Daha sonra patatesin araştırılmasıyla ilgili bir araştırma önergesi verdik, patatesin tohumundan pazarlamasına kadar, hastalığından ekimine kadar ama bugüne kadar bir cevap alamadık.

Diğer taraftan, patatesçiler hakikaten zor durumda. Bir taraftan gübre fiyatlarıyla, bir taraftan mazot fiyatlarıyla, bir taraftan sulama, elektrik borçlarıyla baş edememekten dolayı -açlıkla mücadele için patatese önem verilmesini isteyen Birleşmiş Milletler Örgütü- ne yazık ki Türkiye’de patates ürecilerinin de açlıkla karşı karşıya kalacağını buradan ifade etmek istiyorum. Çünkü, şu anda, patates üreticileri, maliyetinin altında dahi patateslerini satamamaktadır ve bütün üretim araçları da icralık olmuştur. Onun için biz, Sayın Tarım Bakanımızdan ve Hükûmet üyelerinden, bir an önce patatesle ilgili ve diğer üretimlerle ilgili tedbirlerin alınması ve bu krizden, özellikle küresel krizden en çok etkilenen üretim sektöründeki insanlarımızın dertlerine çare bulunması noktasında yardımlarını ve çalışmalarını bekliyoruz.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İnan.

Sayın Seçer…

2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in tarımsal sorunlara ilişkin konuşması

VAHAP SEÇER (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sorum Sayın Bakana. Sayın Bakan önceki gün burada yine bir gündem dışı konuşmaya yanıt verirken Tarım Kredi Kooperatiflerinin İran’da aldığı gübre fabrikasından söz etti ve gerçekleştirilen bu alımın gerekçelerinden bahsederken yine Türkiye’de gübre kartellerinin olduğu ve gübre fiyatlarının bu karteller tarafından oluşturulduğu, dolayısıyla İran’da alınan bu fabrikanın Türkiye’de artık bu kartellerin serbestçe fiyat oluşturmasına müsaade etmeyeceğinden bahsettiler.

Ben şimdi Sayın Bakana soruyorum: Daha birkaç yıl önce İzmit’teki İGSAŞ fabrikası özelleştirildi, TÜGSAŞ’a bağlı Kütahya’daki nitrat fabrikası, Samsun’daki kompoze fabrikası, yine TÜGSAŞ’a bağlı… Şimdi, birkaç yıl önce devletin bu fabrikalarını özelleştiriyoruz, dönüyoruz birkaç yıl sonra İran’da gübre fabrikası satın alıyoruz. Acaba bu çelişkiyi açıklayabilecek mi Sayın Bakan?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Evet, bu gündem dışı üç konuşmaya ve yapılan açıklamalara Tarım ve Köyişleri Bakanımız Sayın Mehmet Mehdi Eker cevap vereceklerdir.

Sayın Bakanım, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun, Ergene Nehri’nin kirliliği ve Trakya üreticisinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (Devam)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; gündem dışı konuşmalara cevap vermek üzere huzurlarınızdayım ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) 2008’i Dünya Patates Yılı ilan etmiştir. Tabii belirli zamanlarda FAO çeşitli ürünlerle ilgili bu tür aktiviteleri yapıyor. Çünkü patates dünyanın bazı bölgelerinde önemli besin maddelerinden bir tanesidir. Dünyada yılda 320 milyon ton civarında patates üretiliyor ve Amerika Kıtası, Kıta Avrupası başta olmak üzere birçok ülkede, bu arada ülkemizde de patatesin hem üretimi hem tüketimi yapılmakta ve önemli bir besin maddesi olarak insanlar tarafından tüketilmektedir.

Türkiye dünyada patates üretiminde 13’üncü sırada. Türkiye’nin yaklaşık 4,5 milyon ton patates üretimi var ve hektara verimi de yaklaşık 28 ton civarında. Bu da aslında önemli bir miktar. Yani verim yönünden Türkiye toprakları patates için elverişli. Geçtiğimiz yıllarda Nevşehir, Niğde, Türkiye’nin bu bölgesindeki patates üretiminde patateslerde “siğil” diye bildiğimiz bir hastalık etmeni ortaya çıktı ve bundan dolayı da tabii o bölgede belirli alanlarda patates üretimi sınırlamasına gidildi. Hükûmetimiz de o çiftçilerimizin hasarını gidermek, onlara yardımcı olmak amacıyla da bir alternatif ürün desteği ödemesi yaptı.

Tabii Hükûmetimiz döneminde patatesle ilgili önemli birtakım gelişmeler sağlandı. Bunlardan bir tanesi, diğer başka ürünlerde de, hatta meyvecilikte de olduğu gibi, sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaştırılması. Neden? Çünkü sertifikalı tohumluk verimi ve kaliteyi çok önemli şekilde artıran bir unsur. Bu nedenle de Hükûmetimiz döneminde 2005 yılında başlattığımız bir uygulamayla başlangıçta dekara 18 milyon lira yani 18 YTL, daha sonra 20 YTL’ye çıkan bir rakamla çiftçilerimize sertifikalı patates tohumluğu kullandıkları takdirde destek verilmektedir. Türkiye’de kullanılan patates tohumluğunun yüzde 25’i sertifikalı.

Bu sene yeni bir uygulama yaptık ve sadece sertifikalı patates kullanan çiftçiye değil, aynı zamanda, üreten üreticiye de yani sertifikalı tohumluk üretene de bir destek uygulaması getirdik. Ona da tohumluk üretene de bir defa kilogram başına 110 bin lira yani 11 yeni kuruş destek vermekteyiz sertifikalı tohumluk kullanan üreticimize.

2003 yılından itibaren de patates siğili karantina tedbirleri çerçevesinde Nevşehir ilimizde 56 bin dekar, Niğde ilimizde de 16.600 dekar civarında bir alanda patates dikimi yasaklandı ve biz, en son 2007 yılında dekar başına 110 YTL ödemeyle 22 trilyon lira patates üreticimize alternatif ürün desteği verdik. Bu siğil görülen yerlere patates ekilmemesi, dikilmemesi gerekiyor uzunca bir süre, o arazinin temizleneceği zamana kadar. Buna karşı vatandaşımız gelir kaybına uğramasın diye, ona bir destek olmak maksadıyla da 22 milyon YTL 2007 yılında patates üreticimize biz destek sağladık.

Bugüne kadar yani 2005’ten bu yana 47 milyon YTL, patates üreticisine sadece bu işle ilgili olarak destek verdik.

Tabii, birçok tarımsal üründe, birçok diğer üründe olduğu gibi, Türkiye'nin patates ihracatında da bir azalma değil, aksine bir artış meydana geldi son yıllarda. Örneğin, 2002 yılında Türkiye 32 bin ton patates ihraç ediyordu ve bundan elde edilen gelir 2,2 milyon dolar idi. 2007 yılında Türkiye 240 bin ton patates ihraç etti -ki 38 katlık bir artış demektir bu- ve 38 milyon dolarlık bir miktara, bir değere çıktı. Biz, tabii -bu gerek desteklemeleri gerekse ürünlerle ilgili uygulamaları- yeni birtakım mevzuat kararı alırken veya yeni birtakım destekleme politikaları alırken bu ürünlerin maliyetlerini dikkate alırız ve ona göre yeni birtakım tedbirler alırız. Amacımız, çünkü, üreticilerin zarara uğramamasıdır. Bunu bütün ürünler için yapıyoruz. Patates üreticisinin de 2005 yılında net kârı dekara 225 YTL iken 2008 yılında bu 284 YTL’ye çıkmıştır.

Bu arada, Tarım Bakanlığı, 2005 yılı Kasım ayında TÜBİTAK’la bir protokol imzalamış ve üç tane üniversite sekiz tane araştırma enstitüsü ve bazı özel sektör firmalarıyla birlikte Türkiye’de ilk defa sertifikalı patates tohumluğunun bir sistemini oturtmak, buna ait yeni teknolojiler geliştirmek maksadıyla da bir proje hayata geçirmiştir ve geçtiğimiz hafta benim de katıldığım bir törenle Niğde’de bizim patates araştırma enstitüsü bünyesinde kurulan doku laboratuvarının açılmasıyla -ki onun en önemli safhası- belirli bir aşamaya gelmiş  bu proje bugünlerde tamamlandı. Bu projeyle birlikte Türkiye, sertifikalı patates tohumluğu üretimini çok modern tekniklerle, doku kültürü laboratuvarında üretilen fidelerle, bu, çok ileri bir noktaya getirilmiştir ve sadece o enstitüde bununla ilgili yapılan çalışmalarda toplam sertifikalı patates tohumluğu için gerekli anaç materyalin yüzde 10’u orada üretilmektedir. Bu da bizim son birkaç yıl içerisinde patatesle ilgili yaptığımız çok önemli bir çalışmanın sonucu.

Tabii, patatesin zaman zaman Türkiye’de arz fazlası oluştuğu durumlarda tüketimle ilgili, pazarlamayla ilgili sorunları ortaya çıkıyor. Bu, çok eskiden beri olan bir konu. Biz, tabii, patateste, diğer tarımsal ürünlerde de üreticilerin ürettikleri ürünü daha yüksek bir değerle, daha yüksek bir katma değerle, daha iyi şartlarda pazarlamalarına imkân sağlamak üzere örgütlenmesini teşvik ediyoruz, bunu kolaylaştırıcı da bir kanun çıkardık. Bu kanun 2004 yılında devreye girdi ve bu çerçevede Türkiye’de tarımsal ürünlerle ilgili beş yüzün üzerinde üretici birliği kuruldu. Bu üretici birliklerinin, tabii, amacı, gerek üretimde ama özellikle de pazarlamada karşı karşıya kalınan problemleri çözmeye dönük üreticilerin güç birliği yapıp belirli noktalarda bunu kolaylaştırmaları, bunu sağlamalarıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine değerli milletvekillerimizden Sayın Ergin’in bu kooperatiflerdeki ihalelerle ilgili bazı görüşleri oldu. Bizim Hükûmetimiz döneminde Türkiye’de tarımsal kalkınma kooperatifleri çok büyük bir hamleye şahit oldu. Bunu bir mukayeseyle sizlere söyleyeceğim. Bizden önceki dönemde, bütün bir dönemde, Türkiye’de 287 tane tarımsal kalkınma kooperatifi desteklendi ve buraya ayrılan para, sağlanan destek 90 milyon YTL civarındaydı. AK PARTİ Hükûmetleri döneminde 1.491 tane tarımsal kalkınma kooperatifine destek verildi ve burada sağlanan destek miktarı da 1 milyar YTL’nin yani eski parayla 1 katrilyon TL’nin üzerinde bir para.

Burada, sadece Hükûmet döneminde, gerek Kırsal Alanda Sosyal Destek Projesi, gerek genel bütçeden sağladığımız imkânlarla, büyükbaş ve küçükbaş hayvanlarla ilgili kooperatiflere bugüne kadar ne kadar hayvan dağıtıldı ihaleler sonucunda ve bu nereye geldi, onunla ilgili de sizlere çok kısa bir bilgi arz edeceğim. Bunlar, durduk yerde, bu gelişmeler, sağlanmadı. Örneğin, 675 tane ihale gerçekleştirildi bu dönem içerisinde, 50.663 aile -bu söylediğim büyükbaş hayvanlarla ilgili yani sığır diye tabir ettiğimiz hayvanlarla ilgili, gerek süt damızlık gerek besiyle ilgili- 128.646 büyükbaş hayvan kendilerine bu ihalelerle sağlandı, 128.646. Bu, sadece büyükbaş hayvanlarla ilgili. Küçükbaş hayvanlarla ilgili, özellikle damızlık koyun yetiştiriciliği konusunda, burada da 169 tane ihale gerçekleşti, 8.450 aile bundan istifade etti ve 280.800 baş damızlık koyun dağıtıldı.

Bununla, tabii ki hayvancılık alanında sağlanan diğer gelişmelerle birlikte, örneğin büyükbaş hayvanlarda suni tohumlama ile ilgili yapılan büyük gelişmeler, sağlanan büyük gelişmelerde de örneğin 624 bin suni tohumlama uygulaması yapılıyordu 2002 tarihinde. Bugün bu miktar 2 milyon 700 bin civarında yani suni tohumlamada çok büyük bir gelişme var, bu da tabii sağlanan desteklerle oldu.

Yem, yine verimle ilgili çok önemli bir unsur hayvancılıkta. Yemde de, mesela 35-40 milyon YTL civarında yem desteği sağlanırken bugün bu rakam 600 küsur milyon YTL’ye çıkmış. Sadece desteklemeye konu olan yem bitkileri ekiliş alanı 200 bin hektarlardan 1 milyon hektar alana çıktı, 5 katlık bir artış oldu ve değerli arkadaşlar, bununla Türkiye’de süt üretimi 8,4 milyon tondan 12,3 milyon tona çıktı. Türkiye’nin toplam süt üretiminde yüzde 50 artış sağlandı. Bu sürede, bizim Hükûmetimiz döneminde, yani biraz önce söyledim, verilen büyükbaş hayvanların sayısını söyledim, 128.646 büyükbaş hayvan, 280.800 damızlık koyun. Bizim dönemimizde kooperatifler aracılığıyla Türk çiftçisine verilen hayvanlar bunlar yani Türkiye’nin mevcut hayvan popülasyonuna, hayvan varlığına eklenen sayı bu ama Türkiye’nin süt üretimi 8,4 milyon tondan 12,3 milyon tona çıktı. Büyük bir verim artışıdır bu.

Şimdi, şöyle söyleyeyim, hayvancılık, Türkiye’de, bizden önceki dönemde toplam desteklerin sadece yüzde 4,4’ünü alıyordu. Bir başka deyişle, Türkiye’de tarımsal üretimde, tarımsal desteklemelerde hayvancılık üvey evlat bile değildi. Toplam desteğin yüzde 4’ü oraya gidiyordu, yüzde 96’sı bitkisel üretime gidiyordu, diğer desteklere gidiyordu. Biz, bunu, tam tamına bu yıl yüzde 24’e çıkardık, yaklaşık yüzde 25’e, yani hayvancılığın toplam destekler içerisindeki payını, hayvancılığa giden kısmını dörtte 1 oranına çıkardık.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Bakan, bizim köyde koyun sürüleri yok oldu. Nasıl oluyor bu? Yok, sürü yok, çoban yok.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, burada hayvancılıkta 200… Türkiye’de et verimi de arttı -onu da söyleyeyim- süt verimi de arttı. Hayvancılık daha profesyonel, daha önemli bir alan hâline geldi ki Türkiye’de hayvancılık alanında büyük çiftlikler kurulu hâle geldi ve Türkiye’nin damızlık ihtiyacı… Şimdi, aslında sorunun bir parçası o -Türkiye’de, biz bu ihalelerde, çıkıyoruz, işte, kooperatiflere büyükbaş hayvan, damızlık hayvan veriyoruz- ihalelerdeki zaman zaman aksamanın sebebi de bu: Yeteri kadar damızlık hayvan Türkiye’de üretilmiyor yani bu talebi karşılayacak kadar bir büyüme damızlık alanında olmuyor çünkü üreticiler kendi yetiştirdikleri damızlıkları kendi çiftliklerini büyütmek için kullanıyor, dışarıya satmıyor. Problemin bir noktası bu.

Şimdi, tabii, şunu da söyleyeyim: 2007 yılında mesela, koyun ırklarının yıllık birim fiyat ortalaması –işte, Türkiye’de yetişen karaman, ivesi, kangal, akkaraman, kıvırcık vesaire bunlarla ilgili- 162 YTL ile 225 YTL arasında. 193 ortalama mesela morkaramanda, akkaramanda 224 ortalama YTL fiyatı, buna geliyor.

Şimdi…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Bakan, siz soruların hiçbirine yanıt vermiyorsunuz, sanki çocuklara masal anlatıyorsunuz. Benim sorularımın yanıtını verin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Hocam, siz çocuk değilsiniz.

GÜROL ERGİN (Muğla) - Niçin brusella ve tüberkülozdan…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Geliyorum oraya, geliyorum. Sabredin… Sabredin…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Gelemezsiniz…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Müdahale etmeyin de…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Gelemezsiniz çünkü yanlış yapıyorsunuz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Müdahale etmeyin de… Öyle yerinizden laf atıp insicam bozmaya çalışmayın da ben oraya geleyim müsaade edin.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Niçin kooperatifler arasında ayrım yapıyorsunuz?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Size yakışmıyor. Bak, siz hocasınız.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Niçin kooperatif üyeleri arasında ayrım yapıyorsunuz? Bunları söyleyin, bunları… Bunlar masal…

BAŞKAN – Sayın Ergin…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Söylüyoruz, söylüyoruz. Merak etme.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sorulara yanıt vereceksiniz. Yirmi dakikadır masal anlatıyorsunuz. Türk milleti dinliyor,

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Hepsine, hepsine… Hepsine cevap veriyoruz.

O masal değil, masal değil… O büyüme gerçeğidir, masal değil. Siz o büyüme gerçeğine masal diyemezsiniz.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sanal büyümeleri bırakın.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –8,4 milyon ton sütü 12,3 milyon ton süte çıkarmak masal değildir.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Bakan, süt kaç para?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – O masal ise o masalları siz niye gerçekleştirmediniz zamanında? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Zamanında o masalları siz niye gerçekleştirmediniz? Başkasının başarılarını masal diye tanımlamak kolay değil.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sorulara yanıt verin, yanıt!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Değerli arkadaşlar…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sorularıma yanıt verin, yanıt! Yüreğiniz yetiyorsa sorularıma yanıt verin!

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sorulara cevap ver Sayın Bakan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen dinleyelim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, kooperatif projeleri kapsamında…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sütün litresi kaç para?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Tabii, başarılar söylenince bundan rahatsız oluyorsunuz. Rahatsız olmayın. Başarılardan rahatsız olmayın.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Bruselladan ötürü kaç kooperatif battı, onu söyleyin!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Başarılardan rahatsız olmayın.

BAŞKAN – Sayın Ergin…

Sayın Bakanım, Genel Kurula hitap edin.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Bakan, yirmi dakikadır dinliyoruz sizi, bir tek soruya yanıt yok! Bir tek soruya yanıt yok!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlar…

BAŞKAN – Sayın Akıncı, lütfen…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bizim 1 Eylül-15 Ekim tarihleri arasında hayvancılıkla ilgili 21 tane ihale gerçekleşti.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Size özel bir seans yapalım, bir saat dinleyelim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 1 Eylül-15 Ekim tarihleri arasında 21 tane ihale gerçekleşti, çiftçilerimiz ulaştılar.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – AKP’liler bile inanmıyor size!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)– Burada şu şartı getiriyoruz, şartımız şu: Hayvanlar teslim edilirken muayene esnasında onların sağlıklı olması esastır. Sağlıklı olmadığı tespit edilen hayvanlar müteahhit tarafından değiştirilecektir, bunun gereği neyse onunla ilgili, yapılacaktır.

Şimdi, hastalıktan vesaireden bahsettiniz. Onu da söyleyeyim. Bakın, 2005-2007 yılları arasında 482 kooperatif ortağına…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, süre doldu. Masalların süresi doldu.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Özür diliyorum ama kaba konuşacağım…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …88.594 adet gebe güve dağıtıldı.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hâlâ cevap veriyor, süre doldu.

BAŞKAN – Arkadaşlar…

Sayın Bakanım, birkaç saniye rica edeyim.

Sayın Bakan üç gündem dışı konuşmaya birlikte cevap veriyor arkadaşlar, dolayısıyla sakin olalım, gelecektir.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Ödemiş’teki en büyük süt üreticisi niye intihar etti? Hiçbir soruya yanıt yok. Hikâye, masal.

BAŞKAN – Sayın Ergin…

Buyurun Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yalnız, arkadaşlar tahammül ederlerse daha iyi olur.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Neye tahammül edeceğiz? Buna tahammül edilir mi? Yirmi iki dakikadır masal anlatıyorsunuz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, dağıtılan…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Yirmi-yirmi iki dakikadır hiç yanıt yok.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşım, bak, cevap istiyorsun, cevap veriyorum, cevabı dinlemiyorsun.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Yok ki cevap. Nerede cevap? Hangi cevap?

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Hangi cevap?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Yerinizden ne konuşuyorsunuz yani? Olmaz ki!

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Bakanı dinleyelim.

Buyurun Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bakın, 88.594 adet hayvandan…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Şu kandırmaca huyundan vazgeçin!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –…1.077 tanesinde brusella, 41 adedinde de tüberküloz tespit edildi.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, bir beş dakika konuşuyoruz, vallahi pişman oluyoruz. Yirmi dakika masal arkasından.

SONER AKSOY (Kütahya) – Sayın Başkanım, ikaz edin lütfen.

BAŞKAN – İkaz ettim ben.

Buyurun efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Yüzde 1,2. Bakın, bugüne kadar, 2005-2007 arasında dağıtılan hayvanlardan brusella hastalığı tespit edilenin oranı sadece yüzde 1,2.

GÜROL ERGİN (Muğla) – On dört ihaleye niye giren olmadı? Sekiz ay niye ihale yapamadığını anlat. Niye vazgeçtin, niye?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Yüzde 1,2.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Niye alkışlamıyorsunuz, başarılarını anlatıyor!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 41’inde de tüberküloz tespit edildi. Onun da oranı yüzde 0,05.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Bakan, soruya yanıt vermek için çıkılacak oraya. Çıkarsan yanıtı vereceksin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Türkiye gibi, 780 bin kilometrekare, doğudan batıya 1.500 kilometre mesafesi olan, doğusunda, güneydoğusunda bulunan birçok ülkenin sosyoekonomik durumu…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Size verdikleri ders notlarında benim soruların yanıtı yok!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …hastalıklarla ilişkisi son derecede problemli olan ülkelere komşu bir Türkiye’de bu oranda hastalığın olmasını da biz doğal karşılıyoruz ama bizim arzumuz değil. Biz, bu hastalıklarla mücadele etme, bunları asgariye indirme ve Türkiye’nin bütün hayvanlarının daha sağlıklı, daha verimli, daha kaliteli ürün vermelerini sağlamak için de gayret içerisindeyiz. Projelerimiz de bugüne kadar hep buna dönük oldu. Bundan sonra da bu şekilde devam edecek.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Trakya’yla ilgili olarak da şunları söylemek istiyorum. Şimdi, 2008 yılında, Toprak Mahsulleri Ofisi, Trakya’da 206 bin ton emanet ürün alımı gerçekleştirdi ve emanete bırakılan ürün karşılığında 13 milyon YTL de kredi kullandırıldı.

Çeltikle ilgili olarak, ürünlerde hasat durumu şu anda Trakya’da yüzde 96 oranında gerçekleşti, Türkiye genelinde yüzde 95 gerçekleşti ve ortalama piyasa fiyatı da 850 ile 1.200 YTL arasında ton fiyatı değişmekte. Bizim Toprak Mahsulleri Ofisi olarak da müdahale alım fiyatımız baldoda 960 YTL/ton, Osmancık çeşidinde de 870 YTL/tondur ama bizim dönemimizde, bizim Hükûmetimiz döneminde başlatılan bir uygulamayla, çeltik üretimine başlangıçta biz bir tarife kontenjanı uygulaması yaptık, arkasından bir referans fiyat uygulaması yaptık. 2005’ten itibaren de çeltik üretimine biz prim veriyoruz ve bu sene de alım fiyatına ilave olarak ton başına 100 YTL prim veriyoruz.

Şimdi, arkadaşlar, şu gerçeğe dikkatinizi çekiyorum: Türkiye 2002 yılında 360 bin ton çeltik üretiyordu, bunun karşılığı 200 bin ton civarında pirinç demekti. Bugün Türkiye 760 bin ton çeltik üretiyor, bunun karşılığı pirinç de 410 bin tondur.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Buna rağmen çarşıda pazarda pirinç yok!

MUHARREM VARLI (Adana) – Nerede bu pirinçler? Karıncalar mı çekiyor bu pirinci?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, bunun da yüzde 80’i, 90’ı neredeyse Trakya bölgesinde üretiliyor.

Şimdi, arkadaşlar, başarıyı niye bu kadar görmezden geliyorsunuz? Bu Türkiye'nin üretimidir, Türk üreticisinin, Türk çiftçisinin üretimidir. Eğer desteklenmeseydi, eğer bu sağlanmasaydı bu üretim 360 bin tondan 760 bin tona nasıl çıkardı?

GÜROL ERGİN (Muğla) – Ekonomi bilimini tersine çevirdiniz. Arz artmış, fiyat da artmış, nasıl oluyorsa!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bana bunun bir cevabını verin, nasıl oldu da çıktı?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Ne kadar ithal ettin? İthal ettiğin fiyatın cevabını ver Sayın Bakan! Kaça ithal ettin?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 760 bin tona çıktı. Cumhuriyet tarihinde Türkiye’de ilk defa bu kadar büyük bir çeltik üretimi gerçekleşti. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Alkış eksik kaldı arkadaşlar, alkışlayın!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bir şey daha söyleyeyim. Türkiye’de mısır üretimi… Türkiye 4 milyon ton mısır tüketiyordu, 2 milyon ton mısır üretiyordu. Bunun da…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Buğday…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Buğdayda da hiç kalite problemi yok, onu da çözdük, onu da çözdük.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Pamuk ne oldu pamuk! Pamuk tarlasını mısır tarlasına çevirdiniz!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Türkiye mısır üretimini AK PARTİ’yle birlikte 4 milyon 200 bin tona çıkardı. 2 milyon tondan 4 milyon 200 bin tona çıkardı. Peki, nasıl oldu bu? Nasıl oldu bu, durduk yerde mi oldu? Yani, eğer insanlar, bu kadar perişansa, bu kadar bu tarımsal üretim kötüyse…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Değil, değil!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …nasıl oluyor da 360 ton çeltik 760 bin tona, nasıl oluyor 8 milyon ton süt 12 milyon tona, nasıl oluyor 2 milyon ton mısır 4 milyon 200 bin tona çıkıyor? Bana bunun bir cevabını verin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

GÜROL ERGİN (Muğla) – Vallahi bunun hiçbir cevabı yok Sayın Bakan!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Öyle yok, yok tabii, cevabınız yok!

Şimdi siz muhalefet yapacaksınız. Dolayısıyla “Olayın mümkün mertebe, hani olumsuz tarafı neyse onu çıkaralım söyleyelim de vatandaş da bizi televizyondan dinlesin. ‘Aa, bak işte muhalefet milletvekillerimiz de bize bunları dile getiriyor, falan filan’ desin.” Yani size oy veren seçmenler de “Evet, bizim muhalefet milletvekilleri de bir şeyler yapıyor.” desinler yoksa gerçekler bunlar değil.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Bakan, siz muhalefeti falan filan mı görüyorsunuz! Sizin konuştuklarınız falan filan bile değil, hep palavra…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, size bir şey söyleyeceğim. Buğdayda…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Her şey bu kadar iyi de Manisa’daki çiftçi o kongrede niye isyan etti!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Her şey bu kadar iyi olmasaydı 22 Temmuzda bize yüzde 47 oy vermezlerdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bravo! Bravo!

GÜROL ERGİN (Muğla) – Biraz önce söyledim, her zaman kandıramayacaksınız, bir süre kandırdınız!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Sizinle 2005’te beraberdik, 2006’da beraberdik. Siz 2004’te de, 2005’te de, 2006’da da bunları söylediniz ama bunlar doğru olmadığı için de millet sizin o 2004’te, 2005’te, 2006’da söylediklerinizin hiçbirini kale almadı.

OKTAY VURAL (İzmir) – Demek ki yüzde 53 kale almış!

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Bakan, sıkıntıdasınız sıkıntıda, belli!

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Demek ki siz kömürle hallediyorsunuz bunu!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, bir şey daha söyleyeceğim…

BAŞKAN – Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bakın, buğdayda maliyetin yüzde 32’sini destek olarak verdik yani 100 lira maliyet varsa 32 YTL’sini biz destek olarak ödedik.

MUHARREM VARLI (Adana) – Nerede yahu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bizim dönemimizde.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Peki, 500 bin hektarda niye buğday ekilmiyor? 500 bin hektar boş bugün. Para kazandıkları için ekmiyorlar! Hayret bir şey!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Arpada yüzde 27’sini verdik, mısırda yüzde 12’sini verdik, çeltikte yüzde 17’sini verdik. Sizin zamanınızda, eskiden hiç destek yoktu. Çeltikte yüzde 17 verdik. Ayçiçeğinde -ki Trakya’yı ilgilendiren en önemli ürünlerden bir tanesi- Trakya’nın çalışkan çiftçilerinin çeltik yanında en çok ürettiği ürünlerden bir tanesi olan ayçiçeğinde desteğin maliyeti karşılama oranı yüzde 38…

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Bakanı dinleyenler televizyonları başından kalkmıştır şimdi.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …kanolada yüzde 53, soyada yüzde 50, kütlü pamukta yüzde 46.

GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Bakan, yanıt verecekseniz bekliyorum! Yanıt verecekseniz bekliyorum yoksa işim gücüm var!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Dolayısıyla bu sene Hükûmetimiz yeni bir uygulama yaptı. Yeni uygulamayla ilk defa olarak baklagilleri de biz destekleme kapsamına aldık.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bravo!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – İlk defa.

Nohut, kırmızı mercimek ve kuru fasulyeyi de biz destekleme kapsamına aldık.

OKTAY VURAL (İzmir) – Aman aman, yapmayın, destekliyoruz diye…

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Çünkü dünyadaki trendi, dünya nereye doğru gidiyor biz görüyoruz ve o şekilde, o gelişmelere paralel olarak biz de politikamızı bu yönde değiştiriyoruz.

Değerli arkadaşlar, şimdi size bir şey söyleyeceğim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Şimdi arkadaşlar, Türkiye’nin tarımının sorunu yok mu? Var, elbette ki var ama siz o sorunları ne görüyorsunuz ne söylüyorsunuz ne o sorunların çözümü yönünde de herhangi bir öneride bulunuyorsunuz. Türkiye’nin sorunu, Türk tarımının sorunu şudur arkadaşlar: Arazinin…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Türk tarımının en büyük sorunu AKP İktidarıdır!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Siz eskiden de onu söylüyordunuz, millet öyle düşünmüyor sizin gibi.

Şimdi, Türkiye’de tarımın temel sorunu arazinin çok parçalanmış olmasıdır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Haa, tamam!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Arazide aşırı parçalanma ve bir ünitenin küçük bir hâle gelmesi sebebiyle vatandaş o küçücük alanda ektiğinden, siz hangi fiyatı, hangi desteği verirseniz verin onun normal ekonomik durumunu düzeltmeye, beklentilerini karşılamaya maalesef yetmiyor çünkü haklı olarak başka bir şey bekliyor. Ha, biz bununla ilgili, parçalanma-bölünmeyle ilgili bir tedbir aldık, 2005 yılında burada bir kanun çıkardık: Toprak Kullanma ve Arazi Kullanım Kanunu. Bölünemez parsel büyüklüğünü -1 dekara kadar bölünebiliyordu- 20 dekara çıkardık. Böyle bir adım attık. Bu da bizim Hükûmetimiz döneminde sağlandı. 20 dekarla sınırlandırdık.

İkinci bir adım atıyoruz, onun hazırlıkları var şu anda, o da buraya huzurunuza gelecek. Miras yoluyla tarım arazilerinin parçalanmasının önüne geçmek için de mutlaka Türkiye bir tedbir geliştirmek zorunda. O zaman Türkiye’de çiftçinin gerçekte refah düzeyi artar, bizim arzu ettiğimiz noktaya gelir. Bizim esas sorunlarımız, bu tür sorunlardır, bunları çözmemiz lazım, bunlar üzerinde konuşmamız lazım yoksa işte sadece bir ürünün, kalkıp bir girdiyle paritesini açıklayıp “işte bak orada ürün şuydu buydu falan” demek, bir şey ifade etmiyor.

Bir cümleyi de, Sayın Başkan, müsaadenize sığınarak ifade etmek istiyorum. AK PARTİ, Hükûmeti devraldığında Türk çiftçisine verilen toplam destek 1 milyar 800 milyon YTL idi.

HAKAN COŞKUN (Osmaniye) – O da yanlış!

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -  Devletin kayıtları ortada. (CHP ve MHP sıralarından “Yanlış” sesleri) Devletin kayıtları ortada, açık, şeffaf, 1 milyar 868 milyon, küsuratını da söyleyeyim. 1 milyar 868 milyon YTL. 2008 yılında bugün itibarıyla 5,5 milyar YTL para ödendi, yıl sonuna kadar bu yaklaşık 6 milyar YTL oluyor kuraklıktaki destekle birlikte. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Çiftçi niye ağlıyor o zaman Sayın Bakan?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -   Şimdi, ben size soruyorum: 6 milyar YTL, 1,8 milyar YTL’nin kaç katı? Ona cevap verin.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ederim.

VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, benim sorum ne oldu?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun efendim.

IV.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, gündem dışı konuşmalara karşı yaptığı açıklamalarını siyasi propaganda aracı olarak kullandığına ilişkin konuşması

OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi, tabii, gündem dışı konuşmalara sayın bakanların cevapları bir hakkın suistimali olarak kullanılmaktadır. Bugün Sayın Bakanın gündem dışı gündeme getirdikleri…

TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – İç Tüzük böyle!

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Milletvekili, AKP’li Milletvekili bile salonda yoktu.

SONER AKSOY (Kütahya) – Hepimiz buradayız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi, eğer Sayın Bakan gerçekten tarım konusunda grupların da görüşlerini ve bu söylediklerinin doğru olmadığına ilişkin görüşlerini bilmek istiyorsa, kendisine “hodri meydan” diyoruz. Önce Bakan olarak söz alsın, sonra gruplar da Bakanın konuşması üzerine söz alsın. Beş dakikaya sığınıp yirmi dakika, otuz dakika burada propaganda yapmayı vesile kılmasın. Bir gün gelsin burada söz alsın, biz de bu söze karşılık ifadelerimizi kullanalım. Buyursun, bu yollara tevessül etmesin. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Vural.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Grup Başkan Vekili burayı ne zannediyor? Maç sahası değil burası.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Bakan doğruları söylesin, doğru söylemiyor!

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sorularımıza da yanıt alamıyoruz.

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Borç ertelemesi ne oldu? Tarım kredi kooperatifleri ne oldu? Üç ay oldu Sayın Bakan, üç ay!

BAŞKAN – Arkadaşlarımız gündem dışı konuşmalar yapıyorlar, sayın bakanlar cevap veriyorlar.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Cevap verme dışında her şey var.

BAŞKAN – Tabii, uyumlu olan, uyumlu olmayan konular olabilir, meselelere farklı bakış açıları olabilir ama sayın bakanlar burada… Biraz önce Çevre Bakanımız da buradaydı, Sayın Uslu’nun konuşmalarının bir kısmı da Çevre Bakanlığıyla ilgiliydi.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Cevap değil Sayın Başkan, siyasi propaganda.

BAŞKAN – Sayın Ağyüz, lütfen efendim, ben onu demiyorum.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Tarımın sorunu, Tarım Bakanının olmasıdır, başka sorunu yok.

BAŞKAN – Evet, tarım konusuna devam etmişken, iki arkadaşımız tekrar sisteme girmiş, onlara da söz verip bu konuyu kapatacağız.

Buyurun Sayın Varlı.

4.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın tarımsal sorunlara ilişkin konuşması

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakan konuşmalarında tarımsal kalkınma kooperatiflerinin sayısının arttığını söyledi. Acaba bölgelere göre dağılımı nedir?

Bir de süt üretiminin arttığından bahsetti. Tabii, süt üretiminin artışı hepimizin hoşuna gider, ülkemizin menfaatine bir durumdur ama yem fiyatlarının geçmişten bugüne kadar artışlarını niye söylemiyor, çiftçimizi niye bilgilendirmiyor bu konuda?

Gübredeki desteklemelerden bahsetti. Gübredeki destekleme, çiftçinin kullandığı gübrenin yüzde 1’i bile değil. Eğer gübrede gerçekten çiftçiyi desteklemek istiyorlarsa Hükûmet olarak, ben bu konuyla ilgili soru önergesi de vermiştim.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – KDV’yi kaldırsınlar.

MUHARREM VARLI (Adana) – KDV’yi ve gümrük vergisini kaldırsınlar. İstedikleri ürünü ithal edecekleri zaman gümrük vergisini kaldırıyorlar ama çiftçinin en önemli girdisi olan gübrenin gümrük vergisi hâlâ yüzde 6’larda devam ediyor, yüzde 18 KDV ödüyor çiftçi. Makyaj malzemesi için de yüzde 18 KDV ödüyor, gübre için de yüzde 18 KDV ödüyor. Eğer Sayın Bakan bunda samimi ise Hükûmet bunda samimi ise lütfen bu KDV’yi indirsinler ve yüzde 6 gümrük vergisini kaldırsınlar, bundan çiftçimizin en az 250-300 bin lira kârı olacaktır.

Teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Varlı.

Sayın Coşkun…

Arkadaşlar, arka arkaya şeyler… Bu Coşkun’unki son Sayın Paksoy, özür dilerim, çünkü o zaman bitiremeyiz biz bu işi. Ben sadece nezaket planında verdim. Kusura bakma.

Evet, buyurun Sayın Coşkun.

5.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’nun tarımsal sorunlara ilişkin konuşması

HAKAN COŞKUN (Osmaniye) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, Sayın Bakanım, 2007 seçiminden sonra kürsüde daima diyor ki “2002 yılında 1,8 milyar YTL destek verildi.” Ben baktım 2,2 milyar YTL sırf doğrudan gelir desteği verilmiş. Acaba diyorum Tarım Bakanlığı personelleri yanlış bir rakam mı zikretmiş?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Maliyeye sorun.

HAKAN COŞKUN (Osmaniye) – Bunun yüzde 85’i… Hatta yüzde 15 de bunun haricinde bir destek ödemesi vardı.

Bir de övünerek anlatıyoruz doğru, mısır üretimimiz bu kadar arttı. Peki, mısır ihtiyacımız ne kadar? 4 milyar ton üretiyorsak niye mısır ithal ediyoruz, bir de onu sorgulamak gerekiyor.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Paksoy, sevgili hemşehrim, sizi üzmeyeyim.

Buyurun bakalım, siz de konuşun da.

6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un tarımsal sorunlara ilişkin konuşması

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, tabii bu şeylerden güzel bahsetti, sanal şeyde… Şimdi ben bir iki örnekle çiftçinin durumundan bahsetmek istiyorum. 2002 yılında 1 adet canlı kuzu ile 10 torba yem alabilen bir çiftçi bugün sadece 4 torba yem alabilmektedir 1 kuzuyla. Yine bir örnek vereceğim: 2002 yılında 100 litre süt ile 161 kilogram yem alabilen çiftçi bugün 100 litre süt ile 70 kilogram yem alabilmektedir. Yine 2002 yılında 0,108 yeni kuruş olan elektriğin kilovatı yüzde 154’lük artışla 0,274 yeni kuruş olmuştur. Çiftçinin durumu nasıl iyi olmuştur Sayın Bakanım? Çiftçinin durumu perişandır. “Çiftçinin geliri 2,5 kat arttı.” diyorsunuz ama ben bunu vatandaşa söylüyorum, vatandaşımız gülüyor.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı konuşma yapan arkadaşlarımıza, katkıda bulunan arkadaşlarımıza, Sayın Bakanımıza teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin iki önerge vardır, okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın ve 21 Milletvekilinin, başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere yerel yönetimlerin kurdukları şirketlere yönelik haksız rekabet ve rant dağıtımı iddialarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/271)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yerel yönetimlerin (özellikle büyükşehir belediyelerinin) kurdukları şirketler eliyle yasanın dolanılması suretiyle haksız rekabet oluşturdukları, ihale yapan makamın kendi şirketine ihale yapmasının hukukun genel ilkelerine aykırı olduğu, bu sistemin haksız rant dağıtım aracı haline dönüştüğü iddiaları ile metropol belediyelerinin aynı şekilde yasa ve etik dışı rant dağıtımı sistemine dönüştüğüne ilişkin iddiaların araştırılması, alınacak önlemlerin tespiti ile varsa sorumlular hakkında gereğinin ifasının temini bakımından Anayasamızın 98 ve içtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz .

1) Rıdvan Yalçın                            (Ordu)

2) Necati Özensoy                          (Bursa)

3) Oktay Vural                               (İzmir)

4) İzzettin Yılmaz                           (Hatay)

5) Ahmet Duran Bulut                    (Balıkesir)

6) Atila Kaya                                  (İstanbul)

7) Mehmet Akif Paksoy                 (Kahramanmaraş)

8) Erkan Akçay                              (Manisa)

9) Kamil Erdal Sipahi                     (İzmir)

10) Osman Durmuş                        (Kırıkkale)

11) Ahmet Orhan                           (Manisa)

12) Durmuşali Torlak                     (İstanbul)

13) Mümin İnan                             (Niğde)

14) Behiç Çelik                               (Mersin)

15) Kadir Ural                                (Mersin)

16) Ali Uzunırmak                         (Aydın)

17) İsmet Büyükataman                  (Bursa)

18) Metin Çobanoğlu                     (Kırşehir)

19) Hüseyin Yıldız                         (Antalya)

20) Yılmaz Tankut                          (Adana)

21) Mustafa Enöz                           (Manisa)

22) Hakan Coşkun                         (Osmaniye)

Gerekçe

Ülkemizde temel sorunların sıralaması yapılsa muhtemelen terör belasından sonra yolsuzluk ve yoksulluğun geldiği neredeyse tartışmasızdır. Türkiye her gün yeni bir yolsuzluk skandalı ile sarsılmaktadır. Kamu kaynaklarının kullanılmasında yasa dışı fiili bir usul geliştirmiştir ki adliyeye intikal etmese de şikayet konusu olmasa da medyaya düşmese de herkes bu yasa dışı usulün yukarıdan aşağıya iktidar gücüyle yürüdüğünü bilmektedir.

Kamuoyu rant dağılımında anlaşmazlık sonucu ortaya çıkan bir iki minik rüşvet yolsuzluk serüveni ile meşgulken diğer yanda gayri meşru, gayri ahlaki usul her gün milyarlarca Iiramızı yutmaya devam etmektedir. Artık yolsuzluk istisna değil kural haline dönüşmüştür.

Bu düzenden nemalananlar hallerinden memnunken, düzenin baş aktörleri mağdur, mazlum ve yoksul kitlelere de güya sosyal devlet olmanın gereği olarak sus payları vermektedirler.

Araştırma önergemizin konusu daha evvel defalarca önerge konusu yapılmış genel yolsuzluk araştırması yerine yerel yönetimlerde usul haline gelmiş yolsuzluk çarkına ilişkindir. Ülkemizde yaşanılan göçler neticesi nüfus önemli ölçüde metropollerde toplanmıştır. Bu durum yapılan yasal değişikliklerin de bir sonucu olarak özellikle metropol belediyeleri gelirlerini inanılmaz büyüklüklere ulaştırmıştır.

Devletin ekonomideki varlığı adeta nitelik değiştirip, belediyelere intikal ettirilmiştir.

Ancak bu önergenin de konusu olarak özellikle büyük metropol belediyelerinde yolsuzluk çoğu kez yasal kılıflar altında adeta bir sektör haline dönüşmüştür. Üstelik bu marazi durum iktidarla ana muhalefet arasında yöntem benzerlikleri taşımaktadır.

Devletin denetim yeteneğinin yok edildiği yargının asli görevi olarak yasadışı iş ve eylemleri ortaya çıkarmak yerine daha çok siyasi alana çekildiği kolluk güçlerinin de siyasi muhalif takibi ile görevlendirildiği bu günlerde bir yolsuzluğun ortaya çıkması için, düzenin aktörlerinin ikinci eş edinmesi, rantın paylaşılmasında aç gözlülük ya da iktidarın bir medya grubunu hedef alması gibi hadiseler gerekir olmuştur.

AKP iktidarı kamuya ait ne varsa üstelik yabancılara satmayı ve gelen paralarla, yüksek faiz gideri ile popülist uygulamalara harcamayı temel politika olarak belirlemiştir. Bu yaklaşımı iktidar, AB’ye uyumun ve serbest piyasa ekonomisinin gereğiymiş gibi takdim etmektedir. Neticede otoyol ve derelere kadar getirilmiş satış furyası AKP’li belediyeler bakımından tam tersi bir mantıkla yönetilmektedir. Her şeyi özelleştiren iktidar, TOKİ eliyle inşaat sektörünü devletleştirmiş belediyeleri de bir kamu kurumu mantığının dışında anonim şirket noktasına getirmiştir.

Ulaştırmadan peyzaja, lokantacılıktan çay bahçesi işletmeciliğine kadar belediyeler bir çok alanda sahibi oldukları şirketler eliyle ticari yaşamın içinde artan güçleriyle bulunmaktadırlar.

2.- Muğla Milletvekili Ali Arslan ve 20 Milletvekilinin, tütün sektörünün ve tütün üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/272)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde tütün üretimini tehdit eden süreç; IMF’nin talepleri doğrultusunda Tütün Yasası’nda Tekelin özelleştirilmesine olanak sağlayan değişiklikle başlamış; bugün Türk tütüncülüğü bitme noktasına gelmiş ve üreticilerimiz emeklerinin karşılığını alamadıkları için bir zamanlar geçimlerini sağladıkları sektörü bırakmak durumunda kalmışlardır.

12 milyar dolarlık hacmiyle dünyanın 5. büyük pazarı konumundaki ülkemizde, bu pazarın yüzde 38’ine sahip Tekelin özelleştirilme kapsamına alınmasıyla tütüncülük, telafi edilmesi zor kayıplar yaşamıştır. Kanunun getirdiği düzenlemeler ve Tekelin özelleştirilmesi, pazar boşluğundan faydalanmak isteyen şirketlerin iştahını kabartmış; dışa bağımlı hâle gelen Türk tütünü üretiminde son beş yılda trajik bir düşüş yaşanmıştır.

2002 yılında yürürlüğe giren 4733 sayılı Yasa’yla sözleşmeli üreticilik modeli getirilmiş ve destekleme alımları kaldırılmıştır. Üreticinin pazarlık gücünü ortadan kaldıran bu uygulamayla tütüncülüğümüz zor günler yaşamaya başlamıştır. Piyasayı rahatlatmak amacıyla başlatılan uygulama, doğru planlama ve hazırlığın yapılamaması nedeniyle tütün üretimini vurmuştur. Kanunla getirilen sözleşmeli çiftçilik modeliyle tüm inisiyatif, tütün alıcısı şirketlerin eline bırakılmış; üretici tütün piyasasında kârlılığın azalması nedeniyle tütün üretiminden uzaklaşmıştır.

Aileleriyle birlikte nüfusumuzun %5'inin ağır işçilik ve emekle gece gündüz uğraşarak geçimini sağladığı tütün sektörü, son yıllarda izlenen yanlış politikalar sonucu büyük yara almış; dünyanın en kaliteli tütününü üreten ve ihraç eden ülkemiz, pek çok sektörde olduğu gibi tütün sektöründe de dışa bağımlı hale gelmiştir. Dünyada tütün üretiminde söz sahibi olan ülkelerin üretim miktarları artarken Türkiye'de tütün ekiliş alanları, tütün ekilen köy adedi, tütün eken çiftçi sayısı ve üretiminde tehlikeli bir düşüş yaşanmaktadır.

En değerli tütünün üretildiği üretimimizin %63'ünü, ihracatımızın %90-95’ini karşılayan Ege Bölgemizde 2002 yılında 197.570 üretici varken bugün 70 bin üretici bulunmaktadır. Türkiye'de 2002 yılında tüm bölgelerde üretici sayısı 405.882 iken bugün bu rakam 210 bin'dir. Üreticinin âdeta cezalandırıldığı, ülke tütüncülüğünün pazar payının eritilmesine neden olan bu sistemden kazançlı çıkan kesim yabancı tekeller olmuştur.

Ülkemizde tütün üretiminin yapıldığı her ilimiz ve ilçemizde üreticilerimizin yaşadıkları mağduriyet ve çaresizliğin çarpıcı bir örneği bugün Muğla Milas'ta yaşanmaktadır. Muğla'nın Milas ilçesine bağlı Karacahisar Köyü'nde köylülerimizin geçim kaynağı olan tütün ekimi ve üretimi artık yapılamamaktadır. 5 yıl önce bölgede yaklaşık 300 köylü tütüncülükle geçimini sağlarken, bugün sadece 3 kişi tütün üretimi yapmaktadır. Vatandaşlarımız, ürettiklerinin karşılığını alamadıkları için mağdur olmuşlar; zor şartlarda ve büyük emek harcanarak yapılan, hem köyü hem de ilçeyi ayakta tutan tütün üretimi bitme noktasına gelmiştir.

Açıklanan nedenlerle ulusal gelirlerimize önemli katkı sağlayacak potansiyele sahip ülkemiz tütüncülüğünün ve ayakta kalma mücadelesi veren tütün üreticilerimizin sorunlarının ve gereken önlemlerin tespiti ve araştırılması için Anayasanın 98, içtüzüğün 104 ve devamı maddelerin gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Ali Arslan                                   (Muğla)

2) Ali Rıza Öztürk                           (Mersin)

3) Osman Kaptan                            (Antalya)

4) Orhan Ziya Diren                        (Tokat)

5) Tayfur Süner                               (Antalya)

6) Hüsnü Çöllü                                (Antalya)

7) Kemal Demirel                            (Bursa)

8) Abdulaziz Yazar                          (Hatay)

9) Ahmet Ersin                                (İzmir)

10) Mevlüt Coşkuner                      (Isparta)

11) Mehmet Ali Özpolat                  (İstanbul)

12) Ramazan Kerim Özkan             (Burdur)

13) Mehmet Ali Susam                   (İzmir)

14) İsa Gök                                     (Mersin)

15) Gürol Ergin                               (Muğla)

16) Turgut Dibek                             (Kırklareli)

17) Ali Rıza Ertemür                       (Denizli)

18) Canan Arıtman                          (İzmir)

19) Ali İhsan Köktürk                     (Zonguldak)

20) Halil Ünlütepe                           (Afyonkarahisar)

21) Tekin Bingöl                             (Ankara)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

B) Tezkereler

1.- Fransa Dönem Başkanlığı çerçevesinde, 26-28 Ekim 2008 tarihlerinde Paris’te gerçekleştirilecek olan AB Üye ve Aday Ülkeleri Parlamentoları Savunma Komisyonu Başkanları Toplantısı’na ismen davet edilen Millî Savunma Komisyonu Başkanı Hasan Kemal Yardımcı’nın katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/566)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Fransa Dönem Başkanlığı çerçevesinde, 26-28 Ekim 2008 tarihlerinde Paris’te gerçekleştirilecek olan AB üye ve aday ülkeleri Parlamentoları Savunma Komisyonu Başkanları Toplantısı’na İstanbul Milletvekili ve Millî Savunma Komisyonu Başkanı Sayın Hasan Kemal Yardımcı davet edilmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkileri’nin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun”un 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.

                                                                                                    Eyyüp Cenap Gülpınar

                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                          Başkanı Vekili

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

2.- Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in, İran’a yaptığı resmî ziyarete refakat eden heyete Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun iştirak etmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/567)

                                                                                                                      13/10/2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 26-29 Ağustos 2008 tarihleri arasında İran’a yaptığı resmî ziyarete Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                            Recep Tayyip Erdoğan

                                                                                                                      Başbakan

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına geçiyoruz.

Bu kısımda yer alan, Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 milletvekilinin, Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 milletvekilinin, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 milletvekilinin, Balıkesir Milletvekili A.Edip Uğur ve 23 milletvekilinin ve Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin önergeleri üzerine, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretiminde ve ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın 98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca kurulan (10/27, 34, 37, 40,102) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel görüşmeye kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler

1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 Milletvekilinin, Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20 Milletvekilinin, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 Milletvekilinin, Balıkesir Milletvekili              A. Edip Uğur ve 23 Milletvekilinin ve Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 Milletvekilinin, Zeytin ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların Üretiminde ve Ticaretinde Yaşanan Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/27, 34, 37, 40, 102) (S. Sayısı: 296)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 18 milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

B) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Geçen birleşimde 7’nci madde üzerinde gruplar ve Hükûmet adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi söz sırası, şahsı adına Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış’a aittir.

Sayın Çalış… Yok.

Şahsı adına Düzce Milletvekili Metin Kaşıkoğlu.

Buyurun Sayın Kaşıkoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.

                            

(x) 222 S. Sayılı Basmayazı 15/10/2008 tarihli 6’ncı Birleşim Tutanağı’na eklidir.

21’inci yüzyılda hızla değişen dünya konjonktürüne ayak uydurmak ve çarkın içerisinde yer almak, ülkelerin istihdam olanakları, yatırım kapasiteleri ve üretim güçlerine dayalıdır. Türkiye 185 dünya ülkesi içinde nüfus itibarıyla 16’ncı, toprak büyüklüğü itibarıyla 32’nci ve ekonomik gücü itibarıyla da 15’inci sırada olan bir dünya devletidir.

Temeli 1960’lı yıllarda atılan OSB işletmeleri, sanayinin gelişmesi, yatırım ve yatırımcının artmasında oldukça mühimdir. Nitekim yürütülen çalışmalar yalnız dünya pazarını hedef almayıp, bölgesel kalkınmayı ve bölgeler arası gelişmişliğin dengelenmesini de amaçlamaktadır.

Bunlara ilaveten, OSB’lerin önceden hazırlanmasının sanayinin disipline edilmesi, şehrin planlı gelişmesine katkıda bulunulması, birbirini tamamlayıcı ve birbirinin yan ürününü teşvik eden sanayicilerin bir arada ve bir program dâhilinde üretim yapmalarıyla üretimde verimliliğin ve kâr artışının sağlanması, sanayinin az gelişmiş bölgelerde yaygınlaştırılması, tarım alanlarının sanayide kullanılmasının disipline edilmesi, sağlıklı, ucuz, güvenilir bir altyapı ve ortak sosyal tesisler kurulması, müşterek arıtma tesisleriyle çevre kirliliğinin önlenmesi, bölgelerin devlet gözetiminde kendi organlarınca yönetiminin sağlanmasını da mümkün kılmaktadır.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu 2000 yılının Nisan ayında yürürlüğe girdiğinden bu yana çok önemli yatırımlar gerçekleşmiştir. Şu anda Türkiye geneli toplamında 255 OSB kuruluşu vardır. Yalnız rakamlara dikkatinizi çekmek isterim ki 1999 ila 2002 yılları arasında 31 adet OSB projesi tamamlanırken, 43 adet yeni OSB projesi kredilendirme kapsamına alınmıştır. Bizim dönemimizde, AK İktidar döneminde ise ayrılan ödeneklerle 2003’ten bugüne kadar 57 adet OSB projesi tamamlanmış, 91 adet yeni OSB projesi de kredilendirme kapsamına alınmıştır.

Özetle dönemimizde OSB projelerinde yüzde 84 oranında bir artış ortaya çıkmakta ve gözükmektedir.

AK PARTİ Hükûmetlerinin OSB’lerin önemini önceki hükûmetlere göre daha iyi kavradığı gözükmekte, bu şekilde uygulamada daha fazla başarı elde ederek gelişmiş ülkelerle rekabet edebilme ortamının sağlanması yönünde sanayicilerimize çağdaş, çevreyle uyumlu ve planlı yatırım imkânı sağlamıştır. Zaten bunun sonucunda da yüzde 96,7 seviyesindeki doluluk oranı ile 107 adet OSB projesinde 46.250 işletme yer alırken 747.314 kişiye de ayrıca iş fırsatı yaratılmıştır.

Ayrıca Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2009 yılı yatırım programında OSB projelerine, GAP kapsamındakilere 48 milyon 875 bin YTL, diğer yörelerdeki OSB’lere de 67 milyon 746 bin YTL olmak üzere toplam 116 milyon 621 bin YTL ödenek talebi de göz önünde bulundurulmalıdır.

Değerli milletvekilleri, zaman zaman OSB’lerin kuruluşunda ve işletilmesinde birtakım aksaklıklar meydana gelmekte, yönetsel uygulamada yeni ihtiyaçlar ortaya çıkmaktadır. Bu vesileyle revize edilen Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu bir devrim mahiyetinde çok önemli bir statüye kavuşacaktır. Özellikle ihtisas OSB’lerinin kurulması arıtma tesislerinin önceden planlanmasına olanak sağlayacaktır.

Yine OSB’lerde yatırım yapmak isteyen ancak arsa alma ve sermaye yönünde sıkıntı çeken işletmelere kiracı olarak da faaliyette bulunma imkânı getirilmekle buradaki yatırım yapmak isteyip de bu anlamda işletme için imkânı olmayan birtakım kuruluşlar da bu şekilde kiracı olarak istihdamı artırmaya katkı sağlayacağından, kiracılık imkânıyla, OSB’lerin doluluk oranları bugünkünden çok daha fazla doluluk oranına ulaşacaktır.

Değerli arkadaşlar, özellikle bu maddeyi göz önüne aldığımızda, burada, bu değişiklikle, daha önceki hâliyle, 4562 sayılı Kanun’un geçici 2’nci maddesindeki düzenlemede, biliyorsunuz, bu tür OSB’lerde müteşebbis heyet görevlilerini oda meclisi, yönetim kurulu görevlilerini yürürlükteki OSB mevzuatı uyarınca oluşturulmuş kurullar, denetim kurulu görevlilerini ise oda meclisi bütçe komisyonu yerine getirmekteydi, bu da çeşitli sıkıntılara neden olmaktaydı. İşte, bu sıkıntıları ortadan kaldırmak ve burada, maddeyle, hizmette devamlılığın sağlanması amacıyla, geçici 2’nci maddede değişikliğe gidilmek suretiyle, kanunun yürürlük tarihinden önce odalar marifetiyle kurulmuş olan OSB’lerde odaların kurucu ve işletici vasfını korumasına imkân getirilmiş ve odalarda eğer o organize sanayide yatırımcı olarak bulunan kuruluşların yöneticileri var ise oda yöneticileri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaşıkoğlu, konuşmanızı tamamlayın.

METİN KAŞIKOĞLU (Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

…eğer o oda meclislerinde organize sanayide yatırımcı olarak bulunanlar varsa üç üyenin de bunlardan seçilmesi zorunluluğu bu değişiklikle getirilmektedir.

Bu değişikliğin, diğer değişikliklerle birlikte, organize sanayi bölgelerinin daha iyi şartlara gelmesi adına önemli katkı sağlayacağı inancıyla, bu kanunun hayırlara vesile olmasını temenni ediyor, tüm heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaşıkoğlu.

Soru sormak isteyen milletvekili arkadaşlarımız var. Soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Sayın Tütüncü, buyurun efendim.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Hoşgörünüzle, bir soru soracağım. Soruyu sormadan önce kısa bir açıklamayı, hoşgörünüzle, rica ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; yabancının parasına -afyon müptelası gibi- aşırı bağımlı, ucuz döviz ve ucuz ithalata dayalı ekonomik büyüme modeli iflas etti. Bu modelin uygulaması sürecinde biliyoruz ki kamudan çok büyük ölçüde dışarıya kaynak aktarıldı. Bazı KİT’lerin yabancılaştırılması ve dünyanın en büyük, en yüksek reel faiziyle dışarıya büyük ölçüde kan aktarımı, kaynak aktarımı yapıldı.

Şimdi, içinde bulunduğumuz günlerde iki kanaldan daha dışarıya kan aktarımı tehlikesi söz konusu. Sorumu soracağım. Bu kanallardan bir tanesi dış borç içindeki özel sektörler; ne yazık ki -hiç istemiyoruz, beklemiyoruz ama- özel sektörden, özel sektörün elindeki fabrikalar, tesisler, büyük bir olasılıkla yabancılara geçme tehlikesiyle karşı karşıya, ikincisi de tarım topraklarının belirli bir bölümü yabancıların eline geçme tehlikesiyle karşı karşıya, çünkü çiftçiler 1-2 milyarlık tüketici kredisi için 25-30 dönümlük topraklarını ipotek ettiler yabancı bankalara.

Şimdi sorumu soruyorum. Özel sektörün hangi faaliyet dallarında dışarıya borçluluk oranı daha fazladır? Bilelim ki bir kurtarma planı olacaksa, bir destek konusu söz konusu ise bu çerçevede biz de muhalefet olarak bilgilenelim. Hangi özel sektör alanlarında dışa borçluluk daha fazladır?

İkinci sorum, Sayın Başkanım, yabancı bankalardan borçlanarak tarlasını ipotek etmiş olan çiftçilerimizin bölgesel dağılımı nedir? Örneğin Trakya’da çok fazla. Örneğin Hayrabolu’da çok fazla. Hayrabolu’daki tarım topraklarının yarısı ne yazık ki yabancı bankalara ipotek edilmiş.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, Sayın Tütüncü’ye de teşekkür ediyorum.

Sayın Tütüncü, özel sektörün hangi faaliyet alanlarında dışarıya borcu olduğunu ifade ettiler, bir de tarım kesiminde ipotek karşılığı yabancı bankalardan kredi kullanımı konusunu soru olarak tevcih ettiler.

Takdir edersiniz ki, bu konu, bir teknik ve araştırmaya dâhil bir konu. İzin verirseniz, bunu yazılı olarak cevaplandırmak istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Madde üzerinde bir adet önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 222 sıra sayılı “Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın 7 nci maddesinin Tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Ali Susam

Şevket Köse

Hulusi Güvel

 

İzmir

Adıyaman

Adana

 

Vahap Seçer

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Mersin

 

Malatya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

AHMET ERSİN (İzmir) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kuruluş döneminden sonra OSB’lerde üretime/işletmeye geçmiş sanayicilerin belli oranlara ulaşması hâlinde, OSB’leri, bölgelerin temel unsuru olan sanayicilerden oluşan Genel Kurullar tarafından seçilen yöneticiler idare etmektedir. Bu madde ile, mülga 5590 sayılı Kanuna göre kurulan 8 OSB için özel yönetim getirilmesidir.

Bu düzenleme, hukukun genel prensibine ve Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi, getirilen düzenlemenin yürürlüğü 1.1.2008 tarihine götürülerek, mahkeme kararıyla genel kurulunu yapmış bir OSB’nin sanayiciler tarafından yönetilmesine de engel olunmaktadır.

Sekiz OSB için getirildiği ileri sürülen bu düzenleme, OSB yasasının genel ruhuna aykırı olduğu gibi, temsili demokrasinin giderek katılımcı temsili demokrasiye dönüşmeye başladığı, sorunların yerinden yönetim ilkeleri çerçevesinde katılımcı bir anlayışla çözmenin ağırlık kazandığı günümüzde, OSB’lere ve içinde yer alan sanayicilere güvensizliktir ve haksızlıktır.

Bu önerge OSB’ler arasında ortaya çıkacak farklı yönetimi ortadan kaldırmak, uygulama birliği sağlamak ve Anayasaya aykırı bir düzenlemeye yol açmamak için verilmiştir.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, tasarıya bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 222 sıra sayılı “Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”na aşağıdaki Geçici 1 inci maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Çiçek

Oktay Vural

Mehmet Ali Susam

 

Yozgat

İzmir

İzmir

 

Sadullah Ergin

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Kerem Altun

 

Hatay

Malatya

Van

Geçici Madde 1- 15/4/2000 tarihinden önce, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun amacına uygun olarak kurulmuş olup, aynı Kanunun geçici 1 inci maddesine göre tüzel kişilik kazanamayan veya kazanmamış sayılan ve varsa tevsii alanları dahil yer seçimi kesinleşmiş OSB’lerin, 4562 sayılı Kanunun 4 üncü maddesine göre hazırlayacakları kuruluş protokolünü, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde Bakanlığa vermeleri halinde, durumlarını bu Kanuna uygun hale getirmiş sayılırlar ve Bakanlık OSB sicil defterine kaydedilerek tüzel kişilik kazanırlar.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 4562 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 15/04/2000 tarihinden önce bu Kanunun amacına uygun olarak kurulan ancak, ayın Kanunun geçici 1 inci maddesinde öngörülen süre içinde durumlarını bu Kanuna uygun hale getirmeyen veya herhangi bir nedenle getirmemiş sayılan OSB’ler bulunmaktadır. Bu OSB’lerde sanayi tesisleri kurularak işletmeye açılmıştır. Bu sanayi tesisleri yetkili ve görevli kuruluşlardan ruhsat ve izin aldıkları için kapatılmaları veya yıkılmaları hukuken ve fiilen mümkün değildir. Bu alanlarda, 4562 sayılı Kanunla verilen görev ve yetkiler kullanılamayacağı için merkezi arıtma ve müşterek altyapı vb. ortak işletme alanlarında hizmetlerin yürütülmesinde yaşanan sorunların giderek arttığı gözlenmektedir. Ayrıca, bu alanlarda yer alan sanayi tesisleri OSB’lere tanınan haklardan yararlanamamaktadır. Yapılan bu düzenleme ile yer seçimi kesinleşmiş, imar planları onaylanmış ve önemli ölçüde de sanayi işletmeleri üretime geçmiş OSB’lerin ve bölge içinde bulunan sanayi işletmelerinin 4562 sayılı Kanun kapsamında sayılmaları ve mevcut sorunlarının giderilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, böylece geçici madde tasarıya eklenmiştir.

8’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8- Bu Kanunun 7 nci maddesi 1/1/2008 tarihinde, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı.

Sayın Akıncı, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçen çarşamba üzerinde görüşmeye başladığımız yasa tasarısını bugün tamamlayacağız. Doğrusu bu yasa tasarısını biz de destekledik. Belli ki kimi düzenlemelere ihtiyaç vardı, bu düzenlemelerin yapılması gerekiyordu; biz de onun gereğini yaptık. Ne yaptık?

Öncelikle 252 olduğu söylenen organize sanayi bölgesinin 8 tanesinin yönetim kurullarının, kurucuları tarafından, müteşebbisler tarafından sonsuza dek yönetilmesinin önünü açtık. Bir de Manisa’daki arkadaşımıza dönük bir vefa borcu ödeyecektik ama ihtiyaç kalmadı, önergeyle de yürürlük tarihini düzeltiyoruz. Herhâlde, bir de çok üstüne vazife olmadığı hâlde Sanayi Bakanlığı, Tarım Bakanlığının yapması gereken bir görevi, bir sorumluluğu kendi üzerine alıyor bu yasa düzenlemesiyle.

Burada konuşma hazırlarken, konuşmaya gelirken… Geçen günlerde birçok sanayiciyle de görüşmeye çalıştım. Aslında sanayicilerin beklentileri çok daha farklı, çok daha başka değerli arkadaşlarım. Yani, biz ne kadar inkâr etmeye çalışırsak çalışalım, onlar, bu ülkede bir büyük ekonomik sıkıntının, bir büyük ekonomik krizin yaşanmakta olduğunu söylüyorlar. Biz galiba iktidarla ya da bu ülkedeki insanlar iktidarla “kriz” tanımı üzerinde bir türlü anlaşamıyoruz. Yani, bu ülkenin borcu 500 milyar dolara çıkıyor, cari açığı 50 milyar doları geçiyor, insanların bire bir kişisel borçları 100 milyar doları aşmış, çiftçi feryat ediyor, Sayın Bakan ne kadar anlatsa da çiftçi feryat ediyor, sanayici büyük sıkıntının içerisinde, işsizlik almış başını gidiyor, 2,5 milyon net işsiz, 2,5 milyon iş aramaktan vazgeçmiş insan -resmî rakamlara göre- yoksulluk diz boyu olmuş, tam bir perişanlık yaşanıyor ama nedense biz, bir türlü, bu ülkede bir kriz yaşanmakta olduğunu kabul etmekten korkuyoruz. Tam bir devekuşu politikası güdüyoruz, sanki başımızı kuma sokunca bir şey olmayacakmış gibi düşünüyoruz. Manşetlere bakıyorsunuz: “Yabancılar kaçıyor.”, “Dolar 1,630’u geçti.” Bunlar var ya da başkaca iç açıcı olmayan haberler var, bilgiler var, yaşadığımız gerçekler var ve biz ısrarla, inatla bunları inkâr etmeye, görmezlikten gelmeye devam ediyoruz.

Bizim Hükûmetin hâli şuna benziyor, aklıma geldi: Bir kriz yeri, yani bir kaza yeri düşünün. Allah göstermesin, kafa çatlamış, göz patlamış, bel kırılmış, el kopmuş, ayak kırılmış ama “Elhamdülillah canımız sağ.” diyoruz biz. Böyle olmaz arkadaşlar! Bu gerçekleri lütfen görelim, kabullenelim. Gerçeklerden kaçarak ya da görmezlikten gelerek bu sorunların üstesinden gelemeyiz, önümüzdeki günlerde de çok daha büyük sıkıntılarla yüz yüze kalırız.

Bakın, mesela ne demek istiyorum: Bu yasa tasarısı vesilesiyle birçok sanayici diyor ki: “Ya, biz şunu bekliyoruz sizden: Sayın Başkanla da konuştuk. Kardeşim, sanayicinin temel sıkıntıları var, önemli sorunları var, bunlara dönük bir çözüm getiriyor musunuz? Yani, sen bana diyor musun ‘Ey sanayici, ey organize sanayi bölgesinde üretim yapan insan, ben sana elektriğini artık bugünkü fiyattan yüzde 20 daha ucuza vereceğim.’ diyebiliyor musun? ‘Doğal gazını daha ucuza sağlayacağım.’ diyebiliyor musun? ‘Senin altyapı yatırımlarına daha büyük öncelik vereceğim, teşvikler vereceğim, kredi kolaylıkları sağlayacağım.’ diyor musun? Biz bunu bekliyoruz, Hükûmetten de sizden de temel isteğimiz budur. Lütfen, bundan sonra bir yasa düzenlemesi yapacaksanız, bizim temel sorunlarımızı çözecek, temel sıkıntılarımıza derman olacak düzenlemeler yapın.” Bu, Sayın Enerji Bakanının geçen hafta görüşmelerde enerji fiyatlarının ucuzluğuna dönük yaptığı açıklamalar da -kendisine söyleyeyim, yok ama duyar- çok büyük tepki topluyor, bilsin. Çünkü başta sanayiciler olmak üzere herkes bu ülkede enerjinin ne kadar pahalı olduğunu, kömürün de, elektriğin de, doğal gazın da ne kadar pahalı olduğunu çok iyi biliyor. Hele hele dünya ortalamalarıyla kıyaslandığında Türkiye'nin nerede olduğunu çok iyi biliyor. Onun için birbirimizi yanıltmayalım. Doğal gaz ucuz olduğu için, elektriğe göre ucuz olduğu için ya da daha temiz olduğu için kısmi bir talep olabilir, bu kimseyi yanıltmasın. Ama doğal gaz Türkiye’de diğer ülkelere göre daha ucuz değil, enerji hiç ucuz değil. Bakın, daha önceki Sanayi Bakanımız Sayın Coşkun, herhâlde 2006’da şunu demiş: “Coşkun, dünyada elektrik enerjisi sanayiye ortalama 55,5 sent/kilovat saatten verilirken, Türkiye’de sanayinin kullandığı enerjinin fiyatının 8,6 sent/kilovat saat civarında olduğuna dikkat çekti.” Ne oldu şimdi, Sayın Coşkun’dan bugüne Türkiye’de fiyatlarda bir düşüş oldu mu, enerji fiyatlarında? Yok, durmadan da zam geliyor. Doğal gaz yüzde 50’yi aşkın bir zam yaşayacak sırf bu sene içinde. Elektriğe zam yapmadık diye övündünüz, anasını ağlattınız, daha beter ettiniz.

Şimdi, üstelik bir rakam var elimde. Elektrik Mühendisleri Odası da açıklama yapmış, diyor ki: “2000 yılının baz alındığı endeks çalışmasına göre Türkiye -ekim ayında yapılan elektrik ve doğal gaz zamları yansımamış hâliyle, üstelik- 596,5 olan Ağustos 2008 endeksiyle tüm OECD ülkelerini geride bıraktı.” Yani, Türkiye’deki enerji fiyatları artışı bütün OECD ülkelerinin üzerinde. Ama Sayın Bakanımız, geçen hafta geldi burada bir tablo çizdi ki, Allah Allah, neredeyse elektriği, suyu, doğal gazı Türk insanı bedava kullanıyor! Lütfen gerçekleri insanlarımızdan saklamayalım, gizlemeyelim. Bunu da bu vesileyle dikkatinize sunmak istiyorum.

Ayrıca, Sanayi Bakanına teşekkür ediyorum. Bir kez daha başsağlığı diliyorum bu vesileyle. Çok ciddi bir değerlendirmesi var bu konuda, onu da dikkatinize sunmak istiyorum. Madem organize sanayi bölgeleriyle ilgili bir değerlendirme yapıyoruz. Diyor ki Sanayi Bakanımız: “Kutsal olan, âdeta bir ibadethane kadar kutsal olan bir yer organize sanayi bölgesi ve aynı kutsallığa sahip, burada yatırım yapan sanayicilerin fabrikalarının temelini atmak, bana göre yapılacak ibadetlerin en büyüğüdür.” Çok doğrudur, çok teşekkür ediyoruz. Türkiye gerçekten de kalkınacaksa, büyüyecekse, krizleri aşacaksa, ülke insanına refah getirecekse, üreterek, sanayileşerek, büyüyerek yapacak bunu. Çok doğru, çok haklı; ama bir şeyi daha söylemek istiyorum Sayın Bakana bu vesileyle: Bu ibadethaneler, sizden gereken ilgiyi ve desteği bekliyor; teşvik konusunda destek bekliyor, kredi konusunda bekliyor, enerji indirimleri konusunda destek bekliyor. “İbadethane” diye tanımladığımız organize sanayi bölgelerine, lütfen, gereken desteği verelim. Önümüzdeki günlerde bizden bunu bekliyorlar.

Değerli arkadaşlarım, bu vesileyle bir şeyi daha dikkatinize sunmak istiyorum, değerli arkadaşlarım not alacaktır: Ankara’da Malıköy civarında dört tane organize sanayi bölgesi var yan yana. Bunlar diyorlar ki: “Bizim arıtma tesislerimiz var, enerji santrallerimiz var. Bunların her biri için, her bir organize sanayi bölgesi ayrı ayrı yer tahsis etmek zorunda, masraf yapmak zorunda. Eğer Bakanlığımız, bu dört tane organize sanayi bölgesinin santraller, arıtma tesisleri ve benzeri ihtiyaçları konusunda ortak çalışma alanlarını yaratabilirse mutlu oluruz.” Elçiye zeval olmaz, ben de Bakanlığımıza bunu iletmiş olayım. Çünkü Ankaralı sanayicinin buna çok ihtiyacı var değerli milletvekilleri, sevgili arkadaşlarım; çünkü -Sanayi Bakanımızın da ifadesini kullanarak söyleyeceğim- Ankara’daki sanayicilerimiz Türkiye’deki sanayicilere göre 2 kat mağdurlar. Niye mağdurlar?

Birincisi: Teşvik politikası nedeniyle Hükûmet mağduru. Bunu kim söylüyor? Sayın Zafer Çağlayan söylüyor, diyor ki: “Ankara, maalesef yanlış teşvik sisteminin kurbanı olmuş bir şehirdir. Bugün Ankara’da yatırım yapmak âdeta aslında cezalandırılır. Ankara’nın hemen iki saat sağında, solunda yatırım yaptığınız zaman her türlü teşvik imkânlarından yararlanırken Ankara’da yatırım yaptığınız zaman bu imkânlardan faydalanamazsınız. Bundan dolayı, yatırım yapan arkadaşlarımı bir kez daha kutluyorum.” Doğrudur, Ankara ve Ankaralı sanayici teşvik politikasının mağdurudur. Ama bunu düzeltecek olan biz değiliz, sizsiniz. Bu düzenlemeyi de önümüzdeki günlerde bekliyoruz.

Ayrıca, sevgili arkadaşlarım, Ankara’nın bir başka mağduriyeti var hiçbir şeye benzemez. O da organize sanayi bölgelerinin Büyükşehir handikabına takılıyor olması, Büyükşehir mağduru, Büyükşehir Belediyesinin mağduru olmasıdır. Hepiniz yakinen biliyorsunuz, Ankara’mızın kendine hayran bir belediye başkanı vardır, billboard’lardan reklamları, resimleri inmez. Bayram geçeli yirmi beş gün olmuştur, Ankara billboard’larının yüzde 75’inde hâlâ elini öptüğü bir yaşlının altında “Bayramda otobüslerimiz ücretsizdir.” afişleri vardır. Gülüyorsunuz değil mi! Maalesef… Herhâlde Kurban Bayramı’na hazırlık yapılıyor!

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) – Evet…

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) - Öyle bir Belediye Başkanımız vardır, seçim dönemindeki vaatlerinin yüzde 10’unu -Ankara’da- gerçekleştirmez. Ama sanayiciyle de bu Belediye Başkanımızın bir türlü başı hoş değildir, organize sanayi bölgelerine hep şaşı bakmaktadır. Ee ben mi söylüyorum? Ben söylemiyorum. Yine yıllarca Ankara’da sanayi üretiminin içerisinde bulunmuş çok değerli bir iş adamı bir sanayi dergisine mülakat vermiş, diyor ki:  “Büyükşehrin bu bakışı ile OSTİM’e ve diğer organize sanayi bölgelerine herhangi bir hizmet geleceğini sanmıyorum, çünkü Melih Gökçek sanayi bölgelerine olumlu bakmıyor, asfaltlar onarılmıyor, onun dışında hiçbir hizmet getirmek de istemiyor. Oysa her türlü vergiyi esnaftan alıyor. Bununla ilgili olarak, ilçe belediyelerine de ‘hizmet götürmeyin’ şeklinde baskı yapıyor. Umudumuz, mart ayında yapılacak olan seçimlerdir.” Bunu kim söylüyor? Ankara’da yıllardır sanayinin göbeğinde olmuş, OSTİM’in kurucularından, Atisan’ın kurucularından bir iş adamı söylüyor.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Siyasi provokasyon

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Efendim, katılmazsınız. Siz de dersiniz ki: Başka biri de şöyle diyor. O sizin bileceğiniz iş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akıncı, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Peki, değerli arkadaşlarım, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının bu gözle bakması tesadüf müdür? Tesadüf değildir, bilinçlidir. Niye? Çünkü organize sanayi bölgelerinin yönetiminde, uygulamalarında, Büyükşehre, Melih Gökçek’e rant yoktur; kendi iç işleyişini kurmuştur, demokratik yapılanmasını kurmuştur. O yüzden, bırakın hizmet götürmeyi, asıl görevi olan, temel görevi olan kimi sorunları bile çözmez Büyükşehir Belediye Başkanı, ana hatlarını açmaz, ana şebekelerini döşemez. Kesinlikle, sanayiye yan bakan bir belediye başkanı var. Bu da onun anlayışından kaynaklanıyor. Niye onun anlayışından kaynaklanıyor? Değerli arkadaşlarım, Melih Gökçek Ankara’da zenginliğin, refahın yükselmesini istemiyor. Melih Gökçek bütün pozisyonunu yoksullaşma üzerine oturtmuş. Neyle övünür Melih Gökçek -dikkat edin- hep? Daha çok yardım yapmakla. Yani, Ankara daha çok yoksullaşacak, daha çok insana yardım yapılacak ve daha çok insanın siyasi iradesine ipotek konulacak ki, bilahare seçimlerde bunun meyveleri toplansın. Ankara yoksul kalırsa iş kolay, Ankara zenginleşirse, insanlar özgür iradelerini sergilerse iş zor; bunun farkındadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Başkanım, bir iki önemli konu vardı…

BAŞKAN – Sayın Akıncı, ben size hak veriyorum da…

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Tamamlayacağım.

BAŞKAN - Bütün arkadaşlarımız bir iki önemli konuyu konuşursa…

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Olabilir; şimdi belediyeye girildi…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Olmayan biriyle alakalı konuşuyor efendim.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – İstismar etmeyeceğim, bir Siteler’in sorunlarını dile getirmek istiyorum, çok büyük talep var o konuda.

BAŞKAN – Şimdi, lütfen, Belediye Başkanı konusu herhâlde bitti, değil mi?

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Bitti efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Gerçi siz de biliyorsunuz bunları ama…

Yani, Ankara’nın, sonuçta, metroya, suya falan değil, işe, ekmeğe, aşa da ihtiyaç duyar hâle getirildiğini bilmenizi istiyorum.

Bu vesileyle, konuşmamı tamlarken, çok değerli arkadaşlarım, Ankara’nın çok önemli bir sitesi var, Mobilyacılar Sitesi. Ben, bundan önce iki kez gündem dışı konuşmalarla dikkat çekmeye çalıştım. Sayın Bakanlarımız Siteler’de toplantılar yaptılar. Gazetelerde boy boy reçeteler yayınlandı. Ama iddialı söylüyorum, “Siteler’in Kurtuluşu” diye tanımlanan reçetedeki 12 maddenin hiçbiri yerine getirilmedi. Sayın Beşir Atalay, bir gün burada otururken dedi ki: “Olur mu canım, Siteler’e doğal gazı götürdük.” Sordum Oda Başkanına: “Evet, Karacakaya Caddesi’ne getirdiler ve orada bıraktılar. Hiç kimse doğal gaz kullanmıyor.”

ASIM AYKAN (Trabzon) – Ben de gittim Siteler’e, istemiyor insanlar.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Benim dileğim Hükûmetimizden öncelikle şudur: Şu Siteler’le ilgili, biz getirsek gündemdeki, sıradaki yerini alacaktır, ama siz getirirseniz, destekleyelim, şu Siteler’in sınırlarını bir çizelim. Siteler’e bir statü kazandıralım. Orada Türkiye’nin ve dünya mobilya sanayisinin bel kemiğini oluşturan insanların büyük sıkıntı içinde olduğunu biliniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – İthal mal furyası, Çin malları oraya da girdi; biliniz. Ben Hükûmetimizden Siteler’e el atmasını bekliyorum.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akıncı.

Şahsı adına Düzce Milletvekili Metin Kaşıkoğlu.

METİN KAŞIKOĞLU (Düzce) – Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Konuşmuyor.

Başka bir talep yok.

Soru-cevap işlemine geçiyorum.

Sayın Tütüncü, buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Efendim, bu sorum da benim az önce sorduğum soruyla bağlantılı olacak. Yani, yabancının parasına afyon müptelası gibi aşırı bağımlı ekonomik büyüme modelinin çöktüğünü söylemiştim. Şimdi, bu süreçte -2002 – 2008 yılında- bu ekonomik model uygulanırken ucuz ithalatta her birim bir artış sanayiye üretim yapan, yerli girdi üreten sanayiciyi piyasadan kovmuştur, sürmüştür. Bunu biz dile getirdik hep. Şimdi bu olumsuzluk Türk ekonomisini giderek dışa bağımlı hâle, daha da dışa bağımlı hâle getirmiştir.

Sorumu soruyorum: Türkiye’de 100 dolarlık bir ihracat artışı için 2002’de ne kadar ithalat gerekiyordu, kaç dolarlık ithalat gerekiyordu? Şimdi, yine 2008’de 100 dolarlık bir ihracat artışı 2008’de ne kadar ithalat artışına gereksinim gösteriyor? Biliyorum, Sayın Bakanın bu soruyu şu anda yanıtlaması çok zor ama bu sorunun, bu konuların zabıtlara geçmesini istiyorum ve bir muhalefet milletvekili olarak yazılı da olsa bunların yanıtlarını bilmek istiyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Özensoy

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben de Sayın Bakanım Zafer Çağlayan’a başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum konuşmama.

Dünyadaki küresel krizle alakalı, küresel krizin olduğu ülkelerde birçok tedbirler alındı. Tabii “Bunun yansımaları Türkiye’ye olacak, oldu” tartışmaları devam ediyor ama bir gerçek var: Şu anda sanayicilik yapanların, ticaretle uğraşanların bankalarla ilgili sıkıntıları var. Bankalar kredileri geri çağırıyor veya kredi limitlerini, açık olan limitlerini kullandırmamaya başladılar. Bu konuyla alakalı ciddi anlamda sanayicilerin ve ticaret yapanların sıkıntıları baş göstermeye başladı. Bununla ilgili Hükûmetimiz bir öneri veya bir destek düşünüyor mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özensoy.

Sayın Durmuş, buyurun.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Kırıkkale’nin özellikle özel sektör sanayicilerinin birçoğu fabrikalarını kapattı ve büyük işsizlik had safhada. 2001 yılından bu yana 2’nci Organize Sanayi Bölgesinin hiçbir altyapısı yapılmadı. Sayın Bakanım, Kırıkkale 2’nci Organize Sanayinin altyapısını başlatacak bir çalışma var mı? Orada istihdam yaratacak projeler desteklenecek mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Soru soran değerli milletvekillerimize de çok teşekkür ediyorum.

Tabii, küreselleşmenin, bugün olduğu gibi önümüzdeki süreçte de ülkelere olumlu ve olumsuz yansımalarının olacağı muhakkak. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri kaynaklı bir finansal krizin dünya ekonomilerini etkilediğini görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, ekonomi yönetimimiz, ekonomiden sorumlu bakan arkadaşlarımız bu konuda ilk günden itibaren büyük bir titizlik içerisindeler. Alınabilecek ve önümüzdeki süreçte alınması gereken tedbirler konusunda sürekli ilgili kurumlarla, kuruluşlarla yurt içi-yurt dışı devamlı çalışıyorlar ve bu krizi ülkemiz ekonomisinin en az zararla atlatması için elden gelen gayret gösteriliyor. Ancak, siz de takdir edersiniz ki, bu tür krizlerde en önemli unsur güven unsurudur, psikolojik unsurdur. Onun için, ülkemizde bu güven unsurunun korunması konusunda hepimizin üzerine düşen görevler olduğu kanaatindeyim. İnşallah Türkiye bu krizden en az etkilenen bir ülke ekonomisi olarak bu krizi atlatacaktır.

Sayın Durmuş’un ifade ettiği Kırıkkale’mizin 2’nci Organize Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımları konusunda arkadaşlarımız not aldılar. Kendilerine yazılı şekilde bu sorunun cevabı takdim edilecektir.

Sayın Tütüncü’ye de aynı şekilde yazılı olarak cevap takdim edilecektir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır. Önergeleri okutacağım ve işlemlerini ve oylamalarını birlikte yapacağım. Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim veya gerekçelerini okutacağım.

Şimdi, önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 222 Sıra Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda değişiklik yapılması Hakkında kanun tasarısının 8’inci maddesinin “Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer” olarak değiştirilmesini arz ederiz.

 

Mümin İnan

M. Akif Paksoy

Kemalettin Nalcı

 

Niğde

Kahramanmaraş

Tekirdağ

 

Ahmet Orhan

 

Kadir Ural

 

Manisa

 

Mersin

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 222 sıra sayılı “Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın 8 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Sadullah Ergin

Bülent Arınç

Recai Berber

 

Hatay

Manisa

Manisa

 

İhsan Koca

Mücahit Fındıklı

Ahmet Aydın

 

Malatya

Malatya

Adıyaman

“Madde 8- Bu Kanun, yayımı tarihinde yürürlüğe girer.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon aynı mahiyetteki her iki önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet önergelere katılıyor mu?

DEVLET BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

SADULLAH ERGİN (Hatay) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeleri okutuyorum:

Gerekçe: Çıkan kanunun sadece bir maddesinin geçmişe dönük uygulanması toplum ve kamuoyu vicdanında şüpheler ve kuşkular doğuracaktır.

Gerekçe: Verilen önerge ile, kanunların yürürlüğe girdiği tarihten ileriye yönelik uygulanacağı prensibine uygunluk sağlanmıştır.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gerekçelerini dinlediğiniz aynı mahiyetteki her iki önergeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

8’inci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

9’uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Akif Ekici…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, süre doluyor; saat 14.00’te başlayalım.

BAŞKAN – Evet,  sayın gruplar… Konuşma süresi Sayın Ekici’nin on dakika olacak.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Belki bir başkası da konuşur.

BAŞKAN – Genel Kurulun kararını almamız lazım. Grup başkan vekili arkadaşlarımız ne diyorlar?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) - Saat 14.00’te başlayalım.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – 14.00’te başlayalım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Müzakereden düştü Genel Kurul.

BAŞKAN – Bitirelim mi?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 14.00’te başlayalım Sayın Başkan. 

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, grup başkan vekili arkadaşlarımızın da ortak kanaatiyle, çalışma süremiz çok az kaldığı için, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 12.56

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

222 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi tasarının 9’uncu maddesi üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’ye aittir.

Sayın Ekici, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, daha önce organize sanayi bölgesi yönetim kurulu ve üst kuruluş olan –OSBİR kısa adıyla- Organize Sanayiler Üst Birliği Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev almış olmamdan dolayı uzun yıllar Gaziantep’te organize sanayi bölgesi başkanlığı, yönetimi, müteşebbis heyet üyeliği yapmam dolayısıyla Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinin sorunlarını ve organize sanayilerle ilgili olan sorunları yakinen bilirim ve çözümleri için çözüm arayan heyetler içerisinde görev aldım.

OSB’ler kuruluşundan bugüne kadar, kuruluşunda görev alan belediye, il özel idaresi ve ilgili ticaret ve sanayi odalarının ve ilgili bakanlıkların devamlı arpalığı olarak görülmüştür. Bunun en büyük nedeni, yönetimiyle ilgili bir türlü netliğe kavuşmamıştır. 1962 yılında Dünya Bankası kredisiyle Bursa’da kurulan organize sanayi bölgesinden sonra yaklaşık on iki yıl herhangi bir yasaya bağlı olmadan organize sanayiler yönetilmiş ve yönetilmek istenmiştir. Ne zamana kadar? 1982 yılında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Fonlar Yönetmeliği yayımlanana kadar. Tabii bu yayımlanan Fonlar Yönetmeliği organize sanayilerin yönetimiyle ilgili yeterli bir açıklık ve netlik getirmemiştir.

Organize sanayi bölgesi sayısının ve ülke ekonomimizdeki öneminin giderek artması, OSB’lerin tüzel kişilikten yoksun olması pek çok hukuki sorunları da beraberinde getirmiştir. Bu sorunların çözümü için 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu 12/4/2000 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilerek yürürlüğe girmiştir ve ilgili yönetmelik 2001 yılında yani bir yıl sonra çıkartılmıştır.

Değerli arkadaşlar, dünyada başarılı örneklerini gördüğümüz ve ülkelerin ekonomisinde çok ciddi yere sahip olan organize sanayi bölgeleri bugün iki yüz elli dört sayısına ulaşmıştır. Fakat bunların içerisinde Gebze, Gaziantep, Eskişehir, Bursa, İzmir ve bunun gibi birkaç organize sanayi bölgesinin dışında istenilen sonuca ulaşılamamıştır. Burada en büyük neden, Türkiye’de organize sanayilerin gelişmemesi önündeki en büyük nedenlerden bir tanesi organize sanayi bölgelerinin yönetimiyle ilgili netliğin olmamasıdır. Şu anda da bu yeni çıkarılan yasayla organize sanayi bölgelerindeki yönetim netliği açık bir şekilde tarif edilmemiştir. Evet, yasada tarif ediliyor. Organize sanayi bölgeleri; bölgenin belediyesi, il özel idaresi, ticaret sanayi odaları ve ilgili derneklerin -ticaretle uğraşan, bölgeyle ilgili ticaret dernekleri- müşterek önerisiyle ve vilayetin öncülüğüyle, valiliğin oluruyla organize sanayi bölgeleri kuruluyor. Yönetiminde ticaret ve sanayi odaları özellikle olmak üzere devamlı söz sahibi olmayla ilgili bir iddia sahibiler. Şu anda da görüyoruz. Çıkardığımız kanunlardan bir tanesi altı organize sanayi bölgesinin mevcut şekilde yönetimiyle devam etmesi şeklindedir.

Ben şunu söylüyorum: Organize sanayi bölgeleri kurulur. Kurarken mutlaka vilayetin, belediyenin ve ilgili kuruluşların öncülük etmesi gerekiyor. Şöyle örnek verebiliriz: Üç veya beş kişi bir araya gelir, konutla ilgili bir kooperatif kurar. Kooperatifin inşası bitene kadar, mesken sahipleri yerleşene kadar bu yönetimin görevi devam eder ama mesken sahipleri yerleştikten sonra bu kooperatif kendini fesheder ve orada oturan insanlar, orada ikamet eden insanlar kendi yönetimleriyle ilgili yeni bir şekil oluştururlar. Maalesef OSB’lerde bunu net bir şekilde göremiyoruz.

İkincisi, OSB’ler devamlı arpalık olarak görülmüştür dedim ve peşinden söylüyorum. TEDAŞ, BOTAŞ gibi kurumlar -Gaziantep Organize Sanayi Bölgesini çok iyi bildiğim için örnek vererek söylüyorum- tüm yatırımlarını, elektrik hatları, doğal gaz dağıtım hatları dâhil olmak üzere sanayiciye yaptırırlar. Sanayiciler yapıyor. Bugün Gaziantep’e doğal gaz, biliyorsunuz, bir buçuk yıl önce gibi bir zamanda geldi. 11 milyon euro civarında Gaziantepli sanayici alt yatırımıyla ilgili harcama yaptı. Bunu kendi cebinden yaptı. Her dönemde olduğu gibi göbeğini kendi keserek yaptı. Tek saatten doğal gaz satın alıyor ve yaklaşık 700 aboneye dağıtıyor. Dağıtım işlerini kendi bütçesinden, kendi bünyesinde yapıyor ama BOTAŞ ne veriyor? Yüzde 3’tü, yüzde 1’e çekildi biliyorsunuz. Yüzde 1 indirim veriyor. Bu yeterli değildir.

TEDAŞ konusuna gelince… Gaziantep’teki dört organize sanayi bölgesi yaklaşık 160 milyon kilovat saat enerji tüketir ayda ve bunun dağıtımını, tahsilatını, hat kaybını tamamen organize sanayi bölgesi kendi bütçesinden karşılar ve buradan yüzde 3’e yakın bir indirim alıyor. Bunu yeterli görmüyoruz.

Tabii, belediyeler, özel idareler, ticaret odaları, sanayi odaları işin başında dedik.

Söz Gaziantep’e gelmişken, Gaziantep Belediyesi geçtiğimiz yıllarda -yani bu son dönem AKP belediyesi iş başına gelene kadar- sanayiciyle çok ciddi bir iş birliği içerisindeydi ama bu dönemde görüyoruz ki bu iş birliği yeterince yerine getirilememiştir. Tabii, yerine getirilebilmesi için belediyenin düzgün çalışması ve yolsuzluklar dışında durması gerekiyor. Geçen hafta üzülerek gördüğüm bir hadise, kamuoyuna yanlış bir bilgi aktarımı, eksik bilgilendirme veya yanlış bilgilendirmeden dolayı Gaziantep’teki belediyenin yolsuzluğuyla ilgili bir açıklama yapıldı buradan. Ben onu üzüntüyle izledim.

Şimdi, burada, kamuoyunu aydınlatma açısından, kamuoyuna doğru bilgi verme açısından birkaç cümle söylemeyi ihtiyaç hissediyorum. Gaziantep’te üç ayrı olay cereyan etmiştir: Bir tanesi, lise alanında yapılan tadilat. Çok detayına girmeyeceğim. Yanlış, ilgisi olmayan bir çek gösterildi. 2001 yılında şubesi kapatılmış, hiçbir geçerliliği olmayan çek burada belge olarak gösterildi.

İkincisi, lise alanını neden tadil ediyorsun? Lise alanını neden tadil ediyorsun hiç ihtiyaç yokken? Madem eğitime bu kadar önem veriliyor. Ülkenin eğitim yönünden geri kalmışlığı bu kadar tekrarlanıyor. Gaziantep’in eğitim konusunda 62’nci sırada olduğundan bahsedilirken, siz lise alanı olarak yapılmış olan bir yeri “kavşak geçireceğim” diye birilerine menfaat sağlamak için, 1,80 emsal vermek için… 1,80 emsali biliyor arkadaşlarımız herhâlde! Kullanılan arazinin 1,80’le çarpılarak inşaat alanı demektir. 1,80 emsal veriyorsunuz, çek alıyorsunuz, bu ayrı bir olay. O gün bahsedilen olay bu değil. Bizim esas üzerinde durduğumuz, adı üstünde “Fıstık gibi rant.” Yetmiş iki saatte 72 trilyonun gasbedildiği, garibanın, yoksulun, tüyü bitmemiş yetimin elinden 72 trilyonun gasbedildiği bir olaydır.

Buradan üzülerek söylüyorum. Sayın Başbakan şehrimize geliyor, bu açıklama, bu olay patlak verdikten sonra. Şu cümleyi telaffuz ediyor Sayın Başbakan: “Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirmeyiz.” Doğru, biz de yedirmeyiz ama siz yiyorsunuz. “Belediye Başkanıyla konuştum, bu iş anlatıldığı gibi değil, yanlış.” Sayın Başbakan, Belediye Başkanıyla konuşuyorsunuz -Belediye Başkanıyla konuşuyorsunuz, doğru, konuşacaksınız- neden hakkı gasbedilen 3 vatandaşımızı, 5 vatandaşımızı çağırıp da “Evladım, sen kaç liraya sattın bu arsayı?” deme zahmetinde bulunmuyorsunuz? Neden bulunmuyorsunuz? (CHP sıralarından alkışlar) Tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunmak bu mudur? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunmak bu mudur?

Değerli arkadaşlar, olay sadece 72 trilyonla sınırlı değil. Bu arazi, 1976 yılında, şehir nazım imar planında fıstık geliştirme alanı olarak tahsis edilmiş bir arazidir. Ne zamana kadar? 12/2/2008 tarihine kadar. 2008 tarihine kadar yaklaşık 50 civarında gariban, yoksul insanın -kamuoyu tanıdı o insanları basın yoluyla- uhdesinde kalmış, kısıtlanmış bir arazidir, kısıtlı bir arazidir. Kısıtlı araziyi bilirsiniz; kısıtlı arazi, diğer emsallerine göre değer etmeyen bir arazidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ekici, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurunuz.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Neredense, İskenderunlu bir iş adamı, belediye başkan adayı olmuş bir iş adamı, AKP’li, şehrimize geliyor, bu araziyi satın alıyor; 12 Şubat 2008. 15 Şubat 2008 günü yani üç gün sonra 72 trilyon kârla bir Alman şirketine satıyor ve şirket 6 Mart günü belediyeye müracaat ediyor arsamda imar tadilatı yapılsın diye. O kadar hızlı yürüyor ki işlemler. 6 Mart günü müracaat ediyor, 18 Mart günü encümen kararıyla 1/5.000’lik imar tadilatının yapılmasına karar veriliyor ve 20 Nisan günü 1/5.000’lik, Büyükşehir Belediyesinden çıkıyor Meclis üyelerinin muhalefetlerine rağmen. 1/1.000’lik için Şehitkamil Belediyesine gittiğinde, alt belediyeye gittiğinde belediye reddediyor “Şehir için bu yapılmaz.” diyor ve bunu yapanların, reddedenlerin büyük bölümü de AKP’nin belediye meclis üyeleridir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ekici, teşekkür ediyorum.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Sayın Başkan, süre verirseniz bir cümle daha söylerim.

BAŞKAN – Lütfen konuşmanızı tamamlayınız. Çünkü bugün belediye başkanları, diğer şeyler falan, iş konunun dışına çıkmaya devam ediyor.

Lütfen, istirham ediyorum, arkadaşlarımız konuyla ilgili konuşsunlar.

Buyurun.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Efendim, ben konunun dışına çıkmadığım kanaatindeyim. Organize sanayileri konuşuyoruz, bu da organize bir iştir, organize olarak yapılmış bir iştir! (CHP sıralarından alkışlar) Bu organize icraatları da anlatmak tabii ki bizim görevimizdir.

Benim gönlüm şunu istiyor arkadaşlar: Burada AKP’liler var, MHP’liler var, CHP’liler olarak biz varız. “Benim hırsızlığım iyi, benim yolsuzluğum iyi, senin yolsuzluğun kötü.” olmaz. Bizde de yolsuz varsa Allah belasını versin, sonuna kadar yakasına yapışacağız. Sizler de bu sözü söylemelisiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

ASIM AYKAN (Trabzon) – Cümlesinin!

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Hepsinin Allah belasını versin!

AKİF EKİCİ (Devamla) – Sizlerden halk bunu bekliyor. Sizi seçip buraya yollayan insanlar bunu bekliyor. Ben de bunu bekliyorum. Biz bunu sonuna kadar yapacağız. “Bizim hırsızımız iyi, sizin hırsızınız kötü.” yok. Hırsız, hırsızdır; yolsuz, yolsuzdur; haksız, haksızdır. Haksızın, yolsuzun Allah belasını versin. Haksıza, yolsuza sahip çıkanların da Allah daha çok belasını versin.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – AK PARTİ Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, diğer arkadaşımız konuşsun, Mehmet Erdoğan biraz sonra konuşacak.

BAŞKAN – Konuşmuyor mu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biraz sonra konuşacak Sayın Başkanım, belge getiriyor.

BAŞKAN – Şahsı adına Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürk.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, grup adına dönmeyecek misiniz bir daha?

BAŞKAN – Efendim, şahıslara geçtikten sonra grup adına dönemem.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, o zaman müsaade ederseniz grup adına ben…

BAŞKAN – Yani şahıslar başladıktan sonra gruba dönemeyiz.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçen hafta da yine bu konuyu Gaziantep milletvekili bir arkadaşımız burada gündeme getirdi. Ramazan ayı içerisinde yine Gaziantep milletvekili arkadaşımız, Gaziantep’te yaptığı bir basın toplantısıyla, Gaziantep’te 72 trilyon, 74 trilyon lira civarında bir rantın ortaya çıktığını ve bunda da, rantın ortaya çıkmasında da belediyenin etken olduğunu ifade etti.

Gaziantep’te AK PARTİ belediyesi 2004 yılından itibaren Belediye Başkanlığına başladığında bir kere, 1,5 milyar YTL’lik, 1,5 katrilyon liralık Gaziantep Belediyesinin borcu vardı. Kendi imkânlarıyla Gaziantep’teki varlıklarının, öz kaynaklarının değerlendirilmesiyle birlikte bu 1,5 milyar YTL’lik borç şu anda yarıya düşürülmüş vaziyettedir.

Yine, Gaziantep, son zamanlarda, diğer AK PARTİ’li belediyelerde olduğu gibi şehirleşmenin güzelliklerini 2004 yılından itibaren yaşamaya başladı. Sosyal olarak belediyelerin vermesi gereken hizmetler neyse, bugüne kadar, 2004 yılına kadar Gaziantep’e yapılmamış bütün hizmetler, 2004 yılından itibaren, Gaziantep Belediyesince, diğer AK PARTİ’li belediyelerde olduğu gibi -Kayseri, Konya, İstanbul, Ankara gibi belediyelerde olduğu gibi- vatandaşa yoğun bir şekilde verilmeye başlandı ve borçlanmadan verilmeye başlandı.

2004 yılından önceki 1,5 milyar YTL’lik Gaziantep Belediyesinin borcu sadece Gaziantep’te yaşayanların borcu değildi, 70 milyon vatandaşın borcuydu. 70 milyon vatandaşın borcu nasıl? Hazine garantili borç olduğundan dolayı, eğer burada Gaziantep Belediyesi kendi imkânlarını, kendi kaynaklarını değerlendiremezse 70 milyon vatandaş bunun bedelini ödeyecekti. Nasıl olacak? Gaziantep Belediyesi bihakkın bu işi yerine getirmediği takdirde, tüyü bitmedik yetimin hakkını, Kars’taki yeni doğan çocuk da, Ardahan’daki yeni doğan çocuk da, Edirne’deki yeni doğan çocuk da bu bedeli ödeyecekti. Ama basiretli ve yöre halkını düşünen, milletini düşünen zihniyet yönetime geldiği andan itibaren bu yarıya düştü.

Şimdi, Gaziantep Belediyesi, yine kendi imkânlarıyla kendi kaynaklarını ortaya çıkararak raylı sistemin yapılması için de gayret gösteriyor. Nasıl? Kaynaklarını değerlendirerek ortaya çıkıyor.

Geçen, Gaziantep milletvekili bir arkadaşımız burada ifade etti “işte size yolsuzluğun belgesi” diye. Biz de onu “yolsuzluğun belgesi değil, iftiranın belgesi” diye söyledik. Çünkü, ilk defa…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, belgeyi size de gönderdim, inceleme zahmetinde bulunmadınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -  İnceledim, onun da neticesini vereceğim size.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Borçlar konusunda da yanlış bilginiz var. Borcu Hükûmet affetti Sayın Başkan. Yüz yirmi yıla yayılan borç mu olur!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) -  Sayın Başkanım, bakınız bir değerli milletvekili burada konuşurken, biz AK PARTİ’yle ilgili burada yaptığı ve… Şimdi bana laf atmaya çalışan Sayın Milletvekili, geçen hafta konuşurken, bir arkadaşımıza “Gel eğer konuşman gerekiyorsa burada konuş, aksi hâlde Grup Başkan Vekilin var, cevap verir” dedi. Eğer zahmet edip –unutmuşsa- tutanakları kontrol ederse, AK PARTİ Grubundaki arkadaşlarımıza uyarısını kendisine tavsiye ediyorum.

Bakınız, 700 milyar liralık bir bağış çeki geldi, o bağış çekinin üzerinde kimin adına yazıldığı…  Yaşanmamış bir hadise, ilk defa Gaziantep’te ortaya çıktı: Bir arsa anlaşmasından dolayı ortaya çıkacak iyileşmeden Gaziantep Belediyesine 700 milyar lira bağış yapılacağı ifade edildi. Bundan önce belediye başkanlığı yapmış olanlar olabilir, bu çekler çeşitli yerlerden çeşitli şekillerde alınabilir ama hep “hamiline”dir, ilk defa bir tüzel kişiliğe alınmış çekler var.

Şimdi burada ifade edilmeye çalışılan konu şu: Ben milletvekili arkadaşımıza bu konuyla ilgili anlattığımız şeylerin herhâlde anlaşılır olduğunu ifade etmiştim ama şu anda belgeler yanımda yok. Gaziantep Belediye Başkanı söylenen o 72 trilyon liralık rantla alakalı noter ve tapu kadastronun belgelerini bize gönderdi. Altı tane arsa satış sözleşmesi var. Şahıslara arsa satışı yapılmış. Bu kişi sayısı 32 olabilir, 150 olabilir ama altı tane arsa satış sözleşmesi var. Bu arsa satış sözleşmesinin her birinin değeri 14 trilyon lira, tamamı 84 trilyon lira. Şimdi, burada, alan “Ben bunların her birini 14 trilyon liraya aldım, altı tanesini 84 trilyon liraya aldım.” diye beyan ediyor, satan da “Ben bunların altı tanesini 84 trilyon liraya sattım.” diye beyan ediyor. Burada belediyenin içinde, giren çıkan ne var?

Hadise şu: Yapılan arsa anlaşmasından sonra… Bakınız, biz, 2006 yılında veya 2005 yılında “düzenleme ortaklık payı” diye İmar Kanunu’nun 18’inci maddesinde geçen yüzde 35’lik olan oranı, belediyeler kaynaklarını, imkânlarını tam olarak kullanamadıklarından dolayı yüzde 40’a çıkardık. Gaziantep Belediyesi, bu arsa ile ilgili, 120 bin metrekarelik arsa ile ilgili yaptığı arsa anlaşmasında yüzde 65’ini belediyeye almak üzere anlaşmış. Eğer o arsanın bedeli 80 trilyon lira, 90 trilyon lira ise -ki tapu kayıtlarında o şekilde gözüküyor- bunun yüzde 65’inin Gaziantep Belediyesine gelmesi demek, Gaziantep’e en az 40-50 trilyon liralık kaynak transferi demektir. Bu 40-50 trilyon liralık kaynak transferi ne olacak? Gaziantep halkına hizmet olarak geriye verilecek. Burada 2 kişinin gayrimenkullerini alıp satmasıyla ortaya çıkan fiyat farkları varsa, eğer oradaki vatandaşlar kalkıp da -6 kişi, 32 kişi, 150 kişi, her neyse- “Biz 14 trilyon liraya bunların birini değil, tamamını 14 trilyon liraya sattık.” diye ifade ediyorlarsa, bunu götürürler, sunarlar, savcılığa suç duyurusunda bulunurlar, maliye teşkilatına suç duyurusunda bulunurlar. Eğer ortada bir vergi kaçağı varsa, vergi kaçağıyla ilgili maliye teşkilatı gerekenleri yapar. Kara para aklamayla ilgili bir durum söz konusuysa, bununla ilgili kuruluşular da giderler, kara para aklamayla alakalı araştırmalarını, incelemelerini yaparlar ve sorumluları hakkında cezalarını verirler. Şu anda, yapılan işlemle ilgili belediyenin hiçbir dahli yok. Belediyenin kârı var, kazancı var. Belediyenin kârı ve kazancı burada ortadayken, maalesef, milletvekili arkadaşlarımızın sadece Gaziantep’e dönük siyaset yapmaları çerçevesinde, açıkçası, Gaziantep Belediyesini, dört ay sonra yapacağımız seçim çerçevesinde, seçim atmosferinde şu andan başlayıp incitmenin hiç anlamı olmadığını düşünüyorum.

Bakınız, Sayın Milletvekilinin organize sanayi bölgeleriyle ilgili BOTAŞ’la, elektrik şirketlerinin altyapı problemleriyle ilgili yaptığı söylemlere katılıyorum. Yalnız, katılmadığım ifade de şu: Birincisi, BOTAŞ, daha önceki süreçte organize sanayi bölgeleri yönetiminin gaz dağıtımıyla ilgili yüzde 3’lük bir kâr payı sunardı. En son aldığı karar çerçevesinde dedi ki: “Ben yüzde 3’lük kâr payı vermiyorum, yüzde 1 kâr payı veriyorum.” Organize sanayi bölgeleri buna itiraz ettiler. Haklı olabilirler ama şu anda dünyadaki doğal gaz fiyatlarının, petrol fiyatlarının olağanüstü artışı çerçevesinde bu bedeli birinin ödemesi gerekiyordu. Ya oradaki katılımcı sanayici bu bedeli ödeyecekti, organize sanayi bölgesi daha rahat işlerini yapacak, vatandaştan hizmetinin karşılığı bedelini istemek yerine kanun gereğince ortaya koyduğumuz veya yönetmelik gereğince ortaya koyduğumuz alımlarla hizmeti yapacaktı ya da sanayici bu bedeli ödeyecek, hizmeti organize sanayi bölgelerinden almış olacaktı. BOTAŞ bana göre yaptığı kararda doğru bir işlem yaptı çünkü bizim savunmamız gereken organize sanayi bölgeleri yönetimi -OSB’ler- değil, oradaki çalışan -belki Gaziantep’te bin tane sanayici vardır, Kayseri’de bin tane organize sanayi bölgesinde çalışan sanayici var- o sanayici esnafına yüzde 2 daha ucuza enerjiyi vermek, doğal gazı vermek herhâlde hepimizin kabul göreceği bir iştir. Yine bizim 2005 yılında yaptığımız bir kanun değişikliyle birlikte, elektrik dağıtım işlerini ondan önceki dönemde aynen doğal gazda olduğu gibi -Sayın Tütüncü’yle de Komisyonumuzda, Plan ve Bütçe Komisyonunda birlikte yaptığımız çalışma çerçevesinde- kendileri ceplerinden ödedikleri bedelle yapan organize sanayi bölgelerinin verdikleri, teslim ettikleri, devrettikleri yıl itibarıyla -Sayın Keleş de buna katkı sağladı 22’nci Dönemde- verdikleri bedelle aynen devredilecek ve bu organize sanayi bölgelerinin… Ki Gaziantep, doğal gaz dağıtım bedelini sıfır bedelle yapıyor biliyorsunuz. Organize sanayi bölgesindeki sanayici esnaf, alan şirkete herhangi bir dağıtım bedeli ödemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Elitaş, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Aynı şekilde, elektrik dağıtımında da bizim 2005 yılında çıkardığımız yasal düzenleme çerçevesinde, organize sanayi bölgeleri şu anda diğer bölgelerden daha uygun şartlarla enerji tüketiyor.

Bakınız, değerli arkadaşlar, bu kürsü milletin kürsüsü. Komisyonda arkadaşlarımız çalışıyorlar, emek veriyorlar. Onların emeklerini burada bizim paylaşmamız gerekir. Plan ve Bütçe Komisyonu, Sanayi Komisyonu 9 maddelik kanun tasarısını hazırlarken çalışmış karşı oy yazılarıyla, muhalefet şerhleriyle ve biz de onları okuyoruz, inceliyoruz, yapılan yanlışlar varsa daha iyi olması için, gerekiyorsa birlikte önergeler vererek düzeltmeye gayret ediyoruz.

Hem Sanayi Komisyonunda, Plan ve Bütçe Komisyonunda olmayan milletvekili arkadaşlarımızı bilgilendirmek hem de bizi izleyen değerli vatandaşlarımızı bir manada yapılan kanun hakkında bilgilendirmek konusunda bu kürsüyü kullanmaya çalışalım. Lütfen, başkaları hakkında yanıltıcı bilgi verip kamuoyunun zihnini karıştırmayalım çünkü millet bu konuda çalışmamız amacıyla bize görev verdi.

Ben değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürk.

Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TAHİR ÖZTÜRK (Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; organize sanayi bölgeleriyle ilgili 222 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Hepimizin de bildiği üzere, Türkiye’de sanayileşme çabaları cumhuriyetle birlikte yoğunluk kazanarak ekonomik kalkınmanın ve yeni kazanılan siyasi bağımsızlığın temeli olarak görülmüştür. Sanayileşme, cumhuriyetin ilk yıllarında özel kesimin girişimlerine bırakılmış ancak gerek mali gücün yetersizliği gerekse deneyim yoksunluğu nedeniyle özel kesim bu görevi beklenen şekilde yerine getirememiştir. Organize sanayi bölgeleri sanayinin uygun görülen alanlarda yapılmasını sağlamak amacıyla yönlendirmek, çevre sorunlarını önlemek, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanmak, imalat sanayi türlerinin belli bir plan dâhilinde yerleştirilmeleri, geliştirilmeleri amacıyla sınırlı, tasdikli arazi parçalarının gerek altyapı hizmetleri ile ilgili gerekse ihtiyaca göre tayin edilecek sosyal tesislerle ve teknoparklarla ilgili donatılıp planlı bir şekilde, belli sistemler dâhilinde sanayi için tahsis edilmesi için oluşturulan Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümlerine göre işletilen mal ve hizmet üretim bölgeleridir. Bu bağlamda Türkiye’de şu anda iki yüz elli dört tane tüzel kişiliğe sahip OSB vardır. Organize sanayi bölgelerinin kuruluş amaçlarını başlıca şu şekilde özetlemekte fayda var:

1) Sanayinin disipline edilmesi,

2) Şehrin planlı gelişmesine katkıda bulunması,

3) Birbirini tamamlayıcı, birbirinin yan ürününü teşvik eden sanayicilerin bir arada, bir program dâhilinde üretim yapmaları ile üretimde verimliliğin ve kâr artışının sağlanmasıdır,

4) Sanayinin az gelişmiş bölgelerde yaygınlaştırılmasını sağlamaktır,

5) Tarım alanlarının sanayide kullanılmasının disipline edilmesidir,

6) Sağlıklı, ucuz, güvenilir bir altyapı ve ortak sosyal tesisler kurulması,

7) Müşterek arıtma tesisleri ile çevre kirliliğinin önlenmesi,

8) Bölgelerin, devlet gözetiminde, kendi organlarınca yönetiminin sağlanmasıdır.

Ülkemizde 1960 yılında başlayan planlı kalkınma döneminde sanayinin lokomotif sektör olduğu saptanmış, ilk olarak 1962 yılında Dünya Bankasından alınan kredilerle Bursa’da organize sanayi bölgesi kurulmuştur. 1962 yılından başlayarak bugün gelinen noktada 22.198 hektar büyüklüğünde 107 adet organize sanayi bölgesi hizmete sunulmuştur. 1982 yılına kadar hiçbir yasal mevzuatı olmadan organize sanayi bölgesi uygulanmaya devam etmiştir. Organize sanayi bölgelerinin hızla çoğalması, ülkenin ekonomik yelpazesinde öneminin giderek artması ve organize sanayi bölgelerinin tüzel kişilikten yoksun olması nedeniyle pek çok hukuki sorunların meydana gelmesi yeni bir yasal düzenlemeyi zorunlu hâle getirmiştir.

Uzun süren çalışmalar sonucunda 2000 yılında yasalaşan Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun amacı, sanayimiz için örgütlenme modeli oluşturmaktır. Bu tasarıdan çok evvel, 2000 yılından itibaren 3 defa değişiklik yapılmış olmasına rağmen ihtiyaca cevap vermemiş; birinci değişiklik, 01/04/2002 tarih, 24713 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş, organize sanayi bölgelerinin kuruluşu, yapımı, işletmesiyle ilgili usul ve esasları düzenlemiştir; daha sonra, uygulamada karşılaşılan bazı aksaklıklardan dolayı 08/01/2003 tarih ve 24987 sayı ile ikinci değişiklik; üçüncü değişiklik ise 05/10/2004 tarih, 25604 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak üçüncü değişiklik de yapılmıştır.

Organize sanayi işletmeleri içinde en önemli konu da bizim tespitimize göre, organize sanayi bölgelerinde yer alan işletmelerin yetişmiş, kalifiye eleman ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Teknolojik yeniliklere uygun yeteneklerin artırılması amacıyla mesleki yeterlilik ve beceri eğitim düzenlemesi kaçınılmaz olmuştur. Sınırlı kesimlere sunulan eğitim yeterli olmadığı için bireyin refahının artırılması ya da bireylerin bilinç seviyesinin yükseltilmesinde mesleki eğitimin ötesinde bir çabaya ihtiyaç olduğu açıktır. Hızla artan bilgi ve gelişen teknoloji bireylerin eğitim amaçlarını, ihtiyaçlarını artırmış, teknolojik yeniliklerin ortaya çıkma sıklığı artmıştır. Üretim ve hizmet sektöründe kısa periyotlarla teknolojiler değişir hâle gelmiştir. Bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler, toplumsal, kültürel, siyasi ve ekonomik alanda devrim niteliğinde değişikliklere neden olmaktadır. Bu hızlı dönüşüm Avrupa kıtasında bulunan ülkelerin diğer güçlü devletler karşısında gücünü muhafaza etmek ve dünya siyasetinde daha etkin olmak amacıyla bir araya gelmelerine neden olmuştur.

Bu tasarıdan amaç:

1) Organize sanayi bölgelerinde bulunan kiracıların artık katılımcı olabileceğini,

2) Organize sanayi bölgesi alanı dışında bölgenin zorunlu teknik altyapı ihtiyacını karşılamak,

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.

TAHİR ÖZTÜRK (Devamla) – 3) Tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgeleri kurulabilmesinin yasal dayanağını oluşturmak. Tarıma dayalı organize sanayi bölgelerinde hayvancılık faaliyetlerini gerek sağlık bakımından gerek şehircilik ve çevre temizliği bakımından kontrol etmek oldukça zor olduğu için organize sanayi bölgelerinin kurulmasına gerek görülmektedir.

4) Organize sanayi bölgelerine kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu kimliği kazandırmak,

5) Kredi mekanizmasının önündeki engelleri kaldırmaktır.

Organize sanayi bölgelerindeki taşınmazların icra yoluyla satışları dâhil, üçüncü kişilere devrinde organize sanayi bölgelerinden uygunluk görüşü alınması zorunluluk hâline getirilmiştir. Bu bağlamda, 2002 yılından bu yana, hepimizin de bildiği gibi, ülkemizin nereden nereye geldiği belli. Zaman yatırım zamanıdır, istihdamı artırma zamanıdır. Bu tasarı sanayicilerin vaktini, nakdini üretime, yatırıma ve ihracata kazandırması için onların önünü açan önemli bir tasarıdır.

Organize sanayi bölgelerindeki yönetim sorunlarını çözeceğine inandığım bu tasarının ülkemize, memleketimize hayırlı olmasını temenni eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan.

Sayın Erdoğan, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu kürsüde uzun süredir Gaziantep Büyükşehirle ilgili gündeme gelen bir konu var. Tabii, bu konu herhâlde tam açıklığa kavuşmuyor ki sürekli gündeme geliyor. Onun için ben elimde olan bazı belgelerle birlikte bir aydınlatma yapmaya çalışacağım.

Değerli arkadaşlar, Belediyenin 700 milyarlık haksız kazanç ettiğiyle ilgili bu konu aslen şöyle: Şimdi, bizim Gaziantep’te Rasaf yolu üzerinde bir çalışmamız oluyor. Büyükşehir Belediyemiz bu kavşak çalışmasını yaparken, orada dört tane yolun -buradaki vekil arkadaşlarım da bilir- çakıştığı ve iç içe girdiği, trafik kazalarının da yoğun olduğu bir bölge… Orada o kavşağın tamamen düzenlenmesi icap ediyor. Bu düzenlemede Eyüp Göymen belediyeye başvurmuyor, tam tersi, Büyükşehir Belediyesi arsa sahibi Eyüp Göymen’e başvuruyor, diyor ki: “Yol çalışması yaparken Eyüp Göymen isimli şahsa ait daha önceden parselasyon işlemi görmüş -bakın, belirtiyorum, parselasyon işlemini yeni görmüş bir yer değil burası, bu konuda yanlış bilgi veriliyor, burası önceden parselasyon işlemini görmüş- 11 bin metrekarelik bu arsanın düzenlenmesi gerekiyor.”

Şimdi, gazetelerde okuyoruz, “Burası parselasyon görmedi.” deniyor. Böyle bir şey yoktur. Zaten, açıp Büyükşehir Belediyesinden bunu isterseniz, 1/1.000’liklerini de isterseniz görürsünüz. Tabii burada Eyüp Göymen’in imarlı arazisinde 2.500 metrekarelik yer istimlak edilseydi Eyüp Göymen’e en az 1,5 trilyon para ödenecekti.

Şimdi, Belediyemizin ne durumda olduğunu bütün Gaziantepliler bilir. Yani belediyeler… Yüzde 35’i zaten borçtan dolayı kesiliyor. Büyükşehrimiz de buna rağmen dokuz tane kavşak meydana getirmiş bir belediye.

Şimdi, burada 1,5 trilyon daha üste para verilmesi lazım. Belediye para kaynaklarıyla bunu yürütemeyeceğine göre anlaşma yoluna gidiyor ve burada hizmet üretebilmek adına her kuruşa ihtiyacı varken, bir bedel ödemeksizin çözümü mümkün olan bir konu için 1,5 trilyon kamulaştırma bedelini vermeyerek… Biliyorsunuz Avrupa Birliğinin bu yeni Kopenhag Kriterlerinde de böyle, vatandaşla anlaşmaya gidilerek çözülmesi öneriliyor. Bu yoldan Emlak İstimlak Dairesi Eyüp Göymen’le bu anlaşma yolunu tercih ediyor, Eyüp Göymen’in 11 bin metrekare arazisinin 2.500 metrekaresi yol için bedelsiz olarak Belediyeye terk ediliyor. Bu edildikten sonra Belediye Eyüp Göymen’in 3.354 metrekarelik arsasına e=1/80 ticari alan izni veriyor. Kalan 5.500 metrekarelik kısım da okul yeri olarak bırakılıyor, tekrar bırakılıyor. Yani okul yeri tamamen yok edilmiyor. Bu okul yeriyle ilgili Bakanlıkta da şu anda bunun çalışmaları devam ediyor. Bu değişiklik.

Şimdi, Emlak İstimlak Dairesi, rutin uygulama olduğu üzere, yola terk edilen yerin değerini ve Eyüp Göymen’e ticari izin verilen yerin değerini tespit ediyor. Sonuçta işlemin gerçekleşmesi için protokol yeterli olmuyor, çünkü Eyüp Göymen protokolü reddederek, Meclis kararı olmadan, sonradan o Meclis düzeltmesini hiçbir ödeme yapmadan da elde edebilir düşüncesiyle… Tabii buradaki maksat şahıs değil. Eyüp Göymen’in bu yerine  700 milyarlık… Zaten protokolün 3/c maddesinde 1/5.000’lik plan Meclisten geçtikten sonra protokolün geçerli olacağı görülmekte. 14/9/2006 tarihli Meclis toplantı tutanaklarında da görüldüğü üzere bu yapılan protokol Meclis üyelerinin bilgisine sunuluyor, Meclis üyelerinin onayıyla protokol işleme konuyor ve Eyüp Göymen’den 700 milyarlık borç tahakkuk etme yoluna gidiliyor. Bundan dolayı çek alınıyor.

Hepiniz bilirsiniz ki çeklerde şubenin taşınması ya da kapanması esas değildir. Şekil şartlarında, şubenin olması, bir başka şubesinde onun tahsilini engelleyici bir tutum değildir. İmar tadilatı şahsın değil belediyenin talebiyle yapılıyor. Belediye bedel ödeyerek kamulaştırma yapmamıştır, kasasına da 700 milyar ek gelir gelmiştir. Durum bu.

Gelelim ikinci olaya: Değerli arkadaşlar, sürekli bu kürsüde 14 trilyona  bir alışveriş yapıldığı söyleniyor değil mi? Arkadaşlar, işte burada dosya ve tapuların hepsi burada. Bir tane değil, burada altı tane tapu var. Maalesef, Doğan Haber Ajansına bu tek tapu olarak gidiyor ve sanki bir tapu 84 trilyona satılmış gibi gösteriliyor. Burada her tapu 14 trilyon, kimler sattı, hangi tarihte sattı -okudum, imzaladım- ismi, imzası var. Şimdi bunlar, bu beyanı kabul etmişken, diyelim ki bu şahıslar, Nuri Üysen diye, satan adamla anlaştılar, hileli şekilde de ceplerine, birbirlerini aldatarak 2-3 trilyon koydular. Bu bizim sorunuz mu? Bu, Büyükşehrin sorunu mu?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Niye sorununuz değil?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşım, alan ve satan eğer yanlış bir bilgi veriyorsa…

BAŞKAN – Sayın Erdoğan, konuşmayı tamamlayınız.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – …bunu belediyeye yüklemek de biraz haksızlıktır yani. Bunun Büyükşehirle alakası yoktur. Ancak, 72 trilyondan bahsediliyor burada, kimin cebine girdiği… Allah aşkına ben Değerli Vekilime soracağım: Bu 72 trilyon Büyükşehrin cebine nasıl girer? Satan Büyükşehir değil, alan Büyükşehir değil. Şahıslar arasında bir alım satım var. Ha, burada belediyenin kârı nedir? Belediyenin arkadaşlar burada bir kârı var.

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Pazarlık…

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Bu kâr nedir? Bu kâr şudur…

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Pazarlıkla iş yapıyor.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşım, burası fıstık araştırılan yer falan da değildir. Otuz iki senedir fıstık araştırma şerhi konulmuş, otuz iki senedir buranın sahipleri de haksızlığa uğramış, beklemiş bir yerdir. Ancak bunun kazandırılması lazım. Kazandırılırken de fiyatının üzerinde satılmış. Belki 84 trilyona da satılmamıştır, bu doğru da olabilir. Ancak satan kişinin bir hesabı var ise alan kişinin de bir hesabı varsa lütfen elinizi vicdanınıza koyun, Büyükşehri bunun dışında tutun.

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Satan kim?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Peki Büyükşehrin kârı ne? Büyükşehrin kârı şu: Gaziantep’e hafif raylı sistem yapılıyor, 40 trilyona şu anda. Bu 40 trilyon, buradaki…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erdoğan, lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bu 40 trilyon hem Şehitkamil Belediyemize hem Büyükşehrimize bir getiri getirecekti. Niçin getirecekti? Çünkü biliyorsunuz, bu imara alınan yerlerde Büyükşehrin payı var, belediyelerimizin payı var bildiğiniz gibi. Bu da Şehitkamil sınırları içerisinde. Buradan, bu elde edilecek arsadan, belediyeye kalacak arsadan bir 40 trilyon gelir elde ediyor. Bu 40 trilyonla da hafif raylı sistemi programlanmıştı, bunu yapacaklardı.

Yalnız, şunu tüm samimiyetimle söylüyorum ve siz de Sayın Ekici, samimi olarak bunu bilin, biliyorsunuz da: Bu, 84 trilyona satılmadı ise bile  -bakın, çok dikkat edin cümleme- satılmadı ise bile bunda Büyükşehri bağlamamız doğru değil. Niye? Alan ve satan… Mesela ben duyduğumu burada söyleyeyim. Diyor ki “Alan kişi, bunu bilerek, karşı tarafla anlaşarak yüksek rakamlar yazdırmış.” Niye? Alman bankalarından kredi almak için.

Peki, böyle bir sahtekârlığa gitmişse -bu kürsüden söylüyorum- bunu kaldırıp da belediyelere bağlamak, hele hele gündeme sürekli burada, şu kürsüde lütfen Gaziantep’i böyle olumsuz şeylerle getirmek doğru değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Ben size böyle olaylar varsa lütfen mahkemeye intikal ettirin diyorum, buraya taşımayın diyorum.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, sataşma var, cevap verecek.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Ekici, buyurun efendim, mikrofonunuz açık.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Erdoğan’a teşekkür ederim, bizim söylememiz gerekeni kendisi söyledi. Doğrudur belki, bu 84 trilyona değil 14 trilyona satılmıştır, belgelerle sabittir. Ama belediyenin asli işi bu değil, alanı satanı takip değil, doğrudur. Neden sahip çıkıyorlar Sayın Elitaş ve Sayın Erdoğan, onu anlayamadım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – 72 trilyon yolsuzluk diye söylüyorsunuz!

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Asıl önemli olan, otuz dört gün içerisinde, elli yıldır bekleyip de otuz dört gün içerisinde hak sahiplerinden bir başkasının eline geçtiğinde bu hızla imar tadilatı neden yapılmıştır? Bu, önceden anlaşma yapılmamışsa neden yapılmıştır?

İkincisi, lise alanına gelince… Lise alanı, doğrudur, imarı daha önce yapılmış, 11 bin metrekare lise alanı olarak tahsis edilmiş imar planında. Bir şahsa menfaat sağlamak için ne yapılması gerekiyor? Oradan kavşak döndürülmesi gerekiyor ve 1,80 emsalle 700 milyarlık çek var ortada, doğru, sahte bir çek, doğru çek, ama öbür çekler nerede, biz onu soruyoruz ve şahsa 1,80 emsalle -arsa yerini- menfaat sağlamak için kavşak geçiriliyor -ilgiyle dinlemenizi istiyorum- kavşak geçiriliyor ve 5 bin metrekaresini lise alanı olarak tahsis ediyor yeniden, ikinci planda. Ama şunu da biliyor, bilerek yapıyor: Millî Eğitim Bakanlığı 8 bin metrekarenin altındaki alanlara inşaat izni vermiyor. 5 bin metreye, 5.500 metreye düşürüyor, geriye kalan 4 bin metreyi de ticari… Onu göreceğiz, hepimiz göreceğiz. Bunu da çıkıp inşallah dört beş ay sonra burada konuşacağız, beş altı ay sonra konuşacağız. O kalan 5 bin metre de o şahsa yeniden 1,80 emsalle verilecektir. Bundan daha büyük sahtekârlık, bundan daha büyük… Olabilir mi yani? Bunu nasıl kabul edebilirler? Benim vicdanıma atarak sordu. Ben vicdanen söylüyorum.

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, bu böyle olmayacak, bu Meclis de buna şahit olacak.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Belediye meclisi değil burası, Türkiye Büyük Millet Meclisi!

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Efendim, sorulan soruya cevap veriyorum.

BAŞKAN – Sayın Ekici, teşekkür ediyorum.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

B) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Ağyüz, buyurun efendim.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Benim sorum: Organize sanayi bölgelerinde BOTAŞ’ın verdiği doğal gazdaki oran niye düşürüldü? Organize sanayi niye güç durumda bırakıldı? Ayrıca, bu son yapılan elektrik zamlarıyla organize sanayi daha çok güç durumda bırakılmıştır. Gaziantep’te kapanan fabrikalar vardır. Bunun için alınması gereken tedbir var mı?

İkincisi de konuşmacılara şunu sormak istiyorum: Şartlı bağışlar, çek dahi belediye meclis kararına bağlanır. Bu konuda bir şartlı belediye meclis kararı var ise -çek konusunda- ben görevimden istifa edeceğim milletvekilliğinden. Sayın Elitaş ve Erdoğan da varsa istifaya buyursunlar, ispat edelim. Belediye meclisinin yetkilerine bakın, şartlı bağış belediye meclis kararına bağlanır. Bunu burada konuşmak çok yanlıştır.

Ayrıca, diyorlar ki “Bununla Büyükşehrin ne alakası var?” Kapatmak için söylüyorum. Peki, İstanbul Airport Otelde, Sayın Başkan, Alman yatırımcılarla oturup “Siz burayı hissedarlardan toplayın, ben ticari alan yapacağım.” sözünü verir ve kendisi de teyit ederse bu konuda aracı olan kurum Büyükşehir midir?

Sayın Elitaş diyor ki borçlar… Borçları siz affettiniz, borçlar ödenmedi. Yüz yirmi yıla yayan sizin Hükûmetiniz, ayrıcalıklı uygulama sizin Hükûmetinizin. Bunu niye söylemiyorsunuz?

Yanlış bilgiler var. Bu yanlış bilgilerle sizi meşgul etmek istemiyoruz. Doğruların açıklanması belediye meclis kararıyla olur. Şartlı belediye meclis kararını getirsinler, ben görevimden istifa edeceğim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.

Son olarak Sayın Tütüncü, buyurun efendim.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla, Sayın Bakana iki soru yöneltmek istiyorum. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında karşılıklı konuşmalar)

BAŞKAN – Sayın Tütüncü’yü dinleyelim arkadaşlar, sesi duyulmuyor.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) - Devam edebilir miyim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tabii, buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Birincisi: Organize sanayi bölgeleri alanında en büyük sorunlardan biri, doluluk oranlarının bazı ilçelerde, bazı bölgelerde son derece düşük olmasıdır. Yüzde 50 ve daha altında çok fazla sayıda organize sanayi bölgesi var. Milyarlarca liralık yatırım orada ölü yatıyor. Şimdi Sayın Bakandan öğrenmek istiyorum: Acaba organize sanayi bölgeleriyle, boş olan organize sanayi bölgeleriyle sınırlı olmak üzere Türkiye’deki teşvik sistemini ilçe bazına düşürmeyi düşünmez misiniz? İkinci sorum yine bu organize sanayi bölgeleriyle ilgili. Bunların bir bölümünü endüstri bölgesi hâline, konumuna dönüştürmeyi düşünmez misiniz?

İkinci soruma geliyorum Sayın Başkan: 2007 yılı başında, güç durumda olan yaklaşık 42 bin dolayındaki KOBİ’ye, bir hayat öpücüğü düşüncesiyle Anadolu yaklaşımı yasasını çıkardık. Şimdi, yaklaşık bu 42 bin KOBİ’den acaba kaç tanesi bu Anadolu yaklaşımından yararlandı, kurtarıldı?

BAŞKAN – Sayın Tütüncü, Sayın Bakanın süresine de geçtik, lütfen…

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Bitiriyorum efendim.

2008 yılında içinde bulunduğumuz koşullarda çok daha fazla sayıda KOBİ sıkıntıda olduğuna göre, yeni bir Anadolu yaklaşımı uygulamasını acaba düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Ben teşekkür ediyorum.

Arkadaşlarımın sorularını dikkatlice dinledim.

BOTAŞ’la ilgili soru iki açıdan, yani iki bakanlığı ilgilendiren bir konu. Bir taraftan Enerji Bakanlığı bir taraftan da organize sanayi bölgeleriyle alakalı bir soru.

Öte yandan teşvik uygulamasına ilişkin öneriye cevap vermek isterim. Yani “İlçe düzeyinde bunu düşünür müsünüz?” deniyor. Böyle bir düşüncemiz yok ama teşvikle ilgili değerlendirmeleri de Hükûmetimiz yapacaktır.

“KOBİ’lerin -sayısı size ait, 42 bin KOBİ’den söz ettiniz- 2007 yılında, Anadolu yaklaşımı çerçevesinde, kaç tanesi yararlandı?” diyorsunuz. Tabii ki Bakanlık verilerine bakmak lazım. Bu konularda detaylı cevapları yazılı olarak vereceğiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylamadan önce oyunun rengini belirtmek üzere, lehte Ankara Milletvekili ve CHP Grup Başkan Vekili Hakkı Suha Okay.

Sayın Okay, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı görüşülürken geçen hafta Antep Milletvekilimiz Sayın Ağyüz’ün grup adına yaptığı konuşmanın iki dakikalık bölümünde Gaziantep Büyükşehir Belediyesinde yapılan bir yolsuzluğu dile getirmesi üzerine, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Elitaş grup adına, sadece ve münhasıran bu olaya ilişkin on iki dakikalık bir konuşma yaptı.

Bugün yine Antep Milletvekilimiz Sayın Ekici’nin konuşmasının son iki dakikasında Antep Büyükşehir Belediyesinde iddia edilen bir yolsuzluğa ilişkin açıklamasını yapınca, Sayın Elitaş, AKP Grubu adına yine söz alarak yine Antep’e özgü on dakikalık bir konuşma yaptı.

Şimdi anlamakta zorluk çektiğimiz husus şu: Bu panik, bu telaş niye, niçin? Sayın Elitaş açıklamalarında hem geçen hafta hem bu hafta iddiayla bir şeyi söyledi: “Burada altı tapu var, her bir tapu 14 trilyon yani böylece 84 trilyon. Bir yolsuzluk yapılmadı.” Ama ben yine Antep Milletvekilimiz Sayın Mehmet Erdoğan’a teşekkür ediyorum. Bunun böyle olmadığını burada ifade etti.

Şimdi sorun şu: Antep’te 76 yılından bu yana fıstık arazisi olan bir arazi, 120 dönüm arazi, 12 Şubat günü satılıyor. Nasıl satılıyor? Antep Garanti Bankası şubesinde satılıyor, tapu müdürü de orada. Vatandaşları topluyorlar, bütün hak sahipleri orada bir araya geliyor. Bankada hesap açtırılıyor -metrekaresi 125 milyon- metrekare çarpılıyor, herkesin hesabı açılıyor. Tapuya imzayı atan vatandaş, adına açılan hesap cüzdanını alıyor. Böylece Antep’te o gün sirküle olan para 14 trilyon. Oysa kayıp para ne? 72 trilyon. Biz, vatandaşa, böylece 84 trilyon para verdiği…

Değerli milletvekilleri, düşünebiliyor musunuz, 14 trilyon banka hesabıyla, 72 trilyon açıktan… Yani Antep’te böyle, bir tır kasasını dolduracak ebatta bir para sirkülasyonu olacak ve verilen paranın 6 misli de elden dağıtılacak.

Şimdi, sorun şurada: Sayın Grup Başkan Vekilimiz, Değerli Milletvekilimiz “Yahu burada bir yolsuzluk var…” Antep’te hak sahibi vatandaş basın toplantısı yaptı. İki gözü iki çeşme ağlıyor “Kandırıldık, dolandırıldık.” diye ve diyor ki “İşte benim aldığım para, işte banka dekontum.” diyor. “Şimdi, o tapuda öyle yazıyor ama olmayabilir de. İşte, kredi almak için filan.” Ama olay ne, olay ne? Nasıl oluyor da 14 trilyona alınan 12 Şubatta, 15 Şubatta 87,5 trilyona satılıyor. Yetmiş iki saatte 72 trilyonluk bir vurgun var. Ama bu vurgun niçin var, niçin var? Bu vurgun, Antep Büyükşehir Belediyesinin imar plan değişikliği yapmayı kabul etmesinden kaynaklanıyor.

Şimdi -sürem de daralıyor- Sayın Elitaş dedi ki: “Yüzde 65’i belediyeye bağışlanıyor bunun.” Yüzde 65 değil yüzde 55. Kaldı ki zaten böyle bir imar plan değişikliğinde en fazla ve en az verilecek rakam yüzde 40’tır zaten. Şimdi, öyle bir sunum var ki sanki 84 trilyon, 87 trilyon ortaya kondu, yüzde 55’ini belediye aldı, götürüp hafif raylı sisteme yatıracak. Böyle bir şey yok! Ama bir şey var, ama bir şey var: Antep Büyükşehir Belediyesinden bir biçimde imar plan değişikliğiyle ilgili bir yolsuzluk yapılmasına göz yumma var, buna hoşgörüyle bakma var. Bizlere düşen görev şudur: Antep Büyükşehir Belediyesinin veyahut da bunu yapan kişi kimse, vatandaşımızı kandıran kimse onun üstüne gitmek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Okay, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Orada büyük bir vergi kaçakçılığı var, orada bir sahtecilik var. Vatandaşa 14 trilyon vereceksin, 84… Evrakta sahtekârlık var. Bunu örtmeye çalışmak, bunu kapatmak; şık olmayanı bu ve anlamakta zorluk çektiğim: Bunu hep beraber örteceğiz.

Şimdi, bir taraftan şunu diyeceksiniz: “Ya, alan razı satan razı, öyle olmuş da olmamış da olabilir.” E bir taraftan da kırmızı tapular elimizde. Bakın şu kırmızı tapuya: 84 trilyon. Yapmayın bunu, bunu yapmayın, haksızlığa göz yummayın ve yanlışa ortak çıkmayın. Büyükşehir Belediye Başkanımız da maalesef bunu böyle açıkladı, işin gerçeği budur. Antep’te gözü yaşlı olan insanların bu mağduriyetinden hepiniz sorumlu olursunuz, böylesine yapılan bu mağduriyetlerin arkasında yer almayın diyorum.

Bu fırsatı verdiğiniz için de Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum yüce heyete. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili ismimi zikrederek sataştı…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yok öyle bir şey!

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sataşmam yok Sayın Elitaş!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ya sataşmadan söz verin veya aleyhte söz alayım, şu konuyu bitirelim…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Hayır, bu bitmeyecek. Hemen serbest bölgelerde ben bir daha konuşacağım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, tapular elimde, resmî belgeler...

BAŞKAN – Sayın Elitaş, Sayın Grup Başkan Vekili Okay konuşması sırasında size izafeten söylediği sözlerde, sizin 2 defa on iki ve on dakika konuştuğunuzu, paniklediğinizi filan söyledi, “panik” kelimesi filan geçti…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Paniklemediğimi göstereyim efendim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Olmaz böyle şey!

BAŞKAN – …yani siz de paniklemediğinizi filan, böyle bir şeyin olmadığını ifade edecekseniz, size iki dakikalık bir süre vereyim, konuşun.

Buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Efendim, Gaziantep halkına haksızlık yapıyorsunuz. Gayet tabii, yani sürekli bu yolsuzlukla ilgili Gaziantep’i anmış olmak, Gaziantep halkına haksızlıktır.

Sayın Başkan, bu işe müdahale edin ve bitsin bu iş.

BAŞKAN – Doğrudur.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bir Meclis soruşturması açalım.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, iki dakikalık bir süre veriyorum, lütfen konuyu…

Evet, bu konuyu kapatıyoruz arkadaşlar.

Buyurun.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; saygılar sunuyorum.

Eğer Gaziantep’te bir yolsuzluk varsa, Gaziantep Belediyesi veya herhangi bir kurum, kuruluş bu yolsuzlukta ortak olduysa ilk önce yakasına yapışmak bizim işimiz, bunu biz yaparız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama şurada kalkıp da Sayın Grup Başkan Vekilim değerli milletvekili arkadaşlardan bu konunun gerçeğini öğrense, inanıyorum bu şekilde konuşma yapmazdı.

Ben bir şeyi ifade ettim, dedim ki: “Burada, alan, 14 trilyon liraya bir parselin kendisine düşen hissesini satmış. Toplam 6 hissedar, 6 aile de hissedar. Bunların her birinde, her bir tapuda, onar, on beşer tane hissedar var. Bu parselin, bakın, tapu ve resmî satış senedinde şahısların burada imzaları var “Okudum ve bedeli aldım.” diyor.

Sayın Grup Başkan Vekilimiz bu konuları bilen bir avukattır. Değerli milletvekillerinden sorsa: Ya Akif Bey, ya Sayın Ağyüz, bunun doğrusu nedir? Biz bunları alıyoruz, söylüyoruz, ama buna bir cevap vermemiz lazım.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Antep Garanti Bankası şubesine sorun. Kaç lira?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)- Sanki Çankaya Belediyesinde, bizim Belediye Başkanımızın söylediği gibi “Kardeşim, benim feleğim şaştı. 25 tane yamyam her gün buraya geliyor. Hangisine ne kadar bedel ödeyeceğimi bilemiyorum, şaşırıyorum.” der gibi bir ifadeyi koymaya çalışıyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakın, burada olay şu: Tapular ve resimler burada, isimlerini okumak istemiyorum.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Bir tane makbuz göster.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)- Burada ifade ettim, biraz önce konuşmamda söyledim, bir yanlışlık varsa burada… Bir, ya vergi kaçakçılığı olabilir, eğer rakamlar doğru değilse. Bunu da kim yapacak? Satan diyecek ki: “Ben, bunu bu bedele satmadım, daha düşük bedele sattım.”

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Yaptı, başvurdu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)-  …veya burada vergi kaçağı yoksa       -çünkü vergi kaçağı olmayabilir, şirketler arasındaki durum- kara para aklama olabilir. Kara para aklama varsa, vergi kaçağı da varsa: Bir, Maliye Bakanlığının bu konuyu müfettişler vasıtasıyla incelemesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Anlaşıldı, anlaşıldı.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, son cümlenizi alayım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Kara para aklama varsa, bunu ilgili kurumların yapması… Ama, lütfen, temcit pilavı gibi, Gaziantep Belediyesinin bu yapılan işlemlerle hiç alakası yokken, elinizi vicdanınıza koyun, Belediye Başkanını töhmet altında bırakan ve Gaziantep halkının kafasında soru işareti bırakan söylemleri burada yapmayalım.

Burada altı tane tapu var, biraz sonra Sayın Grup Başkan Vekiline vereceğim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Bende var onlar, var. Ben de sana banka dekontlarını vereceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla)- Sayın Grup Başkan Vekili, bile bile burada da konuşmanın açıkçası benim tanıdığım Grup Başkan Vekiline yakışmadığını ifade etmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

B) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısının aranmasını istiyorum Sayın Başkan.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Geçti geçti Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Geçmedi.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Meclisi bu kadar keyfî yönetmeyin. Şu Meclisi biraz doğru düzgün yönetin.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bakın, Grup Başkan Vekiline kaç defa sataşmadan söz verdiniz. Dün bize ağır hakaretler edildi, vermediniz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri)- Ben hiç kimseye hakaret etmedim, isim de söylemedim. Herkes her şeyi üstüne alınıyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – O hakaretleri size iade ediyorum.

BAŞKAN -  Evet, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 15.03

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Kanun tasarı ve tekliflerini görüşmeye devam edeceğiz.

2’nci sırada yer alan Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/605) (S. Sayısı: 275) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

Geçen birleşimde, tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi söz sırası Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu’na aittir.

Sayın Karapaşaoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 275 sıra sayılı Tasarı’nın, serbest bölgelerle ilgili tasarının tümü üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Değerli Başkanımızı, Değerli Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz 20’nci yüzyıl, dünyadaki ticaretin, ekonominin, sermaye dolaşımının globalleştiği, global ekonominin yavaş yavaş yerleşmekte olduğu bir dönem oldu. Bu dönemin en etkili sonuçları da işte, son yirmi yılda, son otuz yılda gözükmeye başladı. Türkiye bunun dışında kalamazdı, nitekim kalmadı da. Ülkemizi idare eden yönetimler bu konuyla ilgili birtakım tedbirleri de aldılar.

Bu arada, ülkelerin ihracatlarını artırmaları gerekiyordu, kendilerini tanıtmaları gerekiyordu, rekabet sistemi içerisine girmeleri gerekiyordu, kalite yönetimi açısından kalitelerini kabul ettirmeleri gerekiyordu. Bunun en pratik ve çıkar yolu olarak ülkeler, birbirleri içerisinde sanayi kuruluşlarını kurmadan önce, böyle serbest bölgelerde birbirlerini tanımak, teknolojilerini birbirlerine tanıtmak, dünya üzerindeki malların dolaşımını kolaylaştırmak amacıyla, hem bulundukları ülkeye ekonomik katkı sağlamak hem de ihracatlarını daha kolay yollarla yapmak gibi bir düzen kurmaya başladılar. Türkiye de bu düzeni kurdu ve serbest bölgelerini oluşturmaya başladı. Şimdi, artık arkamızda yirmi yıllık, asgari yirmi yıllık, belki de daha uzun bir geçmiş var, bir tecrübe var, bir tatbikat var. Şimdi,

                           

(x) 275 S. Sayılı Basmayazı 22/10/2008 tarihli 9’uncu Birleşim  Tutanağı’na eklidir.

geçen dönemde yapılan bu uygulamaların sonuçları alınmaya başlandı. Faydalı tarafları, zararlı tarafları, eksik olan tarafları görülmeye başlandı. İşte bu düzenleme ile Türkiye, bu serbest bölge uygulamalarında nerede eksik var, nerede fazla var, nerede hata var, nerede yanlış var bu tip düzenlemeleri yapmak durumunda olduğunu hissetti, gördü. Bunun için de böyle bir düzenleme Plan Bütçe Komisyonuna gelmiş bulunuyor. Serbest bölgelerin, kendi ülkeleri dışında serbest bölgesi olan ülkelere de birtakım ekonomik katkıları oluyor. O ülke ile birtakım ilişkiler kurabiliyorlar. O ülkenin ihracata dönük çalışma yapan sanayicilerine hizmet edebiliyorlar. İşte bunlarla ilgili bu düzenlemeler de Türkiye’de yerini almış bulunuyor.

Değerli arkadaşlar, bu düzenlemelerin ülkemize getirdiği avantajların yanında işte, mal kalitesi, malın fiyatı, malın standardizasyonu noktasında dünya ülkeleriyle artık yarışır hâle gelebilme imkânını bulmuş oluyoruz. Yeni yapılan düzenlemede bu yirmi yıl süreli verilen faaliyet ruhsatı sürelerinin uzatılması gündemde yani kırk dokuz yıla çıkarılması gündemde. Ayrıca, bununla ilgili düzenlemelerde ihracata dönük yatırım üretimini teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ülkeye çekmek, teknoloji girişimini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek amacıyla bu düzenleme yapıldı. İhracatın ülke sanayisine, ülke ekonomisine eğitici bir katkısı olduğunu da kabul etmemiz lazım.

Değerli arkadaşlar, “Serbest bölgelerde, Yüksek Planlama Kurulunca uygun görülecek her türlü sınai, ticari ve hizmetle ilgili faaliyetler yapılabilir. Üretici işletmelerin talepleri -tabii- hariç olmak üzere…” deniliyor. Bu noktada, yapılabilirlik alanı genişletiliyor.

Bunun dışında, serbest bölgelerde birtakım uygulamalara geçit verildi. Bunlardan bir tanesi, serbest bölgelerde üretilen malların ihracıyla ilgili bir konuydu. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi’nin bir önerisi oldu, o öneriye ben de katılıyorum. Yani o bölgede ihracat yapan üreticinin malının yüzde 85’inin ihraç edilmesi, doğrudan doğruya bu şartın konması ihracatı ve içeriye dönük üretimi, yani istihdamı biraz kısıtlayacak nitelik arz ediyor. Burada bir önerge de var zannediyorum. Bu önergeyle, bu oranın yüzde 50’ye kadar düşürülebilmesi yetkisi Bakanlar Kuruluna verilmek suretiyle, serbest bölgelerdeki bu üretimlerin muhatap oldukları konumlara göre, şartlara göre elastik bir şekle getirilmesinin uygun olacağı kanaati hasıl oldu. Böyle bir düzenleme de var.

Bunun dışında, Maliye Bakanlığının serbest bölgelerden birtakım şikâyetleri vardı vergilerle ilgili olarak. Bu şikâyetlerin giderilmesi noktasında birtakım düzenlemeler de yapıldı.

Ayrıca, Serbest Bölgeler Kanunu’nda bir geçici 7’nci madde var, 9’uncu maddeye eklenmiş. Bu geçici 7’nci maddede, geçtiğimiz hafta Plan Bütçe Komisyonunda alt komisyon çalışmalarını yaptığımız Gümrük Kanunu’yla ilişkisi olan bir konu vardı, o konu da burada düzeltildi. Dolayısıyla, gümrük mevzuatıyla birbirine paralel hâle getirildi.

Bizim serbest bölgelerle ilgili bu çalışmalarımızda, öyle zannediyorum ki Avrupa Birliğinin Türkiye'yi kesin üyeliğe aldığı noktaya kadar sürekli çalışmalarımız, gözlemlemelerimiz devam etmek zorunda olacak. Çünkü Avrupa Birliği ile paralellik arz eden bu düzenlemelerin zaman zaman Avrupa Birliğine uyum sağlaması veyahut da ülkemizin çıkarları istikametinde birtakım düzenlemelerin yapılması bahis konusu olabilir. Bunun için zaten kırk dokuz yıla kadar uzatılacak olan bu sürelerde, önümüzde önemli bir yirmi dokuz yıl bulunuyor. Bu önemli olan yirmi dokuz yılda, bu düzenleme tekrar gözden geçirilmek suretiyle bakılacak.

Burada dikkat çekici bir husus, yine arkadaşımız burada dile getirdi, serbest bölgelerin kıyılarında iş yapan üreticilerin işte bu kıyılarda iş yapabilmesi, devletin tasarruf ve mülkiyeti altında bulunan kıyılarda iş yapabilmesi sorunlu olabilir dendi. Fakat biz bu konuda bir araştırma yaptık. Kıyı Kanunu’nun 11’inci maddesi buna cevaz veriyor. 11’inci madde aynen şöyle diyor: “Bu Kanun hükümlerine göre, kıyıda ve doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan araziler üzerinde yapılması mümkün olan yapı ve tesislerin yapılabilmesi için, Maliye ve Gümrük Bakanlığından gerekli iznin alınması zorunludur.” Bununla ilgili “Yapı ruhsatı verilmesinde bu izin belgesi yeterlidir.” deniyor ve izin verilme şekil ve şartları da Bayındırlık ve İskân, Maliye ve Gümrük bakanlıklarınca birlikte tespit edilerek çıkarılacak uygulama yönetmeliğine bağlanıyor. Dolayısıyla o mahzuru da, kıyılardaki bu mahzuru da gündemden çıkarmış bulunuyoruz. Böylece, bu kanundaki birtakım yanlış anlamalar giderildikten başka birtakım düzenlemelere de yer vermiş oluyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu düzenlemelerin, öyle zannediyorum ki gruplarımızla birlikte bir ittifak hâlinde çıkarıldığını, eksikliklerinin de yine Genel Kurulda tamamlanmakta olduğunu görüyoruz. Ülkemize yararlı olan bu tasarının, birlikte ve beraberce tartışılarak geçirilmesi memnuniyet vericidir. Hele hele dünyanın şu anda içinde bulunduğu birtakım ekonomik sıkıntıları da göz önünde tutarsak, bir taraftan ülkelerde bir finansman krizi yaşanıyor, bir taraftan bu finansman krizine paralel olarak sanayiyi destekleyen kuruluşların finansmanlarında sıkıntılar meydana geliyor, dolayısıyla üretimlerini etkiliyor. Bu bakımdan, serbest bölgelerin şu noktada mevcudiyetlerinin ve çalışmalarının uygun olduğu, yararlı olacağı, bu global ekonomik krize olumlu katkılar sağlayacağını da ayrıca düşünüyoruz.

Bu katkılarından dolayı da -zaten öne çekilmiş bir konudur- arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz ve kanunun hayırlı uğurlu olmasını, ülkemize yararlı olmasını temenni ederek sözlerime son veriyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karapaşaoğlu.

Gruplar adına dördüncü konuşmacı, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hasip Kaplan.

Sayın Kaplan, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim, Demokratik Toplum Partisi adına grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım. Aynı zamanda Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak da, bizim, Komisyonda görüşlerimiz, Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı konusunda, ülke hayrına olan, ülke yararına olan konularda biz her zaman olumlu tavır takındık, destek verdik. Yine de bu gelişmelerle ilgili görüşlerimizi açıklarken ihtirazi bazı kayıtlarımızın, düşüncelerimizin olduğunu da ifade etmek istiyoruz.

Evet, ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek olarak amaçlanan bu tasarıda üç temel noktayı görüyoruz:

Bir: Yirmi yıllık, uygulamada, serbest piyasalarla ilgili süre kısa, bunu uzatalım, kırk dokuz yıla çıkaralım.

Diğer nokta, 500 ABD doları olan malların ihracat işlemine tabi tutulmasındaki sınırlamayı 5 bin dolara çıkaralım. İkinci nokta bu.

Üçüncü nokta, sanıyorum diğer konuşmacılar da vurguladı, Avrupa süreciyle bağlantılı, 1995’te gümrük sözleşmesini Türkiye imzaladıktan sonra gelen zorunlu birtakım çabalar. Bu çerçevede Avrupa Birliğiyle bağlantılı bir yanı da var tasarının.

Ancak ben burada bir şey söylemek istiyorum: Avrupa Birliğine biz girecek miyiz? Bu soruyu sormamız lazım kendimize, yüce Meclise. Diyoruz ki yasaya göre: “Avrupa Birliği üyeliğine kadar.” Böyle bir ihtirazi kayıtla yasa çıkarılabilir mi? Ya Avrupa Birliği dağılırsa on gün sonra, on yıl sonra? Bırakın onu, son üç senedir Avrupa Birliği müzakere sürecinde ne ilerleme kaydettik? Bakın, 5 Kasım yakın. Avrupa Birliği ilerleme raporunu açıklayacak. Çok açık, bunun adı ilerlememe raporu olacak.

Şimdi, bir yasayı böyle bir şarta bağlamak, “Avrupa Birliği üyeliğine kadar.” gibi bir şarta bağlamak hem kanun tekniğine aykırı hem siyasal sürece hem konjonktüre. Birçok yönden böyle bir ihtirazi şart kaydı doğru değil, onu ifade etmek istiyorum.

Burada biraz bizi yönlendiren, cesaretlendiren, işte, KOBİ’lere -ARGE Yasası çıktı biliyorsunuz KOBİ’lerle ilgili- destekleyici birtakım imkânların sunulduğu bir tasarı boyutu var.

Şimdi, bu serbest bölgeler konusuna baktığımız zaman, 60’ıncı Hükûmet, AK PARTİ hep bir milat koyar “2002’den önce, 2002’den sonra.” Bu serbest bölgeler 2002’den önce kuruldu biliyorsunuz, en son 1994’te genişletildi bölgeler Türkiye çapında. Evet, bunu kuran hükûmetlere katkılarından dolayı, geçmişte buna katkı sunan Meclisteki tüm üyelere teşekkür ediyoruz. Çünkü Türkiye lehine olan bu tür ekonomik çalışmaları desteklemek gerekiyor.

Şimdi elimdeki bazı veriler üzerinden yürümek istiyorum, aslında biraz daha fotoğrafı netleştirmek istiyorum. Son durum nedir? Türkiye’nin hedefi, öngörüsü var mı? Son ekonomik krizle bağlantılı iki üç noktayı açmak istiyorum.

Şimdi, bakıyoruz ki dolar fırladı, 1.700 oldu, borsa düştü. Bakın, bu, küresel kriz. Şimdi serbest piyasalara bakıyoruz, ABD ve Avrupa Birliği ülkeleriyle olan ihracatımız yüzde 75’lerde, yani biz ihracatımızı en çok bu bölgelerde onlarla yapıyoruz. Şimdi, bu, Türkiye açısından bir risk faktörü getiriyor. Çünkü, ABD’de başlayan ekonomik küresel kriz, giderek Avrupa Birliği ülkelerini vurdu.

Buradan şu noktaya gelmek istiyorum: Türkiye’deki ihracat hacmine baktığımızda yüzde 26,6; yani 24,5 milyar dolar civarında. Bölgelere baktığımızda Ege, Bursa ve Mersin toplam ticaretin büyük payını alıyorlar. Burada, bakıyoruz, serbest bölgelerde bürokratik işlemler sıkıntısı var öne çıkan ve mevcut serbest bölgeleri seçme yetkisi Bakanlar Kurulunda, ona geleceğim rakamlarla, burada da siyasi tercihler rol oynuyor, yani Türkiye’nin, ülkenin ekonomisi değil. Bunu neden ifade ettim? Çok basit. Gözlerimizi kapamayalım, Dubai’ye bakalım. Jebel Ali Serbest Bölgesinde 120 ülkeden 5.500 tane firma var. Türkiye’den firma sayısı buralarda 50-60. Yöneticisi Türkiye’de yakın zamanda bir toplantıya katıldı, Selma Saif Bin Hareb. Diyor ki: “Karadeniz ve Ege’de bazı girişimlerde bulunalım serbest bölgeler konusunda.” İlginç, bu toplantıya bilimsel ve akademik alanda katılan yabancılar diyor ki: “Neden İstanbul 20 milyar doları nasıl çeker projesi yok?” Bakın, dikkat edin, İstanbul, megakent, dünya kenti. Neden İstanbul’a özgü bir serbest bölge olayı yok?

Şimdi, Türkiye’de bir ihtiyaç serbest bölgeler. En az on tane daha serbest bölgenin kurulması gerekiyor. Söylenen bu.

Şimdi, hayal görmüyorum, gördüğümü söylüyorum, şu an Dubai’ye karşı Erbil Havaalanı yapılıyor, uluslararası nitelikte. Komşu Irak Federal Cumhuriyeti’nin en güvenli bölgesi olarak -ki yakında basına da yansıdı Sayın Gül’ün açılış davetiyesi- Erbil Havaalanı, dikkatinizi çekiyorum, Dubai’ye alternatif bir ticaret, serbest bölge merkezi. Bakın, dikkat edin. Çünkü Avrupa’nın ve Amerika’nın, bütün gelişmiş ülkelerin Erbil’de konsolosluk açması tesadüfi değil. Bunun altını çiziyorum. Türkiye bu fırsatı nasıl değerlendiriyor, ayrı bir konu.

Şimdi -yeni fırsatları- hep krizlerden fırsat üreten bir ülke olabilseydik keşke, keşke öyle bir gücümüz, bir yeteneğimiz olsaydı dünyanın yirmi yedinci büyük ekonomisi olarak belki bu fırsatı daha iyi  ilişkiler geliştirerek… Ki en son MGK ve dış ilişkilerde bu konuda bir eğilim görülüyor. Burada bizim Müsteşarlığın verilerine, Irak’la yapılan ihracata göre potansiyel olarak 15-20 milyar dolar arası Türkiye’yle ilgili bir rakam ortaya çıkıyor ve biz bunu değerlendiremiyoruz. Tabii ki bu bağlantılı olarak Doğu, Güneydoğu için de hazırlanmış bir özel kalkınma planı olmadığı için, GAP halkası, Hükûmetin bölgeye yatırım olarak açıkladığı GAP halkası, içeriği dolmadığı için böyle bir veri değerlendirilemiyor. Eğer bu veri değerlendirilebilirse on ihtiyaç bölgesinden sınır illerimiz Kars’tan Van’a, Hakkâri’ye, Şırnak, Mardin, Antakya’ya kadar hem özel kalkınma hem serbest bölge konusunda yararlanacağımız bir alan.

Bunların bakanlık düzeyinde örgütlenmesiyle bu bürokratik işlemlerin azaltılması mümkün. Yeni kurulan Şırnak ve Hakkâri üniversitelerinin, geri kalmış bölgelerdeki üniversitelerin ekonomi fakültelerinin, özellikle tarım ve hayvancılık konusunda özel fakültelerin kurulması, yine enerji açısından artı su ve enerji güvenlik politikaları dışında ülke ekonomisi açısından değerlendirildiğinde sınır ticaretinin gelişmelerine katkı sunulması, serbest ticaret bölgelerinin genişletilmesindeki cazibe merkezlerinin tespit edilmesi gerekiyor.

GAP’ı yüzde 14 sulamadan yüzde 70’e çıkarmadan, bunun ürünlerinin serbest bölgede değerlendirilmesine yönelik yatırım sağlanmadan, mayınlı araziler halka açılmadan, Türkiye enerji devrimini gerçekleştirmeden -bakın bunun altını çiziyorum- kendi kaynaklarından üretimi sağlayacak enerji devrimini sağlamadan, özellikle sınır kapısı olarak Habur ve Nusaybin kapılarını Orta Doğu pazarına yönelik olarak değerlendirmeden, bölgede Dubai, Erbil ve onun karşısında Türkiye ayağını oluşturma projelerini sağlamadan bu fırsatları değerlendiremeyiz.

Türkiye’de, bakıyoruz, ticaret hacminin yüzde 14’ü nereden? Serbest bölgelerden. 20 farklı sektör, 483 dış ticaret firması, yatırımcı sayısı 3.982 civarında. Dünyada nasıl? Yaklaşık 1.300 serbest bölge var dünyada. Bunların ticaret hacmi 1 trilyon dolar. Başı kim çekiyor? Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, ABD çekiyor. Bunlar da küresel krizin kıskacında, küresel kriz ahtapotunun kıskacında olduğuna göre, demek ki fırsatları başka yerlerde aramak gerekiyor, yani aslında üzerinde yoğunlaşmamız gereken nokta bu.

Serbest bölge türlerine baktığımız zaman,

1) Ticaret bölgesi,

2) Liman,

3) İhracata yönelik serbest üretim, çevre, depo, gümrük antrepoları, serbest bankacılık bölgesi.

Demek ki tek bir alanda değil serbest bölgeler, çok farklı yanları var.

Türkiye, biliyoruz, 1927’de Serbest Mıntıka Kanunu’yla böyle tanışmıştı. 1994 yılı bir atılım yılı oldu. Arkasından dünya serbest bölgelerine baktığımız zaman İkinci Dünya Savaşı öncesi kurulan Singapur ve Hong Kong serbest limanları, daha sonra Panama, İrlanda, Tayvan ve Güney Kore serbest bölgeleriyle buralarda bir canlanmanın olduğunu görüyoruz. Bugün bunların devamı Dubai’de.

1967 yılında serbest bölgeler, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İlişkiler Komisyonunca, gelişmekte olan ülkelerin ihracatında, ihracatının artırılmasında önemli bir araç olarak görüldü ve desteklendi.

Şimdi yakın çevremize götürmek istiyorum sizleri: İran, Suriye, Lübnan, Ürdün, Mısır, Libya, Kuzey Kıbrıs, Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Romanya’da bu tür bölgeler var.

Kıbrıs ekonomisinin ise can damarı -çok açık ifade edeyim- bu projelerin güçlendirilmesinden geçiyor ve Kıbrıs’ta ekonomistlerde, Kuzey Kıbrıs ekonomisinin turizm ve hizmet sektörüne odaklandığı, uluslararası tanımama, ambargo, siyasi istikrarsızlık nedeniyle arayışların serbest bölgede yoğunlaştığı, AB süreci finansal sorunlarıyla bunun çözülebileceği yönünde eğilimler gelişiyor.

Şimdi, İstanbul’da, sırayla baktığımızda, bir deri serbest bölgesi var, hacim 6,9 milyar, Ege serbest bölgesi 4 milyar hacim olarak. Yüzde 6,3 gerilemeyle İstanbul Trakya bölgesi 2,3 milyar dolara gerilemiş, Bursa yüzde 16,3 gerilemeyle 1,6 milyar dolara gerilemiş durumda. Ancak hüzünlü olan ve gerçekten üzen tablo Mardin serbest bölgede önümüze çıkıyor: Bir önceki yıl 1 milyon 750 bin dolar ticaret hacmi var, 2007’de 2006 yılına göre -dikkatini çekmek istiyorum arkadaşların- yüzde 93,6, bakın, gerileme oranı Mardin Serbest Ticaret Bölgesinde. Şimdi, yüzde 93,6 geriliyor ve 112 bin dolara iniyorsa -dikkat edin- istediğiniz kadar GAP projeleri, matruşka bebekler gibi matruşka paketler türetin, rakamlar can acıtıyor, ortada.

Şimdi, Avrupa Birliği ülkeleriyle 7,5 milyar dolar bizim ihracatımız var, OECD ülkeleriyle, bakın, 1,7; diğer ülkelerle 39,7 milyon dolar, yani Doğu bloku ülkeleri. Hatta biraz daha açmak gerekirse Bağımsız Devletler Topluluğu’yla 1 milyar 438 milyon dolar, yani Rusya ve onlarla gelişmeler var. Kuzey Afrika, Orta Doğu’yla gelişme var, 1 milyar 144 milyon dolar. Diğer bütün ülkelerin toplamı 2 milyar 243 bin. Yani 2007 itibarıyla bu veriler elimizde. Serbest bölgelerimizde 42 bin işçi çalışıyor, bunların toplamı bürokratlarıyla 50.667, maalesef dış ticaret hacmi 170-180 milyar dolar, 2023 hedefimiz ise -şaşırmayın rakama- 1 trilyon dolar. Böyle bir planlama, bir hayal olabilir mi arkadaşlar? 1 trilyon dolar deniliyor. Şimdi, buradan AKP Doğu ve Güneydoğu’da yatırım ve ekonomi paketleri açarken bunlara çok dikkat etmesi gerekir.

Bir de turizm kentlerinin turizm serbest bölge olayı var, yabancı yatırımlar açısından. Şimdi, yabancı yatırımcılar açısından doğuda ihmal, batıda da kayırma öne çıkarsa bu amacını gerçekleştiremez. Şimdi, serbest bölgeleri serbest sömürü bölgesi olmaktan nasıl kurtarabiliriz, kayıt dışı istihdamla nasıl uğraşabiliriz, bunlar problemlerimiz. Kadın istihdamı bakın çok önemli, tekstil sektörü nedeniyle ve en çok sorun Mersin’de yaşandı, Antalya’da yaşandı biliyorsunuz. Ben firmaların ismini vermeyeceğim, ama uzun grevler yaşandı.

Şimdi, ben son olarak bir şey söyleyerek sözlerimi tamamlamak istiyorum. Biraz doğru düşüneceğiz, sağduyulu düşüneceğiz. Şimdi, ben bazen Habur, Nusaybin Sınır Kapısı, Mardin örneğini verdim yüzde 93,6 ve 100 bin dolara düşmüş’ ki Mardin Orta Doğu’yla en canlı bağlantısı olan bir ilimiz. Bu noktada bu yatırımlar yapılmıyor dediğim zaman bölgenin durumu, hassasiyetlere dikkat çekiliyor. Evet, her yerde, her ülkede hassasiyetler var. Peki, siz, Afganistan-Pakistan sınırında, ülkemizin bir serbest bölge girişimi için, ABD ile birlikte, Taliban’ın en güçlü olduğu Afganistan-Pakistan sınırında serbest bölge kurma hazırlığında olduğunu biliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Nisan ayında yapılan Türkiye-ABD Ekonomik Ortaklık Komisyonu toplantısında ele alınan proje Amerikan Kongresinin sadece onayını bekliyor. Bu bölgede mallar Türkiye ve ABD’ye gümrüksüz olarak ihraç edilecek.

Peki, sormak istiyorum: Biz, gerçekten bölgesel dengesizliği kaldırmak istiyorsak, Habur ve Nusaybin arasında neden böylesi gelişmiş bir serbest bölgeyi düşünmüyoruz, yarınlarına yönelik, ülkemizde? Bunları biraz düşünür, biraz, önümüzde ihtiyaç duyulan o bölgeyi kurduğumuzda bu ihtiyaçları da dikkate alırsak, inanıyorum ki ülke barışına, toplum güvenliğine de katkı sunarız.

Biz kerhen destekleyeceğiz yasayı, öyle diyelim. Kerhen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

Şahsı adına Kocaeli Milletvekili Cumali Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Durmuş, buyurun efendim.

CUMALİ DURMUŞ (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyon Raporları üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, serbest bölge, bulundukları ülkenin siyasi sınırları içinde yer alan fakat dış ticaret, vergi ve ticari faaliyetler için ülkede sağlanandan daha geniş muafiyet ve teşvikler sağlanan ticari alanlardır. Türkiye’de gümrük bölgesinin parçası olmakla beraber, serbest dolaşımda olmayan herhangi bir gümrük rejimine tabi tutulmadığı, gümrük vergisi, ticaret ve kambiyo uygulamaları bakımından Türkiye gümrük bölgesi dışında kabul edildiği, serbest dolaşımdaki eşyanın ise çıkış rejimi hükümlerine tabi tutularak konulduğu yerlerdir.

1927 yılı itibarıyla yürürlüğe giren Gümrük Kanunu sayesinde meydana gelen serbest bölgeler, yabancı dış ticaret firmalarının ülkemizde yapmış oldukları faaliyetleri sonucu, her ülkede olduğu gibi ülkemize de ciddi anlamda katma değer sağlanması amaçlanmıştır. Ancak ülkemizde Serbest Bölgeler Kanunu olarak sunulan her kanun, sanki ülkemiz yabancı sermayenin merkezi olmuş gibi davranılarak çok geniş muafiyetler ve tamamen denetimsiz bırakılmış özel alanlar olarak serbest bölgelerin asıl amacından uzaklaşmasına sebep olmuştur. Sanki serbest bölgelerde her şeyin serbest olduğu anlayışı hâkim olmuştur. O kadar ki özellikle Mersin Serbest Bölgesinde yapılan birçok faaliyet bu bölgeyi kaçakçılığın kaynağı hâline dönüştürmüştür.

Ülkemizde yaşanan terör ve bölücü eylemlerin yükselmesiyle birtakım tedbirler almaya çalışan Hükûmete önerim, PKK’nın önemli finans kaynağı olan, Kuzey Irak’ta yardım ve yataklık yapan Peşmerge Barzani’nin kontrolünde olduğu söylenen Mersin Serbest Bölgesinde faaliyet gösteren, kaçakçılığın kaynağı olan firmalar mercek altına alınarak gereği yapılırsa terör sorununun çözümüne önemli bir katkı sağlayacağı kanaatindeyim. Ancak bu şirketlerin idari yönde korunduğu iddiaları vardır. Mersin Organize Suçlar Şube Müdürünün bu sebeple görevden alındığı iddiaları vardır. Mersin Gümrük Başmüdürü kimdir? Niçin görevden alındı? Şu anda hangi görevdedir? Bu iddiaların açıklığa çıkmasıyla birçok problemin çözüleceği düşüncesindeyim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her şeyden önce millî hassasiyetlerimiz ve millî çıkarlarımız bahse konu kanunda hiçbir şekilde yer almamakla birlikte yabancı ülkelere çıkar sağlamaktan öteye gitmeyen bir taslak geneli var önümüzde. Öncelikle, ülkemizde bulunan serbest bölgeler yurt dışından gelen eşyalar için binde 5 ücret alınıp ülkemiz depolarında bulundurulmak suretiyle, şayet ihraç edilecekse tekrar binde 5’lik bir ücretle ücretlendirilip transit merkezi yapılmaktadır. Bu uygulamalar ülkemizdeki serbest bölgelerin amacı dışında kalıp katma değer sağlamak yerine sadece depo ve antrepo olarak işlev yapmasına ve katma değer kaybına neden olmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu’nun 1’inci maddesindeki ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin etmek hususu serbest bölgelerin amaçları arasında yer alırken bu tasarının 1’inci maddesinden bu çıkarılarak kendi imalatçı, ihracatçı sektörümüz yok sayılmaktadır. Madde gerekçeleri içerisinde 3218 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinin ikinci fıkrası değiştirilip serbest bölgelerde arazi kiralayarak bina ve tesis inşa eden üreticiler için otuz yıl, üretim dışında faaliyet gösteren diğer kullanıcılara ise yirmi yıl süreli verilen faaliyet ruhsatlarının kırk dokuz yıla çıkarılmasının hedeflenmesi, serbest bölgenin ülkeye katkısının artırılması düşünülmüştür. Ancak kırk dokuz yıl süreyle ülkemizde faaliyet göstermiş veya gösterecek yabancı firmaların, hem kurumlar vergisinden hem de gümrük vergisinden muaf tutulması, yerli imalatçı veya yerli ithalat ve ihracatçıların ticari rekabetine ciddi engel olarak çifte standardı devam ettirecektir.

Bu durumun tekrar değerlendirilmesi gerektiğine inanmaktayım. Daha önemlisi eşya satışından tahsil edilen meblağ serbest bölgelerde hemen yurt dışına gidecektir ancak yerli dış ticaret erbabı parayı ülkesinde bırakacaktır. Bu çelişkiyi ortadan kaldırmak için yabancı sermayeyle ülkemizde ticari faaliyet gösteren firmalar kazançları üzerinden hem kurumlar vergisine tabi tutulmalı, diğer taraftan da gelir vergisine tabi tutulmalıdır. Anlaşılması gereken, yerli ticaret erbabı kazancı üzerinden ne kadar vergi veriyorsa yabancı firmalara da aynı mükellefiyetle devlete vergi verme sorumluluğu içerisinde olmalıdır.

Bu tasarıda en önemli yanlışlardan biri anlayış yanlışıdır. Hükûmet serbest bölge faaliyetlerini sadece ihracat olarak görmektedir. Bu görüş ülke içindeki firmaların ihmal edildiğini ve serbest bölgelerin dış ticareti artırıcı amacının da sekteye uğradığını göstermektedir.

Serbest bölgelerde üretim ağırlıklı faaliyetlerin daha çok desteklenmesi gerekmektedir. Bir iki serbest bölge örneğiyle sözlerimi bitirmek istiyorum.

Kocaeli’de yeni oluşturulan, iki üç yıldır kendini toparlamaya çalışan serbest bölgemiz, genel anlamı itibarıyla üretim ağırlıklı bir serbest bölgedir. 600 milyon dolarlık bir hacmi var. Önümüzdeki yıl 1 milyar dolarlık bir hacim, 2012’de de 6-7 milyar dolarlık bir hacmi getireceği öngörülmektedir ve ülkemize önemli derecede katma değer ve istihdam yaratmaktadır. Ancak burada bir problemi sizlerle paylaşmak istiyorum. Kocaeli sanayi ili, Türkiye millî gelirine önemli katkılar sağlayan bir ilimiz, dar bir coğrafyaya sıkışmış. Geçmişte sanayi ili olma özelliğiyle övünen ilimiz, 40 milyar dolarlık transit ihracat-ithalat merkezi olmasıyla ciddi bir problemle karşı karşıyadır. 2012’de öngörülen 200 milyar dolarlık ihracat ve ithalat rakamı, Kocaeli ilinin trafiğini ve bölge insanının yaşanmaz hâlinin bir fotoğrafını ortaya koymaktadır. Belediyelerimiz çokça, sıkça dile getirirler herhâlde bundan sonra. Belediyelerimizin sadece kendi yandaşlarına özel emanet usulü işlerle bütçelerini harcamaları yerine, bölge insanının ve ilinin gelecekteki olumsuzluklarını önlemek adına yatırımları geliştirmelerinin takip edilmesi gerektiğine de inanıyorum.

Kocaeli’nin yanında Yeşilköy Serbest Bölgesinde sadece ticari faaliyetler yapılmaktadır. Hacmi yüksek olmasına rağmen ülkeye kazandırdığı katma değer hacmiyle eş oranda değildir.

Eksiklerinin düzeltilmesi temennisiyle, bu düzenlemenin hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.

Şahsı adına ikinci konuşmacı Konya Milletvekili Sayın Hasan Anğı.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASAN ANĞI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünyanın pek çok ülkesinde benzer uygulamaların olduğu, ülkemizde de uzun bir tarihî serüveni olan serbest bölge uygulamalarının mevcut uygulanan yasası 1985 yılında çıkan yasa. O günden bugüne kadar bazı maddelerinde değişik düzenlemeler yapılmış, ihtiyaçların karşılanması noktasında, ülkemizdeki ekonomik gelişmelere paralel olarak bir taraftan üretim tesislerinin farklı teknolojilerle bu bölgelerde yapılması, vergi avantajlarıyla da dünya rekabetinde ülke üreticilerinin korunması adına önemli işlevler görmüştür.

Mevcut bölgelerimize baktığımız zaman, bir kısmı gerçekten hedeflerini yakalamış hatta hedeflerini aşan güzel çalışmalar ortaya koymuş, bazı bölgelerimizde ise beklenen, hedeflenen çalışmaları gerçekleştirmekte zorlanıldığı görülmüştür.

Bu değişiklik tasarısına baktığımız zaman, serbest bölgelerin amaçları yeniden ele alınmakla, özellikle üretim ve ihracata yönelik olarak bölgedeki yatırımcıların mevcut faaliyetlerini artırarak devam etmeleri, ülkeye yabancı sermaye ve teknoloji girişinin hızlandırılması ve uluslararası ticarette de rekabet edilebilirliğin artırılması hedeflenmiştir. Geçmiş dönem yatırımcılarına sağlanan üretici kullanıcılara otuz yıllık, diğer kullanıcılara ise yirmi yıllık sürelerin, hazine arazileri üzerindeki bu tasarrufların kırk dokuz yıla kadar uzatılması önemli bir değişiklik. Bölgedeki çalışanlar için gelir vergisi muafiyetlerinin 31 Aralık 2008’de dolacak olması, burada Avrupa Birliği tam üyelik süreciyle ilişkilendirilerek yeni bir düzenlemeye tabi tutulması da önemli. Diğer taraftan, bölge dışına çıkarılacak 500 dolar tutarındaki bedelin 5 bin dolara, ihracatla ilgili yatırımcının talebine göre değerlendirilmesi de önemli bir düzenleme diye bakıyorum.

Tabii, benden önceki değerli konuşmacı arkadaşlarımızın bu düzenlemelere olan desteklerinden dolayı müteşekkiriz. Bazıları da eleştirel bakışla Türkiye'nin önümüzdeki 2023 vizyonuyla ilgili farklı ifadeler ortaya koyabilmekteler.

Kısa bir hatırlatma yapmak istiyorum. 2002 yılında “Ülkenin bugünkü gayrisafi millî hasılasının üzerinde 2007 yılında dış ticareti gerçekleşecek.” desek herhâlde kimse inanmazdı ama bugün geldiğimiz noktaya baktığımız zaman, dış ticaret hacmimiz 2002 yılındaki gayrisafi millî hasılamızın çok üzerinde. Demek ki 2023 yılına geldiğimiz zaman trilyon dolarları çok rahat telaffuz edebildiğimiz ülkenin büyüme, kalkınma ve gelişmedeki istikrarlı sürecinin nereye doğru gidebileceğini görebilmekteyiz.

Bir diğer taraftan, Avrupa Birliği süreciyle paralellik sağlanmasının, işte “Avrupa Birliğine tam üyelik ne zaman gerçekleşecek, yasada böyle bir düzenleme doğru mu?” diye ifadede bulunan arkadaşımıza ise AK PARTİ Grubu adına konuşan değerli konuşmacımız, bugüne kadar yirmi üç yıl içinde pek çok düzenleme yapılmış bu yasada gelecek ihtiyaçlara göre de birtakım değişikliklerin yapılabileceğini, bunun da gerekli olabileceğini ifade etmiştir. Bugünün ihtiyaçlarını karşılamamız ve önümüzdeki vizyon hedeflerimize göre de bu düzenlemeleri yapmış olmamız önemli.

Buna katkı sağlayan, başta Hükûmetimizin hazırladığı tasarıda emeği geçen tüm arkadaşlarımıza, Komisyon üyelerine ve Genel Kurulda bu desteklerini esirgemeyen tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyor, değişikliğin tüm kullanıcılarımıza, işletmecilerimize, ülke ekonomisine hayırlı olmasını diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Anğı, teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Tütüncü, buyurun.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla iki sorum var Sayın Bakana. Birincisi şu: Tasarı metninde de görüldüğü gibi, serbest bölgelerin başlıca dört amacı var. Ancak diğer üç amaç da bir bakıma birinci amaç etrafında odaklanıyor, o da ihracatı artırmak. Yani serbest bölgelerin aslında asıl amacı ihracat ağırlıklı bir ekonomik kalkınmaya olabildiğince katkıda bulunmak.

Uygulamalara bakıyorsunuz, toplam ticaret hacminde ihracat payı yüzde 22. Demek ki şimdiye kadar yapılan uygulama bu amacın oldukça uzağında kalmış.

Şimdi, ben buradan sormak istiyorum: Serbest bölgeleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tütüncü, bir dakikaya irtibatladım.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Hemen bir dakika daha…

BAŞKAN – Sisteme tekrar girin, eğer diğer arkadaşlardan sıra kalırsa size tekrar söz vereceğim efendim.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Köktürk, buyurun.

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Bakan, 1994 yılında Zonguldak Filyos Serbest Bölgesi kurulmuştu. 30 Ocak 2007 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren kararnameyle de Filyos Serbest Bölgesi İktidarınızca iptal edildi. Ancak geçtiğimiz ay içerisinde Bakanlar Kurulunuzca çıkartılan kararnameyle Filyos Serbest Bölgesi yeniden kuruldu ve bu karar sadece Zonguldak’ın değil tüm Batı Karadeniz’in kurtuluşu olarak lanse edildi.

Ben şimdi şunları sormak istiyorum: Şayet bu kadar önemli bir kurtuluş projesiydi, 1994 yılında karar altına alınan Filyos Serbest Bölgesini 2007 yılında niye iptal ettiniz? Filyos Nehri’nin ıslah çalışmaları tamamlanmadan, Filyos Serbest Bölgesinin fiilen faaliyete geçmesi mümkün müdür? Gerek Filyos Nehri’ni ıslah çalışmaları ve gerekse serbest bölgenin altyapı ve diğer masraflarını karşılamak üzere…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Teşekkür ediyorum Sayın Köktürk.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, serbest bölgeler için geliştirdiğimiz teşviklerin, ihracatımızın yüzde 90’ını, istihdamın da yüzde 94’ünü karşılayan serbest bölge dışındaki faaliyetlerimiz üzerinde haksız rekabete yol açmaması için ne gibi tedbirler düşündünüz? Bunlar hakkında kamuoyunu aydınlatır mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN -  Teşekkür ederim Sayın Asil.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2008 yılında çiftçiler ürünlerinin para yapmaması sebebiyle zarar etmişlerdir, esnafa, Ziraat Bankasına, tarım krediye borçlarını ödeyemez duruma gelmişlerdir. Çiftçi ve esnafı ekonomik krizin de etkisiyle çok zor günler beklemektedir. Çiftçinin tefecinin, bankaların eline düşmemesiyle ilgili ve ayrıca esnafın da nefes alması noktasında bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

İkinci sorum olarak: Tokat ili gibi son zamanlarda sanayisi gelişmiş ve ihracat yapmaya çalışan ve gümrük müdürlükleri bulunan illerde serbest bölge kurmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN -  Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.

Sayın Koçal

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Zonguldak Filyos vadisi serbest bölge olarak ilan edilmiştir.

Bir: Serbest bölge kurulmasıyla ilgili bir takvim var mıdır? Bunu açıklar mısınız?

İki: Yarım kalan kamulaştırma hakkında ne düşünüyorsunuz? Vadinin taşkın önleme projesi var mıdır? Varsa ne zaman başlayacaktır?

Son olarak da: Projenin başlangıç noktası olan Devrek Köprübaşı Barajı neden bitirilmemiştir? Yine aynı bölgede olan Çay Barajının kamulaştırma işlemleri ne zaman başlayacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN –  Teşekkür ederim Sayın Koçal.

Sayın Tütüncü…

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Az önce ifade etmeye çalıştım. Toplam ticaret hacmi içerisinde sadece yüzde 22’si ihracat. Bunun artırılması için acaba ne gibi ek önlemler düşünülebilir? Çünkü bu yasa tasarısı ne yazık ki bu eksikliği giderecek konumda gözükmüyor.

İkinci sorum Sayın Başkan: Yirmi adet serbest ticaret bölgesi var. Bunların üç tanesine baktığımızda -örneğin Mersin, Bursa ve Ege- toplam ticaret hacmi açısından yüzde 54’üne, yüzde 55’ine tekabül ediyor. Yani serbest bölgeler arasında ekonomik etkinlik açısından bir dengesizlik var. Bu dengesizliğin giderilmesi için acaba neler düşünülebilir ek, bu tasarının dışında?

Türkiye’nin KOBİ’ler ekseninde bir ihracat seferberliğine…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Uzunırmak

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakana sormak istediğim: Türkiye’deki toplam serbest bölgelerde kaç yerli firma ve kaç yabancı firma faaliyet göstermektedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.

Sayın Köktürk…

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, az önce süre nedeniyle üçüncü sorumuz yarım kalmıştı, tekrarlıyorum: Gerek Filyos Nehri ıslah çalışmaları ve gerekse serbest bölgenin altyapı ve diğer masraflarına karşılık olmak üzere 2009 bütçe tasarısında ne kadar ödenek ayırdınız?

Dördüncü ve son sorum: Filyos Serbest Bölgesini fiilen ne zaman faaliyete geçirmeyi düşünüyorsunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köktürk.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, efendim, serbest bölgelerin dört işlevi var ama ihracat ağırlıklı gözüküyor şeklinde bir değerlendirme yapıldı ve ihracattaki oranının da yüzde 22’ye tekabül ettiğini değerli arkadaşımız ifade etti, doğru. Yani, biz, serbest bölgelerin işlevleri arasında ihracat önceliklidir diyorsak, bütün ihracatın elbette ki serbest bölgelerden yapılacağını hedefliyor değiliz, böyle bir şey doğru da olmaz. Yani, ticaret normal seyri içerisinde devam edecek, bir taraftan da serbest bölgelerle elbette ki ihracatımızı özendireceğiz, iç üretimi koruyacağız ama ticaretimizi de artıracağız. Yani bunlar hedeflenmiş bulunuyor.

Yirmi adet serbest bölgemiz var fakat bunlar arasından, verdiğiniz örnekler de doğru, bazıları işlevsel olarak çok daha yoğun, çok daha dinamik, çok daha etkin, bazıları da kapasite itibarıyla, faaliyetleri, etkinliği itibarıyla daha düşük düzeyde. Tabii ki bu tespitler doğru. Elbette ki Müsteşarlık bu eleştiriler çerçevesinde -ki zaten sadece şu anda biliniyor değil, siz bilinenleri tekrarlamış oldunuz- gerekli değerlendirmeleri yaparak çok atıl durumda gözüken, beklenen işleri vermeyen serbest bölgelerin de daha etkin hâle gelmesi sağlanacaktır. Yani bunu bir taraftan kamu yapacak, bir taraftan da müteşebbislerimiz yapacak. Meslek odaları, meslek örgütleri olarak hepimize görev düşüyor. İnşallah bunları da belli bir seviyeye getireceğiz.

Diğer yandan, çiftçiler zor durumda, Tokat ilinde bir serbest bölge kurulması düşünülüyor mu? Henüz Hükûmetimizin faaliyetleri içerisinde veyahut da Bakanlığımızın faaliyeti çerçevesinde Tokat ilinde, kapasite, talepler itibarıyla bir serbest bölge düşünülmüyor. Yani orada kurulabilecek bir serbest bölgeyi Tokat ilinin ve çevresinin kaldırabileceği, taşıyabileceği, sevk ve idare edebileceği… Demin ifade etmeye çalıştığım çerçevede ve donanımda gerekli kapasiteyi sağlayabilecek elbette ki beşerî talebin veya ticaret erbabı talebinin de mutlaka söz konusu olması gerekir. Böyle bir talebin varlığına ilişkin elimizde bir veri yok. Öyleyse Tokat’ta bir serbest bölge kurulması düşünülmüyor.

Efendim, diğer taraftan bir arkadaşım, Sayın Uzunırmak “Bu serbest bölgelerde faaliyet gösteren firmalardan kaçı yabancı, kaçı da yerli firma?” diye bir soru yönelttiler. 20 serbest bölgemizde toplam 3.667 firma faaliyette bulunmaktadır. Bu firmalardan 637 tanesi yabancı firmadır.

Gene soruların arasında -mutlaka soruların hepsi önemli fakat- bu, Zonguldak Filyos’ta kurulmuş, işte 2007 yılında kaldırılmış, iptal edilmiş, sonra yeniden, tekrar kurulduğu belirtilen serbest bölgeyle alakalı soru.

Filyos Serbest Bölgesi yatırımcıların talebi üzerine yeniden kurulmuş, çok yoğun bir talep olmuştur gerek iç gerek dış, Yatırım Ajansı da yeniden bir değerlendirme yapmıştır. Dolayısıyla, 2007 yılında iptal edilmiş bulunmasına rağmen yeniden kurulması bu taleplerin reelliği dikkate alınmak suretiyle gerçekleştirilmiştir. Burasıyla ilgili gerekli istinat çalışmaları bölgenin altyapısıyla birlikte yürütülecektir. Amaç bu bölgenin daha sonra endüstri bölgesine dönüştürülmesidir ve bunun planlaması yapılmaktadır. Bu çerçevede yürütülecektir.

Eksik kalan sorulara da daha sonra Bakanlığımızca yazılı olarak cevap verilecektir. Teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam Sayın Genç.

Evet, soru-cevap işlemi tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 16.17

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Murat ÖZKAN (Giresun)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

275 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının maddelerine geçilmesinde karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, tekrar oylarınıza arz edeceğim ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Saymıyorsunuz ki. (AK PARTİ sıralarından “Sen say” sesleri)

BAŞKAN – 1’inci maddeyi okutuyorum:

SERBEST BÖLGELER KANUNU İLE GÜMRÜK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK

YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 1- Bu Kanun; ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek amacıyla serbest bölgelerin kurulması, yer ve sınırlarıyla faaliyet konularının belirlenmesi, yönetimi, işletilmesi, bölgelerdeki yapı ve tesislerin teşkili ile ilgili hususları kapsar.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde söz alan milletvekillerimizin isimlerini arz ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ali Rıza Ertemür, Denizli Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mithat Melen, İstanbul Milletvekili. Şahıslar adına: Ahmet Orhan, Manisa ve Hasan Fehmi Kinay Kütahya Milletvekili.

İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ali Rıza Ertemür.

Buyurun Sayın Ertemür. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Şahsım ve grubum adına yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, ülkemizde serbest bölgeler, bir ülkenin siyasi sınırları içerisinde olmakla beraber gümrük hattı dışında bırakılan, ihracat için yatırım ve üretimi artırmak, istihdam yaratmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin etmek gibi amaçlarla kurulmuşlardır. Serbest bölgelerin dünyadaki örneklerine bakıldığında yüz yıldan bu yana faaliyet gösteren Hamburg Serbest Limanı ve Trieste Limanı ilk örneklerdir. Ülkeler ekonomilerini güçlendirmek amacıyla dış ticaretlerini geliştirme aracı olarak çeşitli şekilde serbest ticaret ve üretim bölgeleri kurmuşlardır. Singapur ve Hong Kong serbest limanları ile daha sonra kurulan Güney Kore, İrlanda, Portekiz, Çin ve Tianjin Havaalanı serbest bölgeleri endüstriyel gelişmede en başarılı uygulamaları gerçekleştirmişlerdir.

Ülkemizde bugün sayısı yirmiyi bulan serbest bölgelerimiz, 2007 yılında gerçekleştirdikleri 24,6 milyar dolar toplam ticaret hacmiyle ekonomimizde önemli yer kaplamaktadır. Akdeniz Bölgesi’nde Antalya, Mersin, Adana Yumurtalık; Ege Bölgesi’nde İzmir, İzmir Menemen Deri ve Denizli; Marmara Bölgesi’nde İstanbul Atatürk Havalimanı, İstanbul Trakya, İstanbul Deri ve Endüstri, Avrupa, Çorlu, Bursa, Kocaeli, TÜBİTAK MAM Teknoloji; Karadeniz Bölgesi’nde Samsun, Trabzon, Rize; İç Anadolu Bölgesi’nde Kayseri; Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Erzurum, Mardin, Gaziantep.

Türkiye serbest bölgeleri, lojistik açıdan ülkemizin her yerinde hizmet verecek bir konuma gelmiş bulunmaktadır. Serbest bölgelerin, yatırımlar, yabancı sermaye girdisi, teknoloji transferi ve istihdama sağladığı katkıların dışında gerçekleşen ticaret hacmiyle de son derece önemli bir yere sahip olduğu aşikârdır ancak gerçekleşen bu ticaret hacminin açılımına baktığımızda karşımıza çıkan tablo çok daha dikkat çekicidir. Sadece Ege Serbest Bölgesine baktığımızda 2007 yılında 1 milyar 108 milyon dolar yurt dışı satış rakamı gerçekleşmiştir. Aynı dönemde yurt içine satışların toplamı 1 milyar 151 milyon dolardır. Bu bölgemizde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 96’nın üzerindedir.

2008 yılının ilk dokuz ayında ise 913 milyon 350 bin 238 dolar yurt dışına satışa karşılık, 728 milyon 100 bin 138 dolar yurt içine satış gerçekleştirilmiş olup ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 125’tir. Kaldı ki serbest bölgelerimizden yurt içine gönderilen malların önemli bir bölümünü -yaklaşık yüzde 90’ını- sanayi ara malları ile yatırım malları oluşturmaktadır yani bölgelerden yurt içine satış yönünde gerçekleştirilen mal hareketleri, malların işlenerek tekrar yurt dışına ihraç edilmesi suretiyle yine üretimi ve ihracatı desteklemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi 3218 sayılı Kanun ile kurulup işletilen serbest bölgelerin gelişimi, 6 Şubat 2004 tarihinde çıkarılan 5084 sayılı Kanun ile olumsuz yönde etkilenmiştir. Bugün yapılması gereken, bu olumsuzluğu gidermek ve 2008 yılı sonunda getirilecek kısıtlamaları ortadan kaldırmaktır ancak yeni düzenlemeye baktığımızda beklenenleri tam olarak karşılayamayacağı görülmektedir.

Gerek 5084 sayılı Yasa gerekse mali ve gümrük idarelerinin kanunlarında yapılan değişiklikler hatta bazen de kanun değişikliği dahi olmadan yalnızca yeni getirilen yorumlar, serbest bölge firmalarının çalışma koşullarını her geçen gün ağırlaştırmakta ve yeni gelecek yatırımcıların da gözlerini korkutmaktadır. Bu yaklaşımlar hem serbest bölgelerin kuruluş amaçlarıyla hem de sıfırdan yatırım çekmek amacıyla kalkınma ajansları oluşturacak bu alanlarda yatırıma yönelen Hükûmet politikalarıyla ters düşmektedir. Daha da vahim olarak, serbest bölge kullanıcılarının ruhsatları devam ederken müktesep haklarının korunmamış olması, hem ülkemizin hem de Ege Bölgesi’nin özellikle doğrudan yabancı yatırımcı çekme yolundaki çabalarını son derece güçleştirmektedir. Yatırımcıyı ikna için yapılan tanıtım ve pazarlama faaliyetlerindeki harcamaların boşa gitmesi bir yana, zamanın ve enerjinin önemli bir bölümü de bu uğurda boşa harcanmış olmaktadır. Diğer yandan çevremizdeki birçok ülkenin yatırımcıyı çekme yarışı içinde bir dizi teşvik içeren bölgeler geliştirme çabasında oldukları göz ardı edilemez. Değişen mevzuat, verilen sözlerin tutulmaması önemli ölçüde dezavantajımız olmaktadır.

Tasarıda yer alan yatırımcı kullanıcılara göre önce otuz yıla kadar olan kiralama süresinin kırk dokuz yıla çıkarılması olumludur. Umarız ki yönetmelikle düzenleme aşamasında kanunun bu güven sağlama ve iyileştirme yaklaşımına uygun hareket edilecektir.

Değerli arkadaşlarım, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki, adıyla çelişen ve serbest bölgelere olan yatırımları durma noktasına getiren 5084 sayılı Kanun aradan geçen dört buçuk yılı aşkın süre sonrasında düzeltilmeye çalışılmaktadır. Bu düzenlemede üretici firmalarda çalışan personelin gelir vergisi stopajı muafiyeti üretimden yapılan satışların yüzde 85’ten fazlasının yurt dışına olması şartına bağlanmaktadır. Bu durum, kanun öncesinde bölgeye yatırım yapmış ve yurt içine yönelik satışlarda bulunan firmalar açısından bir hak kaybı yaratmaktadır. Ayrıca firmaların dönem başında ürettikleri malların ne kadarının yurt içine, ne kadarının da yurt dışına satılabileceği hususunda belirsizlik yaşanacaktır. Bu vergilerin yıl sonunda tahsil edilebilir olması da konuyu tam olarak çözmeye yetmeyecektir zira bir yıl içinde işten ayrılan personel için gelir vergisi stopajı ödenmemesi hâlinde bu tutar işçinin maaşına eklenecektir. Yıl sonunda yüzde 85 şartının oluşturulmaması hâlinde işten ayrılmış olan personelden ne şekilde ve nasıl tahsil edilebileceği soru işaretidir. Tersi durumda da başlangıçta kesilmiş olan gelir vergisi stopajının iadesinde ve özellikle de işten ayrılan personele ödenmesinde birtakım sorunlar açığa çıkacaktır. Kısacası istihdam edilen personel için gelir vergisi stopajı ödenip ödenmeyeceği ancak yıl sonunda belli olabilmektedir. Bu durum firmaların işçilik maliyetlerini hesaplayamamasına yol açacağı gibi uygulamada da ciddi problemler doğuracaktır.

Bir başka konu da hem yurt içinde hem de yurt dışına yönelik satış yapan firmaların bu avantajdan faydalanabilmek için farklı yollara başvuracakları gerçeğidir. Tasarının 1’inci maddesiyle, serbest bölgedeki faaliyetlere sadece ihracat terminolojisiyle yaklaşılmaktadır. Bu durum, ülke içindeki firmaların ihmal edildiğini açıkça göstermektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; serbest bölgelerin ülke ekonomisine olan katkıları göz önünde bulundurularak kuruluş amaçları doğrultusunda gerekli düzenlemelerin yapılması, ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan işsizliğin çözümünde önemli bir rol oynayabilecektir.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ertemür.

İkinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mithat Melen.

Sayın Melen, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Aslında, serbest bölgenin tarifi dünyada değişmeye başladı yani bizim, bu serbest bölgelerle ilgili yirmi sene önce çıkardığımız kanundan bu yana gerçekten serbest  bölge tarifi değişiyor. Daha çok lojistik park ve endüstri bölgesine doğru kayıyor işler. Şimdi o yüzden de bir parça yine geride kaldığımızı söylememde yarar var. Yine geçen gün aynı şeyleri söyledim. Başta Türkiye Büyük Millet Meclisinin en önemli görevi gerçekten toplumun önünde olmak, olayların önünde olmak ama görülüyor ki biz hep arkadan gidiyoruz. Niye arkadan gidiyoruz? Bu 3218 sayılı Kanun liberal bir kanundu gerçekten ama devlet verdiği hiçbir sözü tutmadı o Kanun’la ilgili olarak çünkü burada benden önce verilen bütün rakamlar, 1988-2007 arası 174 milyar dolara çıkan ticaret hacmi, 2007’de 24,5 milyar dolara çıkan ticaret hacmi, yirmi bölgede 20 bin kişiye istihdam yapılması, o Kanun’un uygulanması ve verilen sözlerle ilgiliydi fakat 5084 sayılı Kanun gelince       -teşvik yasası- birdenbire her şey tersine döndü tabii ve toplumda başta yasaya, yasa çıkarana ve ülkenin yöneticilerine karşı güven azalmaya başladı ve serbest bölgeler bir parça kendilerini ve onların yöneticileri bir parça kendilerini geride bıraktırılmış veya kandırılmış hissetmeye başladılar.

Şimdi, bu yasa sanki o yapılan yanlışları düzeltmek için tekrar gündeme getirilmiş ama bu sefer de gerçekten yine gelişmelerin gerisinde kaldığımız ortada çünkü, mesela gümrükle serbest bölgeler iki ayrı yasayla birbirleriyle çelişir hâle gelmeye başladı. Dikkat ederseniz, Bütçe Komisyonunda geçen bir yasa ile Serbest Bölgeler Yasası arasında çelişkiler doğmaya başladı ve belki tarihte görülmeyecek de bir ibare buraya eklenmiş. O da Avrupa Birliği meselesi yani sanki Avrupa Birliğine üye olursak bu yasa tekrar gözden geçirilir gibi tuhaf bir durum var.

Efendim, benim affınıza sığınarak şunu söylemem lazım: İyi ki Sayın Maliye Bakanı da burada. Dünyada o kadar önemli olaylar oluyor ki dünyanın belki tarihi, sistemi değişiyor, biz hâlâ hiç bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde ekonomiyle ilgili bir şey konuşamaz hâldeyiz, hiçbir şey konuşmadık, hiçbir önlemi buraya getirmedik, hiçbir şeyi getirmedik, hiçbir şeyi konuşmuyoruz, hiç kimse izahat vermiyor. Bugün bir parça, o da zorunlu olarak bütçe yasası gereğince Sayın Bakan bütçeyle ilgili bir izahat verdi bize ve belirli önlemleri söyledi.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Bakana hitaben konuşma yapıyor Sayın Hatip, lütfen Sayın Bakanımızı meşgul etmeyelim.

Buyurun efendim.

MİTHAT MELEN (Devamla) – Ama gerçekten bunlar bizim karşımıza hiçbir zaman için gelmiyor, gelmeyecek de. İşte, aynı bu yasa gibi, üç sene sonra bunları kalkıp tekrar düzeltmeye başladığımız andan itibaren yine aynı yerde sıkışıp kalacağız. Niye sıkışıp kalacağız? Bu sene, işte, yine bugün ekranlardan seyredin, dolar nerede? Hâlbuki yine bu kürsüde, burada, doların çok düşük olmasından bizim ekonominin çok iyi gittiği söyleniyordu. O zaman, dolar bu kadar yüksek olduğu için bu ekonomi kötü gidiyor demektir. En azından bunu itiraf edelim. Daha doğrusu, birbirimizi suçlamadan “2001 yılında şöyle oldu.” veya “Biz 2007 yılında çok iyi oy aldık.” diyeceğimize, gelip bunları, bakın burada çözelim, halledelim. Çünkü Türkiye tarihinin en büyük krizlerine doğru -ister inanırsınız ister inanmazsınız- gitmek üzere. Dün akşam konuştuğum bir iş adamı 2.700 kişilik personelinden 2 binini çıkarmak üzere. İşler o kadar ciddi ve özel sektör, başta reel sektör kan ağlar durumda ama biz hiç bunlarla uğraşmıyoruz.

Şimdi, burada, bu kanunda çok güzel laflar var. Bakın ne o laflar: “Katma değeri yüksek, rekabetçi, yüksek teknoloji getiren, ihracatı artırmak için…” Siz böyle bir ekonomik istikrarsızlığa, dünyada hakikaten oynayan dengelerle gerçekten yatırımcının inanıp bu yatırımları yapabileceğine ve serbest bölgelere dönebileceğine mi inanıyorsunuz? Kanunu geçirmek yetmez. Onun için, başta bu ekonomiyle ilgili istikrar önlemlerini bir an önce Türkiye Büyük Millet Meclisine getirmemizde yarar var hatta bunları tartışmamızda yarar var. Bunları nasıl çözeceğimize dair -sivil örgütler de başta olmak üzere- baskı gruplarının da görüşlerini almak zorundayız.

Biz sadece kanun geçiriyoruz. İşte, bakın bugün gerçekten bu Mecliste çok az insan var. Türkiye'nin en önemli meselesiyle ilgilenmediğimiz için de toplum da Türkiye Meclisini ciddiye almaz duruma gelmiş. Bu da acıların bence en büyüğü.

Sayın Bakanın bugün konuşmalarında bir parça soruna değinir bir hâl vardı ama geç, neredeyse aradan bir ay geçiyor. Şimdi iki ay sonra buraya önlemler gelse yine biz geç kalmış olacağız. Sadece eleştirmek için söylemiyorum çünkü bu güzel 1’inci maddedeki sözler ki 3218 sayılı Kanun’la da aynı sözleri biraz daha geliştirerek… Mesela, yabancı sermaye. Yabancı sermaye diyoruz, yabancı sermayeyi teşvik ediyoruz. Dün 15 milyar dolar çıktı Türkiye’den yani yabancı sermayenin veya dünyadaki bütün sermayenin sabahleyin bizim gözümüzün yaşına bakmayacağını mı zannediyoruz?

Veya istihdam diyoruz. Yine bu yasada var. İstihdam, yasa yapmakla da çözülecek bir mesele değil biliyorsunuz. Yasayı yapıyorsunuz ama istihdam… Yatırımcının önünü açamazsanız, Türkiye’de gerçekten yatırımcıyı teşvik edemezseniz, önündeki yüz on engeli belki –Devlet Planlama Teşkilatı rakamı- kaldıramazsanız, yatırımcının da yatırım yapması mümkün değil. Hele, Türkiye’nin gerçek ihtiyacı olan iş yeri. Yeni iş yeri açmak meselesi öyle zor bir iş ki, yatırımcı o konuda o kadar sıkıntıda ki. Hele bu dalgalanan durumda…

Bir de gelelim finans sektörüne. Finans sektörünü azarlamakla da olmuyor. Sadece finans sektörü, 2001’den itibaren çıkarılan yasalarla belki biraz rahatladıysa, program iyi uygulandıysa, bugüne kadar geldiyse… Ama bugünden sonra nasıl gideceği hakkında tekrar oturup yeni işlerle uğraşmamız lazım.

Günlük fon ihtiyacını karşılamamız lazım. Ucuz kredi temin etmemiz lazım ve ucuz kredilerin geri çekilmesini önlememiz lazım. Şimdi Türkiye’de kredilerin geri çekilmesi dönemi başladı. Bu, gerçekten tehlikeye doğru giden bir iş. Bütün bankalar kredileri geri çekmeye başlıyorlar. O kırk sayfalık yazılan yazıların altındaki ufacık imzalar ve ufacık maddelerle o krediler geri çekiliyor. Yine bunlarla uğraşmadık, uğraşmıyoruz.

Bir de tabii kurumsallaşma çok önemli. Türkiye’de yeni bir ekonomik kurumsallaşmaya ihtiyaç var. O da -yine diyorum- yasa çıkarmakla olmaz. Bugün Hazine, Maliye… Ki, bugün de görülüyor, en önemli açıklamayı Sayın Maliye Bakanı yapıyor ama Hazineyle ilgili Bakan veyahut da diğer bakanlar, başbakan yardımcısı dahi hiç kimse yok çünkü kurumlar arasında ciddi bir sıkıntı var Türkiye’de. Niye? Finans altyapısının, mali altyapının hukuk düzeni tam anlamıyla teşekkül ettirilmemiş. Türkiye’de hukuk düzeni… Biz piyasayı organize etmeye kalktığımız için hiç kendimizi, kamuyu organize etmemişiz.

Bugün kimin ne etkisi olduğu hatta Merkez Bankasının bağımsızlığı lafı sözde kalan şeyler. Merkez Bankası çok güzel bağımsız ama Hükûmet atıyor, bir de yevmiyesini bile Bakanlar Kurulu kararıyla alıyor Merkez Bankası Başkanı. Ankara’nın dışına çıkarken bile soruyor. Nasıl bağımsızlık bu?

Onun için hakikaten, gerçekten hep birlikte bu yasayı onaylamamız yetmiyor. Bu yasa çünkü yine eksik, yine tekrar gündeme gelecek. Ayrıca, inşallah serbest bölgelerde iş yapacak adam da bulacağız. Yani bu eski rakamları kullanamayacağız çünkü dünya çok büyük sıkıntı içine girdi.

Bu duygularla yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. İyi günler diliyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Melen.

Şahsı adına Manisa Milletvekili Ahmet Orhan.

Sayın Orhan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İthal edilen malların gümrük vergisinden muaf olduğu dünyanın ilk serbest limanı 1547 yılında İtalya’da kurulmuştur. Bu model daha sonra başka ülkelerce de benimsenmiş ve çok sayıda serbest liman ve serbest ticaret bölgesi kurulmuştur.

1959 yılında İrlanda’da kurulan Shannon Serbest Bölgesi ise serbest bölgelerin tarihsel gelişiminde önemli bir kilometre taşı olmuştur.

Türkiye’de serbest bölge kurulmasıyla ilgili somut ve kalıcı sonuçlar veren çalışmalar 80’li yıllarda başlamış olmakla beraber, bundan önceki çalışmaların geçmişi Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanmaktadır. Bugün Romanya sınırları içerisinde Tuna Nehri’nin Karadeniz’e döküldüğü yerde bulunan ve hâlen serbest bölge olan Sulina Limanı’nın 1870 yılında serbest bölge hâline getirildiği bilinmektedir.

Cumhuriyet döneminde serbest bölgelerle ilgili olarak yürürlüğe giren ilk yasa 1927 yılında çıkarılan 1132 sayılı Serbest Mıntıka Kanunu’dur. Modern anlamda yurdumuzda serbest bölgelerin gelişimi 6/6/1985 tarih ve 3218 sayılı Kanun ile başlar.

Serbest bölgelerin başlıca kuruluş amaçları, yabancı sermaye yatırımlarını ve dış ticareti artırmak, yerli üreticilerin dünya piyasalarındaki fiyattan girdi temin etmelerini sağlayarak uluslararası rekabet güçlerine katkıda bulunmak, ihracata dönük sanayilerin gelişmesini teşvik etmek suretiyle ihracatı artırmak, döviz girişini artırmak, yeni iş imkânları yaratarak istihdam sorununun çözümüne yardımcı olmak, gelişmiş üretim ve yönetim tekniklerinin yurt dışından ülkeye getirilmesi suretiyle ekonomik standartları yükseltmektir. Serbest bölgeler, özellikle gelişmekte olan ülkelerce dünya ekonomisine daha hızlı entegrasyon sağlamak amacıyla da kullanılan politikalardan birisidir.

Günümüzde yeni yatırım yapacak Türk ve yabancı sermayenin bazı nedenlerle tereddüde düştüğü ve yeni yatırımların şimdilik ertelenmeye başladığı, mevcut yatırımların Türkiye yerine Mısır, Fas veya eski doğu bloğundan AB ülkelerine taşınmasının gündeme geldiği bir durum ile karşı karşıyayız. Bu durum, ihracat hamlesi ve istihdam açısından büyük tehdit teşkil etmekle birlikte rekabet gücümüzü de kırmaktadır.

Türkiye genelindeki tüm serbest bölgelerde yeni ruhsat için başvuran yatırımcı sayısı maalesef yüzde 90 düşmüştür. 2003 yılında serbest bölgelerde yeni ruhsat için 1.150 firma başvurmuş olmasına rağmen, bu sayının 2004’te 120’ye, 2005’te ise 63 firmaya düştüğü gözlenmiş, asıl azalmanın 2008 ve sonrasında olması beklenmektedir. 4 bine yakın yatırımcıdan 2.600’e yakınının kiracı olmasının çözülme sürecini hızlandıracak ayrı bir etken olduğu dikkate alınmalıdır.

Olumsuz gelişmeler, özellikle Türkiye’deki en başarılı serbest bölge örneği olan ve yüzde 72’si yabancı sermayeli 350 milyon dolarlık yatırım yapılmış olan Ege Serbest Bölgesinde hissedilecektir. Yirmi serbest bölgenin üçte 1’i büyüklüğünde olan, yaklaşık 1 milyar dolarlık ihracat sağlayan bu bölge 13 bin kişiye istihdam sağlamaktadır.

5084 sayılı Teşvik Kanunu’nun 8’inci ve 9’uncu maddeleri nedeniyle serbest bölgelere olan ilginin azaldığı da bir gerçektir. Yapılan araştırmalara göre, 2004 yılında çıkan Yasa sonrasında, Ege’de bulunan ESBAŞ’ta ruhsat alımında bölgede yüzde 79 azalış olduğunu ve bölgeye olan ilgide de yüzde 54 oranında düşüş gözlendiğini çeşitli vesilelerle gündeme getirmişlerdir.

Yasa’nın Türkiye’ye gelecek doğrudan yatırım yapan yabancı sermayeyi olumsuz etkilediği firmalarla yaşanan ikili ilişkilerde de gözlenmiştir. ESBAŞ’ın 2012 yılında 30-35 bin kişiyi istihdam etmek hedefi olduğu ancak mevcut şartlarda bu hedefin gerilerinde olabilecekleri de bir reel sonuç olarak ortaya çıkmaktadır.

Mevzuattaki belirsizlikler, Maliye Bakanlığının getirdiği birçok çalışmaların bilinmemesi, bürokrasinin getirdiği yavaşlık, uygulama ve prosedür çokluğu serbest bölgelerin temel sorunları arasında yer almaktadır.

Dış Ticaret Müsteşarlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğünün üç ayda bir yayımlanan “Türkiye Serbest Bölgeleri” konulu raporunda yer alan “Serbest Bölge Vergi Muafiyetleri Üzerine Tartışmalar” başlıklı yazıda, serbest bölgelerdeki vergi yükünün yurt içindekinden farklı olmadığı, Türkiye’dekinden farklı olmadığı belirtilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayınız konuşmanızı.

AHMET ORHAN (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bu hususu özellikle dikkatlerinize sunmak isterim. Türkiye’de ekonomik, siyasi ve bürokratik istikrarın sağlanması, her alanda olduğu gibi, ekonomik girdi sağlayan bu özel alanlarda ivedi yerine getirilmelidir. Serbest bölgelerin ülke ekonomisine olan olumlu katkılarını da göz önüne alarak bölgelerin sorunlarına ilgi gösterip çözüm getirmek gerekmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygılarla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına ikinci konuşmacı Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay.

Buyurun Sayın Kinay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında komisyon raporları üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Elbette, Türkiye artık bu Serbest Bölgeler Yasası’yla birlikte çok büyük bir dış ticaret hacmini değerlendirmek durumunda. 2009 yılı hedeflerine baktığımızda, ihracatımızın 149 milyar dolara, ithalatın ise 234 milyar dolara, toplam dış ticaret hacminin de 383 milyar dolara yükseldiğine tanık oluyoruz.

Çok değerli arkadaşlar, bu tasarının 1’inci maddesi serbest bölgelerin vizyonunu düzenlemektedir. Daha önceki düzenleme Türkiye'de ihracata ilişkin, buna ilişkin işlemlerin serbest bölgelerde teşvikine dair bir amaç taşımaktaydı ancak bu yapılan düzenlemeyle birlikte artık serbest bölgeleri ihracata dönük üretim ve yatırım ortamı içerisine sürüklemek durumundayız.

Yine, ayrıca, bu vizyon değişikliğiyle birlikte doğrudan yabancı yatırımların ve teknoloji transferinin serbest bölgeler marifetiyle ülkemize kazandırılması amaçlanmaktadır.

İşletmelerimiz, bugün itibarıyla gelir tablolarına baktığımızda, en az yüzde 25 seviyesinde, yani satış hasılatının dörtte 1’ini ihracat yapabilir noktaya ulaşmıştır. Türkiye, aradan geçen yirmi beş yıllık dönem zarfında ihracata yönelik, gerek yatırımların gerekse istihdamın özendirilmesi noktasında önemli bir aşamaya ulaşmıştır.

Çıkarmış olduğumuz, burada yapılan kanunların, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan kanunların doğrudan yatırımcımıza ve ihracatçımıza büyük imkânlar sağladığını ifade etmek gerekir.

Türkiye bu noktaya kolay ulaşmamıştır.

Ben, buradan, bizleri izleyen çok değerli ihracatçılarımıza, ihracatı gerçekleştirmek üzere yatırım yapan tüm iş adamlarımıza şükranlarımı arz ediyorum. Elbette ki, bu yapılan ihracatın dünyanın dört bir tarafına üretimlerini tanıtmak suretiyle, geri tarafta önemli bir yatırım sürecini gerçekleştirmek suretiyle çok büyük sorumluluklar gerektirdiğini biliyoruz.

Bundan sonra, serbest bölgeler, bu sağlanan vizyon değişikliğiyle birlikte önemli bir organizasyona da ulaşmış olacaklar.  Tasarının hemen 2’nci maddesinde, elbette ki değerli arkadaşlarımız buna değineceklerdir, serbest bölgelerin koordinasyonu amacıyla bir kurul oluşturulmaktadır. Bu kurulda Sanayi Bakanlığımızın, Maliye Bakanlığımızın, Dış Ticaret, Hazine, Gümrük Müsteşarlıklarının ve Devlet Planlama Teşkilatının temsilcileri yer alacaktır. Türkiye, bugüne kadar gerçekleştirilen stratejik değerlendirmeleri Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü marifetiyle gerçekleştirmiştir. Ama, bundan sonra, kurulacak olan koordinasyon kurulunun çok daha etkin bir şekilde serbest bölgelerde gerçekleşen dış ticarete  mutlaka stratejik anlamda önemli katkılar sağlayacağı kesindir.

Bu duygu ve düşüncelerle, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Yasanın hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum. Öncelikle serbest bölgelerdeki yatırımcılarımıza hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kinay.

Soru sormak isteyen milletvekili arkadaşlarımız var.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, elimde madenî yağ ve gres yağı üretimi yapan bir sanayicimizin mağduriyetini dile getirdiği bir resmî müracaat yazısı var. Bu yazıda dile getirildiği gibi, 4760 sayılı ÖTV Kanunu’na ekli 1 ve 3 sayılı listenin (b) cetvellerinde yer alan bazı mallarda uygulanan ÖTV tutarlarının belirlenmesine ilişkin 2008/13835 sayılı Karar’a göre, imalatçılarımızın sentetik yağ ve katkılarından oluşan motor yağı ve mineral yağları üretmeleri durumunda, bu amaçla baz yağı satın aldıklarında kilogram başına 0,75 YTL ÖTV ödemeleri gerekiyor. Aynı ürünler yurt dışından mamul olarak ithal edildiğinde ya da serbest bölgelerde üretimi yapılıp yurt içine girişi yapıldığında ise ÖTV alınmıyor. Bu durum sektördeki imalatçıları ithalatçılara göre yüzde 30 daha dezavantajlı bir konuma sürüklüyor. Anadolu’nun birçok ilinde bu tür imalat yapan üreticilerimizin önü baltalanmış duruma dönüşüyor, önü kesiliyor.

Bu haksız uygulamayı düzeltmeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda ne zaman düzeltebileceğinizi söyleyebilir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Tütüncü…

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Kinay’ın da konuşmasında belirttiği gibi, bu yasa tasarısının yürürlüğe girmesinden sonra serbest bölgeler eskisiyle kıyaslanamayacak ölçüde bir ihracat merkezi hâline getirilecek. Böyle bir amaç var. Türkiye’nin gerçekten buna şiddetle ihtiyacı var.

Ben sormak istiyorum: Hükûmetin, acaba, yeni bir ihracat hamlesini gerçekleştirmek için bir yol haritası var mı? Yani hangi sektörler, hangi sektörleri ne kadar, ne şekilde destekleyecek? Önümüzdeki yıllarda dünyada mal ve hizmet talebi hangi sektörlerde artacak? Yükselen, güneşi yükselen sanayiler nedir? Hükûmetin bu konuda belirli bir görüşü var mıdır? Eğer yok ise, bu yasa tasarısıyla güdülen amaç yine kâğıt üzerinde kalacak demektir.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tütüncü.

Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Serbest bölgelerde toplam ticaret hacmi ne kadardır? Bunun içinde ihracat ne kadarını tutmaktadır? Sektörel bazda durum nedir? Serbest bölgelerde istihdam edilen insan sayısı ne kadardır? Serbest bölgelerdeki vergi teşvikleri diğer bölgeler için rekabeti etkiliyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.

Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Kahramanmaraş ilimiz tekstil, çelik eşya ve el sanatları üretiminde ülkemizin önde gelen illerinden birisidir. Bu iş kollarında 25 binin üzerinde işçi çalıştırılmakta ve 2 milyar dolar civarında ihracat yapılmaktadır. Buradan hareketle Kahramanmaraş ilimize bir serbest bölge kurulması konusunda bir çalışmanız var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Paksoy.

Sayın Bakanım, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum.

Sayın Işık, baz yağlarla ilgili ÖTV’lerde “Serbest bölgelerde olduğu zaman ÖTV yok, dışarıda olduğu zaman ÖTV var; bu haksız uygulama önlenecek mi?” diye sordu. Biz şimdi, bu baz yağlarla ilgili olarak sürekli çalışma yapıyoruz. Bu çalışmalarla ilgili olarak da, neticeleriyle ilgili olarak da bazı tebliğler, yeni tebliğler daha yayınladık ama bu konuyu da inceliyor arkadaşlar. Bunun sonunda, bir haksızlık varsa da onu giderici mahiyette adım atacağız.

Sayın Tütüncü “Hükûmetin ihracatla ilgili yol haritası var mı?” ve haklı olarak da “Hangi sektörler ne kadar desteklenecek, ne yapılacak?” diye sordu. Sayın Tütüncü, böyle bir yol haritamız var ancak bunun için şu anda özel sektörle de birlikte de çalışıyoruz. Değişen dünya şartlarında bir de sektörlerin durumları da değişiyor. O bakımdan Türkiye'de öne çıkan sektörler var, biraz da gerileyen sektörler var. Geniş anlamda Devlet Planlama Teşkilatımız, Hazinemiz bütün bunlar üzerinde çalışıyorlar - Hazinede teşvik uygulama var biliyorsunuz- ve bunların neticesine göre de bir teşvik sistemi üzerinde daha çalışıyoruz. Böyle bir yol haritamız var fakat yeni duruma göre bu yeniden, update ediliyor. Bu çalışmalarımız var.

Yine serbest bölgelerle ilgili bazı bilgiler soruldu. Şu anda serbest bölgelerde, bana verilen bilgilere göre toplam istihdam, 53.413 kişi. Serbest bölgelerdeki ticaret hacmi 24 milyon 573 bin 445 dolar, ihracat ithalat -onun datası- toplamı bunu verebiliyoruz. Daha fazla bilgi isterseniz de onu yazılı olarak da verebiliriz.

Kahramanmaraş için soru soruldu. Kahramanmaraş için serbest bölge çalışması şu anda yok.

Çok teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Evet sayın milletvekilleri, 1’inci maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 17.08

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.23

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

275 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 1’inci maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Maddeyi kabul edenler…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yok Sayın Başkan, yok! 134 kişi var mı burada?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - 100 kişi var burada.

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, tartışmaya gerek yok.

Kabul etmeyenler…

Evet, ihtilaf var, elektronik cihazla oylama yapacağım.

Üç dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın Abdulmuttalip Özbek burada mı efendim?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan tamam, okumayın.

BAŞKAN – Tamam, peki.

Evet, sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 4 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Faaliyet konuları ve koordinasyon:

MADDE 4- Serbest bölgelerde, Yüksek Planlama Kurulunca uygun görülecek her türlü sınai, ticari ve hizmetle ilgili faaliyetler yapılabilir.

Üretici işletmelerin talepleri hariç olmak üzere, fiyat, kalite ve standartlarla ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşlarına kanunlarla ve diğer mevzuatla verilen yetkiler serbest bölgelerde uygulanmaz.

Serbest bölgelerde yapılan faaliyetleri değerlendirmek, bu bölgelerin geliştirilmesine ve sorunların çözümüne ilişkin stratejileri belirlemek ve önerilerde bulunmak üzere Serbest Bölgeler Koordinasyon Kurulu oluşturulmuştur. Kurulun teşkili ile çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde söz alan milletvekillerimizin isimlerini arz ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Özlem Çerçioğlu, Aydın; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ertuğrul Kumcuoğlu, Aydın Milletvekilleri. Şahsı adına Rüstem Zeydan, Hakkâri; Kayhan Türkmenoğlu, Van Milletvekilleri.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Çerçioğlu, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği uyum yasaları kanun teklifinin 2’nci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde yabancı sermaye yatırımlarının azlığı ve gerekli niteliklerinin olmaması, dış ticaret açığının her geçen gün ürkütücü boyutlara çıkması geleceğe güvenle bakmamızı engellemektedir. En önemli sorunlarımızın başında da işsizlik gelmektedir.

Tüm bu sorunların çözümlenmesine yönelik hazırlanan 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu değiştirilmiş, serbest bölgelerin ülke ekonomisine katkılarının arttığı bir dönemde 5084 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesiyle teşvik ve muafiyetlerde kısıtlama getirilmiştir. Yatırım ve istihdamın teşviki adı altında çıkartılan, önce otuz altı, sonra kırk dokuz ili kapsayan, işsizlik sorununun çözümlenmesi, vergi muafiyeti, SSK indirimi gibi yasa ile bu çıkartılan muafiyetler 5084 sayılı Yasa ile çelişmiş, serbest bölgelerdeki ticaret hacminin ve istihdam artışının önünü kesmiştir.

5084 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesiyle sadece Ege serbest bölgesinden 151 firma ayrılmış, yeni gelen firmalarda ise oransal olarak yüzde 58’lik bir firma kaybı söz konusu olmuştur. 5084 sayılı Kanun yatırımları durma noktasına getirmiş, aradan geçen yaklaşık beş yıllık süre içerisinde bölgede faaliyet gösteren hemen hemen bütün sektörler hak kaybına uğramıştır.

Sayın milletvekilleri, kanun kapsamında konulan yıl sonundaki yüzde 85’lik ihracat şartının oluşturulmaması hâlinde özellikle işten ayrılmış personellerden ödenmeyen ve işçinin maaşına eklenen gelir vergisi stopajının ne şekilde, nasıl tahsil edileceği soru işaretidir. Gelir vergisi stopajı baştan kesildiğinde ise işten ayrılan kişiye bedelin iadesinde ciddi sorunlar ortaya çıkacaktır.

İlgili yasa ile serbest bölgelerdeki faaliyetleri değerlendirmek ve bu bölgelerdeki sorunların çözümüne ilişkin stratejileri belirlemek amacıyla “Serbest Bölgeler Koordinasyon Kurulu” kurulmak istenmektedir. Ancak bu Kurulun teşkili, usul ve esasları yönetmeliğe bırakılmaktadır. Tüketici hakları ve her türlü denetim faaliyetleriyle ilgili kurullarda daha önce yaptığımız kanunlarda kurulun görev ve yetkileri, görev dağılımları ve görev alacak kişilerin nitelikleri kanunla belirlenirken serbest bölgeler gibi hayati öneme sahip olan yerlerde strateji belirlemek amacıyla kurulan bu Koordinasyon Kurulunun niteliği ve görevlerinin genel tanımının yönetmeliğe bırakılması konuya ne derece sıradan yaklaşıldığının bir göstergesidir. Ayrıca kurulların görev, yetki ve niteliklerinin belirlenmesi yasama kurumunun görevidir. AKP İktidarı döneminde yapılan bu tür uygulamaların bir sonuç getirmediği görülmüştür.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak Dış Ticaret Müsteşarlığını ve Sanayi Bakanlığını serbest bölgeler ve diğer sanayi yatırımları konusunda uyarmak istiyoruz.

Türkiye’de yatırım yapan yabancıların şikâyet ettikleri konuların başında yolsuzluklar gelmektedir. Birçok yabancı yatırımcı Türkiye’deki yolsuzluğun yatırımların önündeki en büyük engel ve onları rahatsız eden en büyük konu olduğunu ifade etmektedir. Bir başkası, Türkiye’deki karmaşık ve dolambaçlı yapı yatırımcıyı tedirgin etmektedir.

Ayrıca, Türkiye’deki yatırımların önündeki engellere de vurgu yapmak istiyorum. Bu engeller: Bakanlıklar arasında ve merkezî idare ile yerel idare arasında eş güdüm eksikliği, karmaşık, birbirini tutmayan, sık sık değişen ve şeffaf olmayan kanunlar ve idari düzenlemeler, yüksek maliyetli ve karmaşık vergi sistemi, Türkiye’nin elverişsiz yatırım ortamı, düzenleyici politikaların karmaşıklığı, idari kontrol yönetimi ve güvensizlik Türkiye’deki idari sorunların başında gelmektedir.

Sayın milletvekilleri, Ege Serbest Bölgesinde faaliyet gösteren özellikle yabancı sermayeli firmalar bölgeyi üretim üssü olarak kullanmakta, ARGE çalışmaları ve araştırmalarını genel merkezlerinde gerçekleştirmektedir. Bu bağlamda, bölgede yaratılan ürün ve süreç yenilikleri dikey teknoloji transferleri olarak gerçekleşmiş, bölge endüstrisini başka ülkelerin ARGE çalışmalarını destekleyen ve teknolojik açıdan dışa bağımlı bir yapıya doğru yönlendirmiştir. Oysa yapılması gereken, departmanlar arasında iş birliği oluşturulması, üniversite-sanayi iş birliği şeklinde kendi teknolojilerini yaratan bölgeler hâline dönüştürülmesidir. ARGE departmanına sahip olmayan firmaların bölge içinde kurulabilecek ortak ARGE teknoloji geliştirme merkezlerine yönlendirilmesi, ARGE departmanına sahip firmaların ise bölgeye çekilmesinin sağlanması esas olmalıdır.

Önerilerimiz ise şunlardır:

Yolsuzluk ve yolsuzlukla mücadele için somut adımlar atılmalı.

Gümrük mevzuatına uyulması için çalışanlara yönelik etik kodlar yayınlanmalı.

Usulsüzlük iddialarını oluşturacak etkin bir iş denetim birimi oluşturulmalı. Şeffaflığı artırmak için gerekli çalışmalar yapılmalı.

Gümrük mevzuatı güçlendirilmeli. Gümrük ve kaçakçılık kanunlarında zorlayıcı hükümlerde gerekli değişiklikler yapılmalı.

Fikrî mülkiyet haklarının korunmasıyla ilgili takip birimleri oluşturulmalı, korsan ürünlerin yasal müeyyideleri işletilmelidir.

Kısa süreli çalışan yabancı personel için çalışma izinleri sadeleştirilmeli, gereksiz idari aşamalar kaldırılmalı, yabancı yatırımcılar için merkezden eş güdümlü tescil sistemi kurulmalıdır.

Özel sektör yatırımcıları için devlet arsası tahsisi süreci iyileştirilmeli, sanayi bölgeleri geliştirilmeli, özel sektörün katılımı teşvik edilmelidir.

Arsa tahsisi için stratejik planlama güçlendirilmeli, tesis kurma izni ve inşaat izni süreçleri kolaylaştırılmalıdır.

Yatırım ve teşvik vergileri kaldırılmalı, tüm mali teşvikler vergi sistemi içinde otomatik hâle getirilmeli, gümrük vergi iadeleri süreci gözden geçirilmeli, dâhilî işleme rejimi kolaylaştırılmalıdır.

Her şeyden önce, altı yılı aşkın süre içinde, sorunlarını bilmesine rağmen, AKP Hükûmeti, bu sorunlara hiçbir çare bulamamıştır. Dünyada yaşanan bu krizin son ayağının da Türkiye’yi vuracağı belliydi. Henüz, şu anda, biz, bu krizin dalgalarını yaşıyoruz, esintilerini yaşıyoruz, henüz daha tam etkisi Türkiye’de görülmemiştir. Ama maalesef üzülerek ifade ediyorum, AKP Hükûmeti tarafından alınması gereken -reel sektörün bu krizi atlatması, en az zararla atlatmasına yönelik- herhangi bir önlem paketleri açıklanmamıştır.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çerçioğlu, teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu.

Sayın Kumcuoğlu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve düşüncelerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Şahsım ve grubum adına hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, zaman zaman fırsat buldukça burada işaret etmeye gayret ediyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin yüce heyetimize kanunlaşmak üzere gönderdiği tasarıları tetkik ettiğimde bazı zafiyetler özellikle dikkatimi çekiyor. Bunlardan birincisi, metinlerde çok ciddi Türkçe hataları ve Türkçe zafiyetleri görüyorum. İkincisi, sanki bu tasarılar bürokrasi tarafından kerhen, usulen hazırlanıp da gönderilmiş havası ediniyoruz. Bunun çaresinin ne olabileceği konusunda alınabilecek tedbirleri takdirlerinize bırakıyorum ama biz bu şekilde kanun yapmaya, kanun tedvin etmeye devam edersek ileride ciddi sıkıntılarla karşılaşacağımız muhakkaktır. Ne demek istediğimi müsaade ederseniz hemen bu tasarının bazı maddelerinden hareketle ifade edeyim.

Şimdi, tasarının 4’üncü maddesinde Gümrük Kanunu’nun 152’nci maddesi aynen taşınılıp getiriliyor ve bunun son cümlesi şöyle: “…ve serbest dolaşımdaki eşyanın bir serbest bölgeye konulması nedeniyle normal olarak eşyanın ihracına bağlı olanaklardan yararlandığı yerlerdir.” Ben, gerek gümrük mevzuatına gerek dış ticaret mevzuatına ve dolayısıyla her iki konunun diline aşina bir kimseyim, bunu okuduğum zaman ne söylenmek istediğini aşağı yukarı anlayabiliyorum ama taalluk eden yani ifade edilmek istenen gayenin Türkçede bu şekilde ifade edilmesi doğru da değildir, mümkün de değildir. Sıradan bir insanın bundan neyi ifade etmek istediğini anlaması mümkün değildir. Eğer ben yanlış anlıyorsam, zaten bu kanun maddesi değildir.

Başka bir hususa dikkatinizi çekiyorum yine aynı bu kanunla ilgili olarak. Tasarının 9’uncu maddesiyle Kanun’a bir geçici 7’nci madde eklenmek isteniyor ve deniyor ki: “Bu Kanunun 152 nci maddesinin 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununa aykırı hükümleri Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihe kadar uygulanmaz.” Peki, bunu bir yere koyuyorsunuz. Ama söz konusu Gümrük Kanunu’nun 152’nci maddesi aynen bu kanuna monte edilmiş durumda. O zaman böyle garip bir ifade yerine “Gümrük Kanunu’nun 152’nci maddesi yürürlükten kaldırılmıştır.” demeniz lazım. Şimdi bu madde orada var, aynen duruyor, aynı, kelimesi kelimesine, harfi harfine bu kanuna yerleştiriliyor, ondan sonra deniliyor ki: “O kanunun bu maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz.” Bunun -tabirimi mazur görün- laubalilikten başka şekilde izah edilmesi mümkün değildir. Böyle şey olmaz. Bu yüce Meclis, bu bin yıllık devlet tarihi olan ülke böyle kanun yapmaz, yapamaz, yapmamalıdır. Ben sadece politikacıları değil, bürokratlarımızı da biraz daha dikkatli olmaya davet ediyorum. Bu kanun, bu madde sakat. Bu hâliyle sakat, bu kanun sakat.

Şimdi gelelim 2’nci maddeye, madem onun hakkında söz aldık. Şimdi ne yapıyorsunuz: Tasarının 2’nci maddesinin birinci paragrafıyla serbest bölgelerde ne tür sınai, ticari ve hizmetle ilgili faaliyetlerin yapılabileceğine dair karar verme yetkisi Ekonomik İşler Yüksek Koordinasyon Kurulundan alınıp Yüksek Planlama Kuruluna veriliyor. 2’nci maddeyle ilgili düzenleme bu. Neden bunu yapıyorsunuz? Ekonomik İşler Yüksek Koordinasyon Kurulu kaldırıldı mı, bilemiyorum; kaldırılacak mı, bilemiyorum. Niye orada bu iş sağlıklı bir şekilde yürütülmedi, bilemiyoruz. Çünkü bize bu konuda bir izahat verilmiyor, “Böyle yaptık.” deniyor. Peki, öyle yapın!

Arkasından devam ediyor. İkinci paragrafı: “Üretici işletmelerin talepleri hariç olmak üzere fiyat, kalite ve standartlarla ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşlarına kanunlarla ve diğer mevzuatla verilen yetkiler serbest bölgelerde uygulanmaz.” deniyor. Haa, bu deniyor ama, bu tek başına bir hüküm değil, çünkü geçici 6’ncı maddede bir hüküm var, diyor ki: “Serbest bölgeler, AB ile tam üyeliğin gerçekleştiği tarihe kadar, menşe hükümlerinin uygulanması bakımından ise Türkiye gümrük bölgesi sayılır.” Haa, eğer menşe hükümlerinin uygulanması açısından siz serbest bölgeleri Türkiye gümrük sahası sayıyorsanız, buradan ihraç edilecek malların ayıpları konusunda da sorumlusunuz demektir. Çağımız, standart ve kalite konusunun çok önemli olduğu, çok ön plana çıktığı bir çağ. Şimdi, burada, olayı serbest bölgelerde üretim yapan üreticilerin insafına bırakıyorsunuz. Adam, tamam mı, ben, fiyat, kalite ve standartla ilgili düzenlemelere tabi olmak istiyorum derse olacak, böyle bir talepte bulunmazsa olmayacak. Ama buradan ihraç edilen bir mal yarın bir bebeğin zehirlenmesine sebep olursa sorumlusu kim olacak? Menşe ülkesi siz olduğunuz için siz olacaksınız. Bir de, diyorsunuz ki, bunu üreticinin talebine bırakıyorsunuz. Peki, üretici sizden genel bir müsaade mi alacak? Yani genel olarak “ben ürettiğim her türlü malda kalite, fiyat ve standart hükümlerine tabi olmak istiyorum” mu diyecek veyahut da “ürettiğim şu mallar için bu haktan istifade etmek istiyorum” mu diyecek -veyahut mükellefiyetten- veyahut da her parti başına mı böyle bir talepte bulunacak, bunlar belli değil. Neden belli değil? Çünkü bu hükmü buraya koyuyorsunuz, koyuyorlar ama neden koyduklarının pek farkında değiller. “Elimizin altında bulunsun, sonra düşünürüz, istim arkadan gelsin.” mülahazasıyla bu yapılmakta. Bu, başımıza çok ciddi sıkıntılar çıkarabilecektir ileride. Ben, Sayın Bakanın ve bürokrat arkadaşların dikkatini çekiyorum. Hem burası menşe bakımından Türkiye Cumhuriyeti’nin gümrük hudutları içindedir diyorsunuz, ondan sonra buraya garip bir hüküm koyup, bu konuda, efendim, standartlardan veya kaliteden sorumlu olup olmama konusunda takdiri işletme sahibine bırakıyorsunuz. Hangi hâllerde, nasıl bu sistem çalışacak bilemiyoruz. Onun için, yani, bu kanunu yürütecek mercilerin çok iyi düşünüp gerekli düzenlemeleri önceden yapmaları gerekecek. Yoksa ileride başları ciddi surette ağrır. Bunu burada belirtmekte yarar görüyorum.

Şimdi, burada bu 2’nci maddenin başka bir hususu var. Burada bir de Koordinasyon Kurulu kuruyor. Koordinasyon Kurulu kimlerden kuruluyor, bilmiyoruz. Yani, Hükûmet bu tasarıyı bizim huzurumuza getiriyor, fakat böyle bir koordinasyon kurulunu kimlerle kuracağı konusunda bize hiçbir bilgi vermiyor. Diyor ki bize: “Siz kim oluyorsunuz, kimlerle kurarsam kurarım.” Bu, yakışıklı değil Sayın Bakan; bu, yakışıklı bir ifade değil. Hiç olmazsa gerekçenizin bir yanında söyleyebilirdiniz. Kimler olduğu zaten belli. Bu kanunu yaparken kimlerden akıl aldınız, kimlerle ortak çalıştıysanız -ki o sizin gerekçenizde yok, Bütçe Plan Komisyonunun raporunda var- onlardan müteşekkil bir koordinasyon kurulu kuracaksınız.

Sonra deniliyor ki: “Bu Koordinasyon Kurulunun nasıl çalışacağı ve nasıl kurulacağı yönetmelikle belirlenir.” Bu hükmünüz, beyefendiler, bu hükmünüz, Sayın Bakan, Anayasa’ya aykırıdır. Bu yönetmelik işini fazla istismar ediyorsunuz. Her şeyi yönetmeliğe bağlıyorsunuz. Bakın, Anayasa’nın 124’üncü maddesi ne diyor: “Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere yönetmelikler çıkarabilirler.” Peki, Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü bir kamu tüzel kişiliği mi? Değil, müstakil bir tüzel kişiliği yok. Bakanlık mı? Değil. Başbakanlık mı? Değil. O zaman kim yapar? Başbakanlık yapar. Ama, Başbakanlığın görev sahası değil ki bu. Serbest bölgeler Başbakanlığın görev ve yetki sahasında bir iş değil ki. Çünkü, Anayasa’nın 124’üncü maddesine göre, Başbakanlık, ancak kendi görev alanını ilgilendiren kanunlarda yönetmelik çıkarabilir. Hem bu kanunları buraya getiriyorsunuz, “Bundan sonrası yönetmelikle yürütülür, yönetmelikle idare edilir.” diyorsunuz, ama Anayasa’nın 124’üncü maddesini sürekli göz ardı ediyorsunuz. Bir gün, birisi çıkar ve der ki: “Bunu yapamazsınız.” ve bunu yapamazsınız. Bu yönetmelikle bu işi götüremezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, buyurun, konuşmanızı tamamlayın.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Devamla) – Onun için benim samimi tavsiyem, dileğim, umudum, bundan sonra kanun yaparken, gerek tayinle gelmiş kamu otoriteleri gerek seçimle gelmiş kamu otoriteleri, işlerini yeterince ciddiye alarak, tedvin konusunda gerekli hassasiyeti göstermelidir.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kumcuoğlu.

Şahsı adına ilk konuşmacı, Hakkâri Milletvekili Sayın Rüstem Zeydan.

Sayın Zeydan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) -  Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2’nci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer arkadaşlarım, tasarıyla, serbest bölgelerin yirmi yıllık geçmiş faaliyetleri değerlendirilerek kuruluş amaçları tekrar ele alınmış ve serbest bölgelerin vizyonu, ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek olarak belirlenmiş, serbest bölgelerde yapılan faaliyetleri değerlendirmek ve bu bölgelerin geliştirilmesine ve sorunların çözümüne ilişkin stratejileri belirlemek ve önerilerde bulunmak üzere Serbest Bölgeler Koordinasyon Kurulu oluşturulmuştur.

Serbest bölgelerde arazi kiralayarak bina ve tesislerini inşa eden üretici firmalara otuz yıl, üretim dışında faaliyet gösteren diğer kullanıcılara ise yirmi yıl süreli faaliyet ruhsatı verilmekte idi. Bu kanunla, mülkiyeti hazineye ait serbest bölgelerde faaliyette bulunan yatırımcı kullanıcılara hazinenin mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binaların doğrudan veya irtifak hakkı tesisi suretiyle kırk dokuz yıla kadar kiralanabilmesi imkânı getirilmiştir. Serbest bölgeleri Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihe kadar, gümrük rejimleri açısından Türkiye gümrük bölgesi dışında, menşe hükümlerinin uygulanması bakımından Türkiye gümrük bölgesi sayan bir hükümle Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanunu’nun uyumunun sağlanması ve hâlen Türkiye mahreçli ve bedelli 500 ABD dolarına kadar olan malların ihracat işlemine tabi tutulmasında esas alınan meblağın 5 bin ABD dolarına yükseltilmesi suretiyle serbest bölgelere özellikle günlük ihtiyaçların ve sarf malzemelerinin girişinin kolaylaştırılması amaçlanmıştır.

Kıymetli arkadaşlarım, öte yandan, 2008 yılı sonu itibarıyla serbest bölgelerde çalışanlar için sağlanan gelir vergisi muafiyetinin kalkacak olması nedeniyle özellikle üretici firmalarda yaşanan sıkıntıların giderilmesi ve bölgelere üretici ihracatçı firmaların çekilmesi amacıyla bu muafiyetin üreticiler için Avrupa Birliğine üyelik tarihine kadar devam ettirilmesi amaçlanmıştır. Bundan muradımız şudur kıymetli arkadaşlarım: Elbette ki serbest bölgelerde icra edilen iş ve işlemler zaman içerisinde yeniden değerlendirilecektir. Tabii ki Avrupa Birliğinin çok önemli bir aday ülkesi olarak onlarla uyumlaşma adına birtakım yasal düzenlemeleri yapma gibi bir zorunluluğumuz içtenlikli arzumuzdan dolayı vardır. Ama zaman zaman ülkemizin çıkarları doğrultusunda bunlar yeniden gözden geçirilebilir, yeniden değerlendirilebilir. Serbest bölgelerde yirmi yılı aşan süredeki gelişmeler dikkate alındığı takdirde ülkemizin ihracat hacminin daha da arttırılması amacıyla 3218 sayılı Kanun’da bazı değişikliklerin yapılması gereği ortaya çıkmıştır.

Bu tasarı gerekçesi incelendiğinde, serbest bölgelerin yirmi yıllık geçmiş faaliyetleri değerlendirilerek yeni bir vizyon kazandırmak amacıyla ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik edecek doğrudan yabancı yatırımları ve teknolojik gelişmeleri hızlandıracak şekilde kuruluş amaçlarının tekrar düzenlenmesi amaç edilmiştir. Gene bu muratla serbest bölgelerde yapılacak faaliyetlerin “Ekonomik İşler Yüksek Koordinasyon Kurulu” yerine Yüksek Planlama Kurulunca belirlenmesinin ve serbest bölgelerde yapılan faaliyetleri değerlendirmek, bu bölgelerin geliştirilmesine ve sorunların çözümüne ilişkin stratejileri belirlemek ve önerilerde bulunmak üzere -işte biraz önce arz ettiğim- Serbest Bölgeler Koordinasyon Kurulu oluşturulmuştur. Fiyat, kalite ve standartlarla ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşlarına verilen yetkilerin serbest bölgelerdeki üretici işlemlerinin talepleri haricinde uygulanamayacağına ilişkin esaslar getirilmektedir.

Gene bu anlamda serbest bölgelerde faaliyet izinlerini verme yetkisinin Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığından alınarak Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığınca verilmesinin daha uygun olacağı düşünülmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Zeydan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

RÜSTEM ZEYDAN (Devamla) – Serbest bölgeleri Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği tarihe kadar, gümrük rejimleri açısından Türkiye gümrük bölgesi dışında, menşe hükümlerinin uygulanması bakımından ise Türkiye gümrük bölgesi sayarak Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanunu arasında uyumun sağlanmasını murat ettiğimizi biraz önce de ifade etmiştim. Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanunu arasındaki farklı hükümlerin uygulanmasında karşılaşılan zorlukların aşılması amacıyla Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleşeceği tarihe kadar Gümrük Kanunu’nun bazı hükümlerinin serbest bölgelerde uygulanmamasını gerektirdiği ifade edilmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle serbest bölgelerde icra edilen, gerek yatırım gerek teşvik gerek ihracat ve gerekse yeniden yapılanma amacıyla bu anlamda hizmet gördürmeye çalışan şirketlerimize, yatırımcılarımıza ve serbest bölgede görev alan bütün arkadaşlarımıza ve özellikle de ülkemize hayırlara vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyor, yüce kurulu sevgi dolu saygılarımla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Zeydan.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Tütüncü, buyurun efendim.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, bu maddenin bir fıkrasında, kamu kurum ve kuruluşlarına fiyat, kalite ve standartlarla ilgili olarak verilen yetkilerin serbest bölgelerde uygulanmayacağı hükmü getiriliyor, tabii ki, üretici işletmelerin talepleri hariç olmak üzere.

Şimdi, Türkiye’nin en büyük sorunlarından bir tanesi kalitenin düşük olması, standartların tutturulamaması ve fiyatın da rekabet edilebilir güçte olmaması. Bu hüküm acaba Türkiye’nin bu genel sorununun çözülmesinde kamunun üstlendiği bu sorumluluğu biraz aşağılara çekmez mi, sıkıntıya sokmaz mı?

Bu konuda, Sayın Bakandan yanıt rica ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

Sayın Işık...

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bugünkü yazılı basında da yer aldığı gibi, Hükûmetin küresel krizden korunmak için yeni teşvik sistemiyle ilgili çalışmalara hız verildiği belirtilmekte ve bu kapsamda, pakette yirmi altı bölgede sektörel desteğe gidileceği belirtilmektedir. Bu yirmi altı bölgede serbest bölgeler var mıdır? Varsa, bunun kaç tanesini serbest bölge oluşturmakta? Yoksa, bu yirmi altı bölgeye dâhil olan iller hangileridir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Sayın Kumcuoğlu, buyurun efendim.

ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Biraz önce ifade ettiğim, kanunun geçici 7’nci maddesiyle kanunun 4’üncü maddesi arasındaki bu çelişik durumun, bu anlamsız durumun aşılması konusunda bu kanunun kanunlaşması safhasında bir şey yapmayı düşünüyor mu Sayın Bakan? Onu sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kumcuoğlu.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Tütüncü’nün ifade ettiği maddenin ikinci fıkrasında anlatımı gerçekleştirilen düzenleme daha önceki kanunda var, yeni değil. Sadece bu fıkranın başına, dikkat ederseniz, “Üretici işletmelerinin talepleri hariç  olmak üzere”, bu getirilmiş. Bunu takip eden düzenleme var, yeni bir düzenleme değil. Zaten bütün dünyada serbest bölgelerle ilgili uygulamada bu kriterler gözetiliyor. Dolayısıyla mevzuatlarında burada belirtilen husus da yer alıyor. Bunu bu çerçevede değerlendirmenizi ümit ediyorum.

Sayın Işık’ın “Küresel krizden korunmak için bugün gazetelerde yer aldı.” şeklinde bir soruları var. Bu konuyla ilgili çalışmaları ilgili bakan arkadaşlarımız yürütüyor.  Belli zaman dilimleri içerisinde elbette ki yüce Parlamento ve kamuoyu bilgilendirilecektir. Dolayısıyla benim şu anda şu illerin yer alıp almamasına dönük bir bilgim olmadığı gibi, o bilginin de burada bir yarar sağlayacağı inancında değilim. Ama netleşmesi hâlinde elbette ki görevli, yetkili arkadaşlarımız bu konudaki çalışmayı yürüten arkadaşlarımız hem yüce Parlamentoyu hem kamuoyunu bilgilendireceklerdir.

Sayın Kumcuoğlu demin konuşurken dile getirdiği hususları tekrar soruya dönüştürmüştür. Burada bir çelişki bana göre yok. Önemli olan, serbest bölgelerin belli, sıkı tutucu mevzuattan arınmış şekilde faaliyetlerini daha etkin bir biçimde, daha özgürce, dünyada benzerlerine uygun şekilde sürdürmelerini sağlamaktır. Bu anlamda da gümrük  birliğine giriş sürecine dek Gümrük Kanunu’nun belli maddelerinin uygulanmayacağına ilişkin bir düzenleme getirilmiştir.

Yine konuşmalarında demin -belki soru içerisinde yok ama- sözü edildi efendim. “Burada bir koordinasyon kurulu kurulması öngörülüyor. Bu, Anayasa’ya aykırı, nasıl düzenleme yapılır.” şeklinde bir yaklaşımları oldu. Dolayısıyla onu da cevaplamak isterim.

Dikkat ederseniz değerli arkadaşlar, 4’üncü maddenin son bendinde   -tasarıyla sözü edilen 4’üncü maddenin son bendi demek istiyorum- düzenlenen kurul, bizim algıladığımız BDDK, SPK, EPDK gibi bir kurul değil. Yani çok özerk, bağımsız bir kurulun kurulması öngörülmüş değil. Serbest bölgelerle çalışmayı yürütecek, bakanlıkların, kamu kuruluşlarının temsilcilerinin yer alacağı ve daha çok danışma hizmeti verecek bir kuruldan burada söz ediliyor. Çok doğaldır ki bu kurulun bünyesinde elbette ki çıkartılacak yönetmelikle Dış Ticaret Müsteşarlığı başta olmak üzere, Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı gibi ilgili kamu kuruluşlarının temsilcileri yer alacaktır. Elbette ki bunun koordinasyonunun başkanlığını da Dış Ticaret Müsteşarlığı yapacaktır.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın Tütüncü, tekrar soru sorma talebiniz mi var? Şimdi mi soracaksınız, bir sonraki maddede mi?

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Bir sonraki maddede.

BAŞKAN – 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 5 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Yerli veya yabancı gerçek veya tüzel kişiler Dış Ticaret Müsteşarlığından ruhsat almak kaydıyla serbest bölgelerde faaliyette bulunabilirler. Serbest bölgelerde faaliyette bulunan yatırımcı  kullanıcılara Hazinenin mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binalar 49 yıla kadar kiralanabilir veya bunların üzerinde irtifak hakkı tesis edilebilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde ilk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Tayfur Süner.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarı serbest bölgelerin yeniden düzenlenmesiyle ilgilidir. Bu tasarı hakkında görüş belirtmeden önce bu konuyla doğrudan ilintili olan ülkemizin dış ticaretine değinmek istiyorum.

Türkiye’nin son altı yıldaki cari açığı seksen yıldaki cari açığının 4 katına çıkmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923 yılından 2002 yılı sonuna kadar olan sürede ülkemizin cari açığı yaklaşık 43 milyar dolar iken, sadece 2003 yılı başından 2008 yılı ortalarına kadar olan süre içerisindeki cari açığı ise yaklaşık 135 milyar dolardır. Yani AKP hükûmetlerinin işbaşında olduğu son altı yıllık dönemdeki toplam cari açık önceki seksen yıldakinin yüzde 316 düzeyinde artış kaydetmiştir. Cari açığın temposu değişmezse yılın tamamında 50 milyar doları aşması beklenmektedir. Böylece, son altı yıldaki cari açığın da 164 milyar dolarla cumhuriyetin seksen yılındakinin 4 katına ulaşacağı tahmin edilmektedir. Sadece 2002 yılında 626 milyon dolar olan cari açığın bu yılın tümünde 50 milyar dolara ulaşması, bu dönemdeki yıllık açıkta 79 kat artışa tekabül etmektedir.

Bu dönemde ortaya çıkan rekor cari açık, 2005 yılından itibaren hızla artan doğrudan yabancı sermaye girişlerine karşın ağırlıklı olarak dışarıdan borçlanmayla finanse edilmiştir. Ancak yüksek tutarlara ulaşan doğrudan yabancı yatırımlar da cari açığın finansmanını oldukça kolaylaştırdı. Yabancı sermaye girişlerinin son dönemde hız kesmesi ise yükseliş eğilimini koruyan cari açığın finansmanı açısından önemli bir risk oluşturmaktadır.

Üretimin ithal girdiye dayalı hâle gelmesi nedeniyle patlayan ithalat, 2008 Ağustos sonu itibarıyla yıllık dış ticaret açığının 76 milyar dolara ulaşmasına neden oldu. TÜİK verilerinden yapılan hesaplamaya göre 1 Eylül 2007-31 Ağustos 2008’i kapsayan son bir yıllık dönemde Türkiye 132,5 milyar dolarlık ihracat yaparken, ağırlığı ham madde olmak üzere 208,4 milyar dolarlık ithalat gerçekleştirmiştir. Böylece, açık 76 milyar dolara dayanmıştır. Bu çok vahim bir tablodur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmüş olduğumuz 3’üncü maddeyle 3218 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinin ikinci fıkrası değiştirilerek serbest bölgelerde arazi kiralayarak bina ve tesislerini inşa eden üretici kullanıcılara otuz yıl, üretim dışı faaliyet gösteren dış kullanıcılara ise yirmi yıl süreli verilen faaliyet ruhsatı sürelerinin azami kırk dokuz yıla çıkarılması hedeflenmek istenmiştir. Öylelikle, mülkiyeti hazineye ait serbest bölgelerde faaliyette bulunan yabancı kullanıcılara hazinenin mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binaların doğrudan veya irtifak hakkı tesisi suretiyle kırk dokuz yıla kadar kiralanabilmesi imkânı getirilmesi düşünülmüştür. Ayrıca, faaliyet izinlerinin de Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı yerine Dış Ticaret Müsteşarlığınca verilmesi uygun görülmüştür.

3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun 5’inci maddesindeki hazinenin mülkiyetinde bulunan taşınmazların serbest bölgedeki yatırımcı kullanıcılara kırk dokuz yıla kadar kiralanması veya bunların üzerinde irtifak hakkı tesis edilmesi yönündeki işleme yönelik olarak yapılan işlemlerin, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olmaması yönündeki hükme ihtiyaç olmadığını düşünüyoruz. Bu maddede sayılan işlemleri 2886 sayılı Kanun’a tabi olarak da gerçekleştirmenin mümkün olduğu açıktır. Bu hükümle irtifak hakkı tesisi işlemlerinin 2886 sayılı Kanun dışına çıkarılması amaçlanmış olmakla birlikte, bu hükmün varlığıyla, gelecekte, bu taşınmazların tahliyesine ihtiyaç duyulduğunda tahliyenin anılan Kanun’un 75’inci maddesine dayanılarak gerçekleştirilmesi olanaksız kılınmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizdeki yirmi dört serbest bölgeden biri olan Antalya Serbest Bölgesi, liman sahasının hemen bitişiğinde yaklaşık 607 bin metrekarelik bir alana kurulmuş ve 14 Aralık 1987 tarihinde hizmete girmiştir. Bölgenin yatırım için ayrılan alanlarının toplamı 434 bin metrekare olup bu sahanın yüzde 97’sini aşan bir bölümü yatırımcılar tarafından kiralanarak işletmeye alınmış durumdadır. Bu bölgede hâlen 104 firma sürekli olarak aktif faaliyette bulunmakta ve bu firmalarda giriş-çıkışlarla birlikte yaklaşık 5 bin kişi istihdam edilmektedir.

Başlangıçta, ülkemizin yurt dışı müteahhitlik hizmetlerine yönelik makine parkı alanı olarak planlanan ve bu arada kısmen alım-satım şeklindeki ticari faaliyetlerin de sürdürüldüğü bir ticari serbest bölge görünümündeki Antalya Serbest Bölgesi, özellikle son beş yıllık süre zarfında üretim faaliyetlerinin artması ve bu yönde yoğunlaşan talepler karşısında büyük oranda üretim serbest bölgesi olma niteliğine bürünmeye başlamıştır. Mevcut yat ve gemi inşasıyla bakım onarımları, kablo, hazır giyim, elektronik cihaz ve tekstil üretimlerine, diyaliz makinesi üretimleriyle ayrıca ülkemizde ilk defa gerçekleştirilen doku kültürü suretiyle yapılan ve ileri teknoloji gerektiren üretimler de eklenmiştir. Son yıllarda buradaki yat üretimi ön plana çıkmış durumdadır. Yurt içinden ve yurt dışından birçok firma burada yat ve katamaran üretimi yapmak için başvuruda bulunmaktadır. Ancak bu bölgede alan sıkıntısı bulunmaktadır, mevcut alan isteklere yanıt vermemektedir. Çok büyük bir istihdam yaratacak bu istekler yer sıkıntısı nedeniyle gerçekleştirilememektedir. Yeni alanları buraya katmamız uygun olacaktır.

Ayrıca, bu bölgede bulunan çıraklık eğitim merkezine gerektiği kadar önem verilmemektedir. Buralarda ara eleman, özellikle tekne yapımına uygun elemanların yetiştirilmesine özen gösterilmelidir. Eğitim elemanları artırılmalı, burası âdeta bir okul görüntüsüne büründürülmelidir.

Antalya Serbest Bölgesi, istihdamı, üretim tesisleri, sayısı ve oluşturulan katma değer gibi çeşitli değerlendirme kriterleri açısından, bugünkü konumuyla, ülkemizde faaliyette bulunan yirmi dört serbest bölge içinde önemli bir yerde bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; serbest bölgeler bir ülkenin siyasi sınırları içinde olmakla beraber, gümrük hattı dışında bırakılan, ihracat için yatırım ve üretimi artırmak, istihdam yaratmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmak, ekonomi girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin etmek gibi amaçlarla kurulmuşlardır. Hem buralardan yapılan ihracatlar bakımından hem de yarattıkları istihdam bakımından serbest bölgeler ülkemiz için önemli yer tutmaktadır. Özellikle cari açığımızın bu kadar fazla olduğu bir dönemde bu bölgelerin üstünde fazlaca durmamız gerekmektedir. Öncelikle bu bölgelerde alım satım yapanların teşviklerinin yeniden getirilmesi hakkında çalışmalar yapılmalıdır. Bununla birlikte buralara tüketim amaçlı giren yabancı malzemelerin kesinlikle KDV’ye tabi olmaması gerekir, bunun da üstünde durmamız lazımdır.

Buralardan başka bir de vergi dairelerinin baskısı vardır. Özellikle 2004’ten itibaren Maliye Bakanlığı bu bölgeler üzerinde çok büyük baskılar kurmaktadır. Bugün bütün defterler son satırlarına kadar didik didik edilmektedir. Bu uygulama çok güzeldir fakat serbest bölgelere giren çıkan tüm mallar kayıt altındadır. Buralarda kaçak iş yapmak imkânsız gibi bir şeydir. Bu bölgede yapılan ihracat sonucunda vergiler düzenli bir şekilde alınmaktadır, çünkü her şey kayıtlıdır. Maliye Bakanlığının buralara gösterdiği özeni ülkemizde hayalî ihracatta bulunup da malı havuduyla götürenler üzerinde de durulmasını dileriz.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Süner, teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik.

Sayın Çelik, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerinde konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Serbest Bölgeler Kanunu’ndaki bu değişiklik, can çekişmekte olan serbest bölge üretici ve kullanıcılarına sadece bir hayat öpücüğüdür, palyatiftir ve gün uzatmadır. Metin şunu diyor: “Serbest bölgelerde faaliyette bulunan yatırımcı kullanıcılara Hazinenin mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binalar 49 yıla kadar kiralanabilir veya bunların üzerinde irtifak hakkı tesis edilebilir.” Allah aşkına, bu ne anlama geliyor? Türkiye’de yirmi dört civarında serbest bölge var. Kullanıcıların yapmış oldukları bina ve tesisler noktasında mülkiyet sorununu, en ağır olan sorununu çözememiş ilk serbest bölge belki de Mersin Serbest Bölgesidir. Şimdi, bu hüküm imalatçılara yaklaşık yirmi yıl, kullanıcılara on yıl ek süre tanımaktadır. Her yeri satarken, peşkeş çekerken baba rolüne öykünürken gerçek üretici olan serbest bölge imalatçı ve kullanıcılarından tapuları niçin esirgeniyor? Ne diyor bunlar? Diyorlar ki: “Bedelsiz almayalım ama devlet bize bir fiyat belirlesin ve buna göre bize satış yaparak tapumuzu versin.” Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen genel seçimler sırasında serbest bölge insanına 5084 sayılı Kanun’un getirdiği sorunları hemen çözeceğine, tesisler ve binalar için de derhâl tapu vereceğine söz vermişti. Bu söz şimdi nerede kaldı? Yine serbest bölge imalatçıları ile kullanıcıları aldatılmış oldu. Hükûmet olarak bir adım da bu hususta atılamaz mıydı? Maalesef atılmamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Tüzmen Mersin Serbest Bölgesinin özellikle komşu ülkeler ve Orta Doğu ticaretinde önemli bir bölge olduğunu ifade etmektedir. Bunu söylemek güzeldir ama geçerliliği var mıdır bu sözün? Maalesef, geçerliliği söz konusu değildir çünkü bir söz söyleniyorsa bu sözün içeriği doldurulmalı ve gereği yapılmalıdır. Hükûmetten beklenen icraattır ve icraat yapılmamıştır. Sayın Tüzmen Mersin bölgesinde iş sahiplerine, MESBAK üyelerine, çalışanlara gitsin sorsun bakalım ne cevap alacak? Sayın Tüzmen devamla şöyle demektedir: 6 Şubat 2004’te vergilerle ilgili bir gecede yapılan değişikliğin sıkıntılara neden olduğunu belirtmiştir. Peki, ben o zaman soruyorum: Sayın Tüzmen 6 Şubat 2004 tarihinde sizin göreviniz neydi ve nerede bulunuyordunuz? Serbest bölgeler, AKP’nin aldatma ve kandırma politikalarına işte böyle kurban edilmiştir. Ben buradan sormak istiyorum: Mersin Limanı, Singapur ortaklı bir konsorsiyuma otuz altı yıllığına “özelleştirme” adı altında peşkeş çekilirken bu konsorsiyumun çok kıymetli bir alana sahip olan Mersin Serbest Bölgesinin tümünü veya bir kısmını ele geçirme düşüncesi acaba Sayın Tüzmen’in de sıkıntılarını kapsamakta mıdır?

Değerli milletvekilleri, Mersin-Tarsus kara yolu güzergâhında sağlı sollu onlarca fabrika, işletme ve tesis bulunmaktadır. 2006 yılında, sadece burada bulunan fabrika ve tesislerden yirmi sekiz adedi ne yazık ki faaliyetini durdurmuş, üretimini durdurmuş ve zamanın TİM Başkanı Oğuz Satıcı’nın Mısır’da oluşturduğu organize sanayi bölgesine bunlar taşınmıştır. Acaba, Oğuz Satıcı’nın organize sanayi bölgesiyle Hükûmetin hangi üyelerinin ilişkisi var? Mersin’e bu konuda verdikleri zararın miktarı ve mahiyeti nedir? Bunu da özellikle vurgulamak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 30 Ocak 1987 yılında faaliyete geçen Mersin Serbest Bölgesi ve diğer serbest bölgeler, bu Hükûmet ve Sayın Tüzmen yönetiminde serbest bölge olmaktan âdeta çıktı ve yasak bölge hâline geldi, antrepo çalıştırmak daha kârlı oldu. Biz bu konuyu 3 Temmuz 2008 günü Genel Kurula arz ettik. Sayın Tüzmen’den değil Sayın Çağlayan’dan bize cevap geldi ve Sanayi Bakanı, serbest bölgeye hiç atıfta bulunmayarak sorumuzun bir bölümünü teşkil eden organize sanayi bölgeleri ve esnaf sanayi siteleriyle ilgili sadece o bölümü cevaplayarak konuyu geçiştirmişlerdir. Ancak, bizim Sayın Tüzmen’e yönelik yazılı soru önergemizde, özellikle serbest bölgelerin ihracat ve üretimi artırıcı rolüne değinerek yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırdığı, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin ettiği, dış finansman ve ticaret imkânlarından daha fazla yararlanmak üzere serbest bölgelerin kurulması ve faaliyet gösterecek işletmelerin vergi, sigorta primi ve diğer konularda teşvik edilmesi sağlandığı hâlde 5084 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile işletmecilere çalışanların sigorta primini ödeme yükümlülüğü getirilmesi vurgulanarak bu uygulamanın 3281 sayılı Yasa’yla çelişip çelişmediğini sormanın yanında, bu konuda Hükûmetin ne gibi önlem alacağı ve düzenleme yapacağı kendilerine ifade edilmişti ancak buna henüz cevap almış değiliz. Ayrıca serbest bölgeler kapsamındaki mülkiyet sorununu da soru önergemizde dile getirmiştik.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, sonuç olarak, serbest bölge imalatçı ve kullanıcılarına, yaptıkları bina ve tesislerin tapularının verilmesini öngörüyoruz. Bu yapılırsa firmaların eli güçlenecek, kredi bulma imkânları artacaktır. Tapu sorunu özellikle Mersin Serbest Bölgesi için çok önemlidir. Bu konuda 4706 sayılı Kanun bir imkân sunmaktadır. 4706 sayılı Kanun’u çalıştıracak olan Maliye Bakanlığıdır. Maliye Bakanlığı bu konuda ne yazık ki en ufak bir ilerleme kaydetmemektedir.

İkinci olarak, Mersin Serbest Bölgesi gibi doğal gazı olmayan bölgelerin bu sorunu da çözüme kavuşturulmalıdır.

Dâhilde işleme rejimi ve antrepoculuğun avantajlarının serbest bölgelerde de olması gerekmektedir.

Dördüncü olarak, tüketim ve ara malı girişinde kolaylıklar sağlanmalıdır. Hükûmetin yanlış politikaları serbest bölgeleri bugüne kadar hep geriletmiş, yüzde 40’lara varan istihdam daralmalarına yol açmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde, içinde yaşadığımız piyasa parametrelerini hepimiz takip ediyoruz. İşte Hükûmet “Bize bir şey olmaz.” derken, başımızda ciddi ölçüde -ekonomide- büyük sıkıntıların olduğunu… Âdeta krizin ayak seslerini işitir hâle gelmiş bulunuyoruz.

Hükûmetin bütün ekonomi politikalarını gözden geçirmesinin yanında, organize sanayiyle ilgili bu yasa tasarısını getirirken daha köklü bir tasarıyla yüce Meclisin huzuruna çıkmasını arzu ederdik. Ancak geçici nefes aldırıcı bulduğumuz bu tasarının, tabii ki, grubumuz tarafından da destekleneceğini özellikle belirtmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çelik.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Bu tasarı, arz ettiğim gibi, derde deva olmayacaktır, serbest bölgelerdeki gerilemeyi sadece yavaşlatacaktır ama gerileme mukadderdir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çelik, teşekkür ediyorum.

Şahsı adına Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Yüksel.

Buyurun Sayın Yüksel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 275 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına konuşmak üzere söz aldım. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Evet, serbest bölgelerimizin yirmi yıla yakın geçmişi vardır. Bu yirmi yıl süresi içerisinde, bu geçen süre içerisinde dünya ekonomisinde ve dünya ticaretinde çok hızlı gelişmeler olmuştur ve bu gelişmeler sonucunda serbest bölgelerimizin işleyişi, uygulamalardaki sıkıntıların giderilmesi için on bir maddeden oluşan bu yasa tasarısı hazırlanmıştır. Dünya ticaretindeki acımasız rekabette sanayicilerimizin ellerini güçlendirmek, ihracata yönelik yatırım ve üretimlerin hem fiziki şartlarının hem de hukuki şartlarının günümüz uluslararası ticaret koşullarına uygun hâle getirilmesi hedeflenmiştir.

Bu on bir maddeden 3’üncü maddede sağlanan yarar nedir? O da kısaca şöyledir: “Yerli veya yabancı gerçek veya tüzel kişiler Dış Ticaret Müsteşarlığından ruhsat almak kaydıyla serbest bölgelerde faaliyette bulunabilirler. Serbest bölgelerde faaliyette bulunan yatırımcı kullanıcılara Hazinenin mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binalar 49 yıla kadar kiralanabilir veya bunların üzerinde irtifak hakkı tesis edilebilir.” diye bir maddeyle serbest bölgelerde daha kullanılır, daha başarılı yeni yatırımların, üretimlerin yapılmasını sağlayıcı değişikliklere gidilmiştir.

Ümit ediyorum ki on bir maddeden oluşan bu yasa tasarısı, sanayicilerimiz için bir yeni umut ışığı olur, yeni yatırımlar için bir umut kapısı olur ve şu anda dünyada yaşanan global krizle birlikte ülkemizdeki etkin müteşebbis sanayicilerimizin inşallah Türkiye’nin gelişmesinde ve ilerlemesinde yeni gelir kapısı olmasında, yeni istihdam kapısı olmasında yatırımlarımızın giderek arttığı bölgelerimiz olur diye düşünüyorum.

Bu yasa tasarısını hazırlayan tüm bürokratlarımıza ve Bakanlık yetkililerimize teşekkür ediyorum. Yasanın ülkemize, sanayicilerimize hayırlı olmasını diliyorum, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kabakcı.

Sayın  Kabakcı, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KABAKCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesine dair kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İlgili 3’üncü madde ile yirmi ve otuz yıl olarak kullanım hakkı verilmiş hazineye ait arazilerin süresi kırk dokuz yıla çıkarılmaktadır. Küreselleşen dünyamızda ihracatın ve yabancı sermayenin önemi gittikçe artmaktadır. AK PARTİ İktidarıyla birlikte huzur ve istikrar adası hâline gelmiş olan ülkemizin bu tip olumlu gelişmeleri bu özelliği ile güçlenmektedir.

Değişikliğin hayırlı olmasını diliyor, katkı sunanlara teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Evet şimdi, soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Tütüncü, buyurun efendim.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana bir sorum olacak aracılığınızla.

Bu maddede getirilen, yapılan değişiklikle serbest bölgelerde zımnen üç çeşit firma faaliyette bulunmuş olacak. Birinci çeşit firma, üretici firmalar. İkincisi, üretim dışı faaliyetteki kullanıcılar ve üçüncüsü de yatırımcı kullanıcılar ki yatırımcı kullanıcılar, bu maddenin yeniliği. Ne demek bu yatırımcı kullanıcılar? Yani bunun bir açıklanması gerekiyor. Öyle sanıyorum ki amacı tam anlamıyla ifade eden bir kavram değil. Bunun açıklanmasını rica ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tütüncü.

Sayın Işık, buyurun efendim.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, birkaç sorum var birbiriyle ilgili. Hâlen serbest bölgelerde faaliyet gösteren gerçek veya tüzel kişilere ait işletmeler içerisinde kaç adet yabancı işletme bulunmaktadır? Bunların ne kadarı üretim, ne kadarı ise ithalat-ihracat işiyle uğraşmaktadır?

İkinci sorum da hâlen serbest bölgelerdeki hazineye ait arazi, arsa veya binaların kiralanması ya da irtifak hakkı tesis edilmesi konusunda talepte bulunmuş firmalar var mıdır, varsa bunların kaç adedi yabancı firmadır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın Şandır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Çok teşekkür ediyorum Değerli Başkan.

Sayın Bakanım, dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanımız, Türkiye'nin övüneceği tek başarının ihracattaki artış olduğunu ısrarla söylemeye devam etmektedir. Bu sözü, öncelikle, kabul ediyor musunuz?

Eğer yıl sonu itibarıyla 137 milyar dolar olacağını iddia ettiğiniz ihracatın analizini, sorgulamasını yaparsak üç tane sorum var:

Bu ihracatın ne kadarı ara malı ithalatına dayanmaktadır? Ki bugün sabah bütçe sunumunuzda 150 milyar dolar ithalatımızın olduğunu söylüyorsunuz. Bu 137 milyar doların içerisinde ara malı ithalatı, yani yabancıların ürettiği, bizim ambalajlayarak ihracat diye dışarıya gönderdiğimiz miktar ne kadardır?

İkincisi: Çifte faturalandırmadan bahsediliyor. Sayın Genel Başkan Yardımcınız da bunu ifade etti. Çifte faturalandırma ile şişirilen ihracat miktarı ne kadardır? Düşürülen ithalat miktarı ne kadardır? Böyle bir sorgulamanız ve sonucunuz bulunmakta mıdır?

Üçüncü sorum şudur: 2005 yılında Maliye Bakanlığı müfettişlerinin incelediği her 100 tane ihracat dosyasından 55 tanesinde usulsüzlük olduğunu gazeteler yazdı. Şimdi 137 milyar dolar olduğu iddia edilen ihracatın ne kadarı hayalîdir? Bu yönde Maliye Bakanlığının müfettişlerinin bu tespitine inanacak mıyız? Bu yönde bir değerlendirmeniz bulunmakta mıdır? Tüm bunlardan sonra yine Türkiye'nin tek övüneceği konunun ihracat olduğunu söyleyen dış ticaretten sorumlu Sayın Devlet Bakanınıza hak veriyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Son olarak, Sayın Çelik, buyurun efendim.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Biraz önce konuşmamda da ifade etmiştim ama burada teyit açısından Sayın Maliye Bakanına dönük olarak… Bu, özellikle serbest bölgelerdeki tapu sorununu çözmek için 4706 sayılı Kanun’un işletilmesini düşünüyor musunuz? Yani üretici ve kullanıcılara kendi binalarının tapularını vermeyi düşünüyor musunuz bu yasa çerçevesinde?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Sayın Bakanım, buyurun.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Tütüncü, bu kanunda geçen “üretici, üretim dışı ve yatırımcı kullanıcı” tabirlerinin ne anlama geldiğini sordu; bilhassa “Yatırımcı kullanıcı ne demek?” dedi. Şimdi, burada biz bu kanunu hazırlarken bir prensibi kabul ettik, o prensip de şu: Bu serbest bölgeler, Türkiye’de ihracatın artırılması için kurulmuş bölgelerde. Ama serbest bölgelere baktığımızda, Türkiye’nin dış ticaret yapısını aynen yansıtıyor. Türkiye ne kadar ithalat yapıyorsa serbest bölgeler de o kadar ithalat yapıyor -yani yüzde olarak söylüyorum bunu- ne kadar ihracat yapıyorsa da o kadar ihracat yapıyor. Hâlbuki, biz buradaki ihracatın artırılmasını istiyoruz ve dışarıdan gelecek olan kimseler, eğer bu serbest bölgeler olmasa gelmeyecek olan üreticiler. Bu üreticilere serbest bölgeyi gösteriyoruz, diyoruz ki “Gelin, bu serbest bölgede imalat yapın.” ve bu imalatından dolayı da dışarıya ihracat yapsın, Türkiye’nin ihracatı artsın. Yoksa, biz bunları göstermezsek adam Türkiye’ye hiç uğramayacak bile, bakmayacak bile.

Türkiye’de serbest bölgenin dışındaki üreticilerle de sanki bir haksız rekabeti varmış gibi de gözüküyor ama böyle, sırf bunlara hasrettiğimiz takdirde, serbest bölgelerden beklediğimiz faydaları temin ederiz diye düşündük. Onun için oraya üreticileri koyduk. Üreticilerin dışında da hizmet üretenleri de bunun içerisine dâhil edelim dedik ve buraya da yatırım yapan diğer üreticileri koyalım dedik.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hizmet dâhil mi?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Hizmet dâhil değil.

Şimdi, buradaki bu tabirlerin tam karşılığını, neyi ifade ettiğini ben size net olarak söyleyemeyeceğim ama bunu yazılı olarak size bildirelim. Çünkü dış ticaretten sorumlu Bakanımızın sorumluluğunda. Ondan da alıp size net bilgiyi yazılı olarak takdim edelim.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Sadece “yatırımcı kullanıcıyı”, öbürleri var zaten.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Işık “Kaç adet yabancı var bu şeylerde?” diye sordu. Şimdi, toplam olarak, bu serbest bölgelerdeki toplam firma sayısı 3.667. Bunun 637’si yabancı, 3.030’u yerli firma. Bunu da böylece söyleyeyim.

Ha “Bunlar içerisinde hazineye ait arsalar var mı?” diye sordunuz. Bununla ilgili olarak da bilahare size yazılı olarak cevap verelim.

Sayın Şandır, ara malı ithalatı… Evet, bugün ben ara malı ithalatının ne kadar olduğunu bütçe konuşmamda arz etmiştim. Burada ara malı ithalatı Türkiye'nin en önemli, büyük ithalatı ve giderek artan da ithalatı. Ancak, burada biz meseleye yapısal olarak bakıyoruz, Türkiye'nin yapısal birtakım değişimlerin içerisine girmesi lazım geldiğine inanıyoruz.

Ancak, buradaki Türk lirası-döviz arasındaki ilişki de fevkalade önemli oluyor ve son zamanlarda Türk lirasının değer kaybetmesi, doların ve avronun yüksek olması sonucu ben inanıyorum ki birçok maddeler Türkiye’de, ara malları Türkiye’de imal edilmeye başlanacak. Neden? Türkiye’deki ara malın ithalatı Türkiye’de yapılamadığından dolayı değil, maliyetler düşük diye geliyor. Bilhassa Uzak Doğu ülkelerinden gelen ithalatın fiyatlarının çok düşük olması nedeniyle maalesef bütün ihracatçılar ara malı ihtiyacını düşük olarak alıyor ki onlar da dış pazarlarda rekabet etmek mecburiyetindeler. Ama bununla birlikte ihracatçılarımızın dışında sanayicilerimiz de alıyor ara malı. Yani yerli piyasaya mal satanlar da dışarıdan ara malı ithal ediyor. Fakat bu doların değer kazanmasından sonra ben inanıyorum ki bu dengeler biraz değişecek ve Türkiye'nin ithalatının azalmasına, ihracatının artmasına yol açacak.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakanım, ihracat rakamını sorguluyorum. 130 milyar doların içerisinde kendimizin üretmediği, dolayısıyla bize ait olmayan ara malı ithalatı ne kadardır?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Onu müsaade ederseniz biz yazılı olarak verelim. Şu anda Dış Ticaretin bilgisi içerisinde bu rakamlar, oradan alıp Sayın Şandır size verelim biz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakanım, bir sorum daha olacak ama bundan sonra…

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet, şimdi, bu çift faturalarla ilgili bir şey sordunuz. Çift faturalar da şöyle oluyor: Şimdi, ihracatta buradan çıkarken normal fiyatla çıkıyor. Yani kayıtlara fiyatlar normal olarak giriyor fakat bu çıkan malların gittiği menşelere göre hangi memlekete gidiyorsa onları ithal edenler kendi memleketlerinde çeşitli şekillerde deklare ediyorlar. Eğer orada gümrük varsa, çoksa, ben bunu az fiyata aldım diyor. O zaman bu Türkiye'nin bir derdi olmuyor, ithal eden ülkenin kendi gümrüklerinin meselesi oluyor.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Doğrudur.

Sayın Bakanım, Türkiye’de vergi iadesi almak için acaba ihracat faturaları şişiriliyor mu? Böyle iddialar var.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Hayır. Şimdi, yani istisnalar tabii ki vardır…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Muhatap sizsiniz ama.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - …ama genel olarak çok eskiden… Mesela “Ya ben buradan şey aldım, vergi iadesi alayım, işte şeyleri şişireyim.” sistem olarak kalktı. Rahmetli Özal’ın zamanında o sistemler belki vardı, oraları bilemiyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Şimdi var mı?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Bir şey de söyleyecek hâlim yok ama öyle bir vergi iadesi söz konusu olmadığı için, şimdi, bize o, o kadar da getirse, bu kadar da getirse herhangi bir vergi iadesi almıyor artık. Yani öyle bir vergi iadesi sistemi kalktı. Ne zaman kalktı? Bizim iktidarlarımızdan önce kalktı. Yani biz kaldırmış değiliz, bizim iktidarlarımızdan önce kalktığı için böyle bir şey söz konusu değil.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – KDV iadesi almıyor mu?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – KDV iadesini, oraya ne kadar KDV ödemişse onları alıyor. Yani kafadan, ben bu kadar mal ihraç ettim, bunun şu kadar KDV’sini ver bana demiyor. Ne kadar KDV’sini ödemişse onları getiriyor bize, bir bir ibraz ediyor, incelemeden geçiyor, ondan sonra kendisine veriliyor. Yani ödediği KDV’lerin iadesi söz konusu olduğu için… Yani yüksek gösterip de hayalî bir fatura aldığında zaten bizim maliyeciler yakalayacak kendisini. Yani öyle bir şey sistem olarak mümkün değil. Ama bunu yapıp da ceza alanlar da olabilir fakat hemen şeye takılırlar ve zaten böyle bir şeye girmiş olanlar da kodlanıyor bizde, Maliyede. Koda girdi mi, Allah göstermesin, hayatı boyunca zor çıkar oradan. Böyle de bir durum var.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Hatta o kodlanmışlardan iş yapanlar bile yanıyor yani. Kodlanmış firmaları bırakın, o kodlanmış firmayla iş yapan bir adam, o da büyük çapta sıkıntılara düşüyor.

BAŞKAN – Evet.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Şimdi, Maliye Bakanlığı bütçelerinin bu yönde yaptığı incelemelerde yüzde 55 oranında usulsüzlük çıktığını gazeteler yazdı.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Usulsüzlük demek… Tabii, her zaman için şey bir fatura, bilmem ne falan manasına gelmiyor. Çeşit çeşit usulsüzlük oluyor.

BAŞKAN – Sayın Bakan, tamamladınız mı efendim?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bir de…

Sayın Başkan, müsaade var mı?

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bir de tüketici ve kullanıcılarla ilgili, Sayın Çelik bir soru sormuştu. Burada onu ben bir daha almak istiyorum sona geldiği için Sayın Çelik’in…

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – 4706 sayılı Kanun’un Maliye Bakanlığınca işletilerek üretici ve kullanıcılara serbest bölgelerde yapmış oldukları tesislerin tapusunun verilip verilmemesi konusu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Öbür maddede soru-cevaba… Geçelim Sayın Başkan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Duyamadım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Tapu istiyor, tapu, Sayın Bakanım; “Tapu verin.” diyor, tapu! 

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bundan sonraki maddede sorsunlar arkadaşlar. Ona geçelim.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ha tapu.

Şimdi, tapu meselesi için ben, yanımda sayın yetkili arkadaş da oturuyor, onunla da konuştum, “Satmak istesek bile oradaki fiyatlarla kullanıcılar almak istemiyor.” diyor. Yani böyle bir problemden söz ediyor. Çünkü -Maliye Bakanlığının tespitlerine göre- oradaki satış fiyatları satın alacak kimseler için biraz yüksek geliyor. E biz de, şimdi, Maliye Bakanlığı olarak, “ya, illa alsınlar” diye malımızın şey olan kısmını da düşürecek bir hâlimiz yok.

BAŞKAN – Bakanım…

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Rayiç bedelden almak istiyorlar Sayın Bakan.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Almak istiyorlarsa onu ben değerlendiririm.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ben teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Madde üzerinde bir adet önerge vardır.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 275 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 3 üncü maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 3218 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Bülent Baratalı

 

Trabzon

Malatya

İzmir

 

 

Gürol Ergin

 

 

 

Muğla

 

“Serbest bölgelerde faaliyette bulunan yatırımcı kullanıcılara Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binalar kiralanabilir veya bunlar üzerinde 49 yıla kadar irtifak hakkı tesis edilebilir. Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler için aynı süre ile kullanma izni verilebilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

MALİYE BAKANI KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım Sayın Hamzaçebi?

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Evet, Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarıdaki düzenleme teknik olarak doğru yazılmadığı gibi yat üretimi ile iştigal eden serbest bölgelerdeki işleticilere Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerin kiralanmasını da (bu yerlerin kullanma izninin verilmesini) engellemektedir. Önerge ile bu sorunun giderilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Serbest bölgeler, Türkiye Gümrük Bölgesinin parçaları olmakla beraber; serbest dolaşımda olmayan eşyanın herhangi bir gümrük rejimine tabi tutulmaksızın ve serbest dolaşıma sokulmaksızın, gümrük mevzuatında öngörülen haller dışında kullanılmamak ya da tüketilmemek kaydıyla konulduğu, ithalat vergileri ile ticaret politikası önlemlerinin ve kambiyo mevzuatının uygulanması bakımından Türkiye Gümrük Bölgesi dışında olduğu kabul edilen ve serbest dolaşımdaki eşyanın bir serbest bölgeye konulması nedeniyle normal olarak eşyanın ihracına bağlı olanaklardan yararlandığı yerlerdir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Tacidar Seyhan.

Sayın Seyhan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TACİDAR SEYHAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, çok uzun bir dönemdir kanun yapma açısından ciddi bir sıkıntımız var, bir türlü bütünsellik sağlayamıyoruz. Bu yaptığımız kanunda da önemli bir görev yerine getiriliyor. Bu bölgelerimizin 5084 sayılı, yani bir önce yapılan Kanun’la içine düştüğü sıkıntılardan, özellikle serbest üretim bölgelerinin sıkıntılarından arındırılmasını sağlayamaya çalışıyoruz. İlk bakıldığında, ivedi ve yapılması gereken bir husus olarak görünüyor. Doğal tabii ki. Ancak, kanunu şöyle bir düşünün: Görüşme yapıyoruz, kanun bizi bir yere sevk etmiyor. Yani, eğer siz serbest ticaret bölgesi veya serbest üretim bölgelerini birbirine entegre olarak çalıştıracaksanız, kanunun sizi bir yere yönlendirmesi lazım. Temel amaçlarınız içerisinde daha fazla ihracat olabilir, ama, bu ihracatın nüveleri de kanun içerisinde olur. Nedir bu nüveler? Fazla üretim, kaliteli üretim, iç ve dış piyasada rekabet şartının korunması, patent, yeni teknoloji üretimi ve merkezden getirilen teknolojinin yurt içine transferi. Bunları yapmadığınız zaman, ortaya koyduğunuz kanun eksik kalmış olur.

Şimdi, arkadaşlar, Serbest Bölgeler  Kanunu ayrı, Teşvik Kanunu ayrı, Özel Endüstri Bölgeleri Kanunu ayrı değerlendirilirse biz bu işin içinden çıkamayız. Temel eksikliğimiz, bakanlıklar arasında ortak bir koordinasyon kurulunun kurulması. Özellikle, nihai amacı teşvik olan ve nihai amacı sektörel gelişim olan konularda bu kurulların ortak kararlarıyla kanun belirlenmesi lazım. Türkiye’nin en büyük eksiği budur.

Peki, şimdi bu kanunu yapmaya neden gerek duyduk? Bu kanunu yapmaya işte bu anlattığım sıkıntılar Türkiye’de çıktığı için gerek duyduk. 5084’ü yaptık, ondan sonra kırk dokuz ile teşvik çıkardık. Kırk dokuz ildeki teşvik kanunu ile 5084 birbiriyle çelişen kanun, birbirinin aksi, birbirini körelten kanun. Bunu göremeyecek kadar, hiçbir şekilde plansız, programsız hareket etmek mümkün mü? Aynı şekilde 5084, özel üretim serbest bölgelerinin de üretimini kısıtlayan bir kanun hâline dönüştü. Buralar da kendi içerisinde bir daralmaya doğru gittiler. Elbette, ciddi sorunları vardı. O nedenle, bölgelere doğru bakmak lazımdı.

Bakın şimdi, anlatacağım serbest bölgelerle ilgili, ama araya şunu da sokmak istiyorum: Bazen durumu kurtarmak için genel politikada öyle şeyler söylüyoruz ki altından kalkamıyoruz. Çıkaracağımız kanun bir başka yerde yolumuzu yine kesiyor. Sayın Sanayi Bakanımız -keşke burada olsaydı- geçen çıktı, bir açıklama yaptı, dedi ki: “Tekstil sektöründe bir sektörel gelişim için desteğe ihtiyaç var. Biz, bölgesel ve sektörel teşvik için bunları bir yerde toplayacağız ve bunlara özel teşvik vereceğiz.” Amenna. Sektörel teşvike hiç kimse gibi ben de karşı değilim. Ama Türkiye, Sayın Bakanın da içinde olduğu o toplantıda, ilk defa istihdamın taşınmasını teklif eden bir bakan gördü ve dikkat ederseniz yatırımcılara çağrı yapıldı, “İstihdamınızı üç ay içerisinde yaparsınız, biz size ek teşvik vereceğiz.” denildi. Böyle bir şey olabilir mi? Dünyada bir tane örneği yok. Bizim görevimiz arkadaşlar, iç rekabet koşullarıyla da uğraşmak, sadece dış rekabet koşullarını yerine getirmek değil.

Bizim işimiz ne burada? Biz kanun yapıyoruz. Bakanların görevi ne? Kendi ülkende bölgeler arasındaki rekabet koşullarını sağlayamayacaksan orada niye duruyorsun? İstihdam koşulları arasında denge sağlayamayacaksan bizim burada işimiz ne? Bu dengeyi kurmak bizim görevimiz. İstihdam taşınarak bir yerdeki dengesizlik önlenebilir mi? Taşıdın fabrikanı, 500 kişi buradan işten çıktı, öbür tarafta 500 kişi aldın. Ara eleman ihtiyacı karşılanmadı, deneyimli eleman ihtiyacı karşılanmadı. Taşınması, göçü… Sanayinin göç ettiği bir ülke düşünülebilir mi? Yeni bölgelerini kurarsın, teşvik edersin, bölgeler arası dengeyi kurabilmek için özel teşvikler ve tedbirler yerine getirirsin. Değerli arkadaşlarım, bu işler yanlış, bu işlerden vazgeçmek lazım.

Bakın, serbest bölgelere de bir göz atarsak neler olmuş arkadaşlar? ARGE ve patentlerde buluşların büyük bir çoğunluğu dışarıdan. Bol miktarda patent satın almışız. İçeride ne var? Üretim var sadece. Patent nerede? Dışarıda, para oraya gidiyor. Merkezde? İçeriye teknoloji gelmiş mi? Hayır. Bunu gözlemleyerek hareket etmek lazım. Yerli üretimin deposu olarak serbest bölgeler kullanılamamalı. Üretim yapılacaksa ihracat nihai hedef hâline gelmeli yoksa bizim içerideki üretimimizle serbest bölge üretimi arasında bir fark kalmaz değerli arkadaşlarım.

Bunun dışında, şu kaliteye de birkaç kelime etmek istiyorum. Arkadaşlar, bakın, kalitede bir ürün markalaşır, bir de ülke markalaşır. Dünyanın hiçbir yerinde kalite standardının sağlanması firma talebine bağlanmaz. Kalite dışı üretimler talebe bağlanır ve izne bağlanır. Bu bir çelişki. Biz kaliteli üretimi, kalite standardını talebe bağlıyoruz bu kanunla. Elbette, standartlardan serbest bölgedekiler çok çekti ama siz her sektörde ayrı ayrı standartlaşmaya gitmezseniz Türkiye'nin başına çok iş gelir ve biz ARGE üretemeyiz ve biz patent üretemeyiz değerli arkadaşlarım.

Bir önemli konuya daha değinmek istiyorum. Serbest bölge kanunu yapacaksanız şu soruları sormak lazım: Teşvikler teknoloji alanında kullanıldı mı kullanılmadı mı şimdiye kadar? Maalesef teşvikler teknoloji yaratmak ve geliştirmek için kullanılmamış, çok az. İkincisi: Kullanıldıysa belli bir alanda, hangi alanda kullanıldı bunu bir tespit edelim ya. Hangi sektörde, hangi alanda, hangi üretimde, hangi bölgede kullanıldı? Biz, tedbirimizi ve yeni kanunumuzu ona göre yapalım. Burada bunun bir ayrıntısı da yok değerli arkadaşlar. Merkez firmayla Türkiye’deki üretici firma arasında teknoloji transferi sağlandı ve Türkiye bundan bir verim aldı mı, yarar aldı mı buna da bakmak lazım. Bu da yok. Yüksek teknoloji üretimi sağlandı mı? Bu da yok değerli arkadaşlar. Buralarda bir üretimimiz var elbette, insanlar üretim yapıyor ama öncelikli olarak bu bölgelerde görmek istediğimiz standartlar ve teşvikler budur.

Peki, bu arkadaşlarımızın sorunları var mı? Elbette var; bu arkadaşlarımız için ekonomik risk vardır, mevzuat sorunları vardır, organizasyon yapısı arasında dengesel bozukluklar vardır -bütün bu bölgedeki üreticiler bu sıkıntıyı çekiyor- teknolojik faaliyetlerde iş birliği eksikliği vardır -özellikle bizim, teknolojik faaliyetlerin artırılması yönünde özel bir desteğimiz yoktur- finans kaynağı eksikliği vardır. Bunu da değerlendirecek bir temel yapıyı mutlaka oluşturmamız lazım.

Yeniliğin finansal dönüşümü çok uzundur arkadaşlar. Bu nedenle, “inovasyon” dediğimiz yenilik Türkiye’de farklı anlaşılıyor. Eğer bir devlet yenilik istiyorsa, inovasyonun bedelini teşvik sistemi içerisinde üstüne almıyorsa o ülkede yenilik bekleyemezsiniz. Yeniliğin bir bedeli, inovasyonun bir bedeli vardır. Kısa sürede kamu sübvansiyonu, uzun sürede yüksek gelir ve teknolojik gelişim. Bunu yapmadığınız, temel almadığınız sürece Türkiye bir adım ileri gitmez. “İşaretli firma” diyerek, işaret ederek Sayın Bakanım, onları çalıştırmayarak, biz Türkiye’de iyi üretim yapan insanları tek başına sahiplenmeyiz, sahiplenemeyiz. Biz onların çalışma koşullarını, ARGE potansiyellerini, duruşlarını, pazarlama yeteneklerini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Seyhan, konuşmanızı tamamlayınız.

TACİDAR SEYHAN (Devamla) - …ve pazarlama yetenekleri dışında onların kendi özgün gelişimlerini kendimize problem etmek zorundayız.

Son olarak değerli arkadaşlar, bizi yeniliğe iten yoğun rekabet koşullarından ders almalıyız. Teknolojik değişimin dünyadaki varlığından ders almalıyız. İnsanların gelişen ihtiyaçlarından ders almalıyız. Sosyal güdülerimizi temel kılmalıyız. Yeni pazarların varlığını kabul edip o pazarlara yönelik rekabet gücü yaratmalıyız. Yeniliğin kaynağı olacak yeni teknolojilerin merkezi olmalıyız. Sizin söylediğiniz gibi lekeli firmaların sancı çekmesini sağlayabilecek önlemler aldığımız kadar, cesaretli, yürekli olup Türkiye’de lekeli siyasetçilerin de o bulundukları makamlarda sancılı oturmasını sağlayacak yürekli siyasal tedbirler almak zorundayız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Seyhan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu.

Sayın Uslu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 275 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi ile ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere ülkemizde serbest bölge uygulaması 1985 yılında başlamıştır. 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu, o yıllarda Türkiye'nin dış ticaretinde önemli uygulamalarından birisi olmuştur. Buradaki amaç, Türkiye'nin ihracatını artırmak, Türkiye’ye yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırmaktır. Nitekim, o yıldan itibaren ülkemizde önemli yatırımlar yapılmış olup, bugün yirmi adet serbest bölge faaliyette bulunmakta ve 24 milyar dolar ticaret hacmi yaratmaktadırlar. Ayrıca, 54 bin kişi istihdam edilerek büyük bir iş sahası yarattığı da bilinmektedir. 1967 yılında, serbest bölgelerin Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İlişkiler Komisyonunca gelişmekte olan ülkelerin ihracatlarını artırmada önemli bir araç olarak kabul edilmesinden sonra serbest bölge sayısı hızlanarak artmıştır. Bugün sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde 325 adet olmak üzere, dünya genelinde 212 ülkede 2.375 adet serbest bölge bulunmakta ve 4,2 trilyon dolar ticaret hacmi yaratmaktadırlar.

Serbest bölgelerin avantajlarına baktığımızda, bulunduğu ilin ve yörenin karşılaştırmalı üstünlükleri yatırım kararlarında etkili olmakta, mekanik ve tarımsal sanayiler gelişmektedir. Bölgede yeni yatırım alanları oluşmakta, şirketleşmeler artmakta, yeni girişimciler meydana gelmekte ve kamu destekleri şirketleri yeni yatırım, üretim ve ticarete yönlendirmektedir. Serbest bölgede faaliyet gösteren firmalarla iç pazardaki firmalar arasında mal ve hizmet ticareti yaşanmakta, bundan diğer sektörler de yarar sağlamaktadır. Yerli yatırımcılar ihtiyaç duydukları mal ve hizmetleri daha kısa zamanda ve düşük maliyetle alabilmektedir.

Değerli milletvekilleri, hâlihazırda Türkiye’de uygulamada olan serbest bölge düzenlemeleri, Avrupa Birliği tarafından uygulanan standart serbest bölge uygulamalarından önemli ölçüde farklıdır ve bu durum, yani serbest bölgelerin Avrupa Birliği standartlarına ulaşması sürecindeki belirsizlik ve Avrupa Birliği standartlarına ulaşma durumunda yapılacak uygulamalar gerek yerli gerekse yabancı yatırımcıyı ciddi olarak etkilemekte ve serbest bölgelere yatırım konusunda heveslerini azaltmaktadır.

Tüm dünyada serbest bölgeler, yabancı sermaye ve teknoloji girişinin hızlandırılması, ihraç amaçlı yatırım ve üretim girdilerinin gümrük ve dış ticaret mevzuatına tabi olmadan temin edilmesi, ticaretin geliştirilmesi ve uluslararası rekabette hazır bir altyapı için önemli bir argümandır.

Ülkemizde serbest bölgelerin kurulmasının temelinde yatan en önemli etken yabancı sermayenin yurt içine çekilmesi olmuştur ve tabiatıyla serbest bölgelerin sağladığı imkânlar, yerli yatırımcılar için de onların cazibe merkezi olmasını kolayca sağlamıştır. Ancak serbest bölgeler için alınan tedbirlerin ve getirilen teşviklerin ülke içinde faaliyet gösteren diğer üretim ve ihracat yapan kuruluşlarımızla haksız rekabete yol açmaması gerekmektedir. Nitekim, serbest bölge faaliyetleri dış ticaretimizde önemli bir yer tutmakla birlikte bu faaliyetlerin yüzde 90’ı yurt içerisinde yapılmaktadır ve özellikle uluslararası finans krizinin yaşandığı bugünlerde reel sektörün ciddi desteğe ihtiyacı vardır. Cari açığın yıl sonu itibarıyla 50 milyar doları aşacağı düşünülürse bu açığın finansmanı için ihracat önemli bir kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, bu tasarının, mali muafiyetler, hazine arazilerinin tahsisi ve ihracatçı  saikleri düşünülerek hazırlandığı, sektörü besleyen iç piyasayla ilgili diğer resmî kurum ve mevzuatın ihmal edildiği kanaati hasıl olmaktadır.

Değerli milletvekilleri, tasarının 4’üncü maddesi ile 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu’nun “Muafiyet ve Teşvikler” başlıklı 6’ncı maddesinin birinci fıkrası değiştirilmektedir. Maddenin eski hâlinde sadece “Serbest bölgeler gümrük bölgesi dışında sayılır.” hükmü yer almaktadır. Bu fıkranın önerilen hâliyle ise serbest bölgeler gümrük bölgesi kapsamına alınmakta ve serbest bölge tanımına “…serbest dolaşımda olmayan eşyanın herhangi bir gümrük rejimine tabi tutulmaksızın ve serbest dolaşıma sokulmaksızın, gümrük mevzuatında öngörülen hâller dışında kullanılmamak ya da tüketilmemek kaydıyla konulduğu…” buna yer olduğu, hükmü eklenmektedir ancak 6’ncı maddenin ikinci fıkrasında yer alan, “bu bölgelerde gümrük ve kambiyo muafiyetine dair mevzuat hükümleri uygulanmaz” hükmü aynen kalmaktadır.

Madde gerekçesinde, serbest bölgelerin tanımının yeniden yapıldığı ve Gümrük Kanunu ile uyum sağlanması amaçlandığı belirtilmektedir ancak bu durumda maddenin iki fıkrası arasında bir tezat ortaya çıkmaktadır. “Gümrük mevzuatında öngörülen hâller dışında kullanılmayacaksa, bu mevzuat hükümleri uygulanmaz.” hükmüyle çelişmektedir. Dolayısıyla, maddenin ikinci fıkrasında da değişiklik yapmak gerekmektedir.

Serbest bölgelerde faaliyet gösteren firmaların yüzde 82’si üretim dışında kalan alım satım, iş yeri kiralama, depo işletmeciliği, montaj ve bakım onarım, bankacılık ve sigorta faaliyetleriyle uğraşmaktadır. Dolayısıyla, ülkemizde bulunan serbest bölgelerin ihracat için yatırım ve üretimi artırma, yabancı sermaye ve teknoloji girişini hızlandırma ve ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin etme fonksiyonlarını gereği gibi yerine getiremediklerini ortaya koymaktadır.

Değerli milletvekilleri, yabancı sermayenin ilgisini çekebilmemiz için, ülkemizdeki istikrarın ve ülkeler arası rekabet gücümüzün müspet olması gerekir. Türkiye açısından bakıldığında, dünya rekabet liginde, 2007 yılında, bir önceki yıla göre beş basamak gerileyerek 48’inci sıraya düşmemiz, ülkemizin geleceği açısından üzerinde önemle durulması gereken bir gelişmedir.

Sayın Başbakanın övünerek ifade ettiği dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olan ülkemizin rekabet liginde 48’inci sırada yer alması ve son yıllarda gerilemesi, sürekli değişen ülkemiz gündemindeki gelişmeler ışığında gölgede kalmaması, aksine, çok önemsenmesi gereken bir durumdur. Rekabet gücü olmayan ekonomiler yeni dünya düzeninde ayakta kalamazlar. Türkiye’nin dünya rekabet ligindeki 48’inci sıradaki konumu, son yıllarda astronomik büyüme gösteren dış ticaret açığımızı tetikleyen faktörlerden birinin rekabet gücümüzde yaşanan olumsuz gelişmeler olduğunu net olarak göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, özellikle mali sisteme yönelik olmak üzere getirilen mevzuat değişiklikleri ile serbest bölgelerde elde edilen kazanç ve iratların vergilendirilmesi, ayrıca, ileriki süreçte, Avrupa Birliği uyum çalışmaları çerçevesinde bölgelerdeki faaliyetlere ilişkin getirilebilecek yaptırımlar ve yasaklamalar veya ilave mükellefiyetler, serbest bölgelerin gelişimini ciddi şekilde etkileme potansiyeline sahiptir. Bu durum nedeniyle, serbest bölge uygulamalarının Avrupa Birliği ülkelerindeki durumu ve bunun yanında Avrupa Birliği adayı ülkelerindeki serbest bölge uygulamaları çok daha yakından etüt edilmeli ve zaman içinde geliştirilmesi gereken mevzuatla ilgili olarak serbest bölgelerde faaliyet gösteren tüm ticaret çevreleriyle bu bilgiler paylaşılmalı ve kuruluşların serbest bölge yatırımları konusunda karar verecek noktaya gelmeleri ve rasyonel seçimler yapmaları sağlanmalıdır.

Sayın milletvekilleri, son olarak, kurulması düşünce aşamasında olan Edirne serbest bölgesinden söz etmek istiyorum.

Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli ile Trakya’da 24 bin kilometrekare toprak üzerinde kurulmuştur ve 2015 yılı ve sonrasında İstanbul hariç 6 milyon nüfusu barındıracaktır. Edirne, 6.276 kilometrekarelik yüzölçümüyle Türkiye’nin yüzde 8’ini kapsamaktadır. Son nüfus sayımına göre köylerle birlikte 425 bin kişilik nüfusunun yüzde 57’si şehirde yaşamaktadır. Türkiye millî geliri içindeki payı 4.758 dolarla yüzde 6,4’tür. Bu anlamda Türkiye sıralamasında 37’nci ve Marmara Bölgesi sıralamasında ise 8’inci sırada yer almaktadır.

Edirne serbest bölgesi düşünce ve planlama aşamasındadır. Sınır bölgesi olması hasebiyle kurulması ve geliştirilmesi hâlinde Avrupa Birliği ekonomilerinin dikkatini çekebilecektir. Komşularımız Yunanistan ve Bulgaristan’ın Avrupa Birliği üyeliğinden de yararlanarak şehrin ekonomik girdilerini yükseltecek ve diğer Avrupa Birliği yatırımlarının bölgeye gelmesine yardım edecektir. Diğer taraftan Edirne yerel sermayesi sanayi yatırımlarına yönelebilecek; üretim, ticaret ve istihdam artırarak şehrin ekonomisi canlanacaktır.

Sözlerime son verirken sizleri bir kez daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Uslu, teşekkür ederim.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.

Sayın Kaplan, buyurun.

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup adına yaptığım konuşmada eksik bıraktığım birkaç hususu aslında tamamlamak üzere söz aldım.

Şunu açıklıkla ifade edeyim ki bu serbest bölgeler uygulaması konusunda Türkiye’nin ihtiyacı olan yeni alanların açılması, serbest bölgelerin açılması şüphesiz bir siyasi tercih olayıdır, yetki de Bakanlar Kurulundadır.

Konuşmamdan sonra, zaman zaman uzmanlarıyla, serbest bölge başkanlarıyla yaptığım sohbetlerde, ihtiyaçlarının çok fazla olduğunu görüyorum. Ancak bölgeler arası dengesizlik konusunu da dikkate aldığımızda, Trakya’daki serbest bölgedeki gerileme ile doğudaki Mardin’deki gerilemeyi ele aldığımız zaman ilginç bir tablo ortaya çıkıyor. Artış sağlayan Ege Bölgesi’nin devasa sorunları olduğunu da biliyoruz.

Şimdi burada yapılması gereken… Yeni alanların açılması, şüphesiz teşvik uygulamalarıyla birlikte ele alındığı zaman cazibe merkezi olabilir. Ama buna rağmen, eğer Doğu Anadolu’nun serbest bölge verileri elimizde yoksa… Mardin üç sene içinde yüzde 90,6 oranında geriliyorsa bizi ciddi ciddi düşündüren bir tabloyla karşı karşıyayız. Bunun sınır ticareti denen olayla çok yakın bir ilgisi vardır; Kars’tan Doğubeyazıt’a, Van’a, Van’dan Hakkâri’ye, Hakkâri’den ta Antakya’ya… Mersin’i direkt ilgilendiren bir güzergâh, Habur sınır ticareti ile Mersin direkt bağlantılı bir olay.

Yeni ihtiyaç duyulacak bu serbest bölgelerin oluşmasında ciddi bir planlamanın yapılmadığını görüyoruz. Özel bir kalkınma projesi olmayınca, Devlet Planlama Teşkilatının planlarında da yer almayınca bunlar tabii ki yeni bir şey de yapılamıyor. Ancak ben bir noktaya değinmeden geçmeyeceğim. Şimdi, serbest bölgeler deyince, her şey serbest dersek, yakındaki hayalî ihracat davalarının sayfalarını aralamamız lazım. Hayalî ihracattan kimler, hangi şirketler ne kadar vurmuş. O hayalî şirketlerin hâlâ serbest bölgelerde faaliyetleri sürüyor mu sürmüyor mu, bu, ciddi bir araştırma konusu.

Bir taraftan kayıt dışılıkla, bir taraftan hayalî ihracatla mücadele, bir taraftan da istihdam konusunda gerçekten çok dikkatli olmak gerekiyor. İstihdam konusu, öyle basit, atlanabilir bir nokta değildir. Eğer, serbest bölgeleri serbest sömürü bölgeleri olmaktan çıkaramazsak, bu bölgelerde sigortasız ve sendikasız işçi çalıştırmalarının ne sıkıntılara yol açtığını hepimiz göreceğiz. Neden? Çok basit bir örnek veriyorum: Kayıt dışı istihdamın kaynağı olma konusunda 2822 sayılı Grev ve Lokavt Kanunu ile arabuluculuk hükümleri bu bölgelerde uygulanmıyor, hepimiz biliyoruz. Mevcut, şu an resmî çalışan rakam 56 bin civarında. Kadın istihdam yoğunluğu var. Ama dikkat ediyoruz, yine, Ege’den sonra, serbest bölge olarak ticaret hacminin arttığı Mersin’de -yüzde 32,2 oranında olduğu söyleniyor- 776 dönüm arazide 93 yabancı firma, toplam 427 firmadan bahsediliyor ve 7 bin istihdam. Çalışma koşullarının sert olması nedeniyle buralarda sık sık işçi direnişleri söz konusu. Yine, Antalya Novamed gibi bir firmada 81 kadın işçinin 2006 yılında başlattığı grevin tam 448 gün sürdüğünü ve günlerce basına konu olduğunu buradan ifade etmek istiyorum.

Şimdi, böylesine sıkıntıları olan yanları atlamamak gerekiyor. Bu yasa buna tam cevap veriyor mu? Maalesef vermiyor çünkü bu konuda bir öngörü yok. Bir serbest bölge, firmasıyla, sermayesiyle ama işçisiyle, üreteniyle, çalışanıyla bir bütündür. Yani bir tarafı kayırıp bir tarafı da “laissez faire laissez passer” bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler -meşhur Fransız kuralıdır- noktasında bu bölgelere uygularsak şu aklımıza gelir hemen -AK PARTİ kızacak ama- turizm kentlerini turizm serbest bölgesi yapma projesi gelir. Yabancı yatırımları çekeceğim, bölge ekonomisini geliştireceğim; bölgelerin bu alandaki kentlerin kamu arazilerini turizm yatırımlarına tahsis ederim; burada da kırk dokuz yıl var; yap-işlet-devret de çıktı ardından; bir de Teşvik Kanunu var; 2634 sayılı Yasa değişikliğini de koyduk mu; devir hakkını da verdik mi… Bakın, bunlar verilirken bir de devir hakkı veriliyor, daha önceki maddede geçti.

Şimdi, yabancı yatırımlara bunu açtığınız zaman hemen şunu yapmanız lazım arkasından: Bodrum’da, Antalya’da, Mersin’de yanan ormanlar nereye verildi? Duracaksınız üstünde; Bodrum’da, Antalya’da, Mersin’de. Ben üç güzel kentimizi saydım.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yanan orman yerleri hiç kimseye verilmez.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, bunların, serbest turizm bölgelerinin böyle üstünde durmazsak serbest sömürü bölgelerini oluştururuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – O zaman yaktılar mı, yaktılar mı?

HASİP KAPLAN (Devamla) - Bakın dikkat edin, serbest sömürü bölgelerini oluştururuz. 21 adet var, 3.167 yerliden, 634 tane de yabancı firma var. Şimdi, burada bu bölgelere bir taraftan sosyal güvenliği ihmal edeceğiz, bir taraftan bu imkânları tanıyacağız, bir taraftan bir şey daha yapacağız, onu söyleyeceğim: Sizler hepiniz kırmızı diplomatik pasaport taşıyorsunuz. Farkında mısınız, son bir senede kaç tane ülke, Afrika ülkeleri dahi bizim parlamenterlerin taşıdığı kırmızı diplomatik pasaportlara vize uyguluyor. Bundan haberiniz var mı? Yakın zamanda Kanada’ya, İngiltere’ye, Avrupa’nın ortasındaki ülkelere, Afrika’ya gitmeyi denediniz mi? Kırmızı diplomatik pasaporta vize uygulanıyor. Sizin Dışişleri çalışanlarınızın, diplomatlarınızın Amerika’ya, Kanada’ya, diğer ülkelere gittiği zaman çantalarının nasıl arandığını biliyor musunuz? Bilmek lazım. Bakın, bir ülkenin itibarı sadece çok paradan geçmiyor. Bir ülkenin itibarı kendi yasalarını kendi vatandaşlarına nasıl uyguluyorsa yabancılara da uygulamaktan geçiyor. Bu yasada “Pasaport Kanunu’na, şu şu maddelerine uygulanmaz.” diyoruz. Yabancı milletvekillerini VIP’den alıyoruz. Bırakın, konsoloslarını da alıyoruz. Nasıl olur? Benim milletvekilime vize uygulayan bir ülkenin konsolosu, büyükelçisi benim ülkemin VIP salonundan nasıl geçer? Bu geçiyor. Bakın, bu onur kırıcıdır. Bu Türk’ü de, Kürt’ü de, bu ülkenin 70 milyon vatandaşını da çok yakından ilgilendiren bir olaydır. Bu bir senedir uygulanıyor. Bir senede ne değişti Türkiye’de de milletvekillerine, bakanlara -bilmiyorum, sayın bakanlar çok geziyorsunuz dışarıda- kırmızı diplomatik pasaportlara şu an benim tespit ettiğim 46’ya yakın ülke bir yıldır vize uyguluyor. Bu onur kırıcı bir şeydir. Bu, serbest piyasaya mütekabiliyet esasını Meclis oy birliğiyle ortak bir önergeyle koymalıdır. Bakın, onun patronu da, sermaye sahibi de, milletvekili de, bakanı da, başbakanı da kendi ülkesinde bize nasıl uyguluyorsa biz aynısını uygulamak zorundayız arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Biz bunu uygulamadığımız zaman, onurumuza sahip çıkmadığımız zaman bu güzelim ülkenin doğal zenginliklerini, güzel zenginliklerini, ekonomisini, elini kolunu sallaya sallaya gelen, ne olduğu, nerelerden geldiği, nereden para bulduğu belli olmayan insanlara teslim edersiniz, bu ülkeyi teslim edersiniz.

Ben buradan davet ediyorum: Gelin, dört grup birlikte ortak bir önergeyle vize konusunda, bu serbest bölge konusunda… Belki diyeceksiniz, bize sermaye gelmeyecek… Sermaye, yüz tane vize koysanız, yüz tane barikat koysanız para varsa her yere gider. Para varsa kâr varsa… Paranın dini, imanı yoktur. Bakın, paranın dini, imanı yoktur, memleketi yoktur, menşesi yoktur, pasaportu yoktur. Bu serbest piyasa da onunla ilgili bir olay. Ama sırf bu diplomatik pasaportlara bir senedir bu uygulamayı hangi mantıkla geliştiriyorlarsa gelin bunu birlikte yapalım, bunu öneriyorum..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bu, sonraki maddenin olayıdır. 12’nci maddeye ortak bir önergeyle… En azından, bundan sonra, burada başlattığımızı diğer alanlarda da devam ettirelim, ta ki bu ülkeler bu ayıplarına son verene kadar. Buna davet ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

AK PARTİ Grubu adına Giresun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Nurettin Canikli.

Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan tasarının 4’üncü maddesiyle ilgili AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Esasında, biraz önce Sayın Kaplan’ın yaptığı konuşmada ifade ettiği bir konu var, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi açısından bunun düzeltilmesi gerekiyor. O nedenle ve çok kısa, bu amaca yönelik olarak söz aldım.

Biraz önce Sayın Kaplan, özellikle belirli bölgelerde, turizm bölgelerinde yanan orman alanlarının orman dışında başka amaçlarla kullanılabileceğini…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Şirketlere verildi mi?

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Yani, orman dışında, sınırsız bir şekilde, başka ticari amaçla -yatırım amacıyla, turizm amacıyla- özel kişilere, gerçek kişilere verilebileceğini ve dolaylı olarak da aslında, buradaki orman yakmalarının amacının da orman alanı dışına çıkararak bu tür kullanımlar için zemin oluşturmak olduğunu ifade etti. Bunun kesinlikle doğru olmadığını burada ifade edelim öncelikle. Yanan orman alanları hiçbir şekilde yeniden orman ihdası dışında kullanılamaz, kiraya verilemez, satılamaz, üzerinde irtifak hakkı tesis edilemez, turizm amaçlı dâhil olmak üzere, yatırım amaçlı dâhil olmak üzere, hangi amaçla olursa olsun kesinlikle orman alanı dışında kullanılamaz, bu çok nettir ve bununla ilgili çok açık hükümler birçok maddede, net olarak birçok kanunda yer almıştır, dercedilmiştir. Dolayısıyla, burada, kamuoyunun kafasını karıştırmamak için     -Sayın Kaplan belki yeteri kadar vâkıf olamayabilir- bunu burada belirtelim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Canikli, yanan yerleri takip ediyoruz.

NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Dolayısıyla, sadece oralarda değil    -yani Antalya’da, Mersin’de, turizm alanlarında değil- Türkiye'nin herhangi bir yerinde bir orman -İstanbul’da ya da başka bir yerde- yandığı zaman bu orman alanları sadece orman alanı olarak ihdas edilir, tekrar gerçekleştirilir, ağaçlandırılır ve onun dışında hiçbir şekilde başka amaç için kullanılamaz. Bunu çok net olarak düzeltelim. Sanıyorum, Sayın Kaplan da bunu belki düzeltmek ister çünkü böyle bir ifadeyle, sanki, yanan orman alanları kasıtlı olarak özel kullanıma ya da şahsi kullanıma ticari amaç, rant oluşturmak amacıyla yakılıyor ve buralar o şekilde kullanılıyor gibi bir algılama, anlayış çıkıyor, bunun düzeltilmesi gerekiyor. İnsanların, bizi izleyenlerin moralinin bozulmaması açısından da tekrar ifade ediyorum: Hiçbir şekilde yanan orman alanları orman dışında kullanılamaz, tekrar ağaçlandırılır ve sonuna kadar orman olarak kullanılır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Canikli.

Şahsı adına, Manisa Milletvekili Mustafa Enöz.

Sayın Enöz, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

 Serbest bölgeler, bir ülkenin siyasi sınırları içinde bulunmakla beraber özellikle gümrük uygulamaları gibi çeşitli dış ticaret kısıtlamalarının dışında bırakılmış alanlar olarak tanımlanmaktadır. Bu alanlarda gümrük ayrıcalıklarının yanı sıra yatırımcılara genellikle çeşitli vergi muafiyetleri tanınmakta, dünya standartlarında iletişim ve haberleşme gibi altyapı imkânı sunulmakta ve ihracata yönelik üretime çeşitli biçimlerde sübvansiyonlar sağlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğinin genişleme sürecinde ekonomik ve sosyal alanlarda birbirinden farklı ülkelerin aynı birlik içerisinde yer alarak aynı ekonomik politikalara uymak zorunda kalması ortaya çeşitli sorunlar çıkarmaktadır. Aday ülkeler ve Birliğe yeni katılan ülkelerin daha önce içinde bulundukları ekonomik koşullara göre uyguladıkları politikalar ve aldıkları önlemler birçok açıdan AB normlarından farklılık göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, serbest bölgelerin kuruluş amacına baktığımızda ülkemiz ihracatını artırmak için yatırım ve üretimi artırmak, yabancı sermayenin gelmesini sağlamak, yabancı teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli bir şekilde temin etmek olarak özetlemek mümkündür. Serbest bölgeler, ülkemiz sınırları içerisinde olmasına rağmen vergi, gümrük ve kambiyo muameleleri yönünden gümrük bölgesi dışında sayılan yerlerdir. Yani vergi, gümrük ve kambiyo mevzuatı kısmen veya tamamen bu bölgelerde uygulanamaz. Bütün bunlar için 3218 sayılı Kanun çok önemli teşvikler vermiştir. Bu bölgelerde faaliyet gösterenler için bu teşvikler son derece önemlidir.

Serbest bölgelerdeki ticaret hacmine baktığımızda bu teşvik ve desteklere rağmen, ülkemizde serbest bölgelerin amacına ulaşamadığını görmekteyiz. 2007 yılı sonu itibarıyla bu bölgelerin toplam ticaret hacmi 24,5 milyar dolar olarak karşımızdadır. Bu ise toplam ihracatın sadece yüzde 22’sini oluşturmaktadır. 2007 yılı ihracatının 107 milyar dolar olduğunu düşündüğümüzde, toplam ihracatımızın yüzde 5’e yakın kısmı serbest bölgelerden yapılan ihracattan meydana gelmektedir.

Değerli milletvekilleri, serbest bölgeye getirilen kimi eşya gümrük idaresine hiç sunulmaksızın serbest bölgeye konulduğundan, bu eşyanın daha bölgeye ilk girişinde kaçakçılık yapılmış olabileceği, serbest bölgelere sokulması yasak eşyanın ya da ithali yasak eşyanın dahi illegal yollarla bölgeye sokulabileceği her zaman mümkün olabilmektedir. Gümrük denetimi olmaksızın serbest bölgeye alınan kaçak eşyalar illegal bir yolla serbest bölge dışına çıkarılarak kaçak olarak ülkeye sokulabilmektedir. Serbest bölge giriş ve çıkışlarının denetlenmesi, kaçakçılığın önlenmesini tam olarak sağlayamamaktadır. Zira ülkemizdeki serbest bölgeler genellikle çok geniş alanlar üzerinde kurulu olup bu geniş alanların kontrol altında tutulmasının güçlüğü yaşanmaktadır. Hâl böyle olunca, sadece giriş-çıkış kapılarındaki denetimle yetinmek, kaçakçılıkla etkin mücadele imkânını ortadan kaldırmaktadır. Bölgede faaliyet gösteren firmaların depolarının denetimi, kaçakçılıkla mücadelede daha etkin bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Konuyla ilgili her türlü tedbirlerin alınması gerektiğini bir kez daha belirtmek isterim.

Değerli milletvekilleri, güneydoğu illerimizde yörenin ekonomik yapısının iyileştirilmesi amacıyla, doğu illerinde sınır ticareti ve açık pazar uygulaması önemli görevler üstlenmiştir ancak gerek donanım eksikliği gerekse yönetim zaafından kaynaklanan sorunlar nedeniyle Kıbrıs, Suriye, İran üzerinden getirilen rakip serbest bölge malları, düşük kıymette fatura veya sahte fatura kullanılarak ya da kaçak yollarla yurda sokulmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Enöz, konuşmanızı tamamlayınız.

MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Teşekkür ederim.

Sahte fatura yoluyla veya gümrük muamelesine tabi olmaksızın yapılan kaçakçılıktan ülkemiz ekonomisi olumsuz yönde etkilenmektedir ve bu sorun bugün hâlâ güncelliğini korumaktadır.

Sayın milletvekilleri, dikkatinize sunduğum bu hususlar ülkemiz açısından son derece önemlidir. Yürütmenin bu konularla öncelikle ilgilenmesini diliyor ve yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Enöz.

Şahsı adına ikinci konuşmacı Hatay Milletvekili Sayın Orhan Karasayar.

Buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

4’üncü madde ile serbest bölgelerin tanımı değiştirilmiş, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile 4458 sayılı Gümrük Kanunu arasındaki uyumsuzluğu gidermek için bu tanım getirilmiştir. Bu kanunla serbest bölge kullanıcılarının bürokratik işlemlerinin daha kısa sürede sonuçlandırılmasına vesile olunacaktır. Serbest bölgenin işleyişiyle alakalı iki kurumun daha rahat çalışması, sorunların asgariye indirilmesi amaçlanmıştır.

Kanunun ülkemiz için hayırlara vesile olmasını temenni eder, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 4’üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi maddeyi oylarınıza arz edeceğim ve karar yeter sayısını arayacağım.

Maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 19.33

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

275 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 4’üncü maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle mi yönetilir Meclis?

BAŞKAN – 5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5- 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 8 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Bedeli 5000 ABD doları veya karşılığı Yeni Türk Lirasını geçmeyen Türkiye mahreçli mallar, isteğe bağlı olarak ihracat işlemine tabi tutulmayabilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Esfender Korkmaz…

Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu konuşacaklar.

Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – 20 kişiyi 139 kişi gören gözler hiçbir gerçeği görmüyor Sayın Başkanım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, devam ediniz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle taraflı görev yapılmaz. Sen en iyisi istifa et de AKP’nin grup başkan vekili ol! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, devam ediniz.

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, hepiniz bu kanunu çok önemsiyorsunuz gibi gördüm.

OSMAN KILIÇ (Sivas) – Sen de önemsiyorsun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika. Hepimiz de… Ama acaba Hükûmet bu kanunu önemsemiyor mu? Acaba bu işe bakan bakan bu kanun çok mu önemsiz bir kanun da gelip bizi burada aydınlatmıyor? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Hayır efendim, dış ticarete bağlı… Sanayi Bakanıyla ilgisi yok bunun kardeşim. Burada oturan bürokratlar Sanayi Bakanlığı bürokratları değil, dış ticaretten sorumlu Bakanın bürokratları.

Bir dakika… Bu kanun dış ticaretten sorumlu Bakanlığın kanunu, değil mi Sayın Grup Başkan Vekilim?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Ya, öyle bir usul yok, devam et.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Nasıl öyle bir usul yok ya? Ne demek devam et? Soruyorum ya.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kimi, hangi bakanlığı, hangi birimi ilgilendiriyor?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yani bu kadar, ne kadar önemsiz bir kanun mu ki, arkadaşlar soru soruyorlar, orada 6 ayrı bakan oturdu. Ben hassaten özür diliyorum yani görevinizi yapıyorsunuz Sayın Bakanım ama benim bildiğim bugün 3 veya 4 bakan orada oturdu.

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Önemini gösteriyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Neyin önemini gösteriyor? Ya, kardeşim, birbirimizi kandırmayalım. Ya, lütfen birbirimizi kandırmayalım, gerçekleri konuşalım.

Değerli arkadaşlarım, bir kere bu ülkede bu gemi herkesin gemisi. Siz eğer böyle bir kanunu ülke sanayisine, ulusal sanayi ve ulusal sanayiciyi… Sen dışarıdan gelen yabancı montajcıyı koruyacaksan, eğer serbest bölgeleri dışarıdan gelen, bilmem, Tayvan’dan çay getirip gemilerle, serbest bölgelerde paketletip, eğer ihraç ettirip veya iç piyasaya süreceksen, bunun adı ne serbest bölgedir, bunun adı… İstediğiniz kadar kanun çıkarın. Eğer siz serbest bölgeleri ulusal sanayiye destek verecek, ulusal sanayiden birtakım katma değer yaratacak şekilde biz örgütlemezsek, gene hiçbir işe yaramaz bu kanun.

Ben söylüyorum: Bir kere sanayici ister yerli olsun ister yabancı, istikrar ister. Bu yasa çıkmadan önce tüm serbest bölgelerde yaklaşık iki yıldır hiçbir faaliyet yoktu. Güvenmiyorlardı, birtakım sorunları çözülmüyordu bu insanların. Haklılar, güvenmiş gelmişler fakat büyük sorunlar yaşıyorlardı.

Eğer biz… 24 milyar dolar dış ticaret hacmi var diyoruz. Arkadaşlar, lütfen sorun: Bunun ne kadarı ihracat? Yani, rica ediyorum ya, cevap versinler, ne kadarı ihracat? Bundan ülkeye ne kadar katma değer yaratıldı? 24 milyar dolar efendim. Serbest bölgelerde yaratılan dış ticaret hacmi, ithalat demiyorum, ihracat demiyorum, dış ticaret hacmi 24 milyar dolar. Bunun ne kadarı ithalat, ne kadarı… Demin Sayın Bakan bir soruya cevap verirken “Aynı Türkiye’nin ihracat, ithalat modeline benziyor.” dedi. Demek ki bunun üçte 1’i ihracat, üçte 2’si ithalat ve bakın, ithalatçılara da montaj sanayisi kurmuş.

Değerli arkadaşlarım, burada ulusal sanayiciyi koruyup kollamazsak, eğer onlara eşit koşullarda iç piyasada, sırf serbest bölgeye birisi gelecek, mal üretecek diye onlara her türlü imtiyazı verip içeride aynı rekabet koşulunda mal üreten insanı, eğer bir şekilde Teşvik Yasası’yla bunu birlikte almazsak ve ulusal teşvik politikasıyla, bunu bir şekilde, aynı anda gözetmezsek yazık olur bizim imalatçımıza.

Size örnek vereceğim: İş makineleri… Birileri katma değer yaratıyor kendi ülkesinde, sadece getirip burada vidalıyor. Bakın, aynen söylüyorum: Vidalıyor serbest bölgede. Bazı arkadaşlar da, bazı sanayicilerimiz de çok zor koşulda burada üretiyor, her türlü yerli katma değer yaratıyor ve zorunlu olarak serbest bölgeye gidiyor, çünkü rekabet edemiyor. Eğer yerli üreticiyi bir şekilde Teşvik Yasası’yla biz onları koruyup kollamazsak yazık olur bizim ülkemize, yazık olur bizim sanayicimize.

Yabancıya her türlü imkânı veriyoruz. Ha, gelin size bir soru soruyorum: Yüzde 100 yerli malı, yani ülkede üretilen, katma değer yaratan bir malı orada üretenle, sadece gelip iki tane vida takan insanın bir farkı var mı arkadaşlar? Bir fark olmalı. Yani, birisi bu ülkede üretilen bir değeri -zeytinyağından tutun neye kadar olursa olsun- katma değer yaratarak, serbest bölgede imal ederek ihraç ediyor. Her şeyi buradan, ama öbürü hiçbir şekilde buraya hiçbir katma değer yaratmadan, sadece vidalayarak, aynı eşit koşullarda işlem görüyorsa arkadaşlar, bunun adı yerli sanayiciye… Bilemiyorum, takdiri size bırakıyorum.

Değerli arkadaşlarım, serbest bölge uygulayan ülkelere bakalım, yıllarca uygulayan ülkeler var. Bakın, Antalya Serbest Bölgesi özellikle hurda altın ve özellikle kuyumculuk yönünden çok önemli bir katma değer yaratıyor ülkeye. Ben o insanları kutluyorum. Ülkeye bir katma değer yaratıyor. Altın altındır, dünyanın her yerinde altındır. Bunu burada işliyor, dünyanın her tarafına ihraç ediyor, ama öyle şeyler var ki hiçbir katma değer yaratmıyor. Ama hiçbir farkı yok arkadaşlar. Yani onu yapanla yüzde 100 katma değer yaratan insanın arasında bir fark yaratmazsak… Ha, onun yeri bura olmayabilir. Onun yeri Teşvik Kanunu’ysa o zaman onları Teşvik Kanunu’yla korumak zorundayız.

İstanbul’da ve Menemen’de deri sanayicilerinin serbest bölgeleri var. Bu insanların bir görüşünü alın. Bu insanlar ne diyor arkadaşlar? Eğer bir şeyi tamir edeceksek o insanların sorunlarını çözerek tamir edelim. Bu insanların o kadar çok dertleri var ki. Ama biz -yine söylüyorum- burada hepimiz bu ülkeye şöyle döviz, şöyle ihracat yapılacak, şu kadar döviz gelecek diyoruz, alkışlıyoruz. Bir yasa çıkıyor, bu yasa işlemiyor arkadaşlar.

Ben yine söylüyorum: Bugüne kadar sorun olan bazı sorunları çözecek ama ulusal sanayici, ulusal sanayi yönünden bu yasanın bize hiçbir yararı olmayacaktır. Ülkede katma değer yaratan insanları korumayacaktır, sadece makine vidalayan, işte, paketleyen insanlara faydası olacaktır.

Ben takdirlerinize sunuyorum.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, grup adına yapılacak bir konuşma için yeterli vakit yoktur. Bunu dikkate alarak çalışma süremizi burada tamamlamak istiyorum.

Şimdiden 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nızı tebrik ediyorum.

Özel gündemde yer alan işler ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 30 Ekim 2008 Perşembe günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza, herkese hayırlı akşamlar diliyorum.

 

 

Kapanma Saati: 19.52

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.