DÖNEM: 23                            CİLT: 21                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

110’uncu Birleşim

28 Mayıs 2008 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Sakarya Milletvekili Erol Aslan Cebeci’nin, 27 Mayıs İhtilali’nin 48’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Afşin-Elbistan Termik Santrali’nin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın aynı konuda konuşması

3.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, kamu çalışanlarının ve veteriner hekimlerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 24 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194)

2.- Konya Milletvekili Atilla Kart ve 21 milletvekilinin, Kilis eski Belediye Başkanı Ekrem Çetin ve oğlunun öldürülmesi olayının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/195)

3.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 23 milletvekilinin, demografik verilerin ve projeksiyonların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/196)

 

B) Önergeler

1.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir ve 9 milletvekilinin, Divriği Ulucamisi ve Şifahanesi’nin Korunması ve Çevresinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/90) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/52)

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı: 219)

 

VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, kadın hakim adaylarına ilişkin sorusu ve  Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/2702)

2.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, ağır özürlülerin eğitimlerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/2872)

3.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, gazilerin sorunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve  Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/3027)

4.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, akaryakıt şirketlerinin denetimine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/3111)

5.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Iğdır’daki bir köyün arazilerinin kullanımı ile ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/3202)

6.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, şiddet ve istismara maruz kalan çocuklara,

Kadına yönelik şiddete ve kadın istihdamına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/3243, 3244)

7.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, bazı olaylardan mağdur olan SHÇEK korumasındaki çocuk ve gençlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/3386)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

 

Düzce Milletvekili Celal Erbay, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluş yıl dönümüne,

Giresun Milletvekili Murat Özkan, İçişleri Bakanlığı memurlarının özlük haklarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Kürt sorununun çözümüne ve iş kazalarına ilişkin gündem dışı konuşmasına Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin cevap verdi.

 

Tokat Milletvekili Reşat Doğru, Azerbaycan Cumhuriyeti’nin kuruluş yıl dönümüne ilişkin bir konuşma yaptı.

 

Bursa Milletvekili Mehmet Emin Tutan ve Giresun Milletvekili Ali Temür’ün (3/131) (S. Sayısı: 168),

İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan’ın (3/132) (S. Sayısı: 169),

Konya Milletvekili Özkan Öksüz’ün (3/133) (S. Sayısı: 170),

Kütahya Milletvekili Hüsnü Ordu’nun (3/134) (S. Sayısı: 171),

Şanlıurfa Milletvekili Abdurrahman Müfit Yetkin’in (3/135) (S. Sayısı: 172),

Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkereleri ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları, Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

 

1/1246 esas numaralı “İl Özel İdaresi ve Belediye Gelirleri Kanunu Tasarısı”nın geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan tasarının Hükûmete geri verildiği açıklandı.

 

Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın (6/655),

Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın (6/565),

Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; soruların geri verildiği bildirildi.

 

Adıyaman Milletvekili Şevket Köse ve 30 milletvekilinin, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıfları çalışanlarının sorunlarının (10/191),

Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya ve 30 milletvekilinin, Kocaeli Körfezi’nde özelleştirilen limanların ve özel iskelelerin hukuki durumlarının ve neden oldukları sorunların (10/192),

Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan ve 28 milletvekilinin, mermercilik sektörünün sorunlarının (10/193),

Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Azerbaycan Millî Meclisi Başkanı Oktay Asadov’un davetine icabet etmek üzere, 17-20 Haziran 2008 tarihlerinde bir parlamento heyetiyle, Azerbaycan’a resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 68’inci sırasında yer alan 223 sıra sayılı Tapu Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın bu kısmın 2’nci sırasına; 8’inci sırasında yer alan 90 sıra sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu Tasarısı’nın 5’inci sırasına alınmasına ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 27/5/2008 Salı ve 28/5/2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve Genel Kurulun 27/5/2008 Salı günkü birleşiminde 15.00-21.00, 28/5/2008 Çarşamba ve 29/5/2008 Perşembe günkü birleşimlerinde ise 13.00-21.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

 

Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, konuşmasında şahsına sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.

 

Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir ve 9 milletvekilinin, Divriği Ulucamisi ve Şifahanesi’nin Korunması ve Çevresinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/90), İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin oylanması sırasında istem üzerine yapılan yoklamalarda toplantı yeter sayısı bulunmadığı anlaşıldığından,

28 Mayıs 2008 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 17.47’de son verildi.

 

 

 

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

Yaşar TÜZÜN

 

Konya

 

Bilecik

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

 

 

Bursa

 

 

 

Kâtip Üye

 

 

                                                                                                                                               No.:  155

 

II.- GELEN KÂĞITLAR

28 Mayıs 2008 Çarşamba

Raporlar

1.- Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/559) (S. Sayısı: 234) (Dağıtma tarihi: 28.5.2008) (GÜNDEME)

2.- Çorum Milletvekili Agah Kafkas ve 6 Milletvekilinin; 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu ile 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/240) (S. Sayısı: 235) (Dağıtma tarihi: 28.5.2008) (GÜNDEME)

3.- Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu ((1/537) (S. Sayısı: 236) (Dağıtma tarihi: 28.5.2008) (GÜNDEME)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 24 Milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/05/2008)

2.- Konya Milletvekili Atilla Kart ve 21 Milletvekilinin, Kilis eski Belediye Başkanı Ekrem Çetin ve oğlunun öldürülmesi olayının  araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/195) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/05/2008)

3.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 23 Milletvekilinin, demografik verilerin ve projeksiyonların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/196) (Başkanlığa geliş tarihi: 16/05/2008)

 

28 Mayıs 2008 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.00

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet bu konuşmalara cevap verebilir. Hükûmetin cevap süresi yirmi dakikadır.

Gündem dışı ilk söz, 27 Mayıs ihtilalinin yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Sakarya Milletvekili Erol Aslan Cebeci’ye aittir.

Sayın Cebeci, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Sakarya Milletvekili Erol Aslan Cebeci’nin, 27 Mayıs İhtilali’nin 48’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

EROL ASLAN CEBECİ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 Mayıs ihtilalinin 48’inci yıl dönümüyle ilgili gündem dışı söz aldım. Sözlerime başlamadan hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündem dışı konuşmalarda genellikle mutlu ve olumlu olayların yıl dönümlerini hatırlamak gelenek hâline gelmiştir. 27 Mayıs ihtilalini hem siyasi tarihimizde hem de ülke yönetimimizde mutlu veya olumlu katkı sağlamış bir olay olarak hatırlamak bence mümkün değil ancak bu yıl dönümünü fırsat olarak kullanıp demokrasi, millet egemenliği ve halk iradesinin ülke yönetimine yansıması ve bu kavramların önemini vurgulamak istedim. Amacım polemik yaratmak veya geçmişi yeniden değerlendirmek değil, aksine geçmişte yaşadıklarımızdan yola çıkarak geleceğimizi daha iyi yapabileceğimizi, daha güzele ulaşabileceğimizi bir kez daha hatırlatmak istedim.

Demokrasimizi ve ülkemizi, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün belleklerimize yerleştirdiği ülkemizi muasır medeniyetler seviyesine çıkarma amacı ve hedefi doğrultusunda, geçmişte yaşananlardan ders alarak emin adımlarla ilerlememiz gerekir diye düşünüyorum.

27 Mayıs 1960 tarihinde Silahlı Kuvvetlere mensup bir grup subayın gerçekleştirdiği darbe sadece halkın oylarıyla iktidara gelen meşru bir hükûmeti silah zoruyla indirerek iktidar değişikliğine yol açmakla kalmamış, etkileri her alanda devam eden yeni bir dönemi de başlatmıştır. Cumhuriyet döneminin ilk askerî darbesi olarak da kayıtlarımıza geçen ve daha sonrakilere de örneklik teşkil etmesi bakımından ayrı bir öneme sahiptir. Türkiye’de demokrasinin yerleşmesi ve kurumlaşması sürecini radikal bir biçimde kesintiye uğratan 27 Mayıs darbesi mevcut iktidar pratiğinin cereyan ettiği siyasi yapının temellerini kökünden değiştirerek her alanda yeni yapılanmalara gitmiştir.

27 Mayıs 1960 hiç şüphe yok ki Türkiye'nin siyasi gelişmesinde yeni bir dönemin başlangıcı olmuş, 14 Mayıs 1950’de genel seçimlerde ilk kez sandıkta alınan oyla barışçı biçimde iktidarı değiştirme başarısı göstermiş olan Türkiye, maalesef on yıl sonra, sandıktan çıkmış meşru bir iktidarın silah yoluyla indirilmesinin önüne geçememiştir. 27 Mayıs 1960’da demokrasimize vurulan darbenin siyasi hayatımızdaki olumsuz etkileri bitmiş midir diye düşündüğümde bu soruya maalesef gönül rahatlığıyla “Evet, bitmiştir.” diyemiyorum.

Türkiye, dünya ortalamasının üstünde bir ekonomik büyüme hızını ilk defa 1950-60 yılları arasında yakalamış. Acaba, 27 Mayıs darbesi olmasaydı, Türkiye 1980’lere gelindiğinde hâlâ Güney Kore’nin ekonomik olarak gerisinde mi kalırdı diye de sormaktan kendimi alıkoyamıyorum. Çünkü demokrasinin gelişmesi ve olgunluğuyla ekonomik büyüme ve milletin refahı arasında doğru orantılı, ciddi bir ilişki olduğuna inanıyorum.

Demokrasimiz kesintisiz olmalı diye düşünüyorum. Demokrasimizin veliye veya vasiye ihtiyacı olmamalı diye düşünüyorum. Demokrasimiz özgürlükçü olmalı diye düşünüyorum. Farklı düşüncelerin, farklı inançların, farklı yaşama biçimlerinin, farklı mezhep ve meşreplerin, farklı etnik geçmişlerden gelmiş insanların hiçbirinin kendisini tehdit ve baskı altında hissetmediği ve bu farklılıkların hiçbirinin ayırıcı değil, farklılaştırıcı değil tam aksine birleştirici ve zenginlik kaynağı olduğu bir demokrasinin ülkemiz için mümkün ve ulaşılabilir olduğunu düşünüyorum.

AK Partinin beş buçuk yıllık iktidarı boyunca dost düşman herkese ispatladığımız gibi, Türkiye’nin demokrasisi derinleştikçe ekonomik gücünün…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CANAN ARITMAN (İzmir) – Yargıya yapılan baskıyı da anlat.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Cebeci, konuşmanızı tamamlayınız.

EROL ASLAN CEBECİ (Devamla) – Türkiye’nin demokrasisi derinleştikçe ekonomik gücünün artacağına, milletimizin refah seviyesinin yükseleceğine ve sadece bölgesel bir güç değil, bütün dünya ülkeleri sıralamasında etkin ve saygın bir konuma geleceğimize inancım sonsuz. Sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın sıkça dile getirdiği, bu ülkenin ve milletin sevdalıları olarak bu yolda emin adımlarla ilerlemeye devam edeceğimizi bir kez daha tekrarlamak istiyorum.

Bu vesileyle 27 Mayıs darbesi sonrası büyük haksızlığa uğrayarak hayatlarını kaybeden ve tarihe demokrasi şehitlerimiz olarak geçen Sayın Adnan Menderes, Sayın Fatin Rüştü Zorlu ve Sayın Hasan Polatkan’ı saygı ve rahmetle anıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Cebeci.

Gündem dışı ikinci söz, Afşin-Elbistan Termik Santrallerinin sorunları hakkında söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’a aittir.

Sayın Paksoy, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Afşin-Elbistan Termik Santrali’nin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın aynı konuda konuşması

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kahramanmaraş ilimizin Afşin-Elbistan ilçeleri kömür havzalarında yapılan ve yapılmakta olan termik santrallerin sorunlarıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, ülkemiz, ihtiyacı olan enerjinin ancak yüzde 25’ini kendi kaynaklarından karşılayabilmekte, kalan kısmı içinse her yıl yurt dışına milyarlarca dolar döviz ödemek zorunda kalmaktadır. Bu yüzden yerli kaynakların etkin kullanımı büyük önem taşımaktadır. En önemli enerji kaynaklarımızdan olan linyit, yakıt maliyeti olarak doğal gazın dörtte 1’i oranındadır. Öte yandan linyit santralleri, doğal gaz santrallerine nazaran 10 kat daha fazla istihdam yaratmaktadır.

Ülkemizde belirlenen 9 milyar ton linyit rezervinin 4 milyar tonluk bölümü Afşin-Elbistan havzasında yer almaktadır. Bu havzanın linyit rezervleri kalori olarak 486 milyar metreküp doğal gaza karşılık gelmektedir. Afşin-Elbistan havzasının doğru bir planlama yapılarak değerlendirilmesiyle ülkemiz toplam 60 milyar dolar tasarruf sağlayacaktır. Afşin-Elbistan Termik Santrali’nin hâlen 1.376 megavat gücündeki A ünitesi ile 1.440 megavat gücündeki B ünitesi faal olup bu ünitelere her biri 1.200 megavat gücündeki C, D ve E santralleri eklendiğinde toplam güç 6.416 megavata ulaşacaktır.

Şimdi asıl meseleye gelelim. Afşin-Elbistan Termik Santrali’ne ilave olarak kurulması planlanan C ve D için toplam 75 bin dönüm arazi kamulaştırılacak ve bu saha içerisinde bulunan yerleşim yerleri iskândan kaldırılacaktır. Kamulaştırma kapsamındaki Çobanbeyli kasabası, Bakraç kasabası, Yazıbelen köyü, Kangal köyü, Tepebaşı Mahallesi, Kabakulak Mahallesi, İğdemlik köyü ve Kızılkaya Mahallelerinde toplam 9.500 kişi tahliye edilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi “Ne var bunda?” diyeceksiniz. Ne mi var? 75 bin dönüm arazi kamulaştırılacak, yaklaşık 10 bin kişi evini barkını terk etmek zorunda kalacak, yersiz yurtsuz kalacak. Bunun oradaki vatandaşlarımız için nasıl bir duygu olduğunu tahmin edersiniz. Halkın psikolojisi bozulmuş durumda. Hükûmetin kendileriyle ilgilenmediğini, yalnız bırakıldıklarını düşünüyorlar. Dertlerini anlatamamaktan, seslerini duyuramamaktan şikâyetçiler. Ben vatandaşlarımızla, Ziraat Odası temsilcileriyle, yerel basınla görüştüm. Hepsi de “Yatırıma evet, istihdama evet, üretime evet, iskâna, kamulaştırmaya evet.” diyorlar. Ancak, onlar belirsizlikten, haksızlıktan, ilgisizlikten şikayetçiler.

Şimdi sizlere soruyorum: Sayın arkadaşlar, bu ölçekteki projelerin GAP projesinde olduğu gibi bir master plan çerçevesinde yürütülmesi gerekmez miydi? 10 bin insan nereye tahliye edilecek belli değil. Konutlarının karşılığı kendilerine konut verilecek mi? Verilecekse nasıl ve ne zaman verilecek belli değil. Vatandaşın konutunun değer tespiti yapılacak. Ona göre, teklif edilen konutun değeri ne kadar olacak? Bunların hiçbiri belli değil. Yani biz Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak, Kahramanmaraş’ın Afşin ilçesindeki 10 bin vatandaşa, biz senin 75 bin dönüm arazini kamulaştırıyoruz, buradan seni alıyoruz, ne hâlin varsa gör mü diyeceğiz?

Bir başka sorun istimlak bedellerinin tespiti konusunda. Üniversite, ilçe tarım müdürlüğü, belediye ve tapu müdürlüklerinin istimlak bedelleri konusundaki değerlendirmeleri birbirlerinden farklılık arz etmektedir. Türkiye'nin en verimli ovalarının birinde kamulaştırma için 4-5 YTL değer biçilmesi, yapılan işin adaletsizliğini gözler önüne sermektedir. İstimlak bedellerinin mümkün olduğunca en kısa zamanda tespit edilerek mağduriyetlerinin giderilmesini, ayrıca kamulaştırmaların ekonomik gerekçelerle zamana yayılarak yapılması yerine kamulaştırmaların bir bütün olarak ve bir defada yapılmasını istemektedirler.

Diğer taraftan, kamulaştırma dolayısıyla evlerinden yurtlarından olacak insanların istihdamı için acil önlemler alınması gerekmektedir. Bu insanları da büyük şehirlere göndermek istemiyorsak, yurtlarından koparmak istemiyorsak, doğdukları yerde doymalarını istiyorsak, öncelikle bölge halkının, özellikle de bu 10 bin nüfusun istihdam sorununun çözülmesi gerekmektedir.

Biz Milliyetçi Hareket Partisi olarak, kamulaştırmadan etkilenen vatandaşlara istihdamı konusunda ayrıcalık tanınmasını teklif ediyoruz. Gerekiyorsa, bu konuda yapılacak her türlü düzenlemeye destek vermeye hazırız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Paksoy, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

MEHMET AKİF PAKSOY (Devamla) – Bu sorunun telafisi içinse, EÜAŞ, Afşin-Elbistan kömür sahasında kuracağı iş yerlerinde çalıştıracağı vasıflı veya vasıfsız iş gücünü Türkiye İş Kurumundan talep ederken “tamamının bu sahadaki kamulaştırma mağdurlarından gönderilmesini isteyebilir” şeklinde bir hükmün, Bakanlar Kurulu kararı alınarak Sınav Yönetmeliği’ne eklenmesini teklif etmiştir. Biz de bu görüşe katılıyor ve süratle uygulamaya geçirilmesini talep ediyoruz.

Yine, tapulama işlemlerinin hızlandırılması için kadastro mahkemesine acilen bir hâkim atamasının yapılmasını, ayrıca bu kişilerin istihdamına yardımcı olunması amacıyla ihtiyaca göre mesleki eğitim kursları açılarak süratle eğitim verilmeye başlanmasını, bölgeye iki ilköğretim ve bir lisenin acilen yapılmasını, sorunların katılımcı ve şeffaf yöntemlerle el birliğiyle çözülmesini öneriyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Paksoy.

Konuyla ilgili olarak Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Avni Doğan’ın kısa bir katkısı olacaktır.

Buyurun Sayın Doğan.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afşin-Elbistan Termik Santrali’nin sorunlarını dile getirdiği için Değerli Arkadaşım Akif Paksoy’a teşekkür ediyorum.

Tabii, Afşin-Elbistan Termik Santralleri Türkiye'nin enerjisinin bugün itibarıyla yüzde 15’ini, birkaç yıl sonra yüzde 25’ini karşılayacak duruma gelecektir. Yani şu an Türkiye’de yanan her 6 lambadan 1’ini Afşin-Elbistan Termik Santralleri, her 6 fabrikadan 1’inin enerjisini yine Afşin-Elbistan Termik Santralleri karşılamaktadır.

Ancak A Termik Santrali’nin 1970’li yıllarda çağın en hantal teknolojisiyle yapılması çevreye büyük sorunlar açmaktadır. Afşin-Elbistan Ovası’na kar siyah yağmaktadır. Afşin-Elbistan Ovası’na A Termik Santrali asit, sülfürik ve kül fışkırtmaktadır; bu, önemli bir sorundur. 90’lı yıllarda özelleştirme kapsamında olması, özelleştirmeyi alan firmayla devletin mahkemelik olması iyi bir revize yapılmasına engel olmaktadır.

Tabii, bir diğer sorun da son yıllardaki kamulaştırmadır. Bu son yıllardaki kamulaştırma vatandaşın arazisinin bir kısmını alan bir kamulaştırma değildir; vatandaşın köyünü alan, yerleşim merkezini alan, mezarlığını alan, tarihini alan, geçmişini alan bir kamulaştırmadır. Dolayısıyla çok farklı bir mantıkla değerlendirilmesi lazım. Yani “Efendim, arazinin bedeli şu, bunu alıyorum.” demek yetmez. Bu konuda önemli bir çalışma yapılması gerekmektedir. Tabii, biz, Kahramanmaraş AK Parti milletvekilleri olarak Enerji Bakanlığıyla bu konuda temas hâlindeyiz. Bu kamulaştırma sorununu yakışır bir biçimde çözme gayreti içerisindeyiz. Yani klasik bir kamulaştırma mantığı içerisinde bu sorun çözülmez.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Doğan’a ve Sayın Paksoy’a.

Ümit ediyoruz ki bu sorunlar en kısa zamanda, en güzel şekilde çözüme ulaşır. Katkıda bulunan iktidar ve muhalefetteki bütün arkadaşlarımıza da tekrar teşekkürlerimi sunuyorum.

Gündem dışı son söz, kamu çalışanlarının ve bu bağlamda veteriner hekimlerin sorunları hakkında söz isteyen Sivas Milletvekili Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’na aittir.

Sayın Yazıcıoğlu, buyurun.

3.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, kamu çalışanlarının ve veteriner hekimlerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

MUHSİN YAZICIOĞLU (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Kamuda çalışan memurlarımızın ve buna ilaveten veteriner hekimlerin sorunlarıyla ilgili söz almış bulunuyorum.

Bugün ülkenin geneline baktığımızda, her tarafta, her sektörde ve her alanda sorunlar bulunmaktadır. Elbette bu sorunların bir bir çözümü için hükûmetlerimizin üzerine düşeni yapması icap etmektedir. Köylümüzün hâli malum; kuraklık bir yandan, gübre, mazot, ilaç fiyatlarının artması, diğer taraftan hayat pahalılığının derinleşmesi dolayısıyla sıkıntılı durumdalar. Emekli, dul ve yetimlerimizin aldığı maaşlar ise yoksulluk sınırının altına düşmüştür, emekliliklerini rahat geçirme imkânından yoksundurlar.

Özellikle kamuda çalışan, 4/C kapsamında bulunan personelin sıkıntıları hâlâ çözülemediği gibi, Hükûmetin, bu çalışanlara kulaklarını tıkadığı görülmektedir. 4/C’liler dediğimiz zaman sadece Meclisteki birkaç tane geçici çalışan akla gelmemelidir. Özellikle belediyelerde, Tarım Bakanlığında 4/C kapsamında çalışanlar var. Bunlar on ay çalışıyor iki ay izinli sayılıyorlar. Diğer zamanlar içerisinde hastalansa bile hastalanma hakkı yoktur, hamile olan hanımların bile izin alma hakları yoktur. Bu çağdaş köleler pozisyonunda çalıştırılan 4/C’lilerin sorunları bir an evvel çözülmelidir.

Kamuda çalışan memurlarımızın da sorunları oldukça fazladır. Bu sorunların en başında ve doğrudan etkileyici olanı maaşların düşüklüğü ve ücret adaletsizliğidir. Çalışarak bir ayın sonunda aldıkları ücret insan onuru ve haysiyetine yakışır derecede yaşama imkânı sağlamamaktadır. Memurlar, işçiler, emekli, dul ve yetimlerimiz enflasyon ve hayat pahalılığı altında ezilmektedirler.

Hükûmet tarafından maaş artışları belirlenirken enflasyon esas alınmıştı, ancak öngörülen maaş artışları bugüne gelindiğinde görülmüştür ki bırakın mutfaktaki hissedilir enflasyonu, TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamlarının bile çok gerisinde kalmıştır. Hükûmetin, muhtaç, engelli, emekli, dul, yetim ve memurlarımızın maaşlarını yeniden gözden geçirmesi ve iyileştirmesi şart olmuştur.

Söz almış olduğum hususun içerisinde veteriner hekimlerin ve Tarım Bakanlığı personelinin mesleki ve kurumsal sorunlarından ve beklentilerinden söz etmek istiyorum. Tarım tazminatı kanununun bir an evvel çıkarılması gerekiyor. Bu konuda tarım çalışanlarının ciddi beklentileri var. Tarım, hayvancılık, gıda, el sanatları gibi birçok önemli alanda faaliyet gösteren bir bakanlığın çalışanlarının ek tazminat alamayan birkaç bakanlıktan biri olması üzücüdür. Bakanlık çalışanları bu konuda ciddi beklenti içerisinde bulunmaktadır.

4/B statüsünde görev yapmakta olan çok sayıda sözleşmeli personel mevcuttur. Bu personele kadro verilmeli veya iş garantisi ve nakil hakkı artık tanınmalıdır. Ailevi sorunlarına rağmen bunların nakil hakkını -4/B’ler ve C’ler- kullanamamaktadır. Uzun zamandır görevde yükselme ve unvan değişikliği imkânları açılmamıştır. Sınav açıldığı takdirde hak elde etme beklentileri karşılanabilir.

Bugüne kadar iktidara gelmiş tüm siyasi partilerin muhalefetteyken söylediği ve iktidarda unuttuğu “eşit işe eşit ücret” prensibi bu İktidar tarafından da unutulmuştur. Çalışma barışının temini açısından aynı işi yapan personele aynı ücretin ödenmesi sağlanmalıdır.

Sağlık Bakanlığı tarafından sağlık personelinin özlük haklarının iyileştirilmesine yönelik kanun çalışması hazırlandığı bilinmektedir. Bu yasada, Tam Gün Çalışma Yasası’nda hayvan sağlığı hizmetleri ve veteriner hekimler yasa kapsamı dışında tutulmuştur.

Bunun yanında bugüne kadar 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nda yapılan değişikliklerle teknik personelin özlük haklarında iyileştirmeler yapılmış ancak sağlık sınıfında yer alan veteriner hekimler bu iyileştirmeden de yararlanamamışlardır. Bunun sonucu veteriner hekimler emsal meslek mensuplarına göre en düşük ücret alan meslek hâline gelmiştir.

Sağlık Bakanlığı tarafından hazırlanan kanun taslağının 9’uncu maddesi 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’de değişiklik öngörmekte olup uzman tabip, tabip, diş tabibi ve eczacılar için görev tazminatı öngörmektedir. Tam Gün Çalışma Yasası kapsamında olmayan bu değişiklikte sağlık sınıfında yer alan veteriner hekimlerin kapsam dışında bırakılması büyük bir haksız uygulamaya neden olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yazıcıoğlu, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

Buyurun.

MUHSİN YAZICIOĞLU (Devamla) – Bu nedenle bu madde değişikliğinde veteriner hekimlerin de kesinlikle yer alması gerekmektedir.

Daha önce Tarım Bakanlığında da veteriner hekimlere böyle bir ayrıcalık sağlanmıştır. Orada teknik sınıftan sayılmadığı için, Sağlık Bakanlığında sağlık sınıfından sayılmadığı için her iki şekilde de veteriner hekimliği mesleğinin ücretler bakımından en aşağıya düştüğünü görüyoruz.

Çok zor şartlar altında görev yapan ancak özlük haklarıyla ilgili olarak mağdur edilmiş olan veteriner hekimlerin bu kanun kapsamında mağduriyetlerinin giderilmesi için Sayın Sağlık Bakanının dikkatlerini çekmek istiyorum. Ülkemizin geneli ve özelde memur ve veteriner hekimlerin sorunlarının çözümü için Hükûmeti göreve çağırıyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yazıcıoğlu.

Saygıdeğer milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü ve 24 milletvekilinin, hayvancılık sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/194)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Toplam tarımsal üretimde yaklaşık % 25'lik bir paya sahip olan hayvancılık tarım kesiminde de istihdam açısından önemli bir potansiyele sahiptir.

Hayvancılık sektörü istihdamda süreklilik yaratması, tarıma dayalı et, süt, yem, yünlü ve pamuklu tekstil, ayakkabı, deri ve konfeksiyon gibi sanayilere hammadde sağlaması yönünden de önem arz etmektedir. Tüm bunların ötesinde, hayvancılık sektörünün belki de en önemli işlevi, insanlarımızın dengeli beslenmesini sağlayan gıda maddelerini üretmesidir.

Bugün Avrupa Birliği ülkelerinde kişi başına düşen beyaz ve kırmızı et tüketimi 72 kilogram, içme sütü tüketimi 101 kilogram iken, ülkemizde bu rakamlar beyaz ve kırmızı et tüketiminde 24 kilogram, içme sütü tüketiminde ise 18 kilogram civarındadır. Gıda ve beslenme kalıplarımızdaki bu dengesizlik ve yetersizlik, bir anlamda, Türk tarımında hayvancılık lehine bir yapı değişikliği reformunun zorunluluğunu da göstermektedir.

Tarımın önemli bir bölümü olan hayvancılığın, toplam tarımsal üretim içindeki payının her geçen gün biraz daha azaldığı görülmektedir. Türk tarımındaki üretim değerinin yüzde 70-75'i bitkisel, yüzde 25-30'u ise hayvansaldır. Oysa hayvansal üretim payı açısından bu oran Fransa'da yüzde 60, İngiltere'de yüzde 70, Almanya'da yüzde 75 civarındadır. Buradan ülkemizde "daha az emekle daha çok gelir" anlamına gelen hayvancılığın ve buna dayalı sanayilerin öneminin henüz kavranamadığı görülmektedir. Buna göre Türk tarımına bitkisel üretim faaliyetleri hakim iken, Avrupa Birliği ülkelerinde tam tersi, hayvansal üretim hâkimdir.

Ülkemizdeki hayvan varlığı, hayvancılıkta iddialı pek çok ülkeden fazla olmasına rağmen, birim hayvan başına verimlilik açısından oldukça gerilerde bulunuyoruz. Gerçekten, gelişmiş ülkelerde, ortalama sığır karkas ağırlığı 250 kilogram dolaylarında iken, ülkemizde bu 160 - 170 kilogram civarındadır. Yine bu ülkelerde ortalama süt verimi 5.000-6.000 kilogram/laktasyon iken, ülkemizde bu oran 1.400-1.500 kilogram/laktasyon dolayındadır.

Hayvancılık sektörümüzde gözlenen bir başka olumsuzluk da et, süt, yün ve derinin kaynağı olan canlı hayvan sayılarındaki azalışlardır. 1990 yılı ile 2006 yılını karşılaştırdığımızda; 11.377.000 olan sığır sayımız yüzde 4,4'lük gerilemeyle 10.871.000'e; 40.553.000 olan koyun sayımız yüzde 36,8'Iik bir düşüşle 25.616.912'ye ve 10.972.000 olan kıl keçisi sayımız ise yüzde 41,4'lük düşüşle 6.433.744'e gerilemiştir.

Bugün ülkemizin yıllık et üretimi 935.000 tonu beyaz, 435.000 tonu kırmızı et olmak üzere toplam 1.370.000 tondur. Yıllık süt üretimimiz ise 12.000.000 ton civarındadır. Ancak bir yandan nüfus artışımızın devam etmesi, diğer yandan gelir düzeylerinin yükselmesi dikkate alındığında, önümüzdeki yıllarda et, süt ve bunlara dayalı ürünlerin iç talep ve ithalatının ciddi oranda artacağı ifade edilmektedir. Hayvancılık sektörüne dönük kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerin hâlâ belirlenememiş olması ve bunlara bağlı programların da hâlâ hazırlanamamış olması, dünyanın önemli tarım ülkelerinin içinde sayılan Türkiye'yi hayvancılık ve bunlara dayalı üretim açısından da Batı'nın pazarı haline getirecektir.

Öte yandan, Avrupa Birliği, uzun yıllardır aralıksız sürdürdüğü "Ortak Tarım Politikası" ile bir dönem bütçesinin ortalama yüzde 60'ını tarıma ayırmıştır. Bunun sonucu tarım ve hayvancılık alanlarında önemli gelişmeler sağlamıştır. Buna karşın, ülkemizde tutarlı bir tarım ve hayvancılık politikasının uygulanamamış olması sektörün AB'ne uyumunda çok daha fazla sorunlar yaratacaktır.

Özetle; tarımsal üretimin içinde hayvancılığın ve verimliliğin nasıl arttırılacağının belirlenmesi, et ve süt hayvancılığı ile bunlara dayalı gıda sanayilerinin sorunlarının araştırılması, Avrupa Birliğine uyum sürecinde hayvancılık ve hayvancılığa dayalı sanayi konusunda ortaya çıkacak sorunların tespit edilmesi ve çözüm yollarının bulunması açısından, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 üncü maddelerine göre Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1) Enis Tütüncü                                 (Tekirdağ)

2) Abdülaziz Yazar                           (Hatay)

3) Gürol Ergin                                   (Muğla)

4) Sacid Yıldız                                  (İstanbul)

5) Bülent Baratalı                              (İzmir)

6) Vahap Seçer                                  (Mersin)

7) Hüsnü Çöllü                                 (Antalya)

8)  Fevzi Topuz                                 (Muğla)

9) Mehmet Ali Susam                       (İzmir)

10)  Mehmet Ali Özpolat                  (İstanbul)

11) Ahmet Ersin                                (İzmir)

12) Mevlüt Coşkuner                        (Isparta)

13) Selçuk Ayhan                             (İzmir)

14) Ensar Öğüt                                  (Ardahan)

15) Ergün Aydoğan                          (Balıkesir)

16) Mehmet Akif Hamzaçebi            (Trabzon)

17) Ramazan Kerim Özkan               (Burdur)

18) Ali Rıza Ertemür                         (Denizli)

19) Fatma Nur Serter                        (İstanbul)

20) Algan Hacaloğlu                         (İstanbul)

21) Ali İhsan Köktürk                       (Zonguldak)

22) Atilla Kart                                   (Konya)

23) Ali Koçal                                    (Zonguldak)

24) Tacidar Seyhan                           (Adana)

25) Nevingaye Erbatur                      (Adana)

2.- Konya Milletvekili Atilla Kart ve 21 milletvekilinin, Kilis eski Belediye Başkanı Ekrem Çetin ve oğlunun öldürülmesi olayının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/195)

TBMM Başkanlığına

28.3.2004 tarihine kadar 3 dönem Kilis Belediye Başkanı ve 16. Dönemde de Milletvekili olarak görev yapan Ekrem Çetin ile oğlu Cahit Çetin’in; 03.06.2005 tarihinde saat 13.45 sularında Kilis Kent Merkezinde yüzlerce kişinin gözü önünde müessif ve organize bir saldırı sonucunda öldürülmeleri eylemiyle ilgili olarak;

 olay öncesi ve sonrasında kolluk güçleri ve Mülki İdare yapılanması içinde mevcut olan illegal ve hukuk dışı ilişkiler ve himayeler ile;

bu ilişki ve yapılanmalarda sorumluluğu olanların ve alınması gereken önlemlerin saptanması amacıyla;

Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1) Atilla Kart                                     (Konya)

2) Yaşar Ağyüz                                 (Gaziantep)

3) Akif Ekici                                     (Gaziantep)

4) Vahap Seçer                                  (Mersin)

5) Hüsnü Çöllü                                 (Antalya)

6) Fevzi Topuz                                  (Muğla)

7) Ali Koçal                                      (Zonguldak)

8) Tacidar Seyhan                             (Adana)

9) Bülent Baratalı                              (İzmir)

10) Mehmet Ali Susam                     (İzmir)

11) Ahmet Ersin                                (İzmir)

12) Mehmet Ali Özpolat                   (İstanbul)

13) Mevlüt Coşkuner                        (Isparta)

14) Selçuk Ayhan                             (İzmir)

15) Ensar Öğüt                                  (Ardahan)

16) Ergün Aydoğan                          (Balıkesir)

17) Ramazan Kerim Özkan               (Burdur)

18) Ali Rıza Ertemür                         (Denizli)

19) Fatma Nur Serter                        (İstanbul)

20) Algan Hacaloğlu                         (İstanbul)

21) Ali İhsan Köktürk                       (Zonguldak)

22) Nevingaye Erbatur                      (Adana)

Gerekçe:

28.03.2004 tarihine kadar 3 Dönem Kilis Belediye Başkanı ve 16. Dönemde ise Milletvekili olarak görev yapan Ekrem Çetin ve oğlu Cahit Çetin; 03.06.2005 tarihinde saat 13.45 sularında Kilis Kent Merkezinde yüzlerce kişinin gözleri önünde müessif bir saldırı sonucunda öldürülmüşlerdir.

Bu eylemle ilgili olarak; Mehmet Çelebi, Lütfi Aslan, İbrahim Demir, Mustafa Demir, Döne Demir, Fatma Demir isimli şüpheliler haklarında; “tasarlayarak adam öldürmek suçuna iştirak, suçluyu kayırma” iddiasıyla dava açılmış, yargılama sonucunda; sanıklar Lütfi Aslan, Mehmet Çelebi ve Mustafa Muhammed’in tasarlayarak Ekrem Çetin ve Cahit Çetin’in öldürülmesine yardım suçları subuta ermekle müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, suç tasarlayarak adam öldürme suçuna yardım niteliğinde kabul edilerek neticeten 12 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmalarına, diğer sanıklar yönünden ise yapılan suçlamalar için beraatlerine karar vermiştir.

Yine merhum Ekrem Çetin' e yönelik olarak Mayıs 1999 tarihinde vuku bulan saldırının failleri hakkında da, daha evvel Kilis Ağır Ceza Mahkemesinde yargılama yapılmış, yargılama sonucunda; gıyabi tutuklu Orhan Aslan yönünden dosyanın tefrikine; sanıklar Bekir Yeler, Mansur Polat, Bekir Hatabay, Hasan Aslan yönlerinden ise adam öldürmeye tam teşebbüs ve iştirak hükümlerinden mahkumiyet kararları kurulmuştur.

Her 2 olay birbiriyle bağlantılıdır.

Her 2 eylemde de organize ilişkiler vardır. 2. eylemde ayrıca "kamu görevlilerinin" eyleme iştirakleri söz konusudur.

İşte bu Araştırma Önergesinin verilmesini zorunlu kılan süreç, bu aşamada ortaya çıkmıştır;

03.06.2005 tarihinde vuku bulan eylemin şüphelilerinden olan ve tutuklu olarak yargılanan ve mahkum olan Mustafa Demir'in, yargılama dosyasındaki belgelere göre; Jandarmanın kayıtlı haber elemanı olduğu, çeşitli kaçakçılık olaylarının takibi ve bilgi toplamada görevlendirildiği anlaşılmıştır. Bu kişinin ayrıca sahte kimlik kullandığı, Kilis Cezaevinde yasaya aykırı olarak evlilik yaptığı, bu olaydan evvel Mustafa Yıldız kimliğiyle eroin satmaktan yargılandığı ve mahkum olduğu yolunda da bilgi ve bulgular söz konusudur.

1999 yılında vuku bulan olayın faillerinden Mansur Polat , 29.03.2006 tarihinde her nasılsa cezaevinden kaçmıştır. Bu olay kamuoyundan gizlenmiştir.

Her 2 olayın asli faili ve azmettireni durumunda olan ve aradan 9 yıl geçmesine rağmen halen yakalanamayan Orhan Aslan'ın, Jandarma istihbarat elemanı olduğu kuşkusu mevcuttur. Öldürme eyleminin faillerinden olan Mehmet Çelebi, İbrahim Demir ve Lütfi Aslan'ın da istihbarat elemanı olduğu yolunda kuşkular söz konusudur.

1999 yılındaki olayın asli faillerinden olan ve neticeten 20 yıla mahkum olan Hasan Aslan; 2. eylemin de zanlıları arasında olmasına, Emniyet fezlekesinde bu durum tespit edilmesine rağmen, her nedense iddianamede olumlu-olumsuz değerlendirmesi yapılmamış ve dava dışı bırakılmıştır. Kayseri Cezaevinde yatmakta olan bu kişinin; cinayet öncesi ve sonrasında, Cezaevinden cep telefonuyla yaptığı görüşmelerin dökümünün 400 sayfaya ulaştığı; adı geçenin cezaevi dışından da , Müdür ve diğer yetkililerle görüştüğü, haftanın belli günlerini Cezaevi dışında geçirdiği telefon kayıtlarından anlaşılmaktadır.

Yine bu görüşmeler içeriğinden Hasan Aslan'ın; 03.06.2005 tarihli cinayete karışan kişilerle gerek olay öncesinde ve gerek olay sonrasında sürekli olarak görüşmeler içinde olduğu anlaşılmaktadır.

Tüm bu gelişmeler; Ekrem Çetin ve oğlu Cahit Çetin'in öldürülmesi olayına karışan faillerin; kamu birimleri veya görevlileri tarafından himaye edildikleri, öldürme eyleminden sonra da bu himayelerin devam ettiğini göstermektedir. Olaya ilişkin bu bulgular cezaevi yönetimlerinde görevi kötüye kullanma boyutlarını aşan hukuk dışı yapılanmaların ve ilişkilerin varlığı yönündeki iddia ve kuşkuları doğrulamaktadır.

Bu hukuk dışı ilişkilerin araştırılması zorunludur.

İddiaların ve kuşkuların açıklık kazanması, görev ihmali ve kötüye kullanma süreçlerine iştirak eden kamu görevlileri için yasal gereğinin yapılması amacıyla; 22. Yasama Döneminde İzmir Milletvekili Kemal Anadol, Gaziantep Milletvekili Abdülkadir Ateş ve Konya Milletvekili Atilla Kart tarafından TBMM Başkanlığına muhtelif soru önergeleri verilmiş ise de, gelen cevapların içeriği karşısında, olayın soru önergesi boyutlarını aşan bir nitelikte olduğu anlaşılmakla; aynı dönemde CHP Grubuna mensup Milletvekilleri tarafından 10/366 esas numaralı Meclis Araştırması Önergesi verilmiş; ancak 22. Yasama Döneminde bu önerge kadük kalmıştır.

Dönemin Meclis Başkanı Sn. Bülent Arınç da önergenin işleme konulması yönünde bir gayret göstermiş ise de, Meclis Gündeminin yoğunluğu sebebiyle, Komisyon Kurulması mümkün olamamıştır.

Devlet yönetimi adına ibret verici olan ve sorgulanması gereken ciddi bir hal vardır. O da şudur; her 2 eylemin belirlenen asli faillerine halen ulaşılamamıştır. Ciddi ve sorumlu bir devlet yönetimi adına, böyle bir tablo kabul edilemez. Bu durum, kamu yönetimi adına aczdir.

Açıklanan sebeplerle; 03.06.2005 tarihinde vuku bulan cinayet olayıyla bağlantılı olarak; kolluk yapılanması, Mülki İdare Birimleri, Cezaevi Yönetimi ve bağlı birimlerde mevcut olan hukuk dışı yapılanmaların, hukuk dışı ilişkilerin, yasaya aykırı himayelerin ve sorumluların saptanması yanında; alınması gereken önlemlerin de ortaya çıkarılması amacıyla;

Anayasanın 98 ve TBMM İçtüzüğünün 104. maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

3.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman ve 23 milletvekilinin, demografik verilerin ve projeksiyonların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/196)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sürdürülebilir kalkınma, ekonomik gelişme ve halkının refah seviyesini yükseltmeyi amaçlayan ülkeler gelecekle ilgili plan ve program hedeflerini oluşturacak politikaları demografik verilerden yararlanarak yaparlar. Demografik veriler ve demografik projeksiyonlar ülkelerin geleceklerinin planlanmasında en önemli bilimsel yöntemdir. Demografik projeksiyon yapmadan pronatalist nüfus politikalarının uygulanması yeterli beslenme, barınma, eğitim, sağlık, iş imkânları verilemeyecek nüfus patlamalarına neden olarak halkın ve ülkenin yoksul ve muhtaç duruma gelmesine neden olur.

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun ilk yıllarında koskoca vatan coğrafyasında savaşlarla nüfusu 13 milyona düşmüş bir ülke nedeniyle pronatalist nüfus politikaları uygulanarak nüfus artışı teşvik edilmiştir. 40 yıllık bu süreçte çok yüksek nüfus artışı ve ana-bebek ölüm oranlarındaki korkunç yükseklik nedeniyle 1960'lı yılların başından itibaren liberal bir antinatalist nüfus politikasına geçmek zorunda kaldık. Liberal antinatalist nüfus politikası 60'lı ve 80'lı yıllarda gerekli yasal düzenlemeler de yapılarak bir devlet politikası olarak günümüze kadar sürdürüldü. Türkiye daha ancak son yıllarda nüfus artış hızını düşürebilmiştir. Bugün nüfusumuz 70,5 milyon nüfus artış hızımız ise %1,5, toplam doğurganlık hızımız 2,1 çocuktur. Halen ülkemizde her yıl 1,4 milyon çocuk dünyaya gelmektedir. Yani nüfusumuz artmaya devam etmektedir ama hızı biraz azalmıştır. TÜİK verileriyle UNFPA'in yaptığı projeksiyona göre doğurganlık hızımız şimdiki oranı olan 2,1 çocukta sabit kalırsa 2057 yılında nüfusumuz 96,5 milyon olacaktır. Doğurganlık hızımız üç çocuğa çıkarsa nüfusumuz 2057'de 130 milyon kişi olacaktır. Bugünkü nüfus artış hızımızı koruyabilirsek 2025'te çalışabilir nüfus oranının genel nüfus içindeki payı doruk noktasına ulaşacaktır ki buna "Fırsat Penceresi" deniyor. Bu nüfusa eğitim ve istihdam imkânının sağlanması ülkenin kalkınmasını fırlatır. Ancak bu imkânlar sağlanamazsa veya doğurganlık artarsa olay bir kâbusa dönüşür ve felaket senaryolarına hazırlanmak gerekir.

Dolayısıyla ülke kalkınması için niceliğe değil niteliğe önem verilmelidir!..

Fırsat Penceresi imkânını felakete dönüştürmemek için daha 50 yıl süreyle nüfus artış hızımızı sabitlemeliyiz. Ancak ondan sonra doğum teşvik edilebilir.

Doğurganlık hızıyla gelişme arasında çok net bir ilişki vardır.

Doğurganlık hızının yüksek olduğu iller aynı zamanda eğitimsizlik, işsizlik ve ana-bebek ölüm oranlarının da en yüksek olduğu illerdir.

Bugün nüfusumuzun yarısı 28 yaşın altındadır. Her üç gençten biri orta öğretime devam etmemektedir. Kadın nüfusun % 41'inin ilkokul diploması bile yoktur. Her üç gençten biri işsizdir. Her yıl üniversite sınavlarına katılan gençlerin üçte ikisi yüksek öğretim imkânından mahrum kalmaktadır.

Ana-bebek ölümleri hâlâ çok yüksektir. Biz daha doğan bebeklerimizi bile yaşatamıyoruz. Ülkemizde her 3 çocuktan biri yoksul ve beslenme yetersizliği içindedir. Sokak çocuklarının sayısı 1 milyonu aşmıştır.

Ülkemizde her 5 gebelikten biri düşükle sonuçlanmaktadır. Yılda 400 bin düşük olmaktadır. Bunların çoğunluğu da isteğe bağlı düşüklerdir. Bu rakamlar bize hem kadınların daha fazla doğurmak istemediğini hem de aile planlaması hizmetlerinin eksikliğini göstermektedir. Tüm bu veriler nüfus ve kalkınma risklerine işaret etmektedir.

Bu konuda ortaya konabilecek çok sayıda verilerin tümü bize henüz genç nüfusumuza yeterli eğitim, beslenme, sağlık ve iş imkânları sunamadığımızı göstermektedir. Bu şartlar altında ve liberal antinatalist nüfus politikası bir devlet politikası olarak yürürlükteyken, siyasi liderlerin bilimsel verilere dayanmadan, bireysel tercihlerle nüfus artışını tetikleyecek söylem ve yönlendirmelerde bulunması ülkemizin geleceği açısından büyük bir tehdit oluşturmaktadır. En az üç çocukla doğurun ile başlayan teşvik politikası kısa sürede beş-altı çocuğa çıkarılmıştır.

Sosyo-ekonomik kalkınma ile nüfus arasındaki ilişki yaşamsal öneme sahip pek çok konunun kaynağını oluşturmaktadır. Bu anlamda nüfusun nitelik açısından taşıdığı özellikler ekonomik kalkınmanın en önemli unsurlarıdır. Dünya ülkelerinin en üst düzeyde ve fikir birliği içerisinde imzaladığı 1994 Kahire Nüfus ve Kalkınma Konferansı Deklarasyonu nüfusun niteliğinin nicelikten daha öncelikli ve önemli olduğu konusunda birleşerek, tüm stratejik eylem planlarının bu doğrultuda hazırlanmasını kararlaştırmıştır. Kalkınma, ekonomik gelişme ve ilerleme açısından bakıldığında teknik olarak önceliği bağımlı nüfusun bağımsız nüfusa oranı oluşturur. Bu oran sosyo-ekonomik kalkınmada temel belirleyicidir. Gerek eğitim, gerek istihdam kısıtlılığı, gençlik veya yaşlılık sebebi ne olursa olsun bağımlı nüfus oranı bir ülkede sosyo-ekonomik dinamikleri belirleyen öncelikli unsurdur. Yaşlı oranının yüksek olması bir toplumda ne kadar önemli bir sorunsa, eğitim ve istihdam sorunları çözülmemiş yüksek genç nüfus da daha önemli bir sorun alanıdır. Yaşlı nüfusumuzun % 7 oluşu Türkiye'yi yaşlanma konusunda yüksek riskli ülkeler kategorisine dahil etmemektedir.

Türkiye gibi eğitim, sağlık, istihdam özellikle de kadınların istihdama katılımı sorununu ciddi bir biçimde yaşayan bir ülkenin demografik artışa müsaade ederek, demokrasisini tehlikeye sokabileceği ve yönetilebilirlik kalitesinin aşağıya çekileceği kaçınılmazdır.

Yukarıda özetlenmeye çalışılan gerekçelerle ülkeyi yönetenlerin plan, program ve politikalarının oluşturulmasında Türkiye'nin bilimsel demografik verilerinin ve demografik projeksiyonlarının araştırılması ve gereken önlemlerin alınması amacıyla Anayasa'nın 98'inci İçtüzüğün 104 ve 105'inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

1) Canan Arıtman                          (İzmir)

2) Ferit Mevlüt Aslanoğlu             (Malatya)

3) Tacidar Seyhan                          (Adana)

4) Ramazan Kerim Özkan              (Burdur)

5) Ali Koçal                                   (Zonguldak)

6) Mevlüt Coşkuner                       (Isparta)

7) Rahmi Güner                             (Ordu)

8) Mehmet Akif Hamzaçebi           (Trabzon)

9) Turgut Dibek                             (Kırklareli)

10) Ali İhsan Köktürk                   (Zonguldak)

11) Mehmet Ali Susam                  (İzmir)

12) Osman Kaptan                         (Antalya)

13) Hikmet Erenkaya                     (Kocaeli)

14) Yaşar Tüzün                            (Bilecik)

15) Şahin Mengü                           (Manisa)

16) Şevket Köse                            (Adıyaman)

17) Ahmet Ersin                            (İzmir)

18) Mehmet Ali Özpolat                (İstanbul)

19) Ensar Öğüt                              (Ardahan)

20) Ali Rıza Ertemür                      (Denizli)

21) Fatma Nur Serter                     (İstanbul)

22) Algan Hacaloğlu                      (İstanbul)

23) Atilla Kart                                (Konya)

24) Nevingaye Erbatur                   (Adana)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündemin “Oylaması Yapılacak İşler” kısmına geçiyoruz.

B) Önergeler

1.- Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir ve 9 milletvekilinin, Divriği Ulucamisi ve Şifahanesi’nin Korunması ve Çevresinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/90) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/52)

BAŞKAN – Bu kısımda yer alan,y Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’in, Divriği Ulucamisi ve Şifahanesi’nin Korunması ve Çevresinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin oylamasını yapacağız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Tamam Başkanım.

Geçen birleşimde önerge üzerinde görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı istendiği için karar yeter sayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler…

Sayın milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur, birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 13.46

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza arz edeceğim ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S.Sayısı:219) (x)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Hükûmet? Yerinde.

1’inci maddeyi okutuyorum:

TÜRKİYE RADYO VE TELEVİZYON KANUNU İLE RADYO VE TELEVİZYONLARIN

KURULUŞ VE YAYINLARI HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA

DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1- 11/11/1983 tarihli ve 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununun 1 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Bu Kanunun amacı, radyo ve televizyon ile tüm medya araçlarından yapılan yayınların düzenlenmesine ve özerkliği ve tarafsızlığı Anayasa’da hükme bağlanan Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.”

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Amasya Milletvekili Sayın Hüseyin Ünsal, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili Sayın Şerafettin Halis, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal’ın söz talepleri vardır; 10 civarında milletvekili arkadaşımızın da şahısları adına söz talepleri vardır ancak başvuran ilk iki arkadaş, Samsun Milletvekili Fatih Öztürk ve Kırıkkale Milletvekili Turan Kıratlı’dır. Eğer bu arkadaşlarımız bulunamazsa, diğer arkadaşlarımız arasında kura çekeceğiz.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Amasya Milletvekili Sayın Hüseyin Ünsal’a aittir.

Sayın Ünsal buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, sayın üyeler; 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Madde üzerine geçmeden önce, bugün gündemimizde bulunan, sadece Cumhuriyet Halk Partisini değil tüm siyasi partileri de esasında ilgilendiren bir konuyla ilgili bir üzüntümüzü, bir kınamamızı dile getirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, basın yoluyla öğrendik, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri Sayın Önder Sav’ın, parti genel merkezinde bir merkez valisiyle yaptığı konuşma dinlenmiş ve bu, bir basın organında, bir gazetede yayınlandı.

Şimdi, bu dinlenme olayı, bir kere Anayasa’nın 22’nci maddesine göre olmayacak bir iş. Adalet ve Kalkınma Partisi ve 60’ıncı Hükûmetin en büyük iddialarından biri, Türkiye’ye demokratikleşme getireceğiz diyorlardı. Şimdi, demokratikleşme anlayışınız bu mu? Demokratikleşme anlayışınız, ana muhalefet partisinin genel sekterinin odasını dinlemek mi? Bunların sorumluları kim? Bu sorumlularla ilgili İçişleri Bakanı, Başbakan hiç üzüntü duymuyor mu? Şu anda işte o özlediğiniz, “Avrupa Birliği, Avrupa Birliği” diye söylediğiniz ülkelerde böyle bir durumla karşı karşıya kalmış olsak Başbakan ve İçişleri Bakanı istifa eder. Böyle bir aymazlık içerisinde bulunmasını şiddetle kınıyoruz ve demokrasi anlayışına ters düşen, ülkemizde yeni bir gelenek yaratmaya çalışan bu anlayışı şiddetle kınıyoruz. Cumhuriyet Halk Partisi ve şahsım adına kınıyorum. Zaten bu anlayışla ilgili, demokrasi anlayışıyla ilgili 1 Mayıs günü işçiler üzerine 60’ıncı Hükûmetin yapmış olduğu uygulamalar demokrasiye ne kadar düşkün olduğunuzu ortaya koydu. İşte yavaş yavaş tabiri caizse iplik pazara çözüldü ve sürülüyor ve görülüyor ki… Bir genel sekreter, ana muhalefet partisi genel sekreterinin odasını dinlemeye kadar varan bir polis devleti anlayışını bu ülkede hâkim kılmaya çalışan bir 60’ıncı Hükûmetin Başbakanını ve İçişleri Bakanını Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak istifaya davet ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – İstifa etsin…

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım…

AHMET YENİ (Samsun) – Hacca gitmek isteyenlere ne dedi, onu da söyleyiver.

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Evet, evet… Siz konuşursunuz, gelir konuşursunuz.

AHMET YENİ (Samsun) – Hacca gitmek isteyenlere ne dedi?

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – O ayrı bir şey!

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Evet evet… Gelir konuşursunuz, burası açık.

BAŞKAN – Sayın Yeni, lütfen…

Sayın Ünsal, buyurunuz efendim.

Genel Kurula hitap edin.

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Efendim, ben dakikamda istiyorum bunları.

BAŞKAN – Arkadaşlar lütfen hatibi dinleyelim.

Buyurun.

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, işte o demokrasi anlayışını ortaya koyan bir anlayışla da işte TRT Yasası’nı getirdiniz. O TRT Yasası’nı getirirken de -ben sözlerime böyle başlamayacaktım ama bir soruyla başlayayım- şu ülkeye enişte olan Avrupa Birliğinin temsilcisine de bu yasayı bir gösterdiniz mi? Gösterdiniz herhâlde, o yasa Plan ve Bütçe Komisyonuna geldiği şekliyle değil, başka şekilde çıktı.

Bakın, arkadaşlar, zaten Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu ve yayıncılığımız, kamu yayıncılığımız Anayasamızın 130’uncu maddesine göre bir teminat altına alınmış ama bu teminat altına alınışa altı yıldır iktidarınızda hiçbir şekilde uyulmamış ve bu uyulmadığı da zaten işte o Avrupa Birliğinin temsilcileri tarafından raporlarla dile getirildi. Bakın, İlerleme Raporu’nda ne deniyor: “TRT idari ve mali özerkliğe, editöryal bağımsızlığa kavuşturulmalıdır.” Bunu demiş, bu bir ikaz. Daha sonra 6 Kasım 2007’de, yine bir İlerleme Raporu’nda “Bağımsızlık konusu, daha önceki ilerleme raporlarında olduğu gibi, endişe konusu olmayı sürdürmektedir.” denilerek, TRT’nin bağımsızlığı ve özerkliğiyle ilgili Avrupa Birliğinin bir direktifini de buradan size nakletmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliğinin istekleri yeterince anlaşılmıştır. Şimdi, TRT, kamu yayın kuruluşudur, 70 milyon insanın da ortak malıdır. Bu yayınlar ve bu haberlerde, kamu, vatandaş, bu yayınları izlerken “Bu yayın benim yayınımdır.” diyerek… Çünkü her tükettiği elektrikten verdiği payla, her aldığı televizyondan verdiği payla bu yayını izlemektedir.

Ama, peki, kamu vicdanı da böyle midir, TRT bağımsız mıdır? Bağımsız olmadığını çok çok iyi biliyoruz. Değerli bir arkadaşımız geldi, burada, TRT’nin özerkliğiyle ilgili bir konuşma yaptı. Peki, bu özerk olan TRT’nin Yönetim Kurulu toplantısına şimdiki İçişleri Bakanımız Beşir Atalay’ın girme hakkı var mı? Değerli arkadaşlar, 16 Aralık 2006 tarihinde bağımsız ve özerk kuruluşun Yönetim Kurulu toplantısına Beşir Atalay katılmıştır, Hükûmet olarak müdahale etmiştir. O da yetmemiş, 14 Nisan 2007 tarihinde, yine o dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, TRT Haber Dairesi Başkanının odasından mitingin naklen yayın araçlarından gelen görüntülerini izlemiştir. O yayınlar yapılırken de, maalesef, TRT, kamu yayıncılığı, kamu vicdanını rahatlatacak objektif haberciliği yapmamış ve bu konuyla ilgili bir tane vatandaşa mikrofon tutmaktan imtina etmiştir. Böyle bir anlayışla bağımsız bir TRT yürütüldüğü gözükmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bakın, TRT’nin denetimini yapan Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu, özerkliğiyle ilgili ve TRT’deki atamalarla ilgili eleştirilerini şu kitaba yazmış ve -ben uzun uzun okumak istemiyorum- liyakatın göz önüne alınmadığını, görevde yükselmenin dikkate alınmadığını, boş müdürlük kadrolarına onu takip eden bir müdür muavini değil daha alt kadrolardan liyakatsız insanların atandığını, geçmiş altı yıllık icraatınızı, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu şu raporlarında maalesef gösteriyor ve bu konuyla ilgili de biz eleştirilerimizi Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda yaptığımızda, yine ciddiye alınmadığımızı da buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, bakın, yıllarca TRT Genel Müdürlüğü yapan arkadaşımızın, yayından sorumlu Genel Müdür Yardımcılığı yapan bir vatandaşın sözlerini sizlere nakletmek istiyorum: Bakın, bu vatandaş ne diyor, takma adla kitap yazıyor Abbas Abalı adıyla: “Asıl olan, din programlarını yayınlamak değil, mihenk taşı din olan bir yayın anlayışını benimsemektir.” Özlemini dile getiriyor. “Bakın, sola ve Kemalizm’e yaslanarak sürdürmüş bu TRT, millî iradeyle işbaşına gelmiş sağ iktidarlara ayakbağı olmuştur. Televizyonlarımızın şehirde yaşayan insanlara laik, Batıcı, liberal değerleri empoze eden yayın anlayışını benimsemiş durumdadır. İlahi kanunlar dışındaki kanunlara mükellefiyet izafe edemeyiz.” diyen birisini Genel Müdür Muavini olarak dört buçuk sene hıfzettiniz o Genel Müdürlükte ve bu vatandaşımız Genel Müdür Yardımcısı olarak görev yaptı, yakın zamanda da sanırım müşavir kadrosuna atıldı.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun özerk ve bağımsız olmasını istiyorsanız, bunu, içtenlikle yasal teminat, anayasal teminat altına almak zorundayız. Bu konuyla ilgili, maalesef, yine 60’ıncı Hükûmetin TRT’yle ilgili yapmış olduğu bir çalışma ve 2008 sayılı ve 13295 sayılı Resmî Gazete’de yayınlanan bir kararla Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun hizmetlerinden, üniversiteler dâhil olmak üzere, derneklerin, vakıfların ücretsiz olarak faydalanmasına olanak veren bir kararnameyi 60’ıncı Hükûmet 2008 tarihinde yayınladı.

Değerli arkadaşlarım, burada kime hizmet verilecek? Siz, Atatürkçü Düşünce Derneğine, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğine, Türkiye Ziraat Odaları Birliğine, Türk Tabipleri Birliğine burada hizmet verecek misiniz? Daha şimdiden başladınız ATV’yle paslaşmaya. ATV’ye 3 tane spiker verdiniz Avrupa Şampiyonası’nda takip etsin diye, karşılığında da efendim ücretsiz yayın hakkı alacağız diye. Bu kadar ATV tartışması gündeme gelmiş, gensoru açılmış bir ülkede en yakın zamanda yaptığınız anlaşmalardan bir tanesi de maalesef böyle bir anlaşma olmuştur.

Sayın Başkan, saygıdeğer üyeler; “Göç yolda düzelir” anlayışı ile sakın önergeler vererek bu yasayı değiştirme yoluna gitmeyin. (AK Parti sıralarından “Olur, olur!” sesleri) Olur, tabii olur.

Bu yasa Anayasa’yla teminat altına alınmış, TRT’nin özerkliğine özen gösterilmiş. Bu konuda mutlaka duyarlı olun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ünsal, konuşmanızı tamamlayınız.

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – TRT’nin vatandaşın vicdanında “Benim kanalım” diyebileceği; haberleri izlerken, programları izlerken “Benim kültürümü yansıtıyor” diyebileceği bir anlayışı sergilemeye dikkat edin. Bu Bakanlar Kurulunun almış olduğu çalışma Türkiye’yi bir kaosun, bir tartışmanın içine daha sokacaktır.

Bu konudaki hassasiyetimizi daha sonraki konuşmalarda dile getireceğimizi ifade ederek sözlerime son veriyorum, saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünsal.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Tunceli Milletvekili Sayın Şerafettin Halis.

Buyurun Sayın Halis. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA ŞERAFETTİN HALİS (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 219 sıra sayılı TRT Kanunu üzerinde DTP Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

“Dünyada BBC, RAI, NOS gibi pek çok kamu yayın kuruluşu yapılarını çağın gereklerine uygun hâle getirmiştir. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunda da böyle bir yapılanma ertelenemez bir ihtiyaç hâline gelmiştir. Madde ile, Kurumun Anayasa ile verilen kamusal görevini yerine getirebilmesi için, kendisine yöneltilebilecek baskılardan uzak, yalnızca kamu yararını gözeten çağdaş bir yayıncılığı mümkün kılacak yapılanmanın oluşmasını hedefleyen bir düzenleme  öngörülmüştür.”

Sayın Başbakanın yasa tasarısında sunmuş olduğu bu gerekçe reddedilmeyecek doğrular içermektedir. Ancak, ister Plan ve Bütçe Komisyonu raporuna ister Hükûmetin hazırlamış olduğu tasarıdaki ayrıntılara bakıldığında, durumun hiç de sunmuş oldukları gibi olmadığı çok açık ve net şekilde kendisini göstermektedir.

TRT’nin günün ihtiyaçlarına göre çağdaş değerlerle yeniden yapılandırılması gerekli ve zorunludur. Böyle bir yapılandırmaya kimsenin karşı olabileceğini zannetmiyorum. Bunun gerçekleşmesi için üç temel konudaki rasyonel yaklaşım önemlidir. Bunlar, idari yapılanma, mali kaynakların kullanımı ve tarafsızlık ilkesidir.

Değerli milletvekilleri, tasarıya göre idari yapılanmaya bakıyoruz, daha başından çok rahatlıkla anlaşılabilecek bir şekilde, tasarıyı hazırlayanların kadrolaşmayı esas almış oldukları görülür. TRT genel müdürüne verilmiş sınırsız yetkilerle, işe alma, istediği zaman işten çıkarma, istediği gibi atama kolaylığı sağlanıyor. Ülkemizde personel alımı KPSS ve benzeri merkezî sınavlarla yapılırken, tasarıya göre, alınacak personele -daha doğrusu kadro- ölçütleri belli olmayan, sözleşmeli olarak alınacak kadrolara da yüksek maaş verilecek. Her şeyden önce, yüksek maaşla çalıştırılan sözleşmeli çalışanın kaderinin pamuk ipliğiyle genel müdürün eline bağlı olmasının alt-üst ilişkilerinde nasıl bir yapılanma oluşturacağını merak etmeye gerek var mı? Böyle bir durum olsa olsa amir-memur ilişkisinden daha çok efendi ve köle ilişkisinde olur. Bugüne kadar sözleşmeli personel çalıştırmanın, Sağlık Bakanlığında, Millî Eğitim Bakanlığında ve diğer kurumlarda yaşanmış sorun ve sıkıntıları yargıya kadar taşınmış, bu uygulamanın ne kadar  yanlış ve sakıncalı olduğu yargı yoluyla da saptanmıştır.

Ayrıca, kadrolaşmanın daha kolay yapılabilmesi için bir yandan dairelerin adları değiştiriliyor, bir yandan daireler kapatılıp azaltılıyor, bir yandan da genel sekreterlik tarafından yürütülen dış işleri için ayrı bir daire başkanlığının kurulması öngörülüyor. İş bu kadarıyla da kalmıyor. Genel müdüre kadrolaşmada sağlanan kolaylıklar harcama alanında da fazlasıyla sağlanıyor. Bu da, ister istemez, gereksiz ve liyakatsiz harcamaların, rant ilişkilerinin yolunu ve kapısını aralıyor. Genel müdüre bu kadar yetki verilmişken mali kaynakların, yerinde, ihtiyaca göre rasyonel bir şekilde kullanabileceğini hiç kimse iddia edemez. Hele hele hâlihazırda TRT Genel Müdürlüğünü yapan kişinin aynı zamanda Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkan Vekili olmasının iktidarda hiçbir rahatsızlık yaratmamış olması bu konudaki kaygı ve düşüncelerimizi doğrular niteliktedir. Günümüzde telekomünikasyon ve yayın sektörünün iç içe geçmiş olması, bu iki alan arasında birbirlerine duyulan zorunlu ihtiyaçtan dolayı devasa paraların dönmesi ya da dönecek olması bu görüş ve kaygılarımızı daha da pekiştiriyor.

Tasarıda BBC, RAI, NOS gibi yayın kuruluşlarının yapılanması örnek ve hedef alınıyor; örneğin BBC. BBC de TRT gibi kamu kuruluşu. BBC’nin 25 bin çalışanı var. Bizde yedi TV kanalı, ondört radyo frekansı üzerinden ulusal ve uluslararası yayın yapan TRT ise yaklaşık 7 bin çalışana sahip. Bir yandan BBC’ye öykünürken diğer yandan da personel azaltımına gidilmesini anlamakta zorluk çekiyoruz doğrusu. TRT Genel Müdürü ve Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkan Vekili Sayın İbrahim Şahin “Ankara Radyosunda 200’e yakın müdür var.” diyor. Oysa ki, Haber-Sen, tüm TRT bünyesinde yalnızca 385 yönetici olduğunu söylüyor. Rakamlar üzerinde dahi bu kadar pervasızca yanlış bilgi verenlerin TRT’deki yeni yapılandırma hedefiyle daha neler yapıp yapmayacaklarının da işaretlerini vermiş oluyorlar böylece. Hem BBC gibi ilkeli ve ciddi bir kuruluşa öyküneceksin hem de personel azaltımına gideceksin. Buradaki bu yaman çelişkiyi nasıl anlamak gerekir? Bu, olsa olsa önce alan boşaltma, sonra da boşalan alana kendi kadrolarını yerleştirme taktiği olur.

Değerli milletvekilleri, TRT’nin kadrolaşmayı esas alan böylesi bir yasa tasarısıyla tarafsız yayıncılık ve hizmet yapması beklenebilir mi? Tarafsızlık her şeyden önce bir vicdan olayıdır. İnsana, farklı topluluklara, farklı inanç ve düşüncelere evrensel değerlerle bakma ve yaklaşma olayıdır.

Anayasa’nın 133’üncü maddesi “Devletçe tüzel kişiliği olan Türk Radyo ve Televizyon Kurumu ile kamu tüzel kişiliğinden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve yayınların tarafsızlığı esastır.” diye bir belirleme yaparak, özerkliğin ve tarafsızlığın önemine vurgu yapar.

Anayasa’nın ilgili maddesi böyle dese de, bugün iktidarda olanlar Anayasa’ya sadakatten dem vursalar da, gerçek durum, yaşananlar açısından hiç de böyle değildir. Hiçbir zaman tam olarak özerk ve tarafsız olamayan TRT, AKP İktidarı döneminde özerkliğinden ve tarafsızlığından iyice arındırılarak tek anlayışın borazanı haline getirilmiştir.

Çok değil, yalnızca birkaç örnekle yetineceğim. Bu yasa tasarısına karşı TRT çalışanlarının vermiş oldukları sendikal boyuttaki tepki ve eylemler diğer televizyon ve yayın kuruluşlarında haber olarak verilirken, söz konusu eylem ve etkinliklerin olduğu yere TRT eleman ve kamera göndermesine rağmen, bu eylemler TRT’de haber yapılmamıştır, yapılamaz çünkü TRT çalışanları için bir yıkım yasası olan bu durumdan geniş kesimlerin haberdar olmaması gerekir.

Yine, Parlamentoda grubu bulunan siyasi partiler arasında dahi çok açık bir şekilde görülebilecek tarafsızlık ilkesine aykırı yayın yapılmaktadır. Örneğin DTP Grubuna ait basın açıklamaları, grup toplantıları, haber boyutu ve niteliği taşıyan diğer etkinlikleri özel televizyon kanallarında yayına verilirken, ne yazık ki, çoğu kez TRT’de yayınlanmamaktadır.

Yine, 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı Taksim’de kutlamak isteyen işçilere AKP Hükûmeti tarafından cop, sopa, gaz bombası ve biber gazıyla polise uygulatılan vahşet yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünya ülkeleri televizyonlarında gerektiği kadar ve gerektiği gibi gösterilirken TRT yine bu olayları yayınlarken de yanlı habercilik anlayışını sergilemekten geri kalmamıştır.

Değerli milletvekilleri, daha da kötüsü ayrımsız vergi politikalarıyla Türkiye’de yaşayan tüm yurttaşlardan Türk-Kürt, Alevi-Sünni, sağcı-solcu ayrımı gözetilmeden toplanan vergilerden beslenen TRT buna rağmen ne yazık ki ayrımcı hizmet ve yayın yapmaktadır. Haftada birkaç saatlik Kürtçe yayın kandırmacasının ötesinde ne Kürtler ne Aleviler ne diğer kültür, inanç sahipleri ne de sisteme muhalif kesimler TRT’den seslerini duyuramamaktadırlar. Bugüne kadar 17’si açılmış olan Güney ve Güneydoğu Anadolu’ya ilişkin paketin 18’incisi de açıldı ve bu 18’inci pakette Kürtçe yayın sözünü daha önce vermiş olmalarına rağmen bir yayın kanalını Kürtçeye ve Kürtçenin dışındaki dillere ayıracaklarını söylediler. Bu da gösteriyor ki birkaç saatlik Kürtçe yayın bir haftanın tümüne değil bir haftanın ancak bir ya da iki günüyle sınırlandırılmış, bunun da bilinmesi gerekiyor.

Ayrıca, kısmi iyileştirmeler gözlenmekle birlikte TRT’de yasaklı sanatçılar anlayışı ve uygulaması da bu kurumun bir başka suçu ve ayıbı olarak hâlâ devam etmektedir. Yüz binlerce hatta milyonlarca dinleyeni ve seveni olan sanatçıları TRT’nin yasaklaması, sanatçıya verilen, verilmiş olan cezadan çok yüz binlerce, milyonlarca insana verilmiş bir ceza olarak algılanmalıdır. Bu anlayıştan vazgeçilmelidir, sanata ve sanatçıya olması gereken değer verilmelidir.

TRT’nin yalnızca iktidarların ve resmî ideolojinin değil muhalefetin ve farklı inançların da sesi olması dileklerimle sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Halis.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Günal.

Sayın Günal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türkiye Radyo- Televizyon Kurumu Kanunu’nda değişiklik yapan tasarının 1’inci maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun kuruluş kanununun kabul edilmesinden bu yana tam yirmi beş yıl olmuş, üzerinde tartıştığımız kanun. 82 Anayasası’nın 133’üncü maddesindeki radyo ve televizyon yayıncılığındaki devlet tekelinin kaldırılması kararından bu yana on beş yıl olmuş ve özel radyo ve televizyon yayıncılığı, kablo ile dağıtım, uydu platformu işletmeciliği, İnternet hizmetleri gibi faaliyetler ile telekomünikasyon, bilgisayar ve yayıncılık hizmetlerinde bir bütünleşme ve iç içe geçme sürecinin başlamasından bu yana da en az on yıl geçmiş bulunuyor. Bilgi teknolojisindeki gelişmeler, bilginin yoğun kullanılması, özellikle de sayısal yayın teknolojisindeki ilerlemeler, ses ve görüntünün çeşitli yollarla dünyanın her bölgesine hızla dağıtılmasına başlanmasından bu yana da yaklaşık on yıl geçmiş bulunuyor ve özellikle de yayıncılık aracılığıyla bütün dünya çapında ciddi bir kültür emperyalizminin uygulandığı bir süreçteyiz ve bunların hepsine ilave olarak da altı yıldır AKP Hükûmetleri tarafından yönetiliyoruz.

Şimdi, böyle bir süreçte, bizim karşımıza gelen kanun tasarısının bütün bu gelişmeleri dikkate alır bir şekilde, çağın ihtiyaçlarını da içerecek şekilde topyekûn bir yeniden yapılanma kanunu olması gerekiyordu. Neden? Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda “TRT’nin yeniden yapılandırılması ve sağlıklı bir mali yapıya kavuşturulması kapsamında gerekli hukuki düzenlemeler yapılmalıdır.” deniliyor. Yine AKP Hükûmetlerinin programlarında da her defasında, 58, 59 ve 60’ıncı Hükûmet Programlarında “TRT’nin kamu hizmeti yayıncılığı kapsamındaki rolünün yeniden yapılandırılması, belirlenmesi ve sağlıklı bir mali yapıya kavuşturulması amacıyla 2954 sayılı Kanun’da değişiklik yapılacaktır.” diye yer alıyor ve “Yapılacak düzenlemede -daha önemli bir cümle- kuruluşun anayasal özerkliğini zedelemeyecek, ancak hesap verilebilirliği tesis edecek bir yapının oluşturulmasına önem verilecektir.” diyor.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, kanunun gerekçesine baktığınız zaman, genel gerekçede başlarken şöyle deniyor: “Günümüzde teknolojik gelişmeler, özellikle sayısal yayın teknolojisindeki ilerlemeler, ses ve görüntülerin çeşitli yollarla (karasal sistemler, uydular, kablo, telefon hattı, internet gibi) dağıtılmasını çok daha kolay hale getirmiştir. Anayasanın 133 üncü maddesinde yapılan değişiklikle, radyo ve televizyon yayıncılığındaki Devlet tekelinin…” Yani az önce söylediğim şeyleri gerekçe olarak kanunun genel gerekçesinde de görüyoruz.

Peki, nasıl bir tasarıyla Hükûmet bize bu TRT Kanunu değişikliğini getirdi? Sadece beş madde, ikisi yürürlük ve yürütmeydi. Komisyona geldiği zaman Sayın Bakana ve Sayın Genel Müdüre dedik ki: Sizin başka ihtiyacınız yok mu? Yani TRT’nin yeniden yapılandırılması, 1983 yılından bu yana çıkarılmamış, değiştirilmemiş bir kanunun… Bu gelişmeler ışığı altında, özel yayıncılığın da başladığı bir ortamda sadece personelin tasfiyesiyle bu iş bitecek mi?

Değerli arkadaşlarım, burada çok daha geniş kapsamlı bir kanun tasarısı bekliyorduk. Sonra, alt komisyona, arkadaşlarımız bunun üzerine on beş maddelik bir tasarı getirdiler. Onu da on iki maddeye düşürerek… Ki, onun içerisinde de yine personel işlemlerinin dışında hiçbir madde, bu söylediğimiz anlamda teknik ve idari yapılanma maalesef yok; belli personelin işlevlerinin sona erdirilmesi, diğerlerinin atanması, bölge müdürlüklerinin kapanması gibi personel işlemlerini içeriyor.

Şimdi, böyle bir ortamda, uluslararası boyutta yozlaşmanın yaşandığı, kültür emperyalizminin yaşandığı bir ortamda, bizim, TRT’ye daha farklı bir misyon, daha farklı bir vizyon yüklememiz gerekiyordu. Sayın Bakan sunuşunda güzel şeyler söyledi bununla ilgili ama ben onları yine kanunda göremiyorum. Yani, bir kere, bu kanun çıkarılırken TRT’nin temel misyonu nedir, vizyonu nedir? Yoksa “Zaten herhangi bir misyon ve vizyona gerek yok, biz her şeyi biliyoruz, nasıl olsa yaptık, bir süre sonra da TRT’yi kapatacağız” anlayışı mı hâkim oluyor diye düşünmeye başlıyorum.

“Bunu söylerken nereden düşünüyorsunuz?” diye sorarsınız. Belki takip edemediyseniz ben size hatırlatayım: Özelleştirme İdaresi Başkanımız Sayın Kilci’nin “TRT’yi de özelleştirmek lazım bu sene.” diye geçtiğimiz haftalarda beyanatı var. Şimdi, o zaman baştan iyi niyetli olarak yaklaşmış olduğumuz yeniden yapılanmaya ilişkin kanuna ve personele ilişkin araya konulan hükümlere farklı şekilde bakmak durumundayız. Eğer amaç burada özelleştirmeye doğru götürülecek bir süreç ve personel sistemini de buna göre yapmaksa, o zaman açık açık kanunu yeniden tasarlamamız gerekiyor.

Şimdi, burada, değerli arkadaşlarım, diğer bir husus: Bu yeniden yapılanma çerçevesinde en önemli unsur olması gereken ARGE gibi ve koordinasyonun sağlanması gibi hususlar da göz ardı edilmiş bulunuyor. Dolayısıyla, burada Koordinasyon Kurulunu, bir taraftan, işlevsiz hâle geldi diye kapatırken diğer taraftan koordinasyonu artırabilmek amacıyla iki tane genel müdür yardımcısının yönetim kuruluna atanması öneriliyor. Muhalefet şerhimizde de belirttik, bu, bana göre açık bir çelişki. Çünkü hem teknik olarak bu arkadaşlarımızı koordinasyonu artırsın diye yönetim kuruluna alıyoruz… Ha o zaman ne olacak? 1 genel müdürümüz ve 2 yardımcısı beraber oturdukları zaman çoğunluk olarak 7 kişi ama bir yönetim kurulu üyesi katılmadığı zaman toplantı yapabilecekler ve karar alabilecekler. Evet, belki genel müdürümüzün olmadığı ortamlarda vekâlet etmek bakımından 1 tane genel müdür yardımcısı yönetim kuruluna alınabilir ama bunun da kanunla bir taraftan eklenirken öbür taraftan koordinasyonu sağlayacak ve uzmanlardan oluşan heyetin tasfiyesi, doğrudan genel müdüre bağlı bir TRT yapısı öngörülüyor.

Burada personelle ilgili diğer bir husus da hepsinin araştırmacı kadrosuna gönderilmesi. Burada daha önce mali haklarla ilgili, arkadaşlarımızla tartıştık, ama orada iyi niyetli olarak yapıldığını düşündüğüm şeyler, bugün, özelleştirme konusunu duyduktan sonra daha farklı bir ortama geldi. Bu süreçte mahkemeleri hâlâ devam eden arkadaşlarımız, kamu çalışanları mevcuttur. Bu hususun da yeniden ele alınması gerekiyor.

Daha vahim bir şey var değerli arkadaşlarım: Tasarı geldiği zaman beş maddeydi dedim, ikisi yürütme ve yürürlük olmak  üzere, biri Koordinasyon Kurulunu kaldırıyor, iki tanesi de personelle ilgili, teşkilat yapısıyla ilgili.

Şimdi, İlk gelen metin on beş madde. Sizler bunu görmediniz çünkü size iletilen raporlarda bunlar yok. Alt komisyonda bizler tartışıp karara bağladığımız için Plan ve Bütçe Komisyonundaki arkadaşlarımız da görmediler. Bize on iki maddelik metin dağıtıldı.

Şimdi, ben iki gündür hem Sayın Genel Müdürle hem iktidara mensup arkadaşlarla görüşüyorum. Orada bizim çıkarttırmış olduğumuz bir maddenin burada önerge hâlinde verileceğini söylüyorlar.

Şimdi, burada bir tezat var. Geçen mali müşavirlerle ilgili kanun görüşülürken de aynısı yaşandı ve yeni bir gelişme. Yukarıda bizim “Alt komisyon kurulsun.” diye karar aldığımız bir konuda da Hükûmet tasarıyı sahiplenmeyip çok uzun diye -gelirlerle ilgili kanun, siz biliyorsunuz- şimdi teklif hâlinde getirmeye çalışıyor zaman niteliği açısından. Arkadaşlar, yukarıda aldığımız kararların hepsini orada teknik uzmanlarla tartışarak, iktidar-muhalefet bütün milletvekilleri, ilgili bakanla, genel müdürle, müsteşarla, kim varsa tartışarak belli bir noktaya getiriyoruz. Orada gelen şeylere bir itiraz varsa oradaki arkadaşlarımızın bize bunları izah edip nihai hâle getirmesi gerekiyor. Bu çerçevede…

Şimdi bakıyorum, size gelmeyen 2’nci maddede… Yani o da bizim TRT Kurumundan istediğimiz, daha geniş bir yeniden yapılanma amacıyla istediğimiz bir düzenleme genişletmesiydi. On beş maddenin 2’nci maddesi “Kurumun yayınları Türkçe olarak yapılır. Ancak, kanunlara aykırı olmamak şartıyla farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılabilir.” idi. Bunun sakıncalarını tartıştık, kaldırmıştık ve şimdi görüyorum ki yeniden bunun Genel Kurulda ek madde olarak ilave edilmesi yönünde çalışmalar var. Bu Kurum bir taraftan Türkçe olarak yayın yapamazken yeterli düzeyde ve bunu yeniden yapılandıralım derken ve TRT üzerinden TBMM TV yayınları ve açık öğretim yayınları, eğitim amaçlı yayınları tartışırken, bize teknik olarak fazla kanallarının olmadığını söylerken, farklı dillerde yayın için bir kanal tahsis edileceğini Sayın Başbakanın dün de ifade etmesi bizim aklımıza başka sorular getirir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Günal, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, burada bu tip şeylerle karşılaşıyoruz ve galiba bu yasama yılı içerisinde de karşılaşacağız.

Değerli arkadaşlarım, TRT’nin kanunundan size kısaca iki şey okuyup sözlerimi tamamlayacağım. “Temel İlkeler ve Yayın Esasları” var, Kanun’un 4’üncü maddesi. “Radyo ve televizyon istasyonlarının kurulması, işletilmesi, idareleri ve yayınlarının düzenlenmesine ilişkin temel ilkeler şunlardır.” “Yayınların düzenlenmesi ile yurt içine ve yurt dışına yayın yapılması, Devletin tekelindedir.” dedikten sonra diyor ki “Ancak, bu Kanunda belirtilen esaslara uygun yayın yapmak şartıyla polis ve meteoroloji teşkilatlarının devamlı ikaz ve duyuru maksadıyla radyo istasyonu kurmaları, sürekli kesintili izne tabidir.” dedikten sonra, aşağıda “Genel yayın esasları” diyor   -5’inci madde (a) fıkrası- “Anayasa’nın sözüne ve ruhuna bağlı olmak; Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, milli egemenliği, Cumhuriyeti, kamu düzenini, genel asayişi, kamu yararını korumak ve kollamak,”

Bu düşünceyle, değişikliği getirirken, yayın esaslarını ve Anayasa’nın temel ilkelerini dikkate almanızı rica ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Günal.

Şahsı adına Samsun Milletvekili Sayın Fatih Öztürk.

Sayın Öztürk, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FATİH ÖZTÜRK (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 1’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle de yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bilindiği gibi, tasarının 1’inci maddesiyle 2954 sayılı Kanun’un 1’inci maddesi değiştirilmiştir. 13/04/1994 tarihli ve 3984 sayılı Kanun ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin esas ve usuller belirlenmiştir. 3984 sayılı müstakil bir kanun ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun kuruluş, görev ve yetkilerinin düzenlenmiş olması, 2954 sayılı Kanun’un 1’inci maddesindeki değişikliği zorunlu kılmıştır. 2954 sayılı Kanun’un mevcut 16’ncı maddesi hükmü karşısında, Kurumun teşkilat yapısında artık yapılması zorunlu olan ve gecikmeye tahammülü bulunmayan günümüz şartlarına uygun değişiklikler yapılamamaktadır. Dünyada özellikle BBC ve pek çok kamu yayın kuruluşları yapılarını çağın gereklerine uygun hâle getirmiştir. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunda da böyle bir yapılanma ertelenemez bir ihtiyaç hâline gelmiştir. Madde ile Kurumun Anayasa ile verilen kamusal görevini yerine getirebilmesi için kendisine yöneltilebilecek baskılardan uzak, yalnızca kamu yararını gözeten çağdaş bir yayıncılığı mümkün kılacak yapılanmanın oluşması hedeflenmektedir. Bunu yaparken de dünyadaki pek çok televizyon kanalları ile rekabeti de göz ardı edilmemelidir.

Değerli arkadaşlar, 2954 sayılı Kanun, Kurumun teşkilat yapısında değişime kapalı, günümüz teknolojik gelişmeleri karşısında doğru, çabuk ve etkin karar almasını sağlayacak mekanizmalar oluşturmaya imkân vermeyen hükümler içermektedir. Hâlbuki yaşanan gelişmeler sonucu diğer ülkelerde pek çok kamu yayın kuruluşu yapılarını çağın gereklerini uygun hâle getirmiştir. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunda da Anayasa ile kendisine verilen kamusal görevini yerine getirebilmesi için, kendisine yöneltilebilecek baskılardan uzak, yalnızca kamu yararını gözeten çağdaş bir yayıncılığı mümkün kılacak özerk ve esnek bir yapılanmaya gidilmesi kaçınılmaz bir hâle gelmiştir. TRT’nin idari yapısının günümüz çağdaş yayıncılık anlayışından uzak, karmaşık ve hantal olduğu, Kurumun gerçek ihtiyacı olan yayın personelinin yetersiz olmasına karşılık, yayın vasfı bulunmayan personelinin fazla olduğu gerçeği karşısında, çağdaş gelişmelerin gerektirdiği yeni bir yapılanmaya gidilmesini sağlayacak kanun değişikliği kaçınılmaz ve ertelenemez hâle gelmiştir.

Değerli arkadaşlar, elimde göstermek zorunda olduğum, dünyanın pek çok televizyon kanalının personel yapısı var. Özellikle Avrupa’dan birkaç örnek vermek istiyorum.

Fransa’nın French TV yayıncı kadrosu 8.198, diğer personeli 1.774; yani yayıncı ile diğer personel oranı beşte 1.

Yine, İtalyanların RAI kanalı yayıncı kadrosu 8.085, diğerleri 1.774; Yani beşte 1.

Finlandiya’dan bir örnek vermek istiyorum. YLE kanalı yayıncı kadrosu 2.871, diğerleri 530.

Bizim TRT’mize geliyoruz: Yayıncı kadromuz 3.208, diğer kadromuz 3.794.

Verdiğim örneklerin tezadı, bizim diğer kadromuz, yayıncı kadromuzdan daha da fazla.

Bu grafikten de anlaşıldığı gibi, TRT’nin aslında yayına yönelik personele ihtiyacı var. Kadrosuyla dünyanın en kalabalık televizyonlarından biri olmasına rağmen hâlâ muhabir sıkıntısı var, hâlâ spiker sıkıntısı var, hâlâ prodüktör sıkıntısı var, kameraman sıkıntısı var, özellikle seslendirme ve teknik yönetmen sıkıntısı var. Bu liste uzayıp gidiyor. Burada bir problem var, bu problemi de çözmek lazım diye düşünüyoruz.

Bu değişiklik sonrası yapılacak yeniden yapılanma çerçevesindeki teşkilat düzenlemesiyle, yayıncılık vasfı bulunmayan personelin ihtiyaç duyan kamu kurumlarına nakli sağlanarak yayın odaklı ve yayıncı personel ağırlıklı bir yapı oluşturmaya çalışılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

FATİH ÖZTÜRK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tasarı, bir yandan devletin genel idari düzenine bağlı kılınarak, diğer yandan kamu radyo ve televizyon yayıncılığı hizmetlerinin niteliği göz önünde tutularak, daha etkin ve dinamik bir teşkilat yapısı oluşturulmasına imkân verecek nitelikte düzenlenmiştir.

Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk

Şahsı adına Kırıkkale Milletvekili Sayın Turan Kıratlı… Yok.

Aynı anda müracaat eden arkadaşlarımız var, onlar arasında kura çekeceğim.

Çanakkale Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Cengiz, burada mı efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Yok.

BAŞKAN - Sayın Şandır…Yok.

Sayın Cemaleddin Uslu…

OKTAY VURAL (İzmir) – Vazgeçti.

BAŞKAN - Sayın Akif Akkuş… Yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, salonda yoklarsa…

BAŞKAN – Hayır efendim, olan arkadaşlar var, onlara devam ediyorum.

Sayın Muharrem Varlı…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle bir usul yok efendim? Siz sorun o zaman, sorun, söz isteyen varsa… (AK Parti sıralarından “Sen mi karar vereceksin?” sesleri)

BAŞKAN – Efendim, ben sırasıyla kura çekiyorum. Ben görevimi yapıyorum, işimi biliyorum efendim. Lütfen, müdahale etmeyiniz.

Sayın Mehmet Akif Paksoy

KAMER GENÇ (Tunceli) –  Böyle bir şey olur mu efendim? Böyle bir keyfî yönetim görülmemiştir.

BAŞKAN – Sayın Süleyman Turan Çirkin…

Sayın Beytullah Asil…

Sayın Harun Öztürk, İzmir Milletvekilimiz… Yok.

Sayın Kamer Genç, Tunceli Milletvekili, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evvela, şu Meclis Başkanlık Divanı bu Meclisi yönetirken İç Tüzük’ü bir defa iyi kavraması lazım. Şimdi, dün burada yoklama yapılıyor, ben yerime gittim. Sayın Başkan diyor ki: “Hangi bakan, hangi bakana vekâlet ediyorsa oyunu göndersin buraya.”

BAŞKAN – Sayın Genç, sehven söylenmiş bir sözdür. Lütfen konuyla ilgili konuşmanıza geliniz!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sehven değil. O kürsüde sehven laf konuşamazsınız. Evvela, neyi konuştuğunuzu anlamanız lazım.

BAŞKAN – Kendi, geçmişte yapmış olduğunuz konuşmaları çıkarın ve okuyun. Lütfen konuya geliniz!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, yani hiç kızmaya gerek yok.

BAŞKAN – Kızmayı gerektiren bir şey yok. Konuya gel, konuyla ilgili konuş!

KAMER GENÇ (Devamla) – Sizin söylediğiniz lafları tekrarlıyorum.

Şimdi, bakın, kızmaya gerek yok. O kürsüde altı senedir oturuyorsunuz. Lütfen bu Meclisin İç Tüzük’ünü okuyun -işe yarar- doğru uygulayın. Orada, yoksa “Ben sehven söyledim…” Zaten sizin mensup olduğunuz bir partinin en liderinden en aşağıdaki kişilere…

BAŞKAN – Sayın Genç, İç Tüzük’te böyle bir husus yok. İç Tüzük’ü uygulayacaksak lütfen konuya gel ve konuş!

KAMER GENÇ (Devamla) – E, konuyla ilgili konuşuyorum canım!

BAŞKAN – Bunun konuyla ilgisi yok. Lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Konuyla ilgisi var. Kanunda yapılan usulsüzlükleri belirtiyorum.

Şimdi, ikincisi: Meclisin İç Tüzük’ü var.

BAŞKAN – Kendi kendine İç Tüzük ihdas etme!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani konuşmayayım istersen canım! Ne demek yani? Oradan niye müdahale ediyorsun?

BAŞKAN – Ben konuşma hakkınızı verdim, konuyla ilgili konuş!

KAMER GENÇ (Devamla) – Hem yanlış yapıyorsun hem müdahale ediyorsun! Hem yanlış konuşuyorsun hem müdahale ediyorsun!

BAŞKAN – Konuyla ilgili konuş!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben sana öğretiyorum ki bir daha bu yanlışlıkları yapma. (AK Parti sıralarından “Sen kimsin ya!” sesleri)

BAŞKAN – Konuyla ilgili konuş, konuyla!

KAMER GENÇ (Devamla) – Böyle bir şey olur mu! Ağzından çıkan kelimeleri doğru şey et! Sonra burada çıkıyoruz konuşuyoruz, bizden sonra AKP’li grup başkan vekilleri çıkıyor, bize hakaret ediyor.

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Hakareti sen yapıyorsun! Hayret bir şey ya!

KAMER GENÇ (Devamla) – Onlara sataşmadan söz veriyorsun, bize söz vermiyorsun! Böyle uygulama olur mu? Böyle bir Meclis yönetimi olur mu? Şimdi…

BAŞKAN – Sizden başka bu Meclis yönetimine itiraz eden bir tane insan yok.

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bakın, bu Meclisin bir İç Tüzük’ü var, İç Tüzük’ü. İç Tüzük’ün 35’inci maddesinde deniyor ki: “Komisyonlar kendilerine havale edilen kanun tasarı ve tekliflerini aynen kabul eder veya değiştirerek kabul edebilir. Komisyonlar, kanun teklif edemez.” Şimdi, biraz önce konuşuldu: Komisyona iki maddelik tasarı geliyor. Komisyon, bir bakıyorsunuz, on iki maddeye çıkarıyor. Bakın, sayın milletvekilleri, bu zaten Başkanlık Divanının görevi. Başkanlık Divanı İç Tüzük’ü uygulamak zorundadır. Komisyonlar, eğer böyle, bir maddelik bir kanun tasarısı gelir de bunu yirmi tane maddeye çıkarırsa bu, Meclis ciddiyeti olur mu efendim? Olmaz. Yani, bunu, lütfen, Meclis Başkanından da rica ediyorum, komisyonlar üzerindeki denetim yetkilerini kullansınlar. Komisyonlar yetkilerinin dışına çıkmasınlar. Onun için rica ediyorum.

Türkiye Radyo-Televizyon Kanunu… Şimdi, bir Genel Müdür getirmişsiniz -gazeteler yazıyor- on yerden maaş alıyor. Yahu, sayın milletvekilleri, bunun imtiyazı ne? Yani bu memlekette insanlar asgari ücretle… Hele emekliler… Her gün emekliler geliyor bürolarımıza “Ya, Sayın Milletvekilim, ben 500 milyon lira emekli maaşı alıyorum, geçinemiyorum.” diyor. Yani birtakım insanlar böyle geçinemez bir paralarla zorlukta kalırken bu çiftliklerin başına gelen kişiler niye bu kadar büyük maaş alıyorlar?

Ben şimdi sormak istiyorum, soru da soracaktım: Bir defa TRT Genel Müdürü kaç yerden ve kaç lira maaş alıyor? Onu bir öğrenmek istiyorum. Bu kanunla kaç tane sözleşmeli personel kadrosunu alıyorsunuz? Hâlihazırda TRT’de çalışan kaç tane personel var? Bu personellerden özellikle Cihan Haber Ajansından, Kanal 7’den ve bu iktidara yandaş Samanyoludan, Zaman gazetesinden kaç tane personel aldınız? Bunları hangi şartlarla aldınız? Kaç lira ücret veriyorsunuz? 10 milyar lira para verdiğiniz personeller var mıdır? Bu TRT sizin babanızın çiftliği midir? Bunu hangi hakla bu şekilde yönetiyorsunuz?

Eğer TRT bir kamu tüzel kişiliği ise özerk bir kamu tüzel kişisi olması lazım, bunun da evvela özerk bir kamu tüzel kişisinde bulunması gereken bir statüye kavuşturulması lazım. Böyle bir statüyü de kaldırıyorsunuz, ondan sonra bütün yetkiyi Bakanlar Kuruluna veriyorsunuz, yönetimi Genel Müdüre veriyorsunuz.

Yayıncılık, Türkiye’de ve dünyada çok önemli bir hizmettir, önemli bir kamu hizmetidir. Yayın hizmetinde çalışacak personellerin bir yayıncılık hizmetinin gerektirdiği bilgiye, deneyime sahip olmaları lazım.

Şimdi, TRT devletin onurlu bir kurumudur. Eskiden böyleydi. Ama maalesef son zamanlarda partizanca tayinler, partizanca kayırmalar burayı bir kamu kurumu hâlinden çıkardı. Ben, inanmanızı istiyorum, AKP iktidara geldiğinden beri TRT’nin hiçbir kanalını seyretmiyorum, bir tek üçüncü kanalı seyrediyorum.

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Çok üzüldük!

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Halk seyrediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Canım, siz üzülmüyorsunuz çünkü kendinizi orada görüyorsunuz. Ama biz diyoruz ki Türkiye Cumhuriyeti devletinin her kurumunun saygıdeğer bir kurum olması lazım. Bu saygıdeğer kurumu saygıdeğer yapacak kişiler de orada yönetici olarak çalışan kişilerdir, buraya getirilen düzenlemelerdir. Yoksa ki tarikat mensupları, yandaşları getirip de hiçbir bilgisi olmayan, bir deneyimi olmayan kendi yandaşlarınızı orada hem de hiçbir kamu kurumunda olmayan çok yüksek rakamdaki maaşlarla çalıştırırsanız o sizin karakterinize uyan bir şey. Ama bizim karakterimiz, bizim devletten beklediğimiz, devlet ciddiyetinden beklediğimiz husus, bunun hakkıyla yapılması ve Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu çok önemli kurumunun çok iyi bir yayıncılık politikasıyla faaliyette bulunması, Hükümetin bir arpalık müessesesi olmaması. Görüyoruz işte, kimi imtiyazlı kişiler varsa yani yetkili, etkili kimseler varsa hemen yandaşlarını  TRT’ye gönderiyorlar.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Evet, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, şimdi madde üzerinde on dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Koçal

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın İbrahim Şahin’in Genel Müdür olmasından sonra TRT programlarında okunan gazetelerin sıralamasının değiştiğini hep birlikte müşahede ediyoruz. Daha önce gazeteler gündeme ilişkin haberlere göre sıralanırken şimdi, her gün Zaman gazetesi birinci sırada okunuyor. Programda okunan gazeteler arasına Millî Gazete ve Vakit katılırken, Radikal gazetesi artık okunmuyor.

Buna bağlı olarak, bir: Bu sıralama neye göre yapılıyor?

İki: Gazetelerin tirajında hangi kurumun raporu dikkate alınıyor? Tirajda belirleyici olan bayi satışı mı, abone satışı mıdır?

Üç: Bir gazetede yer alan haber mi önemlidir yoksa o gazetenin tirajı mı? Haber programında gazete başlıkları okunurken belirleyici olanın haber olması gerekmez mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Koçal.

Sayın Köse…

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana soruyorum: TRT Genel Müdürlüğüne danışman olarak getirilen 2 danışmana ilişkin 19 Mart 2008 tarihinde verilen soru önergesine Sayın Bakan hâlen cevap vermediniz. Neden yanıt verilmedi? Danışmanlık yapanların önünde yasal bir engel mi var?

BAŞKAN – Sayın Baytok

NESRİN BAYTOK (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ben Sayın Bakana geçen gün, görüşmelerin ilk günü, geneli üzerinde görüşmelerde, soru-cevap bölümünde verdiği bazı bilgileri sormak istiyorum yeniden. “Daha önceki TRT Genel Müdürü döneminde, Sayın Yücel Yener zamanında 1.768 artı 594 personel alınmıştır.” demiştiniz Sayın Bakan. Şimdi, 2000 yılında PTT vericilerinin TRT’ye devredildiğini biliyoruz. Bu devirle birlikte TRT personelinin de sayısında yaklaşık 1.700 kişilik bir artış olmuştu. Bu verdiğiniz rakamlar -1.768- acaba onu mu içeriyor? Sorumun birisi bu.

“Artı 594 personel alınmıştır.” demiştiniz. Bu 594 kişi işçi sayılmayan geçici personel statüsünde sözleşme imzalanarak çalıştırılmaya başlanan personel midir?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, dün Başbakan Diyarbakır’da bir açıklamada bulundu, dedi ki: “TRT yirmi dört saat Kürtçe yayın yapacak.” Fakat Genel Kurulda AKP’liler yoktu, ertelendi, bugüne kaldı. Tasarıda da böyle bir madde yok. Biz iki önerge sunduk. Bu iki önergede farklı dillerde, resmî dil dışında da yayın yapılması konusunda bir talebimiz var. Katılacak mısınız? Bir.

İkincisi: Böyle bir düşünceniz varsa Kürt sanatçıların, yazarların, aydınların bu konuda çalışması için bir kadro çalışmanız var mı? Nereden temin edeceksiniz? Bunlara ayrıca telif ve ücret konularında bir düzenlemeniz var mı? Altyapısını oluşturdunuz mu? Yoksa “Yapalım sonra altyapısını oluştururuz” diye mi düşünüyorsunuz, bunu merak ediyoruz.

Sayın Başbakanın söylediği konuda, yirmi dört saat Kürtçe yayın yapılması konusunda sizlerin de bir önergeniz olacak mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, TRT Genel Müdürü Sayın İbrahim Şahin’in şu an mevcut görevinin yanı sıra, basında da dile getirildiği gibi, Türk Telekom Yönetim Kurulu Başkan Vekilliği, Avea Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevleri mevcut mudur? Şayet bu görevler var ise hâlen devam etmekte midir? TRT Genel Müdürlüğü görevi süresince bu görevlerine de devam etmesi sizce etik midir?

Ayrıca Türk Telekom’dan, TRT Genel Müdürünün, maaşının dışında “performans primi” veya “bonus” adı altında herhangi bir ücret alması söz konusu mudur? Almış ise bunun miktarı nedir?

Yine Türk Telekom Başkan Vekili olarak, özel bir kurum olan ve sektördeki diğer kurumlarla rekabet hâlinde olan Telekom ile diğer kurumlar arasında tercih ve avantajları kullanmada tarafsızlığınızı ve objektifliğinizi TRT Genel Müdürü olarak nasıl koruyabileceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

 Şu anda sözleşmeli personel olarak kaç kişi TRT’de çalışmaktadır? Bu sözleşmeli personel içinde Cihan Haber Ajansı, Kanal 7, Aksiyon dergisi ve Zaman gazetesinden kaç kişi alınmıştır? Bunlara aylık kaç lira para ödenmektedir?

Şu anda TRT Genel Müdürü olan kişi yan ödemelerle birlikte kaç lira maaş almaktadır? Milletvekillerinin maaşıyla bunu kıyaslayabilir miyiz?

 Bunları öğrenmek istiyorum efendim. Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum arkadaşlarıma ve sorularına.

Cevap vermekte zaman sınırlaması olduğu için eğer dışarıda kalan sorular olursa -ki olacaktır- bunlara ayrıca yazılı olarak cevap vereceğim.

Tekrar edilen birkaç soru var. Evvela, bu gazeteler -zaten arkadaşlarımız söyledi- nasıl bir kriter dikkate alınarak sabah haberlerinde özellikle okutuluyor? Zaten burada konuşan arkadaşlarımız da söylediler, tiraj dikkate alınıyor. En yüksek tirajdan aşağıya doğru bir iniş vardır ve eğer 50 binin altına düşüyorsa -ki Radikal gazetesinin adı geçti orada- o tabii sıralamaya girmiyor.

Bir arkadaşımız “Bu doğru mudur?” dedi. Yani haber mi önemli, tiraj mı önemli? Tabii, tiraj daha matematiksel olduğu için, önem açısından demiyorum ama elinizdeki kriter ne kadar somut olursa rasyonelliği de işin o kadar daha belirgin hâle gelir.

Şimdi, tabii gerçekten öyle haberler vardır ki son derece önemlidir ama haberden yola çıktığınız zaman, hepimiz biliyoruz ki, kendimiz içindeyiz, siyasetçiler olarak her gün başımıza geliyor, çok kere bizim için çok önemli olan bir haber bir başka arkadaşımız için, bir başka grup için, bir başka kurum için o kadar önemli olmuyor. Yani, haber değerlendirmesi dünyanın her yerinde sübjektivitesi ağır basan bir değerlendirmedir, yorumdur. Doğrusunu isterseniz eğer haber kısmına girersek bunun altında çıkabileceğimizi düşünmüyorum. Bu bakımdan şu anda bize en makul görünen rating’dir. O rating değişmez bir şey değil. İleride çalışılır, eğer gerçekten haberle ilgili bir kategori olarak girecekse onunla ilgili bir düzenleme de yapılabilir.

Efendim, naklen biz 24 personel almışız, açıktan hiç personel alınmamış. Zaten, bunların da 2’si şehit ailesi kontenjanından alınmıştır. Arkadaşlarımız yine ısrarla –geçen, geneli hakkında konuştuğumuz zaman söyledim- bir daha tekrar edilmesini istiyorlar. Ben tekrar, müsaade ederseniz söyleyeyim, Yücel Yener Bey zamanında…

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, duyamıyoruz.

Sayın Bakan, mikrofona yakın konuşursanız…

BAŞKAN – Sayın Bakanım mikrofonu biraz yaklaştırırsanız, arkadaşlar “Duyulmuyor.” diyor.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Duyulmuyor mu? Affedersiniz. Teşekkür ederim uyardığınız için.

Yücel Yener Bey zamanında açıktan ve naklen atanan personel sayısı 1.768, ayrıca dönem başında sözleşme yapılarak alınan personel sayısı da 594.

Eğer istiyorsanız öteki rakamları da söyleyeyim: Musa Öğün zamanında 1.673 personel açıktan veya naklen alınmış, Sayın Kerim Aydın Erdem zamanında 887, Akgüner zamanında 363 ve Şenol Demiröz döneminde -ki AK Parti İktidarı dönemidir arkadaşlar- 17 personel alınmış açıktan, naklen atamayla ve bu dönemde de yani son altı ay içinde, benim sorumlu olduğum dönem içinde de alınan personel sayısı 21’dir.

Yani bunun adı eğer ki -söz açılmışken ona da temas edeyim- kadrolaşmaysa açıkçası o zaman kadrolaşma kavramının anlamını iyice buharlaştırmış oluruz. Bunu söyleyebilmek için daha bir süre beklenmesi ve gerçekten de bizim atamalarımızın izlenmesi, takip edilmesi lazım.

Atama ve nakil işlemlerinde de arkadaşlar, şuna dikkat etmek zorundayız, sorumlu bakan olarak da zorundayım: Demokratik hukuk devletinde bu işin çerçevesi bellidir. Özgür ve eşit vatandaşlar, eğer haklarında atanmasına dair hukuki bir sakınca yoksa, soruşturma geçirmiştir, o soruşturmayla ilgili bana birtakım bilgiler intikal etmiyorsa… Söz gelimi bana diyorum, çünkü bakana gelmiyor bu atamalar, Kurulun otonomluğundan dolayı zaten kendi iç bünyesinde hallediliyor ama mesele bana intikal ederse elbette müdahale etmek durumundayım. Ama temel ilkemiz, temel kriterimiz demokratik hukuk devletinde var olması gereken kriterdir. Yani eşit ve özgür vatandaş olarak karşıma geliyorsa, eğer onun yapısı, eğitimi, background’u, her neyse arka planı -background’u, geri alıyorum-  müsaitse o zaman hangi kanalda çalışmış olduğu, hangi kanalda çalışmamış olduğu meselesini sorma hakkına sahip olmadığını düşünüyorum.

Ben şimdi birazdan dışarı çıkacağım mola verdiğimiz zaman… Bütün genç arkadaşlarımız, bunların bir kısmı Hükûmeti destekliyor gibi iddia edilen gazetelerde çalışıyorlar, bir kısmı da Hükûmet lehinde neredeyse altı senedir  tek kelime lehte bir şey söylemediğini gördüğüm basın mensupları var. Ama lütfen kulis tarafına geçip hepsine sorunuz; bugüne kadar, ben hiçbiriyle ilgili en ufak bir ayrım yapmamışımdır. “Yaptı.” diyen varsa, millete karşı da Genel Kurula karşı da hesabını vermeye hazırım.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süreniz doldu. Biraz daha seri cevaplandırırsanız arkadaşlarımızın sorularını…

Buyurun.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Ama, işte, soru o kadar çok geliyor ki Sayın Başkan.

BAŞKAN – İşte, zamanımız içerisinde cevaplandıracağız Sayın Bakanım.

Buyurun.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, Genel Müdürün maaşıyla ilgili epeyce soru soruldu. O zaman, vaktim eğer doluyorsa, bununla bitireyim, öbürlerine yazılı cevap vereyim.

Sadece Türk Telekom’dan, onun Yönetim Kurulu üyeliğinden ücret alıyor. Diğer görevli olduğu kurumlar var, ama onların hiçbirinden ayrıca, maaşına ek olarak bir…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Toplam kaç lira maaş alıyor?

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Miktarı ne, miktarı?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Madem vakit kalmadı, danışmanla ilgili soruya da yazılı cevap vereyim, elimde var.

Neye ben cevap vermedim?

EŞREF KARAİBRAHİM  (Giresun) – Genel Müdür ne kadar maaş alıyor? Bizden çok mu?

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – 12 milyar kadar alıyor mu?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Önümüzdeki maddenin sorularıyla ilgili kısımda cevap vereyim size.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri,  madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 Sıra Sayılı Tasarının birinci maddesine aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bülent Baratalı

Malik Ecder Özdemir

Hüseyin Ünsal

 

İzmir

Sivas

Amasya

 

Birgen Keleş

İsa Gök

 

 

İstanbul

Mersin

 

“Türkiye Radyo Televizyon Kurumu RTÜK denetimine tabidir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 s. sayılı kanun tasarısının 1. maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı kanunun 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Oktay Vural

Mehmet Günal

Emin Haluk Ayhan

 

İzmir

Antalya

Denizli

 

Hasan Özdemir

Beytullah Asil

 

 

Gaziantep

Eskişehir

 

Madde – 1

“Bu kanunun amacı, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları ile yönetimine ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 Sıra Sayılı yasa tasarısının birinci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 219 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın, yani 2954 sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu Kanunu’nun 1’inci maddesinde yapılan değişikliğin metinden çıkarılmasını istedim.

Aslında, bu kanunla getirilen bu özerklik, tarafsızlık tamamen lafta kalan özerklik ve tarafsızlıktır. Çünkü tamamen, getirilen düzenlemeyle siyasi iktidarın, yönetimin, siyasi iktidarın emrine verilmiştir. Siyasi iktidarın emrine verilen bir kurumun özerkliği ve bağımsızlığı söz konusu olabilir mi? Olamaz.

RTÜK’ü biz bağımsız zannediyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından bunların üyeleri seçiliyor. Ama ben geçen gün de sordum, lütfen, bugüne kadar siyasi iktidarın aleyhine RTÜK’le ilgili verilen bir karar var mıdır? Siyasi iktidarın yanını tutan basın organlarıyla ilgili olarak RTÜK’ün cezalandırıcı bir hükmü var mıdır?

Ayrıca da, RTÜK’ün Başkanı olan kişi -geçen gün ben Almanya’ya da gittim.- Deniz Feneri ile ilgili hakkında çok ciddi iddialar var ve orada bize şunu söylediler: “Kendisi gelse Almanya’da derhâl tutuklanır.” dediler. Çünkü 35 milyar mı, milyon mu tam aklımda değil -tabii büyük bir fark ediyor- euro, Deniz Fenerinde büyük bir suistimal.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) –  Milyar mı, milyon mu?

KAMER GENÇ (Devamla) - Yani, ben de çok…

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa)  – Yazık, yazık!

KAMER GENÇ (Devamla) – Size yazık asıl.

Efendim, bakın…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Müdahale etmeyin arkadaşlar…

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani şimdi rakamı milyar mı, milyon mu diye aklımda kalmadı, ben de yalan söylemek istemiyorum.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Atma, atma!

KAMER GENÇ (Devamla) – Hayır efendim, eğer yalansa… 35 milyon euro hadi. 35 milyar değildi zaten, 35 milyon euro. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

KAMER GENÇ (Devamla) - 35 milyon euro Deniz Fenerinden… Efendim, bakın… (AK Parti sıralarından gürültüler)

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Herkese sürüyorsun karayı!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, ben karayı sürmüyorum arkadaş, gelin burada araştıralım.

Mesela, orada Alman polisinin tespit ettiği tespitler var. Tayyip Erdoğan’ın oğlunun Deniz Feneriyle, Kanal 7’ye gidip geldiği tespit edilmiş. RTÜK Başkanına bu konuda çok ciddi suçlamalar var. Şimdi, bu RTÜK Başkanını, Türkiye'nin bağımsız bir kurumun başı olarak orada tutuyorsunuz. Yani şimdi, peki, bağımsızsa niye orada tutuyorsunuz? Çünkü hakkında suçlama var. Buyursun Almanya’ya gitsin. Eğer varsa, Almanya… Ondan önce, Alman Hükûmeti tarafından bununla ilgili karar çıkmadan önce haftada bir gidiyormuş. Tabii oradaki insanların söylediğine göre, ben tabii ki, Türk Hava Yollarının biletlerine de bakmadım. Ama şimdi… (AK Parti sıralarından gürültüler)

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Hepsi dedikodu, belgeyle konuş!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bana söylenen o.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Senin hakkında da çok dedikodu var!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben bir parlamenter olarak Almanya’ya gittiğimde Almanya’da bir kurumun başkanının orada suçlanan bir kişi olduğu konusunda bana eğer böyle bir talep de gelirse, bir söylenti de gelirse ben bundan utanırım. Yani çünkü, Türkiye Cumhuriyeti devleti benim devletimdir. Bu devletin her kurumunun başında olan insanların saygın olması gerekir.

Dolayısıyla burada maddelere bunları getirip de koymanın  bir anlamı yok. Sayın Bakan biraz önce söylediğimiz sözlere, sorulara cevap verdi ama o soruların… Efendim, ben hiçbir şey yapmadım diyoruz. Hâlbuki AKP’lilerin atamalarda ne kadar taraflı hareket ettiğini, kendilerine yandaş olmayan herhangi bir kişiyi atamadıklarını, bunu artık sağır sultanlar duydu, sağır sultanlar duydu.

Doğru dürüst bir denetim yok. Hele denetim elemanları da gidip  bu Kurumda çalışan insanların aleyhine bir rapor verdiler mi hemen denetim elemanının görevine de son veriliyor. İşte, bunun en önemli örneği de son gümrük başmüfettişinin görevden alınmasıdır AKP’li bir milletvekilinin hesaplarıyla ilgili bir iddia ortaya atıldığından dolayı hakkında soruşturma açtığı için. İlgili milletvekili beyanat verdi, “Ben bunu attırırım.” dedi, attırdı. Yani Türkiye bu! Sizin yönetiminizin anlayışı bu.

Ben diyorum ki: Bu önerge, yani böyle bir maddeyi lafzen düzenlemek, özerk veya ondan sonra tarafsız diye şey etmek bir… Hükûmetin tamamen emrine girmiş bir TRT Yönetim Kurulu böyle bir özerklik ve yansız yönetim sağlayacak bir yönetim biçimine sahip olmadığından bu maddenin kaldırılmasını istedim.

Saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

III.- Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, önergenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Ersin, Sayın Mengü, Sayın Oksal, Sayın Baratalı, Sayın Baytok, Sayın Gök, Sayın Keleş, Sayın Koçal, Sayın Ünsal, Sayın Özkan, Sayın Köktürk, Sayın Köse, Sayın Öztürk, Sayın Arat, Sayın Sönmez, Sayın Ekici, Sayın Özbolat, Sayın Koç, Sayın Karaibrahim, Sayın Yazar.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ismini okumuş olduğum arkadaşlarımız lütfen yoklama için sisteme girmesinler.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S.Sayısı:219) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 s. sayılı kanun tasarısının 1. maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı kanunun 1. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları

Madde- 1

“Bu kanunun amacı, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları ile yönetimine ilişkin esas ve usulleri belirlemektir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Vural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çok değerli milletvekili arkadaşlarım, verdiğimiz bu önerge aslında kanun tasarısında yer almayıp da alt komisyonda ilave edilen bir maddeyle ilgili.

Şimdi, burada biraz önce de ifade edildi, Meclis Genel Kurulunda kanun tasarısında ya da komisyon metninde bulunmayan bir maddeyle ilişkili olan herhangi bir madde ek madde olarak komisyonun salt çoğunluğuyla katılması hâlinde Genel Kurul tarafından oylanabiliyor ama alt komisyonda maalesef üç maddelik bir kanun geliyor, on iki maddeye çıkartılabiliyor. İşte, ilave edilen maddelerden biri de bu “Amaç” maddesidir. Şimdi, bu “Amaç” maddesiyle gerekçede ortaya konulan husus, “Radyo ve Televizyon Üst Kuruluyla ilgili düzenlemeler daha önce yapılmıştı, bu çıkartıldı” diyor ve bu çerçevede de, kanunun maddesinde aynen şunu ifade ediyor: “Bu kanunun amacı, radyo ve televizyon ile tüm medya araçlarından yapılan yayınların düzenlenmesine ilişkin...” Şimdi, bununla ilgili Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna verilmiş görev. Bakınız, Radyo ve Televizyon Üst Kuruluyla ilgili kanunun, 3984 sayılı Kanun’un amacı, radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesidir. Siz, bu kanunun amaç maddesinde Radyo ve Televizyon Üst Kurulunu çıkartıyorsunuz ama Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun görevini yine bu kanunun içerisine amaç olarak koyuyorsunuz. Dolayısıyla, burada, radyo, televizyon yayınlarının düzenlenmesiyle ilgili bir husus TRT Kanunu’nda yer almamaktadır, Radyo ve Televizyon Üst Kuruluyla ilgili kanunda yer almaktadır.

Bu bakımdan, bu konu, aslında bu düzenleme Anayasa’mıza da aykırıdır. Çünkü Anayasa’mızın 133’üncü maddesi, “Radyo ve televizyon faaliyetlerini düzenlemek Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından yapılır” diyor. “Bu Kurulun kuruluşu, görev ve yetkileri kanunla düzenlenir” diyor. Kanun düzenlemiş. Düzenlenmiş bir kanun varken, şimdi TRT Kanunu’nda radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesini amaç olarak ortaya koymak tam bir çelişkidir. O bakımdan, bizim ortaya getirdiğimiz bu öneri, doğrudan doğruya TRT’nin bir kamu kurumu olarak görev, yetki, sorumluluklarını belirlemeye yönelik bir kanun tasarısı olduğunu ortaya koymak içindir. Nitekim, bu yapılan değişikliklerde, radyo ve televizyon ile tüm medya araçlarından yapılan yayınların düzenlenmesi…

Sayın milletvekilleri, radyo ve televizyon dışında tüm medya araçları nasıl düzenleniyor bu kanunda? Neresini düzenliyorsunuz?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – TRT’ye bağlı olanı…

OKTAY VURAL (Devamla) – TRT’ye bağlıysa kanunun içerisinde olur, amaçta olmaz. Dolayısıyla, tüm medya araçlarının düzenlenmesiyle ilgili bir hükmün bu kanunda, bu tasarıda yer alması doğru değildir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun görevidir radyo ve televizyon yayınlarını düzenlemek. Dolayısıyla, TRT’nin böyle bir görevi olmadığına göre, amaç maddesinden bunun çıkartılması gerekmektedir.

Bu bakımdan, bu değişiklik aslında teknik bir değişikliktir. Bu değişikliğin yapılması gerekmektedir. Çünkü iki kanunun da amaç maddesi aynı. Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, bu Kanun’un amacı “radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesi”; getirdiğimiz düzenlemede bu kanunun amacı “radyo televizyon yayınlarının düzenlenmesi.” İki kanun aynı amaç için düzenlenir mi? Böyle bir değişiklik olur mu? Dolayısıyla bunun değiştirilmesi gerekmektedir.

Bu vesileyle, bu önerge vesilesiyle bir hususu daha dile getirmek istiyorum, Özellikle Sayın Bakana, bu televizyonların tarafsızlığıyla ilgili yayınların denetimi konusunda RTÜK’le ilgili bir soru yöneltmiştim ve 3984 sayılı bu Kanun aynen şunu söylemektedir: “Siyasi partiler ve demokratik gruplar arasında fırsat eşitliğinin sağlanması…” Ve kendilerine sormuştum: Siyasi partiler arasında, kuruluşlar itibarıyla, 2003-2007 arasında bu tarafsızlığı ifade eden bir denetim yapılmış mıdır? Hayır, hiçbir denetim yapılmamış, hiçbir rapor düzenlenmemiş.

Şimdi, kanunda siyasi parti gruplarına fırsat eşitliği sağlanması amaç olarak ortaya konmuşken, bu amacın gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin maalesef hiçbir denetim yapılmadığı ortaya çıkmıştır. O bakımdan, kanuni amaçları ortaya koymak önemlidir ama bu amaçlar doğrultusunda yayın yapılıp yapılmadığını da RTÜK’ün tespit etmesi, rapora bağlaması gerekmektedir. Biz şimdi nasıl bir yayın yapıldığını bilmiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Vural, konuşmanızı tamamlayınız, buyurun.

OKTAY VURAL (Devamla) – Bu ilkelere uyulup uyulmadığını bilmiyoruz. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu ile ilgili kanunda, muhakkak surette, özellikle siyasi partiler arasında fırsat eşitliği güden 4/n maddesi uyarınca gerekli düzenlemeleri ve raporları hazırlaması gerekmektedir ve bana verilen cevapta, RTÜK’ün verdiği cevapta diyor ki: “Bunu yapmak uzun bir zaman alır.” Onların görevi budur. Bu konuda, muhakkak surette, siyasi partilerimizi tatmin edebilecek şekilde bu yayınların tarafsız yapılıp yapılmadığı konusunda rapor düzenlenmesi gereklidir.

Bu vesileyle, bu önerge vesilesiyle bunu da ifade etmek istedim.

Önergemize katılmanızı istirham ediyor, hepinize saygılar arz ediyorum.

Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Tasarının birinci maddesine aşağıdaki hükmün eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                    Bülent Baratalı (İzmir) ve arkadaşları

“Türkiye Radyo Televizyon Kurumu RTÜK denetimine tabidir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Gök, siz mi konuşacaksınız?

İSA GÖK (Mersin) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar, TRT’de son dönemde yayına başlayan programlara ve sunuculara dikkatinizi çekmek istiyorum, bir dikkat edelim şunlara:

“Sensiz Olmaz Olur mu” programı TRT 1’de yayınlanıyor, Önder Aytaç sunuyor. Kimdir bu arkadaşımız? Bu arkadaşımız, Polis Akademisinde öğretim üyeleri ve Fethullah Gülen cemaatinin yaygınlaşması etkinliği konusunda adı çıkmış bir arkadaşımızdır.

“Ezber Bozan” programı vardı, dün akşam izledim, tüylerim diken diken oldu. Konuşmacı arkadaşımız Yeni Şafak ve Zaman gazetesi yazarı, yakın çağ tarihini hiç bilmeyen… Bir saat boyu izlemeye çalıştım -ben iyi bir TRT izleyicisiyimdir hem radyo hem televizyon olarak- hakikaten üzüldüm. Bu kadar boş ve gerçekten uzak bir program izlememiştim bugüne kadar.

Felsefe Konuşmaları: Sayın Teoman Duralı… Yine, biliyorsunuz, Yeni Şafak ve Zaman gazetesi yazarı Teoman Duralı.

HAYDAR KEMAL KURT (Isparta) – Haftanın programını okuyorsunuz herhâlde!

İSA GÖK (Devamla) – Evet Renk, Ahenk: Biliyorsunuz, bu programda Fethullah Gülen’in metinleri okunuyor.

Gündeme Dair: Bir bayan milletvekilimizin eşi programda konuk, Sayın Mümtazer Türköne. Bu konuya hiç girmek istemiyorum.

Şenlik Var: Biliyorsunuz, Murat Yeni, Samanyolu TV’den geçti buraya Murat Yeni.

Bedirhan Gökçe’yle Gecenin Kıyısında: Arkadaşlar, Kanal 7’den geçti.  Arkadaşlar, liste aynen devam ediyor. Allah aşkına, hepsi Yeni Şafak’tan, Zaman’dan, Kanal 7’den…

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Moskova’dan mı getireceklerdi? 

İSA GÖK (Devamla) – Buradakilere bakın, buradakilere…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen hatibe müdahale etmeyin.

İSA GÖK (Devamla) – Arkadaşlar, bir düşünün Allah aşkına, TRT’ye ne olduğunun farkında mısınız? Veya TRT’ye  ne yaptığınızın farkında mısınız? Ana haberin tam günde ilk 100’e giremediği günler oluyor artık. Prime time’de değil, prime time değil, ilk tam günde ilk 100’e giremiyor. TRT nereye gidiyor? Zaten var olan sizin kendi seyirci kitlenizin televizyonları var. TRT’nin kendi kitlesini TRT’ye küstürdünüz, izlenmez oldu artık kanal.

Banu Avar: Başına gelenleri zaten tüm Türkiye biliyor Banu Hanımın.

Bakın, TRT’de idari ve mali özerkliğe ve editöryal bağımsızlığa kavuşmanın yollarını beraber bulmak zorundayız. Bunlara, bu üç konuya girmediğiniz müddetçe TRT’yi yalnızca öldürürsünüz.

Arkadaşlar, TRT’de, yıllardır işçi sayılmayan geçici personel var. Bu insanları kadroya almadınız, 300 kişilik ek kadro aldınız. Bakın, TRT Çukurova Radyosunda Ufuk Bakır var halk müziği sanatçısı, aldığı maaş asgari ücret. Çünkü bulunduğu yer yıllardır aynı yer, işçi sayılmayan geçici kadro. Yazıktır! Kendi personeliniz. Bunları niye değerlendirmiyorsunuz? Niye değerlendirmiyorsunuz bunları?

Genel Müdürümüz, hakikaten, amiyane tabirle, tam bir padişah yetkisiyle donatılıyor: İki yıllığına geçici görev yetkisi. Hangi kurumda, hangi amirde var? Nerede var bunlar, bir örnek gösterin bana.

Arkadaşlar, İnternet televizyonculuğu başlıyor. Önemli bir aşama. Yurt dışında görüşmeler yapılıyor ve şu anda -haberi çıkmadı- Arşiv Dairesi Başkanı görevden alındı. Şu anda Arşiv Dairesi Başkanlığına Sayın İbrahim Şahin bakıyor. Şimdi, bakın, TRT’nin Arşiv Dairesi cumhuriyet arşividir, bu devletin arşividir. Arşiv Dairesinde bir şeyler olacak, herkesin dikkatini çekmek istiyorum, Arşiv Dairesine dikkat edin arkadaşlar.

Arkadaşlar, Anayasa “özerk” der, kendi Yasası “tarafsız” der. Şu anda TRT’ye “özerk ve tarafsız” diyebilecek olan bir tane sağduyulu, aklıselim arkadaş var mı?

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Var, var, hepimiz.

İSA GÖK (Devamla) – Tebrik ediyorum sizi, tebrik ediyorum! Tanıdığım doktor arkadaşlarım var!

Arkadaşlar, bakın, 12 Eylül döneminde TRT’de, bakın iyi hatırlarsınız, 101’ler vakası vardı, kara listeler vardı. TRT’de birçok insanı kara listeye aldınız, program yaptırmıyorsunuz. Bazı programlarınızda da spiker bulamıyorsunuz, radyoya başvuruyorsunuz, spiker taraması yapıyorsunuz şu anda. TRT’yi bu hâle getirmeyin. Bölgelerde çalışan, cansiparane çalışan insanlar var, bunları değerlendirin, TRT’ye hayatiyet verin. TRT’yi sonuçta…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSA GÖK (Devamla) – Sayın Başkan, ek süre veriyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Gök, buyurun, tamamlayın konuşmanızı.

İSA GÖK (Devamla) – Sağ olun.

Arkadaşlar, TRT ölüyor, TRT kan kaybediyor, TRT izlenmez oldu. Eğer amacımız TRT’nin kapanmasıysa tebrik etmek lazım. Lütfen, TRT’den elinizi çekin, TRT bu halkındır, TRT hepimizindir, ortak kültürümüzdür TRT.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Gök.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam Sayın Genç.

Maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

Sayın milletvekilleri, Kâtip Üyelerimiz arasında ihtilaf vardır, elektronik cihazla oylama yapacağım.

Oylama için iki dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Saygıdeğer milletvekilleri, karar yetersayısı vardır, madde kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun, komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup Komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına aşağıdaki maddenin 2. madde olarak eklenmesin ve diğer madde numaralarının da buna göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Gültan Kışanak

Hasip Kaplan

Şerafettin Halis

 

Diyarbakır

Şırnak

Tunceli

 

Pervin Buldan

Sevahir Bayındır

 

 

Iğdır

Şırnak

 

Madde 2- 2954 sayılı Kanunun 5’inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Kurumun yayınları Türkçe olarak yapılır. Ancak kamu yayıncılığının bir gereği olarak, ülkemizde konuşulan farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılır.”

BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılmıyoruz, salt çoğunluğumuz yoktur.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başbakan Diyarbakır’da açıkladı. Sonra zor durumda kalırsınız.

BAŞKAN - Komisyon salt çoğunluğa sahip olmadığını… Dolayısıyla önergeye salt çoğunlukla katılma imkânı olmamıştır. Bu nedenle önergeyi işlemden kaldırıyorum.

2’nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2- 2954 sayılı Kanunun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“c) Bu Kanun çerçevesinde; Türkiye sınırları içinde yayın yapan yerel, bölgesel, ulusal radyo ve televizyon kurum ve kuruluşları ile sözleşme, anlaşma ve protokoller imza etmek; ayrıca Başbakanlığın onayını alarak gerektiğinde uluslararası radyo ve televizyon kurum ve kuruluşları ile anlaşma, sözleşme ve protokoller imza etmek,”

BAŞKAN – Madde üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Nesrin Baytok, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Van Milletvekili Fatma Kurtulan, şahısları adına Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu ve Bitlis Milletvekili Cemal Taşar’ın söz talepleri vardır.

İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Nesrin Baytok’a aittir.

Sayın Baytok, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NESRİN BAYTOK (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TRT, TRT, TRT… Her iktidarın, üzerinde gücünü denediği kurum. Ancak, şimdiki iktidarın marifetlerini sergileyebilen çıkmamıştı.

Üzerinde konuştuğumuz TRT Kanunu’ndaki değişikliklerle ilgili yine bir Adalet ve Kalkınma Partisi klasiğini görüyoruz. O da malum, şu kadrolaşma konusu. Yani, istediği gibi kadrolaşabilmek için kanun çıkarma yöntemi. Bu kanun TRT Kanunu değil, TRT’de kadrolaşma kanunudur. Hatta, iktidar partisine yakın gazetecilerin başına devlet kuşu kondurma yasasıdır bu.

Böyle, kadrolaşma amaçlı kanun çıkarmayı Mecliste sıklıkla görüyoruz. Çeşitli devlet kurumlarındaki eski personeli saf dışı edebilmek için Meclisten defalarca benzer şekilde kanunlar çıkarıldı. O kurumların personeli havuza alındı. Sıra, anlaşılan şimdi TRT’de.

Sayın milletvekilleri, bir siyasi parti, işbaşına gelinceye kadar, ona oy verenlerin partisidir. İktidar olup hükûmeti kurduktan sonra, artık 70 milyonun hükûmeti olur, olmalıdır ancak AKP’ye baktığımızda, sadece kendilerinin iktidarı olduğunu görüyoruz. Cumhurbaşkanı bile sadece AKP’li milletvekillerinin oylarıyla seçildi. Bari orayı 70 milyona ait kılalım diyen bir anlayış hiç olmadı. O zaman CHP “Gerekirse bir AKP’li de olur. Ancak uzlaşarak seçelim.” dedi,  dinletemedi. Bakın bugün pişmanlıkla “Keşke uzlaşsaydık.” deniyor. Hatta “Bu kadar oy almasaydık daha hayırlı olurdu.” bile deniyor. Cumhuriyet Halk Partisinin sözüne değer vermeyi hatırlatırım. Cumhuriyet Halk Partisi sadece ülkenin yararını gözetir. CHP’nin uyarıları dikkate alınırsa bu millete de hizmet edilmiş olur. Siz de böylece ülkeye yararlı iş yapmış olursunuz.

Sayın milletvekilleri, iktidar, kamu kurumlarını, Sabah, ATV gibi medya gruplarını, Futbol Federasyonunu, TÜRK-İŞ, TESK, Kızılay gibi pek çok sivil kuruluşu hep ele geçirme arayışında oldu. TÜBİTAK’ı ele geçirebilmek için Mecliste üç dört kez yasa çıkarıldı. Hepsi bizim olsun anlayışı devleti sardı. Nedir bu ele geçirme arayışı? Nedir bu hırs?

Sayın milletvekilleri, yargıyla Hükûmet arasında yaşanan bu son tartışmanın altında yatan nedenlerden birisi de bu değil mi? Yargının çok ciddi bir reforma ihtiyacı varken reform gösterip yargıyı emrine alma girişimine ne demeli. “yargı” ve “medya” demokrasinin olmazsa olmaz iki önemli gücü. Üçüncü kuvvet “yargı” dördüncü kuvvet “medya”. Burada TRT’yi konuşuyoruz, yani dördüncü kuvveti.

Sayın milletvekilleri, bütün uygulamalara baktığımızda çok temel bir şeyi görüyoruz: Adalet ve Kalkınma Partisi kuvvetler ayrılığı istemiyor, hepsi benim emrimde olsun istiyor. “Ben ne dersem o olsun, tartışılmasın, karşı çıkılmasın.” diyor. Kuvvetleri bir istiyor, bir arada ve emrimde olsun istiyor. “kuvvetler ayrılığı” prensibinin yerine “kuvvetler birliği” prensibini geçirmek istiyor. Bu TRT yasası da işte böyle bir iş görecek.

Sayın milletvekilleri, Türkiye’de medya ikiye ayrılır: Birincisi, AKP’li medya. İkincisi de, henüz AKP’li olmamış medya. Baş harfleriyle “HAOM” Sonra aradaki “O” harfi de kalkınca “HAM” olacak. Sabah ve ATV’nin gözlerimizin önünde götürülüşü böyle bir işti, “HAM” oldu. TRT’nin götürülüşü de aynı amaca hizmet için. Sabah, ATV, damadın yöneticisi olduğu şirkete Halk Bankası ve Vakıflar Bankasının 750 milyon doları ve Katar sermayesi yoluyla götürülür, TRT de böyle bir yasayla götürülür.

Kuvvet dediğin nedir ki? Benim kuvvetim yani param senin kuvvetindir, senin kuvvetin de yani halkı etkileme gücün de benimdir. Alın size kuvvetler birliği.

Daire başkanlığını kaldır bir daha kur, arada bütün yöneticiler temizlensin.

Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünü kaldır KÖYDES’i kur, anında temiz kadrolar. Mis gibi, uyanıkspor AKP!..

Tabii, TRT’yi kapatıp MRT kuramıyor. Onun yerine, örneğin Yayın Denetleme Kurulunu Yayın Denetleme Koordinasyon Kurulu yapıyor. Kadrolar temizleniyor, yerine istediğini yerleştir, ister Zaman’dan, ister Yeni Şafak’tan seç beğen al. Sadece lütfen “HAOM”dan olmasın yani “Henüz AKP’li olmamış medya”dan olmasın.

Sayın milletvekilleri, yasanın genel gerekçesine baktığımızda “…TRT’nin kamu hizmeti yayıncılığı kapsamındaki rolünün belirlenerek yeniden yapılandırılması…” diye bir amaç konulduğunu görüyoruz.

Bu kanuna bakınca hiçbir yerinde yeniden yapılandırma göremiyoruz; sadece TRT’nin eski personelini tasfiye amacını görüyoruz, bir de yandaş medyadaki dostları koruyup kollamak, onlara iş vermek amacını görüyoruz. Hani nerede yeniden yapılandırma?

Yine, genel gerekçe “…Kuruluşun Anayasal özerkliğini zedelemeyecek…” diye devam ediyor.

Hangi özerklik? TRT mi özerk? Bu yasayla mı özerk olacak, iktidarın daha da mı borazanı olacak yoksa?

Böyle bir TRT hiç olmamıştı. İktidarla böylesine iç içe geçmiş bir TRT hiç görmedik, yaşamadık. Bazen Sayın Başbakan “Nereden nereye.” diyerek Türkiye’yi bir yerden alıp bir yere getirdiğini söylüyor. Evet, nereden nereye; kuvvetler ayrılığından yani demokrasiden kuvvetler birliğine yani nereye, siz söyleyin.

Sayın milletvekilleri, böylesini hiç duymadık, görmedik, yaşamadık. Zaman zaman hayretler içine düştüğümüz olaylar yaşıyoruz. Hiçbir iktidar döneminde TRT bu kadar iktidarın borazanı hâline gelmemişti, bu kadar kraldan çok kralcı olmamıştı. Biz TRT’den ne kadar özerk, bağımsız, özgür yayıncılık anlayışı içerisinde tarafsız bir yayın beklersek, TRT o kadar iktidarın sesi ve gizli gündeminin takipçisi hâline geldi. Başbakanın her etkinliği TRT’nin bütün kanallarında canlı yayınlarla verilirken, vatandaş, ana muhalefet başta olmak üzere, muhalefetin sesini duymakta güçlük çekiyor. 22 Temmuzdan bu yana TRT, Başbakanın kaç konuşmasını kaç saat canlı yayınladı, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın kaç konuşmasını kaç saat canlı yayınladı?

Bunun da ötesinde, hazırlanan bütün programlar cumhuriyeti kemiren içerikler taşıyor. TRT’den sorumlu Bakanın orayı kendi özel çiftliği gibi görme anlayışında olduğuna tanıklık ediyoruz. TRT Genel Müdürünün 70 milyonu temsil edecek biçimde bir yayın politikasıyla saygınlık kazanması gerekirken, tam tersi, göreve geldikten sonra hızla saygınlık yitirdiğini, gözden düştüğünü, makamını dolduramadığını görüyoruz. Aynen YÖK Başkanı gibi. Dikkatinizi çekerim: Her iki kurumun başındaki kişileri de Sayın Abdullah Gül, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra atadı.

Bugün, TRT’ye bakınca ya Kanal 7’yi, ya Samanyolu Televizyonu’nu, ya Zaman gazetesini ya Yeni Şafak gazetesini ya Star gazetesini ya da Vakit veya Millî Gazete’yi görüyoruz. Bir de iktidar  partisinin milletvekilinin eşinin pazartesi günleri haftalık program yaptığını görüyoruz. Sayın milletvekilleri bu kadrolaşma iştahı nerede duracak?

Ne iktidarlar geldi geçti, ne büyüklenmeler yaşandı. Hepsi gitti, hepsi bitti, bugün dünün krallarının esamisi okunmuyor, yarın da bugünün kralları geçmişte kalacak; kalırken neyle anılacaksınız; bu önemli.

Sayın Başbakan geçen gün şöyle diyordu: “Bizler emanet taşıyıcılarıyız; bugün varız, yarın yokuz; baki kalan bu kubbede hoş bir sada imiş.” Ancak görülüyor ki, Sayın Başbakan arzu ettiği o “hoş sada”yı da bırakamayacak. Daha şimdiden insanlar, iktidarın, gücünü ölçüsüzce kullanmasından korkarak sesini kısmış durumda. İtiraz söyleyemiyor. Biraz yükseltmeye kalkanların başına neler geliyor görüyoruz. Kimi zaman şiddetin ölçüsünün, ayarının kalmadığını görüyoruz. Susturmak istediklerini hangi ince yöntemlerle, hangi dinlemelerle, izlemelerle, hangi devlet gücünü seferber ederek, bazen de en kaba ve kanunsuz yöntemlerle susturduğunu görüyoruz. En son örneğini önce Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Sayın Osman Paksüt’ün izlenmesi ve dinlenmesi iddialarında gördük. Bir de ana muhalefet partisi, Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Sekreterinin dinlenmesi olayında gördük. Yandaş medyada da yayınlanmasını gördük. Hangi demokrasi, hangi insan hakları, hangi hukuk devleti; kim dinlemiştir, kim yayınlamıştır; kanunları uygulaması gereken sorumlular nerede, İçişleri Bakanı nerede, Başbakan nerede? En iyisi istifa ediniz, bırakıp gidiniz, ülkeyi yönetemiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Size mi verecektik!

BAŞKAN – Sayın Baytok, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

NESRİN BAYTOK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

TRT’yi de yönetemiyorsunuz. Şu yalnız ve güzel ülkeden ne istiyorsunuz?

Sayın milletvekilleri, bu tasarıyla TRT yeniden yapılandırılamaz, bu tasarıyla TRT özerk hâle de gelmez. TRT özerk bir kurum olsun diye düşünülüyorsa, bağımsızlığı hedefleniyorsa, biliniz, bunun yolu bu yasa değildir. TRT Yasası’nın tamamı bu bilinçle ele alınırsa ancak o amaca ulaşılır. Bu şekliyle tasarıya karşıyız. Tarihe de ibretle not düşüyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Baytok.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Edirne Milletvekili Sayın Cemaleddin Uslu.

Sayın Uslu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 219 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle ilgili Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, TRT, tüm vatandaşların alın teri vergileriyle kurulan ve yayın hayatını sürdüren millî kurumdur. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 133’üncü maddesi TRT yayınlarıyla ilgili düzenleme yapmaktadır. Buna göre, devletçe kamu tüzel kişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumunun özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı esastır. Bu açık anayasal hüküm karşısında, millî, manevi, cumhuriyet ve Atatürk değerlerinden yana olmak zorunda olan TRT, tam tersi bir çizginin sözcüsü ve propaganda aracı durumuna düşürülmemelidir; yayınlarında tarafsız, doğru ve objektif ölçüleri uygulamak zorundadır. Son aylarda, TRT’nin giderek AKP İktidarının ve onun destekçilerinin âdeta sözcülüğünü yapan taraflı bir yayın politikasına yöneldiği gözleniyor. Farklı düşünen, muhalif veya iktidar yanlısı olmayan siyaset ve devlet adamları, ekonomistler, bilim adamları âdeta sansür edilmekte ve ekranlarda nadiren şans bulabilmektedirler.

Vatandaşların vergi ödemelerinden elde edilen gelirle ayakta duran devlet televizyonu TRT’nin özellikle personele ilişkin rakamları çarpıtılıyor, abartılıyor ve gerçekler söylenmiyor. TRT’de kadrolu personel sayısının 6.958 olduğu Kurumun resmî kayıtlarında var, bu sayıya 485 geçici personeli eklersek toplam sayı 7.443 olmaktadır. TRT’de fazla personel olduğunu dile getiren TRT Genel Müdürü Sayın İbrahim Şahin, bir yandan da personel ihtiyacını itiraf ediyor ve hizmet alımı yöntemiyle, taşeron şirketler aracılığıyla personel alınması için ünitelere yazı gönderiyor. Sayın Şahin “Kurumda çok fazla makam ve unvan var. Ankara Radyosunda bulunan 200 müdür sayısı, özel radyoların toplam personel sayısından fazladır.” diyor, oysa gerçek farklı. Edindiğimiz bilgilerde, Ankara Radyosunda şu anda 15 müdür, 4 müdür yardımcısı olmak üzere toplam 19 yönetici görev yapıyor. Sayın Genel Müdür, Radyo 1 yayınlarının yüzde 86’sını, Radyo 2 yayınlarının yüzde 36’sını, Radyo 3 yayınlarının yüzde 36’sını ve Radyo 4 yayınlarının yüzde 59’unu Ankara Radyosunun gerçekleştirdiğini mutlaka biliyorlardır.

Sayın milletvekilleri, TRT’yi yeniden yapılandırma iddiasıyla hazırlanan bu tasarı, bir yıkım tasarısıdır. Elbette, TRT’yi yıktıktan, yok ettikten sonra yeniden yapılandırmak gerekecektir, ancak bu yapılanma korkarım halkın TRT’si değil, tarikatların ve cemaatlerin TRT’sini yaratacak.

Tasarı bu hâliyle TRT Genel Müdürüne sınırsız, denetimsiz yetkiler veriyor. Genel müdürün atadığı 2 genel müdür yardımcısı aynı zamanda TRT Yönetim Kurulu üyesi olacak, böylece Genel Müdürün 7 kişilik Yönetim Kurulunda üç oyu garantilenmiş olacak. Bakanlar Kurulu tarafından atanan 4 üyeden 1’inin desteğini almak suretiyle, genel müdür istediği kararları Yönetim Kurulundan geçirecek. Tasarıda Koordinasyon Kurulu kaldırıldığı için, bu kararlar TRT’de ilgili ünitelerin bilgisi ve rızası olmadan çıkartılacak.

TRT Yönetim Kurulu üyeleri de, TRT Genel Müdürü de, genel müdür yardımcıları da TRT’yi tanımıyor. Kurumun üst düzey yöneticileri arasında da Kurumu tanıyan, bilen yayıncı kimse yok. Bazı daire başkanlıkları kaldırılıyor, bazıları birleştiriliyor, bazılarının adları değiştiriliyor. Ancak yasa metninde ve gerekçesinde hangi daire başkanlıklarının birleştirildiği, hangilerinin adının veya yapısının değiştirildiği belirtilmiyor. Yeni daire başkanlıkları kuruluyor. Bir yandan yeniden yapılanma gerekçesiyle daire başkanlıkları azaltılırken, bir yandan genel sekreterlik tarafından yürütülen dış ilişkiler için ayrı bir daire başkanlığı kuruluyor. Önümüzdeki günlerde bu başkanlığın neden kurulduğunu hep birlikte göreceğiz.

Bu tasarıyla kaldırılan, birleştirilen, yapısı değiştirilen daire başkanlıklarında çalışanlar Genel Müdür tarafından araştırmacı kadrosuna atanacaklar. Eski kadro unvanlarını da yitirdikleri için bu kişilere her iş yaptırılabilecek. Araştırmacı kadrosu ücret skalasında 23’üncü sırada bulunuyor, dolayısıyla yeni atanacakların maaşları araştırmacı maaşıyla eşitleninceye kadar dondurulacak ve hiçbir artış yapılmayacak.

Sözleşmeli personel adı altında yeni bir kadro oluşturuldu. Bu kadroya atananlara standartların üzerinde çok yüksek maaş ödenebilecek. Böylece TRT Genel Müdürü kadrolaşmayla kalmayacak, kendi yandaşlarına özel sektörde aldıklarından bile fazla maaş bağlayacak.

Belli cemaatlerin kartvizitleri ile şimdiden ekranları, mikrofonları işgal etmeye başlayan kişiler nasıl yapılacağı herkes tarafından bilinen bir sınavla sözleşmeli kadrosuyla Kuruma yerleşecekler.

Yaklaşık yirmi yıldır yayın ünitelerinde çalışan, işçi sayılmayan geçici personel statüsündeki personel kadroya alınabilir. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu da aynı şeyi öneriyor.

Stüdyo ve film yapım elemanı, yapım yayın elemanı kadrosunda bulunan ancak fiilen muhabir, spiker, kameraman, prodüktör, montajcı, yönetmen, resim seçici olarak görev yaptırılan personel kurum içi sınavla bu kadrolara atanabilirler. Aslında, TRT yönetimi 2007 yılında stajyer muhabir, stajyer spiker, yardımcı prodüktör, kamera asistanı, stajyer montajcı, sesçi, ışıkçı, mühendis ve teknisyen olmak üzere toplam 245 kişiyi sınavla almak için Hazine Müsteşarlığından izin aldı. Alınan bu izin kullanılarak hemen sınav açılabilir.

TRT yönetiminde 2004 yılından bu yana değiştirilmeyen yönetici kadrosu kalmadı. Hatta bunlar birkaç kez değiştirildi. Yöneticileri değiştirilen AKP İktidarı ve onun atadığı bürokratlar şimdi TRT’de deneyimli yayıncıları tasfiye ederek kendi kadrolarını yaratmak istiyorlar. Bu daire başkanlığının önce adını değiştirip sonra “Adı değişti.” diyerek tüm yöneticileri araştırmacı kadrosuna atamanın başka ne amacı olabilir? Yönetici olmayan uzman kadrolarını da araştırmacı olarak atanacakların arasına son dakikada ekletmenin gerekçesi nedir?

Değerli milletvekilleri, bu tasarı tamamen personele yönelik kıyımı hedeflemektedir ve neticede yeniden kadrolaşmayı ortaya koymaktadır. Hâlen çalışanların güvenceleri yok edilerek kadrolaşmanın önü açılacaktır. Diğer taraftan Yönetim Kurulu yapılanması da Kurumun tarafsızlığına ve özerk yapısına gölge düşürmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde yayın yapan ulusal 23 televizyon, bölgesel 16, yerel 212 televizyon bulunmakta. Yine ulusal 35 radyo, bölgesel 99, yerel 947 radyo istasyonu bulunmaktadır.

Bu tasarının 2’nci maddesi, yerel, bölgesel, ulusal yayın yapan radyo ve televizyonlar ile ihtiyaç hâlinde uluslararası radyo ve televizyon kurum ve kuruluşları ile iş birliği yapabilme imkânı sağlamaktadır. Aslında, bütün bu ilişkiler özerk ve tarafsız bir TRT’nin varlığı hâlinde mutlaka çok olumlu neticeler doğuracaktır. Aksi hâlde, endişemiz odur ki sadece kendine yakın gördüğü kanallarla ilişki kurulacak ve kaynak aktarılacaktır. Bu da doğru bir uygulama olmayacaktır.

Bu düşüncelerimi bilgilerinize sunuyor, sizleri tekrar saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Fatma Kurtulan.

Sayın Kurtulan, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA FATMA KURTULAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde Demokratik Toplum Partisi Grubunun görüş ve önerilerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kadrolaşmanın önünü açtığı, Genel Müdüre padişah yetkileri tanıdığı, Koordinasyon Kurulunu ve bölge müdürlüklerini kaldırdığı, ayrıcalıklı personel yarattığı, kamu hizmeti yayıncılığının gereklerini yerine getirmediği gibi birçok yönüyle eleştirilen bir yasa tasarısını görüşmekteyiz. Öyle ki KESK’e bağlı Basın Yayın İletişim ve Posta Emekçileri Sendikası tarafından kanun tasarısının geri çekilmesi için toplanan on bir bin dört yüz yirmi dört imza Türkiye Büyük Millet Meclisi Dilekçe Komisyonuna sunulmuştur.

Tasarının 2’nci maddesi ile TRT’nin, Türkiye sınırları içinde yayın yapan radyo ve televizyon kurum ve kuruluşları ile sözleşme, anlaşma ve protokol yapılması düzenlenmiştir. Bu sözleşme kapsamı ile TRT, yerel, bölgesel ve ulusal yayın yapan radyo ve televizyonlara haber ve görüntü satabilecek, onlardan da hizmet alabilecek. Uluslararası radyo ve televizyon kurum ve kuruluşlarıyla anlaşma, sözleşme ve protokollerde ise Başbakanın onayı alınacak.

Değerli milletvekilleri, TRT, devlet adına radyo ve televizyon yayınlarını gerçekleştirmek amacıyla 1 Mayıs 1964’te, özel yasayla, özerk bir kamu tüzel kişiliğine sahip olarak kurulmuştur. TRT’nin özerkliği 1972 yılında yapılan Anayasa değişikliği ile kaldırılmış ve tarafsız bir kamu iktisadi kuruluşu olarak yeniden düzenlenmiştir. TRT, bugün 4 ulusal, 8 bölgesel, 1 il ve 1 turizm radyosu olmak üzere 14 kanaldan radyo yayını yapmakta, televizyon alanında ise TRT 1, 2, 3, 4; TRT INT, TRT TÜRK ve TRT GAP olmak üzere 7 ayrı kanaldan gerçekleştirdiği yayınlar ile tüm Türkiye’ye hizmet vermektedir.

Toplam 9.681 normu bulunan TRT’de, yayına doğrudan hizmet eden çalışanların sayısı 2.647, yayına dolaylı hizmet eden çalışanların sayısı ise 5.357’dir. Emekli olanların, çalışırken hayatını kaybedenlerin ve Kurumdan ayrılanların yerine, neredeyse on yıldan bu yana Kurum dışından yok denecek kadar az eleman alınmış, Kurumun en hassas birimlerinde çalışanların sayısı yarı yarıya azaltılmıştır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’de kamu yayıncılığı yapma yetkisi ve görevi TRT’ye aittir. Bu nedenle TRT kamu hizmeti anlayışıyla hizmet üretmelidir. Türkiye’de özel radyo ve televizyonların yayın hayatına girmesinden sonra TRT’nin önemi daha da artmıştır. Medya-sermaye-siyaset üçgeninin sarmalındaki özel radyo televizyon yayıncılığının yaygınlaşmasıyla kamu hizmeti yayıncılığının nitelikli bir biçimde yapılabilmesi daha da vazgeçilmez bir zaruret olmuştur. Kamu yayıncılığı, devlet olma bilincine sahip, iç ve dış politikasını oluşturmuş bütün devletlerin önemli unsurlarından biridir. Kamu yayını yapan TRT, genel bütçeden pay almamaktadır, 70 milyon vatandaşın her ay ödediği elektrik faturası ve bandrollerle yayın yapmaktadır. Bu nedenle TRT halkın ortak malıdır.

TRT yöneticilerinin ve çalışanlarının birinci görevi halkın sesini, rengini ekranlara ve radyolara taşımaktır. Bugün dünyada gazeteler, televizyonlar, sahiplerinin arkalarındaki sermaye gruplarının adıyla anılmaktadır. TRT’nin ise sahibi halktır. Halk, soyut bir kavram değil, işçisi, memuru, işsizi, emeklisi, köylüsü, çiftçisi, zengini ve fakiriyle somut bir kavramdır. Yani TRT’nin arkasında bir holding, bir sermaye yoktur, halk vardır. TRT’nin kasasına giren her 100 liranın yaklaşık 80 lirası, büyük çoğunluğu yoksulluk ve açlık sınırı altında yaşayan halkımızın cebinden çıkmaktadır. TRT yöneticilerinin ve çalışanlarının maaşı hükûmet tarafından değil, halk tarafından verilmektedir. Bu nedenle TRT yöneticileri ve çalışanları halka karşı sorumludurlar. Yurdun her köşesine ulaşmalı ve herkes tarafından izlenecek bir yayın politikası izlemelidirler. Yurdun her köşesini aynı oranda gündeme getirmeli, onların kültürlerini, geleneklerini, göreneklerini ve sorunlarını ekrana taşımalıdırlar. Halkın, yani işçilerin, memurların, emeklilerin, işsizlerin, yoksulların, savaş karşıtlarının, çevrecilerin sahip oldukları bir yayın kuruluşu yoktur. Onlar, bütçesini oluşturdukları TRT’den kendilerine hizmet etmesini beklemektedirler.

Değerli milletvekilleri, tasarı, Kurum içerisinde hiçbir danışma, tartışma ve değerlendirme sürecinden geçirilmeden, yeniden yapılanma ihtiyacından hareketle hazırlanmıştır. Her ne kadar tasarının gerekçesinde teknolojik gelişmelerden, yeniden yapılanmadan ve özerklikten bahsedilmekte ise de tasarıda teknolojik gelişmelere, yeniden yapılanmaya ilişkin bir şey görememekteyiz. TRT yıllardır İnternet yayıncılığı yapıyor olmasına rağmen, mevcut yasada ve tasarıda İnternet yayınlarına dair herhangi bir düzenlemenin olmaması da oldukça düşündürücüdür.

Eğer TRT’nin yeniden yapılandırılması isteniyorsa öncelikle yasa yeniden ele alınarak toplumun tüm kesimlerinin katkısı ile Anayasa’nın 133’üncü maddesine uyumlu hâle getirilmelidir. Bu çerçevede Avrupa Birliği ilerleme raporlarında ve Avrupa Parlamentosu, Avrupa Komisyonu, Avrupa Konseyi kararlarında açıkça belirtildiği gibi TRT idari, mali özerkliğe, editoryal bağımsızlığa kavuşturulmalıdır. 20-21 Şubat 2003’te toplanan İletişim Şûrasının kamu yayıncılığı ve TRT Komisyonu raporundaki öneriler dikkate alınmalıdır. 3093 sayılı TRT Gelirleri Kanunu’nun 4’üncü maddesinin (d) fıkrasındaki TRT gelirleri arasındaki bazı kalemlerin oranlarını yüzde 100 artırma, eksiltme yetkisi Bakanlar Kurulundan alınarak TRT üzerindeki siyasi baskıya son verilmelidir. Bütçesinin yüzde 80’i halkın katkısıyla oluşan TRT halkın denetimine açılmalı, şeffaf ve katılımcı bir yönetim modeli oluşturulmalıdır. TRT yönetimi Avrupa ülkelerindeki gibi halkın farklı kesimlerinin temsilcilerinden oluşmalı ve Genel Müdür seçim süreci değiştirilmelidir diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kurtulan, teşekkür ediyorum.

Şahsı adına Van Milletvekili Sayın Kayhan Türkmenoğlu.

Sayın Türkmenoğlu, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün TRT gibi bir müstesna kurumun yeniden yapılandırılmasıyla ilgili bir kanun tasarısı geldi. Bu tasarıyla ilgili çeşitli arkadaşlarımız görüş beyan ettiler. Ancak ben görüşlerinin  beyanlarında eleştirel oklarını TRT’ye yönelten arkadaşlarımızı hayretle izlemekteyim ve onların bu tür görüşlerini yadırgamıyorum, çünkü alışık olduğumuz konulardır.

Bu Meclise AK Parti İktidarı döneminde yüzlerce yasa tasarısı gelmiştir, ancak yasa tasarısının içeriğiyle ilgili burada somut ve örnek olabilecek hiçbir öneri de yoktur, sadece eleştiri vardır. Bugün burada gazeteleri, bugün burada sadece ticari ilişkileri veyahut da bahse konu geçmeyen, yasayla ilgisi olmayan konuları gündeme getirmekle de bence bu konuda tamamıyla demagoji yapıldığına ve tamamıyla kendi görüşlerini ifade etmeleri doğrultusunda… Biz tabii ki bu tür suçlamalara yanıt verme gayreti içerisinde de değiliz. Bir söz vardır: “Yerinde sayanlar, yürüyenlerden ziyade ayak patırtısı yapar.”

Türkiye, televizyonla ilk kez TRT aracılığıyla tanıştı değerli milletvekilleri, televizyonda ilkleri onunla yaşadı. Mithatpaşa’da küçük bir stüdyoda başlayan serüven, çalışanlarıyla, özverileriyle milletle bütünleşti  ve büyüdü. Türkiye yayıncılık okulu ve güvenilir yayın kuruluşu olarak bugünlere geldi. Bugün bu kurum, Amerika’dan Avrupa’ya, Asya’dan Orta Doğu’ya, Kafkaslara, pek çok merkezlere açılan temsilciliklerle, ülkemizin olduğu kadar dünyanın gözü kulağı oldu. Bu Kurumla onur duyuyoruz. Gönlümüzde ayrı bir yeri olan bu kurum, her bir çalışanı, her bir kanalıyla ayrı bir anlam ifade ediyor.

Bu sektör, bir okul olduğunu, bir eğitim merkezi olduğunu, bir üretim merkezi olduğunu hissettirmektedir. TRT 4’le de verdiği müzik ziyafetiyle göz ve beyin dinlendiren bir akvaryum olduğu görünmektedir. Ancak aradan geçen zaman, gelişen teknoloji, yeni çıkan yasalar, ortaya farklı kanallar, rakipler derken rekabetin kaliteyi getireceği de bir gerçektir. Bu nedenle, TRT’nin yeniden yapılanması ve sağlıklı bir mali yapıya kavuşturulması yanında, gerekli hukuki düzenlemelere ihtiyaç duyulması da gereği vardır.

Hazırlanan bu yasa tasarısı, Plan ve Bütçe Komisyonumuzda görüşülmüş olup Genel Kurulda da inşallah yasalaşacaktır. Tasarının 2’nci maddesinde 2954 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinin birinci fıkrası (c) bendi değiştirilmiştir. TRT Kurumu 1983 yılında çıkarılan 2954 sayılı Kanun yürürlüğe girdiği tarihte tek yayıncı kurum olması münasebetiyle, söz konusu madde bendinde milletlerarası radyo ve televizyon kuruluşları ve yabancı radyo televizyon kurumlarıyla ilişkilerinin düzenlenmesine yönelik hükümler yer almıştır. Bu sebeple, milletlerarası radyo ve televizyon kurum ve kuruluşlarıyla ilişkilerinin düzenlenmesi zorunluluk olarak ortaya çıkmıştır. Bu tasarının 2’nci maddesiyle kurumumuzun önü açılmıştır.

Ben bu duygu ve düşünceyle, kanun tasarısında emeği geçenleri yürekten kutluyorum. TRT gibi müstesna bir kurumun yöneticilerini ve kurumda gayret gösteren, çalışmalarıyla da takdir kazanan şu anki ekibini de tekrar kutlamak istiyorum.

Buna bağlı olarak TRT’nin yeni yönetiminde “Altın Adımlar” adlı bir folklor yarışması, bunun yanında “Dur Yolcu” Çanakkale destanlarını anlatan program dizisi, buna bağlı olarak “Alaturka Solist” yarışması yeni dönemin ortaya çıkardığı en güzel eserlerden birisidir.

Tasarının ülkemize, milletimize ve kendi değerlerimize, Kurumumuza sahip çıkan, daha bilgili, daha gelişmiş…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız Sayın Türkmenoğlu.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) - …ve objektif bir toplum olma yolunda adım atmaya vesile olmasını temenni ediyor, yüce heyeti saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Türkmenoğlu.

Şahsı adına Bitlis Milletvekili Sayın Cemal Taşar.

Buyurun.

CEMAL TAŞAR (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 219 sıra sayılı TRT Kanunu’ndaki değişikliklerle ilgili tasarının 2’nci maddesi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu, Türkiye'nin kamu yayıncılığı yapmakla görevli tek kuruluşudur. Malumlarınız olduğu üzere 1990’lı yılların başında özel TV kanalı ve özel radyo kanalı yayına başlayıncaya kadar Türkiye’de radyo-televizyon yayıncılığı yapan tek kurum olarak hizmet vermiştir. Kısaca TRT, Türkiye’de televizyon ve radyo yayıncılığı konusunda ilk örnekleri oluşturmuştur.

Günümüzde Türkiye’de yayın kuruluşları arasında en büyük haber oluşumuna da sahiptir.

TRT, 359 sayılı Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu Yasası ile 1964 yılında özerk kamu özel kişiliğine sahip bir kurum olarak devlet adına radyo ve televizyon yayınlarını gerçekleştirmek amacıyla kuruldu. 1972 yılında da tarafsız bir kamu iktisadi kuruluşu olarak yeniden düzenlenmiştir.

İlk programlı radyo yayınına 1965 yılında geçildi. O geçilme sırasında bütün radyolar haber saatlerinde Ankara Radyosuna bağlanıyorlardı. 1968’de deneme mahiyetinde ilk televizyon yayını yapıldı. Televizyon yayınları 1974 yılında yedi güne çıkarıldı. Türkiye radyoları, “TRT 1” radyoları adı altında yirmi dört saat kesintisiz ortak yayına başladı. İlk renkli televizyon yayını 1976’da gerçekleşti. 1984 yılında TRT tümüyle renkli yayına geçti. Bugün TRT yedi televizyon kanalıyla altı ayrı radyo kanalından yayın yapmakta, Türkiye’nin Sesi Radyosuyla yurt dışına yirmi yedi ayrı dilde yayın yapılmaktadır.

Dünyada ve ülkemizde baş döndürücü hızla meydana gelen bilişim, bilgi ve yayın teknolojisindeki değişim ve dönüşümü TRT de kendi bünyesinde yaşamaya başlamıştır. Bunun için yeniden bir yapılanma ihtiyacını da hissetmiştir.

TRT bugün yaptığı yayınlarla da tarafsız, ilkeli, özgür, kaliteli, kapsamlı faaliyetleriyle milletimizin millî ve manevi, kültürel değerlerini gözeten, halkımızın güvenini ve beğenisini kazanmış nadide bir kurumumuzdur.

1984 yılında çıkarılan 2954 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinin (c) bendinde, TRT’nin milletlerarası radyo ve televizyon kuruluşlarıyla ve kurumlarıyla ilişkileri düzenlemek, yürütmek, gerektiğinde Başbakanın onayını da alarak anlaşma, sözleşme ve protokolleri imza etme yetkisi verilmiştir. Bu düzenleme yapıldığında, takdir edersiniz ki, Türkiye'nin tek yayın kuruluşu olan TRT vardı, bugün ise ülkemizde onlarca özel radyo ve televizyon kanalı mevcuttur.

Değerli milletvekilleri, getirilen kanun tasarısının 2’nci maddesiyle TRT’nin milletlerarası radyo ve televizyon kuruluşlarıyla birlikte aynı zamanda Türkiye sınırları içinde yayın yapan yerel, bölgesel, ulusal radyo ve televizyon kurum ve kuruluşlarıyla sözleşme, anlaşma ve protokol yapma hakkı getirmektedir. Gayet yerinde bir madde.

Böylece TRT hem dünyadaki hem de ülke içindeki radyo ve televizyon kurum ve kuruluşlarıyla gerektiğinde ve ihtiyaç duyulduğunda gerekli sözleşme, anlaşma ve protokolü imzalayarak halkımıza ve dünyaya daha kaliteli, daha geniş bir perspektiften yayın yapma imkânına kavuşmuş olacaktır.

Tabii, bu kürsüde zaman zaman esefle izlediğimiz, dinlediğimiz çok değerli muhalefet sözcülerimiz konuştuklarında aynaya bakıp konuştuklarından dolayı, maalesef bizim icraatlarımızı değil kendilerini burada anlatmaktadırlar. Bunu da kendilerine söylemek istedim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sen aynaya bakmıyor musun hiç?

CEMAL TAŞAR (Devamla) – Bu güzel kanunun, bu güzel tasarının hazırlanmasında emeği geçen herkesi canıgönülden kutluyorum, teşekkür ediyorum. Tasarının ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini diliyor, sözlerime son verirken yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Sipahi…

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakan, biraz önce gündeme geldi, “Ezberbozan” isimli TRT’de yayınlanan bir program var. Devletin, cumhuriyetin temel ilkeleriyle âdeta alay eden bu seviyesiz programa kim karar vermiştir, ne kadar ücret ödenmektedir, merak etmekteyim.

İkincisi: Banu Avar’ın “Sınırlar Arasında” isimli bir dizisi vardı, kaldırıldı. Ancak Türkiye üzerine oyunlar oynayan çevreler ile onların iş birlikçilerinin rahatsız olabileceği bir programdı. Bunun da neden kaldırıldığını merak etmekteyim. Bu ikisini üst üste koyduğunuzda TRT’nin AKT hâline geldiği gibi bir şüphe doğuyor. Tabii, AKT’yi ben AK TV manasında değil, Ali Kemal televizyonu manasında kullanıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, TRT’de personel ve yönetiminin yeniden yapılandırılmasıyla ilgili olarak görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısıyla TRT’nin program ve yayıncılık anlayışında da bir değişiklik hedeflenmekte midir? Örneğin az önce Sayın Sipahi’nin de bahsettiği gibi, büyük bir beğeniyle çok geniş kesimler tarafından izlenen özelde Avrupa ve geneldeyse Batı hakkında madalyonun öbür yüzünü göstermeyi başaran Sayın Banu Avar’ın “Sınırlar Arasında” isimli programının büyükelçiler ve AB temsilcilerinin telkin ve talepleriyle yayından kaldırıldığı iddia edilmektedir. Bu doğru mudur? Değilse büyük bir beğeniyle izlenen bu gibi programların tamamlanmadan yayından kaldırılmasının sebebi nedir? Yayından kaldırılması düşünülen başka yapım ve programlar var mıdır? Varsa hangileridir?

Ayrıca bir önceki madde görüşmelerinde sorduğum ancak cevap alamadığım suali yenilemek istiyorum: Sayın TRT Genel Müdürünün Türk Telekom’daki maaşı dışında bonus veya performans primi adı altında aldığı ücretin miktarı nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Varlı…

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, demin bir milletvekili arkadaşımız da sormuştu sabah programında gazete başlıklarının okunmasıyla ilgili, siz tiraja göre yapıldığını söylediniz. TRT tarafsız bir kurum olmak mecburiyetinde. Bunu alfabetik sıraya göre yapmış olsak daha doğru olmaz mı? Bir.

İkincisi: Ortadoğu gazetesi belli bir kesimi temsil eden, belli bir kesimin okuduğu bir gazete. Bu gazeteden TRT’de bu haberlerde hiç bahsedilmiyor, hiç haber verilmiyor. Ortadoğu gazetesinden de bundan sonra haber vermeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Varlı.

Sayın Arat…

NECLA ARAT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana sormak istediğim iki soru var. Birincisi: 1996 yılında Millî Güvenlik Kurulu kararıyla kurulan TRT Hatay Radyosunun kapatılmasının nedeni nedir? Hatay Radyosuna kapatılma kararı verilirken bu radyonun sınır komşumuz Suriye’den dinlendiği hususu dikkate alınmış mıdır ve Millî Güvenlik Kurulunun görüşü alınmış mıdır?

İkinci bir sorum: Pazar günleri TRT 1 ekranlarından yayınlanan Tülay Tüzün’ün sunuculuğunu üstlendiği, Emre Aköz ve Mümtaz Türköne’nin konuk olarak katıldıkları “Gündeme Dair” programında AKP ve Ergenekon konuşulduğu sırada, geçtiğimiz yıl yapılan cumhuriyet mitingleri ile Ergenekon soruşturması arasında bir bağ olduğuna dair atıflar ve yorumlarda bulunulmuştur. Bu değerlendirmeler hangi deliller ya da bilgiler ışığında yapılmıştır? Sizler bu değerlendirmelere katılıyor musunuz?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arat.

Sayın Sakık

SIRRI SAKIK (Muş) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sürekli Sayın Bakan ve yöneticiler hukuktan, adaletten, tarafsızlıktan bahsettiler ama Parlamentoda grubu bulunan dört siyasi parti var. TRT sürekli üç gruptan yayın hakkını verirken DTP’yi dışlayan mantığı sorgulamak istiyorum, bir.

İkincisi: TRT’de binlerce personel var. Bu personellerin büyük bir çoğunluğu askerî ve sivil siyaset dünyasından olan insanların çocukları. Bunlar nerededir? Nasıl maaş alıyorlar? Hangi koşullarda TRT’ye alınmıştır? Kamuoyunun bunu bilmesi gerektiğine inanıyorum. Bu konuda eğer bir açıklama olursa çok sevinirim.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sakık.

Sayın Kaplan…

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, birinci soruda sormuştum ama cevabını alamadım. Önemsiyoruz.

Başbakan, dün Diyarbakır’da yaptığı bir açılımda TRT’nin yirmi dört saat Kürtçe yayın yapacağını söyledi.

Demin de bir önerge verdik, farklı dillerde yayın yapılmasına ilişkindi. Komisyon çoğunluğu katılmadığı için görüşülmedi. Farklı önergelerimiz de var. Bu yasa tasarısında da böyle bir açıklık yok yani yayın yapılacağına dair. Yani, ileriki maddelerde bizim vereceğimiz önergeleri desteklemeyi düşünüyor musunuz yoksa bu konuda yayın yolunu açmak için ne yapmayı düşünüyorsunuz? Bunu öğrenmek istiyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Evvela, Banu Hanım’ın programıyla ilgili epeyce soru var, epeyce eleştiri var. Açıkçası, görebildiğimiz kadar -Kurumun bana verdiği bilgi ki takip ettiğim bir konu bu- Banu Hanım sadece program yapmıyor -programın içeriğiyle ilgili bir şey söylemiyorum ama- aynı zamanda gerçekten kendi kurumunu sürekli olarak eleştiren bir konumu sürdürüyor. Bunun, tabii, hem bir kurumda görevli olacaksınız, o kurumun bir bakıma hizmetini halka ulaştıracaksınız ama bu arada kurumla ilgili de olumsuz bir havanın doğmasına sebep olacaksınız. Zannediyorum, temel sorun bu.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Nasıl bir şey bu Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) - Yani bir yönüyle programların içerikleriyle doğrudan doğruya değil, bir de ayrıca, kabul etmek lazım… Şunu da açıkça söyleyeyim: Kamu kurumuyuz biz. Doğrusunu isterseniz Bakan olarak ben de siyasi partilerimiz de ve kamu kurumlarımız da program yaparken Türkiye’nin genel politikasını, devlet politikasını, onun hedeflerini, amaçlarını dikkate almak zorundayız. Yani, her program yaptıkça başka bir ülkeyle ilişkileriniz, ikili ilişkileriniz sıkıntıya giriyorsa, kusura bakmayın, bunun da düşünülmesi lazım. Çünkü, biz, istediğimizi istediğimiz zaman yapan bir kurum olamayız, değiliz de zaten. Kamu kurumunun özelliği, zorluğu budur.

Bir diğer konu…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Herhangi bir soruşturma açıldı mı Sayın Bakan kurumu yıprattığı için?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) –  Onunla ilgili şu anda o soru gelmediği için… Arkadaşlarım bana bilgi versinler, ben size ileteyim.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hayır, kurumun aleyhine bir şey varsa bir soruşturma açmış olmanız lazım ya sizin ya Sayın Genel Müdürün.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) –  Tabii tabii, en azından şey yapılmış olması lazım, doğrudur.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Yoksa o zaman alınmaması lazım.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) –  “TRT’de epeyce personel değişikliği var. Bu, program değişikliğini de getirecek mi?” diye bir soru vardı. Elbette, yayınları bunun etkilememesi mümkün değil. Çünkü, alınan kişiler daha ziyade ihtiyaç hissedildiği için alınıyor yani ve alınacak olanlar da mutlaka öyle olacaktır, o çerçeve içinde olacaktır. Mesela, bir önceki sorular faslında bana zannediyorum bir arkadaşımız iki danışmanla ilgili yazılı soru sormuş,  “Cevabını almadım.” diyor ama benim tekrar bakmam lazım dosyama, genellikle cevap veriyorum. O 2 arkadaş aslında 36’ncı maddeye göre görevlidir, Başbakanlıkta bu arkadaşlar görevlendirilmiş olup kurumda özellikle hukukla ilgili konuları takip ediyorlar. Açıkçası bu arkadaşların orada olup beni bilgilendirmesini talep eden de benim çünkü devlet bakanlıklarında bir altyapı olmadığı için, bizim hukuk müşavirlerimiz olmadığı için özellikle hukukla ilgili konuları takip etmek üzere Başbakanlıktan görevlendirilip 36’ncı maddeye göre orada bulunuyorlar. Bundan dolayı da herhangi bir ek ücret almıyorlar.

Bu “Ali Kemal” yakıştırmalarının falan da müsaade ederseniz üzerinde durmayayım. Asırlarca değilse bile şu kadar, elli, altmış, yetmiş sene önce olmuş hadiseler var. Bugün onların… Dolayısıyla bu tip şeylerin fazla bir yere bizi götüreceğini zannetmiyorum.

Bir diğer konu: “Alfabetik olamaz mı?” dendi bu TRT’deki, basınla ilgili gazetelerin başlıklarının en azından verilmesi. Bilemiyorum yani yine benim kanaatimce alfabetik olarak başladığımız zaman herhâlde bir-bir buçuk saat falan ayırmamız lazım. İnternet’e girdiğinizde o kadar çok gazete var ki. Buna itirazım yok, şikâyet konusu değil ama açıkçası alfabetik diye başlarsak yine benim tekrar, eski şeye göre…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yine alfabetik Sayın Bakanım, tersten başlıyor alfabe.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – “Z”den başlıyor!

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – …tekrar döneyim. Şu anda elimizdeki en somut kriter, ölçüt tirajdır. Zaten bütün reklam-kurum arası ilişkiler de yine bu tiraja göre gidiyor. İşte, arkadaşlarımız tirajdan şikâyet ettiler. Aynı zamanda o tirajın biz de çok fazla artmasını istiyoruz çünkü aynı zamanda bize önemli ölçüde gelir getirecek.

Başka bir konu: Hatay radyosu niçin kapatıldı? Açıkçası Millî Güvenlik Kuruluyla bir görüşme yapıldı mı onu bilmiyorum ama kapatılmasının gerekçesi… Arkadaşlar, bakınız -gelecek şimdi, maddeler gelecek zaten- biz kurumlaşmamızla ilgili de zaten bölge bazında birtakım yeni uygulamalar getiriyoruz. Şimdi, açıldığı zamanki ihtiyaçla bugünkü ihtiyaç gerçekten mukayese edilecek gibi değil. O zaman öyle bir yayına ihtiyaç vardı çünkü o bölge bazı bakımlardan hakikaten böyle bir yayını gerekli kılıyordu ama bugün bu kadar kanalın, bu kadar televizyonun, Ankara’nın, İstanbul’un yaptığı yayınların hepsinin birlikte çok rahat izlendiği, takip edildiği bir dönemde, açıkçası bu türden çok yerel radyolara veya televizyonlara ihtiyaç olmadığı kanaatindeyiz Kurum olarak. Ayrıca, aşağı yukarı aynı çizgide yayın yapan yirmi bir özel radyo var sadece Hatay’da. Hatay radyosu başladığı zaman bu imkânların hiçbiri yoktu. Dolayısıyla, şimdi hem yayınların genişlemesi hem de aynı zamanda zenginleşmesi, aynı zamanda bu yerel bölgesel televizyonların güçlenmesi...

Başka bir konu: Israrla soruyorsunuz bu Emre Aköz’le ilgili… Açıkçası, tabii programı takip etmediğim için, izlemediğim için… Geçen seneki yürüyüşlerle Ergenekon arasında birtakım bağlantılar kuruluyorsa doğrusunu isterseniz bu aynı zamanda hukuku ilgilendiren bir konudur, öyle bir şeyi benim burada savunmam mümkün değil. Ama içeriğini tam olarak -sizin söylediğinize bağlı olarak bu söylediğimi söylüyorum- bilmiyorum, arkadaşlarım bana o programı göndersinler, o programa ben bir bakayım.

NECLA ARAT (İstanbul) – O programın sorumluları hakkında işlem yapmayı düşünüyor musunuz?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Hayır, yani dediğim gibi, o dediğiniz programı arkadaşlarımız bana göndersinler, programın içeriğini görmem lazım.

Bir de Hasip Bey ısrarla soruyor: “Niye bizim önergelerimiz dikkate alınmıyor? Başbakan Diyarbakır’da söyledi.” Zannediyorum her maddeyle ilgili birtakım önergeler geldiğine göre sonuna kadar takip etmemiz lazım. O zaman göreceğiz ne gelecek, bir şey gelecek mi, gelmeyecek mi bakacağız.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Söyleyiverin Sayın Bakan, varsa söyleyiverin, çekinmeyin.

OKTAY VURAL (İzmir) – Var herhâlde değil mi? Zaten sizden habersiz gelmez herhâlde.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, şu anda bir sürü önerge yağmuruna tutulduğumuza göre hangi önergenin ne zaman gelip ne zaman gelmeyeceğini bilmiyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Şu ana kadar iktidar partisinin bir önergesi olmadı.

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, DTP’yle ilgili ambargoyu sordum.

Hukuktan, adaletten bahsediyorsunuz ama ambargonuz devam ediyor. Nereden bu gücü alıyorsunuz, hukuksuzluk nereden kaynaklanıyor? Onu öğrenmek istiyorum. Sizden bir şey sordum. Askerî, sivil ve siyaset dünyasının çocukları var…

BAŞKAN – Sayın Sakık

SIRRI SAKIK (Muş) – Bunlar, orada arpalık  olarak TRT’yi  kullanıyor. Ama yüreğiniz yetmiyor ve cevap vermiyorsunuz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Sakık, ben ezbere konuşmam. Açıkça “Askerî ve sivil bürokratların çocukları var mı?” diye soruyorsunuz. Benim bütün  o listeyi çıkarmam lazım, bunlar asker çocuğudur, bunlar sivil, bürokrat çocuğudur…

BAŞKAN – Evet Sayın Bakanım, teşekkür ediyoruz sizlere.

Saygıdeğer arkadaşlarım, madde üzerinde üç adet…

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Yani, bilgi olmasa, veri olmasa konuşmamın içinde, buna asla sürüklenmem.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ederim, süremiz doldu; gerektiği zaman yine cevaplar verirsiniz, Sayın Sakık da burada.

Evet, madde üzerinde üç adet önerge vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık durumuna göre işleme alacağım.

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sarı sayılı Yasa Tasarısının 2. maddesinde yer alan “Başbakanlığın onayını alarak” ifadesinin “RTÜK’ün görüşü ve Başbakanlığın onayını alarak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bülent Baratalı

İsa Gök

Hüseyin Ünsal

 

İzmir

Mersin

Amasya

 

Ensar Öğüt

Birgen Keleş

 

 

Ardahan

İstanbul

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 s. sayılı kanun tasarısının çerçeve 2. maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı kanunun 9. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine “ayrıca” ibaresinden sonra gelmek üzere “Dışişleri Bakanlığının olumlu görüşünü ve” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Günal

Oktay Vural

Emin Haluk Ayhan

 

Antalya

İzmir

Denizli

 

Yılmaz Tankut

Beytullah Asil

 

 

Adana

Eskişehir

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2. maddesinin e bendine aşağıdaki 6 numaralı alt bendin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.

 

Gültan Kışanak

Pervin Buldan

Şerafettin Halis

 

Diyarbakır

Iğdır

Tunceli

 

Hasip Kaplan

Fatma Kurtulan

 

 

Şırnak

Van

 

“6- Kamu yayıncılığının bir gereği olarak, ülkemizde konuşulan farklı dil ve lehçelerde de yayın yapılmasına.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN –Buyurun Sayın Kışanak. (DTP sıralarından alkışlar)

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında 2’nci maddeye geçilmeden önce 2’nci madde olarak tahsis edilmesini önerdiğimiz bir önergemiz vardı. O önerge, TRT Kanunu’nda Radyo Televizyon Kurumunun yayın ilkelerini belirleyen 5’nci maddesine bir fıkra eklenmesini öngörüyordu. Çünkü eğer farklı dil ve lehçelerde yayın yapmak öngörülüyorsa bunun düzenlenmesi gereken yer TRT Kanunu’nda Türkiye Radyo Televizyon Kurumunun yayın ilkelerini belirleyen 5’inci maddeydi, oraya bu fıkranın eklenmesi gerekiyordu. Ama ne yazık ki daha dün Başbakan bu konuda söz vermiş olmasına ve kamuoyuna açıklamış olmasına rağmen iktidar partisinin yaklaşımıyla bu önergemiz reddedildi.

Şimdi benzer mahiyette bir önergeyi TRT Kanunu’nun 9’uncu maddesine, yani TRT’nin görevlerinin tanımlandığı yere eklemek istiyoruz. Eğer gerçekten bu konuda bir samimiyet varsa, eğer gerçekten bu ülkedeki farklı kültürlerin, farklı dillerin TRT’den, kamu hizmeti yayıncılığından yararlanması öngörülüyorsa yeri burasıdır. Ya yayın ilkelerinde ya da görevleri arasında bunu tanımlamak gerekiyor.

Bu konudaki spekülasyonlar uzunca bir süredir devam ediyor. Basında sürekli “Kürtçe televizyon geliyor.” haberlerini duyuyoruz ama hem alt komisyon çalışmalarında hem Plan ve Bütçe Komisyonu sürecinde bu konudaki yaklaşım: Bir oldubittiyle önce madde getirildi, sonra çıkartıldı. Şu anda görüştüğümüz yasada da böyle bir madde yok.

Yani insanın “Dakika bir, gol bir.” diyesi geliyor. Daha dün Sayın Başbakan “Kürtçe” dememeye de özen göstererek, TRT’nin bir kanalının bundan böyle bölgedeki dilleri sürekli anons eder hâle geleceğini söyledi. Madem TRT’nin bir kanalı başta Kürtçe olmak üzere yerel dillere ayrılacak, neden bunun yasal dayanağını oluşturmuyoruz? Mevcut yasal düzenlemeler buna imkân tanımıyor. 19 Temmuz 2003 tarihinde yürürlüğe giren bir yasa paketinin içerisine  “Kamu ve özel radyo, televizyon kuruluşlarınca farklı dil ve lehçelerde yayın yapılır” diye bir cümle eklenmişti, daha sonra da, Radyo ve Televizyon üst Kurulu buna dayanarak 2004 yılında bir yönetmelik çıkarttı. Hâlihazırda yayınlanan yayınlar bu RTÜK’ün yönetmeliğine dayanarak yapılıyor ve bu RTÜK yönetmeliği de oldukça kısıtlayıcı ve sınırlayıcı. Günde kırk beş dakikayı ve haftada toplam dört saati geçmemek üzere yayın yapılmasını öngörüyor. Eğer, yirmi dört saat esası üzerinden yerel dil ve lehçelerde yayın yapılmasını öngören bir TRT kanalı düşünülüyorsa, bu konuda, RTÜK yönetmeliğini aşan bir yasa düzenlemesi gerekmektedir. Bunun yeri de bugün görüştüğümüz yasadır. Eğer bir samimiyet varsa, bu düzenlemenin yapılacağı yer TRT Yasası’dır, bu yasa da şu anda önümüzdedir. Verdiğimiz bu önergeyi destekleyerek bu samimiyeti göstermek mümkündür ama aksini göstermek de mümkündür, biraz sonra bunu burada hep beraber göreceğiz.

Ayrıca, TRT’den hangi amaçla Kürtçe yayın yaptığımız da önemli. Sayın Başbakanın dün Diyarbakır’da bu konuda söylediği sözler gerçekten ibretlikti. “Kürtçe” kelimesini ağzına almamak için özel bir gayret gösteren Sayın Başbakanın şu cümlesi dikkat çekiyordu: “Televizyon ve radyo yayınlarında yeni açılımlarımız, terörün psikolojik ve kültürel zeminini de önemli ölçüde ortadan kaldıracaktır.”

Sayın Başbakan, kamusal yayıncılığın ve demokrasinin bir gereği olarak bu topraklarda yaşayan herkesin ihtiyaçlarına cevap vermek TRT’nin bir görevidir, bu nedenle böyle bir düzenleme yapıyoruz. Kürtler, Araplar, Lazlar, farklı etnik kimlikler; bundan sonra siz de kendinizi TRT’de göreceksiniz, bu sizin en doğal hakkınızdır, demiyor.

Sayın Başbakan, yurttaşların kültürel farklılıklarını korumak, geliştirmek, gelecek nesillere aktarmalarını sağlamak demokrasinin bir erdemidir, demiyor. Bu nedenle TRT’de böyle bir yayıncılık yapmak istiyoruz demiyor ama ne diyor? Bu kanalın psikolojik savaş amacıyla kullanılacağını ima eden cümleler kuruyor. Bu zihniyetle bir yere varılamaz. Bu zihniyetle demokratikleşme olmaz, bu zihniyetle Kürt halkı da kucaklanamaz. Gelin bu zihniyeti değiştirelim ve demokratik hak ve özgürlükler konusunda atılacak adımların lütfen içini boşaltmayalım. Ama AKP Hükûmetinin bu taraklarda bezi yok. Hükûmet şimdiden seçim telaşına düştü. Daha dün açıklanan GAP Eylem Planı da bunun bir parçasıydı. AKP altı yıldan beri iktidarda, GAP yeni mi aklına geldi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kışanak, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Hükûmet 2008 bütçesini hazırlarken GAP için neden kaynak ayrılmadı? Dokuzuncu Kalkınma Planı hazırlanırken, ta 2013 yılına kadar planlama yapılırken neden GAP’tan bahsedilmedi? Bugün mü AKP’nin aklına GAP geliyor? Bu sorunun cevabı bence DTP’nin Meclisteki varlığıdır. Biz DTP üyeleri bu kürsüden sürekli AKP Hükûmeti döneminde bölgede bir çivi bile çakılmadığını ifade ettiğimiz için GAP’ı gündemlerine alma ihtiyacı duydular. Halk bütün bu gelişmeleri yakından takip ediyor ve GAP masalına artık inanmıyor. Halk “cak, cek” siyasetine itibar etmiyor, halk icraat görmek istiyor. AKP’nin icraatı da ortadadır.

Ayrıca, dün Başbakanımız Diyarbakır’a giderken kentte 75 kişi tedbir bahanesiyle gözaltına alındı. Sen bir Başbakan olarak bir kente gideceksin, “Size kalkınma programı getiriyorum.” diyeceksin ama protestoyla karşılanmaktan da kaygı duyacaksın. Demek ki ortada başka bir problem var. Lütfen bu problem de görülsün.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, cümlenizi tamamlayınız.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Ben sözümü bir şeyle bitirmek istiyorum. Amerika’da ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele sürecinde siyahilerin kullandığı bir temel slogan vardı: “Buradayım ve hep burada olacağım, hep gözünüzün önünde olacağım. diyorlardı. Evet, bizler de buradayız ve hep gözünüzün önünde olacağız ta ki bütün demokratik hak ve özgürlüklerimizi alıncaya kadar ve buradaki varlığımızın…

BAŞKAN – Sayın Kışanak, lütfen cümlenizi tamamlayınız.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – TRT’nin bir kanalının Kürtçe yayına ayrılması konusunda da bir katkı olacağını umuyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, oylamadan evvel yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Oylamadan önce yoklama istiyorsunuz, tamam.

Sayın Anadol? Burada.

Sayın Aslanoğlu? Burada.

Sayın Baratalı? Burada.

Sayın Baytok? Burada.

Sayın Durgun? Burada.

Sayın Köse? Burada.

Sayın Koçal? Burada.

Sayın Ünsal? Burada.

Sayın Köktürk? Burada.

Sayın Arat? Burada.

Sayın Özer? Burada.

Sayın Karaibrahim? Burada.

Sayın Mengü? Burada.

Sayın Ekici? Burada.

Sayın Meral? Burada.

Sayın Ünlütepe? Burada.

Sayın Arıtman? Burada.

Sayın Ertemür? Burada.

Sayın Diren? Burada.

Sayın Güner? Burada.

Sayın Öztürk? Burada.

Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER(Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S.Sayısı:219) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, Sayın Kışanak ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergeyi oylarınıza sunacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 s. sayılı kanun tasarısının çerçeve 2. maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı kanunun 9. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine “ayrıca” ibaresinden sonra gelmek üzere “Dışişleri Bakanlığının olumlu görüşünü ve” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                  Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Durmuş konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesiyle değiştirilen 2954 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek üzere “Dışişleri Bakanlığının görüşünün alınması”nı teklif ediyoruz.

Değerli basın mensupları, çeşitli basılı yayınlar ve gazeteler yoluyla yayılan bilgilere dayalı olarak malumat sahibi olan birçok siyasetçinin devletin belirli görevlerine geldikten sonra uluslararası ilişkilerde izleyecekleri tavır ve yolu devletimiz belirlemiş. Türkiye Cumhuriyeti devletinde bakanlıklar ve kurumlar, uluslararası… (Gürültüler)

Şu sohbeti bitirebilirsek Başkanım, biz sözümüze devam edelim.

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, lütfen sükûneti  avdet ettirelim, Hatibi dinleyelim.

Buyurun.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Devletimiz uluslararası ilişkileri kurarken Türkiye Cumhuriyeti devletinin o ülkelerle münasebetleri, onlarla ilgili temasları ve bunların sonucunda tutulan kriptolar Dışişleri Bakanlığının arşivinde bulunmaktadır. Dolayısıyla günlük aktüel basında çıkan bilgilerle bilgi sahibi olanların uluslararası ilişkileri o bilgilerle yürütmesi doğru değildir.

Değerli milletvekilleri, yoklama için salona gelen saygıdeğer milletvekilleri; sohbete dışarıda devam edebilirsiniz. Ancak konuştuğumuz konu, Türkiye Cumhuriyet devletinin kayıt dışı dış ilişkilerinde yetkili olmayan birçok kişinin kurduğu ilişkilerdir. Türkiye Cumhuriyeti Şam Büyükelçisi, Türkiye Cumhuriyeti devletini temsil eden bir kişidir. Başbakanın danışmanı Suriye ile ilişkileri kurarken, danışmanın yanında Şam Büyükelçisi yoktur. Hâlbuki, Türkiye Cumhuriyeti devleti gelenekleri olan bir devlettir. Bugün, bu geleneklerin, kuralların ve kanunların, anayasa maddelerinin her birinin ters yüz edildiğini hep birlikte müşahede etmekteyiz.

Şimdi, TRT, gerçekten, bir ihtiyaçtan doğmuş, Türkiye Cumhuriyeti’nin güzide bir kuruluşudur. Millî Kurtuluş Savaşı’nı verdiğimiz yıllarda mütareke basının yalan yanlış haberleri ve ülkede verilen psikolojik savaşın etkilerini düzeltmek için, Mustafa Kemal, Anadolu Ajansını kurmuştu. TRT’de bunlardan bir tanesidir. Bugün, adında Türkiye Cumhuriyeti’ni ifade eden “Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu” ibaresi vardır.

Sayın Bakan, Türkiye üniversitelerinde eğitilmiş, belli bir dünya görüşü olan insandır. Radyo ve televizyonların başına, zaman zaman, siyasal eğilimlerine göre yöneticiler gelebilmektedir. Kurum, Türkiye Cumhuriyeti devletinin hassasiyetlerini kollamak zorundadır. Dolayısıyla, oradaki bürokratların yapacağı uluslararası ilişkilerde Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikasının dikkate alınması lazım. Biraz evvel, Sayın Bakan, Sayın Banu Avar’la ilgili açıklamayı yaparken, Türkiye Cumhuriyeti’nin başka ülkelerle ilişkilerini bozduğunu ifade ettiler. Ben, TRT’de -radyo ve televizyonlarında-müzik yayınlarını izlerim, spor programlarını izlerim ama Banu Avar’ı özellikle izlerim. Benim görebildiğim kadarıyla, millî hassasiyetleri olan bu Hanımefendi tüm seyirciyi de televizyon izlemeye, TRT izlemeye çekebilen bir hanımefendidir. Sayın Bakan araştırsın, Banu Avar’ın programını kaç kişi izliyor, TRT’deki diğer tartışma programlarını kaç kişi izliyor? Burada küresel güçlere karşı, onların Türkiye’ye karşı ikiyüzlü tavırlarını dile getiren bu Hanımefendi’nin programının askıya alınması, küresel güçlere bent olan AKP’nin sorunudur, yoksa Sayın Bakanın sorunu olduğunu düşünmüyorum doğrusunu isterseniz.

Doğrudan doğruya Başbakan bu yayınlara müdahale etmiş midir, etmemiş midir? Sayın Bakanın bu konuda bir teftiş görevlendirmesi dileğimizdir. Banu Avar, gerçekten dış politikada Türkiye’yi zora mı düşürüyor, yoksa bu tasarıyla Dışişlerinin de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Durmuş, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun efendim.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Ben buradan tekrar önergemize dönüyorum. Uluslararası ilişkilerde bulunacak hiç kimse kapalı kapılar ardında kendi eğilimlerine göre görüşme yapamaz, elinde Dışişlerinin bir raporu olmalı. Türkiye'nin o anki aktüel öncelikleri nedir? Türkiye'nin devamlı dostları, devamlı düşmanları yoktur. Bir gün Fransa’yla ilişkilerimiz iyidir, ertesi gün kötüdür. Dolayısıyla, bu bilgiyi haiz olmayan bir bürokratın yapacağı görüşme dış politikaya ters düşer.

Bu bakımdan, tüm parlamenterleri bu önergemize destek vermeye çağırıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Durmuş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Yasa Tasarısının 2. maddesinde yer alan “Başbakanlığın onayını alarak” ifadesinin “RTÜK’ün görüşü ve Başbakanlığın onayını alarak” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Bülent Baratalı (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Baratalı konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Baratalı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT BARATALI (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 2’nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak verdiğimiz bir önerge üzerinde söz almış bulunmaktayım. Değerli Meclisi, Sayın Başkan ve sizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde münderecatında TRT’nin Sayın Genel Müdürüne bazı yetkiler verilmektedir. Bunlardan bir tanesi şartsızdır, bir tanesi şartlı bir yetkidir. Sayın Genel Müdür, Türkiye sınırları içinde yayın yapan yerel, bölgesel, ulusal radyo ve televizyon kurum ve kuruluşlarıyla sözleşme yapmak ve protokol imzalamakta tek başına yetkilidir. Ancak, az önce saydığım işlemleri yapabilmek için, eğer bunlar yabancı ise, bu kuruluşlar uluslararası kuruluşlar ise burada Sayın Başbakanın yetkisini aldıktan sonra ve onun onayıyla bu yetkilerini kullanabilmektedir. İşte, Sayın Başbakanın işlerinin çokluğu ve teknik olarak bu konularda çok fazla vukuflu olamayacağını düşünerek, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak, biraz da denetleme amacıyla, işlerin doğru yapılması amacıyla RTÜK’ü de bir görüş olarak bu maddeye ilave etmek istiyoruz. Yani RTÜK’ün görüşü ve Sayın Başbakanın onayıyla, Sayın TRT Genel Müdürünün yaptığı işlemler artık askıda bir hukuki muamele olmayacaktır, hüküm ifade edecektir, yani şartlı  bir olaydır.

Tabii bunu yaparken, Sayın Başbakanın burada bu şekilde yetkilendirilmesi veya görevlendirilmesi doğru mu değil mi, acaba bir bakan mı olması gerekirdi diye düşünüyorum, ama kanun  tasarısı böyle gelmiş, böyle uygun görülmüş.

Neden böyle düşünüyorum değerli arkadaşlar, sayın milletvekilleri, Sayın Başkan? Çünkü, Sayın Başbakanın çok işi var, Sayın Başbakan önemli işleri yapıyor. Yani izninizle bu işlerin bazılarını söylemek istiyorum, sizlere hatırlatmak istiyorum. Örneğin, Sayın Başbakan, Büyük Ortadoğu Projesi’nin veya Genişletilmiş Ortadoğu Projesi’nin Eş Başkanı olduğunu ifade ediyor. Bunu devamlı olarak televizyonlardan dinledim.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Başbakan öyle bir ifade kullanmadı.

BÜLENT BARATALI (Devamla) – Etmedi mi? Peki, onu geri alıyorum o zaman. Medeniyetler İttifakı’nın Eş Başkanı olduğunu söylüyor. Bunlar uluslararası ilişkiler olduğu için büyük zaman alan işler. Bu tür devlet işlerine zamanı kalmıyor bu işlerden.

Şimdi Orta Doğu’daki yakın dostu Halid Meşal’in sorunları var. Orta Doğu, biliyorsunuz, çok karışık olan bir bölge. Her zaman, Osmanlı’dan beri karışık. Onu düzeltmek de bize düşüyor, son Suriye olayında olduğu gibi.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Barışa aktif katkıda bulunmanın sakıncası mı var?

BÜLENT BARATALI (Devamla) – Yine Hariri ailesinin aldığı Telekom’un vergilendirme işleri var, Sayın Başbakan bununla uğraşıyor. Yine, Sayın Milletvekilim, Sabah ve ATV grubunun aldığı kredilerin yönlendirilmesi var kamusal bankalardan, bunu biliyorsunuz. Sayın Başbakan bunu…

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – İspat edemediniz değil mi?

BÜLENT BARATALI (Devamla) – Ama Sayın Cumhurbaşkanının bu konuda devreye girdiğini siz kabul etmek zorundasınız. Çünkü, Sayın Başbakanın bu konuda verdiği bir demeç var. “Evet, o krediyi Arap ülkelerinden ben getirdim.” diyor. Düzeltiyorum; Sayın Başbakan bu konuyla ilgilenmiyormuş, Sayın Milletvekilimin de kabul ettiği gibi Sayın Cumhurbaşkanı bu krediyle ilgileniyormuş.

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Kabul ettiğimi nereden çıkardın?

BÜLENT BARATALI (Devamla) – Yani öyle anladım yüzünüzün ifadelerinden. Mimik ve jestinizden öyle görünüyor.

BAŞKAN -  Sayın milletvekilleri, lütfen Hatibe müdahale etmeyiniz. Karşılıklı konuşmayalım.

BÜLENT BARATALI (Devamla) – Şimdi, biliyorsunuz, Toplu Konut İdaresi Sayın Başbakana bağlı. Bu ihalelerin yapılması, takip edilmesi, derecelendirilmesi, denetlenmesi Sayın Başbakana ait. Çok büyük işler bunlar değerli arkadaşlar. Yine Millî Eğitim Bakanlığında, Enerji Bakanlığında ve yargıda eğer kadrolaşma işlemleri tamamlanmamışsa o konuda da mesai hazırlaması gerekiyor. Eğer bu saydıklarımdan geriye zamanı kaldıysa Sayın Başbakan devlet işleriyle uğraşıyor. O nedenle, ben, Sayın Başbakana, sizlerin de izni ve onayıyla, bu konuda zamanının çoğaltılması için bir öneride bulunmak istiyorum. Kanunu getirenler, tasarıyı getirenler, değerli arkadaşlar isterlerse –düzeltiyorum- Sayın Başbakanın onayına bir sayın bakanın onayı olarak koyup RTÜK’ün de bunu teknik olarak desteklemesi yönünde bunu yapabiliriz. Bu nedenlerle 2’nci madde hakkında verdiğimiz bu önergenin, yani, RTÜK’ün de görüşünün buraya konmasını tekrar diliyorum ve değerli Meclise saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baratalı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Maddede karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam Sayın Genç.

Maddeyi oylarınıza sunup, karar yeter sayısını arayacağım.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.56

 

 

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.11

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 2’nci maddesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi 2’nci maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

3’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3- 2954 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci  ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Kurumun en yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulu; Genel Müdür, Bakanlar Kurulu tarafından genel müdür yardımcıları arasından atanan iki üye ile elektronik veya kitle iletişimi alanlarında bir; hukuk alanından bir; işletme, iktisat veya maliye alanlarından bir ve sanat veya kültür alanlarından  bir kişi olmak üzere, bu alanlarda temayüz etmiş kişiler arasından seçilen ve atanan dört üyeden oluşur. Dışarıdan seçilen yönetim kurulu üyeleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından her bir alandan teklif edilen iki kat aday arasından Bakanlar Kurulu kararı ile atanır.”

“Yönetim Kurulu üyeliği dört yıldır. Süresi biten üyeler ile herhangi bir sebeple Yönetim Kurulundan ayrılanların yerine yeniden atama yapılır. Süreleri sona eren üyelerin yeniden atanmaları mümkündür. Herhangi bir sebeple üyeliğin normal süreden önce sona ermesi halinde aynı usulle yenisi dört yıllığına atanır. Yeni atanan üye göreve başlayıncaya kadar mevcut üyenin görevi devam eder. Bir yıl içinde mazeretsiz iki toplantıya katılmayanların üyeliği kendiliğinden sona erer. Bakanlar Kurulu tarafından atanan genel müdür yardımcısı üyeler gerektiğinde Bakanlar Kurulu tarafından değiştirilebilir.”

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde söz alan üyelerin isimlerini arz ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Gökhan Durgun, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş; şahısları adına, Adıyaman Milletvekili Mehmet Erdoğan ve Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’a aittir.

Sayın Durgun, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA GÖKHAN DURGUN (Hatay) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasında Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tasarının 3’üncü maddesi, Kurumun en yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulunun oluşumunu düzenleyen maddedir. Bu maddedeki düzenlemeyle TRT Genel Müdürüne sınırsız ve daha da tehlikelisi denetimsiz yetkiler verilmektedir.

TRT’de Yönetim Kurulu, Genel Müdür dâhil, 7 kişiden oluşuyor. Yapılan değişiklikle bu 7 kişilik Yönetim Kurulunun 2’si Genel Müdürün kendisinin atadığı 2 genel müdür yardımcısı olacaktır, 4 Yönetim Kurulu üyesi ise Bakanlar Kurulu tarafından atanacaktır. Genel Müdür, Bakanlar Kurulu tarafından atanan bu 4 üyeden birisinin desteğini almak suretiyle istediği kararları Yönetim Kurulundan geçirebilecek ve böylece Genel Müdür, 7 kişilik Yönetim Kurulunda 3 tane oyu garantilemiş olacaktır. Yani, her şey artık Genel Müdürün ve Yönetim Kurulunun iki dudağı arasındadır. Böylece Genel Müdüre ve yönetime sınırsız yetki verilmektedir.

Ayrıca denetimsizliği sağlamak üzere TRT Koordinasyon Kurulu kaldırılmaktadır. Genel müdür teknik yardımcısının elektronik yüksek mühendisi olma şartı da kaldırılmıştır. Amaç, TRT’yi, yayıncılığı, telekomünikasyonu bilmeyen insanlarla yönetmektir.

TRT Yönetim Kurulu üyeleri de TRT Genel Müdürü de genel müdür yardımcıları da TRT’yi tanımıyor. Kurumun üst düzey yöneticileri arasında Kurumu tanıyan, bilen yayıncı kimse yok. Burada amaç, atadığınız Genel Müdür ile tasfiye ettiğiniz Yayın Denetleme Kuruluyla kendi anlayışınız doğrultusunda denetim yapacak ve size sorun çıkarmayacak kişileri bu Kuruma atayabilmektir. Koordinasyon Kurulu kaldırıldığı için kararlar, TRT’de ilgili ünitelerin bilgisi ve rızası alınmadan çıkarılacaktır.

Bu tasarının temel hedeflerinden birisi de TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in daha koltuğa oturmadan kafasında şekillendirdiği ancak bazı yasal risklerden dolayı gerçekleştiremediği sürgün yasası sürecinden kadrolaşma yasası sürecine geçilmesidir. AKP İktidarında üzerinde en çok oynanan kurumların başında TRT geliyor. TRT’deki kadrolaşmayı daha iyi anlayabilmek ve anlatabilmek için biraz geriye dönmek gerekir.

Sayın Başbakanın ısrarcı tutumuyla, dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Sezer’in üç defa veto etmesine rağmen, 2004 yılında TRT Genel Müdürlüğü koltuğuna oturtulan, Sayın Başbakanın İstanbul Belediyesinden çalışma arkadaşı Şenol Demiröz kadrolaşmanın fitilini ateşleyen ilk kişidir. Şenol Demiröz döneminde “danışman” adı altında görevli-görevsiz, kadrolu-kadrosuz birçok kişi TRT’ye atanmış ve Kurumun altını üstüne getirmişlerdir. TRT yönetiminde 2004 yılından bu yana değiştirilmeyen yönetici kalmamıştır. Hatta birçoğu birkaç kez değiştirilmiştir. TRT’yi izlenir ve beğenilir hâle getiren ne kadar çağdaş ve demokratik yönetici varsa Şenol Demiröz tümünün üstünü çizmiş, yerine getirilenler de kendilerini kısa sürede kanıtlamışlardır! Bu ekibin başarılarının en önemlisi, özellikle bayan yöneticilerin tamamının görevden alındığı, kadrolaşmada zirveye ulaşıldığı akıl almaz atamalar olmuştur. Örneğin, o dönemde bir prodüktör önce müdür yardımcısı, sonra müdür, sonra başkan yardımcısı, sonra başkan, en sonunda da genel müdür yardımcısı olmuştur. Sonra bu kişi genel müdür yardımcılığından alınarak bir yabancı ülkedeki büroda hatırı sayılır ücretle temsilci yapılmıştır. “Gelmiş geçmiş en iyi genel müdür benim.” diyen bu insanın döneminde bunlar yaşanmıştır.

Daha sonra ne olduysa oldu, Başbakanın önüne giden kabarık dosyalar birdenbire Sayın Başbakan ile Demiröz’ün arasını açtı. Henüz daha bir buçuk yılı bile dolmadan Şenol Demiröz ansızın emekliye ayrıldı ve kayıplara karıştı.

O gitti ama bu defa da onun getirdikleri TRT’yi yönetmeye başladı. Meslek yaşamına köy imamı olarak başlayan ve Devlet Hava Meydanları Teftiş Kurulundan TRT’ye genel müdür yardımcısı yapılan ve mevkidaşları arasında en kıdemlisi olan Ali Güney Kurumu uzun süre vekâleten yönetti. Bu defa da Ali Güney’in atamaları ve uygulamaları başladı. TRT bir oraya bir buraya savruldu durdu.

Bir elektrik kesintisinden dolayı altı saat kadar yayın yapılamadı ve TRT ekranı tamamen karardı. Bunun nedeni kesintisiz güç kaynaklarının bir türlü devreye sokulamamasıydı. Çünkü bu işi başarabilecek deneyimli personelin tamamı görevden alınmış, yerlerine getirilenler de çaresiz kalmıştı.

Eğer siz AKP yandaşı, tarikat destekli medya çalışanlarını önce istisnai memuriyet kadrosuyla bakanlıklara atayarak, birkaç ay sonra da TRT’ye genel müdür müşaviri ya da genel müdür uzmanı olarak transfer ederseniz sonuç bu olacaktır. İşte bu ilkler sizin döneminizde yaşanmıştır.

Diğer bir hedef ise, TRT’nin kamu hizmeti yapan bir yayın kurumu olması gerekirken bir ticarethaneye dönüştürülerek sayısız özel radyo ve televizyonların bir kopyasını üretip AKP’nin eline teslim etmektir.

TRT yönetimi, kendilerine ayak bağı olarak gördükleri deneyimli yayıncıları önce pasif hâle getirip sonra yıldırma politikasıyla Kurumdan uzaklaştıracaktır.

AKP’nin iktidara geldiği günden bugüne kadar uyguladığı TRT’yi yok etme planında son darbe bu kanun tasarısıdır. Tek kamu yayın kuruluşu olan, kamusal yayıncılık hizmeti vermekle yükümlü olan TRT, yasasında çizilen çerçevenin içinde görev yapmakla yükümlüdür. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve ilkeleri TRT’nin yasasında, Kuruluş ve Görev Yönetmeliği’nde tanımlanmıştır.

Böyle olmasına rağmen, TRT’de program yapabilmek için referanslar bellidir: Zaman, Samanyolu, Yeni Şafak, Kanal-7, Sabah, ATV gibi medya kuruluşlarıdır. Eğer bu kuruluşlarda çalışıyorsanız hem işiniz hem paranız garanti.

Genel Müdürün, Cihan Haber Ajansı, Kanal-7, Aksiyon dergisi, Zaman gazetesi gibi yayın kuruluşları başta olmak üzere dışarıdan TRT’ye transfer ettiği kişiler kimlerdir? Şu anda geçici statüde çalışan bu kişiler bu yasa çıkar çıkmaz sözleşmeli personel olarak kadroya alınacaktır. TRT’nin geldiği son durum ne yazık ki budur.

Anayasal bir kurum olan TRT’nin hangi ilkeler çerçevesinde yayın yapacağı yasasıyla belirlenmiştir. Bunun dışına çıkılmamalıdır ve çıkılamaz. Oysa, son dönemde TRT ekranları ve bütçesi, ideolojik zihniyetleri ve siyasi kimlikleri belli olan kişilere sonuna kadar açılmaktadır.

Bir programda, TRT tarihinde, ne yazık ki, yine bir ilke imza atılmıştır. TRT öyle bir noktaya gelmiştir ki, düşünün, ilkeleri Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesi ve ilkeleriyle tamamen aynı olan TRT yaptığı yanlı yayınlar nedeniyle mitinglerde protesto edilmeye başlanmıştır. Bu acı bir tablodur.

Düşünün, İlhan Selçuk’un gözaltına alınmasından sonra Cumhuriyet gazetesinin bahçesine girmek isteyen TRT muhabiri ve kameramanı vatandaşlar tarafından itilip kakıldı ve dışarıya çıkartıldı. Bu kadar iktidar geldi geçti Türkiye’de böyle bir olay yaşanmadı.

Ayrıca, bugüne kadar bir televizyon izleyicisi olmaktan öte yayıncılıkla ilgili olmayan İbrahim Şahin’in Genel Müdür koltuğuna oturmasından sonra TRT’nin müzik, eğlence, yarışma programlarında da bir taklit ve israf dikkat çekiyor. İşi bilmez isen ve de yanında işi bilenleri çalıştırmaz isen hem bilerek hem de bilmeyerek hata üstüne hata yaparsın.

Değerli arkadaşlarım, Anayasa’nın 133’üncü maddesi diyor ki: “Devletçe kamu tüzelkişiliği olarak kurulan tek radyo ve televizyon kurumu ile kamu tüzelkişilerinden yardım gören haber ajanslarının özerkliği ve yayınlarının tarafsızlığı esastır.” Ayrıca, TRT Yasası’nın 5’inci maddesinde yer alan genel yayın esasları da diyor ki: “Anayasa’nın özüne ve ruhuna bağlı kalmak, cumhuriyeti korumak ve kollamak, Atatürk ilke ve devrimlerini kökleştirmek görevindir.” Türkiye’de TRT’nin yayınları böyle mi? Dört yıldır TRT’de din programları ve süreleri de bilinçli olarak artırıldı. Bununla da kalınmadı, dinî programların çizgileri değiştirildi, içerikleri farklılaştırıldı. Daha da önemlisi, neredeyse tüm yapımların içine dinsel motifler ve mesajlar yerleştirildi. Hatta üç beş yaşlarındaki kız ve erkek çocuklara okutulan ilahiler, şarkılar, TRT ekranlarına getirildi.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yapmayın…

GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Sen de gelir konuşursun, sen de gelir konuşursun.

TRT ekranlarında izleyici olarak gelen türbanlıların sayısı da nedense hissedilir şekilde fazlalaştı. Bununla da yetinilmedi, üniversitelerde türbanın serbest bırakılması tartışmalarının hararetlenmeye başladığı günlerde TRT’de bu tartışmaları ateşleyen gelişmeler oldu. Bir programda türbanlı bir konuk çıkarıldı. Sosyolog yazar Fatma Karabıyık Barbarosoğlu’nun türbanlı olarak programa katılması, “Türban kamusal alana TRT’den girdi.” yorumlarına yol açtı. Çünkü böyle bir olay TRT tarihinde ilk kez oluyordu ve o güne kadar böyle bir olay da yaşanmamıştı. Son olarak, TRT’de yayınlanan “Din ve Hayat” adlı bir programda ise bambaşka bir olaya tanık olduk. Türbanlı Doçent Doktor Hülya Küçük görüşlerini açıklamak üzere katıldığı “Hayat ve Din” programına türbanının üzerine peruk takarak çıktı. Sayın Genel Müdür, TRT türbana ve eleştirilere karşı bir formül mü bulmuş ya da başka bir mesaj mı verilmek istenmiştir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – Yazık… Yazık…

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Bu kadar millete düşmanlık olmaz! Milletin şamarı…

BAŞKAN -  Sayın Durgun, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

GÖKHAN DURGUN (Devamla) - Kimse düşmanlık yapmıyor, ben gerçekleri söylüyorum. Sizin kime düşmanlık yaptığınız belli. Hakkınızda açılan davalar ortada. Neyse, gelir burada konuşursun.

Sonuç olarak şunu söylemek istiyorum: TRT’yi yeniden yapılandırma iddiasıyla hazırladığınız bu tasarı, bir yıkım yasası olma durumundadır. Elbette TRT’yi yıktıktan, yok ettikten sonra yeniden yapılandıracaksınız. Ancak bu yapılanma halkın, toplumun TRT’sini değil, tarikatların ve cemaatlerin TRT’sini yaratacaktır.

Saygıyla selamlıyoruz sizleri. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Mehmet Günal.

Sayın Günal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, görüşülmekte olan kanun tasarısının 3’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan bazı sorulara cevap verdi, bazılarına vermedi. Bu madde bence, eğer, az önce söylediği gibi, ilerleyen maddelerde önerge gelecekse… Ve arada yine sormuştuk, ona da cevap gelmedi. “Sayın Özelleştirme İdaresi Başkanı kendiliğinden mi bunu söylüyor?” demiştim. “TRT de özelleştirilmelidir.” diye geçen hafta bir açıklaması vardı. Eğer zaten bunun altyapısı hazırlanıyorsa bu kanunu çıkarmamıza gerek falan yok. O zaman fazla uğraşmayalım. Ha, amaç, personelini bu arada düzenlemek ve özelleştirmeye hazırlamaksa, o zaman başka bir şeyler konuşmamız gerekiyor.

Şimdi, burada 3’üncü maddede Yönetim Kurulu üyelerine ilişkin 2 tane genel müdür yardımcısının atanması öngörülüyor. Bunu Komisyonda konuşurken de iletmiştim değerli arkadaşlarıma ve yetkililere. 2 tane genel müdür yardımcısının atanmasını “Efendim, YDK’nın bir raporunda eleştiri olduğu için aldık.” dediler. Ben şimdi soruyorum -Sayın Bakan burada Bakanlar Kurulu üyesi olarak- YDK’nın bir sürü raporunda daha birçok eleştiri vardı. Acaba bunlardan kaç tanesini dikkate aldınız da şimdi bu gerekçeye dayanarak 2 tane genel müdür yardımcısı atıyorsunuz? Başka bir gerekçede “Genel Müdüre vekâlet etsin.” denildi. Biz de dedik ki: 1 tane genel müdür yardımcısı atansın. 2 tane olduğu zaman sayın Genel Müdürle beraber 3 kişi. Yönetim Kurulu üyelerinden birisi katılmadığı zaman çoğunluk sağlanmış oluyor. O zaman, nasıl ki burada, Mecliste yasa yaparken yasama ve yürütme erkleri birbirine karışıyor, Hükûmetin getirdiği yasalar buradan doğrudan geçiyorsa, Genel Müdür ve 2 genel müdür yardımcısı o zaman bunları doğrudan geçirme yetkisine sahip olacak.

Biraz sonra bu maddeyle ilgili önergemiz de var, orada da yer alacak. Bizim önergemiz, 1 tane olsun. O diğer bir genel müdür yardımcısının yerine de, bu kadar teknik ilerlemeye rağmen 1 kişi iletişim veya elektronik alanında alıyoruz. Onun yerine elektrik veya iletişim alanından 2 Yönetim Kurulu üyesi alalım diye biraz sonra önergemizde gelecek.

Şimdi, burada asıl olan, bu düzenlemeyi yaparken -az önce iletmeye çalışmıştım- Kanun’un hiçbir şekilde özüne, yani yapılma gerekçesine uymayan, yeterli olmayan bir düzenleme mevcut değerli arkadaşlarım.

 Sürem yetmediği için az önce söyleyememiştim. 5’inci madde “Genel yayın esasları”yla ilgili. Ya burada ya da bu kanunun amacında, TRT’nin temel misyonu, vizyonu nedir, Türkiye algılaması nedir, şimdi bu kanunu getirirken neyi hedefliyoruz; Sayın Bakan belli bir sunum yaptı, ama bunun hiçbir kısmı kanun içerisinde maalesef yer almıyor.

“Genel yayın esasları”nda (a) maddesini okurken sürem yetmemişti, size birkaç tanesini hatırlatmak istiyorum:

“a) Anayasanın sözüne ve ruhuna bağlı olmak; Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, milli egemenliği, Cumhuriyeti, kamu düzenini, genel asayişi, kamu yararını korumak ve kollamak,” diyor. Her kelimesinin üzerinde ayrıca durmak gerekiyor.

“b) Atatürk ilke ve inkılaplarını kökleştirmek, Türkiye Cumhuriyetinin çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmasını öngören milli hedeflere ulaşmayı gerçekleştirmek,

c) Devletin milli güvenlik siyasetinin, milli ve ekonomik menfaatlerinin gereklerine uymak,”

(d) bendini dikkatle dinlemenizi… Hepsini dinliyorsunuz ama bir daha vurgulayarak okumak istiyorum:

“d) Devletin bir kişi veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak yahut Devleti ve Devlet otoritesini ortadan kaldırmak veya dil, ırk, din ve mezhep ayırımı yaratmak yahut sair herhangi bir yoldan bu kavramlara ve görüşlere dayanan bir Devlet düzeni kurmak amacı güden rejim ve ideolojilerin propagandasına yer vermemek,” ve bu şekilde aşağıya doğru devam ediyor.

“Türk milli eğitiminin temel görüş, amaç ve ilkelerine uymak,

Kolayca anlaşılabilir, doğru, temiz ve güzel bir Türkçe kullanmak,” ve aşağıya doğru tarafsızlıkla ilgili diğer bentleri var.

Son bir şey: “Kamuoyunun sağlıklı ve serbestçe oluşabilmesi için kamuoyunu ilgilendirecek konularda yeterli yayın yapmak; tek yönlü, taraf tutan yayın yapmamak ve bir siyasi partinin, grubun, çıkar çevresinin, inanç veya düşüncenin menfaatlerine alet olmamak.”

Şimdi, değerli arkadaşlarım, buna göre bir kanun tasarısı getirdik mi? Yani geriye dönüp bakın “Amaç”, “Kapsam” kısmındaki maddeleri şu anda geçiyoruz. Sadece teşkilat düzenlemesi ve personel düzenlemesinin dışında bu kanunun içeriğinde bir şey görüyor musunuz? Yok. O zaman, sadece şimdi getireceğiniz… Sayın Bakanın da “Biraz bekleyin, acele etmeyin.” diye gelen, reddedilen önergeye ilişkin olarak verdiği cevaba istinaden söylüyorum, sizlerin de getireceği önergeye istinaden söylüyorum: Burada sadece farklı dil ve lehçelerde yayın yapmayla personelin dışında hangi düzenlemeyi getirdiniz? Başka bir şey görünmüyor.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan kafa sallıyor “Özelleştirme olmayacak mı?” diye sorduğum zaman. Şimdi böyle bir şeyi de Özelleştirme İdaresi Başkanı herhâlde boşa söylemiyordur. Bilmiyorum, yani bu yapılan çalışma da onun altyapısı gibi geliyor, çünkü ilk gelen, orijinalinde zaten personeli havuza gönderiyorduk, normal özelleştirme işlemlerinde olduğu gibi. Alt komisyondaki çalışmalardan sonra onların araştırmacı kadrosuyla Kurum içerisinde muhafazasına karar verildi.

Şimdi, arkadaşlar, gelen orijinal tasarı, sevk edilen üç madde artı iki yürürlük maddesiyle beraber beş maddeydi. Bu eleştirilerimiz üzerine Kurum tarafından yeni bir metin önümüze konuldu, bunlar sizde olmadığı için… Demin söylemiştim. Bunun 2’nci maddesi, az önce önerilen ve reddedilen maddeyle aynıydı ve bu konudaki hassasiyetleri tartışarak geri çekilmişti. Tekrar on iki maddeye düşürülerek, personelle ilgili bir iki maddeyi de geri alarak on iki maddeye düşürmüştük.

Şimdi, sürekli olarak, Komisyonda görüştüğümüz, anlaştığımız şeylerin burada sizin önergelerinizle değiştirilmesi söz konusu, iki tane kanunda bu yapıldı. Şu anda görüşülmekte olan bir tasarıyı da -yine söylemiştim- teklif olarak, milletvekilleri tarafından… Sayın Meclis Başkanının da bu konuda Meclis denetim yollarını çalıştırmasını ve etkin bir şekilde gelen şeylerin görüşülmesini bilgilerine sunuyorum çünkü tasarı olarak gelen bir şey orada duruyor komisyonda. O dururken alt komisyon oluşturulmasını istiyoruz. Alt komisyon oluşturulmuşken ayrı bir teklif hâlinde, birkaç maddeye düşürülmüş, aynı nitelikte bir milletvekili teklifi geliyor. O zaman o tasarıyı niye getirdiniz? Ya da tasarı geldi, onun üzerinden komisyon oluşturulmuşken niye teklife dönüştürüyoruz?  Burada ciddi bir şey var.

Şimdi, tabii bu mantıkla olursa o zaman komisyonları kapatmamız lazım. Doğrudan Bakanlar Kurulu buraya sevk edecek veyahut da biz bir yetki çıkaracağız, hepsini kanun hükmünde kararnameyle, hiç sıkıntıya düşmeden, siz tıkır tıkır tıkır havale edeceksiniz! Onları yeri gelince söyleyeceğim zaten, şimdi işin niteliği itibarıyla söylüyorum. Burada değerli arkadaşlarımıza söyledim “Bizim ondan haberimiz yok.” dediler. Yok, doğru, alt komisyona gelen metinden bahsederek söyledim.

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Bu tasarı mı?

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Yok, bununla ilgili değil, genel olarak yaptığınızı söylüyorum. Geliyor, orada değişiyor, tekrar geliyor. Bu söylediğim geneliyle ilgili, önümüze gelen yetmiş, seksen maddelik tasarı. Burada da aynısı. Orada anlaştık, çıkardık, şimdi nedense burada yeniden ayrı bir şey olarak…

ASIM AYKAN (Trabzon) – Geri gönderilen…

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Hayır, hayır, onunla ilgili de aynısını söylüyorum. Bir anlayıştan bahsediyorum. Yani geliyor, orada bir şeyde uzlaşılıyor ve arkasından, sonra bir değişiklik yapılıyor.

AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Yüce Meclisin iradesi…

MEHMET GÜNAL (Devamla) - Bu şekliyle Türkiye Büyük Millet Meclisini çalıştırmamız mümkün değil. O zaman, yasama ve yürütme erklerinin birbirine girmesi söz konusu oluyor.

Şimdi, buradaki daha vahim. Eğer, az önce size okuduğum yayın ilkelerini dikkatle dinlediyseniz, getirecek olduğunuz bu önerge maalesef bu ilkelerin hiçbirisine uymuyor ve zamanlama açısından da ilginç. Yani şimdi size söylemiyorum. Sayın Başbakan şubat ayında, nisan ayında, hatta İsveç’e gidince oradan taahhütte bulunmuş.

Değerli arkadaşlar, şimdi, mademki milletvekilisiniz; Meclisin iradesi hür, çıkmamış bir kanunla ilgili Sayın Başbakan nasıl taahhütte bulunuyor? Yani ortada herhangi bir şey yok. Nisan ayında, şubat ayında konuşuyor ve bir kanalı… Sayın Genel Müdür ve Sayın Bakan TBMM TV’nin yayınıyla ilgili konuşurken diyorlar ki: “Bizim fazla kanalımız yok, frekansımız sınırlı…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Günal, konuşmanızı tamamlayın, buyurun.

MEHMET GÜNAL (Devamla) – Bitiyorum Sayın Başkan.

“…yayın yapacak imkânlarımız sınırlı, onun için eğitim öğretim yayınlarıyla TBMM TV’yi aynı kanaldan yapalım.” diye önerirken bir taraftan henüz kanun çıkmadan, herhangi bir kesinleşme olmadan bu kanalın yayın yapabilmesine ilişkin maddi imkânları ayırmaya bakarak bir taraftan da bununla ilgili personel çalışması yapıyorlar. Henüz ortada hiçbir şey yokken bunlar tasarlanabiliyor. Ee, bir taraftan “Kanal sayımız az.” diyorsunuz, bir taraftan “Kanalın birisini tamamen buraya hasredeceğim.” diyorsunuz. Ee, Türkçe yayını doğru dürüst yapıp yurt dışındaki Türklere, Türk dünyasındaki Türklere, dünyaya tam olarak TRT INT’i ve TRT Türk’ü düzgün çalıştıramazken “Biz farklı dil ve lehçelerde yayın yapacağız.” diyoruz. Bence o zaman Sayın Kilci’ye hak vermek gerekiyor. En iyisi, bu şekilde etkin çalışmayacaksa herhâlde özelleştirip kapatmayı düşünüyorsunuz gibi. Çok da fazla maddelere takılmamıza gerek kalmayacak diyorum. Hepinizi bu konuda duyarlı olmaya davet ediyorum.

Bu önergeyi bir defa daha düşünmenizi rica ediyorum. Saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Günal.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş.

Sayın Karabaş, buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerine Demokratik Toplum Partisi adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Evet, TRT Radyo ve Televizyonu üzerine görüşmeler yapılıyor. Daha önce tümü üzerinde görüşlerini tüm gruplar dile getirmişti, bugün maddeleri görüşüyoruz.

Hepinizin bildiği gibi TRT Radyo ve Televizyonu bir kamu yayıncılığını gerçekleştiriyor. Bugün kamu yayıncılığı birçok demokratik ülkede en gerekli ihtiyaçlardan biri olarak görülüyor. Bunun nedeni de halkın değişik kesimlerinin, dezavantajlı grupların seslerini duyurması, halkın doğru bilgi sahibi kılınması, tekelleşen medyanın, dünyanın birçok yerinde tekelleşen medyanın kendi istemleri doğrultusunda bilgi kirliliğini engellemenin yolu kamu yayıncılığıdır. Ancak, TRT’ye baktığımız zaman yıllardır kamu adına yayın yapılıyor ama dünyada, demokratik ülkelerde kamu yayıncılığının gerekçesi yapılan bir şekilde bir yayın yaptığını söyleyemeyiz.

Bugün, mevcut tasarı ve tasarıda getirilmesi gerekenler üzerine düşüncemizi aktarıyoruz, bu konuda iktidar partisini, bu tasarıyı getiren AK Partiyi eleştiriyoruz. Daha önce birkaç vekilin, AK Partili vekilin dile getirdiği “İşte, daha önce TRT bu konuda ne kadar ileriydi ki bizden bu isteniyor.” gibi bir gerekçe ileri sürüldü. Ha, bu doğrudur, bugüne kadar TRT, kamu yayıncılığı yapma, dezavantajlı grupların sesini duyurma; halkın, ezilenlerin, işçinin, Kürt’ün Alevi’nin, çeşitli konularda Türkiye’deki gelişmelerden haberdar olmak isteyen değişik kesimlerin sesi olmadı ancak sürekli de bu tartışıldı. Bu Mecliste daha önce de TRT, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu’nun değiştirilmesi yönünde tartışmalar yapıldı, yasa değişikliği üzerine çalışmalar yapıldı ancak bugüne gelindi. Bugün, gerçekten tasarının bu şekilde getirilmesi ve kamuoyunda tartışılmadan -halkın radyo ve televizyonu diyoruz, bütçesi ve finansmanı halk tarafından karşılanan kamu yayını diyoruz- halkta tartışılmadan getirilmesi bir talihsizliktir.

Şimdi, burada, bu yasa üzerine, daha önce alt komisyonun gerekçede açıkladığı, dile getirdiği ifadelerde bir AK Parti klasiği görüyoruz. Şu söyleniyor: “Alt komisyon, Türk Haber-Sen, Haber-Sen ve Türk Musikisi Vakfıyla geniş tabanlı, detaylı toplantılar, çalışmalar yapmış ve taslak hazırlamıştır.” Ve bu adı belirtilen -haber alanında çalışan, örgütlü olan sendika ve vakfın- üç kuruluşun mevcut düşüncelerine, tasarıyla ilgili dile getirdiklerine ve taleplerine baktığımız zaman, bunların dile getirdikleri ve talepleriyle alt komisyonun tasarıda söyledikleri arasında hiçbir ilişki yok.

“Geniş şekilde tartışıldı.” deniliyor. Şimdi, bu, diğer yasalarda da AK Partinin bir çalışma tarzı oldu, bir geleneği oldu. Belli konularda yasalar hazırlanırken veya farklı alanlarda çalışma yürütülürken, doğrudur, sivil toplum örgütlerine, sendikalara, bazen akademisyenlere gidiliyor veya onlarla birlikte toplantılar yapılıyor. Kamuoyuna da işte, “Biz tüm kesimleri katan, onları dikkate alan bir tarzı işletiyoruz, onlarla bir araya geldik, onların düşüncesini aldık.” deniliyor. Ama sonradan, daha önce çıkarılan yasalara ve bugüne kadarki bu uygulamalara baktığımızda, sonuçta, halka sivil toplumu, halkın kurumlarını, sendikaları dikkate alma söylemlerine rağmen son kararı burada AK Parti milletvekilleri söylüyor ve gönderilen tasarı neyse aynı şekilde yasalaşıyor. Bu şekilde halk dikkate alınmıyorken bu tür yöntemlerle halkın yanlış bilgilendirilmesinden de bir an önce vazgeçilmesi gerekiyor. Bu etik değil, ahlaki de değil.

Sayın milletvekilleri, şimdi, tabii, tasarının gerekçesinde teknolojik gelişmelere uyumdan bahsediliyor, yeniden yapılanmadan bahsediliyor ve özerklikten bahsediliyor. Getirilen yasa tasarısına baktığımızda teknolojik gelişmelere uyumla ilgili herhangi bir değişiklik görmüyoruz. Yeniden yapılanmadan bahsediliyor. Herhâlde, yeniden yapılanma, kurumların kimisi ortadan kaldırılarak -TRT radyo ve televizyon birimlerinin bazıları ortadan kaldırılarak- bazıları diğerine bağlanarak, bazıları da küçük bir rötuşla, bir kelime değişikliğiyle adı değiştirilerek istenen kişiyi istenen yere atama şeklinde algılanıyor. Eğer uyum buysa, doğrudur, bir uyum var. Ama eğer bu değilse, yeniden yapılanmadan bahsetmemiz de mümkün değil.

Özerkliğe gelince: Özerklikten eser yok bu işte. Doğrudur, TRT bugüne kadar iktidarlar tarafından kullanıldı. Onların propagandalarını yaptıkları bir yayın kuruluşu şeklinde kullanıldı. TRT’de, doğrudur, bugüne kadar özerklik de vardı diyemeyiz. Ama bu tasarıda mevcut çalışanların, birimlerin, oradaki çalışanların, deneyim sahibi olanların iradesinin de ortadan kaldırıldığı bir çalışma biçimi, bir taslak önümüzde.

Şimdi, 3’üncü maddede Yönetim Kurulunun yapısından ve oluşumundan bahsediliyor. Yönetim Kurulu 7 üyeden oluşuyor. Yönetim Kurulunun 7 üyesinin 3’ü, Genel Müdür ve bu Genel Müdürün atadığı 2 tane Genel Müdür Yardımcısı.

Şimdi, bu ne anlama geliyor? Genel Müdür istediği zaman istediği kararı Yönetim Kurulundan da çıkaracak. Hepinizin bildiği gibi, bu tasarıda Koordinasyon Kurulu da ortadan kaldırılıyor, Yönetim Kurulu istediği şekilde karar alabilen, istediği kararı geçirebilen bir kurum hâline geliyor ve burada da birinci derecede yetkili Genel Müdür oluyor.

Şimdi, TRT Radyo ve Televizyonunun halkın malı olduğunu söyledik ve halk tarafından finanse edildiğini, sonuçta halkın tüm kesimlerinin, dezavantajlı grupların, sesini çıkaramayanların, sesini duyuramayanların sesi olduğunu söyledik. Eğer bu Kurumun Yönetim Kurulu denilecekse, bu Kurumun en önemli kurulu olan, birimi olan Yönetim Kurulunun halkın iradesiyle oluşturulması gerekiyor. Ha, bu nasıl oluşturulacak? Bugün eğer bu yapılmak isteniyorsa, bunun yolu var. Üniversiteden, barolardan, Tabip Birliğinden, işveren sendikalarından, esnaf konfederasyonlarından, diğer TRT çalışanlarından ve bu konuda görev yapan gazete ve televizyon kuruluşlarından temsilciler alınarak yönetim kurulu oluşturulabilir. Mevcut Kurumun, Yönetim Kurulunun denetiminde, Genel Müdürün denetiminde, istediğini yaptığı, istediği kararı çıkardığı bir kurum olmaktan kurtarılabilir. Bunun yolu var.

Onun için, biz, bu tasarıda, daha önceki maddelerde de bundan sonraki maddelerde de bir sürü eksiklik olduğunu, ama en azından bu tasarı Mecliste tartışılıyorken, mevcut yasalarda verilen önergelerin bir kısmının kabul edilerek bu tasarının bazı eksiklerini tamamlayabiliriz. Bu konuda en azından Genel Kurulun, bu konuda en azından AK Partili milletvekillerinin duyarlı davranmasını istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karabaş, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Evet, sayın milletvekilleri, gerçekten bundan önceki birçok yasa tasarısı geldiğinde ve burada kanunlaştığında, yasalaştığında da aynı şeyi yaşadık. Önergeler eğer AK Parti Grubuna mensup bir milletvekili tarafından veriliyorsa veya AK Parti Grubunun diğer gruplarla paylaştığı, daha önce kararlaştırdığı bir değişiklik önergesiyse, bu kabul ediliyor. Bunun dışında, gerçekten çok geniş bir şekilde bu kürsüde gerekçesi dile getirilen, çok detaylı bir şekilde gerekçelendirilen tasarıların hiçbiri burada AK Partili milletvekilleri tarafından kabul edilmedi. Nitekim birkaç defa, dışarıdan koşarak geldikleri için yanlışlıkla bir iki önergeyi kabul ettiler. Onun dışında bu gerçekleşmedi. Eğer biz gerçekten bu dönem bu Parlamentonun halkın yararına, halkın çıkarlarına çalışmasını istiyorsak, hangi partiye mensup olursa olsun herkesin doğru olan önergesine destek vermemiz gerekiyor diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karabaş.

Şahsı adına Adıyaman Milletvekili Sayın Mehmet Erdoğan.

Sayın Erdoğan, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 219 sıra sayılı Tasarı’nın 3’üncü maddesiyle 2954 sayılı Kanun’un 11’inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının değiştirilmesiyle ilgili şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Kurumun en yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kuruluna -Türkiye Radyo-Televizyon Yönetim Kurulu- hangi alandan, kaç tane üye seçileceğine ilişkin daha önceki mevcut düzenlemede herhangi bir bölüm bulunmamakta. Ayrıca herhangi bir sebeple üyeliğin normal süreden önce sona ermesi hâlinde, eski üyenin kalan süreyi tamamlamak üzere hangi usulle atanacağı da sıkıntılar ortaya çıkarmaktaydı. Dolayısıyla, bu husus yeniden düzenlemeyi gerektirecek bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bunlar yapılırken, 2006 yılı Yüksek Denetleme Kurulu raporunda da “Yönetim Kurulunun yayıncılık konusunda veya yayıncılıkla ilgili alanlarda deneyim sahibi ve kendi alanlarında uzmanlaşmış olan üyelerden oluşan bir yapıya dönüştürülmesi, Yönetim Kurulunda idari, mali ve teknik yayın program genel müdür yardımcılarından 2’sinin yer almasını sağlayacak düzenlemelerin yapılması önerilir.” ifadelerine de yer verilmişti.

İşte, tasarının 3’üncü maddesiyle Yönetim Kurulunun işleyişine yönelik uygulamada karşılaşılan sorunlar ile bu zikredilen öneri de dikkate alınarak yeniden düzenlemeye gidilmiş. Yani burada hangi alandan kaç tane üye seçileceğine dair bir düzenleme yapılmış.

“Kurumun en yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulu; Genel Müdür, Bakanlar Kurulu tarafından genel müdür yardımcıları arasından atanan 2 üye ile elektronik veya kitle iletişimi alanlarında 1; hukuk alanından 1; işletme, iktisat veya maliye alanlarından 1 ve sanat veya kültür alanlarından  1 kişi olmak üzere, bu alanlarda temayüz etmiş kişiler arasından seçilen ve atanan 4 üyeden oluşur. Dışarıdan seçilen yönetim kurulu üyeleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından her bir alandan teklif edilen iki kat aday arasından Bakanlar Kurulu kararı ile atanır.” ve “Herhangi bir sebeple üyeliğin normal süreden önce sona ermesi halinde aynı usulle yenisi dört yıllığına atanır.” hükümleri getirilmiştir.

Değerli arkadaşlar, TRT anayasal bir kurum. Millî birlik ve beraberliğimizi koruyup yüceltmek, millî kültürümüzü yaygınlaştırmak ve Türkiye’yi dünyaya doğru anlatma yönünde yayınlar yapan bir kurum. Bu, yeni dönemde yeni anlayışla, daha da bariz bir şekilde ortadadır. Ama değişime ve gelişime karşı olanlar bu noktada da görüşlerini ifade ettiler. Biz onlara da teşekkür ediyoruz.

Bu dönemde bizim ısrarla arzuladığımız ve özlediğimiz TRT, doğru ve ilkeli yayıncılık, tarafsız haber anlayışı konusunda milletimizin ilk başvurduğu yayın kuruluşlarından birisidir ve bu özelliğini daha da etkin bir şekilde sürdürecektir. Bu dönemde kaliteli, güler yüzlü, halkla iç içe, insana dair programlarla milletimizi tekrar ekran başına çekecektir. Ama ne yazık ki, statükodan yana olanlar, statükocu anlayışla meseleye bakanlar, at gözlüğünü bir türlü çıkaramayanlar, dünyada süratle gelişen değişimlere gözünü kapayanlar bilsinler ki, sadece geceyi kendilerine yaptıklarının farkında değiller. Kurum ve kuruluşlarda yapılması zaruri olan bu değişimlere, bu yapılanmalara sırf muhalefet olsun anlayışıyla karşı durduklarının farkında değillerse de milletimiz bunların farkındadır. Milletimizin sesine sağır, beklentilerine duyarsız olanlara bu millet gereken cevabı vermiştir.

Değerli arkadaşlar, bölgemizdeki insanımıza sürekli empoze edilmeye çalışılan “ötekileştirilmek” duygularını da ortadan kaldırmaya yönelik bu girişimleri destekliyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hangi girişimler?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – İstismar ettikleri bu malzemeler ellerinden bir bir alınmaktadır.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Kim istismar ediyor? Neyi istismar ediyor?

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Dolayısıyla, bu tasarının, bu süreçte…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız Sayın Erdoğan.

MEHMET ERDOĞAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu süreçte katkıda bulunan, emeği geçen bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyoruz. Kanunun TRT bünyesine, milletimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğan.

Şahsı adına Kütahya Milletvekili Hasan Fehmi Kinay.

Buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Adını bu topraklardan alan çok önemli bir kurumumuzun, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun yasasını görüşüyoruz. Elbette ki sözlerimin başında, buraya sevk edilen kanun tasarısının gerek Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekse TRT Genel Müdürümüzün göreve gelir gelmez başlattığı ve birçok basın mensubuyla birlikte geri planda çalışarak oluşturduğu bu tasarıyla ilgili  tüm arkadaşlarımızı tebrik ediyorum.

Evet, yasa alt komisyonda, Plan ve Bütçe Komisyonunda ve Genel Kurulda milletvekillerimizin katkılarıyla olgunlaşmaya devam ediyor.

Yasa tasarısıyla ilgili değerlendirmeme geçmeden önce TRT hakkında bazı duygularımı paylaşmak istiyorum. Burada çok değerli milletvekillerimiz, Türkiye’de televizyonun TRT vasıtasıyla milletimiz tarafından tanındığını ifade ettiler. Evet, gerçekten TRT’ye çok şey borçluyuz. Her şeyden önce gazetecilik alanı özel sektörün öncülüğünde gelişirken, televizyon yayıncılığı TRT tarafından Türkiye’de geliştirilmiştir. Bu nedenle, bugün gerek yerel gerekse ulusal düzeyde faaliyetlerini sürdürmekte olan televizyonlarımız, radyolarımız çoğunlukla TRT bünyesinde yetişmiş kadrolardan oluşmaktadır. Bu doğrultuda başta özel kesim tarafından yürütülen yayıncılık faaliyetlerinin mayasının TRT tarafından atıldığını ifade etmek gerçekçidir.

Evet, milletimiz 90’lı yıllara varıncaya kadar gerek yurt içinden gerekse yurt dışından haberleri öğrenebilme imkânını, yayın akışını, haber akışını yine Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu vasıtasıyla elde edebilmiştir, Anadolu’da sosyal hayatın vazgeçilmez bir unsuru hâline gelmiştir. Sanatçılarımızı, iş dünyamızı ve bunların etkinliklerini tanıtma fırsatı yine  Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu vasıtasıyla ortaya konmuştur.

Değerli arkadaşlar, TRT’yle ilgili yapılan değerlendirmelerde ne yazık ki böylesine önemli bir kurumun, başta Sayın Genel Müdür olmak üzere, siyasi otorite bu kanun tasarısını buraya sevk eden Hükûmetimiz olmak üzere birçok noktada haksız eleştiriler yapıldı. Şimdi, kadrolaşmadan bahsedildi, TRT’nin reytinginin düştüğünden bahsedildi.

Değerli arkadaşlar, bu değerlendirmeler gerçeklerle ne yazık ki bağdaşmamaktadır. Genel Kurulda söz alan muhalefet partisine mensup bazı arkadaşlarımız ciddi katkılarda bulunmuştur, kendilerine buradan teşekkür ediyorum. Yalnız, olur olmaz, Genel Müdürümüzün şahsında TRT Kurumunu yıpratacak birtakım ifadelere burada yer verilmesi açıkçası milletimiz açısından da hiç hoş karşılanmamaktadır.

Bakınız, Sayın Genel Müdürümüz daha evvel, bu TRT Genel Müdürlüğüne gelmeden önce Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarıydı. Son derece başarılı hizmetler yaptı bir müsteşar olarak.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hangi hizmetler?

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Daha önce, Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarlığına gelmeden önce PTT Genel Müdürlüğü görevini başarıyla yürütmüştür. PTT’de -kurumsallaşma adına ve bugün geldiği kârlılık noktası itibarıyla değerlendirildiğinde- kendi dönemi gerçekten önemli başarılara imza atıldığı bir dönem olmuştur.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Maaşına zam yapalım!

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Ondan önce de kaymakam olarak ülkemize hizmet etmiş değerli bir devlet adamımızdır, bürokratımızdır. Dolayısıyla burada kendi şahsına yönlendirdiğiniz eleştiriler sadece şahsıyla ilgili değil, Kurumu da tezyif etmeye yönelik gerçekten yanlış beyanlardır.

Bakınız, TRT’ye geldiği günden bu yana…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Bakan ile Genel Müdür cevap versin Hasan Bey.

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Sayın Genel Müdürümüz ne yazık ki Genel Kurulda söz alma imkânına sahip değil.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bakanımız var!

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Sayın Günal

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bakanımız var!

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Sayın Günal, TRT Genel Müdürümüzün burada söz almayacağını gayet iyi biliyorsunuz.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Sayın Bakan var!

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Kendisiyle ilgili, dönemiyle ilgili bazı değerlendirmeleri ben size aktarmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kinay, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bakınız, Şubat 2008’de TRT’nin AB Grubunda -ki bu grup en çok izlenme oranına ulaşmış televizyon kanallarını ifade ediyor- TRT-1 yedinci sırada, on iki kanal arasında yedinci sırada. Daha sonra, mart ayı itibarıyla -bir sonraki ay- altıncı sıraya yükseliyor, nisan ayı itibarıyla izlenme oranı  beşinci sıraya yükseliyor ve her şeyden önemlisi, neredeyse bu izlenme oranlarının göstergesi olarak ifade edilen değerlendirmede yüzde 100’lük bir başarı, performans ortaya konmuş.

Değerli arkadaşlar, birçok program…

İSA GÖK (Mersin) – Hangi program? Hangi program?

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) - Buradaki bazı milletvekili arkadaşlarımız, ne yazık ki, haksız eleştiriler yönlendirdiler, zatıaliniz başta olmak üzere. Herhâlde aynı kanalı izlemiyoruz. Zira, zevkle izlediğimiz birçok program TRT bünyesinde, hatta rating noktasında birinciliğe ulaşmış birçok program da bu noktada.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Üç tane saysana, üç tane…

OKTAY VURAL (İzmir) – Say, say…

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Kadrolaşmayla ilgili değerlendirmelere burada tekrar dönmek istemiyorum. Bu konuyla ilgili Sayın Bakanımız da gayet net bir şekilde ortaya koydular.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kinay, son cümlenizi alayım, teşekkür ediniz Genel Kurula.

Buyurun.

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Kadrolaşmayla ilgili de burada yöneltilen eleştiriler yine gerçeklerle bağdaşmamaktadır.

İbrahim Şahin döneminde, Sayın Genel Müdürümüzün döneminde sadece 21 kişi alınmıştır Kuruma.

BAŞKAN – Sayın Kinay, lütfen son cümlenizi alayım.

HASAN FEHMİ KİNAY (Devamla) – Bu doğrultuda yöneltilmiş olan birçok eleştiri, ne yazık ki, TRT Kurumunu tarif etmekten çok uzak düşmüştür.

Bu duygu ve düşüncelerle konuşmama son veriyor, yasa tasarısının başta TRT olmak üzere ülkemize hayırlar getirmesini temenni ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Soru-cevap işlemine başlıyoruz.

Sayın Özkan, buyurun efendim.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sayın Bakan, 30 Mayıs 2008 Cuma günü Burdur ilimizde, KÖY-KOOP önderliğinde köylülerimiz, çiftçilerimiz, üreticilerimiz, mazot, gübre, ilaç, yem fiyatlarındaki artışlara, ayrıca, et, süt, yumurta ve diğer ürünlerdeki fiyat istikrarsızlıklarına protesto mitingi yapacaklardır. Bazı siyasiler tarafından engellenmek istense de 30 Mayıs 2008 Cuma günü saat 12.00’de benim de katılacağım Burdur’daki çiftçinin “emeğe sahip çıkma” mitingine TRT ekibini göndermeyi düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sağ olun Sayın Özkan.

Sayın Çalış...

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, radyo ve televizyonculuğun okulu olagelmiş TRT’de imkân sağlanınca çok önemli işlere imza atacak kişiler olduğu, özel sektörün de kalifiye eleman ihtiyacını TRT’den karşıladığı bilinmektedir. Ancak büyük ücretler ödenerek dışarıya programlar yaptırıldığı veya dışarıdan programcı çağrıldığı da bilinmektedir.

Gün Başlarken, Çalsın Davullar, Ramazan Sevinci, Anılarla Müzik, Futbol Vizyon, Yılbaşı Tarkan programı gibi, 2007-2008 yıllarında bu gibi programlar için TRT dışarıya ne kadar para ödemiştir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çalış.

Sayın Aslanoğlu

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, bölgeleri kapatıyorsunuz. Acaba, illerdeki haber değeri olan haberleri bir an önce TRT’ye iletmek için illerde herhangi bir teşkilat kurmayı düşünüyor musunuz, özellikle belli haber değeri olan illerde? Bu konuda bir projeniz var mı? Almak istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Öztürk

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana şu soruları yöneltmek istiyorum:

Görüşülmekte olan yasa tasarısında TRT personeli emekliliğe teşvik edilmektedir. AKP Hükûmetinin bir yandan çıkardığı yasayla emeklilik yaşını yükseltmesiyle, bir yandan da TRT çalışanlarını emekliliğe teşvik etmesi arasında bir çelişki görmüyor musunuz?

Bu tasarıdan önce emekli olanlar ile 2009 yılından sonra emekli olacaklar arasında bir eşitsizlik yaratılmayacak mıdır? Emekli olanların boşalan kadroları iptal mi edilecek yoksa boşalan kadrolar AKP yandaşları ile mi doldurulacaktır?

3984 sayılı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Kanunu’nun 15’inci maddesine göre, Üst Kurul personelinin özlük hakları, çalışma usul ve esasları ile personelle ilgili diğer hususlar Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu personel rejimine tabidir. Bu tasarı yasalaştıktan sonra RTÜK personeli de bu haktan yararlanacak mıdır? Yararlanmayacaksa, bu, eşitsizlik yaratmayacak mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Öztürk.

Sayın Ünsal…

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, TRT’de yayınlanan Alaturka Solist yarışma programının yapımcı şirketinin adı nedir? Bu şirkete bölüm başına ne kadar ücret ödenmektedir? Programdaki jüri üyelerine ne kadar ücret ödenmektedir? Jüri üyelerinin ücreti TRT tarafından mı yoksa yapımcı şirket tarafından mı ödenmektedir? Yapımcı şirkete ödenen para içerisinde jüri üyelerine ödenecek para dâhil midir yoksa jüri üyeleri için ayrı bir ödeme mi yapılmaktadır?

TRT’nin, bu programı kendi olanaklarıyla yapabilecek kadrosu yok mudur?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ünsal.

Sayın Köse…

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İbrahim Şahin ve ekibinin, televizyon prodüktörlerinden yeni dönemde yapılmasını istediği programlarda TRT’nin tarikat televizyonuna dönüştürüldüğünün işaretlerini veriyor. Program sipariş listesinde bazı örnekler şöyledir: Deniz Arcak ve Halil Necipoğlu -ki bu “Camideki Adam” adlı bir albüm hazırlayan Kılıç Ali Paşa Camisi’nin imamı- Necip Fazıl Kısakürek’in yaşamını, düşünce ve dünyasını, eserlerini konu alan belgesel program; ayrıca Ömer Tuğrul İnançer -ki bu, kamuoyunda Cerrahi Tarikatı’nın lideri olarak biliniyor- Abdülhamid dönemini anlatan belgesel. Sayın Bakan, bu öneriler halkın hangi ihtiyaçları yüzünden talep ediliyor? Bu ihtiyaçlar nasıl bir araştırma ile belirlendi?

İki: Bu sipariş programların belirlenmesinde “Sadık Yalsızuçanlar” takma adıyla Said Nursi hakkında kitaplar yazan bir TRT prodüktörünün etkisi var mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köse.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, önceki madde görüşmelerinde de 2 defa sormama rağmen bir türlü cevap alamadığım sualimi 3’üncü kez yeniden, biraz daha açarak sormak istiyorum.

“Türk Telekom, cumhuriyet tarihinin en ilginç performansını gösterdi.” şeklindeki haberler geçtiğimiz aylarda haber sitelerinde yer almış ve yılbaşı performansı olarak üst düzey yöneticilere 50 ile 100 bin dolar arasında ikramiye verildiği belirtilmiş idi. Bu hususlar çerçevesinde Sayın TRT Genel Müdürümüzün Telekom Başkan Vekili olarak bu performans ücretlerinden bilgisi var mıdır? Var ise bu performans primleri hangi üst düzey yöneticilere verilmiştir? Kendisi de bu performans primlerinden almış mıdır? Aldıysa ne kadarlık bir performans ücreti almıştır? Bunun miktarı nedir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tankut.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Evvela, “30 Mayıs Cuma günü yapılacak olan gösteriye ekip gönderecek misiniz?” diye sordu Sayın Özkan. Haber değeri olan hiçbir şeyi kamudan saklamak gibi bir lüksü olamaz. Dolayısıyla, oraya bir ekip gider, orada bir kamera vardır, o ayrı bir konu -yani teknik konuda bir şey söylemeyeyim- ama her hâlükârda o türden haberler her zaman ana haber bültenlerinde de zaten yer alıyor. Dolayısıyla, çok çeşitli örnekler sayılabilir bu türden haberlerin TRT haber bültenlerinde yer aldığı.

Bir diğer konu, bu bölge müdürlüklerinin kapatılması meselesiyle ilgili Sayın Aslanoğlu’nun sorusu. Şimdi, esasında o bölge müdürlükleri kapatılıyor ama müdürlük ve büro şeklindeki hizmet devam ediyor. Dolayısıyla, “Yerel haberleri nasıl temin edeceğiz?” sorusunun cevabı, esasında, bir eksikliğe bizi götürmeyecek ölçüde açık bir şeyde çünkü müdürlük olacak ama bölge müdürlüğü çok daha farklı, çok daha geniş bir yapılanma. Açıkçası, pek çok yerde de zaten, oradaki kadro kendisinden beklenen hizmeti veremeyecek kadar da bir alan darlığına sahip. Onların herhangi bir suçu yok yani büyük bir mekanizma orada, büyük bir personel birikimi var. Ama tekrar ediyorum, yerelle genel arasında -ulusalı bilerek kullanmıyorum çünkü yerel olan da ulusal zaten- artık mesafe o kadar daraldı ki, birbirinin hizmetleri o kadar birbirine girdi ki bugün, pek çok ildeki televizyon kanalları veya bazı illerimizdeki mesela yazılı medya, evrensel boyutta, sadece Türkiye boyutunda değil evrensel boyutta. Dolayısıyla, orada herhangi bir hizmet aksamasının olmayacağını düşünüyoruz.

Bu rakamlarla ilgili şeyleri şu anda vermem mümkün değil. “Şu programlara -Sayın Çalış’ın sorduğu- şu, şu, şu programlara ne kadar ücret ödendi… “Tabii, sektör açısından ayrıca uygun mu, değil mi, o ayrı bir konu da ama her hâlükârda, şu anda zaten uygun olsa dahi benim rakamları vermem kolay olmaz. Eğer verilebiliyorsa o zaman memnuniyetle bunu yazılı olarak size iletiriz.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Devlet sırrı mı bu Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, bu özel sektörle ilgili yapılan protokollerin ortaya çıkardığı bir konu. Ben hukukçu değilim, ama tekrar ediyorum...

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Meclis nasıl denetleyecek o zaman?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – …eğer bilinmesi gereken bir şeyse, şu anda zaten söylemem mümkün de olsa o rakamlar elimde yok. Ben size, şu programa şu kadar ödendi diyecek durumda değilim. Dört, beş programı birden saydınız.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Devlet bir sözleşme yapacak ve ben bunu bilmeyeceğim!

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Hayır, ben onu her hâlükârda diyorum. Eğer hukuken bir sakıncası yok ise bu size bildirilecektir.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Hiçbir sakıncasının olması mümkün değil.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Tamam, o zaman mesele yok, o zaman elinize bu bilgi ulaştırılacaktır, yazılı olarak ulaştırılacaktır.

Bu emekliliğe teşvik meselesini, açıkçası yani ta başından söyledik, o konuda herhangi benim bir fikir değişikliğim de yok. Yani önemli ölçüde bugün bizim yayın alanında, teknik alanda hâlâ personel ihtiyacımız vardır. Ama genel hizmet alanına döndüğümüz zaman da çok çeşitli sebeplerden dolayı -bazı rakamları size ilettim- çok çeşitli sebeplerden dolayı da orada bir fazlamız vardır. Dolayısıyla, böyle bir teşvikle bir personel rahatlamasının olması kurum açısından bize bir esneklik getirir. Şimdi, şu kadar personel emekli olunca, şu kadar personel yerine alınacak… Tabii, o türden… Kusura bakmayın bunu söylemek sizin hakkınızdır, hatta belki ödevinizdir ama ben her konuşan arkadaşımın, işte kadrolaşma, kadrolaşma şeyine her defasında… Zaten beş dakika veriyor Sayın Başkan, size, her birinize daha fazla zaman veriyor.

Bir mantık kuralı vardır Sayın Başkan, daima cevaplar sorulardan daha fazla zamana ihtiyaç gösterir, İç Tüzük’ü lütfen değiştirin. Burada bakanlara büyük bir haksızlık oluyor. Sizinle ilgili değil ama İç Tüzük’ü değiştirin.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Vallahi doğru. Gündem dışında da bana beş dakika, bakana yirmi dakika… Değişmesi lazım.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Her zaman, cevabın sorudan daha fazla zamana ihtiyacı var.

Efendim, bu özelleştirme meselesi: Bakınız arkadaşlar, Kurumla ilgili olmayan bir arkadaşımız… Sayın Günal burada mı?

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Buradayım efendim.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Tamam. Kurumla ilgisi olmayan bir arkadaşımız, Sayın Kilci, Posta gazetesindeki bir röportajda “Kurumlar özelleştirilebilir, kamu kurumu özelleştirilebilir.” demiş. Israrlı sorular üzerine “Ya TRT, ya TRT?” denince, o demiş ki: “Kurum olarak özelleştirilebilir.” Şimdi, Kurumun başındaki insan değil, Bakanlar Kurulu üyesi değil, Başbakan değil.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Ama özelleştirmeden sorumlu kişi.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Onun için, ben size söylüyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sizin haberiniz olmaz zaten!

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Bakanlar Kurulunda görüşüldüğü zaman bu konu hiç telaffuz edilmedi, benim hiç aklımın köşesinden geçmedi, şu anda geçmeye de hiç niyeti yok. Dolayısıyla, açıkça söyleyeyim, bizim güçlendirmemiz lazım. Kamu yayınına bizim gibi ülkelerin şiddetle ihtiyacı vardır. Yani eğer gerekiyorsa daha fazla takviye etmemiz, daha fazla güçlendirmemiz lazım.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Teşekkür ederiz Sayın Bakanım. İnşallah tutanağı çıkarıp ileride okumak zorunda kalmayız.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Okuduğunuz zaman dinleyen ben olmam.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Peki.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Dolayısıyla, burada şu anda öyle bir program yoksa yoktur.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Sözünüzü senet kabul ediyoruz Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Ama on sene sonra, on beş sene sonra, onu bilemem.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Sözünüz senet Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Çok teşekkür ederim, sağ olun. Ben de öyle olsun istiyorum açıkçası.

Genel müdür yardımcılarının Yönetim Kuruluna üye olma meselesi: Arkadaşlar, burada yapılan değişikliklerin bir kısmı zaten, açıkça söyleyeyim, Yüksek Denetleme Kurulunun raporlarında var. Bu dâhil o raporlarda var. Arkadaşlarımız o şekilde, işlerin daha pratik, daha kolay gideceği kanaatindeler. Benim de kanaatim o istikamette. Dolayısıyla, Kurumu bir bütün olarak görmek lazım. Orada zaten genel müdürün dediği önemli ölçüde olur. Dolayısıyla, ümit ediyoruz, bir uyum içinde çok daha hızlı çalışırlar, çok daha iyi hizmet verirler. O bakımdan da orada bir endişem yok.

Yine, zannediyorum Sayın Günal sizin o söylediğiniz şey, Anayasa, bir defa şu anda yürürlükte olan… Bu bizim yaptığımız bir değişiklik Sayın Günal, bu yaptığımız bir değişiklik tasarısı. Yoksa şu anda yürürlükte olan TRT Yasası’na her konuda dokunuyor değiliz. Orada zaten altıncı sayfasında, madde 5’te, yayın esasları, TRT’nin vizyonu da misyonu da çok açık bir biçimde dile getirilmiş. Zaten açık bir biçimde dile getirilmese de, yine de kamu kuruluşu olduğu için Anayasa’nın özüne de, sözüne de uymak zorundadır. Çok şükür hiç değilse bu konularla ilgili bir yorum farkı da yok, bazı konularda ciddi yorum farkları var.

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

MEHMET GÜNAL (Antalya) – “Bekleyin.” dediniz de az önce.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Hayır, o ayrı bir konu.

MEHMET GÜNAL (Antalya) – Gelecek bir şeyler var, onun için söyledim.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – O ayrı, benim “Bekleyin.” dediğim ayrı bir konu.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süremiz…

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Peki, çok teşekkür ediyorum. Cevap veremediklerime yazılı olarak cevap verilecektir.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ben teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde beş adet önerge vardır.

Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık durumuna göre işleme alacağım.

Buyurun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 s. sayılı kanun tasarısının çerçeve 3. maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı kanunun 11. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “… Bakanlar Kurulu tarafından genel müdür yardımcıları arasından atanan iki üye ile elektronik veya kitle iletişimi alanından bir” ibaresinin “… Bakanlar Kurulu tarafından genel müdür yardımcıları arasından atanan bir üye ile elektronik veya kitle iletişimi alanından iki” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Günal

Hasan Özdemir

Muharrem Varlı

 

Antalya

Gaziantep

Adana

 

K. Erdal Sipahi

Mustafa Enöz

 

 

İzmir

Manisa

 

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Yasa Tasarısının 2954 sayılı Yasanın 11. maddesinin 1. ve 3. fıkrasını değiştiren 3. maddesine aşağıdaki 4. fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bülent Baratalı

Malik Ecder Özdemir

İsa Gök

 

İzmir

Sivas

Mersin

 

Hüseyin Ünsal

R. Kerim Özkan

 

 

Amasya

Burdur

 

“Yönetim Kurulu Başkanı başka bir kurum ve kuruluşun yönetiminde ya da denetiminde görev alamaz.”

TBM Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin 2. fıkrasının son cümlesinin fıkra metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı “Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 3 üncü maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Mustafa Vural

 

İzmir

Adana

“Kurumun en yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulu; Genel Müdür ile Genel Müdür tarafından genel müdür yardımcıları arasından seçilen iki üye ile elektronik veya kitle iletişim alanlarından bir; hukuk alanından bir; işletme, iktisat veya maliye alanlarından bir ve sanat veya kültür alanlarından bir kişi olmak üzere, bu alanlarda temayüz etmiş kişiler arasından seçilen ve atanan dört üyeden oluşur. Dışarıdan seçilen yönetim kurulu üyeleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından her bir alandan teklif edilen iki kat aday arasından seçilir.”

“Yönetim Kurulu üyeliği dört yıldır. Süresi biten üyeler ile herhangi bir sebeple Yönetim Kurulundan ayrılanların yerine yeniden atama ve seçim yapılır. Süreleri sona eren üyelerin yeniden atanmaları ve seçilmeleri mümkündür. Yeni atanan veya seçilen üye göreve başlayıncaya kadar mevcut üyenin görevi devam eder. Bir yıl içinde mazeretsiz iki toplantıya katılmayanların üyeliği kendiliğinden sona erer.”

BAŞKAN – En aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Buyurun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 3- 2954 Sayılı Kanunun 11’inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Kurumun en yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulu aşağıda belirlenen 15 kişiden oluşur.

Üniversitelerarası kurul tarafından seçilecek, alanlarında temayüz etmiş iletişim bilimleri ve konservatuar üyesi birer kişi, Türkiye Barolar Birliği’nce seçilen bir kişi, İşçi Sendikaları Konfederasyonlarınca seçilen bir kişi, Memur Sendikaları Konfederasyonlarınca seçilen bir kişi, Türk Mimar ve Mühendis Odaları Birliği’nce seçilen elektronik, elektrik-elektronik, elektronik ve haberleşme, bilgisayar, telekomünikasyon mühendisliği veya radyo ve televizyon ile ilgili mühendislik dallarından alanında temayüz etmiş bir kişi, Türkiye Ziraat Odaları Birliği tarafından seçilen bir kişi, Türkiye İşverenleri Sendikasınca seçilen bir kişi, Gazetecilik örgütlerince seçilen bir kişi, Sağlık Meslek örgütlerini temsilen seçilen bir kişi, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu tarafından seçilen bir kişi, kurum çalışanlarınca seçilen bir kişi, Genel Müdür ile Yayın ve Teknikten sorumlu Genel Müdür Yardımcıları, yukarıda belirtilen kurum ve kuruluşlar tarafından belirlenen üçer aday arasından birer kişi Cumhurbaşkanı tarafından atanır.

 

Mehmet Nezir Karabaş

Hasip Kaplan

Gültan Kışanak

 

Bitlis

Şırnak

Diyarbakır

 

Sırrı Sakık

Fatma Kurtulan

 

 

Muş

Van

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, günümüzdeki teknolojik gelişmeler, özellikle sayısal yayın teknolojisindeki ilerlemeler, ses-görüntünün çeşitli yollarındaki gelişmeler… Bu konuda yapılacak her değişikliğe olumlu katkı sunmaya biz varız. Alt komisyonda, Plan ve Bütçe Komisyonunda, her alanda da bu katkımızı esirgemedik.

Ancak şunu tartışabiliyor muyuz yüce Mecliste: TRT’yi dünyanın markası yapabilir miyiz? Bağımsız, tarafsız, özerk, demokratik, personeli liyakatle gelmiş, yirmi yedi dilde yayın yapan ama 20 milyon Kürt yurttaşının dilinde yayın yapamayan TRT’yi dünya markası hâline getirebilir miyiz? Bütün mesele bu.

Evet, küreselleşen dünyada haksız rekabet haklı rekabet, le passe de passe; acımasız bir kapitalizm içinde herkes ayakta durmak zorunda, özel sektör de devlet sektörü de. Bu bir gerçek. Ona göre de yapılanmak zorundasınız. Yani kadrolaştığınız zaman sorun çözülmüyor. Kadrolaştığınız zaman bugün varsınız, sizin kadrolar vardır; yarın yoksunuz, sizin kadrolar gider, başka kadrolar gelir. Bu da bu ülkeye hiçbir hayır, hiçbir yarar getirmez.

Şimdi, biz bazı önergeler verirken gerçekten şunu düşünüyoruz: TRT kendi adına yayın ve hizmet ürettiği halk dili arasındaki bağı nasıl kuracak, demokratik ve katılımcılığı nasıl sağlayacak; halkın vergisiyle ayakta duran TRT, halka nasıl hizmet edecek? Bir partiye değil… Asla bir partinin sesi olmamak kaydıyla TRT, bu Türkiye Cumhuriyeti’nin, 70 milyonun.

Şimdi soruyorum: Evet, yayın yönetim kurulu çok önemli. Bir önerge verdik, demin okudunuz. Meslek örgütleri, emek örgütleri, işçi sendikaları, işveren sendikaları, barolardan, teknik alana kadar hepsinden üst düzeyde birer kişiden bu yönetim kurulu oluşsun dedik, 15 kişi, temayüz etsin. Ha, eksik de var. O eksiği de bugün açacağım. Öyle, Başbakan Diyarbakır’a gidip “TRT Kürtçe televizyon yayını yapacak.” deyip seçim startını verirken soracağız, senin bu yirmi dört saat Kürtçe yayınını hangi kadrolar yapacak? Hangi birim yapacak? Hangi birimin başında hangi müdür olacak, hangi genel müdüre sorumlu olacak? Zazaca mı konuşacak, Kurmanci mi konuşacak, Soranice mi konuşacak? Ha, dur bakayım, öyle yirmi dört saat TRT’de Kürtçe yapmak için 20 milyon Kürt yurttaşını nasıl kucaklayacaksın? Ha, bugüne kadar kırk beş dakika yayın yapmıyorsun, Şivan’ın parçalarını, Ciwan Haco’nun parçalarını, Rojin’in, Aynur’un parçalarını çalıyorsunuz, Kürt sanatçılara ne kadar telif hakkı ücreti ödedin? Her sanatçının hakkı kutsaldır, hele eser üreten ve müzik gibi evrensel, sinema gibi evrensel, tiyatro gibi evrensel, resim gibi her alanda her seste bu ülkenin güzelliğini yansıtacak alanda senin yapılanmanda, örgütlenmende 20 milyon Kürt yurttaşını ve diğer farklılıklarını, Laz’ını, Çerkez’ini, Boşnak’ını, güzelliklerini kucaklayacak… Zaten yirmi yedi dilde yayın yapan TRT’nin kadrosunu… Bu tasarıyla yapamazsın Sayın Başbakan, 60’ıncı Hükûmet, yapamazsın. 5 tane Kürtçe bilen elemanın yoksa, Kürtçe bilen bir müdürün yoksa, Kürtçe eğitim almış, Kürtçe okul okumuş, Kürtçe sertifikası olan bir vatandaşın yoksa. Bu Kurumun bu ilgili biriminde, bu ilgili birimin başında, sana "Kürtçe yayını ithal mi edeceksin, kimden edeceksin?” diye sorarlar. Bu ülkenin insanları, yirmi dört saat yayın yapacak, bu ülkenin insanları… Örneğin bu Parlamentonun bir üyesi olarak ben Hasip Kaplan, Kürtçe siyasi tartışma programına AKP’li 75 Kürt milletvekiliyle çatır çatır katılmak isterim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kaç tane?

HASİP KAPLAN (Devamla) – CHP’den de var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Kaç tane?

HASİP KAPLAN (Devamla) – 75… Gizli de 10 tane kadar var, 85. (CHP sıralarından gülüşmeler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

M. NURİ YAMAN (Muş) – MHP’de de var, MHP’de Hasan Özdemir var.

HASİP KAPLAN (Devamla) – MHP’den de Kürtçe bilen milletvekili var.

BAŞKAN – Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Şimdi, ben, bu önergede Hükûmete bir tavsiyede bulunacağım. Zaten ben madde üzerinde konuştuğumda açıklayacağım. Kürtçe televizyon yayını yapmak için Kürt enstitülerinden birisiyle görüştünüz mü? Kürtçe yayın yapmak için Kürt kültür merkezlerinden hiçbirisiyle görüştünüz mü? Kürtçe yayın yapmak için Kürt kültür vakıflarıyla görüştünüz mü? E, be kardeşim siz kiminle görüşüp TRT yayını yapacaksınız? Mir Dengir Fırat Kürtçe biliyor, onu çıkarın. Olmazsa, Diyarbakır’dan arkadaşları çıkarın, o boşluğu doldursunlar. Yok eleman başka türlü. Biraz gerçekçi olalım. Ayağımız yere bassın. Bir işi yaparken doğru dürüst yapalım, güzel yapalım, kucaklaşalım. Bu ülkeye bu yaraşır.

Vallahi eksiktir ama bu önergemiz yerindedir, sağduyunuza sunuyoruz. Bu önergede bir eksikliğimiz var, bir de -Kürtçe- genel müdür eklememiz gerekiyordu, o da bizim eksikliğimiz. İtiraf ediyorum.

M. NURİ YAMAN (Muş) – Genel müdür yardımcısı…

HASİP KAPLAN (Devamla) – Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, oylamadan evvel yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, önergenin oylamasından önce yoklama talebi vardır, bu talebi yerine getireceğim.

Şimdi, yoklama talebinde bulunan arkadaşları tespit edeceğim: Sayın Anadol, Sayın Aslanoğlu, Sayın Baratalı, Sayın Öztürk, Sayın Mengü, Sayın Ayhan, Sayın Köse, Sayın Keleş, Sayın Özbolat, Sayın Ünsal, Sayın Özkan, Sayın Köktürk, Sayın Arat, Sayın Karaibrahim, Sayın Güner, Sayın Coşkuner, Sayın İnce, Sayın Ekici, Sayın Ünlütepe, Sayın Meral, Sayın Akıncı, Sayın Sönmez, Sayın Yıldız, Sayın Arslan, Sayın Erenkaya.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219) (Devam)

BAŞKAN - Sayın Hasip Kaplan ve arkadaşlarının vermiş olduğu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı “Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 3 üncü maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             Mustafa Vural (Adana) ve arkadaşları

“Kurumun en yüksek karar ve yönetim organı olan Yönetim Kurulu; Genel Müdür ile Genel Müdür tarafından genel müdür yardımcıları arasından seçilen iki üye ile elektronik veya kitle iletişimi alanlarında bir; hukuk alanından bir; işletme, iktisat veya maliye alanlarından bir ve sanat veya kültür alanlarından bir kişi olmak üzere, bu alanlarda temayüz etmiş kişiler arasından seçilen ve atanan dört üyeden oluşur. Dışarıdan seçilen yönetim kurulu üyeleri; Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından her bir alandan teklif edilen iki kat aday arasından seçilir.”

 “Yönetim Kurulu üyeliği dört yıldır. Süresi biten üyeler ile herhangi bir sebeple Yönetim Kurulundan ayrılanların yerine yeniden atama ve seçim yapılır. Süreleri sona eren üyelerin yeniden atanmaları ve seçilmeleri mümkündür. Yeni atanan veya seçilen üye göreve başlayıncaya kadar mevcut üyenin görevi devam eder. Bir yıl içinde mazeretsiz iki toplantıya katılmayanların üyeliği kendiliğinden sona erer.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bir kurumun özerkliği ve tarafsızlığı sadece Anayasa ve yasalara yazmakla sağlanamaz. Sayın Bakan da tasarının geneli üzerinde kendisine yönelttiğimiz soruya vermiş olduğu cevapta bu gerçeğin altını çizmiş ve kabul etmiştir. Kendisinin, TRT’nin özerkliği ve tarafsızlığı için elinden gelen çabayı göstereceğine yönelik beyanlarına inanmak istiyoruz ancak şu anda TRT Kurumu tarafından yapılmakta olan iktidar yanlısı yayınlar, bu yönde her şeyin Sayın Bakanın kontrolünde olmadığını göstermektedir.

Değerli milletvekilleri, gerçekten de bir kurum, Anayasa ve yasalarda öyle yazdığı için kendiliğinden özerk ve tarafsız olamaz. Özerklik ve tarafsızlığın gerçekleşmesi için bazı asgari koşulların yerine getirilmesi gerekir. Öncelikle, Kurum, mali özerkliğe sahip olmalıdır. Bunun böyle olduğunu ya da bu tasarının bunu sağlamayı hedeflediğini söyleyebilir misiniz?

Kurum, aynı zamanda idari özerkliğe de sahip olmalıdır. “Bu tasarıyla TRT’nin idari özerkliğinin sağlanması amaçlanmaktadır.” diyebilir misiniz?

Kurum, mesleğin etik kurallarına bağlı, deneyim sahibi ve nitelikli personele sahip olmalıdır. Hâlen bu özellikleri taşıyan personele sahip olan Kurumun bu tasarı yasalaştıktan sonra da bu özelliklerini koruyabileceğini düşünebiliyor musunuz?

Tasarı, öngördüğü Yönetim Kurulu yapısı ve Yönetim Kurulu üyeliklerine atanma ve seçilme usulleriyle, deneyim sahibi ve nitelikli personelin tasfiyesine yönelik düzenlemeleriyle TRT’nin idari özerkliğine indirilmiş bir darbe niteliğindedir.

Değerli milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonu gündeminde bulunan Elektrik Kanunu Tasarısı’nda yer alan bir hükümle de TRT, mali yönden Hükûmete bağımlı hâle getirilmek istenmektedir. Elektrik faturalarından ayrılacak pay, her yıl Kurumun bütçe tasarısı incelendikten sonra Bakanlar Kurulu tarafından belirlenecektir. Bu da mali özerkliğe indirilmiş bir darbe olacaktır.

Değerli milletvekilleri, tasarı, TRT için asıl gerekli olan yapısal ve işlevsel yeniden yapılandırma düzenlemelerine de yer vermemektedir. Tasarının, kadrolaşma amacı dışında bir amacının olmadığı, Sayın Bakan her ne kadar kızsa da açıktır. Sormak gerekiyor: TRT’de uzman personel eksikliği mi var, sanatçı noksanlığı mı var? Mali yapısında bir düzeltme mi yapıyorsunuz? Yayıncılık ve telekomünikasyon sektöründe meydana gelen gelişmelere uyum çabası mı var? Bu sorulara cevaplarımız “evet” olmadığına göre, bu tasarının bilinen siyasi kadrolaşma dışında bir amacı olamaz.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetin altı yıllık uygulamaları, kamuda ve toplumda bir siyasi kadrolaşma içinde olduğunu göstermektedir. Bunun gerçek olmadığını söyleyebilirsiniz. Ancak sizin bu savunmanız, bu konuda partinize ve Hükûmetinize karşı duyulan güvensizliği ortadan kaldırmaya yetmemektedir. Bu tasarıda yaptığınız gibi, TRT’de hizmet birimlerinin sadece adını değiştirirseniz, birimlerin görev ve yetkilerinde yeni belirlemeler yapmadan bunu yaparsanız, insanları bu işi siyasi kadrolaşma için yapmadığınıza inandıramazsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Getirdiğiniz tasarının Anayasa’ya aykırılıklarla -özerklik ve tarafsızlık konusunda Anayasa’ya aykırılıklarla- sakat olduğunu ifade ediyor, yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.  

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBM Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin 2. fıkrasının son cümlesinin fıkra metninden çıkarılmasını arz ederim.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 219 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin tasarı metninden çıkarılmasına ilişkin olarak verdiğim önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.

Önergenin mahiyeti bu, Bakanlar Kurulu tarafından atanan genel müdür yardımcıları, üyeleri, gerektiğinde Bakanlar Kurulu tarafından değiştirilebilir. Biliyorsunuz, Yönetim Kurulu üyeliği süresi dört yıldır. Şimdi dört yıllığına atanan Yönetim Kurulu üyeliğinde buraya bir şey getirmişsiniz. Yani, genel müdür yardımcılarının 2’sini Bakanlar Kurulu atıyor ve “Dört yıl beklemeden de bunları görevden alsın Bakanlar Kurulu.” diyorsunuz.

Şimdi, değerli milletvekilleri, her devletin saygınlığı, o devletin gücü ve o devletin kurumlarının saygınlığı ile mümkündür. İşte, yargısı saygınsa, kurumları saygınsa… Bugün, İngiltere’nin BBC kanalı gerçekten dünyada kabul görmüş büyük bir kurum, herkes saygı duyuyor. Niye acaba Türkiye Radyo- Televizyon Kurumu da dünyada saygın bir kurum olmasın? Niye dünyanın her tarafındaki insanlar buna saygı duymasın? Buna saygı duyabilmesi için, evvela Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşlarının buna saygı duyması lazım. Türkiye Cumhuriyeti devleti vatandaşları nasıl saygı duyacak buraya? Buradaki yönetime saygı duyacak. Yaptıkları programlarla, yaptıkları yayınlarla, bilime, ilime, eğitime yaptığı katkılarla büyük bir saygınlık kazanırsa elbette ki bu Kuruma herkes tarafından saygı duyulur. Ama şimdi böyle bir yayın politikası güdebilmesi için de bu Kurumun siyasi kontrolden uzak olması lazım,  bağımsız olması lazım. Şimdi, nasıl bağımsız olacak? İşte getirmişsiniz, yine Bakanlar Kurulu 2 tane genel müdür yardımcısını atıyor. Bırakın da dört sene bu insanlar görev yapsın. Niye yani ille, hesabıma gelmediği zaman ben bunu görevinden alırım?

Şimdi, bakın, sayın milletvekilleri, biz siyasiyiz, hepimiz siyasiyiz. Maalesef, biz siyasiler, yani ille siyasi amaçlarımız doğrultusunda hareket ederken tarafsız hareket edemiyoruz. Birilerinden, seçmen kitlesinden bir baskı geldiği zaman bunlara boyun eğmek zorunda kalıyoruz. Bu bir gerçek, hayatın bir gerçeği. Yani biz keşke onu aşabilsek, keşke çok tarafsız davranabilsek. Yani böyle siyasi menfaatlerimizin kölesi olmayıp da ülkemizin büyütülmesi için, milletimizin büyütülmesi için, bu memleketin geleceğinin parlak olması için, Türkiye’yi dünyada lider bir devlet yapabilmemiz için, canla başla, namusumuzla, şerefimizle, haysiyetimizle, dürüstlüğümüzle çalışsak ne kadar güzel olur. O zaman bu memleketin başına en ufak bir sıkıntı gelmez, bu memlekette herkes görev yapar, herkes dürüst görev yapar. Namussuzca görev yapanların, hırsızlık yapanların görevlerinden alındıkları izlenimine kapıldıkları zaman, bu konuda parlamentolarına, yargılarına bir güven duydukları zaman bu insanlar dürüst çalışır, bu insanlar ülkesine hizmet eder, bu insanların hepsi memleketinin, milletinin refahı ve huzuru için çalışır. Şimdi bunu yapabilmek için bu insanların kendilerini güvencede hissetmesi lazım. Dört sene için hükûmet 2 tane genel müdür yardımcısını Yönetim Kuruluna atıyor. Niye gerektiği zaman alsın bunu? Senin kaşını beğenmedim!

Bakın, şimdi, biraz önce sizin Grup Başkan Vekiliniz dedi ki: “Bu Genel Müdür zamanında 2 tane kişi atanmış.” Hayır. İbrahim Şahin döneminde dışarıdan atananlar, Kurum dışından atananlar 16 kişi. Kurum içinde göreve atananlar 29 kişi. Ondan sonra, İbrahim Şahin döneminde görevden alınanlar 20 kişi. Hem görevden alınanlar kimler? Genel Müdür Yardımcısı, Genel Müdür Yardımcısı, Genel Müdür Yardımcısı, Haber Daire Başkanı, Haber Daire Başkan Yardımcısı, Haber Daire Başkan Yardımcısı, Yayın Arşivleri Daire Başkanı, Vericiler Daire Başkanı, Araştırma ve İmalat Daire Başkanı, Sosyal İşler Daire Başkanı, Sosyal İşler Daire Başkan Yardımcısı, Personel Daire Başkanı, Diyarbakır Bölge Müdürü, İzmir Bölge Müdürü, Haber Daire Başkanı, Radyo Haber Müdürü, İzmir Haber Müdürü, Genel Müdür Müşaviri, İstanbul Televizyon Müdürü, Program Müdürü, Ankara Televizyon Program Müdürü, İstanbul Müdürü… Şimdi, böyle, İbrahim Şahin döneminde AKP yandaşları, gruplardan alınanlar, işte Aksiyon dergisinden, Cihan Haber Ajansından, Kanal 7’den, Kanal A’dan, Milletin Sesi gazetesinden, Cihan Haber Ajansından, Kanal 24’ten…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, değerli milletvekilleri, elbette ki yani herhangi bir kurumdan alınabilir. Yani Kanal 7’den alabilir, Kanal 24’ten alabilir. Ama yani böyle bir yere getirmek için yayıncılık ilkesine bir katkı sağlayacak, dürüst olacak, namuslu olacak, ülkenin geleceğini düşünecek kişiler getirilirse biz bunlara bir şey demiyoruz. Ama sırf beni şey ettiği için…

Bakın, Tayyip Erdoğan’ın kredisini vermeyen Halk Bankasının 2 Genel Müdürü krediyi imzalamadı diye görevden alınıyor. Böyle bir şey olur mu arkadaşlar yahu? Bir kurumda, bir yerde insanlar devleti savunuyorsa, yani o ülkeyi savunuyorsa bunlara siz görevden alma cezasını vermeye vicdanınız razı mı? Yapmayın yani bunu! Arkadaşlar, bu memleketi bitiriyoruz, bakın. Türkiye Cumhuriyeti devletinin Parlamentosunda Türkiye Cumhuriyeti devletinin bitirilmesi için her türlü tuzaklar sizin siyasi iktidarınız zamanında kuruluyor ve sizin Genel Başkanınız zamanında şey ediliyor.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – 2002 öncesiydi bu söylediğin.

ÖMER FARUK ÖZ (Malatya) – Geç bunları, geç.

KAMER GENÇ (Devamla) - İşte, yahu bunların tavizleri ortada. Bunları yapmayın. Bu Türkiye’yi büyütmemiz lazım. Bunu davranışlarla da gösterin. Siyasette milletvekilinin kendi vicdanıyla hareket etme gücünü verin siyasetçiye.

Saygılar sunuyorum, önergemin kabulünü rica ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Yasa Tasarısının 2954 sayılı Yasanın 11. maddesinin 1. ve 3. fıkrasını değiştiren 3. maddesine aşağıdaki 4. fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                             İsa Gök (Mersin) ve arkadaşları

“Yönetim Kurulu Başkanı başka bir kurum ve kuruluşun yönetiminde ya da denetiminde görev alamaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Sayın Ünsal, siz mi konuşacaksınız?

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 3’üncü maddedeki önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Önergenin ve kanunun görüşülmesi esnasında bir tespitimi de yapmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada sanki TRT’deki yapılanlar, kadrolaşmalar, yapılan işlerin, faaliyetlerin hepsinin sorgulanması altı aylık bir dönemi kapsıyormuş gibi algılandırılmak isteniyor.

Ben bir konunun altını çizmek istiyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi altı yıldır iktidarda. Dolayısıyla, altı yıldır iktidarda olan Adalet ve Kalkınma Partisinin TRT üzerindeki icraatlarının da tartışılması söz konusu. Dolayısıyla, böyle bir altı aylık süreyle bu işi kısıtlı olarak bırakmak noktasında değiliz.

İkinci bir tespit de altı yıldır iktidardasınız değerli arkadaşlarım. Altı yıl içerisinde, iktidarda olduğunuz süre içerisinde Türkiye’de bir sürü önemli şeyler oldu. Bir tane güzel bir iş yapmışsınız, 2003 yılının şubat ayında İletişim Şûrası düzenlemişsiniz. Şu çıkan kanunun, İletişim Şûrası’nda çıkan kararlarla iç alakası yok, hiç alakası yok, tek tek okumak istemiyorum.

Bunun dışında, daha da önemlisi -o çok daha önemli; ki, ona uyulması gerekiyor- sizler, 28 Haziran 2006 tarihinde, yine bu yüce Mecliste Dokuzuncu Kalkınma Planı kabul edilmiş. O Kalkınma Planı’nında Bilgi ve İletişim Teknolojileri Özel İhtisas Komisyonunun raporu var, o Kalkınma Planı’nın doneleri çıkmış. O ihtisas komisyonunda çıkan kararlarla, Dokuzuncu Kalkınma Planı’yla, şu çıkan yasanın yine hiç alakası yok. Yine bu konuda tek tek sıralamak istemiyorum çünkü çok ciddi ve kısıtlı bir vaktimiz var. Yani yapılan yasanın iki tane tespitini yapmak istiyorum: Bir tanesi altı aylık sürenin eleştirisi yapılmıyor burada. İkincisi de, bu ülkede alınan İletişim Şûrası kararları ve Dokuzuncu Kalkınma Planı’nın önerdiklerinin hiç alakası olmayan bir kanunu çıkartmak için gayret ediyorsunuz. O yüzden de bu önergeleri verdik, değişiklikler yapmak istiyoruz.

Bu arada, tabii, TRT Genel Müdürümüzün birkaç tane görevinden dolayı epeyce sorgulamalar oldu, sorular oldu, hepimiz tabii ki bu gerçekleri biliyoruz. Dolayısıyla, görevi içerisinde bağdaşmayacak, TRT Genel Müdürlüğü ve Telekom yöneticiliğinin olmayacağını burada bir kez daha altını çizerek söylemek istiyoruz. Dolayısıyla aldığı maaşla ilgili epeyce sorgular, sorgulamalar oldu, onu da söyleyeceğiz. Tabii ki, biz, espri yapalım yine “Erkeğe maaşı sorulmaz.” derler. Herhâlde Sayın Bakan çok geç cevap verecek, birkaç şeyde bu konuyu atladı.

Değerli arkadaşlarım, zaten bu görevi almayacağına dair Danıştayın da bir kararı var. Danıştay 2007/2534 sayılı Kararı’yla bu görevlerin birleşmeyeceğine dair yine TRT aleyhine açılan bir davada yorumunu yapmış. Dolayısıyla hukuka uymaya çalışalım, bu konuda eksiklerimizi bırakmayalım.

TRT Genel Müdürlüğüne danışman atanmış; biz bunu da araştırdık, bir hâkim atanmış. Değerli arkadaşlarım, Hâkim ve Savcılar Kanunu’nda, 2802: “Hakim ve savcılar, kanunlarda belirlenenlerden başka resmi ve özel hiçbir görev alamazlar, kazanç getirici faaliyetlerde bulunamazlar.” deniliyor. Değerli arkadaşlarım, bu danışman olarak alınan arkadaşımız hukuk danışmanı. Sanırım bu TRT’de 13 tane avukat var, 1 tanesi baş hukuk müşaviri, 3 hukuk müşaviri, 2 hukuk müşavir yardımcısı ve 13 avukat varken bu ihtiyaç nereden doğmuş? Sayın Bakanım, bunu çok merak ediyoruz.

Kadrolaşmayla ilgili yine net cevaplar alamadık. Bu konuda biraz sıkıntı çekiyorsunuz ama… Şimdi, biz, bu 1.700 tane geçmiş dönemde alınan kadroyla ilgili, alınan şahısla ilgili, bu 1.700 kişi, vericilerle alakalı olarak geri gelen insanlar mıdır? Bu sayıyı mutlaka öğrenmek istiyoruz.

İkincisi, 1.768+594 personel olarak… Sizin konuşmanızda adlandırılan bu 594 tane geçici personelin de, biz biliyoruz ki, şu anda 485 kişisi de yeniden Sayın İbrahim Şahin genel müdürlüğü döneminde sözleşmeleri imzalandı. Dolayısıyla 485 kişinin de bu dönemde alındığının da tespitini yapmak lazım. Ama o insanlar geçmiş dönemlerde de sözleşmeleri yenilenerek alınan insanlar. Dolayısıyla kadrolarla ilgili epeyce söz söylenebilir.

Sayın Bakanım, sizler dediniz ki: “Magazin olur.” Magazin olacak o kadar olaylar olmuş ki sizin iktidarınız döneminde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünsal, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

İki tane çok somut örnek vererek konuşmamı bitirmek istiyorum.

Bakın, sizin döneminizde dekor taşıma, çamaşır yıkama ve ütücü kadrosunda 29 Mart 2006 tarihinde bir bayanı işe aldınız. Aynı bayanı 17 Nisan 2006, bir ay geçmeden o ütücü kadrosuna aldığınızı genel müdür danışmanı yaptınız. Bu Devlet Hava Meydanlarından naklen gelen bir personel. Bu magazin değil de nedir?

Yine, Yönetim Kurulu Üyesi Ali Alp’in eşini, uzmanlık hakkı olmadığı hâlde, sınava sokmadan yine Genel Müdürlük uzmanı yaptınız geçmiş dönemde.

Bu sayfaların hepsinde bu geçmiş dönemde yaşanan olayların, magazinlerin sözü ediliyor. Dolayısıyla, Sayın Bakanım, 70 milyon insanın -demin de söyledim- “benim” dediği TRT’ye lütfen dokunmayın. TRT ulusal bir kanaldır, kamu yayıncılığı yapmaktadır. O kamu yayıncılığı yapan insanlar mikrofonu uzattığı zaman, Başbakandan da doğru bilgiyi almak için her türlü soruyu diğer kanalların muhabirleri gibi sorma hakkına sahip olmalıdırlar. BBC’nin bütün -izleyin- muhabirlerinin hepsi Blair’e, Bush’a gidip bu soruları rahatça sormak durumundalar.

BAŞKAN – Sayın Ünsal, teşekkür ediyorum size.

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Ama, TRT’yi böyle bir tarafsız, objektif, çalışanlarını özgürce hareket ettirebilecek, haber verme özgürlüğünü sağlattıracak bir yapıya kavuşturmak yine bizim bu Meclisimizin elinde. Dolayısıyla, TRT’nin üzerinden, lütfen, Adalet ve Kalkınma Partisi düşüncesini kaldırın, ulusal bir yayın kuruluşu olma noktasına getirin.

BAŞKAN – Sayın Ünsal, lütfen son cümlenizi alayım.

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Dolayısıyla, önergemizin lehinde oy vermenizi diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısını arayın.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz.

Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 s. sayılı kanun tasarısının çerçeve 3. maddesi ile değiştirilen 2954 sayılı kanunun 11. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “… Bakanlar Kurulu tarafından genel müdür yardımcıları arasından atanan iki üye ile elektronik veya kitle iletişimi alanından bir” ibaresinin “… Bakanlar Kurulu tarafından genel müdür yardımcıları arasından atanan bir üye ile elektronik veya kitle iletişimi alanından iki” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                       Mehmet Günal (Antalya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Günal burada mı veya başka bir konuşacak arkadaş var mı imza sahiplerinden, gerekçeyi mi okutayım?

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Bir genel müdür yardımcısının yönetim kurulu üyesi olması yeterli görülmektedir. Ayrıca teknoloji ile gelişmelere paralel olarak elektronik veya kitle iletişim alanından iki üyenin atanması önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

19.30’da toplanmak üzere birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.58

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.35

BAŞKAN : Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 110’uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

219 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

4’üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4- 2954 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin beşinci fıkrasının (c) bendi ile altıncı ve yedinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“c) Kamu kurum ve kuruluşlarında veya temayüz ettiği televizyon, radyo, haberleşme, bilgisayar, telekomünikasyon, elektronik, kitle iletişimi, hukuk, işletme, iktisat, maliye, sanat veya kültür alanında en az on iki yıl hizmeti bulunmak,”

“Genel Müdür yardımcılarından birisinin; elektronik, elektrik-elektronik, elektronik ve haberleşme, bilgisayar, telekomünikasyon mühendisliği veya radyo ve televizyon ile ilgili mühendislik dallarının birinden mezun olması zorunludur.”

“Genel Müdürün herhangi bir sebeple geçici süre ile görevde bulunmaması halinde uygun göreceği genel müdür yardımcısı kendisine vekalet eder. İstifa, ölüm, görevden alınma veya başka bir sebeple Genel Müdürlük makamının boşalması halinde ise yerine atama yapılıncaya kadar, yönetim kurulu üyesi genel müdür yardımcılarından bu hizmette daha kıdemli olanı, kıdemde eşitlik olması halinde ise yaşlı olanı Genel Müdüre vekalet eder.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde gruplar ve şahsı adına söz alan sayın milletvekillerimizin isimlerini arz ediyorum. Gruplar adına: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Selçuk Ayhan, İzmir Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mehmet Serdaroğlu, Kastamonu Milletvekili; Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Hasip Kaplan, Şırnak Milletvekili.

Şahısları adına: Ertekin Çolak, Artvin; Abdurrahman Arıcı, Antalya milletvekilleri.

İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’a aittir.

Sayın Ayhan, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA SELÇUK AYHAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; TRT Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak için söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle sizleri ve ekran başında bizi izleyen yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinde dikkati çeken iki değişiklik var: Bir tanesi, görevlendirmede sadece meslek erbabı olmanın yetmediği ve daha üstün vasıfların arandığı değerlendirme var iken eskiden; şimdi üstün vasıflar aramak bir tarafa, daha genel bir değerlendirme yapılarak bazı nitelikler göz ardı edilir duruma getirilmiştir.

İkinci değişiklik ise on beş yıllık deneyim süresinin on iki yıla indirilmesidir. Anayasal bir kurum olan ve diğer kurumlardan farklı düzenlemeler içeren TRT Yasası, TRT Genel Müdürünün, genel müdür yardımcılarının ve Yönetim Kurulu üyelerinin bazı özelliklere ve niteliklere sahip olması gerektiğini öngörmüştür. Bu nedenle on beş yıl deneyim şartı getirilmiştir. Şimdi bunun on iki yıla indirilmesinin mantığını anlamak mümkün değil, daha doğrusu mümkün. Nedeni: Daha önce de kişiye özel kanunlar çıkarıldığı gibi şimdi de kişiye özel, on iki yıla düşürülmesi söz konusu. Yani görevlendirilmek istenen kişi beş yıllık bir deneyim sahibi olsaydı beş yıla düşürülecekti ya da hiç deneyimi olmasaydı belki deneyim aranmayacaktı.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 13’üncü maddenin yedinci fıkrasında öngörülen değişikliğe göre, Genel Müdür geçici süreli olarak görevden ayrıldığında ya da rahatsızlığında veya değişik nedenlerle uzun süreli görevinden uzak kaldığı zaman genel müdür yardımcılarından en kıdemlisini, kıdemde eşitlik varsa en yaşlısını kendisine vekil bırakıyordu. Bu maddede de bir değişiklik söz konusu. Bunu da pek mantıklı bulamıyoruz.

Şimdi, diğer yandan, “Yönetim Kurulu üyesi genel müdür yardımcılarının hizmette en kıdemlisi…” diye yapılan tanımlama yeterince açık değil. “Yönetim Kurulu üyeliğinde en kıdemlisi, kıdemde eşitlik hâlinde ise en yaşlısı vekâlet eder.” şeklinde bir düzenleme gerekiyor aslında.

Eski PTT’ci, Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı Sayın İbrahim Şahin’in, Sayın Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olduktan sonra nihayet TRT Genel Müdürlüğüne getirildiğini biliyoruz. Kendisi üzerinde ne kadar ısrar edildiği icraatlarıyla da kendini göstermekte. O da YÖK Başkanımız gibi görevini başarıyla yapıyor.

Bu arada, iki hafta önce bu tasarı görüşülürken hazırladığım konuşmamda “Avea ve Türk Telekom’daki koltuklarını bırakmaması ne kadar etiktir.” diyecekken, bir tanesini kanun gereği bıraktığını öğrenmiş bulunuyoruz. Ama diğerini bırakmamış olması bile bu konuda etik bulduklarının göstergesidir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; bugün gelinen noktada AKP İktidarının, Türkiye’nin tüm kurumlarında olduğu gibi bugün görüştüğümüz TRT yasası ile kadrolaşma yolunda bir adım daha attığı bilinen bir gerçektir. Amaçlanan daha rahat kadronun önünün açılmasıdır, kadrolaşmanın önünün açılmasıdır. Temel zihniyet ise TRT’nin çağdaş yapısını değiştirmektir. Sayın Genel Müdürün göreve geldikten sonra basın-yayın organlarına yansıyan yeni personel alımları da yukarıda ifade ettiklerimizi doğrulamaktadır.

Bu yasa değişikliğinde öngörülen konulardan biri de personel çokluğu nedeniyle yapının hantal olduğu gerekçesi. Son dönemde alınan personelin, biraz önceki bölümde bir AKP milletvekili arkadaşım 21 kişi olduğunu söyledi, basına da “30 kişi civarında” diye yansımıştı. O zaman bu personel artışını nasıl açıklayacağız hantalsa yapı, personel sayısı çoksa ve üstelik bunların dinci medyadan yeni aktarıldığı söyleniyorsa?

TRT elbette dünya çapında bir marka hâline getirilmelidir. Elbette bir yenilenmeye, bir gelişmeye, teknolojik yatırımlara ihtiyaç vardır. Ancak, bilim ve teknolojinin hızlı geliştiği günümüzde çağdışı, yobaz ve yandaşlara istihdam yaratma mantığıyla bu değişim olanaksızdır. Yayıncılıkla ilgisi olmayan insanların bu işin başına getirilmesiyle başlanan anlayışın sonu TRT’yi bitirmektir.

TRT’de yapılacak personel azaltılması sonucunda açıkta kalacak ve başka yerlere aktarılacak personelin sonunun ne olacağı da belirsizdir. Yıllarca TRT’de basın-yayın konusunda hizmet vermiş bu personel başka yerlerde ne şekilde istihdam edilecektir? İktidar kendi kadrolaşmasını yaparken birçok kişiyi huzursuz etmeyecek midir?

Hükûmet planlı bir şekilde taşeronlaşmayı teşvik etmektedir. Çok yüksek paralar karşılığında yaptırılan programlar -ki, biraz önce açıklanmasının sakıncalı olduğunu Sayın Genel Müdür Sayın Bakanın kulağına fısıldadı- herkes tarafından bilinmektedir. Ayrıca, bu programların içeriği ve verdiği mesajlar değerlendirildiğinde TRT’nin devlet televizyonu değil, hükûmet borazancılığının yapıldığı bir kurum hâline geldiği görülmektedir.

Bir yandan yeniden yapılanma gerekçesiyle daire başkanlıkları azaltılırken, bir yandan genel sekreterlik tarafından yürütülen dış ilişkiler için ayrı bir daire başkanlığı kurulmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; toplumun bilgilenme kaynaklarından biri olan ve günümüzde artık çok önemli bir güç hâline gelen medyanın bir bir Hükûmet tarafından ele geçirilmesi -Sabah, ATV’de olduğu gibi- demokratik toplumun yok edilerek, baskıcı bir yönetimin egemen kılınmaya çalışıldığının en somut göstergelerinden biridir.

Devlet televizyonunun hükûmet propagandasının yapıldığı bir kurum hâline gelmesi ülkenin girdiği tehlikeli sürecin en önemli göstergelerinden biridir. Demokratik toplumda her haberin, her düşüncenin her aykırılığın özgürce ifade edildiği bir basın-yayın anlayışına ihtiyaç vardır. Oysa AKP Hükûmeti tek tek medyayı ele geçirerek toplumdaki çok sesliliğin önünü kesmeye çalışmaktadır.

Muhalif tek bir söze bile katlanamayan iktidar bu kez de elini TRT’ye atmıştır. Aslında TRT’de çok uzun zamandır çok sesliliğin önü kesilmişti. Başbakanın haberleri saatlerce yayınlanırken, gün içinde yapılan canlı yayın bağlantılarıyla saatlerce konuşmaları verilirken, Hükûmetin işine gelmeyen haberler, gelişmeler, muhalefetin görüşleri görmezden gelinmektedir. Hrant Dink cinayeti komisyonunun görevden çekilmesi bile bu TRT’de haber olamamıştır.

Son dönemde yapılan programlara bakıyoruz; tartışma programları yapılıyor, sosyoloji programları yapılıyor, felsefe programları yapılıyor; konu din, o da  sizin kafanızdaki din. Eğitim haberleri yapılıyor, Fethullah Hoca Efendi’nin okullarından örnekler gösterilerek yapılıyor, sanki  Türkiye’de başka konu yok. Acaba insanları gerçek yaşamın sorunlarından uzaklaştırarak yönetmek çok daha kolay olduğu için mi böyle yapıyorsunuz diye düşünmemek mümkün değil.

Nerede o eskinin tiyatro programları, müzik programları, belgeselleri? Yok. Ciddi tartışma, araştırma programları yok. Eğitsel çalışmalar yok çünkü orada sanat var, bilim var. Bu zihniyet, ne yazık ki, bilime de sanata da karşı.

Siyasi tartışma programı adı altında yapılanlar, besleme gazetecilerin programlarında TRT’de Atatürk Türkiye’sinin tartışılabilmesi, hukuk çiğnenerek iddianamelerin masaya yatırılması midemizi bulandırıyor. Bunlar TRT’de yapılıyor.

Tasarıyı ilk gündeme getirdiğinizde TRT’deki sanatçıları bile Kültür Bakanlığına göndermeyi düşünerek dilimize, kültürümüze ve sanatımıza tahammülsüzlük örneğiyle çıktığınız bu yol, tasarı yasalaşırsa yayın kurulunu da  tasfiye ederek Atatürk cumhuriyeti karşıtlarının at oynattığı bir çiftlik hâline gelecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

SELÇUK AYHAN (Devamla) – Bugüne değin dilimizin, kültürümüzün, folklorumuzun gelişmesi için önemli katkıları olan bu Kurumu bu tasarıyla yok ederek ümmetçi zihniyeti ulus devlete hâkim kılma yolundaki emperyalist emellere bir kez daha katkı koymuş olacaksınız. Bu yüce kürsüden bir kez daha uyarı görevimizi yaparak bu tasarının geçmemesi için oy kullanmanızı diliyoruz.

Değerli arkadaşlarım, son günlerde, hepinizin bildiği gibi, hazırladığımız bazı reformları Parlamentoya sunmak yerine Avrupa Birliği temsilcilerine sunarak bu yüce Parlamentonun niteliğini, değerini aşağılar pozisyonlara düşecek şekilde yönetiliyoruz. Buradan hiç onurunuz incinmiyor mu? İnsanları telekulak mantığıyla dinlenir konuma getirdik. Dışarıda kuzu, Türkiye’de polis devleti mantığıyla Türkiye demokrasisi hiçbir yere gitmez.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Sayın Mehmet Serdaroğlu.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TRT Kanunu Tasarısı’nın 4’üncü maddesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Heyetinizi en iyi dileklerimle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, güçlü devletlerin güçlü yayın kuruluşları olur. Biz de çok güçlü bir devletiz. Ancak gücümüzü bugüne kadar yeterince kullanıp değerlendiremedik. Vatandaşlarımıza, gençlerimize verdiğimiz ideal ve hedefler hep cılız kalmıştır. Böylece milletimiz ve ülkemiz her türlü bölücülüğe, yıkıcılığa, kültür emperyalizmine, ekonomik dalgalanmalara açık hâle gelmiştir. Bugün de devletimizin vatandaşlarımıza gösterdiği ciddi bir hedef yoktur. Bulunduğumuz coğrafya özel bir coğrafya olduğu için çok dikkatli olmamız gerektiği hâlde, ne yazık ki, vatandaşlarımız her türlü dış etkiye açık bırakılmıştır. Gençlerimiz yabancıların etkisine açık bırakılmış; devlet, vatandaşına iyiyi, doğruyu, güzeli, kendisi, ailesi, devleti ve milleti için faydalı olanı öğretmemiştir.

Türk halkının kültürünü, eğitim seviyesini geliştirip, yabancı tesirlerin kucağından çekip alması gereken TRT, Küçük Ev gibi misyonerlik, Dallas, Flamingo Yolu gibi ahlaksız dizileri yayınlayarak, Türk ahlakını yıkmaya, maalesef, yardımcı olmuştur. Otuz yıl önce seyrettiğimiz Dallas dizisindeki kepazelik olarak gördüğümüz hastalıklar günümüz Türkiye’sinde, maalesef, yaşanmaktadır.

TRT’den millet olarak beklediğimiz Türk kültür ve ahlakına uygun, eğitici, bilgilendirici, yeri geldiğinde eğlendirici, kaliteli yayınlar yapmasıdır.

TRT, Türk insanına, Türk sanatına, sanatçısına, bilimine, bilim adamına, devletine, devlet adamına karşı sorumludur. TRT, Türkiye'nin imkânlarını, güzelliklerini göstermeye yardımcı olabilecek, yetişen nesillere âdeta bir okul kadar katkı sağlayabilecek bir kurumdur. TRT, yayınlarında doğruluk, dürüstlük ve adaletten ayrılmamalı. Türk edebiyatının güçlenmesine, Türk mutfağının modasının geliştirilip tanıtılmasına katkı sağlamalıdır. TRT, misyonerlerin kucağına bırakılan gençliğe, millî, dinî ve ahlaki değerlerimizi en doğru şekilde anlatabilecek bir önemli ve bir değerli kurumumuzdur. TRT, gençliği her türlü kötü alışkanlıktan uzak tutarak, kendisine ve ülkesine faydası olan insanlar olarak yetişmelerine katkı sağlayabilir. TRT, Türk halkına unutturulmuş millî hedefleri hatırlatıp, kalkınma, yükselme ve uygarlığın en ön safında yer alma düşüncesini yerleştirebilirdi.

Ne oldu da bütün bunlar olmadı? Çünkü, TRT yöneticileri bu heyecanla göreve başlamadılar. Yapmak istedikleri değişiklikler, getirmek istedikleri yenilikler de ilmî temellere dayanmayan ve uzmanlarca geliştirilmiş çalışmalar olmadı. Üç beş kişinin şahsi menfaatleri için yapılanmalar gerçekleştirildi, kişiye has müdürlükler ihdas edildi. Sonuçta TRT, büyüdükçe küçülen bir kurum oldu.

Değerli milletvekilleri, halkın doğru ve hilesizce bilgilendirilmesinde TRT, bir devlet kurumu olarak daima inanılır, güvenilir ve tarafsız olmak zorundadır. TRT, zaman zaman iktidarların sesi ve reklam aracı olmuştur. İşte, böyle olduğu dönemlerde Kurum devlet kurumu olma vasfını kaybetmiş ve şiddetle eleştirilmiştir. Başında bulunan yöneticilerin de itibarları maalesef yok olmuştur. TRT’nin bir devlet kurumu olarak taraflı yayın yapması, kullanılması, yani özellikle iktidarların sesi hâline getirilmesi Kurumda yetkinin kötüye kullanılmasından başka bir şey değildir. Bu ise devletin malından bir şeyler çalmaktan farksızdır. Güvenilirliğini kaybetmiş bir TRT’nin bir devlet kurumu olarak ülkeye ve millete verebileceği bir şey olamaz. Bugün ülkenin içinde bulunduğu en büyük problem aslında bir güven sorunu, bir güven bunalımıdır değerli milletvekilleri. Kişiler, kurumlar, siyaset, bürokrat, medya ve hatta aile içinde dahi insanlar birbirlerine şüpheyle bakmaktadırlar. Bu nedenle, Kurumun güvenilirliğini kaybetmemesi fevkalade önem taşımaktadır.

TRT yıllardır büyük paralar vererek Kurum dışından diziler ve programlar satın almaktadır. Bunların bazıları izlenebilir olurken, birçoğu yayından kaldırılmak zorunda kalmıştır. Oysa TRT’de yıllarını bu işe vermiş, gerçekten tecrübeleriyle bilinen yapımcılar olmasına rağmen onlara bu imkânlar verilmeyerek Kurumun büyük miktarda paraları çeşitli şaibelerle çarçur edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, yirmi dört saat Arapça, Farsça, Kürtçe yayın yapan bir kanal kurulacağından bahsediliyor. TRT’de “çok dillilik” adı altında Allah aşkına ne yapılmak isteniyor? AB dayatması ile ortaya çıkan bu durum “Kendi bölücülüğünü kendin yap!” demekten başka bir şey değildir değerli milletvekilleri.

Öte yandan TRT TÜRK kanalının haber ve programlarla zenginleştirilmesi ve Türk dünyasının ortak kanalı olması beklenirken iş olsun diye yayın yapan bir kanal konumunda kalmıştır. TRT INT’in ise yurt dışındaki Türkler için hayati önemi olan bir kanal olarak çok mühim görevler ifa etmesi beklenirken zayıf, cılız bir kanal olarak kalmış, bırakılmıştır. Yurt dışındaki 5 milyona yakın vatandaşımızın ikinci ve üçüncü nesilleri Türkçeyi unutmaya başlamıştır. İşin acı tarafı bu durum maalesef kimsenin umurunda değildir.

Değerli milletvekilleri, bu tasarı ve gerekçesinde belirtilen özerk ve esnek yapılanmadan aslında bir eser yoktur; aksine hükûmetlerin daha fazla kontrol edebileceği bir yapılanma vardır. Bunun en açık belirtisi Kurumla ilgili, uzmanlığa dayalı görüşlerin olgunlaştırıldığı Koordinasyon Kurulunun kaldırılarak konuların doğrudan genel müdürlerin denetimindeki Yönetim Kurulunda karara bağlanması benimsenmektedir. Tasarı ile genel müdürlerin yetkileri artırılırken 2 genel müdür yardımcısının da Bakanlar Kurulu tarafından Yönetim Kuruluna atanması hükûmetlerin kurum üzerindeki vesayetini daha da artıracaktır.

Değerli milletvekilleri, TRT küçültülerek, küçülerek büyütülemez. TRT’de yayınların iyi yürümemesi aslında uzman yayıncı eksikliğinden, tecrübeli elemanların iyi sevk ve idare edilememesinden kaynaklanmaktadır yani yıllardır TRT’de bir yönetim sorunu vardır. Temennimiz yeni Sayın Genel Müdürle birlikte bu sorunun ortadan kaldırılmasıdır.

Değerli milletvekilleri, TRT’de özerklik ve esnek bir yapılanma sağlanmak isteniyorsa önce TRT’ye kamu yayıncılığını yürütebilecek seviyede düzenli bir mali kaynak yaratılmalıdır. TRT, adı “tartışma programı” olan yayınlar ile son dört beş yıldır hükûmetlerin sesi hâline gelmiştir. Bu programlarla TRT, yayın ilkelerini ihlal etmekte, aslında yayın suçu işlemektedir. TRT, eski güvenilir kimliğinden her geçen gün uzaklaşmaktadır. Yeni Sayın Genel Müdür ve yeni yönetim bunu mutlaka durdurmalıdır.

Bu tasarıyla TRT’nin kurumsal ve personel yapısı zayıflayacak, iktidarların baskısına daha açık hâle gelebilecektir. Tasarının, gerekçesinde ileri sürülen amaç ve hedeflerden uzak olduğunu, bu şekilde kanunlaşması hâlinde TRT’de yeni sorunlara neden olacağını düşünmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak, TRT Türkiye'nin belleğidir. TRT Türkiye'nin dünyaya açılan penceresidir, yolcuya yoldaş, gurbetçiye gardaş, esnafa arkadaş, ev kadınına sırdaştır. TRT Türkiye'nin şarkısıdır, türküsüdür, neşesidir, hüznüdür. TRT Edirne’yi Ardahan’a, Sinop’u Mersin’e, Hakkâri’yi İzmir’e, dünü bugüne, bugünü yarına bağlayan bir önemli köprüdür. TRT kısaca, Türkiye'nin okuludur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Bu sebeple, aslında tasarının yeniden ele alınarak toplumun tüm kesimlerinin katkısıyla olgunlaştırılması gerektiğine inanmaktayız.

Bu duygu ve düşüncelerle, sizleri bir kere daha saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Serdaroğlu.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.

Sayın Kaplan, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Demokratik Toplum Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Gerçekten, bugün görüşülmekte olan tasarıyla ilgili maddelere baktığımız zaman, biraz personel, biraz yeni genel müdürler nasıl atanacak, biraz dizayn üzerinde duruyor. Oysaki TRT’nin, özellikle Anayasa’nın 130’uncu maddesinde yapılan değişiklikle devlet tekelinin ortadan kaldırılması sürecini ve sonrası dönemi çok iyi görmek gerekiyor.

Bugün, Türkiye’de iki yüzü aşkın ulusal televizyon var. Bölgesel, küçük çaplı televizyonların sayısı bilinmiyor. Bu yayın yapan televizyonların gerçekten yayın ilkelerine uygun davranıp davranmadığı ayrı bir sorun. RTÜK, bu konuda zaman zaman bolca, özellikle de Kürtçe yayın yapan yerel televizyonlara ve radyolara ceza kesiyor ve seslerini kısıyor. Bu dosyaların birçoğu da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine gitti, birçoğu hakkında da Türkiye mahkûm oldu. Sayın Bakan da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, türkü söylendi diye kapatılan radyoların, televizyonların umarım rakamını, hesabını açıklar ve -kaç tane de dava şu anda Strasburg’da görülüyor- bunun bir çerçevesini ortaya koyar.

Son, Uzun Vadeli Strateji ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda -2001 ve 2005- TRT’nin yeniden yapılandırılması var. Yani AKP Hükûmeti öncesi başlanan bir reorganizasyon var koalisyon hükûmetleri döneminde, günümüze geliyor. İşte bir alışkanlıktır yani iktidarlar hep gelir gelmez önce devletin üst, tepe kurumlarında genel müdürleri, müdürleri, müsteşarları, bürokratları değiştirmeye çalışırlar, kendilerine uygun… Ancak, TRT, özerk olması itibarıyla, yayıncılık ilkeleri nedeniyle, tarafsız olması gerektiği nedeniyle diğer kamu iktisadi teşebbüslerinin, diğer kurumların hiçbirine benzememektedir. 70 milyon insanın vergileriyle hizmet veren TRT’nin gerçekten tarafsız yayın yapması çok önemli ve tarihîdir.

Şimdi okuyacağım bir iki yayın ilkesi konusunda da yüce Meclisin dikkatini çekmek istiyorum. İnsanların dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri nedenlerle hiçbir şekilde kınanmaması ve aşağılanmaması TRT’nin yayın ilkelerinden birisi. Zaten Anadolu’nun tarihinden gelen farklılıklarımızın zenginliğimiz olduğunu, demokrasimizin harcı olduğunu hep söyleriz. Tabii ki ayrımcılık yapmamak, aşağılamamak, hele hele kendi yurttaşları arasında bu ayrımcılığı yapmamak şüphesiz devletin ve devletin televizyon ve radyolarının en başta gelen görevidir. Bununla bağlı olarak tarafsızlık ilkesi, asla ödün verilmeyecek ilkelerin başında gelir. Özellikle şu özel televizyonlar, holdingler, medya kartelleri olmazdan önceki yıllarda, TRT’nin tekel olduğu dönemde, aslında biraz da Özallı yıllara doğru geri gidersek, Kanal 6’nın ilk kurulduğu yıllara doğru bir geriye dönüş yaptığımız zaman, iktidarların daima muhalefetin sesini kıstığı ve TRT’yi bir propaganda aracı olarak kullandığı bilinen bir gerçektir.

Tabii TRT’nin tarihinde bir gerçeklik daha var, onu da vurgulamak gerekiyor: Her nedense her darbe olduktan sonra da ilk başta işgal edilen kurum, el konulan kurum ve cunta bildirilerinin yayınlandığı yer de ne yazık ki TRT radyoları olmaktadır.

Şimdi, bu gerçekliğiyle baktığımız zaman, siyasi partiler ve demokratik gruplar arasında fırsat eşitliği sağlanması, tek yönlü, taraf tutan yayın yapılmaması, seçim dönemlerinde belirtilen seçim yasaklarıyla ilgili ilkelere aykırı davranılmaması gibi temel ilkeleri hayata geçirmesi gereken TRT’nin geçmiş yönetimlerinin de şimdi yapılacak değişimle yeniden yapılandırılacak yönetimlerinin de çok hassas olması ve tarafsız davranması tüm siyasi partilere, toplumsal barışımıza da katkı sunacaktır. Ancak TRT’nin, Mecliste grubu bulunan dört siyasi partiye eşit mesafede yaklaştığını, programlara çağırdığını, dâhil ettiğini hiçbir kimse iddia edemez. Çıkaralım son iki yıllık, AKP İktidarı döneminin son altı yıl icraatını, kaç tane muhalefet partisi TRT’de yer almıştır, Parlamento dışı muhalefet partilerinden kaç tanesine yer verilmiştir, kaç tanesi tartışma programlarına çağrılmıştır? Bu konuda en fazla ayrımcılığa uğrayan partinin de partimiz DTP olduğu görülecektir.

Bir taraftan DTP’ye yapılan bu ayrımcılık ve diğer taraftan ne yazık ki bölgede gelişen olaylar ve haberler konusunda da biraz daha ilgili davranması gereken TRT’nin, bu konuda da görevini tam yapamadığını açıklıkla ifade edebiliriz. Yani Doğu, Güneydoğu’da yirmi beş yıldır, otuz yıldır süren ve hepimizin canı gönülden bitmesini istediğimiz, kardeşin kardeşi öldürdüğü kirli bir savaş vardır. TRT -devletin radyo ve televizyonu- sanatını, kültürünü, türküsünü, şiirini, edebiyatını, romanını, bu kardeşlik uğruna, bu kardeşliği pekiştirmek için, bu toplumsal barışı sağlamak için üzerine düşen görevi yerine getirmiş midir? Hadi, kapital sermayenin özel televizyonlarından savaşı kışkırtanlardan ve reklam panosu için ahlakı da ayaklar altına alınan, değerleri de ayaklar altına alınan, ülkemizin yarınları da ayaklar altına alınan, yayınları da sınır aşan televizyonları bir kenara bırakalım, TRT’nin hiç mi vicdan borcu yoktur? 70 milyon insanına karşı kardeşlik programlarını hiç mi daha geliştiremezdi, daha geliştiremez?

Evet, zaman zaman bir şey söylediğimizde bazen tepki de görüyoruz bu kürsüde ama bu tepkilerin sınırlı, olumlu ve kabul edilir olmasını da saygıyla karşılıyoruz. Ne demişti Nazım Hikmet? “Bize türkülerimizi söylettirmiyorlar Robson.”

Kardeşim, 20 milyon Kürt yurttaşınız var. 20 milyon Kürt yurttaşınız, Türk yurttaşları, Türk kardeşleri kadar eşit haklara sahip olmayı istemelerinden daha doğal ne olabilir? TRT’nin dört kanalı var, yirmi yedi dilde yayın yapıyor, yirmi dört saat yayın yapıyor. İşte TRT’nin yönetmeliği, kırk beş dakika yayın yapıyor, günde kırk beş dakika Kürtçe yayın. Bu mudur kardeşlik? Bu mudur eşitlik? Bu mudur adalet? Hangi kırk beş dakikada siz…

Bugün, 301’inci ölüm yıl dönümünü yaşayan Ahmedi Hani’nin, bilge düşünür, tasavvufçu, şair, edebiyatçı, Memuzin Destanı’nı yazan, tıpkı Leyla ve Mecnun gibi, Ferhat ve Şirin gibi nice divanların edebiyatını yazan, Kürt hümanizmasının en büyüklerini, bir gün olsun, TRT’nin Kürtçe yayınlarında, Ahmedi Hani’nin 301’inci yıl dönümünde, bir gün olsun, TRT bunun anısına bir program yaptı mı? Elimizi vicdanımıza koyup ondan sonra gerçekliğe döneceğiz tabii ki.

Biz, çok şey söylemiyoruz. Bu maddede de genel müdürlerin tespiti var. Bu yasa BBC’den örnek alınmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayın lütfen.

Buyurun.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bitiriyorum.

BBC emsal alınarak hazırlanmış bir tasarı. BBC’de genel müdürleri kendi kurumu seçer, hükûmetler seçmez. İktidarların insafına bırakılmamıştır. Temayüz etmiş, kendi alanında uzmanlaşmış, yeteneği kanıtlanmış olanların arasından seçilir. İşte bu madde bunu düzenliyor. Eğer BBC’nin örnek alındığını da söylersek bu da ona uygun değildir. Ve gerçekten şunu açık yüreklilikle ifade etmek gerekir ki önümüzdeki günlerde mademki 6’ncı maddede belki AKP’yle bir önerge ortaklığımız olacak ve 2008’in 28 Mayısında aynı ortak önergede, Kürtçe yayın konusunda birleşeceğiz ama benim isteğim, benim buradan gönül arzum CHP’nin de MHP’nin de bu önergede ortaklaşmasıdır. Bu ülkenin birliği, barışı, toplumsal geleceği ve güvenliği için bunun gerekli olduğuna inanıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kaplan.

Şahsı adına Artvin Milletvekili Sayın Ertekin Çolak.

Buyurun Sayın Çolak. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Buraya çıkmadan önce farklı bir konuşma hazırlamıştım. Ancak kadrolaşmayla ilgili o kadar yoğun eleştiri geldi ki ben de 2000 yılından 2008 yılına kadar “Ya, gerçekten şu kadrolaşma ne olmuş şu TRT’de…” bunları aldım, inceledim ve bunların üzerinde de tek tek durmaya çalışacağım.

Değerli arkadaşlar, 2000 yılında TRT’de toplam çalışan sayısı 8.171, 2002 yılında AK Parti dönemi başlıyor bu sayı 7.996, 2003 yılında bu sayı 7.799’a düşüyor ve en son 2008 yılında bu sayı 6.954. Yani, 2000 yılından 2008 yılına kadar toplam 1.217 kişi personelde azalma oluyor. Hani kadrolaşma vardı? 1.217 kişi düşmüş işte! Rakamlar yalan söylemez, yalan söyleyenler ortada!

Diğer bir konu: Peki bu sayı 1.217 kişi düşmüş de yıllara göre, 2000 yılında toplam kaç kişi alınmış? 2000 yılında 149 kişi alınmış, 2001 yılında 304 kişi alınmış, 2002 yılında 137 kişi alınmış ve şurada rakama bakın, birden düşüyor rakam, 2003 yılında 44 kişi alınmış ve gelinen noktada, 2006 yılında 16 kişi, 2007 yılında 22 kişi ve 2008 yılında 11 kişi alınmış. Yani, AK Partiden önceki son üç yıl içerisinde toplam 590 kişi alınırken AK Parti döneminde son üç yılda alınan kişi sayısı 49. Aradaki fark kaç? 541 kişi. Peki, AK Partiden önceki son üç yılın ortalaması ne? Alınan personel sayısı 197. AK Parti döneminde son üç yılda, yılda alınan kişi ortalaması ne kadar? 16 kişi. Aradaki fark ne? 181 kişi. Nerede kadrolaşma? Allah aşkına, keşke kadrolaşma olsaymış! Böyle kadrolaşma mı olur? Arkadaşlar, rakamlar yalan söylemez, gerçekler ortada. 1.217 kişi TRT’de bugüne kadar, AK Parti döneminde düşüş olmuş.

AKİF AKKUŞ (Mersin) – 4’üncü maddenin üzerinde konuş.

ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) – Diğer bir konu…

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Arkadaşım, o taşeronlar ne iş yapıyor?

AKİF AKKUŞ (Mersin) – 4’üncü maddenin üzerinde konuş.

ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) – Biz sizi dinledik arkadaşlar, yüreğiniz varsa çıkıp burada söylersiniz.

Alınan kişiler, Kanal 7’den transfer edilmiş. Kanal 7’de çalışan insanlar bu ülkenin insanları değil mi, bu ülkenin vatandaşları değil mi?

Son yıllarda Kanal 7’nin başta haber programları olmak üzere, ana haber olmak üzere birçok programları izleme rekorları kırmış. Yani başarılı insanları transfer etmenin neresi kadrolaşma Allah aşkına? İsterseniz, siz, hangi kanaldan kimi transfer edeceğimizi söyleyin de Genel Müdür not alsın, onları transfer etsin!

EŞREF KARAİBRAHİM (Giresun) – Onu söyleyenler var, merak etme!

ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) – İsterseniz… Bir şey daha söyleyeyim. İsterseniz… Son zamanlarda meşhur bir isim var, Tuncay Özkan, boş kaldı. İsterseniz onun ismini verin, onu transfer edelim!

OKTAY VURAL (İzmir) – İstersen Cemil İpekçi’yi transfer edin.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cemil İpekçi’yi alın Cemil İpekçi’yi. Muhafazakâr olduğunu söylüyor.

ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) – Değerli arkadaşlar, anlaşılıyor ki Sayın Başbakanımızın Diyarbakır konuşması bazı partilileri rahatsız etmiş veya bazı partileri rahatsız etmiş. Bazıları “Bu yayını nasıl yapacaksınız?” diye soruyor. Müsaade edin de nasıl yapacağımıza hükûmet karar versin, bu işin ehli olanlar karar versin. Niye rahatsız oluyorsunuz nasıl yapılacağından?

Bazıları da diyor ki: “Böyle yayın yapıp, yerel dilde yayın yapıp da veya yabancı dilde yayın yapıp da ülkeyi bölecek misiniz, bölücülük mü yapacaksınız?” Böyle iddia edenler var.

Değerli arkadaşlar, bu ülkenin, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlarının diliyle, yerel diliyle yayın yapmak ne zaman bölücülük oldu? Siz bunları yapmadığınız zaman acaba başka dilde yayın yapmıyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çolak, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) – Teşekkür ederim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yani toplumu çok dilli toplum hâline mi dönüştüreceksiniz?

ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) – Acaba başkaları bunları..

OKTAY VURAL (İzmir) – Anayasa’da “Dili Türkçe’dir.” diyor.

ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) – …dışarıdan tehlikeli bir şekilde yaptığı zaman…

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu milletin dilini mi değiştireceksiniz?

ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) – …siz onları önleyebiliyor musunuz?

OKTAY VURAL (İzmir) – Dilini mi değiştireceksiniz?

ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) – Var mı öyle bir kural, var mı öyle bir gücünüz?

Dolayısıyla burada ülkenin vatandaşlarının diliyle yayın yapmayı “bölücülük yapıyor” demek, asıl bölücülüktür.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bu milletin dilini nasıl değiştireceksiniz?

ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) – Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün vatandaşları eşittir ve kardeştir. Hiç kimsenin bunu bozmaya hakkı yoktur. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUHARREM VARLI (Adana) - Ondan kimsenin endişesi yok, onu özellikle siz yapıyorsunuz!

ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) – Şurada, elimde bir grafik var. Bak, 2000 yılı ile 2008 yılı arasında… Grafikten anlayanlara gösteriyorum bunu. Bakın, burada ok, 2008 yılına kadar, 2000 yılından başlamış, hep aşağı düşmüş.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Grafiği ters tutuyorsun!

MUHARREM VARLI (Adana) – Ters tutuyorsun, ters!

ERTEKİN ÇOLAK (Devamla) - Nerede arkadaşlar burada kadrolaşma? Bari, milletin bu kürsüsünden gerçekleri söyleyeceksiniz, yalanları değil.

Teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Antalya Milletvekili Sayın Abdurrahman Arıcı.

Sayın Arıcı, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Bir gol de sen at Abdurrahman Bey!

MUHARREM VARLI (Adana) – Sana ben bir gol atarsam, otuz sene çıkartamazsın!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Abdurrahman Bey’e laf atmayın.

ABDURRAHMAN ARICI (Antalya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Türkiye Radyo ve Televizyon Kanunu ile Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’nin kamu yayıncılığı yapmakla görevlendirilen tek yayın kuruluşu TRT, halkın geri bildirimine önem veren, açık, dinamik, üretken ve en önemlisi cumhuriyet ilkelerine bağlı, tarafsız yayıncılığı hedef edinmiştir.

Gerçekleştirdiği ulusal, uluslararası ve uydu yayıncılığıyla dünyanın sayılı yayın kuruluşları arasında yer alan TRT, devlet adına radyo ve televizyon yayınlarını gerçekleştirmek amacıyla, 1 Mayıs 1964’te özel yasayla özerk bir kamu tüzel kişiliğine sahip olarak kurulmuş olup TRT’nin özerkliği 1972’deki anayasa değişikliği sırasında kaldırılmış ve Kurum tarafsız bir kamu iktisadi kuruluşu olarak yeniden düzenlenmiştir.

Kurumun yeniden yapılandırılması, TRT’nin kamuyu doğru, tarafsız ve objektif bir şekilde bilgilendirmesi için önemlidir. Bu tasarının amacı, genel gerekçesinde de ifade edildiği gibi, TRT’nin yeniden yapılandırılması ve günün şartlarına uygun bir şekilde ulusal ve uluslararası gelişmelere göre yeni bir idari sisteme kavuşturulmasıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bilindiği gibi, yakın dönemde sayısal yayın teknolojisindeki gelişmeler, ses ve görüntünün farklı yollarla ve daha kolay bir şekilde dağıtılmasına imkân sağlamıştır.

Radyo ve televizyon yayıncılığında devlet tekelinin ortadan kalkması, özel  radyo ve televizyon yayıncılığının yaygınlaşmasına, kabloyla dağıtım, uydu, platform işletmeciliği ve İnternet gibi yeni hizmet alanlarının ortaya çıkmasına yol açmıştır. Yaşanan bu gelişmeler, aynı zamanda, telekomünikasyon, bilgisayar ve yayıncılık hizmetlerinde bir bütünleşme ve iç içe geçme sürecini başlatmıştır.

Dünya ve ülkemizde yaşanan bu gelişmelere karşılık, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun devlet tekeli esasına göre yapılanmış olma niteliği, kamu yayıncılığını sağlıklı ve etkili bir şekilde yerine getirmesine engel olmakta, anılan kurumun günümüz şartlarına göre yeniden yapılandırılmasını gerekli kılmıştır.

Tasarıda, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun bünyesinde yer alan idari birimlerden bazılarının tasfiye edilmesine, bazı yeni birimlerin ihdas edilmesine, Kurumun yurt dışı ve taşra birimleriyle her seviyede teşkilatlanma değişikliğinin, Genel Müdürün teklifi ve Yönetim Kurulunun kararıyla yapılmasına, TRT organları arasında yer alan koordinasyon kurulunun ve genel müdür yardımcılarından birinin elektronik yüksek mühendisi olması şartının kaldırılmasına, teşkilatlanmaya yönelik düzenlemeler doğrultusunda kaldırılan, birleştirilen ve yapısı değiştirilen birimlere ait daire başkanı, baş uzman, başkan yardımcısı, bölge müdürü, bölge müdür yardımcısı, müdür, şube müdürü, müdür yardımcısı, şef, uzman sanatçı, raportör ve kontrolör unvanlı kadrolarda bulunan personelin özlük haklarına ve kadro hareketlerine ilişkin düzenlemeler yer almaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bireylerin doğru habere ulaşma hakkı, güçlü bir demokratik kültürün oluşması için birinci şarttır. Şeffaf bir yönetim, ancak bağımsız, tarafsız ve sorumlu bir yapıyla mümkün olabilir. Görüşülmekte olan kanunda yapılacak değişiklikler sonrası ortaya çıkan organizasyonel yapının gerektirdiği kadro hareketlerinin sağlıklı bir şekilde yapılması, istihdam fazlası personel ortaya çıkması hâlinde bu personelin ihtiyaç duyulan kurumlarda değerlendirilmesi ve diğer yandan da personelin gerek özlük gerekse emeklilik gibi her türlü haklarının korunması öngörülmektedir.

Tasarının Kuruma ve ülkemize hayırlı olması dileklerimle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arıcı.

Madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Özdemir, buyurun.

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, Sayın Bakana soruyorum: Devlet, adaletle hükmettiği sürece yücelir. TRT’nin haber yayın akışının büyük bölümünü Sayın Başbakan, bakanlar ve AKP’li belediyelerin etkinlikleri kaplamaktadır. TRT’nin bu durumu Anayasa’daki tarafsız yayıncılık ilkesine aykırı değil midir? Vatandaşlarımızın en tabii hakkı olan doğru ve tarafsız haber alma hakkı ihlal edilmiyor mu? Bu konuya eğilerek TRT’nin tarafsız yayıncılık politikası izlemesi için herhangi bir tedbir almayı düşünüyor musunuz?

Soru iki: Bazı özel televizyon kanallarında başta uyuşturucu maddeler olmak üzere birçok zararlı maddelerin kullanılmasını önlemek için hiçbir program yapmazken rating’i artırmak için yaşlı erkek ve kadınların evlendirilmesiyle ilgili…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Varlı…

MUHARREM VARLI (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ramazan Öztürk’ün yapmış olduğu “Kırılma Noktası” programının çok da milletimizin menfaatine bir program olmadığı kanaatindeyim. Az önce “Sınırlar Arasında” programının kaldırılışıyla ilgili TRT’yle ters düştüğü noktasında bir beyanı olmuştu Sayın Bakanın. Milletle ters düşen bir programın yayında kalması sizce ne kadar doğrudur? Kaldırılmasını düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, TRT’de toplam kaç personel çalışıyor? Şu anda boş kadro var mı? Varsa ne kadardır?

Bu kanunun uygulanmasından sonra çalışan personel sayısını azaltmayı düşünüyor musunuz? 2009 yılı için kaç personel çalıştırmayı öngörüyorsunuz? Emeklilik nedeniyle boşalan kadroları doldurmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, yıllarca devletin en güvenilir yayın kurumu olarak kamuoyunda yaygın kanaate sahip olan TRT, son dönemde bu görüntüden uzaklaşarak taraflı yayın yapıldığı yönünde eleştirilere muhatap olmaya başlamış ve örneğin TRT 1’in haberlerinin izlenme oranı giderek düşmüştür.

Bu bağlamda, TRT’nin yeniden daha güvenilir bir yayın kurumu hâline getirilmesine yönelik olarak Bakanlığınızca hangi tedbirler alınmış veya alınmaktadır?

Daha önce başka televizyon ve gazetelerde çalışıp da son bir yılda TRT’de sözleşmeli olarak çalışmaya başlayan eleman sayısı nedir?

TRT’de yayınlanan programlarda belirli bir yayın ücreti var mıdır? Varsa bu nasıldır?

En pahalı yayına sahip ilk beş program hangileridir ve kimlere aittir?

Son üç yılda, her yıl kurum dışından hizmet alımına ne kadar para harcanmıştır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Öztürk

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana aşağıdaki soruları yöneltmek istiyorum.

Bir gazetede çıkan “TRT’de çete kuralları mı uygulanıyor?” başlıklı haberle ilgili olarak, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin adına Avukat Salih Çelen imzalı tekzip gönderilmiş, bu tekzipte Ümit Hatipoğlu’nun temsil giderlerini şahsi çıkarı için kullandığı iddiasıyla soruşturma açıldığı, yine hakkı olmadığı hâlde lojmanı işgal edenlerin mahkûm olma korkusuyla iftira attığı gibi hususlara yer verilmiştir.

Şimdi, sorum şu: Birincisi: Ümit Hatipoğlu’nun şahsi çıkarı için harcadığı iddia edilen temsil giderlerinin tutarı nedir? Bu tutar kaç yıllık bir zamanı kapsamaktadır? Ümit Hatipoğlu, söz konusu harcamayı TRT’ye ödemiş midir? Temsil harcamalarıyla ilgili, TRT Kurumunun mevzuatı veya talimatı var mıdır? Ümit Hatipoğlu hangi mevzuata aykırı harcama yapmıştır?

İkinci sorum: İbrahim Şahin, TRT Genel Müdürlüğüne atandığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) - …21 Kasım 2007 tarihinden bu yana kaç YTL temsil gideri harcaması yapmıştır?

BAŞKAN – Sayın Koçal

ALİ KOÇAL (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana soruyorum: 2006 Yüksek Denetleme Kurulu raporunda şöyle bir ifade yer alıyor: “Bakanlar Kurulunca yayınlanan Kamu Konutları Yönetmeliği’ne göre sadece kurum personeline konut tahsisi yapılabilmektedir. Buna karşılık, denetim tarihi itibarıyla, yani 2007 ekim ayı itibarıyla, başka bir kamu kuruluşu personeli olan bir yönetim kurulu üyesine lojman tahsis edildiği ve personel tarifesi uygulandığı görülmektedir.” Buna bağlı olarak bu yönetim kurulu üyesi hâlâ bu lojmanda otuyor mu? Bu konuda bugüne kadar herhangi bir işlem yapılmış mıdır? Yapılmamış ise gerekçesi nedir ve TRT’nin Gaziosmanpaşa semtindeki lojmanlarında oturma süresi dolduğu hâlde oturan kimse var mıdır? Bu lojmanda şu ana kadar kaç daire boştur?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, şimdi, geçen, geneliyle ilgili görüşmelerde, siyasi partilerimize ne kadar haberlerde yer verildi, onu iletmiştim, o rakamları. Şimdi, arkadaşlarım, tekrar o rakamları bulursa bana iletecekler. Orada, aşağı yukarı, iktidar partisi ile ana muhalefet partisi arasındaki dağılım birbirine çok yakın, 1 puan veya birazdan… Evet geldi şimdi.  AK Partiye 15 saat 2 dakika…

OKTAY VURAL (İzmir) – TRT 2 mi bu? Hangi kanal?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Evet, geçen verdiğimdi, TRT 2.

OKTAY VURAL (İzmir) – TRT 2.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – …CHP’ye 11 saat 8 dakika -saniyelerini söylemeyeyim- MHP’ye 6 saat, DTP’ye 1 saat 44 dakika -2 saate yakın- zaman ayrılmış, 23/11/2007’den 19/05/2008’e kadar, yani, dolayısıyla bu, son, on birinci aydan beşinci aya kadar olan süreyi kaplıyor.

OKTAY VURAL (İzmir) – TRT1 var mı acaba Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – TRT1, şu anda elimizde yok, TRT1’le ilgilenelim. Bu haber kanalı olduğu için ben hem geçen konuşmamda söyledim hem… Onu da veririz, TRT1’i de veririz. Ayrıca, yapılan başka programlar da var. Mesela “Zirveden Bakış” programına hiç ayrım yapmadan çağırıyoruz, katılmak isteyenler olursa katılıyorlar. 

HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Bakan, MHP’nin etkinliklerinin hiçbiri 2’nci kanal dışında verilmiyor.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Efendim, şimdi, tabii, şu kanal, bu kanal diyemem ama zaten 2’nci kanaldan veriliyor olması -sorunuzda “TRT’de” dediniz- TRT’de veriliyor olması demektir. Çünkü o totaloji yani…

OKTAY VURAL (İzmir) – TRT 3’te de veriliyor efendim şu anda bu konuşmalar.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – O TRT 3 ayrı, TRT 3’ün hizmet alanı ayrı, her neyse.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hükûmet dışında tabii o.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Diğer taraftan, bu, “Kırılma Noktası” ile ilgili bir soru geldi. Evet, o programın kaldırılması düşünülüyor. O yönüyle de bir bakıma hepimizin hassas olduğu bir noktaya temas ettiniz.

Bir başka soru, hâlihazırdaki personel sayısıyla ilgiliydi. 6.945+486, yani toplam 7.431 personelimiz, 2.734 boş kadromuz var.

Efendim, bu izleme oranları tekrar tekrar gündeme geldi. Arkadaşlar, bir daha tekrar edeyim. Geçen geneli ile ilgili konuşmadan sonra söyledim, TRT’den, istiyorsanız şimdi vaktinizi almayalım ama TRT ne zaman bu Genel Kurulda gündeme gelmiş ise bütün şikâyetleri ana hatlarıyla çıkarıp size getirelim. Göreceksiniz ki her dönemde kadrolaşmadan şikâyet vardır, her dönemde millî ve manevi değerlere yeterli ölçüde duyarlılık göstermeme vardır. Yani, burada dile getirdiğiniz, getirme hakkına sahip olduğunuz bu eleştiriler, bu Genel Kurulda, bu yüce mekânda defalarca dile getirilmiş ve her defasında da şikâyetler daima memnuniyetten kat kat fazla olmuştur. Bu tabii bir mazeret değildir, bu bir gerekçe değildir. Bunları elimizden geldiği ölçüde… Hepsinin birden kalkması mümkün değildir. Hiçbir yasa, hiçbir hukuki çerçeve bu sorunlarının çözülmesi için yeterli değildir arkadaşlar.

İki: Sadece bilgi de sadece uzmanlık da yeterli değildir, açıkça söyleyeyim. Bunun sorumluluğunu bütün derinliğiyle duymak meselesidir. Yani, dolayısıyla, ben, kadrolaşma, elbette sadece… Başta söylediğimi nakzetmek istemem yani. Özgür ve eşit vatandaş eğer bir yere müracaat ediyorsa, hukuki formalitesi tamamsa, açıkçası, elimde belge, bilgi sağlam olmadıkça ben o konuda herhangi bir yorumda bulunmak istemem.

Hemen parantez içinde düzeltme yapayım, ben Banu Hanım’la ilgili de suçlamaya gidecek bir şey yapmadım. Sadece kurumun bana verdiği bilgiye göre, bu arkadaşımız aynı  zamanda çalıştığı… Kadrolu da değildir, onu söyleyeyim. Bu arkadaşımız soruşturma açılıyor falan… Hayır, kadroyla çalışmıyor zaten. Ama, yine de iş aldığı, çalıştığı kurumla ilgili -bana verilen bilgi o, o bilgiyi size aktarmak durumundayım- kendi kurumunun aleyhinde olacak, kendi kurumunu zayıflatacak, kendi kurumunun rayting’ini azaltacak… Kendi programının rayting’i de o kadar yüksek değil, onu da verebilirim ben size. İzleme oranı oldukça düşük. Benim söylediğim budur. Yoksa durup dururken herhangi bir hukuki suçlamaya… “Suçladınız.” falan deniyor ya. Hayır, öyle bir suçlamayı yapamam, öyle bir hakkım ve yetkim de yoktur.

Var mı zamanım?

BAŞKAN – Cevap vereceğiniz husus varsa cevaplandırın, yoksa süremiz tamamlandı Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Evet, bir soruşturma Teftiş Kurulu tarafından yapıldı. Görevden alınması eski Genel Müdür tarafından zaten gerçekleştirilmiş. Görevi kötüye kullanmadan dolayı da zaten savcılığa suç duyurusunda bulunulmuş. Şu anda gelen taze bilgi o.

Tamam, gerisi bu Hatipoğlu’yla ilgili, yazılı cevap verilmesi gereken sorular bunlar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Geliş sırasına göre okutup aykırılık durumuna göre işleme alacağım:

T.B.M. M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin (c) bendinin 3. paragrafındaki “Genel Müdürün herhangi bir sebeple geçici süre ile görevde bulunamaması hâlinde uygun göreceği genel müdür yardımcısı kendisine vekalet eder” ifadesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Şevket Köse

Yaşar Tüzün

 

Malatya

Adıyaman

Bilecik

 

Ali Rıza Öztürk

Selçuk Ayhan

 

 

Mersin

İzmir

 

Madde 4- Genel Müdürün herhangi bir sebeple geçici bir süreyle görevde bulunmaması hâlinde genel müdür yardımcıları sırasıyla vekalet eder.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 4’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hasip Kaplan

Gültan Kışanak

Hamit Geylani

 

Şırnak

Diyarbakır

Hakkâri

 

M. Nezir Karabaş

Sırrı Sakık

 

 

Bitlis

Muş

 

Madde 4- 2954 sayılı Kanunun 13’üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Madde 13- Genel Müdür, Yönetim Kurulu’nca belirlenen 3 aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından atanır ve kendisine Başbakanlık Müsteşarının almakta olduğu aylık veya sözleşme ücreti (ikramiye dâhil) ödenir. Aylık ödemelerinde ek gösterge, kıdem ve taban aylıkları ile sosyal yardım, zam ve tazminatlar esas alınır.

Genel Müdürün görev süresi dört yıldır. Süre sonunda yeniden atanabilir.

Genel Müdür, millî güvenliğin ve kamu düzeninin gerekli kıldığı, Devlet memuru olma niteliğini yitirdiği, ağır hizmet kusuru işlediği veya tarafsızlığın ihlal edildiği hallerde, bu hallerin gerekçeli olarak belirtilmesi suretiyle ve Yönetim Kurulu üyelerinden 4/3’ünün  teklifi Cumhurbaşkanı’nın kararı ile görevden alınır.

Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu, Genel Müdür tarafından temsil olunur ve yönetilir.

Genel Müdür ve Genel Müdür yardımcılarında aranacak şartlar ve nitelikler şunlardır:

a) Yükseköğretim (4 yıl) mezunu olmak,

b) Yayıncılık alanında 15 yıllık mesleki tecrübeye sahip olmak,

c) Atanmadan önceki son üç yıl içerisinde herhangi bir siyasi partiye üye veya herhangi bir siyasi partiden aday olmamak,

d) Devlet memuru olmak için aranan şartlara sahip olmak.

Genel Müdür yardımcılarından birinin elektronik, elektrik-elektronik, elektronik ve haberleşme, bilgisayar, telekomünikasyon mühendisliği veya radyo ve televizyon ile ilgili mühendislik dallarında temayüz etmiş olması şarttır.

Genel Müdürün raporlu, izinli, yurt dışında geçici görevli olması gibi sebeplerle geçici süre ile görevde bulunmaması; istifası, ölümü, görevden alınması gibi sebeplerle sürekli olarak görevinden ayrılması hallerinde, yeni atama yapılıncaya kadar, Genel Müdüre, en kıdemli Genel Müdür Yardımcısı; kıdemde eşitlik halinde ise en yaşlısı vekâlet eder.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)- Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Genel Müdürün atanma şekli, görev yapma muhtariyetini de belirleyeceğinden, siyasetin doğrudan etki alanı dışına çıkartılması hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle, Anayasa’nın 133’üncü maddesinde belirtilen özerkliğin “idari” açıdan sağlanabilmesi ve böylelikle, yine Anayasa 133’te belirtilen “yayınların tarafsızlığının” güvence altına alınabilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

T.B.M.M. Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin (c) bendinin 3. paragrafındaki “Genel Müdürün herhangi bir sebeple geçici süre ile görevde bulunamaması halinde uygun göreceği genel müdür yardımcısı kendisine vekalet eder” ifadesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                          Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) ve arkadaşları

Madde 4- Genel Müdürün herhangi bir sebeple geçici bir süreyle görevde bulunmaması halinde genel müdür yardımcıları sırasıyla vekalet eder.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)- Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinize saygılar sunarım.

Diyoruz ki önergede… Daha diyoruz ya kurum kültürü, ekip… Aynı yönde hareket eden, aynı şeyleri söyleyen ekip kuracağız. Güzel ama ekibe güvenmek lazım.

Burada diyoruz ki, genel müdür yardımcılarından birine imza verme, sırasıyla… Çok basit. “Katılmıyorum” diyorlar da, o zaman, kurum kültürünü nasıl sağlayacaksınız? Diyoruz ki burada, genel müdür yardımcıları, eğer bir kurumsa burası, kurumdaki insanlara güvenmek zorundasın, oradaki çalışanlara güvenmek zorundasın. Kurumsa bir kurum kültürünü oluşturmak için –kurum kültürünün bir parçasıdır bu- bir genel müdür yardımcısına yetki verme. Sırasıyla, izne veya başka bir yere gittiği zaman sırasıyla ver diyoruz, bizim söylediğimiz bu. Neden? Size yardımcı olmak için söylüyoruz. Kurum kültürünün gelişmesi için söylüyoruz ama siz “Hayır, katılmıyoruz.” diyorsunuz. Takdir sizin, takdir sizin.

İki, şimdi burada, tabii, hep televizyon konuşuyoruz. Diliyorum ki Sayın Bakanım, TRT bir gün kontör televizyoncusu olmaz. Sayın Genel Müdürüm, Sayın Bakanım; artık Türkiye’deki televizyonlar “Kontör gönder…” Arkadaşlar, reklama çıkıyor birisi, reklamda diyor ki: “Beş kontör gönderirseniz, benim şu tarihte müzik şölenim var, oraya bedava bilet vereceğim.” Veya bir yarışma düzenliyor: “Kontör hatları açık bir hafta, buraya gönderin.” diyor. Tabii, RTÜK… Ben bunu birkaç kez dile getirdim. Ben bunu halk… Zavallı halk böyle soyuluyor. Ve bir hafta açık oluyor arkadaşlar, diyor ki: “Beş kontör.” Sürekli… Diliyorum ki TRT böyle bir tuzağa düşmez ama o programı yapan kişiler bunu yapıyor arkadaşlar. Ama bugüne kadar… Ben Sayın Bakanıma özel mektup yazdım, RTÜK’e mektup yazdım, bir tane yiğit çıkıp da: “Sen reklam yapıyorsun, resmen televizyonda reklam…” İsmini de vermiyorum, diyor ki: “Bu malı alın, bu maldan şey çıkacak. Bana beş kontör gönderin, sizi konserime bekliyorum.” Arkadaşlar, halk soyuluyor ama bir tane yiğit çıkıp da “Sen ne yapıyorsun?” demiyor.

Değerli arkadaşlar, zamanım azalıyor. Bir ikinci konuya gireceğim. Burada TRT’yi konuşuyoruz. TRT, kamu adına, Türkiye’de yaşayan herkesin televizyonudur. Bu hiç kimsenin babasının malı değildir. Bunu herkes böyle bilmeli. Ancak tüm bunları konuşurken, hiçbirimiz… Tabii TRT Kanunu içinde değil ama, TRT’ye bir yasa hazırlarken, acaba yerel radyo ve gazetelerden bir şekilde belli haberleri, belli şeyleri birlikte geliştirebilip, acaba yerel radyo ve gazetelere, acaba TRT’nin bu hizmeti, onlardan hizmet satın alarak, birilerinden değil, bilgi temizliği için, özellikle yerel radyo ve gazetelerden bir şekilde faydalanmayı ve onlardan bir şekilde servis almayı TRT Kanunu içine koyabilirdik arkadaşlar. Hem yerel radyo ve gazetelerin yaşaması için. Onlar hepimizin. Her ilde çok zor koşulda yaşıyorlar. Onlar, bir yaşam savaşı veriyorlar. Onlar, bir onur savaşı veriyorlar. Bu şekilde namuslu, dürüst ve ilkeli haber yapan gazetecilerimizi, televizyonlarımızı ve radyolarımızı her zaman korumak, kollamak, bu ülkenin bilgi temizliği açısından çok önemliydi. Ama maalesef burada, bu yasa komisyonda görüşülürken de maalesef bir tek kişi, defalarca söylememize rağmen… Özellikle yerel radyo, televizyon ve gazetelerin, haber iletişimi açısından TRT’yle entegre olup belli hizmetleri buralardan satın alıp, onların yaşamasına yardımcı, kamu adına yardımcı olabilirdik.

Ben, bir kez daha öneriyorum: Özellikle bölgeler kalkıyor. TRT’nin haber alma…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – ..hiçbir şekilde maddi…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Senin dediğin husus 2’nci maddede var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Kıcır, 2’nci maddede yerel gazetelerden, yerel radyolardan hizmet alıp da bunları nasıl… Böyle bir şey yoktur. 

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Var işte…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yok efendim. Yok efendim. Gel beraber inceleyelim.

Onun için ben rica ediyorum: Özellikle yerel gazeteler, yerel radyo ve yerel televizyonları ekonomik olarak…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – O 2’nci maddede…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, Sayın Kıcır, o “hizmet alınabilir…”

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kacır, Kacır… Ben sana “Kaplanoğlu” diyor muyum?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, özür diliyorum yani o şekilde… Yani bu, şey olarak söylemedim yani…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Birincisini sürçülisan zannettim ama ayıp oluyor.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır hayır… Yok yok… İnanın aynı, sürçülisan. Yani inan yüreğimden söylüyorum.

Onun için orada bir hizmet alınma yönünde maddi bir şey yoktur. Ama gelin bunu bir yasal zemine bağlayalım. Yasal bir şekilde yerel radyo ve televizyonlardan hizmet alımını, TRT Yasası’yla birlikte bunu da görüşelim.

Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, yeni madde ihdasına dair iki önerge vardır. İki önergenin metni aynı olduğundan işlemlerini birlikte yapacağım.

Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler üzerine yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle önergeleri okutup komisyona soracağım. Komisyon önergelere salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önergeler üzerine yeni bir madde olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeleri işlemden kaldıracağım.

Şimdi ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 219 sıra sayılı Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısına 4’üncü maddeden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                                   Kamer Genç

                                                                                                                       Tunceli

Madde 5: 2954 Sayılı yasanın 14’üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:

Madde 14 – Koordinasyon Kurulu, Genel Müdür, Genel Müdür yardımcıları, Televizyon, Haber, Radyo, Müzik ve Personel Dairelerinin Başkanları ile Baş Hukuk Müşaviri ve Genel Sekreterden oluşur.

Koordinasyon Kurulunun görevleri, Kurum hizmetlerinin yürütülmesi ve geliştirilmesi, üniteler arasında işbirliğinin sağlanması ve hizmetle ilgili görüş ve uygulama farklılıklarının giderilmesi ile ilgili önerilerde bulunmak; yıllık bütçe tasarılarını, yıllık genel yayın planını, uzun vadeli ve yıllık yatırım planlarını incelemek ve Yönetim Kuruluna görüş bildirmek,

Kurum ile ilgili kanun ve yönetmelik tasarılarını incelemek, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarını incelemek ve cevap hazırlamak ve Genel Müdür tarafından tespit ve talep olunacak konular hakkında görüş bildirmektir.

Koordinasyon Kurulunun çalışma usul ve esasları yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ikinci önergenin metni de aynı olduğundan ikinci önergenin imza sahiplerini okutuyorum:

 

Bülent Baratalı

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Halil Ünlütepe

 

İzmir

Malatya

Afyonkarahisar

 

Turgut Dibek

Enis Tütüncü

 

 

Kırklareli

Tekirdağ

 

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergelere salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Evet, Sayın Komisyonun salt çoğunluğu yoktur, o bakımdan önergelere katılma şansı bulunmamaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, Komisyon önergelere salt çoğunlukla katılamamış olduğundan önergeleri işlemden kaldırıyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremizin dolmasına çok az bir süre kalmıştır. Bunu da dikkate alarak, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 29 Mayıs 2008 Perşembe günü alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum.

 

Kapanma Saati: 20.49

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.