DÖNEM: 23                            CİLT: 21                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

111’inci Birleşim

29 Mayıs 2008 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- İstanbul Milletvekili Necat Birinci’nin, İstanbul’un fethinin 555’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Aksaray ilinde meydana gelen su ve sağlık sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın aynı konuda konuşması

3.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, son günlerde meydana gelen dinleme skandalına ilişkin gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, hava ulaşımında bir marka yaratmaya çalışan Türk Hava Yollarının kendi biletini satıp Anadolujetle seyahat ettirmesinin ve bu uygulamayı İzmir’de başlatmasının İzmirlilere ve Egelilere haksızlık olduğuna ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İstanbul Milletvekili Necat Birinci’nin gündem dışı konuşmasında geçen bir ifadesi nedeniyle açıklaması

3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın son günlerde meydana gelen dinleme skandalına ilişkin açıklaması

4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, son günlerde meydana gelen dinleme skandalına ilişkin açıklaması

5.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşmasında geçen bir ifadesi nedeniyle açıklaması

 

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 24 milletvekilinin, tarım ve hayvancılıkta yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/197)

2.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 24 milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/198)

3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 25 milletvekilinin, kimyasal gübre fiyatlarındaki artışın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/199)

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Portekiz Cumhuriyet Meclisi Başkanı Jaime Gama’nın davetine icabet etmek üzere, 19-21 Haziran 2008 tarihlerinde Lizbon’da düzenlenecek “Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Konferansı”na katılmak üzere Portekiz’e gitmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/450)

C) Önergeler

1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 19 arkadaşınca verilen, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine, İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre, kapalı oturumda devam edilmesine dair önergesi

 

 

 

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219)

 

 

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- TRT Kurumu tarafından Türkçenin yanı sıra farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılmasını isteyen değişiklik önergesinin işleme konulmasının Anayasa’ya aykırı olup olmadığı hakkında

 

X.- OYLAMALAR

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin oylaması

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Abdullah Öcalan ile ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/2808)

2.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, TEDAŞ’tan alınan bir ihale ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2816) * Ek cevap

3.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, EXPO 2015 organizasyonu faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/2981) * Ek cevap

4.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, memurlara enflasyon farkı ödemesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/3029)

5.- İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün, Gümüşhane-Köse’deki tarihî ve turizm potansiyeli taşıyan yerlere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3057)

6.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, mevsimlik tarım işçilerinin sorunlarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/3104)

7.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir şirkete yönelik sendikal örgütlenme konusundaki iddialara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı (7/3105)

8.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, Kutlu Doğum Haftası kutlamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/3156)

9.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Iğdır’daki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3183)

10.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kastamonu’daki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3184)

11.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kırşehir’deki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3185)

12.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Yozgat’taki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3186)

13.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Güllük Körfezi’nde kaçak dolgu yapan turistik tesise ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3188)

14.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, TEDAŞ’ın elektrik hatları ihalelerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/3222)

15.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bolu’daki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3253)

16.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bitlis’teki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3254)

17.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Karaman’daki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3255)

18.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Erzurum’daki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3256)

19.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Düzce’deki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3257)

20.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, personel alımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/3285)

21.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, bir belgeselin TRT’de yayınlanmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/3305)

22.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in, teknik hizmetler sınıfına alınmayan arkeologlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/3308)

23.- İzmir Milletvekili Abdürrezzak Erten’in, TRT yöneticilerine ve yeni alınan personele,

- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, TRT’deki personel istihdamına,

- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, TRT programlarına ve personeline,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/3339, 3340, 3341)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak dört oturum yaptı.

 

Sakarya Milletvekili Erol Aslan Cebeci, 27 Mayıs İhtilali’nin 48’inci yıl dönümüne,

Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy, Afşin-Elbistan Termik Santrali’nin sorunlarına,

Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu, kamu çalışanlarının ve veteriner hekimlerin sorunlarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan, Afşin-Elbistan Termik Santrali’nin sorunlarına ilişkin bir konuşma yaptı.

 

Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 24 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların (10/194),

Konya Milletvekili Atilla Kart ve 21 milletvekilinin, Kilis eski Belediye Başkanı Ekrem Çetin ve oğlunun öldürülmesi olayının (10/195),

İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 23 milletvekilinin, demografik verilerin ve projeksiyonların (10/196),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Görüşmeleri 27/5/2008 tarihli 109’uncu Birleşimde tamamlanan, Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir ve 9 milletvekilinin, Divriği Ulucamisi ve Şifahanesi’nin Korunması ve Çevresinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/90) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin yapılan oylama sonucunda kabul edilmediği açıklandı.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/541) (S. Sayısı: 219) görüşmelerine devam edilerek 5’inci maddesine kadar kabul edildi.

 

29 Mayıs 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 20.49’da son verildi.

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

Yaşar TÜZÜN

 

Konya

 

Bilecik

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

Fatoş GÜRKAN

 

 

 

Adana

 

 

 

Kâtip Üye

 

                                                                                                                                               No.:  156

 

II.- GELEN KÂĞITLAR

29 Mayıs 2008 Perşembe

Tasarı

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, İslam Konferansı Örgütü ve İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumu Arasında İslam Konferansı Diyalog ve İşbirliği Gençlik Forumunun İstanbulda Kurulması Hakkında Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/594) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 27.5.2008)

Teklifler

1.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz ve 29 Milletvekilinin; Sulama Elektriği Borcu Bulunan Çiftçilerin Borçlarının Yeniden Yapılandırılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/258) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.5.2008)

2.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam ve 24 Milletvekilinin; Kamu Yatırımları Nedeniyle Zarar Gören Esnaf ve Tacirlere Destek Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/259) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.5.2008)

3.- Kars Milletvekili Zeki Karabayır’ın; Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/260) (Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.5.2008)

4.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Senetlerinin Protesto Edilmesi, Karşılıksız Çekler ve Kredi Kartı ve Banka Kredileri Borcu Nedeniyle Mali Sicilleri Bozulan Gerçek ve Tüzel Kişilerin Mali Sicillerinin Silinmesine Dair Kanun Teklifi (2/261) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.5.2008)

5.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 6 Milletvekilinin; Çiftçilerimizin, Tarım Kredi Kooperatiflerine ve T.C. Ziraat Bankası A.Ş.’ne olan Zirai Kredi Borçları ile Tarımsal Sulamadan Dolayı Devlete Ait Elektrik Dağıtım Şirketlerine Olan Vadesi Geçmiş Elektrik Borçlarının Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun Teklifi (2/262) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.5.2008)

Raporlar

1.- Tokat Milletvekili Zeyid Aslan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/136) (S. Sayısı: 173) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

2.- Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/137) (S. Sayısı: 174) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

3.- Zonguldak Milletvekili Polat Türkmen’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/138) (S. Sayısı: 175) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

4.- Diyarbakır Milletvekili Mehmet Mehdi Eker’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/139) (S. Sayısı: 176) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

5.- Sakarya Milletvekili Ayhan Sefer Üstün’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/140) (S. Sayısı: 177) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

6.- Afyonkarahisar Milletvekilleri Ahmet Koca ve Sait Açba’nın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (3/141) (S. Sayısı: 178) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

7.- Adana Milletvekili Tacidar Seyhan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/142) (S. Sayısı: 179) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

8.- Karabük Milletvekili Mehmet Ceylan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/143) (S. Sayısı: 180) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

9.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/144) (S. Sayısı: 181) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

10.- Kırşehir Milletvekili Mikail Arslan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/145) (S. Sayısı: 182) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

11.- Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/146) (S. Sayısı: 183) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

12.- Zonguldak Milletvekili Fazlı Erdoğan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/147) (S. Sayısı: 184) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

13.- Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/148) (S. Sayısı: 185) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

14.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sekmen’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/149) (S. Sayısı: 186) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

15.- Eskişehir Milletvekili Kemal Unakıtan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/150) (S. Sayısı: 187) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

16.- Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu’nun Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/151) (S. Sayısı: 188) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

17.- Ordu Milletvekilleri Eyüp Fatsa ve Enver Yılmaz’ın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporları (3/152) (S. Sayısı: 189) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

18.- Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/153) (S. Sayısı: 190) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

19.- Samsun Milletvekili Haluk Koç’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/155) (S. Sayısı: 191) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

20.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/156) (S. Sayısı: 192) (Dağıtma tarihi: 29.5.2008) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Emet ve Hisarcık ilçelerindeki bazı sulama projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/754) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Dumlupınar İlçesindeki bazı sulama projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/755) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

3.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, lise son sınıf öğrencilerinin rapor alarak okula gitmemesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/756) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Tokat Organize Sanayi Bölgesindeki yatırımlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/757) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

5.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, özelleştirme kapsamında gelen yabancı sermayeye ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/758) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

6.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, kayısıdaki zararın tarım sigortasından karşılanmamasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/759) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

7.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, bir ilacın alım ihalelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/760) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

8.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Pendik Veteriner Araştırma Enstitüsündeki ilaç kontrollerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/761) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

9.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Pazarlar İlçesindeki bazı sulama projelerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/762) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

10.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Gediz İlçesindeki bazı projelere ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/763) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Anayasa Mahkemesi Başkanvekilinin izlendiği ve dinlendiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3632) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

2.- İzmir Milletvekili Harun Öztürk’ün, bir mermer ocağının çevreye etkisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3633) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

3.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Başbakan korumalarının şiddet uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3634) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

4.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, TOKİ’nin Siirt’te aldığı bir araziye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3635) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

5.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Başbakan korumalarının şiddet uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3636) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

6.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, türbanlı bir hekimin görev yaptığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3637) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

7.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’da kent içi ulaşımdaki kart uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3638) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

8.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün,  Başbakan korumalarının şiddet uygulamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3639) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

9.- Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’un, Anayasa Mahkemesi Başkanvekilinin izlendiği ve dinlendiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3640) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

10.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Diyarbakır’daki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3641) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

11.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, araç muayene istasyonlarının özelleştirilmesindeki yolsuzluk iddialarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3642) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

12.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’daki belediyelerin borçlarına ve ödeneklerine ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3643) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

13.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Muş İlindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3644) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

14.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/3645) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

15.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, yabancı uyruklu çalışanlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3646) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

16.-  Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’daki çocuk işçiliğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3647) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

17.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, destek primlerini ödeyemeyen emeklilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3648) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

18.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’daki belediyelerin sosyal güvenlik prim borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3649) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

19.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Riva Havzasının korunmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3650) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

20.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya’ya yangın söndürme uçağı gönderilmesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3651) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

21.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, özürlü aylıklarının yetersizliğine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/3652) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

22.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Alo 183 çağrı merkezinin işlevselleştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/3653) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

23.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, korsan taksilere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3654) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

24.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Güngören Belediyesinin bir reklam kampanyasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3655) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

25.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Anayasa Mahkemesi Başkanvekilinin dinlendiği ve izlendiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3656) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

26.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, Anayasa Mahkemesi Başkanvekilinin dinlendiği ve  izlendiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3657) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

27.- Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı’nın, Ankara’da yapılan alışveriş merkezlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3658) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

28.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Anayasa Mahkemesi Başkanvekilinin dinlendiği ve  izlendiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3659) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

29.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, bazı illerdeki trafiğe kayıtlı araç sayısına ve uygulanan cezalara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3660) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

30.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Pasinler Belediyesi işçilerinin maaşlarının ödenmemesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3661) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

31.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’daki belediyelerin İl Özel İdaresine olan borçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3662) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

32.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, İstanbul’da cadde ve sokaklardaki otopark uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3663) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

33.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Ardahan’a il dışından otlatmaya getirilen hayvanlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3664) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

34.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, izinsiz yapılan bir deniz dolgusuna ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/3665) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

35.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’in turizm gelirleri ve yatırımlarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/3666) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

36.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Bakanlığın bir cenaze töreninde temsil edilmemesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/3667) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

37.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, İznik Ayasofya Camii’nin restorasyonuna yönelik iddialarına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/3668) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

38.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Ankara-Gölbaşı’ndaki bazı Hazine arazilerinin satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3669) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

39.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’daki belediyelerin elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3670) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

40.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’daki belediyelerin borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3671) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

41.- Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu’nun, bazı kamu alacaklarının uzlaşma ile tahsiline ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3672) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

42.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, denetlenen medya kuruluşlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3673) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

43.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın, bazı yönetmeliklerdeki düzenlemelere ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3674) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

44.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir lisenin müdürü ve bir öğretmen hakkındaki bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3675) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

45.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Kırklareli’de 19 Mayıs’taki çelenk koyma törenine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3676) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

46.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Muş İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3677) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

47.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3678) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

48.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Diyarbakır İlindeki yatırımlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3679) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

49.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, tüketicilerin bilinçlendirilmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3680) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

50.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Sümer Halının kapatılmasına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3681) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

51.- Isparta Milletvekili Süleyman Nevzat Korkmaz’ın, Isparta OSB’ye yatırımın özendirilmesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3682) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

52.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, tarım ürünlerindeki gümrük vergisine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3683) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

53.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın, Kırım Kongo kanamalı ateşi hastalığıyla mücadeleye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3684) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

54.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Erzurum’daki hayvan üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3685) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

55.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, bal ithalatına ve bal üreticilerinin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3686) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

56.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, kene mücadelesi için yapılan ilaç alımına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3687) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

57.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Mardin İlindeki yatırımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3688) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

58.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, kesme çicek ihracatındaki sorunlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3689) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

59.-  Kars Milletvekili Gürcan Dağdaş’ın, Bakü-Tiflis-Kars demiryolu projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3690) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

60.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, ticari taksilerin il dışına çıkma şartlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3691) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/5/2008)

61.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Mardin İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3692) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

62.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Siirt İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3693) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

63.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Diyarbakır İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3694) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

64.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, tren kazalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3695) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

65.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Muş İlindeki yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3696) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

66.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, liman hizmetleri tarifelerindeki artışlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3697) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

67.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Doğu Anadolu Projesine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/3698) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

68.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, 2011 Dünya Üniversitelerarası Kış Oyunları hazırlıklarına ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/3699) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/5/2008)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 24 Milletvekilinin, tarım ve hayvancılıkta yaşanan sorunların  araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/197) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/05/2008)

2.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 24 Milletvekilinin, işsizlik sorununun  araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/198) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/05/2008)

3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 25 Milletvekilinin, kimyasal gübre fiyatlarındaki artışın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/199) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/05/2008)

 

 

29 Mayıs 2008 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir, süresi yirmi dakikadır.

Gündem dışı ilk söz, İstanbul’un fethinin 555’inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen, İstanbul Milletvekili Necat Birinci’ye aittir.

Sayın Birinci, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- İstanbul Milletvekili Necat Birinci’nin, İstanbul’un fethinin 555’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün İstanbul’un, döneminin adlandırmasıyla Doğu Roma’nın Türk oluşunun 555’inci yıl dönümüdür. Bu münasebetle gündem dışı söz almış bulunuyorum, hepinizi en kalbî duygularla ve saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, İstanbul’un fethi herhangi bir tarihî hadise değildir. Bu belde sıradan bir macera sonucu bir tesadüf eseri değil, yüzyıllar içinde oluşup kökleşen bir ülkünün ve bu ülküye bağlı olarak gerçekleştirilmek istenen cihan devleti projesinin sonucudur. Bu projenin bir kolu Oğuz Han’a kadar uzanır ama asıl kol ve heyecan İslam Peygamberi Hazreti Muhammed’in bir münasebetle “İstanbul elbette fetholunacaktır. Onu fetheden hükümdar ne ulu hükümdardır, onu fetheden asker ne kutlu askerdir.” şeklindeki sözlerinden gelir. Bu işaret edici, müjdeleyici sözlerin arkasından bir dönem Arap orduları daha sonra da Müslüman Türk orduları İstanbul’un fethini daima gönüllerinde beslettiler, büyüttüler, bu uğurda uzun seferlere çıktılar. Nihayet bu müjde Sultan II. Mehmet’e, imzasında “el-muzaffer daima” ibaresi haklı olarak yer alan bu kutlu Hakan’a nasip oldu. El-muzaffer daima, yani daima zafer ideali Osmanlı devletinin zevaline kadar sürdü. Çöken devletin enkazı arasından doğan Türkiye Cumhuriyeti’nin ülküsünü, devletin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkmak olarak belirlediği ideal, Gazi Hünkâr’la Gazi Paşa’nın aynı ülkü etrafında birleştiğini göstermektedir

Fatih’in İstanbul’u fethetmekle Söğüt’te kurulan devlet bir cihan devleti olma yolunda gelişmesini tamamlamış oldu. Türk Hakan’ı artık taşıdığı unvana Roma Hakan’ı sıfatını da ekledi. Sona erdirilen Bizans değil Doğu Roma’dır. Tarihe kayıt olarak düşmek gerekir. “Bizans” tabiri 16’ncı yüzyılda Almanların uydurduğu bir terimdir. Fatih’in fethettiği Roma’dır, Doğu Roma’dır, Bizans değildir. Tarihçilerin bu noktada çalışmaları gerekir. Bizans hiç olmamıştır, I. Roma Pagan’dı, II. Roma Hristiyan, III. Roma ise Müslüman Türk’tü ve ebediyete kadar İstanbul adıyla Müslüman Türk olarak kalacaktır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Türkler, İstanbul’u fethettikleri zaman zengin bir ülkenin toprağının üzerine kurulmadılar, zenginlikler edinmediler. Kendi dünya görüşlerini, kendi hayat anlayışlarını, kendi dünyayı değerlendirişlerini yeniden şekillendirecek âdeta bakir bir alana Türk-İslam idealini belirten şehir ve hayat anlayışını yerleştirdiler. Onun için, yüz sene içinde İstanbul’un silüeti değişti, bütün ufku ile Türklüğün ana ifadesini alır oldu. Ama asıl önemlisi bir balıkçı köyü olmaktan kurtarıp dünya medeniyetine güzelliğin, estetiğin, sivil hayatın en güzel örneğini sunduğu Boğaziçi medeniyetidir. “Bizans dönemi” dediğimiz Roma döneminde birkaç köyden, balıkçı köyünden ibaret olan Boğaziçi bir medeniyet merkezi hâline geldi. Ama İstanbul’un sadece bir payitaht olması Türklük tarihindeki yeri bakımından onu ifadede kâfi gelmez. İstanbul’un macerasını günümüze kadar gelen bir devir içinde incelemek gerekir. Bugün de İstanbul 2010 Avrupa başkenti olma hazırlıkları içinde yer almaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Birinci, konuşmanızı tamamlayınız.

NECAT BİRİNCİ (Devamla) – Burada hepimizin dikkat etmesi gereken, ilk yıkımlarını 17-18’inci yüzyılın ortasında gören, sonra 1877-1878, 1912, 1918, 1920 ve iç göç olarak da 1950, 1960, 1970 ve 1980’den sonra göçlerin altında ezilme noktasına gelen İstanbul’un yeniden şekillendirilmesinde 2010 Avrupa medeniyetinde Türk-İstanbul çizgisinin titizlikle takip edilmesi, İstanbul’a yakıştırılmak istenen evrensel bir dünya görüşünün değil, Türklüğün evrensel dünyaya kattığı değerlerin ön plana çıkarılarak 2010 Avrupa medeniyeti başkenti oluşunun kutlanması ve şekillendirilmesidir.

Bu duygularla, İstanbul’un ebediyen Türk yurdu olarak kalacağı inancı, düşüncesi, idealiyle -ki bütün Türklüğün idealidir- sözlerime son veriyor, hepinize saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Torlak burada mı efendim? İstanbul’un fethiyle ilgili…

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, benim bir söz talebim var; kısa bir şey soracağım.

BAŞKAN – Gördüm talebinizi.

Sayın Ersin’in -çok kısa- İç Tüzük’e göre bir talebi var.

Buyurun Sayın Ersin.

V.- AÇIKLAMALAR

1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, hava ulaşımında bir marka yaratmaya çalışan Türk Hava Yollarının kendi biletini satıp Anadolujetle seyahat ettirmesinin ve bu uygulamayı İzmir’de başlatmasının İzmirlilere ve Egelilere haksızlık olduğuna ilişkin açıklaması

AHMET ERSİN (İzmir) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hava ulaşımında “Anadolujet” adında yeni bir marka yaratmaya çalışan Türk Hava Yolları, bu markayı denemek için İzmir’i seçmiştir. Yani Türkiye'nin üçüncü büyük kenti olan, iç ve dış turizmin, ithalat ve ihracatın yoğun olduğu İzmir, Türk Hava Yolları tarafından yeni marka yaratmada deneme tahtası olarak kullanılmaktadır. İzmir Adnan Menderes Havalimanı hemen hemen bütün Ege Bölgesi’ne ve dolayısıyla da 6 milyondan fazla vatandaşımıza hizmet sunmaktadır.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın Başkanım, bununla ne alakası var?

AHMET ERSİN (Devamla) – Uzun süreli gecikmelerin ve düzensizliklerin yaşandığı ve düşük seviyede konfor ve hizmet standardına sahip olan Anadolujet uçaklarını İzmir’de denemek gerek bu kente gerekse Ege Bölgesi’nde yaşayan vatandaşlarımıza yapılan büyük bir haksızlıktır. Üstelik Türk Hava Yolları bileti satıp Anadolujetle seyahat ettirmek bir nevi de dolandırıcılıktır. Türk Hava Yollarının deneme aşamasındaki markası olan ancak İzmirliler ve Egeliler tarafından “uçan köy otobüsü” olarak tanımlanan Anadolujet Ege’nin incisi İzmir’e yakışmamaktadır. Sayın Ulaştırma Bakanının bu haksızlığın giderilmesi için Türk Hava Yolları nezdinde hemen girişimde bulunmasını talep ediyorum.

Saygılarımı sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Ersin, teşekkür ederim.

Sayın Sipahi…

2.- İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi’nin, İstanbul Milletvekili Necat Birinci’nin gündem dışı konuşmasında geçen bir ifadesi nedeniyle açıklaması

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Efendim, biraz önceki Sayın AKP’li dostumuzun İstanbul’un fethiyle ilgili yaptığı bu duygusal konuşmaya gayet tabii katılıyoruz, teşekkür ediyoruz. Ancak bir konuyu ben anlamadım, acaba… Bir yanlış algılama olmasın diye soracağım Sayın Konuşmacıya: “III. Roma İmparatorluğu’nu Osmanlı İmparatorluğu bağlamında mı kullandı?” şeklinde bir şüphe içerisindeyim. Yani şu andaki, İstanbul’un fethinden sonraki safhayı III. Roma olarak niteledi. Yani böyle bir şeye katılmak mümkün değil, bu konuda bir açıklama yaparlarsa çok memnun olacağım. Sanırım biz yanlış anladık veya kendilerinin bir sürçülisanla konuyu yanlış anlatma durumu oldu. 

Tabii, buraya gelmişken bu İstanbul’un fethiyle ilgili güzel olayın sonrasına Vakıflar Yasası’nı nasıl oturtacağız, o da tabii ayrı bir konu efendim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

NECATİ BİRİNCİ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Birinci, Sayın Sipahi de burada efendim, karşılıklı konuşup konunuza açıklık kazandırabilirsiniz.

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Sayın Başkan, ne söyledi? Bir soru sordu mu, onu bilmiyorum, anlayamadım. Soru varsa cevap vereyim.

BAŞKAN – Evet, gündem dışı ikinci söz, Aksaray ilinde meydana gelen su ve sağlık sorunları hakkında söz isteyen Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’a aittir.

Sayın Ertuğrul, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR  (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Aksaray Milletvekili Osman Ertuğrul’un, Aksaray ilinde meydana gelen su ve sağlık sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın aynı konuda konuşması

OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aksaray’da on beş gündür yaşanan hadiselerle ilgili gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, 555’inci yılını kutladığımız İstanbul’un fethini de tebrik ediyor, inşallah kıyamete kadar İstanbul’un da Türk-İslam şehri olarak kalmasını diliyor ve o şekilde Türk milletinin üstüne düşeni yapacağına inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, Aksaray, yeni vilayet olmuş illerimizden biridir. Kendini tanıtmak için büyük mücadele ve uğraş veren bir ildir. Fakat, on beş gündür bir süreç yaşıyoruz. Bu süreçte kendini tanıttı ama, maalesef hoş bir tanıtma olarak kabul edilmedi. 12 Mayıs günü kısmen başlayan sağlıkla ilgili bir problem, oradaki yetkililerin, bilhassa Belediye Başkanı ve belediyedeki yetkililerin olaya farklı yaklaşması neticesi, ayın 12’sinde başlayan olay 14’üne geldiği zaman hastanelerde hasta sayısının 5-6 bini bulması, suda herhangi bir problem olmaması yönünde anonslar, artı sular içilerek şov yapılması ve zabıta araçlarıyla şehrin kenar mahallelerine kadar gezilerek suda herhangi bir mikrop, bakteri ve virüsün olmadığının anons edilmesi neticesinde hastaların sayısı hızla çoğalmaya başladı.

Tabii, hastalık, genelde ayakta tedavi edilen, çok kısa sürede, üç gün gibi bir sürede de iyileştirilebilen bir hastalıktı. Fakat, bu problemi, Sağlık Bakanı ile Aksaray Belediyesi arasında, maalesef hoş olmayan, bugünümüz şartlarında hiçbir toplum veya kesim tarafından hoş karşılanmayacak bir şekilde, birbirleriyle çatışarak, birbirleriyle inatlaşarak, Aksaray’da kayıt altında 10 bin kişinin, kayıt dışı da bunun en az 2 misli olan 20 bin kişinin bu hastalığı geçirmesine vesile oldular. Sağlık Bakanlığı, Aksaray’a ilk gönderdiğinde numune almak için bir heyet gönderdi ama Aksaraylı hemşehrilerimizin, vatandaşlarımızın kafası on gün içinde allak bullak edildi: Su temiz mi, sudan mı, başka bir şeyden mi? Uzman heyeti ancak on gün sonra gönderebildiler. On gün sonra gelen uzman heyet, maalesef, hastalığın sudan olduğunu, suya kanalizasyonun karıştığını, fazla bir problem olmadığını ifade ettiler ama bu on gün içinde millet, neye inanacağını, kime inanacağını, nelerle karşılaşacağını bilmeden, o şekilde hayatını yaşamaya gayret etti.

Aksaray ile Ankara arası iki saatlik bir yoldur. Bundan önceki dönemlerde veya Aksaray’ın bazı gündemlerinde, sayın milletvekilleri de sayın bakanlar da her gün gelip farklı şekilde şov ve orada gösteri yaptılar ama on beş gün oldu, on beş gündür hâlâ, Sağlık Bakanı, Aksaray halkına bir geçmiş olsun diyecek, Aksaray’a bir uğrayacak; burada hastanelerin durumu nedir, vatandaşın hâlâ şu andaki durumu nedir, bu hastalık devam ediyor mu etmiyor mu; bunu bir görmesi lazım, fakat hâlâ yok.

Tabii, Aksaray gündeminde şu anda farklı şeyler konuşulmaya başlandı. “Belediye Başkanlarını başarısız bulmuşlar, Belediye Başkanını aday göstermeyeceklermiş, onun için de hiçbiri gelmiyor.” Belediye Başkanınızı aday göstermeyebilirsiniz, Belediye Başkanınızla bundan sonra birlikte siyaset yapmayabilirsiniz ama Aksaray size yüzde 64 oy vermişti.

Burada 30 bine yakın insan bu sıkıntıyı çekiyorsa, bu insanlara gelin, bir hâlini hatırını sorun. “Başkanı sildik diye Aksaray’ı da mı tüm sildiniz?” diye düşünüyoruz.

Aksaray’ımızın maalesef doktor sayısında da, hemşire sayısında da büyük sıkıntı ve problem yaşanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ertuğrul, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

OSMAN ERTUĞRUL (Devamla) – Bir diş hastanesi açıldı ama gerekli destek, gerekli donanım sağlanmadı. İnanın, diş hastanesindeki doktorlar yaptıkları çalışmayı… Eldivenlerini bile kendileri parasını ödeyerek alarak, öyle, insanlara hizmet vermek gayreti içindeler. Yani Sayın Bakanımız Aksaray’ımızı bu kadar çizmese iyi olur diye düşünüyorum.

Çevre ve Orman Bakanımız, “Seksen bir ilin su projesi elimizde hazır.” dedi. Aksaray’ın su projesini sordum, iki satırlık bir yazı: “Nüfusu şu kadar, yer altı su kaynaklarımız bu kadar. Bu, Aksaray’a 2023 yılına kadar, 2040 yılına kadar da şehir merkezine yeter.” deniliyor. Ama bu su kaynaklarında zaten sıkıntı var, zaten problem var; onun için Aksaray bunu yaşıyor. Yeni kaynaklar ciddi manada Hasan Dağı’nın eteğinde var ama hiç buralardan bahsedilmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN ERTUĞRUL (Devamla) – Bir proje yapımı için 600 milyar ödenek ayrıldığı ifade ediliyor, fakat bunların nasıl ve ne şekilde kullanılacağı şu anda net değil. Onun için Sayın Bakanın, mutlaka Sağlık Bakanının Aksaray’a gelmesini ve Aksaray’a uğrayıp bu problemi çözmesini diliyor, heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ertuğrul.

Sayın Yıldız, buyurun efendim.

SACİD YILDIZ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuyla ilgili konuşmak istiyorum. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu, geçen çarşamba günü 21 Mayısta bizi bu konuyu incelemek üzere görevlendirdi. 3 arkadaşımızla -ben, Hüseyin Ünsal ve Tekin Bingöl’le- gittik. Bölgede vali, belediye başkanı, il sağlık müdürü, devlet hastanesi, tapu odası başkanı incelemelerde bulunduk. Şereflikoçhisar’da da aynı salgının görülmesi üzerine orada da incelemede bulunduk. Şunu gördük: Burada merkezî Hükûmet, özellikle Sağlık Bakanlığının ilgisizliği vardı. Bizim gittiğimiz gün salgının sekizinci günüydü ve  8 bini aşan vatandaş bununla enfekte olmuştu. Şimdi 11-12 bini geçti. Sağlık Bakanlığından üst düzeyde, Müsteşar, müsteşar yardımcısı gitmemiş, genel müdür yardımcısı düzeyinde bir heyet gitmiş ve bölge halkı panik içindeydi. Diğer taraflardan oraya turizm veya görev nedeniyle de gelmek istemeyenler vardı. Pet şişeler tükenmişti. Devlet Hastanesi’nde gördüğümüz şuydu: 2 tane intaniye mütehassısı vardı. Bunlar on iki saat nöbet tutuyorlardı. Devlet Hastanesi’nin 5 kişilik dâhiliye kadrosu 2’ye inmişti ve merkezî Hükûmet, Sağlık Bakanlığı bunlara takviyede bulunmamıştı, hem intaniye hekimi hem dâhiliye hekimi açısından takviyede bulunmamıştı, sağlık elemanı takviyesinde bulunmamıştı. Yani burada Sağlık Bakanlığının, bir ilgisizliği bir de yerel yöneticilerle söylem farkı vardı. Biz hepsini gördük, yerli hekimler gayet güzel çalışıyorlardı ama Bakanlığın ilgisizliği ve denetimsizliği gözümüze çarptı. Biz, rapor hâlinde bunu sunduk grubumuza ve Aksaray buradan iki saatlik bir mesafede olmasına rağmen -biz iki saatte gittik- bir merkezî Hükûmetin, Sağlık Bakanlığının ilgisi yoktu. Bunu şöyle dile getirdik: Acaba ölüm olmadığı için mi gidilmedi? 10 bin kişiyi geçen enfekte insan vardı orada, iki ile beş gün arasında iş gücünden mahrum kalıyorlardı. Okullar devam ediyordu. Okulların da belki tatil edilmesi salgının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SACİD YILDIZ (İstanbul) - …büyümemesi için gerekirdi.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Gündem dışı üçüncü söz, son günlerde meydana gelen dinleme skandalıyla ilgili söz isteyen Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’a aittir.

Sayın Okay, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

3.- Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay’ın, son günlerde meydana gelen dinleme skandalına ilişkin gündem dışı konuşması ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Sayın Önder Sav ile Bolu eski Valisinin arasında geçmiş olan bir görüşme, halktan itibar görmeyen, ancak Cumhurbaşkanından Başbakanına kadar siyasi iktidarın tüm yetkililerinin itibar ettiği, desteklediği ve -Hürriyet’te köşe yazarı Ahmet Hakan’ın bugün hakaret içeren bölümlerini söylemeyeceğim- her şeye müsait, ilkesiz, tetikçi bir gazetede yayınlandı.

Ana Muhalefet Partisi Genel Sekreteri, Anayasa’ya, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına, bu konudaki ulusal mevzuatımıza aykırı bir şekilde dinlendi. Temel hak ve özgürlükler çiğnendi, özel hayatın gizliliği ihlal edildi.

Görüşmenin gazetede yayınlanması, bu işi yapanların nasıl gözlerinin döndüğünü, nasıl cüretkâr olduklarını ortaya koymaktadır. Bu durum, bir ülkede siyasi iktidarın himayesi olmadan bu kadar rahat, bu kadar cüretkâr olamaz.

Bu yaşananlar, sıradan bir polisiye olay, lokal bir insan hakları ihlali değildir. Bu yaşananlar, sistematik bir çalışmanın tezahürüdür…

ASIM AYKAN (Trabzon) – Nereden biliyorsun, belli mi?

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) …ve rejim sorununa işaret etmektedir.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Allah Allah!

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Dinleyin, dinleyin!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) - Yeni bir derin devletin inşa çalışmalarının tamamlandığını göstermektedir.

Olayın gazetede yer aldığı 26 Mayıs Pazartesi gününden, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’ın, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekillerinin bu konuya ilişkin açıklamaları tamamlandıktan sonra siyasi iktidardan, dün saat 17.00’ye kadar, olaya ilişkin tek bir açıklama gelmedi. Yani ana muhalefet partisinin genel merkezinin dinlenmesi ve dinlemeye ilişkin tutanakların bir gazetede yayınlanması, siyasi iktidarı hiç rahatsız etmedi. Sanki çok sıradan, önemsiz bir olay yaşandı izlenimi verilmek istendi. Siyasi iktidarın Başbakanı, İçişleri Bakanı çarşamba gününe kadar olayı araştırmak için parmaklarını bile kıpırdatmadı.

Cumhuriyet Halk Partisinin konuyu kamuoyuna aktarmasının ardından yapılan açıklamaları ise ibret ve üzüntüyle izledik. Bitmişliğin, tükenmişliğin resmini gördük. Sayın İçişleri Bakanı, yaptığı açıklamada, hesap vereceğine “Daha araştırılmamış, aydınlatılmamış ve ne olduğu, nasıl olduğu konusunda belirginlik yokken böyle bir ileri suçlama yapılamaz.” diyor. Bunun dışında açıklamasında somut hiçbir şey yok. Sayın Bakan, bu açıklamayı yapmak için İçişleri Bakanı olmaya gerek yok, olayla hiç ilgisi olmayan sade bir vatandaş da bu açıklamayı yapabilir.

Sayın Bakan hesap vermelidir. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi’ni dinleyecek teknik donanıma Türkiye’de kimler sahiptir? Bu sorunun yanıtını hem bizler hem tüm kamuoyu merak ediyor.

Sayın İçişleri Bakanının ardından, siyasi iktidarın diğer yetkilileri de, demokrasinin yanında saf tutmaları gerekirken, Cumhuriyet Halk Partisini suçladılar, acımasızca saldırdılar. Dinlemenin gazeteye yansıması bizatihi delil niteliğinde olmasına karşın, hakları çiğnenen taraftan delilleri getirmesini ve suçluları yakalamasını istediler.

Değerli arkadaşlarım, saçmalama özgürlüğü olan hukuk yoksunu derin yorumcuların açıklamalarını ciddiye almıyorum. Yani dinlenen siyasi parti dinlendiği için suçlu da, bu dinlemeyi önlemeyen, bu dinlemeye zemin hazırlayan, dinlemeyi yapanları ortaya çıkarmayan siyasi iktidar mı suçsuz? Siz olaylara bu çarpık mantıkla bakamazsınız, olayları böyle çözemezseniz. Şimdi İktidar suçluların telaşı içinde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Okay, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye bugün çok karanlık bir dönemden geçiyor. Türkiye’de temel hak ve özgürlüklerin bu denli ayak altına alındığı bir dönem yaşanmadı. Yalnız Türkiye’de değil, demokratik hiçbir ülkede bu yaşananlar kaldırılamaz.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Peygambere hakaret temel hak mı?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ne alakası var?

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Bu gidiş, iyi bir gidiş değildir. Türkiye’de bir baskı rejimi hâkim hâle getirilmiştir. Siyaset yapmanın koşulları bir bir ortadan kaldırılmıştır. Siyasi iktidar, devlet içinde devlet yaratmıştır. Kurduğu korku imparatorluğuyla toplumun dinamik tüm unsurlarını sistematik bir şekilde susturmaya yönelmiştir. İktidardan gideceği izlenimi kuvvetlendikçe daha antidemokratik yollara sapmaya başlamıştır. İktidarın, dinleme konusunda sicili bozuktur, toplumda inandırıcılığı kalmamıştır. Siyasi partiler, yüksek yargıçlar, rektörler, askerler, gazeteciler dinlenmiş, suçluların bulunması için siyasi iktidar geçen süre içerisinde inandırıcı hiçbir şey yapmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Okay….

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Sayın Başkanım, bir son cümle söyleyeceğim.

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SUHA OKAY (Devamla) – Yalnız, buradan şunu hatırlatmak istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisi, siyasi iktidarların baskısıyla yıldırılabilecek bir siyasi hareket değildir. Kökü Kuvayımilliyeye dayanmaktadır, emperyalizme kafa tutmuştur, Cumhuriyet Halk Partisini kimse yıldıramaz!

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Telekulak CHP’den çıkarsa ne yapacaksınız? (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündem dışı konuşmaya İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakanım.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Danıştay baskınından ne çıktı? (CHP sıralarından gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ne çıktı, mahkeme kararı var!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar, Sayın Bakanı dinleyelim.

Buyurun Sayın Bakanım.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen mi dinledin yoksa? Dinlemeyi sen mi yaptın? (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayalım. Sayın milletvekilleri…

Sayın Bakanım, buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Dinlemeyi sen mi yaptın yoksa, niye rahatsız oluyorsun?

BAŞKAN – Sayın Öztürk… Sayın Öztürk, lütfen…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sen mi dinledin? (CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Öztürk

Arkadaşlar, sayın milletvekilleri… Arkadaşlar, lütfen…

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – O zaman suçlu sensin. Ayıp ya!

BAŞKAN – Sayın Öztürk, lütfen…

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ankara Milletvekili ve Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Suha Okay’ın gündem dışı konuşması vesilesiyle söz almış bulunuyorum. Sözlerimin başında hepinizi saygılarımla selamlıyorum ve Sayın Okay’ın söylediği, ifade ettiği hiçbir suçlamayı kabul etmiyorum, reddediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) Ve bugün hiçbir şey, yeni bir şey söylemediğini de burada esasen görüyorum.

Bakın, burada şimdi olay ne, şöyle sakin sakin bir bakalım: Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Sayın Önder Sav, üst düzey bir kamu görevlisiyle -bir merkez valisi- Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezindeki odasında bir görüşme yapıyor. Ne zaman? Sayın Baykal’ın ifadesiyle geçen cuma günü. Daha sonra bu görüşmeye ilişkin bazı konular bir gazetede yer alıyor, haber yapılıyor.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Hangi gazetede?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ne zaman? Pazartesi günü.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Hangi gazetede?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Benim için hangi gazete olduğu o kadar önemli değil.

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Bizim için önemli.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bu arada ne Cumhuriyet Halk Partisi yönetimi tarafından ne de Sayın Önder Sav tarafından dinleme iddiasıyla ilgili olarak yetkili mercilere intikal ettirilen bir bilgi, bir şikâyet, bir talep yok ve bir başka gazete bu konuyu gündemde tutma adına bir haber yapıyor. Ne zaman yapıyor? 28 Mayıs Çarşamba günü ve Sayın Baykal çıkıyor ve aynı gün bir basın toplantısı düzenliyor, bir dizi ithamlarla AK Partiyi, Hükûmetimizi suçluyor, güvenlik birimlerini suçluyor.

Sayın Baykal bu toplantıda hem savcı hem hâkim oluyor ve siyasi tecrübesini de kullanarak o ifadeleri kullanıyor ve bugün de Sayın Grup Başkan Vekili aynı şekilde hem savcı hem hâkim, kararlar verilmiş; hiçbir incelemeye, araştırmaya gerek yok; hiçbir değerlendirmeye gerek yok, böyle bir olay var, bunu yapanlar belli ve böyle ifadeler.

SACİD YILDIZ (İstanbul) – Devletsiniz…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bakın, Sayın Baykal ne diyor: “Genel Merkezimizde Genel Sekreterimizin odası devletin güvenlik güçleri tarafından dinlendi ve derhâl bir gazeteye verildi. Yani çok net, açık bu, hiçbir tereddüt yok!”

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Adını da verseydi bari!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – …ve peşinden Sayın Baykal Hükûmetimizi suçluyor, Sayın Başbakanı, beni istifaya davet ediyor.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Demokratik bir ülkede bakan istifa ederdi.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ben şimdi kendisine soruyorum ve Sayın Grup Başkan Vekiline de soruyorum: Bu iddialar doğru çıkmazsa araştırıldığında ne yapacaksınız? Daha konu araştırılmamış.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Araştırılacak neyi kalmış?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Siz de bilmiyorsunuz, siz de bilmiyorsunuz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Siz ne yapacaksınız?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Bakan, ilk dinleme mi?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Bakın, ben…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) - Bir senedir bu dinlemeler çarşaf çarşaf yayınlanıyor.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Siz konuştunuz, müsaade ederseniz…

Bakın, ben, ECO Ülkeleri İçişleri Bakanları Toplantısı’ndaydım, dün geldim ve geldiğimden bir saat sonra da basın toplantısı yaptım bu konuyla ilgili...

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Sizin yerinize bakan yok muydu?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - …ve söyleyeceğim her şeyi de orada aslında söyledim ve cumhuriyet başsavcılarını da burada göreve çağırdım ve zaten dün de başladı. Kanunlarımıza göre bu olay cumhuriyet başsavcısının görevidir. Ama bir şey daha yaptım, kendi birimlerimize de talimat verdim ve idari araştırmayı, soruşturmayı da başlattım.

Bu çerçevede, Genel Başkan Yardımcımız Sayın Dengir Fırat da dün ayrıca bir açıklama yaptı, bu konudaki düşüncelerimizi ifade etti. Ama bugün tekrar buraya taşındığı için, tekrar ben bazı konuları, bazı boyutlarını sizlerle paylaşmak istiyorum.

Bir defa şunu bütün açıklığıyla tabii ifade etmek isterim: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir ve hukuk dışılığın her türlüsüne karşıyız, karşı olmalıyız ve önce Meclis bunun öncülüğünü yapmalı. Bakın, bizim bu konuda hiçbir tereddüdümüz yok. Biz, İktidarımız süresince Türkiye’yi daha fazla hukuk devleti yapmak için uğraştık...

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Böyle mi yapacaksınız?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - …daha fazla demokrasi olsun, Türkiye daha fazla açık toplum olsun diye mücadele verdik. Bütün yasal düzenlemelerimizde bunu görebilirsiniz, bütün uygulamalarımızda bunu görürsünüz. Biz AK Partiyiz, bizim bu konularda hesap verilemeyecek hiçbir şeyimiz yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Biz hesabını soracağız o konuda.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Bizim alnımız aktır ve bakın, bizim öyle karanlıklarla, komplolarla falan işimiz yok.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Dokunulmazlıkları kaldırın.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Biz hep açıklığı savunuyoruz, özgürlüğü savunuyoruz, insan haklarına saygıyı savunuyoruz ve biz, âdeta, kurulduğumuz günden beri bütün resmî dokümanlarımızın başına bunu alıyoruz. Bize hiç kimse bu konuda bir şey söyleyemez, Cumhuriyet Halk Partisi hiç söyleyemez, onu ifade edeyim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Tabii, tabii, ak kaşıksınız siz!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Bakın, bu konuda şunu da ifade edeyim: Dinleme, yasa dışı dinleme bir insan hakkı gasbıdır, özgürlüğe tecavüzdür, insan özgürlüğüne darbedir. Hiçbir noktasını onaylayamayız, daima karşıyız, daima kınarız. İnsanın özel hayatına müdahalenin hiçbir şekilde hiçbir boyutu kabul edilemez. Esasen, bunu biliyorsunuz bu Mecliste düzenledik geçen dönem. AK Parti Hükûmeti olarak tasarı getirdik, yüce Mecliste kabul edildi. Bu konuda keyfîlikleri önleyelim, yanlışları önleyelim diye düzenleme yaptık ve bunu bir merkezden yönetilecek ve sadece yargı kararıyla, sadece yargı kararıyla bunun olabileceğini karara bağladık. Bunun dışında hiçbir şekline olumlu bakmayız.

AHMET ERSİN (İzmir) – Yaşadık!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla)  Bundan emin olun. Biz bunlarla mücadele ederek geldik, bundan emin olun. Hiçbir noktasına bunun biz olumlu bakmayız. (AK Parti sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Mahkeme kararı var mıydı orada?

FEVZİ TOPUZ (Muğla) – Takiye yapmayın Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Bakın bunu nerede düzenledik? Türk Ceza Kanunu’nda. Biliyorsunuz “Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar…” Ne kadar ağırlaştırdık bunun cezalarını. “Haberleşmenin gizliliğini ihlal…” efendim, “Kişiler arasındaki konuşmanın dinlenmesi ve kayda alınması…” 133’üncü madde. “Özel hayatın gizliliğini ihlal…” 34’üncü madde. “Kişisel verilerin kaydedilmesi…” 135’inci madde ve devam ediyor. Bunların hepsinin cezasını burada artırdık.

OKTAY VURAL (İzmir) – Kime ceza verdiniz siz?

AHMET ERSİN (İzmir) – Kaç kişi ceza aldı Sayın Bakan?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Bakın, hepimizin yapması gereken ne? Değerli milletvekilleri, çok açık ifade ediyoruz, bakın, hepimizin yapması gereken, olayları aydınlatmak, failleri bulmak, cezasını vermek. Bakın, biz buna varız.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Kim bulacak?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Şimdi, ben, burada açıkça şunu ifade ediyorum:

Bir: Cumhuriyet savcısı görevinin başında ve başlattı. Ben, dün göreve çağırdım, Ankara Valimize yazılı talimat verdim, ayrıca basın toplantımda göreve çağırdım ve Ankara’nın Cumhuriyet Başsavcılığı işlemi başlattı, görev onların.

İki: İçişleri Bakanlığı olarak idari mekanizmada çalışmaları başlattık. Biz, kendimizden eminiz. Güvenlik birimlerimizle ilgili suçlamayı kesinlikle kabul etmiyorum, böyle bir şey söz konusu değil. Bütün açıklığıyla, bütün güvenle bunu söylüyorum arkadaşlar.

CANAN ARITMAN (İzmir) – İstifa edin, istifa!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ya Başbakanlık özel birim kurduysa, sizin haberiniz yoksa!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bakın, hiçbir şey bilmeden, hiçbir sonuç çıkarmadan, dişini tırnağına takmış, gece gündüz güvenliğimiz için uğraşan güvenlik birimlerimizi peşin peşin suçlamayalım. Bu, çok yanlıştır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Suçlanan siyasi otorite.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Ve bir çağrıda daha bulunuyorum, burada bir çağrıda daha bulunuyorum: Bütün bunlara güveniniz yoksa ortak komisyon kuralım ve birlikte takip edelim. Bu, benim buradaki çağrımdır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Eşit şekilde eşit! Her partiden eşit!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Her partiden, evet.

Ben, Hükûmetim adına burada ifade ediyorum: Gelin, ortak komisyon kuralım ve bunun üzerine gidelim, sonuna kadar gidelim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Verdik zaten araştırma önergesini! Önergeyi verdik, destekleyin.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Önerge var zaten.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) - Ve ben, şunu ifade ediyorum bakın: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, Hükûmet olarak elimizden gelen her katkıyı vereceğiz. Her katkıyı vereceğiz ve Cumhuriyet Halk Partililerden daha fazla bu işin aydınlatılmasını biz istiyoruz. Bunu da açıkça burada ifade ediyorum. Birlikte yapalım ama bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, ana muhalefet partisi olarak bizim yapmamız gereken, bunların üzerine birlikte gitmektir. Daha olay ne olduğu belli olmadan Hükûmeti suçlayan, Başbakanı istifaya davet eden, güvenlik birimlerimizin hepsini suçlayan, “Dinlendik.” diyen, bir gazeteye “Bunu güvenlik birimleri verdi.” diyen, “Hükûmet bunu yaptırdı.” diyen bir ana muhalefet partisini de kınıyorum. Böyle bir şey olamaz! Böyle bir şey olamaz! (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

CANAN ARITMAN (İzmir) – Bütün millet dinleniyor, daha ne olsun? 

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bak, burada ifade ediliyor. Sayın Grup Başkan Vekili ifade ediyor: “Gözleri dönmüş.” diyor. Bakın, bakın…(CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Sayın Grup Başkan Vekili burada ifade ediyor “Gözleri dönmüş.” diyor. Bu ifadeler kullanılıyor.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Dinleyenlere söylüyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

FARUK KOCA (Ankara) – Ne bağırıyorsunuz? Ne bağırıyorsunuz, konuşuyor.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bakın, biz, büyük bir güven içinde “Ülkemizde yanlışlık ne varsa, üzerine birlikte gidelim.” çağırısını yapıyoruz. Tekrar yeniliyorum: Birlikte komisyon kuralım…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bu işin bir tek çözümü vardır, o da iktidardır.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – …sonuna kadar üzerine gidelim. Biz bu çağrıyı buradan getiriyoruz yüce Meclise ve nerede ne varsa, bulalım.  (AK Parti sıralarından alkışlar) Faili kimse bulalım, birlikte bulalım ve cezalandıralım.

MUHARREM İNCE (Yalova ) – Sen bulacaksın, bize niye söylüyorsun? Bakan bulacak, Bakan bulacak bunu.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ben mekanizmalarımı işletiyorum ama, güveniniz yoksa diyorum.

MURARREM İNCE (Yalova) – Bulamıyorsan istifa edeceksin. Bizden yardım niye istiyorsun? Bakan bilecek, çözecek, bulacak,Bakanın görevi bu.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Kimin dinlediğini bulup, getireceksiniz.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ve şunu da ifade ediyorum…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Şunu da ifade ediyorum tekrar tekrar: Sayın Sav’ın bir görüşmesinin medya organlarında yer alması olayını hiçbir şekilde tasvip etmiyoruz. 

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - Bunu kına, bunu ayıpla!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bunu da kınıyoruz.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Ortaya çıkarmadan…

ZEKİ KARABAYIR (Kars) – Belki siz altından çıkacaksınız.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Ayıp, ayıp!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ve bu tespit ve basına yansıtma her ne şekilde yapıldıysa, kimler tarafından organize edildiyse edilsin kabul edilemez. (CHP sıralarından gürültüler) Bu olay üzüntü vericidir ve bizi de üzmüştür. Bu konudaki samimi kanaatimiz kesinlikle budur. Bu samimiyetimizin ve görev anlayışımızın gereği olarak bu hususun aydınlatılmasını herkesten daha çok istiyoruz ve bu yönde her türlü çabayı gösteriyoruz, göstereceğiz.

Ben, tabii, şunu da burada ifade ediyorum, değerli arkadaşlarım…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – İstifa edeceğinizi mi ifade ediyorsunuz Sayın Bakan?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, biz aydınlık, şeffaf; gizli, saklı işlerin ve anlayışların olmadığı bir ülke istiyoruz. AK Parti olarak biz bunun peşindeyiz ve istiyoruz ki her şey araştırılsın. Bu peşin açıklamalar sonra sizi mahcup da edebilir. Gelin, birlikte araştıralım ve… (CHP sıralarından gürültüler)

CANAN ARITMAN (İzmir) – Mecliste hepimiz dinleniyoruz, bütün milletvekilleri dinleniyor!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – …o suçlamaları hemen yapmayalım, daha sonra sonuçları birlikte değerlendirelim. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hükûmetsiniz, siz bulun!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Ve tabii, şunu da burada ifade edeyim: Bakın, bizim şimdi konumuz dinlenme iddiası. Hiçbir noktası hiçbir şekilde kabul edilemez, esas konumuz o. Ama, tabii, değerli arkadaşlar, kimsenin gözünden kaçmıyor, bunun etik boyutları da var. Yani, bir ana muhalefet partisi genel sekreteri bir merkez valisini davet etmiş, makamında, bir ilin il başkanı gibi sorular soruyor, bilgiler alıyor. (CHP sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sizin göreviniz Sayın Bakan, siz yapın!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Yani, bunları da millete bırakıyoruz ama konumuz o değil, onunla ilgilenmiyoruz biz. Esas, birinci boyuttur konumuz; esas, birinci boyuttur. (CHP sıralarından gürültüler)

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Bakan, sizin işiniz bu mu!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Hayır!

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sizin işiniz, bu dinleyenleri tespit etmek!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Hayır, bununla ilgisi yok, benim esas konum farklı. Yani, bunları da medyada da görüyorsunuz, vatandaş da konuşuyor. (CHP sıralarından gürültüler)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Valiler yine mahallelere çıkıp kömür mü dağıtacak!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Daha bir hafta önce din özgürlüğünü hiçe sayan, Peygambere saygısızlık şeklinde ifadeler eden Sayın Genel Sekreter… (CHP sıralarından gürültüler)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Belden aşağı vurma!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – …sonra bir valiyi çağırıyor, validen il başkanı gibi bilgiler alıyor. Bunlar da işin boyutu, bunları da birileri birazcık gündeme getirsin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Yazıklar olsun sana!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Benim sizlere… (CHP sıralarından gürültüler)

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Bir İçişleri Bakanı böyle demagoji yapmaz!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Hiç yanlış anlaşılmasın Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimiz birbirimize saygı içinde burada görüşlerimizi ifade ediyoruz, hiç yanlış anlaşılmasın. (CHP sıralarından gürültüler)

Bakın, benim son olarak söyleyeceğim şu: Hukuksuzluğun her türlüsüne karşıyız, hiçbir noktasını tasvip etmiyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

CANAN ARITMAN (İzmir) – 70 milyonu dinliyorsunuz!

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Ne yaparsan yap bundan kurtulamazsın. Başka yerlere çekme konuyu.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Bu olayı hiçbir şekilde onaylamıyoruz ve sonuna kadar takip etmek istiyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) Siz vazgeçseniz de biz takip edeceğiz. Bunu takip edeceğiz ve bunu çıkaracağız. Bunu çok önemli görüyoruz.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Niye daha önce yapmadınız Sayın Bakan?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Neden önemli görüyorum biliyor musunuz, neden önemli görüyorum?

CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Sezer yerden göğe kadar haklıymış!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Biraz önce ifade ettim, bizim hayatımız bunlara karşı mücadeleyle geçti, bu tür tutumlara karşı.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Hangi mücadeleyi yaptınız?

CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Sezer sizi veto etmekte son derece haklıymış!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Burada bizim böyle bir şeyi “Toplumumuzda dinleme olayı var; işte insanlar dinleniyor, insanlar gözetleniyor.” korkusunu, endişesini yaymaya hakkımız yok. Bakın, haksız yere bunlar yaygınlaştırılıyor. Değerli arkadaşlar, böyle bir şey yok. (CHP sıralarından gürültüler)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Var öyle bir şey!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Varsa hukuk dışı, tespit edelim, üzerine gidelim. Vatandaşlarımızı bu tür endişeler içinde yaşatmaya hakkımız yok. (CHP sıralarından gürültüler)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sokakta rahat gezemiyoruz Sayın Bakan. Sizin sayenizde rahat gezemiyoruz. Bezdirdiniz!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Türkiye bir hukuk devleti ve biz bunu güçlendirmekle görevliyiz, hepimiz bununla görevliyiz.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Devri iktidarınızda bütün bir millet dinleniyor yahu! Geldiğimiz nokta budur.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Onun için, biz Hükûmet olarak bu çağrıyı yapıyoruz.

Ben son olarak şunu da ifade ediyorum…

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – İstifa edin…

MUHARREM İNCE (Yalova) – İstifa, istifa…

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisi beni bakan yapmadı.

MUHARREM İNCE (Yalova) – İstifa …

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) –  İstifa falan da etmiyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP  sıralarından gürültüler)

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Görevinizi yapmadığınız için istifa edeceksiniz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Devletin Bakanısınız!

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Efendim, ben tekrar şunu yüce Meclisin huzurunda ifade ediyorum: Bütün açıklığıyla, bu olayların hiçbir yönü tasvip edilemez, yanlış yorumlanmasın tekrar.

FARUK KOCA (Ankara) – Sayın Baykal da istifa edecek mi Sayın Bakan istifa ederse? İstifa etsin CHP de kurtulsun! (CHP sıralarından gürültüler)

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Devamla) – Birlikte, açık çek, yüce Meclise açık çağrı, Hükûmetim adına tam yetkiyle söylüyorum: Buyurun, ortak komisyon kuralım ve bu olayı aydınlatalım,  söyleyeceğim budur.

Hepinizi saygılarla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen sükûneti sağlayalım.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Anadol, buyurun.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Bakan konuşmasında isim vererek ana muhalefet partisini, Cumhuriyet Halk Partisini kınadığını söylemiş ve Cumhuriyet Halk Partisine sataşmıştır. Çok kısa bir yanıt vermek istiyorum.

SAFFET KAYA (Ardahan) – Böyle bir usul yok.

FARUK KOCA (Ankara) – İddiada bulunuyorsunuz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Açık söyledi efendim.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Cevap hakkı doğuyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, arkadaşlar lütfen sakin olalım.

Evet, Cumhuriyet Halk Partisini kınadığını söyledi, doğru.

Buyurun Sayın Anadol, iki dakikalık süre veriyorum, açıklama yapın. (CHP sıralarından alkışlar)

Yeni bir sataşmaya sebebiyet vermeyelim Sayın Anadol, buyurun.

VI.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili arkadaşım ciddi, dünya çapında bir insan hakkı ihlalini bu kürsüye getirdi. Bir milletvekili olarak, ana muhalefet partisinin Grup Başkan Vekili olarak şikâyetini yüce Meclise arz etti. Bunda bir anormallik yok.

FARUK KOCA (Ankara) – İthamlarda bulundu.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Cumhuriyet Halk Partisinin bu şikâyeti Meclise arz etmesi kadar doğal bir şey yok. Nereye söyleyeceğiz bunu? Buraya söyleyeceğiz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama, bir siyasi partiye iftira etmemesi gerekir.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Sayın Bakan cevap veriyor. Cevap verirken en iyi müdafaa hücumdur diye Cumhuriyet Halk Partisine, ana muhalefet partisine hücum ediyor, kınama mesajları gönderiyor.

KERİM ÖZKUL (Konya) – Aynı sizin gibi.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Evvela şu iyi bilinsin: Cumhuriyet Halk Partisinin bu iddiası bir kuruntu, bir vehim değil, çok ciddi bir olay. Amerika’da devlet başkanlarının istifasına yol açan ciddi bir olay. Peki, niye kuruntu değil, vehim değil? Yani biz, İçişleri Bakanlığının, emniyet kadrosunun tümünü falan suçlamıyoruz ama soru önergelerimiz yanıtsız kaldı. Hakkında yayın yasağı bulunan, gizlilik kararı bulunan, hâlâ açılmayan bir davada sanıkların ifadeleri çarşaf çarşaf gazetelerde yayınlandı. Gizlilik kararı var, yayın yasağı var. Soru önergesi verdik, cevap yok.

İki ihtimal var: Ya o ifadeleri yayınlayan gazeteler emniyet örgütüne rüşvet verip elde ettiler veya emniyet örgütü bizzat servis yaptı. Bizzat servis yaptı. (CHP sıralarından alkışlar)

Evvela…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sizin servis yapmadığınız ne malum?

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Niye rahatsız oluyorsunuz? Olmadı mı bunlar? (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Gizlilik kararı olan davanın ilk soruşturma ifadeleri yayınlandı mı yayınlanmadı mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SAFFET KAYA (Ardahan) – “Polis teşkilatına rüşvet verdi.” demek size yakışıyor mu?

BAŞKAN – Sayın Anadol, lütfen tamamlayın konuşmanızı.

Buyurun.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Bitiriyorum.

Evvela, emniyet içinde servis yapan, yasaya aykırı olarak ilk soruşturma ifadelerini basına dağıtanların sorumlularını o bakan çıkartır, ondan sonra burada konuşma hakkına sahip olur. Sütten çıkmış ak kaşık değil. Bizi kınamaya da gücü yetmez. Burada ne yaparsa yapsın, söyledikleri gayrivarit.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 13.51

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.06

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündem dışı konuşmalar sona ermiştir.

Evet, burada, ekranda arkadaşlarımız var.

Sayın Vural, neyle ilgili bir görüş beyan edecektiniz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, biraz önce Sayın Bakanın yaptığı konuşmayla yerimizden bir açıklama yapma ihtiyacı oldu. Gerçekten bu dinlenmeyle ilgili değerlendirmeler büyük bir endişe kaynağıdır, dolayısıyla bu konunun üzerine gidilmesi gerekmektedir. Bu görüşlerimizi paylaşmak için söz istemiştim ben.

BAŞKAN – Ben size kısa bir süre vereyim, buyurun görüşünüzü açıklayın. Zaten Sayın Bakan da bir komisyon kuralım falan dedi galiba.

Buyurun Sayın Vural.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

3.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın son günlerde meydana gelen dinleme skandalına ilişkin açıklaması

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, haberleşme ve iletişim özgürlüğü ve gizliliği temin etmek demokrasinin temel şartlarından biridir. Dolayısıyla bu konudaki endişelerin artması ve haberleşme gizliliğine esas konuşmaların medyada yer alması, gerçekten demokrasimiz açısından çözülmesi gereken bir sorundur. Gerek Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili gerek şu anda bir siyasi partimizle ilgili bu iddialar hafife alınacak ve birbirimizi suçlamanın aracı hâline dönüştürülecek iddialar değildir, demokrasimizin temelidir. Bu konuda Sayın Genel Başkanımız 20 Mayısta yaptığı grup toplantısında da bu tür kuşkularının ve endişelerinin arttığını ve bunu da demokrasimiz açısından çok büyük bir tehdit olarak gördüğünü ifade etmiştir.

Gerçekten bu konuda Hükûmetin ivedilikle, bu dinlemeyi kimler yapmıştır, kimler servis etmiştir, bu konuda kamuoyunu ve siyasi partileri tatmin edebilecek bir açıklama ve araştırma yapması gerekmektedir.

Bu görüşümü paylaşmak için sizden söz istedim. Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Vural.

Sayın Yaman, siz aynı konuyla ilgili mi?

M. NURİ YAMAN (Muş) – Önemli gördüğüm bir konuyu…

BAŞKAN – Şunun için söylüyorum arkadaşlar: Ben hiçbir milletvekili arkadaşımın sözünü kısıtlamak istemiyorum, söz vermek istiyorum ama takdir edersiniz ki şimdi yerinden ekrana giren arkadaşlarımız –grup başkan vekili, diğer arkadaşlarımız tamam ama- 50 kişi birden girerse, ben 50 kişiye söz verirsem iki dakikadan yüz dakika yapar, o zaman Meclisi yönetemeyiz. Onu söylüyorum yani.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Başkanım, 50 kişi değil, grup adına 1 kişi…

M. NURİ YAMAN (Muş) – Bir dakika…

BAŞKAN - Sayın Yaman, buyurun efendim.

4.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, son günlerde meydana gelen dinleme skandalına ilişkin açıklaması

M. NURİ YAMAN (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanımın açıklamalarından sonra bence Türkiye’nin, ülkemizin önemli bir konusu gündeme geldi. Bu da istihbarat birimlerinin hesap verebilirlik konusundaki bir yasal düzenlemeye şiddetle ihtiyacı var. Ben İçişleri Bakanlığı birimlerinden gelen bir kişi olarak İçişleri Bakanlığına bağlı olan istihbarat birimlerinin normal denetimlerde dahi bu hesap verebilirlik ölçüsü içinde bir denetime tabi tutulmadığını gören ve o kulvardan gelen bir kişiyim. İçişleri Bakanlığına bağlı Emniyet Genel Müdürlüğünün ayrı bir istihbarat birimi, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün ayrı bir istihbarat şubesi ve çalışması, jandarmaya yine bağlı olan istihbarat birimleri birbirlerinden kopuk çalışıyor. Tabii, aynı şekilde ülkemizde silahlı kuvvetlerin istihbarat birimleri, MİT istihbarat birimleri…

Bu birimlerin hiçbiri hesap verebilirlik ölçüsünde bir denetime ve periyodik bir incelemeye tabi tutulmamakta. Bu nedenle, çağdaş ülkelerde, Batı Avrupa’da –Fransa hariç- diğer ülkelerdeki, parlamentonun istihbarat birimlerinin gözetilmesi ve denetimiyle ilgili bir komisyonun kurulması konusunda da bence Meclis Başkanının süratle harekete geçmesi lazım.

Bu konuda, diğer ihtisas komisyonları gibi, istihbarat birimlerinin hesap verilirliği ve şeffaflığı konusunda o komisyonlar çalışırsa bugün burada yaşadığımız bu manzaralar ve bu sıkıntıların olmayacağını belirtmek için söz aldım.

Söz verdiğiniz için de sizlere teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yaman.

Evet, bütün arkadaşlarımız bu husustaki görüşlerini beyan ettiler; diğer arkadaşlarımız da bizi mazur görsünler.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 24 milletvekilinin, tarım ve hayvancılıkta yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/197)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesini ekte sunduğumuz, Ülkemizdeki tarım ve hayvancılıkla uğraşan üreticilerin, içinde bulunduğu sorunların araştırılarak, çiftçimizin üretim sıkıntılarının giderilmesine, üretilen ürünlerin değerlendirilmesi ve pazarlanmasına yönelik çözümlerin araştırılıp, alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi ve bunlara ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi için Anayasa'nın 98'inci, İç Tüzük'ün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mümin İnan                         (Niğde)

2) Münir Kutluata                    (Sakarya)

3) Oktay Vural                         (İzmir)

4) Ali Uzunırmak                     (Aydın)

5) Mustafa Kalaycı                   (Konya)

6) Ahmet Orhan                       (Manisa)

7) Erkan Akçay                        (Manisa)

8) Mehmet Şandır                    (Mersin)

9) Necati Özensoy                    (Bursa)

10) Hasan Çalış                        (Karaman)

11) Ahmet Kenan Tanrıkulu    (İzmir)

12) Mustafa Enöz                     (Manisa)

13) Durmuşali Torlak               (İstanbul)

14) Osman Durmuş                 (Kırıkkale)

15) Beytullah Asil                    (Eskişehir)

16) Reşat Doğru                       (Tokat)

17) Hasan Özdemir                  (Gaziantep)

18) Yılmaz Tankut                   (Adana)

19) Alim Işık                            (Kütahya)

20) Muharrem Varlı                 (Adana)

21) Recai Yıldırım                    (Adana)

22) Akif Akkuş                        (Mersin)

23) Metin Çobanoğlu               (Kırşehir)

24) Hüseyin Yıldız                   (Antalya)

25) Behiç Çelik                        (Mersin)

Gerekçe:

Dünya üzerinde, toplumların giderek artan ve çeşitlenen gıda maddeleri taleplerinin karşılanamaması, tarıma dayalı sanayiler aracılığıyla millî gelir, ihracat ve istihdama olan katkısı, biyolojik çeşitlilik ve ekolojik dengeye olan faydaları nedeniyle tarım, tüm ülkeler için çok önemli ve stratejik bir sektör olmaktadır. Son yıllarda yaşanan küresel kuraklık, birçok ülkeye tarımın stratejik bir sektör olduğunu yeniden hatırlatmış ve bilinçli ülkeler, tarım politikalarını, Ülkemizin aksine, liberal söylemler ve piyasa şartlarına göre değil, bu gerçekliğe göre değiştirmişlerdir.

Ülkemiz tarımı uygulanan ekonomik politikaların yanlışlığı ve yaşanan iklim değişiklikleri nedeniyle 2007 yılında kırmızı alarm verecek ölçüde küçülmüştür. Küresel ısınma, kuraklık, girdi maliyetlerinin yüksekliği ve gıda fiyatlarının yükselmesi, Türkiye'nin aylardan beri en çok konuştuğu konuların başında gelmektedir. Topraktan elde ettiği üretimle kendi kendisine yetebilen Ülkemizi, kuraklık ve küresel ısınmanın yanında, hükümetin uyguladığı politikalar nedeniyle çok ciddi tehlikeler beklemektedir. Tarımla ilgili bütün uzmanlar da "Türkiye topraklarının önemli bölümü çöl haline gelecek" diyerek, bu kötü tablo karşısında hepimizi uyarmaktadırlar. Bu öngörünün ilk somut görüntüleri İç Anadolu’da ve Güney Doğu Anadolu bölgesinde kendisini açıkça göstermektedir. Susuzluk ve kuraklığın yanı sıra, mazot, gübre, tohum ve zirai ilaçların fiyatlarındaki aşırı artışlar nedeniyle, Türkiye tahıl, sebze ve meyve üretiminde çok ciddi sıkıntılar yaşamakta iken, sulanabilir araziler de çiftçilerimizin, enerji borçlarından dolayı elektrikleri kesildiğinden, sulanamamakta, devlet çiftçiye nefes alma şansı bırakmamaktadır. Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin 2008 Buğday raporuna göre son yıllarda, Ülkemizdeki buğday ekim alanları % 10 civarında gerileyerek 9,4 milyon hektardan 8,5 milyon hektara düşmüş, Türkiye geçmişte, önemli miktarda buğday ve un ihracatı yaparken Dünyada fiyatların tavan yaptığı 2007 yılında büyük miktarda buğday ithal etmek zorunda kalmıştır.

Benzer sorunların hayvancılık sektöründe de yaşandığı bilinen bir gerçektir. 1980'lerin başında Türkiye'de 16 milyon adet büyükbaş hayvan bulunduğu tahmin edilirken bu rakam günümüzde 10 milyonun altına inmiştir. Sadece büyükbaş hayvanlarda değil, diğer hayvan türlerinde de gerileme yaşandığı bilinmektedir. Üreticilerimiz, maliyetlerdeki aşırı artışlar nedeniyle, ürettikleri ürünleri maliyetlerin altında satmak zorunda kalmış, buna çeşitli hastalıklar gibi sorunlarda eklendiğinde her geçen gün üretimden uzaklaşmışlardır.

Hükümet, uyguladığı yanlış tarım politikaları sonucu, iyi kötü kendini idare edebilen ve geçimini temin eden çiftçilerimizi iflasa sürükleyip, Devlete olan borçlarından dolayı her şeyini haciz edip, üretim yapamaz hale getirmiştir. Çiftçimize köyünü ve toprağını bıraktırarak, şehirlerimizdeki milyonlarca işsizler ordusuna yeni milyonlar eklenmesine sebep olmaktadır.

Yukarıda açıklanan sorunların çözümü için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.

2.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 24 milletvekilinin, işsizlik sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/198)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesini ekte sunduğumuz, Ülkemizdeki işsizlik sorunlarının ve buna bağlı gelişen iç göçün araştırılarak, insanlarımızın sıkıntılarının giderilmesine yönelik çözümlerin geliştirilmesi, alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi ve bunlara ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi için Anayasa'nın 98'inci, iç Tüzük'ün 104 ve 105'nci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz

1) Mümin İnan                        (Niğde)

2) Oktay Vural                        (İzmir)

3) Ali Uzunırmak                    (Aydın)

4) Münir Kutluata                   (Sakarya)

5) Erkan Akçay                       (Manisa)

6) Ahmet Orhan                      (Manisa)

7) Mehmet Şandır                   (Mersin)

8) Necati Özensoy                  (Bursa)

9) Hasan Çalış                        (Karaman)

10) Durmuşali Torlak             (İstanbul)

11) Mustafa Enöz                   (Manisa)

12) Ahmet Kenan Tanrıkulu   (İzmir)

13) Muharrem Varlı                (Adana)

14) Beytullah Asil                   (Eskişehir)

15) Osman Durmuş                (Kırıkkale)

16) Hasan Özdemir                 (Gaziantep)

17) Yılmaz Tankut                  (Adana)

18) Reşat Doğru                     (Tokat)

19) Alim Işık                          (Kütahya)

20) Mustafa Kalaycı               (Konya)

21) Recai Yıldırım                  (Adana)

22) Metin Çobanoğlu              (Kırşehir)

23) Behiç Çelik                       (Mersin)

24) Akif Akkuş                      (Mersin)

25) Hüseyin Yıldız                 (Antalya)

Gerekçe:

Ülkemiz ile aynı kategoride olan ülkelere baktığımız zaman, işsizlik oranının bizde çok daha yüksek olduğu görülmektedir. Sürekli nüfus artışıyla beraber, son yıllarda uygulanan yanlış ekonomik politikalar sonucu işsizlik çığ gibi büyüyerek, birçok sosyal olayı da tetiklemektedir. Genç işsizlerimiz iş peşinde koşarken işini kaybeden insan sayısı da hızla artmaktadır. Son dönemlerde TÜİK tarafından yayınlanan istatistiklerde işsizlik oranlarının sürekli artarak çift haneli rakamlara ulaştığı görülmektedir. Yükselmekte olan işsizlik oranları, aynı zamanda hem kamu sektöründe hem de özel sektörde, işverenler tarafından daha "esnek" çalışma koşulları talep etmek için kullanılabilir. Bu da, ücretlerin ve çalışma koşullarının daha da fazla erozyona uğramasına ve daha fazla sayıda işçinin kayıt dışı istihdam edilmesine neden olabilir.

Ülkemizin içinde bulunduğu şartlarda, işsizlik acil çözüm bekleyen en önemli sosyal sorun olarak karşımızda durmaktadır. Bu sorunun ciddiye alınmaması ya da ertelenmesi toplumun tüm dengelerini alt-üst edecek boyuttadır. Son yıllardaki yüksek oranda büyümeye rağmen ülkemizde işsizlik artmaktadır. Bugün ekonomide gelinen noktada ise, işsizlerin iş bulma şansı olmadığı gibi çalışan insanlarımızın birçoğu da işini kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Halen en büyük istihdam kaynağımız olan tarım kesiminden işgücü kopmaları yüksek oranda devam etmektedir. Köyünü, toprağını terk etmek zorunda kalan çiftçilerimiz bir umutla büyük şehirlerimize akın etmektedir. Kısaca işsizlik ve iç göç hareketinin, planlanamaması ve yönetilememesi, Türkiye'nin istihdam kapasitesinin çok üzerinde bir nüfusun büyük şehirlerde toplanmasına yol açmıştır. Ülkemiz insanının yerinde hayatını sürdürebilmesi için gerekli ekonomik altyapı tedbirleri bir an önce alınmadığı takdirde, gelecekte ülkemizi çok daha ciddi sosyal tehlikelerin beklediği bilinmelidir.

Ülkemizde, son dönemde uygulanan politikalar sonucu vatandaşlarımız, tarımsal üretimden de kaçırılmaya çalışılmakta, ancak bu insanlara alternatif iş gücü yaratılmadığı için, istihdam sorunları yaratmakta, işsizliği büyütmekte, özellikle batı bölgelerine olan iç göçü hızlandırarak sosyal sorunların yoğunluğunu artırmaktadır. Ülke ekonomisinin yıllardır büyüdüğü söylense de, ne garip çelişkidir ki, işsizlik de büyümekte ve bugün ülkemizin en önemli sorunu olarak çözüm beklemektedir.

Devletimizin, özel sektör ve çalışanların temsilcisi olan sendikaların, ortak bir masa etrafında toplanıp, nasıl daha çok üretilebilineceği, nasıl daha çok insana iş imkanı sağlanacağı ve ürettiklerimizin dünyada aranan markalı ürünler haline gelmesi için nelerin yapılması gerektiğinin planlanarak gerekli stratejinin oluşturulması elzemdir.

Üretim ve istihdamı arttırarak, Ülkemizin en önemli sorunu olan işsizliğe ve buna bağlı olarak gelişen iç göç sorunlarına yönelik tedbirlerin zaman kaybedilmeden alınması gerekmektedir.

3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan ve 25 milletvekilinin, kimyasal gübre fiyatlarındaki artışın araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/199)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gerekçesini ekte sunduğumuz, Ülkemizin ve ekonomimizin ana sektörlerinden birini oluşturan tarımdaki verimliliğin arttırılmasında çok önemli bir etkiye sahip olan kimyasal gübre fiyatlarındaki aşırı artışların, araştırılarak, çiftçimizin üretim sıkıntılarının giderilmesine yönelik çözümlerin geliştirilip, alınması gereken tedbirlerin tespit edilmesi ve bunlara ilişkin yapılacak düzenlemelerin ele alınabilmesi için Anayasa'nın 98'inci, iç Tüzük'ün 104 ve 105 'inci maddeleri gereğince Meclis

Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Mümin  İnan                   (Niğde)

2) Oktay Vural                    (İzmir)

3) Necati Özensoy               (Bursa)

4) Beytullah Asil                 (Eskişehir)

5) Atila Kaya                       (İstanbul)

6) Mehmet Akif Paksoy      (Kahramanmaraş)

7) Durmuşali Torlak            (İstanbul)

8) Alim Işık                         (Kütahya)

9)Yılmaz Tankut                 (Adana)

10)  Metin Ergun                 (Muğla)

11) Cemaleddin Uslu          (Edirne)

12)Hasan Çalış                    (Karaman)

13)Mustafa Enöz                 (Manisa)

14)Muharrem Varlı             (Adana)

15)Zeki Ertugay                  (Erzurum)

16)Bekir Aksoy                  (Ankara)

17)Gürcan Dağdaş              (Kars)

18)Hamza Hamit Homriş    (Bursa)

19)Hakan Coşkun               (Osmaniye)

20)Münir Kutluata              (Sakarya)

21)Recai Yıldırım                (Adana)

22)Cumali Durmuş             (Kocaeli)

23)Emin Haluk Ayhan        (Denizli)

24)Akif Akkuş                    (Mersin)

25)Osman Ertuğrul             (Aksaray)

26)Kemalettin Nalcı            (Tekirdağ)

Gerekçe:

Tarımsal üretim için gerekli şartlar istenilen düzeyde sağlansa bile, verimli ürün elde etmek bilinçli kullanılan gübre miktarına bağlıdır. Türkiye ziraat odalarının açıkladığı verilere göre 2007 yılında gübre tüketimi %4 oranında azalmış bulunmaktadır. 2007 yılında %35-45 aralığında gelen zamlardan sonra, özellikle 2008 yılının ilk dört ayındaki çok yüksek fiyat artışları göz önüne alındığında, gübre kullanımındaki azalışın 2008'de de artarak devam edeceği tahmin edilmektedir. Son bir yılda gübrede meydana gelen bu fiyat artışları çiftçilerimizi gübre kullanamaz hâle getirerek gıda maddelerinin aşırı yükseldiği bu dönemde tarımsal üretimimizi daha da düşürerek ülkemizin gıda maddeleri ithalatını arttıracaktır. Bu nedenle, Hükûmetin uyguladığı yanlış tarım politikaları gözden geçirilerek, tarım sektörünün rekabetçi bir yapıya kavuşmasına imkân sağlayacak politikalar uygulamaya konulmalıdır.

Tarımsal sulama elektrik borçlarıyla boğulan çiftçilerimiz, mazot ve gübre fiyatlarındaki artışlarla tarlasını ekemez, üretim yapamaz duruma gelmiştir. Tarım ürünlerinin çok önemli hâle gelmeye başladığı günümüzde, Çiftçilerimize, üretimi ve verimi büyük ölçüde etkileyen gübre kullanımı imkânı sağlamak için gereken önlemler acilen alınmalıdır. Dünyada, tarım ürünlerinde ciddi arz problemlerinin yaşandığı bu dönemde Türkiye'nin gıda güvencesi için çiftçilerimiz yeterli gübre kullanabilecek imkânı bulabilmelidir.

Yukarıda açıklanan sorunların çözümü için alınacak tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis Araştırması açılması gerekmektedir.

BAŞKAN -  Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutuyorum:

B) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Portekiz Cumhuriyet Meclisi Başkanı Jaime Gama’nın davetine icabet etmek üzere, 19-21 Haziran 2008 tarihlerinde Lizbon’da düzenlenecek “Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Konferansı”na katılmak üzere Portekiz’e gitmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/450)

                                                                                                            28 Mayıs 2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Portekiz Cumhuriyet Meclisi Başkanı Jaime Gama’nın davetine icabet etmek üzere, 19-21 Haziran 2008 tarihlerinde Lizbon’da düzenlenecek “Avrupa Birliği Parlamento Başkanları Konferansı”na katılmak üzere Portekiz’e gitmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun’un 9. Maddesi uyarınca Genel Kurul’un tasviplerine sunulur.

 

 

 

Köksal Toptan

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam Sayın Akcan.

Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma saati: 14.23

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 14.39

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi, tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S.Sayısı:219)(x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

5’inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5- 2954 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu; Genel Müdür, dört Genel Müdür Yardımcısı, Hukuk Müşavirliği, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Yayın Denetleme ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı, Genel Sekreterlik ve Özel Kalem Müdürlüğü ile Televizyon, Radyo, Haber, Dış Yayınlar, Dış İlişkiler, Müzik, Arşiv, Strateji Geliştirme, Bilgi Teknolojileri, Stüdyolar ve Program İletim Sistemleri, Verici İşletmeleri, Muhasebe ve Finansman, Satınalma, İnsan Kaynakları, Eğitim, Reklam-Tasarım-Tanıtım ve Destek Hizmetleri daire başkanlıklarından oluşur. Dairelerin Genel Müdür Yardımcılarına olan bağlantıları Genel Müdürün teklifi ile Yönetim Kurulu tarafından belirlenir.”

“Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun taşra teşkilatı; Genel Müdürlüğe bağlı müdürlükler ve haber bürolarından oluşur. Kurum, yurt dışında büro açabilir, bu bürolarda personel çalıştırabilir”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gruplar adına ve şahısları adına söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini arz ediyorum.

Gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yalova Milletvekili Muharrem İnce, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Nevzat Korkmaz, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır; şahısları adına, Ankara Milletvekili Aşkın Asan ve Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Yalova Milletvekili Sayın Muharrem İnce’ye aittir.

                                 

(x)  219 S. Sayılı Basmayazı 9/5/2008 tarihli 102’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

Sayın İnce, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, günlerdir burada tartıştığımız TRT ile ilgili tasarıda, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekillerinin defalarca Sayın Bakana sordukları fakat bir türlü yanıt alamadıkları bir konuyu ben de bu kürsüde yinelemek istiyorum. “Yüzde 47”, “millî irade” bunları çok duyuyoruz. Sayın Bakan ne kadar millî iradeyi temsil ediyorsa ben de millî iradeyi o kadar temsil ediyorum. Sayın Bakanı nasıl halk seçtiyse beni de halk seçti. Ben şimdi bu kürsüden, bu milletin kürsüsünden bu millet adına soruyorum: TRT Genel Müdürü kaç lira maaş alıyor? Bu, devlet sırrıysa kapalı oturum isteyeceğiz, uyarıyorum, kapalı oturumda görüşeceğiz. Biz bu bilgiye neden ulaşamıyoruz?

Değerli arkadaşlar, iktidar partisinin sayın milletvekilleri; sizinle bizim aramızda hiçbir fark yok. Biz nasıl ki yasamanın bir üyesiysek siz de yasamanın bir üyesisiniz. Yani siz de Sayın Bakanı denetlemekle görevlisiniz. Siz genel müdür, daire başkanı, müsteşar ya da bakan yardımcısı değilsiniz. Biz bunu nasıl istiyorsak, öğrenmek hakkımızsa bunu öğrenmek sizin de hakkınız, siz de bana destek olunuz. Arkadaşlarım soru sorarken dört kez bunu yinelediler cevap alamadılar, ben beşinciye bu kürsüden konuşuyorum. Hatta Sayın Başkan, Genel Kurulun onayına sunarsa Sayın Genel Müdüre bu kürsüden söz verebiliriz. Yani milletvekilleri kabul ederse Sayın Genel Müdür bu kürsüye gelir -mademki Sayın Bakan açıklamıyor- maaşını açıklar. Bu, devam edecek. Bundan sonraki turlarda kapalı oturum isteyeceğimizi de şimdiden bilgilerinize arz ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, bir başka konu, bugün başlatılan bir şey var; TRT’deki sendikacılara baskı yapılıyor, deniyor ki: “Siz Meclise niye gidiyorsunuz?” Bugün görev yerlerini değiştirdiniz -bilmiyorum Sayın Bakanın haberi var mı- Sayın Genel Müdür yaptı bunları. Görev yerleri değiştirildi, mesai saatleri değiştirildi, haklarında soruşturma açıldı. Neden? Mecliste görüldünüz diye sendikacılar üzerine TRT’de baskı kuruluyor.

Yine bir başka konu: Türkiye bir hukuk devletiyse, biz burada Anayasa’nın üzerine yemin etmişsek ve Meclis çalışmaları İç Tüzük’ün hükümleri doğrultusunda olacaksa, bakın, 19 Mart 2008 tarihinde bir soru önergesi vermişim Sayın Bakana TRT’yle ilgili. Aradan yetmiş gün geçmiş, hâlâ cevap alamıyorum, yetmiş gündür bu soru önergesine cevap alamıyorum.

Değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri; biz TRT’yi neden önemsiyoruz? Bir kere, TRT halkın malıdır, bu ülkede elektrik kullanan, fatura ödeyen insanların hakkı vardır bu TRT’de, çünkü TRT’nin gelirlerinin beşte 4’ü buradan sağlanmaktadır. TRT demek, bizim kültürümüz demektir, binlerce yıllık birikimimiz demektir, türkülerimiz demektir. Bu halk, acılarını, isyanlarını, dertlerini, sevdalarını, aşklarını türkülerle anlatmıştır ve biz bunları TRT sayesinde hepimiz duyduk ve bizim arşivimizdir, belleğimizdir TRT.

Değerli arkadaşlarım, biz, TRT’nin sayesinde öğrendik Antep’in Karayılan destanını, Ege’nin zeybeğini, Karadeniz’in horonunu, Trakya’nın karşılamasını TRT sayesinde öğrendik. Bizi bir yaptı, bizi bir bütün yaptı TRT. Yani Karadenizli bar tutmayı öğrendi, Egeli deyişleri dinledi, Konyalı bir Elâzığ türküsünü TRT sayesinde öğrendi. Bizim ulus olmamızın temellerini attı TRT.

Değerli arkadaşlar, böyle önemli bir kurumda ne yapmak istiyorsunuz? Bakın şimdi, 2006 yılında -pek çok arkadaşım geçen dönem de milletvekiliydi- bu Büyük Millet Meclisi Dokuzuncu Kalkınma Planı’nı kabul etti, oy verdik biz buna. Bakın, size, Dokuzuncu Kalkınma Planı’ndan bir paragraf okuyorum: “TRT’nin siyasi erkten bağımsız ve içerik üretiminde ticari kaygılardan uzak, özerk, aynı zamanda hesap verebilir bir yayın kuruluşu olarak yasal düzenlemeler…” diyor, devam ediyor. Peki, siz o zaman bu getirdiğiniz tasarıyla Dokuzuncu Kalkınma Planı’yla çelişmiş oluyorsunuz. Siz bu tasarıda neyi amaçlıyorsunuz? Bir yasayı, bir tasarıyı okurken neye bakacağız? Yasa, gerekçesiyle bir bütün. Şimdi, gerekçesine baktım. Gerekçesinde şöyle yazıyor, diyor ki: “TRT teknolojik gelişmelere ayak uyduracaktır.”

Şimdi, Sayın  Bakana soruyorum: Bu tasarı on iki madde. Bu on iki maddenin içinde, herhangi bir yerinde, maddenin içinde bir cümle dahi olsa TRT’nin teknolojik gelişmelere ayak uydurmasıyla ilgili bir tek düzenleme var mı? Bir tek düzenleme varsa şahsım adına buraya çıktığımda gelip özür dileyeceğim kendisinden. Ama ne yazık ki yok. Kalkınma planına ters, teknolojik gelişmeleri düzenleyecek bir tasarı değil. Ne peki bu tasarının amacı? İşiniz gücünüz kadrolaşmak sizin. Oraya da geleceğim. İşlevsel bir kurum da kurmuyorsunuz, tek bir amacı var. Bakın, koskoca Büyük Millet Meclisi bir kişiye -adını da vereceğim birazdan, bu kürsüden daha önce söylendi, adını da vereceğim- o kişiyi daire başkanı yapmak için, Sayın Genel Müdürün isteği üzerine -bu Meclis- kanun çıkaracak arkadaşlar.

Değerli arkadaşlarım, şimdi geliyorum son günlerin en meşhur Sayın Genel Müdürüne. Kaç yerden maaş alıyor? TRT’den kaç para maaş alıyor, öğrenmek istiyoruz bunu. Milletvekillerinin maaşını herkes biliyor bu ülkede, herkes biliyor… Herkes bizim maaşımızı eleştiriyor. Siz kendinize haksızlık yapmıyor musunuz böyle olunca? Nasıl öğrenemezsiniz bir genel müdürün maaşını? Öğrenmek istiyoruz. Telekom Yönetim Kurulu Üyesi, Avea Yönetim Kurulu Üyesi, TRT Yönetim Kurulu Başkanı, Golf Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi, bir vakfın mütevelli heyeti üyesi… Daha da ilginci var; bunlara nasıl zaman buluyor ve bu kurumlar arasında bir çıkar çatışması olduğunda Sayın Genel Müdür hangi şapkasıyla karar verecek?

Bakın daha ilginç bir şey daha söyleyeyim; Zaman zaman Türkiye’ye Orta Doğu’dan Arap şeyhleri gelir. Gelirken limuzinler, uçaklar, aşçılar, çaycılar, uşaklar hep birlikte gelir. Sayın Genel Müdür, daha önce görev yaptığı kurumdan TRT’ye…

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Kraliçe de öyle geliyor. Niye Arapları örnek veriyorsunuz?

MUHARREM İNCE (Devamla) – Hayır canım, öyle geliyorlar da onun için.

FEVZİ ŞANVERDİ (Hatay) – Kraliçe de öyle geldi.

MUHARREM İNCE (Devamla) – Evet, Kraliçe de öyle geldi, doğru söylüyorsunuz, doğru söylüyorsunuz. Araplara özel bir gıcığım yok, merak etme. Kraliçe de öyle geldi, doğru söylüyorsunuz, doğru söylüyorsunuz.

Bakın, Sayın Genel Müdür daha önce geldiği kurumdan odacısı, çaycısı, sekreteri… Yani TRT’de odacı yok mu, TRT’de çaycı yok mu, TRT’de sekreter yok mu? Bu Arap şeyhi özentisidir, bu kraliçe özentisidir, bu saltanat özentisidir. (CHP sıralarından alkışlar)

Ayrıca, Sayın Genel Müdüre Telekom’dan araç tahsis edilmiş midir edilmemiş midir? Bakın, Telekom Yönetim Kurulu Üyesi TRT Genel Müdürüne Telekom’dan araç tahsis edilmiş midir edilmemiş midir?

Ha, şunu da hatırlatıyorum: Altı yıldır bu kürsüde Muharrem İnce bir iddiada bulunuyorsa, onun aksini savunacak bir bakan daha çıkmadı. Ziraat Bankası yanılır, Muharrem İnce yanılmaz.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Yapmayın!

MUHARREM İNCE (Devamla) – Çok emin konuşuyorum bunlardan, bilerek konuşuyorum, altını çizerek konuşuyorum Sayın Aykan. Defalarca bu kürsüden iddialarda bulundum, çürütecek bir bakan çıktı mı? Bak konuşuyorum, çaycı, sekreter, odacı öbür kurumdan, daha önceki kurumundan buraya geldi mi gelmedi mi? Telekom, araç tahsisi yaptı mı yapmadı mı?

Değerli arkadaşlarım, bakın, Büyük Millet Meclisinin işi ne olmalı biliyor musunuz? Şu anda TRT’de 485 tane geçici işçi var. Bunların sıkıntılarını çözmek olmalı bizim işimiz. Bunu sizin vicdanlarınıza bırakıyorum. Bu tasarıda şu hâliyle bu 485 geçici işçinin sorunlarını çözecek hiçbir düzenleme yok.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çözüyoruz, çözüyoruz, önergemiz hazır Sayın İnce.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Şimdi, yine tasarının gerekçesinde, 1’inci maddesinde BBC’den söz ediliyor. BBC, kamu yayıncılığı yapan, Irak işgalinde de hükûmetini eleştirebilen bir yayın kuruluşu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kaçıncı maddede o, 484’le ilgili düzenleme?

BAŞKAN – Sayın İnce, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

MUHARREM İNCE (Devamla) – BBC’yle TRT arasında benzerlik ne biliyor musunuz? Siz BBC’den şunu anlıyorsunuz: “Biraz da Bizim Cemaatten” ya da diğer tanımıyla “Başbakanın Borazanlığı Cemiyeti.” Sizin BBC’den anladığınız bu. Bu TRT düzenlemesiyle yakından uzaktan hiçbir alakası yoktur bunların.

Değerli arkadaşlar, yine şunu söyleyeceğim: Partilerin kendi içinde muhalif kanatları olabilir. MHP’nin de CHP’nin de başka partilerin de muhalif kanatlarına sürekli açık TRT, açık olmasın demiyorum. Ertuğrul Yalçınbayır’a, Turhan Çömez’e, Abdüllatif Şener’e niye kapalı TRT? Onlara da açın TRT’yi, özgürlük ortamı olsun. Niye kapatıyorsunuz onlara?

Yine, Sayın Bakan, bakın o daire başkanı kim olacak? Nadire Nihan Ünay, Dış İlişkiler Daire Başkanı olacak. Çünkü söz konusu kişiyi Sayın Bakan daha önce başka bir kurumdan getirdi. Nereden getirdi? Ulaştırma Bakanlığından. PTT’den Ulaştırma Bakanlığına, oradan TRT’ye getirdi. Yani bizim işimiz gücümüz yok, bu Mecliste kanun çıkaracağız. Diyeceğiz ki: Sayın İbrahim Şahin’in istediği kişiyi daire başkanı yapmak için kanun çıkarmış olacağız. Bunu sizin vicdanlarınıza bırakıyorum ben.

Şahsım adına devam edeceğim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İnce.

İkinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Isparta Milletvekili Sayın Nevzat Korkmaz.

Sayın Korkmaz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesiyle ilgili partim ve şahsım adına değerlendirmelerimizi paylaşmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, demokratik sistemin yerleşmesi, gelişmesi ve yönetimlere halkın katılımı ve katkılarının sağlanması sistem içerisindeki insanların eğitilmişliği, demokrasi ile ilgili bilinç seviyesi gibi bireysel niteliklerle doğrudan ilgilidir. Bunun için de yönetilenlerin sistemin işleyişini ayrıntıları ile ve bütün açıklığı ile bilmesi zarureti vardır. İşte, ülkeler bu noktada kitle iletişim araçlarına yazılı, işitsel ve görsel medyaya ihtiyaç duyarlar. Bu araçlar tarafsız ve nitelikli yayın yaptıkları oranda bu amaca hizmet ederler.

Tüm ülkelerde örneklerini gördüğümüz, daha çok kamusal bir işlev görmesi için kurulmuş resmî yayın kuruluşları vardır. Bu örneklerden en önemlilerinden biridir TRT. Gelişen ekonomik yapılar ve hemen her alandaki özel girişimciliğe açılan kapılar dolayısıyla ticari ve popüler yayıncılık yapılması anlayışından ziyade kamu menfaatlerini, millî kültür ve dokuyu güçlendirmeyi üstlenen TRT ve benzeri kuruluşların önemi bir kat daha artmıştır. Yayınlarını izlemeyen kişiler bile bu misyonu TRT’den beklediklerini ifade etmektedirler. Bir boşluk doldurmaktadır TRT.

Yönetimle ilgili olarak halkın geri bildirimine önem veren, şeffaf, dinamik, üretken ve belki de en önemlisi cumhuriyetin kuruluş felsefesine bağlı, cumhuriyet ilkeleri doğrultusunda tarafsız yayın yapması zorunluluğu, TRT’yi değerlendirirken kâr-zarar, fayda-maliyet hesabından öte kriterleri konuşmamızı da mecbur kılmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti adına TRT bugün 4 ulusal, 8 bölgesel, 1 il ve 1 turizm radyosu olmak üzere 14 ayrı kanaldan radyo yayıncılığı, 7 kanaldan da televizyon yayıncılığı yapmakta, yayınlarını bugün uydular ve İnternet üzerinden tüm dünyaya duyurmaktadır. Bu kadar geniş bir coğrafyada yayın yapan, 29 dilde seslenen TRT’yi elbette farklı kriterlerle değerlendirmemizi, iktidarıyla, muhalefetiyle bu değerlendirmeyi ihtimamla yapmamızı gerekli kılmaktadır.

Konuştuğumuz tasarının 5’inci maddesi, mevcut Kanun’un 16’ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkralarında değişiklik öngörmekte, bu değişiklik ile TRT’nin idari yapılanmasına yenilikler getirmektedir. Bugün TRT mevcut hâliyle 1 genel müdür, 4 genel müdür yardımcısı, 29 daire başkanlığı, 7 bölge müdürlüğünden oluşmakta, yaklaşık 7 bin civarında personelle görev icra etmektedir. Tasarıyla daire başkanlıkları birleştirilmekte, bölge müdürlükleri kaldırılmakta, buradan boşalan kadrolar iptal edilerek Devlet Personel Başkanlığının havuzuna gönderilmektedir.

Her kurumda zaman zaman teşkilatlanma değişiklikleri bir ihtiyaç olarak ortaya çıkabilir. Gelişen ve değişen şartlar ışığında daha dinamik, daha verimli bir teşkilatlanma arayışını makul bir arayış olarak görebiliriz. Bu küçülme, şayet TRT’ye verilen tarihî görevleri yapmasından alıkoyacaksa TRT’yi, biz buna karşı çıkarız.

Yine, Türk kültürüne ve Türk sanatına hizmet etmek, sadece içeride değil, yurt dışında da böyle bir sorumluluğu üstlenmek TRT’nin önemli sorumlulukları içerisinde, önemli görevleri içerisinde yer alır. Bunun için de buna uygun kadrolar istihdam eder. TRT sanatçıları bu Kuruma girerken binlerce adayın arasından seçilir ve yetiştirilir. Müzik konusunda bulundukları ortamda görüşüne başvurulan üstatlar olarak saygı görürler. Bu yüzden “TRT bir okuldur” yahut “TRT sanatçısı” gibi haklı bir değerlendirme ve iltifata muhatap olurlar.

Tasarının ek maddesi, personelin Devlet Personel Başkanlığının havuzuna gönderilmesini düzenlemekte ve özellikle doğrudan olmasa da dolaylı olarak TRT sanatçılarını hedef almış gözükmektedir. Görüşüne başvurduğumuz kişiler ise “Sayıları 400-450’yi bulan TRT sanatçılarına görev vermek istiyoruz, ama istediğimizde bu sanatçıları bulamıyoruz.” gibi bir savunma getirmektedirler.

Değerli milletvekilleri, bu olsa olsa Kurum yönetiminin zafiyeti anlamına gelir ki, geçmiş dönemde cereyan etmiş bu hadiseye sanatçıları TRT’den uzaklaştırmakla bir çözüm bulduğunu sananlar, Türk müziğine büyük zarar verdiklerini geç de olsa anlayacaklardır. Kendi müziğimizin korunmasında ve belirli bir kalitede tutulmasında TRT sanatçılarının büyük bir payı vardır, hem de bu görevlerini gerçekten, tabiri caizse, üç paraya yapmakta, devletten aldıkları maaş dışında başka bir ücret de alamamaktadırlar. Oysa piyasada ticari kaygılarla dejenere ederek, bozarak icra ettikleri müzik eserleriyle servet yapan türkücü, şarkıcı taifesi karşısında bu tasarıyla birlikte cezalandırılmış olmaktadırlar.

Bunlara bir sorun, neden çalışmıyorlar, sanatsal kaygılarla yahut idari, siyasi kararlarla kırgınlıkları mı vardır? Bu sebepleri ortaya çıkarmak TRT üst yönetiminin görevidir. Bunları düzeltmek veya onları motive etmek yerine Kurumdan uzaklaştırmak takdir edersiniz ki çağdaş yönetim anlayışına uygun düşmemektedir. Sonra, eğer hakikaten yeteneksiz ve tecrübesiz ise bu insanlar bunları Kültür Bakanlığına yahut diğer kurumlara göndermekle neyi çözmüş oluyorsunuz, gittikleri yerlerde çalışacaklar mı? Sanata ve sanatçıya ön yargılı, yanlış bir bakış açısı. Gerçi önceki AKP uygulamalarından dolayı da biz buna yabancı değiliz, bunu da belirtmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri,  TRT herkesin ve her kesimin sesi olmalıdır. Elbette hükûmetin icraatlarının halka anlatılması ve TRT üzerinden kamusal mesajlar verilmesi önemlidir ancak millî irade yalnız iktidar şeklinde tecelli etmez. Muhalefet ve muhalif görüşlerin ifadesi az mı önemli? Eğer bu yön eksik kalırsa TRT’nin anayasal ilkesi olan tarafsızlığına gölge düşmez mi? Doğrusu AKP Hükûmetinin TRT’yi kendi siyasi programına uygun kullanması hususunda özel maharetini biliyoruz ancak TRT’yi yönetenlerin buna mümkün olduğunca direnmesini beklemek, TRT yayıncılığına vergileriyle destek olan bizlerin  hakkı olsa gerek.

BBC gibi bir dünya devi yayın kuruluşunu model almak, model görmek dışında BBC’yi BBC yapan ilkeleri anlamak ve sindirmek gerekmektedir. Benden önceki konuşmacı arkadaşım da değindi. Bakın, BBC’nin dayandığı ilkeler nedir: Gerçeklik ve doğruluk, tarafsızlık ve çoğulculuk, yayın dürüstlüğü ve bağımsızlık, kamu yararının gözetilmesi, hakkaniyet, özel yaşama saygı. Bunları hayata geçirmeyen, bu ilkeleri içermeyen bu tasarının bir yenilik olmadığını, bir reform tasarısı olmadığını sadece kadrolar konusunda Hükûmetin elini güçlendirmeye yaradığını belirtmek durumundayım. Yine parmak demokrasisi işleyecek ve tasarı Meclisten geçecek. Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu yasalaşma sürecinde hiç olmazsa hayati hususlarda birkaç katkı yapalım istiyoruz.

Yayınlarda millî değerlerimizin ve millî kültürümüzün gözetilmesi gelecek neslin ülkeye ve ülke insanına yabancılaşmaması açısından son derece önemlidir. TRT’den bu ilkeler üzerinde hassasiyetle durmasını bekliyoruz. Çocuklarımızın bir an önce Batman’lerden, Spiderman’lerden vesaire kurtarılıp daha bizden birilerini kendilerine kahraman yaptıkları, Batı’nın kültür emperyalizmine karşı koyabilecek çocuk televizyon kanalının bir an önce hayata geçirilmesini bekliyoruz.

Sırası gelmişken, on beş gün önce alınmış bir TRT kararını da sizlerle paylaşmak istiyorum. TRT’nin üretmiş olduğu programların özellikle dost ve kardeş ülkelerin televizyonlarında gösterilmesi ve böylece kültür coğrafyamızın gelişmesi ve genişlemesine hizmet edilmesi yönünde alınan ve dost ve kardeş ülkelere hibe program desteği verilmesini içeren TRT kararını desteklediğimizi belirtmek istiyorum. Bu ilişkilerin ve desteğin devamı için de TRT’ye büyük görevler düştüğünü bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

TRT sanatçılarına sahip çıkılmasını ve onlara sanatçı duyarlılığıyla yaklaşılmasını, sanata ve sanatçıya saygıyı önemseyen Milliyetçi Hareket Partisi olarak sizlerden bekliyoruz.

TRT’nin hiç olmazsa bugünden itibaren çoğulculuğa riayet etmesini, muhalefetin de millî iradenin bir parçası olduğunu anlamasını bekliyoruz.

Bu düşüncelerle, TRT’nin bugünlere getirilmesinde emeği geçen tüm emektarlara şükranlarımızı sunuyor, tasarının ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır.

Buyurun Sayın Bayındır. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerine grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Radyo Televizyon Üst Kurulu tartışılırken pek çok yönüyle tartışıldı. Yönetim çizgisi, yayın çizgisi, kadrolaşma, bütün bunlar bir şekilde tartışıldı ama her zamanki gibi tartışılmayan çok önemli bir yön var: Kadınların medyada nasıl ele alındığı, nasıl ele alınması gerektiği ve bu kaynak, bu imkân üzerinden toplumsal bilinç nasıl sağlanır, kadın temsiliyeti nasıl geliştirilir, yapılan programlarda kadına yer var mı, yer varsa nasıl yer veriliyor? Ne yazık ki yine kadının adı yoktu. O nedenle, kadınların bir süre önce başlattıkları Medya İzleme Grubunun bir bildirisini okuyarak, yani kadınların burada sesi olarak düşüncülerimi sizinle paylaşmak istiyorum.

Ne diyor kadınlar? “Kadınlar reklamlardaki deterjan aşkından bıktılar artık.” diyor. “Cinsiyetçi reklamcılıklara son.” deniyor. “Medyanın genelinde egemen olan cinsiyetçi dil, söylem ve zihniyetten artık bıktık. Reklamlardaki cinsiyetçiliğe dayanan, aslında yeni bir şey de yaratmayan yaratıcılıktan da bıktık. Ürünlerinizi satmak için kadınların bedenlerini öne sürmekten, cinsellikle ilgili bin bir türlü imadan, tabulardan beslenmekten başka yaratıcı yol bulamıyor musunuz?” diye soruyor kadınlar. “Hem ev işini sadece kadınların görevi olduğunu düşünüyor hem de ev işinin tüm zahmetini, kadınların ev içindeki emeğini yok sayıyorsunuz. Ev işinin süpürgelerle dans edilerek yapılan keyifli bir iş olduğunu mu zannediyorsunuz? Peki, kadınların düşlerinin yeni perdeler, lekesiz yerlerden ibaret olduğu fikrine nasıl vardınız? Kâğıt bebekler, sıfır bedenler ile reklam dünyasının karton kadınlarından bıktık.” diyor kadınlar. “Gerçek kadınlar görmek istiyoruz. Bizler cinsiyet ayrımcılığı yapan ve kadınların zihinsel, bedensel bütünlüğünü ihlal eden tüm bu reklam filmlerini kınıyoruz ve bu ürünleri tüketmeme kararı aldık.” diyor kadınlar. Yine, reklamlardan sorumlu  herkesi, Reklam Özdenetim Kurulu, Reklamcılar Derneği, Reklamverenler Derneği ve tüm reklamcıları sorumluluğa davet ediyorlar. Tabii, bu sorumluluğun en büyüğü de Hükûmette ve Hükûmetin ilgili bakanlığında diyoruz. Biz de bu anlamda, Hükûmeti imzaladığı uluslararası sözleşmelerin gereklerinin yerine getirilmesi için bir kez daha buradan uyarıyoruz.

Peki, medyada kadının temsiliyeti ne kadardır? Sayısal olarak baktığınızda, medyanın bütün çalışmaları neredeyse kadınlar üzerinden gider. Ama, ne yazık ki, Duygu Asena gibi ünlü bir yazarın… Kendisini, burada saygıyla anıyorum, rahmetle anıyorum. Ne yazık ki, kadının kendi var, ama, adı yok medyada. Bunu birkaç rakamla sizlere iletmek istiyorum.

Örneğin, “Arka sayfa güzellerinin yüzde 100’ü kadın, yüzde sıfırı erkek.” diyor kadınlar. Medya yöneticilerinin yüzde 15’i kadın, yüzde 85’i erkek. Köşe yazarlarının yüzde 11’i kadın, yüzde 89’u erkek. Televizyonların siyasi tartışma programlarına katılan konukların yüzde 11’i kadın, yüzde 89’u erkek. Haber kaynaklarının yüzde 18’i kadın, yüzde 82’si erkek. Genel yayın yönetmenlerinin yüzde sıfırı kadın, yüzde 100’ü erkek. Bunlar, geçmiş aylarda Medya İzleme Grubunun yaptığı bir konferansta kamuoyuna sunduğu istatistik sonuçlarıdır.

Peki, medyada çalışan kadınların temel sorunları nelerdir? Çalışan sayısı erkeklerle eşit, hatta, belki biraz daha fazla. Ancak, yukarılara doğru çıktıkça bu sayı azalıyor. Yönetici kadın sayısı, özellikle yazı işleri kısmında hâlâ çok az. Gazetecilik kadına yakıştırılan bir meslek, ancak gazete yöneticiliği o kadar değil. Ama, meseleyi gazete yönetmekten çok gazetecilik yapmak olarak değerlendirdiğinizde, kadınlar bu işi gayet güzel yapıyor, belki erkeklerden daha başarılılar.

Medya konusuyla, temsil oranıyla, kaynağıyla, fotoğrafıyla, görüntüsüyle, diliyle ve karar vericileriyle erkek olunca, kadının adı gibi yeri de yok ya da kadın olmadığı için böyle. Aslında, dünyada da Türkiye’de de medya ortamının yüzde 30-35 kadarı kadınlardan oluşuyor.

Yine, medyada en temel sorunlardan biri, medyada çalışma koşulları genelde sorunlu. Öncelikle sendika yok, sosyal güvenceyle çalışırsan ne şans, maaşlar arasındaki uçurum çok fazla, en çok alanla en az alan arasındaki farkı sayılarla ifade etmek mümkün değil. Kadınlar bu sorunları daha katmerli yaşıyor. Az önce de belirttiğim gibi, gazeteciliğin saati, tatili belli değil, duruma göre seyahati çok. Kadınlar, sadece bu nedenle bile meslekten zorlanıyor. Yine, Yunanistan’da yapılan bir araştırmada kadın gazetecilerin yüzde 50’ye yakını tacize uğramaktadır. Ve yine, medya muhabiri eğitilmeli; magazin kafasıyla haberciliğe son verilmeli. Bu magazin haberlerinin temel kaynağı da kadın olarak işlenmektedir.

Bu anlamda biz, Hükûmeti bir kez daha Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planı’na uymaya çağırıyoruz. Bunun için iki temel strateji var:

Birincisi, medya ve yeni iletişim teknolojileri içinde kadınların karar alma ve kendilerini ifade etme konumlarına katılımını ve ulaşılabilirliğini artırmak.

İkincisi, medyada kadınların dengeli ve klişeleşmiş olmayan görüntülerini yaygınlaştırmak.

Dolayısıyla Hükûmetin, uluslararası hükûmetlerin bu konuda imza attığı, Hükûmetimiz tarafından da onaylanan bu deklarasyonun temel gereklerinin bir an önce yerine getirilmesini istiyoruz.

Bunun için öncelikle, temel başlıklardan biri, çeşitli medya kuruluşlarının yönetici ve sahiplerinin çalışmalarını kadın bakış açısıyla yürütmeleri ve bunu medyada yansıtmaları için eş güdüm çalışmalarının yapılması.

Yine medyada, özellikle reklam programlarında kadının cinsel obje ve tüketici olarak yansıtılmasının engellenmesi; bunun yerine, kadının yaratıcı, katılımcı, paylaşımcı, karar alıcı ve benzeri yönlerinin öne çıkarılması.

Yine, medyada kadına ve çocuklara yönelik her türlü şiddet, aşağılanma ve sömürünün önlenmesi amacıyla yasal düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve gerektiğinde yeni düzenlemelere gidilmesi.

Yine, çalışan kadın imgelerinin güçlendirilmesi ve yaygınlaştırılması için çeşitli mesleklerdeki kadınların olumlu anlatılarına medyada daha fazla yer verilmesi ve bu konuda sivil toplum örgütleriyle iş birliğine gidilmesi.

Bu çerçevede; bir, Radyo Televizyon Üst Kurulu; ikincisi, hükûmet sorumluluğu; üçüncüsü de sivil toplum örgütlerinin yapması gereken görevler olarak belirlenen bu anlaşmada herkesi bu görevlerini yerine getirmesine çağırıyoruz.

Ama şunu da belirtmek istiyoruz: Tabii ki bu konuda çok umutlu olduğumuzu ifade edemeyiz çünkü var olan Hükûmet, grup başkan vekilleri, zaman zaman Başbakan tarafından “Kadın mal mı ki kota verelim.” denmektedir. O zaman, “Sen imza atarken neye imza attın?” diye sormak istiyoruz ya da “Hangi görevleri devraldın, neyi yürütüyorsun farkında mısın?” diye sormak istiyoruz.

Kadın kurtuluşunu “Feminizme köle olmayacağız.” diyerek bu zihniyetinizi… “kadın, aslında yeri evidir, hizmettir” demek anlamına gelmiyor mu? Bu zihniyetinizi lütfen sorgulayın. Uluslararası sözleşmelerin gereği olan ve sizin de yürütmekle sorumlu olduğunuz bu anlaşmaların gereklerini yapın. Bunun için öncelikle kota sistemini, Radyo Televizyon Üst Kurulunda olmak üzere, aslında hayatın her yerinde uygulamak gerekecek. Bunun için Siyasi Partiler Yasası’nın değiştirilmesi gerekiyor.

Kadının kurtuluşundan korkarak, kadını geleneksel değerlerle eve hapsetmenin bin bir türlü planını yapmak yerine… Bu, hiç kimseye kazandırmayacak, iktidar da olsanız, hükûmet de olsanız, ne olursanız olun bu planınız, artık günümüz dünyasında bir işe yaramayacak, kadını kimse artık evine kapatma gücünü elde edemeyecektir. O nedenle, size düşen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Teşekkürler.

…halkın size verdiği sorumlulukları, inançları, cinsleri, milliyetleri ayırmadan herkese eşitlikçi bir hizmet vermektir.

Bu bakış açısıyla bakılmadığı zaman bugün telekulak spekülasyonuyla, yarın başka başka konularla her gün sansasyonel olarak bu antidemokratik sistemin hepimiz mağduru olmuş olacağız ve her zaman bu kürsüden ifade ediyoruz, demokrasi herkese lazım, herkes bir gün demokrasiye ihtiyaç duyacaktır. Telekulak sistemi bugünkü olay değil, ortam dinlemeden tutalım telefon dinlemelere kadar Türkiye’de bu işin en büyük mağdurları bizleriz her şeyden önce. O nedenle, işi parça parça ele almak ya da her kanun ele alındığında “Nerede hırsızlık yapılmış?” tartışmasından ziyade bu sistem hırsızlığı nasıl üretiyor, bu sistem kuşkuyu nasıl yaratıyor, bu sistem antidemokratik uygulamaları nasıl oluşturdu ve bütün hükûmetler süreçlerinde yer alanların burada katkısı nedir, herkes dönüp bunun hesabını vermeli. Yoksa sıra kendinize geldiğinde çok geç olmuş olabilir diyorum ve teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına Ankara Milletvekili Aşkın Asan.

Sayın Asan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AŞKIN ASAN (Ankara) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi ile ilgili görüşlerimi bildirmek amacıyla şahsım adına söz almış bulunuyorum ve hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, sektörlerinde lider konumunda bulunan birçok kurum teknolojik gelişmelerin etkisiyle büyük tehlike ve aynı zamanda da büyük fırsatlarla karşı karşıya kalmıştır. 2000’li yılların bu dinamik rekabet ortamında kurumların ürünlerini, süreçlerini ve örgütsel yapılarını sürekli yenilemesi varlıklarını devam ettirmenin temel unsurları olmuştur. Başka bir deyişle, sürekli değişen dinamik bir çevrede rekabet üstünlüğü elde etmede ve bu üstünlüğü sürdürmede yenilikçilik vazgeçilmez bir araç hâline gelmiştir.

“Yeniden yapılanma” kavramı son yıllarda toplam kalite yönetiminden sonra en çok sözü edilen kavram olmuştur. Kavram olarak, işletmelerin rekabet koşullarına uyabilmeleri ve müşterilerine daha iyi, daha kaliteli, daha çabuk ve daha ucuz hizmet sunabilmeleri için işletme bünyesindeki tüm iş yapma usul ve süreçlerinin köklü bir şekilde gözden geçirilmesi ve yeniden yapılandırılmalarını ifade etmektedir. Yeniden yapılandırılmada başarılı küçülme en önemli ilkelerden biridir. Küçülmenin amaçları olarak şunlar sayılabilir: Maliyetleri düşürmek, karar sürecini hızlandırmak, rakiplerin davranışlarına daha kısa sürede cevap verebilmek, iletişimdeki bozulmaları azaltmak, daha çok sonuca dönük çalışır duruma gelmek, işletme içi süreçlerden çok müşteri gereksinimlerine odaklanmak, verimliliği artırmak, yeni fikirlerin kısa sürede uygulamalarını sağlamak, sinerjiyi artırmak, kişisel sorumlulukları daha kolay izlemek.

Organizasyonlar, başarılı bir küçülme için bilinçli, planlı ve etkin biçimde hareket etmelidirler. Organizasyonel performansı geliştirmek için iş gücünde yapılacak azaltmanın hem işletmeye hem de iş görenlere en az sıkıntı yaratacak biçimde planlanması ve uygulanması gerekmektedir.

TRT’nin gelişen dünyaya ayak uydurabilmesi için yeniden yapılanması gereği apaçık ortadadır. Görüşülen kanun maddesiyle, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun, devletin genel idare düzenine bağlı kalınarak, diğer yandan kamu radyo ve televizyon yayıncılığı hizmetinin niteliği de göz önünde tutularak, daha etkili ve dinamik bir teşkilat yapısına kavuşturulmasına olanak verecek şekilde yeniden yapılandırılması planlanmaktadır.

Daire başkanlıklarının görev ve fonksiyonları yeniden gözden geçirilmiş, görev ve fonksiyonu kalmayan daire başkanlıkları kaldırılmış, benzer işleri yapan, görev ve yetkileri iç içe olan gereksiz kadro ve maliyetlere neden olan daire başkanlıkları birleştirilmiş, taşra teşkilatları küçük birimler hâline getirilmiştir.

Yine, görüşülen bu maddeyle, Kuruma, yurt dışında büro açabilme olanağı verilmiştir. Görülüyor ki yeniden yapılandırılma sürecinde küreselleşen dünya ihtiyaçlarına da yönelik her türlü tedbir alınmıştır.

Konuşmama son verirken bu yeni düzenlemeyle Türkiye’nin kamu yayıncılığı yapmakla görevlendirilen tek yayın kuruluşu TRT’nin halkın geri bildirimine önem veren açık, dinamik, üretken ve en önemlisi cumhuriyet ilkelerine bağlı, tarafsız yayıncılığı hedef alan misyonunda daha da başarılı olacağına ilişkin inancımı bildirir, hepinize saygılar sunarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Şahsı adına ikinci konuşmacı Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır.

Sayın Hıdır, buyurun efendim.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlar, tüm dünyada gelişen teknolojik değişim görsel yayıncılıkta da tekelciliği ortadan kaldırmıştır. Bu noktadan hareketle Hasılat Daire Başkanlığının kaldırılması, bazı dairelerin birleştirilmesi, bölge müdürlüklerinin yerine daha küçük, verimli birimlerin oluşturulması, az sayıda ama fonksiyonel strateji ve politika üreten yönetim birimlerinin oluşturulması, idari yapılanmanın çağdaş yayıncılığı mümkün kılacak özerk ve esnek bir hâle dönüştürülmesi için yapılan değişikliklerdir. Klasik kamu iktisadi teşekküllerinin hantal personel yapısından uzman, çağdaş yayıncılık vasıflarına uygun bir yapılanmaya gidilmesi temel amacımızdır. Tüm bu değişikliklerle devletin mevcut idari yapılanması içinde çağdaş normlara uygun, dinamik bir yapının kurulması amaçlanmıştır. BBC, RAI ve NOS gibi dünyaca ünlü yayıncılar bu değişiklikleri yıllar önce yaptıkları için çağdaş normları yakalamışlardır. Türkiye Radyo Televizyon Kurumunda da siyasi baskılardan uzak, kamu yararını gözeten çağdaş bir yayıncılık yegâne hedefimizdir.

Mevcut yapı karar almayı yavaşlatmaktadır. Yayınlara olumlu katkı sağlamak bu hâliyle mümkün değildir.

Elektronik yüksek mühendisliğine alternatif olarak elektronik haberleşme ve bilgisayar mühendisliği de devreye sokulmaktadır.

Bu yasayla, 2008 yılında emekli olmayı isteyen TRT personeline yüzde 30 daha fazla emeklilik ikramiyesi vermek suretiyle, hâlen çalışanların mağduriyetlerinin de önüne geçilmesi hedeflenmiştir.

Keza, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Açık Öğretim Fakültesi gibi sektörlerle yapılacak protokol çerçevesinde TRT yayınlarının sektör bazında farklı yayınlar yapmak suretiyle yayın alanını genişletmesine de fırsat verilmektedir.

Yine, tasarının geneliyle, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, yurt dışında Türkiye’nin olumlu yönden tanıtılmasına da katkı sağlamaya devam edecektir. Bugün yurt dışında en çok güvenilen kanal, gururla söyleyebiliriz ki Türkiye Radyo Televizyon Kurumudur.

TRT, kültürel yapımızın ne olduğunu anlatmasının yanı sıra, bizi ve ülkemizi yurt dışında çok farklı olarak tanıtan sözüm ona yerli kanalların saçtığı zehirlerin panzehiridir. Bu yönüyle Türkiye Radyo Televizyon Kurumu önemli bir görevi icra etmektedir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetinin yürütme ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama çalışmaları çerçevesinde Türkiye’nin kültürel tanıtımına ve çocuklarımızın eğitimine katkı sağlayan TRT’yi “borazancıbaşı kanal” olarak vasıflandırmak ülkemiz adına talihsiz bir açıklamadır.

Türkiye’nin son beş yılında taşların yerli yerine oturduğunu, demokratik kurum ve kuruluşların özgür, halkın taleplerini dile getiren kurumlar hâline dönüştüğünü hep birlikte müşahede etmekteyiz.

Şüpheci ataklarıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çıkardığı her yasayı “Borazancı, kemirgen, çiftlik, telekulak, kadrolaşma” gibi kelimelerle tanımlamak, psikolojik bir vakanın ne kadar vahim boyutlara ulaştığını gösteren en önemli delillerdir.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Radyo Televizyon Kurumu bu yasa tasarısıyla daha özerk hâle gelecektir. Hantal yapısı dinamik bir yapı kazanacaktır. Milletimizin gelişen, büyüyen, modernleşen, cumhuriyetine, demokrasisine, hukuki kurum ve kurallarına sahip çıkan bir kurum hâline gelecektir. Türkiye’nin 20 milyon insanını, Doğu Anadolu’da, Karadeniz’de, Güneydoğu Anadolu’da yaşayan Azeri, Acem, Arap…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NİL HIDIR (Devamla) - …Laz, Gürcü, Çerkez, Afgan, Tatar ve Özbek vatandaşlarımızı sadece bir şemsiye altında toplamak suretiyle, bütün dünyaya bölücü cümlelerle Türkiye’nin imajını sarsmak, hiç kimsenin haddine değildir. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu sayesinde, ülke tanıtımında, birlik ve beraberliğimiz her vesileyle vurgulanmıştır, vurgulanmaya devam edilecektir.

Değerli arkadaşlar, TRT, doğru, ilkeli, birleştirici, bütünleştirici yayınlarıyla ülkemizi doğru tanıtmaya devam edecektir. Bunu yaparken kadrolaşmayı ikide bir öne süren arkadaşlarımıza cevap niteliğinde olması bakımından, 2000 yılında çalışan sayısı 8.171 iken, 1.217 personelin düşürülmesi neticesinde, 2008 yılında bu rakam 6.954 olmuştur. Kadrolaşma niyetinde olan Sayın Genel Müdür…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET NİL HIDIR (Devamla) - …2.726 kişiyi hâlen boş bırakmaktadır.

Hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Hıdır.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Gök…

İSA GÖK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Hep kadrolaşmadan bahsedildi. Adana Haber Bürosuna geçtiğimiz hafta 3 yeni personel alındı Zaman gazetesi temsilciliği üzerinden, 1 kameraman, 1 haber muhabiri, 1 teknisyen. Erzurum Habere de geçenlerde 2 kişi daha alındı, 2 personel. Madem kadro fazlalığı var, bunlara onay nasıl verildi?

İki: Malum tek il radyosu Hatay’dı, kapatıldı. Sekiz bölge radyomuz var: Ankara, İstanbul, İzmir’in haricinde, onlarla beraber Çukurova -yani Mersin’de kurulu- Trabzon, Erzurum, Diyarbakır, Antalya. Mersin’de kurulu Çukurova Radyosunun yeri, binası başka kurumlara verilecek mi? Çünkü Mersin’de il sağlık müdürlüğü ekipleri mütemadiyen Mersin’e Radyomuzun içine geliyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSA GÖK (Mersin) – Bitirebilir miyim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Benim buradan açma şansım yok Sayın Gök, çünkü mikrofon otomatik kapandı. Ama konuyu anladı herhâlde…

Sayın Ünlütepe

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkanım, bitmedi ama.

BAŞKAN – Sayın Gök, otomatik olarak mikrofon kesiliyor.

Sayın Ünlütepe yok mu efendim?

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; 2954 sayılı Radyo ve Televizyon Kanunu’nun 13’üncü maddesi (c) bendinde genel müdür ve genel müdür yardımcılarında on beş yıllık tecrübe istenmektedir. 219 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nda bu sürenin on iki yıla çekilmesinin ve genel müdür adayının yaşının kırk olmasının kaldırılmasının nedeni nedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Akkuş.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, TRT’de geçici işçi statüsünde on bir ay çalışan sözleşmeli personele kadro vermeyi düşünüyor musunuz? Bu yasaya bir önergeyle eklemeyi düşünür müsünüz?

İkinci sorum: TRT’nin hizmet satın aldığı kuruluşlarda sigortasız işçi çalıştırıldığı, dolayısıyla sigortasız işçi çalıştırılmasına alet olduğu yönünde haberler var, doğru mudur?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Öztürk

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Sayın Bakanım, Cumhuriyet Halk Partisinin İletişim Danışmanı Baki Özilhan, TRT’de kadrolu olarak Genel Müdür Uzmanı olarak çalışıyor mu?

Yine 22 Temmuz seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili adayı olan Baki Özilhan, milletvekili adayı olduğu dönemde Kanaltürk adlı televizyonda siyasi içerikli programlar yaptı mı?

Yine TRT Genel Müdür Uzmanı Baha Ülgen, Cumhuriyet Halk Partisi Meclis Grubunda basın danışmanlığı yapıyor mu? Baha Ülgen’in, Yücel Yener’in TRT Genel Müdürlüğü döneminde TRT’de yapım-yayın elemanı olarak alındığı ve siyasi haberlere müdahalede bulunduğu iddiaları doğru mu?

Teşekkür ederim efendim.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Herhangi bir devlet dairesinden danışman alamaz mıyız? Senin danışmanın nerede çalışıyor? Benim danışmanım da Köy Hizmetlerinde çalışıyor, ne olacak!

BAŞKAN – Sayın Süner

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, 3’üncü maddeyle ilgili bir sorum var.

Bu maddeye göre, genel müdür yardımcılarından ikisi Bakanlar Kurulu kararıyla Yönetim Kurulu üyeliğine atanabilecektir. Aynı maddede yer alan diğer bir düzenlemeye göre ise atanan iki Yönetim Kurulu üyesi herhangi bir süreye bağlı olmaksızın Bakanlar Kurulunca görevden alınabilecektir. Bu hükümler hukuka uygun mudur?

İkinci sorum 9’uncu maddeyle ilgili: Maddede geçen söz konusu personele “Atandıkları yeni kadroların ücret (fazla mesai ücreti hariç) bu özel hizmet tazminatı toplam net tutarının, eski kadrolarına bağlı olarak en son ayda almakta oldukları ücret (fazla mesai ücreti hariç) bu özel hizmet tazminatı toplam net tutarından az olması hâlinde aradaki fark tutarı, fark kapanıncaya kadar, atandıkları kadroda kaldıkları sürece herhangi bir vergi ve kesintiye tabi tutulmaksızın ayrıca tazminat olarak ödenir.” denilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Bu durumda, kurum personelinin tamamı kazanılma hakları olan ortalama…

BAŞKAN – Sayın Süner, otomatik kesildi.

TAYFUR SÜNER (Antalya) - …164 lira fazla kayma… Bu, Anayasa’ya aykırı değil midir?

BAŞKAN - Sayın Koca…

İHSAN KOCA (Malatya) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum.

Önceki dönemde TRT’de, gazetelerde köşe yazarlığı yapıp program yapan yazarlar olmuş mudur? Bunlardan hâlâ devam edenler var mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Bu soruların bir kısmı -yine dün de söyledim- somut olan “falan falan yerde çalışıyor mu?” mesela onlarla ilgili yazılı olarak cevap vereceğim. Ama sık tekrar edilen bir iki soru var, müsaade ederseniz, onlara temas etmek istiyorum evvela.

Bunlardan biri: Sayın İnce “Hem yeni teknolojiye uyum sağlamak vesaire için deniyor ama aynı zamanda onunla ilgili de herhangi bir düzenleme görünmüyor.” dedi. Bizim kanaatimize göre üç dört maddede bu düzenleme yer alıyor.

Kanunun 1’inci maddesinde yapılan değişiklikle medya araçlarından yapılan yayınlarla ilgili bir yeni düzenleme getiriliyor. Bunun söylediğimizle doğrudan ilgisi var.

Ayrıca, tasarının 4’üncü maddesiyle asıl Kanun’un 13’üncü maddesi değiştiriliyor. Burada, genel müdür yardımcılarından birinin nitelikleri sayılırken “televizyon, radyo, haberleşme, bilgisayar, telekomünikasyon, elektronik, kitle iletişim” gibi alanlarla ilgili uzmanlık da düşünülerek yasada, yani tasarıda yer alan maddede bir genişletilme oluyor. Dolayısıyla, bu da yine o teknolojiye uyum sağlamayla doğrudan ilgili.

Yine ayrıca tasarının 5’inci maddesiyle ki Kanun’un 16’ncı maddesine değişiklik getiriyor. Orada da yine bir stüdyo ve program iletişim sistemi, dairesi zenginleştiriliyor, ama ayrıca bilgi teknoloji dairesi kuruluyor zaten.

Yine, 8’inci maddeyle, Kanun’un 50’nci maddesine getirilen değişikliklerle de yayın, yapım, teknik ve bilişim hizmetlerine münhasır olmak üzere bir personel istihdamı vizyonu getiriliyor. Yani, bu işlerin yapılabilmesi için de buna tekabül eden, bunu karşılayan bir istihdamda yenilik düşünüyor.

Dolayısıyla, bizim orada söylediğimiz “teknolojiye uyum” konusu boşta kalmıyor, onun altı dolu.

Bir diğer konu, bu, sanatçılarımızla ilgili… Arkadaşlarım, hiçbir sanatçı mağdur edilmiyor. Tam tersine, aslında bizim çıkardığımız yeni yönetmelikle sanatçıların, sanatkârların durumu daha bir rahatlık kazanıyor. Çünkü bu yönetmelik, Kurumun kadrolarında sanatçı olarak çalışanlar ve sanatçı niteliğinden dolayı Kurumun idareci, uzman, şef ve benzeri diğer kadrolarında görevli bulunanlar ile spiker ve teknisyenlerden oluşacak toplulukların konser, festival, radyo ve televizyon programları ve benzeri sanat faaliyetlerinde bulunabilme imkânı var. Aslında bu, şöyle veya böyle devam ediyor ama maalesef yasa dışı gibi görünüyor. Dolayısıyla, biz onu şimdi güvence altına alıyoruz. Onların daha fazla hizmet etme, daha fazla hizmet sunma imkânını da ayrıca bu yönetmelikle zaten getirdik, yasada da zaten onu olumsuz olarak etkileyecek herhangi bir şey yok, sanatçılarımız TRT’deki görevlerine devam edecekler ama durumları daha iyileştirilerek ve çalışma şartları, çalışma atmosferleri daha rahatlatılarak devam edecekler.

Bu sendikalarla ilgili bir soru vardı. Bana gelen bilgiye göre herhangi bir değişiklik söz konusu değil. Yani, orada, zaten sendikada görevli olan arkadaşlarımızın bir kısmı idari görevlerde ve hizmetlerine devam ediyorlar. Dolayısıyla, herhangi bir değişiklik söz konusu değil, yerlerinin değiştirilmesi diye bir şey söz konusu değil, öyle bir durum yok. Efendim varsa, öyle bir bilinen varsa, somut örnek verirseniz onu da şey yapabiliriz.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Maaş Sayın Bakan, maaş!

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Hayır, şimdi, şu anda mevcut olan bilgilerimiz bu.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Bordrosu yok mu ya! Devlet sırrı mı bu? Arkadaşlar, merak etmiyor musunuz TRT Genel Müdürü’nün maaşını?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Bu, on iki yıl konusunda, genel müdür ve yardımcılarına on beş yıllık süre niye on iki yıla indiriliyor…

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakan, efendim, somut sorularımıza cevap verin lütfen.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Maaş kaç para, maaş?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Somuta cevap veriyorum, diyorum ki yer değiştirme olmuşsa bana “Şurada olmuştur.” diye belge getirin.

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Bakan, efendim, gayet net. Mersin radyo binasını başka bir kuruma tahsis etmeyi düşünüyor musunuz?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Tamam, geliyor, acele etme, geliyor o.

İSA GÖK (Mersin) – Süreniz bitiyor ama…

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Tamam. Ben cevap vermeyeceğim demedim ki. Acele ediyorsun. En son konuşan arkadaşlardan biriydin. Hemen söyleyeyim: Çukurova Radyosu binasının Mersin İl Sağlık Müdürlüğüne devri veya yer verilmesinin aslı astarı yoktur.

İSA GÖK (Mersin) – Tamam, sağ olun.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Çok teşekkür ederim, tamam.

Ayrıca, Genel Müdür…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Bakan, performans ikramiyesi ne kadar aldı Sayın Genel Müdür? Merak ediyorum, parayı merak ediyorum.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Lütfen şu cevabı bitireyim.

Genel Müdür ve yardımcıları arasında on beş yıllık süre niye on iki yıla indiriliyor? Arkadaşlar, bugünün teknolojik, bilimsel, bilişsel imkânlarıyla, açıkçası eskiden on iki senede kazanılan tecrübeler çok rahatça bugün on senede de kazanılabilir, daha da rahat kazanılabilir, daha az ve kısa zamanda kazanılabilir, onun için. Zaten, 657 sayılı Devlet Memurları  Kanunu’nun 68’inci maddesinin (b) fıkrasına da uygun hâle getiriliyor bu değişiklikle getirdiğimiz bizim yeni durum.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Bakan, niye öğrenemiyoruz parayı?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Evet, Baki Özilhan’la ilgili arkadaşlarımızın soruları vardı. TRT kadrolu genel müdür uzmanıdır bu arkadaşımız. O dönemde Kanaltürk’te siyasi içerikli programlar yapmıştır. Yücel Yener döneminde siyasi ağırlıklı programlar yapmıştır. Arkadaşımızın sorduğu soru bu.

Bir de Baha Ülgen. Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği emrinde geçici görevle bulunduğu Mecliste CHP Grubunda basın danışmanlığı yapıyor, evet.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bunda anormal ne var, anlamadım ki ya? Efendim, her parti devletin çeşitli dairelerinden kadro isteyebilir, çalıştırabilir.

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) -  “Kadrolaşma var.” diyor arkadaşlar ya!

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Bir şey söylemedik ki, ben eleştirmiyorum. Eleştiri anlamında söylemiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Size demiyorum. Onu sorana soruyorum.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Tamam. Evet, “Danışmanlık yapıyor.” diyorum. Tamam, bitti. Benim söylediğim sadece o, bitti.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

MUHARREM İNCE (Yalova) – “Senin danışmanın nerede çalışıyor?” Ya çocukça bir soru bu, çocukça! Milletvekili böyle soru sormaz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Milletvekili soru soruyor.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Böyle soru mu olur ya?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Senin sorduğun soru neydi?

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Allah Allah!  “Kadrolaşma var.” diyorlar!

MUHARREM İNCE (Yalova) – Olur mu canım, maaşı soruyorum ben maaşı! Bu devletin parasından kaç para maaş alıyor? Öğrenmek istiyorum bunu. Niye öğrenemiyorum, devlet sırrı mı bu? Devlet sırrı mı bu?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde altı adet önerge vardır…

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Maaşını…

BAŞKAN – Sayın Bakanım, tamamlandı mı efendim?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Peki… Peki…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkanım, 6’ncı maddede 20 imzayla kapalı oturum istiyoruz. Bu devlet sırrı mı, kapalı oturumda görüşmek istiyoruz Sayın Başkanım.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Şov yapma be! (CHP sıralarından gürültüler)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sen şov yapma!

BAŞKAN – Sayın İnce…

Sayın Bakanım, bu hususta bir açıklama yapacak mısınız?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Yapacağım efendim, bir dakika.

BAŞKAN – Evet, Sayın  Bakanın açıklamasını dinleyelim.

Sayın İnce…Sayın İnce…

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, ben…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Efendim, açıklama yapacak.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, başka bir konuyu arz etmek istiyorum.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Milletin parasının hesabını soruyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Biraz önce Sayın Milletvekili, bir milletvekili arkadaşımızın sorduğu soruyu “çocukça” diye küçümsedi. Burada milletvekilleri her türlü soruyu sorabilirler. Sayın Milletvekili sözünü geri alsın.

BAŞKAN – Arkadaşlar…

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkanım, soru şu…

BAŞKAN – Sayın İnce…

MUHARREM İNCE (Yalova) – O soruyu geri alsın, ben de sözümü geri alayım. Öyle soru olmaz.

BAŞKAN – Sayın İnce, zaten Başkanlık Divanının böyle bir tespiti falan yok. Siz kendi aranızda konuşuyorsunuz herhâlde tahmin ediyorum.

Sayın Bakanım, buyurun efendim.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, Sayın Genel Müdürün genel müdür olarak TRT Kurumundan aldığı maaş 6.296,13 YTL’dir.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Diğerleri? Diğerleri?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Diğerleriyle ilgili benim elimde bir bilgi yok. (CHP sıralarından gürültüler)

MUHARREM İNCE (Yalova) – Önergeyi verdik, önerge işlemde.

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlar, sakin olalım.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Genel Müdür rakamları söylesin, biz toplarız efendim, önemli değil.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Performans ikramiyesi ne kadar, Avea’dan ne kadar, Telekom’dan ne kadar? Bunları öğrenelim.

BAŞKAN – 5’inci madde üzerinde altı adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık durumuna göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Genel Sekreterlik ve Özel Kalem Müdürlüğü” ibaresinin “Genel Sekreterlik, Özel Kalem Müdürlüğü” şeklinde, “Haber,” ibaresinin de “Haber ve Spor Yayınları,” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Veysi Kaynak

İhsan Koca

 

Kayseri

Kahramanmaraş

Malatya

 

Mehmet Tunçak

Fevzi Şanverdi

 

 

Bursa

Hatay

 

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, şimdi Kâtip Üye arkadaşımızın okuyacağı önergenin metni biraz önce okunan önergeyle aynı olduğundan sadece imza sahiplerini okutuyorum:

 

Mehmet Günal

Muharrem Varlı

Cemaleddin Uslu

 

Antalya

Adana

Edirne

 

Yılmaz Tankut

Süleyman L. Yunusoğlu

 

 

Adana

Trabzon

 

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

 

 

Kamer Genç

 

 

 

Tunceli

Madde 5- 2954 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu; Genel Müdür, dört Genel Müdür Yardımcısı (yayın ve program, idari, teknik, mali), Hukuk Müşavirliği, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Yayın Denetleme Kurulu Başkanlığı, Genel Sekreterlik ile Televizyon, Radyo, Haber, Dış Yayınlar, Müzik, Arşiv, Strateji Geliştirme, Bilgi Teknolojileri, Stüdyolar ve Program İletim Sistemleri, Verici İşletmeleri, Araştırma ve İmalat, Muhasebe ve Finansman, Satın Alma, İnsan Kaynakları, Eğitim, Reklam -Tasarım- Tanıtım ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlıklarından oluşur. Dairelerin Genel Müdür Yardımcılarına olan bağlantıları Genel Müdürün teklifi ile Yönetim Kurulu tarafından belirlenir."

"Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun taşra teşkilatı; Genel Müdürlüğe bağlı Bölge Müdürlükleri ile haber bürolarından oluşur. Kurum, yurt dışında büro açabilir, bu bürolarda personel çalıştırabilir.

Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun her seviyedeki teşkilatlanma değişikliği (lağvetme, tensik, yeni kuruluş), Genel Müdürün teklifi, Yönetim Kurulunun onayı ile yapılır. "

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, şimdi, Sayın Tüzün’ün okuyacağı önergenin metni, biraz önce okunan önergeyle aynı olduğundan, bu önergede de sadece imza sahiplerini okutuyorum:

 

Bülent Baratalı

Enis Tütüncü

Muharrem İnce

 

İzmir

Tekirdağ

Yalova

 

Turgut Dibek

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Halil Ünlütepe

 

Kırklareli

Malatya

Afyonkarahisar

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Gültan Kışanak

Hasip Kaplan

M. Nezir Karabaş

 

Diyarbakır

Şırnak

Bitlis

 

Sırrı Sakık

Fatma Kurtulan

Sevahir Bayındır

 

Muş

Van

Şırnak

MADDE 5- 2954 sayılı Kanunun 16 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu; Genel Müdür, dört Genel Müdür Yardımcısı (yayın ve program, idari, teknik, mali), Hukuk Müşavirliği, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Yayın Denetleme Kurulu Başkanlığı, Genel Sekreterlik ile Televizyon, Radyo, Haber, Dış Yayınlar, Müzik, Arşiv, Strateji Geliştirme, Bilgi Teknolojileri, Stüdyolar ve Program İletim Sistemleri, Verici İşletmeleri, Araştırma ve İmalat, Muhasebe ve Finansman, Satın Alma, İnsan Kaynakları, Eğitim, Reklam -Tasarım- Tanıtım ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlıklarından oluşur. Dairelerin Genel Müdür Yardımcılarına olan bağlantıları Genel Müdürün teklifi ile Yönetim Kurulu tarafından belirlenir."

"Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun taşra teşkilatı; Genel Müdürlüğe bağlı Bölge Müdürlükleri ile haber bürolarından oluşur. Kurum, yurt dışında büro açabilir, bu bürolarda personel çalıştırabilir.

Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun her seviyedeki teşkilatlanma değişikliği (lağvetme, tensik, yeni kuruluş), Genel Müdürün teklifi, Yönetim Kurulunun onayı ile yapılır."

Yönetim kademelerinde kadın temsiliyeti gözetilir.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın bundan sonraki görüşmelerinin kapalı oturumda görüşülmesine dair İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır.

Kapalı oturum istemine dair önergeyi okutuyorum:

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önergelerin mi Sayın Başkan kapalı oturumda?

BAŞKAN – Efendim şu anda talep edildi.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) Önergeler

1.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 19 arkadaşınca verilen, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine, İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre, kapalı oturumda devam edilmesine dair önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı TRT Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin Meclis İç Tüzük’ü madde 70’in gereği kapalı oturumla yapılmasını arz ve teklif ederiz.

Ramazan Kerim Özkan, Burdur? Burada.

Tayfur Süner, Antalya? Burada.

Muharrem İnce, Yalova? Burada.

Abdurrezzak Erten, İzmir? Burada.

Mehmet Ali Susam, İzmir? Burada.

Birgen Keleş, İstanbul? Burada.

Ali İhsan Köktürk, Zonguldak? Burada.

Oğuz Oyan, İzmir? Burada.

Orhan Ziya Diren, Tokat? Burada.

Fatma Nur Serter, İstanbul? Burada.

Fehmi Murat Sönmez, Eskişehir? Burada.

Fevzi Topuz, Muğla?

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Takabbül ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Hakkı Suha Okay takabbül ediyor.

Zekeriya Akıncı, Ankara? Burada.

İlhan Kesici, İstanbul? Burada.

Haluk Koç, Samsun? Burada.

Necla Arat, İstanbul? Burada.

Eşref Karaibrahim, Giresun? Burada.

Engin Altay, Sinop? Burada.

Osman Kaptan, Antalya? Burada.

Abdurrezzak Erten, İzmir?

BAŞKAN – Abdürrezzak Erten’i iki defa okudun.

Durdu Özbolat, Kahramanmaraş?

BAŞKAN – Sayın Durdu Özbolat… Evet…

Sayın milletvekilleri, kapalı oturumda Genel Kurul salonunda bulunabilecek sayın üyeler dışındaki dinleyicilerin ve görevlilerin dışarı çıkmaları gerekmektedir.

Sayın idare amirlerinden salonun boşaltılmasını temin etmelerini rica ediyorum.

Yeminli stenografların ve yeminli görevlilerin salonda kalmalarını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN - Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geciktiniz biraz. (Gülüşmeler)

Bürokrat arkadaşlarımız lütfen çıksınlar…

Kapanma Saati: 15.48

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

 

(Kapalıdır)

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.09

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111’inci Birleşiminin kapalı yapılan oturumundan sonraki Beşinci Oturumunu açıyorum.

219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER  (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet yerinde.

5’inci madde üzerinde altı önerge verilmiş ve bu önergelerden beşi okunmuştu. Şimdi en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı “Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 5 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

 

Mustafa Vural

 

İzmir

 

Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım?

HÜSEYİN PAZARCI (Balıkesir) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının çerçeve 5 inci maddesi ile, Genel Müdür ve Yönetim Kurulu’na, yeniden yapılanma gerekçesine dayanılarak personel üzerinde sınırsız tasarrufta bulunma yetkisi verilmektedir. Şöyle ki, tasarının gerekçesinde hangi daire başkanlıklarının birleştirildiği, hangilerinin isminin veya yapısının hangi amaçla değiştirildiği belirtilmemektedir. Bu durum, tasarının çerçeve 9 uncu maddesi ile birlikte değerlendirildiğinde, çerçeve 5 inci maddenin personele yönelik kıyımın bir aracı olarak öngörüldüğü ortaya çıkarmaktadır.

Varolan yapıda, birbirinin aynı ya da ilişkili ya da benzeri hizmetleri yapmakla görevlendirilmiş farklı daireler vardır. Tasarıda önce daire başkanlığı sayısının azaltılmasına gidilmiş, aradan bir ay geçmeden gündeme getirilen yeni taslakta ise sayı (bir kısmının gerekçesiz bir şekilde ismi değiştirilerek) neredeyse aynı tutulmuştur. Ayrıca hantal yapıdan kurtulmak gibi bir gerekçe ile yola çıkılmışken, görev alanları varolan yapıdakilerle çakışan yeni başkanlıklar da yapıya eklenmiştir. Bu yaklaşım da ‘kişiye göre makam’ kaygısına yol açmaktadır.

Hizmet amacı taşımayan ve siyasi kadrolaşmayı hedefleyen değişikliğin tasarı metninden çıkarılması bu nedenle önerilmektedir.

HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

                                                     Kapanma Saati: 16.12

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 16.23

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

5’inci madde üzerinde İzmir Milletvekili Harun Öztürk ve Adana Milletvekili Mustafa Vural tarafından verilen önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Hasip Kaplan (Şırnak) ve arkadaşları

Madde 5- 2954 sayılı Kanunun 16 ıncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu; Genel Müdür, dört Genel Müdür Yardımcısı (yayın ve program, idari, teknik, mali), Hukuk Müşavirliği, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Yayın Denetleme Kurulu Başkanlığı, Genel Sekreterlik ile Televizyon, Radyo, Haber, Dış Yayınlar, Müzik, Arşiv, Strateji Geliştirme, Bilgi Teknolojileri, Stüdyolar ve Program İletim Sistemleri, Verici İşletmeleri, Araştırma ve İmalat, Muhasebe ve Finansman, Satın Alma, İnsan Kaynakları, Eğitim, Reklam-Tasarım-Tanıtım ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlıklarından oluşur. Dairelerin Genel Müdür Yardımcılarına olan bağlantıları Genel Müdürün teklifi ile Yönetim Kurulu tarafından belirlenir."

"Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun taşra teşkilatı; Genel Müdürlüğe bağlı Bölge Müdürlükleri ile haber bürolarından oluşur. Kurum, yurt dışında büro açabilir, bu bürolarda personel çalıştırabilir.

Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun her seviyedeki teşkilatlanma değişikliği (lağvetme, tensik, yeni kuruluş), Genel Müdürün teklifi, Yönetim Kurulunun onayı ile yapılır.

Yönetim kademelerinde kadın temsiliyeti gözetilir.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Kaplan buyurun.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergeyle ilgili husustan önce, Sayın İçişleri Bakanımızın, gizli dinlemeyle ilgili bir önerisi olmuştu “Gelin, birlikte komisyon oluşturalım.” diye. Doğrusu ben söz istemiştim ancak o gerilim içinde Başkan görememişti. Kısaca ona değinmek istiyorum.

Dinleme faaliyetlerinin sadece devlet kontrolündeki gizli servisler tarafından değil, kişi suç gruplarının da silahı hâline geldiğini artık hepimiz biliyoruz. GSM telefonu görüşmelerinin basit bir şifrelemeyle dinlenmesinin kolay olduğu, belirli teknik bir donanımla sözlerin değiştirilebildiği, cep telefonuyla konuşmasanız bile mikrofon görevi gördüğü, kredi kartı ve başka özel şifrelerin SMS yoluyla rahatlıkla çalınabildiği, cihaza sahte SMS gönderilebildiği, virüs gönderilebildiği, bilgilerin çalınabildiği ve bu bilgilerle belirli kişilere karşı belirli bir yerde bekleyen suç unsurlarını bu noktaya gelmeye sağladığı, mikrofon pillerin kullanıldığı, yerinizin GSM operatörü tarafından rahatlıkla belirlendiği biliniyor. İnsan psikolojisini belirli frekanstaki sinyallerle etkileme yöntemleri dışında bugün polifonik ses sistemiyle donatılmış herhangi bir cep telefonu rahatlıkla psikotron silaha dönüşebilir. 50 bin dolara on bin cep telefonu kontrol edilebilmektedir. Çok basit, 50 bin dolara. Normal GSM telefon cihazının içine ek olarak kripto işlemcisi devre yerleştirilebiliyor.

Şimdi, bu verdiğim bilgilerden sonra, bu gizli dinlemede Cumhurbaşkanının da, Başbakanın da, bakanların da, Genelkurmay Başkanının da, herkesin de risk altında olduğunu açıkça ifade edeyim.

Biz bunu yazılı soru önergeleriyle Sayın Ulaştırma Bakanına ilettik, dedik ki: “Fransa Parlamentosu BlackBerry telefonları yasakladı.” Ancak bu konuda epeydir -iki aydır- bir cevap alamadık. Ve şunu çok açık söyleyeyim: Gizli dinlemeyle ilgili Dan Brown’un “Dijital Kale” romanından bakıldığı zaman çok rahatlıkla Amerika Birleşik Devletleri’nde veya İngiltere’de verilerin uydu yayın kanalından depolanabildiği biliniyor. Şimdi de bilişimde en önde giden Hindistan, İrlanda ve İsrail. Bu üç ülke bilişimde en uzman ülkelerdir, bunu açık ifade edeyim. Bu dijital uydu sistemiyle her türlü dinlemeyi rahatlıkla yapabilmekteler.

Burada gizli dinlemenin üç ana unsuru var: Dijital uydudan dinlenebilme, bizdeki gibi ilkel ve çete düzeyine kadar düşen dinleme, bir de mahkemelerin sınırsız ve sorumsuz verdiği kararlarla dinleme. Mahkemeler maalesef böyle kararlar da veriyor.

Şimdi, bunlar hakkında Devlet Denetleme Kurulu Yasası’nı Cumhurbaşkanının hayata geçirmesi gerekiyor, Başbakanın da Susurluk olayında olduğu gibi Teftiş Kurulunu hayata geçirmesi gerekiyor. MİT Başbakana bağlı, İçişleri Bakanının görevi dışındadır. MİT’i görevlendirmesi gereken Başbakan, İçişleri Bakanının da JİTEM’i ve kendine bağlı istihbarat birimlerini, Emniyeti özellikle harekete geçirmesi gerekiyor. Ancak Devlet Denetleme Kurulu, biliyorsunuz, askeri ve yargıyı denetleyemiyor.

Şimdi, böyle bir sorunla karşı karşıya olduğumuzda, “Gelin, ortak komisyon kuralım…” Neyin ortak komisyonunu kuracağız, askeri denetleyemiyorsun, Genelkurmay istihbaratını denetlemiyorsun, JİTEM’i denetlemiyorsun, jandarma istihbaratını denetlemiyorsun. MİT, zaten Başbakana bağlı, sizin yetkinizde değildir Sayın Bakan. Başbakanın MİT’e bunu söylemesi gerekiyor, Millî İstihbarat Teşkilatına. O zaman, burada ortak bir akıl oluşturmak gerekiyor ve bu ortak akıl çerçevesinde, şunu da açıkça ifade edeyim, TRT’nin yeni yapılanma sürecinde, TRT açısından da bu dijital olay çok çok önemli. Özellikle de 3G telefonları çıkacak. 3G telefonlarında belki dinleme mümkün olmayabilir deniliyor. Bunun Telekomünikasyon Kurumu altyapı sistemi ise henüz kurulamadı çünkü Turkcell hazır değil deniliyor; Avea, onlar zaten hazır değil deniliyor. Sanıyorum, sayın bakanlar, bu konuda -Ulaştırma Bakanı dâhil olmak üzere- 3G telefonlarıyla dinlemeler biraz daha aza indirgenebilir mi, bilmiyorum ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – …bizim, çok ağır bir suç, kişilik haklarına yönelik bir saldırı ve haberleşme özgürlüğünü Anayasa’nın 133’üncü maddesine göre ihlal eden bu durumu çok ciddiyetle ele alıp yüce Meclisin, herkesin dinlendiğini bilmesi gerektiği gerekçesiyle… Açıkça söylüyorum, ben kendim zaten otuz seneden beri telefonlarımın dinlendiğini biliyorum. Geçenlerde Cizre’de bir olaya müdahale edip önlenmesi için çaba yaparken valiyle, kaymakamla yaptığım görüşmeler, bu cep telefonundan yaptığım görüşmeler polis telsizlerinde, her yerde anonsla kendi konuşmamı dinliyordum. Şimdi, biz şeffafız, bizi dinliyorlardı, biliyorduk, ama ana muhalefeti dinlediklerini bilmiyorduk. MHP de kuşkuda şu an, hepimiz kuşkudayız. Gelin el birliğiyle buna bir çözüm bulalım. Gerçekten bu hepimizin sorunu.

Önergemiz ortaktı zaten. Biz, daha önceki önergelerimizde de personelle ilgili vermiştik. Bu konuda bir sonraki maddede açıklamalarımıza devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum.

III.- Y O K L A M A

(CHP ve DSP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, oylamadan önce yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.

Önce, yoklama talebinde bulunan sayın üyelerin isimlerini tespit edeceğim. Yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa, elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Sayın Anadol, Sayın Okay, Sayın Serter, Sayın Ateş, Sayın Ekici, Sayın Oksal, Sayın Keleş, Sayın Akıncı, Sayın Köktürk, Sayın Karaibrahim, Sayın Altay, Sayın Sönmez, Sayın Koçal, Sayın Özer, Sayın Arat, Sayın Vural, Sayın Genç, Sayın Öztürk, Sayın İçli, Sayın Birgün.

İsmini okuduğum milletvekili arkadaşlarım tekrar sisteme girmesinler.

Yoklama işlemi için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219) (Devam)

BAŞKAN – Sayın Hasip Kaplan ile arkadaşlarının önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, aynı metne sahip olan iki önergeyi okutup, birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5'inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Zekeriye Akıncı (Ankara) ve arkadaşları

Madde 5- 2954 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu; Genel Müdür, dört Genel Müdür Yardımcısı (yayın ve program, idari, teknik, mali), Hukuk Müşavirliği, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Yayın Denetleme Kurulu Başkanlığı, Genel Sekreterlik ile Televizyon, Radyo, Haber, Dış Yayınlar, Müzik, Arşiv, Strateji Geliştirme, Bilgi Teknolojileri, Stüdyolar ve Program İletim Sistemleri, Verici İşletmeleri, Araştırma ve İmalat, Muhasebe ve Finansman, Satın Alma, İnsan Kaynakları, Eğitim, Reklam -Tasarım- Tanıtım ve Destek Hizmetleri Daire Başkanlıklarından oluşur. Dairelerin Genel Müdür Yardımcılarına olan bağlantıları Genel Müdürün teklifi ile Yönetim Kurulu tarafından belirlenir."

"Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun taşra teşkilatı; Genel Müdürlüğe bağlı Bölge Müdürlükleri ile haber bürolarından oluşur. Kurum, yurt dışında büro açabilir, bu bürolarda personel çalıştırabilir.

Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun her seviyedeki teşkilatlanma değişikliği (lağvetme, tensik, yeni kuruluş), Genel Müdürün teklifi, Yönetim Kurulunun onayı ile yapılır. "

BAŞKAN – Sayın Genç’in de önergesi aynı mahiyettedir.

Şimdi, hem Zekeriya Bey’e hem de talep ederse Sayın Genç’e söz vereceğim.

Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Akıncı, buyurun.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Konuşmama başlarken bir tespit yapmak istiyorum: Bilmem katılır mısınız ama Türkiye’deki kurumların içerisinde herhâlde en çok tartışılanlardan birisi TRT oldu. TRT’nin neyi tartışıldı? Kadro ve yayıncılık, habercilik anlayışı çok uzun yıllar, her dönemde yoğun bir tartışma konusu oldu ama herhâlde bu dönemde olduğu kadar hiç olmadı. TRT kimi zaman çiftlik kimi zaman borazan diye tanımlandı ama bu tanımları bugünkü kadar hak ettiği bir dönem hiç olmadı.

Aynı zamanda TRT’de çok saygın genel müdürler oldu. TRT’nin çok parlak dönemleri yaşandı. İz bırakan genel müdürler oldu. Şimdiki Genel Müdürümüz ileriki dönemlerde tarihte nasıl hatırlanacak bilmem ama benim bir iddiam var: Sayın Şahin görevi bıraktıktan sonra uzun yıllar, TRT Genel Müdürlüğü görevi sırasında muhtemelen yüksek bir rakam olduğu için söylemekten utandığı maaşıyla hatırlanacak. Benim inancım budur. Keşke Sayın Şahin’i Türk milleti başka özellikleriyle, başka güzellikleriyle hatırlıyor ya da tanıyor olabilseydi ama şimdiden tarihe –söylediğim gibi- maaşını söylemekten utanan Genel Müdür olarak geçtiniz Sayın Genel Müdür.

Değerli arkadaşlarım, “yayın politikası tartışılıyor” dedik, “kadrolaşma politikası tartışılıyor” dedik. Ben, kendi düşüncelerimi izin verirseniz değerli bir gazeteci, eski bir TRT Genel Müdürü, saygın devlet ve siyaset adamı, yayıncı, yazar Sayın Cem’in hazırlanmış bir röportaj kitabından yaptığım küçük alıntılarla size sunmak ve paylaşmak istiyorum.

Söylediklerimize yüreklerinizin ve kulaklarınızın kapalı olduğunu biliyorum ama ola ki bu sözlerden birkaçı kulağınızın bir yerinde küpe olur diye de umut ediyorum.

Örneğin Sayın Cem yayın politikasıyla ilgili demiş ki: “TRT’nin görevi belli bir görüşü halkoyuna kabul ettirmek değil, bütün görüşleri yansıtarak halkoyunun serbestçe oluşumuna yardım etmektir. Öncelik, insanları iyiye, doğruya, gerçeğe, erdeme, daha güzel bir dünya yaratmaya yönelten bir anlayışta olacaktır.”

Sayın Şahin’e böyle bir anlayışı tavsiye ederim, yöneticilere böyle bir anlayışı tavsiye ederim.

Habercilikle ilgili şunu demiş: “Haber bir toplumdaki gelişmenin başlıca itici kuvvetlerinden biridir. Habersiz olan fikirsizdir, hareketsizdir. Bu kural hem toplumun bütünü için hem de kişi için geçerlidir. İnsanın daha hür olmasında, insanın kendi sorumluluğunu kavrayabilmesinde vazgeçilmez ön şart doğru ve yeterli haber almasıdır.”

Size onu tavsiye ederim. Türkiye'nin gerçekten kalkınmasını, gelişmesini, insanının yücelmesini istiyorsanız böyle bir habercilik anlayışını lütfen uygulayın.

Bakın, TRT-iktidar ilişkisi konusunda Sayın Cem hatıralarında, röportajında ne diyor: “TRT’nin görevi iktidarların sesi olmak değildir, bütün Türkiye'nin tek sesi olmak gibi bir yayın aracı için ölçüsüz iddiayla ortaya çıkmak da değildir. TRT’nin görevi, bütün Türkiye için çok önemli bir haber ve kültür aracı olmaktır. Benim gerçekleşmesine çalışacağım görev budur.”

Şimdi size önerim yine budur. Zaten Hükûmetin yeteri kadar borazanı var, orkestrası var çalan. Ama ne olur TRT’yi bir kez daha yeniden bir çiftliğe dönüştürme, bir borazana çevirme gayretlerinizden lütfen vazgeçin ve Sayın Cem’in şu sesine kulak verin: “TRT’nin görevi iktidarların sesi olmak değildir.”

Ayrıca, TRT’nin yönlendirilmesine çeşitli etkenlerin, baskıların olduğunu hep biliyoruz, duyuyoruz. Bununla ilgili de bir protokol ziyareti sırasında Sayın Cem’in o zaman Sayın Başbakan Ecevit’le yaptığı temas sonrasında ortaya koyduğu bir kanaati var, aynen aktarıyorum: “Başbakan Ecevit her zamanki aşırı nezaketiyle konuştu. TRT hakkında en ufak bir öneri ve eleştiri getirmedi. Sonra da hep böyle oldu zaten. TRT’nin bağımsızlığına büyük saygısı vardı. Ben de bunu hep minnetle anarım.”

Şimdi, Sayın Genel Müdüre, tabii, Hükûmet kanadından ve Başbakan tarafından yapılan, basın bürolarından yapılan baskılara direnmesini önerirken Hükûmet yetkililerine ve Sayın Başbakana da, onun basın sözcüsüne de değerli siyaset adamı Bülent Ecevit’in bu tavrını örnek almalarını öneririm.

Bir başka düşünce: Personel politikası çok tartışılıyor. Bir itirafta bulunuyor Sayın Cem: “Her gün 100 kişi TRT’ye iş başvurusunda bulunuyordu. Tabii ellerinde hatırlı kartvizitlerle. Karşı koymak cidden çok zordu ama son güne kadar direndim ben. Ne yalan söyleyeyim, Genel Müdürlük döneminde en çok bu yüzden dost kaybettim. Devletin parasını boş yere harcatmamak, Kurumun parasına sahip çıkmak gibi bir prensibim vardı.”

Şimdi soruyorum: Sayın Genel Müdür, siz böyle misiniz? Böyle bir Genel Müdür olacak mısınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akıncı, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Yoksa, bırakın TRT Genel Müdürlüğü maaşınızı, başkaca yerlerden aldığınız maaşlarınızı hâlâ alt alta yazıp toplayıp kâr hanenize yazmakta ısrar mı edeceksiniz?

Peki, ne olmuş bütün bunların sonucunda? Bütün bunların sonucunda bir şey olmuş: 1974’te Avrupa’nın çeşitli ülkelerinden 51 televizyon eleştirmeni TRT’yi Avrupa’nın en iyi televizyon istasyonları arasında 5’inci seçmiş, yatırım hızından ve programların kalitesinden dolayı. Şimdi, Avrupa’da 5’inci olmayı bırakın siz Türkiye’de 15’inci yapın TRT’yi biz sizi saygıyla anarız.

Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz oylamadan evvel.

BAŞKAN – Sayın Anadol, Sayın Genç’in de söz  talebi var önergeyle ilgili, daha sonra.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Peki efendim.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Netice itibarıyla, yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 219 sıra sayılı Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun getirilen 5’inci maddesi üzerinde verdiğim bir  değişiklik önergesi. Bu önergeyle, işlevi kalmamış daire başkanlıklarını kaldırıp benzer işler yapanları birleştirerek TRT’nin daha dinamik bir işleyişe kavuşması amaçlanmıştır. Esas, kısaca özetlemek gerekirse, bu.

Şimdi, hayretler içinde Türkiye Büyük Millet Meclisinde olan şeyleri izliyorum.

Şimdi, değerli milletvekilleri, şurada arkadaşlarımız yani dünden beri bir Genel Müdürün maaşını öğrenemiyorlar. Şimdi Genel Müdür, Bakanın yanında oturuyor. Kendi  “TRT’den aldığım maaş 6 bin.” dedi. Peki, Telekom’dan ne kadar alıyorsunuz? Avea’dan ne kadar alıyorsunuz? Öteki yan görevlerinizden ne kadar alıyorsunuz?

Şimdi, herhâlde, otoriter bir bakan yanındaki genel müdüre diyecek ki: “Getir bakalım, ne kadar para alıyorsun, şu maaş bordronu ver.” Bundan daha doğal bir şey var mı? Ama, bakıyorum ki, Bakan Genel Müdürden korkuyor. Böyle bir şey olmaz ki yani.

AHMET İNAL (Batman) – Rektörler kaç para alıyor?

KAMER GENÇ (Devamla) - Yani, şimdi, acaba, bu Bakanın bu Genel Müdürden korkmasını sağlayan nedenler ne? Ben, doğrusu hayret ettim. Acaba, bundaki, bu Genel Müdürlükteki güç nereden kaynaklanıyor? Acaba tarikattan mı veya bir başka çevrelere yakınlıktan mı? Yani, böyle bir duruma düşen bir Hükûmetin, bir memlekette bürokrata söz geçirmeyen bir Hükûmetin bu memlekette bakanlık yapması, devleti yönetmesi mümkün mü? Değil. Bunu kamuoyunun karşısında gösterdikten sonra, daha biz Hükûmete ne diyeceğiz? Bürokrasinin emrindeki bakanlar… Böyle bir davranış, böyle bir gösteri, böyle bir anlayış olur mu?

Biraz önce İçişleri Bakanını dinlediniz. Cumhuriyet Halk Partisini dinleyen… Dinlendiği kesin. O vali, Bolu Valisi, Alevi inançlı bir vatandaş, bir vali -tanıyorum kendisini- dürüst. Sırf bir cuma namazında  Başbakanın yanında olmadığı için veyahut da Tayyip Erdoğan’ın yanında, geçen gün, bir tarikat şeyhinin cenazesine gitmediği için kendisi alınmış, görevden alınıyor. Ben soru verdim bugün. Ben, dedim ki…

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Yalan söylüyorsun, yalan!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yalan olup olmadığı çıkacak ortaya.

Bugün soru önergesini verdim. Hangi gerekçeyle bu valiyi görevden aldın? Yani, şimdi, bir valiyi görevden… Basına bunlar şey ediyor, basın yazıyor işte bunları. Sizin işiniz gücünüz tarikat şeyhlerini korumak.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Sizin döneminizde hiçbir vali görevden alınmadı mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, ondan sonra da tarikatların… Sizin  anlayışınıza göre, o tarikatlara hizmet etmeyen insanları en aşırı derecede cevaplandırmak. Böyle bir anlayış sistemi, devletin haysiyetini kurtaramaz.

Bakın, Dışişlerine getirdiğiniz kişi ne diyor: “Türkiye’de yalnız Hristiyan azınlıkların değil de Müslüman çoğunlukların da inanç, dinî ibadetlerini yerine getirmelerinde sorun var.” Bu sözü söyleyen bakanı siz burada oturtuyorsanız benim zaten sizinle konuşacak bir şeyim yok. Bu Türkiye Cumhuriyeti devletine bundan daha büyük hakaret var mı? Bu cümleyi tarif ettiğiniz zaman, yani diyor ki: “Hristiyan azınlıklar bu memlekette baskı altındadır. Bırak onu, çoğunluk Müslümanlar da dinî inançlarını yerine getirmiyorlar.” diyor.

Değerli milletvekilleri, bu memlekette 110 bin cami var. Diyanet İşleri Başkanı, maşallah Hükûmeti yöneten bir Diyanet İşleri Başkanı.

ABDURRAHMAN DODURGALI (Sinop) – Ne diyor bu, Sayın Başkan?

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, Sayın Bakan da onun başkanlığını yaptı. Maşallah, bütün emirler oralardan geliyor. Bir ara Alevilerin, işte cemevinin ibadet yeri sayılması yönünde bir açılım yapılmaya çalışıldı “Efendim, siz Hükûmet olarak kendi işinize bakın. Bu, bizim işimiz.” dedi. Yani, bu kadar, Hükûmet içinde etkili. Sonra, hangi vatandaşımızın Türkiye’de dinî ibadetini yerine getirmesine engel bir şey var mı? Herkes, milyonlarca insan gidiyor camide namazını da kılıyor, orucunu da tutuyor. Kim buna müdahale etmiş ve bu memleketin Dışişleri Bakanı gidiyor, diyor ki: “Efendim, Müslüman çoğunluğun da ibadet sorunu var.” Bunu söyleyen sizin adamınız. Varsa çözün.

Peki, gidip de Avrupalının önünde Türkiye Cumhuriyeti devletini küçültmeye kimin hakkı var? Böyle bir şey olmaz sayın milletvekilleri. Ha, şimdi, siz diyorsunuz… Yani size doğru söylenen şeylerden, gerçekten bundan bir ders almanız lazım. Bu devlet hepimizin devleti. Bu devleti eğer yüceltecek insanlar varsa hep birlikte yücelteceğiz. Yani “Benden ise ne kadar hatalı konuşursa konuşsun ben onun bütün hatalarını kabul ederim.” demek siyaset anlayışına ters gelen ve siyaseti aşağılatan bir davranıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu getirdiğiniz kanun tasarısıyla… Bakın, TRT, eskiden beri bir yayıncılık okuluydu. Orada, gerçekten Türkiye’ye yayın hizmetleri yönünden en büyük hizmeti yapan bir kurumdu. İşte, oraya alınanlar belli bir staja tabi tutuluyordu, belli bir yerlere geliyordu. Şimdi bunların hepsini siliyorsunuz, ne yapıyorsunuz? Size yandaş gazetelerden, televizyonlardan kişiler getiriyorsunuz. Bunların habercilikle, yayıncılıkla hiçbir ilgileri yok. Bir tek ilgileri var; sizin inançlarınıza, yani o da, o inanç da hepimizin, tabii, İslam inancı hepimizin müşterek inancı da, “onu istismar edelim” bölümüne yakın bir şeyleri olduğu için getiriyorsunuz, devletin bütün kurumlarını zaafa uğratıyorsunuz.

TRT’yi de, halkın saygısı olması gereken bu millî kuruluşu da maalesef hem değerinden düşürüyorsunuz hem işlevinden düşürüyorsunuz; ticari bir yayıncılık sistemi hâline getiriyorsunuz. Dolayısıyla Türkiye'ye fayda getirmiyorsunuz, hizmet etmiyorsunuz; zarar getiriyorsunuz.

Önergemiz bundan ibarettir, kabulünü diliyorum efendim. Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Önergeyi anlamadık biz ama!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Açıkladım, anlayışın varsa anlarsın!

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Anlatamadın ki!

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi var, onu yerine getireceğim.

Sayın Anadol, Sayın Okay, Sayın Serter, Sayın Ateş, Sayın Ekici, Sayın Altay, Sayın Oksal, Sayın Keleş, Sayın Yıldız, Sayın Köktürk, Sayın Baytok, Sayın Süner, Sayın Kaptan, Sayın Sönmez, Sayın Ertemür, Sayın Bayram, Sayın Ünsal, Sayın Özbolat, Sayın Arat, Sayın Bingöl, Sayın Koçal, Sayın Özer.

Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219) (Devam)

BAŞKAN – Biraz önce görüştüğümüz Sayın Bülent Baratalı ve arkadaşları ile Sayın Kamer Genç’in önergelerini birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önergenin metni yine aynı mahiyettedir. Önergeleri birlikte işleme alacağım. İlk önergeyi okutacağım, diğer önergenin imza sahiplerini okutacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Genel Sekreterlik ve Özel Kalem Müdürlüğü” ibaresinin “Genel Sekreterlik, Özel Kalem Müdürlüğü” şeklinde, “Haber,” ibaresinin de “Haber ve Spor Yayınları,” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Cemaleddin Uslu (Edirne) ve arkadaşları

BAŞKAN – Sayın Mustafa Elitaş ve arkadaşlarının önergesi de aynı mahiyettedir.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Efendim, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe okunsun.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gerekçe okunsun, sistemi bozmayalım.

BAŞKAN – Önerge sahipleri iki önergenin de gerekçenin okunmasını istediler. Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Genel Sekreterlik ile Özel Kalem Müdürlüğü farklı birimler olduğundan farklı yorumlamalara sebebiyet verilmemesi için düzenleme gerekmektedir.

Ayrıca, günümüzde tüm dünya ülkeleri spora büyük önem vermekte ve uluslararası spor organizasyonlarında ön sıralarda yer almak için mücadele etmektedir. Bu sonuçlar ulusal saygınlığın bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Spor, toplumun sosyal yapısı içindeki huzursuzlukların giderilmesinde ve gerginliklerin toplum yararına yöneltilebilmelerinde en önemli faktörlerden biridir. Önergenin kabulü halinde, farklı düşünce, farklı inanç ve farklı çizgide olan insanları birleştiren, sevindiren, eğlendiren önemli bir toplumsal olgu olarak ortaya çıkan spor faaliyetlerine yönelik yayınlar, önemine binaen teşkilat Kanununa Daire Başkanlığı düzeyinde dercedilmiş olacaktır.

BAŞKAN – Önergeleri birlikte işleme alıyoruz.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

6’ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6- 2954 sayılı Kanunun 21 inci maddesi madde başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Türkiye Büyük Millet Meclisi ve açıköğretim yayınları ile eğitim ve öğretim amaçlı diğer yayınlar

MADDE 21- Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul çalışmalarını radyodan dengeli ve tarafsız bir biçimde özetleyen yayın yapar.

Kuruma tahsis edilen TV kanallarından biri olan TRT 3’ten TBMM TV aracılığıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi faaliyetleri yansıtılır. Türkiye Büyük Millet Meclisi faaliyetlerinin hangi ölçüde yansıtılacağı hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğünce birlikte hazırlanacak protokolle belirlenir. Bu yayınlardan ücret alınmaz.

Açıköğretim yayınları ve eğitim ve öğretim amaçlı diğer yayınlar, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna tahsis edilen TV kanallarının uygun görüleninden yayınlanır. Ücret miktarı ve yayın ile ilgili diğer hususlar, ilgili kurumlar ile Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü arasında yapılacak bir protokolle belirlenir.”

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde söz alan Hükûmet üyeleri, gruplar adına söz alan üyeler ve şahsı adına söz alan üyelerin isimlerini okuyorum: Hükûmet adına Devlet Bakanı Sayın Mehmet Aydın; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Nur Serter, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Beytullah Asil, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Pervin Buldan; şahısları adına Diyarbakır Milletvekili Abdurrahman Kurt ve Adana Milletvekili Sayın Fatoş Gürkan.

Evet, ilk söz, Hükûmet adına Sayın Mehmet Aydın, Devlet Bakanı.

Sayın Bakanım, kürsüye buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Birkaç hususa temas etmek istiyorum. Evvela, bu kürsüde konuşan arkadaşlarımızdan biri, hakikaten, çok kere olduğu gibi bu defa da oldukça genelleme yaparak, hakikati bir tarafa bırakıp konuşarak ve çok önemli şeyleri hiçbir zaman göz önünde bulundurmayarak konuştu. Yani, Hükûmetin bir temsilcisine, bir bakana “Genel Müdürden korkuyor. Acaba ondan niye korkuyor? Herhâlde tarikat mı var?” Açıkça söyleyeyim -tabirimi bağışlayın, ben yerinde olmayan tabirleri sevmem- bunlar artık kabak tadı verdi. Çok açık söyleyeyim: Sayın Kamer Genç benim herhangi bir tarikatla, herhangi bir cemaatle ilgim olduğunu söylesin, şu anda istifa edeceğim; milletvekilliği dâhil buna. (AK Parti sıralarından alkışlar) Hayatım boyunca böyle bir şeyle ilgili olduğumu söylesin, çıksın burada ispat etsin, Bakanlığı, milletvekilliğini aynı anda bırakırım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben size söylemedim.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (Devamla) – Ben milletimin sevgisinden uzak kalmaktan korkarım. Ben bu vatana faydalı olamamaktan korkarım. Ben Allah’tan korkarım. Başka bir şeyden korkmam. Lütfen, konuşmanın da bir adabı olmalı, bir çerçevesi olmalı, bir haddi olmalı. Bu kadar da olmaz artık! Bu kadar da olmamalıdır! Açıkça söyleyeyim: İnandığım değerler vardır, bu ülke vardır, bu vatan vardır, gerisi teferruattır, umurumda değil. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bundan sonra bu türden benimle ilgili her konuştuğunuz zaman çok daha ağır cevaplar alacaksınız, bunu açıkça söyleyeyim. Bu kadar olmamalı yani bunun bir…(AK Parti sıralarından alkışlar)

İki: Arkadaşlar, dün ve bugün yine bir önceki madde üzerinde konuşan arkadaşlarımız, bu maaş konusunu gündeme getirdiler. Şimdi, niye o konuda bir tereddüt oldu, müsaade ederseniz onu kısaca açıklayayım. Bu Türk Telekom, biliyorsunuz, halka arz edilmiş ve borsaya kota edilmiş bir şirket. Acaba, burada, onunla ilgili herhangi bir bilgi vermek hukuk açısından bir sıkıntı doğurur mu doğurmaz mı endişesi vardı.

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Hiçbir şey olmaz.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (Devamla) – Hayır, tamam “Hiçbir şey olmaz.” diyorsunuz. Şu anda ben de “Hiçbir şey olmaz.” diyorum, onun için açıklayacağım, merak etmeyin ama sadece o tereddüdün ondan kaynaklandığını ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla, şimdi, tekrar…(CHP sıralarından gürültüler)

Lütfen, dinleyin canım.  

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Şimdiye kadar bilmiyor muydunuz?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (Devamla) – Hayır, bilmiyordum; açıkçası, bilmiyordum. En az 5 hukukçu arkadaşıma sordum. Hâlâ da bu hukukçu arkadaşlarımın bir kısmı “Bunda sakınca var.” diyebiliyorlar ama ben artık diyorum ki hayır, ben, arkadaşımın, Genel Müdürün talebi üzerine, arzusu üzerine gereken açıklamayı yapacağım.

İsterseniz Genel Müdürlük maaşını tekrar edeyim –söyledim ama hatırdan çıkmış olabilir- 6.296,13 YTL’dir. Buna, TRT Yönetim Kurulundan aldığı dâhil olmak üzere Genel Müdürün TRT Kurumumuzdan aldığı toplam maaş bu kadardır.

Diğer bir hususu da ifade edeyim: Sayın Genel Müdür, özelleştiği için, biliyorsunuz, orada kamu hissesini temsilen, Telekom’da kamu hissesini temsilen Yönetim Kurulu Üyeliği görevini yapıyor. Bunun toplam -performansı şusu busu hiçbir şey yok çünkü o da telaffuz edildiği için söylüyorum- toplam miktarı, değerli arkadaşlarım, 8 bin YTL’dir. Tekrar ediyorum: Bu performans ücreti sadece üst düzey yöneticilere ödeniyormuş, sadece onlar alıyormuş, dolayısıyla bu 2002’nin sonundan itibaren de zaten devam eden bir durummuş ve netice olarak, yani müsteşar iken de arkadaşımız, bu 2002’den beri devam ettiğine göre, bu meblağı zaten alıyormuş, bu meblağ kendisine ödeniyormuş.

Bir diğer husus: Avea’dan da Genel Müdür olmadan önce bir miktar ödeme yapılıyormuş, alıyormuş ama Genel Müdür olduğu tarihten itibaren bunu bırakmış, bu terk edilmiş ve alınan miktar da zaten ödenmiştir. Dolayısıyla, şu anda Sayın Genel Müdürün TRT Genel Müdürlüğü maaşına ek olarak aldığı miktarın toplamı 8 bin YTL’dir, bunu arz ediyorum.

Bir diğer husus: Arkadaşlarımız bu “borazan” kelimesini de çok sık kullanıyorlar.

Arkadaşlar, inanın, elimizden geldiği ölçüde… Altı aydır sorumluyum ben, Kurumu takip ettiğim için söylüyorum: Tarafsız olmak için elimizden geleni yaptık. “Daha önce değildik.” demiyorum ama ben kendi dönemimle ilgili diyorum ki: Elimizden geldiğini yaptık. Mesela, pek çok programa CHP’li arkadaşlarımızı da davet ettik. Kemal Bey biliyor bunu, çünkü Genel Müdür kendisini de bir programla ilgili olarak, “arkadaş göndersin” diye…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Beni mi?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Evet, sizi. Galiba Enine Boyuna Programı’na arkadaşlarımız katılsın diye size ulaşılmış. Manisa Milletvekili arkadaşımız da zaten…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Benim itirazım üzerine… “Yeminli CHP düşmanlarını programa çıkarttınız, niye?” diye sorduğumda ondan sonra geldi. Bizim gruplarımızın uzmanları var CHP uzmanları, onları bulup bulup çıkarıyorlar.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (Devamla) –Her neyse yani, ben sadece…

Ayrıca Zirveden Bakış Programı’na Sayın Baykal müteaddit defalar çağırılmış, Özel Kalemiyle temas kurulmuş ama bütün genel başkanlarda olduğu gibi, zannediyorum Sayın Başkan da iş yoğunluğu fazla olduğu için bu Zirveden Bakış Programı’na katılamamış. Bundan sonra da eğer o istikamette bir talep olursa, o istikamette bize ulaşılan bir öneri olursa, bunu ciddiyetle dikkate alacağımızı da ifade etmek istiyorum.

Muharrem İnce arkadaşımız, o, hepimizin bildiği üslubuyla –altı senedir beraber çalışıyoruz- benim üslubumun tamamen zıddı ama saygı duyuyorum, benim üslubum ideal değil ki, onunki de öyle olsun, hiç zararı yok, ama “Sayın Bakana yalan söylüyorlar, Sayın Bakana yanlış bilgi veriyorlar…”

Hayır, bana verilen bilgi doğrudur. Tekrar ediyorum, 21 açıktan atama olmuştur, 1 şehit ailesinden, 2 mahkeme kararıyla, gerisine bir daha baksın rakamlarına. Bu dönemde mi, daha önceki dönemlerde mi olmuş, tekrar arkadaşlarıma rica ettim, bana bu rakamları getirin dedim. Bana getirilen rakamlar, benim dün size verdiğim rakamlardır. Belki dün, bu mahkeme kararıyla dönenleri söylememiş olabilirim. Tekrar ediyorum, 21 dışarıdan atama, 1 şehit ailesinden ve 2 de mahkeme kararıyla yapılan atama vardır, onun dışında… Ama, bu, ihtiyaç olduğu zaman bundan da kimse bir korku, endişe çıkarmasın. Elbette ihtiyaç olduğu zaman da atanacaktır. Gerçekten iyi yetişmiş personele ihtiyacımız vardır. Özellikle işin teknik tarafıyla ilgili, habercilikle ilgili, sanat tarafıyla ilgili çok önemli ölçüde… Evet, isimler de var burada ama isimleri söylememe gerek yok, vaktinizi almayayım.

Dolayısıyla, bu, TRT’nin yeni personel almayacağı anlamına gelmez ve bu TRT yeni personel alırken de açıkça söyleyeyim, bilmeden, “İşte kadrolaşma, biz dememiş miydik, 50’ye çıktı, 60’a çıktı.” denmesine de bakmayacağız, o Kurumdan sorumluyuz, o Kurumun başarısından sorumluyuz.

Parantez açarak bir şey daha söyleyeyim TRT’yle ilgili -çünkü arkadaşlarımızın bir kısmı bilmiyor, nitekim zaten konuşmada da vardı o- TRT bağımsız bir kuruluştur, TRT’nin bu türden atamaları bana gelmez. Benim imzamla yapılan bir atama yok. Ama, yine de, o Kurumdan sorumluyum, elbette ki ilgili arkadaşlar bana bilgi vermek zorundadırlar. Onlar bana karşı sorumludurlar, hesap verme durumundadırlar; benim de size karşı, milleti temsil ettiğiniz için size karşı ve geniş anlamıyla millete karşı tabii sorumluluğum vardır; ben de onu elbette gelip burada açıklayacağım.

Benim şu anda söyleyeceklerim bu kadar. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan benim konuşmamı yanlış deklare etti. Müsaade ederseniz… (AK Parti sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çok doğru tespit etti, çok doğru!

BAŞKAN – Sayın Genç, burada sataşılacak bir şey yok, sadece kendi ifadelerini söyledi, burada bir sataşma yok. Lütfen…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sataşma var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hayır yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan hem beni itham etti hem de benim beyanatımı orada yanlış değerlendirdi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sataşma olmadığına dair tanıklık edebilirim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben Sayın Başkana tarikat mensubu olduğunu söylemedim. Müsaade ederseniz onu da izah edeyim.

BAŞKAN – Tamam, zaten söylediniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika Sayın Başkan…

BAŞKAN – Hayır efendim, Sayın Bakan…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben burada milletvekiliyim. Herkes benden sonra bana hakaret ediyor, sonra bana sataşmadan söz vermiyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) - Böyle taraflı bu Meclisi yönetme! Bak, rica ediyorum senden. Diyorum ki, ben ısrar ediyorum, bana sataşıldı efendim.

BAŞKAN – Sayın Genç, bu Meclisi gayet tarafsız yönetiyorum. Bakınız, bu Mecliste en çok konuşan, İç Tüzük gereği olarak…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, konuşmak meselesi önemli değil.

BAŞKAN – Müsaade edin, bir dakika efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki, buyurun.

BAŞKAN – Siz, her itirazınızda burada konuşma hakkını elde edeceğinizi kabul ediyorsanız, böyle bir olay yok bir defa yani. Bir değerlendirme söz konusudur. Eğer bu konuda ısrarlıysanız, ben tutanakları getirtirim, bakarım; eğer bu hususta bir hakkınız doğmuşsa ben o hakkı size veririm. Oldu mu efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bakın, biraz önce Sayın Bakan beni itham etti. “Bir daha konuşursan böyle, daha ağırını konuşurum.” dedi. Ben ithamlara pabuç bırakacak bir insan değilim.

BAŞKAN – Tamam, o ayrı.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama benim sözümü de açıklamama müsaade edin bana.

BAŞKAN – Ben “itirazlara pabuç bırakın” vesaire anlamında söylemiyorum. Bakınız…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, “Sayın Bakan neden korkuyor?” dedim.

BAŞKAN – Siz kendi konuşmalarınıza da bakın, diğerlerinin konuşmalarına da.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Ben, “Sayın Bakan neden korkuyor?” dedim.

BAŞKAN – Ben tutanakları getirtip bakacağım, hakkınız varsa vereceğim size.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Genel Müdürden mi korkuyor…

BAŞKAN – Tutanakları getirteceğim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Peki ama ne zaman getirteceksiniz?

BAŞKAN – Efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Getirtin bakayım dinlemedinizse. Peki, ben bekliyorum burada.

BAŞKAN – Bekleyin.

Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Nur Serter.

Buyurun Sayın Serter. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 6’ncı maddesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi, açık öğretim yayınları ile eğitim ve öğretim amaçlı diğer yayınlar konusunda düzenleme getirmektedir. Bu düzenleme kapsamı içinde bu yayınların hangi kurumlarca hazırlanacağı ve bu kurumlara ödenecek ücret miktarı Genel Müdürlüğün takdirine, yetkisine bırakılarak, Genel Müdürlük ile kurumlar arasında yapılacak bir protokole bağlanmaktadır.

Bilindiği üzere, 2954 sayılı Yasa’nın 25’inci maddesinde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır, yani bu madde aynen korunmaktadır. Şimdi bu maddeye baktığımızda, bu maddenin başlığı “Eğitim ve öğretim amaçlı yayınlar”dır. Yani eğitim ve öğretim amaçlı yayınların neler olduğu, hangi kapsam içerisinde yapılacaklarına ilişkin, Yasa’da 25’inci madde adı altında bir madde bulunmakta ve eğitim ve öğretim yayınları bu maddede düzenlenmektedir.

Bu maddenin içeriğine bakıyoruz, bu madde diyor ki: “Sürekli, yaygın, merkezî ve açık öğretim programlarının yükseköğretim kuruluşlarınca yapılacak, örgün eğitim programları Millî Eğitim Bakanlığı tarafından yapılacak ve yaygın eğitim programları da ilgili bakanlıklar tarafından yapılacak.” Yani böyle bir düzenleme Yasa’da var.

Şimdi, böyle bir düzenleme olduğuna göre ve bu düzenleme “Eğitim ve öğretim amaçlı yayınlar” başlığını da 25’inci maddede kapsadığına göre, o zaman, ben, burada 6’ncı maddedeki eğitim ve öğretim amaçlı programlardan neyin kastedildiğini öğrenmek istiyorum. Çünkü eğitim ve öğretim amaçlı program, son derece geniş kapsamı ifade eder. Her şeyi eğitim ve öğretim kapsamı içerisine sokabilirsiniz. Bu, sizin, eğitim ve öğretime bakış açınızla ilgilidir, eğitim ve öğretimden neleri beklediğinizle ilgilidir. Eğitim ve öğretimin amacını eğer sadece kendi isteğiniz doğrultusunda saptarsanız, o zaman, “Eğitim ve öğretim amaçlı yayınlar” adı altında TRT’nin genel yayın ilkeleriyle çelişebilecek nitelikte bir kapsam genişliğine de bu tanımı ulaştırabilirsiniz.

Şimdi, TRT’nin genel yayın ilkelerine bakıyoruz. Aslında, bu genel yayın ilkeleri , eğitim ve öğretim amaçlı programların hangi konular içinde yapılması gerektiği konusunda bize bilgi veriyor. Diyor ki yayın ilkeleri: Anayasa’nın özüne ve ruhuna uygun olmak zorunda burada yapılan programlar. Devletin bölünmez bütünlüğü, millî egemenlik, cumhuriyet ve cumhuriyeti koruyup kollama kurallarına uygun olmak zorunda TRT’de yapılan programlar. Atatürk ilke ve devrimlerini kökleştirmek zorunda. Doğru ve temiz bir Türkçe kullanmak zorunda. Ulusal kültüre sahip çıkmak zorunda. Yani, eğitim ve öğretim amaçlı programların bu temel değerlere sahip çıkan programlar olması gerekiyor.

Oysa, TRT’nin son dönemdeki yayınlarını izliyoruz, hiçbir şekilde bu temel ilkelere gerçek anlamda sahip çıkacak bir yayın anlayışına TRT’nin sahip olmamaya başladığını görüyoruz. Bütün programlar için söylemiyorum. Bütün programları, henüz, bu temel ilkelerin dışına çıkmış programlar değil. Ama, özellikle canlı yayını bahane ederek yapılan bazı programlar ya da Türkiye’deki duruşu, kimliği, savunduğu değerleri son derece netleşmiş olan kişilere devredilmiş, yapımı böyle kişilere devredilmiş olan programlar, çeşitli tartışma programları -biraz önce de sözü edildiği gibi- hem tarafsızlık ilkesini göz ardı eden hem de bu temel değerleri göz ardı eden birtakım özellikleri ortaya koymaya başlamıştır.

Şimdi, bütün bunları neden burada bu kadar, açıkçası, sıkıntı da duyarak, dile getirmek zorundayız? Bunun nedeni, zannediyorum, sabahtan beri yapılan çeşitli konuşmalarda çok açık olarak ortaya çıktı. Bizim birtakım endişelerimiz var değerli milletvekilleri, açıkça koyalım ortaya. Evet, Cumhuriyet Halk Partisi olarak birtakım endişelerimiz var, onun için TRT Kanunu üzerinde de bu kadar titizlikle duruyoruz. Yani, bizim içimiz rahat değil. Biz, TRT’yle ilgili yeni tasarıda birtakım maddeleri tekrar tekrar dile getirmek ihtiyacını duyuyoruz. “Kadrolaşma” diyoruz, evet, açıkça diyoruz. İşte, birtakım birimlerin birleştirilmesi, bazılarının kaldırılması, “sözleşmeli personel” adı altında birilerine 4 kata varan ödemeler yapılması, bütün bunlardan duyduğumuz endişeleri dile getiriyoruz. Örneğin, TRT’nin 7 kişilik Yönetim Kurulunda Genel Müdür ve Genel Müdürle birlikte oy hakkına sahip olacak Genel Müdür tarafından belirlenmiş 2 Genel Müdür Yardımcısının varlığından rahatsızlık duyuyoruz açık söyleyeyim. 2 Genel Müdür Yardımcısının oy hakkıyla Yönetim Kurulunda yer almasından rahatsızlık duyuyoruz, çünkü sizlerin o çok antidemokratik bulduğunuz, çok sık eleştirdiğiniz YÖK Yasası’na -üniversiteler yasasına- bakın rektörün atadığı rektör yardımcılarının Yönetim Kurulunda oy hakkı yoktur. O zaman niye çifte standart olsun? Niye Genel Müdür tarafından belirlenmiş Genel Müdür Yardımcıları Yönetim Kurulunda oy hakkına sahip olsun diye sorma hakkını kendimizde görüyoruz.

Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecek 4 kişiden 1’inin de katılması hâlinde 7 kişilik Yönetim Kurulunda bütün kararların siyasi iktidarla bağımlı bir biçimde çıkacağından endişe duyuyoruz. Duyuyoruz, çünkü duymamızın çok geçerli sebepleri var. Biz, TRT’ye çok özenerek bakıyoruz. Biz, TRT’nin kirlenmiş, yozlaşmış yayıncılığa karşı bir sığınılacak liman gibi tertemiz kalmasını arzu ediyoruz. Onun için endişe duyuyoruz.

Biz, endişe duymakta çok haklıyız değerli milletvekilleri. Çünkü yaşanılan olaylara şöyle bir bakın, bir hatırlayın; son haftalarda şurada konuşulanlara bir bakın, şurada konuşulan ihalelerle ilgili konuları, burada geçirdiğimiz gensoruları bir hatırlayın; telekulak olayını bir hatırlayın, şu güvensizliğin altyapısında ne kadar haklığı olduğumuzu lütfen kendinizi bizim yerimize koyarak anlayın.

TRT gibi bir kurumda daha geçtiğimiz hafta ATV-Sabah ihalelerini burada masaya yatırdığımız ve -yatırmaya da devam edeceğimizin altını bir kere daha çizelim- yandaş kayırmacı tavırlarınızı, kadrolaşma konusundaki kararlılıklarınızı ve en son, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Merkezinin dinlenmiş olmasına rağmen, bu, açık ve net bir biçimde bir gazetenin sayfalarında konuşmanın yer alarak kanıtlanmış olmasına rağmen, Bakanın, bir bakanın, İçişleri Bakanının buraya çıkıp da bu eylemi meşrulaştıracak bir tavırla konuşması ve orada yapılmış olan konuşmaların içeriğine atfen burada değerlendirmeler yapması hâlinde, bizim, yapılan bütün bu yasal düzenlemelere karşı içimizin rahat olması nasıl mümkün olabilir? Tabii ki endişeliyiz, tabii ki biz birçok konudan endişe duyuyoruz, yapılan yeni değişikliklerle TRT’de kadrolaşma olabileceğinden endişe duyuyoruz çünkü bakın, bir örnek vereyim size: Bir dergi dağıtıldı, her milletvekilinin odasına kondu, İmam Hatip Lisesi Mezunları Derneğinin çıkardığı “Tohum” adlı bir dergi. Bu dergiyi hatırlatayım size. Bizim bir kadın milletvekilimizin kılık ve kıyafetini burada neye benzettiğini adlandırmak istemiyorum Meclisin bu yüce çatısı altında, Meclise saygısızlık olarak görüyorum. Bu derginden bahsediyorum. Şimdi bu dergiyi açıyorsunuz -bu dergideki yapılan röportajlardaki ifadeleri aynen kullanacağım- bu dergi “Birçok İslami radyo ve televizyon kurumu battı.” diyor ve “Veya el değiştirdi, reklam pastasından yeteri kadar pay alamadı ve burada çalışan insanlar da bugün işsiz duruma düştü.” diyor, bu işsiz kalan İslami radyo ve televizyon kurumlarının çalışanlarının Türkiye açısından ne kadar büyük bir sorun olduğunu anlatan röportajlar yayınlanıyor. Siz de bu dergileri alıyorsunuz, bizim odalarımıza dağıtıyorsunuz.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Serter, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

FATMA NUR SERTER (Devamla) – Teşekkür ederim.

Şimdi, doğal değil mi? Biz TRT’deki kadrolaşmadan söz ederken işte, size, alın koskoca bir kaynak: İslami radyo ve televizyon kurumlarından açıkta kalmış, işsiz kalmış insanlar. Yani şimdi, bunların hiçbirisinin TRT’ye alınmayacağı, sizin değerlendirmenizde, yapacağınız değerlendirmelerde bu kişilerin dünya görüşünün dikkate alınmayacağı ve objektif davranacağınız konusunda sizin bizi ikna etmeniz ne kadar mümkündür? Bunu, ben, halkın takdirine bırakıyorum, mümkün olamayacağını halkın takdirine bırakıyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sizi ikna etmek zor ama siz bilirsiniz.

FATMA NUR SERTER (Devamla) – Çünkü, bugüne kadar yapılanlar -en son telekulak olayı dâhil olarak- sizin bu konuda tarafsız olmadığınızı, olamayacağınızı, objektif kriterlerle atama yapmadığını, yapmayacağınızı açıkça ortaya koymuştur değerli arkadaşlar. Bu nedenle endişeliyiz. Bu nedenle, biz, yapılacak olan atamaların siyasi iktidarın gölgesinde kalacağını, zaten Genel Müdürün de siyasi iktidar doğrultusunda seçilmiş olduğunu bildiğimiz için endişeliyiz. O nedenle karşı çıkıyoruz, o nedenle ret oyu vereceğimizi ifade ediyoruz.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – İkna odalarını anlatsaydınız…

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Aman bir değişik konu bulun ya! Bıkmadınız mı hâlâ ya! Bir değişik konu bulun.

BAŞKAN – Sayın Serter, lütfen…

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Yaptığın şeyler.

BAŞKAN - Arkadaşlar…

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Aynı şeyleri söylüyorsunuz. Özel oturum talep edin isterseniz de bir gün onu konuşalım. Bir, konuyu değiştirin artık.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayalım.

Sayın Genç, tutanaklar geldi.

FATMA NUR SERTER (İstanbul) – Dokuz aydır…

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

Tutanaktaki konuşmayı aynen okuyorum, buna rağmen bir açıklama yapma ihtiyacınız doğarsa -Sayın Bakanın bu sözlerinden sonra- size çok kısa söz vereceğim.

Bakınız, aynen okuyorum:

“Evvela, bu kürsüde konuşan arkadaşlarımızdan biri, hakikaten, çok kere olduğu gibi bu defa da oldukça genelleme yaparak, hakikati bir tarafa bırakıp konuşarak ve çok önemli şeyleri hiçbir zaman göz önünde bulundurmayarak konuştu. Yani, Hükûmetin bir temsilcisine, bir Bakana ‘Genel Müdürden korkuyor. Acaba ondan niye korkuyor? Herhâlde tarikat mı var?’ Açıkça söyleyeyim -tabirimi bağışlayın, ben yerinde olmayan tabirleri sevmem- bunlar artık kabak tadı verdi. Çok açık söyleyeyim: Sayın Kamer Genç benim herhangi bir tarikatla, herhangi bir cemaatle ilgim olduğunu söylesin, şu anda istifa edeceğim, milletvekilliği dâhil buna. (AK Parti sıralarından alkışlar) Hayatım boyunca böyle bir şeyle ilgili olduğumu söylesin, çıksın burada ispat etsin, Bakanlığı, milletvekilliğini aynı anda bırakırım.

Kamer Genç  (Tunceli) – Ben size söylemedim.

Devlet Bakanı Mehmet Aydın (Devamla) – Ben milletimin sevgisinden uzak kalmaktan korkarım.”

Konuşma üslubu aynen bu. Burada yapacağınız bir açıklama varsa söz vereceğim, konuşma aynen bu.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kısa bir açıklama yapayım. (AK Parti sıralarından gürültüler)

ABDULKERİM AYDEMİR (Ağrı) – Ne açıklaması yapacak ya!

BAŞKAN – Yani Sayın Genç “Ben Sayın Bakana öyle bir şey demedim, yani tarikatla falan sizi kastetmedim.” diyor.

Evet, Sayın Genç, buyurun, açıklamanızı yapınız.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

5.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşmasında geçen bir ifadesi nedeniyle açıklaması

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, burada yapılan konuşmaları iyi anlamak lazım. Şimdi, bakın, dünden beri Genel Müdürün maaşı soruluyor, bir türlü söylenmiyor. Şimdi Genel Müdür de Bakanın yanında oturuyor. Bu arada, söylenmediği için Meclisimiz kapalı oturum kararı aldı. Hadi dedik belki, dünyanın dengeleri değişir, Türkiye'nin dengeleri değişir Genel Müdürün maaşını açıklarsak! Genel Kurulumuz kapalı oturum kararı aldı. Kapalı oturumda da yine söylenmedi.

Şimdi, Sayın Bakan çıktı dedi ki: “Telekom borsada. Acaba bunu söylersek bir sakıncası olur mu diye onu düşünüyordum, hukukçulara sordum.” Sayın Bakan, onu hukukçulara soracağınıza, siz burada diyebilirdiniz ki: “Genel Müdür TRT’den şu kadar maaş alıyor ama arkadaşlar, Telekom’dan ne kadar maaş alıp almadığını inceliyorum. Eğer hukuki bir sakıncası yoksa söyleyeceğim, varsa söylemeyeceğim.” Bunu bu şekilde söylemeniz gerekirken sustunuz.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Üç dört sefer söyledi onu!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, ben de haklı olarak burada çıktım, dedim ki: “Sayın Bakan, sen Genel Müdürden korkuyor musun?” Çünkü bu Genel Müdür nasıl bir genel müdür? Geçen, kaç defa, illa Genel Müdürlüğe getirilmesi için Tayyip Erdoğan direndi. Yani, Ahmet Necdet Sezer kendisini -ben yanlış anlamıyorsam, bilmiyorum- atamadı, yine direndi. Şimdi “Bu kadar, bu Genel Müdürün arkasında ne güç var?” dedim, bu benim doğal hakkım “Acaba tarikatların gücü mü var?” dedim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, açıklamanın dışına çıkıyor!

KAMER GENÇ (Devamla) – Benim bu lafımdan, Sayın Bakan, sizin bir tarikat mensubu olduğunuz veya bağlı olduğunuz anlamı çıkar mı? Ben sizin neden dolayı çekindiğinizi burada söylemek istedim. Yani ben size karşı “Herhangi bir tarikat mensubudur.” da demedim. Sonra, yani, beni de burada tehdit etmeye de kalkmayın lütfen. Ben burada halkın bir temsilcisiyim, Tunceli milleti beni seçmiş göndermiş ki halka hizmet edeyim. Yoksa ben sizinle ilgili… Burada görevimi yaparken tehdit ederseniz bu beni hiç ilgilendirmez.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

Yalnız, burada konuşmaları dinleyen, Başkanlık kürsüsünde oturan bir arkadaşınız olarak söyleyeyim. Sayın Genç belki o ara dışarıda olabilir veya gürültüden duyulmamış olabilir; Sayın Bakan, bu husustaki konuyu araştırttığını, eğer bir hukuki sakıncası yoksa açıklayacağını da söylemişti. Ben kendim şahsen buna şahidim, diğer arkadaşlarım da şahit olmuşlardır.

Evet, konu açıklığa kavuşmuştur.

Teşekkür ediyorum.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah Asil.

Sayın Asil, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini ifade etmek için söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, 2954 sayılı Kanun’un 21’inci maddesi, madde başlığıyla  birlikte değiştirilmek suretiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi faaliyetlerinin yansıtılması ile açık öğretim yayınlarının televizyon kanallarının uygun görüleninden yayınlanmasını düzenlemektedir.

Burada iki husus üzerinde duruyoruz. Birincisi: Meclis faaliyetlerinin yansıtılması, yayınlarından ücret alınmayacağı düzenlenirken “Açıköğretim yayınları ve eğitim ve öğretim amaçlı diğer yayınlar, Türkiye Radyo- Televizyon Kurumuna tahsis edilen TV kanallarının uygun görüleninden yayınlanır. Ücret miktarı ve yayın ile ilgili diğer hususlar, ilgili kurumlar ile Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü arasında yapılacak bir protokolle belirlenir.” denilmektedir.

Değerli milletvekilleri, günümüzde eğitim, zaman ve yer bakımından kapsamlı, sürekli ve çok boyutludur. Eğitim denilince toplumumuzda daha çok okul eğitimi anlaşılmaktadır. Bu bir bakıma okul eğitiminin kurumsallaşmasından kaynaklanmaktadır. Artık, günümüzde eğitimi okulla sınırlandırmak mümkün değildir. Eğitim, hayat boyu devam etmesi gereken bir süreçtir. Eğitimin sürekliliğini sağlayan toplumun dinamizmi, bilim ve teknolojik gelişmelerdir. Burada “toplumun dinamizmi” sözüyle toplumda var olan değişme ve gelişme faaliyetleri ifade edilmektedir. Ayrıca, bilim ve teknolojide meydana gelen gelişmeler de sürekli bir öğrenmeyi gerekli kılmaktadır. Bu da eğitimde devamlılığı gerektirmektedir. Toplumun gelişmişliği, yeni birtakım bilgileri öğrenmeyi, yeni durum ve değişimlere uyum sağlamayı gerektirir. Böylece eğitimin sürekliliği kendiliğinden ortaya çıkar. İnsanın, toplumun gerisinde kalmaması, baş döndürücü bir hızla ilerleyen gelişmelere ayak uydurabilmesi, düzenli, disiplinli ve sürekli bir çalışmayı gerektirir. Bu  sürekliliği sağlayacak en büyük ve en etkili materyallerden biri de radyo ve televizyonlardır.

Değerli milletvekilleri, bundan kırk elli yıl önce gurbetteki eşinden, çocuğundan mektup gelen Ayşe teyze eline mektubu alır, okutmak için okuryazar adam arardı. Ayşe teyze, kendisi gibi cahil kalmasın diye kızını okuttu ve lise mezunu yaptı. Kızı evlendi, çoluk çocuğa karıştı. Çocuklar üniversite eğitimi yaptı ve yurt dışına yüksek lisans eğitimi için, doktora eğitimi için gitmeye başladı. Aynı Ayşe teyzenin kızı bu sefer lise mezunu olmasına rağmen, üniversiteye giden oğluyla görüşebilmek için İnternet’e girmesi, bilgisayarı açması için ya diğer çocuğunu ya kocasını beklemeye çalıştı.

İşte, değerli arkadaşlarım, kırk elli yıl önce mektubunu okutmak için adam arayan, “cahil” diye nitelendirdiğimiz teyze ile bugün lise mezunu olan kızının arasında bir fark kalmamıştır. O nedenle, sürekli bir öğrenmeyi gerekli kılan bilim ve teknolojide meydana gelen gelişmeleri topluma aktarmamız gerekmektedir. Sadece eğitim öğretimi okulla sınırlı tuttuğumuzda, bu gelişmelere toplumun ayak uydurmasının önüne engel koymaktayız.

İnsanımızın, yaşadıkları toplumun yapısını, işleyişini, değişimini ve bunların bağlı olduğu toplumsal yasaları kavramaları; toplumun farklılıkları kuşatan birlik hâlinde ve demokrasi temelinde gelişip güçlenmesine katkıda bulunmaları; toplumun sorunlarını kavrayabilmeleri, toplumun ekonomik ve kültürel kalkınmasına bilinçli bir şekilde katkıda bulunabilmeleri, toplumun yapısını, toplumsal kurumları ve bu kurumları tanımaları ve sosyal değişimleri bilimsel olarak açıklamaları ancak eğitimi sürekli kılmakla mümkündür. Eğitimi sürekli kılmazsak bireylerin kendilerinin ve çevresindeki kişilerin duygu, düşünce, davranış ve var oluş nedenlerini anlamaları, kendi kimliklerini güçlü biçimde oluşturmaları mümkün değildir. Olgun anlayış ve hoşgörü geliştirmeleri için insanımızın eğitimine süreklilik kazandırmak zorundayız.

Bütün bunları başarabilmemizin en etkili yolu radyo ve televizyon yayınlarıdır ancak bunları, eğitimi, radyo televizyonları paralı hâle getirerek başarmamız mümkün değildir. Zenginlerin çocuklarına bile kitaplarını ilköğretimde parasız veren bir devletin Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu’nda eğitimi paralı hâle getirmesini anlamak hem mümkün değil hem de kabul edilebilir değildir.

Değerli milletvekilleri, yayınlarını paralı hâle getirmeye çalıştığımız Açık Öğretim Fakültesi ile ilgili heyetinizi bilgilendirmek istiyorum. Eskişehir Anadolu Üniversitesine bağlı olarak açılan Açık Öğretim Fakültesi 1982-83 öğretim yılında yüksek eğitimde, yüksek standartlarda fırsat eşitliği ilkesiyle ve uzaktan eğitim sistemiyle eğitim veren ilk fakülte olarak hizmete başladı. İlk yılında bu fakülteye 29.500 öğrencinin kaydolması uzaktan eğitim sistemiyle yükseköğrenim ihtiyacını ve talebinin boyutlarını açıkça ortaya koyuyordu. Yükseköğrenimin yanında 200 bin öğretmene ön lisans ve lisans tamamlama imkânı sunuldu. Ebelik, hemşirelik, sağlık teknikerliği, tarım ve veterinerlik ön lisans programları açılarak çalışanların eğitimleri yükseltildi.

Jandarma Genel Komutanlığındaki astsubaylarımızın ve Emniyet Genel Müdürlüğünde görev yapan polislerimizin eğitim düzeyini yükselten ön lisans programları, Kara, Hava ve Deniz Kuvvetleri Komutanlıkları personelinin, Adalet Bakanlığında çalışan lise ve dengi okul mezunlarının eğitim düzeylerini yükselten ön lisans programları ile eğitimin sürekliliğini sağlayarak toplumumuzun eğitim düzeyinin artmasına büyük katkıda bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Eskişehir Anadolu Üniversitesi açık öğretim lisans ve ön lisans derslerinin yayınlandığı televizyon programlarını seyrederek genel kültürlerini, bilgi eksikliklerini tamamlamaya çalışanların sayısı da yüz binlerle ifade edilmektedir. İşlevinin çok az kısmını izah etmeye çalıştığım açık öğretim yayınları, az sonra görüşülecek olan önergemiz dikkate alınmaz, maddede olduğu gibi paralı hâle getirilirse bunun bedeli açlık sınırında maaşı reva gördüğünüz ön lisans eğitimi yapmaya çalışan memurlara, çalışana, imkânsızlıklar nedeniyle örgün eğitime katılamayan açık öğretim yükseköğrenim yapmaya çalışan öğrenciye yüklenecektir. İlköğretimde zenginin çocuğuna bile bedava kitap dağıtan bir devlete bu görüntü yakışmayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesinin bir hayırlı çalışmasından da bahsetmek istiyorum. Uzaktan öğrenim konusunda dünyanın en önemli eğitim kurumlarından olan Anadolu Üniversitesi farklı ihtiyaçları için Türkçe…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Asil.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) - …öğrenmek isteyen herkese yepyeni bir fırsat sunuyor, Türkçe Sertifika Programı’nı başlatıyor. Bu program güz dönemiyle başladı, ilk mezunlarını da mayıs ayında verecek. Tüm dünyada farklı ihtiyaçları için Türkçe öğrenmeyi gerekli kılan tüm yabancılara açık olan bu sertifika programını hayata geçiren bu üniversitenin başta rektörü olmak üzere emeği geçen bütün öğretim üyelerini kutluyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Asil.

Gruplar adına son konuşmacı Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Iğdır Milletvekili Pervin Buldan.

Sayın Buldan, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA PERVİN BULDAN (Iğdır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesi üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunmaktayım. Konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TRT, kamu yayıncılığı hizmeti icra etmek üzere kurulmuş bir radyo-televizyon kurumudur ve Anayasa’da da tanımlandığı gibi özerk ve tarafsız yayın icra etmek durumundadır. Ancak resmî ideolojinin yeniden üretildiği ve kamu yayıncılığı hizmeti anlayışından uzak bir şekilde yayınlarını icra eden TRT, maalesef ki, daha çok kamu yayıncılığı anlayışıyla hizmet vermektedir. Bu doğal olarak şu sonucu doğurmuştur ki TRT her dönem iktidara gelen hükûmetin sözcülüğünü yapan bir kurum hâline getirilmiştir.

Kamu yayıncılığı hizmetinde yayın kurumu, halkın ihtiyaçlarına yönelik sorumluluklara sahipken, TRT’nin düşürüldüğü konumda yayınlar, iktidarda bulunan hükûmetin ihtiyaçlarını temel sorumluluğu hâline getirmiştir. İcra edilen yayınlar, Anayasa’da ifade edildiği gibi ne özerk ne de tarafsızdır, tamamen siyasi iktidarın güdümündedir.

Bugün burada görüşmekte olduğumuz TRT Kanunu’nda yapılan değişiklik ise TRT’nin sahip olması gereken en temel niteliği yani tarafsız ve özerk yayıncılık ilkesini tamamen yok etmektedir. Şunu açıkça söylemek mümkündür: Yasa tasarısıyla AKP, TRT’de tamamen kadrolaşmanın olanaklarını yaratmaktadır. AKP’nin izlemekte olduğu siyaset felsefesinde kamu hizmeti anlayışının zaten bulunmadığı bugüne kadar icra edilen tüm siyasi pratiklerden anlaşılmaktadır ve de açıkça bilinmektedir. Ancak kadrolarını devletin diğer kurumlarında olduğu gibi TRT’ye de yerleştirmek amacıyla yasa çıkarılması, bir iktidarın gözettiği siyasi çıkarın ve egoizmin bir pervasızlığıdır.

AKP İktidarından bu yana TRT Yönetim Kurulunda bulunan yönetici kadronun çok büyük bir çoğunluğunun değiştirilmesi, tasarıyla TRT Genel Müdürüne sınırsız ve denetimsiz yetkiler verilmesi, Cihan Haber Ajansı, Aksiyon dergisi, Kanal7 ve Zaman gazetesi başta olmak üzere belli basın çevrelerinden TRT’ye transferlerin yapılması, TRT’nin siyasi rant ve kadrolaşma alanı hâline getirilmesi çabasının en açık ifadesidir.

Oysa bütçenin yüzde 80’i halkın vergileriyle elde edilen TRT yayıncılığının şeffaf ve katılımcı olması yönünde yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Büyük medya kuruluşlarının daha fazla kâr amacıyla yaptığı popüler ve toplumsal sorunlara kayıtsız olan yayınlar, halkı tarafsız yayın hakkından mahrum bırakmıştır. TRT yayınları ise siyasi iktidarın belirlediği çerçevede sorunlara kamera tutmuş, toplumun muhalif kesimlerinin talepleri ve toplumun önem arz eden daha birçok sorunu TRT ekranlarından ve radyolarından yansıtılmamıştır ve de yansıtılmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, kamu yayıncılığı hizmeti üretmek üzere kurulmuş olan bir kurumun yerine getirmesi gereken yükümlülükler, halkın ihtiyaç ve taleplerine yönelik, ideal düzeyde yayın yapılmasını gerektirir. Ülkemizde yaşanmakta olan problemler, tarafsızlık ilkesine uygun olarak halkın bilgisine sunulmak üzere yayınlanmalıdır.

Yine, ülkemizin çok kültürlü yapısı bu noktada dikkate alınması gereken en önemli unsurlardan biridir. Bu kültürel farklılık, yapılan yayınların halk tarafından anlaşılmasında önemli rol oynamaktadır. Yıllardan beridir ülkemizde büyük acılara neden olan, hâlâ çözülememiş Kürt sorununun önemli bir parçası olan kültürel hakların kullanılmaması bu noktada oldukça belirleyicidir. Bu ülkede etnik kökeni farklı olan binlerce insanımız kendi ana dili dışında herhangi bir dili anlayamamaktadır. Bu halkların büyük bir çoğunluğunu ise Kürt kökenli yurttaşlarımız oluşturmaktadır. Bugün, Türkiye’nin hemen bütün bölgelerinde yaşamakta olan binlerce insanımız, düşündüğü dilde kendini ifade etme ve yine kendi dilinde, yani anlayabildiği dilde yayın yapılmasının ihtiyacını duymaktadır.

Vizontele filminin ülke tarihimizde yaşanmış olan gerçek sahnesinde insanlarımızın o ekranın karşısında hiçbir şey anlamadan Charlie Chaplin’nin sessiz filmini izler gibi durduğu bir ironi vardır. Resmî ideolojinin TRT yayıncılığında temel, belirleyici kriter olması, yıllardır halkımızın çok önemli bir bölümünün yabancı gözlerle ve sağır kulaklarla bu yayınları izlemesine neden olmuştur. Yani yayınlar yapılırken ülkede yaşayan halkların ihtiyaç ve talepleri tamamen görmezden gelinmiştir.

TRT, yıllardır, halkımızın kendi kültürleri doğrultusunda yayın yapması gerekirken, bu kültürlerin maniple edildiği bir kurum konumuna getirilmiştir. Halkımız, yıllarca, kendi şarkılarını TRT ekranlarından Türkçeye tercüme edilmiş, anlaşılmaz bir şekilde dinlemiştir. TRT bu konuda bir nevi asimilasyon politikalarının işlevini üstlenen bir kurum hâline getirilmiştir. Dolayısıyla da bu şunu göstermektedir ki kurulduğu günden bu yana TRT yayınları kamu hizmeti yayıncılığı anlayışıyla icra edilmemiştir ve edilememektedir. Ancak kamu hizmeti yayıncılığı, en temel insan hakkı olan haber alma hürriyetinin ve insanların anlayacakları şekilde yayın izleme ve dinleme hakkının garantisidir. Bu nedenle kamu kurum ve kuruluşlarıyla ilgili yasal düzenlemeler yapılırken kamu yararı ve hizmetinin, gözetilmesi gereken yegâne yarar olduğunu önemle belirtmek isterim.

TRT kanunlarında düzenlemeler yapılacaksa bu düzenlemeler halkımızın tümünün taleplerini gözeten, tarafsız ve özerk yayıncılığa imkân tanıyan düzenlemeler olmalıdır.

Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Buldan.

Şahsı adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Abdurrahman Kurt.

Sayın Kurt, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ABDURRAHMAN KURT (Diyarbakır) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekillerimiz; 12 Eylülün uygulayıcılarının tarafından bile eleştirilen yasaklayıcı yaklaşımlardan, bölgede yapılan düğünlerde bile kendi yöresel ve kültürel müziklerini dinlemeleri yasaklanan vatandaşlar topluluğundan… Farklılıklarımız birliğimizi zenginleştiren olgular olduğu sürece hep birlikte yol almaktayız.

Geçmişte farklılıklarımızı, ayrılıklarımızı görerek geliştirdiğimiz yasaklar, yaşadığımız tecrübelerle sabittir ki birliğimizi güçlendirmek yerine toplumu terörize etmiş, ayrılıkçı yaklaşımlara zemin hazırlamıştır.

Bugün, artık, yaşanan bu acı tecrübelerden ders alarak, birlikte yaşadığımız gerek din ve gerekse vatandaşlık bağı ile kader ortaklığı yaptığımız ülkemiz insanlarının yöresel, bölgesel, etnik, kültürel farklılıklarını koruyarak insanımızın devlete olan aidiyet duygusunu pekiştirerek güçlendirmeli ve enerjimizi ülkemizin daha özgür ve daha müreffeh bir ülke olması için harcamalıyız.

Bugün yaşanan ve her geçen gün daha hızlı gelişen küreselleşme süreci, ortak küresel, evrensel değerler üretmekte, din, vicdan ve evrensel insani değerler açısından bir toplumun kullandığı dilin yasaklanması kabul görmemektedir.

Her birimiz, kendi yaşam tecrübemiz içerisinde çok sıkça yaşadığımız çok acı olaylarla bunu bölge insanı olarak bizzat müşahede ettik. Örneğin, bizler üniversite yıllarımızda bile halkımızın dilinde bir şarkı dinleyebilmek için bir kaseti nasıl saklayarak, gizleyerek dinlediğimizi, bodrumlarda, kapalı odalarda wolkman denilen sadece tek kişinin dinleyebildiği aletlerle nasıl dinlediğimizi ve mutlu olduğumuzu çok net hatırlamaktayız. Gene kendi düğünlerimizde kimsenin olmadığına kanaat getirerek söylediğimiz halk türkülerimiz sonucunda yaşanan baskınları, yaşanan acıları, cezaevlerindeki işkenceleri, maalesef, hatırlamaktayız.

Bütün araştırma ve incelemeler göstermiştir ki ülkemizde yaşanan kimilerinin “güneydoğu sorunu”, kimilerinin “şark meselesi”, bölge insanı ve pek çok aydın ve insan hakları savunucusu tarafından “Kürt sorunu” veya “Kürt meselesi” olarak adlandırılan bu sorunun çözümü ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel politikalar bütünüyle çözülebilir. Bugün, tüm parti ve siyasi çevrelerin ortak kanaati olan, özellikle GAP’ın sulama ağırlıklı yatırımlarının ve diğer sosyoekonomik projelerinin gerçekleştirilebilir bir bütçe ve takvimle hayata geçirilmesinin adımı atılmış, kültürel anlamda da bölge halkının dilini ve kültürünü yok sayan ve yadsıyan bir politika yerine ülkemizin tüm vatandaşlarını kendi öz değer ve kültürleriyle kucaklayan özgür, demokratik ve kalkınan bir Türkiye’nin önü açılmıştır.

Bu vesileyle, biz, burada, Çanakkale’de ve yurdun dört bir yanında “Allah Allah” sesleriyle kucak kucağa şehit düşenlerin torunları, MHP’lisi, CHP’lisi, DTP’lisi ve DSP’lisi, milletimizin tüm temsilcileri olarak topyekûn bu önergeye, verdiğimiz bu önergeye “evet” diyerek yeni bir kucaklaşmayı, yeni bir güçlü Türkiye’yi yaratma hevesini ve umudunu hep birlikte sağlayacağımız umuduyla, bu önergeye vereceğiniz “evet” oylarının bölge insanı ile devletin kucaklaşmasını sağlayacağı bilincini hep birlikte paylaşacağımız umuduyla yüce Meclisin bu önergeye “evet” diyeceğini umuyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Teşekkür ediyorum Sayın Kurt.

Adana Milletvekili Sayın Fatoş Gürkan, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FATOŞ GÜRKAN (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 219 sıra sayılı  Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında görüşlerimi bildirmek üzere şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Bizi izleyen aziz milletimizi ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle “Üç Maymun” filmiyle, Cannes Film Festivalinde dünyanın en ünlü yönetmenlerinden biri olarak, Cannes Film Festivalinde en iyi yönetmen olarak seçilen Nuri Bilge Ceylan’ı kutluyor, bundan sonraki başarılarının da devamını diliyorum.

Hepinizin bildiği gibi, Türkiye’nin kamu yayıncılığı yapmakla görevlendirilen tek yayın kuruluşu olan TRT, gerçekleştirdiği ulusal, uluslararası ve uydu yayıncılığıyla dünyanın sayılı yayın kuruluşları arasında yer almaktadır. TRT, devlet adına radyo-televizyon yayınlarını gerçekleştirmek amacıyla 1 Mayıs 1964’te özel yasayla özerk bir kamu tüzel kişiliği olarak kurulmuştur. TRT’nin özerkliği 1972’deki Anayasa değişikliğiyle kaldırılmış ve kurum tarafsız bir kamu iktisadi kuruluşu olarak yeniden düzenlenmiştir.

2954 sayılı TRT Kanunu 1983 yılında yürürlüğe girmiş ve günümüz koşulları göz önüne alındığında değişiklik yapılması kaçınılmaz olmuştur. Yürürlükte olan Kanun gerçekten kurumun teşkilat yapısında değişime kapalı ve günümüz teknolojik gelişmelerine ayak uydurmaya yönelik atılımlar yapılmasına imkân vermeyen hükümler içermektedir. Dünyada BBC, RAI, NOS gibi pek çok kamu yayın kuruluşu yapılarını çağın gereklerine uygun hâle getirmiştir. Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunda da böyle bir yapılanma ertelenemez bir ihtiyaç hâline gelmiştir.

Yapılan değişikliklerle, Kurumun Anayasa’yla kendisine verilen kamusal görevini yerine getirebilmesi için, kendisine yöneltilebilecek baskılardan uzak, yalnızca kamu yararını gözeten çağdaş bir yayıncılığı mümkün kılacak yapılanmanın oluşmasını hedefleyen bir düzenleme öngörülmektedir.

Tasarının 6’ncı maddesiyle Kanun’un 21’inci maddesi, madde başlığıyla birlikte değiştirilmektedir. Bu değişiklikle, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumuna tahsis edilen TRT-3 kanalından Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonu aracılığıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi faaliyetleri ve uygun görülen kanalların birinden açık öğretim yayınlarının yapılmasına ilişkin düzenleme öngörülmüştür. Ayrıca, bu yayınların dışında eğitim ve öğretim amaçlı, kamu veya özel sektörden yayın talebinde bulunulması hâlinde de bu talebin bir protokol çerçevesinde karşılanabilmesine yönelik düzenleme amaçlanmaktadır.

Sizlere ben Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonuyla ilgili bir anımı da anlatmak istiyorum bu arada. 22 Temmuz seçimlerinden bir ay kadar sonra, Genel Kurul çalışmaları sırasında, Genel Kuruldan çıktığım sırada kapıda telefonum çaldı. Arayan, Adana’dan, Karaisalı ilçemizden bir vatandaşımızdı. Vatandaşımız nerede olduğumu sordu. Ben de “Genel Kuruldayım” dedim. “Evet Genel Kuruldasınız ama çıktığınızı görüyorum. Hayırdır, bir şey mi oldu, niye çıkıyorsunuz?” dedi. Buradan da görüleceği gibi, gerçekten vatandaşlarımız hem Meclisteki yasama çalışmalarını takip ediyor hem bizi denetliyor hem de bilgileniyor. Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisi televizyonu gerçekten de önemli.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Televizyonu, bunun yanında, her partinin grup toplantılarını, komisyon toplantılarını, Meclis programlarını objektif olarak yayınlayan da bir kanaldır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüleceği üzere, amaçlanan, Kurumun daha çağdaş ve etkin bir yapıya kavuşturulmasıdır. Bir diğer amaç da Kurumun şeffaf ve yanlı olmayan yayın yapabilmesinin sağlanmasıdır. Gerek görsel gerekse işitsel yayın organlarının günümüzdeki önemi yadsınamaz. Bu sebeple, kültürel ve eğitim amaçlı yayınların halkın her kesimine doğru ve etkin şekilde ulaştırılması, yapılan uygulamaların ve Meclis çalışmalarının halka anında iletilmesi çağdaş yönetim anlayışının da gereğidir. Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu bu görevi bugüne kadar başarıyla ifa etmiştir ancak daha iyi ve etkin olabilmesi adına Kanun’da değişiklik yapılması gereği hasıl olmuştur.

Yapılan bu değişikliğin şimdiden ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyor, yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gürkan, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanımdan öğrenmek istiyorum: TRT’de geçici işçi statüsünde yılda on bir ay çalışan sözleşmeli personele kadro vermeyi düşünüyor musunuz? Bu soruya cevap alamadığım için tekrar sordum.

Bir diğer sorum: Son iki yıldır program başı çalıştırılan personel sayısı kaçtır? Bu personellerin sigortasız çalıştırıldığı doğru mudur? Bu haberler doğru ise müdahale etmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Orhan…

AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Bakanım, ben de öncelikle birçok kamu kuruluşunda olduğu gibi TRT’de de geçici işçi kadrosunda, 4/C kadrosunda çalıştırılan personelin kadroya geçirilmesinin düşünülüp düşünülmediğini öğrenmek istiyorum öncelikli olarak.

Bunun yanı sıra, TRT’de Ortadoğu gazetesinden de bir yazara program yaptırmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; TRT hizmetlerinin yürütülmesi için dışarıdan araç kiralanıyor mu? Kiralanıyorsa yıllık toplam ne kadar ücret ödeniyor? Araç kiralamanın yöntemi nedir? Hangi firmalardan kiralanmıştır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Akcan…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: Hükûmet olarak milletvekili maaşlarını -Sayın Genel Müdürün maaşı daha fazla da olabilir, fark etmez- TRT Genel Müdürünün toplam gelirlerine endeksleyen ve ona eşit hâle getiren bir kanun tasarısını Meclise sevk etmeyi düşünürler mi?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aracılığınızla Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Hâlen TRT’nin taşra teşkilatında ve yurt dışı bürolarında kaçar kişi çalışmaktadır?

Bu tasarıyla öngörülen ve Genel Müdürlüğe bağlı müdürler ile haber bürolarından oluşacak taşra teşkilatında ve yurt dışı bürolarında çalışacak personel sayısının 2008 yılı sonuna kadar kaçar kişiye çıkarılması hedeflenmiştir? Yeni personel alımı olacak mıdır? Olacaksa, bu nasıl alınacaktır?

Bir diğer sorum da: Dün, siz bir soruya cevaben, TRT’de çalışan toplam personel sayısını 7.431 olarak ifade ettiniz. Bugün de değerli bir AKP milletvekili hatip 6.400 dolayında çalışan olduğunu söyledi. Bu çalışan sayısının doğrusu nedir? Hangi rakam doğrudur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Erdemir

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Bakanım, eski TRT Genel Müdürlerinden Yücel Yener döneminde çoğu sınavsız olarak işe alınan 2.400 kişi hakkında ne yapmayı düşünüyorsunuz? Bu dönemde CHP’nin “TRT’de kadrolaşma var.” şeklinde herhangi bir itirazı oldu mu? CHP’nin bu kadrolaşmayı önlemeye yönelik herhangi bir girişimini hatırlıyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Öztürk

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: İbrahim Şahin’in TRT Genel Müdürlüğüne atandığı 23 Kasım 2007 tarihinden bu yana kaç YTL’lik temsil gideri harcaması yapılmıştır? Bu harcamalar nerelere, hangi amaçla yapılmıştır?

Yine Gaziosmanpaşa’daki lojmanlarda yasaya aykırı bir şekilde, yönetmeliklere aykırı bir şekilde oturan, süresi dolduğu hâlde hâlâ oturan kimseler var mıdır? Bu lojmanda şu anda kaç daire boştur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ünlütepe

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, aracılığınızla şu soruyu yöneltmek istiyorum: Eski TRT Genel Müdürü Yücel Yener “TRT bir partinin kanalı hâline geldi.”, “Militan bir genel müdür buldular.”, “Kararnamesi kerelerce döndü.”, “Israr ettiler, getirdiler.”, “TRT’nin parti kanalı hâline gelmesinin birinci şartı kadrolaşmadır.” Uzman bir kişinin TRT’ye bakışını açıkladım. Sayın Bakan, eski Genel Müdürün açıklamalarına katılıyor musunuz? Katılmıyorsanız, gerekçesini açıklayabilir misiniz? İddia olunduğu gibi, TRT bir parti kanalı hâline dönüştü mü? Dönmediyse, TRT’nin parti kanalına dönmesi için daha neler yapılması gerekiyor?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Kadro ile ilgili bilgiyi paylaşmak istiyorum: Hâlen çalışan kadrolu 6.945, işçi sayılmayan geçici 494. Bununla ilgili, iki arkadaşımız zaten soru sordu, bunların kadroya alınması meselesiyle ilgili. Ben, şahsen bu arkadaşlarımızın gayretlerini biliyorum, çalışmalarını biliyorum. Dolayısıyla, bunların lehinde bir düzelmenin olmasını da talep ediyorum. Onunla ilgili, önümüzdeki maddelerde de zaten bir önlem alınacak diye düşünüyorum. Dolayısıyla, işçi sayılmayan geçicilerle birlikte toplam 7.439.

Radyolarda program başı çalışan sigortasız personel bulunmamaktadır. Kurum dışından program yapanlar sosyal güvenlik haklarına sahip profesyonel kişiler zaten. Dolayısıyla, orada da bir sorun görünmüyor. “Program başı çalışan personel var mı?” Program başı çalıştırılan personel yok, elimdeki bilgiye göre.

Geçici personelin sözleşmeli personel statüsü… Onu zaten söyledim.

Bu konutlarla ilgili, Kamu Konutları Yönetmeliği’nin 5’inci maddesi cevaz vermektedir. Bu, bir arkadaşımızın sorduğu soruyla ilgiliydi. Yönetim kurulu üyesinin lojmanda oturmasıyla ilgili bir soruydu bu ve cevap da Kamu Konutları Yönetmeliği’nin 5’inci maddesi buna müsaittir deniyor.

Milletvekili maaşlarıyla ilgili düzenleme konusunda, MHP milletvekilinin sorusuna cevap verirken artık, iktidar muhalefet müşterek bir teklif üzerinde oturup konuşur, düşünürlerse… Bu, benim doğrudan ilgilendiğim bir konu değil, zaten TRT’yle ilgili bir konu da değil ama, tabii her milletvekilimizin görüşü ciddiye alınmak durumundadır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Çoğunluğunuz mu yetmiyor? Çoğunluk mu yok?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Çoğunluk olmasa dahi birkaç arkadaşımız öne sürer, çoğunluk görüşebilir. Yani dolayısıyla, bu, bir milletvekili arkadaşınız olarak benim cevap vereceğim bir şey değil. Ama milletvekilleriyle ilgili, yani eğer şartlar müsaitse, durum iyiye gidiyorsa hiç kimse iyileşmeden yana olmama gibi bir tavır içinde olmaz. Ama dediğim gibi, eğer Türkiye’nin şartları buna müsait değilse doğrusunu isterseniz bugüne kadar benim zihnimi -şahsen söylüyorum- meşgul eden bir soru olmamıştır, bir sorun olmamıştır.

Taşıt alımıyla ilgili… Firma adı Aydoğdu Tur. 263. 530 YTL, bugüne kadar bunun için araç kiralama bedeli bu, haber dairesi için kullanılıyor.

İbrahim Şahin’in… 21 Kasım 2007 tarihinden itibaren, 2007 yılı için 4.235,75 YTL, toplamı bu. Ama ayrı ayrı söyleyeceksek, 2008 yılı için ise 1.139 YTL harcama yapılmış.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş bir önerge vardır, önergeyi okutuyorum; biraz sonra oylayacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 s. sayılı kanun tasarısının 6. maddesinin, içtüzüğün 72. maddesi uyarınca görüşmelerinin devam etmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Mehmet Günal

K. Erdal Sipahi

 

İzmir

Antalya

İzmir

 

 

 

 

 

S. Turan Çirkin

Ahmet Orhan

 

 

Hatay

Manisa

 

III.- YOKLAMA

(MHP ve CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, yoklama yapılmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre verilmiş önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır, yoklama talebini yerine getireceğim.

20 milletvekili arkadaşımızın ismini tespit edeceğim: Sayın Vural, Sayın Günal, Sayın Kalaycı, Sayın Yıldız, Sayın Asil, Sayın Doğru, Sayın Akcan, Sayın Işık, Sayın Nalcı, Sayın Bal, Sayın Akkuş, Sayın Çalış, Sayın Yunusoğlu, Sayın Ersin, Sayın İnce, Sayın Öztürk, Sayın Altay, Sayın Tanrıkulu, Sayın Orhan, Sayın Ekici.

Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi İç Tüzük’ün 72’nci maddesine göre Sayın Oktay Vural ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergeyi oylarınıza sunacağım.

Maddenin tekrar görüşülmesiyle ilgili önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup, aykırılık durumuna göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

219 sıra sayılı Kanun Tasarısının 6. maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Beytullah Asil

Mehmet Günal

Oktay Vural

 

Eskişehir

Antalya

İzmir

 

Recep Taner

Nevzat Korkmaz

Hasan Çalış

 

Aydın

Isparta

Karaman

Madde 6- Açıköğretim yayınları ve eğitim ve öğretim amaçlı diğer yayınlar, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna tahsis edilen TV kanallarının uygun görüleninden yayınlanır. Yayın ile ilgili diğer hususlar, ilgili kurumlar ile Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü arasında yapılacak bir protokolle belirlenir. Bu yayınlardan ücret alınmaz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım iki önergenin metni aynı olduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bu önergelerin işleme alınması Anayasa’mıza da aykırıdır. Çünkü Anayasa’mıza göre devletimizin dili Türkçedir ve Türkçe yayın esası söz konusudur. Bu konuda Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna, Anayasa’mız gereğince zaten düzenleme yetkisi oraya verilmiştir. Türkçenin yanı sıra başka dillerde yayın yapılması istenen bir teklifi, bir önergeyi yürürlüğe koyamazsınız. “Türkçenin yanı sıra” olmaz, Türkçenin yanı sıra başka dillerde yayın yapılamaz. Dolayısıyla Türkçe, münhasıran Türkçeyi dışlayan bir önergenin gündeme alınması mümkün değildir, işleme alınması mümkün değildir. DTP ve AKP’nin verdiği bu önergeler Anayasa’mız gereğince gündeme alınamaz. Bu bakımdan bunun gündeme alınmaması gerekir.

Yayınlarla ilgili Anayasa’mıza göre Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna verilmiştir bu görev ve bu konuda da kanun çıkmıştır. Türkçe “yanı sıra” bir dil değildir, Türkçe esastır. Türkçenin yanına çok dilli bir toplum oluşturmaya yönelik böyle bir yayınla ilgili bir önergeyi gündeme alamazsınız.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.18

 

YEDİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.03

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 111’inci Birleşiminin Yedinci Oturumunu açıyorum.

219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi okutacağım iki önergenin metni aynı olduğundan önergeleri birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim. 

Önergeyi okutuyorum.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/541 Esas Numaralı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6’ncı maddesiyle  değiştirilen 2954 sayılı Kanunun 21 inci maddesinin madde başlığının “Türkiye Büyük Millet Meclisi ve açıköğretim yayınları ile eğitim ve öğretim amaçlı yayınlar ve diğer yayınlar” şeklinde değiştirilmesini ve maddeye aşağıdaki fıkranın eklenmesini  arz ve teklif ederiz.                                                                            

 

Mustafa Elitaş

Rüstem Zeydan

Abdurrahman Kurt

 

Kayseri

Hakkâri

Diyarbakır

 

Veysi Kaynak

Kayhan Türkmenoğlu

Mücahit Fındıklı

 

Kahramanmaraş

Van

Malatya

“Kurum tarafından Türkçe’nin yanı sıra farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılabilir.”

OKTAY VURAL (İzmir)- Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Bir dakika Sayın Vural, dinleyeceğim sizi.

Diğer imza sahiplerini okutacağım önergede:

 

Nuri Yaman

Sevahir Bayındır

Şerafettin Halis

 

Muş

Şırnak

Tunceli

 

Hasip Kaplan

Pervin Buldan

 

 

Şırnak

Iğdır

 

BAŞKAN – Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, ara vermenizden önce bu konuda işlem yapamayacağınızı ifade etmiştim. “Türkçenin yanı sıra…” ve gerekçede de ifade edildiği gibi, “Resmî dil dışında farklı dil, lehçelerde yayın imkânı tanımıştır.” Buradaki amaç, Türkçe esası dışında başka esaslarda da yayın yapmaktır. Bu konuda düzenleme bu kanunda yapılamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi RTÜK’le ilgili düzenleme yetkisini RTÜK’e vermiştir, RTÜK’le ilgili de kanun çıkmıştır ve bu Kanun da aynen şunu söylüyor: “Yayınların Türkçe yapılması esastır.” Dolayısıyla, RTÜK’ün düzenleyeceği bir konuda keyfî bir şekilde TRT’ye, Millî Savunma Bakanlığının, İçişleri Bakanlığının, Millî Eğitim Bakanlığının imzaları olmadan, değerlendirmeleri olmadan, bir önergeyle Türkçe dışında Türkçenin yanı sıra başka dillerde yayın yapılmasına nasıl izin verebiliriz? Böyle bir şey olabilir mi? Ne demek?

BAŞKAN – Sayın Vural, Türkçenin ana dil olduğu ve Türkçenin esas olduğu hususunda hiç kimsenin bir itirazı söz konusu değil. Burada TRT’ye bu önergeyle bir yetki veriyoruz ama bunu denetleyecek olan, sizin de açıkça belirttiğiniz gibi, RTÜK’tür. Yani, bu TRT’nin denetimini de yine RTÜK yapacaktır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Düzelmemiş, böyle bir şey olabilir mi?

Bakınız, size söylüyorum. Bir kamu kurumunun esas itibarıyla farklı dilde yayın yapması yarın öbür gün eğitim ve öğretimde de farklı dillerde eğitim ve öğretimi getirmenin de önünü açmaktır.

Ne demek? Kamu kurumu kamu hizmeti üretirken vatandaşların farklı dil lehçelerinde yayın yapmasıyla ilgili RTÜK düzenleme yapmıştır. Başka dilde münhasıran düzenleme yapılması Anayasa’mıza aykırıdır.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, Anayasa çok açık.

OKTAY VURAL (İzmir) - Bakın, bu konuda AKP’li milletvekillerimizin çoğu da hassasiyete katıldı.

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Hangileri… Hangi çoğu, hangi çoğu?

OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle bir şey olabilir mi? Çok dilli bir toplum mu olacağız?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, Sayın Milletvekili itirazlarıyla ilgili konuyu tutanaklara geçirtti.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanak meselesi… Ya, bu, kanunla düzenlenemez Sayın Başkan, açıkça, yapamazsınız.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkisi yoktur...

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, TRT Kürtçe yayın yapıyor, 27 dilde yayın yapıyor.

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, belirttiğiniz konularda sizlerle aynı hassasiyeti taşıyoruz ama Anayasa’ya, diğer şeylere, kanunlara, yasalara sizin yüklediğiniz anlamda belirli bir kısım farklılıklar var.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Doğru, doğru, biz hep farklı anlarız, sizden farklıyız.

BAŞKAN - Esas olan, oradaki, o anlayıştaki belirli bir kısım farklılığımız. Yoksa, Türkçenin ana dil olması hususunda hiç birimizin bir şüphesi yok. Burada, sadece TRT’nin bir yetkilendirilmesi söz konusu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim…

BAŞKAN - Bunun denetimi de yine RTÜK tarafından yapılacaktır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, bu o amaçla değil. Denetimi değil efendim, düzenleme yetkisi. Efendim, Anayasa’ya göre düzenleme yetkisi RTÜK’e aittir. TRT Genel Müdürü kendi aklınca farklı dillerde yayın yapamaz. Kim tayin edecek? (AK Parti sıralarından “Bağırma” sesleri)

Bağırırım… Bağırırım, Türkçe konusunda bağırırım tabii. (AK Parti ve MHP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Anayasa’yla ilgili konu varsa Anayasa Mahkemesi konuyu değerlendirir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen arkadaşlar…

OKTAY VURAL (İzmir) – Duyasın diye, gözler kör olmasın, kulaklar sağır olmasın, kalpler mühürlü olmasın, onun için bağırıyorum.

SABAHATTİN CEVHERİ (Şanlıurfa) – Otur yerine! (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar lütfen…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Otur, sen otur! Orada söyleyeceğin bir şeyi gel burada söyle!

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Ayıp oluyor Sayın Bakan, size yakışmıyor.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sana söylüyorum…

BAŞKAN – Sayın Akcan, lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Türkiye Büyük Millet Meclisinde, bir kamu kurumu, Türkçe dışında farklı dilde münhasıran yayın yapamaz, aklından çıkarsın.Türkiye’yi, eğer İran’da yapılan yayınla, eğer Korsika’yla, eğer Belçika’da yapılan yayınla mukayese ediyorsak, Türkiye bir federal devlet değildir, üniter devlettir. Öyle bir şey olmaz!

BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurun efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, Sayın Grup Başkan Vekili bu konuyla ilgili görüşlerini ifade ettiler, tutanaklara geçti. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu konunun Anayasa’ya aykırı olup olmadığı konusunda…

OKTAY VURAL (İzmir) – İşleme alınamaz efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – …Anayasa Mahkememiz var, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara hepimiz uymak mecburiyetindeyiz. Önergeleri işleme almanız gerekiyor efendim. (AK Parti ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen dinleyelim.

OKTAY VURAL (İzmir) – TRT’nin yayın ilkelerinde Anayasa’nın sözüne ve ruhuna bağlı kalmak yayın ilkesi var.

MEHMET EKİCİ (Yozgat) – Bunu görüşemezsiniz bugün burada.

OKTAY VURAL (İzmir) – Böyle bir şey olur mu ya? Türkçenin yanı sıra farklı…

BAŞKAN – Sayın Ekici, Sayın Vural, bakınız, Anayasa’nın hükmü açık, Anayasa’da zaten devletin resmî dili Türkçedir, bunu kimsenin tartıştığı, ettiği yok. Burada yüklediğiniz anlam çok farklıdır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, münhasıran Türkçe dışında yayın yapılamaz. Anayasa’yı değiştirdiğinizi söylemiyorum.

BAŞKAN – Bakınız, hassasiyetlerinizi anlıyorum ama hassasiyetlerinizi rencide edecek bir husus burada yok. Onu demek istiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Öyle bir şey olur mu?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, lütfen İç Tüzük’ü işletin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi, TRT o zaman bir yönüyle başka dilde imza atsın, diğerinde başka dilde imza atsın! Bunu da mı yazacağız?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Yani 20 milyon Kürt yaşıyor Türkiye’de. Allah’tan korkun. Burada Meclis karar verir. 70 milyon insan seçmiştir, yüce Meclis karar verecek.

MEHMET EKİCİ (Yozgat) – O başka iş, bu başka iş.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Hayır, bakın…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Övün şu yaptığınla, övün!

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – İşine bak! Bana talimat veremezsin. İşine bak!

BAŞKAN – Arkadaşlar… Sayın Kaplan, lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim…

BAŞKAN – Buyurun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani bu konuyu işleme almanız konusunda usul tartışması açılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Hayhay.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani bu konu sizin yorumunuzla geçiştirilecek bir konu değildir. Takdir edersiniz ki sizin yorumlarınızın da çok önemi yoktur. Sizin hassasiyetinizi ifade etmeniz doğrudur, katılıyorum ona, ama bu konu onun ötesindedir, işleme alamazsınız.

BAŞKAN – Tamam, usul tartışmasını açacağım.

Sayın Vural, buyurun efendim.

MEHMET EKİCİ (Yozgat) – Oyla geç, oyla geç! Bu kadar basit mi?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Parmak makinesi oldunuz ha, indir kaldır! (AK Parti sıralarından “Ne bağırıyorsunuz?” sesleri)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen sakin olalım.

Evet, tutumumuzun aleyhinde Sayın Oktay Vural.

Buyurun Sayın Vural. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… Bakın, Sayın Grup Başkan Vekilimiz konuşuyor, dinleyelim.

Buyurun.

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- TRT Kurumu tarafından Türkçenin yanı sıra farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılmasını isteyen değişiklik önergesinin işleme konulmasının Anayasa’ya aykırı olup olmadığı hakkında

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, buradaki bu önergenin amacı TRT’nin münhasıran Türkçe dışında başka dilde yayın yapmasını temin etmektir.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yapıyor zaten.

OKTAY VURAL (Devamla) – Yapıyorsa niye değiştiriyorsun?

BAŞKAN – Arkadaşlar, dinleyelim, lütfen...

OKTAY VURAL (Devamla) – Neresi dokundu sana o yapılan yayının?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Adam konuşuyor orada. Lütfen…

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yapıyor zaten!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

OKTAY VURAL (Devamla) – Yapıyorsa niye değiştiriyorsun? Demek ki engellenen birtakım hususlar var. O zaman engellenen nedir? Bu soruyu sorun. “Yapılıyor.” diyor. Peki, yapılan neyi engelliyor? Değerli arkadaşlarım, neyi engelliyor. Genişletecekse RTÜK genişletir.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Genişletiyor.

OKTAY VURAL (Devamla) - Kanunla, Türkçenin yanı sıra bir devlet kurumunda yayın yapma, devlet kurumunda yazışmayı ve iletişimi farklı dillerde yapmak demektir aynı zamanda. Böyle bir şeyi kabul edebilir misiniz?

Şimdi, Anayasa’yı değiştirdik. RTÜK… Televizyon yayınlarının düzenlenmesiyle ilgili yetki orada mı? RTÜK düzenlesin. Niye buraya getiriyorsunuz?

Bakınız gerekçede ne var arkadaşlar: Gerekçe: Türkçe dışında, ana dil Türkçe dışında, devletin dili Türkçe dışında yayın yapmayı temin etmektir ve burada diyor ki: “…sınırlamaya tabi olmaksızın yayın yapması...” Bu nedir biliyor musunuz? Sınırlamaya tabi olmaksızın Türkçenin dışında, RTÜK’ün düzenlemesine aykırı olarak… RTÜK düzenleme yaptı. Çıkarttığımız kanun burada. “Münhasıran yayınların Türkçe yapılması esastır.” diyor. Burada ne yapıyorsunuz? Sınırlamaya tabi olmaksızın yayın yapılmasını getiriyorsunuz. Bu doğru değil. Bu doğru değil.

ASIM AYKAN (Trabzon) – O da kanun, bu da kanun.

OKTAY VURAL (Devamla) - RTÜK düzenleme yapmış, kanun çıkmış, yönetmelik çıkmış ve “Bu konuda münhasıran Türkçe yapılması esastır.”

Kırk beş dakika yetmiyor mu size Özkan Bey?

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yetmiyor.

OKTAY VURAL (Devamla) - Yirmi bir saat izle, git izle, git izle.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yetmiyor.

OKTAY VURAL (Devamla) - Yetmiyorsa izle. RTÜK’e müracaat et…

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Kafanızı kumdan çıkarın, orada yirmi dört  saat Roj TV’yi izliyorlar, TRT’yi izlesin, ne var bunda?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Fazla bağırma!

RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) – Bu nasıl bir anlayıştır?

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – TRT’yi izlesin, ne var bunda?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Fazla bağırma! Sakin ol!

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Senden daha fazla bağırmıyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sakin ol! Parmağını da kaldırma! Tehdit etme! Elini indir!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen karşılıklı konuşmayalım.

Buyurun.

OKTAY VURAL (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, ne hazindir ki, burada bir milletvekili “Roj TV’ye mukabil bir televizyon kurulmasını kabul edelim.” diyor. Roj TV’nin adını anıyor. Kimmiş bu Roj TV be! Bunu nasıl kabul ediyorsun? Senin kanun dışı saydığın bir televizyon yayınını nasıl kabul edebilirsin? Böyle bir şey olur mu?

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Ne var?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kırarım o elini! Elini indir!

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Gel hadi! Gel hadi!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kırarım o elini!

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Artistlik yapma!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Beni mi tehdit ediyorsun el kol hareketlerinle?

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Artist! Vekil misin, artist misin?

BAŞKAN – Sayın Ekmen, lütfen…

Sayın grup başkan vekilleri, arkadaşlar…

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Kim kimin elini kırıyor! Terbiyesiz herif!

ABDURRAHMAN KURT (Diyarbakır) – Hareket çekme, bak o elini başkası kırar!

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Söylüyorum, böyle yapma diyorum, böyle yapma! Böyle yapma diyorum.

BAŞKAN – Saygılı olalım.

Sayın Vural, buyurun Genel Kurula hitap edin.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yapma diyorum, elini sallama diyorum.

BAŞKAN - Sayın Günal

Arkadaşlar, dinleyelim, medenice görüşlerimizi karşılıklı söyleyelim. Lütfen…

Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (Devamla) – Efendim, bu yayın münhasıran Türkçe yayın yapılması engelini aşmak için çıkartılmış, farklı dillerde, münhasıran farklı dillerde yayın yapmayı mümkün hâle getiren bir husustur. Bu da, devletimizin, milletimizin dili olarak Anayasa’mızda yazılı “Dili Türkçedir” esasına aykırıdır. Bir kamu kurumu bunu yapamaz. Düzenleme yetkisi de söz konusu değildir.

Bakınız, 15 Ekim 2007 tarihli ABD Dış Politika Ulusal Komitesinin PKK’nın silahsızlandırılması, entegrasyonuyla ilgili raporu. Bu raporda, değerli arkadaşlarım, 301’inci madde…

AHMET İNAL (Batman) – Oktay Bey, ne alakası var?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sus, dinle!

OKTAY VURAL (Devamla) - “Türklüğe hakaret konusu kaldırılmalıdır.” diye vardı, maalesef, geçti. Bakın, burada, aynı şekilde diyor ki: “Başka dilde yayın yapan bir devlet televizyonu olmalıdır.” diye söylüyor değerli arkadaşlar. Başkalarının programları buraya geliyor. Bunlar millî değildir. Bunlar milletimizin içinden neşet eden fikirler değildir, başkalarının istek ve arzularına göre oluşturulmuştur. Bakın, burada söylüyor, kültürel haklarla ilgili, kamu medyasında kullanılmasını temin etmek konusu… 301’i getirmişler.

Yine, burada, aynı şekilde, bugün GAP dediğiniz, diğer yaptığınız, burada, altyapıyla ilgili bütün bu hususlar, planlar bunlara göre yürütülüyor. 1992 yılındaki…(AK Parti sıralarından gürültüler) Dinlemeyeceksen çık kardeşim.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Biz GAP’ı ne zaman kurduk ya?

OKTAY VURAL (Devamla) - Dinlemeyeceksen çık.

Burada, ben inanıyorum ki, bu konuda endişelerimize katılan arkadaşlarımız vardır. Bu konu önemlidir.

Değerli arkadaşlarım “Kâfi gelmiyor.” diyor. Kâfi gelmiyorsa RTÜK yayın saatini artırsın. Böyle bir kanunda… Size soruyorum: Bu milletvekillerimizin oylarıyla böyle bir kanun değiştirilmesini kim istiyor? Hangi siyasi amaçla istiyor? Bu siyasi amaç önemlidir. Yoksa, bu konuda kanunun öngördüğü imkânlar zaten vardır. RTÜK Kanunu’nu çıkarttınız, bu konuda düzenlemeyi zaten RTÜK yaptı, kâfi değilse orada yapın. Ama burada asıl önemli olan husus Türkçe dışında Türkçeye paralel başka dilleri oluşturmak, çok dilli toplum hâline dönüştürmek ve bu da münhasıran TRT Kanunu’nun ne hazindir ki yine 21’inci maddesinde “Türkiye Büyük Millet Meclisi ile eğitim ve öğrenim ile diğer yayınlar” kısmında düzenleniyor. Bakın, ne kadar enteresan bir kısımda.

Bu, tasarıda yok değerli arkadaşlarım, Hükûmetin imzaladığı tasarıda bu değişiklik yok. Getirsin Hükûmet, Millî Savunma Bakanlığı görüş alsın, Millî Eğitim alsın, İçişleri Bakanlığı alsın, tasarıya imza atsınlar, getirsin, kaldırın. Bu, alt komisyonda Genel Müdürün getirdiği ve alt komisyonda milletvekillerinin hep beraber birlikte çıkarttığı bir madde. Şimdi, alt komisyonda çıkartıyoruz, bugün burada bir irade, milletvekillerinin orada duyduğu hassasiyetleri çıkarttığı bir konuyu bugün yine getiriyor burada ve bize oylatıyor. Niye bize oylatıyorlar, bunu düşünelim. Bu yanlıştır, bunu yapmayalım.

Bakın, tasarıda yok diyorum, alt komisyonda reddedilmiş ve bugün geliyor, bir önergeyle getiriliyor burada ve bu önerge: “…Türkçenin yanı sıra…” Ya, devletimiz var, kurumlarımız var… Bu konuda alınması gereken tedbirlerle ilgili -terörle mücadele- kapsamlı bir plan hazırlandığı söyleniyor. O zaman, bu kapsamlı plan ise, Hükûmetimizin üyeleri bunlarla ilgili imzalarını atarlar, siz de bunun arkasında… “Hükûmet gerekli kurumlardan bilgileri aldı, arkasındayız.” deriz.

Değerli arkadaşlarım, bu basit bir önerge değil, istirham ederim. RTÜK’ün yaptığı bir düzenleme, kanunda yazılı bu düzenleme varken bunun yapılması TRT’nin Türkçe dışında bir yayın yapmasını temin etmeye yöneliktir. Türkçe dışında bir yayın yapması, kamu kurum ve kuruluşlarında başta olmak üzere, farklı dillerde eğitim öğretim olmak üzere bunlarla ilgili bir siyasal iradenin oluşması demektir.

301’inci madde kabul edildi. Bakın, Avrupa Parlamentosunda kabul edilen raporda ne diyor?

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – “Yeterli değil.” diyor.

OKTAY VURAL (Devamla) – Ne diyor? “Yeterli değil.” diyor, “Diğerleri var.” diyor.

Değerli arkadaşlarım, arkadaşlarıma gösterebilirim bu raporda, İngilizcesini de okuyabilirim.

Değerli arkadaşlarım, bu, başkalarının planı. Bu konuda, kendi aramızda, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yemin etmiş, Anayasa’nın ruhuna yemin etmiş ve bu konuda bu esasları korumaya yemin etmiş milletvekilleri olarak, bir kamu kurumunun münhasıran başka dilde yayın yapmasını temin etmek doğru değil.

Ağırlığı yetmeyebilir. Düzenlesinler. Ama biz burada “Esas Türkçedir.” diyoruz, “Esas Türkçe olmalıdır.” diyoruz. Siz şimdi, “Bu esas Türkçe dışında başka dil ve lehçelerde de yayın yapılabilir.” demekle, RTÜK’ün düzenlemesini aşıyorsunuz. Bunun da gerçekten işleme alınması mümkün değil. O bakımdan, Sayın Başkana “Bunu işleme almayın.” dedim. Anayasa gereği, bu düzenleme RTÜK Kanunu’nda yapılmalı.

İstisna getirin, ne yaparsanız yapın ama yapamazsınız. Anayasa’mızda Türkçe dışında başka hususlar, eğitim, öğrenimde kullanılamaz, devletin iletişimlerinde de kullanılamaz. Şimdi, böyle bir iletişim kanalını münhasıran başka dile getirmek demek, doğrudan doğruya, Türkiye’de eğitim, öğrenim ve dil birliğini bozma amacı taşır.

Bu bakımdan, sayın milletvekilleri, belki bu konuda aklıselimle düşünemiyor olabiliriz, olamayabilirsiniz. Bir önerge gelmiştir, kimsenin haberi yoktur, bir tartışma vardır, “Milliyetçi Hareket Partisi aleyhte, bunlar muhalefettir, yanlış şeyler söylüyorlar.” diyebilirler. Evinize gidin, bir düşünün, doğru mu yapıyorsunuz, değil mi, düşünün!

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Biz çocuk muyuz?

OKTAY VURAL (Devamla) – Bu çocukça iş değil. Gülme bir kere! Böyle bir konu ciddiyetle ele alınacak bir şey.

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Biz ne yaptığımızı biliyoruz ya!

OKTAY VURAL (Devamla) – İmzanız var mı?

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Var.

OKTAY VURAL (Devamla) – Bilmiyordunuz bile önergeyi.

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Biliyorduk.

OKTAY VURAL (Devamla) – Önergeyi bile bilmiyordunuz.

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Arkasındayız.

OKTAY VURAL (Devamla) – Alt komisyonda reddedilmiş bir önerge ve bütün partilerin uzlaşmayla getirdiği bir düzenleme nasıl oluyor da burada geçiyor? Nasıl oluyor? Hangi el, kim istedi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Oktay, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

OKTAY VURAL (Devamla) – O bakımdan, değerli arkadaşlarım, yani gerçekten, çok vahim derecede, maalesef, bu kritik günlerde dışarının hoşuna gidecek bu tip adımlar atmak, bence, gerçekten “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir.” hükmüne yakışmıyor.

Biraz önce bir milletvekilimiz çıktı dedi ki: “İşte, 20 milyon insanı, yok Laz’ı, yok Afgan’ı, yok Tatar’ı bir şemsiye altında tutmak bölücülüktür.”

Değerli arkadaşlarım, bu kadar insanı bir şemsiye altında bulundurmak nasıl bölücülük olur ya? Bir milletvekili kalkıp bunu söylüyor.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Şovenist onlar, şovenist. 

OKTAY VURAL (Devamla) – Yani nasıl olabilir değerli arkadaşlarım? Demek ki, hepimize ayrı ayrı şemsiyeler gerekiyor. Böyle bir şey olabilir mi değerli arkadaşlarım? Böyle bir laf bu Türkiye Büyük Millet Meclisinde nasıl konuşulur değerli arkadaşlarım? Kimsenin etnik kimliğine bakılmaksızın… Böyle diyor, “Bir şemsiye altında bulunmak bölücülüktür. Avrupa’ya ayıp oluyor.” diyor. Bizi bölücülükle suçluyorlar. Kimmiş onlar be? Onlar, bizim camilerimizi, insanlarımızı yakan insanlar. Önce bunun hesabını versinler. Irkçılık yapan onlar. Bu düşüncelerle, Türkiye’de, etnik kimlikli, çok dilli bir yapının temelleri atılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Vural, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

OKTAY VURAL (Devamla) – Bu konuda, işleme alınmaması gerektiğini düşünüyorum.

Arz ederim efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Elitaş. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

TRT kanununu iki gündür, üç gündür görüşüyoruz. 6’ncı maddeyle ilgili, 6’ncı maddeye ilave etmek istediğimiz son fıkrayla ilgili, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Arkadaşımızın bu düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğu ifadesiyle, yaptığımız, Sayın Başkanın davranışıyla ilgili usul tartışmasını açıyoruz.

Değerli milletvekilleri, şu anda…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, işleme konulmasıyla ilgili tartışma, yani Anayasa’yla ilgili bir tartışma değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Şu anda yaptığımız düzenlemenin, önergenin altında imzası olan bir milletvekili olarak ifade ediyorum ki, bugüne kadar yaptığımız yasalar içerisindeki en önemli düzenlemelerden biri olduğuna kalben inanarak imzamı attığımı ifade ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

METİN ERGUN (Muğla) – Sen de mi Mustafa, sende mi? Yapma ya!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Arkadaşlar, lütfen… Lütfen, rica ediyorum. Ben fikirlerimi ifade edeyim. O fikirlerimizi… Bakın, sakin sakin anlatmaya çalışıyorum. Lütfen, rica ediyorum.

MEHMET GÜNAL (Antalya) - Bence de önemli, sizin bitişinizin imzasıdır bu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Siz muhakkak ki, burada…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bitişinizin imzası bu.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Siz muhakkak ki burada, bu önergenin olmaması gerektiğini inanarak ifade ediyorsunuz ama ben de Orta Anadolu’da yetişmiş, bu hassasiyetlerle büyümüş bir milletvekili olarak, altına da imza attığım önergenin Türkiye'nin geleceği, bekası için, kardeşliği için çok önemli bir düzenleme olduğunu ifade ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)

Değerli milletvekilleri, bakınız, Türkiye yirmi beş yıldan fazla bir süredir terör belasıyla mücadele ediyor. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden, Türkiye'nin farklı bölgelerinde yaşayan insanlarımızla, o bölgeye yaptığımız yatırımlarla, bugün istihdam paketi içerisine koyduğumuz düzenleme ve bugüne kadar, rahmetli Özal’ın hız verdiği GAP projesinin anlatmasında sıkıntılar çekiyoruz. Bugüne kadar, o günkü paraların bugünkü cari fiyatlara da getirilmemiş hâliyle, 30 milyar dolara yakın harcama yaptık. Bu sadece Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin değil, tüm Türk milletinin menfaatine, refah seviyesini artırmaya yönelik bir harcamaydı, helal olsun. Biz istihdam paketiyle birlikte de 12,5 milyar YTL’lik yeni bir kaynak oluşturmak için bunları yapmaya çalışıyoruz.

Şimdi, Sayın Grup Başkan Vekilinin ifadesi şu: “Siz, Türkçenin dışında farklı dil ve lehçelerde de yayın yaptırırsanız bu… Daha farklı şeyler olabilir.” Bakın, değerli arkadaşlar, 2002 yılında yapılan bir düzenlemeyle, 3/8/2002 tarihinde yapılan düzenlemede zaten RTÜK’e bu yetki verilmiş, kendileri de kabul ediyorlar. (MHP sıralarından gürültüler)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Biz de bunu söylüyoruz zaten, başka bir şey söylemiyoruz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – RTÜK’e bu yetki verilmiş.

Değerli arkadaşlar, şu anda bütün hassasiyetleri konuşuyoruz. RTÜK’e verilen yetki içerisinde bütün televizyon kanallarında farklı şekilde de, farklı zamanlarda da, farklı sürelerde de yayın yapılabilir. Bizim buradaki hassasiyetimiz, o bölgelerde yaptığımız yatırımları, o bölgelerde yaptığımız iyileştirmeleri ve refah seviyesini yükseltmek için yaptığımız adımları iyi bir şekilde anlatabilmek için bu düzenlemeyi yapmaya gayret ediyoruz. (MHP sıralarından gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Propaganda yapıyorsunuz!

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Hayır efendim, dinlenmeyen programları zorla dinletmek istiyorsunuz!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, değerli milletvekilleri…

OKTAY VURAL (İzmir) – Türkiye’de eyalet yok ya!

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Yazıklar olsun!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bugün biz sınır dışı operasyonlar yapıyoruz. Türkiye'nin komşularında beslenen terör örgütünün başını ezmek için, o bölgelerde askerlerimizin yaptığı başarılı müdahale ve Hükûmetimizin yaptığı diplomatik politikalar, girişimler neticesinde o bölgelerde mücadeleler yapıyoruz. Hamdolsun, iyi de bir noktaya geldiğimizi ifade ediyoruz.

Siz o bölgedeki insanlara, Irak’ın kuzeyindeki insanlara bizim haklı mücadelemizi anlatmakta zorlanırsanız, dindaşımız olan Arap ülkelerine yaptığımız haklı mücadeleleri anlatmakta zorlanırsanız uluslararası camiada da yalnız kalmakla baş başa kalabilirsiniz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Masal anlat, masal!

OKTAY VURAL (İzmir) – Buna milletvekillerimiz inanmıyor ya! Milletvekilleri inanmaz buna.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bakın, bizim  ırkdaşımız, bizim soydaşımız olan insanlar dünyanın çeşitli yerlerinde yaşıyorlar. Çok iyi hatırlıyorum…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – TRT’de bir masal programı ayarlayın, iyi para veriyorlar!

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …1999 veya 2000 yıllarında bir partinin genel başkanı Çin’e ziyarete gitti. Biz de, 2004 yılında Çin Dostluk Grubu olarak yaptığımız ziyaret içerisinde Doğu Türkistan’a gitme imkânını bulmuş herhâlde ilk milletvekillerindendik. Cumhuriyet Halk Partisinden milletvekili arkadaşlarımız, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubundan milletvekili arkadaşlarımızla birlikte 9 milletvekili Çin Halk Cumhuriyeti’ni ziyaret ettik ve Doğu Türkistan’a gittik, Taşkent’e gittik, Kaşkar’a gittik. Oradaki vatandaşlarımıza sorduk, dedik ki: “Burada Türkçe yayın var mı?” “Daha önce Türkçe yayın vardı. Ama bir siyasi partinin genel başkanı ve başbakan yardımcısı Çin Seddi’ne geldi, kükredi.” dediler. Orada bir soru sormuşlar, demişler ki: “Farklı dil ve lehçelerde ülkenizde yayın yapılabilir mi?”  “Asla, olmaz, mümkün değil.” dediğinden dolayı, 30 milyon Türk ve Müslüman’ın yaşadığı Doğu Türkistan’da Çin Halk Cumhuriyeti fırsat kollamış ve Türkçe yayın yapılmasını engellemiş. (MHP sıralarından gürültüler)

OKTAY VURAL (İzmir) – Yapmayın ya!

FARUK BAL (Konya) – Nereden çıkarıyorsunuz bunu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, Türkiye’de… (MHP sıralarından gürültüler) Bakınız, bütün dünyadaki Türkleri düşünmek zorundayız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yuh olsun be! Yuh olsun size! Ayıp ediyorsunuz, çok ayıp ediyorsunuz!

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Çok ayıp ediyorsunuz! Aleni olarak söyle, “Biz bunu çıkarıyoruz.” de. Aleni olarak söyle.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Sayın milletvekillerim, açık ve net ifade ediyorum. Altında imzam bulunan, Orta Anadolu Bölgesi’nde yetişmiş ve Türk milletinin hassasiyetlerini de çok iyi bilen, Türk olduğuyla da övünen bir milletvekili olarak…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bölgeci misin sen, milletvekili mi?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Tüm Türkiye’yi temsil ediyorsunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – …bu önergeye attığım imzadan içim çok rahat.

Hepinize bu duygularımı ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Grup Başkan Vekili, biraz önce “değiştirelim” diyen sendin. “Haklısınız” dedi, “değiştirelim” dedi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, Grup Başkan Vekili itham ediyor. “Haklısınız, değiştirelim.” diye ifade kullanmadım. Sadece ifade ettiğim cümle şuydu: “’Türkçenin dışında’ ifadesini kullanalım.” diye ifade ettim. Benim buradaki, içeride sizin de huzurunuzda yaptığım konuşma bu. Grup Başkan Vekiline yakışmıyor bu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bakın, buradaki itirazımız “Türkçenin yanı sıra” idi. Sayın Grup Başkan Vekili “Türkçenin esas olması doğrudur.” dedi. Şimdi tartışılan konuyu savunuyor. Ben bunu söyledim,  kendisine hatırlattım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, RTÜK Yasası’nda zaten Türkçe dili olduğu esas.

FARUK BAL (Konya) –  Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bal, buyurun efendim.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Hatip, Çin’e ziyarete giden bir Başbakan Yardımcısının ismini de, Sayın Genel Başkanımızın ismini de ifade etmek suretiyle…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İsim falan vermedim.

FARUK BAL (Konya) – Hepimiz öyle anladık. Doğrudur bu. Yalan beyanda bulunmuştur. Düzeltmek üzere söz talep ediyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır efendim, isim zikretmedim.

FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – İsim vermedi.

BAŞKAN – Sayın Vural, zaten aleyhte söz hakkı var, aleyhte söz talebinde bulunun, buyurun konuşun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Tamam, aleyhte.

BAŞKAN - Buyurun.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Burada konuşan her hatip mutlaka saygıdeğerdir ama her hatip doğrulanması mümkün olmayan, inandırıcılığı bulunmayan sözleriyle siyasi partilerin genel başkanlarını ilzam edebilecek şekilde beyanda bulunur ise bu Meclisin mehabetinde, bu Meclisin saygınlığında bir zafiyet oluşur. Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Genel Başkanı yurt dışı seyahatlerinde, hiçbir şart altında, Sayın Hatibin ifade ettiği gibi bir söz söylememiştir. Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Doğu Türkistan’a yapmış olduğu seyahat, orada yaşayan Uygurların hayat standartlarının yükseltilmesine vesile olmuştur. Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Genel Başkanının bu ziyareti devlet başkanı düzeyinde bir kabule mazhar olmuştur. Siz de hiç olmazsa Çinliler kadar Sayın Genel Başkana saygı göstermeyi öğrenin.

SONER AKSOY (Kütahya) – Yok ya, Allah Allah!

FARUK BAL (Devamla) - Diğer taraftan…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çinliler saygı gösteriyorlar.

FARUK BAL (Devamla) – Evet… Evet…

SONER AKSOY (Kütahya) – Allah Allah! Niyeymiş?

FARUK BAL (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti devletinin Başbakanı Çin’de eğer o muhabbeti görüyorsa, o saygıyı görüyorsa, burada milletin adına konuştuğunu iddia eden bir vekil de en azından bu Meclisin mehabetine saygıdan dolayı gösterecektir bu saygıyı.

Değerli arkadaşlarım, ciddi bir eziklik içerisindeyiz. (AK Parti sıralarından “Kim?” sesi) Biz değil Alllah’a şükür. Bu Meclis gazi meclistir, bu Meclis Kurtuluş Savaşı’nı hangi şartlar altında verdiğini bilen bir meclistir, bu Meclis devleti olmadan var olmuş bir meclistir, bu Meclis Kurtuluş Savaşı’nı vererek bu devleti kurmuş meclistir. Kurduğu devlet üniter bir devlettir, millî bir devlettir. Eziklik şuradadır: İşte bu gazi Meclisin  11 milyon insanla düveli muazzamaya karşı vermiş olduğu mücadelede bir çizik atıyorsunuz.

SONER AKSOY (Kütahya) – Bu da bir mücadele yoludur işte.

FARUK BAL (Devamla) - Devletin kurumu vasıtasıyla, üniter devleti, millî birliği zedeleyici ve ileride farklı farklı kamu hizmeti alanları için örnek olabilecek bir kanun çıkarıyorsunuz. Türkiye Cumhuriyeti…

SONER AKSOY (Kütahya) – Çağdaş mücadele yoludur bu.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Millet dinliyor sizi, millet.

SONER AKSOY (Kütahya) – Yeni çağın mücadele yoludur.

FARUK BAL (Devamla) – Lütfen… Lütfen… Lütfen saygılı olun. Konuşana saygılı olun ve…

SONER AKSOY (Kütahya) – Ben sizin yaptığınızı yapıyorum.

FARUK BAL (Devamla) – Bu saygı, tabii ki sizin kişiliğinizi ilgilendiren bir saygıdır.

Yaptığınız bu kanun yanlıştır, Anayasa’ya aykırıdır ve RTÜK diye kurulmuş olan düzenleyici ve denetleyici bir organın görevine müdahaledir. Eğer RTÜK diye bir organ var ise bu organ yayınlarla ilgili düzenleme ve denetleme yetkisini kullanacaktır. O Kanun içerisinde, RTÜK Kanunu içerisinde bu düzenlemeyi verebilirsiniz. Bizim, farklı dil ve lehçeleri kullanan vatandaşlarımızla bir sorunumuz yok. Biz her vatandaşımızı eşit şartlar altında bu ülkenin saygın insanı olarak görmekteyiz. Ancak üniter devletin ve millî birliğin zedelenmesi anlamına gelebilecek, kamu hizmeti gören bir kurumun bir kanalının münhasıran Türkçe yayın yapmakla görevlendirilmiş olan TRT tarafından farklı bir kanal, farklı bir lisanla yayın yapmaya kanal tahsis etme sonucunu doğurabilecek olan bu kanun değişikliği yanlıştır.

Değerli arkadaşlarım, bu ülke hepimizin, sadece Milliyetçi Hareket Partililerin değil. Elbette sizler de vatanseversiniz. Buna yürekten inanıyorum. Elbette hep birlikte bu ülkenin birliğini, beraberliğini savunacağız ama parti taassubiyetini bir kenara bırakalım, birlikte oturalım, birlikte düşünelim, birlikte karar verelim. Siyaseten tercihiniz bu olabilir, biz karşıyız. Ancak doğru yerde doğru zamanda yapın. Çünkü getirmiş olduğunuz bu tasarı sadece RTÜK Kanunu’yla sınırlı kalmayacaktır, arkasından millî eğitimle ilgili gelecektir, arkasından farklı farklı kanunlarda bu ve benzeri konularda düzenleme talep edilecektir. O zaman üniter çatıyı nasıl birlikte tutacağız, nasıl millî birliği koruyabileceğiz? “Yugoslavyalılaştırma” dediğimiz bir sürecin içerisine sokuluyor Türkiye. Hepimiz yaşayacağız o süreci Allah korusun. Bu insanların her birinin birbirine bin yıllık kardeşlik hukuku vardır. O kardeşlik hukukuna saygımız var ise, o kardeşlik hukukunu yaşatmak istiyorsak, insan haklarına dayalı, insan haklarına saygılı demokratik bir ülke istiyorsak, millî birlik içerisinde yaşayan üniter bir devlet içerisinde birlikte yaşamak istiyorsak, bu şartlar altında 21’inci yüzyılı kucaklamak istiyorsak oturup birlikte düşünmemiz gerekmektedir.

Ben, yüce Meclisin bir kez daha Adalet ve Kalkınma Partisi kanadını teşkil eden değerli milletvekilleri tarafından meselenin suhuletle, salim bir şekilde düşünülmesi ve gelecek günlerde yaşanabilecek sıkıntılarla ilgili olarak vicdani vebal altında kalmamak için ellerini vicdanlarına koymalarını talep ediyorum. İnsanın vicdanıdır mahkemei kübrası. Hepimiz mahkemei kübraya tabi olacağız ama bugün tabi olduğumuz, işte buradaki mahkemei kübradır. O zaman bizi yaratan değil, milletimiz, buraya gönderenimiz izleyecektir, o değerlendirecektir. Yani Sayın Grup Başkan Vekilinin Milliyetçi Hareket Partisinin Sayın Genel Başkanına bir saldırıyla sizin ayranınızı kabartmaya yönelik bir tahrikte bulunmasını bu açıdan yadırgıyorum. Yani ne alakası var? Çin’de yapılmış bir ziyaretin bugün burada doğru olmayan bilgilerle tartışma konusu olarak gündeme getirilmesinin bir anlamı var mı? Elbette ki olmayacaktır.

Değerli arkadaşlarım, ben millî birliğin, üniter yapının birer içi boş kavram olmadığını tekrar sizlere hatırlatmak istiyorum. Günümüz Türkiye’sinde bu kavramlara her birimizin ihtiyacı olduğunu bir kez daha hatırlatmak istiyorum. Türkçe konuşan veya farklı dil ve lehçelerde konuşan insanlarımızın da millî birlik ve beraberlik içerisinde olduklarına inanıyorum. Bu çatı altında her birimizin saygın birer vatandaş olarak yasalarımızdan eşit bir şekilde yararlanabilecek imkânlara sahip olduğumuza veya olmamız gerektiğine inanıyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bal.

Sayın Kaplan, konuşacak mısınız?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başkanın tutumu lehinde söz almış bulunuyorum ve Anayasa’ya  aykırı bir durumun olmadığını, ömrünün, bir yüzyılın üçte 1’ini hukukçuluk yapan birisi olarak cumhuriyetin kuruluşundan günümüze birkaç anekdotu açıklayarak neden birbirimizi daha çok kucaklamamız gerektiğini, neden birbirimize karşı daha birlik içinde olmamız gerektiğini, neden bin yıllık tarihin kardeşliğe mahkûm ettiği Türk ve Kürt halkının geleceğini daha iyi kurmak için ne yapmamız gerektiği konusunda bazı noktalara değinmek istiyorum.

Önce, uzaklara gitmek istiyorum: Kurtuluş Savaşı’nda, Çanakkale ve Anafartalar’da 120 bin Kürt hayatını kaybetti. Şehitlerimiz Çanakkale’de, Anafartalar’da yan yana yatıyor. Birinci Dünya Savaşı sonrasında kendiliğinden kurulan müdafaa-i hukuk cemiyetlerinde Kürtler de yer aldı. Yabancılara karşı birlikte mücadele edildi. “Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türklerin ve Kürtlerin Meclisi” deyimleri Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’ye aittir. Bunlar bu şekilde kayıtlara geçti. Lozan’da vaat edilen “ortak ev” kurulacak idi. Vadedilen ortak ev projesi hayata geçirilemedi.

Birlikte devletler kuran, direnen, aynı mevzide ölen Kürt kardeşin Türk kardeşiyle eşit yaşamayı isteme hakkının var olduğu inancındayız ve yine, sizleri, gazi Meclisin Kurtuluş Savaşı’nı verdiği ve o dönemde açık olduğu günlerin tutanaklarına götürmek istiyorum.

Evet, Birinci Meclisin kuruluş felsefesinde, Türk’üyle, Kürt’üyle, Çerkez’iyle, Boşnak’ıyla, Arnavut’uyla bu ülkenin bütün renkleri ve güzellikleriyle birlikte savaştık, birlikte bu cumhuriyeti kurduk, birlikte de bir çiçek tarlası gibi onları yaşatma konusunda, evlatları olarak atalarımıza, ecdatlarımıza karşı vicdan borcumuz vardır.

RECEP TANER (Aydın) – Buna itirazı olan yok.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Sakin sakin dinleyin.

Bakın, cumhuriyetin ilk yıllarına gidiyoruz. Yusuf Ziya Paşa diyor ki -milletvekili- Lord Curzon’la ilgili Lozan’ı tartışırken: “Arkadaşlar, İngilizler, bütün milyonlariyle, altınlariyle çalıştıkları halde, Kürtler, bu intihaba iştirak ettiler, bu intihaba iştirakleriyle yalnız bu gayeyi isdihdaf ettiler, o da; Türk kardeşleriyle teşriki mesai etmek…”

Geçiyorum. Yine Yusuf Ziya diyor ki: “Arkadaşlar, Kürt vatandaşlar, bütün kanaatlerini bir umdede topladılar, o umde, o gaye ise Türklerle tevhidi mukadderat.”

Şimdi, arkadaşlar, o günün yakın tarihine, bu yüce Meclisin, gazi Meclisin tutanaklarını okuyorum. Aslımızı, geçmişimizi inkâr etmeden, o Kurtuluş Savaşı’nın küllerini, o yoksulluk ve açlık, sefalet içinde Mustafa Kemal Atatürk’ün Samsun’dan neden Erzurum’a geldiğini, neden özellikle önce Müdafaa-i Hukuk Cemiyetini Kürtlerle başlattığının bir daha hatırlanmasında büyük yarar görüyoruz.

Bakın, ne diyor Mazhar Müfid Bey -Mazhar Müfid Bey, Hakkâri Mebusu, ama Türk’tü. Hakkâri halkı onu seçmişti, Meclise göndermişti- ne diyor o günlerde: “Kürdistan’ın hükümdarı olan İdrisi Bitlisî’nin Yavuz Sultan Selim’e tav’an mutavaat ettiğini bilmiyor mu Lord Curzon? Yine Salâhaddini Eyyubî’nin Kürt olduğunu bilmiyor mu Lord Curzon?” Ve yine Kürt’ün tanımını yapıyor. Ben bunu tekrar tekrar okuyup benzer şeyleri söylemekten gerek duymuyorum, bunları bütün arkadaşlarımız bilir.

Şimdi, biz böylesi bir süreçten geçtik, Meclisi kurduk ve hiç kimsenin aslını, dinini, mezhebini, inancını inkâr etmeden, bu ülkede aslını inkâr etmeden, kültürünü inkâr etmeden, türküsünü inkâr etmeden, dilini inkâr etmeden, özgürce, eşit ve özgür yurttaşlar olarak yaşaması kadar daha doğal ne olabilir ki?

Atatürk’ün kurduğu partide ben de genel merkez yöneticiliği yaptım, 89’da da raporları var, bugün de raporları var, bugün de kongrelerinde “Kürt dili üzerindeki yayın yasağı kaldırılsın.” diyorlar. Bu bütün partilerde yalnızca değil ama birileri demiyordu. Birileri 12 Eylül askerî darbesini yaptığı zaman, yüce Meclis savaş koşullarında bile kapatılmazken, gazi Meclis kapatılmazken askerî darbeyle 5 general bu gazi Meclisi, savaş koşullarında kapanmayan bu Meclisi hem kapattı hem arkasından Atatürk’ün kurduğu partiyi de kapattı, Zincirbozan’a getirdi, MHP’yi de kapattı, Adalet Partisini de kapattı ve o günlerin zulmünde Meclisi, yasamayı ortadan kaldırırken bir de 2932 sayılı Yasa’yla Kürtçe ana dil yasağını getirdi.

Şimdi, gerçekleri göreceğiz, elimiz ayağımız yere basacak. Bu ne zamana kadar sürdü? 1991 yılına kadar. Merhum Turgut Özal’ı, o dönem görev yapanları, o dönemde birlikte parlamenter olup bugün yine aramızda bulunan arkadaşları, hepsini minnettarlıkla, saygıyla karşılıyorum. 1991’de bu çağ dışı 2932 sayılı dil yasağı yasasını kaldırdı. Bakın, Türkiye bir tabu yıktı.

Arkasından, bugün itiraz eden arkadaşlarımızın da koalisyon ortağı olduğu 2001 yılında, Türkiye, değişimin, dönüşümün, demokrasinin ahengini yakalayarak iki büyük tabuyu yıkmıştır.

1) İdam cezasını kaldırmıştır.

2) Türkçenin dışında Kürtçe, Boşnakça, Çerkezce ve Zazaca TRT’de yayın yapmanın yolunu açmıştır ve her gün Kürtçe yayın yapılmaktadır. O dönemde Koalisyon Hükûmetinin ortağı olan MHP’nin “ret” oyu vermesine rağmen 2001’den bugüne kadar dokuz senedir ülke hiç bölünmedi. Kürtçe türküler söylendi diye, kasetler çıktı diye, CD’ler çıktı diye, sevgili Mehmet Uzun Kürtçe romanlar yazdı diye, Eşkıya filminde Şener Şen’in “Dar hejiroki” şarkıları söylendi diye Türkiye bölünmedi, Türk-Kürt kardeşliği bölünmedi, daha da güçlendi, farklılıklarımız zenginliğimiz, demokrasimizin harcı oldu.

Şimdi, bugün geldiğimiz noktada dil yasaklarıyla hâlâ uğraşmak, Anayasa’nın Avrupa Birliği sürecinde 90’ıncı maddeyle getirdiği uluslararası sözleşmelerin onlarcasının yüce Meclisten çıkarıldığını görmemezlikten gelmek, yine o koalisyon döneminde onlarca uyum paketinin çıkarıldığını, arkasından AKP-CHP döneminde çıkarıldığını görmemezlikten gelmek, hukukun yolunu açmamak, insan hakları yolunu açmamak, demokrasinin yolunu açmamak, 20 milyon Kürt yurttaşının hâlâ türkülerini yasaklamak…

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) –20 milyon değil, 5 milyon,5.

HASİP KAPLAN (Devamla) – …kültürüne zincir vurmak bu dönemde, bu çağda vandalizmdir, kültürel vandalizmdir. Bir dili yasaklamak kültürel vandalizmdir. 20 milyon Kürt yurttaşı vergi veriyorsa, askere gidiyorsa, kendi dilinde kültür ve yayını TRT’den istemesi kadar daha doğalı olamaz. Buna da bu Meclis karar verecektir, yüce Meclis karar verecektir. Onun iradesi ve egemenliği üzerinde biz başka irade, başka egemenlik, başka korku tanımıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayırlı olsun birlikteliğiniz, beraber yaşarsınız!

BAŞKAN – Sayın Kaplan konuşmanızı tamamlayınız.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Gerçekler budur. Biz değişeceğiz, birlikte yürüyeceğiz, kardeşçe yürüyeceğiz. Sizinle beraber TRT’de inşallah önümüzdeki günlerde sizlere Kürtçe türküler söyleyeceğim, şiirler okuyacağım. Mutlu olacaksınız. Bakın içinizde de Kürt olan arkadaşlar var MHP’li de olsa, CHP’den de var. Arkadaşlar, türkülerle ülkelerin bölündüğü yer var mıdır? Arkadaşlar, farklı dillerde yazılıyor diye ülkelerin bölündüğü görülmüş müdür? Arkadaşlar, hangi çağda yaşıyoruz? 21’inci Yüzyılda yaşıyoruz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Arkadaşlar orada, bize bakma, arkadaşlar orada.

HASİP KAPLAN (Devamla) - Dijital, teknik ve her şeyin geliştiği… Siz TRT’de Kürtçe yasağı koyarken, uydulardan şu an on beş tane dijital…

AHMET YENİ (Samsun) – Yedi tane yedi.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Kurdistan TV, Kurd-Sat, Roj-TV, Mezopotamya TV, Rojhılat-TV.  Sayayım mı… Gelivaj… Sayayım mı daha? Bu kadar televizyon yapılıyor. Kafkaslara giderken biz… (MHP sıralarından gürültüler)

Size biz bir şey demiyoruz arkadaşlar, inanın bu güzel ülkemizde barışı da, kardeşliği de birlikte savunacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN -  Sayın Kaplan, teşekkür ediyorum, lütfen…

HASİP KAPLAN (Devamla) -  Sayın Başkanın tutumunda bir aykırılık görmüyoruz. Önergelerimizi getirelim uygarca, çağdaşça…

BAŞKAN -  Sayın Kaplan, teşekkür ederim efendim, lütfen. Tamam.

HASİP KAPLAN (Devamla) -  …herkes önergesini konuşur, oylarız, yüce irade ne derse odur.

BAŞKAN -  Sayın Kaplan, teşekkür ederim.

HASİP KAPLAN (Devamla) -  Reddederse başımızın üstündedir, kabul ederse başımızın üstündedir. Bunun mücadelesini birlikte veririz ama kardeşçe.

BAŞKAN -  Sayın Kaplan, süreniz doldu, lütfen…

HASİP KAPLAN (Devamla) -  Teşekkürler sayın milletvekilleri.  (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, madde üzerinde verilmiş olan önergelerin Anayasa’ya aykırı olup olmadığına ilişkin açılan usul tartışması sona ermiştir.

Değişiklik önergesinin Anayasa’ya aykırı olmadığı ve işleme konulması gerektiğine dair kanaatimde bir değişiklik olmamıştır. Ancak bu hususta Genel Kurulun görüşünü almayı da uygun buluyorum. Arkadaşlarımız kendilerine ait görüşleri belirtmişlerdir, ama öz itibarıyla bütün milletvekili arkadaşlarımızın hassasiyetlerinde aynı konuda bir değişiklik olduğunu zannetmiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Genel Kurulun oyuna sunun.

BAŞKAN -  Efendim sunacağım, müsaade edin.

Tutumumu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

OKTAY VURAL (İzmir) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN -  Tamam, toplantı yeter sayısı arayacağım.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN -  Oylamadan önce yoklama talebi vardır.

Arkadaşlarımı tespit edeyim: Sayın Vural, Sayın Akcan, Sayın Bal, Sayın Günal, Sayın Özdemir, Sayın Akkuş, Sayın Korkmaz, Sayın Doğru, Sayın Çelik, Sayın Asil, Sayın Şenol Bal, Sayın Ekici, Sayın Ertuğrul, Sayın Serdaroğlu, Sayın Ergun, Sayın Taner, Sayın Işık, Sayın Yunusoğlu, Sayın Durmuş, Sayın Uslu.

Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER (Devam)

1.- TRT Kurumu tarafından Türkçenin yanı sıra farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılmasını isteyen değişiklik önergesinin işleme konulmasının Anayasa’ya aykırı olup olmadığı hakkında(Devam)

BAŞKAN – Biraz önce heyetinize arz ettiğim gibi, Başkanlığın tutumunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219) (Devam)

BAŞKAN – Önergeleri daha önce okutmuştum.

Komisyon önergeye katılıyor mu?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hangi önerge Sayın Başkan?

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Bir daha okuyun Sayın Başkan, iki önerge var aynı mahiyette.

BAŞKAN – Efendim, Sayın Elitaş ve Sayın Kaplan’ın önergeleri.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ortak önerge.

BAŞKAN – Evet.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, katılamıyoruz, Genel Kurulun takdirine sunuyoruz.

BAŞKAN – Takdire sunuyorsunuz.

Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İZMİR) – Sayın Başkan, bu “yanı sıra” kelimesinin değişmesi arzusundayız. “Kurum tarafından Türkçe dışında”, “yanı sıra” değil “Türkçe dışında farklı dil ve lehçelerden” şeklinde olursa katılıyoruz.

BAŞKAN – Olursa katılacaksınız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Önergenin değiştirilmesi gerekiyor.

BAŞKAN – Evet, önerge sahipleri.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Katılıyoruz efendim.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Kabul ediyorsunuz, “dışında” ibaresine katılıyorsunuz, tamam.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yahu şimdi değişiklik olur mu?

OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl olur öyle efendim? Yani katılıyor musunuz… Önerge reddedilir o zaman.

BAŞKAN – Efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl yapıyorsunuz böyle bir şeyi?

BAŞKAN – Hayır, önerge sahiplerine sordum ben.

Evet Sayın Elitaş, Sayın Kaplan, gerekçeyi mi okutuyorum efendim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Önergeyi geri çeksinler önce.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşacağım.

BAŞKAN – Konuşacaksınız. Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Anayasa’mızda 4709 sayılı Kanun’la 2001 yılında bir değişiklik yapılmış. 28’inci maddedeki yapılan değişiklikle basın ve yayının ne şekilde olacağı ifade edilmiş, arkasından bu düzenlemeye uygun bir düzenleme çerçevesinde, önce 15 Mayıs 2002 tarihinde, arkasından 3 Ağustos 2002 tarihinde RTÜK Yasası’nda önemli değişiklikler yapılmış. Bakın, RTÜK Yasası’nda 15/5/2002 tarihindeki yapılan düzenlemede, radyo- televizyon kurumlarının özel ve kamu olmak üzere farklı dillerde, yabancı dillerde de yayın yapacağı dercedilmiş. Arkasından, 3 Ağustos 2002 tarihinde yapılan bir değişiklikle ayrıca özel radyo ve televizyon kuruluşlarınca Türk vatandaşlarının günlük yaşamlarında geleneksel olarak kullandıkları farklı dil ve lehçelerde yayın yapılabilir. Bu yayının yapılma süresi RTÜK tarafından belirleniyor. Şimdi bu çerçevede 2002 yılından…

Bakın, AK Parti iktidarlarından önceki iktidarlar döneminde yapılan değişiklikle farklı dil ve lehçelerde yayın yapmaya imkân verilmiş. Bu süreç çerçevesinde baktığımızda günde kırk beş dakikayı geçmemek üzere, haftada dört saati ve beş saati geçmemek üzere sınırlamaya tabi konulmuş. Kimler yapabilir bunu? Özel radyo ve televizyonların tamamı yapabilir.

Şimdi, buradan, tamamen kanun dışı, uydu vasıtasıyla yayın yapan ve ülkenin milletiyle, bölünmez bütünlüğünü tehlikeye sokan yayınlar yurt dışından uydu vasıtasıyla yapılıyor. Bizim asıl amacımız, bu dil ve lehçelerde yapılan yayının başkaları tarafından istismar edilmesi değil, devlet tarafından kontrol edilen bir kurum tarafından yapılmasını düzenlemeye çalışıyoruz.

Yine, bakın, 2002 yılındaki yapılan değişiklikle birlikte yönetmelik çıkarılmış, ulusal düzeyde bir kamu kuruluşu olan Türkiye Radyo-Televizyon Kurulu, TRT’nin Boşnakça, Arapça, Çerkezce, Kirmanca, Zazaca vesaire otuz-otuz beş dakika ile sınırlı olup bu yayınlarını yapmasına da imkân vermiş. Şu anda bizim buradaki yaptığımız düzenleme tamamen o konuyu iyi bir şekilde yapıp, iyi niyetle yapılan bir düzenlemedir.

Bunu değerli milletvekillerimizin oylarına sunuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Federasyonu ne zaman getiriyorsunuz Sayın Elitaş, onu ne zaman getiriyorsunuz?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Onu sen getirirsin herhâlde bir daha hükûmet olabilirsen. Sen getirebilirsin bir daha hükûmet olabilirsen. Asıl niyetin o zaman ortaya çıkacak. Herhâlde asıl niyetin o senin.

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Senin niyetin o!

ŞENOL BAL (İzmir) – Sizin niyetiniz o!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Esas niyetin o senin herhâlde. İçindekini dışarı çıkarıyorsun.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, şimdi, bir önerge “Türkçenin yanı sıra” diye geldi. Şimdi “Bunun dışında” olsun. Bir önergeyi nasıl düzeltip nasıl…

BAŞKAN – Efendim, bu durumlarda daha önceden de yapıldı, siz de hatırlarsınız. Hükûmet teklifte bulunuyor, diyor ki: Şu şekilde olursa biz katılıyoruz diyor. Hükûmet o şekilde katıldı, önerge sahiplerine sordum, kabul edildiği için kabul ettim.

METİN ERGUN (Muğla) – Bunu redaksiyonla geçiştiremezsiniz Başkanım. Bu sadece redaksiyon meselesi değil. Anlam tamamen değişiyor, yeni bir önerge hâline gelmiş.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şimdi “Türkçenin dışında” demekle neyi kastediyor? Yani Türkçe yapılmayacak mı demek istiyor?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sizin çıkardığınız kanundaki cümleyi kastediyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dışlıyor mu Türkçeyi? [AK Parti sıralarından alkışlar(!)]

BAŞKAN – Açıkladı Sayın Oktay Vural.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Avrupa Birliği ülkelerinin yanı sıra, diğer birçok ülkede resmî dil dışında farklı dil ve lehçede yayın imkânı tanınmıştır.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, bu hususta bir açıklama yapacak mısınız yani “dışında” ifadesi olarak düzelttiğiniz hususta?

Buyurun efendim, kayıtlara geçmesi açısından.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, zaten…

OKTAY VURAL (İzmir) – “Dışında..” Esas ne olacak Sayın Bakanım, onu söyleyin.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Müsaade et, Türkçe profesörü arkadaşlarımız da var.

“Kurum tarafından, Türkçe dışında farklı dil ve lehçelerde de..” yani ve Türkçe ve onlar da. Dolayısıyla bu Türkçe bana açık geliyor yani bu ifade, Türkçenin dışında gibi bir anlama…

AHMET YENİ (Samsun) – Anlamıyorlar!

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – …benim bildiğim kadarıyla bu anlama gelmez.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

219 sıra sayılı Kanun Tasarısının 6. maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları

 Açıköğretim yayınları ve eğitim ve öğretim amaçlı diğer yayınlar, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna tahsis edilen TV kanallarının uygun görüleninden yayınlanır. Yayın ile ilgili diğer hususlar, ilgili kurumlar ile Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü arasında yapılacak bir protokolle belirlenir. Bu yayınlardan ücret alınmaz.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Günal. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, az önce, bazı arkadaşlarım, yaşanan tartışma sırasında bana anlamlı baktılar, beni yakından tanıyanlar, acaba, Mehmet Günal neden bu kadar hiddetlendi diye. Ben şimdi size anlatayım, bana hak vermiyorsanız ben sizden özür dileyeceğim ve oturacağım yerime, hiçbir şey söylemeyeceğim.

Bir alt komisyon üyesi olarak -az önce Sayın Grup Başkan Vekilimiz de söyledi- bu tasarı geldiği zaman, 3+2, yürütme maddesiyle beraber 5 maddelik geldi, sadece personel düzenlemesi vardı ve Plan ve Bütçe Komisyonunda alt komisyon kurulması görüşülürken dedik ki: “Birçok gerekçeden bahsediyorsunuz, teknik gelişmeler var, dijital yayıncılık var, uluslararası gelişmeler var, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında söylediklerimiz var, bunlar için sadece üç madde yeterli mi, bir daha fırsat bulamazsınız.” diye Sayın Genel Müdürü uyardık ve on beş maddelik yeni bir şeyle -ki doğal olarak Hükûmet tasarısı olarak geleninde yok- alt komisyona böyle bir öneri geldi.

Şimdi, burada baktığımız bu on beş maddenin içerisinde -yani söylemiyorum, bizim elimizde hâlâ duruyor- 2’nci maddesi aynen kanunun bu önerilen maddesini içeriyordu ve orada alt komisyondaki arkadaşlarımızla -ve Sayın Sali burada, alt komisyon Başkanımız- Sayın Genel Müdüre de hassasiyetlerimizi ilettik ve bu konunun burada düzenlenmemesi gerektiğini, farklı, yanlış anlamalara yol açabileceğini ve Anayasa’ya da aykırı olduğunu konuşarak kaldırdık ve Komisyonda bu bir daha görüşülmedi, on iki maddeye düşürüldü.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, oradaki yaptığımız tartışmada, madem bu kadar önemliydi, neden gelip bize anlatmadınız, bir gerekçe varsa niye bize söylemediniz? Ha, gerekçe? Gerekçe basit. Gerekçe, şimdi, siz sözler vermişsiniz.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Komisyonda başka bir şey daha vardı. Neden söz vermişsiniz? Ben niye kızıyorum? Komisyona gelen hâlinde “TBMM yayını, açık öğretim ve diğer yayınlar” diye bir tabir vardı alt komisyonda görüştüğümüzde. Ben onun üzerine önerge verdim, kayıtları da vardır, çıkarabilirsiniz. Bugün arkadaşlarımız onu tekrar aynı önergeyle… Dikkat etmediğiniz bir noktası daha var. “Farklı dil ve lehçelerde” diyor ama, “TBMM TV ve açık öğretim, eğitim-öğretim amaçlı diğer yayınlar…” “Diğer yayınlar” tabirinin çok geniş olduğunu, buradan farklı uygulamalara gidilebileceğini söyleyerek önerge vermiştim. Değerli arkadaşlarım bunu da kabul ettiler. Elinizdeki basılan metne bakarsanız “eğitim-öğretim amaçlı diğer yayınlar”, yani “diğer yayınlar”ın önüne bir sıfat koymuştuk. Sizin bunu yapacağınızı bildiğimiz için koydurmuştuk ve bunu da kabul etmiştiniz yukarıda. Önünüzde, gelen basılı metinlere bakabilirsiniz.

Şimdi neden böyle panikliyorsunuz? Niye bize kızıyorsunuz? Çünkü, Sayın Başbakan söz vermiş. Sadece GAP Eylem Planı’nı açıklarken vermemiş değerli arkadaşlarım. Şubat ayında, 19 Şubatta gazetelerde yer alan haberde “Kürtçe yayın yapacak televizyon” var. Arkasından Sayın İbrahim Şahin, Genel Müdürümüz Başbakanın sözlerini tefsir etmiş -bugünkü bazı köşe yazılarına ve eski yazılara baktığım zaman- bununla ilgili organizasyonun tamamlandığını, TRT’nin bir kanalının münhasıran bu yayına ayrıldığını, hatta Kürtçe bilen organizatörün de göreve başlamak üzere personel çalışmasının yapıldığını söylüyor. Bu, ne demek? Bu, bu yüce Meclisin iradesine saygısızlıktır. Çıkmamış bir kanunla ilgili söz veriyorsunuz, “Bunu yapacağız.” diyorsunuz. Bu, komisyonlara saygısızlıktır; bu, alt komisyonlara saygısızlıktır. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Evet, devam ediyorum. 2 Nisanda yine açıklaması var Sayın Başbakanın. Nerede biliyor musunuz? İsveç’te. Genelde yaptığı gibi yurt dışında bir yerde taahhütte bulunuyor. Ne diyor? “Biz bunu yapacağız.” diyor. Sizin de ben doğal olarak Başbakanınızın talimatıyla bunların üzerine yoğunlaşmanızı çok normal sayıyorum.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Talimat aldığın nasıl belli. Sen başkasından talimat aldığını belli ediyorsun.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, size dün ben TRT’nin yayın ilkelerini okudum. Size burada TRT’nin yayın ilkelerini okudum ve “Bunun hesabını nasıl vereceksiniz?” dedim. Oraya baktığınız zaman, değerli arkadaşlar, bütün bu Anayasa’nın “Başlangıç” ilkelerinde sayılan ve 2’nci maddede “dayanan” diye tabir ettiği hususlar… “Irk, dil, din, mezhep ayrımına dayanarak propaganda yapılmasına alet edilemez.” diyor yayın ilkelerinde. Siz doğrudan doğruya bunun önünü açıyorsunuz.

Şimdi, bakınız, madem öyle, o zaman niye getirmediniz? Neden çekiniyorsunuz? Niye alt komisyonda bize izah etmediniz? Niye Plan ve Bütçe Komisyonunda bize izah etmediniz? Sayın Bakanım, Sayın Genel Müdürüm, Sayın Başkanım, neden? Neden? Bu komisyonlar ne için kuruluyor? Teknik komisyonlar değil mi? Alt komisyon ne işe yarıyor? Üst komisyon ne işe yarıyor?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Genel Kurulumuzdan geçiyor hepsi.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – O zaman doğrudan getirelim. Bakanlar Kurulu kararıyla siz havale edin, kanun hükmünde kararnameyle bunları bitirelim. Hiç gerek yok bize.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Günal, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Şimdi, burada bu önerge, sizin getirdiğiniz önerge, ne Anayasa’nın “Başlangıç” hükümlerine ne bunu teyit eden 2’nci maddesine ne de TRT Kanunu’nun genel yayın esaslarını düzenleyen 5’inci maddesine uygun değildir. O zaman orada da değişiklik yapmak zorundasınız, o hükümlerle bağdaşmıyor.

Artı, son bir şey: Sayın Faruk Bal o zamanki bakan olarak söyledi ama ben bir hususu çok küçük olarak ilave etmek istiyorum Sayın Genel Başkanımızın gezisiyle ilgili. Bütün gezilerinde devletin ve Dışişleri Bakanlığının elemanları bulunur, tutanakları vardır, Sayın Elitaş isterse buna bakar. Sizin Başbakanınız gibi kapalı kapılar arkasında görüşmez.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Doğu Türkistan Derneğinin Genel Merkezi Kayseri’dedir, git onlara sor!

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Önergeyi oylayayım, ondan sonra kısa bir açıklama için size söz vereyim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Buyurun Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, biraz sonra maddenin tümünü oylayacaksınız. Bir önergede Genel Kurulun oyuna başvurdunuz ve kabul edildiğini söylediniz. Bu önerge, bu yapılan oylama geçersizdir. Çünkü bu önerge, esasen yayın ilkelerini de ilgilendiren bir ek maddeyi, başka bir maddeyi değiştiren bir husustur. Dolayısıyla Komisyonun salt çoğunlukla bulunmadığı bir önergede yapılan oylamanın hukuki bir geçerliliği yoktur. Dolayısıyla yaptığınız, yapacağınız oylama, bu önergeye Komisyon katılmadığı için, salt çoğunlukla katılmadığı için ki alt komisyonda da zaten 5’inci maddede değişiklik önerilmişti, oysa şimdi 21’inci madde değiştirilmek istenmektedir. Bunun ek madde olarak, başka bir madde olarak düzenlenmesi gerekirken 21’inci maddede düzenlenmesiyle ilgili uygulamada salt çoğunluk aranmadığı için bu oylamanın da geçerli olmadığını düşünüyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tasarının 6’ncı maddesini değişiklik önergesiyle birlikte oylarınıza sunacağım ama ondan önce açık oylamayla ilgili olarak bir önerge vardır. Önergeyi okutup imza sahibi olan milletvekili arkadaşlarımı arayacağım. Eğer o arkadaşlarımız buradaysa, yeterli sayı varsa, daha sonra açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Buyurun, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 6’ncı maddesinin açık oylamaya tabi tutulmasını arz ederiz.

BAŞKAN - Abdülkadir Akcan? Burada.

Oktay Vural? Burada.

Nevzat Korkmaz? Burada.

Faruk Bal? Burada.

Osman Ertuğrul? Burada.

Hasan Özdemir? Burada.

Akif Akkuş? Burada.

Mehmet Günal? Burada.

Behiç Çelik? Burada.

Şenol Bal? Burada.

Mehmet Ekici? Burada.

Metin Ergun? Burada.

Süleyman Yunusoğlu? Burada.

Mehmet Serdaroğlu? Burada.

Cumali Durmuş? Burada.

Erkan Akçay? Burada.

Reşat Doğru? Burada.

Ahmet Orhan? Burada.

Alim Işık? Burada.

Recep Taner? Burada.

Sayın milletvekilleri, açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Biraz önce almış olduğunuz karar gereğince açık oylama elektronik cihazla yapılacaktır.

Oylama için üç dakika süre vereceğim ve oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, 219 sıra sayılı Tasarı’nın 6’ncı maddesinin açık oylama sonucunu açıklıyorum:

Kullanılan oy sayısı   :   221

Kabul                        :   179

Ret                             :   42 (x)

Böylece, madde kabul edilmiştir.

7’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7- 2954 sayılı Kanunun 49 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“MADDE 49- Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun hizmetleri; memurlar, sözleşmeli personel ve geçici personel eliyle gördürülür.”

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sinop Milletvekili Engin Altay konuşacaktır.

Sayın Altay, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENGİN ALTAY (Sinop) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. 2954 sayılı Kanun’da yapılacak değişiklikleri görüşüyoruz.

Altı yıldır bu Parlamentodayım. Çok kanun görüştük ama böylesini hiç görüşmedik. Bugünden beri daha iki madde bitiremedik. Anlaşılıyor ki Türkiye Radyo Televizyon Kurumu çok sıkıntılı bir kurum ve Parlamentonun, milletvekillerimizin vicdanında da çok netleşmemiş, kafalarında şüpheler ve endişeler var.

Değerli milletvekilleri, kanununu görüştüğümüz Kurum, tam 1927 yılında ilk yayınına başlamış bir kurum, seksen bir yıllık bir kurum. 1968’de ilk televizyon yayına başlamış bir kurum. Bu süre içinde, uzun süre içinde kendini yenilemiş, geliştirmiş bir kurum ve 1990’lı yıllardan itibaren özel sektörle, yani özel iletişim kuruluşlarıyla rekabet içine girmiş, bu şekliyle de kendini teknolojik olarak, personel olarak yenilemiş bir kurum. Bu birikimiyle de zaten özel yayın kuruluşlarında çalışan çok şöhretli bütün yayıncıların “Biz, TRT okulundanız.” diye iftihar ettikleri bir kurum. Bizim için de, benim için de TRT -hepimiz için- bir ulusal iftihar kaynağı idi, artık değil.

                                

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

Geldiğimiz noktada, çok partili siyasi yaşamımızda, TRT’nin iktidarların resmî yayın organı gibi görev yaptığı dönemler yaşandı. Bunların çok bariz olanlarını gördük, çok orta hâlli olanlarını gördük. Ama Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, iki dönemde, TRT, utanç dönemini yaşamıştır sayın milletvekilleri. Şimdi bu kanunla, fiilen gerçekleştirdiğiniz kadrolaşmaya elbise giydirmeye çalışıyorsunuz, Parlamentoyu da buna alet ediyorsunuz. Yaptığınız budur.

Sayın milletvekilleri, erenler bilir, ermeyenler duymuştur, TRT’nin ilk tarihî ayıbı 1957 yılında başlamıştır. 1957-1960 dönemi, TRT için utanç dönemidir. O zaman yaşayanlar bilirler ki Vatan Cephesi’ne katılımlar Türkiye radyolarında özel bir bültenle saatlerce neşredilirdi. Efendim, denirdi ki: “Sinop’tan falan sülale Vatan Cephesi’ne iltihak etti, katıldı.” Efendim  “Bitlis’ten falan aşiret Vatan Cephesi’ne katıldı.” “Muğla’dan Ahmet, Mehmet, Hasan Efendi Vatan Cephesi’ne katıldı.” ve bu o kadar ileri götürüldü ki, mezarlıklarda yatan insanlar dahi bu TRT tarafından “Vatan Cephesi’ne katıldı.” diye radyolarda neşredildi. TRT tarihinin en büyük partizanlık dönemi bu dönemdir, 1957 dönemidir.

Bu utanç tarihinden sonra, şimdi, gene, en ciddi kurumumuz, en köklü kurumumuz olan Türkiye Radyo Televizyon Kurumuyla maalesef, artık iftihar edemez bir noktadayız.

Şimdi, yeni ve daha vahim bir utanç tablosuyla karşı karşıyayız. Bu siyasi partilere angaje yayınlar bir yana, kökten dinci ideolojik akımlarla beslenen, yayın politikalarını buna göre dizayn eden ve bu yönüyle de Anayasa’nın 133’üncü maddesini alenen ortadan kaldıran, ihlal eden bir TRT’yle şu anda karşı karşıyayız. Getirilen bu yasayla, Kurum, kadro alarak da, cumhuriyetin icaplarına uymaktan imtina edenlerin karargâhına dönüştürülmek isteniyor.

Şimdi, TRT, sadece Hükûmetin, Sayın Başbakanın resmî yayın organı olsa iyi. Bir utanç verici durum da şudur ki: Lagendijk gibi, Oli Rehn gibi, Barroso gibi Avrupa komiserlerinin demeç ve yorumları da TRT’de, ülkenin ana muhalefet liderinden de, diğer siyasi parti liderlerinden de daha çok yer buluyor. Bu da son derece ibret ve utanç verici bir tablodur.

Yedi televizyon kanalıyla, radyolarıyla Türkiye’nin her metrekaresine ulaşan Türkiye Radyo Televizyon Kurumu, bilinmelidir ki, ilgili Genel Müdür bilmelidir ki, Hükûmetin değil, devletindir. Yine, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu, bilinmelidir ki, cemaatlerin değil, Türk milletinindir. Bandrollerini, elektrik faturalarından TRT paylarını milletten alıp, AKP’nin ve Avrupa Birliği komiserlerinin –ben de kullanacağım- borazanlığını yapan TRT’nin yöneticileri bilmelidir ki, bu işlerin hesabı bir gün sorulur. Keser döner sap döner, bir gün de hesap döner.

Yayınlarda iktidara ve onun icraatlarına verilen oran, muhalefetin eleştiri ve önerilerine verilen oranla karşılaştırıldığında, TRT Genel Müdürüne şu soruyu sormak gerekiyor. Ben, prensip olarak milletvekillerinin Parlamento kürsüsünde bürokratları muhatap almalarını doğru bulmuyorum. O zaman, TRT’den sorumlu Sayın Bakana bu kürsüden şu soruyu soruyorum: Sayın Bakan, emrinizdeki TRT Genel Müdürü İstanbul Valisinden orantı kullanma brifingi aldı mı? İstanbul Valisinin orantılı güç kullanma yaklaşımıyla TRT Genel Müdürlüğünün yaklaşımı tıpa tıp birbirinin aynı. Anlaşılıyor ki İstanbul Valisi TRT Genel Müdürüne bir orantı brifingi vermiş.

Şimdi, TRT’de yapılan usulsüzlükleri, yandaş medya kuruluşlarında yetişmiş belli ideolojilerin temsilciliğini yapan basın yayın mensuplarının TRT’de nasıl kadrolaştırıldığını, yerleştirildiğini, bunları biliyoruz. Daha iki ay önce AKP’ye yakın medya kuruluşlarından sözleşmeli olarak TRT Haber Dairesine yerleştirilen 13 kişi bu kanun bu Parlamentodan geçtikten sonra ne kadar maaş alacak Sayın Bakan? Bunu bu Meclise açıklamanız lazım.

Bakın, sabahtan beri Genel Müdürün maaşı Meclisin gündeminde. Açıkladınız: (8 + 6) 14 bin YTL. Yani 14 milyar, ülkenin en önemli yayın kuruluşunun Genel Müdürü para alıyor. Alsın iyi, ama sayın milletvekilleri, bu ülkede mayıs ayında bir kahvehanede okey oynayan 4 emekli yurttaşımızdan oyunu kaybeden saygıdeğer emekli, dört çay mukabili bedeli 1,40 kuruşu, yani 1 milyon 400 bin lirayı kahveciye veresiye yazdırıyor. Ülkeye, devlete yirmi beş yıl hizmet etmiş bir emekli 1,40 kuruşu veresiye yazdırıyor, şu ilahî takdire bakın ki bugün kanununu görüştüğümüz Genel Müdürümüz de tam 14 bin YTL maaş alıyor.

Şimdi, bu koltuklarda oturan biz milletvekilleri olarak bu akşam eve gideceğiz de nasıl huzur içinde başımızı yastığa koyacağız? Huzur da kalmadı; şimdi artık arabaların altına, balkonlara, odalara da bakıyoruz böcek var mı, uzaktan lazer var mı diye.

Bugün ulusal kanalların tümünde, partimin Genel Sekreterlik makamına yapılan alçak, çirkin terbiyesizlik çok yer aldı. Danışmanıma talimat verdim, şu TRT’yi de izle, bu konulara yer veriyor mu diye. Çok şükür, diğer kanallarla orantılarsak, gene bu konuda da TRT’nin, İstanbul Valisinden bir orantı brifingi aldığı anlaşılıyor.

Bugün bana, yarın sana. Demokrasi herkese lazım, insan hakları herkese lazım, adalet herkese lazım. Partinin adını “Adalet” yapmakla adil olunmaz. “Bir yerde adliyenin olması orada adaletin olduğu anlamına gelmez.” diye, bilinen bir söz vardır. Ya göründüğünüz gibi olun ya olduğunuz gibi görünün. Ya partinizin adını değiştirin ya o ada uygun siyaset yapın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Altay.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Nuri Yaman.

Buyurun Sayın Yaman. (DTP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hemşehrim, beş dakikadan fazla olmasın.

DTP GRUBU ADINA M. NURİ YAMAN (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 7’nci maddesi üzerine Demokratik Toplum Partisinin görüş ve önerilerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi en içten duygularımla selamlıyorum.

Maddeyle ilgili görüşlerimi belirtmeden önce, bir önceki maddede verdiğimiz önergenin kabul edilmesiyle, bundan böyle, TRT’de Türkçemizin, güzel Türkçemizin dışında diğer yerel diller ve lehçelerin de artık şakır şakır konuşulacağının ve bölgemizde yaşayan Kürt vatandaşlarımızın da kendi ana dillerinde bunu seyredeceğinin mutluluğuyla size hitap etmenin heyecanı içinde olduğumu da belirtmek isterim.

Dilerim ki, Sayın Genel Müdür, ileride, şimdiye kadar partimize hiç yer vermediği TRT’deki bu programlara, bu, Türkçenin dışında bölge halkının cankulağıyla dinleyeceği Kürtçemizle de açık oturumlara, eğitici programlara ve o halkın istek ve dileklerini dile getirecek programlara bizi de katacak ve güzel Türkçemizin yanında o halkın kullandığı güzel Kürtçenin de artık kulaklara hoş geleceği günleri umutla beklediğimi belirtmek isterim.

TRT Kanunu’nda yapılan bu değişikle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na uyum sağlamak amaçlandığı belirtilmesine rağmen, gerçek ihtiyacı olan yayın personelinin yetersiz olmasından dolayı yayıncılık vasfı bulunmayan fazla personelin ayıklanması ve yeni, çağdaş gelişmelerin gerektirdiği bir yapılanmaya gitmesinin ertelenmez bir ihtiyaç olduğu belirtilmesine rağmen, mevcut tasarıda Kurumda yıllardır var olan ve büyüyen personel sorununu çözmek için bir düzenlemenin olmadığı görülmektedir.

Tasarının 7’nci maddesindeki düzenlemeyle de, TRT’de sözleşmeli personel istihdamına olanak sağlanmakta, ancak karşı oy gerekçelerinde de  değinildiği gibi -sözleşmeli personel istihdamı Millî Eğitim ve Sağlık Bakanlığı gibi bazı kurumlarda uygulanmış, sorunlar yaşanmış, bunlar yargıya taşınarak kararlar alınmış- bu istihdam yönteminin sakıncalarının ortaya çıktığı bilinmektedir.

Kurum hizmetleri, hâlihazırda, kadro karşılığı sözleşmeli personel ve geçici personel eliyle gördürülmektedir. Eğer TRT’de de yayıncı personel eksiği varsa, Kurumda yıllardır yayında çalışan, yetişmiş işçi sayılmayan geçici personelle bunlar giderilebilecektir. Ancak madde düzenlemesinde “kadro karşılığı sözleşmeli personel” ifadesi de bulunmakta ve maddede geçen “sözleşmeli personel” ifadesinin açıklaması daha sonraki 8’inci maddede yer almaktadır. Bu maddede düzenlenen sözleşmeli personel ise kadro karşılığı sözleşmeli personel kapsamında olan personeldir.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’mızın 133’üncü maddesinde “Radyo ve televizyon istasyonları kurmak ve işletmek kanunla düzenlenecek şartlar çerçevesinde serbesttir. Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı esastır.” şeklinde düzenlemeler yer almaktadır. Ancak mevcut tasarıda 133’üncü maddeyle güvence altına alınan tarafsızlıktan ve kamu hizmetinden tek kelimeyle bahsedilmemektedir.

Türkiye’de kamu adına yayın yapma görevi ve yetkisi TRT’ye aittir. TRT, dünyadaki kamu yayın kurumları arasında gücü ve yayın alanı bakımından ilk sırada yer almaktadır. TRT kurulurken ve yapılanırken BBC örnek alınmış ancak bu örnek alma hep kâğıt üzerinde kalmıştır. BBC ile TRT karşılaştırıldığında, BBC’nin yayın saati toplamı TRT’nin yarısı kadarken, televizyon için çalışan eleman sayısının 7 katına ulaştığını görmekteyiz. En önemlisi, devletin ve siyasi iktidarın müdahalesinden uzak kamu yayıncılığı anlayışı hayata geçirilememiştir. Oysa, 2954 sayılı TRT Kanunu’nun 5’inci maddesinde yayın esasları belirtilmektedir. Bu esaslardan bazılarına dikkat çekmekte yarar gördüğümü belirtmek isterim. 5’inci maddenin (d) fıkrasında, “Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak yahut Devleti ve Devlet otoritesini ortadan kaldırmak veya dil, ırk, din ve mezhep ayırımı yaratmak yahut sair herhangi bir yoldan bu kavramlara ve görüşlere dayanan bir Devlet düzeni kurmak amacı güden rejim ve ideolojilerin propagandasına yer verilemez.” denilmektedir.  (k) fıkrasında da “haberlerin toplanması, seçilmesi ve yayınlanmasında tarafsızlık, doğruluk ve çabukluk ilkeleri ile çağdaş habercilik teknik ve metotlarına bağlı olmak” şartı aranmakta. Yine (ı) fıkrasında “haberler ve yorumları ayırmak ve yorumların kaynaklarını açıklamak”, (m) fıkrasında da “kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşması için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak, tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin inanç veya düşüncesinin menfaatlerine alet olmamak” esasları düzenlenmiştir.

Altını çizdiğimiz bu esasların, kamu yayıncılığı yapan TRT’nin yayın politikasının belkemiğini oluşturması gerekmektedir. Ancak üzüntüyle belirtmek gerekir ki, bu esaslar da kâğıt üzerinde kalmıştır. TRT bu topraklarda yaşayan tüm etnik kimliklerin, dinlerin ve inanç gruplarının, farklı kültürlerin kendilerini görebilecekleri, kendi renklerini yansıtabilecekleri ve seslerini duyurabilecekleri, gerçek anlamda kamu hizmeti veren “kamu yayıncılığı” anlayışından bugüne kadar uzak kalmıştır. Yıllarca, resmî ideoloji gereğince tüm farklılıklar yok sayılarak yayın yapılmış, Avrupa Birliği sürecinin başlamasıyla birlikte açılan demokratikleşme paketleri ve çıkarılan uyum yasaları çerçevesinde, sınırlı da olsa farklı dillerde yayın yapılmaya başlanmıştır. Her ne kadar, çıkarılan yasalar ülkemizde var olan ve yıllardır beklenen bir toplumsal ihtiyacı ilk defa görünür kılmış ise de yeterli olmamıştır.

19 Temmuz 2003 tarihinde yürürlüğe giren 2928 sayılı Uyum Yasası paketinde, kamu ve özel radyo-televizyonları kuruluşlarınca farklı dil ve lehçelerde yayın yapılabilmesinin önü açılmıştır. Bu yönetmelikte, kamu ve özel radyo-televizyon kuruluşlarında günlük yaşamda geleneksel olarak kullanılan farklı dil ve lehçelerde Radyo ve Televizyon Üst Kurulundan izin alınmak suretiyle yayın yapılabileceği belirtilmektedir. Televizyonda günde kırk beş dakikayı aşmamak üzere haftada toplam iki saat, radyoda günde altı dakikayı aşmamak üzere haftada toplam beş saat yayın yapılabilmesi düzenlenmiştir. Yayınlarda Türkçe alt yazı zorunluluğu getirildiğinden canlı yayın yapılması olanağı bulunmamaktadır. Ayrıca, çocuklara yönelik yayın yapılması yasaklanmıştır.

Sayın milletvekilleri, farklılıklar, sözde değil, özde de bir zenginlik olarak kabul edilmelidir. Aksi hâlde, çıkarılan yasalar toplumun ihtiyaçlarına cevap olmaktan uzak kalacaktır. Açıklıkla belirtmek isterim ki, Türkiye ulusunu oluşturan tüm farklılıklar, eşit ve özgür birer yurttaş olarak kamu yayıncılığından eşit olarak yararlanmak istemektedirler. Halka ait olan ve kamu hizmeti veren TRT’de kendilerini görmek ve seslerini duymak istiyorlar. Yasalar önünde kabul edilen eşitliğin toplumsal, siyasal ve ekonomik alanda bir karşılığının olmasını istiyorlar. Birçoğunun kendi ana dilinde çizgi film izlemesinin bu ülkeye zarar vereceği düşüncesinden uzaklaşmak istiyorlar. Lozan Anlaşması’nın 39’uncu maddesinin 4’üncü bendindeki, herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının gerek özel gerekse ticari ilişkilerinde din, basın veya çeşitli yayın konuları ile açık toplantılarda dilediği bir dili kullanmasına karşı hiçbir kısıtlamanın konulmadığı günleri görmek ve yaşamak istiyorlar. Kendi dillerinde türkü söylemek… Sabah erken saatlerinde kalktıklarında sabah yapılan yayının akşam neden yapılmadığı üzerinde düşünmek istemiyorlar.

Değerli milletvekilleri, TRT idari ve mali özerkliğiyle editoryal bağımsızlığa kavuşturulması isteniyorsa TRT’nin Yasası’nın tamamının yeniden alınması gerekir. TRT Yasası, toplumun farklı kesimlerinin, akademik çevrelerinin katkıları alınarak Anayasa’nın 133’üncü maddesine uyumlu hâle getirilmesi en büyük dileğimizdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yaman, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

M. NURİ YAMAN (Devamla) – Ancak, bugün gerçekleştirilen bu başlangıcın, ileride farklı dillerdeki yayınların halkımızı sevindireceğini ve bundan memnunluk duyacağını belirtir, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yaman.

Şahsı adına, Amasya Milletvekili Avni Erdemir.

Sayın Erdemir, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AVNİ ERDEMİR (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, bu saatte sabrınızı çok fazla denemek istemiyorum ama çokça tartışılan şu kadrolaşma konusuna da kısaca değinmek istiyorum.

Muhalefete mensup arkadaşlarımız sık sık geliyorlar ve gelen her yasanın olduğu gibi, bu yasanın da bir kadrolaşma yasası olduğunu söylüyorlar. Ben bu arkadaşlarıma diyorum ki, bir genel müdür döneminde 2.500 kişinin alındığı günler oldu. Eğer arkadaşlarımız kadrolaşma arıyorlarsa, o günleri bir hatırlasınlar diyorum.

Biz, AK Parti olarak Türkiye’nin partisiyiz. Her bölgeden, her evden oy aldık. Yüzde 47 oy alan bir parti nasıl kadrolaşma yapabilir, buna da doğrusu hayret ediyorum. Kadrolaşmadan kasıt bize oy verenleri koruma ve kollamaysa, bu kadar yüksek düzeyde oy almış bir partinin bunu yapması kadar siyasi mantığa ters bir durum olamaz diye düşünüyorum.

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Hayda!.. Hoppala!..

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – İyi düşünmüşsün, iyi!

AVNİ ERDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, milletimizin tamamından oy almayı hedef alan, milletimizin her ferdinin gönlünde yer almayı en büyük değer olarak gören bir partinin kadrolaşma yapması akıl kârı değildir. Kaldı ki, biz kadrolaşmayla iktidarda kalınamayacağına da inanıyoruz. Zira, kadrolaşmayla iktidarda kalınsaydı, bugün AK Partinin olmaması gerekirdi. Zira, siyasi tarihimizde partizanlığın ve kadrolaşmanın en âlâsını gerçekleştirmiş nice partiler var ki, bugün onların isimlerini bile hatırlayan yok. Niceleri var ki, iktidar yüzü görmüyorlar. İşte buna inandığımız için, Türkiye hiçbir iktidar döneminde olmadığı kadar, AK Parti İktidarında kadrolaşmadan uzak bir dönemi yaşadı. Bürokrasideki ve seçimlerdeki başarımızın sırrı biraz da bunda gizlidir.

Arkadaşlarıma soruyorum: Siz iktidarınız döneminde hep eski bürokratlarla mı çalıştınız? Evet, bırakın çalışmayı çalışamayacağınızı kamuoyuna açıkça deklare ettiniz. Sizin bürokratlarınız arasında yönetim kurulu üyeleri yok muydu? Elbette istediğiniz soruyu sorma hakkına sahipsiniz ama acaba siz hiç kendi atadığınız genel müdürlere aldığı maaşı sordunuz mu, sorguladınız mı? Hangi kurumlarda yönetim kurulu üyesi olduklarını sormak hiç aklınızdan geçti mi? Yücel Yener’in temsil giderini sordunuz mu? Sayın Genel Müdürün maaşını ve temsil giderini öğrendiniz, artık herhâlde huzur içerisinde uyursunuz.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Siz Genel Müdürle nereden tanışıyorsunuz?

AVNİ ERDEMİR (Devamla) – Biz asla, “Kendi teşkilatlarımızı, kendi kadrolarımızı bırakıp filancalarla mı çalışacaktık?” demedik ve bundan sonra da hiçbir zaman demeyeceğiz. Biz diyoruz ki: İşinin ehli olan, bilgili, birikimli, liyakatli…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ama illa Amasyalı olacak.

AVNİ ERDEMİR (Devamla) –…evet, hızımızı kesmeyecek herkesle çalışırız. Kime oy vermiş olursa olsun onunla da çalışırız.

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Amasya’dan işe girecekler var…

AVNİ ERDEMİR (Devamla) – Evet, yapılan bu değişikliklerle TRT’nin güçleneceğine, Sayın Genel Müdürün Kurumu yönetirken liyakate önem verip Türk kültürüne önemli hizmetler yapacağına ve TRT’nin özerkliğini koruyarak tarafsız bir yönetim sergileyeceğine ben yürekten inanıyorum. Yine inanıyorum ki Sayın Genel Müdür köhnemiş bir yapıdaki PTT’deki başarılarıyla, TRT’deki Türk kültürüne yapacağı hizmetlerle ve başarılarla anılacaktır.

Yasanın hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, hepinize hayırlı akşamlar diliyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Genel Müdür Amasyalı.

AVNİ ERDEMİR (Devamla) – Evet, gurur duyuyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdemir.

Karşılıklı konuşmayalım arkadaşlar.

Şahsı adına Yozgat Milletvekili Sayın Osman Coşkun.

Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

OSMAN COŞKUN (Yozgat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi en kalbî duygularla, sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.

İstanbul’un fethinin 555’inci yıl dönümünü tüm milletimiz için tebrik ediyor, cennet mekân Fatih Sultan Mehmet Han ve tüm silah arkadaşlarını rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Bugün ülkemiz için, milletimiz için önemli bir kanunu görüşüyoruz. Tabii ki ben çok fazla zamanınızı almadan birkaç cümleyle düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım.

Bütün kumandaların üzerinde 1’e basınca karşınıza TRT çıkar. İnsanlar bunu bir vatan borcu sayarlar. TRT bu muhteşem sadakati değerlendirmelidir. Kumandada da ve yüreklerde de birinci kanal olduğu gibi ekranda da bir numara olmalıdır. TRT’mizin bir öz geleceği olmalıdır. TRT önümüzdeki beş yılda Türkiye’nin en çok izlenen en kaliteli kanalı olmalı ve TRT önümüzdeki on yılda dünyanın en çok izlenen kanalları içerisinde en ön sırada olmalı ve dünyanın birçok ülkesinde o dillerde yayın yapan, yine o ülkelerin en çok izlediği kanal olmalı. Buna en üst seviyede bu milletin hakkı var ve ben inanıyorum ki başta Sayın Genel Müdürümüz İbrahim Şahin Bey olmak üzere tüm ekibi bu işi yapmak için var gücüyle çalışacaktır.

Ben, huzurlarınızda kendilerine başarılar diliyor, kanunun hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Evet, bir arkadaşımız ekrana girmiş. Soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, biraz önce kabul edilen önergeyle Türkçe dışındaki lehçelerle ve dillerle de TRT’de yayın yapılacaktır. Hayırlı olsun  diyorum.

Yalnız, bu yayın yapılırken ayrıca da eğitim-öğretim yayını yapılacaktır. Burada tabii din kaynaklı eğitim ve yayınlar da yapılacaktır. Sayın Bakana sormak istiyorum: Acaba Alevi inancıyla ilgili yeterli bir yayın yapılacak mıdır? Aleviliğin genel ilkesi, genel felsefesi ve gerçekleri bu yayınlarda yer alacak mıdır?

Ayrıca, ben Tunceli Milletvekiliyim. Tunceli’nin diğer bir ismi Dersim’dir. Dersim havalisinde Dersimce konuşuluyor. Dersimce ne Kürtçedir ne Zazacadır, nevi şahsına münhasır bir lisandır. Dersimce de bu yayınlar arasında yer alacak mıdır?

Bir diğer sorum: Genel Müdürün birçok yerde yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığı haberi bazı gazetelerde yer alınca, özellikle Hürriyet ve Cumhuriyet gazetelerinde…

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Yandaş gazeteler…

KAMER GENÇ (Tunceli) - …anlatıldığına göre, Genel Müdür, müşaviriyle bir genel müdür uzmanına talimat vererek bunlar hakkında araştırma yapmak istemiş. Bu talimatı hangi amaçla vermiştir? Hazırlanan dosyalar varsa, hangi amaçla kullanılacaktır?

Bir diğer sorum: Sayın Bakan, biraz önce, tabii, benim konuşmama çok sert tepki verdi. Biliyorsunuz, Sayın Bakanın da birçoklarına başkanlık yaptığı Abant toplantıları yapıldı. Ben, Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu Abant toplantılarına hangi sıfatla katıldı? Bu toplantıları kim düzenledi? Bu Fethullah Gülen’in bu toplantıların düzenlenmesiyle ilgili herhangi bir çabası ve katkısı var mıdır?

Teşekkür ederim efendim.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Sen de istifade edersin.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Sayın Zeydan, buyurun.

RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanıma sormak istiyorum: O bilgi varsa, lütfederlerse, teşekkür edeceğim kendilerine. Kanal D veya Show TV Genel Müdürünün aylık ne kadar ücret aldığı konusunda bilgilenmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, başka soru yok; buyurun efendim.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Evvela diğer kanalların genel müdürlerinin maaşlarıyla ilgili elimizde herhangi bir bilgi yok. Olsa da zaten muhatabı ben olmamam gerekir.

Sayın Kamer Genç’in sorularına gelince: Alevi inancıyla ilgili çok önemli ve ciddi yayınlar yapmayı, açıkçası, şu anda, biliyorsunuz, Diyanet İşleri Başkanlığı, daha doğrusu Diyanet Vakfı temel Alevi ve Bektaşi inancıyla ilgili temel kaynakları son derece bilimsel bir yöntemle, hem asıllarını hem bugünkü Türkçesiyle veriliyor. Özellikle bu eserleri temel alan Alevi inancı artık çabalarımız, Alevi kardeşlerimizin de gayretiyle sadece sözlü bir inanç yorumu veya bir kültürü olmaktan çıkıyor, kaynaklarıyla birlikte bu dönemde su yüzüne çıkıyor. Bu kaynaklara da dayanarak Alevi inancıyla ilgili televizyonda programlar yapmayı düşündüğümüzü, yapacağımızı açıkça söyleyeyim.

Dersimceyle ilgili bir şey söyleyemem, çünkü böyle bir şey duymadım, ilk defa Sayın…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan, Dersimce… Dersim’de ayrıca bir Dersim lisanı konuşuluyor.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Hayır, tamam, öyle de, öğrenmiş oldum, yani ilk defa sizden öğrenmiş oldum. Dolayısıyla, onu herhangi bir, şurada şu kadar insan konuşuyor, onunla da bir yayın yapılır mı yapılmaz mı meselesi şu anda benim cevap vereceğim bir mesele değil.

Diğer konuya gelince: Evet, zaten daha önce de arkadaşlarımız bilgi notu verdiler. Ben, mahsus, bu saatten sonra vaktinizi almak için üzerinde fazla durmuyorum. Zaten -ben bundan önce, biliyorsunuz, Diyanetten sorumluydum- biz yurt dışına Alevi dedelerimizi de görevlendirerek gönderdik, gruplar hâlinde gönderdik, orada Alevi vatandaşlarımıza, Alevi-Bektaşi yorumunu, dinimizi, diyanetimizi, kültürümüzü anlattılar. Ayrıca zaten Muharrem ayında da birtakım programlar da yaptık; öyle özel günlerde daha zengin, daha güzel programlar yapmak da azminde, inancında ve niyetindeyiz.

Bir diğer konu, yine benimle ilgili. Sayın Genç, ben şurada açıkça söyleyeyim, ben hayatım boyunca, eğer bir konu ciddi ise, düzenleyenler ciddi insanlarsa, katılanlar ciddi insanlarsa ne Lions Kulübünü ne Rotary Kulübünü ne Mason Kulübünü ne de herhangi bir dinî anlayış içinde programlar yapan gruplar, kesimler varsa hiçbirini reddetmedim. Eğer konu ciddiyse, benden bir fayda bekleniyorsa, benden bir katkı bekleniyorsa ömrüm boyunca bunu yaptım; bundan dolayı da zaten, çok şükür, böyle bir ülkede yaşadığım için hiç kimse bana bir hesap sormadı. Sormaya da zaten demokratik hukuk devletinde kimsenin hakkı yoktur.

Abant platformunu diyorsunuz. Biri öldü, öbürüne Allah uzun ömür versin, ilk Abant platformundan sonra Sayın Güven Gürkan, o gün daha Adalet Bakanlığından yeni ayrılmış Seyfi Oktay Bey, ikisi bana telefon ettiler, dediler ki: “Bu Abant toplantısı son derece kaliteli bir toplantı. Bunu niye siz Abant’ta yapıyorsunuz da mesela bizimle…” Seyfi Bey hatırlarsa zannediyorum söyler. Ben de dedim ki: “Önümüzdeki sene -o zaman rahmetli zaten bir parti başkanıydı- bunu siz düzenleyin, ben sizin de önereceğiniz isimlerle birlikte, aynı ekiple yaparım.” Bugün de yine Abant toplantısını siz düzenleyin…

Abant toplantısı bu ülkede konuşulamayan, tartışılamayan konuların, ilk defa, o konuda fikri olan herkes tarafından, mezhebi ne olursa olsun, meşrebi ne olursa olsun, siyasi kanaati ne olursa olsun… Listelerini verebilirim. İlk defa Türkiye’de dedik ki: Fikri, zikri, cesareti olan varsa gelin Türkiye’de din ve toplum ilişkisini konuşalım, Türkiye’de din ve laiklik meselesini konuşalım. Bütün konuşulan konular öyle oldu.

Şu anda Abant platformu dünyaya açıldığı için… Benimle zaten organik bir bağı yok. O zaman da ben o toplantılara bir bilim adamı olarak katılıyordum, aynı zamanda o toplantılarda oturum yöneten bir kişi olarak katılıyordum. O bakımdan, bugün de yurt içinde ve yurt dışında aynı toplantılar olsa ben yine katılırım. Bu, benim, şu toplantıya katılıyorsam, CHP’nin düzenlediği bir toplantıya katılıyorsam, CHP’li olduğum anlamına gelmez; ANAP’ın toplantılarına, rahmetli Özal’la ilgili toplantılara katılmışım, bu benim ANAP’lı olmam anlamına gelmez; herhangi bir derneğin, kuruluşun toplantısına katılmakla da, katkı sağlamakla da benim o grupla, o toplantıyla, o kesimle bir organik bağım olduğu anlamına gelmez.

İçiniz rahat etsin diye söylüyorum. Gerçekten, hayatım boyunca inançlarıma bağlı olmanın, büyük inançlarıma bağlı olmanın dışında hiçbir şeye bağlanma ihtiyacı hissetmedim. Çünkü, çok okudum, çok yazdım, çok düşündüm, kendi kendime yetiyorum; elhamdülillah.

Çok teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çalışma saatimizin bitmesine dakikalar kalmıştır. Bu bakımdan önergeleri işleme alacak vaktimiz yoktur.

Sözlü soru önergeleri ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 3 Haziran 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum; sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 20.56

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.