DÖNEM: 23 CİLT: 30 YASAMA YILI: 3 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 10’uncu
Birleşim 23 Ekim 2008 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- Niğde
Milletvekili İsmail Göksel’in, Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Örgütü’nün (FAO)
2008 yılını Dünya Patates Yılı ilan etmesine, patates üreticilerinin ve tarımın
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı 2.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının hayvan ihalelerine ve bu yolla kooperatiflere verdiği desteklere
ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı 3.- Edirne
Milletvekili Cemaleddin Uslu’nun,
Ergene Nehri’nin kirliliği ve Trakya üreticisinin sorunlarına ilişkin gündem
dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet
Mehdi Eker’in cevabı IV.-
AÇIKLAMALAR 1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın tarımsal sorunlara
ilişkin konuşması 2.- Mersin
Milletvekili Vahap Seçer’in
tarımsal sorunlara ilişkin konuşması 3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in, gündem dışı konuşmalara
karşı yaptığı açıklamalarını siyasi propaganda aracı olarak kullandığına
ilişkin konuşması 4.- Adana
Milletvekili Muharrem Varlı’nın tarımsal sorunlara
ilişkin konuşması 5.- Osmaniye
Milletvekili Hakan Coşkun’un tarımsal sorunlara ilişkin konuşması 6.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un tarımsal sorunlara
ilişkin konuşması V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın ve 21 Milletvekilinin, başta büyükşehir belediyeleri
olmak üzere yerel yönetimlerin kurdukları şirketlere yönelik haksız rekabet ve rant dağıtımı iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/271) 2.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan ve 20 Milletvekilinin, tütün
sektörünün ve tütün üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/272) B) Tezkereler 1.- Fransa Dönem
Başkanlığı çerçevesinde, 26-28 Ekim 2008 tarihlerinde Paris’te gerçekleştirilecek
olan AB Üye ve Aday Ülkeleri Parlamentoları Savunma Komisyonu Başkanları
Toplantısı’na ismen davet edilen Millî Savunma Komisyonu Başkanı Hasan Kemal Yardımcı’nın katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/566) 2.- Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in, İran’a yaptığı resmî ziyarete refakat eden heyete Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun iştirak etmesine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/567) VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler 1.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 Milletvekilinin,
Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20
Milletvekilinin, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 Milletvekilinin,
Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 Milletvekilinin ve Muğla Milletvekili
Gürol Ergin ve 24 Milletvekilinin, Zeytin ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel
Yağların Üretiminde ve Ticaretinde Yaşanan Sorunların Araştırılarak Alınması
Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin
Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/27, 34, 37, 40, 102) (S.
Sayısı: 296) B) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Organize
Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize
Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural
ile İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S.
Sayısı: 222) 2.- Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/605) (S.
Sayısı: 275) VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, Gaziantep Milletvekili
Mehmet Erdoğan’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması 2.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, Ankara Milletvekili
Hakkı Suha Okay’ın, şahsına
sataşması nedeniyle konuşması VIII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Samsun
Milletvekili Cemal Yılmaz Demir’in, bazı suç duyurularının akıbetine ilişkin
sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/3552) 2.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Ergenekon soruşturmasıyla ilgili çıkan
haberlere ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4543) 3.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, bir cezaevinde yapıldığı iddia edilen bir
uygulamaya ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4546) 4.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, açılan uluslar arası
tahkim ve AİHM davalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin’in cevabı (7/4547) 5.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Ergenekon soruşturmasındaki tanık koruma
tedbirlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
cevabı (7/4585) 6.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, özelleştirme sonucu oluşan istihdam sorunlarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/4666) I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 11.00’de açılarak dört oturum yaptı. Kütahya
Milletvekili Alim Işık, KOBİ’lerin durumu ve Avrupa
Birliğinin 2007-2013 yılları için uygulamaya koyduğu Rekabet Edebilirlik ve
Yenilik Çerçeve Programı, Girişimcilik ve Yenilik Özellik Programı’na Türkiye
Cumhuriyeti’nin katılımına, İstanbul
Milletvekili Necat Birinci, Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın vefatına, Karabük
Milletvekili Mehmet Ceylan, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi
geçici üyeliğine seçilmesine, İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. 5018 ile 2919
sayılı kanunlara göre, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Sayıştayın
2007 yılına ilişkin dış denetimlerini yapmak üzere görevlendirilen komisyon
tarafından hazırlanan dış denetim raporlarının inceleme sonuçlarına ilişkin
Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 Milletvekilinin,
Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk ve 20
Milletvekilinin, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 Milletvekilinin, Balıkesir
Milletvekili A. Edip Uğur ve 23 Milletvekilinin ve Muğla Milletvekili Gürol
Ergin ve 24 Milletvekilinin, Zeytin ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların
Üretiminde ve Ticaretinde Yaşanan Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci
Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve
Meclis Araştırması Komisyonu Raporu’nun (10/27, 34, 37, 40, 102) (S. Sayısı:
296) görüşmeleri komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından
ertelendi. Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmının: 1’inci sırasında bulunan (6/255), 2’nci “ “ (6/266), 3’üncü “ “ (6/292) Esas numaralı
sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi. 4’üncü sırasında bulunan (6/310), 15’inci “ “ (6/353), 19’uncu “ “ (6/374), 26’ncı “ “ (6/389), 38’inci “ “ (6/407), 42’nci “ “ (6/412), 100’üncü “ “ (6/494), 197’nci “ “ (6/616), 242’nci “ “ (6/670), 276’ncı “ “ (6/713), 290’ıncı “ “ (6/728), 322’nci “ “ (6/776), 323’üncü sırasında bulunan (6/777), 324’üncü “ “ (6/778), 337’nci “ “ (6/797), 390’ıncı “ “ (6/857), 400’üncü “ “ (6/868), 413’üncü “ “ (6/882), 442’nci “ “ (6/911), 456’ncı “ “ (6/925), 463’üncü “ “ (6/933), 464’üncü “ “ (6/934), 465’inci “ “ (6/935), 473’üncü “ “ (6/943) Esas numaralı
sözlü sorulara, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu,
cevap verdi; (6/310), (6/353), (6/389), (6/407), (6/713), (6/797), (6/868),
(6/911), (6/925), (6/933), (6/934), (6/935), (6/943) esas numaralı soruların
sahipleri de cevaplara karşı görüşlerini açıkladı. Mersin
Milletvekili İsa Gök, Gülnar orman yangınıyla ilgili bir açıklamada bulundu. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun;
Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural
ile İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (1/544, 2/75,
2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222) görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadığından ertelendi. 2’nci sırasında bulunan,Yüksek Öğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun;
Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat ve 20
Milletvekilinin; Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın; İstanbul Milletvekili
Sebahat Tuncel ve 7 Milletvekilinin; Benzer
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu’nun (1/651, 2/20, 2/46, 2/61, 2/80) (S. Sayısı: 298)
görüşmeleri tamamlanarak kabul edildi. 3’üncü sırasında
bulunan, Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporu’nun (1/605) (S. Sayısı: 275) tümü üzerinde bir süre görüşüldü. 23 Ekim 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00’de toplanmak üzere, birleşime
20.01’de son verildi
No.: 14 II.-
GELEN KÂĞITLAR 23
Ekim 2008 Perşembe Meclis
Araştırması Önergeleri 1.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın ve 21 Milletvekilinin, başta büyükşehir belediyeleri
olmak üzere yerel yönetimlerin kurdukları şirketlere yönelik haksız rekabet ve rant dağıtımı iddialarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/271)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2008) 2.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan ve 20 Milletvekilinin, tütün
sektörünün ve tütün üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/272)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.10.2008) 23 Ekim 2008 Perşembe BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 11.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatoş
GÜRKAN (Adana) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu
Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Konuşma süreleri
beşer dakikadır. Hükûmet konuşmalara cevap
vere-bilir. Hükûmetin konuşma süresi yirmi dakikadır. Gündem dışı ilk
söz 2008 yılının patates yılı olarak ilan edilmesi ne-deniyle patates
üreticilerinin ve tarımın sorunları hakkında söz isteyen Niğ-de
Milletvekili İsmail Göksel’e aittir. Sayın Göksel,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- Niğde Milletvekili İsmail Göksel’in, Birleşmiş
Milletler Dünya Gıda Örgütü’nün (FAO) 2008 yılını Dünya Patates Yılı ilan
etmesine, patates üreticilerinin ve tarımın sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı İSMAİL GÖKSEL (Niğde)
– Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler Dünya Gıda
Örgütünün (FAO) 2008 yılını Dünya Patates Yılı ilan etmesi nedeniyle, patates
üreticilerinin ve tarımın sorunları hakkında gündem dışı söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, ülkemiz patates üretim alanı ve üretim miktarı olarak dünyanın
önde gelen ülkelerinden birisidir. Hâlen ülkemizde 160 bin hektar alanda
patates üretimi yapılmakta olup yıllık 500 bin ile 600 bin ton tohumluk
kullanılmakta, 4,3 milyon ton üretimle dünyada 13’üncü sırada yer almaktadır. 1908-1910
yıllarında Marsilya’dan sağlanan hastalıksız patates tohumlarının
getirilmesiyle verimde önemli artışlar elde edilmiş, kazançlı ve faydalı bitki
olduğu anlaşılmıştır. Bunun üzerine patates üretimi ülkemizde hızla gelişmiş,
özellikle başta Niğde ve Nevşehir olmak üzere birçok ilimizde üretilmektedir. Değerli
milletvekilleri, özellikle geri kalmış, yetersiz ve dengesiz beslenen ülkelerde
patates değerli bir besin kaynağı olarak önem kazanmaktadır. Patatesin insan
beslenmesindeki önemi açısından, araştırmacıların yaptıkları araştırmalar
sonucu elde ettikleri verilere göre, 100 gramlık bir patates yumrusundan normal
bir insanın gereksinim duyduğu günlük proteinin minimum yüzde 7’sini, demirin
yüzde 10’unu, C vitamininin yüzde 20 ile 50’sini, B vitamininin yüzde 10’unu,
enerjinin yüzde 3’ünü karşılamaktadır. Bu değerler, patatesin beslenmedeki
yerini ve önemini açık olarak göstermektedir. Ayrıca, bu değerler son yıllarda hızlı
bir nüfus artışı sonucu ortaya çıkan gıda açığını kapatmakta ve ülkelerin
beslenme sorununu çözmede patatesin ne derece etkili bir besin kaynağı
olacağını açık olarak ortaya koymaktadır. İşte bu nedenle,
bu önemli bitkiye… Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Örgütü (FAO) 2008 yılını
Dünya Patates Yılı ilan ederek patatesin dünya ülkeleri açısından önemini bir
kez daha gözler önüne sermiştir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizde ise son yıllarda Tarım Bakanlığımızın
sağlıklı patates üretimi üzerine yapmış oldukları araştırma çalışmaları
neticesinde, 2005 yılında TÜBİTAK destekli ülkesel patates tohumluk üretim
sisteminin geliştirilmesi, projenin başarılı bir şekilde uygulanması
neticesinde ilk dilimin Kasım 2008’de tamamlanması üreticimizin daha sağlıklı
patates tohumuyla ekim yapmasını getirecektir. Tarım
Bakanlığımızca uygulanan başarılı politikalar neticesinde yaşanan onca
olumsuzluklara rağmen (kuraklık, don, patates siğili hastalığı) patates üretimi
yapan üreticilerimiz mağdur edilmemiştir. Ülkemizde yaşanan kuraklık nedeniyle
birçok ilimizle birlikte Niğde ilimizin de bu kapsama alınması bizleri son
derece memnun etmiştir. Sayın Bakanlığımıza bu hususta teşekkür ediyoruz. Tabii ki sorun
yok mudur? Elbette vardır. Özellikle tarımsal sulamadan kaynaklanan elektrik
fiyatları ve kredilerden kaynaklanan geri ödemelerde yaşanan sıkıntılar… Bu
konuda Hükûmetimiz gerekli tedbirleri almaktadır.
Gübrede, mazotta desteklemelerin dışında, afetler kapsamında da borç erteleme,
taksitlendirme artırımıyla, yeni kredi yollarıyla çiftçilerimizin sorunlarını
çözme noktasında son derece başarılı noktalara gelinmiştir. Hükûmetimizin 2002 yılından
beri çiftçimize uygulamış oldukları desteklemelerle çiftçilerimizin bugün
gelinen noktada dünyada yaşanan krize rağmen, en az zarar görmesi için mücadele
edilmektedir. 2002 yılında Türkiye genelinde prim destekleri 186 milyon YTL iken 2007 yılı ve
2008 ortası itibarıyla 1 milyar 270 milyon YTL ile altı yılda 7 kat artış
sağlamıştır. Değerli
milletvekilleri, patates üretiminde ülkemize ait yerli çeşitlerin
geliştirilmesi kapsamında 2007 yılında 112 bin melez tohum yetiştirilmiştir. Bu
tohumların üretilmesinden sonra, Türk patates tarımı büyük başarılar elde
edecektir. 2006 yılında patates ihracatımız 30 bin ton iken 2007 yılında 100
bin ton olarak kaydedilmiştir. Bu rakamın, inşallah, alınan tedbirler ve
kaliteli üretimle 200 bin
tona çıkması son derece önemlidir. Üretimden depoya
kadar patates üreticimiz Tarım Bakanlığımızın kontrolünde kaliteli üretimin
ülke ekonomisine faydasını anlatan birçok çalışmalarda tarım danışmanlarıyla
çiftçimize yol göstermektedir. Bu çalışmalar neticesinde, patates bitkisinin rehabilitesi, kalitesi yükselmekte, yurt dışı pazar payları
artmaktadır. Değerli
milletvekilleri, ülkemiz, tarımda kendine yeten ülkelerden biridir. Ülkemizin
tarımsal çeşitliliği ve gelişen makineli tarım ve bilimsel tarım araçlarını
kullanarak en az sarfiyatla… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Göksel, konuşmanızı tamamlayınız. İSMAİL GÖKSEL
(Devamla) - …yeni girdilerle çok fazla ürün elde etmek için Tarım Bakanlığımız
tarafından ülkemizde görevlendirilen ziraat mühendislerimiz, tarım
danışmanlarımız bugün ülkemizde canla başla çalışmaktadır. Kurslar verilmekte,
tarım üretiminden tüketimine, hayvancılık üretiminden tüketimine kadar her
konuda, üretimden tüketime kadar her konuda prim ve destekler devam etmektedir.
Bugün Niğde ili
olarak dışarıdan, fidan getirirken başka illerden, biz başka illere fidan
desteği sağlıyoruz. Biz, tohum alırken Niğde ili olarak, bugün tohum desteği
sağlıyoruz. Biz dışarıdan teknik destek alırken, geçen hafta açtığımız laboratuvarlar neticesinde başka illere de destek
sağlıyoruz arkadaşlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Şurası elbette
çiftçimiz için önemlidir: Çiftçimiz bugün üretimini yapmış, depolar doludur,
ambarlar doludur, tarlalar doludur. Birleşmiş Milletler Gıda Örgütü (FAO) eğer
patates yılı ilan etmişse, bizim patatesimizin de gelişmekte olan ülkeler, aç
ülkeler ya da açlık çeken ülkelere yardımda kullanılmasını sağladığınız zaman,
üreticimizin hiçbir sorunu kalmayacaktır. Beni dinlediğiniz
için teşekkür ediyorum, sağ olun. (Alkışlar) OKTAY VURAL
(İzmir) – Bravo, bravo! Vallahi, çiftçilerin durumu iyi! BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Göksel. Gündem dışı
ikinci söz Tarım ve Köyişleri Bakanlığının
kooperatifler için hayvan ihaleleriyle ilgili olarak söz isteyen Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’e aittir. Sayın Ergin,
buyurun efendim. 2.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının hayvan ihalelerine ve bu yolla
kooperatiflere verdiği desteklere ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tarım ve Köyişleri
Bakanlığının kooperatiflere verdiği desteklere ilişkin kimi düşüncelerimi
açıklamak üzere aldığım sözlerime başlarken Sayın Başkanı, sizleri ve büyük
milletimi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı her yıl
yüz elli-iki yüz tarımsal kalkınma kooperatifine faizsiz veya düşük faizli
krediyle hayvan vermektedir. Yıllık teslim edilen damızlık gebe düve miktarı
30-40 bin başı bulmaktadır. Son yıllarda, hayvan teslim edilen birçok kooperatif ortağının
ahırında brucella ve tüberküloz hastalıklarının çıkması,
bu hastalıkların hayvanlardan insanlara geçen hastalıklar olması nedeniyle
Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü, Teşkilatlanma ve Destekleme Genel
Müdürlüğüne üç ayrı tarihte yazılar yazarak kooperatiflere teslim edilen
damızlık gebe düvelerin bu hastalıkların testlerinden geçirilerek hastalıksız
hayvanların kooperatif ortaklarına teslim edilmesini istemiştir. 2007 Mayısında Bakanlıkta yapılan bir soruşturma sonucunda da
hayvan ve insan sağlığı açısından çok önemli olan bu iki önemli hastalıkla
ilgili olarak önlem alınması istenmiştir. Bu istemler
üzerine Sayın Bakan Eker’in oluru ile,
yapılacak ihalelerde ihale şartnamesine “Teslim edilecek hayvanlar sığır brucellosisi ve sığır tüberkülozundan ari olacaktır.” şartı
konulmuştur. Bu şartı içeren şartnameye göre açılan on dört ihaleye hiçbir
firma katılmamış, bu ihaleler gerçekleştirilememiştir çünkü havyan tedariki
yapılan işletmelerin önemli bir kısmında hem tüberküloz hem brucella
yaygın olarak bulunmaktadır. Bu iki hastalığın test
sonuçlarının müspet çıktığı işletmelerde o ahırdan hayvan alınmadığı gibi,
ahıra karantina uygulandığı ve karantina süresince bu ahırlara hayvan giriş
çıkışı yasaklandığı için hiçbir üretici hayvan sahibi ihalelerde teklif
vermemiş, sekiz aydan fazla bir sürede ihalelere teklif veren olmadığından
altmış ila yetmiş kooperatifin hayvan alımı yapamaması üzerine Bakanlık çare
aramış, çareyi eski şartnameye dönmekte bulmuştur. Yani Sayın Bakan,
kendisinin veteriner hekim olmasına karşın, kooperatiflere alınacak hayvanların
brucella ve tüberkülozdan ari
olma koşulunu kaldırmış, hastalıklara teslim olmuştur. Alınan bu kararla hastalıklı hayvanlar hastalık olmayan bölgelere
taşınarak hastalık Türkiye'nin her tarafına yayılacak, devlet eliyle ve devlet
kredisiyle hasta hayvanlar, kooperatif ortaklarına verilerek devlet parası heba
edilecek, kooperatif ortakları hayvanların hastalıklı olması nedeniyle üretim
yapamayacak, bu durum ortakların kredi borçlarını ödeyememesine ve sonuçta
batmalarına neden olacak, bu hastalıkların tazminatlı hastalık olması nedeniyle
de hastalık çıkan ahırlarda devlet büyük miktarlarda tazminat ödemek zorunda
kalacaktır. Hasta hayvanları muhtaç
vatandaşlara vererek hem hastalığın hayvanlar arasında yayılmasına hem de
hayvanlardan insanlara bulaşmasına neden olan bu uygulamaya Sayın Bakan niçin
izin vermiştir? Daha önce “Ben, devlet eliyle hastalıklı hayvana kredi vermem.”
diyen Sayın Bakan şimdi “Devlet eliyle hastalıklı hayvana kredi veririm.” mi
diyecektir? On binlerce hastalıklı hayvanın zavallı kooperatif ortaklarına
verilmesinin sorumlu ve suçlusu kim olacaktır? Sayın Bakandan net yanıtlar
istiyorum. Dile getireceğim
ikinci konu hayvancılık destekleriyle ilgilidir. Hükûmet
15 Nisan ve 24 Mayıs tarihlerinde yayımladığı kararlarla hayvancılığa verilen
destekleri üçte 1 oranında azaltmıştır. Kararnameyle üretimi, verimliliği,
kaliteyi destekleyen destekler kaldırılmakta, bunun yerine üreticiye doğrudan
hayvan başına destek verilmektedir. “Doğrudan gelir desteğini 2009’da
kaldıracağım.” diyen Hükûmet, hayvancılıkta doğrudan
gelir desteği uygulamasına geçmektedir. Kararnameyle, 5’ten az hayvanı olanlar
destekten yararlanamadığı gibi destek 200 baştan fazla hayvana sahip olma
durumunda yarıya, 500 baştan fazla hayvana sahip olma durumunda dörtte 1’e
indirilmektedir. Bir köyde 5’ten az hayvanı olanlar hayvanları bir kişinin
üzerinde göstermeye, 200 başın üzerinde hayvanı olanlar ise hayvanları
başkasının üzerinde göstermeye yani sahtekârlık yapmaya zorlanmaktadır. Hayvan
başına ödemeye geçilmesiyle, önceki yıllarda üreticiye verilen damızlık düve,
buzağı, suni tohumlama, soğutma tankı gibi desteklerin hepsi kaldırılmıştır,
kaba yem sorunu çözülmüş gibi yem destekleri azaltılmıştır. Yapılan bununla da
kalmamış, kararname kapsamında hazırlanan genelgeye göre, Bakanlıkça programa
alınarak kredilendirilen ve 1998-2008 yıllarında süt sığırı dağıtılmış olan
kooperatifler dışında kalan diğer kooperatiflerin üyelerine 5 baş şartı
getirilmiştir. Bu uygulama, hem kooperatifler hem de kooperatif ortakları
arasında ayrım yapmaktadır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Ergin. GÜROL ERGİN
(Devamla) – Çünkü, bu proje 1991 yılından itibaren
uygulandığından 1998-2008 yılları arasının esas alınmasıyla 1991-1998 yılları
arasında krediyle desteklenerek süt sığırı alan kooperatifler destekleme
kapsamına alınmayıp cezalandırılmıştır. Kredi almak üzere Bakanlığa başvuran
kooperatiflerin ancak bir kısmı bu olanaktan yararlanabildiğinden
kredilendirmeyi yıllardan beri bekleyen birçok kooperatif hem kredi alamamış
hem de kredilendirilmediği için desteklerden yararlanamamak durumuyla karşı
karşıyadır. Krediden yararlanmak üzere başvuran kooperatiflerin ortaklarından
ancak proje kapasitesi kadar olanı krediden yararlanabilmekte, bir kısım ortak
krediden yararlanamadığından bunlarda da beş yaş şartı aranmakta, bunlar ikinci
kez mağdur edilmektedir. Değerli arkadaşlarım, inanıyorum ki kooperatif
birlikleri bu konuda idari yargıya gidecektir. Son sözlerim
şudur: Hükûmet 2008 desteklerini 2009’da ödeme kararı
alarak ödemeleri yerel seçim öncesine getirmek gibi Şark kurnazlığı içine
girmiştir. İktidara sesleniyorum. Bazı insanları sürekli… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) GÜROL ERGİN
(Devamla) – Bir teşekkür edeyim Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Ergin. GÜROL ERGİN
(Devamla) – Teşekkür ederim. Bazı insanları
sürekli, bütün insanları belli bir zaman için kandırabilirsiniz ama sanmayın ki
tüm insanları her zaman kandırabileceksiniz. Öyle anlaşılıyor ki destekleri
iyice kırpıp kuşa çeviren son genelge Sayın Bakanın “Ben bu kadar destek
vermem.” şeklinde Bakanlık koridorlarında yankılanan ifadesi üzerine
bürokratları tarafından zorunlu olarak hazırlanmıştır. Sözlerime son
verirken Sayın Bakandan sözlerim üzerinde yanıt vermesini, konuyu başka yönlere
çekmemesini rica ediyor, Sayın Başkan sizi, değerli milletvekillerini ve yüce
Türk ulusunu tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ergin. Gündem dışı
üçüncü söz Ergene Nehri’nin kirliliği ve Trakya üreticisinin sorunları hakkında
söz isteyen Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu’ya aittir. Sayın Uslu,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) 3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu’nun, Ergene Nehri’nin kirliliği ve Trakya
üreticisinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ergene Nehri’nin kirliliği ve
Trakya üreticisinin sorunlarıyla ilgili olarak gündem dışı söz aldım. Bu
vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, uluslararası su niteliğinde olan Meriç Nehri’nin en önemli
kolu olan Ergene Nehri, Trakya bölgesinin kuzeyinde Istıranca
Dağlarındaki kaynaklardan doğmaktadır. Değerli
milletvekilleri, Tekirdağ ilinin bir bölümü ile Edirne’nin Meriç Nehri boyunca
yoğun bir çeltik tarımı yapılmaktadır ve bu sebeple çok miktarda suya ihtiyaç
vardır, ancak kullanılan su temiz su olmalıdır. Gelin görün ki Ergene Nehri’nin
kirliliği üreticiyi çeltik tarımından uzaklaştırmaktadır. Ergene Nehri ile
Meriç Nehri, Meriç ilçesinin Adasarhanlı köyünde
birleşmektedir. Daha doğrusu, Ergene’nin kirliliğinden dolayı bu noktadan
itibaren Meriç Nehri de kirlenmektedir. Bu kirli suya para ödeyerek kullanmak
zorunda kalan üreticiler, hem kaliteden hem de verim kaybından dolayı zarar
etmektedirler. İfade etmeye çalıştığım Ergene Nehri’nin kirliliği hususu,
Trakya çiftçisinin en önemli sorunlarının başında gelmektedir. Dolayısıyla bu
sorunun çözülmesi gerekiyor. Bunun için, Ergene Nehri’nin kirliliğine sebebiyet
veren arıtımsız ve kaçak sanayi suyunun nehre ve kollarına boşalmasını
engellemek için, Ergene Nehri’nin kirlenmeye başladığı Saray-Muratlı
güzergâhında bulunan Çorlu ve Ergene Deresi’nin kuşaklama kanalına alınması
gerekir. Sanayinin kirlettiği kirli suyun bir veya iki yerde toplanmasını
sağlayarak ileri teknoloji arıtma tesisleri kullanmak suretiyle bu suların
yeniden dönüşümü sağlanmalı ve kaçak su akışının önüne geçilmelidir. Kuşkusuz,
üreticilerimizin başka sorunları da vardır. Özellikle buğday ve ayçiçeği
üreticisi durumlarından şikâyetçidir. Beş yıldan beri buğday fiyatı yerinde
saymış, üretim girdileri katbekat artmıştır. Ayçiçeği fiyatı geçen yılın altına
inmiştir. Mazot fiyatı 2 kat artmış, gübre fiyatları geçen yıldan bu yıla
neredeyse 4 kat artmıştır. Petrol fiyatları düşerken üreticinin mazotu neden
pahalıdır? Üretici bunu anlaşılmaz buluyor. Tarım Bakanımız iki gün önce bu
kürsüden, İran’da Orta Doğu’nun en büyük gübre fabrikasına ortak olduğumuzu
söylemişti. Öyleyse gübre fiyatları hâlâ neden yükseliyor? Neden İran’dan ucuz
gübre gelmiyor? Üretici bütün bu soruların cevabını bilmek istiyor. Aslında,
yapılması gereken şey üretici maliyetlerinin azaltılmasıdır. Bunun için de
üreticinin üretimde kullandığı girdilerdeki ÖTV, KDV gibi vergilerin üreticiye
iade edilmesi gerekmektedir. Özellikle mazot ve gübre destekleme bedelleri yetersizdir,
günün şartlarına göre yükseltilmesi gerekmektedir. Yüksek vasıflı ve kaliteli
tohumluk, mümkün ise üreticiye bedelsiz verilmelidir. Zira,
bu sayede üretim artacak, kalite artacak, maliyetler düşecek ve üretici
mahsulünü daha ucuza üretecektir. Bundan dolayı hem üretici hem de ülkemiz
kazanacaktır. Bu yapılmadığı takdirde üretici köyünü, tarlasını terk etmek
zorunda kalacaktır. Nitekim son yıllarda tarım nüfusunun azalmasının sebebi de
budur. Değerli
milletvekilleri, ifade etmek istediğim bir husus da Bulgaristan ve Yunanistan
sınırına yakın olan bölgelerde çiftçilik yapan insanlarımızın karşılaştığı
zorluklarla ilgilidir. Sınır bölgesinde tarlası olan vatandaşlarımız tarlasına
gidebilmek için askerî yetkililerden izin almak zorundadır. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Uslu. CEMALEDDİN USLU
(Devamla) – Teşekkür ederim. Ancak, gerek bu
iznin alınmasında ve gerekse izin belgesi olsa dahi tarlasına gidiş
gelişlerinde olumsuz güç ile karşı karşıya kalmakta ve bazen üzücü sonuçlar
ortaya çıkmaktadır. Şu an, Subaşı ve Küplü beldelerinde yaşayan
vatandaşlarımız, traktörleri ile tarlasına gidemediklerini ifade etmektedirler.
Üretim yapan çiftçimize her türlü kolaylığın gösterilmesi esas olmalıdır. Sözlerime son
verirken sizleri bir kez daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Uslu. Sayın Bakanım,
siz cevaplarınızı vereceksiniz. Hep, bugün, tarımla ilgili gündem dışı
konuşmalar oldu. İki arkadaşımız sisteme girmişler. Onların da kısa bir
düşüncelerini alayım, katkıda bulunacaklar herhâlde, sonra size söz vereceğim. Sayın İnan. IV.- AÇIKLAMALAR 1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın tarımsal sorunlara
ilişkin konuşması MÜMİN İNAN
(Niğde) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Birleşmiş
Milletlerin 2008 yılını patates yılı ilan ettiği doğrudur. Bunu yılbaşında dile
getirmiştik ve Sayın Tarım Bakanlığımıza, “Birleşmiş Milletlerin ilan etmiş
olduğu patates yılıyla ilgili ne gibi çalışmalar yaptınız?” diye soru sormuştuk
ama henüz cevap alamadık. Daha sonra
patatesin araştırılmasıyla ilgili bir araştırma önergesi verdik, patatesin
tohumundan pazarlamasına kadar, hastalığından ekimine kadar ama bugüne kadar
bir cevap alamadık. Diğer taraftan,
patatesçiler hakikaten zor durumda. Bir taraftan gübre fiyatlarıyla, bir
taraftan mazot fiyatlarıyla, bir taraftan sulama, elektrik borçlarıyla baş
edememekten dolayı -açlıkla mücadele için patatese önem verilmesini isteyen
Birleşmiş Milletler Örgütü- ne yazık ki Türkiye’de patates ürecilerinin de
açlıkla karşı karşıya kalacağını buradan ifade etmek istiyorum. Çünkü, şu anda, patates üreticileri, maliyetinin altında
dahi patateslerini satamamaktadır ve bütün üretim araçları da icralık olmuştur.
Onun için biz, Sayın Tarım Bakanımızdan ve Hükûmet
üyelerinden, bir an önce patatesle ilgili ve diğer üretimlerle ilgili
tedbirlerin alınması ve bu krizden, özellikle küresel krizden en çok etkilenen
üretim sektöründeki insanlarımızın dertlerine çare bulunması noktasında
yardımlarını ve çalışmalarını bekliyoruz. Teşekkür ediyorum
efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın İnan. Sayın Seçer… 2.- Mersin Milletvekili Vahap Seçer’in tarımsal sorunlara ilişkin konuşması VAHAP SEÇER
(Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sorum Sayın
Bakana. Sayın Bakan önceki gün burada yine bir gündem dışı
konuşmaya yanıt verirken Tarım Kredi Kooperatiflerinin İran’da aldığı gübre
fabrikasından söz etti ve gerçekleştirilen bu alımın gerekçelerinden
bahsederken yine Türkiye’de gübre kartellerinin olduğu ve gübre fiyatlarının bu
karteller tarafından oluşturulduğu, dolayısıyla İran’da alınan bu fabrikanın
Türkiye’de artık bu kartellerin serbestçe fiyat oluşturmasına müsaade
etmeyeceğinden bahsettiler. Ben şimdi Sayın
Bakana soruyorum: Daha birkaç yıl önce İzmit’teki İGSAŞ fabrikası
özelleştirildi, TÜGSAŞ’a bağlı Kütahya’daki nitrat
fabrikası, Samsun’daki kompoze fabrikası, yine TÜGSAŞ’a
bağlı… Şimdi, birkaç yıl önce devletin bu fabrikalarını özelleştiriyoruz,
dönüyoruz birkaç yıl sonra İran’da gübre fabrikası satın alıyoruz. Acaba bu
çelişkiyi açıklayabilecek mi Sayın Bakan? BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Evet, bu gündem
dışı üç konuşmaya ve yapılan açıklamalara Tarım ve Köyişleri
Bakanımız Sayın Mehmet Mehdi Eker cevap vereceklerdir. Sayın Bakanım,
buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam) A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam) 3.- Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu’nun, Ergene Nehri’nin kirliliği ve Trakya
üreticisinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı (Devam) TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, yüce Meclisin
değerli üyeleri; gündem dışı konuşmalara cevap vermek üzere huzurlarınızdayım
ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. Birleşmiş
Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatı (FAO) 2008’i Dünya Patates Yılı ilan
etmiştir. Tabii belirli zamanlarda FAO çeşitli ürünlerle ilgili bu tür
aktiviteleri yapıyor. Çünkü patates dünyanın bazı bölgelerinde önemli besin
maddelerinden bir tanesidir. Dünyada yılda 320 milyon ton civarında patates
üretiliyor ve Amerika Kıtası, Kıta Avrupası başta
olmak üzere birçok ülkede, bu arada ülkemizde de patatesin hem üretimi hem
tüketimi yapılmakta ve önemli bir besin maddesi olarak insanlar tarafından
tüketilmektedir. Türkiye dünyada patates üretiminde 13’üncü sırada. Türkiye’nin yaklaşık 4,5 milyon ton patates üretimi var ve hektara
verimi de yaklaşık 28 ton civarında. Bu da aslında önemli bir
miktar. Yani verim yönünden Türkiye toprakları patates için elverişli.
Geçtiğimiz yıllarda Nevşehir, Niğde, Türkiye’nin bu bölgesindeki patates
üretiminde patateslerde “siğil” diye bildiğimiz bir hastalık etmeni ortaya
çıktı ve bundan dolayı da tabii o bölgede belirli alanlarda patates üretimi
sınırlamasına gidildi. Hükûmetimiz de o
çiftçilerimizin hasarını gidermek, onlara yardımcı olmak amacıyla da bir
alternatif ürün desteği ödemesi yaptı. Tabii Hükûmetimiz döneminde patatesle ilgili önemli birtakım
gelişmeler sağlandı. Bunlardan bir tanesi, diğer başka ürünlerde de, hatta
meyvecilikte de olduğu gibi, sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaştırılması.
Neden? Çünkü sertifikalı tohumluk verimi ve kaliteyi çok
önemli şekilde artıran bir unsur. Bu nedenle de Hükûmetimiz
döneminde 2005 yılında başlattığımız bir uygulamayla başlangıçta dekara 18
milyon lira yani 18 YTL, daha sonra 20 YTL’ye çıkan bir rakamla çiftçilerimize
sertifikalı patates tohumluğu kullandıkları takdirde destek verilmektedir. Türkiye’de kullanılan patates tohumluğunun yüzde 25’i sertifikalı. Bu sene yeni bir
uygulama yaptık ve sadece sertifikalı patates kullanan çiftçiye değil, aynı
zamanda, üreten üreticiye de yani sertifikalı tohumluk üretene de bir destek
uygulaması getirdik. Ona da tohumluk üretene de bir defa kilogram başına 110
bin lira yani 11 yeni kuruş destek vermekteyiz sertifikalı tohumluk kullanan
üreticimize. 2003 yılından
itibaren de patates siğili karantina tedbirleri çerçevesinde Nevşehir ilimizde
56 bin dekar, Niğde ilimizde de 16.600 dekar civarında bir alanda patates
dikimi yasaklandı ve biz, en son 2007 yılında dekar başına 110 YTL ödemeyle 22
trilyon lira patates üreticimize alternatif ürün desteği verdik. Bu siğil
görülen yerlere patates ekilmemesi, dikilmemesi gerekiyor uzunca bir süre, o
arazinin temizleneceği zamana kadar. Buna karşı vatandaşımız gelir kaybına
uğramasın diye, ona bir destek olmak maksadıyla da 22 milyon YTL 2007 yılında
patates üreticimize biz destek sağladık. Bugüne kadar yani
2005’ten bu yana 47 milyon YTL, patates üreticisine sadece bu işle ilgili
olarak destek verdik. Tabii, birçok
tarımsal üründe, birçok diğer üründe olduğu gibi, Türkiye'nin patates
ihracatında da bir azalma değil, aksine bir artış meydana geldi son yıllarda.
Örneğin, 2002 yılında Türkiye 32 bin ton patates ihraç ediyordu ve bundan elde
edilen gelir 2,2 milyon dolar idi. 2007 yılında Türkiye 240 bin ton patates
ihraç etti -ki 38 katlık bir artış demektir bu- ve 38 milyon dolarlık bir
miktara, bir değere çıktı. Biz, tabii -bu gerek desteklemeleri gerekse
ürünlerle ilgili uygulamaları- yeni birtakım mevzuat kararı alırken veya yeni
birtakım destekleme politikaları alırken bu ürünlerin maliyetlerini dikkate
alırız ve ona göre yeni birtakım tedbirler alırız. Amacımız, çünkü,
üreticilerin zarara uğramamasıdır. Bunu bütün ürünler için yapıyoruz. Patates
üreticisinin de 2005 yılında net kârı dekara 225 YTL iken 2008 yılında bu 284
YTL’ye çıkmıştır. Bu arada, Tarım
Bakanlığı, 2005 yılı Kasım ayında TÜBİTAK’la bir protokol imzalamış ve üç tane
üniversite sekiz tane araştırma enstitüsü ve bazı özel sektör firmalarıyla
birlikte Türkiye’de ilk defa sertifikalı patates tohumluğunun bir sistemini
oturtmak, buna ait yeni teknolojiler geliştirmek maksadıyla da bir proje hayata
geçirmiştir ve geçtiğimiz hafta benim de katıldığım bir törenle Niğde’de bizim
patates araştırma enstitüsü bünyesinde kurulan doku laboratuvarının
açılmasıyla -ki onun en önemli safhası- belirli bir aşamaya gelmiş bu proje bugünlerde tamamlandı. Bu
projeyle birlikte Türkiye, sertifikalı patates tohumluğu üretimini çok modern
tekniklerle, doku kültürü laboratuvarında üretilen
fidelerle, bu, çok ileri bir noktaya getirilmiştir ve sadece o enstitüde
bununla ilgili yapılan çalışmalarda toplam sertifikalı patates tohumluğu için
gerekli anaç materyalin yüzde 10’u orada üretilmektedir. Bu da bizim son birkaç
yıl içerisinde patatesle ilgili yaptığımız çok önemli bir çalışmanın sonucu. Tabii, patatesin
zaman zaman Türkiye’de arz fazlası oluştuğu
durumlarda tüketimle ilgili, pazarlamayla ilgili sorunları ortaya çıkıyor. Bu, çok eskiden beri olan bir konu. Biz, tabii, patateste,
diğer tarımsal ürünlerde de üreticilerin ürettikleri ürünü daha yüksek bir
değerle, daha yüksek bir katma değerle, daha iyi şartlarda pazarlamalarına
imkân sağlamak üzere örgütlenmesini teşvik ediyoruz, bunu kolaylaştırıcı da bir
kanun çıkardık. Bu kanun 2004 yılında devreye girdi ve bu çerçevede Türkiye’de
tarımsal ürünlerle ilgili beş yüzün üzerinde üretici birliği kuruldu. Bu
üretici birliklerinin, tabii, amacı, gerek üretimde ama özellikle de
pazarlamada karşı karşıya kalınan problemleri çözmeye dönük üreticilerin güç
birliği yapıp belirli noktalarda bunu kolaylaştırmaları, bunu sağlamalarıdır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yine değerli milletvekillerimizden Sayın Ergin’in bu
kooperatiflerdeki ihalelerle ilgili bazı görüşleri oldu. Bizim Hükûmetimiz döneminde Türkiye’de tarımsal kalkınma
kooperatifleri çok büyük bir hamleye şahit oldu. Bunu bir mukayeseyle sizlere
söyleyeceğim. Bizden önceki dönemde, bütün bir dönemde, Türkiye’de 287 tane
tarımsal kalkınma kooperatifi desteklendi ve buraya ayrılan para, sağlanan
destek 90 milyon YTL civarındaydı. AK PARTİ Hükûmetleri
döneminde 1.491 tane tarımsal kalkınma kooperatifine destek verildi ve burada
sağlanan destek miktarı da 1 milyar YTL’nin yani eski parayla 1 katrilyon
TL’nin üzerinde bir para. Burada, sadece Hükûmet döneminde, gerek Kırsal Alanda Sosyal Destek
Projesi, gerek genel bütçeden sağladığımız imkânlarla, büyükbaş ve küçükbaş
hayvanlarla ilgili kooperatiflere bugüne kadar ne kadar hayvan dağıtıldı
ihaleler sonucunda ve bu nereye geldi, onunla ilgili de sizlere çok kısa bir
bilgi arz edeceğim. Bunlar, durduk yerde, bu gelişmeler, sağlanmadı. Örneğin,
675 tane ihale gerçekleştirildi bu dönem içerisinde, 50.663 aile -bu söylediğim
büyükbaş hayvanlarla ilgili yani sığır diye tabir ettiğimiz hayvanlarla ilgili,
gerek süt damızlık gerek besiyle ilgili- 128.646 büyükbaş hayvan kendilerine bu
ihalelerle sağlandı, 128.646. Bu, sadece büyükbaş hayvanlarla ilgili. Küçükbaş
hayvanlarla ilgili, özellikle damızlık koyun yetiştiriciliği konusunda, burada
da 169 tane ihale gerçekleşti, 8.450 aile bundan istifade etti ve 280.800 baş
damızlık koyun dağıtıldı. Bununla, tabii ki
hayvancılık alanında sağlanan diğer gelişmelerle birlikte, örneğin büyükbaş
hayvanlarda suni tohumlama ile ilgili yapılan büyük gelişmeler, sağlanan büyük
gelişmelerde de örneğin 624 bin suni tohumlama uygulaması yapılıyordu 2002
tarihinde. Bugün bu miktar 2 milyon 700 bin civarında yani suni tohumlamada çok
büyük bir gelişme var, bu da tabii sağlanan desteklerle oldu. Yem, yine verimle ilgili çok önemli bir unsur hayvancılıkta. Yemde de, mesela 35-40 milyon YTL civarında yem desteği
sağlanırken bugün bu rakam 600 küsur milyon YTL’ye çıkmış. Sadece desteklemeye
konu olan yem bitkileri ekiliş alanı 200 bin hektarlardan 1 milyon hektar alana
çıktı, 5 katlık bir artış oldu ve değerli arkadaşlar, bununla Türkiye’de süt
üretimi 8,4 milyon tondan 12,3 milyon tona çıktı. Türkiye’nin toplam süt
üretiminde yüzde 50 artış sağlandı. Bu sürede, bizim Hükûmetimiz
döneminde, yani biraz önce söyledim, verilen büyükbaş hayvanların sayısını
söyledim, 128.646 büyükbaş hayvan, 280.800 damızlık koyun. Bizim dönemimizde
kooperatifler aracılığıyla Türk çiftçisine verilen hayvanlar bunlar yani
Türkiye’nin mevcut hayvan popülasyonuna, hayvan varlığına
eklenen sayı bu ama Türkiye’nin süt üretimi 8,4 milyon tondan 12,3 milyon tona
çıktı. Büyük bir verim artışıdır bu. Şimdi, şöyle
söyleyeyim, hayvancılık, Türkiye’de, bizden önceki dönemde toplam desteklerin
sadece yüzde 4,4’ünü alıyordu. Bir başka deyişle, Türkiye’de tarımsal üretimde,
tarımsal desteklemelerde hayvancılık üvey evlat bile değildi. Toplam desteğin
yüzde 4’ü oraya gidiyordu, yüzde 96’sı bitkisel üretime gidiyordu, diğer
desteklere gidiyordu. Biz, bunu, tam tamına bu yıl yüzde 24’e çıkardık,
yaklaşık yüzde 25’e, yani hayvancılığın toplam destekler içerisindeki payını,
hayvancılığa giden kısmını dörtte 1 oranına çıkardık. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Bakan, bizim köyde koyun sürüleri yok oldu. Nasıl oluyor
bu? Yok, sürü yok, çoban yok. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, burada
hayvancılıkta 200… Türkiye’de et verimi de arttı -onu da söyleyeyim- süt verimi
de arttı. Hayvancılık daha profesyonel, daha önemli bir alan hâline geldi ki
Türkiye’de hayvancılık alanında büyük çiftlikler kurulu hâle geldi ve
Türkiye’nin damızlık ihtiyacı… Şimdi, aslında sorunun bir
parçası o -Türkiye’de, biz bu ihalelerde, çıkıyoruz, işte, kooperatiflere
büyükbaş hayvan, damızlık hayvan veriyoruz- ihalelerdeki zaman zaman aksamanın sebebi de bu: Yeteri kadar damızlık hayvan
Türkiye’de üretilmiyor yani bu talebi karşılayacak kadar bir büyüme damızlık
alanında olmuyor çünkü üreticiler kendi yetiştirdikleri damızlıkları kendi
çiftliklerini büyütmek için kullanıyor, dışarıya satmıyor. Problemin bir
noktası bu. Şimdi, tabii,
şunu da söyleyeyim: 2007 yılında mesela, koyun ırklarının yıllık birim fiyat
ortalaması –işte, Türkiye’de yetişen karaman, ivesi, kangal, akkaraman,
kıvırcık vesaire bunlarla ilgili- 162 YTL ile 225 YTL arasında. 193 ortalama
mesela morkaramanda, akkaramanda 224 ortalama YTL fiyatı, buna geliyor. Şimdi… GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Bakan, siz soruların hiçbirine yanıt vermiyorsunuz, sanki
çocuklara masal anlatıyorsunuz. Benim sorularımın yanıtını verin. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Hocam, siz çocuk değilsiniz. GÜROL ERGİN
(Muğla) - Niçin brusella ve tüberkülozdan… TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Geliyorum oraya, geliyorum.
Sabredin… Sabredin… GÜROL ERGİN (Muğla)
– Gelemezsiniz… TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Müdahale etmeyin de… GÜROL ERGİN
(Muğla) – Gelemezsiniz çünkü yanlış yapıyorsunuz. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Müdahale etmeyin de… Öyle
yerinizden laf atıp insicam bozmaya çalışmayın da ben oraya geleyim müsaade
edin. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Niçin kooperatifler arasında ayrım yapıyorsunuz? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Size yakışmıyor. Bak, siz
hocasınız. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Niçin kooperatif üyeleri arasında ayrım yapıyorsunuz? Bunları
söyleyin, bunları… Bunlar masal… BAŞKAN – Sayın
Ergin… TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Söylüyoruz, söylüyoruz. Merak
etme. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sorulara yanıt vereceksiniz. Yirmi dakikadır masal anlatıyorsunuz.
Türk milleti dinliyor, TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Hepsine, hepsine… Hepsine cevap
veriyoruz. O masal değil,
masal değil… O büyüme gerçeğidir, masal değil. Siz o büyüme gerçeğine masal diyemezsiniz.
GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sanal büyümeleri bırakın. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –8,4 milyon ton sütü 12,3 milyon
ton süte çıkarmak masal değildir. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Bakan, süt kaç para? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – O masal ise o masalları siz niye
gerçekleştirmediniz zamanında? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Zamanında o
masalları siz niye gerçekleştirmediniz? Başkasının başarılarını masal diye
tanımlamak kolay değil. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sorulara yanıt verin, yanıt! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Değerli arkadaşlar… GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sorularıma yanıt verin, yanıt! Yüreğiniz yetiyorsa sorularıma yanıt
verin! ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Sorulara cevap ver Sayın Bakan. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen dinleyelim. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, kooperatif
projeleri kapsamında… OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sütün litresi kaç para? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Tabii, başarılar söylenince
bundan rahatsız oluyorsunuz. Rahatsız olmayın. Başarılardan rahatsız olmayın. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Bruselladan ötürü kaç kooperatif battı, onu
söyleyin! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Başarılardan rahatsız olmayın. BAŞKAN – Sayın
Ergin… Sayın Bakanım,
Genel Kurula hitap edin. ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Sayın Bakan, yirmi dakikadır dinliyoruz sizi, bir tek soruya yanıt
yok! Bir tek soruya yanıt yok! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlar… BAŞKAN – Sayın
Akıncı, lütfen… TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bizim 1
Eylül-15 Ekim tarihleri arasında hayvancılıkla ilgili 21 tane ihale
gerçekleşti. ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Size özel bir seans yapalım, bir saat dinleyelim. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 1 Eylül-15 Ekim tarihleri
arasında 21 tane ihale gerçekleşti, çiftçilerimiz ulaştılar. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – AKP’liler bile inanmıyor size! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla)– Burada şu şartı getiriyoruz,
şartımız şu: Hayvanlar teslim edilirken muayene esnasında onların sağlıklı
olması esastır. Sağlıklı olmadığı tespit edilen hayvanlar müteahhit
tarafından değiştirilecektir, bunun gereği neyse onunla ilgili, yapılacaktır. Şimdi,
hastalıktan vesaireden bahsettiniz. Onu da
söyleyeyim. Bakın, 2005-2007 yılları arasında 482 kooperatif ortağına… OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, süre doldu. Masalların süresi doldu. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Özür diliyorum ama kaba konuşacağım… BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen… TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …88.594 adet gebe güve
dağıtıldı. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Hâlâ cevap veriyor, süre doldu. BAŞKAN –
Arkadaşlar… Sayın Bakanım,
birkaç saniye rica edeyim. Sayın Bakan üç
gündem dışı konuşmaya birlikte cevap veriyor arkadaşlar, dolayısıyla sakin
olalım, gelecektir. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Ödemiş’teki en büyük süt üreticisi niye intihar etti? Hiçbir soruya
yanıt yok. Hikâye, masal. BAŞKAN – Sayın
Ergin… Buyurun Sayın
Bakanım. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Yalnız,
arkadaşlar tahammül ederlerse daha iyi olur. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Neye tahammül edeceğiz? Buna tahammül edilir mi? Yirmi iki dakikadır
masal anlatıyorsunuz. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, dağıtılan… GÜROL ERGİN
(Muğla) – Yirmi-yirmi iki dakikadır hiç yanıt yok. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Değerli arkadaşım, bak, cevap
istiyorsun, cevap veriyorum, cevabı dinlemiyorsun. GÜROL ERGİN (Muğla) – Yok ki cevap. Nerede cevap? Hangi cevap? ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Hangi cevap? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Yerinizden ne konuşuyorsunuz
yani? Olmaz ki! BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Sayın Bakanı dinleyelim. Buyurun Sayın
Bakanım. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bakın, 88.594 adet hayvandan… GÜROL ERGİN
(Muğla) – Şu kandırmaca huyundan vazgeçin! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –…1.077 tanesinde brusella, 41 adedinde de tüberküloz tespit edildi. ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Sayın Başkan, bir beş dakika konuşuyoruz, vallahi pişman oluyoruz. Yirmi dakika masal arkasından. SONER AKSOY
(Kütahya) – Sayın Başkanım, ikaz edin lütfen. BAŞKAN – İkaz
ettim ben. Buyurun efendim. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Yüzde 1,2. Bakın, bugüne kadar,
2005-2007 arasında dağıtılan hayvanlardan brusella
hastalığı tespit edilenin oranı sadece yüzde 1,2. GÜROL ERGİN
(Muğla) – On dört ihaleye niye giren olmadı? Sekiz ay niye ihale yapamadığını
anlat. Niye vazgeçtin, niye? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Yüzde 1,2. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Niye alkışlamıyorsunuz, başarılarını anlatıyor! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 41’inde de tüberküloz tespit
edildi. Onun da oranı yüzde 0,05. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Bakan, soruya yanıt vermek için çıkılacak oraya. Çıkarsan yanıtı
vereceksin. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Türkiye gibi, 780 bin
kilometrekare, doğudan batıya GÜROL ERGİN
(Muğla) – Size verdikleri ders notlarında benim soruların yanıtı yok! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …hastalıklarla ilişkisi son
derecede problemli olan ülkelere komşu bir Türkiye’de bu oranda hastalığın
olmasını da biz doğal karşılıyoruz ama bizim arzumuz değil. Biz, bu
hastalıklarla mücadele etme, bunları asgariye indirme ve Türkiye’nin bütün
hayvanlarının daha sağlıklı, daha verimli, daha kaliteli ürün vermelerini
sağlamak için de gayret içerisindeyiz. Projelerimiz de bugüne kadar hep buna
dönük oldu. Bundan sonra da bu şekilde devam edecek. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Trakya’yla ilgili olarak da şunları söylemek
istiyorum. Şimdi, 2008 yılında, Toprak Mahsulleri Ofisi, Trakya’da 206 bin ton
emanet ürün alımı gerçekleştirdi ve emanete bırakılan ürün karşılığında 13
milyon YTL de kredi kullandırıldı. Çeltikle ilgili
olarak, ürünlerde hasat durumu şu anda Trakya’da yüzde 96 oranında gerçekleşti,
Türkiye genelinde yüzde 95 gerçekleşti ve ortalama piyasa fiyatı da 850 ile
1.200 YTL arasında ton fiyatı değişmekte. Bizim Toprak Mahsulleri Ofisi olarak
da müdahale alım fiyatımız baldoda 960 YTL/ton, Osmancık çeşidinde de 870
YTL/tondur ama bizim dönemimizde, bizim Hükûmetimiz
döneminde başlatılan bir uygulamayla, çeltik üretimine başlangıçta biz bir
tarife kontenjanı uygulaması yaptık, arkasından bir referans fiyat uygulaması
yaptık. 2005’ten itibaren de çeltik üretimine biz prim veriyoruz ve bu sene de
alım fiyatına ilave olarak ton başına 100 YTL prim veriyoruz. Şimdi,
arkadaşlar, şu gerçeğe dikkatinizi çekiyorum: Türkiye 2002 yılında 360 bin ton
çeltik üretiyordu, bunun karşılığı 200 bin ton civarında pirinç demekti. Bugün
Türkiye 760 bin ton çeltik üretiyor, bunun karşılığı pirinç de 410 bin tondur. ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Buna rağmen çarşıda pazarda pirinç yok! MUHARREM VARLI
(Adana) – Nerede bu pirinçler? Karıncalar mı çekiyor bu pirinci? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, bunun da yüzde 80’i, 90’ı
neredeyse Trakya bölgesinde üretiliyor. Şimdi,
arkadaşlar, başarıyı niye bu kadar görmezden geliyorsunuz? Bu Türkiye'nin
üretimidir, Türk üreticisinin, Türk çiftçisinin üretimidir. Eğer
desteklenmeseydi, eğer bu sağlanmasaydı bu üretim 360 bin tondan 760 bin tona
nasıl çıkardı? GÜROL ERGİN
(Muğla) – Ekonomi bilimini tersine çevirdiniz. Arz artmış, fiyat da artmış,
nasıl oluyorsa! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bana bunun bir cevabını verin,
nasıl oldu da çıktı? OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Ne kadar ithal ettin? İthal ettiğin fiyatın cevabını ver Sayın
Bakan! Kaça ithal ettin? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – 760 bin tona çıktı. Cumhuriyet
tarihinde Türkiye’de ilk defa bu kadar büyük bir çeltik üretimi gerçekleşti.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Alkış eksik kaldı arkadaşlar, alkışlayın! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bir şey daha söyleyeyim.
Türkiye’de mısır üretimi… Türkiye 4 milyon ton mısır tüketiyordu, 2 milyon ton
mısır üretiyordu. Bunun da… GÜROL ERGİN
(Muğla) – Buğday… TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Buğdayda da hiç kalite problemi
yok, onu da çözdük, onu da çözdük. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Pamuk ne oldu pamuk! Pamuk tarlasını mısır tarlasına çevirdiniz! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Türkiye mısır üretimini AK PARTİ’yle birlikte 4 milyon 200 bin tona çıkardı. 2 milyon
tondan 4 milyon 200 bin tona çıkardı. Peki, nasıl oldu bu? Nasıl oldu bu,
durduk yerde mi oldu? Yani, eğer insanlar, bu kadar perişansa, bu kadar bu
tarımsal üretim kötüyse… GÜROL ERGİN
(Muğla) – Değil, değil! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …nasıl oluyor da 360 ton çeltik
760 bin tona, nasıl oluyor 8 milyon ton süt 12 milyon tona, nasıl oluyor 2
milyon ton mısır 4 milyon 200 bin tona çıkıyor? Bana bunun bir cevabını verin.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) GÜROL ERGİN
(Muğla) – Vallahi bunun hiçbir cevabı yok Sayın Bakan! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Öyle yok, yok tabii, cevabınız
yok! Şimdi siz
muhalefet yapacaksınız. Dolayısıyla “Olayın mümkün mertebe, hani olumsuz tarafı
neyse onu çıkaralım söyleyelim de vatandaş da bizi televizyondan dinlesin. ‘Aa, bak işte muhalefet milletvekillerimiz de bize bunları
dile getiriyor, falan filan’ desin.” Yani size oy veren seçmenler de “Evet,
bizim muhalefet milletvekilleri de bir şeyler yapıyor.” desinler yoksa
gerçekler bunlar değil. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Bakan, siz muhalefeti falan filan mı görüyorsunuz! Sizin
konuştuklarınız falan filan bile değil, hep palavra… TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakın, size bir şey söyleyeceğim. Buğdayda… ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Her şey bu kadar iyi de Manisa’daki çiftçi o kongrede niye isyan
etti! TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Her şey bu kadar iyi olmasaydı 22 Temmuzda
bize yüzde 47 oy vermezlerdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Bravo! Bravo! GÜROL ERGİN
(Muğla) – Biraz önce söyledim, her zaman kandıramayacaksınız, bir süre
kandırdınız! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Sizinle 2005’te beraberdik,
2006’da beraberdik. Siz 2004’te de, 2005’te de, 2006’da da bunları söylediniz
ama bunlar doğru olmadığı için de millet sizin o 2004’te, 2005’te, 2006’da
söylediklerinizin hiçbirini kale almadı. OKTAY VURAL
(İzmir) – Demek ki yüzde 53 kale almış! GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Bakan, sıkıntıdasınız sıkıntıda, belli! OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Demek ki siz kömürle hallediyorsunuz bunu! TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Şimdi, bir şey daha söyleyeceğim… BAŞKAN – Sayın
Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) –Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bakın, buğdayda maliyetin yüzde 32’sini destek olarak verdik
yani 100 lira maliyet varsa 32 YTL’sini biz destek olarak ödedik. MUHARREM VARLI
(Adana) – Nerede yahu? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Bizim dönemimizde. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Peki, 500 bin hektarda niye buğday ekilmiyor? 500 bin hektar boş
bugün. Para kazandıkları için ekmiyorlar! Hayret bir şey! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Arpada yüzde 27’sini verdik,
mısırda yüzde 12’sini verdik, çeltikte yüzde 17’sini verdik. Sizin zamanınızda,
eskiden hiç destek yoktu. Çeltikte yüzde 17 verdik. Ayçiçeğinde -ki Trakya’yı
ilgilendiren en önemli ürünlerden bir tanesi- Trakya’nın çalışkan çiftçilerinin
çeltik yanında en çok ürettiği ürünlerden bir tanesi olan ayçiçeğinde desteğin
maliyeti karşılama oranı yüzde 38… GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Bakanı dinleyenler televizyonları başından kalkmıştır şimdi. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – …kanolada
yüzde 53, soyada yüzde 50, kütlü pamukta yüzde 46. GÜROL ERGİN
(Muğla) – Sayın Bakan, yanıt verecekseniz bekliyorum! Yanıt verecekseniz
bekliyorum yoksa işim gücüm var! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Dolayısıyla bu sene Hükûmetimiz yeni bir uygulama yaptı. Yeni uygulamayla ilk
defa olarak baklagilleri de biz destekleme kapsamına aldık. OKTAY VURAL
(İzmir) – Bravo! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – İlk defa. Nohut, kırmızı
mercimek ve kuru fasulyeyi de biz destekleme kapsamına aldık. OKTAY VURAL
(İzmir) – Aman aman, yapmayın, destekliyoruz diye… TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Çünkü dünyadaki trendi, dünya
nereye doğru gidiyor biz görüyoruz ve o şekilde, o gelişmelere paralel olarak
biz de politikamızı bu yönde değiştiriyoruz. Değerli
arkadaşlar, şimdi size bir şey söyleyeceğim. BAŞKAN – Sayın
Bakan, konuşmanızı tamamlayınız efendim. TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. Şimdi arkadaşlar,
Türkiye’nin tarımının sorunu yok mu? Var, elbette ki var ama siz o sorunları ne
görüyorsunuz ne söylüyorsunuz ne o sorunların çözümü yönünde de herhangi bir
öneride bulunuyorsunuz. Türkiye’nin sorunu, Türk tarımının sorunu şudur
arkadaşlar: Arazinin… ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Türk tarımının en büyük sorunu AKP İktidarıdır! TARIM VE KÖYİŞLERİ
BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Siz eskiden de onu söylüyordunuz, millet
öyle düşünmüyor sizin gibi. Şimdi, Türkiye’de
tarımın temel sorunu arazinin çok parçalanmış olmasıdır. OKTAY VURAL
(İzmir) – Haa, tamam! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Arazide aşırı parçalanma ve bir
ünitenin küçük bir hâle gelmesi sebebiyle vatandaş o küçücük alanda ektiğinden,
siz hangi fiyatı, hangi desteği verirseniz verin onun normal ekonomik durumunu
düzeltmeye, beklentilerini karşılamaya maalesef yetmiyor çünkü haklı olarak
başka bir şey bekliyor. Ha, biz bununla ilgili, parçalanma-bölünmeyle ilgili
bir tedbir aldık, 2005 yılında burada bir kanun çıkardık: Toprak Kullanma ve
Arazi Kullanım Kanunu. Bölünemez parsel büyüklüğünü -1 dekara kadar bölünebiliyordu-
20 dekara çıkardık. Böyle bir adım attık. Bu da bizim Hükûmetimiz
döneminde sağlandı. 20 dekarla sınırlandırdık. İkinci bir adım
atıyoruz, onun hazırlıkları var şu anda, o da buraya huzurunuza gelecek. Miras
yoluyla tarım arazilerinin parçalanmasının önüne geçmek için de mutlaka Türkiye
bir tedbir geliştirmek zorunda. O zaman Türkiye’de çiftçinin gerçekte refah
düzeyi artar, bizim arzu ettiğimiz noktaya gelir. Bizim esas sorunlarımız, bu
tür sorunlardır, bunları çözmemiz lazım, bunlar üzerinde konuşmamız lazım yoksa
işte sadece bir ürünün, kalkıp bir girdiyle paritesini
açıklayıp “işte bak orada ürün şuydu buydu falan” demek, bir şey ifade etmiyor. Bir cümleyi de,
Sayın Başkan, müsaadenize sığınarak ifade etmek istiyorum. AK PARTİ, Hükûmeti devraldığında Türk çiftçisine verilen toplam
destek 1 milyar 800 milyon YTL idi. HAKAN COŞKUN
(Osmaniye) – O da yanlış! TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -
Devletin kayıtları ortada. (CHP ve MHP sıralarından “Yanlış” sesleri)
Devletin kayıtları ortada, açık, şeffaf, 1 milyar 868 milyon, küsuratını da
söyleyeyim. 1 milyar 868 milyon YTL. 2008 yılında bugün itibarıyla 5,5 milyar
YTL para ödendi, yıl sonuna kadar bu yaklaşık 6 milyar
YTL oluyor kuraklıktaki destekle birlikte. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Çiftçi niye ağlıyor o zaman Sayın Bakan? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) -
Şimdi, ben size soruyorum: 6 milyar YTL, 1,8 milyar YTL’nin kaç katı?
Ona cevap verin. Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. VAHAP SEÇER
(Mersin) – Sayın Başkan, benim sorum ne oldu? OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Buyurun
efendim. IV.- AÇIKLAMALAR (Devam) 3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in,
gündem dışı konuşmalara karşı yaptığı açıklamalarını siyasi propaganda aracı
olarak kullandığına ilişkin konuşması OKTAY VURAL
(İzmir) – Şimdi, tabii, gündem dışı konuşmalara sayın bakanların cevapları bir
hakkın suistimali olarak kullanılmaktadır. Bugün
Sayın Bakanın gündem dışı gündeme getirdikleri… TEVFİK ZİYAEDDİN
AKBULUT (Tekirdağ) – İç Tüzük böyle! OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Milletvekili, AKP’li Milletvekili bile salonda yoktu. SONER AKSOY
(Kütahya) – Hepimiz buradayız. OKTAY VURAL
(İzmir) – Şimdi, eğer Sayın Bakan gerçekten tarım konusunda grupların da
görüşlerini ve bu söylediklerinin doğru olmadığına ilişkin görüşlerini bilmek
istiyorsa, kendisine “hodri meydan” diyoruz. Önce Bakan olarak söz alsın, sonra
gruplar da Bakanın konuşması üzerine söz alsın. Beş dakikaya sığınıp yirmi
dakika, otuz dakika burada propaganda yapmayı vesile kılmasın. Bir gün gelsin
burada söz alsın, biz de bu söze karşılık ifadelerimizi kullanalım. Buyursun,
bu yollara tevessül etmesin. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Vural. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Grup Başkan Vekili burayı ne zannediyor? Maç sahası değil
burası. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Bakan doğruları söylesin, doğru söylemiyor! ZEKERİYA AKINCI (Ankara)
– Sorularımıza da yanıt alamıyoruz. BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım… YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Borç ertelemesi ne oldu? Tarım kredi kooperatifleri ne oldu? Üç
ay oldu Sayın Bakan, üç ay! BAŞKAN –
Arkadaşlarımız gündem dışı konuşmalar yapıyorlar, sayın bakanlar cevap
veriyorlar. ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Cevap verme dışında her şey var. BAŞKAN – Tabii,
uyumlu olan, uyumlu olmayan konular olabilir, meselelere farklı bakış açıları
olabilir ama sayın bakanlar burada… Biraz önce Çevre Bakanımız da buradaydı,
Sayın Uslu’nun konuşmalarının bir kısmı da Çevre
Bakanlığıyla ilgiliydi. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Cevap değil Sayın Başkan, siyasi propaganda. BAŞKAN – Sayın Ağyüz, lütfen efendim, ben onu demiyorum. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Tarımın sorunu, Tarım Bakanının olmasıdır, başka sorunu yok. BAŞKAN – Evet,
tarım konusuna devam etmişken, iki arkadaşımız tekrar sisteme girmiş, onlara da
söz verip bu konuyu kapatacağız. Buyurun Sayın
Varlı. 4.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın
tarımsal sorunlara ilişkin konuşması MUHARREM VARLI
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakan
konuşmalarında tarımsal kalkınma kooperatiflerinin sayısının arttığını söyledi.
Acaba bölgelere göre dağılımı nedir? Bir de süt
üretiminin arttığından bahsetti. Tabii, süt üretiminin artışı hepimizin hoşuna
gider, ülkemizin menfaatine bir durumdur ama yem fiyatlarının geçmişten bugüne
kadar artışlarını niye söylemiyor, çiftçimizi niye bilgilendirmiyor bu konuda? Gübredeki
desteklemelerden bahsetti. Gübredeki destekleme, çiftçinin kullandığı gübrenin
yüzde 1’i bile değil. Eğer gübrede gerçekten çiftçiyi desteklemek istiyorlarsa Hükûmet olarak, ben bu konuyla ilgili soru önergesi de
vermiştim. MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – KDV’yi kaldırsınlar. MUHARREM VARLI
(Adana) – KDV’yi ve gümrük vergisini kaldırsınlar. İstedikleri ürünü ithal
edecekleri zaman gümrük vergisini kaldırıyorlar ama çiftçinin en önemli girdisi
olan gübrenin gümrük vergisi hâlâ yüzde 6’larda devam ediyor, yüzde 18 KDV
ödüyor çiftçi. Makyaj malzemesi için de yüzde 18 KDV ödüyor, gübre için de
yüzde 18 KDV ödüyor. Eğer Sayın Bakan bunda samimi ise Hükûmet
bunda samimi ise lütfen bu KDV’yi indirsinler ve yüzde 6 gümrük vergisini
kaldırsınlar, bundan çiftçimizin en az 250-300 bin lira kârı olacaktır. Teşekkür
ediyorum, sağ olun. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Varlı. Sayın Coşkun… Arkadaşlar, arka
arkaya şeyler… Bu Coşkun’unki son Sayın Paksoy, özür
dilerim, çünkü o zaman bitiremeyiz biz bu işi. Ben sadece nezaket planında
verdim. Kusura bakma. Evet, buyurun
Sayın Coşkun. 5.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’nun
tarımsal sorunlara ilişkin konuşması HAKAN COŞKUN
(Osmaniye) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Şimdi, Sayın
Bakanım, 2007 seçiminden sonra kürsüde daima diyor ki “2002 yılında 1,8 milyar
YTL destek verildi.” Ben baktım 2,2 milyar YTL sırf doğrudan gelir desteği
verilmiş. Acaba diyorum Tarım Bakanlığı personelleri yanlış bir rakam mı
zikretmiş? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Maliyeye sorun. HAKAN COŞKUN
(Osmaniye) – Bunun yüzde 85’i… Hatta yüzde 15 de bunun haricinde bir destek
ödemesi vardı. Bir de övünerek
anlatıyoruz doğru, mısır üretimimiz bu kadar arttı. Peki, mısır ihtiyacımız ne
kadar? 4 milyar ton üretiyorsak niye mısır ithal ediyoruz, bir de onu
sorgulamak gerekiyor. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Paksoy, sevgili hemşehrim, sizi
üzmeyeyim. Buyurun bakalım,
siz de konuşun da. 6.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un tarımsal sorunlara ilişkin konuşması MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim. Sayın Bakanım,
tabii bu şeylerden güzel bahsetti, sanal şeyde… Şimdi ben bir iki örnekle
çiftçinin durumundan bahsetmek istiyorum. 2002 yılında 1 adet canlı kuzu ile 10
torba yem alabilen bir çiftçi bugün sadece 4 torba yem alabilmektedir 1 kuzuyla.
Yine bir örnek vereceğim: 2002 yılında Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Gündem
dışı konuşma yapan arkadaşlarımıza, katkıda bulunan arkadaşlarımıza, Sayın
Bakanımıza teşekkür ediyorum. Sayın
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin iki önerge vardır, okutuyorum: V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın ve 21 Milletvekilinin,
başta büyükşehir belediyeleri olmak üzere yerel yönetimlerin kurdukları
şirketlere yönelik haksız rekabet ve rant dağıtımı iddialarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/271) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Yerel
yönetimlerin (özellikle büyükşehir belediyelerinin) kurdukları şirketler eliyle
yasanın dolanılması suretiyle haksız rekabet oluşturdukları, ihale yapan
makamın kendi şirketine ihale yapmasının hukukun genel ilkelerine aykırı
olduğu, bu sistemin haksız rant dağıtım aracı haline dönüştüğü iddiaları ile
metropol belediyelerinin aynı şekilde yasa ve etik dışı rant dağıtımı sistemine
dönüştüğüne ilişkin iddiaların araştırılması, alınacak önlemlerin tespiti ile
varsa sorumlular hakkında gereğinin ifasının temini bakımından Anayasamızın 98
ve içtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu
kurulmasını arz ve teklif ederiz . 1) Rıdvan Yalçın (Ordu) 2) Necati Özensoy (Bursa) 3) Oktay Vural (İzmir) 4) İzzettin Yılmaz (Hatay) 5) Ahmet Duran Bulut (Balıkesir) 6) Atila Kaya (İstanbul) 7) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) 8) Erkan Akçay (Manisa) 9) Kamil Erdal Sipahi (İzmir) 10) Osman Durmuş (Kırıkkale)
11) Ahmet Orhan (Manisa)
12) Durmuşali Torlak (İstanbul) 13) Mümin İnan (Niğde)
14) Behiç Çelik (Mersin) 15) Kadir Ural (Mersin) 16) Ali Uzunırmak (Aydın) 17) İsmet Büyükataman (Bursa) 18) Metin Çobanoğlu (Kırşehir) 19) Hüseyin Yıldız (Antalya) 20) Yılmaz Tankut (Adana) 21) Mustafa Enöz (Manisa) 22) Hakan Coşkun (Osmaniye) Gerekçe Ülkemizde temel
sorunların sıralaması yapılsa muhtemelen terör belasından sonra yolsuzluk ve yoksulluğun
geldiği neredeyse tartışmasızdır. Türkiye her gün yeni bir yolsuzluk skandalı
ile sarsılmaktadır. Kamu kaynaklarının kullanılmasında yasa dışı fiili bir usul
geliştirmiştir ki adliyeye intikal etmese de şikayet
konusu olmasa da medyaya düşmese de herkes bu yasa dışı usulün yukarıdan
aşağıya iktidar gücüyle yürüdüğünü bilmektedir. Kamuoyu rant dağılımında anlaşmazlık sonucu ortaya çıkan bir iki
minik rüşvet yolsuzluk serüveni ile meşgulken diğer yanda gayri meşru, gayri
ahlaki usul her gün milyarlarca Iiramızı yutmaya
devam etmektedir. Artık yolsuzluk istisna değil kural haline dönüşmüştür. Bu düzenden
nemalananlar hallerinden memnunken, düzenin baş aktörleri mağdur, mazlum ve
yoksul kitlelere de güya sosyal devlet olmanın gereği olarak sus payları
vermektedirler. Araştırma
önergemizin konusu daha evvel defalarca önerge konusu yapılmış genel yolsuzluk
araştırması yerine yerel yönetimlerde usul haline gelmiş yolsuzluk çarkına
ilişkindir. Ülkemizde yaşanılan göçler neticesi nüfus önemli ölçüde metropollerde toplanmıştır. Bu durum yapılan yasal
değişikliklerin de bir sonucu olarak özellikle metropol
belediyeleri gelirlerini inanılmaz büyüklüklere ulaştırmıştır. Devletin
ekonomideki varlığı adeta nitelik değiştirip, belediyelere intikal
ettirilmiştir. Ancak bu
önergenin de konusu olarak özellikle büyük metropol
belediyelerinde yolsuzluk çoğu kez yasal kılıflar altında adeta bir sektör
haline dönüşmüştür. Üstelik bu marazi durum iktidarla ana muhalefet arasında
yöntem benzerlikleri taşımaktadır. Devletin denetim
yeteneğinin yok edildiği yargının asli görevi olarak yasadışı iş ve eylemleri
ortaya çıkarmak yerine daha çok siyasi alana çekildiği kolluk güçlerinin de
siyasi muhalif takibi ile görevlendirildiği bu günlerde bir yolsuzluğun ortaya
çıkması için, düzenin aktörlerinin ikinci eş edinmesi, rantın
paylaşılmasında aç gözlülük ya da iktidarın bir medya grubunu hedef alması gibi
hadiseler gerekir olmuştur. AKP iktidarı
kamuya ait ne varsa üstelik yabancılara satmayı ve gelen paralarla, yüksek faiz
gideri ile popülist uygulamalara harcamayı temel
politika olarak belirlemiştir. Bu yaklaşımı iktidar, AB’ye uyumun ve serbest
piyasa ekonomisinin gereğiymiş gibi takdim etmektedir. Neticede otoyol ve
derelere kadar getirilmiş satış furyası AKP’li belediyeler bakımından tam tersi
bir mantıkla yönetilmektedir. Her şeyi özelleştiren iktidar, TOKİ eliyle inşaat
sektörünü devletleştirmiş belediyeleri de bir kamu kurumu mantığının dışında
anonim şirket noktasına getirmiştir. Ulaştırmadan
peyzaja, lokantacılıktan çay bahçesi işletmeciliğine kadar belediyeler bir çok alanda sahibi oldukları şirketler eliyle ticari
yaşamın içinde artan güçleriyle bulunmaktadırlar. 2.- Muğla Milletvekili Ali Arslan
ve 20 Milletvekilinin, tütün sektörünün ve tütün üreticilerinin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/272) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemizde tütün
üretimini tehdit eden süreç; IMF’nin talepleri doğrultusunda Tütün Yasası’nda
Tekelin özelleştirilmesine olanak sağlayan değişiklikle başlamış; bugün Türk
tütüncülüğü bitme noktasına gelmiş ve üreticilerimiz emeklerinin karşılığını
alamadıkları için bir zamanlar geçimlerini sağladıkları sektörü bırakmak
durumunda kalmışlardır. 12 milyar
dolarlık hacmiyle dünyanın 5. büyük pazarı konumundaki ülkemizde, bu pazarın
yüzde 38’ine sahip Tekelin özelleştirilme kapsamına alınmasıyla tütüncülük,
telafi edilmesi zor kayıplar yaşamıştır. Kanunun getirdiği düzenlemeler ve
Tekelin özelleştirilmesi, pazar boşluğundan faydalanmak isteyen şirketlerin
iştahını kabartmış; dışa bağımlı hâle gelen Türk tütünü üretiminde son beş
yılda trajik bir düşüş yaşanmıştır. 2002 yılında
yürürlüğe giren 4733 sayılı Yasa’yla sözleşmeli üreticilik modeli getirilmiş ve
destekleme alımları kaldırılmıştır. Üreticinin pazarlık gücünü ortadan kaldıran
bu uygulamayla tütüncülüğümüz zor günler yaşamaya başlamıştır. Piyasayı
rahatlatmak amacıyla başlatılan uygulama, doğru planlama ve hazırlığın
yapılamaması nedeniyle tütün üretimini vurmuştur. Kanunla getirilen sözleşmeli
çiftçilik modeliyle tüm inisiyatif, tütün alıcısı
şirketlerin eline bırakılmış; üretici tütün piyasasında kârlılığın azalması
nedeniyle tütün üretiminden uzaklaşmıştır. Aileleriyle
birlikte nüfusumuzun %5'inin ağır işçilik ve emekle gece gündüz uğraşarak
geçimini sağladığı tütün sektörü, son yıllarda izlenen yanlış politikalar
sonucu büyük yara almış; dünyanın en kaliteli tütününü üreten ve ihraç eden
ülkemiz, pek çok sektörde olduğu gibi tütün sektöründe de dışa bağımlı hale
gelmiştir. Dünyada tütün üretiminde söz sahibi olan ülkelerin üretim miktarları
artarken Türkiye'de tütün ekiliş alanları, tütün ekilen köy adedi, tütün eken
çiftçi sayısı ve üretiminde tehlikeli bir düşüş yaşanmaktadır. En değerli
tütünün üretildiği üretimimizin %63'ünü, ihracatımızın %90-95’ini karşılayan
Ege Bölgemizde 2002 yılında 197.570 üretici varken bugün 70 bin üretici
bulunmaktadır. Türkiye'de 2002 yılında tüm bölgelerde üretici sayısı 405.882
iken bugün bu rakam 210 bin'dir. Üreticinin âdeta cezalandırıldığı, ülke
tütüncülüğünün pazar payının eritilmesine neden olan bu sistemden kazançlı
çıkan kesim yabancı tekeller olmuştur. Ülkemizde tütün
üretiminin yapıldığı her ilimiz ve ilçemizde üreticilerimizin yaşadıkları
mağduriyet ve çaresizliğin çarpıcı bir örneği bugün Muğla Milas'ta
yaşanmaktadır. Muğla'nın Milas ilçesine bağlı Karacahisar
Köyü'nde köylülerimizin geçim kaynağı olan tütün ekimi ve üretimi artık
yapılamamaktadır. 5 yıl önce bölgede yaklaşık 300 köylü tütüncülükle geçimini
sağlarken, bugün sadece 3 kişi tütün üretimi yapmaktadır. Vatandaşlarımız,
ürettiklerinin karşılığını alamadıkları için mağdur olmuşlar; zor şartlarda ve
büyük emek harcanarak yapılan, hem köyü hem de ilçeyi ayakta tutan tütün
üretimi bitme noktasına gelmiştir. Açıklanan
nedenlerle ulusal gelirlerimize önemli katkı sağlayacak potansiyele sahip
ülkemiz tütüncülüğünün ve ayakta kalma mücadelesi veren tütün üreticilerimizin
sorunlarının ve gereken önlemlerin tespiti ve araştırılması için Anayasanın 98,
içtüzüğün 104 ve devamı maddelerin gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz
ve teklif ederiz. 1) Ali Arslan (Muğla) 2) Ali Rıza Öztürk (Mersin) 3) Osman Kaptan (Antalya) 4) Orhan Ziya Diren (Tokat) 5) Tayfur Süner (Antalya) 6) Hüsnü Çöllü (Antalya) 7) Kemal Demirel (Bursa) 8) Abdulaziz Yazar (Hatay) 9) Ahmet Ersin (İzmir) 10) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 11) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 12) Ramazan Kerim Özkan (Burdur) 13) Mehmet Ali Susam (İzmir) 14) İsa Gök (Mersin) 15) Gürol Ergin (Muğla) 16) Turgut Dibek (Kırklareli) 17) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 18) Canan Arıtman (İzmir) 19) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) 20) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar) 21) Tekin Bingöl (Ankara) BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım. B) Tezkereler 1.- Fransa Dönem Başkanlığı çerçevesinde, 26-28 Ekim 2008
tarihlerinde Paris’te gerçekleştirilecek olan AB Üye ve Aday Ülkeleri
Parlamentoları Savunma Komisyonu Başkanları Toplantısı’na ismen davet edilen
Millî Savunma Komisyonu Başkanı Hasan Kemal Yardımcı’nın
katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/566) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna Fransa Dönem
Başkanlığı çerçevesinde, 26-28 Ekim 2008 tarihlerinde Paris’te
gerçekleştirilecek olan AB üye ve aday ülkeleri Parlamentoları Savunma
Komisyonu Başkanları Toplantısı’na İstanbul Milletvekili ve Millî Savunma
Komisyonu Başkanı Sayın Hasan Kemal Yardımcı davet edilmektedir. Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu “Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkileri’nin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun”un 9 uncu maddesi uyarınca Genel
Kurul’un tasviplerine sunulur. Eyyüp Cenap Gülpınar Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
Vekili BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Başbakanlığın
Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır, okutup
oylarınıza sunacağım. 2.- Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in, İran’a yaptığı
resmî ziyarete refakat eden heyete Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun
iştirak etmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/567) 13/10/2008 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 26-29
Ağustos 2008 tarihleri arasında İran’a yaptığı resmî ziyarete Van Milletvekili
Kayhan Türkmenoğlu’nun da iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim. Recep
Tayyip Erdoğan Başbakan BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekilleri, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına geçiyoruz. Bu kısımda yer alan, Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman
ve 29 milletvekilinin, Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk
ve 20 milletvekilinin, Bursa Milletvekili Ali Koyuncu ve 19 milletvekilinin,
Balıkesir Milletvekili A.Edip Uğur ve 23 milletvekilinin ve Muğla Milletvekili
Gürol Ergin ve 24 milletvekilinin önergeleri üzerine, zeytin ve zeytinyağı ile
diğer bitkisel yağların üretiminde ve ticaretinde yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasa’nın
98’inci, İç Tüzük’ün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca kurulan (10/27, 34, 37,
40,102) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu üzerindeki genel
görüşmeye kaldığımız yerden devam edeceğiz. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler 1.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman ve 29 Milletvekilinin, Aydın Milletvekili Ahmet
Ertürk ve 20 Milletvekilinin, Bursa Milletvekili Ali
Koyuncu ve 19 Milletvekilinin, Balıkesir Milletvekili A. Edip Uğur ve 23
Milletvekilinin ve Muğla Milletvekili Gürol Ergin ve 24 Milletvekilinin, Zeytin
ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların Üretiminde ve Ticaretinde Yaşanan
Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla
Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması
Komisyonu Raporu (10/27, 34, 37, 40, 102) (S. Sayısı: 296) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. Sayın
milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer alan, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Şenol
Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 18
milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. B) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili
Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve
18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222) (x) BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet? Yerinde. Geçen birleşimde
7’nci madde üzerinde gruplar ve Hükûmet adına
konuşmalar tamamlanmıştı. Şimdi söz sırası,
şahsı adına Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış’a
aittir. Sayın Çalış… Yok. Şahsı adına Düzce
Milletvekili Metin Kaşıkoğlu. Buyurun Sayın Kaşıkoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı Organize
Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın
7’nci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyor, yüce heyetinizi bu
vesileyle saygıyla selamlıyorum. (x)
222 S. Sayılı Basmayazı 15/10/2008
tarihli 6’ncı Birleşim Tutanağı’na eklidir. 21’inci yüzyılda
hızla değişen dünya konjonktürüne ayak uydurmak ve
çarkın içerisinde yer almak, ülkelerin istihdam olanakları, yatırım
kapasiteleri ve üretim güçlerine dayalıdır. Türkiye 185 dünya ülkesi içinde
nüfus itibarıyla 16’ncı, toprak büyüklüğü itibarıyla 32’nci ve ekonomik gücü
itibarıyla da 15’inci sırada olan bir dünya devletidir. Temeli 1960’lı
yıllarda atılan OSB işletmeleri, sanayinin gelişmesi, yatırım ve yatırımcının
artmasında oldukça mühimdir. Nitekim yürütülen çalışmalar yalnız dünya pazarını
hedef almayıp, bölgesel kalkınmayı ve bölgeler arası gelişmişliğin
dengelenmesini de amaçlamaktadır. Bunlara ilaveten, OSB’lerin önceden hazırlanmasının sanayinin
disipline edilmesi, şehrin planlı gelişmesine katkıda bulunulması, birbirini
tamamlayıcı ve birbirinin yan ürününü teşvik eden sanayicilerin bir arada ve
bir program dâhilinde üretim yapmalarıyla üretimde verimliliğin ve kâr artışının
sağlanması, sanayinin az gelişmiş bölgelerde yaygınlaştırılması, tarım
alanlarının sanayide kullanılmasının disipline edilmesi, sağlıklı, ucuz,
güvenilir bir altyapı ve ortak sosyal tesisler kurulması, müşterek arıtma
tesisleriyle çevre kirliliğinin önlenmesi, bölgelerin devlet gözetiminde kendi
organlarınca yönetiminin sağlanmasını da mümkün kılmaktadır. Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu 2000 yılının
Nisan ayında yürürlüğe girdiğinden bu yana çok önemli yatırımlar
gerçekleşmiştir. Şu anda Türkiye geneli toplamında 255 OSB kuruluşu vardır.
Yalnız rakamlara dikkatinizi çekmek isterim ki 1999 ila 2002 yılları arasında
31 adet OSB projesi tamamlanırken, 43 adet yeni OSB projesi kredilendirme
kapsamına alınmıştır. Bizim dönemimizde, AK İktidar döneminde ise ayrılan
ödeneklerle 2003’ten bugüne kadar 57 adet OSB projesi tamamlanmış, 91 adet yeni
OSB projesi de kredilendirme kapsamına alınmıştır. Özetle
dönemimizde OSB projelerinde yüzde 84 oranında bir artış ortaya çıkmakta ve
gözükmektedir. AK PARTİ Hükûmetlerinin OSB’lerin önemini önceki hükûmetlere
göre daha iyi kavradığı gözükmekte, bu şekilde uygulamada daha fazla başarı
elde ederek gelişmiş ülkelerle rekabet edebilme ortamının sağlanması yönünde
sanayicilerimize çağdaş, çevreyle uyumlu ve planlı yatırım imkânı sağlamıştır.
Zaten bunun sonucunda da yüzde 96,7 seviyesindeki doluluk oranı ile 107 adet
OSB projesinde 46.250 işletme yer alırken 747.314 kişiye de ayrıca iş fırsatı
yaratılmıştır. Ayrıca Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının 2009 yılı yatırım programında OSB projelerine, GAP
kapsamındakilere 48 milyon 875 bin YTL, diğer yörelerdeki OSB’lere de 67 milyon
746 bin YTL olmak üzere toplam 116 milyon 621 bin YTL ödenek talebi de göz
önünde bulundurulmalıdır. Değerli milletvekilleri,
zaman zaman OSB’lerin kuruluşunda ve işletilmesinde
birtakım aksaklıklar meydana gelmekte, yönetsel uygulamada yeni ihtiyaçlar
ortaya çıkmaktadır. Bu vesileyle revize edilen Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu
bir devrim mahiyetinde çok önemli bir statüye kavuşacaktır. Özellikle ihtisas
OSB’lerinin kurulması arıtma tesislerinin önceden planlanmasına olanak
sağlayacaktır. Yine OSB’lerde yatırım yapmak isteyen ancak arsa alma ve sermaye
yönünde sıkıntı çeken işletmelere kiracı olarak da faaliyette bulunma imkânı
getirilmekle buradaki yatırım yapmak isteyip de bu anlamda işletme için imkânı
olmayan birtakım kuruluşlar da bu şekilde kiracı olarak istihdamı artırmaya
katkı sağlayacağından, kiracılık imkânıyla, OSB’lerin doluluk oranları
bugünkünden çok daha fazla doluluk oranına ulaşacaktır. Değerli arkadaşlar, özellikle bu maddeyi göz önüne aldığımızda,
burada, bu değişiklikle, daha önceki hâliyle, 4562 sayılı Kanun’un geçici 2’nci
maddesindeki düzenlemede, biliyorsunuz, bu tür OSB’lerde müteşebbis heyet
görevlilerini oda meclisi, yönetim kurulu görevlilerini yürürlükteki OSB
mevzuatı uyarınca oluşturulmuş kurullar, denetim kurulu görevlilerini ise oda
meclisi bütçe komisyonu yerine getirmekteydi, bu da çeşitli sıkıntılara neden
olmaktaydı. İşte, bu sıkıntıları ortadan kaldırmak ve burada, maddeyle,
hizmette devamlılığın sağlanması amacıyla, geçici 2’nci maddede değişikliğe
gidilmek suretiyle, kanunun yürürlük tarihinden önce odalar marifetiyle
kurulmuş olan OSB’lerde odaların kurucu ve işletici vasfını korumasına imkân
getirilmiş ve odalarda eğer o organize sanayide yatırımcı olarak bulunan
kuruluşların yöneticileri var ise oda yöneticileri… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kaşıkoğlu, konuşmanızı tamamlayın. METİN KAŞIKOĞLU
(Devamla) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. …eğer o oda
meclislerinde organize sanayide yatırımcı olarak bulunanlar varsa üç üyenin de
bunlardan seçilmesi zorunluluğu bu değişiklikle getirilmektedir. Bu değişikliğin,
diğer değişikliklerle birlikte, organize sanayi bölgelerinin daha iyi şartlara
gelmesi adına önemli katkı sağlayacağı inancıyla, bu kanunun hayırlara vesile
olmasını temenni ediyor, tüm heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kaşıkoğlu. Soru sormak
isteyen milletvekili arkadaşlarımız var. Soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz. Sayın Tütüncü,
buyurun efendim. ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Hoşgörünüzle, bir soru soracağım.
Soruyu sormadan önce kısa bir açıklamayı, hoşgörünüzle, rica ediyorum. Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; yabancının parasına -afyon müptelası gibi- aşırı bağımlı,
ucuz döviz ve ucuz ithalata dayalı ekonomik büyüme modeli iflas etti. Bu
modelin uygulaması sürecinde biliyoruz ki kamudan çok büyük ölçüde dışarıya
kaynak aktarıldı. Bazı KİT’lerin yabancılaştırılması ve dünyanın en büyük, en
yüksek reel faiziyle dışarıya büyük ölçüde kan aktarımı, kaynak aktarımı
yapıldı. Şimdi, içinde
bulunduğumuz günlerde iki kanaldan daha dışarıya kan aktarımı tehlikesi söz
konusu. Sorumu soracağım. Bu kanallardan bir tanesi dış borç
içindeki özel sektörler; ne yazık ki -hiç istemiyoruz, beklemiyoruz ama- özel
sektörden, özel sektörün elindeki fabrikalar, tesisler, büyük bir olasılıkla
yabancılara geçme tehlikesiyle karşı karşıya, ikincisi de tarım topraklarının
belirli bir bölümü yabancıların eline geçme tehlikesiyle karşı karşıya, çünkü
çiftçiler 1-2 milyarlık tüketici kredisi için 25-30 dönümlük topraklarını
ipotek ettiler yabancı bankalara. Şimdi sorumu
soruyorum. Özel sektörün hangi faaliyet dallarında dışarıya borçluluk oranı
daha fazladır? Bilelim ki bir kurtarma planı olacaksa, bir destek konusu söz
konusu ise bu çerçevede biz de muhalefet olarak bilgilenelim. Hangi özel sektör
alanlarında dışa borçluluk daha fazladır? İkinci sorum,
Sayın Başkanım, yabancı bankalardan borçlanarak tarlasını ipotek etmiş olan
çiftçilerimizin bölgesel dağılımı nedir? Örneğin Trakya’da
çok fazla. Örneğin Hayrabolu’da çok fazla. Hayrabolu’daki tarım
topraklarının yarısı ne yazık ki yabancı bankalara ipotek edilmiş. Teşekkür ederim
Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Bakanım,
buyurun. DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım, Sayın Tütüncü’ye de teşekkür ediyorum. Sayın Tütüncü,
özel sektörün hangi faaliyet alanlarında dışarıya borcu olduğunu ifade ettiler,
bir de tarım kesiminde ipotek karşılığı yabancı bankalardan kredi kullanımı
konusunu soru olarak tevcih ettiler. Takdir edersiniz
ki, bu konu, bir teknik ve araştırmaya dâhil bir konu. İzin verirseniz, bunu
yazılı olarak cevaplandırmak istiyoruz. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım. Madde üzerinde
bir adet önerge vardır. Önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
222 sıra sayılı “Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı”nın 7 nci maddesinin
Tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY
(Kütahya) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI MURAT
BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım? AHMET ERSİN
(İzmir) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kuruluş
döneminden sonra OSB’lerde üretime/işletmeye geçmiş sanayicilerin belli oranlara
ulaşması hâlinde, OSB’leri, bölgelerin temel unsuru olan sanayicilerden oluşan
Genel Kurullar tarafından seçilen yöneticiler idare etmektedir. Bu madde ile, mülga 5590 sayılı Kanuna göre kurulan 8 OSB için özel
yönetim getirilmesidir. Bu düzenleme, hukukun
genel prensibine ve Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğu gibi, getirilen
düzenlemenin yürürlüğü 1.1.2008 tarihine götürülerek, mahkeme kararıyla genel
kurulunu yapmış bir OSB’nin sanayiciler tarafından yönetilmesine de engel
olunmaktadır. Sekiz OSB için
getirildiği ileri sürülen bu düzenleme, OSB yasasının genel ruhuna aykırı
olduğu gibi, temsili demokrasinin giderek katılımcı temsili demokrasiye
dönüşmeye başladığı, sorunların yerinden yönetim ilkeleri çerçevesinde
katılımcı bir anlayışla çözmenin ağırlık kazandığı günümüzde, OSB’lere ve
içinde yer alan sanayicilere güvensizliktir ve haksızlıktır. Bu önerge OSB’ler
arasında ortaya çıkacak farklı yönetimi ortadan kaldırmak, uygulama birliği
sağlamak ve Anayasaya aykırı bir düzenlemeye yol açmamak için verilmiştir. BAŞKAN –
Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 7’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri,
tasarıya bir geçici madde eklenmesine ilişkin bir önerge vardır; okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
222 sıra sayılı “Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı”na aşağıdaki Geçici 1 inci maddenin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
Geçici Madde 1-
15/4/2000 tarihinden önce, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun
amacına uygun olarak kurulmuş olup, aynı Kanunun geçici 1 inci maddesine göre
tüzel kişilik kazanamayan veya kazanmamış sayılan ve varsa tevsii alanları dahil yer seçimi kesinleşmiş OSB’lerin, 4562 sayılı Kanunun
4 üncü maddesine göre hazırlayacakları kuruluş protokolünü, bu Kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 6 ay içinde Bakanlığa vermeleri halinde,
durumlarını bu Kanuna uygun hale getirmiş sayılırlar ve Bakanlık OSB sicil
defterine kaydedilerek tüzel kişilik kazanırlar. BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY
(Kütahya) – Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 4562
sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 15/04/2000 tarihinden
önce bu Kanunun amacına uygun olarak kurulan ancak, ayın Kanunun geçici 1 inci
maddesinde öngörülen süre içinde durumlarını bu Kanuna uygun hale getirmeyen
veya herhangi bir nedenle getirmemiş sayılan OSB’ler bulunmaktadır. Bu
OSB’lerde sanayi tesisleri kurularak işletmeye açılmıştır. Bu sanayi tesisleri
yetkili ve görevli kuruluşlardan ruhsat ve izin aldıkları için kapatılmaları
veya yıkılmaları hukuken ve fiilen mümkün değildir. Bu alanlarda, 4562 sayılı
Kanunla verilen görev ve yetkiler kullanılamayacağı için merkezi arıtma ve
müşterek altyapı vb. ortak işletme alanlarında hizmetlerin yürütülmesinde
yaşanan sorunların giderek arttığı gözlenmektedir. Ayrıca, bu alanlarda yer
alan sanayi tesisleri OSB’lere tanınan haklardan yararlanamamaktadır. Yapılan
bu düzenleme ile yer seçimi kesinleşmiş, imar planları onaylanmış ve önemli
ölçüde de sanayi işletmeleri üretime geçmiş OSB’lerin ve bölge içinde bulunan
sanayi işletmelerinin 4562 sayılı Kanun kapsamında sayılmaları ve mevcut
sorunlarının giderilmesi amaçlanmaktadır. BAŞKAN –
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, böylece geçici madde tasarıya eklenmiştir. 8’inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 8- Bu
Kanunun 7 nci maddesi 1/1/2008
tarihinde, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN – Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı. Sayın Akıncı,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Geçen çarşamba
üzerinde görüşmeye başladığımız yasa tasarısını bugün tamamlayacağız. Doğrusu
bu yasa tasarısını biz de destekledik. Belli ki kimi düzenlemelere ihtiyaç
vardı, bu düzenlemelerin yapılması gerekiyordu; biz de onun gereğini yaptık. Ne
yaptık? Öncelikle 252
olduğu söylenen organize sanayi bölgesinin 8 tanesinin yönetim kurullarının,
kurucuları tarafından, müteşebbisler tarafından sonsuza dek yönetilmesinin
önünü açtık. Bir de Manisa’daki arkadaşımıza dönük bir vefa borcu ödeyecektik
ama ihtiyaç kalmadı, önergeyle de yürürlük tarihini düzeltiyoruz. Herhâlde, bir
de çok üstüne vazife olmadığı hâlde Sanayi Bakanlığı, Tarım Bakanlığının
yapması gereken bir görevi, bir sorumluluğu kendi üzerine alıyor bu yasa
düzenlemesiyle. Burada konuşma
hazırlarken, konuşmaya gelirken… Geçen günlerde birçok sanayiciyle de görüşmeye
çalıştım. Aslında sanayicilerin beklentileri çok daha farklı, çok daha başka
değerli arkadaşlarım. Yani, biz ne kadar inkâr etmeye çalışırsak çalışalım,
onlar, bu ülkede bir büyük ekonomik sıkıntının, bir büyük ekonomik krizin
yaşanmakta olduğunu söylüyorlar. Biz galiba iktidarla ya da bu ülkedeki
insanlar iktidarla “kriz” tanımı üzerinde bir türlü anlaşamıyoruz. Yani, bu ülkenin borcu 500 milyar dolara çıkıyor, cari açığı 50
milyar doları geçiyor, insanların bire bir kişisel borçları 100 milyar doları
aşmış, çiftçi feryat ediyor, Sayın Bakan ne kadar anlatsa da çiftçi feryat
ediyor, sanayici büyük sıkıntının içerisinde, işsizlik almış başını gidiyor,
2,5 milyon net işsiz, 2,5 milyon iş aramaktan vazgeçmiş insan -resmî rakamlara
göre- yoksulluk diz boyu olmuş, tam bir perişanlık yaşanıyor ama nedense biz,
bir türlü, bu ülkede bir kriz yaşanmakta olduğunu kabul etmekten korkuyoruz. Tam
bir devekuşu politikası güdüyoruz, sanki başımızı kuma sokunca bir şey olmayacakmış
gibi düşünüyoruz. Manşetlere bakıyorsunuz: “Yabancılar kaçıyor.”, “Dolar
1,630’u geçti.” Bunlar var ya da başkaca iç açıcı olmayan haberler var,
bilgiler var, yaşadığımız gerçekler var ve biz ısrarla, inatla bunları inkâr
etmeye, görmezlikten gelmeye devam ediyoruz. Bizim Hükûmetin hâli şuna benziyor, aklıma geldi: Bir kriz yeri,
yani bir kaza yeri düşünün. Allah göstermesin, kafa çatlamış, göz patlamış, bel
kırılmış, el kopmuş, ayak kırılmış ama “Elhamdülillah canımız sağ.” diyoruz
biz. Böyle olmaz arkadaşlar! Bu gerçekleri lütfen görelim, kabullenelim.
Gerçeklerden kaçarak ya da görmezlikten gelerek bu sorunların üstesinden
gelemeyiz, önümüzdeki günlerde de çok daha büyük sıkıntılarla yüz yüze kalırız. Bakın, mesela ne
demek istiyorum: Bu yasa tasarısı vesilesiyle birçok sanayici diyor ki: “Ya,
biz şunu bekliyoruz sizden: Sayın Başkanla da konuştuk. Kardeşim, sanayicinin
temel sıkıntıları var, önemli sorunları var, bunlara dönük bir çözüm getiriyor
musunuz? Yani, sen bana diyor musun ‘Ey sanayici, ey organize sanayi bölgesinde
üretim yapan insan, ben sana elektriğini artık bugünkü fiyattan yüzde 20 daha
ucuza vereceğim.’ diyebiliyor musun? ‘Doğal gazını daha ucuza sağlayacağım.’
diyebiliyor musun? ‘Senin altyapı yatırımlarına daha büyük öncelik vereceğim,
teşvikler vereceğim, kredi kolaylıkları sağlayacağım.’ diyor musun? Biz bunu
bekliyoruz, Hükûmetten de sizden de temel isteğimiz
budur. Lütfen, bundan sonra bir yasa düzenlemesi yapacaksanız, bizim temel
sorunlarımızı çözecek, temel sıkıntılarımıza derman olacak düzenlemeler yapın.”
Bu, Sayın Enerji Bakanının geçen hafta görüşmelerde enerji fiyatlarının
ucuzluğuna dönük yaptığı açıklamalar da -kendisine söyleyeyim, yok ama duyar-
çok büyük tepki topluyor, bilsin. Çünkü başta sanayiciler olmak üzere herkes bu
ülkede enerjinin ne kadar pahalı olduğunu, kömürün de, elektriğin de, doğal
gazın da ne kadar pahalı olduğunu çok iyi biliyor. Hele hele
dünya ortalamalarıyla kıyaslandığında Türkiye'nin nerede olduğunu çok iyi
biliyor. Onun için birbirimizi yanıltmayalım. Doğal gaz ucuz olduğu için,
elektriğe göre ucuz olduğu için ya da daha temiz olduğu için kısmi bir talep
olabilir, bu kimseyi yanıltmasın. Ama doğal gaz Türkiye’de diğer ülkelere göre
daha ucuz değil, enerji hiç ucuz değil. Bakın, daha önceki Sanayi Bakanımız
Sayın Coşkun, herhâlde 2006’da şunu demiş: “Coşkun, dünyada elektrik enerjisi
sanayiye ortalama 55,5 sent/kilovat saatten verilirken, Türkiye’de sanayinin
kullandığı enerjinin fiyatının 8,6 sent/kilovat saat civarında olduğuna dikkat
çekti.” Ne oldu şimdi, Sayın Coşkun’dan bugüne Türkiye’de fiyatlarda bir düşüş
oldu mu, enerji fiyatlarında? Yok, durmadan da zam geliyor. Doğal gaz yüzde
50’yi aşkın bir zam yaşayacak sırf bu sene içinde. Elektriğe zam yapmadık diye
övündünüz, anasını ağlattınız, daha beter ettiniz. Şimdi, üstelik
bir rakam var elimde. Elektrik Mühendisleri Odası da açıklama yapmış, diyor ki:
“2000 yılının baz alındığı endeks çalışmasına göre
Türkiye -ekim ayında yapılan elektrik ve doğal gaz zamları yansımamış hâliyle,
üstelik- 596,5 olan Ağustos 2008 endeksiyle tüm OECD ülkelerini geride
bıraktı.” Yani, Türkiye’deki enerji fiyatları artışı bütün
OECD ülkelerinin üzerinde. Ama Sayın Bakanımız, geçen hafta geldi burada
bir tablo çizdi ki, Allah Allah, neredeyse elektriği,
suyu, doğal gazı Türk insanı bedava kullanıyor! Lütfen gerçekleri
insanlarımızdan saklamayalım, gizlemeyelim. Bunu da bu vesileyle dikkatinize
sunmak istiyorum. Ayrıca, Sanayi
Bakanına teşekkür ediyorum. Bir kez daha başsağlığı diliyorum bu vesileyle. Çok
ciddi bir değerlendirmesi var bu konuda, onu da dikkatinize sunmak istiyorum.
Madem organize sanayi bölgeleriyle ilgili bir değerlendirme yapıyoruz. Diyor ki
Sanayi Bakanımız: “Kutsal olan, âdeta bir ibadethane kadar kutsal olan bir yer
organize sanayi bölgesi ve aynı kutsallığa sahip, burada yatırım yapan
sanayicilerin fabrikalarının temelini atmak, bana göre yapılacak ibadetlerin en
büyüğüdür.” Çok doğrudur, çok teşekkür ediyoruz. Türkiye gerçekten de
kalkınacaksa, büyüyecekse, krizleri aşacaksa, ülke insanına refah getirecekse,
üreterek, sanayileşerek, büyüyerek yapacak bunu. Çok doğru, çok haklı; ama bir
şeyi daha söylemek istiyorum Sayın Bakana bu vesileyle: Bu ibadethaneler,
sizden gereken ilgiyi ve desteği bekliyor; teşvik konusunda destek bekliyor,
kredi konusunda bekliyor, enerji indirimleri konusunda destek bekliyor.
“İbadethane” diye tanımladığımız organize sanayi bölgelerine, lütfen, gereken
desteği verelim. Önümüzdeki günlerde bizden bunu bekliyorlar. Değerli
arkadaşlarım, bu vesileyle bir şeyi daha dikkatinize sunmak istiyorum, değerli
arkadaşlarım not alacaktır: Ankara’da Malıköy
civarında dört tane organize sanayi bölgesi var yan yana. Bunlar diyorlar ki:
“Bizim arıtma tesislerimiz var, enerji santrallerimiz var. Bunların her biri
için, her bir organize sanayi bölgesi ayrı ayrı yer
tahsis etmek zorunda, masraf yapmak zorunda. Eğer Bakanlığımız, bu dört tane
organize sanayi bölgesinin santraller, arıtma tesisleri ve benzeri ihtiyaçları
konusunda ortak çalışma alanlarını yaratabilirse mutlu oluruz.” Elçiye zeval
olmaz, ben de Bakanlığımıza bunu iletmiş olayım. Çünkü Ankaralı sanayicinin
buna çok ihtiyacı var değerli milletvekilleri, sevgili arkadaşlarım; çünkü
-Sanayi Bakanımızın da ifadesini kullanarak söyleyeceğim- Ankara’daki
sanayicilerimiz Türkiye’deki sanayicilere göre 2 kat mağdurlar. Niye mağdurlar?
Birincisi: Teşvik
politikası nedeniyle Hükûmet mağduru. Bunu kim
söylüyor? Sayın Zafer Çağlayan söylüyor, diyor ki: “Ankara, maalesef yanlış
teşvik sisteminin kurbanı olmuş bir şehirdir. Bugün Ankara’da yatırım yapmak
âdeta aslında cezalandırılır. Ankara’nın hemen iki saat sağında, solunda
yatırım yaptığınız zaman her türlü teşvik imkânlarından yararlanırken Ankara’da
yatırım yaptığınız zaman bu imkânlardan faydalanamazsınız. Bundan dolayı,
yatırım yapan arkadaşlarımı bir kez daha kutluyorum.” Doğrudur, Ankara ve
Ankaralı sanayici teşvik politikasının mağdurudur. Ama bunu düzeltecek olan biz
değiliz, sizsiniz. Bu düzenlemeyi de önümüzdeki günlerde bekliyoruz. Ayrıca, sevgili
arkadaşlarım, Ankara’nın bir başka mağduriyeti var hiçbir şeye benzemez. O da
organize sanayi bölgelerinin Büyükşehir handikabına
takılıyor olması, Büyükşehir mağduru, Büyükşehir Belediyesinin mağduru
olmasıdır. Hepiniz yakinen biliyorsunuz, Ankara’mızın kendine hayran bir
belediye başkanı vardır, billboard’lardan reklamları,
resimleri inmez. Bayram geçeli yirmi beş gün olmuştur, Ankara billboard’larının yüzde 75’inde hâlâ elini öptüğü bir
yaşlının altında “Bayramda otobüslerimiz ücretsizdir.” afişleri vardır.
Gülüyorsunuz değil mi! Maalesef… Herhâlde Kurban Bayramı’na hazırlık yapılıyor! SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY
(Kütahya) – Evet… ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) - Öyle bir Belediye Başkanımız vardır, seçim dönemindeki vaatlerinin
yüzde 10’unu -Ankara’da- gerçekleştirmez. Ama sanayiciyle de bu Belediye
Başkanımızın bir türlü başı hoş değildir, organize sanayi bölgelerine hep şaşı
bakmaktadır. Ee ben mi söylüyorum? Ben söylemiyorum. Yine yıllarca Ankara’da sanayi üretiminin içerisinde bulunmuş çok
değerli bir iş adamı bir sanayi dergisine mülakat vermiş, diyor ki: “Büyükşehrin bu bakışı ile OSTİM’e ve diğer organize sanayi bölgelerine herhangi bir
hizmet geleceğini sanmıyorum, çünkü Melih Gökçek sanayi bölgelerine olumlu
bakmıyor, asfaltlar onarılmıyor, onun dışında hiçbir hizmet getirmek de
istemiyor. Oysa her türlü vergiyi esnaftan alıyor. Bununla ilgili
olarak, ilçe belediyelerine de ‘hizmet götürmeyin’ şeklinde baskı yapıyor.
Umudumuz, mart ayında yapılacak olan seçimlerdir.” Bunu kim söylüyor? Ankara’da
yıllardır sanayinin göbeğinde olmuş, OSTİM’in
kurucularından, Atisan’ın kurucularından bir iş adamı
söylüyor. ASIM AYKAN
(Trabzon) – Siyasi provokasyon… ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Efendim, katılmazsınız. Siz de dersiniz ki: Başka biri de şöyle
diyor. O sizin bileceğiniz iş. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Akıncı, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız. ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Peki, değerli arkadaşlarım, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanının
bu gözle bakması tesadüf müdür? Tesadüf değildir, bilinçlidir. Niye? Çünkü
organize sanayi bölgelerinin yönetiminde, uygulamalarında, Büyükşehre, Melih
Gökçek’e rant yoktur; kendi iç işleyişini kurmuştur,
demokratik yapılanmasını kurmuştur. O yüzden, bırakın hizmet götürmeyi, asıl
görevi olan, temel görevi olan kimi sorunları bile çözmez Büyükşehir Belediye
Başkanı, ana hatlarını açmaz, ana şebekelerini döşemez. Kesinlikle, sanayiye
yan bakan bir belediye başkanı var. Bu da onun anlayışından kaynaklanıyor. Niye
onun anlayışından kaynaklanıyor? Değerli arkadaşlarım, Melih Gökçek Ankara’da
zenginliğin, refahın yükselmesini istemiyor. Melih Gökçek bütün pozisyonunu
yoksullaşma üzerine oturtmuş. Neyle övünür Melih Gökçek -dikkat edin- hep? Daha
çok yardım yapmakla. Yani, Ankara daha çok yoksullaşacak, daha çok insana
yardım yapılacak ve daha çok insanın siyasi iradesine ipotek konulacak ki,
bilahare seçimlerde bunun meyveleri toplansın. Ankara yoksul kalırsa iş kolay,
Ankara zenginleşirse, insanlar özgür iradelerini sergilerse iş zor; bunun
farkındadır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Başkanım, bir iki önemli konu vardı… BAŞKAN – Sayın
Akıncı, ben size hak veriyorum da… ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Tamamlayacağım. BAŞKAN - Bütün arkadaşlarımız
bir iki önemli konuyu konuşursa… ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Tamamlayacağım Sayın Başkan. BAŞKAN –
Olabilir; şimdi belediyeye girildi… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Olmayan biriyle alakalı konuşuyor efendim. ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – İstismar etmeyeceğim, bir Siteler’in
sorunlarını dile getirmek istiyorum, çok büyük talep var o konuda. BAŞKAN – Şimdi,
lütfen, Belediye Başkanı konusu herhâlde bitti, değil mi? ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Bitti efendim. BAŞKAN – Buyurun.
ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Gerçi siz de biliyorsunuz bunları ama… Yani, Ankara’nın,
sonuçta, metroya, suya falan değil, işe, ekmeğe, aşa
da ihtiyaç duyar hâle getirildiğini bilmenizi istiyorum. Bu vesileyle,
konuşmamı tamlarken, çok değerli arkadaşlarım, Ankara’nın çok önemli bir sitesi
var, Mobilyacılar Sitesi. Ben, bundan önce iki kez gündem dışı konuşmalarla
dikkat çekmeye çalıştım. Sayın Bakanlarımız Siteler’de
toplantılar yaptılar. Gazetelerde boy boy reçeteler
yayınlandı. Ama iddialı söylüyorum, “Siteler’in
Kurtuluşu” diye tanımlanan reçetedeki 12 maddenin hiçbiri yerine getirilmedi.
Sayın Beşir Atalay, bir gün burada otururken dedi ki: “Olur mu canım, Siteler’e doğal gazı götürdük.” Sordum Oda Başkanına:
“Evet, Karacakaya Caddesi’ne getirdiler ve orada
bıraktılar. Hiç kimse doğal gaz kullanmıyor.” ASIM AYKAN
(Trabzon) – Ben de gittim Siteler’e, istemiyor
insanlar. ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Benim dileğim Hükûmetimizden öncelikle
şudur: Şu Siteler’le ilgili, biz getirsek gündemdeki,
sıradaki yerini alacaktır, ama siz getirirseniz, destekleyelim, şu Siteler’in sınırlarını bir çizelim. Siteler’e
bir statü kazandıralım. Orada Türkiye’nin ve dünya mobilya sanayisinin bel
kemiğini oluşturan insanların büyük sıkıntı içinde olduğunu biliniz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – İthal mal furyası, Çin malları oraya da girdi; biliniz. Ben Hükûmetimizden Siteler’e el
atmasını bekliyorum. Hepinizi
sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akıncı. Şahsı adına Düzce
Milletvekili Metin Kaşıkoğlu. METİN KAŞIKOĞLU
(Düzce) – Konuşmayacağım Sayın Başkan. BAŞKAN –
Konuşmuyor. Başka bir talep
yok. Soru-cevap
işlemine geçiyorum. Sayın Tütüncü,
buyurun. ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Efendim, bu sorum da benim az önce sorduğum soruyla bağlantılı
olacak. Yani, yabancının parasına afyon müptelası gibi aşırı bağımlı ekonomik
büyüme modelinin çöktüğünü söylemiştim. Şimdi, bu süreçte -2002 – 2008 yılında-
bu ekonomik model uygulanırken ucuz ithalatta her birim bir artış sanayiye
üretim yapan, yerli girdi üreten sanayiciyi piyasadan kovmuştur, sürmüştür.
Bunu biz dile getirdik hep. Şimdi bu olumsuzluk Türk ekonomisini giderek dışa
bağımlı hâle, daha da dışa bağımlı hâle getirmiştir. Sorumu soruyorum:
Türkiye’de 100 dolarlık bir ihracat artışı için 2002’de ne kadar ithalat
gerekiyordu, kaç dolarlık ithalat gerekiyordu? Şimdi, yine 2008’de 100 dolarlık
bir ihracat artışı 2008’de ne kadar ithalat artışına gereksinim gösteriyor?
Biliyorum, Sayın Bakanın bu soruyu şu anda yanıtlaması çok zor ama bu sorunun,
bu konuların zabıtlara geçmesini istiyorum ve bir muhalefet milletvekili olarak
yazılı da olsa bunların yanıtlarını bilmek istiyorum. Teşekkür ederim
Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Özensoy… NECATİ ÖZENSOY (Bursa)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ben de Sayın
Bakanım Zafer Çağlayan’a başsağlığı dileyerek başlamak istiyorum konuşmama. Dünyadaki küresel
krizle alakalı, küresel krizin olduğu ülkelerde birçok tedbirler alındı. Tabii
“Bunun yansımaları Türkiye’ye olacak, oldu” tartışmaları devam ediyor ama bir
gerçek var: Şu anda sanayicilik yapanların, ticaretle uğraşanların bankalarla
ilgili sıkıntıları var. Bankalar kredileri geri çağırıyor veya kredi
limitlerini, açık olan limitlerini kullandırmamaya başladılar. Bu konuyla
alakalı ciddi anlamda sanayicilerin ve ticaret yapanların sıkıntıları baş
göstermeye başladı. Bununla ilgili Hükûmetimiz bir
öneri veya bir destek düşünüyor mu? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Özensoy. Sayın Durmuş,
buyurun. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Aracılığınızla
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Kırıkkale’nin özellikle özel sektör
sanayicilerinin birçoğu fabrikalarını kapattı ve büyük işsizlik had safhada.
2001 yılından bu yana 2’nci Organize Sanayi Bölgesinin hiçbir altyapısı
yapılmadı. Sayın Bakanım, Kırıkkale 2’nci Organize Sanayinin altyapısını
başlatacak bir çalışma var mı? Orada istihdam yaratacak projeler desteklenecek
mi? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Durmuş. Sayın Bakanım,
buyurun. DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Soru soran
değerli milletvekillerimize de çok teşekkür ediyorum. Tabii,
küreselleşmenin, bugün olduğu gibi önümüzdeki süreçte de ülkelere olumlu ve
olumsuz yansımalarının olacağı muhakkak. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri
kaynaklı bir finansal krizin dünya ekonomilerini etkilediğini görüyoruz. Değerli
arkadaşlarım, ekonomi yönetimimiz, ekonomiden sorumlu bakan arkadaşlarımız bu
konuda ilk günden itibaren büyük bir titizlik içerisindeler. Alınabilecek ve
önümüzdeki süreçte alınması gereken tedbirler konusunda sürekli ilgili
kurumlarla, kuruluşlarla yurt içi-yurt dışı devamlı çalışıyorlar ve bu krizi
ülkemiz ekonomisinin en az zararla atlatması için elden gelen gayret
gösteriliyor. Ancak, siz de takdir edersiniz ki, bu tür krizlerde en önemli
unsur güven unsurudur, psikolojik unsurdur. Onun için, ülkemizde bu güven
unsurunun korunması konusunda hepimizin üzerine düşen görevler olduğu
kanaatindeyim. İnşallah Türkiye bu krizden en az etkilenen bir ülke ekonomisi
olarak bu krizi atlatacaktır. Sayın Durmuş’un ifade ettiği Kırıkkale’mizin 2’nci Organize
Sanayi Bölgesinin altyapı yatırımları konusunda arkadaşlarımız not aldılar.
Kendilerine yazılı şekilde bu sorunun cevabı takdim edilecektir. Sayın Tütüncü’ye de aynı şekilde yazılı olarak cevap takdim
edilecektir. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, madde üzerinde aynı mahiyette iki önerge vardır.
Önergeleri okutacağım ve işlemlerini ve oylamalarını birlikte yapacağım.
Talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz
vereceğim veya gerekçelerini okutacağım. Şimdi, önergeleri
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
222 Sıra Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda değişiklik yapılması
Hakkında kanun tasarısının 8’inci maddesinin “Bu Kanun yayımı tarihinde
yürürlüğe girer” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
222 sıra sayılı “Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı”nın 8 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 8- Bu
Kanun, yayımı tarihinde yürürlüğe girer.” BAŞKAN – Sayın
Komisyon aynı mahiyetteki her iki önergeye katılıyor mu? SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY
(Kütahya) – Olumlu görüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet önergelere katılıyor mu? DEVLET BAKANI
MURAT BAŞESGİOĞLU (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan. SADULLAH ERGİN
(Hatay) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeleri okutuyorum: Gerekçe: Çıkan
kanunun sadece bir maddesinin geçmişe dönük uygulanması toplum ve kamuoyu
vicdanında şüpheler ve kuşkular doğuracaktır. Gerekçe: Verilen
önerge ile, kanunların yürürlüğe girdiği tarihten
ileriye yönelik uygulanacağı prensibine uygunluk sağlanmıştır. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, gerekçelerini dinlediğiniz aynı mahiyetteki her iki önergeyi
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 8’inci maddeyi,
kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 9’uncu maddeyi
okutuyorum: MADDE 4- Bu Kanun
hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN – Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Akif Ekici… HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan, süre doluyor; saat 14.00’te başlayalım. BAŞKAN –
Evet, sayın gruplar… Konuşma süresi
Sayın Ekici’nin on dakika olacak. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Belki bir başkası da konuşur. BAŞKAN – Genel
Kurulun kararını almamız lazım. Grup başkan vekili arkadaşlarımız ne diyorlar? MEHMET ŞANDIR
(Mersin) - Saat 14.00’te başlayalım. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – 14.00’te başlayalım. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Müzakereden düştü Genel Kurul. BAŞKAN –
Bitirelim mi? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – 14.00’te başlayalım Sayın Başkan.
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, grup başkan vekili arkadaşlarımızın da
ortak kanaatiyle, çalışma süremiz çok az kaldığı için, saat 14.00’te toplanmak
üzere birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati: 12.56 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.03 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatoş
GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. 222 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Şimdi tasarının
9’uncu maddesi üzerinde ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’ye aittir. Sayın Ekici,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın 9’uncu
maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlarım. Değerli milletvekilleri, daha önce organize sanayi bölgesi yönetim
kurulu ve üst kuruluş olan –OSBİR kısa adıyla- Organize Sanayiler Üst Birliği
Kurucu Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev almış olmamdan dolayı uzun yıllar
Gaziantep’te organize sanayi bölgesi başkanlığı, yönetimi, müteşebbis heyet
üyeliği yapmam dolayısıyla Gaziantep Organize Sanayi Bölgesinin sorunlarını ve
organize sanayilerle ilgili olan sorunları yakinen bilirim ve çözümleri için
çözüm arayan heyetler içerisinde görev aldım. OSB’ler
kuruluşundan bugüne kadar, kuruluşunda görev alan belediye, il özel idaresi ve
ilgili ticaret ve sanayi odalarının ve ilgili bakanlıkların devamlı arpalığı
olarak görülmüştür. Bunun en büyük nedeni, yönetimiyle ilgili bir türlü netliğe
kavuşmamıştır. 1962 yılında Dünya Bankası kredisiyle Bursa’da kurulan organize
sanayi bölgesinden sonra yaklaşık on iki yıl herhangi bir yasaya bağlı olmadan
organize sanayiler yönetilmiş ve yönetilmek istenmiştir. Ne zamana kadar? 1982
yılında Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Fonlar Yönetmeliği yayımlanana kadar. Tabii
bu yayımlanan Fonlar Yönetmeliği organize sanayilerin yönetimiyle ilgili yeterli
bir açıklık ve netlik getirmemiştir. Organize sanayi
bölgesi sayısının ve ülke ekonomimizdeki öneminin giderek artması, OSB’lerin
tüzel kişilikten yoksun olması pek çok hukuki sorunları da beraberinde
getirmiştir. Bu sorunların çözümü için 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanunu 12/4/2000 tarihinde Türkiye Büyük Millet
Meclisinde kabul edilerek yürürlüğe girmiştir ve ilgili yönetmelik 2001 yılında
yani bir yıl sonra çıkartılmıştır. Değerli
arkadaşlar, dünyada başarılı örneklerini gördüğümüz ve ülkelerin ekonomisinde
çok ciddi yere sahip olan organize sanayi bölgeleri bugün iki yüz elli dört
sayısına ulaşmıştır. Fakat bunların içerisinde Gebze, Gaziantep, Eskişehir,
Bursa, İzmir ve bunun gibi birkaç organize sanayi bölgesinin dışında istenilen sonuca
ulaşılamamıştır. Burada en büyük neden, Türkiye’de organize sanayilerin
gelişmemesi önündeki en büyük nedenlerden bir tanesi organize sanayi
bölgelerinin yönetimiyle ilgili netliğin olmamasıdır. Şu anda da bu yeni
çıkarılan yasayla organize sanayi bölgelerindeki yönetim netliği açık bir
şekilde tarif edilmemiştir. Evet, yasada tarif ediliyor. Organize sanayi
bölgeleri; bölgenin belediyesi, il özel idaresi, ticaret sanayi odaları ve
ilgili derneklerin -ticaretle uğraşan, bölgeyle ilgili ticaret dernekleri-
müşterek önerisiyle ve vilayetin öncülüğüyle, valiliğin oluruyla organize
sanayi bölgeleri kuruluyor. Yönetiminde ticaret ve sanayi odaları özellikle
olmak üzere devamlı söz sahibi olmayla ilgili bir iddia sahibiler. Şu anda da
görüyoruz. Çıkardığımız kanunlardan bir tanesi altı organize sanayi bölgesinin
mevcut şekilde yönetimiyle devam etmesi şeklindedir. Ben şunu
söylüyorum: Organize sanayi bölgeleri kurulur. Kurarken mutlaka vilayetin,
belediyenin ve ilgili kuruluşların öncülük etmesi gerekiyor. Şöyle örnek
verebiliriz: Üç veya beş kişi bir araya gelir, konutla ilgili bir kooperatif
kurar. Kooperatifin inşası bitene kadar, mesken sahipleri yerleşene kadar bu
yönetimin görevi devam eder ama mesken sahipleri yerleştikten sonra bu
kooperatif kendini fesheder ve orada oturan insanlar, orada ikamet eden
insanlar kendi yönetimleriyle ilgili yeni bir şekil oluştururlar. Maalesef
OSB’lerde bunu net bir şekilde göremiyoruz. İkincisi, OSB’ler
devamlı arpalık olarak görülmüştür dedim ve peşinden söylüyorum. TEDAŞ, BOTAŞ
gibi kurumlar -Gaziantep Organize Sanayi Bölgesini çok iyi bildiğim için örnek
vererek söylüyorum- tüm yatırımlarını, elektrik hatları, doğal gaz dağıtım
hatları dâhil olmak üzere sanayiciye yaptırırlar. Sanayiciler yapıyor. Bugün
Gaziantep’e doğal gaz, biliyorsunuz, bir buçuk yıl önce gibi bir zamanda geldi.
11 milyon euro civarında Gaziantepli sanayici alt
yatırımıyla ilgili harcama yaptı. Bunu kendi cebinden yaptı. Her dönemde olduğu
gibi göbeğini kendi keserek yaptı. Tek saatten doğal gaz satın alıyor ve
yaklaşık 700 aboneye dağıtıyor. Dağıtım işlerini kendi bütçesinden, kendi
bünyesinde yapıyor ama BOTAŞ ne veriyor? Yüzde 3’tü, yüzde 1’e çekildi
biliyorsunuz. Yüzde 1 indirim veriyor. Bu yeterli değildir. TEDAŞ konusuna
gelince… Gaziantep’teki dört organize sanayi bölgesi yaklaşık 160 milyon
kilovat saat enerji tüketir ayda ve bunun dağıtımını, tahsilatını,
hat kaybını tamamen organize sanayi bölgesi kendi bütçesinden karşılar ve
buradan yüzde 3’e yakın bir indirim alıyor. Bunu yeterli görmüyoruz. Tabii,
belediyeler, özel idareler, ticaret odaları, sanayi odaları işin başında dedik.
Söz Gaziantep’e
gelmişken, Gaziantep Belediyesi geçtiğimiz yıllarda -yani bu son dönem AKP
belediyesi iş başına gelene kadar- sanayiciyle çok ciddi bir iş birliği içerisindeydi
ama bu dönemde görüyoruz ki bu iş birliği yeterince yerine getirilememiştir.
Tabii, yerine getirilebilmesi için belediyenin düzgün çalışması ve yolsuzluklar
dışında durması gerekiyor. Geçen hafta üzülerek gördüğüm bir hadise, kamuoyuna
yanlış bir bilgi aktarımı, eksik bilgilendirme veya yanlış bilgilendirmeden
dolayı Gaziantep’teki belediyenin yolsuzluğuyla ilgili bir açıklama yapıldı
buradan. Ben onu üzüntüyle izledim. Şimdi, burada,
kamuoyunu aydınlatma açısından, kamuoyuna doğru bilgi verme açısından birkaç
cümle söylemeyi ihtiyaç hissediyorum. Gaziantep’te üç ayrı olay cereyan
etmiştir: Bir tanesi, lise alanında yapılan tadilat. Çok detayına girmeyeceğim.
Yanlış, ilgisi olmayan bir çek gösterildi. 2001 yılında şubesi kapatılmış,
hiçbir geçerliliği olmayan çek burada belge olarak gösterildi. İkincisi, lise
alanını neden tadil ediyorsun? Lise alanını neden tadil ediyorsun hiç ihtiyaç
yokken? Madem eğitime bu kadar önem veriliyor. Ülkenin eğitim yönünden geri
kalmışlığı bu kadar tekrarlanıyor. Gaziantep’in eğitim konusunda 62’nci sırada
olduğundan bahsedilirken, siz lise alanı olarak yapılmış olan bir yeri “kavşak
geçireceğim” diye birilerine menfaat sağlamak için, 1,80 emsal vermek için…
1,80 emsali biliyor arkadaşlarımız herhâlde! Kullanılan arazinin 1,80’le
çarpılarak inşaat alanı demektir. 1,80 emsal veriyorsunuz, çek alıyorsunuz, bu
ayrı bir olay. O gün bahsedilen olay bu değil. Bizim esas üzerinde durduğumuz,
adı üstünde “Fıstık gibi rant.” Yetmiş iki saatte 72
trilyonun gasbedildiği, garibanın, yoksulun, tüyü
bitmemiş yetimin elinden 72 trilyonun gasbedildiği
bir olaydır. Buradan üzülerek
söylüyorum. Sayın Başbakan şehrimize geliyor, bu açıklama, bu olay patlak
verdikten sonra. Şu cümleyi telaffuz ediyor Sayın Başbakan: “Tüyü bitmemiş yetimin
hakkını yedirmeyiz.” Doğru, biz de yedirmeyiz ama siz yiyorsunuz. “Belediye
Başkanıyla konuştum, bu iş anlatıldığı gibi değil, yanlış.” Sayın Başbakan,
Belediye Başkanıyla konuşuyorsunuz -Belediye Başkanıyla konuşuyorsunuz, doğru,
konuşacaksınız- neden hakkı gasbedilen 3
vatandaşımızı, 5 vatandaşımızı çağırıp da “Evladım, sen kaç liraya sattın bu
arsayı?” deme zahmetinde bulunmuyorsunuz? Neden bulunmuyorsunuz? (CHP
sıralarından alkışlar) Tüyü bitmemiş yetimin hakkını savunmak bu mudur? Tüyü
bitmemiş yetimin hakkını savunmak bu mudur? Değerli
arkadaşlar, olay sadece 72 trilyonla sınırlı değil. Bu arazi, 1976 yılında,
şehir nazım imar planında fıstık geliştirme alanı olarak tahsis edilmiş bir
arazidir. Ne zamana kadar? 12/2/2008 tarihine kadar.
2008 tarihine kadar yaklaşık 50 civarında gariban, yoksul insanın -kamuoyu
tanıdı o insanları basın yoluyla- uhdesinde kalmış, kısıtlanmış bir arazidir,
kısıtlı bir arazidir. Kısıtlı araziyi bilirsiniz; kısıtlı arazi, diğer
emsallerine göre değer etmeyen bir arazidir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Ekici, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurunuz. AKİF EKİCİ (Devamla) – Neredense, İskenderunlu bir iş adamı,
belediye başkan adayı olmuş bir iş adamı, AKP’li, şehrimize geliyor, bu araziyi
satın alıyor; 12 Şubat 2008. 15 Şubat 2008 günü yani üç gün sonra 72 trilyon
kârla bir Alman şirketine satıyor ve şirket 6 Mart günü belediyeye müracaat
ediyor arsamda imar tadilatı yapılsın diye. O kadar hızlı yürüyor ki işlemler. 6 Mart günü müracaat ediyor, 18
Mart günü encümen kararıyla 1/5.000’lik imar tadilatının yapılmasına karar
veriliyor ve 20 Nisan günü 1/5.000’lik, Büyükşehir Belediyesinden çıkıyor
Meclis üyelerinin muhalefetlerine rağmen. 1/1.000’lik için Şehitkamil
Belediyesine gittiğinde, alt belediyeye gittiğinde belediye reddediyor “Şehir
için bu yapılmaz.” diyor ve bunu yapanların, reddedenlerin büyük bölümü de
AKP’nin belediye meclis üyeleridir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Ekici, teşekkür ediyorum. AKİF EKİCİ
(Devamla) – Sayın Başkan, süre verirseniz bir cümle daha söylerim. BAŞKAN – Lütfen
konuşmanızı tamamlayınız. Çünkü bugün belediye başkanları, diğer şeyler falan,
iş konunun dışına çıkmaya devam ediyor. Lütfen, istirham
ediyorum, arkadaşlarımız konuyla ilgili konuşsunlar. Buyurun. AKİF EKİCİ
(Devamla) – Efendim, ben konunun dışına çıkmadığım kanaatindeyim. Organize
sanayileri konuşuyoruz, bu da organize bir iştir, organize olarak yapılmış bir
iştir! (CHP sıralarından alkışlar) Bu organize icraatları da anlatmak tabii ki
bizim görevimizdir. Benim gönlüm şunu
istiyor arkadaşlar: Burada AKP’liler var, MHP’liler var, CHP’liler olarak biz
varız. “Benim hırsızlığım iyi, benim yolsuzluğum iyi, senin yolsuzluğun kötü.”
olmaz. Bizde de yolsuz varsa Allah belasını versin, sonuna kadar yakasına
yapışacağız. Sizler de bu sözü söylemelisiniz. (CHP sıralarından alkışlar) ASIM AYKAN
(Trabzon) – Cümlesinin! VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Hepsinin Allah belasını versin! AKİF EKİCİ
(Devamla) – Sizlerden halk bunu bekliyor. Sizi seçip buraya yollayan insanlar
bunu bekliyor. Ben de bunu bekliyorum. Biz bunu sonuna kadar yapacağız. “Bizim
hırsızımız iyi, sizin hırsızınız kötü.” yok. Hırsız, hırsızdır; yolsuz,
yolsuzdur; haksız, haksızdır. Haksızın, yolsuzun Allah belasını versin.
Haksıza, yolsuza sahip çıkanların da Allah daha çok belasını versin. Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – AK PARTİ
Grubu adına Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, diğer arkadaşımız konuşsun, Mehmet Erdoğan biraz
sonra konuşacak. BAŞKAN –
Konuşmuyor mu? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Biraz sonra konuşacak Sayın Başkanım, belge getiriyor. BAŞKAN – Şahsı
adına Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürk. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Efendim, grup adına dönmeyecek misiniz bir daha? BAŞKAN – Efendim,
şahıslara geçtikten sonra grup adına dönemem. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, o zaman müsaade ederseniz grup adına ben… BAŞKAN – Yani
şahıslar başladıktan sonra gruba dönemeyiz. Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Geçen hafta da
yine bu konuyu Gaziantep milletvekili bir arkadaşımız burada gündeme getirdi.
Ramazan ayı içerisinde yine Gaziantep milletvekili arkadaşımız, Gaziantep’te
yaptığı bir basın toplantısıyla, Gaziantep’te 72 trilyon, 74 trilyon lira
civarında bir rantın ortaya çıktığını ve bunda da,
rantın ortaya çıkmasında da belediyenin etken olduğunu ifade etti. Gaziantep’te AK
PARTİ belediyesi 2004 yılından itibaren Belediye Başkanlığına başladığında bir
kere, 1,5 milyar YTL’lik, 1,5 katrilyon liralık Gaziantep Belediyesinin borcu
vardı. Kendi imkânlarıyla Gaziantep’teki varlıklarının, öz kaynaklarının
değerlendirilmesiyle birlikte bu 1,5 milyar YTL’lik borç şu anda yarıya
düşürülmüş vaziyettedir. Yine, Gaziantep,
son zamanlarda, diğer AK PARTİ’li belediyelerde
olduğu gibi şehirleşmenin güzelliklerini 2004 yılından itibaren yaşamaya
başladı. Sosyal olarak belediyelerin vermesi gereken hizmetler neyse, bugüne
kadar, 2004 yılına kadar Gaziantep’e yapılmamış bütün hizmetler, 2004 yılından
itibaren, Gaziantep Belediyesince, diğer AK PARTİ’li
belediyelerde olduğu gibi -Kayseri, Konya, İstanbul, Ankara gibi belediyelerde
olduğu gibi- vatandaşa yoğun bir şekilde verilmeye başlandı ve borçlanmadan
verilmeye başlandı. 2004 yılından
önceki 1,5 milyar YTL’lik Gaziantep Belediyesinin borcu sadece Gaziantep’te
yaşayanların borcu değildi, 70 milyon vatandaşın borcuydu. 70 milyon vatandaşın
borcu nasıl? Hazine garantili borç olduğundan dolayı, eğer burada Gaziantep
Belediyesi kendi imkânlarını, kendi kaynaklarını değerlendiremezse 70 milyon
vatandaş bunun bedelini ödeyecekti. Nasıl olacak? Gaziantep Belediyesi bihakkın
bu işi yerine getirmediği takdirde, tüyü bitmedik yetimin hakkını, Kars’taki
yeni doğan çocuk da, Ardahan’daki yeni doğan çocuk da, Edirne’deki yeni doğan
çocuk da bu bedeli ödeyecekti. Ama basiretli ve yöre halkını düşünen, milletini
düşünen zihniyet yönetime geldiği andan itibaren bu yarıya düştü. Şimdi, Gaziantep
Belediyesi, yine kendi imkânlarıyla kendi kaynaklarını ortaya çıkararak raylı
sistemin yapılması için de gayret gösteriyor. Nasıl? Kaynaklarını
değerlendirerek ortaya çıkıyor. Geçen, Gaziantep
milletvekili bir arkadaşımız burada ifade etti “işte size yolsuzluğun belgesi”
diye. Biz de onu “yolsuzluğun belgesi değil, iftiranın belgesi” diye söyledik. Çünkü, ilk defa… YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Başkan, belgeyi size de gönderdim, inceleme zahmetinde
bulunmadınız. MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - İnceledim, onun da
neticesini vereceğim size. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Borçlar konusunda da yanlış bilginiz var. Borcu Hükûmet affetti Sayın Başkan. Yüz yirmi yıla yayılan borç
mu olur! MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) - Sayın Başkanım, bakınız bir
değerli milletvekili burada konuşurken, biz AK PARTİ’yle
ilgili burada yaptığı ve… Şimdi bana laf atmaya çalışan Sayın Milletvekili,
geçen hafta konuşurken, bir arkadaşımıza “Gel eğer konuşman gerekiyorsa burada
konuş, aksi hâlde Grup Başkan Vekilin var, cevap verir” dedi. Eğer zahmet edip
–unutmuşsa- tutanakları kontrol ederse, AK PARTİ Grubundaki arkadaşlarımıza
uyarısını kendisine tavsiye ediyorum. Bakınız, 700
milyar liralık bir bağış çeki geldi, o bağış çekinin üzerinde kimin adına yazıldığı… Yaşanmamış bir hadise, ilk defa Gaziantep’te
ortaya çıktı: Bir arsa anlaşmasından dolayı ortaya çıkacak iyileşmeden
Gaziantep Belediyesine 700 milyar lira bağış yapılacağı ifade edildi. Bundan
önce belediye başkanlığı yapmış olanlar olabilir, bu çekler çeşitli yerlerden
çeşitli şekillerde alınabilir ama hep “hamiline”dir,
ilk defa bir tüzel kişiliğe alınmış çekler var. Şimdi burada
ifade edilmeye çalışılan konu şu: Ben milletvekili arkadaşımıza bu konuyla
ilgili anlattığımız şeylerin herhâlde anlaşılır olduğunu ifade etmiştim ama şu
anda belgeler yanımda yok. Gaziantep Belediye Başkanı söylenen o 72 trilyon
liralık rantla alakalı noter ve tapu kadastronun
belgelerini bize gönderdi. Altı tane arsa satış sözleşmesi var. Şahıslara arsa
satışı yapılmış. Bu kişi sayısı 32 olabilir, 150 olabilir ama altı tane arsa
satış sözleşmesi var. Bu arsa satış sözleşmesinin her birinin değeri 14 trilyon
lira, tamamı 84 trilyon lira. Şimdi, burada, alan “Ben bunların her birini 14
trilyon liraya aldım, altı tanesini 84 trilyon liraya aldım.” diye beyan
ediyor, satan da “Ben bunların altı tanesini 84 trilyon liraya sattım.” diye
beyan ediyor. Burada belediyenin içinde, giren çıkan ne var? Hadise şu:
Yapılan arsa anlaşmasından sonra… Bakınız, biz, 2006 yılında veya 2005 yılında
“düzenleme ortaklık payı” diye İmar Kanunu’nun 18’inci maddesinde geçen yüzde
35’lik olan oranı, belediyeler kaynaklarını, imkânlarını tam olarak
kullanamadıklarından dolayı yüzde 40’a çıkardık. Gaziantep Belediyesi, bu arsa
ile ilgili, 120 bin metrekarelik arsa ile ilgili yaptığı arsa anlaşmasında
yüzde 65’ini belediyeye almak üzere anlaşmış. Eğer o arsanın bedeli 80 trilyon
lira, 90 trilyon lira ise -ki tapu kayıtlarında o şekilde gözüküyor- bunun
yüzde 65’inin Gaziantep Belediyesine gelmesi demek, Gaziantep’e en az 40-50
trilyon liralık kaynak transferi demektir. Bu 40-50 trilyon liralık kaynak
transferi ne olacak? Gaziantep halkına hizmet olarak geriye verilecek. Burada 2 kişinin gayrimenkullerini alıp satmasıyla ortaya çıkan
fiyat farkları varsa, eğer oradaki vatandaşlar kalkıp da -6 kişi, 32 kişi, 150
kişi, her neyse- “Biz 14 trilyon liraya bunların birini değil, tamamını 14
trilyon liraya sattık.” diye ifade ediyorlarsa, bunu götürürler, sunarlar,
savcılığa suç duyurusunda bulunurlar, maliye teşkilatına suç duyurusunda
bulunurlar. Eğer ortada bir vergi kaçağı varsa, vergi kaçağıyla ilgili
maliye teşkilatı gerekenleri yapar. Kara para aklamayla ilgili bir durum söz
konusuysa, bununla ilgili kuruluşular da giderler, kara para aklamayla alakalı
araştırmalarını, incelemelerini yaparlar ve sorumluları hakkında cezalarını
verirler. Şu anda, yapılan işlemle ilgili belediyenin hiçbir dahli yok. Belediyenin kârı var, kazancı var. Belediyenin
kârı ve kazancı burada ortadayken, maalesef, milletvekili arkadaşlarımızın
sadece Gaziantep’e dönük siyaset yapmaları çerçevesinde, açıkçası, Gaziantep
Belediyesini, dört ay sonra yapacağımız seçim çerçevesinde, seçim atmosferinde
şu andan başlayıp incitmenin hiç anlamı olmadığını düşünüyorum. Bakınız, Sayın
Milletvekilinin organize sanayi bölgeleriyle ilgili BOTAŞ’la, elektrik
şirketlerinin altyapı problemleriyle ilgili yaptığı söylemlere katılıyorum.
Yalnız, katılmadığım ifade de şu: Birincisi, BOTAŞ, daha önceki süreçte
organize sanayi bölgeleri yönetiminin gaz dağıtımıyla ilgili yüzde 3’lük bir
kâr payı sunardı. En son aldığı karar çerçevesinde dedi ki: “Ben yüzde 3’lük
kâr payı vermiyorum, yüzde 1 kâr payı veriyorum.” Organize sanayi bölgeleri
buna itiraz ettiler. Haklı olabilirler ama şu anda dünyadaki doğal gaz
fiyatlarının, petrol fiyatlarının olağanüstü artışı çerçevesinde bu bedeli
birinin ödemesi gerekiyordu. Ya oradaki katılımcı sanayici bu bedeli
ödeyecekti, organize sanayi bölgesi daha rahat işlerini yapacak, vatandaştan
hizmetinin karşılığı bedelini istemek yerine kanun gereğince ortaya koyduğumuz
veya yönetmelik gereğince ortaya koyduğumuz alımlarla hizmeti yapacaktı ya da
sanayici bu bedeli ödeyecek, hizmeti organize sanayi bölgelerinden almış
olacaktı. BOTAŞ bana göre yaptığı kararda doğru bir işlem yaptı
çünkü bizim savunmamız gereken organize sanayi bölgeleri yönetimi -OSB’ler-
değil, oradaki çalışan -belki Gaziantep’te bin tane sanayici vardır, Kayseri’de
bin tane organize sanayi bölgesinde çalışan sanayici var- o sanayici esnafına
yüzde 2 daha ucuza enerjiyi vermek, doğal gazı vermek herhâlde hepimizin kabul
göreceği bir iştir. Yine bizim 2005 yılında yaptığımız bir kanun değişikliyle
birlikte, elektrik dağıtım işlerini ondan önceki dönemde aynen doğal gazda
olduğu gibi -Sayın Tütüncü’yle de Komisyonumuzda,
Plan ve Bütçe Komisyonunda birlikte yaptığımız çalışma çerçevesinde- kendileri
ceplerinden ödedikleri bedelle yapan organize sanayi bölgelerinin verdikleri,
teslim ettikleri, devrettikleri yıl itibarıyla -Sayın Keleş de buna katkı
sağladı 22’nci Dönemde- verdikleri bedelle aynen devredilecek ve bu organize
sanayi bölgelerinin… Ki Gaziantep, doğal gaz dağıtım bedelini sıfır
bedelle yapıyor biliyorsunuz. Organize sanayi bölgesindeki sanayici esnaf, alan
şirkete herhangi bir dağıtım bedeli ödemiyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Elitaş, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla)- Bitiriyorum Sayın Başkanım. Aynı şekilde,
elektrik dağıtımında da bizim 2005 yılında çıkardığımız yasal düzenleme
çerçevesinde, organize sanayi bölgeleri şu anda diğer bölgelerden daha uygun
şartlarla enerji tüketiyor. Bakınız, değerli
arkadaşlar, bu kürsü milletin kürsüsü. Komisyonda arkadaşlarımız çalışıyorlar,
emek veriyorlar. Onların emeklerini burada bizim paylaşmamız gerekir. Plan ve
Bütçe Komisyonu, Sanayi Komisyonu 9 maddelik kanun tasarısını hazırlarken
çalışmış karşı oy yazılarıyla, muhalefet şerhleriyle ve biz de onları okuyoruz,
inceliyoruz, yapılan yanlışlar varsa daha iyi olması için, gerekiyorsa birlikte
önergeler vererek düzeltmeye gayret ediyoruz. Hem Sanayi
Komisyonunda, Plan ve Bütçe Komisyonunda olmayan milletvekili arkadaşlarımızı
bilgilendirmek hem de bizi izleyen değerli vatandaşlarımızı bir manada yapılan
kanun hakkında bilgilendirmek konusunda bu kürsüyü kullanmaya çalışalım.
Lütfen, başkaları hakkında yanıltıcı bilgi verip kamuoyunun zihnini
karıştırmayalım çünkü millet bu konuda çalışmamız amacıyla bize görev verdi. Ben değerli
milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Şahsı adına
Elâzığ Milletvekili Tahir Öztürk. Buyurun Sayın Öztürk. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) TAHİR ÖZTÜRK
(Elâzığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; organize sanayi bölgeleriyle
ilgili 222 sıra sayılı Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. Hepimizin de
bildiği üzere, Türkiye’de sanayileşme çabaları cumhuriyetle birlikte yoğunluk
kazanarak ekonomik kalkınmanın ve yeni kazanılan siyasi bağımsızlığın temeli olarak
görülmüştür. Sanayileşme, cumhuriyetin ilk yıllarında özel kesimin
girişimlerine bırakılmış ancak gerek mali gücün yetersizliği gerekse deneyim
yoksunluğu nedeniyle özel kesim bu görevi beklenen şekilde yerine
getirememiştir. Organize sanayi bölgeleri sanayinin uygun
görülen alanlarda yapılmasını sağlamak amacıyla yönlendirmek, çevre sorunlarını
önlemek, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanmak, imalat sanayi
türlerinin belli bir plan dâhilinde yerleştirilmeleri, geliştirilmeleri
amacıyla sınırlı, tasdikli arazi parçalarının gerek altyapı hizmetleri ile
ilgili gerekse ihtiyaca göre tayin edilecek sosyal tesislerle ve teknoparklarla
ilgili donatılıp planlı bir şekilde, belli sistemler dâhilinde sanayi için
tahsis edilmesi için oluşturulan Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu hükümlerine
göre işletilen mal ve hizmet üretim bölgeleridir. Bu bağlamda Türkiye’de
şu anda iki yüz elli dört tane tüzel kişiliğe sahip OSB vardır. Organize sanayi
bölgelerinin kuruluş amaçlarını başlıca şu şekilde özetlemekte fayda var: 1) Sanayinin
disipline edilmesi, 2) Şehrin planlı
gelişmesine katkıda bulunması, 3) Birbirini
tamamlayıcı, birbirinin yan ürününü teşvik eden sanayicilerin bir arada, bir
program dâhilinde üretim yapmaları ile üretimde verimliliğin ve kâr artışının
sağlanmasıdır, 4) Sanayinin az
gelişmiş bölgelerde yaygınlaştırılmasını sağlamaktır, 5) Tarım
alanlarının sanayide kullanılmasının disipline edilmesidir, 6) Sağlıklı,
ucuz, güvenilir bir altyapı ve ortak sosyal tesisler kurulması, 7) Müşterek
arıtma tesisleri ile çevre kirliliğinin önlenmesi, 8) Bölgelerin,
devlet gözetiminde, kendi organlarınca yönetiminin sağlanmasıdır. Ülkemizde 1960
yılında başlayan planlı kalkınma döneminde sanayinin lokomotif sektör olduğu
saptanmış, ilk olarak 1962 yılında Dünya Bankasından alınan kredilerle Bursa’da
organize sanayi bölgesi kurulmuştur. 1962 yılından başlayarak bugün gelinen
noktada Uzun süren
çalışmalar sonucunda 2000 yılında yasalaşan Organize Sanayi Bölgeleri
Kanunu’nun amacı, sanayimiz için örgütlenme modeli oluşturmaktır. Bu tasarıdan
çok evvel, 2000 yılından itibaren 3 defa değişiklik yapılmış olmasına rağmen
ihtiyaca cevap vermemiş; birinci değişiklik, 01/04/2002
tarih, 24713 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiş, organize
sanayi bölgelerinin kuruluşu, yapımı, işletmesiyle ilgili usul ve esasları
düzenlemiştir; daha sonra, uygulamada karşılaşılan bazı aksaklıklardan dolayı
08/01/2003 tarih ve 24987 sayı ile ikinci değişiklik; üçüncü değişiklik ise
05/10/2004 tarih, 25604 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanarak üçüncü değişiklik
de yapılmıştır. Organize sanayi işletmeleri
içinde en önemli konu da bizim tespitimize göre, organize sanayi bölgelerinde
yer alan işletmelerin yetişmiş, kalifiye eleman ihtiyaçlarının karşılanmasıdır.
Teknolojik yeniliklere uygun yeteneklerin artırılması amacıyla mesleki
yeterlilik ve beceri eğitim düzenlemesi kaçınılmaz olmuştur. Sınırlı kesimlere
sunulan eğitim yeterli olmadığı için bireyin refahının artırılması ya da
bireylerin bilinç seviyesinin yükseltilmesinde mesleki eğitimin ötesinde bir
çabaya ihtiyaç olduğu açıktır. Hızla artan bilgi ve gelişen teknoloji
bireylerin eğitim amaçlarını, ihtiyaçlarını artırmış, teknolojik yeniliklerin
ortaya çıkma sıklığı artmıştır. Üretim ve hizmet sektöründe kısa periyotlarla teknolojiler değişir hâle gelmiştir. Bilim ve
teknolojideki hızlı gelişmeler, toplumsal, kültürel, siyasi ve ekonomik alanda
devrim niteliğinde değişikliklere neden olmaktadır. Bu hızlı dönüşüm Avrupa
kıtasında bulunan ülkelerin diğer güçlü devletler karşısında gücünü muhafaza
etmek ve dünya siyasetinde daha etkin olmak amacıyla bir araya gelmelerine
neden olmuştur. Bu tasarıdan
amaç: 1) Organize
sanayi bölgelerinde bulunan kiracıların artık katılımcı olabileceğini, 2) Organize
sanayi bölgesi alanı dışında bölgenin zorunlu teknik altyapı ihtiyacını
karşılamak, (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız. TAHİR ÖZTÜRK
(Devamla) – 3) Tarıma dayalı ihtisas organize sanayi
bölgeleri kurulabilmesinin yasal dayanağını oluşturmak. Tarıma dayalı organize
sanayi bölgelerinde hayvancılık faaliyetlerini gerek sağlık bakımından gerek
şehircilik ve çevre temizliği bakımından kontrol etmek oldukça zor olduğu için
organize sanayi bölgelerinin kurulmasına gerek görülmektedir. 4) Organize
sanayi bölgelerine kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşu kimliği kazandırmak, 5) Kredi
mekanizmasının önündeki engelleri kaldırmaktır. Organize sanayi
bölgelerindeki taşınmazların icra yoluyla satışları dâhil, üçüncü kişilere
devrinde organize sanayi bölgelerinden uygunluk görüşü alınması zorunluluk hâline
getirilmiştir. Bu bağlamda, 2002 yılından bu yana, hepimizin de bildiği gibi,
ülkemizin nereden nereye geldiği belli. Zaman yatırım zamanıdır, istihdamı
artırma zamanıdır. Bu tasarı sanayicilerin vaktini, nakdini üretime, yatırıma
ve ihracata kazandırması için onların önünü açan önemli bir tasarıdır. Organize sanayi
bölgelerindeki yönetim sorunlarını çözeceğine inandığım bu tasarının ülkemize,
memleketimize hayırlı olmasını temenni eder, hepinizi saygıyla selamlarım. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Şahsı adına Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan. Sayın Erdoğan,
buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) – Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu kürsüde uzun
süredir Gaziantep Büyükşehirle ilgili gündeme gelen bir konu var. Tabii, bu
konu herhâlde tam açıklığa kavuşmuyor ki sürekli gündeme geliyor. Onun için ben
elimde olan bazı belgelerle birlikte bir aydınlatma yapmaya çalışacağım. Değerli
arkadaşlar, Belediyenin 700 milyarlık haksız kazanç ettiğiyle ilgili bu konu
aslen şöyle: Şimdi, bizim Gaziantep’te Rasaf yolu
üzerinde bir çalışmamız oluyor. Büyükşehir Belediyemiz bu kavşak çalışmasını
yaparken, orada dört tane yolun -buradaki vekil arkadaşlarım da bilir-
çakıştığı ve iç içe girdiği, trafik kazalarının da yoğun olduğu bir bölge…
Orada o kavşağın tamamen düzenlenmesi icap ediyor. Bu
düzenlemede Eyüp Göymen belediyeye başvurmuyor, tam tersi, Büyükşehir
Belediyesi arsa sahibi Eyüp Göymen’e başvuruyor,
diyor ki: “Yol çalışması yaparken Eyüp Göymen isimli şahsa ait daha önceden
parselasyon işlemi görmüş -bakın, belirtiyorum, parselasyon işlemini yeni
görmüş bir yer değil burası, bu konuda yanlış bilgi veriliyor, burası önceden
parselasyon işlemini görmüş- 11 bin metrekarelik bu arsanın düzenlenmesi
gerekiyor.” Şimdi,
gazetelerde okuyoruz, “Burası parselasyon görmedi.” deniyor. Böyle bir şey
yoktur. Zaten, açıp Büyükşehir Belediyesinden bunu isterseniz,
1/1.000’liklerini de isterseniz görürsünüz. Tabii burada Eyüp Göymen’in imarlı arazisinde 2.500 metrekarelik yer istimlak edilseydi Eyüp Göymen’e
en az 1,5 trilyon para ödenecekti. Şimdi,
Belediyemizin ne durumda olduğunu bütün Gaziantepliler bilir. Yani belediyeler…
Yüzde 35’i zaten borçtan dolayı kesiliyor. Büyükşehrimiz de buna rağmen dokuz
tane kavşak meydana getirmiş bir belediye. Şimdi, burada 1,5
trilyon daha üste para verilmesi lazım. Belediye para kaynaklarıyla bunu
yürütemeyeceğine göre anlaşma yoluna gidiyor ve burada hizmet üretebilmek adına
her kuruşa ihtiyacı varken, bir bedel ödemeksizin çözümü mümkün olan bir konu
için 1,5 trilyon kamulaştırma bedelini vermeyerek… Biliyorsunuz Avrupa
Birliğinin bu yeni Kopenhag Kriterlerinde de böyle, vatandaşla anlaşmaya
gidilerek çözülmesi öneriliyor. Bu yoldan Emlak İstimlak
Dairesi Eyüp Göymen’le bu anlaşma yolunu tercih
ediyor, Eyüp Göymen’in 11 bin metrekare arazisinin
2.500 metrekaresi yol için bedelsiz olarak Belediyeye terk ediliyor. Bu
edildikten sonra Belediye Eyüp Göymen’in 3.354
metrekarelik arsasına e=1/80 ticari alan izni veriyor. Kalan 5.500 metrekarelik
kısım da okul yeri olarak bırakılıyor, tekrar bırakılıyor. Yani okul yeri
tamamen yok edilmiyor. Bu okul yeriyle ilgili Bakanlıkta da şu anda bunun
çalışmaları devam ediyor. Bu değişiklik. Şimdi, Emlak İstimlak Dairesi, rutin uygulama olduğu üzere, yola terk
edilen yerin değerini ve Eyüp Göymen’e ticari izin
verilen yerin değerini tespit ediyor. Sonuçta işlemin gerçekleşmesi için
protokol yeterli olmuyor, çünkü Eyüp Göymen protokolü reddederek, Meclis kararı
olmadan, sonradan o Meclis düzeltmesini hiçbir ödeme yapmadan da elde edebilir
düşüncesiyle… Tabii buradaki maksat şahıs değil. Eyüp Göymen’in
bu yerine 700
milyarlık… Zaten protokolün 3/c maddesinde 1/5.000’lik plan Meclisten geçtikten
sonra protokolün geçerli olacağı görülmekte. 14/9/2006
tarihli Meclis toplantı tutanaklarında da görüldüğü üzere bu yapılan protokol
Meclis üyelerinin bilgisine sunuluyor, Meclis üyelerinin onayıyla protokol
işleme konuyor ve Eyüp Göymen’den 700 milyarlık borç
tahakkuk etme yoluna gidiliyor. Bundan dolayı çek alınıyor. Hepiniz
bilirsiniz ki çeklerde şubenin taşınması ya da kapanması esas değildir. Şekil
şartlarında, şubenin olması, bir başka şubesinde onun tahsilini engelleyici bir
tutum değildir. İmar tadilatı şahsın değil belediyenin talebiyle yapılıyor.
Belediye bedel ödeyerek kamulaştırma yapmamıştır, kasasına da 700 milyar ek
gelir gelmiştir. Durum bu. Gelelim ikinci
olaya: Değerli arkadaşlar, sürekli bu kürsüde 14 trilyona bir alışveriş yapıldığı söyleniyor
değil mi? Arkadaşlar, işte burada dosya ve tapuların hepsi burada. Bir tane
değil, burada altı tane tapu var. Maalesef, Doğan Haber Ajansına bu tek tapu
olarak gidiyor ve sanki bir tapu 84 trilyona satılmış gibi gösteriliyor. Burada
her tapu 14 trilyon, kimler sattı, hangi tarihte sattı -okudum, imzaladım- ismi,
imzası var. Şimdi bunlar, bu beyanı kabul etmişken, diyelim ki bu şahıslar,
Nuri Üysen diye, satan adamla anlaştılar, hileli
şekilde de ceplerine, birbirlerini aldatarak 2-3 trilyon koydular. Bu bizim
sorunuz mu? Bu, Büyükşehrin sorunu mu? (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Niye sorununuz değil? MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – Değerli arkadaşım, alan ve satan eğer yanlış bir bilgi veriyorsa… BAŞKAN – Sayın
Erdoğan, konuşmayı tamamlayınız. MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – …bunu belediyeye yüklemek de biraz haksızlıktır yani. Bunun
Büyükşehirle alakası yoktur. Ancak, 72 trilyondan bahsediliyor burada, kimin
cebine girdiği… Allah aşkına ben Değerli Vekilime soracağım: Bu 72 trilyon
Büyükşehrin cebine nasıl girer? Satan Büyükşehir değil, alan Büyükşehir değil.
Şahıslar arasında bir alım satım var. Ha, burada belediyenin kârı nedir?
Belediyenin arkadaşlar burada bir kârı var. ORHAN ZİYA DİREN
(Tokat) – Pazarlık… MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – Bu kâr nedir? Bu kâr şudur… ORHAN ZİYA DİREN
(Tokat) – Pazarlıkla iş yapıyor. MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – Değerli arkadaşım, burası fıstık araştırılan yer falan da değildir.
Otuz iki senedir fıstık araştırma şerhi konulmuş, otuz iki senedir buranın
sahipleri de haksızlığa uğramış, beklemiş bir yerdir. Ancak bunun
kazandırılması lazım. Kazandırılırken de fiyatının üzerinde satılmış. Belki 84
trilyona da satılmamıştır, bu doğru da olabilir. Ancak satan kişinin bir hesabı
var ise alan kişinin de bir hesabı varsa lütfen elinizi vicdanınıza koyun,
Büyükşehri bunun dışında tutun. ORHAN ZİYA DİREN
(Tokat) – Satan kim? MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – Peki Büyükşehrin kârı ne? Büyükşehrin kârı şu: Gaziantep’e hafif
raylı sistem yapılıyor, 40 trilyona şu anda. Bu 40 trilyon, buradaki… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Erdoğan, lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim. MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. Bu 40 trilyon hem
Şehitkamil Belediyemize hem Büyükşehrimize bir getiri
getirecekti. Niçin getirecekti? Çünkü biliyorsunuz, bu imara alınan yerlerde
Büyükşehrin payı var, belediyelerimizin payı var bildiğiniz gibi. Bu da Şehitkamil sınırları içerisinde. Buradan, bu elde edilecek
arsadan, belediyeye kalacak arsadan bir 40 trilyon gelir elde ediyor. Bu 40
trilyonla da hafif raylı sistemi programlanmıştı, bunu yapacaklardı. Yalnız, şunu tüm
samimiyetimle söylüyorum ve siz de Sayın Ekici, samimi olarak bunu bilin,
biliyorsunuz da: Bu, 84 trilyona satılmadı ise bile -bakın, çok dikkat edin cümleme- satılmadı
ise bile bunda Büyükşehri bağlamamız doğru değil. Niye? Alan ve satan… Mesela
ben duyduğumu burada söyleyeyim. Diyor ki “Alan kişi, bunu bilerek, karşı
tarafla anlaşarak yüksek rakamlar yazdırmış.” Niye? Alman bankalarından kredi
almak için. Peki, böyle bir
sahtekârlığa gitmişse -bu kürsüden söylüyorum- bunu kaldırıp da belediyelere
bağlamak, hele hele gündeme sürekli burada, şu
kürsüde lütfen Gaziantep’i böyle olumsuz şeylerle getirmek doğru değil. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – Ben size böyle olaylar varsa lütfen mahkemeye intikal ettirin
diyorum, buraya taşımayın diyorum. Teşekkür
ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, sataşma var, cevap verecek. AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Sayın
Ekici, buyurun efendim, mikrofonunuz açık. VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin,
Gaziantep Milletvekili Mehmet Erdoğan’ın, şahsına sataşması nedeniyle konuşması AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Sayın Erdoğan’a teşekkür ederim, bizim söylememiz gerekeni
kendisi söyledi. Doğrudur belki, bu 84 trilyona değil 14 trilyona satılmıştır,
belgelerle sabittir. Ama belediyenin asli işi bu değil, alanı satanı takip
değil, doğrudur. Neden sahip çıkıyorlar Sayın Elitaş
ve Sayın Erdoğan, onu anlayamadım. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – 72 trilyon yolsuzluk diye söylüyorsunuz! AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Asıl önemli olan, otuz dört gün içerisinde, elli yıldır bekleyip
de otuz dört gün içerisinde hak sahiplerinden bir başkasının eline geçtiğinde
bu hızla imar tadilatı neden yapılmıştır? Bu, önceden anlaşma yapılmamışsa
neden yapılmıştır? İkincisi, lise
alanına gelince… Lise alanı, doğrudur, imarı daha önce yapılmış, 11 bin
metrekare lise alanı olarak tahsis edilmiş imar planında. Bir şahsa menfaat
sağlamak için ne yapılması gerekiyor? Oradan kavşak
döndürülmesi gerekiyor ve 1,80 emsalle 700 milyarlık çek var ortada, doğru,
sahte bir çek, doğru çek, ama öbür çekler nerede, biz onu soruyoruz ve şahsa
1,80 emsalle -arsa yerini- menfaat sağlamak için kavşak geçiriliyor -ilgiyle
dinlemenizi istiyorum- kavşak geçiriliyor ve 5 bin metrekaresini lise alanı
olarak tahsis ediyor yeniden, ikinci planda. Ama şunu da biliyor,
bilerek yapıyor: Millî Eğitim Bakanlığı 8 bin metrekarenin altındaki alanlara
inşaat izni vermiyor. 5 bin metreye, 5.500 metreye düşürüyor, geriye kalan 4
bin metreyi de ticari… Onu göreceğiz, hepimiz göreceğiz. Bunu da çıkıp inşallah
dört beş ay sonra burada konuşacağız, beş altı ay sonra konuşacağız. O kalan 5
bin metre de o şahsa yeniden 1,80 emsalle verilecektir. Bundan daha büyük
sahtekârlık, bundan daha büyük… Olabilir mi yani? Bunu nasıl kabul edebilirler?
Benim vicdanıma atarak sordu. Ben vicdanen söylüyorum. MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) – Sayın Başkan, bu böyle olmayacak, bu Meclis de buna şahit olacak.
MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Belediye meclisi değil burası, Türkiye Büyük Millet Meclisi! AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Efendim, sorulan soruya cevap veriyorum. BAŞKAN – Sayın
Ekici, teşekkür ediyorum. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam) 1.- Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili
Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve
18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222) (Devam) BAŞKAN – Sayın Ağyüz, buyurun efendim. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Benim sorum:
Organize sanayi bölgelerinde BOTAŞ’ın verdiği doğal gazdaki oran niye
düşürüldü? Organize sanayi niye güç durumda bırakıldı? Ayrıca, bu son yapılan
elektrik zamlarıyla organize sanayi daha çok güç durumda bırakılmıştır.
Gaziantep’te kapanan fabrikalar vardır. Bunun için alınması gereken tedbir var
mı? İkincisi de
konuşmacılara şunu sormak istiyorum: Şartlı bağışlar, çek dahi belediye meclis
kararına bağlanır. Bu konuda bir şartlı belediye meclis kararı var ise -çek
konusunda- ben görevimden istifa edeceğim milletvekilliğinden. Sayın Elitaş ve Erdoğan da varsa istifaya buyursunlar, ispat
edelim. Belediye meclisinin yetkilerine bakın, şartlı bağış belediye meclis
kararına bağlanır. Bunu burada konuşmak çok yanlıştır. Ayrıca, diyorlar
ki “Bununla Büyükşehrin ne alakası var?” Kapatmak için söylüyorum. Peki,
İstanbul Airport Otelde, Sayın Başkan, Alman
yatırımcılarla oturup “Siz burayı hissedarlardan toplayın, ben ticari alan
yapacağım.” sözünü verir ve kendisi de teyit ederse bu konuda aracı olan kurum
Büyükşehir midir? Sayın Elitaş diyor ki borçlar… Borçları siz affettiniz, borçlar
ödenmedi. Yüz yirmi yıla yayan sizin Hükûmetiniz,
ayrıcalıklı uygulama sizin Hükûmetinizin. Bunu niye
söylemiyorsunuz? Yanlış bilgiler
var. Bu yanlış bilgilerle sizi meşgul etmek istemiyoruz. Doğruların açıklanması
belediye meclis kararıyla olur. Şartlı belediye meclis kararını getirsinler,
ben görevimden istifa edeceğim. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ağyüz. Son olarak Sayın
Tütüncü, buyurun efendim. ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla,
Sayın Bakana iki soru yöneltmek istiyorum. (AK PARTİ ve CHP sıraları arasında
karşılıklı konuşmalar) BAŞKAN – Sayın Tütüncü’yü dinleyelim arkadaşlar, sesi duyulmuyor. ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) - Devam edebilir miyim Sayın Başkan. BAŞKAN – Tabii,
buyurun. ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Birincisi: Organize sanayi bölgeleri alanında en büyük sorunlardan
biri, doluluk oranlarının bazı ilçelerde, bazı bölgelerde son derece düşük
olmasıdır. Yüzde 50 ve daha altında çok fazla sayıda organize sanayi bölgesi
var. Milyarlarca liralık yatırım orada ölü yatıyor. Şimdi Sayın Bakandan
öğrenmek istiyorum: Acaba organize sanayi bölgeleriyle, boş olan organize
sanayi bölgeleriyle sınırlı olmak üzere Türkiye’deki teşvik sistemini ilçe
bazına düşürmeyi düşünmez misiniz? İkinci sorum yine bu
organize sanayi bölgeleriyle ilgili. Bunların bir bölümünü endüstri
bölgesi hâline, konumuna dönüştürmeyi düşünmez misiniz? İkinci soruma
geliyorum Sayın Başkan: 2007 yılı başında, güç durumda olan yaklaşık 42 bin
dolayındaki KOBİ’ye, bir hayat öpücüğü düşüncesiyle Anadolu yaklaşımı yasasını
çıkardık. Şimdi, yaklaşık bu 42 bin KOBİ’den acaba kaç tanesi bu Anadolu
yaklaşımından yararlandı, kurtarıldı? BAŞKAN – Sayın
Tütüncü, Sayın Bakanın süresine de geçtik, lütfen… ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Bitiriyorum efendim. 2008 yılında
içinde bulunduğumuz koşullarda çok daha fazla sayıda KOBİ sıkıntıda olduğuna
göre, yeni bir Anadolu yaklaşımı uygulamasını acaba düşünür müsünüz? Teşekkür ederim
Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Bakanım,
buyurun. DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Ben teşekkür ediyorum. Arkadaşlarımın
sorularını dikkatlice dinledim. BOTAŞ’la ilgili
soru iki açıdan, yani iki bakanlığı ilgilendiren bir konu. Bir taraftan Enerji
Bakanlığı bir taraftan da organize sanayi bölgeleriyle alakalı bir soru. Öte yandan teşvik
uygulamasına ilişkin öneriye cevap vermek isterim. Yani “İlçe düzeyinde bunu
düşünür müsünüz?” deniyor. Böyle bir düşüncemiz yok ama teşvikle ilgili
değerlendirmeleri de Hükûmetimiz yapacaktır. “KOBİ’lerin
-sayısı size ait, 42 bin KOBİ’den söz ettiniz- 2007 yılında, Anadolu yaklaşımı
çerçevesinde, kaç tanesi yararlandı?” diyorsunuz. Tabii ki
Bakanlık verilerine bakmak lazım. Bu konularda detaylı cevapları yazılı
olarak vereceğiz. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım. Sayın
milletvekilleri, 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tasarının tümünü
oylamadan önce oyunun rengini belirtmek üzere, lehte Ankara Milletvekili ve CHP
Grup Başkan Vekili Hakkı Suha Okay. Sayın Okay, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı görüşülürken geçen hafta
Antep Milletvekilimiz Sayın Ağyüz’ün grup adına
yaptığı konuşmanın iki dakikalık bölümünde Gaziantep Büyükşehir Belediyesinde
yapılan bir yolsuzluğu dile getirmesi üzerine, AKP Grup Başkan Vekili Sayın Elitaş grup adına, sadece ve münhasıran bu olaya ilişkin on
iki dakikalık bir konuşma yaptı. Bugün yine Antep
Milletvekilimiz Sayın Ekici’nin konuşmasının son iki
dakikasında Antep Büyükşehir Belediyesinde iddia edilen bir yolsuzluğa ilişkin
açıklamasını yapınca, Sayın Elitaş, AKP Grubu adına
yine söz alarak yine Antep’e özgü on dakikalık bir konuşma yaptı. Şimdi anlamakta
zorluk çektiğimiz husus şu: Bu panik, bu telaş niye, niçin? Sayın Elitaş açıklamalarında hem geçen hafta hem bu hafta
iddiayla bir şeyi söyledi: “Burada altı tapu var, her bir tapu 14 trilyon yani
böylece 84 trilyon. Bir yolsuzluk yapılmadı.” Ama ben yine Antep
Milletvekilimiz Sayın Mehmet Erdoğan’a teşekkür ediyorum. Bunun böyle
olmadığını burada ifade etti. Şimdi sorun şu:
Antep’te 76 yılından bu yana fıstık arazisi olan bir arazi, 120 dönüm arazi, 12
Şubat günü satılıyor. Nasıl satılıyor? Antep Garanti Bankası şubesinde
satılıyor, tapu müdürü de orada. Vatandaşları topluyorlar, bütün hak sahipleri
orada bir araya geliyor. Bankada hesap açtırılıyor -metrekaresi 125 milyon-
metrekare çarpılıyor, herkesin hesabı açılıyor. Tapuya imzayı atan vatandaş,
adına açılan hesap cüzdanını alıyor. Böylece Antep’te o gün sirküle
olan para 14 trilyon. Oysa kayıp para ne? 72 trilyon. Biz, vatandaşa, böylece
84 trilyon para verdiği… Değerli
milletvekilleri, düşünebiliyor musunuz, 14 trilyon banka hesabıyla, 72 trilyon
açıktan… Yani Antep’te böyle, bir tır kasasını dolduracak ebatta bir para sirkülasyonu olacak ve verilen paranın 6 misli de elden
dağıtılacak. Şimdi, sorun
şurada: Sayın Grup Başkan Vekilimiz, Değerli Milletvekilimiz “Yahu burada bir
yolsuzluk var…” Antep’te hak sahibi vatandaş basın toplantısı yaptı. İki gözü
iki çeşme ağlıyor “Kandırıldık, dolandırıldık.” diye ve diyor ki “İşte benim
aldığım para, işte banka dekontum.” diyor. “Şimdi, o
tapuda öyle yazıyor ama olmayabilir de. İşte, kredi almak için filan.” Ama olay
ne, olay ne? Nasıl oluyor da 14 trilyona alınan 12 Şubatta, 15 Şubatta 87,5
trilyona satılıyor. Yetmiş iki saatte 72 trilyonluk bir vurgun var. Ama bu
vurgun niçin var, niçin var? Bu vurgun, Antep Büyükşehir Belediyesinin imar
plan değişikliği yapmayı kabul etmesinden kaynaklanıyor. Şimdi -sürem de
daralıyor- Sayın Elitaş dedi ki: “Yüzde 65’i
belediyeye bağışlanıyor bunun.” Yüzde 65 değil yüzde 55. Kaldı ki zaten böyle
bir imar plan değişikliğinde en fazla ve en az verilecek rakam yüzde 40’tır
zaten. Şimdi, öyle bir sunum var ki sanki 84 trilyon, 87 trilyon ortaya kondu,
yüzde 55’ini belediye aldı, götürüp hafif raylı sisteme yatıracak. Böyle bir
şey yok! Ama bir şey var, ama bir şey var: Antep Büyükşehir Belediyesinden bir
biçimde imar plan değişikliğiyle ilgili bir yolsuzluk yapılmasına göz yumma
var, buna hoşgörüyle bakma var. Bizlere düşen görev şudur: Antep Büyükşehir
Belediyesinin veyahut da bunu yapan kişi kimse, vatandaşımızı kandıran kimse
onun üstüne gitmek. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Okay, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) – Orada büyük bir vergi kaçakçılığı var, orada bir sahtecilik var.
Vatandaşa 14 trilyon vereceksin, 84… Evrakta sahtekârlık var. Bunu örtmeye
çalışmak, bunu kapatmak; şık olmayanı bu ve anlamakta zorluk çektiğim: Bunu hep
beraber örteceğiz. Şimdi, bir
taraftan şunu diyeceksiniz: “Ya, alan razı satan razı, öyle olmuş da olmamış da
olabilir.” E bir taraftan da kırmızı tapular elimizde. Bakın şu kırmızı tapuya:
84 trilyon. Yapmayın bunu, bunu yapmayın, haksızlığa göz yummayın ve yanlışa
ortak çıkmayın. Büyükşehir Belediye Başkanımız da maalesef bunu böyle açıkladı,
işin gerçeği budur. Antep’te gözü yaşlı olan insanların bu mağduriyetinden
hepiniz sorumlu olursunuz, böylesine yapılan bu mağduriyetlerin arkasında yer
almayın diyorum. Bu fırsatı
verdiğiniz için de Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Saygılar
sunuyorum yüce heyete. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Efendim
Sayın Elitaş. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili ismimi zikrederek sataştı… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Yok öyle bir şey! HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sataşmam yok Sayın Elitaş! MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ya sataşmadan söz verin veya aleyhte söz alayım, şu konuyu
bitirelim… HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Hayır, bu bitmeyecek. Hemen serbest bölgelerde ben bir daha
konuşacağım. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, tapular elimde, resmî belgeler... BAŞKAN – Sayın Elitaş, Sayın Grup Başkan Vekili Okay
konuşması sırasında size izafeten söylediği sözlerde, sizin 2 defa on iki ve on
dakika konuştuğunuzu, paniklediğinizi filan söyledi, “panik” kelimesi filan
geçti… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Paniklemediğimi göstereyim efendim. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Olmaz böyle şey! BAŞKAN – …yani
siz de paniklemediğinizi filan, böyle bir şeyin olmadığını ifade edecekseniz,
size iki dakikalık bir süre vereyim, konuşun. Buyurun. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Efendim, Gaziantep halkına haksızlık yapıyorsunuz. Gayet tabii, yani
sürekli bu yolsuzlukla ilgili Gaziantep’i anmış olmak, Gaziantep halkına
haksızlıktır. Sayın Başkan, bu
işe müdahale edin ve bitsin bu iş. BAŞKAN –
Doğrudur. OKTAY VURAL
(İzmir) – Bir Meclis soruşturması açalım. BAŞKAN – Sayın Elitaş, iki dakikalık bir süre veriyorum, lütfen konuyu… Evet, bu konuyu
kapatıyoruz arkadaşlar. Buyurun. VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam) 2.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın,
Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; saygılar sunuyorum. Eğer Gaziantep’te
bir yolsuzluk varsa, Gaziantep Belediyesi veya herhangi bir kurum, kuruluş bu
yolsuzlukta ortak olduysa ilk önce yakasına yapışmak bizim işimiz, bunu biz
yaparız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Ama şurada kalkıp da Sayın Grup
Başkan Vekilim değerli milletvekili arkadaşlardan bu konunun gerçeğini öğrense,
inanıyorum bu şekilde konuşma yapmazdı. Ben bir şeyi
ifade ettim, dedim ki: “Burada, alan, 14 trilyon liraya bir parselin kendisine
düşen hissesini satmış. Toplam 6 hissedar, 6 aile de hissedar. Bunların her
birinde, her bir tapuda, onar, on beşer tane hissedar var. Bu parselin, bakın,
tapu ve resmî satış senedinde şahısların burada imzaları var “Okudum ve bedeli
aldım.” diyor. Sayın Grup Başkan
Vekilimiz bu konuları bilen bir avukattır. Değerli milletvekillerinden sorsa:
Ya Akif Bey, ya Sayın Ağyüz, bunun doğrusu nedir? Biz
bunları alıyoruz, söylüyoruz, ama buna bir cevap vermemiz lazım. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Antep Garanti Bankası şubesine sorun. Kaç lira? MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla)- Sanki Çankaya Belediyesinde, bizim Belediye Başkanımızın söylediği
gibi “Kardeşim, benim feleğim şaştı. 25 tane yamyam her gün buraya geliyor.
Hangisine ne kadar bedel ödeyeceğimi bilemiyorum, şaşırıyorum.” der gibi bir
ifadeyi koymaya çalışıyorlar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bakın, burada
olay şu: Tapular ve resimler burada, isimlerini okumak istemiyorum. AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Bir tane makbuz göster. MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla)- Burada ifade ettim, biraz önce konuşmamda söyledim, bir yanlışlık
varsa burada… Bir, ya vergi kaçakçılığı olabilir, eğer rakamlar doğru değilse.
Bunu da kim yapacak? Satan diyecek ki: “Ben, bunu bu bedele satmadım, daha
düşük bedele sattım.” HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Yaptı, başvurdu. MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla)- …veya burada vergi kaçağı
yoksa -çünkü vergi kaçağı
olmayabilir, şirketler arasındaki durum- kara para aklama olabilir. Kara para
aklama varsa, vergi kaçağı da varsa: Bir, Maliye Bakanlığının bu konuyu
müfettişler vasıtasıyla incelemesi… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Anlaşıldı, anlaşıldı. BAŞKAN – Sayın Elitaş, son cümlenizi alayım. MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Kara para aklama varsa, bunu ilgili kurumların yapması… Ama, lütfen, temcit pilavı gibi, Gaziantep Belediyesinin bu
yapılan işlemlerle hiç alakası yokken, elinizi vicdanınıza koyun, Belediye
Başkanını töhmet altında bırakan ve Gaziantep halkının kafasında soru işareti
bırakan söylemleri burada yapmayalım. Burada altı tane
tapu var, biraz sonra Sayın Grup Başkan Vekiline vereceğim. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Bende var onlar, var. Ben de sana banka dekontlarını
vereceğim. MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla)- Sayın Grup Başkan Vekili, bile bile burada
da konuşmanın açıkçası benim tanıdığım Grup Başkan Vekiline yakışmadığını ifade
etmek istiyorum. Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam) 1.- Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili
Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve
18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222) (Devam) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısının aranmasını istiyorum Sayın Başkan. MUSTAFA ELİTAŞ
(Devamla) – Geçti geçti Sayın Başkan. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Geçmedi. BAŞKAN – Kabul
etmeyenler… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Meclisi bu kadar keyfî yönetmeyin. Şu Meclisi biraz doğru düzgün
yönetin. BAŞKAN – Sayın
Genç… KAMER GENÇ
(Tunceli) - Bakın, Grup Başkan Vekiline kaç defa sataşmadan söz verdiniz. Dün
bize ağır hakaretler edildi, vermediniz. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri)- Ben hiç kimseye hakaret etmedim, isim de söylemedim. Herkes her şeyi
üstüne alınıyor. KAMER GENÇ
(Tunceli) – O hakaretleri size iade ediyorum. BAŞKAN - Evet, tasarı kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.
Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.03 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 15.17 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatoş
GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. Kanun tasarı ve
tekliflerini görüşmeye devam edeceğiz. 2’nci sırada yer
alan Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe komisyonları
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/605) (S. Sayısı: 275) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde. Hükûmet? Yerinde. Geçen birleşimde,
tasarının tümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına konuşmalar tamamlanmıştı. Şimdi söz sırası
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu’na aittir. Sayın Karapaşaoğlu, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 275 sıra sayılı Tasarı’nın, serbest bölgelerle ilgili tasarının
tümü üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Değerli Başkanımızı, Değerli
Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, geçtiğimiz 20’nci yüzyıl, dünyadaki ticaretin, ekonominin, sermaye
dolaşımının globalleştiği, global ekonominin yavaş yavaş yerleşmekte olduğu bir dönem oldu. Bu dönemin en
etkili sonuçları da işte, son yirmi yılda, son otuz yılda gözükmeye başladı.
Türkiye bunun dışında kalamazdı, nitekim kalmadı da. Ülkemizi idare eden
yönetimler bu konuyla ilgili birtakım tedbirleri de aldılar. Bu arada,
ülkelerin ihracatlarını artırmaları gerekiyordu, kendilerini tanıtmaları
gerekiyordu, rekabet sistemi içerisine girmeleri gerekiyordu, kalite yönetimi
açısından kalitelerini kabul ettirmeleri gerekiyordu. Bunun en pratik ve çıkar
yolu olarak ülkeler, birbirleri içerisinde sanayi kuruluşlarını kurmadan önce,
böyle serbest bölgelerde birbirlerini tanımak, teknolojilerini birbirlerine
tanıtmak, dünya üzerindeki malların dolaşımını kolaylaştırmak amacıyla, hem
bulundukları ülkeye ekonomik katkı sağlamak hem de ihracatlarını daha kolay
yollarla yapmak gibi bir düzen kurmaya başladılar. Türkiye de bu düzeni kurdu
ve serbest bölgelerini oluşturmaya başladı. Şimdi, artık arkamızda yirmi
yıllık, asgari yirmi yıllık, belki de daha uzun bir geçmiş var, bir tecrübe
var, bir tatbikat var. Şimdi, (x)
275 S. Sayılı Basmayazı 22/10/2008 tarihli 9’uncu Birleşim Tutanağı’na
eklidir. geçen dönemde yapılan bu uygulamaların sonuçları alınmaya başlandı.
Faydalı tarafları, zararlı tarafları, eksik olan tarafları görülmeye başlandı.
İşte bu düzenleme ile Türkiye, bu serbest bölge uygulamalarında nerede eksik
var, nerede fazla var, nerede hata var, nerede yanlış var bu tip düzenlemeleri
yapmak durumunda olduğunu hissetti, gördü. Bunun için de böyle bir düzenleme Plan
Bütçe Komisyonuna gelmiş bulunuyor. Serbest bölgelerin, kendi ülkeleri dışında
serbest bölgesi olan ülkelere de birtakım ekonomik katkıları oluyor. O ülke ile
birtakım ilişkiler kurabiliyorlar. O ülkenin ihracata dönük çalışma yapan
sanayicilerine hizmet edebiliyorlar. İşte bunlarla ilgili bu düzenlemeler de
Türkiye’de yerini almış bulunuyor. Değerli
arkadaşlar, bu düzenlemelerin ülkemize getirdiği avantajların yanında işte, mal
kalitesi, malın fiyatı, malın standardizasyonu noktasında dünya ülkeleriyle
artık yarışır hâle gelebilme imkânını bulmuş oluyoruz. Yeni yapılan düzenlemede
bu yirmi yıl süreli verilen faaliyet ruhsatı sürelerinin uzatılması gündemde
yani kırk dokuz yıla çıkarılması gündemde. Ayrıca, bununla ilgili
düzenlemelerde ihracata dönük yatırım üretimini teşvik etmek, doğrudan yabancı
yatırımları ülkeye çekmek, teknoloji girişimini hızlandırmak, işletmeleri
ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek amacıyla bu
düzenleme yapıldı. İhracatın ülke sanayisine, ülke ekonomisine eğitici bir
katkısı olduğunu da kabul etmemiz lazım. Değerli
arkadaşlar, “Serbest bölgelerde, Yüksek Planlama Kurulunca uygun görülecek her
türlü sınai, ticari ve hizmetle ilgili faaliyetler
yapılabilir. Üretici işletmelerin talepleri -tabii- hariç olmak üzere…”
deniliyor. Bu noktada, yapılabilirlik alanı genişletiliyor. Bunun dışında,
serbest bölgelerde birtakım uygulamalara geçit verildi. Bunlardan bir tanesi,
serbest bölgelerde üretilen malların ihracıyla ilgili bir konuydu. Bu konuda
Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Sayın Akif Hamzaçebi’nin
bir önerisi oldu, o öneriye ben de katılıyorum. Yani o bölgede ihracat yapan
üreticinin malının yüzde 85’inin ihraç edilmesi, doğrudan doğruya bu şartın
konması ihracatı ve içeriye dönük üretimi, yani istihdamı biraz kısıtlayacak
nitelik arz ediyor. Burada bir önerge de var zannediyorum. Bu önergeyle, bu
oranın yüzde 50’ye kadar düşürülebilmesi yetkisi Bakanlar Kuruluna verilmek
suretiyle, serbest bölgelerdeki bu üretimlerin muhatap oldukları konumlara
göre, şartlara göre elastik bir şekle getirilmesinin uygun olacağı kanaati hasıl oldu. Böyle bir düzenleme de var. Bunun dışında,
Maliye Bakanlığının serbest bölgelerden birtakım şikâyetleri vardı vergilerle
ilgili olarak. Bu şikâyetlerin giderilmesi noktasında birtakım düzenlemeler de
yapıldı. Ayrıca, Serbest
Bölgeler Kanunu’nda bir geçici 7’nci madde var, 9’uncu maddeye eklenmiş. Bu
geçici 7’nci maddede, geçtiğimiz hafta Plan Bütçe Komisyonunda alt komisyon
çalışmalarını yaptığımız Gümrük Kanunu’yla ilişkisi olan bir konu vardı, o konu
da burada düzeltildi. Dolayısıyla, gümrük mevzuatıyla birbirine paralel hâle
getirildi. Bizim serbest
bölgelerle ilgili bu çalışmalarımızda, öyle zannediyorum ki Avrupa Birliğinin
Türkiye'yi kesin üyeliğe aldığı noktaya kadar sürekli çalışmalarımız,
gözlemlemelerimiz devam etmek zorunda olacak. Çünkü Avrupa Birliği ile
paralellik arz eden bu düzenlemelerin zaman zaman
Avrupa Birliğine uyum sağlaması veyahut da ülkemizin çıkarları istikametinde
birtakım düzenlemelerin yapılması bahis konusu olabilir. Bunun için zaten kırk
dokuz yıla kadar uzatılacak olan bu sürelerde, önümüzde önemli bir yirmi dokuz
yıl bulunuyor. Bu önemli olan yirmi dokuz yılda, bu düzenleme tekrar gözden
geçirilmek suretiyle bakılacak. Burada dikkat
çekici bir husus, yine arkadaşımız burada dile getirdi, serbest bölgelerin
kıyılarında iş yapan üreticilerin işte bu kıyılarda iş yapabilmesi, devletin
tasarruf ve mülkiyeti altında bulunan kıyılarda iş yapabilmesi sorunlu olabilir
dendi. Fakat biz bu konuda bir araştırma yaptık. Kıyı Kanunu’nun 11’inci
maddesi buna cevaz veriyor. 11’inci madde aynen şöyle diyor: “Bu Kanun
hükümlerine göre, kıyıda ve doldurma ve kurutma yoluyla kazanılan araziler
üzerinde yapılması mümkün olan yapı ve tesislerin yapılabilmesi için, Maliye ve
Gümrük Bakanlığından gerekli iznin alınması zorunludur.” Bununla ilgili “Yapı
ruhsatı verilmesinde bu izin belgesi yeterlidir.” deniyor ve izin verilme şekil
ve şartları da Bayındırlık ve İskân, Maliye ve Gümrük bakanlıklarınca birlikte
tespit edilerek çıkarılacak uygulama yönetmeliğine bağlanıyor. Dolayısıyla o
mahzuru da, kıyılardaki bu mahzuru da gündemden çıkarmış bulunuyoruz. Böylece,
bu kanundaki birtakım yanlış anlamalar giderildikten başka birtakım
düzenlemelere de yer vermiş oluyoruz. Değerli arkadaşlar,
bu düzenlemelerin, öyle zannediyorum ki gruplarımızla birlikte bir ittifak
hâlinde çıkarıldığını, eksikliklerinin de yine Genel Kurulda tamamlanmakta
olduğunu görüyoruz. Ülkemize yararlı olan bu tasarının, birlikte ve beraberce
tartışılarak geçirilmesi memnuniyet vericidir. Hele hele
dünyanın şu anda içinde bulunduğu birtakım ekonomik sıkıntıları da göz önünde
tutarsak, bir taraftan ülkelerde bir finansman krizi yaşanıyor, bir taraftan bu
finansman krizine paralel olarak sanayiyi destekleyen kuruluşların
finansmanlarında sıkıntılar meydana geliyor, dolayısıyla üretimlerini
etkiliyor. Bu bakımdan, serbest bölgelerin şu noktada mevcudiyetlerinin ve
çalışmalarının uygun olduğu, yararlı olacağı, bu global
ekonomik krize olumlu katkılar sağlayacağını da ayrıca düşünüyoruz. Bu katkılarından
dolayı da -zaten öne çekilmiş bir konudur- arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz ve
kanunun hayırlı uğurlu olmasını, ülkemize yararlı olmasını temenni ederek
sözlerime son veriyorum. Teşekkür ederim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Karapaşaoğlu. Gruplar adına
dördüncü konuşmacı, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili
Sayın Hasip Kaplan. Sayın Kaplan,
buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim,
Demokratik Toplum Partisi adına grubumuzun görüşlerini açıklamak üzere söz
almış bulunmaktayım. Aynı zamanda Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi olarak da,
bizim, Komisyonda görüşlerimiz, Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı konusunda, ülke hayrına olan, ülke
yararına olan konularda biz her zaman olumlu tavır takındık, destek verdik.
Yine de bu gelişmelerle ilgili görüşlerimizi açıklarken ihtirazi
bazı kayıtlarımızın, düşüncelerimizin olduğunu da ifade etmek istiyoruz. Evet, ihracata
yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı yatırımları ve
teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata yönlendirmek ve
uluslararası ticareti geliştirmek olarak amaçlanan bu tasarıda üç temel noktayı
görüyoruz: Bir: Yirmi
yıllık, uygulamada, serbest piyasalarla ilgili süre kısa, bunu uzatalım, kırk
dokuz yıla çıkaralım. Diğer nokta, 500
ABD doları olan malların ihracat işlemine tabi tutulmasındaki sınırlamayı 5 bin
dolara çıkaralım. İkinci nokta bu. Üçüncü nokta,
sanıyorum diğer konuşmacılar da vurguladı, Avrupa süreciyle bağlantılı, 1995’te
gümrük sözleşmesini Türkiye imzaladıktan sonra gelen zorunlu birtakım çabalar.
Bu çerçevede Avrupa Birliğiyle bağlantılı bir yanı da var tasarının. Ancak ben burada
bir şey söylemek istiyorum: Avrupa Birliğine biz girecek miyiz? Bu soruyu
sormamız lazım kendimize, yüce Meclise. Diyoruz ki yasaya göre: “Avrupa Birliği
üyeliğine kadar.” Böyle bir ihtirazi kayıtla yasa
çıkarılabilir mi? Ya Avrupa Birliği dağılırsa on gün sonra, on yıl sonra?
Bırakın onu, son üç senedir Avrupa Birliği müzakere sürecinde ne ilerleme
kaydettik? Bakın, 5 Kasım yakın. Avrupa Birliği ilerleme raporunu açıklayacak.
Çok açık, bunun adı ilerlememe raporu olacak. Şimdi, bir yasayı
böyle bir şarta bağlamak, “Avrupa Birliği üyeliğine kadar.” gibi bir şarta
bağlamak hem kanun tekniğine aykırı hem siyasal sürece hem konjonktüre.
Birçok yönden böyle bir ihtirazi şart kaydı doğru
değil, onu ifade etmek istiyorum. Burada biraz bizi
yönlendiren, cesaretlendiren, işte, KOBİ’lere -ARGE Yasası çıktı biliyorsunuz
KOBİ’lerle ilgili- destekleyici birtakım imkânların sunulduğu bir tasarı boyutu
var. Şimdi, bu serbest
bölgeler konusuna baktığımız zaman, 60’ıncı Hükûmet,
AK PARTİ hep bir milat koyar “2002’den önce, 2002’den sonra.” Bu serbest
bölgeler 2002’den önce kuruldu biliyorsunuz, en son 1994’te genişletildi
bölgeler Türkiye çapında. Evet, bunu kuran hükûmetlere
katkılarından dolayı, geçmişte buna katkı sunan Meclisteki tüm üyelere teşekkür
ediyoruz. Çünkü Türkiye lehine olan bu tür ekonomik çalışmaları desteklemek
gerekiyor. Şimdi elimdeki
bazı veriler üzerinden yürümek istiyorum, aslında biraz daha fotoğrafı
netleştirmek istiyorum. Son durum nedir? Türkiye’nin hedefi, öngörüsü var mı?
Son ekonomik krizle bağlantılı iki üç noktayı açmak istiyorum. Şimdi, bakıyoruz
ki dolar fırladı, 1.700 oldu, borsa düştü. Bakın, bu, küresel kriz. Şimdi
serbest piyasalara bakıyoruz, ABD ve Avrupa Birliği ülkeleriyle olan ihracatımız
yüzde 75’lerde, yani biz ihracatımızı en çok bu bölgelerde onlarla yapıyoruz.
Şimdi, bu, Türkiye açısından bir risk faktörü getiriyor. Çünkü,
ABD’de başlayan ekonomik küresel kriz, giderek Avrupa Birliği ülkelerini vurdu.
Buradan şu
noktaya gelmek istiyorum: Türkiye’deki ihracat hacmine baktığımızda yüzde 26,6;
yani 24,5 milyar dolar civarında. Bölgelere baktığımızda Ege, Bursa ve Mersin
toplam ticaretin büyük payını alıyorlar. Burada, bakıyoruz, serbest bölgelerde
bürokratik işlemler sıkıntısı var öne çıkan ve mevcut serbest bölgeleri seçme
yetkisi Bakanlar Kurulunda, ona geleceğim rakamlarla, burada da siyasi
tercihler rol oynuyor, yani Türkiye’nin, ülkenin ekonomisi değil. Bunu neden
ifade ettim? Çok basit. Gözlerimizi kapamayalım, Dubai’ye bakalım. Jebel Ali Serbest Bölgesinde 120 ülkeden 5.500 tane firma
var. Türkiye’den firma sayısı buralarda 50-60. Yöneticisi Türkiye’de yakın
zamanda bir toplantıya katıldı, Selma Saif Bin Hareb. Diyor ki: “Karadeniz ve Ege’de bazı girişimlerde
bulunalım serbest bölgeler konusunda.” İlginç, bu toplantıya bilimsel ve
akademik alanda katılan yabancılar diyor ki: “Neden İstanbul 20 milyar doları
nasıl çeker projesi yok?” Bakın, dikkat edin, İstanbul, megakent,
dünya kenti. Neden İstanbul’a özgü bir serbest bölge olayı yok? Şimdi, Türkiye’de
bir ihtiyaç serbest bölgeler. En az on tane daha serbest bölgenin kurulması
gerekiyor. Söylenen bu. Şimdi, hayal
görmüyorum, gördüğümü söylüyorum, şu an Dubai’ye karşı Erbil
Havaalanı yapılıyor, uluslararası nitelikte. Komşu Irak Federal Cumhuriyeti’nin
en güvenli bölgesi olarak -ki yakında basına da yansıdı Sayın Gül’ün açılış
davetiyesi- Erbil Havaalanı, dikkatinizi çekiyorum,
Dubai’ye alternatif bir ticaret, serbest bölge merkezi. Bakın, dikkat edin.
Çünkü Avrupa’nın ve Amerika’nın, bütün gelişmiş ülkelerin Erbil’de
konsolosluk açması tesadüfi değil. Bunun altını
çiziyorum. Türkiye bu fırsatı nasıl değerlendiriyor, ayrı bir konu. Şimdi -yeni
fırsatları- hep krizlerden fırsat üreten bir ülke olabilseydik keşke, keşke
öyle bir gücümüz, bir yeteneğimiz olsaydı dünyanın yirmi yedinci büyük
ekonomisi olarak belki bu fırsatı daha iyi ilişkiler geliştirerek… Ki en son MGK
ve dış ilişkilerde bu konuda bir eğilim görülüyor. Burada bizim Müsteşarlığın
verilerine, Irak’la yapılan ihracata göre potansiyel olarak 15-20 milyar dolar
arası Türkiye’yle ilgili bir rakam ortaya çıkıyor ve biz bunu
değerlendiremiyoruz. Tabii ki bu bağlantılı olarak Doğu, Güneydoğu için de
hazırlanmış bir özel kalkınma planı olmadığı için, GAP halkası, Hükûmetin bölgeye yatırım olarak açıkladığı GAP halkası,
içeriği dolmadığı için böyle bir veri değerlendirilemiyor. Eğer bu veri
değerlendirilebilirse on ihtiyaç bölgesinden sınır illerimiz Kars’tan Van’a,
Hakkâri’ye, Şırnak, Mardin, Antakya’ya kadar hem özel kalkınma hem serbest
bölge konusunda yararlanacağımız bir alan. Bunların bakanlık düzeyinde örgütlenmesiyle bu bürokratik
işlemlerin azaltılması mümkün. Yeni kurulan
Şırnak ve Hakkâri üniversitelerinin, geri kalmış bölgelerdeki üniversitelerin
ekonomi fakültelerinin, özellikle tarım ve hayvancılık konusunda özel
fakültelerin kurulması, yine enerji açısından artı su ve enerji güvenlik
politikaları dışında ülke ekonomisi açısından değerlendirildiğinde sınır
ticaretinin gelişmelerine katkı sunulması, serbest ticaret bölgelerinin
genişletilmesindeki cazibe merkezlerinin tespit edilmesi gerekiyor. GAP’ı yüzde 14 sulamadan yüzde 70’e çıkarmadan, bunun ürünlerinin
serbest bölgede değerlendirilmesine yönelik yatırım sağlanmadan, mayınlı
araziler halka açılmadan, Türkiye enerji devrimini gerçekleştirmeden -bakın
bunun altını çiziyorum- kendi kaynaklarından üretimi sağlayacak enerji
devrimini sağlamadan, özellikle sınır kapısı olarak Habur
ve Nusaybin kapılarını Orta Doğu pazarına yönelik olarak değerlendirmeden,
bölgede Dubai, Erbil ve onun karşısında Türkiye
ayağını oluşturma projelerini sağlamadan bu fırsatları değerlendiremeyiz. Türkiye’de,
bakıyoruz, ticaret hacminin yüzde 14’ü nereden? Serbest bölgelerden. 20 farklı
sektör, 483 dış ticaret firması, yatırımcı sayısı 3.982 civarında. Dünyada
nasıl? Yaklaşık 1.300 serbest bölge var dünyada. Bunların ticaret hacmi 1
trilyon dolar. Başı kim çekiyor? Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, ABD
çekiyor. Bunlar da küresel krizin kıskacında, küresel kriz ahtapotunun kıskacında
olduğuna göre, demek ki fırsatları başka yerlerde aramak gerekiyor, yani
aslında üzerinde yoğunlaşmamız gereken nokta bu. Serbest bölge
türlerine baktığımız zaman, 1) Ticaret
bölgesi, 2) Liman, 3) İhracata
yönelik serbest üretim, çevre, depo, gümrük antrepoları, serbest bankacılık
bölgesi. Demek ki tek bir
alanda değil serbest bölgeler, çok farklı yanları var. Türkiye,
biliyoruz, 1927’de Serbest Mıntıka Kanunu’yla böyle tanışmıştı. 1994 yılı bir
atılım yılı oldu. Arkasından dünya serbest bölgelerine baktığımız zaman İkinci
Dünya Savaşı öncesi kurulan Singapur ve Hong Kong serbest limanları, daha sonra
Panama, İrlanda, Tayvan ve Güney Kore serbest bölgeleriyle buralarda bir
canlanmanın olduğunu görüyoruz. Bugün bunların devamı
Dubai’de. 1967 yılında
serbest bölgeler, Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İlişkiler
Komisyonunca, gelişmekte olan ülkelerin ihracatında, ihracatının artırılmasında
önemli bir araç olarak görüldü ve desteklendi. Şimdi yakın
çevremize götürmek istiyorum sizleri: İran, Suriye, Lübnan, Ürdün, Mısır,
Libya, Kuzey Kıbrıs, Güney Kıbrıs, Yunanistan ve Romanya’da bu tür bölgeler
var. Kıbrıs
ekonomisinin ise can damarı -çok açık ifade edeyim- bu projelerin
güçlendirilmesinden geçiyor ve Kıbrıs’ta ekonomistlerde, Kuzey Kıbrıs
ekonomisinin turizm ve hizmet sektörüne odaklandığı, uluslararası tanımama,
ambargo, siyasi istikrarsızlık nedeniyle arayışların serbest bölgede
yoğunlaştığı, AB süreci finansal sorunlarıyla bunun çözülebileceği yönünde
eğilimler gelişiyor. Şimdi,
İstanbul’da, sırayla baktığımızda, bir deri serbest bölgesi var, hacim 6,9
milyar, Ege serbest bölgesi 4 milyar hacim olarak. Yüzde 6,3 gerilemeyle
İstanbul Trakya bölgesi 2,3 milyar dolara gerilemiş, Bursa yüzde 16,3
gerilemeyle 1,6 milyar dolara gerilemiş durumda. Ancak hüzünlü olan ve
gerçekten üzen tablo Mardin serbest bölgede önümüze çıkıyor: Bir önceki yıl 1
milyon 750 bin dolar ticaret hacmi var, 2007’de 2006 yılına göre -dikkatini
çekmek istiyorum arkadaşların- yüzde 93,6, bakın, gerileme oranı Mardin Serbest
Ticaret Bölgesinde. Şimdi, yüzde 93,6 geriliyor ve 112 bin dolara iniyorsa
-dikkat edin- istediğiniz kadar GAP projeleri, matruşka
bebekler gibi matruşka paketler türetin, rakamlar can
acıtıyor, ortada. Şimdi, Avrupa
Birliği ülkeleriyle 7,5 milyar dolar bizim ihracatımız var, OECD ülkeleriyle,
bakın, 1,7; diğer ülkelerle 39,7 milyon dolar, yani Doğu bloku
ülkeleri. Hatta biraz daha açmak gerekirse Bağımsız Devletler Topluluğu’yla 1
milyar 438 milyon dolar, yani Rusya ve onlarla gelişmeler var. Kuzey Afrika,
Orta Doğu’yla gelişme var, 1 milyar 144 milyon dolar. Diğer bütün ülkelerin
toplamı 2 milyar 243 bin. Yani 2007 itibarıyla bu veriler elimizde. Serbest
bölgelerimizde 42 bin işçi çalışıyor, bunların toplamı bürokratlarıyla 50.667,
maalesef dış ticaret hacmi 170-180 milyar dolar, 2023 hedefimiz ise -şaşırmayın
rakama- 1 trilyon dolar. Böyle bir planlama, bir hayal olabilir mi arkadaşlar?
1 trilyon dolar deniliyor. Şimdi, buradan AKP Doğu ve Güneydoğu’da yatırım ve
ekonomi paketleri açarken bunlara çok dikkat etmesi gerekir. Bir de turizm
kentlerinin turizm serbest bölge olayı var, yabancı yatırımlar açısından.
Şimdi, yabancı yatırımcılar açısından doğuda ihmal, batıda da kayırma öne
çıkarsa bu amacını gerçekleştiremez. Şimdi, serbest bölgeleri serbest sömürü
bölgesi olmaktan nasıl kurtarabiliriz, kayıt dışı istihdamla nasıl
uğraşabiliriz, bunlar problemlerimiz. Kadın istihdamı bakın çok önemli, tekstil
sektörü nedeniyle ve en çok sorun Mersin’de yaşandı, Antalya’da yaşandı
biliyorsunuz. Ben firmaların ismini vermeyeceğim, ama uzun grevler yaşandı. Şimdi, ben son
olarak bir şey söyleyerek sözlerimi tamamlamak istiyorum. Biraz doğru
düşüneceğiz, sağduyulu düşüneceğiz. Şimdi, ben bazen Habur,
Nusaybin Sınır Kapısı, Mardin örneğini verdim yüzde 93,6 ve 100 bin dolara
düşmüş’ ki Mardin Orta Doğu’yla en canlı bağlantısı olan bir ilimiz. Bu noktada
bu yatırımlar yapılmıyor dediğim zaman bölgenin durumu, hassasiyetlere dikkat
çekiliyor. Evet, her yerde, her ülkede hassasiyetler var. Peki, siz,
Afganistan-Pakistan sınırında, ülkemizin bir serbest bölge girişimi için, ABD
ile birlikte, Taliban’ın en güçlü olduğu Afganistan-Pakistan sınırında serbest
bölge kurma hazırlığında olduğunu biliyor musunuz? (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. HASİP KAPLAN
(Devamla) – Nisan ayında yapılan Türkiye-ABD Ekonomik Ortaklık Komisyonu
toplantısında ele alınan proje Amerikan Kongresinin sadece onayını bekliyor. Bu
bölgede mallar Türkiye ve ABD’ye gümrüksüz olarak ihraç edilecek. Peki, sormak
istiyorum: Biz, gerçekten bölgesel dengesizliği kaldırmak istiyorsak, Habur ve Nusaybin arasında neden böylesi gelişmiş bir
serbest bölgeyi düşünmüyoruz, yarınlarına yönelik, ülkemizde? Bunları biraz
düşünür, biraz, önümüzde ihtiyaç duyulan o bölgeyi kurduğumuzda bu ihtiyaçları
da dikkate alırsak, inanıyorum ki ülke barışına, toplum güvenliğine de katkı
sunarız. Biz kerhen
destekleyeceğiz yasayı, öyle diyelim. Kerhen… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) HASİP KAPLAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaplan. Şahsı adına
Kocaeli Milletvekili Cumali Durmuş. (MHP sıralarından
alkışlar) Sayın Durmuş,
buyurun efendim. CUMALİ DURMUŞ
(Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Avrupa Birliği Uyum ile Plan ve Bütçe Komisyon Raporları üzerine şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. Değerli
milletvekilleri, serbest bölge, bulundukları ülkenin siyasi sınırları içinde
yer alan fakat dış ticaret, vergi ve ticari faaliyetler için ülkede sağlanandan
daha geniş muafiyet ve teşvikler sağlanan ticari alanlardır. Türkiye’de gümrük
bölgesinin parçası olmakla beraber, serbest dolaşımda olmayan herhangi bir
gümrük rejimine tabi tutulmadığı, gümrük vergisi, ticaret ve kambiyo
uygulamaları bakımından Türkiye gümrük bölgesi dışında kabul edildiği, serbest
dolaşımdaki eşyanın ise çıkış rejimi hükümlerine tabi tutularak konulduğu
yerlerdir. 1927 yılı
itibarıyla yürürlüğe giren Gümrük Kanunu sayesinde meydana gelen serbest
bölgeler, yabancı dış ticaret firmalarının ülkemizde yapmış oldukları
faaliyetleri sonucu, her ülkede olduğu gibi ülkemize de ciddi anlamda katma
değer sağlanması amaçlanmıştır. Ancak ülkemizde Serbest Bölgeler Kanunu olarak
sunulan her kanun, sanki ülkemiz yabancı sermayenin merkezi olmuş gibi
davranılarak çok geniş muafiyetler ve tamamen denetimsiz bırakılmış özel
alanlar olarak serbest bölgelerin asıl amacından uzaklaşmasına sebep olmuştur.
Sanki serbest bölgelerde her şeyin serbest olduğu anlayışı hâkim olmuştur. O
kadar ki özellikle Mersin Serbest Bölgesinde yapılan birçok faaliyet bu bölgeyi
kaçakçılığın kaynağı hâline dönüştürmüştür. Ülkemizde yaşanan terör ve bölücü eylemlerin yükselmesiyle
birtakım tedbirler almaya çalışan Hükûmete önerim,
PKK’nın önemli finans kaynağı olan, Kuzey Irak’ta yardım ve yataklık yapan Peşmerge Barzani’nin kontrolünde olduğu söylenen Mersin
Serbest Bölgesinde faaliyet gösteren, kaçakçılığın kaynağı olan firmalar mercek
altına alınarak gereği yapılırsa terör sorununun çözümüne önemli bir katkı
sağlayacağı kanaatindeyim. Ancak bu
şirketlerin idari yönde korunduğu iddiaları vardır. Mersin Organize Suçlar Şube
Müdürünün bu sebeple görevden alındığı iddiaları vardır. Mersin Gümrük
Başmüdürü kimdir? Niçin görevden alındı? Şu anda hangi görevdedir? Bu
iddiaların açıklığa çıkmasıyla birçok problemin çözüleceği düşüncesindeyim. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; her şeyden önce millî hassasiyetlerimiz ve millî
çıkarlarımız bahse konu kanunda hiçbir şekilde yer almamakla birlikte yabancı
ülkelere çıkar sağlamaktan öteye gitmeyen bir taslak geneli var önümüzde.
Öncelikle, ülkemizde bulunan serbest bölgeler yurt dışından gelen eşyalar için
binde 5 ücret alınıp ülkemiz depolarında bulundurulmak suretiyle, şayet ihraç
edilecekse tekrar binde 5’lik bir ücretle ücretlendirilip transit merkezi
yapılmaktadır. Bu uygulamalar ülkemizdeki serbest bölgelerin amacı dışında
kalıp katma değer sağlamak yerine sadece depo ve antrepo olarak işlev yapmasına
ve katma değer kaybına neden olmaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu’nun 1’inci maddesindeki
ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin etmek hususu serbest
bölgelerin amaçları arasında yer alırken bu tasarının 1’inci maddesinden bu
çıkarılarak kendi imalatçı, ihracatçı sektörümüz yok sayılmaktadır. Madde
gerekçeleri içerisinde 3218 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinin ikinci fıkrası
değiştirilip serbest bölgelerde arazi kiralayarak bina ve tesis inşa eden
üreticiler için otuz yıl, üretim dışında faaliyet gösteren diğer kullanıcılara
ise yirmi yıl süreli verilen faaliyet ruhsatlarının kırk dokuz yıla
çıkarılmasının hedeflenmesi, serbest bölgenin ülkeye katkısının artırılması
düşünülmüştür. Ancak kırk dokuz yıl süreyle ülkemizde faaliyet göstermiş veya
gösterecek yabancı firmaların, hem kurumlar vergisinden hem de gümrük
vergisinden muaf tutulması, yerli imalatçı veya yerli ithalat ve ihracatçıların
ticari rekabetine ciddi engel olarak çifte standardı devam ettirecektir. Bu durumun tekrar
değerlendirilmesi gerektiğine inanmaktayım. Daha önemlisi eşya satışından
tahsil edilen meblağ serbest bölgelerde hemen yurt dışına gidecektir ancak
yerli dış ticaret erbabı parayı ülkesinde bırakacaktır. Bu çelişkiyi ortadan
kaldırmak için yabancı sermayeyle ülkemizde ticari faaliyet gösteren firmalar
kazançları üzerinden hem kurumlar vergisine tabi tutulmalı, diğer taraftan da
gelir vergisine tabi tutulmalıdır. Anlaşılması gereken, yerli ticaret erbabı
kazancı üzerinden ne kadar vergi veriyorsa yabancı firmalara da aynı
mükellefiyetle devlete vergi verme sorumluluğu içerisinde olmalıdır. Bu tasarıda en
önemli yanlışlardan biri anlayış yanlışıdır. Hükûmet
serbest bölge faaliyetlerini sadece ihracat olarak görmektedir. Bu görüş ülke
içindeki firmaların ihmal edildiğini ve serbest bölgelerin dış ticareti
artırıcı amacının da sekteye uğradığını göstermektedir. Serbest
bölgelerde üretim ağırlıklı faaliyetlerin daha çok desteklenmesi gerekmektedir.
Bir iki serbest bölge örneğiyle sözlerimi bitirmek istiyorum. Kocaeli’de yeni
oluşturulan, iki üç yıldır kendini toparlamaya çalışan serbest bölgemiz, genel
anlamı itibarıyla üretim ağırlıklı bir serbest bölgedir. 600 milyon dolarlık
bir hacmi var. Önümüzdeki yıl 1 milyar dolarlık bir hacim, 2012’de de 6-7
milyar dolarlık bir hacmi getireceği öngörülmektedir ve ülkemize önemli
derecede katma değer ve istihdam yaratmaktadır. Ancak burada bir problemi
sizlerle paylaşmak istiyorum. Kocaeli sanayi ili, Türkiye millî gelirine önemli
katkılar sağlayan bir ilimiz, dar bir coğrafyaya sıkışmış. Geçmişte sanayi ili
olma özelliğiyle övünen ilimiz, 40 milyar dolarlık transit ihracat-ithalat
merkezi olmasıyla ciddi bir problemle karşı karşıyadır. 2012’de öngörülen 200
milyar dolarlık ihracat ve ithalat rakamı, Kocaeli ilinin trafiğini ve bölge
insanının yaşanmaz hâlinin bir fotoğrafını ortaya koymaktadır. Belediyelerimiz
çokça, sıkça dile getirirler herhâlde bundan sonra. Belediyelerimizin sadece
kendi yandaşlarına özel emanet usulü işlerle bütçelerini harcamaları yerine,
bölge insanının ve ilinin gelecekteki olumsuzluklarını önlemek adına
yatırımları geliştirmelerinin takip edilmesi gerektiğine de inanıyorum. Kocaeli’nin yanında
Yeşilköy Serbest Bölgesinde sadece ticari faaliyetler yapılmaktadır. Hacmi
yüksek olmasına rağmen ülkeye kazandırdığı katma değer hacmiyle eş oranda
değildir. Eksiklerinin
düzeltilmesi temennisiyle, bu düzenlemenin hayırlı olmasını diler, yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Durmuş. Şahsı adına
ikinci konuşmacı Konya Milletvekili Sayın Hasan Anğı. Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) HASAN ANĞI
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Dünyanın pek çok
ülkesinde benzer uygulamaların olduğu, ülkemizde de uzun bir tarihî serüveni
olan serbest bölge uygulamalarının mevcut uygulanan yasası 1985 yılında çıkan
yasa. O günden bugüne kadar bazı maddelerinde değişik düzenlemeler yapılmış,
ihtiyaçların karşılanması noktasında, ülkemizdeki ekonomik gelişmelere paralel
olarak bir taraftan üretim tesislerinin farklı teknolojilerle bu bölgelerde
yapılması, vergi avantajlarıyla da dünya rekabetinde ülke üreticilerinin
korunması adına önemli işlevler görmüştür. Mevcut
bölgelerimize baktığımız zaman, bir kısmı gerçekten hedeflerini yakalamış hatta
hedeflerini aşan güzel çalışmalar ortaya koymuş, bazı bölgelerimizde ise
beklenen, hedeflenen çalışmaları gerçekleştirmekte zorlanıldığı görülmüştür. Bu değişiklik
tasarısına baktığımız zaman, serbest bölgelerin amaçları yeniden ele alınmakla,
özellikle üretim ve ihracata yönelik olarak bölgedeki yatırımcıların mevcut
faaliyetlerini artırarak devam etmeleri, ülkeye yabancı sermaye ve teknoloji
girişinin hızlandırılması ve uluslararası ticarette de rekabet edilebilirliğin
artırılması hedeflenmiştir. Geçmiş dönem yatırımcılarına sağlanan üretici
kullanıcılara otuz yıllık, diğer kullanıcılara ise yirmi yıllık sürelerin,
hazine arazileri üzerindeki bu tasarrufların kırk dokuz yıla kadar uzatılması önemli
bir değişiklik. Bölgedeki çalışanlar için gelir vergisi muafiyetlerinin 31
Aralık 2008’de dolacak olması, burada Avrupa Birliği tam üyelik süreciyle
ilişkilendirilerek yeni bir düzenlemeye tabi tutulması da önemli. Diğer
taraftan, bölge dışına çıkarılacak 500 dolar tutarındaki bedelin 5 bin dolara,
ihracatla ilgili yatırımcının talebine göre değerlendirilmesi de önemli bir
düzenleme diye bakıyorum. Tabii, benden
önceki değerli konuşmacı arkadaşlarımızın bu düzenlemelere olan desteklerinden
dolayı müteşekkiriz. Bazıları da eleştirel bakışla Türkiye'nin önümüzdeki 2023 vizyonuyla ilgili farklı ifadeler ortaya koyabilmekteler. Kısa bir
hatırlatma yapmak istiyorum. 2002 yılında “Ülkenin bugünkü gayrisafi millî hasılasının üzerinde 2007 yılında dış ticareti
gerçekleşecek.” desek herhâlde kimse inanmazdı ama bugün geldiğimiz noktaya
baktığımız zaman, dış ticaret hacmimiz 2002 yılındaki gayrisafi millî
hasılamızın çok üzerinde. Demek ki 2023 yılına geldiğimiz zaman trilyon
dolarları çok rahat telaffuz edebildiğimiz ülkenin büyüme, kalkınma ve
gelişmedeki istikrarlı sürecinin nereye doğru gidebileceğini görebilmekteyiz. Bir diğer taraftan, Avrupa Birliği süreciyle paralellik
sağlanmasının, işte “Avrupa Birliğine tam üyelik ne zaman gerçekleşecek, yasada
böyle bir düzenleme doğru mu?” diye ifadede bulunan arkadaşımıza ise AK PARTİ
Grubu adına konuşan değerli konuşmacımız, bugüne kadar yirmi üç yıl içinde pek
çok düzenleme yapılmış bu yasada gelecek ihtiyaçlara göre de birtakım
değişikliklerin yapılabileceğini, bunun da gerekli olabileceğini ifade
etmiştir. Bugünün ihtiyaçlarını karşılamamız ve
önümüzdeki vizyon hedeflerimize göre de bu
düzenlemeleri yapmış olmamız önemli. Buna katkı
sağlayan, başta Hükûmetimizin hazırladığı tasarıda
emeği geçen tüm arkadaşlarımıza, Komisyon üyelerine ve Genel Kurulda bu
desteklerini esirgemeyen tüm milletvekili arkadaşlarıma teşekkür ediyor,
değişikliğin tüm kullanıcılarımıza, işletmecilerimize, ülke ekonomisine hayırlı
olmasını diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Sayın Anğı, teşekkür ediyorum. Tasarının tümü
üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Tütüncü,
buyurun. ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla
iki sorum var Sayın Bakana. Birincisi şu: Tasarı metninde de görüldüğü gibi,
serbest bölgelerin başlıca dört amacı var. Ancak diğer üç amaç da bir bakıma
birinci amaç etrafında odaklanıyor, o da ihracatı artırmak. Yani serbest
bölgelerin aslında asıl amacı ihracat ağırlıklı bir ekonomik kalkınmaya
olabildiğince katkıda bulunmak. Uygulamalara
bakıyorsunuz, toplam ticaret hacminde ihracat payı yüzde 22. Demek ki şimdiye
kadar yapılan uygulama bu amacın oldukça uzağında kalmış. Şimdi, ben
buradan sormak istiyorum: Serbest bölgeleri… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın
Tütüncü, bir dakikaya irtibatladım. ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Hemen bir dakika daha… BAŞKAN – Sisteme
tekrar girin, eğer diğer arkadaşlardan sıra kalırsa size tekrar söz vereceğim
efendim. ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın
Köktürk, buyurun. ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – Sayın Bakan, 1994 yılında Zonguldak Filyos
Serbest Bölgesi kurulmuştu. 30 Ocak 2007 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak
yürürlüğe giren kararnameyle de Filyos Serbest
Bölgesi İktidarınızca iptal edildi. Ancak geçtiğimiz ay içerisinde Bakanlar
Kurulunuzca çıkartılan kararnameyle Filyos Serbest
Bölgesi yeniden kuruldu ve bu karar sadece Zonguldak’ın değil tüm Batı
Karadeniz’in kurtuluşu olarak lanse edildi. Ben şimdi şunları
sormak istiyorum: Şayet bu kadar önemli bir kurtuluş projesiydi, 1994 yılında
karar altına alınan Filyos Serbest Bölgesini 2007
yılında niye iptal ettiniz? Filyos Nehri’nin ıslah
çalışmaları tamamlanmadan, Filyos Serbest Bölgesinin
fiilen faaliyete geçmesi mümkün müdür? Gerek Filyos
Nehri’ni ıslah çalışmaları ve gerekse serbest bölgenin altyapı ve diğer
masraflarını karşılamak üzere… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Köktürk. Sayın Asil… BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
serbest bölgeler için geliştirdiğimiz teşviklerin, ihracatımızın yüzde 90’ını,
istihdamın da yüzde 94’ünü karşılayan serbest bölge dışındaki faaliyetlerimiz
üzerinde haksız rekabete yol açmaması için ne gibi tedbirler düşündünüz? Bunlar
hakkında kamuoyunu aydınlatır mısınız? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Asil. Sayın Doğru… REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. 2008 yılında
çiftçiler ürünlerinin para yapmaması sebebiyle zarar etmişlerdir, esnafa,
Ziraat Bankasına, tarım krediye borçlarını ödeyemez duruma gelmişlerdir. Çiftçi
ve esnafı ekonomik krizin de etkisiyle çok zor günler beklemektedir. Çiftçinin
tefecinin, bankaların eline düşmemesiyle ilgili ve ayrıca esnafın da nefes
alması noktasında bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz? İkinci sorum
olarak: Tokat ili gibi son zamanlarda sanayisi gelişmiş ve ihracat yapmaya
çalışan ve gümrük müdürlükleri bulunan illerde serbest bölge kurmayı düşünüyor
musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğru. Sayın Koçal… ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Zonguldak Filyos vadisi serbest bölge olarak ilan edilmiştir. Bir: Serbest
bölge kurulmasıyla ilgili bir takvim var mıdır? Bunu açıklar mısınız? İki: Yarım kalan
kamulaştırma hakkında ne düşünüyorsunuz? Vadinin taşkın önleme projesi var
mıdır? Varsa ne zaman başlayacaktır? Son olarak da:
Projenin başlangıç noktası olan Devrek Köprübaşı Barajı neden bitirilmemiştir?
Yine aynı bölgede olan Çay Barajının kamulaştırma işlemleri ne zaman
başlayacaktır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Koçal. Sayın Tütüncü… ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Az önce ifade
etmeye çalıştım. Toplam ticaret hacmi içerisinde sadece yüzde
22’si ihracat. Bunun artırılması için acaba ne gibi ek önlemler
düşünülebilir? Çünkü bu yasa tasarısı ne yazık ki bu eksikliği giderecek
konumda gözükmüyor. İkinci sorum
Sayın Başkan: Yirmi adet serbest ticaret bölgesi var. Bunların üç tanesine
baktığımızda -örneğin Mersin, Bursa ve Ege- toplam ticaret hacmi açısından
yüzde 54’üne, yüzde 55’ine tekabül ediyor. Yani serbest bölgeler arasında
ekonomik etkinlik açısından bir dengesizlik var. Bu dengesizliğin giderilmesi
için acaba neler düşünülebilir ek, bu tasarının dışında? Türkiye’nin
KOBİ’ler ekseninde bir ihracat seferberliğine… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Uzunırmak… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakana
sormak istediğim: Türkiye’deki toplam serbest bölgelerde kaç yerli firma ve kaç
yabancı firma faaliyet göstermektedir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uzunırmak. Sayın Köktürk… ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakan, az
önce süre nedeniyle üçüncü sorumuz yarım kalmıştı, tekrarlıyorum: Gerek Filyos Nehri ıslah çalışmaları ve gerekse serbest bölgenin
altyapı ve diğer masraflarına karşılık olmak üzere 2009 bütçe tasarısında ne
kadar ödenek ayırdınız? Dördüncü ve son
sorum: Filyos Serbest Bölgesini fiilen ne zaman
faaliyete geçirmeyi düşünüyorsunuz? BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Köktürk. Sayın Bakanım,
buyurun. DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. Şimdi, efendim,
serbest bölgelerin dört işlevi var ama ihracat ağırlıklı gözüküyor şeklinde bir
değerlendirme yapıldı ve ihracattaki oranının da yüzde 22’ye tekabül ettiğini
değerli arkadaşımız ifade etti, doğru. Yani, biz, serbest bölgelerin işlevleri
arasında ihracat önceliklidir diyorsak, bütün ihracatın elbette ki serbest
bölgelerden yapılacağını hedefliyor değiliz, böyle bir şey doğru da olmaz.
Yani, ticaret normal seyri içerisinde devam edecek, bir taraftan da serbest
bölgelerle elbette ki ihracatımızı özendireceğiz, iç üretimi koruyacağız ama
ticaretimizi de artıracağız. Yani bunlar hedeflenmiş bulunuyor. Yirmi adet
serbest bölgemiz var fakat bunlar arasından, verdiğiniz örnekler de doğru,
bazıları işlevsel olarak çok daha yoğun, çok daha dinamik, çok daha etkin,
bazıları da kapasite itibarıyla, faaliyetleri, etkinliği itibarıyla daha düşük
düzeyde. Tabii ki bu tespitler doğru. Elbette ki Müsteşarlık bu eleştiriler
çerçevesinde -ki zaten sadece şu anda biliniyor değil, siz bilinenleri
tekrarlamış oldunuz- gerekli değerlendirmeleri yaparak çok atıl durumda
gözüken, beklenen işleri vermeyen serbest bölgelerin de daha etkin hâle gelmesi
sağlanacaktır. Yani bunu bir taraftan kamu yapacak, bir taraftan da müteşebbislerimiz
yapacak. Meslek odaları, meslek örgütleri olarak hepimize görev düşüyor.
İnşallah bunları da belli bir seviyeye getireceğiz. Diğer yandan,
çiftçiler zor durumda, Tokat ilinde bir serbest bölge kurulması düşünülüyor mu?
Henüz Hükûmetimizin faaliyetleri içerisinde veyahut
da Bakanlığımızın faaliyeti çerçevesinde Tokat ilinde, kapasite, talepler
itibarıyla bir serbest bölge düşünülmüyor. Yani orada kurulabilecek bir serbest
bölgeyi Tokat ilinin ve çevresinin kaldırabileceği, taşıyabileceği, sevk ve idare
edebileceği… Demin ifade etmeye çalıştığım çerçevede ve donanımda gerekli
kapasiteyi sağlayabilecek elbette ki beşerî talebin veya ticaret erbabı
talebinin de mutlaka söz konusu olması gerekir. Böyle bir talebin varlığına
ilişkin elimizde bir veri yok. Öyleyse Tokat’ta bir serbest bölge kurulması
düşünülmüyor. Efendim, diğer
taraftan bir arkadaşım, Sayın Uzunırmak “Bu serbest
bölgelerde faaliyet gösteren firmalardan kaçı yabancı, kaçı da yerli firma?”
diye bir soru yönelttiler. 20 serbest bölgemizde toplam 3.667 firma faaliyette
bulunmaktadır. Bu firmalardan 637 tanesi yabancı firmadır. Gene soruların
arasında -mutlaka soruların hepsi önemli fakat- bu, Zonguldak Filyos’ta kurulmuş, işte 2007 yılında kaldırılmış, iptal
edilmiş, sonra yeniden, tekrar kurulduğu belirtilen serbest bölgeyle alakalı
soru. Filyos Serbest Bölgesi
yatırımcıların talebi üzerine yeniden kurulmuş, çok yoğun bir talep olmuştur
gerek iç gerek dış, Yatırım Ajansı da yeniden bir değerlendirme yapmıştır.
Dolayısıyla, 2007 yılında iptal edilmiş bulunmasına rağmen yeniden kurulması bu
taleplerin reelliği dikkate alınmak suretiyle
gerçekleştirilmiştir. Burasıyla ilgili gerekli istinat çalışmaları bölgenin
altyapısıyla birlikte yürütülecektir. Amaç bu bölgenin daha sonra endüstri
bölgesine dönüştürülmesidir ve bunun planlaması yapılmaktadır. Bu çerçevede
yürütülecektir. Eksik kalan
sorulara da daha sonra Bakanlığımızca yazılı olarak cevap verilecektir.
Teşekkür ediyorum. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Tamam
Sayın Genç. Evet, soru-cevap
işlemi tamamlanmıştır. Tasarının
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.17 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 16.30 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Murat ÖZKAN (Giresun) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 275 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Tasarının
maddelerine geçilmesinde karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, tekrar
oylarınıza arz edeceğim ve karar yeter sayısını arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Saymıyorsunuz ki. (AK PARTİ sıralarından “Sen say” sesleri) BAŞKAN – 1’inci
maddeyi okutuyorum: SERBEST BÖLGELER KANUNU İLE GÜMRÜK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1- 6/6/1985 tarihli ve 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 1
inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 1- Bu
Kanun; ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek, doğrudan yabancı
yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri ihracata
yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek amacıyla serbest bölgelerin
kurulması, yer ve sınırlarıyla faaliyet konularının belirlenmesi, yönetimi,
işletilmesi, bölgelerdeki yapı ve tesislerin teşkili ile ilgili hususları
kapsar.” BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde söz alan milletvekillerimizin isimlerini arz
ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ali Rıza Ertemür,
Denizli Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mithat Melen, İstanbul
Milletvekili. Şahıslar adına: Ahmet Orhan, Manisa ve Hasan Fehmi Kinay Kütahya Milletvekili. İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ali Rıza Ertemür.
Buyurun Sayın Ertemür. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ERTEMÜR (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra
sayılı Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Şahsım ve grubum adına yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. Değerli
arkadaşlar, ülkemizde serbest bölgeler, bir ülkenin siyasi sınırları içerisinde
olmakla beraber gümrük hattı dışında bırakılan, ihracat için yatırım ve üretimi
artırmak, istihdam yaratmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini
hızlandırmak, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin etmek
gibi amaçlarla kurulmuşlardır. Serbest bölgelerin dünyadaki örneklerine
bakıldığında yüz yıldan bu yana faaliyet gösteren Hamburg Serbest Limanı ve Trieste Limanı ilk örneklerdir. Ülkeler ekonomilerini
güçlendirmek amacıyla dış ticaretlerini geliştirme aracı olarak çeşitli şekilde
serbest ticaret ve üretim bölgeleri kurmuşlardır. Singapur ve Hong Kong serbest
limanları ile daha sonra kurulan Güney Kore, İrlanda, Portekiz, Çin ve Tianjin Havaalanı serbest bölgeleri endüstriyel gelişmede
en başarılı uygulamaları gerçekleştirmişlerdir. Ülkemizde bugün
sayısı yirmiyi bulan serbest bölgelerimiz, 2007 yılında gerçekleştirdikleri
24,6 milyar dolar toplam ticaret hacmiyle ekonomimizde önemli yer
kaplamaktadır. Akdeniz Bölgesi’nde Antalya, Mersin, Adana Yumurtalık; Ege
Bölgesi’nde İzmir, İzmir Menemen Deri ve Denizli; Marmara Bölgesi’nde İstanbul
Atatürk Havalimanı, İstanbul Trakya, İstanbul Deri ve Endüstri, Avrupa, Çorlu, Bursa,
Kocaeli, TÜBİTAK MAM Teknoloji; Karadeniz Bölgesi’nde Samsun, Trabzon, Rize; İç
Anadolu Bölgesi’nde Kayseri; Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Erzurum,
Mardin, Gaziantep. Türkiye serbest
bölgeleri, lojistik açıdan ülkemizin her yerinde hizmet verecek bir konuma
gelmiş bulunmaktadır. Serbest bölgelerin, yatırımlar, yabancı sermaye girdisi,
teknoloji transferi ve istihdama sağladığı katkıların dışında gerçekleşen
ticaret hacmiyle de son derece önemli bir yere sahip olduğu aşikârdır ancak
gerçekleşen bu ticaret hacminin açılımına baktığımızda karşımıza çıkan tablo
çok daha dikkat çekicidir. Sadece Ege Serbest Bölgesine baktığımızda 2007
yılında 1 milyar 108 milyon dolar yurt dışı satış rakamı gerçekleşmiştir. Aynı
dönemde yurt içine satışların toplamı 1 milyar 151 milyon dolardır. Bu
bölgemizde ihracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 96’nın üzerindedir. 2008 yılının ilk
dokuz ayında ise 913 milyon 350 bin 238 dolar yurt dışına satışa karşılık, 728
milyon 100 bin 138 dolar yurt içine satış gerçekleştirilmiş olup ihracatın
ithalatı karşılama oranı yüzde 125’tir. Kaldı ki serbest bölgelerimizden yurt
içine gönderilen malların önemli bir bölümünü -yaklaşık yüzde 90’ını- sanayi
ara malları ile yatırım malları oluşturmaktadır yani bölgelerden yurt içine satış
yönünde gerçekleştirilen mal hareketleri, malların işlenerek tekrar yurt dışına
ihraç edilmesi suretiyle yine üretimi ve ihracatı desteklemektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bilindiği gibi 3218 sayılı Kanun ile kurulup işletilen
serbest bölgelerin gelişimi, 6 Şubat 2004 tarihinde çıkarılan 5084 sayılı Kanun
ile olumsuz yönde etkilenmiştir. Bugün yapılması gereken, bu olumsuzluğu
gidermek ve 2008 yılı sonunda getirilecek kısıtlamaları ortadan kaldırmaktır
ancak yeni düzenlemeye baktığımızda beklenenleri tam olarak karşılayamayacağı
görülmektedir. Gerek 5084 sayılı
Yasa gerekse mali ve gümrük idarelerinin kanunlarında yapılan değişiklikler
hatta bazen de kanun değişikliği dahi olmadan yalnızca yeni getirilen yorumlar,
serbest bölge firmalarının çalışma koşullarını her geçen gün ağırlaştırmakta ve
yeni gelecek yatırımcıların da gözlerini korkutmaktadır. Bu yaklaşımlar hem
serbest bölgelerin kuruluş amaçlarıyla hem de sıfırdan yatırım çekmek amacıyla
kalkınma ajansları oluşturacak bu alanlarda yatırıma yönelen Hükûmet politikalarıyla ters düşmektedir. Daha da vahim
olarak, serbest bölge kullanıcılarının ruhsatları devam ederken müktesep
haklarının korunmamış olması, hem ülkemizin hem de Ege Bölgesi’nin özellikle
doğrudan yabancı yatırımcı çekme yolundaki çabalarını son derece
güçleştirmektedir. Yatırımcıyı ikna için yapılan tanıtım ve pazarlama
faaliyetlerindeki harcamaların boşa gitmesi bir yana, zamanın ve enerjinin
önemli bir bölümü de bu uğurda boşa harcanmış olmaktadır. Diğer yandan çevremizdeki
birçok ülkenin yatırımcıyı çekme yarışı içinde bir dizi teşvik içeren bölgeler
geliştirme çabasında oldukları göz ardı edilemez. Değişen mevzuat, verilen
sözlerin tutulmaması önemli ölçüde dezavantajımız olmaktadır. Tasarıda yer alan
yatırımcı kullanıcılara göre önce otuz yıla kadar olan kiralama süresinin kırk
dokuz yıla çıkarılması olumludur. Umarız ki yönetmelikle düzenleme aşamasında
kanunun bu güven sağlama ve iyileştirme yaklaşımına uygun hareket edilecektir. Değerli
arkadaşlarım, Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkındaki, adıyla çelişen ve serbest bölgelere olan yatırımları
durma noktasına getiren 5084 sayılı Kanun aradan geçen dört buçuk yılı aşkın
süre sonrasında düzeltilmeye çalışılmaktadır. Bu düzenlemede üretici firmalarda
çalışan personelin gelir vergisi stopajı muafiyeti üretimden yapılan satışların
yüzde 85’ten fazlasının yurt dışına olması şartına bağlanmaktadır. Bu durum,
kanun öncesinde bölgeye yatırım yapmış ve yurt içine yönelik satışlarda bulunan
firmalar açısından bir hak kaybı yaratmaktadır. Ayrıca firmaların dönem başında
ürettikleri malların ne kadarının yurt içine, ne kadarının da yurt dışına
satılabileceği hususunda belirsizlik yaşanacaktır. Bu vergilerin yıl sonunda tahsil edilebilir olması da konuyu tam olarak
çözmeye yetmeyecektir zira bir yıl içinde işten ayrılan personel için gelir
vergisi stopajı ödenmemesi hâlinde bu tutar işçinin maaşına eklenecektir. Yıl sonunda yüzde 85 şartının oluşturulmaması hâlinde işten
ayrılmış olan personelden ne şekilde ve nasıl tahsil edilebileceği soru
işaretidir. Tersi durumda da başlangıçta kesilmiş olan gelir vergisi stopajının
iadesinde ve özellikle de işten ayrılan personele ödenmesinde birtakım sorunlar
açığa çıkacaktır. Kısacası istihdam edilen personel için gelir vergisi stopajı
ödenip ödenmeyeceği ancak yıl sonunda belli
olabilmektedir. Bu durum firmaların işçilik maliyetlerini hesaplayamamasına yol
açacağı gibi uygulamada da ciddi problemler doğuracaktır. Bir başka konu da
hem yurt içinde hem de yurt dışına yönelik satış yapan firmaların bu avantajdan
faydalanabilmek için farklı yollara başvuracakları gerçeğidir. Tasarının 1’inci
maddesiyle, serbest bölgedeki faaliyetlere sadece ihracat terminolojisiyle
yaklaşılmaktadır. Bu durum, ülke içindeki firmaların ihmal edildiğini açıkça
göstermektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; serbest bölgelerin ülke ekonomisine olan katkıları göz
önünde bulundurularak kuruluş amaçları doğrultusunda gerekli düzenlemelerin
yapılması, ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan işsizliğin çözümünde
önemli bir rol oynayabilecektir. Bu duygu ve
düşüncelerle hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ertemür. İkinci konuşmacı,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mithat
Melen. Sayın Melen,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MİTHAT MELEN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti
saygıyla selamlarım. Aslında, serbest
bölgenin tarifi dünyada değişmeye başladı yani bizim, bu serbest bölgelerle
ilgili yirmi sene önce çıkardığımız kanundan bu yana gerçekten serbest bölge tarifi
değişiyor. Daha çok lojistik park ve endüstri bölgesine doğru kayıyor işler.
Şimdi o yüzden de bir parça yine geride kaldığımızı söylememde yarar var. Yine
geçen gün aynı şeyleri söyledim. Başta Türkiye Büyük Millet Meclisinin en
önemli görevi gerçekten toplumun önünde olmak, olayların önünde olmak ama
görülüyor ki biz hep arkadan gidiyoruz. Niye arkadan gidiyoruz? Bu 3218 sayılı Kanun liberal bir kanundu gerçekten ama devlet
verdiği hiçbir sözü tutmadı o Kanun’la ilgili olarak çünkü burada benden önce
verilen bütün rakamlar, 1988-2007 arası 174 milyar dolara çıkan ticaret hacmi,
2007’de 24,5 milyar dolara çıkan ticaret hacmi, yirmi bölgede 20 bin kişiye
istihdam yapılması, o Kanun’un uygulanması ve verilen sözlerle ilgiliydi fakat
5084 sayılı Kanun gelince -teşvik
yasası- birdenbire her şey tersine döndü tabii ve toplumda başta yasaya, yasa
çıkarana ve ülkenin yöneticilerine karşı güven azalmaya başladı ve serbest
bölgeler bir parça kendilerini ve onların yöneticileri bir parça kendilerini
geride bıraktırılmış veya kandırılmış hissetmeye başladılar. Şimdi, bu yasa
sanki o yapılan yanlışları düzeltmek için tekrar gündeme getirilmiş ama bu
sefer de gerçekten yine gelişmelerin gerisinde kaldığımız ortada çünkü, mesela gümrükle serbest bölgeler iki ayrı yasayla
birbirleriyle çelişir hâle gelmeye başladı. Dikkat ederseniz, Bütçe
Komisyonunda geçen bir yasa ile Serbest Bölgeler Yasası arasında çelişkiler
doğmaya başladı ve belki tarihte görülmeyecek de bir ibare buraya eklenmiş. O
da Avrupa Birliği meselesi yani sanki Avrupa Birliğine üye olursak bu yasa
tekrar gözden geçirilir gibi tuhaf bir durum var. Efendim, benim
affınıza sığınarak şunu söylemem lazım: İyi ki Sayın Maliye Bakanı da burada.
Dünyada o kadar önemli olaylar oluyor ki dünyanın belki tarihi, sistemi
değişiyor, biz hâlâ hiç bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde ekonomiyle ilgili
bir şey konuşamaz hâldeyiz, hiçbir şey konuşmadık, hiçbir önlemi buraya
getirmedik, hiçbir şeyi getirmedik, hiçbir şeyi konuşmuyoruz, hiç kimse izahat
vermiyor. Bugün bir parça, o da zorunlu olarak bütçe yasası gereğince Sayın
Bakan bütçeyle ilgili bir izahat verdi bize ve belirli önlemleri söyledi. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Sayın Bakana hitaben konuşma yapıyor Sayın Hatip, lütfen Sayın
Bakanımızı meşgul etmeyelim. Buyurun efendim. MİTHAT MELEN
(Devamla) – Ama gerçekten bunlar bizim karşımıza hiçbir zaman için gelmiyor,
gelmeyecek de. İşte, aynı bu yasa gibi, üç sene sonra bunları kalkıp tekrar
düzeltmeye başladığımız andan itibaren yine aynı yerde sıkışıp kalacağız. Niye
sıkışıp kalacağız? Bu sene, işte, yine bugün ekranlardan seyredin, dolar
nerede? Hâlbuki yine bu kürsüde, burada, doların çok düşük olmasından bizim
ekonominin çok iyi gittiği söyleniyordu. O zaman, dolar bu kadar yüksek olduğu
için bu ekonomi kötü gidiyor demektir. En azından bunu itiraf edelim. Daha
doğrusu, birbirimizi suçlamadan “2001 yılında şöyle oldu.” veya “Biz 2007
yılında çok iyi oy aldık.” diyeceğimize, gelip bunları, bakın burada çözelim,
halledelim. Çünkü Türkiye tarihinin en büyük krizlerine doğru -ister
inanırsınız ister inanmazsınız- gitmek üzere. Dün akşam konuştuğum bir iş adamı
2.700 kişilik personelinden 2 binini çıkarmak üzere. İşler o kadar ciddi ve
özel sektör, başta reel sektör kan ağlar durumda ama biz hiç bunlarla
uğraşmıyoruz. Şimdi, burada, bu
kanunda çok güzel laflar var. Bakın ne o laflar: “Katma değeri yüksek,
rekabetçi, yüksek teknoloji getiren, ihracatı artırmak için…” Siz böyle bir
ekonomik istikrarsızlığa, dünyada hakikaten oynayan dengelerle gerçekten
yatırımcının inanıp bu yatırımları yapabileceğine ve serbest bölgelere
dönebileceğine mi inanıyorsunuz? Kanunu geçirmek yetmez. Onun için, başta bu
ekonomiyle ilgili istikrar önlemlerini bir an önce Türkiye Büyük Millet
Meclisine getirmemizde yarar var hatta bunları tartışmamızda yarar var. Bunları
nasıl çözeceğimize dair -sivil örgütler de başta olmak üzere- baskı gruplarının
da görüşlerini almak zorundayız. Biz sadece kanun
geçiriyoruz. İşte, bakın bugün gerçekten bu Mecliste çok az insan var.
Türkiye'nin en önemli meselesiyle ilgilenmediğimiz için de toplum da Türkiye
Meclisini ciddiye almaz duruma gelmiş. Bu da acıların bence
en büyüğü. Sayın Bakanın
bugün konuşmalarında bir parça soruna değinir bir hâl vardı ama geç, neredeyse
aradan bir ay geçiyor. Şimdi iki ay sonra buraya önlemler gelse yine biz geç
kalmış olacağız. Sadece eleştirmek için söylemiyorum çünkü bu güzel 1’inci
maddedeki sözler ki 3218 sayılı Kanun’la da aynı sözleri biraz daha
geliştirerek… Mesela, yabancı sermaye. Yabancı sermaye
diyoruz, yabancı sermayeyi teşvik ediyoruz. Dün 15 milyar dolar çıktı
Türkiye’den yani yabancı sermayenin veya dünyadaki bütün sermayenin sabahleyin
bizim gözümüzün yaşına bakmayacağını mı zannediyoruz? Veya istihdam
diyoruz. Yine bu yasada var. İstihdam, yasa yapmakla da çözülecek bir mesele
değil biliyorsunuz. Yasayı yapıyorsunuz ama istihdam… Yatırımcının önünü
açamazsanız, Türkiye’de gerçekten yatırımcıyı teşvik edemezseniz, önündeki yüz
on engeli belki –Devlet Planlama Teşkilatı rakamı- kaldıramazsanız,
yatırımcının da yatırım yapması mümkün değil. Hele,
Türkiye’nin gerçek ihtiyacı olan iş yeri. Yeni iş yeri açmak meselesi
öyle zor bir iş ki, yatırımcı o konuda o kadar sıkıntıda ki. Hele bu dalgalanan
durumda… Bir de gelelim
finans sektörüne. Finans sektörünü azarlamakla da olmuyor. Sadece finans
sektörü, 2001’den itibaren çıkarılan yasalarla belki biraz rahatladıysa,
program iyi uygulandıysa, bugüne kadar geldiyse… Ama bugünden sonra nasıl
gideceği hakkında tekrar oturup yeni işlerle uğraşmamız lazım. Günlük fon
ihtiyacını karşılamamız lazım. Ucuz kredi temin etmemiz lazım ve ucuz
kredilerin geri çekilmesini önlememiz lazım. Şimdi Türkiye’de kredilerin geri
çekilmesi dönemi başladı. Bu, gerçekten tehlikeye doğru giden
bir iş. Bütün bankalar kredileri geri çekmeye başlıyorlar. O kırk
sayfalık yazılan yazıların altındaki ufacık imzalar ve ufacık maddelerle o
krediler geri çekiliyor. Yine bunlarla uğraşmadık, uğraşmıyoruz. Bir de tabii
kurumsallaşma çok önemli. Türkiye’de yeni bir ekonomik kurumsallaşmaya ihtiyaç
var. O da -yine diyorum- yasa çıkarmakla olmaz. Bugün Hazine, Maliye… Ki, bugün
de görülüyor, en önemli açıklamayı Sayın Maliye Bakanı yapıyor ama Hazineyle
ilgili Bakan veyahut da diğer bakanlar, başbakan yardımcısı dahi hiç kimse yok
çünkü kurumlar arasında ciddi bir sıkıntı var Türkiye’de. Niye? Finans
altyapısının, mali altyapının hukuk düzeni tam anlamıyla teşekkül ettirilmemiş.
Türkiye’de hukuk düzeni… Biz piyasayı organize etmeye kalktığımız için hiç
kendimizi, kamuyu organize etmemişiz. Bugün kimin ne
etkisi olduğu hatta Merkez Bankasının bağımsızlığı lafı sözde kalan şeyler.
Merkez Bankası çok güzel bağımsız ama Hükûmet atıyor,
bir de yevmiyesini bile Bakanlar Kurulu kararıyla
alıyor Merkez Bankası Başkanı. Ankara’nın dışına çıkarken bile soruyor. Nasıl
bağımsızlık bu? Onun için
hakikaten, gerçekten hep birlikte bu yasayı onaylamamız yetmiyor. Bu yasa çünkü
yine eksik, yine tekrar gündeme gelecek. Ayrıca, inşallah serbest bölgelerde iş
yapacak adam da bulacağız. Yani bu eski rakamları kullanamayacağız çünkü dünya
çok büyük sıkıntı içine girdi. Bu duygularla
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. İyi günler diliyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Melen. Şahsı adına Manisa Milletvekili Ahmet Orhan. Sayın Orhan,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) AHMET ORHAN
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu ile
Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. İthal edilen
malların gümrük vergisinden muaf olduğu dünyanın ilk serbest limanı 1547
yılında İtalya’da kurulmuştur. Bu model daha sonra başka ülkelerce de
benimsenmiş ve çok sayıda serbest liman ve serbest ticaret bölgesi kurulmuştur. 1959 yılında
İrlanda’da kurulan Shannon Serbest Bölgesi ise
serbest bölgelerin tarihsel gelişiminde önemli bir kilometre taşı olmuştur. Türkiye’de
serbest bölge kurulmasıyla ilgili somut ve kalıcı sonuçlar veren çalışmalar
80’li yıllarda başlamış olmakla beraber, bundan önceki çalışmaların geçmişi
Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar uzanmaktadır. Bugün Romanya sınırları
içerisinde Tuna Nehri’nin Karadeniz’e döküldüğü yerde bulunan ve hâlen serbest
bölge olan Sulina Limanı’nın 1870 yılında serbest
bölge hâline getirildiği bilinmektedir. Cumhuriyet
döneminde serbest bölgelerle ilgili olarak yürürlüğe giren ilk yasa 1927
yılında çıkarılan 1132 sayılı Serbest Mıntıka Kanunu’dur. Modern anlamda
yurdumuzda serbest bölgelerin gelişimi 6/6/1985 tarih
ve 3218 sayılı Kanun ile başlar. Serbest bölgelerin başlıca kuruluş amaçları, yabancı sermaye
yatırımlarını ve dış ticareti artırmak, yerli üreticilerin dünya
piyasalarındaki fiyattan girdi temin etmelerini sağlayarak uluslararası rekabet
güçlerine katkıda bulunmak, ihracata dönük sanayilerin gelişmesini teşvik etmek
suretiyle ihracatı artırmak, döviz girişini artırmak, yeni iş imkânları
yaratarak istihdam sorununun çözümüne yardımcı olmak, gelişmiş üretim ve
yönetim tekniklerinin yurt dışından ülkeye getirilmesi suretiyle ekonomik
standartları yükseltmektir. Serbest bölgeler,
özellikle gelişmekte olan ülkelerce dünya ekonomisine daha hızlı entegrasyon sağlamak amacıyla da kullanılan politikalardan
birisidir. Günümüzde yeni
yatırım yapacak Türk ve yabancı sermayenin bazı nedenlerle tereddüde düştüğü ve
yeni yatırımların şimdilik ertelenmeye başladığı, mevcut yatırımların Türkiye
yerine Mısır, Fas veya eski doğu bloğundan AB ülkelerine taşınmasının gündeme
geldiği bir durum ile karşı karşıyayız. Bu durum, ihracat hamlesi ve istihdam
açısından büyük tehdit teşkil etmekle birlikte rekabet gücümüzü de kırmaktadır. Türkiye
genelindeki tüm serbest bölgelerde yeni ruhsat için başvuran yatırımcı sayısı
maalesef yüzde 90 düşmüştür. 2003 yılında serbest bölgelerde yeni ruhsat için
1.150 firma başvurmuş olmasına rağmen, bu sayının 2004’te 120’ye, 2005’te ise
63 firmaya düştüğü gözlenmiş, asıl azalmanın 2008 ve sonrasında olması
beklenmektedir. 4 bine yakın yatırımcıdan 2.600’e yakınının kiracı olmasının
çözülme sürecini hızlandıracak ayrı bir etken olduğu dikkate alınmalıdır. Olumsuz
gelişmeler, özellikle Türkiye’deki en başarılı serbest bölge örneği olan ve
yüzde 72’si yabancı sermayeli 350 milyon dolarlık yatırım yapılmış olan Ege
Serbest Bölgesinde hissedilecektir. Yirmi serbest bölgenin üçte 1’i
büyüklüğünde olan, yaklaşık 1 milyar dolarlık ihracat sağlayan bu bölge 13 bin
kişiye istihdam sağlamaktadır. 5084 sayılı
Teşvik Kanunu’nun 8’inci ve 9’uncu maddeleri nedeniyle serbest bölgelere olan
ilginin azaldığı da bir gerçektir. Yapılan araştırmalara göre, 2004 yılında
çıkan Yasa sonrasında, Ege’de bulunan ESBAŞ’ta ruhsat
alımında bölgede yüzde 79 azalış olduğunu ve bölgeye olan ilgide de yüzde 54
oranında düşüş gözlendiğini çeşitli vesilelerle gündeme getirmişlerdir. Yasa’nın
Türkiye’ye gelecek doğrudan yatırım yapan yabancı sermayeyi olumsuz etkilediği
firmalarla yaşanan ikili ilişkilerde de gözlenmiştir. ESBAŞ’ın
2012 yılında 30-35 bin kişiyi istihdam etmek hedefi olduğu ancak mevcut
şartlarda bu hedefin gerilerinde olabilecekleri de bir reel sonuç olarak ortaya
çıkmaktadır. Mevzuattaki
belirsizlikler, Maliye Bakanlığının getirdiği birçok çalışmaların bilinmemesi,
bürokrasinin getirdiği yavaşlık, uygulama ve prosedür
çokluğu serbest bölgelerin temel sorunları arasında yer almaktadır. Dış Ticaret
Müsteşarlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğünün üç ayda bir yayımlanan
“Türkiye Serbest Bölgeleri” konulu raporunda yer alan “Serbest Bölge Vergi
Muafiyetleri Üzerine Tartışmalar” başlıklı yazıda, serbest bölgelerdeki vergi
yükünün yurt içindekinden farklı olmadığı, Türkiye’dekinden farklı olmadığı
belirtilmiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun,
tamamlayınız konuşmanızı. AHMET ORHAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. Bu hususu
özellikle dikkatlerinize sunmak isterim. Türkiye’de ekonomik, siyasi ve
bürokratik istikrarın sağlanması, her alanda olduğu gibi, ekonomik girdi
sağlayan bu özel alanlarda ivedi yerine getirilmelidir. Serbest bölgelerin ülke
ekonomisine olan olumlu katkılarını da göz önüne alarak bölgelerin sorunlarına
ilgi gösterip çözüm getirmek gerekmektedir. Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygılarla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Şahsı adına
ikinci konuşmacı Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay.
Buyurun Sayın Kinay. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında komisyon raporları üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi şahsım
adına saygıyla selamlıyorum. Elbette, Türkiye
artık bu Serbest Bölgeler Yasası’yla birlikte çok büyük bir dış ticaret hacmini
değerlendirmek durumunda. 2009 yılı hedeflerine baktığımızda, ihracatımızın 149
milyar dolara, ithalatın ise 234 milyar dolara, toplam dış ticaret hacminin de
383 milyar dolara yükseldiğine tanık oluyoruz. Çok değerli
arkadaşlar, bu tasarının 1’inci maddesi serbest bölgelerin vizyonunu
düzenlemektedir. Daha önceki düzenleme Türkiye'de ihracata ilişkin, buna
ilişkin işlemlerin serbest bölgelerde teşvikine dair bir amaç taşımaktaydı
ancak bu yapılan düzenlemeyle birlikte artık serbest bölgeleri ihracata dönük
üretim ve yatırım ortamı içerisine sürüklemek durumundayız. Yine, ayrıca, bu vizyon değişikliğiyle birlikte doğrudan yabancı yatırımların
ve teknoloji transferinin serbest bölgeler marifetiyle ülkemize kazandırılması
amaçlanmaktadır. İşletmelerimiz,
bugün itibarıyla gelir tablolarına baktığımızda, en az yüzde 25 seviyesinde,
yani satış hasılatının dörtte 1’ini ihracat yapabilir
noktaya ulaşmıştır. Türkiye, aradan geçen yirmi beş yıllık dönem zarfında
ihracata yönelik, gerek yatırımların gerekse istihdamın özendirilmesi
noktasında önemli bir aşamaya ulaşmıştır. Çıkarmış
olduğumuz, burada yapılan kanunların, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan
kanunların doğrudan yatırımcımıza ve ihracatçımıza büyük imkânlar sağladığını
ifade etmek gerekir. Türkiye bu
noktaya kolay ulaşmamıştır. Ben, buradan,
bizleri izleyen çok değerli ihracatçılarımıza, ihracatı gerçekleştirmek üzere
yatırım yapan tüm iş adamlarımıza şükranlarımı arz ediyorum. Elbette ki, bu
yapılan ihracatın dünyanın dört bir tarafına üretimlerini tanıtmak suretiyle,
geri tarafta önemli bir yatırım sürecini gerçekleştirmek suretiyle çok büyük
sorumluluklar gerektirdiğini biliyoruz. Bundan sonra,
serbest bölgeler, bu sağlanan vizyon değişikliğiyle
birlikte önemli bir organizasyona da ulaşmış olacaklar. Tasarının hemen 2’nci maddesinde, elbette ki
değerli arkadaşlarımız buna değineceklerdir, serbest bölgelerin koordinasyonu
amacıyla bir kurul oluşturulmaktadır. Bu kurulda Sanayi Bakanlığımızın, Maliye
Bakanlığımızın, Dış Ticaret, Hazine, Gümrük Müsteşarlıklarının ve Devlet
Planlama Teşkilatının temsilcileri yer alacaktır. Türkiye, bugüne kadar
gerçekleştirilen stratejik değerlendirmeleri Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü
marifetiyle gerçekleştirmiştir. Ama, bundan sonra, kurulacak olan koordinasyon
kurulunun çok daha etkin bir şekilde serbest bölgelerde gerçekleşen dış ticarete mutlaka
stratejik anlamda önemli katkılar sağlayacağı kesindir. Bu duygu ve
düşüncelerle, tekrar Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Yasanın hayırlı uğurlu
olmasını temenni ediyorum. Öncelikle serbest bölgelerdeki yatırımcılarımıza
hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kinay. Soru sormak
isteyen milletvekili arkadaşlarımız var. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
elimde madenî yağ ve gres yağı üretimi yapan bir sanayicimizin mağduriyetini
dile getirdiği bir resmî müracaat yazısı var. Bu yazıda dile getirildiği gibi,
4760 sayılı ÖTV Kanunu’na ekli 1 ve 3 sayılı listenin (b) cetvellerinde yer alan
bazı mallarda uygulanan ÖTV tutarlarının belirlenmesine ilişkin 2008/13835
sayılı Karar’a göre, imalatçılarımızın sentetik yağ ve katkılarından oluşan
motor yağı ve mineral yağları üretmeleri durumunda, bu amaçla baz yağı satın aldıklarında kilogram başına 0,75 YTL ÖTV
ödemeleri gerekiyor. Aynı ürünler yurt dışından mamul olarak ithal edildiğinde
ya da serbest bölgelerde üretimi yapılıp yurt içine girişi yapıldığında ise ÖTV
alınmıyor. Bu durum sektördeki imalatçıları ithalatçılara göre yüzde 30 daha dezavantajlı
bir konuma sürüklüyor. Anadolu’nun birçok ilinde bu tür imalat yapan
üreticilerimizin önü baltalanmış duruma dönüşüyor, önü kesiliyor. Bu haksız
uygulamayı düzeltmeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda ne zaman düzeltebileceğinizi
söyleyebilir misiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Işık. Sayın Tütüncü… ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Kinay’ın da konuşmasında belirttiği gibi, bu yasa
tasarısının yürürlüğe girmesinden sonra serbest bölgeler eskisiyle kıyaslanamayacak
ölçüde bir ihracat merkezi hâline getirilecek. Böyle bir amaç var. Türkiye’nin
gerçekten buna şiddetle ihtiyacı var. Ben sormak
istiyorum: Hükûmetin, acaba, yeni bir ihracat
hamlesini gerçekleştirmek için bir yol haritası var mı? Yani hangi sektörler,
hangi sektörleri ne kadar, ne şekilde destekleyecek? Önümüzdeki yıllarda
dünyada mal ve hizmet talebi hangi sektörlerde artacak? Yükselen, güneşi
yükselen sanayiler nedir? Hükûmetin bu konuda belirli
bir görüşü var mıdır? Eğer yok ise, bu yasa tasarısıyla güdülen amaç yine kâğıt
üzerinde kalacak demektir. Teşekkür ederim
Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tütüncü. Sayın Doğru… REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Serbest
bölgelerde toplam ticaret hacmi ne kadardır? Bunun içinde ihracat ne kadarını
tutmaktadır? Sektörel bazda
durum nedir? Serbest bölgelerde istihdam edilen insan sayısı ne kadardır?
Serbest bölgelerdeki vergi teşvikleri diğer bölgeler için rekabeti etkiliyor
mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Doğru. Sayın Paksoy… MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
Kahramanmaraş ilimiz tekstil, çelik eşya ve el sanatları üretiminde ülkemizin
önde gelen illerinden birisidir. Bu iş kollarında 25 binin üzerinde işçi
çalıştırılmakta ve 2 milyar dolar civarında ihracat yapılmaktadır. Buradan
hareketle Kahramanmaraş ilimize bir serbest bölge kurulması konusunda bir
çalışmanız var mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Paksoy. Sayın Bakanım,
buyurun. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Başkan, çok teşekkür ediyorum. Sayın Işık, baz yağlarla ilgili ÖTV’lerde
“Serbest bölgelerde olduğu zaman ÖTV yok, dışarıda olduğu zaman ÖTV var; bu
haksız uygulama önlenecek mi?” diye sordu. Biz şimdi, bu baz
yağlarla ilgili olarak sürekli çalışma yapıyoruz. Bu çalışmalarla ilgili olarak
da, neticeleriyle ilgili olarak da bazı tebliğler, yeni tebliğler daha
yayınladık ama bu konuyu da inceliyor arkadaşlar. Bunun sonunda, bir haksızlık
varsa da onu giderici mahiyette adım atacağız. Sayın Tütüncü “Hükûmetin ihracatla ilgili yol haritası var mı?” ve haklı
olarak da “Hangi sektörler ne kadar desteklenecek, ne yapılacak?” diye sordu.
Sayın Tütüncü, böyle bir yol haritamız var ancak bunun için şu anda özel
sektörle de birlikte de çalışıyoruz. Değişen dünya şartlarında bir de
sektörlerin durumları da değişiyor. O bakımdan Türkiye'de öne çıkan sektörler
var, biraz da gerileyen sektörler var. Geniş anlamda Devlet Planlama
Teşkilatımız, Hazinemiz bütün bunlar üzerinde çalışıyorlar - Hazinede teşvik
uygulama var biliyorsunuz- ve bunların neticesine göre de bir teşvik sistemi
üzerinde daha çalışıyoruz. Böyle bir yol haritamız var fakat yeni duruma göre
bu yeniden, update ediliyor. Bu çalışmalarımız var. Yine serbest bölgelerle
ilgili bazı bilgiler soruldu. Şu anda serbest bölgelerde, bana verilen
bilgilere göre toplam istihdam, 53.413 kişi. Serbest bölgelerdeki ticaret hacmi
24 milyon 573 bin 445 dolar, ihracat ithalat -onun datası-
toplamı bunu verebiliyoruz. Daha fazla bilgi isterseniz de onu yazılı olarak da
verebiliriz. Kahramanmaraş
için soru soruldu. Kahramanmaraş için serbest bölge çalışması şu anda yok. Çok teşekkür
ediyorum efendim. BAŞKAN - Teşekkür
ederim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı... K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN – Evet
sayın milletvekilleri, 1’inci maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.08 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 17.23 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Murat ÖZKAN (Giresun) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum. 275 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Tasarının 1’inci
maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. Maddeyi kabul
edenler… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yok Sayın Başkan, yok! 134 kişi var mı burada? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) - 100 kişi var burada. BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, tartışmaya gerek yok. Kabul etmeyenler…
Evet, ihtilaf
var, elektronik cihazla oylama yapacağım. Üç dakikalık süre
veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik
cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN – Sayın Abdulmuttalip Özbek burada mı efendim? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan tamam, okumayın. BAŞKAN – Tamam, peki. Evet, sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı vardır, madde kabul edilmiştir. 2’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 2- 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 4 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir. “Faaliyet konuları
ve koordinasyon: MADDE 4- Serbest
bölgelerde, Yüksek Planlama Kurulunca uygun görülecek her türlü sınai, ticari ve hizmetle ilgili faaliyetler yapılabilir. Üretici
işletmelerin talepleri hariç olmak üzere, fiyat, kalite ve standartlarla ilgili
olarak kamu kurum ve kuruluşlarına kanunlarla ve diğer mevzuatla verilen
yetkiler serbest bölgelerde uygulanmaz. Serbest
bölgelerde yapılan faaliyetleri değerlendirmek, bu bölgelerin geliştirilmesine
ve sorunların çözümüne ilişkin stratejileri belirlemek ve önerilerde bulunmak
üzere Serbest Bölgeler Koordinasyon Kurulu oluşturulmuştur. Kurulun teşkili ile
çalışma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.” BAŞKAN – Madde
üzerinde söz alan milletvekillerimizin isimlerini arz ediyorum: Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Özlem Çerçioğlu, Aydın;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Ertuğrul Kumcuoğlu,
Aydın Milletvekilleri. Şahsı adına Rüstem Zeydan,
Hakkâri; Kayhan Türkmenoğlu, Van Milletvekilleri. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Sayın Çerçioğlu, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Serbest Bölgeler
Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Avrupa Birliği uyum yasaları kanun teklifinin 2’nci maddesi üzerine Cumhuriyet
Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım. Sayın
milletvekilleri, ülkemizde yabancı sermaye yatırımlarının azlığı ve gerekli
niteliklerinin olmaması, dış ticaret açığının her geçen gün ürkütücü boyutlara
çıkması geleceğe güvenle bakmamızı engellemektedir. En önemli sorunlarımızın
başında da işsizlik gelmektedir. Tüm bu sorunların
çözümlenmesine yönelik hazırlanan 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu
değiştirilmiş, serbest bölgelerin ülke ekonomisine katkılarının arttığı bir
dönemde 5084 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesiyle teşvik ve muafiyetlerde
kısıtlama getirilmiştir. Yatırım ve istihdamın teşviki adı altında çıkartılan,
önce otuz altı, sonra kırk dokuz ili kapsayan, işsizlik sorununun çözümlenmesi,
vergi muafiyeti, SSK indirimi gibi yasa ile bu çıkartılan muafiyetler 5084
sayılı Yasa ile çelişmiş, serbest bölgelerdeki ticaret hacminin ve istihdam
artışının önünü kesmiştir. 5084 sayılı
Kanun’un yürürlüğe girmesiyle sadece Ege serbest bölgesinden 151 firma
ayrılmış, yeni gelen firmalarda ise oransal olarak yüzde 58’lik bir firma kaybı
söz konusu olmuştur. 5084 sayılı Kanun yatırımları durma noktasına getirmiş,
aradan geçen yaklaşık beş yıllık süre içerisinde bölgede faaliyet gösteren
hemen hemen bütün sektörler hak kaybına uğramıştır. Sayın
milletvekilleri, kanun kapsamında konulan yıl sonundaki
yüzde 85’lik ihracat şartının oluşturulmaması hâlinde özellikle işten ayrılmış
personellerden ödenmeyen ve işçinin maaşına eklenen gelir vergisi stopajının ne
şekilde, nasıl tahsil edileceği soru işaretidir. Gelir vergisi stopajı baştan
kesildiğinde ise işten ayrılan kişiye bedelin iadesinde ciddi sorunlar ortaya
çıkacaktır. İlgili yasa ile
serbest bölgelerdeki faaliyetleri değerlendirmek ve bu bölgelerdeki sorunların
çözümüne ilişkin stratejileri belirlemek amacıyla “Serbest Bölgeler
Koordinasyon Kurulu” kurulmak istenmektedir. Ancak bu Kurulun teşkili, usul ve
esasları yönetmeliğe bırakılmaktadır. Tüketici hakları ve her
türlü denetim faaliyetleriyle ilgili kurullarda daha önce yaptığımız kanunlarda
kurulun görev ve yetkileri, görev dağılımları ve görev alacak kişilerin
nitelikleri kanunla belirlenirken serbest bölgeler gibi hayati öneme sahip olan
yerlerde strateji belirlemek amacıyla kurulan bu Koordinasyon Kurulunun
niteliği ve görevlerinin genel tanımının yönetmeliğe bırakılması konuya ne
derece sıradan yaklaşıldığının bir göstergesidir. Ayrıca kurulların
görev, yetki ve niteliklerinin belirlenmesi yasama kurumunun görevidir. AKP
İktidarı döneminde yapılan bu tür uygulamaların bir sonuç getirmediği
görülmüştür. Cumhuriyet Halk
Partisi olarak Dış Ticaret Müsteşarlığını ve Sanayi Bakanlığını serbest
bölgeler ve diğer sanayi yatırımları konusunda uyarmak istiyoruz. Türkiye’de
yatırım yapan yabancıların şikâyet ettikleri konuların başında yolsuzluklar
gelmektedir. Birçok yabancı yatırımcı Türkiye’deki yolsuzluğun yatırımların
önündeki en büyük engel ve onları rahatsız eden en büyük konu olduğunu ifade
etmektedir. Bir başkası, Türkiye’deki karmaşık ve dolambaçlı yapı yatırımcıyı
tedirgin etmektedir. Ayrıca,
Türkiye’deki yatırımların önündeki engellere de vurgu yapmak istiyorum. Bu engeller: Bakanlıklar arasında ve merkezî idare ile yerel idare
arasında eş güdüm eksikliği, karmaşık, birbirini tutmayan, sık sık değişen ve şeffaf olmayan kanunlar ve idari
düzenlemeler, yüksek maliyetli ve karmaşık vergi sistemi, Türkiye’nin
elverişsiz yatırım ortamı, düzenleyici politikaların karmaşıklığı, idari
kontrol yönetimi ve güvensizlik Türkiye’deki idari sorunların başında
gelmektedir. Sayın
milletvekilleri, Ege Serbest Bölgesinde faaliyet gösteren özellikle yabancı
sermayeli firmalar bölgeyi üretim üssü olarak kullanmakta, ARGE çalışmaları ve
araştırmalarını genel merkezlerinde gerçekleştirmektedir. Bu bağlamda, bölgede
yaratılan ürün ve süreç yenilikleri dikey teknoloji transferleri olarak
gerçekleşmiş, bölge endüstrisini başka ülkelerin ARGE çalışmalarını destekleyen
ve teknolojik açıdan dışa bağımlı bir yapıya doğru yönlendirmiştir. Oysa
yapılması gereken, departmanlar arasında iş birliği
oluşturulması, üniversite-sanayi iş birliği şeklinde kendi teknolojilerini
yaratan bölgeler hâline dönüştürülmesidir. ARGE departmanına
sahip olmayan firmaların bölge içinde kurulabilecek ortak ARGE teknoloji
geliştirme merkezlerine yönlendirilmesi, ARGE departmanına sahip firmaların ise
bölgeye çekilmesinin sağlanması esas olmalıdır. Önerilerimiz ise
şunlardır: Yolsuzluk ve
yolsuzlukla mücadele için somut adımlar atılmalı. Gümrük mevzuatına
uyulması için çalışanlara yönelik etik kodlar yayınlanmalı. Usulsüzlük
iddialarını oluşturacak etkin bir iş denetim birimi oluşturulmalı. Şeffaflığı
artırmak için gerekli çalışmalar yapılmalı. Gümrük mevzuatı
güçlendirilmeli. Gümrük ve kaçakçılık kanunlarında zorlayıcı hükümlerde gerekli
değişiklikler yapılmalı. Fikrî mülkiyet
haklarının korunmasıyla ilgili takip birimleri oluşturulmalı, korsan ürünlerin
yasal müeyyideleri işletilmelidir. Kısa süreli
çalışan yabancı personel için çalışma izinleri sadeleştirilmeli, gereksiz idari
aşamalar kaldırılmalı, yabancı yatırımcılar için merkezden eş güdümlü tescil
sistemi kurulmalıdır. Özel sektör
yatırımcıları için devlet arsası tahsisi süreci iyileştirilmeli, sanayi
bölgeleri geliştirilmeli, özel sektörün katılımı teşvik edilmelidir. Arsa tahsisi için
stratejik planlama güçlendirilmeli, tesis kurma izni ve inşaat izni süreçleri
kolaylaştırılmalıdır. Yatırım ve teşvik
vergileri kaldırılmalı, tüm mali teşvikler vergi sistemi içinde otomatik hâle
getirilmeli, gümrük vergi iadeleri süreci gözden geçirilmeli, dâhilî işleme
rejimi kolaylaştırılmalıdır. Her şeyden önce,
altı yılı aşkın süre içinde, sorunlarını bilmesine rağmen, AKP Hükûmeti, bu sorunlara hiçbir çare bulamamıştır. Dünyada
yaşanan bu krizin son ayağının da Türkiye’yi vuracağı belliydi. Henüz, şu anda,
biz, bu krizin dalgalarını yaşıyoruz, esintilerini yaşıyoruz, henüz daha tam
etkisi Türkiye’de görülmemiştir. Ama maalesef üzülerek ifade ediyorum, AKP Hükûmeti tarafından alınması gereken -reel sektörün bu
krizi atlatması, en az zararla atlatmasına yönelik- herhangi bir önlem
paketleri açıklanmamıştır. Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Çerçioğlu, teşekkür ediyorum. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu. Sayın Kumcuoğlu, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
ERTUĞRUL KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüş ve düşüncelerini açıklamak üzere
söz almış bulunuyorum. Şahsım ve grubum adına hepinize saygılar sunuyorum. Sayın Başkan,
zaman zaman fırsat buldukça burada işaret etmeye
gayret ediyorum. Adalet ve Kalkınma Partisinin yüce heyetimize kanunlaşmak
üzere gönderdiği tasarıları tetkik ettiğimde bazı zafiyetler özellikle
dikkatimi çekiyor. Bunlardan birincisi, metinlerde çok ciddi Türkçe hataları ve
Türkçe zafiyetleri görüyorum. İkincisi, sanki bu tasarılar bürokrasi tarafından
kerhen, usulen hazırlanıp da gönderilmiş havası ediniyoruz. Bunun çaresinin ne
olabileceği konusunda alınabilecek tedbirleri takdirlerinize bırakıyorum ama
biz bu şekilde kanun yapmaya, kanun tedvin etmeye devam edersek ileride ciddi
sıkıntılarla karşılaşacağımız muhakkaktır. Ne demek istediğimi müsaade
ederseniz hemen bu tasarının bazı maddelerinden hareketle ifade edeyim. Şimdi, tasarının
4’üncü maddesinde Gümrük Kanunu’nun 152’nci maddesi aynen taşınılıp getiriliyor
ve bunun son cümlesi şöyle: “…ve serbest dolaşımdaki eşyanın bir serbest
bölgeye konulması nedeniyle normal olarak eşyanın ihracına bağlı olanaklardan
yararlandığı yerlerdir.” Ben, gerek gümrük mevzuatına gerek dış ticaret
mevzuatına ve dolayısıyla her iki konunun diline aşina bir kimseyim, bunu okuduğum
zaman ne söylenmek istediğini aşağı yukarı anlayabiliyorum ama taalluk eden
yani ifade edilmek istenen gayenin Türkçede bu şekilde ifade edilmesi doğru da
değildir, mümkün de değildir. Sıradan bir insanın bundan neyi ifade etmek
istediğini anlaması mümkün değildir. Eğer ben yanlış anlıyorsam, zaten bu kanun
maddesi değildir. Başka bir hususa
dikkatinizi çekiyorum yine aynı bu kanunla ilgili olarak. Tasarının 9’uncu
maddesiyle Kanun’a bir geçici 7’nci madde eklenmek isteniyor ve deniyor ki: “Bu
Kanunun 152 nci maddesinin 3218 sayılı Serbest
Bölgeler Kanununa aykırı hükümleri Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği
tarihe kadar uygulanmaz.” Peki, bunu bir yere koyuyorsunuz. Ama söz konusu
Gümrük Kanunu’nun 152’nci maddesi aynen bu kanuna monte edilmiş durumda. O
zaman böyle garip bir ifade yerine “Gümrük Kanunu’nun 152’nci maddesi
yürürlükten kaldırılmıştır.” demeniz lazım. Şimdi bu madde orada var, aynen
duruyor, aynı, kelimesi kelimesine, harfi harfine bu kanuna yerleştiriliyor,
ondan sonra deniliyor ki: “O kanunun bu maddeye aykırı hükümleri uygulanmaz.”
Bunun -tabirimi mazur görün- laubalilikten başka şekilde izah edilmesi mümkün
değildir. Böyle şey olmaz. Bu yüce Meclis, bu bin yıllık devlet tarihi olan
ülke böyle kanun yapmaz, yapamaz, yapmamalıdır. Ben sadece politikacıları
değil, bürokratlarımızı da biraz daha dikkatli olmaya davet ediyorum. Bu kanun, bu madde sakat. Bu hâliyle sakat, bu kanun sakat. Şimdi gelelim
2’nci maddeye, madem onun hakkında söz aldık. Şimdi ne yapıyorsunuz: Tasarının
2’nci maddesinin birinci paragrafıyla serbest bölgelerde ne tür sınai, ticari ve hizmetle ilgili faaliyetlerin
yapılabileceğine dair karar verme yetkisi Ekonomik İşler Yüksek Koordinasyon
Kurulundan alınıp Yüksek Planlama Kuruluna veriliyor. 2’nci maddeyle ilgili
düzenleme bu. Neden bunu yapıyorsunuz? Ekonomik İşler Yüksek Koordinasyon
Kurulu kaldırıldı mı, bilemiyorum; kaldırılacak mı, bilemiyorum. Niye orada bu
iş sağlıklı bir şekilde yürütülmedi, bilemiyoruz. Çünkü bize bu konuda bir
izahat verilmiyor, “Böyle yaptık.” deniyor. Peki, öyle yapın! Arkasından devam
ediyor. İkinci paragrafı: “Üretici işletmelerin talepleri hariç olmak üzere
fiyat, kalite ve standartlarla ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşlarına
kanunlarla ve diğer mevzuatla verilen yetkiler serbest bölgelerde uygulanmaz.”
deniyor. Haa, bu deniyor ama,
bu tek başına bir hüküm değil, çünkü geçici 6’ncı maddede bir hüküm var, diyor
ki: “Serbest bölgeler, AB ile tam üyeliğin gerçekleştiği tarihe kadar, menşe
hükümlerinin uygulanması bakımından ise Türkiye gümrük bölgesi sayılır.” Haa, eğer menşe hükümlerinin uygulanması açısından siz
serbest bölgeleri Türkiye gümrük sahası sayıyorsanız, buradan ihraç edilecek
malların ayıpları konusunda da sorumlusunuz demektir. Çağımız, standart ve
kalite konusunun çok önemli olduğu, çok ön plana çıktığı bir çağ. Şimdi,
burada, olayı serbest bölgelerde üretim yapan üreticilerin insafına
bırakıyorsunuz. Adam, tamam mı, ben, fiyat, kalite ve standartla ilgili
düzenlemelere tabi olmak istiyorum derse olacak, böyle bir talepte bulunmazsa
olmayacak. Ama buradan ihraç edilen bir mal yarın bir bebeğin zehirlenmesine
sebep olursa sorumlusu kim olacak? Menşe ülkesi siz olduğunuz için siz
olacaksınız. Bir de, diyorsunuz ki, bunu üreticinin talebine bırakıyorsunuz.
Peki, üretici sizden genel bir müsaade mi alacak? Yani genel olarak “ben
ürettiğim her türlü malda kalite, fiyat ve standart hükümlerine tabi olmak
istiyorum” mu diyecek veyahut da “ürettiğim şu mallar için bu haktan istifade
etmek istiyorum” mu diyecek -veyahut mükellefiyetten- veyahut da her parti
başına mı böyle bir talepte bulunacak, bunlar belli değil. Neden belli değil?
Çünkü bu hükmü buraya koyuyorsunuz, koyuyorlar ama neden koyduklarının pek
farkında değiller. “Elimizin altında bulunsun, sonra düşünürüz, istim arkadan
gelsin.” mülahazasıyla bu yapılmakta. Bu, başımıza çok ciddi sıkıntılar
çıkarabilecektir ileride. Ben, Sayın Bakanın ve bürokrat arkadaşların dikkatini
çekiyorum. Hem burası menşe bakımından Türkiye Cumhuriyeti’nin gümrük hudutları
içindedir diyorsunuz, ondan sonra buraya garip bir hüküm koyup, bu konuda,
efendim, standartlardan veya kaliteden sorumlu olup olmama konusunda takdiri
işletme sahibine bırakıyorsunuz. Hangi hâllerde, nasıl bu sistem çalışacak
bilemiyoruz. Onun için, yani, bu kanunu yürütecek mercilerin çok iyi düşünüp
gerekli düzenlemeleri önceden yapmaları gerekecek. Yoksa ileride başları ciddi
surette ağrır. Bunu burada belirtmekte yarar görüyorum. Şimdi, burada bu
2’nci maddenin başka bir hususu var. Burada bir de Koordinasyon Kurulu kuruyor.
Koordinasyon Kurulu kimlerden kuruluyor, bilmiyoruz. Yani, Hükûmet
bu tasarıyı bizim huzurumuza getiriyor, fakat böyle bir koordinasyon kurulunu
kimlerle kuracağı konusunda bize hiçbir bilgi vermiyor. Diyor ki bize: “Siz kim
oluyorsunuz, kimlerle kurarsam kurarım.” Bu, yakışıklı değil Sayın Bakan; bu,
yakışıklı bir ifade değil. Hiç olmazsa gerekçenizin bir yanında
söyleyebilirdiniz. Kimler olduğu zaten belli. Bu kanunu yaparken kimlerden akıl
aldınız, kimlerle ortak çalıştıysanız -ki o sizin gerekçenizde yok, Bütçe Plan
Komisyonunun raporunda var- onlardan müteşekkil bir koordinasyon kurulu
kuracaksınız. Sonra deniliyor
ki: “Bu Koordinasyon Kurulunun nasıl çalışacağı ve nasıl kurulacağı
yönetmelikle belirlenir.” Bu hükmünüz, beyefendiler, bu hükmünüz, Sayın Bakan,
Anayasa’ya aykırıdır. Bu yönetmelik işini fazla istismar ediyorsunuz. Her şeyi
yönetmeliğe bağlıyorsunuz. Bakın, Anayasa’nın 124’üncü maddesi ne diyor:
“Başbakanlık, bakanlıklar ve kamu tüzelkişileri, kendi görev alanlarını
ilgilendiren kanunların ve tüzüklerin uygulanmasını sağlamak üzere
yönetmelikler çıkarabilirler.” Peki, Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü bir kamu
tüzel kişiliği mi? Değil, müstakil bir tüzel kişiliği yok. Bakanlık mı? Değil.
Başbakanlık mı? Değil. O zaman kim yapar? Başbakanlık yapar. Ama,
Başbakanlığın görev sahası değil ki bu. Serbest bölgeler Başbakanlığın görev ve
yetki sahasında bir iş değil ki. Çünkü, Anayasa’nın
124’üncü maddesine göre, Başbakanlık, ancak kendi görev alanını ilgilendiren
kanunlarda yönetmelik çıkarabilir. Hem bu kanunları buraya getiriyorsunuz,
“Bundan sonrası yönetmelikle yürütülür, yönetmelikle idare edilir.” diyorsunuz,
ama Anayasa’nın 124’üncü maddesini sürekli göz ardı ediyorsunuz. Bir gün,
birisi çıkar ve der ki: “Bunu yapamazsınız.” ve bunu yapamazsınız. Bu
yönetmelikle bu işi götüremezsiniz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kumcuoğlu, buyurun, konuşmanızı tamamlayın. ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Devamla) – Onun için benim samimi tavsiyem, dileğim, umudum, bundan
sonra kanun yaparken, gerek tayinle gelmiş kamu otoriteleri gerek seçimle
gelmiş kamu otoriteleri, işlerini yeterince ciddiye alarak, tedvin konusunda
gerekli hassasiyeti göstermelidir. Bu duygu ve
düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum, teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kumcuoğlu. Şahsı adına ilk
konuşmacı, Hakkâri Milletvekili Sayın Rüstem Zeydan. Sayın Zeydan, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) - Sayın Başkanım, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım; Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2’nci maddesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Saygıdeğer
arkadaşlarım, tasarıyla, serbest bölgelerin yirmi yıllık geçmiş faaliyetleri
değerlendirilerek kuruluş amaçları tekrar ele alınmış ve serbest bölgelerin vizyonu, ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik etmek,
doğrudan yabancı yatırımları ve teknoloji girişini hızlandırmak, işletmeleri
ihracata yönlendirmek ve uluslararası ticareti geliştirmek olarak belirlenmiş,
serbest bölgelerde yapılan faaliyetleri değerlendirmek ve bu bölgelerin
geliştirilmesine ve sorunların çözümüne ilişkin stratejileri belirlemek ve
önerilerde bulunmak üzere Serbest Bölgeler Koordinasyon Kurulu oluşturulmuştur. Serbest bölgelerde arazi kiralayarak bina ve tesislerini inşa eden
üretici firmalara otuz yıl, üretim dışında faaliyet gösteren diğer
kullanıcılara ise yirmi yıl süreli faaliyet ruhsatı verilmekte idi. Bu kanunla,
mülkiyeti hazineye ait serbest bölgelerde faaliyette bulunan yatırımcı
kullanıcılara hazinenin mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binaların doğrudan
veya irtifak hakkı tesisi suretiyle kırk dokuz yıla kadar kiralanabilmesi
imkânı getirilmiştir. Serbest bölgeleri Avrupa Birliğine tam üyeliğin
gerçekleştiği tarihe kadar, gümrük rejimleri açısından Türkiye gümrük bölgesi
dışında, menşe hükümlerinin uygulanması bakımından Türkiye gümrük bölgesi sayan
bir hükümle Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanunu’nun uyumunun sağlanması
ve hâlen Türkiye mahreçli ve bedelli 500 ABD dolarına kadar olan malların
ihracat işlemine tabi tutulmasında esas alınan meblağın 5 bin ABD dolarına
yükseltilmesi suretiyle serbest bölgelere özellikle günlük ihtiyaçların ve sarf
malzemelerinin girişinin kolaylaştırılması amaçlanmıştır. Kıymetli
arkadaşlarım, öte yandan, 2008 yılı sonu itibarıyla serbest bölgelerde
çalışanlar için sağlanan gelir vergisi muafiyetinin kalkacak olması nedeniyle
özellikle üretici firmalarda yaşanan sıkıntıların giderilmesi ve bölgelere
üretici ihracatçı firmaların çekilmesi amacıyla bu muafiyetin üreticiler için
Avrupa Birliğine üyelik tarihine kadar devam ettirilmesi amaçlanmıştır. Bundan
muradımız şudur kıymetli arkadaşlarım: Elbette ki serbest bölgelerde icra
edilen iş ve işlemler zaman içerisinde yeniden değerlendirilecektir. Tabii ki
Avrupa Birliğinin çok önemli bir aday ülkesi olarak onlarla uyumlaşma adına
birtakım yasal düzenlemeleri yapma gibi bir zorunluluğumuz içtenlikli
arzumuzdan dolayı vardır. Ama zaman zaman ülkemizin
çıkarları doğrultusunda bunlar yeniden gözden geçirilebilir, yeniden
değerlendirilebilir. Serbest bölgelerde yirmi yılı aşan süredeki gelişmeler
dikkate alındığı takdirde ülkemizin ihracat hacminin daha da arttırılması amacıyla
3218 sayılı Kanun’da bazı değişikliklerin yapılması gereği ortaya çıkmıştır. Bu tasarı
gerekçesi incelendiğinde, serbest bölgelerin yirmi yıllık geçmiş faaliyetleri
değerlendirilerek yeni bir vizyon kazandırmak amacıyla
ihracata yönelik yatırım ve üretimi teşvik edecek doğrudan yabancı yatırımları
ve teknolojik gelişmeleri hızlandıracak şekilde kuruluş amaçlarının tekrar
düzenlenmesi amaç edilmiştir. Gene bu muratla serbest bölgelerde yapılacak
faaliyetlerin “Ekonomik İşler Yüksek Koordinasyon Kurulu” yerine Yüksek
Planlama Kurulunca belirlenmesinin ve serbest bölgelerde yapılan faaliyetleri
değerlendirmek, bu bölgelerin geliştirilmesine ve sorunların çözümüne ilişkin
stratejileri belirlemek ve önerilerde bulunmak üzere -işte biraz önce arz
ettiğim- Serbest Bölgeler Koordinasyon Kurulu oluşturulmuştur. Fiyat, kalite ve
standartlarla ilgili olarak kamu kurum ve kuruluşlarına verilen yetkilerin
serbest bölgelerdeki üretici işlemlerinin talepleri haricinde
uygulanamayacağına ilişkin esaslar getirilmektedir. Gene bu anlamda
serbest bölgelerde faaliyet izinlerini verme yetkisinin Devlet Planlama
Teşkilatı Müsteşarlığından alınarak Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığınca
verilmesinin daha uygun olacağı düşünülmüştür. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Zeydan, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) – Serbest bölgeleri Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleştiği
tarihe kadar, gümrük rejimleri açısından Türkiye gümrük bölgesi dışında, menşe
hükümlerinin uygulanması bakımından ise Türkiye gümrük bölgesi sayarak Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanunu arasında uyumun sağlanmasını murat ettiğimizi
biraz önce de ifade etmiştim. Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanunu
arasındaki farklı hükümlerin uygulanmasında karşılaşılan zorlukların aşılması
amacıyla Avrupa Birliğine tam üyeliğin gerçekleşeceği tarihe kadar Gümrük
Kanunu’nun bazı hükümlerinin serbest bölgelerde uygulanmamasını gerektirdiği
ifade edilmektedir. Bu duygu ve düşüncelerle serbest bölgelerde icra edilen, gerek
yatırım gerek teşvik gerek ihracat ve gerekse yeniden yapılanma amacıyla bu
anlamda hizmet gördürmeye çalışan şirketlerimize, yatırımcılarımıza ve serbest
bölgede görev alan bütün arkadaşlarımıza ve özellikle de ülkemize hayırlara
vesile olmasını yüce Allah’tan niyaz ediyor, yüce kurulu sevgi dolu
saygılarımla selamlıyorum efendim. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Zeydan. Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Tütüncü,
buyurun efendim. ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Efendim, bu
maddenin bir fıkrasında, kamu kurum ve kuruluşlarına fiyat, kalite ve
standartlarla ilgili olarak verilen yetkilerin serbest bölgelerde
uygulanmayacağı hükmü getiriliyor, tabii ki, üretici işletmelerin talepleri
hariç olmak üzere. Şimdi,
Türkiye’nin en büyük sorunlarından bir tanesi kalitenin düşük olması,
standartların tutturulamaması ve fiyatın da rekabet edilebilir güçte olmaması.
Bu hüküm acaba Türkiye’nin bu genel sorununun çözülmesinde kamunun üstlendiği
bu sorumluluğu biraz aşağılara çekmez mi, sıkıntıya sokmaz mı? Bu konuda, Sayın
Bakandan yanıt rica ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü. Sayın Işık... ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
bugünkü yazılı basında da yer aldığı gibi, Hükûmetin
küresel krizden korunmak için yeni teşvik sistemiyle ilgili çalışmalara hız
verildiği belirtilmekte ve bu kapsamda, pakette yirmi altı bölgede sektörel desteğe gidileceği belirtilmektedir. Bu yirmi altı
bölgede serbest bölgeler var mıdır? Varsa, bunun kaç tanesini serbest bölge
oluşturmakta? Yoksa, bu yirmi altı bölgeye dâhil olan
iller hangileridir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Işık. Sayın Kumcuoğlu, buyurun efendim. ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Biraz önce ifade
ettiğim, kanunun geçici 7’nci maddesiyle kanunun 4’üncü maddesi arasındaki bu
çelişik durumun, bu anlamsız durumun aşılması konusunda bu kanunun kanunlaşması
safhasında bir şey yapmayı düşünüyor mu Sayın Bakan? Onu sormak istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kumcuoğlu. Sayın Bakanım,
buyurun efendim. DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. Sayın Tütüncü’nün ifade ettiği maddenin ikinci fıkrasında
anlatımı gerçekleştirilen düzenleme daha önceki kanunda var, yeni değil. Sadece
bu fıkranın başına, dikkat ederseniz, “Üretici işletmelerinin talepleri hariç olmak üzere”,
bu getirilmiş. Bunu takip eden düzenleme var, yeni bir düzenleme değil. Zaten
bütün dünyada serbest bölgelerle ilgili uygulamada bu kriterler
gözetiliyor. Dolayısıyla mevzuatlarında burada belirtilen husus da yer alıyor.
Bunu bu çerçevede değerlendirmenizi ümit ediyorum. Sayın Işık’ın
“Küresel krizden korunmak için bugün gazetelerde yer aldı.” şeklinde bir
soruları var. Bu konuyla ilgili çalışmaları ilgili bakan arkadaşlarımız
yürütüyor. Belli zaman dilimleri
içerisinde elbette ki yüce Parlamento ve kamuoyu bilgilendirilecektir.
Dolayısıyla benim şu anda şu illerin yer alıp almamasına dönük bir bilgim
olmadığı gibi, o bilginin de burada bir yarar sağlayacağı inancında değilim.
Ama netleşmesi hâlinde elbette ki görevli, yetkili arkadaşlarımız bu konudaki
çalışmayı yürüten arkadaşlarımız hem yüce Parlamentoyu hem kamuoyunu
bilgilendireceklerdir. Sayın Kumcuoğlu demin konuşurken dile getirdiği hususları tekrar
soruya dönüştürmüştür. Burada bir çelişki bana göre yok. Önemli olan, serbest
bölgelerin belli, sıkı tutucu mevzuattan arınmış şekilde faaliyetlerini daha
etkin bir biçimde, daha özgürce, dünyada benzerlerine uygun şekilde
sürdürmelerini sağlamaktır. Bu anlamda da gümrük birliğine giriş sürecine dek Gümrük
Kanunu’nun belli maddelerinin uygulanmayacağına ilişkin bir düzenleme
getirilmiştir. Yine
konuşmalarında demin -belki soru içerisinde yok ama- sözü edildi efendim.
“Burada bir koordinasyon kurulu kurulması öngörülüyor. Bu, Anayasa’ya aykırı,
nasıl düzenleme yapılır.” şeklinde bir yaklaşımları oldu. Dolayısıyla onu da
cevaplamak isterim. Dikkat ederseniz
değerli arkadaşlar, 4’üncü maddenin son bendinde -tasarıyla sözü edilen 4’üncü maddenin son
bendi demek istiyorum- düzenlenen kurul, bizim algıladığımız BDDK, SPK, EPDK
gibi bir kurul değil. Yani çok özerk, bağımsız bir kurulun kurulması öngörülmüş
değil. Serbest bölgelerle çalışmayı yürütecek, bakanlıkların, kamu
kuruluşlarının temsilcilerinin yer alacağı ve daha çok danışma hizmeti verecek
bir kuruldan burada söz ediliyor. Çok doğaldır ki bu kurulun bünyesinde elbette
ki çıkartılacak yönetmelikle Dış Ticaret Müsteşarlığı başta olmak üzere, Maliye
Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı, Hazine
Müsteşarlığı, Gümrük Müsteşarlığı gibi ilgili kamu kuruluşlarının temsilcileri
yer alacaktır. Elbette ki bunun koordinasyonunun başkanlığını da Dış Ticaret
Müsteşarlığı yapacaktır. Teşekkür ediyorum
efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım. Sayın Tütüncü,
tekrar soru sorma talebiniz mi var? Şimdi mi soracaksınız, bir sonraki maddede
mi? ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Bir sonraki maddede. BAŞKAN – 2’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 3’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3- 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 5 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir. “Yerli veya
yabancı gerçek veya tüzel kişiler Dış Ticaret Müsteşarlığından ruhsat almak
kaydıyla serbest bölgelerde faaliyette bulunabilirler. Serbest bölgelerde
faaliyette bulunan yatırımcı
kullanıcılara Hazinenin mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve
binalar 49 yıla kadar kiralanabilir veya bunların üzerinde irtifak hakkı tesis
edilebilir.” BAŞKAN – Madde
üzerinde ilk konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Sayın Tayfur Süner. Buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte
olduğumuz tasarı serbest bölgelerin yeniden düzenlenmesiyle ilgilidir. Bu
tasarı hakkında görüş belirtmeden önce bu konuyla doğrudan ilintili olan
ülkemizin dış ticaretine değinmek istiyorum. Türkiye’nin son
altı yıldaki cari açığı seksen yıldaki cari açığının 4 katına çıkmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurulduğu 1923 yılından 2002 yılı sonuna kadar olan
sürede ülkemizin cari açığı yaklaşık 43 milyar dolar iken, sadece 2003 yılı
başından 2008 yılı ortalarına kadar olan süre içerisindeki cari açığı ise
yaklaşık 135 milyar dolardır. Yani AKP hükûmetlerinin
işbaşında olduğu son altı yıllık dönemdeki toplam cari açık önceki seksen
yıldakinin yüzde 316 düzeyinde artış kaydetmiştir. Cari açığın temposu
değişmezse yılın tamamında 50 milyar doları aşması beklenmektedir. Böylece, son
altı yıldaki cari açığın da 164 milyar dolarla cumhuriyetin seksen yılındakinin
4 katına ulaşacağı tahmin edilmektedir. Sadece 2002 yılında 626 milyon dolar
olan cari açığın bu yılın tümünde 50 milyar dolara ulaşması, bu dönemdeki
yıllık açıkta 79 kat artışa tekabül etmektedir. Bu dönemde ortaya
çıkan rekor cari açık, 2005 yılından itibaren hızla artan doğrudan yabancı
sermaye girişlerine karşın ağırlıklı olarak dışarıdan borçlanmayla finanse
edilmiştir. Ancak yüksek tutarlara ulaşan doğrudan yabancı yatırımlar da cari
açığın finansmanını oldukça kolaylaştırdı. Yabancı sermaye girişlerinin son
dönemde hız kesmesi ise yükseliş eğilimini koruyan cari açığın finansmanı
açısından önemli bir risk oluşturmaktadır. Üretimin ithal
girdiye dayalı hâle gelmesi nedeniyle patlayan ithalat, 2008 Ağustos sonu
itibarıyla yıllık dış ticaret açığının 76 milyar dolara ulaşmasına neden oldu.
TÜİK verilerinden yapılan hesaplamaya göre 1 Eylül 2007-31 Ağustos 2008’i
kapsayan son bir yıllık dönemde Türkiye 132,5 milyar dolarlık ihracat yaparken,
ağırlığı ham madde olmak üzere 208,4 milyar dolarlık ithalat
gerçekleştirmiştir. Böylece, açık 76 milyar dolara dayanmıştır. Bu çok vahim
bir tablodur. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmüş olduğumuz 3’üncü
maddeyle 3218 sayılı Kanun’un 5’inci maddesinin ikinci fıkrası değiştirilerek
serbest bölgelerde arazi kiralayarak bina ve tesislerini inşa eden üretici
kullanıcılara otuz yıl, üretim dışı faaliyet gösteren dış kullanıcılara ise
yirmi yıl süreli verilen faaliyet ruhsatı sürelerinin azami kırk dokuz yıla
çıkarılması hedeflenmek istenmiştir. Öylelikle,
mülkiyeti hazineye ait serbest bölgelerde faaliyette bulunan yabancı
kullanıcılara hazinenin mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binaların doğrudan
veya irtifak hakkı tesisi suretiyle kırk dokuz yıla kadar kiralanabilmesi
imkânı getirilmesi düşünülmüştür. Ayrıca, faaliyet izinlerinin de Devlet
Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı yerine Dış Ticaret Müsteşarlığınca verilmesi
uygun görülmüştür. 3218 sayılı Serbest
Bölgeler Kanunu’nun 5’inci maddesindeki hazinenin mülkiyetinde bulunan
taşınmazların serbest bölgedeki yatırımcı kullanıcılara kırk dokuz yıla kadar
kiralanması veya bunların üzerinde irtifak hakkı tesis edilmesi yönündeki
işleme yönelik olarak yapılan işlemlerin, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu
hükümlerine tabi olmaması yönündeki hükme ihtiyaç olmadığını düşünüyoruz. Bu
maddede sayılan işlemleri 2886 sayılı Kanun’a tabi olarak da gerçekleştirmenin
mümkün olduğu açıktır. Bu hükümle irtifak hakkı tesisi işlemlerinin 2886 sayılı
Kanun dışına çıkarılması amaçlanmış olmakla birlikte, bu hükmün varlığıyla,
gelecekte, bu taşınmazların tahliyesine ihtiyaç duyulduğunda tahliyenin anılan
Kanun’un 75’inci maddesine dayanılarak gerçekleştirilmesi olanaksız kılınmaktadır. Değerli
milletvekilleri, ülkemizdeki yirmi dört serbest bölgeden biri olan Antalya
Serbest Bölgesi, liman sahasının hemen bitişiğinde yaklaşık 607 bin
metrekarelik bir alana kurulmuş ve 14 Aralık 1987 tarihinde hizmete girmiştir.
Bölgenin yatırım için ayrılan alanlarının toplamı 434 bin metrekare olup bu
sahanın yüzde 97’sini aşan bir bölümü yatırımcılar tarafından kiralanarak
işletmeye alınmış durumdadır. Bu bölgede hâlen 104 firma sürekli olarak aktif
faaliyette bulunmakta ve bu firmalarda giriş-çıkışlarla birlikte yaklaşık 5 bin
kişi istihdam edilmektedir. Başlangıçta,
ülkemizin yurt dışı müteahhitlik hizmetlerine yönelik
makine parkı alanı olarak planlanan ve bu arada kısmen alım-satım şeklindeki
ticari faaliyetlerin de sürdürüldüğü bir ticari serbest bölge görünümündeki
Antalya Serbest Bölgesi, özellikle son beş yıllık süre zarfında üretim
faaliyetlerinin artması ve bu yönde yoğunlaşan talepler karşısında büyük oranda
üretim serbest bölgesi olma niteliğine bürünmeye başlamıştır. Mevcut yat ve gemi
inşasıyla bakım onarımları, kablo, hazır giyim, elektronik cihaz ve tekstil
üretimlerine, diyaliz makinesi üretimleriyle ayrıca ülkemizde ilk defa
gerçekleştirilen doku kültürü suretiyle yapılan ve ileri teknoloji gerektiren
üretimler de eklenmiştir. Son yıllarda buradaki yat üretimi ön plana çıkmış
durumdadır. Yurt içinden ve yurt dışından birçok firma burada yat ve katamaran üretimi yapmak için başvuruda bulunmaktadır.
Ancak bu bölgede alan sıkıntısı bulunmaktadır, mevcut alan isteklere yanıt
vermemektedir. Çok büyük bir istihdam yaratacak bu istekler yer sıkıntısı
nedeniyle gerçekleştirilememektedir. Yeni alanları buraya katmamız uygun
olacaktır. Ayrıca, bu
bölgede bulunan çıraklık eğitim merkezine gerektiği kadar önem verilmemektedir.
Buralarda ara eleman, özellikle tekne yapımına uygun elemanların
yetiştirilmesine özen gösterilmelidir. Eğitim elemanları artırılmalı, burası
âdeta bir okul görüntüsüne büründürülmelidir. Antalya Serbest
Bölgesi, istihdamı, üretim tesisleri, sayısı ve oluşturulan katma değer gibi
çeşitli değerlendirme kriterleri açısından, bugünkü
konumuyla, ülkemizde faaliyette bulunan yirmi dört serbest bölge içinde önemli
bir yerde bulunmaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; serbest bölgeler bir ülkenin siyasi sınırları içinde
olmakla beraber, gümrük hattı dışında bırakılan, ihracat için yatırım ve
üretimi artırmak, istihdam yaratmak, yabancı sermaye ve teknoloji girişini
hızlandırmak, ekonomi girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli şekilde temin etmek gibi
amaçlarla kurulmuşlardır. Hem buralardan yapılan ihracatlar bakımından hem de
yarattıkları istihdam bakımından serbest bölgeler ülkemiz için önemli yer
tutmaktadır. Özellikle cari açığımızın bu kadar fazla olduğu bir dönemde bu
bölgelerin üstünde fazlaca durmamız gerekmektedir. Öncelikle bu bölgelerde alım
satım yapanların teşviklerinin yeniden getirilmesi hakkında çalışmalar
yapılmalıdır. Bununla birlikte buralara tüketim amaçlı giren yabancı
malzemelerin kesinlikle KDV’ye tabi olmaması gerekir, bunun da üstünde durmamız
lazımdır. Buralardan başka
bir de vergi dairelerinin baskısı vardır. Özellikle 2004’ten itibaren Maliye
Bakanlığı bu bölgeler üzerinde çok büyük baskılar kurmaktadır. Bugün bütün
defterler son satırlarına kadar didik didik
edilmektedir. Bu uygulama çok güzeldir fakat serbest bölgelere giren çıkan tüm
mallar kayıt altındadır. Buralarda kaçak iş yapmak imkânsız gibi bir şeydir. Bu
bölgede yapılan ihracat sonucunda vergiler düzenli bir şekilde alınmaktadır,
çünkü her şey kayıtlıdır. Maliye Bakanlığının buralara gösterdiği özeni
ülkemizde hayalî ihracatta bulunup da malı havuduyla götürenler üzerinde de
durulmasını dileriz. Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Süner, teşekkür ediyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Behiç
Çelik. Sayın Çelik,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı
Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Serbest Bölgeler
Kanunu’ndaki bu değişiklik, can çekişmekte olan serbest bölge üretici ve
kullanıcılarına sadece bir hayat öpücüğüdür, palyatiftir
ve gün uzatmadır. Metin şunu diyor: “Serbest bölgelerde faaliyette bulunan
yatırımcı kullanıcılara Hazinenin mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binalar
49 yıla kadar kiralanabilir veya bunların üzerinde irtifak hakkı tesis
edilebilir.” Allah aşkına, bu ne anlama geliyor? Türkiye’de yirmi dört
civarında serbest bölge var. Kullanıcıların yapmış oldukları bina ve tesisler
noktasında mülkiyet sorununu, en ağır olan sorununu çözememiş ilk serbest bölge
belki de Mersin Serbest Bölgesidir. Şimdi, bu hüküm imalatçılara yaklaşık yirmi
yıl, kullanıcılara on yıl ek süre tanımaktadır. Her yeri satarken, peşkeş
çekerken baba rolüne öykünürken gerçek üretici olan serbest bölge imalatçı ve
kullanıcılarından tapuları niçin esirgeniyor? Ne diyor bunlar? Diyorlar ki:
“Bedelsiz almayalım ama devlet bize bir fiyat belirlesin ve buna göre bize
satış yaparak tapumuzu versin.” Devlet Bakanı Sayın Kürşad Tüzmen
genel seçimler sırasında serbest bölge insanına 5084 sayılı Kanun’un getirdiği
sorunları hemen çözeceğine, tesisler ve binalar için de derhâl tapu vereceğine
söz vermişti. Bu söz şimdi nerede kaldı? Yine serbest bölge imalatçıları ile
kullanıcıları aldatılmış oldu. Hükûmet olarak bir
adım da bu hususta atılamaz mıydı? Maalesef atılmamıştır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sayın Tüzmen Mersin Serbest
Bölgesinin özellikle komşu ülkeler ve Orta Doğu ticaretinde önemli bir bölge
olduğunu ifade etmektedir. Bunu söylemek güzeldir ama geçerliliği var mıdır bu
sözün? Maalesef, geçerliliği söz konusu değildir çünkü bir söz söyleniyorsa bu
sözün içeriği doldurulmalı ve gereği yapılmalıdır. Hükûmetten
beklenen icraattır ve icraat yapılmamıştır. Sayın Tüzmen
Mersin bölgesinde iş sahiplerine, MESBAK üyelerine, çalışanlara gitsin sorsun
bakalım ne cevap alacak? Sayın Tüzmen devamla şöyle
demektedir: 6 Şubat 2004’te vergilerle ilgili bir gecede yapılan değişikliğin
sıkıntılara neden olduğunu belirtmiştir. Peki, ben o zaman soruyorum: Sayın Tüzmen 6 Şubat 2004 tarihinde sizin göreviniz neydi ve
nerede bulunuyordunuz? Serbest bölgeler, AKP’nin aldatma ve kandırma
politikalarına işte böyle kurban edilmiştir. Ben buradan sormak istiyorum:
Mersin Limanı, Singapur ortaklı bir konsorsiyuma otuz
altı yıllığına “özelleştirme” adı altında peşkeş çekilirken bu konsorsiyumun
çok kıymetli bir alana sahip olan Mersin Serbest Bölgesinin tümünü veya bir
kısmını ele geçirme düşüncesi acaba Sayın Tüzmen’in
de sıkıntılarını kapsamakta mıdır? Değerli
milletvekilleri, Mersin-Tarsus kara yolu güzergâhında sağlı sollu onlarca
fabrika, işletme ve tesis bulunmaktadır. 2006 yılında, sadece burada bulunan
fabrika ve tesislerden yirmi sekiz adedi ne yazık ki faaliyetini durdurmuş,
üretimini durdurmuş ve zamanın TİM Başkanı Oğuz Satıcı’nın
Mısır’da oluşturduğu organize sanayi bölgesine bunlar taşınmıştır. Acaba, Oğuz Satıcı’nın organize sanayi bölgesiyle Hükûmetin
hangi üyelerinin ilişkisi var? Mersin’e bu konuda verdikleri zararın miktarı ve
mahiyeti nedir? Bunu da özellikle vurgulamak istiyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 30 Ocak 1987 yılında faaliyete geçen Mersin Serbest
Bölgesi ve diğer serbest bölgeler, bu Hükûmet ve
Sayın Tüzmen yönetiminde serbest bölge olmaktan âdeta
çıktı ve yasak bölge hâline geldi, antrepo çalıştırmak daha kârlı oldu. Biz bu
konuyu 3 Temmuz 2008 günü Genel Kurula arz ettik. Sayın Tüzmen’den
değil Sayın Çağlayan’dan bize cevap geldi ve Sanayi Bakanı, serbest bölgeye hiç
atıfta bulunmayarak sorumuzun bir bölümünü teşkil eden organize sanayi
bölgeleri ve esnaf sanayi siteleriyle ilgili sadece o bölümü cevaplayarak
konuyu geçiştirmişlerdir. Ancak, bizim Sayın Tüzmen’e yönelik yazılı soru önergemizde, özellikle serbest
bölgelerin ihracat ve üretimi artırıcı rolüne değinerek yabancı sermaye ve
teknoloji girişini hızlandırdığı, ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli
şekilde temin ettiği, dış finansman ve ticaret imkânlarından daha fazla
yararlanmak üzere serbest bölgelerin kurulması ve faaliyet gösterecek
işletmelerin vergi, sigorta primi ve diğer konularda teşvik edilmesi sağlandığı
hâlde 5084 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ile işletmecilere
çalışanların sigorta primini ödeme yükümlülüğü getirilmesi vurgulanarak bu
uygulamanın 3281 sayılı Yasa’yla çelişip çelişmediğini sormanın yanında, bu
konuda Hükûmetin ne gibi önlem alacağı ve düzenleme
yapacağı kendilerine ifade edilmişti ancak buna henüz cevap almış değiliz. Ayrıca
serbest bölgeler kapsamındaki mülkiyet sorununu da soru önergemizde dile
getirmiştik. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz, sonuç olarak, serbest bölge imalatçı ve
kullanıcılarına, yaptıkları bina ve tesislerin tapularının verilmesini
öngörüyoruz. Bu yapılırsa firmaların eli güçlenecek, kredi bulma imkânları
artacaktır. Tapu sorunu özellikle Mersin Serbest Bölgesi için çok önemlidir. Bu
konuda 4706 sayılı Kanun bir imkân sunmaktadır. 4706 sayılı Kanun’u çalıştıracak
olan Maliye Bakanlığıdır. Maliye Bakanlığı bu konuda ne yazık ki en ufak bir
ilerleme kaydetmemektedir. İkinci olarak,
Mersin Serbest Bölgesi gibi doğal gazı olmayan bölgelerin bu sorunu da çözüme
kavuşturulmalıdır. Dâhilde işleme
rejimi ve antrepoculuğun avantajlarının serbest bölgelerde de olması
gerekmektedir. Dördüncü olarak,
tüketim ve ara malı girişinde kolaylıklar sağlanmalıdır. Hükûmetin
yanlış politikaları serbest bölgeleri bugüne kadar hep geriletmiş, yüzde
40’lara varan istihdam daralmalarına yol açmıştır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; günümüzde, içinde yaşadığımız piyasa parametrelerini
hepimiz takip ediyoruz. İşte Hükûmet “Bize bir şey
olmaz.” derken, başımızda ciddi ölçüde -ekonomide- büyük sıkıntıların olduğunu…
Âdeta krizin ayak seslerini işitir hâle gelmiş bulunuyoruz. Hükûmetin bütün ekonomi
politikalarını gözden geçirmesinin yanında, organize sanayiyle ilgili bu yasa
tasarısını getirirken daha köklü bir tasarıyla yüce Meclisin huzuruna çıkmasını
arzu ederdik. Ancak geçici nefes aldırıcı bulduğumuz bu tasarının, tabii ki,
grubumuz tarafından da destekleneceğini özellikle belirtmek istiyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Çelik. BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) – Bu tasarı, arz ettiğim gibi, derde deva olmayacaktır, serbest
bölgelerdeki gerilemeyi sadece yavaşlatacaktır ama gerileme mukadderdir diyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Çelik, teşekkür ediyorum. Şahsı adına
Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Yüksel. Buyurun Sayın
Yüksel. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) MEHMET YÜKSEL
(Denizli) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 275 sıra sayılı
Serbest Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına konuşmak üzere söz aldım.
Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Evet, serbest
bölgelerimizin yirmi yıla yakın geçmişi vardır. Bu yirmi yıl süresi içerisinde,
bu geçen süre içerisinde dünya ekonomisinde ve dünya ticaretinde çok hızlı
gelişmeler olmuştur ve bu gelişmeler sonucunda serbest bölgelerimizin işleyişi,
uygulamalardaki sıkıntıların giderilmesi için on bir maddeden oluşan bu yasa
tasarısı hazırlanmıştır. Dünya ticaretindeki acımasız rekabette sanayicilerimizin
ellerini güçlendirmek, ihracata yönelik yatırım ve üretimlerin hem fiziki
şartlarının hem de hukuki şartlarının günümüz uluslararası ticaret koşullarına
uygun hâle getirilmesi hedeflenmiştir. Bu on bir
maddeden 3’üncü maddede sağlanan yarar nedir? O da kısaca şöyledir: “Yerli veya
yabancı gerçek veya tüzel kişiler Dış Ticaret Müsteşarlığından ruhsat almak
kaydıyla serbest bölgelerde faaliyette bulunabilirler. Serbest bölgelerde
faaliyette bulunan yatırımcı kullanıcılara Hazinenin mülkiyetinde bulunan arazi,
arsa ve binalar 49 yıla kadar kiralanabilir veya bunların üzerinde irtifak
hakkı tesis edilebilir.” diye bir maddeyle serbest bölgelerde daha kullanılır,
daha başarılı yeni yatırımların, üretimlerin yapılmasını sağlayıcı
değişikliklere gidilmiştir. Ümit ediyorum ki
on bir maddeden oluşan bu yasa tasarısı, sanayicilerimiz için bir yeni umut
ışığı olur, yeni yatırımlar için bir umut kapısı olur ve şu anda dünyada
yaşanan global krizle birlikte ülkemizdeki etkin
müteşebbis sanayicilerimizin inşallah Türkiye’nin gelişmesinde ve ilerlemesinde
yeni gelir kapısı olmasında, yeni istihdam kapısı olmasında yatırımlarımızın
giderek arttığı bölgelerimiz olur diye düşünüyorum. Bu yasa
tasarısını hazırlayan tüm bürokratlarımıza ve Bakanlık yetkililerimize teşekkür
ediyorum. Yasanın ülkemize, sanayicilerimize hayırlı olmasını diliyorum,
saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Şahsı adına Konya
Milletvekili Sayın Mustafa Kabakcı. Sayın Kabakcı, buyurun efendim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) MUSTAFA KABAKCI
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Serbest Bölgeler Kanunu ile
Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü
maddesine dair kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. İlgili 3’üncü
madde ile yirmi ve otuz yıl olarak kullanım hakkı verilmiş hazineye ait
arazilerin süresi kırk dokuz yıla çıkarılmaktadır. Küreselleşen dünyamızda
ihracatın ve yabancı sermayenin önemi gittikçe artmaktadır. AK PARTİ
İktidarıyla birlikte huzur ve istikrar adası hâline gelmiş olan ülkemizin bu
tip olumlu gelişmeleri bu özelliği ile güçlenmektedir. Değişikliğin
hayırlı olmasını diliyor, katkı sunanlara teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Evet şimdi,
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Tütüncü,
buyurun efendim. ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana bir
sorum olacak aracılığınızla. Bu maddede
getirilen, yapılan değişiklikle serbest bölgelerde zımnen üç çeşit firma
faaliyette bulunmuş olacak. Birinci çeşit firma, üretici firmalar. İkincisi,
üretim dışı faaliyetteki kullanıcılar ve üçüncüsü de yatırımcı kullanıcılar ki
yatırımcı kullanıcılar, bu maddenin yeniliği. Ne demek bu yatırımcı
kullanıcılar? Yani bunun bir açıklanması gerekiyor. Öyle sanıyorum ki amacı tam
anlamıyla ifade eden bir kavram değil. Bunun açıklanmasını rica ediyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Tütüncü. Sayın Işık,
buyurun efendim. ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
birkaç sorum var birbiriyle ilgili. Hâlen serbest bölgelerde faaliyet gösteren
gerçek veya tüzel kişilere ait işletmeler içerisinde kaç adet yabancı işletme
bulunmaktadır? Bunların ne kadarı üretim, ne kadarı ise ithalat-ihracat işiyle
uğraşmaktadır? İkinci sorum da
hâlen serbest bölgelerdeki hazineye ait arazi, arsa veya binaların kiralanması
ya da irtifak hakkı tesis edilmesi konusunda talepte bulunmuş firmalar var
mıdır, varsa bunların kaç adedi yabancı firmadır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Işık. Sayın Şandır… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Çok teşekkür ediyorum Değerli Başkan. Sayın Bakanım,
dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanımız, Türkiye'nin övüneceği tek başarının
ihracattaki artış olduğunu ısrarla söylemeye devam etmektedir. Bu sözü,
öncelikle, kabul ediyor musunuz? Eğer yıl sonu itibarıyla 137 milyar dolar olacağını iddia
ettiğiniz ihracatın analizini, sorgulamasını yaparsak üç tane sorum var: Bu ihracatın ne
kadarı ara malı ithalatına dayanmaktadır? Ki bugün sabah bütçe sunumunuzda 150
milyar dolar ithalatımızın olduğunu söylüyorsunuz. Bu 137 milyar doların
içerisinde ara malı ithalatı, yani yabancıların ürettiği, bizim ambalajlayarak
ihracat diye dışarıya gönderdiğimiz miktar ne kadardır? İkincisi: Çifte
faturalandırmadan bahsediliyor. Sayın Genel Başkan Yardımcınız da bunu ifade
etti. Çifte faturalandırma ile şişirilen ihracat miktarı ne kadardır? Düşürülen
ithalat miktarı ne kadardır? Böyle bir sorgulamanız ve sonucunuz bulunmakta
mıdır? Üçüncü sorum
şudur: 2005 yılında Maliye Bakanlığı müfettişlerinin incelediği her 100 tane
ihracat dosyasından 55 tanesinde usulsüzlük olduğunu gazeteler yazdı. Şimdi 137
milyar dolar olduğu iddia edilen ihracatın ne kadarı hayalîdir? Bu yönde Maliye
Bakanlığının müfettişlerinin bu tespitine inanacak mıyız? Bu yönde bir
değerlendirmeniz bulunmakta mıdır? Tüm bunlardan sonra yine Türkiye'nin tek
övüneceği konunun ihracat olduğunu söyleyen dış ticaretten sorumlu Sayın Devlet
Bakanınıza hak veriyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Son olarak, Sayın
Çelik, buyurun efendim. BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Biraz önce
konuşmamda da ifade etmiştim ama burada teyit açısından Sayın Maliye Bakanına
dönük olarak… Bu, özellikle serbest bölgelerdeki tapu sorununu çözmek için 4706
sayılı Kanun’un işletilmesini düşünüyor musunuz? Yani üretici ve kullanıcılara
kendi binalarının tapularını vermeyi düşünüyor musunuz bu yasa çerçevesinde? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Çelik. Sayın Bakanım,
buyurun. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Tütüncü, bu kanunda geçen “üretici, üretim
dışı ve yatırımcı kullanıcı” tabirlerinin ne anlama geldiğini sordu; bilhassa
“Yatırımcı kullanıcı ne demek?” dedi. Şimdi, burada biz bu kanunu hazırlarken
bir prensibi kabul ettik, o prensip de şu: Bu serbest bölgeler, Türkiye’de
ihracatın artırılması için kurulmuş bölgelerde. Ama serbest bölgelere
baktığımızda, Türkiye’nin dış ticaret yapısını aynen yansıtıyor. Türkiye ne
kadar ithalat yapıyorsa serbest bölgeler de o kadar ithalat yapıyor -yani yüzde
olarak söylüyorum bunu- ne kadar ihracat yapıyorsa da o kadar ihracat yapıyor. Hâlbuki, biz buradaki ihracatın artırılmasını istiyoruz ve
dışarıdan gelecek olan kimseler, eğer bu serbest bölgeler olmasa gelmeyecek
olan üreticiler. Bu üreticilere serbest bölgeyi gösteriyoruz, diyoruz ki
“Gelin, bu serbest bölgede imalat yapın.” ve bu imalatından dolayı da dışarıya
ihracat yapsın, Türkiye’nin ihracatı artsın. Yoksa,
biz bunları göstermezsek adam Türkiye’ye hiç uğramayacak bile, bakmayacak bile.
Türkiye’de
serbest bölgenin dışındaki üreticilerle de sanki bir haksız rekabeti varmış
gibi de gözüküyor ama böyle, sırf bunlara hasrettiğimiz takdirde, serbest
bölgelerden beklediğimiz faydaları temin ederiz diye düşündük. Onun için oraya
üreticileri koyduk. Üreticilerin dışında da hizmet üretenleri de bunun
içerisine dâhil edelim dedik ve buraya da yatırım yapan diğer üreticileri
koyalım dedik. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Malatya) – Hizmet dâhil mi? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Hizmet dâhil değil. Şimdi, buradaki
bu tabirlerin tam karşılığını, neyi ifade ettiğini ben size net olarak
söyleyemeyeceğim ama bunu yazılı olarak size bildirelim. Çünkü
dış ticaretten sorumlu Bakanımızın sorumluluğunda. Ondan da alıp size
net bilgiyi yazılı olarak takdim edelim. ENİS TÜTÜNCÜ
(Tekirdağ) – Sadece “yatırımcı kullanıcıyı”, öbürleri var zaten. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Sayın Işık “Kaç adet yabancı var bu şeylerde?”
diye sordu. Şimdi, toplam olarak, bu serbest bölgelerdeki toplam firma sayısı
3.667. Bunun 637’si yabancı, 3.030’u yerli firma. Bunu da böylece söyleyeyim. Ha “Bunlar
içerisinde hazineye ait arsalar var mı?” diye sordunuz. Bununla ilgili olarak
da bilahare size yazılı olarak cevap verelim. Sayın Şandır, ara
malı ithalatı… Evet, bugün ben ara malı ithalatının ne kadar olduğunu bütçe
konuşmamda arz etmiştim. Burada ara malı ithalatı Türkiye'nin en önemli, büyük
ithalatı ve giderek artan da ithalatı. Ancak, burada biz meseleye yapısal
olarak bakıyoruz, Türkiye'nin yapısal birtakım değişimlerin içerisine girmesi
lazım geldiğine inanıyoruz. Ancak, buradaki
Türk lirası-döviz arasındaki ilişki de fevkalade önemli oluyor ve son
zamanlarda Türk lirasının değer kaybetmesi, doların ve avronun yüksek olması
sonucu ben inanıyorum ki birçok maddeler Türkiye’de, ara malları Türkiye’de
imal edilmeye başlanacak. Neden? Türkiye’deki ara malın ithalatı Türkiye’de
yapılamadığından dolayı değil, maliyetler düşük diye geliyor. Bilhassa Uzak
Doğu ülkelerinden gelen ithalatın fiyatlarının çok düşük olması nedeniyle
maalesef bütün ihracatçılar ara malı ihtiyacını düşük olarak alıyor ki onlar da
dış pazarlarda rekabet etmek mecburiyetindeler. Ama bununla birlikte ihracatçılarımızın
dışında sanayicilerimiz de alıyor ara malı. Yani yerli piyasaya mal satanlar da
dışarıdan ara malı ithal ediyor. Fakat bu doların değer kazanmasından sonra ben
inanıyorum ki bu dengeler biraz değişecek ve Türkiye'nin ithalatının azalmasına,
ihracatının artmasına yol açacak. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Bakanım, ihracat rakamını sorguluyorum. 130 milyar doların
içerisinde kendimizin üretmediği, dolayısıyla bize ait olmayan ara malı
ithalatı ne kadardır? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Onu müsaade ederseniz biz yazılı olarak verelim.
Şu anda Dış Ticaretin bilgisi içerisinde bu rakamlar, oradan alıp Sayın Şandır
size verelim biz. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Bakanım, bir sorum daha olacak ama bundan sonra… MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Evet, şimdi, bu çift faturalarla ilgili bir şey
sordunuz. Çift faturalar da şöyle oluyor: Şimdi, ihracatta buradan çıkarken
normal fiyatla çıkıyor. Yani kayıtlara fiyatlar normal olarak giriyor fakat bu
çıkan malların gittiği menşelere göre hangi memlekete gidiyorsa onları ithal
edenler kendi memleketlerinde çeşitli şekillerde deklare ediyorlar. Eğer orada
gümrük varsa, çoksa, ben bunu az fiyata aldım diyor. O zaman bu Türkiye'nin bir
derdi olmuyor, ithal eden ülkenin kendi gümrüklerinin meselesi oluyor. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Doğrudur. Sayın Bakanım,
Türkiye’de vergi iadesi almak için acaba ihracat faturaları şişiriliyor mu?
Böyle iddialar var. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Hayır. Şimdi, yani istisnalar tabii ki vardır… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Muhatap sizsiniz ama. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - …ama genel olarak çok eskiden… Mesela “Ya ben
buradan şey aldım, vergi iadesi alayım, işte şeyleri şişireyim.” sistem olarak
kalktı. Rahmetli Özal’ın zamanında o sistemler belki vardı, oraları
bilemiyorum. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Şimdi var mı? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) - Bir şey de söyleyecek hâlim yok ama öyle bir vergi
iadesi söz konusu olmadığı için, şimdi, bize o, o kadar da getirse, bu kadar da
getirse herhangi bir vergi iadesi almıyor artık. Yani öyle bir vergi iadesi
sistemi kalktı. Ne zaman kalktı? Bizim iktidarlarımızdan önce kalktı. Yani biz
kaldırmış değiliz, bizim iktidarlarımızdan önce kalktığı için böyle bir şey söz
konusu değil. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – KDV iadesi almıyor mu? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – KDV iadesini, oraya ne kadar KDV ödemişse onları
alıyor. Yani kafadan, ben bu kadar mal ihraç ettim, bunun şu kadar KDV’sini ver
bana demiyor. Ne kadar KDV’sini ödemişse onları getiriyor bize, bir bir ibraz ediyor, incelemeden geçiyor, ondan sonra
kendisine veriliyor. Yani ödediği KDV’lerin iadesi söz konusu olduğu için… Yani
yüksek gösterip de hayalî bir fatura aldığında zaten bizim maliyeciler
yakalayacak kendisini. Yani öyle bir şey sistem olarak mümkün değil. Ama bunu
yapıp da ceza alanlar da olabilir fakat hemen şeye takılırlar ve zaten böyle
bir şeye girmiş olanlar da kodlanıyor bizde, Maliyede. Koda girdi mi, Allah
göstermesin, hayatı boyunca zor çıkar oradan. Böyle de bir durum var. BAŞKAN – Teşekkür
ederiz Sayın Bakan. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Hatta o kodlanmışlardan iş yapanlar bile yanıyor
yani. Kodlanmış firmaları bırakın, o kodlanmış firmayla iş yapan bir adam, o da
büyük çapta sıkıntılara düşüyor. BAŞKAN – Evet. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Şimdi, Maliye Bakanlığı bütçelerinin bu yönde yaptığı incelemelerde
yüzde 55 oranında usulsüzlük çıktığını gazeteler yazdı. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Usulsüzlük demek… Tabii, her zaman için şey bir
fatura, bilmem ne falan manasına gelmiyor. Çeşit çeşit
usulsüzlük oluyor. BAŞKAN – Sayın
Bakan, tamamladınız mı efendim? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bir de… Sayın Başkan,
müsaade var mı? BAŞKAN – Buyurun,
tamamlayın. MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) – Bir de tüketici ve kullanıcılarla ilgili, Sayın Çelik
bir soru sormuştu. Burada onu ben bir daha almak istiyorum sona geldiği için
Sayın Çelik’in… BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – 4706 sayılı Kanun’un Maliye Bakanlığınca işletilerek üretici ve
kullanıcılara serbest bölgelerde yapmış oldukları tesislerin tapusunun verilip
verilmemesi konusu. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Öbür maddede soru-cevaba… Geçelim Sayın Başkan. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Duyamadım. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Tapu istiyor, tapu, Sayın Bakanım; “Tapu verin.” diyor,
tapu! MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Bundan sonraki maddede sorsunlar arkadaşlar. Ona geçelim. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ha tapu. Şimdi, tapu
meselesi için ben, yanımda sayın yetkili arkadaş da oturuyor, onunla da
konuştum, “Satmak istesek bile oradaki fiyatlarla kullanıcılar almak
istemiyor.” diyor. Yani böyle bir problemden söz ediyor. Çünkü -Maliye
Bakanlığının tespitlerine göre- oradaki satış fiyatları satın alacak kimseler
için biraz yüksek geliyor. E biz de, şimdi, Maliye Bakanlığı olarak, “ya, illa
alsınlar” diye malımızın şey olan kısmını da düşürecek bir hâlimiz yok. BAŞKAN – Bakanım…
BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Rayiç bedelden almak istiyorlar Sayın Bakan. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Almak istiyorlarsa onu ben değerlendiririm. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, teşekkür ediyorum. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ben teşekkür ederim Sayın Başkan. BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır. Önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
275 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının Çerçeve 3 üncü maddesi ile değiştirilmesi
öngörülen 3218 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci
cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Serbest
bölgelerde faaliyette bulunan yatırımcı kullanıcılara Hazinenin özel
mülkiyetinde bulunan arazi, arsa ve binalar kiralanabilir veya bunlar üzerinde
49 yıla kadar irtifak hakkı tesis edilebilir. Devletin hüküm ve tasarrufu
altındaki yerler için aynı süre ile kullanma izni verilebilir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım Sayın Hamzaçebi? MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Evet, Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Tasarıdaki
düzenleme teknik olarak doğru yazılmadığı gibi yat üretimi ile iştigal eden
serbest bölgelerdeki işleticilere Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki
yerlerin kiralanmasını da (bu yerlerin kullanma izninin verilmesini)
engellemektedir. Önerge ile bu sorunun giderilmesi amaçlanmaktadır. BAŞKAN –
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Kabul edilen
önerge istikametinde 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 4’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 4- 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Serbest bölgeler, Türkiye Gümrük Bölgesinin parçaları olmakla
beraber; serbest dolaşımda olmayan eşyanın herhangi bir gümrük rejimine tabi
tutulmaksızın ve serbest dolaşıma sokulmaksızın, gümrük mevzuatında öngörülen
haller dışında kullanılmamak ya da tüketilmemek kaydıyla konulduğu, ithalat
vergileri ile ticaret politikası önlemlerinin ve kambiyo mevzuatının
uygulanması bakımından Türkiye Gümrük Bölgesi dışında olduğu kabul edilen ve
serbest dolaşımdaki eşyanın bir serbest bölgeye konulması nedeniyle normal
olarak eşyanın ihracına bağlı olanaklardan yararlandığı yerlerdir.” BAŞKAN – Madde
üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Tacidar Seyhan. Sayın Seyhan,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
TACİDAR SEYHAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, çok uzun bir dönemdir kanun yapma açısından ciddi bir sıkıntımız
var, bir türlü bütünsellik sağlayamıyoruz. Bu yaptığımız kanunda da önemli bir
görev yerine getiriliyor. Bu bölgelerimizin 5084 sayılı, yani bir önce yapılan
Kanun’la içine düştüğü sıkıntılardan, özellikle serbest üretim bölgelerinin
sıkıntılarından arındırılmasını sağlayamaya çalışıyoruz. İlk bakıldığında,
ivedi ve yapılması gereken bir husus olarak görünüyor. Doğal
tabii ki. Ancak, kanunu şöyle bir düşünün: Görüşme yapıyoruz, kanun bizi
bir yere sevk etmiyor. Yani, eğer siz serbest ticaret bölgesi veya serbest
üretim bölgelerini birbirine entegre olarak
çalıştıracaksanız, kanunun sizi bir yere yönlendirmesi lazım. Temel amaçlarınız
içerisinde daha fazla ihracat olabilir, ama, bu
ihracatın nüveleri de kanun içerisinde olur. Nedir bu nüveler? Fazla üretim,
kaliteli üretim, iç ve dış piyasada rekabet şartının korunması, patent, yeni
teknoloji üretimi ve merkezden getirilen teknolojinin yurt içine transferi.
Bunları yapmadığınız zaman, ortaya koyduğunuz kanun eksik kalmış olur. Şimdi,
arkadaşlar, Serbest Bölgeler
Kanunu ayrı, Teşvik Kanunu ayrı, Özel Endüstri Bölgeleri Kanunu
ayrı değerlendirilirse biz bu işin içinden çıkamayız. Temel eksikliğimiz,
bakanlıklar arasında ortak bir koordinasyon kurulunun kurulması. Özellikle,
nihai amacı teşvik olan ve nihai amacı sektörel
gelişim olan konularda bu kurulların ortak kararlarıyla kanun belirlenmesi
lazım. Türkiye’nin en büyük eksiği budur. Peki, şimdi bu
kanunu yapmaya neden gerek duyduk? Bu kanunu yapmaya işte bu anlattığım
sıkıntılar Türkiye’de çıktığı için gerek duyduk. 5084’ü yaptık, ondan sonra
kırk dokuz ile teşvik çıkardık. Kırk dokuz ildeki teşvik kanunu ile 5084
birbiriyle çelişen kanun, birbirinin aksi, birbirini körelten kanun. Bunu
göremeyecek kadar, hiçbir şekilde plansız, programsız hareket etmek mümkün mü?
Aynı şekilde 5084, özel üretim serbest bölgelerinin de üretimini kısıtlayan bir
kanun hâline dönüştü. Buralar da kendi içerisinde bir daralmaya doğru gittiler.
Elbette, ciddi sorunları vardı. O nedenle, bölgelere doğru bakmak lazımdı. Bakın şimdi,
anlatacağım serbest bölgelerle ilgili, ama araya şunu da sokmak istiyorum:
Bazen durumu kurtarmak için genel politikada öyle şeyler söylüyoruz ki altından
kalkamıyoruz. Çıkaracağımız kanun bir başka yerde yolumuzu yine kesiyor. Sayın
Sanayi Bakanımız -keşke burada olsaydı- geçen çıktı, bir açıklama yaptı, dedi
ki: “Tekstil sektöründe bir sektörel gelişim için
desteğe ihtiyaç var. Biz, bölgesel ve sektörel teşvik
için bunları bir yerde toplayacağız ve bunlara özel teşvik vereceğiz.” Amenna. Sektörel teşvike hiç kimse gibi ben de karşı değilim. Ama
Türkiye, Sayın Bakanın da içinde olduğu o toplantıda, ilk defa istihdamın
taşınmasını teklif eden bir bakan gördü ve dikkat ederseniz yatırımcılara çağrı
yapıldı, “İstihdamınızı üç ay içerisinde yaparsınız, biz size ek teşvik
vereceğiz.” denildi. Böyle bir şey olabilir mi? Dünyada bir tane örneği yok.
Bizim görevimiz arkadaşlar, iç rekabet koşullarıyla da uğraşmak, sadece dış
rekabet koşullarını yerine getirmek değil. Bizim işimiz ne
burada? Biz kanun yapıyoruz. Bakanların görevi ne? Kendi ülkende bölgeler
arasındaki rekabet koşullarını sağlayamayacaksan orada niye duruyorsun? İstihdam
koşulları arasında denge sağlayamayacaksan bizim burada işimiz ne? Bu dengeyi
kurmak bizim görevimiz. İstihdam taşınarak bir yerdeki dengesizlik önlenebilir
mi? Taşıdın fabrikanı, 500 kişi buradan işten çıktı, öbür tarafta 500 kişi
aldın. Ara eleman ihtiyacı karşılanmadı, deneyimli eleman ihtiyacı
karşılanmadı. Taşınması, göçü… Sanayinin göç ettiği bir ülke düşünülebilir mi?
Yeni bölgelerini kurarsın, teşvik edersin, bölgeler arası dengeyi kurabilmek
için özel teşvikler ve tedbirler yerine getirirsin. Değerli arkadaşlarım, bu
işler yanlış, bu işlerden vazgeçmek lazım. Bakın, serbest
bölgelere de bir göz atarsak neler olmuş arkadaşlar? ARGE ve patentlerde
buluşların büyük bir çoğunluğu dışarıdan. Bol miktarda patent satın almışız.
İçeride ne var? Üretim var sadece. Patent nerede? Dışarıda, para oraya gidiyor.
Merkezde? İçeriye teknoloji gelmiş mi? Hayır. Bunu
gözlemleyerek hareket etmek lazım. Yerli üretimin deposu olarak serbest
bölgeler kullanılamamalı. Üretim yapılacaksa ihracat nihai hedef hâline gelmeli
yoksa bizim içerideki üretimimizle serbest bölge üretimi arasında bir fark
kalmaz değerli arkadaşlarım. Bunun dışında, şu
kaliteye de birkaç kelime etmek istiyorum. Arkadaşlar, bakın, kalitede bir ürün
markalaşır, bir de ülke markalaşır. Dünyanın hiçbir yerinde kalite standardının
sağlanması firma talebine bağlanmaz. Kalite dışı üretimler talebe bağlanır ve
izne bağlanır. Bu bir çelişki. Biz kaliteli üretimi,
kalite standardını talebe bağlıyoruz bu kanunla. Elbette, standartlardan
serbest bölgedekiler çok çekti ama siz her sektörde ayrı ayrı
standartlaşmaya gitmezseniz Türkiye'nin başına çok iş gelir ve biz ARGE
üretemeyiz ve biz patent üretemeyiz değerli arkadaşlarım. Bir önemli konuya
daha değinmek istiyorum. Serbest bölge kanunu yapacaksanız şu soruları sormak
lazım: Teşvikler teknoloji alanında kullanıldı mı kullanılmadı mı şimdiye
kadar? Maalesef teşvikler teknoloji yaratmak ve geliştirmek için kullanılmamış,
çok az. İkincisi: Kullanıldıysa belli bir alanda, hangi alanda kullanıldı bunu
bir tespit edelim ya. Hangi sektörde, hangi alanda, hangi üretimde, hangi
bölgede kullanıldı? Biz, tedbirimizi ve yeni kanunumuzu ona göre yapalım.
Burada bunun bir ayrıntısı da yok değerli arkadaşlar. Merkez firmayla
Türkiye’deki üretici firma arasında teknoloji transferi sağlandı ve Türkiye
bundan bir verim aldı mı, yarar aldı mı buna da bakmak lazım. Bu da yok. Yüksek
teknoloji üretimi sağlandı mı? Bu da yok değerli arkadaşlar. Buralarda bir
üretimimiz var elbette, insanlar üretim yapıyor ama öncelikli olarak bu bölgelerde
görmek istediğimiz standartlar ve teşvikler budur. Peki, bu
arkadaşlarımızın sorunları var mı? Elbette var; bu arkadaşlarımız için ekonomik
risk vardır, mevzuat sorunları vardır, organizasyon yapısı arasında dengesel
bozukluklar vardır -bütün bu bölgedeki üreticiler bu sıkıntıyı çekiyor-
teknolojik faaliyetlerde iş birliği eksikliği vardır -özellikle bizim,
teknolojik faaliyetlerin artırılması yönünde özel bir desteğimiz yoktur- finans
kaynağı eksikliği vardır. Bunu da değerlendirecek bir temel yapıyı mutlaka
oluşturmamız lazım. Yeniliğin
finansal dönüşümü çok uzundur arkadaşlar. Bu nedenle, “inovasyon”
dediğimiz yenilik Türkiye’de farklı anlaşılıyor. Eğer bir devlet yenilik
istiyorsa, inovasyonun bedelini teşvik sistemi
içerisinde üstüne almıyorsa o ülkede yenilik bekleyemezsiniz. Yeniliğin bir
bedeli, inovasyonun bir bedeli vardır. Kısa sürede
kamu sübvansiyonu, uzun sürede yüksek gelir ve teknolojik gelişim. Bunu
yapmadığınız, temel almadığınız sürece Türkiye bir adım ileri gitmez. “İşaretli
firma” diyerek, işaret ederek Sayın Bakanım, onları çalıştırmayarak, biz
Türkiye’de iyi üretim yapan insanları tek başına sahiplenmeyiz, sahiplenemeyiz.
Biz onların çalışma koşullarını, ARGE potansiyellerini, duruşlarını, pazarlama
yeteneklerini… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Seyhan, konuşmanızı tamamlayınız. TACİDAR SEYHAN
(Devamla) - …ve pazarlama yetenekleri dışında onların kendi özgün gelişimlerini
kendimize problem etmek zorundayız. Son olarak
değerli arkadaşlar, bizi yeniliğe iten yoğun rekabet koşullarından ders
almalıyız. Teknolojik değişimin dünyadaki varlığından ders almalıyız.
İnsanların gelişen ihtiyaçlarından ders almalıyız. Sosyal güdülerimizi temel
kılmalıyız. Yeni pazarların varlığını kabul edip o pazarlara yönelik rekabet
gücü yaratmalıyız. Yeniliğin kaynağı olacak yeni teknolojilerin merkezi
olmalıyız. Sizin söylediğiniz gibi lekeli firmaların sancı çekmesini
sağlayabilecek önlemler aldığımız kadar, cesaretli, yürekli olup Türkiye’de
lekeli siyasetçilerin de o bulundukları makamlarda sancılı oturmasını
sağlayacak yürekli siyasal tedbirler almak zorundayız. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Seyhan. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Cemaleddin
Uslu. Sayın Uslu,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 275 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
4’üncü maddesi ile ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Meclis Grubu adına
söz aldım. Bu vesileyle sizleri saygılarımla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, bilindiği üzere ülkemizde serbest bölge uygulaması 1985
yılında başlamıştır. 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu, o yıllarda
Türkiye'nin dış ticaretinde önemli uygulamalarından birisi olmuştur. Buradaki
amaç, Türkiye'nin ihracatını artırmak, Türkiye’ye yabancı sermaye ve teknoloji
girişini hızlandırmaktır. Nitekim, o yıldan itibaren
ülkemizde önemli yatırımlar yapılmış olup, bugün yirmi adet serbest bölge
faaliyette bulunmakta ve 24 milyar dolar ticaret hacmi yaratmaktadırlar.
Ayrıca, 54 bin kişi istihdam edilerek büyük bir iş sahası yarattığı da
bilinmektedir. 1967 yılında, serbest bölgelerin Birleşmiş Milletler Ekonomik ve
Sosyal İlişkiler Komisyonunca gelişmekte olan ülkelerin ihracatlarını artırmada
önemli bir araç olarak kabul edilmesinden sonra serbest bölge sayısı hızlanarak
artmıştır. Bugün sadece Amerika Birleşik Devletleri’nde 325 adet olmak üzere,
dünya genelinde 212 ülkede 2.375 adet serbest bölge bulunmakta ve 4,2 trilyon
dolar ticaret hacmi yaratmaktadırlar. Serbest
bölgelerin avantajlarına baktığımızda, bulunduğu ilin ve yörenin
karşılaştırmalı üstünlükleri yatırım kararlarında etkili olmakta, mekanik ve
tarımsal sanayiler gelişmektedir. Bölgede yeni yatırım alanları oluşmakta,
şirketleşmeler artmakta, yeni girişimciler meydana gelmekte ve kamu destekleri
şirketleri yeni yatırım, üretim ve ticarete yönlendirmektedir. Serbest bölgede
faaliyet gösteren firmalarla iç pazardaki firmalar arasında mal ve hizmet
ticareti yaşanmakta, bundan diğer sektörler de yarar sağlamaktadır. Yerli
yatırımcılar ihtiyaç duydukları mal ve hizmetleri daha kısa zamanda ve düşük
maliyetle alabilmektedir. Değerli milletvekilleri, hâlihazırda Türkiye’de uygulamada olan
serbest bölge düzenlemeleri, Avrupa Birliği tarafından uygulanan standart
serbest bölge uygulamalarından önemli ölçüde farklıdır ve bu durum, yani
serbest bölgelerin Avrupa Birliği standartlarına ulaşması sürecindeki
belirsizlik ve Avrupa Birliği standartlarına ulaşma durumunda yapılacak
uygulamalar gerek yerli gerekse yabancı yatırımcıyı ciddi olarak etkilemekte ve
serbest bölgelere yatırım konusunda heveslerini azaltmaktadır. Tüm dünyada
serbest bölgeler, yabancı sermaye ve teknoloji girişinin hızlandırılması, ihraç
amaçlı yatırım ve üretim girdilerinin gümrük ve dış ticaret mevzuatına tabi
olmadan temin edilmesi, ticaretin geliştirilmesi ve uluslararası rekabette
hazır bir altyapı için önemli bir argümandır. Ülkemizde serbest
bölgelerin kurulmasının temelinde yatan en önemli etken yabancı sermayenin yurt
içine çekilmesi olmuştur ve tabiatıyla serbest bölgelerin sağladığı imkânlar,
yerli yatırımcılar için de onların cazibe merkezi olmasını kolayca sağlamıştır.
Ancak serbest bölgeler için alınan tedbirlerin ve getirilen teşviklerin ülke
içinde faaliyet gösteren diğer üretim ve ihracat yapan kuruluşlarımızla haksız
rekabete yol açmaması gerekmektedir. Nitekim, serbest
bölge faaliyetleri dış ticaretimizde önemli bir yer tutmakla birlikte bu
faaliyetlerin yüzde 90’ı yurt içerisinde yapılmaktadır ve özellikle
uluslararası finans krizinin yaşandığı bugünlerde reel sektörün ciddi desteğe
ihtiyacı vardır. Cari açığın yıl sonu itibarıyla 50
milyar doları aşacağı düşünülürse bu açığın finansmanı için ihracat önemli bir
kaynak olarak karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla, bu tasarının, mali
muafiyetler, hazine arazilerinin tahsisi ve ihracatçı saikleri
düşünülerek hazırlandığı, sektörü besleyen iç piyasayla ilgili diğer resmî
kurum ve mevzuatın ihmal edildiği kanaati hasıl olmaktadır. Değerli
milletvekilleri, tasarının 4’üncü maddesi ile 3218 sayılı Serbest Bölgeler
Kanunu’nun “Muafiyet ve Teşvikler” başlıklı 6’ncı maddesinin birinci fıkrası
değiştirilmektedir. Maddenin eski hâlinde sadece “Serbest bölgeler gümrük
bölgesi dışında sayılır.” hükmü yer almaktadır. Bu fıkranın
önerilen hâliyle ise serbest bölgeler gümrük bölgesi kapsamına alınmakta ve
serbest bölge tanımına “…serbest dolaşımda olmayan eşyanın herhangi bir gümrük
rejimine tabi tutulmaksızın ve serbest dolaşıma sokulmaksızın, gümrük
mevzuatında öngörülen hâller dışında kullanılmamak ya da tüketilmemek kaydıyla
konulduğu…” buna yer olduğu, hükmü eklenmektedir ancak 6’ncı maddenin ikinci
fıkrasında yer alan, “bu bölgelerde gümrük ve kambiyo muafiyetine dair mevzuat
hükümleri uygulanmaz” hükmü aynen kalmaktadır. Madde
gerekçesinde, serbest bölgelerin tanımının yeniden yapıldığı ve Gümrük Kanunu
ile uyum sağlanması amaçlandığı belirtilmektedir ancak bu durumda maddenin iki
fıkrası arasında bir tezat ortaya çıkmaktadır. “Gümrük mevzuatında öngörülen
hâller dışında kullanılmayacaksa, bu mevzuat hükümleri uygulanmaz.” hükmüyle
çelişmektedir. Dolayısıyla, maddenin ikinci fıkrasında da değişiklik yapmak
gerekmektedir. Serbest
bölgelerde faaliyet gösteren firmaların yüzde 82’si üretim dışında kalan alım
satım, iş yeri kiralama, depo işletmeciliği, montaj ve bakım onarım, bankacılık
ve sigorta faaliyetleriyle uğraşmaktadır. Dolayısıyla, ülkemizde bulunan
serbest bölgelerin ihracat için yatırım ve üretimi artırma, yabancı sermaye ve
teknoloji girişini hızlandırma ve ekonominin girdi ihtiyacını ucuz ve düzenli
şekilde temin etme fonksiyonlarını gereği gibi yerine getiremediklerini ortaya
koymaktadır. Değerli
milletvekilleri, yabancı sermayenin ilgisini çekebilmemiz için, ülkemizdeki
istikrarın ve ülkeler arası rekabet gücümüzün müspet olması gerekir. Türkiye
açısından bakıldığında, dünya rekabet liginde, 2007 yılında, bir önceki yıla
göre beş basamak gerileyerek 48’inci sıraya düşmemiz, ülkemizin geleceği
açısından üzerinde önemle durulması gereken bir gelişmedir. Sayın Başbakanın
övünerek ifade ettiği dünyanın 17’nci büyük ekonomisi olan ülkemizin rekabet
liginde 48’inci sırada yer alması ve son yıllarda gerilemesi, sürekli değişen
ülkemiz gündemindeki gelişmeler ışığında gölgede kalmaması, aksine, çok
önemsenmesi gereken bir durumdur. Rekabet gücü olmayan ekonomiler yeni dünya düzeninde ayakta kalamazlar. Türkiye’nin dünya
rekabet ligindeki 48’inci sıradaki konumu, son yıllarda astronomik büyüme
gösteren dış ticaret açığımızı tetikleyen faktörlerden birinin rekabet
gücümüzde yaşanan olumsuz gelişmeler olduğunu net olarak göstermektedir. Değerli
milletvekilleri, özellikle mali sisteme yönelik olmak üzere getirilen mevzuat
değişiklikleri ile serbest bölgelerde elde edilen kazanç ve iratların
vergilendirilmesi, ayrıca, ileriki süreçte, Avrupa Birliği uyum çalışmaları
çerçevesinde bölgelerdeki faaliyetlere ilişkin getirilebilecek yaptırımlar ve
yasaklamalar veya ilave mükellefiyetler, serbest bölgelerin gelişimini ciddi
şekilde etkileme potansiyeline sahiptir. Bu durum nedeniyle,
serbest bölge uygulamalarının Avrupa Birliği ülkelerindeki durumu ve bunun
yanında Avrupa Birliği adayı ülkelerindeki serbest bölge uygulamaları çok daha
yakından etüt edilmeli ve zaman içinde geliştirilmesi gereken mevzuatla ilgili
olarak serbest bölgelerde faaliyet gösteren tüm ticaret çevreleriyle bu
bilgiler paylaşılmalı ve kuruluşların serbest bölge yatırımları konusunda karar
verecek noktaya gelmeleri ve rasyonel seçimler yapmaları sağlanmalıdır. Sayın
milletvekilleri, son olarak, kurulması düşünce aşamasında olan Edirne serbest
bölgesinden söz etmek istiyorum. Edirne, Tekirdağ
ve Kırklareli ile Trakya’da 24 bin kilometrekare toprak üzerinde kurulmuştur ve
2015 yılı ve sonrasında İstanbul hariç 6 milyon nüfusu barındıracaktır. Edirne,
6.276 kilometrekarelik yüzölçümüyle Türkiye’nin yüzde 8’ini kapsamaktadır. Son
nüfus sayımına göre köylerle birlikte 425 bin kişilik nüfusunun yüzde 57’si
şehirde yaşamaktadır. Türkiye millî geliri içindeki payı 4.758 dolarla yüzde
6,4’tür. Bu anlamda Türkiye sıralamasında 37’nci ve Marmara Bölgesi
sıralamasında ise 8’inci sırada yer almaktadır. Edirne serbest
bölgesi düşünce ve planlama aşamasındadır. Sınır bölgesi olması hasebiyle
kurulması ve geliştirilmesi hâlinde Avrupa Birliği ekonomilerinin dikkatini
çekebilecektir. Komşularımız Yunanistan ve Bulgaristan’ın Avrupa Birliği
üyeliğinden de yararlanarak şehrin ekonomik girdilerini yükseltecek ve diğer
Avrupa Birliği yatırımlarının bölgeye gelmesine yardım edecektir. Diğer
taraftan Edirne yerel sermayesi sanayi yatırımlarına yönelebilecek; üretim,
ticaret ve istihdam artırarak şehrin ekonomisi canlanacaktır. Sözlerime son
verirken sizleri bir kez daha saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Uslu, teşekkür ederim. Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.
Sayın Kaplan,
buyurun. DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup adına
yaptığım konuşmada eksik bıraktığım birkaç hususu aslında tamamlamak üzere söz
aldım. Şunu açıklıkla
ifade edeyim ki bu serbest bölgeler uygulaması konusunda Türkiye’nin ihtiyacı
olan yeni alanların açılması, serbest bölgelerin açılması şüphesiz bir siyasi
tercih olayıdır, yetki de Bakanlar Kurulundadır. Konuşmamdan
sonra, zaman zaman uzmanlarıyla, serbest bölge
başkanlarıyla yaptığım sohbetlerde, ihtiyaçlarının çok fazla olduğunu
görüyorum. Ancak bölgeler arası dengesizlik konusunu da dikkate aldığımızda,
Trakya’daki serbest bölgedeki gerileme ile doğudaki Mardin’deki gerilemeyi ele
aldığımız zaman ilginç bir tablo ortaya çıkıyor. Artış sağlayan Ege Bölgesi’nin
devasa sorunları olduğunu da biliyoruz. Şimdi burada
yapılması gereken… Yeni alanların açılması, şüphesiz teşvik uygulamalarıyla
birlikte ele alındığı zaman cazibe merkezi olabilir. Ama buna rağmen, eğer Doğu
Anadolu’nun serbest bölge verileri elimizde yoksa… Mardin üç sene içinde yüzde
90,6 oranında geriliyorsa bizi ciddi ciddi düşündüren
bir tabloyla karşı karşıyayız. Bunun sınır ticareti denen olayla çok yakın bir
ilgisi vardır; Kars’tan Doğubeyazıt’a, Van’a, Van’dan
Hakkâri’ye, Hakkâri’den ta Antakya’ya… Mersin’i direkt ilgilendiren bir
güzergâh, Habur sınır ticareti ile Mersin direkt bağlantılı
bir olay. Yeni ihtiyaç
duyulacak bu serbest bölgelerin oluşmasında ciddi bir planlamanın yapılmadığını
görüyoruz. Özel bir kalkınma projesi olmayınca, Devlet Planlama Teşkilatının
planlarında da yer almayınca bunlar tabii ki yeni bir şey de yapılamıyor. Ancak
ben bir noktaya değinmeden geçmeyeceğim. Şimdi, serbest bölgeler deyince, her
şey serbest dersek, yakındaki hayalî ihracat davalarının sayfalarını aralamamız
lazım. Hayalî ihracattan kimler, hangi şirketler ne kadar vurmuş. O hayalî
şirketlerin hâlâ serbest bölgelerde faaliyetleri sürüyor mu sürmüyor mu, bu,
ciddi bir araştırma konusu. Bir taraftan
kayıt dışılıkla, bir taraftan hayalî ihracatla mücadele, bir taraftan da
istihdam konusunda gerçekten çok dikkatli olmak gerekiyor. İstihdam konusu,
öyle basit, atlanabilir bir nokta değildir. Eğer, serbest bölgeleri serbest
sömürü bölgeleri olmaktan çıkaramazsak, bu bölgelerde sigortasız ve sendikasız
işçi çalıştırmalarının ne sıkıntılara yol açtığını hepimiz göreceğiz. Neden?
Çok basit bir örnek veriyorum: Kayıt dışı istihdamın kaynağı olma konusunda
2822 sayılı Grev ve Lokavt Kanunu ile arabuluculuk hükümleri bu bölgelerde
uygulanmıyor, hepimiz biliyoruz. Mevcut, şu an resmî çalışan rakam 56 bin
civarında. Kadın istihdam yoğunluğu var. Ama dikkat ediyoruz, yine, Ege’den
sonra, serbest bölge olarak ticaret hacminin arttığı Mersin’de -yüzde 32,2
oranında olduğu söyleniyor- 776 dönüm arazide 93 yabancı firma, toplam 427
firmadan bahsediliyor ve 7 bin istihdam. Çalışma koşullarının sert olması
nedeniyle buralarda sık sık işçi direnişleri söz
konusu. Yine, Antalya Novamed gibi bir firmada 81
kadın işçinin 2006 yılında başlattığı grevin tam 448 gün sürdüğünü ve günlerce
basına konu olduğunu buradan ifade etmek istiyorum. Şimdi, böylesine
sıkıntıları olan yanları atlamamak gerekiyor. Bu yasa buna tam cevap veriyor
mu? Maalesef vermiyor çünkü bu konuda bir öngörü yok. Bir serbest bölge,
firmasıyla, sermayesiyle ama işçisiyle, üreteniyle, çalışanıyla bir bütündür.
Yani bir tarafı kayırıp bir tarafı da “laissez faire laissez passer”
bırakın yapsınlar, bırakın geçsinler -meşhur Fransız kuralıdır- noktasında bu
bölgelere uygularsak şu aklımıza gelir hemen -AK PARTİ kızacak ama- turizm
kentlerini turizm serbest bölgesi yapma projesi gelir. Yabancı
yatırımları çekeceğim, bölge ekonomisini geliştireceğim; bölgelerin bu alandaki
kentlerin kamu arazilerini turizm yatırımlarına tahsis ederim; burada da kırk
dokuz yıl var; yap-işlet-devret de çıktı ardından; bir de Teşvik Kanunu var;
2634 sayılı Yasa değişikliğini de koyduk mu; devir hakkını da verdik mi… Bakın,
bunlar verilirken bir de devir hakkı veriliyor, daha önceki maddede geçti. Şimdi, yabancı
yatırımlara bunu açtığınız zaman hemen şunu yapmanız lazım arkasından:
Bodrum’da, Antalya’da, Mersin’de yanan ormanlar nereye verildi? Duracaksınız
üstünde; Bodrum’da, Antalya’da, Mersin’de. Ben üç güzel kentimizi saydım. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Yanan orman yerleri hiç kimseye verilmez. HASİP KAPLAN
(Devamla) – Şimdi, bunların, serbest turizm bölgelerinin böyle üstünde durmazsak
serbest sömürü bölgelerini oluştururuz. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – O zaman yaktılar mı, yaktılar mı? HASİP KAPLAN
(Devamla) - Bakın dikkat edin, serbest sömürü bölgelerini oluştururuz. 21 adet
var, 3.167 yerliden, 634 tane de yabancı firma var. Şimdi, burada bu bölgelere
bir taraftan sosyal güvenliği ihmal edeceğiz, bir taraftan bu imkânları
tanıyacağız, bir taraftan bir şey daha yapacağız, onu söyleyeceğim: Sizler
hepiniz kırmızı diplomatik pasaport taşıyorsunuz. Farkında mısınız, son bir senede
kaç tane ülke, Afrika ülkeleri dahi bizim parlamenterlerin taşıdığı kırmızı
diplomatik pasaportlara vize uyguluyor. Bundan haberiniz var mı? Yakın zamanda
Kanada’ya, İngiltere’ye, Avrupa’nın ortasındaki ülkelere, Afrika’ya gitmeyi
denediniz mi? Kırmızı diplomatik pasaporta vize uygulanıyor. Sizin Dışişleri
çalışanlarınızın, diplomatlarınızın Amerika’ya, Kanada’ya, diğer ülkelere
gittiği zaman çantalarının nasıl arandığını biliyor musunuz? Bilmek lazım.
Bakın, bir ülkenin itibarı sadece çok paradan geçmiyor. Bir ülkenin itibarı
kendi yasalarını kendi vatandaşlarına nasıl uyguluyorsa yabancılara da
uygulamaktan geçiyor. Bu yasada “Pasaport Kanunu’na, şu şu
maddelerine uygulanmaz.” diyoruz. Yabancı milletvekillerini VIP’den
alıyoruz. Bırakın, konsoloslarını da alıyoruz. Nasıl olur? Benim milletvekilime
vize uygulayan bir ülkenin konsolosu, büyükelçisi benim ülkemin VIP salonundan
nasıl geçer? Bu geçiyor. Bakın, bu onur kırıcıdır. Bu Türk’ü de, Kürt’ü de, bu
ülkenin 70 milyon vatandaşını da çok yakından ilgilendiren bir olaydır. Bu bir
senedir uygulanıyor. Bir senede ne değişti Türkiye’de de milletvekillerine,
bakanlara -bilmiyorum, sayın bakanlar çok geziyorsunuz dışarıda- kırmızı
diplomatik pasaportlara şu an benim tespit ettiğim 46’ya yakın ülke bir yıldır
vize uyguluyor. Bu onur kırıcı bir şeydir. Bu, serbest piyasaya mütekabiliyet
esasını Meclis oy birliğiyle ortak bir önergeyle koymalıdır. Bakın, onun
patronu da, sermaye sahibi de, milletvekili de, bakanı da, başbakanı da kendi
ülkesinde bize nasıl uyguluyorsa biz aynısını uygulamak zorundayız arkadaşlar. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız. HASİP KAPLAN
(Devamla) – Biz bunu uygulamadığımız zaman, onurumuza sahip çıkmadığımız zaman
bu güzelim ülkenin doğal zenginliklerini, güzel zenginliklerini, ekonomisini,
elini kolunu sallaya sallaya gelen, ne olduğu,
nerelerden geldiği, nereden para bulduğu belli olmayan insanlara teslim
edersiniz, bu ülkeyi teslim edersiniz. Ben buradan davet
ediyorum: Gelin, dört grup birlikte ortak bir önergeyle vize konusunda, bu
serbest bölge konusunda… Belki diyeceksiniz, bize sermaye gelmeyecek… Sermaye,
yüz tane vize koysanız, yüz tane barikat koysanız para varsa her yere gider.
Para varsa kâr varsa… Paranın dini, imanı yoktur. Bakın, paranın dini, imanı
yoktur, memleketi yoktur, menşesi yoktur, pasaportu yoktur. Bu
serbest piyasa da onunla ilgili bir olay. Ama sırf bu diplomatik
pasaportlara bir senedir bu uygulamayı hangi mantıkla geliştiriyorlarsa gelin
bunu birlikte yapalım, bunu öneriyorum.. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bu, sonraki maddenin olayıdır. 12’nci maddeye ortak bir önergeyle…
En azından, bundan sonra, burada başlattığımızı diğer alanlarda da devam
ettirelim, ta ki bu ülkeler bu ayıplarına son verene kadar. Buna davet
ediyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. AK PARTİ Grubu
adına Giresun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Sayın Nurettin Canikli. Buyurun Sayın Canikli. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar;
görüşülmekte olan tasarının 4’üncü maddesiyle ilgili AK PARTİ Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Esasında, biraz
önce Sayın Kaplan’ın yaptığı konuşmada ifade ettiği bir konu var, kamuoyunun
doğru bilgilendirilmesi açısından bunun düzeltilmesi gerekiyor. O nedenle ve
çok kısa, bu amaca yönelik olarak söz aldım. Biraz önce Sayın
Kaplan, özellikle belirli bölgelerde, turizm bölgelerinde yanan orman
alanlarının orman dışında başka amaçlarla kullanılabileceğini… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Şirketlere verildi mi? NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Yani, orman dışında, sınırsız bir şekilde, başka ticari amaçla
-yatırım amacıyla, turizm amacıyla- özel kişilere, gerçek kişilere
verilebileceğini ve dolaylı olarak da aslında, buradaki orman yakmalarının
amacının da orman alanı dışına çıkararak bu tür kullanımlar için zemin
oluşturmak olduğunu ifade etti. Bunun kesinlikle doğru olmadığını burada ifade
edelim öncelikle. Yanan orman alanları hiçbir şekilde yeniden
orman ihdası dışında kullanılamaz, kiraya verilemez, satılamaz, üzerinde
irtifak hakkı tesis edilemez, turizm amaçlı dâhil olmak üzere, yatırım amaçlı
dâhil olmak üzere, hangi amaçla olursa olsun kesinlikle orman alanı dışında
kullanılamaz, bu çok nettir ve bununla ilgili çok açık hükümler birçok maddede,
net olarak birçok kanunda yer almıştır, dercedilmiştir.
Dolayısıyla, burada, kamuoyunun kafasını karıştırmamak için -Sayın Kaplan belki yeteri kadar vâkıf
olamayabilir- bunu burada belirtelim. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Canikli, yanan yerleri takip
ediyoruz. NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Dolayısıyla, sadece oralarda değil -yani Antalya’da, Mersin’de, turizm
alanlarında değil- Türkiye'nin herhangi bir yerinde bir orman -İstanbul’da ya
da başka bir yerde- yandığı zaman bu orman alanları sadece orman alanı olarak
ihdas edilir, tekrar gerçekleştirilir, ağaçlandırılır ve onun dışında hiçbir
şekilde başka amaç için kullanılamaz. Bunu çok net olarak düzeltelim.
Sanıyorum, Sayın Kaplan da bunu belki düzeltmek ister çünkü böyle bir ifadeyle,
sanki, yanan orman alanları kasıtlı olarak özel kullanıma ya da şahsi kullanıma
ticari amaç, rant oluşturmak amacıyla yakılıyor ve
buralar o şekilde kullanılıyor gibi bir algılama, anlayış çıkıyor, bunun
düzeltilmesi gerekiyor. İnsanların, bizi izleyenlerin moralinin bozulmaması
açısından da tekrar ifade ediyorum: Hiçbir şekilde yanan orman alanları orman
dışında kullanılamaz, tekrar ağaçlandırılır ve sonuna kadar orman olarak
kullanılır. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Canikli. Şahsı adına,
Manisa Milletvekili Mustafa Enöz. Sayın Enöz, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 275 sıra sayılı Serbest
Bölgeler Kanunu ile Gümrük Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Serbest bölgeler, bir ülkenin siyasi sınırları
içinde bulunmakla beraber özellikle gümrük uygulamaları gibi çeşitli dış
ticaret kısıtlamalarının dışında bırakılmış alanlar olarak tanımlanmaktadır. Bu
alanlarda gümrük ayrıcalıklarının yanı sıra yatırımcılara genellikle çeşitli
vergi muafiyetleri tanınmakta, dünya standartlarında iletişim ve haberleşme
gibi altyapı imkânı sunulmakta ve ihracata yönelik üretime çeşitli biçimlerde
sübvansiyonlar sağlanmaktadır. Değerli
milletvekilleri, Avrupa Birliğinin genişleme sürecinde ekonomik ve sosyal
alanlarda birbirinden farklı ülkelerin aynı birlik içerisinde yer alarak aynı
ekonomik politikalara uymak zorunda kalması ortaya çeşitli sorunlar
çıkarmaktadır. Aday ülkeler ve Birliğe yeni katılan ülkelerin daha önce içinde
bulundukları ekonomik koşullara göre uyguladıkları politikalar ve aldıkları
önlemler birçok açıdan AB normlarından farklılık göstermektedir. Değerli
milletvekilleri, serbest bölgelerin kuruluş amacına baktığımızda ülkemiz
ihracatını artırmak için yatırım ve üretimi artırmak, yabancı sermayenin
gelmesini sağlamak, yabancı teknoloji girişini hızlandırmak, ekonominin girdi
ihtiyacını ucuz ve düzenli bir şekilde temin etmek olarak özetlemek mümkündür.
Serbest bölgeler, ülkemiz sınırları içerisinde olmasına rağmen vergi, gümrük ve
kambiyo muameleleri yönünden gümrük bölgesi dışında sayılan yerlerdir. Yani
vergi, gümrük ve kambiyo mevzuatı kısmen veya tamamen bu bölgelerde
uygulanamaz. Bütün bunlar için 3218 sayılı Kanun çok önemli teşvikler
vermiştir. Bu bölgelerde faaliyet gösterenler için bu teşvikler son derece
önemlidir. Serbest
bölgelerdeki ticaret hacmine baktığımızda bu teşvik ve desteklere rağmen,
ülkemizde serbest bölgelerin amacına ulaşamadığını görmekteyiz. 2007 yılı sonu
itibarıyla bu bölgelerin toplam ticaret hacmi 24,5 milyar dolar olarak
karşımızdadır. Bu ise toplam ihracatın sadece yüzde 22’sini oluşturmaktadır.
2007 yılı ihracatının 107 milyar dolar olduğunu düşündüğümüzde, toplam
ihracatımızın yüzde 5’e yakın kısmı serbest bölgelerden yapılan ihracattan
meydana gelmektedir. Değerli
milletvekilleri, serbest bölgeye getirilen kimi eşya gümrük idaresine hiç
sunulmaksızın serbest bölgeye konulduğundan, bu eşyanın daha bölgeye ilk
girişinde kaçakçılık yapılmış olabileceği, serbest bölgelere sokulması yasak
eşyanın ya da ithali yasak eşyanın dahi illegal yollarla bölgeye sokulabileceği
her zaman mümkün olabilmektedir. Gümrük denetimi olmaksızın serbest bölgeye
alınan kaçak eşyalar illegal bir yolla serbest bölge dışına çıkarılarak kaçak
olarak ülkeye sokulabilmektedir. Serbest bölge giriş ve çıkışlarının
denetlenmesi, kaçakçılığın önlenmesini tam olarak sağlayamamaktadır. Zira
ülkemizdeki serbest bölgeler genellikle çok geniş alanlar üzerinde kurulu olup
bu geniş alanların kontrol altında tutulmasının güçlüğü yaşanmaktadır. Hâl
böyle olunca, sadece giriş-çıkış kapılarındaki denetimle yetinmek, kaçakçılıkla
etkin mücadele imkânını ortadan kaldırmaktadır. Bölgede faaliyet gösteren
firmaların depolarının denetimi, kaçakçılıkla mücadelede daha etkin bir yöntem
olarak karşımıza çıkmaktadır. Konuyla ilgili her türlü tedbirlerin alınması
gerektiğini bir kez daha belirtmek isterim. Değerli milletvekilleri, güneydoğu illerimizde yörenin ekonomik
yapısının iyileştirilmesi amacıyla, doğu illerinde sınır ticareti ve açık pazar
uygulaması önemli görevler üstlenmiştir ancak gerek donanım eksikliği gerekse
yönetim zaafından kaynaklanan sorunlar nedeniyle Kıbrıs, Suriye, İran üzerinden
getirilen rakip serbest bölge malları, düşük kıymette fatura veya sahte fatura kullanılarak
ya da kaçak yollarla yurda sokulmaktadır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Enöz, konuşmanızı tamamlayınız. MUSTAFA ENÖZ
(Devamla) – Teşekkür ederim. Sahte fatura
yoluyla veya gümrük muamelesine tabi olmaksızın yapılan kaçakçılıktan ülkemiz
ekonomisi olumsuz yönde etkilenmektedir ve bu sorun bugün hâlâ güncelliğini
korumaktadır. Sayın
milletvekilleri, dikkatinize sunduğum bu hususlar ülkemiz açısından son derece
önemlidir. Yürütmenin bu konularla öncelikle ilgilenmesini diliyor ve yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Enöz. Şahsı adına
ikinci konuşmacı Hatay Milletvekili Sayın Orhan Karasayar.
Buyurun efendim.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) ORHAN KARASAYAR
(Hatay) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. 4’üncü madde ile
serbest bölgelerin tanımı değiştirilmiş, 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanunu
ile 4458 sayılı Gümrük Kanunu arasındaki uyumsuzluğu gidermek için bu tanım
getirilmiştir. Bu kanunla serbest bölge kullanıcılarının bürokratik
işlemlerinin daha kısa sürede sonuçlandırılmasına vesile olunacaktır. Serbest
bölgenin işleyişiyle alakalı iki kurumun daha rahat çalışması, sorunların
asgariye indirilmesi amaçlanmıştır. Kanunun ülkemiz
için hayırlara vesile olmasını temenni eder, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 4’üncü madde üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Şimdi maddeyi
oylarınıza arz edeceğim ve karar yeter sayısını arayacağım. Maddeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime beş
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 19.33 ALTINCI OTURUM Açılma Saati: 19.41 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Murat ÖZKAN (Giresun) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10’uncu Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum. 275 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Tasarının 4’üncü
maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Böyle mi yönetilir Meclis? BAŞKAN – 5’inci
maddeyi okutuyorum: MADDE 5- 3218
sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 8 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiştir. “Bedeli 5000 ABD
doları veya karşılığı Yeni Türk Lirasını geçmeyen Türkiye mahreçli mallar,
isteğe bağlı olarak ihracat işlemine tabi tutulmayabilir.” BAŞKAN – Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Esfender Korkmaz… Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu konuşacaklar. Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ
(Tunceli) – 20 kişiyi 139 kişi gören gözler hiçbir gerçeği görmüyor Sayın
Başkanım. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, devam ediniz efendim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Böyle taraflı görev yapılmaz. Sen en iyisi istifa et de AKP’nin
grup başkan vekili ol! (AK PARTİ sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, devam ediniz. CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum. Değerli
arkadaşlar, hepiniz bu kanunu çok önemsiyorsunuz gibi gördüm. OSMAN KILIÇ
(Sivas) – Sen de önemsiyorsun. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika. Hepimiz de… Ama acaba Hükûmet
bu kanunu önemsemiyor mu? Acaba bu işe bakan bakan bu
kanun çok mu önemsiz bir kanun da gelip bizi burada aydınlatmıyor? (AK PARTİ
sıralarından gürültüler) Hayır efendim, dış
ticarete bağlı… Sanayi Bakanıyla ilgisi yok bunun kardeşim. Burada oturan
bürokratlar Sanayi Bakanlığı bürokratları değil, dış ticaretten sorumlu Bakanın
bürokratları. Bir dakika… Bu
kanun dış ticaretten sorumlu Bakanlığın kanunu, değil mi Sayın Grup Başkan
Vekilim? ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Ya, öyle bir usul yok, devam et. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Nasıl öyle bir usul yok ya? Ne demek devam et? Soruyorum
ya. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Kimi, hangi bakanlığı, hangi birimi ilgilendiriyor? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Yani bu kadar, ne kadar önemsiz bir kanun mu ki,
arkadaşlar soru soruyorlar, orada 6 ayrı bakan oturdu. Ben hassaten özür
diliyorum yani görevinizi yapıyorsunuz Sayın Bakanım ama benim bildiğim bugün 3
veya 4 bakan orada oturdu. AVNİ ERDEMİR
(Amasya) – Önemini gösteriyor. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Neyin önemini gösteriyor? Ya, kardeşim, birbirimizi
kandırmayalım. Ya, lütfen birbirimizi kandırmayalım, gerçekleri konuşalım. Değerli
arkadaşlarım, bir kere bu ülkede bu gemi herkesin gemisi. Siz eğer böyle bir
kanunu ülke sanayisine, ulusal sanayi ve ulusal sanayiciyi… Sen dışarıdan gelen
yabancı montajcıyı koruyacaksan, eğer serbest bölgeleri dışarıdan gelen,
bilmem, Tayvan’dan çay getirip gemilerle, serbest bölgelerde paketletip, eğer
ihraç ettirip veya iç piyasaya süreceksen, bunun adı ne serbest bölgedir, bunun
adı… İstediğiniz kadar kanun çıkarın. Eğer siz serbest bölgeleri ulusal
sanayiye destek verecek, ulusal sanayiden birtakım katma değer yaratacak
şekilde biz örgütlemezsek, gene hiçbir işe yaramaz bu kanun. Ben söylüyorum:
Bir kere sanayici ister yerli olsun ister yabancı, istikrar ister. Bu yasa
çıkmadan önce tüm serbest bölgelerde yaklaşık iki yıldır hiçbir faaliyet yoktu.
Güvenmiyorlardı, birtakım sorunları çözülmüyordu bu insanların. Haklılar,
güvenmiş gelmişler fakat büyük sorunlar yaşıyorlardı. Eğer biz… 24
milyar dolar dış ticaret hacmi var diyoruz. Arkadaşlar, lütfen sorun: Bunun ne
kadarı ihracat? Yani, rica ediyorum ya, cevap versinler, ne kadarı ihracat?
Bundan ülkeye ne kadar katma değer yaratıldı? 24 milyar dolar efendim. Serbest
bölgelerde yaratılan dış ticaret hacmi, ithalat demiyorum, ihracat demiyorum,
dış ticaret hacmi 24 milyar dolar. Bunun ne kadarı ithalat, ne kadarı… Demin
Sayın Bakan bir soruya cevap verirken “Aynı Türkiye’nin ihracat, ithalat
modeline benziyor.” dedi. Demek ki bunun üçte 1’i ihracat, üçte 2’si ithalat ve
bakın, ithalatçılara da montaj sanayisi kurmuş. Değerli arkadaşlarım, burada ulusal sanayiciyi koruyup
kollamazsak, eğer onlara eşit koşullarda iç piyasada, sırf serbest bölgeye
birisi gelecek, mal üretecek diye onlara her türlü imtiyazı verip içeride aynı
rekabet koşulunda mal üreten insanı, eğer bir şekilde Teşvik Yasası’yla bunu
birlikte almazsak ve ulusal teşvik politikasıyla, bunu bir şekilde, aynı anda
gözetmezsek yazık olur bizim imalatçımıza. Size örnek
vereceğim: İş makineleri… Birileri katma değer yaratıyor kendi ülkesinde,
sadece getirip burada vidalıyor. Bakın, aynen söylüyorum: Vidalıyor serbest
bölgede. Bazı arkadaşlar da, bazı sanayicilerimiz de çok zor koşulda burada
üretiyor, her türlü yerli katma değer yaratıyor ve zorunlu olarak serbest
bölgeye gidiyor, çünkü rekabet edemiyor. Eğer yerli üreticiyi bir şekilde
Teşvik Yasası’yla biz onları koruyup kollamazsak yazık olur bizim ülkemize,
yazık olur bizim sanayicimize. Yabancıya her
türlü imkânı veriyoruz. Ha, gelin size bir soru soruyorum: Yüzde 100 yerli
malı, yani ülkede üretilen, katma değer yaratan bir malı orada üretenle, sadece
gelip iki tane vida takan insanın bir farkı var mı arkadaşlar? Bir fark olmalı.
Yani, birisi bu ülkede üretilen bir değeri -zeytinyağından tutun neye kadar
olursa olsun- katma değer yaratarak, serbest bölgede imal ederek ihraç ediyor.
Her şeyi buradan, ama öbürü hiçbir şekilde buraya hiçbir katma değer
yaratmadan, sadece vidalayarak, aynı eşit koşullarda işlem görüyorsa
arkadaşlar, bunun adı yerli sanayiciye… Bilemiyorum, takdiri size bırakıyorum. Değerli
arkadaşlarım, serbest bölge uygulayan ülkelere bakalım, yıllarca uygulayan
ülkeler var. Bakın, Antalya Serbest Bölgesi özellikle hurda altın ve özellikle
kuyumculuk yönünden çok önemli bir katma değer yaratıyor ülkeye. Ben o
insanları kutluyorum. Ülkeye bir katma değer yaratıyor. Altın altındır,
dünyanın her yerinde altındır. Bunu burada işliyor, dünyanın her tarafına ihraç
ediyor, ama öyle şeyler var ki hiçbir katma değer yaratmıyor. Ama hiçbir farkı
yok arkadaşlar. Yani onu yapanla yüzde 100 katma değer yaratan insanın arasında
bir fark yaratmazsak… Ha, onun yeri bura olmayabilir. Onun yeri Teşvik Kanunu’ysa o zaman onları Teşvik Kanunu’yla korumak
zorundayız. İstanbul’da ve
Menemen’de deri sanayicilerinin serbest bölgeleri var. Bu insanların bir
görüşünü alın. Bu insanlar ne diyor arkadaşlar? Eğer bir şeyi tamir edeceksek o
insanların sorunlarını çözerek tamir edelim. Bu insanların o kadar çok dertleri
var ki. Ama biz -yine söylüyorum- burada hepimiz bu ülkeye şöyle döviz, şöyle
ihracat yapılacak, şu kadar döviz gelecek diyoruz, alkışlıyoruz. Bir yasa
çıkıyor, bu yasa işlemiyor arkadaşlar. Ben yine
söylüyorum: Bugüne kadar sorun olan bazı sorunları çözecek ama ulusal sanayici,
ulusal sanayi yönünden bu yasanın bize hiçbir yararı olmayacaktır. Ülkede katma
değer yaratan insanları korumayacaktır, sadece makine vidalayan, işte,
paketleyen insanlara faydası olacaktır. Ben takdirlerinize
sunuyorum. Hepinize saygılar
sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, grup adına yapılacak bir konuşma için yeterli vakit
yoktur. Bunu dikkate alarak çalışma süremizi burada tamamlamak istiyorum. Şimdiden 29 Ekim
Cumhuriyet Bayramı’nızı tebrik ediyorum. Özel gündemde yer
alan işler ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 30 Ekim
2008 Perşembe günü saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza, herkese hayırlı akşamlar diliyorum. Kapanma Saati: 19.52 |
|