DÖNEM: 23 CİLT: 21 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 110’uncu
Birleşim 28 Mayıs 2008 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN
KÂĞITLAR III. - YOKLAMALAR IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Sakarya
Milletvekili Erol Aslan Cebeci’nin, 27 Mayıs İhtilali’nin
48’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Afşin-Elbistan
Termik Santrali’nin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan’ın aynı konuda konuşması 3.- Sivas
Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, kamu
çalışanlarının ve veteriner hekimlerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü ve 24 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194) 2.- Konya
Milletvekili Atilla Kart ve 21 milletvekilinin, Kilis eski Belediye Başkanı
Ekrem Çetin ve oğlunun öldürülmesi olayının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/195) 3.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman ve 23 milletvekilinin, demografik verilerin ve projeksiyonların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/196) B) Önergeler 1.- Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir ve 9
milletvekilinin, Divriği Ulucamisi ve Şifahanesi’nin
Korunması ve Çevresinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/90) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/52) VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Türkiye Radyo
ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı: 219) VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
kadın hakim adaylarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
cevabı (7/2702) 2.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, ağır özürlülerin
eğitimlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/2872) 3.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, gazilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma
Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/3027) 4.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, akaryakıt şirketlerinin denetimine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/3111) 5.- Iğdır
Milletvekili Pervin Buldan’ın, Iğdır’daki bir köyün arazilerinin kullanımı ile
ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün
cevabı (7/3202) 6.- Aydın Milletvekili
Özlem Çerçioğlu’nun, şiddet ve istismara maruz kalan
çocuklara, Kadına yönelik
şiddete ve kadın istihdamına, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/3243,
3244) 7.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici’nin, bazı olaylardan mağdur
olan SHÇEK korumasındaki çocuk ve gençlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/3386) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı. Düzce
Milletvekili Celal Erbay, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin
kuruluş yıl dönümüne, Giresun
Milletvekili Murat Özkan, İçişleri Bakanlığı memurlarının özlük haklarına, İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. Muş Milletvekili
Sırrı Sakık’ın, Kürt sorununun çözümüne ve iş
kazalarına ilişkin gündem dışı konuşmasına Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin cevap
verdi. Tokat
Milletvekili Reşat Doğru, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluş yıl dönümüne
ilişkin bir konuşma yaptı. Bursa
Milletvekili Mehmet Emin Tutan ve Giresun Milletvekili Ali Temür’ün
(3/131) (S. Sayısı: 168), İstanbul
Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan’ın (3/132) (S. Sayısı: 169), Konya
Milletvekili Özkan Öksüz’ün (3/133) (S. Sayısı: 170), Kütahya
Milletvekili Hüsnü Ordu’nun (3/134) (S. Sayısı: 171), Şanlıurfa
Milletvekili Abdurrahman Müfit Yetkin’in (3/135) (S.
Sayısı: 172), Yasama
dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkereleri ve Anayasa
ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları, Genel
Kurulun bilgisine sunuldu. 1/1246 esas
numaralı “İl Özel İdaresi ve Belediye Gelirleri Kanunu Tasarısı”nın geri
gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Plan ve Bütçe Komisyonunda
bulunan tasarının Hükûmete geri verildiği açıklandı. Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın (6/655), Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın (6/565), Esas numaralı
sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; soruların geri
verildiği bildirildi. Adıyaman
Milletvekili Şevket Köse ve 30 milletvekilinin, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma
Vakıfları çalışanlarının sorunlarının (10/191), Kocaeli
Milletvekili Hikmet Erenkaya ve 30 milletvekilinin,
Kocaeli Körfezi’nde özelleştirilen limanların ve özel iskelelerin hukuki
durumlarının ve neden oldukları sorunların (10/192), Burdur
Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 28 milletvekilinin, mermercilik sektörünün
sorunlarının (10/193), Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki
yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Azerbaycan Millî Meclisi Başkanı Oktay
Asadov’un davetine icabet etmek üzere, 17-20 Haziran
2008 tarihlerinde bir parlamento heyetiyle, Azerbaycan’a resmî ziyarette
bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 68’inci
sırasında yer alan 223 sıra sayılı Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 2’nci sırasına; 8’inci sırasında yer alan 90 sıra
sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu Tasarısı’nın 5’inci sırasına alınmasına ve
diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine;
Genel Kurulun 27/5/2008 Salı ve 28/5/2008 Çarşamba
günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının
görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve Genel Kurulun 27/5/2008
Salı günkü birleşiminde 15.00-21.00, 28/5/2008 Çarşamba ve 29/5/2008 Perşembe
günkü birleşimlerinde ise 13.00-21.00 saatleri arasında çalışmalarını
sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edildi. Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, Tunceli Milletvekili
Kamer Genç’in, konuşmasında şahsına sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı. Sivas
Milletvekili Malik Ecder Özdemir ve 9
milletvekilinin, Divriği Ulucamisi ve Şifahanesi’nin
Korunması ve Çevresinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/90), İç
Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin
oylanması sırasında istem üzerine yapılan yoklamalarda toplantı yeter sayısı
bulunmadığı anlaşıldığından, 28 Mayıs 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
17.47’de son verildi.
No.: 155 II.- GELEN KÂĞITLAR 28 Mayıs 2008 Çarşamba Raporlar 1.- Türkiye
Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
Komisyonu Raporu (1/559) (S. Sayısı: 234) (Dağıtma tarihi: 28.5.2008) (GÜNDEME) 2.- Çorum Milletvekili
Agah Kafkas ve 6 Milletvekilinin; 2821 Sayılı
Sendikalar Kanunu ile 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (2/240) (S. Sayısı: 235) (Dağıtma tarihi: 28.5.2008)
(GÜNDEME) 3.- Sanayi ve
Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları
Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ((1/537) (S. Sayısı: 236) (Dağıtma tarihi: 28.5.2008)
(GÜNDEME) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Tekirdağ
Milletvekili Enis Tütüncü ve 24 Milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/05/2008) 2.- Konya
Milletvekili Atilla Kart ve 21 Milletvekilinin, Kilis eski Belediye Başkanı
Ekrem Çetin ve oğlunun öldürülmesi olayının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/195)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16/05/2008) 3.- İzmir
Milletvekili Canan Arıtman ve 23 Milletvekilinin, demografik verilerin ve
projeksiyonların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/196) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/05/2008) 28 Mayıs 2008 Çarşamba BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 13.00 BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu
Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Konuşma süreleri
beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap
verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır. Gündem dışı ilk
söz, 27 Mayıs ihtilalinin yıl dönümü münasebetiyle
söz isteyen Sakarya Milletvekili Erol Aslan Cebeci’ye aittir. Sayın Cebeci,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- Sakarya Milletvekili Erol Aslan Cebeci’nin, 27 Mayıs İhtilali’nin 48’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması EROL ASLAN CEBECİ
(Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 Mayıs ihtilalinin
48’inci yıl dönümüyle ilgili gündem dışı söz aldım. Sözlerime başlamadan
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gündem dışı
konuşmalarda genellikle mutlu ve olumlu olayların yıl dönümlerini hatırlamak
gelenek hâline gelmiştir. 27 Mayıs ihtilalini hem
siyasi tarihimizde hem de ülke yönetimimizde mutlu veya olumlu katkı sağlamış
bir olay olarak hatırlamak bence mümkün değil ancak bu yıl dönümünü fırsat
olarak kullanıp demokrasi, millet egemenliği ve halk iradesinin ülke yönetimine
yansıması ve bu kavramların önemini vurgulamak istedim. Amacım polemik yaratmak veya geçmişi yeniden değerlendirmek değil,
aksine geçmişte yaşadıklarımızdan yola çıkarak geleceğimizi daha iyi
yapabileceğimizi, daha güzele ulaşabileceğimizi bir kez daha hatırlatmak
istedim. Demokrasimizi ve
ülkemizi, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün
belleklerimize yerleştirdiği ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarma
amacı ve hedefi doğrultusunda, geçmişte yaşananlardan ders alarak emin
adımlarla ilerlememiz gerekir diye düşünüyorum. 27 Mayıs 1960
tarihinde Silahlı Kuvvetlere mensup bir grup subayın gerçekleştirdiği darbe
sadece halkın oylarıyla iktidara gelen meşru bir hükûmeti
silah zoruyla indirerek iktidar değişikliğine yol açmakla kalmamış, etkileri
her alanda devam eden yeni bir dönemi de başlatmıştır. Cumhuriyet döneminin ilk
askerî darbesi olarak da kayıtlarımıza geçen ve daha sonrakilere de örneklik
teşkil etmesi bakımından ayrı bir öneme sahiptir. Türkiye’de demokrasinin
yerleşmesi ve kurumlaşması sürecini radikal bir biçimde kesintiye uğratan 27
Mayıs darbesi mevcut iktidar pratiğinin cereyan ettiği siyasi yapının
temellerini kökünden değiştirerek her alanda yeni yapılanmalara gitmiştir. 27 Mayıs 1960 hiç
şüphe yok ki Türkiye'nin siyasi gelişmesinde yeni bir dönemin başlangıcı olmuş,
14 Mayıs 1950’de genel seçimlerde ilk kez sandıkta alınan oyla barışçı biçimde
iktidarı değiştirme başarısı göstermiş olan Türkiye, maalesef on yıl sonra,
sandıktan çıkmış meşru bir iktidarın silah yoluyla indirilmesinin önüne
geçememiştir. 27 Mayıs 1960’da demokrasimize vurulan darbenin siyasi
hayatımızdaki olumsuz etkileri bitmiş midir diye düşündüğümde bu soruya
maalesef gönül rahatlığıyla “Evet, bitmiştir.” diyemiyorum. Türkiye, dünya
ortalamasının üstünde bir ekonomik büyüme hızını ilk defa 1950-60 yılları
arasında yakalamış. Acaba, 27 Mayıs darbesi olmasaydı, Türkiye 1980’lere
gelindiğinde hâlâ Güney Kore’nin ekonomik olarak gerisinde mi kalırdı diye de
sormaktan kendimi alıkoyamıyorum. Çünkü demokrasinin gelişmesi ve olgunluğuyla
ekonomik büyüme ve milletin refahı arasında doğru orantılı, ciddi bir ilişki
olduğuna inanıyorum. Demokrasimiz
kesintisiz olmalı diye düşünüyorum. Demokrasimizin veliye veya vasiye ihtiyacı
olmamalı diye düşünüyorum. Demokrasimiz özgürlükçü olmalı diye düşünüyorum.
Farklı düşüncelerin, farklı inançların, farklı yaşama biçimlerinin, farklı
mezhep ve meşreplerin, farklı etnik geçmişlerden gelmiş insanların hiçbirinin
kendisini tehdit ve baskı altında hissetmediği ve bu farklılıkların hiçbirinin
ayırıcı değil, farklılaştırıcı değil tam aksine birleştirici ve zenginlik
kaynağı olduğu bir demokrasinin ülkemiz için mümkün ve ulaşılabilir olduğunu
düşünüyorum. AK Partinin beş
buçuk yıllık iktidarı boyunca dost düşman herkese ispatladığımız gibi,
Türkiye’nin demokrasisi derinleştikçe ekonomik gücünün… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) CANAN ARITMAN
(İzmir) – Yargıya yapılan baskıyı da anlat. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Cebeci, konuşmanızı tamamlayınız. EROL ASLAN CEBECİ
(Devamla) – Türkiye’nin demokrasisi derinleştikçe ekonomik gücünün artacağına,
milletimizin refah seviyesinin yükseleceğine ve sadece bölgesel bir güç değil,
bütün dünya ülkeleri sıralamasında etkin ve saygın bir konuma geleceğimize
inancım sonsuz. Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sıkça dile
getirdiği, bu ülkenin ve milletin sevdalıları olarak bu yolda emin adımlarla
ilerlemeye devam edeceğimizi bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Bu vesileyle 27
Mayıs darbesi sonrası büyük haksızlığa uğrayarak hayatlarını kaybeden ve tarihe
demokrasi şehitlerimiz olarak geçen Sayın Adnan Menderes, Sayın Fatin Rüştü Zorlu ve Sayın Hasan Polatkan’ı
saygı ve rahmetle anıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Cebeci. Gündem dışı
ikinci söz, Afşin-Elbistan Termik Santrallerinin sorunları hakkında söz isteyen
Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’a
aittir. Sayın Paksoy, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) 2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Afşin-Elbistan Termik Santrali’nin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması ve Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın aynı
konuda konuşması MEHMET AKİF
PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kahramanmaraş
ilimizin Afşin-Elbistan ilçeleri kömür havzalarında yapılan ve yapılmakta olan
termik santrallerin sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bilindiği gibi,
ülkemiz, ihtiyacı olan enerjinin ancak yüzde 25’ini kendi kaynaklarından
karşılayabilmekte, kalan kısmı içinse her yıl yurt dışına milyarlarca dolar
döviz ödemek zorunda kalmaktadır. Bu yüzden yerli kaynakların etkin kullanımı
büyük önem taşımaktadır. En önemli enerji kaynaklarımızdan olan linyit, yakıt
maliyeti olarak doğal gazın dörtte 1’i oranındadır. Öte yandan linyit
santralleri, doğal gaz santrallerine nazaran 10 kat daha fazla istihdam
yaratmaktadır. Ülkemizde
belirlenen 9 milyar ton linyit rezervinin 4 milyar tonluk bölümü Afşin-Elbistan
havzasında yer almaktadır. Bu havzanın linyit rezervleri kalori olarak 486
milyar metreküp doğal gaza karşılık gelmektedir. Afşin-Elbistan havzasının
doğru bir planlama yapılarak değerlendirilmesiyle ülkemiz toplam 60 milyar
dolar tasarruf sağlayacaktır. Afşin-Elbistan Termik Santrali’nin hâlen 1.376
megavat gücündeki A ünitesi ile 1.440 megavat gücündeki B ünitesi faal olup bu
ünitelere her biri 1.200 megavat gücündeki C, D ve E santralleri eklendiğinde
toplam güç 6.416 megavata ulaşacaktır. Şimdi asıl
meseleye gelelim. Afşin-Elbistan Termik Santrali’ne ilave olarak kurulması
planlanan C ve D için toplam 75 bin dönüm arazi kamulaştırılacak ve bu saha
içerisinde bulunan yerleşim yerleri iskândan kaldırılacaktır. Kamulaştırma
kapsamındaki Çobanbeyli kasabası, Bakraç kasabası, Yazıbelen köyü, Kangal köyü, Tepebaşı Mahallesi, Kabakulak
Mahallesi, İğdemlik köyü ve Kızılkaya
Mahallelerinde toplam 9.500 kişi tahliye edilecektir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; şimdi “Ne var bunda?” diyeceksiniz. Ne mi var? 75 bin
dönüm arazi kamulaştırılacak, yaklaşık 10 bin kişi evini barkını terk etmek
zorunda kalacak, yersiz yurtsuz kalacak. Bunun oradaki vatandaşlarımız için
nasıl bir duygu olduğunu tahmin edersiniz. Halkın psikolojisi bozulmuş durumda.
Hükûmetin kendileriyle ilgilenmediğini, yalnız
bırakıldıklarını düşünüyorlar. Dertlerini anlatamamaktan, seslerini
duyuramamaktan şikâyetçiler. Ben vatandaşlarımızla, Ziraat Odası
temsilcileriyle, yerel basınla görüştüm. Hepsi de “Yatırıma evet, istihdama evet,
üretime evet, iskâna, kamulaştırmaya evet.” diyorlar. Ancak, onlar
belirsizlikten, haksızlıktan, ilgisizlikten şikayetçiler. Şimdi sizlere
soruyorum: Sayın arkadaşlar, bu ölçekteki projelerin GAP projesinde olduğu gibi
bir master plan çerçevesinde yürütülmesi gerekmez
miydi? 10 bin insan nereye tahliye edilecek belli değil. Konutlarının karşılığı
kendilerine konut verilecek mi? Verilecekse nasıl ve ne zaman verilecek belli
değil. Vatandaşın konutunun değer tespiti yapılacak. Ona göre, teklif edilen
konutun değeri ne kadar olacak? Bunların hiçbiri belli değil. Yani biz Türkiye
Cumhuriyeti devleti olarak, Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesindeki 10 bin
vatandaşa, biz senin 75 bin dönüm arazini kamulaştırıyoruz, buradan seni
alıyoruz, ne hâlin varsa gör mü diyeceğiz? Bir başka sorun istimlak bedellerinin tespiti konusunda. Üniversite, ilçe
tarım müdürlüğü, belediye ve tapu müdürlüklerinin istimlak
bedelleri konusundaki değerlendirmeleri birbirlerinden farklılık arz
etmektedir. Türkiye'nin en verimli ovalarının birinde kamulaştırma için 4-5 YTL
değer biçilmesi, yapılan işin adaletsizliğini gözler önüne sermektedir. İstimlak bedellerinin mümkün olduğunca en kısa zamanda
tespit edilerek mağduriyetlerinin giderilmesini, ayrıca kamulaştırmaların
ekonomik gerekçelerle zamana yayılarak yapılması yerine kamulaştırmaların bir
bütün olarak ve bir defada yapılmasını istemektedirler. Diğer taraftan,
kamulaştırma dolayısıyla evlerinden yurtlarından olacak insanların istihdamı
için acil önlemler alınması gerekmektedir. Bu insanları da büyük şehirlere
göndermek istemiyorsak, yurtlarından koparmak istemiyorsak, doğdukları yerde
doymalarını istiyorsak, öncelikle bölge halkının, özellikle de bu 10 bin
nüfusun istihdam sorununun çözülmesi gerekmektedir. Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, kamulaştırmadan etkilenen vatandaşlara istihdamı
konusunda ayrıcalık tanınmasını teklif ediyoruz. Gerekiyorsa, bu konuda
yapılacak her türlü düzenlemeye destek vermeye hazırız. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Paksoy, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun efendim. MEHMET AKİF
PAKSOY (Devamla) – Bu sorunun telafisi içinse, EÜAŞ, Afşin-Elbistan kömür
sahasında kuracağı iş yerlerinde çalıştıracağı vasıflı veya vasıfsız iş gücünü
Türkiye İş Kurumundan talep ederken “tamamının bu sahadaki kamulaştırma
mağdurlarından gönderilmesini isteyebilir” şeklinde bir hükmün, Bakanlar Kurulu
kararı alınarak Sınav Yönetmeliği’ne eklenmesini teklif etmiştir. Biz de bu
görüşe katılıyor ve süratle uygulamaya geçirilmesini talep ediyoruz. Yine, tapulama
işlemlerinin hızlandırılması için kadastro mahkemesine acilen bir hâkim atamasının
yapılmasını, ayrıca bu kişilerin istihdamına yardımcı olunması amacıyla
ihtiyaca göre mesleki eğitim kursları açılarak süratle eğitim verilmeye
başlanmasını, bölgeye iki ilköğretim ve bir lisenin acilen yapılmasını,
sorunların katılımcı ve şeffaf yöntemlerle el birliğiyle çözülmesini
öneriyoruz. Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Paksoy. Konuyla ilgili
olarak Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Avni Doğan’ın kısa bir katkısı
olacaktır. Buyurun Sayın
Doğan. AVNİ DOĞAN
(Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afşin-Elbistan Termik
Santrali’nin sorunlarını dile getirdiği için Değerli Arkadaşım Akif Paksoy’a teşekkür ediyorum. Tabii,
Afşin-Elbistan Termik Santralleri Türkiye'nin enerjisinin bugün itibarıyla
yüzde 15’ini, birkaç yıl sonra yüzde 25’ini karşılayacak duruma gelecektir.
Yani şu an Türkiye’de yanan her 6 lambadan 1’ini Afşin-Elbistan Termik
Santralleri, her 6 fabrikadan 1’inin enerjisini yine Afşin-Elbistan Termik Santralleri
karşılamaktadır. Ancak A Termik
Santrali’nin 1970’li yıllarda çağın en hantal teknolojisiyle yapılması çevreye
büyük sorunlar açmaktadır. Afşin-Elbistan Ovası’na kar siyah yağmaktadır.
Afşin-Elbistan Ovası’na A Termik Santrali asit, sülfürik ve kül
fışkırtmaktadır; bu, önemli bir sorundur. 90’lı yıllarda özelleştirme
kapsamında olması, özelleştirmeyi alan firmayla devletin mahkemelik olması iyi
bir revize yapılmasına engel olmaktadır. Tabii, bir diğer
sorun da son yıllardaki kamulaştırmadır. Bu son yıllardaki kamulaştırma
vatandaşın arazisinin bir kısmını alan bir kamulaştırma değildir; vatandaşın
köyünü alan, yerleşim merkezini alan, mezarlığını alan, tarihini alan,
geçmişini alan bir kamulaştırmadır. Dolayısıyla çok farklı
bir mantıkla değerlendirilmesi lazım. Yani “Efendim, arazinin bedeli şu,
bunu alıyorum.” demek yetmez. Bu konuda önemli bir çalışma yapılması
gerekmektedir. Tabii, biz, Kahramanmaraş AK Parti milletvekilleri olarak Enerji
Bakanlığıyla bu konuda temas hâlindeyiz. Bu kamulaştırma sorununu yakışır bir
biçimde çözme gayreti içerisindeyiz. Yani klasik bir kamulaştırma mantığı
içerisinde bu sorun çözülmez. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Doğan’a ve Sayın Paksoy’a. Ümit ediyoruz ki
bu sorunlar en kısa zamanda, en güzel şekilde çözüme ulaşır. Katkıda bulunan
iktidar ve muhalefetteki bütün arkadaşlarımıza da tekrar teşekkürlerimi
sunuyorum. Gündem dışı son
söz, kamu çalışanlarının ve bu bağlamda veteriner hekimlerin sorunları hakkında
söz isteyen Sivas Milletvekili Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’na
aittir. Sayın Yazıcıoğlu, buyurun. 3.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun,
kamu çalışanlarının ve veteriner hekimlerin sorunlarına ilişkin gündem dışı
konuşması MUHSİN YAZICIOĞLU
(Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Kamuda çalışan
memurlarımızın ve buna ilaveten veteriner hekimlerin sorunlarıyla ilgili söz
almış bulunuyorum. Bugün ülkenin
geneline baktığımızda, her tarafta, her sektörde ve her alanda sorunlar
bulunmaktadır. Elbette bu sorunların bir bir çözümü
için hükûmetlerimizin üzerine düşeni yapması icap
etmektedir. Köylümüzün hâli malum; kuraklık bir yandan, gübre, mazot, ilaç
fiyatlarının artması, diğer taraftan hayat pahalılığının derinleşmesi
dolayısıyla sıkıntılı durumdalar. Emekli, dul ve yetimlerimizin aldığı maaşlar
ise yoksulluk sınırının altına düşmüştür, emekliliklerini rahat geçirme
imkânından yoksundurlar. Özellikle kamuda
çalışan, 4/C kapsamında bulunan personelin sıkıntıları hâlâ çözülemediği gibi, Hükûmetin, bu çalışanlara kulaklarını tıkadığı
görülmektedir. 4/C’liler dediğimiz zaman sadece
Meclisteki birkaç tane geçici çalışan akla gelmemelidir. Özellikle
belediyelerde, Tarım Bakanlığında 4/C kapsamında çalışanlar var. Bunlar on ay
çalışıyor iki ay izinli sayılıyorlar. Diğer zamanlar içerisinde hastalansa bile
hastalanma hakkı yoktur, hamile olan hanımların bile izin alma hakları yoktur.
Bu çağdaş köleler pozisyonunda çalıştırılan 4/C’lilerin
sorunları bir an evvel çözülmelidir. Kamuda çalışan
memurlarımızın da sorunları oldukça fazladır. Bu sorunların en başında ve
doğrudan etkileyici olanı maaşların düşüklüğü ve ücret adaletsizliğidir.
Çalışarak bir ayın sonunda aldıkları ücret insan onuru ve haysiyetine yakışır
derecede yaşama imkânı sağlamamaktadır. Memurlar, işçiler, emekli, dul ve
yetimlerimiz enflasyon ve hayat pahalılığı altında ezilmektedirler. Hükûmet tarafından maaş
artışları belirlenirken enflasyon esas alınmıştı, ancak öngörülen maaş
artışları bugüne gelindiğinde görülmüştür ki bırakın mutfaktaki hissedilir
enflasyonu, TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamlarının bile çok gerisinde
kalmıştır. Hükûmetin, muhtaç, engelli, emekli, dul,
yetim ve memurlarımızın maaşlarını yeniden gözden geçirmesi ve iyileştirmesi
şart olmuştur. Söz almış olduğum
hususun içerisinde veteriner hekimlerin ve Tarım Bakanlığı personelinin mesleki
ve kurumsal sorunlarından ve beklentilerinden söz etmek istiyorum. Tarım
tazminatı kanununun bir an evvel çıkarılması gerekiyor. Bu konuda tarım
çalışanlarının ciddi beklentileri var. Tarım, hayvancılık, gıda, el sanatları
gibi birçok önemli alanda faaliyet gösteren bir bakanlığın çalışanlarının ek
tazminat alamayan birkaç bakanlıktan biri olması üzücüdür. Bakanlık çalışanları
bu konuda ciddi beklenti içerisinde bulunmaktadır. 4/B statüsünde
görev yapmakta olan çok sayıda sözleşmeli personel mevcuttur. Bu personele kadro
verilmeli veya iş garantisi ve nakil hakkı artık tanınmalıdır. Ailevi
sorunlarına rağmen bunların nakil hakkını -4/B’ler ve
C’ler- kullanamamaktadır. Uzun zamandır görevde
yükselme ve unvan değişikliği imkânları açılmamıştır. Sınav açıldığı takdirde
hak elde etme beklentileri karşılanabilir. Bugüne kadar
iktidara gelmiş tüm siyasi partilerin muhalefetteyken söylediği ve iktidarda
unuttuğu “eşit işe eşit ücret” prensibi bu İktidar tarafından da unutulmuştur.
Çalışma barışının temini açısından aynı işi yapan personele aynı ücretin
ödenmesi sağlanmalıdır. Sağlık Bakanlığı
tarafından sağlık personelinin özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik kanun
çalışması hazırlandığı bilinmektedir. Bu yasada, Tam Gün Çalışma Yasası’nda
hayvan sağlığı hizmetleri ve veteriner hekimler yasa kapsamı dışında
tutulmuştur. Bunun yanında
bugüne kadar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yapılan değişikliklerle
teknik personelin özlük haklarında iyileştirmeler yapılmış ancak sağlık
sınıfında yer alan veteriner hekimler bu iyileştirmeden de
yararlanamamışlardır. Bunun sonucu veteriner hekimler emsal meslek mensuplarına
göre en düşük ücret alan meslek hâline gelmiştir. Sağlık Bakanlığı
tarafından hazırlanan kanun taslağının 9’uncu maddesi 375 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname’de değişiklik öngörmekte olup uzman tabip, tabip, diş tabibi ve
eczacılar için görev tazminatı öngörmektedir. Tam Gün Çalışma Yasası kapsamında
olmayan bu değişiklikte sağlık sınıfında yer alan veteriner hekimlerin kapsam
dışında bırakılması büyük bir haksız uygulamaya neden olacaktır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Yazıcıoğlu, konuşmanızı tamamlayınız lütfen. Buyurun. MUHSİN YAZICIOĞLU
(Devamla) – Bu nedenle bu madde değişikliğinde veteriner hekimlerin de
kesinlikle yer alması gerekmektedir. Daha önce Tarım
Bakanlığında da veteriner hekimlere böyle bir ayrıcalık sağlanmıştır. Orada
teknik sınıftan sayılmadığı için, Sağlık Bakanlığında sağlık sınıfından
sayılmadığı için her iki şekilde de veteriner hekimliği mesleğinin ücretler
bakımından en aşağıya düştüğünü görüyoruz. Çok zor şartlar
altında görev yapan ancak özlük haklarıyla ilgili olarak mağdur edilmiş olan
veteriner hekimlerin bu kanun kapsamında mağduriyetlerinin giderilmesi için
Sayın Sağlık Bakanının dikkatlerini çekmek istiyorum. Ülkemizin geneli ve
özelde memur ve veteriner hekimlerin sorunlarının çözümü için Hükûmeti göreve çağırıyorum. Saygılarımı
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Yazıcıoğlu. Saygıdeğer
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum: V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 24
milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/194) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Toplam tarımsal
üretimde yaklaşık % 25'lik bir paya sahip olan hayvancılık tarım kesiminde de
istihdam açısından önemli bir potansiyele sahiptir. Hayvancılık
sektörü istihdamda süreklilik yaratması, tarıma dayalı et, süt, yem, yünlü ve
pamuklu tekstil, ayakkabı, deri ve konfeksiyon gibi
sanayilere hammadde sağlaması yönünden de önem arz etmektedir. Tüm bunların
ötesinde, hayvancılık sektörünün belki de en önemli işlevi, insanlarımızın
dengeli beslenmesini sağlayan gıda maddelerini üretmesidir. Bugün Avrupa
Birliği ülkelerinde kişi başına düşen beyaz ve kırmızı et tüketimi Tarımın önemli
bir bölümü olan hayvancılığın, toplam tarımsal üretim içindeki payının her
geçen gün biraz daha azaldığı görülmektedir. Türk tarımındaki üretim değerinin
yüzde 70-75'i bitkisel, yüzde 25-30'u ise hayvansaldır. Oysa hayvansal üretim
payı açısından bu oran Fransa'da yüzde 60, İngiltere'de yüzde 70, Almanya'da
yüzde 75 civarındadır. Buradan ülkemizde "daha az emekle daha çok
gelir" anlamına gelen hayvancılığın ve buna dayalı sanayilerin öneminin
henüz kavranamadığı görülmektedir. Buna göre Türk tarımına bitkisel üretim faaliyetleri
hakim iken, Avrupa Birliği ülkelerinde tam tersi,
hayvansal üretim hâkimdir. Ülkemizdeki
hayvan varlığı, hayvancılıkta iddialı pek çok ülkeden fazla olmasına rağmen,
birim hayvan başına verimlilik açısından oldukça gerilerde bulunuyoruz. Gerçekten,
gelişmiş ülkelerde, ortalama sığır karkas ağırlığı Hayvancılık
sektörümüzde gözlenen bir başka olumsuzluk da et, süt, yün ve derinin kaynağı
olan canlı hayvan sayılarındaki azalışlardır. 1990 yılı ile
2006 yılını karşılaştırdığımızda; 11.377.000 olan sığır sayımız yüzde 4,4'lük
gerilemeyle 10.871.000'e; 40.553.000 olan koyun sayımız yüzde 36,8'Iik bir
düşüşle 25.616.912'ye ve 10.972.000 olan kıl keçisi sayımız ise yüzde 41,4'lük
düşüşle 6.433.744'e gerilemiştir. Bugün ülkemizin
yıllık et üretimi 935.000 tonu beyaz, 435.000 tonu kırmızı et olmak üzere
toplam 1.370.000 tondur. Yıllık süt üretimimiz ise 12.000.000 ton civarındadır.
Ancak bir yandan nüfus artışımızın devam etmesi, diğer yandan gelir
düzeylerinin yükselmesi dikkate alındığında, önümüzdeki yıllarda et, süt ve
bunlara dayalı ürünlerin iç talep ve ithalatının ciddi oranda artacağı ifade
edilmektedir. Hayvancılık sektörüne dönük kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerin
hâlâ belirlenememiş olması ve bunlara bağlı programların da hâlâ hazırlanamamış
olması, dünyanın önemli tarım ülkelerinin içinde sayılan Türkiye'yi hayvancılık
ve bunlara dayalı üretim açısından da Batı'nın pazarı haline getirecektir. Öte yandan,
Avrupa Birliği, uzun yıllardır aralıksız sürdürdüğü "Ortak Tarım
Politikası" ile bir dönem bütçesinin ortalama yüzde 60'ını tarıma
ayırmıştır. Bunun sonucu tarım ve hayvancılık alanlarında önemli gelişmeler
sağlamıştır. Buna karşın, ülkemizde tutarlı bir tarım ve hayvancılık
politikasının uygulanamamış olması sektörün AB'ne uyumunda çok daha fazla
sorunlar yaratacaktır. Özetle; tarımsal üretimin içinde hayvancılığın ve verimliliğin
nasıl arttırılacağının belirlenmesi, et ve süt hayvancılığı ile bunlara dayalı
gıda sanayilerinin sorunlarının araştırılması, Avrupa Birliğine uyum sürecinde
hayvancılık ve hayvancılığa dayalı sanayi konusunda ortaya çıkacak sorunların
tespit edilmesi ve çözüm yollarının bulunması açısından, Anayasanın 98 ve
İçtüzüğün 104 üncü maddelerine göre Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. 1) Enis Tütüncü (Tekirdağ)
2) Abdülaziz Yazar
(Hatay) 3) Gürol Ergin (Muğla)
4) Sacid Yıldız (İstanbul) 5) Bülent Baratalı (İzmir)
6) Vahap Seçer (Mersin) 7) Hüsnü Çöllü (Antalya)
8) Fevzi Topuz (Muğla) 9) Mehmet Ali Susam (İzmir)
10) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul)
11) Ahmet Ersin (İzmir)
12) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 13) Selçuk Ayhan (İzmir)
14) Ensar Öğüt (Ardahan) 15) Ergün Aydoğan (Balıkesir) 16) Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon) 17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
18) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 19) Fatma Nur Serter (İstanbul) 20) Algan Hacaloğlu (İstanbul) 21) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) 22) Atilla Kart (Konya) 23) Ali Koçal (Zonguldak) 24) Tacidar Seyhan (Adana) 25) Nevingaye Erbatur (Adana) 2.- Konya Milletvekili Atilla Kart
ve 21 milletvekilinin, Kilis eski Belediye Başkanı Ekrem Çetin ve oğlunun
öldürülmesi olayının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/195) TBMM Başkanlığına 28.3.2004 tarihine kadar 3 dönem Kilis Belediye Başkanı ve 16.
Dönemde de Milletvekili olarak görev yapan Ekrem Çetin ile oğlu Cahit Çetin’in;
03.06.2005 tarihinde saat 13.45 sularında Kilis Kent Merkezinde yüzlerce
kişinin gözü önünde müessif ve organize bir saldırı sonucunda öldürülmeleri
eylemiyle ilgili olarak; olay
öncesi ve sonrasında kolluk güçleri ve Mülki İdare yapılanması içinde mevcut
olan illegal ve hukuk dışı ilişkiler ve himayeler ile; bu ilişki ve
yapılanmalarda sorumluluğu olanların ve alınması gereken önlemlerin saptanması
amacıyla; Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104. maddeleri gereğince Meclis
Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 1) Atilla Kart (Konya) 2) Yaşar Ağyüz (Gaziantep) 3) Akif Ekici (Gaziantep) 4) Vahap Seçer (Mersin) 5) Hüsnü Çöllü (Antalya) 6) Fevzi Topuz (Muğla) 7) Ali Koçal (Zonguldak) 8) Tacidar Seyhan (Adana) 9) Bülent Baratalı (İzmir) 10) Mehmet Ali Susam (İzmir) 11) Ahmet Ersin (İzmir) 12) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 13) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 14) Selçuk Ayhan (İzmir) 15) Ensar Öğüt (Ardahan) 16) Ergün Aydoğan (Balıkesir) 17) Ramazan Kerim Özkan (Burdur) 18) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 19) Fatma Nur Serter (İstanbul) 20) Algan Hacaloğlu (İstanbul) 21) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) 22) Nevingaye Erbatur (Adana) Gerekçe: 28.03.2004
tarihine kadar 3 Dönem Kilis Belediye Başkanı ve 16. Dönemde ise Milletvekili
olarak görev yapan Ekrem Çetin ve oğlu Cahit Çetin; 03.06.2005 tarihinde saat
13.45 sularında Kilis Kent Merkezinde yüzlerce kişinin gözleri önünde müessif
bir saldırı sonucunda öldürülmüşlerdir. Bu eylemle ilgili olarak; Mehmet Çelebi, Lütfi Aslan, İbrahim
Demir, Mustafa Demir, Döne Demir, Fatma Demir isimli şüpheliler haklarında;
“tasarlayarak adam öldürmek suçuna iştirak, suçluyu kayırma” iddiasıyla dava
açılmış, yargılama sonucunda; sanıklar Lütfi Aslan, Mehmet Çelebi ve Mustafa
Muhammed’in tasarlayarak Ekrem Çetin ve Cahit Çetin’in öldürülmesine yardım
suçları subuta ermekle müebbet hapis cezasıyla
cezalandırılmalarına, suç tasarlayarak adam öldürme suçuna yardım niteliğinde
kabul edilerek neticeten 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına,
diğer sanıklar yönünden ise yapılan suçlamalar için beraatlerine
karar vermiştir. Yine merhum Ekrem
Çetin' e yönelik olarak Mayıs 1999 tarihinde vuku bulan saldırının failleri
hakkında da, daha evvel Kilis Ağır Ceza Mahkemesinde yargılama yapılmış,
yargılama sonucunda; gıyabi tutuklu Orhan Aslan yönünden dosyanın tefrikine;
sanıklar Bekir Yeler, Mansur Polat, Bekir Hatabay,
Hasan Aslan yönlerinden ise adam öldürmeye tam teşebbüs ve iştirak
hükümlerinden mahkumiyet kararları kurulmuştur. Her 2 olay
birbiriyle bağlantılıdır. Her 2 eylemde de
organize ilişkiler vardır. 2. eylemde ayrıca "kamu görevlilerinin"
eyleme iştirakleri söz konusudur. İşte bu Araştırma
Önergesinin verilmesini zorunlu kılan süreç, bu aşamada ortaya çıkmıştır; 03.06.2005
tarihinde vuku bulan eylemin şüphelilerinden olan ve tutuklu olarak yargılanan
ve mahkum olan Mustafa Demir'in, yargılama
dosyasındaki belgelere göre; Jandarmanın kayıtlı haber elemanı olduğu, çeşitli
kaçakçılık olaylarının takibi ve bilgi toplamada görevlendirildiği
anlaşılmıştır. Bu kişinin ayrıca sahte kimlik kullandığı, Kilis Cezaevinde
yasaya aykırı olarak evlilik yaptığı, bu olaydan evvel Mustafa Yıldız
kimliğiyle eroin satmaktan yargılandığı ve mahkum
olduğu yolunda da bilgi ve bulgular söz konusudur. 1999 yılında vuku
bulan olayın faillerinden Mansur Polat , 29.03.2006
tarihinde her nasılsa cezaevinden kaçmıştır. Bu olay kamuoyundan gizlenmiştir. Her 2 olayın asli
faili ve azmettireni durumunda olan ve aradan 9 yıl geçmesine rağmen halen
yakalanamayan Orhan Aslan'ın, Jandarma istihbarat elemanı olduğu kuşkusu
mevcuttur. Öldürme eyleminin faillerinden olan Mehmet Çelebi, İbrahim Demir ve
Lütfi Aslan'ın da istihbarat elemanı olduğu yolunda kuşkular söz konusudur. 1999 yılındaki
olayın asli faillerinden olan ve neticeten 20 yıla mahkum
olan Hasan Aslan; 2. eylemin de zanlıları arasında olmasına, Emniyet
fezlekesinde bu durum tespit edilmesine rağmen, her nedense iddianamede
olumlu-olumsuz değerlendirmesi yapılmamış ve dava dışı bırakılmıştır. Kayseri
Cezaevinde yatmakta olan bu kişinin; cinayet öncesi ve sonrasında, Cezaevinden
cep telefonuyla yaptığı görüşmelerin dökümünün 400 sayfaya ulaştığı; adı
geçenin cezaevi dışından da , Müdür ve diğer
yetkililerle görüştüğü, haftanın belli günlerini Cezaevi dışında geçirdiği
telefon kayıtlarından anlaşılmaktadır. Yine bu
görüşmeler içeriğinden Hasan Aslan'ın; 03.06.2005 tarihli cinayete karışan
kişilerle gerek olay öncesinde ve gerek olay sonrasında sürekli olarak
görüşmeler içinde olduğu anlaşılmaktadır. Tüm bu
gelişmeler; Ekrem Çetin ve oğlu Cahit Çetin'in öldürülmesi olayına karışan
faillerin; kamu birimleri veya görevlileri tarafından himaye edildikleri,
öldürme eyleminden sonra da bu himayelerin devam ettiğini göstermektedir. Olaya
ilişkin bu bulgular cezaevi yönetimlerinde görevi kötüye kullanma boyutlarını
aşan hukuk dışı yapılanmaların ve ilişkilerin varlığı yönündeki iddia ve
kuşkuları doğrulamaktadır. Bu hukuk dışı
ilişkilerin araştırılması zorunludur. İddiaların ve
kuşkuların açıklık kazanması, görev ihmali ve kötüye kullanma süreçlerine
iştirak eden kamu görevlileri için yasal gereğinin yapılması amacıyla; 22.
Yasama Döneminde İzmir Milletvekili Kemal Anadol,
Gaziantep Milletvekili Abdülkadir Ateş ve Konya
Milletvekili Atilla Kart tarafından TBMM Başkanlığına muhtelif soru önergeleri
verilmiş ise de, gelen cevapların içeriği karşısında, olayın soru önergesi
boyutlarını aşan bir nitelikte olduğu anlaşılmakla; aynı dönemde CHP Grubuna
mensup Milletvekilleri tarafından 10/366 esas numaralı Meclis Araştırması
Önergesi verilmiş; ancak 22. Yasama Döneminde bu önerge kadük
kalmıştır. Dönemin Meclis
Başkanı Sn. Bülent Arınç da önergenin işleme
konulması yönünde bir gayret göstermiş ise de, Meclis Gündeminin yoğunluğu
sebebiyle, Komisyon Kurulması mümkün olamamıştır. Devlet yönetimi
adına ibret verici olan ve sorgulanması gereken ciddi bir hal vardır. O da
şudur; her 2 eylemin belirlenen asli faillerine halen ulaşılamamıştır. Ciddi ve
sorumlu bir devlet yönetimi adına, böyle bir tablo kabul edilemez. Bu durum,
kamu yönetimi adına aczdir. Açıklanan
sebeplerle; 03.06.2005 tarihinde vuku bulan cinayet olayıyla bağlantılı olarak;
kolluk yapılanması, Mülki İdare Birimleri, Cezaevi Yönetimi ve bağlı birimlerde
mevcut olan hukuk dışı yapılanmaların, hukuk dışı ilişkilerin, yasaya aykırı
himayelerin ve sorumluların saptanması yanında; alınması gereken önlemlerin de
ortaya çıkarılması amacıyla; Anayasanın 98 ve
TBMM İçtüzüğünün 104. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve
teklif ederiz. 3.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 23 milletvekilinin,
demografik verilerin ve projeksiyonların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/196) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Sürdürülebilir kalkınma,
ekonomik gelişme ve halkının refah seviyesini yükseltmeyi amaçlayan ülkeler
gelecekle ilgili plan ve program hedeflerini oluşturacak politikaları
demografik verilerden yararlanarak yaparlar. Demografik veriler ve demografik projeksiyonlar ülkelerin geleceklerinin planlanmasında en
önemli bilimsel yöntemdir. Demografik projeksiyon
yapmadan pronatalist nüfus politikalarının
uygulanması yeterli beslenme, barınma, eğitim, sağlık, iş imkânları
verilemeyecek nüfus patlamalarına neden olarak halkın ve ülkenin yoksul ve
muhtaç duruma gelmesine neden olur. Türkiye
Cumhuriyetinin kuruluşunun ilk yıllarında koskoca vatan coğrafyasında
savaşlarla nüfusu 13 milyona düşmüş bir ülke nedeniyle pronatalist
nüfus politikaları uygulanarak nüfus artışı teşvik edilmiştir. 40 yıllık bu
süreçte çok yüksek nüfus artışı ve ana-bebek ölüm oranlarındaki korkunç
yükseklik nedeniyle 1960'lı yılların başından itibaren liberal bir antinatalist nüfus politikasına geçmek zorunda kaldık.
Liberal antinatalist nüfus politikası 60'lı ve 80'lı
yıllarda gerekli yasal düzenlemeler de yapılarak bir devlet politikası olarak
günümüze kadar sürdürüldü. Türkiye daha ancak son yıllarda nüfus artış hızını
düşürebilmiştir. Bugün nüfusumuz 70,5 milyon nüfus artış hızımız ise %1,5,
toplam doğurganlık hızımız 2,1 çocuktur. Halen ülkemizde her yıl 1,4 milyon
çocuk dünyaya gelmektedir. Yani nüfusumuz artmaya devam etmektedir ama hızı
biraz azalmıştır. TÜİK verileriyle UNFPA'in yaptığı projeksiyona göre doğurganlık hızımız şimdiki oranı olan 2,1
çocukta sabit kalırsa 2057 yılında nüfusumuz 96,5 milyon olacaktır. Doğurganlık
hızımız üç çocuğa çıkarsa nüfusumuz 2057'de 130 milyon kişi olacaktır. Bugünkü
nüfus artış hızımızı koruyabilirsek 2025'te çalışabilir nüfus oranının genel
nüfus içindeki payı doruk noktasına ulaşacaktır ki buna "Fırsat
Penceresi" deniyor. Bu nüfusa eğitim ve istihdam imkânının sağlanması
ülkenin kalkınmasını fırlatır. Ancak bu imkânlar sağlanamazsa veya doğurganlık
artarsa olay bir kâbusa dönüşür ve felaket senaryolarına hazırlanmak gerekir. Dolayısıyla ülke
kalkınması için niceliğe değil niteliğe önem verilmelidir!.. Fırsat Penceresi
imkânını felakete dönüştürmemek için daha 50 yıl süreyle nüfus artış hızımızı
sabitlemeliyiz. Ancak ondan sonra doğum teşvik edilebilir. Doğurganlık hızıyla
gelişme arasında çok net bir ilişki vardır. Doğurganlık
hızının yüksek olduğu iller aynı zamanda eğitimsizlik, işsizlik ve ana-bebek
ölüm oranlarının da en yüksek olduğu illerdir. Bugün nüfusumuzun
yarısı 28 yaşın altındadır. Her üç gençten biri orta öğretime devam
etmemektedir. Kadın nüfusun % 41'inin ilkokul diploması bile yoktur. Her üç
gençten biri işsizdir. Her yıl üniversite sınavlarına katılan gençlerin üçte
ikisi yüksek öğretim imkânından mahrum kalmaktadır. Ana-bebek
ölümleri hâlâ çok yüksektir. Biz daha doğan bebeklerimizi bile yaşatamıyoruz.
Ülkemizde her 3 çocuktan biri yoksul ve beslenme yetersizliği içindedir. Sokak
çocuklarının sayısı 1 milyonu aşmıştır. Ülkemizde her 5
gebelikten biri düşükle sonuçlanmaktadır. Yılda 400 bin düşük olmaktadır.
Bunların çoğunluğu da isteğe bağlı düşüklerdir. Bu rakamlar bize hem kadınların
daha fazla doğurmak istemediğini hem de aile planlaması hizmetlerinin
eksikliğini göstermektedir. Tüm bu veriler nüfus ve kalkınma risklerine işaret
etmektedir. Bu konuda ortaya
konabilecek çok sayıda verilerin tümü bize henüz genç nüfusumuza yeterli
eğitim, beslenme, sağlık ve iş imkânları sunamadığımızı göstermektedir. Bu
şartlar altında ve liberal antinatalist nüfus
politikası bir devlet politikası olarak yürürlükteyken, siyasi liderlerin
bilimsel verilere dayanmadan, bireysel tercihlerle nüfus artışını tetikleyecek
söylem ve yönlendirmelerde bulunması ülkemizin geleceği açısından büyük bir
tehdit oluşturmaktadır. En az üç çocukla doğurun ile başlayan teşvik politikası
kısa sürede beş-altı çocuğa çıkarılmıştır. Sosyo-ekonomik
kalkınma ile nüfus arasındaki ilişki yaşamsal öneme sahip pek çok konunun
kaynağını oluşturmaktadır. Bu anlamda nüfusun nitelik açısından taşıdığı
özellikler ekonomik kalkınmanın en önemli unsurlarıdır. Dünya ülkelerinin en
üst düzeyde ve fikir birliği içerisinde imzaladığı 1994 Kahire Nüfus ve
Kalkınma Konferansı Deklarasyonu nüfusun niteliğinin nicelikten daha öncelikli
ve önemli olduğu konusunda birleşerek, tüm stratejik eylem planlarının bu doğrultuda
hazırlanmasını kararlaştırmıştır. Kalkınma, ekonomik gelişme ve ilerleme
açısından bakıldığında teknik olarak önceliği bağımlı nüfusun bağımsız nüfusa
oranı oluşturur. Bu oran sosyo-ekonomik kalkınmada
temel belirleyicidir. Gerek eğitim, gerek istihdam kısıtlılığı, gençlik veya
yaşlılık sebebi ne olursa olsun bağımlı nüfus oranı bir ülkede sosyo-ekonomik dinamikleri belirleyen öncelikli unsurdur.
Yaşlı oranının yüksek olması bir toplumda ne kadar önemli bir sorunsa, eğitim
ve istihdam sorunları çözülmemiş yüksek genç nüfus da daha önemli bir sorun
alanıdır. Yaşlı nüfusumuzun % 7 oluşu Türkiye'yi yaşlanma konusunda yüksek
riskli ülkeler kategorisine dahil etmemektedir. Türkiye gibi
eğitim, sağlık, istihdam özellikle de kadınların istihdama katılımı sorununu
ciddi bir biçimde yaşayan bir ülkenin demografik artışa müsaade ederek,
demokrasisini tehlikeye sokabileceği ve yönetilebilirlik kalitesinin aşağıya
çekileceği kaçınılmazdır. Yukarıda
özetlenmeye çalışılan gerekçelerle ülkeyi yönetenlerin plan, program ve
politikalarının oluşturulmasında Türkiye'nin bilimsel demografik verilerinin ve
demografik projeksiyonlarının araştırılması ve gereken
önlemlerin alınması amacıyla Anayasa'nın 98'inci İçtüzüğün 104 ve 105'inci
maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve
teklif ederiz. 1) Canan Arıtman (İzmir) 2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) 3) Tacidar Seyhan (Adana) 4) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
5) Ali Koçal (Zonguldak) 6) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 7) Rahmi Güner (Ordu) 8) Mehmet Akif Hamzaçebi (Trabzon) 9) Turgut Dibek (Kırklareli)
10) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
11) Mehmet Ali Susam (İzmir)
12) Osman Kaptan (Antalya)
13) Hikmet Erenkaya (Kocaeli) 14) Yaşar Tüzün (Bilecik) 15) Şahin Mengü (Manisa) 16) Şevket Köse (Adıyaman)
17) Ahmet Ersin (İzmir)
18) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 19) Ensar Öğüt (Ardahan) 20) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 21) Fatma Nur Serter (İstanbul) 22) Algan Hacaloğlu (İstanbul) 23) Atilla Kart (Konya)
24) Nevingaye Erbatur (Adana) BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gündemin “Oylaması Yapılacak İşler” kısmına geçiyoruz. B) Önergeler 1.- Sivas Milletvekili Malik Ecder
Özdemir ve 9 milletvekilinin, Divriği Ulucamisi ve
Şifahanesi’nin Korunması ve Çevresinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin
(2/90) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/52) BAŞKAN – Bu
kısımda yer alan,y Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Divriği Ulucamisi
ve Şifahanesi’nin Korunması ve Çevresinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun
Teklifi’nin İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesinin oylamasını yapacağız. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN – Tamam
Başkanım. Geçen birleşimde
önerge üzerinde görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi, önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı istendiği için karar yeter sayısını
arayacağım: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler… Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 13.46 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.00 BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza arz edeceğim
ve karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır. Saygıdeğer
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve
gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler”
kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer
alan Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541)
(S.Sayısı:219) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde. Hükûmet? Yerinde. 1’inci maddeyi
okutuyorum: TÜRKİYE
RADYO VE TELEVİZYON KANUNU İLE RADYO VE TELEVİZYONLARIN KURULUŞ
VE YAYINLARI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR
KANUN TASARISI MADDE 1- 11/11/1983 tarihli ve 2954 sayılı Türkiye Radyo ve
Televizyon Kanununun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Bu Kanunun
amacı, radyo ve televizyon ile tüm medya araçlarından yapılan yayınların
düzenlenmesine ve özerkliği ve tarafsızlığı Anayasa’da hükme bağlanan Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumunun kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin
esas ve usulleri belirlemektir.” BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde, Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Amasya Milletvekili Sayın Hüseyin Ünsal, Demokratik
Toplum Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili Sayın Şerafettin Halis,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal’ın söz talepleri vardır; 10 civarında milletvekili
arkadaşımızın da şahısları adına söz talepleri vardır ancak başvuran ilk iki
arkadaş, Samsun Milletvekili Fatih Öztürk ve
Kırıkkale Milletvekili Turan Kıratlı’dır. Eğer bu arkadaşlarımız bulunamazsa, diğer arkadaşlarımız arasında
kura çekeceğiz. İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Amasya Milletvekili Sayın Hüseyin Ünsal’a
aittir. Sayın Ünsal
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, sayın üyeler; 219 sıra sayılı Türkiye
Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
1’inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Madde üzerine
geçmeden önce, bugün gündemimizde bulunan, sadece Cumhuriyet Halk Partisini
değil tüm siyasi partileri de esasında ilgilendiren bir konuyla ilgili bir
üzüntümüzü, bir kınamamızı dile getirmek istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, basın yoluyla öğrendik, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri
Sayın Önder Sav’ın, parti genel merkezinde bir merkez valisiyle yaptığı konuşma
dinlenmiş ve bu, bir basın organında, bir gazetede yayınlandı. Şimdi, bu
dinlenme olayı, bir kere Anayasa’nın 22’nci maddesine göre olmayacak bir iş.
Adalet ve Kalkınma Partisi ve 60’ıncı Hükûmetin en
büyük iddialarından biri, Türkiye’ye demokratikleşme getireceğiz diyorlardı.
Şimdi, demokratikleşme anlayışınız bu mu? Demokratikleşme anlayışınız, ana
muhalefet partisinin genel sekterinin odasını dinlemek mi? Bunların sorumluları
kim? Bu sorumlularla ilgili İçişleri Bakanı, Başbakan hiç üzüntü duymuyor mu?
Şu anda işte o özlediğiniz, “Avrupa Birliği, Avrupa Birliği” diye söylediğiniz
ülkelerde böyle bir durumla karşı karşıya kalmış olsak Başbakan ve İçişleri
Bakanı istifa eder. Böyle bir aymazlık içerisinde bulunmasını şiddetle kınıyoruz
ve demokrasi anlayışına ters düşen, ülkemizde yeni bir gelenek yaratmaya
çalışan bu anlayışı şiddetle kınıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına
kınıyorum. Zaten bu anlayışla ilgili, demokrasi anlayışıyla ilgili 1 Mayıs günü
işçiler üzerine 60’ıncı Hükûmetin yapmış olduğu
uygulamalar demokrasiye ne kadar düşkün olduğunuzu ortaya koydu. İşte yavaş yavaş tabiri caizse iplik pazara çözüldü ve sürülüyor ve
görülüyor ki… Bir genel sekreter, ana muhalefet partisi genel sekreterinin
odasını dinlemeye kadar varan bir polis devleti anlayışını bu ülkede hâkim
kılmaya çalışan bir 60’ıncı Hükûmetin Başbakanını ve
İçişleri Bakanını Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak istifaya davet ediyoruz.
(CHP sıralarından alkışlar) ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – İstifa etsin… HÜSEYİN ÜNSAL
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım… AHMET YENİ
(Samsun) – Hacca gitmek isteyenlere ne dedi, onu da söyleyiver. HÜSEYİN ÜNSAL
(Devamla) – Evet, evet… Siz konuşursunuz, gelir konuşursunuz. AHMET YENİ
(Samsun) – Hacca gitmek isteyenlere ne dedi? ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – O ayrı bir şey! HÜSEYİN ÜNSAL
(Devamla) – Evet evet… Gelir konuşursunuz, burası
açık. BAŞKAN – Sayın
Yeni, lütfen… Sayın Ünsal,
buyurunuz efendim. Genel Kurula
hitap edin. HÜSEYİN ÜNSAL
(Devamla) – Efendim, ben dakikamda istiyorum bunları. BAŞKAN –
Arkadaşlar lütfen hatibi dinleyelim. Buyurun. HÜSEYİN ÜNSAL
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, işte o demokrasi anlayışını ortaya koyan bir
anlayışla da işte TRT Yasası’nı getirdiniz. O TRT Yasası’nı getirirken de -ben
sözlerime böyle başlamayacaktım ama bir soruyla başlayayım- şu ülkeye enişte
olan Avrupa Birliğinin temsilcisine de bu yasayı bir gösterdiniz mi?
Gösterdiniz herhâlde, o yasa Plan ve Bütçe Komisyonuna geldiği şekliyle değil,
başka şekilde çıktı. Bakın,
arkadaşlar, zaten Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu ve yayıncılığımız, kamu
yayıncılığımız Anayasamızın 130’uncu maddesine göre bir teminat altına alınmış
ama bu teminat altına alınışa altı yıldır iktidarınızda hiçbir şekilde
uyulmamış ve bu uyulmadığı da zaten işte o Avrupa Birliğinin temsilcileri
tarafından raporlarla dile getirildi. Bakın, İlerleme Raporu’nda ne deniyor:
“TRT idari ve mali özerkliğe, editöryal bağımsızlığa
kavuşturulmalıdır.” Bunu demiş, bu bir ikaz. Daha sonra 6 Kasım 2007’de, yine
bir İlerleme Raporu’nda “Bağımsızlık konusu, daha önceki ilerleme raporlarında
olduğu gibi, endişe konusu olmayı sürdürmektedir.” denilerek, TRT’nin
bağımsızlığı ve özerkliğiyle ilgili Avrupa Birliğinin bir direktifini de
buradan size nakletmek istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, Avrupa Birliğinin istekleri yeterince anlaşılmıştır. Şimdi, TRT,
kamu yayın kuruluşudur, 70 milyon insanın da ortak malıdır. Bu yayınlar ve bu
haberlerde, kamu, vatandaş, bu yayınları izlerken “Bu yayın benim yayınımdır.”
diyerek… Çünkü her tükettiği elektrikten verdiği payla, her aldığı
televizyondan verdiği payla bu yayını izlemektedir. Ama, peki, kamu
vicdanı da böyle midir, TRT bağımsız mıdır? Bağımsız olmadığını çok çok iyi biliyoruz. Değerli bir arkadaşımız geldi, burada,
TRT’nin özerkliğiyle ilgili bir konuşma yaptı. Peki, bu özerk olan TRT’nin
Yönetim Kurulu toplantısına şimdiki İçişleri Bakanımız Beşir Atalay’ın girme
hakkı var mı? Değerli arkadaşlar, 16 Aralık 2006 tarihinde bağımsız ve özerk
kuruluşun Yönetim Kurulu toplantısına Beşir Atalay katılmıştır, Hükûmet olarak müdahale etmiştir. O da yetmemiş, 14 Nisan
2007 tarihinde, yine o dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir
Aksu, TRT Haber Dairesi Başkanının odasından mitingin naklen yayın araçlarından
gelen görüntülerini izlemiştir. O yayınlar yapılırken de, maalesef, TRT, kamu
yayıncılığı, kamu vicdanını rahatlatacak objektif haberciliği yapmamış ve bu
konuyla ilgili bir tane vatandaşa mikrofon tutmaktan imtina etmiştir. Böyle bir
anlayışla bağımsız bir TRT yürütüldüğü gözükmektedir. Değerli arkadaşlarım, bakın, TRT’nin denetimini yapan Başbakanlık
Yüksek Denetleme Kurulu, özerkliğiyle ilgili ve TRT’deki atamalarla ilgili
eleştirilerini şu kitaba yazmış ve -ben uzun uzun okumak
istemiyorum- liyakatın göz önüne alınmadığını,
görevde yükselmenin dikkate alınmadığını, boş müdürlük kadrolarına onu takip
eden bir müdür muavini değil daha alt kadrolardan liyakatsız
insanların atandığını, geçmiş altı yıllık icraatınızı, Başbakanlık Yüksek
Denetleme Kurulu şu raporlarında maalesef gösteriyor ve bu konuyla ilgili de
biz eleştirilerimizi Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda yaptığımızda, yine
ciddiye alınmadığımızı da buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, bakın, yıllarca TRT Genel Müdürlüğü yapan arkadaşımızın, yayından
sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı yapan bir vatandaşın sözlerini sizlere
nakletmek istiyorum: Bakın, bu vatandaş ne diyor, takma adla kitap yazıyor
Abbas Abalı adıyla: “Asıl olan, din programlarını yayınlamak değil, mihenk taşı
din olan bir yayın anlayışını benimsemektir.” Özlemini dile getiriyor. “Bakın,
sola ve Kemalizm’e yaslanarak sürdürmüş bu TRT, millî iradeyle işbaşına gelmiş
sağ iktidarlara ayakbağı olmuştur. Televizyonlarımızın
şehirde yaşayan insanlara laik, Batıcı, liberal değerleri empoze
eden yayın anlayışını benimsemiş durumdadır. İlahi kanunlar dışındaki kanunlara
mükellefiyet izafe edemeyiz.” diyen birisini Genel Müdür Muavini olarak dört
buçuk sene hıfzettiniz o Genel Müdürlükte ve bu vatandaşımız Genel Müdür
Yardımcısı olarak görev yaptı, yakın zamanda da sanırım müşavir kadrosuna
atıldı. Değerli
arkadaşlarım, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun özerk ve bağımsız olmasını
istiyorsanız, bunu, içtenlikle yasal teminat, anayasal teminat altına almak
zorundayız. Bu konuyla ilgili, maalesef, yine 60’ıncı Hükûmetin
TRT’yle ilgili yapmış olduğu bir çalışma ve 2008 sayılı ve 13295 sayılı Resmî
Gazete’de yayınlanan bir kararla Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun hizmetlerinden,
üniversiteler dâhil olmak üzere, derneklerin, vakıfların ücretsiz olarak
faydalanmasına olanak veren bir kararnameyi 60’ıncı Hükûmet
2008 tarihinde yayınladı. Değerli
arkadaşlarım, burada kime hizmet verilecek? Siz, Atatürkçü Düşünce Derneğine,
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine, Türkiye Ziraat Odaları Birliğine, Türk
Tabipleri Birliğine burada hizmet verecek misiniz? Daha şimdiden başladınız ATV’yle paslaşmaya. ATV’ye 3 tane
spiker verdiniz Avrupa Şampiyonası’nda takip etsin diye, karşılığında da
efendim ücretsiz yayın hakkı alacağız diye. Bu kadar ATV tartışması gündeme
gelmiş, gensoru açılmış bir ülkede en yakın zamanda yaptığınız anlaşmalardan
bir tanesi de maalesef böyle bir anlaşma olmuştur. Sayın Başkan,
saygıdeğer üyeler; “Göç yolda düzelir” anlayışı ile sakın önergeler vererek bu
yasayı değiştirme yoluna gitmeyin. (AK Parti sıralarından “Olur, olur!”
sesleri) Olur, tabii olur. Bu yasa
Anayasa’yla teminat altına alınmış, TRT’nin özerkliğine özen gösterilmiş. Bu
konuda mutlaka duyarlı olun. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Ünsal, konuşmanızı tamamlayınız. HÜSEYİN ÜNSAL
(Devamla) – TRT’nin vatandaşın vicdanında “Benim kanalım” diyebileceği;
haberleri izlerken, programları izlerken “Benim kültürümü yansıtıyor”
diyebileceği bir anlayışı sergilemeye dikkat edin. Bu Bakanlar Kurulunun almış
olduğu çalışma Türkiye’yi bir kaosun, bir tartışmanın
içine daha sokacaktır. Bu konudaki
hassasiyetimizi daha sonraki konuşmalarda dile getireceğimizi ifade ederek sözlerime
son veriyorum, saygılarımı sunuyorum. Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ünsal. Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili Sayın Şerafettin Halis. Buyurun Sayın
Halis. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA
ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 219 sıra sayılı TRT Kanunu üzerinde DTP Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum. “Dünyada BBC,
RAI, NOS gibi pek çok kamu yayın kuruluşu yapılarını çağın gereklerine uygun
hâle getirmiştir. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunda da böyle bir yapılanma
ertelenemez bir ihtiyaç hâline gelmiştir. Madde ile, Kurumun Anayasa ile
verilen kamusal görevini yerine getirebilmesi için, kendisine yöneltilebilecek
baskılardan uzak, yalnızca kamu yararını gözeten çağdaş bir yayıncılığı mümkün
kılacak yapılanmanın oluşmasını hedefleyen bir düzenleme öngörülmüştür.” Sayın Başbakanın
yasa tasarısında sunmuş olduğu bu gerekçe reddedilmeyecek doğrular
içermektedir. Ancak, ister Plan ve Bütçe Komisyonu raporuna ister Hükûmetin hazırlamış olduğu tasarıdaki ayrıntılara
bakıldığında, durumun hiç de sunmuş oldukları gibi olmadığı çok açık ve net
şekilde kendisini göstermektedir. TRT’nin günün
ihtiyaçlarına göre çağdaş değerlerle yeniden yapılandırılması gerekli ve
zorunludur. Böyle bir yapılandırmaya kimsenin karşı olabileceğini
zannetmiyorum. Bunun gerçekleşmesi için üç temel konudaki rasyonel yaklaşım
önemlidir. Bunlar, idari yapılanma, mali kaynakların kullanımı ve tarafsızlık
ilkesidir. Değerli
milletvekilleri, tasarıya göre idari yapılanmaya bakıyoruz, daha başından çok
rahatlıkla anlaşılabilecek bir şekilde, tasarıyı hazırlayanların kadrolaşmayı
esas almış oldukları görülür. TRT genel müdürüne verilmiş sınırsız yetkilerle,
işe alma, istediği zaman işten çıkarma, istediği gibi atama kolaylığı
sağlanıyor. Ülkemizde personel alımı KPSS ve benzeri merkezî sınavlarla
yapılırken, tasarıya göre, alınacak personele -daha doğrusu kadro- ölçütleri
belli olmayan, sözleşmeli olarak alınacak kadrolara da yüksek maaş verilecek.
Her şeyden önce, yüksek maaşla çalıştırılan sözleşmeli çalışanın kaderinin
pamuk ipliğiyle genel müdürün eline bağlı olmasının alt-üst ilişkilerinde nasıl
bir yapılanma oluşturacağını merak etmeye gerek var mı? Böyle bir durum olsa olsa amir-memur ilişkisinden daha çok efendi ve köle
ilişkisinde olur. Bugüne kadar sözleşmeli personel çalıştırmanın, Sağlık
Bakanlığında, Millî Eğitim Bakanlığında ve diğer kurumlarda yaşanmış sorun ve
sıkıntıları yargıya kadar taşınmış, bu uygulamanın ne kadar yanlış ve sakıncalı olduğu yargı
yoluyla da saptanmıştır. Ayrıca,
kadrolaşmanın daha kolay yapılabilmesi için bir yandan dairelerin adları
değiştiriliyor, bir yandan daireler kapatılıp azaltılıyor, bir yandan da genel
sekreterlik tarafından yürütülen dış işleri için ayrı bir daire başkanlığının
kurulması öngörülüyor. İş bu kadarıyla da kalmıyor. Genel müdüre kadrolaşmada
sağlanan kolaylıklar harcama alanında da fazlasıyla sağlanıyor. Bu da, ister
istemez, gereksiz ve liyakatsiz harcamaların, rant
ilişkilerinin yolunu ve kapısını aralıyor. Genel müdüre bu kadar yetki
verilmişken mali kaynakların, yerinde, ihtiyaca göre rasyonel bir şekilde
kullanabileceğini hiç kimse iddia edemez. Hele hele
hâlihazırda TRT Genel Müdürlüğünü yapan kişinin aynı zamanda Türk Telekom
Yönetim Kurulu Başkan Vekili olmasının iktidarda hiçbir rahatsızlık yaratmamış
olması bu konudaki kaygı ve düşüncelerimizi doğrular niteliktedir. Günümüzde
telekomünikasyon ve yayın sektörünün iç içe geçmiş olması, bu iki alan arasında
birbirlerine duyulan zorunlu ihtiyaçtan dolayı devasa paraların dönmesi ya da
dönecek olması bu görüş ve kaygılarımızı daha da pekiştiriyor. Tasarıda BBC,
RAI, NOS gibi yayın kuruluşlarının yapılanması örnek ve hedef alınıyor; örneğin
BBC. BBC de TRT gibi kamu kuruluşu. BBC’nin 25 bin
çalışanı var. Bizde yedi TV kanalı, ondört radyo
frekansı üzerinden ulusal ve uluslararası yayın yapan TRT ise yaklaşık 7 bin
çalışana sahip. Bir yandan BBC’ye öykünürken diğer
yandan da personel azaltımına gidilmesini anlamakta
zorluk çekiyoruz doğrusu. TRT Genel Müdürü ve Türk Telekom Yönetim Kurulu
Başkan Vekili Sayın İbrahim Şahin “Ankara Radyosunda 200’e yakın müdür var.”
diyor. Oysa ki, Haber-Sen, tüm TRT bünyesinde yalnızca
385 yönetici olduğunu söylüyor. Rakamlar üzerinde dahi bu kadar pervasızca
yanlış bilgi verenlerin TRT’deki yeni yapılandırma hedefiyle daha neler yapıp
yapmayacaklarının da işaretlerini vermiş oluyorlar böylece. Hem BBC gibi ilkeli
ve ciddi bir kuruluşa öyküneceksin hem de personel azaltımına
gideceksin. Buradaki bu yaman çelişkiyi nasıl anlamak gerekir? Bu, olsa olsa önce alan boşaltma, sonra da boşalan alana kendi
kadrolarını yerleştirme taktiği olur. Değerli
milletvekilleri, TRT’nin kadrolaşmayı esas alan böylesi bir yasa tasarısıyla
tarafsız yayıncılık ve hizmet yapması beklenebilir mi? Tarafsızlık her şeyden
önce bir vicdan olayıdır. İnsana, farklı topluluklara, farklı inanç ve
düşüncelere evrensel değerlerle bakma ve yaklaşma olayıdır. Anayasa’nın
133’üncü maddesi “Devletçe tüzel kişiliği olan Türk Radyo ve Televizyon Kurumu
ile kamu tüzel kişiliğinden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve
yayınların tarafsızlığı esastır.” diye bir belirleme yaparak, özerkliğin ve
tarafsızlığın önemine vurgu yapar. Anayasa’nın
ilgili maddesi böyle dese de, bugün iktidarda olanlar Anayasa’ya sadakatten dem
vursalar da, gerçek durum, yaşananlar açısından hiç de böyle değildir. Hiçbir
zaman tam olarak özerk ve tarafsız olamayan TRT, AKP İktidarı döneminde
özerkliğinden ve tarafsızlığından iyice arındırılarak tek anlayışın borazanı
haline getirilmiştir. Çok değil,
yalnızca birkaç örnekle yetineceğim. Bu yasa tasarısına karşı
TRT çalışanlarının vermiş oldukları sendikal boyuttaki tepki ve eylemler diğer
televizyon ve yayın kuruluşlarında haber olarak verilirken, söz konusu eylem ve
etkinliklerin olduğu yere TRT eleman ve kamera göndermesine rağmen, bu eylemler
TRT’de haber yapılmamıştır, yapılamaz çünkü TRT çalışanları için bir yıkım
yasası olan bu durumdan geniş kesimlerin haberdar olmaması gerekir. Yine,
Parlamentoda grubu bulunan siyasi partiler arasında dahi çok açık bir şekilde
görülebilecek tarafsızlık ilkesine aykırı yayın yapılmaktadır. Örneğin DTP
Grubuna ait basın açıklamaları, grup toplantıları, haber boyutu ve niteliği
taşıyan diğer etkinlikleri özel televizyon kanallarında yayına verilirken, ne
yazık ki, çoğu kez TRT’de yayınlanmamaktadır. Yine, 1 Mayıs
İşçi Bayramı’nı Taksim’de kutlamak isteyen işçilere AKP Hükûmeti
tarafından cop, sopa, gaz bombası ve biber gazıyla polise uygulatılan vahşet
yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünya ülkeleri televizyonlarında gerektiği kadar
ve gerektiği gibi gösterilirken TRT yine bu olayları yayınlarken de yanlı
habercilik anlayışını sergilemekten geri kalmamıştır. Değerli milletvekilleri,
daha da kötüsü ayrımsız vergi politikalarıyla Türkiye’de yaşayan tüm
yurttaşlardan Türk-Kürt, Alevi-Sünni, sağcı-solcu ayrımı gözetilmeden toplanan
vergilerden beslenen TRT buna rağmen ne yazık ki ayrımcı hizmet ve yayın
yapmaktadır. Haftada birkaç saatlik Kürtçe yayın kandırmacasının
ötesinde ne Kürtler ne Aleviler ne diğer kültür, inanç sahipleri ne de sisteme
muhalif kesimler TRT’den seslerini duyuramamaktadırlar. Bugüne kadar 17’si
açılmış olan Güney ve Güneydoğu Anadolu’ya ilişkin paketin 18’incisi de açıldı
ve bu 18’inci pakette Kürtçe yayın sözünü daha önce vermiş olmalarına rağmen
bir yayın kanalını Kürtçeye ve Kürtçenin dışındaki dillere ayıracaklarını
söylediler. Bu da gösteriyor ki birkaç saatlik Kürtçe yayın bir haftanın tümüne
değil bir haftanın ancak bir ya da iki günüyle sınırlandırılmış, bunun da
bilinmesi gerekiyor. Ayrıca, kısmi
iyileştirmeler gözlenmekle birlikte TRT’de yasaklı sanatçılar anlayışı ve
uygulaması da bu kurumun bir başka suçu ve ayıbı olarak hâlâ devam etmektedir.
Yüz binlerce hatta milyonlarca dinleyeni ve seveni olan sanatçıları TRT’nin
yasaklaması, sanatçıya verilen, verilmiş olan cezadan çok yüz binlerce,
milyonlarca insana verilmiş bir ceza olarak algılanmalıdır. Bu anlayıştan
vazgeçilmelidir, sanata ve sanatçıya olması gereken değer verilmelidir. TRT’nin yalnızca
iktidarların ve resmî ideolojinin değil muhalefetin ve farklı inançların da
sesi olması dileklerimle sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Halis. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal. Sayın Günal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Radyo- Televizyon Kurumu Kanunu’nda
değişiklik yapan tasarının 1’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun kuruluş kanununun kabul
edilmesinden bu yana tam yirmi beş yıl olmuş, üzerinde tartıştığımız kanun. 82 Anayasası’nın 133’üncü maddesindeki radyo ve televizyon
yayıncılığındaki devlet tekelinin kaldırılması kararından bu yana on beş yıl
olmuş ve özel radyo ve televizyon yayıncılığı, kablo ile dağıtım, uydu
platformu işletmeciliği, İnternet hizmetleri gibi faaliyetler ile
telekomünikasyon, bilgisayar ve yayıncılık hizmetlerinde bir bütünleşme ve iç
içe geçme sürecinin başlamasından bu yana da en az on yıl geçmiş bulunuyor.
Bilgi teknolojisindeki gelişmeler, bilginin yoğun kullanılması, özellikle de
sayısal yayın teknolojisindeki ilerlemeler, ses ve görüntünün çeşitli yollarla
dünyanın her bölgesine hızla dağıtılmasına başlanmasından bu yana da yaklaşık
on yıl geçmiş bulunuyor ve özellikle de yayıncılık aracılığıyla bütün dünya
çapında ciddi bir kültür emperyalizminin uygulandığı bir süreçteyiz ve bunların
hepsine ilave olarak da altı yıldır AKP Hükûmetleri
tarafından yönetiliyoruz. Şimdi, böyle bir
süreçte, bizim karşımıza gelen kanun tasarısının bütün bu gelişmeleri dikkate
alır bir şekilde, çağın ihtiyaçlarını da içerecek şekilde topyekûn bir yeniden
yapılanma kanunu olması gerekiyordu. Neden? Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planı’nda “TRT’nin yeniden yapılandırılması ve sağlıklı bir mali yapıya
kavuşturulması kapsamında gerekli hukuki düzenlemeler yapılmalıdır.” deniliyor.
Yine AKP Hükûmetlerinin
programlarında da her defasında, 58, 59 ve 60’ıncı Hükûmet
Programlarında “TRT’nin kamu hizmeti yayıncılığı kapsamındaki rolünün yeniden
yapılandırılması, belirlenmesi ve sağlıklı bir mali yapıya kavuşturulması
amacıyla 2954 sayılı Kanun’da değişiklik yapılacaktır.” diye yer alıyor ve
“Yapılacak düzenlemede -daha önemli bir cümle- kuruluşun anayasal özerkliğini
zedelemeyecek, ancak hesap verilebilirliği tesis edecek bir yapının
oluşturulmasına önem verilecektir.” diyor. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, kanunun gerekçesine baktığınız zaman, genel gerekçede başlarken
şöyle deniyor: “Günümüzde teknolojik gelişmeler, özellikle sayısal yayın
teknolojisindeki ilerlemeler, ses ve görüntülerin çeşitli yollarla (karasal
sistemler, uydular, kablo, telefon hattı, internet gibi) dağıtılmasını çok daha
kolay hale getirmiştir. Anayasanın 133 üncü maddesinde yapılan değişiklikle,
radyo ve televizyon yayıncılığındaki Devlet tekelinin…” Yani az önce söylediğim
şeyleri gerekçe olarak kanunun genel gerekçesinde de görüyoruz. Peki, nasıl bir
tasarıyla Hükûmet bize bu TRT Kanunu değişikliğini
getirdi? Sadece beş madde, ikisi yürürlük ve yürütmeydi. Komisyona geldiği
zaman Sayın Bakana ve Sayın Genel Müdüre dedik ki: Sizin başka ihtiyacınız yok
mu? Yani TRT’nin yeniden yapılandırılması, 1983 yılından bu yana çıkarılmamış,
değiştirilmemiş bir kanunun… Bu gelişmeler ışığı altında, özel yayıncılığın da
başladığı bir ortamda sadece personelin tasfiyesiyle bu iş bitecek mi? Değerli
arkadaşlarım, burada çok daha geniş kapsamlı bir kanun tasarısı bekliyorduk.
Sonra, alt komisyona, arkadaşlarımız bunun üzerine on beş maddelik bir tasarı
getirdiler. Onu da on iki maddeye düşürerek… Ki, onun içerisinde de yine
personel işlemlerinin dışında hiçbir madde, bu söylediğimiz anlamda teknik ve
idari yapılanma maalesef yok; belli personelin işlevlerinin sona erdirilmesi,
diğerlerinin atanması, bölge müdürlüklerinin kapanması gibi personel
işlemlerini içeriyor. Şimdi, böyle bir
ortamda, uluslararası boyutta yozlaşmanın yaşandığı, kültür emperyalizminin
yaşandığı bir ortamda, bizim, TRT’ye daha farklı bir misyon,
daha farklı bir vizyon yüklememiz gerekiyordu. Sayın Bakan sunuşunda güzel
şeyler söyledi bununla ilgili ama ben onları yine kanunda göremiyorum. Yani,
bir kere, bu kanun çıkarılırken TRT’nin temel misyonu
nedir, vizyonu nedir? Yoksa “Zaten herhangi bir misyon
ve vizyona gerek yok, biz her şeyi biliyoruz, nasıl olsa yaptık, bir süre sonra
da TRT’yi kapatacağız” anlayışı mı hâkim oluyor diye düşünmeye başlıyorum. “Bunu söylerken
nereden düşünüyorsunuz?” diye sorarsınız. Belki takip edemediyseniz ben size
hatırlatayım: Özelleştirme İdaresi Başkanımız Sayın Kilci’nin
“TRT’yi de özelleştirmek lazım bu sene.” diye geçtiğimiz haftalarda beyanatı
var. Şimdi, o zaman baştan iyi niyetli olarak yaklaşmış olduğumuz yeniden
yapılanmaya ilişkin kanuna ve personele ilişkin araya konulan hükümlere farklı
şekilde bakmak durumundayız. Eğer amaç burada özelleştirmeye doğru götürülecek
bir süreç ve personel sistemini de buna göre yapmaksa, o zaman açık açık kanunu yeniden tasarlamamız gerekiyor. Şimdi, burada,
değerli arkadaşlarım, diğer bir husus: Bu yeniden yapılanma çerçevesinde en
önemli unsur olması gereken ARGE gibi ve koordinasyonun sağlanması gibi
hususlar da göz ardı edilmiş bulunuyor. Dolayısıyla, burada Koordinasyon
Kurulunu, bir taraftan, işlevsiz hâle geldi diye kapatırken diğer taraftan
koordinasyonu artırabilmek amacıyla iki tane genel müdür yardımcısının yönetim
kuruluna atanması öneriliyor. Muhalefet şerhimizde de belirttik, bu, bana göre
açık bir çelişki. Çünkü hem teknik olarak bu arkadaşlarımızı koordinasyonu
artırsın diye yönetim kuruluna alıyoruz… Ha o zaman ne olacak? 1 genel
müdürümüz ve 2 yardımcısı beraber oturdukları zaman çoğunluk olarak 7 kişi ama
bir yönetim kurulu üyesi katılmadığı zaman toplantı yapabilecekler ve karar
alabilecekler. Evet, belki genel müdürümüzün olmadığı ortamlarda vekâlet etmek
bakımından 1 tane genel müdür yardımcısı yönetim kuruluna alınabilir ama bunun
da kanunla bir taraftan eklenirken öbür taraftan koordinasyonu sağlayacak ve
uzmanlardan oluşan heyetin tasfiyesi, doğrudan genel müdüre bağlı bir TRT
yapısı öngörülüyor. Burada personelle ilgili diğer bir husus da hepsinin araştırmacı
kadrosuna gönderilmesi. Burada daha önce
mali haklarla ilgili, arkadaşlarımızla tartıştık, ama orada iyi niyetli olarak
yapıldığını düşündüğüm şeyler, bugün, özelleştirme konusunu duyduktan sonra
daha farklı bir ortama geldi. Bu süreçte mahkemeleri hâlâ devam eden
arkadaşlarımız, kamu çalışanları mevcuttur. Bu hususun da yeniden ele alınması
gerekiyor. Daha vahim bir şey
var değerli arkadaşlarım: Tasarı geldiği zaman beş maddeydi dedim, ikisi
yürütme ve yürürlük olmak
üzere, biri Koordinasyon Kurulunu kaldırıyor, iki tanesi de
personelle ilgili, teşkilat yapısıyla ilgili. Şimdi, İlk gelen
metin on beş madde. Sizler bunu görmediniz çünkü size iletilen raporlarda
bunlar yok. Alt komisyonda bizler tartışıp karara bağladığımız için Plan ve
Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız da görmediler. Bize on iki maddelik metin
dağıtıldı. Şimdi, ben iki
gündür hem Sayın Genel Müdürle hem iktidara mensup arkadaşlarla görüşüyorum.
Orada bizim çıkarttırmış olduğumuz bir maddenin burada önerge hâlinde
verileceğini söylüyorlar. Şimdi, burada bir
tezat var. Geçen mali müşavirlerle ilgili kanun görüşülürken de aynısı yaşandı
ve yeni bir gelişme. Yukarıda bizim “Alt komisyon kurulsun.” diye karar
aldığımız bir konuda da Hükûmet tasarıyı
sahiplenmeyip çok uzun diye -gelirlerle ilgili kanun, siz biliyorsunuz- şimdi
teklif hâlinde getirmeye çalışıyor zaman niteliği açısından. Arkadaşlar,
yukarıda aldığımız kararların hepsini orada teknik uzmanlarla tartışarak,
iktidar-muhalefet bütün milletvekilleri, ilgili bakanla, genel müdürle, müsteşarla,
kim varsa tartışarak belli bir noktaya getiriyoruz. Orada gelen şeylere bir
itiraz varsa oradaki arkadaşlarımızın bize bunları izah edip nihai hâle
getirmesi gerekiyor. Bu çerçevede… Şimdi bakıyorum,
size gelmeyen 2’nci maddede… Yani o da bizim TRT Kurumundan istediğimiz, daha
geniş bir yeniden yapılanma amacıyla istediğimiz bir düzenleme genişletmesiydi.
On beş maddenin 2’nci maddesi “Kurumun yayınları Türkçe olarak yapılır. Ancak,
kanunlara aykırı olmamak şartıyla farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılabilir.”
idi. Bunun sakıncalarını tartıştık, kaldırmıştık ve şimdi görüyorum ki yeniden
bunun Genel Kurulda ek madde olarak ilave edilmesi yönünde çalışmalar var. Bu Kurum bir taraftan Türkçe olarak yayın yapamazken yeterli
düzeyde ve bunu yeniden yapılandıralım derken ve TRT üzerinden TBMM TV
yayınları ve açık öğretim yayınları, eğitim amaçlı yayınları tartışırken, bize
teknik olarak fazla kanallarının olmadığını söylerken, farklı dillerde yayın
için bir kanal tahsis edileceğini Sayın Başbakanın dün de ifade etmesi bizim
aklımıza başka sorular getirir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Toparlıyorum Başkanım. BAŞKAN – Sayın Günal, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Şimdi, burada bu
tip şeylerle karşılaşıyoruz ve galiba bu yasama yılı içerisinde de
karşılaşacağız. Değerli
arkadaşlarım, TRT’nin kanunundan size kısaca iki şey okuyup sözlerimi
tamamlayacağım. “Temel İlkeler ve Yayın Esasları” var, Kanun’un 4’üncü maddesi.
“Radyo ve televizyon istasyonlarının kurulması, işletilmesi, idareleri ve
yayınlarının düzenlenmesine ilişkin temel ilkeler şunlardır.” “Yayınların düzenlenmesi ile yurt içine ve yurt dışına yayın
yapılması, Devletin tekelindedir.” dedikten sonra diyor ki “Ancak, bu Kanunda
belirtilen esaslara uygun yayın yapmak şartıyla polis ve meteoroloji teşkilatlarının
devamlı ikaz ve duyuru maksadıyla radyo istasyonu kurmaları, sürekli kesintili
izne tabidir.” dedikten sonra, aşağıda “Genel yayın esasları” diyor -5’inci madde (a) fıkrası- “Anayasa’nın
sözüne ve ruhuna bağlı olmak; Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü, milli egemenliği, Cumhuriyeti, kamu düzenini, genel asayişi, kamu
yararını korumak ve kollamak,” Bu düşünceyle,
değişikliği getirirken, yayın esaslarını ve Anayasa’nın temel ilkelerini
dikkate almanızı rica ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Günal. Şahsı adına
Samsun Milletvekili Sayın Fatih Öztürk. Sayın Öztürk, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) FATİH ÖZTÜRK
(Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle de yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; bilindiği gibi, tasarının 1’inci maddesiyle 2954 sayılı
Kanun’un 1’inci maddesi değiştirilmiştir. 13/04/1994
tarihli ve 3984 sayılı Kanun ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluş,
görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin esas ve usuller belirlenmiştir. 3984
sayılı müstakil bir kanun ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluş, görev
ve yetkilerinin düzenlenmiş olması, 2954 sayılı Kanun’un 1’inci maddesindeki
değişikliği zorunlu kılmıştır. 2954 sayılı Kanun’un mevcut 16’ncı maddesi hükmü
karşısında, Kurumun teşkilat yapısında artık yapılması zorunlu olan ve
gecikmeye tahammülü bulunmayan günümüz şartlarına uygun değişiklikler
yapılamamaktadır. Dünyada özellikle BBC ve pek çok kamu yayın kuruluşları
yapılarını çağın gereklerine uygun hâle getirmiştir. Türkiye Radyo-Televizyon
Kurumunda da böyle bir yapılanma ertelenemez bir ihtiyaç hâline gelmiştir.
Madde ile Kurumun Anayasa ile verilen kamusal görevini yerine getirebilmesi
için kendisine yöneltilebilecek baskılardan uzak, yalnızca kamu yararını
gözeten çağdaş bir yayıncılığı mümkün kılacak yapılanmanın oluşması
hedeflenmektedir. Bunu yaparken de dünyadaki pek çok televizyon kanalları ile
rekabeti de göz ardı edilmemelidir. Değerli
arkadaşlar, 2954 sayılı Kanun, Kurumun teşkilat yapısında değişime kapalı,
günümüz teknolojik gelişmeleri karşısında doğru, çabuk ve etkin karar almasını
sağlayacak mekanizmalar oluşturmaya imkân vermeyen hükümler içermektedir.
Hâlbuki yaşanan gelişmeler sonucu diğer ülkelerde pek çok kamu yayın kuruluşu
yapılarını çağın gereklerini uygun hâle getirmiştir. Türkiye Radyo-Televizyon
Kurumunda da Anayasa ile kendisine verilen kamusal görevini yerine
getirebilmesi için, kendisine yöneltilebilecek baskılardan uzak, yalnızca kamu
yararını gözeten çağdaş bir yayıncılığı mümkün kılacak özerk ve esnek bir
yapılanmaya gidilmesi kaçınılmaz bir hâle gelmiştir. TRT’nin idari yapısının
günümüz çağdaş yayıncılık anlayışından uzak, karmaşık ve hantal olduğu, Kurumun
gerçek ihtiyacı olan yayın personelinin yetersiz olmasına karşılık, yayın vasfı
bulunmayan personelinin fazla olduğu gerçeği karşısında, çağdaş gelişmelerin
gerektirdiği yeni bir yapılanmaya gidilmesini sağlayacak kanun değişikliği
kaçınılmaz ve ertelenemez hâle gelmiştir. Değerli
arkadaşlar, elimde göstermek zorunda olduğum, dünyanın pek çok televizyon
kanalının personel yapısı var. Özellikle Avrupa’dan birkaç örnek vermek
istiyorum. Fransa’nın French TV yayıncı kadrosu 8.198, diğer personeli 1.774;
yani yayıncı ile diğer personel oranı beşte 1. Yine,
İtalyanların RAI kanalı yayıncı kadrosu 8.085, diğerleri 1.774; Yani beşte 1. Finlandiya’dan
bir örnek vermek istiyorum. YLE kanalı yayıncı kadrosu 2.871, diğerleri 530. Bizim TRT’mize
geliyoruz: Yayıncı kadromuz 3.208, diğer kadromuz 3.794. Verdiğim
örneklerin tezadı, bizim diğer kadromuz, yayıncı kadromuzdan daha da fazla. Bu grafikten de
anlaşıldığı gibi, TRT’nin aslında yayına yönelik personele ihtiyacı var.
Kadrosuyla dünyanın en kalabalık televizyonlarından biri olmasına rağmen hâlâ
muhabir sıkıntısı var, hâlâ spiker sıkıntısı var, hâlâ prodüktör
sıkıntısı var, kameraman sıkıntısı var, özellikle seslendirme ve teknik
yönetmen sıkıntısı var. Bu liste uzayıp gidiyor. Burada bir problem var, bu
problemi de çözmek lazım diye düşünüyoruz. Bu değişiklik
sonrası yapılacak yeniden yapılanma çerçevesindeki teşkilat düzenlemesiyle,
yayıncılık vasfı bulunmayan personelin ihtiyaç duyan kamu kurumlarına nakli
sağlanarak yayın odaklı ve yayıncı personel ağırlıklı bir yapı oluşturmaya
çalışılmaktadır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. FATİH ÖZTÜRK
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Tasarı, bir
yandan devletin genel idari düzenine bağlı kılınarak, diğer yandan kamu radyo
ve televizyon yayıncılığı hizmetlerinin niteliği göz önünde tutularak, daha
etkin ve dinamik bir teşkilat yapısı oluşturulmasına imkân verecek nitelikte
düzenlenmiştir. Bu vesileyle yüce
Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Öztürk Şahsı adına
Kırıkkale Milletvekili Sayın Turan Kıratlı… Yok. Aynı anda
müracaat eden arkadaşlarımız var, onlar arasında kura çekeceğim. Çanakkale
Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Cengiz, burada mı efendim? OKTAY VURAL (İzmir) – Yok. BAŞKAN - Sayın Şandır…Yok. Sayın Cemaleddin Uslu… OKTAY VURAL
(İzmir) – Vazgeçti. BAŞKAN - Sayın
Akif Akkuş… Yok. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, salonda yoklarsa… BAŞKAN – Hayır
efendim, olan arkadaşlar var, onlara devam ediyorum. Sayın Muharrem
Varlı… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Böyle bir usul yok efendim? Siz sorun o zaman, sorun, söz isteyen
varsa… (AK Parti sıralarından “Sen mi karar vereceksin?” sesleri) BAŞKAN – Efendim,
ben sırasıyla kura çekiyorum. Ben görevimi yapıyorum, işimi biliyorum efendim.
Lütfen, müdahale etmeyiniz. Sayın Mehmet Akif
Paksoy… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Böyle bir şey olur mu
efendim? Böyle bir keyfî yönetim görülmemiştir. BAŞKAN – Sayın
Süleyman Turan Çirkin… Sayın Beytullah Asil… Sayın Harun Öztürk, İzmir Milletvekilimiz… Yok. Sayın Kamer Genç,
Tunceli Milletvekili, buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Evvela, şu Meclis
Başkanlık Divanı bu Meclisi yönetirken İç Tüzük’ü bir defa iyi kavraması lazım.
Şimdi, dün burada yoklama yapılıyor, ben yerime gittim. Sayın Başkan diyor ki:
“Hangi bakan, hangi bakana vekâlet ediyorsa oyunu göndersin buraya.” BAŞKAN – Sayın
Genç, sehven söylenmiş bir sözdür. Lütfen konuyla ilgili konuşmanıza geliniz! KAMER GENÇ
(Devamla) – Sehven değil. O kürsüde sehven laf konuşamazsınız. Evvela, neyi
konuştuğunuzu anlamanız lazım. BAŞKAN – Kendi,
geçmişte yapmış olduğunuz konuşmaları çıkarın ve okuyun. Lütfen konuya geliniz! KAMER GENÇ
(Devamla) – Efendim, yani hiç kızmaya gerek yok. BAŞKAN – Kızmayı
gerektiren bir şey yok. Konuya gel, konuyla ilgili konuş! KAMER GENÇ
(Devamla) – Sizin söylediğiniz lafları tekrarlıyorum. Şimdi, bakın,
kızmaya gerek yok. O kürsüde altı senedir oturuyorsunuz. Lütfen bu Meclisin İç
Tüzük’ünü okuyun -işe yarar- doğru uygulayın. Orada, yoksa “Ben sehven
söyledim…” Zaten sizin mensup olduğunuz bir partinin en liderinden en aşağıdaki
kişilere… BAŞKAN – Sayın
Genç, İç Tüzük’te böyle bir husus yok. İç Tüzük’ü uygulayacaksak lütfen konuya
gel ve konuş! KAMER GENÇ
(Devamla) – E, konuyla ilgili konuşuyorum canım! BAŞKAN – Bunun
konuyla ilgisi yok. Lütfen… KAMER GENÇ
(Devamla) – Konuyla ilgisi var. Kanunda yapılan usulsüzlükleri belirtiyorum. Şimdi, ikincisi:
Meclisin İç Tüzük’ü var. BAŞKAN – Kendi kendine
İç Tüzük ihdas etme! KAMER GENÇ
(Devamla) – Yani konuşmayayım istersen canım! Ne demek yani? Oradan niye
müdahale ediyorsun? BAŞKAN – Ben
konuşma hakkınızı verdim, konuyla ilgili konuş! KAMER GENÇ
(Devamla) – Hem yanlış yapıyorsun hem müdahale ediyorsun! Hem yanlış
konuşuyorsun hem müdahale ediyorsun! BAŞKAN – Konuyla
ilgili konuş! KAMER GENÇ
(Devamla) – Ben sana öğretiyorum ki bir daha bu yanlışlıkları yapma. (AK Parti
sıralarından “Sen kimsin ya!” sesleri) BAŞKAN – Konuyla
ilgili konuş, konuyla! KAMER GENÇ (Devamla) – Böyle bir şey olur mu! Ağzından çıkan kelimeleri doğru şey et! Sonra burada çıkıyoruz
konuşuyoruz, bizden sonra AKP’li grup başkan vekilleri çıkıyor, bize hakaret
ediyor. MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) – Hakareti sen yapıyorsun! Hayret bir şey ya! KAMER GENÇ
(Devamla) – Onlara sataşmadan söz veriyorsun, bize söz vermiyorsun! Böyle
uygulama olur mu? Böyle bir Meclis yönetimi olur mu? Şimdi… BAŞKAN – Sizden
başka bu Meclis yönetimine itiraz eden bir tane insan yok. KAMER GENÇ
(Devamla) – Sayın milletvekilleri, bakın, bu Meclisin bir İç Tüzük’ü var, İç
Tüzük’ü. İç Tüzük’ün 35’inci maddesinde deniyor ki: “Komisyonlar kendilerine
havale edilen kanun tasarı ve tekliflerini aynen kabul eder veya değiştirerek
kabul edebilir. Komisyonlar, kanun teklif edemez.” Şimdi, biraz önce konuşuldu:
Komisyona iki maddelik tasarı geliyor. Komisyon, bir bakıyorsunuz, on iki
maddeye çıkarıyor. Bakın, sayın milletvekilleri, bu zaten Başkanlık Divanının
görevi. Başkanlık Divanı İç Tüzük’ü uygulamak zorundadır. Komisyonlar, eğer
böyle, bir maddelik bir kanun tasarısı gelir de bunu yirmi tane maddeye
çıkarırsa bu, Meclis ciddiyeti olur mu efendim? Olmaz. Yani, bunu, lütfen,
Meclis Başkanından da rica ediyorum, komisyonlar üzerindeki denetim yetkilerini
kullansınlar. Komisyonlar yetkilerinin dışına çıkmasınlar. Onun için rica
ediyorum. Türkiye
Radyo-Televizyon Kanunu… Şimdi, bir Genel Müdür getirmişsiniz -gazeteler
yazıyor- on yerden maaş alıyor. Yahu, sayın milletvekilleri, bunun imtiyazı ne?
Yani bu memlekette insanlar asgari ücretle… Hele emekliler… Her gün emekliler
geliyor bürolarımıza “Ya, Sayın Milletvekilim, ben 500 milyon lira emekli maaşı
alıyorum, geçinemiyorum.” diyor. Yani birtakım insanlar böyle geçinemez bir
paralarla zorlukta kalırken bu çiftliklerin başına gelen kişiler niye bu kadar
büyük maaş alıyorlar? Ben şimdi sormak
istiyorum, soru da soracaktım: Bir defa TRT Genel Müdürü kaç yerden ve kaç lira
maaş alıyor? Onu bir öğrenmek istiyorum. Bu kanunla kaç tane sözleşmeli
personel kadrosunu alıyorsunuz? Hâlihazırda TRT’de çalışan kaç tane personel
var? Bu personellerden özellikle Cihan Haber Ajansından, Kanal 7’den ve bu
iktidara yandaş Samanyoludan, Zaman gazetesinden kaç
tane personel aldınız? Bunları hangi şartlarla aldınız? Kaç lira ücret
veriyorsunuz? 10 milyar lira para verdiğiniz personeller var mıdır? Bu TRT
sizin babanızın çiftliği midir? Bunu hangi hakla bu şekilde yönetiyorsunuz? Eğer TRT bir kamu
tüzel kişiliği ise özerk bir kamu tüzel kişisi olması lazım, bunun da evvela
özerk bir kamu tüzel kişisinde bulunması gereken bir statüye kavuşturulması
lazım. Böyle bir statüyü de kaldırıyorsunuz, ondan sonra bütün yetkiyi Bakanlar
Kuruluna veriyorsunuz, yönetimi Genel Müdüre veriyorsunuz. Yayıncılık,
Türkiye’de ve dünyada çok önemli bir hizmettir, önemli bir kamu hizmetidir.
Yayın hizmetinde çalışacak personellerin bir yayıncılık hizmetinin gerektirdiği
bilgiye, deneyime sahip olmaları lazım. Şimdi, TRT
devletin onurlu bir kurumudur. Eskiden böyleydi. Ama maalesef son zamanlarda
partizanca tayinler, partizanca kayırmalar burayı bir kamu kurumu hâlinden
çıkardı. Ben, inanmanızı istiyorum, AKP iktidara geldiğinden beri TRT’nin
hiçbir kanalını seyretmiyorum, bir tek üçüncü kanalı seyrediyorum. MUHARREM
SELAMOĞLU (Niğde) – Çok üzüldük! ORHAN KARASAYAR
(Hatay) – Halk seyrediyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun efendim. KAMER GENÇ
(Devamla) – Canım, siz üzülmüyorsunuz çünkü kendinizi orada görüyorsunuz. Ama
biz diyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin her kurumunun saygıdeğer bir
kurum olması lazım. Bu saygıdeğer kurumu saygıdeğer yapacak kişiler de orada
yönetici olarak çalışan kişilerdir, buraya getirilen düzenlemelerdir. Yoksa ki
tarikat mensupları, yandaşları getirip de hiçbir bilgisi olmayan, bir deneyimi
olmayan kendi yandaşlarınızı orada hem de hiçbir kamu kurumunda olmayan çok
yüksek rakamdaki maaşlarla çalıştırırsanız o sizin karakterinize uyan bir şey.
Ama bizim karakterimiz, bizim devletten beklediğimiz, devlet ciddiyetinden
beklediğimiz husus, bunun hakkıyla yapılması ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin
bu çok önemli kurumunun çok iyi bir yayıncılık politikasıyla faaliyette
bulunması, Hükümetin bir arpalık müessesesi olmaması. Görüyoruz işte, kimi
imtiyazlı kişiler varsa yani yetkili, etkili kimseler varsa hemen yandaşlarını TRT’ye
gönderiyorlar. Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Evet, saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, şimdi madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Koçal… ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın İbrahim
Şahin’in Genel Müdür olmasından sonra TRT programlarında okunan gazetelerin
sıralamasının değiştiğini hep birlikte müşahede ediyoruz. Daha önce gazeteler
gündeme ilişkin haberlere göre sıralanırken şimdi, her gün Zaman gazetesi
birinci sırada okunuyor. Programda okunan gazeteler arasına Millî Gazete ve
Vakit katılırken, Radikal gazetesi artık okunmuyor. Buna bağlı
olarak, bir: Bu sıralama neye göre yapılıyor? İki: Gazetelerin tirajında hangi kurumun raporu dikkate alınıyor? Tirajda
belirleyici olan bayi satışı mı, abone satışı mıdır? Üç: Bir gazetede
yer alan haber mi önemlidir yoksa o gazetenin tirajı
mı? Haber programında gazete başlıkları okunurken belirleyici olanın haber
olması gerekmez mi? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Koçal. Sayın Köse… ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana
soruyorum: TRT Genel Müdürlüğüne danışman olarak getirilen 2 danışmana ilişkin
19 Mart 2008 tarihinde verilen soru önergesine Sayın Bakan hâlen cevap
vermediniz. Neden yanıt verilmedi? Danışmanlık yapanların önünde yasal bir
engel mi var? BAŞKAN – Sayın Baytok… NESRİN BAYTOK
(Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Ben Sayın Bakana
geçen gün, görüşmelerin ilk günü, geneli üzerinde görüşmelerde, soru-cevap
bölümünde verdiği bazı bilgileri sormak istiyorum yeniden. “Daha önceki TRT
Genel Müdürü döneminde, Sayın Yücel Yener zamanında 1.768 artı 594 personel
alınmıştır.” demiştiniz Sayın Bakan. Şimdi, 2000 yılında PTT vericilerinin
TRT’ye devredildiğini biliyoruz. Bu devirle birlikte TRT personelinin de
sayısında yaklaşık 1.700 kişilik bir artış olmuştu. Bu verdiğiniz rakamlar
-1.768- acaba onu mu içeriyor? Sorumun birisi bu. “Artı 594
personel alınmıştır.” demiştiniz. Bu 594 kişi işçi sayılmayan geçici personel
statüsünde sözleşme imzalanarak çalıştırılmaya başlanan personel midir? BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Kaplan… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan, dün
Başbakan Diyarbakır’da bir açıklamada bulundu, dedi ki: “TRT yirmi dört saat
Kürtçe yayın yapacak.” Fakat Genel Kurulda AKP’liler yoktu, ertelendi, bugüne
kaldı. Tasarıda da böyle bir madde yok. Biz iki önerge sunduk. Bu iki önergede
farklı dillerde, resmî dil dışında da yayın yapılması konusunda bir talebimiz
var. Katılacak mısınız? Bir. İkincisi: Böyle
bir düşünceniz varsa Kürt sanatçıların, yazarların, aydınların bu konuda
çalışması için bir kadro çalışmanız var mı? Nereden temin edeceksiniz? Bunlara
ayrıca telif ve ücret konularında bir düzenlemeniz var mı? Altyapısını
oluşturdunuz mu? Yoksa “Yapalım sonra altyapısını oluştururuz” diye mi
düşünüyorsunuz, bunu merak ediyoruz. Sayın Başbakanın
söylediği konuda, yirmi dört saat Kürtçe yayın yapılması konusunda sizlerin de
bir önergeniz olacak mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan. Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
TRT Genel Müdürü Sayın İbrahim Şahin’in şu an mevcut görevinin yanı sıra,
basında da dile getirildiği gibi, Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği,
Avea Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevleri
mevcut mudur? Şayet bu görevler var ise hâlen devam etmekte midir? TRT Genel
Müdürlüğü görevi süresince bu görevlerine de devam etmesi sizce etik midir? Ayrıca Türk
Telekom’dan, TRT Genel Müdürünün, maaşının dışında “performans primi” veya “bonus” adı altında herhangi bir ücret alması söz konusu
mudur? Almış ise bunun miktarı nedir? Yine Türk Telekom
Başkan Vekili olarak, özel bir kurum olan ve sektördeki diğer kurumlarla
rekabet hâlinde olan Telekom ile diğer kurumlar arasında tercih ve avantajları
kullanmada tarafsızlığınızı ve objektifliğinizi TRT Genel Müdürü olarak nasıl
koruyabileceksiniz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tankut. Sayın Genç… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Şu anda sözleşmeli personel olarak kaç kişi
TRT’de çalışmaktadır? Bu sözleşmeli personel içinde Cihan Haber Ajansı, Kanal
7, Aksiyon dergisi ve Zaman gazetesinden kaç kişi alınmıştır? Bunlara aylık kaç
lira para ödenmektedir? Şu anda TRT Genel
Müdürü olan kişi yan ödemelerle birlikte kaç lira maaş almaktadır?
Milletvekillerinin maaşıyla bunu kıyaslayabilir miyiz? Bunları öğrenmek istiyorum efendim. Teşekkür
ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç. Sayın Bakanım,
buyurun. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum arkadaşlarıma ve
sorularına. Cevap vermekte
zaman sınırlaması olduğu için eğer dışarıda kalan sorular olursa -ki olacaktır-
bunlara ayrıca yazılı olarak cevap vereceğim. Tekrar edilen
birkaç soru var. Evvela, bu gazeteler -zaten arkadaşlarımız söyledi- nasıl bir kriter dikkate alınarak sabah haberlerinde özellikle
okutuluyor? Zaten burada konuşan arkadaşlarımız da söylediler, tiraj dikkate alınıyor. En yüksek tirajdan
aşağıya doğru bir iniş vardır ve eğer 50 binin altına düşüyorsa -ki Radikal
gazetesinin adı geçti orada- o tabii sıralamaya girmiyor. Bir arkadaşımız
“Bu doğru mudur?” dedi. Yani haber mi önemli, tiraj mı
önemli? Tabii, tiraj daha matematiksel olduğu için,
önem açısından demiyorum ama elinizdeki kriter ne kadar somut olursa
rasyonelliği de işin o kadar daha belirgin hâle gelir. Şimdi, tabii gerçekten öyle haberler vardır ki son derece
önemlidir ama haberden yola çıktığınız zaman, hepimiz biliyoruz ki, kendimiz
içindeyiz, siyasetçiler olarak her gün başımıza geliyor, çok kere bizim için
çok önemli olan bir haber bir başka arkadaşımız için, bir başka grup için, bir
başka kurum için o kadar önemli olmuyor. Yani, haber değerlendirmesi dünyanın her yerinde sübjektivitesi
ağır basan bir değerlendirmedir, yorumdur. Doğrusunu isterseniz eğer haber
kısmına girersek bunun altında çıkabileceğimizi düşünmüyorum. Bu bakımdan şu
anda bize en makul görünen rating’dir. O rating değişmez bir şey değil. İleride çalışılır, eğer
gerçekten haberle ilgili bir kategori olarak girecekse onunla ilgili bir
düzenleme de yapılabilir. Efendim, naklen
biz 24 personel almışız, açıktan hiç personel alınmamış. Zaten, bunların da
2’si şehit ailesi kontenjanından alınmıştır. Arkadaşlarımız yine ısrarla
–geçen, geneli hakkında konuştuğumuz zaman söyledim- bir daha tekrar edilmesini
istiyorlar. Ben tekrar, müsaade ederseniz söyleyeyim, Yücel Yener Bey
zamanında… AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Sayın Başkan, duyamıyoruz. Sayın Bakan,
mikrofona yakın konuşursanız… BAŞKAN – Sayın
Bakanım mikrofonu biraz yaklaştırırsanız, arkadaşlar “Duyulmuyor.” diyor. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Duyulmuyor mu? Affedersiniz. Teşekkür ederim uyardığınız
için. Yücel Yener Bey
zamanında açıktan ve naklen atanan personel sayısı 1.768, ayrıca dönem başında
sözleşme yapılarak alınan personel sayısı da 594. Eğer istiyorsanız öteki rakamları da söyleyeyim: Musa Öğün
zamanında 1.673 personel açıktan veya naklen alınmış, Sayın Kerim Aydın Erdem
zamanında 887, Akgüner zamanında 363 ve Şenol Demiröz döneminde -ki AK Parti İktidarı dönemidir
arkadaşlar- 17 personel alınmış açıktan, naklen atamayla ve bu dönemde de yani
son altı ay içinde, benim sorumlu olduğum dönem içinde de alınan personel
sayısı 21’dir. Yani bunun adı
eğer ki -söz açılmışken ona da temas edeyim- kadrolaşmaysa açıkçası o zaman
kadrolaşma kavramının anlamını iyice buharlaştırmış oluruz. Bunu söyleyebilmek
için daha bir süre beklenmesi ve gerçekten de bizim atamalarımızın izlenmesi,
takip edilmesi lazım. Atama ve nakil
işlemlerinde de arkadaşlar, şuna dikkat etmek zorundayız, sorumlu bakan olarak
da zorundayım: Demokratik hukuk devletinde bu işin çerçevesi bellidir. Özgür ve
eşit vatandaşlar, eğer haklarında atanmasına dair hukuki bir sakınca yoksa, soruşturma geçirmiştir, o soruşturmayla ilgili bana
birtakım bilgiler intikal etmiyorsa… Söz gelimi bana diyorum, çünkü bakana
gelmiyor bu atamalar, Kurulun otonomluğundan dolayı zaten kendi iç bünyesinde
hallediliyor ama mesele bana intikal ederse elbette müdahale etmek
durumundayım. Ama temel ilkemiz, temel kriterimiz
demokratik hukuk devletinde var olması gereken kriterdir. Yani eşit ve özgür
vatandaş olarak karşıma geliyorsa, eğer onun yapısı, eğitimi, background’u, her neyse arka planı -background’u, geri
alıyorum- müsaitse o zaman hangi kanalda
çalışmış olduğu, hangi kanalda çalışmamış olduğu meselesini sorma hakkına sahip
olmadığını düşünüyorum. Ben şimdi
birazdan dışarı çıkacağım mola verdiğimiz zaman… Bütün genç arkadaşlarımız,
bunların bir kısmı Hükûmeti destekliyor gibi iddia
edilen gazetelerde çalışıyorlar, bir kısmı da Hükûmet
lehinde neredeyse altı senedir tek kelime lehte bir şey söylemediğini
gördüğüm basın mensupları var. Ama lütfen kulis tarafına geçip hepsine sorunuz;
bugüne kadar, ben hiçbiriyle ilgili en ufak bir ayrım yapmamışımdır. “Yaptı.”
diyen varsa, millete karşı da Genel Kurula karşı da hesabını vermeye hazırım. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, süreniz doldu. Biraz daha seri cevaplandırırsanız arkadaşlarımızın
sorularını… Buyurun. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Ama, işte, soru o kadar çok
geliyor ki Sayın Başkan. BAŞKAN – İşte,
zamanımız içerisinde cevaplandıracağız Sayın Bakanım. Buyurun. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, Genel Müdürün maaşıyla ilgili epeyce soru
soruldu. O zaman, vaktim eğer doluyorsa, bununla bitireyim, öbürlerine yazılı
cevap vereyim. Sadece Türk
Telekom’dan, onun Yönetim Kurulu üyeliğinden ücret alıyor. Diğer görevli olduğu
kurumlar var, ama onların hiçbirinden ayrıca, maaşına ek olarak bir… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Toplam kaç lira maaş alıyor? ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Miktarı ne, miktarı? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Madem vakit kalmadı, danışmanla ilgili soruya da yazılı
cevap vereyim, elimde var. Neye ben cevap
vermedim? EŞREF
KARAİBRAHİM (Giresun) – Genel Müdür ne
kadar maaş alıyor? Bizden çok mu? ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – 12 milyar kadar alıyor mu? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Önümüzdeki maddenin sorularıyla ilgili kısımda cevap
vereyim size. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde üç adet
önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
derecesine göre işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 Sıra Sayılı Tasarının birinci maddesine aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
“Türkiye Radyo
Televizyon Kurumu RTÜK denetimine tabidir.” Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 s. sayılı kanun tasarısının 1. maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı kanunun
1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde – 1 “Bu kanunun
amacı, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun kuruluş, görev, yetki ve
sorumlulukları ile yönetimine ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.” Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 Sıra Sayılı yasa tasarısının birinci maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 219 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın, yani 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu Kanunu’nun
1’inci maddesinde yapılan değişikliğin metinden çıkarılmasını istedim. Aslında, bu
kanunla getirilen bu özerklik, tarafsızlık tamamen lafta kalan özerklik ve
tarafsızlıktır. Çünkü tamamen, getirilen düzenlemeyle siyasi iktidarın,
yönetimin, siyasi iktidarın emrine verilmiştir. Siyasi iktidarın emrine verilen
bir kurumun özerkliği ve bağımsızlığı söz konusu olabilir mi? Olamaz. RTÜK’ü biz
bağımsız zannediyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bunların üyeleri
seçiliyor. Ama ben geçen gün de sordum, lütfen, bugüne kadar siyasi iktidarın
aleyhine RTÜK’le ilgili verilen bir karar var mıdır? Siyasi iktidarın yanını
tutan basın organlarıyla ilgili olarak RTÜK’ün cezalandırıcı bir hükmü var
mıdır? Ayrıca da,
RTÜK’ün Başkanı olan kişi -geçen gün ben Almanya’ya da gittim.- Deniz Feneri
ile ilgili hakkında çok ciddi iddialar var ve orada bize şunu söylediler:
“Kendisi gelse Almanya’da derhâl tutuklanır.” dediler. Çünkü 35 milyar mı,
milyon mu tam aklımda değil -tabii büyük bir fark ediyor- euro,
Deniz Fenerinde büyük bir suistimal. YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Milyar mı, milyon mu? KAMER GENÇ
(Devamla) - Yani, ben de çok… MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Yazık, yazık! KAMER GENÇ
(Devamla) – Size yazık asıl. Efendim, bakın… BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… Müdahale etmeyin arkadaşlar… KAMER GENÇ
(Devamla) – Yani şimdi rakamı milyar mı, milyon mu diye aklımda kalmadı, ben de
yalan söylemek istemiyorum. YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Atma, atma! KAMER GENÇ
(Devamla) – Hayır efendim, eğer yalansa… 35 milyon euro
hadi. 35 milyar değildi zaten, 35 milyon euro. (AK
Parti sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… KAMER GENÇ
(Devamla) - 35 milyon euro Deniz Fenerinden… Efendim,
bakın… (AK Parti sıralarından gürültüler) MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Herkese sürüyorsun karayı! BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… KAMER GENÇ
(Devamla) – Yahu, ben karayı sürmüyorum arkadaş, gelin burada araştıralım. Mesela, orada
Alman polisinin tespit ettiği tespitler var. Tayyip Erdoğan’ın oğlunun Deniz
Feneriyle, Kanal 7’ye gidip geldiği tespit edilmiş. RTÜK Başkanına bu konuda
çok ciddi suçlamalar var. Şimdi, bu RTÜK Başkanını, Türkiye'nin bağımsız bir
kurumun başı olarak orada tutuyorsunuz. Yani şimdi, peki, bağımsızsa niye orada
tutuyorsunuz? Çünkü hakkında suçlama var. Buyursun Almanya’ya gitsin. Eğer
varsa, Almanya… Ondan önce, Alman Hükûmeti tarafından
bununla ilgili karar çıkmadan önce haftada bir gidiyormuş. Tabii oradaki
insanların söylediğine göre, ben tabii ki, Türk Hava Yollarının biletlerine de
bakmadım. Ama şimdi… (AK Parti sıralarından gürültüler) ORHAN KARASAYAR
(Hatay) – Hepsi dedikodu, belgeyle konuş! KAMER GENÇ
(Devamla) – Bana söylenen o. MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Senin hakkında da çok dedikodu var! KAMER GENÇ
(Devamla) – Ben bir parlamenter olarak Almanya’ya gittiğimde Almanya’da bir
kurumun başkanının orada suçlanan bir kişi olduğu konusunda bana eğer böyle bir
talep de gelirse, bir söylenti de gelirse ben bundan utanırım. Yani çünkü, Türkiye Cumhuriyeti devleti benim devletimdir. Bu
devletin her kurumunun başında olan insanların saygın olması gerekir. Dolayısıyla
burada maddelere bunları getirip de koymanın bir anlamı yok. Sayın Bakan biraz önce
söylediğimiz sözlere, sorulara cevap verdi ama o soruların… Efendim, ben hiçbir
şey yapmadım diyoruz. Hâlbuki AKP’lilerin atamalarda ne kadar taraflı hareket
ettiğini, kendilerine yandaş olmayan herhangi bir kişiyi atamadıklarını, bunu
artık sağır sultanlar duydu, sağır sultanlar duydu. Doğru dürüst bir
denetim yok. Hele denetim elemanları da gidip bu Kurumda çalışan insanların aleyhine
bir rapor verdiler mi hemen denetim elemanının görevine de son veriliyor. İşte,
bunun en önemli örneği de son gümrük başmüfettişinin görevden alınmasıdır
AKP’li bir milletvekilinin hesaplarıyla ilgili bir iddia ortaya atıldığından
dolayı hakkında soruşturma açtığı için. İlgili milletvekili beyanat verdi, “Ben
bunu attırırım.” dedi, attırdı. Yani Türkiye bu! Sizin
yönetiminizin anlayışı bu. Ben diyorum ki:
Bu önerge, yani böyle bir maddeyi lafzen düzenlemek,
özerk veya ondan sonra tarafsız diye şey etmek bir… Hükûmetin
tamamen emrine girmiş bir TRT Yönetim Kurulu böyle bir özerklik ve yansız
yönetim sağlayacak bir yönetim biçimine sahip olmadığından bu maddenin
kaldırılmasını istedim. Saygılar
sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum. III.- Y O K L A M A (CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı) K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz. BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, önergenin oylamasından önce bir yoklama
talebi vardır. Yoklama talebinde
bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Anadol,
Sayın Ersin, Sayın Mengü, Sayın Oksal, Sayın
Baratalı, Sayın Baytok, Sayın Gök, Sayın Keleş, Sayın
Koçal, Sayın Ünsal, Sayın Özkan, Sayın Köktürk, Sayın
Köse, Sayın Öztürk, Sayın Arat, Sayın Sönmez, Sayın
Ekici, Sayın Özbolat, Sayın Koç, Sayın Karaibrahim, Sayın Yazar. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, ismini okumuş olduğum arkadaşlarımız lütfen yoklama
için sisteme girmesinler. Yoklama için üç
dakika süre veriyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541)
(S.Sayısı:219) (Devam) BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 s. sayılı kanun tasarısının 1. maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı kanunun
1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları Madde- 1 “Bu kanunun
amacı, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun kuruluş, görev, yetki ve
sorumlulukları ile yönetimine ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın
Vural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Çok değerli
milletvekili arkadaşlarım, verdiğimiz bu önerge aslında kanun tasarısında yer
almayıp da alt komisyonda ilave edilen bir maddeyle ilgili. Şimdi, burada
biraz önce de ifade edildi, Meclis Genel Kurulunda kanun tasarısında ya da
komisyon metninde bulunmayan bir maddeyle ilişkili olan herhangi bir madde ek
madde olarak komisyonun salt çoğunluğuyla katılması hâlinde Genel Kurul
tarafından oylanabiliyor ama alt komisyonda maalesef üç maddelik bir kanun
geliyor, on iki maddeye çıkartılabiliyor. İşte, ilave edilen maddelerden biri
de bu “Amaç” maddesidir. Şimdi, bu “Amaç” maddesiyle gerekçede ortaya konulan
husus, “Radyo ve Televizyon Üst Kuruluyla ilgili düzenlemeler daha önce
yapılmıştı, bu çıkartıldı” diyor ve bu çerçevede de, kanunun maddesinde aynen
şunu ifade ediyor: “Bu kanunun amacı, radyo ve televizyon ile tüm medya
araçlarından yapılan yayınların düzenlenmesine ilişkin...” Şimdi, bununla
ilgili Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna verilmiş görev. Bakınız, Radyo ve Televizyon
Üst Kuruluyla ilgili kanunun, 3984 sayılı Kanun’un amacı, radyo ve televizyon
yayınlarının düzenlenmesidir. Siz, bu kanunun amaç maddesinde Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunu çıkartıyorsunuz ama Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun
görevini yine bu kanunun içerisine amaç olarak koyuyorsunuz. Dolayısıyla,
burada, radyo, televizyon yayınlarının düzenlenmesiyle ilgili bir husus TRT
Kanunu’nda yer almamaktadır, Radyo ve Televizyon Üst Kuruluyla ilgili kanunda
yer almaktadır. Bu bakımdan, bu
konu, aslında bu düzenleme Anayasa’mıza da aykırıdır. Çünkü Anayasa’mızın
133’üncü maddesi, “Radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek Radyo ve
Televizyon Üst Kurulu tarafından yapılır” diyor. “Bu Kurulun kuruluşu, görev ve
yetkileri kanunla düzenlenir” diyor. Kanun düzenlemiş. Düzenlenmiş bir kanun
varken, şimdi TRT Kanunu’nda radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesini
amaç olarak ortaya koymak tam bir çelişkidir. O bakımdan, bizim ortaya
getirdiğimiz bu öneri, doğrudan doğruya TRT’nin bir kamu kurumu olarak görev,
yetki, sorumluluklarını belirlemeye yönelik bir kanun tasarısı olduğunu ortaya
koymak içindir. Nitekim, bu yapılan değişikliklerde,
radyo ve televizyon ile tüm medya araçlarından yapılan yayınların düzenlenmesi… Sayın
milletvekilleri, radyo ve televizyon dışında tüm medya araçları nasıl
düzenleniyor bu kanunda? Neresini düzenliyorsunuz? YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – TRT’ye bağlı olanı… OKTAY VURAL
(Devamla) – TRT’ye bağlıysa kanunun içerisinde olur, amaçta olmaz. Dolayısıyla,
tüm medya araçlarının düzenlenmesiyle ilgili bir hükmün bu kanunda, bu tasarıda
yer alması doğru değildir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun görevidir radyo ve
televizyon yayınlarını düzenlemek. Dolayısıyla, TRT’nin böyle bir görevi
olmadığına göre, amaç maddesinden bunun çıkartılması gerekmektedir. Bu bakımdan, bu
değişiklik aslında teknik bir değişikliktir. Bu değişikliğin yapılması
gerekmektedir. Çünkü iki kanunun da amaç maddesi aynı. Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, bu Kanun’un amacı
“radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesi”; getirdiğimiz düzenlemede bu
kanunun amacı “radyo televizyon yayınlarının düzenlenmesi.” İki kanun aynı amaç
için düzenlenir mi? Böyle bir değişiklik olur mu? Dolayısıyla bunun
değiştirilmesi gerekmektedir. Bu vesileyle, bu
önerge vesilesiyle bir hususu daha dile getirmek istiyorum, Özellikle Sayın
Bakana, bu televizyonların tarafsızlığıyla ilgili yayınların denetimi konusunda
RTÜK’le ilgili bir soru yöneltmiştim ve 3984 sayılı bu Kanun aynen şunu
söylemektedir: “Siyasi partiler ve demokratik gruplar arasında fırsat
eşitliğinin sağlanması…” Ve kendilerine sormuştum: Siyasi partiler arasında,
kuruluşlar itibarıyla, 2003-2007 arasında bu tarafsızlığı ifade eden bir
denetim yapılmış mıdır? Hayır, hiçbir denetim yapılmamış, hiçbir rapor
düzenlenmemiş. Şimdi, kanunda
siyasi parti gruplarına fırsat eşitliği sağlanması amaç olarak ortaya
konmuşken, bu amacın gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin maalesef hiçbir
denetim yapılmadığı ortaya çıkmıştır. O bakımdan, kanuni amaçları ortaya koymak
önemlidir ama bu amaçlar doğrultusunda yayın yapılıp yapılmadığını da RTÜK’ün
tespit etmesi, rapora bağlaması gerekmektedir. Biz şimdi nasıl bir yayın
yapıldığını bilmiyoruz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Vural, konuşmanızı tamamlayınız, buyurun. OKTAY VURAL
(Devamla) – Bu ilkelere uyulup uyulmadığını bilmiyoruz. Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu ile ilgili kanunda, muhakkak surette, özellikle siyasi partiler arasında
fırsat eşitliği güden 4/n maddesi uyarınca gerekli düzenlemeleri ve raporları
hazırlaması gerekmektedir ve bana verilen cevapta, RTÜK’ün verdiği cevapta
diyor ki: “Bunu yapmak uzun bir zaman alır.” Onların görevi budur. Bu konuda,
muhakkak surette, siyasi partilerimizi tatmin edebilecek şekilde bu yayınların
tarafsız yapılıp yapılmadığı konusunda rapor düzenlenmesi gereklidir. Bu vesileyle, bu
önerge vesilesiyle bunu da ifade etmek istedim. Önergemize
katılmanızı istirham ediyor, hepinize saygılar arz ediyorum. Sağ olun. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Vural. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 sıra sayılı Tasarının birinci maddesine aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve
teklif ederiz. Bülent
Baratalı (İzmir) ve arkadaşları “Türkiye Radyo
Televizyon Kurumu RTÜK denetimine tabidir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın
Gök, siz mi konuşacaksınız? İSA GÖK (Mersin) – Evet. BAŞKAN – Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar) İSA GÖK (Mersin)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Arkadaşlar,
TRT’de son dönemde yayına başlayan programlara ve sunuculara dikkatinizi çekmek
istiyorum, bir dikkat edelim şunlara: “Sensiz Olmaz
Olur mu” programı TRT 1’de yayınlanıyor, Önder Aytaç sunuyor. Kimdir bu
arkadaşımız? Bu arkadaşımız, Polis Akademisinde öğretim üyeleri ve Fethullah Gülen cemaatinin yaygınlaşması etkinliği
konusunda adı çıkmış bir arkadaşımızdır. “Ezber Bozan”
programı vardı, dün akşam izledim, tüylerim diken diken
oldu. Konuşmacı arkadaşımız Yeni Şafak ve Zaman gazetesi yazarı, yakın çağ
tarihini hiç bilmeyen… Bir saat boyu izlemeye çalıştım -ben iyi bir TRT
izleyicisiyimdir hem radyo hem televizyon olarak- hakikaten üzüldüm. Bu kadar
boş ve gerçekten uzak bir program izlememiştim bugüne kadar. Felsefe
Konuşmaları: Sayın Teoman Duralı… Yine, biliyorsunuz, Yeni Şafak ve Zaman
gazetesi yazarı Teoman Duralı. HAYDAR KEMAL KURT
(Isparta) – Haftanın programını okuyorsunuz herhâlde! İSA GÖK (Devamla)
– Evet Renk, Ahenk: Biliyorsunuz, bu programda Fethullah
Gülen’in metinleri okunuyor. Gündeme Dair: Bir
bayan milletvekilimizin eşi programda konuk, Sayın Mümtazer
Türköne. Bu konuya hiç girmek istemiyorum. Şenlik Var:
Biliyorsunuz, Murat Yeni, Samanyolu TV’den geçti buraya Murat Yeni. Bedirhan Gökçe’yle
Gecenin Kıyısında: Arkadaşlar, Kanal 7’den geçti. Arkadaşlar, liste aynen devam ediyor. Allah
aşkına, hepsi Yeni Şafak’tan, Zaman’dan, Kanal 7’den… LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Moskova’dan mı getireceklerdi? İSA GÖK (Devamla)
– Buradakilere bakın, buradakilere… BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibe müdahale etmeyin. İSA GÖK (Devamla)
– Arkadaşlar, bir düşünün Allah aşkına, TRT’ye ne olduğunun farkında mısınız?
Veya TRT’ye ne
yaptığınızın farkında mısınız? Ana haberin tam günde ilk 100’e giremediği
günler oluyor artık. Prime time’de değil, prime time
değil, ilk tam günde ilk 100’e giremiyor. TRT nereye gidiyor? Zaten var olan
sizin kendi seyirci kitlenizin televizyonları var. TRT’nin kendi kitlesini
TRT’ye küstürdünüz, izlenmez oldu artık kanal. Banu Avar: Başına
gelenleri zaten tüm Türkiye biliyor Banu Hanımın. Bakın, TRT’de
idari ve mali özerkliğe ve editöryal bağımsızlığa
kavuşmanın yollarını beraber bulmak zorundayız. Bunlara, bu üç konuya
girmediğiniz müddetçe TRT’yi yalnızca öldürürsünüz. Arkadaşlar,
TRT’de, yıllardır işçi sayılmayan geçici personel var. Bu insanları kadroya
almadınız, 300 kişilik ek kadro aldınız. Bakın, TRT Çukurova Radyosunda Ufuk
Bakır var halk müziği sanatçısı, aldığı maaş asgari ücret. Çünkü bulunduğu yer
yıllardır aynı yer, işçi sayılmayan geçici kadro. Yazıktır! Kendi personeliniz.
Bunları niye değerlendirmiyorsunuz? Niye değerlendirmiyorsunuz bunları? Genel Müdürümüz,
hakikaten, amiyane tabirle, tam bir padişah yetkisiyle donatılıyor: İki
yıllığına geçici görev yetkisi. Hangi kurumda, hangi amirde var? Nerede var
bunlar, bir örnek gösterin bana. Arkadaşlar,
İnternet televizyonculuğu başlıyor. Önemli bir aşama. Yurt dışında görüşmeler
yapılıyor ve şu anda -haberi çıkmadı- Arşiv Dairesi Başkanı görevden alındı. Şu
anda Arşiv Dairesi Başkanlığına Sayın İbrahim Şahin bakıyor. Şimdi, bakın,
TRT’nin Arşiv Dairesi cumhuriyet arşividir, bu devletin arşividir. Arşiv
Dairesinde bir şeyler olacak, herkesin dikkatini çekmek istiyorum, Arşiv
Dairesine dikkat edin arkadaşlar. Arkadaşlar,
Anayasa “özerk” der, kendi Yasası “tarafsız” der. Şu anda TRT’ye “özerk ve
tarafsız” diyebilecek olan bir tane sağduyulu, aklıselim arkadaş var mı? KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Var, var, hepimiz. İSA GÖK (Devamla)
– Tebrik ediyorum sizi, tebrik ediyorum! Tanıdığım doktor arkadaşlarım var! Arkadaşlar,
bakın, 12 Eylül döneminde TRT’de, bakın iyi hatırlarsınız, 101’ler vakası
vardı, kara listeler vardı. TRT’de birçok insanı kara listeye aldınız, program
yaptırmıyorsunuz. Bazı programlarınızda da spiker bulamıyorsunuz, radyoya
başvuruyorsunuz, spiker taraması yapıyorsunuz şu anda. TRT’yi bu hâle
getirmeyin. Bölgelerde çalışan, cansiparane çalışan
insanlar var, bunları değerlendirin, TRT’ye hayatiyet verin. TRT’yi sonuçta… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) İSA GÖK (Devamla)
– Sayın Başkan, ek süre veriyor musunuz? BAŞKAN – Sayın
Gök, buyurun, tamamlayın konuşmanızı. İSA GÖK (Devamla)
– Sağ olun. Arkadaşlar, TRT
ölüyor, TRT kan kaybediyor, TRT izlenmez oldu. Eğer amacımız TRT’nin
kapanmasıysa tebrik etmek lazım. Lütfen, TRT’den elinizi çekin, TRT bu
halkındır, TRT hepimizindir, ortak kültürümüzdür TRT. Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Gök. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 1’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Tamam
Sayın Genç. Maddeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Sayın
milletvekilleri, Kâtip Üyelerimiz arasında ihtilaf vardır, elektronik cihazla
oylama yapacağım. Oylama için iki
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum: (Elektronik
cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN -
Saygıdeğer milletvekilleri, karar yetersayısı vardır, madde kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır.
Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun,
komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi
bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı
önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona
soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım. Şimdi önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısına aşağıdaki maddenin 2. madde olarak eklenmesin ve diğer
madde numaralarının da buna göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 2- 2954
sayılı Kanunun 5’inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “Kurumun
yayınları Türkçe olarak yapılır. Ancak kamu yayıncılığının bir gereği olarak,
ülkemizde konuşulan farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılır.” BAŞKAN - Sayın
Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) -
Katılmıyoruz, salt çoğunluğumuz yoktur. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başbakan Diyarbakır’da açıkladı. Sonra zor durumda kalırsınız. BAŞKAN - Komisyon
salt çoğunluğa sahip olmadığını… Dolayısıyla önergeye salt çoğunlukla katılma
imkânı olmamıştır. Bu nedenle önergeyi işlemden kaldırıyorum. 2’nci maddeyi
okutuyorum: MADDE 2- 2954
sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. “c) Bu Kanun
çerçevesinde; Türkiye sınırları içinde yayın yapan yerel, bölgesel, ulusal
radyo ve televizyon kurum ve kuruluşları ile sözleşme, anlaşma ve protokoller
imza etmek; ayrıca Başbakanlığın onayını alarak gerektiğinde uluslararası radyo
ve televizyon kurum ve kuruluşları ile anlaşma, sözleşme ve protokoller imza
etmek,” BAŞKAN – Madde
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Nesrin Baytok, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili
Cemaleddin Uslu, Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına Van Milletvekili Fatma Kurtulan, şahısları adına Van Milletvekili Kayhan
Türkmenoğlu ve Bitlis Milletvekili Cemal Taşar’ın söz
talepleri vardır. İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’a aittir. Sayın Baytok, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
NESRİN BAYTOK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; TRT, TRT, TRT… Her iktidarın, üzerinde gücünü denediği
kurum. Ancak, şimdiki iktidarın marifetlerini sergileyebilen çıkmamıştı. Üzerinde
konuştuğumuz TRT Kanunu’ndaki değişikliklerle ilgili yine bir Adalet ve
Kalkınma Partisi klasiğini görüyoruz. O da malum, şu kadrolaşma konusu. Yani,
istediği gibi kadrolaşabilmek için kanun çıkarma yöntemi. Bu kanun TRT Kanunu
değil, TRT’de kadrolaşma kanunudur. Hatta, iktidar
partisine yakın gazetecilerin başına devlet kuşu kondurma yasasıdır bu. Böyle, kadrolaşma
amaçlı kanun çıkarmayı Mecliste sıklıkla görüyoruz. Çeşitli devlet
kurumlarındaki eski personeli saf dışı edebilmek için Meclisten defalarca
benzer şekilde kanunlar çıkarıldı. O kurumların personeli havuza alındı. Sıra, anlaşılan şimdi TRT’de. Sayın
milletvekilleri, bir siyasi parti, işbaşına gelinceye kadar, ona oy verenlerin
partisidir. İktidar olup hükûmeti kurduktan sonra,
artık 70 milyonun hükûmeti olur, olmalıdır ancak
AKP’ye baktığımızda, sadece kendilerinin iktidarı olduğunu görüyoruz.
Cumhurbaşkanı bile sadece AKP’li milletvekillerinin oylarıyla seçildi. Bari
orayı 70 milyona ait kılalım diyen bir anlayış hiç olmadı. O zaman CHP
“Gerekirse bir AKP’li de olur. Ancak uzlaşarak seçelim.” dedi, dinletemedi. Bakın bugün pişmanlıkla “Keşke
uzlaşsaydık.” deniyor. Hatta “Bu kadar oy almasaydık daha hayırlı olurdu.” bile
deniyor. Cumhuriyet Halk Partisinin sözüne değer vermeyi hatırlatırım.
Cumhuriyet Halk Partisi sadece ülkenin yararını gözetir. CHP’nin uyarıları
dikkate alınırsa bu millete de hizmet edilmiş olur. Siz de böylece ülkeye
yararlı iş yapmış olursunuz. Sayın
milletvekilleri, iktidar, kamu kurumlarını, Sabah, ATV gibi medya gruplarını,
Futbol Federasyonunu, TÜRK-İŞ, TESK, Kızılay gibi pek çok sivil kuruluşu hep
ele geçirme arayışında oldu. TÜBİTAK’ı ele geçirebilmek için Mecliste üç dört
kez yasa çıkarıldı. Hepsi bizim olsun anlayışı devleti sardı. Nedir bu ele
geçirme arayışı? Nedir bu hırs? Sayın
milletvekilleri, yargıyla Hükûmet arasında yaşanan bu
son tartışmanın altında yatan nedenlerden birisi de bu değil mi? Yargının çok
ciddi bir reforma ihtiyacı varken reform gösterip yargıyı emrine alma
girişimine ne demeli. “yargı” ve “medya” demokrasinin olmazsa olmaz iki önemli
gücü. Üçüncü kuvvet “yargı” dördüncü kuvvet “medya”. Burada TRT’yi konuşuyoruz,
yani dördüncü kuvveti. Sayın
milletvekilleri, bütün uygulamalara baktığımızda çok temel bir şeyi görüyoruz:
Adalet ve Kalkınma Partisi kuvvetler ayrılığı istemiyor, hepsi benim emrimde
olsun istiyor. “Ben ne dersem o olsun, tartışılmasın, karşı çıkılmasın.” diyor.
Kuvvetleri bir istiyor, bir arada ve emrimde olsun istiyor. “kuvvetler
ayrılığı” prensibinin yerine “kuvvetler birliği” prensibini geçirmek istiyor.
Bu TRT yasası da işte böyle bir iş görecek. Sayın
milletvekilleri, Türkiye’de medya ikiye ayrılır: Birincisi, AKP’li medya.
İkincisi de, henüz AKP’li olmamış medya. Baş harfleriyle “HAOM” Sonra aradaki
“O” harfi de kalkınca “HAM” olacak. Sabah ve ATV’nin
gözlerimizin önünde götürülüşü böyle bir işti, “HAM” oldu. TRT’nin götürülüşü
de aynı amaca hizmet için. Sabah, ATV, damadın yöneticisi olduğu şirkete Halk
Bankası ve Vakıflar Bankasının 750 milyon doları ve Katar sermayesi yoluyla
götürülür, TRT de böyle bir yasayla götürülür. Kuvvet dediğin
nedir ki? Benim kuvvetim yani param senin kuvvetindir, senin kuvvetin de yani
halkı etkileme gücün de benimdir. Alın size kuvvetler birliği. Daire
başkanlığını kaldır bir daha kur, arada bütün yöneticiler temizlensin. Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğünü kaldır KÖYDES’i kur, anında temiz
kadrolar. Mis gibi, uyanıkspor AKP!.. Tabii, TRT’yi
kapatıp MRT kuramıyor. Onun yerine, örneğin Yayın Denetleme Kurulunu Yayın
Denetleme Koordinasyon Kurulu yapıyor. Kadrolar temizleniyor, yerine istediğini
yerleştir, ister Zaman’dan, ister Yeni Şafak’tan seç beğen al. Sadece lütfen “HAOM”dan olmasın yani “Henüz AKP’li olmamış medya”dan
olmasın. Sayın
milletvekilleri, yasanın genel gerekçesine baktığımızda “…TRT’nin kamu hizmeti
yayıncılığı kapsamındaki rolünün belirlenerek yeniden yapılandırılması…” diye
bir amaç konulduğunu görüyoruz. Bu kanuna bakınca
hiçbir yerinde yeniden yapılandırma göremiyoruz; sadece TRT’nin eski
personelini tasfiye amacını görüyoruz, bir de yandaş medyadaki dostları koruyup
kollamak, onlara iş vermek amacını görüyoruz. Hani nerede yeniden yapılandırma?
Yine, genel
gerekçe “…Kuruluşun Anayasal özerkliğini zedelemeyecek…” diye devam ediyor. Hangi özerklik?
TRT mi özerk? Bu yasayla mı özerk olacak, iktidarın daha da mı borazanı olacak
yoksa? Böyle bir TRT hiç
olmamıştı. İktidarla böylesine iç içe geçmiş bir TRT hiç görmedik, yaşamadık.
Bazen Sayın Başbakan “Nereden nereye.” diyerek Türkiye’yi bir yerden alıp bir
yere getirdiğini söylüyor. Evet, nereden nereye; kuvvetler ayrılığından yani
demokrasiden kuvvetler birliğine yani nereye, siz söyleyin. Sayın
milletvekilleri, böylesini hiç duymadık, görmedik, yaşamadık. Zaman zaman hayretler içine düştüğümüz olaylar yaşıyoruz. Hiçbir
iktidar döneminde TRT bu kadar iktidarın borazanı hâline gelmemişti, bu kadar
kraldan çok kralcı olmamıştı. Biz TRT’den ne kadar özerk, bağımsız, özgür
yayıncılık anlayışı içerisinde tarafsız bir yayın beklersek, TRT o kadar
iktidarın sesi ve gizli gündeminin takipçisi hâline geldi. Başbakanın her
etkinliği TRT’nin bütün kanallarında canlı yayınlarla verilirken, vatandaş, ana
muhalefet başta olmak üzere, muhalefetin sesini duymakta güçlük çekiyor. 22
Temmuzdan bu yana TRT, Başbakanın kaç konuşmasını kaç saat canlı yayınladı, CHP
Genel Başkanı Deniz Baykal’ın kaç konuşmasını kaç saat canlı yayınladı? Bunun da
ötesinde, hazırlanan bütün programlar cumhuriyeti kemiren içerikler taşıyor.
TRT’den sorumlu Bakanın orayı kendi özel çiftliği gibi görme anlayışında
olduğuna tanıklık ediyoruz. TRT Genel Müdürünün 70 milyonu temsil edecek
biçimde bir yayın politikasıyla saygınlık kazanması gerekirken, tam tersi,
göreve geldikten sonra hızla saygınlık yitirdiğini, gözden düştüğünü, makamını
dolduramadığını görüyoruz. Aynen YÖK Başkanı gibi. Dikkatinizi
çekerim: Her iki kurumun başındaki kişileri de Sayın Abdullah Gül,
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra atadı. Bugün, TRT’ye
bakınca ya Kanal 7’yi, ya Samanyolu Televizyonu’nu, ya Zaman gazetesini ya Yeni
Şafak gazetesini ya Star gazetesini ya da Vakit veya Millî Gazete’yi görüyoruz.
Bir de iktidar
partisinin milletvekilinin eşinin pazartesi günleri haftalık
program yaptığını görüyoruz. Sayın milletvekilleri bu kadrolaşma iştahı nerede
duracak? Ne iktidarlar
geldi geçti, ne büyüklenmeler yaşandı. Hepsi gitti, hepsi bitti, bugün dünün
krallarının esamisi okunmuyor, yarın da bugünün kralları geçmişte kalacak;
kalırken neyle anılacaksınız; bu önemli. Sayın Başbakan
geçen gün şöyle diyordu: “Bizler emanet taşıyıcılarıyız; bugün varız, yarın yokuz; baki kalan bu kubbede hoş bir sada
imiş.” Ancak görülüyor ki, Sayın Başbakan arzu ettiği o “hoş sada”yı da bırakamayacak. Daha şimdiden insanlar,
iktidarın, gücünü ölçüsüzce kullanmasından korkarak sesini kısmış durumda.
İtiraz söyleyemiyor. Biraz yükseltmeye kalkanların başına neler geliyor
görüyoruz. Kimi zaman şiddetin ölçüsünün, ayarının kalmadığını görüyoruz.
Susturmak istediklerini hangi ince yöntemlerle, hangi dinlemelerle,
izlemelerle, hangi devlet gücünü seferber ederek, bazen de en kaba ve kanunsuz
yöntemlerle susturduğunu görüyoruz. En son örneğini önce Anayasa Mahkemesi
Başkan Vekili Sayın Osman Paksüt’ün izlenmesi ve
dinlenmesi iddialarında gördük. Bir de ana muhalefet partisi, Cumhuriyet Halk
Partisinin Genel Sekreterinin dinlenmesi olayında gördük. Yandaş medyada da
yayınlanmasını gördük. Hangi demokrasi, hangi insan hakları, hangi hukuk
devleti; kim dinlemiştir, kim yayınlamıştır; kanunları uygulaması gereken
sorumlular nerede, İçişleri Bakanı nerede, Başbakan nerede? En iyisi istifa
ediniz, bırakıp gidiniz, ülkeyi yönetemiyorsunuz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) – Size mi verecektik! BAŞKAN – Sayın Baytok, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. NESRİN BAYTOK
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. TRT’yi de
yönetemiyorsunuz. Şu yalnız ve güzel ülkeden ne istiyorsunuz? Sayın
milletvekilleri, bu tasarıyla TRT yeniden yapılandırılamaz, bu tasarıyla TRT
özerk hâle de gelmez. TRT özerk bir kurum olsun diye düşünülüyorsa,
bağımsızlığı hedefleniyorsa, biliniz, bunun yolu bu yasa değildir. TRT
Yasası’nın tamamı bu bilinçle ele alınırsa ancak o amaca ulaşılır. Bu şekliyle
tasarıya karşıyız. Tarihe de ibretle not düşüyoruz. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Baytok. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin
Uslu. Sayın Uslu,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 219 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 2’nci
maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunmaktayım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, TRT, tüm vatandaşların alın teri vergileriyle kurulan ve yayın
hayatını sürdüren millî kurumdur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 133’üncü
maddesi TRT yayınlarıyla ilgili düzenleme yapmaktadır. Buna göre, devletçe kamu
tüzel kişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumunun özerkliği ve
yayınlarının tarafsızlığı esastır. Bu açık anayasal hüküm karşısında, millî,
manevi, cumhuriyet ve Atatürk değerlerinden yana olmak zorunda olan TRT, tam
tersi bir çizginin sözcüsü ve propaganda aracı durumuna düşürülmemelidir;
yayınlarında tarafsız, doğru ve objektif ölçüleri uygulamak zorundadır. Son
aylarda, TRT’nin giderek AKP İktidarının ve onun destekçilerinin âdeta
sözcülüğünü yapan taraflı bir yayın politikasına yöneldiği gözleniyor. Farklı
düşünen, muhalif veya iktidar yanlısı olmayan siyaset ve devlet adamları,
ekonomistler, bilim adamları âdeta sansür edilmekte ve ekranlarda nadiren şans
bulabilmektedirler. Vatandaşların
vergi ödemelerinden elde edilen gelirle ayakta duran devlet televizyonu TRT’nin
özellikle personele ilişkin rakamları çarpıtılıyor, abartılıyor ve gerçekler
söylenmiyor. TRT’de kadrolu personel sayısının 6.958 olduğu Kurumun resmî
kayıtlarında var, bu sayıya 485 geçici personeli eklersek toplam sayı 7.443
olmaktadır. TRT’de fazla personel olduğunu dile getiren TRT Genel Müdürü Sayın
İbrahim Şahin, bir yandan da personel ihtiyacını itiraf ediyor ve hizmet alımı
yöntemiyle, taşeron şirketler aracılığıyla personel alınması için ünitelere
yazı gönderiyor. Sayın Şahin “Kurumda çok fazla makam ve unvan var. Ankara
Radyosunda bulunan 200 müdür sayısı, özel radyoların toplam personel sayısından
fazladır.” diyor, oysa gerçek farklı. Edindiğimiz bilgilerde, Ankara Radyosunda
şu anda 15 müdür, 4 müdür yardımcısı olmak üzere toplam 19 yönetici görev
yapıyor. Sayın Genel Müdür, Radyo 1 yayınlarının yüzde 86’sını, Radyo 2
yayınlarının yüzde 36’sını, Radyo 3 yayınlarının yüzde 36’sını ve Radyo 4
yayınlarının yüzde 59’unu Ankara Radyosunun gerçekleştirdiğini mutlaka
biliyorlardır. Sayın
milletvekilleri, TRT’yi yeniden yapılandırma iddiasıyla hazırlanan bu tasarı,
bir yıkım tasarısıdır. Elbette, TRT’yi yıktıktan, yok ettikten sonra yeniden
yapılandırmak gerekecektir, ancak bu yapılanma korkarım halkın TRT’si değil,
tarikatların ve cemaatlerin TRT’sini yaratacak. Tasarı bu hâliyle
TRT Genel Müdürüne sınırsız, denetimsiz yetkiler veriyor. Genel müdürün atadığı
2 genel müdür yardımcısı aynı zamanda TRT Yönetim Kurulu üyesi olacak, böylece
Genel Müdürün 7 kişilik Yönetim Kurulunda üç oyu garantilenmiş olacak. Bakanlar
Kurulu tarafından atanan 4 üyeden 1’inin desteğini almak suretiyle, genel müdür
istediği kararları Yönetim Kurulundan geçirecek. Tasarıda Koordinasyon Kurulu
kaldırıldığı için, bu kararlar TRT’de ilgili ünitelerin bilgisi ve rızası
olmadan çıkartılacak. TRT Yönetim
Kurulu üyeleri de, TRT Genel Müdürü de, genel müdür yardımcıları da TRT’yi
tanımıyor. Kurumun üst düzey yöneticileri arasında da Kurumu tanıyan, bilen
yayıncı kimse yok. Bazı daire başkanlıkları kaldırılıyor, bazıları
birleştiriliyor, bazılarının adları değiştiriliyor. Ancak yasa metninde ve
gerekçesinde hangi daire başkanlıklarının birleştirildiği, hangilerinin adının
veya yapısının değiştirildiği belirtilmiyor. Yeni daire başkanlıkları
kuruluyor. Bir yandan yeniden yapılanma gerekçesiyle daire başkanlıkları
azaltılırken, bir yandan genel sekreterlik tarafından yürütülen dış ilişkiler
için ayrı bir daire başkanlığı kuruluyor. Önümüzdeki günlerde bu başkanlığın
neden kurulduğunu hep birlikte göreceğiz. Bu tasarıyla
kaldırılan, birleştirilen, yapısı değiştirilen daire başkanlıklarında
çalışanlar Genel Müdür tarafından araştırmacı kadrosuna atanacaklar. Eski kadro
unvanlarını da yitirdikleri için bu kişilere her iş yaptırılabilecek.
Araştırmacı kadrosu ücret skalasında 23’üncü sırada
bulunuyor, dolayısıyla yeni atanacakların maaşları araştırmacı maaşıyla
eşitleninceye kadar dondurulacak ve hiçbir artış yapılmayacak. Sözleşmeli
personel adı altında yeni bir kadro oluşturuldu. Bu kadroya atananlara
standartların üzerinde çok yüksek maaş ödenebilecek. Böylece TRT Genel Müdürü
kadrolaşmayla kalmayacak, kendi yandaşlarına özel sektörde aldıklarından bile
fazla maaş bağlayacak. Belli cemaatlerin
kartvizitleri ile şimdiden ekranları, mikrofonları işgal etmeye başlayan
kişiler nasıl yapılacağı herkes tarafından bilinen bir sınavla sözleşmeli
kadrosuyla Kuruma yerleşecekler. Yaklaşık yirmi
yıldır yayın ünitelerinde çalışan, işçi sayılmayan geçici personel statüsündeki
personel kadroya alınabilir. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu da aynı şeyi
öneriyor. Stüdyo ve film
yapım elemanı, yapım yayın elemanı kadrosunda bulunan ancak fiilen muhabir,
spiker, kameraman, prodüktör, montajcı, yönetmen,
resim seçici olarak görev yaptırılan personel kurum içi sınavla bu kadrolara
atanabilirler. Aslında, TRT yönetimi 2007 yılında stajyer muhabir, stajyer
spiker, yardımcı prodüktör, kamera asistanı, stajyer
montajcı, sesçi, ışıkçı, mühendis ve teknisyen olmak üzere toplam 245 kişiyi
sınavla almak için Hazine Müsteşarlığından izin aldı. Alınan bu izin
kullanılarak hemen sınav açılabilir. TRT yönetiminde
2004 yılından bu yana değiştirilmeyen yönetici kadrosu kalmadı. Hatta bunlar
birkaç kez değiştirildi. Yöneticileri değiştirilen AKP İktidarı ve onun atadığı
bürokratlar şimdi TRT’de deneyimli yayıncıları tasfiye ederek kendi kadrolarını
yaratmak istiyorlar. Bu daire başkanlığının önce adını değiştirip sonra “Adı
değişti.” diyerek tüm yöneticileri araştırmacı kadrosuna atamanın başka ne
amacı olabilir? Yönetici olmayan uzman kadrolarını da araştırmacı olarak
atanacakların arasına son dakikada ekletmenin gerekçesi nedir? Değerli
milletvekilleri, bu tasarı tamamen personele yönelik kıyımı hedeflemektedir ve
neticede yeniden kadrolaşmayı ortaya koymaktadır. Hâlen çalışanların
güvenceleri yok edilerek kadrolaşmanın önü açılacaktır. Diğer taraftan Yönetim
Kurulu yapılanması da Kurumun tarafsızlığına ve özerk yapısına gölge
düşürmektedir. Değerli
milletvekilleri, ülkemizde yayın yapan ulusal 23 televizyon, bölgesel 16, yerel
212 televizyon bulunmakta. Yine ulusal 35 radyo, bölgesel 99, yerel 947 radyo
istasyonu bulunmaktadır. Bu tasarının
2’nci maddesi, yerel, bölgesel, ulusal yayın yapan radyo ve televizyonlar ile
ihtiyaç hâlinde uluslararası radyo ve televizyon kurum ve kuruluşları ile iş
birliği yapabilme imkânı sağlamaktadır. Aslında, bütün bu ilişkiler özerk ve
tarafsız bir TRT’nin varlığı hâlinde mutlaka çok olumlu neticeler doğuracaktır.
Aksi hâlde, endişemiz odur ki sadece kendine yakın gördüğü kanallarla ilişki
kurulacak ve kaynak aktarılacaktır. Bu da doğru bir uygulama olmayacaktır. Bu düşüncelerimi
bilgilerinize sunuyor, sizleri tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uslu. Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Fatma Kurtulan. Sayın Kurtulan,
buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA
FATMA KURTULAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan
219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde Demokratik Toplum Partisi
Grubunun görüş ve önerilerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Kadrolaşmanın
önünü açtığı, Genel Müdüre padişah yetkileri tanıdığı, Koordinasyon Kurulunu ve
bölge müdürlüklerini kaldırdığı, ayrıcalıklı personel yarattığı, kamu hizmeti yayıncılığının
gereklerini yerine getirmediği gibi birçok yönüyle eleştirilen bir yasa
tasarısını görüşmekteyiz. Öyle ki KESK’e bağlı Basın
Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası tarafından kanun tasarısının geri
çekilmesi için toplanan on bir bin dört yüz yirmi dört imza Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dilekçe Komisyonuna sunulmuştur. Tasarının 2’nci
maddesi ile TRT’nin, Türkiye sınırları içinde yayın yapan radyo ve televizyon
kurum ve kuruluşları ile sözleşme, anlaşma ve protokol yapılması
düzenlenmiştir. Bu sözleşme kapsamı ile TRT, yerel, bölgesel ve ulusal yayın
yapan radyo ve televizyonlara haber ve görüntü satabilecek, onlardan da hizmet
alabilecek. Uluslararası radyo ve televizyon kurum ve kuruluşlarıyla anlaşma,
sözleşme ve protokollerde ise Başbakanın onayı alınacak. Değerli
milletvekilleri, TRT, devlet adına radyo ve televizyon yayınlarını
gerçekleştirmek amacıyla 1 Mayıs 1964’te, özel yasayla, özerk bir kamu tüzel
kişiliğine sahip olarak kurulmuştur. TRT’nin özerkliği 1972 yılında yapılan
Anayasa değişikliği ile kaldırılmış ve tarafsız bir kamu iktisadi kuruluşu
olarak yeniden düzenlenmiştir. TRT, bugün 4 ulusal, 8 bölgesel, 1 il ve 1
turizm radyosu olmak üzere 14 kanaldan radyo yayını yapmakta, televizyon
alanında ise TRT 1, 2, 3, 4; TRT INT, TRT TÜRK ve TRT GAP olmak üzere 7 ayrı
kanaldan gerçekleştirdiği yayınlar ile tüm Türkiye’ye hizmet vermektedir. Toplam 9.681
normu bulunan TRT’de, yayına doğrudan hizmet eden çalışanların sayısı 2.647,
yayına dolaylı hizmet eden çalışanların sayısı ise 5.357’dir. Emekli olanların,
çalışırken hayatını kaybedenlerin ve Kurumdan ayrılanların yerine, neredeyse on
yıldan bu yana Kurum dışından yok denecek kadar az eleman alınmış, Kurumun en
hassas birimlerinde çalışanların sayısı yarı yarıya azaltılmıştır. Değerli
milletvekilleri, Türkiye’de kamu yayıncılığı yapma yetkisi ve görevi TRT’ye
aittir. Bu nedenle TRT kamu hizmeti anlayışıyla hizmet üretmelidir. Türkiye’de
özel radyo ve televizyonların yayın hayatına girmesinden sonra TRT’nin önemi
daha da artmıştır. Medya-sermaye-siyaset üçgeninin sarmalındaki özel radyo
televizyon yayıncılığının yaygınlaşmasıyla kamu hizmeti yayıncılığının
nitelikli bir biçimde yapılabilmesi daha da vazgeçilmez bir zaruret olmuştur.
Kamu yayıncılığı, devlet olma bilincine sahip, iç ve dış politikasını
oluşturmuş bütün devletlerin önemli unsurlarından biridir. Kamu yayını yapan
TRT, genel bütçeden pay almamaktadır, 70 milyon vatandaşın her ay ödediği
elektrik faturası ve bandrollerle yayın yapmaktadır.
Bu nedenle TRT halkın ortak malıdır. TRT
yöneticilerinin ve çalışanlarının birinci görevi halkın sesini, rengini
ekranlara ve radyolara taşımaktır. Bugün dünyada gazeteler, televizyonlar,
sahiplerinin arkalarındaki sermaye gruplarının adıyla anılmaktadır. TRT’nin ise
sahibi halktır. Halk, soyut bir kavram değil, işçisi, memuru, işsizi, emeklisi,
köylüsü, çiftçisi, zengini ve fakiriyle somut bir kavramdır. Yani TRT’nin
arkasında bir holding, bir sermaye yoktur, halk vardır. TRT’nin kasasına giren
her 100 liranın yaklaşık 80 lirası, büyük çoğunluğu yoksulluk ve açlık sınırı
altında yaşayan halkımızın cebinden çıkmaktadır. TRT yöneticilerinin ve
çalışanlarının maaşı hükûmet tarafından değil, halk
tarafından verilmektedir. Bu nedenle TRT yöneticileri ve çalışanları halka
karşı sorumludurlar. Yurdun her köşesine ulaşmalı ve herkes tarafından
izlenecek bir yayın politikası izlemelidirler. Yurdun her köşesini aynı oranda
gündeme getirmeli, onların kültürlerini, geleneklerini, göreneklerini ve
sorunlarını ekrana taşımalıdırlar. Halkın, yani işçilerin, memurların,
emeklilerin, işsizlerin, yoksulların, savaş karşıtlarının, çevrecilerin sahip
oldukları bir yayın kuruluşu yoktur. Onlar, bütçesini oluşturdukları TRT’den
kendilerine hizmet etmesini beklemektedirler. Değerli
milletvekilleri, tasarı, Kurum içerisinde hiçbir danışma, tartışma ve
değerlendirme sürecinden geçirilmeden, yeniden yapılanma ihtiyacından hareketle
hazırlanmıştır. Her ne kadar tasarının gerekçesinde teknolojik gelişmelerden,
yeniden yapılanmadan ve özerklikten bahsedilmekte ise de tasarıda teknolojik
gelişmelere, yeniden yapılanmaya ilişkin bir şey görememekteyiz. TRT yıllardır
İnternet yayıncılığı yapıyor olmasına rağmen, mevcut yasada ve tasarıda
İnternet yayınlarına dair herhangi bir düzenlemenin olmaması da oldukça
düşündürücüdür. Eğer TRT’nin
yeniden yapılandırılması isteniyorsa öncelikle yasa yeniden ele alınarak
toplumun tüm kesimlerinin katkısı ile Anayasa’nın 133’üncü maddesine uyumlu
hâle getirilmelidir. Bu çerçevede Avrupa Birliği ilerleme raporlarında ve
Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu, Avrupa Konseyi kararlarında açıkça
belirtildiği gibi TRT idari, mali özerkliğe, editoryal
bağımsızlığa kavuşturulmalıdır. 20-21 Şubat 2003’te toplanan İletişim Şûrasının
kamu yayıncılığı ve TRT Komisyonu raporundaki öneriler dikkate alınmalıdır.
3093 sayılı TRT Gelirleri Kanunu’nun 4’üncü maddesinin (d) fıkrasındaki TRT
gelirleri arasındaki bazı kalemlerin oranlarını yüzde 100 artırma, eksiltme
yetkisi Bakanlar Kurulundan alınarak TRT üzerindeki siyasi baskıya son
verilmelidir. Bütçesinin yüzde 80’i halkın katkısıyla oluşan TRT halkın
denetimine açılmalı, şeffaf ve katılımcı bir yönetim modeli oluşturulmalıdır.
TRT yönetimi Avrupa ülkelerindeki gibi halkın farklı kesimlerinin
temsilcilerinden oluşmalı ve Genel Müdür seçim süreci değiştirilmelidir diyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Kurtulan, teşekkür ediyorum. Şahsı adına Van
Milletvekili Sayın Kayhan Türkmenoğlu. Sayın
Türkmenoğlu, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Radyo ve
Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci
maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar,
bugün TRT gibi bir müstesna kurumun yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir
kanun tasarısı geldi. Bu tasarıyla ilgili çeşitli arkadaşlarımız görüş beyan
ettiler. Ancak ben görüşlerinin beyanlarında eleştirel oklarını TRT’ye
yönelten arkadaşlarımızı hayretle izlemekteyim ve onların bu tür görüşlerini
yadırgamıyorum, çünkü alışık olduğumuz konulardır. Bu Meclise AK
Parti İktidarı döneminde yüzlerce yasa tasarısı gelmiştir, ancak yasa
tasarısının içeriğiyle ilgili burada somut ve örnek olabilecek hiçbir öneri de
yoktur, sadece eleştiri vardır. Bugün burada gazeteleri, bugün burada sadece
ticari ilişkileri veyahut da bahse konu geçmeyen, yasayla ilgisi olmayan
konuları gündeme getirmekle de bence bu konuda tamamıyla demagoji
yapıldığına ve tamamıyla kendi görüşlerini ifade etmeleri doğrultusunda… Biz
tabii ki bu tür suçlamalara yanıt verme gayreti içerisinde de değiliz. Bir söz
vardır: “Yerinde sayanlar, yürüyenlerden ziyade ayak patırtısı yapar.” Türkiye,
televizyonla ilk kez TRT aracılığıyla tanıştı değerli milletvekilleri,
televizyonda ilkleri onunla yaşadı. Mithatpaşa’da
küçük bir stüdyoda başlayan serüven, çalışanlarıyla, özverileriyle milletle bütünleşti ve büyüdü.
Türkiye yayıncılık okulu ve güvenilir yayın kuruluşu olarak bugünlere geldi.
Bugün bu kurum, Amerika’dan Avrupa’ya, Asya’dan Orta Doğu’ya, Kafkaslara, pek
çok merkezlere açılan temsilciliklerle, ülkemizin olduğu kadar dünyanın gözü
kulağı oldu. Bu Kurumla onur duyuyoruz. Gönlümüzde ayrı bir yeri olan bu kurum,
her bir çalışanı, her bir kanalıyla ayrı bir anlam ifade ediyor. Bu sektör, bir
okul olduğunu, bir eğitim merkezi olduğunu, bir üretim merkezi olduğunu
hissettirmektedir. TRT 4’le de verdiği müzik ziyafetiyle göz ve beyin
dinlendiren bir akvaryum olduğu görünmektedir. Ancak aradan geçen zaman,
gelişen teknoloji, yeni çıkan yasalar, ortaya farklı kanallar, rakipler derken
rekabetin kaliteyi getireceği de bir gerçektir. Bu nedenle, TRT’nin yeniden
yapılanması ve sağlıklı bir mali yapıya kavuşturulması yanında, gerekli hukuki
düzenlemelere ihtiyaç duyulması da gereği vardır. Hazırlanan bu
yasa tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda görüşülmüş olup Genel Kurulda da
inşallah yasalaşacaktır. Tasarının 2’nci maddesinde 2954 sayılı Kanun’un 9’uncu
maddesinin birinci fıkrası (c) bendi değiştirilmiştir. TRT Kurumu 1983 yılında
çıkarılan 2954 sayılı Kanun yürürlüğe girdiği tarihte tek yayıncı kurum olması
münasebetiyle, söz konusu madde bendinde milletlerarası radyo ve televizyon
kuruluşları ve yabancı radyo televizyon kurumlarıyla ilişkilerinin düzenlenmesine
yönelik hükümler yer almıştır. Bu sebeple, milletlerarası radyo ve televizyon
kurum ve kuruluşlarıyla ilişkilerinin düzenlenmesi zorunluluk olarak ortaya
çıkmıştır. Bu tasarının 2’nci maddesiyle kurumumuzun önü açılmıştır. Ben bu duygu ve
düşünceyle, kanun tasarısında emeği geçenleri yürekten kutluyorum. TRT gibi
müstesna bir kurumun yöneticilerini ve kurumda gayret gösteren, çalışmalarıyla
da takdir kazanan şu anki ekibini de tekrar kutlamak istiyorum. Buna bağlı olarak
TRT’nin yeni yönetiminde “Altın Adımlar” adlı bir folklor yarışması, bunun
yanında “Dur Yolcu” Çanakkale destanlarını anlatan program dizisi, buna bağlı
olarak “Alaturka Solist” yarışması yeni dönemin ortaya çıkardığı en güzel
eserlerden birisidir. Tasarının
ülkemize, milletimize ve kendi değerlerimize, Kurumumuza sahip çıkan, daha
bilgili, daha gelişmiş… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız Sayın Türkmenoğlu. KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) - …ve objektif bir toplum olma yolunda adım atmaya vesile
olmasını temenni ediyor, yüce heyeti saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Türkmenoğlu. Şahsı adına
Bitlis Milletvekili Sayın Cemal Taşar. Buyurun. CEMAL TAŞAR
(Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 219 sıra sayılı TRT
Kanunu’ndaki değişikliklerle ilgili tasarının 2’nci maddesi üzerine şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu, Türkiye'nin kamu yayıncılığı yapmakla görevli tek
kuruluşudur. Malumlarınız olduğu üzere 1990’lı yılların başında özel TV kanalı
ve özel radyo kanalı yayına başlayıncaya kadar Türkiye’de radyo-televizyon
yayıncılığı yapan tek kurum olarak hizmet vermiştir. Kısaca TRT, Türkiye’de
televizyon ve radyo yayıncılığı konusunda ilk örnekleri oluşturmuştur. Günümüzde
Türkiye’de yayın kuruluşları arasında en büyük haber oluşumuna da sahiptir. TRT, 359 sayılı
Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Yasası ile 1964 yılında özerk kamu özel
kişiliğine sahip bir kurum olarak devlet adına radyo ve televizyon yayınlarını
gerçekleştirmek amacıyla kuruldu. 1972 yılında da tarafsız bir kamu iktisadi
kuruluşu olarak yeniden düzenlenmiştir. İlk programlı
radyo yayınına 1965 yılında geçildi. O geçilme sırasında bütün radyolar haber
saatlerinde Ankara Radyosuna bağlanıyorlardı. 1968’de deneme mahiyetinde ilk
televizyon yayını yapıldı. Televizyon yayınları 1974 yılında yedi güne
çıkarıldı. Türkiye radyoları, “TRT Dünyada ve
ülkemizde baş döndürücü hızla meydana gelen bilişim, bilgi ve yayın
teknolojisindeki değişim ve dönüşümü TRT de kendi bünyesinde yaşamaya
başlamıştır. Bunun için yeniden bir yapılanma ihtiyacını da hissetmiştir. TRT bugün yaptığı
yayınlarla da tarafsız, ilkeli, özgür, kaliteli, kapsamlı faaliyetleriyle
milletimizin millî ve manevi, kültürel değerlerini gözeten, halkımızın güvenini
ve beğenisini kazanmış nadide bir kurumumuzdur. 1984 yılında
çıkarılan 2954 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinin (c) bendinde, TRT’nin
milletlerarası radyo ve televizyon kuruluşlarıyla ve kurumlarıyla ilişkileri
düzenlemek, yürütmek, gerektiğinde Başbakanın onayını da alarak anlaşma,
sözleşme ve protokolleri imza etme yetkisi verilmiştir. Bu düzenleme
yapıldığında, takdir edersiniz ki, Türkiye'nin tek yayın kuruluşu olan TRT
vardı, bugün ise ülkemizde onlarca özel radyo ve televizyon kanalı mevcuttur. Değerli
milletvekilleri, getirilen kanun tasarısının 2’nci maddesiyle TRT’nin
milletlerarası radyo ve televizyon kuruluşlarıyla birlikte aynı zamanda Türkiye
sınırları içinde yayın yapan yerel, bölgesel, ulusal radyo ve televizyon kurum
ve kuruluşlarıyla sözleşme, anlaşma ve protokol yapma hakkı getirmektedir. Gayet yerinde bir madde. Böylece TRT hem
dünyadaki hem de ülke içindeki radyo ve televizyon kurum ve kuruluşlarıyla
gerektiğinde ve ihtiyaç duyulduğunda gerekli sözleşme, anlaşma ve protokolü
imzalayarak halkımıza ve dünyaya daha kaliteli, daha geniş bir perspektiften
yayın yapma imkânına kavuşmuş olacaktır. Tabii, bu kürsüde
zaman zaman esefle izlediğimiz, dinlediğimiz çok
değerli muhalefet sözcülerimiz konuştuklarında aynaya bakıp konuştuklarından
dolayı, maalesef bizim icraatlarımızı değil kendilerini burada
anlatmaktadırlar. Bunu da kendilerine söylemek istedim. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sen aynaya bakmıyor musun hiç? CEMAL TAŞAR
(Devamla) – Bu güzel kanunun, bu güzel tasarının hazırlanmasında emeği geçen
herkesi canıgönülden kutluyorum, teşekkür ediyorum.
Tasarının ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini diliyor, sözlerime son
verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Sipahi… KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim. Sayın Bakan,
biraz önce gündeme geldi, “Ezberbozan” isimli TRT’de
yayınlanan bir program var. Devletin, cumhuriyetin temel ilkeleriyle âdeta alay
eden bu seviyesiz programa kim karar vermiştir, ne kadar ücret ödenmektedir,
merak etmekteyim. İkincisi: Banu
Avar’ın “Sınırlar Arasında” isimli bir dizisi vardı, kaldırıldı. Ancak Türkiye
üzerine oyunlar oynayan çevreler ile onların iş birlikçilerinin rahatsız
olabileceği bir programdı. Bunun da neden kaldırıldığını merak etmekteyim. Bu
ikisini üst üste koyduğunuzda TRT’nin AKT hâline geldiği gibi bir şüphe
doğuyor. Tabii, AKT’yi ben AK TV manasında değil, Ali
Kemal televizyonu manasında kullanıyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
TRT’de personel ve yönetiminin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili olarak
görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısıyla TRT’nin program ve yayıncılık
anlayışında da bir değişiklik hedeflenmekte midir? Örneğin az önce Sayın
Sipahi’nin de bahsettiği gibi, büyük bir beğeniyle çok geniş kesimler
tarafından izlenen özelde Avrupa ve geneldeyse Batı hakkında madalyonun öbür
yüzünü göstermeyi başaran Sayın Banu Avar’ın “Sınırlar Arasında” isimli
programının büyükelçiler ve AB temsilcilerinin telkin ve talepleriyle yayından
kaldırıldığı iddia edilmektedir. Bu doğru mudur? Değilse büyük bir beğeniyle
izlenen bu gibi programların tamamlanmadan yayından kaldırılmasının sebebi
nedir? Yayından kaldırılması düşünülen başka yapım ve programlar var mıdır?
Varsa hangileridir? Ayrıca bir önceki
madde görüşmelerinde sorduğum ancak cevap alamadığım suali yenilemek istiyorum:
Sayın TRT Genel Müdürünün Türk Telekom’daki maaşı dışında bonus
veya performans primi adı altında aldığı ücretin miktarı nedir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Varlı… MUHARREM VARLI
(Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan,
demin bir milletvekili arkadaşımız da sormuştu sabah programında gazete
başlıklarının okunmasıyla ilgili, siz tiraja göre
yapıldığını söylediniz. TRT tarafsız bir kurum olmak mecburiyetinde. Bunu
alfabetik sıraya göre yapmış olsak daha doğru olmaz mı? Bir. İkincisi: Ortadoğu gazetesi belli bir kesimi temsil eden, belli
bir kesimin okuduğu bir gazete. Bu gazeteden
TRT’de bu haberlerde hiç bahsedilmiyor, hiç haber verilmiyor. Ortadoğu
gazetesinden de bundan sonra haber vermeyi düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Varlı. Sayın Arat… NECLA ARAT
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana
sormak istediğim iki soru var. Birincisi: 1996 yılında Millî Güvenlik Kurulu
kararıyla kurulan TRT Hatay Radyosunun kapatılmasının nedeni nedir? Hatay
Radyosuna kapatılma kararı verilirken bu radyonun sınır komşumuz Suriye’den
dinlendiği hususu dikkate alınmış mıdır ve Millî Güvenlik Kurulunun görüşü
alınmış mıdır? İkinci bir sorum:
Pazar günleri TRT 1 ekranlarından yayınlanan Tülay Tüzün’ün
sunuculuğunu üstlendiği, Emre Aköz ve Mümtaz Türköne’nin konuk olarak katıldıkları “Gündeme Dair”
programında AKP ve Ergenekon konuşulduğu sırada, geçtiğimiz yıl yapılan
cumhuriyet mitingleri ile Ergenekon soruşturması arasında bir bağ olduğuna dair
atıflar ve yorumlarda bulunulmuştur. Bu değerlendirmeler hangi deliller ya da
bilgiler ışığında yapılmıştır? Sizler bu değerlendirmelere katılıyor musunuz? BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Arat. Sayın Sakık… SIRRI SAKIK (Muş)
– Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sürekli Sayın
Bakan ve yöneticiler hukuktan, adaletten, tarafsızlıktan bahsettiler ama
Parlamentoda grubu bulunan dört siyasi parti var. TRT sürekli üç gruptan yayın
hakkını verirken DTP’yi dışlayan mantığı sorgulamak
istiyorum, bir. İkincisi: TRT’de
binlerce personel var. Bu personellerin büyük bir çoğunluğu
askerî ve sivil siyaset dünyasından olan insanların çocukları. Bunlar
nerededir? Nasıl maaş alıyorlar? Hangi koşullarda TRT’ye alınmıştır? Kamuoyunun
bunu bilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu konuda eğer bir açıklama olursa çok
sevinirim. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Sakık. Sayın Kaplan… HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Teşekkür ediyorum. Sayın Bakan,
birinci soruda sormuştum ama cevabını alamadım. Önemsiyoruz. Başbakan, dün
Diyarbakır’da yaptığı bir açılımda TRT’nin yirmi dört saat Kürtçe yayın
yapacağını söyledi. Demin de bir
önerge verdik, farklı dillerde yayın yapılmasına ilişkindi. Komisyon çoğunluğu
katılmadığı için görüşülmedi. Farklı önergelerimiz de var. Bu yasa tasarısında
da böyle bir açıklık yok yani yayın yapılacağına dair. Yani, ileriki maddelerde
bizim vereceğimiz önergeleri desteklemeyi düşünüyor musunuz yoksa bu konuda
yayın yolunu açmak için ne yapmayı düşünüyorsunuz? Bunu öğrenmek istiyoruz. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan. Sayın Bakanım,
buyurun. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Evvela, Banu Hanım’ın
programıyla ilgili epeyce soru var, epeyce eleştiri var. Açıkçası,
görebildiğimiz kadar -Kurumun bana verdiği bilgi ki takip ettiğim bir konu bu-
Banu Hanım sadece program yapmıyor -programın içeriğiyle ilgili bir şey
söylemiyorum ama- aynı zamanda gerçekten kendi kurumunu sürekli olarak
eleştiren bir konumu sürdürüyor. Bunun, tabii, hem bir kurumda görevli
olacaksınız, o kurumun bir bakıma hizmetini halka ulaştıracaksınız ama bu arada
kurumla ilgili de olumsuz bir havanın doğmasına sebep olacaksınız.
Zannediyorum, temel sorun bu. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Nasıl bir şey bu Sayın Bakan? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) - Yani bir yönüyle programların içerikleriyle doğrudan
doğruya değil, bir de ayrıca, kabul etmek lazım… Şunu da açıkça söyleyeyim: Kamu
kurumuyuz biz. Doğrusunu isterseniz Bakan olarak ben de siyasi partilerimiz de
ve kamu kurumlarımız da program yaparken Türkiye’nin genel politikasını, devlet
politikasını, onun hedeflerini, amaçlarını dikkate almak zorundayız. Yani, her
program yaptıkça başka bir ülkeyle ilişkileriniz, ikili ilişkileriniz sıkıntıya
giriyorsa, kusura bakmayın, bunun da düşünülmesi lazım. Çünkü,
biz, istediğimizi istediğimiz zaman yapan bir kurum olamayız, değiliz de zaten.
Kamu kurumunun özelliği, zorluğu budur. Bir diğer konu… MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Herhangi bir soruşturma açıldı mı Sayın Bakan kurumu yıprattığı
için? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Onunla ilgili şu
anda o soru gelmediği için… Arkadaşlarım bana bilgi versinler, ben size
ileteyim. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Hayır, kurumun aleyhine bir şey varsa bir soruşturma açmış olmanız
lazım ya sizin ya Sayın Genel Müdürün. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Tabii tabii, en azından şey yapılmış olması lazım, doğrudur. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Yoksa o zaman alınmaması lazım. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – “TRT’de epeyce
personel değişikliği var. Bu, program değişikliğini de getirecek mi?” diye bir
soru vardı. Elbette, yayınları bunun etkilememesi mümkün değil. Çünkü, alınan kişiler daha ziyade ihtiyaç hissedildiği için
alınıyor yani ve alınacak olanlar da mutlaka öyle olacaktır, o çerçeve içinde
olacaktır. Mesela, bir önceki sorular faslında bana zannediyorum bir
arkadaşımız iki danışmanla ilgili yazılı soru sormuş, “Cevabını almadım.” diyor ama benim tekrar
bakmam lazım dosyama, genellikle cevap veriyorum. O 2 arkadaş aslında 36’ncı
maddeye göre görevlidir, Başbakanlıkta bu arkadaşlar görevlendirilmiş olup
kurumda özellikle hukukla ilgili konuları takip ediyorlar. Açıkçası bu
arkadaşların orada olup beni bilgilendirmesini talep eden de benim çünkü devlet
bakanlıklarında bir altyapı olmadığı için, bizim hukuk müşavirlerimiz olmadığı
için özellikle hukukla ilgili konuları takip etmek üzere Başbakanlıktan
görevlendirilip 36’ncı maddeye göre orada bulunuyorlar. Bundan dolayı da
herhangi bir ek ücret almıyorlar. Bu “Ali Kemal”
yakıştırmalarının falan da müsaade ederseniz üzerinde durmayayım. Asırlarca
değilse bile şu kadar, elli, altmış, yetmiş sene önce olmuş hadiseler var.
Bugün onların… Dolayısıyla bu tip şeylerin fazla bir yere bizi götüreceğini
zannetmiyorum. Bir diğer konu:
“Alfabetik olamaz mı?” dendi bu TRT’deki, basınla ilgili gazetelerin
başlıklarının en azından verilmesi. Bilemiyorum yani yine benim kanaatimce
alfabetik olarak başladığımız zaman herhâlde bir-bir buçuk saat falan ayırmamız
lazım. İnternet’e girdiğinizde o kadar çok gazete var ki. Buna itirazım yok,
şikâyet konusu değil ama açıkçası alfabetik diye başlarsak yine benim tekrar,
eski şeye göre… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yine alfabetik Sayın Bakanım, tersten başlıyor alfabe. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – “Z”den başlıyor! DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – …tekrar döneyim. Şu anda elimizdeki en somut kriter, ölçüt tirajdır. Zaten bütün reklam-kurum arası
ilişkiler de yine bu tiraja göre gidiyor. İşte,
arkadaşlarımız tirajdan şikâyet ettiler. Aynı zamanda
o tirajın biz de çok fazla artmasını istiyoruz çünkü
aynı zamanda bize önemli ölçüde gelir getirecek. Başka bir konu:
Hatay radyosu niçin kapatıldı? Açıkçası Millî Güvenlik Kuruluyla bir görüşme
yapıldı mı onu bilmiyorum ama kapatılmasının gerekçesi… Arkadaşlar, bakınız
-gelecek şimdi, maddeler gelecek zaten- biz kurumlaşmamızla ilgili de zaten
bölge bazında birtakım yeni uygulamalar getiriyoruz. Şimdi, açıldığı zamanki
ihtiyaçla bugünkü ihtiyaç gerçekten mukayese edilecek gibi değil. O zaman öyle bir yayına ihtiyaç vardı çünkü o bölge bazı
bakımlardan hakikaten böyle bir yayını gerekli kılıyordu ama bugün bu kadar
kanalın, bu kadar televizyonun, Ankara’nın, İstanbul’un yaptığı yayınların
hepsinin birlikte çok rahat izlendiği, takip edildiği bir dönemde, açıkçası bu
türden çok yerel radyolara veya televizyonlara ihtiyaç olmadığı kanaatindeyiz
Kurum olarak. Ayrıca, aşağı yukarı aynı çizgide yayın yapan yirmi bir
özel radyo var sadece Hatay’da. Hatay radyosu başladığı zaman bu imkânların
hiçbiri yoktu. Dolayısıyla, şimdi hem yayınların genişlemesi hem de aynı
zamanda zenginleşmesi, aynı zamanda bu yerel bölgesel televizyonların
güçlenmesi... Başka bir konu:
Israrla soruyorsunuz bu Emre Aköz’le ilgili…
Açıkçası, tabii programı takip etmediğim için, izlemediğim için… Geçen seneki
yürüyüşlerle Ergenekon arasında birtakım bağlantılar kuruluyorsa doğrusunu
isterseniz bu aynı zamanda hukuku ilgilendiren bir konudur, öyle bir şeyi benim
burada savunmam mümkün değil. Ama içeriğini tam olarak -sizin söylediğinize bağlı
olarak bu söylediğimi söylüyorum- bilmiyorum, arkadaşlarım bana o programı
göndersinler, o programa ben bir bakayım. NECLA ARAT
(İstanbul) – O programın sorumluları hakkında işlem yapmayı düşünüyor musunuz? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Hayır, yani dediğim gibi, o dediğiniz programı
arkadaşlarımız bana göndersinler, programın içeriğini görmem lazım. Bir de Hasip Bey ısrarla soruyor: “Niye bizim önergelerimiz
dikkate alınmıyor? Başbakan Diyarbakır’da söyledi.” Zannediyorum her maddeyle
ilgili birtakım önergeler geldiğine göre sonuna kadar takip etmemiz lazım. O
zaman göreceğiz ne gelecek, bir şey gelecek mi, gelmeyecek mi bakacağız. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Söyleyiverin Sayın Bakan, varsa söyleyiverin, çekinmeyin. OKTAY VURAL
(İzmir) – Var herhâlde değil mi? Zaten sizden habersiz gelmez herhâlde. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, şu anda bir sürü önerge yağmuruna tutulduğumuza
göre hangi önergenin ne zaman gelip ne zaman gelmeyeceğini bilmiyorum. OKTAY VURAL
(İzmir) – Şu ana kadar iktidar partisinin bir önergesi olmadı. SIRRI SAKIK (Muş)
– Sayın Başkan, DTP’yle ilgili ambargoyu sordum. Hukuktan,
adaletten bahsediyorsunuz ama ambargonuz devam ediyor. Nereden bu gücü
alıyorsunuz, hukuksuzluk nereden kaynaklanıyor? Onu öğrenmek istiyorum. Sizden
bir şey sordum. Askerî, sivil ve siyaset dünyasının çocukları var… BAŞKAN – Sayın Sakık… SIRRI SAKIK (Muş)
– Bunlar, orada arpalık
olarak TRT’yi kullanıyor.
Ama yüreğiniz yetmiyor ve cevap vermiyorsunuz. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Sakık, ben ezbere
konuşmam. Açıkça “Askerî ve sivil bürokratların çocukları var mı?” diye
soruyorsunuz. Benim bütün
o listeyi çıkarmam lazım, bunlar asker çocuğudur, bunlar sivil,
bürokrat çocuğudur… BAŞKAN – Evet
Sayın Bakanım, teşekkür ediyoruz sizlere. Saygıdeğer
arkadaşlarım, madde üzerinde üç adet… DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Yani, bilgi olmasa, veri olmasa konuşmamın içinde, buna
asla sürüklenmem. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, teşekkür ederim, süremiz doldu; gerektiği zaman yine cevaplar
verirsiniz, Sayın Sakık da burada. Evet, madde
üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık
durumuna göre işleme alacağım. TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 sarı sayılı Yasa Tasarısının 2. maddesinde yer alan “Başbakanlığın onayını
alarak” ifadesinin “RTÜK’ün görüşü ve Başbakanlığın onayını alarak” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 219 s. sayılı kanun tasarısının çerçeve 2.
maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı kanunun 9. maddesinin birinci fıkrasının
(c) bendine “ayrıca” ibaresinden sonra gelmek üzere “Dışişleri Bakanlığının
olumlu görüşünü ve” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2. maddesinin e bendine
aşağıdaki 6 numaralı alt bendin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.
“6- Kamu
yayıncılığının bir gereği olarak, ülkemizde konuşulan farklı dil ve lehçelerde
de yayın yapılmasına.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –Buyurun
Sayın Kışanak. (DTP sıralarından alkışlar) GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Aslında 2’nci
maddeye geçilmeden önce 2’nci madde olarak tahsis edilmesini önerdiğimiz bir
önergemiz vardı. O önerge, TRT Kanunu’nda Radyo Televizyon Kurumunun yayın
ilkelerini belirleyen 5’nci maddesine bir fıkra eklenmesini öngörüyordu. Çünkü
eğer farklı dil ve lehçelerde yayın yapmak öngörülüyorsa bunun düzenlenmesi
gereken yer TRT Kanunu’nda Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun yayın ilkelerini
belirleyen 5’inci maddeydi, oraya bu fıkranın eklenmesi gerekiyordu. Ama ne
yazık ki daha dün Başbakan bu konuda söz vermiş olmasına ve kamuoyuna açıklamış
olmasına rağmen iktidar partisinin yaklaşımıyla bu önergemiz reddedildi. Şimdi benzer
mahiyette bir önergeyi TRT Kanunu’nun 9’uncu maddesine, yani TRT’nin
görevlerinin tanımlandığı yere eklemek istiyoruz. Eğer gerçekten bu konuda bir
samimiyet varsa, eğer gerçekten bu ülkedeki farklı kültürlerin, farklı dillerin
TRT’den, kamu hizmeti yayıncılığından yararlanması öngörülüyorsa yeri
burasıdır. Ya yayın ilkelerinde ya da görevleri arasında bunu tanımlamak
gerekiyor. Bu konudaki spekülasyonlar uzunca bir süredir devam ediyor. Basında
sürekli “Kürtçe televizyon geliyor.” haberlerini duyuyoruz ama hem alt komisyon
çalışmalarında hem Plan ve Bütçe Komisyonu sürecinde bu konudaki yaklaşım: Bir
oldubittiyle önce madde getirildi, sonra çıkartıldı. Şu anda görüştüğümüz
yasada da böyle bir madde yok. Yani insanın
“Dakika bir, gol bir.” diyesi geliyor. Daha dün Sayın Başbakan “Kürtçe”
dememeye de özen göstererek, TRT’nin bir kanalının bundan böyle bölgedeki
dilleri sürekli anons eder hâle geleceğini söyledi. Madem TRT’nin bir kanalı
başta Kürtçe olmak üzere yerel dillere ayrılacak, neden bunun yasal dayanağını
oluşturmuyoruz? Mevcut yasal düzenlemeler buna imkân tanımıyor. 19 Temmuz 2003
tarihinde yürürlüğe giren bir yasa paketinin içerisine “Kamu ve özel radyo, televizyon
kuruluşlarınca farklı dil ve lehçelerde yayın yapılır” diye bir cümle
eklenmişti, daha sonra da, Radyo ve Televizyon üst Kurulu buna dayanarak 2004
yılında bir yönetmelik çıkarttı. Hâlihazırda yayınlanan yayınlar bu RTÜK’ün
yönetmeliğine dayanarak yapılıyor ve bu RTÜK yönetmeliği de oldukça kısıtlayıcı
ve sınırlayıcı. Günde kırk beş dakikayı ve haftada toplam dört saati geçmemek
üzere yayın yapılmasını öngörüyor. Eğer, yirmi dört saat esası üzerinden yerel
dil ve lehçelerde yayın yapılmasını öngören bir TRT kanalı düşünülüyorsa, bu
konuda, RTÜK yönetmeliğini aşan bir yasa düzenlemesi gerekmektedir. Bunun yeri
de bugün görüştüğümüz yasadır. Eğer bir samimiyet varsa, bu düzenlemenin yapılacağı
yer TRT Yasası’dır, bu yasa da şu anda önümüzdedir. Verdiğimiz bu önergeyi
destekleyerek bu samimiyeti göstermek mümkündür ama aksini göstermek de
mümkündür, biraz sonra bunu burada hep beraber göreceğiz. Ayrıca, TRT’den
hangi amaçla Kürtçe yayın yaptığımız da önemli. Sayın Başbakanın dün
Diyarbakır’da bu konuda söylediği sözler gerçekten ibretlikti. “Kürtçe”
kelimesini ağzına almamak için özel bir gayret gösteren Sayın Başbakanın şu
cümlesi dikkat çekiyordu: “Televizyon ve radyo yayınlarında yeni açılımlarımız,
terörün psikolojik ve kültürel zeminini de önemli ölçüde ortadan
kaldıracaktır.” Sayın Başbakan,
kamusal yayıncılığın ve demokrasinin bir gereği olarak bu topraklarda yaşayan
herkesin ihtiyaçlarına cevap vermek TRT’nin bir görevidir, bu nedenle böyle bir
düzenleme yapıyoruz. Kürtler, Araplar, Lazlar, farklı etnik kimlikler; bundan
sonra siz de kendinizi TRT’de göreceksiniz, bu sizin en doğal hakkınızdır,
demiyor. Sayın Başbakan,
yurttaşların kültürel farklılıklarını korumak, geliştirmek, gelecek nesillere
aktarmalarını sağlamak demokrasinin bir erdemidir, demiyor. Bu nedenle TRT’de
böyle bir yayıncılık yapmak istiyoruz demiyor ama ne diyor? Bu kanalın
psikolojik savaş amacıyla kullanılacağını ima eden cümleler kuruyor. Bu
zihniyetle bir yere varılamaz. Bu zihniyetle demokratikleşme olmaz, bu
zihniyetle Kürt halkı da kucaklanamaz. Gelin bu zihniyeti değiştirelim ve
demokratik hak ve özgürlükler konusunda atılacak adımların lütfen içini
boşaltmayalım. Ama AKP Hükûmetinin bu taraklarda bezi
yok. Hükûmet şimdiden seçim telaşına düştü. Daha dün
açıklanan GAP Eylem Planı da bunun bir parçasıydı. AKP altı yıldan beri
iktidarda, GAP yeni mi aklına geldi? (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kışanak, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. GÜLTAN KIŞANAK
(Devamla) – Teşekkür ediyorum. Hükûmet 2008 bütçesini
hazırlarken GAP için neden kaynak ayrılmadı? Dokuzuncu Kalkınma Planı
hazırlanırken, ta 2013 yılına kadar planlama yapılırken neden GAP’tan
bahsedilmedi? Bugün mü AKP’nin aklına GAP geliyor? Bu sorunun cevabı bence DTP’nin Meclisteki varlığıdır. Biz DTP üyeleri bu kürsüden
sürekli AKP Hükûmeti döneminde bölgede bir çivi bile
çakılmadığını ifade ettiğimiz için GAP’ı gündemlerine alma ihtiyacı duydular.
Halk bütün bu gelişmeleri yakından takip ediyor ve GAP masalına artık
inanmıyor. Halk “cak, cek”
siyasetine itibar etmiyor, halk icraat görmek istiyor. AKP’nin icraatı da
ortadadır. Ayrıca, dün
Başbakanımız Diyarbakır’a giderken kentte 75 kişi tedbir bahanesiyle gözaltına
alındı. Sen bir Başbakan olarak bir kente gideceksin, “Size kalkınma programı
getiriyorum.” diyeceksin ama protestoyla karşılanmaktan da kaygı duyacaksın.
Demek ki ortada başka bir problem var. Lütfen bu problem de görülsün. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun,
cümlenizi tamamlayınız. GÜLTAN KIŞANAK
(Devamla) – Ben sözümü bir şeyle bitirmek istiyorum. Amerika’da ırkçılık ve
ayrımcılıkla mücadele sürecinde siyahilerin kullandığı
bir temel slogan vardı: “Buradayım ve hep burada olacağım, hep gözünüzün önünde
olacağım. diyorlardı. Evet, bizler de buradayız ve hep
gözünüzün önünde olacağız ta ki bütün demokratik hak ve özgürlüklerimizi
alıncaya kadar ve buradaki varlığımızın… BAŞKAN – Sayın Kışanak, lütfen cümlenizi tamamlayınız. GÜLTAN KIŞANAK
(Devamla) – TRT’nin bir kanalının Kürtçe yayına ayrılması konusunda da bir
katkı olacağını umuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. III.- YOKLAMA (CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı) K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, oylamadan evvel yoklama istiyoruz. BAŞKAN –
Oylamadan önce yoklama istiyorsunuz, tamam. Sayın Anadol? Burada. Sayın Aslanoğlu? Burada. Sayın Baratalı?
Burada. Sayın Baytok? Burada. Sayın Durgun?
Burada. Sayın Köse?
Burada. Sayın Koçal? Burada. Sayın Ünsal?
Burada. Sayın Köktürk?
Burada. Sayın Arat?
Burada. Sayın Özer?
Burada. Sayın Karaibrahim? Burada. Sayın Mengü? Burada. Sayın Ekici?
Burada. Sayın Meral? Burada. Sayın Ünlütepe? Burada. Sayın Arıtman?
Burada. Sayın Ertemür? Burada. Sayın Diren?
Burada. Sayın Güner? Burada. Sayın Öztürk? Burada. Sayın
milletvekilleri, yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER(Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541)
(S.Sayısı:219) (Devam) BAŞKAN – Şimdi,
Sayın Kışanak ve arkadaşlarının vermiş olduğu
önergeyi oylarınıza sunacağım. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 219 s. sayılı kanun tasarısının çerçeve 2.
maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı kanunun 9. maddesinin birinci fıkrasının
(c) bendine “ayrıca” ibaresinden sonra gelmek üzere “Dışişleri Bakanlığının
olumlu görüşünü ve” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Durmuş konuşacak. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar) OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 219 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle değiştirilen 2954 sayılı Kanun’un 9’uncu
maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere “Dışişleri Bakanlığının
görüşünün alınması”nı teklif ediyoruz. Değerli basın
mensupları, çeşitli basılı yayınlar ve gazeteler yoluyla yayılan bilgilere
dayalı olarak malumat sahibi olan birçok siyasetçinin devletin belirli görevlerine
geldikten sonra uluslararası ilişkilerde izleyecekleri tavır ve yolu devletimiz
belirlemiş. Türkiye Cumhuriyeti devletinde bakanlıklar ve kurumlar,
uluslararası… (Gürültüler) Şu sohbeti
bitirebilirsek Başkanım, biz sözümüze devam edelim. BAŞKAN – Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, lütfen sükûneti avdet ettirelim, Hatibi dinleyelim. Buyurun. OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – Devletimiz uluslararası ilişkileri kurarken Türkiye Cumhuriyeti
devletinin o ülkelerle münasebetleri, onlarla ilgili temasları ve bunların
sonucunda tutulan kriptolar Dışişleri Bakanlığının
arşivinde bulunmaktadır. Dolayısıyla günlük aktüel basında çıkan bilgilerle
bilgi sahibi olanların uluslararası ilişkileri o bilgilerle yürütmesi doğru
değildir. Değerli
milletvekilleri, yoklama için salona gelen saygıdeğer milletvekilleri; sohbete
dışarıda devam edebilirsiniz. Ancak konuştuğumuz konu, Türkiye Cumhuriyet
devletinin kayıt dışı dış ilişkilerinde yetkili olmayan birçok kişinin kurduğu
ilişkilerdir. Türkiye Cumhuriyeti Şam Büyükelçisi, Türkiye Cumhuriyeti
devletini temsil eden bir kişidir. Başbakanın danışmanı Suriye ile ilişkileri kurarken,
danışmanın yanında Şam Büyükelçisi yoktur. Hâlbuki,
Türkiye Cumhuriyeti devleti gelenekleri olan bir devlettir. Bugün, bu
geleneklerin, kuralların ve kanunların, anayasa maddelerinin her birinin ters
yüz edildiğini hep birlikte müşahede etmekteyiz. Şimdi, TRT,
gerçekten, bir ihtiyaçtan doğmuş, Türkiye Cumhuriyeti’nin güzide bir
kuruluşudur. Millî Kurtuluş Savaşı’nı verdiğimiz yıllarda mütareke basının
yalan yanlış haberleri ve ülkede verilen psikolojik savaşın etkilerini
düzeltmek için, Mustafa Kemal, Anadolu Ajansını kurmuştu. TRT’de bunlardan bir
tanesidir. Bugün, adında Türkiye Cumhuriyeti’ni ifade eden “Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu” ibaresi vardır. Sayın Bakan,
Türkiye üniversitelerinde eğitilmiş, belli bir dünya görüşü olan insandır.
Radyo ve televizyonların başına, zaman zaman, siyasal
eğilimlerine göre yöneticiler gelebilmektedir. Kurum, Türkiye Cumhuriyeti
devletinin hassasiyetlerini kollamak zorundadır. Dolayısıyla,
oradaki bürokratların yapacağı uluslararası ilişkilerde Türkiye Cumhuriyeti’nin
dış politikasının dikkate alınması lazım. Biraz evvel, Sayın Bakan,
Sayın Banu Avar’la ilgili açıklamayı yaparken, Türkiye Cumhuriyeti’nin başka
ülkelerle ilişkilerini bozduğunu ifade ettiler. Ben, TRT’de -radyo ve
televizyonlarında-müzik yayınlarını izlerim, spor programlarını izlerim ama
Banu Avar’ı özellikle izlerim. Benim görebildiğim kadarıyla, millî
hassasiyetleri olan bu Hanımefendi tüm seyirciyi de televizyon izlemeye, TRT
izlemeye çekebilen bir hanımefendidir. Sayın Bakan araştırsın, Banu Avar’ın
programını kaç kişi izliyor, TRT’deki diğer tartışma programlarını kaç kişi
izliyor? Burada küresel güçlere karşı, onların Türkiye’ye karşı ikiyüzlü
tavırlarını dile getiren bu Hanımefendi’nin programının askıya alınması,
küresel güçlere bent olan AKP’nin sorunudur, yoksa Sayın Bakanın sorunu
olduğunu düşünmüyorum doğrusunu isterseniz. Doğrudan doğruya
Başbakan bu yayınlara müdahale etmiş midir, etmemiş midir? Sayın Bakanın bu
konuda bir teftiş görevlendirmesi dileğimizdir. Banu Avar, gerçekten dış
politikada Türkiye’yi zora mı düşürüyor, yoksa bu tasarıyla Dışişlerinin de… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Durmuş, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun efendim. OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım. Ben buradan
tekrar önergemize dönüyorum. Uluslararası ilişkilerde bulunacak hiç kimse
kapalı kapılar ardında kendi eğilimlerine göre görüşme yapamaz, elinde
Dışişlerinin bir raporu olmalı. Türkiye'nin o anki aktüel öncelikleri nedir?
Türkiye'nin devamlı dostları, devamlı düşmanları yoktur. Bir gün Fransa’yla
ilişkilerimiz iyidir, ertesi gün kötüdür. Dolayısıyla, bu bilgiyi haiz olmayan
bir bürokratın yapacağı görüşme dış politikaya ters düşer. Bu bakımdan, tüm
parlamenterleri bu önergemize destek vermeye çağırıyor, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Durmuş. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 sıra sayılı Yasa Tasarısının 2. maddesinde yer alan “Başbakanlığın onayını
alarak” ifadesinin “RTÜK’ün görüşü ve Başbakanlığın onayını alarak” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Bülent
Baratalı (İzmir) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Baratalı konuşacak. BAŞKAN – Sayın
Baratalı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) BÜLENT BARATALI
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının 2’nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak
verdiğimiz bir önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Değerli Meclisi, Sayın
Başkan ve sizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu madde münderecatında TRT’nin Sayın Genel Müdürüne
bazı yetkiler verilmektedir. Bunlardan bir tanesi şartsızdır, bir tanesi şartlı
bir yetkidir. Sayın Genel Müdür, Türkiye sınırları içinde yayın yapan yerel,
bölgesel, ulusal radyo ve televizyon kurum ve kuruluşlarıyla sözleşme yapmak ve
protokol imzalamakta tek başına yetkilidir. Ancak, az önce saydığım işlemleri
yapabilmek için, eğer bunlar yabancı ise, bu kuruluşlar uluslararası kuruluşlar
ise burada Sayın Başbakanın yetkisini aldıktan sonra ve onun onayıyla bu
yetkilerini kullanabilmektedir. İşte, Sayın Başbakanın işlerinin çokluğu ve
teknik olarak bu konularda çok fazla vukuflu olamayacağını düşünerek,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, biraz da denetleme amacıyla, işlerin
doğru yapılması amacıyla RTÜK’ü de bir görüş olarak bu maddeye ilave etmek
istiyoruz. Yani RTÜK’ün görüşü ve Sayın Başbakanın onayıyla, Sayın TRT Genel
Müdürünün yaptığı işlemler artık askıda bir hukuki muamele olmayacaktır, hüküm
ifade edecektir, yani şartlı
bir olaydır. Tabii bunu
yaparken, Sayın Başbakanın burada bu şekilde yetkilendirilmesi veya
görevlendirilmesi doğru mu değil mi, acaba bir bakan mı olması gerekirdi diye
düşünüyorum, ama kanun
tasarısı böyle gelmiş, böyle uygun görülmüş. Neden böyle
düşünüyorum değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri, Sayın Başkan? Çünkü, Sayın Başbakanın çok işi var, Sayın Başbakan önemli
işleri yapıyor. Yani izninizle bu işlerin bazılarını söylemek istiyorum,
sizlere hatırlatmak istiyorum. Örneğin, Sayın Başbakan, Büyük Ortadoğu
Projesi’nin veya Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nin Eş Başkanı olduğunu ifade
ediyor. Bunu devamlı olarak televizyonlardan dinledim. VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Başbakan öyle bir ifade kullanmadı. BÜLENT BARATALI
(Devamla) – Etmedi mi? Peki, onu geri alıyorum o zaman. Medeniyetler
İttifakı’nın Eş Başkanı olduğunu söylüyor. Bunlar uluslararası ilişkiler olduğu
için büyük zaman alan işler. Bu tür devlet işlerine zamanı kalmıyor bu
işlerden. Şimdi Orta
Doğu’daki yakın dostu Halid Meşal’in
sorunları var. Orta Doğu, biliyorsunuz, çok karışık olan bir bölge. Her zaman, Osmanlı’dan beri karışık. Onu düzeltmek de bize
düşüyor, son Suriye olayında olduğu gibi. VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Barışa aktif katkıda bulunmanın sakıncası mı var? BÜLENT BARATALI
(Devamla) – Yine Hariri ailesinin aldığı Telekom’un vergilendirme işleri var,
Sayın Başbakan bununla uğraşıyor. Yine, Sayın Milletvekilim, Sabah ve ATV
grubunun aldığı kredilerin yönlendirilmesi var kamusal bankalardan, bunu
biliyorsunuz. Sayın Başbakan bunu… VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – İspat edemediniz değil mi? BÜLENT BARATALI
(Devamla) – Ama Sayın Cumhurbaşkanının bu konuda devreye girdiğini siz kabul
etmek zorundasınız. Çünkü, Sayın Başbakanın bu konuda
verdiği bir demeç var. “Evet, o krediyi Arap ülkelerinden ben getirdim.” diyor.
Düzeltiyorum; Sayın Başbakan bu konuyla ilgilenmiyormuş, Sayın Milletvekilimin
de kabul ettiği gibi Sayın Cumhurbaşkanı bu krediyle ilgileniyormuş. VEYSİ KAYNAK
(Kahramanmaraş) – Kabul ettiğimi nereden çıkardın? BÜLENT BARATALI
(Devamla) – Yani öyle anladım yüzünüzün ifadelerinden. Mimik ve jestinizden
öyle görünüyor. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen Hatibe müdahale
etmeyiniz. Karşılıklı konuşmayalım. BÜLENT BARATALI
(Devamla) – Şimdi, biliyorsunuz, Toplu Konut İdaresi Sayın Başbakana bağlı. Bu
ihalelerin yapılması, takip edilmesi, derecelendirilmesi, denetlenmesi Sayın
Başbakana ait. Çok büyük işler bunlar değerli arkadaşlar. Yine Millî Eğitim Bakanlığında,
Enerji Bakanlığında ve yargıda eğer kadrolaşma işlemleri tamamlanmamışsa o
konuda da mesai hazırlaması gerekiyor. Eğer bu saydıklarımdan geriye zamanı
kaldıysa Sayın Başbakan devlet işleriyle uğraşıyor. O nedenle, ben, Sayın
Başbakana, sizlerin de izni ve onayıyla, bu konuda zamanının çoğaltılması için
bir öneride bulunmak istiyorum. Kanunu getirenler, tasarıyı getirenler, değerli
arkadaşlar isterlerse –düzeltiyorum- Sayın Başbakanın onayına bir sayın bakanın
onayı olarak koyup RTÜK’ün de bunu teknik olarak desteklemesi yönünde bunu
yapabiliriz. Bu nedenlerle 2’nci madde hakkında verdiğimiz bu önergenin, yani,
RTÜK’ün de görüşünün buraya konmasını tekrar diliyorum ve değerli Meclise
saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Baratalı. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Maddede karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Tamam
Sayın Genç. Maddeyi
oylarınıza sunup, karar yeter sayısını arayacağım. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.56 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 17.11 BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. 219 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Tasarının 2’nci
maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi 2’nci maddeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. 2’nci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar
yeter sayısı vardır. 3’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 3- 2954
sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. “Kurumun en
yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulu; Genel Müdür, Bakanlar
Kurulu tarafından genel müdür yardımcıları arasından atanan iki üye ile
elektronik veya kitle iletişimi alanlarında bir; hukuk alanından bir; işletme,
iktisat veya maliye alanlarından bir ve sanat veya kültür alanlarından bir kişi olmak üzere, bu alanlarda
temayüz etmiş kişiler arasından seçilen ve atanan dört üyeden oluşur. Dışarıdan
seçilen yönetim kurulu üyeleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından her
bir alandan teklif edilen iki kat aday arasından Bakanlar Kurulu kararı ile
atanır.” “Yönetim Kurulu
üyeliği dört yıldır. Süresi biten üyeler ile herhangi bir sebeple Yönetim
Kurulundan ayrılanların yerine yeniden atama yapılır. Süreleri sona eren
üyelerin yeniden atanmaları mümkündür. Herhangi bir sebeple üyeliğin normal
süreden önce sona ermesi halinde aynı usulle yenisi dört yıllığına atanır. Yeni
atanan üye göreve başlayıncaya kadar mevcut üyenin görevi devam eder. Bir yıl
içinde mazeretsiz iki toplantıya katılmayanların üyeliği kendiliğinden sona
erer. Bakanlar Kurulu tarafından atanan genel müdür yardımcısı üyeler
gerektiğinde Bakanlar Kurulu tarafından değiştirilebilir.” BAŞKAN – 3’üncü
madde üzerinde söz alan üyelerin isimlerini arz ediyorum: Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Gökhan Durgun, Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal,
Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş;
şahısları adına, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan ve Kütahya Milletvekili
Hasan Fehmi Kinay. İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’a aittir. Sayın Durgun,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on
dakika. CHP GRUBU ADINA
GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 219 sıra sayılı
Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasında Dair Kanun
Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, tasarının 3’üncü maddesi, Kurumun en yüksek karar ve yönetim
organı olan Yönetim Kurulunun oluşumunu düzenleyen maddedir. Bu maddedeki
düzenlemeyle TRT Genel Müdürüne sınırsız ve daha da tehlikelisi denetimsiz
yetkiler verilmektedir. TRT’de Yönetim
Kurulu, Genel Müdür dâhil, 7 kişiden oluşuyor. Yapılan değişiklikle bu 7
kişilik Yönetim Kurulunun 2’si Genel Müdürün kendisinin atadığı 2 genel müdür
yardımcısı olacaktır, 4 Yönetim Kurulu üyesi ise Bakanlar Kurulu tarafından
atanacaktır. Genel Müdür, Bakanlar Kurulu tarafından atanan bu 4 üyeden
birisinin desteğini almak suretiyle istediği kararları Yönetim Kurulundan
geçirebilecek ve böylece Genel Müdür, 7 kişilik Yönetim Kurulunda 3 tane oyu
garantilemiş olacaktır. Yani, her şey artık Genel Müdürün ve Yönetim Kurulunun
iki dudağı arasındadır. Böylece Genel Müdüre ve yönetime sınırsız yetki
verilmektedir. Ayrıca
denetimsizliği sağlamak üzere TRT Koordinasyon Kurulu kaldırılmaktadır. Genel
müdür teknik yardımcısının elektronik yüksek mühendisi olma şartı da
kaldırılmıştır. Amaç, TRT’yi, yayıncılığı, telekomünikasyonu bilmeyen
insanlarla yönetmektir. TRT Yönetim
Kurulu üyeleri de TRT Genel Müdürü de genel müdür yardımcıları da TRT’yi
tanımıyor. Kurumun üst düzey yöneticileri arasında Kurumu tanıyan, bilen
yayıncı kimse yok. Burada amaç, atadığınız Genel Müdür ile tasfiye ettiğiniz
Yayın Denetleme Kuruluyla kendi anlayışınız doğrultusunda denetim yapacak ve
size sorun çıkarmayacak kişileri bu Kuruma atayabilmektir. Koordinasyon Kurulu
kaldırıldığı için kararlar, TRT’de ilgili ünitelerin bilgisi ve rızası
alınmadan çıkarılacaktır. Bu tasarının
temel hedeflerinden birisi de TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in daha koltuğa
oturmadan kafasında şekillendirdiği ancak bazı yasal risklerden dolayı
gerçekleştiremediği sürgün yasası sürecinden kadrolaşma yasası sürecine
geçilmesidir. AKP İktidarında üzerinde en çok oynanan kurumların başında TRT
geliyor. TRT’deki kadrolaşmayı daha iyi anlayabilmek ve anlatabilmek için biraz
geriye dönmek gerekir. Sayın Başbakanın
ısrarcı tutumuyla, dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Sezer’in üç defa veto etmesine
rağmen, 2004 yılında TRT Genel Müdürlüğü koltuğuna oturtulan, Sayın Başbakanın
İstanbul Belediyesinden çalışma arkadaşı Şenol Demiröz
kadrolaşmanın fitilini ateşleyen ilk kişidir. Şenol Demiröz
döneminde “danışman” adı altında görevli-görevsiz, kadrolu-kadrosuz birçok kişi
TRT’ye atanmış ve Kurumun altını üstüne getirmişlerdir. TRT yönetiminde 2004
yılından bu yana değiştirilmeyen yönetici kalmamıştır. Hatta birçoğu birkaç kez
değiştirilmiştir. TRT’yi izlenir ve beğenilir hâle getiren ne kadar çağdaş ve
demokratik yönetici varsa Şenol Demiröz tümünün
üstünü çizmiş, yerine getirilenler de kendilerini kısa sürede kanıtlamışlardır!
Bu ekibin başarılarının en önemlisi, özellikle bayan yöneticilerin tamamının
görevden alındığı, kadrolaşmada zirveye ulaşıldığı akıl almaz atamalar
olmuştur. Örneğin, o dönemde bir prodüktör önce müdür
yardımcısı, sonra müdür, sonra başkan yardımcısı, sonra başkan, en sonunda da
genel müdür yardımcısı olmuştur. Sonra bu kişi genel müdür yardımcılığından
alınarak bir yabancı ülkedeki büroda hatırı sayılır ücretle temsilci
yapılmıştır. “Gelmiş geçmiş en iyi genel müdür benim.” diyen bu insanın
döneminde bunlar yaşanmıştır. Daha sonra ne
olduysa oldu, Başbakanın önüne giden kabarık dosyalar birdenbire Sayın Başbakan
ile Demiröz’ün arasını açtı. Henüz daha bir buçuk
yılı bile dolmadan Şenol Demiröz ansızın emekliye
ayrıldı ve kayıplara karıştı. O gitti ama bu defa
da onun getirdikleri TRT’yi yönetmeye başladı. Meslek yaşamına köy imamı olarak
başlayan ve Devlet Hava Meydanları Teftiş Kurulundan TRT’ye genel müdür
yardımcısı yapılan ve mevkidaşları arasında en
kıdemlisi olan Ali Güney Kurumu uzun süre vekâleten yönetti. Bu defa da Ali
Güney’in atamaları ve uygulamaları başladı. TRT bir oraya bir buraya savruldu
durdu. Bir elektrik
kesintisinden dolayı altı saat kadar yayın yapılamadı ve TRT ekranı tamamen
karardı. Bunun nedeni kesintisiz güç kaynaklarının bir türlü devreye
sokulamamasıydı. Çünkü bu işi başarabilecek deneyimli personelin tamamı
görevden alınmış, yerlerine getirilenler de çaresiz kalmıştı. Eğer siz AKP
yandaşı, tarikat destekli medya çalışanlarını önce istisnai memuriyet
kadrosuyla bakanlıklara atayarak, birkaç ay sonra da TRT’ye genel müdür
müşaviri ya da genel müdür uzmanı olarak transfer ederseniz sonuç bu olacaktır.
İşte bu ilkler sizin döneminizde yaşanmıştır. Diğer bir hedef
ise, TRT’nin kamu hizmeti yapan bir yayın kurumu olması gerekirken bir
ticarethaneye dönüştürülerek sayısız özel radyo ve televizyonların bir
kopyasını üretip AKP’nin eline teslim etmektir. TRT yönetimi,
kendilerine ayak bağı olarak gördükleri deneyimli yayıncıları önce pasif hâle
getirip sonra yıldırma politikasıyla Kurumdan uzaklaştıracaktır. AKP’nin iktidara
geldiği günden bugüne kadar uyguladığı TRT’yi yok etme planında son darbe bu
kanun tasarısıdır. Tek kamu yayın kuruluşu olan, kamusal yayıncılık hizmeti
vermekle yükümlü olan TRT, yasasında çizilen çerçevenin içinde görev yapmakla
yükümlüdür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve ilkeleri TRT’nin
yasasında, Kuruluş ve Görev Yönetmeliği’nde tanımlanmıştır. Böyle olmasına
rağmen, TRT’de program yapabilmek için referanslar bellidir: Zaman, Samanyolu,
Yeni Şafak, Kanal-7, Sabah, ATV gibi medya kuruluşlarıdır. Eğer bu kuruluşlarda
çalışıyorsanız hem işiniz hem paranız garanti. Genel Müdürün,
Cihan Haber Ajansı, Kanal-7, Aksiyon dergisi, Zaman gazetesi gibi yayın
kuruluşları başta olmak üzere dışarıdan TRT’ye transfer ettiği kişiler
kimlerdir? Şu anda geçici statüde çalışan bu kişiler bu yasa çıkar çıkmaz
sözleşmeli personel olarak kadroya alınacaktır. TRT’nin geldiği son durum ne
yazık ki budur. Anayasal bir
kurum olan TRT’nin hangi ilkeler çerçevesinde yayın yapacağı yasasıyla
belirlenmiştir. Bunun dışına çıkılmamalıdır ve çıkılamaz. Oysa,
son dönemde TRT ekranları ve bütçesi, ideolojik zihniyetleri ve siyasi
kimlikleri belli olan kişilere sonuna kadar açılmaktadır. Bir programda,
TRT tarihinde, ne yazık ki, yine bir ilke imza atılmıştır. TRT öyle bir noktaya
gelmiştir ki, düşünün, ilkeleri Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve
ilkeleriyle tamamen aynı olan TRT yaptığı yanlı yayınlar nedeniyle mitinglerde
protesto edilmeye başlanmıştır. Bu acı bir tablodur. Düşünün, İlhan
Selçuk’un gözaltına alınmasından sonra Cumhuriyet gazetesinin bahçesine girmek
isteyen TRT muhabiri ve kameramanı vatandaşlar tarafından itilip kakıldı ve
dışarıya çıkartıldı. Bu kadar iktidar geldi geçti Türkiye’de böyle bir olay
yaşanmadı. Ayrıca, bugüne
kadar bir televizyon izleyicisi olmaktan öte yayıncılıkla ilgili olmayan
İbrahim Şahin’in Genel Müdür koltuğuna oturmasından sonra TRT’nin müzik,
eğlence, yarışma programlarında da bir taklit ve israf dikkat çekiyor. İşi
bilmez isen ve de yanında işi bilenleri çalıştırmaz isen hem bilerek hem de
bilmeyerek hata üstüne hata yaparsın. Değerli
arkadaşlarım, Anayasa’nın 133’üncü maddesi diyor ki: “Devletçe kamu
tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu
tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve yayınlarının
tarafsızlığı esastır.” Ayrıca, TRT Yasası’nın 5’inci maddesinde yer alan genel
yayın esasları da diyor ki: “Anayasa’nın özüne ve ruhuna bağlı kalmak,
cumhuriyeti korumak ve kollamak, Atatürk ilke ve devrimlerini kökleştirmek
görevindir.” Türkiye’de TRT’nin yayınları böyle mi? Dört yıldır TRT’de din
programları ve süreleri de bilinçli olarak artırıldı. Bununla da kalınmadı,
dinî programların çizgileri değiştirildi, içerikleri farklılaştırıldı. Daha da
önemlisi, neredeyse tüm yapımların içine dinsel motifler ve mesajlar
yerleştirildi. Hatta üç beş yaşlarındaki kız ve erkek çocuklara okutulan
ilahiler, şarkılar, TRT ekranlarına getirildi. ÖZKAN ÖKSÜZ
(Konya) – Yapmayın… GÖKHAN DURGUN
(Devamla) - Sen de gelir konuşursun, sen de gelir konuşursun. TRT ekranlarında
izleyici olarak gelen türbanlıların sayısı da nedense hissedilir şekilde
fazlalaştı. Bununla da yetinilmedi, üniversitelerde türbanın serbest
bırakılması tartışmalarının hararetlenmeye başladığı günlerde TRT’de bu
tartışmaları ateşleyen gelişmeler oldu. Bir programda türbanlı bir konuk
çıkarıldı. Sosyolog yazar Fatma Karabıyık Barbarosoğlu’nun türbanlı olarak programa katılması,
“Türban kamusal alana TRT’den girdi.” yorumlarına yol açtı. Çünkü böyle bir
olay TRT tarihinde ilk kez oluyordu ve o güne kadar böyle bir olay da
yaşanmamıştı. Son olarak, TRT’de yayınlanan “Din ve Hayat” adlı bir programda
ise bambaşka bir olaya tanık olduk. Türbanlı Doçent Doktor Hülya Küçük
görüşlerini açıklamak üzere katıldığı “Hayat ve Din” programına türbanının
üzerine peruk takarak çıktı. Sayın Genel Müdür, TRT türbana ve eleştirilere
karşı bir formül mü bulmuş ya da başka bir mesaj mı verilmek istenmiştir? (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya)
– Yazık… Yazık… LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Bu kadar millete düşmanlık olmaz! Milletin şamarı… BAŞKAN - Sayın Durgun, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. GÖKHAN DURGUN
(Devamla) - Kimse düşmanlık yapmıyor, ben gerçekleri söylüyorum. Sizin kime
düşmanlık yaptığınız belli. Hakkınızda açılan davalar ortada. Neyse, gelir
burada konuşursun. Sonuç olarak şunu
söylemek istiyorum: TRT’yi yeniden yapılandırma iddiasıyla hazırladığınız bu
tasarı, bir yıkım yasası olma durumundadır. Elbette TRT’yi yıktıktan, yok
ettikten sonra yeniden yapılandıracaksınız. Ancak bu yapılanma halkın, toplumun
TRT’sini değil, tarikatların ve cemaatlerin TRT’sini yaratacaktır. Saygıyla
selamlıyoruz sizleri. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal. Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli
milletvekili arkadaşlarım, görüşülmekte olan kanun tasarısının 3’üncü maddesi
üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakan bazı sorulara cevap verdi, bazılarına vermedi. Bu
madde bence, eğer, az önce söylediği gibi, ilerleyen maddelerde önerge
gelecekse… Ve arada yine sormuştuk, ona da cevap gelmedi. “Sayın Özelleştirme İdaresi
Başkanı kendiliğinden mi bunu söylüyor?” demiştim. “TRT de
özelleştirilmelidir.” diye geçen hafta bir açıklaması vardı. Eğer zaten bunun
altyapısı hazırlanıyorsa bu kanunu çıkarmamıza gerek falan yok. O zaman fazla
uğraşmayalım. Ha, amaç, personelini bu arada düzenlemek ve özelleştirmeye
hazırlamaksa, o zaman başka bir şeyler konuşmamız gerekiyor. Şimdi, burada
3’üncü maddede Yönetim Kurulu üyelerine ilişkin 2 tane genel müdür
yardımcısının atanması öngörülüyor. Bunu Komisyonda konuşurken de iletmiştim
değerli arkadaşlarıma ve yetkililere. 2 tane genel müdür yardımcısının
atanmasını “Efendim, YDK’nın bir raporunda eleştiri
olduğu için aldık.” dediler. Ben şimdi soruyorum -Sayın Bakan burada Bakanlar
Kurulu üyesi olarak- YDK’nın bir sürü raporunda daha
birçok eleştiri vardı. Acaba bunlardan kaç tanesini dikkate aldınız da şimdi bu
gerekçeye dayanarak 2 tane genel müdür yardımcısı atıyorsunuz? Başka bir
gerekçede “Genel Müdüre vekâlet etsin.” denildi. Biz de dedik ki: 1 tane genel
müdür yardımcısı atansın. 2 tane olduğu zaman sayın
Genel Müdürle beraber 3 kişi. Yönetim Kurulu üyelerinden birisi katılmadığı
zaman çoğunluk sağlanmış oluyor. O zaman, nasıl ki burada, Mecliste yasa
yaparken yasama ve yürütme erkleri birbirine karışıyor, Hükûmetin
getirdiği yasalar buradan doğrudan geçiyorsa, Genel Müdür ve 2 genel müdür
yardımcısı o zaman bunları doğrudan geçirme yetkisine sahip olacak. Biraz sonra bu
maddeyle ilgili önergemiz de var, orada da yer alacak. Bizim önergemiz, 1 tane
olsun. O diğer bir genel müdür yardımcısının yerine de, bu kadar teknik
ilerlemeye rağmen 1 kişi iletişim veya elektronik alanında alıyoruz. Onun
yerine elektrik veya iletişim alanından 2 Yönetim Kurulu üyesi alalım diye
biraz sonra önergemizde gelecek. Şimdi, burada
asıl olan, bu düzenlemeyi yaparken -az önce iletmeye çalışmıştım- Kanun’un
hiçbir şekilde özüne, yani yapılma gerekçesine uymayan, yeterli olmayan bir
düzenleme mevcut değerli arkadaşlarım. Sürem yetmediği için az önce söyleyememiştim.
5’inci madde “Genel yayın esasları”yla ilgili. Ya
burada ya da bu kanunun amacında, TRT’nin temel misyonu,
vizyonu nedir, Türkiye algılaması nedir, şimdi bu kanunu getirirken neyi
hedefliyoruz; Sayın Bakan belli bir sunum yaptı, ama bunun hiçbir kısmı kanun
içerisinde maalesef yer almıyor. “Genel yayın esasları”nda (a) maddesini okurken sürem yetmemişti, size
birkaç tanesini hatırlatmak istiyorum: “a) Anayasanın
sözüne ve ruhuna bağlı olmak; Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü, milli egemenliği, Cumhuriyeti, kamu düzenini, genel asayişi, kamu
yararını korumak ve kollamak,” diyor. Her kelimesinin üzerinde ayrıca durmak
gerekiyor. “b) Atatürk ilke
ve inkılaplarını kökleştirmek, Türkiye Cumhuriyetinin
çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmasını öngören milli hedeflere ulaşmayı
gerçekleştirmek, c) Devletin milli
güvenlik siyasetinin, milli ve ekonomik menfaatlerinin gereklerine uymak,” (d) bendini
dikkatle dinlemenizi… Hepsini dinliyorsunuz ama bir daha vurgulayarak okumak
istiyorum: “d) Devletin bir
kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal
sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak yahut Devleti ve Devlet otoritesini
ortadan kaldırmak veya dil, ırk, din ve mezhep ayırımı yaratmak yahut sair
herhangi bir yoldan bu kavramlara ve görüşlere dayanan bir Devlet düzeni kurmak
amacı güden rejim ve ideolojilerin propagandasına yer vermemek,”
ve bu şekilde aşağıya doğru devam ediyor. “Türk milli
eğitiminin temel görüş, amaç ve ilkelerine uymak, Kolayca anlaşılabilir,
doğru, temiz ve güzel bir Türkçe kullanmak,” ve
aşağıya doğru tarafsızlıkla ilgili diğer bentleri var. Son bir şey:
“Kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu ilgilendirecek
konularda yeterli yayın yapmak; tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir
siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine
alet olmamak.” Şimdi, değerli
arkadaşlarım, buna göre bir kanun tasarısı getirdik mi? Yani geriye dönüp bakın
“Amaç”, “Kapsam” kısmındaki maddeleri şu anda geçiyoruz. Sadece teşkilat
düzenlemesi ve personel düzenlemesinin dışında bu kanunun içeriğinde bir şey
görüyor musunuz? Yok. O zaman, sadece şimdi getireceğiniz… Sayın Bakanın da
“Biraz bekleyin, acele etmeyin.” diye gelen, reddedilen önergeye ilişkin olarak
verdiği cevaba istinaden söylüyorum, sizlerin de getireceği önergeye istinaden
söylüyorum: Burada sadece farklı dil ve lehçelerde yayın yapmayla personelin
dışında hangi düzenlemeyi getirdiniz? Başka bir şey görünmüyor. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakan kafa sallıyor “Özelleştirme olmayacak mı?” diye
sorduğum zaman. Şimdi böyle bir şeyi de Özelleştirme İdaresi Başkanı herhâlde
boşa söylemiyordur. Bilmiyorum, yani bu yapılan çalışma da onun altyapısı gibi
geliyor, çünkü ilk gelen, orijinalinde zaten personeli havuza gönderiyorduk,
normal özelleştirme işlemlerinde olduğu gibi. Alt komisyondaki çalışmalardan
sonra onların araştırmacı kadrosuyla Kurum içerisinde muhafazasına karar
verildi. Şimdi,
arkadaşlar, gelen orijinal tasarı, sevk edilen üç madde artı iki yürürlük
maddesiyle beraber beş maddeydi. Bu eleştirilerimiz üzerine Kurum tarafından
yeni bir metin önümüze konuldu, bunlar sizde olmadığı için… Demin söylemiştim.
Bunun 2’nci maddesi, az önce önerilen ve reddedilen maddeyle aynıydı ve bu
konudaki hassasiyetleri tartışarak geri çekilmişti. Tekrar on iki maddeye
düşürülerek, personelle ilgili bir iki maddeyi de geri alarak on iki maddeye
düşürmüştük. Şimdi, sürekli
olarak, Komisyonda görüştüğümüz, anlaştığımız şeylerin burada sizin
önergelerinizle değiştirilmesi söz konusu, iki tane kanunda bu yapıldı. Şu anda
görüşülmekte olan bir tasarıyı da -yine söylemiştim- teklif olarak,
milletvekilleri tarafından… Sayın Meclis Başkanının da bu konuda Meclis denetim
yollarını çalıştırmasını ve etkin bir şekilde gelen şeylerin görüşülmesini
bilgilerine sunuyorum çünkü tasarı olarak gelen bir şey orada duruyor
komisyonda. O dururken alt komisyon oluşturulmasını istiyoruz. Alt komisyon
oluşturulmuşken ayrı bir teklif hâlinde, birkaç maddeye düşürülmüş, aynı
nitelikte bir milletvekili teklifi geliyor. O zaman o tasarıyı niye getirdiniz?
Ya da tasarı geldi, onun üzerinden komisyon oluşturulmuşken niye teklife
dönüştürüyoruz? Burada ciddi bir şey
var. Şimdi, tabii bu
mantıkla olursa o zaman komisyonları kapatmamız lazım. Doğrudan Bakanlar Kurulu
buraya sevk edecek veyahut da biz bir yetki çıkaracağız, hepsini kanun hükmünde
kararnameyle, hiç sıkıntıya düşmeden, siz tıkır tıkır tıkır havale edeceksiniz! Onları
yeri gelince söyleyeceğim zaten, şimdi işin niteliği itibarıyla söylüyorum.
Burada değerli arkadaşlarımıza söyledim “Bizim ondan haberimiz yok.” dediler.
Yok, doğru, alt komisyona gelen metinden bahsederek söyledim. HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) – Bu tasarı mı? MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Yok, bununla ilgili değil, genel olarak yaptığınızı söylüyorum.
Geliyor, orada değişiyor, tekrar geliyor. Bu söylediğim geneliyle ilgili,
önümüze gelen yetmiş, seksen maddelik tasarı. Burada da
aynısı. Orada anlaştık, çıkardık, şimdi nedense burada yeniden ayrı bir
şey olarak… ASIM AYKAN
(Trabzon) – Geri gönderilen… MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Hayır, hayır, onunla ilgili de aynısını söylüyorum. Bir anlayıştan
bahsediyorum. Yani geliyor, orada bir şeyde uzlaşılıyor ve arkasından, sonra
bir değişiklik yapılıyor. AYHAN SEFER ÜSTÜN
(Sakarya) – Yüce Meclisin iradesi… MEHMET GÜNAL
(Devamla) - Bu şekliyle Türkiye Büyük Millet Meclisini çalıştırmamız mümkün
değil. O zaman, yasama ve yürütme erklerinin birbirine girmesi söz konusu oluyor.
Şimdi, buradaki daha vahim. Eğer, az önce size okuduğum yayın ilkelerini dikkatle
dinlediyseniz, getirecek olduğunuz bu önerge maalesef bu ilkelerin hiçbirisine
uymuyor ve zamanlama açısından da ilginç. Yani şimdi size söylemiyorum. Sayın
Başbakan şubat ayında, nisan ayında, hatta İsveç’e gidince oradan taahhütte
bulunmuş. Değerli
arkadaşlar, şimdi, mademki milletvekilisiniz; Meclisin iradesi hür, çıkmamış
bir kanunla ilgili Sayın Başbakan nasıl taahhütte bulunuyor? Yani ortada
herhangi bir şey yok. Nisan ayında, şubat ayında konuşuyor ve bir kanalı… Sayın
Genel Müdür ve Sayın Bakan TBMM TV’nin yayınıyla ilgili konuşurken diyorlar ki:
“Bizim fazla kanalımız yok, frekansımız sınırlı…” (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Günal, konuşmanızı tamamlayın, buyurun. MEHMET GÜNAL
(Devamla) – Bitiyorum Sayın Başkan. “…yayın yapacak
imkânlarımız sınırlı, onun için eğitim öğretim yayınlarıyla TBMM TV’yi aynı
kanaldan yapalım.” diye önerirken bir taraftan henüz kanun çıkmadan, herhangi
bir kesinleşme olmadan bu kanalın yayın yapabilmesine ilişkin maddi imkânları
ayırmaya bakarak bir taraftan da bununla ilgili personel çalışması yapıyorlar.
Henüz ortada hiçbir şey yokken bunlar tasarlanabiliyor. Ee,
bir taraftan “Kanal sayımız az.” diyorsunuz, bir taraftan “Kanalın birisini
tamamen buraya hasredeceğim.” diyorsunuz. Ee, Türkçe
yayını doğru dürüst yapıp yurt dışındaki Türklere, Türk dünyasındaki Türklere,
dünyaya tam olarak TRT INT’i ve TRT Türk’ü düzgün
çalıştıramazken “Biz farklı dil ve lehçelerde yayın yapacağız.” diyoruz. Bence
o zaman Sayın Kilci’ye hak vermek gerekiyor. En
iyisi, bu şekilde etkin çalışmayacaksa herhâlde özelleştirip kapatmayı
düşünüyorsunuz gibi. Çok da fazla maddelere takılmamıza gerek kalmayacak
diyorum. Hepinizi bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum. Bu önergeyi bir
defa daha düşünmenizi rica ediyorum. Saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Günal. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Nezir
Karabaş. Sayın Karabaş,
buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA
MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerine
Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Evet, TRT Radyo
ve Televizyonu üzerine görüşmeler yapılıyor. Daha önce tümü üzerinde
görüşlerini tüm gruplar dile getirmişti, bugün maddeleri görüşüyoruz. Hepinizin bildiği
gibi TRT Radyo ve Televizyonu bir kamu yayıncılığını gerçekleştiriyor. Bugün
kamu yayıncılığı birçok demokratik ülkede en gerekli ihtiyaçlardan biri olarak
görülüyor. Bunun nedeni de halkın değişik kesimlerinin, dezavantajlı grupların
seslerini duyurması, halkın doğru bilgi sahibi kılınması, tekelleşen medyanın,
dünyanın birçok yerinde tekelleşen medyanın kendi istemleri doğrultusunda bilgi
kirliliğini engellemenin yolu kamu yayıncılığıdır. Ancak, TRT’ye baktığımız
zaman yıllardır kamu adına yayın yapılıyor ama dünyada, demokratik ülkelerde
kamu yayıncılığının gerekçesi yapılan bir şekilde bir yayın yaptığını
söyleyemeyiz. Bugün, mevcut
tasarı ve tasarıda getirilmesi gerekenler üzerine düşüncemizi aktarıyoruz, bu
konuda iktidar partisini, bu tasarıyı getiren AK Partiyi eleştiriyoruz. Daha önce
birkaç vekilin, AK Partili vekilin dile getirdiği “İşte, daha önce TRT bu
konuda ne kadar ileriydi ki bizden bu isteniyor.” gibi bir gerekçe ileri
sürüldü. Ha, bu doğrudur, bugüne kadar TRT, kamu yayıncılığı yapma,
dezavantajlı grupların sesini duyurma; halkın, ezilenlerin, işçinin, Kürt’ün
Alevi’nin, çeşitli konularda Türkiye’deki gelişmelerden haberdar olmak isteyen
değişik kesimlerin sesi olmadı ancak sürekli de bu tartışıldı. Bu Mecliste daha
önce de TRT, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu’nun değiştirilmesi yönünde
tartışmalar yapıldı, yasa değişikliği üzerine çalışmalar yapıldı ancak bugüne
gelindi. Bugün, gerçekten tasarının bu şekilde getirilmesi ve kamuoyunda
tartışılmadan -halkın radyo ve televizyonu diyoruz, bütçesi ve finansmanı halk
tarafından karşılanan kamu yayını diyoruz- halkta tartışılmadan getirilmesi bir
talihsizliktir. Şimdi, burada, bu
yasa üzerine, daha önce alt komisyonun gerekçede açıkladığı, dile getirdiği
ifadelerde bir AK Parti klasiği görüyoruz. Şu söyleniyor: “Alt komisyon, Türk
Haber-Sen, Haber-Sen ve Türk Musikisi Vakfıyla geniş tabanlı, detaylı
toplantılar, çalışmalar yapmış ve taslak hazırlamıştır.” Ve bu adı belirtilen
-haber alanında çalışan, örgütlü olan sendika ve vakfın- üç kuruluşun mevcut
düşüncelerine, tasarıyla ilgili dile getirdiklerine ve taleplerine baktığımız
zaman, bunların dile getirdikleri ve talepleriyle alt komisyonun tasarıda
söyledikleri arasında hiçbir ilişki yok. “Geniş şekilde
tartışıldı.” deniliyor. Şimdi, bu, diğer yasalarda da AK Partinin bir çalışma
tarzı oldu, bir geleneği oldu. Belli konularda yasalar hazırlanırken veya
farklı alanlarda çalışma yürütülürken, doğrudur, sivil toplum örgütlerine,
sendikalara, bazen akademisyenlere gidiliyor veya onlarla birlikte toplantılar
yapılıyor. Kamuoyuna da işte, “Biz tüm kesimleri katan, onları dikkate alan bir
tarzı işletiyoruz, onlarla bir araya geldik, onların düşüncesini aldık.”
deniliyor. Ama sonradan, daha önce çıkarılan yasalara ve bugüne kadarki bu
uygulamalara baktığımızda, sonuçta, halka sivil toplumu, halkın kurumlarını,
sendikaları dikkate alma söylemlerine rağmen son kararı burada AK Parti milletvekilleri
söylüyor ve gönderilen tasarı neyse aynı şekilde yasalaşıyor. Bu şekilde halk
dikkate alınmıyorken bu tür yöntemlerle halkın yanlış bilgilendirilmesinden de
bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor. Bu etik değil, ahlaki de değil. Sayın
milletvekilleri, şimdi, tabii, tasarının gerekçesinde teknolojik gelişmelere
uyumdan bahsediliyor, yeniden yapılanmadan bahsediliyor ve özerklikten
bahsediliyor. Getirilen yasa tasarısına baktığımızda teknolojik gelişmelere
uyumla ilgili herhangi bir değişiklik görmüyoruz. Yeniden yapılanmadan
bahsediliyor. Herhâlde, yeniden yapılanma, kurumların kimisi ortadan
kaldırılarak -TRT radyo ve televizyon birimlerinin bazıları ortadan
kaldırılarak- bazıları diğerine bağlanarak, bazıları da küçük bir rötuşla, bir
kelime değişikliğiyle adı değiştirilerek istenen kişiyi istenen yere atama
şeklinde algılanıyor. Eğer uyum buysa, doğrudur, bir uyum var. Ama eğer bu
değilse, yeniden yapılanmadan bahsetmemiz de mümkün değil. Özerkliğe
gelince: Özerklikten eser yok bu işte. Doğrudur, TRT bugüne kadar iktidarlar
tarafından kullanıldı. Onların propagandalarını yaptıkları bir yayın kuruluşu
şeklinde kullanıldı. TRT’de, doğrudur, bugüne kadar özerklik de vardı
diyemeyiz. Ama bu tasarıda mevcut çalışanların, birimlerin, oradaki
çalışanların, deneyim sahibi olanların iradesinin de ortadan kaldırıldığı bir
çalışma biçimi, bir taslak önümüzde. Şimdi, 3’üncü
maddede Yönetim Kurulunun yapısından ve oluşumundan bahsediliyor. Yönetim Kurulu
7 üyeden oluşuyor. Yönetim Kurulunun 7 üyesinin 3’ü, Genel Müdür ve bu Genel
Müdürün atadığı 2 tane Genel Müdür Yardımcısı. Şimdi, bu ne
anlama geliyor? Genel Müdür istediği zaman istediği kararı Yönetim Kurulundan
da çıkaracak. Hepinizin bildiği gibi, bu tasarıda Koordinasyon Kurulu da
ortadan kaldırılıyor, Yönetim Kurulu istediği şekilde karar alabilen, istediği
kararı geçirebilen bir kurum hâline geliyor ve burada da birinci derecede
yetkili Genel Müdür oluyor. Şimdi, TRT Radyo
ve Televizyonunun halkın malı olduğunu söyledik ve halk tarafından finanse
edildiğini, sonuçta halkın tüm kesimlerinin, dezavantajlı grupların, sesini
çıkaramayanların, sesini duyuramayanların sesi olduğunu söyledik. Eğer bu
Kurumun Yönetim Kurulu denilecekse, bu Kurumun en önemli kurulu olan, birimi
olan Yönetim Kurulunun halkın iradesiyle oluşturulması gerekiyor. Ha, bu nasıl
oluşturulacak? Bugün eğer bu yapılmak isteniyorsa, bunun yolu var.
Üniversiteden, barolardan, Tabip Birliğinden, işveren sendikalarından, esnaf
konfederasyonlarından, diğer TRT çalışanlarından ve bu konuda görev yapan
gazete ve televizyon kuruluşlarından temsilciler alınarak yönetim kurulu
oluşturulabilir. Mevcut Kurumun, Yönetim Kurulunun denetiminde, Genel Müdürün denetiminde,
istediğini yaptığı, istediği kararı çıkardığı bir kurum olmaktan
kurtarılabilir. Bunun yolu var. Onun için, biz,
bu tasarıda, daha önceki maddelerde de bundan sonraki maddelerde de bir sürü
eksiklik olduğunu, ama en azından bu tasarı Mecliste tartışılıyorken, mevcut
yasalarda verilen önergelerin bir kısmının kabul edilerek bu tasarının bazı
eksiklerini tamamlayabiliriz. Bu konuda en azından Genel Kurulun, bu konuda en
azından AK Partili milletvekillerinin duyarlı davranmasını istiyoruz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Karabaş, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MEHMET NEZİR
KARABAŞ (Devamla) – Evet, sayın milletvekilleri, gerçekten bundan önceki birçok
yasa tasarısı geldiğinde ve burada kanunlaştığında, yasalaştığında da aynı şeyi
yaşadık. Önergeler eğer AK Parti Grubuna mensup bir milletvekili tarafından
veriliyorsa veya AK Parti Grubunun diğer gruplarla paylaştığı, daha önce
kararlaştırdığı bir değişiklik önergesiyse, bu kabul ediliyor. Bunun dışında,
gerçekten çok geniş bir şekilde bu kürsüde gerekçesi dile getirilen, çok
detaylı bir şekilde gerekçelendirilen tasarıların hiçbiri burada AK Partili
milletvekilleri tarafından kabul edilmedi. Nitekim birkaç defa, dışarıdan
koşarak geldikleri için yanlışlıkla bir iki önergeyi kabul ettiler. Onun
dışında bu gerçekleşmedi. Eğer biz gerçekten bu dönem bu Parlamentonun halkın
yararına, halkın çıkarlarına çalışmasını istiyorsak, hangi partiye mensup
olursa olsun herkesin doğru olan önergesine destek vermemiz gerekiyor diyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Karabaş. Şahsı adına
Adıyaman Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan. Sayın Erdoğan,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 219 sıra sayılı Tasarı’nın
3’üncü maddesiyle 2954 sayılı Kanun’un 11’inci maddesinin birinci ve üçüncü
fıkralarının değiştirilmesiyle ilgili şahsım adına söz almış bulunmaktayım.
Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, Kurumun en yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim
Kuruluna -Türkiye Radyo-Televizyon Yönetim Kurulu- hangi alandan, kaç tane üye
seçileceğine ilişkin daha önceki mevcut düzenlemede herhangi bir bölüm
bulunmamakta. Ayrıca herhangi bir sebeple üyeliğin normal süreden önce sona
ermesi hâlinde, eski üyenin kalan süreyi tamamlamak üzere hangi usulle
atanacağı da sıkıntılar ortaya çıkarmaktaydı. Dolayısıyla, bu husus yeniden
düzenlemeyi gerektirecek bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunlar yapılırken, 2006 yılı Yüksek Denetleme Kurulu raporunda da
“Yönetim Kurulunun yayıncılık konusunda veya yayıncılıkla ilgili alanlarda
deneyim sahibi ve kendi alanlarında uzmanlaşmış olan üyelerden oluşan bir
yapıya dönüştürülmesi, Yönetim Kurulunda idari, mali ve teknik yayın program
genel müdür yardımcılarından 2’sinin yer almasını sağlayacak düzenlemelerin
yapılması önerilir.” ifadelerine de yer verilmişti. İşte, tasarının
3’üncü maddesiyle Yönetim Kurulunun işleyişine yönelik uygulamada karşılaşılan
sorunlar ile bu zikredilen öneri de dikkate alınarak yeniden düzenlemeye
gidilmiş. Yani burada hangi alandan kaç tane üye seçileceğine dair bir
düzenleme yapılmış. “Kurumun en
yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulu; Genel Müdür, Bakanlar
Kurulu tarafından genel müdür yardımcıları arasından atanan 2 üye ile
elektronik veya kitle iletişimi alanlarında 1; hukuk alanından 1; işletme,
iktisat veya maliye alanlarından 1 ve sanat veya kültür alanlarından 1 kişi olmak üzere, bu alanlarda temayüz
etmiş kişiler arasından seçilen ve atanan 4 üyeden oluşur. Dışarıdan seçilen
yönetim kurulu üyeleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından her bir
alandan teklif edilen iki kat aday arasından Bakanlar Kurulu kararı ile
atanır.” ve “Herhangi bir sebeple üyeliğin normal süreden önce sona ermesi
halinde aynı usulle yenisi dört yıllığına atanır.” hükümleri getirilmiştir. Değerli
arkadaşlar, TRT anayasal bir kurum. Millî birlik ve beraberliğimizi koruyup
yüceltmek, millî kültürümüzü yaygınlaştırmak ve Türkiye’yi dünyaya doğru
anlatma yönünde yayınlar yapan bir kurum. Bu, yeni dönemde yeni anlayışla, daha
da bariz bir şekilde ortadadır. Ama değişime ve gelişime karşı olanlar bu
noktada da görüşlerini ifade ettiler. Biz onlara da teşekkür ediyoruz. Bu dönemde bizim
ısrarla arzuladığımız ve özlediğimiz TRT, doğru ve ilkeli yayıncılık, tarafsız
haber anlayışı konusunda milletimizin ilk başvurduğu yayın kuruluşlarından
birisidir ve bu özelliğini daha da etkin bir şekilde sürdürecektir. Bu dönemde
kaliteli, güler yüzlü, halkla iç içe, insana dair programlarla milletimizi
tekrar ekran başına çekecektir. Ama ne yazık ki, statükodan
yana olanlar, statükocu anlayışla meseleye bakanlar, at gözlüğünü bir türlü
çıkaramayanlar, dünyada süratle gelişen değişimlere gözünü kapayanlar bilsinler
ki, sadece geceyi kendilerine yaptıklarının farkında değiller. Kurum ve
kuruluşlarda yapılması zaruri olan bu değişimlere, bu yapılanmalara sırf
muhalefet olsun anlayışıyla karşı durduklarının farkında değillerse de
milletimiz bunların farkındadır. Milletimizin sesine sağır, beklentilerine
duyarsız olanlara bu millet gereken cevabı vermiştir. Değerli
arkadaşlar, bölgemizdeki insanımıza sürekli empoze edilmeye
çalışılan “ötekileştirilmek” duygularını da ortadan kaldırmaya yönelik bu girişimleri
destekliyoruz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Hangi girişimler? MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – İstismar ettikleri bu malzemeler ellerinden bir bir
alınmaktadır. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Kim istismar ediyor? Neyi istismar ediyor? MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – Dolayısıyla, bu tasarının, bu süreçte… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız Sayın Erdoğan. MEHMET ERDOĞAN
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu süreçte katkıda bulunan, emeği geçen bütün
arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Kanunun TRT bünyesine, milletimize hayırlı,
uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Erdoğan. Şahsı adına
Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay. Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar) HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla
selamlıyorum. Adını bu
topraklardan alan çok önemli bir kurumumuzun, Türkiye Radyo-Televizyon
Kurumunun yasasını görüşüyoruz. Elbette ki sözlerimin başında, buraya sevk
edilen kanun tasarısının gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse TRT Genel
Müdürümüzün göreve gelir gelmez başlattığı ve birçok basın mensubuyla birlikte
geri planda çalışarak oluşturduğu bu tasarıyla ilgili tüm arkadaşlarımızı tebrik ediyorum. Evet, yasa alt komisyonda,
Plan ve Bütçe Komisyonunda ve Genel Kurulda milletvekillerimizin katkılarıyla
olgunlaşmaya devam ediyor. Yasa tasarısıyla
ilgili değerlendirmeme geçmeden önce TRT hakkında bazı duygularımı paylaşmak
istiyorum. Burada çok değerli milletvekillerimiz, Türkiye’de televizyonun TRT
vasıtasıyla milletimiz tarafından tanındığını ifade ettiler. Evet, gerçekten
TRT’ye çok şey borçluyuz. Her şeyden önce gazetecilik alanı özel sektörün
öncülüğünde gelişirken, televizyon yayıncılığı TRT tarafından Türkiye’de
geliştirilmiştir. Bu nedenle, bugün gerek yerel gerekse ulusal düzeyde
faaliyetlerini sürdürmekte olan televizyonlarımız, radyolarımız çoğunlukla TRT
bünyesinde yetişmiş kadrolardan oluşmaktadır. Bu doğrultuda başta özel kesim
tarafından yürütülen yayıncılık faaliyetlerinin mayasının TRT tarafından
atıldığını ifade etmek gerçekçidir. Evet, milletimiz
90’lı yıllara varıncaya kadar gerek yurt içinden gerekse yurt dışından
haberleri öğrenebilme imkânını, yayın akışını, haber akışını yine Türkiye Radyo
ve Televizyon Kurumu vasıtasıyla elde edebilmiştir, Anadolu’da sosyal hayatın
vazgeçilmez bir unsuru hâline gelmiştir. Sanatçılarımızı, iş dünyamızı ve
bunların etkinliklerini tanıtma fırsatı yine Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu
vasıtasıyla ortaya konmuştur. Değerli
arkadaşlar, TRT’yle ilgili yapılan değerlendirmelerde ne yazık ki böylesine
önemli bir kurumun, başta Sayın Genel Müdür olmak üzere, siyasi otorite bu
kanun tasarısını buraya sevk eden Hükûmetimiz olmak
üzere birçok noktada haksız eleştiriler yapıldı. Şimdi, kadrolaşmadan
bahsedildi, TRT’nin reytinginin düştüğünden bahsedildi. Değerli
arkadaşlar, bu değerlendirmeler gerçeklerle ne yazık ki bağdaşmamaktadır. Genel
Kurulda söz alan muhalefet partisine mensup bazı arkadaşlarımız ciddi
katkılarda bulunmuştur, kendilerine buradan teşekkür ediyorum. Yalnız, olur
olmaz, Genel Müdürümüzün şahsında TRT Kurumunu yıpratacak birtakım ifadelere
burada yer verilmesi açıkçası milletimiz açısından da hiç hoş
karşılanmamaktadır. Bakınız, Sayın
Genel Müdürümüz daha evvel, bu TRT Genel Müdürlüğüne gelmeden önce Ulaştırma
Bakanlığı Müsteşarıydı. Son derece başarılı hizmetler yaptı bir müsteşar
olarak. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hangi hizmetler? HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Daha önce, Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarlığına gelmeden önce PTT
Genel Müdürlüğü görevini başarıyla yürütmüştür. PTT’de -kurumsallaşma adına ve
bugün geldiği kârlılık noktası itibarıyla değerlendirildiğinde- kendi dönemi
gerçekten önemli başarılara imza atıldığı bir dönem olmuştur. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Maaşına zam yapalım! HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Ondan önce de kaymakam olarak ülkemize hizmet etmiş değerli bir
devlet adamımızdır, bürokratımızdır. Dolayısıyla burada kendi şahsına
yönlendirdiğiniz eleştiriler sadece şahsıyla ilgili değil, Kurumu da tezyif
etmeye yönelik gerçekten yanlış beyanlardır. Bakınız, TRT’ye
geldiği günden bu yana… MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Bakan ile Genel Müdür cevap versin Hasan Bey. HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Sayın Genel Müdürümüz ne yazık ki Genel Kurulda söz alma imkânına
sahip değil. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bakanımız var! HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Sayın Günal… MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Bakanımız var! HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Sayın Günal, TRT Genel Müdürümüzün burada
söz almayacağını gayet iyi biliyorsunuz. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Sayın Bakan var! HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Kendisiyle ilgili, dönemiyle ilgili bazı değerlendirmeleri ben size
aktarmak istiyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kinay, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Bakınız, Şubat
2008’de TRT’nin AB Grubunda -ki bu grup en çok izlenme oranına ulaşmış televizyon
kanallarını ifade ediyor- TRT-1 yedinci sırada, on iki kanal arasında yedinci
sırada. Daha sonra, mart ayı itibarıyla -bir sonraki ay- altıncı sıraya
yükseliyor, nisan ayı itibarıyla izlenme oranı beşinci sıraya yükseliyor ve her
şeyden önemlisi, neredeyse bu izlenme oranlarının göstergesi olarak ifade
edilen değerlendirmede yüzde 100’lük bir başarı, performans ortaya konmuş. Değerli
arkadaşlar, birçok program… İSA GÖK (Mersin)
– Hangi program? Hangi program? HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) - Buradaki bazı milletvekili arkadaşlarımız, ne yazık ki, haksız
eleştiriler yönlendirdiler, zatıaliniz başta olmak
üzere. Herhâlde aynı kanalı izlemiyoruz. Zira, zevkle
izlediğimiz birçok program TRT bünyesinde, hatta rating
noktasında birinciliğe ulaşmış birçok program da bu noktada. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Üç tane saysana, üç tane… OKTAY VURAL
(İzmir) – Say, say… HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Kadrolaşmayla ilgili değerlendirmelere burada tekrar dönmek
istemiyorum. Bu konuyla ilgili Sayın Bakanımız da gayet net bir şekilde ortaya
koydular. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kinay, son cümlenizi alayım, teşekkür ediniz Genel Kurula. Buyurun. HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Kadrolaşmayla ilgili de burada yöneltilen eleştiriler yine
gerçeklerle bağdaşmamaktadır. İbrahim Şahin
döneminde, Sayın Genel Müdürümüzün döneminde sadece 21 kişi alınmıştır Kuruma. BAŞKAN – Sayın Kinay, lütfen son cümlenizi alayım. HASAN FEHMİ KİNAY
(Devamla) – Bu doğrultuda yöneltilmiş olan birçok eleştiri, ne yazık ki, TRT
Kurumunu tarif etmekten çok uzak düşmüştür. Bu duygu ve
düşüncelerle konuşmama son veriyor, yasa tasarısının başta TRT olmak üzere
ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Soru-cevap
işlemine başlıyoruz. Sayın Özkan,
buyurun efendim. RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim. Sayın Bakan, 30
Mayıs 2008 Cuma günü Burdur ilimizde, KÖY-KOOP önderliğinde köylülerimiz,
çiftçilerimiz, üreticilerimiz, mazot, gübre, ilaç, yem fiyatlarındaki
artışlara, ayrıca, et, süt, yumurta ve diğer ürünlerdeki fiyat istikrarsızlıklarına
protesto mitingi yapacaklardır. Bazı siyasiler tarafından engellenmek istense
de 30 Mayıs 2008 Cuma günü saat 12.00’de benim de katılacağım Burdur’daki
çiftçinin “emeğe sahip çıkma” mitingine TRT ekibini göndermeyi düşünür müsünüz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sağ olun
Sayın Özkan. Sayın Çalış... HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Teşekkürler Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
radyo ve televizyonculuğun okulu olagelmiş TRT’de imkân sağlanınca çok önemli
işlere imza atacak kişiler olduğu, özel sektörün de kalifiye eleman ihtiyacını
TRT’den karşıladığı bilinmektedir. Ancak büyük ücretler ödenerek dışarıya
programlar yaptırıldığı veya dışarıdan programcı çağrıldığı da bilinmektedir. Gün Başlarken,
Çalsın Davullar, Ramazan Sevinci, Anılarla Müzik, Futbol Vizyon, Yılbaşı Tarkan
programı gibi, 2007-2008 yıllarında bu gibi programlar için TRT dışarıya ne
kadar para ödemiştir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Çalış. Sayın Aslanoğlu… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, bölgeleri kapatıyorsunuz. Acaba, illerdeki
haber değeri olan haberleri bir an önce TRT’ye iletmek için illerde herhangi
bir teşkilat kurmayı düşünüyor musunuz, özellikle belli haber değeri olan
illerde? Bu konuda bir projeniz var mı? Almak istiyorum. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın Öztürk… ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana şu soruları yöneltmek istiyorum:
Görüşülmekte olan
yasa tasarısında TRT personeli emekliliğe teşvik edilmektedir. AKP Hükûmetinin bir yandan çıkardığı yasayla emeklilik yaşını
yükseltmesiyle, bir yandan da TRT çalışanlarını emekliliğe teşvik etmesi
arasında bir çelişki görmüyor musunuz? Bu tasarıdan önce
emekli olanlar ile 2009 yılından sonra emekli olacaklar arasında bir eşitsizlik
yaratılmayacak mıdır? Emekli olanların boşalan kadroları iptal mi edilecek
yoksa boşalan kadrolar AKP yandaşları ile mi doldurulacaktır? 3984 sayılı Radyo
ve Televizyon Üst Kurulu Kanunu’nun 15’inci maddesine göre, Üst Kurul
personelinin özlük hakları, çalışma usul ve esasları ile personelle ilgili
diğer hususlar Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu personel rejimine tabidir. Bu
tasarı yasalaştıktan sonra RTÜK personeli de bu haktan yararlanacak mıdır?
Yararlanmayacaksa, bu, eşitsizlik yaratmayacak mıdır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Öztürk. Sayın Ünsal… HÜSEYİN ÜNSAL
(Amasya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan,
TRT’de yayınlanan Alaturka Solist yarışma programının yapımcı şirketinin adı
nedir? Bu şirkete bölüm başına ne kadar ücret ödenmektedir? Programdaki jüri
üyelerine ne kadar ücret ödenmektedir? Jüri üyelerinin ücreti TRT tarafından mı
yoksa yapımcı şirket tarafından mı ödenmektedir? Yapımcı şirkete ödenen para
içerisinde jüri üyelerine ödenecek para dâhil midir yoksa jüri üyeleri için
ayrı bir ödeme mi yapılmaktadır? TRT’nin, bu
programı kendi olanaklarıyla yapabilecek kadrosu yok mudur? BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ünsal. Sayın Köse… ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. İbrahim Şahin ve
ekibinin, televizyon prodüktörlerinden yeni dönemde
yapılmasını istediği programlarda TRT’nin tarikat televizyonuna
dönüştürüldüğünün işaretlerini veriyor. Program sipariş
listesinde bazı örnekler şöyledir: Deniz Arcak ve
Halil Necipoğlu -ki bu “Camideki Adam” adlı bir albüm
hazırlayan Kılıç Ali Paşa Camisi’nin imamı- Necip Fazıl Kısakürek’in yaşamını,
düşünce ve dünyasını, eserlerini konu alan belgesel program; ayrıca Ömer Tuğrul
İnançer -ki bu, kamuoyunda Cerrahi Tarikatı’nın
lideri olarak biliniyor- Abdülhamid dönemini anlatan
belgesel. Sayın Bakan, bu öneriler halkın hangi ihtiyaçları yüzünden
talep ediliyor? Bu ihtiyaçlar nasıl bir araştırma ile belirlendi? İki: Bu sipariş
programların belirlenmesinde “Sadık Yalsızuçanlar”
takma adıyla Said Nursi
hakkında kitaplar yazan bir TRT prodüktörünün etkisi
var mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Köse. Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT
(Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
önceki madde görüşmelerinde de 2 defa sormama rağmen bir türlü cevap alamadığım
sualimi 3’üncü kez yeniden, biraz daha açarak sormak istiyorum. “Türk Telekom, cumhuriyet tarihinin en ilginç performansını
gösterdi.” şeklindeki haberler geçtiğimiz aylarda haber sitelerinde yer almış
ve yılbaşı performansı olarak üst düzey yöneticilere 50 ile 100 bin dolar
arasında ikramiye verildiği belirtilmiş idi. Bu hususlar çerçevesinde Sayın TRT
Genel Müdürümüzün Telekom Başkan Vekili olarak bu performans ücretlerinden
bilgisi var mıdır? Var ise bu
performans primleri hangi üst düzey yöneticilere verilmiştir? Kendisi de bu
performans primlerinden almış mıdır? Aldıysa ne kadarlık
bir performans ücreti almıştır? Bunun miktarı nedir? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Tankut. Sayın Bakanım,
buyurun. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Evvela, “30 Mayıs
Cuma günü yapılacak olan gösteriye ekip gönderecek misiniz?” diye sordu Sayın
Özkan. Haber değeri olan hiçbir şeyi kamudan saklamak gibi bir lüksü olamaz.
Dolayısıyla, oraya bir ekip gider, orada bir kamera vardır, o ayrı bir konu
-yani teknik konuda bir şey söylemeyeyim- ama her hâlükârda o türden haberler
her zaman ana haber bültenlerinde de zaten yer alıyor. Dolayısıyla, çok çeşitli
örnekler sayılabilir bu türden haberlerin TRT haber bültenlerinde yer aldığı. Bir diğer konu,
bu bölge müdürlüklerinin kapatılması meselesiyle ilgili Sayın Aslanoğlu’nun sorusu. Şimdi, esasında o bölge müdürlükleri
kapatılıyor ama müdürlük ve büro şeklindeki hizmet devam ediyor. Dolayısıyla,
“Yerel haberleri nasıl temin edeceğiz?” sorusunun cevabı, esasında, bir
eksikliğe bizi götürmeyecek ölçüde açık bir şeyde çünkü müdürlük olacak ama
bölge müdürlüğü çok daha farklı, çok daha geniş bir yapılanma. Açıkçası, pek
çok yerde de zaten, oradaki kadro kendisinden beklenen hizmeti veremeyecek
kadar da bir alan darlığına sahip. Onların herhangi bir suçu yok yani büyük bir
mekanizma orada, büyük bir personel birikimi var. Ama tekrar ediyorum, yerelle
genel arasında -ulusalı bilerek kullanmıyorum çünkü yerel olan da ulusal zaten-
artık mesafe o kadar daraldı ki, birbirinin hizmetleri o kadar birbirine girdi
ki bugün, pek çok ildeki televizyon kanalları veya bazı illerimizdeki mesela
yazılı medya, evrensel boyutta, sadece Türkiye boyutunda değil evrensel
boyutta. Dolayısıyla, orada herhangi bir hizmet aksamasının olmayacağını
düşünüyoruz. Bu rakamlarla
ilgili şeyleri şu anda vermem mümkün değil. “Şu programlara -Sayın Çalış’ın sorduğu- şu, şu, şu programlara ne kadar ücret
ödendi… “Tabii, sektör açısından ayrıca uygun mu, değil mi, o ayrı bir konu da
ama her hâlükârda, şu anda zaten uygun olsa dahi benim rakamları vermem kolay
olmaz. Eğer verilebiliyorsa o zaman memnuniyetle bunu yazılı olarak size
iletiriz. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Devlet sırrı mı bu Sayın Bakan? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, bu özel sektörle ilgili yapılan protokollerin
ortaya çıkardığı bir konu. Ben hukukçu değilim, ama tekrar ediyorum... ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Meclis nasıl denetleyecek o zaman? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – …eğer bilinmesi gereken bir şeyse, şu anda zaten
söylemem mümkün de olsa o rakamlar elimde yok. Ben size, şu programa şu kadar
ödendi diyecek durumda değilim. Dört, beş programı birden saydınız. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Devlet bir sözleşme yapacak ve ben bunu bilmeyeceğim! DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Hayır, ben onu her hâlükârda diyorum. Eğer hukuken bir
sakıncası yok ise bu size bildirilecektir. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Hiçbir sakıncasının olması mümkün değil. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Tamam, o zaman mesele yok, o zaman elinize bu bilgi
ulaştırılacaktır, yazılı olarak ulaştırılacaktır. Bu emekliliğe
teşvik meselesini, açıkçası yani ta başından söyledik, o konuda herhangi benim
bir fikir değişikliğim de yok. Yani önemli ölçüde bugün bizim yayın alanında,
teknik alanda hâlâ personel ihtiyacımız vardır. Ama genel hizmet alanına
döndüğümüz zaman da çok çeşitli sebeplerden dolayı -bazı rakamları size
ilettim- çok çeşitli sebeplerden dolayı da orada bir fazlamız vardır.
Dolayısıyla, böyle bir teşvikle bir personel rahatlamasının olması kurum
açısından bize bir esneklik getirir. Şimdi, şu kadar personel emekli olunca, şu
kadar personel yerine alınacak… Tabii, o türden… Kusura bakmayın bunu söylemek
sizin hakkınızdır, hatta belki ödevinizdir ama ben her konuşan arkadaşımın,
işte kadrolaşma, kadrolaşma şeyine her defasında… Zaten beş dakika veriyor
Sayın Başkan, size, her birinize daha fazla zaman veriyor. Bir mantık kuralı
vardır Sayın Başkan, daima cevaplar sorulardan daha fazla zamana ihtiyaç
gösterir, İç Tüzük’ü lütfen değiştirin. Burada bakanlara büyük bir haksızlık
oluyor. Sizinle ilgili değil ama İç Tüzük’ü değiştirin. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Vallahi doğru. Gündem dışında da bana beş dakika, bakana yirmi
dakika… Değişmesi lazım. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Her zaman, cevabın sorudan daha fazla zamana ihtiyacı
var. Efendim, bu
özelleştirme meselesi: Bakınız arkadaşlar, Kurumla ilgili olmayan bir
arkadaşımız… Sayın Günal burada mı? MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Buradayım efendim. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Tamam. Kurumla ilgisi olmayan bir arkadaşımız, Sayın
Kilci, Posta gazetesindeki bir röportajda “Kurumlar özelleştirilebilir, kamu kurumu
özelleştirilebilir.” demiş. Israrlı sorular üzerine “Ya TRT, ya TRT?” denince,
o demiş ki: “Kurum olarak özelleştirilebilir.” Şimdi, Kurumun başındaki insan
değil, Bakanlar Kurulu üyesi değil, Başbakan değil. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Ama özelleştirmeden sorumlu kişi. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Onun için, ben size söylüyorum. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sizin haberiniz olmaz zaten! DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Bakanlar Kurulunda görüşüldüğü zaman bu konu hiç
telaffuz edilmedi, benim hiç aklımın köşesinden geçmedi, şu anda geçmeye de hiç
niyeti yok. Dolayısıyla, açıkça söyleyeyim, bizim güçlendirmemiz lazım. Kamu
yayınına bizim gibi ülkelerin şiddetle ihtiyacı vardır. Yani eğer gerekiyorsa
daha fazla takviye etmemiz, daha fazla güçlendirmemiz lazım. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Teşekkür ederiz Sayın Bakanım. İnşallah tutanağı çıkarıp ileride
okumak zorunda kalmayız. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Okuduğunuz zaman dinleyen ben olmam. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Peki. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Dolayısıyla, burada şu anda öyle bir program yoksa
yoktur. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Sözünüzü senet kabul ediyoruz Sayın Bakan. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Ama on sene sonra, on beş sene sonra, onu bilemem. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Sözünüz senet Sayın Bakan. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Çok teşekkür ederim, sağ olun. Ben de öyle olsun
istiyorum açıkçası. Genel müdür
yardımcılarının Yönetim Kuruluna üye olma meselesi: Arkadaşlar, burada yapılan
değişikliklerin bir kısmı zaten, açıkça söyleyeyim, Yüksek Denetleme Kurulunun
raporlarında var. Bu dâhil o raporlarda var. Arkadaşlarımız o şekilde, işlerin
daha pratik, daha kolay gideceği kanaatindeler. Benim de kanaatim o
istikamette. Dolayısıyla, Kurumu bir bütün olarak görmek
lazım. Orada zaten genel müdürün dediği önemli ölçüde olur. Dolayısıyla,
ümit ediyoruz, bir uyum içinde çok daha hızlı çalışırlar, çok daha iyi hizmet
verirler. O bakımdan da orada bir endişem yok. Yine,
zannediyorum Sayın Günal sizin o söylediğiniz şey,
Anayasa, bir defa şu anda yürürlükte olan… Bu bizim yaptığımız bir değişiklik
Sayın Günal, bu yaptığımız bir değişiklik tasarısı.
Yoksa şu anda yürürlükte olan TRT Yasası’na her konuda dokunuyor değiliz. Orada
zaten altıncı sayfasında, madde 5’te, yayın esasları, TRT’nin vizyonu da misyonu da çok açık bir biçimde dile getirilmiş.
Zaten açık bir biçimde dile getirilmese de, yine de kamu kuruluşu olduğu için
Anayasa’nın özüne de, sözüne de uymak zorundadır. Çok şükür hiç değilse bu
konularla ilgili bir yorum farkı da yok, bazı konularda ciddi yorum farkları
var. BAŞKAN – Sayın
Bakanım… MEHMET GÜNAL
(Antalya) – “Bekleyin.” dediniz de az önce. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Hayır, o ayrı bir konu. MEHMET GÜNAL
(Antalya) – Gelecek bir şeyler var, onun için söyledim. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – O ayrı, benim “Bekleyin.” dediğim ayrı bir konu. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, süremiz… DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Peki, çok teşekkür ediyorum. Cevap veremediklerime
yazılı olarak cevap verilecektir. Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN – Ben
teşekkür ediyorum. Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde beş adet önerge vardır. Önergeleri geliş
sırasına göre okutup aykırılık durumuna göre işleme alacağım. Buyurun: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 s. sayılı kanun tasarısının çerçeve 3. maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı
kanunun 11. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “… Bakanlar Kurulu
tarafından genel müdür yardımcıları arasından atanan iki üye ile elektronik
veya kitle iletişimi alanından bir” ibaresinin “… Bakanlar Kurulu tarafından
genel müdür yardımcıları arasından atanan bir üye ile elektronik veya kitle
iletişimi alanından iki” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Yasa Tasarısının 2954 sayılı
Yasanın 11. maddesinin 1. ve 3. fıkrasını değiştiren 3. maddesine aşağıdaki 4.
fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“Yönetim Kurulu Başkanı başka bir kurum ve kuruluşun yönetiminde
ya da denetiminde görev alamaz.” TBM Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin
2. fıkrasının son cümlesinin fıkra metninden çıkarılmasını arz ederim. Kamer
Genç Tunceli Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı “Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanunu ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 3 üncü maddesi ile değiştirilen
2954 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Kurumun en yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulu;
Genel Müdür ile Genel Müdür tarafından genel müdür yardımcıları arasından
seçilen iki üye ile elektronik veya kitle iletişim alanlarından bir; hukuk
alanından bir; işletme, iktisat veya maliye alanlarından bir ve sanat veya
kültür alanlarından bir kişi olmak üzere, bu alanlarda temayüz etmiş kişiler
arasından seçilen ve atanan dört üyeden oluşur. Dışarıdan seçilen yönetim kurulu üyeleri; Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu tarafından her bir alandan teklif edilen iki kat aday arasından
seçilir.” “Yönetim Kurulu
üyeliği dört yıldır. Süresi biten üyeler ile herhangi bir sebeple Yönetim
Kurulundan ayrılanların yerine yeniden atama ve seçim yapılır. Süreleri sona
eren üyelerin yeniden atanmaları ve seçilmeleri mümkündür. Yeni atanan veya
seçilen üye göreve başlayıncaya kadar mevcut üyenin görevi devam eder. Bir yıl
içinde mazeretsiz iki toplantıya katılmayanların üyeliği kendiliğinden sona
erer.” BAŞKAN – En
aykırı önergeyi okutup işleme alacağım. Buyurun: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 sıra sayılı Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 3’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Madde 3- 2954
Sayılı Kanunun 11’inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. “Kurumun en
yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulu aşağıda belirlenen 15
kişiden oluşur. Üniversitelerarası kurul tarafından seçilecek, alanlarında temayüz
etmiş iletişim bilimleri ve konservatuar üyesi birer kişi, Türkiye Barolar
Birliği’nce seçilen bir kişi, İşçi Sendikaları Konfederasyonlarınca seçilen bir
kişi, Memur Sendikaları Konfederasyonlarınca seçilen bir kişi, Türk Mimar ve
Mühendis Odaları Birliği’nce seçilen elektronik, elektrik-elektronik,
elektronik ve haberleşme, bilgisayar, telekomünikasyon mühendisliği veya radyo
ve televizyon ile ilgili mühendislik dallarından alanında temayüz etmiş bir
kişi, Türkiye Ziraat Odaları Birliği tarafından seçilen bir kişi, Türkiye
İşverenleri Sendikasınca seçilen bir kişi, Gazetecilik örgütlerince seçilen bir
kişi, Sağlık Meslek örgütlerini temsilen seçilen bir kişi, Türkiye Esnaf ve
Sanatkârlar Konfederasyonu tarafından seçilen bir kişi, kurum çalışanlarınca
seçilen bir kişi, Genel Müdür ile Yayın ve Teknikten sorumlu Genel Müdür
Yardımcıları, yukarıda belirtilen kurum ve kuruluşlar tarafından belirlenen
üçer aday arasından birer kişi Cumhurbaşkanı tarafından atanır.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın
Kaplan, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar) HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, günümüzdeki teknolojik
gelişmeler, özellikle sayısal yayın teknolojisindeki ilerlemeler, ses-görüntünün
çeşitli yollarındaki gelişmeler… Bu konuda yapılacak her değişikliğe olumlu
katkı sunmaya biz varız. Alt komisyonda, Plan ve Bütçe Komisyonunda, her alanda
da bu katkımızı esirgemedik. Ancak şunu
tartışabiliyor muyuz yüce Mecliste: TRT’yi dünyanın markası yapabilir miyiz?
Bağımsız, tarafsız, özerk, demokratik, personeli liyakatle gelmiş, yirmi yedi
dilde yayın yapan ama 20 milyon Kürt yurttaşının dilinde yayın yapamayan TRT’yi
dünya markası hâline getirebilir miyiz? Bütün mesele bu. Evet, küreselleşen
dünyada haksız rekabet haklı rekabet, le passe de passe; acımasız bir
kapitalizm içinde herkes ayakta durmak zorunda, özel sektör de devlet sektörü
de. Bu bir gerçek. Ona göre de yapılanmak
zorundasınız. Yani kadrolaştığınız zaman sorun çözülmüyor. Kadrolaştığınız
zaman bugün varsınız, sizin kadrolar vardır; yarın yoksunuz, sizin kadrolar
gider, başka kadrolar gelir. Bu da bu ülkeye hiçbir hayır, hiçbir yarar
getirmez. Şimdi, biz bazı
önergeler verirken gerçekten şunu düşünüyoruz: TRT kendi adına yayın ve hizmet
ürettiği halk dili arasındaki bağı nasıl kuracak, demokratik ve katılımcılığı
nasıl sağlayacak; halkın vergisiyle ayakta duran TRT, halka nasıl hizmet
edecek? Bir partiye değil… Asla bir partinin sesi olmamak kaydıyla TRT, bu
Türkiye Cumhuriyeti’nin, 70 milyonun. Şimdi soruyorum:
Evet, yayın yönetim kurulu çok önemli. Bir önerge verdik, demin okudunuz.
Meslek örgütleri, emek örgütleri, işçi sendikaları, işveren sendikaları,
barolardan, teknik alana kadar hepsinden üst düzeyde birer kişiden bu yönetim
kurulu oluşsun dedik, 15 kişi, temayüz etsin. Ha, eksik de var. O eksiği de
bugün açacağım. Öyle, Başbakan Diyarbakır’a gidip “TRT Kürtçe televizyon yayını
yapacak.” deyip seçim startını verirken soracağız,
senin bu yirmi dört saat Kürtçe yayınını hangi kadrolar yapacak? Hangi birim
yapacak? Hangi birimin başında hangi müdür olacak, hangi genel müdüre sorumlu
olacak? Zazaca mı konuşacak, Kurmanci
mi konuşacak, Soranice mi konuşacak? Ha, dur bakayım,
öyle yirmi dört saat TRT’de Kürtçe yapmak için 20 milyon Kürt yurttaşını nasıl
kucaklayacaksın? Ha, bugüne kadar kırk beş dakika yayın yapmıyorsun, Şivan’ın parçalarını, Ciwan Haco’nun parçalarını, Rojin’in,
Aynur’un parçalarını çalıyorsunuz, Kürt sanatçılara ne kadar telif hakkı ücreti
ödedin? Her sanatçının hakkı kutsaldır, hele eser üreten ve müzik gibi
evrensel, sinema gibi evrensel, tiyatro gibi evrensel, resim gibi her alanda
her seste bu ülkenin güzelliğini yansıtacak alanda senin yapılanmanda,
örgütlenmende 20 milyon Kürt yurttaşını ve diğer farklılıklarını, Laz’ını,
Çerkez’ini, Boşnak’ını, güzelliklerini kucaklayacak… Zaten yirmi yedi dilde
yayın yapan TRT’nin kadrosunu… Bu tasarıyla yapamazsın Sayın Başbakan, 60’ıncı Hükûmet, yapamazsın. 5 tane Kürtçe bilen elemanın yoksa, Kürtçe bilen bir müdürün yoksa, Kürtçe eğitim almış,
Kürtçe okul okumuş, Kürtçe sertifikası olan bir vatandaşın yoksa. Bu Kurumun bu
ilgili biriminde, bu ilgili birimin başında, sana "Kürtçe yayını ithal mi
edeceksin, kimden edeceksin?” diye sorarlar. Bu ülkenin insanları, yirmi dört
saat yayın yapacak, bu ülkenin insanları… Örneğin bu Parlamentonun bir üyesi
olarak ben Hasip Kaplan, Kürtçe siyasi tartışma
programına AKP’li 75 Kürt milletvekiliyle çatır çatır
katılmak isterim. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Kaç tane? HASİP KAPLAN
(Devamla) – CHP’den de var. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Kaç tane? HASİP KAPLAN
(Devamla) – 75… Gizli de 10 tane kadar var, 85. (CHP sıralarından gülüşmeler) (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) M. NURİ YAMAN
(Muş) – MHP’de de var, MHP’de Hasan Özdemir var. HASİP KAPLAN
(Devamla) – MHP’den de Kürtçe bilen milletvekili var. BAŞKAN – Sayın
Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. HASİP KAPLAN
(Devamla) – Şimdi, ben, bu önergede Hükûmete bir
tavsiyede bulunacağım. Zaten ben madde üzerinde konuştuğumda açıklayacağım.
Kürtçe televizyon yayını yapmak için Kürt enstitülerinden birisiyle görüştünüz
mü? Kürtçe yayın yapmak için Kürt kültür merkezlerinden hiçbirisiyle görüştünüz
mü? Kürtçe yayın yapmak için Kürt kültür vakıflarıyla görüştünüz mü? E, be
kardeşim siz kiminle görüşüp TRT yayını yapacaksınız? Mir Dengir
Fırat Kürtçe biliyor, onu çıkarın. Olmazsa, Diyarbakır’dan arkadaşları çıkarın,
o boşluğu doldursunlar. Yok eleman başka türlü. Biraz
gerçekçi olalım. Ayağımız yere bassın. Bir işi yaparken doğru dürüst yapalım,
güzel yapalım, kucaklaşalım. Bu ülkeye bu yaraşır. Vallahi eksiktir
ama bu önergemiz yerindedir, sağduyunuza sunuyoruz. Bu önergede bir
eksikliğimiz var, bir de -Kürtçe- genel müdür eklememiz gerekiyordu, o da bizim
eksikliğimiz. İtiraf ediyorum. M. NURİ YAMAN
(Muş) – Genel müdür yardımcısı… HASİP KAPLAN
(Devamla) – Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar) III.- YOKLAMA (CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı) K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, oylamadan evvel yoklama istiyoruz. BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, önergenin oylamasından önce yoklama talebi vardır,
bu talebi yerine getireceğim. Şimdi, yoklama talebinde bulunan arkadaşları tespit edeceğim:
Sayın Anadol, Sayın Aslanoğlu,
Sayın Baratalı, Sayın Öztürk, Sayın Mengü, Sayın Ayhan, Sayın Köse, Sayın Keleş, Sayın Özbolat, Sayın Ünsal, Sayın Özkan, Sayın Köktürk, Sayın
Arat, Sayın Karaibrahim, Sayın Güner,
Sayın Coşkuner, Sayın İnce, Sayın Ekici, Sayın Ünlütepe, Sayın Meral, Sayın Akıncı, Sayın Sönmez, Sayın
Yıldız, Sayın Arslan, Sayın Erenkaya. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S.
Sayısı:219) (Devam) BAŞKAN - Sayın Hasip Kaplan ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 sıra sayılı “Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu ile Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı”nın çerçeve 3 üncü maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı Kanunun 11
inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa
Vural (Adana) ve arkadaşları “Kurumun en yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulu;
Genel Müdür ile Genel Müdür tarafından genel müdür yardımcıları arasından
seçilen iki üye ile elektronik veya kitle iletişimi alanlarında bir; hukuk
alanından bir; işletme, iktisat veya maliye alanlarından bir ve sanat veya
kültür alanlarından bir kişi olmak üzere, bu alanlarda temayüz etmiş kişiler
arasından seçilen ve atanan dört üyeden oluşur. Dışarıdan seçilen yönetim kurulu üyeleri; Radyo ve Televizyon Üst
Kurulu tarafından her bir alandan teklif edilen iki kat aday arasından
seçilir.” “Yönetim Kurulu üyeliği dört yıldır. Süresi
biten üyeler ile herhangi bir sebeple Yönetim Kurulundan ayrılanların yerine
yeniden atama ve seçim yapılır. Süreleri sona eren üyelerin yeniden atanmaları
ve seçilmeleri mümkündür. Yeni atanan veya seçilen üye göreve başlayıncaya
kadar mevcut üyenin görevi devam eder. Bir yıl içinde mazeretsiz iki toplantıya
katılmayanların üyeliği kendiliğinden sona erer.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun. HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, bir kurumun özerkliği ve tarafsızlığı sadece Anayasa ve
yasalara yazmakla sağlanamaz. Sayın Bakan da tasarının geneli üzerinde
kendisine yönelttiğimiz soruya vermiş olduğu cevapta bu gerçeğin altını çizmiş
ve kabul etmiştir. Kendisinin, TRT’nin özerkliği ve tarafsızlığı için elinden
gelen çabayı göstereceğine yönelik beyanlarına inanmak istiyoruz ancak şu anda
TRT Kurumu tarafından yapılmakta olan iktidar yanlısı yayınlar, bu yönde her
şeyin Sayın Bakanın kontrolünde olmadığını göstermektedir. Değerli
milletvekilleri, gerçekten de bir kurum, Anayasa ve yasalarda öyle yazdığı için
kendiliğinden özerk ve tarafsız olamaz. Özerklik ve tarafsızlığın gerçekleşmesi
için bazı asgari koşulların yerine getirilmesi gerekir. Öncelikle, Kurum, mali
özerkliğe sahip olmalıdır. Bunun böyle olduğunu ya da bu tasarının bunu
sağlamayı hedeflediğini söyleyebilir misiniz? Kurum, aynı
zamanda idari özerkliğe de sahip olmalıdır. “Bu tasarıyla TRT’nin idari
özerkliğinin sağlanması amaçlanmaktadır.” diyebilir misiniz? Kurum, mesleğin
etik kurallarına bağlı, deneyim sahibi ve nitelikli personele sahip olmalıdır.
Hâlen bu özellikleri taşıyan personele sahip olan Kurumun bu tasarı
yasalaştıktan sonra da bu özelliklerini koruyabileceğini düşünebiliyor musunuz?
Tasarı, öngördüğü
Yönetim Kurulu yapısı ve Yönetim Kurulu üyeliklerine atanma ve seçilme
usulleriyle, deneyim sahibi ve nitelikli personelin tasfiyesine yönelik
düzenlemeleriyle TRT’nin idari özerkliğine indirilmiş bir darbe niteliğindedir. Değerli
milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonu gündeminde bulunan Elektrik Kanunu
Tasarısı’nda yer alan bir hükümle de TRT, mali yönden Hükûmete
bağımlı hâle getirilmek istenmektedir. Elektrik faturalarından ayrılacak pay,
her yıl Kurumun bütçe tasarısı incelendikten sonra Bakanlar Kurulu tarafından
belirlenecektir. Bu da mali özerkliğe indirilmiş bir darbe olacaktır. Değerli
milletvekilleri, tasarı, TRT için asıl gerekli olan yapısal ve işlevsel yeniden
yapılandırma düzenlemelerine de yer vermemektedir. Tasarının, kadrolaşma amacı
dışında bir amacının olmadığı, Sayın Bakan her ne kadar kızsa da açıktır.
Sormak gerekiyor: TRT’de uzman personel eksikliği mi var, sanatçı noksanlığı mı
var? Mali yapısında bir düzeltme mi yapıyorsunuz? Yayıncılık ve
telekomünikasyon sektöründe meydana gelen gelişmelere uyum çabası mı var? Bu
sorulara cevaplarımız “evet” olmadığına göre, bu tasarının bilinen siyasi
kadrolaşma dışında bir amacı olamaz. Değerli
milletvekilleri, Hükûmetin altı yıllık uygulamaları,
kamuda ve toplumda bir siyasi kadrolaşma içinde olduğunu göstermektedir. Bunun
gerçek olmadığını söyleyebilirsiniz. Ancak sizin bu savunmanız, bu konuda
partinize ve Hükûmetinize karşı duyulan güvensizliği
ortadan kaldırmaya yetmemektedir. Bu tasarıda yaptığınız gibi, TRT’de hizmet
birimlerinin sadece adını değiştirirseniz, birimlerin görev ve yetkilerinde
yeni belirlemeler yapmadan bunu yaparsanız, insanları bu işi siyasi kadrolaşma
için yapmadığınıza inandıramazsınız. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. Getirdiğiniz
tasarının Anayasa’ya aykırılıklarla -özerklik ve tarafsızlık konusunda
Anayasa’ya aykırılıklarla- sakat olduğunu ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öztürk. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: TBM Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 sıra sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin 2. fıkrasının son cümlesinin
fıkra metninden çıkarılmasını arz ederim. Kamer
Genç Tunceli BAŞKAN – Sayın
Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun efendim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 219 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin tasarı
metninden çıkarılmasına ilişkin olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Önergenin
mahiyeti bu, Bakanlar Kurulu tarafından atanan genel müdür yardımcıları,
üyeleri, gerektiğinde Bakanlar Kurulu tarafından değiştirilebilir.
Biliyorsunuz, Yönetim Kurulu üyeliği süresi dört yıldır. Şimdi dört yıllığına
atanan Yönetim Kurulu üyeliğinde buraya bir şey getirmişsiniz. Yani, genel
müdür yardımcılarının 2’sini Bakanlar Kurulu atıyor ve “Dört yıl beklemeden de
bunları görevden alsın Bakanlar Kurulu.” diyorsunuz. Şimdi, değerli
milletvekilleri, her devletin saygınlığı, o devletin gücü ve o devletin
kurumlarının saygınlığı ile mümkündür. İşte, yargısı saygınsa, kurumları
saygınsa… Bugün, İngiltere’nin BBC kanalı gerçekten dünyada kabul görmüş büyük
bir kurum, herkes saygı duyuyor. Niye acaba Türkiye Radyo- Televizyon Kurumu da
dünyada saygın bir kurum olmasın? Niye dünyanın her tarafındaki insanlar buna
saygı duymasın? Buna saygı duyabilmesi için, evvela Türkiye Cumhuriyeti devleti
vatandaşlarının buna saygı duyması lazım. Türkiye Cumhuriyeti devleti
vatandaşları nasıl saygı duyacak buraya? Buradaki yönetime saygı duyacak.
Yaptıkları programlarla, yaptıkları yayınlarla, bilime, ilime, eğitime yaptığı
katkılarla büyük bir saygınlık kazanırsa elbette ki bu Kuruma herkes tarafından
saygı duyulur. Ama şimdi böyle bir yayın politikası güdebilmesi için de bu
Kurumun siyasi kontrolden uzak olması lazım,
bağımsız olması lazım. Şimdi, nasıl bağımsız olacak? İşte getirmişsiniz,
yine Bakanlar Kurulu 2 tane genel müdür yardımcısını atıyor. Bırakın da dört
sene bu insanlar görev yapsın. Niye yani ille, hesabıma gelmediği zaman ben
bunu görevinden alırım? Şimdi, bakın,
sayın milletvekilleri, biz siyasiyiz, hepimiz siyasiyiz. Maalesef, biz
siyasiler, yani ille siyasi amaçlarımız doğrultusunda hareket ederken tarafsız
hareket edemiyoruz. Birilerinden, seçmen kitlesinden bir baskı geldiği zaman
bunlara boyun eğmek zorunda kalıyoruz. Bu bir gerçek, hayatın
bir gerçeği. Yani biz keşke onu aşabilsek, keşke çok tarafsız davranabilsek. Yani
böyle siyasi menfaatlerimizin kölesi olmayıp da ülkemizin büyütülmesi için,
milletimizin büyütülmesi için, bu memleketin geleceğinin parlak olması için,
Türkiye’yi dünyada lider bir devlet yapabilmemiz için, canla başla,
namusumuzla, şerefimizle, haysiyetimizle, dürüstlüğümüzle çalışsak ne kadar
güzel olur. O zaman bu memleketin başına en ufak bir sıkıntı gelmez, bu
memlekette herkes görev yapar, herkes dürüst görev yapar. Namussuzca görev
yapanların, hırsızlık yapanların görevlerinden alındıkları izlenimine
kapıldıkları zaman, bu konuda parlamentolarına, yargılarına bir güven
duydukları zaman bu insanlar dürüst çalışır, bu insanlar ülkesine hizmet eder,
bu insanların hepsi memleketinin, milletinin refahı ve huzuru için çalışır.
Şimdi bunu yapabilmek için bu insanların kendilerini güvencede hissetmesi
lazım. Dört sene için hükûmet 2 tane genel müdür
yardımcısını Yönetim Kuruluna atıyor. Niye gerektiği zaman alsın bunu? Senin
kaşını beğenmedim! Bakın, şimdi,
biraz önce sizin Grup Başkan Vekiliniz dedi ki: “Bu Genel Müdür zamanında 2
tane kişi atanmış.” Hayır. İbrahim Şahin döneminde dışarıdan atananlar, Kurum
dışından atananlar 16 kişi. Kurum içinde göreve atananlar 29 kişi. Ondan sonra,
İbrahim Şahin döneminde görevden alınanlar 20 kişi. Hem görevden alınanlar
kimler? Genel Müdür Yardımcısı, Genel Müdür Yardımcısı, Genel
Müdür Yardımcısı, Haber Daire Başkanı, Haber Daire Başkan Yardımcısı, Haber
Daire Başkan Yardımcısı, Yayın Arşivleri Daire Başkanı, Vericiler Daire
Başkanı, Araştırma ve İmalat Daire Başkanı, Sosyal İşler Daire Başkanı, Sosyal
İşler Daire Başkan Yardımcısı, Personel Daire Başkanı, Diyarbakır Bölge Müdürü,
İzmir Bölge Müdürü, Haber Daire Başkanı, Radyo Haber Müdürü, İzmir Haber
Müdürü, Genel Müdür Müşaviri, İstanbul Televizyon Müdürü, Program Müdürü,
Ankara Televizyon Program Müdürü, İstanbul Müdürü… Şimdi, böyle, İbrahim
Şahin döneminde AKP yandaşları, gruplardan alınanlar, işte Aksiyon dergisinden,
Cihan Haber Ajansından, Kanal 7’den, Kanal A’dan,
Milletin Sesi gazetesinden, Cihan Haber Ajansından, Kanal 24’ten… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Genç, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. KAMER GENÇ
(Devamla) – Şimdi, bakın, değerli milletvekilleri, elbette ki yani herhangi bir
kurumdan alınabilir. Yani Kanal 7’den alabilir, Kanal 24’ten alabilir. Ama yani
böyle bir yere getirmek için yayıncılık ilkesine bir katkı sağlayacak, dürüst
olacak, namuslu olacak, ülkenin geleceğini düşünecek kişiler getirilirse biz
bunlara bir şey demiyoruz. Ama sırf beni şey ettiği için… Bakın, Tayyip
Erdoğan’ın kredisini vermeyen Halk Bankasının 2 Genel Müdürü krediyi imzalamadı
diye görevden alınıyor. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar yahu? Bir kurumda, bir
yerde insanlar devleti savunuyorsa, yani o ülkeyi savunuyorsa bunlara siz
görevden alma cezasını vermeye vicdanınız razı mı? Yapmayın yani bunu!
Arkadaşlar, bu memleketi bitiriyoruz, bakın. Türkiye Cumhuriyeti devletinin
Parlamentosunda Türkiye Cumhuriyeti devletinin bitirilmesi için her türlü
tuzaklar sizin siyasi iktidarınız zamanında kuruluyor ve sizin Genel Başkanınız
zamanında şey ediliyor. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – 2002 öncesiydi bu söylediğin. ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Geç bunları, geç. KAMER GENÇ (Devamla) - İşte, yahu bunların tavizleri ortada. Bunları yapmayın. Bu Türkiye’yi büyütmemiz lazım. Bunu
davranışlarla da gösterin. Siyasette milletvekilinin kendi vicdanıyla hareket
etme gücünü verin siyasetçiye. Saygılar
sunuyorum, önergemin kabulünü rica ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 sıra sayılı Yasa Tasarısının 2954 sayılı Yasanın 11. maddesinin 1. ve 3.
fıkrasını değiştiren 3. maddesine aşağıdaki 4. fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz. İsa
Gök (Mersin) ve arkadaşları “Yönetim Kurulu
Başkanı başka bir kurum ve kuruluşun yönetiminde ya da denetiminde görev
alamaz.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Ünsal, siz mi konuşacaksınız? HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Evet. BAŞKAN – Buyurun. HÜSEYİN ÜNSAL
(Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 3’üncü maddedeki önerge
üzerinde söz almış bulunuyorum. Önergenin ve kanunun görüşülmesi esnasında bir
tespitimi de yapmak istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, burada sanki TRT’deki yapılanlar, kadrolaşmalar, yapılan işlerin,
faaliyetlerin hepsinin sorgulanması altı aylık bir dönemi kapsıyormuş gibi
algılandırılmak isteniyor. Ben bir konunun
altını çizmek istiyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi altı yıldır iktidarda.
Dolayısıyla, altı yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisinin TRT
üzerindeki icraatlarının da tartışılması söz konusu. Dolayısıyla, böyle bir
altı aylık süreyle bu işi kısıtlı olarak bırakmak noktasında değiliz. İkinci bir tespit
de altı yıldır iktidardasınız değerli arkadaşlarım. Altı yıl içerisinde,
iktidarda olduğunuz süre içerisinde Türkiye’de bir sürü önemli şeyler oldu. Bir
tane güzel bir iş yapmışsınız, 2003 yılının şubat ayında İletişim Şûrası
düzenlemişsiniz. Şu çıkan kanunun, İletişim Şûrası’nda çıkan kararlarla iç
alakası yok, hiç alakası yok, tek tek okumak
istemiyorum. Bunun dışında, daha
da önemlisi -o çok daha önemli; ki, ona uyulması
gerekiyor- sizler, 28 Haziran 2006 tarihinde, yine bu yüce Mecliste Dokuzuncu
Kalkınma Planı kabul edilmiş. O Kalkınma Planı’nında
Bilgi ve İletişim Teknolojileri Özel İhtisas Komisyonunun raporu var, o Kalkınma
Planı’nın doneleri çıkmış. O ihtisas komisyonunda
çıkan kararlarla, Dokuzuncu Kalkınma Planı’yla, şu çıkan yasanın yine hiç
alakası yok. Yine bu konuda tek tek sıralamak
istemiyorum çünkü çok ciddi ve kısıtlı bir vaktimiz var. Yani yapılan yasanın
iki tane tespitini yapmak istiyorum: Bir tanesi altı aylık sürenin eleştirisi
yapılmıyor burada. İkincisi de, bu ülkede alınan İletişim Şûrası kararları ve
Dokuzuncu Kalkınma Planı’nın önerdiklerinin hiç alakası olmayan bir kanunu
çıkartmak için gayret ediyorsunuz. O yüzden de bu önergeleri verdik,
değişiklikler yapmak istiyoruz. Bu arada, tabii,
TRT Genel Müdürümüzün birkaç tane görevinden dolayı epeyce sorgulamalar oldu,
sorular oldu, hepimiz tabii ki bu gerçekleri biliyoruz. Dolayısıyla, görevi
içerisinde bağdaşmayacak, TRT Genel Müdürlüğü ve Telekom yöneticiliğinin
olmayacağını burada bir kez daha altını çizerek söylemek istiyoruz. Dolayısıyla
aldığı maaşla ilgili epeyce sorgular, sorgulamalar oldu, onu da söyleyeceğiz.
Tabii ki, biz, espri yapalım yine “Erkeğe maaşı sorulmaz.” derler. Herhâlde
Sayın Bakan çok geç cevap verecek, birkaç şeyde bu konuyu atladı. Değerli
arkadaşlarım, zaten bu görevi almayacağına dair Danıştayın
da bir kararı var. Danıştay 2007/2534 sayılı Kararı’yla bu görevlerin birleşmeyeceğine
dair yine TRT aleyhine açılan bir davada yorumunu yapmış. Dolayısıyla hukuka
uymaya çalışalım, bu konuda eksiklerimizi bırakmayalım. TRT Genel
Müdürlüğüne danışman atanmış; biz bunu da araştırdık, bir hâkim atanmış.
Değerli arkadaşlarım, Hâkim ve Savcılar Kanunu’nda, 2802: “Hakim
ve savcılar, kanunlarda belirlenenlerden başka resmi ve özel hiçbir görev
alamazlar, kazanç getirici faaliyetlerde bulunamazlar.” deniliyor. Değerli
arkadaşlarım, bu danışman olarak alınan arkadaşımız hukuk danışmanı. Sanırım bu
TRT’de 13 tane avukat var, 1 tanesi baş hukuk müşaviri, 3 hukuk müşaviri, 2
hukuk müşavir yardımcısı ve 13 avukat varken bu ihtiyaç nereden doğmuş? Sayın
Bakanım, bunu çok merak ediyoruz. Kadrolaşmayla
ilgili yine net cevaplar alamadık. Bu konuda biraz sıkıntı çekiyorsunuz ama…
Şimdi, biz, bu 1.700 tane geçmiş dönemde alınan kadroyla ilgili, alınan şahısla
ilgili, bu 1.700 kişi, vericilerle alakalı olarak geri gelen insanlar mıdır? Bu
sayıyı mutlaka öğrenmek istiyoruz. İkincisi,
1.768+594 personel olarak… Sizin konuşmanızda adlandırılan bu 594 tane geçici
personelin de, biz biliyoruz ki, şu anda 485 kişisi de yeniden Sayın İbrahim
Şahin genel müdürlüğü döneminde sözleşmeleri imzalandı. Dolayısıyla 485 kişinin
de bu dönemde alındığının da tespitini yapmak lazım. Ama o insanlar geçmiş
dönemlerde de sözleşmeleri yenilenerek alınan insanlar. Dolayısıyla kadrolarla
ilgili epeyce söz söylenebilir. Sayın Bakanım,
sizler dediniz ki: “Magazin olur.” Magazin olacak o kadar olaylar olmuş ki
sizin iktidarınız döneminde. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Ünsal, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. HÜSEYİN ÜNSAL
(Devamla) – Teşekkür ederim. İki tane çok
somut örnek vererek konuşmamı bitirmek istiyorum. Bakın, sizin
döneminizde dekor taşıma, çamaşır yıkama ve ütücü kadrosunda 29 Mart 2006
tarihinde bir bayanı işe aldınız. Aynı bayanı 17 Nisan 2006, bir ay geçmeden o
ütücü kadrosuna aldığınızı genel müdür danışmanı yaptınız. Bu
Devlet Hava Meydanlarından naklen gelen bir personel. Bu magazin değil
de nedir? Yine, Yönetim
Kurulu Üyesi Ali Alp’in eşini, uzmanlık hakkı olmadığı hâlde, sınava sokmadan
yine Genel Müdürlük uzmanı yaptınız geçmiş dönemde. Bu sayfaların
hepsinde bu geçmiş dönemde yaşanan olayların, magazinlerin sözü ediliyor.
Dolayısıyla, Sayın Bakanım, 70 milyon insanın -demin de söyledim- “benim”
dediği TRT’ye lütfen dokunmayın. TRT ulusal bir kanaldır, kamu yayıncılığı
yapmaktadır. O kamu yayıncılığı yapan insanlar mikrofonu uzattığı zaman,
Başbakandan da doğru bilgiyi almak için her türlü soruyu diğer kanalların
muhabirleri gibi sorma hakkına sahip olmalıdırlar. BBC’nin
bütün -izleyin- muhabirlerinin hepsi Blair’e, Bush’a
gidip bu soruları rahatça sormak durumundalar. BAŞKAN – Sayın
Ünsal, teşekkür ediyorum size. HÜSEYİN ÜNSAL
(Devamla) – Ama, TRT’yi böyle bir tarafsız, objektif,
çalışanlarını özgürce hareket ettirebilecek, haber verme özgürlüğünü
sağlattıracak bir yapıya kavuşturmak yine bizim bu Meclisimizin elinde.
Dolayısıyla, TRT’nin üzerinden, lütfen, Adalet ve Kalkınma Partisi düşüncesini
kaldırın, ulusal bir yayın kuruluşu olma noktasına getirin. BAŞKAN – Sayın
Ünsal, lütfen son cümlenizi alayım. HÜSEYİN ÜNSAL
(Devamla) – Dolayısıyla, önergemizin lehinde oy vermenizi diliyor, saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısını arayın. BAŞKAN – Karar yeter
sayısı istiyorsunuz. Evet, önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı
vardır. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 s. sayılı kanun tasarısının çerçeve 3. maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı
kanunun 11. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “… Bakanlar Kurulu
tarafından genel müdür yardımcıları arasından atanan iki üye ile elektronik
veya kitle iletişimi alanından bir” ibaresinin “… Bakanlar Kurulu tarafından
genel müdür yardımcıları arasından atanan bir üye ile elektronik veya kitle
iletişimi alanından iki” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mehmet
Günal (Antalya) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Günal burada mı veya başka bir konuşacak arkadaş var mı
imza sahiplerinden, gerekçeyi mi okutayım? ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Bir genel müdür
yardımcısının yönetim kurulu üyesi olması yeterli görülmektedir. Ayrıca
teknoloji ile gelişmelere paralel olarak elektronik veya kitle iletişim
alanından iki üyenin atanması önerilmektedir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 19.30’da
toplanmak üzere birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.58 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 19.35 BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatoş
GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 219 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 4’üncü maddeyi
okutuyorum: MADDE 4- 2954
sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin beşinci fıkrasının (c) bendi ile altıncı ve
yedinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “c) Kamu kurum ve
kuruluşlarında veya temayüz ettiği televizyon, radyo, haberleşme, bilgisayar,
telekomünikasyon, elektronik, kitle iletişimi, hukuk, işletme, iktisat, maliye,
sanat veya kültür alanında en az on iki yıl hizmeti bulunmak,” “Genel Müdür
yardımcılarından birisinin; elektronik, elektrik-elektronik, elektronik ve
haberleşme, bilgisayar, telekomünikasyon mühendisliği veya radyo ve televizyon
ile ilgili mühendislik dallarının birinden mezun olması zorunludur.” “Genel Müdürün
herhangi bir sebeple geçici süre ile görevde bulunmaması halinde uygun göreceği
genel müdür yardımcısı kendisine vekalet eder. İstifa,
ölüm, görevden alınma veya başka bir sebeple Genel Müdürlük makamının boşalması
halinde ise yerine atama yapılıncaya kadar, yönetim kurulu üyesi genel müdür
yardımcılarından bu hizmette daha kıdemli olanı, kıdemde eşitlik olması halinde
ise yaşlı olanı Genel Müdüre vekalet eder.” BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, madde üzerinde gruplar ve şahsı adına söz alan sayın
milletvekillerimizin isimlerini arz ediyorum. Gruplar adına: Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına Selçuk Ayhan, İzmir Milletvekili; Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına Mehmet Serdaroğlu, Kastamonu
Milletvekili; Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hasip
Kaplan, Şırnak Milletvekili. Şahısları adına: Ertekin Çolak, Artvin; Abdurrahman
Arıcı, Antalya milletvekilleri. İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’a aittir. Sayın Ayhan,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; TRT
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine
Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak için söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve ekran başında bizi izleyen yurttaşlarımızı
saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinde dikkati çeken
iki değişiklik var: Bir tanesi, görevlendirmede sadece meslek erbabı olmanın
yetmediği ve daha üstün vasıfların arandığı değerlendirme var iken eskiden;
şimdi üstün vasıflar aramak bir tarafa, daha genel bir değerlendirme yapılarak
bazı nitelikler göz ardı edilir duruma getirilmiştir. İkinci değişiklik
ise on beş yıllık deneyim süresinin on iki yıla indirilmesidir. Anayasal bir
kurum olan ve diğer kurumlardan farklı düzenlemeler içeren TRT Yasası, TRT
Genel Müdürünün, genel müdür yardımcılarının ve Yönetim Kurulu üyelerinin bazı
özelliklere ve niteliklere sahip olması gerektiğini öngörmüştür. Bu nedenle on
beş yıl deneyim şartı getirilmiştir. Şimdi bunun on iki yıla indirilmesinin
mantığını anlamak mümkün değil, daha doğrusu mümkün. Nedeni: Daha önce de
kişiye özel kanunlar çıkarıldığı gibi şimdi de kişiye özel, on iki yıla
düşürülmesi söz konusu. Yani görevlendirilmek istenen kişi beş yıllık bir
deneyim sahibi olsaydı beş yıla düşürülecekti ya da hiç deneyimi olmasaydı
belki deneyim aranmayacaktı. Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; 13’üncü maddenin yedinci fıkrasında öngörülen değişikliğe
göre, Genel Müdür geçici süreli olarak görevden ayrıldığında ya da
rahatsızlığında veya değişik nedenlerle uzun süreli görevinden uzak kaldığı
zaman genel müdür yardımcılarından en kıdemlisini, kıdemde eşitlik varsa en
yaşlısını kendisine vekil bırakıyordu. Bu maddede de bir değişiklik söz konusu.
Bunu da pek mantıklı bulamıyoruz. Şimdi, diğer
yandan, “Yönetim Kurulu üyesi genel müdür yardımcılarının hizmette en
kıdemlisi…” diye yapılan tanımlama yeterince açık değil. “Yönetim Kurulu
üyeliğinde en kıdemlisi, kıdemde eşitlik hâlinde ise en yaşlısı vekâlet eder.”
şeklinde bir düzenleme gerekiyor aslında. Eski PTT’ci,
Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı Sayın İbrahim Şahin’in, Sayın Abdullah Gül
Cumhurbaşkanı olduktan sonra nihayet TRT Genel Müdürlüğüne getirildiğini
biliyoruz. Kendisi üzerinde ne kadar ısrar edildiği
icraatlarıyla da kendini göstermekte. O da YÖK Başkanımız gibi görevini
başarıyla yapıyor. Bu arada, iki
hafta önce bu tasarı görüşülürken hazırladığım konuşmamda “Avea
ve Türk Telekom’daki koltuklarını bırakmaması ne kadar etiktir.” diyecekken,
bir tanesini kanun gereği bıraktığını öğrenmiş bulunuyoruz. Ama diğerini
bırakmamış olması bile bu konuda etik bulduklarının göstergesidir. Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; bugün gelinen noktada AKP İktidarının, Türkiye’nin tüm
kurumlarında olduğu gibi bugün görüştüğümüz TRT yasası ile kadrolaşma yolunda
bir adım daha attığı bilinen bir gerçektir. Amaçlanan daha rahat kadronun
önünün açılmasıdır, kadrolaşmanın önünün açılmasıdır. Temel zihniyet ise
TRT’nin çağdaş yapısını değiştirmektir. Sayın Genel Müdürün göreve geldikten
sonra basın-yayın organlarına yansıyan yeni personel alımları da yukarıda ifade
ettiklerimizi doğrulamaktadır. Bu yasa
değişikliğinde öngörülen konulardan biri de personel çokluğu nedeniyle yapının
hantal olduğu gerekçesi. Son dönemde alınan personelin, biraz önceki bölümde
bir AKP milletvekili arkadaşım 21 kişi olduğunu söyledi, basına da “30 kişi
civarında” diye yansımıştı. O zaman bu personel artışını nasıl açıklayacağız
hantalsa yapı, personel sayısı çoksa ve üstelik bunların dinci medyadan yeni
aktarıldığı söyleniyorsa? TRT elbette dünya
çapında bir marka hâline getirilmelidir. Elbette bir yenilenmeye, bir
gelişmeye, teknolojik yatırımlara ihtiyaç vardır. Ancak, bilim ve teknolojinin
hızlı geliştiği günümüzde çağdışı, yobaz ve yandaşlara istihdam yaratma
mantığıyla bu değişim olanaksızdır. Yayıncılıkla ilgisi olmayan insanların bu
işin başına getirilmesiyle başlanan anlayışın sonu TRT’yi bitirmektir. TRT’de yapılacak
personel azaltılması sonucunda açıkta kalacak ve başka yerlere aktarılacak
personelin sonunun ne olacağı da belirsizdir. Yıllarca TRT’de basın-yayın
konusunda hizmet vermiş bu personel başka yerlerde ne şekilde istihdam
edilecektir? İktidar kendi kadrolaşmasını yaparken birçok kişiyi huzursuz
etmeyecek midir? Hükûmet planlı bir
şekilde taşeronlaşmayı teşvik etmektedir. Çok yüksek paralar karşılığında
yaptırılan programlar -ki, biraz önce açıklanmasının sakıncalı olduğunu Sayın
Genel Müdür Sayın Bakanın kulağına fısıldadı- herkes tarafından bilinmektedir.
Ayrıca, bu programların içeriği ve verdiği mesajlar değerlendirildiğinde
TRT’nin devlet televizyonu değil, hükûmet
borazancılığının yapıldığı bir kurum hâline geldiği görülmektedir. Bir yandan
yeniden yapılanma gerekçesiyle daire başkanlıkları azaltılırken, bir yandan
genel sekreterlik tarafından yürütülen dış ilişkiler için ayrı bir daire
başkanlığı kurulmaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; toplumun bilgilenme kaynaklarından biri olan ve günümüzde
artık çok önemli bir güç hâline gelen medyanın bir bir
Hükûmet tarafından ele geçirilmesi -Sabah, ATV’de olduğu gibi- demokratik toplumun yok edilerek,
baskıcı bir yönetimin egemen kılınmaya çalışıldığının en somut göstergelerinden
biridir. Devlet
televizyonunun hükûmet propagandasının yapıldığı bir
kurum hâline gelmesi ülkenin girdiği tehlikeli sürecin en önemli
göstergelerinden biridir. Demokratik toplumda her haberin, her düşüncenin her
aykırılığın özgürce ifade edildiği bir basın-yayın anlayışına ihtiyaç vardır.
Oysa AKP Hükûmeti tek tek
medyayı ele geçirerek toplumdaki çok sesliliğin önünü kesmeye çalışmaktadır. Muhalif tek bir
söze bile katlanamayan iktidar bu kez de elini TRT’ye atmıştır. Aslında TRT’de
çok uzun zamandır çok sesliliğin önü kesilmişti. Başbakanın haberleri saatlerce
yayınlanırken, gün içinde yapılan canlı yayın bağlantılarıyla saatlerce
konuşmaları verilirken, Hükûmetin işine gelmeyen
haberler, gelişmeler, muhalefetin görüşleri görmezden gelinmektedir. Hrant Dink cinayeti komisyonunun
görevden çekilmesi bile bu TRT’de haber olamamıştır. Son dönemde yapılan
programlara bakıyoruz; tartışma programları yapılıyor, sosyoloji programları
yapılıyor, felsefe programları yapılıyor; konu din, o da sizin kafanızdaki din. Eğitim
haberleri yapılıyor, Fethullah Hoca Efendi’nin
okullarından örnekler gösterilerek yapılıyor, sanki Türkiye’de başka konu yok. Acaba
insanları gerçek yaşamın sorunlarından uzaklaştırarak yönetmek çok daha kolay
olduğu için mi böyle yapıyorsunuz diye düşünmemek mümkün değil. Nerede o eskinin
tiyatro programları, müzik programları, belgeselleri? Yok. Ciddi tartışma,
araştırma programları yok. Eğitsel çalışmalar yok çünkü orada sanat var, bilim
var. Bu zihniyet, ne yazık ki, bilime de sanata da karşı. Siyasi tartışma
programı adı altında yapılanlar, besleme gazetecilerin programlarında TRT’de Atatürk
Türkiye’sinin tartışılabilmesi, hukuk çiğnenerek iddianamelerin masaya
yatırılması midemizi bulandırıyor. Bunlar TRT’de yapılıyor. Tasarıyı ilk
gündeme getirdiğinizde TRT’deki sanatçıları bile Kültür Bakanlığına göndermeyi
düşünerek dilimize, kültürümüze ve sanatımıza tahammülsüzlük örneğiyle
çıktığınız bu yol, tasarı yasalaşırsa yayın kurulunu da tasfiye ederek Atatürk cumhuriyeti
karşıtlarının at oynattığı bir çiftlik hâline gelecektir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Ayhan, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. SELÇUK AYHAN
(Devamla) – Bugüne değin dilimizin, kültürümüzün, folklorumuzun gelişmesi için
önemli katkıları olan bu Kurumu bu tasarıyla yok ederek ümmetçi zihniyeti ulus
devlete hâkim kılma yolundaki emperyalist emellere bir kez daha katkı koymuş
olacaksınız. Bu yüce kürsüden bir kez daha uyarı görevimizi yaparak bu
tasarının geçmemesi için oy kullanmanızı diliyoruz. Değerli
arkadaşlarım, son günlerde, hepinizin bildiği gibi, hazırladığımız bazı
reformları Parlamentoya sunmak yerine Avrupa Birliği temsilcilerine sunarak bu
yüce Parlamentonun niteliğini, değerini aşağılar pozisyonlara düşecek şekilde
yönetiliyoruz. Buradan hiç onurunuz incinmiyor mu? İnsanları telekulak mantığıyla dinlenir konuma getirdik. Dışarıda
kuzu, Türkiye’de polis devleti mantığıyla Türkiye demokrasisi hiçbir yere
gitmez. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ayhan. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu. Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TRT
Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz aldım. Heyetinizi en iyi dileklerimle selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, güçlü devletlerin güçlü yayın kuruluşları olur. Biz de çok
güçlü bir devletiz. Ancak gücümüzü bugüne kadar yeterince kullanıp
değerlendiremedik. Vatandaşlarımıza, gençlerimize verdiğimiz ideal ve hedefler
hep cılız kalmıştır. Böylece milletimiz ve ülkemiz her türlü bölücülüğe,
yıkıcılığa, kültür emperyalizmine, ekonomik dalgalanmalara açık hâle gelmiştir.
Bugün de devletimizin vatandaşlarımıza gösterdiği ciddi bir hedef yoktur.
Bulunduğumuz coğrafya özel bir coğrafya olduğu için çok dikkatli olmamız
gerektiği hâlde, ne yazık ki, vatandaşlarımız her türlü dış etkiye açık
bırakılmıştır. Gençlerimiz yabancıların etkisine açık bırakılmış; devlet,
vatandaşına iyiyi, doğruyu, güzeli, kendisi, ailesi, devleti ve milleti için
faydalı olanı öğretmemiştir. Türk halkının
kültürünü, eğitim seviyesini geliştirip, yabancı tesirlerin kucağından çekip
alması gereken TRT, Küçük Ev gibi misyonerlik, Dallas, Flamingo Yolu gibi
ahlaksız dizileri yayınlayarak, Türk ahlakını yıkmaya, maalesef, yardımcı
olmuştur. Otuz yıl önce seyrettiğimiz Dallas dizisindeki kepazelik olarak
gördüğümüz hastalıklar günümüz Türkiye’sinde, maalesef, yaşanmaktadır. TRT’den millet
olarak beklediğimiz Türk kültür ve ahlakına uygun, eğitici, bilgilendirici,
yeri geldiğinde eğlendirici, kaliteli yayınlar yapmasıdır. TRT, Türk
insanına, Türk sanatına, sanatçısına, bilimine, bilim adamına, devletine,
devlet adamına karşı sorumludur. TRT, Türkiye'nin imkânlarını, güzelliklerini
göstermeye yardımcı olabilecek, yetişen nesillere âdeta bir okul kadar katkı
sağlayabilecek bir kurumdur. TRT, yayınlarında doğruluk, dürüstlük ve adaletten
ayrılmamalı. Türk edebiyatının güçlenmesine, Türk mutfağının modasının
geliştirilip tanıtılmasına katkı sağlamalıdır. TRT, misyonerlerin kucağına bırakılan
gençliğe, millî, dinî ve ahlaki değerlerimizi en doğru şekilde anlatabilecek
bir önemli ve bir değerli kurumumuzdur. TRT, gençliği her türlü kötü
alışkanlıktan uzak tutarak, kendisine ve ülkesine faydası olan insanlar olarak
yetişmelerine katkı sağlayabilir. TRT, Türk halkına unutturulmuş millî
hedefleri hatırlatıp, kalkınma, yükselme ve uygarlığın en ön safında yer alma
düşüncesini yerleştirebilirdi. Ne oldu da bütün
bunlar olmadı? Çünkü, TRT yöneticileri bu heyecanla
göreve başlamadılar. Yapmak istedikleri değişiklikler, getirmek istedikleri
yenilikler de ilmî temellere dayanmayan ve uzmanlarca geliştirilmiş çalışmalar
olmadı. Üç beş kişinin şahsi menfaatleri için yapılanmalar gerçekleştirildi,
kişiye has müdürlükler ihdas edildi. Sonuçta TRT, büyüdükçe küçülen bir kurum
oldu. Değerli
milletvekilleri, halkın doğru ve hilesizce bilgilendirilmesinde TRT, bir devlet
kurumu olarak daima inanılır, güvenilir ve tarafsız olmak zorundadır. TRT,
zaman zaman iktidarların sesi ve reklam aracı
olmuştur. İşte, böyle olduğu dönemlerde Kurum devlet kurumu olma vasfını
kaybetmiş ve şiddetle eleştirilmiştir. Başında bulunan yöneticilerin de
itibarları maalesef yok olmuştur. TRT’nin bir devlet kurumu olarak taraflı
yayın yapması, kullanılması, yani özellikle iktidarların sesi hâline
getirilmesi Kurumda yetkinin kötüye kullanılmasından başka bir şey değildir. Bu
ise devletin malından bir şeyler çalmaktan farksızdır. Güvenilirliğini
kaybetmiş bir TRT’nin bir devlet kurumu olarak ülkeye ve millete verebileceği
bir şey olamaz. Bugün ülkenin içinde bulunduğu en büyük problem aslında bir
güven sorunu, bir güven bunalımıdır değerli milletvekilleri. Kişiler, kurumlar,
siyaset, bürokrat, medya ve hatta aile içinde dahi insanlar birbirlerine
şüpheyle bakmaktadırlar. Bu nedenle, Kurumun güvenilirliğini kaybetmemesi
fevkalade önem taşımaktadır. TRT yıllardır
büyük paralar vererek Kurum dışından diziler ve programlar satın almaktadır.
Bunların bazıları izlenebilir olurken, birçoğu yayından kaldırılmak zorunda
kalmıştır. Oysa TRT’de yıllarını bu işe vermiş, gerçekten tecrübeleriyle
bilinen yapımcılar olmasına rağmen onlara bu imkânlar verilmeyerek Kurumun
büyük miktarda paraları çeşitli şaibelerle çarçur edilmiştir. Değerli
milletvekilleri, yirmi dört saat Arapça, Farsça, Kürtçe yayın yapan bir kanal
kurulacağından bahsediliyor. TRT’de “çok dillilik” adı altında Allah aşkına ne
yapılmak isteniyor? AB dayatması ile ortaya çıkan bu durum “Kendi bölücülüğünü
kendin yap!” demekten başka bir şey değildir değerli milletvekilleri. Öte yandan TRT
TÜRK kanalının haber ve programlarla zenginleştirilmesi ve Türk dünyasının
ortak kanalı olması beklenirken iş olsun diye yayın yapan bir kanal konumunda
kalmıştır. TRT INT’in ise yurt dışındaki Türkler için
hayati önemi olan bir kanal olarak çok mühim görevler ifa etmesi beklenirken
zayıf, cılız bir kanal olarak kalmış, bırakılmıştır. Yurt dışındaki 5 milyona
yakın vatandaşımızın ikinci ve üçüncü nesilleri Türkçeyi unutmaya başlamıştır.
İşin acı tarafı bu durum maalesef kimsenin umurunda değildir. Değerli
milletvekilleri, bu tasarı ve gerekçesinde belirtilen özerk ve esnek
yapılanmadan aslında bir eser yoktur; aksine hükûmetlerin
daha fazla kontrol edebileceği bir yapılanma vardır. Bunun en açık belirtisi
Kurumla ilgili, uzmanlığa dayalı görüşlerin olgunlaştırıldığı Koordinasyon
Kurulunun kaldırılarak konuların doğrudan genel müdürlerin denetimindeki
Yönetim Kurulunda karara bağlanması benimsenmektedir. Tasarı ile genel
müdürlerin yetkileri artırılırken 2 genel müdür yardımcısının da Bakanlar
Kurulu tarafından Yönetim Kuruluna atanması hükûmetlerin
kurum üzerindeki vesayetini daha da artıracaktır. Değerli
milletvekilleri, TRT küçültülerek, küçülerek büyütülemez. TRT’de yayınların iyi
yürümemesi aslında uzman yayıncı eksikliğinden, tecrübeli elemanların iyi sevk
ve idare edilememesinden kaynaklanmaktadır yani yıllardır TRT’de bir yönetim
sorunu vardır. Temennimiz yeni Sayın Genel Müdürle birlikte bu sorunun ortadan
kaldırılmasıdır. Değerli
milletvekilleri, TRT’de özerklik ve esnek bir yapılanma sağlanmak isteniyorsa
önce TRT’ye kamu yayıncılığını yürütebilecek seviyede düzenli bir mali kaynak
yaratılmalıdır. TRT, adı “tartışma programı” olan yayınlar ile son dört beş
yıldır hükûmetlerin sesi hâline gelmiştir. Bu
programlarla TRT, yayın ilkelerini ihlal etmekte, aslında yayın suçu
işlemektedir. TRT, eski güvenilir kimliğinden her geçen gün uzaklaşmaktadır.
Yeni Sayın Genel Müdür ve yeni yönetim bunu mutlaka durdurmalıdır. Bu tasarıyla
TRT’nin kurumsal ve personel yapısı zayıflayacak, iktidarların baskısına daha
açık hâle gelebilecektir. Tasarının, gerekçesinde ileri sürülen amaç ve
hedeflerden uzak olduğunu, bu şekilde kanunlaşması hâlinde TRT’de yeni
sorunlara neden olacağını düşünmekteyiz. Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak, TRT Türkiye'nin belleğidir. TRT Türkiye'nin
dünyaya açılan penceresidir, yolcuya yoldaş, gurbetçiye gardaş,
esnafa arkadaş, ev kadınına sırdaştır. TRT Türkiye'nin şarkısıdır, türküsüdür,
neşesidir, hüznüdür. TRT Edirne’yi Ardahan’a, Sinop’u Mersin’e, Hakkâri’yi
İzmir’e, dünü bugüne, bugünü yarına bağlayan bir önemli köprüdür. TRT kısaca,
Türkiye'nin okuludur. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MEHMET SERDAROĞLU
(Devamla) – Bu sebeple, aslında tasarının yeniden ele alınarak toplumun tüm
kesimlerinin katkısıyla olgunlaştırılması gerektiğine inanmaktayız. Bu duygu ve
düşüncelerle, sizleri bir kere daha saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Serdaroğlu. Demokratik Toplum
Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan. Sayın Kaplan,
buyurun. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik
Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gerçekten, bugün
görüşülmekte olan tasarıyla ilgili maddelere baktığımız zaman, biraz personel,
biraz yeni genel müdürler nasıl atanacak, biraz dizayn
üzerinde duruyor. Oysaki TRT’nin, özellikle Anayasa’nın 130’uncu maddesinde
yapılan değişiklikle devlet tekelinin ortadan kaldırılması sürecini ve sonrası
dönemi çok iyi görmek gerekiyor. Bugün, Türkiye’de
iki yüzü aşkın ulusal televizyon var. Bölgesel, küçük çaplı televizyonların
sayısı bilinmiyor. Bu yayın yapan televizyonların gerçekten yayın ilkelerine
uygun davranıp davranmadığı ayrı bir sorun. RTÜK, bu konuda zaman zaman bolca, özellikle de Kürtçe yayın yapan yerel
televizyonlara ve radyolara ceza kesiyor ve seslerini kısıyor. Bu dosyaların
birçoğu da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitti, birçoğu hakkında da Türkiye
mahkûm oldu. Sayın Bakan da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, türkü söylendi
diye kapatılan radyoların, televizyonların umarım rakamını, hesabını açıklar ve
-kaç tane de dava şu anda Strasburg’da görülüyor-
bunun bir çerçevesini ortaya koyar. Son, Uzun Vadeli
Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda -2001 ve 2005- TRT’nin
yeniden yapılandırılması var. Yani AKP Hükûmeti
öncesi başlanan bir reorganizasyon var koalisyon hükûmetleri
döneminde, günümüze geliyor. İşte bir alışkanlıktır yani iktidarlar hep gelir
gelmez önce devletin üst, tepe kurumlarında genel müdürleri, müdürleri,
müsteşarları, bürokratları değiştirmeye çalışırlar, kendilerine uygun… Ancak,
TRT, özerk olması itibarıyla, yayıncılık ilkeleri nedeniyle, tarafsız olması
gerektiği nedeniyle diğer kamu iktisadi teşebbüslerinin, diğer kurumların
hiçbirine benzememektedir. 70 milyon insanın vergileriyle hizmet veren TRT’nin
gerçekten tarafsız yayın yapması çok önemli ve tarihîdir. Şimdi okuyacağım
bir iki yayın ilkesi konusunda da yüce Meclisin dikkatini çekmek istiyorum.
İnsanların dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep
ve benzeri nedenlerle hiçbir şekilde kınanmaması ve aşağılanmaması TRT’nin
yayın ilkelerinden birisi. Zaten Anadolu’nun tarihinden gelen
farklılıklarımızın zenginliğimiz olduğunu, demokrasimizin harcı olduğunu hep
söyleriz. Tabii ki ayrımcılık yapmamak, aşağılamamak, hele hele
kendi yurttaşları arasında bu ayrımcılığı yapmamak şüphesiz devletin ve
devletin televizyon ve radyolarının en başta gelen görevidir. Bununla bağlı
olarak tarafsızlık ilkesi, asla ödün verilmeyecek ilkelerin başında gelir.
Özellikle şu özel televizyonlar, holdingler, medya kartelleri olmazdan önceki yıllarda,
TRT’nin tekel olduğu dönemde, aslında biraz da Özallı yıllara doğru geri
gidersek, Kanal 6’nın ilk kurulduğu yıllara doğru bir geriye dönüş yaptığımız
zaman, iktidarların daima muhalefetin sesini kıstığı ve TRT’yi bir propaganda
aracı olarak kullandığı bilinen bir gerçektir. Tabii TRT’nin
tarihinde bir gerçeklik daha var, onu da vurgulamak gerekiyor: Her nedense her
darbe olduktan sonra da ilk başta işgal edilen kurum, el konulan kurum ve cunta
bildirilerinin yayınlandığı yer de ne yazık ki TRT radyoları olmaktadır. Şimdi, bu gerçekliğiyle baktığımız zaman, siyasi partiler ve
demokratik gruplar arasında fırsat eşitliği sağlanması, tek yönlü, taraf tutan
yayın yapılmaması, seçim dönemlerinde belirtilen seçim yasaklarıyla ilgili
ilkelere aykırı davranılmaması gibi temel ilkeleri hayata geçirmesi gereken
TRT’nin geçmiş yönetimlerinin de şimdi yapılacak değişimle yeniden
yapılandırılacak yönetimlerinin de çok hassas olması ve tarafsız davranması tüm
siyasi partilere, toplumsal barışımıza da katkı sunacaktır. Ancak TRT’nin, Mecliste grubu bulunan dört siyasi partiye eşit
mesafede yaklaştığını, programlara çağırdığını, dâhil ettiğini hiçbir kimse
iddia edemez. Çıkaralım son iki yıllık, AKP İktidarı döneminin son altı yıl
icraatını, kaç tane muhalefet partisi TRT’de yer almıştır, Parlamento dışı
muhalefet partilerinden kaç tanesine yer verilmiştir, kaç tanesi tartışma
programlarına çağrılmıştır? Bu konuda en fazla ayrımcılığa uğrayan partinin de
partimiz DTP olduğu görülecektir. Bir taraftan DTP’ye yapılan bu ayrımcılık ve diğer taraftan ne yazık ki
bölgede gelişen olaylar ve haberler konusunda da biraz daha ilgili davranması
gereken TRT’nin, bu konuda da görevini tam yapamadığını açıklıkla ifade
edebiliriz. Yani Doğu, Güneydoğu’da yirmi beş yıldır, otuz yıldır süren ve
hepimizin canı gönülden bitmesini istediğimiz, kardeşin kardeşi öldürdüğü kirli
bir savaş vardır. TRT -devletin radyo ve televizyonu- sanatını, kültürünü,
türküsünü, şiirini, edebiyatını, romanını, bu kardeşlik uğruna, bu kardeşliği
pekiştirmek için, bu toplumsal barışı sağlamak için üzerine düşen görevi yerine
getirmiş midir? Hadi, kapital sermayenin özel televizyonlarından savaşı
kışkırtanlardan ve reklam panosu için ahlakı da ayaklar altına alınan,
değerleri de ayaklar altına alınan, ülkemizin yarınları da ayaklar altına
alınan, yayınları da sınır aşan televizyonları bir kenara bırakalım, TRT’nin
hiç mi vicdan borcu yoktur? 70 milyon insanına karşı kardeşlik programlarını
hiç mi daha geliştiremezdi, daha geliştiremez? Evet, zaman zaman bir şey söylediğimizde bazen tepki de görüyoruz bu
kürsüde ama bu tepkilerin sınırlı, olumlu ve kabul edilir olmasını da saygıyla
karşılıyoruz. Ne demişti Nazım Hikmet? “Bize türkülerimizi söylettirmiyorlar Robson.” Kardeşim, 20
milyon Kürt yurttaşınız var. 20 milyon Kürt yurttaşınız, Türk yurttaşları, Türk
kardeşleri kadar eşit haklara sahip olmayı istemelerinden daha doğal ne
olabilir? TRT’nin dört kanalı var, yirmi yedi dilde yayın yapıyor, yirmi dört
saat yayın yapıyor. İşte TRT’nin yönetmeliği, kırk beş dakika yayın yapıyor,
günde kırk beş dakika Kürtçe yayın. Bu mudur kardeşlik? Bu mudur eşitlik? Bu
mudur adalet? Hangi kırk beş dakikada siz… Bugün, 301’inci ölüm yıl dönümünü yaşayan Ahmedi
Hani’nin, bilge düşünür, tasavvufçu, şair, edebiyatçı, Memuzin
Destanı’nı yazan, tıpkı Leyla ve Mecnun gibi, Ferhat ve Şirin gibi nice
divanların edebiyatını yazan, Kürt hümanizmasının en büyüklerini, bir gün
olsun, TRT’nin Kürtçe yayınlarında, Ahmedi Hani’nin
301’inci yıl dönümünde, bir gün olsun, TRT bunun anısına bir program yaptı mı? Elimizi vicdanımıza koyup ondan sonra gerçekliğe döneceğiz tabii
ki. Biz, çok şey
söylemiyoruz. Bu maddede de genel müdürlerin tespiti var. Bu yasa BBC’den örnek
alınmıştır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Kaplan, konuşmanızı tamamlayın lütfen. Buyurun. HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bitiriyorum. BBC emsal
alınarak hazırlanmış bir tasarı. BBC’de genel müdürleri kendi kurumu seçer, hükûmetler seçmez. İktidarların insafına bırakılmamıştır.
Temayüz etmiş, kendi alanında uzmanlaşmış, yeteneği kanıtlanmış olanların
arasından seçilir. İşte bu madde bunu düzenliyor. Eğer BBC’nin
örnek alındığını da söylersek bu da ona uygun değildir. Ve gerçekten şunu açık
yüreklilikle ifade etmek gerekir ki önümüzdeki günlerde mademki 6’ncı maddede
belki AKP’yle bir önerge ortaklığımız olacak ve 2008’in 28 Mayısında aynı ortak
önergede, Kürtçe yayın konusunda birleşeceğiz ama benim isteğim, benim buradan
gönül arzum CHP’nin de MHP’nin de bu önergede ortaklaşmasıdır. Bu ülkenin
birliği, barışı, toplumsal geleceği ve güvenliği için bunun gerekli olduğuna
inanıyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Kaplan. Şahsı adına
Artvin Milletvekili Sayın Ertekin Çolak. Buyurun Sayın
Çolak. (AK Parti sıralarından alkışlar) ERTEKİN ÇOLAK
(Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama başlarken hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Buraya çıkmadan
önce farklı bir konuşma hazırlamıştım. Ancak kadrolaşmayla ilgili o kadar yoğun
eleştiri geldi ki ben de 2000 yılından 2008 yılına kadar “Ya, gerçekten şu
kadrolaşma ne olmuş şu TRT’de…” bunları aldım, inceledim ve bunların üzerinde
de tek tek durmaya çalışacağım. Değerli
arkadaşlar, 2000 yılında TRT’de toplam çalışan sayısı 8.171, 2002 yılında AK
Parti dönemi başlıyor bu sayı 7.996, 2003 yılında bu sayı 7.799’a düşüyor ve en
son 2008 yılında bu sayı 6.954. Yani, 2000 yılından 2008 yılına kadar toplam
1.217 kişi personelde azalma oluyor. Hani kadrolaşma vardı? 1.217 kişi düşmüş
işte! Rakamlar yalan söylemez, yalan söyleyenler ortada! Diğer bir konu:
Peki bu sayı 1.217 kişi düşmüş de yıllara göre, 2000 yılında toplam kaç kişi
alınmış? 2000 yılında 149 kişi alınmış, 2001 yılında 304 kişi alınmış, 2002
yılında 137 kişi alınmış ve şurada rakama bakın, birden düşüyor rakam, 2003
yılında 44 kişi alınmış ve gelinen noktada, 2006 yılında 16 kişi, 2007 yılında
22 kişi ve 2008 yılında 11 kişi alınmış. Yani, AK Partiden önceki son üç yıl
içerisinde toplam 590 kişi alınırken AK Parti döneminde son üç yılda alınan
kişi sayısı 49. Aradaki fark kaç? 541 kişi. Peki, AK Partiden önceki son üç
yılın ortalaması ne? Alınan personel sayısı 197. AK Parti döneminde son üç
yılda, yılda alınan kişi ortalaması ne kadar? 16 kişi. Aradaki fark ne? 181
kişi. Nerede kadrolaşma? Allah aşkına, keşke kadrolaşma olsaymış! Böyle kadrolaşma
mı olur? Arkadaşlar, rakamlar yalan söylemez, gerçekler ortada. 1.217 kişi
TRT’de bugüne kadar, AK Parti döneminde düşüş olmuş. AKİF AKKUŞ
(Mersin) – 4’üncü maddenin üzerinde konuş. ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – Diğer bir konu… EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Arkadaşım, o taşeronlar ne iş yapıyor? AKİF AKKUŞ
(Mersin) – 4’üncü maddenin üzerinde konuş. ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – Biz sizi dinledik arkadaşlar, yüreğiniz varsa çıkıp burada söylersiniz. Alınan kişiler,
Kanal 7’den transfer edilmiş. Kanal 7’de çalışan insanlar bu ülkenin insanları
değil mi, bu ülkenin vatandaşları değil mi? Son yıllarda
Kanal 7’nin başta haber programları olmak üzere, ana haber olmak üzere birçok
programları izleme rekorları kırmış. Yani başarılı insanları transfer etmenin
neresi kadrolaşma Allah aşkına? İsterseniz, siz, hangi kanaldan kimi transfer
edeceğimizi söyleyin de Genel Müdür not alsın, onları transfer etsin! EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Onu söyleyenler var, merak etme! ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – İsterseniz… Bir şey daha söyleyeyim. İsterseniz… Son zamanlarda
meşhur bir isim var, Tuncay Özkan, boş kaldı. İsterseniz onun ismini verin, onu
transfer edelim! OKTAY VURAL
(İzmir) – İstersen Cemil İpekçi’yi transfer edin. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Cemil İpekçi’yi alın Cemil İpekçi’yi. Muhafazakâr olduğunu söylüyor. ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – Değerli arkadaşlar, anlaşılıyor ki Sayın Başbakanımızın Diyarbakır
konuşması bazı partilileri rahatsız etmiş veya bazı partileri rahatsız etmiş.
Bazıları “Bu yayını nasıl yapacaksınız?” diye soruyor. Müsaade edin de nasıl
yapacağımıza hükûmet karar versin, bu işin ehli
olanlar karar versin. Niye rahatsız oluyorsunuz nasıl yapılacağından? Bazıları da diyor
ki: “Böyle yayın yapıp, yerel dilde yayın yapıp da veya yabancı dilde yayın
yapıp da ülkeyi bölecek misiniz, bölücülük mü yapacaksınız?” Böyle iddia
edenler var. Değerli
arkadaşlar, bu ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarının diliyle, yerel
diliyle yayın yapmak ne zaman bölücülük oldu? Siz bunları yapmadığınız zaman
acaba başka dilde yayın yapmıyor musunuz? (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Çolak, konuşmanızı tamamlayınız lütfen. ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – Teşekkür ederim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Yani toplumu çok dilli toplum hâline mi dönüştüreceksiniz? ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – Acaba başkaları bunları.. OKTAY VURAL
(İzmir) – Anayasa’da “Dili Türkçe’dir.” diyor. ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – …dışarıdan tehlikeli bir şekilde yaptığı zaman… OKTAY VURAL
(İzmir) – Bu milletin dilini mi değiştireceksiniz? ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – …siz onları önleyebiliyor musunuz? OKTAY VURAL
(İzmir) – Dilini mi değiştireceksiniz? ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – Var mı öyle bir kural, var mı öyle bir gücünüz? Dolayısıyla
burada ülkenin vatandaşlarının diliyle yayın yapmayı “bölücülük yapıyor” demek,
asıl bölücülüktür. OKTAY VURAL
(İzmir) – Bu milletin dilini nasıl değiştireceksiniz? ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün vatandaşları eşittir ve kardeştir.
Hiç kimsenin bunu bozmaya hakkı yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar) MUHARREM VARLI
(Adana) - Ondan kimsenin endişesi yok, onu özellikle siz yapıyorsunuz! ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) – Şurada, elimde bir grafik var. Bak, 2000 yılı ile 2008 yılı
arasında… Grafikten anlayanlara gösteriyorum bunu. Bakın, burada ok, 2008
yılına kadar, 2000 yılından başlamış, hep aşağı düşmüş. S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Grafiği ters tutuyorsun! MUHARREM VARLI
(Adana) – Ters tutuyorsun, ters! ERTEKİN ÇOLAK
(Devamla) - Nerede arkadaşlar burada kadrolaşma? Bari,
milletin bu kürsüsünden gerçekleri söyleyeceksiniz, yalanları değil. Teşekkür ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Şahsı adına
Antalya Milletvekili Sayın Abdurrahman Arıcı. Sayın Arıcı,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Bir gol de sen at Abdurrahman Bey! MUHARREM VARLI
(Adana) – Sana ben bir gol atarsam, otuz sene çıkartamazsın! FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Abdurrahman Bey’e laf atmayın. ABDURRAHMAN ARICI
(Antalya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Türkiye
Radyo ve Televizyon Kanunu ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi
hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Türkiye’nin kamu
yayıncılığı yapmakla görevlendirilen tek yayın kuruluşu TRT, halkın geri
bildirimine önem veren, açık, dinamik, üretken ve en önemlisi cumhuriyet
ilkelerine bağlı, tarafsız yayıncılığı hedef edinmiştir. Gerçekleştirdiği ulusal, uluslararası ve uydu yayıncılığıyla
dünyanın sayılı yayın kuruluşları arasında yer alan TRT, devlet adına radyo ve
televizyon yayınlarını gerçekleştirmek amacıyla, 1 Mayıs 1964’te özel yasayla
özerk bir kamu tüzel kişiliğine sahip olarak kurulmuş olup TRT’nin özerkliği
1972’deki anayasa değişikliği sırasında kaldırılmış ve Kurum tarafsız bir kamu
iktisadi kuruluşu olarak yeniden düzenlenmiştir. Kurumun yeniden
yapılandırılması, TRT’nin kamuyu doğru, tarafsız ve objektif bir şekilde
bilgilendirmesi için önemlidir. Bu tasarının amacı, genel gerekçesinde de ifade
edildiği gibi, TRT’nin yeniden yapılandırılması ve günün şartlarına uygun bir
şekilde ulusal ve uluslararası gelişmelere göre yeni bir idari sisteme
kavuşturulmasıdır. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bilindiği gibi, yakın dönemde sayısal yayın
teknolojisindeki gelişmeler, ses ve görüntünün farklı yollarla ve daha kolay
bir şekilde dağıtılmasına imkân sağlamıştır. Radyo ve
televizyon yayıncılığında devlet tekelinin ortadan kalkması, özel radyo ve televizyon yayıncılığının
yaygınlaşmasına, kabloyla dağıtım, uydu, platform işletmeciliği ve İnternet
gibi yeni hizmet alanlarının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Yaşanan bu
gelişmeler, aynı zamanda, telekomünikasyon, bilgisayar ve yayıncılık
hizmetlerinde bir bütünleşme ve iç içe geçme sürecini başlatmıştır. Dünya ve
ülkemizde yaşanan bu gelişmelere karşılık, Türkiye Radyo ve Televizyon
Kurumunun devlet tekeli esasına göre yapılanmış olma niteliği, kamu
yayıncılığını sağlıklı ve etkili bir şekilde yerine getirmesine engel olmakta,
anılan kurumun günümüz şartlarına göre yeniden yapılandırılmasını gerekli
kılmıştır. Tasarıda, Türkiye
Radyo ve Televizyon Kurumunun bünyesinde yer alan idari birimlerden bazılarının
tasfiye edilmesine, bazı yeni birimlerin ihdas edilmesine, Kurumun yurt dışı ve
taşra birimleriyle her seviyede teşkilatlanma değişikliğinin, Genel Müdürün
teklifi ve Yönetim Kurulunun kararıyla yapılmasına, TRT organları arasında yer
alan koordinasyon kurulunun ve genel müdür yardımcılarından birinin elektronik
yüksek mühendisi olması şartının kaldırılmasına, teşkilatlanmaya yönelik
düzenlemeler doğrultusunda kaldırılan, birleştirilen ve yapısı değiştirilen
birimlere ait daire başkanı, baş uzman, başkan yardımcısı, bölge müdürü, bölge
müdür yardımcısı, müdür, şube müdürü, müdür yardımcısı, şef, uzman sanatçı, raportör ve kontrolör unvanlı kadrolarda bulunan personelin
özlük haklarına ve kadro hareketlerine ilişkin düzenlemeler yer almaktadır. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bireylerin doğru habere ulaşma hakkı, güçlü bir
demokratik kültürün oluşması için birinci şarttır. Şeffaf bir yönetim, ancak
bağımsız, tarafsız ve sorumlu bir yapıyla mümkün olabilir. Görüşülmekte olan
kanunda yapılacak değişiklikler sonrası ortaya çıkan organizasyonel
yapının gerektirdiği kadro hareketlerinin sağlıklı bir şekilde yapılması,
istihdam fazlası personel ortaya çıkması hâlinde bu personelin ihtiyaç duyulan
kurumlarda değerlendirilmesi ve diğer yandan da personelin gerek özlük gerekse
emeklilik gibi her türlü haklarının korunması öngörülmektedir. Tasarının Kuruma
ve ülkemize hayırlı olması dileklerimle yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Arıcı. Madde üzerinde
soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Özdemir,
buyurun. HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Devlet, adaletle hükmettiği
sürece yücelir. TRT’nin haber yayın akışının büyük bölümünü Sayın Başbakan,
bakanlar ve AKP’li belediyelerin etkinlikleri kaplamaktadır. TRT’nin bu durumu
Anayasa’daki tarafsız yayıncılık ilkesine aykırı değil midir? Vatandaşlarımızın
en tabii hakkı olan doğru ve tarafsız haber alma hakkı ihlal edilmiyor mu? Bu
konuya eğilerek TRT’nin tarafsız yayıncılık politikası izlemesi için herhangi
bir tedbir almayı düşünüyor musunuz? Soru iki: Bazı
özel televizyon kanallarında başta uyuşturucu maddeler olmak üzere birçok
zararlı maddelerin kullanılmasını önlemek için hiçbir program yapmazken rating’i artırmak için yaşlı erkek ve kadınların
evlendirilmesiyle ilgili… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Varlı… MUHARREM VARLI
(Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ramazan Öztürk’ün yapmış olduğu “Kırılma Noktası” programının çok
da milletimizin menfaatine bir program olmadığı kanaatindeyim. Az önce
“Sınırlar Arasında” programının kaldırılışıyla ilgili TRT’yle ters düştüğü
noktasında bir beyanı olmuştu Sayın Bakanın. Milletle ters düşen bir programın
yayında kalması sizce ne kadar doğrudur? Kaldırılmasını düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Çalış… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
TRT’de toplam kaç personel çalışıyor? Şu anda boş kadro var mı? Varsa ne
kadardır? Bu kanunun
uygulanmasından sonra çalışan personel sayısını azaltmayı düşünüyor musunuz?
2009 yılı için kaç personel çalıştırmayı öngörüyorsunuz? Emeklilik nedeniyle
boşalan kadroları doldurmayı düşünüyor musunuz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
yıllarca devletin en güvenilir yayın kurumu olarak kamuoyunda yaygın kanaate
sahip olan TRT, son dönemde bu görüntüden uzaklaşarak taraflı yayın yapıldığı
yönünde eleştirilere muhatap olmaya başlamış ve örneğin TRT 1’in haberlerinin izlenme
oranı giderek düşmüştür. Bu bağlamda,
TRT’nin yeniden daha güvenilir bir yayın kurumu hâline getirilmesine yönelik
olarak Bakanlığınızca hangi tedbirler alınmış veya alınmaktadır? Daha önce başka
televizyon ve gazetelerde çalışıp da son bir yılda TRT’de sözleşmeli olarak
çalışmaya başlayan eleman sayısı nedir? TRT’de yayınlanan
programlarda belirli bir yayın ücreti var mıdır? Varsa bu nasıldır? En pahalı yayına
sahip ilk beş program hangileridir ve kimlere aittir? Son üç yılda, her
yıl kurum dışından hizmet alımına ne kadar para harcanmıştır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Öztürk… ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana aşağıdaki soruları
yöneltmek istiyorum. Bir gazetede çıkan “TRT’de çete kuralları mı uygulanıyor?”
başlıklı haberle ilgili olarak, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin adına Avukat
Salih Çelen imzalı tekzip gönderilmiş, bu tekzipte Ümit Hatipoğlu’nun
temsil giderlerini şahsi çıkarı için kullandığı iddiasıyla soruşturma açıldığı,
yine hakkı olmadığı hâlde lojmanı işgal edenlerin mahkûm olma korkusuyla iftira
attığı gibi hususlara yer verilmiştir. Şimdi, sorum şu:
Birincisi: Ümit Hatipoğlu’nun şahsi çıkarı için
harcadığı iddia edilen temsil giderlerinin tutarı nedir? Bu tutar kaç yıllık
bir zamanı kapsamaktadır? Ümit Hatipoğlu, söz konusu
harcamayı TRT’ye ödemiş midir? Temsil harcamalarıyla ilgili, TRT Kurumunun
mevzuatı veya talimatı var mıdır? Ümit Hatipoğlu
hangi mevzuata aykırı harcama yapmıştır? İkinci sorum:
İbrahim Şahin, TRT Genel Müdürlüğüne atandığı… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) - …21 Kasım 2007 tarihinden bu yana kaç YTL temsil gideri harcaması
yapmıştır? BAŞKAN – Sayın Koçal… ALİ KOÇAL
(Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana
soruyorum: 2006 Yüksek Denetleme Kurulu raporunda şöyle bir ifade yer alıyor:
“Bakanlar Kurulunca yayınlanan Kamu Konutları Yönetmeliği’ne göre sadece kurum
personeline konut tahsisi yapılabilmektedir. Buna karşılık, denetim tarihi
itibarıyla, yani 2007 ekim ayı itibarıyla, başka bir
kamu kuruluşu personeli olan bir yönetim kurulu üyesine lojman tahsis edildiği
ve personel tarifesi uygulandığı görülmektedir.” Buna bağlı olarak bu yönetim
kurulu üyesi hâlâ bu lojmanda otuyor mu? Bu konuda bugüne kadar herhangi bir
işlem yapılmış mıdır? Yapılmamış ise gerekçesi nedir ve TRT’nin Gaziosmanpaşa
semtindeki lojmanlarında oturma süresi dolduğu hâlde oturan kimse var mıdır? Bu
lojmanda şu ana kadar kaç daire boştur? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Bakanım,
buyurun. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, şimdi, geçen, geneliyle ilgili görüşmelerde,
siyasi partilerimize ne kadar haberlerde yer verildi, onu iletmiştim, o
rakamları. Şimdi, arkadaşlarım, tekrar o rakamları bulursa bana iletecekler.
Orada, aşağı yukarı, iktidar partisi ile ana muhalefet partisi arasındaki
dağılım birbirine çok yakın, 1 puan veya birazdan… Evet
geldi şimdi. AK Partiye 15 saat 2
dakika… OKTAY VURAL
(İzmir) – TRT DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Evet, geçen verdiğimdi, TRT 2. OKTAY VURAL
(İzmir) – TRT 2. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – …CHP’ye 11 saat 8 dakika -saniyelerini söylemeyeyim-
MHP’ye 6 saat, DTP’ye 1 saat 44 dakika -2 saate
yakın- zaman ayrılmış, 23/11/2007’den 19/05/2008’e
kadar, yani, dolayısıyla bu, son, on birinci aydan beşinci aya kadar olan
süreyi kaplıyor. OKTAY VURAL
(İzmir) – TRT1 var mı acaba Sayın Bakan? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – TRT1, şu anda elimizde yok, TRT1’le ilgilenelim. Bu
haber kanalı olduğu için ben hem geçen konuşmamda söyledim hem… Onu da veririz,
TRT1’i de veririz. Ayrıca, yapılan başka programlar da var. Mesela “Zirveden
Bakış” programına hiç ayrım yapmadan çağırıyoruz, katılmak isteyenler olursa
katılıyorlar. HASAN ÖZDEMİR
(Gaziantep) – Sayın Bakan, MHP’nin etkinliklerinin hiçbiri 2’nci kanal dışında
verilmiyor. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, şimdi, tabii, şu kanal, bu kanal diyemem ama
zaten 2’nci kanaldan veriliyor olması -sorunuzda “TRT’de” dediniz- TRT’de
veriliyor olması demektir. Çünkü o totaloji yani… OKTAY VURAL
(İzmir) – TRT 3’te de veriliyor efendim şu anda bu konuşmalar. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – O TRT 3 ayrı, TRT 3’ün hizmet alanı ayrı, her neyse. OKTAY VURAL
(İzmir) – Hükûmet dışında tabii o. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Diğer taraftan, bu, “Kırılma Noktası” ile ilgili bir
soru geldi. Evet, o programın kaldırılması düşünülüyor. O yönüyle de bir bakıma
hepimizin hassas olduğu bir noktaya temas ettiniz. Bir başka soru,
hâlihazırdaki personel sayısıyla ilgiliydi. 6.945+486, yani toplam 7.431
personelimiz, 2.734 boş kadromuz var. Efendim, bu
izleme oranları tekrar tekrar gündeme geldi.
Arkadaşlar, bir daha tekrar edeyim. Geçen geneli ile ilgili konuşmadan sonra
söyledim, TRT’den, istiyorsanız şimdi vaktinizi almayalım ama TRT ne zaman bu
Genel Kurulda gündeme gelmiş ise bütün şikâyetleri ana hatlarıyla çıkarıp size
getirelim. Göreceksiniz ki her dönemde kadrolaşmadan şikâyet vardır, her
dönemde millî ve manevi değerlere yeterli ölçüde duyarlılık göstermeme vardır.
Yani, burada dile getirdiğiniz, getirme hakkına sahip olduğunuz bu eleştiriler,
bu Genel Kurulda, bu yüce mekânda defalarca dile getirilmiş ve her defasında da
şikâyetler daima memnuniyetten kat kat fazla
olmuştur. Bu tabii bir mazeret değildir, bu bir gerekçe değildir. Bunları
elimizden geldiği ölçüde… Hepsinin birden kalkması mümkün değildir. Hiçbir
yasa, hiçbir hukuki çerçeve bu sorunlarının çözülmesi için yeterli değildir
arkadaşlar. İki: Sadece bilgi
de sadece uzmanlık da yeterli değildir, açıkça söyleyeyim. Bunun sorumluluğunu
bütün derinliğiyle duymak meselesidir. Yani, dolayısıyla, ben, kadrolaşma,
elbette sadece… Başta söylediğimi nakzetmek istemem yani. Özgür ve eşit
vatandaş eğer bir yere müracaat ediyorsa, hukuki formalitesi tamamsa, açıkçası,
elimde belge, bilgi sağlam olmadıkça ben o konuda herhangi bir yorumda bulunmak
istemem. Hemen parantez
içinde düzeltme yapayım, ben Banu Hanım’la ilgili de suçlamaya gidecek bir şey
yapmadım. Sadece kurumun bana verdiği bilgiye göre, bu arkadaşımız aynı zamanda
çalıştığı… Kadrolu da değildir, onu söyleyeyim. Bu arkadaşımız soruşturma
açılıyor falan… Hayır, kadroyla çalışmıyor zaten. Ama,
yine de iş aldığı, çalıştığı kurumla ilgili -bana verilen bilgi o, o bilgiyi
size aktarmak durumundayım- kendi kurumunun aleyhinde olacak, kendi kurumunu
zayıflatacak, kendi kurumunun rayting’ini azaltacak…
Kendi programının rayting’i de o kadar yüksek değil,
onu da verebilirim ben size. İzleme oranı oldukça düşük. Benim söylediğim
budur. Yoksa durup dururken herhangi bir hukuki suçlamaya… “Suçladınız.” falan
deniyor ya. Hayır, öyle bir suçlamayı yapamam, öyle bir hakkım ve yetkim de
yoktur. Var mı zamanım? BAŞKAN – Cevap
vereceğiniz husus varsa cevaplandırın, yoksa süremiz tamamlandı Sayın Bakanım. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Evet, bir soruşturma Teftiş Kurulu tarafından yapıldı.
Görevden alınması eski Genel Müdür tarafından zaten gerçekleştirilmiş. Görevi
kötüye kullanmadan dolayı da zaten savcılığa suç duyurusunda bulunulmuş. Şu
anda gelen taze bilgi o. Tamam, gerisi bu Hatipoğlu’yla ilgili, yazılı cevap verilmesi gereken
sorular bunlar. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Madde üzerinde
iki adet önerge vardır. Geliş sırasına
göre okutup aykırılık durumuna göre işleme alacağım: T.B.M. M. Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin (c) bendinin 3. paragrafındaki “Genel
Müdürün herhangi bir sebeple geçici süre ile görevde bulunamaması hâlinde uygun
göreceği genel müdür yardımcısı kendisine vekalet
eder” ifadesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz. Saygılarımızla.
Madde 4- Genel Müdürün herhangi bir sebeple geçici bir süreyle
görevde bulunmaması hâlinde genel müdür yardımcıları sırasıyla vekalet eder. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4’üncü maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 4- 2954
sayılı Kanunun 13’üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. Madde 13- Genel
Müdür, Yönetim Kurulu’nca belirlenen 3 aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından
atanır ve kendisine Başbakanlık Müsteşarının almakta olduğu aylık veya sözleşme
ücreti (ikramiye dâhil) ödenir. Aylık ödemelerinde ek gösterge, kıdem ve taban
aylıkları ile sosyal yardım, zam ve tazminatlar esas alınır. Genel Müdürün
görev süresi dört yıldır. Süre sonunda yeniden atanabilir. Genel Müdür,
millî güvenliğin ve kamu düzeninin gerekli kıldığı, Devlet memuru olma
niteliğini yitirdiği, ağır hizmet kusuru işlediği veya tarafsızlığın ihlal
edildiği hallerde, bu hallerin gerekçeli olarak belirtilmesi suretiyle ve
Yönetim Kurulu üyelerinden 4/3’ünün teklifi Cumhurbaşkanı’nın kararı ile
görevden alınır. Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu, Genel Müdür tarafından temsil olunur ve yönetilir. Genel Müdür ve
Genel Müdür yardımcılarında aranacak şartlar ve nitelikler şunlardır: a) Yükseköğretim
(4 yıl) mezunu olmak, b) Yayıncılık
alanında 15 yıllık mesleki tecrübeye sahip olmak, c) Atanmadan
önceki son üç yıl içerisinde herhangi bir siyasi partiye üye veya herhangi bir
siyasi partiden aday olmamak, d) Devlet memuru
olmak için aranan şartlara sahip olmak. Genel Müdür
yardımcılarından birinin elektronik, elektrik-elektronik, elektronik ve
haberleşme, bilgisayar, telekomünikasyon mühendisliği veya radyo ve televizyon
ile ilgili mühendislik dallarında temayüz etmiş olması şarttır. Genel Müdürün
raporlu, izinli, yurt dışında geçici görevli olması gibi sebeplerle geçici süre
ile görevde bulunmaması; istifası, ölümü, görevden alınması gibi sebeplerle
sürekli olarak görevinden ayrılması hallerinde, yeni atama yapılıncaya kadar,
Genel Müdüre, en kıdemli Genel Müdür Yardımcısı; kıdemde eşitlik halinde ise en
yaşlısı vekâlet eder. BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)-
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Genel Müdürün
atanma şekli, görev yapma muhtariyetini de belirleyeceğinden, siyasetin
doğrudan etki alanı dışına çıkartılması hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle,
Anayasa’nın 133’üncü maddesinde belirtilen özerkliğin “idari” açıdan
sağlanabilmesi ve böylelikle, yine Anayasa 133’te belirtilen “yayınların
tarafsızlığının” güvence altına alınabilmesi amaçlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: T.B.M.M.
Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin (c) bendinin 3. paragrafındaki “Genel
Müdürün herhangi bir sebeple geçici süre ile görevde bulunamaması halinde uygun
göreceği genel müdür yardımcısı kendisine vekalet
eder” ifadesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz. Saygılarımızla. Ferit
Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
ve arkadaşları Madde 4- Genel
Müdürün herhangi bir sebeple geçici bir süreyle görevde bulunmaması halinde
genel müdür yardımcıları sırasıyla vekalet eder. BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)-
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinize saygılar sunarım. Diyoruz ki
önergede… Daha diyoruz ya kurum kültürü, ekip… Aynı yönde hareket eden, aynı
şeyleri söyleyen ekip kuracağız. Güzel ama ekibe güvenmek
lazım. Burada diyoruz
ki, genel müdür yardımcılarından birine imza verme, sırasıyla… Çok basit.
“Katılmıyorum” diyorlar da, o zaman, kurum kültürünü nasıl sağlayacaksınız?
Diyoruz ki burada, genel müdür yardımcıları, eğer bir kurumsa burası, kurumdaki
insanlara güvenmek zorundasın, oradaki çalışanlara güvenmek zorundasın. Kurumsa
bir kurum kültürünü oluşturmak için –kurum kültürünün bir parçasıdır bu- bir
genel müdür yardımcısına yetki verme. Sırasıyla, izne veya başka bir yere
gittiği zaman sırasıyla ver diyoruz, bizim söylediğimiz bu. Neden? Size
yardımcı olmak için söylüyoruz. Kurum kültürünün gelişmesi için söylüyoruz ama
siz “Hayır, katılmıyoruz.” diyorsunuz. Takdir sizin, takdir
sizin. İki, şimdi
burada, tabii, hep televizyon konuşuyoruz. Diliyorum ki Sayın Bakanım, TRT bir
gün kontör televizyoncusu olmaz. Sayın Genel Müdürüm, Sayın Bakanım; artık
Türkiye’deki televizyonlar “Kontör gönder…” Arkadaşlar, reklama çıkıyor birisi,
reklamda diyor ki: “Beş kontör gönderirseniz, benim şu tarihte müzik şölenim
var, oraya bedava bilet vereceğim.” Veya bir yarışma düzenliyor: “Kontör
hatları açık bir hafta, buraya gönderin.” diyor. Tabii, RTÜK… Ben bunu birkaç
kez dile getirdim. Ben bunu halk… Zavallı halk böyle soyuluyor. Ve bir hafta
açık oluyor arkadaşlar, diyor ki: “Beş kontör.” Sürekli… Diliyorum ki TRT böyle
bir tuzağa düşmez ama o programı yapan kişiler bunu yapıyor arkadaşlar. Ama
bugüne kadar… Ben Sayın Bakanıma özel mektup yazdım, RTÜK’e mektup yazdım, bir
tane yiğit çıkıp da: “Sen reklam yapıyorsun, resmen televizyonda reklam…”
İsmini de vermiyorum, diyor ki: “Bu malı alın, bu maldan şey çıkacak. Bana beş
kontör gönderin, sizi konserime bekliyorum.” Arkadaşlar, halk soyuluyor ama bir
tane yiğit çıkıp da “Sen ne yapıyorsun?” demiyor. Değerli
arkadaşlar, zamanım azalıyor. Bir ikinci konuya gireceğim. Burada TRT’yi
konuşuyoruz. TRT, kamu adına, Türkiye’de yaşayan herkesin televizyonudur. Bu
hiç kimsenin babasının malı değildir. Bunu herkes böyle bilmeli. Ancak tüm
bunları konuşurken, hiçbirimiz… Tabii TRT Kanunu içinde değil ama, TRT’ye bir yasa hazırlarken, acaba yerel radyo ve
gazetelerden bir şekilde belli haberleri, belli şeyleri birlikte
geliştirebilip, acaba yerel radyo ve gazetelere, acaba TRT’nin bu hizmeti,
onlardan hizmet satın alarak, birilerinden değil, bilgi temizliği için,
özellikle yerel radyo ve gazetelerden bir şekilde faydalanmayı ve onlardan bir
şekilde servis almayı TRT Kanunu içine koyabilirdik arkadaşlar. Hem yerel radyo
ve gazetelerin yaşaması için. Onlar hepimizin. Her ilde çok zor koşulda
yaşıyorlar. Onlar, bir yaşam savaşı veriyorlar. Onlar, bir onur savaşı
veriyorlar. Bu şekilde namuslu, dürüst ve ilkeli haber yapan gazetecilerimizi,
televizyonlarımızı ve radyolarımızı her zaman korumak, kollamak, bu ülkenin
bilgi temizliği açısından çok önemliydi. Ama maalesef burada, bu yasa
komisyonda görüşülürken de maalesef bir tek kişi, defalarca söylememize rağmen…
Özellikle yerel radyo, televizyon ve gazetelerin, haber iletişimi açısından
TRT’yle entegre olup belli hizmetleri buralardan satın
alıp, onların yaşamasına yardımcı, kamu adına yardımcı olabilirdik. Ben, bir kez daha
öneriyorum: Özellikle bölgeler kalkıyor. TRT’nin haber alma… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum efendim. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız efendim. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – ..hiçbir şekilde maddi… ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Senin dediğin husus 2’nci maddede var. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Kıcır, 2’nci maddede
yerel gazetelerden, yerel radyolardan hizmet alıp da bunları nasıl… Böyle bir
şey yoktur. ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Var işte… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Yok efendim. Yok efendim. Gel beraber inceleyelim. Onun için ben
rica ediyorum: Özellikle yerel gazeteler, yerel radyo ve yerel televizyonları
ekonomik olarak… ÜNAL KACIR
(İstanbul) – O 2’nci maddede… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, Sayın Kıcır, o “hizmet
alınabilir…” ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Kacır, Kacır…
Ben sana “Kaplanoğlu” diyor muyum? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, özür diliyorum yani o şekilde… Yani bu, şey olarak
söylemedim yani… ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Birincisini sürçülisan zannettim ama ayıp oluyor. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır hayır… Yok yok… İnanın aynı, sürçülisan. Yani inan yüreğimden
söylüyorum. Onun için orada
bir hizmet alınma yönünde maddi bir şey yoktur. Ama gelin bunu bir yasal zemine
bağlayalım. Yasal bir şekilde yerel radyo ve televizyonlardan hizmet alımını,
TRT Yasası’yla birlikte bunu da görüşelim. Hepinize saygılar
sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Aslanoğlu. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır. İki
önergenin metni aynı olduğundan işlemlerini birlikte yapacağım. Malumlarınız
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon
metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı
önergeler üzerine yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci
maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle önergeleri okutup komisyona
soracağım. Komisyon önergelere salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önergeler
üzerine yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla
katılmaması hâlinde ise önergeleri işlemden kaldıracağım. Şimdi ilk
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısına 4’üncü maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin
eklenmesini arz ve teklif ederiz. Kamer
Genç Tunceli Madde 5: 2954
Sayılı yasanın 14’üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: Madde 14 –
Koordinasyon Kurulu, Genel Müdür, Genel Müdür yardımcıları, Televizyon, Haber,
Radyo, Müzik ve Personel Dairelerinin Başkanları ile Baş Hukuk Müşaviri ve
Genel Sekreterden oluşur. Koordinasyon
Kurulunun görevleri, Kurum hizmetlerinin yürütülmesi ve geliştirilmesi,
üniteler arasında işbirliğinin sağlanması ve hizmetle ilgili görüş ve uygulama
farklılıklarının giderilmesi ile ilgili önerilerde bulunmak; yıllık bütçe tasarılarını,
yıllık genel yayın planını, uzun vadeli ve yıllık yatırım planlarını incelemek
ve Yönetim Kuruluna görüş bildirmek, Kurum ile ilgili
kanun ve yönetmelik tasarılarını incelemek, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu
raporlarını incelemek ve cevap hazırlamak ve Genel Müdür tarafından tespit ve
talep olunacak konular hakkında görüş bildirmektir. Koordinasyon
Kurulunun çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, ikinci önergenin metni de aynı olduğundan ikinci önergenin
imza sahiplerini okutuyorum:
BAŞKAN – Sayın
Komisyon önergelere salt çoğunlukla katılıyor musunuz? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz. BAŞKAN – Evet,
Sayın Komisyonun salt çoğunluğu yoktur, o bakımdan önergelere katılma şansı
bulunmamaktadır. Saygıdeğer
milletvekilleri, Komisyon önergelere salt çoğunlukla katılamamış olduğundan
önergeleri işlemden kaldırıyorum. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremizin dolmasına çok az bir süre
kalmıştır. Bunu da dikkate alarak, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için 29 Mayıs 2008 Perşembe günü alınan karar gereğince saat 13.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum. Kapanma Saati: 20.49 |
|