DÖNEM: 23                                                    CİLT: 29                                              YASAMA YILI: 3

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

7’nci Birleşim

16 Ekim 2008 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, iç güvenlik konusuna ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, küresel ekonomik kriz ve Türkiye’nin durumuna ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşmeye ilişkin ek seçmeli protokolün onay sürecine ve son günlerdeki işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

B) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna üye seçimi

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222)

 

VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının bir işlemine ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4371)

2.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, Ergenekon soruşturmasında tutuklanan bir şahsın hayatını kaybetmesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4545)

3.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’da eğitimdeki başarı oranlarının düşmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/4572)

4.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Eğirdir’de öğretmen sıkıntısı çeken okullara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/4606)

5.- Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani’nin, Erzurum H Tipi Cezaevinde yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4641)

6.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, bazı çevre sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/4643)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 11.04’te açılarak altı oturum yaptı.

Kırşehir Milletvekili Abdullah Çalışkan, Ahilik Haftası nedeniyle gündem dışı bir konuşma yaptı.

Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, TRT Antalya Radyosunun kapatılmasına,

Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova ve Adana’daki narenciye üreticilerinin sorunlarına,

İlişkin gündem dışı konuşmalarına Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin cevap verdi.

Kırklareli Milletvekili Tansel Barış ve 29 Milletvekilinin, Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve 21 Milletvekilinin, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 21 Milletvekilinin, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 22 Milletvekilinin, Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 21 Milletvekilinin, Uşak Milletvekili Nuri Uslu ve 21 Milletvekilinin, Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 20 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 19 Milletvekilinin, Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 33 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 32 Milletvekilinin, Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 27 Milletvekilinin, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 24 Milletvekilinin, Küresel Isınmanın Etkileri ve Su Kaynaklarının Sürdürülebilir Yönetimi Konusunda Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (10/1, 4, 5, 7, 9, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17) (S. Sayısı: 138) üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk ve 11 Milletvekilinin; 2009 Yılında İstanbul Şehrinde Yapılacak Beşinci Dünya Su Forumunun Organizasyonu ile Katma Değer Vergisi Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi’nin (2/182) (S.Sayısı: 214) görüşmeleri tamamlanarak, yapılan açık oylamadan sonra,

2’nci sırasında bulunan, Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/497) (S. Sayısı: 221) görüşmeleri tamamlanarak,

Kabul edildi.

Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz, Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

3’üncü sırasında bulunan, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

16 Ekim 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00’de toplanmak üzere, birleşime 19.59’da son verildi.

 

 

Meral AKŞENER

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Bursa

 

Ağrı

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

No.: 9

II.- GELEN KÂĞITLAR

16 Ekim 2008 Perşembe

Tasarı

1.- Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/652) (Adalet; Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.10.2008)

Tezkereler

1.- Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/556) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2008)

2.- Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/557) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2008)

3.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/558) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2008)

4.- Batman Milletvekili Ayla Akat Ata’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/559) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2008)

5.- Ankara Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/560) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2008)

6.- Bursa Milletvekili Necati Özensoy’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi  (3/561) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2008)

7.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/562) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2008)

16 Ekim 2008 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 11.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşimini açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, iç güvenlik konusunda söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik’e aittir.

Buyurun Sayın Çelik. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, iç güvenlik konusuna ilişkin gündem dışı konuşması

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ulusal güvenlik politikaları ve son gelişmeler hakkında gündem dışı konuşma yapmak üzere söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, biraz önce öğrendiğime göre, Çukurca’da ne yazık ki 5 şehidimiz var. 4 Ekim Aktütün saldırısı bize 17 şehide, 8 Ekim Diyarbakır’da polise yönelik saldırı 5 şehide ve onlarca yaralıya mal olmuştur. Bu iğrenç saldırıları şiddetle kınıyor, yaralılara acil şifalar diliyor, şehitlerimizi rahmetle anıyorum.

Arkadaşlar, terör büyük bir insanlık suçudur. Maalesef, terör daima hasım, rakip devletler tarafından beslenerek büyütülür, önceden hazırlanmış projeler doğrultusunda tespit edilen hedefe ulaşmak için uğraşılır ve yönlendirmeler yapılır. Kitleler korkutulur, bıkkınlık, vurdumduymazlık ve yılgınlık azdırılır. Şer hedeflere vasıl olmak için binlerce can gitmiş umurlarında olmaz. Bizim yaşadığımız PKK terörü işte böyle bir vahşet, Hitler ve Stalin’in katliamlarının bir Orta Doğu versiyonudur. Emperyalizmin, müstemlekeciliğin 21’inci yüzyıldaki gayrimeşru çocuğudur.

Değerli milletvekilleri, ulusal güvenlik, bölgesel-küresel, mevzii siyasal projeler, terörizm gibi kavramlar aslında beş dakikada anlatılacak türden konular değildir. Ben burada sadece Hükûmete uyarılarda ve önerilerde bulunmak amacıyla söz aldım.

Biliyorsunuz Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı sonucu kanla kurulmuş, sınırları kanla çizilmiştir. Halkı, imparatorluk bakiyesi halkların Anadolu’ya göçmesi ve yerli Anadolu Türklüğü ile birleşmesinden meydana gelmiştir. Rum nüfus, anlaşmayla Anadolu’dan çıkarılmış, böylece mütecanis bir halk olarak Türk milleti, devletine sahip çıkmıştır. Türkiye dışındaki Türkler, Türkiye’ye yönelik hasmane saldırılarda hep dalgakıran görevi görmüşler, bunların Türkiye’ye göçleri genellikle bir devlet politikası olarak kabul görmemiştir. Demek ki, Türkiye, Türk millî kimliğine sahip kaynaşmış bir kitle, bu kitlenin ulus devleti ve bu devletin güçlü organlarından oluşmaktadır. Bu milletin serveti de yaşama azim ve iradesini artıran en önemli nedendir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ulusal güvenlik politikası deyince 20’nci yüzyılın başında milletçe çekilen acı ve ıstırapların, yüz binlerce can kaybının, 3 milyon kilometreyi aşkın toprak kaybının ardından Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza dek yaşamasını sağlama ilkelerinden başka bir şey değildir.

Ezber bozma, resmî söylemin dışına çıkma sözlerinin ardına sığınarak devletimizde yapılan tahribatların artık haddi hesabı bilinemez oldu. Millî projeler tahrip edilirken düşman projelerin ikamesi dayatılır oldu. Alt-üst kimlik tartışmaları, etnikçilik akımları, dağa dönüş yasaları, güneydoğuda sözde Kürt açılımları, şehide “kelle”, terörist başına “sayın” söylemleri, hep malum şer proje takipçilerinin ekmeğine yağ sürmektedir.

Burada, son iki gündür Türkiye Büyük Millet Meclisinde muhalefetin ve özellikle MHP Lideri Sayın Bahçeli’nin uyarıları, bilgisi kendinden menkul Sayın Başbakan tarafından dahi küçümsenebilmektedir. Takiben haddi aşan iktidar milletvekillerinin beyanatları, şer cephesinin değirmenine ne kadar su taşındığını göstermektedir. Sayın Başbakan bu tutumunu devam ettirirse, artık büyük Türk milleti, kendisini yıkıcı, bölücü hamisi olarak damgalayacak, ilk seçimde gereğini yapacaktır.

Değerli milletvekilleri, artık iktidar, gelinen bu noktadan sonra ve 14 Ekim 2008 MHP Grup toplantısında Sayın Bahçeli’nin uyarılarından sonra ya millî güvenlik politikalarına uyumlu hâle gelecek ya da Barzani’sinin, Bush’unun, Talabani’sinin yanına gidecek…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - …yeni bir Damat Ferit iktidarı olarak anılacaktır. Hiç kimsenin bu millete yeni bir “İstiklal Marşı” yazdırmaya da hakkı yoktur.

Burada Milliyetçi Hareket Partisinin politikaları çok nettir. MHP, ezilen insanlık için bir simgedir, Türk dünyasının ışığıdır, bağımsızlık ve özgürlük, inanç ve mukaddesat, demokrasi ve kalkınmadır. MHP, her yerdedir, Türkiye'nin her yerindedir. MHP, tarihin Türk milletine biçtiği misyonu inançla biliyor ve millî güvenliğin zedelenmesine dahi rıza göstermiyor.

Sonuç olarak, güvenlik güçlerimize yüksek moral vermeli, teçhiz etmeliyiz. Hain propaganda saldırılarına karşı psikolojik harekâtlar planlamalıyız. Terör örgütünün etkinliğini sonlandırmalıyız, maddi destek unsurlarını bitirmeliyiz. Bu durumda, terör nerede olursa olsun mutlaka ezmeliyiz. Onun için terörün beyni Barzani ise o beyni dağıtmalıyız, yönetimi Kandil’se orayı dağıtmalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Destekçileri kimse, bölücüler kimse, mihmandarları kimse onlara da gereğini yapmalıyız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Gündem dışı ikinci söz, küresel ekonomik kriz ve Türkiye’nin durumuyla ilgili söz isteyen Denizli Milletvekili Sayın Hasan Erçelebi’ye aittir.

Buyurun Sayın Erçelebi.

2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, küresel ekonomik kriz ve Türkiye’nin durumuna ilişkin gündem dışı konuşması

HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi Demokratik Sol Parti ve şahsım adına içtenlikle selamlıyorum.

Biraz önce aldığımız haber yine yüreklerimizi burktu. Hakkâri’de hain saldırı sonucunda kaybettiğimiz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ulusumuzun başı sağ olsun diyorum.

Bu arada, Türk edebiyatının büyük şairi Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya da Allah’tan rahmet diliyorum. Ulusumuzun başı sağ olsun diyorum. Kederli ailesine sabırlar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, dünya yanıyor. Türkiye’nin de bu yangından ciddi bir şekilde etkileneceği anlaşılıyor. Bu finansal kriz şu anda dünyaya yayılıyor, küresel ekonomik krize dönüşmesinden bütün dünya endişe ediyor. Bu nedenle, Amerika Birleşik Devletleri bankalarını “hortumcular” diye itham etmedi; destek oldu, devraldı. Avrupa Birliği batma noktasına gelen bankalarına el koyarak ”hortumcu” ilan etmek yerine ortak oldu, yüzdürmeye, yürütmeye çalışıyor.

Küresel finansal kriz finansal kaynak temini açısından Türkiye’yi etkilemiştir. Şu anda bankalarımız, finans aracıları dünya piyasasından fon bulamamakta ve kredi alamamaktadır. Türkiye’de bulunan sıcak para vadesi geldikçe dövize dönüşmektedir ve yavaş yavaş yurt dışına gitmektedir.

Maliye Bakanımız vatandaşlarımıza yurt dışındaki paralarını getirmelerine söylüyor. Yurt dışında parası olan benim hemşehrim Tavaslı Mehmet, Çallı Ahmet, Çivrilli Ayşe Teyze, Trabzonlu Temel veya Cemal değildir. Maliye Bakanının çağrıda bulunduğu kesimler parayı yönetmeyi, zamanında yurt dışına götürmeyi çok iyi bilenlerdir. Nitekim Türkiye’de reel sektörün borcu gibi görünen 140 milyar dolar civarındaki dış borcun 90 milyar dolara yakın kısmı Maliye Bakanının çağrıda bulunduğu bıyıklı paradır, yani Türklerin parasıdır. Bu nedenle Sayın Maliye Bakanının bu çağrısı Türkiye’ye bir şey getirmeyecektir.

1983 sonrası aynı şekilde uygulanan politikaların sonucunda hayalî ihracat ve yeraltı dünyası büyümüştür. Bence Maliye Bakanımız, ekonomiden sorumlu bütün bakanlarımız, hatta Başbakanımız son on yılda Türkiye’de ekonomiyi yöneten bakanlarla birlikte bir toplantı yapmalıdır, onların görüşlerini ve desteklerini almalıdır.

Türkiye bu krizden etkilenecek mi? Bu kaçınılmaz. Şu anda Avrupa’dan siparişler azalmaya başlamıştır. Bunu ihracatçılarımız çok iyi biliyorlar. Onların sesine kulak vermek lazım. Avrupa ülkeleri finansal krizin olası bir ekonomik krize dönüşeceği düşüncesiyle şu anda daralma politikası uygulama başlamışlardır. Avrupalılar su sıkmak için yangın çıkmasını beklemiyorlar. Bilakis suyu önceden sıkıyorlar ki, yangın çıkarsa evler önceden ıslatıldığı için geç alev alsın ya da hiç alev almasın diye.

Değerli milletvekilleri, peki ne yapmalıyız? İhracatta daralmadan dolayı doğacak arz fazlasını iç pazara yönelttiğimizde, vatandaşlarımızda kredi kartları veya tüketici kredisiyle değil, geliriyle satın alabilecek bir tüketici ve tüketim dalgası yaratmak lazım. Bunun için vatandaşlarımıza yönelik gelirler politikasını iyileştirmemiz gerekir. Yani vatandaşın gelirini, maaşını artırmak gerekir, sübvansiyon yapmak gerekir. Bunun kaynağını şimdi sizin huzurunuza getireceğim devalüasyon önerisiyle ortaya çıkacak Merkez Bankamızın ekstra kârlılığıyla karşılayabiliriz. Kriz patlarken dolar 1.200’dü, şimdi 1.400. Aradaki fark Merkez Bankasının kasasından çıkmıştır. Bundan sonra olası artışları beklemeden, Merkez Bankası ve Hükûmetin birlikte alacağı kararla yapılacak devalüasyondan doğan farkı döviz kurunun artmasından dolayı zarar edecek ithalatçılara bazı malların fiyatlarına sübvansiyon olarak kullanmak gerekir. Böylece hem devalüasyon nedeniyle enflasyon artışı önlenmiş olacak hem de gelirler politikası düzeltilmiş olacaktır. Doların fiyatı arttığı için ithalat azalacağından cari açık otomatik olarak düşmüş olacaktır. İthalattaki düşüş başlayınca yapılan yardımlar ve gelirler politikasındaki iyileştirmeler nedeniyle artacak talep üretim ekonomimizi devreye sokacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

HASAN ERÇELEBİ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bu önlemler alındığında:

1) Devalüasyon nedeniyle spekülatörler para kazanamayacaktır,

2) İthalata dayalı tüketim azalacak, cari açık düşecek,

3) Üretim ekonomisine geçilecek,

4) Vatandaşın geliri artacak,

5) Sübvansiyonlar enflasyonu kontrol altına alacak,

6) Böylece vatandaşın geliri artarken borcu sabit kalacaktır.

Bu hedeflerle spekülatörler değil vatandaş kazanmış olacaktır.

Biz Hükûmete gerçekçi ve krizi en hafif atlatmaya yönelik, halkın ezilmesini önleyici önerilerde bulunuyoruz. Yani yapıcı muhalefet yapıyoruz. Keyfiyet Hükûmetindir.

Hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erçelebi.

Gündem dışı üçüncü söz bir Birleşmiş Milletler sözleşmesine ilişkin ek seçmeli protokolün onay süreci ve son günlerdeki işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Ufuk Uras’a aittir.

Buyurun Sayın Uras. (DTP sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşmeye ilişkin ek seçmeli protokolün onay sürecine ve son günlerdeki işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; ben de bizim kuşağa şiirle haşır neşir olmayı sevdiren değerli şairimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı kaybettiğimizin haberini aldım, bütün sevenlerine başsağlığı diliyorum. Yine, bugün Çukurca’da yitirdiğimiz canlarımızın yakınları için başsağlığı diliyorum. Ağır işkence sonucu yaşamını yitiren Engin Ceber’in de yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Görüldüğü gibi, insan ve yaşam hakkı ihlalleri konusunda tablo çok parlak değildir. Sadece 2008’de ilk dokuz buçuk ayda yargısız infaz, dur ihtarlarına uymama ve rastgele ateş açma sonucunda 31 yurttaşımız yaşamını yitirdi. Bu sayı 2007’de 24 idi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2007’de de Türkiye’yle ilgili aldığı otuz beş kararda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 3’üncü maddesinin ihlal edildiğini saptıyor, yani işkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele ve muhakeme usulü ihlalleri. 2008 yılının ilk yedi ayında karara bağlanan on dokuz davada 3’üncü madde ihlalleri yine saptanıyor.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının Türkiye'nin hukuk sistemindeki sorunların bir göstergesi hâline geldiğini görüyoruz. Bu davalarda en çarpıcı olan ve AİHM’ce en çok eleştirilen konu, işkence ve kötü muamele faillerinin cezasızlığıdır. Ne olursa olsun, yetkililer, ortaya atılan işkence ve kötü muamele iddialarıyla ilgili olarak etkin bir soruşturma başlatmakla yükümlüdür. Birçok davada mağdurlar vakit kaybetmeksizin etkili bir soruşturma başlatmak zorunda olan savcılıklara suç duyurusunda bulunmalarına karşın, ya soruşturma başlatılmadı ya da açılan soruşturmaların eksik ve etkin olarak gerçekleşmediği görülmektedir. Sadece siyasi vakalarda değil, daha bugün Taraf gazetesine baktığınızda, Kartal’da bir kafe sahibi, içilen çayın parası ödenmedi diye emniyet görevlilerince komaya sokulabiliyor. Bunlar çok vahim gelişmelerdir.

İşkence ve kötü muamele, insan hakları ve insancıl hukuk tarafından yarım yüzyıldan bu yana mutlak olarak ve tutarlı bir şekilde yasaklanmıştır. Bu yasak öylesine mutlaktır ki, bu yasağın yoğun karakteri, olağanüstü durum, savaş zamanı da dâhil olmak üzere herhangi bir istisna kabul etmez. İşkence ve kötü muamelenin meşrulaştırılmasının herhangi bir zemini yoktur. Nitekim, sözünü ettiğimiz Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme’nin sözleşmeye taraf devletler tarafından uygulanmasını, alıkoyma yerlerinin izlenmesi yoluyla etkin bir biçimde sağlamak üzere hazırlanan Seçmeli Protokol’ü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Aralık 2002’de kabul etmiştir. Türkiye, Birleşmiş Milletlerin ilgili Protokol’ünü Eylül 2005’te imzalamış ancak onaylamamıştır.

Seçmeli Protokol ile getirilen her türlü alıkoyma yerinin uluslararası ama özellikle ulusal düzeyde düzenli ziyaretlerle izlenmesi, sistemli işkence ve kötü muamelenin gerçekleşmeden önlenmesi açısından son derece önemlidir. Ulusal düzeyde düzenli ziyaret yapan herhangi bir mekanizma bulunmamaktadır. Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde tutulan kişilerin tutulmasına ilişkin şikâyetleri incelemekle görevli infaz hâkimleri, şikâyet konusu olayları incelemek üzere düzenli bir şekilde bu birimleri ziyaret etmeleri gerektiği hâlde Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesinin de belirttiği üzere infaz hâkimleri ilgili birimleri ya hiç ziyaret etmemekte ya da çok ender olarak ziyaret etmektedir.

Ulusal düzeyde cumhuriyet başsavcılarının gözaltı birimlerini ziyaret yetkisi ve görevi de vardır. Bu hükümlere karşın savcılıklar da gerekli denetimleri ve belirtilen çerçeveyi gerçekleştirmemektedirler. Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesinin yakın tarihli bir raporunda, ziyaret edilen yerlerde savcılar tarafından yapılan izlemenin yetersizliği vurgulanmıştır. Savcılar genelde sadece kayıt defterlerini incelemekte ve genel olarak karakolları gezmektedirler.

İşkence ve kötü muamelenin önlenmesine ilişkin mücadelede temel perspektif işkence ve kötü muamele yapıldıktan sonra değil, henüz gerçekleşmeden önce engellenmesine yönelik olmalıdır. Bu da ancak seçmeli protokolün uygun bir ziyaret mekanizması sistemi ile mümkün olabilir. Bugün bakacak olursanız, Milliyet gazetesinde Sayın Derya Sazak bu konuyu etraflı olarak ele almaktadır.

Şeffaflık, işkenceyle mücadelenin bir numaralı aracıdır. Birleşmiş Milletler İşkence Özel Raportörünün açıkladığı gibi ek protokolün mantığı işkence ve kötü muamelenin, işkenceyi uygulayanın etkili bir izleme ve sorumluluk denetiminden uzak olduğu inancıyla hareket ettiği, yalıtık gözaltı yerlerinde gerçekleştiği üzerine kurulmuştur. Hemen her hukuk düzeni işkenceyi suç sayıp cezalandırdığı için, işkence sadece işkencecilerin, meslektaşlarının ve üstlerinin bu davranışı onayladığı, hoşgörüyle karşıladığı, emrettiği bir sistemle gerçekleşebilir. İşkenceye uğrayanlar da böyle bir sistemde maruz kaldıkları muameleyi söylediklerinde tehdit edilmektedirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

19/11/2007’de bir kanun teklifi vererek Protokol’ün onaylanmasını istedik. “Bunun için Bakanlar Kurulu kararı gerekiyor.” dediler. “Bakanlar Kurulu tasarısı gerekiyor.” dediler. Bunu zaten biliyorduk ama Hükûmetin yoğun işleri nedeniyle o teklifi biz hazırladık. Şimdi Meclisin, başta iktidar ve muhalefet olmak üzere çok büyük bir sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz. Protokol’ü onaylamayacaksak altına niye imza attık? Onaylamamız için daha kaç kişin ölmesi gerekmektedir?

İşkence ve diğer zalimane, insanlık dışı ya da onur kırıcı muameleyi ya da cezaların yasaklandığı bir Türkiye tahayyül ediyoruz. Eski Türkçede tahayyülün “h”sine nokta koyduğunuzda “hile yapmak” anlamına geliyor. Herkese o yüzden hilesiz, noktasız tahayyüller diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uras

Gündeme geçiyoruz.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

V.- SEÇİMLER

A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim

1.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için İzmir Milletvekili Erdal Kalkan aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna üye seçimi yapacağız.

B) Komisyonlara Üye Seçimi

1.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN - Komisyon üyeliği için siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesini İç Tüzük’ün 21’inci maddesine göre okutup oylarınıza sunacağım.

 

Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi

 

 

Üye Sayısı (26)

 

Adı ve Soyadı

 

Seçim Bölgesi

 

Adalet ve Kalkınma Partisi (16)

 

Burhan Kayatürk

 

Ankara

Yusuf Ziya İrbeç

 

Antalya

Cevdet Yılmaz

 

Bingöl

Yaşar Yakış

 

Düzce

Fazilet Dağcı Çığlık

 

Erzurum

İbrahim Kavaz

 

Erzurum

Mustafa Öztürk

 

Hatay

Mehmet Sait Dilek

 

Isparta

Mehmet Beyazıt Denizolgun

 

İstanbul

Taha Aksoy

 

İzmir

Lutfi Elvan

 

Karaman

Musa Sıvacıoğlu

 

Kastamonu

İsmail Hakkı Biçer

 

Kütahya

Cüneyt Yüksel

 

Mardin

Afif Demirkıran

 

Siirt

Çağla Aktemur Özyavuz

 

Şanlıurfa

 

Cumhuriyet Halk Partisi (5)

 

Nevin Gaye Erbatur

 

Adana

Onur Öymen

 

Bursa

Şükrü Mustafa Elekdağ

 

İstanbul

Algan Hacaloğlu

 

İstanbul

Osman Coşkunoğlu

 

Uşak

 

Milliyetçi Hareket Partisi (3)

 

Gündüz Suphi Aktan

 

İstanbul

Mithat Melen

 

İstanbul

Osman Çakır

 

Samsun

 

Demokratik Toplum Partisi (1)

 

Bengi Yıldız

 

Batman

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi de Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş bulunan ve bağımsız milletvekillerine düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

Bu üyelik için aday olan bağımsız sayın milletvekillerinin adlarını okuyorum: Sayın Hüseyin Pazarcı, Balıkesir Milletvekili; Sayın Ahmet Tan, İstanbul Milletvekili; Sayın Kamer Genç, Tunceli Milletvekili.

Okunan adayların isimleri liste halinde bastırılmıştır. Her üyeye bir oy pusulası ile bir zarf dağıtılacaktır.

Oyunu kullanacak sayın milletvekili, dağıtılan aday listesinde adı yazılı olan adaylardan hangisine oy verecekse o adayın adının önündeki kareyi bir çarpı işaretiyle işaretleyecek ve oy pusulasını zarfa koyacaktır.

Adaylardan sadece biri işaretlenecektir. Birden fazla aday işaretlendiği veya zarfa birden fazla oy pusulası konulduğu takdirde bu oylar geçersiz sayılacaktır.

Sayın milletvekilleri, öncelikle, oyların sayım ve dökümü için 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit edeceğim.

Tasnif komisyonunu tespit ettikten sonra oylamaya geçeceğiz.

Şimdi, 5 kişilik bir tasnif komisyonu tespit ediyorum:

Mehmet Emin Tutan, Bursa Milletvekili? Yok.

Hamza Yerlikaya, Sivas Milletvekili? Yok.

Hasan Ali Çelik, Sakarya Milletvekili? Burada.

Süleyman Çelebi, Mardin Milletvekili? Yok.

Necat Birinci, İstanbul Milletvekili? Burada.

Gürcan Dağdaş, Kars Milletvekili? Yok.

Eyüp Fatsa, Ordu Milletvekili? Yok.

Ahmet Duran Bulut? Burada.

Sacid Yıldız, İstanbul?

Kerem Altun, Van? Burada.

Sayın Emine Ayna? Yok.

İdris Naim Şahin?

Fuat Çay?

Mehmet Erdem, Aydın? Burada.

Böylece tasnif komisyonu teşekkül etmiş bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, komisyon ve hükûmet sıralarında yer alan kâtip üyelerden, komisyon sırasındaki kâtip üyeler Adana’dan başlayarak Denizli’ye kadar, Denizli dahil ve Diyarbakır’dan başlayarak İstanbul’a kadar, İstanbul dahil; hükûmet sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir’den başlayarak Mardin’e kadar, Mardin dahil ve Mersin’den başlayarak Zonguldak’a kadar, Zonguldak dahil, adı okunan milletvekilinin adını defterden işaretleyecektir. Adı işaretlenen milletvekili daha sonra oy pusulasını içeren zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne konulmuş olan oy kutusuna atacaktır.

Oylamaya Adana ilinden başlıyoruz.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN – Oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oy kullanma işlemi tamamlanmıştır, oy kutuları kaldırılsın.

Tasnif Komisyonunun üyeleri yerlerini alsınlar.

(Oyların ayrımı yapıldı)

BAŞKAN – “Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda bağımsız milletvekillerine düşen 1 üyelik için yapılan seçime 241 üye katılmış ve neticede aşağıda adı yazılı adaylar karşılarında gösterilen oyları almışlardır.

Saygıyla arz olunur.

Tasnif Komisyonu

 

Üye

Üye

Üye

 

 

Necat Birinci

Hasan Ali Çelik

Ahmet Duran Bulut

 

 

İstanbul

Sakarya

Balıkesir

 

 

Üye

 

Üye

 

 

Kerem Altun

 

Mehmet Erdem

 

 

Van

 

Aydın

 

 

 

Hüseyin Pazarcı

Balıkesir Milletvekili:

206

 

 

 

 

 

Ahmet Tan

İstanbul Milletvekili:

28

 

 

 

 

 

Kamer Genç

Tunceli Milletvekili:

5

 

 

 

 

 

Boş:

 

1

 

 

 

 

 

Geçersiz:

 

1

 

 

 

 

 

Toplam:

 

241”

 

 

 

Sayın Hüseyin Pazarcı, Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda bağımsız milletvekillerine düşen üyeliği kazanmıştır. Hayırlı olsun.

Sayın milletvekilleri, Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun toplanarak İç Tüzük’ün 24’üncü maddesine göre başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtiplerini seçmeleri gerekmektedir. Bu nedenle Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, 16 Ekim 2008 Perşembe günü (bugün) saat 18.00’de Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Toplantı Salonunda toplanacaktır. Komisyonun toplantı gün ve saati ayrıca plazma ekrandan ilan edilecektir.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifler ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Sayın Şenol Bal’ın 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin ve 18 milletvekilinin 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Geçen birleşimde tasarının tümü üzerinde gruplar ve komisyon adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi söz sırası, şahsı adına Sayın Reşat Doğru’ya aittir.

Buyurun Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 222 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Hakkâri’de şehit edilen 5 askerimize Allah’tan rahmet diliyorum, askerlerimize başsağlığı diliyorum, PKK terör örgütünü lanetliyorum, Türk Silahlı Kuvvetlerine uzanan eller kırılsın diyorum. Ayrıca terörle ilgili olarak gerekli önlemleri almayan Hükûmeti de uyarıyorum. Acil olarak ne tür kanunlar çıkartılması gerekiyorsa buraya getirilmesini ve kanunların da çıkarılmasını beklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu 12/4/2000 tarihinde yürürlüğe girmiş ve çok önemli yatırımlara vesile olmuştur. Ülkemiz kalkınmak, gelişmek istiyorsa bunun da yatırımlarla, üretimlerle ve sonucunda da istihdamla olacağı unutulmamalıdır. Bundan dolayı da üretimi artırıcı yeni sistemler, modeller bulmak mecburiyetindeyiz. Genç bir nüfusa sahip olduğumuz düşünülürse eğitimli işsizler ordusu yaratmamak ve 21’inci yüzyılda lider ülke Türkiye’yi oluşturmak istiyorsak acil olarak önlemler almak, insanımızı iş sahibi, aş sahibi yapmak durumundayız.

Bugün dünyadaki krizin en önemli sebebi üretimsizliktir. Bugün ülkemizde de -kabul edilmese de- ekonomik kriz vardır. Bu da reel sektörde bariz olarak görülmektedir. Çiftçi, esnaf, sanayici çok zor durumdadır. Sanayide ithalat cazip hâle gelmiş, neredeyse üretim tamamen durmuştur. Maliyetler her gün artmaktadır. Elektriğe son bir yıl içerisinde yüzde 55, doğal gaza yüzde 30 zam yapılmıştır. Organize sanayilerde fabrikalar kapanmaya başlamış ve işsizlik büyük oranlara gelmiştir. İnsanlar şaşkın bir hâldedir. Resmî olarak DİE yüzde 11,2 civarında gibi gösterse de bu reel değildir.

                       

(x) 222 S. Sayılı Basmayazı 15/10/2008 tarihli 6’ncı Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Sayın milletvekilleri, sanayicinin, üreticinin sesini duymak mecburiyetindeyiz. Artık gerçek gündeme gelinmelidir. Kriz için acil toplantılar yapılmalı, sanayici ve üreticiler için yeni teşvik sistemleri, yeni kredi imkânları oluşturulmalıdır. Ülkenin planlı kalkınması ve kentleşmesinin sağlanması, bölgesel kalkınmanın yönlendirilmesi açısından OSB’yle ilgili düzenlemelerin yeniden ele alınması gerekmektedir. 4562 sayılı OSB Kanunu bilimsel veriler ışığında yeniden düzenlenmelidir. Sanayi kuruluşlarının Anadolu’ya yayılması gerekmektedir. Örneğin, İstanbul artık sanayi kuruluşları konusunda son noktasına gelmiş bir durumdadır. Eğer İstanbul’u kurtarmak istiyorsak ve İstanbul’u bir dünya kenti yapmak istiyorsak, İstanbul’daki sanayi kuruluşlarının tamamını Anadolu’ya kaydırmalı ve buranın da özellikle bir kültür kenti, bir turizm kenti şekline dönüştürülmesini sağlamalıyız.

Sektörel bazda da teşvikler verilmeli, üretim planlaması yapılmalıdır. 15 Nisan 2000 tarihinde çıkarılan OSB Kanunu’nun 14’üncü maddesinin son fıkrasına 57’nci Hükûmet zamanında teşvikle ilgili bir madde eklenmiş ve kalkınmakta öncelikli illerin bu maddeden faydalanması noktasında bir madde daha konmuştu. O zamandan itibaren yatırımlar yapılmaya başlanmış ama daha sonra değiştirilmesiyle beraber bu Hükûmette, bu yönde de çok fazla yatırımlar yapılmış olduğunu söyleyemeyiz.

Meclise daha önce verilmiş olan sanayi kuruluşları ile ilgili araştırma önergesini acilen Meclisimizin gündemine getirerek bu araştırmayı çok süratli bir şekilde yapmak durumunda olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Kamu kesiminde de aynı şekilde verimsizliğin azaltılması, kurumlar arasındaki koordinasyonun sağlanması organize sanayi bölgelerindeki çalışmaları da artırmış ve düzenlemiş olacaktır. KOBİ’lere yönelik yeni ekonomik program oluşturulması, istihdama kaynak sağlayan sanayicinin önünün açılması gerekmektedir.

Somut tedbirler alınmaz ise ekonominin tümden raydan çıkacağını ve daha büyük bir ekonomik krizle de karşı karşıya kalacağımızı ifade etmek istiyorum.

Bölgesel ve sektörel teşvikler mutlaka verilmelidir. Örneğin, istihdamı artırmak için kış aylarında açık olan konaklama tesislerindeki SSK primlerini düşürebiliriz. OSB yatırımlarında öncelik ihracat garantili yatırımlarda olmalıdır. Geç kalınmış olsa bile organize sanayi bölgeleri artık organize sanayi kenti hâline gelmelidir. Bunun sonucunda geri kalmış bölgeler desteklenmiş olacaktır.

Birçok organize sanayi bölgesinin sorunu olan bürokratik işlemlerin basitleştirilmesi gerekmektedir. Tüm işlemlerin tek bir yere başvurusu ile çözülmesini mümkün kılan, doğrudan yabancı yatırımların yer seçimi, altyapı gibi sorunlarını önemli ölçüde gideren endüstri bölgeleri etkin bir araç olarak kullanılmalıdır. Bu kapsamda teşvik işlemlerinin tek merkezden yapılmasına imkân veren “Tek Durak İş Merkezleri” kurulmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. KOBİ’lerin bir araya gelmeleri sağlanarak iç ve dış ticaret şirketlerinin oluşturulmasına destek verilmelidir. Dış dünyaya KOBİ’lerimizi mutlaka açmalıyız.

Sayın milletvekilleri, bu bölümde OSB’lerin çok önemli bir sorununu dile getirmek istiyorum, bu da çevre sorunudur. Planlı bir kalkınmanın gereği olarak geliştirilmiş olan OSB, ülkemizde sanayileşmeyi sağlarken çevreyle ilgili sorunların da çözümünde en uygun modeldir.

OSB modeli, ülkemizin planlı kalkınma anlayışı içerisinde takip ettiği bir sanayileşme şeklidir. Sanayi bölgeleri, altyapı maliyetlerini düşürüp mahallî ve bölge ekonomisini hareketlendiren endüstriyel gelişim için etkili bir araçtır. Sanayi bölgeleri toplumlara ekonomik ve sosyal yararlar sağlamaktadır ancak diğer bir yönden bakılınca da çevreye zararlı etkiler bırakarak sağlık ve güvenlik tehlikesi de yaratabilmektedir. OSB’lerin uzun planlama süresi içerisinde çevre yatırımlarının daha dikkatli ve planlı yapılması gerekmektedir. Sanayi bölgelerinin çevresel etkileri hem planlama hem de işletme safhasında doğmaktadır. Kötü yönetilen bir sanayi bölgesi hava ve su kirliliği, gürültü problemiyle sanayi kazalarına ve sağlık problemlerine de yol açabilir. Böyle bir tehlikenin önüne geçilebilmesi için sanayi bölgelerinde çevre yönetiminin oluşturulmasının önem taşıdığını ifade etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, OSB’lerin çevre sorunlarına şöyle bir bakalım:

Atık su sorunu: OSB’lerden çıkan atık sular verildikleri dere, nehir vesaire gibi alıcı ortamları kısa sürede kirletmekte ve bu suların geçtikleri yerlerdeki tarım alanlarına zarar vermektedir. Kendi bölgem olan Tokat’tan örnek vermek istiyorum. Tokat’tan Yeşilırmak geçmektedir. Yeşilırmak, Amasya’ya giderken Turhal’dan ve çeşitli sanayi kuruluşlarının olduğu yerlerden geçmektedir. Bu geçmiş olduğu yerlerin hepsinde atıklar bu ırmağa akmakta, atıkların akmasıyla beraber de burada balık ölümlerinin yanında özellikle Taşova ve Erbaa ilçelerinde bitki örtüsünün de yakma dâhil birçok durumla karşı karşıya olduğu görülmektedir. Yani bitki örtüsü tamamen bozulmuş, hatta yanma durumuyla karşı karşıya olduğu görülmektedir. Bu mealde de atık su sorununun çok önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.

Gerçi, Amasya’daki maya fabrikasının atık su tesisi kurmuş olduğu görülüyor ama atık su tesisinin kurulmuş olması da bize bir şey ifade etmiyor, atık su tesisinin çalışması da gerekiyor. Yani maliyetleri artıyor diye çalıştırmazsanız o zaman yine ırmağı ve suyu kirletmiş olursunuz.

İkinci bir konu, hava kirliliği sorunudur. OSB’lerde ısı ihtiyacı ve ısınma gibi ihtiyaçlar için yakıt sistemleri kullanılmaktadır. Bu atıklar kullanılınca atmosfere kirletici gaz emisyonları atılmaktadır. Bu kirletici maddelerin hava kalitesini korumak için etkilerinin mutlaka OSB yöneticileri tarafından takip edilmesi gerekir.

Bir üçüncü sorun, katı atık sorunudur. Bu atıklar evsel nitelikli atıkların dışında kaplama ve metal işleme atıkları, reaktif atıklar, tekstil atıkları, boyalar, reçineler, atık yağlar, kirlenmiş kaplar, organik kimyasallar vesaire sıralanabilir. Bu atıkların çevreye ve insan sağlığına olan etkileri nedeniyle tehlikeli atık olarak nitelendirilmesi ve insan sağlığına olan etkileri sebebiyle de bertaraf edilmesi gerekmektedir.

Dördüncü konumuz, gürültü sorunudur. OSB’lerdeki gürültü genelde işletmelerdeki makinelerden kaynaklanmaktadır ancak bu gürültü uğultu şeklinde olmakta, işitme ve konuşmayla ilgili sorunları da beraberinde getirmektedir.

Sayın milletvekilleri, OSB’lerde sanayileşmenin çevreye vereceği zararı en aza indirebilmek için OSB içinde bir çevre yönetim sistemi, atık minimizasyon sistemleri kurmak ve geliştirmek zorundayız. Gerçi, Çevre Genel Müdürlüğü böyle bir müdürlüğün olduğunu ifade ediyor ama sayın milletvekilleri, böyle bir ünitenin direkt olarak kurulmasının, hatta küçük ve büyük ilçeler demeden kurulmasının çok büyük faydası olacağını düşünüyorum, çünkü buralarda atık su sorunlarını, hava kirliliği sorununu, katı atık sorununu ve gürültü sorununu birilerinin takip etmesi gerekiyor. Yeşilırmak örneği verdim size. Yeşilırmak’a maya fabrikasının suları akıyor, hatta orada atık su tesisi de var ama ne oluyor? Yine balıklar ölüyor, yine Taşova’sında, Erbaa’sında o suyun geçmiş olduğu yerlerdeki bitkiler tamamen kuruyor ve yanıyor. Dolayısıyla, buraların takip edilmesi noktasında ayrı birimin oluşturulması gerekir. Sanayi Bakanlığı tarafından, belki “böyle bir birim vardır” veyahut da “maliyeti artıracaktır” denebilir ama söylemek istiyorum ki insan sağlığı her şeyin üzerinde olduğuna göre, böyle bir birimin kurulmasının faydalı olduğunu düşünmek istiyorum.

21’inci yüzyılda küresel ısınmanın arttığı, çevrenin birçok faktörce etkilendiği bir ortamda insan sağlığına çok yönlü önem vermek mecburiyetindeyiz. İnsanımıza iş temin ederken sağlığından da etmemeliyiz. OSB içinde çevre yönetim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

OSB içinde çevre yönetim sistemi teklifimin kabul göreceğini umuyor, desteğinizi bekliyorum. Bu teklifimi, ilerideki maddelerde de önergeyle sunmak istiyorum.

2872 sayılı Çevre Kanunu organize sanayi bölgeleriyle ilgili yaptırımlar getiriyor, 10’dan 15’inci maddesine kadar uygulama şeklidir, 20’nci madde de ceza maddesidir ama en önemli konunun da bu birimin çalıştırılması olması gerektiğini düşünüyorum.

Yapmış olduğumuz teklif, insan sağlığının korunması ve güvenli çalışma ortamının oluşturulmasıyla ilgilidir.

Beni dinlemiş olduğunuz için, yüce Meclise en derin saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Şahıslar adına ikinci söz hakkı Manisa Milletvekili Sayın Recai Berber’e aittir.

Buyurun Sayın Berber. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

RECAİ BERBER (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı konusunda şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce ben de Hakkâri’de şehit olan 5 vatan evladına Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Bilindiği üzere ülkemizde sanayinin gelişmesinde çok önemli rol üstlenen organize sanayi bölgeleri, kuruluş sayıları itibarıyla iki yüz elli beşe ulaşmıştır. Artvin ili hariç tüm illerimizde OSB kuruluş işlemleri gerçekleştirilmiştir. 1960’lı yıllardan itibaren başlayan, yaklaşık elli yıla varan OSB uygulamaları bu dönemde -OSB sorunları- daha yaygın bir şekilde ele alınmış, meydana gelen aksaklıkların ortadan kaldırılması yönünde gerekli kanun, yönetmelik düzenleme çalışmalarına ağırlık verilmiştir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca bugüne kadar kredi desteğiyle altyapısı, inşaatları tamamlanarak hizmete sunulan 107 adet OSB projesinde 46-50 bine yakın işletme ve 750 bine yakın da iş imkânı sağlanmıştır. Bakanlığın 2008 yılı OSB başlangıç ödeneği 66 milyon 560 bin YTL iken, yıl içinde sağlanan yüzde 78’lik artışla 51 milyon 850 bin YTL’lik ilave ödenekle toplam 118 milyon 410 bin YTL’ye ulaşmıştır. Bu ödenek çerçevesinde 100 adet OSB projesi altyapı inşaatları yürütülmektedir. Bu yıl sonu itibarıyla 15 adet OSB tamamlanarak ülkemizin ve sanayicinin hizmetine sunulacaktır. Tamamlanacak olan bu OSB projelerinden 2 adedi, teşvik kapsamındaki illerde yer alan Bayburt ve Nizip OSB’leridir.

Bölgesel kalkınma ve bölgeler arası gelişmişliğin dengelenmesi adına yürütülen bu çalışmalar kapsamında yatırım ortamı oluşturularak OSB’ler vasıtasıyla ülke genelinde isteyen sanayicilere yatırım imkânı sağlanmaktadır.

OSB’nin kuruluş amaçlarından biri de yatırımcıya altyapısı hazır, yerleşim yerlerinden sınırları çizilerek ayrılmış ve yatırım imkânları bütün altyapılarıyla sağlanmış bölgeler oluşturmaktır. Nitekim, mevzi planları veya plan harici münferit olarak yapılaşan sanayi bölgeleri bugün önümüze büyük bir sorun olarak gelmektedir. OSB’ler bu konuda önemli bir araçtır. Bu nedenle, OSB’ler ülke genelinde yaygınlaştırılmalıdır. Maalesef, dün, burada grupları adına konuşan muhalefet milletvekillerimizden bir arkadaşımız Türkiye’de OSB enflasyonu olduğundan bahsetmektedir. Keşke OSB enflasyonu olsa da altyapısı tamamlanmamış ve biraz önce söylendiği gibi çevre etkileri bu noktalara gelmiş sanayileşme olmasaydı.

Diğer taraftan, yine teşvik kapsamında bulunan illerdeki OSB’lerde yatırımcılarımıza bedelsiz arsa tahsisi uygulamaları yürütülerek 766 adet işletmenin faaliyete geçmesi, 623 adet tesisin de inşaatına başlanması sağlanmıştır. Sanayileşme sürecinde önemli deneyimler elde eden gelişmiş ülkelerdeki sanayiciler çok önceden bir araya gelerek altyapı inşaatını kendi imkânlarıyla yürüttükleri OSB’ler vasıtasıyla düzenli altyapıya kavuşmuşlardır. Bu oluşum sanayi için bir sinerji yaratmaktadır. OSB’ler, ister batı bölgelerinde ister diğer bölgelerde yer alsın, yatırımcıların isteği doğrultusunda yatırım yeri sunmakta önemli bir rol üstlenmiştir.

Tüm OSB uygulamalarında meydana gelen ihtiyaçlar doğrultusunda, bu bölgelerde yer alan işletmeler lehine Kanunda gerekli revizyona gidilmektedir.

Dernek ve kooperatiflerin OSB kuruculuğundan çıkarılması mevcut OSB’lerdeki dernek ve kooperatiflerin kazanılmış haklarını değiştirmemektedir. Yürürlük tarihi esnasında yeni kurulacak OSB’lerde dernek, kooperatif ve odalarda kayıtlı üyelerin mükerrer temsilinin önlenmesini teminen kurucular yeniden belirlenmiştir. Diğer taraftan, odalar marifetiyle kurulmuş ve hâlen işletilen OSB’lerde yasada getirilecek olan bu yeni düzenlemeyle zaten yönetimin çoğunluğu -yani beşte 3 yönetim kurulu üyeleri- organize sanayide faaliyet gösteren katılımcılardan oluşmaktadır.

Dün, burada hakikaten çok tartışmalara yol açan ve daha çok komisyonlardaki bilgilere dayanarak tartışılan Manisa OSB’yle ilgili olarak da son durumu yüce heyetinize sunmak istiyorum. Manisa OSB’de Bakanlığımız son derece tarafsız bir şekilde yargı sürecini izlemiştir ve yargı sonucunda oluşan karara Bakanlığımız saygı göstermiş ve geçtiğimiz günlerde yapılan kongresinde de organize sanayi bölgesi katılımcılarına organize sanayinin yönetimi devredilmiş ve Bakanlık tarafından da onaylanmıştır. Burada gündeme getirilen 8’inci madde ile ilgili değişiklik de zannediyorum yüce heyetiniz tarafından, kanun yürürlüğe girmeden, yürürlük tarihi itibarıyla değişeceği konusunda bir önerge hazırlandığını biliyorum.

Değerli milletvekilleri, özellikle OSB’ler konusunda yapılan çalışmalarda 2002 yılından önce ilk beş yıllık dönemde 31 adet OSB projesi tamamlanırken bu dönemde, 2003’ten bu yana toplam 57 adet OSB projesi tamamlanmış. Yine geçmiş dönemde 43 adet yeni OSB projesi kredilendirme kapsamına alınmışken bu dönemde 91 adet OSB projesi kredilendirme kapsamına alınmıştır. Görüldüğü gibi, dönemler itibarıyla bakıldığında, tamamlanan OSB projelerinde yüzde 84 oranında büyük bir artış, kredilendirme açısından da yüzde 1.100’lere varan bir artış sağlanmıştır. Dolayısıyla, bu dönemde OSB’lere verilen önem bu rakamlardan da ortaya çıkmaktadır. Biten 107 OSB  -biraz önce özelikle OSB enflasyonundan ve OSB’lerin boş olmasından şikâyet eden arkadaşlar oldu, burada o rakamları da vermek istiyorum- projesinde doluluk oranlarına baktığımızda yüzde 96,7 seviyesinde olduğu görülmektedir. Altyapı sorunu olmayan bu bölgeler, arıtmalarını önemli ölçüde tamamlamış olup çevre ile uyumlu, denetim imkânı olan çalışmalarını yürütmektedir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2009 Yılı Yatırım Programı teklifinde OSB projelerinde, GAP kapsamındakilere 48 milyon 875 bin YTL, diğer yörelerdeki OSB’lere de 67 milyon 746 bin YTL olmak üzere toplam 116 milyon 641 bin YTL’lik ödenek talebi olduğu görülmekte olup önümüzdeki yıl itibarıyla bu çalışmaların hızla sürdürüleceği anlaşılmaktadır.

Kanunda yapılacak olan düzenlemede dikkat çeken diğer bir husus da gelişmiş ülkelerde önemli olan ve sanayinin ayrılmaz bir parçası hâline elen “lojistik” kavramının ilk defa ele alınmış olması. Aslında, birçok gelişmiş organize sanayi bölgelerimiz bu konuda idareden daha önde gitmiş, bugün Manisa OSB’de, Kayseri’de, Konya’da birçok OSB kendi OSB bölgelerinde lojistik merkezleri ve demir yolunun OSB’nin içine kadar girecek şekildeki yatırımlarını bizzat kendileri yapma girişiminde bulunmuşlardır. Dolayısıyla, Kanun’da yapılacak olan bu değişiklik artık sadece OSB’yi, organize sanayi bölgesini bir arsa tahsisi olmaktan çıkarıp bir entegre sanayi bölgesi hâline getirmektedir. Aynı şekilde burada yapılan değişiklikle OSB bünyesinde olması gereken, ihtiyaç duyulan yan sanayiye ait küçük işletmelere, orta büyüklükteki işletmelere de yer verilmektedir.

Bakın, gerçekten bugün Manisa OSB Avrupa’daki iki yüz şehir arasında birinci seçilmiştir “the most cost effective” yani en verimli OSB olarak. Bunun nedeni, hemen yanı başında küçük organize sanayisinin, hemen yanı başında da orta ölçekli OSB’nin bulunması ve sanayicinin yan sanayi desteğini bu küçük ve orta ölçekli sanayilerden destekleyebiliyor olmasından kaynaklanmaktadır.

Tabii, bu arada diğer bir değişiklik konusu ve çok önemli, gerçekten bizim pek çok yöremizde illa belli, hiç o yöreyle ilgisi olmayan sanayilerin oraya gitmesi için zorlamak… Ticari ve ekonomik şartlara uygun olmayan birtakım yöntemler yerine tarıma dayalı OSB talepleri iller bazında önemli ölçülere varmıştı. Ancak, şu andaki Kanun bu bölgelerin işletilmesi için yeterli açıklığa sahip değil. Bu nedenle Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bu bölgeleri Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla yaptığı protokol çerçevesinde pilot uygulama bazında yürütmektedir. Kanun teklifinde bu uygulamaların çerçevesi çizilmekte ve bu bölgeler için hazırlanacak yönetmelikle de Tarım ve Köyişleri Bakanlığıyla birlikte uygulama yapılması hususlarının açıklığa kavuşturulması sağlanacaktır. Bu kanun değişikliğinin yapılarak OSB’lerin sorunlarının çözülmesi yönünde yapılan çalışmaların OSB’lerde yeni açılımlara neden olacağı ve bu bölgeler vasıtasıyla ekonomik kalkınmanın ivme kazanacağı görülmektedir. Özellikle bu OSB’lerin altyapıları tamamlanmış. Mesela, biraz önce çevre sorunlarıyla ilgili bir hususa değinildi. Zannediyorum bu fabrika, biraz önce örnek verilen Tokat’taki fabrika OSB bünyesinde değildir, çünkü OSB bünyesinde olup da atığını, mesela Manisa’da Gediz Nehri’ne bırakan bir tane OSB yoktur. Tam tersine, organize sanayi bölgesinin arıtma tesisinde bütün atık sular arıtılıp yeniden kullanılmaktadır, yeniden organize sanayinin ihtiyaçları için kullanılmaktadır. Dolayısıyla organize sanayiler ne kadar yaygınlaşırsa biraz önce söylediğimiz, kendi başının çaresine bakan ve arıtması da olsa gerektiğinde ekonomik nedenlerle çalıştırmayıp kaçak üretim yapan sanayi tesislerine de çok güzel bir altyapı sunulmuş olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

RECAİ BERBER (Devamla) – Değerli milletvekilleri, ben Manisa Organize Sanayisi çok gündeme geldiği için o konuda da kısa bir bilgi vermek istiyorum. Bugüne kadar Manisa Organize Sanayisinde yüzde 100’ü yabancı sermayeli olan yaklaşık 13 tane fabrika ve işletme var. Yabancı ortaklı şirket de 13 tane olmak üzere toplam 26 tane yabancı ortaklı fabrika var. Bunun yanında, organize sanayide kurulu tesis toplam 145’e ulaşmış vaziyette. Yeni tahsislerle beraber toplam 190 tahsis yapıldı, yaklaşık da 9,5-10 milyon metrekareye ulaştı. Geçen yıl itibarıyla dış ticaret hacmi 6,3 milyar dolara çıkmış vaziyette ve yine buradan söyleyeyim: Bu kriz ortamına rağmen, dünyadaki reel sektörün bu kadar şeyine rağmen pazartesi günü itibarıyla Başbakanlık Yatırım Ajansıyla birlikte protokol imzalandı, yer tahsisi yapıldı, bir traktör fabrikası Manisa’ya, Manisa Organize Sanayisinde yer aldı.

Demek ki organize sanayilerin altyapıları düzgün olursa yerli yabancı bütün yatırımcılar o bölgelere gelmektedir. Ben Sanayi Bakanlığımıza yaptıkları bu çalışma için -tebrik ediyorum- teşekkür ediyorum ve kanunun ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Berber.

Tasarının tümü üzerinde soru-cevap işlemi yapacağız.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, Türkiye’de faaliyet gösteren 250 organize sanayi bölgesinden sadece 37’sinde arıtma tesisi bulunduğu belirtilmektedir. Bu doğru mudur? Arıtma tesisi bulunmayan organize sanayi bölgeleri çevreye ziyan vermesinin yanı sıra arıtma tesisinin maliyetini üstlenen diğer organize sanayi bölgelerine karşı haksız bir rekabete yol açmış olmuyor mu? Bu durumda çevreye ziyan vermeyen organize sanayi bölgelerinde faaliyet gösteren sanayicilerimiz cezalandırılmış olmuyor mu? Netice olarak, organize sanayi bölgelerinin bu şekilde, birbirlerine ziyan vermeden ve haksız rekabete yol açmadan faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için hangi tedbirleri almayı düşünüyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Coşkunoğlu

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana, yine organize sanayi bölgelerinin çevreyle ilişkileri ve bundan doğan, biraz önce sorulan haklı sorular yönünde somut olarak… Çevreyi kirletmemek için organize sanayiye taşınan ve bu taşınmanın maliyetine katlanan, ayrıca aylık işletme maliyetine katlanan sanayiciler organize sanayide bulunmadan üretim yapanlar karşısında haksız rekabet içerisinde. Bunun somut bir örneği Uşak deri sanayicileridir. Uşak’ın komşu illerinde, 70-80 kilometre ilerisinde etrafı kirleterek deri üretimi yapılırken, Uşak dericisi organize sanayiye taşınmış olmanın cezasını çekmektedir.

Şimdi, somut bir önerim var: Daha önce LPG gazıyla üretim yapan seramikçilerin doğal gazla üretim yapanlar karşısında haksız rekabete uğramış olmaları nedeniyle enerji fiyatlarındaki o fark devlet tarafından sübvanse edilmişti. Bu şekilde çevreyi kirletmemek için cezalanmış durumda olan sanayicilerin arıtma maliyetlerini sübvanse etme önerisini kabul eder misiniz? Bunu sormak istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Ülkemizde son zamanlarda ithalatın artması ve üretim maliyetlerinin yükselmesine bağlı olarak OSB’lerdeki fabrikalar bir bir kapanmaktadır. Örnek olarak, Tokat ilinin merkezde tekstil ve son olarak da boru fabrikası, Erbaa ilçesinde de iki tane tekstil fabrikası kapatılmıştır. Bu fabrikaların yaşatılması ve üretimlerinin devam edebilmesiyle ilgili olarak yeni bir politika düşünüyor musunuz? Yeni bir kredi imkânı bunlara verilemez mi? Çünkü bunlar, kredi alamadıklarını, yeni krediler verilirse üretimlerine devam edeceklerini ifade ediyorlar.

Bir ikinci sorum da, esnaflar soruyor: Esnafların Merkez Bankası kara listelerine girmesinden dolayı sicil affıyla ilgili sıkıntıları vardır. Yeni bir sicil affı düşünülüyor mu?

Bir diğer sorum da: Zile Organize Sanayi Bölgesinde altyapı yatırımları ne zaman bitirilecek ve faaliyete geçecek?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, özellikle süre olarak daha eski olan fabrikalarımız şehirlerde mahalleler arasında kalmaktadır. Hem hava kirliliği yönünden hem görüntü yönünden hem ses hem de çevre yönünden ciddi sıkıntıları beraberinde getirmektedir. Bu sanayi kuruluşlarımızın organize sanayi bölgelerine taşınması gerçekten çok önemli bir konu olarak önümüzde durmaktadır. Bu konuda ne gibi teşvikler yapmayı düşünüyorsunuz? Neler yapıyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Susam…

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun 20’nci maddesiyle organize sanayi bölgelerinin elektrik, doğal gaz, su gibi ihtiyaçlarının karşılanmasının özel bir tüzel kişilik tarafından yapılabilmesine imkân sağlanmıştır. Bu imkândan yararlanarak EPDK’dan lisans alıp elektrik üreten çeşitli organize sanayi bölgelerimizin girişimleri var, bunu doğal gazda da yapmayı düşünür müsünüz? Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum, bir.

İkincisi, bugün ülkemizde yaşanan ve dünyada yaşanan krizle birlikte üretim yapan tüm kesimlerin önemli girdilerinden bir tanesi olan enerjinin ciddi şekilde üzerinde ağır yükler vardır. Bu anlamıyla, imalat yapan, üretim yapan kesimlerin elektrik gibi, enerji gibi giderlerini karşılamada, özel tüketim vergisinin anlamsız olduğunu, devlet tarafından karşılanması gerektiğini düşünmez misiniz? Bu konuda böyle bir çalışmayı düşünür müsünüz?

Aynı zamanda, yine piyasayla ilgili çok ciddi bir sıkıntı nedeniyle küçük işletmelerin, esnaf ve sanatkârların kredilerini ödeyememe ve bundan dolayı da kefalet kooperatifleri vasıtasıyla kullandıkları kredilerde ciddi bir geri dönüş sorunları yaşanmaktadır. Bu geri dönüş sorunlarında kooperatiflerin kredi verebilmesi için, plasmanlarının hem artırılıp hem de takip oranlarının yükseltilmesi konusunda bir çalışma yapmayı düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma soruyorum: Organize sanayi bölgelerinin teşvik edilmesi için tarife değişikliği düşünülüyor mu?

Yine, organize sanayi bölgesindeki işletmelerin, tesislerin altyapısı konusunda, tükettikleri elektrik, doğal gaz konusunda kendilerine yardımcı olmak düşünülüyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Fındıklı…

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Bakanım, özellikle teşvikli bölgelerde bulunan organize sanayi bölgelerinde imalat yapan fabrikalarımıza elektriği yüzde 50 indirimli veriyoruz, SSK işveren payını da yüzde 100 olarak, devlet olarak karşılıyoruz ancak organize sanayi bölgelerinin ortaklaşa kurmuş olduğu arıtma tesisine enerji desteğini alamıyoruz. Bu konuda zatıalinizin destek olmasını ve bunun da sağlanmasını diliyor ve istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, soruların tamamını kapsayacak şekilde genel bir konuşma yapayım. Tabii, yine de eksik kalan kısım varsa bunları bilahare mutlaka değerlendiririm. Çünkü yirmi senedir bu işin içinde fiilen bir yatırımcı olarak, organize sanayi bölgesi kurmuş, siyasetten önce fabrikası da organize sanayi bölgesinde olan biriyim yani bire bir bu meseleleri yaşamış biriyim.

Öncelikle şunu ifade edeyim: Organize sanayi bölgeleri, bu kanunla, aslında bir devrim mahiyetinde çok önemli bir statüye, yapıya kavuşacak. Çünkü mevcut durumda organize sanayi bölgeleri sadece imalatın yapılmasına izin verilen, organize sanayi bölgelerinde herhangi bir küçük işletmenin, bir tamir atölyesinin, bir ticaret merkezinin, bir eğitim merkezinin olmadığı yapılarda şu andaki mevcut durumuyla.

Diğer yandan mevcut statüye göre organize sanayi bölgeleri karma bir yapıdadır. Yani hemen hemen birçok organize sanayi bölgesinde belki altmış, belki yetmiş, belki otuz, bazı organize bölgelerde neredeyse yüze yakın sektör çeşitliliği vardır. Dolayısıyla bu kadar sektör çeşitliliğinin olduğu bir organize sanayi bölgesi için de doğaldır ki çevreyle ilgili, arıtmayla ilgili yatırımları önceden kestirip ne yapılacağını tespit etmek son derece zordur.

Bundan dolayı şimdi zaten bu tasarımızın yasalaşmasıyla beraber çok önemli olarak addettiğimiz ki, bütün herkesin üzerinde ısrarla durduğu ve dün olumlu görüş belirttiği ihtisas organize sanayi bölgeleri kurulmasıyla beraber artık bir organize sanayi bölgesinin hangi konuda kurulacağı önceden tespitle belli olduğu için arıtma tesisleri de önceden planlanabilecektir. Ama genelde bugüne kadar yapılan uygulamalarda organize sanayi bölgelerinde arıtma tesislerinin planlanması ancak orada yatırım yapacak yatırımcıların yüzde 35’i, yüzde 40’ı yatırım yaptıktan sonra, yani ne konularda yatırım yapılacağı ve nasıl bir arıtma sistemine ihtiyaç duyulacağı net belli olduktan sonra yapılabiliyordu. Ama şimdi yeni getirmiş olduğumuz sistemle bir kere organize sanayi bölgeleri, ihtisas OSB’ler hangi alanda kullanılacaksa, nasıl bir arıtma sistemine ihtiyaç varsa o arıtma sistemine cevap verecek olan arıtmasını yapacak. Yani şunu çok net ifade edeyim ki, sanayiciler de organize sanayi bölgeleri de Bakanlığımız da çevre konusunda -çevre hepimizin olduğu için, çevreye hepimizin ihtiyacı olduğu için- bu konuda hepimiz duyarlılık gösteriyoruz.

Organize sanayi bölgesinde bir arıtma tesisi yapılmışsa bu tabii cezalandırma değil, bu, arıtma tesisi yapılmak mecburiyetinde olduğu için yapılmıştır. Özellikle deri organize sanayi bölgelerinde zaten arıtma yapılması kaçınılmazdır. Bu çerçevede Uşak’ta deri organize sanayi bölgesinde yatırım yapanlar aslında cezalandırılan değil, gerçekten görevini yapmış bir yapı içinde. Çevre Kanunu’nda –tam tarihini hatırlayamıyorum- Tekstil, Konfeksiyon Strateji Eylem Planı’nı hazırlarken orada bir maddeden gördük. Çevreyle ilgili, arıtmayla ilgili yatırım yapan yatırımcıların kullanmış olduğu enerji bedellerinin yüzde 20’leri kendilerine iade ediliyor, Çevre Bakanlığımızın çıkarmış olduğu bir kanun çerçevesinde. Tarihini tam hatırlamıyorum ama bunu bilahare de bildirebilirim. Bu kanun çerçevesinde, sanayici arıtmasını yapmışsa, bu arıtmasını yapmasından dolayı cezalandırılmıyor, bilakis kullanmış olduğu enerji bedelinin yüzde 20’sini -yıllık 100 bin YTL’yi geçmemek üzere- yani bir işletme 500 bin YTL’lik enerji tüketiyorsa, bunun 100 bin YTL’sini arıtma tesisi kurduğu için geri alma imkânına sahip. Bu konuda böyle bir imkân ortada var ve bununla ilgili Çevre Bakanlığımızın yine çıkartacağı bir yönetmelikle, Bakanlar Kurulu kararıyla ilave alınabilecek olan veya bunun kapsamının yeniden değerlendirilebileceği bir yapı var. Evet, yüzde 50’ye kadar enerji indirimi dediğimiz çalışma bu.

Şimdi, bunun yanı sıra, doğal gaz ve enerji konusunda geçmişte yapılan sübvansiyonlar vardı. Evet, bunlar aslında organize sanayi bölgeleri ve özellikle organize sanayi bölgelerinin gerek enerji konusunda, yani doğal gazda gerek elektrik konusunda yapacağı yatırımlar için, yeni yatırımları için bir kaynak oluşturuyordu. Ama bu konuda BOTAŞ almış olduğu karar çerçevesinde, doğal gazla ilgili sübvansiyonları 3’ten 1’e düşürdü. Aslında bu konu da doğal gaz dağıtımının özelleştirilmesinin ve özelleştirilmeyi alanların da haklı taleplerinden ortaya çıkan bir gelişmedir. Yani burada sanayicinin yükünün artırılması değil, ortaya çıkan bir gerekliliğin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.

Bunun yanı sıra, organize sanayi bölgelerinde kapanmalar konusu, fabrikalar bir bir kapanıyor derken, şu anda organize sanayi bölgelerinde çok fazla kapanmış bir fabrika yoktur. Yani bunlar dışarıda şu anda yaşanan küresel krizin hemen akabinde ortaya çıkmış gelişmeler değildir. Küresel krizle ilgili görüşler, konular zaten ifade ediliyor.

Evet, Türkiye açısından, gerek mali sektör açısından gerek reel sektör açısından konu zaten Hükûmetimizce ciddi bir şekilde takip ediliyor. Ki, mali sektörün bu konuda sermaye yeterlilik rasyosu Avrupa’daki, Amerika’daki bankaları kıskandıracak ve onların iki misli sermaye yeterlilik rasyosuna sahip bir finans yapımız var.

Reel sektöre de gelince, tabii ki Türkiye 133 milyar dolar ihracat yapan dünyanın 15’inci büyük ekonomisi, Avrupa’nın 6’ncı büyük ekonomisi ve yapmış olduğu ihracatın yaklaşık yarıya yakınını Avrupa bölgesine yapıyor. Dolayısıyla Avrupa bölgesine yapılan ihracatlardaki bir daralmanın reel sektör üzerinde kuşkusuz bir etkisi olacaktır. Ama şunu çok net ifade edelim ki, özellikle Ekonomik Koordinasyon Kurulu, Hükûmetimiz bu konuyla ilgili olabilecek olan riskleri en minimuma indirecek, minimize edecek çalışma ve gayretler içindeyiz.

Bu noktada, özellikle kendi Bakanlığıma bağlı KOSGEB başta olmak üzere, birçok birimle bunlarla ilgili çalışmalarımızı zaten başlattık, zaten yapıyoruz. 2008 yılında sizlerin de şahit olduğu ve birçoğu organize sanayi bölgesinde olan KOBİ’lerin on sekiz ay sıfır faiz, yani hiçbir faiz ödemeksizin 600 bin YTL’ye kadar makine teçhizatlarını yenilemesi noktasında KOSGEB, hakikaten cumhuriyet tarihinde bir ilk diyeceğim, bir kredi uygulaması yaptı. Burada hem yerli makine teçhizat sektörümüz yapmış olduğu üretim miktarlarını artırdı hem de diğer taraftan bizim yerli sanayicimiz de sıfır faizli, on sekiz ay vadeli ve ilk altı ayı ödemesiz kredi kullandı.

Yani, arkadaşlar, bugün libor, Amerikan faizlerinin yüzde 11’e çıktığı, Merkez Bankası gecelik borçlanma faizlerinin yüzde 20,25 olduğu bir dönemde KOSGEB tarafından, özellikle KOBİ’lerimizin organize sanayi bölgelerinde olanları ağırlıklı olmak üzere, onların rekabet güçlerinin artırılması noktasında böyle bir destek verildi.

Diğer taraftan, yine ihracat yapan ihracatçılarımızın ihracat yaptıkları pazarlardaki daralmanın bertaraf edilmesi, yeni pazarlar bulunması noktasında da bir taraftan DEFİF’le ilgili, ihracatla ilgili yeni kredi çalışmalarımız devam ediyor ilgili bakan arkadaşımız tarafından, bir taraftan da KOSGEB’le, KOBİ’lerle ilgili bizim Bakanlığımız tarafından çalışmalar devam ediyor. Ancak şu anda yine dünyada böylesine bir yangın varken ve dünyada kredi bulmanın maliyetlerinin giderek arttığı bir ortamda, kredi bulmanın giderek zorlaştığı bir ortamda yine KOSGEB vasıtasıyla 6.500 ihracatçımıza, bakın şu anda sıfır faizli, altı ay vadeli ve defaten ödemeli 650 milyon dolarlık -bakın altını çizerek söylüyorum, 650 milyon dolarlık- sıfır faizli ihracatçı KOBİ’lerimize şu anda kredi kullandırıyoruz.

Aynı şekilde yine esnaf ve sanatkârlarımız için -biraz evvel sorulduğu için ifade ediyorum, yine cumhuriyet tarihinde bir ilktir- KOSGEB vasıtasıyla imalatçı esnaf ve sanatkârlarımıza sıfır faizli, on sekiz ay vadeli, yine ilk altı ayı ödemesiz 25 bin YTL’ye kadar bir kredi uygulaması yaptık. Buna başvurular yapıldı. Tabii başvuruların hepsini karşılamak KOSGEB’in şu andaki imkânsızlıklarından, maddi imkânsızlıklarından dolayı mümkün olmadı. Şimdi, önümüzdeki dönemde KOSGEB’i yeniden yapılandıracak teşkilat kanununu, kanunu yeniden düzenleyerek, esnafımızın da, yani imalatçı olmayan esnafımızın da KOSGEB kredilerinden faydalanacağı yeni çalışmalar yapıyoruz ve KOSGEB’le ilgili, yine KOBİ’lerimizle ilgili, özellikle organize sanayi bölgesindekiler ve esnaf ve sanatkârlarımız olmak üzere yeni çalışmalarımız da devam ediyor. Bunun da özellikle altını çizerek belirtmek istiyorum. Dediğim gibi, genelde, genel bir şey söylemeye çalıştım.

Sicil affı konusuna gelince, sicil affı yine yüce Meclisimizin geçen dönemde, 2003 yılında Hükûmetimizin getirmiş olduğu bir teklifle sicil affı zaten şu anda yürürlükte. Sicil affında, çıkarılmış olan, yürürlükte olan kanun çerçevesinde bir çek karşılıksız veya bir senet protesto olmuşsa bunun ödendikten sonra bankalardan kaydının düşülmesi gerekiyor. Ancak bu konuda Merkez Bankası bununla ilgili çalışma yaptığı hâlde zaman zaman bazı bankaların bu konuya riayet etmediği ve bazı bankaların borcunu ödemiş olduğu hâlde esnaf ve sanatkârın bu borçtan düşmesini veya kara tahtadan düşmesini sağlamadığı konusunda şikâyetler geliyor. Bu konuda gerek Bankalar Birliği gerek BDDK gerek Merkez Bankası nezdinde ben tabii temsil ettiğim kesimin hak ve menfaatlerinin korunması noktasında gerekli girişimleri yaptım. Sicil affı konusunda da söyleyeceğim konu budur.

Diğer taraftan, organize sanayi bölgesi konusunda, biraz evvel sağ olsun Sayın Recai Berber de bahsettiler, yine Hasan Angı da konuşurken organize sanayi bölgeleri konusunda bu yıl itibarıyla neler yaptığımızı, 2009 yılı itibarıyla neler yapacağımızı zaten çok net ifade etti, ben tekrar ilerleyen saatlerde bununla ilgili net rakamları verebilirim, ama şunu çok net ifade edeyim, bitme aşamasına yakın olan ve hemen üretime geçmesi gereken organize sanayi bölgelerine, bir kere, özel öncelik tanıyoruz.

Ve diğer taraftan, yeni yapmış olduğumuz bir şeyi daha bu vesileyle paylaşmak istiyorum, çünkü hangisinde, organize sanayi bölgesinde mi yoksa sanayilerde mi yapılsın konusunda yine bir soru gelmişti, hatta “Normal sanayi bölgelerinde yatırım yapıp organize sanayi bölgesine taşınanlara bir destek düşünülüyor mu?” şeklinde bir soru da vardı. Bunu Bursa Deri Organize Bölgesinde gerçekleştirdik, yani bu konudaki gelen talepleri de dikkate alıyoruz. Sanayilerden veya küçük sanayi sitelerinden organize sanayi bölgesine taşınmak isteyenlere de KOSGEB bazında geçmişte vermiş olduğumuz destekleri önümüzdeki dönemde, inşallah bu bütçe döneminde KOSGEB hak ettiği payı aldığı çerçevede bu destekleri yapmaya devam edeceğiz. Yine, bunu, tekstil ve konfeksiyon sektörüne münhasır olarak strateji eylem planımızda çok net bir şekilde belirttik, yani taşınmanın getireceği maliyeti karşılayacak bir yapı içine gireceğiz.

Diğer taraftan, benim bir sanayici olarak hep hayal ettiğim, hayalimde olan “Türkiye'nin bir sanayi envanteri yapılamaz mı?” şeklindeki sorunun cevabını da, şükürler olsun onu da çok ciddi bir noktaya getirdik eylül ayı sonu itibarıyla. Eskiden “sanayi envanteri ve sanayi bilgi sistemi” dediğimiz, ancak sadece sanayiyi değil Türkiye'deki ticaret ve hizmetler sektörünü ve sanayiyi de kapsayan, 2007 yılında vergi sistemine kayıtlı birinci, ikinci sınıf tüccarlar ve kurumlar vergisi mükelleflerini kapsayan toplam 2 milyon 10 bin 377 işletmenin tamamı için “girişimci bilgi sistemi” diye sistemin altyapısını kurduk ve kurumlarımızdan almış olduğumuz verileri toplayıp bu ortak veri havuzunda, hangi ilimizde hangi sanayi, ticaret ve hizmet sektörünün kapasitesinin ne olduğu, ne kadar çalışan sayısı olduğu, ne kadar enerji tüketildiği, ne kadar öz varlığı olduğu, ne kadar borcu olduğu gibi gerçekten çok önemli ve Türkiye'de bir ilk olan girişimci bilgi sistemiyle ilgili çalışmamızın da altyapısını bitirdik. Bununla ilgili şimdi, -bu bir sefere mahsus yapılan bir çalışma değil; bu sürekli artık dinamik bir bilgi portalı hâline gelmiş olan bir çalışmadır- veri akışını ortak veri standardıyla yapacak çalışma yapıyoruz. Birimlerimizin, kurumlarımızın elinde veriler var. Ancak, bu veriler farklı farklı meslek kodlandırmasına göre tutuluyor. Tek bir örnek verecek olursam, bugün Gelir İdaresi Başkanlığı 3.800 sektöre ait bilgiye sahip. Bakın, 3.800 sektörden bahsediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, toparlarsanız… Epey geçtik.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, bitiriyorum hemen.

Diğer yandan, TEDAŞ verileriyle 20 sektörü görmek mümkün. Ama şimdi ortak bir veri standardına ve veri havuzuna getirdiğimiz zaman, ülkemizin neresinde, hangi sektörde üretim, kapasite, çalışan sayısı, borç, öz varlık hepsini görebileceğiz. Bu, tabii bizim yeni organize sanayi bölgeleri yapımı konusunda da çok önemli bir yapı oluşturacak.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

MADDE 1- 12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 3- Bu Kanunun uygulanmasında;

a) Bakanlık: Sanayi ve Ticaret Bakanlığını,

b) Organize Sanayi Bölgeleri (OSB): Sanayinin uygun görülen alanlarda yapılanmasını sağlamak, çarpık sanayileşme ve çevre sorunlarını önlemek, kentleşmeyi yönlendirmek, kaynakları rasyonel kullanmak, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanmak, sanayi türlerinin belirli bir plan dahilinde yerleştirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla; sınırları tasdik edilmiş arazi parçalarının imar planlarındaki oranlar dahilinde gerekli idari, sosyal ve teknik altyapı alanları ile küçük imalat ve tamirat, ticaret, eğitim ve sağlık alanları, teknoloji geliştirme bölgeleri ile donatılıp planlı bir şekilde ve belirli sistemler dahilinde sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan ve bu Kanun hükümlerine göre işletilen mal ve hizmet üretim bölgelerini,

c) Onaylı sınır: Yer seçimi sonucunda sınırları tasdik edilmiş OSB alanlarıyla birlikte, OSB’nin faaliyetleri için zorunlu olan ve Bakanlığın uygun gördüğü; teknik altyapılara ilişkin tesis ve bağlantı hatları ile teknik donatı alanlarının yer aldığı OSB dışındaki alanları,

d) İhtisas OSB: Aynı sektör grubunda ve bu sektör grubuna dahil alt sektörlerde faaliyet gösteren tesislerin yer aldığı OSB ile lojistik amacıyla kurulan OSB’yi,

e) Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK): OSB'lerin kendi aralarında yardımlaşmaları ve ortak sorunlarını çözüme kavuşturmalarını sağlamak üzere oluşturulacak OSB üst kuruluşunu,

f) Katılımcı: OSB’lerde, bir işletmenin kurulması için parsel tahsisi veya satışı yapılanlar ile maliki bulunduğu parselde üretimde bulunan veya bulunmayı taahhüt eden ve bu Kanunun amacına uygun faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişiyi,

g) Kiracı: Katılımcının tesisini, yönetmelikte belirlenen esas ve usullere uygun biçimde kira-layan gerçek veya tüzel kişiyi,

ifade eder.”

BAŞKAN – 1’inci madde üzerinde gruplar adına söz talepleri vardır.

Gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Coşkunoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, iyi niyetle hazırlanmış, organize sanayi bölgelerimizin daha etkin ve güçlü olması yönünde değişiklikler öneren bir yasa tasarısını tartışıyoruz. Gerek bu yasa tasarısı çerçevesi içerisinde gerekse birçok önemli toplantıda Sayın Bakanın yapmış olduğu konuşmaları dinleyince âdeta kendi partisine muhalefet ediyor gibi bir izlenim uyanıyor bende.

Şimdi, sanayi stratejisinden sık sık söz ediyor Sayın Bakan. Sanayi politikaları ve stratejisi olması gerektiğini burada, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ve her çeşit ortamda sürekli, son beş yıldır dillendiririz fakat “Piyasanın görünmez eli bu işleri bir şekilde halleder.” görüşünde bir politikayı AKP Hükûmeti bugüne kadar yürütmüştür. Bunun en somut örneğini de en son örneklerinden bir tanesini de birkaç ay önce çıkarmış olduğumuz ARGE’yi (araştırma geliştirmeyi) Destekleme Yasasında yaşadık. ARGE’yi Destekleme Yasası tıpkı daha önceki teşvik yasaları gibi, ulufe dağıtır gibi, herhangi bir strateji, herhangi bir öncelik, “Ülkemizin sanayisini buradan şuraya taşıyacağız, onun için şu teknoloji alanlarında, şu sanayi alanlarında, şu şekilde teşvik vereceğiz.” anlayışından yoksun bir şekilde çıktı.

Şimdi, Sayın Bakan çok önemli konulara değiniyor sanayi politikasıyla… Gerçekten bir kör dövüşü içerisindeydik, bir envanter yoktu. Beş N bir K, yani nerede, ne, neden, ne yapılıyor, kim tarafından diye bir envanter çalışmasını dikkatle izliyorum Sanayi ve Ticaret Bakanlığında olan. Bir bilgi ve veri tabanının oluşturulduğunu dikkatle izliyorum fakat bu çalışmalar bir yandan, öte yandan ulufe dağıtır gibi teşvik, daha üç beş ay öncesi çıkarılmış olan ARGE Yasası da buna örnektir. Bunlar ikisi bir araya gelemiyor, birbiriyle uymuyor. Mutlaka ve mutlaka ülkelerin bunu başarıyla…

Şimdi ben size, yine Sayın Bakanın geçen sene İstanbul Sanayi Odası toplantısında söylediği bir sözü okuyayım buradan: “Sanayi politikası dendiğinde eskiden bizlere hep Japonya’nın, Kore’nin, Asya kaplanlarının hikâyeleri anlatılırdı. Son dönemde ise bildiğiniz gibi İrlanda’nın, Çin’in hikâyeleri anlatılıyor. Bizim hedefimiz, yarın tüm dünyada Türkiye'nin başarı hikâyesinin anlatılmasıdır.” Ne kadar güzel fakat şimdi bu hikâye, gerçekten hikâye olarak anlatılabilir belki ama somut politikalar olarak bunu anlatmak için uygulamaların da tutarlı olması gerekir.

Değerli arkadaşlar, size bazı ufak tefek veya çok kısa, zamanın elverdiği ölçüde, bir iki tarihî not düşeceğim burada: Organize sanayi bölgeleriyle ilgili ilk bilinçli uygulama 1896 yılında İngiltere’de oldu sanayi devrimini ilk gerçekleştiren ülke olarak, daha sonra 1899’da Amerika’da oldu. Ondan sonra 1959’da sanayileşmiş ülkelerde yeni teknolojileri üretmek ve bunları imalatta ve hizmet sektöründe, daha sonra hizmet sektöründe kullanabilmek için devletin etkin bir şekilde, etkin bir biçimde yer aldığı politikalar yine İngiltere’de, Amerika’da uygulanmıştır. Örneğin Amerika’da 1959’da ilk olarak o güne kadar gelen sanayi bölgelerinin ötesinde bir araştırma parkı, teknolojiyi daha üst düzeyde ele alan araştırma parkı gerçekleştirilmiştir. Şimdi “Bırakalım Amerika’yı, İngiltere’yi.” diyebiliriz, oysa onları yakalama iddiası var burada. “Bırakalım onları.” diyebiliriz. Fakat şu anda Çin’de ilk olarak 1985 yılında bir bilim ve teknoloji parkı, Shenzhen Bilim ve Teknoloji Parkı kurulmuştur ve yirmi yıl içerisinde elli iki adet yüksek teknoloji geliştirme bölgesi bulunmaktadır.

Şimdi, bunlar icraattır, bunlar hikâye anlatmak değildir. Bunlar gerçeklerdir, rakamlardır ve somut icraatlardır. Bu somut icraatlara baktığımız zaman, organize sanayi bölgelerimizin bu 1’inci maddesinde şöyle bir söz var: “…teknolojik geliştirme bölgeleri ile donatılıp planlı bir şekilde ve belirli sistemler dâhilinde sanayi için tahsis edilme…” Ne kadar büyük bir iddia değil mi? “…teknoloji geliştirme bölgeleri ile donatılıp…” Türkiye’de on yedi tane teknopark vardır. Yani bu organize sanayi bölgeleriyle pek de iç içe çalışma ortamı yoktur ve bu teknoparklarda da yüzde 80’in üstünde sadece yazılım yapılır. Yani yazılımı küçümsediğim için söylemiyorum, çok önemlidir, teşvik edilmesi gerekir. Fakat sadece yazılıma odaklanmış bir teknopark, on yedi tane teknoparkımız var. Yani bütün bu söylemler ve var olan durum birbiriyle çelişiyor.

Diğer bir değinmek istediğim nokta da organize sanayi bölgesiyle, böyle yasalarla, altyapı kurmakla bu iş olmuyor. Yine Hükûmetin sorumlu kişileri “Efendim, Amerika’da, Avrupa’da kriz olabilir; bize dokunmaz, bize bir şey olmaz, bizim bankacılık sistemimiz sağlam.” şeklinde… O bankacılık sistemi de neden sağlam? 2001 yılında çıkarılan, geliştirilen BDDK sayesinde sağlam. Şunu da not olarak söyleyeyim: O fikri ilk defa Cumhuriyet Halk Partisi, 1999 seçim bildirgesinde BDGK, yani bankacılık denetim ve gözetim kurumu… O bankaların batmasının ülkeyi ne hâle getireceğini ve çözüm önerisini ilk kez Cumhuriyet Halk Partisi 1999’da önermişti. Şimdi o sayede, 2001’de kurulan BDDK ve diğer mevzuat sayesinde bankalarımız sağlam, doğru. Fakat o bankaların desteklediği reel sektör. Şimdi Sayın Bakan, orada da sıkıntılı olduğundan, Batı’daki krizin bizim pazarlarımızı daraltacağından söz etti. Fakat bunun genel olarak kabul edilip “Biz izliyoruz.” dışında, reel sektörde herhangi bir önlem ben görmüyorum. Tam tersine, sadece bugünkü gazeteden… Bakın Dünya gazetesi ikinci sayfasında “Ekimde ihracat, kriz, Rusya sorunu ve bayram ile geriledi.”, hemen altında ”İşsizlik oranı arttı.” denilirken ekinde “Denizci frene bastı, kriz trafiğini izliyor.” deniliyor. Yani tersanelerimizde de… Yani her gün gazetelerde, böyle iki üç tane reel sektörün yavaşladığını görüyoruz ve duyduğumuz hadise “Evet, biz bunları izliyoruz.” Hükûmet bunları izlemek için değildir, Hükûmet bunlar karşısında somut önlemler almak içindir. Avrupa’da bankadan parasını çekmesin diye mevduatlara, örneğin, garantiler ya artırıldı ya onların sınırları genişledi. Somut önemler alınıyor, izliyoruz, “Ateş çıksın da ondan sonra.” denmiyor. Bunu Hükûmetten bekliyoruz. Yoksa hakkında yasa çıkardığımız organize sanayideki sanayicilerimizin durumunun ne kadar vahim olduğunu görmezlikten gelemeyiz.

Şimdi, saat onda -yani üç saat önce başladı, belki bitmiştir- başlayan bir organize sanayi toplantısı Uşak’ta yürüyor. Biraz önce Sayın Bakana bir soru sordum, dedim ki: “Uşak dericileri -bu sadece bir örnek- bir, taşınma masrafına katlanmıştır; iki, karma organizede var olan arıtma tesisinin işletme masrafına ayda 200 bin YTL katlanmaktadır, böyle cezalandırılmaktadır. Bunun için bir önlem düşünüyor musunuz?” Sayın Bakan -eğer yanlış anladıysam beni düzeltsin, ki onlar benden şimdi sizin cevabınızı bekliyor, gerçi duymuşlardır- siz diyorsunuz ki: “Hayır, onlar cezalandırılmadı.” Bu arada şunu da ekledim: 70-80 kilometre ileride, Uşak’ın hemen komşu ilçelerinde etrafı kirleterek deri imalatı yapılıyor. Onları Uşak’a taşımak, yani küme… Küme konusunu en çok ortaya atan Sayın Bakandı; konuşuyor, fakat bu kümelenme yönünde… 70-80 kilometre ötede etraf kirletilerek deri üretiliyor, Uşak dericisi arıtma tesisini kullandığı için cezalandırılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

OSMAN COŞKUNOĞLU (Devamla) – “Hayır cezalandırılmıyor, çünkü enerji konusunda şöyle bir kolaylık sağlıyoruz.” diyor Sayın Bakan. Yani diğer, 70-80 kilometre ötede etrafı kirleterek deri üretenlerle sizin dericileriniz rekabet etsin, bu durumda rekabet etsin diye söyledi diye anlıyorum. “Bu ceza değildir. Birileri etrafı kirleterek daha az maliyette üretim yapar, birileri arıtma tesisinin, çevre duyarlılığının masrafını çeker. Biz onlara biraz yardımcı oluruz enerjide.” diyor şeklinde anladım. Umarım yanlıştır. Sayın Bakan yanlışsa düzeltir.

Bu yasanın yararlı olmasını dilerim, fakat yasanın içeriğini dolduracak politikalarla bu ancak yararlı olabilir ve bu sıkıntıyı izlemenin ötesinde Hükûmete düşenler olduğunu tekrar hatırlatır, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Coşkunoğlu.

Sayın milletvekilleri, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 12.58

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.06

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

222 sıra sayılı Tasarı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

Şimdi 1’inci madde üzerinde söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Yılmaz Tankut’ta.

Buyurun Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşülmekte olan 1’inci maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, bugün Hakkâri’de bölücü hainler tarafından alçakça şehit edilen askerlerimize Cenabı Allah’tan rahmet, yakınlarına ve büyük Türk milletine sabır ve başsağlığı diliyorum.

Sayın milletvekilleri, ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınmasının temel dinamiklerinden birisi de hiç şüphesiz sanayileşmedir. Ancak sanayileşme politikaları uygulanırken sanayileşmenin bütün bölgeler arasında dengeli yürütülmesi, kırsal kesimlerden şehirlere göçün durdurulması, bölgeler arasındaki gelişme farklılıklarının giderilerek sosyal ve ekonomik dengenin sağlanması esas alınmalıdır. İşte bu esaslar doğrultusunda da çeşitli kalkınma ve sanayileşme yollarının, her türlü siyasi taassubun dışında, ülke ve bölge gerçekleri dikkate alınarak izlenmesi gerekmektedir. Sağlıklı bir sanayileşmenin, kolektif bir anlayışla, maliyet ve masrafların en aza indirgenerek gerçekleştirilebilmesinin en önemli ve kalıcı yollarından birisi de madde tanımlarında geniş bir şekilde ifade edilen organize sanayi bölgeleridir.

Günümüzde ekonomik kalkınma sanayileşmeyle paralel gitmekte ve birbirini etkileyerek gelişmektedir. Bu gelişme sadece ekonomik yapı ve üretim tekniklerini değil, aynı zamanda hayatın her yönünü etkileyerek değiştirmektedir. Bu çerçevede organize sanayi bölgeleri uygulaması, düzenli şehirleşmeyi sağlamada ve sınai üretim faaliyetlerini aynı alanda toplamada kullanılan bir araç olarak ortaya çıkmaktadır.

Buradan hareketle, ülkemizde de mevcut olanlara ilave olarak bölgeler ve iller düzeyinde planlı ve programlı sanayi tesislerinin kurulması sağlanarak düzenli yerleşim ve şehirleşmenin temin edilmesine elbette ki yardımcı olunmalıdır. Yine, uygun altyapı tesislerinin hazırlanması suretiyle çevre kirliliğinin önlenmesi, tarım alanlarının ve tabii çevrenin korunması, sanayimizin temel taşları ve bel kemiği olan orta ve küçük işletmelerin teşvik edilerek geliştirilmesi için organize sanayi bölgeleri uygulaması çok dikkatli bir şekilde, bazı acı tecrübelerden de istifade edilerek devam ettirilmelidir. Küçük sanayi siteleri ve organize sanayi bölgeleri gibi teşebbüsler her türlü politik değerlendirmenin üstünde, topyekûn ülke sanayisini harekete geçirmenin bir yolu ve bazı bölgelerde sanayileşme atılımını gerçekleştirmenin uygun bir fırsatı olarak görülmeli ve koordineli bir şekilde, birbirlerine ziyan vermeden faaliyetlerini sürdürmelidirler. Organize sanayi bölgelerinin, kendi aralarında sıkıntı oluşturmadan bölge ve ülke ölçeğinde uyumlu ve birbirine katkı sağlayıcı bir anlayış ve yapı içerisinde olmaları gerekmektedir. İşte bu noktada en önemli görev, yine madde tanımlarında kısaca OSBÜK olarak yer alan Organize Sanayi Üst Kuruluşuna düşmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’de organize sanayi bölgeleri kavramı ilk defa 1961 yılında kullanılmaya başlanmış, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminden itibaren kalkınma plan ve programlarında sürekli olarak sanayinin geliştirilmesinde ve bölgesel kalkınmanın gerçekleştirilmesine yönelik özendirici tedbirler arasında yer almıştır. Yine, ilk defa, 57’nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde 2000 yılında çıkan Organize Sanayi Bölgesi Kanunu ile organize sanayi bölgeleri hukuki bir yapıyla tüzel bir kimlik kazanmış ve belirsizlikler ortadan kaldırılarak OSB yönetimlerine pek çok yetki verilmiştir. Bu yetkileri kısaca özetleyecek olur isek fabrika inşaatlarının projelendirilmesi ve yapılmasıyla ilgili verilecek ruhsatlar ile elektrik, su, doğal gaz, haberleşme gibi tüm altyapıların üretimi ve dağıtılması gibi yetkiler kanunla organize sanayi bölge yönetimlerine tanınmıştır.

Bütün bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi organize sanayi bölgelerinin varlığı ve gelişimi her açıdan önemli ve olumludur. Ancak bir taraftan sanayi bölgeleri için gelişen ve değişen ihtiyaçlara göre kanun çıkartılırken veya mevcut kanunlarda değişiklikler yapılırken, diğer taraftan ülke gerçeklerinin dikkate alınarak yönetim anlayışından kaynaklanan siyasi rant ve istismar hesaplarının ve yanlışlıklarının mutlaka tasfiye edilmesinin lazım geldiğini de unutmamak gerekmektedir. Örneğin, yılbaşından bu zamana kadar toplam yüzde 54 zamlanan elektrik fiyatları ile bu bölgelerde faaliyet gösteren sanayicilerimizin sıkıntılarını nasıl gidereceğiz? Keza aynı şekilde artan doğal gaz ve diğer temel girdi fiyatları ile sanayicimizin yaşamasını, kazanmasını ve istihdama katkı sağlamasını nasıl gerçekleştireceğiz? Daha önceleri organize sanayi bölgelerine az da olsa avantaj sağlayıcı yüzde 5 indirimli olarak uygulanan elektrik tarifeleri gibi birtakım iyileştirmeler bile bugün ne yazık ki kaldırılmış ve sanayici ve imalatçılarımız AKP İktidarının çizmeye çalıştığı sahte ve pembe tabloların aksine bugün nefes dahi alamaz bir duruma düşmüşlerdir.

Sayın milletvekilleri, bugün, maalesef diğer organize sanayi bölgelerinde olduğu gibi seçim bölgem olan Adana Organize Sanayi Bölgesinde de faaliyette bulunan sanayicilerimizin birçoğu başta elektrik olmak üzere artan maliyetlerden dolayı büyük bir sıkıntı içerisindedirler. Öyle ki Adana Organize Sanayi Bölge Müdürlüğü tarafından tahsil edilmesi gereken toplam elektrik fatura ücretlerinin bugün ancak üçte 1’i tahsil edilebilmektedir. Yani en son ödeme dönemi itibarıyla yaklaşık 6 milyon YTL elektrik borcunun sadece 2 milyon YTL’si tahsil edilebilmiştir. Diğer taraftan, bugün yatırımları ve istihdam imkânlarını artırmak amacıyla çıkarılan 5084 sayılı Teşvik Yasası’ndan ne yazık ki Adana gibi pek çok sanayi kentimiz faydalanamamış olup bu kentlerimizde yatırımlar önemli ölçüde sekteye uğramış ve durma noktasına gelmiştir. Başta Osmaniye olmak üzere komşu illeri teşvikli hâle getirilen Adana’da da yatırım hızı büyük ölçüde düşmüş, hemen hemen hiç kalmamış vaziyettedir. Yatırımcı, her türlü altyapısı tamamlanan, 1.225 hektarla Türkiye’nin en büyük alanına sahip olan Adana Organize Sanayi Bölgesinin yerine, haklı olarak, altyapısı bulunmayan teşvikli Osmaniye Organize Sanayi Bölgesini tercih etmiştir.

Türkiye’nin en çok göç alan ve yüzde 17’lerin üzerinde bir işsizlik oranıyla ülke içerisinde ilk sırayı alan Adana’da haksız teşvikin meydana getirdiği durum kent ekonomisinde çok ciddi bir yara açmıştır. Kentte yatırım hızını sekteye uğratan Teşvik Yasası, haksız rekabet nedeniyle, mevcut sanayi kuruluşları arasında başta tekstil olmak üzere birçoğunun kapanmasına, işçi çıkarmasına ve kapasite düşürmelerine neden olmuştur.

Sayın milletvekilleri, Adana Organize Sanayi Bölgesi Osmaniye Organize Sanayi Bölgesine otuz kilometre uzaklıktadır. Buradan biz teşvik alan illerimize herhangi bir şey söylemiyoruz ama adaletin sağlanması yönünden bir konunun özellikle altını çizmek istiyorum. Bakınız, teşvikli Osmaniye Organize Sanayi Bölgesinde yer alan bir tesisin SSK primi, stopaj ve enerji indirimleriyle 70 YTL’ye ürettiği bir ürünü aynı sektör ve büyüklükteki sanayi kuruluşu Adana’da 100 YTL’ye üretebilmektedir. Bir üründe yüzde 30’luk üretim maliyet farkı haksız rekabetten çok öte rakibin batırılması anlamına gelmektedir ki, böyle bir durumu kabullenmek de elbette ki mümkün değildir. Nitekim, teşvik öncesi Adana’da tekstil sektöründeki 50 bin kişilik istihdam bugün 15 binlere ulaşamayan rakamlarla ifade edilebilmektedir. İşin acı yanı, Adana’nın tekstil sektöründeki iş gücü kaybının yerini teşvikli kentlerde gerçekleştirilen yatırımlar da maalesef dolduramamıştır.

Sayın milletvekilleri, Teşvik Yasası’nın yanlışlığını bugün ekonomi çevreleriyle birlikte zannediyorum Sanayi Bakanımız Sayın Çağlayan da kabul etmektedir. Kendileriyle gerek komisyon gerekse özel sohbetlerimizde teşvik sisteminin bölgesel veya sektörel olarak yeniden ele alınması lazım geldiği hususunda mutabakat sağladığımız konuşmalarımızın olduğunu zannediyorum hatırlayacaklardır.

Yine, 7 Temmuz 2006 tarihinde Ankara’da yapılan OSTİM’li sanayici ve iş adamlarının istişare toplantısında konuşan, o zaman Ankara Sanayi Odası Başkanı olan Sayın Sanayi Bakanımız, bakın, o tarihte ülke gerçeklerini nasıl özetlemektedir: “Türkiye’de 5 tane kaynak ustası arıyorsunuz, karşınıza 7-8 tane üniversite mezunu, pırıl pırıl, iki-üç lisan bilen gençler geliyor. Türkiye’de eğitim ve istihdam politikaları eksiktir ve yanlıştır. Sanayici nitelikli insan bulmakta güçlük çekerken öbür yanda 5-10 milyon insan işsiz gezmektedir. Türkiye, son dönemlerin en yüksek işsizlik oranıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Mesleki eğitim konusunda da bir an önce düzenleme yapılması gerekmektedir. Meslek okulları cazip hâle getirilmeli.” diyor ve teşvikli sistemi de eleştirip bu konuda sistemin sektörlere göre tasarlanmasını öneriyor.

Şimdi, Sayın Bakanımıza buradan sormak istiyorum: İki yıl önce şikâyetçi olduğu bu tablo acaba bugün ne ölçüde düzelmiştir? Dolayısıyla, iki yıl önce Sayın Bakanımızın da Oda Başkanı olarak belirttiği gibi, Teşvik Yasası, teşvikten yoksun olan Adana gibi çok büyük organize sanayi bölgelerine sahip kentlerimizi mutlu etmediği gibi teşvik alan illerimizin yatırımcılarını da ne yazık ki mutlu etmemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

YILMAZ TANKUT (Devamla) – Teşvikten yararlanan kırk dokuz kentten sadece birkaçında yatırım ve istihdam artmış, kalan çoğunluğun teşvikle büyümesi de sağlanamamıştır.

Kaynakların ve zamanın iyi değerlendirilmesini sağlayamayan Teşvik Yasası’nın önümüzdeki günlerde acilen düzeltilerek mutlaka adaletin sağlanmasının gerektiğini buradan bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; netice olarak, Türkiye yeni bir çağın eşiğinde yeni siyasi değerler ve anlayışlarla kucaklaşmak zorundadır. Başta sanayileşmemiz olmak üzere her türlü gelişme ve ilerleme faaliyetleri, iktidar olma taassubu ve diğer ön yargılardan kurtularak, siyasi polemiklerden, içi boş sloganvari sözlerden ve göstermelik açılış törenlerinden uzaklaşarak, bütün imkânlar zorlanarak samimiyetle yapılmalıdır diyor, sözlerimi tamamlarken bu yasanın eksikliklerinin giderilerek diğer yasa ve uygulamalarla işlevini kaybetmeden Türk sanayisinin gelişmesine vesile olmasını temenni ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut.

Şahıslar adına ilk söz Manisa Milletvekili Sayın Ahmet Orhan’da.

Buyurun Sayın Orhan. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugünlerde bu kürsüde sık sık hepimizin yaptığı gibi maalesef sözlerime güneydoğuda bugün kaybettiğimiz evlatlarımıza, şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet dileyerek başlamak istiyorum. Milletimizin başı sağ olsun. Ümidim odur ki bu acı kayıplar en kısa sürede son bulur, milletimizin kucaklaşması daha bir güzel ortamda devam eder.

Değerli milletvekilleri, günümüz Türkiye’sinde endüstriyel rekabetin odağını oluşturan organize sanayi bölgelerinin yapısı, bölgesel kalkınmadaki yeri ve firmalara yönelik rekabet göstergelerinin ortaya konulması ne kadar önemliyse sorunların çözümüne katkı sağlamak da o kadar önemlidir. OSB’lerin dünyada ortaya çıkışı 19’uncu yüzyıla uzansa bile yurdumuzdaki ilk örneği 1962 senesinde kurulan Bursa Organize Sanayi Bölgesidir. Türkiye’nin sanayileşme sürecinin gerçek anlamda başlamasıyla OSB’lerin kuruluşu neredeyse birlikte yaşanmaya başlanmıştır. 60’lı yıllarda montaj sanayisi ifadesini hafife alma üslubuyla kullandığımız günler yaygın sanayileşme maceramızın önemli bir kilometre taşı olmuştur.

Yurdumuzdaki ilk OSB örneklerinden biri olan Manisa Organize Sanayi Bölgesinin kuruluş çalışmaları, 1963 yılında Manisa Ticaret Odasınca, Manisa Ticaret Borsasının da maddi katkılarıyla, Türkiye Odalar Birliği Sanayi Dairesine fizibilite etüdünün yaptırılmasıyla başlamıştır. Manisa Organize Sanayi Bölgesi Tesis Geliştirme Başkanlığına sunulmuş ve yapılabilirliği tespit edilmiştir. Uluslararası normlara uygun bir sanayi bölgesi olması neredeyse 80’li yılların sonlarına kadar ulaşan bir süreci kapsamıştır.

4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu yayımlandığı tarihten günümüze kadar geçen sürede de çoğu OSB’ler çağın gerisinde kalmış, özellikle son altı yıldır izlenilen umursamaz politikalar nedeniyle vakit, nakit, istihdam ve yatırımcı kaybı yaşanmıştır. Süratle ilerleyen çağımızın işleyiş hızına AKP hükûmetleri yetişememiş ve bundan Türk sanayisi ve sanayicisi zararlı çıkmıştır.

Gâvur Dağı’nın doğusundaki bazı illerdeki OSB bölgelerinin durumuna baktığımızda, bu hükûmetin söz konusu bölgelere çok hizmet verdiği iddiasının ne kadar asılsız olduğu daha iyi görülecektir. Kişi başına düşen organize sanayi bölgesi birim alan miktarlarına göz attığımızda şu gerçekle karşılaşırız: Diyarbakır, kişi başına organize sanayi birimi metrekare olarak 3,98; Şırnak 3,61; Kahramanmaraş 3,19; Bingöl 3,02; Siirt 2,40; Ağrı 2,39; Batman 2,12; Bitlis 1,74; Hakkâri 1,34; Van 1,30; Artvin ise maalesef sıfır. Tüm yurdumuzda ise 251 organize sanayi bölgesi 645 milyon 752 bin 600 metrekare alanda kurulmuş olup kişi başına birim alan miktarı Türkiye ortalaması itibarıyla 9,15 metrekaredir. Demek ki AKP hükûmetleri Gâvur Dağı’nın doğusuna, söylemlerinin aksine doğru düzgün bakmamıştır.

Ayrıca, bu illerdeki OSB’lerin önemli bir kısmı işletme safhasında olmayıp altyapı, inşaat, kamulaştırma, planlama gibi safhalardadır. Ülkemizin ister doğusu ister batısı olsun, iaşe torbaları, kömür vesaire dağıtarak insanımızın refah ve mutluluğunun sağlanması mümkün değildir. Onlara aşlarını temin edecek iş ortamının yaratılması mecburiyeti vardır. Bunun da en önemli yolu sanayi üretimidir ki OSB bu süreci hızlandıracak araçların başındadır.

Sayın milletvekilleri, dünyada yaşanan ekonomik dalgalanma ve krizin de etkisiyle var olan işsizlik maalesef artma eğilimindedir. Konunun uzmanları ve iş adamlarımız bu kriz sürecinde istihdamda gerilemeler yaşanacağı ve işten çıkarmaların can yakacak seviyelere ulaşacağını öngörmektedirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

AHMET ORHAN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Artan nüfusumuz var olan geleneksel istihdam alanları dışında geçimini aramak durumunda olup bunun derin etkilerini hep beraber yaşamaktayız. Hepimizin, şüphesiz en çok yaşadığı gerçek, işsizliktir. Gün geçmez ki iş için müracaat eden işsiz insanımız olmasın. Geçmişte insanımızın geçimini temin etmekteki en önemli araç olan Türk tarımı uygulanan politikalar sonucunda eski fonksiyonunu yitirmiş durumdadır. Var olan istihdam sorunlarımızın çözümünde üretimden başka çıkış yolu yoktur.

Türkiye, istihdam yaratmayan, insanların ihtiyaçlarını karşılamasını borçlanma üzerine kuran bir ekonomik anlayışı süratle terk etmeli, yeniden üretim baş tacı edilmelidir. Yurdumuzun avantajları ön plana çıkarılarak sanayiye, üretime verilen önem ortaya konmalıdır. Dünyayla rekabete iyi hazırlanmış bir üretim anlayışı geliştirilmelidir. Şüphesiz, buradaki en önemli araçlar modern üretim araçlarıdır ki organize sanayi bölgeleri bunun en önemli aracı durumundadır.

Bunun dışında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET ORHAN (Devamla) – Bu kanunun milletimize hayırlı olmasını diler, yüce heyete saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Orhan.

Şahıslar adına ikinci söz hakkı Malatya Milletvekili Sayın Mücahit Fındıklı’ya aittir.

Buyurun Sayın Fındıklı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesiyle ilgili görüşlerimi açıklamak üzere şahsım adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yaklaşık on beş yıldır bir organize sanayi bölgesinin yöneticisi olarak, Malatya’da yaşadığımız, organize sanayi bölgelerinde yaşadığımız sıkıntıları -Sayın Bakanımız da çok iyi bilirler- bütün organize sanayi bölgesi yöneticileri yaşamıştır çünkü birçok belirsizlikler, birçok tarifi yapılmayan konular, yeni gelişen gelişmelerin karşısında tarifi yapılmamış, kanunda yerini bulmamış birçok konularla karşılaştık. Bütün bunların tamamını Anadolu’daki organize sanayi bölgelerinde veya diğer organize sanayi bölgelerinde, hepimiz el yordamıyla, karşılıklı iyi niyetle, riski üzerimize alarak, üzerimizde taşıyarak, valilerle, belediye başkanlarıyla diyaloglarımızı mümkün olduğu sürece yakınlaştırmak suretiyle çözmeye çalıştık. Bu ancak bazı organize sanayi bölgelerinde eğer vilayet ile oda, belediye ile vilayet arasında birtakım sürtüşmeler olduğunda maalesef organize sanayi bölgeleri ciddi anlamda sıkıntılar yaşıyordu ancak üst üste yapılan değişikliklerle ve çıkan kanunla, özellikle bu son dönemde de komisyonda, tüm komisyon üyesi arkadaşlarımızın da katkılarıyla, bazı belirsizlikleri ortadan kaldırıp tariflerini ve çerçevelerini çizme imkânımız oldu.

Dolayısıyla hepimiz şunu çok iyi biliyoruz ki Türkiye ekonomisi ciddi anlamda üretim esaslı bir ekonomi olması lazım ve hem bölgeler arası gelişmişlik farkını ortadan kaldırmak hem de üretim esaslı bir ekonominin önünü açmak adına, organize sanayi bölgeleri ciddi anlamda yatırımcıya cazip imkânlar sunuyor. Dolayısıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere bütün organize sanayi bölgelerinde altyapı çalışmaları devlet tarafından tamamlanıyor. Ancak o bölgelere yatırımcı gitmesi için sivil toplum örgütleriyle birlikte yine bölgenin valisi, belediye başkanı güç birliği yapmak suretiyle yatırımlarını çekebiliyorlar.

Değerli arkadaşlar, bu dönemde özellikle en çok sıkıntı çektiğimiz işletme mantığında, gerek elektrik işletmelerinde, doğal gaz işletmelerinde büyük bir belirsizlik vardı ve ciddi anlamda da hukuksuzluk vardı. Ancak yapılan değişikliklerle hem elektrik lisansları hem doğal gaz lisansları hem de özellikle imar yetkileri de kurumun kendisine verildiğinde kurum resmî şahsiyetine, hükmi şahsiyetine kavuşmuş oldu. Bu konuda komisyonda yaptığımız çalışmalarda, komisyon üyesi arkadaşlarıma, Sayın Bakanıma ve Bakanlığın tüm yetkili bürokrat arkadaşlarına teşekkür ediyoruz. Çünkü biz biliyoruz ki organize sanayi bölgeleri planlı kalkınmanın da temelidir aynı zamanda. Anadolu’da özellikle şehir planları yapıldığı zaman organize sanayi bölgesi yapılacak altıncı sınıf, yedinci sınıf, tarım arazileri vasfından çıkmış taşlık ve mera alanlar, taşlık alanlara doğru planlanması yapılıyor ve dolayısıyla şehri genel anlamda planlama imkânına kavuşmuş oluyoruz.

Burada dikkat edeceğimiz konu, özellikle belediyelerimizin dikkat edeceği bir konu, organize sanayi bölgesi olan illerde veya beldelerde, ilçelerde, organize sanayi bölgesinde boş yerler varken özellikle organize sanayi dışındaki yerlere imar izni verilmemesi gerekiyor. Çünkü biz, el birliğiyle organize sanayi bölgelerini sanayicilerimizin hizmetine sunmak zorundayız.

Altyapı çalışmalarıyla ilgili, bu dönemde, Sayın Bakanlığımızın -özellikle ben Malatya için söylüyorum- altyapı çalışmalarına ciddi anlamda ağırlık verildi. Bizde dört tane organize sanayi bölgesi var. Bunlardan birini bitirdik, ikincisini bitirmek üzereyiz. İnşallah, üçüncüsü ve dördüncüsü de devreye girecek.

En önemli konulardan bir tanesi, karma organize sanayi bölgelerinden ziyade ihtisas organize sanayi bölgelerinin de çok önemli olduğuna inanıyorum. Özellikle bazı meslek gruplarının bir araya gelip ortak yatırım yapmalarını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

…onların çevreyle olan uyumu açısından da ihtisas organize sanayi bölgelerini önemsediğimizi belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, organize sanayi bölgelerinin büyük problemlerinden bir tanesi -öğleden evvel Sayın Bakanıma da sordum- yaptığımız arıtma tesislerinin, ortak arıtma tesisimizin elektrik sarfiyatları ciddi anlamda yekûn teşkil ediyor, işletmekte zorluk çekiyoruz. Bu arıtma tesislerinin elektrik masraflarının da teşvik kapsamına alınıp en azından yüzde 50 desteklenmesini diliyor ve istiyorum.

Bütün bu… Gerek iktidar gerek muhalefet ve grubum adına, komisyonda bulunan ve Türk sanayisine hizmet edebilecek böyle düzenlemeleri yapan tüm arkadaşlarımı tüm sanayiciler adına ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Fındıklı.

1’inci madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, biraz önceki açıklamanızdaki imalat sanayine verilecek olan KOSGEB destekli krediler için kaç firma müracaat etmiştir? Bunlardan yüzde kaçı kredi alabilecektir?

İkinci sorum: Destek kredisine müracaat eden her firmadan 170 YTL kredi için para kesilmekte. Bu paralar bir haksız kazanç ortaya çıkarmıyor mu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, organize sanayi bölgelerimizde tahsis edilen arsaların kullanımıyla ilgili önemli sıkıntılar vardır. Şöyle ki: Şahıs veya şirket adına tapulanmış olan arsa, süresi içerisinde fabrika veya iş yeri, imalathane yapılarak kullanıma geçmiyor. Tabii ki bunlar kullanıma geçmediği için de ayrı sıkıntılar… Organize sanayinin birisi boşken, ikincisi boşken, üçüncüsüne ihtiyaç oluyor çünkü yeni yatırımcılar geldiği zaman onlara yer göstermekte zorluklar çekiliyor. Tabii ki organize sanayi bölge müdürlüklerinin veya organize sanayi müteşebbis heyetlerinin bu problemle her yerde baş etme, bunu çözme şansı yoktur. Bu konuda ne gibi önerileriniz var, ne gibi çözüm önerileriniz var?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, kendi arıtmasını yapan firma teşvik yasasından yararlanıyor, elektrik indiriminden yararlandırıyorsunuz ama topyekûn, organize sanayinin bir bütünü açısından yapıldığı zaman “Hayır kardeşim, sen elektrik indiriminden yararlanamazsın.” diyorsunuz. Bu bir haksızlıktır, hukuksuzluktur. Yani kişiye veriyorsunuz, o zaman organize sanayi bölgelerinin de bir kurum olarak görülüp oranın da bu teşvikten yararlanması gerekir.

İki: Tabii TEDAŞ, BOTAŞ ve EPDK organize sanayi bölgelerini yolunacak kaz gibi görüyor. Aynen bunu ifade ediyorum. Şimdi, daha önce buralara diyorlardı ki “Sen tesisatını kendin yapacaksın.” Yapıyorlar organize sanayi bölgeleri iç hatlarını, gaz döşemelerini fakat ondan sonra… İlk başta yüzde 3 uyguluyordu biliyorsunuz BOTAŞ “Ben 1’e düşürdüm.” dedi, yarın “Bunu da yok ettim.” derse ne diyeceksiniz? Onun için EPDK, TEDAŞ ve BOTAŞ’ın mutlaka buralara ilk baştaki gibi prim vermesi gerekiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Coşkunoğlu...

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana… Sayın Bakanın çok önem verdiğini, teşvik etmek istediğini bildiğim “küme” kavramına “küme ve inovasyon” kavramına uygun olmayan durumları düzeltmek için politikalar veya çeşitli önlemler gerçekleştirecek mi? Somut olarak, bir yerde organize sanayi var. Bu organize sanayiye taşınmış sanayiciler var. Bunlar arıtma tesisinin de masrafına katlanıyorlar fakat civarında, civar illerde, hemen 70-80 kilometre ilerisinde arıtma tesisi olmayan; dağınık, organize sanayide olmayan üreticiler de var. Hem kümelenme kavramına karşı hem de ben hâlâ o kanaatteyim ki organize sanayi bölgesine taşınmış olanlar ekstra arıtma maliyeti nedeniyle cezalandırılmış oluyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) -…öbürleriyle rekabet ettikler için.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Nalcı...

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bulunduğumuz bölge Tekirdağ’la ilgili bir soru sormak istiyorum ben. Tabii, bunu da ben daha önce size iletmiştim: Tekirdağ’da hem sanayi bölgeleri hem de organize sanayi bölgeleri var. Bilindiği gibi Ergene Nehri’nin kirlenmesiyle oradaki çiftçinin ve çevrenin rahatsızlığına yol açan konu bu düzensiz yapılaşan sanayi bölgeleridir. Acaba bu sanayi bölgeleriyle ilgili, belediyelerin kurmuş olduğu sanayi bölgeleriyle ilgili yaptırım yetkisini kendi Bakanlığınıza almak ve bunlara Çevre Bakanlığıyla birlikte yeni düzenlemeler getirip bölgeleri, bu düzensiz sanayi kuruluşlarını bir zapturapt altına almayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Susam, size söz vereceğim ama çok kısa tutun çünkü zamanımızı geçirdik.

Buyurun.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Bakana biraz önce sorduğum iki sorudan “Elektrik ve doğal gazda ÖTV’yi kaldırmayı düşünüyor musunuz?”a cevap alamamıştım ya da onu ben anlamadım, net olarak bir daha açıklarsa sevinirim?

İkincisi, esnaf ve sanatkâra KOBİ’ler vasıtasıyla kullandırılan sıfır faizli kredilerle ilgili olarak bir ilk girişim olarak Sayın Bakana teşekkür ederiz. Ama bu girişimin 5 bin tane esnaf ve sanatkârla sınırlı olduğunu, milyonlara varan böyle girişimcilerin şu kriz döneminde çok ciddi zorluklar çektiğini, KOSGEB ve diğer kanallarla bunlara bu dönemde ne gibi destekler verileceğini sormak en doğal hakkımızdır çünkü bu insanlar şu an kefalet kooperatiflerine, bankalara ve piyasaya olan borçlarını ödemekte ciddi sıkıntı içerisindedirler. 5 bin kişiyle sınırlandırılmış bir kredi ne noktadadır? Onu da öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, teşekkür ediyorum sorulan sorular, yapılan yorumlar için; bunların hepsi tarafımızdan mutlaka değerlendirilecektir.

Sondan başlayarak gideyim: 5 bin esnaf, sanatkâr, imalatçıyla ilgili KOSGEB’le yapmış olduğumuz desteklerde, demin açıklamıştım bir daha açıklıyorum, KOSGEB Kanunu sadece imalatçı esnaf ve sanatkâra destek verebiliyor. Çünkü KOSGEB’in kuruluş kanunu, ancak bunun genişletilmesi noktasında şu anda KOSGEB Kanununda değişikliğimizi hazırlıyoruz. İnşallah, onu komisyona ve Genel Kurula getirip çıkartacağız.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Şu an fiilen kullanan sayısını da öğrenebilir miyim?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Şimdi, bu esnaf-sanatkâr konusunda müracaat 6.382’dir. 5 bin kişiye verilecek, çünkü oradaki kaynağımız, eski rakamla söylüyorum, 125 trilyon, 125 milyon YTL’lik bir kaynak.

Aslında orada bayan esnaf ve sanatkârlar için pozitif bir ayrımcılık yaptık Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Harika!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Onlara 30 bin YTL’ye kadar kredi imkânı tanıdık ve yaklaşık yüzde 20 civarında da kendiliğinden kontenjan gibi bir yapı oluştu. Şimdi, bunun diğer esnaf ve sanatkâra yaygınlaşması, önce kanun değişikliği, sonra KOSGEB’in maddi desteklerle desteklenmesiyle olacak, yani bu konuda çalışma yapıyoruz. Bu konuda gerçekten Türkiye’de esnaf-sanatkâr kesimi tarafından çok ciddi tebrikler geldiğini ve beğenildiğini de ben birebir yaşadım.

Elektrik, doğal gaz ÖTV’si konusu, tabii, benim tek başıma söyleyebileceğim bir şey değil. Siz de bunun cevabını aslında biliyorsunuz. Bu, Ekonomi Koordinasyon Kurulu, Hükûmetin bir programıdır, ona göre, ekonomik dengelere göre belirlenecek olan bir sistemdir.

Kurulan sanayi bölgelerinin, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tabiî buna yetkisi çerçevesinde görüş alıyor, organize sanayi bölgesi dışında, küçük sanayi siteleri dışında yapılan sanayi siteleri… Tabii ki, bunun bir disiplin içinde tek elden Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yapılması doğrudur. Ancak bunun üzerinde yoğun bir çalışma yapıp konunun geçmişte yapılanlar için… Tabii ki, bu saatten sonra yapılacak, ancak yeni bölgeler yaparak yeni bölgelere taşınmasının desteklenmesidir ki bunu, küçük sanayi sitelerini zaten organize sanayi bölgelerine taşıyarak gerçekleştiriyoruz, ama uzun vadeli bir program içinde yapılıyor. Doğrudur, yani bunun mutlaka Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ve Çevre Bakanlığının -ilgili bakanlık olduğu için, çevreyle ilgili konudan dolayı- beraber yapmasında fayda var ama bu geniş bir zamanda ele alınıp üzerinde çalışılacak olan bir konudur.

Diğer taraftan, Sayın Coşkunoğlu’nun sormuş olduğu soruda, kümelenme konusunda, çevreye arıtmayı kuranla kurmayan arasında bir farklılık var deniyor. Evet, yani organize sanayi bölgesi arıtma sistemine girenler bir cezalandırma gibi gözükse de asıl girmeyenler Çevre Bakanlığı tarafından… Çevre Bakanlığının yetkisi ve alanına giriyor zaten, Sanayi Bakanlığının alanı içinde değil, gerekli cezalandırmanın, tesis kapatmanın bile onlar tarafından yapılması gerektiğini ve yapıldığını… Ama bana sorarsanız ne kadar diye, kendi Bakanlığım olmadığı için size cevap veremem. Böyle bir uygulama var.

Bunun yanı sıra, yine, ortak arıtmalarda enerji indirim desteğiyle ilgili konuya bakalım. Organize sanayi bölgelerinde -yine sorulan bir soruda- üretime geçilmiyor, arsalar tutuluyor sonra başka başka organize bölgeler yapılıyor… Aslında bir kaynak israfını önlemek için, ben bakan olduktan sonra bir yönetmelik yayımladık ve bu yönetmelikle, bir ilde yeni bir organize sanayi bölgesi yapılması için o ildeki organize sanayi bölgelerinin yüzde 75’inin üretime geçmesi kayıt ve şartıyla ancak yeni OSB’ye izin vereceğiz dedik. Bu konuda bütün arkadaşlarımız -gelen taleplerini- bunu gözden geçirerek yapabiliyorlar ancak. Bu konuda da alan, kanuna göre, iki yıl içinde üretime geçmek zorundadır organize sanayi bölgesinde. Şu anda bütün organize sanayi bölgelerinde denetim yaptırdım; bölge başkanlıklarına yazı yazdırdık ve iki yıl içinde üretime geçmeyenlerin arsasını ilgili müteşebbis kurul geri almaya başladı.

KOSGEB konusunda bir soru vardı.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Bitti mi efendim?

BAŞKAN – Evet, toparlarsanız…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, tabii sorular çok derin gelince çok şey söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Onlara da yazılı cevap verirsiniz.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – KOSGEB’le ilgili, kaç firma olduğu konusunda, ezbere söylemem zor ancak şunu söyleyeyim: Esnaf ve sanatkârlarla ilgili 2008 yılında yapmış olduğumuz kota zaten 5 bin esnaf ve sanatkâr, 6.382 başvuru var.

İhracat kredisi devam ediyor, 6.500 işletmeye vereceğiz, şu anda 4 binlerde, çok süratli bir şekilde ilerliyor. Bin artı bin KOBİ’de de bin orta ileri teknoloji, bin orta düşük teknolojiye vereceğimizi söylemiştik. Müracaatlar yapılıyor tabii ancak bu kredileri bankalar verdiği için, biz faiz desteği verdiğimiz için, kredinin geriye dönüp dönmeme riski de bankaya ait olduğu için, bankalar bu konuda yeterince kendi teminatlarını alıyor ancak fazla masraf almaması noktasında biz sıkı denetim yapıyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 4562 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin; beşinci ve altıncı fıkralarındaki “mevzii” ibaresi madde metninden çıkarılmış, beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş, mevcut dokuzuncu fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Ortak yerlerden sayılan zorunlu idari, sosyal ve teknik altyapı alanları ile arıtma tesisi alanı ve aktif yeşil alanlar bölge büyüklüğünün %8 inden az; katılımcı ve/veya kiracı vasfı ile bölge içinde faaliyet gösteren küçük imalat ve tamirat, ticaret, eğitim ve sağlık hizmet alanları ise bölge büyüklüğünün %10 undan fazla olamaz.”

“OSB; kurulması öngörülen yerde varsa sanayi odası, yoksa ticaret ve sanayi odası, o da yoksa ticaret odasından en az biri ile talepleri halinde il özel idaresi veya OSB’nin içinde bulunacağı il, ilçe veya belde belediyesinin, büyükşehirlerde ayrıca büyükşehir belediyesinin temsilcilerince imzalı ve valinin olumlu görüşünü muhtevi kuruluş protokolünün Bakanlıkça onaylanması ve sicile kaydı ile tüzel kişilik kazanır.”

BAŞKAN – 2’nci madde üzerinde gruplar adına söz talebi vardır.

İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün’e aittir.

Buyurun Sayın Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 2’nci maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, son yıllarda kalkınma ve sanayileşme hamlesinin sembolü hâline gelen OSB’lere büyük bir teveccüh olup bir zamanlar yöresine, beldesine bir iki fabrikanın kurulması için çabalayan, gayret gösteren yerel yöneticiler şimdilerde ise âdeta organize sanayi bölgesi kurma yarışına girmiş olup, yatırımcının olup olmadığına bakılmaksızın, artık beldelerde dahi organize sanayi bölgeleri kurulmaya başlanmıştır. Yani bu mantık, komşuda var da bizde niye olmasın mantığıyla hızlı bir şekilde devam etmektedir. Bu konudaki en büyük temennimiz şudur: Büyük umutlar beklenen OSB’lerin kişisel veyahut siyasi menfaatler için yatırım aracı olarak kullanılmayıp titizlikle hazırlanan ve gerçekleşebilecek yatırımcı fizibilitesi yapılarak organize sanayi bölgelerinin kurulması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, 2 milletvekilli olan, 220 bin nüfusu olan Bilecik ilinin milletvekili olarak şunu net olarak söylemem gerekiyor ki sekiz tane organize sanayi bölgesi olan Bilecik ilinde aynı sorunlar, geçmişte çözülemeyen sorunlar bugünlerde de devam etmektedir. Yani organize sanayi bölgelerimizde yüzde 10, 15, 20 civarında doluluk oranı varken yüzde 80’leri, 90’ları boş kalmaktadır ama ilçeler arası rekabet, beldeler arası rekabet, yeni organize sanayi bölgelerinin kurulması konusundaki girişim hâlâ devam etmektedir. Bu doğrultuda az önce Sayın Bakanımızın açıklamalarını dinledik: “OSB’lerde yüzde 70-yüzde 80 doluluk yok ise yeni OSB kurulması konusunda izin verilmeyecektir.” dedi ama bununla ilgili net bir yönetmelik ve kanun tasarısı bulunmamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, yine, bu kanunda ucu açık bir paragraf, bir madde vardır, o da şudur: İki üç yıl içerisinde yatırım yapılmayan arsaların sonucunun ne olacağı konusunda kanunda net bir hüküm yoktur. Yani bir sanayici, organize sanayi bölgesinden almış olduğu arsayı iki yıl içerisinde veyahut üç yıl içerisinde yatırıma dönüştürmemişse, fabrikasını açmamış ise bu konuda yaptırım uygulayacak makam neresidir; bu, kanunda açıkça belirtilmemiştir. Sayın Bakanımıza, eğer beni dinliyorlarsa çok somut olarak bu soruyu sormak istiyorum: İki yıl içerisinde veyahut üç yıl içerisinde organize sanayi bölgesinde parsel alan bir yatırımcı, bu yatırımı hayata geçirmiyor ise, devir etmiyor ise, kiralamıyor ise bu parselin durumu ne olacaktır? Bunun içindir ki Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak da 4’üncü maddede bir önergemiz var. Bu önergede, hizmete açılmayan sanayi kuruluşuyla ilgili organize sanayi bölgesine yetki verilmesi konusunda bir önergemiz var, o madde geldiğinde de bu önergeyi görüşeceğiz.

Değerli arkadaşlarım, mevcut organize sanayi bölgelerimizin sorunlarına kısaca bakacak olursak başlıca en önemli sorunlarından bir tanesi çevre sorunu. Yine, atık su sorunu, çevre kirliliği sorunu, katı atık sorunu ve en önemlisi gürültü sorunu olmak üzere organize sanayi bölgelerimizin başlıca sorunlarını toparlayabiliriz.

Değerli arkadaşlarım, ülkemizde bulunan 245 organize sanayi bölgesinde 1,5 milyona yakın istihdam sağlanmaktadır. Bu nedenle, o yöneticilerimizin sıkıntıları maalesef dinlenmemektedir, arzu ve istekleri kanuna yansımamaktadır çünkü bu kanun tasarısı hazırlanırken organize sanayi bölgelerinin başkanları ve yöneticileri dinlenmemiştir, onların sorunları ve istekleri bu kanuna yansımamıştır.

Yine, değerli arkadaşlarım, organize sanayi bölgelerinin çoğunlukta olduğu illerimizde sanayi odalarının kurulabilmesi için birçok zorluklar çıkartılmaktadır. Yani, sanayi odaları ticaret odalarının tahakkümü altına alınmıştır. Şimdi, Bakanlığımızın ismi Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, ticaret ve sanayi odalarının kurulması konusunda hiçbir zorluk, hiçbir sıkıntı çıkmaz iken sanayi odalarının kurulmasında büyük zorluklar yaşanmaktadır. Bu konuda Bakanlığın acilen önlem alması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, özellikle sanayi konusunda gelişmiş olan kentlerimizin en önemli sorunlarından bir tanesi de geçtiğimiz 2004 yılında yürürlüğe giren 5084 sayılı Teşvik Kanunu. İlk etapta, kişi başına düşen millî geliri 1.500 doların altında olan 36 tane doğu ve güneydoğu ilini kapsayan bu Teşvik Kanunu’na o dönemde biz de destek verdik. Ancak, hâlâ anlaşılabilmiş değil, hâlâ Bakanlık bu konuya cevap verebilmiş değil, hâlâ Hükûmet bu konuya cevap verebilmiş değil. Her ne oldu ise bu 5084 sayılı Teşvik Kanunu’na 36 ilin dışında 13 il daha ilave edildi. Bunun gerekçesinin ne olduğunun ve bu 13 ilin Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinden değil de özellikle İç Anadolu’da, Marmara’da –isim vermeyeyim, o illerin milletvekilleri de bunların hangisi olduğunu biliyor- bulunan bu 13 il teşvik kapsamına girdikten sonra, açıkçası, kaş yapar iken göz çıkarıldı. Hemen iki il arasında, örneğin benim ilim, seçim bölgem Bilecik ile Kütahya ili sınır; iki sınır içerisinde kalan iki seramik fabrikası, bir tanesi Bilecik sınırları içerisinde, hemen 500 metre ilerisinde Kütahya sınırları içerisinde bir seramik fabrikası daha var. Bu seramik fabrikalarının kendine özgü üretimleri devam ederken, sadece ve sadece üretimden kaynaklanan yüzde 45-50’lik kâr oranıyla Bilecik ilindeki seramik fabrikası, Kütahya ilindeki seramik fabrikasıyla rekabet edemez hâle gelmiştir. En büyük seramik ve mermer sektörünün bulunduğu Bilecik ilinde maalesef seramik fabrikalarımız son birkaç yıldır bırakın üretimini düşürmeyi, bırakın kapasitesini düşürmeyi, şu anda yedi tane seramik fabrikamız kapanma noktasına gelmiştir, dört tanesi ise kapanmıştır.

O nedenledir ki, geçmişte sanayi odası başkanlığı yapan değerli arkadaşımız -benim de geçmişte görev yaptığım bu teşkilatta- büyük umutlarla gelen Sanayi ve Ticaret Bakanımız bu konuda on beş aydır -kabinede bulunduğunda- yapmış olduğu açıklamaları hayata geçirememiştir. Sayın Bakanın bugüne kadar yapmış olduğu bu açıklamaları en kısa zamanda hayata geçirmesini Türkiye’de bulunan bütün sanayi ve ticaret erbabı beklemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Eğer bu söylediklerini hayata geçiremeyecekse o makamı kullanması, o koltukta oturması da yanlış olacaktır diye düşünüyorum. Sonuç olarak, değerli arkadaşlarım, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu makul ve mantıklı bir kanun ancak eksiklikleri var. Bu eksiklikleri maddeler içerisinde gidermemiz gerekiyor. Organize sanayi bölgesine yatırım yapacak bir sanayiciyi teşvik edecek birtakım modeller bulmamız gerekiyor. Eğer bu modeller hayata geçmez ise yine sanayicimiz istediği köyde, beldede, ilçede arazisini bulup sanayi yatırımını yapacaktır. Organize sanayi bölgesine yatırım yapılabilmesi için yeni bir modelin, yeni bir teşvikin oluşması gerekir diye düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tüzün.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Akif Paksoy.

Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün Hakkâri ve Şırnak’ta çıkan çatışmada şehit olan Mehmetçiklerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyor, al yıldızlı al bayrağa kem gözle bakan, ona kurşun atan hainleri lanetliyor ve bu sefilleri mutlaka hak ettikleri cezanın en elimiyle cezalandırılacağımıza şahsım, partim ve milletim adına dost ve düşman herkese ilan ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu yasayı bazı eksikliklerine rağmen olumlu buluyor ve destekliyoruz. Hükûmet sürekli, yapıcı muhalefet olmadığından şikâyet ediyor. Muhalefet, sizin memleket, millet hayrına yaptığınız şeyleri destekliyor, siz de muhalefetin benzer konulardaki önerisine destek verin, görüşlerimizi dinleyin, eleştirilerimizden kendinize pay çıkarın diyoruz.

Biz bu yasayı şu açıdan da destekliyoruz: Milliyetçi Hareket Partisi olarak enflasyon öncelikli politikalar yerine, kalkınma, üretim ve istihdam öncelikli politikaların uygulanmasını savunuyoruz.

Ne yaptınız altı yıl boyunca? Şunu yaptınız: IMF talimatıyla, enflasyonu kontrol altına alabilmek için kuru baskıladınız, faizleri yüksek tuttunuz, düşük kur yüksek faiz girdabına soktuğunuz ekonomiyle üreten, istihdam yaratan yerli sanayiciyi değil, ithalat yapıp montaj sanayisiyle ihracat yapanları teşvik ettiniz. Türkiye'nin millî gelirini bir çırpıda 10 bin doların üstüne çıkardınız, buna rağmen nasıl oluyorsa işsizliği artırdınız, ekonomiyi kâğıt üzerinde büyüttünüz fakat yeşil kartlı sayısını 14 milyona çıkarttınız. “Çok fazla dış borcumuz var.” eleştirilerine, “Kardeşim bu borcun büyük çoğunluğu özel sektörün borcu, devletin borcu bu kadar değil.” dediniz. Sanki özel sektör bir başka ülkenin sektörü. Özel sektör sıkıntıya girerse nasıl vergi toplayacaksınız? İstihdam sorununu, üretim sorununu nasıl çözeceksiniz? Tüm dünya kendi özel sektörünü nasıl kurtarmaya çalışıyor görüyorsunuz.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, işini düzgün yapan, teşvikleri çarçur etmeyen, ülke ekonomisine katkı yapan özel sektörün sorunlarının çözülmesi için Hükûmetinize her türlü desteğe hazırız ve bir an önce ithalata dayalı, istihdama katkısı olmayan, ithalata dayalı olduğu için kur riskine kırılgan olan montajcı ihracat yerine yerli üreticilerin desteklenmesini istiyoruz. Global kriz, etkilerini az da olsa ülkemizde de göstermeye başladı. Kur yükseldi, borsa düştü, yarın faizler de yükselmek zorunda kalacak. Buna bağlı olarak, hiç tutmayan enflasyon hedefleriniz şaşacak. Biz temenni etmiyoruz ama bu kriz derinleşir, kur yükselmeye devam ederse o zaman altı yıldır uyguladığınız ekonomi politikalarınıza en iyi cevabı tarih önünde yine ekonomiden alacaksınız. Uyguladığınız düşük kur yüksek faiz politikalarıyla sanayici isyan etti. Siz, onları duymadınız. Siz, sürekli sayfanın işine gelen tarafına bakarak bildiğinizi okudunuz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; organize sanayi bölgeleri seçimi ve kurulmasında siyasi ve popülist mülahazalardan uzak durularak objektif kriterlerin tespit edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde ülkemiz geçmişte yaşadığı teşvik batağının bir benzerini organize sanayi bölgelerinde yaşayacaktır. Üstelik bu olumsuzluk ilgili kent ekonomisinde büyük bir kırılma yaşatacaktır.

Bu kaygılarımızın komisyon raporunda da kısmen paylaşıldığını görüyoruz. Raporda deniliyor ki: “Tasarı büyük oranda organize sanayi bölgelerindeki yönetim sorunlarını gidermeye yöneliktir. Sanayinin temel sorunları ve organize sanayi bölgelerine yeni vizyon tayinine yönelik katkılar açısından eksiktir.” Bu ifadeye aynen katılıyorum. Yani sanayimizin, ticaretimizin, üretimimizin önündeki asli sorunların sektör temsilcilerinin de katkısını alarak bertaraf edilmesi gerekmektedir. Bu yapılmadığı takdirde yaptığımız reformlar bir süre sonra işlerliğini kaybedecektir.

Sanayinin öncelikli ihtiyaçlarından birisi yetişmiş ara eleman ihtiyacının karşılanmasıdır. Bunun yanında, konuşmamın başında belirttiğim gibi uygulanan yanlış ekonomik politikalardan bir an önce vazgeçilmesi gerekmektedir. Bunun en iyi şahidi masanın iki tarafında da bulunan Sayın Sanayi Bakanımızdır. Bunlara ilaveten yapılacak yatırımların popülist ve siyasi mülahazalardan uzak olarak tamamen ihtiyaca ve hakkaniyet ölçülerine göre, rasyonel yapılması elzemdir.

Şimdi biz bu yasayla organize sanayi bölgelerinin kurulmasını kolaylaştırıyor, teşvik ediyoruz. Organize sanayi bölgelerinin birtakım yasal sıkıntılarını çözüyoruz. Tamam ama şu hususu da göz ardı etmemek gerekir: Ülkemizin birçok yerinde organize sanayi bölgesi kurulmaktadır. Bu da organize sanayi bölgelerinin kuruluşunu ve altyapılarının tamamlanmasını geciktirmektedir. Organize sanayi bölgelerinin bir an önce bitirilmesi için yeterli ödeneğin sağlanması gerekmektedir. Ödenek yetersizliği sebebiyle yarım kalan organize sanayi bölgesi sayısı oldukça yüksektir.

Bir başka sıkıntı: Organize sanayi bölgesi kurulmuş yerlerde belediyelerin sanayi alanına müsaade etmemeleri gerekmektedir. Organize sanayi bölgeleri kurulmuş yerlerde belediyelerin sanayi alanları açmaları hem çarpık bir sanayileşmeye sebep olmakta hem de kent dokusunu ve insan sağlığını bozacak çeşitli çevre sorunlarına sebep olmaktadır. Organize sanayi bölgesi kurulması düşünülen yerlerde kapsamlı bir ön araştırma yapılmalıdır. Öncelikle organize sanayi bölgesi kurulması için bölgenin yatırımcısının araştırılarak, eğer bölgede yatırım yapacak yeterli müteşebbis varsa organize sanayi bölgesinin kuruluşuna izin verilmelidir. Aksi takdirde hem kaynak israfına hem de çeşitli sorunlara sebebiyet verecektir.

Bir diğer husus, organize sanayi bölgelerindeki imar yoğunluğu, belediyelerin sanayi imar yoğunluğundan daha düşüktür. Organize sanayi bölgelerindeki imar yoğunluğu 0,55 iken, belediyelerde bu oran 0,80’e kadar çıkmaktadır. Bu durum da organize sanayi bölgelerinin önünü tıkamaktadır. Bu sorunun çözümü için imar yoğunluklarının eşitlenmesi gerekmektedir.

Organize sanayi bölgelerindeki imar tadilatlarından Bakanlık onayı istenmesi bürokrasiyi çoğaltmaktadır. Çeşitli engellemeler yüzünden fazlaca zaman kaybı olmaktadır. İmar tadilatlarıyla ilgili yetkinin müteşebbis heyete verilmesinin de uygun olacağını düşünüyoruz.

En önemli hususlardan bir tanesi, organize sanayi bölgelerindeki yatırımcılara yeniden yatırım indirimi, vergi ve SSK indirimi uygulanmalıdır. Bu konu ilk bakışta bütçeye ek bir yük gibi algılanabilir. Ancak, üretim ve istihdam arttığında yaratılan katma değer, kamu bütçesinden aktarılan miktarları kat kat karşılayacaktır. Biz, sanayicimizin, esnafımızın işletmelerinin kapılarına kilit vurmaması, daha fazla insanımızın işsiz kalmaması için elimizden gelen tedbirlerin bir an önce alınması konusunda Hükûmetinize her türlü desteği vermeye hazırız. Ancak, belirttiğim hususların da takipçisi olacağız.

Kendi ilim Kahramanmaraş’ta Hükûmetinizin uyguladığı yüksek faiz, düşük kur politikaları sonucu birçok fabrika ya kapanmış ya da kapanma noktasına gelmiştir. Kahramanmaraşlı sanayici aldığı teşvikleri heba etmemiştir; kuruşu kuruşuna yatırıma, istihdama dönüştürmüştür. Ancak bugüne kadar sanayicilerimizin feryatları duymazlıktan gelinmiş, organize sanayi bölgemizin sorunlarına yeterli ve süratli çözüm bulunmamıştır.

Bu yasanın getirdiği önemli bir yenilik de, tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgesi kurulmasına imkân tanınmasıdır. Biz bu girişimi de destekliyoruz.

Tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgesi projelerinin ülkemizde daha önceden örneği bulunmadığından, dünyada da sınırlı sayıda uygulaması olduğundan, seçilen pilot projelerin tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgesi olarak hayata geçirilmesi sürecinin iyi izlenmesi ve gerekli tedbirlerin alınması bir zorunluluk arz etmektedir. Şundan dolayı: Bu pilot projelerin uygulanması ve gerek hastalıklar yönünden gerekse işletmecilik açısından görülebilecek eksiklik ve aksaklıkların tespit edilmesi ve bu aksaklıkların giderilerek ilerideki uygulamalarda bu tür sıkıntılarla karşılaşılmaması önemlidir.

Ayrıca, tıpkı organize sanayi bölgelerinde olduğu gibi, tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgelerinde de yatırım maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle, yatırımlara devam edilmesi hâlinde atıl durumda olan yatırımlarla da karşılaşılabileceği gözden ırak tutulmamalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) – Teşekkür ederim.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgeleri kapsamında hayvancılık konusunda yürütülen faaliyetlerin pilot projelerinin sonuçlarının görülmesinden sonra yeni başvuruların kabul edilmesinde yarar görüyoruz.

Bu mülahazalarla yasanın bütün girişimcilerimize hayırlı uğurlu olması, işsiz insanlarımıza istihdam sağlaması dileğiyle konuşmama son veriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paksoy.

Gruplar adına üçüncü söz Demokratik Toplum Partisi Şırnak Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır’a aittir.

Buyurun Sayın Bayındır. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 2’nci maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konumuz sanayi ve organize sanayi bölgelerinin oluşması, onların sıkıntıları. Bu konuya geçmeden önce tabii ki sanayileşmeyle birlikte insanlık işlerini kolaylaştıralım derken, iki gün önce ele aldığımız küresel ısınma, suların kirlenmesi, kuraklık ve benzeri artık dünyanın temel sorunu olan sorunları da gündemimize aldık ve bunlara karşı nasıl durabiliriz diye buralarda tartışmalar da yaptık.

Sanayileşmek, dediğimiz gibi insanlar bütün icatlarını kendi işlerini kolaylaştırmak için yaparken, bir yandan da hayatı kendine zehretme, doğayı tahrip etme, hastalıklara sebep olma gibi yan etkilerini ortaya çıkarıyor ve bu yan etkiler giderek temel bir sorun hâline geliyor ve yeniden bu yan etkileri nasıl ortadan kaldırırız diye dünya hep birlikte bir çaba içine girmektedir.

Bu anlamda, sanayileşme, giderek kendi içinde kurulurken, doğa ve insan sağlığına zarar vermeyen ve bunun için gerekli tedbirlerin mutlaka alınması gereken çok temel bir durum. Bu anlamda, özellikle bölgemiz… Türkiye’de işte bölgeler arasındaki sanayileşmede büyük bir dengesizlik yaşanıyor ve bu dengesizliğin giderilmesine dönük, şu an bölgeler arası eşitsizliği gidermeye dönük, özellikle Doğu Anadolu Bölgesi, İç Anadolu ve benzeri geri kalmış, geri bırakılmış, sanayileşmede geç kalınmış bölgelerde bu yönlü girişimler var, ama bu girişimleri yaparken, işte kimi fabrikalar kurulurken, örneğin çimento fabrikası, örneğin termik santraller, örneğin giderek, şu anda Türkiye'nin gündeminde olan nükleer santraller. Bunlar, yine, sözde insanın üretimde bulunması için enerjiye ihtiyacı var, aydınlanmaya ihtiyacı var, bu ihtiyaçlar üzerine kurulmak istenen mekanizmalar, kuruluşlar, ancak bu kuruluşları kurarken, dünyanın artık vazgeçtiği ve hurdaya çevrilmiş bu sistemlerden, bu zihniyetlerden vazgeçtiği bir dönemde bizlerin sıkı sıkıya bunlara sarılmamız, gerçekten geçmişe karşı belki hesap vermiyoruz, ama geleceğe karşı büyük bir sorumluluk altına girmiş oluyoruz, yani insanlığın geleceğine karşı bir suç pratiği içine girmiş oluyoruz.

Bu nedenle, özellikle Doğu Anadolu Bölgesi bu anlamda yeni sanayileşmenin geliştirilmeye çalışıldığı ve tedbir alınmadan pek çok kuruluşun yapılmaya çalışıldığı bir bölge ve bunun yan etkileri çok fazla görülmektedir. Buna örnek olarak şunu da belirtebiliriz: Örneğin Şırnak’ta, bulunduğum ilde termik santral var. Termik santralin atıkları orta yerde insan sağlığına zarar veriyor. Çıkardığı karbondioksit doğaya ve insanlığa çok büyük zarar vermektedir. Yani, tedbiri alınmadan, insan ve doğa korunmadan sadece insanların günlük ihtiyaçlarını gidermek ya da belli kesimlerin sadece para kazanmasını amaçlayan bir yatırım programının çok sağlıklı olmadığını düşünüyoruz.

Burada konuşmacılar da ifade etti, organize sanayi bölgeleri dünyada ya da İngiltere’de “Organize sanayi parkları” olarak ele alınıyor. Ama Şırnak’ta kurulmuş organize sanayi bölgesini dolaştığımda bir park değil, sanki bir virane gibi; yani yeni yapılmış, cezbeden, altyapısı oluşan bir yer değil, bir park görünümünde değil, âdeta bir harabe görünümünde.

Bu anlamda, teşvik yapılırken teşvikin dediğimiz gibi bir yandan koruyucu hizmetler boyutuyla ele alınması gerekiyor, öte yandan da, orada hizmetin yapılabilmesi için koşulların oluşması lazım ve bu harabe görünümündeki ortamda bir de sanayi elektrik, enerjiyle dönüyorsa ve esnaf yeni taşınmış orada, üreticidir ya da hizmet verendir, günlük iş yapamıyor; çünkü günde dört beş defa, altı defa elektrik kesiliyor. Elektriğin kesildiği bir ortamda sanayiden söz etmek mümkün mü? Orada üretimden bahsetmek mümkün mü? Orada kazançtan bahsetmek mümkün mü? Mümkün değil.

Yine, daha önce de ifade ettik, ulaşımın kolay olması gerekiyor. Yani, sanayi bölgesine hem hizmet veren, hizmet alanın kolayca erişebildiği, orada hizmetini karşılıklı paylaşabildiği, hizmet alıp verdiği bir mekanizmaya dönüşmesi lazım. Ama ne yazık ki, yine bölgemiz tarihî İpek Yolu’na sahip olmasına rağmen, bu İpek Yolu çok kötü bir durumda ve ulaşım sürekli aksamakta, trafik kazalarına yol açmakta ve bunun da hızlı bir şekilde giderilmesi gerekiyor.

Daha önce Ulaştırma Bakanlığına soru olarak da sorduk. Sorumuz üzerine kısmen yol ihaleleri yapılmış olsa da çok yavaş ilerliyor ve çok sınırlı bir yerde çalışmalar yapılıyor. Yani, bizim talebimiz bir an önce bu dezavantajlı bölgenin sanayileşmesi, sosyalleşmesi, orada sağlıklı yaşam koşullarının oluşabilmesi için, sanayi açısından elektrik sorununun hızla giderilmesi gerekiyor, yol sorunlarının bir an önce çözülmesi ve ulaşımın erişilebilir bir hâle getirilmesi ve kazalara sebebiyet vermeden bir pozisyon alınması gerekiyor.

Bir de görünüm açısından… Mesela Sayın Başbakan “Ben de çevreciyim, yol yapıyorum.” diyordu. Yani, çevrecilik yol yapmak değildir ama o çevreye doğru bir düzen vermek için buyurun Şırnak’ı görün ne kadar çevrecisiniz orada. Yani çevreyi yol yapmakla sınırlandırıyorsunuz, orada yollar harap. Gelin, o yolları yapın.

Yine, ilimiz hak ihlalleri açısından birinci sırada ama hizmet alımı noktasında en son sırada. Yani bu kadar dezavantajlı, bu kadar uçurumlar içinde siz “O bölgeye pozitif ayrımcılık yapıyorum, düzeltiyorum.” diyebilir misiniz? Yani hak ihlalleriyle hizmet birbiriyle örtüşmez; hak ihlallerinin olduğu yerde hizmet olmaz, hizmet aksar. Dolayısıyla, sürekli çatışmaların olduğu, telefonların sürekli bloke edildiği, insanların birbiriyle iletişiminin bile kesildiği bir merkezde iletişim hakkı yok, ulaşım hakkı yok, bilgi alma hakkı ortadan kalkıyor dolayısıyla, erişme hakkı ortadan kalkıyor. “Burada hangi zihniyetle nasıl bir hizmet yapılabilir?” bunu sormak istiyorum burada, huzurlarınızda Sayın Bakana, Hükûmete ve sizin takdirinize sunmak istiyorum.

Bu nedenle, eğer sorunlar doğru temelde ele alınmak isteniyorsa sadece “İşte iki yüz elliye yakın bir organize sanayi bölgesi oluşturduk, sayısını artırdık, iş yaptık…” Tabii önemli girişimler, başlangıçlar ama bu sadece bir girişim, bir başlangıç ve işte “Ne hâliniz varsa gidin, sonrasını siz kendiniz cebelleşin.” derseniz, bu tabii ciddi problem oluyor.

Esnaf ya da oradaki işletmeci aboneliğini yapamayacak durumda çünkü oranın ekonomik döngüsünü sağlayan Habur Sınır Kapısı işlemiyor. İnsanlar gelip ceza gibi yirmi beş gün oralarda kuyruklarda bekliyor ya da gidip Irak sınırında otellerde kalıyor. Günlük kazancı 700 ise, bunun büyük bir bölümünü, yani toplam kazancın büyük bölümünü orada bireysel olarak harcamak zorunda kalıyor; mağduriyeti, yaşadığı zorluk da cabası. Bütün bunlar, kâr edeceğine, yaşadığı eziyet de ona ekstra zarar olarak onun hanesine yazılmış oluyor. Bunu yapmaya hakkımız var mıdır? Rusya’yla sınır kapısında ticaret problemi yaşandığında biz şunu diyebiliyoruz: “Oradaki insanlarımızın işlerini hızlandırın, işte zorluk yaşamasınlar, ticaret de aksamasın.” Siz kapıları kapatıyorsunuz, ticaret aksıyor, esnaf iş yapamıyor. Paranın dönmediği bir yerde organize sanayi kursanız ne olacak yani ne dönecek orada? Bir iskelet kurmuş oluyorsunuz. Görünüşte orada bir yer, gitmesek de görmesek de “Orası işte Şırnak Organize Sanayi Bölgesidir.” tanımının ötesinde bir yere varır mı? Hayır. Yani kendim gittim, gezdim, gördüm. İhaleler zamanında herkes çok rahatlıkla ilgileniyor. Bu ihaleyi şöyle daha iyi yapsak, şu mekânda yapsak, şu olsak ama ondan sonra sen ne sorun yaşıyorsun, hizmette bir aksama var mı, bunu nasıl giderebiliriz, TEK niye keyfî olarak elektriği kesiyor, TEK niye aboneliği bağlamıyor, niye diyelim elektrik hatlarındaki kesintiyi ortadan kaldırmıyor, niye yükselticiler yapılmıyor, bunun hesabını karşılıklı sormak yok ama ihale kâğıt üzerinde yapılmıştır, inşaat kurulmuştur, derme çatma inşaatlar ve insanlar orada hizmet vermeye başlarken de sorun yaşıyor.

Yine diğer bir sorun, sadece inşaat iskeleti kurulsun diye teşvik verilmiş ama organize sanayi bölgesi şehrin dışında. Ulaşımı olması gerekiyor, bulunduğu yerde lokantasının olması gerekiyor, hizmetlerini sunabileceği, hizmet alabileceği bir ortam olması, sosyal ortam olması lazım ama bu sosyal mekânların kurulması lüks görülmüş; dolayısıyla orada insanlar yemek içmekten de imtina etmiş oluyorlar, koşulları da elvermiyor kendilerince yapsınlar. “Mesela inşaat kurumu için proje yapılırken bu sosyal yaşam alanları için de neden ekstra teşvik verilmedi? Bunlar yapılsaydı biz de gerisin geri, nasıl ki inşaatı kurmak için, binayı kurmak için borçlandıysak o hizmetlerin alımı için de borçlanırdık…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum.

Buyurun, tamamlayın.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – “…Böylece biz teşviki komple almış olurduk ve hizmetimizi karşılıklı aksatmadan yürütmüş olurduk.” diyorlardı. Yani çevre toz duman içinde. Dediğim gibi belki İngiltere’de, başka yerde “organize sanayi parkları” denmiştir. Ama ben Sayın Bakanımızdan rica ediyorum -eğer dinliyorsa, meşgul değilse- lütfen gidip izlemesini istiyorum. Acaba “organize sanayi parkları” mıdır yoksa “harabeleri” midir diye bilgilerine sunmak istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bayındır.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahıslar adına ilk söz Tekirdağ Milletvekili Sayın Kemalettin Nalcı’ya aittir.

Buyurun Sayın Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakika.

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, bugün Hakkâri Çukurca’da şehit edilen askerlerimize Allah’tan rahmet ve kederli ailelerine başsağlığı diliyorum. Hâlen Aktütün’deki ve Diyarbakır’daki acılar içimizdeyken böyle hain saldırıların arka arkaya gelmesi bizi çok derinden yaralıyor ve bunları şiddetle kınadığımızı buradan belirtmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “organize sanayi” dendiği zaman, Kanun’unda, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nda OSB’lerin tarifi şöyle yapılmaktadır: “Sanayinin uygun görülen alanlarda yapılanmasını sağlamak, kentleşmeyi yönlendirmek, çevre sorunlarını önlemek, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanmak, imalat sanayi türlerinin belirli bir plan dâhilinde yerleştirilmeleri ve geliştirilmeleri amacıyla, sınırları tasdikli arazi (…) ve teknoparklar ile donatılıp planlı bir şekilde ve belirli sistemler dâhilinde sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan ve bu Kanun hükümlerine göre işletilen mal ve hizmet üretim bölgelerini…”

Sayın milletvekilleri, ben azıcık size bu sanayi bölgesi OSB’lerin bu kanunla birlikte belli ama sanayiciye bir şey getirmeden sadece yeniden yapılacak veya yönetimiyle ilgili hususları gündeme getiriyorum, ama biz bu kanuna karşı değiliz, eksiklikleriyle birlikte destekliyoruz.

Ben, benim bölgemden örnek vermek istiyorum. Bugün Tekirdağ, ne yazık ki sanayinin gelmesinden memnun değil. Neden sanayinin gelmesinden memnun değil diyeceksiniz. Organize sanayi bölgesi olarak, iki organize sanayi bölgesiyle birlikte şu anda tam faaliyete geçmemiş dört organize sanayi bölgemiz var. Bunlar: Malkara, Hayrabolu, Çorlu Organize Deri Sanayi Bölgesi ve Çerkezköy. Bunun yanında, Veliköy, Çorlu Velimeşe, Karaağaç Sanayi Bölgeleri de mevcut. Bu sanayi bölgelerine baktığımız zaman 2.500 sanayi kuruluşunun ancak 680 tanesi organize sanayi bölgeleri içinde. Bu ne demektir? Tekirdağ, İstanbul’un arka bahçesi olarak kullanılıp, OSB’ler, organize sanayi bölgeleriyle birlikte belediyelerin düzensiz, gelişigüzel kurmuş oldukları sanayi bölgelerinin faaliyet gösterdiği bir ticaret bölgesidir.

Sayın milletvekilleri, biz bu sanayi bölgelerinin OSB gibi olmasa bile mevcut kanunlar dâhilinde zapturapt altına alınmasını istiyoruz. Bu nedir? Bakın, dün de burada konuştuk, geçen hafta da konuştuk Ergene problemini. Ergene probleminin en büyük meselesi, bu sanayi bölgelerinde atılan atıkların bu suyu kirletmesi. Bu su kirlendiği zaman ne oluyor? Tekirdağ’da tarım mahvoluyor. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı -doğrudur Sayın Bakanımız da burada- sanayiyi orada geliştirelim derken, ticareti öldürüyor. Bugün Genel Başkanım da Trakya’ya geldiği zaman, herkesten her durduğumuz yerde duymuş olduğumuz tek şey, Ergene, Ergene’nin kirliliği. Ama burada bakıyoruz Çevre Bakanlığı da bir şey yapmıyor. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı: “Yetkim dâhilinde değil, yapılacak bir şey yok.” Peki, bunu yapacak olan kimler? Bugün biz bunları buralarda çözemediğimiz sürece, bizim geçen hafta yapmış olduğumuz veya küresel ısınmayla, sürdürülebilir su enerjisiyle, su kaynaklarıyla ilgili yapmış olduğumuz çalışmaların hepsi boşa… Bu kürsüde ben özellikle altını çizmek istiyorum. Burada şu sonuç çıkıyor: Bir on beş sene daha Ergene’ye hiçbir şey yapılamayacak anlamındadır. Biz birbirimizi kandırmayalım. Burada sanayi bölgeleriyle ilgili bir şey yapamıyorsak, bunları belediyelerin takdirine bırakıyorsak ve sadece organize sanayi bölgeleriyle ilgili çalışmalarımızı götüreceksek, bunlarla ilgili herhangi bir kanun yaptırımımız yoksa Ergene için de yapacağımız hiçbir şey yoktur. Burada halkın önüne çıkıp da Ergene için şunu yapacağız veya diğer sanayi bölgeleri için, su kaynakları için, Sapanca için şunu yapacağız, öteki taraf için şunu, bunlar için şunları yapacağız dememiz doğru değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

KEMALETTİN NALCI (Devamla) – Sağ olun Sayın Başkanım.

Samimi olmamız lazım. Bunun için, ilk önce mevcut sanayi bölgelerini zapturapt altına almamız lazım, belediyelerin yetkisinden çıkartmamız lazım. Bunları, yeni kurulacakları biz Bakanlığın iznine tabi tutmadığımız zaman ve gerekli teşvikleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından almadığımız sürece bu işi çözemeyiz saygıdeğer milletvekilleri.

Ben bir konuya daha değinmek istiyorum. Bu kanun sadece organize sanayinin kurulmasıyla ilgili, fakat bu kadar zamlarla, bu kadar -en son gelen- krizlerle beli bükülmüş sanayiciye hiçbir şey getirmiyor. Sanayici çok zor durumda. Sayın bakanlarımızın, Enerji Bakanımızın Çerkezköy’e gelip de iki yıldır açık bulunan elektrik dönüşüm santralini açmasıyla hizmet olmuyor. Onu zaten özel teşebbüs yapmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMALETTİN NALCI (Devamla) - Oranın problemleriyle, doğal gazlarını… Burada yüzde 3 primlerini yüzde 1’e düşürmekle de bu sorunlar çözülmüyor. Ciddi bir çalışma gerektiriyor.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Nalcı.

Şahısları adına ikinci söz Gaziantep Milletvekili Sayın İbrahim Halil Mazıcıoğlu’nda.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HALİL MAZICIOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; 222 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, herkesin bildiği gibi, ülkemizde sanayinin gelişmesinde en önemli rollerden birini organize sanayi bölgeleri üstlenmektedir. Organize sanayi bölgelerimizin kuruluş sayıları 255’e ulaşmıştır. Ülkemizde 1960’lı yıllardan itibaren başlayan OSB uygulamalarına AK PARTİ İktidarı döneminde büyük bir önem verilmiştir. Hükûmetimiz döneminde OSB’lerin sorunları ele alınmış, pratikte OSB’lerle ilgili oluşan aksaklıkların ve sorunların ortadan kaldırılması yönünde gerekli mevzuat düzenleme çalışmalarına ağırlık verilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızca bugüne kadar hizmete sunulan 107 adet OSB projesinde 46.250 adet işletme yer almakta olup, 747.314 kişiye iş imkânı sağlanmıştır.

Yine, OSB başlangıç ödeneğinden bahsedecek olursak, bu rakam, 2008 yılı içinde sağlanan yüzde 78’lik ek ödenek ile toplam 118 milyon 410 bin YTL’ye ulaşmıştır. Söz konusu ödenek kapsamında 100 OSB projesinin altyapı faaliyetleri yürütülmektedir.

Yine, inşallah bu yıl sonuna kadar da 15 adet OSB tamamlanarak ülkemizin ve ülkemiz sanayicisinin hizmetine gururla sunulacaktır. Tamamlanacak olan bu projelerden biri de, teşvik kapsamındaki illerde yer alan Nizip OSB’dir.

Teşvik kapsamında bulunan illerdeki OSB’lerde yatırımcılara bedelsiz arsa tahsisi uygulamaları da OSB’lerle ilgili yapılan düzenlemelere örnek olarak gösterilebilinir.

OSB’lerle ilgili başka bir imkân olarak da: Yatırım yapmak isteyen ancak arsa alma ve sermaye yönünden sıkıntı çeken işletmelere kiracı olarak da faaliyette bulunmalarının imkânı sağlanması gösterilebilinir.

Değerli milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz maddeyle de 4562 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinde değişikliğe gidilmiştir. 3194 sayılı İmar Kanunu ile 4562 sayılı Kanun’da yer alan ve farklı tanımlar içeren “mevzi” ibaresi tereddüde yol açmaktadır. Bu, tereddüdün ortadan kalkması ve kanunlar arası dil birliğinin sağlanması amacıyla metinden çıkarılmıştır.

Ayrıca, ildeki mevcudiyet durumuna göre, OSB kurulması öngörülen yerde varsa sanayi odası, yoksa ticaret ve sanayi odası, o da yoksa ticaret odasından en az birinin kurucular arasında yer alması, yerel kaynakların harekete geçirilmesi konusunda sanayici, dernek ve kooperatiflerine nazaran daha iyi bir şekilde örgütlenmiş olmaları nedeniyle zorunlu hâle getirilmiştir.

Değerli arkadaşlar, üzerinde konuştuğumuz bu kanun değişikliğinin yapılmasıyla OSB’lerin sorunlarının çözümlenmesine hepimizin katkıları olacaktır. Bundan önce yapılanlar gibi, bundan sonra da Hükûmetimiz ülkemiz sanayicisinin hizmetinde olacaktır.

Sözlerime burada son verirken, tasarının hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkürlerimi sunuyorum.

Kanun tasarısının ülkemize ve ülkemiz sanayicisine hayırlı olmasını diler, saygılarımı sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Mazıcıoğlu.

Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Çakır…

OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Sayın Bakan, Samsun Ticaret ve Sanayi Odasından almış olduğumuz bir yazıda, Samsun Yem Sanayi Ticaret Anonim Şirketi, Samsun Gelemen Ağırlık ve Boyut Kontrol İstasyonunda kantarın bozuk olmasından kaynaklanan tartım sonrası, firmalarına ait kamyonlarının fazla yükü nedeniyle idari para cezasına çarptırıldıklarını Odaya bildirmişler ve Oda da mağduriyetin giderilmesi için konuyu Samsun Valiliğine aktarmış ve ayrıca bir de bu kantarın fazla tarttığı konusunda -1.200 kilogram her tartımda- noter tespit tutanağı hazırlamış, bize göndermişler. Samsun Gelemen Ağırlık ve Boyut Kontrol İstasyonunda bulunan bozuk kantarın onarılması ve bu süre zarfında gerekli tedbirlerin alınarak Samsun ve ülke ekonomisine katkı sağlayan Samsun ticaret sanayi odalarının mağduriyetlerinin giderilmesi hususunda gerekli girişimleri yapacağınızı umuyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Sakık, buyurun.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben de Sayın Bakanımıza Muş’la ilgili bir iki soru sormak istiyorum. Sayın Bakanımız da Muşlu.

Şimdi, çok yakın bir tarihte Muş Organize Sanayisini ben de ziyaret ettim, ama, geçmişte siyasiler kendilerine yakın buldukları yerde böyle bir alan açmışlar. Otuz kilometre Muş’tan uzak. Orada bir iki işyerinin dışında işyeri yok. Elektriği yok, suyu yok, yolu yok. Bu konuda Sayın Bakanımız ne düşünüyor? Çünkü, sanayinin ile katkısı sıfır noktada, bir bu.

İkincisi, Muş’ta bir şeker fabrikamız var. Muş Türkiye’nin en yoksul illerinden biri ve Muşluların şu anda tek geçim kaynağı Muş Şeker Fabrikası. Bu da özelleştirme programı içerisinde. Bu özelleştirilirse, emin olun ki, Muş’un yoksulluğu kat be kat artacak. İkincisi, Muş’ta bu şeker fabrikasında çalışan geçici işçiler var. Yılda sadece dört ay çalışabiliyorlar, onun dışında çalışma şansları yok ve bu insanlar mağdur. Bu insanların mağduriyetini giderelim hep birlikte. Ben eminim, sadece Muşla ilgili değil, ama, Türkiye’nin dört bir yanında şeker fabrikalarında çalışan işçilerin büyük bir çoğunluğu bu mağduriyet içerisinde. Bunların mağduriyetini Hükûmet olarak giderirseniz, biz de, bu ülkenin vatandaşları olarak size teşekkür eder ve dua ederiz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, küresel ekonomik krizin her kesimi, özellikle de zaten çok zor durumda olan küçük ve orta ölçekteki imalatçı ve sanayicilerimizi çok zor bir duruma düşüreceği veya düşürdüğü hepimizin olduğu gibi zannediyorum sizin de malumlarınızdır. Bu sıkıntılı tablo karşısında söz konusu sanayicilerimize suni bir teneffüs anlamına gelecek olan ve daha önce de organize sanayi bölgelerinde var olan yüzde 5 veya yüzde 10 iskontolu elektrik kullandırılması söz konusu olabilir mi? Bu uygulamayla ilgili olarak Sanayi Bakanlığı olarak Hükûmetinizi ve ilgili kurumları ikna edebilir misiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum verilen görüşlere, sorulan sorulara.

Efendim, öncelikle şunu ifade edeyim: Değerli konuşmacıların bir kısmınca da ifade edildi, aslında ben daha önce de ifade etmiştim ancak yeterince iyi ifade etmediğimi tahmin ederek bir kez daha söylemek istiyorum. Mevcut Organize Sanayi Bölgesi Kanunu, yönetmelikler, organize sanayi bölgesinde tahsis almış ve projesini vermiş bir işletme sahibinin iki yıl içinde üretime geçmesini kesin bir şekilde emreder. İki yıl içinde üretime geçmediği takdirde organize sanayi bölgesinin yönetim kurulu, müteşebbis kurulu, her neyse, o araziyi sanayiciye ödemiş olduğu bedel üzerinden geri alıp bir başka sanayiciye tahsis etmekle mükelleftir ve bununla ilgili de zaten Bakanlığımızda çok sıkı bir denetim başlattım göreve gelir gelmez bütün organize sanayi bölgelerimde. Özellikle teşvik kapsamına giren bedelsiz arsa tahsisi yapılanlar için bu çok daha büyük önem taşıyordu. Oralarda da birçok bölgede iptaller yapılırken birçoğunda da yapılmış olan denetimler sonucunda Bakanlık tarafından verilen talimatın yerine getirilmesini arkadaşlarımız takip ediyor. Onlar yasal süresi içerisinde devam ediyor.

Sanayi odalarının kuruluşunda… Ben yirmi yedi yıl sanayi odası üyeliği yaptım, on iki yıl başkanlık yaptım. Bu 5174 sayılı Kanun’un da… Ben de -kanun yapılırken- Odalar Birliğinde Başkan Yardımcısıydım. Sanayi odalarının kurulması noktasında hiçbir şikâyet bugüne kadar bana gelmedi. Ben camiayı da çok yakın tanırım, hangi ilde hangi oda var, başkanı kimdir, ezbere bilirim isimlerini. Ama kanunla belirtilmiştir: 5174 sayılı Kanun’da bir odanın kurulması için veya sanayi odası kurulup ayrılması için ne kadarlık bir üye sayısına sahip olması gerektiği ve prosedür bellidir. Bunu da ifade edeyim: Bin sanayici bir araya gelir başvuru yaparsa, Odalar ve Borsalar Birliği, sonra Bakanlık o ilde sanayi odası kurulmasına yardımcı olabilir.

Efendim, Şırnak’a gelince. Tabii ki ben de bir Doğu Anadolulu olarak şunu özellikle ifade edeyim: Evet, bölgeler arası gelişmişlik farkının mutlaka kaldırılması noktasında zaten Hükûmetimizin çok önemli çalışmaları var. Yeni yapmış olduğumuz Girişimci Bilgi Sistemini -biraz evvel ifade etmiştim- ve sanayi stratejisini ekim ayı sonuna kadar bitiriyoruz. Bir taraftan Girişimci Bilgi Sistemi, yani eski adıyla “sanayi envanteri” dediğimiz çalışma hakikaten cumhuriyet tarihinde bir ilktir benim açımdan da, Hükûmetimiz açısından da. Türkiye açısından son derece önemli yeni bir çalışmadır, ilk defa yapılan bir çalışmadır. Bunun üzerine teşvik sistemi -Sayın Başbakanımızın da her fırsatta ifade ettiği gibi- sektörel, bölgesel ve proje bazlı olacaktır. Bu noktada hangi sektörlerimizde uluslararası rekabet gücüne sahip olduğumuz görülecek ve diğer taraftan bölgeler yapılırken o bölgelerde hangi yatırımların yapılması, desteklenmesi, o bölgelerin lojistik yapısı, mesleki eğitim ve diğer taraftan ürünün hammaddesinin temini veya sevkiyatı göz önüne alınarak, ilgili bakanlık, Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu bakanlığımız, teşvik politikasını, Ekonomi Koordinasyon Kuruluna getirilecek ve orada tespit edilecektir. Bölgesel teşvik yapılırken, bir, bu anlamda, ikincisi de, bölgeler arası gelişmişlik farkını ortadan kaldıracak bir bölgesel teşvik olacaktır. Dolayısıyla, tabii ki özellikle sanayinin, üretimin, yatırımın gitmediği bölgelere çok daha öncelikli, çok daha özellikli bir teşvik politikası uygulanması bir kere doğrudur. Yani ben de sanayici olarak hep aynı kanaatteydim ki, Hükûmetimiz de zaten bunu çok net bir şekilde ifade etmiştir.

Şırnak Organize Sanayi Bölgesi, 50 hektar büyüklüğünde, bu yıl sonu itibarıyla altyapısı, yani yol, içme suyu, kanalizasyon ve elektrik şebekesi tamamıyla tamamlanıyor, sanayicilerin de hizmetine açılıyor. Sayın Vekilimin görmüş olduğu anda belki de bir hafriyat çalışması olduğu için belki harabe şeklinde değerlendirmiş olabilir. Ama şunu ifade edeyim: Organize sanayi bölgelerimizin bütün altyapısı, yolları belli standartlarda, yani yörenin yöresel fiziki tabiat şartları dikkate alınarak hazırlanıyor. Parke taşları –ki, fotoğraflarını aslında arkadaşlardan istedim, belki getirirler hep beraber de görebiliriz diye- ne olursa olsun bu yıl sonu itibariyle bitirilecek ve Şırnak OSB’nin bu yıl sonu itibariyle bitmesi için ilave ödenek de aktardık yani onu da gönderdik ve bu yıl sonu itibariyle yirmi dört adet çeşitli büyüklükteki bir parselden oluşan Şırnak Organize Sanayi Bölgesi yatırımcılarımızın gitmesiyle beraber, yıl sonunda yapılacak olan yeni teşvik sistemiyle, inşallah, oradaki bütün parseller birer üretim merkezi hâline gelebilecektir.

Daha evvel konuşulmuştu ama tekrar ifade ediyorum: Yine, Çevre Kanunu’nda arıtma tesislerinde enerjiyle ilgili yapılacak olan sübvansiyon 2872 sayılı Kanun’da çok net bir şekilde belirtilmiştir. Şimdi, ilgili bakanlık bununla ilgili yönetmelik hazırlıyor, tebliğ hazırlıyor. Bakanlar Kuruluna getirecek ve kullanmış olduğu enerjinin, daha evvel de belirttiğim gibi, yüzde 50’sine kadar bir indirim uygulanması söz konusu olabilecektir.

Bunun yanı sıra…

BAŞKAN – Zamanınız da doldu.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Doldu mu efendim?

BAŞKAN – Evet.

Toparlarsanız…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Peki.

Şöyle ifade edeyim: Elektrikte indirim yapılması noktası… Elektrik ve doğal gazın biliyorsunuz artık serbest piyasa tarafından fiyatları belirleniyor ve 1 Temmuzda elektrik de serbest piyasada belirlenmeye başlandı. Bu noktada herhangi bir şey şu anda gözükmüyor.

Evet, Muş’la ilgili bir konuya gelince: Gerçekten, organize sanayi bölgesinin yer seçimi bundan on yıl önce son derece yanlış yapılmış, 24-25 kilometre şehrin dışında bir yere yapılmış. Ama şu anda bölgede inşaata geçen ve tahsis almış olan yatırımcılar var. Yine teşvik politikasıyla beraber, zannediyorum ki orada da toplam elli altı parselden oluşan parsellere de yatırımlar yapacak.

Ancak tekrar ifade ediyorum: On yıl önce yapılan, son derece yanlış, hatalı bir yer seçimi sonucunda olmuştur.

Samsun’la ilgili konuya gelince: Konuyu hemen haber alır almaz, Sayın Osman Çakır’ın sormuş olduğu soruyla ilgili olarak ilgili arkadaşlara talimatımızı verdik. İlgili genel müdürlüğümüz konuyla ilgili çalışmasını yapıyor.

Teşekkür ediyorum.

Tam zamanında bitirdim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – O bir kere daha oldu da iki dakika geçti. Size tolerans tanıyorum eski dost olarak.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Peki, özür diliyorum.

BAŞKAN – Estağfurullah... Hiç yapmadığım şey.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN –Çok teşekkür ederim.

Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 222 sıra sayılı “Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın çerçeve 2 nci maddesinin 4562 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrasını değiştiren ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Ali Susam

Hulusi Güvel

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

İzmir

Adana

Malatya

 

Şevket Köse

 

Selçuk Ayhan

 

Adıyaman

 

İzmir

“OSB; kurulacak yerde il özel idaresinin, OSB’nin içinde bulunacağı il, ilçe veya belde belediyesinin, büyük şehirlerde ayrıca büyükşehir belediyesinin, sanayi odasının, ticaret ve sanayi odasının veya ticaret odasının yahut sanayici dernek veya kooperatiflerinin, biri veya daha fazlasının temsilcilerince imzalı ve valinin olumlu görüşünü muhtevi kuruluş protokolünün Bakanlıkça onaylanmasıyla tüzel kişilik kazanır. OSB kuruluşuna iştirak edecek sanayici dernek veya kooperatiflerinde aranacak nitelikler Bakanlıkça belirlenir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HASAN ANĞI (Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara)- Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, Bakanlığa yetki veriyor. Daha ne istiyorsunuz?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Susam.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’yla ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesine aslında Komisyon ve Hükûmetin katılmamasını anlamak gerçekten çok düşündürücü bir olay. Eski hâlini korumaya yönelik bir önerge bizim verdiğimiz. Organize sanayi bölgelerinin kuruluşuyla ilgili olarak sadece yöredeki sanayi odası, ticaret odası, sanayi ve ticaret odalarıyla sınırlı tutulan bir değişiklik yaptı komisyonda Hükûmet ve iktidar partisi. Buna gerekçe olarak da diğer bugüne kadar kurulmuş olan birçok meslek teşkilatlarının, vakıf veya dernek veya kooperatif aracılığıyla kurmuş olduğu organize sanayi bölgelerinde görülen eksiklikleri göstererek bunları yaptı.

Değerli arkadaşlar, eğer özgürlüğü, katılımcılığı, demokrasiyi ağzınızdan düşürmüyorsanız, bunu hayatın her alanında uygulayacaksınız. Şimdi, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nda, sadece kamu kurumu niteliğindeki meslek odalarının görüşüyle sınırlı tutmak doğru mudur? Bugün onların dışında sivil toplum hareketinin Türkiye’de geliştiğini, birçok mesleki federasyon, sivil toplum örgütü, KONFED, TÜSİAD, MÜSİAD dâhil bir sürü sivil toplum hareketinin olduğunu, hatta onun ötesinde, bazı ihtisas alanlarındaki meslek ve sanat erbabının kendisi için kurmuş oldukları belirli dernek ve vakıflar aracılığıyla organize sanayi bölgesi kurma girişimini neden elinden alırsınız? Bu kadar, katılımcılığın gerekli olduğunu savunduğumuz bugünde Avrupa Birliği normlarına uymayı kendimize ilke edinirken, sivil toplum inisiyatifinin öne çıkmasını teşvik ettiğimiz bu dönemde bir sivil toplum örgütlenmesi olan bu tür kooperatif, dernek, vakıfların neden kurulması konusunda bir kısıtlayıcı noktada olur, sadece kamu kurumu niteliğindeki meslek odalarıyla organize sanayi bölgelerinin kurulmasını sınırlarız?

Burada doğacak hataları gidermenin yolu açıktır. Bir yönetmelik çıkartır Bakanlık, bu tür kuruluşların niteliğini belirler, kuruluş için gerekli olan evraklarını belirler ve yapar. Bugün kurulmuş çok başarılı organize sanayiler vardır. Odalar, borsalar ve kamu kurumu niteliğindeki kurumlar dışında kurulmuş çok önemli çalışmalar yapmış organize sanayiler vardır, Sayın Bakan da bunu çok yakından bilir. Ankara’da vardır, diğer kentlerde vardır. Neden bunların bu, ucuza getirdiği, kendi ihtisas alanlarında organize sanayi bölgesi kurmak için kendi üyeleriyle bir araya geldikleri organize sanayi girişimlerinin önüne geçilir. Bunu anlamak mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, bizim bu önerimiz gerçekten çok katılımcı, sivil inisiyatifi teşvik eden ve Türkiye’deki demokratik talepleri göze alan bir önergedir. Bunun yerine, sadece kamu kurumu niteliğindeki meslek odalarıyla sınırlı bir anlayış doğru değildir. Bu anlamıyla Yüce Meclisin bu önergemiz konusunda önergemize destek vermesini, parti grubu anlayışından çıkarak, gerçekten haklı bir gerekçenin yerine getirilmesi için desteklerini beklemekteyiz.

Bu konuda, sorularda sorduğum ama Sayın Bakanımdan net cevap alamadığım iki tane şeyi söylemek istiyorum. Az önce “İkincisine cevap verdim” dedi. “Elektrik ve doğal gaz artık özelleştirilmiştir. Onun için, bu konuda bir şey yapamıyoruz, teşvik veremiyoruz sanayiciye, imalatçıya.” Bunun yolu vardır Sayın Bakanım. Bunun yolu nedir? Bunun yolu, onun ÖTV’sini devlet öder. Vergi iadesi şeklinde ÖTV’yi devlete, onun kullanmış olduğu elektrik, doğal gazı siz ona geri verirsiniz.

İkinci sorduğum soru, esnaf ve sanatkârdan imalatçı olan esnafa KOSGEB kanalıyla 5 bin tane kredi kullandırdık. Teşekkür ettim ama ikili bir yapıda teşekkür ediyorum.

Bir: Kaç kişiye kullandırdınız? Bunun sayısını bana söyleyin çünkü bu kullanımda çok ciddi zorluklar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Bakanlık burada ne yaptı? Sadece bazı bankalarla anlaşarak, dört tane bankayla anlaşarak dedi ki: “Onların faizini ben ödeyeceğim anlaştığı faiz oranından.” Ama bankaya gidiyor müracaat eden kişi, banka onun bilançosunu yeterli bulmuyor, teminatını yeterli bulmuyor, başka noktalarını yeterli bulmuyor, kredi vermiyor. Gerçekleşen rakamı, banka banka bunların açıklanması lazım.

İkincisi: Değerli arkadaşlar, milyonlarca insan içerisinde sadece 5 bin kişiye kredilerinin faizini karşılayabilmek, bu yangını söndürmekte bir kovayla suyla gitmekten başka bir şey değildir. Yangın büyüktür. Bu yangına uygun plasman, bu yangına uygun kredi açılmalı ve piyasadaki bu talep dikkate alınmalıdır.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.48

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.14

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

222 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

Tasarının 3’üncü maddesini okutuyorum:

MADDE 3- 4562 sayılı Kanunun 15 inci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiş-tirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“OSB'ce teminat olarak gösterilen ve bu nedenle satışına karar verilen veya katılımcıların borcundan dolayı satışına karar verilen taşınmazların icra yoluyla satışı halinde; Bakanlık ve OSB alacaklarının öncelikle ödenmesi koşuluyla, bölgenin kuruluş protokolünde öngörülen niteliklere sahip alıcılara veya kredi alacaklısı kuruluşa satış yapılabilir. Satış ilanlarında kuru-luş protokolünde yer alan katılımcı niteliklerine de yer verilir.”

“Taşınmazların kredi alacaklısı kuruluşa satılması halinde, kredi alacaklısı kuruluş, satın aldığı taşınmazı sadece bölgenin kuruluş protokolünde öngörülen niteliklere sahip gerçek veya tüzel kişilere en geç iki yıl içerisinde satmak veya aynı nitelikteki gerçek veya tüzel kişilere kiraya vermek zorundadır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na aittir.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Sayın Bakanım, esnafın, tüccarın, sanayicinin ve tüketicinin Bakanı sizsiniz. Yani aslında işiniz zor, esnafa sahip çıkacaksınız, tüccara sahip çıkacaksınız, sanayiciye sahip çıkacaksınız, tüketiciye sahip çıkacaksınız ama sorumluluk sizde, ip başkasının elinde. Ben sizin yerinizde olsam bir kere böyle bir sorumluluğu kabul etmem. Tüm esnafın her türlü sorunu, derdi sizde; Hazine karışıyor, Maliye Bakanı karışıyor… İmalat sizde ama tokmak başkasının elinde. Böyle bir şey olmaz bir kere. Geleceğim şimdi.

Şimdi, bir kere arkadaşlar, dürüst, namuslu, şerefli, haysiyetli esnafı korumak, kollamak sizin göreviniz. Bir Çek Yasası var arkadaşlar. Şimdi, son günlerde moda: “İnisiyatifim dışında çıkmıştır.” Bankaya bir talimat, bitti. Ya kardeşim, mal satmışım, fatura etmişim, sana fatura etmişim, çeklerimi vermişsin. Yani iki satır bankaya yazı, ondan sonra git, sen ispat et ki mahkemeye, bu adamdan sen haklı alacaklısın. Böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Namuslu, dürüst, şerefli insanı biz koruyup kollamazsak, hep namussuzları kollarsak bu ülkede ticaret de, sanayi de bir yere gidemez.

Sayın Bakan, gidip Adalet Bakanlığının önüne masaya vurmadığınız sürece… “Arkadaş, dürüst, namuslu sanayiciyi korumak, kollamak benim görevim. Bu Çek Yasası’ndaki boşluğu…” Artık, son günlerde arkadaşlar bir tane çek ödenmiyor. Hele bir de bu son günlerdeki olaylar, dolardaki yükselişler, faizler falan, herkes böyle içine kapanık, nasıl ödemeyeyim diyor. Artık, namuslu esnafı zor durumda bıraktılar, namuslu esnaf da artık çaresiz kaldı. Sayın Bakan, bu birinci göreviniz. Adalet Bakanı mı? “Hayır arkadaş…” Türkiye’de dürüst, namuslu esnafı korumak sizin birinci göreviniz, masasına vuracaksınız. Arkadaşlar, iki satır yazı, bir de fakslıyor ha… İki satır yazı: “İnisiyatifim dışında elimden çıkmıştır.” Bitti. Bu çek ödenmiyor ve namuslu adam gidip alacağını ispat etmek zorunda kalıp, ondan sonra… Çekin arkası yazılmadığı için, biliyorsunuz “Karşılığı yoktur.” diye yazılmadığı için hiçbir icrai işlem de yapamıyorsunuz bu çeke. Bir kere, birinci şık bu arkadaşlar.

İkinci şık: Sayın Bakanım, sicil affı konusunda Türkiye’de esnafımız çok zor durumlardan geçiyor, bilinmeyen bir denizde yüzüyor. Namuslu ve dürüst esnafımız çekini, senedini gününde ödememiş olabilir ama hep alnında kara leke olarak… Sonra gitmiş namusuyla, şerefiyle ödemiş. Kara leke olarak… Bu sicil affından dolayı hiçbir şey yürümüyor. Çünkü Merkez Bankası bu konuda  -açık söylüyorum- duyarlı değil, hassas değil; insan onurunu, insan haysiyetini benim gibi, sizin gibi düşünmüyor ve bir şekilde onurlu insanların onurunu iade etmiyor.

Değerli arkadaşlarım, bir kere, borcunu ödeyen, senedini ödeyen, protesto olmuş veya karşılıksız çekini ödeyen insanın onurunu iade edelim. Ama belki, gerekirse, Merkez Bankası eğer bu konuda bu kadar duyarsızsa bu yetkiyi onun elinden alıp, Bankalar Birliğine verip, Bankalar Birliğinde oluşturulacak bir merkezden bu işi dakikasında, saniyesinde takip ederek, bir kere, sicil affında getirdiğimiz amaca ulaşırız. Bir kere, gidiyor bu esnafımız bankalara “Vallahi, sen kara leke yemişsin, sen kötü adamsın, biz sana kredi veremeyiz.” “Ya kardeşim, ödedim ben bunu. Benim borcum yok, harcım yok.” “Hayır arkadaş, kalkmamış.” Bu da sizin birinci göreviniz Sayın Bakanım, esnafın onurunu kurtarmak. Bu insanlar kredi alamıyor, bırakın onu Halk Bankasının esnaf kredisinden… “Sen kara leke yemişsin.” diyor. “Yahu, ödedim kardeşim.” “Yook!” diyorlar. Sayın Bakanım, bu her iki konu da bir kere esnafın temel meselesidir.

Şimdi gelelim üçüncü konuya: Değerli arkadaşlarım, sanayicinin de, tüccarın da, tüketicinin de bakanlığıdır. Bir teşvik kanunu çıkardık. Vicdanınıza soruyorum: Ulusal sanayiyi ve Türkiye’deki üretimi, Türkiye’de yapılacak üretimi, bölgeler arasındaki sosyal dengeleri korumak, kollamak amacıyla burada hepimiz geçen dönem bayram yaptık. Doğru mu arkadaşlar? Teşvike giren kırk sekiz ilin milletvekilleri “Yaşa, var ol!” dediler ama teşvike girmeyen diğer illerin milletvekilleri çok üzüldü. Örneğin, ben biliyorum, Ahmet Bey, Samsun girmediği için ne kadar üzüldünüz, doğru mu?

AHMET YENİ (Samsun) – Üzüldük, üzüldük…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hiç üzülmeyin… Hiç üzülmeyin… Çünkü hiçbir şey olmadı diğer illerde. Bu Teşvik Yasası ulusal teşvik yasasıdır arkadaşlar. Bu Teşvik Yasası ülkenin bölünmez bütünlüğü için, bu Teşvik Yasası ulusal sanayiciyi yüceltmek için, bu Teşvik Yasası ülkedeki istikrarı sağlamak, ülkedeki işsizliği yok etmek için bir teşvik yasası değildir; bu Teşvik Yasası yasak savmacı bir teşvik yasasıdır. Bazı illerimizden aldı, bazı illerimize götürdü. Hangi iller boşaldı siz çok iyi biliyorsunuz.

Arkadaşlar, ulusal sanayicimizi ve ulusal sanayimizi korumak, kollamak, ülkedeki üretimi ve istihdamı en üst düzeye çıkarmak amacıyla sizin göreviniz Bakanım, yeni bir teşvik yasasını… Bakın, bir yıl geçti. Bunun işlemediğini, bu Teşvik Yasası’nın hiçbir işe yaramadığını siz kendiniz söylüyorsunuz. Doğru mu arkadaşlar? Ama bir yıl geçti arkadaşlar. Bir yıldır Türkiye’de yeni bir teşvik yasası hazırlanıp buraya getirilmedi. Ben bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum.

İki: Teşvik Yasası’nı çıkardık, devlet sözü sözdür, elektrik enerjisine yüzde 50, organize sanayi bölgelerine yüzde 50 iade yapacağız dedik, diğerlerine yüzde 40. Arkadaşlar yedi ay, sekiz ay geçiyor, sanayici parayı ödüyor. Lütfedecekler de enerji bedelini iade edecekler! Ya, niye iade ediyorsunuz, bunu benden niye alıyorsunuz? Harcamışsam, bakın devletin bir kasasında; TEDAŞ alıyor, Maliye Bakanlığı veya Hazine yedi ay sonra iade ediyor. Böyle şey olmaz arkadaşlar! O zaman bu sanayiciye teşvik vermişsen, bakacaksın elektrik faturası kaç para? Yarısını alacaksın, yarısını almayacaksın. Böyle şey mi olur arkadaşlar, kimi kandırıyoruz? Adı teşvik!

Değerli arkadaşlarım, bu konuda devlet, sözünü yerine getirsin. Yedi ay, sekiz ay elektrik bedelini alamayan, teşvikten yararlanan sanayicilerimizin hakkını koruyup kollamak, Sayın Bakan yine sizin göreviniz.

Tabiî, demin söyledim, organize sanayi bölgelerindeki insanlara, teşvik bölgesindeki insanlara teşviki veriyorsunuz, kullandığı elektriğe teşviki veriyorsunuz, onların ortak işini yapan, arıtma ve diğer işlerinin elektrik bedeli teşvike tabi değil. Arkadaşlar böyle şey mi olur?

Tabii, bir başka konu arkadaşlar: Fonlama. Bu insanları finansman yönünden eğer siz rahatlatmazsanız… Özellikle illerdeki organize sanayi bölgeleri bir zincir arkadaşlar, o zincirin halkaları o ile hayat veriyor, o ile ekmek veriyor. Yedek parçacısından fırıncısına kadar o ilde bir üretim, bir imalat varsa o ile ekmek veriyor arkadaşlar. Ama burada biz uzun vadeli bir fonlama imkânı bulamazsak… Sayın Bakanım eğer siz özellikle KOBİ’lere ve orta ölçekli firmalara tıpkı Eximbank modelinde olduğu gibi… Bakın, Türkiye'de Eximbank -her zaman söylüyorum, kurulan model olarak- ihracatçıya çok seri hizmet veriyor; herkesin adresi belli, herkesin ne yaptığı belli, tık tık işliyor. Ta 83 yılında o kurulurken benim de o modelde küçük bir emeğim vardır. Aynı modelle… Siz, KOBİ’lere kredi vermeyi bankaların inisiyatifine bırakırsanız, burada hak olmaz, adalet olmaz, hakikaten gerçek ihtiyaç sahibi kullanamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Tıpkı Halk Bankasının esnaf kredi modeliyle, esnaf kefalet modeliyle, Eximbank modelinden oluşan bir modelle -ben geleyim size anlatayım- eğer verirseniz gerçek ihtiyaç sahibi esnaf, gerçek ihtiyaç sahibi üretici, gerçek ihtiyaç sahibi KOBİ’ler bundan faydalanır Sayın Bakanım. Yetkiyi bankalara vermekle, siz, düşük faizle fonluyorsunuz bankaları ve aradaki faizi veriyorsunuz ama istediğiniz yere gitmiyor.

Keşke biraz daha zamanım olsaydı, birkaç konuda daha, sahip olduğunuz Bakanlığın sahip çıkması gereken yerler olduğunu söyleyecektim ama Sayın Bakanım özetliyorum. Bunların babası sizsiniz, siz baba gözüküyorsunuz ama arkanızdan, diğer evlatlarınız sizin kadar duyarlı değil.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Kadir Ural.

Buyurun Sayın Ural. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA KADİR URAL (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, Türk milletinin değerli milletvekilleri; 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 222 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Öncelikle, geçen haftalarda Aktütün Karakolumuza yapılan saldırı sonucunda şehit olan askerlerimize, Diyarbakır ilimizde yapılan menfur saldırıyla şehit edilen polislerimize ve bugün yine Hakkâri’de yapılan operasyonda kaybettiğimiz bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, acılı ailelerimize ve Türk milletine başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Menfur saldırıları yapanların bir an önce yakalanmasını, Türk adaleti önünde Türk milletine hesap vermelerini, sorumlular hakkında Hükûmetimizin de lütfen gereğini yapmasını arz ediyorum.

Sayın Başbakan ve Hükûmetimize sesleniyorum: Yüce Meclisin vermiş olduğu, almış olduğunuz yetkiyi kendi Türk istihbarat birimlerimizle, Türk yetkililerimizle, Türk Silahlı Kuvvetlerimizle değerlendirerek hiçbir dış etkiyi dinlemeden, Barzani’den, Talabani’den, Amerika’dan, Avrupa Birliği ülkelerinden sözüm ona yararlanmadan, kendi inisiyatifimizle ne yapacaksak, ne yapmamız gerekiyor ise yapmanızı ve bu acılara artık bir son vermenizi… Davulla, zurnayla askere gönderilen milletimizin çocuklarının, al bayrağa sarılı tabutlarla evlerine, geriye döndürmelerini artık durdurun. Buna bir dur demenin, yeter artık demenin zamanı geçti. Barzani’yle, Talabani’yle, ağababaları ve içerideki iş birlikçileriyle oturup konuşmanın bir fayda vermediği artık ortadadır. Düşman düşmandır, bu bir kardeş kavgası da değildir. Bu vatan üzerinde bin yıldır kardeşçe yaşayan insanlarımızın sözüm ona Lazca, Keldanice, Ermenice, Rumca, Kürtçe veya başka bir ana dilde konuşan hiç kimseyle bir derdi yoktur. Bu milletin derdi, bu devleti, bu vatanı, bu milleti etnik temele dayalı bölmeye çalışan şerefsiz, alçak, vatan hainleriyledir. Bu vatan hainleri de bir gün mutlaka döktükleri kanda boğulacaklar ve bu millete bunun hesabını vereceklerdir, vermelidirler. Bu hesabı görmeyen, bu hesabı kapatmayanlarla da Türk milleti mutlaka hesaplaşacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu, 12/4/2000 tarihinde kabul edilen ve yurdumuzun birçok yöresinde insanımıza aş, iş sağlayan, sanayimizin sıkıntılarını kanuni bir altyapıya kavuşturan bir Yasa’dır fakat geçen süre içinde bu Kanun’da da pratikte, uygulamada sorunlar ve eksiklikler ortaya çıkmıştır. Bu yapılan değişiklikler de yine ileride birtakım yanlışlıklara veya eksikliklere sebep olacaktır. Örneğin, üzerinde konuştuğunuz 3’üncü maddenin son fıkrasında “kredi alacaklısı kuruluşa taşınmaz geçtiği zaman en geç iki yıl içinde bu taşınmazı satmak veya kiraya vermek zorundadır.” deniliyor fakat bu nasıl olacak? Yani kredi alacaklısı kuruluş kredi miktarı kadar bir fiyata satamaz veya kiralayamaz ise ne yapacak veya kredi alacaklısı kuruluş buraları satmaz veya kiralamaz ise ne olacak? Kanuni bir yaptırım uygulayabilecek miyiz? Organize sanayi bölgeleri bu konuda kanuni bir yaptırım uygulayabilecek mi? Böyle bir durumda, kredi alacaklısı kuruluş, zor duruma düşeceğini hesaplayarak yine kredilendirme yapmaz ise haklı değil mi? Yani bu maddenin kabul edilme ve tasarıya koyulma sebebi, sanayi tesislerine yatırım ve işletme kredisi veren, verecek olan kredi alacaklısı kuruluşların geriye parayı alamadıkları zaman icra yoluyla almalarını kolaylaştırmak ve bir güvence sağlayarak kredi verecek kuruluşların kredi mekanizmasının önündeki engelleri kaldırmak değil mi? Öyleyse niçin iki yılda burayı satmak veya kiraya vermek zorunda bırakıyorsunuz? Hatta, tasarıdaki 5’inci maddeyle de yine böyle satışlarda organize sanayi bölgelerinin uygunluk görüşünün alınması da zorunlu hâle getirilerek kredi verecek kuruluşlara korku verilecektir diye de düşünüyorum.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; tarıma dayalı OSB’lerin desteklenmesinin tarım bölgelerinde daha fazla fayda hasıl edeceğine inanıyorum. Tarıma dayalı bu OSB’ler kurulurken yine o bölgede bulunan tarımsal ürün desenine de dikkat edilmesi gerektiğini burada söylemek istiyorum. Yani çilek entegre tesisi Konya’da, çilek Silifke’de! Domates salçası fabrikası bir başka ilimizde, domates Mersin’de, Silifke’de! Yani üretilen malzeme bir yerde, sanayisi bir başka yerde olur ise bu, sanayinin desteklenmesi, tarımın desteklenmesi değil baltalanması olacaktır.

Sayın Başkanım, biraz da seçim bölgemiz olan Mersin Silifke’deki organize sanayi bölgesindeki sorunlardan bahsetmek istiyorum. Silifke Organize Sanayi Bölgesi Mersin Valiliğinin 1997 Yılı Mayıs Ayı Olağan İl Genel Meclis Toplantısında tasvip görmüş, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına konu iletilerek 1998 Yılı Yatırım Programında etüt proje karakteristiği ile yer alması sağlanmıştır. Silifke ilçesi Tosmurlu köyü sınırları içerisinde kalan 93 parselin kapsadığı 92,8 hektarlık alan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından 22/11/2000 tarihinde 23 sicil numarası ile organize sanayi bölgesi olarak ilan edilmiştir. Bölge, Mersin İl Özel İdaresi, Silifke Belediyesi ve Silifke Ticaret ve Sanayi Odasının yüzde 33,33 katılım paylarıyla oluşmaktadır. 30/11/2000 tarihinde de Sanayi ve Ticaret Bakanlığından yetki belgesi alınarak faaliyete geçirilmiştir fakat burada yaşanan sorunlarımızı da sizlere iletmek istiyoruz.

Organize Sanayi Bölgesindeki arkadaşlarımızdan aldığımız bilgiler doğrultusunda 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ve Yönetmeliği’nin yer seçimi ile ilgili bölümünde yer seçiminin nasıl yapılacağı açık açık belirtilmiştir. 4562 sayılı Kanun’a göre, belli bir bölgede kurulacak OSB’lerde yer seçimi yapılırken şahıs arazileri üzerinde yapılmaması gerekmektedir. OSB’ler mutlaka hazine arazileri üzerinde veya kamuya ait araziler üzerinde yapılmalı çünkü OSB’ler için yer seçiminde ilk önce kamulaştırılacak yerler için kamu yararı kararı alınmakta, daha sonra kamulaştırma işlemleri başlatılmakta. Şahıs arazileri üzerine yapılacak OSB’lerde kamulaştırma işlemleri zar zor yapılıyor. Kamulaştırılan yerlerin sahiplerine paraları ödeniyor ancak vatandaş tekrar hukuk mahkemelerine bedel artırım davaları açıyor. Mahkeme, şahıs taleplerini yerinde bularak metrekaresi 1 yeni Türk lirasına kamulaştırılan yerlerin maliyetini, metrekarede, organize sanayilere 10-15 yeni Türk lirasına mal ediyor. Mahkeme kararları Yargıtay onayına gönderiliyor, yine aradan birkaç sene geçiyor, mahkeme harçları, faiz vesaire ücretleriyle organize sanayi bölgelerinin yükünü artırıyor. Bu da organize sanayi bölgelerinde oluşturulan parsellerin tümü satılsa ancak kamulaştırma bedellerini karşılıyor, diğer altyapı bedellerinin karşılanmasında zorluklarla karşılaşılıyor. Onun için, şahıs arazileri üzerinde kesinlikle organize sanayi bölgeleri kurulmaması için çalışma yapılması veya kamulaştırma kanunlarında bu konu ile ilgili düzenleme yapılması gerekmektedir.

Silifke Organize Sanayi Bölgesi 1998 yılında yer seçim çalışmalarına başlamış, 2001 yılında Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 23 sicil numarasıyla kurulmuş ancak kamulaştırmada yaşanan problemler nedeni ile de hâlen kurumlaşamamıştır. Mevzi imar planı, parselasyon planı, altyapı projeleri yapılmış olmasına rağmen, 2007 yılı ve 2008 yılı yatırım programlarına aldırılamadığından altyapı hizmetleri yapılamamış, bugüne kadar organize sanayi bölgesi kendi imkânlarıyla 18 parselin tahsisini yapmış, organize sanayi bölgesi içerisine kadar enerji nakil hattını getirmiş ve saha içerisinin belirli bölümüne elektrik vermiş ve kıt imkânlarımızla da altyapı hizmetlerine devam edilmeye çalışılmaktadır. Hâlen 1 mermer fabrikası faaliyete geçmiş, 2 adet inşaat hâlinde fabrika, 5 adet fabrika proje aşamasında olup altyapı çalışmalarımız ve arsa tahsis çalışmalarımız devam etmektedir.

Sayın Bakanım, Türkiye genelinde 48-49 vilayette bulunan organize sanayiler teşvik kapsamında olmasına rağmen gayrisafi millî hasıla dağılımı il bazında yapıldığından ve Mersin ilinin gayrisafi millî hasıladaki payının yüksek görülmesi sebebiyle teşvik kapsamına alınmamıştır. Teşvik kapsamına alındığında Silifke Organize Sanayi Bölgesine her sektörden talep artışı yaşanacaktır. Gayrisafi millî hasılasının yüksek görülmesi işsizliğimizle aynı orantılı değildir. Türkiye’deki işsizlik oranlaması yüzde 8-9 diyorsunuz sizlerin açıklamış olduğu raporlarda, Mersin ilindeki işsizlik oranı yüzde 20’lerdedir. O zaman, Mersin’in de teşvik kapsamına alınmasını istiyor, bu şekilde düşünüyor, bu kanun değişikliklerinin milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ural.

Madde üzerinde şahıslar adına ilk söz Mersin Milletvekili Sayın Akif Akkuş’a aittir.

Buyurun Sayın Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Temel Sağlık Genel Müdürünü 30 kişiyle birlikte tutukladılar, onu da söyle!

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Temel Sağlık Genel Müdürünü tutuklamışlar.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – İhaleye fesat karıştırmaktan 30 kişiyle birlikte, doğru!

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Evet.

Değerli milletvekilleri, 222 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi ile ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, ülkeler vatandaşlarına standart üstü bir hayat yaşatmak istiyor. Bunun için de sadece tarım yahut geleneksel ürünleri elde ederek bunları değerlendirme yoluna gitmek yeterli olmuyor. Bu yüzden sanayi tesislerinin kurulması, sanayi faaliyetlerinin ekonomik hayatta etkili olması gerekiyor. Bu yüzden ülkeler -özellikle biz ülkemizde bunları görüyoruz, Avrupa’da, diğer ülkelerde de elbette ki bunlar var- “organize sanayi bölgeleri” adı altında üretim faaliyetlerinin yapıldığı yerleri belirli sınırlar içerisinde o şehrin bir bölümünde yerine getirmeye çalışıyor. Tabii, böylece ekonomik refahın büyük ölçüde sanayileşme sonucu yerine gelmesi söz konusu olacak diye düşünüyoruz.

Ekonomik ve sosyal kalkınmanın güçlü, kararlı, dengeli ve planlı sanayileşme politikasının uygulanmasıyla mümkün olacağı açıktır. Sanayileşmekte olan ülkeler, sanayi işletmelerinin ulaşım ağına, insan gücüne, ham maddelere, enerjiye ve tüketim malzemelerine ulaşmaktaki eşitsizliklerinin bölgeler arası dengesizlikler yaratarak sosyal yapıyı bozmakta olduğunu da görüyor.

Gerçekten biz Türkiye’ye baktığımız zaman Türkiye’nin bir bölgesi kalkınmış, diğer bölgesi kalkınmamış diye belirtiyoruz ve Batı Anadolu kalkınmış, Doğu Anadolu kalkınmamış gibi gözüküyor. Bunun bir sonucu olarak da organize sanayi bölgeleri genellikle kalkınmamış yörelerin de kalkınması için o yörelere yapılmaya çalışılıyor. Bu cümleden olarak da bir kısım bölgelerimiz maalesef bu imkânlardan mahrum kalıyor.

Mesela, Mersin’e bakıyoruz: Mersin, Türkiye ekonomisine önemli katkılarda bulunan illerimizden birisi; ekonomik olarak, sosyal olarak büyük katkıları var ancak sadece iki tane organize sanayi bölgesi bulunmakta. Birisinden biraz önce Mersin Milletvekili diğer arkadaşımız bahsetti, bir diğeri de -Tarsus Organize Sanayi Bölgesi, hatta Tarsus’ta değil de- Tarsus-Mersin Organize Sanayi Bölgesi diye geçen bir bölge. Bu bakımdan arkadaşımın belirttiklerini, söylediklerini ben tekrarlamak istemiyorum ancak diyorum ki: Mersin’e -Anamur, Erdemli- ve Tarsus’a olmak üzere en azından birer tane organize sanayi bölgelerinin kurulması gerekir. Gerçekten de Tarsus Ticaret Odasının bu konuda önemli sayılabilecek çalışmaları var, organik tarım sanayi bölgesi kurulması açısından; yeri belirlenmiş, müracaatı yapılmış ama bu henüz gerçekleşmedi, bunun bir an önce gerçekleşmesini istiyorum.

Görüşülmekte olan yasa tasarısının 3’üncü maddesi, 4562 sayılı Kanun’un 15’inci maddesinin üçüncü fıkrasında değişiklik yapılmasını öngören bir madde. Ancak -biraz önce arkadaşımızın da belirttiği gibi benim de dikkatimi çekmişti bu- burada, bu değişiklik yasasında iki konu var, birisi, icra yoluyla satılan taşınmaz… Bakanlık, OSB’nin alacağı krediyi karşılamaz ise nasıl bir yol takip edilecek? Yani biz bunları satışa çıkardık ama buraya bir hayli masraf edildi ama buranın değeri düştü ve karşılamıyor, o zaman ne yapacağız? Bunu bir belirtmek istiyorum.

İkincisi de, “Taşınmazların kredi alacaklısı kuruluşa satılması halinde…

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakikalık ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

AKİF AKKUŞ (Devamla) – Teşekkür ederim efendim.

…kredi alacaklısı kuruluş, bu taşınmazı öngörülen niteliklere sahip gerçek veya tüzel kişilere en geç iki yıl içerisinde satmak veya kiraya vermek zorundadır.” denilmektedir. İki yıl içinde satılamazsa, öyle ya alıcı çıkmadı, kiralayan da yok, o zaman ne yapacağız?

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bacanağa veririz.

AKİF AKKUŞ (Devamla) - Bu da yine açık değil, bunun da dikkate alınması gerektiği kanaatindeyim.

Bir de özellikle şunu belirtmek istiyorum değerli milletvekilleri: Elektriğe, doğal gaza ve petrole yapılan acımasız zamlarla OSB ve diğer sanayi kuruluşlarımızın ürettikleri ürünlerin yabancı ürünlerle rekabeti mümkün değildir. Bu yüzden bu kuruluşları bir şekilde koruma altına almalıyız diyorum. Aksi takdirde, kaynak ve emek israfıyla karşı karşıya kalacağımız unutulmasın.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkuş.

Sayın Durmuş, sakın, milletvekillerimizin konu dışına çıkmalarına neden olan bilgiler vermeyin, sonra Sayın Şandır bana kızar müsaade ettiğim için.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Efendim, güncel haber, bugün gözaltına alınmış onu söyledim. Başka bir şey yok. Her gün bir yolsuzluk haberi verelim!

BAŞKAN – Evet, teşekkür ederim.

Şimdi, madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Değerli Bakanım, organize sanayi bölgeleri resmî ve özel kişi, kurum ve kuruluşlarla yaptığı sözleşmelerde verdiği hizmetlerden oluşan gelirlerden, kira gelirlerinden, faiz gelirlerinden vergi, resim, harç muafiyeti ilgisiz kanunlarda belirtildiğinden uygulamada çeşitli güçlükler ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, bu muafiyetler bu yasada özellikle bir madde hâlinde düzenlenebilir mi? Böyle bir çalışmayı destekler misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Susam burada mı? Sayın Susam…

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, gerçekten, sanayicilerimiz zor şartlarda üretim yapıyorlar, istihdam sağlıyorlar, pazar oluşturuyorlar, katma değer oluşturuyorlar. Bu zor şartlarda faaliyetlerini sürdürürken özellikle imarla ilgili bazen sıkıntılı duruma düşebiliyorlar. Bu geçmişte yapılaşmış sanayicilerimizin imar problemleriyle ilgili OSB’ler içerisinde bir imar affıyla ilgili çalışmanız var mı?

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; efendim, bu kaçak yapılanmalarla ilgili, geçmiş dönemlerde özellikle kooperatiflerden OSB’ye dönüşenlerle ilgili bir tespit çalışmamız var ancak bununla ilgili nasıl bir sistem oluşacağı konusunda bilahare çalışmamız bittikten sonra konuyu gündeme getirmek istiyoruz.

Bu muafiyetlerle ilgili bu kanunda herhangi bir düzenleme olmamakla beraber, dediğim gibi, bir kısım çalışmalar zaten fiyatların piyasada belirlenmesi, birtakım vergi, istisna, harçların ortadan kaldırılması veya ilgili bakanlıklar ve başka kanunlar nezdinde takip edilmesi gereken, diğer kanunları da ilgilendiren hususlardır.

Maddeyle ilgili en önemli soru şuydu: “İki yıl içinde satmazsa veya kiraya vermezse ne olacak?” Bunu zaten çalışmasını yaparken bir yönetmelikle bunun tespit edileceğini, yönetmelikte buradaki hususların belirleneceğini ifade ettik. Ancak burada yapılan bu düzenleme bankaların bugüne kadar kredi vermediği organize sanayi bölgesindeki fabrikalara bir taraftan kredi musluğunu açacak ve son derece önemli bir dönemde bu önem kesbediyor. Diğer yandan da organize sanayi bölgesindeki işletmelerin amaçları dışında kullanılmasını bir yerde engelleyecek. Yani iki yıl içinde satmasının veya kiraya vermesinin amacı zaten budur. Bundan sonrasında ne olacağı yönetmelikte çok net bir şekilde tespit edilecek, nasıl yapılacağı konusu da zaten ilerleyen maddelerde cevabını bulacaktır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Zamanımız var.

Sayın Köktürk…

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Bakan, geçtiğimiz yasama döneminde esnaflarımızın ve KOBİ’lerimizin cumhuriyet tarihinin en müreffeh dönemini yaşadığını ve ülkemizdeki kredi pastasından hak ettikleri payı fazlasıyla aldıklarını ifade etmiştiniz. Biz de bunun üzerine seçim çevremiz olan Zonguldak’la ilgili durumu merak ettik ve Bakanlığınıza yöneltmiştik soru olarak. Verdiğiniz yanıtlarda Zonguldak’ta tüm esnaf ve sanatkârlara -tüm il ve ilçeler dâhil- kullandırılan kredi miktarının 47 milyon 576 bin 943 YTL olduğunu, yine KOSGEB KOBİ kredisinin de miktar olarak 6 milyon 557 bin 944 YTL olduğunu ifade etmişsiniz. Bu rakamlara baktığımızda, tek kalemde Çalık’a kullandırılan kredi miktarıyla kıyaslandığında, esnaf ve sanatkârlara kullandırılan toplam kredinin, Çalık’a kullandırılan kredinin yirmide 1’i kadar olduğu, KOBİ’lere kullandırılan kredinin ise binde 7 oranında olduğu göz önünde tutulduğunda, esnaf ve sanatkârlarımızın ve KOBİ’lerimizin ülkemizdeki kredi pastasından hak ettikleri payı aldığını nasıl izah ediyorsunuz? Bunu merak ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Efendim, Sayın Vekilimizin merakını gidermek için birkaç şey söyleyeyim.

Evet, tekrar ifade ediyorum: Cumhuriyet tarihinde esnaf ve sanatkâr 2003-2008 arasında en rekor seviyede krediyi almıştır. Tekrar iddia ederek, altını çizerek ifade ediyorum. Bunu rakamlar, kooperatif birliklerinin vermiş olduğu, TESKOMB’un rakamları çok net bir şekilde ortaya koymaktadır. 2002’ye oranla 17 katlık bir kredi hacmi artışı vardır.

Yine, kredi kullanan sayısı açısından, toplam 50 bin esnaf ve sanatkâr 2002 yılına kadar kredi kullanmışken, şu an itibarıyla bu sayı 800 bine yaklaşmıştır. Halk Bankası desteğiyle verilen kredilerden bahsediyorum.

Yüzde 59 faizlerle kullandırılan krediler, bugün, bu faiz ortamında bile yüzde 14 faizlerle kullandırılmaktadır. Dört yıllık bir vade içinde esnaf ve sanatkâr bunu geri ödemektedir ve kullandırılan kredilerin limitleri daha evvel 5 bin YTL iken, bugün 35 bin ve 50 bin YTL’ye çıkmıştır. Bunların altını çizdiğim zaman, gerçekten esnaf ve sanatkâra kullandırılan kredilerin nereden nereye geldiğini çok net bir şekilde görürüz.

Bugün itibarıyla Halk Bankası vasıtasıyla esnaf ve sanatkâra kullandırılan kredi hacmi de 153 milyon YTL’den 3 milyar YTL’ye çıkmıştır. 20 katına çıktığı için bunları tekrar ifade ederek söylüyorum ve şunu çok net ifade edeyim: Tabii, bizim gidip bir ile “Bu krediyi daha fazla sen kullan, bunu daha az sen kullan.” demek şeklinde bir yönlendirmemiz olmaz. Her ildeki esnaf ve sanatkâr odaları ve bunların kurmuş oldukları kooperatif birlikleri bunu kendisi kullanacak. Burada bir kota uygulaması yapılmıyor. Dilerim ki, inşallah bütün iller daha fazla bunu alırlar.

KOSGEB kredilerine gelince, yine altını çizerek söylüyorum: Cumhuriyet tarihinde ilk defa esnaf ve sanatkâra sıfır faizli kredi verilmiştir.

Biraz evvel soruyu soran arkadaşım şu anda yok ama söyleyeyim, en azından belki oradan bakacaklardır, cevaplardan görebilirler: Şu anda vermiş olduğumuz, imalatçı esnaf ve sanatkâra 25 bin YTL’ye kadar, bayan imalatçı esnaf ve sanatkâra da 30 bin YTL’ye kadar 5 bin esnaf ve sanatkârlık bir kota ayrılmıştır. KOSGEB’in…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – 5 bin…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Ama KOSGEB’in imkânları bu kadar. Yani bu imkânlar içinde ve ilk defa yapılıyor. Yani iyi olan şeylere de iyi diyelim sayın milletvekilleri, eksik olan varsa eksiği de söyleyelim ama en azından ben diyorum ki: İlk defa sıfır faizle imalatçı esnaf ve sanatkâra bir kredi kullandırılmıştır. Bu bir ilktir. Ha, bunun gerisi de gelecektir. 5 bin kişinin kullanacağı bu kredi paketine 6.500 başvuru gelmiştir. 128 firma, esnaf ve sanatkâr bankalar tarafından kredi kullanmaya layık görülmemiştir.

Şunu unutmayalım ki KOSGEB bir banka değildir, KOSGEB bankacılık yapmak üzere kurulmuş olan bir müessese de değildir. KOSGEB, kendisine verilmiş olan çok kıt imkânları, 5 katı, 6 katı miktarda bir kredi hacmi yaratarak bankacılık sistemini kullandırması, aracılık yapmasını temin eder. Zaten KOSGEB’in görevi de budur ve bu çerçevede 4 değil, 8 banka bu krediyi kullandırmaktadır. Yapılan 6.386 müracaatın 2.500’ü fiilen bu parayı almıştır, kullanmıştır. Diğer 2.500 esnaf ve sanatkârla ilgili bankaların yapmış olduğu çalışmalar devam ediyor. Ancak, bu konuda biz bankalara kredi kullandırırken belli bir tahdit de koyduk “Şu tarihe kadar bunları kullandıracaksınız.” dedik.

Bu yetmedi, KOSGEB İcra Kurulunda -bunu ilk defa burada söylüyorum- bir karar aldık: Eğer müracaatçı sayısı 5 bin imalatçı esnaf ve sanatkârı geçerse belli bir orana kadar artırma yetkisi aldık. Yani şu anda 6.386’nın 2.500’ü almıştır, geri kalanlar da bankalarca kredi vermeye eğer uygun görülüyorsa, kredibl ise firmanın kendisi, bu kredileri de… Yani yapılan tüm müracaatları değerlendirecek çalışma yapıyoruz.

Bir şey daha söyleyeyim, belki bu dördüncü söyleyişim: KOSGEB Kanunu’nda sadece imalatçı esnaf ve sanatkârın kredi kullanma imkânını genişletiyor, bütün esnaf ve sanatkârların, imalatçı olmayan esnaf ve sanatkârların da kullanacağı tarzda düzenleme yapıyoruz. Şunu çok net ifade edeyim: KOSGEB kredileri, KOBİ’lere verilen krediler, ihracatçıya verilen kredilerin ciddi manada bu dönem için artırılması hedeflenmektedir ancak tekrar son olarak şunu söylüyorum ki dünya bir yangın yerindeyken, ülkeler birbirine kredi kullandırmazken, kredi kullanıcıları kredi bulamazken, şu anda KOSGEB 6.500 ihracatçıya sıfır faizli, altı ay defaten ödemeli toplam 650 milyon dolar civarında bir ihracat kredisi kullandırmayı da hedeflemektedir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- 4562 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Katılımcılara geri alım hakkı şerhi kaldırılarak tapu verilmesi durumunda tapu kaydına “taşınmazın icra yoluyla satışı dahil üçüncü kişilere devrinde OSB’den uygunluk görüşü alın-ması zorunludur.” şerhi konulur. Bu durumda eski katılımcının vermiş olduğu taahhütler, yeni alıcı tarafından da aynen kabul edilmiş sayılır.”

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Atila Emek’te.

Buyurun Sayın Emek. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi grubum adına saygıyla selamlarım.

Sözlerime başlamadan önce, Hakkâri Çukurca’da şehit olan 5 askerimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine ve tüm ulusumuza başsağlığı diliyorum. Büyük şairimiz Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya da Allah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı dilerim.

Değerli milletvekilleri, kanun tasarısı tümüyle organize sanayi bölgelerinde karşılaşılan sorunların çözümüne dönük olarak hazırlanmıştır. Görüşmekte olduğumuz tasarının 4’üncü maddesi de taşınmaz devrinde yeni mülk sahibi ve yatırımcıyı yükümlülük altına alan bir maddedir. Yapılan çalışma yerinde bir düzenlemedir. Burada söylenecek konu, organize sanayi bölgeleri ve bu bölgelerde yatırım yapan yatırımcıların sorunlarına bu düzenlemeyle çözüm bulunup bulunmayacağı konusudur. Yasa, yatırımcının sorununu çözmek için değil, bölgelerde yaşanan acil sorunlara çözüm için hazırlanmış bir yasadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; organize sanayi bölgelerinde yatırımcılar zor durumdadırlar. Orta ölçekli işletmeler, firmalarının gayretleriyle ayakta durmaya çalışmakta ve bu şikâyetlerini de yaklaşık bir yıldır dile getirmektedirler. Organize sanayi bölgelerinde yatırımcılar kan ağlamaktadır. AKP İktidarının yaşanan bu acı gerçekleri toplumdan gizleme çabaları soruna çözüm getirmeyeceği gibi, bu duyarsızlık sorunların daha da büyümesine neden olacaktır.

Değerli milletvekilleri, sıkıntılar iki yıldır had safhaya varmış olmasına karşın siyasi iktidar sorunlara çözüm getirememiştir. Global krizin olacağı bir yıldır söylenmekte, bu konuyla ilgili olarak uyarılar yapılmaktadır. Global krizin organize sanayi bölgelerinde iş yapan yatırımcıyı etkileyeceği gayet açıktır. Çok yakında yaşadığımız Rusya ile olan gerginlik organize sanayi bölgelerindeki yatırımcıları da ciddi olarak etkilemiştir. Kaldı ki global kriz yatırımcıyı çok daha fazla etkileyecektir. AKP İktidarının “Bunda ne var ki, dünyanın başına geldi, bizim başımıza da gelecek.” mantığıyla bakmak sorunlara duyarsızlığın ve çözüm üretememenin bir ifadesidir. Maalesef, AKP İktidarı KOBİ sorunlarına ve organize sanayi bölgesi sorunlarına bu açıdan bakmış ve durum bugünlere kadar gelmiştir. Sorunlar Cumhuriyet Halk Partisi sözcüleri tarafından gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyon çalışmalarında ve gerekse Genel Kurulda sıkça dile getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, organize sanayi bölgelerinde sorunlar artarak devam etmektedir. Bu yasal düzenleme, sorunları çözmekten öte günü kurtarmayı amaçlamaktadır. Oysa organize sanayi bölgeleriyle ilgili yasal düzenlemelere gidilirken hedef doğru konmalı ve düzenleme ona göre yapılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; organize sanayi bölgeleriyle ilgili düzenlemeler yapılırken organize sanayi bölgeleri bir belde gibi ele alınıp sorunların çözümü için özenle, ihtiyaca cevap veren yasa oluşturulmalıdır. Özel bütçeli kuruluşlar hâline getirilmelidir. Organize sanayi bölgelerine uygun denetim yöntemleri uygulanmalıdır. İlan edilmeye çalışılan sektörel özelliklere uygun organize sanayi bölgeleri planlanmalıdır. Bölgesel kalkınmayı ve dengeli kalkınmayı özendiren düzenlemeler yapılmalıdır. Genel bütçe gelirlerinden düzenli pay ayrılmalıdır. Özerk bir üst kuruluş geliştirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, organize sanayi bölgelerinde çevre sorunları had safhada yaşanmaktadır. Son yıllarda organize sanayi bölgelerinde arıtma tesisleri yatırımı yapılmamaktadır. Ayrıca katı atıkların düzenli alınmamasından dolayı yaşanan görsel kirlilik had safhaya varmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; organize sanayi bölgeleri bu hâlde iken yatırımcılar zor durumda kalmaktadırlar. Kırk dokuz ili kapsayan 5484 sayılı Yasa’nın da 31/12/2008 tarihinde yani iki buçuk ay sonra sona ermesiyle birlikte kırk dokuz il dâhil olmak üzere organize sanayi bölgeleri “organize sanayi mezarlığı” hâline dönüşecektir.

Bu duruma gelinmesinden AKP İktidarı sorumludur. Üretimi düşünmeyen anlayış KOBİ’lere çözümü de getirememiş, her alanda olduğu gibi bu alanda da pembe tablolar çizilmiş, boş sözler söylenmiştir.

Değerli milletvekilleri, ekonomik kriz nedeniyle sanayi sektörünün sorunlarına çözüm üretemezseniz yakın gelecekte ülkede bir sanayileşme krizi kaçınılmaz olacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak her konuda olduğu gibi ülke yararına yaptığımız önerileri ve uyarıları AKP olarak dikkate alınız. Toplumun yaşadığı bu sıkıntılı süreçte, en az on yıl süreyle asgari ücretten vergi ve primleri almayınız. Yatırım indirimlerini genişletiniz. Yerli malı kullanıp ihracat yapan ve katma değer yaratan işletmelere düşük faizli ve uzun vadeli kredi veriniz. Organize sanayi bölgelerinin içinden objektif kriterlerle seçilenleri nitelikli sanayi bölgelerine dönüştürün. Bölgeler arası dengesizlikleri gidermek için 5084 sayılı Yasa’nın süresini uzatınız. Yeni bir planlama anlayışı içinde, bölgesel teşviklerin sektörel teşvike dönüşmesini sağlayınız. Sonuç olarak da size tavsiyemiz: Lafı bırakın, icraat yapın, icraat!

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; reel sektörün Hükûmete ve piyasalara güveni kalmamıştır. Objektif değerlendirme kuruluşlarının göstergeleri bu yöndedir. Reel sektörün genel gidişatı kötü görmesi, özel sektör yatırım artışının da durmasına neden olmaktadır. Yatırımlar durma noktasına gelmiş, organize sanayi bölgeleri sessizliğe bürünmüştür. Yatırımlarını dikkatle takip eden işverenler artmış, bir iki ay sonrasını göremez olmuşlardır. Bunun sorumlusu, sorunların çözümünü erteleyen AKP İktidarıdır. Alınan geçici çözümler sanayicinin sorunlarını çözmemiştir. Organize sanayi bölgelerinde gezerseniz göreceksiniz, sorunlar beş maddelik kanunla çözülecek sorunlar olmaktan çıkmıştır. Konunun hassasiyetle takip edilmesi gerekmektedir.

Bu düşüncelerle yüce heyete saygılarımı sunar, saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Emek.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy.

Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 222 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün kürsüye çıkan bütün konuşmacılar gibi ben de bugün şehit olanlara ve bundan önce şehit olanlara Allah’tan rahmet dileyerek bütün şehit ailelerine de sabır diliyorum. Çünkü her şehit haberi geldiğinde, bundan önce şehit olan ailelerin acılarının da bir kez daha tekrarlandığını, evlatlarının bugün şehit olmuş gibi yine evlerine ateş düştüğünü biliyorum. Bugünün de, bu konuşmalara bu şekilde başlamanın son olmasını diliyorum. Ancak Hükûmetin, Başbakanın ve Hükûmeti temsil eden partinin grup başkan vekillerinin de dâhil olmak üzere, muhalefetin yaptığı çözüm önerilerine hakaretle cevap vermek yerine onları biraz dikkate alarak Meclisin de bu konularda yapması gereken bir şeyler olduğunu hatırlaması ve Meclis içinde gerekiyorsa, özellikle profesyonel askerlik ve Terörle Mücadele Yasası’nda Mecliste bir şeyler yapılması için bir an önce harekete geçmelerini buradan talep ediyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu tasarıya baktığımızda “…OSB içinde yer alan müteşebbislerden muhtelif zamanlarda sözlü ve yazılı olarak intikal eden talep ve sorunların değerlendirilmesi sonucunda kanunda tespit edilen eksikliklerin giderilmesi ile yeni ihtiyaçların karşılanmasında ekonomik, sosyal ve mevcut çevresel fayda görülerek; planlı bir şekilde yürütülen OSB’lerde faaliyet gösteren firmaların ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla ticaret, sağlık, eğitim, lojistik ve benzeri faaliyetlerin birlikte planlanması…” diye devam eden genel gerekçeler var. Elbette, bu yasada yapılacak birtakım değişikliklerin mutlaka bu OSB’lere fayda getirecek kısmi yerleri vardır, ama yapılan bu değişiklikler bize göre eksiktir. OSB’lerin beklentileriyle alakalı… Ben de eski bir sanayici olarak, hâlen onlarla görüşmelerimi sürdüren bir insan olarak bu bahsedilen yazılı, sözlü görüşmelerin dışında son olarak sanayicilerle görüştüğümde, yapılan bu yasa değişikliklerinden ziyade -bana aktardıkları- daha önemli gördükleri OSB’lerin beklentilerini sizlerle ve Sayın Bakanımla paylaşmak istiyorum.

Bir: BOTAŞ, Nisan 2008 tarihinde taşıma bedellerine yüzde 200 zam yapmış. Yani, Bursa’da -Bursa açısından değerlendirirsek- Çalık’ın sahip olduğu Bursagaz taşıma bedellerini 2’ye katlamış, ama Mart 2008 tarihinde OSB’lerin yüzde 3 komisyonu yüzde 1’e düşürülerek yıl ortasında bütçelerini altüst etmiş bulunmaktalar. Yine EPDK, Ocak 2008 tarihinde elektrik dağıtım lisansı vermiş ve anlaşılmaz bir şekilde çapraz sübvansiyonu kaldırmıştır. “Hükûmet, bizzat kendi yaptığı çapraz sübvansiyonu bizden esirgemiştir.” diyor OSB Başkanı.

Devletten hiçbir maddi-manevi katkı almadan ülkemizin sanayileşmesi için çırpınan OSB'lerin gelirlerine bu derece müdahale edilmesi anlaşılmaz bir şeydir. Ülkemizde doğru giden birkaç işten bir tanesi olan OSB yapılanmalarına da köstek olunmaması gerekir.

Ayrıca, sanayicilerimizin elektrik faturalarında, bölgemizde hiçbir işlevi olmayan belediyeler için yüzde 1, sanayi üretimiyle uzaktan yakından alakası olmayan TRT için yüzde 2 ve “enerji fonu” adı altında yüzde 1 tahsilat yapılmaktadır. Konutlara ve ticarethanelere normal sayılacak bu tahsilatların OSB'lerden kaldırılması şarttır. Bunun yerine, çok ihtiyaç duyulan nitelikli teknik eleman yetiştirilmesi için OSB'lerin harcama yapması engellenmemelidir. Üretimde en önemli unsurlardan biri olan nitelikli insan gücü eksikliğini gidermek, OSB'lerin en azından kendi bölgelerindeki eleman ihtiyacını karşılamak için yatırım yapmasının önü açılmalıdır. Mesela “TRT’nin yüzde 2’lik fonu kaldırılıp yerine eğitim fonu, yine OSB’lerin kullanacağı eğitim fonu getirilebilir.” diyor bir OSB başkanı. Diğer OSB başkanlarıyla da görüştüğümde bundan farklı şeyler ifade etmediler.

Tabii, Bursa OSB anlamında bir ilk olmuş. Benim doğduğum yıl, 1961 yılında Türkiye'de ilk defa bir OSB kurulmuş ve bu, Türkiye'ye örnek olarak bugüne kadar gelmiş. Yine Bursa, Türkiye'de en çok OSB'yi barındıran, yani on üç tane OSB'si bulunan bir il. Bu OSB'lere, şu anda yine dört yeni OSB katılmak üzere. Mevcut OSB'lerde 3.156 hektarda faaliyet gösteren dokuz yüz elli dokuz firmada toplam 102.500 kişi çalışmakta. Dolayısıyla, bu anlamda, bu OSB'lerin öneminin ne kadar olduğu burada açık ve net bir şekilde durmakta.

OSB’lerde yine zaman zaman gördüğümüz eksiklikleri onlarla paylaştıklarımızı ve OSB’lerin işleyişi noktasındaki birtakım aksaklıkları da elbette konuştuk. Bu kanun, değiştirilen yasa tasarısı, belki OSB’lerle ilgili günübirlik, bugünü kurtaran birtakım şeyler yapacaktır ama şu anda sanayicinin içinde bulunduğu durumu, özellikle küresel krizle alakalı karşı karşıya kaldığı sorunların hiçbirini çözmeyecektir.

Ben, zaman zaman -son dönemde özellikle- küresel kriz başladığında gazetelerden Hükûmetin beyanatlarını izlediğimizde şaşırdığımız beyanatlar da oluyor. Mesela, Sayın Başbakan “Küresel kriz karşısında Amerika’da Mortgage var, bizde TOKİ var.” diye bir beyanat vermişti. Ben şahsen -onu gazeteden okudum- herhâlde bunu sözlü olarak… Bir beyanat olarak kabul etmiyorum. Yani, bir başbakanın, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Başbakanının böyle bir beyanat verdiğine doğrusu ihtimal bile vermiyorum.

Yine, Sayın Başbakanın katıldığı, sanayicilerle, ihracatçılarla alakalı toplantılarda “Kriz çığırtkanlarına prim vermeyin.” şeklinde birtakım beyanatları oldu ama biz sanayicilerle görüştüğümüzde, bire bir konuşmalar yaptığımızda, maalesef, sanayiciler, ne kadar derin bir uçurumun içinde olduklarını, çok büyük sıkıntılarının olduğunu bizlere daha açık ve net bir şekilde ifade ediyorlar. Bakın, işin daha acı tarafı, bu iktidar partisi milletvekillerinin veya yetkililerinin kulağına geliyor mu bilmiyorum ama, sanayiciler, ticaret erbapları sıkıntılarını açıkça ifade etmekten çekiniyorlar. Yani, Hükûmet tarafından başlarına bir şey gelir, iyisi mi ben sıkıntılardan çok fazla bahsetmeyeyim veya öne çıkmayayım diye açık açık bize bu konuları ifade eden sanayicilerin olduğunu söylemek istiyorum.

Biraz önce Sayın Bakan KOSGEB’ten, kredilerden bahsetti. Tabii KOSGEB bu iktidar döneminde de kurulmadı, yıllardır var ancak KOSGEB’in yaptığı uygulamalarda elbette sıkıntılar var, bunları da Sayın Bakanın ve buradaki milletvekillerinin bilmesinde fayda var. Ben KİT Komisyonundayım, en son KOSGEB’i denetlerken sanayicilere verilen yine faizsiz yaklaşık 600 milyarlık bir krediyle alakalı alınan o teklifler ve kriter ortaya konulduğunda içime doğrusu bir şüphe düştü. Orada da, KİT Komisyonunda da sordum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

O verilen kredilerdeki kriter şuydu: Başvurusu sırası. Yani sanayiciler dosyalarını hazırlayıp verdiğinde o imalatçı olması vesairesi falan onlar da kriterlerin içerisinde elbette ama bakın başvuru sırasına göre bu krediler dağıtıldı. Böyle bir kriter Avrupa’da veya yurt dışındaki o hipermarketlerde zaman zaman o yapılan dampingli mallarda milletin hücum ettiği, önde gidenin malı aldığı gibi bir şeyi çağrıştırdı bende. Yani KOSGEB daha objektif kriterlerle bu tür kredileri sanayicilere destek olmak üzere verecekse bu kredileri de verirken bu kriterlere dikkat etmeli. Bu tür şikâyetler de bizzat sanayiciler tarafından yapılıyor ve yapılmakta.

Bu yasanın ben hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özensoy.

Şahıslar adına ilk söz Aydın Milletvekili Sayın Recep Taner’e aittir.

Buyurun Sayın Taner.

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 222 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesiyle ilgili şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken bugün Hakkâri’de şehit olan askerlerimize Cenabı Allah’tan rahmet, kederli ailelerine, tüm şehit ailelerine başsağlığı, yüce milletimize de sabır ve metanet diliyorum.

Bu madde, mevcut 4562 sayılı OSB Kanunu’nun 18’inci maddesinin beşinci fıkrasına bir ek düzenleme getirmektedir. Bu düzenlemeyle de katılımcılara geri alım hakkı şerhi kaldırılarak tapu verilmesi durumunda tapunun ne şekilde verileceği konusu düzenlenmekte ve yeni düzenlemeyle taşınmazın, icraen satışı dâhil, üçüncü şahıslara devrinde OSB’den uygunluk görüşü alınarak bu yeni düzenleme yapılmaktadır. Bununla yeni katılımcılara eski katılımcının vermiş olduğu taahhütler aynen aktarılmakta ve bu düzenlemeyle OSB’de plan bütünlüğü ve tapu işlemlerinde de birliktelik sağlanmaya çalışılmaktadır. Böylesine bir yasal boşluğun düzenlenmesi bu maddeyle giderilmiş olacaktır.

Değerli milletvekilleri, ilim olan Aydın’da 1976 yılında başlanan ve 1990’lı yılların sonlarına doğru tamamlanmış olan ve faaliyete geçen Aydın Organize Sanayi Bölgesi ve ilin sanayicilerince 1980’li yıllarda başlanan, 1996 yılında da sanayi bölgesi statüsüne kavuşan ASTİM Organize Sanayi Bölgesi eksikleriyle birlikte şu anda faaliyetine devam etmektedir. Ama ne yazık ki Aydın’daki diğer Organize Sanayi Bölgeleri ki Nazilli, Söke, Ortaklar, Çine, Buharkent organize sanayi bölgeleri Maalesef bu Hükûmet döneminde yeterince desteklenmemekte ve ilerleyememektedir.

Organize sanayi bölgelerinin kamulaştırma ve altyapı sorunları en önemli sorunlarıdır. Bu konularda her ilçedeki organize sanayi bölgeleri maalesef çok büyük sıkıntılar yaşamaktadır. OSB’lerin kuruluşlarıyla ilgili aşamada her ilçeye OSB yerine, bunların bir öncelik sırasıyla yapılması çok daha verimli ve faydalı olacaktır kanaatindeyim.

Diğer yandan, ilim olan Aydın, jeotermal kaynaklar açısından çok zengin bir bölgedir. Aydın’da kuruluş aşamasında olan tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgeleri olan Köşk -Ege Sera- İhtisas Organize Sanayi Bölgesi ve Çine Süt, Sultanhisar Seracılık Organize Sanayi Bölgeleri de maalesef çok yavaş ilerlemektedir.

Değerli milletvekilleri, Aydın bir tarım ilidir. Tarım sektörüne ve üreticiye Hükûmetin bakış açısı malum. Ürün girdi maliyetlerinde son bir yılda yüzde 50 ile yüzde 150 arasında artış yaşanırken, ürün satış bedelleri, maalesef, geçen yılki seviyelerde veya daha altındadır. Çiftçilere destek kapsamında verilen primler ise, maalesef, destek olmaktan çıkmış, sembolik rakamlar hâline düşmüştür. Böylesine bir ortamda, jeotermal kaynakların, tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgelerinin gelişmesi ve tarımın emrine verilmesi için acil olarak programa alınması ve bitirilmesi gerekmektedir.

Sanayicilerimiz Hükûmetin uyguladığı yüksek faiz ve düşük kur politikalarıyla maalesef 2006 yılından bu yana gizli bir kriz yaşamaktadır. Yaşanan gizli krizin küresel krizle desteklendiği ortamda, OSB’lere tanınan elektrik fiyatlarındaki indirimin kaldırılması, doğal gazdaki indirimin düşürülmesi, maalesef, sanayi kesimine çok büyük darbe olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

RECEP TANER (Devamla) – Teşekkür ederim.

Hükûmetin karar vermesi gereken şey: Sanayisiyle, tarımıyla üretim ekonomisinden yana politikaları mı destekleyecek yoksa şu andaki mevcut durumda olduğu gibi tüketim ekonomisinden ve rantiyeden yana mı olacak? Buna bir an önce karar vermesi lazım.

Ben, yine de çıkacak olan kanunun milletimize hayırlar getirmesini diliyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taner.

Şahıslar adına ikinci söz hakkı Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan’a aittir.

Buyurun Sayın Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu 12 Nisan 2000 tarihli ve 24025 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun’un yayımlandığı tarihten günümüze kadar geçen zaman içerisinde gerek organize sanayi bölgeleri tüzel kişiliklerinden ve Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşundan gerekse sivil toplum kuruluşlarından ve organize sanayi bölgeleri içinde yer alan müteşebbislerden muhtelif zamanlarda sözlü ve yazılı olarak intikal eden talep ve sorunların değerlendirilmesi, akabinde kanunda tespit edilen eksikliklerin giderilmesiyle yeni ihtiyaçların karşılanmasında ekonomik, sosyal ve mevcut çevresel fayda görülmüştür. Sanayinin etkinliğini ve kentte düzenli yerleşmeyi sağlamak amacıyla sanayi kuruluşlarının ulaşım, kentsel arazi, enerji, yakıt, su, ham madde gibi altyapı ve gereksinimlerle ilgili kolaylıkları bir arada bulunduran, özel olarak planlanan ve planlarda yer verilen bölge türüne “organize sanayi bölgeleri” denildiğine göre bu sanayi bölgelerimizden daha fazla faydalanabilmek için, sıkıntıları çözebilmek için bu tasarı hazırlanmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, ülkemizde sanayinin gelişmesinde çok önemli bir rol üstlenen organize sanayi bölgeleri kuruluş sayıları itibarıyla 255’e ulaşmıştır. 1960’lı yıllardan itibaren başlayan organize sanayi bölgeleri uygulamalarına bu dönemde büyük önem verilerek organize sanayi bölgeleri sorunları ele alınmış, uygulamada meydana gelen aksaklıkların ortadan kaldırılması yönünde gerekli kanun ve yönetmelik düzenleme çalışmalarına ağırlık verilmiştir.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızca bugüne kadar kredi desteğiyle altyapı inşaatları tamamlanarak hizmete sunulan 107 adet organize sanayi bölgesi projesinde 46.250 işletme yer almakta olup, 747.314 kişiye iş imkânı sağlanmıştır. Bakanlığın 2008 yılı organize sanayi bölgesi başlangıç ödeneği 66 milyon 500 bin YTL iken, yıl içinde sağlanan yüzde 78’lik artışla, 51 milyon 850 bin YTL ek ödenekle toplam 118 milyon 410 bin YTL’ye ulaşmıştır. Bu ödenek çerçevesinde 100 adet organize sanayi bölgesi projesi altyapı inşaatları yürütülmektedir. Gaziantep’te de 4 organize sanayi bölgesi mevcuttur. Bunlardan 4. Organize Sanayi doluluk oranı tamamlanmak üzeredir.

Bu yıl sonu itibarıyla 15 adet organize sanayi bölgesi tamamlanarak ülkemizin ve sanayicimizin hizmetine sunulacaktır. Tamamlanacak olan bu projelerden 2 adedi teşvik kapsamındaki illerde yer alan Bayburt ve Nizip organize sanayi bölgeleridir.

Diğer taraftan, yine, teşvik kapsamında bulunan illerdeki organize sanayi bölgelerinde yatırımcılara bedelsiz arsa tahsisi uygulamaları yürütülerek 766 adet işletmenin faaliyete geçmesi ve 623 adet tesisin de inşaatına başlanması sağlanmıştır. Bu oluşum sanayi için bir sinerji oluşturmaktadır.

Organize sanayi bölgelerinde yatırım yapmak isteyen, ancak arsa alma ve sermaye yönünden sıkıntı çeken işletmelere kiracı olarak faaliyette bulunmaları imkânı sağlanmıştır. Bu bölgelerde yer alacak kiracılar da kanundaki tüm yükümlülükleri taşıyacaklarından ve bu kanunun özü olan işletme kuruluşu ve istihdam artırmaya katkı sağlayacağından, kiracılık imkânıyla organize sanayi bölgelerinin doluluk oranları daha da artacaktır.

Tasarının 4’üncü maddesinde sanayi tesislerine yatırım ve işletme kredisi veren kredi alacaklısı firmalara icra hâlinde tesisi satın alma ve sonrasında organize sanayi bölgelerinin kuruluş protokolünde yer alan ve önceden belirtilen gerçek ve tüzel kişilere satabilme veya kiraya verme imkânı getirilerek kredi mekanizmasının önündeki engeller kaldırılmıştır.

Bu genel değerlendirme çerçevesinde organize sanayi bölgelerinin önemine binaen yapılan çalışmalara baktığımızda, 1999-2000 yılları arasında 31 adet organize sanayi bölgesi projesi tamamlanırken 43 adet yeni organize sanayi bölgesi projesi de kredilendirme kapsamına alınmıştır. 2003’ten bugüne kadar ise 57 adet organize sanayi bölgesi projesi tamamlanırken 91 adet yeni organize sanayi bölgesi projesi de kredilendirme kapsamına alınmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Görüldüğü gibi, dönemler itibarıyla bakıldığında, tamamlanan organize sanayi bölgeleri projelerinde yüzde 84 oranında, kredilendirme açısından baktığımızda da yüzde 1,11 oranında bir artış ortaya çıkmaktadır.

Bu demektir ki bu dönemde organize sanayi bölgeleri kavramı daha iyi anlaşılmış, gelişmiş ülkelerle rekabet edebilme ortamının sağlanması yönünde sanayicilerimize çağdaş, çevreyle uyumlu ve planlı yatırım imkânı sağlanmıştır.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığının 2009 yılı yatırım programı teklifinde ise organize sanayi bölgeleri projelerine, GAP kapsamındakilere 48 milyon 875 bin YTL, diğer yörelerdeki OSB’lere de 67 milyon 746 bin YTL olmak üzere toplam 116 milyon 621 bin YTL ödenek tahsis edilmiştir.

Bu kanun değişikliği yapılarak OSB’lerin sorunlarının çözümlenmesi yönünde yapılan çalışmaların OSB’lerde yeni açılımlara neden olacağı ve bölgeler vasıtasıyla ekonomik kalkınmanın ivme kazanacağı görülmekte olup bu çalışmalarından dolayı Sanayi ve Ticaret Bakanımız Sayın Zafer Çağlayan’ı kutlar, yasa teklifinin ülkemize hayırlı olmasını diler, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdoğan.

Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, esnaf ve sanatkârlarımıza kullandırılan kredilerin 2003 ve 2008 arası dönemde önceki dönemlere göre 17-20 kat fazlalaştığını ifade ettiniz. Şimdi sormak istiyorum: Verilen kredilerdeki bu yüksek artış hızı bugün esnaf ve imalatçılarımızın çok iyi bir durumda olduğunun mu, yoksa bugün itibarıyla hemen hemen bütün imalatçı esnaf ve sanatkârlarımızın kredi kullanamadan yaşayamayacak duruma düşmelerinin mi bir göstergesidir? Bu konudaki samimi düşünceniz nedir? Öğrenmek istiyorum.

Yine, önceki konuşmanızda teşvik ile ilgili sorulan soruları cevaplarken girişimci bilgi sistemi ile sanayi envanterinin çıkartıldığını ve bunu çok önemsediğinizi ifade ettiniz. Biz de önemsiyoruz. Bu bilgilere dayalı olarak teşvik sisteminin bölgesel, sektörel ve projeye dayalı olarak düzenleneceğini ifade ettiniz, belirttiniz. Söz konusu bu düzenlemeleri tahminî olarak ne kadarlık bir zaman dilimi içerisinde gerçekleştirebileceksiniz? Bu konuda bir bilgi verebilirseniz çok memnun oluruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

OSB’nin bulunduğu yerlerde yangın felaketleri ve sağlık teşkilatıyla ilgili sıkıntılar vardır. OSB’lerde itfaiye kurulmasını ve sağlık ocakları gibi sağlık teşkilatlarının kurulmasını düşünüyor musunuz?

Bir ikinci sorum da… KOBİ ve esnafa sıfır faizli kredi verildiği ifade edilmektedir. Türkiye genelinde kaç esnafa bu sıfır faizli kredi verildi? Ayrıca il olarak da Tokat ilinde kaç kişiye sıfır faizli kredi verilmiştir? Bunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, OSB yönetimlerine verilen görevler ve gelirlerine baktığımız zaman gerçekten bu görevleri yerine getirmeleri imkânsız gibi görünüyor. OSB’lerin gelirlerini artırıcı veya bazı yükümlülüklerinden muafiyet getirici, teşvik edici ne gibi çalışmalarınız var? Bunları öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, öncelikle şunu ifade edeyim: Bu yeni getirilmiş olan tasarıda ve kabul ettiğimiz, üzerinde görüşme yapmış olduğumuz 1’inci madde bir taraftan eğitim, bir taraftan da sağlık imkânını getirmiştir. Daha evvel, organize sanayi bölgelerinde bir sağlık merkezi kurulması, bir ticaret merkezi kurulması, bir eğitim merkezi kurulması imkânı yoktu. Yapanlar da yapmışlarsa bunu kanun dışı yapmışlardı ama zaten biraz evvel görüştüğümüz ve kabul etmiş olduğumuz madde düzenlemesiyle, organize sanayi bölgelerinde sağlık, eğitim başta olmak üzere, küçük tamirat atölyelerini de kapsayacak şekilde, belli bir alan için bir imkân getirildi. Bu bir kere, hem sağlıkla ilgili gelişmeler hem eğitimle ilgili yapılacak olan çalışmalar açısından son derece önemli.

Şunu çok net ifade edeyim ki meslekî eğitim konusu, yirmi yedi yıllık sanayicilik yapmış olduğum dönemde benim hep birinci öncelikli problemim olmuştur ve mesleki eğitim konusu Türkiye’deki, aslında, işsizliğin en temel boyutlarından biri çünkü istihdamın arzı ile talebi arasındaki çakışmamanın ortaya çıkarmış olduğu işsizlik bir sonuç olarak hep ortaya çıkmıştır. Bunun nedeni de geçmişte bir istihdam stratejisinin olmayışı, bir istihdam envanterinin olmayışı ve bir iş gücü planlamasının olmayışının temel göstergesidir.

Bu noktadan hareketle, bir taraftan iş gücü planlaması, istihdam envanteri yapılması çalışmaları ilgili Bakanlık tarafından yapılırken yine yüce Meclisimizden üç ay önce çıkmış bulunan istihdam paketi ve sosyal güvenlik reformundaki düzenlemelerle çok somut adımlar atılmıştır. Ben bunları tekrar hatırlatmak istiyorum.

Özellikle nitelikli eleman yetiştirilmesi ve sanayicinin kendine ihtiyaç duymuş olduğu alanlarda yeterli eleman yetiştirilmesi noktasında, organize sanayi bölgeleri başta olmak üzere “aktif iş gücü programı” dediğimiz ve 300 milyon YTL İşsizlik Sigortası Fonu’ndan kaynak aktarılan çalışma, konu yürürlüğe girmiştir. Bu noktada, illerde kurulan il istihdam ofisleri, il istihdam büroları, her ilin kendine has ticaret, sanayi veya diğer hizmetler alanındaki istihdam taleplerini, istihdam ihtiyaçlarını belirleyecek, âdeta her ile aynı bir iş gücü planlaması yapan sistemi ortadan kaldırıp bunun yerine her ilin, her organize sanayi bölgesinin, her küçük sanayi sitesinin, oradaki yatırımcıların ihtiyacına cevap verebilecek bir sistemi getirmiştir. Bu, gerçekten son derece önemli bir çalışmadır ve bunun çalışmaları başlamıştır.

Yine, ben, oda başkanlığı yaptığım dönemde Sincan Organize Sanayi Bölgesinde bu konuyla ilgili çalışmayı yapmıştım. Bu konudaki çalışmayı yapmak için aslında organize sanayi bölgelerinin arkasında bir kanun düzenlemesine de gerek yoktu. Yani organize sanayi bölgeleri, ticaret ve sanayi odaları, esnaf odaları, esnaf birlikleri bunu zaten doğal bir görev olarak yapmak zorundadırlar ve yapmalıdırlar ki kanun düzenlemesiyle beraber bu artık kanuni bir hâle getirilmiştir. Dolayısıyla, burada iş gücü planlamasında önemli bir mesafe katedilecektir.

Bunun yanı sıra girişimci bilgi sistemi… Geçmiş dönemlerde “sanayi envanteri” denilen sonradan adına “sanayi bilgi sistemi” denilen sistemin adının yerine “girişimci bilgi sistemi” koyduk. Bunun sebebi şu: “Sanayi envanteri” dediğimiz zaman Türkiye’de sadece 302 bin sanayi işletmesinin bir envanter çalışması yapılıyormuş gibi bir bilgi sistemi ortaya çıkarılacaktı. Oysa, biz, 2 milyon 10 bin işletmenin -serbest meslek erbabı hariçtir bundan- ve 2007 sonu itibarıyla 2 milyon 10 bin işletmenin bütün taramalarını, sektörel ve bölgesel taramalarını yaptık ve dolayısıyla, hem ticaret hem hizmetler hem de sanayi sektöründeki yani tüm mükellefiyetler alanındaki işletmelerin tamamının bilgi sistemi olan girişimci bilgi sistemini yaptık. Ekim ayı sonuna kadar da sanayi stratejisi, sektörler bazında strateji planları hazırlanıyor. Daha evvel de ifade edildiği gibi -ki bu konuda başka milletvekillerimiz de sorduğu için genel bir cevap olsun diye söylüyorum- bu yıl sonunda 5084 bitiyor belirlenmiş olan illerde ve 5084 uygulaması bitmeden yeni teşvik sistemi devreye girecektir. Yani tekrar ifade edersem, yeni teşvik sistemine Türkiye 1 Ocak 2009 itibarıyla girmiş olacaktır. Bu, zaten daha evvel de deklare edilmiş ve daha evvel de planlanmış olan bir çalışmaydı.

Bunun yanı sıra -yine biraz evvel sorulduğu için söylüyorum- “Krediler neden alınıyor?” Krediler neden alınır? Krediler, esnaf ve sanatkâr geliştikçe, esnaf ve sanatkâr sayısı arttıkça, yatırım arttıkça, üretim arttıkça, tüketim arttıkça krediye ihtiyaçlar artar. Çok net ifade olsun diye söylüyorum: Bugün bankacılık sisteminin açmış olduğu ticari kredilerin miktarı 350 milyar YTL’dir. Bunu geçmiş yıllara mukayese ettiğimiz zaman çok önemli gelişmeler olduğunu görürüz. Kredi hacmindeki artış yeni yatırımlar, yeni yapılanmalar…

Şunu da bileceğiz ki bugün gelmiş olduğumuz noktada bir yapısal değişim ve dönüşüm sürecinden geçiyoruz. Bu yapısal değişim… Dünyadaki global bir krizin dünyanın bütün ülkelerini nasıl etkilediği hep beraber görüyoruz. Globalleşmenin ne olduğunu görüyoruz. Dünyanın bu gelişmelerine Türkiye’nin de kayıtsız kalması mümkün değil ve gerek esnaf-sanatkârda gerek KOBİ’lerdeki değişmelere paralel olarak tabii ki kredi ihtiyaçları artacaktır. Bu kredi ihtiyaçları yerine getirilecektir.

Bir şey daha söyleyeyim eksik kalmasın diye, değerli arkadaşlarımın, milletvekillerimizin bahsetmiş olduğu konularla ilgili olarak: Efendim, KOSGEB kredilerini verirken sıraya göre veriliyor dedi çok değerli sayın milletvekilim. Kendisi de eski sanayici. Şimdi, ben bin artı bin KOBİ diye, bin orta ileri teknolojide, bin orta düşük teknolojide KOBİ’ye kredi vereceksem, eğer bu krediyi almaya da en az 20-25 bin KOBİ hak kazanıyorsa objektif değerlendirmeyi nasıl yapacağım? O zaman burada ilk gelen -Avrupa Birliği projeleri de böyledir- ilk alır şekliyle herkesin eşit yarışacağı, objektif ve kriterleri her şeyden evvel belli olmuş ve bittiği zaman da noter tespiti olarak yaptırdığımız başvurular üzerinden hareket ediliyor. Daha sonraki başvurular, yapılmış başvurularda uymayanlar varsa onun yerine sıradan devam ederek geliyor.

Bunun dışında başka bir objektif kriteri benim yirmi yedi yıllık sanayicilik geçmişim ve yapmış olduğum yöneticilik ve arkadaşlarımla yapmış olduğumuz değerlendirmede… Bin adet KOBİ veya 5 bin esnaf-sanatkâra kredi verilmesi veya 6.500 ihracatçıya, KOBİ’ye destek verilmesi noktasında sıralama yapmak, onların içinden seçmek son derece güçtür. O zaman birden başlayarak müracaat sayısına göre yapmak bu işin doğrusu olduğu için, son derece de… Bana en azından bugüne kadar hiçbir şikâyet de gelmedi. Bunu çok net ifade ediyorum. 20 bine yakın firmaya kredi kullandırdık bu çerçevede. Onun için bunun da doğru olduğunu ifade ediyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 222 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 4 üncü maddesi ile değiştirilen 4562 sayılı Kanunun 18 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Yaşar Tüzün

Ali İhsan Köktürk

Hüsnü Çöllü

 

Bilecik

Zonguldak

Antalya

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Necla Arat

Tayfur Süner

 

Malatya

İstanbul

Antalya

“Katılımcılar arsa tahsisi veya satışının yapıldığı tarihten itibaren üç yıl içinde OSB’de faaliyete başlamadıkları takdirde yapılan arsa tahsisi iptal edilir ve satış bedeli faiz ödenmeksizin geri ödenir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY (Kütahya) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, zaten, bu, yönetmelikte düzenlenen ve hâlihazırda bir yönetmelik çerçevesinde yapılan şeydir. Her yönetmeliği yasa hâline getirmenin gereği de, faydası da yoktur. Onun için katılmıyoruz.

BAŞKAN – Bilecik Milletvekili Sayın Tüzün, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 4’üncü maddede vermiş olduğumuz önergemizi açıklığa, gündeme getirmek için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bizler yasama üyeleri olarak tabii yürütmeden gelen her türlü tasarıyı kabul edeceğiz ve onların istediği doğrultuda karar vereceğiz anlamına asla gelmemeli. Bu önergemizde bizlerin söylemek istediği, organize sanayi bölgelerinde arsa satın alan sanayicilerimizin verilen süre içerisinde sorumluluklarını yerine getirmediği takdirde, yani üç yıl içerisinde fabrikasını hizmete açmadığı takdirde, kiralamadığı takdirde, devretmediği takdirde boş bulunan o arsanın organize sanayi bölgelerinin yönetimlerine yetki verilmesi konusunda. 250’yi geçkin Türkiye’de organize sanayi bölgesi var. Ancak bunların yüzde 70’i, yüzde 80’i maalesef yüzde 50, yüzde 40 üretimle hizmetine devam ediyor. Dolayısıyla bu önergemiz de organize sanayi bölgelerinde tahsis edilen yerlere satış bedeli ne ise yönetim kurullarına bu yetkinin verilmesi konusundaydı. Doğrusu aslında buydu. Komisyonumuzun ve Hükûmetimizin neden katılmadığını da anlamış değilim. Çünkü değerli arkadaşlarım, 4562 sayılı Kanun’da organize sanayi bölgelerinin yönetimlerinin uygulama hakları vardır ancak yaptırım güçleri yoktur. Bu önergeyle organize sanayi bölgelerinin yönetimlerine yaptırım gücü veriyor idik. Bu önergemizin aslında yüce Meclis tarafından kabul edilmemesini gerektiren hiçbir sebep yoktur. Ben önergemizin kabulü yönünde milletvekillerimizin oy kullanacağına yürekten inanıyorum.

Sayın Başkanım, önergemin oylanmasında da karar yeter sayısı istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Tüzün, karar yeter sayısı arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.42

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

222 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz.

Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Tasarının 4’üncü maddesinde Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün ve arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5- 4562 sayılı Kanunun 26 ncı maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki madde eklenmiştir.

“Tarıma Dayalı İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri

MADDE 26/A- Tarım ve sanayi sektörünün entegrasyonunu sağlamaya yönelik tarıma dayalı sanayi girdisini oluşturan bitkisel ve hayvansal üretimin ve bunların işlenmesine yönelik sanayi tesislerinin yer alabileceği ve ilgili mevzuatı uyarınca öngörülen biyogüvenlik tedbirlerine uyulması şartıyla Tarıma Dayalı İhtisas OSB kurulabilir.

Bu bölgelerin yer seçimi, kuruluşu, imar planı onayı, faaliyeti, işleyişi ve denetimine ilişkin usul ve esaslar, Bakanlık ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulacak ayrı bir yönetmelik ile belirlenir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın Şevket Köse’ye aittir.

Buyurun Sayın Köse. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 222 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce hepinize saygılar sunarım.

Değerli milletvekilleri, 222 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 5’inci maddesiyle tarım ve sanayi sektörünün bütünleşmesi amaçlanmıştır. Bu madde ile yerel girişimciliğin harekete geçirilmesi, istihdam açısından önem taşıyan yatırımların yaygınlaştırılması istenmektedir. Yalnız bu organize sanayi bölgeleri diğer uygulamalara örnek olması amacıyla pilot projeler bazında uygulanacaktır.

Değerli arkadaşlar, tarıma dayalı organize sanayi bölgesi uygulaması besicilik, süt sığırcılığı, seracılık ve çiçekçilik alanlarında 1998 yılından bu yana Sanayi ve Ticaret Bakanlığından gelen talepler üzerine biçimlendirilmiştir ancak tam on yıldır yasaya bu konuyla ilgili ekleme yapılmadığından, tarıma dayalı organize sanayi bölgesi talepleri değerlendirilmemiştir. Şimdiye kadar tarıma dayalı organize sanayi bölgesi kurulması için tam 52 başvuru olmuş, bu başvurulardan sadece 10 tanesi yer bulabilmiştir. Umarım tarıma dayalı organize sanayi bölgeleri konusu hâlâ bitirilmeyen GAP’a benzemez.

Her geçen gün üretimden uzaklaşan, sanayisi montaja dayanan, tarım ve hayvancılığında her geçen gün dışarıya bağımlı hâle gelen ülkemizde tarıma dayalı organize sanayi bölgesinin açılması tek başına yetmeyecektir. Her şeyden önce tarım ve sanayinin temel sorunlarının çözülmesi gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, kendi seçim bölgem Adıyaman ve içerisinde olduğu GAP bölgesi bu konuda en önemli örneklerden biridir. Bakınız, GAP bölgesinde yaklaşık 7,5 milyon nüfus vardır, sanayide ise yalnız 84 bin civarında nüfus istihdam edilmektedir. Bunun 52 bini sadece Gaziantep’tedir. Diğer kalan rakam ise GAP bölgesindeki sekiz ili kapsamaktadır. Bu da yetmiyormuş gibi kotalar, ithalat ve benzeri nedenlerle üretim sürekli olarak azalmaktadır.

Şimdi, tarıma dayalı sanayinin ve ülkemiz ihracatının en önemli ayaklarından biri olan tekstil sektörüne bakalım. Yoğun emeğe dayalı bu sektörde 2 ila 2,5 milyon kişi istihdam edilmektedir. Dolayısıyla bu sektörümüz, Türkiye’de 10 milyon insanın ekmek yediği çok büyük bir sektördür. Bu sektörün ayakta tutulması gerek KOSGEB destekleri gerek bankaların KOBİ destekleri ve gerekse Hükûmetin teşvik yasalarıyla olanaklıdır.

Sayın milletvekilleri, çiftçilerimizin desteklenmesi ve tarımın teşvik edilmesi lazım. Sadece Adıyaman’da kuraklık nedeniyle çiftçilerimizin uğradığı zarar 135 milyon YTL’dir.

Tarım ve sanayi iç içe geçmiş iki sektördür. Birinde yaşanacak gelişme diğerini de tetikleyecektir. Tarımın ya da sanayinin gelişmesi için topyekûn bir çalışma gerekmektedir. Bakınız, Adıyaman’da Koçali barajının yapımına hâlâ başlanmamıştır. Hâlbuki bu baraj bitirildiği takdirde yaklaşık 27 bin hektar alan sulanacaktır. Dolayısıyla Adıyaman’da sulu tarımda büyük bir gelişme gözlenecektir.

Değerli milletvekillerim, size soruyorum: Koçali gibi barajlar yapılmadıktan sonra bölgede tarıma dayalı organize sanayi bölgesi yapmak tek başına yeterli mi? Elbette ki yeterli değildir. Tarıma dayalı organize sanayi bölgesi yapalım ama çiftçimizi de sanayicimizi de perişan etmeyelim ki sanayi bölgesi işe yarasın. Bakınız, Adıyaman’da yaklaşık 2 bin 200 kişi tarımsal sulama amaçlı elektrik kullanmaktadır. Bu vatandaşlarımızın anapara ve faiziyle birlikte devlete toplam 40 milyon YTL borcu bulunmaktadır. Çiftçimiz bu durumda ne yapsın değerli arkadaşlar? Sayın Maliye Bakanına soruyorum, henüz bu elektrikten KDV oranının düşürülmesi ya da çiftçilerin desteklenmesi gibi gündemlerinin olmadığı yanıtını alıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz tarıma dayalı organize sanayi bölgesine karşı değiliz hatta geç bile kalındı diyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaz tatilini fırsat bilerek altmış gün boyunca seçim bölgem olan Adıyaman’da bir sürü ziyaretlerde bulundum. Bu kapsamda Adıyaman’ın tüm ilçelerini ve bu yerleşim yerlerine bağlı yaklaşık yüz elli köyü ziyaret ettim. Çiftçiyle, esnafla, iş adamıyla yüz yüze görüştüm. Köylü perişan ve şaşkın. Esnaf ve sanatkâr kan ağlıyor. Adıyaman’da herkesin ortak bir sorunu var, o da kötüye giden ekonomik durumdur. Çiftçi perişan durumda. Mazot ve gübre fiyatları sürekli yükseliyor fakat çiftçimize yapılan destekte bu yükselişi maalesef göremiyoruz. İş adamlarımız hâlâ düzeltilmeyen teşvik nedeniyle zor günler yaşıyor. Sanayicilerimiz fabrikalarını kapatarak ya da işçi çıkararak çözüm bulmaya çalışıyorlar. Dolayısıyla iş adamlarımız ayakta kalabilmek için inatla direniyorlar.

Değerli üyeler, yardımların dağıtımı esnasında Adıyaman’da yaşanan görüntüler içler acısıydı. Yardım alacak yaşlı yurttaşlarımız geceden itibaren banka önlerinde beklediği gibi, yaşanan izdiham nedeniyle ezilenler oldu. Bu kötü olay “Yoksulların harçlık çilesi devam ediyor”, “Birbirlerini ezdiler” gibi başlıklarla Adıyaman basınında manşetlere yansıdı. Ben bunları söylerken… Bunlar gerçekten -altmış gün dolaştım, gezdim- Adıyaman’da gördüğüm manzaralardı.

Yine benzer şekilde, Kâhta ilçesinde -Sayın Milletvekilimiz burada, Ahmet Aydın Bey, belki kendileri de görmüştür, tanık olmuştur inşallah- kömür yardımı sırasında büyük bir kavga çıktı, hiçbir önlem alınmadığı için neredeyse kan dökülecekti. Aç bırakılmış, yoksul düşmüş Adıyamanlı hemşehrilerim bir lokma ekmek, biraz yakacak için perişan ediliyor. Bu manzara sadece Adıyaman’da değil, öyle inanıyorum ki Şanlıurfa’da, Diyarbakır’da, Malatya’da, yani tüm Türkiye’nin diğer bölgelerinde de geçerlidir. Yardım yapılırken yaşanan görüntüler içler acısı. Bu insanlarımız neden bu hâlde? Yani burada asıl sorun, yardım yapılırken yaşanan kötü olaylar değil, sayın milletvekilleri, asıl sorun, insanlarımızın yardım alacak duruma düşürülmeleridir. Milyonlarca insanımız yardımlarla ayakta durmaktadır. Sosyal devlet, aç bırakıp yardım yapan devlet değildir, olmamalıdır. Sosyal devlet, asıl olarak, balık veren değil, balık tutmayı öğreten devlettir. Bu yaşananlar mutluluk tabloları değildir, olsa olsa, bence utanç tablolarıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekillerim; Adıyaman’da en çok aldığım şikâyetlerden biri de terör ve terörle mücadeleden doğan zararların karşılanması konusudur. Adıyaman’da, 1/9/2007 tarihinde kendilerine ödeme yapılması için sulhname imzalanan çok sayıda mağdurun zararı bugüne kadar henüz ödenmemiştir. Hükûmet bu konuda bir an önce harekete geçmelidir. Bu konunun sonuna kadar takipçisi olacağıma da söz veriyorum.

Sayın milletvekillerim, son günlerde bütün dünyada yaşanan ekonomik kriz şüphesiz bizi de etkilemektedir. Krizi konuşmalıyız ki çözüm yolları bulabilelim. Her ne kadar Hükûmet tarafından kabul edilmese de sektörlerde yaşanan daralma ve kapanan şirketler nedeniyle işsizlik artmaktadır. Bu yılın ikinci çeyreğinde yatırımlar geriledi yüzde 1,5 oranında. Fert başına büyüme oranı yüzde 1’in altına düşmüştür. Sanayide üretim düşmüştür.

Değerli milletvekilleri, yatırımların gerilemesi, büyüme oranının düşmesi durgunluğun bizzat göstergesidir, ancak ancak asıl ilginç olan şudur: Göstergeleri okumayıp krize karşı önlem alınmamasıdır; üstelik “Krize karşı önlem alınmalıdır.” diyenleri suçlayarak. Halk arasında “deve kuşu gibi kafayı kuma sokmak” biçiminde tasvir edilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken hepinizi en içten saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah Asil.

Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terörle mücadele, bütün kesimlerin ortak desteği ve katkısı ile çözülecek bir millî sorundur çünkü her şeyden önce ortak hayat alanımız olan vatanımızı ve bizi bir arada tutan müştereklerimizi hedef almaktadır. Biz bu konudaki çözüm yolunun topyekûn seferberlik anlayışından geçeceğine inandığımız için Hükûmete önerilerimizi sıralamış ve bu konunun siyaset üstü bir mesele olduğu gerçeği ile her türlü desteğe hazır olduğumuzu da ifade etmiştik. Buradan bir kez daha her türlü desteğe hazır olduğumuzu ifade ediyorum. Bundan sonra her türlü vebal Hükûmete aittir ve gereğini yapmayanlarındır.

Gözünün içine bakıp büyüttüğümüz, bakmaya kıyamadığımız yiğitlerimiz maalesef bugün de toprağa düşmüştür, şehadet şerbetini içmişlerdir, sebep olanları Allah kahretsin. Yiğitlerimize rahmet, yaralılara da acil şifa diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkede ekonominin zayıflaması, sadece iş dünyasını değil, başta tüm halk kesimleri olmak üzere ülkenin tüm siyasi, askerî, stratejik çıkarlarının da zayıflamasına neden olmaktadır. Bu tür ekonomiler ise belirsizlik ortamında yeterince büyüyememekte ve gelişememektedir.

Ekonomik büyümedeki şartlara paralel olarak Merkez Bankasının faizleri en üst noktaya yükseltmesi ve cari açıktaki yüksek artış iş dünyasının, ekonominin geleceğine ilişkin beklentileri de yeni soru işaretlerinin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. İşte, böyle bir zamanda, organize sanayi bölgeleri tüzel kişiliklerinden ve organize sanayi bölgeleri üst kuruluşlarından gerekse sivil toplum kuruluşlarından ve organize sanayi bölgeleri içinde yer alan müteşebbislerden intikal eden hususlar göz önüne alınarak tespit edilen eksiklikler ve ihtiyaçların giderilmesi amacıyla hazırlanan bu tasarıyı eksiklerine rağmen olumlu buluyoruz.

Organize sanayi bölgelerinden umulan fayda, sanayinin uygun görülen yapılanmasını sağlamak, kentleşmeyi yönlendirmek, çevre sorunlarını önlemek, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanmak, imalat sanayi türlerinin belirli bir plan dâhilinde yerleştirilmeleri ve geliştirilmelerini sağlamak şeklinde özetlenebilir. Ancak Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nda öngörülen amaçlar bile tam olarak gerçekleşememektedir. Her şeyden önce, sanayinin uygun görülen alanlarda yapılanmasını sağlama konusunda mevut yasal düzenlemeler yetersiz kalmıştır. Sanayi bölgelerinde yatırımlar yapılmakla birlikte sanayi alanları dışında da sanayileşme hızla devam etmektedir. İnşallah, tez zamanda bu eksiklikler de giderilir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; organize bölgeler, sadece iş ve işlem yürüten, altyapı yaptıran, arsa tahsis eden bir kurumdan öte, yatırımcıya yol gösteren, destek olan, bilişim, ARGE, ortak laboratuvar, üniversitelerin bilgi birikimlerini, araştırma-geliştirme faaliyetlerini sanayiye, sanayiciye yansıtan, bu alanlarda da kâr-zarar esasına göre faaliyet gösteren ve bu konularda önderlik edecek misyonla donatılmalıdır. Eskişehir Sanayi Odası bu misyonla kendisini donatmış, yatırımcıya destek olan, yatırımcıya yol gösteren, bilişim, ARGE, ortak laboratuvar, üniversitelerle ilişkileri en üst noktaya çıkaran; kendi enerjisini kendisi üreten, örnek organize sanayi bölgesi hâline gelmiştir. Çalışmalarıyla öne çıkmış bu tür organize sanayi bölgelerine genel bütçe gelirlerinden mutlaka pay ayrılmalıdır. Bu tür organize sanayi bölgeleri örnek gösterilmek suretiyle diğer organize sanayi bölgelerine tecrübe aktarımını sağlayacak yasal düzenlemeler de mutlaka yapılmalıdır. Uzun zamandır söylediğimiz gibi artık ekonomide alınması gereken tedbirler birinci önceliğimiz ve gündem maddemiz hâline gelmiştir. Ekonominin tekrar arzulanan ve sürdürülebilir bir büyüme seviyesine çıkarılması için reel kesimde üretimi, ihracatı ve istihdamı teşvik eden yeni kararların bir an önce alınması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, istihdam üzerindeki yüksek prim ve vergi yükleri, yüksek enerji maliyetleri, vergi sistemindeki aksaklıklar, yüksek dolaylı vergi oranları ve kayıt dışı ekonomi gibi sorunların sanayicimize olan yükü her geçen gün biraz daha artırmaktadır. Ekonomik mikro reformların bir an evvel yapılması ve uygulanması gerekmektedir. Ülkemizin ilk sekiz aydaki ham madde ithalatı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40,1 artarak 110 milyar 600 milyon dolara ulaşmış bulunmaktadır. Sekiz ayda 92,4 milyar dolar olan toplam ihracat, sadece ham madde ithalatını bile karşılayamamaktadır. Yine ilk sekiz ayda tüketim malı ithalatı yüzde 34 artışla 15,1 milyar dolara ulaşmıştır.

Değerli milletvekilleri, ülkeyi bekleyen sorunlara iki örnek vererek konuşmama devam etmek istiyorum. Ekim ayı, tarımda hububatı ekme ayıdır. Arpa, buğday ekilirken tohumla birlikte toprağa halk arasında “taban gübresi” diye nitelendirilen diamonyumfosfat gübresi atılır. Bu gübrenin fiyatı geçen yıla göre yüzde 200 artarak -markasına göre- 1 lira 85 yeni kuruş ile 2 lira 10 yeni kuruşa çıkmıştır. Buğdayın fiyatının 45 yeni kuruş olduğu bu dönemde çiftçinin gübreye talebi, bayi satış miktarlarına bakıldığında yüzde 50 azalmıştır. Köylü ya gübre atamamış ya da attığı gübreyi yarı yarıya azaltmıştır. Bunun anlamı, 2009 yılında üretim yarı yarıya azalacak demektir. Türk köylüsü, Türk çiftçisi biraz daha fakirleşecektir. Hükûmet ise azalan üretimi ithalat yoluyla kapatacak, kendi çiftçisinden esirgediği desteği Ukrayna, Avustralya, Amerika çiftçisine aktaracaktır.

Adalet ve Kalkınma Partisi 2002 sonunda iktidara geldiğinde Türkiye 38 milyar dolar ihracat yapıyordu. 38 milyar dolar ihracatın yüzde 21’i dışarıdan ithal ediliyordu yani 7 milyar 980 milyon doları dışarıdan ithal ediliyor, yüzde 79’unu ise biz üretiyorduk. Yani, 30 milyar 20 milyon dolarını da bu hesaba göre biz üretiyorduk.

Bugün 132 milyar dolar ihracat yapıyoruz. Bu 132 milyar doların yüzde 24’ü olan 31 milyar 680 milyon dolarlık kısmını biz üretiyoruz; yüzde 76’sını yani 100 milyar 320 milyon dolarını, dışarıdan ithal ettiğimiz malları tekrar ihraç etmek suretiyle bu ihracat rakamlarını buluyoruz. Yani 2002’den bu yana ihracattaki esas reel artış 1 milyar 660 milyon dolardır.

Kendimiz üretmediğimiz takdirde kalkınmayı nasıl sağlayacağız, istihdamı nasıl artıracağız? Krizlere nasıl daha dayanıklı hâle geleceğiz? Ekonominin potansiyel döviz açığını nasıl azaltacağız?

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Asil.

Şahıslar adına ilk söz, Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz’e aittir.

Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bölücü terör örgütünce yapılmış menfur saldırıyı lanetliyor, şehitlerimize Cenabı Allah’tan rahmetler diliyorum.

Değerli milletvekilleri, 222 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde organize sanayi bölgeleri herhangi bir yasaya tabi olmadan yaklaşık kırk yılı aşkın bir süre yönetilmiştir. 12 Nisan 2000 tarihinde Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde bulunduğu 57’nci Hükûmet tarafından 4562 sayılı Kanun ile Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu çıkarılmış ve organize sanayi bölgelerimiz bu Yasa’ya göre yönetilmeye başlanmışlardır.

Değerli milletvekilleri, küreselleşmeyle birlikte her geçen gün değişimlere konu olan yeni dünya düzeninde ekonomik anlamda sınırların kalkması, rekabeti sınırlar ötesine taşımış, bu durum özellikle küçük ve orta ölçekli işletmelerin stratejik yönetim süreci içerisinde yönetilmelerini zorunlu kılmış ve hatta uyguladıkları stratejilerde de bazı değişimleri zorunlu hâle getirmiştir.

Değerli milletvekilleri, sert rekabet şartları içerisinde, maliyet düşürme gibi stratejilerle yol almaya çalışan küçük ve orta ölçekli işletmelerin hayatlarını idame ettirebilmeleri için, daha dinamik bir şekilde sağlıklı bir çevre analiziyle iç çevre ve dış çevredeki durumları her yönüyle analiz edilip gelecekte nasıl bir yol takip edecekleri önceden planlama yoluyla öngörülüp, gerekli vizyonlar uygulanıp, denetim mekanizması ile işletmenin amaçları ve ulaştığı sonuçlar arasındaki sapmaların belirlenmesi gerekmektedir.

Ülkemizdeki her 100 işletmeden 98’inin küçük ve orta ölçekli işletmeler olduğu düşünüldüğünde, ekonominin bel kemiğini KOBİ’lerin oluşturduğu gerçeği, bu işletmelerin, ayakta kalabilmeleri ve yarattıkları ölçek ekonomileriyle uluslararası çevrede rekabet şansı yakalayan büyük işletmeler düzeyine gelebilmeleri için vizyon yönetim süreci ile yönetilmeleri bir gerekliliktir.

Değerli milletvekilleri, seçim bölgem olan Manisa ilimiz, sanayisi gelişen bir il olmasına rağmen ekonomisi tarıma dayalı ve tarım destekli bir ildir fakat son yıllarda pamuk, tütün ve üzüm fiyatlarının düşük bir seyir izlemesi hem üreticiyi hem de esnaf ve sanatkârımızı olumsuz etkilemektedir. Manisa’da dokumacılık, gıda maddeleri imalatı, dericilik ve tarım aletleri gibi alanlarda faaliyet gösteren çok sayıda atölye ve imalathane bulunmakla birlikte sanayinin asıl gelişimi, merkez ilçede yer alan organize sanayi bölgesinin hizmete girmesiyle hız kazanmış, sanayileşme hareketine küçük sanayi sitelerinin de büyük katkıları olmuştur.

Değerli milletvekilleri, ülke ekonomimizin dünya ile bütünleşmesinde üzerine düşen görevleri en üst düzeyde yerine getirme çabasında olan ve planlı kalkınma modeli çerçevesinde çalışmalarını sürdüren Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Organize Sanayi Bölgesi, gerek bünyesinde faaliyet gösteren sanayi tesislerinin büyüklüğü ve gerekse de sanayiciye sağlanan tüm altyapı ve destek hizmetlerinin yanı sıra çevreye vermiş olduğu önemle diğer OSB’ler arasında tercih sıralamasında önde gelmektedir.

İlçelerimizden Salihli OSB için ilave alanın yatırım programına alınması gerekmektedir. Turgutlu’ya kadar gelen doğal gazın Salihli bağlantısının yapılması bu bölgeyi cazip hâle getirecektir. OSB ile demir yolu bağlantısının sağlanması bölge için çok önemlidir. Arıtma tesisinin bitirilmesi için yatırım programına alınması gerekmektedir.

Akhisar OSB’de ise arıtma tesisinin bitirilmesi için finansman desteğine ihtiyaç duyulmaktadır. Doğal gazın tüm OSB’ye dağıtılabilmesi için çalışmaların aksatılmadan devam etmesi sağlanmalıdır.

Bir diğer önemli ilçemiz olan Turgutlu OSB arıtma tesisinin yatırım programına alınması ve kamulaştırma bedelleri için ödenek ayrılması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, ancak, ülkemiz AKP İktidarı döneminde iç ve dış borç batağına sürüklenmiş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakikalık ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

…çiftçimiz, köylümüz, esnafımız, sanayicimiz sahipsiz bırakılmış, üretim azalmış, ülke ekonomisi küçülmüştür. İşsizlik her geçen gün artmakta, bunun yanı sıra bölücü terör her yönüyle şiddetini artırarak devam etmektedir. Küresel kriz kapımıza dayanmış ancak İktidar hâlâ “Bize bir şey olmaz.” mantığıyla bu gelişmeleri hafife almakta ve gerekli tedbirleri almamakta direnmektedir.

Sayın milletvekilleri, öncelikli sorunlar bunlardır ve acil çözüm beklemektedirler.

Bu duygu ve düşüncelerle tasarıyı destekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Enöz.

Şahısları adına ikinci söz hakkı, Van Milletvekili Sayın Kayhan Türkmenoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Türkmenoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Şimdi, ülkemizde, son yıllarda gelişim, insanların baş döndürücü bir şekilde, hızla bu gelişime ayak uydurmak için çaba sarf etmesi toplum tarafından izlenmektedir. Bugün ülkemizde gayrisafi yurt içi hasılaya baktığımızda 659 milyar dolar civarındadır. Değerli milletvekilleri, bu şu demektir: Yani 70 küsur milyonluk bir ülke içerisinde, insanlarımız, üreterek, katma değer sağlayarak ülkesine bir yıl içerisinde 659 milyar dolarlık katma değer yaratmıştır. Geçmiş yetmiş dokuz yıl içerisinde bu 300 milyar dolardı, bugün beş yıl içerisinde bunun üzerine 359 milyar dolar eklendi. Bu demek oluyor ki ülkemizde sanayiciye, üretime büyük bir hızla eğilim var ve bunun üzerinde yoğun bir çalışma var.

Buna bağlı olarak olaya baktığımızda, organize sanayi bölgeleri, sanayicilerimiz veya buna bağlı olarak ilgili bakanlıklarımız, tabii ki sanayicimiz, üreten insanımız, günün şartlarına göre, zamanın şartlarına göre yeniden bir yapılanma içerisine girecektir ve bugün organize sanayi bölgesiyle ilgili çıkarılmış olan kanunumuzun üzerine dokuz maddelik bir değişiklik tasarısı huzurlarımıza gelmiştir. Bu bugünün gereğidir ve şartlarıdır. Bunun için bütün gruplar olarak da bunun üzerinde anlaşılmıştır.

Ama ben burada bir şeyin üzerini özellikle çizmek istiyorum: Bana göre bu yasa tasarısının içerisinde en önemli hatta hatta bugüne kadar yapılmayan, bir devrim niteliğinde olan tarıma dayalı ihtisas bölgelerinin kurulması gereğidir. Bugün “Ülkemiz tarım ülkesidir.” diyoruz ve ülkemizde iptidai tarımdan sanayi tarımına geçmeye çalışıyoruz, tarımı sanayileştirmeye çalışıyoruz. Bunun gereği de bu işi sanayi bölgelerine aktarmaktır.

Bakın, biz Hükûmete geldiğimizde, tarımda istihdam edilen sayı yüzde olarak 37’ydi. Bugün istihdama baktığımızda yüzde 26’lara inmiştir. Yani toplumumuz tarımdan, tarım alanındaki sanayiye doğru hızlı bir dönüşüm sergilemektedir.

Bugün hepimiz seçim bölgelerimize gittiğimizde… Hemen yanı başımızda, bakın Çubuk’ta bir organize hayvancılık bölgesi kuruluyor. Gümüşhane’de bir organize hayvancılık var. Urfa’da organik tarım tesislerimiz var. Antalya’da seracılıkta büyük bir atılım var. Manisa’da üzüm üzerine, zeytin üzerine büyük tesisler kuruluyor.

Değerli arkadaşlar, bunun gereğidir ki, Avrupa Birliğiyle eğer uyum sürecini yaşatacaksak, Avrupa Birliği üzerinde yoğunlaşacaksak -hepimizin bildiği gibi Avrupa’da tarım alanındaki istihdam yapısı yüzde 8’dir- bu uyum süreci içerisinde bizim çok daha büyük gayret göstermemiz gerekiyor.

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Aç bırakarak mı olacak?

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) - Bakın, şu anda tarıma dayalı ihtisas sanayi bölgeleri için bekleyen 52’ye yakın başvuru sahibi var. Bunlardan 10 adedinin yer seçim çalışmaları yapılmış, 3 adedinin yer seçim çalışmaları devam ediyor. 15 adedi yer seçiminin olumsuz olmasından dolayı geri gönderilmiş, 24 adedi de yatırım programına alınmıştır.

Bizim bu konu üzerinde daha önceleri yapmış olduğumuz çalışmalar bugün meyvesini vermektedir değerli arkadaşlarım. Bizim sanayi anlamındaki, özellikle tarım alanında yapmış olduğumuz bu yenilikler, bu çalışmalar, bugün burada nihayetinde birçok tarım üreticisine, besiciye bir umut ve ümit olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum.

Tamamlayın lütfen.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Ben bu konuda organize hayvancılık bölgesi derken, birçok umut vardı geçmiş dönemde. Organize tarım bölgeleri diye birçok umut vaat edildi ama onların ötesinde bugün tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgeleri geliyor. Bu, ülkemiz sanayicisine, ülkemiz yatırımcısına, tarımcısına hayırlı uğurlu olsun.

Buna bağlı, özellikle Tarım Komisyonumuza, Tarım Bakanlığımıza ve Sanayi Komisyonumuza, Sanayi Bakanlığımıza, buna bağlı Maliye Bakanlığımıza yapmış oldukları bu yenilik için, vermiş oldukları bu devrim niteliğindeki çalışma için şükranlarımı sunuyorum. Yüce Heyeti saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türkmenoğlu.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi yapacağız.

Sayın Coşkunoğlu

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana iki soru sormak istiyorum.

Birincisi: Altyapısı çok dikkatli, güzel, iyi bir projeyle hazırlanmış bir hayvancılık organize sanayi bölgesi projemiz vardı Uşak’ın. Bunun yerine pilot uygulama olarak başka bir uygulama seçildi. Bunun nedenlerini, yani Uşak’ın seçilmeme nedenlerini, zayıf tarafları varsa onları bilemiyorum, onu sormak istedim. Çok önemliydi. Bu arada bazı rakamlar da verebilirim, zaman yetmeyeceği için vermeyeyim. Uşak ihmal edilmiş bir ildir. Diğer illere göre, yapılan kamu yatırımlarında daima sonlarda yer almaktadır. Bu nedenle daha da önemli oluyor o soru.

İkincisi: Sayın Bakanım, bu soruyu farklı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Köse…

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bu yasayla ihtisas organize sanayi bölgeleri kuruyorsunuz, ancak tarımsal girdilerdeki aşırı artışla, gübre, akaryakıt fiyatlarıyla kimse üretim yapamaz hâle gelmiştir. Doğrudan gelir desteği, kuraklık bedelleri gibi yapılacak ödemeler düzensiz olarak yapılmaktadır. Çiftçi hacizlerle karşı karşıyadır. Bu ödemelerin düzenli olarak yapılması için Tarım Bakanlığıyla koordineli olarak çalışacak mısınız?

BAŞKAN – Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, benim de iki sorum var. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, esnaf kefalet kooperatiflerinden kredi kullanan çok sayıda küçük esnaf ve sanayicimiz giderek geri ödemelerini yapamaz duruma düşmüşlerdir. Acaba, esnaf kefalet kooperatiflerine borcu olan bu durumdaki küçük esnaf ve sanayicimizin bu borçlarının yeniden yapılandırılması mümkün müdür? Bu konuda çok talep olduğu için bu soruyu iletmek zorunda kaldım. Bu kanalla kredi kullanımında yaklaşık yüzde 8 dolayındaki kooperatif kesintisini düşürmek ya da kaldırmak gibi bir düşünceniz var mıdır?

İkinci sorum da özellikle son dönemde imalatçı durumundaki küçük ve orta büyüklükteki işletme sahiplerine açtığınız 25 bin YTL’lik “Can Suyu Kredisi”ni diğer esnaf ve sanayicimiz için de, yani üretici konumunda olmayanlar için de açmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu

MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, Türkiye sanayisinin yüzde 55’i Marmara Bölgesi’nde, yüzde 25’i Ege Bölgesi’nde ve yüzde 20’si de ülkenin diğer coğrafyasındadır. İstanbul şehir içinde ise 30 binin üzerinde sanayi tesisi vardır. MÜSİAD, Hadımköy Deliklikaya köyü sınırları içerisinde yeni bir organize sanayi kurmak istiyor. Bu bölge Bahçeşehir’in hemen arkasındadır, yani rantın hâkim olduğu bir bölgedir burası. Tabii ki bu işin farklı bir tarafıdır. Diğer önemli tarafı ise yaşamın çekilmez hâle geldiği İstanbul’a, yeni sanayi bölgeleri ile yeni sanayi tesisleri ilave ederek mevcut sorunların artmasına, yeni sorunların başlamasına sebep olunacaktır.

Sorum, MÜSİAD’ın Deliklikaya’da yapacağı organize sanayi bölgesi için düşünceniz nedir? Buna geçit verip yeni sorunlara vesile olacak mısınız?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, ülkemizin diğer yerlerinde olduğu gibi, Kahramanmaraş ilimizde de tekstil sektörü zor durumdadır. Uyguladığınız düşük kur, yüksek faiz, artan enerji ücretleri, doğalgazın ve diğer girdilerin artmasıyla sektörde çalışan fabrikaların yarısına yakını kapanmıştır. İşinden olan ve borçlu olan işçilerimiz ne yapacaklar? Ülkemizin en huzurlu illerinden biri olan Kahramanmaraş korkarım bir terör kenti olabilecektir.

Sayın Bakanım, siz Hükûmet olarak tekstili gözden mi çıkardınız; yoksa bu sektörün sorunlarının çözümü için ne düşünüyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sakık

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Adil ve tarafsız tutumunuzdan dolayı sizi kutluyorum ve Sayın Bakanıma ben bir soru sormak istiyorum.

Şimdi, Muş bölgesinde gayrimenkullerin ipotek olarak Halk Bankası tarafından kabul edilmediğini ve bu konuda büyük şikâyetlerin olduğunu, nedeninin ne olduğunu öğrenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum yine yapılan yorumlar ve sorulan sorulara, katılan değerlere.

Öncelikle, sondan başlayayım. Evet, maalesef, bankalarımızın bir kısmı Doğu ve Güneydoğu’daki gayrimenkulleri ipotek kabul etmiyorlar. Ben oda başkanlığı dönemimde de aynı konuyla ilgili hep hassasiyetimi göstermiştim. Hatta zaman zaman illerinde yatırımı bırakıp, oradan batıya doğru gelenler de tenkitlerle karşılaşıyorlar “Niye kendi ilinizde yatırım yapmadınız? Niye batıya geldiniz?” diye.

Evet, burada bankaların, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki bütün yerlerin değeri hepimiz açısından aynı olduğuna göre, burada ipotek olarak kabul etmesi gerekir. Ancak, bu konuda tabii Hükûmet olarak bizim “şöyle yapın” deme şeklinde bir irademiz söz konusu olamaz serbest bir bankacılık sisteminin olduğu bir ortamda. Ama bu konuda oradaki yatırımcıların mağdur olduğu, Doğu ve Güneydoğu’da özellikle mağdur olduklarını biliyorum ve bu konuda maalesef krediye erişmede daha problemli bir şekilde karşı karşıya kaldıklarını görüyorum.

Bir diğer konu; Sayın Milletvekilime şunu söylemek istiyorum: Tekstil, konfeksiyon ve deri sektörüne yönelik bir strateji eylem planı yapılmıştır. Bu eylem planı Türkiye’de ilk defa bir sektöre münhasır yapılan bir eylem planıdır ve sektörün bütün temsilcileri bir araya gelerek, bütün yöneticileri bir araya gelerek ortaklaşa hazırlanmış olan kısa, orta ve uzun vadeli bir program setidir bu. Bu program setinde yirmi sekiz ana eylem belirlenmiş. Bu, pamuğun üretiminden nihai ürünün ihracatına varıncaya kadar –istihdamla, krediye erişimle, Eximbank, KOSGEB kaynakları- ve mesleki eğitim konusu başta olmak üzere tamamını kapsayan tekstil, konfeksiyon ve deri sektörüne yönelik bu strateji eylem planının koordinasyonu Bakanlığımız tarafından yapılacak, bu konuda görev Bakanlığımıza verilmiştir ve uygulanacak olan bir pratik plan çerçevesinde ayrıca Türkiye'nin geri kalmış bölgelerine, belirlenecek olan illere -ki daha belirlenmedi o, yıl sonuna kadar belirlenecek- yatırımların götürülmesi noktasında, Türkiye dışına gitmek yerine, yurt dışına gitmek yerine, o bölgelere yani bizim vatan topraklarımız içinde kalan geri kalmış bölgelere gönderilmesi noktasında hem taşınma desteği hem de yeni yatırımmış gibi bir teşvik verilmesi öngörülmüştür, bu ilan edilmiştir.

Tabii ki bu noktada girişimci bilgi sistemi -yine ona dönüyorum- son derece önem kazanıyor. Sebebi şu: Artık “Elimizde hangi sektörden ne kadar kapasitemiz var, ne kadarını kullanıyoruz?” bu net bir şekilde görülecektir. Şunu çok net ifade edeyim: 900 bin ton yerli pamuk üretilirken, yerli pamuktan iplik üretme sistemi olan karde iplikte 2 milyon 100 binin üzerinde bir kurulu kapasite vardır. Yani Maraş genelinde, Türkiye genelinde problemin bir parçası da bu olarak görülmelidir.

Diğer bir konu: Evet, yine bu sanayi ve girişimci bilgi sistemi, İstanbul başta olmak üzere birçok ilde sanayi yatırımı yapılıp yapılmamasını da sağlayacak olan bir çalışma olacaktır. Bu burada önem arz edecek.

Efendim, bu -zaman zaman yanlış ifade ediliyor, şöyle tabii doğru olabilir- TESKOMB’un vermiş olduğu, aracılık yapmış olduğu kredilerde yüzde 8’den yüzde 7’ye düşürüldü aracılık maliyetleri. Ancak bunların bir kısmı geriye iade edilen, ihtiyat akçesi olarak alınandır. Ancak dört yıllık bir kredi vadesine baktığınız zaman bu yüzde 7’lik rakam, kredi maliyeti üzerine yaklaşık yüzde 1,3’lük bir ek ilave maliyet getiriyor. Yani yüzde 13 Halk Bankası kredisi sübvansüyonu -sübvansiyonla, yüzde 13’le- yeni yapılan, faizlerin artmasıyla beraber yüzde 14’e çıkmışken bunun üzerine TESKOMB’un aracılık maliyeti olarak yüzde 7 değil, dört yıllık vadede yüzde 1,3’lük bir ilave maliyet geliyor. Bu, esnafa verilen kredilerin geriye dönüşlerinde TESKOMB’dan bize şu ana kadar böyle çok dramatik vaziyette ulaşan bir bilgi yok. Yani bu konuda, geri dönüş kredilerinde çok ciddi problemler yaşandığı konusunda bize ulaşmış bilgi yok.

Tarımsal üretimle ilgili, tabii ki bu konuyu Tarım Bakanlığımızla beraber yapacağız, ki bu konuda biz de Bakanlık olarak nihai ürünler kapsamına giren alanlarda, biz de o tarımsal kredilerin desteklendiği veya tarımın desteklendiği kredi kurulu içinde, yapılanma içinde Bakanlığımız da var.

BAŞKAN – Sayın Bakan, toparlarsanız.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Hemen bitiriyorum, son, cevap vermediğim soru kalmayacak böylelikle.

Uşak Hayvancılık Organize Sanayi Bölgesiyle ilgili, biraz evvel çok çeşitli milletvekillerimiz de ifade ettiler -son derece doğrudur- Hayvancılık Organize Sanayi Bölgesinde bazı tereddütlerin hasıl olacağı ifade ediliyor çeşitli kesimler tarafından. Hayvancılık OSB’deki bu problemlerin, en azından bir organize sanayi bölgesinde yapılıp denendikten sonra diğer OSB’lere yaygınlaştırılması konusunda, hem Tarım Bakanlığımız hem Bakanlığımız hem de yine çeşitli milletvekillerimiz ifade ettiler. Bu görüldükten sonra, hayvancılık OSB konusunda, tarım OSB konusunda ihtiyacı olan her yere vereceğimizi bir kere çok net ifade etmek istiyorum çünkü bu bölgelerde sanayiyle entegrasyon da sağlanacaktır.

Teşekkür ediyorum, arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6- 4562 sayılı Kanunun 27 nci maddesinin birinci fıkrasındaki “kuruluşlarının” ibaresi “kuruluşunun” olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN – 6’ncı madde üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Vahap Seçer’e aittir.

Buyurun Sayın Seçer. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 222 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi hakkında Grubum Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgelerinin kurulmasına yönelik çalışmalar 1998 yılından bu yana devam etmekte ancak bunların, bu çalışmaların bir yasal dayanağı yoktu, bir boşluk vardı bu konuda. 6’ncı maddede işte tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgelerinin kurulmasına yönelik bir yasa değişikliğine gidiliyor. Daha önce ne 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı kuruluş kanununda ne de 4562 sayılı OSB’lerin kuruluş yasasında veya bunlara dayalı çıkarılan yönetmeliklerde bu konuyla ilgili herhangi bir düzenleme bulunuyordu. Bu yapacağımız yasa değişikliği ile tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgelerinin kurulmasını bir yasal dayanağa kavuşturuyoruz. Dolayısıyla böyle üretime dayalı, üretimi artırıcı çabalara Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz de buradan destek verdiğimizi belirtmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, elbette tarıma dayalı organize sanayi bölgelerinin özellikle kurulacağı bölgelerdeki bölgesel kalkınmaya, üretim neticesinde ülke ekonomisine sağlayacağı katkılar, oluşturulacak bu bölgelerde yapılacak ortak altyapı, girdi, ARGE, bilgi paylaşımı, teknik üniteler, idari sosyal birtakım tesislerin ve buna benzer birtakım unsurların ortak kullanım imkânı sağlaması, Türkiye'nin tarımsal üretimde, tarımsal işletme yapısındaki yapısal sorunu olan küçük işletme yapısının bu tip organizasyonlarla daha büyük bir işletme yapısına dönüştürülmesi ve daha bunlar gibi istihdam, ihracat gibi unsurları tetikleyici, yükseltici, teşvik edici katkıları dolayısıyla böyle bir düzenlemeyi, böyle bir çalışmayı desteklememek mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, tabii ki burada bu tip organizasyonları yaparken Sanayi Bakanlığının Tarım Bakanlığıyla ilgili çalışmalarında birtakım sorunlar ortaya çıkıyor. Bu her iki bakanlık arasında ortak bir çalışma neticesinde elde edilecek tesislerde birtakım sorunlar mevcut. Daha çok, bölgelerde yer tespitinde karşılaşılan sıkıntılar var. Bu bölgelerden bir tanesi de benim seçim bölgem olan Mersin’in Tarsus ilçesi. Bu bölgede de seracılığı içeren, seraya dayalı bir organize tarım bölgesi kurma çabaları var, ama buradaki yer seçimi çalışmalarında olumsuz rapor çıkıyor. Bunun ana sebebi, o bölgeden orman kadastrosu geçiyor ve o bölgenin orman alanı olduğu kayıtlara geçiyor. Ancak baktığınız zaman, biyolojik olarak ormanla alakası olmayan bir bölge. Bu durumda -Sayın Bakanım da buradayken- orman alanlarının organize tarım ihtisas bölgelerine tahsisiyle ilgili bir yasal değişikliğin zaruri olduğu ben burada görüyorum. Nitekim böyle çalışmalar, üstün kamu yararı içeren çalışmalar. Biliyorsunuz Turizm Teşvik Yasası çıktı yüce Meclisten, orman alanlarını turizm alanlarına tahsis ettik, üstün kamu yararı gördük. Tabii ki bunlar rant alanları değil, 2/B çalışmalarında olduğu gibi rant alanları değil, bunlar direkt kamuyu ilgilendiren birtakım çalışmalar. Dolayısıyla, bu konuda gerekli yasal düzenlemenin yapılması konusunda Bakanlığın çalışması gerektiğini düşünüyorum.

Değerli arkadaşlarım, yer temininde bir diğer konu: Sayın Bakanın bilgisi var bu konuda, “Yer temininde zorluk çekiyoruz.” diyor. Bakıyorsunuz Türkiye’de, 2002’den bu yana TİGEM’e bağlı birtakım çiftlikler -bende on dört tane yer var: Denizli, Antalya, Yozgat, Samsun gibi- binlerce dekar arazi otuz yıllık, kırk dokuz yıllık kira süreleriyle bedava rakamlara, çok küçük kira bedelleriyle kiraya verilmiş, tabiri caizse haraç mezat elden çıkarılmış. Şimdi işaretledim burada, Denizli’de bir tarıma dayalı organize sanayi bölgesi kurma çalışmaları var, ama burada 23.482 dekar arazi kiraya verilmiş, TİGEM’e bağlı 23.482 dekar arazi. Yine Çanakkale’de aynı çalışma var, orada 2.935 dekar arazi kiraya verilmiş. Yine Maraş’ta böyle bir çalışma var, 20.714 dekar kiraya verilmiş. Yine Tokat’ta böyle bir çalışma var, orada da TİGEM’e ait 5.415 dekar arazi maalesef kiraya veriliyor ve ucuz rakamlara veriliyor, ama biz, üstün kamu yararı gördüğümüz bu tip organize sanayi bölgeleri kurmak için şimdi yer arıyoruz ve bulamıyoruz.

Aynı şekilde, önümüzdeki günlerde Suriye sınırında 200 bin dekar arazide mayın temizleme çalışmalarından dolayı bir yasa gelecek yüce Meclise. Burada da göreceğiz, orada, yine kırk dokuz yıllığına, ihaleyi alan firma mayınları temizleyecek ve onun işletim hakkını elde edecek.

Şimdi, Güneydoğu’daki sorunları hepimiz biliyoruz, gündemimizde terör konusu. Terörü ortaya çıkaran sebeplerden bir tanesi de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki ekonomik sorunlar. Bizler, oradaki insanlara iş bulmak durumundayız, oradaki insanlara aş bulmak zorundayız, orada yatırımlara girmek zorundayız. İşte, bir eylem planı açıkladı Hükûmet bundan beş altı ay önce ama bu konuda da ciddi bir ilerleme kaydedilemedi.

Şimdi Sayın Bakan buradayken, bu tip organize sanayi bölgelerinin kurulmasına yönelik çalışmalarda bu mayınlı alan değerlendirilemez mi? Bu bölgeler bakir bölgeler, bu bölgeler organik tarım yapmaya müsait alanlar. Bu anlamda, bu konuda Sayın Bakanın hassasiyet göstermesini istiyorum buradan.

Değerli arkadaşlarım, az önce Sayın Türkmenoğlu, tarımda 2002’den bu yana yüzde 37’lik istihdam oranının yüzde 26’lara düştüğünü söyledi ve bu aradaki farkın da sanayi sektörüne kaydığını söyledi. Bu tespit yanlış bir tespit. Bir gün, Sayın Türkmenoğlu, metropollere, Adana’da, Mersin’de, özellikle güneyde metropollere giderse, orada gecekondu bölgelerine giderse, sokakları bir dolaşırsa bu azalan 2 milyon çiftçi nüfusunun sanayi kesiminde değil de sokaklarda aç sefalet içerisinde gezdiğini görür. Bu tespit kesinlikle yanlış. Neticede Hükûmetin buna yönelik politikaları, tarım istihdamını azaltıp sanayiye kanalize etmekten ziyade, Avrupa Birliğinin talepleri doğrultusunda, Avrupa Birliği uyum çerçevesinde yapılan çalışmaların neticesinde ortaya çıkarılan sonuç. Netice itibarıyla, teknik olarak, bu, elbette doğrudur, Türkiye nüfusunun yüzde 10 civarının tarımda olması elbette bizim gelişmişliğimizin bir göstergesi olacaktır, ama, şimdi beş yıl içerisinde, Türkiye’nin sosyal gerçeklerini, birtakım yapısal sorunlarını göz önüne almadan uygulanan tarım politikalarının neticesinde tarım nüfusunun düşmesini, burada bir başarı olarak göstermeyi halkı aldatmak olarak ben nitelendiriyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de bugün konuşulan önemli konuların başında kriz geliyor. Tabii ki, yurt dışında mali piyasalarda başlayan bu kriz bir gün Türkiye’de hissedilecek. Belki şu anda tam yansıması söz konusu değil, ama, bunu, istesek de, istemesek de… Buradan, tabii ki, felaket tellallığı yapma arzusunda değiliz, insanları strese sokma veya heyecanlandırma arzusunda değiliz. Neticede bu geminin içerisinde hepimiz varız. Ülkemize gelecek bir zarar, zeval hepimizi ilgilendiriyor. Yalnız bunlar gerçekler, önümüzdeki günlerde bunu göreceğiz. Nihayetinde, benim kişisel görüşüm -tabii, katılırsınız, katılmazsınız- Türkiye’nin beş yıldır bir kriz havası içerinde olduğunu ben düşünüyorum. Hep burada söylüyorduk. Basında işleniyordu, ekonomistler konuşuyordu, burada siyasetçiler konuşuyordu. Türkiye üretime dayalı bir ekonomik sistem gütmüyordu. Sadece yurt dışından gelen taze para, cari açığı bu parayla finanse etme, günü kurtarma anlayışı içerisinde bir ekonomik model vardı. Biz bunu hep söyledik: Bunun neticesinde bu bomba patlar. Ama bu bomba yurt içinde patlamadı, yurt dışında patladı. Bugün, bu cari açığı nasıl finanse edeceğiz onun kaygısı içerisindeler. Dün Sayın Maliye Bakanı da açıkladı: “Sabahlara kadar çalışıyoruz.” İnşallah bir çıkış noktası bulurlar. Bu ortaya çıkartacakları çözüm önerilerinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VAHAP SEÇER (Devamla) – …bir an önce eyleme geçirilmesi konusunda da hızlı hareket etmeleri gerektiğini düşünüyorum.

Bu krizin yansımaları, Sayın Bakanı ilgilendiren en önemli sektörlerden biri olan Türkiye’nin sanayi sektöründe, istihdamın, ihracatın lokomotifi konumunda olan sanayi sektöründe görüleceğini hepimiz biliyoruz.

Bu anlamda Sayın Bakan da bu konuda kendisi bu işin mutfağından gelmiş bir insan, bu işi bilen bir insan. Herkesten önce, her şeyden önce kendisinin daha doğru konuşması gerekiyor, doğruları konuşması gerekiyor. Siyaseten değil, hamasi nutuklarla değil de gerçekten iş adamı kimliği var, bugün bakandır ama o hissiyatı herkesten fazla kendisi biliyordur iş adamı kimliğinden dolayı, onun için gerçekleri konuşsun, gerçek tedbirleri alma yolunda Hükûmeti sesinin çıktığı en son noktaya kadar bağırsın ve uyarsın diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seçer.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.

Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 222 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde görüş ve düşüncelerimizi açıklamak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Bugün Hakkâri’de vatanımız ve milletimiz için canlarını feda eden aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Türkiye’de 1960 yılında başlayan planlı kalkınma döneminde sanayinin lokomotif sektör olduğu saptanmış ve ekonomik dengenin kurulması, ekonomik ve toplumsal kalkınmanın birlikte gerçekleştirilmesi, belirli bir hızla büyüme ve sanayileşmeye önem verilmesi gibi uzun vadeli hedefler belirlenmiştir. Belirlenen hedefler doğrultusunda ülkede sanayinin geliştirilmesi amacıyla uygulamaya konulan pek çok teşvik tedbirlerinden biri de organize sanayi bölgeleri uygulamalarıdır.

Organize sanayi bölgelerinin en hızlı ve düzenli geliştiği illerin başında gelen Konya’da küçük sanayiden orta ölçekli sanayiye geçiş 1960’lı yılların ortalarında başlamıştır. Konya ilinde sınai faaliyet 1960 yıllarından itibaren istikrarlı bir gelişme göstermiştir. İl merkezinde inşa edilen organize sanayi bölgeleri ile merkez ve ilçelerdeki küçük sanayi siteleri bu gelişmeyi hızlandıran faktörler olmuştur.

1967 yılında Türkiye’nin ilk organize sanayi bölgelerinden biri olan Konya Birinci Organize Sanayi Bölgesi kurulmuştur. Konya’da daha sonra 1976 yılında ikinci, 1995 yılında da üçüncü organize sanayi bölgeleri kurulmuştur. Dördüncü organize sanayi bölgesi çalışmaları da devam etmektedir. Ayrıca Büsan Özel Organize Sanayi Bölgesi de faaliyet göstermektedir.

Bugün gelinen noktada Konya sadece tarım merkezi değil, aynı zamanda ülkemizin sanayi ve ticaret merkezi konumundadır.

Konya sanayisinin gelişmesinde öz sermayesine dayalı bir yapının yanı sıra çok çeşitlilik arz eden sektörlerde faaliyet göstermesinin önemi büyüktür. Konya’da sanayinin en önemli özelliği makine sanayisinden gıdaya, zirai aletlerden kimyaya, tekstilden otomotiv yedek parçaya, elektrik-elektronikten ambalaj sanayisine, döküm ve ayakkabıdan cam sanayisine kadar seksenin üzerinde değişik sektörde ürün üretilmektedir.

Konya sadece ekonomik potansiyeli yüksek olan bir şehir değil, aynı zamanda Türkiye’nin endüstri merkezi olma yolunda önemli potansiyeli bulunan bir şehirdir.

Ancak Konya AKP Hükûmetleri tarafından beş yıldır âdeta cezalandırılmaktadır. Konya teşvikten yararlanan kırk dokuz il arasında yer almadığından, hâlen uygulanmakta olan teşvik politikası 2003 yılından bu yana Konya sanayisine ve KOBİ’lerine dolayısıyla Konya ekonomisine büyük zararlar vermekte, yeni yatırımların önünü tıkamakta, yatırımların teşvikten yararlanan komşu illere kaymasına sebep olmaktadır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak bizim de yıllardır savunduğumuz ve ısrarla bir an önce uygulamaya konulmasını istediğimiz sektörel ve bölgesel teşvik uygulamasına geçileceği nihayet 60’ncı Hükûmet Programı’nda da yer almış ancak bugüne kadar uygulamaya geçilmemiştir. Sayın Bakan açıklamalarında 2009 yılı başında geçileceğini söylediler. Temennimiz, inşallah bir an önce geçilir. Yalnız, Sayın Bakanım, bu envanter çalışması çok önemli. Ancak, siz de sanayiden gelen birisiniz, ben, sağlıklı bir sonuç alınabileceğini zannetmiyorum. Çünkü, bizim insanımızın çalıştırdığı kayıtlı, kayıtsız işçi sayısı, üretim miktarı, satış miktarı gibi doneleri sağlıklı bir şekilde vereceğini zannetmiyorum. Yani, bugüne kadar veya 2009 yılı başına kadar bu çalışmalar bekleniyorsa, biraz eksik olmuştur. Çünkü, Hükûmet Programı’nda yer almasından itibaren neredeyse bir buçuk yılı geçti. Bu konu çok acil ve bir an önce değiştirilmesi gereken, sanayicimiz yararına yeni bir teşvik politikasının uygulanması gereken bir konudur.

Türk sanayisinin içinde bulunduğu sorunlara da kısaca değinmek istiyorum. Özellikle uygulanan yüksek faiz, düşük kur politikası millî sanayicimize, özellikle de ara malı üreten sanayimize büyük darbe vurmuştur. Tabii, düşük kur nedeniyle rekabet edemeyen, ara malı üreten sanayicilerimiz iş yerlerini kapatmak, hatta, başka ülkelere taşımak zorunda kalmıştır.

Biliyorsunuz, bu yıl, mayıs ayında “istihdam paketi” diye anılan bir kanun ile sanayicimizin istihdam maliyetinin düşürülmesi, böylelikle rekabet gücünün artırılması için işveren sigorta priminde 5 puanlık indirim yapıldı ve bazı teşvikler ve kolaylıklar sağlandı. Ancak, yılbaşından bu yana yüzde 55’e varan elektrik zammı, yüzde 30’u aşan doğal gaz zammı ile sanayicinin canını çok fena yaktık. İstihdam Yasa’sıyla sağlanan maliyetlerdeki düşme silinip, süpürülmüştür.

Bu kriz ortamında gerçekten sanayicilerimiz zor durumda bırakılmıştır. Bu maliyetlerle Türk sanayicisi nasıl rekabet edecek? Bunun sonuçlarını istatistiklerde de çok net görüyoruz. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin, kurulan ve kapanan iş yerleriyle ilgili istatistikleri çok net gösteriyor. İlk dokuz aylık dönemde kurulan şirket sayısı yüzde 4,99 azalmış, kapanan şirket sayısı ise yüzde 2,90 artmış. Gerçek kişi ticari işletmelerde ise tam bir fecaat var. Açılan gerçek kişi ticari işletme sayısında yüzde 1’e yakın düşme var, kapananda ise yüzde 67,65 artış var dokuz aylık dönemler itibarıyla.

Yine Türkiye İstatistik Kurumunun son istatistiklerine bakarsak aylık sanayi üretim endeksi 2008 yılı Ağustos ayında 2007 yılı Ağustos ayına göre yüzde 4 azalış göstermiştir.

Yine Türkiye İstatistik Kurumunun “İmalat Sanayiinde Eğilimler Eylül 2008”e göre imalat sanayisinde kapasite kullanım oranı geçen yılın aynı ayına göre yüzde 3,4 puan azalmış ve yüzde 79,8 seviyesinde gerçekleşmiştir. Bunun nedenini de Türkiye İstatistik Kurumu şöyle açıklıyor: “İç pazarda talep yetersizliği iş yerlerinin tam kapasiteyle çalışmamasının en önemli nedenidir.”

Zaten biliyorsunuz daha önce sanayicinin ve yatırımcılarımızın yararlandığı ve önemli düzeyde vergi kolaylığı sağlayan yatırım indirimi uygulamasını da devri iktidarınızda kaldırdınız. Gerekçe olarak da kurumlar vergisi oranının yüzde 30’dan yüzde 20’ye indirilmesini gösterdiniz ama değerli arkadaşlarım, yatırım yapan müteşebbislerimize yatırım indirimi nedeniyle uygulanan kurumlar vergisi oranı yüzde 18 idi, şu anda kurumlar vergisi yüzde 20, yani yatırımcıya darbe vurduk.

Yine sanayicilerimizin makine ekipman kullanımında kullandığı finansal kiralamayla ilgili vergi avantajına da sekte vurduk. Yani Hükûmet millî sanayimize destek mi oluyor, köstek mi oluyor, açıkçası anlayabilmiş değiliz.

Bu elektrik zammıyla ilgili vatandaşlarımızın da gerçekten çok canı yanıyor. Başta temel gıda maddelerine gelen zamlar, enerjiye gelen zamların ötesinde elektrik zammından nasıl tasarruf edebilirim, faturaları nasıl düşürebilirim diye vatandaşımız bir çaba içerisine girdi ve gördüğümüz o ki ampulleri söndürüyor. Ben seçimde de ampulleri söndüreceğine inanıyorum.

Tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kalaycı.

Şahıslar adına, madde üzerinde, ilk söz Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Duran Bulut’a aittir.

Buyurun Sayın Bulut. (MHP sıralarından alkışlar)

AHMET DURAN BULUT (Balıkesir) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ilgili yasa hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Son günlerde, verdiğimiz şehitlere buradan rahmet dilemek artık sıradan bir hadise şekline geldi. Bu hainlere “hain” demekten çekinenlerin, onları sadece suçlu görenleri kınarken, bu alçakların arkasında bulunan güçlere bir defa daha buradan ifade etmek istiyorum: Öldüre öldüre, şehit ede ede Mehmetçikleri bitiremezsiniz. Çünkü biz hepimiz Mehmet’iz. Bu milletle uğraşan ateşle uğraşmış demektir, mutlaka yanar diye ifade ediyoruz. (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, deminden beri görüşen, konuşan milletvekillerimiz Sayın Bakanımın ifade ettiği esnaf kefalet kooperatiflerinin vermiş olduğu kredilerle övünmesine, bunun sebebinin ne olduğunu, insanların, esnafın bunu iş yerlerinde işini büyütmek, geliştirmek için mi kullandıklarını yoksa stopajını, vergisini ödemek için mi kullandıkları konusundaki sorusuna ben samimi bir cevap alamadım, bunu burada ifade etmek istiyorum. Balıkesir’de geçtiğimiz yıllarda Esnaf Kefalet Kooperatifleri Genel Başkanının katıldığı bir toplantıya katılmıştım. Sayın Genel Başkanın aynı şekilde, verdiği çok yüksek kredilerle övündüğünü orada da görmüştüm. O zaman da demiştim ki: Sayın Genel Başkan AKP’den aday olmaya hazırlanıyor ve duyduğum kadarıyla da seçilmiş, milletvekili olmuş!

Şimdi, o salonda bulunan arkadaşların ifadelerini size aktarmak istemiyorum ama esnafın durumunun hiç iyi olmadığını, altı yedi sene öncesini aradıklarını ifade etmek istiyorum. Bölgemi gezerken, Sındırgı ilçesinde domates 6 kuruştan alınıyordu sayın milletvekilleri. 2 ton domates satıyorsunuz 1 torba gübre alabiliyorsunuz. Oradaki üreticiler bana 1 torba domates verdiler bölgesinin milletvekiline göndermek üzere. Ben de onlara “Seçimde oyu ona veriyorsunuz, domatesi bana; olur mu böyle şey!” dedim, milletimize de artık uyanmasını, anlamasını, bu gerçeği görmesini anlattım.

Değerli milletvekilleri, OSB’ler çok önemli. KOBİ’ler sanayinin lokomotifiyse onların hayatiyet alanları OSB’lerdir mutlaka. OSB’lerin (organize sanayi bölgelerinin) ülkemizde kendisinden beklenen, bu kurumdan beklenen verimliliği elde edebilmesi için çok ciddi desteğe, lojistiğe ihtiyacı var. Birçok yerde açılma safhasında kalmış Çevre Bakanlığının kanunu gereği, çıkardığı kanun gereği… Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun yayımı tarihinden itibaren üç ay içerisinde iş termin planını hazırlayarak Bakanlığa başvurmak ve bu tarihten itibaren de iki yıl içerisinde atık su arıtma tesislerini tamamlayarak işletmeye açmak zorunda oldukları ifade edilmekte.

Sayın Bakanıma konuyu arz ettim, ilgilendiler. Çevre Kanunu Çevre Bakanlığını ilgilendiren bir kanun olduğu için, ilgili bürokrat arkadaşımız bunun süresiz olmasını arzu ettiklerini, istediklerini ifade ettiler. Ancak ben düşündüm, eğer süresiz olursa bunun ciddiyeti kalmaz, bu arıtmaları hiç kurmayabilirler, birçok tesisin bulunmuş olduğu yerde arıtma eğer olmazsa çevreye büyük zarar verir. Bu anlamda mutlaka bir tarih konmasında fayda olduğu düşüncesindeyim.

Değerli milletvekilleri, OSB’ler, içinde bulunmuş olduğu müesseselerin eğitimi konusunda, müessesede çalışan insanların eğitimi konusunda; ürünlerinin tanıtımı, pazarlanması konusunda; bunların fuarlara katılması, fuarlarda hem ürünün hem ülkenin tanıtılması konusunda birçok faydalar sağlayan önemli organizasyonlar. Bu kurumlarda birden fazla taşımaya alternatif bulmak için, bu kurumlarda personelin eğitilmesine, lojistik köylerin kurulmasına ihtiyaç var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

AHMET DURAN BULUT (Devamla) – Yüze yakın lojistik köye sahip olan Avrupa’da… Türkiye’de bu yapıya sahip organize sanayilerden bir tanesi Balıkesir’de bulunmaktadır. Balıkesir’de trene malı yükleyerek Bandırma Limanı’na ulaştırabilecek, bir saatlik mesafede Körfez Havaalanı’na gidebilecek, kara yoluyla, deniz yoluyla ulaşımın sağlandığı büyük imkânlar vardır. Burada bütün yatırımcıları Balıkesir organize sanayisinde yatırım yapmak adına hem davet ediyorum. Sayın Bakanımın da bunu teşvik etmesini istiyorum. Millî gelirin 2001 yılında Devlet İstatistik Enstitüsü rakamlarına göre 2000 dolar olduğu Balıkesir’in bu destekleme kapsamına alınmasını bu vesileyle istiyorum.

Bu düşüncelerle yasanın ülkemize hayırlı sonuçlar getirmesi dileğiyle olumlu oy vereceğimi ifade ediyor, yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bulut.

Şahıslar adına ikinci söz Malatya Milletvekili Sayın Mücahit Fındıklı’da.

Buyurun Sayın Fındıklı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, Enerji Bakanı burada, söyle!

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben önce tüm milletvekili arkadaşlarıma, özellikle Milliyetçi Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve partimin çok değerli arkadaşlarına, bir sanayici olarak, bir iş adamı olarak sivil hayatımda, bu kanuna ve özellikle organize sanayi bölgelerine gösterdiğiniz bu inanç ve yaklaşımdan dolayı hepinize şükranlarımı arz ediyorum.

Yıllardır biz arazide boğuşurken, bu işlerle kavga ederken, inanın, böyle, organize sanayi bölgelerini sahiplenen ve her milletvekilimizin kendi ilinin organize sanayi bölgesiyle ilgili hem detaylarıyla hem de problemleriyle ilgilenmesinden fevkalade onur duydum. Bu teşekkürü yapmak adına huzurlarınıza çıktım.

Bu işe on beş senemi verdim ancak elbette Sanayi Bakanımız da bu işe çok emek verdiler, Hasan Angı yine öyle. Sanayi Bakanımızı da bu konuda şanslı görüyorum. Buradaki bütün önerileri de Sanayi Bakanımızın alıp değerlendireceğini ümit ediyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – TEDAŞ’la BOTAŞ

M. MÜCAHİT FINDIKLI (Devamla) – TEDAŞ’la BOTAŞ’a geleceğim, bu Bakana değil, bu tarafa dönüp söyleyeceğim şimdi.

Sayın Bakanım, özellikle organize sanayi bölgelerinin en büyük problemlerinden bir tanesi, elektrik dağıtımını yapıyoruz. Lisansını organize sanayi bölgelerine vermiştiniz ama orada bir yüzde 5’lik gibi, bize, işletmeyi yürütebilmemiz için bir pay veriliyordu. Burada bir sıkıntımız var. Bir de BOTAŞ’la biz sözleşme yaptık. Yani organize sanayi bölgeleri işletme hakkını bize verdiniz, altyapı yatırımlarını yaptık. BOTAŞ bizimle mukavele yaptı, bize tüketimden yüzde 3 verecekti. Karşılıklı mukaveleleri yaptık, ahitleştik ama BOTAŞ bu ahdinden vazgeçti. Buna bir formül bulmamız lazım, bunları değerlendirmemiz lazım.

Ben tekrar, özellikle, bütün vekil arkadaşlarımıza, herkesin organize sanayi bölgelerine ve Türkiye’nin gerçek kalkınmasının, istihdamı çözebilecek üretim ekonomisinin üzerinde yoğunlaşmasından dolayı şükranlarımı arz ediyorum. İnşallah bu sıkıntılı günleri hep birlikte atlatırız diye düşünüyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Fındıklı.

Madde üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Sayın Köktürk…

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Bakan, bir soru önergemize bizzat tarafınızca verilen yanıta göre, Zonguldak ilimizde, 2004 ve 2008 yılları arasında tam 8.403 esnaf ve sanatkârımız iş yerini kapatmak zorunda kalmıştır. Kapatma nedenlerine baktığımızda, bunlardan sadece 48’i tacir olmuş, diğerlerinin tamamı, ya işi terk etmiş ya Zonguldak’ı terk etmiş ya da iflas etmiştir.

Diğer bir sorumuza yine tarafınızca bizzat verilen yanıta göre Zonguldak’ta 7.605 esnaf ve sanatkârımız sosyal güvenlik prim borcunu ödeyememektedir. Ödenemeyen prim borcu miktarı eski parayla 102 trilyon, yeni parayla 102 milyon TL’dir.

Bildiğiniz üzere Zonguldak ilimiz yoğun göç vermektedir, işsizliği de yoğun bir şekilde yaşamaktadır. Hâl böyleyken teşvikli iller kapsamına alınmamıştır. Bu tablo karşısında Zonguldak ilimizi bölgesel veya sektörel teşvikli iller kapsamına almayı düşünüyor musunuz? Şayet düşünüyorsanız bunu ne zaman…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğru…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Tarımda üreticiler ürettikleri ürünü değerinde satamamaktadır ve haksız rekabetle karşılaşmaktadırlar. Ticaret Bakanlığı olarak üretici birlikleri gibi sivil toplum kuruluşlarına yeni yetkiler verilerek üreticilerin korunması, üretimin daha iyi değerlendirilmesi yapılabilir mi? Bu konuda bilgi almak istiyorum.

İkinci sorum olarak: Tokat ili Zile ve Niksar Organize Sanayi Bölgelerinde altyapı yatırımları bir türlü bitirilememiştir. Bu bölgelere yeni ödenekler verilecek mi ve OSB’ler ne zaman bitirilecektir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Coşkunoğlu

OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana 5’inci maddede soramadığım soruyu sormak istiyorum. Bu soru birkaç farklı şekilde sorulabilir. Burada konuşmacılar da bu soruya ilişkin konuştu fakat milletin vekili olarak bana da çok soruldu.

Biraz önce almış olduğum SMS mesajını aynen Sayın Bakana okuyup sormak istiyorum. Eşme’nin Güllü beldesinin muhtarı Sezgin şöyle yazıyor: “Ne olacak bu köylünün hâli? Bu gübre fiyatıyla ekim yapamaz olduk. 75 YTL… Bunları gündeme taşısanız bakalım Bakanımız ne der?” Ben de aynen bu soruyu soruyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Kahramanmaraş ilimizin birinci organize sanayi bölgemizin altyapı çalışmaları tamamlanmak üzeredir. Ayrıca, Türkoğlu ilçemizde organize sanayi bölgesinin yapılması için karar alındığını, yine Elbistan ilçemizde de organize sanayi bölgesinin yapılması için çalışmaların son aşamaya geldiğini memnuniyetle öğrenmiş bulunuyorum. Ben bu çalışmalarınız için teşekkür ediyorum; Türkoğlu ve Elbistan organize sanayi bölgelerinin bir an önce tamamlanması konusunda bir takvim verir misiniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Mücahit Bey sordu, ben sormuyorum artık.

BAŞKAN – Peki.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, biraz önce sormuş olduğum sorulardan birisine cevap alamamıştım. Onu tekrarlamak için soru hakkı istedim.

İmalatçı konumunda olmayan küçük esnaf ve orta büyüklükteki esnafımıza da bir kredi kolaylığı düşünülmekte midir? Çünkü bunu bekleyen çok sayıda esnafımız var.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan…

SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; efendim, bu imalatçı olmayan esnafa da KOSGEB tarafından kredi kullandırılmasını dördüncü kez cevaplıyorum, dördüncü kez belirtiyorum. KOSGEB Kanunu’nda bir değişiklik yapmamız gerekiyor. Onunla ilgili değişikliğimizi hazırladık. Önümüzdeki günlerde yüce Meclisimiz bu tasarıyı yasalaştırdığı zaman, KOSGEB’de imalatçı esnaf ve sanatkâr dışında kalan diğer esnaf ve sanatkâra da kredi verme imkânı ortaya çıkabilecektir.

Organize sanayi bölgelerine ödenek aktarıldığı çeşitli illerle ilgili milletvekillerimiz tarafından dile getirildi. Efendim, bunlarla ilgili, tabii, zaman zaman soruluyor, ki, bunların cevaplarını yazılı göndermek mümkün. Ancak Niksar Organize Sanayi Bölgesinin altyapısı, içme suyu, kanalizasyonu, elektriği 2007 yılı sonunda tamamlandı Sayın Milletvekilim, Niksar’la ilgili bir şey kalmadı artık, bitti. Zile organize sanayi bölgesi ise proje ihalesini yaptık, projenin tamamlanmasını müteakip altyapı ihalesi yapılacaktır.

Bunun yanı sıra, tabii, SMS’e şu anda cevap veremiyorum kendi alanıma girmediği için ama onunla ilgili, ilgili arkadaşlarımızdan yazılı bir cevap mutlaka göndeririz Sayın Milletvekilim.

Efendim, Zonguldak’la ilgili 8.403 firmanın kapatıldığını söyledik, eksik kaldı. Ne kadar açıldığını da belki vermekte, Sayın Milletvekilim, fayda vardır. Yani 8.400’ü kapanmıştır. Özellikle 2005 yılında 5362 sayılı Yasa’nın çıkmasıyla beraber yeni yapılan yasayla yenilenmeler yapıldı. Esnaf ve sanatkârlarda genelde ölüm, işi bırakma, işi devretme veya yasadan kaynaklanan kapanmalar veya işi yapamamadan dolayı ortaya çıkan problemler söz konusu. Ancak 8.400’ü kapanmışsa, ben tahmin ediyorum ki -rakam şu anda aklımda değil, tabii tutmam da çok zor, ama kayıtları biliyorsunuz, esnaf sicilinin tamamı günlük olarak Bakanlığımızda tutuluyor- en az yüzde 50 fazlası da açılmıştır mutlaka. Yani bunu ben ezbere söylüyorum. Çünkü Türkiye genelinde yüzde 60’lık bir oran olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bu esnaf ve sanatkârın BAĞ-KUR prim borcuyla ilgili, yine yüce Meclisimizin bundan dört ay, beş ay önce çıkartmış olduğu istihdam paketiyle, sosyal güvenlik reformuyla, ikisinin beraberinde yeni bir borç yapılandırması söz konusu oldu.

Zonguldak ilinin teşvik kapsamına alınması konusuna gelince: İfade ettim, bir kez daha ifade etmek istiyorum. Efendim, biz girişimci bilgi sistemi ve sanayi stratejisi hazırlığından sonra teşvikle ilgili uygulamalar, Teşvik Uygulamaları Genel Müdürlüğü, onun bağlı olduğu Hazine Müsteşarlığı, onun da bağlı olduğu Devlet Bakanlığı uhdesinde, ancak Ekonomi Koordinasyon Kurulunda, Teşvik Uygulamaları Genel Müdürlüğünün yapacağı çalışmalar, bizim yapacağımız çalışmalar üst üste geldikten sonra, Ekonomi Koordinasyon Kurulunda hangi illerin, hangi bölgelerin, hangi sektörlerin nasıl bir teşvik kapsamı içine gireceği orada şekillenecek. Yani, şu anda kurul adına tabii benim bir açıklama yetkim yok. Ancak ben tekrar ifade ediyorum: Önemli olan, üretimin artması, yatırımın artması, istihdamın artması, rekabet gücümüzün artması. Bunlar son derece önemsendiği için teşvik politikasının önceliği “3Y” dediğimiz yüksek rekabet gücü, yüksek teknoloji ve istihdamı mutlaka öngören bir teşvik politikası içinde yapılacaktır.

Bu çerçevede baktığımız zaman illerimizin hangilerinin, hangi sektörlerin, hangi bölgelerin teşvik kapsamına girip girmeyeceği kasım ayından itibaren üzerinde çalışılmaya başlanacak ve yıl sonuna kadar, 5084 dediğim gibi tamamlanmadan bu ilan edilmiş olacaktır. Yani şu andaki programımızın böyle olduğunu ifade etmek istiyorum.

Şöyle bir şey söylemek istiyorum: Yani bizi televizyonları başından milyonlarca insanlar izliyor, dinliyor. Bir kere tekstil, konfeksiyon sektörü geçmişte çok fazla “kriz” kelimesini telaffuz ettiği için bankalar tarafından ciddi bir kıskaca alınmıştı.

Ben müteaddit defalar söyledim: Şu anda Türkiye’de reel sektör açısından bir kriz çağrıştıracak bir ortam yoktur. Şu anda dünyada yaşanan çok önemli bir ekonomik kriz vardır. Bazı arkadaşlarımız kafasını sallasa da ben doğru bildiğimi söylemek mecburiyetindeyim, söylerken de yirmi yedi yıllık sanayicilik yapısı içinde bunu söylüyorum. Şu anda Türkiye'nin mali sistemi son derece sağlıklıdır. Ancak Türkiye 133 milyar dolar ihracat yapan bir ülke ve bunun yarısını da Avrupa bölgesine yaptığı için Avrupa’daki daralmadan dolayı, ihracat pazarlarının daralmasıyla beraber Türkiye de üretimde bir düşüş yaşayacaktır.

Bir Sayın Vekilim parmağıyla beni göstererek birkaç kere işaret etti, bilmiyorum genel bir kural mıdır, kaide midir parmakla bir kişiyi göstermek ama ben en azından göstermiyorum, öyle bir parmak işaretini de yapmayacağım. Bunu çok net bilgilerle söylüyorum, hangi konumda olursam olayım aynı şeyleri söylerim: Şu an için Türkiye’de bu krizin, dünyada yayılan krizin reel sektörümüzü etkilemesi kaçınılmazdır, biraz evvel bahsettiğim ihracat pazarlarının daralmasından dolayı mutlaka etkileyecektir. Ancak bu konuda âdeta bir koruyucu hekimlik gibi bu krizin Türkiye’ye yansıma noktasında etkilerini minimize edecek şekilde Ekonomi Koordinasyon Kuruluyla ilgili bakanlarımız sürekli görüşüyoruz, toplantı hâlindeyiz ve bunlarla ilgili senaryolarımız, çalışmalarımız, metinlerimiz önümüzde, ilgili kurum ve kuruluşlarımızla görüşüyoruz. Onun için bu noktada söylemek istediğim şu: Yani bu tür kelimeler, cümleler kullanıldığı müddetçe hep bunlar görülmüştür; insanlar, vatandaşlar sürekli alımlarını, taleplerini erteler ve bu işten de ilk darbeyi esnaf ve sanatkâr yer. Tekrar ifade ediyorum: Yani bir daralma olacaktır. Ancak bunun en minimum şekilde atlatılması noktasında olayın farkında olduğumuzu, çalıştığımızı, bununla ilgili tedbirlerimizi aldığımızı tekrar ifade etmek istiyorum.

Yine, cevap veremediğim birkaç şey kaldıysa onları da cevaplarım.

Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7- 4562 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 2 - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, mülga 5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununun 5 inci maddesinin (r) bendinin (5) numaralı alt bendine göre kurulup yönetilmekte olan OSB`ler, bu Kanunda adı geçen OSB’lerden sayılır. Bu şekilde kurulup yönetilmekte olan OSB’lerde, genel kurul ve müteşebbis heyet görevlerini, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununa göre faaliyette bulunan oda meclisleri yürütür. Yönetim ve denetim kurulu üyeleri oda meclisi üyeleri arasından seçilir. Oda meclisi üyeleri arasında, OSB katılımcısı varsa, yönetim kurulu üyelerinin en az üçü bu üyeler arasından seçilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde grupları adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Özlem Çerçioğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Çerçioğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Ekonomik krizin dünyada dalga dalga yayıldığı bir dönemde, bu krizin Türkiye’ye yansımaları ve olumsuz etkilerinin önlenmesi konusunda ne yazık ki hiçbir çalışma yapılmadığını az önce Sayın Bakan kendi ağzından ifade etti. Şöyle söyledi: “Biz çalışma yapıyoruz ama kâğıt üzerinde.” dedi. Arkadaşlar, Sayın Bakanın aynı ifadesini kullanıyorum: “Reel sektörün bu krizden etkilendiğini” ifade etti. Elbette etkilenecek ama bu kriz bugün gelmedi ki, dün gelmedi ki. Bu krizin geleceği üç beş ay önceden belliydi. Amerika’da Mortgage krizi yaşandığı andan beri bu dalganın Türkiye’yi de vuracağı ve son ayağı da Türkiye’de olacağı belliydi. Biz istiyoruz ki Sayın Bakandan, Hükûmetten, reel sektöre karşı nasıl, ne gibi önlemler aldığınızı bizlerle paylaşın. Bakın, bugün sanayicilerimizin hepsi kilitlenmiş vaziyette Genel Kurulu izliyor; acaba önlem paketi neler söylenecek, neler olacak diye. Bugün yaklaşık saat 13.00’ten beri görüşüyoruz bu kanunu ama bir önlem paketini ben Sayın Bakandan veya Hükûmet sözcülerinden, buraya çıkan arkadaşlardan henüz duyamadım.

Birçok küçük ve orta ölçekli esnafımız da inanın işletmelerini kapatma noktasındadır. Piyasada yaprak kıpırdamıyor. Çek, senet tahsilatı yapılamamaktadır. İş dünyasının çağrılarına -TÜSİAD’ın, MÜSİAD’ın- hiçbir şekilde kulak verilmemiştir. Bunlara Sayın Bakanın bir an önce kulak vermesini istiyoruz.

Hamdolsun”larla, “maşallah”larla, “inşallah”larla, arkadaşlar, bu iş yürümüyor. Çok ciddi bir şekilde krizin içerisine girdik. Bir an önce tedbirlerimizi alalım. Bunun önlemine bakmak gerekiyor.

Bir de “kriz” denildiği zaman, sanki böyle kriz tellalcısı ilan ediliyor gibi bir hava var. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak asla böyle bir şeyde değiliz. Biz tam aksine yardım etmek istiyoruz sizlere. Bu olaydan üreticimiz, Türk sanayicisi nasıl en az yarayla çıkar, onun derdindeyiz biz.

Sayın milletvekilleri, az önce de burada birkaç arkadaşım tarafından ifade edildi, dünyanın en pahalı elektriğini ve doğal gazını kullanan ülke Türkiye’dir. Üretimi, ihracatı ithalata dayalı bir sanayide temel girdilerdeki yükseklik dikkate alındığında sanayici nasıl üretecek, ürettiğini uluslararası pazarda nasıl satacak, nasıl rekabet edecek? Girdi maliyetlerinin yüksekliğinden dolayı da her zaman bizim Türk sanayicimiz maça 3-0 geride başlamaktadır. Tabii zaten bu girdi maliyetleri yüksek enerjide, doğal gazda, bir de bunun üzerine şimdi yaşanan kriz binince arkadaşlar, bizim Türk sanayicimizin nefes alacak yeri kalmadı.

Peki, tabii ki bir de bunun yanında Türkiye’yi ilgilendiren cari açık var. “Cari açık ne olacak?” diyenlere, maalesef Hükûmet “Cari açık sorunumuz yok.” diyor ama rakamlar bunu gösteriyor ve şöyle bir ifade kullanılıyor: “Bu sorun büyütülüyor.”

Arkadaşlar, bu sorun büyütülmüyor. Global krizde ihracatın düştüğü bir dönemde cari açığı nasıl kapatacağız? Sizler de televizyonda ve basında görmüşsünüzdür, okumuşsunuzdur, dinlemişsinizdir, Hükûmetin çözümü şu: Sayın Başbakan, Türkiye'ye sıcak para girişini sağlamak için bütün düzenlemenin yapılacağını söyledi ve “Bunun sonucunda olacak bütün riskleri de üstleniriz.” dedi. Başbakanın ve AKP’nin “Nereden buldun?” sorusunu sormadan alacağı bu risk, elbette AKP’nin, Hükûmetindir. Cari açığı böyle mi kapatacaksınız? Bu parayı dışarıdan nasıl getireceksiniz? Bu para nasıl bir para? Bu para nereden kazanılmış bir para? Bu soruların…

OSMAN DEMİR (Tokat) – Paranın rengi olmaz!

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Devamla) – Evet, paranın rengi olmaz, doğru ama paranın nereden kazanıldığı çok önemli Sayın Vekilim. Nereden? Kaçakçılıktan mı kazanıldı bu para? Eroinden mi kazanıldı, esrardan mı? Elbette bunu bilmek zorundayız. Türkiye Cumhuriyeti’nin kara paranın aklandığı bir cennet olmasını burada hiç kimsenin istemediğine tüm yüreğimle inanıyorum.

OSMAN DEMİR (Tokat) – Merkez Bankasında ne kadar rezerv var biliyor musun?

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Devamla) – Bize göre önemli hususlar:

Öncelikle teşvik uygulaması gerçekçi olmalıdır; bölgelerin, illerin konumu ve yerel dinamiklerine göre teşvik uygulanmalıdır.

Biz meseleye bütüncül bakıyoruz arkadaşlar. Geçmiş yıllarda siyasi çıkar nedeniyle kontrolden çıkarılmış olan teşvik sistemimizi, daha kontrolsüz hâle getirilmiştir. Önerdiğimiz teşvik sisteminin bütüncül olarak değerlendirilmesi, bölgesel ve sektörel gelişmişlikleri dikkate alarak doğru bir kümelenme politikasıyla rehabilite edilebileceği inancındayız.

Yatırımdan önce yatırımcılarla doğru bilgi ve beceri paylaşımı yapılmalıdır. OSB’ler için ARGE birimleri oluşturulmalıdır. Her projeye değil, rasyonel projelere destek verilmelidir. Yatırım indirimi tekrar uygulanmaya başlanmalıdır, özellikle bu kriz döneminde sanayicilerimiz için bir kurtarıcı olacağına inanıyorum.

KOSGEB’ler daha işlevsel hâle getirilmelidir. OSB’lerin misyon ve vizyonunu doğru belirlemelidir. Bu doğrultuda yönetilmeli ve yönetimlerine daha fazla yetki verilmelidir. Ancak bu şekilde OSB’ler daha etkin ve rekabet edecek konuma gelebilirler. OSB’ler üretim merkezleridir; girdi yükleri, özellikle az önce de ifade ettiğim gibi enerji ve istihdam yükü paylaşılmalıdır. Belediyeler sanayi alanı oluşturulmasında OSB’lerle iş birliği içinde olmalıdırlar.

Bölgesel kalkınma ve kümelenme stratejisinin doğru uygulanması için biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak bu ülkenin sanayi kalkınmasına ciddi olarak önem veriyoruz. Bu önem çerçevelerinde de önerilerimizin dikkate alınmasını istiyoruz, küresel ekonomiye uyum için stratejik koordinasyonunun sağlanmasını; yatırım, iş yapma ve verimliliğin önündeki engellerin kaldırılmasını; etkin bir geçiş dönemi için verimlilik stratejisinin hayata geçirilmesini; teşvik sisteminin reformu, yabancı yatırım stratejisinin sağlanması, etkin ve sürekli rekabetin girdi maliyetlerinin düşürülmesi, risk sermayesi sisteminin yeniden yapılandırılması, girişimcilere destek ve danışma ofislerinin kurulması, üniversitelerde girişimci geliştirme programlarının mutlaka teşvik edilmesi, işletme bilgisine sahip mühendislerin yetiştirilmesi, sanayide büyük bir sorun hâline gelen ara eleman ihtiyacının bir an önce karşılanabilmesi için gerekli tedbirlerin alınmasını; hizmet içi eğitim faaliyetlerinin sürekli hâle getirilmesi, kaliteye ve bilgiye dayalı üretimin nitelikli iş gücüne, istihdama temel alınması, ARGE’yi ön planda tutan üretim ve yönetim anlayışı, pazarlama yenilikleri ile kamuyu yönlendirici hâle getiren pazarlama stratejileri, OSB’lerin kamusal yetkilerini artırarak tek durak, ofis hâline gelmeleri, iş gücü piyasalarında beceri dönüşümünün yönetiminin ve verimliliğinin sağlanmasını; son olarak, kayıt içine giriş sürecinin hızlandırılmasını ve yönetimini aciliyetle istiyor ve ülke çıkarları açısından uygulanmasında büyük yarar gördüğümüz bu unsurları sanayinin vazgeçilmeyenleri olarak vurgulamak istiyoruz.

Umarız Ulusal Program’daki dış kaynaklı yönlendirmelerin ortaya çıkartacağı teslimiyetçi politika yerine ulusal sermayemizi, birikimimizi sağlayacak bağımsız bir ekonomik politika devreye sokulur. Aslında sahip olduğumuz cumhuriyet kazanımlarının temeli budur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çerçioğlu.

Gruplar adına ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy’da.

Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle bu 7’nci maddeyle ilgili konu, özellikle Bursa’da bir OSB’yi, bunun dışında Türkiye'de birkaç tane OSB’yi ilgilendirdiği için bu kanun Meclise gelmeden birkaç gün önce AKP Grubundaki başta Bursa milletvekili arkadaşlarımız olmak üzere görüşmeler yaptık. Ancak bu geçici 2’nci maddenin daha da iyileştirilmesi noktasında Sayın Bakanın bir mutabakatı olmadı, bir mesafe alamadık.

Bu maddeyi de şöyle ifade etmeye çalışayım -maddenin okunduğu gibi,- ticaret, sanayi odaları veya benzeri odaların kurduğu OSB’lerin, bu geçici 2’nci maddeyle, yönetim, denetim kurulu üyeleri oda meclis üyeleri aralarından seçiliyor. Yani o OSB’de bulunanlar ticaret, sanayi odasında değillerse ve hatta ticaret, sanayi odasında olsalar bile bu kanun, bu madde değiştirilene kadar, o OSB’nin yönetimiyle alakalı hiçbir hak ve hukuka sahip değillerdi. Şimdi, bu maddeyle, değiştirilen veya eklenen maddeyle, sadece “OSB katılımcısı varsa, yönetim kurulu üyelerinin en az üçü bu üyeler arasından seçilir.” diyor. Peki, ticaret, sanayi odası meclislerinde OSB katılımcısı yoksa ne yapacağız? Yine bu ticaret, sanayi odası meclisine seçilenlerin -hatta Bursa’da ticaret, sanayi odası birlikte- tamamen ticaretle iştigal eden o üyeler tarafından da yönetilme ihtimali yüksek. Hepiniz biliyorsunuz, ticaret erbabıyla sanayicilik yapanın mantalitesi farklıdır. Dolayısıyla, o OSB’de -biraz önce de, bu saate kadar konuşulan, birçok yapılan katkıların- OSB’nin yönetiminde, o altyapılarının veya ilavelerin yapılmasında bir ticaret erbabının mantığıyla sanayicinin mantığını bir tutmamak gerekir.

Dolayısıyla, bu konuda bu madde bize göre eksik olarak gelmiştir. Mademki 2000 yılında çıkan kanunun eksik ve aksak tarafları bu tasarıyla düzeltilmek isteniyor, bu tasarıda yer alan bu madde maalesef eksik olarak kalmıştır.

“Bursa Ticaret ve Sanayi Odası” adıyla anılan OSB yine aynı şekilde yönetilmeye devam edecektir. Bildiğim kadarıyla Ankara’daki Sincan Organize Sanayi de yine ASO’nun kurduğu ve o şekilde yönetildiği bir OSB’dir. Dolayısıyla bize gelen, oradaki 200’ün üzerindeki sanayicinin birçoğuyla konuştuktan sonra, bu anlamdaki kendi verdikleri aidatların, kendi katılımlarının üzerinde herhangi bir söz hakkı olmayışlarının, şikâyetlerinin yansımalarını burada düzeltmek adına gereği kadar katkı sağlayamadığımızı düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, biraz önce 4’üncü maddede KOSGEB’le ilgili yine imalatçılara verilen o faizsiz 600 milyarlık kredinin objektif kriterlere göre verilmediğini ifade ettim, açık ve net. Sayın Bakan “Hangi kriteri uygulayalım?” dedi. Bakın, bu kredilerin ilan edilmesi, o kredilerin başvuru tarihinden sadece iki gün önce. Dolayısıyla, 600 milyarlık yatırım yapacak bir sanayici kendi kurumuyla alakalı, kendi şirketiyle alakalı o iki günde birçok evrakı düzenleyecek, hangi makineye yatırım yapacağını düşünüp hemen karar verecek, iki gün içerisinde de başvurusunu yapacak, öncelik alacak. Ben şimdi buradan Sayın Bakana soruyorum -kendisi yine yok burada, benim deminki konuşmamda da yoktu ama- o KOSGEB, verilen KOSGEB kredilerinin tamamı kaç gün içerisinde, başvurular neticesinde tamamlanmıştır? Eğer bu başvurular ilk üç gün veya ilk bir hafta içerisinde, başvurular neticesinde tamamlandıysa ve o başvurulara bu krediler verildiyse -ki KİT Komisyonunda bu soruyu sormadım- elbette bu anlamdaki o objektif kriter, olmayan kriter yine şaibe olarak devam edecektir diye düşünüyorum.

Tabii, bu KOSGEB kredileri verilirken veya değişik teşvikler verilirken yine, hâlâ uygulanan bir yanlış devam ediyor. Herkes kabul ediyor ki bölgesel teşvikler doğru değildir, sektörel teşviklere geçilmelidir, deniyor ama KOSGEB kredisi verilirken bile o kredinin yarısı kalkınmada öncelikli bölgelere öncelik olarak bırakılıyor. Şimdi, bunun envanterini bilmiyorum ama buradan yine soruyorum: Kalkınmada öncelikli bölgelerde bulunan üretici sayısı ile kalkınmada öncelikli bölgelerde bulunmayan üretici, imalatçı veya sanayici veya KOSGEB’e üye olanların sayıları ne kadardır? Bu orantı hiç bu anlamda gözetiliyor mu? Bunları da yine düşünmek lazım.

Özellikle, teşviklerin de artık iller bazında değil, bölgeler, hatta ilçeler bazında düşünülmesi çok daha doğru ve anlamlı olacaktır. Bunun örneğini yine Bursa’dan vermek istiyorum. Bursa’nın on yedi ilçesi var, ama Bursa’nın dört dağ ilçesi dediğimiz Harmancık, Orhaneli, Büyükorhan ve Keles ilçeleri, yaklaşık olarak toplam 65 bin insanın yaşadığı bu bölgeler Türkiye’de ilçeler sıralamasında 500’den arka sıralarda yer alıyor. Dolayısıyla, bu bölgeler, Bursa kriter, baz alındığında Bursa’nın sınırları içerisinde olduğu için, bu anlamda teşviklerin dışında kaldığı için ciddi anlamda haksızlıklara uğruyorlar. Harmancık’ın hemen yanındaki Tavşanlı’da, 30 kilometre yanındaki ilçede teşvik var ama Harmancık’ta yok veya Keles’te yok, Orhaneli’de yok. Buralar kişi başına düşen geliri bin doları, 1.500 dolarları geçen yerler değil. Sadece hayvancılıkla uğraşan, hatta toprakları bile tarım noktasında yeterli olmayan bölgelerden bahsediyorum. Bunun örneklerini Türkiye genelinde çoğaltmak da mümkündür diye düşünüyorum.

Yine bu yasa değişiklikleri düşünülürken OSB’lerin işlerini kolaylaştırmak noktasında değerlendirmeler yapıldı ama ben bir şeyi yine sormak istiyorum: Bu yeni kurulacak OSB'lerin kuruluşunda yine sanayi ve ticaret odalarının teklifi gerekiyor. Teklif aşamasında olan organize sanayi bölgeleri var, mesela Bursa’da dört tane. Bu yasa geçtikten sonra, bu teklif aşamasında olan sanayi bölgelerinin, Barakfaki, Samanlı, Kayapa, İnegöl’deki sanayi bölgelerinin… SİAD’lar tarafından bu teşebbüslerin yapıldığını biliyorum. Peki, SİAD’lar tarafından yapıldığı için bunların durumu bu yasa geçtikten sonra ne olacak? Bunu da huzurlarınızda sormak istiyorum.

OSB'lerde eğer iyileştirme yapılacaksa, OSB'lere destek sağlanacaksa elbette yapılacak çok şey, söylenecek çok şey var. Sayın Bakan -yine biraz önce buradaydı- tekstil ve konfeksiyondaki, Hükûmetin önerdiği birtakım teşviklerden veya hareket planından bahsetti. Ama, Sayın Bakan ben tekstil sektörünün içerisindeyim, ölmüş, bitmiş bir sektöre verilecek desteklerin hiçbir anlamı yok. Tekstil sektörü Türkiye'de bitmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Tekstil sektörü şu anda, biraz önce bizim grubumuzdaki bir arkadaşımızın ifade ettiği gibi katma değeri çok düşük sektörlerden birisi hâline gelmiştir. Sadece, şu anda yapılan ithalatlarla… Konfeksiyonlar zaten… Tamamen boyalı gelen kumaşların sadece konfeksiyonlarda yapılan işçilik katma değerleriyle ihracat yapılmaktadır. Yine petrol artmasıyla, tekstilde tekstil kimyasalları ve boya fiyatlarının artmasıyla birlikte de yine ithal edilen malların boya ve terbiye işlemleri de Türkiye'de güçleşmiştir. Dolayısıyla, tekstil sektörü giderek kan kaybetmektedir. Hatta o gemi batmıştır veya alabora olmuş durumdadır. Bundan sonra alınacak tedbirler ne kadar faydalı olacaktır, bunu takdirlerinize sunuyorum.

Yine, tekrar, bu Kanun’un hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özensoy.

Hükûmet adına, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler.

Buyurun Sayın Güler, on dakikanız var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, burada, nöbetçi Bakan olarak bulunduğum süre içinde, Sayın Bakanımız, Sanayi ve Ticaret Bakanımızın da hatırlatması üzerine bu sözü alıyorum. Çünkü, konuşmalar sırasında, gerek elektrik gerekse doğal gaz fiyatları hakkında epey yanlış şeyler söylendi.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Nerede yanlış?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Nasıl yanlış? Sayın Bakan, elektrik paralarını altı ayda ödüyor musunuz?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bunları da düzeltmek, gayet tabii ki, benim de görevim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama Sayın Bakan, yanlış şey söylenmedi; yol gösterdik.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, müsaade ederseniz, ben, size, çok yaygın olarak yanlış bilinen bazı noktaları ifade etmek istiyorum. Bunlar doğru zannedilen yanlışlar. Bunu ifade etmek istiyorum. Sizin de bunları bilmenizde yarar var. Aksi takdirde, kamuoyunu da yanıltmamızda yine başka yanlışlıklar doğacaktır.

Şunu ifade edeyim, hemen en başından şunu söyleyeyim: Türkiye, gerek doğal gazı gerek elektriği en ucuz kullanan ülkeler arasındadır, öyle en pahalı filan değil.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin rakamları yanlış mı?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakın, bu yanlıştır, yanlıştır… Bakın, Türkiye Cumhuriyetinin Bakanı olarak söylüyorum, burada herhangi bir kişi olarak söylemiyorum. Bu bilgileri lütfen düzeltin. Eskiden doğruydu söyledikleriniz.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Yok, yok; ağustos ayı rakamlarıyla söyledikleri doğru mu, yanlış mı?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakın, tekrar söylüyorum. Söylenen bilgilerin referansının tarihine bakın. Eski bilgileri söylemeyin. Türkiye’de çok şey değişti. Türkiye’de şu anda yenilenebilir enerjiler, yerli kaynaklarla birlikte ayrıca yaptığımız anlaşmalarla biz fiyatları aşağı çektik.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Nasıl çektiniz?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Elektrik zammı yapmadınız mı?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Evet, haklısınız, Türkiye’de göreve geldiğimizde elektrik pahalıydı, doğal gaz çok pahalıydı. Yaprak kımıldamıyordu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Elektrik ucuzladı mı Türkiye’de?

AHMET YENİ (Samsun) – Heyecanlanma! Dinle, dinle…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa)- Millet kömüre geçmek istiyor Sayın Bakan, doğal gaza geçmek istemiyor.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Şimdi, eğer öyle pahalıysa niye millet doğal gaza geçmek istiyor? Bana onu söyleyin. Eğer pahalıysa,

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Bizim apartmanda kömüre döneceğiz Sayın Bakan.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım lütfen.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - …millet neden şu anda doğal gaza geçmek için birbirini yiyor.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Hayır, kömüre geçmek istiyor Sayın Bakan, doğal gaza geçmek isteyen yok.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakın, dokuz vilayette doğal gaz varken bu yılın sonunda altmış üç vilayet doğal gaza geçiyor. Bu çok büyük bir başarı. (AK Parti sıralarından alkışlar) Millet enayi mi bu pahalı şeyi alacak?

Bunun sebebi bu, birincisi bu. Bakınız…

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Arkandaki Sayın Vekile sor, Denizli’de tam tersi oluyor.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Hayır, yanlış söylüyorsunuz. Milleti aldatmaya hakkınız yok. Ben size Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanı olarak, kaynaklı olarak söylüyorum. Eğer vaktim olsaydı, şu anda arkadaşlarım Bakanlıktan bilgileri getirmeye gitti fakat yetişmediği için… Eğer beklerseniz size ayrıca vesikalarıyla gösteririm. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Adıyaman’da çiftçinin 40 milyon YTL borcu var.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakınız şöyle söyleyelim: Daha evvelden… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sayın milletvekilleri…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – …Türkiye’de biz beş buçuk yıl…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, doğruları duymak arkadaşları rahatsız ediyor.

BAŞKAN – Sayın Elitaş, ne yapayım? Ne öneriyorsunuz?

Sayın Bakan bir saniye...

Sayın Elitaş, önerinizi söyleyin, yapacağım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, doğruları duymak arkadaşları rahatsız etti. Arkadaşları susturun.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Ama bu zamana sayılıyor, bakınız…

BAŞKAN – Hayır, zamanınız var sizin, on dakika süreniz var zaten.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Bakan doğruları söylemiyor Sayın Başkan.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Şöyle ifade edeyim: Aslında sizin memnun olmanız lazım. Biz, beş buçuk yıl boyunca…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Elektriğe yüzde 65 zam yapmışsın. Neyi savunuyorsun Sayın Bakan?

BAŞKAN – Sayın Ağyüz… Sayın Ağyüz

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Siyasetin iflas etmiş, neyi savunuyorsun?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Hadi canım sen de! Hadi canım sen de! Öyle şey mi olur? Gelin de konuşalım. Ben size vesikalarla konuşuyorum.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Yüzde 65 zam yapmışsın.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Vesikalarla konuşuyorum. Ben daha evvelden de bu doğal gazın başındaydım. Ben öyle gökyüzünden şeyle gelmedim.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sen doğruyu söylemiyorsun, doğruyu söylemiyorsun. Yüzde 65 zam yaptın.

BAŞKAN – Sayın Ağyüz

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Hayır hayır, dinleyin; bakın anlatıyorum size.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sen istediğin kadar anlat.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakın, muhalefetin değerli üyeleri, neticede siz de biz de belli yasalar çıkarttık. Bu yasaların sonucunda Türkiye’de çok şey değişti. Sizin bahsettiğiniz…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Yasalara gelme, elektriğe gel, doğal gaza gel. Yasalara gelme, bırak yasaları.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakın, şöyle: Bilgileriniz eski, yeni bilgilerden konuşalım diyorum. Ben size taze bilgileri ifade ediyorum.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sen yaptığını söyle yaptığını. Yüzde 65 zam var mı yok mu elektriğe?

BAŞKAN – Sayın Ağyüz

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Eskiden doğruydu. Eskiden doğruydu bilgiler.

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir saniye…

Arkadaşlar, Sayın Bakanın söylediklerine katılmayabilirsiniz, inanmaya da bilirsiniz ama sorular sordunuz, bir şeyler söylediniz…

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – O da bir bakan gibi konuşsun efendim. (AK PARTİ sıralarından “Ne gibi konuşuyor?” sesleri)

BAŞKAN – Sayın Ekici…

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Bir bakan yalan söylemez!

BAŞKAN – Sayın Ekici…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakın…

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir saniye.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Elektriğe yüzde 65 zam yapmadınız mı?

BAŞKAN - Sayın Ekici…

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Bakan yalan söylüyor.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakın, sizinle sonra mahkemede buluşuruz, haberiniz olsun! Bakın, o şekilde söylerseniz… Zapta geçiyor bunlar.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Elektriğe zam yapmadınız mı?

BAŞKAN – Sayın Ekici…

Sayın Aslanoğlu, lütfen arkadaşlarınıza hâkim olun!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Peki efendim.

Arkadaşlar, sakin olun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Hıdır, Sayın Hıdır…

Sayın milletvekilleri, iktidar milletvekilleri, Sayın Bakanın sizin avukatlığınıza ihtiyacı yok, bildiğim kadarıyla belagati çok güçlü bir insandır.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Estağfurullah.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, tamam…

BAŞKAN – Şimdi gereken bilgileri verir, daha sonra diğer maddelerde ikna olmazsanız İç Tüzük’ün size verdiği hakları kullanırsınız. Ama millet şu anda hepinizi ve hepimizi izliyor.

Evet, Sayın Bakan, buyurun.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Şimdi saat 8’e beş dakika var, Bakan bildiği gibi konuşur, daha sonra kapanır, nerede cevap vereceğim?

BAŞKAN – Daha on dakikamız var Sayın Ekici! (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, buyurun.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, daha evvelden Türkiye hem elektriği hem doğal gazı pahalı kullanıyordu. Hatta bu yüzden yatırımcılarımız Romanya’ya, Bulgaristan’a gidiyordu. Şu anda dünyadaki artan petrol fiyatlarının neticesinde şimdi durum değişti. Rusya, Türkmenistan, pek çok ülke, kaynak ülkeleri fiyatlarını ayrıca artırdılar, yeni anlaşmalar yaptılar. Durum çok değişti.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Senin bildiğin eski, petrol fiyatları düştü Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Biz beş buçuk sene boyunca elektriğe zam yapmadığımız dönem içinde IMF’nin bize verdiği para 6,4 milyar dolardır. Bizim beş buçuk yıl elektriğe zam yapmayışımızdan dolayı sağladığımız kaynak 20 milyar dolardır. 6,4 milyar dolar, IMF’nin verdiği para krediydi, kredidir, neticede borçtur. Hâlbuki biz, burada, beş buçuk yıl boyunca -20 milyar dolar- sanayicimize, ihracatçımıza, turizmcimize, dar gelirli vatandaşımıza bu imkânı sağladık, bu şartlarda. Dünyada petrol fiyatlarının artmasıyla Bulgaristan’da, Romanya’da, Mısır’da da fiyatlar artı, bunları bilin.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Son zamanda düşüyor, niye düşürmüyorsunuz?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakın, sözleriniz eskiden doğruydu ama şimdi değil, şimdi değil.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ha, doğru söyledik değil mi efendim?

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Onu söylüyorum Sayın Aslanoğlu, eskiden, bizden önce doğruydu. Biz, ayrıca elektrikte indirim yaptık; hem konutlarda hem sanayide indirim yaptık.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Kim yaptı zammı?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Tabii, onlar… Yaptık… Hayır. Ama bakın size şunu söyleyeyim. Şimdi bahsettiğiniz rakamlar içinde…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Zammı kim yaptı Sayın Bakan?

BAŞKAN – Sayın Asil…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şöyle bir yanlış daha var…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Son zamanda düşüyor, niye düşürmüyorsun?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Maalesef bunu Odalar Birliği de söylüyor, maalesef Elektrik Mühendisleri Odası da yapıyor bunu. Çok yanlış yapıyorlar.

KADİR URAL (Mersin) – Herkes yanlış yapıyor, bir tek sen doğru söylüyorsun!

BAŞKAN – Sayın Ural…

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Halkı yanıltıyorlar. Şöyle bir yanıltma var.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Halkı sen yanıltıyorsun şu anda.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Sanayide elektrik tek bir fiyat değil, bakın ben size anlatayım. Sanayideki elektrikte tam altı çeşit fiyat var. Siz hangisinden bahsediyorsunuz?

ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) – Hepsini söyleyin.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Ortalamasını söyle, ortalamasını.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Hepsini söyleyeyim. Bakın, bunların içinde, bunların içinde… Sayayım size: İletim sistemine direkt bağlı olanlar var. İletim şalt sahasında orta gerilime bağlı olanlar var, özel hatlı alanlar var. İletim şalt sahası orta gerilim barasına dağıtım şirketinin hattıyla bağlananlar var. Dağıtım şirketinin orta gelirli müşterisi var. TETAŞ’ın ayrıca müşterisi var.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Bakan, hangisi ucuz, onu söyleyin, biz onu alalım.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Yani, bunların detayına girmeden… Hani, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma durumuna düşmemek lazım. Sizi tenzih ederek söylüyorum. Bakınız bunların hepsinin ayrı ayrı fiyatları var ve biz bunların fiyatlarını düşürdük. Şimdi, artık millet Romanya’ya gitmiyor, bize geliyor. Gelmesinin sebebi: Bir, istikrar olduğu için; ikincisi, fiyatlar düştü.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Siz fiyatı düşürdünüz de bu zammı kim yaptı Sayın Bakan?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Anlatayım size. 6,4 IMF’nin bize verdiği fiyata karşılık, bizim sağladığımız, sanayiyi harekete geçir… Hatta, bana bir ara dediler ki: “Niye zam yapmıyorsunuz?” Ben böyle sorularla karşılaştım.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Yap!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Yani, böyle bir durumla karşı karşıya kaldım. Size şunu söyleyeyim: Bunu yapmadığımız için de hiçbir şirketimiz zarar etmedi. Bakınız, sizin, eski dönemde olduğu gibi görev zararı ilan etmediler. Biz bu işi iyi yönettik.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Bravo!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Sırasında doğal gaz İran’dan kesildi sizleri üşütmedik. Fiyatları aşağıya çektik. Bir Turusgaz meselesini yaşadık. Buralardan artan parayı da biz halkımıza dağıttık. Onun için, doğal gaz pahalı olsaydı millet doğal gaz almak için birbirini yer mi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siz bile bana diyorsunuz ki “Bizim vilayete de getirin.” Böyle bir şey olur mu? Böyle bir şey olur mu? İspatı burada.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – BOTAŞ’ın alacaklarını tahsil edemiyorsun. BOTAŞ’tan bahset, BOTAŞ’tan. BOTAŞ’tan bahset Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Ayrıca şunu söyleyeyim…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – 12 milyar alacağı var BOTAŞ’ın.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Hayır, hayır… Bakın, devam ediyoruz.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Bakan, BOTAŞ’ın alacaklarını tahsil edemiyorsunuz!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bunun dışında, BOTAŞ, şu anda bizim gururumuzdur, Bakü-Tiflis-Ceyhan’ı, Şahdeniz’i bitirmiştir, Yunanistan bağlantısını yapmıştır.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – 12 milyar alacağı var, 12 milyar YTL.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bu sene sonunda altmış üç vilayete gidiyor. Zararı filan yok, nakit akışından dolayı var. Neticede gene vatandaşın sokak aydınlatmasıyla ilgili parayı alamadığı için yani cebine atmıyor bu parayı, zarar da etmiyor.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Melih’ten kurtarırsan kâra geçirirsin, Melih’ten kurtarırsan!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Üstelik bakın, zarar başka şey, alacak başka şey. Bunları hepiniz biliyorsunuz ve bundan dolayı da BOTAŞ olsun TPAO olsun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Ayrıca şunu söyleyeyim efendim.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) - Sayın Bakan, biraz önce saydınız, fiyatlardan en ucuz olanını bir söyler misiniz.

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani bakınız, sanayide maalesef bunu bildikleri hâlde sanayicimiz de bunları söylüyorlar. Verimlilik konusuna ağırlık verdik, yenilenebilir enerjiye ağırlık verdik. Daha evvelden rüzgâr esiyordu biz es geçiyorduk. Avrupa sonuncusuyduk, şu anda ilk ona giriyoruz, şu anda on birinci durumdayız. Hedefimiz birinci veya ikinci olmak rüzgârda. Güneş enerjisinde böyle. Sular boşa akıyordu, bin altı yüz tane proje geliştirdik.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Kaç megavatlık santral yaptırdınız Sayın Bakan?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, ben dün Nevşehir’de doğal gaz açtım. Doğal gaz pahalı olsaydı Nevşehirli geçer miydi? (AK PARTİ sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Şimdi, Elâzığ’da açacağız. Elâzığ’da santraller açıyoruz. Bu sular boşa akarken sizler bakıyordunuz o zamanlar. Yani biz bunları yaptık. Dolayısıyla biz ne yaptığımızı biliyoruz.

Bunun dışında, bakınız, seksen yılda üretilen elektrik 100 birimdir, altı yılda 60 birim ürettik biz. Bu çok önemli bir şey. Sizi kimseye muhtaç etmedik.

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Yedekleri kullandınız, yedekleri!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bulgaristan’dan elektrik alıyorduk kestik ve ayrıca şunu ifade etmek istiyorum: Dünyada en fazla doğal gazda, elektrikte artış oranı Çin’den sonra Türkiye’de. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Onu da sağladık. Ne yapalım?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Bakan, sen inanıyor musun, söylediklerine sen inanıyor musun?

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – İnşallah doğal gazımızı da bulursak dışa bağımlılığımız kalmayacak ve bir dahaki sene de…

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Doğal gaz Türkiye’de mi çıkıyor Sayın Bakan?

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – “Şaka yaptım” de de kurtul!

ENERJİ VE TABİİ KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Bakan.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Bakan “Şaka yaptım” de.

BAŞKAN – Herhâlde dünya parlamentoları içinde birbiriyle büyük samimiyet hitapları içinde bulunan tek Parlamentoyuz!

Çalışma süremiz bitmiştir.

Özel gündemde yer alan işler ve sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için…

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, elektrik fiyatlarıyla ilgili olarak rakamları verelim.

BAŞKAN - …21 Ekim 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.00

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.