DÖNEM: 23 CİLT: 21 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 111’inci
Birleşim 29 Mayıs 2008 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.
- YOKLAMALAR IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- İstanbul
Milletvekili Necat Birinci’nin, İstanbul’un fethinin
555’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Aksaray
Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Aksaray ilinde meydana gelen su ve sağlık
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın aynı konuda konuşması 3.- Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın,
son günlerde meydana gelen dinleme skandalına ilişkin gündem dışı konuşması ve
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı V.-
AÇIKLAMALAR 1.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, hava ulaşımında bir marka yaratmaya çalışan Türk
Hava Yollarının kendi biletini satıp Anadolujetle
seyahat ettirmesinin ve bu uygulamayı İzmir’de başlatmasının İzmirlilere ve
Egelilere haksızlık olduğuna ilişkin açıklaması 2.- İzmir
Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İstanbul Milletvekili Necat Birinci’nin gündem dışı konuşmasında geçen bir ifadesi
nedeniyle açıklaması 3.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın son günlerde meydana gelen dinleme skandalına
ilişkin açıklaması 4.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, son günlerde meydana gelen dinleme skandalına
ilişkin açıklaması 5.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, konuşmasında geçen bir ifadesi nedeniyle açıklaması VI.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol’un, İçişleri Bakanı
Beşir Atalay’ın, konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması VII.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 24 milletvekilinin, tarım ve hayvancılıkta yaşanan
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/197) 2.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 24 milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/198) 3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 25 milletvekilinin, kimyasal gübre fiyatlarındaki
artışın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/199) B) Tezkereler 1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Portekiz Cumhuriyet Meclisi Başkanı Jaime Gama’nın davetine icabet etmek üzere, 19-21 Haziran
2008 tarihlerinde Lizbon’da düzenlenecek “Avrupa Birliği Parlamento Başkanları
Konferansı”na katılmak üzere Portekiz’e gitmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/450) C) Önergeler 1.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 19 arkadaşınca verilen, Türkiye Radyo ve
Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
görüşmelerine, İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre, kapalı oturumda devam
edilmesine dair önergesi VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Türkiye Radyo
ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219) IX.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER 1.- TRT Kurumu
tarafından Türkçenin yanı sıra farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılmasını
isteyen değişiklik önergesinin işleme konulmasının Anayasa’ya aykırı olup
olmadığı hakkında X.-
OYLAMALAR 1.- Türkiye Radyo
ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı
maddesinin oylaması XI.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Abdullah Öcalan ile ilgili bazı
iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/2808) 2.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, TEDAŞ’tan alınan bir ihale ile ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/2816) * Ek cevap 3.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, EXPO 2015
organizasyonu faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/2981) * Ek cevap 4.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, memurlara enflasyon farkı ödemesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/3029) 5.- İzmir
Milletvekili Recai Birgün’ün, Gümüşhane-Köse’deki tarihî
ve turizm potansiyeli taşıyan yerlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3057) 6.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına ilişkin
sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/3104) 7.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir şirkete yönelik sendikal örgütlenme
konusundaki iddialara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk
Çelik’in cevabı (7/3105) 8.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, Kutlu Doğum Haftası kutlamalarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/3156) 9.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Iğdır’daki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3183) 10.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Kastamonu’daki yatırımlara ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/3184) 11.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Kırşehir’deki yatırımlara ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/3185) 12.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Yozgat’taki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3186) 13.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Güllük Körfezi’nde kaçak
dolgu yapan turistik tesise ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3188) 14.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, TEDAŞ’ın elektrik hatları ihalelerine ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/3222) 15.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bolu’daki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3253) 16.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Bitlis’teki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3254) 17.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Karaman’daki yatırımlara ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/3255) 18.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Erzurum’daki yatırımlara ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/3256) 19.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Düzce’deki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür
ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3257) 20.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, personel alımına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/3285) 21.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bir belgeselin
TRT’de yayınlanmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı
(7/3305) 22.- Van
Milletvekili Özdal Üçer’in, teknik hizmetler sınıfına
alınmayan arkeologlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3308) 23.- İzmir
Milletvekili Abdürrezzak Erten’in,
TRT yöneticilerine ve yeni alınan personele, - Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, TRT’deki personel
istihdamına, - Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, TRT programlarına ve personeline, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/3339, 3340, 3341) I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 13.00’te açılarak dört oturum yaptı. Sakarya
Milletvekili Erol Aslan Cebeci, 27 Mayıs İhtilali’nin
48’inci yıl dönümüne, Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy, Afşin-Elbistan
Termik Santrali’nin sorunlarına, Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu, kamu çalışanlarının
ve veteriner hekimlerin sorunlarına, İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan, Afşin-Elbistan Termik Santrali’nin sorunlarına ilişkin
bir konuşma yaptı. Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü ve 24 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki
sorunların (10/194), Konya
Milletvekili Atilla Kart ve 21 milletvekilinin, Kilis eski Belediye Başkanı
Ekrem Çetin ve oğlunun öldürülmesi olayının (10/195), İzmir
Milletvekili Canan Arıtman ve 23 milletvekilinin, demografik verilerin ve projeksiyonların (10/196), Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Görüşmeleri 27/5/2008 tarihli 109’uncu Birleşimde tamamlanan, Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir ve 9
milletvekilinin, Divriği Ulucamisi ve Şifahanesi’nin
Korunması ve Çevresinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/90) İç
Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin
yapılan oylama sonucunda kabul edilmediği açıklandı. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın (1/541) (S. Sayısı: 219) görüşmelerine devam edilerek 5’inci
maddesine kadar kabul edildi. 29 Mayıs 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
20.49’da son verildi.
No.: 156 II.- GELEN KÂĞITLAR 29 Mayıs 2008 Perşembe Tasarı 1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, İslam Konferansı Örgütü ve İslam
Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu Arasında İslam Konferansı
Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumunun İstanbulda
Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/594) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.5.2008) Teklifler 1.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin;
Sulama Elektriği Borcu Bulunan Çiftçilerin Borçlarının Yeniden
Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/258) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16.5.2008) 2.- İzmir
Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 24 Milletvekilinin; Kamu Yatırımları Nedeniyle
Zarar Gören Esnaf ve Tacirlere Destek Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/259)
(İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.5.2008) 3.- Kars
Milletvekili Zeki Karabayır’ın; Yükseköğretim
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/260) (Milli Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.5.2008) 4.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Senetlerinin Protesto Edilmesi,
Karşılıksız Çekler ve Kredi Kartı ve Banka Kredileri
Borcu Nedeniyle Mali Sicilleri Bozulan Gerçek ve Tüzel Kişilerin Mali
Sicillerinin Silinmesine Dair Kanun Teklifi (2/261) (Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.5.2008) 5.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin;
Çiftçilerimizin, Tarım Kredi Kooperatiflerine ve T.C. Ziraat Bankası A.Ş.’ne
olan Zirai Kredi Borçları ile Tarımsal Sulamadan Dolayı Devlete Ait Elektrik
Dağıtım Şirketlerine Olan Vadesi Geçmiş Elektrik Borçlarının Yeniden
Yapılandırılmasına Dair Kanun Teklifi (2/262) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.5.2008) Raporlar 1.- Tokat
Milletvekili Zeyid Aslan’ın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/136) (S. Sayısı: 173) (Dağıtma
tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME) 2.- Antalya
Milletvekili Deniz Baykal’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/137) (S. Sayısı: 174) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008)
(GÜNDEME) 3.- Zonguldak
Milletvekili Polat Türkmen’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/138) (S. Sayısı: 175) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008)
(GÜNDEME) 4.- Diyarbakır
Milletvekili Mehmet Mehdi Eker’in Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/139) (S.
Sayısı: 176) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME) 5.- Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/140) (S. Sayısı: 177) (Dağıtma tarihi:
29.5.2008) (GÜNDEME) 6.- Afyonkarahisar Milletvekilleri Ahmet Koca ve Sait Açba’nın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporları (3/141) (S. Sayısı: 178) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008)
(GÜNDEME) 7.- Adana
Milletvekili Tacidar Seyhan’ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/142) (S.
Sayısı: 179) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME) 8.- Karabük
Milletvekili Mehmet Ceylan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/143) (S. Sayısı: 180) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008)
(GÜNDEME) 9.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoy’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/144) (S. Sayısı: 181) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008)
(GÜNDEME) 10.- Kırşehir
Milletvekili Mikail Arslan’ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/145) (S.
Sayısı: 182) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME) 11.- Kırklareli
Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/146) (S. Sayısı: 183) (Dağıtma tarihi:
29.5.2008) (GÜNDEME) 12.- Zonguldak
Milletvekili Fazlı Erdoğan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/147) (S. Sayısı: 184) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008)
(GÜNDEME) 13.- Balıkesir
Milletvekili İsmail Özgün’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/148) (S. Sayısı: 185) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008)
(GÜNDEME) 14.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sekmen’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/149) (S. Sayısı: 186) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008)
(GÜNDEME) 15.- Eskişehir
Milletvekili Kemal Unakıtan’ın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/150) (S.
Sayısı: 187) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME) 16.- Kütahya
Milletvekili Hüsnü Ordu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/151) (S. Sayısı: 188) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008)
(GÜNDEME) 17.- Ordu
Milletvekilleri Eyüp Fatsa ve Enver Yılmaz’ın Yasama Dokunulmazlıklarının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (3/152) (S. Sayısı: 189) (Dağıtma
tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME) 18.- Antalya
Milletvekili Deniz Baykal’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/153) (S. Sayısı: 190) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008)
(GÜNDEME) 19.- Samsun
Milletvekili Haluk Koç’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/155) (S. Sayısı: 191) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008)
(GÜNDEME) 20.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/156) (S.
Sayısı: 192) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Emet ve Hisarcık
ilçelerindeki bazı sulama projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/754) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Dumlupınar İlçesindeki bazı
sulama projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/755) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 3.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, lise son sınıf öğrencilerinin rapor alarak
okula gitmemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/756)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Organize Sanayi Bölgesindeki yatırımlara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/757) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/5/2008) 5.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, özelleştirme kapsamında
gelen yabancı sermayeye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/758)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 6.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
kayısıdaki zararın tarım sigortasından karşılanmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/759)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bir ilacın alım
ihalelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/760) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 8.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Pendik Veteriner
Araştırma Enstitüsündeki ilaç kontrollerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/761)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 9.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Pazarlar İlçesindeki bazı
sulama projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi
(6/762) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 10.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Gediz İlçesindeki bazı
projelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/763)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) Yazılı Soru Önergeleri 1.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Anayasa Mahkemesi Başkanvekilinin izlendiği ve
dinlendiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3632)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 2.- İzmir
Milletvekili Harun Öztürk’ün, bir mermer ocağının
çevreye etkisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3633) (Başkanlığa
geliş tarihi: 15/5/2008) 3.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Başbakan korumalarının şiddet uygulamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3634) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 4.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, TOKİ’nin Siirt’te aldığı
bir araziye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3635) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16/5/2008) 5.- Eskişehir
Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Başbakan
korumalarının şiddet uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3636) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 6.- Edirne
Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, türbanlı bir hekimin görev yaptığı iddiasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3637) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 7.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’da kent içi
ulaşımdaki kart uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3638)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 8.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Başbakan korumalarının şiddet uygulamasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3639) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 9.- Ankara
Milletvekili Nesrin Baytok’un, Anayasa Mahkemesi
Başkanvekilinin izlendiği ve dinlendiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3640) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 10.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Diyarbakır’daki yatırımlara ilişkin Bayındırlık
ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3641) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 11.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir
Akcan’ın, araç muayene istasyonlarının özelleştirilmesindeki yolsuzluk
iddialarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3642) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 12.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’daki
belediyelerin borçlarına ve ödeneklerine ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3643) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 13.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Muş İlindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3644) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 14.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Siirt
İlindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3645) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 15.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, yabancı uyruklu çalışanlara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3646) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/5/2008) 16.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin,
Adıyaman’daki çocuk işçiliğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3647) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 17.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, destek primlerini ödeyemeyen emeklilere
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3648)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 18.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’daki
belediyelerin sosyal güvenlik prim borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3649) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 19.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Riva Havzasının
korunmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3650)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 20.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’ya yangın
söndürme uçağı gönderilmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3651) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 21.- Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse’nin, özürlü aylıklarının yetersizliğine ilişkin Devlet
Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/3652) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/5/2008) 22.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Alo 183 çağrı
merkezinin işlevselleştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu)
yazılı soru önergesi (7/3653) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 23.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, korsan taksilere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3654) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 24.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Güngören Belediyesinin bir reklam kampanyasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3655) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/5/2008) 25.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, Anayasa Mahkemesi Başkanvekilinin dinlendiği ve
izlendiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3656)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 26.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman’ın, Anayasa Mahkemesi
Başkanvekilinin dinlendiği ve
izlendiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3657) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 27.- Ankara
Milletvekili Zekeriya Akıncı’nın, Ankara’da yapılan
alışveriş merkezlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3658) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 28.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Anayasa
Mahkemesi Başkanvekilinin dinlendiği ve izlendiği iddiasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3659) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 29.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis’in, bazı illerdeki trafiğe kayıtlı araç sayısına
ve uygulanan cezalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3660)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 30.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Pasinler Belediyesi
işçilerinin maaşlarının ödenmemesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3661) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 31.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’daki
belediyelerin İl Özel İdaresine olan borçlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3662) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 32.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, İstanbul’da cadde ve
sokaklardaki otopark uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3663) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 33.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’a il dışından
otlatmaya getirilen hayvanlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3664) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 34.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, izinsiz yapılan bir
deniz dolgusuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3665) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 35.- İzmir
Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’in
turizm gelirleri ve yatırımlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3666) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 36.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Bakanlığın bir cenaze
töreninde temsil edilmemesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3667) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 37.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, İznik Ayasofya Camii’nin restorasyonuna yönelik
iddialarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/3668)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 38.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Ankara-Gölbaşı’ndaki
bazı Hazine arazilerinin satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3669) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 39.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’daki
belediyelerin elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3670) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 40.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’daki
belediyelerin borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3671) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 41.- Aydın
Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’nun, bazı kamu
alacaklarının uzlaşma ile tahsiline ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3672) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 42.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, denetlenen medya
kuruluşlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3673)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 43.- Zonguldak
Milletvekili Ali Koçal’ın, bazı yönetmeliklerdeki
düzenlemelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3674)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 44.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir lisenin müdürü ve bir öğretmen hakkındaki
bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3675)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 45.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’de 19
Mayıs’taki çelenk koyma törenine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3676) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 46.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Muş İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3677) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 47.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3678) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 48.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Diyarbakır İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3679) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 49.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, tüketicilerin
bilinçlendirilmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3680) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 50.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Sümer
Halının kapatılmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3681) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 51.- Isparta
Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Isparta
OSB’ye yatırımın özendirilmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3682) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 52.- İstanbul
Milletvekili Atila Kaya’nın, tarım ürünlerindeki
gümrük vergisine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3683) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 53.- Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığıyla
mücadeleye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3684) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 54.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’daki hayvan
üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3685) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 55.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, bal ithalatına ve bal
üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3686) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 56.-
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un,
kene mücadelesi için yapılan ilaç alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3687) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 57.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Mardin İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3688)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 58.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, kesme çicek ihracatındaki sorunlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3689)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 59.- Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın,
Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3690) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008) 60.- Muğla
Milletvekili Gürol Ergin’in, ticari taksilerin il dışına çıkma şartlarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3691) (Başkanlığa geliş
tarihi: 15/5/2008) 61.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Mardin İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3692) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 62.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3693) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 63.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Diyarbakır İlindeki yatırımlara ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3694) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 64.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, tren kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3695) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 65.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Muş İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3696) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 66.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, liman hizmetleri
tarifelerindeki artışlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3697) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 67.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Doğu Anadolu Projesine
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
yazılı soru önergesi (7/3698) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) 68.- Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay’ın, 2011 Dünya
Üniversitelerarası Kış Oyunları hazırlıklarına ilişkin Devlet Bakanından (Murat
Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/3699)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 24 Milletvekilinin, tarım ve hayvancılıkta yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/197) (Başkanlığa geliş
tarihi: 20/05/2008) 2.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 24 Milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/198) (Başkanlığa geliş tarihi:
20/05/2008) 3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan ve 25 Milletvekilinin, kimyasal gübre fiyatlarındaki
artışın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/199) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/05/2008) 29 Mayıs 2008 Perşembe BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 13.00 BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111’inci Birleşimini açıyorum.
Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Konuşma süreleri
beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap
verebilir, süresi yirmi dakikadır. Gündem dışı ilk
söz, İstanbul’un fethinin 555’inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen,
İstanbul Milletvekili Necat Birinci’ye aittir. Sayın Birinci,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- İstanbul Milletvekili Necat Birinci’nin,
İstanbul’un fethinin 555’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün İstanbul’un,
döneminin adlandırmasıyla Doğu Roma’nın Türk oluşunun 555’inci yıl dönümüdür.
Bu münasebetle gündem dışı söz almış bulunuyorum, hepinizi en kalbî duygularla
ve saygıyla selamlarım. Değerli
milletvekilleri, İstanbul’un fethi herhangi bir tarihî hadise değildir. Bu
belde sıradan bir macera sonucu bir tesadüf eseri değil, yüzyıllar içinde
oluşup kökleşen bir ülkünün ve bu ülküye bağlı olarak gerçekleştirilmek istenen
cihan devleti projesinin sonucudur. Bu projenin bir kolu Oğuz Han’a kadar
uzanır ama asıl kol ve heyecan İslam Peygamberi Hazreti Muhammed’in bir
münasebetle “İstanbul elbette fetholunacaktır. Onu
fetheden hükümdar ne ulu hükümdardır, onu fetheden asker ne kutlu askerdir.”
şeklindeki sözlerinden gelir. Bu işaret edici, müjdeleyici sözlerin arkasından
bir dönem Arap orduları daha sonra da Müslüman Türk orduları İstanbul’un
fethini daima gönüllerinde beslettiler, büyüttüler, bu uğurda uzun seferlere
çıktılar. Nihayet bu müjde Sultan II. Mehmet’e, imzasında “el-muzaffer daima”
ibaresi haklı olarak yer alan bu kutlu Hakan’a nasip oldu. El-muzaffer daima,
yani daima zafer ideali Osmanlı devletinin zevaline kadar sürdü. Çöken devletin
enkazı arasından doğan Türkiye Cumhuriyeti’nin ülküsünü, devletin kurucusu Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’ün muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak olarak
belirlediği ideal, Gazi Hünkâr’ Fatih’in
İstanbul’u fethetmekle Söğüt’te kurulan devlet bir cihan devleti olma yolunda
gelişmesini tamamlamış oldu. Türk Hakan’ı artık taşıdığı unvana Roma Hakan’ı
sıfatını da ekledi. Sona erdirilen Bizans değil Doğu Roma’dır. Tarihe kayıt
olarak düşmek gerekir. “Bizans” tabiri 16’ncı yüzyılda Almanların uydurduğu bir
terimdir. Fatih’in fethettiği Roma’dır, Doğu Roma’dır, Bizans değildir.
Tarihçilerin bu noktada çalışmaları gerekir. Bizans hiç olmamıştır, I. Roma
Pagan’dı, II. Roma Hristiyan, III. Roma ise Müslüman
Türk’tü ve ebediyete kadar İstanbul adıyla Müslüman Türk olarak kalacaktır. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Türkler,
İstanbul’u fethettikleri zaman zengin bir ülkenin toprağının üzerine
kurulmadılar, zenginlikler edinmediler. Kendi dünya görüşlerini, kendi hayat
anlayışlarını, kendi dünyayı değerlendirişlerini yeniden şekillendirecek âdeta
bakir bir alana Türk-İslam idealini belirten şehir ve hayat anlayışını
yerleştirdiler. Onun için, yüz sene içinde İstanbul’un silüeti
değişti, bütün ufku ile Türklüğün ana ifadesini alır oldu. Ama asıl önemlisi
bir balıkçı köyü olmaktan kurtarıp dünya medeniyetine güzelliğin, estetiğin,
sivil hayatın en güzel örneğini sunduğu Boğaziçi medeniyetidir. “Bizans dönemi”
dediğimiz Roma döneminde birkaç köyden, balıkçı köyünden ibaret olan Boğaziçi
bir medeniyet merkezi hâline geldi. Ama İstanbul’un sadece bir payitaht olması
Türklük tarihindeki yeri bakımından onu ifadede kâfi gelmez. İstanbul’un
macerasını günümüze kadar gelen bir devir içinde incelemek gerekir. Bugün de
İstanbul 2010 Avrupa başkenti olma hazırlıkları içinde yer almaktadır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Birinci, konuşmanızı tamamlayınız. NECAT BİRİNCİ (Devamla) – Burada hepimizin dikkat etmesi gereken,
ilk yıkımlarını 17-18’inci yüzyılın ortasında gören, sonra 1877-1878, 1912,
1918, 1920 ve iç göç olarak da 1950, 1960, 1970 ve 1980’den sonra göçlerin
altında ezilme noktasına gelen İstanbul’un yeniden şekillendirilmesinde 2010
Avrupa medeniyetinde Türk-İstanbul çizgisinin titizlikle takip edilmesi,
İstanbul’a yakıştırılmak istenen evrensel bir dünya görüşünün değil, Türklüğün
evrensel dünyaya kattığı değerlerin ön plana çıkarılarak 2010 Avrupa medeniyeti
başkenti oluşunun kutlanması ve şekillendirilmesidir. Bu duygularla,
İstanbul’un ebediyen Türk yurdu olarak kalacağı inancı, düşüncesi, idealiyle
-ki bütün Türklüğün idealidir- sözlerime son veriyor, hepinize saygılar
sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Torlak
burada mı efendim? İstanbul’un fethiyle ilgili… KAMİL ERDAL SİPAHİ
(İzmir) – Sayın Başkan, benim bir söz talebim var; kısa bir şey soracağım. BAŞKAN – Gördüm
talebinizi. Sayın Ersin’in
-çok kısa- İç Tüzük’e göre bir talebi var. Buyurun Sayın
Ersin. V.- AÇIKLAMALAR 1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, hava ulaşımında bir
marka yaratmaya çalışan Türk Hava Yollarının kendi biletini satıp Anadolujetle seyahat ettirmesinin ve bu uygulamayı İzmir’de
başlatmasının İzmirlilere ve Egelilere haksızlık olduğuna ilişkin açıklaması AHMET ERSİN
(İzmir) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hava ulaşımında “Anadolujet”
adında yeni bir marka yaratmaya çalışan Türk Hava Yolları, bu markayı denemek
için İzmir’i seçmiştir. Yani Türkiye'nin üçüncü büyük kenti olan, iç ve dış
turizmin, ithalat ve ihracatın yoğun olduğu İzmir, Türk Hava Yolları tarafından
yeni marka yaratmada deneme tahtası olarak kullanılmaktadır. İzmir Adnan
Menderes Havalimanı hemen hemen bütün Ege Bölgesi’ne
ve dolayısıyla da 6 milyondan fazla vatandaşımıza hizmet sunmaktadır. AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) – Sayın Başkanım, bununla ne alakası var? AHMET ERSİN
(Devamla) – Uzun süreli gecikmelerin ve düzensizliklerin yaşandığı ve düşük
seviyede konfor ve hizmet standardına sahip olan Anadolujet
uçaklarını İzmir’de denemek gerek bu kente gerekse Ege Bölgesi’nde yaşayan
vatandaşlarımıza yapılan büyük bir haksızlıktır. Üstelik Türk Hava Yolları
bileti satıp Anadolujetle seyahat ettirmek bir nevi
de dolandırıcılıktır. Türk Hava Yollarının deneme aşamasındaki markası olan
ancak İzmirliler ve Egeliler tarafından “uçan köy otobüsü” olarak tanımlanan Anadolujet Ege’nin incisi İzmir’e yakışmamaktadır. Sayın
Ulaştırma Bakanının bu haksızlığın giderilmesi için Türk Hava Yolları nezdinde
hemen girişimde bulunmasını talep ediyorum. Saygılarımı sunuyorum
efendim. BAŞKAN – Sayın
Ersin, teşekkür ederim. Sayın Sipahi… 2.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İstanbul
Milletvekili Necat Birinci’nin gündem dışı
konuşmasında geçen bir ifadesi nedeniyle açıklaması KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Efendim, biraz
önceki Sayın AKP’li dostumuzun İstanbul’un fethiyle ilgili yaptığı bu duygusal
konuşmaya gayet tabii katılıyoruz, teşekkür ediyoruz. Ancak bir konuyu ben
anlamadım, acaba… Bir yanlış algılama olmasın diye soracağım Sayın Konuşmacıya:
“III. Roma İmparatorluğu’nu Osmanlı İmparatorluğu bağlamında mı kullandı?”
şeklinde bir şüphe içerisindeyim. Yani şu andaki, İstanbul’un fethinden sonraki
safhayı III. Roma olarak niteledi. Yani böyle bir şeye katılmak mümkün değil,
bu konuda bir açıklama yaparlarsa çok memnun olacağım. Sanırım biz yanlış
anladık veya kendilerinin bir sürçülisanla konuyu yanlış anlatma durumu
oldu. Tabii, buraya
gelmişken bu İstanbul’un fethiyle ilgili güzel olayın sonrasına Vakıflar
Yasası’nı nasıl oturtacağız, o da tabii ayrı bir konu efendim. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. NECATİ BİRİNCİ
(İstanbul) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın
Birinci, Sayın Sipahi de burada efendim, karşılıklı konuşup konunuza açıklık
kazandırabilirsiniz. NECAT BİRİNCİ
(İstanbul) – Sayın Başkan, ne söyledi? Bir soru sordu mu, onu bilmiyorum,
anlayamadım. Soru varsa cevap vereyim. BAŞKAN – Evet,
gündem dışı ikinci söz, Aksaray ilinde meydana gelen su ve sağlık sorunları
hakkında söz isteyen Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’a aittir. Sayın Ertuğrul,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam) A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları (Devam) 2.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Aksaray ilinde
meydana gelen su ve sağlık sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın aynı konuda
konuşması OSMAN ERTUĞRUL
(Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aksaray’da on beş gündür
yaşanan hadiselerle ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Bugün, 555’inci
yılını kutladığımız İstanbul’un fethini de tebrik ediyor, inşallah kıyamete
kadar İstanbul’un da Türk-İslam şehri olarak kalmasını diliyor ve o şekilde
Türk milletinin üstüne düşeni yapacağına inanıyorum. Değerli
milletvekilleri, Aksaray, yeni vilayet olmuş illerimizden biridir. Kendini
tanıtmak için büyük mücadele ve uğraş veren bir ildir. Fakat,
on beş gündür bir süreç yaşıyoruz. Bu süreçte kendini tanıttı ama, maalesef hoş bir tanıtma olarak kabul edilmedi. 12 Mayıs günü kısmen başlayan sağlıkla ilgili bir problem, oradaki
yetkililerin, bilhassa Belediye Başkanı ve belediyedeki yetkililerin olaya
farklı yaklaşması neticesi, ayın 12’sinde başlayan olay 14’üne geldiği zaman
hastanelerde hasta sayısının 5-6 bini bulması, suda herhangi bir problem
olmaması yönünde anonslar, artı sular içilerek şov yapılması ve zabıta
araçlarıyla şehrin kenar mahallelerine kadar gezilerek suda herhangi bir
mikrop, bakteri ve virüsün olmadığının anons edilmesi neticesinde hastaların
sayısı hızla çoğalmaya başladı. Tabii, hastalık,
genelde ayakta tedavi edilen, çok kısa sürede, üç gün gibi bir sürede de
iyileştirilebilen bir hastalıktı. Fakat, bu problemi,
Sağlık Bakanı ile Aksaray Belediyesi arasında, maalesef hoş olmayan, bugünümüz
şartlarında hiçbir toplum veya kesim tarafından hoş karşılanmayacak bir
şekilde, birbirleriyle çatışarak, birbirleriyle inatlaşarak, Aksaray’da kayıt
altında 10 bin kişinin, kayıt dışı da bunun en az 2 misli olan 20 bin kişinin
bu hastalığı geçirmesine vesile oldular. Sağlık Bakanlığı, Aksaray’a ilk
gönderdiğinde numune almak için bir heyet gönderdi ama Aksaraylı hemşehrilerimizin, vatandaşlarımızın kafası on gün içinde
allak bullak edildi: Su temiz mi, sudan mı, başka bir şeyden mi? Uzman heyeti
ancak on gün sonra gönderebildiler. On gün sonra gelen uzman heyet, maalesef,
hastalığın sudan olduğunu, suya kanalizasyonun karıştığını, fazla bir problem
olmadığını ifade ettiler ama bu on gün içinde millet, neye inanacağını, kime
inanacağını, nelerle karşılaşacağını bilmeden, o şekilde hayatını yaşamaya
gayret etti. Aksaray ile
Ankara arası iki saatlik bir yoldur. Bundan önceki dönemlerde
veya Aksaray’ın bazı gündemlerinde, sayın milletvekilleri de sayın bakanlar da
her gün gelip farklı şekilde şov ve orada gösteri yaptılar ama on beş gün oldu,
on beş gündür hâlâ, Sağlık Bakanı, Aksaray halkına bir geçmiş olsun diyecek,
Aksaray’a bir uğrayacak; burada hastanelerin durumu nedir, vatandaşın hâlâ şu
andaki durumu nedir, bu hastalık devam ediyor mu etmiyor mu; bunu bir görmesi
lazım, fakat hâlâ yok. Tabii, Aksaray
gündeminde şu anda farklı şeyler konuşulmaya başlandı. “Belediye Başkanlarını
başarısız bulmuşlar, Belediye Başkanını aday göstermeyeceklermiş, onun için de
hiçbiri gelmiyor.” Belediye Başkanınızı aday göstermeyebilirsiniz, Belediye
Başkanınızla bundan sonra birlikte siyaset yapmayabilirsiniz ama Aksaray size
yüzde 64 oy vermişti. Burada 30 bine
yakın insan bu sıkıntıyı çekiyorsa, bu insanlara gelin, bir hâlini hatırını
sorun. “Başkanı sildik diye Aksaray’ı da mı tüm sildiniz?” diye düşünüyoruz. Aksaray’ımızın
maalesef doktor sayısında da, hemşire sayısında da büyük sıkıntı ve problem
yaşanıyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Ertuğrul, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. OSMAN ERTUĞRUL
(Devamla) – Bir diş hastanesi açıldı ama gerekli destek, gerekli donanım
sağlanmadı. İnanın, diş hastanesindeki doktorlar yaptıkları çalışmayı…
Eldivenlerini bile kendileri parasını ödeyerek alarak, öyle, insanlara hizmet
vermek gayreti içindeler. Yani Sayın Bakanımız Aksaray’ımızı bu kadar çizmese
iyi olur diye düşünüyorum. Çevre ve Orman
Bakanımız, “Seksen bir ilin su projesi elimizde hazır.” dedi. Aksaray’ın su
projesini sordum, iki satırlık bir yazı: “Nüfusu şu kadar, yer altı su
kaynaklarımız bu kadar. Bu, Aksaray’a 2023 yılına kadar, 2040 yılına kadar da
şehir merkezine yeter.” deniliyor. Ama bu su kaynaklarında zaten sıkıntı var,
zaten problem var; onun için Aksaray bunu yaşıyor. Yeni kaynaklar ciddi manada
Hasan Dağı’nın eteğinde var ama hiç buralardan bahsedilmiyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OSMAN ERTUĞRUL
(Devamla) – Bir proje yapımı için 600 milyar ödenek ayrıldığı ifade ediliyor,
fakat bunların nasıl ve ne şekilde kullanılacağı şu anda net değil. Onun için
Sayın Bakanın, mutlaka Sağlık Bakanının Aksaray’a gelmesini ve Aksaray’a
uğrayıp bu problemi çözmesini diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ertuğrul. Sayın Yıldız,
buyurun efendim. SACİD YILDIZ
(İstanbul) – Teşekkür ederim. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu konuyla ilgili konuşmak istiyorum. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu, geçen çarşamba günü 21 Mayısta bizi bu konuyu incelemek üzere
görevlendirdi. 3 arkadaşımızla -ben, Hüseyin Ünsal ve Tekin Bingöl’le- gittik.
Bölgede vali, belediye başkanı, il sağlık müdürü, devlet hastanesi, tapu odası
başkanı incelemelerde bulunduk. Şereflikoçhisar’da da aynı salgının görülmesi
üzerine orada da incelemede bulunduk. Şunu gördük: Burada merkezî Hükûmet, özellikle Sağlık Bakanlığının ilgisizliği vardı.
Bizim gittiğimiz gün salgının sekizinci günüydü ve 8 bini aşan vatandaş bununla enfekte olmuştu. Şimdi 11-12 bini geçti. Sağlık
Bakanlığından üst düzeyde, Müsteşar, müsteşar yardımcısı gitmemiş, genel müdür
yardımcısı düzeyinde bir heyet gitmiş ve bölge halkı panik içindeydi. Diğer
taraflardan oraya turizm veya görev nedeniyle de gelmek istemeyenler vardı. Pet
şişeler tükenmişti. Devlet Hastanesi’nde gördüğümüz şuydu: 2 tane intaniye
mütehassısı vardı. Bunlar on iki saat nöbet tutuyorlardı. Devlet Hastanesi’nin
5 kişilik dâhiliye kadrosu 2’ye inmişti ve merkezî Hükûmet,
Sağlık Bakanlığı bunlara takviyede bulunmamıştı, hem intaniye hekimi hem
dâhiliye hekimi açısından takviyede bulunmamıştı, sağlık elemanı takviyesinde
bulunmamıştı. Yani burada Sağlık Bakanlığının, bir ilgisizliği bir de yerel
yöneticilerle söylem farkı vardı. Biz hepsini gördük, yerli hekimler gayet
güzel çalışıyorlardı ama Bakanlığın ilgisizliği ve denetimsizliği gözümüze
çarptı. Biz, rapor hâlinde bunu sunduk grubumuza ve Aksaray buradan iki saatlik
bir mesafede olmasına rağmen -biz iki saatte gittik- bir merkezî Hükûmetin, Sağlık Bakanlığının ilgisi yoktu. Bunu şöyle
dile getirdik: Acaba ölüm olmadığı için mi gidilmedi? 10 bin kişiyi geçen enfekte insan vardı orada, iki ile beş gün arasında iş
gücünden mahrum kalıyorlardı. Okullar devam ediyordu. Okulların da belki tatil
edilmesi salgının… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SACİD YILDIZ
(İstanbul) - …büyümemesi için gerekirdi. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yıldız. Gündem dışı
üçüncü söz, son günlerde meydana gelen dinleme skandalıyla ilgili söz isteyen
Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’a
aittir. Sayın Okay, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) 3.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha
Okay’ın, son günlerde meydana gelen dinleme
skandalına ilişkin gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın
cevabı HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Sayın Önder Sav ile Bolu
eski Valisinin arasında geçmiş olan bir görüşme, halktan itibar görmeyen, ancak
Cumhurbaşkanından Başbakanına kadar siyasi iktidarın tüm yetkililerinin itibar
ettiği, desteklediği ve -Hürriyet’te köşe yazarı Ahmet Hakan’ın bugün hakaret
içeren bölümlerini söylemeyeceğim- her şeye müsait, ilkesiz, tetikçi bir
gazetede yayınlandı. Ana Muhalefet
Partisi Genel Sekreteri, Anayasa’ya, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına,
bu konudaki ulusal mevzuatımıza aykırı bir şekilde dinlendi. Temel hak ve
özgürlükler çiğnendi, özel hayatın gizliliği ihlal edildi. Görüşmenin
gazetede yayınlanması, bu işi yapanların nasıl gözlerinin döndüğünü, nasıl
cüretkâr olduklarını ortaya koymaktadır. Bu durum, bir ülkede siyasi iktidarın
himayesi olmadan bu kadar rahat, bu kadar cüretkâr olamaz. Bu yaşananlar,
sıradan bir polisiye olay, lokal bir insan hakları
ihlali değildir. Bu yaşananlar, sistematik bir çalışmanın tezahürüdür… ASIM AYKAN
(Trabzon) – Nereden biliyorsun, belli mi? HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) …ve rejim sorununa işaret etmektedir. ASIM AYKAN
(Trabzon) – Allah Allah! K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Dinleyin, dinleyin! BAŞKAN – Sayın milletvekilleri,
karşılıklı konuşmayalım. HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) - Yeni bir derin devletin inşa çalışmalarının tamamlandığını
göstermektedir. Olayın gazetede
yer aldığı 26 Mayıs Pazartesi gününden, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı
Sayın Deniz Baykal’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekillerinin bu
konuya ilişkin açıklamaları tamamlandıktan sonra siyasi iktidardan, dün saat
17.00’ye kadar, olaya ilişkin tek bir açıklama gelmedi. Yani ana muhalefet
partisinin genel merkezinin dinlenmesi ve dinlemeye ilişkin tutanakların bir
gazetede yayınlanması, siyasi iktidarı hiç rahatsız etmedi. Sanki çok sıradan,
önemsiz bir olay yaşandı izlenimi verilmek istendi. Siyasi iktidarın Başbakanı,
İçişleri Bakanı çarşamba gününe kadar olayı araştırmak için parmaklarını bile
kıpırdatmadı. Cumhuriyet Halk
Partisinin konuyu kamuoyuna aktarmasının ardından yapılan açıklamaları ise
ibret ve üzüntüyle izledik. Bitmişliğin, tükenmişliğin resmini gördük. Sayın
İçişleri Bakanı, yaptığı açıklamada, hesap vereceğine “Daha araştırılmamış,
aydınlatılmamış ve ne olduğu, nasıl olduğu konusunda belirginlik yokken böyle
bir ileri suçlama yapılamaz.” diyor. Bunun dışında açıklamasında somut hiçbir
şey yok. Sayın Bakan, bu açıklamayı yapmak için İçişleri Bakanı olmaya gerek
yok, olayla hiç ilgisi olmayan sade bir vatandaş da bu açıklamayı yapabilir. Sayın Bakan hesap
vermelidir. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’ni dinleyecek teknik donanıma
Türkiye’de kimler sahiptir? Bu sorunun yanıtını hem bizler hem tüm kamuoyu
merak ediyor. Sayın İçişleri
Bakanının ardından, siyasi iktidarın diğer yetkilileri de, demokrasinin yanında
saf tutmaları gerekirken, Cumhuriyet Halk Partisini suçladılar, acımasızca
saldırdılar. Dinlemenin gazeteye yansıması bizatihi delil niteliğinde olmasına
karşın, hakları çiğnenen taraftan delilleri getirmesini ve suçluları
yakalamasını istediler. Değerli
arkadaşlarım, saçmalama özgürlüğü olan hukuk yoksunu derin yorumcuların
açıklamalarını ciddiye almıyorum. Yani dinlenen siyasi parti dinlendiği için
suçlu da, bu dinlemeyi önlemeyen, bu dinlemeye zemin hazırlayan, dinlemeyi
yapanları ortaya çıkarmayan siyasi iktidar mı suçsuz? Siz olaylara bu çarpık
mantıkla bakamazsınız, olayları böyle çözemezseniz. Şimdi
İktidar suçluların telaşı içinde. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Okay, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Türkiye bugün çok
karanlık bir dönemden geçiyor. Türkiye’de temel hak ve özgürlüklerin bu denli ayak altına alındığı bir dönem yaşanmadı. Yalnız Türkiye’de
değil, demokratik hiçbir ülkede bu yaşananlar kaldırılamaz. VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Peygambere hakaret temel hak mı? K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ne alakası var? HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) – Bu gidiş, iyi bir gidiş değildir. Türkiye’de bir baskı rejimi hâkim
hâle getirilmiştir. Siyaset yapmanın koşulları bir bir
ortadan kaldırılmıştır. Siyasi iktidar, devlet içinde devlet yaratmıştır.
Kurduğu korku imparatorluğuyla toplumun dinamik tüm unsurlarını sistematik bir
şekilde susturmaya yönelmiştir. İktidardan gideceği izlenimi kuvvetlendikçe
daha antidemokratik yollara sapmaya başlamıştır. İktidarın, dinleme konusunda
sicili bozuktur, toplumda inandırıcılığı kalmamıştır. Siyasi partiler, yüksek
yargıçlar, rektörler, askerler, gazeteciler dinlenmiş, suçluların bulunması
için siyasi iktidar geçen süre içerisinde inandırıcı hiçbir şey yapmamıştır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Okay…. HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) – Sayın Başkanım, bir son cümle söyleyeceğim. BAŞKAN – Buyurun. HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) – Yalnız, buradan şunu hatırlatmak istiyorum: Cumhuriyet Halk
Partisi, siyasi iktidarların baskısıyla yıldırılabilecek bir siyasi hareket
değildir. Kökü Kuvayımilliyeye dayanmaktadır,
emperyalizme kafa tutmuştur, Cumhuriyet Halk Partisini kimse yıldıramaz! Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. FİKRİ IŞIK
(Kocaeli) – Telekulak CHP’den çıkarsa ne
yapacaksınız? (CHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, gündem dışı konuşmaya İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay cevap
vereceklerdir. Buyurun Sayın
Bakanım. ASIM AYKAN
(Trabzon) – Danıştay baskınından ne çıktı? (CHP sıralarından gürültüler) K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ne çıktı, mahkeme kararı var! BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar, Sayın Bakanı dinleyelim. Buyurun Sayın
Bakanım. ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sen mi dinledin yoksa? Dinlemeyi sen mi yaptın? (CHP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayalım. Sayın milletvekilleri… Sayın Bakanım,
buyurun. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri… ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Dinlemeyi sen mi yaptın yoksa, niye
rahatsız oluyorsun? BAŞKAN – Sayın Öztürk… Sayın Öztürk, lütfen… ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sen mi dinledin? (CHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın Öztürk… Arkadaşlar, sayın
milletvekilleri… Arkadaşlar, lütfen… ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – O zaman suçlu sensin. Ayıp ya! BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen… Sayın Bakanım, buyurun
efendim. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ankara Milletvekili ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup
Başkan Vekili Sayın Suha Okay’ın
gündem dışı konuşması vesilesiyle söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında
hepinizi saygılarımla selamlıyorum ve Sayın Okay’ın
söylediği, ifade ettiği hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum, reddediyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Ve bugün hiçbir şey, yeni bir şey söylemediğini de
burada esasen görüyorum. Bakın, burada
şimdi olay ne, şöyle sakin sakin bir bakalım: Cumhuriyet
Halk Partisi Genel Sekreteri Sayın Önder Sav, üst düzey bir kamu görevlisiyle
-bir merkez valisi- Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezindeki odasında bir
görüşme yapıyor. Ne zaman? Sayın Baykal’ın ifadesiyle geçen cuma günü. Daha
sonra bu görüşmeye ilişkin bazı konular bir gazetede yer alıyor, haber
yapılıyor. ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Hangi gazetede? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ne zaman? Pazartesi günü. ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Hangi gazetede? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Benim için hangi gazete olduğu o kadar önemli değil. ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Bizim için önemli. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bu arada ne Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi
tarafından ne de Sayın Önder Sav tarafından dinleme iddiasıyla ilgili olarak
yetkili mercilere intikal ettirilen bir bilgi, bir şikâyet, bir talep yok ve
bir başka gazete bu konuyu gündemde tutma adına bir haber yapıyor. Ne zaman
yapıyor? 28 Mayıs Çarşamba günü ve Sayın Baykal çıkıyor ve aynı gün bir basın
toplantısı düzenliyor, bir dizi ithamlarla AK Partiyi, Hükûmetimizi
suçluyor, güvenlik birimlerini suçluyor. Sayın Baykal bu toplantıda hem savcı hem hâkim oluyor ve siyasi
tecrübesini de kullanarak o ifadeleri kullanıyor ve bugün de Sayın Grup Başkan
Vekili aynı şekilde hem savcı hem hâkim, kararlar verilmiş; hiçbir incelemeye,
araştırmaya gerek yok; hiçbir değerlendirmeye gerek yok, böyle bir olay var,
bunu yapanlar belli ve böyle ifadeler. SACİD YILDIZ
(İstanbul) – Devletsiniz… İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bakın, Sayın Baykal ne diyor: “Genel Merkezimizde
Genel Sekreterimizin odası devletin güvenlik güçleri tarafından dinlendi ve
derhâl bir gazeteye verildi. Yani çok net, açık bu, hiçbir tereddüt yok!” AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) – Adını da verseydi bari! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – …ve peşinden Sayın Baykal Hükûmetimizi
suçluyor, Sayın Başbakanı, beni istifaya davet ediyor. ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Demokratik bir ülkede bakan istifa ederdi. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ben şimdi kendisine soruyorum ve Sayın Grup Başkan
Vekiline de soruyorum: Bu iddialar doğru çıkmazsa araştırıldığında ne
yapacaksınız? Daha konu araştırılmamış. EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Araştırılacak neyi kalmış? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Siz de bilmiyorsunuz, siz de bilmiyorsunuz. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Siz ne yapacaksınız? HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Bakan, ilk dinleme mi? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Bakın, ben… HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) - Bir senedir bu dinlemeler çarşaf çarşaf
yayınlanıyor. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Siz konuştunuz, müsaade ederseniz… Bakın, ben, ECO
Ülkeleri İçişleri Bakanları Toplantısı’ndaydım, dün geldim ve geldiğimden bir
saat sonra da basın toplantısı yaptım bu konuyla ilgili... ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Sizin yerinize bakan yok muydu? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - …ve söyleyeceğim her şeyi de orada aslında söyledim ve
cumhuriyet başsavcılarını da burada göreve çağırdım ve zaten dün de başladı.
Kanunlarımıza göre bu olay cumhuriyet başsavcısının görevidir. Ama bir şey daha
yaptım, kendi birimlerimize de talimat verdim ve idari araştırmayı,
soruşturmayı da başlattım. Bu çerçevede,
Genel Başkan Yardımcımız Sayın Dengir Fırat da dün
ayrıca bir açıklama yaptı, bu konudaki düşüncelerimizi ifade etti. Ama bugün
tekrar buraya taşındığı için, tekrar ben bazı konuları, bazı boyutlarını
sizlerle paylaşmak istiyorum. Bir defa şunu
bütün açıklığıyla tabii ifade etmek isterim: Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ve hukuk dışılığın
her türlüsüne karşıyız, karşı olmalıyız ve önce Meclis bunun öncülüğünü
yapmalı. Bakın, bizim bu konuda hiçbir tereddüdümüz yok. Biz, İktidarımız
süresince Türkiye’yi daha fazla hukuk devleti yapmak için uğraştık... ALİ İHSAN KÖKTÜRK
(Zonguldak) – Böyle mi yapacaksınız? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - …daha fazla demokrasi olsun, Türkiye daha fazla açık
toplum olsun diye mücadele verdik. Bütün yasal düzenlemelerimizde bunu
görebilirsiniz, bütün uygulamalarımızda bunu görürsünüz. Biz AK Partiyiz, bizim
bu konularda hesap verilemeyecek hiçbir şeyimiz yoktur. (AK Parti sıralarından
alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler) OKTAY VURAL
(İzmir) – Biz hesabını soracağız o konuda. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Bizim alnımız aktır ve bakın, bizim öyle
karanlıklarla, komplolarla falan işimiz yok. EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Dokunulmazlıkları kaldırın. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Biz hep açıklığı savunuyoruz, özgürlüğü savunuyoruz,
insan haklarına saygıyı savunuyoruz ve biz, âdeta, kurulduğumuz günden beri
bütün resmî dokümanlarımızın başına bunu alıyoruz. Bize hiç kimse bu konuda bir
şey söyleyemez, Cumhuriyet Halk Partisi hiç söyleyemez, onu ifade edeyim. (AK
Parti sıralarından alkışlar) ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Tabii, tabii, ak kaşıksınız siz! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Bakın, bu konuda şunu da ifade edeyim: Dinleme, yasa
dışı dinleme bir insan hakkı gasbıdır, özgürlüğe
tecavüzdür, insan özgürlüğüne darbedir. Hiçbir noktasını onaylayamayız, daima
karşıyız, daima kınarız. İnsanın özel hayatına müdahalenin hiçbir şekilde
hiçbir boyutu kabul edilemez. Esasen, bunu biliyorsunuz bu Mecliste düzenledik
geçen dönem. AK Parti Hükûmeti olarak tasarı
getirdik, yüce Mecliste kabul edildi. Bu konuda keyfîlikleri önleyelim,
yanlışları önleyelim diye düzenleme yaptık ve bunu bir merkezden yönetilecek ve
sadece yargı kararıyla, sadece yargı kararıyla bunun olabileceğini karara
bağladık. Bunun dışında hiçbir şekline olumlu bakmayız. AHMET ERSİN (İzmir)
– Yaşadık! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) Bundan emin olun.
Biz bunlarla mücadele ederek geldik, bundan emin olun. Hiçbir noktasına bunun
biz olumlu bakmayız. (AK Parti sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL
(İzmir) – Mahkeme kararı var mıydı orada? FEVZİ TOPUZ
(Muğla) – Takiye yapmayın Sayın Bakan. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Bakın bunu nerede düzenledik? Türk
Ceza Kanunu’nda. Biliyorsunuz “Özel hayata ve hayatın gizli alanına
karşı suçlar…” Ne kadar ağırlaştırdık bunun cezalarını. “Haberleşmenin
gizliliğini ihlal…” efendim, “Kişiler arasındaki konuşmanın dinlenmesi ve kayda
alınması…” 133’üncü madde. “Özel hayatın gizliliğini ihlal…” 34’üncü madde.
“Kişisel verilerin kaydedilmesi…” 135’inci madde ve devam ediyor. Bunların
hepsinin cezasını burada artırdık. OKTAY VURAL
(İzmir) – Kime ceza verdiniz siz? AHMET ERSİN
(İzmir) – Kaç kişi ceza aldı Sayın Bakan? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Bakın, hepimizin yapması gereken ne? Değerli
milletvekilleri, çok açık ifade ediyoruz, bakın, hepimizin yapması gereken,
olayları aydınlatmak, failleri bulmak, cezasını vermek. Bakın, biz buna varız. ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Kim bulacak? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Şimdi, ben, burada açıkça şunu ifade ediyorum: Bir: Cumhuriyet
savcısı görevinin başında ve başlattı. Ben, dün göreve çağırdım, Ankara
Valimize yazılı talimat verdim, ayrıca basın toplantımda göreve çağırdım ve
Ankara’nın Cumhuriyet Başsavcılığı işlemi başlattı, görev onların. İki: İçişleri
Bakanlığı olarak idari mekanizmada çalışmaları başlattık. Biz, kendimizden
eminiz. Güvenlik birimlerimizle ilgili suçlamayı kesinlikle kabul etmiyorum,
böyle bir şey söz konusu değil. Bütün açıklığıyla, bütün güvenle bunu
söylüyorum arkadaşlar. CANAN ARITMAN
(İzmir) – İstifa edin, istifa! MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Ya Başbakanlık özel birim kurduysa, sizin haberiniz yoksa! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bakın, hiçbir şey bilmeden, hiçbir sonuç çıkarmadan,
dişini tırnağına takmış, gece gündüz güvenliğimiz için uğraşan güvenlik birimlerimizi
peşin peşin suçlamayalım. Bu, çok yanlıştır. OKTAY VURAL (İzmir) – Suçlanan siyasi otorite. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Ve bir çağrıda daha bulunuyorum, burada bir çağrıda
daha bulunuyorum: Bütün bunlara güveniniz yoksa ortak komisyon kuralım ve
birlikte takip edelim. Bu, benim buradaki çağrımdır. (AK Parti sıralarından
alkışlar) OKTAY VURAL
(İzmir) – Eşit şekilde eşit! Her partiden eşit! İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Her partiden, evet. Ben, Hükûmetim adına burada ifade ediyorum: Gelin, ortak
komisyon kuralım ve bunun üzerine gidelim, sonuna kadar gidelim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Verdik zaten araştırma önergesini! Önergeyi verdik, destekleyin. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Önerge var zaten. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) - Ve ben, şunu ifade ediyorum bakın: Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biz, Hükûmet olarak
elimizden gelen her katkıyı vereceğiz. Her katkıyı vereceğiz ve Cumhuriyet Halk
Partililerden daha fazla bu işin aydınlatılmasını biz istiyoruz. Bunu da açıkça
burada ifade ediyorum. Birlikte yapalım ama bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
olarak, ana muhalefet partisi olarak bizim yapmamız gereken, bunların üzerine
birlikte gitmektir. Daha olay ne olduğu belli olmadan Hükûmeti
suçlayan, Başbakanı istifaya davet eden, güvenlik birimlerimizin hepsini
suçlayan, “Dinlendik.” diyen, bir gazeteye “Bunu güvenlik birimleri verdi.”
diyen, “Hükûmet bunu yaptırdı.” diyen bir ana
muhalefet partisini de kınıyorum. Böyle bir şey olamaz! Böyle bir şey olamaz!
(AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) CANAN ARITMAN
(İzmir) – Bütün millet dinleniyor, daha ne olsun? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bak, burada ifade ediliyor. Sayın Grup Başkan Vekili
ifade ediyor: “Gözleri dönmüş.” diyor. Bakın, bakın…(CHP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Sayın Grup Başkan Vekili burada ifade ediyor “Gözleri
dönmüş.” diyor. Bu ifadeler kullanılıyor. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Dinleyenlere söylüyor. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen… FARUK KOCA
(Ankara) – Ne bağırıyorsunuz? Ne bağırıyorsunuz, konuşuyor. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bakın, biz, büyük bir güven içinde “Ülkemizde
yanlışlık ne varsa, üzerine birlikte gidelim.” çağırısını yapıyoruz. Tekrar
yeniliyorum: Birlikte komisyon kuralım… MUHARREM İNCE
(Yalova) – Bu işin bir tek çözümü vardır, o da iktidardır. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – …sonuna kadar üzerine gidelim. Biz bu çağrıyı buradan
getiriyoruz yüce Meclise ve nerede ne varsa, bulalım. (AK Parti sıralarından alkışlar) Faili kimse
bulalım, birlikte bulalım ve cezalandıralım. MUHARREM İNCE
(Yalova ) – Sen bulacaksın, bize niye söylüyorsun? Bakan bulacak, Bakan bulacak
bunu. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ben mekanizmalarımı işletiyorum ama,
güveniniz yoksa diyorum. MURARREM İNCE
(Yalova) – Bulamıyorsan istifa edeceksin. Bizden yardım niye istiyorsun? Bakan
bilecek, çözecek, bulacak,Bakanın görevi bu. CANAN ARITMAN
(İzmir) – Kimin dinlediğini bulup, getireceksiniz. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ve şunu da ifade ediyorum… BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Şunu da ifade ediyorum tekrar tekrar:
Sayın Sav’ın bir görüşmesinin medya organlarında yer alması olayını hiçbir
şekilde tasvip etmiyoruz. ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) - Bunu kına, bunu ayıpla! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bunu da kınıyoruz. CANAN ARITMAN
(İzmir) – Ortaya çıkarmadan… ZEKİ KARABAYIR
(Kars) – Belki siz altından çıkacaksınız. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Ayıp, ayıp! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ve bu tespit ve basına yansıtma her ne şekilde
yapıldıysa, kimler tarafından organize edildiyse edilsin kabul edilemez. (CHP
sıralarından gürültüler) Bu olay üzüntü vericidir ve bizi de üzmüştür. Bu
konudaki samimi kanaatimiz kesinlikle budur. Bu samimiyetimizin ve görev
anlayışımızın gereği olarak bu hususun aydınlatılmasını herkesten daha çok
istiyoruz ve bu yönde her türlü çabayı gösteriyoruz, göstereceğiz. Ben, tabii, şunu da
burada ifade ediyorum, değerli arkadaşlarım… ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – İstifa edeceğinizi mi ifade ediyorsunuz Sayın Bakan? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, biz aydınlık, şeffaf; gizli,
saklı işlerin ve anlayışların olmadığı bir ülke istiyoruz. AK Parti olarak biz
bunun peşindeyiz ve istiyoruz ki her şey araştırılsın. Bu peşin açıklamalar
sonra sizi mahcup da edebilir. Gelin, birlikte araştıralım ve… (CHP
sıralarından gürültüler) CANAN ARITMAN
(İzmir) – Mecliste hepimiz dinleniyoruz, bütün milletvekilleri dinleniyor! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – …o suçlamaları hemen yapmayalım, daha sonra sonuçları
birlikte değerlendirelim. (CHP sıralarından gürültüler) ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Hükûmetsiniz, siz bulun! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ve tabii, şunu da burada ifade edeyim: Bakın, bizim
şimdi konumuz dinlenme iddiası. Hiçbir noktası hiçbir şekilde kabul edilemez,
esas konumuz o. Ama, tabii, değerli arkadaşlar,
kimsenin gözünden kaçmıyor, bunun etik boyutları da var. Yani, bir ana
muhalefet partisi genel sekreteri bir merkez valisini davet etmiş, makamında,
bir ilin il başkanı gibi sorular soruyor, bilgiler alıyor. (CHP sıralarından
gürültüler) ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sizin göreviniz Sayın Bakan, siz yapın! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Yani, bunları da millete bırakıyoruz ama konumuz o
değil, onunla ilgilenmiyoruz biz. Esas, birinci boyuttur konumuz; esas, birinci
boyuttur. (CHP sıralarından gürültüler) HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Bakan, sizin işiniz bu mu! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Hayır! HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sizin işiniz, bu dinleyenleri tespit etmek! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Hayır, bununla ilgisi yok, benim esas konum farklı.
Yani, bunları da medyada da görüyorsunuz, vatandaş da konuşuyor. (CHP
sıralarından gürültüler) MUHARREM İNCE
(Yalova) – Valiler yine mahallelere çıkıp kömür mü dağıtacak! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Daha bir hafta önce din özgürlüğünü hiçe sayan,
Peygambere saygısızlık şeklinde ifadeler eden Sayın Genel Sekreter… (CHP
sıralarından gürültüler) MUHARREM İNCE
(Yalova) – Belden aşağı vurma! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – …sonra bir valiyi çağırıyor, validen il başkanı gibi
bilgiler alıyor. Bunlar da işin boyutu, bunları da birileri birazcık gündeme
getirsin. (AK Parti sıralarından alkışlar) MUHARREM İNCE
(Yalova) – Yazıklar olsun sana! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Benim sizlere… (CHP sıralarından gürültüler) ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Bir İçişleri Bakanı böyle demagoji yapmaz! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Hiç yanlış anlaşılmasın Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepimiz birbirimize saygı içinde burada görüşlerimizi ifade
ediyoruz, hiç yanlış anlaşılmasın. (CHP sıralarından gürültüler) Bakın, benim son
olarak söyleyeceğim şu: Hukuksuzluğun her türlüsüne karşıyız, hiçbir noktasını
tasvip etmiyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) CANAN ARITMAN
(İzmir) – 70 milyonu dinliyorsunuz! EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Ne yaparsan yap bundan kurtulamazsın. Başka yerlere çekme konuyu. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bu olayı hiçbir şekilde onaylamıyoruz ve sonuna kadar
takip etmek istiyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) Siz vazgeçseniz de biz takip edeceğiz. Bunu takip edeceğiz ve bunu
çıkaracağız. Bunu çok önemli görüyoruz. ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Niye daha önce yapmadınız Sayın Bakan? İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Neden önemli görüyorum biliyor musunuz, neden önemli
görüyorum? CANAN ARITMAN
(İzmir) – Sayın Sezer yerden göğe kadar haklıymış! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Biraz önce ifade ettim, bizim hayatımız bunlara karşı
mücadeleyle geçti, bu tür tutumlara karşı. MUHARREM İNCE
(Yalova) – Hangi mücadeleyi yaptınız? CANAN ARITMAN
(İzmir) – Sayın Sezer sizi veto etmekte son derece haklıymış! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Burada bizim böyle bir şeyi “Toplumumuzda dinleme
olayı var; işte insanlar dinleniyor, insanlar gözetleniyor.” korkusunu, endişesini
yaymaya hakkımız yok. Bakın, haksız yere bunlar yaygınlaştırılıyor. Değerli
arkadaşlar, böyle bir şey yok. (CHP sıralarından gürültüler) MUHARREM İNCE
(Yalova) – Var öyle bir şey! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Varsa hukuk dışı, tespit edelim, üzerine gidelim.
Vatandaşlarımızı bu tür endişeler içinde yaşatmaya hakkımız yok. (CHP
sıralarından gürültüler) OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sokakta rahat gezemiyoruz Sayın Bakan. Sizin sayenizde rahat
gezemiyoruz. Bezdirdiniz! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Türkiye bir hukuk devleti ve biz bunu güçlendirmekle
görevliyiz, hepimiz bununla görevliyiz. CANAN ARITMAN
(İzmir) – Devri iktidarınızda bütün bir millet dinleniyor yahu! Geldiğimiz
nokta budur. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Onun için, biz Hükûmet
olarak bu çağrıyı yapıyoruz. Ben son olarak
şunu da ifade ediyorum… ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – İstifa edin… MUHARREM İNCE
(Yalova) – İstifa, istifa… İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi beni bakan yapmadı. MUHARREM İNCE
(Yalova) – İstifa … İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – İstifa falan da
etmiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Görevinizi yapmadığınız için istifa edeceksiniz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Devletin Bakanısınız! İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Efendim, ben tekrar şunu yüce Meclisin huzurunda ifade
ediyorum: Bütün açıklığıyla, bu olayların hiçbir yönü tasvip edilemez, yanlış
yorumlanmasın tekrar. FARUK KOCA
(Ankara) – Sayın Baykal da istifa edecek mi Sayın Bakan istifa ederse? İstifa
etsin CHP de kurtulsun! (CHP sıralarından gürültüler) İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Devamla) – Birlikte, açık çek, yüce Meclise açık çağrı, Hükûmetim adına tam yetkiyle söylüyorum: Buyurun, ortak
komisyon kuralım ve bu olayı aydınlatalım,
söyleyeceğim budur. Hepinizi
saygılarla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen sükûneti sağlayalım. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın Anadol, buyurun. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Bakan konuşmasında isim vererek ana muhalefet partisini,
Cumhuriyet Halk Partisini kınadığını söylemiş ve Cumhuriyet Halk Partisine
sataşmıştır. Çok kısa bir yanıt vermek istiyorum. SAFFET KAYA
(Ardahan) – Böyle bir usul yok. FARUK KOCA
(Ankara) – İddiada bulunuyorsunuz. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Açık söyledi efendim. CANAN ARITMAN
(İzmir) – Cevap hakkı doğuyor. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, arkadaşlar lütfen sakin olalım. Evet, Cumhuriyet Halk
Partisini kınadığını söyledi, doğru. Buyurun Sayın Anadol, iki dakikalık süre veriyorum, açıklama yapın. (CHP
sıralarından alkışlar) Yeni bir
sataşmaya sebebiyet vermeyelim Sayın Anadol, buyurun. VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un,
İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, konuşmasında partisine sataşması nedeniyle
konuşması K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Yüce Meclisin
saygıdeğer üyeleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili arkadaşım ciddi,
dünya çapında bir insan hakkı ihlalini bu kürsüye getirdi. Bir milletvekili
olarak, ana muhalefet partisinin Grup Başkan Vekili olarak şikâyetini yüce
Meclise arz etti. Bunda bir anormallik yok. FARUK KOCA
(Ankara) – İthamlarda bulundu. K. KEMAL ANADOL
(Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisinin bu şikâyeti Meclise arz etmesi kadar
doğal bir şey yok. Nereye söyleyeceğiz bunu? Buraya söyleyeceğiz. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Ama, bir siyasi partiye iftira etmemesi
gerekir. K. KEMAL ANADOL
(Devamla) – Sayın Bakan cevap veriyor. Cevap verirken en iyi müdafaa hücumdur
diye Cumhuriyet Halk Partisine, ana muhalefet partisine hücum ediyor, kınama
mesajları gönderiyor. KERİM ÖZKUL
(Konya) – Aynı sizin gibi. K. KEMAL ANADOL
(Devamla) – Evvela şu iyi bilinsin: Cumhuriyet Halk Partisinin bu iddiası bir
kuruntu, bir vehim değil, çok ciddi bir olay. Amerika’da devlet başkanlarının
istifasına yol açan ciddi bir olay. Peki, niye kuruntu değil, vehim değil? Yani
biz, İçişleri Bakanlığının, emniyet kadrosunun tümünü falan suçlamıyoruz ama
soru önergelerimiz yanıtsız kaldı. Hakkında yayın yasağı bulunan, gizlilik
kararı bulunan, hâlâ açılmayan bir davada sanıkların ifadeleri çarşaf çarşaf gazetelerde yayınlandı. Gizlilik kararı var, yayın
yasağı var. Soru önergesi verdik, cevap yok. İki ihtimal var:
Ya o ifadeleri yayınlayan gazeteler emniyet örgütüne rüşvet verip elde ettiler
veya emniyet örgütü bizzat servis yaptı. Bizzat servis yaptı. (CHP sıralarından
alkışlar) Evvela… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sizin servis yapmadığınız ne malum? K. KEMAL ANADOL
(Devamla) – Niye rahatsız oluyorsunuz? Olmadı mı bunlar? (AK Parti sıralarından
gürültüler) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen… K. KEMAL ANADOL
(Devamla) – Gizlilik kararı olan davanın ilk soruşturma ifadeleri yayınlandı mı
yayınlanmadı mı? (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SAFFET KAYA
(Ardahan) – “Polis teşkilatına rüşvet verdi.” demek size yakışıyor mu? BAŞKAN – Sayın Anadol, lütfen tamamlayın konuşmanızı. Buyurun. K. KEMAL ANADOL
(Devamla) – Bitiriyorum. Evvela, emniyet
içinde servis yapan, yasaya aykırı olarak ilk soruşturma ifadelerini basına
dağıtanların sorumlularını o bakan çıkartır, ondan sonra burada konuşma hakkına
sahip olur. Sütten çıkmış ak kaşık değil. Bizi kınamaya da gücü yetmez. Burada
ne yaparsa yapsın, söyledikleri gayrivarit. Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın
milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 13.51 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.06 BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Canan CANDEMİR ÇELİK
(Bursa) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. Gündem dışı
konuşmalar sona ermiştir. Evet, burada,
ekranda arkadaşlarımız var. Sayın Vural,
neyle ilgili bir görüş beyan edecektiniz? OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, biraz önce Sayın Bakanın yaptığı konuşmayla yerimizden bir
açıklama yapma ihtiyacı oldu. Gerçekten bu dinlenmeyle ilgili değerlendirmeler
büyük bir endişe kaynağıdır, dolayısıyla bu konunun üzerine gidilmesi
gerekmektedir. Bu görüşlerimizi paylaşmak için söz istemiştim ben. BAŞKAN – Ben size
kısa bir süre vereyim, buyurun görüşünüzü açıklayın. Zaten Sayın Bakan da bir
komisyon kuralım falan dedi galiba. Buyurun Sayın
Vural. V.- AÇIKLAMALAR (Devam) 3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın son günlerde meydana
gelen dinleme skandalına ilişkin açıklaması OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, haberleşme ve iletişim özgürlüğü ve gizliliği temin etmek
demokrasinin temel şartlarından biridir. Dolayısıyla bu konudaki endişelerin
artması ve haberleşme gizliliğine esas konuşmaların medyada yer alması,
gerçekten demokrasimiz açısından çözülmesi gereken bir sorundur. Gerek Anayasa
Mahkemesi Başkan Vekili gerek şu anda bir siyasi partimizle ilgili bu iddialar
hafife alınacak ve birbirimizi suçlamanın aracı hâline dönüştürülecek iddialar
değildir, demokrasimizin temelidir. Bu konuda Sayın Genel Başkanımız 20 Mayısta
yaptığı grup toplantısında da bu tür kuşkularının ve endişelerinin arttığını ve
bunu da demokrasimiz açısından çok büyük bir tehdit olarak gördüğünü ifade
etmiştir. Gerçekten bu
konuda Hükûmetin ivedilikle, bu dinlemeyi kimler
yapmıştır, kimler servis etmiştir, bu konuda kamuoyunu ve siyasi partileri
tatmin edebilecek bir açıklama ve araştırma yapması gerekmektedir. Bu görüşümü
paylaşmak için sizden söz istedim. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Vural. Sayın Yaman, siz
aynı konuyla ilgili mi? M. NURİ YAMAN
(Muş) – Önemli gördüğüm bir konuyu… BAŞKAN – Şunun
için söylüyorum arkadaşlar: Ben hiçbir milletvekili arkadaşımın sözünü
kısıtlamak istemiyorum, söz vermek istiyorum ama takdir edersiniz ki şimdi
yerinden ekrana giren arkadaşlarımız –grup başkan vekili, diğer arkadaşlarımız
tamam ama- 50 kişi birden girerse, ben 50 kişiye söz verirsem iki dakikadan yüz
dakika yapar, o zaman Meclisi yönetemeyiz. Onu söylüyorum yani. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Başkanım, 50 kişi değil, grup adına 1 kişi… M. NURİ YAMAN
(Muş) – Bir dakika… BAŞKAN - Sayın
Yaman, buyurun efendim. 4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, son günlerde meydana
gelen dinleme skandalına ilişkin açıklaması M. NURİ YAMAN
(Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanımın
açıklamalarından sonra bence Türkiye’nin, ülkemizin önemli bir konusu gündeme
geldi. Bu da istihbarat birimlerinin hesap verebilirlik konusundaki bir yasal
düzenlemeye şiddetle ihtiyacı var. Ben İçişleri Bakanlığı birimlerinden gelen
bir kişi olarak İçişleri Bakanlığına bağlı olan istihbarat birimlerinin normal
denetimlerde dahi bu hesap verebilirlik ölçüsü içinde bir denetime tabi
tutulmadığını gören ve o kulvardan gelen bir kişiyim.
İçişleri Bakanlığına bağlı Emniyet Genel Müdürlüğünün ayrı bir istihbarat
birimi, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün ayrı bir istihbarat şubesi ve çalışması,
jandarmaya yine bağlı olan istihbarat birimleri birbirlerinden kopuk çalışıyor.
Tabii, aynı şekilde ülkemizde silahlı kuvvetlerin istihbarat birimleri, MİT
istihbarat birimleri… Bu birimlerin
hiçbiri hesap verebilirlik ölçüsünde bir denetime ve periyodik bir incelemeye
tabi tutulmamakta. Bu nedenle, çağdaş ülkelerde, Batı
Avrupa’da –Fransa hariç- diğer ülkelerdeki, parlamentonun istihbarat
birimlerinin gözetilmesi ve denetimiyle ilgili bir komisyonun kurulması
konusunda da bence Meclis Başkanının süratle harekete geçmesi lazım. Bu konuda, diğer
ihtisas komisyonları gibi, istihbarat birimlerinin hesap verilirliği ve
şeffaflığı konusunda o komisyonlar çalışırsa bugün burada yaşadığımız bu
manzaralar ve bu sıkıntıların olmayacağını belirtmek için söz aldım. Söz verdiğiniz
için de sizlere teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Yaman. Evet, bütün
arkadaşlarımız bu husustaki görüşlerini beyan ettiler; diğer arkadaşlarımız da
bizi mazur görsünler. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır. Önergeleri
okutuyorum: VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 24 milletvekilinin,
tarım ve hayvancılıkta yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/197) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gerekçesini ekte sunduğumuz, Ülkemizdeki tarım ve hayvancılıkla
uğraşan üreticilerin, içinde bulunduğu sorunların araştırılarak, çiftçimizin
üretim sıkıntılarının giderilmesine, üretilen ürünlerin değerlendirilmesi ve
pazarlanmasına yönelik çözümlerin araştırılıp, alınması gereken tedbirlerin
tespit edilmesi ve bunlara ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi
için Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 1) Mümin İnan (Niğde)
2) Münir Kutluata (Sakarya) 3) Oktay Vural (İzmir)
4) Ali Uzunırmak (Aydın) 5) Mustafa Kalaycı (Konya) 6) Ahmet Orhan (Manisa)
7) Erkan Akçay (Manisa)
8) Mehmet Şandır (Mersin)
9) Necati Özensoy (Bursa) 10) Hasan Çalış (Karaman)
11) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) 12) Mustafa Enöz (Manisa) 13) Durmuşali Torlak (İstanbul) 14) Osman Durmuş (Kırıkkale)
15) Beytullah Asil (Eskişehir) 16) Reşat Doğru (Tokat)
17) Hasan Özdemir (Gaziantep)
18) Yılmaz Tankut (Adana) 19) Alim Işık (Kütahya) 20) Muharrem Varlı (Adana)
21) Recai Yıldırım (Adana)
22) Akif Akkuş (Mersin)
23) Metin Çobanoğlu (Kırşehir)
24) Hüseyin Yıldız (Antalya)
25) Behiç Çelik (Mersin) Gerekçe: Dünya üzerinde,
toplumların giderek artan ve çeşitlenen gıda maddeleri taleplerinin
karşılanamaması, tarıma dayalı sanayiler aracılığıyla millî gelir, ihracat ve
istihdama olan katkısı, biyolojik çeşitlilik ve ekolojik
dengeye olan faydaları nedeniyle tarım, tüm ülkeler için çok önemli ve
stratejik bir sektör olmaktadır. Son yıllarda yaşanan küresel kuraklık, birçok
ülkeye tarımın stratejik bir sektör olduğunu yeniden hatırlatmış ve bilinçli
ülkeler, tarım politikalarını, Ülkemizin aksine, liberal söylemler ve piyasa
şartlarına göre değil, bu gerçekliğe göre değiştirmişlerdir. Ülkemiz tarımı
uygulanan ekonomik politikaların yanlışlığı ve yaşanan iklim değişiklikleri
nedeniyle 2007 yılında kırmızı alarm verecek ölçüde küçülmüştür. Küresel
ısınma, kuraklık, girdi maliyetlerinin yüksekliği ve gıda fiyatlarının
yükselmesi, Türkiye'nin aylardan beri en çok konuştuğu konuların başında
gelmektedir. Topraktan elde ettiği üretimle kendi kendisine yetebilen Ülkemizi,
kuraklık ve küresel ısınmanın yanında, hükümetin uyguladığı politikalar
nedeniyle çok ciddi tehlikeler beklemektedir. Tarımla ilgili bütün uzmanlar da
"Türkiye topraklarının önemli bölümü çöl haline gelecek" diyerek, bu
kötü tablo karşısında hepimizi uyarmaktadırlar. Bu öngörünün ilk somut
görüntüleri İç Anadolu’da ve Güney Doğu Anadolu bölgesinde kendisini açıkça
göstermektedir. Susuzluk ve kuraklığın yanı sıra, mazot, gübre, tohum ve zirai
ilaçların fiyatlarındaki aşırı artışlar nedeniyle, Türkiye tahıl, sebze ve
meyve üretiminde çok ciddi sıkıntılar yaşamakta iken, sulanabilir araziler de
çiftçilerimizin, enerji borçlarından dolayı elektrikleri kesildiğinden,
sulanamamakta, devlet çiftçiye nefes alma şansı bırakmamaktadır. Türkiye Ziraat
Odaları Birliğinin 2008 Buğday raporuna göre son yıllarda, Ülkemizdeki buğday
ekim alanları % 10 civarında gerileyerek 9,4 milyon hektardan 8,5 milyon
hektara düşmüş, Türkiye geçmişte, önemli miktarda buğday ve un ihracatı
yaparken Dünyada fiyatların tavan yaptığı 2007 yılında büyük miktarda buğday
ithal etmek zorunda kalmıştır. Benzer sorunların
hayvancılık sektöründe de yaşandığı bilinen bir gerçektir. 1980'lerin başında
Türkiye'de 16 milyon adet büyükbaş hayvan bulunduğu tahmin edilirken bu rakam
günümüzde 10 milyonun altına inmiştir. Sadece büyükbaş hayvanlarda değil, diğer
hayvan türlerinde de gerileme yaşandığı bilinmektedir. Üreticilerimiz,
maliyetlerdeki aşırı artışlar nedeniyle, ürettikleri ürünleri maliyetlerin altında
satmak zorunda kalmış, buna çeşitli hastalıklar gibi sorunlarda eklendiğinde
her geçen gün üretimden uzaklaşmışlardır. Hükümet,
uyguladığı yanlış tarım politikaları sonucu, iyi kötü kendini idare edebilen ve
geçimini temin eden çiftçilerimizi iflasa sürükleyip, Devlete olan borçlarından
dolayı her şeyini haciz edip, üretim yapamaz hale getirmiştir. Çiftçimize
köyünü ve toprağını bıraktırarak, şehirlerimizdeki milyonlarca işsizler
ordusuna yeni milyonlar eklenmesine sebep olmaktadır. Yukarıda açıklanan
sorunların çözümü için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis
Araştırması açılması gerekmektedir. 2.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 24 milletvekilinin,
işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/198) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gerekçesini ekte
sunduğumuz, Ülkemizdeki işsizlik sorunlarının ve buna bağlı gelişen iç göçün
araştırılarak, insanlarımızın sıkıntılarının giderilmesine yönelik çözümlerin
geliştirilmesi, alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi ve bunlara ilişkin
yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi için Anayasa'nın 98'inci, iç Tüzük'ün
104 ve 105'nci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz 1) Mümin İnan (Niğde)
2) Oktay Vural (İzmir)
3) Ali Uzunırmak (Aydın) 4) Münir Kutluata (Sakarya) 5) Erkan Akçay (Manisa) 6) Ahmet Orhan (Manisa)
7) Mehmet Şandır (Mersin) 8) Necati Özensoy (Bursa) 9) Hasan Çalış (Karaman) 10) Durmuşali Torlak (İstanbul) 11) Mustafa Enöz (Manisa) 12) Ahmet Kenan Tanrıkulu (İzmir) 13) Muharrem Varlı (Adana) 14) Beytullah Asil (Eskişehir) 15) Osman Durmuş (Kırıkkale) 16) Hasan Özdemir (Gaziantep) 17) Yılmaz Tankut (Adana) 18) Reşat Doğru (Tokat) 19) Alim Işık (Kütahya) 20) Mustafa Kalaycı (Konya) 21) Recai Yıldırım (Adana) 22) Metin Çobanoğlu (Kırşehir) 23) Behiç Çelik (Mersin) 24) Akif Akkuş (Mersin) 25) Hüseyin Yıldız (Antalya) Gerekçe: Ülkemiz ile aynı
kategoride olan ülkelere baktığımız zaman, işsizlik oranının bizde çok daha
yüksek olduğu görülmektedir. Sürekli nüfus artışıyla beraber, son yıllarda
uygulanan yanlış ekonomik politikalar sonucu işsizlik çığ gibi büyüyerek,
birçok sosyal olayı da tetiklemektedir. Genç işsizlerimiz iş peşinde koşarken işini
kaybeden insan sayısı da hızla artmaktadır. Son dönemlerde TÜİK tarafından
yayınlanan istatistiklerde işsizlik oranlarının sürekli artarak çift haneli
rakamlara ulaştığı görülmektedir. Yükselmekte olan işsizlik oranları, aynı
zamanda hem kamu sektöründe hem de özel sektörde, işverenler tarafından daha
"esnek" çalışma koşulları talep etmek için kullanılabilir. Bu da,
ücretlerin ve çalışma koşullarının daha da fazla erozyona uğramasına ve daha
fazla sayıda işçinin kayıt dışı istihdam edilmesine neden olabilir. Ülkemizin içinde
bulunduğu şartlarda, işsizlik acil çözüm bekleyen en önemli sosyal sorun olarak
karşımızda durmaktadır. Bu sorunun ciddiye alınmaması ya da ertelenmesi
toplumun tüm dengelerini alt-üst edecek boyuttadır. Son yıllardaki yüksek
oranda büyümeye rağmen ülkemizde işsizlik artmaktadır. Bugün ekonomide gelinen
noktada ise, işsizlerin iş bulma şansı olmadığı gibi çalışan insanlarımızın
birçoğu da işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Halen en büyük
istihdam kaynağımız olan tarım kesiminden işgücü kopmaları yüksek oranda devam
etmektedir. Köyünü, toprağını terk etmek zorunda kalan çiftçilerimiz bir umutla
büyük şehirlerimize akın etmektedir. Kısaca işsizlik ve iç göç hareketinin,
planlanamaması ve yönetilememesi, Türkiye'nin istihdam kapasitesinin çok
üzerinde bir nüfusun büyük şehirlerde toplanmasına yol açmıştır. Ülkemiz
insanının yerinde hayatını sürdürebilmesi için gerekli ekonomik altyapı
tedbirleri bir an önce alınmadığı takdirde, gelecekte ülkemizi çok daha ciddi
sosyal tehlikelerin beklediği bilinmelidir. Ülkemizde, son
dönemde uygulanan politikalar sonucu vatandaşlarımız, tarımsal üretimden de
kaçırılmaya çalışılmakta, ancak bu insanlara alternatif iş gücü yaratılmadığı
için, istihdam sorunları yaratmakta, işsizliği büyütmekte, özellikle batı
bölgelerine olan iç göçü hızlandırarak sosyal sorunların yoğunluğunu
artırmaktadır. Ülke ekonomisinin yıllardır büyüdüğü söylense de, ne garip
çelişkidir ki, işsizlik de büyümekte ve bugün ülkemizin en önemli sorunu olarak
çözüm beklemektedir. Devletimizin,
özel sektör ve çalışanların temsilcisi olan sendikaların, ortak bir masa
etrafında toplanıp, nasıl daha çok üretilebilineceği, nasıl daha çok insana iş imkanı sağlanacağı ve ürettiklerimizin dünyada aranan
markalı ürünler haline gelmesi için nelerin yapılması gerektiğinin planlanarak
gerekli stratejinin oluşturulması elzemdir. Üretim ve
istihdamı arttırarak, Ülkemizin en önemli sorunu olan işsizliğe ve buna bağlı
olarak gelişen iç göç sorunlarına yönelik tedbirlerin zaman kaybedilmeden alınması
gerekmektedir. 3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 25 milletvekilinin,
kimyasal gübre fiyatlarındaki artışın araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/199) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gerekçesini ekte sunduğumuz, Ülkemizin ve ekonomimizin ana
sektörlerinden birini oluşturan tarımdaki verimliliğin arttırılmasında çok
önemli bir etkiye sahip olan kimyasal gübre fiyatlarındaki aşırı artışların,
araştırılarak, çiftçimizin üretim sıkıntılarının giderilmesine yönelik
çözümlerin geliştirilip, alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi ve
bunlara ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi için Anayasa'nın
98'inci, iç Tüzük'ün 104 ve 105 'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 1) Mümin
İnan (Niğde) 2) Oktay Vural (İzmir) 3) Necati Özensoy (Bursa) 4) Beytullah Asil (Eskişehir) 5) Atila Kaya (İstanbul) 6) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) 7) Durmuşali Torlak (İstanbul) 8) Alim Işık (Kütahya) 9)Yılmaz Tankut (Adana)
10) Metin Ergun (Muğla)
11) Cemaleddin Uslu (Edirne) 12)Hasan Çalış (Karaman)
13)Mustafa Enöz (Manisa) 14)Muharrem Varlı (Adana)
15)Zeki Ertugay (Erzurum) 16)Bekir Aksoy (Ankara)
17)Gürcan Dağdaş (Kars) 18)Hamza Hamit Homriş (Bursa) 19)Hakan Coşkun (Osmaniye)
20)Münir Kutluata (Sakarya) 21)Recai Yıldırım (Adana)
22)Cumali Durmuş (Kocaeli) 23)Emin Haluk Ayhan (Denizli)
24)Akif Akkuş (Mersin)
25)Osman Ertuğrul (Aksaray)
26)Kemalettin Nalcı (Tekirdağ) Gerekçe: Tarımsal üretim
için gerekli şartlar istenilen düzeyde sağlansa bile, verimli ürün elde etmek
bilinçli kullanılan gübre miktarına bağlıdır. Türkiye ziraat odalarının
açıkladığı verilere göre 2007 yılında gübre tüketimi %4 oranında azalmış
bulunmaktadır. 2007 yılında %35-45 aralığında gelen
zamlardan sonra, özellikle 2008 yılının ilk dört ayındaki çok yüksek fiyat
artışları göz önüne alındığında, gübre kullanımındaki azalışın 2008'de de
artarak devam edeceği tahmin edilmektedir. Son bir yılda gübrede meydana gelen
bu fiyat artışları çiftçilerimizi gübre kullanamaz hâle getirerek gıda
maddelerinin aşırı yükseldiği bu dönemde tarımsal üretimimizi daha da düşürerek
ülkemizin gıda maddeleri ithalatını arttıracaktır. Bu nedenle, Hükûmetin uyguladığı yanlış tarım politikaları gözden
geçirilerek, tarım sektörünün rekabetçi bir yapıya kavuşmasına imkân sağlayacak
politikalar uygulamaya konulmalıdır. Tarımsal sulama
elektrik borçlarıyla boğulan çiftçilerimiz, mazot ve gübre fiyatlarındaki artışlarla
tarlasını ekemez, üretim yapamaz duruma gelmiştir. Tarım ürünlerinin çok önemli
hâle gelmeye başladığı günümüzde, Çiftçilerimize, üretimi ve verimi büyük
ölçüde etkileyen gübre kullanımı imkânı sağlamak için gereken önlemler acilen
alınmalıdır. Dünyada, tarım ürünlerinde ciddi arz problemlerinin yaşandığı bu
dönemde Türkiye'nin gıda güvencesi için çiftçilerimiz yeterli gübre
kullanabilecek imkânı bulabilmelidir. Yukarıda
açıklanan sorunların çözümü için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir
Meclis Araştırması açılması gerekmektedir. BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır,
okutuyorum: B)
Tezkereler 1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Köksal Toptan’ın, Portekiz Cumhuriyet Meclisi Başkanı Jaime Gama’nın davetine icabet etmek üzere, 19-21 Haziran
2008 tarihlerinde Lizbon’da düzenlenecek “Avrupa Birliği Parlamento Başkanları
Konferansı”na katılmak üzere Portekiz’e gitmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/450) 28
Mayıs 2008 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın,
Portekiz Cumhuriyet Meclisi Başkanı Jaime Gama’nın
davetine icabet etmek üzere, 19-21 Haziran 2008 tarihlerinde Lizbon’da
düzenlenecek “Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Konferansı”na katılmak üzere
Portekiz’e gitmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 9. Maddesi uyarınca Genel Kurul’un
tasviplerine sunulur.
ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Tamam Sayın Akcan. Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma saati: 14.23 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 14.39 BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Fatoş GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
111’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım. Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer alan Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri 1.- Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/541) (S.Sayısı:219)(x) BAŞKAN – Komisyon? Yerinde. Hükûmet? Yerinde. 5’inci maddeyi okutuyorum: MADDE 5- 2954 sayılı Kanunun 16 ncı
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu; Genel Müdür, dört Genel
Müdür Yardımcısı, Hukuk Müşavirliği, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Yayın Denetleme
ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı, Genel Sekreterlik ve Özel Kalem Müdürlüğü
ile Televizyon, Radyo, Haber, Dış Yayınlar, Dış İlişkiler, Müzik, Arşiv,
Strateji Geliştirme, Bilgi Teknolojileri, Stüdyolar ve Program İletim
Sistemleri, Verici İşletmeleri, Muhasebe ve Finansman, Satınalma,
İnsan Kaynakları, Eğitim, Reklam-Tasarım-Tanıtım ve Destek Hizmetleri daire
başkanlıklarından oluşur. Dairelerin Genel
Müdür Yardımcılarına olan bağlantıları Genel Müdürün teklifi ile Yönetim Kurulu
tarafından belirlenir.” “Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun taşra teşkilatı; Genel
Müdürlüğe bağlı müdürlükler ve haber bürolarından oluşur. Kurum, yurt dışında
büro açabilir, bu bürolarda personel çalıştırabilir” BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gruplar adına ve şahısları
adına söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini arz ediyorum. Gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yalova
Milletvekili Muharrem İnce, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta
Milletvekili Nevzat Korkmaz, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Sevahir Bayındır; şahısları adına,
Ankara Milletvekili Aşkın Asan ve Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır. İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yalova Milletvekili
Sayın Muharrem İnce’ye aittir. (x) 219 S. Sayılı Basmayazı
9/5/2008 tarihli 102’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir. Sayın İnce, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Konuşmama başlamadan önce, günlerdir burada tartıştığımız TRT ile
ilgili tasarıda, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin defalarca Sayın
Bakana sordukları fakat bir türlü yanıt alamadıkları bir konuyu ben de bu
kürsüde yinelemek istiyorum. “Yüzde Değerli arkadaşlar, iktidar partisinin sayın milletvekilleri;
sizinle bizim aramızda hiçbir fark yok. Biz nasıl ki yasamanın bir üyesiysek
siz de yasamanın bir üyesisiniz. Yani siz de Sayın Bakanı denetlemekle
görevlisiniz. Siz genel müdür, daire başkanı, müsteşar ya da bakan yardımcısı
değilsiniz. Biz bunu nasıl istiyorsak, öğrenmek hakkımızsa bunu öğrenmek sizin
de hakkınız, siz de bana destek olunuz. Arkadaşlarım soru sorarken dört kez
bunu yinelediler cevap alamadılar, ben beşinciye bu kürsüden konuşuyorum. Hatta
Sayın Başkan, Genel Kurulun onayına sunarsa Sayın Genel Müdüre bu kürsüden söz
verebiliriz. Yani milletvekilleri kabul ederse Sayın Genel Müdür bu kürsüye
gelir -mademki Sayın Bakan açıklamıyor- maaşını açıklar. Bu, devam edecek.
Bundan sonraki turlarda kapalı oturum isteyeceğimizi de şimdiden bilgilerinize
arz ediyorum. Değerli arkadaşlarım, bir başka konu, bugün başlatılan bir şey
var; TRT’deki sendikacılara baskı yapılıyor, deniyor ki: “Siz Meclise niye
gidiyorsunuz?” Bugün görev yerlerini değiştirdiniz -bilmiyorum Sayın Bakanın
haberi var mı- Sayın Genel Müdür yaptı bunları. Görev yerleri değiştirildi,
mesai saatleri değiştirildi, haklarında soruşturma açıldı. Neden? Mecliste
görüldünüz diye sendikacılar üzerine TRT’de baskı kuruluyor. Yine bir başka konu: Türkiye bir hukuk devletiyse, biz burada
Anayasa’nın üzerine yemin etmişsek ve Meclis çalışmaları İç Tüzük’ün hükümleri
doğrultusunda olacaksa, bakın, 19 Mart 2008 tarihinde bir soru önergesi
vermişim Sayın Bakana TRT’yle ilgili. Aradan yetmiş gün geçmiş, hâlâ cevap
alamıyorum, yetmiş gündür bu soru önergesine cevap alamıyorum. Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; biz TRT’yi neden
önemsiyoruz? Bir kere, TRT halkın malıdır, bu ülkede elektrik kullanan, fatura
ödeyen insanların hakkı vardır bu TRT’de, çünkü TRT’nin gelirlerinin beşte 4’ü
buradan sağlanmaktadır. TRT demek, bizim kültürümüz demektir, binlerce yıllık
birikimimiz demektir, türkülerimiz demektir. Bu halk, acılarını, isyanlarını,
dertlerini, sevdalarını, aşklarını türkülerle anlatmıştır ve biz bunları TRT
sayesinde hepimiz duyduk ve bizim arşivimizdir, belleğimizdir TRT. Değerli arkadaşlarım, biz, TRT’nin sayesinde öğrendik Antep’in
Karayılan destanını, Ege’nin zeybeğini, Karadeniz’in horonunu, Trakya’nın
karşılamasını TRT sayesinde öğrendik. Bizi bir yaptı, bizi bir bütün yaptı TRT.
Yani Karadenizli bar tutmayı öğrendi, Egeli deyişleri dinledi, Konyalı bir
Elâzığ türküsünü TRT sayesinde öğrendi. Bizim ulus olmamızın temellerini attı
TRT. Değerli arkadaşlar, böyle önemli bir kurumda ne yapmak
istiyorsunuz? Bakın şimdi, 2006 yılında -pek çok arkadaşım geçen dönem de
milletvekiliydi- bu Büyük Millet Meclisi Dokuzuncu Kalkınma Planı’nı kabul
etti, oy verdik biz buna. Bakın, size, Dokuzuncu Kalkınma Planı’ndan bir
paragraf okuyorum: “TRT’nin siyasi erkten bağımsız ve içerik üretiminde ticari
kaygılardan uzak, özerk, aynı zamanda hesap verebilir bir yayın kuruluşu olarak
yasal düzenlemeler…” diyor, devam ediyor. Peki, siz o zaman bu getirdiğiniz
tasarıyla Dokuzuncu Kalkınma Planı’yla çelişmiş oluyorsunuz. Siz bu tasarıda
neyi amaçlıyorsunuz? Bir yasayı, bir tasarıyı okurken neye bakacağız? Yasa,
gerekçesiyle bir bütün. Şimdi, gerekçesine baktım. Gerekçesinde şöyle yazıyor,
diyor ki: “TRT teknolojik gelişmelere ayak uyduracaktır.” Şimdi, Sayın
Bakana soruyorum: Bu tasarı on iki madde. Bu on iki maddenin içinde,
herhangi bir yerinde, maddenin içinde bir cümle dahi olsa TRT’nin teknolojik
gelişmelere ayak uydurmasıyla ilgili bir tek düzenleme var mı? Bir tek
düzenleme varsa şahsım adına buraya çıktığımda gelip özür dileyeceğim
kendisinden. Ama ne yazık ki yok. Kalkınma planına ters, teknolojik gelişmeleri
düzenleyecek bir tasarı değil. Ne peki bu tasarının amacı? İşiniz gücünüz
kadrolaşmak sizin. Oraya da geleceğim. İşlevsel bir kurum da kurmuyorsunuz, tek
bir amacı var. Bakın, koskoca Büyük Millet Meclisi bir kişiye -adını da
vereceğim birazdan, bu kürsüden daha önce söylendi, adını da vereceğim- o
kişiyi daire başkanı yapmak için, Sayın Genel Müdürün isteği üzerine -bu
Meclis- kanun çıkaracak arkadaşlar. Değerli arkadaşlarım, şimdi geliyorum son günlerin en meşhur Sayın
Genel Müdürüne. Kaç yerden maaş alıyor? TRT’den kaç para maaş alıyor, öğrenmek
istiyoruz bunu. Milletvekillerinin maaşını herkes biliyor bu ülkede, herkes
biliyor… Herkes bizim maaşımızı eleştiriyor. Siz kendinize haksızlık yapmıyor
musunuz böyle olunca? Nasıl öğrenemezsiniz bir genel müdürün maaşını? Öğrenmek
istiyoruz. Telekom Yönetim Kurulu Üyesi, Avea Yönetim
Kurulu Üyesi, TRT Yönetim Kurulu Başkanı, Golf Federasyonu Yönetim Kurulu
Üyesi, bir vakfın mütevelli heyeti üyesi… Daha da ilginci var; bunlara nasıl
zaman buluyor ve bu kurumlar arasında bir çıkar çatışması olduğunda Sayın Genel
Müdür hangi şapkasıyla karar verecek? Bakın daha ilginç bir şey daha söyleyeyim; Zaman zaman Türkiye’ye Orta Doğu’dan Arap şeyhleri gelir.
Gelirken limuzinler, uçaklar, aşçılar, çaycılar, uşaklar hep birlikte gelir.
Sayın Genel Müdür, daha önce görev yaptığı kurumdan TRT’ye… FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Kraliçe de öyle geliyor. Niye Arapları
örnek veriyorsunuz? MUHARREM İNCE (Devamla) – Hayır canım, öyle geliyorlar da onun
için. FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Kraliçe de öyle geldi. MUHARREM İNCE (Devamla) – Evet, Kraliçe de öyle geldi, doğru
söylüyorsunuz, doğru söylüyorsunuz. Araplara özel bir gıcığım
yok, merak etme. Kraliçe de öyle geldi, doğru söylüyorsunuz, doğru söylüyorsunuz.
Bakın, Sayın Genel Müdür daha önce geldiği kurumdan odacısı,
çaycısı, sekreteri… Yani TRT’de odacı yok mu, TRT’de çaycı yok mu, TRT’de
sekreter yok mu? Bu Arap şeyhi özentisidir, bu kraliçe özentisidir, bu saltanat
özentisidir. (CHP sıralarından alkışlar) Ayrıca, Sayın Genel Müdüre Telekom’dan araç tahsis edilmiş midir
edilmemiş midir? Bakın, Telekom Yönetim Kurulu Üyesi TRT Genel Müdürüne
Telekom’dan araç tahsis edilmiş midir edilmemiş midir? Ha, şunu da hatırlatıyorum: Altı yıldır bu kürsüde Muharrem İnce
bir iddiada bulunuyorsa, onun aksini savunacak bir bakan daha çıkmadı. Ziraat
Bankası yanılır, Muharrem İnce yanılmaz. ASIM AYKAN (Trabzon) – Yapmayın! MUHARREM İNCE (Devamla) – Çok emin konuşuyorum bunlardan, bilerek
konuşuyorum, altını çizerek konuşuyorum Sayın Aykan.
Defalarca bu kürsüden iddialarda bulundum, çürütecek bir bakan çıktı mı? Bak
konuşuyorum, çaycı, sekreter, odacı öbür kurumdan, daha önceki kurumundan
buraya geldi mi gelmedi mi? Telekom, araç tahsisi yaptı mı yapmadı mı? Değerli arkadaşlarım, bakın, Büyük Millet Meclisinin işi ne olmalı
biliyor musunuz? Şu anda TRT’de 485 tane geçici işçi var. Bunların
sıkıntılarını çözmek olmalı bizim işimiz. Bunu sizin vicdanlarınıza
bırakıyorum. Bu tasarıda şu hâliyle bu 485 geçici işçinin sorunlarını çözecek
hiçbir düzenleme yok. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çözüyoruz, çözüyoruz, önergemiz hazır
Sayın İnce. MUHARREM İNCE (Devamla) - Şimdi, yine tasarının gerekçesinde,
1’inci maddesinde BBC’den söz ediliyor. BBC, kamu yayıncılığı yapan, Irak
işgalinde de hükûmetini eleştirebilen bir yayın
kuruluşu. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kaçıncı maddede o, 484’le ilgili
düzenleme? BAŞKAN – Sayın İnce, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun efendim. MUHARREM İNCE (Devamla) – BBC’yle TRT
arasında benzerlik ne biliyor musunuz? Siz BBC’den şunu anlıyorsunuz: “Biraz da
Bizim Cemaatten” ya da diğer tanımıyla “Başbakanın Borazanlığı Cemiyeti.” Sizin
BBC’den anladığınız bu. Bu TRT düzenlemesiyle yakından uzaktan hiçbir alakası
yoktur bunların. Değerli arkadaşlar, yine şunu söyleyeceğim: Partilerin kendi
içinde muhalif kanatları olabilir. MHP’nin de CHP’nin de başka partilerin de
muhalif kanatlarına sürekli açık TRT, açık olmasın demiyorum. Ertuğrul Yalçınbayır’a, Turhan Çömez’e, Abdüllatif
Şener’e niye kapalı TRT? Onlara da açın TRT’yi, özgürlük ortamı olsun. Niye
kapatıyorsunuz onlara? Yine, Sayın Bakan, bakın o daire başkanı kim olacak? Nadire Nihan Ünay, Dış İlişkiler Daire Başkanı olacak. Çünkü söz konusu
kişiyi Sayın Bakan daha önce başka bir kurumdan getirdi. Nereden getirdi?
Ulaştırma Bakanlığından. PTT’den Ulaştırma Bakanlığına, oradan TRT’ye getirdi.
Yani bizim işimiz gücümüz yok, bu Mecliste kanun çıkaracağız. Diyeceğiz ki:
Sayın İbrahim Şahin’in istediği kişiyi daire başkanı yapmak için kanun çıkarmış
olacağız. Bunu sizin vicdanlarınıza bırakıyorum ben. Şahsım adına devam edeceğim. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce. İkinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta
Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz. Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesiyle ilgili partim
ve şahsım adına değerlendirmelerimizi paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, demokratik sistemin yerleşmesi, gelişmesi
ve yönetimlere halkın katılımı ve katkılarının sağlanması sistem içerisindeki
insanların eğitilmişliği, demokrasi ile ilgili bilinç seviyesi gibi bireysel
niteliklerle doğrudan ilgilidir. Bunun için de yönetilenlerin sistemin
işleyişini ayrıntıları ile ve bütün açıklığı ile bilmesi zarureti vardır. İşte,
ülkeler bu noktada kitle iletişim araçlarına yazılı, işitsel ve görsel medyaya
ihtiyaç duyarlar. Bu araçlar tarafsız ve nitelikli yayın yaptıkları oranda bu
amaca hizmet ederler. Tüm ülkelerde örneklerini gördüğümüz, daha çok kamusal bir işlev
görmesi için kurulmuş resmî yayın kuruluşları vardır. Bu örneklerden en
önemlilerinden biridir TRT. Gelişen ekonomik yapılar ve hemen her alandaki özel
girişimciliğe açılan kapılar dolayısıyla ticari ve popüler yayıncılık yapılması
anlayışından ziyade kamu menfaatlerini, millî kültür ve dokuyu güçlendirmeyi
üstlenen TRT ve benzeri kuruluşların önemi bir kat daha artmıştır. Yayınlarını
izlemeyen kişiler bile bu misyonu TRT’den
beklediklerini ifade etmektedirler. Bir boşluk doldurmaktadır TRT. Yönetimle ilgili olarak halkın geri bildirimine önem veren,
şeffaf, dinamik, üretken ve belki de en önemlisi cumhuriyetin kuruluş
felsefesine bağlı, cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda tarafsız yayın yapması
zorunluluğu, TRT’yi değerlendirirken kâr-zarar, fayda-maliyet hesabından öte kriterleri konuşmamızı da mecbur kılmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti adına TRT bugün 4 ulusal, 8 bölgesel, 1 il ve
1 turizm radyosu olmak üzere 14 ayrı kanaldan radyo yayıncılığı, 7 kanaldan da
televizyon yayıncılığı yapmakta, yayınlarını bugün uydular ve İnternet
üzerinden tüm dünyaya duyurmaktadır. Bu kadar geniş bir coğrafyada yayın yapan,
29 dilde seslenen TRT’yi elbette farklı kriterlerle
değerlendirmemizi, iktidarıyla, muhalefetiyle bu değerlendirmeyi ihtimamla
yapmamızı gerekli kılmaktadır. Konuştuğumuz tasarının 5’inci maddesi, mevcut Kanun’un 16’ncı
maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında değişiklik öngörmekte, bu değişiklik
ile TRT’nin idari yapılanmasına yenilikler getirmektedir. Bugün TRT mevcut
hâliyle 1 genel müdür, 4 genel müdür yardımcısı, 29 daire başkanlığı, 7 bölge
müdürlüğünden oluşmakta, yaklaşık 7 bin civarında personelle görev icra
etmektedir. Tasarıyla daire başkanlıkları birleştirilmekte, bölge müdürlükleri
kaldırılmakta, buradan boşalan kadrolar iptal edilerek Devlet Personel
Başkanlığının havuzuna gönderilmektedir. Her kurumda zaman zaman teşkilatlanma
değişiklikleri bir ihtiyaç olarak ortaya çıkabilir. Gelişen ve değişen şartlar
ışığında daha dinamik, daha verimli bir teşkilatlanma arayışını makul bir arayış
olarak görebiliriz. Bu küçülme, şayet TRT’ye verilen tarihî görevleri
yapmasından alıkoyacaksa TRT’yi, biz buna karşı çıkarız. Yine, Türk kültürüne ve Türk sanatına hizmet etmek, sadece içeride
değil, yurt dışında da böyle bir sorumluluğu üstlenmek TRT’nin önemli
sorumlulukları içerisinde, önemli görevleri içerisinde yer alır. Bunun için de
buna uygun kadrolar istihdam eder. TRT sanatçıları bu Kuruma girerken binlerce
adayın arasından seçilir ve yetiştirilir. Müzik konusunda bulundukları ortamda
görüşüne başvurulan üstatlar olarak saygı görürler. Bu yüzden “TRT bir okuldur”
yahut “TRT sanatçısı” gibi haklı bir değerlendirme ve iltifata muhatap olurlar.
Tasarının ek maddesi, personelin Devlet Personel Başkanlığının
havuzuna gönderilmesini düzenlemekte ve özellikle doğrudan olmasa da dolaylı
olarak TRT sanatçılarını hedef almış gözükmektedir. Görüşüne başvurduğumuz
kişiler ise “Sayıları 400-450’yi bulan TRT sanatçılarına görev vermek
istiyoruz, ama istediğimizde bu sanatçıları bulamıyoruz.” gibi bir savunma
getirmektedirler. Değerli milletvekilleri, bu olsa olsa
Kurum yönetiminin zafiyeti anlamına gelir ki, geçmiş dönemde cereyan etmiş bu
hadiseye sanatçıları TRT’den uzaklaştırmakla bir çözüm bulduğunu sananlar, Türk
müziğine büyük zarar verdiklerini geç de olsa anlayacaklardır. Kendi
müziğimizin korunmasında ve belirli bir kalitede tutulmasında TRT
sanatçılarının büyük bir payı vardır, hem de bu görevlerini gerçekten, tabiri
caizse, üç paraya yapmakta, devletten aldıkları maaş dışında başka bir ücret de
alamamaktadırlar. Oysa piyasada ticari kaygılarla dejenere
ederek, bozarak icra ettikleri müzik eserleriyle servet yapan türkücü,
şarkıcı taifesi karşısında bu tasarıyla birlikte cezalandırılmış olmaktadırlar.
Bunlara bir sorun, neden çalışmıyorlar, sanatsal kaygılarla yahut
idari, siyasi kararlarla kırgınlıkları mı vardır? Bu sebepleri ortaya çıkarmak
TRT üst yönetiminin görevidir. Bunları düzeltmek veya onları motive etmek
yerine Kurumdan uzaklaştırmak takdir edersiniz ki çağdaş yönetim anlayışına
uygun düşmemektedir. Sonra, eğer hakikaten yeteneksiz ve tecrübesiz ise bu
insanlar bunları Kültür Bakanlığına yahut diğer kurumlara göndermekle neyi
çözmüş oluyorsunuz, gittikleri yerlerde çalışacaklar mı? Sanata ve sanatçıya ön
yargılı, yanlış bir bakış açısı. Gerçi önceki AKP uygulamalarından dolayı da
biz buna yabancı değiliz, bunu da belirtmek istiyorum. Değerli milletvekilleri,
TRT herkesin ve her kesimin sesi olmalıdır. Elbette hükûmetin
icraatlarının halka anlatılması ve TRT üzerinden kamusal mesajlar verilmesi
önemlidir ancak millî irade yalnız iktidar şeklinde tecelli etmez. Muhalefet ve
muhalif görüşlerin ifadesi az mı önemli? Eğer bu yön eksik kalırsa TRT’nin
anayasal ilkesi olan tarafsızlığına gölge düşmez mi? Doğrusu AKP Hükûmetinin TRT’yi kendi siyasi programına uygun kullanması
hususunda özel maharetini biliyoruz ancak TRT’yi yönetenlerin buna mümkün
olduğunca direnmesini beklemek, TRT yayıncılığına vergileriyle destek olan bizlerin hakkı olsa
gerek. BBC gibi bir dünya devi yayın kuruluşunu model almak, model görmek
dışında BBC’yi BBC yapan ilkeleri anlamak ve
sindirmek gerekmektedir. Benden önceki konuşmacı arkadaşım da değindi. Bakın, BBC’nin dayandığı ilkeler nedir: Gerçeklik ve doğruluk,
tarafsızlık ve çoğulculuk, yayın dürüstlüğü ve bağımsızlık, kamu yararının
gözetilmesi, hakkaniyet, özel yaşama saygı. Bunları hayata geçirmeyen, bu
ilkeleri içermeyen bu tasarının bir yenilik olmadığını, bir reform tasarısı
olmadığını sadece kadrolar konusunda Hükûmetin elini
güçlendirmeye yaradığını belirtmek durumundayım. Yine parmak demokrasisi
işleyecek ve tasarı Meclisten geçecek. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu
yasalaşma sürecinde hiç olmazsa hayati hususlarda birkaç katkı yapalım
istiyoruz. Yayınlarda millî değerlerimizin ve millî kültürümüzün gözetilmesi
gelecek neslin ülkeye ve ülke insanına yabancılaşmaması açısından son derece
önemlidir. TRT’den bu ilkeler üzerinde hassasiyetle durmasını bekliyoruz.
Çocuklarımızın bir an önce Batman’lerden, Spiderman’lerden vesaire kurtarılıp daha bizden birilerini
kendilerine kahraman yaptıkları, Batı’nın kültür emperyalizmine karşı
koyabilecek çocuk televizyon kanalının bir an önce hayata geçirilmesini
bekliyoruz. Sırası gelmişken, on beş gün önce alınmış bir TRT kararını da
sizlerle paylaşmak istiyorum. TRT’nin üretmiş olduğu programların özellikle
dost ve kardeş ülkelerin televizyonlarında gösterilmesi ve böylece kültür
coğrafyamızın gelişmesi ve genişlemesine hizmet edilmesi yönünde alınan ve dost
ve kardeş ülkelere hibe program desteği verilmesini içeren TRT kararını
desteklediğimizi belirtmek istiyorum. Bu ilişkilerin ve desteğin devamı için de
TRT’ye büyük görevler düştüğünü bir kez daha hatırlatmak istiyorum. TRT sanatçılarına sahip çıkılmasını ve onlara sanatçı
duyarlılığıyla yaklaşılmasını, sanata ve sanatçıya saygıyı önemseyen Milliyetçi
Hareket Partisi olarak sizlerden bekliyoruz. TRT’nin hiç olmazsa bugünden itibaren çoğulculuğa riayet etmesini,
muhalefetin de millî iradenin bir parçası olduğunu anlamasını bekliyoruz. Bu düşüncelerle, TRT’nin bugünlere getirilmesinde emeği geçen tüm
emektarlara şükranlarımızı sunuyor, tasarının ülkemize hayırlar getirmesini
diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır. Buyurun Sayın Bayındır. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci
maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Radyo Televizyon Üst Kurulu tartışılırken pek çok yönüyle
tartışıldı. Yönetim çizgisi, yayın çizgisi, kadrolaşma, bütün
bunlar bir şekilde tartışıldı ama her zamanki gibi tartışılmayan çok önemli bir
yön var: Kadınların medyada nasıl ele alındığı, nasıl ele alınması gerektiği ve
bu kaynak, bu imkân üzerinden toplumsal bilinç nasıl sağlanır, kadın temsiliyeti nasıl geliştirilir, yapılan programlarda kadına
yer var mı, yer varsa nasıl yer veriliyor? Ne yazık ki yine kadının adı
yoktu. O nedenle, kadınların bir süre önce başlattıkları Medya İzleme Grubunun
bir bildirisini okuyarak, yani kadınların burada sesi olarak düşüncülerimi
sizinle paylaşmak istiyorum. Ne diyor kadınlar? “Kadınlar reklamlardaki deterjan aşkından
bıktılar artık.” diyor. “Cinsiyetçi reklamcılıklara son.” deniyor. “Medyanın
genelinde egemen olan cinsiyetçi dil, söylem ve zihniyetten artık bıktık.
Reklamlardaki cinsiyetçiliğe dayanan, aslında yeni bir şey de yaratmayan
yaratıcılıktan da bıktık. Ürünlerinizi satmak için kadınların bedenlerini öne
sürmekten, cinsellikle ilgili bin bir türlü imadan, tabulardan beslenmekten
başka yaratıcı yol bulamıyor musunuz?” diye soruyor kadınlar. “Hem ev işini
sadece kadınların görevi olduğunu düşünüyor hem de ev işinin tüm zahmetini,
kadınların ev içindeki emeğini yok sayıyorsunuz. Ev işinin süpürgelerle dans
edilerek yapılan keyifli bir iş olduğunu mu zannediyorsunuz? Peki, kadınların
düşlerinin yeni perdeler, lekesiz yerlerden ibaret olduğu fikrine nasıl
vardınız? Kâğıt bebekler, sıfır bedenler ile reklam dünyasının karton
kadınlarından bıktık.” diyor kadınlar. “Gerçek kadınlar görmek istiyoruz.
Bizler cinsiyet ayrımcılığı yapan ve kadınların zihinsel, bedensel bütünlüğünü
ihlal eden tüm bu reklam filmlerini kınıyoruz ve bu ürünleri tüketmeme kararı
aldık.” diyor kadınlar. Yine, reklamlardan sorumlu herkesi, Reklam Özdenetim Kurulu,
Reklamcılar Derneği, Reklamverenler Derneği ve tüm
reklamcıları sorumluluğa davet ediyorlar. Tabii, bu sorumluluğun en büyüğü de Hükûmette ve Hükûmetin ilgili
bakanlığında diyoruz. Biz de bu anlamda, Hükûmeti
imzaladığı uluslararası sözleşmelerin gereklerinin yerine getirilmesi için bir
kez daha buradan uyarıyoruz. Peki, medyada kadının temsiliyeti ne
kadardır? Sayısal olarak baktığınızda, medyanın bütün çalışmaları neredeyse
kadınlar üzerinden gider. Ama, ne yazık ki, Duygu
Asena gibi ünlü bir yazarın… Kendisini, burada saygıyla anıyorum, rahmetle
anıyorum. Ne yazık ki, kadının kendi var, ama, adı yok
medyada. Bunu birkaç rakamla sizlere iletmek istiyorum. Örneğin, “Arka sayfa güzellerinin yüzde 100’ü kadın, yüzde sıfırı
erkek.” diyor kadınlar. Medya yöneticilerinin yüzde 15’i
kadın, yüzde 85’i erkek. Köşe yazarlarının yüzde 11’i kadın, yüzde 89’u erkek. Televizyonların
siyasi tartışma programlarına katılan konukların yüzde 11’i kadın, yüzde 89’u
erkek. Haber kaynaklarının yüzde 18’i kadın, yüzde 82’si
erkek. Genel yayın yönetmenlerinin yüzde sıfırı kadın, yüzde 100’ü
erkek. Bunlar, geçmiş aylarda Medya İzleme Grubunun yaptığı bir konferansta
kamuoyuna sunduğu istatistik sonuçlarıdır. Peki, medyada çalışan kadınların temel sorunları nelerdir? Çalışan
sayısı erkeklerle eşit, hatta, belki biraz daha fazla.
Ancak, yukarılara doğru çıktıkça bu sayı azalıyor. Yönetici kadın sayısı,
özellikle yazı işleri kısmında hâlâ çok az. Gazetecilik kadına yakıştırılan bir
meslek, ancak gazete yöneticiliği o kadar değil. Ama,
meseleyi gazete yönetmekten çok gazetecilik yapmak olarak değerlendirdiğinizde,
kadınlar bu işi gayet güzel yapıyor, belki erkeklerden daha başarılılar. Medya konusuyla, temsil oranıyla, kaynağıyla, fotoğrafıyla,
görüntüsüyle, diliyle ve karar vericileriyle erkek olunca, kadının adı gibi
yeri de yok ya da kadın olmadığı için böyle. Aslında, dünyada da Türkiye’de de
medya ortamının yüzde 30-35 kadarı kadınlardan oluşuyor. Yine, medyada en temel sorunlardan biri, medyada çalışma koşulları
genelde sorunlu. Öncelikle sendika yok, sosyal güvenceyle çalışırsan ne şans,
maaşlar arasındaki uçurum çok fazla, en çok alanla en az alan arasındaki farkı
sayılarla ifade etmek mümkün değil. Kadınlar bu sorunları daha katmerli
yaşıyor. Az önce de belirttiğim gibi, gazeteciliğin saati, tatili belli değil,
duruma göre seyahati çok. Kadınlar, sadece bu nedenle bile meslekten
zorlanıyor. Yine, Yunanistan’da yapılan bir araştırmada kadın gazetecilerin
yüzde 50’ye yakını tacize uğramaktadır. Ve yine, medya muhabiri eğitilmeli;
magazin kafasıyla haberciliğe son verilmeli. Bu magazin haberlerinin temel
kaynağı da kadın olarak işlenmektedir. Bu anlamda biz, Hükûmeti bir kez daha
Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planı’na uymaya çağırıyoruz. Bunun için iki temel
strateji var: Birincisi, medya ve yeni iletişim teknolojileri içinde kadınların
karar alma ve kendilerini ifade etme konumlarına katılımını ve
ulaşılabilirliğini artırmak. İkincisi, medyada kadınların dengeli ve klişeleşmiş olmayan
görüntülerini yaygınlaştırmak. Dolayısıyla Hükûmetin, uluslararası hükûmetlerin bu konuda imza attığı, Hükûmetimiz
tarafından da onaylanan bu deklarasyonun temel
gereklerinin bir an önce yerine getirilmesini istiyoruz. Bunun için öncelikle, temel başlıklardan biri, çeşitli medya
kuruluşlarının yönetici ve sahiplerinin çalışmalarını kadın bakış açısıyla
yürütmeleri ve bunu medyada yansıtmaları için eş güdüm çalışmalarının
yapılması. Yine medyada, özellikle reklam programlarında kadının cinsel obje
ve tüketici olarak yansıtılmasının engellenmesi; bunun yerine, kadının
yaratıcı, katılımcı, paylaşımcı, karar alıcı ve benzeri yönlerinin öne
çıkarılması. Yine, medyada kadına ve çocuklara yönelik her türlü şiddet,
aşağılanma ve sömürünün önlenmesi amacıyla yasal düzenlemelerin gözden
geçirilmesi ve gerektiğinde yeni düzenlemelere gidilmesi. Yine, çalışan kadın imgelerinin güçlendirilmesi ve
yaygınlaştırılması için çeşitli mesleklerdeki kadınların olumlu anlatılarına
medyada daha fazla yer verilmesi ve bu konuda sivil toplum örgütleriyle iş
birliğine gidilmesi. Bu çerçevede; bir, Radyo Televizyon Üst Kurulu; ikincisi, hükûmet sorumluluğu; üçüncüsü de sivil toplum örgütlerinin
yapması gereken görevler olarak belirlenen bu anlaşmada herkesi bu görevlerini
yerine getirmesine çağırıyoruz. Ama şunu da belirtmek istiyoruz: Tabii ki bu konuda çok umutlu
olduğumuzu ifade edemeyiz çünkü var olan Hükûmet,
grup başkan vekilleri, zaman zaman Başbakan
tarafından “Kadın mal mı ki kota verelim.” denmektedir. O zaman, “Sen imza
atarken neye imza attın?” diye sormak istiyoruz ya da “Hangi görevleri
devraldın, neyi yürütüyorsun farkında mısın?” diye sormak istiyoruz. Kadın kurtuluşunu “Feminizme köle olmayacağız.” diyerek bu
zihniyetinizi… “kadın, aslında yeri evidir, hizmettir” demek anlamına gelmiyor
mu? Bu zihniyetinizi lütfen sorgulayın. Uluslararası sözleşmelerin gereği olan
ve sizin de yürütmekle sorumlu olduğunuz bu anlaşmaların gereklerini yapın.
Bunun için öncelikle kota sistemini, Radyo Televizyon Üst Kurulunda olmak
üzere, aslında hayatın her yerinde uygulamak gerekecek. Bunun için Siyasi
Partiler Yasası’nın değiştirilmesi gerekiyor. Kadının kurtuluşundan korkarak, kadını geleneksel değerlerle eve
hapsetmenin bin bir türlü planını yapmak yerine… Bu, hiç kimseye
kazandırmayacak, iktidar da olsanız, hükûmet de
olsanız, ne olursanız olun bu planınız, artık günümüz dünyasında bir işe
yaramayacak, kadını kimse artık evine kapatma gücünü elde edemeyecektir. O
nedenle, size düşen… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız. SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Teşekkürler. …halkın size verdiği sorumlulukları, inançları, cinsleri, milliyetleri
ayırmadan herkese eşitlikçi bir hizmet vermektir. Bu bakış açısıyla bakılmadığı zaman bugün telekulak
spekülasyonuyla, yarın başka başka konularla her gün sansasyonel olarak bu antidemokratik sistemin hepimiz
mağduru olmuş olacağız ve her zaman bu kürsüden ifade ediyoruz, demokrasi
herkese lazım, herkes bir gün demokrasiye ihtiyaç duyacaktır. Telekulak sistemi bugünkü olay değil, ortam dinlemeden
tutalım telefon dinlemelere kadar Türkiye’de bu işin en büyük mağdurları
bizleriz her şeyden önce. O nedenle, işi parça parça
ele almak ya da her kanun ele alındığında “Nerede hırsızlık yapılmış?”
tartışmasından ziyade bu sistem hırsızlığı nasıl üretiyor, bu sistem kuşkuyu
nasıl yaratıyor, bu sistem antidemokratik uygulamaları nasıl oluşturdu ve bütün
hükûmetler süreçlerinde yer alanların burada katkısı
nedir, herkes dönüp bunun hesabını vermeli. Yoksa sıra kendinize geldiğinde çok
geç olmuş olabilir diyorum ve teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Şahsı adına Ankara Milletvekili Aşkın Asan. Sayın Asan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) AŞKIN ASAN (Ankara) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri;
Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın 5’inci maddesi ile ilgili görüşlerimi bildirmek amacıyla şahsım
adına söz almış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, sektörlerinde lider konumunda bulunan
birçok kurum teknolojik gelişmelerin etkisiyle büyük tehlike ve aynı zamanda da
büyük fırsatlarla karşı karşıya kalmıştır. 2000’li yılların bu dinamik rekabet
ortamında kurumların ürünlerini, süreçlerini ve örgütsel yapılarını sürekli
yenilemesi varlıklarını devam ettirmenin temel unsurları olmuştur. Başka bir
deyişle, sürekli değişen dinamik bir çevrede rekabet üstünlüğü elde etmede ve
bu üstünlüğü sürdürmede yenilikçilik vazgeçilmez bir araç hâline gelmiştir. “Yeniden yapılanma” kavramı son yıllarda toplam kalite
yönetiminden sonra en çok sözü edilen kavram olmuştur. Kavram olarak,
işletmelerin rekabet koşullarına uyabilmeleri ve müşterilerine daha iyi, daha
kaliteli, daha çabuk ve daha ucuz hizmet sunabilmeleri için işletme
bünyesindeki tüm iş yapma usul ve süreçlerinin köklü bir şekilde gözden
geçirilmesi ve yeniden yapılandırılmalarını ifade etmektedir. Yeniden
yapılandırılmada başarılı küçülme en önemli ilkelerden biridir. Küçülmenin
amaçları olarak şunlar sayılabilir: Maliyetleri düşürmek, karar sürecini
hızlandırmak, rakiplerin davranışlarına daha kısa sürede cevap verebilmek,
iletişimdeki bozulmaları azaltmak, daha çok sonuca dönük çalışır duruma gelmek,
işletme içi süreçlerden çok müşteri gereksinimlerine odaklanmak, verimliliği
artırmak, yeni fikirlerin kısa sürede uygulamalarını sağlamak, sinerjiyi artırmak, kişisel sorumlulukları daha kolay izlemek.
Organizasyonlar, başarılı bir küçülme için bilinçli, planlı ve
etkin biçimde hareket etmelidirler. Organizasyonel
performansı geliştirmek için iş gücünde yapılacak azaltmanın hem işletmeye hem
de iş görenlere en az sıkıntı yaratacak biçimde planlanması ve uygulanması
gerekmektedir. TRT’nin gelişen dünyaya ayak uydurabilmesi için yeniden
yapılanması gereği apaçık ortadadır. Görüşülen kanun maddesiyle, Türkiye Radyo
ve Televizyon Kurumunun, devletin genel idare düzenine bağlı kalınarak, diğer
yandan kamu radyo ve televizyon yayıncılığı hizmetinin niteliği de göz önünde
tutularak, daha etkili ve dinamik bir teşkilat yapısına kavuşturulmasına olanak
verecek şekilde yeniden yapılandırılması planlanmaktadır. Daire başkanlıklarının görev ve fonksiyonları yeniden gözden
geçirilmiş, görev ve fonksiyonu kalmayan daire başkanlıkları kaldırılmış,
benzer işleri yapan, görev ve yetkileri iç içe olan gereksiz kadro ve
maliyetlere neden olan daire başkanlıkları birleştirilmiş, taşra teşkilatları
küçük birimler hâline getirilmiştir. Yine, görüşülen bu maddeyle, Kuruma, yurt dışında büro açabilme
olanağı verilmiştir. Görülüyor ki yeniden yapılandırılma sürecinde küreselleşen
dünya ihtiyaçlarına da yönelik her türlü tedbir alınmıştır. Konuşmama son verirken bu yeni düzenlemeyle Türkiye’nin kamu
yayıncılığı yapmakla görevlendirilen tek yayın kuruluşu TRT’nin halkın geri
bildirimine önem veren açık, dinamik, üretken ve en önemlisi cumhuriyet
ilkelerine bağlı, tarafsız yayıncılığı hedef alan misyonunda
daha da başarılı olacağına ilişkin inancımı bildirir, hepinize saygılar
sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Şahsı adına ikinci konuşmacı Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır. Sayın Hıdır, buyurun efendim. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım. Değerli arkadaşlar, tüm dünyada gelişen teknolojik değişim görsel
yayıncılıkta da tekelciliği ortadan kaldırmıştır. Bu noktadan hareketle Hasılat Daire Başkanlığının kaldırılması, bazı dairelerin
birleştirilmesi, bölge müdürlüklerinin yerine daha küçük, verimli birimlerin
oluşturulması, az sayıda ama fonksiyonel strateji ve politika üreten yönetim
birimlerinin oluşturulması, idari yapılanmanın çağdaş yayıncılığı mümkün
kılacak özerk ve esnek bir hâle dönüştürülmesi için yapılan değişikliklerdir.
Klasik kamu iktisadi teşekküllerinin hantal personel yapısından uzman, çağdaş
yayıncılık vasıflarına uygun bir yapılanmaya gidilmesi temel amacımızdır. Tüm
bu değişikliklerle devletin mevcut idari yapılanması içinde çağdaş normlara
uygun, dinamik bir yapının kurulması amaçlanmıştır. BBC, RAI ve NOS gibi
dünyaca ünlü yayıncılar bu değişiklikleri yıllar önce yaptıkları için çağdaş
normları yakalamışlardır. Türkiye Radyo Televizyon Kurumunda da siyasi
baskılardan uzak, kamu yararını gözeten çağdaş bir yayıncılık yegâne
hedefimizdir. Mevcut yapı karar almayı yavaşlatmaktadır. Yayınlara olumlu katkı
sağlamak bu hâliyle mümkün değildir. Elektronik yüksek mühendisliğine alternatif olarak elektronik
haberleşme ve bilgisayar mühendisliği de devreye sokulmaktadır. Bu yasayla, 2008 yılında emekli olmayı isteyen TRT personeline
yüzde 30 daha fazla emeklilik ikramiyesi vermek suretiyle, hâlen çalışanların
mağduriyetlerinin de önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Keza, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Açık Öğretim Fakültesi gibi
sektörlerle yapılacak protokol çerçevesinde TRT yayınlarının sektör bazında
farklı yayınlar yapmak suretiyle yayın alanını genişletmesine de fırsat
verilmektedir. Yine, tasarının geneliyle, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, yurt
dışında Türkiye’nin olumlu yönden tanıtılmasına da katkı sağlamaya devam
edecektir. Bugün yurt dışında en çok güvenilen kanal, gururla söyleyebiliriz ki
Türkiye Radyo Televizyon Kurumudur. TRT, kültürel yapımızın ne olduğunu anlatmasının yanı sıra, bizi
ve ülkemizi yurt dışında çok farklı olarak tanıtan sözüm ona yerli kanalların
saçtığı zehirlerin panzehiridir. Bu yönüyle Türkiye Radyo Televizyon Kurumu
önemli bir görevi icra etmektedir. Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin
yürütme ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama çalışmaları çerçevesinde Türkiye’nin
kültürel tanıtımına ve çocuklarımızın eğitimine katkı sağlayan TRT’yi
“borazancıbaşı kanal” olarak vasıflandırmak ülkemiz adına talihsiz bir
açıklamadır. Türkiye’nin son beş yılında taşların yerli yerine oturduğunu,
demokratik kurum ve kuruluşların özgür, halkın taleplerini dile getiren
kurumlar hâline dönüştüğünü hep birlikte müşahede etmekteyiz. Şüpheci ataklarıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı her
yasayı “Borazancı, kemirgen, çiftlik, telekulak,
kadrolaşma” gibi kelimelerle tanımlamak, psikolojik bir vakanın ne kadar vahim
boyutlara ulaştığını gösteren en önemli delillerdir. Değerli arkadaşlar, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu bu yasa
tasarısıyla daha özerk hâle gelecektir. Hantal yapısı dinamik bir yapı
kazanacaktır. Milletimizin gelişen, büyüyen, modernleşen, cumhuriyetine,
demokrasisine, hukuki kurum ve kurallarına sahip çıkan bir kurum hâline
gelecektir. Türkiye’nin 20 milyon insanını, Doğu Anadolu’da, Karadeniz’de,
Güneydoğu Anadolu’da yaşayan Azeri, Acem, Arap… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET NİL HIDIR (Devamla) - …Laz, Gürcü, Çerkez, Afgan, Tatar ve
Özbek vatandaşlarımızı sadece bir şemsiye altında toplamak suretiyle, bütün
dünyaya bölücü cümlelerle Türkiye’nin imajını sarsmak, hiç kimsenin haddine
değildir. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu sayesinde, ülke tanıtımında, birlik
ve beraberliğimiz her vesileyle vurgulanmıştır, vurgulanmaya devam edilecektir.
Değerli arkadaşlar, TRT, doğru, ilkeli, birleştirici,
bütünleştirici yayınlarıyla ülkemizi doğru tanıtmaya devam edecektir. Bunu
yaparken kadrolaşmayı ikide bir öne süren arkadaşlarımıza cevap niteliğinde
olması bakımından, 2000 yılında çalışan sayısı 8.171 iken, 1.217 personelin
düşürülmesi neticesinde, 2008 yılında bu rakam 6.954 olmuştur. Kadrolaşma niyetinde
olan Sayın Genel Müdür… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET NİL HIDIR (Devamla) - …2.726 kişiyi hâlen boş
bırakmaktadır. Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hıdır. Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Gök… İSA GÖK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Hep kadrolaşmadan bahsedildi. Adana Haber Bürosuna geçtiğimiz
hafta 3 yeni personel alındı Zaman gazetesi temsilciliği üzerinden, 1 kameraman,
1 haber muhabiri, 1 teknisyen. Erzurum Habere de geçenlerde 2 kişi daha alındı,
2 personel. Madem kadro fazlalığı var, bunlara onay nasıl verildi? İki: Malum tek il radyosu Hatay’dı, kapatıldı. Sekiz bölge
radyomuz var: Ankara, İstanbul, İzmir’in haricinde, onlarla beraber Çukurova
-yani Mersin’de kurulu- Trabzon, Erzurum, Diyarbakır, Antalya. Mersin’de kurulu
Çukurova Radyosunun yeri, binası başka kurumlara verilecek mi? Çünkü Mersin’de
il sağlık müdürlüğü ekipleri mütemadiyen Mersin’e Radyomuzun içine geliyor… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) İSA GÖK (Mersin) – Bitirebilir miyim Sayın Başkan. BAŞKAN – Benim buradan açma şansım yok Sayın Gök, çünkü mikrofon
otomatik kapandı. Ama konuyu anladı herhâlde… Sayın Ünlütepe… İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkanım, bitmedi ama. BAŞKAN – Sayın Gök, otomatik olarak mikrofon kesiliyor. Sayın Ünlütepe yok mu efendim? Sayın Akkuş… AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; 2954 sayılı
Radyo ve Televizyon Kanunu’nun 13’üncü maddesi (c) bendinde genel müdür ve
genel müdür yardımcılarında on beş yıllık tecrübe istenmektedir. 219 sıra
sayılı Yasa Tasarısı’nda bu sürenin on iki yıla çekilmesinin ve genel müdür
adayının yaşının kırk olmasının kaldırılmasının nedeni nedir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş. Sayın Çalış… HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım, TRT’de geçici işçi statüsünde on bir ay çalışan
sözleşmeli personele kadro vermeyi düşünüyor musunuz? Bu yasaya bir önergeyle
eklemeyi düşünür müsünüz? İkinci sorum: TRT’nin hizmet satın aldığı kuruluşlarda sigortasız
işçi çalıştırıldığı, dolayısıyla sigortasız işçi çalıştırılmasına alet olduğu
yönünde haberler var, doğru mudur? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Öztürk… FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Sayın Bakanım, Cumhuriyet Halk Partisinin
İletişim Danışmanı Baki Özilhan, TRT’de kadrolu
olarak Genel Müdür Uzmanı olarak çalışıyor mu? Yine 22 Temmuz seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisinden
milletvekili adayı olan Baki Özilhan, milletvekili
adayı olduğu dönemde Kanaltürk adlı televizyonda
siyasi içerikli programlar yaptı mı? Yine TRT Genel Müdür Uzmanı Baha Ülgen,
Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubunda basın danışmanlığı yapıyor mu? Baha Ülgen’in, Yücel Yener’in TRT Genel Müdürlüğü döneminde
TRT’de yapım-yayın elemanı olarak alındığı ve siyasi haberlere müdahalede
bulunduğu iddiaları doğru mu? Teşekkür ederim efendim. MUHARREM İNCE (Yalova) – Herhangi bir devlet dairesinden danışman
alamaz mıyız? Senin danışmanın nerede çalışıyor? Benim danışmanım da Köy
Hizmetlerinde çalışıyor, ne olacak! BAŞKAN – Sayın Süner… TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, 3’üncü maddeyle ilgili bir
sorum var. Bu maddeye göre, genel müdür yardımcılarından ikisi Bakanlar
Kurulu kararıyla Yönetim Kurulu üyeliğine atanabilecektir. Aynı maddede yer
alan diğer bir düzenlemeye göre ise atanan iki Yönetim Kurulu üyesi herhangi
bir süreye bağlı olmaksızın Bakanlar Kurulunca görevden alınabilecektir. Bu
hükümler hukuka uygun mudur? İkinci sorum 9’uncu maddeyle ilgili: Maddede geçen söz
konusu personele “Atandıkları yeni kadroların ücret (fazla mesai ücreti hariç)
bu özel hizmet tazminatı toplam net tutarının, eski kadrolarına bağlı olarak en
son ayda almakta oldukları ücret (fazla mesai ücreti hariç) bu özel hizmet
tazminatı toplam net tutarından az olması hâlinde aradaki fark tutarı, fark
kapanıncaya kadar, atandıkları kadroda kaldıkları sürece herhangi bir vergi ve
kesintiye tabi tutulmaksızın ayrıca tazminat olarak ödenir.” denilmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. TAYFUR SÜNER (Antalya) – Bu durumda, kurum personelinin tamamı
kazanılma hakları olan ortalama… BAŞKAN – Sayın Süner, otomatik kesildi. TAYFUR SÜNER (Antalya) - …164 lira fazla kayma… Bu, Anayasa’ya
aykırı değil midir? BAŞKAN - Sayın Koca… İHSAN KOCA (Malatya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum. Önceki dönemde TRT’de, gazetelerde köşe yazarlığı yapıp program
yapan yazarlar olmuş mudur? Bunlardan hâlâ devam edenler var mıdır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Buyurun Sayın Bakanım. DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Bu soruların bir kısmı -yine dün de söyledim- somut olan “falan falan yerde çalışıyor mu?” mesela onlarla ilgili yazılı
olarak cevap vereceğim. Ama sık tekrar edilen bir iki soru var, müsaade
ederseniz, onlara temas etmek istiyorum evvela. Bunlardan biri: Sayın İnce “Hem yeni teknolojiye uyum sağlamak
vesaire için deniyor ama aynı zamanda onunla ilgili de herhangi bir düzenleme
görünmüyor.” dedi. Bizim kanaatimize göre üç dört maddede bu düzenleme yer
alıyor. Kanunun 1’inci maddesinde yapılan değişiklikle medya araçlarından
yapılan yayınlarla ilgili bir yeni düzenleme getiriliyor. Bunun söylediğimizle
doğrudan ilgisi var. Ayrıca, tasarının 4’üncü maddesiyle asıl Kanun’un 13’üncü maddesi
değiştiriliyor. Burada, genel müdür yardımcılarından birinin nitelikleri
sayılırken “televizyon, radyo, haberleşme, bilgisayar, telekomünikasyon,
elektronik, kitle iletişim” gibi alanlarla ilgili uzmanlık da düşünülerek
yasada, yani tasarıda yer alan maddede bir genişletilme oluyor. Dolayısıyla, bu
da yine o teknolojiye uyum sağlamayla doğrudan ilgili. Yine ayrıca tasarının 5’inci maddesiyle ki Kanun’un 16’ncı
maddesine değişiklik getiriyor. Orada da yine bir stüdyo ve program iletişim
sistemi, dairesi zenginleştiriliyor, ama ayrıca bilgi teknoloji dairesi
kuruluyor zaten. Yine, 8’inci maddeyle, Kanun’un 50’nci maddesine getirilen
değişikliklerle de yayın, yapım, teknik ve bilişim hizmetlerine münhasır olmak
üzere bir personel istihdamı vizyonu getiriliyor.
Yani, bu işlerin yapılabilmesi için de buna tekabül eden, bunu karşılayan bir
istihdamda yenilik düşünüyor. Dolayısıyla, bizim orada söylediğimiz “teknolojiye uyum” konusu
boşta kalmıyor, onun altı dolu. Bir diğer konu, bu, sanatçılarımızla ilgili… Arkadaşlarım, hiçbir
sanatçı mağdur edilmiyor. Tam tersine, aslında bizim çıkardığımız yeni
yönetmelikle sanatçıların, sanatkârların durumu daha bir rahatlık kazanıyor.
Çünkü bu yönetmelik, Kurumun kadrolarında sanatçı olarak çalışanlar ve sanatçı
niteliğinden dolayı Kurumun idareci, uzman, şef ve benzeri diğer kadrolarında
görevli bulunanlar ile spiker ve teknisyenlerden oluşacak toplulukların konser,
festival, radyo ve televizyon programları ve benzeri sanat faaliyetlerinde
bulunabilme imkânı var. Aslında bu, şöyle veya böyle devam ediyor ama maalesef
yasa dışı gibi görünüyor. Dolayısıyla, biz onu şimdi güvence altına alıyoruz.
Onların daha fazla hizmet etme, daha fazla hizmet sunma imkânını da ayrıca bu
yönetmelikle zaten getirdik, yasada da zaten onu olumsuz olarak etkileyecek
herhangi bir şey yok, sanatçılarımız TRT’deki görevlerine devam edecekler ama
durumları daha iyileştirilerek ve çalışma şartları, çalışma atmosferleri daha
rahatlatılarak devam edecekler. Bu sendikalarla ilgili bir soru vardı. Bana gelen bilgiye göre
herhangi bir değişiklik söz konusu değil. Yani, orada, zaten sendikada görevli
olan arkadaşlarımızın bir kısmı idari görevlerde ve hizmetlerine devam ediyorlar.
Dolayısıyla, herhangi bir değişiklik söz konusu değil, yerlerinin
değiştirilmesi diye bir şey söz konusu değil, öyle bir durum yok. Efendim
varsa, öyle bir bilinen varsa, somut örnek verirseniz onu da şey yapabiliriz. MUHARREM İNCE (Yalova) – Maaş Sayın Bakan, maaş! DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Hayır, şimdi, şu anda mevcut
olan bilgilerimiz bu. MUHARREM İNCE (Yalova) – Bordrosu yok mu ya! Devlet sırrı mı bu?
Arkadaşlar, merak etmiyor musunuz TRT Genel Müdürü’nün maaşını? DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Bu, on iki yıl konusunda,
genel müdür ve yardımcılarına on beş yıllık süre niye on iki yıla indiriliyor… İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakan, efendim, somut sorularımıza cevap
verin lütfen. MUHARREM İNCE (Yalova) – Maaş kaç para, maaş? DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Somuta cevap veriyorum,
diyorum ki yer değiştirme olmuşsa bana “Şurada olmuştur.” diye belge getirin. İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakan, efendim, gayet net. Mersin radyo
binasını başka bir kuruma tahsis etmeyi düşünüyor musunuz? DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Tamam, geliyor, acele etme,
geliyor o. İSA GÖK (Mersin) – Süreniz bitiyor ama… DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Tamam. Ben cevap vermeyeceğim
demedim ki. Acele ediyorsun. En son konuşan arkadaşlardan biriydin. Hemen söyleyeyim:
Çukurova Radyosu binasının Mersin İl Sağlık Müdürlüğüne devri veya yer
verilmesinin aslı astarı yoktur. İSA GÖK (Mersin) – Tamam, sağ olun. DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Çok teşekkür ederim, tamam. Ayrıca, Genel Müdür… MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Bakan, performans ikramiyesi ne
kadar aldı Sayın Genel Müdür? Merak ediyorum, parayı merak ediyorum. DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Lütfen şu cevabı bitireyim. Genel Müdür ve yardımcıları arasında on beş yıllık süre niye on
iki yıla indiriliyor? Arkadaşlar, bugünün teknolojik, bilimsel, bilişsel
imkânlarıyla, açıkçası eskiden on iki senede kazanılan tecrübeler çok rahatça
bugün on senede de kazanılabilir, daha da rahat kazanılabilir, daha az ve kısa
zamanda kazanılabilir, onun için. Zaten, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 68’inci maddesinin (b)
fıkrasına da uygun hâle getiriliyor bu değişiklikle getirdiğimiz bizim yeni
durum. MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Bakan, niye öğrenemiyoruz parayı? DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Evet, Baki Özilhan’la ilgili arkadaşlarımızın soruları vardı. TRT
kadrolu genel müdür uzmanıdır bu arkadaşımız. O dönemde Kanaltürk’te
siyasi içerikli programlar yapmıştır. Yücel Yener döneminde siyasi ağırlıklı
programlar yapmıştır. Arkadaşımızın sorduğu soru bu. Bir de Baha Ülgen. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Sekreterliği emrinde geçici görevle bulunduğu Mecliste CHP
Grubunda basın danışmanlığı yapıyor, evet. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bunda anormal ne var, anlamadım ki ya?
Efendim, her parti devletin çeşitli dairelerinden kadro isteyebilir,
çalıştırabilir. FATİH ÖZTÜRK (Samsun) -
“Kadrolaşma var.” diyor arkadaşlar ya! DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Bir şey söylemedik ki, ben
eleştirmiyorum. Eleştiri anlamında söylemiyorum. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Size demiyorum. Onu sorana soruyorum. DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Tamam. Evet, “Danışmanlık
yapıyor.” diyorum. Tamam, bitti. Benim söylediğim sadece o, bitti. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. MUHARREM İNCE (Yalova) – “Senin danışmanın nerede çalışıyor?” Ya
çocukça bir soru bu, çocukça! Milletvekili böyle soru sormaz. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Milletvekili soru soruyor. MUHARREM İNCE (Yalova) – Böyle soru mu olur ya? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Senin sorduğun soru neydi? FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Allah Allah! “Kadrolaşma var.” diyorlar! MUHARREM İNCE (Yalova) – Olur mu canım, maaşı soruyorum ben maaşı!
Bu devletin parasından kaç para maaş alıyor? Öğrenmek istiyorum bunu. Niye
öğrenemiyorum, devlet sırrı mı bu? Devlet sırrı mı bu? BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde altı adet önerge
vardır… DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Maaşını… BAŞKAN – Sayın Bakanım, tamamlandı mı efendim? DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Peki… Peki… MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkanım, 6’ncı maddede 20 imzayla
kapalı oturum istiyoruz. Bu devlet sırrı mı, kapalı oturumda görüşmek istiyoruz
Sayın Başkanım. ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Şov yapma be! (CHP sıralarından
gürültüler) MUHARREM İNCE (Yalova) – Sen şov yapma! BAŞKAN – Sayın İnce… Sayın Bakanım, bu hususta bir açıklama yapacak mısınız? DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Yapacağım efendim, bir
dakika. BAŞKAN – Evet, Sayın Bakanın açıklamasını dinleyelim. Sayın İnce…Sayın İnce… DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, ben… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz? BAŞKAN – Efendim, açıklama yapacak. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, başka bir konuyu arz etmek
istiyorum. MUHARREM İNCE (Yalova) – Milletin parasının hesabını soruyorum. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biraz önce Sayın Milletvekili, bir
milletvekili arkadaşımızın sorduğu soruyu “çocukça” diye küçümsedi. Burada
milletvekilleri her türlü soruyu sorabilirler. Sayın Milletvekili sözünü geri
alsın. BAŞKAN – Arkadaşlar… MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkanım, soru şu… BAŞKAN – Sayın İnce… MUHARREM İNCE (Yalova) – O soruyu geri alsın, ben de sözümü geri
alayım. Öyle soru olmaz. BAŞKAN – Sayın İnce, zaten Başkanlık Divanının böyle bir tespiti
falan yok. Siz kendi aranızda konuşuyorsunuz herhâlde tahmin ediyorum. Sayın Bakanım, buyurun efendim. DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, Sayın Genel Müdürün
genel müdür olarak TRT Kurumundan aldığı maaş 6.296,13 YTL’dir. MUHARREM İNCE (Yalova) – Diğerleri? Diğerleri? DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Diğerleriyle ilgili benim
elimde bir bilgi yok. (CHP sıralarından gürültüler) MUHARREM İNCE (Yalova) – Önergeyi verdik, önerge işlemde. BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlar, sakin olalım. ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Genel Müdür rakamları söylesin,
biz toplarız efendim, önemli değil. MUHARREM İNCE (Yalova) – Performans ikramiyesi ne kadar, Avea’dan ne kadar, Telekom’dan ne kadar? Bunları öğrenelim. BAŞKAN – 5’inci madde üzerinde altı adet önerge vardır. Önergeleri
geliş sırasına göre okutup aykırılık durumuna göre işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve
Televizyon Kanunu ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesi ile
değiştirilen 2954 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin
birinci fıkrasında yer alan “Genel Sekreterlik ve Özel Kalem Müdürlüğü”
ibaresinin “Genel Sekreterlik, Özel Kalem Müdürlüğü” şeklinde, “Haber,”
ibaresinin de “Haber ve Spor Yayınları,” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, şimdi Kâtip Üye arkadaşımızın
okuyacağı önergenin metni biraz önce okunan önergeyle aynı olduğundan sadece
imza sahiplerini okutuyorum:
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 5- 2954 sayılı Kanunun 16 ncı
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu; Genel Müdür, dört
Genel Müdür Yardımcısı (yayın ve program, idari, teknik, mali), Hukuk
Müşavirliği, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Yayın Denetleme Kurulu Başkanlığı, Genel
Sekreterlik ile Televizyon, Radyo, Haber, Dış Yayınlar, Müzik, Arşiv, Strateji
Geliştirme, Bilgi Teknolojileri, Stüdyolar ve Program İletim Sistemleri, Verici
İşletmeleri, Araştırma ve İmalat, Muhasebe ve Finansman, Satın Alma, İnsan
Kaynakları, Eğitim, Reklam -Tasarım- Tanıtım ve Destek Hizmetleri Daire
Başkanlıklarından oluşur. Dairelerin Genel
Müdür Yardımcılarına olan bağlantıları Genel Müdürün teklifi ile Yönetim Kurulu
tarafından belirlenir." "Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun taşra teşkilatı; Genel
Müdürlüğe bağlı Bölge Müdürlükleri ile haber bürolarından oluşur. Kurum, yurt
dışında büro açabilir, bu bürolarda personel çalıştırabilir. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun her seviyedeki teşkilatlanma
değişikliği (lağvetme, tensik, yeni kuruluş), Genel Müdürün teklifi, Yönetim
Kurulunun onayı ile yapılır. " BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, şimdi, Sayın Tüzün’ün okuyacağı önergenin metni, biraz önce okunan
önergeyle aynı olduğundan, bu önergede de sadece imza sahiplerini okutuyorum:
BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
MADDE 5- 2954 sayılı Kanunun 16 ıncı
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu; Genel Müdür, dört
Genel Müdür Yardımcısı (yayın ve program, idari, teknik, mali), Hukuk
Müşavirliği, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Yayın Denetleme Kurulu Başkanlığı, Genel
Sekreterlik ile Televizyon, Radyo, Haber, Dış Yayınlar, Müzik, Arşiv, Strateji
Geliştirme, Bilgi Teknolojileri, Stüdyolar ve Program İletim Sistemleri, Verici
İşletmeleri, Araştırma ve İmalat, Muhasebe ve Finansman, Satın Alma, İnsan
Kaynakları, Eğitim, Reklam -Tasarım- Tanıtım ve Destek Hizmetleri Daire
Başkanlıklarından oluşur. Dairelerin Genel
Müdür Yardımcılarına olan bağlantıları Genel Müdürün teklifi ile Yönetim Kurulu
tarafından belirlenir." "Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun taşra teşkilatı; Genel
Müdürlüğe bağlı Bölge Müdürlükleri ile haber bürolarından oluşur. Kurum, yurt
dışında büro açabilir, bu bürolarda personel çalıştırabilir. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun her seviyedeki teşkilatlanma
değişikliği (lağvetme, tensik, yeni kuruluş), Genel Müdürün teklifi, Yönetim
Kurulunun onayı ile yapılır." Yönetim kademelerinde kadın temsiliyeti gözetilir.” BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
bundan sonraki görüşmelerinin kapalı oturumda görüşülmesine dair İç Tüzük’ün
70’inci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır. Kapalı oturum istemine dair önergeyi okutuyorum: MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önergelerin mi Sayın Başkan kapalı
oturumda? BAŞKAN – Efendim şu anda talep edildi. VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI (Devam) C)
Önergeler 1.- Burdur Milletvekili Ramazan
Kerim Özkan ve 19 arkadaşınca verilen, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine, İç Tüzük’ün
70’inci maddesine göre, kapalı oturumda devam edilmesine dair önergesi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı TRT Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin Meclis İç Tüzük’ü madde
70’in gereği kapalı oturumla yapılmasını arz ve teklif ederiz. Ramazan Kerim Özkan, Burdur?
Burada. Tayfur Süner,
Antalya? Burada. Muharrem İnce, Yalova?
Burada. Abdurrezzak
Erten, İzmir? Burada. Mehmet Ali Susam, İzmir?
Burada. Birgen Keleş, İstanbul? Burada. Ali İhsan Köktürk, Zonguldak? Burada. Oğuz Oyan, İzmir? Burada. Orhan Ziya Diren, Tokat? Burada. Fatma Nur Serter, İstanbul? Burada. Fehmi Murat Sönmez, Eskişehir? Burada. Fevzi Topuz, Muğla? HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Takabbül
ediyorum. BAŞKAN – Sayın Hakkı Suha Okay takabbül ediyor. Zekeriya Akıncı, Ankara? Burada. İlhan Kesici, İstanbul? Burada. Haluk Koç, Samsun? Burada. Necla Arat, İstanbul? Burada. Eşref Karaibrahim, Giresun? Burada. Engin Altay, Sinop? Burada. Osman Kaptan, Antalya? Burada. Abdurrezzak Erten, İzmir? BAŞKAN – Abdürrezzak Erten’i
iki defa okudun. Durdu Özbolat, Kahramanmaraş? BAŞKAN – Sayın Durdu Özbolat… Evet… Sayın milletvekilleri, kapalı oturumda Genel Kurul salonunda
bulunabilecek sayın üyeler dışındaki dinleyicilerin ve görevlilerin dışarı
çıkmaları gerekmektedir. Sayın idare amirlerinden salonun boşaltılmasını temin etmelerini
rica ediyorum. Yeminli stenografların ve yeminli görevlilerin salonda kalmalarını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN - Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geciktiniz biraz. (Gülüşmeler) Bürokrat arkadaşlarımız lütfen çıksınlar… Kapanma Saati: 15.48 DÖRDÜNCÜ OTURUM (Kapalıdır) BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.09 BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Fatoş GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111’inci Birleşiminin kapalı
yapılan oturumundan sonraki Beşinci Oturumunu açıyorum. 219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde. 5’inci madde üzerinde altı önerge verilmiş ve bu önergelerden beşi
okunmuştu. Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı “Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanunu ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 5 inci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) – Katılamıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılamıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım? HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarının çerçeve 5 inci maddesi ile,
Genel Müdür ve Yönetim Kurulu’na, yeniden yapılanma gerekçesine dayanılarak
personel üzerinde sınırsız tasarrufta bulunma yetkisi verilmektedir. Şöyle ki,
tasarının gerekçesinde hangi daire başkanlıklarının birleştirildiği, hangilerinin
isminin veya yapısının hangi amaçla değiştirildiği belirtilmemektedir. Bu
durum, tasarının çerçeve 9 uncu maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde,
çerçeve 5 inci maddenin personele yönelik kıyımın bir aracı olarak öngörüldüğü
ortaya çıkarmaktadır. Varolan yapıda,
birbirinin aynı ya da ilişkili ya da benzeri hizmetleri yapmakla
görevlendirilmiş farklı daireler vardır. Tasarıda önce daire başkanlığı
sayısının azaltılmasına gidilmiş, aradan bir ay geçmeden gündeme getirilen yeni
taslakta ise sayı (bir kısmının gerekçesiz bir şekilde ismi değiştirilerek)
neredeyse aynı tutulmuştur. Ayrıca hantal yapıdan kurtulmak gibi bir gerekçe
ile yola çıkılmışken, görev alanları varolan
yapıdakilerle çakışan yeni başkanlıklar da yapıya eklenmiştir. Bu yaklaşım da
‘kişiye göre makam’ kaygısına yol açmaktadır. Hizmet amacı taşımayan ve siyasi kadrolaşmayı hedefleyen
değişikliğin tasarı metninden çıkarılması bu nedenle önerilmektedir. HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Karar yeter sayısı istiyoruz. BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati: 16.12 ALTINCI OTURUM Açılma Saati: 16.23 BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Fatoş GÜRKAN (Adana) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
111’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum. 219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 5’inci madde üzerinde İzmir Milletvekili Harun Öztürk
ve Adana Milletvekili Mustafa Vural tarafından verilen önergenin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları Madde 5- 2954 sayılı Kanunun 16 ıncı
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu; Genel Müdür, dört
Genel Müdür Yardımcısı (yayın ve program, idari, teknik, mali), Hukuk
Müşavirliği, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Yayın Denetleme Kurulu Başkanlığı, Genel
Sekreterlik ile Televizyon, Radyo, Haber, Dış Yayınlar, Müzik, Arşiv, Strateji
Geliştirme, Bilgi Teknolojileri, Stüdyolar ve Program İletim Sistemleri, Verici
İşletmeleri, Araştırma ve İmalat, Muhasebe ve Finansman, Satın Alma, İnsan
Kaynakları, Eğitim, Reklam-Tasarım-Tanıtım ve Destek Hizmetleri Daire
Başkanlıklarından oluşur. Dairelerin Genel
Müdür Yardımcılarına olan bağlantıları Genel Müdürün teklifi ile Yönetim Kurulu
tarafından belirlenir." "Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun taşra teşkilatı; Genel
Müdürlüğe bağlı Bölge Müdürlükleri ile haber bürolarından oluşur. Kurum, yurt
dışında büro açabilir, bu bürolarda personel çalıştırabilir. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun her seviyedeki teşkilatlanma
değişikliği (lağvetme, tensik, yeni kuruluş), Genel Müdürün teklifi, Yönetim
Kurulunun onayı ile yapılır. Yönetim kademelerinde kadın temsiliyeti
gözetilir.” BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Kaplan buyurun. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
önergeyle ilgili husustan önce, Sayın İçişleri Bakanımızın, gizli dinlemeyle
ilgili bir önerisi olmuştu “Gelin, birlikte komisyon oluşturalım.” diye.
Doğrusu ben söz istemiştim ancak o gerilim içinde Başkan görememişti. Kısaca
ona değinmek istiyorum. Dinleme faaliyetlerinin sadece devlet kontrolündeki gizli
servisler tarafından değil, kişi suç gruplarının da silahı hâline geldiğini
artık hepimiz biliyoruz. GSM telefonu görüşmelerinin basit
bir şifrelemeyle dinlenmesinin kolay olduğu, belirli teknik bir donanımla
sözlerin değiştirilebildiği, cep telefonuyla konuşmasanız bile mikrofon görevi
gördüğü, kredi kartı ve başka özel şifrelerin SMS yoluyla rahatlıkla
çalınabildiği, cihaza sahte SMS gönderilebildiği, virüs gönderilebildiği,
bilgilerin çalınabildiği ve bu bilgilerle belirli kişilere karşı belirli bir
yerde bekleyen suç unsurlarını bu noktaya gelmeye sağladığı, mikrofon pillerin
kullanıldığı, yerinizin GSM operatörü tarafından rahatlıkla belirlendiği
biliniyor. İnsan psikolojisini belirli frekanstaki sinyallerle etkileme
yöntemleri dışında bugün polifonik ses sistemiyle donatılmış herhangi bir cep
telefonu rahatlıkla psikotron silaha dönüşebilir. 50
bin dolara on bin cep telefonu kontrol edilebilmektedir. Çok basit, 50 bin
dolara. Normal GSM telefon cihazının içine ek olarak kripto
işlemcisi devre yerleştirilebiliyor. Şimdi, bu verdiğim bilgilerden sonra, bu gizli dinlemede
Cumhurbaşkanının da, Başbakanın da, bakanların da, Genelkurmay Başkanının da,
herkesin de risk altında olduğunu açıkça ifade edeyim. Biz bunu yazılı soru önergeleriyle Sayın Ulaştırma Bakanına
ilettik, dedik ki: “Fransa Parlamentosu BlackBerry
telefonları yasakladı.” Ancak bu konuda epeydir -iki aydır- bir cevap alamadık.
Ve şunu çok açık söyleyeyim: Gizli dinlemeyle ilgili Dan
Brown’un “Dijital Kale” romanından bakıldığı zaman çok rahatlıkla Amerika
Birleşik Devletleri’nde veya İngiltere’de verilerin uydu yayın kanalından
depolanabildiği biliniyor. Şimdi de bilişimde en önde giden Hindistan, İrlanda
ve İsrail. Bu üç ülke bilişimde en uzman ülkelerdir, bunu açık ifade edeyim. Bu
dijital uydu sistemiyle her türlü dinlemeyi rahatlıkla yapabilmekteler. Burada gizli dinlemenin üç ana unsuru var: Dijital uydudan
dinlenebilme, bizdeki gibi ilkel ve çete düzeyine kadar düşen dinleme, bir de
mahkemelerin sınırsız ve sorumsuz verdiği kararlarla dinleme. Mahkemeler
maalesef böyle kararlar da veriyor. Şimdi, bunlar hakkında Devlet Denetleme Kurulu Yasası’nı
Cumhurbaşkanının hayata geçirmesi gerekiyor, Başbakanın da Susurluk olayında
olduğu gibi Teftiş Kurulunu hayata geçirmesi gerekiyor. MİT Başbakana bağlı,
İçişleri Bakanının görevi dışındadır. MİT’i görevlendirmesi gereken Başbakan,
İçişleri Bakanının da JİTEM’i ve kendine bağlı
istihbarat birimlerini, Emniyeti özellikle harekete geçirmesi gerekiyor. Ancak
Devlet Denetleme Kurulu, biliyorsunuz, askeri ve yargıyı denetleyemiyor. Şimdi, böyle bir sorunla karşı karşıya olduğumuzda, “Gelin, ortak
komisyon kuralım…” Neyin ortak komisyonunu kuracağız, askeri denetleyemiyorsun,
Genelkurmay istihbaratını denetlemiyorsun, JİTEM’i
denetlemiyorsun, jandarma istihbaratını denetlemiyorsun. MİT, zaten Başbakana
bağlı, sizin yetkinizde değildir Sayın Bakan. Başbakanın MİT’e bunu söylemesi
gerekiyor, Millî İstihbarat Teşkilatına. O zaman, burada ortak bir akıl
oluşturmak gerekiyor ve bu ortak akıl çerçevesinde, şunu da açıkça ifade
edeyim, TRT’nin yeni yapılanma sürecinde, TRT açısından da bu dijital olay çok çok önemli. Özellikle de 3G telefonları çıkacak. 3G
telefonlarında belki dinleme mümkün olmayabilir deniliyor. Bunun
Telekomünikasyon Kurumu altyapı sistemi ise henüz kurulamadı çünkü Turkcell hazır değil deniliyor; Avea,
onlar zaten hazır değil deniliyor. Sanıyorum, sayın bakanlar, bu konuda
-Ulaştırma Bakanı dâhil olmak üzere- 3G telefonlarıyla dinlemeler biraz daha
aza indirgenebilir mi, bilmiyorum ama… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN (Devamla) – …bizim, çok ağır bir suç, kişilik
haklarına yönelik bir saldırı ve haberleşme özgürlüğünü Anayasa’nın 133’üncü
maddesine göre ihlal eden bu durumu çok ciddiyetle ele alıp yüce Meclisin,
herkesin dinlendiğini bilmesi gerektiği gerekçesiyle… Açıkça söylüyorum, ben
kendim zaten otuz seneden beri telefonlarımın dinlendiğini biliyorum.
Geçenlerde Cizre’de bir olaya müdahale edip önlenmesi için çaba yaparken
valiyle, kaymakamla yaptığım görüşmeler, bu cep telefonundan yaptığım
görüşmeler polis telsizlerinde, her yerde anonsla kendi konuşmamı dinliyordum.
Şimdi, biz şeffafız, bizi dinliyorlardı, biliyorduk, ama ana muhalefeti
dinlediklerini bilmiyorduk. MHP de kuşkuda şu an, hepimiz kuşkudayız. Gelin el
birliğiyle buna bir çözüm bulalım. Gerçekten bu hepimizin
sorunu. Önergemiz ortaktı zaten. Biz, daha önceki önergelerimizde de
personelle ilgili vermiştik. Bu konuda bir sonraki maddede açıklamalarımıza
devam edeceğiz. Teşekkür ediyorum. III.- Y O K L A M A (CHP ve DSP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, oylamadan önce yoklama
istiyoruz. BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, önergenin oylamasından önce
bir yoklama talebi vardır. Önce, yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin isimlerini tespit
edeceğim. Yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa, elektronik cihazla yoklama
yapacağım. Sayın Anadol, Sayın Okay,
Sayın Serter, Sayın Ateş, Sayın Ekici, Sayın Oksal,
Sayın Keleş, Sayın Akıncı, Sayın Köktürk, Sayın Karaibrahim,
Sayın Altay, Sayın Sönmez, Sayın Koçal, Sayın Özer,
Sayın Arat, Sayın Vural, Sayın Genç, Sayın Öztürk,
Sayın İçli, Sayın Birgün. İsmini okuduğum milletvekili arkadaşlarım tekrar sisteme
girmesinler. Yoklama işlemi için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219) (Devam) BAŞKAN – Sayın Hasip Kaplan ile
arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Şimdi, aynı metne sahip olan iki önergeyi okutup, birlikte işleme
alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5'inci maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Zekeriye Akıncı (Ankara) ve arkadaşları Madde 5- 2954 sayılı Kanunun 16 ncı
maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu; Genel Müdür, dört
Genel Müdür Yardımcısı (yayın ve program, idari, teknik, mali), Hukuk
Müşavirliği, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Yayın Denetleme Kurulu Başkanlığı, Genel
Sekreterlik ile Televizyon, Radyo, Haber, Dış Yayınlar, Müzik, Arşiv, Strateji
Geliştirme, Bilgi Teknolojileri, Stüdyolar ve Program İletim Sistemleri, Verici
İşletmeleri, Araştırma ve İmalat, Muhasebe ve Finansman, Satın Alma, İnsan
Kaynakları, Eğitim, Reklam -Tasarım- Tanıtım ve Destek Hizmetleri Daire
Başkanlıklarından oluşur. Dairelerin Genel
Müdür Yardımcılarına olan bağlantıları Genel Müdürün teklifi ile Yönetim Kurulu
tarafından belirlenir." "Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun taşra teşkilatı; Genel
Müdürlüğe bağlı Bölge Müdürlükleri ile haber bürolarından oluşur. Kurum, yurt
dışında büro açabilir, bu bürolarda personel çalıştırabilir. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun her seviyedeki teşkilatlanma
değişikliği (lağvetme, tensik, yeni kuruluş), Genel Müdürün teklifi, Yönetim
Kurulunun onayı ile yapılır. " BAŞKAN – Sayın Genç’in de önergesi aynı mahiyettedir. Şimdi, hem Zekeriya Bey’e hem de talep ederse Sayın Genç’e söz
vereceğim. Sayın Komisyon? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Hükûmet? DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Akıncı, buyurun. ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Konuşmama başlarken bir tespit yapmak istiyorum: Bilmem katılır
mısınız ama Türkiye’deki kurumların içerisinde herhâlde en çok tartışılanlardan
birisi TRT oldu. TRT’nin neyi tartışıldı? Kadro ve yayıncılık, habercilik
anlayışı çok uzun yıllar, her dönemde yoğun bir tartışma konusu oldu ama
herhâlde bu dönemde olduğu kadar hiç olmadı. TRT kimi zaman çiftlik kimi zaman
borazan diye tanımlandı ama bu tanımları bugünkü kadar hak ettiği bir dönem hiç
olmadı. Aynı zamanda TRT’de çok saygın genel müdürler oldu. TRT’nin çok
parlak dönemleri yaşandı. İz bırakan genel müdürler oldu. Şimdiki Genel
Müdürümüz ileriki dönemlerde tarihte nasıl hatırlanacak bilmem ama benim bir
iddiam var: Sayın Şahin görevi bıraktıktan sonra uzun yıllar, TRT Genel
Müdürlüğü görevi sırasında muhtemelen yüksek bir rakam olduğu için söylemekten
utandığı maaşıyla hatırlanacak. Benim inancım budur. Keşke Sayın Şahin’i Türk
milleti başka özellikleriyle, başka güzellikleriyle hatırlıyor ya da tanıyor
olabilseydi ama şimdiden tarihe –söylediğim gibi- maaşını söylemekten utanan
Genel Müdür olarak geçtiniz Sayın Genel Müdür. Değerli arkadaşlarım, “yayın politikası tartışılıyor” dedik,
“kadrolaşma politikası tartışılıyor” dedik. Ben, kendi düşüncelerimi izin
verirseniz değerli bir gazeteci, eski bir TRT Genel Müdürü, saygın devlet ve
siyaset adamı, yayıncı, yazar Sayın Cem’in hazırlanmış bir röportaj kitabından
yaptığım küçük alıntılarla size sunmak ve paylaşmak istiyorum. Söylediklerimize yüreklerinizin ve kulaklarınızın kapalı olduğunu
biliyorum ama ola ki bu sözlerden birkaçı kulağınızın bir yerinde küpe olur
diye de umut ediyorum. Örneğin Sayın Cem yayın politikasıyla ilgili demiş ki: “TRT’nin
görevi belli bir görüşü halkoyuna kabul ettirmek değil, bütün görüşleri yansıtarak
halkoyunun serbestçe oluşumuna yardım etmektir. Öncelik, insanları iyiye,
doğruya, gerçeğe, erdeme, daha güzel bir dünya yaratmaya yönelten bir anlayışta
olacaktır.” Sayın Şahin’e böyle bir anlayışı tavsiye ederim, yöneticilere
böyle bir anlayışı tavsiye ederim. Habercilikle ilgili şunu demiş: “Haber bir toplumdaki gelişmenin
başlıca itici kuvvetlerinden biridir. Habersiz olan fikirsizdir, hareketsizdir.
Bu kural hem toplumun bütünü için hem de kişi için geçerlidir. İnsanın daha hür
olmasında, insanın kendi sorumluluğunu kavrayabilmesinde vazgeçilmez ön şart
doğru ve yeterli haber almasıdır.” Size onu tavsiye ederim. Türkiye'nin gerçekten kalkınmasını,
gelişmesini, insanının yücelmesini istiyorsanız böyle bir habercilik anlayışını
lütfen uygulayın. Bakın, TRT-iktidar ilişkisi konusunda Sayın Cem hatıralarında,
röportajında ne diyor: “TRT’nin görevi iktidarların sesi olmak değildir, bütün
Türkiye'nin tek sesi olmak gibi bir yayın aracı için ölçüsüz iddiayla ortaya
çıkmak da değildir. TRT’nin görevi, bütün Türkiye için çok önemli bir haber ve
kültür aracı olmaktır. Benim gerçekleşmesine çalışacağım görev budur.” Şimdi size önerim yine budur. Zaten Hükûmetin
yeteri kadar borazanı var, orkestrası var çalan. Ama ne olur TRT’yi bir kez
daha yeniden bir çiftliğe dönüştürme, bir borazana çevirme gayretlerinizden
lütfen vazgeçin ve Sayın Cem’in şu sesine kulak verin: “TRT’nin görevi
iktidarların sesi olmak değildir.” Ayrıca, TRT’nin yönlendirilmesine çeşitli etkenlerin, baskıların
olduğunu hep biliyoruz, duyuyoruz. Bununla ilgili de bir protokol ziyareti
sırasında Sayın Cem’in o zaman Sayın Başbakan Ecevit’le yaptığı temas
sonrasında ortaya koyduğu bir kanaati var, aynen aktarıyorum: “Başbakan Ecevit
her zamanki aşırı nezaketiyle konuştu. TRT hakkında en ufak bir öneri ve
eleştiri getirmedi. Sonra da hep böyle oldu zaten. TRT’nin bağımsızlığına büyük
saygısı vardı. Ben de bunu hep minnetle anarım.” Şimdi, Sayın Genel Müdüre, tabii, Hükûmet
kanadından ve Başbakan tarafından yapılan, basın bürolarından yapılan baskılara
direnmesini önerirken Hükûmet yetkililerine ve Sayın
Başbakana da, onun basın sözcüsüne de değerli siyaset adamı Bülent Ecevit’in bu
tavrını örnek almalarını öneririm. Bir başka düşünce: Personel politikası çok tartışılıyor. Bir
itirafta bulunuyor Sayın Cem: “Her gün 100 kişi TRT’ye iş başvurusunda
bulunuyordu. Tabii ellerinde hatırlı kartvizitlerle. Karşı
koymak cidden çok zordu ama son güne kadar direndim ben. Ne yalan söyleyeyim,
Genel Müdürlük döneminde en çok bu yüzden dost kaybettim. Devletin parasını boş
yere harcatmamak, Kurumun parasına sahip çıkmak gibi bir prensibim vardı.” Şimdi soruyorum: Sayın Genel Müdür, siz böyle misiniz? Böyle bir
Genel Müdür olacak mısınız? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Akıncı, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Yoksa,
bırakın TRT Genel Müdürlüğü maaşınızı, başkaca yerlerden aldığınız maaşlarınızı
hâlâ alt alta yazıp toplayıp kâr hanenize yazmakta ısrar mı edeceksiniz? Peki, ne olmuş bütün bunların sonucunda? Bütün bunların sonucunda
bir şey olmuş: 1974’te Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden 51 televizyon
eleştirmeni TRT’yi Avrupa’nın en iyi televizyon istasyonları arasında 5’inci
seçmiş, yatırım hızından ve programların kalitesinden dolayı. Şimdi, Avrupa’da
5’inci olmayı bırakın siz Türkiye’de 15’inci yapın TRT’yi biz sizi saygıyla
anarız. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, söz istiyorum. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz
oylamadan evvel. BAŞKAN – Sayın Anadol, Sayın Genç’in de söz talebi var
önergeyle ilgili, daha sonra. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Peki efendim. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Netice itibarıyla, yoklama istiyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 219 sıra sayılı Türkiye Radyo
Televizyon Kurumunun getirilen 5’inci maddesi üzerinde verdiğim bir değişiklik
önergesi. Bu önergeyle, işlevi kalmamış daire başkanlıklarını kaldırıp benzer
işler yapanları birleştirerek TRT’nin daha dinamik bir işleyişe kavuşması
amaçlanmıştır. Esas, kısaca özetlemek gerekirse, bu. Şimdi, hayretler içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde olan
şeyleri izliyorum. Şimdi, değerli milletvekilleri, şurada arkadaşlarımız yani dünden
beri bir Genel Müdürün maaşını öğrenemiyorlar. Şimdi Genel Müdür, Bakanın
yanında oturuyor. Kendi “TRT’den aldığım
maaş 6 bin.” dedi. Peki, Telekom’dan ne kadar alıyorsunuz? Avea’dan
ne kadar alıyorsunuz? Öteki yan görevlerinizden ne kadar alıyorsunuz? Şimdi, herhâlde, otoriter bir bakan yanındaki genel müdüre diyecek
ki: “Getir bakalım, ne kadar para alıyorsun, şu maaş bordronu ver.” Bundan daha
doğal bir şey var mı? Ama, bakıyorum ki, Bakan Genel
Müdürden korkuyor. Böyle bir şey olmaz ki yani. AHMET İNAL (Batman) – Rektörler kaç para alıyor? KAMER GENÇ (Devamla) - Yani, şimdi, acaba, bu Bakanın bu Genel
Müdürden korkmasını sağlayan nedenler ne? Ben, doğrusu hayret ettim. Acaba,
bundaki, bu Genel Müdürlükteki güç nereden kaynaklanıyor? Acaba tarikattan mı
veya bir başka çevrelere yakınlıktan mı? Yani, böyle bir duruma düşen bir Hükûmetin, bir memlekette bürokrata söz geçirmeyen bir Hükûmetin bu memlekette bakanlık yapması, devleti yönetmesi
mümkün mü? Değil. Bunu kamuoyunun karşısında gösterdikten sonra, daha biz Hükûmete ne diyeceğiz? Bürokrasinin emrindeki bakanlar…
Böyle bir davranış, böyle bir gösteri, böyle bir anlayış olur mu? Biraz önce İçişleri Bakanını dinlediniz. Cumhuriyet Halk Partisini
dinleyen… Dinlendiği kesin. O vali, Bolu Valisi, Alevi inançlı bir vatandaş,
bir vali -tanıyorum kendisini- dürüst. Sırf bir cuma namazında Başbakanın yanında olmadığı için
veyahut da Tayyip Erdoğan’ın yanında, geçen gün, bir tarikat şeyhinin
cenazesine gitmediği için kendisi alınmış, görevden alınıyor. Ben soru verdim
bugün. Ben, dedim ki… ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Yalan söylüyorsun, yalan! KAMER GENÇ (Devamla) – Yalan olup olmadığı çıkacak ortaya. Bugün soru önergesini verdim. Hangi gerekçeyle bu valiyi görevden
aldın? Yani, şimdi, bir valiyi görevden… Basına bunlar şey ediyor, basın
yazıyor işte bunları. Sizin işiniz gücünüz tarikat şeyhlerini korumak. VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sizin döneminizde hiçbir vali
görevden alınmadı mı? KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, ondan sonra da tarikatların… Sizin anlayışınıza
göre, o tarikatlara hizmet etmeyen insanları en aşırı derecede cevaplandırmak.
Böyle bir anlayış sistemi, devletin haysiyetini kurtaramaz. Bakın, Dışişlerine getirdiğiniz kişi ne diyor: “Türkiye’de yalnız Hristiyan azınlıkların değil de Müslüman çoğunlukların da
inanç, dinî ibadetlerini yerine getirmelerinde sorun var.” Bu sözü söyleyen
bakanı siz burada oturtuyorsanız benim zaten sizinle konuşacak bir şeyim yok.
Bu Türkiye Cumhuriyeti devletine bundan daha büyük hakaret var mı? Bu cümleyi
tarif ettiğiniz zaman, yani diyor ki: “Hristiyan
azınlıklar bu memlekette baskı altındadır. Bırak onu, çoğunluk Müslümanlar da
dinî inançlarını yerine getirmiyorlar.” diyor. Değerli milletvekilleri, bu memlekette 110 bin cami var. Diyanet
İşleri Başkanı, maşallah Hükûmeti yöneten bir Diyanet
İşleri Başkanı. ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Ne diyor bu, Sayın Başkan? KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, Sayın Bakan da onun başkanlığını
yaptı. Maşallah, bütün emirler oralardan geliyor. Bir ara Alevilerin, işte cemevinin ibadet yeri sayılması yönünde bir açılım
yapılmaya çalışıldı “Efendim, siz Hükûmet olarak
kendi işinize bakın. Bu, bizim işimiz.” dedi. Yani, bu kadar, Hükûmet içinde etkili. Sonra, hangi vatandaşımızın
Türkiye’de dinî ibadetini yerine getirmesine engel bir şey var mı? Herkes,
milyonlarca insan gidiyor camide namazını da kılıyor, orucunu da tutuyor. Kim
buna müdahale etmiş ve bu memleketin Dışişleri Bakanı gidiyor, diyor ki:
“Efendim, Müslüman çoğunluğun da ibadet sorunu var.” Bunu söyleyen sizin
adamınız. Varsa çözün. Peki, gidip de Avrupalının önünde Türkiye Cumhuriyeti devletini
küçültmeye kimin hakkı var? Böyle bir şey olmaz sayın milletvekilleri. Ha,
şimdi, siz diyorsunuz… Yani size doğru söylenen şeylerden, gerçekten bundan bir
ders almanız lazım. Bu devlet hepimizin devleti. Bu
devleti eğer yüceltecek insanlar varsa hep birlikte yücelteceğiz. Yani “Benden
ise ne kadar hatalı konuşursa konuşsun ben onun bütün hatalarını kabul ederim.”
demek siyaset anlayışına ters gelen ve siyaseti aşağılatan bir davranıştır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu getirdiğiniz kanun tasarısıyla…
Bakın, TRT, eskiden beri bir yayıncılık okuluydu. Orada, gerçekten Türkiye’ye
yayın hizmetleri yönünden en büyük hizmeti yapan bir kurumdu. İşte, oraya
alınanlar belli bir staja tabi tutuluyordu, belli bir yerlere geliyordu. Şimdi
bunların hepsini siliyorsunuz, ne yapıyorsunuz? Size yandaş gazetelerden,
televizyonlardan kişiler getiriyorsunuz. Bunların habercilikle, yayıncılıkla
hiçbir ilgileri yok. Bir tek ilgileri var; sizin inançlarınıza, yani o da, o
inanç da hepimizin, tabii, İslam inancı hepimizin müşterek inancı da, “onu
istismar edelim” bölümüne yakın bir şeyleri olduğu için getiriyorsunuz,
devletin bütün kurumlarını zaafa uğratıyorsunuz. TRT’yi de, halkın saygısı olması gereken bu millî kuruluşu da
maalesef hem değerinden düşürüyorsunuz hem işlevinden düşürüyorsunuz; ticari
bir yayıncılık sistemi hâline getiriyorsunuz. Dolayısıyla Türkiye'ye fayda
getirmiyorsunuz, hizmet etmiyorsunuz; zarar getiriyorsunuz. Önergemiz bundan ibarettir, kabulünü diliyorum efendim. Saygılar
sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Önergeyi anlamadık biz ama! KAMER GENÇ (Tunceli) – Açıkladım, anlayışın varsa anlarsın! VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Anlatamadın ki! III.- YOKLAMA (CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergenin oylamasından önce bir
yoklama talebi var, onu yerine getireceğim. Sayın Anadol, Sayın Okay,
Sayın Serter, Sayın Ateş, Sayın Ekici, Sayın Altay,
Sayın Oksal, Sayın Keleş, Sayın Yıldız, Sayın Köktürk, Sayın Baytok, Sayın Süner, Sayın Kaptan,
Sayın Sönmez, Sayın Ertemür, Sayın Bayram, Sayın
Ünsal, Sayın Özbolat, Sayın Arat, Sayın Bingöl, Sayın
Koçal, Sayın Özer. Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219) (Devam) BAŞKAN – Biraz önce görüştüğümüz Sayın Bülent Baratalı ve
arkadaşları ile Sayın Kamer Genç’in önergelerini birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir. Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önergenin metni yine
aynı mahiyettedir. Önergeleri birlikte işleme alacağım. İlk önergeyi
okutacağım, diğer önergenin imza sahiplerini okutacağım. Buyurun. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve
Televizyon Kanunu ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesi ile
değiştirilen 2954 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin
birinci fıkrasında yer alan “Genel Sekreterlik ve Özel Kalem Müdürlüğü”
ibaresinin “Genel Sekreterlik, Özel Kalem Müdürlüğü” şeklinde, “Haber,”
ibaresinin de “Haber ve Spor Yayınları,” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. Cemaleddin Uslu (Edirne) ve arkadaşları BAŞKAN – Sayın Mustafa Elitaş ve
arkadaşlarının önergesi de aynı mahiyettedir. Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU
(Bursa) - Efendim, uygun görüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür ederim. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gerekçe okunsun, sistemi bozmayalım. BAŞKAN – Önerge sahipleri iki önergenin de gerekçenin okunmasını
istediler. Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Genel Sekreterlik ile Özel Kalem Müdürlüğü farklı birimler
olduğundan farklı yorumlamalara sebebiyet verilmemesi için düzenleme
gerekmektedir. Ayrıca, günümüzde tüm dünya ülkeleri spora büyük önem vermekte ve
uluslararası spor organizasyonlarında ön sıralarda yer almak için mücadele
etmektedir. Bu sonuçlar ulusal saygınlığın bir göstergesi olarak kabul
edilmektedir. Spor, toplumun sosyal yapısı içindeki huzursuzlukların
giderilmesinde ve gerginliklerin toplum yararına yöneltilebilmelerinde en
önemli faktörlerden biridir. Önergenin kabulü halinde, farklı düşünce, farklı
inanç ve farklı çizgide olan insanları birleştiren, sevindiren, eğlendiren
önemli bir toplumsal olgu olarak ortaya çıkan spor faaliyetlerine yönelik
yayınlar, önemine binaen teşkilat Kanununa Daire Başkanlığı düzeyinde dercedilmiş olacaktır. BAŞKAN – Önergeleri birlikte işleme alıyoruz. Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önergeler kabul edilmiştir. Kabul edilen önergeler istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 6’ncı maddeyi okutuyorum: MADDE 6- 2954 sayılı Kanunun 21 inci maddesi madde başlığı ile
birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve açıköğretim
yayınları ile eğitim ve öğretim amaçlı diğer yayınlar MADDE 21- Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurul çalışmalarını radyodan dengeli ve tarafsız bir biçimde
özetleyen yayın yapar. Kuruma tahsis edilen TV kanallarından biri olan TRT 3’ten TBMM TV
aracılığıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi faaliyetleri yansıtılır. Türkiye
Büyük Millet Meclisi faaliyetlerinin hangi ölçüde yansıtılacağı hususu, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Genel
Müdürlüğünce birlikte hazırlanacak protokolle belirlenir. Bu yayınlardan ücret
alınmaz. Açıköğretim yayınları ve
eğitim ve öğretim amaçlı diğer yayınlar, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna
tahsis edilen TV kanallarının uygun görüleninden yayınlanır. Ücret miktarı ve
yayın ile ilgili diğer hususlar, ilgili kurumlar ile Türkiye Radyo-Televizyon
Kurumu Genel Müdürlüğü arasında yapılacak bir protokolle belirlenir.” BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde söz
alan Hükûmet üyeleri, gruplar adına söz alan üyeler
ve şahsı adına söz alan üyelerin isimlerini okuyorum: Hükûmet
adına Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
İstanbul Milletvekili Nur Serter, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Beytullah
Asil, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Pervin Buldan;
şahısları adına Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman
Kurt ve Adana Milletvekili Sayın Fatoş Gürkan. Evet, ilk söz, Hükûmet adına Sayın Mehmet
Aydın, Devlet Bakanı. Sayın Bakanım, kürsüye buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Birkaç hususa temas etmek istiyorum. Evvela, bu kürsüde konuşan
arkadaşlarımızdan biri, hakikaten, çok kere olduğu gibi bu defa da oldukça
genelleme yaparak, hakikati bir tarafa bırakıp konuşarak ve çok önemli şeyleri
hiçbir zaman göz önünde bulundurmayarak konuştu. Yani, Hükûmetin
bir temsilcisine, bir bakana “Genel Müdürden korkuyor. Acaba ondan niye
korkuyor? Herhâlde tarikat mı var?” Açıkça söyleyeyim -tabirimi bağışlayın, ben
yerinde olmayan tabirleri sevmem- bunlar artık kabak tadı verdi. Çok açık
söyleyeyim: Sayın Kamer Genç benim herhangi bir tarikatla, herhangi bir
cemaatle ilgim olduğunu söylesin, şu anda istifa edeceğim; milletvekilliği
dâhil buna. (AK Parti sıralarından alkışlar) Hayatım boyunca böyle bir şeyle
ilgili olduğumu söylesin, çıksın burada ispat etsin, Bakanlığı,
milletvekilliğini aynı anda bırakırım. KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben size söylemedim. DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (Devamla) – Ben milletimin sevgisinden
uzak kalmaktan korkarım. Ben bu vatana faydalı olamamaktan korkarım. Ben
Allah’tan korkarım. Başka bir şeyden korkmam. Lütfen, konuşmanın da bir adabı
olmalı, bir çerçevesi olmalı, bir haddi olmalı. Bu kadar da olmaz artık! Bu
kadar da olmamalıdır! Açıkça söyleyeyim: İnandığım değerler vardır, bu ülke
vardır, bu vatan vardır, gerisi teferruattır, umurumda değil. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Bundan sonra bu türden benimle ilgili her konuştuğunuz
zaman çok daha ağır cevaplar alacaksınız, bunu açıkça söyleyeyim. Bu kadar
olmamalı yani bunun bir…(AK Parti sıralarından alkışlar) İki: Arkadaşlar, dün ve bugün yine bir önceki madde üzerinde
konuşan arkadaşlarımız, bu maaş konusunu gündeme getirdiler. Şimdi, niye o
konuda bir tereddüt oldu, müsaade ederseniz onu kısaca açıklayayım. Bu Türk
Telekom, biliyorsunuz, halka arz edilmiş ve borsaya kota edilmiş bir şirket.
Acaba, burada, onunla ilgili herhangi bir bilgi vermek hukuk açısından bir
sıkıntı doğurur mu doğurmaz mı endişesi vardı. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hiçbir şey olmaz. DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (Devamla) – Hayır, tamam “Hiçbir şey
olmaz.” diyorsunuz. Şu anda ben de “Hiçbir şey olmaz.” diyorum, onun için
açıklayacağım, merak etmeyin ama sadece o tereddüdün ondan kaynaklandığını
ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla, şimdi, tekrar…(CHP sıralarından gürültüler) Lütfen, dinleyin canım. ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Şimdiye kadar bilmiyor muydunuz? DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (Devamla) – Hayır, bilmiyordum;
açıkçası, bilmiyordum. En az 5 hukukçu arkadaşıma sordum. Hâlâ da bu hukukçu
arkadaşlarımın bir kısmı “Bunda sakınca var.” diyebiliyorlar ama ben artık
diyorum ki hayır, ben, arkadaşımın, Genel Müdürün talebi üzerine, arzusu
üzerine gereken açıklamayı yapacağım. İsterseniz Genel Müdürlük maaşını tekrar edeyim –söyledim ama
hatırdan çıkmış olabilir- 6.296,13 YTL’dir. Buna, TRT Yönetim Kurulundan aldığı
dâhil olmak üzere Genel Müdürün TRT Kurumumuzdan aldığı toplam maaş bu
kadardır. Diğer bir hususu da ifade edeyim: Sayın Genel Müdür, özelleştiği
için, biliyorsunuz, orada kamu hissesini temsilen, Telekom’da kamu hissesini
temsilen Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yapıyor. Bunun toplam -performansı
şusu busu hiçbir şey yok çünkü o da telaffuz edildiği için söylüyorum- toplam
miktarı, değerli arkadaşlarım, 8 bin
YTL’dir. Tekrar ediyorum: Bu performans ücreti sadece üst düzey yöneticilere
ödeniyormuş, sadece onlar alıyormuş, dolayısıyla bu 2002’nin sonundan itibaren
de zaten devam eden bir durummuş ve netice olarak, yani müsteşar iken de
arkadaşımız, bu 2002’den beri devam ettiğine göre, bu meblağı zaten alıyormuş,
bu meblağ kendisine ödeniyormuş. Bir diğer husus: Avea’dan da Genel Müdür
olmadan önce bir miktar ödeme yapılıyormuş, alıyormuş ama Genel Müdür olduğu
tarihten itibaren bunu bırakmış, bu terk edilmiş ve alınan miktar da zaten
ödenmiştir. Dolayısıyla, şu anda Sayın Genel Müdürün TRT Genel Müdürlüğü
maaşına ek olarak aldığı miktarın toplamı 8 bin YTL’dir, bunu arz ediyorum. Bir diğer husus: Arkadaşlarımız bu “borazan” kelimesini de çok sık
kullanıyorlar. Arkadaşlar, inanın, elimizden geldiği ölçüde… Altı aydır
sorumluyum ben, Kurumu takip ettiğim için söylüyorum: Tarafsız olmak için elimizden
geleni yaptık. “Daha önce değildik.” demiyorum ama ben kendi dönemimle ilgili
diyorum ki: Elimizden geldiğini yaptık. Mesela, pek çok programa CHP’li
arkadaşlarımızı da davet ettik. Kemal Bey biliyor bunu, çünkü Genel Müdür
kendisini de bir programla ilgili olarak, “arkadaş göndersin” diye… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Beni mi? DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Evet, sizi. Galiba Enine
Boyuna Programı’na arkadaşlarımız katılsın diye size ulaşılmış. Manisa
Milletvekili arkadaşımız da zaten… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Benim itirazım üzerine… “Yeminli CHP
düşmanlarını programa çıkarttınız, niye?” diye sorduğumda ondan sonra geldi.
Bizim gruplarımızın uzmanları var CHP uzmanları, onları bulup bulup çıkarıyorlar. DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (Devamla) –Her neyse yani, ben sadece… Ayrıca Zirveden Bakış Programı’na Sayın Baykal müteaddit defalar
çağırılmış, Özel Kalemiyle temas kurulmuş ama bütün genel başkanlarda olduğu
gibi, zannediyorum Sayın Başkan da iş yoğunluğu fazla olduğu için bu Zirveden
Bakış Programı’na katılamamış. Bundan sonra da eğer o istikamette bir talep
olursa, o istikamette bize ulaşılan bir öneri olursa, bunu ciddiyetle dikkate
alacağımızı da ifade etmek istiyorum. Muharrem İnce arkadaşımız, o, hepimizin bildiği üslubuyla –altı
senedir beraber çalışıyoruz- benim üslubumun tamamen zıddı ama saygı duyuyorum,
benim üslubum ideal değil ki, onunki de öyle olsun, hiç zararı yok, ama “Sayın
Bakana yalan söylüyorlar, Sayın Bakana yanlış bilgi veriyorlar…” Hayır, bana verilen bilgi doğrudur. Tekrar ediyorum, 21 açıktan
atama olmuştur, 1 şehit ailesinden, 2 mahkeme kararıyla, gerisine bir daha
baksın rakamlarına. Bu dönemde mi, daha önceki dönemlerde mi olmuş, tekrar
arkadaşlarıma rica ettim, bana bu rakamları getirin dedim. Bana getirilen
rakamlar, benim dün size verdiğim rakamlardır. Belki dün, bu mahkeme kararıyla
dönenleri söylememiş olabilirim. Tekrar ediyorum, 21 dışarıdan atama, 1 şehit
ailesinden ve 2 de mahkeme kararıyla yapılan atama vardır, onun dışında… Ama, bu, ihtiyaç olduğu zaman bundan da kimse bir korku,
endişe çıkarmasın. Elbette ihtiyaç olduğu zaman da atanacaktır. Gerçekten iyi
yetişmiş personele ihtiyacımız vardır. Özellikle işin teknik tarafıyla ilgili,
habercilikle ilgili, sanat tarafıyla ilgili çok önemli ölçüde… Evet, isimler de
var burada ama isimleri söylememe gerek yok, vaktinizi almayayım. Dolayısıyla, bu, TRT’nin yeni personel almayacağı anlamına gelmez
ve bu TRT yeni personel alırken de açıkça söyleyeyim, bilmeden, “İşte
kadrolaşma, biz dememiş miydik, 50’ye çıktı, 60’a çıktı.” denmesine de
bakmayacağız, o Kurumdan sorumluyuz, o Kurumun başarısından sorumluyuz. Parantez açarak bir şey daha söyleyeyim TRT’yle ilgili -çünkü
arkadaşlarımızın bir kısmı bilmiyor, nitekim zaten konuşmada da vardı o- TRT
bağımsız bir kuruluştur, TRT’nin bu türden atamaları bana gelmez. Benim imzamla
yapılan bir atama yok. Ama, yine de, o Kurumdan
sorumluyum, elbette ki ilgili arkadaşlar bana bilgi vermek zorundadırlar. Onlar
bana karşı sorumludurlar, hesap verme durumundadırlar; benim de size karşı,
milleti temsil ettiğiniz için size karşı ve geniş anlamıyla millete karşı tabii
sorumluluğum vardır; ben de onu elbette gelip burada açıklayacağım. Benim şu anda söyleyeceklerim bu kadar. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN –Teşekkür ederim Sayın Bakanım. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Efendim? KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan benim konuşmamı yanlış deklare
etti. Müsaade ederseniz… (AK Parti sıralarından gürültüler) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çok doğru tespit etti, çok doğru! BAŞKAN – Sayın Genç, burada sataşılacak bir şey yok, sadece kendi
ifadelerini söyledi, burada bir sataşma yok. Lütfen… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sataşma var Sayın Başkan. BAŞKAN – Hayır yok. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan hem beni itham etti hem de
benim beyanatımı orada yanlış değerlendirdi. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sataşma olmadığına dair
tanıklık edebilirim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben Sayın Başkana tarikat mensubu olduğunu
söylemedim. Müsaade ederseniz onu da izah edeyim. BAŞKAN – Tamam, zaten söylediniz. KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika Sayın Başkan… BAŞKAN – Hayır efendim, Sayın Bakan… KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben burada milletvekiliyim. Herkes benden
sonra bana hakaret ediyor, sonra bana sataşmadan söz vermiyorsunuz. BAŞKAN – Sayın Genç… KAMER GENÇ (Tunceli) - Böyle taraflı bu Meclisi yönetme! Bak, rica
ediyorum senden. Diyorum ki, ben ısrar ediyorum, bana sataşıldı efendim. BAŞKAN – Sayın Genç, bu Meclisi gayet tarafsız yönetiyorum.
Bakınız, bu Mecliste en çok konuşan, İç Tüzük gereği olarak… KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, konuşmak meselesi önemli değil. BAŞKAN – Müsaade edin, bir dakika efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, buyurun. BAŞKAN – Siz, her itirazınızda burada konuşma hakkını elde edeceğinizi
kabul ediyorsanız, böyle bir olay yok bir defa yani. Bir değerlendirme söz
konusudur. Eğer bu konuda ısrarlıysanız, ben tutanakları getirtirim, bakarım;
eğer bu hususta bir hakkınız doğmuşsa ben o hakkı size veririm. Oldu mu
efendim? KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, biraz önce Sayın Bakan
beni itham etti. “Bir daha konuşursan böyle, daha ağırını konuşurum.” dedi. Ben
ithamlara pabuç bırakacak bir insan değilim. BAŞKAN – Tamam, o ayrı. KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama benim sözümü de açıklamama müsaade edin
bana. BAŞKAN – Ben “itirazlara pabuç bırakın” vesaire anlamında
söylemiyorum. Bakınız… KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, “Sayın Bakan neden korkuyor?”
dedim. BAŞKAN – Siz kendi konuşmalarınıza da bakın, diğerlerinin
konuşmalarına da. KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben, “Sayın Bakan neden korkuyor?” dedim. BAŞKAN – Ben tutanakları getirtip bakacağım, hakkınız varsa
vereceğim size. KAMER GENÇ (Tunceli) – Genel Müdürden mi korkuyor… BAŞKAN – Tutanakları getirteceğim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki ama ne zaman getirteceksiniz? BAŞKAN – Efendim? KAMER GENÇ (Tunceli) – Getirtin bakayım dinlemedinizse. Peki, ben
bekliyorum burada. BAŞKAN – Bekleyin. Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Nur Serter. Buyurun Sayın Serter. (CHP sıralarından
alkışlar) CHP GRUBU ADINA FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Teşekkür ederim
Sayın Başkan. Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Tasarının 6’ncı maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi, açık
öğretim yayınları ile eğitim ve öğretim amaçlı diğer yayınlar konusunda
düzenleme getirmektedir. Bu düzenleme kapsamı içinde bu yayınların hangi
kurumlarca hazırlanacağı ve bu kurumlara ödenecek ücret miktarı Genel
Müdürlüğün takdirine, yetkisine bırakılarak, Genel Müdürlük ile kurumlar
arasında yapılacak bir protokole bağlanmaktadır. Bilindiği üzere, 2954 sayılı Yasa’nın 25’inci maddesinde herhangi
bir değişiklik yapılmamıştır, yani bu madde aynen korunmaktadır. Şimdi bu
maddeye baktığımızda, bu maddenin başlığı “Eğitim ve öğretim amaçlı yayınlar”dır. Yani eğitim ve öğretim amaçlı yayınların
neler olduğu, hangi kapsam içerisinde yapılacaklarına ilişkin, Yasa’da 25’inci
madde adı altında bir madde bulunmakta ve eğitim ve öğretim yayınları bu
maddede düzenlenmektedir. Bu maddenin içeriğine bakıyoruz, bu madde diyor ki: “Sürekli,
yaygın, merkezî ve açık öğretim programlarının yükseköğretim kuruluşlarınca
yapılacak, örgün eğitim programları Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapılacak
ve yaygın eğitim programları da ilgili bakanlıklar tarafından yapılacak.” Yani
böyle bir düzenleme Yasa’da var. Şimdi, böyle bir düzenleme olduğuna göre ve bu düzenleme “Eğitim
ve öğretim amaçlı yayınlar” başlığını da 25’inci maddede kapsadığına göre, o
zaman, ben, burada 6’ncı maddedeki eğitim ve öğretim amaçlı programlardan neyin
kastedildiğini öğrenmek istiyorum. Çünkü eğitim ve öğretim amaçlı program, son
derece geniş kapsamı ifade eder. Her şeyi eğitim ve öğretim kapsamı içerisine
sokabilirsiniz. Bu, sizin, eğitim ve öğretime bakış açınızla ilgilidir, eğitim
ve öğretimden neleri beklediğinizle ilgilidir. Eğitim ve öğretimin amacını eğer
sadece kendi isteğiniz doğrultusunda saptarsanız, o zaman, “Eğitim ve öğretim
amaçlı yayınlar” adı altında TRT’nin genel yayın ilkeleriyle çelişebilecek
nitelikte bir kapsam genişliğine de bu tanımı ulaştırabilirsiniz. Şimdi, TRT’nin genel yayın ilkelerine bakıyoruz. Aslında, bu genel
yayın ilkeleri , eğitim ve öğretim amaçlı programların
hangi konular içinde yapılması gerektiği konusunda bize bilgi veriyor. Diyor ki
yayın ilkeleri: Anayasa’nın özüne ve ruhuna uygun olmak zorunda burada yapılan
programlar. Devletin bölünmez bütünlüğü, millî egemenlik, cumhuriyet ve
cumhuriyeti koruyup kollama kurallarına uygun olmak zorunda TRT’de yapılan
programlar. Atatürk ilke ve devrimlerini kökleştirmek
zorunda. Doğru ve temiz bir Türkçe kullanmak zorunda. Ulusal
kültüre sahip çıkmak zorunda. Yani, eğitim ve öğretim amaçlı
programların bu temel değerlere sahip çıkan programlar olması gerekiyor. Oysa, TRT’nin son
dönemdeki yayınlarını izliyoruz, hiçbir şekilde bu temel ilkelere gerçek
anlamda sahip çıkacak bir yayın anlayışına TRT’nin sahip olmamaya başladığını
görüyoruz. Bütün programlar için söylemiyorum. Bütün programları, henüz, bu
temel ilkelerin dışına çıkmış programlar değil. Ama,
özellikle canlı yayını bahane ederek yapılan bazı programlar ya da Türkiye’deki
duruşu, kimliği, savunduğu değerleri son derece netleşmiş olan kişilere
devredilmiş, yapımı böyle kişilere devredilmiş olan programlar, çeşitli
tartışma programları -biraz önce de sözü edildiği gibi- hem tarafsızlık
ilkesini göz ardı eden hem de bu temel değerleri göz ardı eden birtakım
özellikleri ortaya koymaya başlamıştır. Şimdi, bütün bunları neden burada bu kadar, açıkçası, sıkıntı da
duyarak, dile getirmek zorundayız? Bunun nedeni, zannediyorum, sabahtan beri
yapılan çeşitli konuşmalarda çok açık olarak ortaya çıktı. Bizim birtakım
endişelerimiz var değerli milletvekilleri, açıkça koyalım ortaya. Evet,
Cumhuriyet Halk Partisi olarak birtakım endişelerimiz var, onun için TRT Kanunu
üzerinde de bu kadar titizlikle duruyoruz. Yani, bizim içimiz rahat değil. Biz,
TRT’yle ilgili yeni tasarıda birtakım maddeleri tekrar tekrar
dile getirmek ihtiyacını duyuyoruz. “Kadrolaşma” diyoruz, evet, açıkça diyoruz.
İşte, birtakım birimlerin birleştirilmesi, bazılarının kaldırılması,
“sözleşmeli personel” adı altında birilerine 4 kata varan ödemeler yapılması,
bütün bunlardan duyduğumuz endişeleri dile getiriyoruz. Örneğin, TRT’nin 7
kişilik Yönetim Kurulunda Genel Müdür ve Genel Müdürle birlikte oy hakkına
sahip olacak Genel Müdür tarafından belirlenmiş 2 Genel Müdür Yardımcısının
varlığından rahatsızlık duyuyoruz açık söyleyeyim. 2 Genel Müdür Yardımcısının
oy hakkıyla Yönetim Kurulunda yer almasından rahatsızlık duyuyoruz, çünkü
sizlerin o çok antidemokratik bulduğunuz, çok sık eleştirdiğiniz YÖK Yasası’na
-üniversiteler yasasına- bakın rektörün atadığı rektör yardımcılarının Yönetim
Kurulunda oy hakkı yoktur. O zaman niye çifte standart olsun? Niye Genel Müdür
tarafından belirlenmiş Genel Müdür Yardımcıları Yönetim Kurulunda oy hakkına
sahip olsun diye sorma hakkını kendimizde görüyoruz. Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek 4 kişiden 1’inin de
katılması hâlinde 7 kişilik Yönetim Kurulunda bütün kararların siyasi iktidarla
bağımlı bir biçimde çıkacağından endişe duyuyoruz. Duyuyoruz, çünkü duymamızın
çok geçerli sebepleri var. Biz, TRT’ye çok özenerek bakıyoruz. Biz, TRT’nin
kirlenmiş, yozlaşmış yayıncılığa karşı bir sığınılacak liman gibi tertemiz
kalmasını arzu ediyoruz. Onun için endişe duyuyoruz. Biz, endişe duymakta çok haklıyız değerli milletvekilleri. Çünkü
yaşanılan olaylara şöyle bir bakın, bir hatırlayın; son haftalarda şurada
konuşulanlara bir bakın, şurada konuşulan ihalelerle ilgili konuları, burada
geçirdiğimiz gensoruları bir hatırlayın; telekulak
olayını bir hatırlayın, şu güvensizliğin altyapısında ne kadar haklığı
olduğumuzu lütfen kendinizi bizim yerimize koyarak anlayın. TRT gibi bir kurumda daha geçtiğimiz hafta ATV-Sabah
ihalelerini burada masaya yatırdığımız ve -yatırmaya da devam edeceğimizin
altını bir kere daha çizelim- yandaş kayırmacı tavırlarınızı, kadrolaşma
konusundaki kararlılıklarınızı ve en son, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel
Merkezinin dinlenmiş olmasına rağmen, bu, açık ve net bir biçimde bir gazetenin
sayfalarında konuşmanın yer alarak kanıtlanmış olmasına rağmen, Bakanın, bir
bakanın, İçişleri Bakanının buraya çıkıp da bu eylemi meşrulaştıracak bir
tavırla konuşması ve orada yapılmış olan konuşmaların içeriğine atfen burada
değerlendirmeler yapması hâlinde, bizim, yapılan bütün bu yasal düzenlemelere
karşı içimizin rahat olması nasıl mümkün olabilir? Tabii ki endişeliyiz, tabii ki biz birçok konudan endişe
duyuyoruz, yapılan yeni değişikliklerle TRT’de kadrolaşma olabileceğinden
endişe duyuyoruz çünkü bakın, bir örnek vereyim size: Bir dergi dağıtıldı, her
milletvekilinin odasına kondu, İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneğinin çıkardığı
“Tohum” adlı bir dergi. Bu dergiyi hatırlatayım size. Bizim bir kadın
milletvekilimizin kılık ve kıyafetini burada neye benzettiğini adlandırmak
istemiyorum Meclisin bu yüce çatısı altında, Meclise saygısızlık olarak
görüyorum. Bu derginden bahsediyorum. Şimdi bu dergiyi
açıyorsunuz -bu dergideki yapılan röportajlardaki ifadeleri aynen kullanacağım-
bu dergi “Birçok İslami radyo ve televizyon kurumu battı.” diyor ve “Veya el
değiştirdi, reklam pastasından yeteri kadar pay alamadı ve burada çalışan
insanlar da bugün işsiz duruma düştü.” diyor, bu işsiz kalan İslami radyo ve
televizyon kurumlarının çalışanlarının Türkiye açısından ne kadar büyük bir
sorun olduğunu anlatan röportajlar yayınlanıyor. Siz de bu dergileri
alıyorsunuz, bizim odalarımıza dağıtıyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Serter, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun. FATMA NUR SERTER (Devamla) – Teşekkür ederim. Şimdi, doğal değil mi? Biz TRT’deki kadrolaşmadan söz ederken
işte, size, alın koskoca bir kaynak: İslami radyo ve televizyon kurumlarından
açıkta kalmış, işsiz kalmış insanlar. Yani şimdi, bunların hiçbirisinin TRT’ye
alınmayacağı, sizin değerlendirmenizde, yapacağınız değerlendirmelerde bu
kişilerin dünya görüşünün dikkate alınmayacağı ve objektif davranacağınız
konusunda sizin bizi ikna etmeniz ne kadar mümkündür? Bunu, ben, halkın
takdirine bırakıyorum, mümkün olamayacağını halkın takdirine bırakıyorum. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sizi ikna etmek zor ama siz bilirsiniz.
FATMA NUR SERTER (Devamla) – Çünkü,
bugüne kadar yapılanlar -en son telekulak olayı dâhil
olarak- sizin bu konuda tarafsız olmadığınızı, olamayacağınızı, objektif
kriterlerle atama yapmadığını, yapmayacağınızı açıkça ortaya koymuştur değerli
arkadaşlar. Bu nedenle endişeliyiz. Bu nedenle, biz, yapılacak olan atamaların
siyasi iktidarın gölgesinde kalacağını, zaten Genel Müdürün de siyasi iktidar
doğrultusunda seçilmiş olduğunu bildiğimiz için endişeliyiz. O nedenle karşı
çıkıyoruz, o nedenle ret oyu vereceğimizi ifade ediyoruz. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – İkna odalarını anlatsaydınız… FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Aman bir değişik konu bulun ya!
Bıkmadınız mı hâlâ ya! Bir değişik konu bulun. BAŞKAN – Sayın Serter, lütfen… ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Yaptığın şeyler. BAŞKAN - Arkadaşlar… FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Aynı şeyleri söylüyorsunuz. Özel
oturum talep edin isterseniz de bir gün onu konuşalım. Bir, konuyu değiştirin
artık. BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayalım. Sayın Genç, tutanaklar geldi. FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Dokuz aydır… BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… Tutanaktaki konuşmayı aynen okuyorum, buna rağmen bir açıklama
yapma ihtiyacınız doğarsa -Sayın Bakanın bu sözlerinden sonra- size çok kısa
söz vereceğim. Bakınız, aynen okuyorum: “Evvela, bu kürsüde konuşan arkadaşlarımızdan biri, hakikaten, çok
kere olduğu gibi bu defa da oldukça genelleme yaparak, hakikati bir tarafa
bırakıp konuşarak ve çok önemli şeyleri hiçbir zaman göz önünde bulundurmayarak
konuştu. Yani, Hükûmetin bir temsilcisine, bir Bakana
‘Genel Müdürden korkuyor. Acaba ondan niye korkuyor? Herhâlde tarikat mı var?’
Açıkça söyleyeyim -tabirimi bağışlayın, ben yerinde olmayan tabirleri sevmem-
bunlar artık kabak tadı verdi. Çok açık söyleyeyim: Sayın Kamer Genç benim
herhangi bir tarikatla, herhangi bir cemaatle ilgim olduğunu söylesin, şu anda
istifa edeceğim, milletvekilliği dâhil buna. (AK Parti sıralarından alkışlar)
Hayatım boyunca böyle bir şeyle ilgili olduğumu söylesin, çıksın burada ispat
etsin, Bakanlığı, milletvekilliğini aynı anda bırakırım. Kamer Genç (Tunceli) – Ben
size söylemedim. Devlet Bakanı Mehmet Aydın (Devamla) – Ben milletimin sevgisinden
uzak kalmaktan korkarım.” Konuşma üslubu aynen bu. Burada yapacağınız bir açıklama varsa söz
vereceğim, konuşma aynen bu. KAMER GENÇ (Tunceli) – Kısa bir açıklama yapayım. (AK Parti
sıralarından gürültüler) ABDULKERİM AYDEMİR (Ağrı) – Ne açıklaması yapacak ya! BAŞKAN – Yani Sayın Genç “Ben Sayın Bakana öyle bir şey demedim,
yani tarikatla falan sizi kastetmedim.” diyor. Evet, Sayın Genç, buyurun, açıklamanızı yapınız. V.- AÇIKLAMALAR (Devam) 5.- Tunceli Milletvekili Kamer
Genç’in, konuşmasında geçen bir ifadesi nedeniyle açıklaması KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Şimdi, değerli milletvekilleri, burada yapılan konuşmaları iyi
anlamak lazım. Şimdi, bakın, dünden beri Genel Müdürün maaşı soruluyor, bir
türlü söylenmiyor. Şimdi Genel Müdür de Bakanın yanında oturuyor. Bu arada, söylenmediği
için Meclisimiz kapalı oturum kararı aldı. Hadi dedik belki, dünyanın dengeleri
değişir, Türkiye'nin dengeleri değişir Genel Müdürün maaşını açıklarsak! Genel
Kurulumuz kapalı oturum kararı aldı. Kapalı oturumda da yine söylenmedi. Şimdi, Sayın Bakan çıktı dedi ki: “Telekom borsada. Acaba bunu
söylersek bir sakıncası olur mu diye onu düşünüyordum, hukukçulara sordum.”
Sayın Bakan, onu hukukçulara soracağınıza, siz burada diyebilirdiniz ki: “Genel
Müdür TRT’den şu kadar maaş alıyor ama arkadaşlar, Telekom’dan ne kadar maaş
alıp almadığını inceliyorum. Eğer hukuki bir sakıncası yoksa söyleyeceğim,
varsa söylemeyeceğim.” Bunu bu şekilde söylemeniz gerekirken sustunuz. VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Üç dört sefer söyledi onu! KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, ben de haklı olarak burada çıktım,
dedim ki: “Sayın Bakan, sen Genel Müdürden korkuyor musun?” Çünkü bu Genel
Müdür nasıl bir genel müdür? Geçen, kaç defa, illa Genel Müdürlüğe getirilmesi
için Tayyip Erdoğan direndi. Yani, Ahmet Necdet Sezer kendisini -ben yanlış
anlamıyorsam, bilmiyorum- atamadı, yine direndi. Şimdi “Bu kadar, bu Genel
Müdürün arkasında ne güç var?” dedim, bu benim doğal hakkım “Acaba tarikatların
gücü mü var?” dedim. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, açıklamanın dışına çıkıyor! KAMER GENÇ (Devamla) – Benim bu lafımdan, Sayın Bakan, sizin bir
tarikat mensubu olduğunuz veya bağlı olduğunuz anlamı çıkar mı? Ben sizin neden
dolayı çekindiğinizi burada söylemek istedim. Yani ben size karşı “Herhangi bir
tarikat mensubudur.” da demedim. Sonra, yani, beni de burada tehdit etmeye de
kalkmayın lütfen. Ben burada halkın bir temsilcisiyim, Tunceli milleti beni
seçmiş göndermiş ki halka hizmet edeyim. Yoksa ben sizinle ilgili… Burada
görevimi yaparken tehdit ederseniz bu beni hiç ilgilendirmez. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç. Yalnız, burada konuşmaları dinleyen, Başkanlık kürsüsünde oturan
bir arkadaşınız olarak söyleyeyim. Sayın Genç belki o ara dışarıda olabilir
veya gürültüden duyulmamış olabilir; Sayın Bakan, bu husustaki konuyu
araştırttığını, eğer bir hukuki sakıncası yoksa açıklayacağını da söylemişti.
Ben kendim şahsen buna şahidim, diğer arkadaşlarım da şahit olmuşlardır. Evet, konu açıklığa kavuşmuştur. Teşekkür ediyorum. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219) (Devam) BAŞKAN – Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir
Milletvekili Sayın Beytullah Asil. Sayın Asil, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini ifade etmek için söz aldım. Bu
vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlarım. Değerli milletvekilleri, 2954 sayılı Kanun’un 21’inci maddesi,
madde başlığıyla
birlikte değiştirilmek suretiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi
faaliyetlerinin yansıtılması ile açık öğretim yayınlarının televizyon
kanallarının uygun görüleninden yayınlanmasını düzenlemektedir. Burada iki husus üzerinde duruyoruz. Birincisi: Meclis
faaliyetlerinin yansıtılması, yayınlarından ücret alınmayacağı düzenlenirken “Açıköğretim yayınları ve eğitim ve öğretim amaçlı diğer
yayınlar, Türkiye Radyo- Televizyon Kurumuna tahsis edilen TV kanallarının
uygun görüleninden yayınlanır. Ücret miktarı ve yayın ile ilgili diğer
hususlar, ilgili kurumlar ile Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü
arasında yapılacak bir protokolle belirlenir.” denilmektedir. Değerli milletvekilleri, günümüzde eğitim, zaman ve yer bakımından
kapsamlı, sürekli ve çok boyutludur. Eğitim denilince toplumumuzda daha çok
okul eğitimi anlaşılmaktadır. Bu bir bakıma okul eğitiminin kurumsallaşmasından
kaynaklanmaktadır. Artık, günümüzde eğitimi okulla sınırlandırmak mümkün
değildir. Eğitim, hayat boyu devam etmesi gereken bir süreçtir. Eğitimin
sürekliliğini sağlayan toplumun dinamizmi, bilim ve teknolojik gelişmelerdir.
Burada “toplumun dinamizmi” sözüyle toplumda var olan değişme ve gelişme
faaliyetleri ifade edilmektedir. Ayrıca, bilim ve teknolojide meydana gelen
gelişmeler de sürekli bir öğrenmeyi gerekli kılmaktadır. Bu da eğitimde
devamlılığı gerektirmektedir. Toplumun gelişmişliği, yeni birtakım bilgileri
öğrenmeyi, yeni durum ve değişimlere uyum sağlamayı gerektirir. Böylece
eğitimin sürekliliği kendiliğinden ortaya çıkar. İnsanın, toplumun gerisinde
kalmaması, baş döndürücü bir hızla ilerleyen gelişmelere ayak uydurabilmesi,
düzenli, disiplinli ve sürekli bir çalışmayı gerektirir. Bu sürekliliği sağlayacak en büyük ve en
etkili materyallerden biri de radyo ve televizyonlardır. Değerli milletvekilleri, bundan kırk elli yıl önce gurbetteki
eşinden, çocuğundan mektup gelen Ayşe teyze eline mektubu alır, okutmak için
okuryazar adam arardı. Ayşe teyze, kendisi gibi cahil kalmasın diye kızını
okuttu ve lise mezunu yaptı. Kızı evlendi, çoluk çocuğa karıştı. Çocuklar
üniversite eğitimi yaptı ve yurt dışına yüksek lisans eğitimi için, doktora
eğitimi için gitmeye başladı. Aynı Ayşe teyzenin kızı bu sefer lise mezunu
olmasına rağmen, üniversiteye giden oğluyla görüşebilmek için İnternet’e
girmesi, bilgisayarı açması için ya diğer çocuğunu ya kocasını beklemeye
çalıştı. İşte, değerli arkadaşlarım, kırk elli yıl önce mektubunu okutmak
için adam arayan, “cahil” diye nitelendirdiğimiz teyze ile bugün lise mezunu
olan kızının arasında bir fark kalmamıştır. O nedenle, sürekli bir öğrenmeyi
gerekli kılan bilim ve teknolojide meydana gelen gelişmeleri topluma aktarmamız
gerekmektedir. Sadece eğitim öğretimi okulla sınırlı tuttuğumuzda, bu
gelişmelere toplumun ayak uydurmasının önüne engel koymaktayız. İnsanımızın, yaşadıkları toplumun yapısını, işleyişini,
değişimini ve bunların bağlı olduğu toplumsal yasaları kavramaları; toplumun
farklılıkları kuşatan birlik hâlinde ve demokrasi temelinde gelişip güçlenmesine
katkıda bulunmaları; toplumun sorunlarını kavrayabilmeleri, toplumun ekonomik
ve kültürel kalkınmasına bilinçli bir şekilde katkıda bulunabilmeleri, toplumun
yapısını, toplumsal kurumları ve bu kurumları tanımaları ve sosyal değişimleri
bilimsel olarak açıklamaları ancak eğitimi sürekli kılmakla mümkündür. Eğitimi sürekli kılmazsak bireylerin kendilerinin ve çevresindeki
kişilerin duygu, düşünce, davranış ve var oluş nedenlerini anlamaları, kendi
kimliklerini güçlü biçimde oluşturmaları mümkün değildir. Olgun anlayış ve
hoşgörü geliştirmeleri için insanımızın eğitimine süreklilik kazandırmak
zorundayız. Bütün bunları başarabilmemizin en etkili yolu radyo ve televizyon
yayınlarıdır ancak bunları, eğitimi, radyo televizyonları paralı hâle getirerek
başarmamız mümkün değildir. Zenginlerin çocuklarına bile kitaplarını
ilköğretimde parasız veren bir devletin Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu’nda
eğitimi paralı hâle getirmesini anlamak hem mümkün değil hem de kabul
edilebilir değildir. Değerli milletvekilleri, yayınlarını paralı hâle getirmeye
çalıştığımız Açık Öğretim Fakültesi ile ilgili heyetinizi bilgilendirmek
istiyorum. Eskişehir Anadolu Üniversitesine bağlı olarak açılan Açık Öğretim
Fakültesi 1982-83 öğretim yılında yüksek eğitimde, yüksek standartlarda fırsat
eşitliği ilkesiyle ve uzaktan eğitim sistemiyle eğitim veren ilk fakülte olarak
hizmete başladı. İlk yılında bu fakülteye 29.500 öğrencinin kaydolması uzaktan
eğitim sistemiyle yükseköğrenim ihtiyacını ve talebinin boyutlarını açıkça
ortaya koyuyordu. Yükseköğrenimin yanında 200 bin öğretmene ön lisans ve lisans
tamamlama imkânı sunuldu. Ebelik, hemşirelik, sağlık teknikerliği, tarım ve
veterinerlik ön lisans programları açılarak çalışanların eğitimleri
yükseltildi. Jandarma Genel Komutanlığındaki astsubaylarımızın ve Emniyet Genel
Müdürlüğünde görev yapan polislerimizin eğitim düzeyini yükselten ön lisans
programları, Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanlıkları personelinin, Adalet
Bakanlığında çalışan lise ve dengi okul mezunlarının eğitim düzeylerini
yükselten ön lisans programları ile eğitimin sürekliliğini sağlayarak
toplumumuzun eğitim düzeyinin artmasına büyük katkıda bulunmaktadır. Değerli milletvekilleri, Eskişehir Anadolu Üniversitesi açık
öğretim lisans ve ön lisans derslerinin yayınlandığı televizyon programlarını
seyrederek genel kültürlerini, bilgi eksikliklerini tamamlamaya çalışanların
sayısı da yüz binlerle ifade edilmektedir. İşlevinin çok az kısmını izah etmeye
çalıştığım açık öğretim yayınları, az sonra görüşülecek olan önergemiz dikkate
alınmaz, maddede olduğu gibi paralı hâle getirilirse bunun bedeli açlık
sınırında maaşı reva gördüğünüz ön lisans eğitimi yapmaya çalışan memurlara,
çalışana, imkânsızlıklar nedeniyle örgün eğitime katılamayan açık öğretim
yükseköğrenim yapmaya çalışan öğrenciye yüklenecektir. İlköğretimde zenginin
çocuğuna bile bedava kitap dağıtan bir devlete bu görüntü yakışmayacaktır. Değerli arkadaşlarım, şimdi, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim
Fakültesinin bir hayırlı çalışmasından da bahsetmek istiyorum. Uzaktan öğrenim
konusunda dünyanın en önemli eğitim kurumlarından olan Anadolu Üniversitesi
farklı ihtiyaçları için Türkçe… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Asil. BEYTULLAH ASİL (Devamla) - …öğrenmek isteyen herkese yepyeni bir
fırsat sunuyor, Türkçe Sertifika Programı’nı başlatıyor. Bu program güz
dönemiyle başladı, ilk mezunlarını da mayıs ayında verecek. Tüm dünyada farklı
ihtiyaçları için Türkçe öğrenmeyi gerekli kılan tüm yabancılara açık olan bu
sertifika programını hayata geçiren bu üniversitenin başta rektörü olmak üzere
emeği geçen bütün öğretim üyelerini kutluyor, yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Asil. Gruplar adına son konuşmacı Demokratik Toplum Partisi Grubu adına
Iğdır Milletvekili Pervin Buldan. Sayın Buldan, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde konuşmak üzere söz almış
bulunmaktayım. Konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TRT, kamu yayıncılığı
hizmeti icra etmek üzere kurulmuş bir radyo-televizyon kurumudur ve Anayasa’da
da tanımlandığı gibi özerk ve tarafsız yayın icra etmek durumundadır. Ancak
resmî ideolojinin yeniden üretildiği ve kamu yayıncılığı hizmeti anlayışından
uzak bir şekilde yayınlarını icra eden TRT, maalesef ki, daha çok kamu
yayıncılığı anlayışıyla hizmet vermektedir. Bu doğal olarak şu sonucu
doğurmuştur ki TRT her dönem iktidara gelen hükûmetin
sözcülüğünü yapan bir kurum hâline getirilmiştir. Kamu yayıncılığı hizmetinde yayın kurumu, halkın ihtiyaçlarına
yönelik sorumluluklara sahipken, TRT’nin düşürüldüğü konumda yayınlar,
iktidarda bulunan hükûmetin ihtiyaçlarını temel
sorumluluğu hâline getirmiştir. İcra edilen yayınlar, Anayasa’da ifade edildiği
gibi ne özerk ne de tarafsızdır, tamamen siyasi iktidarın güdümündedir. Bugün burada görüşmekte olduğumuz TRT Kanunu’nda yapılan
değişiklik ise TRT’nin sahip olması gereken en temel niteliği yani tarafsız ve
özerk yayıncılık ilkesini tamamen yok etmektedir. Şunu açıkça söylemek
mümkündür: Yasa tasarısıyla AKP, TRT’de tamamen kadrolaşmanın olanaklarını
yaratmaktadır. AKP’nin izlemekte olduğu siyaset felsefesinde kamu hizmeti
anlayışının zaten bulunmadığı bugüne kadar icra edilen tüm siyasi pratiklerden
anlaşılmaktadır ve de açıkça bilinmektedir. Ancak kadrolarını devletin diğer
kurumlarında olduğu gibi TRT’ye de yerleştirmek amacıyla yasa çıkarılması, bir
iktidarın gözettiği siyasi çıkarın ve egoizmin bir pervasızlığıdır. AKP İktidarından bu yana TRT Yönetim Kurulunda bulunan yönetici
kadronun çok büyük bir çoğunluğunun değiştirilmesi, tasarıyla TRT Genel
Müdürüne sınırsız ve denetimsiz yetkiler verilmesi, Cihan Haber Ajansı, Aksiyon
dergisi, Kanal7 ve Zaman gazetesi başta olmak üzere belli basın çevrelerinden
TRT’ye transferlerin yapılması, TRT’nin siyasi rant ve
kadrolaşma alanı hâline getirilmesi çabasının en açık ifadesidir. Oysa bütçenin yüzde 80’i halkın vergileriyle elde edilen TRT
yayıncılığının şeffaf ve katılımcı olması yönünde yasal düzenlemeler
yapılmalıdır. Büyük medya kuruluşlarının daha fazla kâr amacıyla yaptığı
popüler ve toplumsal sorunlara kayıtsız olan yayınlar, halkı tarafsız yayın
hakkından mahrum bırakmıştır. TRT yayınları ise siyasi iktidarın belirlediği
çerçevede sorunlara kamera tutmuş, toplumun muhalif kesimlerinin talepleri ve
toplumun önem arz eden daha birçok sorunu TRT ekranlarından ve radyolarından
yansıtılmamıştır ve de yansıtılmamaktadır. Değerli milletvekilleri, kamu yayıncılığı hizmeti üretmek üzere
kurulmuş olan bir kurumun yerine getirmesi gereken yükümlülükler, halkın
ihtiyaç ve taleplerine yönelik, ideal düzeyde yayın yapılmasını gerektirir.
Ülkemizde yaşanmakta olan problemler, tarafsızlık ilkesine uygun olarak halkın
bilgisine sunulmak üzere yayınlanmalıdır. Yine, ülkemizin çok kültürlü yapısı bu noktada dikkate alınması
gereken en önemli unsurlardan biridir. Bu kültürel farklılık, yapılan
yayınların halk tarafından anlaşılmasında önemli rol oynamaktadır. Yıllardan
beridir ülkemizde büyük acılara neden olan, hâlâ çözülememiş Kürt sorununun
önemli bir parçası olan kültürel hakların kullanılmaması bu noktada oldukça
belirleyicidir. Bu ülkede etnik kökeni farklı olan binlerce insanımız kendi ana
dili dışında herhangi bir dili anlayamamaktadır. Bu halkların büyük bir
çoğunluğunu ise Kürt kökenli yurttaşlarımız oluşturmaktadır. Bugün, Türkiye’nin
hemen bütün bölgelerinde yaşamakta olan binlerce insanımız, düşündüğü dilde
kendini ifade etme ve yine kendi dilinde, yani anlayabildiği dilde yayın
yapılmasının ihtiyacını duymaktadır. Vizontele filminin ülke
tarihimizde yaşanmış olan gerçek sahnesinde insanlarımızın o ekranın karşısında
hiçbir şey anlamadan Charlie Chaplin’nin sessiz
filmini izler gibi durduğu bir ironi vardır. Resmî ideolojinin TRT
yayıncılığında temel, belirleyici kriter olması,
yıllardır halkımızın çok önemli bir bölümünün yabancı gözlerle ve sağır kulaklarla
bu yayınları izlemesine neden olmuştur. Yani yayınlar yapılırken ülkede yaşayan
halkların ihtiyaç ve talepleri tamamen görmezden gelinmiştir. TRT, yıllardır, halkımızın kendi kültürleri doğrultusunda yayın
yapması gerekirken, bu kültürlerin maniple edildiği bir kurum konumuna
getirilmiştir. Halkımız, yıllarca, kendi şarkılarını TRT ekranlarından Türkçeye
tercüme edilmiş, anlaşılmaz bir şekilde dinlemiştir. TRT bu konuda bir nevi
asimilasyon politikalarının işlevini üstlenen bir kurum hâline getirilmiştir.
Dolayısıyla da bu şunu göstermektedir ki kurulduğu günden bu yana TRT yayınları
kamu hizmeti yayıncılığı anlayışıyla icra edilmemiştir ve edilememektedir.
Ancak kamu hizmeti yayıncılığı, en temel insan hakkı olan haber alma
hürriyetinin ve insanların anlayacakları şekilde yayın izleme ve dinleme
hakkının garantisidir. Bu nedenle kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgili yasal
düzenlemeler yapılırken kamu yararı ve hizmetinin, gözetilmesi gereken yegâne
yarar olduğunu önemle belirtmek isterim. TRT kanunlarında düzenlemeler yapılacaksa bu düzenlemeler
halkımızın tümünün taleplerini gözeten, tarafsız ve özerk yayıncılığa imkân
tanıyan düzenlemeler olmalıdır. Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Buldan. Şahsı adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Abdurrahman
Kurt. Sayın Kurt, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) ABDURRAHMAN KURT (Diyarbakır) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekillerimiz; 12 Eylülün uygulayıcılarının tarafından bile eleştirilen
yasaklayıcı yaklaşımlardan, bölgede yapılan düğünlerde bile kendi yöresel ve
kültürel müziklerini dinlemeleri yasaklanan vatandaşlar topluluğundan…
Farklılıklarımız birliğimizi zenginleştiren olgular olduğu sürece hep birlikte
yol almaktayız. Geçmişte farklılıklarımızı, ayrılıklarımızı görerek
geliştirdiğimiz yasaklar, yaşadığımız tecrübelerle sabittir ki birliğimizi
güçlendirmek yerine toplumu terörize etmiş, ayrılıkçı
yaklaşımlara zemin hazırlamıştır. Bugün, artık, yaşanan bu acı tecrübelerden ders alarak, birlikte
yaşadığımız gerek din ve gerekse vatandaşlık bağı ile kader ortaklığı
yaptığımız ülkemiz insanlarının yöresel, bölgesel, etnik, kültürel
farklılıklarını koruyarak insanımızın devlete olan aidiyet duygusunu
pekiştirerek güçlendirmeli ve enerjimizi ülkemizin daha özgür ve daha müreffeh
bir ülke olması için harcamalıyız. Bugün yaşanan ve her geçen gün daha hızlı gelişen küreselleşme
süreci, ortak küresel, evrensel değerler üretmekte, din, vicdan ve evrensel
insani değerler açısından bir toplumun kullandığı dilin yasaklanması kabul
görmemektedir. Her birimiz, kendi yaşam tecrübemiz içerisinde çok sıkça
yaşadığımız çok acı olaylarla bunu bölge insanı olarak bizzat müşahede ettik.
Örneğin, bizler üniversite yıllarımızda bile halkımızın dilinde bir şarkı
dinleyebilmek için bir kaseti nasıl saklayarak, gizleyerek dinlediğimizi,
bodrumlarda, kapalı odalarda wolkman denilen sadece
tek kişinin dinleyebildiği aletlerle nasıl dinlediğimizi ve mutlu olduğumuzu
çok net hatırlamaktayız. Gene kendi düğünlerimizde kimsenin olmadığına kanaat
getirerek söylediğimiz halk türkülerimiz sonucunda yaşanan baskınları, yaşanan
acıları, cezaevlerindeki işkenceleri, maalesef, hatırlamaktayız. Bütün araştırma ve incelemeler göstermiştir ki ülkemizde yaşanan
kimilerinin “güneydoğu sorunu”, kimilerinin “şark meselesi”, bölge insanı ve
pek çok aydın ve insan hakları savunucusu tarafından “Kürt sorunu” veya “Kürt
meselesi” olarak adlandırılan bu sorunun çözümü ekonomik, sosyal, siyasal ve
kültürel politikalar bütünüyle çözülebilir. Bugün, tüm parti
ve siyasi çevrelerin ortak kanaati olan, özellikle GAP’ın sulama ağırlıklı
yatırımlarının ve diğer sosyoekonomik projelerinin gerçekleştirilebilir bir
bütçe ve takvimle hayata geçirilmesinin adımı atılmış, kültürel anlamda da
bölge halkının dilini ve kültürünü yok sayan ve yadsıyan bir politika yerine
ülkemizin tüm vatandaşlarını kendi öz değer ve kültürleriyle kucaklayan özgür,
demokratik ve kalkınan bir Türkiye’nin önü açılmıştır. Bu vesileyle, biz, burada, Çanakkale’de ve yurdun dört bir
yanında “Allah Allah” sesleriyle kucak kucağa şehit
düşenlerin torunları, MHP’lisi, CHP’lisi, DTP’lisi ve
DSP’lisi, milletimizin tüm temsilcileri olarak topyekûn bu önergeye, verdiğimiz
bu önergeye “evet” diyerek yeni bir kucaklaşmayı, yeni bir güçlü Türkiye’yi
yaratma hevesini ve umudunu hep birlikte sağlayacağımız umuduyla, bu önergeye
vereceğiniz “evet” oylarının bölge insanı ile devletin kucaklaşmasını
sağlayacağı bilincini hep birlikte paylaşacağımız umuduyla yüce Meclisin bu
önergeye “evet” diyeceğini umuyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum
Sayın Kurt. Adana Milletvekili Sayın Fatoş Gürkan,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) FATOŞ GÜRKAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 219
sıra sayılı Türkiye
Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
hakkında görüşlerimi bildirmek üzere şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bizi
izleyen aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle “Üç Maymun” filmiyle, Cannes Film Festivalinde dünyanın
en ünlü yönetmenlerinden biri olarak, Cannes Film Festivalinde en iyi yönetmen
olarak seçilen Nuri Bilge Ceylan’ı kutluyor, bundan sonraki başarılarının da
devamını diliyorum. Hepinizin bildiği gibi, Türkiye’nin kamu yayıncılığı yapmakla
görevlendirilen tek yayın kuruluşu olan TRT, gerçekleştirdiği ulusal,
uluslararası ve uydu yayıncılığıyla dünyanın sayılı yayın kuruluşları arasında
yer almaktadır. TRT, devlet adına radyo-televizyon yayınlarını gerçekleştirmek
amacıyla 1 Mayıs 1964’te özel yasayla özerk bir kamu tüzel kişiliği olarak
kurulmuştur. TRT’nin özerkliği 1972’deki Anayasa değişikliğiyle kaldırılmış ve
kurum tarafsız bir kamu iktisadi kuruluşu olarak yeniden düzenlenmiştir. 2954 sayılı TRT Kanunu 1983 yılında yürürlüğe girmiş ve günümüz
koşulları göz önüne alındığında değişiklik yapılması kaçınılmaz olmuştur.
Yürürlükte olan Kanun gerçekten kurumun teşkilat yapısında değişime kapalı ve
günümüz teknolojik gelişmelerine ayak uydurmaya yönelik atılımlar yapılmasına
imkân vermeyen hükümler içermektedir. Dünyada BBC, RAI, NOS gibi pek çok kamu
yayın kuruluşu yapılarını çağın gereklerine uygun hâle getirmiştir. Türkiye
Radyo ve Televizyon Kurumunda da böyle bir yapılanma ertelenemez bir ihtiyaç
hâline gelmiştir. Yapılan değişikliklerle, Kurumun Anayasa’yla kendisine verilen
kamusal görevini yerine getirebilmesi için, kendisine yöneltilebilecek
baskılardan uzak, yalnızca kamu yararını gözeten çağdaş bir yayıncılığı mümkün
kılacak yapılanmanın oluşmasını hedefleyen bir düzenleme öngörülmektedir. Tasarının 6’ncı maddesiyle Kanun’un 21’inci maddesi, madde
başlığıyla birlikte değiştirilmektedir. Bu değişiklikle, Türkiye Radyo ve
Televizyon Kurumuna tahsis edilen TRT-3 kanalından Türkiye Büyük Millet Meclisi
Televizyonu aracılığıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi faaliyetleri ve uygun
görülen kanalların birinden açık öğretim yayınlarının yapılmasına ilişkin
düzenleme öngörülmüştür. Ayrıca, bu yayınların dışında eğitim ve öğretim
amaçlı, kamu veya özel sektörden yayın talebinde bulunulması hâlinde de bu
talebin bir protokol çerçevesinde karşılanabilmesine yönelik düzenleme
amaçlanmaktadır. Sizlere ben Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonuyla ilgili bir
anımı da anlatmak istiyorum bu arada. 22 Temmuz seçimlerinden bir ay kadar
sonra, Genel Kurul çalışmaları sırasında, Genel Kuruldan çıktığım sırada kapıda
telefonum çaldı. Arayan, Adana’dan, Karaisalı ilçemizden bir vatandaşımızdı.
Vatandaşımız nerede olduğumu sordu. Ben de “Genel Kuruldayım” dedim. “Evet Genel Kuruldasınız ama çıktığınızı görüyorum. Hayırdır,
bir şey mi oldu, niye çıkıyorsunuz?” dedi. Buradan da görüleceği gibi,
gerçekten vatandaşlarımız hem Meclisteki yasama çalışmalarını takip ediyor hem
bizi denetliyor hem de bilgileniyor. Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisi
televizyonu gerçekten de önemli. Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonu, bunun yanında, her
partinin grup toplantılarını, komisyon toplantılarını, Meclis programlarını
objektif olarak yayınlayan da bir kanaldır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüleceği üzere,
amaçlanan, Kurumun daha çağdaş ve etkin bir yapıya kavuşturulmasıdır. Bir diğer
amaç da Kurumun şeffaf ve yanlı olmayan yayın yapabilmesinin sağlanmasıdır.
Gerek görsel gerekse işitsel yayın organlarının günümüzdeki önemi yadsınamaz.
Bu sebeple, kültürel ve eğitim amaçlı yayınların halkın her kesimine doğru ve
etkin şekilde ulaştırılması, yapılan uygulamaların ve Meclis çalışmalarının
halka anında iletilmesi çağdaş yönetim anlayışının da gereğidir. Türkiye Radyo
ve Televizyon Kurumu bu görevi bugüne kadar başarıyla ifa etmiştir ancak daha
iyi ve etkin olabilmesi adına Kanun’da değişiklik yapılması gereği hasıl olmuştur. Yapılan bu değişikliğin şimdiden ülkemize ve milletimize hayırlı
olmasını diliyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Gürkan, teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz. Sayın Çalış… HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanımdan öğrenmek
istiyorum: TRT’de geçici işçi statüsünde yılda on bir ay çalışan sözleşmeli
personele kadro vermeyi düşünüyor musunuz? Bu soruya cevap alamadığım için
tekrar sordum. Bir diğer sorum: Son iki yıldır program başı çalıştırılan personel
sayısı kaçtır? Bu personellerin sigortasız çalıştırıldığı doğru mudur? Bu
haberler doğru ise müdahale etmeyi düşünüyor musunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Orhan… AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Bakanım, ben de öncelikle birçok kamu
kuruluşunda olduğu gibi TRT’de de geçici işçi kadrosunda, 4/C kadrosunda
çalıştırılan personelin kadroya geçirilmesinin düşünülüp düşünülmediğini
öğrenmek istiyorum öncelikli olarak. Bunun yanı sıra, TRT’de Ortadoğu gazetesinden de bir yazara
program yaptırmayı düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Akkuş… AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; TRT
hizmetlerinin yürütülmesi için dışarıdan araç kiralanıyor mu? Kiralanıyorsa
yıllık toplam ne kadar ücret ödeniyor? Araç kiralamanın yöntemi nedir? Hangi
firmalardan kiralanmıştır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Akcan… ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: Hükûmet
olarak milletvekili maaşlarını -Sayın Genel Müdürün maaşı daha fazla da
olabilir, fark etmez- TRT Genel Müdürünün toplam gelirlerine endeksleyen ve ona
eşit hâle getiren bir kanun tasarısını Meclise sevk etmeyi düşünürler mi? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Hâlen TRT’nin
taşra teşkilatında ve yurt dışı bürolarında kaçar kişi çalışmaktadır? Bu tasarıyla öngörülen ve Genel Müdürlüğe bağlı müdürler ile haber
bürolarından oluşacak taşra teşkilatında ve yurt dışı bürolarında çalışacak
personel sayısının 2008 yılı sonuna kadar kaçar kişiye çıkarılması
hedeflenmiştir? Yeni personel alımı olacak mıdır? Olacaksa, bu nasıl
alınacaktır? Bir diğer sorum da: Dün, siz bir soruya cevaben, TRT’de çalışan
toplam personel sayısını 7.431 olarak ifade ettiniz. Bugün de değerli bir AKP
milletvekili hatip 6.400 dolayında çalışan olduğunu söyledi. Bu çalışan sayısının
doğrusu nedir? Hangi rakam doğrudur? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Erdemir… AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Bakanım, eski TRT Genel
Müdürlerinden Yücel Yener döneminde çoğu sınavsız olarak işe alınan 2.400 kişi
hakkında ne yapmayı düşünüyorsunuz? Bu dönemde CHP’nin “TRT’de kadrolaşma var.”
şeklinde herhangi bir itirazı oldu mu? CHP’nin bu kadrolaşmayı önlemeye yönelik
herhangi bir girişimini hatırlıyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Öztürk… ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın
Bakana sormak istiyorum: İbrahim Şahin’in TRT Genel Müdürlüğüne atandığı 23
Kasım 2007 tarihinden bu yana kaç YTL’lik temsil gideri harcaması yapılmıştır?
Bu harcamalar nerelere, hangi amaçla yapılmıştır? Yine Gaziosmanpaşa’daki lojmanlarda yasaya aykırı bir şekilde,
yönetmeliklere aykırı bir şekilde oturan, süresi dolduğu hâlde hâlâ oturan
kimseler var mıdır? Bu lojmanda şu anda kaç daire boştur? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Ünlütepe… HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, aracılığınızla şu soruyu yöneltmek istiyorum: Eski TRT Genel Müdürü
Yücel Yener “TRT bir partinin kanalı hâline geldi.”, “Militan bir genel müdür
buldular.”, “Kararnamesi kerelerce döndü.”, “Israr ettiler, getirdiler.”,
“TRT’nin parti kanalı hâline gelmesinin birinci şartı kadrolaşmadır.” Uzman bir
kişinin TRT’ye bakışını açıkladım. Sayın Bakan, eski Genel Müdürün
açıklamalarına katılıyor musunuz? Katılmıyorsanız, gerekçesini açıklayabilir
misiniz? İddia olunduğu gibi, TRT bir parti kanalı hâline dönüştü mü?
Dönmediyse, TRT’nin parti kanalına dönmesi için daha neler yapılması gerekiyor?
Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Bakanım, buyurun. DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Kadro ile ilgili bilgiyi paylaşmak istiyorum: Hâlen çalışan
kadrolu 6.945, işçi sayılmayan geçici 494. Bununla ilgili, iki arkadaşımız
zaten soru sordu, bunların kadroya alınması meselesiyle ilgili. Ben, şahsen bu
arkadaşlarımızın gayretlerini biliyorum, çalışmalarını biliyorum. Dolayısıyla,
bunların lehinde bir düzelmenin olmasını da talep ediyorum. Onunla ilgili,
önümüzdeki maddelerde de zaten bir önlem alınacak diye düşünüyorum.
Dolayısıyla, işçi sayılmayan geçicilerle birlikte toplam 7.439. Radyolarda program başı çalışan sigortasız personel
bulunmamaktadır. Kurum dışından program yapanlar sosyal güvenlik haklarına
sahip profesyonel kişiler zaten. Dolayısıyla, orada da bir sorun görünmüyor.
“Program başı çalışan personel var mı?” Program başı çalıştırılan personel yok,
elimdeki bilgiye göre. Geçici personelin sözleşmeli personel statüsü… Onu zaten söyledim.
Bu konutlarla ilgili, Kamu Konutları Yönetmeliği’nin 5’inci
maddesi cevaz vermektedir. Bu, bir arkadaşımızın sorduğu soruyla ilgiliydi.
Yönetim kurulu üyesinin lojmanda oturmasıyla ilgili bir soruydu bu ve cevap da
Kamu Konutları Yönetmeliği’nin 5’inci maddesi buna müsaittir deniyor. Milletvekili maaşlarıyla ilgili düzenleme konusunda, MHP
milletvekilinin sorusuna cevap verirken artık, iktidar muhalefet müşterek bir
teklif üzerinde oturup konuşur, düşünürlerse… Bu, benim doğrudan ilgilendiğim
bir konu değil, zaten TRT’yle ilgili bir konu da değil ama,
tabii her milletvekilimizin görüşü ciddiye alınmak durumundadır. OKTAY VURAL (İzmir) – Çoğunluğunuz mu yetmiyor? Çoğunluk mu yok? DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Çoğunluk olmasa dahi birkaç
arkadaşımız öne sürer, çoğunluk görüşebilir. Yani dolayısıyla, bu, bir
milletvekili arkadaşınız olarak benim cevap vereceğim bir şey değil. Ama milletvekilleriyle
ilgili, yani eğer şartlar müsaitse, durum iyiye gidiyorsa hiç kimse iyileşmeden
yana olmama gibi bir tavır içinde olmaz. Ama dediğim gibi, eğer Türkiye’nin
şartları buna müsait değilse doğrusunu isterseniz bugüne kadar benim zihnimi
-şahsen söylüyorum- meşgul eden bir soru olmamıştır, bir sorun olmamıştır. Taşıt alımıyla ilgili… Firma adı Aydoğdu
Tur. 263. 530 YTL, bugüne kadar bunun için araç kiralama bedeli bu, haber
dairesi için kullanılıyor. İbrahim Şahin’in… 21 Kasım 2007 tarihinden itibaren, 2007 yılı
için 4.235,75 YTL, toplamı bu. Ama ayrı ayrı
söyleyeceksek, 2008 yılı için ise 1.139 YTL harcama yapılmış. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine
göre verilmiş bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum; biraz sonra oylayacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 219 s. sayılı kanun tasarısının 6. maddesinin,
içtüzüğün 72. maddesi uyarınca görüşmelerinin devam etmesini arz ve teklif
ederiz.
III.- YOKLAMA (MHP ve CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, yoklama yapılmasını istiyoruz. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre
verilmiş önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır, yoklama
talebini yerine getireceğim. 20 milletvekili arkadaşımızın ismini tespit edeceğim: Sayın Vural,
Sayın Günal, Sayın Kalaycı, Sayın Yıldız, Sayın Asil,
Sayın Doğru, Sayın Akcan, Sayın Işık, Sayın Nalcı, Sayın Bal, Sayın Akkuş,
Sayın Çalış, Sayın Yunusoğlu, Sayın Ersin, Sayın
İnce, Sayın Öztürk, Sayın Altay, Sayın Tanrıkulu, Sayın Orhan, Sayın Ekici. Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219) (Devam) BAŞKAN – Şimdi İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre Sayın Oktay Vural
ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergeyi oylarınıza sunacağım. Maddenin tekrar görüşülmesiyle ilgili önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş
sırasına göre okutup, aykırılık durumuna göre işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 219 sıra sayılı Kanun Tasarısının 6. maddesinin son fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 6- Açıköğretim yayınları ve eğitim
ve öğretim amaçlı diğer yayınlar, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna tahsis
edilen TV kanallarının uygun görüleninden yayınlanır. Yayın ile ilgili diğer
hususlar, ilgili kurumlar ile Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü
arasında yapılacak bir protokolle belirlenir. Bu yayınlardan ücret alınmaz. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önergenin
metni aynı olduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Buyurunuz. OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bu önergelerin işleme alınması
Anayasa’mıza da aykırıdır. Çünkü Anayasa’mıza göre devletimizin dili Türkçedir
ve Türkçe yayın esası söz konusudur. Bu konuda Radyo ve Televizyon Üst
Kuruluna, Anayasa’mız gereğince zaten düzenleme yetkisi oraya verilmiştir.
Türkçenin yanı sıra başka dillerde yayın yapılması istenen bir teklifi, bir
önergeyi yürürlüğe koyamazsınız. “Türkçenin yanı sıra” olmaz, Türkçenin yanı
sıra başka dillerde yayın yapılamaz. Dolayısıyla Türkçe, münhasıran Türkçeyi
dışlayan bir önergenin gündeme alınması mümkün değildir, işleme alınması mümkün
değildir. DTP ve AKP’nin verdiği bu önergeler Anayasa’mız gereğince gündeme
alınamaz. Bu bakımdan bunun gündeme alınmaması gerekir. Yayınlarla ilgili Anayasa’mıza göre Radyo ve Televizyon Üst
Kuruluna verilmiştir bu görev ve bu konuda da kanun çıkmıştır. Türkçe “yanı
sıra” bir dil değildir, Türkçe esastır. Türkçenin yanına çok dilli bir toplum
oluşturmaya yönelik böyle bir yayınla ilgili bir önergeyi gündeme alamazsınız. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.18 YEDİNCİ OTURUM Açılma Saati: 19.03 BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Fatoş GÜRKAN (Adana) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
111’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum. 219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Şimdi okutacağım iki önergenin metni aynı olduğundan önergeleri
birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim. Önergeyi okutuyorum. Buyurun. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 1/541 Esas Numaralı Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanunu ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6’ncı maddesiyle değiştirilen 2954 sayılı Kanunun 21 inci
maddesinin madde başlığının “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve açıköğretim yayınları ile eğitim ve öğretim amaçlı yayınlar
ve diğer yayınlar” şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“Kurum tarafından Türkçe’nin yanı sıra
farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılabilir.” OKTAY VURAL (İzmir)- Sayın Başkanım… BAŞKAN – Bir dakika Sayın Vural, dinleyeceğim sizi. Diğer imza sahiplerini okutacağım önergede:
BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, ara vermenizden önce bu konuda
işlem yapamayacağınızı ifade etmiştim. “Türkçenin yanı sıra…” ve gerekçede de
ifade edildiği gibi, “Resmî dil dışında farklı dil, lehçelerde yayın imkânı
tanımıştır.” Buradaki amaç, Türkçe esası dışında başka esaslarda da yayın
yapmaktır. Bu konuda düzenleme bu kanunda yapılamaz. Türkiye Büyük Millet
Meclisi RTÜK’le ilgili düzenleme yetkisini RTÜK’e vermiştir, RTÜK’le ilgili de
kanun çıkmıştır ve bu Kanun da aynen şunu söylüyor: “Yayınların Türkçe yapılması
esastır.” Dolayısıyla, RTÜK’ün düzenleyeceği bir konuda keyfî bir şekilde
TRT’ye, Millî Savunma Bakanlığının, İçişleri Bakanlığının, Millî Eğitim
Bakanlığının imzaları olmadan, değerlendirmeleri olmadan, bir önergeyle Türkçe
dışında Türkçenin yanı sıra başka dillerde yayın yapılmasına nasıl izin
verebiliriz? Böyle bir şey olabilir mi? Ne demek? BAŞKAN – Sayın Vural, Türkçenin ana dil olduğu ve Türkçenin esas
olduğu hususunda hiç kimsenin bir itirazı söz konusu değil. Burada TRT’ye bu
önergeyle bir yetki veriyoruz ama bunu denetleyecek olan, sizin de açıkça
belirttiğiniz gibi, RTÜK’tür. Yani, bu TRT’nin denetimini de yine RTÜK
yapacaktır. OKTAY VURAL (İzmir) – Düzelmemiş, böyle bir şey olabilir mi? Bakınız, size söylüyorum. Bir kamu kurumunun esas itibarıyla
farklı dilde yayın yapması yarın öbür gün eğitim ve öğretimde de farklı
dillerde eğitim ve öğretimi getirmenin de önünü açmaktır. Ne demek? Kamu kurumu kamu hizmeti üretirken vatandaşların farklı
dil lehçelerinde yayın yapmasıyla ilgili RTÜK düzenleme yapmıştır. Başka dilde
münhasıran düzenleme yapılması Anayasa’mıza aykırıdır. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, Anayasa çok açık. OKTAY VURAL (İzmir) - Bakın, bu konuda AKP’li milletvekillerimizin
çoğu da hassasiyete katıldı. MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Hangileri… Hangi çoğu, hangi çoğu? OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle bir şey olabilir mi? Çok dilli bir
toplum mu olacağız? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, Sayın Milletvekili
itirazlarıyla ilgili konuyu tutanaklara geçirtti. OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanak meselesi… Ya, bu, kanunla
düzenlenemez Sayın Başkan, açıkça, yapamazsınız. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisi
yoktur... HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, TRT Kürtçe yayın yapıyor, 27
dilde yayın yapıyor. BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, belirttiğiniz konularda
sizlerle aynı hassasiyeti taşıyoruz ama Anayasa’ya, diğer şeylere, kanunlara,
yasalara sizin yüklediğiniz anlamda belirli bir kısım farklılıklar var. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Doğru, doğru, biz hep farklı anlarız,
sizden farklıyız. BAŞKAN - Esas olan, oradaki, o anlayıştaki belirli bir kısım
farklılığımız. Yoksa, Türkçenin ana dil olması
hususunda hiç birimizin bir şüphesi yok. Burada, sadece
TRT’nin bir yetkilendirilmesi söz konusu. OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim… BAŞKAN - Bunun denetimi de yine RTÜK tarafından yapılacaktır. OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, bu o amaçla değil. Denetimi değil
efendim, düzenleme yetkisi. Efendim, Anayasa’ya göre düzenleme yetkisi RTÜK’e
aittir. TRT Genel Müdürü kendi aklınca farklı dillerde yayın yapamaz. Kim tayin
edecek? (AK Parti sıralarından “Bağırma” sesleri) Bağırırım… Bağırırım, Türkçe konusunda bağırırım tabii. (AK Parti
ve MHP sıralarından gürültüler) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Anayasa’yla ilgili konu
varsa Anayasa Mahkemesi konuyu değerlendirir. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar… OKTAY VURAL (İzmir) – Duyasın diye, gözler kör olmasın, kulaklar
sağır olmasın, kalpler mühürlü olmasın, onun için bağırıyorum. SABAHATTİN CEVHERİ (Şanlıurfa) – Otur yerine! (MHP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN – Arkadaşlar lütfen… ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
Otur, sen otur! Orada söyleyeceğin bir şeyi gel burada söyle! MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Ayıp oluyor Sayın Bakan, size
yakışmıyor. ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sana
söylüyorum… BAŞKAN – Sayın Akcan, lütfen… OKTAY VURAL (İzmir) – Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bir kamu
kurumu, Türkçe dışında farklı dilde münhasıran yayın yapamaz, aklından çıkarsın.Türkiye’yi, eğer İran’da yapılan yayınla, eğer
Korsika’yla, eğer Belçika’da yapılan yayınla mukayese ediyorsak, Türkiye bir
federal devlet değildir, üniter devlettir. Öyle bir
şey olmaz! BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurun efendim. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan
Vekili bu konuyla ilgili görüşlerini ifade ettiler, tutanaklara geçti. Türkiye
Büyük Millet Meclisi, bu konunun Anayasa’ya aykırı olup olmadığı konusunda… OKTAY VURAL (İzmir) – İşleme alınamaz efendim. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …Anayasa Mahkememiz var, Anayasa
Mahkemesinin bu konuda vereceği karara hepimiz uymak mecburiyetindeyiz.
Önergeleri işleme almanız gerekiyor efendim. (AK Parti ve MHP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen dinleyelim. OKTAY VURAL (İzmir) – TRT’nin yayın ilkelerinde Anayasa’nın sözüne
ve ruhuna bağlı kalmak yayın ilkesi var. MEHMET EKİCİ (Yozgat) – Bunu görüşemezsiniz bugün burada. OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle bir şey olur mu ya? Türkçenin yanı
sıra farklı… BAŞKAN – Sayın Ekici, Sayın Vural, bakınız, Anayasa’nın hükmü
açık, Anayasa’da zaten devletin resmî dili Türkçedir, bunu kimsenin tartıştığı,
ettiği yok. Burada yüklediğiniz anlam çok farklıdır. OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, münhasıran Türkçe dışında yayın
yapılamaz. Anayasa’yı değiştirdiğinizi söylemiyorum. BAŞKAN – Bakınız, hassasiyetlerinizi anlıyorum ama
hassasiyetlerinizi rencide edecek bir husus burada yok. Onu demek istiyorum. OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle bir şey olur mu? HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, lütfen İç Tüzük’ü işletin. OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi, TRT o zaman bir yönüyle başka dilde
imza atsın, diğerinde başka dilde imza atsın! Bunu da mı yazacağız? HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yani 20 milyon Kürt yaşıyor Türkiye’de.
Allah’tan korkun. Burada Meclis karar verir. 70 milyon insan seçmiştir, yüce
Meclis karar verecek. MEHMET EKİCİ (Yozgat) – O başka iş, bu başka iş. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hayır, bakın… ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Övün
şu yaptığınla, övün! DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – İşine bak! Bana talimat
veremezsin. İşine bak! BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın Kaplan, lütfen… OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim… BAŞKAN – Buyurun. OKTAY VURAL (İzmir) – Yani bu konuyu işleme almanız konusunda usul
tartışması açılmasını istiyorum. BAŞKAN – Hayhay. OKTAY VURAL (İzmir) – Yani bu konu sizin yorumunuzla
geçiştirilecek bir konu değildir. Takdir edersiniz ki sizin yorumlarınızın da
çok önemi yoktur. Sizin hassasiyetinizi ifade etmeniz doğrudur, katılıyorum
ona, ama bu konu onun ötesindedir, işleme alamazsınız. BAŞKAN – Tamam, usul tartışmasını açacağım. Sayın Vural, buyurun efendim. MEHMET EKİCİ (Yozgat) – Oyla geç, oyla geç! Bu kadar basit mi? MEHMET GÜNAL (Antalya) – Parmak makinesi oldunuz ha, indir kaldır!
(AK Parti sıralarından “Ne bağırıyorsunuz?” sesleri) BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen sakin olalım. Evet, tutumumuzun aleyhinde Sayın Oktay Vural. Buyurun Sayın Vural. (AK Parti sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… Bakın, Sayın Grup Başkan Vekilimiz
konuşuyor, dinleyelim. Buyurun. IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER 1.- TRT Kurumu tarafından
Türkçenin yanı sıra farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılmasını isteyen
değişiklik önergesinin işleme konulmasının Anayasa’ya aykırı olup olmadığı
hakkında OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, buradaki bu önergenin amacı
TRT’nin münhasıran Türkçe dışında başka dilde yayın yapmasını temin etmektir. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yapıyor zaten. OKTAY VURAL (Devamla) – Yapıyorsa niye değiştiriyorsun? BAŞKAN – Arkadaşlar, dinleyelim, lütfen... OKTAY VURAL (Devamla) – Neresi dokundu sana o yapılan yayının? MEHMET GÜNAL (Antalya) – Adam konuşuyor orada. Lütfen… ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yapıyor zaten! BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… OKTAY VURAL (Devamla) – Yapıyorsa niye değiştiriyorsun? Demek ki
engellenen birtakım hususlar var. O zaman engellenen nedir? Bu soruyu sorun.
“Yapılıyor.” diyor. Peki, yapılan neyi engelliyor? Değerli arkadaşlarım, neyi
engelliyor. Genişletecekse RTÜK genişletir. ASIM AYKAN (Trabzon) – Genişletiyor. OKTAY VURAL (Devamla) - Kanunla, Türkçenin yanı sıra bir devlet
kurumunda yayın yapma, devlet kurumunda yazışmayı ve iletişimi farklı dillerde
yapmak demektir aynı zamanda. Böyle bir şeyi kabul edebilir misiniz? Şimdi, Anayasa’yı değiştirdik. RTÜK… Televizyon yayınlarının
düzenlenmesiyle ilgili yetki orada mı? RTÜK düzenlesin. Niye buraya
getiriyorsunuz? Bakınız gerekçede ne var arkadaşlar: Gerekçe: Türkçe dışında, ana
dil Türkçe dışında, devletin dili Türkçe dışında yayın yapmayı temin etmektir
ve burada diyor ki: “…sınırlamaya tabi olmaksızın yayın yapması...” Bu nedir
biliyor musunuz? Sınırlamaya tabi olmaksızın Türkçenin dışında, RTÜK’ün
düzenlemesine aykırı olarak… RTÜK düzenleme yaptı. Çıkarttığımız kanun burada.
“Münhasıran yayınların Türkçe yapılması esastır.” diyor. Burada ne
yapıyorsunuz? Sınırlamaya tabi olmaksızın yayın yapılmasını getiriyorsunuz. Bu
doğru değil. Bu doğru değil. ASIM AYKAN (Trabzon) – O da kanun, bu da kanun. OKTAY VURAL (Devamla) - RTÜK düzenleme yapmış, kanun çıkmış,
yönetmelik çıkmış ve “Bu konuda münhasıran Türkçe yapılması esastır.” Kırk beş dakika yetmiyor mu size Özkan Bey? ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yetmiyor. OKTAY VURAL (Devamla) - Yirmi bir saat izle, git izle, git izle. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yetmiyor. OKTAY VURAL (Devamla) - Yetmiyorsa izle. RTÜK’e müracaat et… MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Kafanızı kumdan çıkarın, orada yirmi dört saat Roj TV’yi izliyorlar, TRT’yi izlesin, ne var bunda? MEHMET GÜNAL (Antalya) – Fazla bağırma! RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) – Bu nasıl bir anlayıştır? MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – TRT’yi izlesin, ne var bunda? MEHMET GÜNAL (Antalya) – Fazla bağırma! Sakin ol! MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Senden daha fazla bağırmıyorum. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sakin ol! Parmağını da kaldırma! Tehdit
etme! Elini indir! BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayalım. Buyurun. OKTAY VURAL (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, ne hazindir
ki, burada bir milletvekili “Roj TV’ye mukabil bir
televizyon kurulmasını kabul edelim.” diyor. Roj
TV’nin adını anıyor. Kimmiş bu Roj TV be! Bunu nasıl
kabul ediyorsun? Senin kanun dışı saydığın bir televizyon yayınını nasıl kabul
edebilirsin? Böyle bir şey olur mu? MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Ne var? MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kırarım o elini! Elini indir! MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Gel hadi! Gel hadi! MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kırarım o elini! MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Artistlik yapma! MEHMET GÜNAL (Antalya) – Beni mi tehdit ediyorsun el kol
hareketlerinle? MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Artist! Vekil misin, artist misin? BAŞKAN – Sayın Ekmen, lütfen… Sayın grup başkan vekilleri, arkadaşlar… MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Kim kimin elini kırıyor! Terbiyesiz
herif! ABDURRAHMAN KURT (Diyarbakır) – Hareket çekme, bak o elini başkası
kırar! MEHMET GÜNAL (Antalya) - Söylüyorum, böyle yapma diyorum, böyle
yapma! Böyle yapma diyorum. BAŞKAN – Saygılı olalım. Sayın Vural, buyurun Genel Kurula hitap edin. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yapma diyorum, elini sallama diyorum. BAŞKAN - Sayın Günal… Arkadaşlar, dinleyelim, medenice görüşlerimizi karşılıklı
söyleyelim. Lütfen… Buyurun Sayın Vural. OKTAY VURAL (Devamla) – Efendim, bu yayın münhasıran Türkçe yayın
yapılması engelini aşmak için çıkartılmış, farklı dillerde, münhasıran farklı
dillerde yayın yapmayı mümkün hâle getiren bir husustur. Bu da, devletimizin,
milletimizin dili olarak Anayasa’mızda yazılı “Dili Türkçedir” esasına
aykırıdır. Bir kamu kurumu bunu yapamaz. Düzenleme yetkisi de söz konusu
değildir. Bakınız, 15 Ekim 2007 tarihli ABD Dış Politika Ulusal Komitesinin
PKK’nın silahsızlandırılması, entegrasyonuyla ilgili
raporu. Bu raporda, değerli arkadaşlarım, 301’inci madde… AHMET İNAL (Batman) – Oktay Bey, ne alakası var? ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sus, dinle! OKTAY VURAL (Devamla) - “Türklüğe hakaret konusu kaldırılmalıdır.”
diye vardı, maalesef, geçti. Bakın, burada, aynı şekilde diyor ki: “Başka dilde
yayın yapan bir devlet televizyonu olmalıdır.” diye söylüyor değerli
arkadaşlar. Başkalarının programları buraya geliyor. Bunlar millî değildir.
Bunlar milletimizin içinden neşet eden fikirler değildir, başkalarının istek ve
arzularına göre oluşturulmuştur. Bakın, burada söylüyor, kültürel haklarla
ilgili, kamu medyasında kullanılmasını temin etmek konusu… 301’i getirmişler. Yine, burada, aynı şekilde, bugün GAP dediğiniz, diğer yaptığınız,
burada, altyapıyla ilgili bütün bu hususlar, planlar bunlara göre yürütülüyor.
1992 yılındaki…(AK Parti sıralarından gürültüler) Dinlemeyeceksen çık kardeşim.
ASIM AYKAN (Trabzon) – Biz GAP’ı ne zaman kurduk ya? OKTAY VURAL (Devamla) - Dinlemeyeceksen çık. Burada, ben inanıyorum ki, bu konuda endişelerimize katılan
arkadaşlarımız vardır. Bu konu önemlidir. Değerli arkadaşlarım “Kâfi gelmiyor.” diyor. Kâfi gelmiyorsa RTÜK
yayın saatini artırsın. Böyle bir kanunda… Size soruyorum: Bu
milletvekillerimizin oylarıyla böyle bir kanun değiştirilmesini kim istiyor?
Hangi siyasi amaçla istiyor? Bu siyasi amaç önemlidir. Yoksa,
bu konuda kanunun öngördüğü imkânlar zaten vardır. RTÜK Kanunu’nu çıkarttınız,
bu konuda düzenlemeyi zaten RTÜK yaptı, kâfi değilse orada yapın. Ama burada
asıl önemli olan husus Türkçe dışında Türkçeye paralel başka dilleri
oluşturmak, çok dilli toplum hâline dönüştürmek ve bu da münhasıran TRT
Kanunu’nun ne hazindir ki yine 21’inci maddesinde “Türkiye Büyük Millet Meclisi
ile eğitim ve öğrenim ile diğer yayınlar” kısmında düzenleniyor. Bakın, ne
kadar enteresan bir kısımda. Bu, tasarıda yok değerli arkadaşlarım, Hükûmetin
imzaladığı tasarıda bu değişiklik yok. Getirsin Hükûmet,
Millî Savunma Bakanlığı görüş alsın, Millî Eğitim alsın, İçişleri Bakanlığı
alsın, tasarıya imza atsınlar, getirsin, kaldırın. Bu, alt komisyonda Genel
Müdürün getirdiği ve alt komisyonda milletvekillerinin hep beraber birlikte
çıkarttığı bir madde. Şimdi, alt komisyonda çıkartıyoruz, bugün burada bir
irade, milletvekillerinin orada duyduğu hassasiyetleri çıkarttığı bir konuyu
bugün yine getiriyor burada ve bize oylatıyor. Niye bize oylatıyorlar, bunu
düşünelim. Bu yanlıştır, bunu yapmayalım. Bakın, tasarıda yok diyorum, alt komisyonda reddedilmiş ve bugün
geliyor, bir önergeyle getiriliyor burada ve bu önerge: “…Türkçenin yanı sıra…”
Ya, devletimiz var, kurumlarımız var… Bu konuda alınması gereken tedbirlerle
ilgili -terörle mücadele- kapsamlı bir plan hazırlandığı söyleniyor. O zaman,
bu kapsamlı plan ise, Hükûmetimizin üyeleri bunlarla
ilgili imzalarını atarlar, siz de bunun arkasında… “Hükûmet
gerekli kurumlardan bilgileri aldı, arkasındayız.” deriz. Değerli arkadaşlarım, bu basit bir önerge değil, istirham ederim.
RTÜK’ün yaptığı bir düzenleme, kanunda yazılı bu düzenleme varken bunun
yapılması TRT’nin Türkçe dışında bir yayın yapmasını temin etmeye yöneliktir.
Türkçe dışında bir yayın yapması, kamu kurum ve kuruluşlarında başta olmak
üzere, farklı dillerde eğitim öğretim olmak üzere bunlarla ilgili bir siyasal
iradenin oluşması demektir. 301’inci madde kabul edildi. Bakın, Avrupa Parlamentosunda kabul
edilen raporda ne diyor? ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) –
“Yeterli değil.” diyor. OKTAY VURAL (Devamla) – Ne diyor? “Yeterli değil.” diyor,
“Diğerleri var.” diyor. Değerli arkadaşlarım, arkadaşlarıma gösterebilirim bu raporda,
İngilizcesini de okuyabilirim. Değerli arkadaşlarım, bu, başkalarının planı. Bu konuda, kendi
aramızda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yemin etmiş, Anayasa’nın ruhuna yemin
etmiş ve bu konuda bu esasları korumaya yemin etmiş milletvekilleri olarak, bir
kamu kurumunun münhasıran başka dilde yayın yapmasını temin etmek doğru değil. Ağırlığı yetmeyebilir. Düzenlesinler. Ama biz burada “Esas
Türkçedir.” diyoruz, “Esas Türkçe olmalıdır.” diyoruz. Siz şimdi, “Bu esas
Türkçe dışında başka dil ve lehçelerde de yayın yapılabilir.” demekle, RTÜK’ün
düzenlemesini aşıyorsunuz. Bunun da gerçekten işleme alınması mümkün değil. O
bakımdan, Sayın Başkana “Bunu işleme almayın.” dedim. Anayasa gereği, bu
düzenleme RTÜK Kanunu’nda yapılmalı. İstisna getirin, ne yaparsanız yapın ama yapamazsınız.
Anayasa’mızda Türkçe dışında başka hususlar, eğitim, öğrenimde kullanılamaz,
devletin iletişimlerinde de kullanılamaz. Şimdi, böyle bir iletişim kanalını
münhasıran başka dile getirmek demek, doğrudan doğruya, Türkiye’de eğitim,
öğrenim ve dil birliğini bozma amacı taşır. Bu bakımdan, sayın milletvekilleri, belki bu konuda aklıselimle
düşünemiyor olabiliriz, olamayabilirsiniz. Bir önerge gelmiştir, kimsenin
haberi yoktur, bir tartışma vardır, “Milliyetçi Hareket Partisi aleyhte, bunlar
muhalefettir, yanlış şeyler söylüyorlar.” diyebilirler. Evinize gidin, bir
düşünün, doğru mu yapıyorsunuz, değil mi, düşünün! ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Biz çocuk muyuz? OKTAY VURAL (Devamla) – Bu çocukça iş değil. Gülme bir kere! Böyle
bir konu ciddiyetle ele alınacak bir şey. ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Biz ne yaptığımızı biliyoruz ya! OKTAY VURAL (Devamla) – İmzanız var mı? ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Var. OKTAY VURAL (Devamla) – Bilmiyordunuz bile önergeyi. ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Biliyorduk. OKTAY VURAL (Devamla) – Önergeyi bile bilmiyordunuz. ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Arkasındayız. OKTAY VURAL (Devamla) – Alt komisyonda reddedilmiş bir önerge ve
bütün partilerin uzlaşmayla getirdiği bir düzenleme nasıl oluyor da burada
geçiyor? Nasıl oluyor? Hangi el, kim istedi? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Oktay, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun efendim. OKTAY VURAL (Devamla) – O bakımdan, değerli arkadaşlarım, yani
gerçekten, çok vahim derecede, maalesef, bu kritik günlerde dışarının hoşuna
gidecek bu tip adımlar atmak, bence, gerçekten “Hâkimiyet kayıtsız şartsız
milletindir.” hükmüne yakışmıyor. Biraz önce bir milletvekilimiz çıktı dedi ki: “İşte, 20 milyon
insanı, yok Laz’ı, yok Afgan’ı, yok Tatar’ı bir şemsiye altında tutmak
bölücülüktür.” Değerli arkadaşlarım, bu kadar insanı bir şemsiye altında
bulundurmak nasıl bölücülük olur ya? Bir milletvekili kalkıp bunu söylüyor. AKİF AKKUŞ (Mersin) – Şovenist onlar, şovenist. OKTAY VURAL (Devamla) – Yani nasıl olabilir değerli arkadaşlarım?
Demek ki, hepimize ayrı ayrı şemsiyeler gerekiyor.
Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlarım? Böyle bir laf bu Türkiye Büyük
Millet Meclisinde nasıl konuşulur değerli arkadaşlarım? Kimsenin etnik
kimliğine bakılmaksızın… Böyle diyor, “Bir şemsiye altında bulunmak
bölücülüktür. Avrupa’ya ayıp oluyor.” diyor. Bizi bölücülükle suçluyorlar.
Kimmiş onlar be? Onlar, bizim camilerimizi, insanlarımızı yakan insanlar. Önce
bunun hesabını versinler. Irkçılık yapan onlar. Bu düşüncelerle, Türkiye’de,
etnik kimlikli, çok dilli bir yapının temelleri atılmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Vural, konuşmanızı tamamlayınız lütfen. OKTAY VURAL (Devamla) – Bu konuda, işleme alınmaması gerektiğini
düşünüyorum. Arz ederim efendim. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Buyurun Sayın Elitaş. (AK Parti
sıralarından alkışlar) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. TRT kanununu iki gündür, üç gündür görüşüyoruz. 6’ncı maddeyle
ilgili, 6’ncı maddeye ilave etmek istediğimiz son fıkrayla ilgili, Milliyetçi
Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Arkadaşımızın bu düzenlemenin Anayasa’ya
aykırı olduğu ifadesiyle, yaptığımız, Sayın Başkanın davranışıyla ilgili usul tartışmasını
açıyoruz. Değerli milletvekilleri, şu anda… OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, işleme konulmasıyla ilgili
tartışma, yani Anayasa’yla ilgili bir tartışma değil. MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şu anda yaptığımız düzenlemenin,
önergenin altında imzası olan bir milletvekili olarak ifade ediyorum ki, bugüne
kadar yaptığımız yasalar içerisindeki en önemli düzenlemelerden biri olduğuna
kalben inanarak imzamı attığımı ifade ediyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) METİN ERGUN (Muğla) – Sen de mi Mustafa, sende mi? Yapma ya! MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Arkadaşlar, lütfen… Lütfen, rica
ediyorum. Ben fikirlerimi ifade edeyim. O fikirlerimizi… Bakın, sakin sakin anlatmaya çalışıyorum. Lütfen, rica ediyorum. MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bence de önemli, sizin bitişinizin
imzasıdır bu. MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Siz muhakkak ki, burada… MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bitişinizin imzası bu. MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Siz muhakkak ki burada, bu önergenin
olmaması gerektiğini inanarak ifade ediyorsunuz ama ben de Orta Anadolu’da
yetişmiş, bu hassasiyetlerle büyümüş bir milletvekili olarak, altına da imza
attığım önergenin Türkiye'nin geleceği, bekası için, kardeşliği için çok önemli
bir düzenleme olduğunu ifade ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, MHP
sıralarından gürültüler) Değerli milletvekilleri, bakınız, Türkiye yirmi beş yıldan fazla
bir süredir terör belasıyla mücadele ediyor. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden,
Türkiye'nin farklı bölgelerinde yaşayan insanlarımızla, o bölgeye yaptığımız
yatırımlarla, bugün istihdam paketi içerisine koyduğumuz düzenleme ve bugüne
kadar, rahmetli Özal’ın hız verdiği GAP projesinin anlatmasında sıkıntılar
çekiyoruz. Bugüne kadar, o günkü paraların bugünkü cari fiyatlara da
getirilmemiş hâliyle, 30 milyar dolara yakın harcama yaptık. Bu sadece
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin değil, tüm Türk milletinin menfaatine, refah
seviyesini artırmaya yönelik bir harcamaydı, helal olsun. Biz istihdam
paketiyle birlikte de 12,5 milyar YTL’lik yeni bir kaynak oluşturmak için
bunları yapmaya çalışıyoruz. Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekilinin ifadesi şu: “Siz, Türkçenin
dışında farklı dil ve lehçelerde de yayın yaptırırsanız bu… Daha farklı şeyler
olabilir.” Bakın, değerli arkadaşlar, 2002 yılında yapılan bir düzenlemeyle, 3/8/2002 tarihinde yapılan düzenlemede zaten RTÜK’e bu yetki
verilmiş, kendileri de kabul ediyorlar. (MHP sıralarından gürültüler) BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Biz de bunu söylüyoruz zaten, başka
bir şey söylemiyoruz! MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – RTÜK’e bu yetki verilmiş. Değerli arkadaşlar, şu anda bütün hassasiyetleri konuşuyoruz.
RTÜK’e verilen yetki içerisinde bütün televizyon kanallarında farklı şekilde
de, farklı zamanlarda da, farklı sürelerde de yayın yapılabilir. Bizim buradaki
hassasiyetimiz, o bölgelerde yaptığımız yatırımları, o bölgelerde yaptığımız
iyileştirmeleri ve refah seviyesini yükseltmek için yaptığımız adımları iyi bir
şekilde anlatabilmek için bu düzenlemeyi yapmaya gayret ediyoruz. (MHP
sıralarından gürültüler) K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Propaganda yapıyorsunuz! AKİF AKKUŞ (Mersin) – Hayır efendim, dinlenmeyen programları zorla
dinletmek istiyorsunuz! MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri… OKTAY VURAL (İzmir) – Türkiye’de eyalet yok ya! AKİF AKKUŞ (Mersin) – Yazıklar olsun! MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bugün biz
sınır dışı operasyonlar yapıyoruz. Türkiye'nin komşularında beslenen terör
örgütünün başını ezmek için, o bölgelerde askerlerimizin yaptığı başarılı
müdahale ve Hükûmetimizin yaptığı diplomatik
politikalar, girişimler neticesinde o bölgelerde mücadeleler yapıyoruz.
Hamdolsun, iyi de bir noktaya geldiğimizi ifade ediyoruz. Siz o bölgedeki insanlara, Irak’ın kuzeyindeki insanlara bizim
haklı mücadelemizi anlatmakta zorlanırsanız, dindaşımız olan Arap ülkelerine
yaptığımız haklı mücadeleleri anlatmakta zorlanırsanız uluslararası camiada da
yalnız kalmakla baş başa kalabilirsiniz. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Masal anlat, masal! OKTAY VURAL (İzmir) – Buna milletvekillerimiz inanmıyor ya!
Milletvekilleri inanmaz buna. MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, bizim ırkdaşımız, bizim soydaşımız olan
insanlar dünyanın çeşitli yerlerinde yaşıyorlar. Çok iyi hatırlıyorum… MEHMET GÜNAL (Antalya) – TRT’de bir masal programı ayarlayın, iyi
para veriyorlar! MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …1999 veya 2000 yıllarında bir partinin
genel başkanı Çin’e ziyarete gitti. Biz de, 2004 yılında Çin Dostluk Grubu
olarak yaptığımız ziyaret içerisinde Doğu Türkistan’a gitme imkânını bulmuş
herhâlde ilk milletvekillerindendik. Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili arkadaşlarımız,
Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan milletvekili arkadaşlarımızla birlikte 9
milletvekili Çin Halk Cumhuriyeti’ni ziyaret ettik ve Doğu Türkistan’a gittik,
Taşkent’e gittik, Kaşkar’a gittik. Oradaki
vatandaşlarımıza sorduk, dedik ki: “Burada Türkçe yayın var mı?” “Daha önce
Türkçe yayın vardı. Ama bir siyasi partinin genel başkanı ve başbakan
yardımcısı Çin Seddi’ne geldi, kükredi.” dediler. Orada bir soru sormuşlar,
demişler ki: “Farklı dil ve lehçelerde ülkenizde yayın yapılabilir mi?” “Asla, olmaz, mümkün değil.” dediğinden
dolayı, 30 milyon Türk ve Müslüman’ın yaşadığı Doğu Türkistan’da Çin Halk
Cumhuriyeti fırsat kollamış ve Türkçe yayın yapılmasını engellemiş. (MHP
sıralarından gürültüler) OKTAY VURAL (İzmir) – Yapmayın ya! FARUK BAL (Konya) – Nereden çıkarıyorsunuz bunu? MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Türkiye’de… (MHP
sıralarından gürültüler) Bakınız, bütün dünyadaki Türkleri düşünmek zorundayız.
OKTAY VURAL (İzmir) – Yuh olsun be! Yuh olsun size! Ayıp
ediyorsunuz, çok ayıp ediyorsunuz! MEHMET GÜNAL (Antalya) – Çok ayıp ediyorsunuz! Aleni olarak söyle,
“Biz bunu çıkarıyoruz.” de. Aleni olarak söyle. MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın milletvekillerim, açık ve net
ifade ediyorum. Altında imzam bulunan, Orta Anadolu Bölgesi’nde yetişmiş ve
Türk milletinin hassasiyetlerini de çok iyi bilen, Türk olduğuyla da övünen bir
milletvekili olarak… ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bölgeci misin sen, milletvekili mi? MEHMET GÜNAL (Antalya) – Tüm Türkiye’yi temsil ediyorsunuz. MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …bu önergeye attığım imzadan içim çok
rahat. Hepinize bu duygularımı ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Grup Başkan Vekili, biraz önce
“değiştirelim” diyen sendin. “Haklısınız” dedi, “değiştirelim” dedi. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Grup Başkan Vekili itham
ediyor. “Haklısınız, değiştirelim.” diye ifade kullanmadım. Sadece ifade
ettiğim cümle şuydu: “’Türkçenin dışında’ ifadesini kullanalım.” diye ifade
ettim. Benim buradaki, içeride sizin de huzurunuzda yaptığım konuşma bu. Grup
Başkan Vekiline yakışmıyor bu. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bakın, buradaki itirazımız
“Türkçenin yanı sıra” idi. Sayın Grup Başkan Vekili “Türkçenin esas olması
doğrudur.” dedi. Şimdi tartışılan konuyu savunuyor. Ben bunu söyledim, kendisine hatırlattım. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, RTÜK Yasası’nda zaten Türkçe
dili olduğu esas. FARUK BAL (Konya) – Sayın
Başkan… BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun efendim. FARUK BAL (Konya) – Sayın Hatip, Çin’e ziyarete giden bir Başbakan
Yardımcısının ismini de, Sayın Genel Başkanımızın ismini de ifade etmek
suretiyle… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İsim falan vermedim. FARUK BAL (Konya) – Hepimiz öyle anladık. Doğrudur bu. Yalan
beyanda bulunmuştur. Düzeltmek üzere söz talep ediyorum. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır efendim, isim zikretmedim. FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – İsim vermedi. BAŞKAN – Sayın Vural, zaten aleyhte söz hakkı var, aleyhte söz
talebinde bulunun, buyurun konuşun. OKTAY VURAL (İzmir) – Tamam, aleyhte. BAŞKAN - Buyurun. FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burası
Türkiye Büyük Millet Meclisi. Burada konuşan her hatip mutlaka saygıdeğerdir
ama her hatip doğrulanması mümkün olmayan, inandırıcılığı bulunmayan sözleriyle
siyasi partilerin genel başkanlarını ilzam edebilecek şekilde beyanda bulunur
ise bu Meclisin mehabetinde, bu Meclisin saygınlığında bir zafiyet oluşur.
Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Genel Başkanı yurt dışı seyahatlerinde,
hiçbir şart altında, Sayın Hatibin ifade ettiği gibi bir söz söylememiştir.
Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Doğu
Türkistan’a yapmış olduğu seyahat, orada yaşayan Uygurların hayat
standartlarının yükseltilmesine vesile olmuştur. Milliyetçi Hareket Partisinin
Sayın Genel Başkanının bu ziyareti devlet başkanı düzeyinde bir kabule mazhar
olmuştur. Siz de hiç olmazsa Çinliler kadar Sayın Genel Başkana saygı
göstermeyi öğrenin. SONER AKSOY (Kütahya) – Yok ya, Allah Allah! FARUK BAL (Devamla) - Diğer taraftan… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çinliler saygı gösteriyorlar. FARUK BAL (Devamla) – Evet… Evet… SONER AKSOY (Kütahya) – Allah Allah!
Niyeymiş? FARUK BAL (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanı
Çin’de eğer o muhabbeti görüyorsa, o saygıyı görüyorsa, burada milletin adına
konuştuğunu iddia eden bir vekil de en azından bu Meclisin mehabetine saygıdan
dolayı gösterecektir bu saygıyı. Değerli arkadaşlarım, ciddi bir eziklik içerisindeyiz. (AK Parti
sıralarından “Kim?” sesi) Biz değil Alllah’a şükür. Bu
Meclis gazi meclistir, bu Meclis Kurtuluş Savaşı’nı hangi şartlar altında
verdiğini bilen bir meclistir, bu Meclis devleti olmadan var olmuş bir
meclistir, bu Meclis Kurtuluş Savaşı’nı vererek bu devleti kurmuş meclistir.
Kurduğu devlet üniter bir devlettir, millî bir
devlettir. Eziklik şuradadır: İşte bu gazi Meclisin 11 milyon insanla düveli muazzamaya karşı vermiş olduğu mücadelede bir çizik
atıyorsunuz. SONER AKSOY (Kütahya) – Bu da bir mücadele yoludur işte. FARUK BAL (Devamla) - Devletin kurumu vasıtasıyla, üniter devleti, millî birliği zedeleyici ve ileride farklı farklı kamu hizmeti alanları için örnek olabilecek bir
kanun çıkarıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti… SONER AKSOY (Kütahya) – Çağdaş mücadele yoludur bu. AKİF AKKUŞ (Mersin) – Millet dinliyor sizi, millet. SONER AKSOY (Kütahya) – Yeni çağın
mücadele yoludur. FARUK BAL (Devamla) – Lütfen… Lütfen… Lütfen saygılı olun.
Konuşana saygılı olun ve… SONER AKSOY (Kütahya) – Ben sizin yaptığınızı yapıyorum. FARUK BAL (Devamla) – Bu saygı, tabii ki sizin kişiliğinizi
ilgilendiren bir saygıdır. Yaptığınız bu kanun yanlıştır, Anayasa’ya aykırıdır ve RTÜK diye
kurulmuş olan düzenleyici ve denetleyici bir organın görevine müdahaledir. Eğer
RTÜK diye bir organ var ise bu organ yayınlarla ilgili düzenleme ve denetleme
yetkisini kullanacaktır. O Kanun içerisinde, RTÜK Kanunu içerisinde bu
düzenlemeyi verebilirsiniz. Bizim, farklı dil ve lehçeleri kullanan
vatandaşlarımızla bir sorunumuz yok. Biz her vatandaşımızı eşit şartlar altında
bu ülkenin saygın insanı olarak görmekteyiz. Ancak üniter
devletin ve millî birliğin zedelenmesi anlamına gelebilecek, kamu hizmeti gören
bir kurumun bir kanalının münhasıran Türkçe yayın yapmakla görevlendirilmiş
olan TRT tarafından farklı bir kanal, farklı bir lisanla yayın yapmaya kanal
tahsis etme sonucunu doğurabilecek olan bu kanun değişikliği yanlıştır. Değerli arkadaşlarım, bu ülke hepimizin, sadece Milliyetçi Hareket
Partililerin değil. Elbette sizler de vatanseversiniz. Buna yürekten
inanıyorum. Elbette hep birlikte bu ülkenin birliğini, beraberliğini
savunacağız ama parti taassubiyetini bir kenara
bırakalım, birlikte oturalım, birlikte düşünelim, birlikte karar verelim.
Siyaseten tercihiniz bu olabilir, biz karşıyız. Ancak doğru yerde doğru zamanda
yapın. Çünkü getirmiş olduğunuz bu tasarı sadece RTÜK Kanunu’yla sınırlı
kalmayacaktır, arkasından millî eğitimle ilgili gelecektir, arkasından farklı farklı kanunlarda bu ve benzeri konularda düzenleme talep
edilecektir. O zaman üniter çatıyı nasıl birlikte
tutacağız, nasıl millî birliği koruyabileceğiz? “Yugoslavyalılaştırma”
dediğimiz bir sürecin içerisine sokuluyor Türkiye. Hepimiz yaşayacağız o süreci
Allah korusun. Bu insanların her birinin birbirine bin yıllık kardeşlik hukuku
vardır. O kardeşlik hukukuna saygımız var ise, o kardeşlik hukukunu yaşatmak
istiyorsak, insan haklarına dayalı, insan haklarına saygılı demokratik bir ülke
istiyorsak, millî birlik içerisinde yaşayan üniter
bir devlet içerisinde birlikte yaşamak istiyorsak, bu şartlar altında 21’inci
yüzyılı kucaklamak istiyorsak oturup birlikte düşünmemiz gerekmektedir. Ben, yüce Meclisin bir kez daha Adalet ve Kalkınma Partisi
kanadını teşkil eden değerli milletvekilleri tarafından meselenin suhuletle,
salim bir şekilde düşünülmesi ve gelecek günlerde yaşanabilecek sıkıntılarla
ilgili olarak vicdani vebal altında kalmamak için ellerini vicdanlarına
koymalarını talep ediyorum. İnsanın vicdanıdır mahkemei
kübrası. Hepimiz mahkemei kübraya tabi olacağız ama bugün tabi olduğumuz, işte
buradaki mahkemei kübradır.
O zaman bizi yaratan değil, milletimiz, buraya gönderenimiz izleyecektir, o
değerlendirecektir. Yani Sayın Grup Başkan Vekilinin Milliyetçi Hareket
Partisinin Sayın Genel Başkanına bir saldırıyla sizin ayranınızı kabartmaya
yönelik bir tahrikte bulunmasını bu açıdan yadırgıyorum. Yani ne alakası var?
Çin’de yapılmış bir ziyaretin bugün burada doğru olmayan bilgilerle tartışma
konusu olarak gündeme getirilmesinin bir anlamı var mı? Elbette ki
olmayacaktır. Değerli arkadaşlarım, ben millî birliğin, üniter
yapının birer içi boş kavram olmadığını tekrar sizlere hatırlatmak istiyorum.
Günümüz Türkiye’sinde bu kavramlara her birimizin ihtiyacı olduğunu bir kez
daha hatırlatmak istiyorum. Türkçe konuşan veya farklı dil ve lehçelerde
konuşan insanlarımızın da millî birlik ve beraberlik içerisinde olduklarına
inanıyorum. Bu çatı altında her birimizin saygın birer vatandaş olarak
yasalarımızdan eşit bir şekilde yararlanabilecek imkânlara sahip olduğumuza
veya olmamız gerektiğine inanıyorum. Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Sağ
olun. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bal. Sayın Kaplan, konuşacak mısınız? HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet efendim. BAŞKAN – Buyurun. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Sayın Başkanın tutumu lehinde söz almış bulunuyorum ve Anayasa’ya aykırı bir durumun olmadığını,
ömrünün, bir yüzyılın üçte 1’ini hukukçuluk yapan birisi olarak cumhuriyetin
kuruluşundan günümüze birkaç anekdotu açıklayarak neden birbirimizi daha çok
kucaklamamız gerektiğini, neden birbirimize karşı daha birlik içinde olmamız
gerektiğini, neden bin yıllık tarihin kardeşliğe mahkûm ettiği Türk ve Kürt
halkının geleceğini daha iyi kurmak için ne yapmamız gerektiği konusunda bazı
noktalara değinmek istiyorum. Önce, uzaklara gitmek istiyorum: Kurtuluş Savaşı’nda, Çanakkale ve
Anafartalar’da 120 bin Kürt hayatını kaybetti. Şehitlerimiz Çanakkale’de,
Anafartalar’da yan yana yatıyor. Birinci Dünya Savaşı sonrasında kendiliğinden
kurulan müdafaa-i hukuk cemiyetlerinde Kürtler de yer aldı. Yabancılara karşı
birlikte mücadele edildi. “Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türklerin ve Kürtlerin
Meclisi” deyimleri Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’ye aittir. Bunlar bu
şekilde kayıtlara geçti. Lozan’da vaat edilen “ortak ev” kurulacak idi. Vadedilen ortak ev projesi hayata geçirilemedi. Birlikte devletler kuran, direnen, aynı mevzide ölen Kürt kardeşin
Türk kardeşiyle eşit yaşamayı isteme hakkının var olduğu inancındayız ve yine,
sizleri, gazi Meclisin Kurtuluş Savaşı’nı verdiği ve o dönemde açık olduğu
günlerin tutanaklarına götürmek istiyorum. Evet, Birinci Meclisin kuruluş felsefesinde, Türk’üyle, Kürt’üyle,
Çerkez’iyle, Boşnak’ıyla, Arnavut’uyla bu ülkenin bütün renkleri ve
güzellikleriyle birlikte savaştık, birlikte bu cumhuriyeti kurduk, birlikte de
bir çiçek tarlası gibi onları yaşatma konusunda, evlatları olarak atalarımıza,
ecdatlarımıza karşı vicdan borcumuz vardır. RECEP TANER (Aydın) – Buna itirazı olan yok. HASİP KAPLAN (Devamla) – Sakin sakin
dinleyin. Bakın, cumhuriyetin ilk yıllarına gidiyoruz. Yusuf Ziya Paşa diyor
ki -milletvekili- Lord Curzon’la
ilgili Lozan’ı tartışırken: “Arkadaşlar, İngilizler, bütün milyonlariyle,
altınlariyle çalıştıkları halde, Kürtler, bu intihaba
iştirak ettiler, bu intihaba iştirakleriyle yalnız bu gayeyi isdihdaf ettiler, o da; Türk kardeşleriyle teşriki mesai
etmek…” Geçiyorum. Yine Yusuf Ziya diyor ki: “Arkadaşlar, Kürt
vatandaşlar, bütün kanaatlerini bir umdede topladılar, o umde, o gaye ise
Türklerle tevhidi mukadderat.” Şimdi, arkadaşlar, o günün yakın tarihine, bu yüce Meclisin, gazi
Meclisin tutanaklarını okuyorum. Aslımızı, geçmişimizi inkâr etmeden, o
Kurtuluş Savaşı’nın küllerini, o yoksulluk ve açlık, sefalet içinde Mustafa
Kemal Atatürk’ün Samsun’dan neden Erzurum’a geldiğini, neden özellikle önce
Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini Kürtlerle başlattığının bir daha hatırlanmasında
büyük yarar görüyoruz. Bakın, ne diyor Mazhar Müfid Bey -Mazhar
Müfid Bey, Hakkâri Mebusu, ama Türk’tü. Hakkâri halkı
onu seçmişti, Meclise göndermişti- ne diyor o günlerde: “Kürdistan’ın hükümdarı
olan İdrisi Bitlisî’nin
Yavuz Sultan Selim’e tav’an mutavaat ettiğini
bilmiyor mu Lord Curzon?
Yine Salâhaddini Eyyubî’nin
Kürt olduğunu bilmiyor mu Lord Curzon?”
Ve yine Kürt’ün tanımını yapıyor. Ben bunu tekrar tekrar
okuyup benzer şeyleri söylemekten gerek duymuyorum, bunları bütün
arkadaşlarımız bilir. Şimdi, biz böylesi bir süreçten geçtik, Meclisi kurduk ve hiç
kimsenin aslını, dinini, mezhebini, inancını inkâr etmeden, bu ülkede aslını
inkâr etmeden, kültürünü inkâr etmeden, türküsünü inkâr etmeden, dilini inkâr
etmeden, özgürce, eşit ve özgür yurttaşlar olarak yaşaması kadar daha doğal ne
olabilir ki? Atatürk’ün kurduğu partide ben de genel merkez yöneticiliği
yaptım, 89’da da raporları var, bugün de raporları var, bugün de kongrelerinde
“Kürt dili üzerindeki yayın yasağı kaldırılsın.” diyorlar. Bu bütün partilerde
yalnızca değil ama birileri demiyordu. Birileri 12 Eylül
askerî darbesini yaptığı zaman, yüce Meclis savaş koşullarında bile
kapatılmazken, gazi Meclis kapatılmazken askerî darbeyle 5 general bu gazi
Meclisi, savaş koşullarında kapanmayan bu Meclisi hem kapattı hem arkasından
Atatürk’ün kurduğu partiyi de kapattı, Zincirbozan’a
getirdi, MHP’yi de kapattı, Adalet Partisini de kapattı ve o günlerin zulmünde
Meclisi, yasamayı ortadan kaldırırken bir de 2932 sayılı Yasa’yla Kürtçe ana
dil yasağını getirdi. Şimdi, gerçekleri göreceğiz, elimiz ayağımız yere basacak. Bu ne
zamana kadar sürdü? 1991 yılına kadar. Merhum Turgut Özal’ı, o dönem görev
yapanları, o dönemde birlikte parlamenter olup bugün yine aramızda bulunan
arkadaşları, hepsini minnettarlıkla, saygıyla karşılıyorum. 1991’de bu çağ dışı
2932 sayılı dil yasağı yasasını kaldırdı. Bakın, Türkiye bir tabu yıktı. Arkasından, bugün itiraz eden arkadaşlarımızın da koalisyon ortağı
olduğu 2001 yılında, Türkiye, değişimin, dönüşümün, demokrasinin ahengini
yakalayarak iki büyük tabuyu yıkmıştır. 1) İdam cezasını kaldırmıştır. 2) Türkçenin dışında Kürtçe, Boşnakça, Çerkezce ve Zazaca TRT’de yayın yapmanın yolunu açmıştır ve her gün
Kürtçe yayın yapılmaktadır. O dönemde Koalisyon Hükûmetinin
ortağı olan MHP’nin “ret” oyu vermesine rağmen 2001’den bugüne kadar dokuz
senedir ülke hiç bölünmedi. Kürtçe türküler söylendi diye, kasetler çıktı diye,
CD’ler çıktı diye, sevgili Mehmet Uzun Kürtçe romanlar yazdı diye, Eşkıya
filminde Şener Şen’in “Dar hejiroki” şarkıları
söylendi diye Türkiye bölünmedi, Türk-Kürt kardeşliği bölünmedi, daha da
güçlendi, farklılıklarımız zenginliğimiz, demokrasimizin harcı oldu. Şimdi, bugün geldiğimiz noktada dil yasaklarıyla hâlâ
uğraşmak, Anayasa’nın Avrupa Birliği sürecinde 90’ıncı maddeyle getirdiği
uluslararası sözleşmelerin onlarcasının yüce Meclisten çıkarıldığını
görmemezlikten gelmek, yine o koalisyon döneminde onlarca uyum paketinin
çıkarıldığını, arkasından AKP-CHP döneminde çıkarıldığını görmemezlikten
gelmek, hukukun yolunu açmamak, insan hakları yolunu açmamak, demokrasinin
yolunu açmamak, 20 milyon Kürt yurttaşının hâlâ türkülerini yasaklamak… HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) –20 milyon değil, 5 milyon,5. HASİP KAPLAN (Devamla) – …kültürüne zincir vurmak bu dönemde, bu
çağda vandalizmdir, kültürel vandalizmdir.
Bir dili yasaklamak kültürel vandalizmdir. 20 milyon
Kürt yurttaşı vergi veriyorsa, askere gidiyorsa, kendi dilinde kültür ve yayını
TRT’den istemesi kadar daha doğalı olamaz. Buna da bu Meclis karar verecektir,
yüce Meclis karar verecektir. Onun iradesi ve egemenliği üzerinde biz başka
irade, başka egemenlik, başka korku tanımıyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OKTAY VURAL (İzmir) – Hayırlı olsun birlikteliğiniz, beraber
yaşarsınız! BAŞKAN – Sayın Kaplan konuşmanızı tamamlayınız. HASİP KAPLAN (Devamla) – Gerçekler budur. Biz değişeceğiz,
birlikte yürüyeceğiz, kardeşçe yürüyeceğiz. Sizinle beraber TRT’de inşallah
önümüzdeki günlerde sizlere Kürtçe türküler söyleyeceğim, şiirler okuyacağım.
Mutlu olacaksınız. Bakın içinizde de Kürt olan arkadaşlar var MHP’li de olsa,
CHP’den de var. Arkadaşlar, türkülerle ülkelerin bölündüğü yer var mıdır?
Arkadaşlar, farklı dillerde yazılıyor diye ülkelerin bölündüğü görülmüş müdür?
Arkadaşlar, hangi çağda yaşıyoruz? 21’inci Yüzyılda yaşıyoruz. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Arkadaşlar orada, bize bakma, arkadaşlar
orada. HASİP KAPLAN (Devamla) - Dijital, teknik ve her şeyin geliştiği…
Siz TRT’de Kürtçe yasağı koyarken, uydulardan şu an on beş tane dijital… AHMET YENİ (Samsun) – Yedi tane yedi. HASİP KAPLAN (Devamla) – Kurdistan TV, Kurd-Sat, Roj-TV, Mezopotamya TV,
Rojhılat-TV. Sayayım mı… Gelivaj… Sayayım mı
daha? Bu kadar televizyon yapılıyor. Kafkaslara giderken biz… (MHP sıralarından
gürültüler) Size biz bir şey demiyoruz arkadaşlar, inanın bu güzel ülkemizde
barışı da, kardeşliği de birlikte savunacağız. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Kaplan, teşekkür
ediyorum, lütfen… HASİP KAPLAN (Devamla) -
Sayın Başkanın tutumunda bir aykırılık görmüyoruz. Önergelerimizi
getirelim uygarca, çağdaşça… BAŞKAN - Sayın Kaplan,
teşekkür ederim efendim, lütfen. Tamam. HASİP KAPLAN (Devamla) -
…herkes önergesini konuşur, oylarız, yüce irade ne derse odur. BAŞKAN - Sayın Kaplan,
teşekkür ederim. HASİP KAPLAN (Devamla) -
Reddederse başımızın üstündedir, kabul ederse başımızın üstündedir.
Bunun mücadelesini birlikte veririz ama kardeşçe. BAŞKAN - Sayın Kaplan, süreniz
doldu, lütfen… HASİP KAPLAN (Devamla) -
Teşekkürler sayın milletvekilleri.
(DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş olan
önergelerin Anayasa’ya aykırı olup olmadığına ilişkin açılan usul tartışması
sona ermiştir. Değişiklik önergesinin Anayasa’ya aykırı olmadığı ve işleme
konulması gerektiğine dair kanaatimde bir değişiklik olmamıştır. Ancak bu
hususta Genel Kurulun görüşünü almayı da uygun buluyorum. Arkadaşlarımız
kendilerine ait görüşleri belirtmişlerdir, ama öz itibarıyla bütün milletvekili
arkadaşlarımızın hassasiyetlerinde aynı konuda bir değişiklik olduğunu
zannetmiyorum. OKTAY VURAL (İzmir) – Genel Kurulun oyuna sunun. BAŞKAN - Efendim sunacağım,
müsaade edin. Tutumumu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… OKTAY VURAL (İzmir) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz. BAŞKAN - Tamam, toplantı
yeter sayısı arayacağım. III.- YOKLAMA BAŞKAN - Oylamadan önce
yoklama talebi vardır. Arkadaşlarımı tespit edeyim: Sayın Vural, Sayın Akcan, Sayın Bal,
Sayın Günal, Sayın Özdemir, Sayın Akkuş, Sayın
Korkmaz, Sayın Doğru, Sayın Çelik, Sayın Asil, Sayın Şenol Bal, Sayın Ekici,
Sayın Ertuğrul, Sayın Serdaroğlu, Sayın Ergun, Sayın Taner, Sayın Işık, Sayın Yunusoğlu,
Sayın Durmuş, Sayın Uslu. Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
(Devam) 1.- TRT Kurumu tarafından
Türkçenin yanı sıra farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılmasını isteyen
değişiklik önergesinin işleme konulmasının Anayasa’ya aykırı olup olmadığı
hakkında(Devam) BAŞKAN – Biraz önce heyetinize arz ettiğim gibi, Başkanlığın
tutumunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/541) (S. Sayısı:219) (Devam) BAŞKAN – Önergeleri daha önce okutmuştum. Komisyon önergeye katılıyor mu? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hangi önerge Sayın Başkan? HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bir daha okuyun Sayın Başkan, iki önerge
var aynı mahiyette. BAŞKAN – Efendim, Sayın Elitaş ve Sayın
Kaplan’ın önergeleri. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ortak önerge. BAŞKAN – Evet. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Sayın Başkan, katılamıyoruz, Genel Kurulun takdirine sunuyoruz. BAŞKAN – Takdire sunuyorsunuz. Hükûmet? DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İZMİR) – Sayın Başkan, bu “yanı sıra”
kelimesinin değişmesi arzusundayız. “Kurum tarafından Türkçe dışında”, “yanı
sıra” değil “Türkçe dışında farklı dil ve lehçelerden” şeklinde olursa
katılıyoruz. BAŞKAN – Olursa katılacaksınız. OKTAY VURAL (İzmir) – Önergenin değiştirilmesi gerekiyor. BAŞKAN – Evet, önerge sahipleri. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılıyoruz efendim. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Katılıyoruz. BAŞKAN – Kabul ediyorsunuz, “dışında” ibaresine katılıyorsunuz,
tamam. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yahu şimdi değişiklik olur mu? OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl olur öyle efendim? Yani
katılıyor musunuz… Önerge reddedilir o zaman. BAŞKAN – Efendim? OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl yapıyorsunuz böyle bir şeyi? BAŞKAN – Hayır, önerge sahiplerine sordum ben. Evet Sayın Elitaş, Sayın Kaplan, gerekçeyi mi okutuyorum efendim. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Önergeyi geri çeksinler önce. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşacağım. BAŞKAN – Konuşacaksınız. Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, Anayasa’mızda 4709 sayılı Kanun’la 2001
yılında bir değişiklik yapılmış. 28’inci maddedeki yapılan değişiklikle basın ve
yayının ne şekilde olacağı ifade edilmiş, arkasından bu düzenlemeye uygun bir
düzenleme çerçevesinde, önce 15 Mayıs 2002 tarihinde, arkasından 3 Ağustos 2002
tarihinde RTÜK Yasası’nda önemli değişiklikler yapılmış. Bakın, RTÜK Yasası’nda
15/5/2002 tarihindeki yapılan düzenlemede, radyo-
televizyon kurumlarının özel ve kamu olmak üzere farklı dillerde, yabancı
dillerde de yayın yapacağı dercedilmiş. Arkasından, 3
Ağustos 2002 tarihinde yapılan bir değişiklikle ayrıca özel radyo ve televizyon
kuruluşlarınca Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak
kullandıkları farklı dil ve lehçelerde yayın yapılabilir. Bu yayının yapılma
süresi RTÜK tarafından belirleniyor. Şimdi bu çerçevede 2002 yılından… Bakın, AK Parti iktidarlarından önceki iktidarlar döneminde
yapılan değişiklikle farklı dil ve lehçelerde yayın yapmaya imkân verilmiş. Bu
süreç çerçevesinde baktığımızda günde kırk beş dakikayı geçmemek üzere, haftada
dört saati ve beş saati geçmemek üzere sınırlamaya tabi konulmuş. Kimler
yapabilir bunu? Özel radyo ve televizyonların tamamı yapabilir. Şimdi, buradan, tamamen kanun dışı, uydu vasıtasıyla yayın yapan
ve ülkenin milletiyle, bölünmez bütünlüğünü tehlikeye sokan yayınlar yurt
dışından uydu vasıtasıyla yapılıyor. Bizim asıl amacımız, bu dil ve lehçelerde
yapılan yayının başkaları tarafından istismar edilmesi değil, devlet tarafından
kontrol edilen bir kurum tarafından yapılmasını düzenlemeye çalışıyoruz. Yine, bakın, 2002 yılındaki yapılan değişiklikle birlikte
yönetmelik çıkarılmış, ulusal düzeyde bir kamu kuruluşu olan Türkiye
Radyo-Televizyon Kurulu, TRT’nin Boşnakça, Arapça, Çerkezce, Kirmanca, Zazaca vesaire otuz-otuz beş dakika ile sınırlı olup bu
yayınlarını yapmasına da imkân vermiş. Şu anda bizim buradaki yaptığımız
düzenleme tamamen o konuyu iyi bir şekilde yapıp, iyi niyetle yapılan bir
düzenlemedir. Bunu değerli milletvekillerimizin oylarına sunuyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Federasyonu ne zaman getiriyorsunuz
Sayın Elitaş, onu ne zaman getiriyorsunuz? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onu sen getirirsin herhâlde bir daha hükûmet olabilirsen. Sen getirebilirsin bir daha hükûmet olabilirsen. Asıl niyetin o zaman ortaya çıkacak.
Herhâlde asıl niyetin o senin. HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Senin niyetin o! ŞENOL BAL (İzmir) – Sizin niyetiniz o! MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Esas niyetin o senin herhâlde.
İçindekini dışarı çıkarıyorsun. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, şimdi, bir önerge “Türkçenin
yanı sıra” diye geldi. Şimdi “Bunun dışında” olsun. Bir önergeyi nasıl düzeltip
nasıl… BAŞKAN – Efendim, bu durumlarda daha önceden de yapıldı, siz de
hatırlarsınız. Hükûmet teklifte bulunuyor, diyor ki:
Şu şekilde olursa biz katılıyoruz diyor. Hükûmet o
şekilde katıldı, önerge sahiplerine sordum, kabul edildiği için kabul ettim. METİN ERGUN (Muğla) – Bunu redaksiyonla geçiştiremezsiniz
Başkanım. Bu sadece redaksiyon meselesi değil. Anlam tamamen değişiyor, yeni
bir önerge hâline gelmiş. OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi “Türkçenin dışında” demekle neyi
kastediyor? Yani Türkçe yapılmayacak mı demek istiyor? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sizin çıkardığınız kanundaki cümleyi
kastediyor. OKTAY VURAL (İzmir) – Dışlıyor mu Türkçeyi? [AK Parti sıralarından
alkışlar(!)] BAŞKAN – Açıkladı Sayın Oktay Vural. Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Avrupa Birliği ülkelerinin yanı sıra, diğer birçok ülkede resmî
dil dışında farklı dil ve lehçede yayın imkânı tanınmıştır. BAŞKAN – Sayın Bakanım, bu hususta bir açıklama yapacak mısınız
yani “dışında” ifadesi olarak düzelttiğiniz hususta? Buyurun efendim, kayıtlara geçmesi açısından. DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, zaten… OKTAY VURAL (İzmir) – “Dışında..” Esas ne
olacak Sayın Bakanım, onu söyleyin. DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Müsaade et, Türkçe profesörü
arkadaşlarımız da var. “Kurum tarafından, Türkçe dışında farklı dil ve lehçelerde de..” yani ve Türkçe ve onlar da. Dolayısıyla bu Türkçe bana
açık geliyor yani bu ifade, Türkçenin dışında gibi bir anlama… AHMET YENİ (Samsun) – Anlamıyorlar! DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – …benim bildiğim kadarıyla bu
anlama gelmez. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 219 sıra sayılı Kanun Tasarısının 6. maddesinin son fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları Açıköğretim
yayınları ve eğitim ve öğretim amaçlı diğer yayınlar, Türkiye Radyo-Televizyon
Kurumuna tahsis edilen TV kanallarının uygun görüleninden yayınlanır. Yayın ile
ilgili diğer hususlar, ilgili kurumlar ile Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu
Genel Müdürlüğü arasında yapılacak bir protokolle belirlenir. Bu yayınlardan
ücret alınmaz. BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Buyurun Sayın Günal. (MHP
sıralarından alkışlar) MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan. Değerli milletvekili arkadaşlarım, az önce, bazı arkadaşlarım,
yaşanan tartışma sırasında bana anlamlı baktılar, beni yakından tanıyanlar,
acaba, Mehmet Günal neden bu kadar hiddetlendi diye.
Ben şimdi size anlatayım, bana hak vermiyorsanız ben sizden özür dileyeceğim ve
oturacağım yerime, hiçbir şey söylemeyeceğim. Bir alt komisyon üyesi olarak -az önce Sayın Grup Başkan
Vekilimiz de söyledi- bu tasarı geldiği zaman, 3+2, yürütme maddesiyle beraber
5 maddelik geldi, sadece personel düzenlemesi vardı ve Plan ve Bütçe
Komisyonunda alt komisyon kurulması görüşülürken dedik ki: “Birçok gerekçeden
bahsediyorsunuz, teknik gelişmeler var, dijital yayıncılık var, uluslararası
gelişmeler var, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında söylediklerimiz var,
bunlar için sadece üç madde yeterli mi, bir daha fırsat bulamazsınız.” diye
Sayın Genel Müdürü uyardık ve on beş maddelik yeni bir şeyle -ki doğal olarak Hükûmet tasarısı olarak geleninde yok- alt komisyona böyle
bir öneri geldi. Şimdi, burada baktığımız bu on beş maddenin içerisinde
-yani söylemiyorum, bizim elimizde hâlâ duruyor- 2’nci maddesi aynen kanunun bu
önerilen maddesini içeriyordu ve orada alt komisyondaki arkadaşlarımızla -ve
Sayın Sali burada, alt komisyon Başkanımız- Sayın
Genel Müdüre de hassasiyetlerimizi ilettik ve bu konunun burada düzenlenmemesi
gerektiğini, farklı, yanlış anlamalara yol açabileceğini ve Anayasa’ya da
aykırı olduğunu konuşarak kaldırdık ve Komisyonda bu bir daha görüşülmedi, on iki
maddeye düşürüldü. Şimdi, değerli arkadaşlarım, oradaki yaptığımız tartışmada, madem
bu kadar önemliydi, neden gelip bize anlatmadınız, bir gerekçe varsa niye bize
söylemediniz? Ha, gerekçe? Gerekçe basit. Gerekçe, şimdi, siz sözler
vermişsiniz. Şimdi, değerli arkadaşlarım, Komisyonda başka bir şey daha vardı.
Neden söz vermişsiniz? Ben niye kızıyorum? Komisyona gelen hâlinde “TBMM
yayını, açık öğretim ve diğer yayınlar” diye bir tabir vardı alt komisyonda
görüştüğümüzde. Ben onun üzerine önerge verdim, kayıtları da vardır,
çıkarabilirsiniz. Bugün arkadaşlarımız onu tekrar aynı önergeyle… Dikkat
etmediğiniz bir noktası daha var. “Farklı dil ve lehçelerde” diyor ama, “TBMM TV ve açık öğretim, eğitim-öğretim amaçlı diğer
yayınlar…” “Diğer yayınlar” tabirinin çok geniş olduğunu, buradan farklı
uygulamalara gidilebileceğini söyleyerek önerge vermiştim. Değerli arkadaşlarım
bunu da kabul ettiler. Elinizdeki basılan metne bakarsanız “eğitim-öğretim
amaçlı diğer yayınlar”, yani “diğer yayınlar”ın önüne
bir sıfat koymuştuk. Sizin bunu yapacağınızı bildiğimiz için koydurmuştuk ve
bunu da kabul etmiştiniz yukarıda. Önünüzde, gelen basılı metinlere
bakabilirsiniz. Şimdi neden böyle panikliyorsunuz? Niye bize kızıyorsunuz? Çünkü, Sayın Başbakan söz vermiş. Sadece GAP Eylem Planı’nı
açıklarken vermemiş değerli arkadaşlarım. Şubat ayında, 19 Şubatta gazetelerde
yer alan haberde “Kürtçe yayın yapacak televizyon” var. Arkasından Sayın
İbrahim Şahin, Genel Müdürümüz Başbakanın sözlerini tefsir etmiş -bugünkü bazı
köşe yazılarına ve eski yazılara baktığım zaman- bununla ilgili organizasyonun
tamamlandığını, TRT’nin bir kanalının münhasıran bu yayına ayrıldığını, hatta
Kürtçe bilen organizatörün de göreve başlamak üzere personel çalışmasının
yapıldığını söylüyor. Bu, ne demek? Bu, bu yüce Meclisin iradesine
saygısızlıktır. Çıkmamış bir kanunla ilgili söz veriyorsunuz, “Bunu yapacağız.”
diyorsunuz. Bu, komisyonlara saygısızlıktır; bu, alt komisyonlara
saygısızlıktır. (AK Parti sıralarından gürültüler) Evet, devam ediyorum. 2 Nisanda yine açıklaması var Sayın
Başbakanın. Nerede biliyor musunuz? İsveç’te. Genelde yaptığı gibi yurt dışında
bir yerde taahhütte bulunuyor. Ne diyor? “Biz bunu yapacağız.” diyor. Sizin de
ben doğal olarak Başbakanınızın talimatıyla bunların üzerine yoğunlaşmanızı çok
normal sayıyorum. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Talimat aldığın nasıl belli. Sen
başkasından talimat aldığını belli ediyorsun. MEHMET GÜNAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, size dün ben
TRT’nin yayın ilkelerini okudum. Size burada TRT’nin yayın ilkelerini okudum ve
“Bunun hesabını nasıl vereceksiniz?” dedim. Oraya baktığınız zaman, değerli
arkadaşlar, bütün bu Anayasa’nın “Başlangıç” ilkelerinde sayılan ve 2’nci
maddede “dayanan” diye tabir ettiği hususlar… “Irk, dil, din, mezhep ayrımına
dayanarak propaganda yapılmasına alet edilemez.” diyor yayın ilkelerinde. Siz
doğrudan doğruya bunun önünü açıyorsunuz. Şimdi, bakınız, madem öyle, o zaman niye getirmediniz? Neden
çekiniyorsunuz? Niye alt komisyonda bize izah etmediniz? Niye Plan ve Bütçe
Komisyonunda bize izah etmediniz? Sayın Bakanım, Sayın Genel Müdürüm, Sayın
Başkanım, neden? Neden? Bu komisyonlar ne için kuruluyor? Teknik komisyonlar
değil mi? Alt komisyon ne işe yarıyor? Üst komisyon ne işe yarıyor? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Genel Kurulumuzdan geçiyor hepsi. MEHMET GÜNAL (Devamla) – O zaman doğrudan getirelim. Bakanlar
Kurulu kararıyla siz havale edin, kanun hükmünde kararnameyle bunları
bitirelim. Hiç gerek yok bize. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Günal, konuşmanızı
tamamlayınız efendim. Buyurun. MEHMET GÜNAL (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım, teşekkür
ederim. Şimdi, burada bu önerge, sizin getirdiğiniz önerge, ne Anayasa’nın
“Başlangıç” hükümlerine ne bunu teyit eden 2’nci maddesine ne de TRT Kanunu’nun
genel yayın esaslarını düzenleyen 5’inci maddesine uygun değildir. O zaman
orada da değişiklik yapmak zorundasınız, o hükümlerle bağdaşmıyor. Artı, son bir şey: Sayın Faruk Bal o zamanki bakan olarak söyledi
ama ben bir hususu çok küçük olarak ilave etmek istiyorum Sayın Genel
Başkanımızın gezisiyle ilgili. Bütün gezilerinde devletin ve Dışişleri
Bakanlığının elemanları bulunur, tutanakları vardır, Sayın Elitaş
isterse buna bakar. Sizin Başbakanınız gibi kapalı kapılar arkasında görüşmez. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Doğu Türkistan Derneğinin Genel Merkezi
Kayseri’dedir, git onlara sor! OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Önergeyi oylayayım, ondan sonra kısa bir açıklama için
size söz vereyim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Buyurun Sayın Vural. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, biraz sonra maddenin tümünü
oylayacaksınız. Bir önergede Genel Kurulun oyuna başvurdunuz ve kabul
edildiğini söylediniz. Bu önerge, bu yapılan oylama geçersizdir. Çünkü bu
önerge, esasen yayın ilkelerini de ilgilendiren bir ek maddeyi, başka bir
maddeyi değiştiren bir husustur. Dolayısıyla Komisyonun salt çoğunlukla
bulunmadığı bir önergede yapılan oylamanın hukuki bir geçerliliği yoktur.
Dolayısıyla yaptığınız, yapacağınız oylama, bu önergeye Komisyon katılmadığı
için, salt çoğunlukla katılmadığı için ki alt komisyonda da zaten 5’inci
maddede değişiklik önerilmişti, oysa şimdi 21’inci madde değiştirilmek
istenmektedir. Bunun ek madde olarak, başka bir madde olarak düzenlenmesi
gerekirken 21’inci maddede düzenlenmesiyle ilgili uygulamada salt çoğunluk
aranmadığı için bu oylamanın da geçerli olmadığını düşünüyoruz. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının 6’ncı maddesini
değişiklik önergesiyle birlikte oylarınıza sunacağım ama ondan önce açık
oylamayla ilgili olarak bir önerge vardır. Önergeyi okutup imza sahibi olan
milletvekili arkadaşlarımı arayacağım. Eğer o arkadaşlarımız buradaysa, yeterli
sayı varsa, daha sonra açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım. Buyurun, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin açık oylamaya
tabi tutulmasını arz ederiz. BAŞKAN - Abdülkadir Akcan? Burada. Oktay Vural? Burada. Nevzat Korkmaz? Burada. Faruk Bal? Burada. Osman Ertuğrul? Burada. Hasan Özdemir? Burada. Akif Akkuş? Burada. Mehmet Günal? Burada. Behiç Çelik? Burada. Şenol Bal? Burada. Mehmet Ekici? Burada. Metin Ergun? Burada. Süleyman Yunusoğlu? Burada. Mehmet Serdaroğlu? Burada. Cumali Durmuş? Burada. Erkan Akçay? Burada. Reşat Doğru? Burada. Ahmet Orhan? Burada. Alim Işık? Burada. Recep Taner? Burada. Sayın milletvekilleri, açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla
yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Biraz önce almış olduğunuz karar gereğince açık oylama elektronik
cihazla yapılacaktır. Oylama için üç dakika süre vereceğim ve oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 219 sıra sayılı
Tasarı’nın 6’ncı maddesinin açık oylama sonucunu açıklıyorum: Kullanılan oy sayısı : 221 Kabul : 179 Ret : 42 (x) Böylece, madde kabul edilmiştir. 7’nci maddeyi okutuyorum: MADDE 7- 2954 sayılı Kanunun 49 uncu maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. “MADDE 49- Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun hizmetleri;
memurlar, sözleşmeli personel ve geçici personel eliyle gördürülür.” BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sinop
Milletvekili Engin Altay konuşacaktır. Sayın Altay, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. 2954 sayılı Kanun’da yapılacak değişiklikleri görüşüyoruz. Altı yıldır bu Parlamentodayım. Çok kanun
görüştük ama böylesini hiç görüşmedik. Bugünden beri daha iki madde
bitiremedik. Anlaşılıyor ki Türkiye Radyo Televizyon Kurumu çok sıkıntılı bir
kurum ve Parlamentonun, milletvekillerimizin vicdanında da çok netleşmemiş,
kafalarında şüpheler ve endişeler var. Değerli milletvekilleri, kanununu görüştüğümüz Kurum, tam 1927
yılında ilk yayınına başlamış bir kurum, seksen bir yıllık bir kurum. 1968’de
ilk televizyon yayına başlamış bir kurum. Bu süre içinde, uzun süre içinde
kendini yenilemiş, geliştirmiş bir kurum ve 1990’lı yıllardan itibaren özel
sektörle, yani özel iletişim kuruluşlarıyla rekabet içine girmiş, bu şekliyle
de kendini teknolojik olarak, personel olarak yenilemiş bir kurum. Bu
birikimiyle de zaten özel yayın kuruluşlarında çalışan çok şöhretli bütün
yayıncıların “Biz, TRT okulundanız.” diye iftihar ettikleri bir kurum. Bizim
için de, benim için de TRT -hepimiz için- bir ulusal iftihar kaynağı idi, artık
değil. (x)
Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir. Geldiğimiz noktada, çok partili siyasi yaşamımızda, TRT’nin
iktidarların resmî yayın organı gibi görev yaptığı dönemler yaşandı. Bunların
çok bariz olanlarını gördük, çok orta hâlli olanlarını gördük. Ama Türkiye
Cumhuriyeti tarihinde, iki dönemde, TRT, utanç dönemini yaşamıştır sayın
milletvekilleri. Şimdi bu kanunla, fiilen gerçekleştirdiğiniz kadrolaşmaya
elbise giydirmeye çalışıyorsunuz, Parlamentoyu da buna alet ediyorsunuz.
Yaptığınız budur. Sayın milletvekilleri, erenler bilir, ermeyenler duymuştur,
TRT’nin ilk tarihî ayıbı 1957 yılında başlamıştır. 1957-1960 dönemi, TRT için
utanç dönemidir. O zaman yaşayanlar bilirler ki Vatan Cephesi’ne katılımlar
Türkiye radyolarında özel bir bültenle saatlerce neşredilirdi. Efendim, denirdi
ki: “Sinop’tan falan sülale Vatan Cephesi’ne iltihak etti, katıldı.” Efendim “Bitlis’ten falan aşiret Vatan Cephesi’ne
katıldı.” “Muğla’dan Ahmet, Mehmet, Hasan Efendi Vatan Cephesi’ne katıldı.” ve
bu o kadar ileri götürüldü ki, mezarlıklarda yatan insanlar dahi bu TRT
tarafından “Vatan Cephesi’ne katıldı.” diye radyolarda neşredildi. TRT tarihinin
en büyük partizanlık dönemi bu dönemdir, 1957 dönemidir. Bu utanç tarihinden sonra, şimdi, gene, en ciddi kurumumuz, en
köklü kurumumuz olan Türkiye Radyo Televizyon Kurumuyla maalesef, artık iftihar
edemez bir noktadayız. Şimdi, yeni ve daha vahim bir utanç tablosuyla karşı karşıyayız.
Bu siyasi partilere angaje yayınlar bir yana, kökten
dinci ideolojik akımlarla beslenen, yayın politikalarını buna göre dizayn eden
ve bu yönüyle de Anayasa’nın 133’üncü maddesini alenen ortadan kaldıran, ihlal
eden bir TRT’yle şu anda karşı karşıyayız. Getirilen bu yasayla, Kurum, kadro
alarak da, cumhuriyetin icaplarına uymaktan imtina edenlerin karargâhına
dönüştürülmek isteniyor. Şimdi, TRT, sadece Hükûmetin, Sayın
Başbakanın resmî yayın organı olsa iyi. Bir utanç verici durum da şudur ki: Lagendijk gibi, Oli Rehn gibi, Barroso gibi Avrupa
komiserlerinin demeç ve yorumları da TRT’de, ülkenin ana muhalefet liderinden
de, diğer siyasi parti liderlerinden de daha çok yer buluyor. Bu da son derece
ibret ve utanç verici bir tablodur. Yedi televizyon kanalıyla, radyolarıyla Türkiye’nin her
metrekaresine ulaşan Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, bilinmelidir ki, ilgili
Genel Müdür bilmelidir ki, Hükûmetin değil,
devletindir. Yine, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, bilinmelidir ki,
cemaatlerin değil, Türk milletinindir. Bandrollerini, elektrik faturalarından
TRT paylarını milletten alıp, AKP’nin ve Avrupa Birliği komiserlerinin –ben de
kullanacağım- borazanlığını yapan TRT’nin yöneticileri bilmelidir ki, bu
işlerin hesabı bir gün sorulur. Keser döner sap döner, bir gün de hesap döner. Yayınlarda iktidara ve onun icraatlarına verilen oran, muhalefetin
eleştiri ve önerilerine verilen oranla karşılaştırıldığında, TRT Genel Müdürüne
şu soruyu sormak gerekiyor. Ben, prensip olarak milletvekillerinin Parlamento
kürsüsünde bürokratları muhatap almalarını doğru bulmuyorum. O zaman, TRT’den
sorumlu Sayın Bakana bu kürsüden şu soruyu soruyorum: Sayın Bakan, emrinizdeki
TRT Genel Müdürü İstanbul Valisinden orantı kullanma brifingi
aldı mı? İstanbul Valisinin orantılı güç kullanma yaklaşımıyla TRT Genel
Müdürlüğünün yaklaşımı tıpa tıp birbirinin aynı. Anlaşılıyor ki İstanbul Valisi
TRT Genel Müdürüne bir orantı brifingi vermiş. Şimdi, TRT’de yapılan usulsüzlükleri, yandaş medya kuruluşlarında
yetişmiş belli ideolojilerin temsilciliğini yapan basın yayın mensuplarının
TRT’de nasıl kadrolaştırıldığını, yerleştirildiğini, bunları biliyoruz. Daha
iki ay önce AKP’ye yakın medya kuruluşlarından sözleşmeli olarak TRT Haber
Dairesine yerleştirilen 13 kişi bu kanun bu Parlamentodan geçtikten sonra ne
kadar maaş alacak Sayın Bakan? Bunu bu Meclise açıklamanız lazım. Bakın, sabahtan beri Genel Müdürün maaşı Meclisin gündeminde.
Açıkladınız: (8 + 6) 14 bin YTL. Yani 14 milyar, ülkenin en önemli yayın kuruluşunun
Genel Müdürü para alıyor. Alsın iyi, ama sayın milletvekilleri, bu ülkede mayıs
ayında bir kahvehanede okey oynayan 4 emekli yurttaşımızdan oyunu kaybeden
saygıdeğer emekli, dört çay mukabili bedeli 1,40 kuruşu, yani 1 milyon 400 bin
lirayı kahveciye veresiye yazdırıyor. Ülkeye, devlete yirmi beş yıl hizmet
etmiş bir emekli 1,40 kuruşu veresiye yazdırıyor, şu ilahî takdire bakın ki
bugün kanununu görüştüğümüz Genel Müdürümüz de tam 14 bin YTL maaş alıyor. Şimdi, bu koltuklarda oturan biz milletvekilleri olarak bu akşam
eve gideceğiz de nasıl huzur içinde başımızı yastığa koyacağız? Huzur da
kalmadı; şimdi artık arabaların altına, balkonlara, odalara da bakıyoruz böcek
var mı, uzaktan lazer var mı diye. Bugün ulusal kanalların tümünde, partimin Genel Sekreterlik
makamına yapılan alçak, çirkin terbiyesizlik çok yer aldı. Danışmanıma talimat
verdim, şu TRT’yi de izle, bu konulara yer veriyor mu diye. Çok şükür, diğer
kanallarla orantılarsak, gene bu konuda da TRT’nin, İstanbul Valisinden bir
orantı brifingi aldığı anlaşılıyor. Bugün bana, yarın sana. Demokrasi herkese lazım,
insan hakları herkese lazım, adalet herkese lazım. Partinin adını
“Adalet” yapmakla adil olunmaz. “Bir yerde adliyenin olması orada adaletin
olduğu anlamına gelmez.” diye, bilinen bir söz vardır. Ya göründüğünüz gibi
olun ya olduğunuz gibi görünün. Ya partinizin adını değiştirin ya o ada uygun
siyaset yapın. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Altay. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Nuri Yaman. Buyurun Sayın Yaman. (DTP sıralarından alkışlar) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hemşehrim,
beş dakikadan fazla olmasın. DTP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerine
Demokratik Toplum Partisinin görüş ve önerilerini sunmak üzere söz almış
bulunuyorum. Hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum. Maddeyle ilgili görüşlerimi belirtmeden önce, bir önceki
maddede verdiğimiz önergenin kabul edilmesiyle, bundan böyle, TRT’de
Türkçemizin, güzel Türkçemizin dışında diğer yerel diller ve lehçelerin de
artık şakır şakır konuşulacağının ve bölgemizde
yaşayan Kürt vatandaşlarımızın da kendi ana dillerinde bunu seyredeceğinin
mutluluğuyla size hitap etmenin heyecanı içinde olduğumu da belirtmek isterim. Dilerim ki, Sayın Genel Müdür, ileride, şimdiye kadar
partimize hiç yer vermediği TRT’deki bu programlara, bu, Türkçenin dışında
bölge halkının cankulağıyla dinleyeceği Kürtçemizle
de açık oturumlara, eğitici programlara ve o halkın istek ve dileklerini dile
getirecek programlara bizi de katacak ve güzel Türkçemizin yanında o halkın
kullandığı güzel Kürtçenin de artık kulaklara hoş geleceği günleri umutla
beklediğimi belirtmek isterim. TRT Kanunu’nda yapılan bu değişikle, 657 sayılı Devlet
Memurları Kanunu’na uyum sağlamak amaçlandığı belirtilmesine rağmen, gerçek
ihtiyacı olan yayın personelinin yetersiz olmasından dolayı yayıncılık vasfı
bulunmayan fazla personelin ayıklanması ve yeni, çağdaş gelişmelerin
gerektirdiği bir yapılanmaya gitmesinin ertelenmez bir ihtiyaç olduğu
belirtilmesine rağmen, mevcut tasarıda Kurumda yıllardır var olan ve büyüyen
personel sorununu çözmek için bir düzenlemenin olmadığı görülmektedir. Tasarının 7’nci maddesindeki düzenlemeyle de, TRT’de sözleşmeli
personel istihdamına olanak sağlanmakta, ancak karşı oy gerekçelerinde de değinildiği gibi
-sözleşmeli personel istihdamı Millî Eğitim ve Sağlık Bakanlığı gibi bazı
kurumlarda uygulanmış, sorunlar yaşanmış, bunlar yargıya taşınarak kararlar
alınmış- bu istihdam yönteminin sakıncalarının ortaya çıktığı bilinmektedir. Kurum hizmetleri, hâlihazırda, kadro karşılığı sözleşmeli personel
ve geçici personel eliyle gördürülmektedir. Eğer TRT’de de yayıncı personel
eksiği varsa, Kurumda yıllardır yayında çalışan, yetişmiş işçi sayılmayan
geçici personelle bunlar giderilebilecektir. Ancak madde düzenlemesinde “kadro
karşılığı sözleşmeli personel” ifadesi de bulunmakta ve maddede geçen
“sözleşmeli personel” ifadesinin açıklaması daha sonraki 8’inci maddede yer
almaktadır. Bu maddede düzenlenen sözleşmeli personel ise kadro karşılığı
sözleşmeli personel kapsamında olan personeldir. Değerli milletvekilleri, Anayasa’mızın 133’üncü maddesinde “Radyo
ve televizyon istasyonları kurmak ve işletmek kanunla düzenlenecek şartlar
çerçevesinde serbesttir. Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo
ve televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının
özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı esastır.” şeklinde düzenlemeler yer
almaktadır. Ancak mevcut tasarıda 133’üncü maddeyle güvence altına alınan
tarafsızlıktan ve kamu hizmetinden tek kelimeyle bahsedilmemektedir. Türkiye’de kamu adına yayın yapma görevi ve yetkisi TRT’ye aittir.
TRT, dünyadaki kamu yayın kurumları arasında gücü ve yayın alanı bakımından ilk
sırada yer almaktadır. TRT kurulurken ve yapılanırken BBC örnek alınmış ancak
bu örnek alma hep kâğıt üzerinde kalmıştır. BBC ile TRT karşılaştırıldığında, BBC’nin yayın saati toplamı TRT’nin yarısı kadarken,
televizyon için çalışan eleman sayısının 7 katına ulaştığını görmekteyiz. En
önemlisi, devletin ve siyasi iktidarın müdahalesinden uzak kamu yayıncılığı
anlayışı hayata geçirilememiştir. Oysa, 2954 sayılı
TRT Kanunu’nun 5’inci maddesinde yayın esasları belirtilmektedir. Bu esaslardan
bazılarına dikkat çekmekte yarar gördüğümü belirtmek isterim. 5’inci maddenin (d) fıkrasında, “Devletin bir kişi veya zümre
tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde
egemenliğini sağlamak yahut Devleti ve Devlet otoritesini ortadan kaldırmak
veya dil, ırk, din ve mezhep ayırımı yaratmak yahut sair herhangi bir yoldan bu
kavramlara ve görüşlere dayanan bir Devlet düzeni kurmak amacı güden rejim ve
ideolojilerin propagandasına yer verilemez.” denilmektedir. (k) fıkrasında da “haberlerin
toplanması, seçilmesi ve yayınlanmasında tarafsızlık, doğruluk ve çabukluk
ilkeleri ile çağdaş habercilik teknik ve metotlarına bağlı olmak” şartı
aranmakta. Yine (ı) fıkrasında “haberler ve yorumları ayırmak ve yorumların
kaynaklarını açıklamak”, (m) fıkrasında da “kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe
oluşması için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak, tek yönlü,
taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin
inanç veya düşüncesinin menfaatlerine alet olmamak” esasları düzenlenmiştir. Altını çizdiğimiz bu esasların, kamu yayıncılığı yapan TRT’nin
yayın politikasının belkemiğini oluşturması gerekmektedir. Ancak üzüntüyle
belirtmek gerekir ki, bu esaslar da kâğıt üzerinde kalmıştır. TRT bu
topraklarda yaşayan tüm etnik kimliklerin, dinlerin ve inanç gruplarının,
farklı kültürlerin kendilerini görebilecekleri, kendi renklerini yansıtabilecekleri
ve seslerini duyurabilecekleri, gerçek anlamda kamu hizmeti veren “kamu
yayıncılığı” anlayışından bugüne kadar uzak kalmıştır. Yıllarca, resmî ideoloji
gereğince tüm farklılıklar yok sayılarak yayın yapılmış, Avrupa Birliği
sürecinin başlamasıyla birlikte açılan demokratikleşme paketleri ve çıkarılan
uyum yasaları çerçevesinde, sınırlı da olsa farklı dillerde yayın yapılmaya
başlanmıştır. Her ne kadar, çıkarılan yasalar ülkemizde var olan ve yıllardır
beklenen bir toplumsal ihtiyacı ilk defa görünür kılmış ise de yeterli
olmamıştır. 19 Temmuz 2003 tarihinde yürürlüğe giren 2928 sayılı Uyum Yasası
paketinde, kamu ve özel radyo-televizyonları kuruluşlarınca farklı dil ve
lehçelerde yayın yapılabilmesinin önü açılmıştır. Bu yönetmelikte, kamu ve özel
radyo-televizyon kuruluşlarında günlük yaşamda geleneksel olarak kullanılan
farklı dil ve lehçelerde Radyo ve Televizyon Üst Kurulundan izin alınmak
suretiyle yayın yapılabileceği belirtilmektedir. Televizyonda günde kırk beş
dakikayı aşmamak üzere haftada toplam iki saat, radyoda günde altı dakikayı
aşmamak üzere haftada toplam beş saat yayın yapılabilmesi düzenlenmiştir.
Yayınlarda Türkçe alt yazı zorunluluğu getirildiğinden canlı yayın yapılması
olanağı bulunmamaktadır. Ayrıca, çocuklara yönelik yayın yapılması
yasaklanmıştır. Sayın milletvekilleri, farklılıklar, sözde değil, özde de bir
zenginlik olarak kabul edilmelidir. Aksi hâlde, çıkarılan yasalar toplumun
ihtiyaçlarına cevap olmaktan uzak kalacaktır. Açıklıkla belirtmek isterim ki,
Türkiye ulusunu oluşturan tüm farklılıklar, eşit ve özgür birer yurttaş olarak
kamu yayıncılığından eşit olarak yararlanmak istemektedirler. Halka ait olan ve
kamu hizmeti veren TRT’de kendilerini görmek ve seslerini duymak istiyorlar.
Yasalar önünde kabul edilen eşitliğin toplumsal, siyasal ve ekonomik alanda bir
karşılığının olmasını istiyorlar. Birçoğunun kendi ana dilinde çizgi film
izlemesinin bu ülkeye zarar vereceği düşüncesinden uzaklaşmak istiyorlar. Lozan
Anlaşması’nın 39’uncu maddesinin 4’üncü bendindeki, herhangi bir Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşının gerek özel gerekse ticari ilişkilerinde din, basın
veya çeşitli yayın konuları ile açık toplantılarda dilediği bir dili
kullanmasına karşı hiçbir kısıtlamanın konulmadığı günleri görmek ve yaşamak
istiyorlar. Kendi dillerinde türkü söylemek… Sabah erken saatlerinde
kalktıklarında sabah yapılan yayının akşam neden yapılmadığı üzerinde düşünmek
istemiyorlar. Değerli milletvekilleri, TRT idari ve mali özerkliğiyle editoryal bağımsızlığa kavuşturulması isteniyorsa TRT’nin
Yasası’nın tamamının yeniden alınması gerekir. TRT Yasası, toplumun farklı
kesimlerinin, akademik çevrelerinin katkıları alınarak Anayasa’nın 133’üncü
maddesine uyumlu hâle getirilmesi en büyük dileğimizdir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Yaman, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. M. NURİ YAMAN (Devamla) – Ancak, bugün gerçekleştirilen bu
başlangıcın, ileride farklı dillerdeki yayınların halkımızı sevindireceğini ve
bundan memnunluk duyacağını belirtir, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yaman. Şahsı adına, Amasya Milletvekili Avni Erdemir. Sayın Erdemir, buyurun efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar) AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Aslında, bu saatte sabrınızı çok fazla denemek istemiyorum ama
çokça tartışılan şu kadrolaşma konusuna da kısaca değinmek istiyorum. Muhalefete mensup arkadaşlarımız sık sık
geliyorlar ve gelen her yasanın olduğu gibi, bu yasanın da bir kadrolaşma
yasası olduğunu söylüyorlar. Ben bu arkadaşlarıma diyorum ki, bir genel müdür
döneminde 2.500 kişinin alındığı günler oldu. Eğer arkadaşlarımız kadrolaşma
arıyorlarsa, o günleri bir hatırlasınlar diyorum. Biz, AK Parti olarak Türkiye’nin partisiyiz. Her bölgeden, her
evden oy aldık. Yüzde 47 oy alan bir parti nasıl kadrolaşma yapabilir, buna da
doğrusu hayret ediyorum. Kadrolaşmadan kasıt bize oy verenleri koruma ve
kollamaysa, bu kadar yüksek düzeyde oy almış bir partinin bunu yapması kadar
siyasi mantığa ters bir durum olamaz diye düşünüyorum. YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Hayda!.. Hoppala!.. EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – İyi düşünmüşsün, iyi! AVNİ ERDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, milletimizin
tamamından oy almayı hedef alan, milletimizin her ferdinin gönlünde yer almayı
en büyük değer olarak gören bir partinin kadrolaşma yapması akıl kârı değildir.
Kaldı ki, biz kadrolaşmayla iktidarda kalınamayacağına da inanıyoruz. Zira, kadrolaşmayla iktidarda kalınsaydı, bugün AK Partinin
olmaması gerekirdi. Zira, siyasi tarihimizde
partizanlığın ve kadrolaşmanın en âlâsını gerçekleştirmiş nice partiler var ki,
bugün onların isimlerini bile hatırlayan yok. Niceleri var ki, iktidar yüzü
görmüyorlar. İşte buna inandığımız için, Türkiye hiçbir iktidar döneminde
olmadığı kadar, AK Parti İktidarında kadrolaşmadan uzak bir dönemi yaşadı.
Bürokrasideki ve seçimlerdeki başarımızın sırrı biraz da bunda gizlidir. Arkadaşlarıma soruyorum: Siz iktidarınız döneminde hep eski
bürokratlarla mı çalıştınız? Evet, bırakın çalışmayı çalışamayacağınızı
kamuoyuna açıkça deklare ettiniz. Sizin bürokratlarınız arasında yönetim kurulu
üyeleri yok muydu? Elbette istediğiniz soruyu sorma hakkına sahipsiniz ama
acaba siz hiç kendi atadığınız genel müdürlere aldığı maaşı sordunuz mu,
sorguladınız mı? Hangi kurumlarda yönetim kurulu üyesi olduklarını sormak hiç
aklınızdan geçti mi? Yücel Yener’in temsil giderini sordunuz mu? Sayın Genel
Müdürün maaşını ve temsil giderini öğrendiniz, artık herhâlde huzur içerisinde
uyursunuz. EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Siz Genel Müdürle nereden
tanışıyorsunuz? AVNİ ERDEMİR (Devamla) – Biz asla, “Kendi teşkilatlarımızı, kendi
kadrolarımızı bırakıp filancalarla mı çalışacaktık?” demedik ve bundan sonra da
hiçbir zaman demeyeceğiz. Biz diyoruz ki: İşinin ehli olan, bilgili, birikimli,
liyakatli… HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ama illa Amasyalı olacak. AVNİ ERDEMİR (Devamla) –…evet, hızımızı kesmeyecek herkesle
çalışırız. Kime oy vermiş olursa olsun onunla da çalışırız. EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Amasya’dan işe girecekler var… AVNİ ERDEMİR (Devamla) – Evet, yapılan bu değişikliklerle TRT’nin
güçleneceğine, Sayın Genel Müdürün Kurumu yönetirken liyakate önem verip Türk
kültürüne önemli hizmetler yapacağına ve TRT’nin özerkliğini koruyarak tarafsız
bir yönetim sergileyeceğine ben yürekten inanıyorum. Yine inanıyorum ki Sayın
Genel Müdür köhnemiş bir yapıdaki PTT’deki başarılarıyla, TRT’deki Türk
kültürüne yapacağı hizmetlerle ve başarılarla anılacaktır. Yasanın hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinize hayırlı
akşamlar diliyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Genel Müdür Amasyalı. AVNİ ERDEMİR (Devamla) – Evet, gurur duyuyoruz. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdemir. Karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar. Şahsı adına Yozgat Milletvekili Sayın Osman Coşkun. Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) OSMAN COŞKUN (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi en kalbî duygularla, sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. İstanbul’un fethinin 555’inci yıl dönümünü tüm milletimiz için
tebrik ediyor, cennet mekân Fatih Sultan Mehmet Han ve tüm silah arkadaşlarını
rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Bugün ülkemiz için, milletimiz için önemli bir kanunu görüşüyoruz.
Tabii ki ben çok fazla zamanınızı almadan birkaç cümleyle düşüncelerimi
sizlerle paylaşacağım. Bütün kumandaların üzerinde 1’e basınca karşınıza TRT çıkar.
İnsanlar bunu bir vatan borcu sayarlar. TRT bu muhteşem sadakati
değerlendirmelidir. Kumandada da ve yüreklerde de birinci kanal olduğu gibi
ekranda da bir numara olmalıdır. TRT’mizin bir öz geleceği olmalıdır. TRT
önümüzdeki beş yılda Türkiye’nin en çok izlenen en kaliteli kanalı olmalı ve
TRT önümüzdeki on yılda dünyanın en çok izlenen kanalları içerisinde en ön
sırada olmalı ve dünyanın birçok ülkesinde o dillerde yayın yapan, yine o
ülkelerin en çok izlediği kanal olmalı. Buna en üst seviyede bu milletin hakkı
var ve ben inanıyorum ki başta Sayın Genel Müdürümüz İbrahim Şahin Bey olmak
üzere tüm ekibi bu işi yapmak için var gücüyle çalışacaktır. Ben, huzurlarınızda kendilerine başarılar diliyor, kanunun
hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Evet, bir arkadaşımız ekrana girmiş. Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Genç, buyurun efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, biraz önce kabul edilen önergeyle Türkçe dışındaki
lehçelerle ve dillerle de TRT’de yayın yapılacaktır. Hayırlı olsun diyorum. Yalnız, bu yayın yapılırken ayrıca da eğitim-öğretim yayını
yapılacaktır. Burada tabii din kaynaklı eğitim ve yayınlar da yapılacaktır.
Sayın Bakana sormak istiyorum: Acaba Alevi inancıyla ilgili yeterli bir yayın
yapılacak mıdır? Aleviliğin genel ilkesi, genel felsefesi ve gerçekleri bu
yayınlarda yer alacak mıdır? Ayrıca, ben Tunceli Milletvekiliyim. Tunceli’nin diğer bir ismi Dersim’dir. Dersim havalisinde Dersimce konuşuluyor.
Dersimce ne Kürtçedir ne Zazacadır, nevi şahsına
münhasır bir lisandır. Dersimce de bu yayınlar arasında yer alacak mıdır? Bir diğer sorum: Genel Müdürün birçok yerde yönetim kurulu üyesi
olarak görev yaptığı haberi bazı gazetelerde yer alınca, özellikle Hürriyet ve
Cumhuriyet gazetelerinde… LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Yandaş gazeteler… KAMER GENÇ (Tunceli) - …anlatıldığına göre, Genel Müdür,
müşaviriyle bir genel müdür uzmanına talimat vererek bunlar hakkında araştırma
yapmak istemiş. Bu talimatı hangi amaçla vermiştir? Hazırlanan dosyalar varsa,
hangi amaçla kullanılacaktır? Bir diğer sorum: Sayın Bakan, biraz önce, tabii, benim konuşmama
çok sert tepki verdi. Biliyorsunuz, Sayın Bakanın da birçoklarına başkanlık
yaptığı Abant toplantıları yapıldı. Ben, Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu
Abant toplantılarına hangi sıfatla katıldı? Bu toplantıları kim düzenledi? Bu Fethullah Gülen’in bu
toplantıların düzenlenmesiyle ilgili herhangi bir çabası ve katkısı var mıdır? Teşekkür ederim efendim. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Sen de istifade edersin. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç. Sayın Zeydan, buyurun. RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanıma sormak istiyorum: O bilgi varsa, lütfederlerse,
teşekkür edeceğim kendilerine. Kanal D veya Show TV Genel Müdürünün aylık ne
kadar ücret aldığı konusunda bilgilenmek istiyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım, başka soru yok; buyurun efendim. DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Evvela diğer kanalların genel müdürlerinin maaşlarıyla ilgili
elimizde herhangi bir bilgi yok. Olsa da zaten muhatabı ben olmamam gerekir. Sayın Kamer Genç’in sorularına gelince: Alevi inancıyla ilgili çok
önemli ve ciddi yayınlar yapmayı, açıkçası, şu anda, biliyorsunuz, Diyanet
İşleri Başkanlığı, daha doğrusu Diyanet Vakfı temel Alevi ve Bektaşi inancıyla
ilgili temel kaynakları son derece bilimsel bir yöntemle, hem asıllarını hem
bugünkü Türkçesiyle veriliyor. Özellikle bu eserleri temel alan Alevi inancı
artık çabalarımız, Alevi kardeşlerimizin de gayretiyle sadece sözlü bir inanç
yorumu veya bir kültürü olmaktan çıkıyor, kaynaklarıyla birlikte bu dönemde su
yüzüne çıkıyor. Bu kaynaklara da dayanarak Alevi inancıyla ilgili televizyonda
programlar yapmayı düşündüğümüzü, yapacağımızı açıkça söyleyeyim. Dersimceyle ilgili bir şey
söyleyemem, çünkü böyle bir şey duymadım, ilk defa Sayın… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan, Dersimce… Dersim’de
ayrıca bir Dersim lisanı konuşuluyor. DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Hayır, tamam, öyle de,
öğrenmiş oldum, yani ilk defa sizden öğrenmiş oldum. Dolayısıyla, onu herhangi
bir, şurada şu kadar insan konuşuyor, onunla da bir yayın yapılır mı yapılmaz
mı meselesi şu anda benim cevap vereceğim bir mesele değil. Diğer konuya gelince: Evet, zaten daha önce de arkadaşlarımız
bilgi notu verdiler. Ben, mahsus, bu saatten sonra vaktinizi almak için
üzerinde fazla durmuyorum. Zaten -ben bundan önce, biliyorsunuz, Diyanetten
sorumluydum- biz yurt dışına Alevi dedelerimizi de görevlendirerek gönderdik,
gruplar hâlinde gönderdik, orada Alevi vatandaşlarımıza, Alevi-Bektaşi yorumunu,
dinimizi, diyanetimizi, kültürümüzü anlattılar. Ayrıca zaten Muharrem ayında da
birtakım programlar da yaptık; öyle özel günlerde daha zengin, daha güzel
programlar yapmak da azminde, inancında ve niyetindeyiz. Bir diğer konu, yine benimle ilgili. Sayın Genç, ben şurada açıkça söyleyeyim, ben hayatım boyunca,
eğer bir konu ciddi ise, düzenleyenler ciddi insanlarsa, katılanlar ciddi
insanlarsa ne Lions Kulübünü ne Rotary
Kulübünü ne Mason Kulübünü ne de herhangi bir dinî anlayış içinde programlar
yapan gruplar, kesimler varsa hiçbirini reddetmedim. Eğer konu ciddiyse, benden
bir fayda bekleniyorsa, benden bir katkı bekleniyorsa ömrüm boyunca bunu
yaptım; bundan dolayı da zaten, çok şükür, böyle bir ülkede yaşadığım için hiç
kimse bana bir hesap sormadı. Sormaya da zaten demokratik hukuk devletinde
kimsenin hakkı yoktur. Abant platformunu diyorsunuz. Biri öldü, öbürüne Allah uzun ömür
versin, ilk Abant platformundan sonra Sayın Güven Gürkan, o gün daha Adalet
Bakanlığından yeni ayrılmış Seyfi Oktay Bey, ikisi bana telefon ettiler,
dediler ki: “Bu Abant toplantısı son derece kaliteli bir toplantı. Bunu niye
siz Abant’ta yapıyorsunuz da mesela bizimle…” Seyfi Bey hatırlarsa zannediyorum
söyler. Ben de dedim ki: “Önümüzdeki sene -o zaman rahmetli zaten bir parti
başkanıydı- bunu siz düzenleyin, ben sizin de önereceğiniz isimlerle birlikte,
aynı ekiple yaparım.” Bugün de yine Abant toplantısını siz düzenleyin… Abant toplantısı bu ülkede konuşulamayan, tartışılamayan
konuların, ilk defa, o konuda fikri olan herkes tarafından, mezhebi ne olursa
olsun, meşrebi ne olursa olsun, siyasi kanaati ne olursa olsun… Listelerini
verebilirim. İlk defa Türkiye’de dedik ki: Fikri, zikri, cesareti olan varsa
gelin Türkiye’de din ve toplum ilişkisini konuşalım, Türkiye’de din ve laiklik
meselesini konuşalım. Bütün konuşulan konular öyle oldu. Şu anda Abant platformu dünyaya açıldığı için… Benimle zaten
organik bir bağı yok. O zaman da ben o toplantılara bir bilim adamı olarak
katılıyordum, aynı zamanda o toplantılarda oturum yöneten bir kişi olarak
katılıyordum. O bakımdan, bugün de yurt içinde ve yurt dışında aynı toplantılar
olsa ben yine katılırım. Bu, benim, şu toplantıya
katılıyorsam, CHP’nin düzenlediği bir toplantıya katılıyorsam, CHP’li olduğum
anlamına gelmez; ANAP’ın toplantılarına, rahmetli Özal’la ilgili toplantılara
katılmışım, bu benim ANAP’lı olmam anlamına gelmez; herhangi bir derneğin,
kuruluşun toplantısına katılmakla da, katkı sağlamakla da benim o grupla, o
toplantıyla, o kesimle bir organik bağım olduğu anlamına gelmez. İçiniz rahat etsin diye söylüyorum. Gerçekten, hayatım boyunca
inançlarıma bağlı olmanın, büyük inançlarıma bağlı olmanın dışında hiçbir şeye
bağlanma ihtiyacı hissetmedim. Çünkü, çok okudum, çok
yazdım, çok düşündüm, kendi kendime yetiyorum; elhamdülillah. Çok teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çalışma saatimizin bitmesine
dakikalar kalmıştır. Bu bakımdan önergeleri işleme alacak vaktimiz yoktur. Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla
görüşmek için, 3 Haziran 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum; sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar
diliyorum. Kapanma Saati: 20.56 |
|