DÖNEM: 23 CİLT: 20 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 104’üncü
Birleşim 14 Mayıs 2008 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.
- YOKLAMA IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- Muğla
Milletvekili Ali Arslan’ın, Özürlüler Haftası’na
ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Hatay
Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın, 14 Mayıs Eczacılık
Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması 3.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Domaç’ın, 14 Mayıs Eczacılık
Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler 1.- Gaziantep
Milletvekili Mehmet Sarı’nın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/116) (S. Sayısı: 153) 2.- Kütahya
Milletvekili Soner Aksoy’un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/117) (S. Sayısı:154) B) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Türkiye Radyo
ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı: 219) 2.- İş Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile
Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/570, 2/227, 2/228) (S. Sayısı: 224) VI.- BAŞKANLIĞIN
GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Tezkereler 1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Romanya Meclis Başkanı Bogdan Olteanu’nun davetine
icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Romanya’ya resmî
ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/426) 2.- Slovenya
Dönem Başkanlığı çerçevesinde, Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da
düzenlenecek olan “AB Üye ve Aday Ülkeleri Parlamentoları Tarım İşleri
Komisyonları Başkanları Toplantısı”na davet edilen Adana Milletvekili ve Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Vahit Kirişci’nin davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/427) 3.- Bosna-Hersek,
Arnavutluk ve Bulgaristan’a resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’a refakat eden heyete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/428) 4.- Rusya
Federasyonu’na resmî ziyarette bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a refakat eden heyete iştirak etmesi uygun görülen
milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/429) 5.- Almanya’ya
resmî ziyarette bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a
refakat eden heyete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/430) 6.- İsveç’e resmî
ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyete iştirak
etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/431) VII.- SATAŞMALARA
İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Çorum
Milletvekili Agâh Kafkas’ın, Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması 2.- Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş’un, Çorum Milletvekili Agâh
Kafkas’ın konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması 3.- Kayseri
Milletvekili Mustafa Elitaş, İzmir Milletvekili Canan
Arıtman’ın, konuşmasında partisine sataşması
nedeniyle konuşması VIII.- YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, TRT yönetimine ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/2596) 2.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, personel sayılarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/2975) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı. Birinci ve İkinci Oturum Giresun
Milletvekili Murat Özkan, Hükûmetin uyguladığı tarım
politikalarına ve fındık üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı bir
konuşma yaptı. İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, cevaplanmayan soru önergelerine ilişkin gündem
dışı konuşmasına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Denizli
Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, sanayi üretiminin
artırılmasına ilişkin gündem dışı konuşmasına, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek, Cevap verdi. 8/5/2008 tarihinde
dağıtılan ve Genel Kurulun aynı tarihli 101’inci Birleşiminde okunan Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki (11/2) esas numaralı gensoru önergesinin,
gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer almasına; Anayasa’nın
99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin
Genel Kurulun 13/5/2008 Salı günkü birleşiminde yapılmasına; gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 70, 59 ve
66’ncı sıralarında yer alan 224, 133 ve 220 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu
kısmın 2, 3 ve 4’üncü sıralarına alınmasına ve diğer kanun tasarı ve
tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun
13/5/2008 Salı ve 14/5/2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile
diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine;
Genel Kurulun 13/5/2008 Salı günkü birleşiminde 15.00-21.00, 14/5/2008 Çarşamba
ve 15/5/2008 Perşembe günkü birleşimlerinde ise 13.00-21.00 saatleri arasında
çalışmalarını sürdürmesine; Sayıştay üyelikleri için yapılacak seçimlerin,
Genel Kurulun 20/5/2008 Salı günkü birleşiminde yapılmasına; 220 sıra sayılı
Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci
maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi,
yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara
Milletvekili Hakkı Suha Okay,
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol’un, 1 Mayıs
kutlamalarının Taksim’de yapılmasını engelleyerek toplantı ve gösteri yürüyüşü
hakkını ihlal ettiği, güvenlik güçlerini orantısız güç kullanmaya teşvik
ettiği, bu tutumuyla toplumsal barışı tehlikeye atarak şiddet görüntülerinin
ortaya çıkmasına neden olduğu iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında
gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/2) gündeme alınıp alınmamasına
ilişkin ön görüşmesi tamamlandı; yapılan oylama sonucunda, önergenin gündeme
alınması kabul edilmedi. Kocaeli Milletvekili
M. Cevdet Selvi, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün’ün,
1996 yılında yapmış olduğu bir konuşmayı çarpıttığı, İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, Kocaeli Milletvekili
Nihat Ergün’ün, konuşmasında partisine sataştığı, İddiasıyla birer
konuşma yaptılar. Saat 19.25’te
toplanmak üzere ikinci oturuma 19.12’de son verildi.
Üçüncü Oturum Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı (1/541) (S. Sayısı: 219) komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadığından ertelendi. 2’nci sırasına alınan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl
ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri’nin (1/570, 2/227, 2/228) (S.
Sayısı: 224) tümü üzerinde bir süre görüşüldü. 14 Mayıs 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
20.51’de son verildi.
No.:146 II.- GELEN KÂĞITLAR 14 Mayıs 2008 Çarşamba Raporlar 1.- Sayıştayda Boş Bulunan Üyeliklere 832 Sayılı Sayıştay
Kanununun 6 ve Ek 8 inci Maddeleri Hükümlerine Göre Yapılacak Seçime Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ve Sayıştay Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonu
Raporu (3/94) (S. Sayısı:123) (Dağıtma tarihi: 14.5.2008) (GÜNDEME) 2.- Sayıştayda Boş Bulunan Üyeliklere 832 Sayılı Sayıştay
Kanununun 6 ve Ek 8 inci Maddeleri Hükümlerine Göre Yapılacak Seçime Dair
Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ve Sayıştay Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonu
Raporu (3/233) (S. Sayısı:124) (Dağıtma tarihi: 14.5.2008) (GÜNDEME) 3.- Engellilerin
Haklarına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/567) (S. Sayısı: 227) (Dağıtma
tarihi: 14.5.2008) (GÜNDEME) 14 Mayıs 2008 Çarşamba BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 13.03 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
104’üncü Birleşimini açıyorum. III.- YOKLAMA BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım. Yoklama için üç dakika süre veriyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim. Gündem dışı ilk söz, Özürlüler Haftası nedeniyle söz isteyen Muğla
Milletvekili Ali Arslan’a aittir. Buyurunuz Sayın Arslan. Süreniz beş dakikadır. IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Özürlüler Haftası’na ilişkin gündem dışı
konuşması ALİ ARSLAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; 10-16 Mayıs Özürlüler Haftası nedeniyle gündem dışı söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, dünyada 600 milyon, ülkemizde de 9 milyon
civarında özürlü yurttaşımız yaşıyor. Bu yurttaşlarımızın büyük sorunları var.
Eğitim hizmetlerinden yararlanmaları noktasında büyük sorunları var, sağlık
hizmetlerinden yararlanmaları noktasında sorunları var, özellikle istihdam
edilmeleri konusunda çok büyük sorunlar yaşıyorlar; büyük bir çoğunluğu kendi kendine
yetemez durumda; aileleri, özellikle anneleri “Ben öldükten sonra çocuğum ne
olacak, nasıl yaşar?” kaygısıyla yaşamlarını âdeta bir kâbus hâline
getirmişler. Böyle bir haftada bu yurttaşlarımızın sorunlarının dile
getirilmesini bir görev saydım, o nedenle söz aldım, gerçekten büyük sorunları
var. Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, 2005 yılında bu Meclis, çok
uzun dönemden beri mücadele eden sivil toplum örgütlerinin, -burada isimlerini
tek tek sayamayacağım çünkü unutursam bazılarına
haksızlık olacak- siyaset adamlarının, bakanların, Cumhuriyet Halk Partisinin
ve Adalet ve Kalkınma Partisinin büyük gayretleriyle bir Özürlüler Yasası
çıkardık. Yasa çıkınca özürlüler tarafından büyük bir coşkuyla, sevinçle,
umutla karşılandı ancak aradan geçen üç yıllık süre içinde bu coşku, bu umut,
bu sevinç yerini öfkeye, umutsuzluğa ve üzüntüye bıraktı. Çünkü yasayla elde
ettikleri hak ve kazanımları, daha sonra çıkardığımız yönetmeliklerle geri
aldık, hatta bazı durumlar var ki yasayla verdiğimiz hakları geri aldığımızın
ötesinde yasa çıkmadan önce olan haklarını bile, alanı daraltarak, ellerinden
geri aldık. Bunlardan bir tanesi -2022 sayılı- halk arasında “yaşlılık aylığı”
diye bilinen, yoksullara, kimsesizlere, altmış beş yaşını geçen
yurttaşlarımıza, işsiz özürlülerimize verdiğimiz maaş. O Yasa’yla bildiğiniz
gibi, özürlülük derecesine göre -bu maaş çok komik bir maaş biliyorsunuz-
katlamalı olarak, özürlü yurttaşlarımızın maaşlarının, işsiz engellilerimizin
maaşlarının artmasını planlamıştık. Ne oldu? Bu Yasa, 2022 sayılı Yasa 1976
yılından beri uygulanıyor. Yetersiz olsa da yaraya az buçuk merhem olmaya
çalışıyordu. Özürlüler Yasası çıktıktan sonra sanki intikam alırcasına, sanki
verilen hakları tekrar geri almak istercesine, hunharcasına, vahşicesine, 81 bin
engellimizin 2022 sayılı Yasa’dan yararlanarak aldığı maaş iptal edildi. Onun
ötesinde, maaşları iptal edilen engelli yurttaşlarımıza 8 ile 10 bin yeni Türk
lirası civarında borçlar çıkarıldı. Yaşamları âdeta bir kâbusa döndü. Neyse ki,
bildiğiniz gibi, 17 Nisan günü Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Yasası görüşülürken, geçici bir maddeyle bu yurttaşlarımızın bu borçları iptal
edildi. Ancak, 2022 sayılı Yasa ve buna bağlı olarak engellilerimizin aldığı
maaşlarla ilgili hüküm devam ediyor. Yani 2022 sayılı Yasa bu hâliyle devam
ettiği sürece özürlü yurttaşlarımızın, işsiz özürlü yurttaşlarımızın, maaş alan
özürlü yurttaşlarımızın, her ay yine yaşamlarının bir kâbus hâline dönmesi söz
konusu. O açıdan, 2022 sayılı Yasa’da hem maaşlarını önemli düzeyde artıracak,
en azından asgari ücretle endeksleyecek bir düzenlemeye ihtiyaç var değerli
arkadaşlarım. Bu yurttaşlarımız, biraz önce söyledim, yasa çıkanca büyük bir
sevinç içindelerdi, şimdi çok öfkeliler. Yürüyüşler yapıyorlar. Bakın,
geçtiğimiz 9 Mayısta Anıtkabir’den Güven Park’a kadar yürüdüler, sorunlarını
dile getirmeye çalışıyorlar. Gerçekten çok çok önemli
sorunları var. Yurdun dört bir yanından özürlü yurttaşlarımız meydanlarda,
tıpkı bu Yasa çıkmadan önceki gibi. Yine de bu çabalarını devam ettirecekler. O
açıdan bizim de bir an önce bu özürlü yurttaşlarımızın sorunlarının çözülmesi
konusunda elimizden gelen gayreti göstermemiz lazım. Değerli arkadaşlarım, sürem çok yeterli değil. En azından diğer
sorunlarını başlıklar hâlinde burada dile getirmek istiyorum. Birincisi,
dediğim gibi, 2022 sayılı Yasa’yla ilgili uygulama. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. ALİ ARSLAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Bir diğeri, 16 Temmuz 2006 tarihli Özürlülük Ölçütü,
Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında
Yönetmelik. Bu Yönetmelik’te ne oldu? Daha önce yüzde
80, yüzde 100 özürlü durumdaki yurttaşlarımız yeni çıkarılan yönetmeliklerle
özürlülük oranları azaldı. Özürlülük oranlarına göre alması gereken haklardan
artık birçoğu yararlanamıyor. Mesela yüzde 70 ortopedik özürlü olan bir
yurttaşımızın özrü bu Yönetmelik’te yüzde 30’lara,
yüzde 35’lere düştü. Bildiğiniz gibi, özürlülük oranlarıyla ilgili birtakım
maaşları, bakım ücretleri bu arkadaşlarımızın, bu yurttaşlarımızın artıyor. Değerli arkadaşlarım, bir başka sıkıntıları, özel eğitim
merkezlerindeki hizmetin kalitesinin düşüklüğü, sürenin yetersizliği.
Bildiğiniz gibi, o Yasa’yla özel eğitim merkezlerinde bu yurttaşlarımızın
eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerini almasını
sağladık. Ancak, bu yurttaşlarımız ayda sadece on saat eğitim hizmetlerinden
yararlanabiliyor. Talepleri haftada beş gün, en az yarım gün olmak üzere eğitim
alabilmelerini bu Meclisin… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Arslan,
lütfen son cümlenizi de söyleyiniz. ALİ ARSLAN (Devamla) – Tabii bu kadar kısa bir sürede bu kadar
büyük bir sorunu anlatmak çok kolay değil. Ben sabrınıza teşekkür ediyorum. Bildiğiniz gibi, yarın Eczacılar Günü. Ben tüm eczacılarımızın da
14 Mayıs Eczacılar Günü’nü kutluyorum ve özürlü vatandaşlarımızın sorunlarının
bir an önce çözüldüğü bir Türkiye dileğiyle hepinizi yeniden saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Arslan. Gündem dışı ikinci söz, 14 Mayıs Dünya Eczacılar Günü
münasebetiyle söz isteyen Hatay Milletvekili Abdulaziz
Yazar’a aittir. Buyurunuz Sayın Yazar. (CHP sıralarından alkışlar) 2.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın, 14 Mayıs Eczacılık Günü’ne ilişkin
gündem dışı konuşması ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
14 Mayıs Eczacılar Günü dolayısıyla gündem dışı söz almış buluyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, temel amacı bu ülkenin insanlarına
nitelikli sağlık hizmeti sunmak olan biz eczacıların bütün sorunlarının
çözülmüş olduğu, aksaklıkların giderildiği ve eczacılık sektörünün daha iyiye
gitmesi yönünde çalışmaların yürütüldüğü günlerin geleceğine olan inancımla,
tüm eczacı meslektaşlarımın 14 Mayıs Eczacılar Günü’nü kutluyorum. Eczacı bir milletvekili olarak şunu ifade etmek istiyorum ki,
eczacılık mesleği ve eczacılar, sağlık sektörünün en önemli yapı taşlarından
biridir. Bu asla göz ardı edilmemelidir. Hükûmet tarafından
hazırlanan 6197 sayılı yasa tasarısı, İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğünde
görüşülmüş olmasına rağmen hâlen Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine
alınamamıştır. 6197 sayılı Yasa’da “eczanenin sahibi ve sorumlu müdürü
eczacıdır” yerine, Sağlık Bakanlığı tarafından “eczanenin sorumlu müdürü eczacı
olacaktır” ifadesi getirilmek istenmektedir. Bu ifadeyle, zincir eczanelerin
yolu açılmakta, dolayısıyla serbest eczacının geleceği tehlikeye sokulmaktadır. Sayın milletvekilleri, 10/02/2005
tarihinden itibaren kamu kurum ve kuruluşlarıyla eczaneler arasında yapılan
sözleşmede, eczacının sözleşme gereği yapmış olduğu iskontoya
ilaveten, yanlış uygulama nedeniyle, ortalama yüzde 3 oranında zarara
uğratılmaktadır. Hastaların maaşından kesilen katılım paylarının eczacıya
zamanında ödenmemesi ve eczacının sistem bilgilerine güvenerek karşılamış
olduğu reçete ve raporlarda sıklıkla kesinti ve iadelerin yaşanması
eczacılarımızı mağdur etmektedir. Provizyon sisteminin mevcut kullanıcı
sayısıyla yetersiz kalması sistemin aksamasına neden olmaktadır. Özellikle
fatura kesme dönemlerinde yoğun giriş nedeniyle aksamalar yaşanmakta ve
eczacıyla hasta karşı karşıya gelmektedir. Sayın milletvekilleri, eczacıların kuruma teslim etmiş oldukları
faturaların takibinin de sistemden yapılamaması eczacının hakkını araması,
-kesinti, iade sebeplerini öğrenmesi ve itiraz etmesi gibi- hesabını tam olarak
bilmesi konusunda çok büyük sıkıntılar yaratmaktadır. Bu sıkıntıların
giderilebilmesi için provizyon sisteminin rantabl
çalışmasının sağlanması, geri ödemelerde de sorun yaşanmaması için reçete ve
rapor girişlerinde provizyonda yer alan bilgilerin güvenilirliğinin sağlanması,
yurt dışı SSK reçetelerinin de provizyon sistemine dâhil edilmesi, eczacıların
kuruma teslim etmiş oldukları faturaların takibinin provizyon sisteminden
yapılmasına olanak verecek hâle getirilmesi sağlanmalıdır. Sayın milletvekilleri, ülkemizde düşük cirolar nedeniyle 8 bin
eczanenin kapanma noktasına geldiği göz önünde bulundurularak, eczacılara, birçok
Avrupa Birliği üyesi ülkede olduğu gibi eczacılık hizmetine karşılık kutu ya da
reçete başına belli bir hak ödenmelidir. Hastane eczanelerinde ilaç
bulundurulması ve bu ilaçların eczacılar tarafından verilmesi elbette ki
desteklenecek, toplum açısından faydalı bir yaklaşımdır. Fakat,
hastaların ilaca erişimini kolaylaştırmak amacıyla ısrarla üzerinde durulsa da
hastanelerin henüz böyle bir uygulamaya hazır olmamaları nedeniyle pratikte
hastalar için büyük mağduriyetler oluşturmuştur. Dışarı çıkarılan yatan hasta
reçetelerinin hastane alacağından mahsup edilecek olması, hastaneleri
eczanelerinde bulunan sınırlı sayıda ilacı kullanmak zorunda bırakmıştır.
Herhangi bir serbest eczanede 6-7 bin kalem ilaç bulunurken sadece eldeki
500-600 kalem ilacı hastaların tedavisi için kullanmak, hastayı çağın ve
bilimin bize sunduğu imkânlarla tedavi etmek yerine eldeki stoklara göre tedavi
etmek anlamına gelmektedir. Mevcut durumda hastane eczanelerinde yeterli sayıda
eczacı bulunmamaktadır. 1/1/2008 tarihinden itibaren
de uygulamaya başlanmış olan yatan hasta reçetelerinin hastane dışına
çıkarılmaması olayı neticesinde kamunun eczacı ihtiyacının giderilmesi
gerekmektedir. Kamu kurumlarında çalışan eczacılar arasında ciddi bir ücret
farklılığı mevcuttur. Bu durumun da bir an önce düzeltilmesi gerekmektedir. Sayın milletvekilleri, bugün tüm yurdumuzda eczacılar
vitrinlerini, AKP Hükûmetinin ilaç ve eczacılık
politikalarını protesto etmek amacıyla siyah bez ve afişlerle kapatmışlardır.
Bu protestonun en büyük nedenlerinden biri, AKP Hükûmetinin
hazırlığını yaptığı İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Yasa Tasarısı’nın Türkiye’deki
uluslararası ilaç sektörünün isteğiyle gündeme gelmiş olmasıdır. Sağlık
Bakanlığının hayata geçirilmek üzere önünde bulunan bir projeye göre, Bakanlık
ve ilaç sanayisi, “ara ürün” adını verdiği yaklaşık iki bin çeşit ilacın
reçetesiz ve reklam serbestisiyle satılabilmesi için
anlaşmak… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. ABDULAZİZ YAZAR (Devamla) – Tabii. Söz konusu iki bin çeşit ilaç bu sınıflandırmaya girdikten sonra
sosyal güvenlik kurumlarının ödeme listesinden çıkarılacak olan bu ilaçları
kullanmak zorunda olan hastalar artık bu ilaçların bedellerini ceplerinden
ödeyerek tedavi olacaklardır. Bu ilaçlar için reklam kampanyası da yapılacak,
dolayısıyla kontrolden çıkacaktır. Burada bir büyük hedef daha var. Büyük holdingler ilaç pazarlarına
girmek amacıyla zincir eczaneler kuracaklar tıpkı süpermarketler gibi, ilaç
satışı da süpermarket işine dönüşmüş olacak. Cumhuriyet Gazetesi yazarı Sayın
Oral Çalışlar’a da bugünkü yazısında eczacılarımızın
sorunlarını dile getirdiği için teşekkür ederim. Sayın milletvekilleri, ancak sorunların giderilmesi konusunda
üzülerek ifade ediyorum ki, AKP İktidarından hiç umudum yok. İktidar hemen her
konuda olduğu gibi eczacıların sorunları konusunda da bilgi sahibi değil. Bu vesileyle tekrar tüm meslektaşlarımın 14 Mayıs Eczacılar
Günü’nü sağlık ve mutluluk dileklerimle kutlar, yüce heyetinizi saygıyla
selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yazar. Gündem dışı üçüncü söz yine Eczacılık Günü dolayısıyla söz isteyen
İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç’a aittir. Buyurunuz Sayın Domaç. (AK Parti
sıralarından alkışlar) 3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç’ın, 14 Mayıs Eczacılık Günü’ne ilişkin gündem dışı
konuşması MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bilimsel eczacılığın 169’uncu yılında ve 14 Mayısın 40’ıncı yılındayız. Bugün
Mektebi Tıbbiyei Şahanede eczacılık okulunun açıldığı
gün, yani 169 yıl önce ilk defa bilimsel eczacılık ülkemizde başlamış oldu.
Ülkemizin dört bir yöresinde ve yönünde bulunan illerde, ilçelerde, beldelerde,
köylerde, hastanelerde ve değişik iş yerlerinde çalışan tüm meslektaşlarımın
Eczacılık Günü’nü kutluyorum. Doğuştan kazanılmış sağlık hakkını savunmak için çaba harcayan
meslektaşlarımızın insan sağlığına katkıları vaz
geçilmez. Kaliteli bir yaşam sürmesi için bu ülke insanına hizmet veriyorlar,
emek harcıyorlar. Bugün sorunlarını tartışıyor eczacılar; çözüm önerileri
üretiyorlar ve bu ülke insanına katkı sağlıyorlar. Bizler de, eczacıların
sorunlarını çözmek için Parlamento olarak, Hükûmet
olarak gayret sarf etmeliyiz. Çünkü görevimiz bu. Sayın milletvekilleri, ülkemizde 23 bin halk eczacılığı yapan,
yani genel tabirle, Türkiye’de alışık tabirle “serbest eczacılık” yapan
meslektaşımız var. Onların yanında bine yakın meslektaşımız çalışıyor. Bunlar
halkla çok iç içeler, çok yakından temastalar. Her yıl sekiz yüz yeni eczane
açılıyor Türkiye’de. Bu, Türkiye’deki nüfus artış hızından
çok fazla. Dolayısıyla, serbest eczacılık alanı, halk eczacılığı alanı
sıkışmış durumda. Bunun için, önümüzdeki günlerde, umut ederiz, Türk Eczacıları
Birliği, Sağlık Bakanlığı ve birlikte çalıştığımız 6197 sayılı Yasa Parlamento
gündemine gelir ve onlarla bir rahatlık sağlayabiliriz, esnek bir sınırlama
getirebiliriz. Kamuya çalışıyor eczacılar Türkiye’de, daha çok kamuya hizmet
veriyorlar ve genel sağlık sigortası kapsamı içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu
Başkanlığına hizmet veriyorlar. Her yıl yapılan anlaşmalarla birlikte bu
hizmetlerini sürdürmeye çalışıyorlar ve sürekli değişiklikler yapılıyor. Bu, dünyada da böyle. Dinamik bir yapı ilaç ortamı ve sağlık
ortamı. Çok büyük bir bürokrasiyle karşı karşıyalar eczacılar, artık
bürokrasiden yılmış vaziyetteler. Bürokratik olmayan bir eczacılık hizmeti
sürdürmek için çaba harcıyorlar ve bunun kaldırılması için çaba harcıyorlar. Ülkede sosyal güvenlik kurumlarına eczacılar indirimli ilaç
veriyorlar. Ama bu indirim kendilerinin yaptığı sözleşmedeki indirimin boyunu
aşmış durumda teknik bir nedenle. Bu teknik neden tartışılıyor, bir türlü
çözüme ulaştırılamıyor. Ama artık bunun çözüme ulaştırılması lazım.
Dolayısıyla, kendilerinin protokolde kabul etmedikleri bir iskontodan
daha fazla iskonto yaparak zarara uğruyorlar,
yaptıkları iskontoyu da ayrıca gelir olarak
gösteriyorlar. Onun değiştirilmesi gerekiyor, paralarının zamanında ödenmesi
gerekiyor, çoğunlukla zamanında ödeniyor yüzde 70-80 civarında, ama yüzde 20’si
de önemli, bunun da bir an önce gerçekleşmesi lazım. Kamuda çalışan eczacı sayısı az, düşünülenin aksine 900 kişi
çalışıyor Sosyal Güvenlik Kurumunda, 1.130 kişi de Sağlık Bakanlığında
çalışıyor, ayrıca üniversitelerde çalışan 200 kadar eczacımız var, ancak bunların
maaşları arasında büyük farklılıklar var. Bunlardan da en mağdur olanı
üniversite hastanelerinde çalışan meslektaşlarımız, döner sermayeden farklı pay
aldıkları, daha az pay aldıkları için devlet hastanesinde çalışan
meslektaşlarımızdan daha az para almış oluyorlar. Dolayısıyla bunun da
eşitlenmesi gerekiyor Türkiye'de. İlaç üretiminde gerçek yerlerini alamadılar eczacılar, çünkü
Türkiye'de ilaç ARGE’si yok, bunun için Türkiye'de
bir ilaç ARGE stratejisinin geliştirilmesi gerekiyor. Bu yapıldığı takdirde,
hem ülkemizdeki ilaç ihracatının olanakları ortaya çıkacak hem de bu ARGE’de çalışma olanağı ortaya çıkacak. Dolayısıyla,
Türkiye'de şu anda sanayide çalışan eczacı sayısı 600 civarında, ama bir ilaç
ARGE stratejisi geliştirmekle -belki beş altı yıl sonra- bunu 2 binlere
çıkarmak olanaklı. Dolayısıyla, Türkiye’nin ciddi… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. MEHMET DOMAÇ (Devamla) – Bitiriyorum. 14 eczacılık fakültesi var, 13’ü öğrenci alıyor Türkiye'de, 1
tanesi henüz öğrenci almaya başlamadı. 7 tane eczacılık fakültesinde gerçek
anlamda öğretim üyesi var, hatta fazlası da var, ama 6 eczacılık fakültesinde
yeterince öğretim üyesi yok. Hatta öyle ki, 1 eczacılık fakültesinde hiç eczacı
öğretim üyesi yok, ama eczacılık fakültesi var. Bu fazla olan fakültelerden,
öğretim üyelerini, olmayan fakültelere aktaracak yöntemi hep birlikte
bulmalıyız, Türkiye’nin önemli bir sorunu olarak karşımıza çıkıyor. Ben, tekrar, eczacıların 14 Mayıs Eczacılık Günü’nü kutluyorum,
kendilerine başarılı çalışmalar diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Domaç. Şimdi gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır. Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonun
bazı sayın milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hakkında iki adet raporu
vardır. Raporların muhalefet şerhleri aynı olduğundan, ortak muhalefet
şerhi son raporun ardından okunacaktır. Şimdi, raporları sırasıyla okutup bilgilerinize sunacağım. V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A)
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler 1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet
Sarı’nın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/116) (S. Sayısı: 153) 2.- Kütahya Milletvekili Soner
Aksoy’un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi
ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu
(3/117) (S. Sayısı:154) (x) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gün Batımından Sonra Açık Alanda Propaganda Yapmak suçunu işlediği
iddia olunan Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı hakkında düzenlenen Yasama
Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki
dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008
tarihli toplantısında görüşülmüştür. Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak
Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Basın yoluyla hakaret suçunu işlediği iddia olunan Kütahya
Milletvekili Soner Aksoy hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında
görüşülmüştür. Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak
Kütahya Milletvekili Soner Aksoy hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa saygı ile sunulur.
Muhalefet Şerhi Karma Komisyon’un, kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine dair
kararına aşağıda yazılı gerekçelerle muhalefet ediyoruz; (1) Dokunulmazlıklar konusunda, 22. Yasama Dönemindeki temel
sorun; mevcut Anayasanın 76. maddesiyle TBMM İçtüzüğünün 131 ve devamı
maddelerinin, düzenleniş amacına aykırı olarak ve çoğunluk diktasına dayalı bir
anlayışla uygulanmasından kaynaklanmaktadır. (x)
153 ve 154 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. Aynı anlayış ve uygulamanın 23. Yasama Döneminde de devam edeceği
görülmektedir. Bilindiği gibi, TBMM İçtüzüğünün 131 ve müt.
maddelerindeki hükümlere göre; Karma Komisyon, olayın ve suçlamanın niteliğine göre; ya
dokunulmazlığın kaldırılmasına ya da kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine
karar verecektir. Elbette bu değerlendirmeyi yaparken, önüne gelen dosya kapsamını
da göz önünde bulunduracaktır. Dosyanın geldiği safahat, suçlamanın niteliği
gibi hususları genel olarak göz önüne alıp, keza Anayasanın 76. maddesinde
düzenlenmiş olan “Milletvekili seçilme engeli” teşkil eden bir suçlamanın söz
konusu olup olmadığını da değerlendirerek; buna göre karar verecek ve rapor
hazırlayacaktır. Bunu yaparken, bir yargıç gibi davranmamak gerektiği açıktır.
Delillerin tartışmasından özenle kaçınmak gerekmektedir. Bu âdil ve objektif yaklaşım içinde hazırlanacak olan raporun, 2
ayrı sonucu olacaktır. Karma Komisyon ise, hiçbir objektif ölçü arayışına girmeden,
Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda karar vermiştir. (2) 22. Yasama Döneminde, kişisel kaygı ve siyasi hesaplarla
Meclis iradesine tahakküm eden siyasi iktidarın, aynı anlayış ve uygulamayı bu
dönemde de devam ettirmek istediğini, demokrasi adına endişeyle gözlemliyoruz.
Bu endişe sebebiyledir ki, her zeminde demokrasi ve hukuk adına, AKP Grubunu
uyarmak gereğini duyuyoruz. Hükûmet kaynaklı olarak
sürdürülen bu hukuk tanımaz uygulamalar sebebiyle; Anayasa ve İçtüzük açık bir
şekilde ihlal edilmektedir. Hukuka aykırı olan, çoğunluk diktasına dayalı olan bu yanlış
uygulamalar sebebiyledir ki; kişiler yargılanamamakta, bu durum gelişen süreçte
tıkanmalara yol açmaktadır. Bu yanlış uygulamalar ve dayatmalar sebebiyle; kamuoyunun doğru
bilgilendirilmesi mümkün olamamakta ve adli denetim süreci ihlâl edilmektedir. Dokunulmazlık kurumu ve keza soruşturma izni kavramları, Siyasi
İktidar tarafından hukuk tanımaz bir anlayışla yozlaştırıldığı ve kötüye
kullanıldığı içindir ki; TBMM belli bir süreçten sonra bazı bürokratlar ve
kanun kaçakları (58 ve 59. Hükûmetler Dönemindeki
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı gibi) için bir sığınma mercii haline
getirilebilmiştir. Anılan kişi hakkında, yargı kararlarını uygulamamaktan dolayı
Yargıtay 4. Ceza Dairesine intikal eden 20’ye yakın dosya mevcuttur. Bu dosya
sayısının daha da artacağı anlaşılmaktadır. Keza, AKP Mersin Milletvekili Ali Er hakkındaki dosya da üzerinde
önemle durulması gereken bir dosyadır. Anılan Milletvekili hakkında, oğlunun
yol açtığı ve ölümle sonuçlanan trafik kazasıyla ilgili olayda, sanık konumuna
girerek olayı üstlendiği iddia edilmektedir. Bu çok ağır bir iddiadır. Bir
Milletvekilinin böylesine nitelikli bir iddiayla görevini sürdürmesi ve zan
altında kalması, Milletvekilliği sıfatı ve TBMM’nin saygınlığıyla bağdaşmaz.
Ancak Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar sebebiyledir ki, çoğunluk diktası
uygulaması sonucunda, adı geçen Milletvekili de “âdil yargılanma hakkını”
kullanamamaktadır. Öte yandan; haklarında zimmet, dolandırıcılık, çete kurmak, kamu
taşıma biletlerinde kalpazanlık yapmak gibi suçlamalar bulunan
Milletvekilleriyle ilgili yargılamaların yapılamaması; kamuoyunun denetim
yapması ve bilgi alması süreçlerini olumsuz bir şekilde etkilemektedir.
Türkiye’nin “karanlık suç ilişkileri” dönemini teşkil eden Susurluk ve
bağlantılı dosyaların yargılaması bu yüzden uzun yıllar yapılamamıştır. Faili
meçhul cinayetlerin yoğun olarak işlendiği bir dönemi kapsayan bu olayların
gerçek boyutlarının ortaya çıkarılmamış olması sebebiyledir ki; aradan geçen 8-10
yıldan sonra benzer nitelikte olan Hrant Dink, Malatya cinayetleri, Rahip cinayetleri ve eylemleri
karşımıza çıkmıştır. Ergenekon ismiyle adlandırılan, ancak hazırlık tahkikatı
aşamasından itibaren Hükümet sözcüsü medya yapılanmasına Emniyet tarafından
servislerin yapıldığı bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz görülmektedir. Acz ifade eden ve
ibret verici olan bir diğer gelişme ise; henüz iddianamesi dahi
düzenlenmemiş olan bir soruşturma; Başbakan ve Kültür Bakanı tarafından, AKP
aleyhine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından açılan davayla irtibatlandırılabilmiştir. Böyle bir tablo ve sunuş, demokrasiler için utanç verici olmanın
ötesinde, demokrasinin geleceği bakımından da endişe vericidir. (3) Hükümet, dokunulmazlıklar konusunda sıkışmış durumdadır. 22.
Yasama Döneminde yarattığı hukuk dışı uygulamalar Hükümet’i esir almıştır. Bu
esaret, 23. Yasama Döneminde yeni hukuksuzlukları beraberinde getirmektedir. Hükümet, 23. Yasama Döneminde PKK terörü sebebiyle gelişen
toplumsal ve siyasi süreci, popülist bir anlayışla
istismar etme girişimi içindedir. Çoğunluk diktasına dayalı hukuk tanımaz uygulamalar 23. Yasama
Döneminde, Meclis bünyesinde giderek tırmanmaktadır. Gelinen süreçte, kamuoyunda doğmuş olan tepki sebebiyle; AKP
Hükümeti, kendi suçluluğunu ve sorumluluğunu bertaraf edebilmek amacıyla, bilgi
kirliliği ve karartma yaratarak; DTP’li
Milletvekillerinin şahsında, dokunulmazlıkların kaldırılması uygulamasını
gerçekleştirmek suretiyle, kürsü sorumsuzluğuna müdahalenin yolunu açmaktadır. Böyle bir süreçte, Hükümet’in bazı kavramları istismar ederek bir
oldu-bitti, bir emrivaki yaratmak istediği görülmektedir. Bu girişimlere, demokrasi ve hukuk adına engel olunması
gerekmektedir. Böyle bir girişim kaçınılmaz olarak, kürsü sorumsuzluğunun ihlâli
sonucunu doğuracaktır. Faşizan yapılanmayı ve Parti Devleti yapılanmasını
kurumsallaştırma yolunda ciddi bir mesafe sağlayan siyasi iktidar; bu yolla,
yasama sorumsuzluğunun da ihlâli sürecini başlatacaktır. Anayasa’nın 83/2 ve 14. maddesiyle bağlantılı olan suçlamalar
yönünden, TBMM Başkanlığına intikal eden dosyaların akıbeti hakkında karar
verme yetkisi TBMM-Karma Komisyonuna aittir. Bu süreçte artık geçerli olan irade,
Komisyonun iradesidir. Komisyon, dosya kapsamı ve yukarıda sözü edilen maddeler
çerçevesinde değerlendirmesini yapacaktır. TBMM Başkanlığına intikal eden bazı dosyaların, Karma Komisyonda
görüşülmesine fırsat verilmeden, Hazırlık Komisyonu veya TBMM Başkanlığı
aşamasında, Mahkemelerine veya Savcılıklara iade edilmesini; Karma Komisyon ve
Meclisin iradesine müdahale olarak gördüğümüzü önemle ifade ediyoruz. (4) Açıklanan sebeplerle; AKP Grubunun, çoğunluk diktasına dayalı olarak, keyfî ve sorumsuz
bir şekilde tesis ettiği bir Komisyon iradesi söz konusudur. Demokrasi ve
kurallarla böylesine sorumsuz bir şekilde oynanması kaçınılmaz olarak adalet
kavramını zedelemektedir. Bu anlatımlarımız çerçevesinde, dokunulmazlıkların kaldırılması
konusunda “ilkeli ve tutarlı” davranılmasının önemini bir kez daha
vurguluyoruz. Hukuk, kurallarla çalışır ve işler. Toptan veya götürü usulün,
hukukta yeri yoktur. Dokunulmazlıklar konusundaki temel ve objektif ölçü ise,
Anayasanın 76 ncı maddesidir. Bu madde kapsamında kalan suçlar yönünden ayrım yapılmadan,
yargılama sürecinin devam etmesi gerekir. Çünkü bu suçlar sübut bulduğu
takdirde, nitelikleri itibariyle Milletvekilliği göreviyle bağdaşmamaktadır.
Sübut halinde sürdürülmesi mümkün olmayan Milletvekilliği görevinin devam
etmesinin hiçbir hukuki açıklaması ve tutarlılığı söz konusu olamaz. Böyle bir durum, Anayasa ve İçtüzüğün ilgili hükümlerinin ihlali
anlamına gelir. 76 ncı madde ölçütünün dışında kalan
suçlar yönünden ise; dosyası bulunan Milletvekilinin talep ve savunması da
değerlendirilerek, dosya safahatına ve içeriğine göre karar verilmelidir. Bu aşamada, diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlıklarının
bulunduğu yolundaki AKP görüşlerini değerlendirmekte yarar görüyoruz. Önemle
ifade ediyoruz; diğer kamu görevlileri hakkında dokunulmazlık söz konusu
değildir. Kamu görevlileri
hakkında “soruşturma izni” kavramı söz konusudur. Soruşturma izni
ilgili amir tarafından verilmediği takdirde, idari yargı prosedürü
içinde, adli kovuşturma ve yargılama süreci başlayabilmekte, daha doğrusu yargı
denetimi süreci işlemektedir. Bu sebeple, kamu görevlilerinin dokunulmazlığı
değil, belli usul dairesinde yargılanması söz konusudur. Nitekim, yakın tarihte
rektörler, kuvvet komutanları görevde iken yargılanmışlar, tutuklu kalmışlar,
beraat etmişler veya mahkum olmuşlardır. Salt bu süreç dahi; AKP sözcülerinin
söylemlerinin gerçeklerle ve mevzuatımızla ilgisi olmadığını göstermeye
yeterlidir. Öte yandan; kamu görevlileriyle ilgili olarak bu adli sürecin
dışında; görev yeri değişikliği, disiplin uygulamaları ve tazmin sorumluluğunun
varlığı da ayrı bir gerçektir. Bir kez daha ifade ediyoruz; soruşturma izni kavramı, görevin
mahiyeti gereği uygulanan bir hukuksal durumdur. En nihayet, soruşturma izni düzenlemesinden Hükümet rahatsız ise
veya gerçekten düzeltilmesine gerek görüyor ise yahut daha seri hale getirmek
istiyorsa; bu yöndeki yasal değişiklikleri her zaman değerlendirmeye açık
olduğumuzu hep ifade ettik. Ancak burada da, Hükümetin gayri ciddi ve tutarlı
olmayan tavrı hemen ortaya çıkmıştır. Çünkü; Hükümet,
soruşturma izni kavramını ve yetkisini kendi tekelinde tutarak; siyasi ve
kişisel yaklaşımına göre, soruşturma iznini kaldırmakta ya da reddetmektedir. Soruşturma izninin kısıtlanması veya kaldırılması yönünde 22.
Yasama Döneminde başta Bursa Milletvekili Sn. Ertuğrul Yalçınbayır
tarafından sunulan kanun tekliflerinin, AKP’nin oylarıyla reddedildiğini de
önemle ifade ediyor ve vurguluyoruz. Görüldüğü gibi; Hükümet, demokrasi arayışı içinde olmayıp,
dayatmacı bir anlayışla, kişisel çıkar ilişkileri ve siyasi kaygılarla;
dokunulmazlıkların kaldırılması sürecini toptan bir anlayışla engellemektedir. Böyle bir anlayış ve uygulamanın, hukukta ve anayasada yeri
yoktur. Tüm bu sebeplerle; Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda,
kişisel çıkarlar ve siyasi kaygılarla, TBMM Karma Komisyonu’nun AKP’li
üyelerinin çoğunluk diktası yoluyla tesis ettikleri erteleme kararına muhalefet
ettiğimizi beyan ediyoruz.
Muhalefet Şerhi 3/117 no ile işlem gören Kütahya Milletvekili Sn. Soner Aksoy’un
dokunulmazlığının kaldırılması isteğinin dönem sonuna kadar ertelenmesine dair
çoğunluk kararına muhalefet şerhimiz aşağıda arz edilmiştir. Milletvekili dokunulmazlığı birçok modern ülkede bulunduğu gibi
ülkemizde de anayasal bir hukuki müessese olarak yer almaktadır.
Milletvekillerinin görevlerinin niteliği gereği birçok haksız ve uydurma
isnatla karşılaşmaları muhtemeldir. Nitekim bu nedenle birçok suç tipi
bakımından diğer kamu görevlileri de benzer korumalara sahiptir. Ancak dokunulmazlıkla amaçlanan esas gaye milletvekillerinin
Meclis kürsüsündeki konuşmaları sebebiyle sınırsız yargılanmazlık güvencesine
sahip olmaları yanında esas itibariyle iftira niteliğinde olacak ithamlardan
korunmalarını temin etmektir. Bugün ise komisyon önüne gelen dosyalardan
anlaşıldığı üzere sayın Başbakanımız hakkında zimmet, evrakta sahtecilik, cürüm
işlemek için teşekkül oluşturmak, bazı bakanlarımız hakkında vergi usul
kanununa muhalefet ve yine partilerinde önemli görevlerinde bulunan bazı
milletvekilleri hakkında sahtecilik, halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge
farklılığı gözeterek açıkça tahrik etmek, ihaleye fesat karıştırmak, kamu
kurumlarını dolandırmak, suçu ve suçluyu övmek gibi ağır toplumca yoğun antipati duyulan mahkûmiyetleri halinde bırakınız bakan
olmayı milletvekili olmayı kamu görevi bile yapamayacak olan insanların
dokunulmazlık zırhına bürünerek bu müessesenin istismarına neden oldukları
anlaşılmaktadır. Bu durum kamu vicdanında, demokratik sisteme, siyaset kurumuna,
meclisin üstünlüğüne gölge düşürmekte, derin yaralar açmaktadır. Çağdaş demokrasilerde bırakınız mahkûm olmayı bu tür isnatlarla
karşılaşan siyasetçiler ve kamu görevlilerinin görevden ayrılmaları neredeyse
yazısız bir kural haline gelmiştir. Dokunulmazlıkların kaldırılma isteğine AKP’li üyeler yargının
siyasallaştığı hâkim savcıların bağımsızlığını kaybettiği kamu görevlilerinin
de dokunulamazlığının bulunduğu, milletvekillerinin itibarının bu şekilde
korunduğu gerekçeleri ile karşı çıkmaktadırlar. Bu gerekçelerin hiçbirisi
gerçekçi bulunmamaktadır. Her kurum içerisinde hatalar yapıldığı gibi kasıtlı yanlışlar da
yapılabilmektedir. İşine geldiğinde hukuka saygı talep eden yargı kararlarını
kendisine referans gösteren iktidar hatta zaman zaman
ana muhalefetin bu tavrı bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Bu
tavrın devamı halinde hakkındaki yargı kararını beğenmeyen bütün
vatandaşlarımıza “yargı siyasallaşmıştır ben bu kararı tanımıyorum” deme imkânı
getirecektir ki bu durum kaosa yol açacaktır. AKP’nin diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlığı bulunduğu
gerekçesi samimiyetten uzaktır. Bahsedilen kamu görevlilerinin dokunulmazlığını
AKP kaldırmak istemiştir de engel olan mı olmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi olarak yukarıda belirtilen suçlardan
yargılanan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının devamı ile meclisin
itibarının korunacağını düşünmüyoruz. Tam tersine bir kurum varsa içindeki
sıfatını istismar edenleri ayıklayarak itibar kazanacağına inanmaktayız. Bu sayede haklarında uydurma isnatlardan milletvekillerinin
aklanmalarının önü açılmış olacaktır. Bütün bu nedenlerle MHP olarak dokunulmazlığın anayasamızda kürsü
dokunulmazlığı şeklinde yeniden düzenlenmesinin yerinde olacağına mevcut hal
itibariyle de haklarında fezleke olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının
kaldırılarak adaletin tecellisine tevdilerine karar verilmesi gerektiği
inancıyla muhalefet şerhimizi arz ediyoruz.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır,
ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım. VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI A)
Tezkereler 1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı Köksal Toptan’ın, Romanya Meclis Başkanı Bogdan
Olteanu’nun davetine icabet etmek üzere, beraberinde
Parlamento heyetiyle, Romanya’ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/426) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan'ın, Romanya
Meclis Başkanı Bogdan Olteanu'nun
davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Romanya'ya resmi
ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurul'un
tasviplerine sunulur.
BAŞKAN – Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. İkinci tezkereyi okutuyorum: 2.- Slovenya Dönem Başkanlığı
çerçevesinde, Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da
düzenlenecek olan “AB Üye ve Aday Ülkeleri Parlamentoları Tarım İşleri
Komisyonları Başkanları Toplantısı”na davet edilen Adana Milletvekili ve Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Vahit Kirişci’nin davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/427) Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Slovenya Dönem Başkanlığı çerçevesinde, Slovenya'nın başkenti Ljubljana'da 2-3 Haziran 2008 tarihlerinde düzenlenecek
olan AB üye ve aday ülkeleri Parlamentoları Tarım İşleri Komisyonları
Başkanları toplantısına Adana Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Sayın Vahit Kirişci
davet edilmektedirler. Söz konusu davete icabet edilmesi hususu "Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin Dış İlişkileri'nin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı
Kanun"un 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı… HASAN MACİT (İstanbul) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN – Kabul edenler… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Söylediniz Sayın Başkanım, geçti. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yok yok, ben
baştan söyledim. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tezkere okunurken istenmez. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Söyledik efendim. BAŞKAN – Etmeyenler… Kabul edilmiştir. Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş
tezkereleri vardır. Dört adet tezkereyi ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım. 3.- Bosna-Hersek, Arnavutluk ve
Bulgaristan’a resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat
eden heyete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/428) 12/5/2008 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte. 24-28 Mart 2008 tarihlerinde Bosna-Hersek, Arnavutluk ve
Bulgaristan'a yaptığım resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim.
K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı… HASAN MACİT (İstanbul) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Var var. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Nerede var? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Var var. BAŞKAN – Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 13.46 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 14.05 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
104’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Başbakanlık tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım. Tezkereyi tekrar okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte, 24-28 Mart 2008
tarihlerinde Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Bulgaristan'a yaptığım resmi ziyarete,
ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş
ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre
gereğini arz ederim.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi okutuyorum: 4.- Rusya Federasyonu’na resmî
ziyarette bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a
refakat eden heyete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/429) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın,
Moskova’da yapılan “Rusya’da Türk Kültür Yılı” açılış etkinliğine katılmak
üzere bir heyetle birlikte 6-9 Nisan 2008 tarihlerinde Rusya Federasyonu’na
yaptığı resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de
iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti
ilişikte gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre
gereğini arz ederim.
BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Üçüncü tezkereyi okutuyorum: 5.- Almanya’ya resmî ziyarette
bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a
refakat eden heyete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/430) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın,
Berlin’de yapılan ITB Berlin Turizm Fuarı’na katılmak üzere bir heyetle
birlikte 6-7 Mart 2008 tarihlerinde Almanya’ya yaptığı resmi ziyarete, ekli
listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre
gereğini arz ederim.
BAŞKAN – Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 4’üncü tezkereyi okutuyorum: 6.- İsveç’e resmî ziyarette
bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyete iştirak etmesi
uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/431) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte, 1-3 Nisan 2008
tarihlerinde İsveç’e yaptığım resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar
Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir. Anayasanın 82 nci maddesine göre
gereğini arz ederim.
BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Kabul
edilmiştir. Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru
önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer alan, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun
Tasarı ve Teklifleri 1.- Türkiye Radyo ve Televizyon
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219) BAŞKAN – Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. 2’nci sırada yer alan, İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan
Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- İş Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa
Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu
(1/570, 2/227, 2/228) (S. Sayısı: 224) (x) BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet? Yerinde. Tasarının tümü üzerinde gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştı. Şimdi şahıslar adına konuşmalara geçeceğiz fakat şahıslar
adına konuşmalara geçmeden önce, geçen oturumda soru-cevap için Sayın Öztürk, Sayın Kaptan, Sayın Genç, Sayın Durmuş, Sayın
Tütüncü, Sayın Cengiz, Sayın Işık, Sayın Asil, Sayın Özdemir ve Sayın Süner elektronik ortamda söz isteme talebinde
bulunmuşlardır; bu kişilerin, sayın milletvekillerimizin tekrar taleplerini
yinelemelerini rica edeceğim. Bu sırayla söz
vereceğim. Soru-cevap işlemi için bu. Şimdi, tasarının tümü hakkında şahsı adına ilk söz İzmir
Milletvekili Sayın Harun Öztürk’e aittir. Buyurun Sayın Öztürk. On dakika süreniz. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol
Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan tasarının, yatırımlara, İşsizlik Sigortası
Fonu’ndan ve özelleştirme gelirlerinden kaynak aktarılmasına ve işveren sigorta
primlerinin 5 puanının hazine tarafından karşılanmasına ilişkin hükümler
içermesi nedeniyle, esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi
gerekirdi. Hem bu durum hem de Demokratik Sol Partinin işsizlik sigortasıyla
ilgili olarak vermiş olduğu kanun teklifiyle birleştirilmeksizin görüşülmesi
öncelikle bir İç Tüzük ihlalidir, onu ifade etmek istiyorum. Diğer bir dikkatinize getirmek istediğim konu, İş Kanunu’nda,
İŞKUR Yasası’nda bazı değişiklikler yapan, üç dört maddesinde değişiklik yapan
bir kanun tasarısının yine İç Tüzük hükümlerine göre temel yasa olarak
getirilip görüşülmesinin İç Tüzük’e aykırı olduğunu ifade etmek istiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bu ihlallere son aylarda sıkça
başvurmaktadır. Bu İç Tüzük ihlallerinin tahmin edebileceğiniz nedenlerini
takdirlerinize bırakıyorum. Değerli milletvekilleri, GAP’ın ve istihdamın teşvikini Demokratik
Sol Parti olarak destekliyoruz ancak görüşülmekte olan tasarının finansman
yöntemine ilişkin katılmadığımız hususları aşağıda arz edeceğim. (x)
224 S.Sayılı Basmayazı 13.5.2008 tarihli 103’üncü
birleşim tutanağı’na eklidir. Öncelikle, İktidarın altıncı yılında da olsa GAP’ı ve işsizliği
hatırlamış olmasını bir gelişme olarak değerlendirdiğimi ifade etmeliyim, ancak
İktidar bu iki konuyu elbette kendiliğinden hatırlamadı, ekonomik gelişmeler bu
hatırlatmada etkili oldu. Nasıl mı? Bakalım: Son 1998 bazlı büyüme oranlarına
baktığımızda, 2002’de 6,2 olan büyümenin 4,5’e düştüğünü görüyoruz,
politikasızlık nedeniyle tarım sektörünün çökmesini de, 2002’de 6,9 olan tarım
sektörü büyüme oranının eksi 7,3’e düştüğünü görüyoruz. İç ve dış talepte
daralmalarla karşı karşıyayız ve özel sektör yatırımlarının yetersiz kaldığını
görüyoruz. Değerli milletvekilleri, dünya, Ağustos 2007’den itibaren derin
dip dalgasıyla yaklaşmakta olan ekonomik krize ve durgunluğa çareler
geliştirmeye çalışırken, Türkiye'de Hükûmetin
seçimlerden bu yana on aydır nelerle meşgul olduğu hepinizin hafızalarında tazeliğini
koruyor. Dileğimiz, ekonomik gidişatla ilgili olarak önceki gün Merkez Bankası
tarafından Hükûmete sunulan değerlendirmenin ciddiye
alınmasıdır. Hükûmet cephesinden gelen seslerden,
uyarılara ıslık çalınmakta olduğu ne yazık ki görülmektedir. Değerli milletvekilleri, uygulanan büyüme modelinin istihdam
yaratmaması ve buna bağlı olarak işsizliğin olağanüstü boyutlarda artması, Hükûmeti bazı tedbirler almaya zorlamış görünmektedir. 2006 Kasım ayından itibaren hane halkı iş gücü anket sonuçları 2007
nüfus sayımına endekslendiği için, karşılaştırmaya müsait olması açısından
Kasım 2006 ve Kasım 2007 arasındaki bir yıllık döneme baktığımızda, çalışma
çağındaki nüfusun 740 bin kişi arttığını, buna karşılık, istihdam edilenlerin
sayısının 368 bin kişi azaldığını görüyoruz. Öğrencileri bir kenara
bırakırsanız bu rakamlarda, son bir yıl içerisinde iş gücü piyasasına yeni
girenlerle birlikte işsiz sayısının yaklaşık 1 milyon kişi artmış olduğunu
göreceksiniz. Ancak, resmî istatistikler aynı dönemde işsiz sayısının sadece 85
bin kişi arttığını göstermektedir. Hükûmetin iş
gücüne katılma oranını düşük göstererek her 1 puanda işsiz saymadığı gerçek
işsiz sayısının 500 bin civarında olduğunu tekrar bilgilerinize sunmak
istiyorum. Değerli milletvekilleri, 5 gençten 1’i işsizdir, 5 kadından 4’ü iş
gücüne katılmamaktadır. 2002 yılında yüzde 34,9 olan tarımın istihdam içindeki
payı 2008 yılına gelindiğinde 23,2’ye inmiştir. Tarım istihdamının payının kısa
sürede bu kadar düşmesi gelişmenin bir göstergesi olmaktan çok Hükûmetin bir tarım politikasının olmayışından
kaynaklanmaktadır. Değerli milletvekilleri, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne yapılan
yatırımların yetersiz kalması da Hükûmeti bu tasarıyı
önümüze getirmeye mecbur etmiştir. Yine, 2002 yılında, Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’ne, teşvikli yatırım tutarının 14,9 milyardan 1,5 milyar YTL’sinin
Güneydoğu Anadolu’ya gittiğini görüyoruz. 2007 yılına geldiğimizde teşvikli
yatırım tutarı 26,3; ama, Güneydoğu Anadolu’ya giden
kısmı 1,3. Yani, hem oran olarak hem de mutlak değer olarak Güneydoğu’ya daha
az yatırım gittiği bu dönemde görülmektedir. Değerli milletvekilleri, Hükûmet yurt
içi talepteki daralmayı kamu harcamalarını artırmak suretiyle aşmak
istemektedir. Bunun için, borç ödemelerini rahatlatmak amacıyla uygulamakta olduğu
faiz dışı fazla hedefini aşağıya çekmektedir. Bu önemli bir karardır ancak Hükûmet bu kararı borç ödemelerinde bir rahatlama
sağlamadan, enflasyon ve faizlerin yükselmekte olduğu bir dönemde almaktadır. Hükûmetin işi gerçekten kolay görünmüyor çünkü enflasyon ve
borç ödemelerindeki baskı faizleri daha da yukarıya çekecek görünüyor. Böyle
bir ortamda Hükûmet Merkez Bankasına faizleri
düşürmesi konusunda baskı yapmaktadır. Hükûmet
ekonomide ne yapacağını şaşırmış durumdadır, öyle ki direksiyon hâkimiyetini
kaybetmiş bir sürücü görünümündedir. Şimdi, yukarıda sıralanan nedenlerle Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine getirilmiş bulunan tasarıyla ilgili değerlendirmelerimizi sizlerle
paylaşmak istiyorum. Önce, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapılması öngörülen
kaynak aktarmalarına ilişkin değerlendirmelerimi sunmak istiyorum. İşsizlik Sigortası Fonu, kendi iradeleri dışında işsiz kalanlara
işsiz kaldıkları süre içinde, yeni bir iş bulana kadar hayatlarını asgari
düzeyde idame ettirebilmelerine imkân vermek ve sigortalı işsizlerin yeni
meslek edinmelerini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Fona yatırılan işçi, işveren
ve devlet katkıları ile bunların değerlendirilmesinden elde edilen nemalar
fonun geliridir; fona prim ödeyenlerin ödünç olarak fona verdikleri paralar
değildir. Ne işçinin ne işverenin ne de devletin fona yatırılan paraları geri
talep etme hakları bulunmamaktadır. Yasayla da olsa bunun yapılması mümkün
değildir. Yapılırsa Anayasa’nın öngördüğü mülkiyet hakkına tecavüz anlamına
gelir. Yasa çıkarıp özel şahısların banka hesaplarına, tamamına veya bir
kısmına el koyma işlemiyle aralarında hiçbir fark bulunmamaktadır. Hükûmet, işsizliği azaltmak amacıyla, işverenlerin
ödeyeceği prim yüklerinin bir kısmının fondan ödenmesini öngörerek işçilere,
işsizlere ve işverenlere demek istemektedir ki: “Benim nema talebime ses
çıkarmayın. Sizi de fondan nemalandırıyorum.” On sekiz - on dokuz yaş grubu
için getirilen işveren primlerinin fondan ödenmesi uygulaması da Anayasa’ya
aykırıdır. Bu desteğin de -5 puanlık destekte olduğu gibi- hazine tarafından
üstlenilmesi gerekmektedir. Değerli milletvekilleri, peki, ne yapalım? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. Peki, ne yapalım? GAP yatırımlarını hızlandırmayalım mı? Evet,
hızlandıralım. “32,7 milyar YTL’ye ulaşmış İşsizlik Fonu öylece bir köşede
dursun, biz de ona bakalım.” demiyoruz. Ancak, burada bir tespiti birlikte
yapalım. Öncelikle, zannedildiği gibi, bir köşede hemen kullanabileceğiniz bir
fon durmamaktadır. Hazine, fon kaynağına, borçların ödenmesinde kullanılmak
üzere zaten el koymaktadır. Üstelik işçilerin parasına piyasada ödediği reel
faizin 2-3 puan reel faiz daha eksik ödeyerek el koymaktadır. Hazine, vadesi
geldikçe faizleri de ekleyerek eski borç senetlerini geri alıyor, yerine yeni
borç senetlerini koyuyor. Önergemde yasayla ilgili düşüncelerimi ifade etmeye devam
edeceğimi belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk. Hükûmet adına, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Çelik konuşacaktır. Buyurunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar) ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; tüm dünyanın ve ülkemizin en önemli
konularından, sorunlarından biri olan ve birçok sosyal yaranın tetikleyici
unsuru olarak gördüğümüz işsizlik sorununu çözmeye yönelik çok önemli bir yasa
tasarısını dünden itibaren görüşüyoruz. Ülkemiz için hayırlı olmasını temenni
ediyorum ve öncelikle komisyon safhasında katkı sağlayan çok değerli
milletvekili arkadaşlarıma, siyasi partilere çok teşekkür ediyorum. Genel Kurul
safhasında da katkı sağlayacak arkadaşlara şimdiden şükranlarımı arz ediyorum. Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi işsizlik küresel bir
sorun, “küresel işsizlik” kavramı da literatürümüze
girmiş bulunuyor. ILO verilerine göre, ILO’nun
raporuna göre, eksik çalışanlarla birlikte, 500 milyon, dünyada işsizden
bahsedilmektedir. Aynı sorun Avrupa Birliği ülkelerin için de geçerlidir.
Avrupa Birliği ülkelerinde ortalama yüzde 7-8 oranında işsizlik söz konusudur.
Bu durum, Avrupa Birliği ülkelerini 2000 yılında “Lizbon Zirvesi” diye
adlandırılan Avrupa Birliği istihdam stratejisini belirleme toplantısını gerçekleştirmeye
vesile olmuş ve o toplantıda şu kararlar alınmıştır: İş gücünün mesleki yeterliliğini geliştirmek, yani başka
bir ifadeyle istihdam edilebilirliği artırmak. İkinci olarak, kadınlar ve gençlerin, yani “dezavantajlı gruplar”
diye adlandırılan grupların iş gücüne katılımını kolaylaştırmak. Üçüncü olarak, iş gücü piyasasının değişime uyum sağlama
yeteneğini artırmak. Dördüncü olarak da girişimciliği desteklemek. Bunlardan amaç, Lizbon Zirvesi’ndeki bu dört unsurla elde edilmek
istenen, Avrupa Birliğinde 2010 yılında genel istihdamın yüzde 70’lere
çıkarılması, kadın istihdamının yüzde 60’a çıkarılması ve işsizlik oranının, şu
anda mevcut olan yüzde 7-8’lerden yüzde 4’ler seviyesine, daha aşağılara doğru
çekilmesi hedeflenmektedir. Bugün, 2000 yılından bugüne avro bölgesi işsizlik oranına
baktığımız zaman, yüzde 9’lardan -2007’nin sonunda- yüzde 7,2’lere indiğini
görüyoruz. Bu, tabii kesin bir başarı olarak değerlendirilmesi doğru değil ama
olumlu bir gidiş açısından, bu alınan kararların, elde edilen neticelerin
göstergesi açısından önemli bir rakam diye düşünüyoruz, değerlendiriyoruz. Değerli milletvekilleri, Türkiye’miz açısından olaya baktığımızda
ise, işsizlik oranı 2001’li, 2002’li krizli dönemlerinden sonra yüzde 10’lar
seviyesinde işsizlik oranı seyretmektedir. En yüksek oran 10,5 seviyesinde idi,
2007 sonu itibarıyla ise işsizlik oranı 9,9 olarak gerçekleşmiştir. Diğer taraftan, çalışanların sayısı artıyor mu diye
baktığımızda, çalışanların sayısında
artış var yani istihdam edilenlerin sayısında artış var. Fakat tarımdan
çıkışlar ve çalışma çağına gelen her yıl 1 milyonu aşkın genç nüfus faktörleri
dikkate alındığı zaman, işsizlik oranımızın sabit bir şekilde seyrettiğini
görüyoruz. On beş-on dokuz yaşlarında 6 milyon 157 bin gencimiz var. Bu, her
yıl ortalama 1 milyon gencimizin çalışma çağına geldiğini yani on sekiz yaşını
yakaladığını gösteriyor. Bu da, işsizlik oranının seyri açısından önemli
rakamlar diye düşünüyorum. Tarımda istihdam azalıyor, ama hizmet sektöründe de artış var.
Toplam istihdam içerisindeki tarımın oranına baktığımız zaman gelişmiş
ülkelerde yüzde 5, sanayi açısından baktığımız zaman yüzde 20-25’ler
seviyesinde, hizmet sektörüne baktığımız zaman gelişmiş ülkelerdeki hizmet
sektöründeki istihdam yüzde 70-75’ler civarında. Ülkemiz açısından bunu
mukayese ettiğimizde, tarımda şu anda yüzde 26,4 istihdam, toplam istihdam
içerisinde tarımda istihdam edilenlerin oranı yüzde 26,4; gelişmiş ülkelerde
yüzde 5, sanayide yüzde 25,5; hizmet sektöründe ise yüzde 48 oranındayız. Şimdi, 2001 yılında tarımda istihdam edilenlerin oranına
baktığımız zaman yüzde 37’lerde. Yüzde 37… Bugün 2007 sonu itibarıyla bu oran
yüzde 26 seviyelerine inmiş bulunuyor. Şu anda tarımda 5 milyon 600 bin
istihdam gerçekleşiyor. Şimdi, bunları niçin söyledim? Şunun için ifade ediyorum: Türkiye
yapısal bir dönüşüm içerisinde. Bütün boyutlarıyla olayı ele almamız gerekiyor,
değerlendirmemiz gerekiyor. Bakınız, tarımda çalışan kadın sayısı 2002 yılında
3 milyon 674 bin iken bugün 2007 sonu itibarıyla 2 milyon 616 bin. Yani 1
milyon eksiğiyle. 1 milyon tarımdan ayrılmış ve “köyden kente göç” diye tabir
edilen bu yapısal dönüşüm içerisinde bir tablo var. Bu aslında Türkiye’nin gerçeklerle yüzleşmesi şeklinde de
tanımlanabilir. Bizim tarım kesiminde “ücretsiz aile işçisi”
diye değerlendirdiğimiz, herkesin köyde çalıştığını varsayarak bir bakış açısı
sergilediğimiz, istatistiklerimizi de bu çerçevede yaptığımız bir Türkiye’den,
şimdi, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, tarımda olması gereken, teknolojik
gelişmeler çerçevesinde olması gereken nüfus tarımda azalmaya başlayınca ve
olması gereken nüfusa doğru gidiş sergileyince, Türkiye gerçeklerle yüzleşiyor.
O da nedir? Kırsaldan kente gelen nüfusun çalışıp çalışmadığı ve gerçek
çalışma oranı tablosu da net bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Değerli milletvekilleri, 2002-2007 yılları açısından, yani iktidar
dönemimizde yıllık ortalama büyümenin 6,9 olarak gerçekleştiğini hepimiz
biliyoruz. Toplam istihdam edilenlerin sayısındaysa bir artış
söz konusu. Bu rakam ise 1 milyon 211 bin. Yani, çalışanlar ve sistemden
ayrılanlar veya emekli olanlar mukayesesi neticesinde beş yıl içerisinde, son
altı yıl içerisinde 1 milyon 211 bin istihdam artışı sağlanmıştır. Ücretsiz
aile işçilerinde azalma ise, yani kırsaldan kente göç anlamındaki bu yapısal
dönüşüm çerçevesinde 1 milyon 268 bin vatandaşımız ücretsiz aile işçisi
konumundan ayrılmış durumundadır. Çalışması neticesinde gelir elde edenler,
yani ücretsiz aile işçisiyken ücretli, yevmiyeli,
kendi hesabına veya işveren olarak çalışmaya başlayanların sayısı ise, bu
dönemler içerisinde 2 milyon 479 bindir. İşsiz sayısında da bir düşüş var. Bu
da, 2002 yılında 2 milyon 464 bin olan işsiz sayısı, 2007 yılında 2 milyon 333
bine düşmüştür. SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı kayıtları açısından olaya
baktığımızda ise, 2002 yılında 12 milyon 200 bin olan kayıtlı SSK ve BAĞ-KUR’lu sistem içerisinde olan sayı 2007 yılında 15 milyona
çıkmıştır. Kayıt dışı istihdam ise, TÜİK verilerine göre, istihdam içindeki
kayıt dışılık 2002 yılında yüzde 53,4; 2008 Ocak ayında ise yüzde 41,9
seviyelerine inmiştir. Şimdi, gerek tarımdan çıkan gerekse genç nüfusu kapsayacak olan
bir tasarı ve bir düzenlemeyi huzurlarınıza getirmiş bulunuyoruz. Bu iki kesimi
gerek teşviklerle gerekse mesleki eğitim ve yatırımlarla istihdam etme imkânını
inşallah bu tasarıyla gerçekleştirmiş olacağız. Değerli milletvekilleri, Hükûmet olarak
istihdamı daha fazla artırmak için ve işsizlik oranını daha da düşürmek için
alınması gereken önlemler konusunda da öteden beri söylediğimiz bazı kriterler var, bazı hususlar var: Bunlardan biri tabii ki
siyasi istikrar son derece önemlidir; ekonomik büyümenin sürdürülmesi, bunun
yanında siyasi istikrarla birlikte önem arz etmektedir. İşverenlerin rekabet
gücünün artırılması, iş gücüne ihtiyaç duyulan nitelikli elemanın
kazandırılması, istihdam yaratan yatırımların teşvik edilmesi, yeni iş
alanlarının yaratılması ve iş piyasasının esnekleştirilmesi gibi temel
hususlarda yine bu düzenlemeyle, bu yasa tasarısıyla önemli mesafeler
alacağımızı ifade etmek istiyorum. Dün burada yapılan bazı değerlendirmeler oldu, bu
değerlendirmelere de kısaca değinmek istiyorum. Bir arkadaşımız GAP’a kaynak
aktarımı konusuyla ilgili yaptığı değerlendirmede “Bölge halkıyla dalga
geçiliyor.” gibi bir ifade kullandı burada. Doğrusu, bu ifadeyi yadırgadığımı
ifade etmek istiyorum. Öteden beri Türkiye’de yatırımlar veya GAP projesiyle
ilgili bütün hükûmetler büyük çabalar sarf
etmişlerdir. Bu projenin bitirilmesi, gerek bölge gerek ülke ekonomisine katkı
sağlaması açısından Türkiye’nin ideallerinden bir tanesi idi ve bu yatırımların
yarım kaldığını hepimiz biliyoruz. Bunların bitirilmesiyle ilgili yapılan bir
çalışmayı ve bir yıl içerisinde 2,3 katrilyonluk bir yatırımın GAP’a
kaydırılması, aktarılması herhâlde bu şekilde değerlendirilmemeliydi. Yani bir
şey yapmayalım “Yapılmıyor.”, bir şey yapalım “Niçin yapıyorsunuz?” gibi
ifadenin sağlıklı bir bakış açısı olduğu inancında değilim. “Efendim, işverenlere bu düzenlemeyle kaynak aktarıyorsunuz.”
iddiasında bulunuldu. Değerli arkadaşlar, artık dünyada işçi-işveren ayrımı
yok. İşçi-işveren ayrılmaz bir ikili olarak değerlendiriliyor. Endüstriyel
ilişkilerde gelinen nokta budur. 20’nci yüzyılın başında olduğu gibi, 19’uncu
yüzyılda olduğu gibi çatışmacı bir anlayıştan artık gelinen nokta budur. Bunun
tabii daha da olgunlaşacağı, daha da olumlu zeminlere kayacağı inancı
içerisindeyim. Bizim burada yaptığımız düzenlemenin işverene kaynak aktarma
şeklinde değerlendirilmesini doğru bulmuyoruz. Ama şu şekilde değerlendirilmesi
daha doğru olur diye düşünüyoruz: İşverenin üzerindeki, istihdamın üzerindeki
yükleri kaldırma. Bunları hafiflettiğiniz zaman, yani işveren rekabet edebilir
bir ortama taşındığında, dünya pastasından daha fazla pay alma gücünü, ortamını
eğer kendisine sağlarsanız bu, aynı zamanda işsizliğe de ortadan kaldırma
açısından olumlu şekilde yansıyacaktır ve arzuladığımız hedefleri
gerçekleştirme konusunda da son derece olumlu adım atmış olacağız. Yani, OECD
ortalamasına baktığımız zaman, istihdamın üzerindeki yükler açısından; gerek bu
5 puanlık düzenleme gerekse asgari geçim indirimi bizi OECD ortalamasına
taşımaktadır. Bu da yapılması gereken bir düzenlemedir diye düşünüyoruz. Onun
için, bunu “işverene bir kaynak aktarma” şeklinde değerlendirmek çok sağlıklı
olmaz düşüncesindeyim. İş sağlığı, güvenliğiyle ilgili yine dün değerlendirmeler yapıldı. Değerli milletvekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
olarak öncelikle sosyal güvenlik reformunun yasalaşması konusunda bir hedefimiz
vardı, onu hep birlikte gerçekleştirdik ve yasalaştı. İkinci hedefimiz,
istihdam paketinin yüce heyetin huzuruna gelmesiydi, bunu da bugün görüşüyoruz.
Umuyorum, kısa süre içerisinde bunun yasalaşmasını birlikte sağlayacağız.
Üçüncü olarak, çalışma hayatının yine önemli unsurlarından biri olan sendika
yasalarıyla ilgili, 2821, 2822 ile ilgili bir düzenlemeyi ILO normları
çerçevesinde, umuyorum, tatile girmeden önce yine hep beraber burada
gerçekleştirme fırsatını bulacağız ve dördüncü olarak da iş sağlığı,
güvenliğiyle ilgili müstakil bir mevzuatın oluşması. Çalışması şu anda
taraflarla birlikte devam ediyor, kısa süre içerisinde de onu huzurlarınıza
getireceğiz ve yine Bakanlık olarak beşinci bir hedefimiz, Sosyal Yardımlar ve
Primsiz Ödemeler Yasası. Bu da çok gündeme geliyor. “Efendim, kömür yardımı
şöyle yapıldı; efendim, Sosyal Yardımlaşma Vakfı şu hizmeti şöyle yaptı.”
şeklindeki tartışmaları da ortadan kaldıracak, tek merkezden, bir envanter çerçevesinde bu yardımların tek elden sunulması,
düzenlemesi de kısa süre içerisinde yine Parlamentoya sevk edilecek
yasalarımızdan birisidir. İşsizlik ve kayıt dışılık iki önemli konu ve iki önemli sorun.
Yalnız, konuşmamın başında ifade ettiğim gibi işsizlik sorunu yalnız Türkiye’de
olan bir sorun değil dünyanın sorunudur. Avrupa Birliği ülkelerinde bile yüzde
7-8 oranında olduğu gerçeğini gördükten sonra bu konudaki değerlendirmelerin
daha insaflı yapılmasının doğru olacağı düşüncesindeyim. Bizim, gerek sosyal güvenlik reformundaki düzenlemelerimiz, gerek
istihdam paketiyle ilgili getirdiğimiz düzenlemeler bir taraftan kayıt dışılığı
minimize etmeye dönük düzenlemelerdir, bir taraftan da işsizliği ortadan
kaldırmaya dönük düzenlemelerdir. Yine dün yapılan değerlendirmelerde “Tasarının içi boş efendim.”
diye bir ifade kullanıldı. Bu konuyla
ilgili de bir iki şeyi söyleyerek huzurlarınızdan ayrılacağım. Şimdi, SSK primlerinden 5 puanlık teşviki getirmenin içi boşluk
olarak değerlendirilmesini takdirlerinize sunuyorum. 5 puanlık indirim Hükûmet Programı’mızda vardı. Bu
indirimi bu düzenlemede getiriyoruz. GAP’a kaynak aktarımı… Takriben 10 katrilyonun üzerinde bir kaynak
aktarılacak beş yıl içerisinde. Umarız yılların hayali bu şekilde gerçekleşmiş
olur. Bunu önemsememek herhâlde doğru olmaz düşüncesindeyim. Aktif iş gücü programları için yeteri kadar mesleki eğitime sahip
elemanımız yok. Genç nüfusumuz var fakat bu konuda, mesleki eğitim konusunda,
gerek millî eğitim bazında, eğitim bazında, okullaşma anlamında sıkıntılarımız
var, Avrupa Birliği ve gelişmiş ülkelerle mukayesede; gerekse bir meslek sahibi
olma konusundaki mesleki eğitim açısından sıkıntılarımız var. Şimdi çok ciddi
bir kaynak aktarımını sağlıyoruz ve seksen bir ilde yaygın bir şekilde mesleki
eğitim faaliyetlerimizi, iş garantili veya ikinci meslek edinme çalışmalarımızı
yine el birliğiyle, milletvekili arkadaşlarımızla, bir ayrım gözetmeden,
illerimizde birlikte gerçekleştireceğiz. İnanıyorum ki bu mesleki eğitim
faaliyetleri, aktif iş gücü programları istihdam açısından çok ciddi katkılar
sağlayacaktır. Zorunlu istihdamla ilgili çok güzel düzenlemeler getiriyoruz.
Öteden beri işverenlerimizin yakındıkları konulardı. Bunların önemli bir
bölümünü hazine olarak üstleniyoruz. Dolayısıyla, o konuda da ciddi
rahatlamalar gerçekleşiyor. Genç ve kadın istihdamı… Bayan istihdamıyla ilgili bir yaş tahdidi
koymuyoruz. Yani, istihdam edilecek olan bayanların on sekiz-yirmi dokuz yaş
arası olması şartı yok. Hangi yaşta olurlarsa olsunlar, işveren primini yine
hazine karşılayacak, ama, baylarla ilgili ise on sekiz-yirmi dokuz yaş
sınırını getiriyoruz. CANAN ARITMAN (İzmir) – Ama Sayın Bakan, kadınlar beş-altı çocuk
doğurursa çalışamazlar! ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –Bu,
küçümsenecek bir düzenleme değil. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Son derece önemli bir düzenleme diye düşünüyorum. İşsizlik
oranlarına eğer yaş grupları açısından bakarsak genç istihdama dönük bu
adımların atılması gerektiği de kendiliğinden ortaya çıkıyor ki, az önce,
Lizbon Zirvesi’nde 2000 yılında Avrupa Birliği ülkelerinin almış oldukları
kararlar içerisinde de bu düzenleme yer alıyor ve inanıyorum, bu düzenlemeyle
de çok yüksek seyreden genç istihdamındaki sorunlar, işsizlik sorunları da
çözülmüş olacak. Başka endişeleri arkadaşlarımız ortaya koydular, İşsizlik Fonu
güvenliğiyle ilgili. Değerli arkadaşlar, şu anda 33 katrilyon lira fonda kaynak
var. Fon 33 katrilyon, yıl sonu itibarıyla 38
katrilyona çıkacak. Yani, bu imkânları kullandıktan sonra fondaki artış devam
edecek. Geri dönüşle ilgili bir önergemiz var. Onu da o önerge geldiği
zaman değerlendirmelerimizi yapacağız. Diğer endişeleri de yine tasarı görüşülürken karşılıklı, sizlerin
talepleri, sizlerin soruları doğrultusunda görüşlerimizi açıklayarak
değerlendireceğiz. Tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik. Tasarının tümü üzerinde şahsı adına Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu söz istemiştir. Buyurunuz Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakikadır. CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 14 Mayıs Eczacılık
Günü. Ben de sağlık sektörümüzün ve bütün eczacılarımızın Eczacılık Günü’nü
kutluyorum. Diğer taraftan, değerli milletvekilleri, bugün Dünya Çiftçiler
Günü. Mensubiyeti olmam hasebiyle de bu hususta birkaç söz ifade etmek
istiyorum. Çiftçilerimiz ne yazık ki, bugünü buruk bir sevinçle
kutlamaktadırlar çünkü çiftçimiz mutsuz, çiftçimiz kazanmıyor, çiftçimiz
borçlu, çiftçimizin tarlası ipotekli. Değerli milletvekilleri, tarımı ve çiftçiyi dışlayan politikalarla
hiçbir ülke kalkınamamıştır. Ulusal çıkarlarımızı koruyan, tarımı destekleyen,
tutarlı, yapısal ve bilimsel bir tarım politikası geliştirmeliyiz. Bu
duygularla, bütün üreticilerimizin Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyorum. Değerli milletvekilleri, kamuoyunda “istihdam paketi” olarak yer
alan ve nihayet Meclis gündemine gelen bu yasa tasarısı… Sayın Bakanım da az
önce bu konuda bir sunuşta bulundular. Doğrusu, çalışma hayatını düzenleyen bu
tür yasaların, Mecliste görüşülme sırasını bekleyen birçok yasaya göre
öncelikle ele alınması ve bu konuda Sayın Bakanımızın da gayretlerini tebrik
ediyorum gerçekten. Bu yasa her ne kadar bizim açımızdan birtakım eksiklikleri
de bulunması söz konusu ise de, yine, çalışma hayatını düzenleyeceği, istihdama
katkısı olabileceği düşüncesiyle, sözlerimin başında, bu çekincemle beraber,
hayırlı olması dileklerimi ifade ediyorum. Değerli milletvekilleri, resmî rakamlarla işsizlik oranı yüzde
11,3; kentlerde ise bu oran yüzde 13’e kadar çıkıyor. Gerçekte ise yüzde 20’yi
aşmış bulunmaktadır. İş gücüne katılma oranı giderek düşmüş, yüzde 45,7
seviyesine gerilemiştir. Tarımda gizli işsizliği de katarsak, tarımdaki
işsizlik oranı daha da yüksektir. Yine, on beş-yirmi dört yaş arası genç
nüfusumuza baktığımızda da yüzde 21 seviyelerine ulaştığını görmekteyiz. Değerli milletvekilleri, öyle veya böyle, Hükûmet
yetkilileri bu işsizlik oranını daha düşük rakamlarda ifade etmelerine rağmen,
yüzde 10 seviyelerinde olduğunu kabul ediyoruz. Demek ki, yıllardır hızlı giden
büyüme pek fazla işe yaramadı, istihdama bir katkıda bulunmadı. Tabii, bu
yalnızca Türkiye’nin meselesi değil. Bugün bazı istisnalar dışında Batı
ülkelerinde ortalama işsizlik oranı bu seviyelerde; maalesef, onun altına çok
çekilemiyor. Sanayileşmiş ülkelerdeki toplam iş gücünün büyüklüğü dikkate
alınırsa gerçekten önemli bir konu, önemli bir toplumsal sorun olarak karşımıza
çıkmakta. Çünkü, işsizlik iktisadi olmaktan ziyade
toplumsal bir sorun. Ayrıca, gelir dağılımı adaletsizliğinin en kötü nedeni.
Bunun doğal olarak siyasal etkileri de söz konusu. Enflasyonla ilişkisini ifade etmemiz gerekiyor: Enflasyon ve
işsizlik ekonomide en temel problemler. Her ikisi de ekonomi için arzulanmayan
ve halledilmesi gereken iki büyük sorun. Enflasyon, istikrarlı büyümeyi
zorlaştırıcı, kalkınmanın maliyetini arttırıcı ve gelir dağılımını bozucu
etkisiyle pek istenmez. İşsizlik ise potansiyel bir üretimin yok olması ve
ortadan kalkması anlamına gelir. Yani, işsizlik mutlak surette potansiyel
üretimde kayba neden olurken enflasyon üretimde düşüşe yol açmaz. İkisi de,
ciddi sorun olan işsizlik ile enflasyon arasındaki ilişki ne yazık ki ters bir
ilişkidir. Yani, işsizlik artarsa enflasyon düşer, enflasyon düşerse işsizlik
oranı büyür. Ekonomi politikasını yönlendirenler eğer işsizlik oranını azaltmak
istiyorlarsa enflasyonda bir miktar yükselmeyi göze alacaklardır. Değerli milletvekilleri, Batı ülkelerinin işsizlik konusunda bu
kadar tedirgin olmasının ayrı bir nedeni var: İşsizliğin artışı gelecek
kaygısına kapılan halkın tüketim harcamalarını kısmasına yol açıyor. Tüketim
harcamalarının kısılması üretimi de azaltıyor dolayısıyla üretimin azalması da
işsizliği arttırıyor, yani kısır bir döngü. Dolayısıyla, bu kısır döngüden
çıkmak için tepeden uygulanan politikalarla yılların geçmesi gerekiyor bunun
düzeltilmesi açısından. Hangi işsizlik oranı makbuldür, idealdir? Yüzde 4 seviyelerinde
olan işsizlik oranı kabul edilebilir bir işsizlik oranı. Bunun üzerindeki
işsizlik oranı ülkede durgunluğa sebep oluyor. Dolayısıyla, bütün ülkelerin
işsizliğin arkasındaki nedenleri iyi teşhis edip ona göre tedavi çareleri
aramaları gerekiyor. Ancak son yıllardaki yüksek büyüme hızlarına rağmen
işsizliğin bir türlü azalmadığı da görülüyor. Öyleyse başka nedenlere bakmak
gerekiyor. Acaba emekten tasarruf sağlayan teknolojik yenilikler mi istihdamın
artmasını engelliyor? Tarımdan göç eden geniş kitlelerin vasıflarıyla emek
talep eden sektörlerin aradıkları vasıflar birbirini tutmadığı için mi işsizlik
artıyor? Emek piyasasını düzenleyen yasaların katılığı istihdamın artmasını
engelliyor olabilir mi? İstihdamın üzerindeki vergiler ve benzer yükler emek
kullanımını sınırlıyor mu? Gerçek boyutlarını bilmediğimiz kayıt dışı istihdam
resmî işsizlik rakamlarını ne yönde etkiliyor? Bütün bunlar bizim ülkemiz
açısından hepsi geçerli olan sebepler. Değerli milletvekilleri, hepinizin hatırlayacağı gibi, önceki Hükûmet, 2004 yılını işsizlikle mücadele yılı olarak ilan
etmişti. Bunu açıklayan dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu. Çalışma Bakanına göre işsizlik Türkiye’nin en
önemli sorunlarından biri. Bakan, işsizliğin paylaşılması gereken
bir risk olduğu görüşünde. Bu nedenle, işsizliğin oranını düşürmek için
özel sektör ve devletin iş birliği yapması gerektiğini söylüyor. Peki, işsizlik
çözüldü mü? Hayır, çözülmedi. Demek ki alınan kararlar, uygulanan politikalar
buna çare olmadı. İşsizlik sorununun çözümü için çok istikrarlı ve devamlı bir
büyüme gerekiyor ancak yatırım yapılmadan sağlanan ekonomik büyüme, işsizlik
sorununu çözmede yeterli olmuyor. Türkiye’nin son beş yıldaki büyümesi de bunu
gösterdi. Bu nedenle, işsizlik sorununun çözümü için yeni yatırımlar şart ancak
kamu yatırımlarına bakıyoruz, maalesef, bu son dönemde kamu yatırımlarında
artmadan ziyade azalma söz konusu. Özel sektör yatırımlarında bir miktar
artmadan bahsedilebilir. 1995’te 2.135 olan hiper, süper ve
zincir market sayısının 2008’de 8.252’ye ulaştığını yani 4 kat arttığını
görüyoruz ama bakkal esnafının 1998’de 155 bin olan sayısı 113 bine düşmekte. Yine bu dönemde kapanan iş yerlerinin sayısı hepinizin
malumu. SÜMERHALI, hatırlarsınız 2007 yılında
özelleştirme kapsamına alınmıştı. Bugünlerde arkadaşlarımız, bizim Meclis
grubundaki arkadaşlarımız, KİT Komisyonunda SÜMERHALI’nın
tekrar özelleştirmeden çıkarılması yönünde talepleri var, bu konuda çalışmaları
var. Ancak, bu konuda ne derece başarılı olacaklar, göreceğiz. SÜMERHALI’da, bugün, buraya iş yapan Doğu ve Güneydoğu
Anadolu’da 4 bin kişinin çalıştığını biliyoruz. Eğer bu, özelleştirme kapsamına
girerse bu kadar kişinin işsiz olacağını, istihdamın bu şekilde olumsuz
etkileneceğini söylemek gerekiyor. Tarım: Tarımdan kaçış, son bir yılda 500 bin kişi, tarım nüfusu,
kent bölgelerine, şehir bölgelerine göç ediyor. Bu yakın dönemde baktığımızda 2
milyon nüfusun tarımdan göç ettiğini görüyoruz. Peki, tarımdan göç etmek iyi
bir şey mi? Tarımın göç vermesi iyi bir şey mi? Bizim ülkemiz açısından
maalesef iyi bir şey değil. Eğer tarımdaki üretim mevcut nüfus azalmasına
rağmen yerini koruyorsa veya tarımsal üretimde bir artış varsa iyiliğinden söz
etmek mümkün. Ancak ülkemizdeki durumun bu şekilde olmadığını ifade etmemiz
gerekiyor. Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan az önce ifade etti. Bu
tasarının getirdikleri, bu, özellikle iş hayatının, çalışma hayatının
düzenlenmesi anlamında, olumlu açıdan baktığımızda gerçekten iyi bir netice
vereceğini umuyorum. Bir konuda eleştirimin dikkate alınmasını talep ediyorum. Bu SSK
işveren hissesine isabet eden 5 puanlık prim tutarının hazine tarafından
karşılanması öngörülüyor. Evet, bu, gerçekten belki iş hayatını kolaylaştırıcı
bir tasarı gibi görünüyor. Ancak, istihdama ne şekilde katkı sağlayacak, bu
konuda çok emin değilim. Zira, benim bölgemde de var,
birçok yerde birçok milletvekilimiz bunu hissediyor olabilir; çalışma hayatına
davet edilip… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. CEMALEDDİN USLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum. Çalışmaya hazır ama kayıt altına girmek istemeyen birçok insanımız
var. Neden? Yeşil kartı elinden alınacak endişesi, kendisine yardım
yapılmasından vazgeçilecek endişesi dolayısıyla. Geçenlerde Radikal
gazetesinde, hepimiz okuduk, 70 milyonluk nüfusun 7,5 milyonunun yardımla
yaşadığı ifade edildi. Belediyelerin bu konuda aşırı şekilde yardım yaptığını
da ifade etmemiz gerekir. Hâlbuki bu insanların alın teriyle geçinebilecekleri,
çalışabilecekleri ve bu yardım paketlerini alın teriyle kazandıkları bu
paralarla satın alabilecekleri bir iş sahibi olmaları fevkalade önemlidir. Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uslu. Sayın milletvekilleri, şimdi soru–cevap işlemine geçeceğiz.
Soru–cevap işleminde biliyorsunuz süremiz yirmi dakika, bunun on dakikasını
soru işlemine ayıracağız. Sayın milletvekillerinden bir ricam, Kendilerine ayrılan bir
dakika süre içinde lütfen sorularını sorsunlar ki, böylece, başvuran 9
milletvekilimiz de sorularını sorabilsinler. Şimdi, sırayla, dünkü sırayı da
takip ederek, soru-cevap işlemini başlatıyorum. Sayın Öztürk, buyurunuz. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakan, sendikalı işçilerden ve nispeten daha yüksek
ücretlerden kurtulmak üzere işverenlerin halk arasında “taşeronlaşma” olarak
bilinen “asıl işveren-alt işveren” ilişkisi nedeniyle kötüye kullandıkları
yönünde yaygın bir kanaat vardır. Söz konusu kötüye kullanmada İş Yasası’nda
konunun açıklıkla düzenlenmemiş olması etkili olabilir mi? Örneğin, İş
Kanunu’nun 2’nci maddesinin altıncı fıkrasında, “İşletmenin ve işin gereği ile
teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde…” ibaresindeki “ile”yi “veya” anlamında mı uyguluyorsunuz Bakanlıkça, yani
bu koşulları birlikte mi arıyorsunuz, yoksa ayrı ayrı
mı arıyorsunuz? Eğer ayrı ayrı arıyorsanız,
taşeronlaşmayı kontrol altına almak için bu koşulları birlikte aramak üzere bir
değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk. Sayın Kaptan... OSMAN KAPTAN (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan, İstanbul Davutpaşa’daki patlamada 23 yurttaşımız
hayatını kaybetmişti. Siz Bakan olarak yaptığınız açıklamada “Hayatını
kaybedenlerin hak sahiplerine aylık bağlanacak.” demiştiniz. Sorum: Bir; hak sahiplerinden kaç kişiye aylık bağlanmıştır? İki;
geçmişte BAĞ-KUR’lu olan ancak primini ödeyememiş, o
patlamada hayatını kaybeden sigortasız Azeri bir kişinin de Türkiye’de yaşayan
eşi ve çocuğuna aylık bağlanmış mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Kaptan. Sayın Genç… KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, yine, tabii AKP 35 maddeden ibaret bu kanunu da 2
madde hâlinde görüşecek. Hiçbir maddede konuşma hakkımız yok. Önergelerimiz
işleme sokulmuyor. Parlamento şimdiye kadar alışık olunmayan böyle bir tempoyla
çalıştırılmaya çalışılıyor. Tabii, Meclis Başkanlık Divanının bu konuda müsaade
etmesini de yadırgıyorum. Şimdi efendim, Sayın Bakan dedi ki: “33 katrilyon işsizlik fonu
var, bu yıl sonunda 38 katrilyon olacak.” Bu, hangi
yerlerde değerlendiriliyor? Özel bankalarda mı, devlet bankalarında mı, devlet
tahviline mi yatırılıyor? Onu öğrenmek istiyorum. Özel bankalarda da var mı? Ben kanuna şöyle bir baktım, bu kanunda istihdamı artıracak ciddi
bir madde görmedim. Bir iki tane yatırımı artırmak istihdamı artırmak demek
midir? Yine kendi konuşmalarında “Türkiye, yapısal bir dönüşüm içinde.”
dedi, 1 milyon 200 bin küsur kişi tarımdan, kırsaldan şehre geldi... Bence bu yanlış bir şey. Bu Hükûmet
zamanında tarım girdileri çok pahalı… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Genç. Sayın Durmuş… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakan, özelleştirmeden elde edilen paralar istihdam
kapasitesini artıracak alanlara aktarılmamış, ancak nereye aktarıldığı da
bütçede görülmemektedir. İşsizlik Sigortası Fonu’ndan aktaracağınız 8 katrilyon
TL bütçede görülebilecek mi? İki: Geçmiş yıllarda SSK primlerini devlet
açıklarını kapatmada ucuz kredi olarak kullanılmıştır. Şimdi sosyal güvenlik
açığından Hükûmet “kara delik” olarak bahsetmektedir.
İşçinin ve işsiz kalanın sigorta fonunu borç ve faiz ödenen borç olarak mı alacaksınız,
yoksa Maliye Bakanına ganimet olarak mı teslim edeceksiniz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz
Sayın Durmuş. Sayın Tütüncü… ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Şimdi, bizim elimizdeki verilere göre 2002 yılında toplam istihdam
21 milyon 354 bin. 2007 Aralık ayında toplam istihdam 20 milyon 443 bin. Yani
neredeyse 1 milyon kişiye yakın AKP döneminde toplam istihdamda bir daralma
gözüküyor. Sorumu soruyorum: Yani, Hükûmet, yüksek
büyüme hızlarını yakaladığını iddia ettiği bu dönemde “Acaba biz nerede yanlış
yaptık?” diye bir soru sormaz mı, sormamalı mı kendisine? Çünkü iş yaratmayan,
aş üretmeyen bir üretim süreci yaşandı. İkinci sorum Sayın Başkan: Kadınların çalışma yaşamındaki ağırlığı
ne yazık ki giderek düşüyor. Ocak 2008 TÜİK sonucuna göre yüzde 22,3’e
düşmüştür kadınların iş gücü katılma oranı. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tütüncü. Sayın Işık, buyurun. ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, özünde 2000-2007 yılları arasında İşsizlik
Sigortası Fonu’na aktarılan devlet payı ve nemasının 2008-2012 yılları
arasındaki faizinin Güneydoğu Anadolu Projesi için kullanılabilmesinin
amaçlandığı bu tasarıyla söz konusu fondan yapılacak aktarma işlemi hangi yasal
esaslara dayandırılmaktadır? İşçimizin alın teri kesintisinden oluşan fon
kesintisinden GAP’a aktarılan para faiziyle birlikte fona geri iade edilecek
midir? Edilecekse, bu para ne zaman iade edilecektir? Ne kadar para GAP’a aktarılacak
ve GAP’ta hangi öncelikli alanlarda bu paranın kullanılması sağlanacaktır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık. Sayın Tankut, buyurun. YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım, bugün, resmî rakamlarla Türkiye genelinde yüzde
11,3; kent merkezlerinde ise yüzde 13 olan işsizliğin gerçekte yüzde 20 olduğu
değişik kesimlerce ifade edilmektedir. Seçim bölgem olan Adana ise yüzde 16,2
oranıyla Türkiye birincisidir. Türkiye'de en yüksek işsizliğin olduğu ilimiz
olan Adana başta olmak üzere, ülkemizde resmî olarak ilan edilen bu işsizlik
oranlarıyla nasıl mücadele etmeyi düşünüyorsunuz? İŞKUR Kanunu’nda yapmak istediğiniz bu değişiklikler ile
istihdamın artacağına inanıyor musunuz? Başka bir ifadeyle, başta Adana olmak
üzere, teşvik adaletsizliğinden dolayı büyük bir haksızlığa uğrayan
bölgelerimizde teşvik uygulaması gibi adaletsizlikleri gidermeden bu yasa
tasarısının istihdamı artırması mümkün olacak mıdır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tankut. Sayın Aydoğan… ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. İşsizlik sigortasının amacı, işsizlik sigortasına ilişkin
kuralları düzenlemek ve sigortalılara işsiz kalmaları hâlinde bu kanunda
öngörülen ödeme ve hizmetlerin yerine getirilmesini sağlamaktır. 2008 yılı mart
sonunda fonda 32,7 milyar YTL toplanmıştır. “İstihdam paketi” adı altındaki
kanun tasarısıyla fondaki paraların kullanılmasının yolu açılmak isteniyor. Bu
yaklaşım, işçi için kurulan İşsizlik Fonu’ndaki paraların paylaşılma ve
harcanma yaklaşımıdır, olanlar karşısında işçiler çaresizdir. İşsizlik
Fonu’ndaki birikimleri amacı dışında kullanmak doğru mudur? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aydoğan. Sayın Nalcı... KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkürler Sayın Başkan. Sayın Bakanım, bilindiği üzere, Türkiye'de istihdamı en fazla
sağlayan sektör inşaat sektörü, fakat son iki aydır inşaat sektöründe demir
fiyatları 2,5 katına varan artışla 800’den 1.800-1.900’lere çıkmıştır ve bu
sektör çok ciddi bir şekilde darbe almıştır ve istihdamla ilgili de işçi
çıkartmalar başlamıştır. Bununla ilgili, bu spekülatif
fiyatlarlarla ilgili bir tedbir almayı düşünüyor musunuz? Teşekkürler. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Nalcı. Sayın Atılgan… KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan, bildiğiniz gibi Türkiye’de istihdam yaratma üzerinde
çok büyük idari ve mali mevzuat var. Acaba milletimizin gerçek problemi olan
işsizlik ve istihdamla ilgili düzenlemeyi, yaptığınız bu yasa tasarısı ile ve
bu düzenlemelerle istihdamın yüzde kaç artmasını bekliyorsunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Atılgan. Son söz olarak, Sayın Özkan. Buyurunuz. MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkanım, delaletinizde Sayın Bakana
birbirine bağlantılı dört soru sormak istiyorum. Birincisi: Kayıt dışı istihdamı kayıt altına almak için ne gibi
çözümler üretiyorsunuz? İş gücü piyasasında, malumunuz, çok yaygın bir şekilde
kayıt dışılık hâkim. Kayıt dışı istihdam 21’inci yüzyılda Avrupa Birliğine aday
olan bir ülkeye yakışıyor mu? Bu, insanların sosyal güvenlik ve sigortalı
kapsamında olmaması, ayrıca sendikalaşmanın önündeki engelleri kaldırmayı
düşünüyor musunuz? Türkiye’deki sendikalaşma oranının her geçen gün azaldığı,
işverenlerin işçilere “ekmek veriyorum” tabirini kullanmasını, bununla da
işverenlerin sanki ağa gibi kabul edilmesini… Emeğin bir üretim süreci
olduğunun işverenlere hatırlatılması gerektiği konusunda bir çalışmanız var mı?
Kamuda çalışanların çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve
örgütlenme…. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan. Buyurunuz Sayın Bakan. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. Şimdi, sendikalaşmanın önündeki engelleri kaldırmak için -az önce
kürsüden ifade ettim- ILO normları çerçevesinde sosyal taraflarla
çalışmalarımızı tamamladık. Hükûmet olarak da
değerlendirmeyi yaptık. Çok kısa süre içerisinde, bir iki gün içerisinde, gerek
siyasi partilerle gerek, tekrar, sosyal taraflarla bir araya gelerek Türkiye
Büyük Millet Meclisinde yeni sendika yasalarını görüşme imkânı bulacağız. Kayıt dışılıkla mücadelede - az önce de ifade ettiğim gibi- oran
yüzde 54’ten yüzde 41’e inmiş bulunuyor. Bu konuda daha sarf edilmesi gereken
çok mesai olduğu inancındayım. Sosyal güvenlik reformunda kayıt dışılığı
önlemeye dönük, kayıt içi kayıt dışılık ve kayıt dışılığı önlemeye dönük
düzenlemelerimiz var idi. Bu yasada da yine kayıt dışılığı önleyici
düzenlemeler içeren bazı maddelerimiz var. Yoğun bir şekilde, yasal ama yalnız
yasal boyutuyla ilgili değil, tüm sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte kayıt
dışılığın önüne geçmek için bir seferberlik içerisinde olacağız. Önümüzdeki bir
iki hafta içerisinde “Alo Bir diğeri, soruda “İstihdam ne kadar artacak bu yasayla?”
diyorsunuz. Tabii, kesin bir şey söylemek doğru değil ama bilinen rakamlar var.
Şu anda on sekiz ile yirmi dokuz yaş arasında 1 milyon genç işsizimiz var.
Hedefimiz zaten bu; yüzde 20’lere dayanmış olan bu genç işsizlere çare olsun
diye bu teşviki ve bu uygulamayı getiriyoruz. İnanıyorum ki gerekli neticeyi
alacağız. Yalnız, üzüldüğüm bir olay oldu. Sosyal Güvenlik Yasası’nda altmış
beş yaş uygulaması sanki hemen başlıyormuş gibi bir propaganda yapıldı. O kadar
yanlış bilgilendirmeler yapıldı ki on sekiz yaşından sonraki birçok gencimiz
sigortalı olarak kayda girmiş oldu. Şimdi, o kayda giren arkadaşlarımız bu
teşvikten istifade edemeyecekler. O zaman da “Yanlış yapmayın. Altmış yaş
uygulaması devam ediyor, bugün de, yarın da, uzunca bir süre devam edecek.
2036’dan sonra, kademeli olarak, 2048 yılında altmış beş yaş olacak.” diye
söylememize rağmen, gerek medya gerekse bazı siyasiler bu konuyu bir siyasi polemik konusu hâline getirdiler ve ne yazık ki şimdi, bazı
gençlerimiz sisteme girdikleri için altı aylık işsizlikleri söz konusu olacak
bu yasal düzenlemeye göre. Bunların bu teşvikten istifade etmesi de sorun
hâline geldi. Bunu da ayrı bir anekdot olarak
aktardım. İnşaat sektörüyle ilgili demir, çimento fiyatları, bununla ilgili Hükûmetimizin bir çalışması var. Bu, kısa süre içerisinde
huzurlarınıza gelir, gerekli açıklama yapılacak. “İşsizlik Fonu amacının dışında mı kullanılıyor?” ve bir diğer soruyla
paralellik arz ediyordu orada da: “Fon aktarımını neye göre yapıyorsunuz?”
diyor. Değerli arkadaşlar, zaten bu yasa hem İşsizlik Fonu’nun amaçlarını
düzenleyen hem de fondan GAP ve benzeri genç istihdama aktarımı düzenleyen bir
yasa. Neye göre yapıyoruz? Bu düzenlemeye göre yapacağız, bu düzenlemeyi onun
için getirdik. ALİM IŞIK (Kütahya) -
Sayın Bakan, yasal faiziyle birlikte mi, onu söyleyin. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Diğer bir
konu, Sayın Tütüncü “istihdamda daralma” dediler. Bu konuyla ilgili geçmişte
yani 2002, 2003, 2004 yılları ve 2007, 2008 mukayeselerini yaparken şöyle bir
farklılığın olduğunu bilmemizde fayda var: Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi iş
gücü istatistiklerinde esas alınıyor şimdi biliyorsunuz. Bundan dolayı, gerçek
adrese dayalı nüfus sisteminden çıkan sonuç ile daha önce tahminî olarak
yapılan sonuçlar arasında farklılıklar var, bundan kaynaklanan rakam kargaşası
var. Aynen o değerlendirmenize katılıyorum fakat sistemden kaynaklanan bir
sorun olduğunun bilinmesinde fayda var. Yani örnek olsun diye söylüyorum: 2002
yılında 68 milyon nüfusumuz var ama 2007 sonunda 68 milyon 900 bin nüfusumuz
var. Oysa, hesaplar 73 milyona göre yapılmış idi. Bu
çelişkilerin buradan kaynaklandığını ifade etmek istiyorum. Sayın Öztürk, taşeronlaşmayla ilgili bir
değerlendirme yaptılar. Onunla ilgili kısaca “ile” ve “ve” anlamında olduğunu
ifade ediyorum. Yalnız, taşeronlaşmayla ilgili, özellikle bu Tuzla çerçevesinde
gündeme gelen alt işverenle ilgili çok önemli sorunlar vardı. Ben birkaç kez
kürsüden de, muhtelif şekillerde medyaya da açıklamalarda bulundum. Dedim ki:
“Bu taşeronlaşma bir sorun. Bu sorunu çözmemiz gerekiyor ve bu malum, mevcut
sorunlar da buradan kaynaklanıyor.” Ve bu yasada, yani şu anda görüştüğümüz istihdam
paketi içerisinde, alt işverenle ilgili yazılı sözleşme, denetim mekanizması ve
bunun yanında da ağır ve tehlikeli işlerde çalışanlara mesleki eğitim
zorunluluğunu getiriyoruz. İnanıyorum ki bu konuda taşeronlaşmadaki sıkıntıları
önemli ölçüde ortadan kaldırma imkânımız olacak. Davutpaşa’yla ilgili bir soru soruldu. Bunu, net bilgiler,
rakamlar gerektiği için net olarak bir sonraki açıklamamda size arz edeyim. “Fon nerede değerlendiriliyor?” sorusu oldu Sayın Genç’in. Hazine
iç borçlanma senetlerinde ve aktif büyüklüklerine göre ilk on sırada yer alan
ticaret bankalarında değerlendiriliyor. Bununla ilgili de teferruatlı bilgiyi
yazılı olarak verebiliriz. Başka sorular kaldıysa, bunları da yazılı olarak
cevaplandıracağımı ifade ediyorum. Değerli arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik. KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Tamam, bakarız efendim. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı
arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. On dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 15.15 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 15.28 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Murat ÖZKAN (Giresun) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
104’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Tasarının maddelerine geçilmesi için yapılan oylamada karar yeter
sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1 ila 20’nci maddeleri kapsamaktadır. Birinci bölüm üzerinde gruplar adına Cumhuriyet Halk Partisi,
Demokratik Toplum Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket
Partisine sırayla söz vereceğim. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın
Bayram Ali Meral. Buyurunuz Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz on dakikadır. CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 224 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın birinci bölümü
üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, biraz önce Sayın Bakanımızı da zevkle
dinledik. Hayli zamandır ülkenin en önemli sorunu olan işsizlik, yoksulluk ve
talan, vurgun üzerinde AKP’nin çok önemli iddiaları vardı ama görüyoruz ki
işsizlik her gün biraz daha artmaktadır, yoksulluk had safhaya gelmiştir. Artık
talanı, vurgunu söylememe gerek yok, o mesleki bir kuruluş hâline gelmiştir. Değerli arkadaşlarım, partinizin yani AK Partinin önemli bir
başarısı da yasalara çok güzel isim bulmasıdır. Daha önceki çıkan yasa, Sayın
Bakanımız da burada buyurdular, Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı. Sevsinler sizin
Sosyal Güvenlik Yasa Tasarınızı! Tarımda çalışanların, turizmde çalışanların,
ormanda çalışanların, şeker fabrikalarında çalışanların, inşaatlarda
çalışanların, çay fabrikasında çalışanların, temizlik şirketlerinde
çalışanların -saymayla bitmez değerli arkadaşlarım- milyonlarca insanın
emeklilik hakkını elinden alacaksın, mezarda emekliliğe mahkûm edeceksin, adına
“Sosyal Güvenlik Reformu Yasa Tasarısı” diyeceksin. Helal olsun size! Değerli arkadaşlarım, şimdi bir isim daha buldular: İşsizliği
önleyecek. Ne? İstihdam paketi. Ne getiriyor değerli arkadaşlarım? Bu paketin,
daha doğrusu ki bu fonun kurulmasında -ben Türk-İş Genel Başkanıydım- amaç bu
değildi. O zaman binlerce insan, hani o baba baba
sattığınız müesseseler vardı ya, binlerce insan işsiz kalıyordu, o fondan
yararlanılması için bu oluştu ama maalesef bugün başka amaçlara doğru
yaygınlaştırılmaktadır. Biz, GAP’a yapılan yardıma karşı değiliz. İş
verenin üzerindeki bazı olumsuzlukların da ortadan kaldırılmasına karşı
değiliz. Ama bir şey bizi rahatsız ediyor: Yakınlarınızın bazı imkânları için
bankalardan kredi buluyorsanız da GAP’a niye kredi bulamıyorsunuz değerli
arkadaşlarım? Neden GAP’a kredi bulamıyorsunuz da orada işçinin alın teriyle,
daha doğrusu meydanlarda coplattırdığınız o işçinin alın teriyle biriken
paralara el uzatıyorsunuz? Değerli arkadaşlarım, bakınız, bu ölçülerde işsizliği
çözemezsiniz. Çünkü Sayın Bakan da söylüyor, “Köylerden göç başladı.” diyor.
IMF’nin kararlarına uydunuz, tarımı çökelttiniz, hayvancılığı yok ettiniz.
Köylünün ana kaynağı bunlardır. Köylü şehre göç edip geliyor. Geliyor da ne
oluyor Sayın Bakanım, sayın milletvekilleri? Hiç üzülmüyor musunuz? O insanlar
ucuz ekmek kuyruğunda birbirlerini eziyorlar. İşte, sizin yaptığınız köylüye,
vatandaşa katkı bu, hizmet bu. Ne oluyor değerli arkadaşlarım şimdi? “Sorunu çözeceğiz” Nasıl
çözüyorsunuz? İstihdam bu şekilde artmaz. Ne getiriyorsunuz? Şurada birkaç tane
maddeden bahsetmek istiyorum. İşverenlerin prim oranlarını 5 puan
düşürüyorsunuz, iyi. Terör mağdurlarının istihdamını işveren üzerinden
alıyorsunuz. Özürlülerin primini hazineden karşılıyorsunuz. Çalışan kadınların,
on sekiz-yirmi dokuz yaş arasındaki insanların primlerini, sigorta primlerini
bu fondan, işveren hissesini buradan ödetiyorsunuz. Burada bir şey var biliyor
musunuz değerli arkadaşlarım: Bunun kayıt dışılığı teşvik edeceği… Oranı da
var. Buraya bir şart koyun, deyin ki: “Sendikalara üye olmak kaydıyla bu
yardımdan faydalanır.” İşverene eğer katkıda bulunuyorsanız… Hani “İşçiye ben
ekmek veriyorum.” diyor ya, sanki bedava veriyor ekmeği, alın terinin
karşılığını veriyor. Bir de diyor ki: “Ben şu kadar işçiye ekmek veriyorum.” Değerli arkadaşlarım, elbette ki eğitimde belli konularda bazı
oluşmalar, gelişmeler var, bunlara bir şey demiyoruz. Ama bunlar işsizlik
sorununu çözmez. 10 milyon insana nasıl çözüm bulacaksınız? Bakınız, muhterem arkadaşlarım, 2001 yılında Türkiye
Cumhuriyeti'nin seksen dört yıllık hükûmetleri
döneminde iç ve dış borç 218 milyar dolar. Beş yıl içerisinde bunu 300 milyar
dolar artırarak 500 küsur milyar dolara çıkardınız. Seksen dört yıl içerisinde
o hükûmetler yol yaptı, liman yaptı, PETKİM’i kurdu, Demiryollarını kurdu, Karayollarını kurdu,
Sümerbank’ı kurdu, bankaları kurdu, kurdu da kurdu, saymayla bitmez. Size soruyorum, borçlandığınız bu 300 milyar doları nerede kullandınız,
hangi yatırımı yaptınız, hangi işçiye iş kapısı açtınız? Bu yetmedi, 60 milyar…
Baba baba sattığınız bu müesseselerden, değerli
arkadaşlarım, para aldınız. Bu para nereye gitti muhterem arkadaşlarım? Hangi
yatırımı yaptınız, hangi yatırımla istihdamı çözdünüz? Var mı bir yaptığınız?
Bir çivi çaktığınızı söyleyebilir misiniz? PETKİM gibi, Telekom gibi… Yüreğiniz
sızlıyor değil mi? 4 milyar doların üzerinde kârı var. Vergisini yatırdı, 3
küsur milyar dolarını da cebine koydu, yurt dışına götürdü. İşte sizin
özelleştirmeniz bu, değerli arkadaşlarım, vicdanınız sızlasın sizin. Bu
memlekete verdiğiniz, bu işçiye verdiğiniz zararı kendiniz de izliyorsunuz bir
tek biz değil. Şimdi ne olmuş arkadaş? 5 puan düşürdün, evet. İşte, “On
sekiz-yirmi dokuz yaş arasındakinin primlerini ödedim, işverenin yükünü
azalttım.” Ne oldu? “işsizlik sorununu çözdüm.” Böyle mi çözülür değerli
arkadaşlarım? Biraz önce saydığım fabrikalar gibi fabrika yapacaksın, üretken
olacaksın, alın teri dökecek orada işçi, çalışacak, üretecek, kazanacak, oradan
pay alacak. Devlet de veya onu yapan müessese de oradan kâr edecek. Yabancı sermayeye kucak açtınız. Geldi, ne yaptı değerli
arkadaşlarım? Hangi ilde hangi yörede bir yatırım yaptı? Ne yaptı biliyor
musunuz? Kârlı müesseseleri aldı ve üzerine oturdu, ülkede söz sahibi oldu.
Avrupa Birliğinden konuşuyorlar, Amerika’dan konuşuyorlar. E, en kâr eden
müessese Tekeli sen Amerika Birleşik Devletleri’nin patronlarına satarsan onun
burada toprağı var, fabrikası var gelir konuşur. Sen Telekom’u Avrupalı birine
satarsan, Arap’ın birine satarsan burada malı vardır, gelir üzerinde konuşur
çünkü sen öyle bir yasa çıkardın ki yabancı yatırımcılara her türlü garantiyi
verdin, o da gelir burada konuşur, ondan sonra da sesini çıkaramazsın ve
üzülürsün. İşte, bugün, bunları yaşıyoruz değerli arkadaşlarım. Yatırım yok.
Ne yapıyor? İMF’nin talimatlarına uyduk, bir şey yok. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bitti, IMF bitti Başkanım. Haberin
yok mu? BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ondan sonra köyden
göç ediyorlar. Ya, vatandaşı alıştırdınız Allah’tan korkun, vatandaşları pakete
alıştırdınız, pakete. Vatandaş artık onu bekler oldu, çalışıp da evine bir şey
götüren yok. 10 milyonun üzerinde işsiz var ve bugün yüksekokul mezunları
değerli arkadaşlarım, asgari ücretle iş bulamıyor. İşte kamyon sürücüleri
kontak kilitledi, işte emekliler ucuz ekmek kuyruğunda değerli arkadaşlarım,
can çekişiyor. Ne yaptınız peki? Hiç. İşte, değerli arkadaşlarım, kazın ayağı hep böyle gitmez. “Nasıl
olsa bu vatandaş bana oy veriyor, muhalefet ne söylerse söylesin.”
diyebilirsiniz ama her gün helva yiyemezsiniz onu söyleyeyim size, yedirmezler,
bunu yiyemezsiniz. ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Onu halk bilir, sen bilemezsin! BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Milyonlarca insanın emeklilik hakkını
elinden aldınız, emekliyi açlığa mahkûm ettiniz. Çiftçi, ekmez biçmez oldu;
tarımı öldürdünüz, hayvancılığı öldürdünüz. Ondan sonra da “Köylü göç ediyor,
geliyor.” Ne yapsın köylü? İçinizde köylü yok mu? MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Sizde var mı? BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Ee, sen de
kalkmış buraya gelmişsin. Ondan sonra ne oluyor? Gecekondu… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. Buyurunuz. BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, muhterem
arkadaşlarım; ben de kendimin ne
olduğumu -köylü müyüm, şair miyim- çok iyi biliyorum. Ben bilmesem bunları… (AK
Parti sıralarından “Sen biliyor musun?” sesi, gürültüler) Karasabanı bilirim,
sen hiç merak etme, kağnı arabasını bilirim, halkı bilirim, milleti bilirim.
İçinden geldim, onları unutmadım. İşçiyi bilirim…(AK Parti sıralarından
gürültüler) Bakınız, şu anda işçinin parasına el uzatıyorsunuz, ondan sonra
insanları meydanlarda coplattırıyorsunuz. Polis, işçinin çocuğudur, köylünün
çocuğudur, hiçbir patronun çocuğu yoktur orada. Onları karşı karşıya getirmeye
hakkınız yoktur. Ayıp ediyorsunuz. Yapmayın bunları değerli arkadaşlarım!
Ülkenin huzura ihtiyacı var, birliğe ihtiyacınız var. Çıksaydınız ya 1 Mayısa,
ne kaybederdiniz? Neden hep birlikte gitmiyoruz? Yıllardır biz meydanlarda 1
Mayısları kutladık. Kimin burnu kanadı? Kimin malına zarar verdik değerli
arkadaşlarım? Ne oldu şimdi? Yok efendim… Sayın Vali çıkıyor bir türlü, Emniyet
Müdürü çıkıyor bir türlü, Bakan çıkıyor bir türlü, ondan sonra da ülkeyi bu
hâle getirdiniz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Meral, lütfen son sözünüzü söyleyiniz ve bitiriniz
lütfen. BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Hükûmetler
güven vermek mecburiyetindedir, sorun çözmek mecburiyetindedir, halkı
kucaklamak mecburiyetindedir, şirin görünmek mecburiyetindedir. ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Biz onu yapıyoruz işte! BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Şimdi, 1 Mayıs bitti, kamyon
şoförlerine jandarmayı dikin, polisi dikin. Adam diyor ki: “Arabamın lastiği çürüyor, tekerin lastiği
çürüyor.” Neden çürüyor biliyor musun? Bilmezsiniz. Park yerinde bekleye bekleye, iş yok. “Arabamın lastiği çürüyor.” Diyor, şoför
öyle söylüyor. Gidin de çözün, çözün değerli arkadaşlarım. Amacımız kavga etmek değil, sorun da yaratmak değil ama sorunlar
var. Sorunlara parmak basın, parmak basın. Göreviniz -kusura bakmayın- yalnız
el kaldırmak değildir, başka çok göreviniz de var. Olumsuzluklara hep birlikte
“dur” demek zorundayız. Ülke iyiye gitmiyor değerli arkadaşlarım. İşsiz had safhada,
emekli perişan, çiftçi perişan, köylü perişan, memur perişan; esnaf her gün yüz
tane iş yerini kapatıyor, biz burada gerdan geriyoruz hiçbir sorun yok gibi.
Bunlar yanlıştır değerli arkadaşlarım. Saygılar sunuyorum hepinize. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Meral. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Osman Özçelik. Buyurunuz Sayın Özçelik. (DTP
sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün 14 Mayıs Eczacılık Günü. Toplum sağlığının korunmasında
önemli bir görevi olan eczacılar ve eczacılık mesleğinin bayramı bugün. Bugün bayram ama eczacıların bayram yaptığını sanmayın. 14 Mayıs 1839 yılında sağlık bilimlerinin tümünün bir arada
verildiği Mektebi Tıbbiyeyi Şahaneyi Adliyede öğrenci sayısının artması üzerine
Mektebin Müdürü Doktor Bernard’ın Cerrah Mektebi ve
Eczacılık Mektebi, eczacı sınıflarını açması ile eczacılık özgün ve bağımsız
bir eğitim sistemine kavuşmuş ve işte 14 Mayıs günü bu nedenle 1968 yılından
beri eczacıların sorunlarının tartışıldığı, çözüm arandığı, bütüncül bir
şekilde sorunlara çözüm arandığı bir gün olarak kutlanmaya başlanmıştır. Türkiye'de yaklaşık 30 bin eczacı var. Büyük bir bölümü serbest
eczane eczacılığı yapmaktadırlar. 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkındaki
Kanun 1953 yılında yürürlüğe girmiş ve günümüze kadar ciddi bir değişikliğe
uğramadan, elli yıldır, neredeyse elli yılı aşkın bir süredir o günün
koşullarına göre düzenlenmiş bir yasayla çalışmalar sürdürülmektedir. Türkiye
Eczacılar Birliğinin günümüz koşullarına uygun olarak hazırlamış olduğu yasa
tasarısı ne yazık ki hâlâ Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
getirilebilmiş değildir. Serbest eczane eczacıları büyük bir iştahla ilaç pazarına, ilaç
sektörüne giren yabancı ilaç sermayesinin, ilaç tekellerinin ve giderek
tekelleşmeye başlayan, tekelleşen ecza depolarının büyük riskler alan
satıcıları durumuna düşürülmüşlerdir. Serbest eczacılar, geri ödemelerin
zamanında yapılmaması, her yıl yenilenen sözleşmeler ve bütçe uygulamaları
talimatlarında çok sıkça yapılan değişiklikler, eczacı aleyhine yapılan
değişiklikler, ithal ilaçlarda kâr oranlarının neredeyse sıfıra indirilmiş
olması nedeniyle eczacılar büyük sıkıntı yaşamakta ve eczacılar, bankaların ve
tefecilerin faiz tuzaklarına düşmektedirler. Dünyanın 13’üncü büyük ilaç pazarına sahip Türkiye’ye
yabancı ilaç tekelleri büyük ilgi göstermekte. İlaç hammaddesi ve ilaç üretimi yabancı tekellerin kontrolüne
girmiştir. İlaç sanayicilerinin baskısı sonucu, ilaçta reklam ve ilacın
reçetesiz satılması için gösterdikleri çabalar Sağlık Bakanlığınca da uygun
görülmekte ve bu konuda çalışmalar yapılmakta. Bu tutuma, Sağlık Bakanlığının
bu tutumuna eczacılar büyük tepki göstermektedirler ve bugün, eczacılar bu
tutumu protesto etmek amacıyla vitrin karartma eylemi başlatmışlardır.
Meslektaşlarımın bu duyarlılığını kutluyorum. Kamu eczacılarının özlük sorunları ve aldıkları ücretler
bakımından da diğer meslek gruplarına göre çok zor durumda olduklarını ifade
edebilirim. Eczacıların koruyucu sağlık hizmetlerindeki önemi, rasyonel ilaç
kullanımındaki görevi ve ilaç danışmanı kimliğiyle temel sağlık hizmetlerinin
vazgeçilmez bir elemanı olduğu gerçeği unutulmamalıdır. Eczacılık sorunlarının bir an evvel çözümlenebilmesi dileğiyle tüm
meslektaşlarımın 14 Mayıs gününü kutluyorum. Sayın milletvekilleri, 14 Mayıs aynı zamanda “Kejna
Zimane Kurdî”, Kürt Dil
Bayramı olarak da kutlanmaktadır. 1932 yılında, Kürt prensi, dilbilimci Mir
Celadet Bedirxan ve arkadaşlarının “Hawar” adlı edebiyat, sanat ve felsefe dergisinin ilk
sayısının Şam’da yayınlanmasının da yıl dönümü olan bugünün Kürtçe Dil Bayramı
olarak kutlanması, Kürt dili edebiyatçıları ve dil bilimcilerinin önerisi
üzerine kabul edilmiş ve Kürtçenin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Hawar dergisi; Cegerxwîn, Qedrîcan, Osman Sebrî gibi
ölümsüz edebiyatçıların yetişmesini, ortaya çıkmasını sağlamıştır. Hawar kadrosunun diğer önemli bir hizmeti de Kürtçe
alfabeyi Latin harflerle hazırlamış olmalarıdır. Bugün, Irak Kürt federe bölgesinde tüm ilk ve ortaöğretimde üç
ayrı üniversitede Kürtçe eğitim verilmesi, onlarca Kürt enstitüsü ile Avrupa
üniversitelerinde Kürt dili ve edebiyatı bölümlerinin açılmış olmasında Hawar dergisi kadrolarının katkıları ve Kürt diline sahip
çıkmalarının katkısı çok büyüktür. Yıllarca yok sayılan, yasaklanan Kürtçe ne
yazık ki sürgünde gelişme imkânı bulmuştur. Kendi anayurdumuzda hâlâ dilimizi
özgürce kullanma ve geliştirme konusunda büyük zorluklarla karşılaşmaktayız. Fransa’da yayınlanan, geçenlerde Fransa’da yayınlanan ünlü dil
dergisi, Türkçesi “Dünyada Fransızca”, Le Français Dans Le Monde dergisinin 335’inci sayısında, “dünyanın en etkili ve
zengin dilleri” konulu bir araştırmaya yer verildi. Dergi, dili konuşan insan
sayısı, İnternet’teki saygınlığı, resmî devlet dili olması, yapılan çevirilerin
toplamı; bu dille yapılan müzik, film ve yayınlanan kitap sayısı, bu dille
yazılan gramer kitapları ve dil konusunda yapılan araştırmalar bakımından, bu
gibi ölçüler kullanılarak dünyanın en etkili ve zengin dilleri listesini
yayınladı. Bu listeye göre sırayla İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca ve
Japonca ilk beş sırayı alırken, Türkçe 25’inci sıraya yerleşti. Kürtçe ise
devletin resmî dili olmamasına, herhangi bir devletin resmî dili olmamasına ve
karşı karşıya olduğu engellemelere karşın, birçok Avrupa devleti dilinin önüne
geçerek dünyada konuşulan bine yakın -ki bunların birçoğu devlet dilidir- dil
arasında 31’inci sırada yer aldı. Evrensel kültürün bir parçası ve ortak ürünü olan Kürtçenin
geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması önündeki engellerin kaldırılması ve
eksiksiz bir demokrasinin tesisi, inşallah 23’üncü Dönem Parlamentoya nasip
olur, bunu diliyorum. Değerli üyeler, 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümüyle
ilgili konuşmamı özetle vermek istiyorum. Tasarının gerekçesinde “İşsizlik, bir
ülkede sadece üretim ve ekonomik kalkınmayı olumsuz etkilememekte, aynı zamanda
sosyal problemler, sosyal dışlanma ve yoksulluğu da beraberinde getirmektedir.”
denmektedir. Çok doğru ve önemli bir tespit yapılmıştır ancak yasa tasarısı,
işsizliği önleyici, istihdamı artırıcı köklü reform niteliği taşıyan
düzenlemelerden çok, palyatif önlemlere yer vermekte,
özellikle işverenler lehine düzenlemeler içermektedir. İş sağlığı ve güvenliği konusu ihmal edilmiştir. Uluslararası
Çalışma Örgütü (İLO) verilerine göre, dünyada her yıl 270 milyon iş kazası
gerçekleşmektedir ve her yıl yaklaşık 2 milyon 200 bin insan iş kazaları ve
meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirmektedir. Türkiye’de, sanayileşmedeki çarpıklık, özelleştirme,
sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin
düzenlemelerin yetersizliği, gerekli yatırımların yapılmaması, mühendislik ve
hekimlik uygulamalarına ilişkin yasal eksikler, kayıt dışı istihdam, kadın ve
çocuk emeği üzerindeki sömürü mekanizması ve kayıt dışı ekonomi, iş ve çalışma
yaşamını olumsuz etkileyen faktörlerdir. Türkiye sanayisi ve çalışma yaşamı, iş kazaları, ölüm ve
yaralanmalarda neredeyse dünyada birinci sırayı almıştır. 50’den az işçi
çalıştıran iş yerleri sağlık birimi oluşturmak zorunda değiller. Türkiye’de
50’den fazla işçi çalıştıran iş yerleri toplamı, toplam içinde yüzde ancak
1,5’tur. İş sağlığı ve iş güvenliği, tarım sektörünün tamamını, hizmet
sektörünün bir bölümünü ve KOBİ’lerin
büyük bir bölümünü kapsam dışında bırakmaktadır. Böyle bakılırsa çalışanların
iş sağlığı ve güvenlikten yoksun bırakıldıklarını kolaycı söyleyebiliriz. Türkiye’de iş kazalarının yüzde 60’tan fazlası 50’den az sayıda
işçi çalıştıran iş yerlerinde, iş kazalarının yüzde 50’si 10 kişiden az işçi
çalıştıran iş yerlerinde meydana gelmektedir. Bu iş yerleri, iş hekimi, iş yeri
hekimi, iş güvenliği uzmanı veya sağlık memuru bulundurma zorunluluğu olmayan
KOBİ’lerdir ve iş yerlerinin yüzde 90’ını teşkil etmektedir. Hükûmetin yasa tasarısına
ve daha önce söyledikleri GAP projesine ilişkin de bir iki şey söylemek
istiyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. GAP projesinin tarihi neredeyse cumhuriyet tarihinin yarı ömrü
kadar ve her gelen hükûmet GAP projesini Doğu ve
Güneydoğu Anadolu’nun kurtuluşu olarak sunmakta ve bu projeyle oy avcılığı
yapmaktadırlar. Otuz yılı aşkın süredir gündeme getirilen bu proje neden
tamamlanamıyor? GAP projesini bir kurtuluş gibi sunanlar… Aslında, GAP projesi,
şu ana kadar yapılmış yatırımları ve yapılacaklarla birlikte ancak Japonya’da
tam teşekküllü bir havalimanı kompleksinin maliyetini
bile geçmemektedir. Yani çok büyük bir proje olarak sunulan bu projenin
maliyeti Japonya’daki bir havaalanı kadar bile değildir. Buna rağmen otuz
yıldır tamamlanamıyor. Artık halkın beklentileri, gerçekten Doğu ve
Güneydoğu’da insanların insanca yaşayabileceği ekonomik bir sisteme kavuşması
talepleri gündemimizdedir. Bölgeye özel bir kalkındırma modeli projesi
sağlanmadan bölgeyi bu tür projelerle kalkındıramayız ve iç barışımızı bu
şekilde tamamlayamayız. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Hepinize sağlıklı günler ve güvenli
günler diliyorum. (DTP sıralarından alkışlar) Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özçelik. Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çorum Milletvekili
Agâh Kafkas konuşacaktır. Buyurunuz Sayın Kafkas. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 224 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde grubum, AK Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Türkiye’nin en temel sorunu üretim ve istihdam sorunu. Türkiye bu sorunu aşma konusunda bugün, Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki bu düzenlemeyle önemli bir adım atıyor. Bugüne kadar üretim
alanındaki herkesin bir iddiası vardı, istihdam vergilerinin, istihdamın yükü
ağır, bürokratik engeller fazla, bu nedenle de istihdamda gerekli çoğaltmayı
yapma imkânımız yok diye sürekli eleştirilerde bulunuluyordu. Bu yapılan
pakette, özetle baktığımız zaman, çok reel bir düzenleme yapılıyor; sosyal
devletin gereği olarak, sosyal güvenlik sisteminin aktüeryal
dengesini de bozmadan bir güzellik yapılıyor; işveren primlerinden yüzde 5
indiriliyor ve bu yüzde 5’lik kısım hazine tarafından karşılanıyor. Sosyal
devletin gereklerinden bir tanesi yerine getirilirken de istihdamın üzerindeki
yüklerden yüzde 5 reel indirim yapıyoruz. Yine mevzuatımızda ne vardı bizde? Özürlü, eski hükümlü ve terör
mağduru gibi 6 insanın, ilave olarak, 50’yi geçen iş yerlerinde çalıştırılma
zorunluluğu vardı. Şimdi, bu, şu anlama geliyor: Geçmişin üretim biçimlerinde
ne kadar insanınız varsa, ne kadar hammaddeniz varsa ona göre üretim
yapıyordunuz. Artık, bugünün üretim ilişkilerinde adama iş bulma şansınız yok,
işinize göre insan bulmanız ve onu da azami ölçüde verimli kullanmanız
gerekiyor ki ancak bugünün koşullarında rekabet etme şansını elde edebilesiniz.
O nedenle de yine, devlet, burada terör mağdurlarıyla ilgili, terörden dolayı
mağdur olanların yakınlarıyla ilgili bugüne kadar kamudaki pay yüzde 0,7 idi,
bunu yüzde 1’e çekerek bu yükümlülüğü kamunun üzerine alıp özel sektörün
üzerinden kaldırıyor. Aynı şekilde eski hükümlü mükellefiyetini de özel
sektörün üzerinden kaldırıyor ve özürlülerle ilgili de diyor ki: “Sigorta
primlerini, işveren hissesini ben ödeyeceğim.” Bu, ne anlama geliyor? İşverenin
üzerindeki reel olarak yüzde 6’lık yükü de kaldırmak ya da hafifletmek anlamına
geliyor. Yüzde 5 oradan, yüzde 6 da buradan koyduğunuz zaman, işverenler
açısından sağlıklı bir yapılanmayı getiriyorsunuz. Yine, bu pakette altı çizilmesi gereken önemli bir düzenleme de
şudur: Biz, kadına dair yaptığımız düzenlemelerde hep nutuk çekeriz, hep nutuk
çekeriz. Kadına dair söylemlerimiz olur, anamızdır, bacımızdır, yârimizdir,
başımızın tacıdır ama hep beraber biliriz ki istihdamda kadının yeri çok
düşüktür, kadının istihdamda gerekli yeri almadığını hep beraber biliriz. Oysa ki kadının istihdamdaki yerinin artması, üretim
biçimlerinde estetiğin, kalitenin de artması anlamına gelecektir, toplumsal
yaşamın en önemli dinamiklerinin de hayata katılması anlamına gelecektir. O
nedenle de ilk defa, burada, kadının istihdamını teşvik etmek anlamında… Beş
yıl süreyle İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ilk yıl yüzde 100, yüzde 80, yüzde 60,
yüzde 40 ve yüzde 20’ye varan oranlarda indirim yaparak kadının istihdamda yer
almasına katkı sağlamaya çalışılmaktadır. Yine, gençlerin istihdama katılmasını sağlamak adına, on sekiz ile
yirmi dokuz yaş arasındaki gençlerin istihdamında da aynı kolaylık
sağlanmaktadır. Hemen her güzelliğin altında bir şey arama gayretinin içerisinde
olanlardan hemen burada şu yaklaşım gelmeye başladı: “Vay efendim, yirmi dokuz
yaşın üstündekiler işten çıkarılacakmış, yirmi dokuz yaşın altındaki gençler
alınacakmış ve kadınlar alınacakmış.” Oysa bu düzenlemede bu istismarı önleyecek
gerekli düzenleme yapılmıştır. Bir yıl içerisindeki ortalamaya ilave olarak
kadın ya da genç istihdam edenlere bu hak tanınmaktadır. Onun için de kimsenin
iş güvenliğiyle oynanması söz konusu bile değildir. Ama kadının ve gençlerin
istihdamının teşvik edilmesi temel esas olarak burada öne alınmıştır. Yine, çok tartışılan ve kamuoyunu çok sıkça meşgul eden bir olaya
burada açıklık getiriliyor. Ki, biz İş Kanunu’nda… Türkiye’nin yıllardır
çalışma hayatının en önemli sorunlarından bir tanesi, alt işveren, üst iş veren yani kamuoyunda taşeron olarak bilinen müesseseydi
ve bu yıllardır Türkiye’de istismar edilen bir müesseseydi. 22’nci Dönemde AK
Parti İktidarı, İş Kanunu’ndaki yaptığı düzenlemeyle bu konuya cumhuriyet
tarihinde ilk defa net bir açıklık getirmiştir. Şimdi, biz, Tuzla’daki
sorunlardan da hareketle baktıktan sonra bu işe daha bir sağlıklı düzenlemeyi
getirip bu akdin yazılı yapılmasını ve belli kurallara bağlanmasını ortaya
koymaktayız. Yine burada, ayrıca ağır ve tehlikeli işlerde keyfî insan
çalıştırılmasını önleyecek düzenlemeler yer almaktadır. Sertifikası olan
insanların çalışması sağlanacaktır. Bizim sistemimiz bugüne kadar hep şuydu: 9 kişiyi geçtin şu
yükümlülüklerin var, 50’yi geçtin şu var, 100’ü geçtin şu var, 500’ü geçtin şu
var, yani işverene “Sen ne kadar çok adam çalıştırırsan ben senin başına o
kadar bela olurum.” diyorduk. Şimdi, oysa, buradaki bu
düzenlemede biz “Ne kadar çok adam çalıştırırsan biz seni o kadar çok teşvik
edeceğiz.” diyoruz. Bu mantığı değiştirmek, yani cezalandırmak yerine
ödüllendirmek ve teşvik etmek anlayışını ortaya koymak durumundayız. Buradaki düzenlemede kimi arkadaşlarımız çıkıyor “İşverene
düzenlemeler, kıyaklar çekiliyor…” Ya, işçiye
yaptıklarımızla istihdamı artırabilsek… İşçiye iş verebilmeyi becerebilecek bir
formülü olan varsa getirsin onu yapalım. Burada yapılan işverene kıyak değildir, amiyane tabirle, eğer bir kıyaksa, bu,
Türkiye’ye kıyaktır. İşin artmasına, aşın artmasına, ekmeğin artmasına,
istihdamın artmasına katkı sağlamak adına yapılmış bir düzenlemedir diye
düşünüyorum. O nedenle değerli arkadaşlarım, yine, burada önemle altını çizmek
istediğim olay GAP meselesidir. Doğrudur, Türkiye’nin önemli bir sorunu var,
Türkiye terörle ciddi anlamda mücadele etmektedir. Terörle mücadeleyi tek başına
silahla yapamazsınız; terörist unsuru, terörün nedenlerini ortadan kaldırmak
durumundasınız. Türkiye’nin en önemli sorunu bölgeler arası gelir dağılımındaki
eşitsizlikti. Bu eşitsizliği ortadan kaldıracak cumhuriyet tarihinin en önemli
projesi GAP projesinin tamamlanması konusunda Hükûmetimizin
kararlılığı ortadadır ve bu büyük bir projedir, büyük bir barış projesidir,
büyük bir sosyal projedir, sosyal devletin gerekliliği olarak yapılmaktadır.
Buradaki GAP’a aktarılan kaynaklar, hemen her yapılan güzel işe karşı çıkmak
adına “Vay efendim, bu çarçur ediliyor…” Nasıl çarçur ediliyor? Buradaki
kaynaklar Hükûmetimiz tarafından, devletin katkı
sağladığı yüzde 1’lik (8 katrilyonluk) kaynağın beş yıllık getirisi buraya
aktarılıyor ama yine aynı maddenin içerisinde vereceğimiz önergede şunu
düzenliyoruz ki buradan aldığımız kaynakları, buranın getirilerinden elde
edilecek kazançla tekrar fona iade etmenin de kuralları ortaya konulmaktadır.
Yani bir para orada duruyor, o para orada dururken bunu belli kurallarla,
böylesine istihdam yaratacak bir proje için kullanmayıp da Allah aşkına ne
yapacağız? Bankalara mı destek vereceğiz, fonlara mı destek vereceğiz? Siz
kimden yanasınız? Güneydoğu’daki açtan, işsizden, yoksuldan mı yanasınız, yoksa
bankaları fonlamaktan yana mısınız? (MHP ve CHP
sıralarından “Allah, Allah” sesleri, gürültüler) Onun için, burada duracak para “Aş olsun, iş olsun, istihdam
olsun, barış olsun, ekmek olsun.” diye ödenen paradır. Onun için de buradaki bu
düzenlemeyi önemsiyorum. Yine, sadece işsizlik sigortası fonlarından… ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Zaten hazine kullanıyor borç olarak. AGÂH KAFKAS (Devamla) – Sevgili Hocam, işsizlik sigortası
fonlarından sadece işsiz kalanları fonluyorduk. Biz,
hep beraber biliyoruz ki bizim eğitim sistemimizle üretim sistemimizin
arasındaki bağ çok kopuk, maalesef kopuk. Yani eğitimle istihdam arasında bir
bağımız yok. Biz, burada aktif iş programları yapacağız. Buradan aktarılan
kaynaklarla, üretime, istihdama ne ihtiyaç varsa, kimin nasıl bir iş gücüne ihtiyacı
varsa onları eğitip istihdamın emrine sunacağız ve işsizliğin azaltılmasına
katkı vereceğiz. O nedenle, buraya çıkıp, geçmişten ezberlediğimiz türküleri
söyleyip Çivi çakmadınız, bunu çarçur ediyorsunuz… Şimdi, bunları, bu söylemleri, biz, 22’nci Dönemde,
-buradaki grupların yarısından çoğu değişti, bazı gruplarımız geçen dönem yoktu
ama- geçen dönem çok dinledik; hem de temcit pilavı gibi, konserve açar gibi
her gün aynı tonda ve biraz daha artan tonlarda dinledik bu yoksulluk
edebiyatlarını ama gördük ki bunun piyasası yok arkadaşlar. “Çivi çakmadınız.” derseniz o çivi çakma modası eski tarihlerde
kaldı. Şimdi biz yaptıklarımızı cumhuriyet tarihi boyunca yapılanlarla
kıyaslıyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. AGÂH KAFKAS (Devamla) – Biz diyoruz ki: Türkiye'nin millî geliri
cumhuriyet tarihi boyunca şuydu, biz onun üzerine cumhuriyet tarihi boyunca
olandan daha fazlasını koyduk. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP ve MHP
sıralarından gürültüler) OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kaç tane fabrika açtınız? MUHARREM VARLI (Adana) – Söyle, söyle! AGÂH KAFKAS (Devamla) – Biz diyoruz ki: Cumhuriyet tarihi boyunca
ihracatımız şuydu, biz onun 2 katından daha fazlasını üstüne koyduk. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – İthalat, ithalat! AGÂH KAFKAS (Devamla) – Biz diyoruz ki: Cumhuriyet tarihi boyunca
yapılan duble yollar şu kadar kilometreydi, bir o
kadar da biz koyduk. Yani biz -“Çivi çakmadınız.” muhabbetinden vazgeçin-
yaptıklarımızı bir önceki dönemle kıyaslamıyoruz, yaptıklarımız ortadadır, bunu
da aziz milletimiz tescillemiştir. ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – İthalatı atladınız, yoksulluğu
atladınız. AGÂH KAFKAS (Devamla) – Demokrasiye inanacağız. Önümüze bakacağız.
Bu ülkede barışın, istihdamın, ekmeğin, işin büyümesi konusunda
herkes üzerine düşeni yapacaktır diyorum ve ben yüce heyetinizi içtenlikle
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kafkas. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili
Osman Durmuş konuşacaktır. Buyurunuz Sayın Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; 224 sıra sayılı kanunun birinci bölümü üzerinde MHP
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz evvel, satılan, atılan, yağmalanan ama yerine bir şey
yapılmayan reklamları izlediniz. (MHP sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri, İş Kanunu’nun amacı, işverenler ile bir
iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma
ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemektir. Burada düzenlenen hak
ve yetkiler işçilerle ilgilidir. Kanun’un işçinin işsiz kaldığı, kara günler
için oluşturduğu Sigorta Fonu işvereni sübvanse etsin diye bir talimat Kanun’da
yoktur. AKP üç yıldır bir istihdam reformu yapacağı propagandasını söyleye
söyleye gelmiştir. Biraz evvel Sayın Bakan da “İşçi
ile işveren bütünleşmiştir.” diyor. Değerli arkadaşlarım, bu Sigorta Fonu
işçinin cebinden alınan, devlet tarafından sübvanse edilen, ama işçi için
değil, işsiz kalan için kullanılacak sigorta fonudur. İşsiz, aç, dün bizim
grubumuzda, yirmi gündür beslenemediği için bayılan o tür insanlar için
düzenlenmiş bir fondur. HASAN ANĞI (Konya) – Sayın Durmuş, nasıl gelmiş buraya kadar aç
insan? OSMAN DURMUŞ (Devamla) - Bu fonla fakiri, fukarayı, işsizi
sübvanse edeceksiniz. Oradan palavra laf atmayacaksınız. MUHARREM VARLI (Adana) - Külah da kalmadı, külah. OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Kırgız külahı da bulamadım buraya getirip
koyacak. AKP İktidarı döneminde, birçok kamu üretim ve hizmet tesisi
“özelleştirme” adı altında yabancı sermayeye veya özel sektöre devredilmiştir.
Bu kurumlarda istihdam edilen personeli bir kamu havuzunda toplayarak daha
sonra çeşitli kamu kurumlarına gizli işsiz olarak aktarılmıştır. İşsiz kalan
çalışanlarımızın yeni iş bulana kadar geçimini temin edecek ücreti temin için
İşsizlik Sigorta Fonu bizim Hükûmetimiz döneminde
oluşturulmuştur. Bu fon, işçilerden kesilen ve kamu desteğiyle toplanan
primlerin nemalandırılmasıyla 32,6 milyar YTL’ye ulaşmıştır. AKP Hükûmeti işçinin parasını, işsiz kalanın parasını işverene
destek olarak kullanmaktadır. İşverenler isteyince, bizim koalisyon şartlarında
büyük mücadeleler sonucu çıkardığımız İş Yasası’nı üç kez değiştirdiniz. İşçi maliyetlerinin yüksekliği ortadadır. Bu konuda Avrupa ve OECD
ölçüleri de ortadadır. İşçi primlerininin yüzde 5’ini
işveren payından
indirebilirsiniz. Ama, bunu İşsizlik
Fonu’ndan karşıladığınız zaman yoksulun parasıyla zengini sübvanse etmiş
olursunuz. Onun için, gelin, bu primi indirin ama hazineden verin tamamını.
Kaldı ki, bu size istihdam da sağlamayacak. Niçin? Bir şart koyuyorsunuz:
Sigorta borcu olmamak, vergi borcu olmamak… Borçsuz işveren mi kaldı ki!
Dolayısıyla, gelin, bu yüzde 5 primi tüm işverenlere uygulayalım. Borcu niye
var? Sigorta payları yüksek olduğu için, vergi dilimleri yüksek olduğu için.
Ödeyemiyor, batmış, batma durumuna gelmiş. Onun için, o insanlara asıl
verilmesi lazım. Borcu olmayan, zaten iyi durumdaki adam. İyi
durumdaki adama yoksul işçinin parasını vermek günahtır, vebaldir. Değerli milletvekilleri, tarım iş sahasında yüzde 25 olan nüfusu
yüzde 15’e indirdiniz, IMF istiyor diye. Bu çiftçileri şehre göçe zorladınız.
Varoşlara geldiler, aş ve iş bulamıyorlar. Bunları bir kilo makarnaya, mercimeğe, nohuda ve kömür paketine muhtaç
hâle getirdiniz. İŞKUR, İş Yasası bunların meslek edindirilmesi için eğitilmesi
gereğini söylüyor ama onu da yapmadınız, bunlara yeni bir meslek kazandırmadınız.
İşsiz olarak varoşlarda, belediye başkanlarınız törenlere arabalara bindirip
getiriyor, giderken de ceplerine belli harçlıklar koyuyor ve siz, partizan,
taşıyıcı köylü yaptınız. Değerli milletvekilleri, tarımda geride kalan 10 milyon insana da
insanca yaşayabileceği bir geliri temin etmediniz. Onların sosyal güvenlik
primini verecek paraları dahi yok. Onun için, seçim döneminde 9 milyon 600 bin
olan yeşil kartlı sayısını 14 milyon 600 bine çıkardınız. Seçim bitti 5 milyon
400 bininin yeşil kartını iptal ettiniz. Şimdi soruyorum: yeşil kartı iptal
edilen 5 milyon 400 bin insan, sizin, seçmen kütüğünde oy kullandırtmadığınız
insanlar mı? Bu 5 milyon 400 bin insana iş verebildiniz mi, meslek
kazandırabildiniz mi? Niçin İşsizlik Fonu’nu bunları iş sahibi yapmak için
kullanmıyorsunuz? Bir önceki Sosyal Güvenlik Bakanımız 25 katrilyon sigorta priminin
toplanamadığını söyledi. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – 44 oldu. OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Sayın Bakanımız “45 milyar YTL ya da 45
katrilyon.” diyor. Hükûmetlerin görevi nedir? Siz bu
primi toplayamıyorsanız, kayıt dışılığı bu boyutlara ulaştırdığınız anlamına
gelir ya da işçiyi, prim ödeyecek kişiyi iyice fukaralaştırdınız, onlar
primlerini ödeyemiyorlar demektir. Siz sosyal güvenliği çökerttiniz, insanları
sadakaya muhtaç hâle getirdiniz demektir. (MHP sıralarından alkışlar) ASIM AYKAN (Trabzon) – Çökerten Güniz Sokak’ta. OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Gözünüzü işsizin, yoksulun İşsizlik
Fonu’na dikmişsiniz. Her şeyi tükettiniz. Millî parkları satışa çıkardınız,
ormanları satıyorsunuz, mayınlı alanı satıyorsunuz. Altı yıldır altı kuruş
vermediğiniz GAP projesini yerel seçimler yaklaşınca hatırlıyorsunuz. İşsizin 8
katrilyon lirasını iç edeceksiniz, üstelik devletin 1/6/2000
yılından bu yana yaptığı katkı payını geri elinden alıyorsunuz, dün bizim
verdiğimizi elinden alıyorsunuz. Kendinizin yeni verdiği bir şey yok.
Nemalarını da alıyorsunuz. Belli oluyor, diyorsunuz ki: “Devlet işsize ve
yoksula destek vermez işverene destek verir.” Belli oluyor, işçi, çiftçi,
memur, esnaf, emekli ve işsiz perişan. Siz onların hakkını da başkasına
yediriyorsunuz. Olsun, siz ılımlı İslamsınız, her şey size feda olsun!
Muhalefet “Şimdiye kadar niye kaynak artırmadın, aktarmadın; sizden önceki hükûmetlerin başladığı işleri neden sürdürmediniz?” deyince
aldatmaya sapıyorsunuz “Bakın, GAP’a para verecektik mâni oluyorlar.”
diyorsunuz. Altı yıldır neredesiniz? Niye vermediniz? Demir Çeliği sattınız, PETKİM’i sattınız, TÜPRAŞ’ı
sattınız, cumhuriyetin tüm yatırımlarını sattınız yerine ne yaptınız? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Niye GAP’a vermediniz? OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Niye vermediniz yüzde 10’unu? Yerine ne
kurdunuz? Hani çelik fabrikanız, hani elektronik fabrikanız, nerede neyiniz
var? Nereden nereye… Sat babam, sat! Hariri zengin, Ofer
zengin, Oger zengin, ben fukara! (MHP ve CHP sıralarından
alkışlar) Maşallah, maşallah!.. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Nazar boncuğu… OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Yolsuzlukları dile getiren televizyon ve
gazeteleri de bir bir ele geçiriyorsunuz. Kanaltürk’ü de altın alanınız satın aldı; gözünüz aydın. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Size sitem ediyordu Kanaltürk,
size sitem ediyordu. Aradın herhâlde? OSMAN DURMUŞ (Devamla) - “Yoksulun sırtından soyan soyana/ Yiğit
muhtaç olmuş kuru soğana.” diyen şair gibi… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Emeğin hakkını vermediler.” diyordu. OSMAN DURMUŞ (Devamla) - “İstikrara oy verdim dediğinden bu yana, Keneler üşüştü köylü her cana. Kırım kongo virüsünü saldınız al kana, Yürek bu acıya nasıl dayana. (MHP sıralarından alkışlar) MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İşte AKP’nin Türkiyesi
değil mi? OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Gönül diyor ki: Milletim, halkım uyana, Gözünü bağlama yalancı satılık ekrana. Soyguna, vurguna, yol verme aldana, aldana, Yerel seçimlerde bir fırsat var anlayana. Değerli milletvekilleri, yeni yağma kapısı için iş bulma görevini yürüten
İŞKUR’un yerine özel istihdam büroları açacaksınız.
Bu büroları açanlarda Türk vatandaşı olma şartını kaldırıyorsunuz. Bize schengen vizesi uygulanıyor seyahatimiz için. Türkiye’de
serbestçe çalışmasına, yabancıların izin veriyorsunuz, karşılıklılık ilkesine
bakmadan. Bu konuda yeni izin verdiğiniz altmış bir kilise vakfının yurt içi ve
yurt dışı temsilcisi yabancıları unutmayın. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Yine kanunla bir yenilik daha getiriyorsunuz. Beş yıl boyunca
dağdakileri ovaya çağırdınız. Onlar karakollarımıza gece baskını verip can
almaya devam ediyorlar. Her gün ülkemizin her yöresinde şehit cenazeleri
kaldırıyoruz. Gazilerimiz ve yaralılarımızın tek tesellisi olan, devlet
tarafından bir aile ferdinin işe alınmasını da bu yasayla kaldırıyorsunuz. Çıkıyor Sayın Kafkas, burada, “Özürlüyü işe alıyoruz…” Özürlü özel
sektörde yüzde 3 oranında alınıyordu, devlette yüzde 4 oranında alınıyordu.
Şimdi, siz, tutukluların, hükümlülerin yüzde 2’lik oranını kaldırdınız.
Terörden dolayı yakınını kaybedenleri artık işe almıyorsunuz. Burada bir şeyi
ifade etmek istiyorum. Vatan savunması yaptıkları için onlara kızıyor musunuz? MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Maaş var, maaş. OSMAN DURMUŞ (Devamla) – “Hayır” diyorsanız kanunun bu şekilde
çıkmaması lazım. O zaman çıkartmayalım. Tarihe kayıt düşmek için soruyorum:
Terör yapan mı mağdur, şehit, gazi yakınları mı? Bu konuda karar verelim. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Gazi maaşlarını da biz bağladık. BAŞKAN – Sayın Durmuş, lütfen son cümlenizi söyleyiniz. OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Kamuyu çalışma hayatından çıkarıyorsunuz, PKK’ya destek verenlere
teşvik primi veriyorsunuz, şehit ve gazi yakınlarına ceza kesiyorsunuz… AGÂH KAFKAS (Çorum) – Ceza kesmiyoruz. OSMAN DURMUŞ (Devamla) – …“Özel sektör mağduruna iş vermesin.”
Diyorsunuz. Bu durumu seçmeninize nasıl anlatacaksınız? Yoksa siz de Tayyip
Bey’in posterine oy isteyenlerden misiniz? Post gider, poster gider, ülke ve
millet baki kalır. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Durmuş. Birinci bölüm üzerine… AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkan, isim vererek sayın konuşmacı
eleştiride bulundu. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sataşma olmadı, yanlışları düzelttim
Başkanım. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, hayır, çarpıttı sayın
konuşmacının konuşmalarını. BAŞKAN – Kime sataşma var? AGÂH KAFKAS (Çorum) – Düzeltebilir miyim, benim ismimden
bahsederek söylemediğim şeyleri söyledi. MUHARREM VARLI (Adana) – Her zamanki yaptıklarını yaptılar, Osman
Bey de onu söyledi canım. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, biraz önceki konuşmacı,
konuşmacımızın konuşmasına atıfta bulunarak düzelttiğini iddia etti ama
konuşmacımızın söylemlerini tamamen farklı bir yöne getirdi. Eğer izin
verirseniz… BAŞKAN – Buyurunuz, bir dakikada cevap veriniz. Bir dakika
yanlışlığı düzeltmeniz için yeterli. Buyurunuz. VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1.- Çorum Milletvekili Agâh
Kafkas’ın, Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un,
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması AGÂH KAFKAS (Çorum) – Yani, yanlışın neresini düzelteyim? BAŞKAN – Ee o zaman hemen düzeltin. AGÂH KAFKAS (Devamla) – Hiçbirisi doğru değil ki adamın
söylediklerinin Sayın Başkan, nasıl düzelteceğim ben bir dakikada? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hepsi yanlış zaten. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Yasayı oku! BAŞKAN – Lütfen… Sayın… AGÂH KAFKAS (Devamla) – Şimdi, deniliyor ki: “Terör, terör mağduru
Türkiye... Bir terörde şehit olanın, şehidin yakını bu ülkeye ve bu millete
emanettir.” Bunun üzerinden siyaset yapmak da benim inancıma göre ahlaki
olmayan bir davranış biçimidir. (AK Parti sıralarından alkışlar) MUHARREM VARLI (Adana) – Siz yapıyorsunuz, siz! AGÂH KAFKAS (Devamla) – Değerli Başkanım, bu yasada koyduğumuz
kural şudur: Devlet üzerine almıştır ve bugüne kadar 350 tane özel sektörde
istihdam var. MUHARREM VARLI (Adana) – Hadi oradan! AGÂH KAFKAS (Devamla) – Terör mağduru da devleti tercih ediyor,
biz de devletin şu andaki terör mağdurlarıyla istihdam arasındaki konulan ölçü
devlet tarafından istihdamı karşılayacak ölçüdür. Hiçbir terör mağdurunun,
terör yakınının mağdur edilmesi söz konusu değildir. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hayır, yanlış söylüyorsun. SÜLEYMAN TURAN ÇİRKİN (Hatay) – Terazi mi var elinde? AGÂH KAFKAS (Devamla) – Sosyal devleti inşa ediyor olmamızdan
dolayı… Allah aşkına bu ülkenin değerlerinden, bayrağından, şehidinden siyaset
yapmaktan vazgeçin, milletin yakasını bırakın! (AK Parti sıralarından alkışlar,
MHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Teşekkürler. MUHARREM VARLI (Adana) – Hâlâ aynı şeyi yapıyorsunuz. Siz o
siyaseti yapıyorsunuz, siz. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkanım… MUHARREM VARLI (Adana) – Utanmadan da buradan millete yanlış bilgi
veriyorsunuz. Ayıp ayıp! AGÂH KAFKAS (Çorum) – Yanlış bilgi veren şerefsizdir! MUHARREM VARLI (Adana) – Yanlış bilgi veren şerefsizdir, evet
doğru söylüyorsun! Çok doğru söylüyorsun, aynen öyle. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İstihdamı kaldırmıyor musunuz, istihdamı? BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, yeterli olmuştur görüşme. Şimdi, birinci bölüm üzerinde… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, sözcü söylediğim hiçbir
şeyin doğru olmadığını söyleyerek yalan söylediğimi… “Adamın söylediği hiçbir
şey doğru değildir.” dedi. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, “Neresi düzeltilecek.” dedi. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – “Neresini düzelteyim…” İzin verirseniz bir cümleyle düzelteyim. BAŞKAN – Bir dakika süre veriyorum ve bu konuşmayı böylece sona
erdiriyorum. Lütfen ona göre konuşunuz. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sataşmaya meydan vermesin Sayın
Başkanım. BAŞKAN – Tekrar, lütfen, yeni bir sataşmaya yol açmayınız. Buyurun. 2.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas’ın, konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
özel sektör bu yasadan önce, hâlen yüzde 6 oranında özürlü, kader mahkûmu ve
terör mağdurunu istihdam etmekteydi. Yüzde 3’ü özürlü, yüzde 2’si mahkûm, yüzde
1’i de terör mağdurudur. Şimdi, özel sektörün üzerindeki bu yüzde 3’lük hisse
kaldırılmıştır. Kamu yüzde 4 özürlü, yüzde 2 eski hükümlü toplam yüzde 6 kişiyi
istihdam ediyor. Yüzde 6 artı yüzde 3, yüzde 9 yapar. Hâlbuki,
daha evvel yüzde 12 istihdam vardı. Sayın Kafkas nereyi doğru söylüyor? Sayın Kafkas’ın doğrusu bu,
benim doğrum da budur. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler efendim. V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam) 2.- İş Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile
Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/570, 2/227, 2/228) (S. Sayısı: 224) (Devam) BAŞKAN - Birinci bölüm üzerinde şahsı adına İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz söz istemiştir. Buyurun Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakikadır. ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1’inci maddeyle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, gerçekten, görüşülmekte olan bu yasa
tasarısında çok gariplikler var. Bu garipliklerin birisi: Bu yasanın, aslında,
Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmesi gerekiyordu, çünkü hazine işlemleriyle
ilgili, bütçeye gelir aktarmasıyla ilgili birtakım hükümler içeriyor. Mali
ağırlığı olan bir yasa, mali ağırlığı daha fazla olan bir yasa. Buna rağmen
Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmemiş olmasının bana göre sorgulanması
gerekiyor. Buna Sayın Bakanın cevap vermesini istiyorum. Değerli arkadaşlar, bu yasanın ikinci garip tarafı: Birtakım
özellikleri yanında önemli özelliği, İşsizlik Sigortası Fonu’nun kullanılması
yasası, yani daha doğrusu tamamıyla yasa İşsizlik Sigortası Fonu’nun Hükûmet tarafından nasıl kullanılacağını belirleyen bir
yasa. Şimdi, değerli arkadaşlar, zaten bugüne kadar siyasi iktidar bu
İşsizlik Sigortası Fonu’nu kullandı, bundan sonra daha fazla kullanmak istiyor.
Bugüne kadar bu fonun yüzde 5’i kullanıldı, yani işsizlik ödeneği olarak bu
fonun yalnızca yüzde 5’i kullanıldı. Şimdi, değerli arkadaşlar, siz bir fon oluşturuyorsunuz, bunun
adına İşsizlik Sigortası Fonu diyorsunuz. Bugün Türkiye’de resmî rakamlara göre
2,5 milyon işsiz var, 2 milyon da TÜİK’in, aslında
işsiz kabul etmediği ama “bunlar yarın iş bulsa çalışacak” dediği işsiz var.
Türkiye’de 5 milyon işsiz varken, İşsizlik Sigortası Fonu varken, bunun yalnız
bugüne kadar yüzde 5’i kullanılmış, yüzde 95’i duruyor. Şimdi değerli arkadaşlar, siz işsizlikle ilgili bir fon kuruyorsunuz
ve bunu kullanmıyorsunuz ve 5 milyon işsiz var, “Gelir dağılımı düzeldi.
“yahut” Yoksulluk yok.” diyebiliyorsunuz. Dolayısıyla bu fon bugüne kadar
istismar edilmiştir, bundan sonra da istismar edilecektir. Arkadaşlar, bu fonun kullanılması aslında işçinin parasının
kullanılmasıdır. Kimse GAP’a karşı çıkmaz, ama devlet ile Hükûmeti
karıştırmayın arkadaşlar. Bu fon işçinin parasıdır, bu fona yapılan devlet
katkısında da halkın ve işçinin vergisi vardır. Şimdi siz devlet payı olarak bu
fonun bir kısmını alıp kullanıyorsunuz. Peki, devlet payı dediğiniz nedir?
Devlet payı da milletin parasıdır, devlet payı da işçinin parasıdır. Bu durum
karşısında bu toplum, bu halk Hükûmete devleti geçici
olarak yönetsin diye yetki verdi. İşçinin parasını kullanmaya ne yetkisi var ne
hakkı var. Çünkü Hükûmet de burada basiretli tüccar
gibi davranmak zorundadır; devlet malını, halkın malını kullanırken basiretli
davranmak zorundadır. Onun için değerli arkadaşlar, bu fonun kullanılmasının
yasaya aktarılması aslında doğal yasaya da aykırıdır, etik açıdan da doğru
değil, gelir dağılımı açısından da doğru değil. Dolayısıyla bu yasadan bu fonun
kullanılmasının kaldırılması gerekiyor. Değerli arkadaşlar, sosyal devlet diyorsunuz… Burada nisan başında
bir arkadaşımız “Kömür dağıtmak sosyal devlet değil mi?” diye sordu. Şimdi,
değerli arkadaşlar, sosyal devlet, işsizin parasını kullanmak demek değildir,
sosyal devlet, işsize iş bulmak demektir. Siz işsize iş bulmadığınız gibi,
işçinin parasına, işsizin parasına, potansiyel işsizin parasına göz dikmişseniz
bunun sosyal devletle alakası yoktur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Kaldı ki arkadaşlar, bakın, burada
zaman zaman tartışıyoruz. Bütçeden ödeneklerle,
bütçenin ödeneğiyle kömür dağıtmak elbette çok fazla tenkit edilemez. Ama ben
soruyorum: Şimdi, Doğu Anadolu’da her evin kışın 2 ton kömür yakması lazım, siz
500 kilo dağıtıyorsunuz. Peki, gerisi ne oluyor? Yani 1,5 tonunu ne yaptınız?
Onun hesabını verin. Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, burada “sosyal devlet
anlayışı” diye işçinin parasını kullanmak çok yanlıştır; bu çelişkilidir ve bu
işten vazgeçmeniz lazım. Zaten hazine bunu borç olarak kullanıyor ve hazinenin
bu fon için verdiği faiz, 2007 yılında 4,7’dir. Oysaki piyasaya verdiği faiz,
reel faiz, enflasyondan sonra, 7,40’tır. Yani kullanıyor, bir de düşük faiz
veriyor. Yetmedi, tamamına el koyuyor. Teşekkürler, saygılar. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz. Sayın Bakan, buyurun. Lütfen, konuşmanızı kürsüde yapınız. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Süreniz on dakikadır. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. Değerli milletvekili arkadaşlarım, benim Genel Kurulda olmadığım
bir anda bu zorunlu istihdamla ilgili tartışma olmuş, değerlendirmeler olmuş
daha doğrusu. Bununla ilgili, bildiğiniz gibi, kamuda özürlü kotası yüzde 4,
eski hükümlü yüzde 2, terör mağduru ise binde 7; özel sektörde ise özürlü yüzde
3, eski hükümlü yüzde 1, terör mağduru ise yüzde 2 kotası uygulanıyor. Bizim bu
getirdiğimiz düzenlemede, özel sektörde yüzde 3’lük özürlü istihdamının işveren
primlerini hazine karşılıyor. Eski hükümlüyle ilgili ise kamudaki yüzde 2’lik
kota aynen devam ediyor, yasada muhafaza ediliyor. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakan, çalıştırma zorunluluğu
kaldırıldı mı? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Şimdi,
özelde yüzde 1 kaldırıldı. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani, çalıştırma zorunluluğu kaldırıldı
mı? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Şimdi,
bakınız, özelde kota kaldırıldı, yüzde 1’lik kota kaldırılıyor, kamuda yüzde 2
muhafaza ediliyor. Şimdi, bunun tabii gerekçeleri var. Neden böyle bir
düzenleme yaptık? Yani, özel sektörün üzerinden yükleri kaldıralım diyoruz,
kaldırdığınız yüklerin de sosyal hayatımızı zedelemeyecek yükler olması
gerekiyor. CANAN ARITMAN (İzmir) – Yani, terör mağdurları yük müdür efendim? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bizim
burada, özel, eski hükümlü yüzde 2… CANAN ARITMAN (İzmir) – Terör mağdurları yük müdür? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Efendim,
teröre geleceğim biraz sonra, müsaade edin. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Yüzde 13’ten yüzde 10’a iniyor toplamda. CANAN ARITMAN (İzmir) – Ayıp, ayıp! Eğer bunları yük görüyorsanız,
çok ayıp. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, açık oturuma dönüyor
burası. BAŞKAN – Lütfen, sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmaya yol
açmayalım. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Şimdi,
bakınız, ben Bakanlığımda da geçen dönemde grup başkan vekiliyken de buradaki
ilişkilerimde, konuşmalarımda Meclisin mehabetine uygun davranmayı şiar edinen
arkadaşlardan birisiyim, büyük çoğunluğun da bu ölçüye uyduğuna inanıyorum.
Burada benim konuştuğum şey, az önce tartışılan bir konuya açıklık getirmek.
Bunun neresi ayıp bunu anlayamadım. CANAN ARITMAN (İzmir) – Yük görmeniz ayıp efendim. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Neyi
efendim? CANAN ARITMAN (İzmir) – Özürlüyü, terör mağdurunu yük olarak
görmeniz ayıp. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –
Gördüğümüzü nereden anladınız? Daha söylemedik ki! CANAN ARITMAN (İzmir) – Yük demek ayıptır, o anlayış ayıptır. BAŞKAN – Devam edin Sayın Bakan. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –
İşverenin üzerindeki yükleri kaldırma… Az önceki konuşmamda da söyledim, bak
hocam yanınızda, söyleyin. OECD ortalamasına göre asgari geçim indirimi
inmezse, 5 puanlık indirimi yapmazsanız… İşverenin ve istihdamın üzerindeki
yükler OECD ortalamasının üstünde mi, altında mı? Bunun cevabını verelim. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Bakanım, indirelim, hazineden
verelim. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –O hâlde,
şimdi bir paket çerçevesinde bir düzenleme yapılıyor. Bunlardan bir tanesi de
zorunlu istihdam. Zorunlu istihdamla ilgili düzenlememizin bir tanesinde,
özürlüyle ilgili özel sektördeki yüzde 3’lük özürlü kotasının işveren payını,
primini hazine karşılayacak, birincisi bu. Eski hükümlüyle ilgili kamuda
çalıştırma zorunluluğu devam ediyor yüzde 2, ama özelden yüzde 1’lik kotayı
kaldırıyoruz. Neden? Yani hükümlü olmayı bir teşvik unsuru hâline getirmek
doğru değil düşüncesindeyiz. Ayrıca, özel sektörden bize gelen şikâyetler ve
taleplerde, özel sektörde hükümlü olarak çalışan, kamuda bunlar çok fark
edilmiyor ama özele hükümlü olarak gittiği zaman iş barışı açısından da başka
sorunların yaşandığı ifade edildi. İstihdam açısından baktığın zaman, mevcut
kontenjanlar açısından baktığınız zaman bir sıkıntı da yaşanmıyor, yüzde 2’lik
kontenjan bu ihtiyacı da büyük ölçüde karşılıyor şu an itibarıyla. İkinci esas üzerinde durduğumuz konu da şudur: Aktif iş gücü
programları çerçevesinde çok ciddi bir kaynak transferi yapıyoruz ve
cezaevlerindeki mahkûmların aslolan eğitimi ve oradan
çıktıkları zaman meslek sahibi olarak çıkmaları son derece önemlidir. Bunu -şu
anda yapılan eğitim faaliyetleri var, mesleki eğitim faaliyetleri var- bu
süreçte imkânlarımız daha da genişlediği için, daha da yoğun bir şekilde
oradaki kalış süreleriyle paralel olarak… Gerekirse ikinci bir meslek edinme
konusunda bile onlarla meşgul olmak, onları geliştirmek, sosyal hayata
kazandırma çabası hedeflenmektedir bu yasa ile. Terör mağduruna gelince… Bakınız, 1995 yılından bugüne terör
mağdurlarıyla ilgili olarak özel sektörde istihdam edilen terör mağduru sayısı
489. Yani, terör mağduru olan vatandaşlarımızın talebi özel sektörde değil,
kamudadır. Yoğun bir şekilde kamuda talep vardır ve bu konuda da kontenjanımız
müsaittir. Biz ne yaptık bu yasada? Binde 7 olan bu kontenjanı yüzde 1’e
çıkardık. Dolayısıyla, şu anda açık kontenjanımız var terör mağdurlarıyla
ilgili. Umuyoruz ve diliyoruz ki bu kontenjanı dolduramaz noktada olan terör
mağdurlarının sayısı bundan sonra da artmaz, terör de olmaz, terör de biter ve
şu anda çok çok yeterli olan bu kota bu şekilde
kalır, hatta tümden ortadan da kaldırabiliriz, kaldırma imkânı doğar. Yaptığımız düzenleme, bütün artıları, eksileri değerlendirilerek
huzurlarınıza getirilmiş olan bir düzenlemedir, yoksa bir yük görülmesi,
çalışanın yük görülmesi, özürlünün yük görülmesi şeklinde değildir. İşveren de
bizim işverenimizdir, hükümlü de bizim hükümlümüzdür, terör mağduru da bizim
terör mağdurumuzdur, özürlü de bizim özürlümüzdür. Ama buradaki dengeleri
kurarken iş barışı açısından olayın bir bütün olarak ele alınmasının doğru
olacağı düşüncesiyle bu düzenlemeyi huzurlarınıza getirmiş bulunuyoruz. Yerinde
bir düzenleme olduğuna inanıyoruz, eleştirilere de son derece saygımız vardır
ama tekrar ediyorum: Amaç istihdam alanını genişletmektir. Amaç daha çok
kişinin çalışmasına ve işsizliği önlemeye dönük adımların atılmasıdır, bu
çerçevede yapılan bir düzenlemedir. Değerlendirme yapan arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan. Şahsı adına Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman söz istemiştir. Buyurun Sayın Akman. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakikadır. YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde
şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. İş hayatımıza ve istihdama çok ciddi katkılar getirecek olan bu
yasa, birçok açısıyla önem arz ediyor. Özellikle genç ve kadın istihdamı ile
ilgili öyle zannediyorum ki önümüzdeki günlerde çok ciddi bir istihdam imkânı
meydana getirecek. Tabii, yaklaşık kırk civarında maddeden oluşan bu kanun
tasarısının tamamını bu kısa konuşma çerçevesinde değerlendirecek değilim. Ben
esas itibarıyla bu kanun tasarısının 19’uncu maddesi ile ilgili bazı
düşüncelerimi yüce heyetinizle paylaşmak istiyorum. Bundan birkaç ay önce -22 Temmuz seçimlerinden sonra- Sayın
Başbakanımız “Beş yıl içerisinde GAP projesini tamamlayacağız, bitireceğiz.”
dediği zaman bölge insanı olarak ciddi şekilde bir heyecan duymuş idik ve
bugüne kadar hiçbir sözünü yerde bırakmayan Sayın Başbakanımızın bunun altını
nasıl dolduracağını ciddi şekilde, tabii biz de merak ediyor idik. Bugün huzura getirilen bu yasa tasarısının 19’uncu maddesinde
İşsizlik Fonu’nda birikmiş olan nemalardan bir kısmı bildiğiniz üzere GAP
projesinin bitirilmesi için harcanacak. Birinci sene, 1,3 milyar YTL İşsizlik
Fonu’nda birikmiş olan nemalardan ama müteakip senelerde, daha sonraki dört
yılda ise nemaların yaklaşık dörtte 1’i -ki bu her sene artan oranda bir rakamı
ifade edecek- GAP projesine aktarılacak. Bunun yanında yine özelleştirmeden
elde edilecek gelirlerden bu yıl için 1 milyar YTL düşünülmektedir. Önümüzdeki yıllarda da yine artan oranda özelleştirme gelirinden de
bir miktarı GAP projesine aktarmak suretiyle beş sene içerisinde yani 2012 yılı
sonuna kadar Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendisinden sonraki en büyük
projesi diye adlandırdığımız ve GAP’la ilgili rakamları telaffuz ettiğimiz
zaman bütün ülke olarak hepimizin heyecan duyduğu GAP projesini bitirme
imkânına sahip olacağız. GAP projesini bitirmek demek 4 milyon civarında -master planında 3,8 milyon kişiden bahsediyor- insanın iş
ve aş imkânına sahip olması demek. Şu ana kadar bir kısmı bitirilmiş olan 22
tane barajın, 19 tane hidroelektrik santralinin bitmesi demek ve en önemlisi,
esas istihdam meydana getirecek olan ve bugün bu kaynağın da aktarılacak olduğu
sulama ile ilgili olarak da yüz binlerce dönüm alanın sulanması demektir. Değerli arkadaşlar, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, bildiğiniz
üzere, bugünlerde çok ciddi bir kuraklık yaşanmaktadır. Bu kuraklığın boyutu ne
yazık ki çok büyüktür ve insanlarımız bu yazı ve önümüzdeki seneyi nasıl
geçireceklerini kara kara düşünmektedirler. Bugüne
kadar sosyal alanda ve tarıma destek alanında çok ciddi çalışmalar yapmış olan Hükûmetimizin bu alanda da çiftçilerimize ciddi destekler
sağlayacağına ben eminim. Bu kuraklığın artık bölgemiz için kader olmamasının
en büyük projesi de GAP projesinin bitirilmesi ve sulanabilecek o daha nice
güzelim on binlerce, yüz binlerce dönüm, hektar alanın da sulanmasıyla beraber
bugün, bu yaz için konuştuğumuz bu kuraklık da artık yaşanmayacaktır. Değerli arkadaşlar, bu tasarının tamamında olduğu gibi bu maddede
de buraya aktarılmış olan kaynakla ilgili, bazı muhalefet milletvekili
arkadaşlarımızın eleştirilerini hep beraber dinledik, bunlara katılmak mümkün
değil. Diğer maddelerde olduğu gibi, GAP projesine aktarılan
bu para da, şöyle bir misalle canlandırmak istiyorum, hasta olan bir insana
–Sayın Durmuş hekimdir- nasıl ki hapın göstereceği etki biraz daha gecikmeli
oluyor da damardan serum, kan ve ilaç takviyesi yapılınca çok hızlı bir şekilde
hastaya tesir ediyorsa, aynen bu misalde olduğu gibi, bu aktarılacak olan
paralar, başta GAP projesinde olmak üzere, diğer alanlarda aktarılacak olan
İşsizlik Fonu’ndaki paralar, istihdama aynı şekilde çok hızlı bir şekilde katkı
sağlayacak ve göreceksiniz, 2009 yılının istatistikleri 2008 yılından çok daha
iyi olacak, sonraki yıllarda, müteakip yıllarda da böyle, çok daha, yüzde
1’leri, 2’leri, 3’leri işsizlikte konuşacağımız bir dönemi hep beraber
yaşacağız. Ben, bu tasarının huzura getirilmesinden ve özellikle bölge insanı
olarak GAP’ın bu işin içerisine alınmış olmasından dolayı, başta Başbakanımız
olmak üzere, Çalışma Bakanımıza, değerli bürokratlarımıza teşekkürü bir borç
biliyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) AHMET ORHAN (Manisa) – İşçilere teşekkür et, işçilere! BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız, buyurun. YAHYA AKMAN (Devamla) – Söylendiği gibi, burada yapılan destekler
sadece işverene yapılan destekler değildir. Kaldı ki işveren düşmanlığı
yapmanın da bir âlemi yok bu memlekette. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hazineden yüzde 5 destek verin. YAHYA AKMAN (Devamla) – Biz teşvik bölgesi içerisinde olan bir
ilin temsilcileriyiz. Bölgemizde “Ne olur, iş adamları gelsin, yatırım yapsın.”
diye yıllardır yalvarıp duruyoruz. Ne adına yalvarıyoruz? Hem ülke ekonomisi
büyüsün diye yalvarıyoruz hem işsiz insanlarımız iş bulsun diye yalvarıyoruz.
Çünkü bunlar birbiriyle bağlantılı şeyler değerli arkadaşlar. İş adamının
olmadığı yerde işçi de olmaz, insanların olmadığı yerde devletten de söz
edilmez, hiçbir şeyden söz edilmez. Bu proje doğru bir projedir, yapılan iş doğru bir iştir.
Eleştirilerin hiçbirine katılmadığımı ifade etmek istiyorum. Bir bölge insanı
olarak, bizi heyecanlandıran GAP’ı da buna dâhil ettikleri için başta
Başbakanımız olmak üzere, emeği geçmiş bütün bakanlarımıza, arkadaşlarımıza
teşekkür ediyorum. Bu yasanın memleketimiz için, önümüzdeki günlerde istihdam
imkânına sahip olacak işçilerimiz için hayırlar getirmesini diliyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Beş senedir sesinizi yeni mi duydu Hükûmet? BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akman. Sayın milletvekilleri, şimdi, soru-cevap işlemine geçiyoruz. Süre on beş dakikadır. Bunun yarısını sorulara ayıracağım. Sayın Tütüncü, Sayın Işık, Sayın Paksoy,
Sayın Öztürk, Sayın Asil, Sayın Tankut,
Sayın Aydoğan ve Sayın Akkuş… İlk on kişi söz için
sıraya girmişlerdir. Sırayla söz vereceğim. Sayın Tütüncü, buyurunuz. Süreniz bir dakika. ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Bu yasa tasarısında, komisyonda diğer milletvekillerinin
teklifleriyle birleştirilmesi sonucunda, bir düzenleme var: Yurt dışı işçi
hizmetleri uzmanlarının yeterlik sınavı kaldırılıyor. Neden kaldırılıyor?
Bildiğimiz kadarıyla bu hizmet alanındaki personel son derece kaliteli,
uluslararası hukuk alanında akademisyenlerin dahi zor sahip olacağı bilgilere
sahiptir. Şimdi neden acaba bu düzenleme yapılıyor? Acaba bu düzenlemeyle
AKP’nin, genel müdür ya da genel müdürün üstünde atadığı bazı kadrolarını yurt
dışına bu yolla transfer etme gibi bir amaçları var mıdır? Teşekkür ederim Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tütüncü. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, Kütahya ilinin de içinde bulunduğu kırk dokuz
ilimizde 5084 sayılı Teşvik Yasası uygulamasının Danıştayca
yürütmesinin durdurulması ve 2008 yılında uygulamaya giren asgari geçim
indiriminin ardından bu illerimizde yatırım yapmış sanayicilerimiz her ay kişi
başına yaklaşık 250 YTL civarındaki avantajdan yararlanamaz hâle gelmişlerdir.
2005 yılında çıkarılan bu yasanın akıbeti ne olacaktır? Birçoğu fabrikasını
kapatma noktasına gelmiş olan bu sanayicilerimizin sorunlarının çözümü için
Bakanlığınızca hangi çalışmalar yürütülmektedir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık. Sayın Paksoy… MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. Sayın Bakanım, Kahramanmaraş ilimiz tekstil sektöründe 25 binin üzerinde
işçi çalıştıran, 2 milyar doların üzerinde katma değer yaratan, işsizliğin en
az olduğu illerimizden biridir. Ancak, tekstil sektörü Hükûmetin
düşük kur, yüksek faiz politikası sebebiyle büyük bir kriz içerisine girmiş
olup tesislerin yüzde 50’ye yakını kapanma noktasına gelmiştir. Dolayısıyla,
fabrikalardan işçi çıkarmalar başlamış, şu an itibarıyla çıkarılan işçi 7 bin
civarındadır. Korkarım bu artarak devam edecektir. Onun için, bu sektöre
İşsizlik Sigortası Fonu’ndan kaynak aktarmayı düşünür müsünüz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paksoy. Sayın Öztürk… HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: İş sağlığı ve
güvenliği hizmetleri konusundaki yükümlülüklerin yerine getirilmesinde
işverenlerin işletme dışında bu amaçla kurulu sağlık ve güvenlik birimlerinden
yararlanabilmesi daha ekonomik olması açısından uygun olarak
değerlendirilmektedir. Ancak 50’den daha az işçi çalıştıran işverenlere iş
sağlığı ve güvenliği önlemleri alma konusunda bir yükümlülük getirilmemektedir.
Bunları da dışarıda kurulu iş sağlığı ve güvenliği kurullarından hizmet almaya
teşvik edecek mekanizmaları tasarıda öngörmeyi niçin düşünmediniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk. Sayın Asil… BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Bakan, çalışanlarımız,
fondan yararlanma koşullarının ağır, fona ulaşma imkânı zor, fonun ödeme
koşulları mevcut düzenlemelere göre gerçekçi değil, sembolik rakamlar ödeniyor;
bu nedenle fonun gerçekçi bir hâle getirilmesini beklerken, kayıt dışı
ekonomiyi kayıt altına alıp fonu güçlendirmeden, sosyal güvenlik sistemini
kuvvetlendirmeden, kısaca sistemi yaygınlaştırmadan fonun durumundan
yararlanmayı, kaynaklarının başka amaçlarla kullanılmasını rasyonel buluyor
musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Asil. Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, 50 kişiden fazla işçi çalıştıran kuruluşlarda
hükümlü çalıştırma mecburiyeti bu tasarıyla kalkmaktadır. Şimdi sormak istiyorum: Topluma kazandırılması ve hükümlü olduğu
için kendi nafakasını kazanması konusunda bu insanlarımızın iş taleplerini
sadece kamu tarafından karşılayabilecek misiniz? Kamunun hükümlüleri istihdam etmesinden dolayı normal
vatandaşlarımızın istihdam taleplerinin karşılanmasında herhangi bir azalma söz
konusu olacak mıdır? Ayrıca, özel sektörün üzerinden yükleri kaldırmak için 50 kişi ve
fazlasını istihdam eden iş yerlerinden bu anlayış çerçevesinde doktor ve avukat
bulundurma mecburiyetinin de kaldırılması gerekmiyor mu? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tankut. Sayın Aydoğan... ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Fonun kuruluş amacı belli. Mevcut İşsizlik Sigortası Yasası, fonun amaca uygun kullanılmasına
izin vermiyor. Öncelikle fonun amaca uygun hâle getirilmesi
lazım. İşsize ödeme yapmak üzere bir fon kuracaksınız, ama buna karşılık
işsize ödeme yapmayacaksınız, yaptığınız ödemeler çok sınırlı olacak, ulaşma
imkânları dar olacak. Ondan sonra diyeceksiniz ki, elimizde para var, bunu
başka amaçla kullanalım. Bu başka amaçla kullanılmasını doğru buluyor musunuz? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aydoğan.
Sayın Akkuş… AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; 14 Mart 2007
tarihinde Ankara’da yapılan bir toplantıda dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanı İşsizlik Sigortası Fonu’nun amacı dışında kullanılmasına izin
vermeyeceklerini ifade etmiş iken, bu yasa İşsizlik Sigortası Fonu’nun amacı
dışında kullanılmasına izin vermektedir. Mesela, GAP’a 1,3 katrilyon TL
aktarılmaktadır. Bunun artarak devam edeceği de belirtilmektedir. 14 Mart
2007’den bugüne ne değişti de fikir değişikliği oldu? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akkuş. Son olarak, Sayın Genç, buyurunuz. Sayın Genç… KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Başkanım, benim ismimi okumadığınız için ben yanlış anladım. Efendim, aslında Türkiye'nin kaynakları çok fazla. Bugün gazetede
de haber var, Unakıtan’ı dünyada “Yılın Maliye
Bakanı” ilan etmişler. Sebebi, Citibank’ın 3,5 milyar
dolarlık vergi borcunu Merkezî Uzlaştırma Komisyonunda kaldırdığı için. İşte Türkiye bu zihniyetle yönetiliyor. Hâlbuki işte İşçi
Fonu’ndan para alınıyor, bu, işsizlere dağıtılmıyor, başka alanlarda
kullanılıyor ama devletin kaynaklarını böyle hatıra binaen getirip ondan sonra
diğerlerine, yabancı şirketlere peşkeş çektiriliyor. AGÂH KAFKAS (Çorum) – Bu sorunun neresine cevap verecek? KAMER GENÇ (Tunceli) - Şimdi, Sayın Başkanım, aslında, bu biraz
önce benim sorduğum soruyu arkadaş sordu da… Bu İşsizlik
Fonu’nun işsizlere harcanması lazım. Neden getirip de başka sahalara
harcıyorsunuz? O zaman, başka sahalara harcıyorsanız, bu İşsizlik Fonu’nu
kaldırın. Benim demek istediğim bu efendim. BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç. Sayın Bakan, buyurunuz. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. Şimdi, bu işsizlik ödeneğiyle ilgili şu anda bir miktar artış
sağlıyoruz. Yapılacak olan, işsizlik ödeneğinin netinin yüzde 50’siydi, bunun
brütünün yüzde 40’ını ödeyeceğiz. Dolayısıyla bir miktar bir artış sağlanıyor.
Yeterli mi? Yani genel İşsizlik Fonu uygulamaları, işsizlik ödeneği
uygulamalarına baktığınız zaman orta düzeylerdeyiz. Ama daha iyi noktalara
taşınması konusunda da önümüzdeki süre içerisinde, yararlanma koşullarını da
düzenleyecek yeni bir düzenlemeyle de karşınıza gelebiliriz. Şimdi, İşsizlik Sigortası Fonu amacının dışında mı kullanılıyor?
Şimdi, amaçları belli, fonun geldiği düzey belli, fon hangi noktaya geldi
belli. “Bu aktarmaları yapmamıza rağmen fondaki büyüme yine devam edecek.”
diyoruz. Netice itibarıyla GAP’a aktarım üç yıl sonra, beş yıl sonra çok ciddi
bir istihdam olarak, ciddi bir üretim olarak, ciddi bir ihracat olarak, ciddi
bir girdi olarak bize dönecek. Bunu bilip de bununla ilgili adım atmamak
herhâlde uygun bir davranış olmaz diye düşünüyoruz. Hükûmet
bu kaynağı sağlıklı bir şekilde, fon güvenliğini bozmayacak, fon güvenliğini
zedelemeyecek şekilde, rasyonel bir şekilde kullanıma koymayı hedeflemiş ve
neticesinde de çok ciddi bir istihdam, bölgedeki sosyal problemlerin, sosyal
yaraların sarılmasına dönük, sağlıklı bir proje diye düşünüyoruz. Bunun dışında, bu yeterlik sınavının kaldırılmasıyla ilgili Sayın Tütüncü’nün bir sorusu vardı. Bununla ilgili genel bir
yönetmelik çıkarıldı Başbakanlık tarafından. Sorun da oradan kaynaklandı. Bu
yönetmelik Danıştay tarafından iptal edilince bu yurt dışı hizmetleriyle ilgili
çok ciddi bir aksamayla karşı karşıya kaldık. Aslında Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığının YİH uzmanları, yurt dışı hizmet uzmanları yedi sınavdan
geçerek bu noktaya gelen uzmanlardır ve yurt dışında görev yapmaktadırlar.
Fakat Başbakanlığın tüm kamuya dönük yapmış olduğu bu düzenleme iptal edilince,
bizim Bakanlığımızın yurt dışındaki çalışma ataşeleri ve müşavirlikleriyle
ilgili bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmış bulunuyoruz. Mesela örnek: Şu anda
Kuzey Kıbrıs’a müşavir gönderemiyoruz, Azerbaycan’a gönderemiyoruz; sırf bu
Başbakanlık tarafından çıkarılan yönetmeliğin Danıştay tarafından yürütmenin
durdurulmasından dolayı. Bunu aşmaya dönük bildiğiniz gibi önceleri genel müdür
düzeyindeki uzmanların yurt dışına atanmasına sınav şartı da yoktu. Sorunun
nereden kaynaklandığını ifade açısından bunu söyledim. Bu sıkıntıyı gidermek
için yine lokal olarak yurt dışında çok önemli
düzeyde, sayıda çalışan vatandaşlarımızın sorunlarına bigâne kalmamak için bu
düzenlemeyi getirme zorunluluğu vardı, onun için bu düzenlemeyi getiriyoruz.
Yoksa burada politik bir değerlendirme, siyasi bir değerlendirme doğru
değildir. Bu ülkede genel müdür düzeyine gelmiş, müsteşar düzeyine gelmiş
arkadaşların hangi vasıfta, hangi liyakatte olduğunu hepimiz biliyoruz. Ayrıca
YİH uzmanlarımız da gerçekten yedi önemli sınav neticesinde çok başarılı uzman
elemanlardır. Bu anlamda siyasi olarak değerlendirilmemesinin doğru olacağını
ifade ediyorum. Teşvik Yasası’yla ilgili, ilgili bakan arkadaşlarımız açıklama
yapacaklardır. Bakanlığımızın sorumluluğunda olmadığını ifade ediyorum. Tekstille ilgili, doğrudur... Tekstil geçmiş yıllara baktığınız
zaman emek yoğun bir sektör ve çok ciddi sorunların da bütün ülkelerde
yaşandığı bir sektör. Yani on yıl geriye gittiğiniz zaman Almanya’da bu konuda
yaşananlar, Avrupa’da yaşananlar ve yoğun bir şekilde orada fabrikaların
sökülüp Türkiye’ye taşındığı günleri yaşadık. Bu konuda kalite ve markadan
hareket etmemiz gerekirken, biz yine o dönemlerde Avrupa Birliği ülkelerindeki
bu markaya dönük sektörün kaliteye dönük çalışmalarında biz o demode olmuş
fabrikaları Türkiye’ye taşıdık. Bunun neticesinde, beş on yıl sonra da biz
Avrupa’nın karşı karşıya kaldığı sorunlarla karşı karşıya kaldık. Buradan da
sökülüp üçüncü dünya ülkelerine bu makinelerin bir kısmı götürüldü. Onlar da on
yıl sonra, on beş yıl sonra aynı sorunları yaşayacaklardır, ama tekstil sektörü
bizim ana sektörlerimizden bir tanesidir, inşaat sektörü gibi. Sektörel bazdaki destek anlamında Hükûmetimizin bir çalışması var, ilgili -ekonomik
koordinasyondan- sorumlu bakan arkadaşlarımız tekstil sektörüyle ilgili ikinci
kez bir toplantıyı gerçekleştirdiler. Sektörel bazda teşviki hepimiz de bekliyoruz, bu konuyla ilgili bakan
arkadaşlarımız açıklamaları yapacaklardır. Fon güçlendirilmeden… Fon güçlü değerli arkadaşlar, fonla ilgili
bir sıkıntının olmadığını ve gerekli düzenlemelerin ve değerlendirmelerin bir
hesap kitap neticesi olduğunu ifade etmek istiyorum. Bir diğer konu -başka soru kaldı mı diye söylüyorum- iş sağlığı
güvenliğiyle ilgili. 50’den daha fazla işçi çalıştıran iş yerleriyle ilgili bir
düzenleme geliyor, 50’nin altıyla ilgili ne olacak diye ifade ettiniz. Bununla
ilgili İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nda bu rakamları kaldırıyoruz.
Düzenlemeyle bunlar kalkıyor ve tümden yeni bir bakış açısını getirmiş
oluyoruz. Bir önceki bölümde sorulan soru vardı, bu Davutpaşa’daki
patlamayla ilgili bir arkadaşımız soru sormuş idi. Ölen 17 kişinin 10’una, ölen
işçilerin hak sahiplerine ölüm geliri bağlanmış durumda. Diğer 7’siyle ilgili
de değerlendirmeler yapılıyor. Bahse konu Azeri kardeşimizle ilgili ise, bize
ulaşan, Bakanlığa ulaşan bilgiler iş sahibi olduğu şeklindedir. Bu inceleme
tamamlandıktan sonra, gerçekten eğer iş sahibi ise ilgili şartları da taşıyorsa
bu vatandaşımıza da ölüm geliri bağlanacaktır. İşsizlik Sigortası Fonu’ndan hâlen aylık ortalama 120 bin işçiye,
işini kaybeden kişiye ödeme yapılmaktadır. Başka da bir soru kaldı mı diye bakıyorum. Herhâlde yok efendim. Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Biz teşekkür ediyoruz Sayın Çelik. Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. On beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.00 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 17.19 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
104’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki
önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı
oylarınıza sunacağım. Şimdi, 1’inci madde üzerine üç önerge vardır, geliş sırasına göre
okutacağım, aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne 224 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve birinci maddesi ile
düzenlenen 4857 sayılı İş Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen
“tebliğ tarihinden itibaren altı işgünü içinde” ibaresinin madde metninden
çıkarılarak “tebliğ tarihinden itibaren beş iş günü içinde” ibaresinin madde
metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 1’inci maddesi
ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen
“altı işgünü” ibarelerinin “onbeş işgünü” şeklinde
değiştirilmesini, ikinci cümlesinde geçen “gerektiğinde” ibaresinin
çıkartılmasını ve fıkranın sonuna “işveren asıl işi ile ilgili alt işverenle
sözleşme yapamaz” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve
1. maddesinde yer alan “Bölge Müdürlüğünce tescili yapılan bu işyerine ait
belgeler gerektiğinde iş müfettişlerince incelenir” cümlesindeki “gerektiğinde”
ifadesinin çıkarılmasını; ayrıca “İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir”
cümlesinin ardından gelmek üzere “Müfettiş raporunda muvazaalı olduğu tespit
edilen sözleşme mahkeme kararına kadar askıya alınır” cümlesinin eklenmesini ve
maddeye üçüncü bir fıkra olarak aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz. “Alt işverenlik sözleşmeleri işçilerin sendikal haklarını doğrudan
ve dolaylı ortadan kaldıracak veya bunları zorlaştıracak hükümler içeremez ve
Anayasanın 90. Maddesi çerçevesinde Türkiye tarafından onaylanmış bulunan uluslararası
sözleşmelere aykırı hükümler içeremez. Asıl işverenin taraf olduğu toplu iş
sözleşmesi, eğer alt işverenin taraf olduğu bir toplu iş sözleşmesi yoksa, taraf sendikanın talebi üzerine alt işverenin
çalıştırdığı işçilere teşmil edilir"
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen var mı yoksa gerekçeyi
mi okutayım? SIRRI SAKIK (Muş) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Alt işveren uygulaması kanayan bir yaradır ve sendikasız ve ucuz
işçi çalıştırma mekanizması hâline dönüşmüş durumdadır. Sık sık
muvazaalı alt işveren sözleşmeleri yapılmakta ve bu yolla işçiler sendikasız ve
toplu iş sözleşmesiz çalıştırılmaktadır. Bu nedenle alt işveren sözleşmelerinin
denetimi çok önemlidir. Bu sözleşmeler gerektiğinde değil, doğrudan
müfettişlerce denetlenmelidir. Ayrıca alt işveren uygulamalarında keyfîliği
önlemek için uluslararası sözleşme hükümleri uygulanmalı, ana işin keyfî olarak bölünüp
alt işverene verilmesinin önüne geçilmelidir. Son olarak alt işveren
uygulamasının bir ucuz işçilik uygulaması olmaktan çıkarılması için toplu iş
sözleşmelerinin teşmili sağlanmalıdır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 1’inci
maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci
fıkrasında geçen “altı işgünü” ibarelerinin “onbeş
işgünü” şeklinde değiştirilmesini, ikinci cümlesinde geçen “gerektiğinde”
ibaresinin çıkartılmasını ve fıkranın sonuna “işveren asıl işi ile ilgili alt
işverenle sözleşme yapamaz” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞER
KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Gerekçe mi? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Yunusoğlu
konuşacak. BAŞKAN – Sayın Yunusoğlu, buyurunuz
efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakikadır. SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. İş Kanunu’nda yapılması düşünülen değişiklikler hakkındaki kanun
tasarısının 1’inci maddesi üzerinde bir önergemiz vardır. Bu önergemizin
gerekçelerini sizlere ifade etmek istiyorum. Daha önce, bu kanun tasarısı komisyonlarda görüşülürken 1’inci
maddede yer alan alt işveren ile asıl işveren arasındaki düzenleme hakkındaki
görüşlerimizin olumlu gelişme olduğunu bildirmiştik. Ancak, komisyon
toplantılarından bir gün önce yasa taslağının elimize geçmesi suretiyle bu
tasarıyı inceleme imkânı bulamadan komisyonlara girdik. Dolayısıyla, bu
önergelerimizi komisyonda sunma imkânını bulamamıştık. Şimdi, 1’inci maddenin ikinci cümlesinde yer alan bir ibarenin
çıkarılmasını, bir diğer ibarenin değiştirilmesini ve maddenin sonunda da yeni
bir ibarenin eklenmesini öneriyoruz. Şimdi bu önerilerin gerekçelerini arz
etmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, maddenin birinci bölümünde “Bölge
müdürlüğünce tescili yapılan bu işyerine ait belgeler gerektiğinde iş
müfettişlerince incelenir.” ibaresi yazılmaktadır. Şimdi, ülkemizde alt işveren
ile asıl işveren arasındaki düzenlemelerde bir sözleşme akdi yapılmadığı için,
her zaman mahkemelere konu olan birtakım aksaklıklar var idi. Dolayısıyla,
sözleşmelerin yapılmasını olumlu buluyoruz. Ancak, bu alt işveren ile asıl
işveren arasındaki birtakım pürüzlerin giderilmesi konusunda, iş
müfettişlerinin buradaki ibarede olduğu gibi buranın teftişinde “gerektiğinde”
ibaresinin kaldırılmasını öneriyoruz. Neden gerektiğinde? İş müfettişlerinin bu
iş yerlerinde daimî bir şekilde denetim yapmaları gerektiğine inanıyoruz. O
bakımdan “gerektiğinde” ibaresinin kaldırılmasını önergemizde istiyoruz. Aynı cümlenin bir altında da yine aynı konuyla ilgili şu ibare yer
almaktadır: “Bu rapora karşı tebliğ tarihinden itibaren altı işgünü içinde
işverenlerce yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir.” ibaresinde altı günlük
sürenin yeterli bir süre olmadığı kanaatindeyiz. Dolayısıyla, yapılacak bir
itirazda iş müfettişlerinin hazırlamış olduğu raporu daha iyi ve daha uzun bir
zamanda inceleme fırsatı elde edebilmesi için işverenlerce bu sürenin on beş
güne çıkartılmasını teklif ediyoruz. Dolayısıyla, bu süre büyüdüğünde, bu
yapılan raporlara itiraz süresinin daha olumlu bir süre olduğu kanaatine
varıyoruz. Bunun dışında bir de bu maddenin sonuna bir başka maddenin ilave
edilmesini, kanunun ve maddenin daha iyi bir şekilde işleyeceği kanaatine
vardığımız için, bu maddenin eklenmesini istiyoruz. O maddede “İşveren asıl işi
ile ilgili alt işverenle sözleşme yapamaz.” ibaresinin eklenmesini istiyoruz.
Bu ibarenin eklenmesini neden istiyoruz? Şimdi, iş yerlerinde işveren, bizim
halk tabiriyle “taşeron” dediğimiz alt firmalara iş vermektedir. Ancak bu alt
firmalar işverenin yapmakla yükümlü olduğu işin, kendi işi üzerine verirlerse
burada birtakım problemler çıkıyor. Yani işveren alt işverene mesela güvenlik
konusunda, mesela mutfak hizmetleri konusunda, mesela temizlik konusunda asıl
işi olmayan iş verebilir fakat asıl işi ile ilgili taşeron firmalara verilen
işlerden olumlu işlerin çıkmadığını hep beraber görüyor ve bu tür
işletmelerdeki pürüzlerin her zaman yaşandığına şahit oluyoruz. Bu bakımdan bu
maddeye bu cümlenin de ilave edilmesinin gerekli olduğu kanaatini taşıyoruz. Bu önerimizin dikkate alınması ve kabul edilmesi dileklerimizle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yunusoğlu. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne 224 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve birinci maddesi ile
düzenlenen 4857 sayılı İş Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen
“tebliğ tarihinden itibaren altı işgünü içinde” ibaresinin madde metninden
çıkarılarak “tebliğ tarihinden itibaren beş iş günü içinde” ibaresinin madde
metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutalım? Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun metninde geçen süreyi kısaltmak düşünülmüştür. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler… Önerge reddedilmiştir. 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir. 2’nci madde üzerinde dört önerge vardır, geliş sırasına göre
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 30 uncu
maddesinin altıncı fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
“Özel sektör işverenlerince bu madde kapsamında çalıştırılan
17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabi özürlü
sigortalılar ile 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde
belirtilen korumalı işyerlerinde çalıştırılan özürlü sigortalıların, aynı
Kanunun 72 nci ve 73 üncü maddelerinde sayılan ve 78
inci maddesiyle belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan
sigorta primine ait işveren hisselerinin tamamı, kontenjan fazlası özürlü
çalıştıran, yükümlü olmadıkları halde özürlü çalıştıran işverenlerin bu şekilde
çalıştırdıkları her bir özürlü için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden
hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin yüzde ellisi Hazinece
karşılanır.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 30.
maddesinin (1.) fıkrasında yer alan “Özel sektör işyerlerinde % 3 özürlü”
ibaresinden sonra gelmek üzere “ve yüzde 1 eski hükümlü” ibaresinin
eklenmesini, 6 ncı fıkrasının 1 nci
cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif
ederiz. Saygılarımızla
“Şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan kamu
görevlileri, er-erbaş, geçici ve gönüllü köy korucularının varsa eşleri, yoksa
çocukları veya kardeşlerinden birisini veya malul olup çalışabilir durumda
olanları özel sektör iş yerlerinde çalıştıran işverenlerin çalıştırdıkları bu
kişilere ait sigorta primi işveren hissesinin tamamı Hazinece karşılanır. Özel
sektör iş yerlerinde işverenlerce çalıştırılan ve işçi sayısının en fazla %
2’sine karşılık gelen eski hükümlülerin de sigorta primi işveren hissesinin
tamamı Hazinece karşılanır.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 4857 sayılı İş Kanununun, görüşülmekte olan “İş Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın çerçeve 2 nci maddesi ile değişik 30 uncu maddesinin başlığının
“Özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırma zorunluluğu” şeklinde,
birinci fıkrasında yer alan “yüzde dört özürlü ve yüzde iki eski hükümlü”
ibaresinin “yüzde dört özürlü ve yüzde iki eski hükümlü ile 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesinin (B) fıkrası uyarınca istihdamı zorunlu
olan terör mağduru” şeklinde, yedinci fıkrasında yer alan “özürlülerin ve eski
hükümlülerin” ibaresinin “özürlü ve eski hükümlüler ile 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanununun ek 1 inci maddesinin (B) fıkrası uyarınca istihdamı zorunlu olan
terör mağdurlarının” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 2.
Maddenin birinci fıkrasının “İşverenler, elli veya daha fazla işçi
çalıştırdıkları işyerlerinde yüzde üç oranında engelli, yüzde iki oranında eski
hükümlü ve yüzde bir oranında terör mağduru işçiyi beden ve ruhi durumlarına
uygun işlerde çalıştırmakla yükümlüdürler. Aynı il sınırları içinde birden
fazla işyeri bulunan işverenin bu kapsamda çalıştırmakla yükümlü olduğu işçi
sayısı, toplam işçi sayısına göre hesaplanır.” şeklinde değiştirilmesini, Maddenin altıncı fıkrasında yer alan “Bu madde kapsamında özel
sektör işverenlerince” ibaresinden sonra gelmek üzere “sendika üyesi olarak
çalıştırılan” ibaresinin eklenmesini, Maddenin altıncı fıkrasında yer alan “ait işveren hisselerinin
tamamı Hazinece karşılanır” ifadesinin “ait işçi ve işveren hisselerinin yarısı
Hazinece karşılanır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen var mı, yoksa gerekçeyi
mi okutayım? MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Ben konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Ufuk Uras, buyurunuz. (DTP sıralarından alkışlar) MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller;
konuya girmeden önce -dün 1 Mayısla ilgili gensoruda söz hakkı elde edemedim-
bir 1 Mayıs mağduru olarak, gensoruyu veren Cumhuriyet Halk Partisine teşekkür
etmek isterim partimize yönelik bombalı saldırıyı andıkları için hem de DTP
Grubuna teşekkür etmek isterim. Çünkü demokrasinin
vazgeçilmez unsuru olan siyasi partilere yönelik bir saldırı olduğunda gaz
bombasıyla, plastik kurşunla saldırı yapılıp sonra kepenk kapatılarak âdeta
intikam almak istenildiğinde ve bunlar güvenlik kameralarıyla tespit
edildiğinde, yani bir tür suçüstü hâli olduğunda, savcılık vasıtasıyla saldırı
belgelendiğinde sessiz kalan partileri bir yana bırakıyorum, ama İktidarın özür
dilemek yerine, sorumluları görevden almak yerine, “Ne yapalım polis düdük mü
çalsın?” ibaresini dün büyük bir şaşkınlıkla izledim. Polis düdük mü
çalar bilmiyorum ama birileri düdük çaldığında bu yüzden etrafınızda hiç kimse
kalmamış olabilir. Bu antidemokratik zihniyetin arkasından teneke çalmadıkça
demokrasiyi kurumsallaştıramayacağımız gözükmektedir. “Biz yasa dışı örgütlere
müdahale ettik.” deyip partimize, hastanelere, sendikalara yönelik müdahaleyi
meşru göstermek, demokrasi sınavından yine kalmak anlamına gelir. Bundan
sonraki siyasi hayatınızda hakikaten başarılar dilemekten başka elimizden bir
şey gelmiyor. Sayın Ecevit zamanında “Provokasyon var.” dediklerinde Sayın
Ecevit nasıl Taksim Meydanı’na çıkıp bunu boşa çıkardıysa 1 Mayısta da
liderlerimiz, milletvekillerimiz televizyondan gelişmeleri izlemek yerine
bizlere eşlik etselerdi hakikaten durum çok farklı olurdu. Sayın İçişleri
Bakanı aradı “Bir daha döneceğim.” dedi ama hâlen geri dönemedi. Çünkü “Ölen
olmadı, onur duyuyorum.” diyen İçişleri Bakanımız “nevroz”da 4 yurttaşımız
öldürüldüğü zaman nasıl bir duyguya sahipti bilmiyorum. “12 Eylül faşizminin
yasalarını değiştirelim.” diyenlerin beş yıldır neden değiştirmedikleri sorusu
dün yine yanıtsız kaldı. O yüzden, 1994 Nisanında Tayyip Erdoğan belediye
başkanı iken 1 Mayıs alanını, Taksim alanını Bosna mitingine açanların kendine
demokrat, kendine Müslüman tavrı yine alanlar konusunda ortaya çıktı. Sevgili arkadaşlar, 1 Mayısta DİSK’teydim, 1 Mayısta parti
binamızdaydım. İngiliz işgali döneminde İstanbul’da 1 Mayıs kutlanırken
İngilizler bile halkımıza böyle bir saldırı gerçekleştirmemişlerdi. Ama bu
sefer yalanı… (AK Parti sıralarından gürültüler) NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Bu nasıl bir benzetme? MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Ayıp bir şey! MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Evet, İngiliz işgali döneminde
İstanbul’da 1 Mayıs kutlandı. NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Bu nasıl bir benzetme? BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Ne ilgisi var? MEHMET UFUK URAS (Devamla) - Ayıp olan hastanelere saldırmaktır,
ayıp olan siyasi partilere… NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Yazıklar olsun! MEHMET UFUK URAS (Devamla) - …demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan
siyasi partilere bombalı saldırı düzenlemek ayıptır efendim. SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkan, önerge üzerinde konuşsa bu olmazdı yani. BAŞKAN – Sayın Uras, lütfen konuya geliniz. MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Siyasi partilere yönelik saldırıları
kınamadığınız müddetçe bu 1 Mayısın hesabını sizden sormaya devam edeceğiz. Ama
yalanı da sürdüremediniz, çünkü bu yalanı, “güvenlik güçleri içeri itildi”
yalanını, palavrasını güvenlik kayıtlarıyla tespit ettik. Ama bu görevlileri
biz tanımlayamıyorduk. Şimdi, kim itti ise, tanık olarak gösterin, böylece,
saldırıyı gerçekleştirenleri tanımlayıp bu yalan beyanlarınızdan dolayı bir
kere daha size teşekkür etmek… BAŞKAN – Sayın Uras, lütfen konunuza geliniz. MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Konumuza geliyorum. Arap atasözü var: “Mülûkun sözü, sözün mülûkudur.” “Egemen sınıfların sözü, sözün egemenidir.”
durumu artık süremeyecek arkadaşlar. Hakikaten, burada bir suçüstü hâli vardır.
Bunun takipçisi olacağız, istediğiniz kadar kızın, istediğiniz kadar
sinirlenin. Bir siyasi partinin il binasına gaz bombasıyla, plastik kurşunlarla
saldırmak, sonra “Polis düdük mü çalsın?” demek bir demokrasi ayıbıdır. Bunun
takdirini halkımız versin. (CHP ve DTP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler) Bir gün gelir, size de demokrasi gerekir arkadaşlar. Bir gün, size
saldırı olduğu zaman biz nasıl savunuyorsak, sizin de bizi savunmanız gerekir.
Hâlâ yanlışta ısrar etmeniz sizin ayıbınızdır. Bu arada memlekette olumlu gelişmeler de oluyor. Yüzyıllık geçmişi
olan demokratik eğitim örgütlenmesi, bugünlerde Eğitim-Sen kongresiyle yeni bir
ivme kazandı. BAŞKAN – Sayın Uras, lütfen önergenizle ilgili konuşun. MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Zaten oraya giriyorum. (AK Parti
sıralarından gürültüler) Üyelerinin yüzde 47’si kadın olan sendikamız, şimdi ilk defa bir
kadın genel başkanıyla, Zübeyde Kılıç’la, yeni bir döneme başladı. Kendilerine
başarılar diliyorum. Efendim, zorunlu istihdam yükümlülükleriyle ilgili düzenleme ciddi
toplumsal riskler içermektedir. Eski hükümlü çalıştırma zorunluluğunun ortadan
kaldırılması, hükümlülerin ikinci kez cezalandırılması anlamına gelmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sözünüzü lütfen tamamlayınız. MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Tamamlıyorum. Böylece, eski hükümlüler işsizlikle, marjinal
işlerle ve mafyayla baş başa bırakılmaktadır. Bu düzenleme, hâlen çalışmakta
olan eski hükümlüler için ciddi bir işten çıkarma tehdidi anlamına gelmektedir.
Konunun tümünü değil de, dün söz talebi istediğim hâlde gensoruyla
ilgili söz hakkı alamadığım için bugün bu konuyu ele almış oldum. Hakikaten,
önümüzdeki süreçte demokrasi için, sosyal hukuk devleti için siyasi partilerin
eğer demokrasinin vazgeçilmez unsuru olduğunu düşünüyorsak önce tarihimizi
bilmeliyiz. Bakın, Birinci Dünya Savaşı’nda, işgal döneminde İstanbul’da 1
Mayıs İşçi Bayramı nasıl kutlanmış, bir inceleyin araştırın, şu gün yaşadığımız
rezillikle karşılaştırın… M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Demek ki işgali övüyorsun. MEHMET UFUK URAS (Devamla) – İngiliz işgali döneminde bile 1 Mayıs
kutlanmış. Sizin işgal politikalarınızı eleştiriyorum. Durum bundan ibarettir. Teşekkür ederim. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uras. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 4857 sayılı İş Kanununun, görüşülmekte olan “İş Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın çerçeve 2 nci maddesi ile değişik 30 uncu maddesinin başlığının
“Özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırma zorunluluğu” şeklinde,
birinci fıkrasında yer alan “yüzde dört özürlü ve yüzde iki eski hükümlü”
ibaresinin “yüzde dört özürlü ve yüzde iki eski hükümlü ile 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesinin (B) fıkrası uyarınca istihdamı zorunlu
olan terör mağduru” şeklinde, yedinci fıkrasında yer alan “özürlülerin ve eski
hükümlülerin” ibaresinin “özürlü ve eski hükümlüler ile 3713 sayılı Terörle Mücadele
Kanununun ek 1 inci maddesinin (B) fıkrası uyarınca istihdamı zorunlu olan
terör mağdurlarının” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım? HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öztürk. (DSP
sıralarından alkışlar) HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, tasarı bu hâliyle yasalaştığı takdirde Hükûmet İşsizlik Sigortası Fonu ve nemasına el atmanın ilk
adımını atmaktadır. Bundan böyle fona yeni girecek paralar borçların
ödenmesinde kullanılmak yerine GAP’a ve Sosyal Güvenlik Kurumuna
aktarılacaktır. Bu durum, fona yeni girişler nemalandırılamadığı için fon
gelirlerinin enflasyon karşısında zamanla erimesine yol açacaktır. Bu ise,
muhtemel kriz dönemlerinde fonun amacını gerçekleştiremeyecek duruma
düşürülmesi demektir. Burada şu denilebilir: Mademki fon mevzuatı fonun
muhtemel açıklarının devlet tarafından karşılanacağını öngörmüştür, devletin
bugünden fon kaynaklarını kullanmasında ne sakınca olabilir ki? Yukarıda ifade
edildiği gibi, yasayla özel mülkiyete el koymak anlamına gelecek olan bu durum,
açıkça Anayasa’ya aykırı olacaktır. Değerli milletvekilleri, peki çözüm ne olabilir? İşsizlik
Sigortası Fonu’nun yakın gelecekte bu kadar büyük kaynağa aynı anda ihtiyacı
olmayacağı düşüncesinden hareketle, Hazine, fon yönetimiyle oturup, fona olan
mevcut borçlarının vadesini uzatabilir, böylece ilave kaynak yaratabilir.
Hazine, fondan borç aldığı tutarın bir kısmını borç ödemesinde kullanmak yerine
GAP’a aktarabilir. Ancak, aktarılan paranın devletin fona olan borcu olduğu ve
bir gün geri döneceği bilinir. Devletin fona yapmakta olduğu prim oranı, belirlenecek bir süre
için düşürülebilir. Tasarıyla getirilen fon gelirlerinin nemasına el koyma
işleminin, geçmişte sosyal güvenlik kurumlarının fonlarının kamu bankalarında
faizsiz tutulması uygulamasına benzerliğini dikkatlerinize sunmak istiyorum. O
günkü uygulamaların ise bizi nereye getirdiği ortadadır. Yeni kabul edilen Sosyal Güvenlik Yasası’nda da, sosyal güvenlik
sistemine düzenli devlet desteği öngördük. Gelecek hükûmetler,
bir gün bu paraya da kendi paralarıymış gibi el mi koyacaklar? Değerli milletvekilleri, tasarının bir bölümünde de, özelleştirme
gelirlerinden 2012 yılına kadar GAP’a kaynak aktarılması öngörülmektedir. Borç
ödeme yerine özelleştirme gelirlerinin büyüme ve istihdam için GAP’a
aktarılması olumlu bir gelişmedir, ancak, enflasyon ve faizlerin arttığı bir
dönemde borç ödemelerinde kamuda bir rahatlama sağlanmadan böyle bir yola
başvurulması, zaten yükselmekte olan borçlanma maliyetini daha da artıracaktır.
Hazine bu olasılıkları inşallah hesaba katmıştır. 2009 ve 2012 yılları arasında
kamunun her yıl 2,5 milyar YTL tutarında özelleştirme gelirini nakit fazlası
olarak elde edebilmesi de bugünden şüpheli görülmektedir. Böyle bir nakit
fazlası gerçekleşmez ise hep birlikte buza yasa hükmü yazmış olmayacak mıyız? Değerli milletvekilleri, 2008 bütçesi görüşmeleri sırasında, Sayın
Maliye Bakanının, kamu yatırımlarının yetersizliği yönündeki eleştirilerimize
vermiş olduğu cevapta ifade ettiği “Devlet küçülecek; önemli olan, özel
sektörün uygun yatırım yapma ortamını yaratmaktır.” noktasından bugünkü noktaya
gelmiş olması da gelişme olarak değerlendirilebilir. Umarız dünyayla birlikte Hükûmet de daha fazla gecikmeden, milletimize daha fazla
bedel ödetmeden devletin öneminin artık farkına varır. Değerli milletvekilleri, Hükûmet GAP’ı
gündeme getirmiş iken bölgelerarası gelişmişlik farkını gidermek üzere orta ve
uzun vadeli yeni bir kaynak planlaması yapmalıdır diyoruz. Bunu Almanya
doğu-batı birleşmesinden sonra yapmıştır. On yıla varan bir süreyle gelirlerin
belli bir oranını tamamen Doğu Almanya’daki yatırımlara tahsis etmiştir. Bunu
biz de gerçekleştirebiliriz diye düşünüyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayın. HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım. Bunun için ister vergi gelirlerinizin on yıl süreyle belli bir
oranını tahsis edin ister belli bir süreyle sınırlı olmak üzere ek koyacağınız
bir vergiyi tahsis edin; Hükûmet bu ve benzeri
düzenlemeler üzerinde de kafa yormalıdır diyor, tasarının hayırlı olması dileğiyle
yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 30.
maddesinin (1.) fıkrasında yer alan “Özel sektör iş yerlerinde % 3 özürlü”
ibaresinden sonra gelmek üzere “ve yüzde 1 eski hükümlü” ibaresinin
eklenmesini, 6 ncı fıkrasının 1 nci
cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif
ederiz. Saygılarımızla. Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları “Şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan kamu
görevlileri, er-erbaş, geçici ve gönüllü köy korucularının varsa eşleri, yoksa
çocukları veya kardeşlerinden birisini veya malul olup çalışabilir durumda
olanları özel sektör iş yerlerinde çalıştıran işverenlerin çalıştırdıkları bu
kişilere ait sigorta primi işveren hissesinin tamamı Hazinece karşılanır. Özel
sektör iş yerlerinde işverenlerce çalıştırılan ve işçi sayısının en fazla %
2’sine karşılık gelen eski hükümlülerin de sigorta primi işveren hissesinin
tamamı Hazinece karşılanır” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN – Buyurun. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi, bu
terör mağdurlarıyla ilgili önergenin önemli bölümü bununla ilgili. Şu anda
binde 7 kota var ve açık kontenjan 2.538, yani 2.538 terör mağduru istihdam
edilebilecek durumda ama çok şükür ki yok. Şimdi, biz, bu düzenlemeyle yüzde
1’e çıkarıyoruz ki, o zaman, açık kontenjan daha da fazla oluyor. Dolayısıyla
bu konuda bir sıkıntı yaşamıyoruz. Ayrıca, biz, bu maddede, bakın, biraz sonra okunacak önergeyle çok
önemli düzenlemeler getiriyoruz. Onunla ilgili bir iki cümle ifade etmek
istiyorum. Yüzde 3 özürlü kontenjanın işveren payını hazine ödüyor. Yüzde 3’ün
üzerinde kontenjan fazlası çalıştırırsa -özürlü- yüzde 50’sini de yine hazine
karşılayacak. Ayrıca, 50 kişinin altında işçi çalıştırıyorsa bir işletme ve
özürlü çalıştırıyorsa, bunun da yüzde 50 işveren prim payını hazine
karşılayacak. Bu da yetmedi, korumalı iş yerleri var. Bakınız şimdi önergede
geliyor. Korumalı iş yerlerinde yüzde 60 özürlü olan ve tümden yüzde 60
özürlüleri çalıştıran iş yerleri bunlar, bunların da işveren payını hazine
karşılayacak tümden, biraz sonra gelecek olan önergeyle. Çok önemli bir
düzenlemedir, önemli bir maddedir ve özürlülerle ilgili ve zorunlu istihdamla
ilgili çok ciddi düzenlemeleri önergeyle tamamlamış oluyoruz. Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Önergeye katılmıyoruz. BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakanım… BAŞKAN – Kim konuşacak acaba? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Enöz
konuşacak ama burada… Sayın Bakanım, bir hususu arz edebilir miyim? Şimdi, bir moral, motivasyon açısından, kontenjan dolmasın, terör mağduru hiç
olmasın; bunu talep etmiyoruz. BAŞKAN – Sayın Şandır, önergenizi, lütfen… MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet, Sayın Arkadaşımız bunu izah edecek.
BAŞKAN – Sayın Enöz, buyurunuz. (MHP
sıralarından alkışlar) MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesine bir cümle eklenmesiyle
ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, Türkiye ekonomisinde ortaya çıkan veriler
her geçen gün kaygıları artırmaktadır. Başta sivil toplum örgütleri olmak üzere
değişik kesimler tepkilerini yüksek sesle dile getirmeye başlamışlardır.
Vatandaşımızın gelirinin azaldığı, işsizliğin arttığı ve enflasyonun yükseldiği
bu süreçte, maalesef, Türkiye ekonomisi derin bir buhranın içine sürüklenerek
bir açmazla karşı karşıya kalmaktadır. Türkiye’de nüfusun çok büyük bir bölümünü oluşturan köylünün,
işçinin, memurun, esnafın, emeklinin ve işsizin durumu her geçen gün kötüye
gitmektedir. Sayın milletvekilleri, işsizlik ve istihdam Türkiye’nin öncelikli
temel sorunlarından biridir ve kamunun öncülüğünde ele alınıp çözümlenmesi
gerekmektedir. Türkiye’nin en acil meselesinin işsizlik olduğunu açıklayan AKP
İktidarının izlediği politika, işsizliği giderme, gençlere iş sağlama açısından
hiçbir çözüm getirmemiştir. İzlenmekte olan IMF kaynaklı maliye politikasına
sosyal bir nitelik ve içerik kazandırma doğrultusunda hiçbir çalışma yapılmamış
ve bu politika, insanları işsiz bırakmaya ve gençleri geleceğe yönelik umutları
törpülenmiş bir biçimde toplumun dışına itmeye de devam etmektedir. Özellikle
okumuş genç işsizliği, toplumun en ağır sorunlarının başında gelmeye devam
etmektedir. Özelleştirme politikalarının tutarsızlığı nedeniyle özelleştirme
uygulamalarının büyük ölçüde işsizliğe yol açtığı, istihdam artışına katkıda
bulunmadığı gözden kaçırılmamalıdır. Hâlbuki özelleştirme uygulamalarının
mutlaka sosyal boyutuna dikkat edilmesi gerekmektedir. Japonya, İngiltere,
Almanya örneklerine baktığımızda özelleştirmeler sonrası kısa dönemde istihdam
güvencesi, orta ve uzun dönemde de istihdam artışına yol açan politikalara
ağırlık verildiği görülmektedir. Değerli milletvekilleri, ekonomimizin bugünkü genel yapısı
değerlendirildiğinde durumun giderek ağırlaştığı anlaşılmaktadır. Büyüme
yavaşlamıştır ve yavaşlamaya devam etmektedir. Enflasyon hedefleri tutmamakta,
Merkez Bankasının güvenilirliği azalmaktadır. İşsizlik, resmî rakamlara göre
yüzde 11,3 iken gerçekte yüzde 20 seviyelerine ulaşmıştır. Cari açık rekor kırmakta
ve bu açığın finansman maliyeti her geçen gün biraz daha artmaktadır. Türkiye,
dünyanın en yüksek reel faizlerini ödeyen ülke durumundadır. Gerek iç ve
gerekse dış borçlar tarihin en yüksek seviyelerindedir. Aşırı değerlenen YTL
sebebi ile ülke rekabet gücünü kaybetmiştir. Ülke ekonomisi, cumhuriyet
kurulduğu günden beri ilk defa bu kadar yüksek oranda yabancı kontrolüne
geçmiştir. Ödenemeyen çek ve senet miktarı her geçen gün daha da artmakta ve
geleceğe olan umutlar kaybolmaktadır. Sayın milletvekilleri, verdiğimiz önergeye gelince: Ülkemiz,
coğrafi konumu ve stratejik özellikleri sebebiyle dünya coğrafyasında çok
önemli bir yerde bulunmaktadır. Ülkemiz üzerinde oynanan oyunlar nedeniyle
maalesef terör olayları devam etmektedir, birçok vatan evladımız şehit
düşmektedir. Devletimiz, şehitlerimizin yakınlarına bazı haklar tanımıştır
ancak şehit veya gazi olan insanlarımızın yakınlarına devlet olarak ne kadar
yardımcı olsak azdır diye düşünmekteyim. Önergemiz, şehit olan veya
çalışamayacak derecede malul olan kamu görevlileri, er, erbaş, geçici ve
gönüllü köy korucularının varsa eşleri, yoksa çocukları veya kardeşlerinden
birisini veya malul olup çalışabilir durumda olanları özel sektör iş yerlerinde
çalıştıran işverenlerin çalıştırdıkları bu kişilere ait sigorta primi işveren
hissesinin tamamının hazinece karşılanmasını içermektedir. Yani
işverenlerimizi, mağdur duruma düşmüş vatandaşlarımızın çalıştırılması
konusunda teşvik ederek, sosyal devlet olmanın gereğinin yerine getirilmesi
hedeflenmektedir. Zaten, özelleştirmeler sonucu kamunun küçüldüğü ve küçülmeye
devam ettiği bilindiğinden, önergemizin ehemmiyetinin daha iyi anlaşılması
gerekmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. MUSTAFA ENÖZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, elimizde bir
Bakanlar Kurulu kararımız var, sayısı 2005’e 9077. İsteyen arkadaşlarımız
bakabilir. Burada, mevcut durumda, özürlü, eski hükümlü ve terör mağdurlarının
yüzde olarak kümülatif toplamı yüzde 12,7’dir. Yani bu
yürürlükte olan Bakanlar Kurulu kararımızdır ancak tasarıyla, kümülatifte, özürlü, eski hükümlü ve terör mağdurlarının
toplamı yüzde 10’a çekilmektedir. Yani yüzde 2,7’lik bir hak kaybı söz konusudur. Vermiş olduğumuz önerge
bu kaybı giderir nitelikte bir önergedir. O bakımdan, dikkatlerinizi bir defa
daha buna çekiyorum. Son olarak da, bir AKP sözcüsünün, biraz önce çıkan bir
arkadaşımızın konuşması karşısında vermiş olduğu cevapta, Milliyetçi Hareket
Partisinin, terör ve terörizm üzerinden siyaset yaptığı, şehitlerimizin
üzerinden siyaset yaptığı ifadesini reddediyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak tarihimizin hiçbir döneminde şehitlerimizle ilgili herhangi bir siyaset
söz konusu olmamıştır. Bunu reddediyoruz. Önergemizin kabulünü bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Enöz. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bundan sonraki oylamada karar
yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Bakacağım. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 30 uncu
maddesinin altıncı fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları “Özel sektör işverenlerince bu madde kapsamında çalıştırılan
17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabi özürlü
sigortalılar ile 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde
belirtilen korumalı işyerlerinde çalıştırılan özürlü sigortalıların, aynı
Kanunun 72 nci ve 73 üncü maddelerinde sayılan ve 78
inci maddesiyle belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan
sigorta primine ait işveren hisselerinin tamamı, kontenjan fazlası özürlü
çalıştıran, yükümlü olmadıkları halde özürlü çalıştıran işverenlerin bu şekilde
çalıştırdıkları her bir özürlü için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden
hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin yüzde ellisi Hazinece
karşılanır.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz. NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: İstihdama girişte dezavantajlı gruplar arasında yer alan
özürlülere uygulanan prim teşvikinin 1/7/2005 tarihli
ve 5378 sayılı Kanun gereği kurulan korumalı işyerlerinde çalıştırılan özürlü
sigortalılar için tamamı, kontenjan fazlası özürlü çalıştıran, yükümlü
olmadıkları halde özürlü çalıştıran işverenlerin bu şekilde çalıştırdıkları her
bir özürlü için yüzde elli oranında uygulanması ve prim teşvikinin kapsamına
girecek işveren hissesine isabet eden tutarı belirlemek ve maddeye açıklık
kazandırılmak amacıyla düzenleme yapılmaktadır. BAŞKAN – Karar yetersayısı arayacağım. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 2’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 3’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum sırasıyla: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 3’üncü
maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 78. maddesinde geçen “Sağlık
Bakanlığının görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca”
ibaresinin yerine “Sağlık Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca
müştereken” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin
8. satırındaki düzenlenmesi ifadesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ifadenin
eklenmesini arz ederiz. Saygılarımızla.
“Mevsimlik işçilerin sorunlarının takibi” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz efendim. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Söz istiyorum. BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Aslanoğlu. Süreniz beş dakika. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; verdiğimiz önerge şuydu: Türkiye’de bir mevsimlik işçi gerçeği
var. Bunların sahibi yok. Hiçbir yasada da mevsimlik işçilerle ilgili hiçbir
düzenleme yoktur. Artık bunların bir sahibi olsun. Bu insanlar kamyon sırtında.
Bu insanlar Türkiye gerçeği arkadaşlar, niye gizliyoruz, niye saklıyoruz? Bu
önergeyi vermemin nedeni şu: Artık, mevsimlik işçilere birileri sahip çıksın.
Bu insanlar kamyon sırtında, ta Urfa’dan Ordu’ya, Urfa’dan Malatya’ya, traktör
sırtında… RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Üzüm salkımı gibi. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Hiçbir güvenceleri, yani bir
nakliye güvenceleri dahi olmayan insanlar bunlar. Artık Türkiye’de birileri, bu
insanların çalışma koşullarına ve bu insanların birtakım sorunlarına çözüm
bulmalı ve artık, yasanın bir yerine girmeli bu insanlar. Adı var, kendileri
yoktur, bundan bahsediyoruz. OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Kendileri var, adı yok; yanlış… FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yani, bu önergeyi vermemin
nedeni budur. Değerli arkadaşlar, hakikaten, fındıkta, kayısıda, bazı ürünlerde,
hatta Ege Bölgesi’nde. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Pamukta… FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Pamukta… Bakın, bu insanlar nereden geliyor, bu insanlar nasıl geliyor, bu
insanlar ne yiyor ne içiyor, bunların çalışma koşulu nedir? Arkadaşlar, tüm aile, belki on aile, yirmi aile kamyon sırtında
geliyor, çadır kuruyorlar, çadırda tüpleriyle çayını yapmaya çalışıyorlar. On
yaşındaki çocukları dahi, ilkokula giden çocukları dahi kendileriyle birlikte
aynı işi yapmaya çalışıyor. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Temelli’de
bin çadır var şimdi. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bunların yaşam tarzları bu. Ben, örneğin Malatya’da, geçen yıl, tıp fakültesinde okuyan bir
öğrenci kardeşimin dahi bu işi yaptığını gördüm. Aldığı para ne kadar biliyor
musunuz? On üç lira, on üç lira arkadaşlar. En fazla çalışsa orada, süreç bir
buçuk aydır. Yani, bölgelerden bölgeye, diyelim ki, hasadın ilk devşirildiği
yerden son devşirildiği yere kadar en fazla bir buçuk ay çalışıyor bu insanlar
ama yine traktör sırtında memleketlerine geri gidiyorlar. Ordu’ya gidiyorlar,
Giresun’a gidiyorlar ve geçen yıl, biliyorsunuz, en az üç dört trafik kazasında
20-25 mevsimlik işçi kardeşimiz öldü. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Onlarcası öldü. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Geçen yıldan bahsediyorum. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Bu sene de öldü. AYLA AKAT ATA (Batman) – Adıyaman’da 24 kişi öldü. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım,
mutlaka bunların bir sahibi olmalı. Bunların çalışma koşullarının, bunların her
türlü koşullarının belirlenmesi lazım. Bizim dediğimiz bu. Mevsimlik işçiye
birileri sahip çıkmalı, devlet sahip çıkmalı; sosyal devletiz biz. Bir kere
bunu dikkatlerinize sunuyorum arkadaşlar. Yani bu önergenin nedeni buydu.
Dediğimiz sadece şu: Mevsimlik işçilerin de çalışma koşullarını… Orada
yönetmelikten bahsediyor. Gine, Bakanlık bir yönetmelikte en azından bu sene başlasın, birkaç
kelimeyle bunların bazı sorunlarına nasıl çözüm… En azından bu sene bunların
belli sorunlarına çözüm bulma yönünde bir adım atmış oluruz, bunu söylemek
istiyoruz. Tabii, bu, işin birinci etabı. Tabii, bu
paketi de bir istihdam paketi diye takdim ediyorsunuz. Bakıyorum, bakıyorum ben
biraz kanuna… İşvereni de bilirim, koşullarını da bilirim, tabii, birbirimizi
kandırmayalım. Türkiye’de geçici olarak çalışan, örneğin şeker fabrikalarında
senede dört ay çalışan insanlar hâlâ çalışıyor, biliyorsunuz. Arkadaşlar, bu
insanlar çalışmıyor, çaresiz, biçare bu insanlar ve sosyal güvenliklerinde
sadece yılda dört ay yatırdığınız primlerle sosyal güvenlikleri var. Bu
insanlar, herhâlde, geçen bir hesapladım, yeni yasaya göre yetmiş yılda emekli
olurlar. Değerli arkadaşlar, bunlar toplumumuzun gerçeği. Malatya Şeker
Fabrikası’nda çalışan kardeşlerim telefon ediyor bana. Dört ay çalışıyor
arkadaşlar, yılda dört ay, bazen üç ay. MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Bize anlatma Mevlüt,
oraya anlat. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, peki bunların işi var
mı? Arkadaşlar, üç ay çalışıyor. Yılda üç ayda aldıkları para maksimum… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım. Aldıkları para maksimum… (AK Parti sıralarından gürültüler) Beyefendi, çok biliyorsanız gelin siz de burada konuşursanız çok
mutlu olacağım. Yani, çok biliyorsanız… Ben bildiğimi söylüyorum, siz de
bilmiyorsanız sesinizi kesip orada oturacaksınız! ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Sizin kadar kimse bilmez! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Eğer bilmiyorsanız…
Biliyorsanız gelip konuşacaksınız. Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 3’üncü maddesi
ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 78. maddesinde geçen “Sağlık Bakanlığının
görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca” ibaresinin yerine
“Sağlık Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca müştereken”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz efendim. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Işık efendim. BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar) ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 224 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın çerçeve 3’üncü maddesiyle değiştirilen 4857 sayılı İş
Kanunu’nun 78’inci maddesinde değişiklik yapılmasını öngören önerge üzerine söz
almış bulunmaktayım. Grubum ve şahsım adına hepinize saygılarımı sunuyorum. Üzerinde konuştuğumuz değişiklik önergesi, tasarının 3’üncü
maddesinde yer alan “Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir” ibaresi yerine,
“Sağlık Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca müştereken
çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.” ibaresinin yazılmasını öngörüyor. Böylece, yapılacak olan düzenlemelerin Sağlık Bakanlığının da aktif
katılımıyla yapılması sağlanmış olacaktır çünkü tasarıyla değiştirilen 4857
sayılı Kanun’un “sağlık ve güvenlik tüzük ve yönetmelikleri” başlıklı 78’inci
maddesinde “iş sağlığı ve güvenliği yönetmelikleri” başlığı altında
–değiştirilmiş başlık bu- diğer birçok düzenlemenin yanında şunlar yer alıyor:
İş Kanunu’na tabi iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği şartlarının
belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması; değişik nedenlerle oluşabilecek iş
kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi; iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili
konularda yapılacak risk değerlendirmesi ve benzeri gibi doğrudan Sağlık Bakanlığının
sorumluluk ve çalışma alanlarına giren konularda gerekli düzenlemelerin
yapılmasına yönelik hükümlere yer verilmiştir. Doğrudan Sağlık
Bakanlığını ilgilendiren böyle bir konuda, Sayın Bakanımın neden bu bakanlıkla
beraber çalışmayı kabul etmediğini doğrusu anlayamadım. Sayın Bakanımıza
soruyorum: Sağlık Bakanlığıyla beraber daha güzel bir düzenlemeyi yapmayı bu
millete çok mu görüyorsunuz? Değerli milletvekilleri, kamuoyuna istihdam paketi olarak
tanıtılan bu yasa tasarısının özünde, SSK işveren priminin 5 puan azaltılarak
istihdamın özendirilmesi ve vergi yükünün hafifletilmesine yönelik olumlu
düzenlemenin yanında, İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken ve Sayın Bakanın
biraz önceki konuşmada açıkladığı gibi, yıl sonunda 38
katrilyon Türk lirasına ulaşması beklenen paranın bir bölümünün GAP bölgesine
aktarılması gibi gelecekte birçok tartışmaya yol açacak olumsuz bir düzenleme
yatmaktadır. Çünkü, söz konusu fonda biriken bu para,
çalışan işçimizin alın terinin de içinde bulunduğu bir paradır. Amacı ne olursa
olsun, paranın sahibinin muvafakati olmadan ve geri ödemesini sağlayacak yasal
garanti sağlanmadan bu fondan yapılacak aktarmalar, gelecekte, Sayın Bakan
başta olmak üzere birçok ilgili bürokratın başına dertler açacaktır. Bu nedenle
paranın geri iade edilmesinin garantisi mutlaka sağlanmalıdır. Diğer yandan,
GAP’a aktarılacak paranın öncelikle hangi sektör ve yatırımlarda kullanılacağı
da belirsizdir. Sektörel öncelikler belirlenmeli ve
buna göre mutlaka gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; istihdamın artırılmasının
en hızlı ve kolay yolu, hiç şüphesiz ki mevcut yatırımların etkin ve verimli
kullanılmasının sağlanması, dolayısıyla da mevcut kapasite kullanım oranı
değerlerinin yükseltilmesidir. Bu nedenle, öncelikle mevcut iş yerlerimizin
teknoloji yenileme ve işletme sermayesi sorununa çözüm getirilmesi
gerekmektedir. Buna ek olarak, 4/C kapsamında çalışanların ve geçici işçilerin
çalışmadıkları dönemde fondan yararlanmaları sağlanmalıdır. KOBİ’lerin çalışması sağlanmalı, günlerce siftah edemeden
dükkânını kapatan küçük esnafın kepenk kapatması engellenmelidir. Kırsal kesimde tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimizin
üretimine devam etmesi ve doğduğu yerde doyurulmaları sağlanarak şehir
merkezlerine göçün önüne geçilmesi gerekmektedir. İşçi, memur, emekli gibi çalışanlarımızın ücretleri artırılarak
piyasadaki para döngüsünün mutlaka devamının sağlanması gerekmektedir. Değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın Bakanımıza sorduğum
soruda da ifade ettiğim gibi, teşvik kapsamı içinde yer alan kırk dokuz ilin
yatırımcıları bugün perişan durumdadır. Birçok ilde açılmış olan fabrikalar
kapatılmak üzeredir. Buna mutlaka acil çözüm bulunması gerekmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. ALİM IŞIK (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; seçim bölgem olan Kütahya
ilinin 2000 yılında 657 bin olan toplam nüfusu 2007 yılı sonunda maalesef 583
bine düşmüş ve her yıl 11 bin dolayında vatandaşımız işsizlik nedeniyle bu
ilden göç etmiştir. Yine, yapılan araştırmalarda göç edenlerin yaklaşık yüzde 80’i
çalışma yaşına gelmiş ve üniversiteyi bitirmiş gencecik evlatlarımızdır. Bu acı
tabloya Hükûmetin acilen çözüm bulup dur demesi
gerekmektedir. Diğer yandan, yine seçim bölgem olan Kütahya’da 2003 yılında kömür
dağıtılan 8.300 aile sayısı 2007 yılı sonunda yüzde 100’ü aşkın bir değerle
17.000’e ulaşmıştır. Benim ilim kömür üreten bir ildir. Bu ildeki manzara bu iken diğer
illerimizdeki manzarayı takdirlerinize bırakıyorum. İstihdam paketi olarak dile getirilen bu yasa tasarısı, yukarıda
belirttiğim nedenlerle kapsamlı bir istihdam paketi olmayıp beş buçuk yıldır
unutulan GAP bölgesine kaynak aktarma tasarısıdır. Bu duygu ve düşüncelerle önergemize desteğinizi bekliyor,
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum… KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.
(AK Parti sıralarından “Geçti, geçti Sayın Başkan” sesleri) BAŞKAN – Arayacağım efendim… 3’üncü maddeyi karar yeter sayısı arayarak oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.17 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 18.27 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
104’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum. 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 3’üncü maddenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Evet, iki dakika süre; elektronik oylama yapacağım. (Elektronik cihazla oylamaya başlandı) BAŞKAN - Kabul edenler… (AK Parti sıralarından “Neyi
oyluyorsunuz?” sesleri) Elektronik oylama olarak yapıyorum, “kabul edenler ve etmeyenler”
olarak… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Neyi kabul ediyoruz Sayın Başkanım? BAŞKAN - Oylamayı başlattım efendim. Ret ya da kabul… 3’üncü maddenin oylaması. Kabul eden ya da etmeyen… (AK
Parti sıralarından gürültüler) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Neyi oyluyoruz? BAŞKAN – Maddeyi oyluyorum efendim. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, maddeyi oylamanız için
kâtip üyelerin… Nasıl oylayacaksınız onu? BAŞKAN – Hayır, tereddüt olunca elektronik olarak yapabiliyoruz
efendim. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Tereddüt yok ortada. Ama, tereddüdü sordunuz mu
arkadaşlara? BAŞKAN – Tereddüde düşmem yeterli oluyor Sayın Elitaş.
Lütfen elektronik olarak kabul ya da ret yazınız. YAHYA AKMAN (Şanlurfa) – Sayın Başkan,
eylemli bir İç Tüzük ihdası! BAŞKAN – Eylemli Tüzük ihlali nereden çıkmış! (Elektronik cihazla oylamaya devam edildi) BAŞKAN – 3’üncü madde kabul edilmiştir. 4’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşmekte olduğumuz 224 sıra sayılı kanun 4. maddesi 3. fıkrası
sonundaki Türk Mimar Müh. Odaları Birliğinin ibaresinden sonra “ilgili sendika
ibaresinin” eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 4. Maddesinin Tasarıdan
tümüyle çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Söz istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Önerge sahibi önergesi hakkında konuşmak istiyor. Buyurun Sayın Uras. Süreniz beş dakika. MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller;
şimdi önergeye geçebiliriz. Tasarının bu maddesiyle, iş yeri dışında kurulu bulunan sağlık ve
güvenlik biriminden hizmet alan işverenlerin, doğrudan hizmet alma yönüyle
yerine getirilen yükümlülükleri çerçevesinde, ayrıca iş yeri hekimi, mühendis
veya teknik personel istihdam etme zorunluluğu ortadan kalkacaktır. Bu maddede düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği uzmanlığı ile
belgelendirme işleminin Bakanlık tarafından yapılması Danıştay tarafından
eleştirilen bir konudur. Bu konudaki bakanlık yetkisi hukuken tartışmalıdır. İstihdam artırıcı önlemler kapsamında bu maddeyle yapılan
düzenlemeler, özünde işverenlerin sağlık ve güvenlik konularındaki
yükümlülüklerini azaltmaya ya da ortadan kaldırmaya yöneliktir. Bu yaklaşımın
gerisinde, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin özelleştirilmesi çabası ve
anlayışı yatmaktadır. İşverenlerin doğrudan yükümlülüklerini ortadan kaldıran
ve iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini dışarıdan hizmet almaya indirgeyen bir
modeli benimseyen bu yaklaşımla, çalışanların sağlık ve güvenliğini sağlamak
olanaklı değildir. İş kazaları ve iş yerlerinde ölüm olayları artarak sürerken
işverenlerin iş yerinde hekim bulundurma yükümlülüğünü kaldırarak işletmeleri
kurumsallaşmamış, işleyişi ve denetimi tanımlanmamış özel kuruluşlardan hizmet
satın almaya yönlendirmek, yaşanacak başka ölümlere çağrı yapmak ve iş sağlığı
ve güvenliği konusunu piyasanın insafına terk etmek demektir. İş kazalarının ağırlıklı olarak yaşandığı küçük işletmelerde,
gerçekte piyasa kurallarının acımasız işleyişinden, rekabet üstünlüğü sağlamak
için kısıtlanan maliyetlerden kaynaklanan iş sağlığı ve iş yerindeki güvenlik
sorunlarını, yine aynı kuralların geçerli olduğu mekanizmalar aracılığıyla
çözmek olanaklı değildir. Kâr amacıyla kurulmuş bir özel sağlık ve güvenlik
işletmesinde, en yüksek kârlılık için, sağlık ve güvenliği gözden çıkarmaya
hazır olarak faaliyet yürütülecektir. Bu tür kuruluşların yükümlülükleri ve
denetimleri de belirlenmemiş olduğundan, kamunun gözetim ve sorumluluğunda
yürütülmesi gereken bir konu tümüyle sorumsuz bir alana yönlendirilecektir. Bu
çerçevede değişiklik öneriyoruz. Zaten bütününe de baktığınızda AKP Hükûmeti tarafından büyük iddialarla ortaya atılan bu
paket, işverenlerin zorunlu istihdam yükümlülüklerinin azaltılmasını, iş gücü
maliyetlerinin hafifletilmesini ve çalışma koşullarının daha da
esnekleştirilmesini hedeflediği için her bir maddede aynı anlayışın iz
düşümlerini görüyoruz. İstihdam paketi, işverenlerin bir dizi sosyal yükümlülüğünün
kaldırılmasını ve bir kısım yükümlülüklerin ise kamu kaynaklarından hazine ve
İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmasını öngörüyordu. Bu hâliyle zaten bir
istihdam paketi değil, işverenlere kaynak aktarma paketi ile yüz yüze olduğumuz
ortadadır. İstihdam paketinde yer alan düzenlemeler yıllardır işveren örgütleri
tarafından zaten dile getirilen taleplerdir. İş Yasası’nda yer alan zorunlu
istihdam yükümlülüklerinin kaldırılması yıllardır zaten işveren örgütleri
tarafından savunulmaktaydı. Tasarı ile bu konudaki taleplerin neredeyse tamamı
karşılanmaktadır. Tasarı bir istihdam paketi değil, İş Yasası’nda kalan az
sayıdaki koruyucu düzenlemelerin de esnetilmesi ve hazine ve İşsizlik Sigortası
Fonu’ndan işverenlere kaynak aktarılması paketi olmuştur. Tasarı, İşsizlik
Sigortası Fonu’na devlet katkısını fiilen ortadan kaldırmakta, işsizlik
sigortası devlet katkısı işveren desteğine dönüşmektedir. Tasarıyla, sermayeye yasalarla getirilen sosyal sorumluluklar
neredeyse tümüyle ortadan kaldırılmaktadır. Bu maddede de bunun açık bir
devamını görüyoruz. Tasarıyla, sigorta primleri işveren payının 5 puanlık tutarının
hazine tarafından karşılanması öngörülmektedir. Ayrıca, tasarıya göre, işe yeni alınan yeni işçilerin yaş şartı
olmaksızın, kadın işçiler için, on sekiz-yirmi dokuz yaş arası işçilerin SSK
işveren primleri beş yıl boyunca İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacaktır.
Böylece, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan işverenlere kaynak aktarılmış olacaktır. Bu maddeyle, İşsizlik Sigortası Fonu amacı dışında kullanılacak,
işçilerin ve işsizlerin parasıyla finanse edilecektir. İşsizlik Sigortası Fonu’nun yatırımlarda ve işveren sigorta… BAŞKAN – Sayın Uras, bir saniyenizi rica edeceğim. Sayın milletvekilleri, lütfen, biraz sakin olabilir
misiniz. O kadar çok uğultu var ki konuşmacıyı
biraz daha sakin dinlemenizi rica edeceğim. Buyurunuz Sayın Uras. MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Teknik bir konu olunca sakin sakin dinliyorsunuz. İsterseniz tekrar 1 Mayısa dönebilirim
çünkü biraz önce Sayın AKP’li milletvekilleri tepki gösterdiler. Onları üzdüğüm
için üzgünüm ama ben de başımıza gaz bombası atıldığı için, parti binamız
bombalandığı için herhâlde size teşekkür edecek hâlde değilim. Hepinize kolaylıklar diliyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uras. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşmekte olduğumuz 224 sıra sayılı kanun 4. maddesi 3. fıkrası
sonundaki Türk Mimar Müh. Odaları Birliğinin” ibaresinden sonra ”ilgili sendika
ibaresinin” eklenmesini arz ve teklif ederiz. Dr.
Reşat Doğru (Tokat) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz efendim. REŞAT DOĞRU (Tokat) – Ben konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar) REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 224
sıra sayılı Tasarı’nın 4’üncü maddesinin 3’üncü fıkrası ile ilgili vermiş
olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi şahsım ve
grubum adına saygıyla selamlıyorum. Sözlerime başlamadan önce tüm eczacıların Eczacılar Günü’nü de
kutluyorum. Sanayileşmenin bir sonucu olarak yoğun işçi çalıştıran iş
yerlerinde iş kazalarının sayısında ciddi artışlar olmaktadır. Bu durum iş
yerlerindeki çalışma koşulları, işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından koruyucu
önlemleri de gündeme getirmektedir. Çağdaş devlet, sosyal bir hukuk devleti
olmak zorunda olduğuna göre öncelikle vatandaşların en kutsal hakkı olan
sağlıklı yaşama hakkını güvence altına almak zorundadır. Bu da çalışanlar
bakımından çalışma ortamının tüm tehlikelerden uzak olması, iş güvenliğinin
sağlanmasını gerektirir. Bu madde ile bir kurumda çalışan iş hekimi ve diğer personel
çalıştığı kurumda da iş yeri hekimi ve elemanı olarak çalışabilir deniyor. Bu,
çalışan personele ek bir görev demektir. Ek bir görev verildiğine göre buna
uygun ücret de verilmelidir. Bu kanunun bu maddelerinde bu konuya yer
verilmemiştir. Zaten hekim camiası çok büyük zorluklarla karşı karşıyadır.
Gecesini gündüzüne katan sağlık camiası her türlü risk altında çalışmalarına rağmen,
sağlığın tüm sorunlarını üzerlerinde taşıyorlar. Tek sorumlu hemşire, hekim
olarak değerlendiriliyor ancak bütün sorumluluğa, riske rağmen, geçim
standartları her gün daha da kötüleşiyor. Değerli milletvekilleri, bu manada hekimler çok büyük sıkıntı
içerisindedir. Özellikle büyük şehirlerde çalışan hekim camiasına şöyle bir
bakmış olduğumuz zaman geçimleriyle ilgili çok ciddi sorunlarla karşı
karşıyadırlar. Asistan gidiyor, işte hastanede veyahut fakülte hastanelerinde
çalışmaya başlıyor; evini tutamıyor, çocuğuna bakamıyor, çocuğunu okula
gönderemiyor veyahut da çok daha kalitesi düşük olan evlerde kalmak
mecburiyetinde oluyor. Herhâlde bizim, bu kanunlarla beraber bu konuları da
gündeme getirmek mecburiyetimiz yok mudur? Zaten, özellikle getirilmeye
çalışılan sağlıkla ilgili, Sağlık Bakanlığının getirmeye çalıştığı kanunun da
şu anda hekimler tarafından farklı bir beklenti içerisinde olduğu
görülmektedir. Hekimler şu anda hastanelerden ayrılıp özel sağlık
kuruluşlarında çalışma mücadelesi vermeye çalışıp yani bir nebze olsun geçinme
mücadelesi veriyorlar. Bakınız, Tokat ilinde bugün, Zile’sinde, Erbaa’sında,
Reşadiye’sinde, Niksar’ında, devlet hastanelerinde hekimin kalmadığını, hatta
bazı branşlarda tamamen boş olduğunu görüyoruz. Bu,
insanlara hizmetin noktasında yani sağlık noktasında çok büyük, ciddi
sıkıntıları da beraberinde getirmektedir. Tabii, işçi sağlığı, iş güvenliği
görüşülürken bununla beraber sağlık personelinin sorunlarını da herhâlde en
yakın bir zamanda gündeme getirir ve yüce Meclisimizde de tartışırız diye
düşünüyorum. Sayın milletvekilleri, işçi sağlığı ve iş güvenliği konularını çok
yönlü değerlendirmeliyiz. İş yeri sağlık ve güvenlik birimlerinde
görevlendirilecek iş yeri hekimleri, iş güvenliği uzmanları ve diğer personelin
çalışma şartları ve haklarının tespitinde kamu çalışanları sendikalarının da
görüşleri alınmalıdır diye düşünüyoruz. Bu maddede, Sağlık Bakanlığı, Türk Tabipler Birliği ve Türk
Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin görüşlerinin alınacağı yazılmıştır. Ancak,
sağlık çalışanlarının da bir sendikası vardır ve haklarını savunan bir
sendikaları vardır. Ayrıca, hekim dışında, diğer çalışan insanların haklarının
da reel bir şekilde korunması düşünüldüğü zaman, yani bu noktada da özellikle
sendikaların da bu karar verici ortamda veyahut da bu madde içerisinde yer
almasını uygun görüyoruz. İşçi hakları olarak ayrıca, 50 ve üzeri işçi çalıştıran iş
yerlerine hekim istihdamı mecburiyeti konması çok gerekli olan bir durumdur. Çünkü, iş hekimleri bu noktada daha önce kazanmış oldukları
haklarını kaybederken aynı zamanda da bu insanlara ve işçilerimize verilen bir
değerin de sonucu olmalıdır. Yani, biz 50 ve üzerinde işçi çalıştıran iş
yerlerinin hepsine daha önceki ortamlarda iş yeri hekimi istihdam ettiriyorduk.
İş yeri hekimleri, bir noktada, biraz da farklı ücret almaları noktasında,
geçim standartlarının yükseltilmesi noktasında da bu görevi almış
durumdaydılar. Biz, işte bu noktada hizmet alımlarını beraberinde getirirken
ayrıca tabii buralardaki istihdamı da beraberinde kesmiş oluyoruz. Değerli milletvekilleri, son yıllarda dünyanın her tarafında insan
sağlığına önem verildiği ortamda bu düzenlemenin yapılmış olmasının uygun
olmadığı kanaatindeyiz. Biz bunu kaldırıyor ve hizmet alanında bir noktada
küçültüyoruz. İşçi sağlığının korunmasında herkese görev düşmektedir. Beslenme
düzeninin iyileştirilmesi, fiziki koşulların iyileştirilmesi… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayın. Buyurun. REŞAT DOĞRU (Devamla) – …riskli bölgelerin iyice denetlenmesi,
rutin muayene yapılması artık dünyanın her tarafında uygulanmaktadır. Bugün
birçok sektörde, özellikle tekstil sektörü gibi birçok sektörde akciğer
hastalıkları başta olmak üzere meslek hastalıklarıyla karşı karşıyayız ve bazı
noktalarda meslek hastalıklarının kanser riskini beraberinde getirmiş olduğu da
unutulmamalıdır. Bu durum küçümsenmeyecek şekilde birçok iş kolunda
görülmektedir. Bu manada bu durumu da göz ardı etmemek durumundayız. Bundan
dolayı iş yeri hekim ve personeline de çok önemli görevler düşmektedir. Bu
önergemizin amacı da işçi sağlığı ve çalışanların haklarının daha iyi
korunmasıdır ve bu noktada daha iyi hizmet yapılmalıdır. Bu önergeme desteğinizi bekliyor, yüce Meclisi en derin
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir. 5’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinde geçen “ile
mesleki eğitim almamış işçiler” ibaresinin “ile yaptığı işle ilgili mesleki
eğitim almamış işçiler” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz efendim. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Torlak konuşacak efendim. BAŞKAN – Sayın Torlak, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar) D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi ile ilgili
verdiğimiz önerge hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarının işsizliği önlemeyi, istihdam ve verimliliği artırmayı,
bu yolla ekonomik ve sosyal kalkınmayı amaçladığı ifade edilmektedir. İşsizlik
ülkemizin en temel sorunlarının başında gelmektedir. Ancak, tasarı
incelendiğinde, altı yıl boyunca işsizlik konusunda yeterli adımları atmayan Hükûmetin bu tasarıyla göz boyamaya çalıştığını üzülerek
görmekteyiz. Sayın milletvekilleri, Yasa’nın 85’inci maddesinin birinci
fıkrasında “çocuklar” ibaresinden sonra eklenen “mesleki eğitim almamış
işçiler” ibaresinin önergemizle “yaptığı işle ilgili mesleki eğitim almamış
işçiler” olarak değiştirilmesi teklif edilmektedir tarafımızdan. Madde kapsamında
on altı yaşını doldurmamış genç işçiler ve çocukların ağır ve tehlikeli işlerde
çalıştırılamayacağı belirtilmektedir. Tasarıyla maddeye “mesleki eğitim” konusu eklenmiştir. Tasarının
gerekçesinde “Mesleki eğitim verildiği takdirde eğitimli ve kalifiye işçi
çalıştırılması ve iş kazalarının önlenmesi hedeflenmektedir.” deniyor. Önerge
sahipleri olarak eklenmesi düşünülen “mesleki eğitim almamış işçiler”
ibaresinin de yeterli olmadığını değerlendirmekteyim. Çünkü,
ağır ve tehlikeli iş kolları kapsamına giren birçok sektör vardır. Ağır ve tehlikeli iş kollarının neler olduğu aynı ismi taşıyan
yönetmelikte yer almaktadır. Bu yönetmeliğe göre, yüz elli üç farklı ağır ve
tehlikeli iş kolu bulunmaktadır. Dolayısıyla, ağır ve tehlikeli iş kolu
eğitiminin de iş kollarına göre farklılık göstereceği açıktır. Örneğin, ağır ve
tehlikeli iş kolunda suni ipek imalinde hazırlama ve üretme işleri gibi bir iş
varken, tersanelerde kaynak yapma gibi birbirleriyle hiç alakası olmayan iş
kolları da mevcuttur. Bu nedenle, iş kolları için ayrı ayrı
eğitim verilmektedir. Hatta, meslek liselerimizin
isimleri bile meslek dalına uygun şekilde farklılık arz etmektedir. Sayın milletvekilleri, mesleki eğitim işçinin çalışacağı aynı iş
kolunda verilmesiyle gerekli ve yükümlü olabilir. Tasarının hazırlanmasında da
bu mantık yürütülmüş olabilir, ancak eksik bırakıldığı da ortadadır. Yasaların
daha detaylı ve açık nokta bırakılmadan hazırlanmasını sağlamak, tereddütlere
engel olmak ve olabilecek yanlış anlamaları önlemek de yasa koyucu olarak yüce
Meclisin görevidir. Bu nedenle önergemizin kabul edilmesini bekliyoruz. Hepimizin çok iyi bildiği gibi bir işi bilerek yapmak, iş verimini
artıracağı gibi daha da önemlisi iş kazalarının azalacağı anlamına gelmektedir.
Burada söz konusu olan elbette ki mesleki eğitim olacaktır. Ancak bu eğitimin
içerisinde sektörel olarak iş güvenliği eğitimi de
yer almalıdır. İşçilerimizin iş güvenliği eğitimine daha işe girişte alınması
çok önemlidir. Bu eğitimin yasa tasarısıyla getirilen zorunlu mesleki eğitim
kapsamında verilmesi en uygun hâl tarzı olacaktır. Önergeyle tasarıya eklenmesini teklif ettiğimiz “yaptığı işle
ilgili mesleki eğitim” kavramının özellikle iş güvenliği konusunda yaşanan
sıkıntılara da çözüm olacağını düşünmekteyim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bu arada, günlerdir Tuzla
Tersaneler Bölgesi’nde ilgili açıklamalar yapılıyor. Bu yasa tasarısının tam da
bu konuyla ilgili olması nedeniyle, müsaadenizle, bazı düşüncelerimi sektörden
gelen bir arkadaşınız olarak sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli milletvekilleri, sadece tersane değil tüm kazaları,
ölümleri kabul etmek mümkün değildir. Bu kazaları önleyecek her türlü tedbiri
almak her sektör temsilcisinin görevidir. Bu görev kapsamında yasa koyucu
olarak yüce Meclis de üzerine düşeni yapmalıdır. Aslında Tuzla Tersaneler
Bölgesi’nde yapılmak istenen, devlet desteği olmadan kendi kendini büyüten bu
sektörün önüne engel koyma gayretidir, sektörün yavaşlatılmasıdır, dünyadaki
itibarının zedelenmesidir. Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti gemi
inşa sektörünün büyümesini sağlamak maksadıyla yeni tersaneler kurmak için
girişimler yapıldığını her fırsatta dile getirmektedir. Maalesef gecekondu
zihniyetiyle yapılan bu girişimler çok da verimli olmayacaktır, çünkü arkasında
güçlü bir yan sanayi ve çalışanımızın sosyal tesisi olmayan tersaneler ve
tersane bölgelerinde maliyetler çok yüksek olacak. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız. D. ALİ TORLAK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Bu durum rekabet edebilirliliği ortadan kaldıracaktır.
Tersanelerimizi tamamen olumsuz şartlarda çalışma ortamı gibi göstermekle
ülkemizin üreten sektörünü güçsüz kılmaya çalışan anlayışın oyununa
gelmemeliyiz. Bu sektör, yani gemi inşa sektörü, korkarım ki tekstil, deri ve
tarım gibi sahipsiz bırakılacak ve ekonomik olarak ülkemizde büyük girdiler
sağlayacak gemi inşa ve onarım potansiyelini diğer ülkelere bırakacağız. Eğer
AKP Hükûmeti bu düşüncesini uygulamaya devam edecekse
yeni yatırımcı tersaneleri de ikaz etmek ve yatırımlarından vazgeçmelerini
sağlamak görevi olmalıdır. Bu hassas konuda daha dikkatli davranmamız gerektiğini düşünüyor,
bu vesileyle tasarının işverenimize, çalışanımıza ve büyük Türk milletine
hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Torlak. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkan… BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakan. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bu önergeyle
ilgili, eğer önerge sahibi yaptığı işle değil de çalıştığı işle ilgili bir
değişikliği uygun bulurlarsa kabul edebiliriz efendim. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tamam, çalıştığı işle ilgili… ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Peki. BAŞKAN – Sayın önerge sahibi, kabul ediyor musunuz? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet efendim. BAŞKAN – Peki. Yapılan değişiklik üzerine bu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 5’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir. 6’ncı madde üzerinde üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı kanun tasarısının 6. maddesinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini saygılarımızla arz ederiz.
Madde 6 - 4857 sayılı kanunun 88 inci maddesinde yer alan “hangi
şartlar ve usullere uyacakları” ibaresinden sonra gelmek üzere “kadın-erkek
toplam çalışan sayısı göz önüne alınarak” ibaresi eklenmiştir. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım son iki önerge
aynı mahiyettedir. Önergeleri ayrı ayrı okutup
birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim. Şimdi önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 6. Maddesinin Tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 13/05/2008
TBMM Başkanlığına Görüşmekte olduğumuz 224 sıra sayılı kanun tasarısının 6.
maddesinin metinden çıkarılmasını ve sonraki madde numaralarının buna göre
düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon bu iki önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen… MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hasan Çalış konuşacak efendim. BAŞKAN – Sayın Çalış, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
sözlerime başlarken yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Sözlerime başlarken eczacılarımızın Eczacılar Günü’nü kutluyorum.
Kendilerine mutluluk ve başarılar diliyorum. Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; önergemiz 4857 sayılı İş
Kanunu’nun 88’inci maddesinin, gebe ve emzirenlerin haklarıyla ilgili
düzenlemesindeki haksızlığın giderilmesiyle ilgilidir. Biz bu önergemizle 6’ncı
maddenin tasarıdan çıkarılmasını ve 88’inci maddenin mevcut hâliyle korunmasını
istiyoruz. Çünkü 6’ncı madde çalışanlar açısından önemli bir hak kaybıdır. Değerli arkadaşlarım, bebeklik döneminde, çocukluk döneminde,
gençlik döneminde hatta olgunluk döneminde anne-çocuk ilişkileri ve bu
ilişkilerin psikolojik yansımaları, gerçekten ileriki hayat akışında insanların
hayatını sürekli etkileyebilmektedir. Bunun için, gerçekten, işverenlerimizin
ciddi sıkıntıları var. İşverenlerimiz zor şartlar altında ülkemizin kalkınması
için, üretim için, istihdam için mücadele ediyorlar. Bu taleplerin yerine
getirilmesi için çaba gösterilmesini takdir ediyoruz. Ancak bu talepleri yerine
getirirken, bebek ve annenin hakkına karşı hassas davranılmamasına
katılamıyoruz. Değerli arkadaşlar, bir iş yerinde gerçekten bir emzirme odası
düzenlenmesi, ufak bir kreş düzenlenmesi çok büyük bir yük değildir. Düşünün
ki, dışarıdan hizmet alımı yoluyla veya ortak bir birim kullanma yoluyla bu
ihtiyacı giderme yolunu seçtik. İnanın ki uygulamada, çalışanların izin
almasında, çalışanların bu haklarını kullanmasında bu ciddi problemleri
getirecektir. Aslında bu yasayla çalışanların aleyhine gerçekten 2’nci maddede,
4’üncü maddede, 6’ncı maddede ve 19’uncu maddede hak kayıpları vardır. Aslında
6’ncı madde ile 1’inci maddeyi düzgün ilişkilendirirsek, görülür ki 1’inci
madde çalışanların sendikal haklarının ve sosyal haklarının ellerinden
alınmasının en önemli tuzağıdır değerli arkadaşlarım. Çünkü -sendikacı arkadaşlarım
var bu salonda- 49 rakamının, 150 rakamının, 500 rakamının sosyal haklar ve
sendikal haklar anlamında ne anlama geldiğini pekâlâ bilirler. Bunu özellikle
not etmek istiyorum, bunun üzerinde özellikle durmak istiyorum değerli
arkadaşlarım. Değerli arkadaşlar, bunların içerisinde 13 ve 19’uncu maddeler
özellikle önemlidir. Niye önemlidir? Çünkü işsiz kalanlar, çünkü senenin dört
ayında, beş ayında çalışıp arkasındaki zaman içerisinde işsiz kalanlar acaba bu
İşsizlik Fonu yoluyla çoluk çocuğumun rızkını sağlayabilir miyim ümidini
taşımaktadır. Özelleştirme mağdurları da buralara ümit bağlamaktadır, ama biz
bu ümidi nereye kullanıyoruz? İşçinin haklı taleplerinin karşılanmasına
kullanıyoruz. Biz bu ümidi nereye kullanıyoruz? Türkiye Cumhuriyeti’nin prestij projesi, ülkemizin kalkınması için gerçekten önemli
bir proje olan GAP’ın bitirilmesi yolunda kullanmaya çalışıyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. HASAN ÇALIŞ (Devamla) – Sayın Bakanım, değerli arkadaşlarım;
gerçekten bu tasarının geneline baktığımız zaman ne görüyoruz? Geneline
baktığımız zaman, işte altı yıla yakın bir zaman geçmiş, işverenlerimizin
sıkıntılarını gidermek adına bir şey yapılamamış, Güneydoğu Anadolu Projesi’yle
de ilgili olarak ciddi bir çalışma yapılamamış, böyle bir sıkıntıyı gidermek
için belediye seçimleri öncesinde, yerel seçimler öncesinde bir şeyler yapmaya
çalışıyoruz. Çalıştığımız, yaptığımız, attığımız adım doğru, ama işçinin
hakkının, işçinin umudunun, çalışanların “Acaba yarın sıkıntı çekmez miyim?”
dediği umudunun gasbedilmesi, fonun içinin
boşaltılması, fonun çalışamaz hâle getirilmesi haksız bir uygulamadır. Onun için bu önergemize sizlerden destek istiyoruz. 6’ncı maddenin
tasarıdan çıkarılmasını istiyoruz. Saygılarımı arz ediyorum, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalış. Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum. Gerekçe: Bu madde ile emzirme odaları ve kreş kurma zorunluluğu ortadan
kaldırılarak bu hizmetlerin taşeron şirketlere devri öngörülmektedir. Böylece
işverenlerin sosyal sorumluluklarının azaltılması hedeflenmektedir. Emzirme
odası ve kreşlerin işyerlerinin dışına çıkması anlamına gelebilecek bu uygulama
kadın işçilerin çalışmalarını zorlaştırıcı niteliktedir. İşverenlerin kreş açma
yükümlülüğünü kaldıran bu düzenleme ile getirilen herhangi bir kreşte hizmet
satın alma ile işyeri ortamında sağlanacak bir hizmetin çalışan kadın için aynı
nitelikte olmayacağı açıktır. Bu konudaki düzenlemenin, kadın istihdamının artırılması amacı ile
çelişmeyecek bir gerçeklik temelinde kurgulanması gereklidir. Kadınların,
çocuklarının bakım güçlüğünden kaygı duyarak iş yaşamından çekilmelerine neden
olacak karmaşık çözümler aramak yerine, en yakın ve olası uygulamayı sürdürmek
bu amacın gerçekleşmesini sağlayacaktır. BAŞKAN – İki önergeyi birden oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı kanun tasarısının 6’ncı
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini saygılarımızla arz ederiz.
Madde 6: 4857 sayılı kanunun 88 inci maddesinde yer alan “hangi
şartlar ve usullere uyacakları” ibaresinden sonra gelmek üzere “kadın-erkek
toplam çalışan sayısı göz önüne alınarak” ibaresi eklenmiştir. BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Önergeniz hakkında konuşmak istiyorsunuz. Buyurunuz Sayın Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar) CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
işveren, maliyet artışlarına neden olduğundan, bir emzirme odası açmamak için
100’üncü kadın işçiyi, bir yurt açmamak için de 150’nci kadın işçiyi işe
almamaktadır. Kadın zaten iş yaşamında her zaman, en son işe alınan ve en önce
işten çıkarılan konumdadır. Kadınlar sadece cinsiyetleri nedeniyle iş yaşamında
büyük bir ayrımcılığa, eşitsizliğe ve hak ihlallerine maruz kalmaktadırlar. Tüm
dünyada kadın istihdamı artarken bizde düşüyor. İstihdamdaki kadın sayısı son
on yıl içinde tüm dünyada 200 milyon kadın olarak artmıştır. Doğu Asya
ülkelerinde bile kadın istihdam oranı yüzde 65 iken, bizde ancak yüzde 22’dir
ve biz, bu oranla, otuz OECD ülkesi arasında en kötü durumdayız. AB ülkeleri
ortalaması yüzde 56 olup AB’nin Lizbon Stratejisi hedefi kadın istihdamını
2010’da yüzde 60’a çıkarmak ve 2025’te de yüzde 65’te stabil
hâle getirmektir. Biz, AB hedeflerinin çok gerisindeyiz. Türkiye'nin AB’nin
2010 hedefine ulaşması için kadın istihdamında yüzde 150’lik bir artışı
sağlaması gerekir. Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü raporlarına göre,
Türkiye kadın istihdamı açısından 54 ülke arasında 53’üncü sıradadır. Kadın
işsizliği erkeklerden fazladır, iş gücüne dâhil olmayanların dörtte 3’ü
kadındır, tarım sektörü hariç tutulduğunda ve eksik istihdam da
hesaplandığında, kadınlarda işsizlik oranı yüzde 25’tir. Tüm bu rakamlar,
Türkiye'de kadınların acıklı durumunu gözler önüne sermektedir. Son bir yıl içerisinde 237 bin çalışan kadın ev kadını olmak
durumunda kaldı. Ev kadını olmak, Hükûmet tarafından
teşvik edilen bir politikadır. Kadınlarımız, bizzat Başbakan tarafından “En az
3 çocuk doğurun.” denerek eve yollanmaktadır. Çalışma hakkı, kadının en temel insan haklarından biridir. Çalışma
yaşamı, ülkemizde, cinsiyet eşitsizliğinin, ayrımcılığın en ağır biçimde
yaşandığı alanlardan biridir. Kadının iş yaşamına katılımının önünde bir dizi
engel vardır, en önemli faktör geleneksel cinsiyete dayalı iş bölümü ve erkek
egemen yapıdır. Kadına verilen rol ve görev ev işleri, çocuk, yaşlı, hasta
bakımıdır. Bu bakım hizmetleri için kamusal destek kurumlarının yeterli
olmaması, özel sektörde kreş ve emzirme odalarının işveren için ek maliyet
getirmesi nedeniyle kadın işçi sayısının hep yasal hudutların altında
tutulmasına neden olmakta, bu da kadını çalışma yaşamının dışında bırakmaktadır.
Analık görevini yerine getiren kadının mağdur olmaması için ortaya çıkan yükü
tüm topluma paylaştıran kamusal politikalar gereklidir. Destek kurumları, yerel
yönetimler ve SHÇEK tarafından yaygın olarak hizmete sokulmalıdır. Özel
sektörde ise süt odaları ve kreş açılması için işverenlere vergi muafiyetleri
gibi teşvikler getirilmelidir. Süt odası ve kreş açılması için kadın işçi
sayısına bağımlı kalınmamalı, kadın-erkek tüm çalışanlar için değerlendirilerek
uygulanmalıdır. Çocuk bakımı, kadın ve erkeğin birlikte paylaşması gereken bir
sorumluluktur. Bu nedenle iş yerindeki kadın işçi sayısı değil toplam çalışan
sayısı göz önüne alınarak yasal düzenlemeler yapılmalıdır ki “Kadın istihdamını
artırabilecek bir şeyler yaptık.” diyebilelim. Avrupa Komisyonunun 2006-2010 yol haritasının öncelik alanları, iş
gücü piyasasında kadın-erkek farklılığının giderilmesi, kadın ve erkeğin iş ve
aile hayatındaki sorumluluklarının dengelenmesi, cinsiyet eşitliği
politikalarının desteklenmesi ve yasal düzenlemelerin etkili şekilde
uygulanmasıdır. Avrupa’nın hedefleri bizim de hedeflerimiz olmalıdır.
Kadınların insana yaraşır, üretken ve ücretli istihdama erişiminin sağlanması,
onların ekonomik özgürlüğünü, eşitliğini, güçlenmesini sağlayarak toplum olarak
da sosyoekonomik gelişimimizi, çağdaşlaşmamızı ve sürdürülebilir kalkınmamızı
sağlayacaktır. Kadınlara iş yaşamında eşit fırsatlar, eşit zeminler tanınması,
salt bir hak olmanın ötesinde, aynı zamanda aklın da gereğidir. 1 Mayısta işçisine, vatandaşına, turistlere bile orantısız güç
kullanan, acımasızca coplayan, yere düşmüş kadını bile tekmeleyen bir anlayışın
işçiden ve kadından yana olduğuna hiç kimseyi inandıramazsınız. Ayrıca, AKP
Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Fırat’ın, “AKP’nin
kadınları feminist ideolojinin kölesi olmayacaklardır.” şeklindeki beyanatı da
İktidarın kadına bakış açısını göstermektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayın. Buyurunuz. CANAN ARITMAN (Devamla) – Zaten bu konuda, önce, feminizmin ne
olduğu konusunda bir bilgisizlik söz konusudur. Onun için anlatalım: Feminist
ideoloji, kadın-erkek eşitliği ve kadının insan hakları için verilen
mücadeledir. İnsan hakları savunucularını aşağılamak, “AKP’nin kadınları”
diyerek bu partide siyaset yapan hanımefendileri bir mal gibi AKP’nin mülkiyeti
altında göstermek… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan… CANAN ARITMAN (Devamla) – …ve “köle” kelimesiyle ortaya çıkan bilinç altındaki bu… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı lütfen
sözcüklerini düzeltsin! BAŞKAN – Sayın Arıtman… CANAN ARITMAN (Devamla) – ...kadına bu korkunç bakış açısı, en
büyük sorun alanıdır, problem buradadır. (AK Parti sıralarından gürültüler) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, hanımefendi sözcüklerini
düzeltsin! BAŞKAN – Söz vereceğim size. CANAN ARITMAN (Devamla) – Kadına bu bakış açısı değişmediği sürece
yapılan yasal düzenlemelerin yaşama geçmesi mümkün değildir. Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti
sıralarından gürültüler) MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sana da bu yakışır! BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Arıtman. ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – Sayın Başkan, hiç kimse bir
milletvekiline “mal” diyemez! BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmacı biraz önce… (AK Parti
sıralarından gürültüler) ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – Sözünü geri alsın! MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Arkadaşlar bir dakika… BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurunuz, bir
dakika söz veriyorum size. NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Sözünü geri alsın! Söz vermekle olmaz! YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sen yine meydana çıktın ha! Sen yine
arlanmadın ha! Otur oraya! (AK Parti sıralarından gürültüler) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen meydana çıkma, sen sus! Sen meydana
çıkma! BAŞKAN – Sakin olun sayın milletvekilleri. Buyurunuz Sayın Elitaş. VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam) 3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın,
konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önce burada
önergeyle ilgili konuşan Sayın Milletvekilim, Adalet ve Kalkınma Partisindeki
hanımefendi milletvekillerini, kendisinin de herhâlde tasvip etmediği bir
yakıştırmayla karşı karşıya kaldı... CANAN ARITMAN (İzmir) – Ben söylemiyorum, Genel Başkan Yardımcınız
söylüyor. MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Özellikle Adalet ve Kalkınma
Partisindeki hanımefendi milletvekillerini “mal” gibi değerlendirmek, bir
hanımefendiye yakıştıramadığım bir ifadedir. CANAN ARITMAN (İzmir) – Sizin Genel Başkan Yardımcınız
söylemiştir! (AK Parti sıralarından gürültüler) MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Eğer kendileri, kendi partilerinde
kendisini mal gibi görüyorlarsa ona bizim diyecek bir şeyimiz yoktur! (AK Parti
sıralarından alkışlar) CANAN ARITMAN (İzmir) – Kardeşim, hiç alakası yok! MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sen mal mısın da “mal” diyorsun? BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.
EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, özür dilesin! V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun
Tasarı ve Teklifleri (Devam) 2.- İş Kanunu ve
Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile
Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu
Raporu (1/570, 2/227, 2/228) (S. Sayısı: 224) (Devam) BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir. Otuz dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 19.10 ALTINCI OTURUM Açılma Saati: 19.55 BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
104’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum. 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 7’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı yasa tasarısının 7. maddesinin
sonuna gelmek üzere aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz. Saygılarımızla.
Madde 7: “İşyerlerinin teşvik kanunu kapsamında olup olmadığı
ayrıca dikkate alınır.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurunuz. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; biliyorsunuz geçen dönem önce otuz altı il teşvik kapsamına
alındığı zaman teşvik kapsamına alınmayan illerin milletvekilleri çok üzüldü.
Amacı neydi bu Yasa’nın? Hakkâri’de, Şırnak’ta, Tunceli’de, Ardahan’da, Iğdır’da,
özellikle bu bölgelerimizde istihdam yaratmaktı. Yasa’nın esas getiriliş amacı,
burada takdim edilirken “Bu bölgelerimizde büyük istihdam doğacak, orada işsiz
kalmayacak, bacalar tütecek.” denildi. Bir tane baca tütmedi. Burada günlerce
söyledik. “5084 sayılı Yasa Türkiye’de sorunu çözmez, bu Yasa istihdam
yaratmaz.” dememize rağmen birkaç ilin dışında hiçbir ile faydası olmadı. Daha
sonra on iki il geldi -on iki ilede yine ilave iller
geldi- ne oldu? Bursa’dan, Gaziantep’ten, Denizli’den, bazı illerimizden bazı
yatırımlar teşvikli illere gitti, o iller boşaldı. Gaziantep ekonomisinde
istihdam yaratmak yerine çok büyük sorun yarattı. Şimdi, devlet bir söz vermiştir. Bu Teşvik Yasası beş yıllıktı
arkadaşlar. Yani 2007 yılında teşvik alan bir iş yeri 2012 yılına kadar beş yıl
devam edecekti ve verilen sözler, beş yıl devam edecekti, devlet sözüydü.
Devlet sözünü yerine getirir arkadaşlar. Beş yıl… Şimdi, 2007 yılında yatırıma başladı, bir yıllık yatırım süresi
var, 2008’de üretime geçti bir iş yeri, bu sene başında getirilen… Bu sene
işverenler şunu söylediler: Bir, sigorta indirimi. İki, gelir vergisi işveren
hissesi indirimi, gelir vergisi stopaj indirimi. Arkadaşlar, devlet bir söz verdiyse yerine getirir veya bunun
önlemini alır. İşverenler de buna göre planlayarak, programlayarak istihdam
yaratmak için bir şekilde teşvikten yararlanarak işletmeyi kurdular. 2007’de
teşvik alıp yatırımı bitiren bir işletme 2008’de işletmeye geçti. Hemen ilk
karşılaştığı konu, bir asgari geçim indirimi getirildi, bir kere işverenlerden
gelir vergisi stopajı indirimi artık cebinden çıkmaya başladı. Arkadaşlar, yatırımcıya söz verdiniz, dediniz ki: Gelir vergisi
stopajını ben ödeyeceğim. Ama Asgari Geçim İndirimi Yasası nedeniyle stopaj
yapacak gelir vergisi olmadığı için bu sefer o miktarı işveren işçiye kendisi
ödemek zorunda kalıyor. Dikkatinizi çekerim, söz verilen, Teşvik Yasası’nda
devlet sözünü geri almıştır. İşverene demiştir ki: Ben ödeyeceğim. Ha, işveren
şu anda kendisi ödüyor. Bu paket de bir “istihdam paketi” adında değil mi arkadaşlar? Bir
kere, devlet sözünü yerine getirsin. Bu insanlara verdiği ne kadarlık bir teşvik priminden yararlanacağı sözünü yerine
getirsin ve şu anda işverenler maalesef, üzülerek söylüyorum, işçilerin asgari
geçim indiriminden dolayı ödenecek primi işçilere kendileri ödemiyor ve işçiler
korkusundan, ekmeksiz kalma korkusundan “benim asgari geçim indirimi primim
işveren tarafından verilmiyor” demiyor arkadaşlar. Dikkatinize sunuyorum. Onun
için, 5084 sayılı Teşvik Yasası uyarınca hakikaten insanların hakkını verelim.
Teşvik süresi sonuna kadar devletin sözünü yerine getirmesi lazım arkadaşlar,
devlet sözüdür. Diğer bir konu, yine, bu Yasa’nın 20’nci maddesinde -uyarıyorum
sizi- on dokuz-yirmi dokuz yaş ve kadınlarla ilgili belirli teşvikler
getiriliyor. Arkadaşlar, göreceksiniz, belirli bir süre sonra, işverenler
tarafından, yirmi dokuz yaşın üstündeki insanlar işten çıkarılacak. Uyarıyorum
sizi! Niye? Bu Yasa uyarınca istihdam teşvikinden yararlanmak için on
dokuz-yirmi dokuz yaşı kapsadığı için önemli sorunlar doğacak arkadaşlar. Bir
kez daha uyarıyorum. Ayrıca, 5084 sayılı Yasa uyarınca sistem dışında kalan, kırk sekiz
ilin dışında kalan iller hiç üzülmesin. Çünkü Teşvik Yasası uyarınca… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız. Buyurun. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım. …baca tütecek illerin hiçbirinde… -birkaç il hariç, o da taşıma
iller oldu, yani Denizli’den, Antep’ten, Bursa’dan- onun dışında hiçbir ilde,
bugün, Tunceli’de, Hakkâri’de, Şırnak’ta bir tek baca tütmedi. Onun için, yeni
bir teşvik yasası, bu ülkeye katma değer üretecek, bu ülkenin değerine değer
katacak yeni bir teşvik yasası çıkarılamadığı takdirde, arkadaşlar bunun vebali
hepimizde. Bu ülke hepimizin ama bu saçma sapan bir teşvik yasasıyla değil,
adam gibi bir teşvik yasasıyla… Teşvik edilecek iller dışında, Türkiye’nin
katma değer yaratan ürünleri teşvik edilerek tüm ülkeyi kucaklamak zorundadır
bu teşvik yasası. Ben, bir kez daha, işverenlere verdiğiniz, 5084 sayılı
Yasa’yla verdiğiniz sözü yerine getirmenizi istiyorum. Bu Yasa’yla da, ileride,
yirmi dokuz yaşın üzerinde bir sürü insan işinden olacaktır. Bilgilerinize
sunuyorum. Saygılar hepinize. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir. 8’inci madde üzerinde önerge yoktur. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
8’inci madde kabul edilmiştir. 9’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9. maddesinin
sonuna “idari para cezaları her yıl enflasyon oranında güncellenir” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi
yeniden değerlendirme oranı çerçevesinde zaten güncelleniyor. Onun için
katılamıyoruz. Yani olan şeyi yasaya yazmak doğru olmaz düşüncesiyle
katılamıyoruz. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Güncellenmeyen cezalar zaman içerisinde caydırıcı
olmaktan çıkıyor. Bunu önleme amaçlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir. 10’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 10 uncu
maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 108 inci maddesinin sonunda yer
alan “(d) bendindeki” ibaresinin “(h) bendindeki” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Önerge sahibi konuşacak mı gerekçeyi mi okutayım? BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Görüşülmekte olan Kanun Tasarısında 4857 sayılı İş
Kanununun, 90 ıncı maddesine aykırı davrananlar için
aynı Kanunun 108 inci maddesinde yer alan idari para cezası miktarı için 4904
sayılı Kanunun 20 nci maddesinin (d) bendine atıf
yapmaktadır. Ancak, İş Kanununun 90 ıncı maddesinde
yer alan “izin almaksızın iş ve işçi bulmaya aracılık fiili” görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 23 üncü maddesinin (h) bendinde ele alındığından, düzenlemeye
ihtiyaç duyulmuştur. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 10’uncu maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 11’inci madde üzerinde şimdi bir yeni önerge gelmiştir. Gruplara
dağıtamadık, onu okutuyoruz: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 11 inci
maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 111 inci maddesinin Ticaretten
sayılan işlerin sayıldığı üçüncü fıkrasının (b) bendindeki “Bankacılık gibi
para tadavülü” ibaresinin “Bankacılık ve finans
sektörü” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkanım, muhalefet parti yetkililerine teşekkür ediyorum. Teknik bir
düzenleme, bu teknik bir değişiklik. Onun için, katılıyoruz. Yerinde bir
değişiklik oldu, teşekkür ediyorum muhalefete. BAŞKAN – Önerge sahibi konuşacak mı, gerekçeyi mi okutuyorum? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Ticaretten sayılan işler arasında sayılan (b) bendinin
anlaşılır hale getirilmesi ve sektördeki mevcut uygulama ile uygunluk
sağlanması amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda, 11’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 11’inci madde kabul edilmiştir. 12’nci madde üzerinde önerge yoktur. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
12’nci madde kabul edilmiştir. 13’üncü madde üzerinde üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın çerçeve 13’üncü maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 13-25/8/1999 tarihli ve 4447
sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 46 ncı maddesinin
birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, bu maddenin son fıkrasında yer
alan “Geçici 1 inci maddesinde” ibaresi “Ek 1 inci, Ek 2 nci
ve Geçici 1 inci maddelerinde” şeklinde değiştirilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 13 ncü
maddesinin 1’nci fıkrasında geçen “Geçici 6’ncı ve Geçici 7’inci” İbarelerinin
madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 13. Maddesinin Tasarıdan
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 13/05/2008
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bu değişiklik ile işsizlik sigortası kanununun 46. Maddesinde yer
alan “Sigortalıların işsiz kalmaları halinde” ifadesi çıkartılmakta ve işsizlik
sigortasının amacı dışında kullanılmasına olanak sağlanmaktadır. Bu madde ile
daha sonraki maddelerde yer alan işsizlik sigortası fonlarından işverenlere
kaynak sağlanmasına yönelik hükümlere zemin hazırlanmaktadır. Bu nedenle 13.
Madde ile 4447 sayılı yasanın 46. Maddesinde yapılmak istenen değişiklik
tasarıdan çıkarılmalıdır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul et-meyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım son iki önerge aynı
mahiyette-dir. Önergeleri ayrı okutup, birlikte
işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı
söz vereceğim. Buyurunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın 13’üncü maddesinin çerçevesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 13- 25/08/1999 tarihli ve 4447
sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 46’ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş, bu maddenin son fıkrasında yer alan “Geçici 1’inci
maddesinde” ibaresi “Ek 1 inci, Ek 2 nci ve Geçici
1’inci maddelerinde” şeklinde değiştirilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 13’üncü maddesinin 1’inci
fıkrasında geçen “Geçici 6’ncı ve geçici 7’nci” ibarelerinin madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. Mustafa
Kalaycı (Konya) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon iki önergeye de katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim
katılmıyoruz. Zaten bu fonun amaçlarını bu düzenlemeyle gerçekleştiriyoruz.
Dolayısıyla bir hukuksuzluk söz konusu değil. BAŞKAN – Önerge sahipleri konuşacaklar mı? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Beytullah
Asil konuşacaklar. BAŞKAN – Sayın Asil, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar) BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ülkemiz insanı çalışmak istiyor, iş bulamıyor, çalışmakta
olanlar da sıklıkla işsiz kalıyor. Bu gerçekten hareketle, Türkiye 1952 yılında
işsizlik sigortası sistemini konuşmaya başlıyor. Bizde 1952 yılında
tartışılmaya başlanan, işini kaybedenlere belli bir süreyle maddi destek
sağlama anlayışına dayanan işsizlik sigortası 1911 yılında İngiltere’de,
1919’da İtalya’da, 1920 yılında Belçika’da, 1921’de Lüksemburg’ta,
1924’te İsveç’te,1927 yılında da Almanya’da uygulanmaya başlıyor. Avrupa
ülkelerinde 10’lu, 20’li yıllarda uygulanmasına başlanan işsizlik sigortası
kanunu, ülkemizde 25/8/1999 tarihinde çıkartılan
Yasa’yla uygulama alanı buluyor. Kanun çıkartılırken kanun koyucu fonda birikimin oluşması, fon
kaynaklarının güçlü hâle gelmesi, bu suretle de, olaya fonun uzun süreli sağlam
temellere oturtulması gayesiyle ihtiyatla yaklaşmış, fondan yararlanma
koşullarını ağırlaştırmış, fona ulaşma imkânını zorlaştırmıştır. Bugün amaç hasıl olmuş, nisan sonu itibarıyla İşsizlik Sigortası
Fonu’nda 33,4 milyar yeni Türk lirası birikmiştir. Değerli milletvekilleri, 25/8/1999
tarihinde kabul edilen İşsizlik Sigortası Kanunu, kabul edilirken
çalışanlarımıza vaat edilen fonun belli bir büyüklüğe ulaşmasından ve sağlam
temellere oturtulmasından sonra fondan yararlanma koşullarının hafifletileceği,
fona ulaşma imkânının kolaylaştırılacağı, fonun ödeme şartlarının mevcut
düzenlemelere göre gerçekçi hâle getirileceği ve işsizlik yardımıyla birlikte
uygulanacağı vaatlerinin hayata geçirilmesini beklerken, 2008 yılına münhasır
olmak üzere fonun nema gelirlerinden 1 milyar 300 milyon yeni Türk lirasını;
2009 ve 2012 yılında da fonun nema gelirlerinin 1/4’ünü öncelikle Güneydoğu
Anadolu Projesi kapsamındakiler olmak kaydıyla yatırım alanlarında kullanılmak
üzere ilgili idare bütçesine gelir kaydetmeye, bunun yasal dayanağını oluşturmak
üzere Kanun’un amaç ve kapsamını düzenleyen 46’ncı maddesini yasanın özüne ve
ruhuna aykırı olarak değiştirmeye çalışıyoruz. Buna ne hakkımız var değerli
milletvekilleri? Hükûmet, kendisine
emanet edilen bu fonu istediği gibi kullanamaz. Bu fonu amacı dışında kullanmak
hukuk dışılıktır, siyasi ahlaka da yakışmamaktadır. Değerli milletvekilleri, devlet yabancı fonların faiz gelirleri
üzerinden vergi almazken, devlet bu fonun gelirleri üzerinden son iki yıldır
vergisini almaktadır. Dünyanın en pahalı mazotunu, dünyanın en pahalı benzinini
biz kullanmıyor muyuz? Avrupa, mazotu, benzini ortalama 2,40 YTL’den deposuna
koyarken, biz 3,25 yeni Türk lirasından depomuzu doldurmuyor muyuz? Bu eziyete
niçin katlanıyoruz? Hükûmetin koyduğu çok yüksek
akaryakıt tüketim vergisini ödemek için. Dünyada dolaylı vergilerin en yüksek
olduğu ülkelerin üst sıralarında değil miyiz? Gelirimiz dünya ortalamasının çok
altındayken bu kadar yüksek vergileri niçin ödüyoruz? Devletimiz Güneydoğu
Anadolu Projesi ve benzeri altyapı yatırımlarını yapabilsin diye. Ama son altı
yılda ödenen vergiler amacına uygun kullanılmamış, özelleştirme gelirleri
yatırımlara aktarılmamıştır. Değerli milletvekilleri, bu madde niçin değiştiriliyor biliyor
musunuz? Yaklaşan mahallî idareler seçimleri öncesinde, Hükûmetin
seçim yatırımlarına aradığı kaynağı bulmak için. Bunun sonucu, yatırımlara
kaynak aktaracağız bahanesiyle, İşsizlik Sigortası Fonu’nun içinin
boşaltılmasına zemin hazırlanmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız. BEYTULLAH ASİL (Devamla) – Yüce Meclisin, işçinin ve işverenin
alın terleri, güzel insanlarımızın ödediği vergilerle oluşturulan bu fonun
kaynaklarının amacı dışında kullanılmasına izin verecek bu iyi niyetli olmayan
yasal düzenlemeye imkân vermeyeceğini umuyor, yüce heyeti saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Asil. Sayın Öztürk, buyurunuz. HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum. Bu önergemle ilgili olarak sadece gerekçenin okutulmasıyla
yetinmeyi amaçlamıştım, ancak Sayın Bakanın sözünü ettiği ve fondan kullanılan
paralara ne şekilde karşılık ödeneceği konusunda bir önergeleri olduğunu ifade
etti ve o önergeyi gördükten sonra tekrar söz alma ihtiyacı duydum. Sayın Bakan, biraz önce önergelere katılıp katılmadığı kendisine
sorulduğunda “Buna katılmamız mümkün değil, fonun amaçlarını gerçekleştiren bu
iki maddedir; dolayısıyla çıkarılırsa bunun anlamı yok.” dedi. Fonun değil,
yasanın amacını gerçekleştirecek iki maddeydi, herhâlde dili sürçtü. Şimdi, eğer sözünü edeceğim önerge yüce heyetinize
sunulacak ise, o önergede, fondan aktarılacak paralarla gerçekleştirilecek
yatırımların gelirleri ile varlık satışlarından elde edilecek gelirlerin,
Yüksek Planlama Kurulu tarafından belirlenecek orana tekabül edecek kısmının
fona ödeneceği ve fona ödenecek miktarın da hiçbir şekilde fondan alınan tutarı
geçemeyeceği yönünde bir önerge huzurunuza gelecek. Şimdi, eleştiriler üzerine, sözde “fondan kullanılacak tutarlara
faiz benzeri bir ödeme yapıyoruz” şeklinde bir… Bağışlayın beni, göz boyaması
şeklinde nitelendirebiliriz. Çünkü değerli milletvekilleri, huzurunuza gelecek
önergede, “fon, borç verdiği parayı geri alacak mı?” diye sorunuz. Öyle bir
ifade yok. Ödeneceği ifade edilen nemanın fona ne zaman ödeneceğini sorunuz.
Bununla ilgili bir düzenleme yok; yirmi, otuz, kırk, elli bilemiyoruz. Fonun
bildi bir şey var: Kaç yıl sonra belli değil ama verdiği para kadar tutarı bir
gün geri alabileceğini biliyor. Yani fonun bilebildiği bu. Peki,
fon ana parasını nasıl alacak? Belli değil. Hesap
eleştirileri bu önergeyle karşılanmaya çalışılıyor, ancak bu önergeyle bir
düzenleme yapılmış olsa dahi bu yasanın ilgili hükümlerinin Anayasa’ya
aykırılığı ne yazık ki ortadan kalkmış olmayacaktır. Çünkü Hükûmet
fona diyor ki: “Yaz tahtaya al haftaya.” ama ne zaman geleceği belli olmayan
bir haftaya! Yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk. Aynı mahiyetteki bu iki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. 13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, gelen tasarının hükûmet metninde, madde 12 madde 2 yazılmış; madde 13 de
madde 3 yazılmış. Bu maddi hata düzeltilsin efendim. BAŞKAN – Dikkate alınacak herhâlde. 14’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 14’üncü maddesi ile
değiştirilen 4447 sayılı Kanunun 48’inci maddesinin 7’nci fıkrasının ikinci,
üçüncü, dördüncü ve beşinci cümlelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz efendim. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Şenol Bal konuşacak efendim. BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar) ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın çerçeve 14’üncü maddesi ile değiştirilen
4447 sayılı Kanun’un 48’inci maddesinin yedinci fıkrasına eklenen ikinci,
üçüncü, dördüncü ve beşinci cümlelerin metinden çıkarılması hususunda
verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle
hepinizi saygılarımla selamlarım. Sayın milletvekilleri, birçok konuda olduğu gibi, istihdam
yaratmak üzere ortaya konulduğu ifade edilen bu kanun tasarısının büyük kısmı
yine illüzyonlardan ibaret. Bu tasarıyla işsizliğe
çözüm bulunamayacağı, kayıt dışılığı kayıt altına almanın mümkün olamayacağı
ortadadır. İşsizlik her geçen gün artmaktadır sayın milletvekilleri. Resmî
rakamlara göre 2,5 milyon, gayriresmî rakamlara göre
de en az 5 milyon olduğu görülmektedir. Devlet İstatistik Enstitüsünün
verilerine göre, 24 milyona yaklaşan toplam istihdamın yüzde 55,4’ü kayıt
dışıdır. Oranın yüzde 70-72’sini kadınlar meydana getiriyor. Her 10 kadından
yalnız 2’si istihdam edilebiliyor. İstihdama katılma oranı her yıl düşerek
yüzde 22’lere dayandı. Tarımda 1 milyon kadının istihdam edilebilirliğinin
ortadan kalktığını biraz önce Sayın Bakan ifade ettiler. İşsiz kalan kadınların
ya kayıt dışılığa ya da işsiz kalarak yardım paketlerine muhtaç kaldığı acı
gerçeğiyle karşı karşıyayız. Altı yıldır kadınlara nasıl iş imkânı yarattınız
da işverenin emzirme odası, kreş açma zorunluluğunu sorunlar arasında
değerlendirebiliyorsunuz? Kurumsal çocuk bakımını yaygınlaştıracak yaptırımı
olan ayrı önlemler alınmazsa zaten istihdamda zorluk yaşayan kadınların iş gücüne
katılımı daha da olumsuz etkilenecektir. Sayın milletvekilleri, aile yapımızdaki son yıllarda tahribatın en
önemli nedeni ekonomik sıkıntılardır. Aile artık problem çözemez hâle
gelmiştir. Aile reisinin herhangi bir nedenle işinden olmasının psikolojik
sonuçlarının aile bireyleri üzerindeki depresyonun sonuçları -büyük kesim-
ailede yaşanmaktadır. Ülkede hem sosyal hem ekonomik kriz ve çözülmeler birlikte yaşanmaktadır. Bunun sonucu
da çok vahimdir. Sayın milletvekilleri, bu tasarıyla Hükûmet İşsizlik Sigortası Fonu gelirlerinin
bir kısmını faizsiz ve geri ödememek üzere, GAP’a yapılacak yatırımlara, kadın
ve genç istihdamı için teşvik -işverenler lehine- sigortasız işsizlere eğitim
ve danışmanlık hizmetlerine aktarmak isteniliyor. Bu konular Hükûmetin
kaynak yaratarak zaten yapması gereken konulardı altı yıldır. Nisan 2008 sonu
itibarıyla fonda biriken bu para 33,4 milyar -biraz önce Sayın Bakan yine ifade
ettiler- yıl sonunda 38 milyar olacak; buna mı göz
dikildi? Kayıt dışılık her geçen gün artmaktadır. Bunun en önemli
sebeplerinden biri Hükûmetin uyguladığı ekonomik
politikaların da kayıt dışı olmasıdır. Çünkü politik ve ekonomik ortamı
düzenleyen hukuki ve bürokratik yapı, kayıt dışı istihdamın boyutunu doğrudan
etkilemektedir. 57’nci Hükûmette Milliyetçi Hareket
Partisinin büyük gayretleriyle çıkarılan İşsizlik Sigortası Kanunu sigortalı
işsizler için işsizliğin zararlarını giderici bir özelliğe sahip bir sosyal
sigorta programıdır. İşsizlik sigortasının iyi işlemesi iş güvencesinin de
sağlanmasını gerektirir. Türkiye İş Kurumunun kuruluş amacı olan ve tüm
işsizlerin eğitim ve danışmanlık hizmetleri giderlerinin sosyal devlet
anlayışına uygun olarak genel bütçede yer alması ve önemli bir yere sahip
olması gerekirken, İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları kullanılarak karşılanmak
istenmektedir. Bu paranın önemli bir kısmı zaten devlet tahvili ve hazine
bonosu olarak değerlendirilmektedir. İşsizlerin biriken paralarından, zaten işsizlik sigortası olarak
düzenlenen bir fon ile hazine finanse ediliyor. Altı yıldır istihdam ve yatırım
yaratmak için hiçbir tedbir alınmadığı ortadadır. Tüm millî stratejik
değerlerin yok pahasına satıldığı… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. Buyurun. ŞENOL BAL (Devamla) – …yabancı sermayenin sadece para kazandığı
bir ekonomiden kim memnun değerli milletvekilleri? İşçiler mi memnun? Memurlar
mı? Çiftçiler mi? Esnaf mı? Evet, memnun olan bir kesim var, belli bir yandaş
grubu var, AB ülkeleri var, okyanus ötesi var, neoliberaller
var. Ama insanımız mutlu değil. Altı yıldır iktidar olarak millî kaynakları tüketmeyi, mali
yapımızı yok etmeyi sergilediniz, sıra İşsizlik Sigortası Fonu’nun kaynaklarını
tüketmeye geldi. İktidarda kaldığınız sürece bu kötü ekonomik gidişatın sonucunda
sigortalılar için emniyet supabı olabilecek bir kaynağı tüketmeye, yok etmeye
hazırlanıyorsunuz. İktidar olarak kaynak yaratmadan, cumhuriyetin tüm
kazanımlarını, kaynaklarını yok edenler olarak tarihe geçeceksiniz. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bal. Buyurun Sayın Bakan. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Bu madde çok önemli bir madde. Tabii, önergede de Sayın Milletvekilimiz bu oranın, İşsizlik
Fonu’ndan eğitim için ayrılacak oranın yüzde 30’dan yüzde 40’a çıkarılmasını
istiyor. Yani bir yanlışlık olmaması için şu açıklamayı yapma ihtiyacı duydum:
Şimdi, şu andaki uygulamada, çalışırken işsiz kalan ve işsizlik ödeneği hak
edenlere İŞKUR eğitim verebiliyor. Oysa, bu
düzenlemeyle bundan sonra İŞKUR’a kayıtlı kaç kişi
varsa bunların tümüne eğitim verme imkânımız doğacak. Bu derece kapsam tüm
kayıtlılara genişliyor. Birincisi bu. İkincisi, ikinci önemli düzenleme şu: Devletin yüzde 1 katkı payı
var İşsizlik Fonu’na. Bu, devletin katkısı yılda 900 trilyon civarında yapıyor.
Bunun yüzde 30’unu biz eğitim için, mesleki eğitim için aktif iş gücü
programlarında kullanacağız. Takriben yüzde 30’u ne yapıyor? 270 trilyon lira.
Mesleki eğitim aktif iş gücü programları için seksen bir ilde aktif bir şekilde
kullanacağız. Bu yüzde 30 oranını ihtiyaç duyulursa yüzde 50’ye çıkarma
yetkisini de Bakanlar Kuruluna veriyoruz. Baktık ki yüzde 30 yeterli değil,
yılda 270 trilyon lira, bunu yüzde 50’ye kadar çıkarma, yani 450 trilyon
liralık bir ödeneği mesleki eğitim için ayırma, aktif iş gücü programları için
ayırma imkânını getiriyoruz. Son derece önemli bir düzenlemedir. İnanıyorum ki işsizliğin,
insanları vasıflı hâle getirerek belini kırma imkânını elde etmiş olacağız. Bu açıklama için Sayın Başkanım çok teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz. ŞENOL BAL (İzmir) – Efendim öyle değil. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… ŞENOL BAL (İzmir) – Efendim, bir dakika… BAŞKAN – Sayın Bal… ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan söz istiyorum. Bizim söylediğimiz bu değil Sayın Bakan. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Ben size
cevap olsun diye söylemedim, bir açıklama yaptım. ŞENOL BAL (İzmir) – Bir açıklama yaptınız ama bizim önergemiz bu
değil. BAŞKAN – Evet… Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 15’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 15 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 15- 4447 sayılı Kanunun 50 nci
maddesinin başlığı ve birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, üçüncü
fıkrasında yer alan “İlk işsizlik ödeneği ödemesi ise ödeneğe hak kazanılan
tarihi izleyen ayın sonunda yapılır.” cümlesi “İlk işsizlik ödeneği ödemesi ise
ödeneğe hak kazanılan tarihi izleyen ayın sonuna kadar yapılır.” şeklinde
değiştirilmiş ve fıkranın sonuna “Ölen sigortalı işsizlere ait fazla ödemeler
geri tahsil edilmez.” cümlesi eklenmiştir. “İşsizlik ödeneğinin; miktarı, ödeme süreleri ve zamanı ile
sigorta primleri” “Günlük işsizlik ödeneği, sigortalının son dört aylık prime esas
kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının yüzde
kırkıdır. Bu şekilde hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı, 4857 sayılı İş
Kanununun 39 uncu maddesine göre on altı yaşından büyük işçiler için uygulanan
aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde seksenini geçemez.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun Tasarısında işsizlik ödeneğinin miktarında yapılan artış
yaklaşık yüzde kırk gibi bir orana tekabül etmekte olup, artışın daha makul bir
seviyede tutulması ve işsizlik ödeneğinin cazip hale getirilmemesi amacıyla
değişiklik yapılmakta, İşsizlik ödeneği almak üzere Kurumumuza müracaat eden işsizlere,
ilk işsizlik ödeneği ödemesi mevcut düzenleme nedeniyle müracaatlarını takip
eden ayın sonunda yapılmaktadır. İşini kaybetmiş bu kişilerin işsizlik
ödeneğini hak ettikleri Kurum tarafından tespit edilse dahi, Kanundan kaynakla-nan zorunluluk nedeniyle 60 gün gibi süreler boyunca
işsizlik ödeneğinin ödenmesini beklemektedirler. Yapılan düzenlemeyle işini
kaybedenlere, işsiz kalınan tarihten itibaren, en kısa sürede işsizlik ödeneği
ödenebilmesine olanak sağlanmakta, Ayrıca, ölen sigortalı işsizlere fazladan yapılan işsizlik ödeneği
ödemelerinin geri tahsil edilmeyeceği hükmü getirilmektedir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 15’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 16’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 16’ncı maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Hüseyin Yıldız konuşacak efendim. BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yıldız. (MHP sıralarından alkışlar) HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesiyle
ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, daha düne kadar başta Sayın Başbakanımız,
bakanlarımız ve diğer AKP yetkilileri ihracattan, tarımdan, turizmden,
ücretlilerden ve toplumun diğer kesimlerinden bahsederken, 57’nci Hükûmet ve 2002 yılını baz alarak
karşılaştırmalar yapıyor ve kendi üslubunuzla “Nereden nereye geldik.”
diyordunuz. İstihdamı artırdığınızı… “İstihdam artmamış olsaydı ihracat artar
mı?” diye soruyor, “Enflasyon düşer mi?” diyordunuz. “Tarımda bu kadar büyüme
mümkün olabilir mi?” diyordunuz. Bunları, bütün televizyon ekranlarında “Ulusa
Sesleniş” programlarında hep beraber izledik. Milliyetçi Hareket Partisi olarak sizleri uyarıyor, durumun böyle
olmadığını, tedbirler almanız gerektiğini, aksi hâlde zaten kötü durumda olan
toplumun her kesimini daha da kötüye götüreceğinizi söylüyor ve sizleri
uyarıyorduk. Uyguladığınız yanlış ekonomik politikalar nedeniyle artan
işsizlik, ekonomik kalkınmayı olumsuz yönde etkilemiş, üretim azalmış, sosyal
problemler artmış, yoksulluk en yüksek seviyelerine ulaşmıştır. Hükûmetin aylardır çözüm olarak ortaya koyduğu, adına
“istihdam paketi” dediğiniz iş kanunlarıyla ilgili düzenleme de, istihdam
kapasitesini artıracak, yeni iş alanları yaratacak, iş piyasasında üretimi ve
ihracatı artıracak düzenlemeler olmaktan çok uzaktadır. Değerli milletvekilleri, ülkeyi de ülke ekonomisini de ülke
siyasetini de Meclisteki çalışmalarınız gibi yönetiyorsunuz. Meclisi, var olan
siyasi çoğunluğunuzla keyfî yönetiyorsunuz. Salı günü neyi görüşeceğimizi,
hangi kanunu görüşeceğimizi bilememekteyiz. Getirdiğiniz ve görüşeceğimiz
kanunu, muhataplarıyla hiçbir araştırma yapamadan gündeme taşımaktasınız,
görüşmeye açmaktasınız. Yarın, bu hafta, gelecek hafta neyi görüşeceğimizi
bilmeyen bir Meclis ancak AKP çoğunlukta olduğu bir Meclis olmaktadır. Yürürlük tarihleri ileri tarihlerde olan bir kanun tasarısını
niçin baskın hâle getirirsiniz anlamakta zorluk çekmekteyiz. Acaba, kanun
tasarısının içinde bizim göremediğimiz, sizlerin gizlediği bir konu mu var?
Onun için mi araştırmamıza zaman bırakmıyorsunuz? Yoksa,
bize gösterdiğiniz güç gösterisinden zevk mi alıyorsunuz? Bu durumda, yine,
şehir içi trafiğinde Değerli milletvekilleri, ekonomide rasgele
ya da Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri’nin istekleriyle uygulamalar
yapıyor, ekonomide duvara tosluyorsunuz, ülkeye yine zarar veriyorsunuz, suçu
da dünyadaki ekonomik gelişmelere yüklüyorsunuz. Yargı reformu yasa tasarısını
yüksek yargı mensuplarıyla paylaşmadan Brüksel müfettişlerine sunuyorsunuz,
ülkemizi küçük düşürüyorsunuz, zarar veriyorsunuz. Bu getirdiğiniz kanun
tasarısının istihdama katkısının olmayacağını siz de biliyorsunuz. Sadece,
cumhuriyetimizin kazanımlarını “özelleştirme” adı altında terk ettiğiniz
küresel güçlere kâr ve sermaye katkısı sağlıyorsunuz. Değerli milletvekilleri, bir şeyi çok iyi beceriyorsunuz, tabii ki
bu işlerle ilgisi olmayan değerli milletvekillerimi de tenzih ederek
söylüyorum: Başta Başbakan ve bakanlarınız olmak üzere, çocuklarınızın kendi… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız. HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Kendi ekonominizi bildik yollarla çok iyi yönetiyor, istihdamınızı
ve servetinizi artırmayı, onu da savunmayı ustaca beceriyorsunuz. Değerli milletvekilleri, bundan önce özelleştirdiğiniz ülkemizin
en büyük sanayi tesislerinde, işçi istihdam eden tesislerimizde yüzde 10
kurumlar vergisini indirerek istihdamı artıracağınızı ifade ettiniz. Ama öyle
olmadı, ülkemizde istihdam ve işsizlik büyük bir problem. Bu indireceğiniz
sigorta primindeki 5 puanla mı işsizliği önleyecek, istihdamı artıracaksınız? Bunun böyle olmadığını ifade ediyor, bunun sonuçlarının -inşallah-
ülkemize katkı vermesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Maddede karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Arayacağım efendim. 16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. 17’nci madde üzerinde önerge yoktur. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci
madde kabul edilmiştir. 18’inci madde üzerinde önerge yoktur. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 18 ’inci
madde kabul edilmiştir. 19’uncu madde üzerinde üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın 19’uncu maddesi ile 4447 sayılı Kanuna
eklenen geçici 6’ncı maddenin (a) bendinde yer alan “Kaydedilen bu tutarlar,
Yüksek Planlama Kurulu kararına göre öncelikle Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)
kapsamındakiler olmak kaydıyla yatırım alanlarında kullanılmak üzere,”
ibaresinden hemen sonra “yasal faizleri ile geri ödenmek koşuluyla” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19 uncu
maddesi ile 4447 sayılı Kanuna eklenen geçici 6 ncı
madde aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Geçici Madde 6- a) 2008 yılına
münhasır olmak üzere, Fonun mevcut nema gelirlerinden 1.300.000.000 YTL'lik
kısım Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır
ve genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu
tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi
kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran ekonomik kalkınma
ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda kullanılmak üzere ilgili idare
bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2008 yılı
yatırım programı ile ilişkilendirilir. b) 2009-2012 yıllarında Fon tarafından tahsil edilecek nema
gelirlerinin dörtte biri, ilgili yıl genel bütçelerinin (B) işaretli cetvelinde
bütçe gelir tahmini olarak yer alır. İlgili yıl bütçeleri hazırlanırken
Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla
münhasıran bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımların
finansmanı için ilgili idare bütçelerine bu gelir tahmini karşılığı kadar
ödenek öngörülür. Bu gelirler, Fon tarafından tahsil edilen ayı izleyen ayın
15'ine kadar Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve yılı
genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. c) Bu madde kapsamında aktarılacak kaynakla gerçekleştirilecek
yatırımlardan elde edilecek getiriler ile varlık satışlarından elde edilecek
gelirlerin Yüksek Planlama Kurulunca belirlenecek oranı, kullanılan kaynak
tutarını aşmamak kaydıyla Fon'a aktarılır. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken
belirlenir.”
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 19’uncu maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Kim konuşacak? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Emin Haluk Ayhan konuşacak efendim.
BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından
alkışlar) EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 224 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasıyla
ilgili önergeye ilişkin olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Maddeyle 2008-2012 yıllarında İşsizlik Sigortası Fonu’nun nema
gelirlerinin bir kısmının genel bütçeye aktarılması ve bu gelirlerin öncelikle
Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındakiler olmak kaydıyla yatırım alanlarında
kullanılması için ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanlığına
yetki verilmektedir. Bilindiği üzere İşsizlik Sigortası Fonu 4447 sayılı Kanun’un
gerektirdiği görev ve hizmetler için mali kaynak sağlamak, piyasa şartlarında
kaynakları değerlendirmek, kanunun öngördüğü ödemelerde bulunmak üzere bu
Kanun’un 53’üncü maddesiyle kurulmuştur. Bu fon, kurum yönetim kurulunun kararları çerçevesinde
işletilmekte ve yönetilmektedir. Fonun gelirleri, işsizlik sigortası primleri, bu primlerin
değerlendirilmesinden elde edilen kazanç ve iratlar, fonun açık vermesi
durumunda devletçe sağlanacak katkılardan, bu Kanun gereğince sigortalı ve
işverenlerden alınacak ceza, gecikme zammı ve faizlerden, diğer gelir ve
kazançlar ile bağışlardan oluşmaktadır. Fonun giderleri ise, sigortalı işsizlere verilen ödeneklerden,
hastalık ve analık sigortası primlerinden, meslek geliştirme, edindirme ve
yetiştirme eğitimi giderlerinden, işsizlik sigortası hizmetlerinin yerine
getirilmesi için yönetim kurulunun onayı üzerine kurum tarafından yapılan
giderler ile hizmet binası kiralanması, satın alınması, bilgisayar, bilgisayar
yazılım ve donatım alım giderlerinden oluşmaktadır. Görüldüğü üzere, işsizlik sigortası primlerinin
değerlendirilmesinden elde edilen kazanç ve iratların, yani, bu maddede konu
edilen nemaların başta doğrudan sigortalı işsizlere verilen ödenekler için
olmak üzere, fonun Kanun’da sayılan giderleri için harcanması gerekirken, bu
nemalar bütçeye aktarılarak yatırımlar için kullandırılmak istenmektedir. Bu,
4447 sayılı Kanun’un amacına uygun değildir. Kaldı ki, aynı Kanun’da “Bu fon
bütçe kapsamı dışında olup, gelirlerinden hiçbir şekilde kesinti yapılamaz ve
genel bütçeye gelir kaydedilemez.” hükmü yer almaktadır. Buna rağmen, maddeyle
yapılan düzenleme işsizlerimizin haklarını ellerinden almak anlamına
gelmektedir. Diğer taraftan, 2008 yılı içinde fon nema gelirlerinden bir
kısmının genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmesi ve Güneydoğu
Anadolu Projesi kapsamındakiler olmak kaydıyla yatırım alanlarında kullanılmak
üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydedilmesi, 5018 sayılı Kamu Mali
Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun özel gelirleri düzenleyen 39’uncu maddesinde
istisna getirmektedir. Yine, 5018 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesinde geçen
bütçe ilkelerinden birisi, belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis
edilmemesidir. Bu nedenle, yapılan düzenleme 5018 sayılı Kanun’un ilke ve
hükümlerine ters düşmektedir. Yatırımlar için ihtiyaç duyulan kaynağın, bu
şekilde, fon nema gelirlerinden almak yerine bütçe gelirlerinden, sağlam
kaynaklar bulmak suretiyle temin edilmesi gerektiği açıktır. Bu şekilde kaynak
bulmak yerine, işsizin hakkı olan nemayı bütçe giderlerinde kullanmak
kolaycılıktır ve bir vebal gerektirir. Ancak vebal altına girmek iktidar
grubunda yer alan arkadaşlarımızın tekrar düşünmelerini gerektirmektedir. “Sosyal güvenlik sisteminde açık var.” diye sosyal güvenlik
yasalarıyla emekli aylıklarını düşüren zihniyet istihdam paketiyle işverenlerin
sigorta primlerini işsizlere ödetiyor. Fondaki para emanet
para. İşçi “Bu parayı al emanette tut.” diyor, birileri ona ihanet
ediyor. Bu emanet, fondan alınan para geri ödenecek mi, bu para şimdi nerede,
onun yerine ne koyacaksınız? Şimdi, fonun kaynakları hazine aracılığıyla değerlendiriliyor.
Peki, bu kadar kaynağı piyasadan sağlayıp piyasanın işleyişini etkilemeyecek
mi? Hükûmet kanunla istihdam
yaratacağını ümit ediyor ve buna inanıyorsa aldanıyor. Çünkü piyasa bu işin
belirleyicisidir. Aksi hâlde her gün kanun çıkarırdınız, istihdam sorunlarını
da çözerdiniz. Bunu beş senedir niye yapmadınız? Bu duygu ve düşünceyle hepinizi saygıyla selamlıyorum, önergemize
destek verilmesini yüce heyetinizin takdirlerine sunuyorum. Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ayhan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19 uncu
maddesi ile 4447 sayılı Kanuna eklenen geçici 6 ncı
madde aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Geçici Madde 6- a) 2008 yılına
münhasır olmak üzere, Fonun mevcut nema gelirlerinden 1.300.000.000 YTL'lik
kısım Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır
ve genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu
tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi
kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran ekonomik kalkınma
ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda kullanılmak üzere ilgili idare
bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2008 yılı
yatırım programı ile ilişkilendirilir. b) 2009-2012 yıllarında Fon tarafından tahsil edilecek nema
gelirlerinin dörtte biri, ilgili yıl genel bütçelerinin (B) işaretli cetvelinde
bütçe gelir tahmini olarak yer alır. İlgili yıl bütçeleri hazırlanırken
Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla
münhasıran bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımların
finansmanı için ilgili idare bütçelerine bu gelir tahmini karşılığı kadar
ödenek öngörülür. Bu gelirler, Fon tarafından tahsil edilen ayı izleyen ayın
15'ine kadar Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve yılı
genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. c) Bu madde kapsamında aktarılacak kaynakla gerçekleştirilecek
yatırımlardan elde edilecek getiriler ile varlık satışlarından elde edilecek
gelirlerin Yüksek Planlama Kurulunca belirlenecek oranı, kullanılan kaynak
tutarını aşmamak kaydıyla Fon'a aktarılır. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken
belirlenir.” Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyorum? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe... BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 2008-2012 yılları arasında öncelikle Güneydoğu Anadolu
Projesi (GAP) kapsamındakiler olmak kaydıyla yatırım alanlarında kullanılmak
üzere İşsizlik Sigortası Fonundan ilgili idare bütçelerine ödenek aktarılmasına
ve kullanılan söz konusu kaynağın Fona iadesine yönelik hususları içeren teknik
düzenleme yapılmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önergeyle 19’uncu
çerçeve maddeyle düzenlenen geçici 6’ncı madde tümüyle değiştirilmiştir. Bu
nedenle, aynı maddede değişiklik öngören Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin
önergesini işleme koyma imkânı kalmamıştır. Önergeyi işlemden kaldırıyorum. 19’uncu maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 19’uncu madde kabul edilmiştir. 20’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20 nci maddesi ile 4447 sayılı Kanuna eklenen geçici 7 nci maddesinde yer alan “506 sayılı Kanunun 78 inci maddesi
uyarınca belirlenen ibaresinin “506 sayılı Kanunun 72 nci
ve 73 üncü maddelerinde sayılan ve 78 inci maddesi uyarınca belirlenen”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 20 nci maddesi ile 4447 sayılı Kanuna eklenen Geçici 7’nci
maddenin 1’inci fıkrasında geçen “İşsizlik Sigortası Fonundan” ibaresinin
“Hazine tarafından” şeklinde değiştirilmesini, fıkranın sonuna “29 yaş üstü
çalışanların iş güvenliğine halel getirecek şekilde kullanılamaz” ibaresinin
eklenmesini ve 2’nci fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Gerekçe mi… MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Sigorta primine ait işveren hisselerinin, işsize ait
işsizlik sigortası fonundan karşılanmaması, öngörülen indirimlerin Hazinece
üstlenilmesi ile çalışanların iş güvenliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20 nci maddesi ile 4447 sayılı Kanuna eklenen geçici 7 nci maddesinde yer alan “506 sayılı Kanunun 78 inci maddesi
uyarınca belirlene” ibaresin “506 sayılı Kanunun 72 nci
ve 73 üncü maddelerinde sayılan ve 78 inci maddesi uyarınca belirlenen”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET
ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkanım, önergeye fikrimizi söylemeden önce, bugün
Dünya Eczacılık Günü, tüm eczacılarımızın Eczacılık Günü’nü kutluyorum. 12
Mayıs Hemşireler Günü nedeniyle de hemşirelerimizin Hemşirelik Günü’nü
kutluyorum. Önergeyi takdirde bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim,
biz de Hükûmet olarak bütün eczacılarımızın Eczacılık
Günü’nü kutluyoruz ve önergeye katılıyoruz. KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Bugün Dünya Çiftçiler Günü, onu da
kutlayın. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Prim teşvikinin kapsamına girecek işveren hissesine isabet eden
tutarı belirlemek ve maddi açıklık kazandırılmak amacıyla düzenleme
yapılmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 20’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 20’nci madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için 15 Mayıs 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 20.58 |
|