DÖNEM: 23 CİLT:
29 YASAMA
YILI: 3 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 7’nci
Birleşim 16 Ekim 2008 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.
- YOKLAMA IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, iç güvenlik konusuna ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, küresel ekonomik
kriz ve Türkiye’nin durumuna ilişkin gündem dışı konuşması 3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer
Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşmeye
ilişkin ek seçmeli protokolün onay sürecine ve son günlerdeki işkence ve kötü
muamele iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması V.-
SEÇİMLER A) Komisyonlarda Açık Bulunan Üyeliklere Seçim 1.- İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim B) Komisyonlara Üye Seçimi 1.- Avrupa
Birliği Uyum Komisyonuna üye seçimi VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Organize
Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa
Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize
Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural
ile İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili
Ahmet Ersin ve 18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S.
Sayısı: 222) VII.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının bir işlemine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4371) 2.- İzmir Milletvekili
Canan Arıtman’ın, Ergenekon soruşturmasında
tutuklanan bir şahsın hayatını kaybetmesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4545) 3.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’da eğitimdeki
başarı oranlarının düşmesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı (7/4572) 4.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Eğirdir’de öğretmen sıkıntısı çeken okullara ilişkin sorusu
ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/4606) 5.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin, Erzurum H Tipi
Cezaevinde yapıldığı iddia edilen uygulamalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/4641) 6.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, bazı çevre sorunlarına ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/4643) I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 11.04’te açılarak altı oturum yaptı. Kırşehir
Milletvekili Abdullah Çalışkan, Ahilik Haftası nedeniyle gündem dışı bir
konuşma yaptı. Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, TRT Antalya Radyosunun
kapatılmasına, Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Çukurova ve Adana’daki
narenciye üreticilerinin sorunlarına, İlişkin gündem
dışı konuşmalarına Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin cevap verdi. Kırklareli Milletvekili Tansel Barış ve 29 Milletvekilinin,
Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve 21
Milletvekilinin, Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve
21 Milletvekilinin, Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve 22 Milletvekilinin,
Konya Milletvekili Özkan Öksüz ve 21 Milletvekilinin, Uşak Milletvekili Nuri
Uslu ve 21 Milletvekilinin, Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 20
Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 19 Milletvekilinin, Bursa
Milletvekili Kemal Demirel ve 33 Milletvekilinin, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin
ve 32 Milletvekilinin, Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 27 Milletvekilinin,
Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 24
Milletvekilinin, Küresel Isınmanın Etkileri ve Su Kaynaklarının Sürdürülebilir
Yönetimi Konusunda Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci Maddeleri
Uyarınca Bir Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin Önergeleri ve Meclis
Araştırması Komisyonu Raporu (10/1, 4, 5, 7, 9, 10, 11, 13, 14, 15, 16, 17) (S.
Sayısı: 138) üzerindeki görüşmeler tamamlandı. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan, Hatay Milletvekili Mustafa Öztürk ve 11
Milletvekilinin; 2009 Yılında İstanbul Şehrinde Yapılacak Beşinci Dünya Su
Forumunun Organizasyonu ile Katma Değer Vergisi Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi’nin (2/182) (S.Sayısı: 214) görüşmeleri
tamamlanarak, yapılan açık oylamadan sonra, 2’nci sırasında
bulunan, Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/497) (S. Sayısı: 221)
görüşmeleri tamamlanarak, Kabul edildi. Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz, Kayseri Milletvekili
Mustafa Elitaş’ın, şahsına sataşması nedeniyle bir
konuşma yaptı. 3’üncü sırasında bulunan, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi Grup
Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir Milletvekili Şenol
Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici Madde
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 18
Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S.
Sayısı: 222) tümü üzerinde bir süre görüşüldü. 16 Ekim 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 11.00’de toplanmak üzere, birleşime
19.59’da son verildi.
No.: 9 II.- GELEN KÂĞITLAR 16 Ekim 2008 Perşembe Tasarı 1.- Türkiye
Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı (1/652)
(Adalet; Plan ve Bütçe ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.10.2008) Tezkereler 1.- Mardin
Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/556) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2008) 2.- Mardin
Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/557) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2008) 3.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici’nin Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/558) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.10.2008) 4.- Batman
Milletvekili Ayla Akat Ata’nın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/559) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.10.2008) 5.- Ankara
Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı’nın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/560) (Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.10.2008) 6.- Bursa
Milletvekili Necati Özensoy’un Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/561) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2008) 7.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/562) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.10.2008) 16 Ekim 2008 Perşembe BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 11.02 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşimini açıyorum. III. - Y O K L A M A BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin
oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre
içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin salonda hazır
bulunan teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
üyelerin ise yoklama pusulalarını, görevli personel aracılığıyla üç dakikalık
süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, iç güvenlik konusunda söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik’e
aittir. Buyurun Sayın
Çelik. (MHP sıralarından alkışlar) IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, iç güvenlik
konusuna ilişkin gündem dışı konuşması BEHİÇ ÇELİK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ulusal güvenlik politikaları
ve son gelişmeler hakkında gündem dışı konuşma yapmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün, biraz önce
öğrendiğime göre, Çukurca’da ne yazık ki 5 şehidimiz var. 4 Ekim Aktütün saldırısı bize 17 şehide, 8 Ekim Diyarbakır’da
polise yönelik saldırı 5 şehide ve onlarca yaralıya mal olmuştur. Bu iğrenç
saldırıları şiddetle kınıyor, yaralılara acil şifalar diliyor, şehitlerimizi
rahmetle anıyorum. Arkadaşlar, terör
büyük bir insanlık suçudur. Maalesef, terör daima hasım, rakip devletler
tarafından beslenerek büyütülür, önceden hazırlanmış projeler doğrultusunda
tespit edilen hedefe ulaşmak için uğraşılır ve yönlendirmeler yapılır. Kitleler
korkutulur, bıkkınlık, vurdumduymazlık ve yılgınlık azdırılır. Şer hedeflere
vasıl olmak için binlerce can gitmiş umurlarında olmaz. Bizim yaşadığımız PKK
terörü işte böyle bir vahşet, Hitler ve Stalin’in katliamlarının bir Orta Doğu versiyonudur. Emperyalizmin, müstemlekeciliğin 21’inci
yüzyıldaki gayrimeşru çocuğudur. Değerli
milletvekilleri, ulusal güvenlik, bölgesel-küresel, mevzii siyasal projeler,
terörizm gibi kavramlar aslında beş dakikada anlatılacak türden konular
değildir. Ben burada sadece Hükûmete uyarılarda ve
önerilerde bulunmak amacıyla söz aldım. Biliyorsunuz
Türkiye Cumhuriyeti, Kurtuluş Savaşı sonucu kanla kurulmuş, sınırları kanla
çizilmiştir. Halkı, imparatorluk bakiyesi halkların Anadolu’ya göçmesi ve yerli
Anadolu Türklüğü ile birleşmesinden meydana gelmiştir. Rum nüfus, anlaşmayla
Anadolu’dan çıkarılmış, böylece mütecanis bir halk olarak Türk milleti, devletine
sahip çıkmıştır. Türkiye dışındaki Türkler, Türkiye’ye yönelik hasmane saldırılarda hep dalgakıran görevi görmüşler,
bunların Türkiye’ye göçleri genellikle bir devlet politikası olarak kabul
görmemiştir. Demek ki, Türkiye, Türk millî kimliğine sahip kaynaşmış bir kitle,
bu kitlenin ulus devleti ve bu devletin güçlü organlarından oluşmaktadır. Bu
milletin serveti de yaşama azim ve iradesini artıran en önemli nedendir. Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; ulusal güvenlik politikası deyince 20’nci yüzyılın başında
milletçe çekilen acı ve ıstırapların, yüz binlerce can kaybının, 3 milyon
kilometreyi aşkın toprak kaybının ardından Mustafa Kemal Atatürk tarafından
kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza dek yaşamasını sağlama ilkelerinden
başka bir şey değildir. Ezber bozma,
resmî söylemin dışına çıkma sözlerinin ardına sığınarak devletimizde yapılan
tahribatların artık haddi hesabı bilinemez oldu. Millî projeler tahrip
edilirken düşman projelerin ikamesi dayatılır oldu. Alt-üst kimlik
tartışmaları, etnikçilik akımları, dağa dönüş yasaları, güneydoğuda sözde Kürt
açılımları, şehide “kelle”, terörist başına “sayın” söylemleri, hep malum şer
proje takipçilerinin ekmeğine yağ sürmektedir. Burada, son iki
gündür Türkiye Büyük Millet Meclisinde muhalefetin ve özellikle MHP Lideri
Sayın Bahçeli’nin uyarıları, bilgisi kendinden menkul Sayın Başbakan tarafından
dahi küçümsenebilmektedir. Takiben haddi aşan iktidar milletvekillerinin
beyanatları, şer cephesinin değirmenine ne kadar su taşındığını göstermektedir.
Sayın Başbakan bu tutumunu devam ettirirse, artık büyük Türk milleti, kendisini
yıkıcı, bölücü hamisi olarak damgalayacak, ilk seçimde gereğini yapacaktır. Değerli
milletvekilleri, artık iktidar, gelinen bu noktadan sonra ve 14 Ekim 2008 MHP
Grup toplantısında Sayın Bahçeli’nin uyarılarından sonra ya millî güvenlik
politikalarına uyumlu hâle gelecek ya da Barzani’sinin, Bush’unun,
Talabani’sinin yanına gidecek… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) - …yeni bir Damat Ferit iktidarı olarak anılacaktır. Hiç kimsenin bu
millete yeni bir “İstiklal Marşı” yazdırmaya da hakkı yoktur. Burada Milliyetçi
Hareket Partisinin politikaları çok nettir. MHP, ezilen insanlık için bir simgedir,
Türk dünyasının ışığıdır, bağımsızlık ve özgürlük, inanç ve mukaddesat,
demokrasi ve kalkınmadır. MHP, her yerdedir, Türkiye'nin her yerindedir. MHP,
tarihin Türk milletine biçtiği misyonu inançla biliyor
ve millî güvenliğin zedelenmesine dahi rıza göstermiyor. Sonuç olarak,
güvenlik güçlerimize yüksek moral vermeli, teçhiz etmeliyiz. Hain propaganda
saldırılarına karşı psikolojik harekâtlar planlamalıyız. Terör örgütünün
etkinliğini sonlandırmalıyız, maddi destek unsurlarını bitirmeliyiz. Bu durumda,
terör nerede olursa olsun mutlaka ezmeliyiz. Onun için terörün beyni Barzani
ise o beyni dağıtmalıyız, yönetimi Kandil’se orayı dağıtmalıyız. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BEHİÇ ÇELİK
(Devamla) - Destekçileri kimse, bölücüler kimse, mihmandarları kimse onlara da
gereğini yapmalıyız. Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çelik. Gündem dışı
ikinci söz, küresel ekonomik kriz ve Türkiye’nin durumuyla ilgili söz isteyen
Denizli Milletvekili Sayın Hasan Erçelebi’ye aittir. Buyurun Sayın Erçelebi. 2.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin,
küresel ekonomik kriz ve Türkiye’nin durumuna ilişkin gündem dışı konuşması HASAN ERÇELEBİ
(Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi Demokratik
Sol Parti ve şahsım adına içtenlikle selamlıyorum. Biraz önce
aldığımız haber yine yüreklerimizi burktu. Hakkâri’de hain saldırı sonucunda
kaybettiğimiz şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Ulusumuzun başı sağ
olsun diyorum. Bu arada, Türk
edebiyatının büyük şairi Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya da Allah’tan rahmet diliyorum.
Ulusumuzun başı sağ olsun diyorum. Kederli ailesine sabırlar diliyorum. Değerli
milletvekilleri, dünya yanıyor. Türkiye’nin de bu yangından ciddi bir şekilde
etkileneceği anlaşılıyor. Bu finansal kriz şu anda dünyaya yayılıyor, küresel
ekonomik krize dönüşmesinden bütün dünya endişe ediyor. Bu nedenle, Amerika
Birleşik Devletleri bankalarını “hortumcular” diye itham etmedi; destek oldu,
devraldı. Avrupa Birliği batma noktasına gelen bankalarına el koyarak
”hortumcu” ilan etmek yerine ortak oldu, yüzdürmeye, yürütmeye çalışıyor. Küresel finansal
kriz finansal kaynak temini açısından Türkiye’yi etkilemiştir. Şu anda
bankalarımız, finans aracıları dünya piyasasından fon bulamamakta ve kredi
alamamaktadır. Türkiye’de bulunan sıcak para vadesi geldikçe dövize
dönüşmektedir ve yavaş yavaş yurt dışına gitmektedir.
Maliye Bakanımız
vatandaşlarımıza yurt dışındaki paralarını getirmelerine söylüyor. Yurt dışında
parası olan benim hemşehrim Tavaslı Mehmet, Çallı
Ahmet, Çivrilli Ayşe Teyze, Trabzonlu Temel veya Cemal değildir. Maliye
Bakanının çağrıda bulunduğu kesimler parayı yönetmeyi, zamanında yurt dışına
götürmeyi çok iyi bilenlerdir. Nitekim Türkiye’de reel sektörün borcu gibi görünen
140 milyar dolar civarındaki dış borcun 90 milyar dolara yakın kısmı Maliye
Bakanının çağrıda bulunduğu bıyıklı paradır, yani Türklerin parasıdır. Bu
nedenle Sayın Maliye Bakanının bu çağrısı Türkiye’ye bir şey getirmeyecektir. 1983 sonrası aynı
şekilde uygulanan politikaların sonucunda hayalî ihracat ve yeraltı dünyası
büyümüştür. Bence Maliye Bakanımız, ekonomiden sorumlu bütün bakanlarımız,
hatta Başbakanımız son on yılda Türkiye’de ekonomiyi yöneten bakanlarla
birlikte bir toplantı yapmalıdır, onların görüşlerini ve desteklerini
almalıdır. Türkiye bu
krizden etkilenecek mi? Bu kaçınılmaz. Şu anda Avrupa’dan siparişler azalmaya
başlamıştır. Bunu ihracatçılarımız çok iyi biliyorlar. Onların
sesine kulak vermek lazım. Avrupa ülkeleri finansal krizin olası bir
ekonomik krize dönüşeceği düşüncesiyle şu anda daralma politikası uygulama
başlamışlardır. Avrupalılar su sıkmak için yangın çıkmasını beklemiyorlar.
Bilakis suyu önceden sıkıyorlar ki, yangın çıkarsa evler önceden ıslatıldığı
için geç alev alsın ya da hiç alev almasın diye. Değerli
milletvekilleri, peki ne yapmalıyız? İhracatta daralmadan dolayı doğacak arz
fazlasını iç pazara yönelttiğimizde, vatandaşlarımızda kredi kartları veya
tüketici kredisiyle değil, geliriyle satın alabilecek bir tüketici ve tüketim
dalgası yaratmak lazım. Bunun için vatandaşlarımıza yönelik gelirler
politikasını iyileştirmemiz gerekir. Yani vatandaşın gelirini, maaşını artırmak
gerekir, sübvansiyon yapmak gerekir. Bunun kaynağını şimdi sizin huzurunuza
getireceğim devalüasyon önerisiyle ortaya çıkacak
Merkez Bankamızın ekstra kârlılığıyla karşılayabiliriz. Kriz patlarken dolar
1.200’dü, şimdi 1.400. Aradaki fark Merkez Bankasının kasasından çıkmıştır.
Bundan sonra olası artışları beklemeden, Merkez Bankası ve Hükûmetin
birlikte alacağı kararla yapılacak devalüasyondan
doğan farkı döviz kurunun artmasından dolayı zarar edecek ithalatçılara bazı
malların fiyatlarına sübvansiyon olarak kullanmak gerekir. Böylece hem devalüasyon nedeniyle enflasyon artışı önlenmiş olacak hem de
gelirler politikası düzeltilmiş olacaktır. Doların fiyatı arttığı için ithalat
azalacağından cari açık otomatik olarak düşmüş olacaktır. İthalattaki düşüş
başlayınca yapılan yardımlar ve gelirler politikasındaki iyileştirmeler
nedeniyle artacak talep üretim ekonomimizi devreye sokacaktır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. HASAN ERÇELEBİ
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Bu önlemler
alındığında: 1) Devalüasyon
nedeniyle spekülatörler para kazanamayacaktır, 2) İthalata
dayalı tüketim azalacak, cari açık düşecek, 3) Üretim
ekonomisine geçilecek, 4) Vatandaşın
geliri artacak, 5) Sübvansiyonlar
enflasyonu kontrol altına alacak, 6) Böylece
vatandaşın geliri artarken borcu sabit kalacaktır. Bu hedeflerle spekülatörler değil vatandaş kazanmış olacaktır. Biz Hükûmete gerçekçi ve krizi en hafif atlatmaya yönelik,
halkın ezilmesini önleyici önerilerde bulunuyoruz. Yani yapıcı muhalefet
yapıyoruz. Keyfiyet Hükûmetindir. Hepinize saygılar
sunarım. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Erçelebi. Gündem dışı
üçüncü söz bir Birleşmiş Milletler sözleşmesine ilişkin ek seçmeli protokolün
onay süreci ve son günlerdeki işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin söz isteyen
İstanbul Milletvekili Sayın Ufuk Uras’a aittir. Buyurun Sayın
Uras. (DTP sıralarından alkışlar) 3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, Birleşmiş
Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı Muamele ya
da Cezaya Karşı Sözleşmeye ilişkin ek seçmeli protokolün onay sürecine ve son
günlerdeki işkence ve kötü muamele iddialarına ilişkin gündem dışı konuşması MEHMET UFUK URAS
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; ben de bizim kuşağa şiirle haşır neşir olmayı sevdiren değerli şairimiz Fazıl Hüsnü
Dağlarca’yı kaybettiğimizin haberini aldım, bütün sevenlerine başsağlığı
diliyorum. Yine, bugün Çukurca’da yitirdiğimiz canlarımızın yakınları için
başsağlığı diliyorum. Ağır işkence sonucu yaşamını yitiren Engin Ceber’in de yakınlarına başsağlığı diliyorum. Görüldüğü gibi,
insan ve yaşam hakkı ihlalleri konusunda tablo çok parlak değildir. Sadece
2008’de ilk dokuz buçuk ayda yargısız infaz, dur ihtarlarına uymama ve rastgele
ateş açma sonucunda 31 yurttaşımız yaşamını yitirdi. Bu sayı 2007’de 24 idi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2007’de de Türkiye’yle ilgili aldığı otuz beş
kararda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi 3’üncü maddesinin ihlal edildiğini
saptıyor, yani işkence, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele ve muhakeme usulü
ihlalleri. 2008 yılının ilk yedi ayında karara bağlanan on dokuz davada 3’üncü
madde ihlalleri yine saptanıyor. Avrupa İnsan
Hakları Mahkemesi kararlarının Türkiye'nin hukuk sistemindeki sorunların bir
göstergesi hâline geldiğini görüyoruz. Bu davalarda en çarpıcı olan ve AİHM’ce en çok eleştirilen konu, işkence ve kötü muamele
faillerinin cezasızlığıdır. Ne olursa olsun, yetkililer, ortaya atılan işkence
ve kötü muamele iddialarıyla ilgili olarak etkin bir soruşturma başlatmakla
yükümlüdür. Birçok davada mağdurlar vakit kaybetmeksizin etkili bir soruşturma
başlatmak zorunda olan savcılıklara suç duyurusunda bulunmalarına karşın, ya
soruşturma başlatılmadı ya da açılan soruşturmaların eksik ve etkin olarak
gerçekleşmediği görülmektedir. Sadece siyasi vakalarda değil, daha bugün Taraf
gazetesine baktığınızda, Kartal’da bir kafe sahibi,
içilen çayın parası ödenmedi diye emniyet görevlilerince komaya sokulabiliyor.
Bunlar çok vahim gelişmelerdir. İşkence ve kötü
muamele, insan hakları ve insancıl hukuk tarafından yarım yüzyıldan bu yana
mutlak olarak ve tutarlı bir şekilde yasaklanmıştır. Bu yasak öylesine
mutlaktır ki, bu yasağın yoğun karakteri, olağanüstü durum, savaş zamanı da
dâhil olmak üzere herhangi bir istisna kabul etmez. İşkence ve kötü muamelenin meşrulaştırılmasının
herhangi bir zemini yoktur. Nitekim, sözünü ettiğimiz
Birleşmiş Milletler İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı ya da Onur Kırıcı
Muamele ya da Cezaya Karşı Sözleşme’nin sözleşmeye taraf devletler tarafından
uygulanmasını, alıkoyma yerlerinin izlenmesi yoluyla etkin bir biçimde sağlamak
üzere hazırlanan Seçmeli Protokol’ü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Aralık
2002’de kabul etmiştir. Türkiye, Birleşmiş Milletlerin ilgili Protokol’ünü
Eylül 2005’te imzalamış ancak onaylamamıştır. Seçmeli Protokol
ile getirilen her türlü alıkoyma yerinin uluslararası ama özellikle ulusal
düzeyde düzenli ziyaretlerle izlenmesi, sistemli işkence ve kötü muamelenin
gerçekleşmeden önlenmesi açısından son derece önemlidir. Ulusal düzeyde düzenli
ziyaret yapan herhangi bir mekanizma bulunmamaktadır. Ceza
infaz kurumları ve tutukevlerinde tutulan kişilerin tutulmasına ilişkin
şikâyetleri incelemekle görevli infaz hâkimleri, şikâyet konusu olayları
incelemek üzere düzenli bir şekilde bu birimleri ziyaret etmeleri gerektiği
hâlde Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesinin de belirttiği üzere infaz hâkimleri
ilgili birimleri ya hiç ziyaret etmemekte ya da çok ender olarak ziyaret
etmektedir. Ulusal düzeyde
cumhuriyet başsavcılarının gözaltı birimlerini ziyaret yetkisi ve görevi de
vardır. Bu hükümlere karşın savcılıklar da gerekli denetimleri ve belirtilen
çerçeveyi gerçekleştirmemektedirler. Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesinin yakın
tarihli bir raporunda, ziyaret edilen yerlerde savcılar tarafından yapılan
izlemenin yetersizliği vurgulanmıştır. Savcılar genelde sadece kayıt
defterlerini incelemekte ve genel olarak karakolları gezmektedirler. İşkence ve kötü
muamelenin önlenmesine ilişkin mücadelede temel perspektif işkence ve kötü
muamele yapıldıktan sonra değil, henüz gerçekleşmeden önce engellenmesine
yönelik olmalıdır. Bu da ancak seçmeli protokolün uygun bir ziyaret mekanizması
sistemi ile mümkün olabilir. Bugün bakacak olursanız, Milliyet gazetesinde
Sayın Derya Sazak bu konuyu etraflı olarak ele almaktadır. Şeffaflık,
işkenceyle mücadelenin bir numaralı aracıdır. Birleşmiş Milletler İşkence Özel
Raportörünün açıkladığı gibi ek protokolün mantığı işkence ve kötü muamelenin,
işkenceyi uygulayanın etkili bir izleme ve sorumluluk denetiminden uzak olduğu
inancıyla hareket ettiği, yalıtık gözaltı yerlerinde gerçekleştiği üzerine
kurulmuştur. Hemen her hukuk düzeni işkenceyi suç sayıp cezalandırdığı için,
işkence sadece işkencecilerin, meslektaşlarının ve üstlerinin bu davranışı
onayladığı, hoşgörüyle karşıladığı, emrettiği bir sistemle gerçekleşebilir.
İşkenceye uğrayanlar da böyle bir sistemde maruz kaldıkları muameleyi
söylediklerinde tehdit edilmektedirler. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. MEHMET UFUK URAS
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. 19/11/2007’de bir kanun
teklifi vererek Protokol’ün onaylanmasını istedik. “Bunun için Bakanlar Kurulu
kararı gerekiyor.” dediler. “Bakanlar Kurulu tasarısı gerekiyor.” dediler. Bunu
zaten biliyorduk ama Hükûmetin yoğun işleri nedeniyle
o teklifi biz hazırladık. Şimdi Meclisin, başta iktidar ve muhalefet olmak
üzere çok büyük bir sorumluluğu olduğunu düşünüyoruz. Protokol’ü
onaylamayacaksak altına niye imza attık? Onaylamamız için daha kaç kişin ölmesi
gerekmektedir? İşkence ve diğer
zalimane, insanlık dışı ya da onur kırıcı muameleyi ya da cezaların
yasaklandığı bir Türkiye tahayyül ediyoruz. Eski Türkçede tahayyülün “h”sine nokta koyduğunuzda “hile yapmak” anlamına geliyor.
Herkese o yüzden hilesiz, noktasız tahayyüller diliyorum. Teşekkür
ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uras Gündeme
geçiyoruz. Gündemin “Seçim”
kısmına geçiyoruz. V.- SEÇİMLER A) Komisyonlarda Açık Bulunan
Üyeliklere Seçim 1.- İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan
üyeliğe seçim BAŞKAN - İnsan
Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Adalet ve Kalkınma Partisi
Grubuna düşen 1 üyelik için İzmir Milletvekili Erdal Kalkan aday
gösterilmiştir. Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. BAŞKAN - Türkiye
Büyük Millet Meclisi Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna üye seçimi yapacağız. B) Komisyonlara Üye Seçimi 1.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna üye seçimi BAŞKAN - Komisyon
üyeliği için siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesini İç
Tüzük’ün 21’inci maddesine göre okutup oylarınıza sunacağım.
BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, şimdi de Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda boş bulunan ve
bağımsız milletvekillerine düşen 1 üyelik için seçim yapacağız. Bu üyelik için
aday olan bağımsız sayın milletvekillerinin adlarını okuyorum: Sayın Hüseyin
Pazarcı, Balıkesir Milletvekili; Sayın Ahmet Tan, İstanbul Milletvekili; Sayın
Kamer Genç, Tunceli Milletvekili. Okunan adayların
isimleri liste halinde bastırılmıştır. Her üyeye bir oy pusulası ile bir zarf
dağıtılacaktır. Oyunu kullanacak
sayın milletvekili, dağıtılan aday listesinde adı yazılı olan adaylardan
hangisine oy verecekse o adayın adının önündeki kareyi bir çarpı işaretiyle
işaretleyecek ve oy pusulasını zarfa koyacaktır. Adaylardan sadece
biri işaretlenecektir. Birden fazla aday işaretlendiği veya zarfa birden fazla
oy pusulası konulduğu takdirde bu oylar geçersiz sayılacaktır. Sayın
milletvekilleri, öncelikle, oyların sayım ve dökümü için 5 kişilik bir tasnif
komisyonu tespit edeceğim. Tasnif
komisyonunu tespit ettikten sonra oylamaya geçeceğiz. Şimdi, 5 kişilik
bir tasnif komisyonu tespit ediyorum: Mehmet Emin
Tutan, Bursa Milletvekili? Yok. Hamza Yerlikaya, Sivas Milletvekili? Yok. Hasan Ali Çelik,
Sakarya Milletvekili? Burada. Süleyman Çelebi,
Mardin Milletvekili? Yok. Necat Birinci,
İstanbul Milletvekili? Burada. Gürcan Dağdaş, Kars Milletvekili? Yok. Eyüp Fatsa, Ordu
Milletvekili? Yok. Ahmet Duran
Bulut? Burada. Sacid Yıldız,
İstanbul? Kerem Altun, Van? Burada. Sayın Emine Ayna?
Yok. İdris Naim Şahin?
Fuat Çay? Mehmet Erdem,
Aydın? Burada. Böylece tasnif
komisyonu teşekkül etmiş bulunmaktadır. Sayın
milletvekilleri, komisyon ve hükûmet sıralarında yer
alan kâtip üyelerden, komisyon sırasındaki kâtip üyeler Adana’dan başlayarak
Denizli’ye kadar, Denizli dahil ve Diyarbakır’dan
başlayarak İstanbul’a kadar, İstanbul dahil; hükûmet
sırasındaki kâtip üyeler ise İzmir’den başlayarak Mardin’e kadar, Mardin dahil
ve Mersin’den başlayarak Zonguldak’a kadar, Zonguldak dahil, adı okunan
milletvekilinin adını defterden işaretleyecektir. Adı işaretlenen milletvekili
daha sonra oy pusulasını içeren zarfı Başkanlık Divanı kürsüsünün önüne
konulmuş olan oy kutusuna atacaktır. Oylamaya Adana
ilinden başlıyoruz. (Oylar toplandı) BAŞKAN – Oyunu
kullanmayan sayın üye var mı? Yok. Oy kullanma
işlemi tamamlanmıştır, oy kutuları kaldırılsın. Tasnif
Komisyonunun üyeleri yerlerini alsınlar. (Oyların ayrımı
yapıldı) BAŞKAN – “Avrupa
Birliği Uyum Komisyonunda bağımsız milletvekillerine düşen 1 üyelik için
yapılan seçime 241 üye katılmış ve neticede aşağıda adı yazılı adaylar
karşılarında gösterilen oyları almışlardır. Saygıyla arz
olunur. Tasnif Komisyonu
Sayın Hüseyin
Pazarcı, Avrupa Birliği Uyum Komisyonunda bağımsız milletvekillerine düşen
üyeliği kazanmıştır. Hayırlı olsun. Sayın
milletvekilleri, Avrupa Birliği Uyum Komisyonunun toplanarak İç Tüzük’ün
24’üncü maddesine göre başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtiplerini seçmeleri
gerekmektedir. Bu nedenle Avrupa Birliği Uyum Komisyonu, 16 Ekim 2008 Perşembe
günü (bugün) saat 18.00’de Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Toplantı Salonunda
toplanacaktır. Komisyonun toplantı gün ve saati ayrıca plazma ekrandan ilan
edilecektir. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifler ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer alan, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili Sayın Mehmet
Altan Karapaşaoğlu’nun Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural ile İzmir
Milletvekili Sayın Şenol Bal’ın 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa
Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Sayın Ahmet
Ersin ve 18 milletvekilinin 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir
Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar,
Bilgi ve Teknoloji Komisyonları Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Bursa Milletvekili
Mehmet Altan Karapaşaoğlu’nun; Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Oktay Vural ile İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir
Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve
18 Milletvekilinin; 4562 Sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununa Bir Geçici
Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ile Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonları
Raporları (1/544, 2/75, 2/135, 2/150) (S. Sayısı: 222) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Geçen birleşimde
tasarının tümü üzerinde gruplar ve komisyon adına yapılan konuşmalar
tamamlanmıştı. Şimdi söz sırası,
şahsı adına Sayın Reşat Doğru’ya aittir. Buyurun Sayın
Doğru. (MHP sıralarından alkışlar) REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 222 sıra sayılı Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili
olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Sözlerime
başlamadan önce, Hakkâri’de şehit edilen 5 askerimize Allah’tan rahmet
diliyorum, askerlerimize başsağlığı diliyorum, PKK terör örgütünü lanetliyorum,
Türk Silahlı Kuvvetlerine uzanan eller kırılsın diyorum. Ayrıca terörle ilgili
olarak gerekli önlemleri almayan Hükûmeti de
uyarıyorum. Acil olarak ne tür kanunlar çıkartılması gerekiyorsa buraya
getirilmesini ve kanunların da çıkarılmasını beklediğimizi ifade etmek
istiyorum. Sayın
milletvekilleri, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu 12/4/2000 tarihinde yürürlüğe girmiş ve çok önemli
yatırımlara vesile olmuştur. Ülkemiz kalkınmak, gelişmek istiyorsa bunun da
yatırımlarla, üretimlerle ve sonucunda da istihdamla olacağı unutulmamalıdır.
Bundan dolayı da üretimi artırıcı yeni sistemler, modeller bulmak
mecburiyetindeyiz. Genç bir nüfusa sahip olduğumuz düşünülürse eğitimli
işsizler ordusu yaratmamak ve 21’inci yüzyılda lider ülke Türkiye’yi oluşturmak
istiyorsak acil olarak önlemler almak, insanımızı iş sahibi, aş sahibi yapmak
durumundayız. Bugün dünyadaki
krizin en önemli sebebi üretimsizliktir. Bugün ülkemizde de -kabul edilmese de-
ekonomik kriz vardır. Bu da reel sektörde bariz olarak görülmektedir. Çiftçi,
esnaf, sanayici çok zor durumdadır. Sanayide ithalat cazip hâle gelmiş,
neredeyse üretim tamamen durmuştur. Maliyetler her gün artmaktadır. Elektriğe
son bir yıl içerisinde yüzde 55, doğal gaza yüzde 30 zam yapılmıştır. Organize
sanayilerde fabrikalar kapanmaya başlamış ve işsizlik büyük oranlara gelmiştir.
İnsanlar şaşkın bir hâldedir. Resmî olarak DİE yüzde 11,2 civarında gibi
gösterse de bu reel değildir. (x)
222 S. Sayılı Basmayazı 15/10/2008
tarihli 6’ncı Birleşim Tutanağı’na eklidir. Sayın
milletvekilleri, sanayicinin, üreticinin sesini duymak mecburiyetindeyiz. Artık
gerçek gündeme gelinmelidir. Kriz için acil toplantılar yapılmalı, sanayici ve
üreticiler için yeni teşvik sistemleri, yeni kredi imkânları oluşturulmalıdır.
Ülkenin planlı kalkınması ve kentleşmesinin sağlanması, bölgesel kalkınmanın
yönlendirilmesi açısından OSB’yle ilgili düzenlemelerin yeniden ele alınması
gerekmektedir. 4562 sayılı OSB Kanunu bilimsel veriler ışığında yeniden
düzenlenmelidir. Sanayi kuruluşlarının Anadolu’ya yayılması gerekmektedir.
Örneğin, İstanbul artık sanayi kuruluşları konusunda son noktasına gelmiş bir
durumdadır. Eğer İstanbul’u kurtarmak istiyorsak ve İstanbul’u bir dünya kenti
yapmak istiyorsak, İstanbul’daki sanayi kuruluşlarının tamamını Anadolu’ya
kaydırmalı ve buranın da özellikle bir kültür kenti, bir turizm kenti şekline
dönüştürülmesini sağlamalıyız. Sektörel bazda da teşvikler verilmeli, üretim planlaması
yapılmalıdır. 15 Nisan 2000 tarihinde çıkarılan OSB Kanunu’nun 14’üncü
maddesinin son fıkrasına 57’nci Hükûmet zamanında
teşvikle ilgili bir madde eklenmiş ve kalkınmakta öncelikli illerin bu maddeden
faydalanması noktasında bir madde daha konmuştu. O zamandan itibaren yatırımlar
yapılmaya başlanmış ama daha sonra değiştirilmesiyle beraber bu Hükûmette, bu yönde de çok fazla yatırımlar yapılmış
olduğunu söyleyemeyiz. Meclise daha önce
verilmiş olan sanayi kuruluşları ile ilgili araştırma önergesini acilen
Meclisimizin gündemine getirerek bu araştırmayı çok süratli bir şekilde yapmak
durumunda olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Kamu kesiminde de
aynı şekilde verimsizliğin azaltılması, kurumlar arasındaki koordinasyonun
sağlanması organize sanayi bölgelerindeki çalışmaları da artırmış ve düzenlemiş
olacaktır. KOBİ’lere yönelik yeni ekonomik program oluşturulması, istihdama
kaynak sağlayan sanayicinin önünün açılması gerekmektedir. Somut tedbirler
alınmaz ise ekonominin tümden raydan çıkacağını ve daha büyük bir ekonomik
krizle de karşı karşıya kalacağımızı ifade etmek istiyorum. Bölgesel ve sektörel teşvikler mutlaka verilmelidir. Örneğin, istihdamı
artırmak için kış aylarında açık olan konaklama tesislerindeki SSK primlerini
düşürebiliriz. OSB yatırımlarında öncelik ihracat garantili yatırımlarda
olmalıdır. Geç kalınmış olsa bile organize sanayi bölgeleri artık organize
sanayi kenti hâline gelmelidir. Bunun sonucunda geri kalmış bölgeler
desteklenmiş olacaktır. Birçok organize
sanayi bölgesinin sorunu olan bürokratik işlemlerin basitleştirilmesi
gerekmektedir. Tüm işlemlerin tek bir yere başvurusu ile çözülmesini mümkün
kılan, doğrudan yabancı yatırımların yer seçimi, altyapı gibi sorunlarını
önemli ölçüde gideren endüstri bölgeleri etkin bir araç olarak kullanılmalıdır.
Bu kapsamda teşvik işlemlerinin tek merkezden yapılmasına imkân veren “Tek
Durak İş Merkezleri” kurulmalı ve yaygınlaştırılmalıdır. KOBİ’lerin bir araya
gelmeleri sağlanarak iç ve dış ticaret şirketlerinin oluşturulmasına destek
verilmelidir. Dış dünyaya KOBİ’lerimizi mutlaka açmalıyız. Sayın milletvekilleri,
bu bölümde OSB’lerin çok önemli bir sorununu dile getirmek istiyorum, bu da
çevre sorunudur. Planlı bir kalkınmanın gereği olarak geliştirilmiş olan OSB,
ülkemizde sanayileşmeyi sağlarken çevreyle ilgili sorunların da çözümünde en
uygun modeldir. OSB modeli,
ülkemizin planlı kalkınma anlayışı içerisinde takip ettiği bir sanayileşme
şeklidir. Sanayi bölgeleri, altyapı maliyetlerini düşürüp mahallî ve bölge
ekonomisini hareketlendiren endüstriyel gelişim için etkili bir araçtır. Sanayi
bölgeleri toplumlara ekonomik ve sosyal yararlar sağlamaktadır ancak diğer bir
yönden bakılınca da çevreye zararlı etkiler bırakarak sağlık ve güvenlik
tehlikesi de yaratabilmektedir. OSB’lerin uzun planlama süresi içerisinde çevre
yatırımlarının daha dikkatli ve planlı yapılması gerekmektedir. Sanayi
bölgelerinin çevresel etkileri hem planlama hem de işletme safhasında
doğmaktadır. Kötü yönetilen bir sanayi bölgesi hava ve su kirliliği, gürültü
problemiyle sanayi kazalarına ve sağlık problemlerine de yol açabilir. Böyle
bir tehlikenin önüne geçilebilmesi için sanayi bölgelerinde çevre yönetiminin
oluşturulmasının önem taşıdığını ifade etmek istiyorum. Sayın
milletvekilleri, OSB’lerin çevre sorunlarına şöyle bir bakalım: Atık su sorunu:
OSB’lerden çıkan atık sular verildikleri dere, nehir vesaire gibi alıcı
ortamları kısa sürede kirletmekte ve bu suların geçtikleri yerlerdeki tarım
alanlarına zarar vermektedir. Kendi bölgem olan Tokat’tan örnek vermek
istiyorum. Tokat’tan Yeşilırmak geçmektedir. Yeşilırmak, Amasya’ya giderken
Turhal’dan ve çeşitli sanayi kuruluşlarının olduğu yerlerden geçmektedir. Bu
geçmiş olduğu yerlerin hepsinde atıklar bu ırmağa akmakta, atıkların akmasıyla
beraber de burada balık ölümlerinin yanında özellikle Taşova ve Erbaa
ilçelerinde bitki örtüsünün de yakma dâhil birçok durumla karşı karşıya olduğu
görülmektedir. Yani bitki örtüsü tamamen bozulmuş, hatta yanma durumuyla karşı
karşıya olduğu görülmektedir. Bu mealde de atık su sorununun çok önemli
olduğunu ifade etmek istiyorum. Gerçi, Amasya’daki
maya fabrikasının atık su tesisi kurmuş olduğu görülüyor ama atık su tesisinin
kurulmuş olması da bize bir şey ifade etmiyor, atık su tesisinin çalışması da
gerekiyor. Yani maliyetleri artıyor diye çalıştırmazsanız o zaman yine ırmağı
ve suyu kirletmiş olursunuz. İkinci bir konu,
hava kirliliği sorunudur. OSB’lerde ısı ihtiyacı ve ısınma gibi ihtiyaçlar için
yakıt sistemleri kullanılmaktadır. Bu atıklar kullanılınca atmosfere kirletici
gaz emisyonları atılmaktadır. Bu kirletici maddelerin
hava kalitesini korumak için etkilerinin mutlaka OSB yöneticileri tarafından
takip edilmesi gerekir. Bir üçüncü sorun,
katı atık sorunudur. Bu atıklar evsel nitelikli atıkların dışında kaplama ve
metal işleme atıkları, reaktif atıklar, tekstil atıkları, boyalar, reçineler,
atık yağlar, kirlenmiş kaplar, organik kimyasallar vesaire sıralanabilir. Bu
atıkların çevreye ve insan sağlığına olan etkileri nedeniyle tehlikeli atık
olarak nitelendirilmesi ve insan sağlığına olan etkileri sebebiyle de bertaraf
edilmesi gerekmektedir. Dördüncü konumuz,
gürültü sorunudur. OSB’lerdeki gürültü genelde işletmelerdeki makinelerden
kaynaklanmaktadır ancak bu gürültü uğultu şeklinde olmakta, işitme ve
konuşmayla ilgili sorunları da beraberinde getirmektedir. Sayın
milletvekilleri, OSB’lerde sanayileşmenin çevreye vereceği zararı en aza
indirebilmek için OSB içinde bir çevre yönetim sistemi, atık minimizasyon sistemleri kurmak ve geliştirmek zorundayız.
Gerçi, Çevre Genel Müdürlüğü böyle bir müdürlüğün olduğunu ifade ediyor ama
sayın milletvekilleri, böyle bir ünitenin direkt olarak kurulmasının, hatta
küçük ve büyük ilçeler demeden kurulmasının çok büyük faydası olacağını
düşünüyorum, çünkü buralarda atık su sorunlarını, hava kirliliği sorununu, katı
atık sorununu ve gürültü sorununu birilerinin takip etmesi gerekiyor.
Yeşilırmak örneği verdim size. Yeşilırmak’a maya fabrikasının suları akıyor,
hatta orada atık su tesisi de var ama ne oluyor? Yine balıklar ölüyor, yine
Taşova’sında, Erbaa’sında o suyun geçmiş olduğu yerlerdeki bitkiler tamamen
kuruyor ve yanıyor. Dolayısıyla, buraların takip edilmesi noktasında ayrı
birimin oluşturulması gerekir. Sanayi Bakanlığı tarafından, belki “böyle bir
birim vardır” veyahut da “maliyeti artıracaktır” denebilir ama söylemek
istiyorum ki insan sağlığı her şeyin üzerinde olduğuna göre, böyle bir birimin
kurulmasının faydalı olduğunu düşünmek istiyorum. 21’inci yüzyılda
küresel ısınmanın arttığı, çevrenin birçok faktörce etkilendiği bir ortamda
insan sağlığına çok yönlü önem vermek mecburiyetindeyiz. İnsanımıza iş temin
ederken sağlığından da etmemeliyiz. OSB içinde çevre yönetim… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. OSB içinde çevre
yönetim sistemi teklifimin kabul göreceğini umuyor, desteğinizi bekliyorum. Bu
teklifimi, ilerideki maddelerde de önergeyle sunmak istiyorum. 2872 sayılı Çevre
Kanunu organize sanayi bölgeleriyle ilgili yaptırımlar getiriyor, 10’dan
15’inci maddesine kadar uygulama şeklidir, 20’nci madde de ceza maddesidir ama
en önemli konunun da bu birimin çalıştırılması olması gerektiğini düşünüyorum. Yapmış olduğumuz
teklif, insan sağlığının korunması ve güvenli çalışma ortamının
oluşturulmasıyla ilgilidir. Beni dinlemiş
olduğunuz için, yüce Meclise en derin saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum
efendim. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğru. Şahıslar adına
ikinci söz hakkı Manisa Milletvekili Sayın Recai Berber’e aittir. Buyurun Sayın Berber.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakikadır. RECAİ BERBER
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı Organize
Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı
konusunda şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Sözlerime
başlamadan önce ben de Hakkâri’de şehit olan 5 vatan evladına Allah’tan rahmet,
ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Bilindiği üzere
ülkemizde sanayinin gelişmesinde çok önemli rol üstlenen organize sanayi
bölgeleri, kuruluş sayıları itibarıyla iki yüz elli beşe ulaşmıştır. Artvin ili
hariç tüm illerimizde OSB kuruluş işlemleri gerçekleştirilmiştir. 1960’lı
yıllardan itibaren başlayan, yaklaşık elli yıla varan OSB uygulamaları bu dönemde
-OSB sorunları- daha yaygın bir şekilde ele alınmış, meydana gelen
aksaklıkların ortadan kaldırılması yönünde gerekli kanun, yönetmelik düzenleme
çalışmalarına ağırlık verilmiştir. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığınca bugüne kadar kredi desteğiyle altyapısı, inşaatları tamamlanarak
hizmete sunulan 107 adet OSB projesinde 46-50 bine yakın işletme ve 750 bine
yakın da iş imkânı sağlanmıştır. Bakanlığın 2008 yılı OSB başlangıç ödeneği 66
milyon 560 bin YTL iken, yıl içinde sağlanan yüzde 78’lik artışla 51 milyon 850
bin YTL’lik ilave ödenekle toplam 118 milyon 410 bin YTL’ye ulaşmıştır. Bu
ödenek çerçevesinde 100 adet OSB projesi altyapı inşaatları yürütülmektedir. Bu
yıl sonu itibarıyla 15 adet OSB tamamlanarak ülkemizin
ve sanayicinin hizmetine sunulacaktır. Tamamlanacak olan bu OSB projelerinden 2
adedi, teşvik kapsamındaki illerde yer alan Bayburt ve Nizip OSB’leridir. Bölgesel kalkınma
ve bölgeler arası gelişmişliğin dengelenmesi adına yürütülen bu çalışmalar
kapsamında yatırım ortamı oluşturularak OSB’ler vasıtasıyla ülke genelinde
isteyen sanayicilere yatırım imkânı sağlanmaktadır. OSB’nin kuruluş
amaçlarından biri de yatırımcıya altyapısı hazır, yerleşim yerlerinden
sınırları çizilerek ayrılmış ve yatırım imkânları bütün altyapılarıyla
sağlanmış bölgeler oluşturmaktır. Nitekim, mevzi
planları veya plan harici münferit olarak yapılaşan sanayi bölgeleri bugün
önümüze büyük bir sorun olarak gelmektedir. OSB’ler bu konuda önemli bir
araçtır. Bu nedenle, OSB’ler ülke genelinde yaygınlaştırılmalıdır. Maalesef, dün,
burada grupları adına konuşan muhalefet milletvekillerimizden bir arkadaşımız
Türkiye’de OSB enflasyonu olduğundan bahsetmektedir. Keşke OSB enflasyonu olsa
da altyapısı tamamlanmamış ve biraz önce söylendiği gibi çevre etkileri bu
noktalara gelmiş sanayileşme olmasaydı. Diğer taraftan,
yine teşvik kapsamında bulunan illerdeki OSB’lerde yatırımcılarımıza bedelsiz
arsa tahsisi uygulamaları yürütülerek 766 adet işletmenin faaliyete geçmesi,
623 adet tesisin de inşaatına başlanması sağlanmıştır. Sanayileşme sürecinde
önemli deneyimler elde eden gelişmiş ülkelerdeki sanayiciler çok önceden bir
araya gelerek altyapı inşaatını kendi imkânlarıyla yürüttükleri OSB’ler
vasıtasıyla düzenli altyapıya kavuşmuşlardır. Bu oluşum sanayi için bir sinerji yaratmaktadır. OSB’ler, ister batı bölgelerinde
ister diğer bölgelerde yer alsın, yatırımcıların isteği doğrultusunda yatırım
yeri sunmakta önemli bir rol üstlenmiştir. Tüm OSB
uygulamalarında meydana gelen ihtiyaçlar doğrultusunda, bu bölgelerde yer alan
işletmeler lehine Kanunda gerekli revizyona
gidilmektedir. Dernek ve
kooperatiflerin OSB kuruculuğundan çıkarılması mevcut OSB’lerdeki dernek ve
kooperatiflerin kazanılmış haklarını değiştirmemektedir. Yürürlük tarihi
esnasında yeni kurulacak OSB’lerde dernek, kooperatif ve odalarda kayıtlı
üyelerin mükerrer temsilinin önlenmesini teminen
kurucular yeniden belirlenmiştir. Diğer taraftan, odalar marifetiyle kurulmuş
ve hâlen işletilen OSB’lerde yasada getirilecek olan bu yeni düzenlemeyle zaten
yönetimin çoğunluğu -yani beşte 3 yönetim kurulu üyeleri- organize sanayide
faaliyet gösteren katılımcılardan oluşmaktadır. Dün, burada
hakikaten çok tartışmalara yol açan ve daha çok komisyonlardaki bilgilere
dayanarak tartışılan Manisa OSB’yle ilgili olarak da son durumu yüce heyetinize
sunmak istiyorum. Manisa OSB’de Bakanlığımız son derece tarafsız bir şekilde
yargı sürecini izlemiştir ve yargı sonucunda oluşan karara Bakanlığımız saygı
göstermiş ve geçtiğimiz günlerde yapılan kongresinde de organize sanayi bölgesi
katılımcılarına organize sanayinin yönetimi devredilmiş ve Bakanlık tarafından
da onaylanmıştır. Burada gündeme getirilen 8’inci madde ile ilgili değişiklik
de zannediyorum yüce heyetiniz tarafından, kanun yürürlüğe girmeden, yürürlük
tarihi itibarıyla değişeceği konusunda bir önerge hazırlandığını biliyorum. Değerli
milletvekilleri, özellikle OSB’ler konusunda yapılan çalışmalarda 2002 yılından
önce ilk beş yıllık dönemde 31 adet OSB projesi tamamlanırken bu dönemde,
2003’ten bu yana toplam 57 adet OSB projesi tamamlanmış. Yine geçmiş dönemde 43
adet yeni OSB projesi kredilendirme kapsamına alınmışken bu dönemde 91 adet OSB
projesi kredilendirme kapsamına alınmıştır. Görüldüğü gibi, dönemler itibarıyla
bakıldığında, tamamlanan OSB projelerinde yüzde 84 oranında büyük bir artış,
kredilendirme açısından da yüzde 1.100’lere varan bir artış sağlanmıştır.
Dolayısıyla, bu dönemde OSB’lere verilen önem bu rakamlardan da ortaya
çıkmaktadır. Biten 107 OSB -biraz önce
özelikle OSB enflasyonundan ve OSB’lerin boş olmasından şikâyet eden arkadaşlar
oldu, burada o rakamları da vermek istiyorum- projesinde doluluk oranlarına
baktığımızda yüzde 96,7 seviyesinde olduğu görülmektedir. Altyapı sorunu
olmayan bu bölgeler, arıtmalarını önemli ölçüde tamamlamış olup çevre ile
uyumlu, denetim imkânı olan çalışmalarını yürütmektedir. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı 2009 Yılı Yatırım Programı teklifinde OSB projelerinde, GAP
kapsamındakilere 48 milyon 875 bin YTL, diğer yörelerdeki OSB’lere de 67 milyon
746 bin YTL olmak üzere toplam 116 milyon 641 bin YTL’lik ödenek talebi olduğu
görülmekte olup önümüzdeki yıl itibarıyla bu çalışmaların hızla sürdürüleceği
anlaşılmaktadır. Kanunda yapılacak
olan düzenlemede dikkat çeken diğer bir husus da gelişmiş ülkelerde önemli olan
ve sanayinin ayrılmaz bir parçası hâline elen “lojistik” kavramının ilk defa
ele alınmış olması. Aslında, birçok gelişmiş organize sanayi bölgelerimiz bu
konuda idareden daha önde gitmiş, bugün Manisa OSB’de, Kayseri’de, Konya’da
birçok OSB kendi OSB bölgelerinde lojistik merkezleri ve demir yolunun OSB’nin
içine kadar girecek şekildeki yatırımlarını bizzat kendileri yapma girişiminde
bulunmuşlardır. Dolayısıyla, Kanun’da yapılacak olan bu değişiklik artık sadece
OSB’yi, organize sanayi bölgesini bir arsa tahsisi olmaktan çıkarıp bir entegre sanayi bölgesi hâline getirmektedir. Aynı şekilde
burada yapılan değişiklikle OSB bünyesinde olması gereken, ihtiyaç duyulan yan
sanayiye ait küçük işletmelere, orta büyüklükteki işletmelere de yer
verilmektedir. Bakın, gerçekten
bugün Manisa OSB Avrupa’daki iki yüz şehir arasında birinci seçilmiştir “the most cost
effective” yani en verimli OSB olarak. Bunun nedeni,
hemen yanı başında küçük organize sanayisinin, hemen yanı başında da orta
ölçekli OSB’nin bulunması ve sanayicinin yan sanayi desteğini bu küçük ve orta
ölçekli sanayilerden destekleyebiliyor olmasından kaynaklanmaktadır. Tabii, bu arada
diğer bir değişiklik konusu ve çok önemli, gerçekten bizim pek çok yöremizde
illa belli, hiç o yöreyle ilgisi olmayan sanayilerin oraya gitmesi için
zorlamak… Ticari ve ekonomik şartlara uygun olmayan birtakım yöntemler yerine
tarıma dayalı OSB talepleri iller bazında önemli ölçülere varmıştı. Ancak, şu
andaki Kanun bu bölgelerin işletilmesi için yeterli açıklığa sahip değil. Bu
nedenle Sanayi ve Ticaret Bakanlığı bu bölgeleri Tarım ve Köyişleri
Bakanlığıyla yaptığı protokol çerçevesinde pilot uygulama bazında
yürütmektedir. Kanun teklifinde bu uygulamaların çerçevesi çizilmekte ve bu
bölgeler için hazırlanacak yönetmelikle de Tarım ve Köyişleri
Bakanlığıyla birlikte uygulama yapılması hususlarının açıklığa kavuşturulması
sağlanacaktır. Bu kanun değişikliğinin yapılarak OSB’lerin sorunlarının
çözülmesi yönünde yapılan çalışmaların OSB’lerde yeni açılımlara neden olacağı
ve bu bölgeler vasıtasıyla ekonomik kalkınmanın ivme kazanacağı görülmektedir.
Özellikle bu OSB’lerin altyapıları tamamlanmış. Mesela, biraz önce çevre
sorunlarıyla ilgili bir hususa değinildi. Zannediyorum bu fabrika, biraz önce
örnek verilen Tokat’taki fabrika OSB bünyesinde değildir, çünkü OSB bünyesinde
olup da atığını, mesela Manisa’da Gediz Nehri’ne bırakan bir tane OSB yoktur.
Tam tersine, organize sanayi bölgesinin arıtma tesisinde bütün atık sular
arıtılıp yeniden kullanılmaktadır, yeniden organize sanayinin ihtiyaçları için
kullanılmaktadır. Dolayısıyla organize sanayiler ne kadar yaygınlaşırsa biraz
önce söylediğimiz, kendi başının çaresine bakan ve arıtması da olsa
gerektiğinde ekonomik nedenlerle çalıştırmayıp kaçak üretim yapan sanayi
tesislerine de çok güzel bir altyapı sunulmuş olacaktır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. RECAİ BERBER
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, ben Manisa Organize Sanayisi çok gündeme
geldiği için o konuda da kısa bir bilgi vermek istiyorum. Bugüne kadar Manisa
Organize Sanayisinde yüzde 100’ü yabancı sermayeli olan yaklaşık 13 tane
fabrika ve işletme var. Yabancı ortaklı şirket de 13 tane olmak üzere toplam 26
tane yabancı ortaklı fabrika var. Bunun yanında, organize sanayide kurulu tesis
toplam 145’e ulaşmış vaziyette. Yeni tahsislerle beraber toplam 190 tahsis
yapıldı, yaklaşık da 9,5-10 milyon metrekareye ulaştı. Geçen yıl itibarıyla dış
ticaret hacmi 6,3 milyar dolara çıkmış vaziyette ve yine buradan söyleyeyim: Bu
kriz ortamına rağmen, dünyadaki reel sektörün bu kadar şeyine rağmen pazartesi
günü itibarıyla Başbakanlık Yatırım Ajansıyla birlikte protokol imzalandı, yer
tahsisi yapıldı, bir traktör fabrikası Manisa’ya, Manisa Organize Sanayisinde
yer aldı. Demek ki organize
sanayilerin altyapıları düzgün olursa yerli yabancı bütün yatırımcılar o
bölgelere gelmektedir. Ben Sanayi Bakanlığımıza yaptıkları bu çalışma için
-tebrik ediyorum- teşekkür ediyorum ve kanunun ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum. Sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Berber. Tasarının tümü
üzerinde soru-cevap işlemi yapacağız. Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
Türkiye’de faaliyet gösteren 250 organize sanayi bölgesinden sadece 37’sinde
arıtma tesisi bulunduğu belirtilmektedir. Bu doğru mudur? Arıtma tesisi
bulunmayan organize sanayi bölgeleri çevreye ziyan vermesinin yanı sıra arıtma
tesisinin maliyetini üstlenen diğer organize sanayi bölgelerine karşı haksız
bir rekabete yol açmış olmuyor mu? Bu durumda çevreye ziyan vermeyen organize
sanayi bölgelerinde faaliyet gösteren sanayicilerimiz cezalandırılmış olmuyor
mu? Netice olarak, organize sanayi bölgelerinin bu şekilde, birbirlerine ziyan
vermeden ve haksız rekabete yol açmadan faaliyetlerini devam ettirebilmeleri
için hangi tedbirleri almayı düşünüyorsunuz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın Coşkunoğlu… OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla
Sayın Bakana, yine organize sanayi bölgelerinin çevreyle ilişkileri ve bundan
doğan, biraz önce sorulan haklı sorular yönünde somut olarak… Çevreyi
kirletmemek için organize sanayiye taşınan ve bu taşınmanın maliyetine
katlanan, ayrıca aylık işletme maliyetine katlanan sanayiciler organize
sanayide bulunmadan üretim yapanlar karşısında haksız rekabet içerisinde. Bunun
somut bir örneği Uşak deri sanayicileridir. Uşak’ın komşu illerinde, 70- Şimdi, somut bir
önerim var: Daha önce LPG gazıyla üretim yapan seramikçilerin doğal gazla
üretim yapanlar karşısında haksız rekabete uğramış olmaları nedeniyle enerji
fiyatlarındaki o fark devlet tarafından sübvanse edilmişti. Bu şekilde çevreyi
kirletmemek için cezalanmış durumda olan sanayicilerin arıtma maliyetlerini
sübvanse etme önerisini kabul eder misiniz? Bunu sormak istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Doğru… REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanımıza
sormak istiyorum: Ülkemizde son zamanlarda ithalatın artması ve üretim
maliyetlerinin yükselmesine bağlı olarak OSB’lerdeki fabrikalar bir bir kapanmaktadır. Örnek olarak, Tokat ilinin merkezde
tekstil ve son olarak da boru fabrikası, Erbaa ilçesinde de iki tane tekstil
fabrikası kapatılmıştır. Bu fabrikaların yaşatılması ve üretimlerinin devam
edebilmesiyle ilgili olarak yeni bir politika düşünüyor musunuz? Yeni bir kredi
imkânı bunlara verilemez mi? Çünkü bunlar, kredi alamadıklarını, yeni krediler
verilirse üretimlerine devam edeceklerini ifade ediyorlar. Bir ikinci sorum
da, esnaflar soruyor: Esnafların Merkez Bankası kara listelerine girmesinden
dolayı sicil affıyla ilgili sıkıntıları vardır. Yeni bir sicil affı düşünülüyor
mu? Bir diğer sorum
da: Zile Organize Sanayi Bölgesinde altyapı yatırımları ne zaman bitirilecek ve
faaliyete geçecek? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Çalış… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
özellikle süre olarak daha eski olan fabrikalarımız şehirlerde mahalleler
arasında kalmaktadır. Hem hava kirliliği yönünden hem görüntü yönünden hem ses
hem de çevre yönünden ciddi sıkıntıları beraberinde getirmektedir. Bu sanayi
kuruluşlarımızın organize sanayi bölgelerine taşınması gerçekten çok önemli bir
konu olarak önümüzde durmaktadır. Bu konuda ne gibi teşvikler yapmayı
düşünüyorsunuz? Neler yapıyorsunuz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Susam… MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: Organize
Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun 20’nci maddesiyle organize sanayi bölgelerinin
elektrik, doğal gaz, su gibi ihtiyaçlarının karşılanmasının özel bir tüzel
kişilik tarafından yapılabilmesine imkân sağlanmıştır. Bu imkândan yararlanarak
EPDK’dan lisans alıp elektrik üreten çeşitli organize
sanayi bölgelerimizin girişimleri var, bunu doğal gazda da yapmayı düşünür
müsünüz? Bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum, bir. İkincisi, bugün
ülkemizde yaşanan ve dünyada yaşanan krizle birlikte üretim yapan tüm kesimlerin
önemli girdilerinden bir tanesi olan enerjinin ciddi şekilde üzerinde ağır
yükler vardır. Bu anlamıyla, imalat yapan, üretim yapan kesimlerin elektrik
gibi, enerji gibi giderlerini karşılamada, özel tüketim vergisinin anlamsız
olduğunu, devlet tarafından karşılanması gerektiğini düşünmez misiniz? Bu
konuda böyle bir çalışmayı düşünür müsünüz? Aynı zamanda,
yine piyasayla ilgili çok ciddi bir sıkıntı nedeniyle küçük işletmelerin, esnaf
ve sanatkârların kredilerini ödeyememe ve bundan dolayı da kefalet
kooperatifleri vasıtasıyla kullandıkları kredilerde ciddi bir geri dönüş
sorunları yaşanmaktadır. Bu geri dönüş sorunlarında kooperatiflerin kredi
verebilmesi için, plasmanlarının hem artırılıp hem de
takip oranlarının yükseltilmesi konusunda bir çalışma yapmayı düşünür müsünüz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Bulut… AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma soruyorum: Organize
sanayi bölgelerinin teşvik edilmesi için tarife değişikliği düşünülüyor mu? Yine, organize
sanayi bölgesindeki işletmelerin, tesislerin altyapısı konusunda, tükettikleri
elektrik, doğal gaz konusunda kendilerine yardımcı olmak düşünülüyor mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Fındıklı… M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) – Sayın Bakanım, özellikle teşvikli bölgelerde bulunan
organize sanayi bölgelerinde imalat yapan fabrikalarımıza elektriği yüzde 50
indirimli veriyoruz, SSK işveren payını da yüzde 100 olarak, devlet olarak
karşılıyoruz ancak organize sanayi bölgelerinin ortaklaşa kurmuş olduğu arıtma
tesisine enerji desteğini alamıyoruz. Bu konuda zatıalinizin
destek olmasını ve bunun da sağlanmasını diliyor ve istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Bakan… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Efendim,
soruların tamamını kapsayacak şekilde genel bir konuşma yapayım. Tabii, yine de
eksik kalan kısım varsa bunları bilahare mutlaka değerlendiririm. Çünkü yirmi
senedir bu işin içinde fiilen bir yatırımcı olarak, organize sanayi bölgesi
kurmuş, siyasetten önce fabrikası da organize sanayi bölgesinde olan biriyim
yani bire bir bu meseleleri yaşamış biriyim. Öncelikle şunu
ifade edeyim: Organize sanayi bölgeleri, bu kanunla, aslında bir devrim
mahiyetinde çok önemli bir statüye, yapıya kavuşacak. Çünkü mevcut durumda
organize sanayi bölgeleri sadece imalatın yapılmasına izin verilen, organize
sanayi bölgelerinde herhangi bir küçük işletmenin, bir tamir atölyesinin, bir
ticaret merkezinin, bir eğitim merkezinin olmadığı yapılarda şu andaki mevcut
durumuyla. Diğer yandan
mevcut statüye göre organize sanayi bölgeleri karma bir yapıdadır. Yani hemen hemen birçok organize sanayi bölgesinde belki altmış, belki
yetmiş, belki otuz, bazı organize bölgelerde neredeyse yüze yakın sektör
çeşitliliği vardır. Dolayısıyla bu kadar sektör çeşitliliğinin olduğu bir
organize sanayi bölgesi için de doğaldır ki çevreyle ilgili, arıtmayla ilgili
yatırımları önceden kestirip ne yapılacağını tespit etmek son derece zordur. Bundan dolayı
şimdi zaten bu tasarımızın yasalaşmasıyla beraber çok önemli olarak
addettiğimiz ki, bütün herkesin üzerinde ısrarla durduğu ve dün olumlu görüş
belirttiği ihtisas organize sanayi bölgeleri kurulmasıyla beraber artık bir
organize sanayi bölgesinin hangi konuda kurulacağı önceden tespitle belli
olduğu için arıtma tesisleri de önceden planlanabilecektir. Ama genelde bugüne
kadar yapılan uygulamalarda organize sanayi bölgelerinde arıtma tesislerinin
planlanması ancak orada yatırım yapacak yatırımcıların yüzde 35’i, yüzde 40’ı
yatırım yaptıktan sonra, yani ne konularda yatırım yapılacağı ve nasıl bir
arıtma sistemine ihtiyaç duyulacağı net belli olduktan sonra yapılabiliyordu.
Ama şimdi yeni getirmiş olduğumuz sistemle bir kere organize sanayi bölgeleri, ihtisas
OSB’ler hangi alanda kullanılacaksa, nasıl bir arıtma sistemine ihtiyaç varsa o
arıtma sistemine cevap verecek olan arıtmasını yapacak. Yani şunu çok net ifade
edeyim ki, sanayiciler de organize sanayi bölgeleri de Bakanlığımız da çevre
konusunda -çevre hepimizin olduğu için, çevreye hepimizin ihtiyacı olduğu için-
bu konuda hepimiz duyarlılık gösteriyoruz. Organize sanayi
bölgesinde bir arıtma tesisi yapılmışsa bu tabii cezalandırma değil, bu, arıtma
tesisi yapılmak mecburiyetinde olduğu için yapılmıştır. Özellikle deri organize
sanayi bölgelerinde zaten arıtma yapılması kaçınılmazdır. Bu çerçevede Uşak’ta
deri organize sanayi bölgesinde yatırım yapanlar aslında cezalandırılan değil,
gerçekten görevini yapmış bir yapı içinde. Çevre Kanunu’nda –tam tarihini
hatırlayamıyorum- Tekstil, Konfeksiyon Strateji Eylem Planı’nı hazırlarken
orada bir maddeden gördük. Çevreyle ilgili, arıtmayla ilgili yatırım yapan
yatırımcıların kullanmış olduğu enerji bedellerinin yüzde 20’leri kendilerine
iade ediliyor, Çevre Bakanlığımızın çıkarmış olduğu bir kanun çerçevesinde.
Tarihini tam hatırlamıyorum ama bunu bilahare de bildirebilirim. Bu kanun
çerçevesinde, sanayici arıtmasını yapmışsa, bu arıtmasını yapmasından dolayı
cezalandırılmıyor, bilakis kullanmış olduğu enerji bedelinin yüzde 20’sini
-yıllık 100 bin YTL’yi geçmemek üzere- yani bir işletme 500 bin YTL’lik enerji
tüketiyorsa, bunun 100 bin YTL’sini arıtma tesisi kurduğu için geri alma
imkânına sahip. Bu konuda böyle bir imkân ortada var ve bununla ilgili Çevre Bakanlığımızın
yine çıkartacağı bir yönetmelikle, Bakanlar Kurulu kararıyla ilave alınabilecek
olan veya bunun kapsamının yeniden değerlendirilebileceği bir yapı var. Evet,
yüzde 50’ye kadar enerji indirimi dediğimiz çalışma bu. Şimdi, bunun yanı
sıra, doğal gaz ve enerji konusunda geçmişte yapılan sübvansiyonlar vardı.
Evet, bunlar aslında organize sanayi bölgeleri ve özellikle organize sanayi
bölgelerinin gerek enerji konusunda, yani doğal gazda gerek elektrik konusunda
yapacağı yatırımlar için, yeni yatırımları için bir kaynak oluşturuyordu. Ama
bu konuda BOTAŞ almış olduğu karar çerçevesinde, doğal gazla ilgili
sübvansiyonları 3’ten 1’e düşürdü. Aslında bu konu da doğal gaz dağıtımının
özelleştirilmesinin ve özelleştirilmeyi alanların da haklı taleplerinden ortaya
çıkan bir gelişmedir. Yani burada sanayicinin yükünün artırılması değil, ortaya
çıkan bir gerekliliğin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bunun yanı sıra,
organize sanayi bölgelerinde kapanmalar konusu, fabrikalar bir bir kapanıyor derken, şu anda organize sanayi bölgelerinde
çok fazla kapanmış bir fabrika yoktur. Yani bunlar dışarıda şu anda yaşanan
küresel krizin hemen akabinde ortaya çıkmış gelişmeler değildir. Küresel krizle
ilgili görüşler, konular zaten ifade ediliyor. Evet, Türkiye
açısından, gerek mali sektör açısından gerek reel sektör açısından konu zaten Hükûmetimizce ciddi bir şekilde takip ediliyor. Ki, mali
sektörün bu konuda sermaye yeterlilik rasyosu
Avrupa’daki, Amerika’daki bankaları kıskandıracak ve onların iki misli sermaye
yeterlilik rasyosuna sahip bir finans yapımız var. Reel sektöre de
gelince, tabii ki Türkiye 133 milyar dolar ihracat yapan dünyanın 15’inci büyük
ekonomisi, Avrupa’nın 6’ncı büyük ekonomisi ve yapmış olduğu ihracatın yaklaşık
yarıya yakınını Avrupa bölgesine yapıyor. Dolayısıyla Avrupa bölgesine yapılan
ihracatlardaki bir daralmanın reel sektör üzerinde kuşkusuz bir etkisi
olacaktır. Ama şunu çok net ifade edelim ki, özellikle Ekonomik Koordinasyon
Kurulu, Hükûmetimiz bu konuyla ilgili olabilecek olan
riskleri en minimuma indirecek, minimize edecek çalışma ve gayretler içindeyiz.
Bu noktada,
özellikle kendi Bakanlığıma bağlı KOSGEB başta olmak üzere, birçok birimle
bunlarla ilgili çalışmalarımızı zaten başlattık, zaten yapıyoruz. 2008 yılında
sizlerin de şahit olduğu ve birçoğu organize sanayi bölgesinde olan KOBİ’lerin
on sekiz ay sıfır faiz, yani hiçbir faiz ödemeksizin 600 bin YTL’ye kadar
makine teçhizatlarını yenilemesi noktasında KOSGEB, hakikaten cumhuriyet
tarihinde bir ilk diyeceğim, bir kredi uygulaması yaptı. Burada hem yerli
makine teçhizat sektörümüz yapmış olduğu üretim miktarlarını artırdı hem de
diğer taraftan bizim yerli sanayicimiz de sıfır faizli, on sekiz ay vadeli ve
ilk altı ayı ödemesiz kredi kullandı. Yani, arkadaşlar,
bugün libor, Amerikan faizlerinin yüzde 11’e çıktığı,
Merkez Bankası gecelik borçlanma faizlerinin yüzde 20,25 olduğu bir dönemde
KOSGEB tarafından, özellikle KOBİ’lerimizin organize sanayi bölgelerinde
olanları ağırlıklı olmak üzere, onların rekabet güçlerinin artırılması
noktasında böyle bir destek verildi. Diğer taraftan,
yine ihracat yapan ihracatçılarımızın ihracat yaptıkları pazarlardaki
daralmanın bertaraf edilmesi, yeni pazarlar bulunması noktasında da bir
taraftan DEFİF’le ilgili, ihracatla ilgili yeni kredi
çalışmalarımız devam ediyor ilgili bakan arkadaşımız tarafından, bir taraftan
da KOSGEB’le, KOBİ’lerle ilgili bizim Bakanlığımız tarafından çalışmalar devam
ediyor. Ancak şu anda yine dünyada böylesine bir yangın
varken ve dünyada kredi bulmanın maliyetlerinin giderek arttığı bir ortamda,
kredi bulmanın giderek zorlaştığı bir ortamda yine KOSGEB vasıtasıyla 6.500
ihracatçımıza, bakın şu anda sıfır faizli, altı ay vadeli ve defaten ödemeli
650 milyon dolarlık -bakın altını çizerek söylüyorum, 650 milyon dolarlık-
sıfır faizli ihracatçı KOBİ’lerimize şu anda kredi kullandırıyoruz. Aynı şekilde yine
esnaf ve sanatkârlarımız için -biraz evvel sorulduğu için ifade ediyorum, yine
cumhuriyet tarihinde bir ilktir- KOSGEB vasıtasıyla imalatçı esnaf ve
sanatkârlarımıza sıfır faizli, on sekiz ay vadeli, yine ilk altı ayı ödemesiz
25 bin YTL’ye kadar bir kredi uygulaması yaptık. Buna başvurular yapıldı. Tabii
başvuruların hepsini karşılamak KOSGEB’in şu andaki imkânsızlıklarından, maddi
imkânsızlıklarından dolayı mümkün olmadı. Şimdi, önümüzdeki dönemde KOSGEB’i
yeniden yapılandıracak teşkilat kanununu, kanunu yeniden düzenleyerek,
esnafımızın da, yani imalatçı olmayan esnafımızın da KOSGEB kredilerinden
faydalanacağı yeni çalışmalar yapıyoruz ve KOSGEB’le ilgili, yine KOBİ’lerimizle
ilgili, özellikle organize sanayi bölgesindekiler ve esnaf ve sanatkârlarımız
olmak üzere yeni çalışmalarımız da devam ediyor. Bunun da özellikle altını
çizerek belirtmek istiyorum. Dediğim gibi, genelde, genel bir şey söylemeye
çalıştım. Sicil affı
konusuna gelince, sicil affı yine yüce Meclisimizin geçen dönemde, 2003 yılında
Hükûmetimizin getirmiş olduğu bir teklifle sicil affı
zaten şu anda yürürlükte. Sicil affında, çıkarılmış olan, yürürlükte olan kanun
çerçevesinde bir çek karşılıksız veya bir senet protesto olmuşsa bunun
ödendikten sonra bankalardan kaydının düşülmesi gerekiyor. Ancak bu konuda
Merkez Bankası bununla ilgili çalışma yaptığı hâlde zaman zaman
bazı bankaların bu konuya riayet etmediği ve bazı bankaların borcunu ödemiş
olduğu hâlde esnaf ve sanatkârın bu borçtan düşmesini veya kara tahtadan
düşmesini sağlamadığı konusunda şikâyetler geliyor. Bu konuda gerek Bankalar
Birliği gerek BDDK gerek Merkez Bankası nezdinde ben tabii temsil ettiğim
kesimin hak ve menfaatlerinin korunması noktasında gerekli girişimleri yaptım.
Sicil affı konusunda da söyleyeceğim konu budur. Diğer taraftan, organize sanayi bölgesi konusunda, biraz evvel sağ
olsun Sayın Recai Berber de bahsettiler, yine Hasan Angı
da konuşurken organize sanayi bölgeleri konusunda bu yıl itibarıyla neler
yaptığımızı, 2009 yılı itibarıyla neler yapacağımızı zaten çok net ifade etti,
ben tekrar ilerleyen saatlerde bununla ilgili net rakamları verebilirim, ama
şunu çok net ifade edeyim, bitme aşamasına yakın olan ve hemen üretime geçmesi
gereken organize sanayi bölgelerine, bir kere, özel öncelik tanıyoruz. Ve diğer
taraftan, yeni yapmış olduğumuz bir şeyi daha bu vesileyle paylaşmak istiyorum,
çünkü hangisinde, organize sanayi bölgesinde mi yoksa sanayilerde mi yapılsın
konusunda yine bir soru gelmişti, hatta “Normal sanayi bölgelerinde yatırım
yapıp organize sanayi bölgesine taşınanlara bir destek düşünülüyor mu?”
şeklinde bir soru da vardı. Bunu Bursa Deri Organize Bölgesinde
gerçekleştirdik, yani bu konudaki gelen talepleri de dikkate alıyoruz.
Sanayilerden veya küçük sanayi sitelerinden organize sanayi bölgesine taşınmak
isteyenlere de KOSGEB bazında geçmişte vermiş olduğumuz destekleri önümüzdeki
dönemde, inşallah bu bütçe döneminde KOSGEB hak ettiği payı aldığı çerçevede bu
destekleri yapmaya devam edeceğiz. Yine, bunu, tekstil ve konfeksiyon
sektörüne münhasır olarak strateji eylem planımızda çok net bir şekilde
belirttik, yani taşınmanın getireceği maliyeti karşılayacak bir yapı içine
gireceğiz. Diğer taraftan,
benim bir sanayici olarak hep hayal ettiğim, hayalimde olan “Türkiye'nin bir
sanayi envanteri yapılamaz mı?” şeklindeki sorunun
cevabını da, şükürler olsun onu da çok ciddi bir noktaya getirdik eylül ayı
sonu itibarıyla. Eskiden “sanayi envanteri ve sanayi
bilgi sistemi” dediğimiz, ancak sadece sanayiyi değil Türkiye'deki ticaret ve
hizmetler sektörünü ve sanayiyi de kapsayan, 2007 yılında vergi sistemine
kayıtlı birinci, ikinci sınıf tüccarlar ve kurumlar vergisi mükelleflerini
kapsayan toplam 2 milyon 10 bin 377 işletmenin tamamı için “girişimci bilgi
sistemi” diye sistemin altyapısını kurduk ve kurumlarımızdan almış olduğumuz
verileri toplayıp bu ortak veri havuzunda, hangi ilimizde hangi sanayi, ticaret
ve hizmet sektörünün kapasitesinin ne olduğu, ne kadar çalışan sayısı olduğu,
ne kadar enerji tüketildiği, ne kadar öz varlığı olduğu, ne kadar borcu olduğu
gibi gerçekten çok önemli ve Türkiye'de bir ilk olan girişimci bilgi sistemiyle
ilgili çalışmamızın da altyapısını bitirdik. Bununla ilgili şimdi, -bu bir sefere
mahsus yapılan bir çalışma değil; bu sürekli artık dinamik bir bilgi portalı hâline gelmiş olan bir çalışmadır- veri akışını
ortak veri standardıyla yapacak çalışma yapıyoruz. Birimlerimizin,
kurumlarımızın elinde veriler var. Ancak, bu veriler farklı farklı
meslek kodlandırmasına göre tutuluyor. Tek bir örnek verecek olursam, bugün
Gelir İdaresi Başkanlığı 3.800 sektöre ait bilgiye sahip. Bakın, 3.800
sektörden bahsediyorum. BAŞKAN – Sayın
Bakan, toparlarsanız… Epey geçtik. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, bitiriyorum hemen. Diğer yandan,
TEDAŞ verileriyle 20 sektörü görmek mümkün. Ama şimdi ortak bir veri
standardına ve veri havuzuna getirdiğimiz zaman, ülkemizin neresinde, hangi
sektörde üretim, kapasite, çalışan sayısı, borç, öz varlık hepsini
görebileceğiz. Bu, tabii bizim yeni organize sanayi bölgeleri yapımı konusunda
da çok önemli bir yapı oluşturacak. Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…Kabul
edilmiştir. 1’inci maddeyi
okutuyorum: ORGANİZE SANAYİ BÖLGELERİ
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI MADDE 1- 12/4/2000 tarihli ve 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununun 3 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “MADDE 3- Bu
Kanunun uygulanmasında; a) Bakanlık:
Sanayi ve Ticaret Bakanlığını, b) Organize
Sanayi Bölgeleri (OSB): Sanayinin uygun görülen alanlarda yapılanmasını sağlamak,
çarpık sanayileşme ve çevre sorunlarını önlemek, kentleşmeyi yönlendirmek,
kaynakları rasyonel kullanmak, bilgi ve bilişim teknolojilerinden yararlanmak,
sanayi türlerinin belirli bir plan dahilinde
yerleştirilmesi ve geliştirilmesi amacıyla; sınırları tasdik edilmiş arazi
parçalarının imar planlarındaki oranlar dahilinde gerekli idari, sosyal ve
teknik altyapı alanları ile küçük imalat ve tamirat, ticaret, eğitim ve sağlık
alanları, teknoloji geliştirme bölgeleri ile donatılıp planlı bir şekilde ve belirli
sistemler dahilinde sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan ve bu Kanun
hükümlerine göre işletilen mal ve hizmet üretim bölgelerini, c) Onaylı sınır:
Yer seçimi sonucunda sınırları tasdik edilmiş OSB alanlarıyla birlikte, OSB’nin
faaliyetleri için zorunlu olan ve Bakanlığın uygun gördüğü; teknik altyapılara
ilişkin tesis ve bağlantı hatları ile teknik donatı alanlarının yer aldığı OSB
dışındaki alanları, d) İhtisas OSB:
Aynı sektör grubunda ve bu sektör grubuna dahil alt
sektörlerde faaliyet gösteren tesislerin yer aldığı OSB ile lojistik amacıyla
kurulan OSB’yi, e) Organize
Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK): OSB'lerin kendi aralarında
yardımlaşmaları ve ortak sorunlarını çözüme kavuşturmalarını sağlamak üzere
oluşturulacak OSB üst kuruluşunu, f) Katılımcı:
OSB’lerde, bir işletmenin kurulması için parsel tahsisi veya satışı yapılanlar
ile maliki bulunduğu parselde üretimde bulunan veya bulunmayı taahhüt eden ve
bu Kanunun amacına uygun faaliyet gösteren gerçek ve tüzel kişiyi, g) Kiracı:
Katılımcının tesisini, yönetmelikte belirlenen esas ve usullere uygun biçimde
kira-layan gerçek veya tüzel kişiyi, ifade eder.” BAŞKAN – 1’inci
madde üzerinde gruplar adına söz talepleri vardır. Gruplar adına ilk
söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Sayın Osman Coşkunoğlu’na aittir. Buyurun Sayın Coşkunoğlu. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
OSMAN COŞKUNOĞLU (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, iyi niyetle hazırlanmış, organize sanayi bölgelerimizin daha etkin
ve güçlü olması yönünde değişiklikler öneren bir yasa tasarısını tartışıyoruz.
Gerek bu yasa tasarısı çerçevesi içerisinde gerekse birçok önemli toplantıda
Sayın Bakanın yapmış olduğu konuşmaları dinleyince âdeta kendi partisine
muhalefet ediyor gibi bir izlenim uyanıyor bende. Şimdi, sanayi
stratejisinden sık sık söz ediyor Sayın Bakan. Sanayi
politikaları ve stratejisi olması gerektiğini burada, Türkiye Büyük Millet
Meclisinde ve her çeşit ortamda sürekli, son beş yıldır dillendiririz fakat
“Piyasanın görünmez eli bu işleri bir şekilde halleder.” görüşünde bir
politikayı AKP Hükûmeti bugüne kadar yürütmüştür.
Bunun en somut örneğini de en son örneklerinden bir tanesini de birkaç ay önce
çıkarmış olduğumuz ARGE’yi (araştırma geliştirmeyi)
Destekleme Yasasında yaşadık. ARGE’yi Destekleme
Yasası tıpkı daha önceki teşvik yasaları gibi, ulufe dağıtır gibi, herhangi bir
strateji, herhangi bir öncelik, “Ülkemizin sanayisini buradan şuraya
taşıyacağız, onun için şu teknoloji alanlarında, şu sanayi alanlarında, şu
şekilde teşvik vereceğiz.” anlayışından yoksun bir şekilde çıktı. Şimdi, Sayın
Bakan çok önemli konulara değiniyor sanayi politikasıyla… Gerçekten bir kör
dövüşü içerisindeydik, bir envanter yoktu. Beş N bir
K, yani nerede, ne, neden, ne yapılıyor, kim tarafından diye bir envanter çalışmasını dikkatle izliyorum Sanayi ve Ticaret
Bakanlığında olan. Bir bilgi ve veri tabanının oluşturulduğunu dikkatle
izliyorum fakat bu çalışmalar bir yandan, öte yandan ulufe dağıtır gibi teşvik,
daha üç beş ay öncesi çıkarılmış olan ARGE Yasası da buna örnektir. Bunlar
ikisi bir araya gelemiyor, birbiriyle uymuyor. Mutlaka ve mutlaka ülkelerin
bunu başarıyla… Şimdi ben size,
yine Sayın Bakanın geçen sene İstanbul Sanayi Odası toplantısında söylediği bir
sözü okuyayım buradan: “Sanayi politikası dendiğinde eskiden bizlere hep
Japonya’nın, Kore’nin, Asya kaplanlarının hikâyeleri anlatılırdı. Son dönemde
ise bildiğiniz gibi İrlanda’nın, Çin’in hikâyeleri anlatılıyor. Bizim
hedefimiz, yarın tüm dünyada Türkiye'nin başarı hikâyesinin anlatılmasıdır.” Ne
kadar güzel fakat şimdi bu hikâye, gerçekten hikâye olarak anlatılabilir belki
ama somut politikalar olarak bunu anlatmak için uygulamaların da tutarlı olması
gerekir. Değerli
arkadaşlar, size bazı ufak tefek veya çok kısa, zamanın elverdiği ölçüde, bir
iki tarihî not düşeceğim burada: Organize sanayi bölgeleriyle ilgili ilk
bilinçli uygulama 1896 yılında İngiltere’de oldu sanayi devrimini ilk
gerçekleştiren ülke olarak, daha sonra 1899’da Amerika’da oldu. Ondan sonra
1959’da sanayileşmiş ülkelerde yeni teknolojileri üretmek ve bunları imalatta
ve hizmet sektöründe, daha sonra hizmet sektöründe kullanabilmek için devletin
etkin bir şekilde, etkin bir biçimde yer aldığı politikalar yine İngiltere’de,
Amerika’da uygulanmıştır. Örneğin Amerika’da 1959’da ilk olarak o güne kadar
gelen sanayi bölgelerinin ötesinde bir araştırma parkı, teknolojiyi daha üst
düzeyde ele alan araştırma parkı gerçekleştirilmiştir. Şimdi “Bırakalım
Amerika’yı, İngiltere’yi.” diyebiliriz, oysa onları yakalama iddiası var
burada. “Bırakalım onları.” diyebiliriz. Fakat şu anda Çin’de ilk olarak 1985
yılında bir bilim ve teknoloji parkı, Shenzhen Bilim
ve Teknoloji Parkı kurulmuştur ve yirmi yıl içerisinde elli iki adet yüksek
teknoloji geliştirme bölgesi bulunmaktadır. Şimdi, bunlar
icraattır, bunlar hikâye anlatmak değildir. Bunlar gerçeklerdir, rakamlardır ve
somut icraatlardır. Bu somut icraatlara baktığımız zaman, organize sanayi
bölgelerimizin bu 1’inci maddesinde şöyle bir söz var: “…teknolojik geliştirme
bölgeleri ile donatılıp planlı bir şekilde ve belirli sistemler dâhilinde
sanayi için tahsis edilme…” Ne kadar büyük bir iddia değil mi? “…teknoloji
geliştirme bölgeleri ile donatılıp…” Türkiye’de on yedi tane teknopark vardır.
Yani bu organize sanayi bölgeleriyle pek de iç içe çalışma ortamı yoktur ve bu
teknoparklarda da yüzde 80’in üstünde sadece yazılım yapılır. Yani yazılımı
küçümsediğim için söylemiyorum, çok önemlidir, teşvik edilmesi gerekir. Fakat
sadece yazılıma odaklanmış bir teknopark, on yedi tane teknoparkımız var. Yani
bütün bu söylemler ve var olan durum birbiriyle çelişiyor. Diğer bir
değinmek istediğim nokta da organize sanayi bölgesiyle, böyle yasalarla,
altyapı kurmakla bu iş olmuyor. Yine Hükûmetin
sorumlu kişileri “Efendim, Amerika’da, Avrupa’da kriz olabilir; bize dokunmaz,
bize bir şey olmaz, bizim bankacılık sistemimiz sağlam.” şeklinde… O bankacılık
sistemi de neden sağlam? 2001 yılında çıkarılan, geliştirilen BDDK sayesinde
sağlam. Şunu da not olarak söyleyeyim: O fikri ilk defa Cumhuriyet Halk
Partisi, 1999 seçim bildirgesinde BDGK, yani bankacılık denetim ve gözetim
kurumu… O bankaların batmasının ülkeyi ne hâle getireceğini ve çözüm önerisini
ilk kez Cumhuriyet Halk Partisi 1999’da önermişti. Şimdi o sayede, 2001’de
kurulan BDDK ve diğer mevzuat sayesinde bankalarımız sağlam, doğru. Fakat o
bankaların desteklediği reel sektör. Şimdi Sayın Bakan, orada da sıkıntılı
olduğundan, Batı’daki krizin bizim pazarlarımızı daraltacağından söz etti.
Fakat bunun genel olarak kabul edilip “Biz izliyoruz.” dışında, reel sektörde
herhangi bir önlem ben görmüyorum. Tam tersine, sadece bugünkü gazeteden… Bakın
Dünya gazetesi ikinci sayfasında “Ekimde ihracat, kriz, Rusya sorunu ve bayram
ile geriledi.”, hemen altında ”İşsizlik oranı arttı.” denilirken ekinde
“Denizci frene bastı, kriz trafiğini izliyor.” deniliyor. Yani tersanelerimizde
de… Yani her gün gazetelerde, böyle iki üç tane reel sektörün yavaşladığını
görüyoruz ve duyduğumuz hadise “Evet, biz bunları izliyoruz.” Hükûmet bunları izlemek için değildir, Hükûmet
bunlar karşısında somut önlemler almak içindir. Avrupa’da bankadan parasını
çekmesin diye mevduatlara, örneğin, garantiler ya artırıldı ya onların
sınırları genişledi. Somut önemler alınıyor, izliyoruz, “Ateş çıksın da ondan
sonra.” denmiyor. Bunu Hükûmetten bekliyoruz. Yoksa
hakkında yasa çıkardığımız organize sanayideki sanayicilerimizin durumunun ne
kadar vahim olduğunu görmezlikten gelemeyiz. Şimdi, saat onda
-yani üç saat önce başladı, belki bitmiştir- başlayan bir organize sanayi toplantısı
Uşak’ta yürüyor. Biraz önce Sayın Bakana bir soru sordum, dedim ki: “Uşak
dericileri -bu sadece bir örnek- bir, taşınma masrafına katlanmıştır; iki,
karma organizede var olan arıtma tesisinin işletme masrafına ayda 200 bin YTL
katlanmaktadır, böyle cezalandırılmaktadır. Bunun için bir önlem düşünüyor
musunuz?” Sayın Bakan -eğer yanlış anladıysam beni düzeltsin,
ki onlar benden şimdi sizin cevabınızı bekliyor, gerçi duymuşlardır- siz
diyorsunuz ki: “Hayır, onlar cezalandırılmadı.” Bu arada şunu da ekledim: 70- (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. OSMAN COŞKUNOĞLU
(Devamla) – “Hayır cezalandırılmıyor, çünkü enerji konusunda şöyle bir kolaylık
sağlıyoruz.” diyor Sayın Bakan. Yani diğer, 70- Bu yasanın
yararlı olmasını dilerim, fakat yasanın içeriğini dolduracak politikalarla bu
ancak yararlı olabilir ve bu sıkıntıyı izlemenin ötesinde Hükûmete
düşenler olduğunu tekrar hatırlatır, hepinize saygılar sunarım. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Coşkunoğlu. Sayın
milletvekilleri, saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati: 12.58 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.06 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. 222 sıra sayılı
Tasarı üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet burada. Şimdi 1’inci
madde üzerinde söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Adana
Milletvekili Sayın Yılmaz Tankut’ta. Buyurun Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşülmekte olan 1’inci maddesiyle ilgili olarak Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Sözlerime
başlamadan önce, bugün Hakkâri’de bölücü hainler tarafından alçakça şehit
edilen askerlerimize Cenabı Allah’tan rahmet, yakınlarına ve büyük Türk
milletine sabır ve başsağlığı diliyorum. Sayın
milletvekilleri, ülkelerin ekonomik ve sosyal kalkınmasının temel
dinamiklerinden birisi de hiç şüphesiz sanayileşmedir. Ancak sanayileşme
politikaları uygulanırken sanayileşmenin bütün bölgeler arasında dengeli
yürütülmesi, kırsal kesimlerden şehirlere göçün durdurulması, bölgeler
arasındaki gelişme farklılıklarının giderilerek sosyal ve ekonomik dengenin
sağlanması esas alınmalıdır. İşte bu esaslar doğrultusunda da çeşitli kalkınma
ve sanayileşme yollarının, her türlü siyasi taassubun dışında, ülke ve bölge
gerçekleri dikkate alınarak izlenmesi gerekmektedir. Sağlıklı bir
sanayileşmenin, kolektif bir anlayışla, maliyet ve masrafların en aza
indirgenerek gerçekleştirilebilmesinin en önemli ve kalıcı yollarından birisi
de madde tanımlarında geniş bir şekilde ifade edilen organize sanayi
bölgeleridir. Günümüzde
ekonomik kalkınma sanayileşmeyle paralel gitmekte ve birbirini etkileyerek
gelişmektedir. Bu gelişme sadece ekonomik yapı ve üretim tekniklerini değil,
aynı zamanda hayatın her yönünü etkileyerek değiştirmektedir. Bu çerçevede
organize sanayi bölgeleri uygulaması, düzenli şehirleşmeyi sağlamada ve sınai üretim faaliyetlerini aynı alanda toplamada kullanılan
bir araç olarak ortaya çıkmaktadır. Buradan
hareketle, ülkemizde de mevcut olanlara ilave olarak bölgeler ve iller
düzeyinde planlı ve programlı sanayi tesislerinin kurulması sağlanarak düzenli
yerleşim ve şehirleşmenin temin edilmesine elbette ki yardımcı olunmalıdır. Yine,
uygun altyapı tesislerinin hazırlanması suretiyle çevre kirliliğinin önlenmesi,
tarım alanlarının ve tabii çevrenin korunması, sanayimizin temel taşları ve bel
kemiği olan orta ve küçük işletmelerin teşvik edilerek geliştirilmesi için
organize sanayi bölgeleri uygulaması çok dikkatli bir şekilde, bazı acı
tecrübelerden de istifade edilerek devam ettirilmelidir. Küçük sanayi siteleri
ve organize sanayi bölgeleri gibi teşebbüsler her türlü politik
değerlendirmenin üstünde, topyekûn ülke sanayisini harekete geçirmenin bir yolu
ve bazı bölgelerde sanayileşme atılımını gerçekleştirmenin uygun bir fırsatı
olarak görülmeli ve koordineli bir şekilde, birbirlerine ziyan vermeden
faaliyetlerini sürdürmelidirler. Organize sanayi bölgelerinin, kendi aralarında
sıkıntı oluşturmadan bölge ve ülke ölçeğinde uyumlu ve birbirine katkı
sağlayıcı bir anlayış ve yapı içerisinde olmaları gerekmektedir. İşte bu
noktada en önemli görev, yine madde tanımlarında kısaca OSBÜK olarak yer alan
Organize Sanayi Üst Kuruluşuna düşmektedir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Türkiye’de organize sanayi bölgeleri kavramı ilk defa
1961 yılında kullanılmaya başlanmış, Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı
döneminden itibaren kalkınma plan ve programlarında sürekli olarak sanayinin
geliştirilmesinde ve bölgesel kalkınmanın gerçekleştirilmesine yönelik
özendirici tedbirler arasında yer almıştır. Yine, ilk defa, 57’nci Cumhuriyet Hükûmeti döneminde 2000 yılında çıkan Organize Sanayi
Bölgesi Kanunu ile organize sanayi bölgeleri hukuki bir yapıyla tüzel bir
kimlik kazanmış ve belirsizlikler ortadan kaldırılarak OSB yönetimlerine pek
çok yetki verilmiştir. Bu yetkileri kısaca özetleyecek olur isek fabrika
inşaatlarının projelendirilmesi ve yapılmasıyla ilgili verilecek ruhsatlar ile
elektrik, su, doğal gaz, haberleşme gibi tüm altyapıların üretimi ve
dağıtılması gibi yetkiler kanunla organize sanayi bölge yönetimlerine
tanınmıştır. Bütün bu
açıklamalardan da anlaşılacağı gibi organize sanayi bölgelerinin varlığı ve
gelişimi her açıdan önemli ve olumludur. Ancak bir taraftan sanayi bölgeleri
için gelişen ve değişen ihtiyaçlara göre kanun çıkartılırken veya mevcut
kanunlarda değişiklikler yapılırken, diğer taraftan ülke gerçeklerinin dikkate
alınarak yönetim anlayışından kaynaklanan siyasi rant
ve istismar hesaplarının ve yanlışlıklarının mutlaka tasfiye edilmesinin lazım
geldiğini de unutmamak gerekmektedir. Örneğin, yılbaşından bu zamana kadar
toplam yüzde 54 zamlanan elektrik fiyatları ile bu bölgelerde faaliyet gösteren
sanayicilerimizin sıkıntılarını nasıl gidereceğiz? Keza aynı şekilde artan
doğal gaz ve diğer temel girdi fiyatları ile sanayicimizin yaşamasını,
kazanmasını ve istihdama katkı sağlamasını nasıl gerçekleştireceğiz? Daha
önceleri organize sanayi bölgelerine az da olsa avantaj sağlayıcı yüzde 5
indirimli olarak uygulanan elektrik tarifeleri gibi birtakım iyileştirmeler
bile bugün ne yazık ki kaldırılmış ve sanayici ve imalatçılarımız AKP
İktidarının çizmeye çalıştığı sahte ve pembe tabloların aksine bugün nefes dahi
alamaz bir duruma düşmüşlerdir. Sayın
milletvekilleri, bugün, maalesef diğer organize sanayi bölgelerinde olduğu gibi
seçim bölgem olan Adana Organize Sanayi Bölgesinde de faaliyette bulunan
sanayicilerimizin birçoğu başta elektrik olmak üzere artan maliyetlerden dolayı
büyük bir sıkıntı içerisindedirler. Öyle ki Adana Organize Sanayi Bölge
Müdürlüğü tarafından tahsil edilmesi gereken toplam elektrik fatura
ücretlerinin bugün ancak üçte 1’i tahsil edilebilmektedir. Yani en son ödeme
dönemi itibarıyla yaklaşık 6 milyon YTL elektrik borcunun sadece 2 milyon
YTL’si tahsil edilebilmiştir. Diğer taraftan, bugün yatırımları ve istihdam
imkânlarını artırmak amacıyla çıkarılan 5084 sayılı Teşvik Yasası’ndan ne yazık
ki Adana gibi pek çok sanayi kentimiz faydalanamamış olup bu kentlerimizde
yatırımlar önemli ölçüde sekteye uğramış ve durma noktasına gelmiştir. Başta
Osmaniye olmak üzere komşu illeri teşvikli hâle getirilen Adana’da da yatırım
hızı büyük ölçüde düşmüş, hemen hemen hiç kalmamış
vaziyettedir. Yatırımcı, her türlü altyapısı tamamlanan, 1.225 hektarla
Türkiye’nin en büyük alanına sahip olan Adana Organize Sanayi Bölgesinin
yerine, haklı olarak, altyapısı bulunmayan teşvikli Osmaniye Organize Sanayi
Bölgesini tercih etmiştir. Türkiye’nin en
çok göç alan ve yüzde 17’lerin üzerinde bir işsizlik oranıyla ülke içerisinde
ilk sırayı alan Adana’da haksız teşvikin meydana getirdiği durum kent
ekonomisinde çok ciddi bir yara açmıştır. Kentte yatırım hızını sekteye uğratan
Teşvik Yasası, haksız rekabet nedeniyle, mevcut sanayi kuruluşları arasında
başta tekstil olmak üzere birçoğunun kapanmasına, işçi çıkarmasına ve kapasite
düşürmelerine neden olmuştur. Sayın
milletvekilleri, Adana Organize Sanayi Bölgesi Osmaniye Organize Sanayi
Bölgesine otuz kilometre uzaklıktadır. Buradan biz teşvik alan illerimize
herhangi bir şey söylemiyoruz ama adaletin sağlanması yönünden bir konunun
özellikle altını çizmek istiyorum. Bakınız, teşvikli Osmaniye Organize Sanayi
Bölgesinde yer alan bir tesisin SSK primi, stopaj ve enerji indirimleriyle 70
YTL’ye ürettiği bir ürünü aynı sektör ve büyüklükteki sanayi kuruluşu Adana’da
100 YTL’ye üretebilmektedir. Bir üründe yüzde 30’luk üretim maliyet farkı
haksız rekabetten çok öte rakibin batırılması anlamına gelmektedir ki, böyle
bir durumu kabullenmek de elbette ki mümkün değildir. Nitekim,
teşvik öncesi Adana’da tekstil sektöründeki 50 bin kişilik istihdam bugün 15
binlere ulaşamayan rakamlarla ifade edilebilmektedir. İşin acı yanı, Adana’nın
tekstil sektöründeki iş gücü kaybının yerini teşvikli kentlerde gerçekleştirilen
yatırımlar da maalesef dolduramamıştır. Sayın
milletvekilleri, Teşvik Yasası’nın yanlışlığını bugün ekonomi çevreleriyle
birlikte zannediyorum Sanayi Bakanımız Sayın Çağlayan da kabul etmektedir.
Kendileriyle gerek komisyon gerekse özel sohbetlerimizde teşvik sisteminin
bölgesel veya sektörel olarak yeniden ele alınması
lazım geldiği hususunda mutabakat sağladığımız konuşmalarımızın olduğunu
zannediyorum hatırlayacaklardır. Yine, 7 Temmuz 2006 tarihinde Ankara’da yapılan OSTİM’li sanayici ve iş adamlarının istişare toplantısında
konuşan, o zaman Ankara Sanayi Odası Başkanı olan Sayın Sanayi Bakanımız,
bakın, o tarihte ülke gerçeklerini nasıl özetlemektedir: “Türkiye’de 5 tane
kaynak ustası arıyorsunuz, karşınıza 7-8 tane üniversite mezunu, pırıl pırıl, iki-üç lisan bilen gençler geliyor. Türkiye’de eğitim ve istihdam politikaları eksiktir ve yanlıştır.
Sanayici nitelikli insan bulmakta güçlük çekerken öbür yanda 5-10 milyon insan
işsiz gezmektedir. Türkiye, son dönemlerin en yüksek işsizlik oranıyla karşı
karşıya bulunmaktadır. Mesleki eğitim konusunda da bir an önce düzenleme
yapılması gerekmektedir. Meslek okulları cazip hâle getirilmeli.” diyor ve
teşvikli sistemi de eleştirip bu konuda sistemin sektörlere göre tasarlanmasını
öneriyor. Şimdi, Sayın
Bakanımıza buradan sormak istiyorum: İki yıl önce şikâyetçi olduğu bu tablo
acaba bugün ne ölçüde düzelmiştir? Dolayısıyla, iki yıl önce Sayın Bakanımızın
da Oda Başkanı olarak belirttiği gibi, Teşvik Yasası, teşvikten yoksun olan
Adana gibi çok büyük organize sanayi bölgelerine sahip kentlerimizi mutlu
etmediği gibi teşvik alan illerimizin yatırımcılarını da ne yazık ki mutlu
etmemiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. YILMAZ TANKUT
(Devamla) – Teşvikten yararlanan kırk dokuz kentten sadece birkaçında yatırım
ve istihdam artmış, kalan çoğunluğun teşvikle büyümesi de sağlanamamıştır. Kaynakların ve
zamanın iyi değerlendirilmesini sağlayamayan Teşvik Yasası’nın önümüzdeki
günlerde acilen düzeltilerek mutlaka adaletin sağlanmasının gerektiğini buradan
bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; netice olarak, Türkiye yeni bir çağın eşiğinde yeni
siyasi değerler ve anlayışlarla kucaklaşmak zorundadır. Başta sanayileşmemiz
olmak üzere her türlü gelişme ve ilerleme faaliyetleri, iktidar olma taassubu
ve diğer ön yargılardan kurtularak, siyasi polemiklerden,
içi boş sloganvari sözlerden ve göstermelik açılış
törenlerinden uzaklaşarak, bütün imkânlar zorlanarak samimiyetle yapılmalıdır
diyor, sözlerimi tamamlarken bu yasanın eksikliklerinin giderilerek diğer yasa
ve uygulamalarla işlevini kaybetmeden Türk sanayisinin gelişmesine vesile
olmasını temenni ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tankut. Şahıslar adına
ilk söz Manisa Milletvekili Sayın Ahmet Orhan’da. Buyurun Sayın
Orhan. (MHP sıralarından alkışlar) AHMET ORHAN
(Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi
üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bugünlerde bu
kürsüde sık sık hepimizin yaptığı gibi maalesef
sözlerime güneydoğuda bugün kaybettiğimiz evlatlarımıza, şehit olan
kardeşlerimize Allah’tan rahmet dileyerek başlamak istiyorum. Milletimizin başı
sağ olsun. Ümidim odur ki bu acı kayıplar en kısa sürede son bulur,
milletimizin kucaklaşması daha bir güzel ortamda devam eder. Değerli
milletvekilleri, günümüz Türkiye’sinde endüstriyel rekabetin odağını oluşturan
organize sanayi bölgelerinin yapısı, bölgesel kalkınmadaki yeri ve firmalara
yönelik rekabet göstergelerinin ortaya konulması ne kadar önemliyse sorunların
çözümüne katkı sağlamak da o kadar önemlidir. OSB’lerin dünyada ortaya çıkışı
19’uncu yüzyıla uzansa bile yurdumuzdaki ilk örneği 1962 senesinde kurulan
Bursa Organize Sanayi Bölgesidir. Türkiye’nin sanayileşme sürecinin gerçek
anlamda başlamasıyla OSB’lerin kuruluşu neredeyse birlikte yaşanmaya başlanmıştır.
60’lı yıllarda montaj sanayisi ifadesini hafife alma üslubuyla kullandığımız
günler yaygın sanayileşme maceramızın önemli bir kilometre taşı olmuştur. Yurdumuzdaki ilk
OSB örneklerinden biri olan Manisa Organize Sanayi Bölgesinin kuruluş
çalışmaları, 1963 yılında Manisa Ticaret Odasınca, Manisa Ticaret Borsasının da
maddi katkılarıyla, Türkiye Odalar Birliği Sanayi Dairesine fizibilite etüdünün
yaptırılmasıyla başlamıştır. Manisa Organize Sanayi Bölgesi Tesis Geliştirme
Başkanlığına sunulmuş ve yapılabilirliği tespit edilmiştir. Uluslararası
normlara uygun bir sanayi bölgesi olması neredeyse 80’li yılların sonlarına
kadar ulaşan bir süreci kapsamıştır. 4562 sayılı
Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu yayımlandığı tarihten günümüze kadar geçen
sürede de çoğu OSB’ler çağın gerisinde kalmış, özellikle son altı yıldır
izlenilen umursamaz politikalar nedeniyle vakit, nakit, istihdam ve yatırımcı
kaybı yaşanmıştır. Süratle ilerleyen çağımızın işleyiş hızına AKP hükûmetleri yetişememiş ve bundan Türk sanayisi ve sanayicisi
zararlı çıkmıştır. Gâvur Dağı’nın
doğusundaki bazı illerdeki OSB bölgelerinin durumuna baktığımızda, bu hükûmetin söz konusu bölgelere çok hizmet verdiği
iddiasının ne kadar asılsız olduğu daha iyi görülecektir. Kişi
başına düşen organize sanayi bölgesi birim alan miktarlarına göz attığımızda şu
gerçekle karşılaşırız: Diyarbakır, kişi başına organize sanayi birimi metrekare
olarak 3,98; Şırnak 3,61; Kahramanmaraş 3,19; Bingöl 3,02; Siirt 2,40; Ağrı
2,39; Batman 2,12; Bitlis 1,74; Hakkâri 1,34; Van 1,30; Artvin ise maalesef
sıfır. Tüm yurdumuzda ise 251 organize sanayi bölgesi 645 milyon 752 bin
Ayrıca, bu
illerdeki OSB’lerin önemli bir kısmı işletme safhasında olmayıp altyapı,
inşaat, kamulaştırma, planlama gibi safhalardadır. Ülkemizin ister doğusu ister
batısı olsun, iaşe torbaları, kömür vesaire dağıtarak insanımızın refah ve
mutluluğunun sağlanması mümkün değildir. Onlara aşlarını temin edecek iş
ortamının yaratılması mecburiyeti vardır. Bunun da en önemli yolu sanayi
üretimidir ki OSB bu süreci hızlandıracak araçların başındadır. Sayın
milletvekilleri, dünyada yaşanan ekonomik dalgalanma ve krizin de etkisiyle var
olan işsizlik maalesef artma eğilimindedir. Konunun uzmanları ve iş adamlarımız
bu kriz sürecinde istihdamda gerilemeler yaşanacağı ve işten çıkarmaların can
yakacak seviyelere ulaşacağını öngörmektedirler. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. AHMET ORHAN
(Devamla) – Teşekkür ederim. Artan nüfusumuz
var olan geleneksel istihdam alanları dışında geçimini aramak durumunda olup
bunun derin etkilerini hep beraber yaşamaktayız. Hepimizin, şüphesiz en çok
yaşadığı gerçek, işsizliktir. Gün geçmez ki iş için müracaat eden işsiz
insanımız olmasın. Geçmişte insanımızın geçimini temin etmekteki en önemli araç
olan Türk tarımı uygulanan politikalar sonucunda eski fonksiyonunu yitirmiş
durumdadır. Var olan istihdam sorunlarımızın çözümünde üretimden başka çıkış
yolu yoktur. Türkiye, istihdam
yaratmayan, insanların ihtiyaçlarını karşılamasını borçlanma üzerine kuran bir
ekonomik anlayışı süratle terk etmeli, yeniden üretim baş tacı edilmelidir.
Yurdumuzun avantajları ön plana çıkarılarak sanayiye, üretime verilen önem
ortaya konmalıdır. Dünyayla rekabete iyi hazırlanmış bir üretim anlayışı
geliştirilmelidir. Şüphesiz, buradaki en önemli araçlar modern üretim
araçlarıdır ki organize sanayi bölgeleri bunun en önemli aracı durumundadır. Bunun dışında… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) AHMET ORHAN
(Devamla) – Bu kanunun milletimize hayırlı olmasını diler, yüce heyete saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Orhan. Şahıslar adına
ikinci söz hakkı Malatya Milletvekili Sayın Mücahit Fındıklı’ya aittir. Buyurun Sayın
Fındıklı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün
Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun
Tasarısı’nın 1’inci maddesiyle ilgili görüşlerimi açıklamak üzere şahsım adına
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, yaklaşık on beş yıldır bir organize sanayi
bölgesinin yöneticisi olarak, Malatya’da yaşadığımız, organize sanayi
bölgelerinde yaşadığımız sıkıntıları -Sayın Bakanımız da çok iyi bilirler-
bütün organize sanayi bölgesi yöneticileri yaşamıştır çünkü birçok
belirsizlikler, birçok tarifi yapılmayan konular, yeni gelişen gelişmelerin
karşısında tarifi yapılmamış, kanunda yerini bulmamış birçok konularla
karşılaştık. Bütün bunların tamamını
Anadolu’daki organize sanayi bölgelerinde veya diğer organize sanayi
bölgelerinde, hepimiz el yordamıyla, karşılıklı iyi niyetle, riski üzerimize
alarak, üzerimizde taşıyarak, valilerle, belediye başkanlarıyla diyaloglarımızı
mümkün olduğu sürece yakınlaştırmak suretiyle çözmeye çalıştık. Bu ancak bazı organize sanayi bölgelerinde eğer vilayet ile oda,
belediye ile vilayet arasında birtakım sürtüşmeler olduğunda maalesef organize
sanayi bölgeleri ciddi anlamda sıkıntılar yaşıyordu ancak üst üste yapılan
değişikliklerle ve çıkan kanunla, özellikle bu son dönemde de komisyonda, tüm
komisyon üyesi arkadaşlarımızın da katkılarıyla, bazı belirsizlikleri ortadan
kaldırıp tariflerini ve çerçevelerini çizme imkânımız oldu. Dolayısıyla
hepimiz şunu çok iyi biliyoruz ki Türkiye ekonomisi ciddi anlamda üretim esaslı
bir ekonomi olması lazım ve hem bölgeler arası gelişmişlik farkını ortadan
kaldırmak hem de üretim esaslı bir ekonominin önünü açmak adına, organize
sanayi bölgeleri ciddi anlamda yatırımcıya cazip imkânlar sunuyor. Dolayısıyla
Doğu ve Güneydoğu Anadolu olmak üzere bütün organize sanayi bölgelerinde
altyapı çalışmaları devlet tarafından tamamlanıyor. Ancak o bölgelere yatırımcı
gitmesi için sivil toplum örgütleriyle birlikte yine bölgenin valisi, belediye
başkanı güç birliği yapmak suretiyle yatırımlarını çekebiliyorlar. Değerli
arkadaşlar, bu dönemde özellikle en çok sıkıntı çektiğimiz işletme mantığında,
gerek elektrik işletmelerinde, doğal gaz işletmelerinde büyük bir belirsizlik
vardı ve ciddi anlamda da hukuksuzluk vardı. Ancak yapılan değişikliklerle hem
elektrik lisansları hem doğal gaz lisansları hem de özellikle imar yetkileri de
kurumun kendisine verildiğinde kurum resmî şahsiyetine, hükmi şahsiyetine
kavuşmuş oldu. Bu konuda komisyonda yaptığımız çalışmalarda, komisyon üyesi
arkadaşlarıma, Sayın Bakanıma ve Bakanlığın tüm yetkili bürokrat arkadaşlarına
teşekkür ediyoruz. Çünkü biz biliyoruz ki organize sanayi bölgeleri planlı
kalkınmanın da temelidir aynı zamanda. Anadolu’da özellikle şehir planları
yapıldığı zaman organize sanayi bölgesi yapılacak altıncı sınıf, yedinci sınıf,
tarım arazileri vasfından çıkmış taşlık ve mera alanlar, taşlık alanlara doğru
planlanması yapılıyor ve dolayısıyla şehri genel anlamda planlama imkânına
kavuşmuş oluyoruz. Burada dikkat
edeceğimiz konu, özellikle belediyelerimizin dikkat edeceği bir konu, organize
sanayi bölgesi olan illerde veya beldelerde, ilçelerde, organize sanayi
bölgesinde boş yerler varken özellikle organize sanayi dışındaki yerlere imar
izni verilmemesi gerekiyor. Çünkü biz, el birliğiyle organize sanayi
bölgelerini sanayicilerimizin hizmetine sunmak zorundayız. Altyapı
çalışmalarıyla ilgili, bu dönemde, Sayın Bakanlığımızın -özellikle ben Malatya
için söylüyorum- altyapı çalışmalarına ciddi anlamda ağırlık verildi. Bizde
dört tane organize sanayi bölgesi var. Bunlardan birini bitirdik, ikincisini
bitirmek üzereyiz. İnşallah, üçüncüsü ve dördüncüsü de devreye girecek. En önemli
konulardan bir tanesi, karma organize sanayi bölgelerinden ziyade ihtisas
organize sanayi bölgelerinin de çok önemli olduğuna inanıyorum. Özellikle bazı
meslek gruplarının bir araya gelip ortak yatırım yapmalarını… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. …onların çevreyle
olan uyumu açısından da ihtisas organize sanayi bölgelerini önemsediğimizi
belirtmek istiyorum. Değerli
arkadaşlar, organize sanayi bölgelerinin büyük problemlerinden bir tanesi
-öğleden evvel Sayın Bakanıma da sordum- yaptığımız arıtma tesislerinin, ortak
arıtma tesisimizin elektrik sarfiyatları ciddi anlamda yekûn teşkil ediyor,
işletmekte zorluk çekiyoruz. Bu arıtma tesislerinin elektrik masraflarının da
teşvik kapsamına alınıp en azından yüzde 50 desteklenmesini diliyor ve istiyorum.
Bütün bu… Gerek
iktidar gerek muhalefet ve grubum adına, komisyonda bulunan ve Türk sanayisine
hizmet edebilecek böyle düzenlemeleri yapan tüm arkadaşlarımı tüm sanayiciler
adına ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Fındıklı. 1’inci madde
üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz. Sayın Taner… RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Bakanım, biraz önceki açıklamanızdaki imalat sanayine verilecek
olan KOSGEB destekli krediler için kaç firma müracaat etmiştir? Bunlardan yüzde
kaçı kredi alabilecektir? İkinci sorum:
Destek kredisine müracaat eden her firmadan 170 YTL kredi için para kesilmekte.
Bu paralar bir haksız kazanç ortaya çıkarmıyor mu? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Çalış… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
organize sanayi bölgelerimizde tahsis edilen arsaların kullanımıyla ilgili
önemli sıkıntılar vardır. Şöyle ki: Şahıs veya şirket adına tapulanmış olan
arsa, süresi içerisinde fabrika veya iş yeri, imalathane yapılarak kullanıma
geçmiyor. Tabii ki bunlar kullanıma geçmediği için de ayrı sıkıntılar… Organize
sanayinin birisi boşken, ikincisi boşken, üçüncüsüne ihtiyaç oluyor çünkü yeni
yatırımcılar geldiği zaman onlara yer göstermekte zorluklar çekiliyor. Tabii ki
organize sanayi bölge müdürlüklerinin veya organize sanayi müteşebbis
heyetlerinin bu problemle her yerde baş etme, bunu çözme şansı yoktur. Bu
konuda ne gibi önerileriniz var, ne gibi çözüm önerileriniz var? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, kendi arıtmasını yapan firma teşvik
yasasından yararlanıyor, elektrik indiriminden yararlandırıyorsunuz ama
topyekûn, organize sanayinin bir bütünü açısından yapıldığı zaman “Hayır
kardeşim, sen elektrik indiriminden yararlanamazsın.” diyorsunuz. Bu bir
haksızlıktır, hukuksuzluktur. Yani kişiye veriyorsunuz, o zaman organize sanayi
bölgelerinin de bir kurum olarak görülüp oranın da bu teşvikten yararlanması
gerekir. İki: Tabii TEDAŞ,
BOTAŞ ve EPDK organize sanayi bölgelerini yolunacak kaz gibi görüyor. Aynen
bunu ifade ediyorum. Şimdi, daha önce buralara diyorlardı ki “Sen tesisatını
kendin yapacaksın.” Yapıyorlar organize sanayi bölgeleri iç hatlarını, gaz
döşemelerini fakat ondan sonra… İlk başta yüzde 3 uyguluyordu biliyorsunuz
BOTAŞ “Ben 1’e düşürdüm.” dedi, yarın “Bunu da yok ettim.” derse ne
diyeceksiniz? Onun için EPDK, TEDAŞ ve BOTAŞ’ın mutlaka buralara ilk baştaki
gibi prim vermesi gerekiyor. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın Coşkunoğlu... OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla
Sayın Bakana… Sayın Bakanın çok önem verdiğini, teşvik etmek istediğini
bildiğim “küme” kavramına “küme ve inovasyon”
kavramına uygun olmayan durumları düzeltmek için politikalar veya çeşitli
önlemler gerçekleştirecek mi? Somut olarak, bir yerde organize sanayi var. Bu
organize sanayiye taşınmış sanayiciler var. Bunlar arıtma tesisinin de
masrafına katlanıyorlar fakat civarında, civar illerde, hemen 70- (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) -…öbürleriyle rekabet ettikler için. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Nalcı... KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
bulunduğumuz bölge Tekirdağ’la ilgili bir soru sormak istiyorum ben. Tabii,
bunu da ben daha önce size iletmiştim: Tekirdağ’da hem sanayi bölgeleri hem de
organize sanayi bölgeleri var. Bilindiği gibi Ergene Nehri’nin kirlenmesiyle
oradaki çiftçinin ve çevrenin rahatsızlığına yol açan konu bu düzensiz
yapılaşan sanayi bölgeleridir. Acaba bu sanayi bölgeleriyle ilgili,
belediyelerin kurmuş olduğu sanayi bölgeleriyle ilgili yaptırım yetkisini kendi
Bakanlığınıza almak ve bunlara Çevre Bakanlığıyla birlikte yeni düzenlemeler
getirip bölgeleri, bu düzensiz sanayi kuruluşlarını bir zapturapt altına almayı
düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Susam, size söz vereceğim ama çok kısa tutun çünkü zamanımızı geçirdik. Buyurun. MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Sayın Bakana biraz önce sorduğum iki sorudan “Elektrik ve doğal gazda
ÖTV’yi kaldırmayı düşünüyor musunuz?”a cevap
alamamıştım ya da onu ben anlamadım, net olarak bir daha açıklarsa sevinirim? İkincisi, esnaf
ve sanatkâra KOBİ’ler vasıtasıyla kullandırılan sıfır faizli kredilerle ilgili
olarak bir ilk girişim olarak Sayın Bakana teşekkür ederiz. Ama
bu girişimin 5 bin tane esnaf ve sanatkârla sınırlı olduğunu, milyonlara varan
böyle girişimcilerin şu kriz döneminde çok ciddi zorluklar çektiğini, KOSGEB ve
diğer kanallarla bunlara bu dönemde ne gibi destekler verileceğini sormak en
doğal hakkımızdır çünkü bu insanlar şu an kefalet kooperatiflerine, bankalara
ve piyasaya olan borçlarını ödemekte ciddi sıkıntı içerisindedirler. 5
bin kişiyle sınırlandırılmış bir kredi ne noktadadır? Onu da öğrenmek
istiyorum. BAŞKAN - Sayın
Bakan… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri,
teşekkür ediyorum sorulan sorular, yapılan yorumlar için; bunların hepsi
tarafımızdan mutlaka değerlendirilecektir. Sondan başlayarak
gideyim: 5 bin esnaf, sanatkâr, imalatçıyla ilgili KOSGEB’le yapmış olduğumuz
desteklerde, demin açıklamıştım bir daha açıklıyorum, KOSGEB Kanunu sadece
imalatçı esnaf ve sanatkâra destek verebiliyor. Çünkü KOSGEB’in kuruluş kanunu,
ancak bunun genişletilmesi noktasında şu anda KOSGEB Kanununda değişikliğimizi
hazırlıyoruz. İnşallah, onu komisyona ve Genel Kurula getirip çıkartacağız. MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Şu an fiilen kullanan sayısını da öğrenebilir miyim? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Şimdi, bu esnaf-sanatkâr konusunda
müracaat 6.382’dir. 5 bin kişiye verilecek, çünkü oradaki kaynağımız, eski
rakamla söylüyorum, 125 trilyon, 125 milyon YTL’lik bir kaynak. Aslında orada
bayan esnaf ve sanatkârlar için pozitif bir ayrımcılık yaptık Sayın Başkanım. BAŞKAN - Harika! SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Onlara 30 bin YTL’ye kadar kredi imkânı
tanıdık ve yaklaşık yüzde 20 civarında da kendiliğinden kontenjan gibi bir yapı
oluştu. Şimdi, bunun diğer esnaf ve sanatkâra yaygınlaşması, önce kanun
değişikliği, sonra KOSGEB’in maddi desteklerle desteklenmesiyle olacak, yani bu
konuda çalışma yapıyoruz. Bu konuda gerçekten Türkiye’de esnaf-sanatkâr kesimi
tarafından çok ciddi tebrikler geldiğini ve beğenildiğini de ben birebir
yaşadım. Elektrik, doğal
gaz ÖTV’si konusu, tabii, benim tek başıma
söyleyebileceğim bir şey değil. Siz de bunun cevabını aslında biliyorsunuz. Bu,
Ekonomi Koordinasyon Kurulu, Hükûmetin bir
programıdır, ona göre, ekonomik dengelere göre belirlenecek olan bir sistemdir.
Kurulan sanayi
bölgelerinin, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tabiî buna
yetkisi çerçevesinde görüş alıyor, organize sanayi bölgesi dışında, küçük
sanayi siteleri dışında yapılan sanayi siteleri… Tabii ki, bunun bir disiplin
içinde tek elden Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından yapılması doğrudur.
Ancak bunun üzerinde yoğun bir çalışma yapıp konunun geçmişte yapılanlar için…
Tabii ki, bu saatten sonra yapılacak, ancak yeni bölgeler yaparak yeni
bölgelere taşınmasının desteklenmesidir ki bunu, küçük sanayi sitelerini zaten
organize sanayi bölgelerine taşıyarak gerçekleştiriyoruz, ama uzun vadeli bir
program içinde yapılıyor. Doğrudur, yani bunun mutlaka Sanayi ve Ticaret
Bakanlığı ve Çevre Bakanlığının -ilgili bakanlık olduğu için, çevreyle ilgili
konudan dolayı- beraber yapmasında fayda var ama bu geniş bir zamanda ele
alınıp üzerinde çalışılacak olan bir konudur. Diğer taraftan,
Sayın Coşkunoğlu’nun sormuş olduğu soruda, kümelenme
konusunda, çevreye arıtmayı kuranla kurmayan arasında bir farklılık var
deniyor. Evet, yani organize sanayi bölgesi arıtma sistemine girenler bir
cezalandırma gibi gözükse de asıl girmeyenler Çevre Bakanlığı tarafından… Çevre
Bakanlığının yetkisi ve alanına giriyor zaten, Sanayi Bakanlığının alanı içinde
değil, gerekli cezalandırmanın, tesis kapatmanın bile onlar tarafından
yapılması gerektiğini ve yapıldığını… Ama bana sorarsanız ne kadar diye, kendi
Bakanlığım olmadığı için size cevap veremem. Böyle bir uygulama var. Bunun yanı sıra,
yine, ortak arıtmalarda enerji indirim desteğiyle ilgili konuya bakalım.
Organize sanayi bölgelerinde -yine sorulan bir soruda- üretime geçilmiyor,
arsalar tutuluyor sonra başka başka organize bölgeler
yapılıyor… Aslında bir kaynak israfını önlemek için, ben bakan olduktan sonra
bir yönetmelik yayımladık ve bu yönetmelikle, bir ilde yeni bir organize sanayi
bölgesi yapılması için o ildeki organize sanayi bölgelerinin yüzde 75’inin
üretime geçmesi kayıt ve şartıyla ancak yeni OSB’ye izin vereceğiz dedik. Bu
konuda bütün arkadaşlarımız -gelen taleplerini- bunu gözden geçirerek
yapabiliyorlar ancak. Bu konuda da alan, kanuna göre, iki yıl içinde üretime
geçmek zorundadır organize sanayi bölgesinde. Şu anda bütün organize sanayi
bölgelerinde denetim yaptırdım; bölge başkanlıklarına yazı yazdırdık ve iki yıl
içinde üretime geçmeyenlerin arsasını ilgili müteşebbis kurul geri almaya
başladı. KOSGEB konusunda
bir soru vardı. BAŞKAN – Sayın
Bakan… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Bitti mi efendim? BAŞKAN – Evet,
toparlarsanız… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, tabii sorular çok derin
gelince çok şey söylemek istiyorum. BAŞKAN – Onlara
da yazılı cevap verirsiniz. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – KOSGEB’le ilgili, kaç firma olduğu
konusunda, ezbere söylemem zor ancak şunu söyleyeyim: Esnaf ve sanatkârlarla
ilgili 2008 yılında yapmış olduğumuz kota zaten 5 bin esnaf ve sanatkâr, 6.382
başvuru var. İhracat kredisi
devam ediyor, 6.500 işletmeye vereceğiz, şu anda 4 binlerde, çok süratli bir
şekilde ilerliyor. Bin artı bin KOBİ’de de bin orta ileri teknoloji, bin orta
düşük teknolojiye vereceğimizi söylemiştik. Müracaatlar yapılıyor tabii ancak
bu kredileri bankalar verdiği için, biz faiz desteği verdiğimiz için, kredinin
geriye dönüp dönmeme riski de bankaya ait olduğu için, bankalar bu konuda
yeterince kendi teminatlarını alıyor ancak fazla masraf almaması noktasında biz
sıkı denetim yapıyoruz. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 2’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 2- 4562
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin; beşinci ve altıncı fıkralarındaki “mevzii”
ibaresi madde metninden çıkarılmış, beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiş, mevcut dokuzuncu fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. “Ortak yerlerden sayılan zorunlu idari, sosyal ve teknik altyapı
alanları ile arıtma tesisi alanı ve aktif yeşil alanlar bölge büyüklüğünün %8
inden az; katılımcı ve/veya kiracı vasfı ile bölge içinde faaliyet gösteren
küçük imalat ve tamirat, ticaret, eğitim ve sağlık hizmet alanları ise bölge
büyüklüğünün %10 undan fazla olamaz.” “OSB; kurulması öngörülen yerde varsa sanayi odası, yoksa ticaret
ve sanayi odası, o da yoksa ticaret odasından en az biri ile talepleri halinde
il özel idaresi veya OSB’nin içinde bulunacağı il, ilçe veya belde
belediyesinin, büyükşehirlerde ayrıca büyükşehir belediyesinin temsilcilerince
imzalı ve valinin olumlu görüşünü muhtevi kuruluş protokolünün Bakanlıkça
onaylanması ve sicile kaydı ile tüzel kişilik kazanır.” BAŞKAN – 2’nci
madde üzerinde gruplar adına söz talebi vardır. İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün’e aittir. Buyurun Sayın Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 2’nci maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, son yıllarda kalkınma ve sanayileşme
hamlesinin sembolü hâline gelen OSB’lere büyük bir teveccüh olup bir zamanlar
yöresine, beldesine bir iki fabrikanın kurulması için çabalayan, gayret
gösteren yerel yöneticiler şimdilerde ise âdeta organize sanayi bölgesi kurma
yarışına girmiş olup, yatırımcının olup olmadığına bakılmaksızın, artık
beldelerde dahi organize sanayi bölgeleri kurulmaya başlanmıştır. Yani bu mantık, komşuda var da bizde niye olmasın mantığıyla hızlı
bir şekilde devam etmektedir. Bu konudaki en büyük temennimiz şudur: Büyük
umutlar beklenen OSB’lerin kişisel veyahut siyasi menfaatler için yatırım aracı
olarak kullanılmayıp titizlikle hazırlanan ve gerçekleşebilecek yatırımcı
fizibilitesi yapılarak organize sanayi bölgelerinin kurulması gerekmektedir. Değerli
arkadaşlarım, 2 milletvekilli olan, 220 bin nüfusu olan Bilecik ilinin
milletvekili olarak şunu net olarak söylemem gerekiyor ki sekiz tane organize
sanayi bölgesi olan Bilecik ilinde aynı sorunlar, geçmişte çözülemeyen sorunlar
bugünlerde de devam etmektedir. Yani organize sanayi bölgelerimizde yüzde 10,
15, 20 civarında doluluk oranı varken yüzde 80’leri, 90’ları boş kalmaktadır
ama ilçeler arası rekabet, beldeler arası rekabet, yeni organize sanayi
bölgelerinin kurulması konusundaki girişim hâlâ devam etmektedir. Bu doğrultuda
az önce Sayın Bakanımızın açıklamalarını dinledik: “OSB’lerde yüzde 70-yüzde 80
doluluk yok ise yeni OSB kurulması konusunda izin verilmeyecektir.” dedi ama
bununla ilgili net bir yönetmelik ve kanun tasarısı bulunmamaktadır. Değerli
arkadaşlarım, yine, bu kanunda ucu açık bir paragraf, bir madde vardır, o da
şudur: İki üç yıl içerisinde yatırım yapılmayan arsaların sonucunun ne olacağı
konusunda kanunda net bir hüküm yoktur. Yani bir sanayici, organize sanayi
bölgesinden almış olduğu arsayı iki yıl içerisinde veyahut üç yıl içerisinde
yatırıma dönüştürmemişse, fabrikasını açmamış ise bu konuda yaptırım
uygulayacak makam neresidir; bu, kanunda açıkça belirtilmemiştir. Sayın
Bakanımıza, eğer beni dinliyorlarsa çok somut olarak bu soruyu sormak
istiyorum: İki yıl içerisinde veyahut üç yıl içerisinde organize sanayi
bölgesinde parsel alan bir yatırımcı, bu yatırımı hayata geçirmiyor ise, devir
etmiyor ise, kiralamıyor ise bu parselin durumu ne olacaktır? Bunun içindir ki
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak da 4’üncü maddede bir önergemiz var. Bu
önergede, hizmete açılmayan sanayi kuruluşuyla ilgili organize sanayi bölgesine
yetki verilmesi konusunda bir önergemiz var, o madde geldiğinde de bu önergeyi
görüşeceğiz. Değerli
arkadaşlarım, mevcut organize sanayi bölgelerimizin sorunlarına kısaca bakacak
olursak başlıca en önemli sorunlarından bir tanesi çevre sorunu. Yine, atık su
sorunu, çevre kirliliği sorunu, katı atık sorunu ve en önemlisi gürültü sorunu
olmak üzere organize sanayi bölgelerimizin başlıca sorunlarını
toparlayabiliriz. Değerli
arkadaşlarım, ülkemizde bulunan 245 organize sanayi bölgesinde 1,5 milyona
yakın istihdam sağlanmaktadır. Bu nedenle, o yöneticilerimizin sıkıntıları
maalesef dinlenmemektedir, arzu ve istekleri kanuna yansımamaktadır çünkü bu
kanun tasarısı hazırlanırken organize sanayi bölgelerinin başkanları ve
yöneticileri dinlenmemiştir, onların sorunları ve istekleri bu kanuna
yansımamıştır. Yine, değerli
arkadaşlarım, organize sanayi bölgelerinin çoğunlukta olduğu illerimizde sanayi
odalarının kurulabilmesi için birçok zorluklar çıkartılmaktadır. Yani, sanayi
odaları ticaret odalarının tahakkümü altına alınmıştır. Şimdi, Bakanlığımızın
ismi Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, ticaret ve sanayi odalarının kurulması
konusunda hiçbir zorluk, hiçbir sıkıntı çıkmaz iken sanayi odalarının
kurulmasında büyük zorluklar yaşanmaktadır. Bu konuda Bakanlığın acilen önlem
alması gerekmektedir. Değerli
arkadaşlarım, özellikle sanayi konusunda gelişmiş olan kentlerimizin en önemli
sorunlarından bir tanesi de geçtiğimiz 2004 yılında yürürlüğe giren 5084 sayılı
Teşvik Kanunu. İlk etapta, kişi başına düşen millî geliri 1.500 doların altında
olan 36 tane doğu ve güneydoğu ilini kapsayan bu Teşvik Kanunu’na o dönemde biz
de destek verdik. Ancak, hâlâ anlaşılabilmiş değil, hâlâ Bakanlık bu konuya
cevap verebilmiş değil, hâlâ Hükûmet bu konuya cevap
verebilmiş değil. Her ne oldu ise bu 5084 sayılı Teşvik Kanunu’na 36 ilin
dışında 13 il daha ilave edildi. Bunun gerekçesinin ne olduğunun ve bu 13 ilin
Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinden değil de özellikle İç Anadolu’da, Marmara’da
–isim vermeyeyim, o illerin milletvekilleri de bunların hangisi olduğunu
biliyor- bulunan bu 13 il teşvik kapsamına girdikten sonra, açıkçası, kaş yapar
iken göz çıkarıldı. Hemen iki il arasında, örneğin benim ilim, seçim bölgem
Bilecik ile Kütahya ili sınır; iki sınır içerisinde kalan iki seramik
fabrikası, bir tanesi Bilecik sınırları içerisinde, hemen O nedenledir ki,
geçmişte sanayi odası başkanlığı yapan değerli arkadaşımız -benim de geçmişte
görev yaptığım bu teşkilatta- büyük umutlarla gelen Sanayi ve Ticaret Bakanımız
bu konuda on beş aydır -kabinede bulunduğunda- yapmış olduğu açıklamaları
hayata geçirememiştir. Sayın Bakanın bugüne kadar yapmış olduğu bu açıklamaları
en kısa zamanda hayata geçirmesini Türkiye’de bulunan bütün sanayi ve ticaret
erbabı beklemektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum. Buyurun. YAŞAR TÜZÜN
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Eğer bu
söylediklerini hayata geçiremeyecekse o makamı kullanması, o koltukta oturması
da yanlış olacaktır diye düşünüyorum. Sonuç olarak, değerli arkadaşlarım,
Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu makul ve mantıklı bir kanun ancak eksiklikleri
var. Bu eksiklikleri maddeler içerisinde gidermemiz gerekiyor. Organize sanayi
bölgesine yatırım yapacak bir sanayiciyi teşvik edecek birtakım modeller
bulmamız gerekiyor. Eğer bu modeller hayata geçmez ise yine sanayicimiz
istediği köyde, beldede, ilçede arazisini bulup sanayi yatırımını yapacaktır.
Organize sanayi bölgesine yatırım yapılabilmesi için yeni bir modelin, yeni bir
teşvikin oluşması gerekir diye düşünüyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tüzün. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Akif Paksoy. Buyurun Sayın Paksoy. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222
sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun
görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Bugün Hakkâri ve
Şırnak’ta çıkan çatışmada şehit olan Mehmetçiklerimizi rahmet ve minnetle yâd
ediyor, al yıldızlı al bayrağa kem gözle bakan, ona kurşun atan hainleri
lanetliyor ve bu sefilleri mutlaka hak ettikleri cezanın en elimiyle
cezalandırılacağımıza şahsım, partim ve milletim adına dost ve düşman herkese
ilan ediyoruz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu yasayı bazı
eksikliklerine rağmen olumlu buluyor ve destekliyoruz. Hükûmet
sürekli, yapıcı muhalefet olmadığından şikâyet ediyor. Muhalefet, sizin
memleket, millet hayrına yaptığınız şeyleri destekliyor, siz de muhalefetin
benzer konulardaki önerisine destek verin, görüşlerimizi dinleyin,
eleştirilerimizden kendinize pay çıkarın diyoruz. Biz bu yasayı şu
açıdan da destekliyoruz: Milliyetçi Hareket Partisi olarak enflasyon öncelikli
politikalar yerine, kalkınma, üretim ve istihdam öncelikli politikaların
uygulanmasını savunuyoruz. Ne yaptınız altı
yıl boyunca? Şunu yaptınız: IMF talimatıyla, enflasyonu kontrol altına
alabilmek için kuru baskıladınız, faizleri yüksek tuttunuz, düşük kur yüksek
faiz girdabına soktuğunuz ekonomiyle üreten, istihdam yaratan yerli sanayiciyi
değil, ithalat yapıp montaj sanayisiyle ihracat yapanları teşvik ettiniz.
Türkiye'nin millî gelirini bir çırpıda 10 bin doların üstüne çıkardınız, buna
rağmen nasıl oluyorsa işsizliği artırdınız, ekonomiyi kâğıt üzerinde büyüttünüz
fakat yeşil kartlı sayısını 14 milyona çıkarttınız. “Çok fazla dış borcumuz
var.” eleştirilerine, “Kardeşim bu borcun büyük çoğunluğu özel sektörün borcu,
devletin borcu bu kadar değil.” dediniz. Sanki özel sektör
bir başka ülkenin sektörü. Özel sektör sıkıntıya girerse nasıl vergi
toplayacaksınız? İstihdam sorununu, üretim sorununu nasıl çözeceksiniz? Tüm
dünya kendi özel sektörünü nasıl kurtarmaya çalışıyor görüyorsunuz. Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, işini düzgün yapan, teşvikleri çarçur etmeyen, ülke
ekonomisine katkı yapan özel sektörün sorunlarının çözülmesi için Hükûmetinize her türlü desteğe hazırız ve bir an önce
ithalata dayalı, istihdama katkısı olmayan, ithalata dayalı olduğu için kur
riskine kırılgan olan montajcı ihracat yerine yerli üreticilerin
desteklenmesini istiyoruz. Global kriz, etkilerini az da olsa ülkemizde de
göstermeye başladı. Kur yükseldi, borsa düştü, yarın faizler de yükselmek
zorunda kalacak. Buna bağlı olarak, hiç tutmayan enflasyon hedefleriniz
şaşacak. Biz temenni etmiyoruz ama bu kriz derinleşir, kur yükselmeye devam
ederse o zaman altı yıldır uyguladığınız ekonomi politikalarınıza en iyi cevabı
tarih önünde yine ekonomiden alacaksınız. Uyguladığınız düşük kur yüksek faiz
politikalarıyla sanayici isyan etti. Siz, onları duymadınız. Siz, sürekli
sayfanın işine gelen tarafına bakarak bildiğinizi okudunuz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; organize sanayi bölgeleri seçimi ve kurulmasında
siyasi ve popülist mülahazalardan uzak durularak
objektif kriterlerin tespit edilmesi gerekmektedir. Aksi takdirde ülkemiz
geçmişte yaşadığı teşvik batağının bir benzerini organize sanayi bölgelerinde
yaşayacaktır. Üstelik bu olumsuzluk ilgili kent ekonomisinde büyük bir kırılma
yaşatacaktır. Bu kaygılarımızın
komisyon raporunda da kısmen paylaşıldığını görüyoruz. Raporda deniliyor ki:
“Tasarı büyük oranda organize sanayi bölgelerindeki yönetim sorunlarını
gidermeye yöneliktir. Sanayinin temel sorunları ve organize sanayi bölgelerine
yeni vizyon tayinine yönelik katkılar açısından eksiktir.”
Bu ifadeye aynen katılıyorum. Yani sanayimizin, ticaretimizin, üretimimizin
önündeki asli sorunların sektör temsilcilerinin de katkısını alarak bertaraf
edilmesi gerekmektedir. Bu yapılmadığı takdirde yaptığımız reformlar bir süre
sonra işlerliğini kaybedecektir. Sanayinin
öncelikli ihtiyaçlarından birisi yetişmiş ara eleman ihtiyacının
karşılanmasıdır. Bunun yanında, konuşmamın başında belirttiğim gibi uygulanan
yanlış ekonomik politikalardan bir an önce vazgeçilmesi gerekmektedir. Bunun en
iyi şahidi masanın iki tarafında da bulunan Sayın Sanayi Bakanımızdır. Bunlara
ilaveten yapılacak yatırımların popülist ve siyasi
mülahazalardan uzak olarak tamamen ihtiyaca ve hakkaniyet ölçülerine göre,
rasyonel yapılması elzemdir. Şimdi biz bu
yasayla organize sanayi bölgelerinin kurulmasını kolaylaştırıyor, teşvik
ediyoruz. Organize sanayi bölgelerinin birtakım yasal sıkıntılarını çözüyoruz. Tamam ama şu hususu da göz ardı etmemek gerekir: Ülkemizin
birçok yerinde organize sanayi bölgesi kurulmaktadır. Bu da organize sanayi
bölgelerinin kuruluşunu ve altyapılarının tamamlanmasını geciktirmektedir.
Organize sanayi bölgelerinin bir an önce bitirilmesi için yeterli ödeneğin
sağlanması gerekmektedir. Ödenek yetersizliği sebebiyle yarım kalan organize
sanayi bölgesi sayısı oldukça yüksektir. Bir başka
sıkıntı: Organize sanayi bölgesi kurulmuş yerlerde belediyelerin sanayi alanına
müsaade etmemeleri gerekmektedir. Organize sanayi bölgeleri kurulmuş yerlerde
belediyelerin sanayi alanları açmaları hem çarpık bir sanayileşmeye sebep
olmakta hem de kent dokusunu ve insan sağlığını bozacak çeşitli çevre
sorunlarına sebep olmaktadır. Organize sanayi bölgesi kurulması düşünülen
yerlerde kapsamlı bir ön araştırma yapılmalıdır. Öncelikle organize sanayi
bölgesi kurulması için bölgenin yatırımcısının araştırılarak, eğer bölgede
yatırım yapacak yeterli müteşebbis varsa organize sanayi bölgesinin kuruluşuna
izin verilmelidir. Aksi takdirde hem kaynak israfına hem de çeşitli sorunlara
sebebiyet verecektir. Bir diğer husus,
organize sanayi bölgelerindeki imar yoğunluğu, belediyelerin sanayi imar
yoğunluğundan daha düşüktür. Organize sanayi bölgelerindeki imar yoğunluğu 0,55
iken, belediyelerde bu oran 0,80’e kadar çıkmaktadır. Bu durum da organize
sanayi bölgelerinin önünü tıkamaktadır. Bu sorunun çözümü için imar
yoğunluklarının eşitlenmesi gerekmektedir. Organize sanayi
bölgelerindeki imar tadilatlarından Bakanlık onayı istenmesi bürokrasiyi
çoğaltmaktadır. Çeşitli engellemeler yüzünden fazlaca zaman kaybı olmaktadır.
İmar tadilatlarıyla ilgili yetkinin müteşebbis heyete verilmesinin de uygun
olacağını düşünüyoruz. En önemli
hususlardan bir tanesi, organize sanayi bölgelerindeki yatırımcılara yeniden
yatırım indirimi, vergi ve SSK indirimi uygulanmalıdır. Bu konu ilk bakışta
bütçeye ek bir yük gibi algılanabilir. Ancak, üretim ve istihdam arttığında
yaratılan katma değer, kamu bütçesinden aktarılan miktarları kat kat karşılayacaktır. Biz, sanayicimizin, esnafımızın
işletmelerinin kapılarına kilit vurmaması, daha fazla insanımızın işsiz
kalmaması için elimizden gelen tedbirlerin bir an önce alınması konusunda Hükûmetinize her türlü desteği vermeye hazırız. Ancak,
belirttiğim hususların da takipçisi olacağız. Kendi ilim
Kahramanmaraş’ta Hükûmetinizin uyguladığı yüksek
faiz, düşük kur politikaları sonucu birçok fabrika ya kapanmış ya da kapanma
noktasına gelmiştir. Kahramanmaraşlı sanayici aldığı teşvikleri heba
etmemiştir; kuruşu kuruşuna yatırıma, istihdama dönüştürmüştür. Ancak bugüne
kadar sanayicilerimizin feryatları duymazlıktan gelinmiş, organize sanayi
bölgemizin sorunlarına yeterli ve süratli çözüm bulunmamıştır. Bu yasanın
getirdiği önemli bir yenilik de, tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgesi
kurulmasına imkân tanınmasıdır. Biz bu girişimi de destekliyoruz. Tarıma dayalı
ihtisas organize sanayi bölgesi projelerinin ülkemizde daha önceden örneği
bulunmadığından, dünyada da sınırlı sayıda uygulaması olduğundan, seçilen pilot
projelerin tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgesi olarak hayata
geçirilmesi sürecinin iyi izlenmesi ve gerekli tedbirlerin alınması bir
zorunluluk arz etmektedir. Şundan dolayı: Bu pilot projelerin uygulanması ve
gerek hastalıklar yönünden gerekse işletmecilik açısından görülebilecek
eksiklik ve aksaklıkların tespit edilmesi ve bu aksaklıkların giderilerek
ilerideki uygulamalarda bu tür sıkıntılarla karşılaşılmaması önemlidir. Ayrıca, tıpkı
organize sanayi bölgelerinde olduğu gibi, tarıma dayalı ihtisas organize sanayi
bölgelerinde de yatırım maliyetlerinin yüksek olması nedeniyle, yatırımlara
devam edilmesi hâlinde atıl durumda olan yatırımlarla da karşılaşılabileceği
gözden ırak tutulmamalıdır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) – Teşekkür ederim. Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgeleri
kapsamında hayvancılık konusunda yürütülen faaliyetlerin pilot projelerinin
sonuçlarının görülmesinden sonra yeni başvuruların kabul edilmesinde yarar
görüyoruz. Bu mülahazalarla
yasanın bütün girişimcilerimize hayırlı uğurlu olması, işsiz insanlarımıza
istihdam sağlaması dileğiyle konuşmama son veriyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Paksoy. Gruplar adına üçüncü
söz Demokratik Toplum Partisi Şırnak Milletvekili Sayın Sevahir
Bayındır’a aittir. Buyurun Sayın
Bayındır. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan yasa tasarısının 2’nci maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Konumuz sanayi ve
organize sanayi bölgelerinin oluşması, onların sıkıntıları. Bu konuya geçmeden
önce tabii ki sanayileşmeyle birlikte insanlık işlerini kolaylaştıralım derken,
iki gün önce ele aldığımız küresel ısınma, suların kirlenmesi, kuraklık ve
benzeri artık dünyanın temel sorunu olan sorunları da gündemimize aldık ve
bunlara karşı nasıl durabiliriz diye buralarda tartışmalar da yaptık. Sanayileşmek,
dediğimiz gibi insanlar bütün icatlarını kendi işlerini
kolaylaştırmak için yaparken, bir yandan da hayatı kendine zehretme, doğayı
tahrip etme, hastalıklara sebep olma gibi yan etkilerini ortaya çıkarıyor ve bu
yan etkiler giderek temel bir sorun hâline geliyor ve yeniden bu yan etkileri
nasıl ortadan kaldırırız diye dünya hep birlikte bir çaba içine girmektedir. Bu anlamda,
sanayileşme, giderek kendi içinde kurulurken, doğa ve insan sağlığına zarar
vermeyen ve bunun için gerekli tedbirlerin mutlaka alınması gereken çok temel
bir durum. Bu anlamda, özellikle bölgemiz… Türkiye’de işte
bölgeler arasındaki sanayileşmede büyük bir dengesizlik yaşanıyor ve bu
dengesizliğin giderilmesine dönük, şu an bölgeler arası eşitsizliği gidermeye
dönük, özellikle Doğu Anadolu Bölgesi, İç Anadolu ve benzeri geri kalmış, geri
bırakılmış, sanayileşmede geç kalınmış bölgelerde bu yönlü girişimler var, ama
bu girişimleri yaparken, işte kimi fabrikalar kurulurken, örneğin çimento
fabrikası, örneğin termik santraller, örneğin giderek, şu anda Türkiye'nin
gündeminde olan nükleer santraller. Bunlar, yine, sözde insanın üretimde
bulunması için enerjiye ihtiyacı var, aydınlanmaya ihtiyacı var, bu ihtiyaçlar
üzerine kurulmak istenen mekanizmalar, kuruluşlar, ancak bu kuruluşları
kurarken, dünyanın artık vazgeçtiği ve hurdaya çevrilmiş bu sistemlerden, bu
zihniyetlerden vazgeçtiği bir dönemde bizlerin sıkı sıkıya bunlara sarılmamız,
gerçekten geçmişe karşı belki hesap vermiyoruz, ama geleceğe karşı büyük bir
sorumluluk altına girmiş oluyoruz, yani insanlığın geleceğine karşı bir suç
pratiği içine girmiş oluyoruz. Bu nedenle,
özellikle Doğu Anadolu Bölgesi bu anlamda yeni sanayileşmenin geliştirilmeye
çalışıldığı ve tedbir alınmadan pek çok kuruluşun yapılmaya çalışıldığı bir
bölge ve bunun yan etkileri çok fazla görülmektedir. Buna örnek olarak şunu da
belirtebiliriz: Örneğin Şırnak’ta, bulunduğum ilde termik santral var. Termik
santralin atıkları orta yerde insan sağlığına zarar veriyor. Çıkardığı
karbondioksit doğaya ve insanlığa çok büyük zarar vermektedir. Yani, tedbiri
alınmadan, insan ve doğa korunmadan sadece insanların günlük ihtiyaçlarını
gidermek ya da belli kesimlerin sadece para kazanmasını amaçlayan bir yatırım
programının çok sağlıklı olmadığını düşünüyoruz. Burada
konuşmacılar da ifade etti, organize sanayi bölgeleri dünyada ya da
İngiltere’de “Organize sanayi parkları” olarak ele alınıyor. Ama Şırnak’ta
kurulmuş organize sanayi bölgesini dolaştığımda bir park değil, sanki bir
virane gibi; yani yeni yapılmış, cezbeden, altyapısı oluşan bir yer değil, bir
park görünümünde değil, âdeta bir harabe görünümünde. Bu anlamda, teşvik yapılırken teşvikin dediğimiz gibi bir yandan
koruyucu hizmetler boyutuyla ele alınması gerekiyor, öte yandan da, orada
hizmetin yapılabilmesi için koşulların oluşması lazım ve bu harabe
görünümündeki ortamda bir de sanayi elektrik, enerjiyle dönüyorsa ve esnaf yeni
taşınmış orada, üreticidir ya da hizmet verendir, günlük iş yapamıyor; çünkü
günde dört beş defa, altı defa elektrik kesiliyor. Elektriğin kesildiği bir ortamda sanayiden söz etmek mümkün mü?
Orada üretimden bahsetmek mümkün mü? Orada kazançtan bahsetmek mümkün mü?
Mümkün değil. Yine, daha önce
de ifade ettik, ulaşımın kolay olması gerekiyor. Yani, sanayi
bölgesine hem hizmet veren, hizmet alanın kolayca erişebildiği, orada hizmetini
karşılıklı paylaşabildiği, hizmet alıp verdiği bir mekanizmaya dönüşmesi lazım.
Ama ne yazık ki, yine bölgemiz tarihî İpek Yolu’na sahip olmasına
rağmen, bu İpek Yolu çok kötü bir durumda ve ulaşım sürekli aksamakta, trafik
kazalarına yol açmakta ve bunun da hızlı bir şekilde giderilmesi gerekiyor. Daha önce
Ulaştırma Bakanlığına soru olarak da sorduk. Sorumuz üzerine kısmen yol
ihaleleri yapılmış olsa da çok yavaş ilerliyor ve çok sınırlı bir yerde
çalışmalar yapılıyor. Yani, bizim talebimiz bir an önce bu dezavantajlı
bölgenin sanayileşmesi, sosyalleşmesi, orada sağlıklı yaşam koşullarının
oluşabilmesi için, sanayi açısından elektrik sorununun hızla giderilmesi
gerekiyor, yol sorunlarının bir an önce çözülmesi ve ulaşımın erişilebilir bir
hâle getirilmesi ve kazalara sebebiyet vermeden bir pozisyon alınması
gerekiyor. Bir de görünüm
açısından… Mesela Sayın Başbakan “Ben de çevreciyim, yol yapıyorum.” diyordu.
Yani, çevrecilik yol yapmak değildir ama o çevreye doğru bir düzen vermek için
buyurun Şırnak’ı görün ne kadar çevrecisiniz orada. Yani çevreyi yol yapmakla
sınırlandırıyorsunuz, orada yollar harap. Gelin, o yolları yapın. Yine, ilimiz hak
ihlalleri açısından birinci sırada ama hizmet alımı noktasında en son sırada. Yani
bu kadar dezavantajlı, bu kadar uçurumlar içinde siz “O bölgeye pozitif
ayrımcılık yapıyorum, düzeltiyorum.” diyebilir misiniz? Yani hak ihlalleriyle
hizmet birbiriyle örtüşmez; hak ihlallerinin olduğu yerde hizmet olmaz, hizmet
aksar. Dolayısıyla, sürekli çatışmaların olduğu, telefonların sürekli bloke
edildiği, insanların birbiriyle iletişiminin bile kesildiği bir merkezde
iletişim hakkı yok, ulaşım hakkı yok, bilgi alma hakkı ortadan kalkıyor
dolayısıyla, erişme hakkı ortadan kalkıyor. “Burada hangi zihniyetle nasıl bir
hizmet yapılabilir?” bunu sormak istiyorum burada, huzurlarınızda Sayın Bakana,
Hükûmete ve sizin takdirinize sunmak istiyorum. Bu nedenle, eğer
sorunlar doğru temelde ele alınmak isteniyorsa sadece “İşte iki yüz elliye
yakın bir organize sanayi bölgesi oluşturduk, sayısını artırdık, iş yaptık…”
Tabii önemli girişimler, başlangıçlar ama bu sadece bir girişim, bir başlangıç
ve işte “Ne hâliniz varsa gidin, sonrasını siz kendiniz cebelleşin.” derseniz,
bu tabii ciddi problem oluyor. Esnaf ya da
oradaki işletmeci aboneliğini yapamayacak durumda çünkü oranın ekonomik
döngüsünü sağlayan Habur Sınır Kapısı işlemiyor.
İnsanlar gelip ceza gibi yirmi beş gün oralarda kuyruklarda bekliyor ya da
gidip Irak sınırında otellerde kalıyor. Günlük kazancı 700 ise, bunun büyük bir
bölümünü, yani toplam kazancın büyük bölümünü orada bireysel olarak harcamak
zorunda kalıyor; mağduriyeti, yaşadığı zorluk da cabası.
Bütün bunlar, kâr edeceğine, yaşadığı eziyet de ona ekstra zarar olarak onun
hanesine yazılmış oluyor. Bunu yapmaya hakkımız var mıdır? Rusya’yla sınır
kapısında ticaret problemi yaşandığında biz şunu diyebiliyoruz: “Oradaki
insanlarımızın işlerini hızlandırın, işte zorluk yaşamasınlar, ticaret de
aksamasın.” Siz kapıları kapatıyorsunuz, ticaret aksıyor, esnaf iş yapamıyor.
Paranın dönmediği bir yerde organize sanayi kursanız ne olacak yani ne dönecek
orada? Bir iskelet kurmuş oluyorsunuz. Görünüşte orada bir yer, gitmesek de
görmesek de “Orası işte Şırnak Organize Sanayi Bölgesidir.” tanımının ötesinde
bir yere varır mı? Hayır. Yani kendim gittim, gezdim, gördüm. İhaleler
zamanında herkes çok rahatlıkla ilgileniyor. Bu ihaleyi şöyle
daha iyi yapsak, şu mekânda yapsak, şu olsak ama ondan sonra sen ne sorun
yaşıyorsun, hizmette bir aksama var mı, bunu nasıl giderebiliriz, TEK niye
keyfî olarak elektriği kesiyor, TEK niye aboneliği bağlamıyor, niye diyelim
elektrik hatlarındaki kesintiyi ortadan kaldırmıyor, niye yükselticiler
yapılmıyor, bunun hesabını karşılıklı sormak yok ama ihale kâğıt üzerinde yapılmıştır,
inşaat kurulmuştur, derme çatma inşaatlar ve insanlar orada hizmet vermeye
başlarken de sorun yaşıyor. Yine diğer bir
sorun, sadece inşaat iskeleti kurulsun diye teşvik verilmiş ama organize sanayi
bölgesi şehrin dışında. Ulaşımı olması gerekiyor, bulunduğu yerde lokantasının
olması gerekiyor, hizmetlerini sunabileceği, hizmet alabileceği bir ortam
olması, sosyal ortam olması lazım ama bu sosyal mekânların kurulması lüks
görülmüş; dolayısıyla orada insanlar yemek içmekten de imtina etmiş oluyorlar,
koşulları da elvermiyor kendilerince yapsınlar. “Mesela inşaat kurumu için
proje yapılırken bu sosyal yaşam alanları için de neden ekstra teşvik
verilmedi? Bunlar yapılsaydı biz de gerisin geri, nasıl ki inşaatı kurmak için,
binayı kurmak için borçlandıysak o hizmetlerin alımı için de borçlanırdık…” (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum. Buyurun,
tamamlayın. SEVAHİR BAYINDIR
(Devamla) – “…Böylece biz teşviki komple almış olurduk ve hizmetimizi
karşılıklı aksatmadan yürütmüş olurduk.” diyorlardı. Yani çevre toz duman
içinde. Dediğim gibi belki İngiltere’de, başka yerde “organize sanayi parkları”
denmiştir. Ama ben Sayın Bakanımızdan rica ediyorum -eğer dinliyorsa, meşgul
değilse- lütfen gidip izlemesini istiyorum. Acaba “organize sanayi parkları”
mıdır yoksa “harabeleri” midir diye bilgilerine sunmak istiyorum. Teşekkür
ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bayındır. Gruplar adına
konuşmalar tamamlanmıştır. Şahıslar adına
ilk söz Tekirdağ Milletvekili Sayın Kemalettin Nalcı’ya aittir. Buyurun Sayın
Nalcı. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce,
bugün Hakkâri Çukurca’da şehit edilen askerlerimize Allah’tan rahmet ve kederli
ailelerine başsağlığı diliyorum. Hâlen Aktütün’deki
ve Diyarbakır’daki acılar içimizdeyken böyle hain saldırıların arka arkaya
gelmesi bizi çok derinden yaralıyor ve bunları şiddetle kınadığımızı buradan
belirtmek istiyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; “organize sanayi” dendiği
zaman, Kanun’unda, 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nda OSB’lerin
tarifi şöyle yapılmaktadır: “Sanayinin uygun görülen alanlarda yapılanmasını
sağlamak, kentleşmeyi yönlendirmek, çevre sorunlarını önlemek, bilgi ve bilişim
teknolojilerinden yararlanmak, imalat sanayi türlerinin belirli bir plan
dâhilinde yerleştirilmeleri ve geliştirilmeleri amacıyla, sınırları tasdikli
arazi (…) ve teknoparklar ile donatılıp planlı bir şekilde ve belirli sistemler
dâhilinde sanayi için tahsis edilmesiyle oluşturulan ve bu Kanun hükümlerine
göre işletilen mal ve hizmet üretim bölgelerini…” Sayın
milletvekilleri, ben azıcık size bu sanayi bölgesi OSB’lerin bu kanunla
birlikte belli ama sanayiciye bir şey getirmeden sadece yeniden yapılacak veya
yönetimiyle ilgili hususları gündeme getiriyorum, ama biz bu kanuna karşı
değiliz, eksiklikleriyle birlikte destekliyoruz. Ben, benim
bölgemden örnek vermek istiyorum. Bugün Tekirdağ, ne yazık ki sanayinin
gelmesinden memnun değil. Neden sanayinin gelmesinden memnun değil
diyeceksiniz. Organize sanayi bölgesi olarak, iki organize sanayi bölgesiyle
birlikte şu anda tam faaliyete geçmemiş dört organize sanayi bölgemiz var.
Bunlar: Malkara, Hayrabolu, Çorlu Organize Deri Sanayi Bölgesi ve Çerkezköy.
Bunun yanında, Veliköy, Çorlu Velimeşe,
Karaağaç Sanayi Bölgeleri de mevcut. Bu sanayi bölgelerine baktığımız zaman
2.500 sanayi kuruluşunun ancak 680 tanesi organize sanayi bölgeleri içinde. Bu
ne demektir? Tekirdağ, İstanbul’un arka bahçesi olarak kullanılıp, OSB’ler,
organize sanayi bölgeleriyle birlikte belediyelerin düzensiz, gelişigüzel
kurmuş oldukları sanayi bölgelerinin faaliyet gösterdiği bir ticaret
bölgesidir. Sayın
milletvekilleri, biz bu sanayi bölgelerinin OSB gibi olmasa bile mevcut
kanunlar dâhilinde zapturapt altına alınmasını istiyoruz. Bu nedir? Bakın, dün
de burada konuştuk, geçen hafta da konuştuk Ergene problemini. Ergene probleminin en büyük meselesi, bu sanayi bölgelerinde atılan
atıkların bu suyu kirletmesi. Bu su kirlendiği zaman ne oluyor?
Tekirdağ’da tarım mahvoluyor. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı -doğrudur Sayın
Bakanımız da burada- sanayiyi orada geliştirelim derken, ticareti öldürüyor.
Bugün Genel Başkanım da Trakya’ya geldiği zaman, herkesten her durduğumuz yerde
duymuş olduğumuz tek şey, Ergene, Ergene’nin kirliliği. Ama burada bakıyoruz
Çevre Bakanlığı da bir şey yapmıyor. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı: “Yetkim
dâhilinde değil, yapılacak bir şey yok.” Peki, bunu yapacak olan kimler? Bugün
biz bunları buralarda çözemediğimiz sürece, bizim geçen hafta yapmış olduğumuz
veya küresel ısınmayla, sürdürülebilir su enerjisiyle, su kaynaklarıyla ilgili
yapmış olduğumuz çalışmaların hepsi boşa… Bu kürsüde ben özellikle altını
çizmek istiyorum. Burada şu sonuç çıkıyor: Bir on beş sene daha Ergene’ye
hiçbir şey yapılamayacak anlamındadır. Biz birbirimizi kandırmayalım. Burada
sanayi bölgeleriyle ilgili bir şey yapamıyorsak, bunları belediyelerin
takdirine bırakıyorsak ve sadece organize sanayi bölgeleriyle ilgili
çalışmalarımızı götüreceksek, bunlarla ilgili herhangi bir kanun yaptırımımız
yoksa Ergene için de yapacağımız hiçbir şey yoktur. Burada halkın önüne çıkıp
da Ergene için şunu yapacağız veya diğer sanayi bölgeleri için, su kaynakları
için, Sapanca için şunu yapacağız, öteki taraf için şunu, bunlar için şunları
yapacağız dememiz doğru değil. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. KEMALETTİN NALCI
(Devamla) – Sağ olun Sayın Başkanım. Samimi olmamız
lazım. Bunun için, ilk önce mevcut sanayi bölgelerini zapturapt altına almamız
lazım, belediyelerin yetkisinden çıkartmamız lazım. Bunları, yeni kurulacakları
biz Bakanlığın iznine tabi tutmadığımız zaman ve gerekli teşvikleri Sanayi ve
Ticaret Bakanlığı tarafından almadığımız sürece bu işi çözemeyiz saygıdeğer
milletvekilleri. Ben bir konuya
daha değinmek istiyorum. Bu kanun sadece organize sanayinin kurulmasıyla
ilgili, fakat bu kadar zamlarla, bu kadar -en son gelen- krizlerle beli
bükülmüş sanayiciye hiçbir şey getirmiyor. Sanayici çok zor
durumda. Sayın bakanlarımızın, Enerji Bakanımızın Çerkezköy’e gelip de
iki yıldır açık bulunan elektrik dönüşüm santralini açmasıyla hizmet olmuyor.
Onu zaten özel teşebbüs yapmıştır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KEMALETTİN NALCI
(Devamla) - Oranın problemleriyle, doğal gazlarını… Burada yüzde 3 primlerini
yüzde 1’e düşürmekle de bu sorunlar çözülmüyor. Ciddi bir çalışma gerektiriyor. Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Nalcı. Şahısları adına
ikinci söz Gaziantep Milletvekili Sayın İbrahim Halil Mazıcıoğlu’nda.
Buyurun. (AK
PARTİ sıralarından alkışlar) HALİL MAZICIOĞLU
(Gaziantep) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerim; 222 sıra sayılı
Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, herkesin bildiği gibi, ülkemizde sanayinin gelişmesinde en önemli
rollerden birini organize sanayi bölgeleri üstlenmektedir. Organize sanayi
bölgelerimizin kuruluş sayıları 255’e ulaşmıştır. Ülkemizde 1960’lı yıllardan
itibaren başlayan OSB uygulamalarına AK PARTİ İktidarı döneminde büyük bir önem
verilmiştir. Hükûmetimiz döneminde OSB’lerin
sorunları ele alınmış, pratikte OSB’lerle ilgili oluşan aksaklıkların ve
sorunların ortadan kaldırılması yönünde gerekli mevzuat düzenleme çalışmalarına
ağırlık verilmiştir. Değerli
milletvekilleri, Sanayi ve Ticaret Bakanlığımızca bugüne kadar hizmete sunulan
107 adet OSB projesinde 46.250 adet işletme yer almakta olup, 747.314 kişiye iş
imkânı sağlanmıştır. Yine, OSB
başlangıç ödeneğinden bahsedecek olursak, bu rakam, 2008 yılı içinde sağlanan
yüzde 78’lik ek ödenek ile toplam 118 milyon 410 bin YTL’ye ulaşmıştır. Söz
konusu ödenek kapsamında 100 OSB projesinin altyapı faaliyetleri
yürütülmektedir. Yine, inşallah bu
yıl sonuna kadar da 15 adet OSB tamamlanarak ülkemizin
ve ülkemiz sanayicisinin hizmetine gururla sunulacaktır. Tamamlanacak olan bu
projelerden biri de, teşvik kapsamındaki illerde yer alan Nizip OSB’dir. Teşvik kapsamında
bulunan illerdeki OSB’lerde yatırımcılara bedelsiz arsa tahsisi uygulamaları da
OSB’lerle ilgili yapılan düzenlemelere örnek olarak gösterilebilinir. OSB’lerle ilgili
başka bir imkân olarak da: Yatırım yapmak isteyen ancak arsa alma ve sermaye
yönünden sıkıntı çeken işletmelere kiracı olarak da faaliyette bulunmalarının
imkânı sağlanması gösterilebilinir. Değerli
milletvekilleri, üzerinde konuştuğumuz maddeyle de 4562 sayılı Kanun’un 4’üncü
maddesinde değişikliğe gidilmiştir. 3194 sayılı İmar Kanunu ile 4562 sayılı
Kanun’da yer alan ve farklı tanımlar içeren “mevzi” ibaresi tereddüde yol açmaktadır.
Bu, tereddüdün ortadan kalkması ve kanunlar arası dil birliğinin sağlanması
amacıyla metinden çıkarılmıştır. Ayrıca, ildeki
mevcudiyet durumuna göre, OSB kurulması öngörülen yerde varsa sanayi odası,
yoksa ticaret ve sanayi odası, o da yoksa ticaret odasından en az birinin
kurucular arasında yer alması, yerel kaynakların harekete geçirilmesi konusunda
sanayici, dernek ve kooperatiflerine nazaran daha iyi bir şekilde örgütlenmiş
olmaları nedeniyle zorunlu hâle getirilmiştir. Değerli
arkadaşlar, üzerinde konuştuğumuz bu kanun değişikliğinin yapılmasıyla
OSB’lerin sorunlarının çözümlenmesine hepimizin katkıları olacaktır. Bundan
önce yapılanlar gibi, bundan sonra da Hükûmetimiz
ülkemiz sanayicisinin hizmetinde olacaktır. Sözlerime burada
son verirken, tasarının hazırlanmasında emeği geçen herkese teşekkürlerimi
sunuyorum. Kanun tasarısının
ülkemize ve ülkemiz sanayicisine hayırlı olmasını diler, saygılarımı sunarım.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Mazıcıoğlu. Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyoruz. Sayın Çakır… OSMAN ÇAKIR (Samsun) – Sayın Bakan, Samsun Ticaret ve Sanayi
Odasından almış olduğumuz bir yazıda, Samsun Yem Sanayi Ticaret Anonim Şirketi,
Samsun Gelemen Ağırlık ve Boyut Kontrol İstasyonunda
kantarın bozuk olmasından kaynaklanan tartım sonrası, firmalarına ait
kamyonlarının fazla yükü nedeniyle idari para cezasına çarptırıldıklarını Odaya
bildirmişler ve Oda da mağduriyetin giderilmesi için konuyu Samsun Valiliğine
aktarmış ve ayrıca bir de bu kantarın fazla tarttığı konusunda BAŞKAN – Sayın Sakık, buyurun. SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Ben de Sayın
Bakanımıza Muş’la ilgili bir iki soru sormak istiyorum. Sayın Bakanımız da
Muşlu. Şimdi, çok yakın
bir tarihte Muş Organize Sanayisini ben de ziyaret ettim, ama,
geçmişte siyasiler kendilerine yakın buldukları yerde böyle bir alan açmışlar.
Otuz kilometre Muş’tan uzak. Orada bir iki işyerinin dışında işyeri yok.
Elektriği yok, suyu yok, yolu yok. Bu konuda Sayın Bakanımız ne düşünüyor? Çünkü, sanayinin ile katkısı sıfır noktada, bir bu. İkincisi, Muş’ta
bir şeker fabrikamız var. Muş Türkiye’nin en yoksul illerinden biri ve
Muşluların şu anda tek geçim kaynağı Muş Şeker Fabrikası. Bu da özelleştirme
programı içerisinde. Bu özelleştirilirse, emin olun ki, Muş’un yoksulluğu kat
be kat artacak. İkincisi, Muş’ta bu şeker fabrikasında çalışan geçici işçiler var.
Yılda sadece dört ay çalışabiliyorlar, onun dışında çalışma şansları yok ve bu
insanlar mağdur. Bu insanların mağduriyetini giderelim hep birlikte. Ben
eminim, sadece Muşla ilgili değil, ama, Türkiye’nin
dört bir yanında şeker fabrikalarında çalışan işçilerin büyük bir çoğunluğu bu
mağduriyet içerisinde. Bunların mağduriyetini Hükûmet
olarak giderirseniz, biz de, bu ülkenin vatandaşları olarak size teşekkür eder
ve dua ederiz. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
küresel ekonomik krizin her kesimi, özellikle de zaten çok zor durumda olan
küçük ve orta ölçekteki imalatçı ve sanayicilerimizi çok zor bir duruma
düşüreceği veya düşürdüğü hepimizin olduğu gibi zannediyorum sizin de malumlarınızdır.
Bu sıkıntılı tablo karşısında söz konusu sanayicilerimize suni bir teneffüs
anlamına gelecek olan ve daha önce de organize sanayi bölgelerinde var olan
yüzde 5 veya yüzde 10 iskontolu elektrik
kullandırılması söz konusu olabilir mi? Bu uygulamayla ilgili olarak Sanayi
Bakanlığı olarak Hükûmetinizi ve ilgili kurumları
ikna edebilir misiniz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Bakan… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
teşekkür ediyorum verilen görüşlere, sorulan sorulara. Efendim,
öncelikle şunu ifade edeyim: Değerli konuşmacıların bir kısmınca da ifade
edildi, aslında ben daha önce de ifade etmiştim ancak yeterince iyi ifade
etmediğimi tahmin ederek bir kez daha söylemek istiyorum. Mevcut Organize
Sanayi Bölgesi Kanunu, yönetmelikler, organize sanayi bölgesinde tahsis almış
ve projesini vermiş bir işletme sahibinin iki yıl içinde üretime geçmesini
kesin bir şekilde emreder. İki yıl içinde üretime geçmediği takdirde organize
sanayi bölgesinin yönetim kurulu, müteşebbis kurulu, her neyse, o araziyi
sanayiciye ödemiş olduğu bedel üzerinden geri alıp bir başka sanayiciye tahsis
etmekle mükelleftir ve bununla ilgili de zaten Bakanlığımızda çok sıkı bir
denetim başlattım göreve gelir gelmez bütün organize sanayi bölgelerimde.
Özellikle teşvik kapsamına giren bedelsiz arsa tahsisi yapılanlar için bu çok
daha büyük önem taşıyordu. Oralarda da birçok bölgede iptaller yapılırken
birçoğunda da yapılmış olan denetimler sonucunda Bakanlık tarafından verilen
talimatın yerine getirilmesini arkadaşlarımız takip ediyor. Onlar yasal süresi
içerisinde devam ediyor. Sanayi odalarının
kuruluşunda… Ben yirmi yedi yıl sanayi odası üyeliği yaptım, on iki yıl
başkanlık yaptım. Bu 5174 sayılı Kanun’un da… Ben de -kanun yapılırken- Odalar
Birliğinde Başkan Yardımcısıydım. Sanayi odalarının kurulması noktasında hiçbir
şikâyet bugüne kadar bana gelmedi. Ben camiayı da çok yakın tanırım, hangi ilde
hangi oda var, başkanı kimdir, ezbere bilirim isimlerini. Ama kanunla
belirtilmiştir: 5174 sayılı Kanun’da bir odanın kurulması için veya sanayi
odası kurulup ayrılması için ne kadarlık bir üye
sayısına sahip olması gerektiği ve prosedür bellidir.
Bunu da ifade edeyim: Bin sanayici bir araya gelir başvuru yaparsa, Odalar ve
Borsalar Birliği, sonra Bakanlık o ilde sanayi odası kurulmasına yardımcı
olabilir. Efendim, Şırnak’a
gelince. Tabii ki ben de bir Doğu Anadolulu olarak şunu özellikle ifade edeyim:
Evet, bölgeler arası gelişmişlik farkının mutlaka kaldırılması noktasında zaten
Hükûmetimizin çok önemli çalışmaları var. Yeni yapmış
olduğumuz Girişimci Bilgi Sistemini -biraz evvel ifade etmiştim- ve sanayi
stratejisini ekim ayı sonuna kadar bitiriyoruz. Bir taraftan Girişimci Bilgi
Sistemi, yani eski adıyla “sanayi envanteri” dediğimiz
çalışma hakikaten cumhuriyet tarihinde bir ilktir benim açımdan da, Hükûmetimiz açısından da. Türkiye açısından son derece
önemli yeni bir çalışmadır, ilk defa yapılan bir çalışmadır. Bunun üzerine
teşvik sistemi -Sayın Başbakanımızın da her fırsatta ifade ettiği gibi- sektörel, bölgesel ve proje bazlı
olacaktır. Bu noktada hangi sektörlerimizde uluslararası
rekabet gücüne sahip olduğumuz görülecek ve diğer taraftan bölgeler yapılırken
o bölgelerde hangi yatırımların yapılması, desteklenmesi, o bölgelerin lojistik
yapısı, mesleki eğitim ve diğer taraftan ürünün hammaddesinin temini veya
sevkiyatı göz önüne alınarak, ilgili bakanlık, Hazine Müsteşarlığının bağlı
olduğu bakanlığımız, teşvik politikasını, Ekonomi Koordinasyon Kuruluna
getirilecek ve orada tespit edilecektir. Bölgesel teşvik yapılırken,
bir, bu anlamda, ikincisi de, bölgeler arası gelişmişlik farkını ortadan
kaldıracak bir bölgesel teşvik olacaktır. Dolayısıyla, tabii ki özellikle
sanayinin, üretimin, yatırımın gitmediği bölgelere çok daha öncelikli, çok daha
özellikli bir teşvik politikası uygulanması bir kere doğrudur. Yani ben de
sanayici olarak hep aynı kanaatteydim ki, Hükûmetimiz
de zaten bunu çok net bir şekilde ifade etmiştir. Şırnak Organize
Sanayi Bölgesi, Daha evvel konuşulmuştu
ama tekrar ifade ediyorum: Yine, Çevre Kanunu’nda arıtma tesislerinde enerjiyle
ilgili yapılacak olan sübvansiyon 2872 sayılı Kanun’da çok net bir şekilde
belirtilmiştir. Şimdi, ilgili bakanlık bununla ilgili yönetmelik hazırlıyor,
tebliğ hazırlıyor. Bakanlar Kuruluna getirecek ve kullanmış olduğu enerjinin,
daha evvel de belirttiğim gibi, yüzde 50’sine kadar bir indirim uygulanması söz
konusu olabilecektir. Bunun yanı sıra… BAŞKAN –
Zamanınız da doldu. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Doldu mu efendim? BAŞKAN – Evet. Toparlarsanız… SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Peki. Şöyle ifade
edeyim: Elektrikte indirim yapılması noktası… Elektrik ve doğal gazın
biliyorsunuz artık serbest piyasa tarafından fiyatları belirleniyor ve 1
Temmuzda elektrik de serbest piyasada belirlenmeye başlandı. Bu noktada
herhangi bir şey şu anda gözükmüyor. Evet, Muş’la
ilgili bir konuya gelince: Gerçekten, organize sanayi bölgesinin yer seçimi
bundan on yıl önce son derece yanlış yapılmış, 24- Ancak tekrar
ifade ediyorum: On yıl önce yapılan, son derece yanlış, hatalı bir yer seçimi
sonucunda olmuştur. Samsun’la ilgili
konuya gelince: Konuyu hemen haber alır almaz, Sayın Osman Çakır’ın sormuş
olduğu soruyla ilgili olarak ilgili arkadaşlara talimatımızı verdik. İlgili
genel müdürlüğümüz konuyla ilgili çalışmasını yapıyor. Teşekkür
ediyorum. Tam zamanında
bitirdim Sayın Başkanım. BAŞKAN – O bir
kere daha oldu da iki dakika geçti. Size tolerans tanıyorum eski dost olarak. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Peki, özür diliyorum. BAŞKAN –
Estağfurullah... Hiç yapmadığım şey. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Teşekkür ederim, sağ olun. BAŞKAN –Çok
teşekkür ederim. Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
222 sıra sayılı “Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı”nın çerçeve 2 nci maddesinin
4562 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin dokuzuncu fıkrasını değiştiren ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“OSB; kurulacak yerde il özel idaresinin, OSB’nin içinde
bulunacağı il, ilçe veya belde belediyesinin, büyük şehirlerde ayrıca
büyükşehir belediyesinin, sanayi odasının, ticaret ve sanayi odasının veya
ticaret odasının yahut sanayici dernek veya kooperatiflerinin, biri veya daha
fazlasının temsilcilerince imzalı ve valinin olumlu görüşünü muhtevi kuruluş
protokolünün Bakanlıkça onaylanmasıyla tüzel kişilik kazanır. OSB kuruluşuna iştirak edecek sanayici dernek veya
kooperatiflerinde aranacak nitelikler Bakanlıkça belirlenir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ HASAN ANĞI
(Konya) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara)- Katılmıyoruz Sayın Başkanım. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, Bakanlığa yetki veriyor. Daha ne
istiyorsunuz? BAŞKAN – Buyurun
Sayın Susam. MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sayılı Organize Sanayi
Bölgeleri Kanunu’yla ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesine aslında
Komisyon ve Hükûmetin katılmamasını anlamak gerçekten
çok düşündürücü bir olay. Eski hâlini korumaya yönelik bir önerge bizim
verdiğimiz. Organize sanayi bölgelerinin kuruluşuyla ilgili olarak sadece
yöredeki sanayi odası, ticaret odası, sanayi ve ticaret odalarıyla sınırlı
tutulan bir değişiklik yaptı komisyonda Hükûmet ve
iktidar partisi. Buna gerekçe olarak da diğer bugüne kadar kurulmuş olan birçok
meslek teşkilatlarının, vakıf veya dernek veya kooperatif aracılığıyla kurmuş
olduğu organize sanayi bölgelerinde görülen eksiklikleri göstererek bunları
yaptı. Değerli
arkadaşlar, eğer özgürlüğü, katılımcılığı, demokrasiyi ağzınızdan
düşürmüyorsanız, bunu hayatın her alanında uygulayacaksınız. Şimdi, Organize Sanayi
Bölgeleri Kanunu’nda, sadece kamu kurumu niteliğindeki meslek odalarının
görüşüyle sınırlı tutmak doğru mudur? Bugün onların dışında
sivil toplum hareketinin Türkiye’de geliştiğini, birçok mesleki federasyon,
sivil toplum örgütü, KONFED, TÜSİAD, MÜSİAD dâhil bir sürü sivil toplum
hareketinin olduğunu, hatta onun ötesinde, bazı ihtisas alanlarındaki meslek ve
sanat erbabının kendisi için kurmuş oldukları belirli dernek ve vakıflar
aracılığıyla organize sanayi bölgesi kurma girişimini neden elinden alırsınız? Bu
kadar, katılımcılığın gerekli olduğunu savunduğumuz bugünde Avrupa Birliği
normlarına uymayı kendimize ilke edinirken, sivil toplum inisiyatifinin
öne çıkmasını teşvik ettiğimiz bu dönemde bir sivil toplum örgütlenmesi olan bu
tür kooperatif, dernek, vakıfların neden kurulması konusunda bir kısıtlayıcı
noktada olur, sadece kamu kurumu niteliğindeki meslek odalarıyla organize
sanayi bölgelerinin kurulmasını sınırlarız? Burada doğacak
hataları gidermenin yolu açıktır. Bir yönetmelik çıkartır Bakanlık, bu tür
kuruluşların niteliğini belirler, kuruluş için gerekli olan evraklarını
belirler ve yapar. Bugün kurulmuş çok başarılı organize sanayiler vardır.
Odalar, borsalar ve kamu kurumu niteliğindeki kurumlar dışında kurulmuş çok
önemli çalışmalar yapmış organize sanayiler vardır, Sayın Bakan da bunu çok
yakından bilir. Ankara’da vardır, diğer kentlerde vardır. Neden bunların bu,
ucuza getirdiği, kendi ihtisas alanlarında organize sanayi bölgesi kurmak için
kendi üyeleriyle bir araya geldikleri organize sanayi girişimlerinin önüne
geçilir. Bunu anlamak mümkün değildir. Değerli
arkadaşlarım, bizim bu önerimiz gerçekten çok katılımcı, sivil inisiyatifi teşvik eden ve Türkiye’deki demokratik talepleri
göze alan bir önergedir. Bunun yerine, sadece kamu kurumu niteliğindeki meslek
odalarıyla sınırlı bir anlayış doğru değildir. Bu anlamıyla Yüce Meclisin bu
önergemiz konusunda önergemize destek vermesini, parti grubu anlayışından
çıkarak, gerçekten haklı bir gerekçenin yerine getirilmesi için desteklerini
beklemekteyiz. Bu konuda,
sorularda sorduğum ama Sayın Bakanımdan net cevap alamadığım iki tane şeyi
söylemek istiyorum. Az önce “İkincisine cevap verdim” dedi. “Elektrik ve doğal
gaz artık özelleştirilmiştir. Onun için, bu konuda bir şey yapamıyoruz, teşvik
veremiyoruz sanayiciye, imalatçıya.” Bunun yolu vardır Sayın Bakanım. Bunun
yolu nedir? Bunun yolu, onun ÖTV’sini devlet öder.
Vergi iadesi şeklinde ÖTV’yi devlete, onun kullanmış
olduğu elektrik, doğal gazı siz ona geri verirsiniz. İkinci sorduğum
soru, esnaf ve sanatkârdan imalatçı olan esnafa KOSGEB kanalıyla 5 bin tane
kredi kullandırdık. Teşekkür ettim ama ikili bir yapıda teşekkür ediyorum. Bir: Kaç kişiye
kullandırdınız? Bunun sayısını bana söyleyin çünkü bu kullanımda çok ciddi
zorluklar var. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Bakanlık burada ne yaptı? Sadece bazı bankalarla anlaşarak, dört
tane bankayla anlaşarak dedi ki: “Onların faizini ben ödeyeceğim anlaştığı faiz
oranından.” Ama bankaya gidiyor müracaat eden kişi, banka onun bilançosunu
yeterli bulmuyor, teminatını yeterli bulmuyor, başka noktalarını yeterli
bulmuyor, kredi vermiyor. Gerçekleşen rakamı, banka banka bunların açıklanması lazım. İkincisi: Değerli
arkadaşlar, milyonlarca insan içerisinde sadece 5 bin kişiye kredilerinin
faizini karşılayabilmek, bu yangını söndürmekte bir kovayla suyla gitmekten
başka bir şey değildir. Yangın büyüktür. Bu yangına uygun plasman,
bu yangına uygun kredi açılmalı ve piyasadaki bu talep dikkate alınmalıdır. Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Susam. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.48 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 16.14 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. 222 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet burada. Tasarının 3’üncü
maddesini okutuyorum: MADDE 3- 4562 sayılı
Kanunun 15 inci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiş-tirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “OSB'ce teminat
olarak gösterilen ve bu nedenle satışına karar verilen veya katılımcıların
borcundan dolayı satışına karar verilen taşınmazların icra yoluyla satışı
halinde; Bakanlık ve OSB alacaklarının öncelikle ödenmesi koşuluyla, bölgenin
kuruluş protokolünde öngörülen niteliklere sahip alıcılara veya kredi
alacaklısı kuruluşa satış yapılabilir. Satış ilanlarında kuru-luş protokolünde yer alan katılımcı niteliklerine de yer
verilir.” “Taşınmazların
kredi alacaklısı kuruluşa satılması halinde, kredi alacaklısı kuruluş, satın
aldığı taşınmazı sadece bölgenin kuruluş protokolünde öngörülen niteliklere
sahip gerçek veya tüzel kişilere en geç iki yıl içerisinde satmak veya aynı
nitelikteki gerçek veya tüzel kişilere kiraya vermek zorundadır.” BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Malatya
Milletvekili Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu’na
aittir. Buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri;
hepinize saygılar sunuyorum. Sayın Bakanım,
esnafın, tüccarın, sanayicinin ve tüketicinin Bakanı sizsiniz. Yani aslında
işiniz zor, esnafa sahip çıkacaksınız, tüccara sahip çıkacaksınız, sanayiciye
sahip çıkacaksınız, tüketiciye sahip çıkacaksınız ama sorumluluk sizde, ip
başkasının elinde. Ben sizin yerinizde olsam bir kere böyle bir sorumluluğu
kabul etmem. Tüm esnafın her türlü sorunu, derdi sizde; Hazine karışıyor,
Maliye Bakanı karışıyor… İmalat sizde ama tokmak başkasının
elinde. Böyle bir şey olmaz bir kere. Geleceğim şimdi. Şimdi, bir kere
arkadaşlar, dürüst, namuslu, şerefli, haysiyetli esnafı korumak, kollamak sizin
göreviniz. Bir Çek Yasası var arkadaşlar. Şimdi, son günlerde moda:
“İnisiyatifim dışında çıkmıştır.” Bankaya bir talimat, bitti. Ya kardeşim, mal
satmışım, fatura etmişim, sana fatura etmişim, çeklerimi vermişsin. Yani iki
satır bankaya yazı, ondan sonra git, sen ispat et ki mahkemeye, bu adamdan sen
haklı alacaklısın. Böyle bir şey olmaz arkadaşlar. Namuslu, dürüst, şerefli
insanı biz koruyup kollamazsak, hep namussuzları kollarsak bu ülkede ticaret
de, sanayi de bir yere gidemez. Sayın Bakan,
gidip Adalet Bakanlığının önüne masaya vurmadığınız sürece… “Arkadaş, dürüst,
namuslu sanayiciyi korumak, kollamak benim görevim. Bu Çek Yasası’ndaki
boşluğu…” Artık, son günlerde arkadaşlar bir tane çek ödenmiyor. Hele bir de bu
son günlerdeki olaylar, dolardaki yükselişler, faizler falan, herkes böyle
içine kapanık, nasıl ödemeyeyim diyor. Artık, namuslu esnafı zor durumda bıraktılar,
namuslu esnaf da artık çaresiz kaldı. Sayın Bakan, bu birinci göreviniz. Adalet
Bakanı mı? “Hayır arkadaş…” Türkiye’de dürüst, namuslu esnafı korumak sizin
birinci göreviniz, masasına vuracaksınız. Arkadaşlar, iki satır yazı, bir de
fakslıyor ha… İki satır yazı: “İnisiyatifim dışında elimden çıkmıştır.” Bitti.
Bu çek ödenmiyor ve namuslu adam gidip alacağını ispat etmek zorunda kalıp,
ondan sonra… Çekin arkası yazılmadığı için, biliyorsunuz “Karşılığı yoktur.”
diye yazılmadığı için hiçbir icrai işlem de
yapamıyorsunuz bu çeke. Bir kere, birinci şık bu arkadaşlar. İkinci şık: Sayın
Bakanım, sicil affı konusunda Türkiye’de esnafımız çok zor durumlardan geçiyor,
bilinmeyen bir denizde yüzüyor. Namuslu ve dürüst esnafımız çekini, senedini
gününde ödememiş olabilir ama hep alnında kara leke olarak… Sonra gitmiş
namusuyla, şerefiyle ödemiş. Kara leke olarak… Bu sicil affından dolayı hiçbir
şey yürümüyor. Çünkü Merkez Bankası bu konuda
-açık söylüyorum- duyarlı değil, hassas değil; insan onurunu, insan haysiyetini
benim gibi, sizin gibi düşünmüyor ve bir şekilde onurlu insanların onurunu iade
etmiyor. Değerli
arkadaşlarım, bir kere, borcunu ödeyen, senedini ödeyen, protesto olmuş veya
karşılıksız çekini ödeyen insanın onurunu iade edelim. Ama belki, gerekirse,
Merkez Bankası eğer bu konuda bu kadar duyarsızsa bu yetkiyi onun elinden alıp,
Bankalar Birliğine verip, Bankalar Birliğinde oluşturulacak bir merkezden bu
işi dakikasında, saniyesinde takip ederek, bir kere, sicil affında getirdiğimiz
amaca ulaşırız. Bir kere, gidiyor bu esnafımız bankalara “Vallahi, sen kara
leke yemişsin, sen kötü adamsın, biz sana kredi veremeyiz.” “Ya kardeşim,
ödedim ben bunu. Benim borcum yok, harcım yok.” “Hayır
arkadaş, kalkmamış.” Bu da sizin birinci göreviniz Sayın Bakanım, esnafın
onurunu kurtarmak. Bu insanlar kredi alamıyor, bırakın onu Halk Bankasının
esnaf kredisinden… “Sen kara leke yemişsin.” diyor. “Yahu, ödedim kardeşim.” “Yook!” diyorlar. Sayın Bakanım, bu her iki konu da bir kere
esnafın temel meselesidir. Şimdi gelelim
üçüncü konuya: Değerli arkadaşlarım, sanayicinin de, tüccarın da, tüketicinin
de bakanlığıdır. Bir teşvik kanunu çıkardık. Vicdanınıza soruyorum: Ulusal
sanayiyi ve Türkiye’deki üretimi, Türkiye’de yapılacak üretimi, bölgeler
arasındaki sosyal dengeleri korumak, kollamak amacıyla burada hepimiz geçen
dönem bayram yaptık. Doğru mu arkadaşlar? Teşvike giren kırk sekiz ilin
milletvekilleri “Yaşa, var ol!” dediler ama teşvike girmeyen diğer illerin
milletvekilleri çok üzüldü. Örneğin, ben biliyorum, Ahmet Bey, Samsun girmediği
için ne kadar üzüldünüz, doğru mu? AHMET YENİ
(Samsun) – Üzüldük, üzüldük… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hiç üzülmeyin… Hiç üzülmeyin… Çünkü hiçbir şey olmadı
diğer illerde. Bu Teşvik Yasası ulusal teşvik yasasıdır arkadaşlar. Bu Teşvik
Yasası ülkenin bölünmez bütünlüğü için, bu Teşvik Yasası ulusal sanayiciyi
yüceltmek için, bu Teşvik Yasası ülkedeki istikrarı sağlamak, ülkedeki
işsizliği yok etmek için bir teşvik yasası değildir; bu Teşvik Yasası yasak
savmacı bir teşvik yasasıdır. Bazı illerimizden aldı, bazı illerimize götürdü.
Hangi iller boşaldı siz çok iyi biliyorsunuz. Arkadaşlar,
ulusal sanayicimizi ve ulusal sanayimizi korumak, kollamak, ülkedeki üretimi ve
istihdamı en üst düzeye çıkarmak amacıyla sizin göreviniz Bakanım, yeni bir
teşvik yasasını… Bakın, bir yıl geçti. Bunun işlemediğini, bu Teşvik Yasası’nın
hiçbir işe yaramadığını siz kendiniz söylüyorsunuz. Doğru mu arkadaşlar? Ama
bir yıl geçti arkadaşlar. Bir yıldır Türkiye’de yeni bir teşvik yasası
hazırlanıp buraya getirilmedi. Ben bir kez daha dikkatlerinize sunuyorum. İki: Teşvik
Yasası’nı çıkardık, devlet sözü sözdür, elektrik enerjisine yüzde 50, organize
sanayi bölgelerine yüzde 50 iade yapacağız dedik, diğerlerine yüzde 40.
Arkadaşlar yedi ay, sekiz ay geçiyor, sanayici parayı ödüyor. Lütfedecekler de
enerji bedelini iade edecekler! Ya, niye iade ediyorsunuz, bunu benden niye
alıyorsunuz? Harcamışsam, bakın devletin bir kasasında; TEDAŞ alıyor, Maliye
Bakanlığı veya Hazine yedi ay sonra iade ediyor. Böyle şey olmaz arkadaşlar! O
zaman bu sanayiciye teşvik vermişsen, bakacaksın elektrik faturası kaç para?
Yarısını alacaksın, yarısını almayacaksın. Böyle şey mi olur arkadaşlar, kimi
kandırıyoruz? Adı teşvik! Değerli
arkadaşlarım, bu konuda devlet, sözünü yerine getirsin. Yedi ay, sekiz ay
elektrik bedelini alamayan, teşvikten yararlanan sanayicilerimizin hakkını
koruyup kollamak, Sayın Bakan yine sizin göreviniz. Tabiî, demin söyledim,
organize sanayi bölgelerindeki insanlara, teşvik bölgesindeki insanlara teşviki
veriyorsunuz, kullandığı elektriğe teşviki veriyorsunuz, onların ortak işini
yapan, arıtma ve diğer işlerinin elektrik bedeli teşvike tabi değil. Arkadaşlar
böyle şey mi olur? Tabii, bir başka
konu arkadaşlar: Fonlama. Bu insanları finansman
yönünden eğer siz rahatlatmazsanız… Özellikle illerdeki organize sanayi
bölgeleri bir zincir arkadaşlar, o zincirin halkaları o ile hayat veriyor, o
ile ekmek veriyor. Yedek parçacısından fırıncısına kadar o ilde bir üretim, bir
imalat varsa o ile ekmek veriyor arkadaşlar. Ama burada biz uzun vadeli bir fonlama imkânı bulamazsak… Sayın Bakanım eğer siz özellikle
KOBİ’lere ve orta ölçekli firmalara tıpkı Eximbank
modelinde olduğu gibi… Bakın, Türkiye'de Eximbank
-her zaman söylüyorum, kurulan model olarak- ihracatçıya çok seri hizmet
veriyor; herkesin adresi belli, herkesin ne yaptığı belli, tık tık işliyor. Ta 83 yılında o kurulurken benim de o modelde
küçük bir emeğim vardır. Aynı modelle… Siz, KOBİ’lere kredi vermeyi bankaların inisiyatifine bırakırsanız, burada hak olmaz, adalet olmaz,
hakikaten gerçek ihtiyaç sahibi kullanamaz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Tıpkı Halk Bankasının esnaf kredi modeliyle, esnaf
kefalet modeliyle, Eximbank modelinden oluşan bir
modelle -ben geleyim size anlatayım- eğer verirseniz gerçek ihtiyaç sahibi
esnaf, gerçek ihtiyaç sahibi üretici, gerçek ihtiyaç sahibi KOBİ’ler bundan
faydalanır Sayın Bakanım. Yetkiyi bankalara vermekle, siz, düşük faizle fonluyorsunuz bankaları ve aradaki faizi veriyorsunuz ama
istediğiniz yere gitmiyor. Keşke biraz daha
zamanım olsaydı, birkaç konuda daha, sahip olduğunuz Bakanlığın sahip çıkması
gereken yerler olduğunu söyleyecektim ama Sayın Bakanım özetliyorum. Bunların
babası sizsiniz, siz baba gözüküyorsunuz ama arkanızdan, diğer evlatlarınız
sizin kadar duyarlı değil. Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Kadir Ural. Buyurun Sayın
Ural. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
KADİR URAL (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkan,
Türk milletinin değerli milletvekilleri; 4562 sayılı Organize Sanayi Bölgeleri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 222 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
3’üncü maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Öncelikle, geçen
haftalarda Aktütün Karakolumuza yapılan saldırı
sonucunda şehit olan askerlerimize, Diyarbakır ilimizde yapılan menfur
saldırıyla şehit edilen polislerimize ve bugün yine Hakkâri’de yapılan
operasyonda kaybettiğimiz bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, acılı
ailelerimize ve Türk milletine başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar
diliyorum. Menfur
saldırıları yapanların bir an önce yakalanmasını, Türk adaleti önünde Türk
milletine hesap vermelerini, sorumlular hakkında Hükûmetimizin
de lütfen gereğini yapmasını arz ediyorum. Sayın Başbakan ve
Hükûmetimize sesleniyorum: Yüce Meclisin vermiş
olduğu, almış olduğunuz yetkiyi kendi Türk istihbarat birimlerimizle, Türk
yetkililerimizle, Türk Silahlı Kuvvetlerimizle değerlendirerek hiçbir dış
etkiyi dinlemeden, Barzani’den, Talabani’den, Amerika’dan, Avrupa Birliği ülkelerinden
sözüm ona yararlanmadan, kendi inisiyatifimizle ne
yapacaksak, ne yapmamız gerekiyor ise yapmanızı ve bu acılara artık bir son
vermenizi… Davulla, zurnayla askere gönderilen milletimizin çocuklarının, al
bayrağa sarılı tabutlarla evlerine, geriye döndürmelerini artık durdurun. Buna
bir dur demenin, yeter artık demenin zamanı geçti. Barzani’yle, Talabani’yle,
ağababaları ve içerideki iş birlikçileriyle oturup konuşmanın bir fayda
vermediği artık ortadadır. Düşman düşmandır, bu bir kardeş kavgası da değildir.
Bu vatan üzerinde bin yıldır kardeşçe yaşayan insanlarımızın sözüm ona Lazca, Keldanice, Ermenice, Rumca, Kürtçe veya başka bir ana dilde
konuşan hiç kimseyle bir derdi yoktur. Bu milletin derdi, bu devleti, bu
vatanı, bu milleti etnik temele dayalı bölmeye çalışan şerefsiz, alçak, vatan
hainleriyledir. Bu vatan hainleri de bir gün mutlaka döktükleri kanda
boğulacaklar ve bu millete bunun hesabını vereceklerdir, vermelidirler. Bu
hesabı görmeyen, bu hesabı kapatmayanlarla da Türk milleti mutlaka hesaplaşacaktır.
Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu, 12/4/2000
tarihinde kabul edilen ve yurdumuzun birçok yöresinde insanımıza aş, iş
sağlayan, sanayimizin sıkıntılarını kanuni bir altyapıya kavuşturan bir
Yasa’dır fakat geçen süre içinde bu Kanun’da da pratikte, uygulamada sorunlar
ve eksiklikler ortaya çıkmıştır. Bu yapılan değişiklikler de yine ileride
birtakım yanlışlıklara veya eksikliklere sebep olacaktır. Örneğin, üzerinde
konuştuğunuz 3’üncü maddenin son fıkrasında “kredi alacaklısı kuruluşa taşınmaz
geçtiği zaman en geç iki yıl içinde bu taşınmazı satmak veya kiraya vermek
zorundadır.” deniliyor fakat bu nasıl olacak? Yani kredi alacaklısı kuruluş
kredi miktarı kadar bir fiyata satamaz veya kiralayamaz ise ne yapacak veya
kredi alacaklısı kuruluş buraları satmaz veya kiralamaz ise ne olacak? Kanuni
bir yaptırım uygulayabilecek miyiz? Organize sanayi bölgeleri
bu konuda kanuni bir yaptırım uygulayabilecek mi? Böyle bir durumda, kredi
alacaklısı kuruluş, zor duruma düşeceğini hesaplayarak yine kredilendirme
yapmaz ise haklı değil mi? Yani bu maddenin kabul edilme ve tasarıya koyulma
sebebi, sanayi tesislerine yatırım ve işletme kredisi veren, verecek olan kredi
alacaklısı kuruluşların geriye parayı alamadıkları zaman icra yoluyla
almalarını kolaylaştırmak ve bir güvence sağlayarak kredi verecek kuruluşların
kredi mekanizmasının önündeki engelleri kaldırmak değil mi? Öyleyse niçin iki
yılda burayı satmak veya kiraya vermek zorunda bırakıyorsunuz? Hatta,
tasarıdaki 5’inci maddeyle de yine böyle satışlarda organize sanayi
bölgelerinin uygunluk görüşünün alınması da zorunlu hâle getirilerek kredi
verecek kuruluşlara korku verilecektir diye de düşünüyorum. Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; tarıma dayalı OSB’lerin desteklenmesinin tarım
bölgelerinde daha fazla fayda hasıl edeceğine
inanıyorum. Tarıma dayalı bu OSB’ler kurulurken yine o bölgede bulunan tarımsal
ürün desenine de dikkat edilmesi gerektiğini burada söylemek istiyorum. Yani
çilek entegre tesisi Konya’da, çilek Silifke’de!
Domates salçası fabrikası bir başka ilimizde, domates Mersin’de, Silifke’de!
Yani üretilen malzeme bir yerde, sanayisi bir başka yerde olur ise bu,
sanayinin desteklenmesi, tarımın desteklenmesi değil baltalanması olacaktır. Sayın Başkanım,
biraz da seçim bölgemiz olan Mersin Silifke’deki organize sanayi bölgesindeki
sorunlardan bahsetmek istiyorum. Silifke Organize Sanayi Bölgesi Mersin
Valiliğinin 1997 Yılı Mayıs Ayı Olağan İl Genel Meclis Toplantısında tasvip
görmüş, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına konu iletilerek 1998 Yılı
Yatırım Programında etüt proje karakteristiği ile yer alması sağlanmıştır.
Silifke ilçesi Tosmurlu köyü sınırları içerisinde
kalan 93 parselin kapsadığı 92,8 hektarlık alan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
tarafından 22/11/2000 tarihinde 23 sicil numarası ile
organize sanayi bölgesi olarak ilan edilmiştir. Bölge, Mersin İl Özel İdaresi,
Silifke Belediyesi ve Silifke Ticaret ve Sanayi Odasının yüzde 33,33 katılım
paylarıyla oluşmaktadır. 30/11/2000 tarihinde de Sanayi
ve Ticaret Bakanlığından yetki belgesi alınarak faaliyete geçirilmiştir fakat
burada yaşanan sorunlarımızı da sizlere iletmek istiyoruz. Organize Sanayi
Bölgesindeki arkadaşlarımızdan aldığımız bilgiler doğrultusunda 4562 sayılı
Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ve Yönetmeliği’nin yer seçimi ile ilgili
bölümünde yer seçiminin nasıl yapılacağı açık açık
belirtilmiştir. 4562 sayılı Kanun’a göre, belli bir bölgede kurulacak OSB’lerde
yer seçimi yapılırken şahıs arazileri üzerinde yapılmaması gerekmektedir.
OSB’ler mutlaka hazine arazileri üzerinde veya kamuya ait araziler üzerinde
yapılmalı çünkü OSB’ler için yer seçiminde ilk önce kamulaştırılacak yerler
için kamu yararı kararı alınmakta, daha sonra kamulaştırma işlemleri
başlatılmakta. Şahıs arazileri üzerine yapılacak OSB’lerde kamulaştırma
işlemleri zar zor yapılıyor. Kamulaştırılan yerlerin sahiplerine paraları
ödeniyor ancak vatandaş tekrar hukuk mahkemelerine bedel artırım davaları
açıyor. Mahkeme, şahıs taleplerini yerinde bularak metrekaresi 1 yeni Türk
lirasına kamulaştırılan yerlerin maliyetini, metrekarede, organize sanayilere
10-15 yeni Türk lirasına mal ediyor. Mahkeme kararları Yargıtay onayına
gönderiliyor, yine aradan birkaç sene geçiyor, mahkeme harçları, faiz vesaire
ücretleriyle organize sanayi bölgelerinin yükünü artırıyor. Bu da organize
sanayi bölgelerinde oluşturulan parsellerin tümü satılsa ancak kamulaştırma
bedellerini karşılıyor, diğer altyapı bedellerinin karşılanmasında zorluklarla
karşılaşılıyor. Onun için, şahıs arazileri üzerinde kesinlikle organize sanayi
bölgeleri kurulmaması için çalışma yapılması veya kamulaştırma kanunlarında bu
konu ile ilgili düzenleme yapılması gerekmektedir. Silifke Organize
Sanayi Bölgesi 1998 yılında yer seçim çalışmalarına başlamış, 2001 yılında Sanayi
ve Ticaret Bakanlığının 23 sicil numarasıyla kurulmuş ancak kamulaştırmada
yaşanan problemler nedeni ile de hâlen kurumlaşamamıştır. Mevzi
imar planı, parselasyon planı, altyapı projeleri yapılmış olmasına rağmen, 2007
yılı ve 2008 yılı yatırım programlarına aldırılamadığından altyapı hizmetleri
yapılamamış, bugüne kadar organize sanayi bölgesi kendi imkânlarıyla 18
parselin tahsisini yapmış, organize sanayi bölgesi içerisine kadar enerji nakil
hattını getirmiş ve saha içerisinin belirli bölümüne elektrik vermiş ve kıt
imkânlarımızla da altyapı hizmetlerine devam edilmeye çalışılmaktadır. Hâlen
1 mermer fabrikası faaliyete geçmiş, 2 adet inşaat hâlinde fabrika, 5 adet
fabrika proje aşamasında olup altyapı çalışmalarımız ve arsa tahsis
çalışmalarımız devam etmektedir. Sayın Bakanım,
Türkiye genelinde 48-49 vilayette bulunan organize sanayiler teşvik kapsamında
olmasına rağmen gayrisafi millî hasıla dağılımı il
bazında yapıldığından ve Mersin ilinin gayrisafi millî hasıladaki payının
yüksek görülmesi sebebiyle teşvik kapsamına alınmamıştır. Teşvik kapsamına
alındığında Silifke Organize Sanayi Bölgesine her sektörden talep artışı
yaşanacaktır. Gayrisafi millî hasılasının yüksek
görülmesi işsizliğimizle aynı orantılı değildir. Türkiye’deki işsizlik
oranlaması yüzde 8-9 diyorsunuz sizlerin açıklamış olduğu raporlarda, Mersin
ilindeki işsizlik oranı yüzde 20’lerdedir. O zaman, Mersin’in de teşvik
kapsamına alınmasını istiyor, bu şekilde düşünüyor, bu kanun değişikliklerinin
milletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ural. Madde üzerinde
şahıslar adına ilk söz Mersin Milletvekili Sayın Akif Akkuş’a aittir. Buyurun Sayın
Akkuş. (MHP sıralarından alkışlar) OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Temel Sağlık Genel Müdürünü 30 kişiyle birlikte tutukladılar, onu
da söyle! AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Temel Sağlık Genel Müdürünü
tutuklamışlar. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – İhaleye fesat karıştırmaktan 30 kişiyle birlikte, doğru! AKİF AKKUŞ (Devamla) – Evet. Değerli
milletvekilleri, 222 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi ile ilgili olarak şahsım
adına söz almış bulunmaktayım. Değerli
milletvekilleri, ülkeler vatandaşlarına standart üstü bir hayat yaşatmak
istiyor. Bunun için de sadece tarım yahut geleneksel ürünleri elde ederek
bunları değerlendirme yoluna gitmek yeterli olmuyor. Bu yüzden sanayi
tesislerinin kurulması, sanayi faaliyetlerinin ekonomik hayatta etkili olması
gerekiyor. Bu yüzden ülkeler -özellikle biz ülkemizde bunları görüyoruz,
Avrupa’da, diğer ülkelerde de elbette ki bunlar var- “organize sanayi
bölgeleri” adı altında üretim faaliyetlerinin yapıldığı yerleri belirli
sınırlar içerisinde o şehrin bir bölümünde yerine getirmeye çalışıyor. Tabii,
böylece ekonomik refahın büyük ölçüde sanayileşme sonucu yerine gelmesi söz
konusu olacak diye düşünüyoruz. Ekonomik ve
sosyal kalkınmanın güçlü, kararlı, dengeli ve planlı sanayileşme politikasının
uygulanmasıyla mümkün olacağı açıktır. Sanayileşmekte olan ülkeler, sanayi
işletmelerinin ulaşım ağına, insan gücüne, ham maddelere, enerjiye ve tüketim
malzemelerine ulaşmaktaki eşitsizliklerinin bölgeler arası dengesizlikler yaratarak
sosyal yapıyı bozmakta olduğunu da görüyor. Gerçekten biz
Türkiye’ye baktığımız zaman Türkiye’nin bir bölgesi kalkınmış, diğer bölgesi
kalkınmamış diye belirtiyoruz ve Batı Anadolu kalkınmış, Doğu Anadolu
kalkınmamış gibi gözüküyor. Bunun bir sonucu olarak da organize sanayi
bölgeleri genellikle kalkınmamış yörelerin de kalkınması için o yörelere
yapılmaya çalışılıyor. Bu cümleden olarak da bir kısım bölgelerimiz maalesef bu
imkânlardan mahrum kalıyor. Mesela, Mersin’e
bakıyoruz: Mersin, Türkiye ekonomisine önemli katkılarda bulunan illerimizden
birisi; ekonomik olarak, sosyal olarak büyük katkıları var ancak sadece iki
tane organize sanayi bölgesi bulunmakta. Birisinden biraz önce Mersin
Milletvekili diğer arkadaşımız bahsetti, bir diğeri de -Tarsus Organize Sanayi
Bölgesi, hatta Tarsus’ta değil de- Tarsus-Mersin Organize Sanayi Bölgesi diye
geçen bir bölge. Bu bakımdan arkadaşımın belirttiklerini, söylediklerini ben
tekrarlamak istemiyorum ancak diyorum ki: Mersin’e -Anamur, Erdemli- ve
Tarsus’a olmak üzere en azından birer tane organize sanayi bölgelerinin
kurulması gerekir. Gerçekten de Tarsus Ticaret Odasının bu konuda önemli
sayılabilecek çalışmaları var, organik tarım sanayi bölgesi kurulması
açısından; yeri belirlenmiş, müracaatı yapılmış ama bu henüz gerçekleşmedi,
bunun bir an önce gerçekleşmesini istiyorum. Görüşülmekte olan
yasa tasarısının 3’üncü maddesi, 4562 sayılı Kanun’un 15’inci maddesinin üçüncü
fıkrasında değişiklik yapılmasını öngören bir madde. Ancak -biraz önce
arkadaşımızın da belirttiği gibi benim de dikkatimi çekmişti bu- burada, bu
değişiklik yasasında iki konu var, birisi, icra yoluyla satılan taşınmaz…
Bakanlık, OSB’nin alacağı krediyi karşılamaz ise nasıl bir yol takip edilecek?
Yani biz bunları satışa çıkardık ama buraya bir hayli masraf edildi ama buranın
değeri düştü ve karşılamıyor, o zaman ne yapacağız? Bunu bir belirtmek
istiyorum. İkincisi de,
“Taşınmazların kredi alacaklısı kuruluşa satılması halinde… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakikalık ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. AKİF AKKUŞ
(Devamla) – Teşekkür ederim efendim. …kredi alacaklısı
kuruluş, bu taşınmazı öngörülen niteliklere sahip gerçek veya tüzel kişilere en
geç iki yıl içerisinde satmak veya kiraya vermek zorundadır.” denilmektedir.
İki yıl içinde satılamazsa, öyle ya alıcı çıkmadı, kiralayan da yok, o zaman ne
yapacağız? OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Bacanağa veririz. AKİF AKKUŞ
(Devamla) - Bu da yine açık değil, bunun da dikkate alınması gerektiği
kanaatindeyim. Bir de özellikle
şunu belirtmek istiyorum değerli milletvekilleri: Elektriğe, doğal gaza ve
petrole yapılan acımasız zamlarla OSB ve diğer sanayi kuruluşlarımızın
ürettikleri ürünlerin yabancı ürünlerle rekabeti mümkün değildir. Bu yüzden bu
kuruluşları bir şekilde koruma altına almalıyız diyorum. Aksi takdirde, kaynak
ve emek israfıyla karşı karşıya kalacağımız unutulmasın. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akkuş. Sayın Durmuş,
sakın, milletvekillerimizin konu dışına çıkmalarına neden olan bilgiler
vermeyin, sonra Sayın Şandır bana kızar müsaade ettiğim için. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Efendim, güncel haber, bugün gözaltına alınmış onu söyledim.
Başka bir şey yok. Her gün bir yolsuzluk haberi verelim! BAŞKAN – Evet,
teşekkür ederim. Şimdi, madde
üzerinde soru-cevap işlemine geçiyoruz. Sayın Asil… BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim. Değerli Bakanım,
organize sanayi bölgeleri resmî ve özel kişi, kurum ve kuruluşlarla yaptığı
sözleşmelerde verdiği hizmetlerden oluşan gelirlerden, kira gelirlerinden, faiz
gelirlerinden vergi, resim, harç muafiyeti ilgisiz kanunlarda belirtildiğinden
uygulamada çeşitli güçlükler ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, bu muafiyetler bu
yasada özellikle bir madde hâlinde düzenlenebilir mi? Böyle bir çalışmayı
destekler misiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Susam burada mı? Sayın Susam… Sayın Çalış… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
gerçekten, sanayicilerimiz zor şartlarda üretim yapıyorlar, istihdam
sağlıyorlar, pazar oluşturuyorlar, katma değer oluşturuyorlar. Bu zor şartlarda
faaliyetlerini sürdürürken özellikle imarla ilgili bazen sıkıntılı duruma
düşebiliyorlar. Bu geçmişte yapılaşmış sanayicilerimizin imar problemleriyle
ilgili OSB’ler içerisinde bir imar affıyla ilgili çalışmanız var mı? BAŞKAN – Sayın
Bakan… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; efendim, bu kaçak yapılanmalarla ilgili, geçmiş dönemlerde
özellikle kooperatiflerden OSB’ye dönüşenlerle ilgili bir tespit çalışmamız var
ancak bununla ilgili nasıl bir sistem oluşacağı konusunda bilahare çalışmamız
bittikten sonra konuyu gündeme getirmek istiyoruz. Bu muafiyetlerle
ilgili bu kanunda herhangi bir düzenleme olmamakla beraber, dediğim gibi, bir
kısım çalışmalar zaten fiyatların piyasada belirlenmesi, birtakım vergi,
istisna, harçların ortadan kaldırılması veya ilgili bakanlıklar ve başka
kanunlar nezdinde takip edilmesi gereken, diğer kanunları da ilgilendiren
hususlardır. Maddeyle ilgili
en önemli soru şuydu: “İki yıl içinde satmazsa veya kiraya vermezse ne olacak?”
Bunu zaten çalışmasını yaparken bir yönetmelikle bunun tespit edileceğini,
yönetmelikte buradaki hususların belirleneceğini ifade ettik. Ancak burada
yapılan bu düzenleme bankaların bugüne kadar kredi vermediği organize sanayi
bölgesindeki fabrikalara bir taraftan kredi musluğunu açacak ve son derece
önemli bir dönemde bu önem kesbediyor. Diğer yandan
da organize sanayi bölgesindeki işletmelerin amaçları dışında kullanılmasını
bir yerde engelleyecek. Yani iki yıl içinde satmasının veya kiraya vermesinin
amacı zaten budur. Bundan sonrasında ne olacağı yönetmelikte çok net bir
şekilde tespit edilecek, nasıl yapılacağı konusu da zaten ilerleyen maddelerde
cevabını bulacaktır. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN –
Zamanımız var. Sayın Köktürk… ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – Sayın Bakan, geçtiğimiz yasama döneminde esnaflarımızın ve
KOBİ’lerimizin cumhuriyet tarihinin en müreffeh dönemini yaşadığını ve
ülkemizdeki kredi pastasından hak ettikleri payı fazlasıyla aldıklarını ifade
etmiştiniz. Biz de bunun üzerine seçim çevremiz olan Zonguldak’la ilgili durumu
merak ettik ve Bakanlığınıza yöneltmiştik soru olarak. Verdiğiniz yanıtlarda
Zonguldak’ta tüm esnaf ve sanatkârlara -tüm il ve ilçeler dâhil- kullandırılan
kredi miktarının 47 milyon 576 bin 943 YTL olduğunu, yine KOSGEB KOBİ
kredisinin de miktar olarak 6 milyon 557 bin 944 YTL olduğunu ifade etmişsiniz.
Bu rakamlara baktığımızda, tek kalemde Çalık’a kullandırılan kredi miktarıyla
kıyaslandığında, esnaf ve sanatkârlara kullandırılan toplam kredinin, Çalık’a
kullandırılan kredinin yirmide 1’i kadar olduğu, KOBİ’lere kullandırılan
kredinin ise binde 7 oranında olduğu göz önünde tutulduğunda, esnaf ve sanatkârlarımızın
ve KOBİ’lerimizin ülkemizdeki kredi pastasından hak ettikleri payı aldığını
nasıl izah ediyorsunuz? Bunu merak ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Bakan… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Efendim, Sayın Vekilimizin merakını gidermek
için birkaç şey söyleyeyim. Evet, tekrar
ifade ediyorum: Cumhuriyet tarihinde esnaf ve sanatkâr 2003-2008 arasında en
rekor seviyede krediyi almıştır. Tekrar iddia ederek, altını çizerek ifade
ediyorum. Bunu rakamlar, kooperatif birliklerinin vermiş olduğu, TESKOMB’un rakamları çok net bir şekilde ortaya
koymaktadır. 2002’ye oranla 17 katlık bir kredi hacmi artışı vardır. Yine, kredi
kullanan sayısı açısından, toplam 50 bin esnaf ve sanatkâr 2002 yılına kadar
kredi kullanmışken, şu an itibarıyla bu sayı 800 bine yaklaşmıştır. Halk
Bankası desteğiyle verilen kredilerden bahsediyorum. Yüzde 59
faizlerle kullandırılan krediler, bugün, bu faiz ortamında bile yüzde 14
faizlerle kullandırılmaktadır. Dört yıllık bir vade içinde esnaf ve sanatkâr
bunu geri ödemektedir ve kullandırılan kredilerin limitleri daha evvel 5 bin
YTL iken, bugün 35 bin ve 50 bin YTL’ye çıkmıştır. Bunların altını çizdiğim
zaman, gerçekten esnaf ve sanatkâra kullandırılan kredilerin nereden nereye
geldiğini çok net bir şekilde görürüz. Bugün itibarıyla
Halk Bankası vasıtasıyla esnaf ve sanatkâra kullandırılan kredi hacmi de 153
milyon YTL’den 3 milyar YTL’ye çıkmıştır. 20 katına çıktığı için bunları tekrar
ifade ederek söylüyorum ve şunu çok net ifade edeyim: Tabii, bizim gidip bir
ile “Bu krediyi daha fazla sen kullan, bunu daha az sen kullan.” demek şeklinde
bir yönlendirmemiz olmaz. Her ildeki esnaf ve sanatkâr odaları ve bunların
kurmuş oldukları kooperatif birlikleri bunu kendisi kullanacak. Burada bir kota
uygulaması yapılmıyor. Dilerim ki, inşallah bütün iller daha fazla bunu
alırlar. KOSGEB
kredilerine gelince, yine altını çizerek söylüyorum: Cumhuriyet tarihinde ilk
defa esnaf ve sanatkâra sıfır faizli kredi verilmiştir. Biraz evvel
soruyu soran arkadaşım şu anda yok ama söyleyeyim, en azından belki oradan
bakacaklardır, cevaplardan görebilirler: Şu anda vermiş olduğumuz, imalatçı
esnaf ve sanatkâra 25 bin YTL’ye kadar, bayan imalatçı esnaf ve sanatkâra da 30
bin YTL’ye kadar 5 bin esnaf ve sanatkârlık bir kota ayrılmıştır. KOSGEB’in… NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – 5 bin… SANAYİ VE TİCARET BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Ama
KOSGEB’in imkânları bu kadar. Yani bu imkânlar
içinde ve ilk defa yapılıyor. Yani iyi olan şeylere de iyi diyelim sayın
milletvekilleri, eksik olan varsa eksiği de söyleyelim ama en azından ben
diyorum ki: İlk defa sıfır faizle imalatçı esnaf ve sanatkâra bir kredi
kullandırılmıştır. Bu bir ilktir. Ha, bunun gerisi de gelecektir. 5 bin kişinin
kullanacağı bu kredi paketine 6.500 başvuru gelmiştir. 128 firma, esnaf ve
sanatkâr bankalar tarafından kredi kullanmaya layık görülmemiştir. Şunu unutmayalım
ki KOSGEB bir banka değildir, KOSGEB bankacılık yapmak üzere kurulmuş olan bir
müessese de değildir. KOSGEB, kendisine verilmiş olan çok kıt imkânları, 5
katı, 6 katı miktarda bir kredi hacmi yaratarak bankacılık sistemini
kullandırması, aracılık yapmasını temin eder. Zaten KOSGEB’in görevi de budur
ve bu çerçevede 4 değil, 8 banka bu krediyi kullandırmaktadır. Yapılan 6.386
müracaatın 2.500’ü fiilen bu parayı almıştır, kullanmıştır. Diğer 2.500 esnaf
ve sanatkârla ilgili bankaların yapmış olduğu çalışmalar devam ediyor. Ancak,
bu konuda biz bankalara kredi kullandırırken belli bir tahdit
de koyduk “Şu tarihe kadar bunları kullandıracaksınız.” dedik. Bu yetmedi, KOSGEB
İcra Kurulunda -bunu ilk defa burada söylüyorum- bir karar aldık: Eğer
müracaatçı sayısı 5 bin imalatçı esnaf ve sanatkârı geçerse belli bir orana
kadar artırma yetkisi aldık. Yani şu anda 6.386’nın 2.500’ü almıştır, geri
kalanlar da bankalarca kredi vermeye eğer uygun görülüyorsa, kredibl ise firmanın kendisi, bu kredileri de… Yani yapılan
tüm müracaatları değerlendirecek çalışma yapıyoruz. Bir şey daha
söyleyeyim, belki bu dördüncü söyleyişim: KOSGEB Kanunu’nda sadece imalatçı
esnaf ve sanatkârın kredi kullanma imkânını genişletiyor, bütün esnaf ve
sanatkârların, imalatçı olmayan esnaf ve sanatkârların da kullanacağı tarzda
düzenleme yapıyoruz. Şunu çok net ifade edeyim: KOSGEB
kredileri, KOBİ’lere verilen krediler, ihracatçıya verilen kredilerin ciddi
manada bu dönem için artırılması hedeflenmektedir ancak tekrar son olarak şunu
söylüyorum ki dünya bir yangın yerindeyken, ülkeler birbirine kredi
kullandırmazken, kredi kullanıcıları kredi bulamazken, şu anda KOSGEB 6.500
ihracatçıya sıfır faizli, altı ay defaten ödemeli toplam 650 milyon dolar
civarında bir ihracat kredisi kullandırmayı da hedeflemektedir. Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. 3’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 4’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 4- 4562
sayılı Kanunun 18 inci maddesinin beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “Katılımcılara
geri alım hakkı şerhi kaldırılarak tapu verilmesi durumunda tapu kaydına
“taşınmazın icra yoluyla satışı dahil üçüncü kişilere
devrinde OSB’den uygunluk görüşü alın-ması
zorunludur.” şerhi konulur. Bu durumda eski katılımcının vermiş olduğu
taahhütler, yeni alıcı tarafından da aynen kabul edilmiş sayılır.” BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Antalya
Milletvekili Atila Emek’te. Buyurun Sayın
Emek. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 4’üncü
maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.
Yüce Meclisi grubum adına saygıyla selamlarım. Sözlerime
başlamadan önce, Hakkâri Çukurca’da şehit olan 5 askerimize Allah’tan rahmet,
kederli ailelerine ve tüm ulusumuza başsağlığı diliyorum. Büyük şairimiz Fazıl
Hüsnü Dağlarca’ya da Allah’tan rahmet, sevenlerine başsağlığı dilerim. Değerli
milletvekilleri, kanun tasarısı tümüyle organize sanayi bölgelerinde
karşılaşılan sorunların çözümüne dönük olarak hazırlanmıştır. Görüşmekte
olduğumuz tasarının 4’üncü maddesi de taşınmaz devrinde yeni mülk sahibi ve
yatırımcıyı yükümlülük altına alan bir maddedir. Yapılan çalışma yerinde bir
düzenlemedir. Burada söylenecek konu, organize sanayi bölgeleri ve bu
bölgelerde yatırım yapan yatırımcıların sorunlarına bu düzenlemeyle çözüm
bulunup bulunmayacağı konusudur. Yasa, yatırımcının sorununu çözmek için değil,
bölgelerde yaşanan acil sorunlara çözüm için hazırlanmış bir yasadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; organize sanayi bölgelerinde yatırımcılar zor
durumdadırlar. Orta ölçekli işletmeler, firmalarının gayretleriyle ayakta
durmaya çalışmakta ve bu şikâyetlerini de yaklaşık bir yıldır dile
getirmektedirler. Organize sanayi bölgelerinde yatırımcılar kan ağlamaktadır.
AKP İktidarının yaşanan bu acı gerçekleri toplumdan gizleme çabaları soruna
çözüm getirmeyeceği gibi, bu duyarsızlık sorunların daha da büyümesine neden
olacaktır. Değerli
milletvekilleri, sıkıntılar iki yıldır had safhaya varmış olmasına karşın
siyasi iktidar sorunlara çözüm getirememiştir. Global krizin olacağı bir yıldır
söylenmekte, bu konuyla ilgili olarak uyarılar yapılmaktadır. Global krizin
organize sanayi bölgelerinde iş yapan yatırımcıyı etkileyeceği gayet açıktır.
Çok yakında yaşadığımız Rusya ile olan gerginlik organize sanayi bölgelerindeki
yatırımcıları da ciddi olarak etkilemiştir. Kaldı ki global
kriz yatırımcıyı çok daha fazla etkileyecektir. AKP İktidarının “Bunda ne var
ki, dünyanın başına geldi, bizim başımıza da gelecek.” mantığıyla bakmak
sorunlara duyarsızlığın ve çözüm üretememenin bir ifadesidir. Maalesef, AKP
İktidarı KOBİ sorunlarına ve organize sanayi bölgesi sorunlarına bu açıdan
bakmış ve durum bugünlere kadar gelmiştir. Sorunlar Cumhuriyet Halk Partisi
sözcüleri tarafından gerek Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyon çalışmalarında
ve gerekse Genel Kurulda sıkça dile getirilmiştir. Değerli
milletvekilleri, organize sanayi bölgelerinde sorunlar artarak devam
etmektedir. Bu yasal düzenleme, sorunları çözmekten öte günü kurtarmayı
amaçlamaktadır. Oysa organize sanayi bölgeleriyle ilgili yasal düzenlemelere
gidilirken hedef doğru konmalı ve düzenleme ona göre yapılmalıdır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; organize sanayi bölgeleriyle ilgili düzenlemeler
yapılırken organize sanayi bölgeleri bir belde gibi ele alınıp sorunların
çözümü için özenle, ihtiyaca cevap veren yasa oluşturulmalıdır. Özel bütçeli
kuruluşlar hâline getirilmelidir. Organize sanayi bölgelerine uygun denetim
yöntemleri uygulanmalıdır. İlan edilmeye çalışılan sektörel
özelliklere uygun organize sanayi bölgeleri planlanmalıdır. Bölgesel kalkınmayı
ve dengeli kalkınmayı özendiren düzenlemeler yapılmalıdır. Genel bütçe
gelirlerinden düzenli pay ayrılmalıdır. Özerk bir üst kuruluş geliştirilmelidir.
Değerli
milletvekilleri, organize sanayi bölgelerinde çevre sorunları had safhada
yaşanmaktadır. Son yıllarda organize sanayi bölgelerinde arıtma tesisleri
yatırımı yapılmamaktadır. Ayrıca katı atıkların düzenli alınmamasından dolayı
yaşanan görsel kirlilik had safhaya varmıştır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; organize sanayi bölgeleri bu hâlde iken yatırımcılar
zor durumda kalmaktadırlar. Kırk dokuz ili kapsayan 5484 sayılı Yasa’nın da 31/12/2008 tarihinde yani iki buçuk ay sonra sona ermesiyle
birlikte kırk dokuz il dâhil olmak üzere organize sanayi bölgeleri “organize
sanayi mezarlığı” hâline dönüşecektir. Bu duruma
gelinmesinden AKP İktidarı sorumludur. Üretimi düşünmeyen anlayış KOBİ’lere
çözümü de getirememiş, her alanda olduğu gibi bu alanda da pembe tablolar
çizilmiş, boş sözler söylenmiştir. Değerli
milletvekilleri, ekonomik kriz nedeniyle sanayi sektörünün sorunlarına çözüm
üretemezseniz yakın gelecekte ülkede bir sanayileşme krizi kaçınılmaz
olacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi olarak her konuda olduğu gibi ülke yararına
yaptığımız önerileri ve uyarıları AKP olarak dikkate alınız. Toplumun yaşadığı
bu sıkıntılı süreçte, en az on yıl süreyle asgari ücretten vergi ve primleri
almayınız. Yatırım indirimlerini genişletiniz. Yerli malı kullanıp ihracat
yapan ve katma değer yaratan işletmelere düşük faizli ve uzun vadeli kredi
veriniz. Organize sanayi bölgelerinin içinden objektif kriterlerle
seçilenleri nitelikli sanayi bölgelerine dönüştürün. Bölgeler arası
dengesizlikleri gidermek için 5084 sayılı Yasa’nın süresini uzatınız. Yeni bir
planlama anlayışı içinde, bölgesel teşviklerin sektörel
teşvike dönüşmesini sağlayınız. Sonuç olarak da size tavsiyemiz: Lafı bırakın,
icraat yapın, icraat! Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; reel sektörün Hükûmete ve
piyasalara güveni kalmamıştır. Objektif değerlendirme kuruluşlarının
göstergeleri bu yöndedir. Reel sektörün genel gidişatı kötü görmesi, özel
sektör yatırım artışının da durmasına neden olmaktadır. Yatırımlar durma
noktasına gelmiş, organize sanayi bölgeleri sessizliğe bürünmüştür.
Yatırımlarını dikkatle takip eden işverenler artmış, bir iki ay sonrasını
göremez olmuşlardır. Bunun sorumlusu, sorunların çözümünü erteleyen AKP
İktidarıdır. Alınan geçici çözümler sanayicinin sorunlarını çözmemiştir.
Organize sanayi bölgelerinde gezerseniz göreceksiniz, sorunlar beş maddelik
kanunla çözülecek sorunlar olmaktan çıkmıştır. Konunun hassasiyetle takip
edilmesi gerekmektedir. Bu düşüncelerle
yüce heyete saygılarımı sunar, saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Emek. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Necati Özensoy. Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 222 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesiyle ilgili Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bugün kürsüye
çıkan bütün konuşmacılar gibi ben de bugün şehit olanlara ve bundan önce şehit
olanlara Allah’tan rahmet dileyerek bütün şehit ailelerine de sabır diliyorum.
Çünkü her şehit haberi geldiğinde, bundan önce şehit olan ailelerin acılarının
da bir kez daha tekrarlandığını, evlatlarının bugün şehit olmuş gibi yine
evlerine ateş düştüğünü biliyorum. Bugünün de, bu konuşmalara bu şekilde
başlamanın son olmasını diliyorum. Ancak Hükûmetin,
Başbakanın ve Hükûmeti temsil eden partinin grup
başkan vekillerinin de dâhil olmak üzere, muhalefetin yaptığı çözüm önerilerine
hakaretle cevap vermek yerine onları biraz dikkate alarak Meclisin de bu
konularda yapması gereken bir şeyler olduğunu hatırlaması ve Meclis içinde
gerekiyorsa, özellikle profesyonel askerlik ve Terörle Mücadele Yasası’nda
Mecliste bir şeyler yapılması için bir an önce harekete geçmelerini buradan
talep ediyorum. Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu tasarıya
baktığımızda “…OSB içinde yer alan müteşebbislerden muhtelif zamanlarda sözlü
ve yazılı olarak intikal eden talep ve sorunların değerlendirilmesi sonucunda
kanunda tespit edilen eksikliklerin giderilmesi ile yeni ihtiyaçların
karşılanmasında ekonomik, sosyal ve mevcut çevresel fayda görülerek; planlı bir
şekilde yürütülen OSB’lerde faaliyet gösteren firmaların ihtiyaçlarının
karşılanması amacıyla ticaret, sağlık, eğitim, lojistik ve benzeri
faaliyetlerin birlikte planlanması…” diye devam eden genel gerekçeler var. Elbette, bu yasada yapılacak birtakım değişikliklerin mutlaka bu
OSB’lere fayda getirecek kısmi yerleri vardır, ama yapılan bu değişiklikler
bize göre eksiktir. OSB’lerin beklentileriyle alakalı… Ben de eski bir sanayici
olarak, hâlen onlarla görüşmelerimi sürdüren bir insan olarak bu bahsedilen
yazılı, sözlü görüşmelerin dışında son olarak sanayicilerle görüştüğümde,
yapılan bu yasa değişikliklerinden ziyade -bana aktardıkları- daha önemli
gördükleri OSB’lerin beklentilerini sizlerle ve Sayın Bakanımla paylaşmak
istiyorum. Bir: BOTAŞ, Nisan
2008 tarihinde taşıma bedellerine yüzde 200 zam yapmış. Yani, Bursa’da -Bursa
açısından değerlendirirsek- Çalık’ın sahip olduğu Bursagaz
taşıma bedellerini 2’ye katlamış, ama Mart 2008 tarihinde OSB’lerin yüzde 3
komisyonu yüzde 1’e düşürülerek yıl ortasında bütçelerini altüst etmiş
bulunmaktalar. Yine EPDK, Ocak 2008 tarihinde elektrik dağıtım lisansı vermiş
ve anlaşılmaz bir şekilde çapraz sübvansiyonu kaldırmıştır. “Hükûmet, bizzat kendi yaptığı çapraz sübvansiyonu bizden
esirgemiştir.” diyor OSB Başkanı. Devletten hiçbir
maddi-manevi katkı almadan ülkemizin sanayileşmesi için çırpınan OSB'lerin
gelirlerine bu derece müdahale edilmesi anlaşılmaz bir şeydir. Ülkemizde doğru
giden birkaç işten bir tanesi olan OSB yapılanmalarına da köstek olunmaması
gerekir. Ayrıca,
sanayicilerimizin elektrik faturalarında, bölgemizde hiçbir işlevi olmayan belediyeler
için yüzde 1, sanayi üretimiyle uzaktan yakından alakası olmayan TRT için yüzde
2 ve “enerji fonu” adı altında yüzde 1 tahsilat
yapılmaktadır. Konutlara ve ticarethanelere normal sayılacak bu tahsilatların OSB'lerden kaldırılması şarttır. Bunun yerine,
çok ihtiyaç duyulan nitelikli teknik eleman yetiştirilmesi için OSB'lerin
harcama yapması engellenmemelidir. Üretimde en önemli unsurlardan biri olan
nitelikli insan gücü eksikliğini gidermek, OSB'lerin en azından kendi
bölgelerindeki eleman ihtiyacını karşılamak için yatırım yapmasının önü
açılmalıdır. Mesela “TRT’nin yüzde 2’lik fonu kaldırılıp yerine eğitim fonu,
yine OSB’lerin kullanacağı eğitim fonu getirilebilir.” diyor bir OSB başkanı.
Diğer OSB başkanlarıyla da görüştüğümde bundan farklı şeyler ifade etmediler. Tabii, Bursa OSB
anlamında bir ilk olmuş. Benim doğduğum yıl, 1961 yılında Türkiye'de ilk defa
bir OSB kurulmuş ve bu, Türkiye'ye örnek olarak bugüne kadar gelmiş. Yine
Bursa, Türkiye'de en çok OSB'yi barındıran, yani on üç tane OSB'si bulunan bir
il. Bu OSB'lere, şu anda yine dört yeni OSB katılmak üzere. Mevcut OSB'lerde
3.156 hektarda faaliyet gösteren dokuz yüz elli dokuz firmada toplam 102.500
kişi çalışmakta. Dolayısıyla, bu anlamda, bu OSB'lerin
öneminin ne kadar olduğu burada açık ve net bir şekilde durmakta. OSB’lerde yine
zaman zaman gördüğümüz eksiklikleri onlarla
paylaştıklarımızı ve OSB’lerin işleyişi noktasındaki birtakım aksaklıkları da
elbette konuştuk. Bu kanun, değiştirilen yasa tasarısı, belki OSB’lerle ilgili
günübirlik, bugünü kurtaran birtakım şeyler yapacaktır ama şu anda sanayicinin
içinde bulunduğu durumu, özellikle küresel krizle alakalı karşı karşıya kaldığı
sorunların hiçbirini çözmeyecektir. Ben, zaman zaman -son dönemde özellikle- küresel kriz başladığında gazetelerden
Hükûmetin beyanatlarını izlediğimizde şaşırdığımız
beyanatlar da oluyor. Mesela, Sayın Başbakan “Küresel kriz karşısında
Amerika’da Mortgage var, bizde TOKİ var.” diye bir
beyanat vermişti. Ben şahsen -onu gazeteden okudum- herhâlde bunu sözlü olarak…
Bir beyanat olarak kabul etmiyorum. Yani, bir başbakanın, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti Başbakanının böyle bir beyanat verdiğine doğrusu ihtimal bile
vermiyorum. Yine, Sayın
Başbakanın katıldığı, sanayicilerle, ihracatçılarla alakalı toplantılarda “Kriz
çığırtkanlarına prim vermeyin.” şeklinde birtakım beyanatları oldu ama biz
sanayicilerle görüştüğümüzde, bire bir konuşmalar yaptığımızda, maalesef,
sanayiciler, ne kadar derin bir uçurumun içinde olduklarını, çok büyük
sıkıntılarının olduğunu bizlere daha açık ve net bir şekilde ifade ediyorlar.
Bakın, işin daha acı tarafı, bu iktidar partisi milletvekillerinin veya
yetkililerinin kulağına geliyor mu bilmiyorum ama,
sanayiciler, ticaret erbapları sıkıntılarını açıkça ifade etmekten
çekiniyorlar. Yani, Hükûmet tarafından başlarına bir
şey gelir, iyisi mi ben sıkıntılardan çok fazla bahsetmeyeyim veya öne
çıkmayayım diye açık açık bize bu konuları ifade eden
sanayicilerin olduğunu söylemek istiyorum. Biraz önce Sayın
Bakan KOSGEB’ten, kredilerden bahsetti. Tabii KOSGEB
bu iktidar döneminde de kurulmadı, yıllardır var ancak KOSGEB’in yaptığı
uygulamalarda elbette sıkıntılar var, bunları da Sayın Bakanın ve buradaki
milletvekillerinin bilmesinde fayda var. Ben KİT Komisyonundayım, en son
KOSGEB’i denetlerken sanayicilere verilen yine faizsiz yaklaşık 600 milyarlık
bir krediyle alakalı alınan o teklifler ve kriter
ortaya konulduğunda içime doğrusu bir şüphe düştü. Orada da, KİT Komisyonunda
da sordum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. NECATİ ÖZENSOY
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. O verilen
kredilerdeki kriter şuydu: Başvurusu sırası. Yani
sanayiciler dosyalarını hazırlayıp verdiğinde o imalatçı olması vesairesi falan onlar da kriterlerin
içerisinde elbette ama bakın başvuru sırasına göre bu krediler dağıtıldı. Böyle
bir kriter Avrupa’da veya yurt dışındaki o
hipermarketlerde zaman zaman o yapılan dampingli
mallarda milletin hücum ettiği, önde gidenin malı aldığı gibi bir şeyi çağrıştırdı
bende. Yani KOSGEB daha objektif kriterlerle bu tür
kredileri sanayicilere destek olmak üzere verecekse bu kredileri de verirken bu
kriterlere dikkat etmeli. Bu tür şikâyetler de bizzat sanayiciler tarafından
yapılıyor ve yapılmakta. Bu yasanın ben
hayırlara vesile olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özensoy. Şahıslar adına
ilk söz Aydın Milletvekili Sayın Recep Taner’e aittir. Buyurun Sayın
Taner. RECEP TANER
(Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 222 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesiyle ilgili şahsım adına söz almış
bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sözlerime
başlarken bugün Hakkâri’de şehit olan askerlerimize Cenabı Allah’tan rahmet,
kederli ailelerine, tüm şehit ailelerine başsağlığı, yüce milletimize de sabır
ve metanet diliyorum. Bu madde, mevcut
4562 sayılı OSB Kanunu’nun 18’inci maddesinin beşinci fıkrasına bir ek
düzenleme getirmektedir. Bu düzenlemeyle de katılımcılara geri alım hakkı şerhi
kaldırılarak tapu verilmesi durumunda tapunun ne şekilde verileceği konusu
düzenlenmekte ve yeni düzenlemeyle taşınmazın, icraen
satışı dâhil, üçüncü şahıslara devrinde OSB’den uygunluk görüşü alınarak bu
yeni düzenleme yapılmaktadır. Bununla yeni katılımcılara eski katılımcının
vermiş olduğu taahhütler aynen aktarılmakta ve bu düzenlemeyle OSB’de plan
bütünlüğü ve tapu işlemlerinde de birliktelik sağlanmaya çalışılmaktadır.
Böylesine bir yasal boşluğun düzenlenmesi bu maddeyle giderilmiş olacaktır. Değerli
milletvekilleri, ilim olan Aydın’da 1976 yılında başlanan ve 1990’lı yılların
sonlarına doğru tamamlanmış olan ve faaliyete geçen Aydın Organize Sanayi
Bölgesi ve ilin sanayicilerince 1980’li yıllarda başlanan, 1996 yılında da
sanayi bölgesi statüsüne kavuşan ASTİM Organize Sanayi Bölgesi eksikleriyle
birlikte şu anda faaliyetine devam etmektedir. Ama ne yazık ki Aydın’daki diğer
Organize Sanayi Bölgeleri ki Nazilli, Söke, Ortaklar, Çine, Buharkent organize
sanayi bölgeleri Maalesef bu Hükûmet döneminde
yeterince desteklenmemekte ve ilerleyememektedir. Organize sanayi
bölgelerinin kamulaştırma ve altyapı sorunları en önemli sorunlarıdır. Bu
konularda her ilçedeki organize sanayi bölgeleri maalesef çok büyük sıkıntılar
yaşamaktadır. OSB’lerin kuruluşlarıyla ilgili aşamada her ilçeye OSB yerine,
bunların bir öncelik sırasıyla yapılması çok daha verimli ve faydalı olacaktır
kanaatindeyim. Diğer yandan,
ilim olan Aydın, jeotermal kaynaklar açısından çok zengin bir bölgedir.
Aydın’da kuruluş aşamasında olan tarıma dayalı ihtisas organize sanayi
bölgeleri olan Köşk -Ege Sera- İhtisas Organize Sanayi Bölgesi ve Çine Süt,
Sultanhisar Seracılık Organize Sanayi Bölgeleri de maalesef çok yavaş
ilerlemektedir. Değerli
milletvekilleri, Aydın bir tarım ilidir. Tarım sektörüne ve üreticiye Hükûmetin bakış açısı malum. Ürün girdi maliyetlerinde son
bir yılda yüzde 50 ile yüzde 150 arasında artış yaşanırken, ürün satış
bedelleri, maalesef, geçen yılki seviyelerde veya daha altındadır. Çiftçilere
destek kapsamında verilen primler ise, maalesef, destek olmaktan çıkmış,
sembolik rakamlar hâline düşmüştür. Böylesine bir ortamda, jeotermal
kaynakların, tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgelerinin gelişmesi ve
tarımın emrine verilmesi için acil olarak programa alınması ve bitirilmesi
gerekmektedir. Sanayicilerimiz Hükûmetin uyguladığı yüksek faiz ve düşük kur
politikalarıyla maalesef 2006 yılından bu yana gizli bir kriz yaşamaktadır.
Yaşanan gizli krizin küresel krizle desteklendiği ortamda, OSB’lere tanınan
elektrik fiyatlarındaki indirimin kaldırılması, doğal gazdaki indirimin
düşürülmesi, maalesef, sanayi kesimine çok büyük darbe olmuştur. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. RECEP TANER
(Devamla) – Teşekkür ederim. Hükûmetin karar vermesi
gereken şey: Sanayisiyle, tarımıyla üretim ekonomisinden yana politikaları mı
destekleyecek yoksa şu andaki mevcut durumda olduğu gibi tüketim ekonomisinden
ve rantiyeden yana mı olacak? Buna bir an önce karar
vermesi lazım. Ben, yine de
çıkacak olan kanunun milletimize hayırlar getirmesini diliyor, bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Taner. Şahıslar adına
ikinci söz hakkı Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan’a aittir. Buyurun Sayın
Erdoğan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) MEHMET ERDOĞAN
(Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı Organize
Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın
4’üncü maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. 4562 sayılı
Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu 12 Nisan 2000 tarihli ve 24025 sayılı Resmî
Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun’un
yayımlandığı tarihten günümüze kadar geçen zaman içerisinde gerek organize
sanayi bölgeleri tüzel kişiliklerinden ve Organize Sanayi Bölgeleri Üst
Kuruluşundan gerekse sivil toplum kuruluşlarından ve organize sanayi bölgeleri
içinde yer alan müteşebbislerden muhtelif zamanlarda sözlü ve yazılı olarak
intikal eden talep ve sorunların değerlendirilmesi, akabinde kanunda tespit
edilen eksikliklerin giderilmesiyle yeni ihtiyaçların karşılanmasında ekonomik,
sosyal ve mevcut çevresel fayda görülmüştür. Sanayinin etkinliğini ve kentte
düzenli yerleşmeyi sağlamak amacıyla sanayi kuruluşlarının ulaşım, kentsel
arazi, enerji, yakıt, su, ham madde gibi altyapı ve gereksinimlerle ilgili
kolaylıkları bir arada bulunduran, özel olarak planlanan ve planlarda yer
verilen bölge türüne “organize sanayi bölgeleri” denildiğine göre bu sanayi
bölgelerimizden daha fazla faydalanabilmek için, sıkıntıları çözebilmek için bu
tasarı hazırlanmıştır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, ülkemizde sanayinin gelişmesinde çok
önemli bir rol üstlenen organize sanayi bölgeleri kuruluş sayıları itibarıyla
255’e ulaşmıştır. 1960’lı yıllardan itibaren başlayan organize sanayi bölgeleri
uygulamalarına bu dönemde büyük önem verilerek organize sanayi bölgeleri sorunları
ele alınmış, uygulamada meydana gelen aksaklıkların ortadan kaldırılması
yönünde gerekli kanun ve yönetmelik düzenleme çalışmalarına ağırlık
verilmiştir. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığımızca bugüne kadar kredi desteğiyle altyapı inşaatları tamamlanarak hizmete
sunulan 107 adet organize sanayi bölgesi projesinde 46.250 işletme yer almakta
olup, 747.314 kişiye iş imkânı sağlanmıştır. Bakanlığın 2008 yılı organize
sanayi bölgesi başlangıç ödeneği 66 milyon 500 bin YTL iken, yıl içinde
sağlanan yüzde 78’lik artışla, 51 milyon 850 bin YTL ek ödenekle toplam 118
milyon 410 bin YTL’ye ulaşmıştır. Bu ödenek çerçevesinde 100 adet organize
sanayi bölgesi projesi altyapı inşaatları yürütülmektedir. Gaziantep’te de 4
organize sanayi bölgesi mevcuttur. Bunlardan 4. Organize Sanayi doluluk oranı
tamamlanmak üzeredir. Bu yıl sonu itibarıyla 15 adet organize sanayi bölgesi
tamamlanarak ülkemizin ve sanayicimizin hizmetine sunulacaktır. Tamamlanacak
olan bu projelerden 2 adedi teşvik kapsamındaki illerde yer alan Bayburt ve
Nizip organize sanayi bölgeleridir. Diğer taraftan,
yine, teşvik kapsamında bulunan illerdeki organize sanayi bölgelerinde
yatırımcılara bedelsiz arsa tahsisi uygulamaları yürütülerek 766 adet
işletmenin faaliyete geçmesi ve 623 adet tesisin de inşaatına başlanması
sağlanmıştır. Bu oluşum sanayi için bir sinerji
oluşturmaktadır. Organize sanayi
bölgelerinde yatırım yapmak isteyen, ancak arsa alma ve sermaye yönünden
sıkıntı çeken işletmelere kiracı olarak faaliyette bulunmaları imkânı
sağlanmıştır. Bu bölgelerde yer alacak kiracılar da kanundaki tüm
yükümlülükleri taşıyacaklarından ve bu kanunun özü olan işletme kuruluşu ve
istihdam artırmaya katkı sağlayacağından, kiracılık imkânıyla organize sanayi
bölgelerinin doluluk oranları daha da artacaktır. Tasarının 4’üncü
maddesinde sanayi tesislerine yatırım ve işletme kredisi veren kredi alacaklısı
firmalara icra hâlinde tesisi satın alma ve sonrasında organize sanayi
bölgelerinin kuruluş protokolünde yer alan ve önceden belirtilen gerçek ve
tüzel kişilere satabilme veya kiraya verme imkânı getirilerek kredi
mekanizmasının önündeki engeller kaldırılmıştır. Bu genel
değerlendirme çerçevesinde organize sanayi bölgelerinin önemine binaen yapılan
çalışmalara baktığımızda, 1999-2000 yılları arasında 31 adet organize sanayi
bölgesi projesi tamamlanırken 43 adet yeni organize sanayi bölgesi projesi de
kredilendirme kapsamına alınmıştır. 2003’ten bugüne kadar ise 57 adet organize
sanayi bölgesi projesi tamamlanırken 91 adet yeni organize sanayi bölgesi
projesi de kredilendirme kapsamına alınmıştır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – Görüldüğü gibi, dönemler itibarıyla bakıldığında, tamamlanan
organize sanayi bölgeleri projelerinde yüzde 84 oranında, kredilendirme
açısından baktığımızda da yüzde 1,11 oranında bir artış ortaya çıkmaktadır. Bu demektir ki bu
dönemde organize sanayi bölgeleri kavramı daha iyi anlaşılmış, gelişmiş
ülkelerle rekabet edebilme ortamının sağlanması yönünde sanayicilerimize
çağdaş, çevreyle uyumlu ve planlı yatırım imkânı sağlanmıştır. Sanayi ve Ticaret
Bakanlığının 2009 yılı yatırım programı teklifinde ise organize sanayi
bölgeleri projelerine, GAP kapsamındakilere 48 milyon 875 bin YTL, diğer yörelerdeki
OSB’lere de 67 milyon 746 bin YTL olmak üzere toplam 116 milyon 621 bin YTL
ödenek tahsis edilmiştir. Bu kanun
değişikliği yapılarak OSB’lerin sorunlarının çözümlenmesi yönünde yapılan
çalışmaların OSB’lerde yeni açılımlara neden olacağı ve bölgeler vasıtasıyla
ekonomik kalkınmanın ivme kazanacağı görülmekte olup bu çalışmalarından dolayı
Sanayi ve Ticaret Bakanımız Sayın Zafer Çağlayan’ı kutlar, yasa teklifinin
ülkemize hayırlı olmasını diler, saygılar sunarım. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Erdoğan. Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyoruz. Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
esnaf ve sanatkârlarımıza kullandırılan kredilerin 2003 ve 2008 arası dönemde
önceki dönemlere göre 17-20 kat fazlalaştığını ifade ettiniz. Şimdi sormak
istiyorum: Verilen kredilerdeki bu yüksek artış hızı bugün esnaf ve
imalatçılarımızın çok iyi bir durumda olduğunun mu, yoksa bugün itibarıyla
hemen hemen bütün imalatçı esnaf ve sanatkârlarımızın
kredi kullanamadan yaşayamayacak duruma düşmelerinin mi bir göstergesidir? Bu
konudaki samimi düşünceniz nedir? Öğrenmek istiyorum. Yine, önceki
konuşmanızda teşvik ile ilgili sorulan soruları cevaplarken girişimci bilgi
sistemi ile sanayi envanterinin çıkartıldığını ve bunu
çok önemsediğinizi ifade ettiniz. Biz de önemsiyoruz. Bu bilgilere dayalı
olarak teşvik sisteminin bölgesel, sektörel ve
projeye dayalı olarak düzenleneceğini ifade ettiniz, belirttiniz. Söz konusu bu
düzenlemeleri tahminî olarak ne kadarlık bir zaman
dilimi içerisinde gerçekleştirebileceksiniz? Bu konuda bir bilgi verebilirseniz
çok memnun oluruz. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN - Sayın
Doğru… REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. OSB’nin bulunduğu
yerlerde yangın felaketleri ve sağlık teşkilatıyla ilgili sıkıntılar vardır.
OSB’lerde itfaiye kurulmasını ve sağlık ocakları gibi sağlık teşkilatlarının
kurulmasını düşünüyor musunuz? Bir ikinci sorum
da… KOBİ ve esnafa sıfır faizli kredi verildiği ifade edilmektedir. Türkiye
genelinde kaç esnafa bu sıfır faizli kredi verildi? Ayrıca il olarak da Tokat
ilinde kaç kişiye sıfır faizli kredi verilmiştir? Bunu öğrenmek istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Çalış… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
OSB yönetimlerine verilen görevler ve gelirlerine baktığımız zaman gerçekten bu
görevleri yerine getirmeleri imkânsız gibi görünüyor. OSB’lerin gelirlerini
artırıcı veya bazı yükümlülüklerinden muafiyet getirici, teşvik edici ne gibi
çalışmalarınız var? Bunları öğrenmek istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Bakan… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Efendim,
öncelikle şunu ifade edeyim: Bu yeni getirilmiş olan tasarıda ve kabul
ettiğimiz, üzerinde görüşme yapmış olduğumuz 1’inci madde bir taraftan eğitim,
bir taraftan da sağlık imkânını getirmiştir. Daha evvel, organize sanayi
bölgelerinde bir sağlık merkezi kurulması, bir ticaret merkezi kurulması, bir
eğitim merkezi kurulması imkânı yoktu. Yapanlar da yapmışlarsa bunu kanun dışı
yapmışlardı ama zaten biraz evvel görüştüğümüz ve kabul etmiş olduğumuz madde
düzenlemesiyle, organize sanayi bölgelerinde sağlık, eğitim başta olmak üzere,
küçük tamirat atölyelerini de kapsayacak şekilde, belli bir alan için bir imkân
getirildi. Bu bir kere, hem sağlıkla ilgili gelişmeler hem eğitimle ilgili
yapılacak olan çalışmalar açısından son derece önemli. Şunu çok net ifade edeyim ki meslekî eğitim konusu, yirmi yedi
yıllık sanayicilik yapmış olduğum dönemde benim hep birinci öncelikli problemim
olmuştur ve mesleki eğitim konusu Türkiye’deki, aslında, işsizliğin en temel
boyutlarından biri çünkü istihdamın arzı ile talebi arasındaki çakışmamanın
ortaya çıkarmış olduğu işsizlik bir sonuç olarak hep ortaya çıkmıştır. Bunun nedeni de geçmişte bir istihdam stratejisinin olmayışı, bir
istihdam envanterinin olmayışı ve bir iş gücü
planlamasının olmayışının temel göstergesidir. Bu noktadan
hareketle, bir taraftan iş gücü planlaması, istihdam envanteri
yapılması çalışmaları ilgili Bakanlık tarafından yapılırken yine yüce
Meclisimizden üç ay önce çıkmış bulunan istihdam paketi ve sosyal güvenlik
reformundaki düzenlemelerle çok somut adımlar atılmıştır. Ben bunları tekrar
hatırlatmak istiyorum. Özellikle
nitelikli eleman yetiştirilmesi ve sanayicinin kendine ihtiyaç duymuş olduğu
alanlarda yeterli eleman yetiştirilmesi noktasında, organize sanayi bölgeleri
başta olmak üzere “aktif iş gücü programı” dediğimiz ve 300 milyon YTL İşsizlik
Sigortası Fonu’ndan kaynak aktarılan çalışma, konu yürürlüğe girmiştir. Bu noktada, illerde kurulan il istihdam ofisleri, il istihdam
büroları, her ilin kendine has ticaret, sanayi veya diğer hizmetler alanındaki
istihdam taleplerini, istihdam ihtiyaçlarını belirleyecek, âdeta her ile aynı
bir iş gücü planlaması yapan sistemi ortadan kaldırıp bunun yerine her ilin,
her organize sanayi bölgesinin, her küçük sanayi sitesinin, oradaki
yatırımcıların ihtiyacına cevap verebilecek bir sistemi getirmiştir. Bu,
gerçekten son derece önemli bir çalışmadır ve bunun çalışmaları başlamıştır. Yine, ben, oda
başkanlığı yaptığım dönemde Sincan Organize Sanayi Bölgesinde bu konuyla ilgili
çalışmayı yapmıştım. Bu konudaki çalışmayı yapmak için aslında organize sanayi
bölgelerinin arkasında bir kanun düzenlemesine de gerek yoktu. Yani organize
sanayi bölgeleri, ticaret ve sanayi odaları, esnaf odaları, esnaf birlikleri
bunu zaten doğal bir görev olarak yapmak zorundadırlar ve yapmalıdırlar ki
kanun düzenlemesiyle beraber bu artık kanuni bir hâle getirilmiştir.
Dolayısıyla, burada iş gücü planlamasında önemli bir mesafe katedilecektir.
Bunun yanı sıra
girişimci bilgi sistemi… Geçmiş dönemlerde “sanayi envanteri”
denilen sonradan adına “sanayi bilgi sistemi” denilen sistemin adının yerine
“girişimci bilgi sistemi” koyduk. Bunun sebebi şu: “Sanayi envanteri” dediğimiz
zaman Türkiye’de sadece 302 bin sanayi işletmesinin bir envanter
çalışması yapılıyormuş gibi bir bilgi sistemi ortaya çıkarılacaktı. Oysa, biz, 2 milyon 10 bin işletmenin -serbest meslek erbabı
hariçtir bundan- ve 2007 sonu itibarıyla 2 milyon 10 bin işletmenin bütün
taramalarını, sektörel ve bölgesel taramalarını
yaptık ve dolayısıyla, hem ticaret hem hizmetler hem de sanayi sektöründeki
yani tüm mükellefiyetler alanındaki işletmelerin tamamının bilgi sistemi olan
girişimci bilgi sistemini yaptık. Ekim ayı sonuna kadar da sanayi stratejisi,
sektörler bazında strateji planları hazırlanıyor. Daha evvel de ifade edildiği
gibi -ki bu konuda başka milletvekillerimiz de sorduğu için genel bir cevap
olsun diye söylüyorum- bu yıl sonunda 5084 bitiyor
belirlenmiş olan illerde ve 5084 uygulaması bitmeden yeni teşvik sistemi
devreye girecektir. Yani tekrar ifade edersem, yeni teşvik sistemine Türkiye 1
Ocak 2009 itibarıyla girmiş olacaktır. Bu, zaten daha evvel de deklare edilmiş
ve daha evvel de planlanmış olan bir çalışmaydı. Bunun yanı sıra
-yine biraz evvel sorulduğu için söylüyorum- “Krediler neden alınıyor?”
Krediler neden alınır? Krediler, esnaf ve sanatkâr geliştikçe, esnaf ve
sanatkâr sayısı arttıkça, yatırım arttıkça, üretim arttıkça, tüketim arttıkça
krediye ihtiyaçlar artar. Çok net ifade olsun diye söylüyorum: Bugün bankacılık
sisteminin açmış olduğu ticari kredilerin miktarı 350 milyar YTL’dir. Bunu
geçmiş yıllara mukayese ettiğimiz zaman çok önemli gelişmeler olduğunu görürüz.
Kredi hacmindeki artış yeni yatırımlar, yeni yapılanmalar… Şunu da bileceğiz
ki bugün gelmiş olduğumuz noktada bir yapısal değişim ve dönüşüm sürecinden
geçiyoruz. Bu yapısal değişim… Dünyadaki global bir
krizin dünyanın bütün ülkelerini nasıl etkilediği hep beraber görüyoruz.
Globalleşmenin ne olduğunu görüyoruz. Dünyanın bu gelişmelerine Türkiye’nin de
kayıtsız kalması mümkün değil ve gerek esnaf-sanatkârda gerek KOBİ’lerdeki
değişmelere paralel olarak tabii ki kredi ihtiyaçları artacaktır. Bu kredi
ihtiyaçları yerine getirilecektir. Bir şey daha
söyleyeyim eksik kalmasın diye, değerli arkadaşlarımın, milletvekillerimizin
bahsetmiş olduğu konularla ilgili olarak: Efendim, KOSGEB kredilerini verirken
sıraya göre veriliyor dedi çok değerli sayın milletvekilim. Kendisi de eski
sanayici. Şimdi, ben bin artı bin KOBİ diye, bin orta ileri teknolojide, bin
orta düşük teknolojide KOBİ’ye kredi vereceksem, eğer bu krediyi almaya da en
az 20-25 bin KOBİ hak kazanıyorsa objektif değerlendirmeyi nasıl yapacağım? O
zaman burada ilk gelen -Avrupa Birliği projeleri de böyledir- ilk alır şekliyle
herkesin eşit yarışacağı, objektif ve kriterleri her
şeyden evvel belli olmuş ve bittiği zaman da noter tespiti olarak yaptırdığımız
başvurular üzerinden hareket ediliyor. Daha sonraki başvurular, yapılmış
başvurularda uymayanlar varsa onun yerine sıradan devam ederek geliyor. Bunun dışında
başka bir objektif kriteri benim yirmi yedi yıllık
sanayicilik geçmişim ve yapmış olduğum yöneticilik ve arkadaşlarımla yapmış
olduğumuz değerlendirmede… Bin adet KOBİ veya 5 bin esnaf-sanatkâra kredi
verilmesi veya 6.500 ihracatçıya, KOBİ’ye destek verilmesi noktasında sıralama
yapmak, onların içinden seçmek son derece güçtür. O zaman birden başlayarak
müracaat sayısına göre yapmak bu işin doğrusu olduğu için, son derece de… Bana
en azından bugüne kadar hiçbir şikâyet de gelmedi. Bunu çok net ifade ediyorum.
20 bine yakın firmaya kredi kullandırdık bu çerçevede. Onun için bunun da doğru
olduğunu ifade ediyorum. Teşekkür ediyorum
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Madde üzerinde
bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
222 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 4 üncü maddesi ile değiştirilen 4562
sayılı Kanunun 18 inci maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
“Katılımcılar
arsa tahsisi veya satışının yapıldığı tarihten itibaren üç yıl içinde OSB’de
faaliyete başlamadıkları takdirde yapılan arsa tahsisi iptal edilir ve satış
bedeli faiz ödenmeksizin geri ödenir.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye? SANAYİ, TİCARET,
ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI SONER AKSOY
(Kütahya) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, zaten, bu, yönetmelikte
düzenlenen ve hâlihazırda bir yönetmelik çerçevesinde yapılan şeydir. Her
yönetmeliği yasa hâline getirmenin gereği de, faydası da yoktur. Onun için
katılmıyoruz. BAŞKAN – Bilecik
Milletvekili Sayın Tüzün, buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar) YAŞAR TÜZÜN (Bilecik)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 4’üncü maddede vermiş
olduğumuz önergemizi açıklığa, gündeme getirmek için söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bizler yasama üyeleri olarak
tabii yürütmeden gelen her türlü tasarıyı kabul edeceğiz ve onların istediği
doğrultuda karar vereceğiz anlamına asla gelmemeli. Bu önergemizde bizlerin
söylemek istediği, organize sanayi bölgelerinde arsa satın alan
sanayicilerimizin verilen süre içerisinde sorumluluklarını yerine getirmediği
takdirde, yani üç yıl içerisinde fabrikasını hizmete açmadığı takdirde,
kiralamadığı takdirde, devretmediği takdirde boş bulunan o arsanın organize
sanayi bölgelerinin yönetimlerine yetki verilmesi konusunda. 250’yi geçkin
Türkiye’de organize sanayi bölgesi var. Ancak bunların yüzde 70’i, yüzde 80’i
maalesef yüzde 50, yüzde 40 üretimle hizmetine devam ediyor. Dolayısıyla bu
önergemiz de organize sanayi bölgelerinde tahsis edilen yerlere satış bedeli ne
ise yönetim kurullarına bu yetkinin verilmesi konusundaydı. Doğrusu aslında
buydu. Komisyonumuzun ve Hükûmetimizin neden
katılmadığını da anlamış değilim. Çünkü değerli arkadaşlarım, 4562 sayılı
Kanun’da organize sanayi bölgelerinin yönetimlerinin uygulama hakları vardır
ancak yaptırım güçleri yoktur. Bu önergeyle organize sanayi bölgelerinin
yönetimlerine yaptırım gücü veriyor idik. Bu önergemizin aslında yüce Meclis
tarafından kabul edilmemesini gerektiren hiçbir sebep yoktur. Ben önergemizin
kabulü yönünde milletvekillerimizin oy kullanacağına yürekten inanıyorum. Sayın Başkanım,
önergemin oylanmasında da karar yeter sayısı istiyorum. Genel Kurulu
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Tüzün, karar yeter sayısı arayacağım. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.42 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Fatma SALMAN
KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 7’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 222 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine devam edeceğiz. Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Tasarının 4’üncü
maddesinde Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün ve
arkadaşlarının önergesinin oylanmasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 5’inci maddeyi
okutuyorum: MADDE 5- 4562
sayılı Kanunun 26 ncı maddesinden sonra gelmek üzere
aşağıdaki madde eklenmiştir. “Tarıma Dayalı
İhtisas Organize Sanayi Bölgeleri MADDE 26/A- Tarım
ve sanayi sektörünün entegrasyonunu sağlamaya yönelik
tarıma dayalı sanayi girdisini oluşturan bitkisel ve hayvansal üretimin ve
bunların işlenmesine yönelik sanayi tesislerinin yer alabileceği ve ilgili
mevzuatı uyarınca öngörülen biyogüvenlik tedbirlerine
uyulması şartıyla Tarıma Dayalı İhtisas OSB kurulabilir. Bu bölgelerin yer
seçimi, kuruluşu, imar planı onayı, faaliyeti, işleyişi ve denetimine ilişkin
usul ve esaslar, Bakanlık ile Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı tarafından hazırlanarak yürürlüğe konulacak ayrı bir yönetmelik ile
belirlenir.” BAŞKAN – Madde
üzerinde gruplar adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Adıyaman
Milletvekili Sayın Şevket Köse’ye aittir. Buyurun Sayın
Köse. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz 222 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce
hepinize saygılar sunarım. Değerli
milletvekilleri, 222 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 5’inci maddesiyle tarım ve
sanayi sektörünün bütünleşmesi amaçlanmıştır. Bu madde ile yerel girişimciliğin
harekete geçirilmesi, istihdam açısından önem taşıyan yatırımların
yaygınlaştırılması istenmektedir. Yalnız bu organize sanayi bölgeleri diğer
uygulamalara örnek olması amacıyla pilot projeler bazında uygulanacaktır. Değerli
arkadaşlar, tarıma dayalı organize sanayi bölgesi uygulaması besicilik, süt
sığırcılığı, seracılık ve çiçekçilik alanlarında 1998 yılından bu yana Sanayi
ve Ticaret Bakanlığından gelen talepler üzerine biçimlendirilmiştir ancak tam
on yıldır yasaya bu konuyla ilgili ekleme yapılmadığından, tarıma dayalı
organize sanayi bölgesi talepleri değerlendirilmemiştir. Şimdiye kadar tarıma
dayalı organize sanayi bölgesi kurulması için tam 52 başvuru olmuş, bu
başvurulardan sadece 10 tanesi yer bulabilmiştir. Umarım tarıma dayalı organize
sanayi bölgeleri konusu hâlâ bitirilmeyen GAP’a benzemez. Her geçen gün
üretimden uzaklaşan, sanayisi montaja dayanan, tarım ve hayvancılığında her
geçen gün dışarıya bağımlı hâle gelen ülkemizde tarıma dayalı organize sanayi
bölgesinin açılması tek başına yetmeyecektir. Her şeyden önce tarım ve
sanayinin temel sorunlarının çözülmesi gerekmektedir. Sayın
milletvekilleri, kendi seçim bölgem Adıyaman ve içerisinde olduğu GAP bölgesi
bu konuda en önemli örneklerden biridir. Bakınız, GAP bölgesinde yaklaşık 7,5
milyon nüfus vardır, sanayide ise yalnız 84 bin civarında nüfus istihdam
edilmektedir. Bunun 52 bini sadece Gaziantep’tedir. Diğer kalan rakam ise GAP
bölgesindeki sekiz ili kapsamaktadır. Bu da yetmiyormuş gibi kotalar, ithalat
ve benzeri nedenlerle üretim sürekli olarak azalmaktadır. Şimdi, tarıma
dayalı sanayinin ve ülkemiz ihracatının en önemli ayaklarından biri olan
tekstil sektörüne bakalım. Yoğun emeğe dayalı bu sektörde 2 ila 2,5 milyon kişi
istihdam edilmektedir. Dolayısıyla bu sektörümüz, Türkiye’de 10 milyon insanın ekmek
yediği çok büyük bir sektördür. Bu sektörün ayakta tutulması gerek KOSGEB
destekleri gerek bankaların KOBİ destekleri ve gerekse Hükûmetin
teşvik yasalarıyla olanaklıdır. Sayın
milletvekilleri, çiftçilerimizin desteklenmesi ve tarımın teşvik edilmesi
lazım. Sadece Adıyaman’da kuraklık nedeniyle çiftçilerimizin uğradığı zarar 135
milyon YTL’dir. Tarım ve sanayi
iç içe geçmiş iki sektördür. Birinde yaşanacak gelişme diğerini de
tetikleyecektir. Tarımın ya da sanayinin gelişmesi için topyekûn bir çalışma
gerekmektedir. Bakınız, Adıyaman’da Koçali barajının
yapımına hâlâ başlanmamıştır. Hâlbuki bu baraj bitirildiği takdirde yaklaşık 27
bin hektar alan sulanacaktır. Dolayısıyla Adıyaman’da sulu tarımda büyük bir
gelişme gözlenecektir. Değerli
milletvekillerim, size soruyorum: Koçali gibi
barajlar yapılmadıktan sonra bölgede tarıma dayalı organize sanayi bölgesi
yapmak tek başına yeterli mi? Elbette ki yeterli değildir. Tarıma dayalı
organize sanayi bölgesi yapalım ama çiftçimizi de sanayicimizi de perişan etmeyelim
ki sanayi bölgesi işe yarasın. Bakınız, Adıyaman’da yaklaşık 2 bin 200 kişi
tarımsal sulama amaçlı elektrik kullanmaktadır. Bu vatandaşlarımızın anapara ve
faiziyle birlikte devlete toplam 40 milyon YTL borcu bulunmaktadır. Çiftçimiz
bu durumda ne yapsın değerli arkadaşlar? Sayın Maliye Bakanına soruyorum, henüz
bu elektrikten KDV oranının düşürülmesi ya da çiftçilerin desteklenmesi gibi
gündemlerinin olmadığı yanıtını alıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz
tarıma dayalı organize sanayi bölgesine karşı değiliz hatta geç bile kalındı
diyoruz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yaz tatilini fırsat bilerek altmış gün boyunca seçim
bölgem olan Adıyaman’da bir sürü ziyaretlerde bulundum. Bu kapsamda Adıyaman’ın
tüm ilçelerini ve bu yerleşim yerlerine bağlı yaklaşık yüz elli köyü ziyaret
ettim. Çiftçiyle, esnafla, iş adamıyla yüz yüze görüştüm. Köylü
perişan ve şaşkın. Esnaf ve sanatkâr kan ağlıyor. Adıyaman’da herkesin
ortak bir sorunu var, o da kötüye giden ekonomik durumdur. Çiftçi
perişan durumda. Mazot ve gübre fiyatları sürekli yükseliyor fakat
çiftçimize yapılan destekte bu yükselişi maalesef göremiyoruz. İş adamlarımız
hâlâ düzeltilmeyen teşvik nedeniyle zor günler yaşıyor. Sanayicilerimiz
fabrikalarını kapatarak ya da işçi çıkararak çözüm bulmaya çalışıyorlar.
Dolayısıyla iş adamlarımız ayakta kalabilmek için inatla direniyorlar. Değerli üyeler,
yardımların dağıtımı esnasında Adıyaman’da yaşanan görüntüler içler acısıydı.
Yardım alacak yaşlı yurttaşlarımız geceden itibaren banka önlerinde beklediği
gibi, yaşanan izdiham nedeniyle ezilenler oldu. Bu kötü olay “Yoksulların
harçlık çilesi devam ediyor”, “Birbirlerini ezdiler” gibi başlıklarla Adıyaman
basınında manşetlere yansıdı. Ben bunları söylerken… Bunlar gerçekten -altmış
gün dolaştım, gezdim- Adıyaman’da gördüğüm manzaralardı. Yine benzer
şekilde, Kâhta ilçesinde -Sayın Milletvekilimiz burada, Ahmet Aydın Bey, belki
kendileri de görmüştür, tanık olmuştur inşallah- kömür yardımı sırasında büyük
bir kavga çıktı, hiçbir önlem alınmadığı için neredeyse kan dökülecekti. Aç
bırakılmış, yoksul düşmüş Adıyamanlı hemşehrilerim
bir lokma ekmek, biraz yakacak için perişan ediliyor. Bu manzara sadece
Adıyaman’da değil, öyle inanıyorum ki Şanlıurfa’da, Diyarbakır’da, Malatya’da,
yani tüm Türkiye’nin diğer bölgelerinde de geçerlidir. Yardım yapılırken
yaşanan görüntüler içler acısı. Bu insanlarımız neden bu hâlde? Yani burada
asıl sorun, yardım yapılırken yaşanan kötü olaylar değil, sayın
milletvekilleri, asıl sorun, insanlarımızın yardım alacak duruma
düşürülmeleridir. Milyonlarca insanımız yardımlarla ayakta durmaktadır. Sosyal
devlet, aç bırakıp yardım yapan devlet değildir, olmamalıdır. Sosyal devlet,
asıl olarak, balık veren değil, balık tutmayı öğreten devlettir. Bu yaşananlar
mutluluk tabloları değildir, olsa olsa, bence utanç
tablolarıdır. Sayın Başkan,
değerli milletvekillerim; Adıyaman’da en çok aldığım şikâyetlerden biri de
terör ve terörle mücadeleden doğan zararların karşılanması konusudur.
Adıyaman’da, 1/9/2007 tarihinde kendilerine ödeme
yapılması için sulhname imzalanan çok sayıda mağdurun
zararı bugüne kadar henüz ödenmemiştir. Hükûmet bu
konuda bir an önce harekete geçmelidir. Bu konunun sonuna kadar takipçisi
olacağıma da söz veriyorum. Sayın
milletvekillerim, son günlerde bütün dünyada yaşanan ekonomik kriz şüphesiz
bizi de etkilemektedir. Krizi konuşmalıyız ki çözüm yolları bulabilelim. Her ne
kadar Hükûmet tarafından kabul edilmese de
sektörlerde yaşanan daralma ve kapanan şirketler nedeniyle işsizlik
artmaktadır. Bu yılın ikinci çeyreğinde yatırımlar geriledi yüzde 1,5 oranında.
Fert başına büyüme oranı yüzde 1’in altına düşmüştür. Sanayide üretim
düşmüştür. Değerli
milletvekilleri, yatırımların gerilemesi, büyüme oranının düşmesi durgunluğun
bizzat göstergesidir, ancak ancak asıl ilginç olan
şudur: Göstergeleri okumayıp krize karşı önlem alınmamasıdır; üstelik “Krize
karşı önlem alınmalıdır.” diyenleri suçlayarak. Halk arasında “deve kuşu gibi
kafayı kuma sokmak” biçiminde tasvir edilir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken hepinizi en içten saygılarımla
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Köse. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah
Asil. Buyurun Sayın
Asil. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terörle
mücadele, bütün kesimlerin ortak desteği ve katkısı ile çözülecek bir millî
sorundur çünkü her şeyden önce ortak hayat alanımız olan vatanımızı ve bizi bir
arada tutan müştereklerimizi hedef almaktadır. Biz bu konudaki çözüm yolunun
topyekûn seferberlik anlayışından geçeceğine inandığımız için Hükûmete önerilerimizi sıralamış ve bu konunun siyaset üstü
bir mesele olduğu gerçeği ile her türlü desteğe hazır olduğumuzu da ifade
etmiştik. Buradan bir kez daha her türlü desteğe hazır olduğumuzu ifade
ediyorum. Bundan sonra her türlü vebal Hükûmete
aittir ve gereğini yapmayanlarındır. Gözünün içine
bakıp büyüttüğümüz, bakmaya kıyamadığımız yiğitlerimiz maalesef bugün de
toprağa düşmüştür, şehadet şerbetini içmişlerdir,
sebep olanları Allah kahretsin. Yiğitlerimize rahmet, yaralılara da acil şifa
diliyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bir ülkede ekonominin zayıflaması, sadece iş dünyasını
değil, başta tüm halk kesimleri olmak üzere ülkenin tüm siyasi, askerî,
stratejik çıkarlarının da zayıflamasına neden olmaktadır. Bu tür ekonomiler ise
belirsizlik ortamında yeterince büyüyememekte ve gelişememektedir. Ekonomik
büyümedeki şartlara paralel olarak Merkez Bankasının faizleri en üst noktaya
yükseltmesi ve cari açıktaki yüksek artış iş dünyasının, ekonominin geleceğine
ilişkin beklentileri de yeni soru işaretlerinin ortaya çıkmasına neden
olmaktadır. İşte, böyle bir zamanda, organize sanayi bölgeleri tüzel kişiliklerinden
ve organize sanayi bölgeleri üst kuruluşlarından gerekse sivil toplum
kuruluşlarından ve organize sanayi bölgeleri içinde yer alan müteşebbislerden
intikal eden hususlar göz önüne alınarak tespit edilen eksiklikler ve
ihtiyaçların giderilmesi amacıyla hazırlanan bu tasarıyı eksiklerine rağmen
olumlu buluyoruz. Organize sanayi
bölgelerinden umulan fayda, sanayinin uygun görülen yapılanmasını sağlamak,
kentleşmeyi yönlendirmek, çevre sorunlarını önlemek, bilgi ve bilişim
teknolojilerinden yararlanmak, imalat sanayi türlerinin belirli bir plan
dâhilinde yerleştirilmeleri ve geliştirilmelerini sağlamak şeklinde
özetlenebilir. Ancak Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nda öngörülen amaçlar
bile tam olarak gerçekleşememektedir. Her şeyden önce, sanayinin uygun görülen
alanlarda yapılanmasını sağlama konusunda mevut yasal düzenlemeler yetersiz
kalmıştır. Sanayi bölgelerinde yatırımlar yapılmakla birlikte sanayi alanları
dışında da sanayileşme hızla devam etmektedir. İnşallah, tez zamanda bu
eksiklikler de giderilir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; organize bölgeler, sadece iş ve işlem yürüten, altyapı
yaptıran, arsa tahsis eden bir kurumdan öte, yatırımcıya yol gösteren, destek
olan, bilişim, ARGE, ortak laboratuvar,
üniversitelerin bilgi birikimlerini, araştırma-geliştirme faaliyetlerini
sanayiye, sanayiciye yansıtan, bu alanlarda da kâr-zarar esasına göre faaliyet
gösteren ve bu konularda önderlik edecek misyonla
donatılmalıdır. Eskişehir Sanayi Odası bu misyonla
kendisini donatmış, yatırımcıya destek olan, yatırımcıya yol gösteren, bilişim,
ARGE, ortak laboratuvar, üniversitelerle ilişkileri
en üst noktaya çıkaran; kendi enerjisini kendisi üreten, örnek organize sanayi
bölgesi hâline gelmiştir. Çalışmalarıyla öne çıkmış bu tür organize sanayi bölgelerine
genel bütçe gelirlerinden mutlaka pay ayrılmalıdır. Bu tür organize sanayi
bölgeleri örnek gösterilmek suretiyle diğer organize sanayi bölgelerine tecrübe
aktarımını sağlayacak yasal düzenlemeler de mutlaka yapılmalıdır. Uzun zamandır
söylediğimiz gibi artık ekonomide alınması gereken tedbirler birinci
önceliğimiz ve gündem maddemiz hâline gelmiştir. Ekonominin tekrar arzulanan ve
sürdürülebilir bir büyüme seviyesine çıkarılması için reel kesimde üretimi,
ihracatı ve istihdamı teşvik eden yeni kararların bir an önce alınması
gerekmektedir. Değerli
milletvekilleri, istihdam üzerindeki yüksek prim ve vergi yükleri, yüksek
enerji maliyetleri, vergi sistemindeki aksaklıklar, yüksek dolaylı vergi
oranları ve kayıt dışı ekonomi gibi sorunların sanayicimize olan yükü her geçen
gün biraz daha artırmaktadır. Ekonomik mikro reformların bir an evvel yapılması
ve uygulanması gerekmektedir. Ülkemizin ilk sekiz aydaki ham madde ithalatı
geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40,1 artarak 110 milyar 600 milyon dolara
ulaşmış bulunmaktadır. Sekiz ayda 92,4 milyar dolar olan toplam ihracat, sadece
ham madde ithalatını bile karşılayamamaktadır. Yine ilk sekiz ayda tüketim malı
ithalatı yüzde 34 artışla 15,1 milyar dolara ulaşmıştır. Değerli
milletvekilleri, ülkeyi bekleyen sorunlara iki örnek vererek konuşmama devam
etmek istiyorum. Ekim ayı, tarımda hububatı ekme ayıdır. Arpa, buğday ekilirken
tohumla birlikte toprağa halk arasında “taban gübresi” diye nitelendirilen diamonyumfosfat gübresi atılır. Bu gübrenin fiyatı geçen
yıla göre yüzde 200 artarak -markasına göre- 1 lira 85 yeni kuruş ile 2 lira 10
yeni kuruşa çıkmıştır. Buğdayın fiyatının 45 yeni kuruş olduğu bu dönemde
çiftçinin gübreye talebi, bayi satış miktarlarına bakıldığında yüzde 50
azalmıştır. Köylü ya gübre atamamış ya da attığı gübreyi yarı yarıya
azaltmıştır. Bunun anlamı, 2009 yılında üretim yarı yarıya azalacak demektir.
Türk köylüsü, Türk çiftçisi biraz daha fakirleşecektir. Hükûmet
ise azalan üretimi ithalat yoluyla kapatacak, kendi çiftçisinden esirgediği
desteği Ukrayna, Avustralya, Amerika çiftçisine aktaracaktır. Adalet ve
Kalkınma Partisi 2002 sonunda iktidara geldiğinde Türkiye 38 milyar dolar
ihracat yapıyordu. 38 milyar dolar ihracatın yüzde 21’i dışarıdan ithal
ediliyordu yani 7 milyar 980 milyon doları dışarıdan ithal ediliyor, yüzde
79’unu ise biz üretiyorduk. Yani, 30 milyar 20 milyon dolarını da bu hesaba
göre biz üretiyorduk. Bugün 132 milyar
dolar ihracat yapıyoruz. Bu 132 milyar doların yüzde 24’ü olan 31 milyar 680
milyon dolarlık kısmını biz üretiyoruz; yüzde 76’sını yani 100 milyar 320
milyon dolarını, dışarıdan ithal ettiğimiz malları tekrar ihraç etmek suretiyle
bu ihracat rakamlarını buluyoruz. Yani 2002’den bu yana ihracattaki esas reel
artış 1 milyar 660 milyon dolardır. Kendimiz
üretmediğimiz takdirde kalkınmayı nasıl sağlayacağız, istihdamı nasıl
artıracağız? Krizlere nasıl daha dayanıklı hâle geleceğiz? Ekonominin
potansiyel döviz açığını nasıl azaltacağız? Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Asil. Şahıslar adına
ilk söz, Manisa Milletvekili Sayın Mustafa Enöz’e
aittir. Buyurun Sayın Enöz. (MHP sıralarından alkışlar) MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, bölücü terör
örgütünce yapılmış menfur saldırıyı lanetliyor, şehitlerimize Cenabı Allah’tan
rahmetler diliyorum. Değerli
milletvekilleri, 222 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, ülkemizde organize sanayi bölgeleri herhangi bir yasaya tabi
olmadan yaklaşık kırk yılı aşkın bir süre yönetilmiştir. 12 Nisan 2000
tarihinde Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde bulunduğu 57’nci Hükûmet tarafından 4562 sayılı Kanun ile Organize Sanayi
Bölgeleri Kanunu çıkarılmış ve organize sanayi bölgelerimiz bu Yasa’ya göre
yönetilmeye başlanmışlardır. Değerli
milletvekilleri, küreselleşmeyle birlikte her geçen gün değişimlere konu olan yeni dünya düzeninde ekonomik anlamda sınırların kalkması,
rekabeti sınırlar ötesine taşımış, bu durum özellikle küçük ve orta ölçekli
işletmelerin stratejik yönetim süreci içerisinde yönetilmelerini zorunlu kılmış
ve hatta uyguladıkları stratejilerde de bazı değişimleri zorunlu hâle
getirmiştir. Değerli
milletvekilleri, sert rekabet şartları içerisinde, maliyet düşürme gibi
stratejilerle yol almaya çalışan küçük ve orta ölçekli işletmelerin hayatlarını
idame ettirebilmeleri için, daha dinamik bir şekilde sağlıklı bir çevre
analiziyle iç çevre ve dış çevredeki durumları her yönüyle analiz edilip
gelecekte nasıl bir yol takip edecekleri önceden planlama yoluyla öngörülüp,
gerekli vizyonlar uygulanıp, denetim mekanizması ile
işletmenin amaçları ve ulaştığı sonuçlar arasındaki sapmaların belirlenmesi
gerekmektedir. Ülkemizdeki her
100 işletmeden 98’inin küçük ve orta ölçekli işletmeler olduğu düşünüldüğünde,
ekonominin bel kemiğini KOBİ’lerin oluşturduğu gerçeği, bu işletmelerin, ayakta
kalabilmeleri ve yarattıkları ölçek ekonomileriyle uluslararası çevrede rekabet
şansı yakalayan büyük işletmeler düzeyine gelebilmeleri için vizyon
yönetim süreci ile yönetilmeleri bir gerekliliktir. Değerli
milletvekilleri, seçim bölgem olan Manisa ilimiz, sanayisi gelişen bir il
olmasına rağmen ekonomisi tarıma dayalı ve tarım destekli bir ildir fakat son
yıllarda pamuk, tütün ve üzüm fiyatlarının düşük bir seyir izlemesi hem
üreticiyi hem de esnaf ve sanatkârımızı olumsuz etkilemektedir. Manisa’da
dokumacılık, gıda maddeleri imalatı, dericilik ve tarım aletleri gibi alanlarda
faaliyet gösteren çok sayıda atölye ve imalathane bulunmakla birlikte sanayinin
asıl gelişimi, merkez ilçede yer alan organize sanayi bölgesinin hizmete girmesiyle
hız kazanmış, sanayileşme hareketine küçük sanayi sitelerinin de büyük
katkıları olmuştur. Değerli milletvekilleri, ülke ekonomimizin dünya ile
bütünleşmesinde üzerine düşen görevleri en üst düzeyde yerine getirme çabasında
olan ve planlı kalkınma modeli çerçevesinde çalışmalarını sürdüren Manisa
Ticaret ve Sanayi Odası Organize Sanayi Bölgesi, gerek bünyesinde faaliyet
gösteren sanayi tesislerinin büyüklüğü ve gerekse de sanayiciye sağlanan tüm
altyapı ve destek hizmetlerinin yanı sıra çevreye vermiş olduğu önemle diğer
OSB’ler arasında tercih sıralamasında önde gelmektedir. İlçelerimizden
Salihli OSB için ilave alanın yatırım programına alınması gerekmektedir.
Turgutlu’ya kadar gelen doğal gazın Salihli bağlantısının yapılması bu bölgeyi
cazip hâle getirecektir. OSB ile demir yolu bağlantısının sağlanması bölge için
çok önemlidir. Arıtma tesisinin bitirilmesi için yatırım programına alınması
gerekmektedir. Akhisar OSB’de
ise arıtma tesisinin bitirilmesi için finansman desteğine ihtiyaç duyulmaktadır.
Doğal gazın tüm OSB’ye dağıtılabilmesi için çalışmaların aksatılmadan devam
etmesi sağlanmalıdır. Bir diğer önemli
ilçemiz olan Turgutlu OSB arıtma tesisinin yatırım programına alınması ve
kamulaştırma bedelleri için ödenek ayrılması gerekmektedir. Değerli
milletvekilleri, ancak, ülkemiz AKP İktidarı döneminde iç ve dış borç batağına
sürüklenmiş… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakikalık ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. MUSTAFA ENÖZ
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. …çiftçimiz,
köylümüz, esnafımız, sanayicimiz sahipsiz bırakılmış, üretim azalmış, ülke
ekonomisi küçülmüştür. İşsizlik her geçen gün artmakta, bunun yanı sıra bölücü
terör her yönüyle şiddetini artırarak devam etmektedir. Küresel kriz kapımıza
dayanmış ancak İktidar hâlâ “Bize bir şey olmaz.” mantığıyla bu gelişmeleri
hafife almakta ve gerekli tedbirleri almamakta direnmektedir. Sayın
milletvekilleri, öncelikli sorunlar bunlardır ve acil çözüm beklemektedirler. Bu duygu ve
düşüncelerle tasarıyı destekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Enöz. Şahısları adına
ikinci söz hakkı, Van Milletvekili Sayın Kayhan Türkmenoğlu’na aittir. Buyurun Sayın
Türkmenoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyeti saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. Şimdi, ülkemizde,
son yıllarda gelişim, insanların baş döndürücü bir şekilde, hızla bu gelişime
ayak uydurmak için çaba sarf etmesi toplum tarafından izlenmektedir. Bugün
ülkemizde gayrisafi yurt içi hasılaya baktığımızda 659
milyar dolar civarındadır. Değerli milletvekilleri, bu şu demektir: Yani 70
küsur milyonluk bir ülke içerisinde, insanlarımız, üreterek, katma değer
sağlayarak ülkesine bir yıl içerisinde 659 milyar dolarlık katma değer
yaratmıştır. Geçmiş yetmiş dokuz yıl içerisinde bu 300 milyar dolardı, bugün
beş yıl içerisinde bunun üzerine 359 milyar dolar eklendi. Bu demek oluyor ki
ülkemizde sanayiciye, üretime büyük bir hızla eğilim var ve bunun üzerinde
yoğun bir çalışma var. Buna bağlı olarak
olaya baktığımızda, organize sanayi bölgeleri, sanayicilerimiz veya buna bağlı
olarak ilgili bakanlıklarımız, tabii ki sanayicimiz, üreten insanımız, günün
şartlarına göre, zamanın şartlarına göre yeniden bir yapılanma içerisine
girecektir ve bugün organize sanayi bölgesiyle ilgili çıkarılmış olan kanunumuzun
üzerine dokuz maddelik bir değişiklik tasarısı huzurlarımıza gelmiştir. Bu
bugünün gereğidir ve şartlarıdır. Bunun için bütün gruplar olarak da bunun
üzerinde anlaşılmıştır. Ama ben burada
bir şeyin üzerini özellikle çizmek istiyorum: Bana göre bu yasa tasarısının
içerisinde en önemli hatta hatta bugüne kadar
yapılmayan, bir devrim niteliğinde olan tarıma dayalı ihtisas bölgelerinin
kurulması gereğidir. Bugün “Ülkemiz tarım ülkesidir.” diyoruz ve ülkemizde
iptidai tarımdan sanayi tarımına geçmeye çalışıyoruz, tarımı sanayileştirmeye
çalışıyoruz. Bunun gereği de bu işi sanayi bölgelerine aktarmaktır. Bakın, biz Hükûmete geldiğimizde, tarımda istihdam edilen sayı yüzde
olarak 37’ydi. Bugün istihdama baktığımızda yüzde 26’lara inmiştir. Yani
toplumumuz tarımdan, tarım alanındaki sanayiye doğru hızlı bir dönüşüm
sergilemektedir. Bugün hepimiz
seçim bölgelerimize gittiğimizde… Hemen yanı başımızda, bakın Çubuk’ta bir
organize hayvancılık bölgesi kuruluyor. Gümüşhane’de bir organize hayvancılık
var. Urfa’da organik tarım tesislerimiz var. Antalya’da seracılıkta büyük bir
atılım var. Manisa’da üzüm üzerine, zeytin üzerine büyük tesisler kuruluyor. Değerli
arkadaşlar, bunun gereğidir ki, Avrupa Birliğiyle eğer uyum sürecini
yaşatacaksak, Avrupa Birliği üzerinde yoğunlaşacaksak -hepimizin bildiği gibi
Avrupa’da tarım alanındaki istihdam yapısı yüzde 8’dir- bu uyum süreci
içerisinde bizim çok daha büyük gayret göstermemiz gerekiyor. AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Aç bırakarak mı olacak? KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) - Bakın, şu anda tarıma dayalı ihtisas sanayi bölgeleri
için bekleyen 52’ye yakın başvuru sahibi var. Bunlardan 10 adedinin yer seçim
çalışmaları yapılmış, 3 adedinin yer seçim çalışmaları devam ediyor. 15 adedi
yer seçiminin olumsuz olmasından dolayı geri gönderilmiş, 24 adedi de yatırım
programına alınmıştır. Bizim bu konu
üzerinde daha önceleri yapmış olduğumuz çalışmalar bugün meyvesini vermektedir
değerli arkadaşlarım. Bizim sanayi anlamındaki, özellikle tarım alanında yapmış
olduğumuz bu yenilikler, bu çalışmalar, bugün burada nihayetinde birçok tarım
üreticisine, besiciye bir umut ve ümit olacaktır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın
lütfen. KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) – Ben bu konuda organize hayvancılık bölgesi derken,
birçok umut vardı geçmiş dönemde. Organize tarım bölgeleri diye birçok umut
vaat edildi ama onların ötesinde bugün tarıma dayalı ihtisas organize sanayi
bölgeleri geliyor. Bu, ülkemiz sanayicisine, ülkemiz yatırımcısına, tarımcısına
hayırlı uğurlu olsun. Buna bağlı,
özellikle Tarım Komisyonumuza, Tarım Bakanlığımıza ve Sanayi Komisyonumuza,
Sanayi Bakanlığımıza, buna bağlı Maliye Bakanlığımıza yapmış oldukları bu
yenilik için, vermiş oldukları bu devrim niteliğindeki çalışma için
şükranlarımı sunuyorum. Yüce Heyeti saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Türkmenoğlu. Madde üzerinde
soru-cevap işlemi yapacağız. Sayın Coşkunoğlu… OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla
Sayın Bakana iki soru sormak istiyorum. Birincisi:
Altyapısı çok dikkatli, güzel, iyi bir projeyle hazırlanmış bir hayvancılık
organize sanayi bölgesi projemiz vardı Uşak’ın. Bunun yerine pilot uygulama
olarak başka bir uygulama seçildi. Bunun nedenlerini, yani Uşak’ın seçilmeme
nedenlerini, zayıf tarafları varsa onları bilemiyorum, onu sormak istedim. Çok
önemliydi. Bu arada bazı rakamlar da verebilirim, zaman yetmeyeceği için
vermeyeyim. Uşak ihmal edilmiş bir ildir. Diğer illere göre, yapılan kamu
yatırımlarında daima sonlarda yer almaktadır. Bu nedenle daha da önemli oluyor
o soru. İkincisi: Sayın
Bakanım, bu soruyu farklı… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Köse… ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, bu
yasayla ihtisas organize sanayi bölgeleri kuruyorsunuz, ancak tarımsal
girdilerdeki aşırı artışla, gübre, akaryakıt fiyatlarıyla kimse üretim yapamaz
hâle gelmiştir. Doğrudan gelir desteği, kuraklık bedelleri gibi yapılacak
ödemeler düzensiz olarak yapılmaktadır. Çiftçi hacizlerle karşı karşıyadır. Bu
ödemelerin düzenli olarak yapılması için Tarım Bakanlığıyla koordineli olarak
çalışacak mısınız? BAŞKAN – Sayın
Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
benim de iki sorum var. Sizin de çok iyi bildiğiniz gibi, esnaf kefalet
kooperatiflerinden kredi kullanan çok sayıda küçük esnaf ve sanayicimiz giderek
geri ödemelerini yapamaz duruma düşmüşlerdir. Acaba, esnaf kefalet kooperatiflerine
borcu olan bu durumdaki küçük esnaf ve sanayicimizin bu borçlarının yeniden
yapılandırılması mümkün müdür? Bu konuda çok talep olduğu için bu soruyu
iletmek zorunda kaldım. Bu kanalla kredi kullanımında yaklaşık yüzde 8
dolayındaki kooperatif kesintisini düşürmek ya da kaldırmak gibi bir düşünceniz
var mıdır? İkinci sorum da
özellikle son dönemde imalatçı durumundaki küçük ve orta büyüklükteki işletme
sahiplerine açtığınız 25 bin YTL’lik “Can Suyu Kredisi”ni diğer esnaf ve
sanayicimiz için de, yani üretici konumunda olmayanlar için de açmayı düşünüyor
musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu… MEHMET SERDAROĞLU
(Kastamonu) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
Türkiye sanayisinin yüzde 55’i Marmara Bölgesi’nde, yüzde 25’i Ege Bölgesi’nde
ve yüzde 20’si de ülkenin diğer coğrafyasındadır. İstanbul şehir içinde ise 30
binin üzerinde sanayi tesisi vardır. MÜSİAD, Hadımköy
Deliklikaya köyü sınırları içerisinde yeni bir
organize sanayi kurmak istiyor. Bu bölge Bahçeşehir’in
hemen arkasındadır, yani rantın hâkim olduğu bir
bölgedir burası. Tabii ki bu işin farklı bir tarafıdır. Diğer önemli tarafı ise
yaşamın çekilmez hâle geldiği İstanbul’a, yeni sanayi bölgeleri ile yeni sanayi
tesisleri ilave ederek mevcut sorunların artmasına, yeni sorunların başlamasına
sebep olunacaktır. Sorum, MÜSİAD’ın Deliklikaya’da yapacağı
organize sanayi bölgesi için düşünceniz nedir? Buna geçit verip yeni sorunlara
vesile olacak mısınız? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Paksoy… MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
ülkemizin diğer yerlerinde olduğu gibi, Kahramanmaraş ilimizde de tekstil
sektörü zor durumdadır. Uyguladığınız düşük kur, yüksek faiz, artan enerji
ücretleri, doğalgazın ve diğer girdilerin artmasıyla sektörde çalışan
fabrikaların yarısına yakını kapanmıştır. İşinden olan ve borçlu olan
işçilerimiz ne yapacaklar? Ülkemizin en huzurlu illerinden biri olan
Kahramanmaraş korkarım bir terör kenti olabilecektir. Sayın Bakanım,
siz Hükûmet olarak tekstili gözden mi çıkardınız;
yoksa bu sektörün sorunlarının çözümü için ne düşünüyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Sakık… SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Adil ve tarafsız
tutumunuzdan dolayı sizi kutluyorum ve Sayın Bakanıma ben bir soru sormak
istiyorum. Şimdi, Muş
bölgesinde gayrimenkullerin ipotek olarak Halk Bankası tarafından kabul
edilmediğini ve bu konuda büyük şikâyetlerin olduğunu, nedeninin ne olduğunu
öğrenmek istiyorum. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Bakan… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; teşekkür ediyorum yine yapılan yorumlar ve sorulan sorulara,
katılan değerlere. Öncelikle, sondan
başlayayım. Evet, maalesef, bankalarımızın bir kısmı Doğu ve Güneydoğu’daki
gayrimenkulleri ipotek kabul etmiyorlar. Ben oda başkanlığı dönemimde de aynı
konuyla ilgili hep hassasiyetimi göstermiştim. Hatta zaman zaman
illerinde yatırımı bırakıp, oradan batıya doğru gelenler de tenkitlerle
karşılaşıyorlar “Niye kendi ilinizde yatırım yapmadınız? Niye batıya geldiniz?”
diye. Evet, burada
bankaların, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içindeki bütün yerlerin değeri
hepimiz açısından aynı olduğuna göre, burada ipotek olarak kabul etmesi
gerekir. Ancak, bu konuda tabii Hükûmet olarak bizim
“şöyle yapın” deme şeklinde bir irademiz söz konusu olamaz serbest bir
bankacılık sisteminin olduğu bir ortamda. Ama bu konuda oradaki yatırımcıların
mağdur olduğu, Doğu ve Güneydoğu’da özellikle mağdur olduklarını biliyorum ve
bu konuda maalesef krediye erişmede daha problemli bir şekilde karşı karşıya
kaldıklarını görüyorum. Bir diğer konu;
Sayın Milletvekilime şunu söylemek istiyorum: Tekstil, konfeksiyon
ve deri sektörüne yönelik bir strateji eylem planı yapılmıştır. Bu eylem planı
Türkiye’de ilk defa bir sektöre münhasır yapılan bir eylem planıdır ve sektörün
bütün temsilcileri bir araya gelerek, bütün yöneticileri bir araya gelerek
ortaklaşa hazırlanmış olan kısa, orta ve uzun vadeli bir program setidir bu. Bu
program setinde yirmi sekiz ana eylem belirlenmiş. Bu, pamuğun üretiminden
nihai ürünün ihracatına varıncaya kadar –istihdamla, krediye erişimle, Eximbank, KOSGEB kaynakları- ve mesleki eğitim konusu başta
olmak üzere tamamını kapsayan tekstil, konfeksiyon ve
deri sektörüne yönelik bu strateji eylem planının koordinasyonu Bakanlığımız
tarafından yapılacak, bu konuda görev Bakanlığımıza verilmiştir ve uygulanacak
olan bir pratik plan çerçevesinde ayrıca Türkiye'nin geri kalmış bölgelerine,
belirlenecek olan illere -ki daha belirlenmedi o, yıl sonuna kadar
belirlenecek- yatırımların götürülmesi noktasında, Türkiye dışına gitmek
yerine, yurt dışına gitmek yerine, o bölgelere yani bizim vatan topraklarımız
içinde kalan geri kalmış bölgelere gönderilmesi noktasında hem taşınma desteği hem
de yeni yatırımmış gibi bir teşvik verilmesi öngörülmüştür, bu ilan edilmiştir.
Tabii ki bu
noktada girişimci bilgi sistemi -yine ona dönüyorum- son derece önem kazanıyor.
Sebebi şu: Artık “Elimizde hangi sektörden ne kadar kapasitemiz var, ne
kadarını kullanıyoruz?” bu net bir şekilde görülecektir. Şunu çok net ifade
edeyim: 900 bin ton yerli pamuk üretilirken, yerli pamuktan iplik üretme
sistemi olan karde iplikte 2 milyon 100 binin
üzerinde bir kurulu kapasite vardır. Yani Maraş genelinde, Türkiye genelinde
problemin bir parçası da bu olarak görülmelidir. Diğer bir konu:
Evet, yine bu sanayi ve girişimci bilgi sistemi, İstanbul başta olmak üzere
birçok ilde sanayi yatırımı yapılıp yapılmamasını da sağlayacak olan bir
çalışma olacaktır. Bu burada önem arz edecek. Efendim, bu
-zaman zaman yanlış ifade ediliyor, şöyle tabii doğru olabilir- TESKOMB’un vermiş olduğu, aracılık yapmış olduğu kredilerde
yüzde 8’den yüzde 7’ye düşürüldü aracılık maliyetleri. Ancak bunların bir kısmı
geriye iade edilen, ihtiyat akçesi olarak alınandır. Ancak dört yıllık bir
kredi vadesine baktığınız zaman bu yüzde 7’lik rakam, kredi maliyeti üzerine
yaklaşık yüzde 1,3’lük bir ek ilave maliyet getiriyor. Yani yüzde 13 Halk
Bankası kredisi sübvansüyonu -sübvansiyonla, yüzde
13’le- yeni yapılan, faizlerin artmasıyla beraber yüzde 14’e çıkmışken bunun
üzerine TESKOMB’un aracılık maliyeti olarak yüzde 7
değil, dört yıllık vadede yüzde 1,3’lük bir ilave maliyet geliyor. Bu, esnafa
verilen kredilerin geriye dönüşlerinde TESKOMB’dan
bize şu ana kadar böyle çok dramatik vaziyette ulaşan bir bilgi yok. Yani bu
konuda, geri dönüş kredilerinde çok ciddi problemler yaşandığı konusunda bize
ulaşmış bilgi yok. Tarımsal üretimle
ilgili, tabii ki bu konuyu Tarım Bakanlığımızla beraber yapacağız,
ki bu konuda biz de Bakanlık olarak nihai ürünler kapsamına giren alanlarda,
biz de o tarımsal kredilerin desteklendiği veya tarımın desteklendiği kredi
kurulu içinde, yapılanma içinde Bakanlığımız da var. BAŞKAN – Sayın
Bakan, toparlarsanız. SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Hemen bitiriyorum, son, cevap
vermediğim soru kalmayacak böylelikle. Uşak Hayvancılık
Organize Sanayi Bölgesiyle ilgili, biraz evvel çok çeşitli milletvekillerimiz
de ifade ettiler -son derece doğrudur- Hayvancılık Organize Sanayi Bölgesinde
bazı tereddütlerin hasıl olacağı ifade ediliyor
çeşitli kesimler tarafından. Hayvancılık OSB’deki bu problemlerin, en azından
bir organize sanayi bölgesinde yapılıp denendikten sonra diğer OSB’lere
yaygınlaştırılması konusunda, hem Tarım Bakanlığımız hem Bakanlığımız hem de
yine çeşitli milletvekillerimiz ifade ettiler. Bu görüldükten sonra,
hayvancılık OSB konusunda, tarım OSB konusunda ihtiyacı olan her yere
vereceğimizi bir kere çok net ifade etmek istiyorum çünkü bu bölgelerde
sanayiyle entegrasyon da sağlanacaktır. Teşekkür
ediyorum, arz ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 6’ncı maddeyi
okutuyorum: MADDE 6- 4562
sayılı Kanunun 27 nci maddesinin birinci fıkrasındaki
“kuruluşlarının” ibaresi “kuruluşunun” olarak değiştirilmiştir. BAŞKAN – 6’ncı
madde üzerinde ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili
Sayın Vahap Seçer’e aittir. Buyurun Sayın
Seçer. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 222
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi hakkında Grubum Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım,
tarıma dayalı ihtisas organize sanayi bölgelerinin kurulmasına yönelik
çalışmalar 1998 yılından bu yana devam etmekte ancak bunların, bu çalışmaların
bir yasal dayanağı yoktu, bir boşluk vardı bu konuda. 6’ncı maddede işte tarıma
dayalı ihtisas organize sanayi bölgelerinin kurulmasına yönelik bir yasa
değişikliğine gidiliyor. Daha önce ne 3143 sayılı Sanayi ve Ticaret Bakanlığı
kuruluş kanununda ne de 4562 sayılı OSB’lerin kuruluş yasasında veya bunlara
dayalı çıkarılan yönetmeliklerde bu konuyla ilgili herhangi bir düzenleme
bulunuyordu. Bu yapacağımız yasa değişikliği ile tarıma dayalı ihtisas organize
sanayi bölgelerinin kurulmasını bir yasal dayanağa kavuşturuyoruz. Dolayısıyla
böyle üretime dayalı, üretimi artırıcı çabalara Cumhuriyet Halk Partisi olarak
biz de buradan destek verdiğimizi belirtmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, elbette tarıma dayalı organize sanayi
bölgelerinin özellikle kurulacağı bölgelerdeki bölgesel kalkınmaya, üretim
neticesinde ülke ekonomisine sağlayacağı katkılar, oluşturulacak bu bölgelerde
yapılacak ortak altyapı, girdi, ARGE, bilgi paylaşımı, teknik üniteler, idari
sosyal birtakım tesislerin ve buna benzer birtakım unsurların ortak kullanım
imkânı sağlaması, Türkiye'nin tarımsal üretimde, tarımsal işletme yapısındaki yapısal
sorunu olan küçük işletme yapısının bu tip organizasyonlarla daha büyük bir
işletme yapısına dönüştürülmesi ve daha bunlar gibi istihdam, ihracat gibi
unsurları tetikleyici, yükseltici, teşvik edici katkıları dolayısıyla böyle bir
düzenlemeyi, böyle bir çalışmayı desteklememek mümkün değil. Değerli
arkadaşlarım, tabii ki burada bu tip organizasyonları yaparken Sanayi
Bakanlığının Tarım Bakanlığıyla ilgili çalışmalarında birtakım sorunlar ortaya
çıkıyor. Bu her iki bakanlık arasında ortak bir çalışma neticesinde elde
edilecek tesislerde birtakım sorunlar mevcut. Daha çok, bölgelerde yer
tespitinde karşılaşılan sıkıntılar var. Bu bölgelerden bir tanesi de benim
seçim bölgem olan Mersin’in Tarsus ilçesi. Bu bölgede de seracılığı içeren,
seraya dayalı bir organize tarım bölgesi kurma çabaları var, ama buradaki yer
seçimi çalışmalarında olumsuz rapor çıkıyor. Bunun ana sebebi, o bölgeden orman
kadastrosu geçiyor ve o bölgenin orman alanı olduğu kayıtlara geçiyor. Ancak
baktığınız zaman, biyolojik olarak ormanla alakası olmayan bir bölge. Bu
durumda -Sayın Bakanım da buradayken- orman alanlarının organize tarım ihtisas
bölgelerine tahsisiyle ilgili bir yasal değişikliğin zaruri olduğu ben burada
görüyorum. Nitekim böyle çalışmalar, üstün kamu yararı içeren çalışmalar.
Biliyorsunuz Turizm Teşvik Yasası çıktı yüce Meclisten, orman alanlarını turizm
alanlarına tahsis ettik, üstün kamu yararı gördük. Tabii ki bunlar rant alanları değil, 2/B çalışmalarında olduğu gibi rant
alanları değil, bunlar direkt kamuyu ilgilendiren birtakım çalışmalar.
Dolayısıyla, bu konuda gerekli yasal düzenlemenin yapılması konusunda
Bakanlığın çalışması gerektiğini düşünüyorum. Değerli
arkadaşlarım, yer temininde bir diğer konu: Sayın Bakanın bilgisi var bu
konuda, “Yer temininde zorluk çekiyoruz.” diyor. Bakıyorsunuz Türkiye’de,
2002’den bu yana TİGEM’e bağlı birtakım çiftlikler
-bende on dört tane yer var: Denizli, Antalya, Yozgat, Samsun gibi- binlerce
dekar arazi otuz yıllık, kırk dokuz yıllık kira süreleriyle bedava rakamlara,
çok küçük kira bedelleriyle kiraya verilmiş, tabiri caizse haraç mezat elden
çıkarılmış. Şimdi işaretledim burada, Denizli’de bir tarıma dayalı organize
sanayi bölgesi kurma çalışmaları var, ama burada 23.482 dekar arazi kiraya
verilmiş, TİGEM’e bağlı 23.482 dekar arazi. Yine
Çanakkale’de aynı çalışma var, orada 2.935 dekar arazi kiraya verilmiş. Yine
Maraş’ta böyle bir çalışma var, 20.714 dekar kiraya verilmiş. Yine Tokat’ta
böyle bir çalışma var, orada da TİGEM’e ait 5.415
dekar arazi maalesef kiraya veriliyor ve ucuz rakamlara veriliyor, ama biz,
üstün kamu yararı gördüğümüz bu tip organize sanayi bölgeleri kurmak için şimdi
yer arıyoruz ve bulamıyoruz. Aynı şekilde,
önümüzdeki günlerde Suriye sınırında 200 bin dekar arazide mayın temizleme
çalışmalarından dolayı bir yasa gelecek yüce Meclise. Burada da göreceğiz,
orada, yine kırk dokuz yıllığına, ihaleyi alan firma mayınları temizleyecek ve
onun işletim hakkını elde edecek. Şimdi,
Güneydoğu’daki sorunları hepimiz biliyoruz, gündemimizde terör konusu. Terörü
ortaya çıkaran sebeplerden bir tanesi de Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki
ekonomik sorunlar. Bizler, oradaki insanlara iş bulmak durumundayız, oradaki
insanlara aş bulmak zorundayız, orada yatırımlara girmek zorundayız. İşte, bir
eylem planı açıkladı Hükûmet bundan beş altı ay önce
ama bu konuda da ciddi bir ilerleme kaydedilemedi. Şimdi Sayın Bakan
buradayken, bu tip organize sanayi bölgelerinin kurulmasına yönelik
çalışmalarda bu mayınlı alan değerlendirilemez mi? Bu bölgeler bakir bölgeler,
bu bölgeler organik tarım yapmaya müsait alanlar. Bu anlamda, bu konuda Sayın
Bakanın hassasiyet göstermesini istiyorum buradan. Değerli
arkadaşlarım, az önce Sayın Türkmenoğlu, tarımda 2002’den bu yana yüzde 37’lik
istihdam oranının yüzde 26’lara düştüğünü söyledi ve bu aradaki farkın da
sanayi sektörüne kaydığını söyledi. Bu tespit yanlış bir
tespit. Bir gün, Sayın Türkmenoğlu, metropollere,
Adana’da, Mersin’de, özellikle güneyde metropollere giderse, orada gecekondu
bölgelerine giderse, sokakları bir dolaşırsa bu azalan 2 milyon çiftçi
nüfusunun sanayi kesiminde değil de sokaklarda aç sefalet içerisinde gezdiğini
görür. Bu tespit kesinlikle yanlış. Neticede Hükûmetin buna yönelik politikaları, tarım istihdamını
azaltıp sanayiye kanalize etmekten ziyade, Avrupa
Birliğinin talepleri doğrultusunda, Avrupa Birliği uyum çerçevesinde yapılan
çalışmaların neticesinde ortaya çıkarılan sonuç. Netice itibarıyla, teknik
olarak, bu, elbette doğrudur, Türkiye nüfusunun yüzde 10 civarının tarımda
olması elbette bizim gelişmişliğimizin bir göstergesi olacaktır, ama, şimdi beş yıl içerisinde, Türkiye’nin sosyal
gerçeklerini, birtakım yapısal sorunlarını göz önüne almadan uygulanan tarım
politikalarının neticesinde tarım nüfusunun düşmesini, burada bir başarı olarak
göstermeyi halkı aldatmak olarak ben nitelendiriyorum. Değerli
arkadaşlarım, Türkiye’de bugün konuşulan önemli konuların başında kriz geliyor.
Tabii ki, yurt dışında mali piyasalarda başlayan bu kriz bir gün Türkiye’de
hissedilecek. Belki şu anda tam yansıması söz konusu değil, ama,
bunu, istesek de, istemesek de… Buradan, tabii ki, felaket tellallığı yapma
arzusunda değiliz, insanları strese sokma veya heyecanlandırma arzusunda
değiliz. Neticede bu geminin içerisinde hepimiz varız. Ülkemize gelecek bir
zarar, zeval hepimizi ilgilendiriyor. Yalnız bunlar gerçekler, önümüzdeki
günlerde bunu göreceğiz. Nihayetinde, benim kişisel görüşüm -tabii,
katılırsınız, katılmazsınız- Türkiye’nin beş yıldır bir kriz havası içerinde
olduğunu ben düşünüyorum. Hep burada söylüyorduk. Basında işleniyordu,
ekonomistler konuşuyordu, burada siyasetçiler konuşuyordu. Türkiye üretime
dayalı bir ekonomik sistem gütmüyordu. Sadece yurt dışından gelen taze para,
cari açığı bu parayla finanse etme, günü kurtarma anlayışı içerisinde bir
ekonomik model vardı. Biz bunu hep söyledik: Bunun neticesinde bu bomba patlar.
Ama bu bomba yurt içinde patlamadı, yurt dışında patladı. Bugün, bu cari açığı
nasıl finanse edeceğiz onun kaygısı içerisindeler. Dün Sayın Maliye Bakanı da
açıkladı: “Sabahlara kadar çalışıyoruz.” İnşallah bir çıkış noktası bulurlar.
Bu ortaya çıkartacakları çözüm önerilerinin… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) VAHAP SEÇER
(Devamla) – …bir an önce eyleme geçirilmesi konusunda da hızlı hareket etmeleri
gerektiğini düşünüyorum. Bu krizin
yansımaları, Sayın Bakanı ilgilendiren en önemli sektörlerden biri olan
Türkiye’nin sanayi sektöründe, istihdamın, ihracatın lokomotifi konumunda olan
sanayi sektöründe görüleceğini hepimiz biliyoruz. Bu anlamda Sayın
Bakan da bu konuda kendisi bu işin mutfağından gelmiş bir insan, bu işi bilen
bir insan. Herkesten önce, her şeyden önce kendisinin daha doğru konuşması
gerekiyor, doğruları konuşması gerekiyor. Siyaseten değil, hamasi nutuklarla
değil de gerçekten iş adamı kimliği var, bugün bakandır ama o hissiyatı
herkesten fazla kendisi biliyordur iş adamı kimliğinden dolayı, onun için
gerçekleri konuşsun, gerçek tedbirleri alma yolunda Hükûmeti
sesinin çıktığı en son noktaya kadar bağırsın ve uyarsın diliyorum, hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Seçer. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı. Buyurun Sayın
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte
olan 222 sıra sayılı Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde görüş ve düşüncelerimizi
açıklamak üzere Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.
Bu vesileyle muhterem heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Bugün Hakkâri’de
vatanımız ve milletimiz için canlarını feda eden aziz şehitlerimize Allah’tan
rahmet diliyorum, yakınlarına ve Türk milletine başsağlığı diliyorum. Türkiye’de 1960
yılında başlayan planlı kalkınma döneminde sanayinin lokomotif sektör olduğu
saptanmış ve ekonomik dengenin kurulması, ekonomik ve toplumsal kalkınmanın
birlikte gerçekleştirilmesi, belirli bir hızla büyüme ve sanayileşmeye önem
verilmesi gibi uzun vadeli hedefler belirlenmiştir. Belirlenen hedefler
doğrultusunda ülkede sanayinin geliştirilmesi amacıyla uygulamaya konulan pek
çok teşvik tedbirlerinden biri de organize sanayi bölgeleri uygulamalarıdır. Organize sanayi
bölgelerinin en hızlı ve düzenli geliştiği illerin başında gelen Konya’da küçük
sanayiden orta ölçekli sanayiye geçiş 1960’lı yılların ortalarında başlamıştır.
Konya ilinde sınai faaliyet 1960 yıllarından itibaren
istikrarlı bir gelişme göstermiştir. İl merkezinde inşa edilen organize sanayi
bölgeleri ile merkez ve ilçelerdeki küçük sanayi siteleri bu gelişmeyi
hızlandıran faktörler olmuştur. 1967 yılında
Türkiye’nin ilk organize sanayi bölgelerinden biri olan Konya Birinci Organize
Sanayi Bölgesi kurulmuştur. Konya’da daha sonra 1976 yılında ikinci, 1995
yılında da üçüncü organize sanayi bölgeleri kurulmuştur. Dördüncü organize
sanayi bölgesi çalışmaları da devam etmektedir. Ayrıca Büsan
Özel Organize Sanayi Bölgesi de faaliyet göstermektedir. Bugün gelinen
noktada Konya sadece tarım merkezi değil, aynı zamanda ülkemizin sanayi ve
ticaret merkezi konumundadır. Konya sanayisinin
gelişmesinde öz sermayesine dayalı bir yapının yanı sıra çok çeşitlilik arz
eden sektörlerde faaliyet göstermesinin önemi büyüktür. Konya’da sanayinin en
önemli özelliği makine sanayisinden gıdaya, zirai aletlerden kimyaya,
tekstilden otomotiv yedek parçaya, elektrik-elektronikten ambalaj sanayisine,
döküm ve ayakkabıdan cam sanayisine kadar seksenin üzerinde değişik sektörde
ürün üretilmektedir. Konya sadece
ekonomik potansiyeli yüksek olan bir şehir değil, aynı zamanda Türkiye’nin
endüstri merkezi olma yolunda önemli potansiyeli bulunan bir şehirdir. Ancak Konya AKP Hükûmetleri tarafından beş yıldır âdeta
cezalandırılmaktadır. Konya teşvikten yararlanan kırk dokuz il arasında yer
almadığından, hâlen uygulanmakta olan teşvik politikası 2003 yılından bu yana
Konya sanayisine ve KOBİ’lerine dolayısıyla Konya ekonomisine büyük zararlar
vermekte, yeni yatırımların önünü tıkamakta, yatırımların teşvikten yararlanan
komşu illere kaymasına sebep olmaktadır. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak bizim de yıllardır savunduğumuz ve ısrarla bir an önce
uygulamaya konulmasını istediğimiz sektörel ve
bölgesel teşvik uygulamasına geçileceği nihayet 60’ncı Hükûmet
Programı’nda da yer almış ancak bugüne kadar uygulamaya geçilmemiştir. Sayın
Bakan açıklamalarında 2009 yılı başında geçileceğini söylediler. Temennimiz,
inşallah bir an önce geçilir. Yalnız, Sayın Bakanım, bu envanter
çalışması çok önemli. Ancak, siz de sanayiden gelen birisiniz, ben, sağlıklı
bir sonuç alınabileceğini zannetmiyorum. Çünkü, bizim
insanımızın çalıştırdığı kayıtlı, kayıtsız işçi sayısı, üretim miktarı, satış
miktarı gibi doneleri sağlıklı bir şekilde vereceğini zannetmiyorum. Yani,
bugüne kadar veya 2009 yılı başına kadar bu çalışmalar bekleniyorsa, biraz
eksik olmuştur. Çünkü, Hükûmet
Programı’nda yer almasından itibaren neredeyse bir buçuk yılı geçti. Bu konu
çok acil ve bir an önce değiştirilmesi gereken, sanayicimiz yararına yeni bir
teşvik politikasının uygulanması gereken bir konudur. Türk sanayisinin
içinde bulunduğu sorunlara da kısaca değinmek istiyorum. Özellikle uygulanan
yüksek faiz, düşük kur politikası millî sanayicimize, özellikle de ara malı
üreten sanayimize büyük darbe vurmuştur. Tabii, düşük kur nedeniyle rekabet
edemeyen, ara malı üreten sanayicilerimiz iş yerlerini kapatmak, hatta, başka ülkelere taşımak zorunda kalmıştır. Biliyorsunuz, bu
yıl, mayıs ayında “istihdam paketi” diye anılan bir kanun ile sanayicimizin
istihdam maliyetinin düşürülmesi, böylelikle rekabet gücünün artırılması için
işveren sigorta priminde 5 puanlık indirim yapıldı ve bazı teşvikler ve
kolaylıklar sağlandı. Ancak, yılbaşından bu yana yüzde 55’e varan elektrik
zammı, yüzde 30’u aşan doğal gaz zammı ile sanayicinin canını çok fena yaktık.
İstihdam Yasa’sıyla sağlanan maliyetlerdeki düşme silinip, süpürülmüştür. Bu kriz ortamında
gerçekten sanayicilerimiz zor durumda bırakılmıştır. Bu maliyetlerle Türk
sanayicisi nasıl rekabet edecek? Bunun sonuçlarını istatistiklerde de çok net
görüyoruz. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin, kurulan ve kapanan iş
yerleriyle ilgili istatistikleri çok net gösteriyor. İlk dokuz aylık dönemde
kurulan şirket sayısı yüzde 4,99 azalmış, kapanan şirket sayısı ise yüzde 2,90
artmış. Gerçek kişi ticari işletmelerde ise tam bir fecaat var. Açılan gerçek
kişi ticari işletme sayısında yüzde 1’e yakın düşme var, kapananda ise yüzde
67,65 artış var dokuz aylık dönemler itibarıyla. Yine Türkiye
İstatistik Kurumunun son istatistiklerine bakarsak aylık sanayi üretim endeksi
2008 yılı Ağustos ayında 2007 yılı Ağustos ayına göre yüzde 4 azalış
göstermiştir. Yine Türkiye
İstatistik Kurumunun “İmalat Sanayiinde Eğilimler
Eylül 2008”e göre imalat sanayisinde kapasite kullanım oranı geçen yılın aynı
ayına göre yüzde 3,4 puan azalmış ve yüzde 79,8 seviyesinde gerçekleşmiştir.
Bunun nedenini de Türkiye İstatistik Kurumu şöyle açıklıyor: “İç pazarda talep
yetersizliği iş yerlerinin tam kapasiteyle çalışmamasının en önemli nedenidir.”
Zaten
biliyorsunuz daha önce sanayicinin ve yatırımcılarımızın yararlandığı ve önemli
düzeyde vergi kolaylığı sağlayan yatırım indirimi uygulamasını da devri
iktidarınızda kaldırdınız. Gerekçe olarak da kurumlar vergisi oranının yüzde
30’dan yüzde 20’ye indirilmesini gösterdiniz ama değerli arkadaşlarım, yatırım
yapan müteşebbislerimize yatırım indirimi nedeniyle uygulanan kurumlar vergisi
oranı yüzde 18 idi, şu anda kurumlar vergisi yüzde 20, yani yatırımcıya darbe
vurduk. Yine
sanayicilerimizin makine ekipman kullanımında
kullandığı finansal kiralamayla ilgili vergi avantajına da sekte vurduk. Yani Hükûmet millî sanayimize destek mi oluyor, köstek mi
oluyor, açıkçası anlayabilmiş değiliz. Bu elektrik
zammıyla ilgili vatandaşlarımızın da gerçekten çok canı yanıyor. Başta temel
gıda maddelerine gelen zamlar, enerjiye gelen zamların ötesinde elektrik
zammından nasıl tasarruf edebilirim, faturaları nasıl düşürebilirim diye
vatandaşımız bir çaba içerisine girdi ve gördüğümüz o ki ampulleri söndürüyor.
Ben seçimde de ampulleri söndüreceğine inanıyorum. Tasarının hayırlı
olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kalaycı. Şahıslar adına,
madde üzerinde, ilk söz Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Duran Bulut’a
aittir. Buyurun Sayın
Bulut. (MHP sıralarından alkışlar) AHMET DURAN BULUT
(Balıkesir) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; ilgili yasa hakkında
şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Son günlerde,
verdiğimiz şehitlere buradan rahmet dilemek artık sıradan bir hadise şekline
geldi. Bu hainlere “hain” demekten çekinenlerin, onları sadece suçlu görenleri
kınarken, bu alçakların arkasında bulunan güçlere bir defa daha buradan ifade
etmek istiyorum: Öldüre öldüre, şehit ede ede Mehmetçikleri bitiremezsiniz. Çünkü biz hepimiz
Mehmet’iz. Bu milletle uğraşan ateşle uğraşmış demektir, mutlaka yanar diye
ifade ediyoruz. (MHP sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri, deminden beri görüşen, konuşan
milletvekillerimiz Sayın Bakanımın ifade ettiği esnaf kefalet kooperatiflerinin
vermiş olduğu kredilerle övünmesine, bunun sebebinin ne olduğunu, insanların,
esnafın bunu iş yerlerinde işini büyütmek, geliştirmek için mi kullandıklarını
yoksa stopajını, vergisini ödemek için mi kullandıkları konusundaki sorusuna
ben samimi bir cevap alamadım, bunu burada ifade etmek istiyorum. Balıkesir’de geçtiğimiz yıllarda Esnaf Kefalet Kooperatifleri
Genel Başkanının katıldığı bir toplantıya katılmıştım. Sayın Genel Başkanın
aynı şekilde, verdiği çok yüksek kredilerle övündüğünü orada da görmüştüm. O
zaman da demiştim ki: Sayın Genel Başkan AKP’den aday olmaya hazırlanıyor ve
duyduğum kadarıyla da seçilmiş, milletvekili olmuş! Şimdi, o salonda
bulunan arkadaşların ifadelerini size aktarmak istemiyorum ama esnafın
durumunun hiç iyi olmadığını, altı yedi sene öncesini aradıklarını ifade etmek
istiyorum. Bölgemi gezerken, Sındırgı ilçesinde domates 6 kuruştan alınıyordu
sayın milletvekilleri. 2 ton domates satıyorsunuz 1 torba gübre
alabiliyorsunuz. Oradaki üreticiler bana 1 torba domates verdiler bölgesinin
milletvekiline göndermek üzere. Ben de onlara “Seçimde oyu ona veriyorsunuz,
domatesi bana; olur mu böyle şey!” dedim, milletimize de artık uyanmasını,
anlamasını, bu gerçeği görmesini anlattım. Değerli
milletvekilleri, OSB’ler çok önemli. KOBİ’ler sanayinin lokomotifiyse onların
hayatiyet alanları OSB’lerdir mutlaka. OSB’lerin (organize sanayi bölgelerinin)
ülkemizde kendisinden beklenen, bu kurumdan beklenen verimliliği elde
edebilmesi için çok ciddi desteğe, lojistiğe ihtiyacı var. Birçok yerde açılma
safhasında kalmış Çevre Bakanlığının kanunu gereği, çıkardığı kanun gereği…
Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu’nun yayımı tarihinden itibaren üç ay
içerisinde iş termin planını hazırlayarak Bakanlığa
başvurmak ve bu tarihten itibaren de iki yıl içerisinde atık su arıtma
tesislerini tamamlayarak işletmeye açmak zorunda oldukları ifade edilmekte. Sayın Bakanıma
konuyu arz ettim, ilgilendiler. Çevre Kanunu Çevre Bakanlığını ilgilendiren bir
kanun olduğu için, ilgili bürokrat arkadaşımız bunun süresiz olmasını arzu
ettiklerini, istediklerini ifade ettiler. Ancak ben düşündüm, eğer süresiz
olursa bunun ciddiyeti kalmaz, bu arıtmaları hiç kurmayabilirler, birçok
tesisin bulunmuş olduğu yerde arıtma eğer olmazsa çevreye büyük zarar verir. Bu
anlamda mutlaka bir tarih konmasında fayda olduğu düşüncesindeyim. Değerli
milletvekilleri, OSB’ler, içinde bulunmuş olduğu müesseselerin eğitimi
konusunda, müessesede çalışan insanların eğitimi konusunda; ürünlerinin
tanıtımı, pazarlanması konusunda; bunların fuarlara katılması, fuarlarda hem
ürünün hem ülkenin tanıtılması konusunda birçok faydalar sağlayan önemli
organizasyonlar. Bu kurumlarda birden fazla taşımaya alternatif bulmak için, bu
kurumlarda personelin eğitilmesine, lojistik köylerin kurulmasına ihtiyaç var. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. AHMET DURAN BULUT
(Devamla) – Yüze yakın lojistik köye sahip olan Avrupa’da… Türkiye’de bu yapıya
sahip organize sanayilerden bir tanesi Balıkesir’de bulunmaktadır. Balıkesir’de
trene malı yükleyerek Bandırma Limanı’na ulaştırabilecek, bir saatlik mesafede
Körfez Havaalanı’na gidebilecek, kara yoluyla, deniz yoluyla ulaşımın
sağlandığı büyük imkânlar vardır. Burada bütün yatırımcıları Balıkesir organize
sanayisinde yatırım yapmak adına hem davet ediyorum. Sayın Bakanımın da bunu
teşvik etmesini istiyorum. Millî gelirin 2001 yılında Devlet İstatistik
Enstitüsü rakamlarına göre 2000 dolar olduğu Balıkesir’in bu destekleme
kapsamına alınmasını bu vesileyle istiyorum. Bu düşüncelerle
yasanın ülkemize hayırlı sonuçlar getirmesi dileğiyle olumlu oy vereceğimi
ifade ediyor, yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bulut. Şahıslar adına
ikinci söz Malatya Milletvekili Sayın Mücahit Fındıklı’da. Buyurun Sayın
Fındıklı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakan, Enerji Bakanı burada, söyle! M. MÜCAHİT FINDIKLI (Malatya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; ben önce tüm milletvekili arkadaşlarıma, özellikle Milliyetçi
Hareket Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi ve partimin çok değerli arkadaşlarına,
bir sanayici olarak, bir iş adamı olarak sivil hayatımda, bu kanuna ve
özellikle organize sanayi bölgelerine gösterdiğiniz bu inanç ve yaklaşımdan
dolayı hepinize şükranlarımı arz ediyorum. Yıllardır biz
arazide boğuşurken, bu işlerle kavga ederken, inanın, böyle, organize sanayi
bölgelerini sahiplenen ve her milletvekilimizin kendi ilinin organize sanayi
bölgesiyle ilgili hem detaylarıyla hem de problemleriyle ilgilenmesinden
fevkalade onur duydum. Bu teşekkürü yapmak adına huzurlarınıza çıktım. Bu işe on beş
senemi verdim ancak elbette Sanayi Bakanımız da bu işe çok emek verdiler, Hasan
Angı yine öyle. Sanayi Bakanımızı da bu konuda şanslı
görüyorum. Buradaki bütün önerileri de Sanayi Bakanımızın alıp
değerlendireceğini ümit ediyorum. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – TEDAŞ’ M. MÜCAHİT
FINDIKLI (Devamla) – TEDAŞ’ Sayın Bakanım,
özellikle organize sanayi bölgelerinin en büyük problemlerinden bir tanesi,
elektrik dağıtımını yapıyoruz. Lisansını organize sanayi bölgelerine
vermiştiniz ama orada bir yüzde 5’lik gibi, bize, işletmeyi yürütebilmemiz için
bir pay veriliyordu. Burada bir sıkıntımız var. Bir de BOTAŞ’la biz sözleşme
yaptık. Yani organize sanayi bölgeleri işletme hakkını bize verdiniz, altyapı
yatırımlarını yaptık. BOTAŞ bizimle mukavele yaptı, bize tüketimden yüzde 3
verecekti. Karşılıklı mukaveleleri yaptık, ahitleştik ama BOTAŞ bu ahdinden
vazgeçti. Buna bir formül bulmamız lazım, bunları değerlendirmemiz lazım. Ben tekrar,
özellikle, bütün vekil arkadaşlarımıza, herkesin organize sanayi bölgelerine ve
Türkiye’nin gerçek kalkınmasının, istihdamı çözebilecek üretim ekonomisinin
üzerinde yoğunlaşmasından dolayı şükranlarımı arz ediyorum. İnşallah bu
sıkıntılı günleri hep birlikte atlatırız diye düşünüyorum. Saygılar
sunuyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Fındıklı. Madde üzerinde
soru-cevap işlemine geçiyoruz. Sayın Köktürk… ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – Sayın Bakan, bir soru önergemize bizzat tarafınızca verilen
yanıta göre, Zonguldak ilimizde, 2004 ve 2008 yılları arasında tam 8.403 esnaf
ve sanatkârımız iş yerini kapatmak zorunda kalmıştır. Kapatma nedenlerine
baktığımızda, bunlardan sadece 48’i tacir olmuş, diğerlerinin tamamı, ya işi
terk etmiş ya Zonguldak’ı terk etmiş ya da iflas etmiştir. Diğer bir
sorumuza yine tarafınızca bizzat verilen yanıta göre Zonguldak’ta 7.605 esnaf
ve sanatkârımız sosyal güvenlik prim borcunu ödeyememektedir. Ödenemeyen prim
borcu miktarı eski parayla 102 trilyon, yeni parayla 102 milyon TL’dir. Bildiğiniz üzere
Zonguldak ilimiz yoğun göç vermektedir, işsizliği de yoğun bir şekilde
yaşamaktadır. Hâl böyleyken teşvikli iller kapsamına alınmamıştır. Bu tablo
karşısında Zonguldak ilimizi bölgesel veya sektörel
teşvikli iller kapsamına almayı düşünüyor musunuz? Şayet düşünüyorsanız bunu ne
zaman… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Doğru… REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanımıza
sormak istiyorum: Tarımda üreticiler ürettikleri ürünü değerinde satamamaktadır
ve haksız rekabetle karşılaşmaktadırlar. Ticaret Bakanlığı olarak üretici
birlikleri gibi sivil toplum kuruluşlarına yeni yetkiler verilerek üreticilerin
korunması, üretimin daha iyi değerlendirilmesi yapılabilir mi? Bu konuda bilgi
almak istiyorum. İkinci sorum
olarak: Tokat ili Zile ve Niksar Organize Sanayi Bölgelerinde altyapı
yatırımları bir türlü bitirilememiştir. Bu bölgelere yeni ödenekler verilecek
mi ve OSB’ler ne zaman bitirilecektir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Coşkunoğlu… OSMAN COŞKUNOĞLU
(Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla
Sayın Bakana 5’inci maddede soramadığım soruyu sormak istiyorum. Bu soru birkaç
farklı şekilde sorulabilir. Burada konuşmacılar da bu soruya ilişkin konuştu
fakat milletin vekili olarak bana da çok soruldu. Biraz önce almış
olduğum SMS mesajını aynen Sayın Bakana okuyup sormak istiyorum. Eşme’nin Güllü
beldesinin muhtarı Sezgin şöyle yazıyor: “Ne olacak bu köylünün hâli? Bu gübre
fiyatıyla ekim yapamaz olduk. 75 YTL… Bunları gündeme taşısanız bakalım
Bakanımız ne der?” Ben de aynen bu soruyu soruyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Paksoy… MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
Kahramanmaraş ilimizin birinci organize sanayi bölgemizin altyapı çalışmaları
tamamlanmak üzeredir. Ayrıca, Türkoğlu ilçemizde organize sanayi bölgesinin
yapılması için karar alındığını, yine Elbistan ilçemizde de organize sanayi
bölgesinin yapılması için çalışmaların son aşamaya geldiğini memnuniyetle
öğrenmiş bulunuyorum. Ben bu çalışmalarınız için teşekkür ediyorum; Türkoğlu ve
Elbistan organize sanayi bölgelerinin bir an önce tamamlanması konusunda bir
takvim verir misiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Mücahit Bey sordu, ben sormuyorum artık. BAŞKAN – Peki. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım,
biraz önce sormuş olduğum sorulardan birisine cevap alamamıştım. Onu
tekrarlamak için soru hakkı istedim. İmalatçı
konumunda olmayan küçük esnaf ve orta büyüklükteki esnafımıza da bir kredi
kolaylığı düşünülmekte midir? Çünkü bunu bekleyen çok sayıda esnafımız var. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Bakan… SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; efendim, bu imalatçı olmayan esnafa da KOSGEB tarafından kredi
kullandırılmasını dördüncü kez cevaplıyorum, dördüncü kez belirtiyorum. KOSGEB
Kanunu’nda bir değişiklik yapmamız gerekiyor. Onunla ilgili değişikliğimizi
hazırladık. Önümüzdeki günlerde yüce Meclisimiz bu tasarıyı yasalaştırdığı
zaman, KOSGEB’de imalatçı esnaf ve sanatkâr dışında kalan diğer esnaf ve
sanatkâra da kredi verme imkânı ortaya çıkabilecektir. Organize sanayi
bölgelerine ödenek aktarıldığı çeşitli illerle ilgili milletvekillerimiz
tarafından dile getirildi. Efendim, bunlarla ilgili, tabii, zaman zaman soruluyor, ki, bunların
cevaplarını yazılı göndermek mümkün. Ancak Niksar Organize Sanayi Bölgesinin
altyapısı, içme suyu, kanalizasyonu, elektriği 2007 yılı sonunda tamamlandı
Sayın Milletvekilim, Niksar’la ilgili bir şey kalmadı artık, bitti. Zile
organize sanayi bölgesi ise proje ihalesini yaptık, projenin tamamlanmasını
müteakip altyapı ihalesi yapılacaktır. Bunun yanı sıra,
tabii, SMS’e şu anda cevap veremiyorum kendi alanıma
girmediği için ama onunla ilgili, ilgili arkadaşlarımızdan yazılı bir cevap
mutlaka göndeririz Sayın Milletvekilim. Efendim,
Zonguldak’la ilgili 8.403 firmanın kapatıldığını söyledik, eksik kaldı. Ne
kadar açıldığını da belki vermekte, Sayın Milletvekilim, fayda vardır. Yani
8.400’ü kapanmıştır. Özellikle 2005 yılında 5362 sayılı Yasa’nın çıkmasıyla
beraber yeni yapılan yasayla yenilenmeler yapıldı. Esnaf ve sanatkârlarda
genelde ölüm, işi bırakma, işi devretme veya yasadan kaynaklanan kapanmalar
veya işi yapamamadan dolayı ortaya çıkan problemler söz konusu. Ancak 8.400’ü
kapanmışsa, ben tahmin ediyorum ki -rakam şu anda aklımda değil, tabii tutmam
da çok zor, ama kayıtları biliyorsunuz, esnaf sicilinin tamamı günlük olarak
Bakanlığımızda tutuluyor- en az yüzde 50 fazlası da açılmıştır mutlaka. Yani
bunu ben ezbere söylüyorum. Çünkü Türkiye genelinde yüzde 60’lık bir oran
olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu esnaf ve
sanatkârın BAĞ-KUR prim borcuyla ilgili, yine yüce Meclisimizin bundan dört ay,
beş ay önce çıkartmış olduğu istihdam paketiyle, sosyal güvenlik reformuyla,
ikisinin beraberinde yeni bir borç yapılandırması söz konusu oldu. Zonguldak ilinin
teşvik kapsamına alınması konusuna gelince: İfade ettim, bir kez daha ifade
etmek istiyorum. Efendim, biz girişimci bilgi sistemi ve
sanayi stratejisi hazırlığından sonra teşvikle ilgili uygulamalar, Teşvik
Uygulamaları Genel Müdürlüğü, onun bağlı olduğu Hazine Müsteşarlığı, onun da
bağlı olduğu Devlet Bakanlığı uhdesinde, ancak Ekonomi Koordinasyon Kurulunda,
Teşvik Uygulamaları Genel Müdürlüğünün yapacağı çalışmalar, bizim yapacağımız
çalışmalar üst üste geldikten sonra, Ekonomi Koordinasyon Kurulunda hangi
illerin, hangi bölgelerin, hangi sektörlerin nasıl bir teşvik kapsamı içine
gireceği orada şekillenecek. Yani, şu anda kurul adına tabii benim bir
açıklama yetkim yok. Ancak ben tekrar ifade ediyorum: Önemli olan, üretimin
artması, yatırımın artması, istihdamın artması, rekabet gücümüzün artması.
Bunlar son derece önemsendiği için teşvik politikasının önceliği “3Y” dediğimiz
yüksek rekabet gücü, yüksek teknoloji ve istihdamı mutlaka öngören bir teşvik
politikası içinde yapılacaktır. Bu çerçevede
baktığımız zaman illerimizin hangilerinin, hangi sektörlerin, hangi bölgelerin
teşvik kapsamına girip girmeyeceği kasım ayından itibaren üzerinde çalışılmaya
başlanacak ve yıl sonuna kadar, 5084 dediğim gibi
tamamlanmadan bu ilan edilmiş olacaktır. Yani şu andaki programımızın böyle
olduğunu ifade etmek istiyorum. Şöyle bir şey
söylemek istiyorum: Yani bizi televizyonları başından milyonlarca insanlar izliyor,
dinliyor. Bir kere tekstil, konfeksiyon sektörü
geçmişte çok fazla “kriz” kelimesini telaffuz ettiği için bankalar tarafından
ciddi bir kıskaca alınmıştı. Ben müteaddit
defalar söyledim: Şu anda Türkiye’de reel sektör açısından bir kriz
çağrıştıracak bir ortam yoktur. Şu anda dünyada yaşanan çok önemli bir ekonomik
kriz vardır. Bazı arkadaşlarımız kafasını sallasa da ben doğru bildiğimi
söylemek mecburiyetindeyim, söylerken de yirmi yedi yıllık sanayicilik yapısı
içinde bunu söylüyorum. Şu anda Türkiye'nin mali sistemi son derece
sağlıklıdır. Ancak Türkiye 133 milyar dolar ihracat yapan bir ülke ve bunun
yarısını da Avrupa bölgesine yaptığı için Avrupa’daki daralmadan dolayı,
ihracat pazarlarının daralmasıyla beraber Türkiye de üretimde bir düşüş yaşayacaktır.
Bir Sayın Vekilim
parmağıyla beni göstererek birkaç kere işaret etti, bilmiyorum genel bir kural
mıdır, kaide midir parmakla bir kişiyi göstermek ama ben en azından
göstermiyorum, öyle bir parmak işaretini de yapmayacağım. Bunu çok net
bilgilerle söylüyorum, hangi konumda olursam olayım aynı şeyleri söylerim: Şu
an için Türkiye’de bu krizin, dünyada yayılan krizin reel sektörümüzü
etkilemesi kaçınılmazdır, biraz evvel bahsettiğim ihracat pazarlarının
daralmasından dolayı mutlaka etkileyecektir. Ancak bu konuda âdeta bir koruyucu
hekimlik gibi bu krizin Türkiye’ye yansıma noktasında etkilerini minimize
edecek şekilde Ekonomi Koordinasyon Kuruluyla ilgili bakanlarımız sürekli
görüşüyoruz, toplantı hâlindeyiz ve bunlarla ilgili senaryolarımız, çalışmalarımız,
metinlerimiz önümüzde, ilgili kurum ve kuruluşlarımızla görüşüyoruz. Onun için
bu noktada söylemek istediğim şu: Yani bu tür kelimeler, cümleler kullanıldığı
müddetçe hep bunlar görülmüştür; insanlar, vatandaşlar sürekli alımlarını,
taleplerini erteler ve bu işten de ilk darbeyi esnaf ve sanatkâr yer. Tekrar
ifade ediyorum: Yani bir daralma olacaktır. Ancak bunun en minimum şekilde
atlatılması noktasında olayın farkında olduğumuzu, çalıştığımızı, bununla
ilgili tedbirlerimizi aldığımızı tekrar ifade etmek istiyorum. Yine, cevap
veremediğim birkaç şey kaldıysa onları da cevaplarım. Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 7’nci maddeyi okutuyorum: MADDE 7- 4562
sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. “GEÇİCİ MADDE 2 - Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce,
mülga 5590 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları,
Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz
Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununun 5 inci maddesinin (r)
bendinin (5) numaralı alt bendine göre kurulup yönetilmekte olan OSB`ler, bu Kanunda adı geçen OSB’lerden sayılır. Bu şekilde kurulup yönetilmekte olan OSB’lerde, genel kurul ve
müteşebbis heyet görevlerini, 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği
ile Odalar ve Borsalar Kanununa göre faaliyette bulunan oda meclisleri yürütür.
Yönetim ve denetim kurulu üyeleri oda meclisi üyeleri arasından seçilir. Oda
meclisi üyeleri arasında, OSB katılımcısı varsa, yönetim kurulu üyelerinin en
az üçü bu üyeler arasından seçilir.” BAŞKAN – Madde
üzerinde grupları adına ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Aydın
Milletvekili Sayın Özlem Çerçioğlu’na aittir. Buyurun Sayın Çerçioğlu. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
ÖZLEM ÇERÇİOĞLU (Aydın) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Organize Sanayi
Bölgeleri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi
üzerinde grubum adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım. Ekonomik krizin
dünyada dalga dalga yayıldığı bir dönemde, bu krizin
Türkiye’ye yansımaları ve olumsuz etkilerinin önlenmesi konusunda ne yazık ki
hiçbir çalışma yapılmadığını az önce Sayın Bakan kendi ağzından ifade etti.
Şöyle söyledi: “Biz çalışma yapıyoruz ama kâğıt üzerinde.” dedi. Arkadaşlar,
Sayın Bakanın aynı ifadesini kullanıyorum: “Reel sektörün bu krizden
etkilendiğini” ifade etti. Elbette etkilenecek ama bu kriz bugün gelmedi ki,
dün gelmedi ki. Bu krizin geleceği üç beş ay önceden belliydi. Amerika’da Mortgage krizi yaşandığı andan beri bu dalganın Türkiye’yi
de vuracağı ve son ayağı da Türkiye’de olacağı belliydi. Biz istiyoruz ki Sayın
Bakandan, Hükûmetten, reel sektöre karşı nasıl, ne
gibi önlemler aldığınızı bizlerle paylaşın. Bakın, bugün sanayicilerimizin
hepsi kilitlenmiş vaziyette Genel Kurulu izliyor; acaba önlem paketi neler
söylenecek, neler olacak diye. Bugün yaklaşık saat 13.00’ten beri görüşüyoruz
bu kanunu ama bir önlem paketini ben Sayın Bakandan veya Hükûmet
sözcülerinden, buraya çıkan arkadaşlardan henüz duyamadım. Birçok küçük ve
orta ölçekli esnafımız da inanın işletmelerini kapatma noktasındadır. Piyasada
yaprak kıpırdamıyor. Çek, senet tahsilatı
yapılamamaktadır. İş dünyasının çağrılarına -TÜSİAD’ın,
MÜSİAD’ın- hiçbir şekilde kulak verilmemiştir.
Bunlara Sayın Bakanın bir an önce kulak vermesini istiyoruz. “Hamdolsun”larla, “maşallah”larla, “inşallah”larla,
arkadaşlar, bu iş yürümüyor. Çok ciddi bir şekilde krizin içerisine girdik. Bir
an önce tedbirlerimizi alalım. Bunun önlemine bakmak gerekiyor. Bir de “kriz”
denildiği zaman, sanki böyle kriz tellalcısı ilan ediliyor gibi bir hava var.
Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak asla böyle bir şeyde değiliz. Biz tam aksine
yardım etmek istiyoruz sizlere. Bu olaydan üreticimiz, Türk sanayicisi nasıl en
az yarayla çıkar, onun derdindeyiz biz. Sayın
milletvekilleri, az önce de burada birkaç arkadaşım tarafından ifade edildi,
dünyanın en pahalı elektriğini ve doğal gazını kullanan ülke Türkiye’dir.
Üretimi, ihracatı ithalata dayalı bir sanayide temel girdilerdeki yükseklik
dikkate alındığında sanayici nasıl üretecek, ürettiğini uluslararası pazarda
nasıl satacak, nasıl rekabet edecek? Girdi maliyetlerinin yüksekliğinden dolayı
da her zaman bizim Türk sanayicimiz maça 3-0 geride başlamaktadır. Tabii zaten
bu girdi maliyetleri yüksek enerjide, doğal gazda, bir de bunun üzerine şimdi
yaşanan kriz binince arkadaşlar, bizim Türk sanayicimizin nefes alacak yeri kalmadı. Peki, tabii ki
bir de bunun yanında Türkiye’yi ilgilendiren cari açık var. “Cari açık ne
olacak?” diyenlere, maalesef Hükûmet “Cari açık
sorunumuz yok.” diyor ama rakamlar bunu gösteriyor ve şöyle bir ifade
kullanılıyor: “Bu sorun büyütülüyor.” Arkadaşlar, bu
sorun büyütülmüyor. Global krizde ihracatın düştüğü bir dönemde cari açığı
nasıl kapatacağız? Sizler de televizyonda ve basında görmüşsünüzdür,
okumuşsunuzdur, dinlemişsinizdir, Hükûmetin çözümü
şu: Sayın Başbakan, Türkiye'ye sıcak para girişini sağlamak için bütün
düzenlemenin yapılacağını söyledi ve “Bunun sonucunda olacak bütün riskleri de
üstleniriz.” dedi. Başbakanın ve AKP’nin “Nereden buldun?” sorusunu sormadan
alacağı bu risk, elbette AKP’nin, Hükûmetindir. Cari
açığı böyle mi kapatacaksınız? Bu parayı dışarıdan nasıl getireceksiniz? Bu
para nasıl bir para? Bu para nereden kazanılmış bir para? Bu soruların… OSMAN DEMİR
(Tokat) – Paranın rengi olmaz! ÖZLEM ÇERÇİOĞLU
(Devamla) – Evet, paranın rengi olmaz, doğru ama paranın nereden kazanıldığı
çok önemli Sayın Vekilim. Nereden? Kaçakçılıktan mı kazanıldı bu para? Eroinden
mi kazanıldı, esrardan mı? Elbette bunu bilmek zorundayız. Türkiye
Cumhuriyeti’nin kara paranın aklandığı bir cennet olmasını burada hiç kimsenin
istemediğine tüm yüreğimle inanıyorum. OSMAN DEMİR
(Tokat) – Merkez Bankasında ne kadar rezerv var biliyor musun? ÖZLEM ÇERÇİOĞLU
(Devamla) – Bize göre önemli hususlar: Öncelikle teşvik
uygulaması gerçekçi olmalıdır; bölgelerin, illerin konumu ve yerel
dinamiklerine göre teşvik uygulanmalıdır. Biz meseleye
bütüncül bakıyoruz arkadaşlar. Geçmiş yıllarda siyasi çıkar nedeniyle
kontrolden çıkarılmış olan teşvik sistemimizi, daha kontrolsüz hâle
getirilmiştir. Önerdiğimiz teşvik sisteminin bütüncül olarak değerlendirilmesi,
bölgesel ve sektörel gelişmişlikleri dikkate alarak
doğru bir kümelenme politikasıyla rehabilite
edilebileceği inancındayız. Yatırımdan önce
yatırımcılarla doğru bilgi ve beceri paylaşımı yapılmalıdır. OSB’ler için ARGE
birimleri oluşturulmalıdır. Her projeye değil, rasyonel projelere destek
verilmelidir. Yatırım indirimi tekrar uygulanmaya başlanmalıdır, özellikle bu
kriz döneminde sanayicilerimiz için bir kurtarıcı olacağına inanıyorum. KOSGEB’ler daha
işlevsel hâle getirilmelidir. OSB’lerin misyon ve
vizyonunu doğru belirlemelidir. Bu doğrultuda yönetilmeli ve yönetimlerine daha
fazla yetki verilmelidir. Ancak bu şekilde OSB’ler daha etkin ve rekabet edecek
konuma gelebilirler. OSB’ler üretim merkezleridir; girdi yükleri, özellikle az
önce de ifade ettiğim gibi enerji ve istihdam yükü paylaşılmalıdır. Belediyeler
sanayi alanı oluşturulmasında OSB’lerle iş birliği içinde olmalıdırlar. Bölgesel kalkınma
ve kümelenme stratejisinin doğru uygulanması için biz Cumhuriyet Halk Partisi
olarak bu ülkenin sanayi kalkınmasına ciddi olarak önem veriyoruz. Bu önem çerçevelerinde de önerilerimizin dikkate alınmasını
istiyoruz, küresel ekonomiye uyum için stratejik koordinasyonunun sağlanmasını;
yatırım, iş yapma ve verimliliğin önündeki engellerin kaldırılmasını; etkin bir
geçiş dönemi için verimlilik stratejisinin hayata geçirilmesini; teşvik
sisteminin reformu, yabancı yatırım stratejisinin sağlanması, etkin ve sürekli
rekabetin girdi maliyetlerinin düşürülmesi, risk sermayesi sisteminin yeniden
yapılandırılması, girişimcilere destek ve danışma ofislerinin kurulması,
üniversitelerde girişimci geliştirme programlarının mutlaka teşvik edilmesi,
işletme bilgisine sahip mühendislerin yetiştirilmesi, sanayide büyük bir sorun
hâline gelen ara eleman ihtiyacının bir an önce karşılanabilmesi için gerekli
tedbirlerin alınmasını; hizmet içi eğitim faaliyetlerinin sürekli hâle
getirilmesi, kaliteye ve bilgiye dayalı üretimin nitelikli iş gücüne, istihdama
temel alınması, ARGE’yi ön planda tutan üretim ve
yönetim anlayışı, pazarlama yenilikleri ile kamuyu yönlendirici hâle getiren
pazarlama stratejileri, OSB’lerin kamusal yetkilerini artırarak tek durak, ofis
hâline gelmeleri, iş gücü piyasalarında beceri dönüşümünün yönetiminin ve
verimliliğinin sağlanmasını; son olarak, kayıt içine giriş sürecinin
hızlandırılmasını ve yönetimini aciliyetle istiyor ve
ülke çıkarları açısından uygulanmasında büyük yarar gördüğümüz bu unsurları
sanayinin vazgeçilmeyenleri olarak vurgulamak istiyoruz. Umarız Ulusal
Program’daki dış kaynaklı yönlendirmelerin ortaya çıkartacağı teslimiyetçi
politika yerine ulusal sermayemizi, birikimimizi sağlayacak bağımsız bir
ekonomik politika devreye sokulur. Aslında sahip olduğumuz cumhuriyet
kazanımlarının temeli budur. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla
selamlarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çerçioğlu. Gruplar adına
ikinci söz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın
Necati Özensoy’da. Buyurun Sayın Özensoy. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 222 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle bu
7’nci maddeyle ilgili konu, özellikle Bursa’da bir OSB’yi, bunun dışında
Türkiye'de birkaç tane OSB’yi ilgilendirdiği için bu kanun Meclise gelmeden
birkaç gün önce AKP Grubundaki başta Bursa milletvekili arkadaşlarımız olmak
üzere görüşmeler yaptık. Ancak bu geçici 2’nci maddenin daha da iyileştirilmesi
noktasında Sayın Bakanın bir mutabakatı olmadı, bir mesafe alamadık. Bu maddeyi de
şöyle ifade etmeye çalışayım -maddenin okunduğu gibi,- ticaret, sanayi odaları
veya benzeri odaların kurduğu OSB’lerin, bu geçici 2’nci maddeyle, yönetim,
denetim kurulu üyeleri oda meclis üyeleri aralarından seçiliyor. Yani o OSB’de
bulunanlar ticaret, sanayi odasında değillerse ve hatta ticaret, sanayi
odasında olsalar bile bu kanun, bu madde değiştirilene kadar, o OSB’nin
yönetimiyle alakalı hiçbir hak ve hukuka sahip değillerdi. Şimdi, bu maddeyle,
değiştirilen veya eklenen maddeyle, sadece “OSB katılımcısı varsa, yönetim
kurulu üyelerinin en az üçü bu üyeler arasından seçilir.” diyor. Peki, ticaret,
sanayi odası meclislerinde OSB katılımcısı yoksa ne yapacağız? Yine bu ticaret,
sanayi odası meclisine seçilenlerin -hatta Bursa’da ticaret, sanayi odası
birlikte- tamamen ticaretle iştigal eden o üyeler tarafından da yönetilme
ihtimali yüksek. Hepiniz biliyorsunuz, ticaret erbabıyla sanayicilik yapanın mantalitesi farklıdır. Dolayısıyla, o OSB’de -biraz önce de,
bu saate kadar konuşulan, birçok yapılan katkıların- OSB’nin yönetiminde, o
altyapılarının veya ilavelerin yapılmasında bir ticaret erbabının mantığıyla
sanayicinin mantığını bir tutmamak gerekir. Dolayısıyla, bu
konuda bu madde bize göre eksik olarak gelmiştir. Mademki 2000 yılında çıkan
kanunun eksik ve aksak tarafları bu tasarıyla düzeltilmek isteniyor, bu
tasarıda yer alan bu madde maalesef eksik olarak kalmıştır. “Bursa Ticaret ve
Sanayi Odası” adıyla anılan OSB yine aynı şekilde yönetilmeye devam edecektir.
Bildiğim kadarıyla Ankara’daki Sincan Organize Sanayi de yine ASO’nun kurduğu
ve o şekilde yönetildiği bir OSB’dir. Dolayısıyla bize gelen, oradaki 200’ün
üzerindeki sanayicinin birçoğuyla konuştuktan sonra, bu anlamdaki kendi
verdikleri aidatların, kendi katılımlarının üzerinde herhangi bir söz hakkı
olmayışlarının, şikâyetlerinin yansımalarını burada düzeltmek adına gereği
kadar katkı sağlayamadığımızı düşünüyorum. Sayın
milletvekilleri, biraz önce 4’üncü maddede KOSGEB’le ilgili yine imalatçılara
verilen o faizsiz 600 milyarlık kredinin objektif kriterlere
göre verilmediğini ifade ettim, açık ve net. Sayın Bakan “Hangi kriteri uygulayalım?” dedi. Bakın, bu kredilerin ilan
edilmesi, o kredilerin başvuru tarihinden sadece iki gün önce. Dolayısıyla, 600
milyarlık yatırım yapacak bir sanayici kendi kurumuyla alakalı, kendi
şirketiyle alakalı o iki günde birçok evrakı düzenleyecek, hangi makineye yatırım
yapacağını düşünüp hemen karar verecek, iki gün içerisinde de başvurusunu
yapacak, öncelik alacak. Ben şimdi buradan Sayın Bakana soruyorum -kendisi yine
yok burada, benim deminki konuşmamda da yoktu ama- o KOSGEB, verilen KOSGEB
kredilerinin tamamı kaç gün içerisinde, başvurular neticesinde tamamlanmıştır?
Eğer bu başvurular ilk üç gün veya ilk bir hafta içerisinde, başvurular
neticesinde tamamlandıysa ve o başvurulara bu krediler verildiyse -ki KİT
Komisyonunda bu soruyu sormadım- elbette bu anlamdaki o objektif kriter, olmayan kriter yine şaibe olarak devam edecektir
diye düşünüyorum. Tabii, bu KOSGEB
kredileri verilirken veya değişik teşvikler verilirken yine, hâlâ uygulanan bir
yanlış devam ediyor. Herkes kabul ediyor ki bölgesel teşvikler doğru değildir, sektörel teşviklere geçilmelidir, deniyor ama KOSGEB
kredisi verilirken bile o kredinin yarısı kalkınmada öncelikli bölgelere
öncelik olarak bırakılıyor. Şimdi, bunun envanterini
bilmiyorum ama buradan yine soruyorum: Kalkınmada öncelikli bölgelerde bulunan
üretici sayısı ile kalkınmada öncelikli bölgelerde bulunmayan üretici, imalatçı
veya sanayici veya KOSGEB’e üye olanların sayıları ne kadardır? Bu orantı hiç
bu anlamda gözetiliyor mu? Bunları da yine düşünmek lazım. Özellikle,
teşviklerin de artık iller bazında değil, bölgeler, hatta ilçeler bazında
düşünülmesi çok daha doğru ve anlamlı olacaktır. Bunun örneğini yine Bursa’dan
vermek istiyorum. Bursa’nın on yedi ilçesi var, ama Bursa’nın dört dağ ilçesi
dediğimiz Harmancık, Orhaneli, Büyükorhan ve Keles
ilçeleri, yaklaşık olarak toplam 65 bin insanın yaşadığı bu bölgeler Türkiye’de
ilçeler sıralamasında 500’den arka sıralarda yer alıyor. Dolayısıyla, bu
bölgeler, Bursa kriter, baz alındığında Bursa’nın
sınırları içerisinde olduğu için, bu anlamda teşviklerin dışında kaldığı için
ciddi anlamda haksızlıklara uğruyorlar. Harmancık’ın
hemen yanındaki Tavşanlı’da, Yine bu yasa
değişiklikleri düşünülürken OSB’lerin işlerini kolaylaştırmak noktasında
değerlendirmeler yapıldı ama ben bir şeyi yine sormak istiyorum: Bu yeni
kurulacak OSB'lerin kuruluşunda yine sanayi ve ticaret odalarının teklifi
gerekiyor. Teklif aşamasında olan organize sanayi bölgeleri var, mesela
Bursa’da dört tane. Bu yasa geçtikten sonra, bu teklif aşamasında olan sanayi
bölgelerinin, Barakfaki, Samanlı, Kayapa,
İnegöl’deki sanayi bölgelerinin… SİAD’lar tarafından
bu teşebbüslerin yapıldığını biliyorum. Peki, SİAD’lar
tarafından yapıldığı için bunların durumu bu yasa geçtikten sonra ne olacak?
Bunu da huzurlarınızda sormak istiyorum. OSB'lerde eğer
iyileştirme yapılacaksa, OSB'lere destek sağlanacaksa elbette yapılacak çok
şey, söylenecek çok şey var. Sayın Bakan -yine biraz önce buradaydı- tekstil ve
konfeksiyondaki, Hükûmetin
önerdiği birtakım teşviklerden veya hareket planından bahsetti. Ama, Sayın Bakan ben tekstil sektörünün içerisindeyim,
ölmüş, bitmiş bir sektöre verilecek desteklerin hiçbir anlamı yok. Tekstil
sektörü Türkiye'de bitmiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. NECATİ ÖZENSOY
(Devamla) – Tekstil sektörü şu anda, biraz önce bizim grubumuzdaki bir
arkadaşımızın ifade ettiği gibi katma değeri çok düşük sektörlerden birisi
hâline gelmiştir. Sadece, şu anda yapılan ithalatlarla… Konfeksiyonlar zaten…
Tamamen boyalı gelen kumaşların sadece konfeksiyonlarda
yapılan işçilik katma değerleriyle ihracat yapılmaktadır. Yine petrol
artmasıyla, tekstilde tekstil kimyasalları ve boya fiyatlarının artmasıyla
birlikte de yine ithal edilen malların boya ve terbiye işlemleri de Türkiye'de
güçleşmiştir. Dolayısıyla, tekstil sektörü giderek kan kaybetmektedir. Hatta o
gemi batmıştır veya alabora olmuş durumdadır. Bundan sonra alınacak tedbirler
ne kadar faydalı olacaktır, bunu takdirlerinize sunuyorum. Yine, tekrar, bu
Kanun’un hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özensoy. Hükûmet adına, Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Hilmi Güler. Buyurun Sayın
Güler, on dakikanız var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Ordu) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün, burada,
nöbetçi Bakan olarak bulunduğum süre içinde, Sayın Bakanımız, Sanayi ve Ticaret
Bakanımızın da hatırlatması üzerine bu sözü alıyorum. Çünkü,
konuşmalar sırasında, gerek elektrik gerekse doğal gaz fiyatları hakkında epey
yanlış şeyler söylendi. MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Nerede yanlış? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Nasıl yanlış? Sayın Bakan, elektrik paralarını altı ayda
ödüyor musunuz? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bunları da düzeltmek, gayet
tabii ki, benim de görevim. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Ama Sayın Bakan, yanlış şey söylenmedi; yol gösterdik. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Şimdi, müsaade ederseniz, ben,
size, çok yaygın olarak yanlış bilinen bazı noktaları ifade etmek istiyorum.
Bunlar doğru zannedilen yanlışlar. Bunu ifade etmek istiyorum. Sizin de bunları
bilmenizde yarar var. Aksi takdirde, kamuoyunu da yanıltmamızda yine başka
yanlışlıklar doğacaktır. Şunu ifade
edeyim, hemen en başından şunu söyleyeyim: Türkiye, gerek doğal gazı gerek
elektriği en ucuz kullanan ülkeler arasındadır, öyle en pahalı filan değil. MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin rakamları yanlış mı? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakın, bu yanlıştır, yanlıştır…
Bakın, Türkiye Cumhuriyetinin Bakanı olarak söylüyorum, burada herhangi bir
kişi olarak söylemiyorum. Bu bilgileri lütfen düzeltin. Eskiden doğruydu
söyledikleriniz. MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Yok, yok; ağustos ayı rakamlarıyla söyledikleri doğru mu, yanlış mı? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakın, tekrar söylüyorum.
Söylenen bilgilerin referansının tarihine bakın. Eski bilgileri söylemeyin.
Türkiye’de çok şey değişti. Türkiye’de şu anda yenilenebilir enerjiler, yerli
kaynaklarla birlikte ayrıca yaptığımız anlaşmalarla biz fiyatları aşağı çektik.
NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Nasıl çektiniz? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Elektrik zammı yapmadınız mı? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Evet, haklısınız, Türkiye’de
göreve geldiğimizde elektrik pahalıydı, doğal gaz çok pahalıydı. Yaprak
kımıldamıyordu. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Elektrik ucuzladı mı Türkiye’de? AHMET YENİ
(Samsun) – Heyecanlanma! Dinle, dinle… NECATİ ÖZENSOY
(Bursa)- Millet kömüre geçmek istiyor Sayın Bakan, doğal gaza geçmek istemiyor. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Şimdi, eğer öyle pahalıysa niye
millet doğal gaza geçmek istiyor? Bana onu söyleyin. Eğer pahalıysa, AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Bizim apartmanda kömüre döneceğiz Sayın Bakan. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım lütfen. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - …millet neden şu anda doğal gaza
geçmek için birbirini yiyor. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Hayır, kömüre geçmek istiyor Sayın Bakan, doğal gaza geçmek isteyen
yok. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakın, dokuz vilayette doğal
gaz varken bu yılın sonunda altmış üç vilayet doğal gaza geçiyor. Bu çok büyük bir başarı. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Millet enayi mi bu pahalı şeyi alacak? Bunun sebebi bu,
birincisi bu. Bakınız… EMİN HALUK AYHAN
(Denizli) – Arkandaki Sayın Vekile sor, Denizli’de tam tersi oluyor. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Hayır, yanlış söylüyorsunuz.
Milleti aldatmaya hakkınız yok. Ben size Türkiye Cumhuriyeti’nin Bakanı olarak,
kaynaklı olarak söylüyorum. Eğer vaktim olsaydı, şu anda arkadaşlarım Bakanlıktan
bilgileri getirmeye gitti fakat yetişmediği için… Eğer beklerseniz size ayrıca
vesikalarıyla gösteririm. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Adıyaman’da çiftçinin 40 milyon YTL borcu var. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakınız şöyle söyleyelim: Daha
evvelden… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, sayın milletvekilleri… ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – …Türkiye’de biz beş buçuk yıl… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, doğruları duymak arkadaşları rahatsız ediyor. BAŞKAN – Sayın Elitaş, ne yapayım? Ne öneriyorsunuz? Sayın Bakan bir
saniye... Sayın Elitaş, önerinizi söyleyin, yapacağım. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkanım, doğruları duymak arkadaşları rahatsız etti.
Arkadaşları susturun. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Ama bu zamana sayılıyor,
bakınız… BAŞKAN – Hayır,
zamanınız var sizin, on dakika süreniz var zaten. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Bakan doğruları söylemiyor Sayın Başkan. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Şöyle ifade edeyim: Aslında
sizin memnun olmanız lazım. Biz, beş buçuk yıl boyunca… YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Elektriğe yüzde 65 zam yapmışsın. Neyi savunuyorsun Sayın Bakan? BAŞKAN – Sayın Ağyüz… Sayın Ağyüz… YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Siyasetin iflas etmiş, neyi savunuyorsun? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Hadi canım sen de! Hadi canım
sen de! Öyle şey mi olur? Gelin de konuşalım. Ben size vesikalarla konuşuyorum.
YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Yüzde 65 zam yapmışsın. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Vesikalarla konuşuyorum. Ben
daha evvelden de bu doğal gazın başındaydım. Ben öyle gökyüzünden şeyle
gelmedim. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sen doğruyu söylemiyorsun, doğruyu söylemiyorsun. Yüzde 65 zam
yaptın. BAŞKAN – Sayın Ağyüz… ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Hayır hayır,
dinleyin; bakın anlatıyorum size. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sen istediğin kadar anlat. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakın, muhalefetin değerli
üyeleri, neticede siz de biz de belli yasalar çıkarttık. Bu yasaların sonucunda
Türkiye’de çok şey değişti. Sizin bahsettiğiniz… YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Yasalara gelme, elektriğe gel, doğal gaza gel. Yasalara gelme,
bırak yasaları. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakın, şöyle: Bilgileriniz
eski, yeni bilgilerden konuşalım diyorum. Ben size taze bilgileri ifade
ediyorum. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sen yaptığını söyle yaptığını. Yüzde 65 zam var mı yok mu
elektriğe? BAŞKAN – Sayın Ağyüz… ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Eskiden doğruydu. Eskiden
doğruydu bilgiler. BAŞKAN – Sayın
Bakan, bir saniye… Arkadaşlar, Sayın
Bakanın söylediklerine katılmayabilirsiniz, inanmaya da bilirsiniz ama sorular
sordunuz, bir şeyler söylediniz… AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – O da bir bakan gibi konuşsun efendim. (AK PARTİ sıralarından “Ne
gibi konuşuyor?” sesleri) BAŞKAN – Sayın
Ekici… AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Bir bakan yalan söylemez! BAŞKAN – Sayın
Ekici… ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakın… BAŞKAN – Sayın
Bakan, bir saniye. AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Elektriğe yüzde 65 zam yapmadınız mı? BAŞKAN - Sayın
Ekici… AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Sayın Bakan yalan söylüyor. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakın, sizinle sonra mahkemede
buluşuruz, haberiniz olsun! Bakın, o şekilde söylerseniz… Zapta geçiyor bunlar. AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Elektriğe zam yapmadınız mı? BAŞKAN – Sayın
Ekici… Sayın Aslanoğlu, lütfen arkadaşlarınıza hâkim olun! FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Peki efendim. Arkadaşlar, sakin
olun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Sayın Hıdır, Sayın Hıdır… Sayın
milletvekilleri, iktidar milletvekilleri, Sayın Bakanın sizin avukatlığınıza
ihtiyacı yok, bildiğim kadarıyla belagati çok güçlü bir insandır. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Estağfurullah. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkanım, tamam… BAŞKAN – Şimdi
gereken bilgileri verir, daha sonra diğer maddelerde ikna olmazsanız İç
Tüzük’ün size verdiği hakları kullanırsınız. Ama millet şu anda hepinizi ve
hepimizi izliyor. Evet, Sayın
Bakan, buyurun. AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Şimdi saat 8’e beş dakika var, Bakan bildiği gibi konuşur, daha
sonra kapanır, nerede cevap vereceğim? BAŞKAN – Daha on
dakikamız var Sayın Ekici! (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Sayın Bakan,
buyurun. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Şimdi, daha
evvelden Türkiye hem elektriği hem doğal gazı pahalı kullanıyordu. Hatta bu
yüzden yatırımcılarımız Romanya’ya, Bulgaristan’a gidiyordu. Şu anda dünyadaki
artan petrol fiyatlarının neticesinde şimdi durum değişti. Rusya, Türkmenistan,
pek çok ülke, kaynak ülkeleri fiyatlarını ayrıca artırdılar, yeni anlaşmalar
yaptılar. Durum çok değişti. ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Senin bildiğin eski, petrol fiyatları düştü Sayın Bakan. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Biz beş buçuk sene boyunca
elektriğe zam yapmadığımız dönem içinde IMF’nin bize verdiği para 6,4 milyar dolardır.
Bizim beş buçuk yıl elektriğe zam yapmayışımızdan dolayı sağladığımız kaynak 20
milyar dolardır. 6,4 milyar dolar, IMF’nin verdiği para krediydi, kredidir,
neticede borçtur. Hâlbuki biz, burada, beş buçuk yıl boyunca -20 milyar dolar-
sanayicimize, ihracatçımıza, turizmcimize, dar gelirli vatandaşımıza bu imkânı
sağladık, bu şartlarda. Dünyada petrol fiyatlarının artmasıyla Bulgaristan’da,
Romanya’da, Mısır’da da fiyatlar artı, bunları bilin. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Son zamanda düşüyor, niye düşürmüyorsunuz? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Bakın, sözleriniz eskiden
doğruydu ama şimdi değil, şimdi değil. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Ha, doğru söyledik değil mi efendim? BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu… ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Onu söylüyorum Sayın Aslanoğlu, eskiden, bizden önce doğruydu. Biz, ayrıca
elektrikte indirim yaptık; hem konutlarda hem sanayide indirim yaptık. BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Kim yaptı zammı? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Tabii, onlar… Yaptık… Hayır.
Ama bakın size şunu söyleyeyim. Şimdi bahsettiğiniz rakamlar içinde… BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Zammı kim yaptı Sayın Bakan? BAŞKAN – Sayın
Asil… ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şöyle bir
yanlış daha var… YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Son zamanda düşüyor, niye düşürmüyorsun? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Maalesef bunu Odalar Birliği de
söylüyor, maalesef Elektrik Mühendisleri Odası da yapıyor bunu. Çok yanlış
yapıyorlar. KADİR URAL
(Mersin) – Herkes yanlış yapıyor, bir tek sen doğru söylüyorsun! BAŞKAN – Sayın
Ural… ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Halkı yanıltıyorlar. Şöyle bir
yanıltma var. BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Halkı sen yanıltıyorsun şu anda. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Sanayide elektrik tek bir fiyat
değil, bakın ben size anlatayım. Sanayideki elektrikte tam altı çeşit fiyat
var. Siz hangisinden bahsediyorsunuz? ÖZLEM ÇERÇİOĞLU
(Aydın) – Hepsini söyleyin. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Ortalamasını söyle, ortalamasını. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Hepsini söyleyeyim. Bakın,
bunların içinde, bunların içinde… Sayayım size: İletim sistemine direkt bağlı
olanlar var. İletim şalt sahasında orta gerilime bağlı olanlar var, özel hatlı
alanlar var. İletim şalt sahası orta gerilim barasına
dağıtım şirketinin hattıyla bağlananlar var. Dağıtım şirketinin orta gelirli
müşterisi var. TETAŞ’ın ayrıca müşterisi var. AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Bakan, hangisi ucuz, onu söyleyin, biz onu alalım. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Yani, bunların detayına
girmeden… Hani, bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olma durumuna düşmemek lazım.
Sizi tenzih ederek söylüyorum. Bakınız bunların hepsinin ayrı ayrı fiyatları var ve biz bunların fiyatlarını düşürdük.
Şimdi, artık millet Romanya’ya gitmiyor, bize geliyor. Gelmesinin sebebi: Bir, istikrar
olduğu için; ikincisi, fiyatlar düştü. BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Siz fiyatı düşürdünüz de bu zammı kim yaptı Sayın Bakan? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Anlatayım size. 6,4 IMF’nin
bize verdiği fiyata karşılık, bizim sağladığımız, sanayiyi harekete geçir… Hatta, bana bir ara dediler ki: “Niye zam yapmıyorsunuz?”
Ben böyle sorularla karşılaştım. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Yap! ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Yani, böyle bir durumla karşı
karşıya kaldım. Size şunu söyleyeyim: Bunu yapmadığımız için de hiçbir
şirketimiz zarar etmedi. Bakınız, sizin, eski dönemde olduğu gibi görev zararı
ilan etmediler. Biz bu işi iyi yönettik. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Bravo! ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Sırasında doğal gaz İran’dan
kesildi sizleri üşütmedik. Fiyatları aşağıya çektik. Bir Turusgaz
meselesini yaşadık. Buralardan artan parayı da biz halkımıza dağıttık. Onun
için, doğal gaz pahalı olsaydı millet doğal gaz almak için birbirini yer mi?
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) Siz bile bana diyorsunuz ki “Bizim vilayete de
getirin.” Böyle bir şey olur mu? Böyle bir şey olur mu? İspatı burada. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – BOTAŞ’ın alacaklarını tahsil edemiyorsun. BOTAŞ’tan bahset,
BOTAŞ’tan. BOTAŞ’tan bahset Sayın Bakan. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Ayrıca şunu söyleyeyim… NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – 12 milyar alacağı var BOTAŞ’ın. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Hayır, hayır… Bakın, devam
ediyoruz. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Bakan, BOTAŞ’ın alacaklarını tahsil edemiyorsunuz! ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bunun dışında, BOTAŞ, şu anda
bizim gururumuzdur, Bakü-Tiflis-Ceyhan’ı, Şahdeniz’i
bitirmiştir, Yunanistan bağlantısını yapmıştır. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – 12 milyar alacağı var, 12 milyar YTL. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bu sene sonunda altmış üç
vilayete gidiyor. Zararı filan yok, nakit akışından dolayı var. Neticede gene
vatandaşın sokak aydınlatmasıyla ilgili parayı alamadığı için yani cebine
atmıyor bu parayı, zarar da etmiyor. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Melih’ten kurtarırsan kâra geçirirsin, Melih’ten kurtarırsan! ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Üstelik bakın, zarar başka şey,
alacak başka şey. Bunları hepiniz biliyorsunuz ve bundan dolayı da BOTAŞ olsun
TPAO olsun… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Ayrıca şunu söyleyeyim efendim. AKİF EKİCİ (Gaziantep) - Sayın Bakan, biraz önce saydınız,
fiyatlardan en ucuz olanını bir söyler misiniz. ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Yani bakınız, sanayide maalesef
bunu bildikleri hâlde sanayicimiz de bunları söylüyorlar. Verimlilik konusuna
ağırlık verdik, yenilenebilir enerjiye ağırlık verdik. Daha evvelden rüzgâr
esiyordu biz es geçiyorduk. Avrupa sonuncusuyduk, şu anda ilk ona giriyoruz, şu
anda on birinci durumdayız. Hedefimiz birinci veya ikinci olmak rüzgârda. Güneş enerjisinde böyle. Sular boşa akıyordu, bin altı yüz
tane proje geliştirdik. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Kaç megavatlık santral yaptırdınız Sayın Bakan? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bakın, ben dün Nevşehir’de
doğal gaz açtım. Doğal gaz pahalı olsaydı Nevşehirli geçer miydi? (AK PARTİ
sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler) Şimdi, Elâzığ’da
açacağız. Elâzığ’da santraller açıyoruz. Bu sular boşa akarken sizler
bakıyordunuz o zamanlar. Yani biz bunları yaptık. Dolayısıyla biz ne
yaptığımızı biliyoruz. Bunun dışında,
bakınız, seksen yılda üretilen elektrik 100 birimdir, altı yılda 60 birim
ürettik biz. Bu çok önemli bir şey. Sizi kimseye
muhtaç etmedik. NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Yedekleri kullandınız, yedekleri! ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) - Bulgaristan’dan elektrik
alıyorduk kestik ve ayrıca şunu ifade etmek istiyorum: Dünyada en fazla doğal
gazda, elektrikte artış oranı Çin’den sonra Türkiye’de. (AK PARTİ sıralarından
alkışlar) Onu da sağladık. Ne yapalım? (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Bakan, sen inanıyor musun, söylediklerine sen inanıyor
musun? ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – İnşallah doğal gazımızı da
bulursak dışa bağımlılığımız kalmayacak ve bir dahaki sene de… NECATİ ÖZENSOY
(Bursa) – Doğal gaz Türkiye’de mi çıkıyor Sayın Bakan? YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – “Şaka yaptım” de de kurtul! ENERJİ VE TABİİ
KAYNAKLAR BAKANI MEHMET HİLMİ GÜLER (Devamla) – Hepinize saygılar sunuyorum.
(AK PARTİ sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Çok
teşekkür ederim Sayın Bakan. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Sayın Bakan “Şaka yaptım” de. BAŞKAN – Herhâlde
dünya parlamentoları içinde birbiriyle büyük samimiyet hitapları içinde bulunan
tek Parlamentoyuz! Çalışma süremiz
bitmiştir. Özel gündemde yer
alan işler ve sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek için… MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Sayın Başkan, elektrik fiyatlarıyla ilgili olarak rakamları verelim. BAŞKAN - …21 Ekim
2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 20.00 |
|