DÖNEM: 23                            CİLT: 20                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

104’üncü Birleşim

14 Mayıs 2008 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Özürlüler Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın, 14 Mayıs Eczacılık Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç’ın, 14 Mayıs Eczacılık Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler

1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı’nın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/116) (S. Sayısı: 153)

2.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/117) (S. Sayısı:154)

B) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı: 219)

2.- İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/570, 2/227, 2/228) (S. Sayısı: 224)

 

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Romanya Meclis Başkanı Bogdan Olteanu’nun davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Romanya’ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/426)

2.- Slovenya Dönem Başkanlığı çerçevesinde, Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da düzenlenecek olan “AB Üye ve Aday Ülkeleri Parlamentoları Tarım İşleri Komisyonları Başkanları Toplantısı”na davet edilen Adana Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Vahit Kirişci’nin davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/427)

3.- Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Bulgaristan’a resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/428)

4.- Rusya Federasyonu’na resmî ziyarette bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a refakat eden heyete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/429)

5.- Almanya’ya resmî ziyarette bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a refakat eden heyete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/430)

6.- İsveç’e resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/431)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Çorum Milletvekili Agâh Kafkas’ın, Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas’ın konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, TRT yönetimine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/2596)

2.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, personel sayılarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’in cevabı (7/2975)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

 

Birinci ve İkinci Oturum

Giresun Milletvekili Murat Özkan, Hükûmetin uyguladığı tarım politikalarına ve fındık üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

 

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, cevaplanmayan soru önergelerine ilişkin gündem dışı konuşmasına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek,

Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, sanayi üretiminin artırılmasına ilişkin gündem dışı konuşmasına, Devlet Bakanı Mehmet Şimşek,

Cevap verdi.

 

8/5/2008 tarihinde dağıtılan ve Genel Kurulun aynı tarihli 101’inci Birleşiminde okunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki (11/2) esas numaralı gensoru önergesinin, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer almasına; Anayasa’nın 99’uncu maddesi gereğince gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun 13/5/2008 Salı günkü birleşiminde yapılmasına; gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 70, 59 ve 66’ncı sıralarında yer alan 224, 133 ve 220 sıra sayılı Kanun Tasarılarının bu kısmın 2, 3 ve 4’üncü sıralarına alınmasına ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 13/5/2008 Salı ve 14/5/2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; Genel Kurulun 13/5/2008 Salı günkü birleşiminde 15.00-21.00, 14/5/2008 Çarşamba ve 15/5/2008 Perşembe günkü birleşimlerinde ise 13.00-21.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine; Sayıştay üyelikleri için yapılacak seçimlerin, Genel Kurulun 20/5/2008 Salı günkü birleşiminde yapılmasına; 220 sıra sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

 

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Adına Grup Başkan Vekilleri Ankara Milletvekili Hakkı Suha Okay, İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un, 1 Mayıs kutlamalarının Taksim’de yapılmasını engelleyerek toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkını ihlal ettiği, güvenlik güçlerini orantısız güç kullanmaya teşvik ettiği, bu tutumuyla toplumsal barışı tehlikeye atarak şiddet görüntülerinin ortaya çıkmasına neden olduğu iddiasıyla Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/2) gündeme alınıp alınmamasına ilişkin ön görüşmesi tamamlandı; yapılan oylama sonucunda, önergenin gündeme alınması kabul edilmedi.

Kocaeli Milletvekili M. Cevdet Selvi, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün’ün, 1996 yılında yapmış olduğu bir konuşmayı çarpıttığı,

İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün’ün, konuşmasında partisine sataştığı,

İddiasıyla birer konuşma yaptılar.

 

Saat 19.25’te toplanmak üzere ikinci oturuma 19.12’de son verildi.

 

 

 

Köksal TOPTAN

 

 

 

Başkan

 

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Fatoş GÜRKAN

 

Ağrı

 

Adana

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Yusuf COŞKUN

 

 

 

Bingöl

 

 

 

Kâtip Üye

 

 

Üçüncü Oturum

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/541) (S. Sayısı: 219) komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

 

2’nci sırasına alınan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri’nin (1/570, 2/227, 2/228) (S. Sayısı: 224) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

 

14 Mayıs 2008 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 20.51’de son verildi.

 

 

 

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Yusuf COŞKUN

 

Ağrı

 

Bingöl

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

                                                                                                                                                        No.:146

 

 

II.- GELEN KÂĞITLAR

14 Mayıs 2008 Çarşamba

 

Raporlar

1.- Sayıştayda Boş Bulunan Üyeliklere 832 Sayılı Sayıştay Kanununun 6 ve Ek 8 inci Maddeleri Hükümlerine Göre Yapılacak Seçime Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ve Sayıştay Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonu Raporu (3/94) (S. Sayısı:123) (Dağıtma tarihi: 14.5.2008) (GÜNDEME)             

2.- Sayıştayda Boş Bulunan Üyeliklere 832 Sayılı Sayıştay Kanununun 6 ve Ek 8 inci Maddeleri Hükümlerine Göre Yapılacak Seçime Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi ve Sayıştay Üyeleri Ön Seçim Geçici Komisyonu Raporu (3/233) (S. Sayısı:124) (Dağıtma tarihi: 14.5.2008) (GÜNDEME) 

3.- Engellilerin Haklarına İlişkin Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/567) (S. Sayısı: 227) (Dağıtma tarihi: 14.5.2008) (GÜNDEME)

 

14 Mayıs 2008 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104’üncü Birleşimini açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Özürlüler Haftası nedeniyle söz isteyen Muğla Milletvekili Ali Arslan’a aittir.

Buyurunuz Sayın Arslan.

Süreniz beş dakikadır.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın, Özürlüler Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması

ALİ ARSLAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 10-16 Mayıs Özürlüler Haftası nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, dünyada 600 milyon, ülkemizde de 9 milyon civarında özürlü yurttaşımız yaşıyor. Bu yurttaşlarımızın büyük sorunları var. Eğitim hizmetlerinden yararlanmaları noktasında büyük sorunları var, sağlık hizmetlerinden yararlanmaları noktasında sorunları var, özellikle istihdam edilmeleri konusunda çok büyük sorunlar yaşıyorlar; büyük bir çoğunluğu kendi kendine yetemez durumda; aileleri, özellikle anneleri “Ben öldükten sonra çocuğum ne olacak, nasıl yaşar?” kaygısıyla yaşamlarını âdeta bir kâbus hâline getirmişler. Böyle bir haftada bu yurttaşlarımızın sorunlarının dile getirilmesini bir görev saydım, o nedenle söz aldım, gerçekten büyük sorunları var.

Değerli arkadaşlarım, bildiğiniz gibi, 2005 yılında bu Meclis, çok uzun dönemden beri mücadele eden sivil toplum örgütlerinin, -burada isimlerini tek tek sayamayacağım çünkü unutursam bazılarına haksızlık olacak- siyaset adamlarının, bakanların, Cumhuriyet Halk Partisinin ve Adalet ve Kalkınma Partisinin büyük gayretleriyle bir Özürlüler Yasası çıkardık. Yasa çıkınca özürlüler tarafından büyük bir coşkuyla, sevinçle, umutla karşılandı ancak aradan geçen üç yıllık süre içinde bu coşku, bu umut, bu sevinç yerini öfkeye, umutsuzluğa ve üzüntüye bıraktı. Çünkü yasayla elde ettikleri hak ve kazanımları, daha sonra çıkardığımız yönetmeliklerle geri aldık, hatta bazı durumlar var ki yasayla verdiğimiz hakları geri aldığımızın ötesinde yasa çıkmadan önce olan haklarını bile, alanı daraltarak, ellerinden geri aldık.

Bunlardan bir tanesi -2022 sayılı- halk arasında “yaşlılık aylığı” diye bilinen, yoksullara, kimsesizlere, altmış beş yaşını geçen yurttaşlarımıza, işsiz özürlülerimize verdiğimiz maaş. O Yasa’yla bildiğiniz gibi, özürlülük derecesine göre -bu maaş çok komik bir maaş biliyorsunuz- katlamalı olarak, özürlü yurttaşlarımızın maaşlarının, işsiz engellilerimizin maaşlarının artmasını planlamıştık. Ne oldu? Bu Yasa, 2022 sayılı Yasa 1976 yılından beri uygulanıyor. Yetersiz olsa da yaraya az buçuk merhem olmaya çalışıyordu. Özürlüler Yasası çıktıktan sonra sanki intikam alırcasına, sanki verilen hakları tekrar geri almak istercesine, hunharcasına, vahşicesine, 81 bin engellimizin 2022 sayılı Yasa’dan yararlanarak aldığı maaş iptal edildi. Onun ötesinde, maaşları iptal edilen engelli yurttaşlarımıza 8 ile 10 bin yeni Türk lirası civarında borçlar çıkarıldı. Yaşamları âdeta bir kâbusa döndü. Neyse ki, bildiğiniz gibi, 17 Nisan günü Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası görüşülürken, geçici bir maddeyle bu yurttaşlarımızın bu borçları iptal edildi. Ancak, 2022 sayılı Yasa ve buna bağlı olarak engellilerimizin aldığı maaşlarla ilgili hüküm devam ediyor. Yani 2022 sayılı Yasa bu hâliyle devam ettiği sürece özürlü yurttaşlarımızın, işsiz özürlü yurttaşlarımızın, maaş alan özürlü yurttaşlarımızın, her ay yine yaşamlarının bir kâbus hâline dönmesi söz konusu. O açıdan, 2022 sayılı Yasa’da hem maaşlarını önemli düzeyde artıracak, en azından asgari ücretle endeksleyecek bir düzenlemeye ihtiyaç var değerli arkadaşlarım.

Bu yurttaşlarımız, biraz önce söyledim, yasa çıkanca büyük bir sevinç içindelerdi, şimdi çok öfkeliler. Yürüyüşler yapıyorlar. Bakın, geçtiğimiz 9 Mayısta Anıtkabir’den Güven Park’a kadar yürüdüler, sorunlarını dile getirmeye çalışıyorlar. Gerçekten çok çok önemli sorunları var. Yurdun dört bir yanından özürlü yurttaşlarımız meydanlarda, tıpkı bu Yasa çıkmadan önceki gibi. Yine de bu çabalarını devam ettirecekler. O açıdan bizim de bir an önce bu özürlü yurttaşlarımızın sorunlarının çözülmesi konusunda elimizden gelen gayreti göstermemiz lazım.

Değerli arkadaşlarım, sürem çok yeterli değil. En azından diğer sorunlarını başlıklar hâlinde burada dile getirmek istiyorum. Birincisi, dediğim gibi, 2022 sayılı Yasa’yla ilgili uygulama.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ALİ ARSLAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bir diğeri, 16 Temmuz 2006 tarihli Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik. Bu Yönetmelik’te ne oldu? Daha önce yüzde 80, yüzde 100 özürlü durumdaki yurttaşlarımız yeni çıkarılan yönetmeliklerle özürlülük oranları azaldı. Özürlülük oranlarına göre alması gereken haklardan artık birçoğu yararlanamıyor. Mesela yüzde 70 ortopedik özürlü olan bir yurttaşımızın özrü bu Yönetmelik’te yüzde 30’lara, yüzde 35’lere düştü. Bildiğiniz gibi, özürlülük oranlarıyla ilgili birtakım maaşları, bakım ücretleri bu arkadaşlarımızın, bu yurttaşlarımızın artıyor.

Değerli arkadaşlarım, bir başka sıkıntıları, özel eğitim merkezlerindeki hizmetin kalitesinin düşüklüğü, sürenin yetersizliği. Bildiğiniz gibi, o Yasa’yla özel eğitim merkezlerinde bu yurttaşlarımızın eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerini almasını sağladık. Ancak, bu yurttaşlarımız ayda sadece on saat eğitim hizmetlerinden yararlanabiliyor. Talepleri haftada beş gün, en az yarım gün olmak üzere eğitim alabilmelerini bu Meclisin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Arslan, lütfen son cümlenizi de söyleyiniz.

ALİ ARSLAN (Devamla) – Tabii bu kadar kısa bir sürede bu kadar büyük bir sorunu anlatmak çok kolay değil. Ben sabrınıza teşekkür ediyorum.

Bildiğiniz gibi, yarın Eczacılar Günü. Ben tüm eczacılarımızın da 14 Mayıs Eczacılar Günü’nü kutluyorum ve özürlü vatandaşlarımızın sorunlarının bir an önce çözüldüğü bir Türkiye dileğiyle hepinizi yeniden saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Arslan.

Gündem dışı ikinci söz, 14 Mayıs Dünya Eczacılar Günü münasebetiyle söz isteyen Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar’a aittir.

Buyurunuz Sayın Yazar. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Hatay Milletvekili Abdulaziz Yazar’ın, 14 Mayıs Eczacılık Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

ABDULAZİZ YAZAR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 14 Mayıs Eczacılar Günü dolayısıyla gündem dışı söz almış buluyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, temel amacı bu ülkenin insanlarına nitelikli sağlık hizmeti sunmak olan biz eczacıların bütün sorunlarının çözülmüş olduğu, aksaklıkların giderildiği ve eczacılık sektörünün daha iyiye gitmesi yönünde çalışmaların yürütüldüğü günlerin geleceğine olan inancımla, tüm eczacı meslektaşlarımın 14 Mayıs Eczacılar Günü’nü kutluyorum.

Eczacı bir milletvekili olarak şunu ifade etmek istiyorum ki, eczacılık mesleği ve eczacılar, sağlık sektörünün en önemli yapı taşlarından biridir. Bu asla göz ardı edilmemelidir.

Hükûmet tarafından hazırlanan 6197 sayılı yasa tasarısı, İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğünde görüşülmüş olmasına rağmen hâlen Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine alınamamıştır. 6197 sayılı Yasa’da “eczanenin sahibi ve sorumlu müdürü eczacıdır” yerine, Sağlık Bakanlığı tarafından “eczanenin sorumlu müdürü eczacı olacaktır” ifadesi getirilmek istenmektedir. Bu ifadeyle, zincir eczanelerin yolu açılmakta, dolayısıyla serbest eczacının geleceği tehlikeye sokulmaktadır.

Sayın milletvekilleri, 10/02/2005 tarihinden itibaren kamu kurum ve kuruluşlarıyla eczaneler arasında yapılan sözleşmede, eczacının sözleşme gereği yapmış olduğu iskontoya ilaveten, yanlış uygulama nedeniyle, ortalama yüzde 3 oranında zarara uğratılmaktadır. Hastaların maaşından kesilen katılım paylarının eczacıya zamanında ödenmemesi ve eczacının sistem bilgilerine güvenerek karşılamış olduğu reçete ve raporlarda sıklıkla kesinti ve iadelerin yaşanması eczacılarımızı mağdur etmektedir. Provizyon sisteminin mevcut kullanıcı sayısıyla yetersiz kalması sistemin aksamasına neden olmaktadır. Özellikle fatura kesme dönemlerinde yoğun giriş nedeniyle aksamalar yaşanmakta ve eczacıyla hasta karşı karşıya gelmektedir.

Sayın milletvekilleri, eczacıların kuruma teslim etmiş oldukları faturaların takibinin de sistemden yapılamaması eczacının hakkını araması, -kesinti, iade sebeplerini öğrenmesi ve itiraz etmesi gibi- hesabını tam olarak bilmesi konusunda çok büyük sıkıntılar yaratmaktadır. Bu sıkıntıların giderilebilmesi için provizyon sisteminin rantabl çalışmasının sağlanması, geri ödemelerde de sorun yaşanmaması için reçete ve rapor girişlerinde provizyonda yer alan bilgilerin güvenilirliğinin sağlanması, yurt dışı SSK reçetelerinin de provizyon sistemine dâhil edilmesi, eczacıların kuruma teslim etmiş oldukları faturaların takibinin provizyon sisteminden yapılmasına olanak verecek hâle getirilmesi sağlanmalıdır.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde düşük cirolar nedeniyle 8 bin eczanenin kapanma noktasına geldiği göz önünde bulundurularak, eczacılara, birçok Avrupa Birliği üyesi ülkede olduğu gibi eczacılık hizmetine karşılık kutu ya da reçete başına belli bir hak ödenmelidir. Hastane eczanelerinde ilaç bulundurulması ve bu ilaçların eczacılar tarafından verilmesi elbette ki desteklenecek, toplum açısından faydalı bir yaklaşımdır. Fakat, hastaların ilaca erişimini kolaylaştırmak amacıyla ısrarla üzerinde durulsa da hastanelerin henüz böyle bir uygulamaya hazır olmamaları nedeniyle pratikte hastalar için büyük mağduriyetler oluşturmuştur. Dışarı çıkarılan yatan hasta reçetelerinin hastane alacağından mahsup edilecek olması, hastaneleri eczanelerinde bulunan sınırlı sayıda ilacı kullanmak zorunda bırakmıştır. Herhangi bir serbest eczanede 6-7 bin kalem ilaç bulunurken sadece eldeki 500-600 kalem ilacı hastaların tedavisi için kullanmak, hastayı çağın ve bilimin bize sunduğu imkânlarla tedavi etmek yerine eldeki stoklara göre tedavi etmek anlamına gelmektedir. Mevcut durumda hastane eczanelerinde yeterli sayıda eczacı bulunmamaktadır. 1/1/2008 tarihinden itibaren de uygulamaya başlanmış olan yatan hasta reçetelerinin hastane dışına çıkarılmaması olayı neticesinde kamunun eczacı ihtiyacının giderilmesi gerekmektedir. Kamu kurumlarında çalışan eczacılar arasında ciddi bir ücret farklılığı mevcuttur. Bu durumun da bir an önce düzeltilmesi gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, bugün tüm yurdumuzda eczacılar vitrinlerini, AKP Hükûmetinin ilaç ve eczacılık politikalarını protesto etmek amacıyla siyah bez ve afişlerle kapatmışlardır. Bu protestonun en büyük nedenlerinden biri, AKP Hükûmetinin hazırlığını yaptığı İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu Yasa Tasarısı’nın Türkiye’deki uluslararası ilaç sektörünün isteğiyle gündeme gelmiş olmasıdır. Sağlık Bakanlığının hayata geçirilmek üzere önünde bulunan bir projeye göre, Bakanlık ve ilaç sanayisi, “ara ürün” adını verdiği yaklaşık iki bin çeşit ilacın reçetesiz ve reklam serbestisiyle satılabilmesi için anlaşmak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ABDULAZİZ YAZAR (Devamla) – Tabii.

Söz konusu iki bin çeşit ilaç bu sınıflandırmaya girdikten sonra sosyal güvenlik kurumlarının ödeme listesinden çıkarılacak olan bu ilaçları kullanmak zorunda olan hastalar artık bu ilaçların bedellerini ceplerinden ödeyerek tedavi olacaklardır. Bu ilaçlar için reklam kampanyası da yapılacak, dolayısıyla kontrolden çıkacaktır.

Burada bir büyük hedef daha var. Büyük holdingler ilaç pazarlarına girmek amacıyla zincir eczaneler kuracaklar tıpkı süpermarketler gibi, ilaç satışı da süpermarket işine dönüşmüş olacak. Cumhuriyet Gazetesi yazarı Sayın Oral Çalışlar’a da bugünkü yazısında eczacılarımızın sorunlarını dile getirdiği için teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, ancak sorunların giderilmesi konusunda üzülerek ifade ediyorum ki, AKP İktidarından hiç umudum yok. İktidar hemen her konuda olduğu gibi eczacıların sorunları konusunda da bilgi sahibi değil.

Bu vesileyle tekrar tüm meslektaşlarımın 14 Mayıs Eczacılar Günü’nü sağlık ve mutluluk dileklerimle kutlar, yüce heyetinizi saygıyla selamlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yazar.

Gündem dışı üçüncü söz yine Eczacılık Günü dolayısıyla söz isteyen İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç’a aittir.

Buyurunuz Sayın Domaç. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Mehmet Domaç’ın, 14 Mayıs Eczacılık Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET DOMAÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilimsel eczacılığın 169’uncu yılında ve 14 Mayısın 40’ıncı yılındayız. Bugün Mektebi Tıbbiyei Şahanede eczacılık okulunun açıldığı gün, yani 169 yıl önce ilk defa bilimsel eczacılık ülkemizde başlamış oldu. Ülkemizin dört bir yöresinde ve yönünde bulunan illerde, ilçelerde, beldelerde, köylerde, hastanelerde ve değişik iş yerlerinde çalışan tüm meslektaşlarımın Eczacılık Günü’nü kutluyorum.

Doğuştan kazanılmış sağlık hakkını savunmak için çaba harcayan meslektaşlarımızın insan sağlığına katkıları vaz geçilmez. Kaliteli bir yaşam sürmesi için bu ülke insanına hizmet veriyorlar, emek harcıyorlar.

Bugün sorunlarını tartışıyor eczacılar; çözüm önerileri üretiyorlar ve bu ülke insanına katkı sağlıyorlar. Bizler de, eczacıların sorunlarını çözmek için Parlamento olarak, Hükûmet olarak gayret sarf etmeliyiz. Çünkü görevimiz bu.

Sayın milletvekilleri, ülkemizde 23 bin halk eczacılığı yapan, yani genel tabirle, Türkiye’de alışık tabirle “serbest eczacılık” yapan meslektaşımız var. Onların yanında bine yakın meslektaşımız çalışıyor. Bunlar halkla çok iç içeler, çok yakından temastalar. Her yıl sekiz yüz yeni eczane açılıyor Türkiye’de. Bu, Türkiye’deki nüfus artış hızından çok fazla. Dolayısıyla, serbest eczacılık alanı, halk eczacılığı alanı sıkışmış durumda. Bunun için, önümüzdeki günlerde, umut ederiz, Türk Eczacıları Birliği, Sağlık Bakanlığı ve birlikte çalıştığımız 6197 sayılı Yasa Parlamento gündemine gelir ve onlarla bir rahatlık sağlayabiliriz, esnek bir sınırlama getirebiliriz.

Kamuya çalışıyor eczacılar Türkiye’de, daha çok kamuya hizmet veriyorlar ve genel sağlık sigortası kapsamı içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığına hizmet veriyorlar. Her yıl yapılan anlaşmalarla birlikte bu hizmetlerini sürdürmeye çalışıyorlar ve sürekli değişiklikler yapılıyor. Bu, dünyada da böyle. Dinamik bir yapı ilaç ortamı ve sağlık ortamı. Çok büyük bir bürokrasiyle karşı karşıyalar eczacılar, artık bürokrasiden yılmış vaziyetteler. Bürokratik olmayan bir eczacılık hizmeti sürdürmek için çaba harcıyorlar ve bunun kaldırılması için çaba harcıyorlar.

Ülkede sosyal güvenlik kurumlarına eczacılar indirimli ilaç veriyorlar. Ama bu indirim kendilerinin yaptığı sözleşmedeki indirimin boyunu aşmış durumda teknik bir nedenle. Bu teknik neden tartışılıyor, bir türlü çözüme ulaştırılamıyor. Ama artık bunun çözüme ulaştırılması lazım. Dolayısıyla, kendilerinin protokolde kabul etmedikleri bir iskontodan daha fazla iskonto yaparak zarara uğruyorlar, yaptıkları iskontoyu da ayrıca gelir olarak gösteriyorlar. Onun değiştirilmesi gerekiyor, paralarının zamanında ödenmesi gerekiyor, çoğunlukla zamanında ödeniyor yüzde 70-80 civarında, ama yüzde 20’si de önemli, bunun da bir an önce gerçekleşmesi lazım.

Kamuda çalışan eczacı sayısı az, düşünülenin aksine 900 kişi çalışıyor Sosyal Güvenlik Kurumunda, 1.130 kişi de Sağlık Bakanlığında çalışıyor, ayrıca üniversitelerde çalışan 200 kadar eczacımız var, ancak bunların maaşları arasında büyük farklılıklar var. Bunlardan da en mağdur olanı üniversite hastanelerinde çalışan meslektaşlarımız, döner sermayeden farklı pay aldıkları, daha az pay aldıkları için devlet hastanesinde çalışan meslektaşlarımızdan daha az para almış oluyorlar. Dolayısıyla bunun da eşitlenmesi gerekiyor Türkiye'de.

İlaç üretiminde gerçek yerlerini alamadılar eczacılar, çünkü Türkiye'de ilaç ARGE’si yok, bunun için Türkiye'de bir ilaç ARGE stratejisinin geliştirilmesi gerekiyor. Bu yapıldığı takdirde, hem ülkemizdeki ilaç ihracatının olanakları ortaya çıkacak hem de bu ARGE’de çalışma olanağı ortaya çıkacak. Dolayısıyla, Türkiye'de şu anda sanayide çalışan eczacı sayısı 600 civarında, ama bir ilaç ARGE stratejisi geliştirmekle -belki beş altı yıl sonra- bunu 2 binlere çıkarmak olanaklı. Dolayısıyla, Türkiye’nin ciddi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MEHMET DOMAÇ (Devamla) – Bitiriyorum.

14 eczacılık fakültesi var, 13’ü öğrenci alıyor Türkiye'de, 1 tanesi henüz öğrenci almaya başlamadı. 7 tane eczacılık fakültesinde gerçek anlamda öğretim üyesi var, hatta fazlası da var, ama 6 eczacılık fakültesinde yeterince öğretim üyesi yok. Hatta öyle ki, 1 eczacılık fakültesinde hiç eczacı öğretim üyesi yok, ama eczacılık fakültesi var. Bu fazla olan fakültelerden, öğretim üyelerini, olmayan fakültelere aktaracak yöntemi hep birlikte bulmalıyız, Türkiye’nin önemli bir sorunu olarak karşımıza çıkıyor.

Ben, tekrar, eczacıların 14 Mayıs Eczacılık Günü’nü kutluyorum, kendilerine başarılı çalışmalar diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Domaç.

Şimdi gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonun bazı sayın milletvekillerinin yasama dokunulmazlıkları hakkında iki adet raporu vardır.

Raporların muhalefet şerhleri aynı olduğundan, ortak muhalefet şerhi son raporun ardından okunacaktır.

Şimdi, raporları sırasıyla okutup bilgilerinize sunacağım.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler

1.- Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı’nın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/116) (S. Sayısı: 153)

2.- Kütahya Milletvekili Soner Aksoy’un yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/117) (S. Sayısı:154) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gün Batımından Sonra Açık Alanda Propaganda Yapmak suçunu işlediği iddia olunan Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına  Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Gaziantep Milletvekili Mehmet Sarı hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

 

 

 

Burhan Kuzu

 

 

 

İstanbul

 

 

 

Komisyon Başkanı ve üyeler

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Basın yoluyla hakaret suçunu işlediği iddia olunan Kütahya Milletvekili Soner Aksoy hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür.

Karma Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Kütahya Milletvekili Soner Aksoy hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Raporumuz, Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur.

 

 

 

Burhan Kuzu

 

 

 

İstanbul

 

 

 

Komisyon Başkanı ve üyeler

Muhalefet Şerhi

Karma Komisyon’un, kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine dair kararına aşağıda yazılı gerekçelerle muhalefet ediyoruz;

(1) Dokunulmazlıklar konusunda, 22. Yasama Dönemindeki temel sorun; mevcut Anayasanın 76. maddesiyle TBMM İçtüzüğünün 131 ve devamı maddelerinin, düzenleniş amacına aykırı olarak ve çoğunluk diktasına dayalı bir anlayışla uygulanmasından kaynaklanmaktadır.

                                

(x) 153 ve 154 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Aynı anlayış ve uygulamanın 23. Yasama Döneminde de devam edeceği görülmektedir.

Bilindiği gibi, TBMM İçtüzüğünün 131 ve müt. maddelerindeki hükümlere göre;

Karma Komisyon, olayın ve suçlamanın niteliğine göre; ya dokunulmazlığın kaldırılmasına ya da kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine karar verecektir. Elbette bu değerlendirmeyi yaparken, önüne gelen dosya kapsamını da göz önünde bulunduracaktır. Dosyanın geldiği safahat, suçlamanın niteliği gibi hususları genel olarak göz önüne alıp, keza Anayasanın 76. maddesinde düzenlenmiş olan “Milletvekili seçilme engeli” teşkil eden bir suçlamanın söz konusu olup olmadığını da değerlendirerek; buna göre karar verecek ve rapor hazırlayacaktır.

Bunu yaparken, bir yargıç gibi davranmamak gerektiği açıktır. Delillerin tartışmasından özenle kaçınmak gerekmektedir.

Bu âdil ve objektif yaklaşım içinde hazırlanacak olan raporun, 2 ayrı sonucu olacaktır.

Karma Komisyon ise, hiçbir objektif ölçü arayışına girmeden, Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda karar vermiştir.

(2) 22. Yasama Döneminde, kişisel kaygı ve siyasi hesaplarla Meclis iradesine tahakküm eden siyasi iktidarın, aynı anlayış ve uygulamayı bu dönemde de devam ettirmek istediğini, demokrasi adına endişeyle gözlemliyoruz. Bu endişe sebebiyledir ki, her zeminde demokrasi ve hukuk adına, AKP Grubunu uyarmak gereğini duyuyoruz.

Hükûmet kaynaklı olarak sürdürülen bu hukuk tanımaz uygulamalar sebebiyle; Anayasa ve İçtüzük açık bir şekilde ihlal edilmektedir.

Hukuka aykırı olan, çoğunluk diktasına dayalı olan bu yanlış uygulamalar sebebiyledir ki; kişiler yargılanamamakta, bu durum gelişen süreçte tıkanmalara yol açmaktadır.

Bu yanlış uygulamalar ve dayatmalar sebebiyle; kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi mümkün olamamakta ve adli denetim süreci ihlâl edilmektedir.

Dokunulmazlık kurumu ve keza soruşturma izni kavramları, Siyasi İktidar tarafından hukuk tanımaz bir anlayışla yozlaştırıldığı ve kötüye kullanıldığı içindir ki; TBMM belli bir süreçten sonra bazı bürokratlar ve kanun kaçakları (58 ve 59. Hükûmetler Dönemindeki Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı gibi) için bir sığınma mercii haline getirilebilmiştir.

Anılan kişi hakkında, yargı kararlarını uygulamamaktan dolayı Yargıtay 4. Ceza Dairesine intikal eden 20’ye yakın dosya mevcuttur. Bu dosya sayısının daha da artacağı anlaşılmaktadır.

Keza, AKP Mersin Milletvekili Ali Er hakkındaki dosya da üzerinde önemle durulması gereken bir dosyadır. Anılan Milletvekili hakkında, oğlunun yol açtığı ve ölümle sonuçlanan trafik kazasıyla ilgili olayda, sanık konumuna girerek olayı üstlendiği iddia edilmektedir. Bu çok ağır bir iddiadır. Bir Milletvekilinin böylesine nitelikli bir iddiayla görevini sürdürmesi ve zan altında kalması, Milletvekilliği sıfatı ve TBMM’nin saygınlığıyla bağdaşmaz. Ancak Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar sebebiyledir ki, çoğunluk diktası uygulaması sonucunda, adı geçen Milletvekili de “âdil yargılanma hakkını” kullanamamaktadır.

Öte yandan; haklarında zimmet, dolandırıcılık, çete kurmak, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık yapmak gibi suçlamalar bulunan Milletvekilleriyle ilgili yargılamaların yapılamaması; kamuoyunun denetim yapması ve bilgi alması süreçlerini olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Türkiye’nin “karanlık suç ilişkileri” dönemini teşkil eden Susurluk ve bağlantılı dosyaların yargılaması bu yüzden uzun yıllar yapılamamıştır. Faili meçhul cinayetlerin yoğun olarak işlendiği bir dönemi kapsayan bu olayların gerçek boyutlarının ortaya çıkarılmamış olması sebebiyledir ki;

aradan geçen 8-10 yıldan sonra benzer nitelikte olan Hrant Dink, Malatya cinayetleri, Rahip cinayetleri ve eylemleri karşımıza çıkmıştır. Ergenekon ismiyle adlandırılan, ancak hazırlık tahkikatı aşamasından itibaren Hükümet sözcüsü medya yapılanmasına Emniyet tarafından servislerin yapıldığı bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz görülmektedir.

Acz ifade eden ve ibret verici olan bir diğer gelişme ise;

henüz iddianamesi dahi düzenlenmemiş olan bir soruşturma; Başbakan ve Kültür Bakanı tarafından, AKP aleyhine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tarafından açılan davayla irtibatlandırılabilmiştir.

Böyle bir tablo ve sunuş, demokrasiler için utanç verici olmanın ötesinde, demokrasinin geleceği bakımından da endişe vericidir.

(3) Hükümet, dokunulmazlıklar konusunda sıkışmış durumdadır. 22. Yasama Döneminde yarattığı hukuk dışı uygulamalar Hükümet’i esir almıştır. Bu esaret, 23. Yasama Döneminde yeni hukuksuzlukları beraberinde getirmektedir.

Hükümet, 23. Yasama Döneminde PKK terörü sebebiyle gelişen toplumsal ve siyasi süreci, popülist bir anlayışla istismar etme girişimi içindedir.

Çoğunluk diktasına dayalı hukuk tanımaz uygulamalar 23. Yasama Döneminde, Meclis bünyesinde giderek tırmanmaktadır.

Gelinen süreçte, kamuoyunda doğmuş olan tepki sebebiyle; AKP Hükümeti, kendi suçluluğunu ve sorumluluğunu bertaraf edebilmek amacıyla, bilgi kirliliği ve karartma yaratarak; DTP’li Milletvekillerinin şahsında, dokunulmazlıkların kaldırılması uygulamasını gerçekleştirmek suretiyle, kürsü sorumsuzluğuna müdahalenin yolunu açmaktadır.

Böyle bir süreçte, Hükümet’in bazı kavramları istismar ederek bir oldu-bitti, bir emrivaki yaratmak istediği görülmektedir.

Bu girişimlere, demokrasi ve hukuk adına engel olunması gerekmektedir.

Böyle bir girişim kaçınılmaz olarak, kürsü sorumsuzluğunun ihlâli sonucunu doğuracaktır. Faşizan yapılanmayı ve Parti Devleti yapılanmasını kurumsallaştırma yolunda ciddi bir mesafe sağlayan siyasi iktidar; bu yolla, yasama sorumsuzluğunun da ihlâli sürecini başlatacaktır.

Anayasa’nın 83/2 ve 14. maddesiyle bağlantılı olan suçlamalar yönünden, TBMM Başkanlığına intikal eden dosyaların akıbeti hakkında karar verme yetkisi TBMM-Karma Komisyonuna aittir. Bu süreçte artık geçerli olan irade, Komisyonun iradesidir. Komisyon, dosya kapsamı ve yukarıda sözü edilen maddeler çerçevesinde değerlendirmesini yapacaktır.

TBMM Başkanlığına intikal eden bazı dosyaların, Karma Komisyonda görüşülmesine fırsat verilmeden, Hazırlık Komisyonu veya TBMM Başkanlığı aşamasında, Mahkemelerine veya Savcılıklara iade edilmesini; Karma Komisyon ve Meclisin iradesine müdahale olarak gördüğümüzü önemle ifade ediyoruz.

(4) Açıklanan sebeplerle;

AKP Grubunun, çoğunluk diktasına dayalı olarak, keyfî ve sorumsuz bir şekilde tesis ettiği bir Komisyon iradesi söz konusudur. Demokrasi ve kurallarla böylesine sorumsuz bir şekilde oynanması kaçınılmaz olarak adalet kavramını zedelemektedir.

Bu anlatımlarımız çerçevesinde, dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda “ilkeli ve tutarlı” davranılmasının önemini bir kez daha vurguluyoruz.

Hukuk, kurallarla çalışır ve işler. Toptan veya götürü usulün, hukukta yeri yoktur.

Dokunulmazlıklar konusundaki temel ve objektif ölçü ise, Anayasanın 76 ncı maddesidir.

Bu madde kapsamında kalan suçlar yönünden ayrım yapılmadan, yargılama sürecinin devam etmesi gerekir. Çünkü bu suçlar sübut bulduğu takdirde, nitelikleri itibariyle Milletvekilliği göreviyle bağdaşmamaktadır. Sübut halinde sürdürülmesi mümkün olmayan Milletvekilliği görevinin devam etmesinin hiçbir hukuki açıklaması ve tutarlılığı söz konusu olamaz.

Böyle bir durum, Anayasa ve İçtüzüğün ilgili hükümlerinin ihlali anlamına gelir.

76 ncı madde ölçütünün dışında kalan suçlar yönünden ise; dosyası bulunan Milletvekilinin talep ve savunması da değerlendirilerek, dosya safahatına ve içeriğine göre karar verilmelidir.

Bu aşamada, diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlıklarının bulunduğu yolundaki AKP görüşlerini değerlendirmekte yarar görüyoruz. Önemle ifade ediyoruz; diğer kamu görevlileri hakkında dokunulmazlık söz konusu değildir. Kamu görevlileri  hakkında “soruşturma izni” kavramı söz konusudur. Soruşturma izni ilgili amir tarafından verilmediği takdirde, idari yargı prosedürü içinde, adli kovuşturma ve yargılama süreci başlayabilmekte, daha doğrusu yargı denetimi süreci işlemektedir. Bu sebeple, kamu görevlilerinin dokunulmazlığı değil, belli usul dairesinde yargılanması söz konusudur.

Nitekim, yakın tarihte rektörler, kuvvet komutanları görevde iken yargılanmışlar, tutuklu kalmışlar, beraat etmişler veya mahkum olmuşlardır. Salt bu süreç dahi; AKP sözcülerinin söylemlerinin gerçeklerle ve mevzuatımızla ilgisi olmadığını göstermeye yeterlidir. Öte yandan; kamu görevlileriyle ilgili olarak bu adli sürecin dışında; görev yeri değişikliği, disiplin uygulamaları ve tazmin sorumluluğunun varlığı da ayrı bir gerçektir.

Bir kez daha ifade ediyoruz; soruşturma izni kavramı, görevin mahiyeti gereği uygulanan bir hukuksal durumdur.

En nihayet, soruşturma izni düzenlemesinden Hükümet rahatsız ise veya gerçekten düzeltilmesine gerek görüyor ise yahut daha seri hale getirmek istiyorsa; bu yöndeki yasal değişiklikleri her zaman değerlendirmeye açık olduğumuzu hep ifade ettik. Ancak burada da, Hükümetin gayri ciddi ve tutarlı olmayan tavrı hemen ortaya çıkmıştır. Çünkü; Hükümet, soruşturma izni kavramını ve yetkisini kendi tekelinde tutarak; siyasi ve kişisel yaklaşımına göre, soruşturma iznini kaldırmakta ya da reddetmektedir.

Soruşturma izninin kısıtlanması veya kaldırılması yönünde 22. Yasama Döneminde başta Bursa Milletvekili Sn. Ertuğrul Yalçınbayır tarafından sunulan kanun tekliflerinin, AKP’nin oylarıyla reddedildiğini de önemle ifade ediyor ve vurguluyoruz.

Görüldüğü gibi; Hükümet, demokrasi arayışı içinde olmayıp, dayatmacı bir anlayışla, kişisel çıkar ilişkileri ve siyasi kaygılarla; dokunulmazlıkların kaldırılması sürecini toptan bir anlayışla engellemektedir.

Böyle bir anlayış ve uygulamanın, hukukta ve anayasada yeri yoktur.

Tüm bu sebeplerle; Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda, kişisel çıkarlar ve siyasi kaygılarla, TBMM Karma Komisyonu’nun AKP’li üyelerinin çoğunluk diktası yoluyla tesis ettikleri erteleme kararına muhalefet ettiğimizi beyan ediyoruz.

 

 

Halil Ünlütepe

Turgut Dibek

Atilla Kart

 

Afyonkarahisar

Kırklareli

Konya

 

 

 

 

 

Şahin Mengü

Ali Rıza Öztürk

İsa Gök

 

Manisa

Mersin

Mersin

 

Rahmi Güner

 

Ali İhsan Köktürk

 

Ordu

 

Zonguldak

 

Muhalefet Şerhi

3/117 no ile işlem gören Kütahya Milletvekili Sn. Soner Aksoy’un dokunulmazlığının kaldırılması isteğinin dönem sonuna kadar ertelenmesine dair çoğunluk kararına muhalefet şerhimiz aşağıda arz edilmiştir.

Milletvekili dokunulmazlığı birçok modern ülkede bulunduğu gibi ülkemizde de anayasal bir hukuki müessese olarak yer almaktadır. Milletvekillerinin görevlerinin niteliği gereği birçok haksız ve uydurma isnatla karşılaşmaları muhtemeldir. Nitekim bu nedenle birçok suç tipi bakımından diğer kamu görevlileri de benzer korumalara sahiptir.

Ancak dokunulmazlıkla amaçlanan esas gaye milletvekillerinin Meclis kürsüsündeki konuşmaları sebebiyle sınırsız yargılanmazlık güvencesine sahip olmaları yanında esas itibariyle iftira niteliğinde olacak ithamlardan korunmalarını temin etmektir. Bugün ise komisyon önüne gelen dosyalardan anlaşıldığı üzere sayın Başbakanımız hakkında zimmet, evrakta sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak, bazı bakanlarımız hakkında vergi usul kanununa muhalefet ve yine partilerinde önemli görevlerinde bulunan bazı milletvekilleri hakkında sahtecilik, halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek açıkça tahrik etmek, ihaleye fesat karıştırmak, kamu kurumlarını dolandırmak, suçu ve suçluyu övmek gibi ağır toplumca yoğun antipati duyulan mahkûmiyetleri halinde bırakınız bakan olmayı milletvekili olmayı kamu görevi bile yapamayacak olan insanların dokunulmazlık zırhına bürünerek bu müessesenin istismarına neden oldukları anlaşılmaktadır.

Bu durum kamu vicdanında, demokratik sisteme, siyaset kurumuna, meclisin üstünlüğüne gölge düşürmekte, derin yaralar açmaktadır.

Çağdaş demokrasilerde bırakınız mahkûm olmayı bu tür isnatlarla karşılaşan siyasetçiler ve kamu görevlilerinin görevden ayrılmaları neredeyse yazısız bir kural haline gelmiştir.

Dokunulmazlıkların kaldırılma isteğine AKP’li üyeler yargının siyasallaştığı hâkim savcıların bağımsızlığını kaybettiği kamu görevlilerinin de dokunulamazlığının bulunduğu, milletvekillerinin itibarının bu şekilde korunduğu gerekçeleri ile karşı çıkmaktadırlar. Bu gerekçelerin hiçbirisi gerçekçi bulunmamaktadır.

Her kurum içerisinde hatalar yapıldığı gibi kasıtlı yanlışlar da yapılabilmektedir. İşine geldiğinde hukuka saygı talep eden yargı kararlarını kendisine referans gösteren iktidar hatta zaman zaman ana muhalefetin bu tavrı bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Bu tavrın devamı halinde hakkındaki yargı kararını beğenmeyen bütün vatandaşlarımıza “yargı siyasallaşmıştır ben bu kararı tanımıyorum” deme imkânı getirecektir ki bu durum kaosa yol açacaktır.

AKP’nin diğer kamu görevlilerinin de dokunulmazlığı bulunduğu gerekçesi samimiyetten uzaktır. Bahsedilen kamu görevlilerinin dokunulmazlığını AKP kaldırmak istemiştir de engel olan mı olmuştur.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak yukarıda belirtilen suçlardan yargılanan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının devamı ile meclisin itibarının korunacağını düşünmüyoruz. Tam tersine bir kurum varsa içindeki sıfatını istismar edenleri ayıklayarak itibar kazanacağına inanmaktayız.

Bu sayede haklarında uydurma isnatlardan milletvekillerinin aklanmalarının önü açılmış olacaktır.

Bütün bu nedenlerle MHP olarak dokunulmazlığın anayasamızda kürsü dokunulmazlığı şeklinde yeniden düzenlenmesinin yerinde olacağına mevcut hal itibariyle de haklarında fezleke olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılarak adaletin tecellisine tevdilerine karar verilmesi gerektiği inancıyla muhalefet şerhimizi arz ediyoruz.

 

Rıdvan Yalçın

Metin Çobanoğlu

Osman Ertuğrul

 

Ordu

Kırşehir

Aksaray

 

 

 

 

 

Faruk Bal

S. Nevzat Korkmaz

Behiç Çelik

 

Konya

Isparta

Mersin

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

VI.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Romanya Meclis Başkanı Bogdan Olteanu’nun davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Romanya’ya resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/426)

Türkiye Büyük Millet Meclisi  Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan'ın, Romanya Meclis Başkanı Bogdan Olteanu'nun davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle, Romanya'ya resmi ziyarette bulunması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un 6. Maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.

 

 

 

Köksal Toptan

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

2.- Slovenya Dönem Başkanlığı çerçevesinde, Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da düzenlenecek olan “AB Üye ve Aday Ülkeleri Parlamentoları Tarım İşleri Komisyonları Başkanları Toplantısı”na davet edilen Adana Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Vahit Kirişci’nin davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/427)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Slovenya Dönem Başkanlığı çerçevesinde, Slovenya'nın başkenti Ljubljana'da 2-3 Haziran 2008 tarihlerinde düzenlenecek olan AB üye ve aday ülkeleri Parlamentoları Tarım İşleri Komisyonları Başkanları toplantısına Adana Milletvekili ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Sayın Vahit Kirişci davet edilmektedirler.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu "Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış İlişkileri'nin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun"un 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.

 

 

 

Köksal Toptan

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

HASAN MACİT (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Kabul edenler…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Söylediniz Sayın Başkanım, geçti.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yok yok, ben baştan söyledim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Tezkere okunurken istenmez.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Söyledik efendim.

BAŞKAN – Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın Anayasa’nın 82’nci maddesine göre verilmiş tezkereleri vardır. Dört adet tezkereyi ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

3.- Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Bulgaristan’a resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/428)

                                                                                                                12/5/2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte. 24-28 Mart 2008 tarihlerinde Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Bulgaristan'a yaptığım resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

            Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

 

 

 

Recep Tayyip Erdoğan

 

 

 

Başbakan

 

 

Liste

 

 

Mehmet Emin Tutan

 

Bursa Milletvekili

 

Feyzullah Kıyıklık

 

İstanbul Milletvekili

 

Cafer Tatlıbal

 

Kahramanmaraş Milletvekili

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı…

HASAN MACİT (İstanbul) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Var var.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Nerede var?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Var var.

BAŞKAN – Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

 

 

Kapanma Saati: 13.46

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Başbakanlık tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi tezkereyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Tezkereyi tekrar okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte, 24-28 Mart 2008 tarihlerinde Bosna-Hersek, Arnavutluk ve Bulgaristan'a yaptığım resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

 

 

 

Recep Tayyip Erdoğan

 

 

 

Başbakan

 

 

Liste

 

 

Mehmet Emin Tutan

 

Bursa Milletvekili

 

Feyzullah Kıyıklık

 

İstanbul Milletvekili

 

Cafer Tatlıbal

 

Kahramanmaraş Milletvekili

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

4.- Rusya Federasyonu’na resmî ziyarette bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a refakat eden heyete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/429)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, Moskova’da yapılan “Rusya’da Türk Kültür Yılı” açılış etkinliğine katılmak üzere bir heyetle birlikte 6-9 Nisan 2008 tarihlerinde Rusya Federasyonu’na yaptığı resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

 

 

 

Recep Tayyip Erdoğan

 

 

 

Başbakan

 

 

Liste

 

 

Salih Kapusuz

 

Ankara Milletvekili

 

Necat Birinci

 

İstanbul Milletvekili

 

Mehmet Sağlam

 

Kahramanmaraş Milletvekili

 

Mahmut Esat Güven

 

Kars Milletvekili

 

Osman Demir

 

Tokat Milletvekili

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Üçüncü tezkereyi okutuyorum:

5.- Almanya’ya resmî ziyarette bulunan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’a refakat eden heyete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/430)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın, Berlin’de yapılan ITB Berlin Turizm Fuarı’na katılmak üzere bir heyetle birlikte 6-7 Mart 2008 tarihlerinde Almanya’ya yaptığı resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

 

 

 

Recep Tayyip Erdoğan

 

 

 

Başbakan

 

 

 

 

Liste

 

 

 

İsmet Büyükataman

 

Bursa Milletvekili

 

 

Müjdat Kuşku

 

Çanakkale Milletvekili

 

 

Mehmet Necati Çetinkaya

 

Elâzığ Milletvekili

 

 

Mustafa Kabakcı

 

Konya Milletvekili

 

 

Mehmet Sağlam

 

Kahramanmaraş Milletvekili

 

 

Mehmet Nil Hıdır

 

Muğla Milletvekili

 

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4’üncü tezkereyi okutuyorum:

6.- İsveç’e resmî ziyarette bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a refakat eden heyete iştirak etmesi uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/431)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte, 1-3 Nisan 2008 tarihlerinde İsveç’e yaptığım resmi ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu Kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasanın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

 

 

 

Recep Tayyip Erdoğan

 

 

 

Başbakan

 

 

Liste

 

 

Haluk Özdalga

 

Ankara Milletvekili

 

Egemen Bağış

 

İstanbul Milletvekili

 

Özkan Öksüz

 

Konya Milletvekili

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

B) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/541) (S. Sayısı:219)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

2’nci sırada yer alan, İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/570, 2/227, 2/228) (S. Sayısı: 224) (x)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükûmet? Yerinde.

Tasarının tümü üzerinde gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi şahıslar adına konuşmalara geçeceğiz fakat şahıslar adına konuşmalara geçmeden önce, geçen oturumda soru-cevap için Sayın Öztürk, Sayın Kaptan, Sayın Genç, Sayın Durmuş, Sayın Tütüncü, Sayın Cengiz, Sayın Işık, Sayın Asil, Sayın Özdemir ve Sayın Süner elektronik ortamda söz isteme talebinde bulunmuşlardır; bu kişilerin, sayın milletvekillerimizin tekrar taleplerini yinelemelerini rica edeceğim. Bu sırayla söz vereceğim. Soru-cevap işlemi için bu.

Şimdi, tasarının tümü hakkında şahsı adına ilk söz İzmir Milletvekili Sayın Harun Öztürk’e aittir.

Buyurun Sayın Öztürk.

On dakika süreniz.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan tasarının, yatırımlara, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ve özelleştirme gelirlerinden kaynak aktarılmasına ve işveren sigorta primlerinin 5 puanının hazine tarafından karşılanmasına ilişkin hükümler içermesi nedeniyle, esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmesi gerekirdi. Hem bu durum hem de Demokratik Sol Partinin işsizlik sigortasıyla ilgili olarak vermiş olduğu kanun teklifiyle birleştirilmeksizin görüşülmesi öncelikle bir İç Tüzük ihlalidir, onu ifade etmek istiyorum.

Diğer bir dikkatinize getirmek istediğim konu, İş Kanunu’nda, İŞKUR Yasası’nda bazı değişiklikler yapan, üç dört maddesinde değişiklik yapan bir kanun tasarısının yine İç Tüzük hükümlerine göre temel yasa olarak getirilip görüşülmesinin İç Tüzük’e aykırı olduğunu ifade etmek istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bu ihlallere son aylarda sıkça başvurmaktadır. Bu İç Tüzük ihlallerinin tahmin edebileceğiniz nedenlerini takdirlerinize bırakıyorum.

Değerli milletvekilleri, GAP’ın ve istihdamın teşvikini Demokratik Sol Parti olarak destekliyoruz ancak görüşülmekte olan tasarının finansman yöntemine ilişkin katılmadığımız hususları aşağıda arz edeceğim.

                                

(x) 224 S.Sayılı Basmayazı 13.5.2008 tarihli 103’üncü birleşim tutanağı’na eklidir.

Öncelikle, İktidarın altıncı yılında da olsa GAP’ı ve işsizliği hatırlamış olmasını bir gelişme olarak değerlendirdiğimi ifade etmeliyim, ancak İktidar bu iki konuyu elbette kendiliğinden hatırlamadı, ekonomik gelişmeler bu hatırlatmada etkili oldu. Nasıl mı? Bakalım:

Son 1998 bazlı büyüme oranlarına baktığımızda, 2002’de 6,2 olan büyümenin 4,5’e düştüğünü görüyoruz, politikasızlık nedeniyle tarım sektörünün çökmesini de, 2002’de 6,9 olan tarım sektörü büyüme oranının eksi 7,3’e düştüğünü görüyoruz. İç ve dış talepte daralmalarla karşı karşıyayız ve özel sektör yatırımlarının yetersiz kaldığını görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, dünya, Ağustos 2007’den itibaren derin dip dalgasıyla yaklaşmakta olan ekonomik krize ve durgunluğa çareler geliştirmeye çalışırken, Türkiye'de Hükûmetin seçimlerden bu yana on aydır nelerle meşgul olduğu hepinizin hafızalarında tazeliğini koruyor. Dileğimiz, ekonomik gidişatla ilgili olarak önceki gün Merkez Bankası tarafından Hükûmete sunulan değerlendirmenin ciddiye alınmasıdır. Hükûmet cephesinden gelen seslerden, uyarılara ıslık çalınmakta olduğu ne yazık ki görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, uygulanan büyüme modelinin istihdam yaratmaması ve buna bağlı olarak işsizliğin olağanüstü boyutlarda artması, Hükûmeti bazı tedbirler almaya zorlamış görünmektedir.

2006 Kasım ayından itibaren hane halkı iş gücü anket sonuçları 2007 nüfus sayımına endekslendiği için, karşılaştırmaya müsait olması açısından Kasım 2006 ve Kasım 2007 arasındaki bir yıllık döneme baktığımızda, çalışma çağındaki nüfusun 740 bin kişi arttığını, buna karşılık, istihdam edilenlerin sayısının 368 bin kişi azaldığını görüyoruz. Öğrencileri bir kenara bırakırsanız bu rakamlarda, son bir yıl içerisinde iş gücü piyasasına yeni girenlerle birlikte işsiz sayısının yaklaşık 1 milyon kişi artmış olduğunu göreceksiniz. Ancak, resmî istatistikler aynı dönemde işsiz sayısının sadece 85 bin kişi arttığını göstermektedir. Hükûmetin iş gücüne katılma oranını düşük göstererek her 1 puanda işsiz saymadığı gerçek işsiz sayısının 500 bin civarında olduğunu tekrar bilgilerinize sunmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, 5 gençten 1’i işsizdir, 5 kadından 4’ü iş gücüne katılmamaktadır. 2002 yılında yüzde 34,9 olan tarımın istihdam içindeki payı 2008 yılına gelindiğinde 23,2’ye inmiştir. Tarım istihdamının payının kısa sürede bu kadar düşmesi gelişmenin bir göstergesi olmaktan çok Hükûmetin bir tarım politikasının olmayışından kaynaklanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne yapılan yatırımların yetersiz kalması da Hükûmeti bu tasarıyı önümüze getirmeye mecbur etmiştir. Yine, 2002 yılında, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ne, teşvikli yatırım tutarının 14,9 milyardan 1,5 milyar YTL’sinin Güneydoğu Anadolu’ya gittiğini görüyoruz. 2007 yılına geldiğimizde teşvikli yatırım tutarı 26,3; ama, Güneydoğu Anadolu’ya giden kısmı 1,3. Yani, hem oran olarak hem de mutlak değer olarak Güneydoğu’ya daha az yatırım gittiği bu dönemde görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet yurt içi talepteki daralmayı kamu harcamalarını artırmak suretiyle aşmak istemektedir. Bunun için, borç ödemelerini rahatlatmak amacıyla uygulamakta olduğu faiz dışı fazla hedefini aşağıya çekmektedir. Bu önemli bir karardır ancak Hükûmet bu kararı borç ödemelerinde bir rahatlama sağlamadan, enflasyon ve faizlerin yükselmekte olduğu bir dönemde almaktadır. Hükûmetin işi gerçekten kolay görünmüyor çünkü enflasyon ve borç ödemelerindeki baskı faizleri daha da yukarıya çekecek görünüyor. Böyle bir ortamda Hükûmet Merkez Bankasına faizleri düşürmesi konusunda baskı yapmaktadır. Hükûmet ekonomide ne yapacağını şaşırmış durumdadır, öyle ki direksiyon hâkimiyetini kaybetmiş bir sürücü görünümündedir.

Şimdi, yukarıda sıralanan nedenlerle Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmiş bulunan tasarıyla ilgili değerlendirmelerimizi sizlerle paylaşmak istiyorum. Önce, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan yapılması öngörülen kaynak aktarmalarına ilişkin değerlendirmelerimi sunmak istiyorum.

İşsizlik Sigortası Fonu, kendi iradeleri dışında işsiz kalanlara işsiz kaldıkları süre içinde, yeni bir iş bulana kadar hayatlarını asgari düzeyde idame ettirebilmelerine imkân vermek ve sigortalı işsizlerin yeni meslek edinmelerini sağlamak amacıyla kurulmuştur. Fona yatırılan işçi, işveren ve devlet katkıları ile bunların değerlendirilmesinden elde edilen nemalar fonun geliridir; fona prim ödeyenlerin ödünç olarak fona verdikleri paralar değildir. Ne işçinin ne işverenin ne de devletin fona yatırılan paraları geri talep etme hakları bulunmamaktadır. Yasayla da olsa bunun yapılması mümkün değildir. Yapılırsa Anayasa’nın öngördüğü mülkiyet hakkına tecavüz anlamına gelir. Yasa çıkarıp özel şahısların banka hesaplarına, tamamına veya bir kısmına el koyma işlemiyle aralarında hiçbir fark bulunmamaktadır. Hükûmet, işsizliği azaltmak amacıyla, işverenlerin ödeyeceği prim yüklerinin bir kısmının fondan ödenmesini öngörerek işçilere, işsizlere ve işverenlere demek istemektedir ki: “Benim nema talebime ses çıkarmayın. Sizi de fondan nemalandırıyorum.” On sekiz - on dokuz yaş grubu için getirilen işveren primlerinin fondan ödenmesi uygulaması da Anayasa’ya aykırıdır. Bu desteğin de -5 puanlık destekte olduğu gibi- hazine tarafından üstlenilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, peki, ne yapalım?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Peki, ne yapalım? GAP yatırımlarını hızlandırmayalım mı? Evet, hızlandıralım. “32,7 milyar YTL’ye ulaşmış İşsizlik Fonu öylece bir köşede dursun, biz de ona bakalım.” demiyoruz. Ancak, burada bir tespiti birlikte yapalım. Öncelikle, zannedildiği gibi, bir köşede hemen kullanabileceğiniz bir fon durmamaktadır. Hazine, fon kaynağına, borçların ödenmesinde kullanılmak üzere zaten el koymaktadır. Üstelik işçilerin parasına piyasada ödediği reel faizin 2-3 puan reel faiz daha eksik ödeyerek el koymaktadır. Hazine, vadesi geldikçe faizleri de ekleyerek eski borç senetlerini geri alıyor, yerine yeni borç senetlerini koyuyor.

Önergemde yasayla ilgili düşüncelerimi ifade etmeye devam edeceğimi belirtiyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Hükûmet adına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Çelik konuşacaktır.

Buyurunuz. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm dünyanın ve ülkemizin en önemli konularından, sorunlarından biri olan ve birçok sosyal yaranın tetikleyici unsuru olarak gördüğümüz işsizlik sorununu çözmeye yönelik çok önemli bir yasa tasarısını dünden itibaren görüşüyoruz. Ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum ve öncelikle komisyon safhasında katkı sağlayan çok değerli milletvekili arkadaşlarıma, siyasi partilere çok teşekkür ediyorum. Genel Kurul safhasında da katkı sağlayacak arkadaşlara şimdiden şükranlarımı arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi işsizlik küresel bir sorun, “küresel işsizlik” kavramı da literatürümüze girmiş bulunuyor. ILO verilerine göre, ILO’nun raporuna göre, eksik çalışanlarla birlikte, 500 milyon, dünyada işsizden bahsedilmektedir. Aynı sorun Avrupa Birliği ülkelerin için de geçerlidir. Avrupa Birliği ülkelerinde ortalama yüzde 7-8 oranında işsizlik söz konusudur. Bu durum, Avrupa Birliği ülkelerini 2000 yılında “Lizbon Zirvesi” diye adlandırılan Avrupa Birliği istihdam stratejisini belirleme toplantısını gerçekleştirmeye vesile olmuş ve o toplantıda şu kararlar alınmıştır:

İş gücünün mesleki yeterliliğini geliştirmek, yani başka bir ifadeyle istihdam edilebilirliği artırmak.

İkinci olarak, kadınlar ve gençlerin, yani “dezavantajlı gruplar” diye adlandırılan grupların iş gücüne katılımını kolaylaştırmak.

Üçüncü olarak, iş gücü piyasasının değişime uyum sağlama yeteneğini artırmak.

Dördüncü olarak da girişimciliği desteklemek.

Bunlardan amaç, Lizbon Zirvesi’ndeki bu dört unsurla elde edilmek istenen, Avrupa Birliğinde 2010 yılında genel istihdamın yüzde 70’lere çıkarılması, kadın istihdamının yüzde 60’a çıkarılması ve işsizlik oranının, şu anda mevcut olan yüzde 7-8’lerden yüzde 4’ler seviyesine, daha aşağılara doğru çekilmesi hedeflenmektedir.

Bugün, 2000 yılından bugüne avro bölgesi işsizlik oranına baktığımız zaman, yüzde 9’lardan -2007’nin sonunda- yüzde 7,2’lere indiğini görüyoruz. Bu, tabii kesin bir başarı olarak değerlendirilmesi doğru değil ama olumlu bir gidiş açısından, bu alınan kararların, elde edilen neticelerin göstergesi açısından önemli bir rakam diye düşünüyoruz, değerlendiriyoruz.

Değerli milletvekilleri, Türkiye’miz açısından olaya baktığımızda ise, işsizlik oranı 2001’li, 2002’li krizli dönemlerinden sonra yüzde 10’lar seviyesinde işsizlik oranı seyretmektedir. En yüksek oran 10,5 seviyesinde idi, 2007 sonu itibarıyla ise işsizlik oranı 9,9 olarak gerçekleşmiştir.

Diğer taraftan, çalışanların sayısı artıyor mu diye baktığımızda,  çalışanların sayısında artış var yani istihdam edilenlerin sayısında artış var. Fakat tarımdan çıkışlar ve çalışma çağına gelen her yıl 1 milyonu aşkın genç nüfus faktörleri dikkate alındığı zaman, işsizlik oranımızın sabit bir şekilde seyrettiğini görüyoruz. On beş-on dokuz yaşlarında 6 milyon 157 bin gencimiz var. Bu, her yıl ortalama 1 milyon gencimizin çalışma çağına geldiğini yani on sekiz yaşını yakaladığını gösteriyor. Bu da, işsizlik oranının seyri açısından önemli rakamlar diye düşünüyorum.

Tarımda istihdam azalıyor, ama hizmet sektöründe de artış var. Toplam istihdam içerisindeki tarımın oranına baktığımız zaman gelişmiş ülkelerde yüzde 5, sanayi açısından baktığımız zaman yüzde 20-25’ler seviyesinde, hizmet sektörüne baktığımız zaman gelişmiş ülkelerdeki hizmet sektöründeki istihdam yüzde 70-75’ler civarında. Ülkemiz açısından bunu mukayese ettiğimizde, tarımda şu anda yüzde 26,4 istihdam, toplam istihdam içerisinde tarımda istihdam edilenlerin oranı yüzde 26,4; gelişmiş ülkelerde yüzde 5, sanayide yüzde 25,5; hizmet sektöründe ise yüzde 48 oranındayız.

Şimdi, 2001 yılında tarımda istihdam edilenlerin oranına baktığımız zaman yüzde 37’lerde. Yüzde 37… Bugün 2007 sonu itibarıyla bu oran yüzde 26 seviyelerine inmiş bulunuyor. Şu anda tarımda 5 milyon 600 bin istihdam gerçekleşiyor.

Şimdi, bunları niçin söyledim? Şunun için ifade ediyorum: Türkiye yapısal bir dönüşüm içerisinde. Bütün boyutlarıyla olayı ele almamız gerekiyor, değerlendirmemiz gerekiyor. Bakınız, tarımda çalışan kadın sayısı 2002 yılında 3 milyon 674 bin iken bugün 2007 sonu itibarıyla 2 milyon 616 bin. Yani 1 milyon eksiğiyle. 1 milyon tarımdan ayrılmış ve “köyden kente göç” diye tabir edilen bu yapısal dönüşüm içerisinde bir tablo var.

Bu aslında Türkiye’nin gerçeklerle yüzleşmesi şeklinde de tanımlanabilir. Bizim tarım kesiminde “ücretsiz aile işçisi” diye değerlendirdiğimiz, herkesin köyde çalıştığını varsayarak bir bakış açısı sergilediğimiz, istatistiklerimizi de bu çerçevede yaptığımız bir Türkiye’den, şimdi, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, tarımda olması gereken, teknolojik gelişmeler çerçevesinde olması gereken nüfus tarımda azalmaya başlayınca ve olması gereken nüfusa doğru gidiş sergileyince, Türkiye gerçeklerle yüzleşiyor. O da nedir? Kırsaldan kente gelen nüfusun çalışıp çalışmadığı ve gerçek çalışma oranı tablosu da net bir şekilde karşımıza çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, 2002-2007 yılları açısından, yani iktidar dönemimizde yıllık ortalama büyümenin 6,9 olarak gerçekleştiğini hepimiz biliyoruz. Toplam istihdam edilenlerin sayısındaysa bir artış söz konusu. Bu rakam ise 1 milyon 211 bin. Yani, çalışanlar ve sistemden ayrılanlar veya emekli olanlar mukayesesi neticesinde beş yıl içerisinde, son altı yıl içerisinde 1 milyon 211 bin istihdam artışı sağlanmıştır. Ücretsiz aile işçilerinde azalma ise, yani kırsaldan kente göç anlamındaki bu yapısal dönüşüm çerçevesinde 1 milyon 268 bin vatandaşımız ücretsiz aile işçisi konumundan ayrılmış durumundadır. Çalışması neticesinde gelir elde edenler, yani ücretsiz aile işçisiyken ücretli, yevmiyeli, kendi hesabına veya işveren olarak çalışmaya başlayanların sayısı ise, bu dönemler içerisinde 2 milyon 479 bindir. İşsiz sayısında da bir düşüş var. Bu da, 2002 yılında 2 milyon 464 bin olan işsiz sayısı, 2007 yılında 2 milyon 333 bine düşmüştür. SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı kayıtları açısından olaya baktığımızda ise, 2002 yılında 12 milyon 200 bin olan kayıtlı SSK ve BAĞ-KUR’lu sistem içerisinde olan sayı 2007 yılında 15 milyona çıkmıştır. Kayıt dışı istihdam ise, TÜİK verilerine göre, istihdam içindeki kayıt dışılık 2002 yılında yüzde 53,4; 2008 Ocak ayında ise yüzde 41,9 seviyelerine inmiştir.

Şimdi, gerek tarımdan çıkan gerekse genç nüfusu kapsayacak olan bir tasarı ve bir düzenlemeyi huzurlarınıza getirmiş bulunuyoruz. Bu iki kesimi gerek teşviklerle gerekse mesleki eğitim ve yatırımlarla istihdam etme imkânını inşallah bu tasarıyla gerçekleştirmiş olacağız.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet olarak istihdamı daha fazla artırmak için ve işsizlik oranını daha da düşürmek için alınması gereken önlemler konusunda da öteden beri söylediğimiz bazı kriterler var, bazı hususlar var: Bunlardan biri tabii ki siyasi istikrar son derece önemlidir; ekonomik büyümenin sürdürülmesi, bunun yanında siyasi istikrarla birlikte önem arz etmektedir. İşverenlerin rekabet gücünün artırılması, iş gücüne ihtiyaç duyulan nitelikli elemanın kazandırılması, istihdam yaratan yatırımların teşvik edilmesi, yeni iş alanlarının yaratılması ve iş piyasasının esnekleştirilmesi gibi temel hususlarda yine bu düzenlemeyle, bu yasa tasarısıyla önemli mesafeler alacağımızı ifade etmek istiyorum.

Dün burada yapılan bazı değerlendirmeler oldu, bu değerlendirmelere de kısaca değinmek istiyorum. Bir arkadaşımız GAP’a kaynak aktarımı konusuyla ilgili yaptığı değerlendirmede “Bölge halkıyla dalga geçiliyor.” gibi bir ifade kullandı burada. Doğrusu, bu ifadeyi yadırgadığımı ifade etmek istiyorum. Öteden beri Türkiye’de yatırımlar veya GAP projesiyle ilgili bütün hükûmetler büyük çabalar sarf etmişlerdir. Bu projenin bitirilmesi, gerek bölge gerek ülke ekonomisine katkı sağlaması açısından Türkiye’nin ideallerinden bir tanesi idi ve bu yatırımların yarım kaldığını hepimiz biliyoruz. Bunların bitirilmesiyle ilgili yapılan bir çalışmayı ve bir yıl içerisinde 2,3 katrilyonluk bir yatırımın GAP’a kaydırılması, aktarılması herhâlde bu şekilde değerlendirilmemeliydi. Yani bir şey yapmayalım “Yapılmıyor.”, bir şey yapalım “Niçin yapıyorsunuz?” gibi ifadenin sağlıklı bir bakış açısı olduğu inancında değilim.

“Efendim, işverenlere bu düzenlemeyle kaynak aktarıyorsunuz.” iddiasında bulunuldu. Değerli arkadaşlar, artık dünyada işçi-işveren ayrımı yok. İşçi-işveren ayrılmaz bir ikili olarak değerlendiriliyor. Endüstriyel ilişkilerde gelinen nokta budur. 20’nci yüzyılın başında olduğu gibi, 19’uncu yüzyılda olduğu gibi çatışmacı bir anlayıştan artık gelinen nokta budur. Bunun tabii daha da olgunlaşacağı, daha da olumlu zeminlere kayacağı inancı içerisindeyim.

Bizim burada yaptığımız düzenlemenin işverene kaynak aktarma şeklinde değerlendirilmesini doğru bulmuyoruz. Ama şu şekilde değerlendirilmesi daha doğru olur diye düşünüyoruz: İşverenin üzerindeki, istihdamın üzerindeki yükleri kaldırma. Bunları hafiflettiğiniz zaman, yani işveren rekabet edebilir bir ortama taşındığında, dünya pastasından daha fazla pay alma gücünü, ortamını eğer kendisine sağlarsanız bu, aynı zamanda işsizliğe de ortadan kaldırma açısından olumlu şekilde yansıyacaktır ve arzuladığımız hedefleri gerçekleştirme konusunda da son derece olumlu adım atmış olacağız. Yani, OECD ortalamasına baktığımız zaman, istihdamın üzerindeki yükler açısından; gerek bu 5 puanlık düzenleme gerekse asgari geçim indirimi bizi OECD ortalamasına taşımaktadır. Bu da yapılması gereken bir düzenlemedir diye düşünüyoruz. Onun için, bunu “işverene bir kaynak aktarma” şeklinde değerlendirmek çok sağlıklı olmaz düşüncesindeyim.

İş sağlığı, güvenliğiyle ilgili yine dün değerlendirmeler yapıldı.

Değerli milletvekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak öncelikle sosyal güvenlik reformunun yasalaşması konusunda bir hedefimiz vardı, onu hep birlikte gerçekleştirdik ve yasalaştı. İkinci hedefimiz, istihdam paketinin yüce heyetin huzuruna gelmesiydi, bunu da bugün görüşüyoruz. Umuyorum, kısa süre içerisinde bunun yasalaşmasını birlikte sağlayacağız. Üçüncü olarak, çalışma hayatının yine önemli unsurlarından biri olan sendika yasalarıyla ilgili, 2821, 2822 ile ilgili bir düzenlemeyi ILO normları çerçevesinde, umuyorum, tatile girmeden önce yine hep beraber burada gerçekleştirme fırsatını bulacağız ve dördüncü olarak da iş sağlığı, güvenliğiyle ilgili müstakil bir mevzuatın oluşması. Çalışması şu anda taraflarla birlikte devam ediyor, kısa süre içerisinde de onu huzurlarınıza getireceğiz ve yine Bakanlık olarak beşinci bir hedefimiz, Sosyal Yardımlar ve Primsiz Ödemeler Yasası. Bu da çok gündeme geliyor. “Efendim, kömür yardımı şöyle yapıldı; efendim, Sosyal Yardımlaşma Vakfı şu hizmeti şöyle yaptı.” şeklindeki tartışmaları da ortadan kaldıracak, tek merkezden, bir envanter çerçevesinde bu yardımların tek elden sunulması, düzenlemesi de kısa süre içerisinde yine Parlamentoya sevk edilecek yasalarımızdan birisidir.

İşsizlik ve kayıt dışılık iki önemli konu ve iki önemli sorun. Yalnız, konuşmamın başında ifade ettiğim gibi işsizlik sorunu yalnız Türkiye’de olan bir sorun değil dünyanın sorunudur. Avrupa Birliği ülkelerinde bile yüzde 7-8 oranında olduğu gerçeğini gördükten sonra bu konudaki değerlendirmelerin daha insaflı yapılmasının doğru olacağı düşüncesindeyim.

Bizim, gerek sosyal güvenlik reformundaki düzenlemelerimiz, gerek istihdam paketiyle ilgili getirdiğimiz düzenlemeler bir taraftan kayıt dışılığı minimize etmeye dönük düzenlemelerdir, bir taraftan da işsizliği ortadan kaldırmaya dönük düzenlemelerdir.

Yine dün yapılan değerlendirmelerde “Tasarının içi boş efendim.” diye bir ifade kullanıldı.  Bu konuyla ilgili de bir iki şeyi söyleyerek huzurlarınızdan ayrılacağım.

Şimdi, SSK primlerinden 5 puanlık teşviki getirmenin içi boşluk olarak değerlendirilmesini takdirlerinize sunuyorum. 5 puanlık indirim Hükûmet Programı’mızda vardı. Bu indirimi bu düzenlemede getiriyoruz.

GAP’a kaynak aktarımı… Takriben 10 katrilyonun üzerinde bir kaynak aktarılacak beş yıl içerisinde. Umarız yılların hayali bu şekilde gerçekleşmiş olur. Bunu önemsememek herhâlde doğru olmaz düşüncesindeyim.

Aktif iş gücü programları için yeteri kadar mesleki eğitime sahip elemanımız yok. Genç nüfusumuz var fakat bu konuda, mesleki eğitim konusunda, gerek millî eğitim bazında, eğitim bazında, okullaşma anlamında sıkıntılarımız var, Avrupa Birliği ve gelişmiş ülkelerle mukayesede; gerekse bir meslek sahibi olma konusundaki mesleki eğitim açısından sıkıntılarımız var. Şimdi çok ciddi bir kaynak aktarımını sağlıyoruz ve seksen bir ilde yaygın bir şekilde mesleki eğitim faaliyetlerimizi, iş garantili veya ikinci meslek edinme çalışmalarımızı yine el birliğiyle, milletvekili arkadaşlarımızla, bir ayrım gözetmeden, illerimizde birlikte gerçekleştireceğiz. İnanıyorum ki bu mesleki eğitim faaliyetleri, aktif iş gücü programları istihdam açısından çok ciddi katkılar sağlayacaktır.

Zorunlu istihdamla ilgili çok güzel düzenlemeler getiriyoruz. Öteden beri işverenlerimizin yakındıkları konulardı. Bunların önemli bir bölümünü hazine olarak üstleniyoruz. Dolayısıyla, o konuda da ciddi rahatlamalar gerçekleşiyor.

Genç ve kadın istihdamı… Bayan istihdamıyla ilgili bir yaş tahdidi koymuyoruz. Yani, istihdam edilecek olan bayanların on sekiz-yirmi dokuz yaş arası olması şartı yok. Hangi yaşta olurlarsa olsunlar, işveren primini yine hazine karşılayacak, ama,  baylarla ilgili ise on sekiz-yirmi dokuz yaş sınırını getiriyoruz.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Ama Sayın Bakan, kadınlar beş-altı çocuk doğurursa çalışamazlar!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –Bu, küçümsenecek bir düzenleme değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözünüzü tamamlayınız.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Son derece önemli bir düzenleme diye düşünüyorum. İşsizlik oranlarına eğer yaş grupları açısından bakarsak genç istihdama dönük bu adımların atılması gerektiği de kendiliğinden ortaya çıkıyor ki, az önce, Lizbon Zirvesi’nde 2000 yılında Avrupa Birliği ülkelerinin almış oldukları kararlar içerisinde de bu düzenleme yer alıyor ve inanıyorum, bu düzenlemeyle de çok yüksek seyreden genç istihdamındaki  sorunlar, işsizlik sorunları da çözülmüş olacak.

Başka endişeleri arkadaşlarımız ortaya koydular, İşsizlik Fonu güvenliğiyle ilgili. Değerli arkadaşlar, şu anda 33 katrilyon lira fonda kaynak var. Fon 33 katrilyon, yıl sonu itibarıyla 38 katrilyona çıkacak. Yani, bu imkânları kullandıktan sonra fondaki artış devam edecek.

Geri dönüşle ilgili bir önergemiz var. Onu da o önerge geldiği zaman değerlendirmelerimizi yapacağız.

Diğer endişeleri de yine tasarı görüşülürken karşılıklı, sizlerin talepleri, sizlerin soruları doğrultusunda görüşlerimizi açıklayarak değerlendireceğiz.

Tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.

Tasarının tümü üzerinde şahsı adına Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu söz istemiştir.

Buyurunuz Sayın Uslu. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 14 Mayıs Eczacılık Günü. Ben de sağlık sektörümüzün ve bütün eczacılarımızın Eczacılık Günü’nü kutluyorum.

Diğer taraftan, değerli milletvekilleri, bugün Dünya Çiftçiler Günü. Mensubiyeti olmam hasebiyle de bu hususta birkaç söz ifade etmek istiyorum.

Çiftçilerimiz ne yazık ki, bugünü buruk bir sevinçle kutlamaktadırlar çünkü çiftçimiz mutsuz, çiftçimiz kazanmıyor, çiftçimiz borçlu, çiftçimizin tarlası ipotekli.

Değerli milletvekilleri, tarımı ve çiftçiyi dışlayan politikalarla hiçbir ülke kalkınamamıştır. Ulusal çıkarlarımızı koruyan, tarımı destekleyen, tutarlı, yapısal ve bilimsel bir tarım politikası geliştirmeliyiz. Bu duygularla, bütün üreticilerimizin Dünya Çiftçiler Günü’nü kutluyorum.

Değerli milletvekilleri, kamuoyunda “istihdam paketi” olarak yer alan ve nihayet Meclis gündemine gelen bu yasa tasarısı… Sayın Bakanım da az önce bu konuda bir sunuşta bulundular. Doğrusu, çalışma hayatını düzenleyen bu tür yasaların, Mecliste görüşülme sırasını bekleyen birçok yasaya göre öncelikle ele alınması ve bu konuda Sayın Bakanımızın da gayretlerini tebrik ediyorum gerçekten. Bu yasa her ne kadar bizim açımızdan birtakım eksiklikleri de bulunması söz konusu ise de, yine, çalışma hayatını düzenleyeceği, istihdama katkısı olabileceği düşüncesiyle, sözlerimin başında, bu çekincemle beraber, hayırlı olması dileklerimi ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, resmî rakamlarla işsizlik oranı yüzde 11,3; kentlerde ise bu oran yüzde 13’e kadar çıkıyor. Gerçekte ise yüzde 20’yi aşmış bulunmaktadır. İş gücüne katılma oranı giderek düşmüş, yüzde 45,7 seviyesine gerilemiştir. Tarımda gizli işsizliği de katarsak, tarımdaki işsizlik oranı daha da yüksektir. Yine, on beş-yirmi dört yaş arası genç nüfusumuza baktığımızda da yüzde 21 seviyelerine ulaştığını görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, öyle veya böyle, Hükûmet yetkilileri bu işsizlik oranını daha düşük rakamlarda ifade etmelerine rağmen, yüzde 10 seviyelerinde olduğunu kabul ediyoruz. Demek ki, yıllardır hızlı giden büyüme pek fazla işe yaramadı, istihdama bir katkıda bulunmadı. Tabii, bu yalnızca Türkiye’nin meselesi değil. Bugün bazı istisnalar dışında Batı ülkelerinde ortalama işsizlik oranı bu seviyelerde; maalesef, onun altına çok çekilemiyor. Sanayileşmiş ülkelerdeki toplam iş gücünün büyüklüğü dikkate alınırsa gerçekten önemli bir konu, önemli bir toplumsal sorun olarak karşımıza çıkmakta. Çünkü, işsizlik iktisadi olmaktan ziyade toplumsal bir sorun. Ayrıca, gelir dağılımı adaletsizliğinin en kötü nedeni. Bunun doğal olarak siyasal etkileri de söz konusu.

Enflasyonla ilişkisini ifade etmemiz gerekiyor: Enflasyon ve işsizlik ekonomide en temel problemler. Her ikisi de ekonomi için arzulanmayan ve halledilmesi gereken iki büyük sorun. Enflasyon, istikrarlı büyümeyi zorlaştırıcı, kalkınmanın maliyetini arttırıcı ve gelir dağılımını bozucu etkisiyle pek istenmez. İşsizlik ise potansiyel bir üretimin yok olması ve ortadan kalkması anlamına gelir. Yani, işsizlik mutlak surette potansiyel üretimde kayba neden olurken enflasyon üretimde düşüşe yol açmaz. İkisi de, ciddi sorun olan işsizlik ile enflasyon arasındaki ilişki ne yazık ki ters bir ilişkidir. Yani, işsizlik artarsa enflasyon düşer, enflasyon düşerse işsizlik oranı büyür. Ekonomi politikasını yönlendirenler eğer işsizlik oranını azaltmak istiyorlarsa enflasyonda bir miktar yükselmeyi göze alacaklardır.

Değerli milletvekilleri, Batı ülkelerinin işsizlik konusunda bu kadar tedirgin olmasının ayrı bir nedeni var: İşsizliğin artışı gelecek kaygısına kapılan halkın tüketim harcamalarını kısmasına yol açıyor. Tüketim harcamalarının kısılması üretimi de azaltıyor dolayısıyla üretimin azalması da işsizliği arttırıyor, yani kısır bir döngü. Dolayısıyla, bu kısır döngüden çıkmak için tepeden uygulanan politikalarla yılların geçmesi gerekiyor bunun düzeltilmesi açısından.

Hangi işsizlik oranı makbuldür, idealdir? Yüzde 4 seviyelerinde olan işsizlik oranı kabul edilebilir bir işsizlik oranı. Bunun üzerindeki işsizlik oranı ülkede durgunluğa sebep oluyor. Dolayısıyla, bütün ülkelerin işsizliğin arkasındaki nedenleri iyi teşhis edip ona göre tedavi çareleri aramaları gerekiyor. Ancak son yıllardaki yüksek büyüme hızlarına rağmen işsizliğin bir türlü azalmadığı da görülüyor. Öyleyse başka nedenlere bakmak gerekiyor. Acaba emekten tasarruf sağlayan teknolojik yenilikler mi istihdamın artmasını engelliyor? Tarımdan göç eden geniş kitlelerin vasıflarıyla emek talep eden sektörlerin aradıkları vasıflar birbirini tutmadığı için mi işsizlik artıyor? Emek piyasasını düzenleyen yasaların katılığı istihdamın artmasını engelliyor olabilir mi? İstihdamın üzerindeki vergiler ve benzer yükler emek kullanımını sınırlıyor mu? Gerçek boyutlarını bilmediğimiz kayıt dışı istihdam resmî işsizlik rakamlarını ne yönde etkiliyor? Bütün bunlar bizim ülkemiz açısından hepsi geçerli olan sebepler.

Değerli milletvekilleri, hepinizin hatırlayacağı gibi, önceki Hükûmet, 2004 yılını işsizlikle mücadele yılı olarak ilan etmişti. Bunu açıklayan dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu. Çalışma Bakanına göre işsizlik Türkiye’nin en önemli sorunlarından biri. Bakan, işsizliğin paylaşılması gereken bir risk olduğu görüşünde. Bu nedenle, işsizliğin oranını düşürmek için özel sektör ve devletin iş birliği yapması gerektiğini söylüyor. Peki, işsizlik çözüldü mü? Hayır, çözülmedi. Demek ki alınan kararlar, uygulanan politikalar buna çare olmadı.

İşsizlik sorununun çözümü için çok istikrarlı ve devamlı bir büyüme gerekiyor ancak yatırım yapılmadan sağlanan ekonomik büyüme, işsizlik sorununu çözmede yeterli olmuyor. Türkiye’nin son beş yıldaki büyümesi de bunu gösterdi. Bu nedenle, işsizlik sorununun çözümü için yeni yatırımlar şart ancak kamu yatırımlarına bakıyoruz, maalesef, bu son dönemde kamu yatırımlarında artmadan ziyade azalma söz konusu. Özel sektör yatırımlarında bir miktar artmadan bahsedilebilir.

1995’te 2.135 olan hiper, süper ve zincir market sayısının 2008’de 8.252’ye ulaştığını yani 4 kat arttığını görüyoruz ama bakkal esnafının 1998’de 155 bin olan sayısı 113 bine düşmekte.

Yine bu dönemde kapanan iş yerlerinin sayısı hepinizin malumu. SÜMERHALI, hatırlarsınız 2007 yılında özelleştirme kapsamına alınmıştı. Bugünlerde arkadaşlarımız, bizim Meclis grubundaki arkadaşlarımız, KİT Komisyonunda SÜMERHALI’nın tekrar özelleştirmeden çıkarılması yönünde talepleri var, bu konuda çalışmaları var. Ancak, bu konuda ne derece başarılı olacaklar, göreceğiz. SÜMERHALI’da, bugün, buraya iş yapan Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da 4 bin kişinin çalıştığını biliyoruz. Eğer bu, özelleştirme kapsamına girerse bu kadar kişinin işsiz olacağını, istihdamın bu şekilde olumsuz etkileneceğini söylemek gerekiyor.

Tarım: Tarımdan kaçış, son bir yılda 500 bin kişi, tarım nüfusu, kent bölgelerine, şehir bölgelerine göç ediyor. Bu yakın dönemde baktığımızda 2 milyon nüfusun tarımdan göç ettiğini görüyoruz. Peki, tarımdan göç etmek iyi bir şey mi? Tarımın göç vermesi iyi bir şey mi? Bizim ülkemiz açısından maalesef iyi bir şey değil. Eğer tarımdaki üretim mevcut nüfus azalmasına rağmen yerini koruyorsa veya tarımsal üretimde bir artış varsa iyiliğinden söz etmek mümkün. Ancak ülkemizdeki durumun bu şekilde olmadığını ifade etmemiz gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan az önce ifade etti. Bu tasarının getirdikleri, bu, özellikle iş hayatının, çalışma hayatının düzenlenmesi anlamında, olumlu açıdan baktığımızda gerçekten iyi bir netice vereceğini umuyorum.

Bir konuda eleştirimin dikkate alınmasını talep ediyorum. Bu SSK işveren hissesine isabet eden 5 puanlık prim tutarının hazine tarafından karşılanması öngörülüyor. Evet, bu, gerçekten belki iş hayatını kolaylaştırıcı bir tasarı gibi görünüyor. Ancak, istihdama ne şekilde katkı sağlayacak, bu konuda çok emin değilim. Zira, benim bölgemde de var, birçok yerde birçok milletvekilimiz bunu hissediyor olabilir; çalışma hayatına davet edilip…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

CEMALEDDİN USLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Çalışmaya hazır ama kayıt altına girmek istemeyen birçok insanımız var. Neden? Yeşil kartı elinden alınacak endişesi, kendisine yardım yapılmasından vazgeçilecek endişesi dolayısıyla. Geçenlerde Radikal gazetesinde, hepimiz okuduk, 70 milyonluk nüfusun 7,5 milyonunun yardımla yaşadığı ifade edildi. Belediyelerin bu konuda aşırı şekilde yardım yaptığını da ifade etmemiz gerekir. Hâlbuki bu insanların alın teriyle geçinebilecekleri, çalışabilecekleri ve bu yardım paketlerini alın teriyle kazandıkları bu paralarla satın alabilecekleri bir iş sahibi olmaları fevkalade önemlidir.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uslu.

Sayın milletvekilleri, şimdi soru–cevap işlemine geçeceğiz. Soru–cevap işleminde biliyorsunuz süremiz yirmi dakika, bunun on dakikasını soru işlemine ayıracağız.

Sayın milletvekillerinden bir ricam, Kendilerine ayrılan bir dakika süre içinde lütfen sorularını sorsunlar ki, böylece, başvuran 9 milletvekilimiz de sorularını sorabilsinler. Şimdi, sırayla, dünkü sırayı da takip ederek, soru-cevap işlemini başlatıyorum.

Sayın Öztürk, buyurunuz.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, sendikalı işçilerden ve nispeten daha yüksek ücretlerden kurtulmak üzere işverenlerin halk arasında “taşeronlaşma” olarak bilinen “asıl işveren-alt işveren” ilişkisi nedeniyle kötüye kullandıkları yönünde yaygın bir kanaat vardır. Söz konusu kötüye kullanmada İş Yasası’nda konunun açıklıkla düzenlenmemiş olması etkili olabilir mi? Örneğin, İş Kanunu’nun 2’nci maddesinin altıncı fıkrasında, “İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde…” ibaresindeki “ile”yi “veya” anlamında mı uyguluyorsunuz Bakanlıkça, yani bu koşulları birlikte mi arıyorsunuz, yoksa ayrı ayrı mı arıyorsunuz? Eğer ayrı ayrı arıyorsanız, taşeronlaşmayı kontrol altına almak için bu koşulları birlikte aramak üzere bir değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Sayın Kaptan...

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, İstanbul Davutpaşa’daki patlamada 23 yurttaşımız hayatını kaybetmişti. Siz Bakan olarak yaptığınız açıklamada “Hayatını kaybedenlerin hak sahiplerine aylık bağlanacak.” demiştiniz.

Sorum: Bir; hak sahiplerinden kaç kişiye aylık bağlanmıştır? İki; geçmişte BAĞ-KUR’lu olan ancak primini ödeyememiş, o patlamada hayatını kaybeden sigortasız Azeri bir kişinin de Türkiye’de yaşayan eşi ve çocuğuna aylık bağlanmış mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN -  Teşekkür ediyoruz Sayın Kaptan.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, yine, tabii AKP 35 maddeden ibaret bu kanunu da 2 madde hâlinde görüşecek. Hiçbir maddede konuşma hakkımız yok. Önergelerimiz işleme sokulmuyor. Parlamento şimdiye kadar alışık olunmayan böyle bir tempoyla çalıştırılmaya çalışılıyor. Tabii, Meclis Başkanlık Divanının bu konuda müsaade etmesini de yadırgıyorum.

Şimdi efendim, Sayın Bakan dedi ki: “33 katrilyon işsizlik fonu var, bu yıl sonunda 38 katrilyon olacak.” Bu, hangi yerlerde değerlendiriliyor? Özel bankalarda mı, devlet bankalarında mı, devlet tahviline mi yatırılıyor? Onu öğrenmek istiyorum. Özel bankalarda da var mı?

Ben kanuna şöyle bir baktım, bu kanunda istihdamı artıracak ciddi bir madde görmedim. Bir iki tane yatırımı artırmak istihdamı artırmak demek midir?

Yine kendi konuşmalarında “Türkiye, yapısal bir dönüşüm içinde.” dedi, 1 milyon 200 bin küsur kişi tarımdan, kırsaldan şehre geldi... Bence bu yanlış bir şey. Bu Hükûmet zamanında tarım girdileri çok pahalı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 BAŞKAN -  Teşekkür ediyoruz Sayın Genç.

Sayın Durmuş…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakan, özelleştirmeden elde edilen paralar istihdam kapasitesini artıracak alanlara aktarılmamış, ancak nereye aktarıldığı da bütçede görülmemektedir. İşsizlik Sigortası Fonu’ndan aktaracağınız 8 katrilyon TL bütçede görülebilecek mi? İki: Geçmiş yıllarda SSK primlerini devlet açıklarını kapatmada ucuz kredi olarak kullanılmıştır. Şimdi sosyal güvenlik açığından Hükûmet “kara delik” olarak bahsetmektedir. İşçinin ve işsiz kalanın sigorta fonunu borç ve faiz ödenen borç olarak mı alacaksınız, yoksa Maliye Bakanına ganimet olarak mı teslim edeceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN -  Teşekkür ediyoruz Sayın Durmuş.

Sayın Tütüncü…

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bizim elimizdeki verilere göre 2002 yılında toplam istihdam 21 milyon 354 bin. 2007 Aralık ayında toplam istihdam 20 milyon 443 bin. Yani neredeyse 1 milyon kişiye yakın AKP döneminde toplam istihdamda bir daralma gözüküyor.

Sorumu soruyorum: Yani, Hükûmet, yüksek büyüme hızlarını yakaladığını iddia ettiği bu dönemde “Acaba biz nerede yanlış yaptık?” diye bir soru sormaz mı, sormamalı mı kendisine? Çünkü iş yaratmayan, aş üretmeyen bir üretim süreci yaşandı.

İkinci sorum Sayın Başkan: Kadınların çalışma yaşamındaki ağırlığı ne yazık ki giderek düşüyor. Ocak 2008 TÜİK sonucuna göre yüzde 22,3’e düşmüştür kadınların iş gücü katılma oranı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tütüncü.

Sayın Işık, buyurun.

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, özünde 2000-2007 yılları arasında İşsizlik Sigortası Fonu’na aktarılan devlet payı ve nemasının 2008-2012 yılları arasındaki faizinin Güneydoğu Anadolu Projesi için kullanılabilmesinin amaçlandığı bu tasarıyla söz konusu fondan yapılacak aktarma işlemi hangi yasal esaslara dayandırılmaktadır? İşçimizin alın teri kesintisinden oluşan fon kesintisinden GAP’a aktarılan para faiziyle birlikte fona geri iade edilecek midir? Edilecekse, bu para ne zaman iade edilecektir? Ne kadar para GAP’a aktarılacak ve GAP’ta hangi öncelikli alanlarda bu paranın kullanılması sağlanacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.

Sayın Tankut, buyurun.

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, bugün, resmî rakamlarla Türkiye genelinde yüzde 11,3; kent merkezlerinde ise yüzde 13 olan işsizliğin gerçekte yüzde 20 olduğu değişik kesimlerce ifade edilmektedir. Seçim bölgem olan Adana ise yüzde 16,2 oranıyla Türkiye birincisidir. Türkiye'de en yüksek işsizliğin olduğu ilimiz olan Adana başta olmak üzere, ülkemizde resmî olarak ilan edilen bu işsizlik oranlarıyla nasıl mücadele etmeyi düşünüyorsunuz?

İŞKUR Kanunu’nda yapmak istediğiniz bu değişiklikler ile istihdamın artacağına inanıyor musunuz? Başka bir ifadeyle, başta Adana olmak üzere, teşvik adaletsizliğinden dolayı büyük bir haksızlığa uğrayan bölgelerimizde teşvik uygulaması gibi adaletsizlikleri gidermeden bu yasa tasarısının istihdamı artırması mümkün olacak mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tankut.

Sayın Aydoğan

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İşsizlik sigortasının amacı, işsizlik sigortasına ilişkin kuralları düzenlemek ve sigortalılara işsiz kalmaları hâlinde bu kanunda öngörülen ödeme ve hizmetlerin yerine getirilmesini sağlamaktır. 2008 yılı mart sonunda fonda 32,7 milyar YTL toplanmıştır. “İstihdam paketi” adı altındaki kanun tasarısıyla fondaki paraların kullanılmasının yolu açılmak isteniyor. Bu yaklaşım, işçi için kurulan İşsizlik Fonu’ndaki paraların paylaşılma ve harcanma yaklaşımıdır, olanlar karşısında işçiler çaresizdir. İşsizlik Fonu’ndaki birikimleri amacı dışında kullanmak doğru mudur?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aydoğan.

Sayın Nalcı...

KEMALETTİN NALCI (Tekirdağ) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, bilindiği üzere, Türkiye'de istihdamı en fazla sağlayan sektör inşaat sektörü, fakat son iki aydır inşaat sektöründe demir fiyatları 2,5 katına varan artışla 800’den 1.800-1.900’lere çıkmıştır ve bu sektör çok ciddi bir şekilde darbe almıştır ve istihdamla ilgili de işçi çıkartmalar başlamıştır. Bununla ilgili, bu spekülatif fiyatlarlarla ilgili bir tedbir almayı düşünüyor musunuz?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Nalcı.

Sayın Atılgan…

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, bildiğiniz gibi Türkiye’de istihdam yaratma üzerinde çok büyük idari ve mali mevzuat var. Acaba milletimizin gerçek problemi olan işsizlik ve istihdamla ilgili düzenlemeyi, yaptığınız bu yasa tasarısı ile ve bu düzenlemelerle istihdamın yüzde kaç artmasını bekliyorsunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Atılgan.

Son söz olarak, Sayın Özkan.

Buyurunuz.

MURAT ÖZKAN (Giresun) – Sayın Başkanım, delaletinizde Sayın Bakana birbirine bağlantılı dört soru sormak istiyorum.

Birincisi: Kayıt dışı istihdamı kayıt altına almak için ne gibi çözümler üretiyorsunuz? İş gücü piyasasında, malumunuz, çok yaygın bir şekilde kayıt dışılık hâkim. Kayıt dışı istihdam 21’inci yüzyılda Avrupa Birliğine aday olan bir ülkeye yakışıyor mu? Bu, insanların sosyal güvenlik ve sigortalı kapsamında olmaması, ayrıca sendikalaşmanın önündeki engelleri kaldırmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye’deki sendikalaşma oranının her geçen gün azaldığı, işverenlerin işçilere “ekmek veriyorum” tabirini kullanmasını, bununla da işverenlerin sanki ağa gibi kabul edilmesini… Emeğin bir üretim süreci olduğunun işverenlere hatırlatılması gerektiği konusunda bir çalışmanız var mı?

Kamuda çalışanların çalışma şartlarının iyileştirilmesi ve örgütlenme….

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Özkan.

Buyurunuz Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, sendikalaşmanın önündeki engelleri kaldırmak için -az önce kürsüden ifade ettim- ILO normları çerçevesinde sosyal taraflarla çalışmalarımızı tamamladık. Hükûmet olarak da değerlendirmeyi yaptık. Çok kısa süre içerisinde, bir iki gün içerisinde, gerek siyasi partilerle gerek, tekrar, sosyal taraflarla bir araya gelerek Türkiye Büyük Millet Meclisinde yeni sendika yasalarını görüşme imkânı bulacağız.

Kayıt dışılıkla mücadelede - az önce de ifade ettiğim gibi- oran yüzde 54’ten yüzde 41’e inmiş bulunuyor. Bu konuda daha sarf edilmesi gereken çok mesai olduğu inancındayım. Sosyal güvenlik reformunda kayıt dışılığı önlemeye dönük, kayıt içi kayıt dışılık ve kayıt dışılığı önlemeye dönük düzenlemelerimiz var idi. Bu yasada da yine kayıt dışılığı önleyici düzenlemeler içeren bazı maddelerimiz var. Yoğun bir şekilde, yasal ama yalnız yasal boyutuyla ilgili değil, tüm sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte kayıt dışılığın önüne geçmek için bir seferberlik içerisinde olacağız. Önümüzdeki bir iki hafta içerisinde “Alo 170” hattını da devreye sokarak kayıt dışılıkla elbirliğiyle mücadele dönemi daha da hızlı bir şekilde başlamış olacak.

Bir diğeri, soruda “İstihdam ne kadar artacak bu yasayla?” diyorsunuz. Tabii, kesin bir şey söylemek doğru değil ama bilinen rakamlar var. Şu anda on sekiz ile yirmi dokuz yaş arasında 1 milyon genç işsizimiz var. Hedefimiz zaten bu; yüzde 20’lere dayanmış olan bu genç işsizlere çare olsun diye bu teşviki ve bu uygulamayı getiriyoruz. İnanıyorum ki gerekli neticeyi alacağız.

Yalnız, üzüldüğüm bir olay oldu. Sosyal Güvenlik Yasası’nda altmış beş yaş uygulaması sanki hemen başlıyormuş gibi bir propaganda yapıldı. O kadar yanlış bilgilendirmeler yapıldı ki on sekiz yaşından sonraki birçok gencimiz sigortalı olarak kayda girmiş oldu. Şimdi, o kayda giren arkadaşlarımız bu teşvikten istifade edemeyecekler. O zaman da “Yanlış yapmayın. Altmış yaş uygulaması devam ediyor, bugün de, yarın da, uzunca bir süre devam edecek. 2036’dan sonra, kademeli olarak, 2048 yılında altmış beş yaş olacak.” diye söylememize rağmen, gerek medya gerekse bazı siyasiler bu konuyu bir siyasi polemik konusu hâline getirdiler ve ne yazık ki şimdi, bazı gençlerimiz sisteme girdikleri için altı aylık işsizlikleri söz konusu olacak bu yasal düzenlemeye göre. Bunların bu teşvikten istifade etmesi de sorun hâline geldi. Bunu da ayrı bir anekdot olarak aktardım.

İnşaat sektörüyle ilgili demir, çimento fiyatları, bununla ilgili Hükûmetimizin bir çalışması var. Bu, kısa süre içerisinde huzurlarınıza gelir, gerekli açıklama yapılacak.

“İşsizlik Fonu amacının dışında mı kullanılıyor?” ve bir diğer soruyla paralellik arz ediyordu orada da: “Fon aktarımını neye göre yapıyorsunuz?” diyor.

Değerli arkadaşlar, zaten bu yasa hem İşsizlik Fonu’nun amaçlarını düzenleyen hem de fondan GAP ve benzeri genç istihdama aktarımı düzenleyen bir yasa. Neye göre yapıyoruz? Bu düzenlemeye göre yapacağız, bu düzenlemeyi onun için getirdik.

ALİM IŞIK (Kütahya) - Sayın Bakan, yasal faiziyle birlikte mi, onu söyleyin.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Diğer bir konu, Sayın Tütüncü “istihdamda daralma” dediler. Bu konuyla ilgili geçmişte yani 2002, 2003, 2004 yılları ve 2007, 2008 mukayeselerini yaparken şöyle bir farklılığın olduğunu bilmemizde fayda var: Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi iş gücü istatistiklerinde esas alınıyor şimdi biliyorsunuz. Bundan dolayı, gerçek adrese dayalı nüfus sisteminden çıkan sonuç ile daha önce tahminî olarak yapılan sonuçlar arasında farklılıklar var, bundan kaynaklanan rakam kargaşası var. Aynen o değerlendirmenize katılıyorum fakat sistemden kaynaklanan bir sorun olduğunun bilinmesinde fayda var. Yani örnek olsun diye söylüyorum: 2002 yılında 68 milyon nüfusumuz var ama 2007 sonunda 68 milyon 900 bin nüfusumuz var. Oysa, hesaplar 73 milyona göre yapılmış idi. Bu çelişkilerin buradan kaynaklandığını ifade etmek istiyorum.

Sayın Öztürk, taşeronlaşmayla ilgili bir değerlendirme yaptılar. Onunla ilgili kısaca “ile” ve “ve” anlamında olduğunu ifade ediyorum. Yalnız, taşeronlaşmayla ilgili, özellikle bu Tuzla çerçevesinde gündeme gelen alt işverenle ilgili çok önemli sorunlar vardı. Ben birkaç kez kürsüden de, muhtelif şekillerde medyaya da açıklamalarda bulundum. Dedim ki: “Bu taşeronlaşma bir sorun. Bu sorunu çözmemiz gerekiyor ve bu malum, mevcut sorunlar da buradan kaynaklanıyor.” Ve bu yasada, yani şu anda görüştüğümüz istihdam paketi içerisinde, alt işverenle ilgili yazılı sözleşme, denetim mekanizması ve bunun yanında da ağır ve tehlikeli işlerde çalışanlara mesleki eğitim zorunluluğunu getiriyoruz. İnanıyorum ki bu konuda taşeronlaşmadaki sıkıntıları önemli ölçüde ortadan kaldırma imkânımız olacak.

Davutpaşa’yla ilgili bir soru soruldu. Bunu, net bilgiler, rakamlar gerektiği için net olarak bir sonraki açıklamamda size arz edeyim.

“Fon nerede değerlendiriliyor?” sorusu oldu Sayın Genç’in. Hazine iç borçlanma senetlerinde ve aktif büyüklüklerine göre ilk on sırada yer alan ticaret bankalarında değerlendiriliyor. Bununla ilgili de teferruatlı bilgiyi yazılı olarak verebiliriz.

Başka sorular kaldıysa, bunları da yazılı olarak cevaplandıracağımı ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamam, bakarız efendim.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On dakika ara veriyorum.

                                                                       

 

Kapanma Saati: 15.15

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 15.28

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl),  Murat ÖZKAN (Giresun)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının maddelerine geçilmesi için yapılan oylamada karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 20’nci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde gruplar adına Cumhuriyet Halk Partisi, Demokratik Toplum Partisi, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisine sırayla söz vereceğim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Bayram Ali Meral.

Buyurunuz Sayın Meral. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BAYRAM ALİ MERAL (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 224 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce Sayın Bakanımızı da zevkle dinledik. Hayli zamandır ülkenin en önemli sorunu olan işsizlik, yoksulluk ve talan, vurgun üzerinde AKP’nin çok önemli iddiaları vardı ama görüyoruz ki işsizlik her gün biraz daha artmaktadır, yoksulluk had safhaya gelmiştir. Artık talanı, vurgunu söylememe gerek yok, o mesleki bir kuruluş hâline gelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, partinizin yani AK Partinin önemli bir başarısı da yasalara çok güzel isim bulmasıdır. Daha önceki çıkan yasa, Sayın Bakanımız da burada buyurdular, Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı. Sevsinler sizin Sosyal Güvenlik Yasa Tasarınızı! Tarımda çalışanların, turizmde çalışanların, ormanda çalışanların, şeker fabrikalarında çalışanların, inşaatlarda çalışanların, çay fabrikasında çalışanların, temizlik şirketlerinde çalışanların -saymayla bitmez değerli arkadaşlarım- milyonlarca insanın emeklilik hakkını elinden alacaksın, mezarda emekliliğe mahkûm edeceksin, adına “Sosyal Güvenlik Reformu Yasa Tasarısı” diyeceksin. Helal olsun size!

Değerli arkadaşlarım, şimdi bir isim daha buldular: İşsizliği önleyecek. Ne? İstihdam paketi. Ne getiriyor değerli arkadaşlarım? Bu paketin, daha doğrusu ki bu fonun kurulmasında -ben Türk-İş Genel Başkanıydım- amaç bu değildi. O zaman binlerce insan, hani o baba baba sattığınız müesseseler vardı ya, binlerce insan işsiz kalıyordu, o fondan yararlanılması için bu oluştu ama maalesef bugün başka amaçlara doğru yaygınlaştırılmaktadır.

Biz, GAP’a yapılan yardıma karşı değiliz. İş verenin üzerindeki bazı olumsuzlukların da ortadan kaldırılmasına karşı değiliz. Ama bir şey bizi rahatsız ediyor: Yakınlarınızın bazı imkânları için bankalardan kredi buluyorsanız da GAP’a niye kredi bulamıyorsunuz değerli arkadaşlarım? Neden GAP’a kredi bulamıyorsunuz da orada işçinin alın teriyle, daha doğrusu meydanlarda coplattırdığınız o işçinin alın teriyle biriken paralara el uzatıyorsunuz?

Değerli arkadaşlarım, bakınız, bu ölçülerde işsizliği çözemezsiniz. Çünkü Sayın Bakan da söylüyor, “Köylerden göç başladı.” diyor. IMF’nin kararlarına uydunuz, tarımı çökelttiniz, hayvancılığı yok ettiniz. Köylünün ana kaynağı bunlardır. Köylü şehre göç edip geliyor. Geliyor da ne oluyor Sayın Bakanım, sayın milletvekilleri? Hiç üzülmüyor musunuz? O insanlar ucuz ekmek kuyruğunda birbirlerini eziyorlar. İşte, sizin yaptığınız köylüye, vatandaşa katkı bu, hizmet bu.

Ne oluyor değerli arkadaşlarım şimdi? “Sorunu çözeceğiz” Nasıl çözüyorsunuz? İstihdam bu şekilde artmaz. Ne getiriyorsunuz? Şurada birkaç tane maddeden bahsetmek istiyorum. İşverenlerin prim oranlarını 5 puan düşürüyorsunuz, iyi. Terör mağdurlarının istihdamını işveren üzerinden alıyorsunuz. Özürlülerin primini hazineden karşılıyorsunuz. Çalışan kadınların, on sekiz-yirmi dokuz yaş arasındaki insanların primlerini, sigorta primlerini bu fondan, işveren hissesini buradan ödetiyorsunuz. Burada bir şey var biliyor musunuz değerli arkadaşlarım: Bunun kayıt dışılığı teşvik edeceği… Oranı da var. Buraya bir şart koyun, deyin ki: “Sendikalara üye olmak kaydıyla bu yardımdan faydalanır.” İşverene eğer katkıda bulunuyorsanız… Hani “İşçiye ben ekmek veriyorum.” diyor ya, sanki bedava veriyor ekmeği, alın terinin karşılığını veriyor. Bir de diyor ki: “Ben şu kadar işçiye ekmek veriyorum.”

Değerli arkadaşlarım, elbette ki eğitimde belli konularda bazı oluşmalar, gelişmeler var, bunlara bir şey demiyoruz. Ama bunlar işsizlik sorununu çözmez. 10 milyon insana nasıl çözüm bulacaksınız?

Bakınız, muhterem arkadaşlarım, 2001 yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin seksen dört yıllık hükûmetleri döneminde iç ve dış borç 218 milyar dolar. Beş yıl içerisinde bunu 300 milyar dolar artırarak 500 küsur milyar dolara çıkardınız. Seksen dört yıl içerisinde o hükûmetler yol yaptı, liman yaptı, PETKİM’i kurdu, Demiryollarını kurdu, Karayollarını kurdu, Sümerbank’ı kurdu, bankaları kurdu, kurdu da kurdu, saymayla bitmez.

Size soruyorum, borçlandığınız bu 300 milyar doları nerede kullandınız, hangi yatırımı yaptınız, hangi işçiye iş kapısı açtınız? Bu yetmedi, 60 milyar… Baba baba sattığınız bu müesseselerden, değerli arkadaşlarım, para aldınız. Bu para nereye gitti muhterem arkadaşlarım? Hangi yatırımı yaptınız, hangi yatırımla istihdamı çözdünüz? Var mı bir yaptığınız? Bir çivi çaktığınızı söyleyebilir misiniz? PETKİM gibi, Telekom gibi… Yüreğiniz sızlıyor değil mi? 4 milyar doların üzerinde kârı var. Vergisini yatırdı, 3 küsur milyar dolarını da cebine koydu, yurt dışına götürdü. İşte sizin özelleştirmeniz bu, değerli arkadaşlarım, vicdanınız sızlasın sizin. Bu memlekete verdiğiniz, bu işçiye verdiğiniz zararı kendiniz de izliyorsunuz bir tek biz değil.

Şimdi ne olmuş arkadaş? 5 puan düşürdün, evet. İşte, “On sekiz-yirmi dokuz yaş arasındakinin primlerini ödedim, işverenin yükünü azalttım.” Ne oldu? “işsizlik sorununu çözdüm.” Böyle mi çözülür değerli arkadaşlarım? Biraz önce saydığım fabrikalar gibi fabrika yapacaksın, üretken olacaksın, alın teri dökecek orada işçi, çalışacak, üretecek, kazanacak, oradan pay alacak. Devlet de veya onu yapan müessese de oradan kâr edecek.

Yabancı sermayeye kucak açtınız. Geldi, ne yaptı değerli arkadaşlarım? Hangi ilde hangi yörede bir yatırım yaptı? Ne yaptı biliyor musunuz? Kârlı müesseseleri aldı ve üzerine oturdu, ülkede söz sahibi oldu. Avrupa Birliğinden konuşuyorlar, Amerika’dan konuşuyorlar. E, en kâr eden müessese Tekeli sen Amerika Birleşik Devletleri’nin patronlarına satarsan onun burada toprağı var, fabrikası var gelir konuşur. Sen Telekom’u Avrupalı birine satarsan, Arap’ın birine satarsan burada malı vardır, gelir üzerinde konuşur çünkü sen öyle bir yasa çıkardın ki yabancı yatırımcılara her türlü garantiyi verdin, o da gelir burada konuşur, ondan sonra da sesini çıkaramazsın ve üzülürsün.

İşte, bugün, bunları yaşıyoruz değerli arkadaşlarım. Yatırım yok. Ne yapıyor? İMF’nin talimatlarına uyduk, bir şey yok.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Bitti, IMF bitti Başkanım. Haberin yok mu?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ondan sonra köyden göç ediyorlar. Ya, vatandaşı alıştırdınız Allah’tan korkun, vatandaşları pakete alıştırdınız, pakete. Vatandaş artık onu bekler oldu, çalışıp da evine bir şey götüren yok. 10 milyonun üzerinde işsiz var ve bugün yüksekokul mezunları değerli arkadaşlarım, asgari ücretle iş bulamıyor. İşte kamyon sürücüleri kontak kilitledi, işte emekliler ucuz ekmek kuyruğunda değerli arkadaşlarım, can çekişiyor. Ne yaptınız peki? Hiç.

İşte, değerli arkadaşlarım, kazın ayağı hep böyle gitmez. “Nasıl olsa bu vatandaş bana oy veriyor, muhalefet ne söylerse söylesin.” diyebilirsiniz ama her gün helva yiyemezsiniz onu söyleyeyim size, yedirmezler, bunu yiyemezsiniz.

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Onu halk bilir, sen bilemezsin!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Milyonlarca insanın emeklilik hakkını elinden aldınız, emekliyi açlığa mahkûm ettiniz. Çiftçi, ekmez biçmez oldu; tarımı öldürdünüz, hayvancılığı öldürdünüz. Ondan sonra da “Köylü göç ediyor, geliyor.” Ne yapsın köylü? İçinizde köylü yok mu?

MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Sizde var mı?

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Ee, sen de kalkmış buraya gelmişsin. Ondan sonra ne oluyor? Gecekondu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurunuz.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, muhterem arkadaşlarım;  ben de kendimin ne olduğumu -köylü müyüm, şair miyim- çok iyi biliyorum. Ben bilmesem bunları… (AK Parti sıralarından “Sen biliyor musun?” sesi, gürültüler) Karasabanı bilirim, sen hiç merak etme, kağnı arabasını bilirim, halkı bilirim, milleti bilirim. İçinden geldim, onları unutmadım. İşçiyi bilirim…(AK Parti sıralarından gürültüler)

Bakınız, şu anda işçinin parasına el uzatıyorsunuz, ondan sonra insanları meydanlarda coplattırıyorsunuz. Polis, işçinin çocuğudur, köylünün çocuğudur, hiçbir patronun çocuğu yoktur orada. Onları karşı karşıya getirmeye hakkınız yoktur. Ayıp ediyorsunuz. Yapmayın bunları değerli arkadaşlarım! Ülkenin huzura ihtiyacı var, birliğe ihtiyacınız var. Çıksaydınız ya 1 Mayısa, ne kaybederdiniz? Neden hep birlikte gitmiyoruz? Yıllardır biz meydanlarda 1 Mayısları kutladık. Kimin burnu kanadı? Kimin malına zarar verdik değerli arkadaşlarım? Ne oldu şimdi? Yok efendim… Sayın Vali çıkıyor bir türlü, Emniyet Müdürü çıkıyor bir türlü, Bakan çıkıyor bir türlü, ondan sonra da ülkeyi bu hâle getirdiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Meral, lütfen son sözünüzü söyleyiniz ve bitiriniz lütfen.

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Hükûmetler güven vermek mecburiyetindedir, sorun çözmek mecburiyetindedir, halkı kucaklamak mecburiyetindedir, şirin görünmek mecburiyetindedir.

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Biz onu yapıyoruz işte!

BAYRAM ALİ MERAL (Devamla) – Şimdi, 1 Mayıs bitti, kamyon şoförlerine jandarmayı dikin, polisi dikin.

Adam diyor ki: “Arabamın lastiği çürüyor, tekerin lastiği çürüyor.” Neden çürüyor biliyor musun? Bilmezsiniz. Park yerinde bekleye bekleye, iş yok. “Arabamın lastiği çürüyor.” Diyor, şoför öyle söylüyor. Gidin de çözün, çözün değerli arkadaşlarım.

Amacımız kavga etmek değil, sorun da yaratmak değil ama sorunlar var. Sorunlara parmak basın, parmak basın. Göreviniz -kusura bakmayın- yalnız el kaldırmak değildir, başka çok göreviniz de var. Olumsuzluklara hep birlikte “dur” demek zorundayız.

Ülke iyiye gitmiyor değerli arkadaşlarım. İşsiz had safhada, emekli perişan, çiftçi perişan, köylü perişan, memur perişan; esnaf her gün yüz tane iş yerini kapatıyor, biz burada gerdan geriyoruz hiçbir sorun yok gibi. Bunlar yanlıştır değerli arkadaşlarım.

Saygılar sunuyorum hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Meral.

Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Siirt Milletvekili Osman Özçelik.

Buyurunuz Sayın Özçelik. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün 14 Mayıs Eczacılık Günü. Toplum sağlığının korunmasında önemli bir görevi olan eczacılar ve eczacılık mesleğinin bayramı bugün.

Bugün bayram ama eczacıların bayram yaptığını sanmayın. 14 Mayıs 1839 yılında sağlık bilimlerinin tümünün bir arada verildiği Mektebi Tıbbiyeyi Şahaneyi Adliyede öğrenci sayısının artması üzerine Mektebin Müdürü Doktor Bernard’ın Cerrah Mektebi ve Eczacılık Mektebi, eczacı sınıflarını açması ile eczacılık özgün ve bağımsız bir eğitim sistemine kavuşmuş ve işte 14 Mayıs günü bu nedenle 1968 yılından beri eczacıların sorunlarının tartışıldığı, çözüm arandığı, bütüncül bir şekilde sorunlara çözüm arandığı bir gün olarak kutlanmaya başlanmıştır.

Türkiye'de yaklaşık 30 bin eczacı var. Büyük bir bölümü serbest eczane eczacılığı yapmaktadırlar. 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkındaki Kanun 1953 yılında yürürlüğe girmiş ve günümüze kadar ciddi bir değişikliğe uğramadan, elli yıldır, neredeyse elli yılı aşkın bir süredir o günün koşullarına göre düzenlenmiş bir yasayla çalışmalar sürdürülmektedir. Türkiye Eczacılar Birliğinin günümüz koşullarına uygun olarak hazırlamış olduğu yasa tasarısı ne yazık ki hâlâ Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilebilmiş değildir.

Serbest eczane eczacıları büyük bir iştahla ilaç pazarına, ilaç sektörüne giren yabancı ilaç sermayesinin, ilaç tekellerinin ve giderek tekelleşmeye başlayan, tekelleşen ecza depolarının büyük riskler alan satıcıları durumuna düşürülmüşlerdir. Serbest eczacılar, geri ödemelerin zamanında yapılmaması, her yıl yenilenen sözleşmeler ve bütçe uygulamaları talimatlarında çok sıkça yapılan değişiklikler, eczacı aleyhine yapılan değişiklikler, ithal ilaçlarda kâr oranlarının neredeyse sıfıra indirilmiş olması nedeniyle eczacılar büyük sıkıntı yaşamakta ve eczacılar, bankaların ve tefecilerin faiz tuzaklarına düşmektedirler.

Dünyanın 13’üncü büyük ilaç pazarına sahip Türkiye’ye yabancı ilaç tekelleri büyük ilgi göstermekte. İlaç hammaddesi ve ilaç üretimi yabancı tekellerin kontrolüne girmiştir. İlaç sanayicilerinin baskısı sonucu, ilaçta reklam ve ilacın reçetesiz satılması için gösterdikleri çabalar Sağlık Bakanlığınca da uygun görülmekte ve bu konuda çalışmalar yapılmakta. Bu tutuma, Sağlık Bakanlığının bu tutumuna eczacılar büyük tepki göstermektedirler ve bugün, eczacılar bu tutumu protesto etmek amacıyla vitrin karartma eylemi başlatmışlardır. Meslektaşlarımın bu duyarlılığını kutluyorum.

Kamu eczacılarının özlük sorunları ve aldıkları ücretler bakımından da diğer meslek gruplarına göre çok zor durumda olduklarını ifade edebilirim. Eczacıların koruyucu sağlık hizmetlerindeki önemi, rasyonel ilaç kullanımındaki görevi ve ilaç danışmanı kimliğiyle temel sağlık hizmetlerinin vazgeçilmez bir elemanı olduğu gerçeği unutulmamalıdır.

Eczacılık sorunlarının bir an evvel çözümlenebilmesi dileğiyle tüm meslektaşlarımın 14 Mayıs gününü kutluyorum.

Sayın milletvekilleri, 14 Mayıs aynı zamanda “Kejna Zimane Kurdî”, Kürt Dil Bayramı olarak da kutlanmaktadır. 1932 yılında, Kürt prensi, dilbilimci Mir Celadet Bedirxan ve arkadaşlarının “Hawar” adlı edebiyat, sanat ve felsefe dergisinin ilk sayısının Şam’da yayınlanmasının da yıl dönümü olan bugünün Kürtçe Dil Bayramı olarak kutlanması, Kürt dili edebiyatçıları ve dil bilimcilerinin önerisi üzerine kabul edilmiş ve Kürtçenin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Hawar dergisi; Cegerxwîn, Qedrîcan, Osman Sebrî gibi ölümsüz edebiyatçıların yetişmesini, ortaya çıkmasını sağlamıştır. Hawar kadrosunun diğer önemli bir hizmeti de Kürtçe alfabeyi Latin harflerle hazırlamış olmalarıdır.

Bugün, Irak Kürt federe bölgesinde tüm ilk ve ortaöğretimde üç ayrı üniversitede Kürtçe eğitim verilmesi, onlarca Kürt enstitüsü ile Avrupa üniversitelerinde Kürt dili ve edebiyatı bölümlerinin açılmış olmasında Hawar dergisi kadrolarının katkıları ve Kürt diline sahip çıkmalarının katkısı çok büyüktür. Yıllarca yok sayılan, yasaklanan Kürtçe ne yazık ki sürgünde gelişme imkânı bulmuştur. Kendi anayurdumuzda hâlâ dilimizi özgürce kullanma ve geliştirme konusunda büyük zorluklarla karşılaşmaktayız.

Fransa’da yayınlanan, geçenlerde Fransa’da yayınlanan ünlü dil dergisi, Türkçesi “Dünyada Fransızca”, Le Français Dans Le Monde dergisinin 335’inci sayısında, “dünyanın en etkili ve zengin dilleri” konulu bir araştırmaya yer verildi. Dergi, dili konuşan insan sayısı, İnternet’teki saygınlığı, resmî devlet dili olması, yapılan çevirilerin toplamı; bu dille yapılan müzik, film ve yayınlanan kitap sayısı, bu dille yazılan gramer kitapları ve dil konusunda yapılan araştırmalar bakımından, bu gibi ölçüler kullanılarak dünyanın en etkili ve zengin dilleri listesini yayınladı. Bu listeye göre sırayla İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca ve Japonca ilk beş sırayı alırken, Türkçe 25’inci sıraya yerleşti. Kürtçe ise devletin resmî dili olmamasına, herhangi bir devletin resmî dili olmamasına ve karşı karşıya olduğu engellemelere karşın, birçok Avrupa devleti dilinin önüne geçerek dünyada konuşulan bine yakın -ki bunların birçoğu devlet dilidir- dil arasında 31’inci sırada yer aldı.

Evrensel kültürün bir parçası ve ortak ürünü olan Kürtçenin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması önündeki engellerin kaldırılması ve eksiksiz bir demokrasinin tesisi, inşallah 23’üncü Dönem Parlamentoya nasip olur, bunu diliyorum.

Değerli üyeler, 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümüyle ilgili konuşmamı özetle vermek istiyorum. Tasarının gerekçesinde “İşsizlik, bir ülkede sadece üretim ve ekonomik kalkınmayı olumsuz etkilememekte, aynı zamanda sosyal problemler, sosyal dışlanma ve yoksulluğu da beraberinde getirmektedir.” denmektedir. Çok doğru ve önemli bir tespit yapılmıştır ancak yasa tasarısı, işsizliği önleyici, istihdamı artırıcı köklü reform niteliği taşıyan düzenlemelerden çok, palyatif önlemlere yer vermekte, özellikle işverenler lehine düzenlemeler içermektedir.

İş sağlığı ve güvenliği konusu ihmal edilmiştir. Uluslararası Çalışma Örgütü (İLO) verilerine göre, dünyada her yıl 270 milyon iş kazası gerçekleşmektedir ve her yıl yaklaşık 2 milyon 200 bin insan iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle yaşamını yitirmektedir.

Türkiye’de, sanayileşmedeki çarpıklık, özelleştirme, sendikasızlaştırma, taşeronlaştırma, iş sağlığı ve güvenliğine ilişkin düzenlemelerin yetersizliği, gerekli yatırımların yapılmaması, mühendislik ve hekimlik uygulamalarına ilişkin yasal eksikler, kayıt dışı istihdam, kadın ve çocuk emeği üzerindeki sömürü mekanizması ve kayıt dışı ekonomi, iş ve çalışma yaşamını olumsuz etkileyen faktörlerdir.

Türkiye sanayisi ve çalışma yaşamı, iş kazaları, ölüm ve yaralanmalarda neredeyse dünyada birinci sırayı almıştır. 50’den az işçi çalıştıran iş yerleri sağlık birimi oluşturmak zorunda değiller. Türkiye’de 50’den fazla işçi çalıştıran iş yerleri toplamı, toplam içinde yüzde ancak 1,5’tur. İş sağlığı ve iş güvenliği, tarım sektörünün tamamını, hizmet sektörünün bir bölümünü ve KOBİ’lerin büyük bir bölümünü kapsam dışında bırakmaktadır. Böyle bakılırsa çalışanların iş sağlığı ve güvenlikten yoksun bırakıldıklarını kolaycı söyleyebiliriz.

Türkiye’de iş kazalarının yüzde 60’tan fazlası 50’den az sayıda işçi çalıştıran iş yerlerinde, iş kazalarının yüzde 50’si 10 kişiden az işçi çalıştıran iş yerlerinde meydana gelmektedir. Bu iş yerleri, iş hekimi, iş yeri hekimi, iş güvenliği uzmanı veya sağlık memuru bulundurma zorunluluğu olmayan KOBİ’lerdir ve iş yerlerinin yüzde 90’ını teşkil etmektedir.

Hükûmetin yasa tasarısına ve daha önce söyledikleri GAP projesine ilişkin de bir iki şey söylemek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

GAP projesinin tarihi neredeyse cumhuriyet tarihinin yarı ömrü kadar ve her gelen hükûmet GAP projesini Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun kurtuluşu olarak sunmakta ve bu projeyle oy avcılığı yapmaktadırlar. Otuz yılı aşkın süredir gündeme getirilen bu proje neden tamamlanamıyor? GAP projesini bir kurtuluş gibi sunanlar… Aslında, GAP projesi, şu ana kadar yapılmış yatırımları ve yapılacaklarla birlikte ancak Japonya’da tam teşekküllü bir havalimanı kompleksinin maliyetini bile geçmemektedir. Yani çok büyük bir proje olarak sunulan bu projenin maliyeti Japonya’daki bir havaalanı kadar bile değildir. Buna rağmen otuz yıldır tamamlanamıyor. Artık halkın beklentileri, gerçekten Doğu ve Güneydoğu’da insanların insanca yaşayabileceği ekonomik bir sisteme kavuşması talepleri gündemimizdedir. Bölgeye özel bir kalkındırma modeli projesi sağlanmadan bölgeyi bu tür projelerle kalkındıramayız ve iç barışımızı bu şekilde tamamlayamayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Hepinize sağlıklı günler ve güvenli günler diliyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özçelik.

Şimdi, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Çorum Milletvekili Agâh Kafkas konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Kafkas. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 224 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde grubum, AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’nin en temel sorunu üretim ve istihdam sorunu. Türkiye bu sorunu aşma konusunda bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisindeki bu düzenlemeyle önemli bir adım atıyor. Bugüne kadar üretim alanındaki herkesin bir iddiası vardı, istihdam vergilerinin, istihdamın yükü ağır, bürokratik engeller fazla, bu nedenle de istihdamda gerekli çoğaltmayı yapma imkânımız yok diye sürekli eleştirilerde bulunuluyordu. Bu yapılan pakette, özetle baktığımız zaman, çok reel bir düzenleme yapılıyor; sosyal devletin gereği olarak, sosyal güvenlik sisteminin aktüeryal dengesini de bozmadan bir güzellik yapılıyor; işveren primlerinden yüzde 5 indiriliyor ve bu yüzde 5’lik kısım hazine tarafından karşılanıyor. Sosyal devletin gereklerinden bir tanesi yerine getirilirken de istihdamın üzerindeki yüklerden yüzde 5 reel indirim yapıyoruz.

Yine mevzuatımızda ne vardı bizde? Özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru gibi 6 insanın, ilave olarak, 50’yi geçen iş yerlerinde çalıştırılma zorunluluğu vardı. Şimdi, bu, şu anlama geliyor: Geçmişin üretim biçimlerinde ne kadar insanınız varsa, ne kadar hammaddeniz varsa ona göre üretim yapıyordunuz. Artık, bugünün üretim ilişkilerinde adama iş bulma şansınız yok, işinize göre insan bulmanız ve onu da azami ölçüde verimli kullanmanız gerekiyor ki ancak bugünün koşullarında rekabet etme şansını elde edebilesiniz. O nedenle de yine, devlet, burada terör mağdurlarıyla ilgili, terörden dolayı mağdur olanların yakınlarıyla ilgili bugüne kadar kamudaki pay yüzde 0,7 idi, bunu yüzde 1’e çekerek bu yükümlülüğü kamunun üzerine alıp özel sektörün üzerinden kaldırıyor. Aynı şekilde eski hükümlü mükellefiyetini de özel sektörün üzerinden kaldırıyor ve özürlülerle ilgili de diyor ki: “Sigorta primlerini, işveren hissesini ben ödeyeceğim.” Bu, ne anlama geliyor? İşverenin üzerindeki reel olarak yüzde 6’lık yükü de kaldırmak ya da hafifletmek anlamına geliyor. Yüzde 5 oradan, yüzde 6 da buradan koyduğunuz zaman, işverenler açısından sağlıklı bir yapılanmayı getiriyorsunuz.

Yine, bu pakette altı çizilmesi gereken önemli bir düzenleme de şudur: Biz, kadına dair yaptığımız düzenlemelerde hep nutuk çekeriz, hep nutuk çekeriz. Kadına dair söylemlerimiz olur, anamızdır, bacımızdır, yârimizdir, başımızın tacıdır ama hep beraber biliriz ki istihdamda kadının yeri çok düşüktür, kadının istihdamda gerekli yeri almadığını hep beraber biliriz. Oysa ki kadının istihdamdaki yerinin artması, üretim biçimlerinde estetiğin, kalitenin de artması anlamına gelecektir, toplumsal yaşamın en önemli dinamiklerinin de hayata katılması anlamına gelecektir. O nedenle de ilk defa, burada, kadının istihdamını teşvik etmek anlamında… Beş yıl süreyle İşsizlik Sigortası Fonu’ndan ilk yıl yüzde 100, yüzde 80, yüzde 60, yüzde 40 ve yüzde 20’ye varan oranlarda indirim yaparak kadının istihdamda yer almasına katkı sağlamaya çalışılmaktadır.

Yine, gençlerin istihdama katılmasını sağlamak adına, on sekiz ile yirmi dokuz yaş arasındaki gençlerin istihdamında da aynı kolaylık sağlanmaktadır.

Hemen her güzelliğin altında bir şey arama gayretinin içerisinde olanlardan hemen burada şu yaklaşım gelmeye başladı: “Vay efendim, yirmi dokuz yaşın üstündekiler işten çıkarılacakmış, yirmi dokuz yaşın altındaki gençler alınacakmış ve kadınlar alınacakmış.” Oysa bu düzenlemede bu istismarı önleyecek gerekli düzenleme yapılmıştır. Bir yıl içerisindeki ortalamaya ilave olarak kadın ya da genç istihdam edenlere bu hak tanınmaktadır. Onun için de kimsenin iş güvenliğiyle oynanması söz konusu bile değildir. Ama kadının ve gençlerin istihdamının teşvik edilmesi temel esas olarak burada öne alınmıştır.

Yine, çok tartışılan ve kamuoyunu çok sıkça meşgul eden bir olaya burada açıklık getiriliyor. Ki, biz İş Kanunu’nda… Türkiye’nin yıllardır çalışma hayatının en önemli sorunlarından bir tanesi, alt işveren, üst iş veren yani kamuoyunda taşeron olarak bilinen müesseseydi ve bu yıllardır Türkiye’de istismar edilen bir müesseseydi. 22’nci Dönemde AK Parti İktidarı, İş Kanunu’ndaki yaptığı düzenlemeyle bu konuya cumhuriyet tarihinde ilk defa net bir açıklık getirmiştir. Şimdi, biz, Tuzla’daki sorunlardan da hareketle baktıktan sonra bu işe daha bir sağlıklı düzenlemeyi getirip bu akdin yazılı yapılmasını ve belli kurallara bağlanmasını ortaya koymaktayız.

Yine burada, ayrıca ağır ve tehlikeli işlerde keyfî insan çalıştırılmasını önleyecek düzenlemeler yer almaktadır. Sertifikası olan insanların çalışması sağlanacaktır.

Bizim sistemimiz bugüne kadar hep şuydu: 9 kişiyi geçtin şu yükümlülüklerin var, 50’yi geçtin şu var, 100’ü geçtin şu var, 500’ü geçtin şu var, yani işverene “Sen ne kadar çok adam çalıştırırsan ben senin başına o kadar bela olurum.” diyorduk. Şimdi, oysa, buradaki bu düzenlemede biz “Ne kadar çok adam çalıştırırsan biz seni o kadar çok teşvik edeceğiz.” diyoruz. Bu mantığı değiştirmek, yani cezalandırmak yerine ödüllendirmek ve teşvik etmek anlayışını ortaya koymak durumundayız.

Buradaki düzenlemede kimi arkadaşlarımız çıkıyor “İşverene düzenlemeler, kıyaklar çekiliyor…” Ya, işçiye yaptıklarımızla istihdamı artırabilsek… İşçiye iş verebilmeyi becerebilecek bir formülü olan varsa getirsin onu yapalım. Burada yapılan işverene kıyak değildir, amiyane tabirle, eğer bir kıyaksa, bu, Türkiye’ye kıyaktır. İşin artmasına, aşın artmasına, ekmeğin artmasına, istihdamın artmasına katkı sağlamak adına yapılmış bir düzenlemedir diye düşünüyorum.

O nedenle değerli arkadaşlarım, yine, burada önemle altını çizmek istediğim olay GAP meselesidir. Doğrudur, Türkiye’nin önemli bir sorunu var, Türkiye terörle ciddi anlamda mücadele etmektedir. Terörle mücadeleyi tek başına silahla yapamazsınız; terörist unsuru, terörün nedenlerini ortadan kaldırmak durumundasınız. Türkiye’nin en önemli sorunu bölgeler arası gelir dağılımındaki eşitsizlikti. Bu eşitsizliği ortadan kaldıracak cumhuriyet tarihinin en önemli projesi GAP projesinin tamamlanması konusunda Hükûmetimizin kararlılığı ortadadır ve bu büyük bir projedir, büyük bir barış projesidir, büyük bir sosyal projedir, sosyal devletin gerekliliği olarak yapılmaktadır. Buradaki GAP’a aktarılan kaynaklar, hemen her yapılan güzel işe karşı çıkmak adına “Vay efendim, bu çarçur ediliyor…” Nasıl çarçur ediliyor? Buradaki kaynaklar Hükûmetimiz tarafından, devletin katkı sağladığı yüzde 1’lik (8 katrilyonluk) kaynağın beş yıllık getirisi buraya aktarılıyor ama yine aynı maddenin içerisinde vereceğimiz önergede şunu düzenliyoruz ki buradan aldığımız kaynakları, buranın getirilerinden elde edilecek kazançla tekrar fona iade etmenin de kuralları ortaya konulmaktadır. Yani bir para orada duruyor, o para orada dururken bunu belli kurallarla, böylesine istihdam yaratacak bir proje için kullanmayıp da Allah aşkına ne yapacağız? Bankalara mı destek vereceğiz, fonlara mı destek vereceğiz? Siz kimden yanasınız? Güneydoğu’daki açtan, işsizden, yoksuldan mı yanasınız, yoksa bankaları fonlamaktan yana mısınız? (MHP ve CHP sıralarından “Allah, Allah” sesleri, gürültüler)

Onun için, burada duracak para “Aş olsun, iş olsun, istihdam olsun, barış olsun, ekmek olsun.” diye ödenen paradır. Onun için de buradaki bu düzenlemeyi önemsiyorum.

Yine, sadece işsizlik sigortası fonlarından…

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Zaten hazine kullanıyor borç olarak.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Sevgili Hocam, işsizlik sigortası fonlarından sadece işsiz kalanları fonluyorduk. Biz, hep beraber biliyoruz ki bizim eğitim sistemimizle üretim sistemimizin arasındaki bağ çok kopuk, maalesef kopuk. Yani eğitimle istihdam arasında bir bağımız yok. Biz, burada aktif iş programları yapacağız. Buradan aktarılan kaynaklarla, üretime, istihdama ne ihtiyaç varsa, kimin nasıl bir iş gücüne ihtiyacı varsa onları eğitip istihdamın emrine sunacağız ve işsizliğin azaltılmasına katkı vereceğiz.

O nedenle, buraya çıkıp, geçmişten ezberlediğimiz türküleri söyleyip Çivi çakmadınız, bunu çarçur ediyorsunuz…

Şimdi, bunları, bu söylemleri, biz, 22’nci Dönemde, -buradaki grupların yarısından çoğu değişti, bazı gruplarımız geçen dönem yoktu ama- geçen dönem çok dinledik; hem de temcit pilavı gibi, konserve açar gibi her gün aynı tonda ve biraz daha artan tonlarda dinledik bu yoksulluk edebiyatlarını ama gördük ki bunun piyasası yok arkadaşlar. “Çivi çakmadınız.” derseniz o çivi çakma modası eski tarihlerde kaldı. Şimdi biz yaptıklarımızı cumhuriyet tarihi boyunca yapılanlarla kıyaslıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Biz diyoruz ki: Türkiye'nin millî geliri cumhuriyet tarihi boyunca şuydu, biz onun üzerine cumhuriyet tarihi boyunca olandan daha fazlasını koyduk. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Kaç tane fabrika açtınız?

MUHARREM VARLI (Adana) – Söyle, söyle!

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Biz diyoruz ki: Cumhuriyet tarihi boyunca ihracatımız şuydu, biz onun 2 katından daha fazlasını üstüne koyduk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – İthalat, ithalat!

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Biz diyoruz ki: Cumhuriyet tarihi boyunca yapılan duble yollar şu kadar kilometreydi, bir o kadar da biz koyduk.

Yani biz -“Çivi çakmadınız.” muhabbetinden vazgeçin- yaptıklarımızı bir önceki dönemle kıyaslamıyoruz, yaptıklarımız ortadadır, bunu da aziz milletimiz tescillemiştir.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – İthalatı atladınız, yoksulluğu atladınız.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Demokrasiye inanacağız. Önümüze bakacağız.

Bu ülkede barışın, istihdamın, ekmeğin, işin büyümesi konusunda herkes üzerine düşeni yapacaktır diyorum ve ben yüce heyetinizi içtenlikle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Kafkas.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş konuşacaktır.

Buyurunuz Sayın Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 224 sıra sayılı kanunun birinci bölümü üzerinde MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Biraz evvel, satılan, atılan, yağmalanan ama yerine bir şey yapılmayan reklamları izlediniz. (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, İş Kanunu’nun amacı, işverenler ile bir iş sözleşmesine dayanarak çalıştırılan işçilerin çalışma şartları ve çalışma ortamına ilişkin hak ve sorumluluklarını düzenlemektir. Burada düzenlenen hak ve yetkiler işçilerle ilgilidir. Kanun’un işçinin işsiz kaldığı, kara günler için oluşturduğu Sigorta Fonu işvereni sübvanse etsin diye bir talimat Kanun’da yoktur.

AKP üç yıldır bir istihdam reformu yapacağı propagandasını söyleye söyleye gelmiştir. Biraz evvel Sayın Bakan da “İşçi ile işveren bütünleşmiştir.” diyor. Değerli arkadaşlarım, bu Sigorta Fonu işçinin cebinden alınan, devlet tarafından sübvanse edilen, ama işçi için değil, işsiz kalan için kullanılacak sigorta fonudur. İşsiz, aç, dün bizim grubumuzda, yirmi gündür beslenemediği için bayılan o tür insanlar için düzenlenmiş bir fondur.

HASAN ANĞI (Konya) – Sayın Durmuş, nasıl gelmiş buraya kadar aç insan?

OSMAN DURMUŞ (Devamla) - Bu fonla fakiri, fukarayı, işsizi sübvanse edeceksiniz. Oradan palavra laf atmayacaksınız. 

MUHARREM VARLI (Adana) - Külah da kalmadı, külah.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Kırgız külahı da bulamadım buraya getirip koyacak.

AKP İktidarı döneminde, birçok kamu üretim ve hizmet tesisi “özelleştirme” adı altında yabancı sermayeye veya özel sektöre devredilmiştir. Bu kurumlarda istihdam edilen personeli bir kamu havuzunda toplayarak daha sonra çeşitli kamu kurumlarına gizli işsiz olarak aktarılmıştır. İşsiz kalan çalışanlarımızın yeni iş bulana kadar geçimini temin edecek ücreti temin için İşsizlik Sigorta Fonu bizim Hükûmetimiz döneminde oluşturulmuştur. Bu fon, işçilerden kesilen ve kamu desteğiyle toplanan primlerin nemalandırılmasıyla 32,6 milyar YTL’ye ulaşmıştır. AKP Hükûmeti işçinin parasını, işsiz kalanın parasını işverene destek olarak kullanmaktadır. İşverenler isteyince, bizim koalisyon şartlarında büyük mücadeleler sonucu çıkardığımız İş Yasası’nı üç kez değiştirdiniz.

İşçi maliyetlerinin yüksekliği ortadadır. Bu konuda Avrupa ve OECD ölçüleri de ortadadır. İşçi primlerininin yüzde 5’ini işveren payından  indirebilirsiniz. Ama, bunu İşsizlik Fonu’ndan karşıladığınız zaman yoksulun parasıyla zengini sübvanse etmiş olursunuz. Onun için, gelin, bu primi indirin ama hazineden verin tamamını. Kaldı ki, bu size istihdam da sağlamayacak. Niçin? Bir şart koyuyorsunuz: Sigorta borcu olmamak, vergi borcu olmamak… Borçsuz işveren mi kaldı ki! Dolayısıyla, gelin, bu yüzde 5 primi tüm işverenlere uygulayalım. Borcu niye var? Sigorta payları yüksek olduğu için, vergi dilimleri yüksek olduğu için. Ödeyemiyor, batmış, batma durumuna gelmiş. Onun için, o insanlara asıl verilmesi lazım. Borcu olmayan, zaten iyi durumdaki adam. İyi durumdaki adama yoksul işçinin parasını vermek günahtır, vebaldir.

Değerli milletvekilleri, tarım iş sahasında yüzde 25 olan nüfusu yüzde 15’e indirdiniz, IMF istiyor diye. Bu çiftçileri şehre göçe zorladınız. Varoşlara geldiler, aş ve iş bulamıyorlar. Bunları bir kilo makarnaya,  mercimeğe, nohuda ve kömür paketine muhtaç hâle getirdiniz. İŞKUR, İş Yasası bunların meslek edindirilmesi için eğitilmesi gereğini söylüyor ama onu da yapmadınız, bunlara yeni bir meslek kazandırmadınız. İşsiz olarak varoşlarda, belediye başkanlarınız törenlere arabalara bindirip getiriyor, giderken de ceplerine belli harçlıklar koyuyor ve siz, partizan, taşıyıcı köylü yaptınız.

Değerli milletvekilleri, tarımda geride kalan 10 milyon insana da insanca yaşayabileceği bir geliri temin etmediniz. Onların sosyal güvenlik primini verecek paraları dahi yok. Onun için, seçim döneminde 9 milyon 600 bin olan yeşil kartlı sayısını 14 milyon 600 bine çıkardınız. Seçim bitti 5 milyon 400 bininin yeşil kartını iptal ettiniz. Şimdi soruyorum: yeşil kartı iptal edilen 5 milyon 400 bin insan, sizin, seçmen kütüğünde oy kullandırtmadığınız insanlar mı? Bu 5 milyon 400 bin insana iş verebildiniz mi, meslek kazandırabildiniz mi? Niçin İşsizlik Fonu’nu bunları iş sahibi yapmak için kullanmıyorsunuz?

Bir önceki Sosyal Güvenlik Bakanımız 25 katrilyon sigorta priminin toplanamadığını söyledi.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – 44 oldu.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Sayın Bakanımız “45 milyar YTL ya da 45 katrilyon.” diyor. Hükûmetlerin görevi nedir? Siz bu primi toplayamıyorsanız, kayıt dışılığı bu boyutlara ulaştırdığınız anlamına gelir ya da işçiyi, prim ödeyecek kişiyi iyice fukaralaştırdınız, onlar primlerini ödeyemiyorlar demektir. Siz sosyal güvenliği çökerttiniz, insanları sadakaya muhtaç hâle getirdiniz demektir. (MHP sıralarından alkışlar)

ASIM AYKAN (Trabzon) – Çökerten Güniz Sokak’ta.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Gözünüzü işsizin, yoksulun İşsizlik Fonu’na dikmişsiniz. Her şeyi tükettiniz. Millî parkları satışa çıkardınız, ormanları satıyorsunuz, mayınlı alanı satıyorsunuz. Altı yıldır altı kuruş vermediğiniz GAP projesini yerel seçimler yaklaşınca hatırlıyorsunuz. İşsizin 8 katrilyon lirasını iç edeceksiniz, üstelik devletin 1/6/2000 yılından bu yana yaptığı katkı payını geri elinden alıyorsunuz, dün bizim verdiğimizi elinden alıyorsunuz. Kendinizin yeni verdiği bir şey yok. Nemalarını da alıyorsunuz. Belli oluyor, diyorsunuz ki: “Devlet işsize ve yoksula destek vermez işverene destek verir.” Belli oluyor, işçi, çiftçi, memur, esnaf, emekli ve işsiz perişan. Siz onların hakkını da başkasına yediriyorsunuz. Olsun, siz ılımlı İslamsınız, her şey size feda olsun! Muhalefet “Şimdiye kadar niye kaynak artırmadın, aktarmadın; sizden önceki hükûmetlerin başladığı işleri neden sürdürmediniz?” deyince aldatmaya sapıyorsunuz “Bakın, GAP’a para verecektik mâni oluyorlar.” diyorsunuz. Altı yıldır neredesiniz? Niye vermediniz? Demir Çeliği sattınız, PETKİM’i sattınız, TÜPRAŞ’ı sattınız, cumhuriyetin tüm yatırımlarını sattınız yerine ne yaptınız?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Niye GAP’a vermediniz?

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Niye vermediniz yüzde 10’unu? Yerine ne kurdunuz? Hani çelik fabrikanız, hani elektronik fabrikanız, nerede neyiniz var? Nereden nereye… Sat babam, sat! Hariri zengin, Ofer zengin, Oger zengin, ben fukara! (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Maşallah, maşallah!..

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Nazar boncuğu…

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Yolsuzlukları dile getiren televizyon ve gazeteleri de bir bir ele geçiriyorsunuz. Kanaltürk’ü de altın alanınız satın aldı; gözünüz aydın.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Size sitem ediyordu Kanaltürk, size sitem ediyordu. Aradın herhâlde?

OSMAN DURMUŞ (Devamla) - “Yoksulun sırtından soyan soyana/ Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana.” diyen şair gibi…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – “Emeğin hakkını vermediler.” diyordu.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) - “İstikrara oy verdim dediğinden bu yana,

Keneler üşüştü köylü her cana.

Kırım kongo virüsünü saldınız al kana,

Yürek bu acıya nasıl dayana. (MHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İşte AKP’nin Türkiyesi değil mi?

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Gönül diyor ki: Milletim, halkım uyana,

Gözünü bağlama yalancı satılık ekrana.

Soyguna, vurguna, yol verme aldana, aldana,

Yerel seçimlerde bir fırsat var anlayana.

Değerli milletvekilleri, yeni yağma kapısı için iş bulma görevini yürüten İŞKUR’un yerine özel istihdam büroları açacaksınız. Bu büroları açanlarda Türk vatandaşı olma şartını kaldırıyorsunuz. Bize schengen vizesi uygulanıyor seyahatimiz için. Türkiye’de serbestçe çalışmasına, yabancıların izin veriyorsunuz, karşılıklılık ilkesine bakmadan. Bu konuda yeni izin verdiğiniz altmış bir kilise vakfının yurt içi ve yurt dışı temsilcisi yabancıları unutmayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yine kanunla bir yenilik daha getiriyorsunuz. Beş yıl boyunca dağdakileri ovaya çağırdınız. Onlar karakollarımıza gece baskını verip can almaya devam ediyorlar. Her gün ülkemizin her yöresinde şehit cenazeleri kaldırıyoruz. Gazilerimiz ve yaralılarımızın tek tesellisi olan, devlet tarafından bir aile ferdinin işe alınmasını da bu yasayla kaldırıyorsunuz.

Çıkıyor Sayın Kafkas, burada, “Özürlüyü işe alıyoruz…” Özürlü özel sektörde yüzde 3 oranında alınıyordu, devlette yüzde 4 oranında alınıyordu. Şimdi, siz, tutukluların, hükümlülerin yüzde 2’lik oranını kaldırdınız. Terörden dolayı yakınını kaybedenleri artık işe almıyorsunuz. Burada bir şeyi ifade etmek istiyorum. Vatan savunması yaptıkları için onlara kızıyor musunuz?

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Maaş var, maaş.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – “Hayır” diyorsanız kanunun bu şekilde çıkmaması lazım. O zaman çıkartmayalım. Tarihe kayıt düşmek için soruyorum: Terör yapan mı mağdur, şehit, gazi yakınları mı? Bu konuda karar verelim.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Gazi maaşlarını da biz bağladık.

BAŞKAN – Sayın Durmuş, lütfen son cümlenizi söyleyiniz.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kamuyu çalışma hayatından çıkarıyorsunuz, PKK’ya destek verenlere teşvik primi veriyorsunuz, şehit ve gazi yakınlarına ceza kesiyorsunuz…

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Ceza kesmiyoruz.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – …“Özel sektör mağduruna iş vermesin.” Diyorsunuz. Bu durumu seçmeninize nasıl anlatacaksınız? Yoksa siz de Tayyip Bey’in posterine oy isteyenlerden misiniz? Post gider, poster gider, ülke ve millet baki kalır.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Durmuş.

Birinci bölüm üzerine…

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Sayın Başkan, isim vererek sayın konuşmacı eleştiride bulundu.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sataşma olmadı, yanlışları düzelttim Başkanım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, hayır, çarpıttı sayın konuşmacının konuşmalarını.

BAŞKAN – Kime sataşma var?

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Düzeltebilir miyim, benim ismimden bahsederek söylemediğim şeyleri söyledi.

MUHARREM VARLI (Adana) – Her zamanki yaptıklarını yaptılar, Osman Bey de onu söyledi canım.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, biraz önceki konuşmacı, konuşmacımızın konuşmasına atıfta bulunarak düzelttiğini iddia etti ama konuşmacımızın söylemlerini tamamen farklı bir yöne getirdi. Eğer izin verirseniz…

BAŞKAN – Buyurunuz, bir dakikada cevap veriniz. Bir dakika yanlışlığı düzeltmeniz için yeterli.

Buyurunuz.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Çorum Milletvekili Agâh Kafkas’ın, Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Yani, yanlışın neresini düzelteyim?

BAŞKAN – Ee o zaman hemen düzeltin.

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Hiçbirisi doğru değil ki adamın söylediklerinin Sayın Başkan, nasıl düzelteceğim ben bir dakikada?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hepsi yanlış zaten.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Yasayı oku!

BAŞKAN – Lütfen… Sayın…

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Şimdi, deniliyor ki: “Terör, terör mağduru Türkiye... Bir terörde şehit olanın, şehidin yakını bu ülkeye ve bu millete emanettir.” Bunun üzerinden siyaset yapmak da benim inancıma göre ahlaki olmayan bir davranış biçimidir. (AK Parti sıralarından alkışlar)

MUHARREM VARLI (Adana) – Siz yapıyorsunuz, siz!

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Değerli Başkanım, bu yasada koyduğumuz kural şudur: Devlet üzerine almıştır ve bugüne kadar 350 tane özel sektörde istihdam var.

MUHARREM VARLI (Adana) – Hadi oradan!

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Terör mağduru da devleti tercih ediyor, biz de devletin şu andaki terör mağdurlarıyla istihdam arasındaki konulan ölçü devlet tarafından istihdamı karşılayacak ölçüdür. Hiçbir terör mağdurunun, terör yakınının mağdur edilmesi söz konusu değildir.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hayır, yanlış söylüyorsun.

SÜLEYMAN TURAN ÇİRKİN (Hatay) – Terazi mi var elinde?

AGÂH KAFKAS (Devamla) – Sosyal devleti inşa ediyor olmamızdan dolayı… Allah aşkına bu ülkenin değerlerinden, bayrağından, şehidinden siyaset yapmaktan vazgeçin, milletin yakasını bırakın! (AK Parti sıralarından alkışlar, MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Teşekkürler.

MUHARREM VARLI (Adana) – Hâlâ aynı şeyi yapıyorsunuz. Siz o siyaseti yapıyorsunuz, siz.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkanım…

MUHARREM VARLI (Adana) – Utanmadan da buradan millete yanlış bilgi veriyorsunuz. Ayıp ayıp!

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Yanlış bilgi veren şerefsizdir!

MUHARREM VARLI (Adana) – Yanlış bilgi veren şerefsizdir, evet doğru söylüyorsun! Çok doğru söylüyorsun, aynen öyle.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – İstihdamı kaldırmıyor musunuz, istihdamı?

BAŞKAN – Lütfen sayın milletvekilleri, yeterli olmuştur görüşme.

Şimdi, birinci bölüm üzerinde…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, sözcü söylediğim hiçbir şeyin doğru olmadığını söyleyerek yalan söylediğimi… “Adamın söylediği hiçbir şey doğru değildir.” dedi.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, “Neresi düzeltilecek.” dedi.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – “Neresini düzelteyim…”

İzin verirseniz bir cümleyle düzelteyim.

BAŞKAN – Bir dakika süre veriyorum ve bu konuşmayı böylece sona erdiriyorum. Lütfen ona göre konuşunuz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sataşmaya meydan vermesin Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tekrar, lütfen, yeni bir sataşmaya yol açmayınız.

Buyurun.

2.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, Çorum Milletvekili Agâh Kafkas’ın, konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; özel sektör bu yasadan önce, hâlen yüzde 6 oranında özürlü, kader mahkûmu ve terör mağdurunu istihdam etmekteydi. Yüzde 3’ü özürlü, yüzde 2’si mahkûm, yüzde 1’i de terör mağdurudur.

Şimdi, özel sektörün üzerindeki bu yüzde 3’lük hisse kaldırılmıştır. Kamu yüzde 4 özürlü, yüzde 2 eski hükümlü toplam yüzde 6 kişiyi istihdam ediyor. Yüzde 6 artı yüzde 3, yüzde 9 yapar. Hâlbuki, daha evvel yüzde 12 istihdam vardı.

Sayın Kafkas nereyi doğru söylüyor? Sayın Kafkas’ın doğrusu bu, benim doğrum da budur.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler efendim.

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

B) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/570, 2/227, 2/228) (S. Sayısı: 224) (Devam)

BAŞKAN - Birinci bölüm üzerinde şahsı adına İstanbul Milletvekili Esfender Korkmaz söz istemiştir.

Buyurun Sayın Korkmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

ESFENDER KORKMAZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1’inci maddeyle ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, görüşülmekte olan bu yasa tasarısında çok gariplikler var. Bu garipliklerin birisi: Bu yasanın, aslında, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmesi gerekiyordu, çünkü hazine işlemleriyle ilgili, bütçeye gelir aktarmasıyla ilgili birtakım hükümler içeriyor. Mali ağırlığı olan bir yasa, mali ağırlığı daha fazla olan bir yasa. Buna rağmen Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmemiş olmasının bana göre sorgulanması gerekiyor. Buna Sayın Bakanın cevap vermesini istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasanın ikinci garip tarafı: Birtakım özellikleri yanında önemli özelliği, İşsizlik Sigortası Fonu’nun kullanılması yasası, yani daha doğrusu tamamıyla yasa İşsizlik Sigortası Fonu’nun Hükûmet tarafından nasıl kullanılacağını belirleyen bir yasa.

Şimdi, değerli arkadaşlar, zaten bugüne kadar siyasi iktidar bu İşsizlik Sigortası Fonu’nu kullandı, bundan sonra daha fazla kullanmak istiyor. Bugüne kadar bu fonun yüzde 5’i kullanıldı, yani işsizlik ödeneği olarak bu fonun yalnızca yüzde 5’i kullanıldı.

Şimdi, değerli arkadaşlar, siz bir fon oluşturuyorsunuz, bunun adına İşsizlik Sigortası Fonu diyorsunuz. Bugün Türkiye’de resmî rakamlara göre 2,5 milyon işsiz var, 2 milyon da TÜİK’in, aslında işsiz kabul etmediği ama “bunlar yarın iş bulsa çalışacak” dediği işsiz var. Türkiye’de 5 milyon işsiz varken, İşsizlik Sigortası Fonu varken, bunun yalnız bugüne kadar yüzde 5’i kullanılmış, yüzde 95’i duruyor.

Şimdi değerli arkadaşlar, siz işsizlikle ilgili bir fon kuruyorsunuz ve bunu kullanmıyorsunuz ve 5 milyon işsiz var, “Gelir dağılımı düzeldi. “yahut” Yoksulluk yok.” diyebiliyorsunuz. Dolayısıyla bu fon bugüne kadar istismar edilmiştir, bundan sonra da istismar edilecektir.

Arkadaşlar, bu fonun kullanılması aslında işçinin parasının kullanılmasıdır. Kimse GAP’a karşı çıkmaz, ama devlet ile Hükûmeti karıştırmayın arkadaşlar. Bu fon işçinin parasıdır, bu fona yapılan devlet katkısında da halkın ve işçinin vergisi vardır. Şimdi siz devlet payı olarak bu fonun bir kısmını alıp kullanıyorsunuz. Peki, devlet payı dediğiniz nedir? Devlet payı da milletin parasıdır, devlet payı da işçinin parasıdır. Bu durum karşısında bu toplum, bu halk Hükûmete devleti geçici olarak yönetsin diye yetki verdi. İşçinin parasını kullanmaya ne yetkisi var ne hakkı var. Çünkü Hükûmet de burada basiretli tüccar gibi davranmak zorundadır; devlet malını, halkın malını kullanırken basiretli davranmak zorundadır. Onun için değerli arkadaşlar, bu fonun kullanılmasının yasaya aktarılması aslında doğal yasaya da aykırıdır, etik açıdan da doğru değil, gelir dağılımı açısından da doğru değil. Dolayısıyla bu yasadan bu fonun kullanılmasının kaldırılması gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, sosyal devlet diyorsunuz… Burada nisan başında bir arkadaşımız “Kömür dağıtmak sosyal devlet değil mi?” diye sordu. Şimdi, değerli arkadaşlar, sosyal devlet, işsizin parasını kullanmak demek değildir, sosyal devlet, işsize iş bulmak demektir. Siz işsize iş bulmadığınız gibi, işçinin parasına, işsizin parasına, potansiyel işsizin parasına göz dikmişseniz bunun sosyal devletle alakası yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ESFENDER KORKMAZ (Devamla) – Kaldı ki arkadaşlar, bakın, burada zaman zaman tartışıyoruz. Bütçeden ödeneklerle, bütçenin ödeneğiyle kömür dağıtmak elbette çok fazla tenkit edilemez. Ama ben soruyorum: Şimdi, Doğu Anadolu’da her evin kışın 2 ton kömür yakması lazım, siz 500 kilo dağıtıyorsunuz. Peki, gerisi ne oluyor? Yani 1,5 tonunu ne yaptınız? Onun hesabını verin. Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, burada “sosyal devlet anlayışı” diye işçinin parasını kullanmak çok yanlıştır; bu çelişkilidir ve bu işten vazgeçmeniz lazım. Zaten hazine bunu borç olarak kullanıyor ve hazinenin bu fon için verdiği faiz, 2007 yılında 4,7’dir. Oysaki piyasaya verdiği faiz, reel faiz, enflasyondan sonra, 7,40’tır. Yani kullanıyor, bir de düşük faiz veriyor. Yetmedi, tamamına el koyuyor.

Teşekkürler, saygılar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Korkmaz.

Sayın Bakan, buyurun. Lütfen, konuşmanızı kürsüde yapınız. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakikadır.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, benim Genel Kurulda olmadığım bir anda bu zorunlu istihdamla ilgili tartışma olmuş, değerlendirmeler olmuş daha doğrusu. Bununla ilgili, bildiğiniz gibi, kamuda özürlü kotası yüzde 4, eski hükümlü yüzde 2, terör mağduru ise binde 7; özel sektörde ise özürlü yüzde 3, eski hükümlü yüzde 1, terör mağduru ise yüzde 2 kotası uygulanıyor. Bizim bu getirdiğimiz düzenlemede, özel sektörde yüzde 3’lük özürlü istihdamının işveren primlerini hazine karşılıyor. Eski hükümlüyle ilgili ise kamudaki yüzde 2’lik kota aynen devam ediyor, yasada muhafaza ediliyor.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakan, çalıştırma zorunluluğu kaldırıldı mı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Şimdi, özelde yüzde 1 kaldırıldı.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani, çalıştırma zorunluluğu kaldırıldı mı?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Şimdi, bakınız, özelde kota kaldırıldı, yüzde 1’lik kota kaldırılıyor, kamuda yüzde 2 muhafaza ediliyor. Şimdi, bunun tabii gerekçeleri var. Neden böyle bir düzenleme yaptık? Yani, özel sektörün üzerinden yükleri kaldıralım diyoruz, kaldırdığınız yüklerin de sosyal hayatımızı zedelemeyecek yükler olması gerekiyor.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Yani, terör mağdurları yük müdür efendim?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Bizim burada, özel, eski hükümlü yüzde 2…

CANAN ARITMAN (İzmir) – Terör mağdurları yük müdür?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Efendim, teröre geleceğim biraz sonra, müsaade edin.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Yüzde 13’ten yüzde 10’a iniyor toplamda.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Ayıp, ayıp! Eğer bunları yük görüyorsanız, çok ayıp.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, açık oturuma dönüyor burası.

BAŞKAN – Lütfen, sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmaya yol açmayalım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Şimdi, bakınız, ben Bakanlığımda da geçen dönemde grup başkan vekiliyken de buradaki ilişkilerimde, konuşmalarımda Meclisin mehabetine uygun davranmayı şiar edinen arkadaşlardan birisiyim, büyük çoğunluğun da bu ölçüye uyduğuna inanıyorum. Burada benim konuştuğum şey, az önce tartışılan bir konuya açıklık getirmek. Bunun neresi ayıp bunu anlayamadım.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Yük görmeniz ayıp efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Neyi efendim?

CANAN ARITMAN (İzmir) – Özürlüyü, terör mağdurunu yük olarak görmeniz ayıp.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – Gördüğümüzü nereden anladınız? Daha söylemedik ki!

CANAN ARITMAN (İzmir) – Yük demek ayıptır, o anlayış ayıptır.

BAŞKAN – Devam edin Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) – İşverenin üzerindeki yükleri kaldırma… Az önceki konuşmamda da söyledim, bak hocam yanınızda, söyleyin. OECD ortalamasına göre asgari geçim indirimi inmezse, 5 puanlık indirimi yapmazsanız… İşverenin ve istihdamın üzerindeki yükler OECD ortalamasının üstünde mi, altında mı? Bunun cevabını verelim.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Bakanım, indirelim, hazineden verelim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Devamla) –O hâlde, şimdi bir paket çerçevesinde bir düzenleme yapılıyor. Bunlardan bir tanesi de zorunlu istihdam. Zorunlu istihdamla ilgili düzenlememizin bir tanesinde, özürlüyle ilgili özel sektördeki yüzde 3’lük özürlü kotasının işveren payını, primini hazine karşılayacak, birincisi bu. Eski hükümlüyle ilgili kamuda çalıştırma zorunluluğu devam ediyor yüzde 2, ama özelden yüzde 1’lik kotayı kaldırıyoruz. Neden? Yani hükümlü olmayı bir teşvik unsuru hâline getirmek doğru değil düşüncesindeyiz. Ayrıca, özel sektörden bize gelen şikâyetler ve taleplerde, özel sektörde hükümlü olarak çalışan, kamuda bunlar çok fark edilmiyor ama özele hükümlü olarak gittiği zaman iş barışı açısından da başka sorunların yaşandığı ifade edildi. İstihdam açısından baktığın zaman, mevcut kontenjanlar açısından baktığınız zaman bir sıkıntı da yaşanmıyor, yüzde 2’lik kontenjan bu ihtiyacı da büyük ölçüde karşılıyor şu an itibarıyla.

İkinci esas üzerinde durduğumuz konu da şudur: Aktif iş gücü programları çerçevesinde çok ciddi bir kaynak transferi yapıyoruz ve cezaevlerindeki mahkûmların aslolan eğitimi ve oradan çıktıkları zaman meslek sahibi olarak çıkmaları son derece önemlidir. Bunu -şu anda yapılan eğitim faaliyetleri var, mesleki eğitim faaliyetleri var- bu süreçte imkânlarımız daha da genişlediği için, daha da yoğun bir şekilde oradaki kalış süreleriyle paralel olarak… Gerekirse ikinci bir meslek edinme konusunda bile onlarla meşgul olmak, onları geliştirmek, sosyal hayata kazandırma çabası hedeflenmektedir bu yasa ile.

Terör mağduruna gelince… Bakınız, 1995 yılından bugüne terör mağdurlarıyla ilgili olarak özel sektörde istihdam edilen terör mağduru sayısı 489. Yani, terör mağduru olan vatandaşlarımızın talebi özel sektörde değil, kamudadır. Yoğun bir şekilde kamuda talep vardır ve bu konuda da kontenjanımız müsaittir. Biz ne yaptık bu yasada? Binde 7 olan bu kontenjanı yüzde 1’e çıkardık. Dolayısıyla, şu anda açık kontenjanımız var terör mağdurlarıyla ilgili. Umuyoruz ve diliyoruz ki bu kontenjanı dolduramaz noktada olan terör mağdurlarının sayısı bundan sonra da artmaz, terör de olmaz, terör de biter ve şu anda çok çok yeterli olan bu kota bu şekilde kalır, hatta tümden ortadan da kaldırabiliriz, kaldırma imkânı doğar.

Yaptığımız düzenleme, bütün artıları, eksileri değerlendirilerek huzurlarınıza getirilmiş olan bir düzenlemedir, yoksa bir yük görülmesi, çalışanın yük görülmesi, özürlünün yük görülmesi şeklinde değildir. İşveren de bizim işverenimizdir, hükümlü de bizim hükümlümüzdür, terör mağduru da bizim terör mağdurumuzdur, özürlü de bizim özürlümüzdür. Ama buradaki dengeleri kurarken iş barışı açısından olayın bir bütün olarak ele alınmasının doğru olacağı düşüncesiyle bu düzenlemeyi huzurlarınıza getirmiş bulunuyoruz. Yerinde bir düzenleme olduğuna inanıyoruz, eleştirilere de son derece saygımız vardır ama tekrar ediyorum: Amaç istihdam alanını genişletmektir. Amaç daha çok kişinin çalışmasına ve işsizliği önlemeye dönük adımların atılmasıdır, bu çerçevede yapılan bir düzenlemedir.

Değerlendirme yapan arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

Şahsı adına Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman söz istemiştir.

Buyurun Sayın Akman. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın birinci bölümü üzerinde şahsım adına söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İş hayatımıza ve istihdama çok ciddi katkılar getirecek olan bu yasa, birçok açısıyla önem arz ediyor. Özellikle genç ve kadın istihdamı ile ilgili öyle zannediyorum ki önümüzdeki günlerde çok ciddi bir istihdam imkânı meydana getirecek. Tabii, yaklaşık kırk civarında maddeden oluşan bu kanun tasarısının tamamını bu kısa konuşma çerçevesinde değerlendirecek değilim. Ben esas itibarıyla bu kanun tasarısının 19’uncu maddesi ile ilgili bazı düşüncelerimi yüce heyetinizle paylaşmak istiyorum.

Bundan birkaç ay önce -22 Temmuz seçimlerinden sonra- Sayın Başbakanımız “Beş yıl içerisinde GAP projesini tamamlayacağız, bitireceğiz.” dediği zaman bölge insanı olarak ciddi şekilde bir heyecan duymuş idik ve bugüne kadar hiçbir sözünü yerde bırakmayan Sayın Başbakanımızın bunun altını nasıl dolduracağını ciddi şekilde, tabii biz de merak ediyor idik.

Bugün huzura getirilen bu yasa tasarısının 19’uncu maddesinde İşsizlik Fonu’nda birikmiş olan nemalardan bir kısmı bildiğiniz üzere GAP projesinin bitirilmesi için harcanacak. Birinci sene, 1,3 milyar YTL İşsizlik Fonu’nda birikmiş olan nemalardan ama müteakip senelerde, daha sonraki dört yılda ise nemaların yaklaşık dörtte 1’i -ki bu her sene artan oranda bir rakamı ifade edecek- GAP projesine aktarılacak. Bunun yanında yine özelleştirmeden elde edilecek gelirlerden bu yıl için 1 milyar YTL düşünülmektedir. Önümüzdeki yıllarda da yine artan oranda özelleştirme gelirinden de bir miktarı GAP projesine aktarmak suretiyle beş sene içerisinde yani 2012 yılı sonuna kadar Türkiye Cumhuriyeti devletinin kendisinden sonraki en büyük projesi diye adlandırdığımız ve GAP’la ilgili rakamları telaffuz ettiğimiz zaman bütün ülke olarak hepimizin heyecan duyduğu GAP projesini bitirme imkânına sahip olacağız.

GAP projesini bitirmek demek 4 milyon civarında -master planında 3,8 milyon kişiden bahsediyor- insanın iş ve aş imkânına sahip olması demek. Şu ana kadar bir kısmı bitirilmiş olan 22 tane barajın, 19 tane hidroelektrik santralinin bitmesi demek ve en önemlisi, esas istihdam meydana getirecek olan ve bugün bu kaynağın da aktarılacak olduğu sulama ile ilgili olarak da yüz binlerce dönüm alanın sulanması demektir.

Değerli arkadaşlar, Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde, bildiğiniz üzere, bugünlerde çok ciddi bir kuraklık yaşanmaktadır. Bu kuraklığın boyutu ne yazık ki çok büyüktür ve insanlarımız bu yazı ve önümüzdeki seneyi nasıl geçireceklerini kara kara düşünmektedirler. Bugüne kadar sosyal alanda ve tarıma destek alanında çok ciddi çalışmalar yapmış olan Hükûmetimizin bu alanda da çiftçilerimize ciddi destekler sağlayacağına ben eminim. Bu kuraklığın artık bölgemiz için kader olmamasının en büyük projesi de GAP projesinin bitirilmesi ve sulanabilecek o daha nice güzelim on binlerce, yüz binlerce dönüm, hektar alanın da sulanmasıyla beraber bugün, bu yaz için konuştuğumuz bu kuraklık da artık yaşanmayacaktır.

Değerli arkadaşlar, bu tasarının tamamında olduğu gibi bu maddede de buraya aktarılmış olan kaynakla ilgili, bazı muhalefet milletvekili arkadaşlarımızın eleştirilerini hep beraber dinledik, bunlara katılmak mümkün değil. Diğer maddelerde olduğu gibi, GAP projesine aktarılan bu para da, şöyle bir misalle canlandırmak istiyorum, hasta olan bir insana –Sayın Durmuş hekimdir- nasıl ki hapın göstereceği etki biraz daha gecikmeli oluyor da damardan serum, kan ve ilaç takviyesi yapılınca çok hızlı bir şekilde hastaya tesir ediyorsa, aynen bu misalde olduğu gibi, bu aktarılacak olan paralar, başta GAP projesinde olmak üzere, diğer alanlarda aktarılacak olan İşsizlik Fonu’ndaki paralar, istihdama aynı şekilde çok hızlı bir şekilde katkı sağlayacak ve göreceksiniz, 2009 yılının istatistikleri 2008 yılından çok daha iyi olacak, sonraki yıllarda, müteakip yıllarda da böyle, çok daha, yüzde 1’leri, 2’leri, 3’leri işsizlikte konuşacağımız bir dönemi hep beraber yaşacağız.

Ben, bu tasarının huzura getirilmesinden ve özellikle bölge insanı olarak GAP’ın bu işin içerisine alınmış olmasından dolayı, başta Başbakanımız olmak üzere, Çalışma Bakanımıza, değerli bürokratlarımıza teşekkürü bir borç biliyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AHMET ORHAN (Manisa) – İşçilere teşekkür et, işçilere!

BAŞKAN – Lütfen tamamlayınız, buyurun.

YAHYA AKMAN (Devamla) – Söylendiği gibi, burada yapılan destekler sadece işverene yapılan destekler değildir. Kaldı ki işveren düşmanlığı yapmanın da bir âlemi yok bu memlekette.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hazineden yüzde 5 destek verin.

YAHYA AKMAN (Devamla) – Biz teşvik bölgesi içerisinde olan bir ilin temsilcileriyiz. Bölgemizde “Ne olur, iş adamları gelsin, yatırım yapsın.” diye yıllardır yalvarıp duruyoruz. Ne adına yalvarıyoruz? Hem ülke ekonomisi büyüsün diye yalvarıyoruz hem işsiz insanlarımız iş bulsun diye yalvarıyoruz. Çünkü bunlar birbiriyle bağlantılı şeyler değerli arkadaşlar. İş adamının olmadığı yerde işçi de olmaz, insanların olmadığı yerde devletten de söz edilmez, hiçbir şeyden söz edilmez.

Bu proje doğru bir projedir, yapılan iş doğru bir iştir. Eleştirilerin hiçbirine katılmadığımı ifade etmek istiyorum. Bir bölge insanı olarak, bizi heyecanlandıran GAP’ı da buna dâhil ettikleri için başta Başbakanımız olmak üzere, emeği geçmiş bütün bakanlarımıza, arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu yasanın memleketimiz için, önümüzdeki günlerde istihdam imkânına sahip olacak işçilerimiz için hayırlar getirmesini diliyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Beş senedir sesinizi yeni mi duydu Hükûmet?

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akman.

Sayın milletvekilleri, şimdi, soru-cevap işlemine geçiyoruz.

Süre on beş dakikadır. Bunun yarısını sorulara ayıracağım.

Sayın Tütüncü, Sayın Işık, Sayın Paksoy, Sayın Öztürk, Sayın Asil, Sayın Tankut, Sayın Aydoğan ve Sayın Akkuş… İlk on kişi söz için sıraya girmişlerdir. Sırayla söz vereceğim.

Sayın Tütüncü, buyurunuz.

Süreniz bir dakika.

ENİS TÜTÜNCÜ (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bu yasa tasarısında, komisyonda diğer milletvekillerinin teklifleriyle birleştirilmesi sonucunda, bir düzenleme var: Yurt dışı işçi hizmetleri uzmanlarının yeterlik sınavı kaldırılıyor. Neden kaldırılıyor? Bildiğimiz kadarıyla bu hizmet alanındaki personel son derece kaliteli, uluslararası hukuk alanında akademisyenlerin dahi zor sahip olacağı bilgilere sahiptir. Şimdi neden acaba bu düzenleme yapılıyor? Acaba bu düzenlemeyle AKP’nin, genel müdür ya da genel müdürün üstünde atadığı bazı kadrolarını yurt dışına bu yolla transfer etme gibi bir amaçları var mıdır?

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tütüncü.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Kütahya ilinin de içinde bulunduğu kırk dokuz ilimizde 5084 sayılı Teşvik Yasası uygulamasının Danıştayca yürütmesinin durdurulması ve 2008 yılında uygulamaya giren asgari geçim indiriminin ardından bu illerimizde yatırım yapmış sanayicilerimiz her ay kişi başına yaklaşık 250 YTL civarındaki avantajdan yararlanamaz hâle gelmişlerdir. 2005 yılında çıkarılan bu yasanın akıbeti ne olacaktır? Birçoğu fabrikasını kapatma noktasına gelmiş olan bu sanayicilerimizin sorunlarının çözümü için Bakanlığınızca hangi çalışmalar yürütülmektedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Işık.

Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Kahramanmaraş ilimiz tekstil sektöründe 25 binin üzerinde işçi çalıştıran, 2 milyar doların üzerinde katma değer yaratan, işsizliğin en az olduğu illerimizden biridir. Ancak, tekstil sektörü Hükûmetin düşük kur, yüksek faiz politikası sebebiyle büyük bir kriz içerisine girmiş olup tesislerin yüzde 50’ye yakını kapanma noktasına gelmiştir. Dolayısıyla, fabrikalardan işçi çıkarmalar başlamış, şu an itibarıyla çıkarılan işçi 7 bin civarındadır. Korkarım bu artarak devam edecektir. Onun için, bu sektöre İşsizlik Sigortası Fonu’ndan kaynak aktarmayı düşünür müsünüz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Paksoy.

Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: İş sağlığı ve güvenliği hizmetleri konusundaki yükümlülüklerin yerine getirilmesinde işverenlerin işletme dışında bu amaçla kurulu sağlık ve güvenlik birimlerinden yararlanabilmesi daha ekonomik olması açısından uygun olarak değerlendirilmektedir. Ancak 50’den daha az işçi çalıştıran işverenlere iş sağlığı ve güvenliği önlemleri alma konusunda bir yükümlülük getirilmemektedir. Bunları da dışarıda kurulu iş sağlığı ve güvenliği kurullarından hizmet almaya teşvik edecek mekanizmaları tasarıda öngörmeyi niçin düşünmediniz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Bakan, çalışanlarımız, fondan yararlanma koşullarının ağır, fona ulaşma imkânı zor, fonun ödeme koşulları mevcut düzenlemelere göre gerçekçi değil, sembolik rakamlar ödeniyor; bu nedenle fonun gerçekçi bir hâle getirilmesini beklerken, kayıt dışı ekonomiyi kayıt altına alıp fonu güçlendirmeden, sosyal güvenlik sistemini kuvvetlendirmeden, kısaca sistemi yaygınlaştırmadan fonun durumundan yararlanmayı, kaynaklarının başka amaçlarla kullanılmasını rasyonel buluyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Asil.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, 50 kişiden fazla işçi çalıştıran kuruluşlarda hükümlü çalıştırma mecburiyeti bu tasarıyla kalkmaktadır.

Şimdi sormak istiyorum: Topluma kazandırılması ve hükümlü olduğu için kendi nafakasını kazanması konusunda bu insanlarımızın iş taleplerini sadece kamu tarafından karşılayabilecek misiniz?

Kamunun hükümlüleri istihdam etmesinden dolayı normal vatandaşlarımızın istihdam taleplerinin karşılanmasında herhangi bir azalma söz konusu olacak mıdır?

Ayrıca, özel sektörün üzerinden yükleri kaldırmak için 50 kişi ve fazlasını istihdam eden iş yerlerinden bu anlayış çerçevesinde doktor ve avukat bulundurma mecburiyetinin de kaldırılması gerekmiyor mu?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tankut.

Sayın Aydoğan...

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Fonun kuruluş amacı belli. Mevcut İşsizlik Sigortası Yasası, fonun amaca uygun kullanılmasına izin vermiyor. Öncelikle fonun amaca uygun hâle getirilmesi lazım. İşsize ödeme yapmak üzere bir fon kuracaksınız, ama buna karşılık işsize ödeme yapmayacaksınız, yaptığınız ödemeler çok sınırlı olacak, ulaşma imkânları dar olacak. Ondan sonra diyeceksiniz ki, elimizde para var, bunu başka amaçla kullanalım. Bu başka amaçla kullanılmasını doğru buluyor musunuz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aydoğan.

Sayın Akkuş…

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanım; 14 Mart 2007 tarihinde Ankara’da yapılan bir toplantıda dönemin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı İşsizlik Sigortası Fonu’nun amacı dışında kullanılmasına izin vermeyeceklerini ifade etmiş iken, bu yasa İşsizlik Sigortası Fonu’nun amacı dışında kullanılmasına izin vermektedir. Mesela, GAP’a 1,3 katrilyon TL aktarılmaktadır. Bunun artarak devam edeceği de belirtilmektedir. 14 Mart 2007’den bugüne ne değişti de fikir değişikliği oldu?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akkuş.

Son olarak, Sayın Genç, buyurunuz.

Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Başkanım, benim ismimi okumadığınız için ben yanlış anladım.

Efendim, aslında Türkiye'nin kaynakları çok fazla. Bugün gazetede de haber var, Unakıtan’ı dünyada “Yılın Maliye Bakanı” ilan etmişler. Sebebi, Citibank’ın 3,5 milyar dolarlık vergi borcunu Merkezî Uzlaştırma Komisyonunda kaldırdığı için.

İşte Türkiye bu zihniyetle yönetiliyor. Hâlbuki işte İşçi Fonu’ndan para alınıyor, bu, işsizlere dağıtılmıyor, başka alanlarda kullanılıyor ama devletin kaynaklarını böyle hatıra binaen getirip ondan sonra diğerlerine, yabancı şirketlere peşkeş çektiriliyor.

AGÂH KAFKAS (Çorum) – Bu sorunun neresine cevap verecek?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Şimdi, Sayın Başkanım, aslında, bu biraz önce benim sorduğum soruyu arkadaş sordu da… Bu İşsizlik Fonu’nun işsizlere harcanması lazım. Neden getirip de başka sahalara harcıyorsunuz? O zaman, başka sahalara harcıyorsanız, bu İşsizlik Fonu’nu kaldırın.

Benim demek istediğim bu efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

Sayın Bakan, buyurunuz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şimdi, bu işsizlik ödeneğiyle ilgili şu anda bir miktar artış sağlıyoruz. Yapılacak olan, işsizlik ödeneğinin netinin yüzde 50’siydi, bunun brütünün yüzde 40’ını ödeyeceğiz. Dolayısıyla bir miktar bir artış sağlanıyor. Yeterli mi? Yani genel İşsizlik Fonu uygulamaları, işsizlik ödeneği uygulamalarına baktığınız zaman orta düzeylerdeyiz. Ama daha iyi noktalara taşınması konusunda da önümüzdeki süre içerisinde, yararlanma koşullarını da düzenleyecek yeni bir düzenlemeyle de karşınıza gelebiliriz.

Şimdi, İşsizlik Sigortası Fonu amacının dışında mı kullanılıyor? Şimdi, amaçları belli, fonun geldiği düzey belli, fon hangi noktaya geldi belli. “Bu aktarmaları yapmamıza rağmen fondaki büyüme yine devam edecek.” diyoruz. Netice itibarıyla GAP’a aktarım üç yıl sonra, beş yıl sonra çok ciddi bir istihdam olarak, ciddi bir üretim olarak, ciddi bir ihracat olarak, ciddi bir girdi olarak bize dönecek. Bunu bilip de bununla ilgili adım atmamak herhâlde uygun bir davranış olmaz diye düşünüyoruz. Hükûmet bu kaynağı sağlıklı bir şekilde, fon güvenliğini bozmayacak, fon güvenliğini zedelemeyecek şekilde, rasyonel bir şekilde kullanıma koymayı hedeflemiş ve neticesinde de çok ciddi bir istihdam, bölgedeki sosyal problemlerin, sosyal yaraların sarılmasına dönük, sağlıklı bir proje diye düşünüyoruz.

Bunun dışında, bu yeterlik sınavının kaldırılmasıyla ilgili Sayın Tütüncü’nün bir sorusu vardı. Bununla ilgili genel bir yönetmelik çıkarıldı Başbakanlık tarafından. Sorun da oradan kaynaklandı. Bu yönetmelik Danıştay tarafından iptal edilince bu yurt dışı hizmetleriyle ilgili çok ciddi bir aksamayla karşı karşıya kaldık. Aslında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının YİH uzmanları, yurt dışı hizmet uzmanları yedi sınavdan geçerek bu noktaya gelen uzmanlardır ve yurt dışında görev yapmaktadırlar. Fakat Başbakanlığın tüm kamuya dönük yapmış olduğu bu düzenleme iptal edilince, bizim Bakanlığımızın yurt dışındaki çalışma ataşeleri ve müşavirlikleriyle ilgili bir sıkıntıyla karşı karşıya kalmış bulunuyoruz. Mesela örnek: Şu anda Kuzey Kıbrıs’a müşavir gönderemiyoruz, Azerbaycan’a gönderemiyoruz; sırf bu Başbakanlık tarafından çıkarılan yönetmeliğin Danıştay tarafından yürütmenin durdurulmasından dolayı. Bunu aşmaya dönük bildiğiniz gibi önceleri genel müdür düzeyindeki uzmanların yurt dışına atanmasına sınav şartı da yoktu. Sorunun nereden kaynaklandığını ifade açısından bunu söyledim. Bu sıkıntıyı gidermek için yine lokal olarak yurt dışında çok önemli düzeyde, sayıda çalışan vatandaşlarımızın sorunlarına bigâne kalmamak için bu düzenlemeyi getirme zorunluluğu vardı, onun için bu düzenlemeyi getiriyoruz. Yoksa burada politik bir değerlendirme, siyasi bir değerlendirme doğru değildir. Bu ülkede genel müdür düzeyine gelmiş, müsteşar düzeyine gelmiş arkadaşların hangi vasıfta, hangi liyakatte olduğunu hepimiz biliyoruz. Ayrıca YİH uzmanlarımız da gerçekten yedi önemli sınav neticesinde çok başarılı uzman elemanlardır. Bu anlamda siyasi olarak değerlendirilmemesinin doğru olacağını ifade ediyorum.

Teşvik Yasası’yla ilgili, ilgili bakan arkadaşlarımız açıklama yapacaklardır. Bakanlığımızın sorumluluğunda olmadığını ifade ediyorum.

Tekstille ilgili, doğrudur... Tekstil geçmiş yıllara baktığınız zaman emek yoğun bir sektör ve çok ciddi sorunların da bütün ülkelerde yaşandığı bir sektör. Yani on yıl geriye gittiğiniz zaman Almanya’da bu konuda yaşananlar, Avrupa’da yaşananlar ve yoğun bir şekilde orada fabrikaların sökülüp Türkiye’ye taşındığı günleri yaşadık. Bu konuda kalite ve markadan hareket etmemiz gerekirken, biz yine o dönemlerde Avrupa Birliği ülkelerindeki bu markaya dönük sektörün kaliteye dönük çalışmalarında biz o demode olmuş fabrikaları Türkiye’ye taşıdık. Bunun neticesinde, beş on yıl sonra da biz Avrupa’nın karşı karşıya kaldığı sorunlarla karşı karşıya kaldık. Buradan da sökülüp üçüncü dünya ülkelerine bu makinelerin bir kısmı götürüldü. Onlar da on yıl sonra, on beş yıl sonra aynı sorunları yaşayacaklardır, ama tekstil sektörü bizim ana sektörlerimizden bir tanesidir, inşaat sektörü gibi. Sektörel bazdaki destek anlamında Hükûmetimizin bir çalışması var, ilgili -ekonomik koordinasyondan- sorumlu bakan arkadaşlarımız tekstil sektörüyle ilgili ikinci kez bir toplantıyı gerçekleştirdiler. Sektörel bazda teşviki hepimiz de bekliyoruz, bu konuyla ilgili bakan arkadaşlarımız açıklamaları yapacaklardır.

Fon güçlendirilmeden… Fon güçlü değerli arkadaşlar, fonla ilgili bir sıkıntının olmadığını ve gerekli düzenlemelerin ve değerlendirmelerin bir hesap kitap neticesi olduğunu ifade etmek istiyorum.

Bir diğer konu -başka soru kaldı mı diye söylüyorum- iş sağlığı güvenliğiyle ilgili. 50’den daha fazla işçi çalıştıran iş yerleriyle ilgili bir düzenleme geliyor, 50’nin altıyla ilgili ne olacak diye ifade ettiniz. Bununla ilgili İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası’nda bu rakamları kaldırıyoruz. Düzenlemeyle bunlar kalkıyor ve tümden yeni bir bakış açısını getirmiş oluyoruz.

Bir önceki bölümde sorulan soru vardı, bu Davutpaşa’daki patlamayla ilgili bir arkadaşımız soru sormuş idi. Ölen 17 kişinin 10’una, ölen işçilerin hak sahiplerine ölüm geliri bağlanmış durumda. Diğer 7’siyle ilgili de değerlendirmeler yapılıyor. Bahse konu Azeri kardeşimizle ilgili ise, bize ulaşan, Bakanlığa ulaşan bilgiler iş sahibi olduğu şeklindedir. Bu inceleme tamamlandıktan sonra, gerçekten eğer iş sahibi ise ilgili şartları da taşıyorsa bu vatandaşımıza da ölüm geliri bağlanacaktır.

İşsizlik Sigortası Fonu’ndan hâlen aylık ortalama 120 bin işçiye, işini kaybeden kişiye ödeme yapılmaktadır.

Başka da bir soru kaldı mı diye bakıyorum. Herhâlde yok efendim.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Biz teşekkür ediyoruz Sayın Çelik.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

On beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 17.00

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Şimdi, 1’inci madde üzerine üç önerge vardır, geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

224 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve birinci maddesi ile düzenlenen 4857 sayılı İş Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen “tebliğ tarihinden itibaren altı işgünü içinde” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “tebliğ tarihinden itibaren beş iş günü içinde” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

 

 

 

Turan Kıratlı

 

 

 

Kırıkkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 1’inci maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen “altı işgünü” ibarelerinin “onbeş işgünü” şeklinde değiştirilmesini, ikinci cümlesinde geçen “gerektiğinde” ibaresinin çıkartılmasını ve fıkranın sonuna “işveren asıl işi ile ilgili alt işverenle sözleşme yapamaz” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.

 

Mustafa Kalaycı

Nevzat Korkmaz

Süleyman L. Yunusoğlu

 

Konya

Isparta

Trabzon

 

Alim Işık

Cemaleddin Uslu

 

 

Kütahya

Edirne

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 1. maddesinde yer alan “Bölge Müdürlüğünce tescili yapılan bu işyerine ait belgeler gerektiğinde iş müfettişlerince incelenir” cümlesindeki “gerektiğinde” ifadesinin çıkarılmasını; ayrıca “İtiraz üzerine verilen kararlar kesindir” cümlesinin ardından gelmek üzere “Müfettiş raporunda muvazaalı olduğu tespit edilen sözleşme mahkeme kararına kadar askıya alınır” cümlesinin eklenmesini ve maddeye üçüncü bir fıkra olarak aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.

“Alt işverenlik sözleşmeleri işçilerin sendikal haklarını doğrudan ve dolaylı ortadan kaldıracak veya bunları zorlaştıracak hükümler içeremez ve Anayasanın 90. Maddesi çerçevesinde Türkiye tarafından onaylanmış bulunan uluslararası sözleşmelere aykırı hükümler içeremez. Asıl işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesi, eğer alt işverenin taraf olduğu bir toplu iş sözleşmesi yoksa, taraf sendikanın talebi üzerine alt işverenin çalıştırdığı işçilere teşmil edilir"

 

Ufuk Uras

Selahattin Demirtaş

Özdal Üçer

 

İstanbul

Diyarbakır

Van

 

Sırrı Sakık

Bengi Yıldız

 

 

Muş

Batman

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen var mı yoksa gerekçeyi mi okutayım?

SIRRI SAKIK (Muş) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Alt işveren uygulaması kanayan bir yaradır ve sendikasız ve ucuz işçi çalıştırma mekanizması hâline dönüşmüş durumdadır. Sık sık muvazaalı alt işveren sözleşmeleri yapılmakta ve bu yolla işçiler sendikasız ve toplu iş sözleşmesiz çalıştırılmaktadır. Bu nedenle alt işveren sözleşmelerinin denetimi çok önemlidir. Bu sözleşmeler gerektiğinde değil, doğrudan müfettişlerce denetlenmelidir. Ayrıca alt işveren uygulamalarında keyfîliği önlemek için uluslararası sözleşme hükümleri uygulanmalı, ana işin keyfî  olarak bölünüp alt işverene verilmesinin önüne geçilmelidir. Son olarak alt işveren uygulamasının bir ucuz işçilik uygulaması olmaktan çıkarılması için toplu iş sözleşmelerinin teşmili sağlanmalıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 1’inci maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen “altı işgünü” ibarelerinin “onbeş işgünü” şeklinde değiştirilmesini, ikinci cümlesinde geçen “gerektiğinde” ibaresinin çıkartılmasını ve fıkranın sonuna “işveren asıl işi ile ilgili alt işverenle sözleşme yapamaz” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçe mi?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Yunusoğlu konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Yunusoğlu, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

İş Kanunu’nda yapılması düşünülen değişiklikler hakkındaki kanun tasarısının 1’inci maddesi üzerinde bir önergemiz vardır. Bu önergemizin gerekçelerini sizlere ifade etmek istiyorum.

Daha önce, bu kanun tasarısı komisyonlarda görüşülürken 1’inci maddede yer alan alt işveren ile asıl işveren arasındaki düzenleme hakkındaki görüşlerimizin olumlu gelişme olduğunu bildirmiştik. Ancak, komisyon toplantılarından bir gün önce yasa taslağının elimize geçmesi suretiyle bu tasarıyı inceleme imkânı bulamadan komisyonlara girdik. Dolayısıyla, bu önergelerimizi komisyonda sunma imkânını bulamamıştık.

Şimdi, 1’inci maddenin ikinci cümlesinde yer alan bir ibarenin çıkarılmasını, bir diğer ibarenin değiştirilmesini ve maddenin sonunda da yeni bir ibarenin eklenmesini öneriyoruz. Şimdi bu önerilerin gerekçelerini arz etmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, maddenin birinci bölümünde “Bölge müdürlüğünce tescili yapılan bu işyerine ait belgeler gerektiğinde iş müfettişlerince incelenir.” ibaresi yazılmaktadır. Şimdi, ülkemizde alt işveren ile asıl işveren arasındaki düzenlemelerde bir sözleşme akdi yapılmadığı için, her zaman mahkemelere konu olan birtakım aksaklıklar var idi. Dolayısıyla, sözleşmelerin yapılmasını olumlu buluyoruz. Ancak, bu alt işveren ile asıl işveren arasındaki birtakım pürüzlerin giderilmesi konusunda, iş müfettişlerinin buradaki ibarede olduğu gibi buranın teftişinde “gerektiğinde” ibaresinin kaldırılmasını öneriyoruz. Neden gerektiğinde? İş müfettişlerinin bu iş yerlerinde daimî bir şekilde denetim yapmaları gerektiğine inanıyoruz. O bakımdan “gerektiğinde” ibaresinin kaldırılmasını önergemizde istiyoruz.

Aynı cümlenin bir altında da yine aynı konuyla ilgili şu ibare yer almaktadır: “Bu rapora karşı tebliğ tarihinden itibaren altı işgünü içinde işverenlerce yetkili iş mahkemesine itiraz edilebilir.” ibaresinde altı günlük sürenin yeterli bir süre olmadığı kanaatindeyiz. Dolayısıyla, yapılacak bir itirazda iş müfettişlerinin hazırlamış olduğu raporu daha iyi ve daha uzun bir zamanda inceleme fırsatı elde edebilmesi için işverenlerce bu sürenin on beş güne çıkartılmasını teklif ediyoruz. Dolayısıyla, bu süre büyüdüğünde, bu yapılan raporlara itiraz süresinin daha olumlu bir süre olduğu kanaatine varıyoruz.

Bunun dışında bir de bu maddenin sonuna bir başka maddenin ilave edilmesini, kanunun ve maddenin daha iyi bir şekilde işleyeceği kanaatine vardığımız için, bu maddenin eklenmesini istiyoruz. O maddede “İşveren asıl işi ile ilgili alt işverenle sözleşme yapamaz.” ibaresinin eklenmesini istiyoruz. Bu ibarenin eklenmesini neden istiyoruz? Şimdi, iş yerlerinde işveren, bizim halk tabiriyle “taşeron” dediğimiz alt firmalara iş vermektedir. Ancak bu alt firmalar işverenin yapmakla yükümlü olduğu işin, kendi işi üzerine verirlerse burada birtakım problemler çıkıyor. Yani işveren alt işverene mesela güvenlik konusunda, mesela mutfak hizmetleri konusunda, mesela temizlik konusunda asıl işi olmayan iş verebilir fakat asıl işi ile ilgili taşeron firmalara verilen işlerden olumlu işlerin çıkmadığını hep beraber görüyor ve bu tür işletmelerdeki pürüzlerin her zaman yaşandığına şahit oluyoruz. Bu bakımdan bu maddeye bu cümlenin de ilave edilmesinin gerekli olduğu kanaatini taşıyoruz.

Bu önerimizin dikkate alınması ve kabul edilmesi dileklerimizle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yunusoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne

224 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve birinci maddesi ile düzenlenen 4857 sayılı İş Kanununun 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında geçen “tebliğ tarihinden itibaren altı işgünü içinde” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “tebliğ tarihinden itibaren beş iş günü içinde” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederim.

 

 

 

Turan Kıratlı

 

 

 

Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutalım?

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun metninde geçen süreyi kısaltmak düşünülmüştür.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Önerge reddedilmiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde dört önerge vardır, geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin altıncı fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Orhan Erdem

Cahit Bağcı

 

Giresun

Konya

Çorum

 

Fatih Öztürk

Mustafa Hamarat

 

 

Samsun

Ordu

 

“Özel sektör işverenlerince bu madde kapsamında çalıştırılan 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabi özürlü sigortalılar ile 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde belirtilen korumalı işyerlerinde çalıştırılan özürlü sigortalıların, aynı Kanunun 72 nci ve 73 üncü maddelerinde sayılan ve 78 inci maddesiyle belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin tamamı, kontenjan fazlası özürlü çalıştıran, yükümlü olmadıkları halde özürlü  çalıştıran işverenlerin bu şekilde çalıştırdıkları her bir özürlü için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin yüzde ellisi Hazinece karşılanır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 30. maddesinin (1.) fıkrasında yer alan “Özel sektör işyerlerinde % 3 özürlü” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve yüzde 1 eski hükümlü” ibaresinin eklenmesini, 6 ncı fıkrasının 1 nci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla

 

Mustafa Kalaycı

Nevzat Korkmaz

Mustafa Enöz

 

Konya

Isparta

Manisa

 

Cemaleddin Uslu

Şenol Bal

 

 

Edirne

İzmir

 

“Şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan kamu görevlileri, er-erbaş, geçici ve gönüllü köy korucularının varsa eşleri, yoksa çocukları veya kardeşlerinden birisini veya malul olup çalışabilir durumda olanları özel sektör iş yerlerinde çalıştıran işverenlerin çalıştırdıkları bu kişilere ait sigorta primi işveren hissesinin tamamı Hazinece karşılanır. Özel sektör iş yerlerinde işverenlerce çalıştırılan ve işçi sayısının en fazla % 2’sine karşılık gelen eski hükümlülerin de sigorta primi işveren hissesinin tamamı Hazinece karşılanır.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

4857 sayılı İş Kanununun, görüşülmekte olan “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın çerçeve 2 nci maddesi ile değişik 30 uncu maddesinin başlığının “Özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırma zorunluluğu” şeklinde, birinci fıkrasında yer alan “yüzde dört özürlü ve yüzde iki eski hükümlü” ibaresinin “yüzde dört özürlü ve yüzde iki eski hükümlü ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesinin (B) fıkrası uyarınca istihdamı zorunlu olan terör mağduru” şeklinde, yedinci fıkrasında yer alan “özürlülerin ve eski hükümlülerin” ibaresinin “özürlü ve eski hükümlüler ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesinin (B) fıkrası uyarınca istihdamı zorunlu olan terör mağdurlarının” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

 

 

Harun Öztürk

 

 

 

İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 2. Maddenin birinci fıkrasının “İşverenler, elli veya daha fazla işçi çalıştırdıkları işyerlerinde yüzde üç oranında engelli, yüzde iki oranında eski hükümlü ve yüzde bir oranında terör mağduru işçiyi beden ve ruhi durumlarına uygun işlerde çalıştırmakla yükümlüdürler. Aynı il sınırları içinde birden fazla işyeri bulunan işverenin bu kapsamda çalıştırmakla yükümlü olduğu işçi sayısı, toplam işçi sayısına göre hesaplanır.” şeklinde değiştirilmesini,

Maddenin altıncı fıkrasında yer alan “Bu madde kapsamında özel sektör işverenlerince” ibaresinden sonra gelmek üzere “sendika üyesi olarak çalıştırılan” ibaresinin eklenmesini,

Maddenin altıncı fıkrasında yer alan “ait işveren hisselerinin tamamı Hazinece karşılanır” ifadesinin “ait işçi ve işveren hisselerinin yarısı Hazinece karşılanır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ufuk Uras

Selahattin Demirtaş

Özdal Üçer

 

İstanbul

Diyarbakır

Van

 

Sırrı Sakık

Bengi Yıldız

 

 

Muş

Batman

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen var mı, yoksa gerekçeyi mi okutayım?

MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Ufuk Uras, buyurunuz. (DTP sıralarından alkışlar)

MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; konuya girmeden önce -dün 1 Mayısla ilgili gensoruda söz hakkı elde edemedim- bir 1 Mayıs mağduru olarak, gensoruyu veren Cumhuriyet Halk Partisine teşekkür etmek isterim partimize yönelik bombalı saldırıyı andıkları için hem de DTP Grubuna teşekkür etmek isterim. Çünkü demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan siyasi partilere yönelik bir saldırı olduğunda gaz bombasıyla, plastik kurşunla saldırı yapılıp sonra kepenk kapatılarak âdeta intikam almak istenildiğinde ve bunlar güvenlik kameralarıyla tespit edildiğinde, yani bir tür suçüstü hâli olduğunda, savcılık vasıtasıyla saldırı belgelendiğinde sessiz kalan partileri bir yana bırakıyorum, ama İktidarın özür dilemek yerine, sorumluları görevden almak yerine, “Ne yapalım polis düdük mü çalsın?” ibaresini dün büyük bir şaşkınlıkla izledim. Polis düdük mü çalar bilmiyorum ama birileri düdük çaldığında bu yüzden etrafınızda hiç kimse kalmamış olabilir. Bu antidemokratik zihniyetin arkasından teneke çalmadıkça demokrasiyi kurumsallaştıramayacağımız gözükmektedir. “Biz yasa dışı örgütlere müdahale ettik.” deyip partimize, hastanelere, sendikalara yönelik müdahaleyi meşru göstermek, demokrasi sınavından yine kalmak anlamına gelir. Bundan sonraki siyasi hayatınızda hakikaten başarılar dilemekten başka elimizden bir şey gelmiyor.

Sayın Ecevit zamanında “Provokasyon var.” dediklerinde Sayın Ecevit nasıl Taksim Meydanı’na çıkıp bunu boşa çıkardıysa 1 Mayısta da liderlerimiz, milletvekillerimiz televizyondan gelişmeleri izlemek yerine bizlere eşlik etselerdi hakikaten durum çok farklı olurdu. Sayın İçişleri Bakanı aradı “Bir daha döneceğim.” dedi ama hâlen geri dönemedi. Çünkü “Ölen olmadı, onur duyuyorum.” diyen İçişleri Bakanımız “nevroz”da 4 yurttaşımız öldürüldüğü zaman nasıl bir duyguya sahipti bilmiyorum. “12 Eylül faşizminin yasalarını değiştirelim.” diyenlerin beş yıldır neden değiştirmedikleri sorusu dün yine yanıtsız kaldı. O yüzden, 1994 Nisanında Tayyip Erdoğan belediye başkanı iken 1 Mayıs alanını, Taksim alanını Bosna mitingine açanların kendine demokrat, kendine Müslüman tavrı yine alanlar konusunda ortaya çıktı.

Sevgili arkadaşlar, 1 Mayısta DİSK’teydim, 1 Mayısta parti binamızdaydım. İngiliz işgali döneminde İstanbul’da 1 Mayıs kutlanırken İngilizler bile halkımıza böyle bir saldırı gerçekleştirmemişlerdi. Ama bu sefer yalanı… (AK Parti sıralarından gürültüler)

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Bu nasıl bir benzetme?

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Ayıp bir şey!

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Evet, İngiliz işgali döneminde İstanbul’da 1 Mayıs kutlandı.

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Bu nasıl bir benzetme?

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Ne ilgisi var?

MEHMET UFUK URAS (Devamla) - Ayıp olan hastanelere saldırmaktır, ayıp olan siyasi partilere…

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Yazıklar olsun!

MEHMET UFUK URAS (Devamla) - …demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan siyasi partilere bombalı saldırı düzenlemek ayıptır efendim.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkan, önerge üzerinde konuşsa bu olmazdı yani.

BAŞKAN – Sayın Uras, lütfen konuya geliniz.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Siyasi partilere yönelik saldırıları kınamadığınız müddetçe bu 1 Mayısın hesabını sizden sormaya devam edeceğiz. Ama yalanı da sürdüremediniz, çünkü bu yalanı, “güvenlik güçleri içeri itildi” yalanını, palavrasını güvenlik kayıtlarıyla tespit ettik. Ama bu görevlileri biz tanımlayamıyorduk. Şimdi, kim itti ise, tanık olarak gösterin, böylece, saldırıyı gerçekleştirenleri tanımlayıp bu yalan beyanlarınızdan dolayı bir kere daha size teşekkür etmek…

BAŞKAN – Sayın Uras, lütfen konunuza geliniz.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Konumuza geliyorum.

Arap atasözü var: “Mülûkun sözü, sözün mülûkudur.” “Egemen sınıfların sözü, sözün egemenidir.” durumu artık süremeyecek arkadaşlar. Hakikaten, burada bir suçüstü hâli vardır. Bunun takipçisi olacağız, istediğiniz kadar kızın, istediğiniz kadar sinirlenin. Bir siyasi partinin il binasına gaz bombasıyla, plastik kurşunlarla saldırmak, sonra “Polis düdük mü çalsın?” demek bir demokrasi ayıbıdır. Bunun takdirini halkımız versin. (CHP ve DTP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

Bir gün gelir, size de demokrasi gerekir arkadaşlar. Bir gün, size saldırı olduğu zaman biz nasıl savunuyorsak, sizin de bizi savunmanız gerekir. Hâlâ yanlışta ısrar etmeniz sizin ayıbınızdır.

Bu arada memlekette olumlu gelişmeler de oluyor. Yüzyıllık geçmişi olan demokratik eğitim örgütlenmesi, bugünlerde Eğitim-Sen kongresiyle yeni bir ivme kazandı.

BAŞKAN – Sayın Uras, lütfen önergenizle ilgili konuşun.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Zaten oraya giriyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Üyelerinin yüzde 47’si kadın olan sendikamız, şimdi ilk defa bir kadın genel başkanıyla, Zübeyde Kılıç’la, yeni bir döneme başladı. Kendilerine başarılar diliyorum.

Efendim, zorunlu istihdam yükümlülükleriyle ilgili düzenleme ciddi toplumsal riskler içermektedir. Eski hükümlü çalıştırma zorunluluğunun ortadan kaldırılması, hükümlülerin ikinci kez cezalandırılması anlamına gelmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözünüzü lütfen tamamlayınız.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Tamamlıyorum.

Böylece, eski hükümlüler işsizlikle, marjinal işlerle ve mafyayla baş başa bırakılmaktadır. Bu düzenleme, hâlen çalışmakta olan eski hükümlüler için ciddi bir işten çıkarma tehdidi anlamına gelmektedir.

Konunun tümünü değil de, dün söz talebi istediğim hâlde gensoruyla ilgili söz hakkı alamadığım için bugün bu konuyu ele almış oldum. Hakikaten, önümüzdeki süreçte demokrasi için, sosyal hukuk devleti için siyasi partilerin eğer demokrasinin vazgeçilmez unsuru olduğunu düşünüyorsak önce tarihimizi bilmeliyiz. Bakın, Birinci Dünya Savaşı’nda, işgal döneminde İstanbul’da 1 Mayıs İşçi Bayramı nasıl kutlanmış, bir inceleyin araştırın, şu gün yaşadığımız rezillikle karşılaştırın…

M. YILMAZ HELVACIOĞLU (Siirt) – Demek ki işgali övüyorsun.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – İngiliz işgali döneminde bile 1 Mayıs kutlanmış. Sizin işgal politikalarınızı eleştiriyorum. Durum bundan ibarettir.

Teşekkür ederim. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Uras.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

4857 sayılı İş Kanununun, görüşülmekte olan “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın çerçeve 2 nci maddesi ile değişik 30 uncu maddesinin başlığının “Özürlü, eski hükümlü ve terör mağduru çalıştırma zorunluluğu” şeklinde, birinci fıkrasında yer alan “yüzde dört özürlü ve yüzde iki eski hükümlü” ibaresinin “yüzde dört özürlü ve yüzde iki eski hükümlü ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesinin (B) fıkrası uyarınca istihdamı zorunlu olan terör mağduru” şeklinde, yedinci fıkrasında yer alan “özürlülerin ve eski hükümlülerin” ibaresinin “özürlü ve eski hükümlüler ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun ek 1 inci maddesinin (B) fıkrası uyarınca istihdamı zorunlu olan terör mağdurlarının” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

 

 

Harun Öztürk

 

 

 

İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım?

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Öztürk. (DSP sıralarından alkışlar)

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarı bu hâliyle yasalaştığı takdirde Hükûmet İşsizlik Sigortası Fonu ve nemasına el atmanın ilk adımını atmaktadır. Bundan böyle fona yeni girecek paralar borçların ödenmesinde kullanılmak yerine GAP’a ve Sosyal Güvenlik Kurumuna aktarılacaktır. Bu durum, fona yeni girişler nemalandırılamadığı için fon gelirlerinin enflasyon karşısında zamanla erimesine yol açacaktır. Bu ise, muhtemel kriz dönemlerinde fonun amacını gerçekleştiremeyecek duruma düşürülmesi demektir. Burada şu denilebilir: Mademki fon mevzuatı fonun muhtemel açıklarının devlet tarafından karşılanacağını öngörmüştür, devletin bugünden fon kaynaklarını kullanmasında ne sakınca olabilir ki? Yukarıda ifade edildiği gibi, yasayla özel mülkiyete el koymak anlamına gelecek olan bu durum, açıkça Anayasa’ya aykırı olacaktır.

Değerli milletvekilleri, peki çözüm ne olabilir? İşsizlik Sigortası Fonu’nun yakın gelecekte bu kadar büyük kaynağa aynı anda ihtiyacı olmayacağı düşüncesinden hareketle, Hazine, fon yönetimiyle oturup, fona olan mevcut borçlarının vadesini uzatabilir, böylece ilave kaynak yaratabilir. Hazine, fondan borç aldığı tutarın bir kısmını borç ödemesinde kullanmak yerine GAP’a aktarabilir. Ancak, aktarılan paranın devletin fona olan borcu olduğu ve bir gün geri döneceği bilinir.

Devletin fona yapmakta olduğu prim oranı, belirlenecek bir süre için düşürülebilir. Tasarıyla getirilen fon gelirlerinin nemasına el koyma işleminin, geçmişte sosyal güvenlik kurumlarının fonlarının kamu bankalarında faizsiz tutulması uygulamasına benzerliğini dikkatlerinize sunmak istiyorum. O günkü uygulamaların ise bizi nereye getirdiği ortadadır.

Yeni kabul edilen Sosyal Güvenlik Yasası’nda da, sosyal güvenlik sistemine düzenli devlet desteği öngördük. Gelecek hükûmetler, bir gün bu paraya da kendi paralarıymış gibi el mi koyacaklar?

Değerli milletvekilleri, tasarının bir bölümünde de, özelleştirme gelirlerinden 2012 yılına kadar GAP’a kaynak aktarılması öngörülmektedir. Borç ödeme yerine özelleştirme gelirlerinin büyüme ve istihdam için GAP’a aktarılması olumlu bir gelişmedir, ancak, enflasyon ve faizlerin arttığı bir dönemde borç ödemelerinde kamuda bir rahatlama sağlanmadan böyle bir yola başvurulması, zaten yükselmekte olan borçlanma maliyetini daha da artıracaktır. Hazine bu olasılıkları inşallah hesaba katmıştır. 2009 ve 2012 yılları arasında kamunun her yıl 2,5 milyar YTL tutarında özelleştirme gelirini nakit fazlası olarak elde edebilmesi de bugünden şüpheli görülmektedir. Böyle bir nakit fazlası gerçekleşmez ise hep birlikte buza yasa hükmü yazmış olmayacak mıyız?

Değerli milletvekilleri, 2008 bütçesi görüşmeleri sırasında, Sayın Maliye Bakanının, kamu yatırımlarının yetersizliği yönündeki eleştirilerimize vermiş olduğu cevapta ifade ettiği “Devlet küçülecek; önemli olan, özel sektörün uygun yatırım yapma ortamını yaratmaktır.” noktasından bugünkü noktaya gelmiş olması da gelişme olarak değerlendirilebilir. Umarız dünyayla birlikte Hükûmet de daha fazla gecikmeden, milletimize daha fazla bedel ödetmeden devletin öneminin artık farkına varır.

Değerli milletvekilleri, Hükûmet GAP’ı gündeme getirmiş iken bölgelerarası gelişmişlik farkını gidermek üzere orta ve uzun vadeli yeni bir kaynak planlaması yapmalıdır diyoruz. Bunu Almanya doğu-batı birleşmesinden sonra yapmıştır. On yıla varan bir süreyle gelirlerin belli bir oranını tamamen Doğu Almanya’daki yatırımlara tahsis etmiştir. Bunu biz de gerçekleştirebiliriz diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayın.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Bunun için ister vergi gelirlerinizin on yıl süreyle belli bir oranını tahsis edin ister belli bir süreyle sınırlı olmak üzere ek koyacağınız bir vergiyi tahsis edin; Hükûmet bu ve benzeri düzenlemeler üzerinde de kafa yormalıdır diyor, tasarının hayırlı olması dileğiyle yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 2 nci maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 30. maddesinin (1.) fıkrasında yer alan “Özel sektör iş yerlerinde % 3 özürlü” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve yüzde 1 eski hükümlü” ibaresinin eklenmesini, 6 ncı fıkrasının 1 nci cümlesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki cümlelerin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

            Saygılarımızla.

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

“Şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan kamu görevlileri, er-erbaş, geçici ve gönüllü köy korucularının varsa eşleri, yoksa çocukları veya kardeşlerinden birisini veya malul olup çalışabilir durumda olanları özel sektör iş yerlerinde çalıştıran işverenlerin çalıştırdıkları bu kişilere ait sigorta primi işveren hissesinin tamamı Hazinece karşılanır. Özel sektör iş yerlerinde işverenlerce çalıştırılan ve işçi sayısının en fazla % 2’sine karşılık gelen eski hükümlülerin de sigorta primi işveren hissesinin tamamı Hazinece karşılanır”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi, bu terör mağdurlarıyla ilgili önergenin önemli bölümü bununla ilgili. Şu anda binde 7 kota var ve açık kontenjan 2.538, yani 2.538 terör mağduru istihdam edilebilecek durumda ama çok şükür ki yok. Şimdi, biz, bu düzenlemeyle yüzde 1’e çıkarıyoruz ki, o zaman, açık kontenjan daha da fazla oluyor. Dolayısıyla bu konuda bir sıkıntı yaşamıyoruz.

Ayrıca, biz, bu maddede, bakın, biraz sonra okunacak önergeyle çok önemli düzenlemeler getiriyoruz. Onunla ilgili bir iki cümle ifade etmek istiyorum. Yüzde 3 özürlü kontenjanın işveren payını hazine ödüyor. Yüzde 3’ün üzerinde kontenjan fazlası çalıştırırsa -özürlü- yüzde 50’sini de yine hazine karşılayacak. Ayrıca, 50 kişinin altında işçi çalıştırıyorsa bir işletme ve özürlü çalıştırıyorsa, bunun da yüzde 50 işveren prim payını hazine karşılayacak. Bu da yetmedi, korumalı iş yerleri var. Bakınız şimdi önergede geliyor. Korumalı iş yerlerinde yüzde 60 özürlü olan ve tümden yüzde 60 özürlüleri çalıştıran iş yerleri bunlar, bunların da işveren payını hazine karşılayacak tümden, biraz sonra gelecek olan önergeyle. Çok önemli bir düzenlemedir, önemli bir maddedir ve özürlülerle ilgili ve zorunlu istihdamla ilgili çok ciddi düzenlemeleri önergeyle tamamlamış oluyoruz.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Önergeye katılmıyoruz.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Bakanım…

BAŞKAN – Kim konuşacak acaba?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Enöz konuşacak ama burada…

Sayın Bakanım, bir hususu arz edebilir miyim? Şimdi, bir moral, motivasyon açısından, kontenjan dolmasın, terör mağduru hiç olmasın; bunu talep etmiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Şandır, önergenizi, lütfen…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet, Sayın Arkadaşımız bunu izah edecek.

BAŞKAN – Sayın Enöz, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 2’nci maddesine bir cümle eklenmesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye ekonomisinde ortaya çıkan veriler her geçen gün kaygıları artırmaktadır. Başta sivil toplum örgütleri olmak üzere değişik kesimler tepkilerini yüksek sesle dile getirmeye başlamışlardır. Vatandaşımızın gelirinin azaldığı, işsizliğin arttığı ve enflasyonun yükseldiği bu süreçte, maalesef, Türkiye ekonomisi derin bir buhranın içine sürüklenerek bir açmazla karşı karşıya kalmaktadır.

Türkiye’de nüfusun çok büyük bir bölümünü oluşturan köylünün, işçinin, memurun, esnafın, emeklinin ve işsizin durumu her geçen gün kötüye gitmektedir.

Sayın milletvekilleri, işsizlik ve istihdam Türkiye’nin öncelikli temel sorunlarından biridir ve kamunun öncülüğünde ele alınıp çözümlenmesi gerekmektedir. Türkiye’nin en acil meselesinin işsizlik olduğunu açıklayan AKP İktidarının izlediği politika, işsizliği giderme, gençlere iş sağlama açısından hiçbir çözüm getirmemiştir. İzlenmekte olan IMF kaynaklı maliye politikasına sosyal bir nitelik ve içerik kazandırma doğrultusunda hiçbir çalışma yapılmamış ve bu politika, insanları işsiz bırakmaya ve gençleri geleceğe yönelik umutları törpülenmiş bir biçimde toplumun dışına itmeye de devam etmektedir. Özellikle okumuş genç işsizliği, toplumun en ağır sorunlarının başında gelmeye devam etmektedir. Özelleştirme politikalarının tutarsızlığı nedeniyle özelleştirme uygulamalarının büyük ölçüde işsizliğe yol açtığı, istihdam artışına katkıda bulunmadığı gözden kaçırılmamalıdır. Hâlbuki özelleştirme uygulamalarının mutlaka sosyal boyutuna dikkat edilmesi gerekmektedir. Japonya, İngiltere, Almanya örneklerine baktığımızda özelleştirmeler sonrası kısa dönemde istihdam güvencesi, orta ve uzun dönemde de istihdam artışına yol açan politikalara ağırlık verildiği görülmektedir.

Değerli milletvekilleri, ekonomimizin bugünkü genel yapısı değerlendirildiğinde durumun giderek ağırlaştığı anlaşılmaktadır. Büyüme yavaşlamıştır ve yavaşlamaya devam etmektedir. Enflasyon hedefleri tutmamakta, Merkez Bankasının güvenilirliği azalmaktadır. İşsizlik, resmî rakamlara göre yüzde 11,3 iken gerçekte yüzde 20 seviyelerine ulaşmıştır. Cari açık rekor kırmakta ve bu açığın finansman maliyeti her geçen gün biraz daha artmaktadır. Türkiye, dünyanın en yüksek reel faizlerini ödeyen ülke durumundadır. Gerek iç ve gerekse dış borçlar tarihin en yüksek seviyelerindedir. Aşırı değerlenen YTL sebebi ile ülke rekabet gücünü kaybetmiştir. Ülke ekonomisi, cumhuriyet kurulduğu günden beri ilk defa bu kadar yüksek oranda yabancı kontrolüne geçmiştir. Ödenemeyen çek ve senet miktarı her geçen gün daha da artmakta ve geleceğe olan umutlar kaybolmaktadır.

Sayın milletvekilleri, verdiğimiz önergeye gelince: Ülkemiz, coğrafi konumu ve stratejik özellikleri sebebiyle dünya coğrafyasında çok önemli bir yerde bulunmaktadır. Ülkemiz üzerinde oynanan oyunlar nedeniyle maalesef terör olayları devam etmektedir, birçok vatan evladımız şehit düşmektedir. Devletimiz, şehitlerimizin yakınlarına bazı haklar tanımıştır ancak şehit veya gazi olan insanlarımızın yakınlarına devlet olarak ne kadar yardımcı olsak azdır diye düşünmekteyim. Önergemiz, şehit olan veya çalışamayacak derecede malul olan kamu görevlileri, er, erbaş, geçici ve gönüllü köy korucularının varsa eşleri, yoksa çocukları veya kardeşlerinden birisini veya malul olup çalışabilir durumda olanları özel sektör iş yerlerinde çalıştıran işverenlerin çalıştırdıkları bu kişilere ait sigorta primi işveren hissesinin tamamının hazinece karşılanmasını içermektedir. Yani işverenlerimizi, mağdur duruma düşmüş vatandaşlarımızın çalıştırılması konusunda teşvik ederek, sosyal devlet olmanın gereğinin yerine getirilmesi hedeflenmektedir. Zaten, özelleştirmeler sonucu kamunun küçüldüğü ve küçülmeye devam ettiği bilindiğinden, önergemizin ehemmiyetinin daha iyi anlaşılması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

MUSTAFA ENÖZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, elimizde bir Bakanlar Kurulu kararımız var, sayısı 2005’e 9077. İsteyen arkadaşlarımız bakabilir. Burada, mevcut durumda, özürlü, eski hükümlü ve terör mağdurlarının yüzde olarak kümülatif toplamı yüzde 12,7’dir. Yani bu yürürlükte olan Bakanlar Kurulu kararımızdır ancak tasarıyla, kümülatifte, özürlü, eski hükümlü ve terör mağdurlarının toplamı yüzde 10’a çekilmektedir. Yani yüzde 2,7’lik bir hak kaybı  söz konusudur. Vermiş olduğumuz önerge bu kaybı giderir nitelikte bir önergedir. O bakımdan, dikkatlerinizi bir defa daha buna çekiyorum.

Son olarak da, bir AKP sözcüsünün, biraz önce çıkan bir arkadaşımızın konuşması karşısında vermiş olduğu cevapta, Milliyetçi Hareket Partisinin, terör ve terörizm üzerinden siyaset yaptığı, şehitlerimizin üzerinden siyaset yaptığı ifadesini reddediyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak tarihimizin hiçbir döneminde şehitlerimizle ilgili herhangi bir siyaset söz konusu olmamıştır. Bunu reddediyoruz.

Önergemizin kabulünü bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Enöz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bundan sonraki oylamada karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Bakacağım.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 30 uncu maddesinin altıncı fıkrasının ilk cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                               Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları        

“Özel sektör işverenlerince bu madde kapsamında çalıştırılan 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa tabi özürlü sigortalılar ile 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Kanunun 14 üncü maddesinde belirtilen korumalı işyerlerinde çalıştırılan özürlü sigortalıların, aynı Kanunun 72 nci ve 73 üncü maddelerinde sayılan ve 78 inci maddesiyle belirlenen prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin tamamı, kontenjan fazlası özürlü çalıştıran, yükümlü olmadıkları halde özürlü  çalıştıran işverenlerin bu şekilde çalıştırdıkları her bir özürlü için prime esas kazanç alt sınırı üzerinden hesaplanan sigorta primine ait işveren hisselerinin yüzde ellisi Hazinece karşılanır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz.

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

İstihdama girişte dezavantajlı gruplar arasında yer alan özürlülere uygulanan prim teşvikinin 1/7/2005 tarihli ve 5378 sayılı Kanun gereği kurulan korumalı işyerlerinde çalıştırılan özürlü sigortalılar için tamamı, kontenjan fazlası özürlü çalıştıran, yükümlü olmadıkları halde özürlü çalıştıran işverenlerin bu şekilde çalıştırdıkları her bir özürlü için yüzde elli oranında uygulanması ve prim teşvikinin kapsamına girecek işveren hissesine isabet eden tutarı belirlemek ve maddeye açıklık kazandırılmak amacıyla düzenleme yapılmaktadır.

BAŞKAN – Karar yetersayısı arayacağım.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum sırasıyla:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 3’üncü maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 78. maddesinde geçen “Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca” ibaresinin yerine “Sağlık Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca müştereken” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Mustafa Kalaycı

Nevzat Korkmaz

Alim Işık

 

Konya

Isparta

Kütahya

 

Cemaleddin Uslu

Şenol Bal

 

 

Edirne

İzmir

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin 8. satırındaki düzenlenmesi ifadesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Sacid Yıldız

Ergün Aydoğan

 

Malatya

İstanbul

Balıkesir

 

Akif Ekici

Canan Arıtman

 

 

Gaziantep

İzmir

 

                       

“Mevsimlik işçilerin sorunlarının takibi”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Aslanoğlu.

Süreniz beş dakika.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; verdiğimiz önerge şuydu: Türkiye’de bir mevsimlik işçi gerçeği var. Bunların sahibi yok. Hiçbir yasada da mevsimlik işçilerle ilgili hiçbir düzenleme yoktur. Artık bunların bir sahibi olsun. Bu insanlar kamyon sırtında. Bu insanlar Türkiye gerçeği arkadaşlar, niye gizliyoruz, niye saklıyoruz? Bu önergeyi vermemin nedeni şu: Artık, mevsimlik işçilere birileri sahip çıksın. Bu insanlar kamyon sırtında, ta Urfa’dan Ordu’ya, Urfa’dan Malatya’ya, traktör sırtında…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Üzüm salkımı gibi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Hiçbir güvenceleri, yani bir nakliye güvenceleri dahi olmayan insanlar bunlar. Artık Türkiye’de birileri, bu insanların çalışma koşullarına ve bu insanların birtakım sorunlarına çözüm bulmalı ve artık, yasanın bir yerine girmeli bu insanlar. Adı var, kendileri yoktur, bundan bahsediyoruz.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Kendileri var, adı yok; yanlış…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yani, bu önergeyi vermemin nedeni budur.

Değerli arkadaşlar, hakikaten, fındıkta, kayısıda, bazı ürünlerde, hatta Ege Bölgesi’nde.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Pamukta…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Pamukta…

Bakın, bu insanlar nereden geliyor, bu insanlar nasıl geliyor, bu insanlar ne yiyor ne içiyor, bunların çalışma koşulu nedir?

Arkadaşlar, tüm aile, belki on aile, yirmi aile kamyon sırtında geliyor, çadır kuruyorlar, çadırda tüpleriyle çayını yapmaya çalışıyorlar. On yaşındaki çocukları dahi, ilkokula giden çocukları dahi kendileriyle birlikte aynı işi yapmaya çalışıyor.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Temelli’de bin çadır var şimdi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Bunların yaşam tarzları bu.

Ben, örneğin Malatya’da, geçen yıl, tıp fakültesinde okuyan bir öğrenci kardeşimin dahi bu işi yaptığını gördüm. Aldığı para ne kadar biliyor musunuz? On üç lira, on üç lira arkadaşlar. En fazla çalışsa orada, süreç bir buçuk aydır. Yani, bölgelerden bölgeye, diyelim ki, hasadın ilk devşirildiği yerden son devşirildiği yere kadar en fazla bir buçuk ay çalışıyor bu insanlar ama yine traktör sırtında memleketlerine geri gidiyorlar. Ordu’ya gidiyorlar, Giresun’a gidiyorlar ve geçen yıl, biliyorsunuz, en az üç dört trafik kazasında 20-25 mevsimlik işçi kardeşimiz öldü.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Onlarcası öldü.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Geçen yıldan bahsediyorum.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Bu sene de öldü.

AYLA AKAT ATA (Batman) – Adıyaman’da 24 kişi öldü.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, değerli arkadaşlarım, mutlaka bunların bir sahibi olmalı. Bunların çalışma koşullarının, bunların her türlü koşullarının belirlenmesi lazım. Bizim dediğimiz bu. Mevsimlik işçiye birileri sahip çıkmalı, devlet sahip çıkmalı; sosyal devletiz biz. Bir kere bunu dikkatlerinize sunuyorum arkadaşlar. Yani bu önergenin nedeni buydu. Dediğimiz sadece şu: Mevsimlik işçilerin de çalışma koşullarını… Orada yönetmelikten bahsediyor.

Gine, Bakanlık bir yönetmelikte en azından bu sene başlasın, birkaç kelimeyle bunların bazı sorunlarına nasıl çözüm… En azından bu sene bunların belli sorunlarına çözüm bulma yönünde bir adım atmış oluruz, bunu söylemek istiyoruz. Tabii, bu, işin birinci etabı. Tabii, bu paketi de bir istihdam paketi diye takdim ediyorsunuz. Bakıyorum, bakıyorum ben biraz kanuna… İşvereni de bilirim, koşullarını da bilirim, tabii, birbirimizi kandırmayalım. Türkiye’de geçici olarak çalışan, örneğin şeker fabrikalarında senede dört ay çalışan insanlar hâlâ çalışıyor, biliyorsunuz. Arkadaşlar, bu insanlar çalışmıyor, çaresiz, biçare bu insanlar ve sosyal güvenliklerinde sadece yılda dört ay yatırdığınız primlerle sosyal güvenlikleri var. Bu insanlar, herhâlde, geçen bir hesapladım, yeni yasaya göre yetmiş yılda emekli olurlar.

Değerli arkadaşlar, bunlar toplumumuzun gerçeği. Malatya Şeker Fabrikası’nda çalışan kardeşlerim telefon ediyor bana. Dört ay çalışıyor arkadaşlar, yılda dört ay, bazen üç ay.

MEVLÜT COŞKUNER (Isparta) – Bize anlatma Mevlüt, oraya anlat.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, peki bunların işi var mı? Arkadaşlar, üç ay çalışıyor. Yılda üç ayda aldıkları para maksimum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

Aldıkları para maksimum… (AK Parti sıralarından gürültüler)

Beyefendi, çok biliyorsanız gelin siz de burada konuşursanız çok mutlu olacağım. Yani, çok biliyorsanız… Ben bildiğimi söylüyorum, siz de bilmiyorsanız sesinizi kesip orada oturacaksınız!

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Sizin kadar kimse bilmez!

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Eğer bilmiyorsanız… Biliyorsanız gelip konuşacaksınız.

Hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 3’üncü maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 78. maddesinde geçen “Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca” ibaresinin yerine “Sağlık Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca müştereken” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Işık efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Işık. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 3’üncü maddesiyle değiştirilen 4857 sayılı İş Kanunu’nun 78’inci maddesinde değişiklik yapılmasını öngören önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Grubum ve şahsım adına hepinize saygılarımı sunuyorum.

Üzerinde konuştuğumuz değişiklik önergesi, tasarının 3’üncü maddesinde yer alan “Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir” ibaresi yerine, “Sağlık Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca müştereken çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.” ibaresinin yazılmasını öngörüyor. Böylece, yapılacak olan düzenlemelerin Sağlık Bakanlığının da aktif katılımıyla yapılması sağlanmış olacaktır çünkü tasarıyla değiştirilen 4857 sayılı Kanun’un “sağlık ve güvenlik tüzük ve yönetmelikleri” başlıklı 78’inci maddesinde “iş sağlığı ve güvenliği yönetmelikleri” başlığı altında –değiştirilmiş başlık bu- diğer birçok düzenlemenin yanında şunlar yer alıyor: İş Kanunu’na tabi iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliği şartlarının belirlenmesi ve gerekli önlemlerin alınması; değişik nedenlerle oluşabilecek iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenmesi; iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili konularda yapılacak risk değerlendirmesi ve benzeri gibi doğrudan Sağlık Bakanlığının sorumluluk ve çalışma alanlarına giren konularda gerekli düzenlemelerin yapılmasına yönelik hükümlere yer verilmiştir. Doğrudan Sağlık Bakanlığını ilgilendiren böyle bir konuda, Sayın Bakanımın neden bu bakanlıkla beraber çalışmayı kabul etmediğini doğrusu anlayamadım. Sayın Bakanımıza soruyorum: Sağlık Bakanlığıyla beraber daha güzel bir düzenlemeyi yapmayı bu millete çok mu görüyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, kamuoyuna istihdam paketi olarak tanıtılan bu yasa tasarısının özünde, SSK işveren priminin 5 puan azaltılarak istihdamın özendirilmesi ve vergi yükünün hafifletilmesine yönelik olumlu düzenlemenin yanında, İşsizlik Sigortası Fonu’nda biriken ve Sayın Bakanın biraz önceki konuşmada açıkladığı gibi, yıl sonunda 38 katrilyon Türk lirasına ulaşması beklenen paranın bir bölümünün GAP bölgesine aktarılması gibi gelecekte birçok tartışmaya yol açacak olumsuz bir düzenleme yatmaktadır. Çünkü, söz konusu fonda biriken bu para, çalışan işçimizin alın terinin de içinde bulunduğu bir paradır. Amacı ne olursa olsun, paranın sahibinin muvafakati olmadan ve geri ödemesini sağlayacak yasal garanti sağlanmadan bu fondan yapılacak aktarmalar, gelecekte, Sayın Bakan başta olmak üzere birçok ilgili bürokratın başına dertler açacaktır. Bu nedenle paranın geri iade edilmesinin garantisi mutlaka sağlanmalıdır. Diğer yandan, GAP’a aktarılacak paranın öncelikle hangi sektör ve yatırımlarda kullanılacağı da belirsizdir. Sektörel öncelikler belirlenmeli ve buna göre mutlaka gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; istihdamın artırılmasının en hızlı ve kolay yolu, hiç şüphesiz ki mevcut yatırımların etkin ve verimli kullanılmasının sağlanması, dolayısıyla da mevcut kapasite kullanım oranı değerlerinin yükseltilmesidir. Bu nedenle, öncelikle mevcut iş yerlerimizin teknoloji yenileme ve işletme sermayesi sorununa çözüm getirilmesi gerekmektedir. Buna ek olarak, 4/C kapsamında çalışanların ve geçici işçilerin çalışmadıkları dönemde fondan yararlanmaları sağlanmalıdır.

KOBİ’lerin çalışması sağlanmalı, günlerce siftah edemeden dükkânını kapatan küçük esnafın kepenk kapatması engellenmelidir.

Kırsal kesimde tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilerimizin üretimine devam etmesi ve doğduğu yerde doyurulmaları sağlanarak şehir merkezlerine göçün önüne geçilmesi gerekmektedir.

İşçi, memur, emekli gibi çalışanlarımızın ücretleri artırılarak piyasadaki para döngüsünün mutlaka devamının sağlanması gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, biraz önce Sayın Bakanımıza sorduğum soruda da ifade ettiğim gibi, teşvik kapsamı içinde yer alan kırk dokuz ilin yatırımcıları bugün perişan durumdadır. Birçok ilde açılmış olan fabrikalar kapatılmak üzeredir. Buna mutlaka acil çözüm bulunması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

ALİM IŞIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; seçim bölgem olan Kütahya ilinin 2000 yılında 657 bin olan toplam nüfusu 2007 yılı sonunda maalesef 583 bine düşmüş ve her yıl 11 bin dolayında vatandaşımız işsizlik nedeniyle bu ilden göç etmiştir.

Yine, yapılan araştırmalarda göç edenlerin yaklaşık yüzde 80’i çalışma yaşına gelmiş ve üniversiteyi bitirmiş gencecik evlatlarımızdır. Bu acı tabloya Hükûmetin acilen çözüm bulup dur demesi gerekmektedir.

Diğer yandan, yine seçim bölgem olan Kütahya’da 2003 yılında kömür dağıtılan 8.300 aile sayısı 2007 yılı sonunda yüzde 100’ü aşkın bir değerle 17.000’e ulaşmıştır.

Benim ilim kömür üreten bir ildir. Bu ildeki manzara bu iken diğer illerimizdeki manzarayı takdirlerinize bırakıyorum.

İstihdam paketi olarak dile getirilen bu yasa tasarısı, yukarıda belirttiğim nedenlerle kapsamlı bir istihdam paketi olmayıp beş buçuk yıldır unutulan GAP bölgesine kaynak aktarma tasarısıdır.

Bu duygu ve düşüncelerle önergemize desteğinizi bekliyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan. (AK Parti sıralarından “Geçti, geçti Sayın Başkan” sesleri)

BAŞKAN – Arayacağım efendim…

3’üncü maddeyi karar yeter sayısı arayarak oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Beş dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.17

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.27

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104’üncü Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

3’üncü maddenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, maddeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Evet, iki dakika süre; elektronik oylama yapacağım.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN - Kabul edenler… (AK Parti sıralarından “Neyi oyluyorsunuz?” sesleri)

Elektronik oylama olarak yapıyorum, “kabul edenler ve etmeyenler” olarak…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Neyi kabul ediyoruz Sayın Başkanım?

BAŞKAN - Oylamayı başlattım efendim. Ret ya da kabul… 3’üncü maddenin oylaması. Kabul eden ya da etmeyen… (AK Parti sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Neyi oyluyoruz?

BAŞKAN – Maddeyi oyluyorum efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, maddeyi oylamanız için kâtip üyelerin… Nasıl oylayacaksınız onu?

BAŞKAN – Hayır, tereddüt olunca elektronik olarak yapabiliyoruz efendim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -  Tereddüt yok ortada. Ama, tereddüdü sordunuz mu arkadaşlara?

BAŞKAN – Tereddüde düşmem yeterli oluyor Sayın Elitaş. Lütfen elektronik olarak kabul ya da ret yazınız.

YAHYA AKMAN (Şanlurfa) – Sayın Başkan, eylemli bir İç Tüzük ihdası!

BAŞKAN – Eylemli Tüzük ihlali nereden çıkmış!

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde iki önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 224 sıra sayılı kanun 4. maddesi 3. fıkrası sonundaki Türk Mimar Müh. Odaları Birliğinin ibaresinden sonra “ilgili sendika ibaresinin” eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Dr. Reşat Doğru

Dr. Hasan Çalış

Mustafa Enöz

 

Tokat

Karabük

Manisa

 

Cemaleddin Uslu

Mehmet Şandır

 

 

Edirne

Mersin

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 4. Maddesinin Tasarıdan tümüyle çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Ufuk Uras

Selahattin Demirtaş

Özdal Üçer

 

İstanbul

Diyarbakır

Van

 

Sırrı Sakık

Bengi Yıldız

 

 

Muş

Batman

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge sahibi önergesi hakkında konuşmak istiyor.

Buyurun Sayın Uras.

Süreniz beş dakika.

MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; şimdi önergeye geçebiliriz.

Tasarının bu maddesiyle, iş yeri dışında kurulu bulunan sağlık ve güvenlik biriminden hizmet alan işverenlerin, doğrudan hizmet alma yönüyle yerine getirilen yükümlülükleri çerçevesinde, ayrıca iş yeri hekimi, mühendis veya teknik personel istihdam etme zorunluluğu ortadan kalkacaktır.

Bu maddede düzenlenen iş sağlığı ve güvenliği uzmanlığı ile belgelendirme işleminin Bakanlık tarafından yapılması Danıştay tarafından eleştirilen bir konudur. Bu konudaki bakanlık yetkisi hukuken tartışmalıdır.

İstihdam artırıcı önlemler kapsamında bu maddeyle yapılan düzenlemeler, özünde işverenlerin sağlık ve güvenlik konularındaki yükümlülüklerini azaltmaya ya da ortadan kaldırmaya yöneliktir. Bu yaklaşımın gerisinde, iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin özelleştirilmesi çabası ve anlayışı yatmaktadır. İşverenlerin doğrudan yükümlülüklerini ortadan kaldıran ve iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini dışarıdan hizmet almaya indirgeyen bir modeli benimseyen bu yaklaşımla, çalışanların sağlık ve güvenliğini sağlamak olanaklı değildir.

İş kazaları ve iş yerlerinde ölüm olayları artarak sürerken işverenlerin iş yerinde hekim bulundurma yükümlülüğünü kaldırarak işletmeleri kurumsallaşmamış, işleyişi ve denetimi tanımlanmamış özel kuruluşlardan hizmet satın almaya yönlendirmek, yaşanacak başka ölümlere çağrı yapmak ve iş sağlığı ve güvenliği konusunu piyasanın insafına terk etmek demektir.

İş kazalarının ağırlıklı olarak yaşandığı küçük işletmelerde, gerçekte piyasa kurallarının acımasız işleyişinden, rekabet üstünlüğü sağlamak için kısıtlanan maliyetlerden kaynaklanan iş sağlığı ve iş yerindeki güvenlik sorunlarını, yine aynı kuralların geçerli olduğu mekanizmalar aracılığıyla çözmek olanaklı değildir. Kâr amacıyla kurulmuş bir özel sağlık ve güvenlik işletmesinde, en yüksek kârlılık için, sağlık ve güvenliği gözden çıkarmaya hazır olarak faaliyet yürütülecektir. Bu tür kuruluşların yükümlülükleri ve denetimleri de belirlenmemiş olduğundan, kamunun gözetim ve sorumluluğunda yürütülmesi gereken bir konu tümüyle sorumsuz bir alana yönlendirilecektir. Bu çerçevede değişiklik öneriyoruz. Zaten bütününe de baktığınızda AKP Hükûmeti tarafından büyük iddialarla ortaya atılan bu paket, işverenlerin zorunlu istihdam yükümlülüklerinin azaltılmasını, iş gücü maliyetlerinin hafifletilmesini ve çalışma koşullarının daha da esnekleştirilmesini hedeflediği için her bir maddede aynı anlayışın iz düşümlerini görüyoruz.

İstihdam paketi, işverenlerin bir dizi sosyal yükümlülüğünün kaldırılmasını ve bir kısım yükümlülüklerin ise kamu kaynaklarından hazine ve İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanmasını öngörüyordu. Bu hâliyle zaten bir istihdam paketi değil, işverenlere kaynak aktarma paketi ile yüz yüze olduğumuz ortadadır. İstihdam paketinde yer alan düzenlemeler yıllardır işveren örgütleri tarafından zaten dile getirilen taleplerdir. İş Yasası’nda yer alan zorunlu istihdam yükümlülüklerinin kaldırılması yıllardır zaten işveren örgütleri tarafından savunulmaktaydı. Tasarı ile bu konudaki taleplerin neredeyse tamamı karşılanmaktadır. Tasarı bir istihdam paketi değil, İş Yasası’nda kalan az sayıdaki koruyucu düzenlemelerin de esnetilmesi ve hazine ve İşsizlik Sigortası Fonu’ndan işverenlere kaynak aktarılması paketi olmuştur. Tasarı, İşsizlik Sigortası Fonu’na devlet katkısını fiilen ortadan kaldırmakta, işsizlik sigortası devlet katkısı işveren desteğine dönüşmektedir.

Tasarıyla, sermayeye yasalarla getirilen sosyal sorumluluklar neredeyse tümüyle ortadan kaldırılmaktadır. Bu maddede de bunun açık bir devamını görüyoruz.

Tasarıyla, sigorta primleri işveren payının 5 puanlık tutarının hazine tarafından karşılanması öngörülmektedir.

Ayrıca, tasarıya göre, işe yeni alınan yeni işçilerin yaş şartı olmaksızın, kadın işçiler için, on sekiz-yirmi dokuz yaş arası işçilerin SSK işveren primleri beş yıl boyunca İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacaktır. Böylece, İşsizlik Sigortası Fonu’ndan işverenlere kaynak aktarılmış olacaktır.

Bu maddeyle, İşsizlik Sigortası Fonu amacı dışında kullanılacak, işçilerin ve işsizlerin parasıyla finanse edilecektir.

İşsizlik Sigortası Fonu’nun yatırımlarda ve işveren sigorta…

BAŞKAN – Sayın Uras, bir saniyenizi rica edeceğim.

Sayın milletvekilleri, lütfen, biraz sakin olabilir misiniz. O kadar çok uğultu var ki konuşmacıyı biraz daha sakin dinlemenizi rica edeceğim.

Buyurunuz Sayın Uras.

MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Teknik bir konu olunca sakin sakin dinliyorsunuz. İsterseniz tekrar 1 Mayısa dönebilirim çünkü biraz önce Sayın AKP’li milletvekilleri tepki gösterdiler. Onları üzdüğüm için üzgünüm ama ben de başımıza gaz bombası atıldığı için, parti binamız bombalandığı için herhâlde size teşekkür edecek hâlde değilim.

Hepinize kolaylıklar diliyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Uras.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 224 sıra sayılı kanun 4. maddesi 3. fıkrası sonundaki Türk Mimar Müh. Odaları Birliğinin” ibaresinden sonra ”ilgili sendika ibaresinin” eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Dr. Reşat Doğru (Tokat) ve arkadaşları

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Ben konuşacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Doğru. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 224 sıra sayılı Tasarı’nın 4’üncü maddesinin 3’üncü fıkrası ile ilgili vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi şahsım ve grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce tüm eczacıların Eczacılar Günü’nü de kutluyorum.

Sanayileşmenin bir sonucu olarak yoğun işçi çalıştıran iş yerlerinde iş kazalarının sayısında ciddi artışlar olmaktadır. Bu durum iş yerlerindeki çalışma koşulları, işçi sağlığı ve iş güvenliği açısından koruyucu önlemleri de gündeme getirmektedir. Çağdaş devlet, sosyal bir hukuk devleti olmak zorunda olduğuna göre öncelikle vatandaşların en kutsal hakkı olan sağlıklı yaşama hakkını güvence altına almak zorundadır. Bu da çalışanlar bakımından çalışma ortamının tüm tehlikelerden uzak olması, iş güvenliğinin sağlanmasını gerektirir.

Bu madde ile bir kurumda çalışan iş hekimi ve diğer personel çalıştığı kurumda da iş yeri hekimi ve elemanı olarak çalışabilir deniyor. Bu, çalışan personele ek bir görev demektir. Ek bir görev verildiğine göre buna uygun ücret de verilmelidir. Bu kanunun bu maddelerinde bu konuya yer verilmemiştir. Zaten hekim camiası çok büyük zorluklarla karşı karşıyadır. Gecesini gündüzüne katan sağlık camiası her türlü risk altında çalışmalarına rağmen, sağlığın tüm sorunlarını üzerlerinde taşıyorlar. Tek sorumlu hemşire, hekim olarak değerlendiriliyor ancak bütün sorumluluğa, riske rağmen, geçim standartları her gün daha da kötüleşiyor.

Değerli milletvekilleri, bu manada hekimler çok büyük sıkıntı içerisindedir. Özellikle büyük şehirlerde çalışan hekim camiasına şöyle bir bakmış olduğumuz zaman geçimleriyle ilgili çok ciddi sorunlarla karşı karşıyadırlar. Asistan gidiyor, işte hastanede veyahut fakülte hastanelerinde çalışmaya başlıyor; evini tutamıyor, çocuğuna bakamıyor, çocuğunu okula gönderemiyor veyahut da çok daha kalitesi düşük olan evlerde kalmak mecburiyetinde oluyor. Herhâlde bizim, bu kanunlarla beraber bu konuları da gündeme getirmek mecburiyetimiz yok mudur? Zaten, özellikle getirilmeye çalışılan sağlıkla ilgili, Sağlık Bakanlığının getirmeye çalıştığı kanunun da şu anda hekimler tarafından farklı bir beklenti içerisinde olduğu görülmektedir. Hekimler şu anda hastanelerden ayrılıp özel sağlık kuruluşlarında çalışma mücadelesi vermeye çalışıp yani bir nebze olsun geçinme mücadelesi veriyorlar. Bakınız, Tokat ilinde bugün, Zile’sinde, Erbaa’sında, Reşadiye’sinde, Niksar’ında, devlet hastanelerinde hekimin kalmadığını, hatta bazı branşlarda tamamen boş olduğunu görüyoruz. Bu, insanlara hizmetin noktasında yani sağlık noktasında çok büyük, ciddi sıkıntıları da beraberinde getirmektedir. Tabii, işçi sağlığı, iş güvenliği görüşülürken bununla beraber sağlık personelinin sorunlarını da herhâlde en yakın bir zamanda gündeme getirir ve yüce Meclisimizde de tartışırız diye düşünüyorum.

Sayın milletvekilleri, işçi sağlığı ve iş güvenliği konularını çok yönlü değerlendirmeliyiz. İş yeri sağlık ve güvenlik birimlerinde görevlendirilecek iş yeri hekimleri, iş güvenliği uzmanları ve diğer personelin çalışma şartları ve haklarının tespitinde kamu çalışanları sendikalarının da görüşleri alınmalıdır diye düşünüyoruz.

Bu maddede, Sağlık Bakanlığı, Türk Tabipler Birliği ve Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin görüşlerinin alınacağı yazılmıştır. Ancak, sağlık çalışanlarının da bir sendikası vardır ve haklarını savunan bir sendikaları vardır. Ayrıca, hekim dışında, diğer çalışan insanların haklarının da reel bir şekilde korunması düşünüldüğü zaman, yani bu noktada da özellikle sendikaların da bu karar verici ortamda veyahut da bu madde içerisinde yer almasını uygun görüyoruz.

İşçi hakları olarak ayrıca, 50 ve üzeri işçi çalıştıran iş yerlerine hekim istihdamı mecburiyeti konması çok gerekli olan bir durumdur. Çünkü, iş hekimleri bu noktada daha önce kazanmış oldukları haklarını kaybederken aynı zamanda da bu insanlara ve işçilerimize verilen bir değerin de sonucu olmalıdır. Yani, biz 50 ve üzerinde işçi çalıştıran iş yerlerinin hepsine daha önceki ortamlarda iş yeri hekimi istihdam ettiriyorduk. İş yeri hekimleri, bir noktada, biraz da farklı ücret almaları noktasında, geçim standartlarının yükseltilmesi noktasında da bu görevi almış durumdaydılar. Biz, işte bu noktada hizmet alımlarını beraberinde getirirken ayrıca tabii buralardaki istihdamı da beraberinde kesmiş oluyoruz.

Değerli milletvekilleri, son yıllarda dünyanın her tarafında insan sağlığına önem verildiği ortamda bu düzenlemenin yapılmış olmasının uygun olmadığı kanaatindeyiz. Biz bunu kaldırıyor ve hizmet alanında bir noktada küçültüyoruz. İşçi sağlığının korunmasında herkese görev düşmektedir. Beslenme düzeninin iyileştirilmesi, fiziki koşulların iyileştirilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayın.

Buyurun.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – …riskli bölgelerin iyice denetlenmesi, rutin muayene yapılması artık dünyanın her tarafında uygulanmaktadır. Bugün birçok sektörde, özellikle tekstil sektörü gibi birçok sektörde akciğer hastalıkları başta olmak üzere meslek hastalıklarıyla karşı karşıyayız ve bazı noktalarda meslek hastalıklarının kanser riskini beraberinde getirmiş olduğu da unutulmamalıdır. Bu durum küçümsenmeyecek şekilde birçok iş kolunda görülmektedir. Bu manada bu durumu da göz ardı etmemek durumundayız. Bundan dolayı iş yeri hekim ve personeline de çok önemli görevler düşmektedir. Bu önergemizin amacı da işçi sağlığı ve çalışanların haklarının daha iyi korunmasıdır ve bu noktada daha iyi hizmet yapılmalıdır.

Bu önergeme desteğinizi bekliyor, yüce Meclisi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Doğru.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 5 inci maddesinde geçen “ile mesleki eğitim almamış işçiler” ibaresinin “ile yaptığı işle ilgili mesleki eğitim almamış işçiler” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla

 

Erkan Akçay

Mustafa Kalaycı

D. Ali Torlak

 

Manisa

Konya

İstanbul

 

Ertuğrul Kumcuoğlu

 

Akif Akkuş

 

Aydın

 

Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Torlak konuşacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Torlak, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesi ile ilgili verdiğimiz önerge hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının işsizliği önlemeyi, istihdam ve verimliliği artırmayı, bu yolla ekonomik ve sosyal kalkınmayı amaçladığı ifade edilmektedir. İşsizlik ülkemizin en temel sorunlarının başında gelmektedir. Ancak, tasarı incelendiğinde, altı yıl boyunca işsizlik konusunda yeterli adımları atmayan Hükûmetin bu tasarıyla göz boyamaya çalıştığını üzülerek görmekteyiz.

Sayın milletvekilleri, Yasa’nın 85’inci maddesinin birinci fıkrasında “çocuklar” ibaresinden sonra eklenen “mesleki eğitim almamış işçiler” ibaresinin önergemizle “yaptığı işle ilgili mesleki eğitim almamış işçiler” olarak değiştirilmesi teklif edilmektedir tarafımızdan. Madde kapsamında on altı yaşını doldurmamış genç işçiler ve çocukların ağır ve tehlikeli işlerde çalıştırılamayacağı belirtilmektedir.

Tasarıyla maddeye “mesleki eğitim” konusu eklenmiştir. Tasarının gerekçesinde “Mesleki eğitim verildiği takdirde eğitimli ve kalifiye işçi çalıştırılması ve iş kazalarının önlenmesi hedeflenmektedir.” deniyor. Önerge sahipleri olarak eklenmesi düşünülen “mesleki eğitim almamış işçiler” ibaresinin de yeterli olmadığını değerlendirmekteyim. Çünkü, ağır ve tehlikeli iş kolları kapsamına giren birçok sektör vardır.

Ağır ve tehlikeli iş kollarının neler olduğu aynı ismi taşıyan yönetmelikte yer almaktadır. Bu yönetmeliğe göre, yüz elli üç farklı ağır ve tehlikeli iş kolu bulunmaktadır. Dolayısıyla, ağır ve tehlikeli iş kolu eğitiminin de iş kollarına göre farklılık göstereceği açıktır. Örneğin, ağır ve tehlikeli iş kolunda suni ipek imalinde hazırlama ve üretme işleri gibi bir iş varken, tersanelerde kaynak yapma gibi birbirleriyle hiç alakası olmayan iş kolları da mevcuttur. Bu nedenle, iş kolları için ayrı ayrı eğitim verilmektedir. Hatta, meslek liselerimizin isimleri bile meslek dalına uygun şekilde farklılık arz etmektedir.

Sayın milletvekilleri, mesleki eğitim işçinin çalışacağı aynı iş kolunda verilmesiyle gerekli ve yükümlü olabilir. Tasarının hazırlanmasında da bu mantık yürütülmüş olabilir, ancak eksik bırakıldığı da ortadadır. Yasaların daha detaylı ve açık nokta bırakılmadan hazırlanmasını sağlamak, tereddütlere engel olmak ve olabilecek yanlış anlamaları önlemek de yasa koyucu olarak yüce Meclisin görevidir. Bu nedenle önergemizin kabul edilmesini bekliyoruz.

Hepimizin çok iyi bildiği gibi bir işi bilerek yapmak, iş verimini artıracağı gibi daha da önemlisi iş kazalarının azalacağı anlamına gelmektedir. Burada söz konusu olan elbette ki mesleki eğitim olacaktır. Ancak bu eğitimin içerisinde sektörel olarak iş güvenliği eğitimi de yer almalıdır. İşçilerimizin iş güvenliği eğitimine daha işe girişte alınması çok önemlidir. Bu eğitimin yasa tasarısıyla getirilen zorunlu mesleki eğitim kapsamında verilmesi en uygun hâl tarzı olacaktır.

Önergeyle tasarıya eklenmesini teklif ettiğimiz “yaptığı işle ilgili mesleki eğitim” kavramının özellikle iş güvenliği konusunda yaşanan sıkıntılara da çözüm olacağını düşünmekteyim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bu arada, günlerdir Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde ilgili açıklamalar yapılıyor. Bu yasa tasarısının tam da bu konuyla ilgili olması nedeniyle, müsaadenizle, bazı düşüncelerimi sektörden gelen bir arkadaşınız olarak sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, sadece tersane değil tüm kazaları, ölümleri kabul etmek mümkün değildir. Bu kazaları önleyecek her türlü tedbiri almak her sektör temsilcisinin görevidir. Bu görev kapsamında yasa koyucu olarak yüce Meclis de üzerine düşeni yapmalıdır. Aslında Tuzla Tersaneler Bölgesi’nde yapılmak istenen, devlet desteği olmadan kendi kendini büyüten bu sektörün önüne engel koyma gayretidir, sektörün yavaşlatılmasıdır, dünyadaki itibarının zedelenmesidir.

Değerli milletvekilleri, AKP Hükûmeti gemi inşa sektörünün büyümesini sağlamak maksadıyla yeni tersaneler kurmak için girişimler yapıldığını her fırsatta dile getirmektedir. Maalesef gecekondu zihniyetiyle yapılan bu girişimler çok da verimli olmayacaktır, çünkü arkasında güçlü bir yan sanayi ve çalışanımızın sosyal tesisi olmayan tersaneler ve tersane bölgelerinde maliyetler çok yüksek olacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

D. ALİ TORLAK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bu durum rekabet edebilirliliği ortadan kaldıracaktır. Tersanelerimizi tamamen olumsuz şartlarda çalışma ortamı gibi göstermekle ülkemizin üreten sektörünü güçsüz kılmaya çalışan anlayışın oyununa gelmemeliyiz. Bu sektör, yani gemi inşa sektörü, korkarım ki tekstil, deri ve tarım gibi sahipsiz bırakılacak ve ekonomik olarak ülkemizde büyük girdiler sağlayacak gemi inşa ve onarım potansiyelini diğer ülkelere bırakacağız. Eğer AKP Hükûmeti bu düşüncesini uygulamaya devam edecekse yeni yatırımcı tersaneleri de ikaz etmek ve yatırımlarından vazgeçmelerini sağlamak görevi olmalıdır.

Bu hassas konuda daha dikkatli davranmamız gerektiğini düşünüyor, bu vesileyle tasarının işverenimize, çalışanımıza ve büyük Türk milletine hayırlı olmasını diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Torlak.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bu önergeyle ilgili, eğer önerge sahibi yaptığı işle değil de çalıştığı işle ilgili bir değişikliği uygun bulurlarsa kabul edebiliriz efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Tamam, çalıştığı işle ilgili…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Peki.

BAŞKAN – Sayın önerge sahibi, kabul ediyor musunuz?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet efendim.

BAŞKAN – Peki.

Yapılan değişiklik üzerine bu önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı kanun tasarısının 6. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini saygılarımızla arz ederiz.

 

 

 

Opr. Dr. Canan Arıtman

 

 

 

İzmir

Madde 6 - 4857 sayılı kanunun 88 inci maddesinde yer alan “hangi şartlar ve usullere uyacakları” ibaresinden sonra gelmek üzere “kadın-erkek toplam çalışan sayısı göz önüne alınarak” ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım son iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri ayrı ayrı okutup birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Şimdi önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Tasarısının 6. Maddesinin Tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 13/05/2008

                       

 

Ufuk Uras

Selahattin Demirtaş

Özdal Üçer

 

İstanbul

Diyarbakır

Van

 

Sırrı Sakık

Bengi Yıldız

 

 

Muş

Batman

 

TBMM Başkanlığına

Görüşmekte olduğumuz 224 sıra sayılı kanun tasarısının 6. maddesinin metinden çıkarılmasını ve sonraki madde numaralarının buna göre düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

                       

 

Hasan Çalış

Cemaleddin Uslu

Mehmet Şandır

 

Karaman

Edirne

Mersin

 

Mustafa Kalaycı

Süleyman L. Yunusoğlu

 

 

Konya

Trabzon

 

BAŞKAN – Komisyon bu iki önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında konuşmak isteyen…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Hasan Çalış konuşacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Çalış, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerime başlarken eczacılarımızın Eczacılar Günü’nü kutluyorum. Kendilerine mutluluk ve başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; önergemiz 4857 sayılı İş Kanunu’nun 88’inci maddesinin, gebe ve emzirenlerin haklarıyla ilgili düzenlemesindeki haksızlığın giderilmesiyle ilgilidir. Biz bu önergemizle 6’ncı maddenin tasarıdan çıkarılmasını ve 88’inci maddenin mevcut hâliyle korunmasını istiyoruz. Çünkü 6’ncı madde çalışanlar açısından önemli bir hak kaybıdır.

Değerli arkadaşlarım, bebeklik döneminde, çocukluk döneminde, gençlik döneminde hatta olgunluk döneminde anne-çocuk ilişkileri ve bu ilişkilerin psikolojik yansımaları, gerçekten ileriki hayat akışında insanların hayatını sürekli etkileyebilmektedir. Bunun için, gerçekten, işverenlerimizin ciddi sıkıntıları var. İşverenlerimiz zor şartlar altında ülkemizin kalkınması için, üretim için, istihdam için mücadele ediyorlar. Bu taleplerin yerine getirilmesi için çaba gösterilmesini takdir ediyoruz. Ancak bu talepleri yerine getirirken, bebek ve annenin hakkına karşı hassas davranılmamasına katılamıyoruz.

Değerli arkadaşlar, bir iş yerinde gerçekten bir emzirme odası düzenlenmesi, ufak bir kreş düzenlenmesi çok büyük bir yük değildir. Düşünün ki, dışarıdan hizmet alımı yoluyla veya ortak bir birim kullanma yoluyla bu ihtiyacı giderme yolunu seçtik. İnanın ki uygulamada, çalışanların izin almasında, çalışanların bu haklarını kullanmasında bu ciddi problemleri getirecektir.

Aslında bu yasayla çalışanların aleyhine gerçekten 2’nci maddede, 4’üncü maddede, 6’ncı maddede ve 19’uncu maddede hak kayıpları vardır. Aslında 6’ncı madde ile 1’inci maddeyi düzgün ilişkilendirirsek, görülür ki 1’inci madde çalışanların sendikal haklarının ve sosyal haklarının ellerinden alınmasının en önemli tuzağıdır değerli arkadaşlarım. Çünkü -sendikacı arkadaşlarım var bu salonda- 49 rakamının, 150 rakamının, 500 rakamının sosyal haklar ve sendikal haklar anlamında ne anlama geldiğini pekâlâ bilirler. Bunu özellikle not etmek istiyorum, bunun üzerinde özellikle durmak istiyorum değerli arkadaşlarım.

Değerli arkadaşlar, bunların içerisinde 13 ve 19’uncu maddeler özellikle önemlidir. Niye önemlidir? Çünkü işsiz kalanlar, çünkü senenin dört ayında, beş ayında çalışıp arkasındaki zaman içerisinde işsiz kalanlar acaba bu İşsizlik Fonu yoluyla çoluk çocuğumun rızkını sağlayabilir miyim ümidini taşımaktadır. Özelleştirme mağdurları da buralara ümit bağlamaktadır, ama biz bu ümidi nereye kullanıyoruz? İşçinin haklı taleplerinin karşılanmasına kullanıyoruz. Biz bu ümidi nereye kullanıyoruz? Türkiye Cumhuriyeti’nin prestij projesi, ülkemizin kalkınması için gerçekten önemli bir proje olan GAP’ın bitirilmesi yolunda kullanmaya çalışıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HASAN ÇALIŞ (Devamla) – Sayın Bakanım, değerli arkadaşlarım; gerçekten bu tasarının geneline baktığımız zaman ne görüyoruz? Geneline baktığımız zaman, işte altı yıla yakın bir zaman geçmiş, işverenlerimizin sıkıntılarını gidermek adına bir şey yapılamamış, Güneydoğu Anadolu Projesi’yle de ilgili olarak ciddi bir çalışma yapılamamış, böyle bir sıkıntıyı gidermek için belediye seçimleri öncesinde, yerel seçimler öncesinde bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Çalıştığımız, yaptığımız, attığımız adım doğru, ama işçinin hakkının, işçinin umudunun, çalışanların “Acaba yarın sıkıntı çekmez miyim?” dediği umudunun gasbedilmesi, fonun içinin boşaltılması, fonun çalışamaz hâle getirilmesi haksız bir uygulamadır.

Onun için bu önergemize sizlerden destek istiyoruz. 6’ncı maddenin tasarıdan çıkarılmasını istiyoruz.

Saygılarımı arz ediyorum, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalış.

Aynı mahiyetteki diğer önergenin gerekçesini okutuyorum.

Gerekçe:

Bu madde ile emzirme odaları ve kreş kurma zorunluluğu ortadan kaldırılarak bu hizmetlerin taşeron şirketlere devri öngörülmektedir. Böylece işverenlerin sosyal sorumluluklarının azaltılması hedeflenmektedir. Emzirme odası ve kreşlerin işyerlerinin dışına çıkması anlamına gelebilecek bu uygulama kadın işçilerin çalışmalarını zorlaştırıcı niteliktedir. İşverenlerin kreş açma yükümlülüğünü kaldıran bu düzenleme ile getirilen herhangi bir kreşte hizmet satın alma ile işyeri ortamında sağlanacak bir hizmetin çalışan kadın için aynı nitelikte olmayacağı açıktır.

Bu konudaki düzenlemenin, kadın istihdamının artırılması amacı ile çelişmeyecek bir gerçeklik temelinde kurgulanması gereklidir. Kadınların, çocuklarının bakım güçlüğünden kaygı duyarak iş yaşamından çekilmelerine neden olacak karmaşık çözümler aramak yerine, en yakın ve olası uygulamayı sürdürmek bu amacın gerçekleşmesini sağlayacaktır.

BAŞKAN – İki önergeyi birden oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı kanun tasarısının 6’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini saygılarımızla arz ederiz.

 

 

 

Opr. Dr. Canan Arıtman

 

 

 

İzmir

Madde 6: 4857 sayılı kanunun 88 inci maddesinde yer alan “hangi şartlar ve usullere uyacakları” ibaresinden sonra gelmek üzere “kadın-erkek toplam çalışan sayısı göz önüne alınarak” ibaresi eklenmiştir.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önergeniz hakkında konuşmak istiyorsunuz.

Buyurunuz Sayın Arıtman. (CHP sıralarından alkışlar)

CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; işveren, maliyet artışlarına neden olduğundan, bir emzirme odası açmamak için 100’üncü kadın işçiyi, bir yurt açmamak için de 150’nci kadın işçiyi işe almamaktadır. Kadın zaten iş yaşamında her zaman, en son işe alınan ve en önce işten çıkarılan konumdadır. Kadınlar sadece cinsiyetleri nedeniyle iş yaşamında büyük bir ayrımcılığa, eşitsizliğe ve hak ihlallerine maruz kalmaktadırlar. Tüm dünyada kadın istihdamı artarken bizde düşüyor. İstihdamdaki kadın sayısı son on yıl içinde tüm dünyada 200 milyon kadın olarak artmıştır. Doğu Asya ülkelerinde bile kadın istihdam oranı yüzde 65 iken, bizde ancak yüzde 22’dir ve biz, bu oranla, otuz OECD ülkesi arasında en kötü durumdayız. AB ülkeleri ortalaması yüzde 56 olup AB’nin Lizbon Stratejisi hedefi kadın istihdamını 2010’da yüzde 60’a çıkarmak ve 2025’te de yüzde 65’te stabil hâle getirmektir. Biz, AB hedeflerinin çok gerisindeyiz. Türkiye'nin AB’nin 2010 hedefine ulaşması için kadın istihdamında yüzde 150’lik bir artışı sağlaması gerekir.

Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü raporlarına göre, Türkiye kadın istihdamı açısından 54 ülke arasında 53’üncü sıradadır. Kadın işsizliği erkeklerden fazladır, iş gücüne dâhil olmayanların dörtte 3’ü kadındır, tarım sektörü hariç tutulduğunda ve eksik istihdam da hesaplandığında, kadınlarda işsizlik oranı yüzde 25’tir. Tüm bu rakamlar, Türkiye'de kadınların acıklı durumunu gözler önüne sermektedir.

Son bir yıl içerisinde 237 bin çalışan kadın ev kadını olmak durumunda kaldı. Ev kadını olmak, Hükûmet tarafından teşvik edilen bir politikadır. Kadınlarımız, bizzat Başbakan tarafından “En az 3 çocuk doğurun.” denerek eve yollanmaktadır.

Çalışma hakkı, kadının en temel insan haklarından biridir. Çalışma yaşamı, ülkemizde, cinsiyet eşitsizliğinin, ayrımcılığın en ağır biçimde yaşandığı alanlardan biridir. Kadının iş yaşamına katılımının önünde bir dizi engel vardır, en önemli faktör geleneksel cinsiyete dayalı iş bölümü ve erkek egemen yapıdır.

Kadına verilen rol ve görev ev işleri, çocuk, yaşlı, hasta bakımıdır. Bu bakım hizmetleri için kamusal destek kurumlarının yeterli olmaması, özel sektörde kreş ve emzirme odalarının işveren için ek maliyet getirmesi nedeniyle kadın işçi sayısının hep yasal hudutların altında tutulmasına neden olmakta, bu da kadını çalışma yaşamının dışında bırakmaktadır. Analık görevini yerine getiren kadının mağdur olmaması için ortaya çıkan yükü tüm topluma paylaştıran kamusal politikalar gereklidir. Destek kurumları, yerel yönetimler ve SHÇEK tarafından yaygın olarak hizmete sokulmalıdır. Özel sektörde ise süt odaları ve kreş açılması için işverenlere vergi muafiyetleri gibi teşvikler getirilmelidir. Süt odası ve kreş açılması için kadın işçi sayısına bağımlı kalınmamalı, kadın-erkek tüm çalışanlar için değerlendirilerek uygulanmalıdır. Çocuk bakımı, kadın ve erkeğin birlikte paylaşması gereken bir sorumluluktur. Bu nedenle iş yerindeki kadın işçi sayısı değil toplam çalışan sayısı göz önüne alınarak yasal düzenlemeler yapılmalıdır ki “Kadın istihdamını artırabilecek bir şeyler yaptık.” diyebilelim.

Avrupa Komisyonunun 2006-2010 yol haritasının öncelik alanları, iş gücü piyasasında kadın-erkek farklılığının giderilmesi, kadın ve erkeğin iş ve aile hayatındaki sorumluluklarının dengelenmesi, cinsiyet eşitliği politikalarının desteklenmesi ve yasal düzenlemelerin etkili şekilde uygulanmasıdır. Avrupa’nın hedefleri bizim de hedeflerimiz olmalıdır. Kadınların insana yaraşır, üretken ve ücretli istihdama erişiminin sağlanması, onların ekonomik özgürlüğünü, eşitliğini, güçlenmesini sağlayarak toplum olarak da sosyoekonomik gelişimimizi, çağdaşlaşmamızı ve sürdürülebilir kalkınmamızı sağlayacaktır. Kadınlara iş yaşamında eşit fırsatlar, eşit zeminler tanınması, salt bir hak olmanın ötesinde, aynı zamanda aklın da gereğidir.

1 Mayısta işçisine, vatandaşına, turistlere bile orantısız güç kullanan, acımasızca coplayan, yere düşmüş kadını bile tekmeleyen bir anlayışın işçiden ve kadından yana olduğuna hiç kimseyi inandıramazsınız. Ayrıca, AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Mir Fırat’ın, “AKP’nin kadınları feminist ideolojinin kölesi olmayacaklardır.” şeklindeki beyanatı da İktidarın kadına bakış açısını göstermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayın.

Buyurunuz.

CANAN ARITMAN (Devamla) – Zaten bu konuda, önce, feminizmin ne olduğu konusunda bir bilgisizlik söz konusudur. Onun için anlatalım: Feminist ideoloji, kadın-erkek eşitliği ve kadının insan hakları için verilen mücadeledir. İnsan hakları savunucularını aşağılamak, “AKP’nin kadınları” diyerek bu partide siyaset yapan hanımefendileri bir mal gibi AKP’nin mülkiyeti altında göstermek…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan…

CANAN ARITMAN (Devamla) – …ve “köle” kelimesiyle ortaya çıkan bilinç altındaki bu…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, konuşmacı lütfen sözcüklerini düzeltsin!

BAŞKAN – Sayın Arıtman…

CANAN ARITMAN (Devamla) – ...kadına bu korkunç bakış açısı, en büyük sorun alanıdır, problem buradadır. (AK Parti sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, hanımefendi sözcüklerini düzeltsin!

BAŞKAN – Söz vereceğim size.

CANAN ARITMAN (Devamla) – Kadına bu bakış açısı değişmediği sürece yapılan yasal düzenlemelerin yaşama geçmesi mümkün değildir.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sana da bu yakışır!

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Arıtman.

ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – Sayın Başkan, hiç kimse bir milletvekiline “mal” diyemez!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Konuşmacı biraz önce… (AK Parti sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA ALABOYUN (Aksaray) – Sözünü geri alsın!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Arkadaşlar bir dakika…

BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurunuz, bir dakika söz veriyorum size.

NECAT BİRİNCİ (İstanbul) – Sözünü geri alsın! Söz vermekle olmaz!

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sen yine meydana çıktın ha! Sen yine arlanmadın ha! Otur oraya! (AK Parti sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sen meydana çıkma, sen sus! Sen meydana çıkma!

BAŞKAN – Sakin olun sayın milletvekilleri.

Buyurunuz Sayın Elitaş.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş, İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın, konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, biraz önce burada önergeyle ilgili konuşan Sayın Milletvekilim, Adalet ve Kalkınma Partisindeki hanımefendi milletvekillerini, kendisinin de herhâlde tasvip etmediği bir yakıştırmayla karşı karşıya kaldı...

CANAN ARITMAN (İzmir) – Ben söylemiyorum, Genel Başkan Yardımcınız söylüyor.

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Özellikle Adalet ve Kalkınma Partisindeki hanımefendi milletvekillerini “mal” gibi değerlendirmek, bir hanımefendiye yakıştıramadığım bir ifadedir.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Sizin Genel Başkan Yardımcınız söylemiştir! (AK Parti sıralarından gürültüler)

MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Eğer kendileri, kendi partilerinde kendisini mal gibi görüyorlarsa ona bizim diyecek bir şeyimiz yoktur! (AK Parti sıralarından alkışlar)

CANAN ARITMAN (İzmir) – Kardeşim, hiç alakası yok!

MEHMET EMİN EKMEN (Batman) – Sen mal mısın da “mal” diyorsun?

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Elitaş.

EGEMEN BAĞIŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, özür dilesin!

V.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

 GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

B) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı; Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekili ile Şanlıurfa Milletvekili Ramazan Başak’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/570, 2/227, 2/228) (S. Sayısı: 224) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

Otuz dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 19.10

 

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 19.55

BAŞKAN: Başkan Vekili Şükran Güldal MUMCU

KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 104’üncü Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

7’nci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı yasa tasarısının 7. maddesinin sonuna gelmek üzere aşağıdaki ifadenin eklenmesini arz ederiz.

Saygılarımızla.

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Abdullah Özer

Canan Arıtman

 

Malatya

Bursa

İzmir

 

Ali Rıza Öztürk

Akif Ekici

 

 

Mersin

Gaziantep

 

Madde 7: “İşyerlerinin teşvik kanunu kapsamında olup olmadığı ayrıca dikkate alınır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurunuz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biliyorsunuz geçen dönem önce otuz altı il teşvik kapsamına alındığı zaman teşvik kapsamına alınmayan illerin milletvekilleri çok üzüldü. Amacı neydi bu Yasa’nın? Hakkâri’de, Şırnak’ta, Tunceli’de, Ardahan’da, Iğdır’da, özellikle bu bölgelerimizde istihdam yaratmaktı. Yasa’nın esas getiriliş amacı, burada takdim edilirken “Bu bölgelerimizde büyük istihdam doğacak, orada işsiz kalmayacak, bacalar tütecek.” denildi. Bir tane baca tütmedi. Burada günlerce söyledik. “5084 sayılı Yasa Türkiye’de sorunu çözmez, bu Yasa istihdam yaratmaz.” dememize rağmen birkaç ilin dışında hiçbir ile faydası olmadı. Daha sonra on iki il geldi -on iki ilede yine ilave iller geldi- ne oldu? Bursa’dan, Gaziantep’ten, Denizli’den, bazı illerimizden bazı yatırımlar teşvikli illere gitti, o iller boşaldı. Gaziantep ekonomisinde istihdam yaratmak yerine çok büyük sorun yarattı.

Şimdi, devlet bir söz vermiştir. Bu Teşvik Yasası beş yıllıktı arkadaşlar. Yani 2007 yılında teşvik alan bir iş yeri 2012 yılına kadar beş yıl devam edecekti ve verilen sözler, beş yıl devam edecekti, devlet sözüydü. Devlet sözünü yerine getirir arkadaşlar. Beş yıl…

Şimdi, 2007 yılında yatırıma başladı, bir yıllık yatırım süresi var, 2008’de üretime geçti bir iş yeri, bu sene başında getirilen… Bu sene işverenler şunu söylediler: Bir, sigorta indirimi. İki, gelir vergisi işveren hissesi indirimi, gelir vergisi stopaj indirimi.

Arkadaşlar, devlet bir söz verdiyse yerine getirir veya bunun önlemini alır. İşverenler de buna göre planlayarak, programlayarak istihdam yaratmak için bir şekilde teşvikten yararlanarak işletmeyi kurdular. 2007’de teşvik alıp yatırımı bitiren bir işletme 2008’de işletmeye geçti. Hemen ilk karşılaştığı konu, bir asgari geçim indirimi getirildi, bir kere işverenlerden gelir vergisi stopajı indirimi artık cebinden çıkmaya başladı.

Arkadaşlar, yatırımcıya söz verdiniz, dediniz ki: Gelir vergisi stopajını ben ödeyeceğim. Ama Asgari Geçim İndirimi Yasası nedeniyle stopaj yapacak gelir vergisi olmadığı için bu sefer o miktarı işveren işçiye kendisi ödemek zorunda kalıyor. Dikkatinizi çekerim, söz verilen, Teşvik Yasası’nda devlet sözünü geri almıştır. İşverene demiştir ki: Ben ödeyeceğim. Ha, işveren şu anda kendisi ödüyor.

Bu paket de bir “istihdam paketi” adında değil mi arkadaşlar? Bir kere, devlet sözünü yerine getirsin. Bu insanlara verdiği ne kadarlık bir teşvik priminden yararlanacağı sözünü yerine getirsin ve şu anda işverenler maalesef, üzülerek söylüyorum, işçilerin asgari geçim indiriminden dolayı ödenecek primi işçilere kendileri ödemiyor ve işçiler korkusundan, ekmeksiz kalma korkusundan “benim asgari geçim indirimi primim işveren tarafından verilmiyor” demiyor arkadaşlar. Dikkatinize sunuyorum. Onun için, 5084 sayılı Teşvik Yasası uyarınca hakikaten insanların hakkını verelim. Teşvik süresi sonuna kadar devletin sözünü yerine getirmesi lazım arkadaşlar, devlet sözüdür.

Diğer bir konu, yine, bu Yasa’nın 20’nci maddesinde -uyarıyorum sizi- on dokuz-yirmi dokuz yaş ve kadınlarla ilgili belirli teşvikler getiriliyor. Arkadaşlar, göreceksiniz, belirli bir süre sonra, işverenler tarafından, yirmi dokuz yaşın üstündeki insanlar işten çıkarılacak. Uyarıyorum sizi! Niye? Bu Yasa uyarınca istihdam teşvikinden yararlanmak için on dokuz-yirmi dokuz yaşı kapsadığı için önemli sorunlar doğacak arkadaşlar. Bir kez daha uyarıyorum.

Ayrıca, 5084 sayılı Yasa uyarınca sistem dışında kalan, kırk sekiz ilin dışında kalan iller hiç üzülmesin. Çünkü Teşvik Yasası uyarınca…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

…baca tütecek illerin hiçbirinde… -birkaç il hariç, o da taşıma iller oldu, yani Denizli’den, Antep’ten, Bursa’dan- onun dışında hiçbir ilde, bugün, Tunceli’de, Hakkâri’de, Şırnak’ta bir tek baca tütmedi. Onun için, yeni bir teşvik yasası, bu ülkeye katma değer üretecek, bu ülkenin değerine değer katacak yeni bir teşvik yasası çıkarılamadığı takdirde, arkadaşlar bunun vebali hepimizde. Bu ülke hepimizin ama bu saçma sapan bir teşvik yasasıyla değil, adam gibi bir teşvik yasasıyla… Teşvik edilecek iller dışında, Türkiye’nin katma değer yaratan ürünleri teşvik edilerek tüm ülkeyi kucaklamak zorundadır bu teşvik yasası. Ben, bir kez daha, işverenlere verdiğiniz, 5084 sayılı Yasa’yla verdiğiniz sözü yerine getirmenizi istiyorum. Bu Yasa’yla da, ileride, yirmi dokuz yaşın üzerinde bir sürü insan işinden olacaktır. Bilgilerinize sunuyorum.

Saygılar hepinize. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Aslanoğlu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde önerge yoktur.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9. maddesinin sonuna “idari para cezaları her yıl enflasyon oranında güncellenir” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Kemal Cengiz

Nevzat Korkmaz

Hasan Çalış

 

Çanakkale

Isparta

Karaman

 

Mustafa Kalaycı

Şenol Bal

 

 

Konya

İzmir

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi yeniden değerlendirme oranı çerçevesinde zaten güncelleniyor. Onun için katılamıyoruz. Yani olan şeyi yasaya yazmak doğru olmaz düşüncesiyle katılamıyoruz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Güncellenmeyen cezalar zaman içerisinde caydırıcı olmaktan çıkıyor. Bunu önleme amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 10 uncu maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 108 inci maddesinin sonunda yer alan “(d) bendindeki” ibaresinin “(h) bendindeki” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Cahit Bağcı

Orhan Erdem

 

Giresun

Çorum

Konya

 

Mustafa Hamarat

Fatih Öztürk

 

 

Ordu

Samsun

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge sahibi konuşacak mı gerekçeyi mi okutayım?

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Görüşülmekte olan Kanun Tasarısında 4857 sayılı İş Kanununun, 90 ıncı maddesine aykırı davrananlar için aynı Kanunun 108 inci maddesinde yer alan idari para cezası miktarı için 4904 sayılı Kanunun 20 nci maddesinin (d) bendine atıf yapmaktadır. Ancak, İş Kanununun 90 ıncı maddesinde yer alan “izin almaksızın iş ve işçi bulmaya aracılık fiili” görüşülmekte olan Kanun Tasarısının 23 üncü maddesinin (h) bendinde ele alındığından, düzenlemeye ihtiyaç duyulmuştur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde şimdi bir yeni önerge gelmiştir. Gruplara dağıtamadık, onu okutuyoruz:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 11 inci maddesi ile değiştirilen 4857 sayılı Kanunun 111 inci maddesinin Ticaretten sayılan işlerin sayıldığı üçüncü fıkrasının (b) bendindeki “Bankacılık gibi para tadavülü” ibaresinin “Bankacılık ve finans sektörü” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mustafa Elitaş

Mehmet Yüksel

Orhan Erdem

 

Kayseri

Denizli

Konya

 

Ertekin Çolak

Kerem Altun

 

 

Artvin

Van

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, muhalefet parti yetkililerine teşekkür ediyorum. Teknik bir düzenleme, bu teknik bir değişiklik. Onun için, katılıyoruz. Yerinde bir değişiklik oldu, teşekkür ediyorum muhalefete.

BAŞKAN – Önerge sahibi konuşacak mı, gerekçeyi mi okutuyorum?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Ticaretten sayılan işler arasında sayılan (b) bendinin anlaşılır hale getirilmesi ve sektördeki mevcut uygulama ile uygunluk sağlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda, 11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 11’inci madde kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde önerge yoktur.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 12’nci madde kabul edilmiştir.

13’üncü madde üzerinde üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın çerçeve 13’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

 

 

Harun Öztürk

 

 

 

İzmir

“Madde 13-25/8/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 46 ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, bu maddenin son fıkrasında yer alan “Geçici 1 inci maddesinde” ibaresi “Ek 1 inci, Ek 2 nci ve Geçici 1 inci maddelerinde” şeklinde değiştirilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 13 ncü maddesinin 1’nci fıkrasında geçen “Geçici 6’ncı ve Geçici 7’inci” İbarelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Mustafa Kalaycı

Nevzat Korkmaz

Beytullah Asil

 

Konya

Isparta

Eskişehir

 

Emin Haluk Ayhan

Şenol Bal

 

 

Denizli

İzmir

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 13. Maddesinin Tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. 13/05/2008

 

Ufuk Uras

Selahattin Demirtaş

Özdal Uçer

 

İstanbul

Diyarbakır

Van

 

Bengi Yıldız

Sırrı Sakık

 

 

Batman

Muş

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bu değişiklik ile işsizlik sigortası kanununun 46. Maddesinde yer alan “Sigortalıların işsiz kalmaları halinde” ifadesi çıkartılmakta ve işsizlik sigortasının amacı dışında kullanılmasına olanak sağlanmaktadır. Bu madde ile daha sonraki maddelerde yer alan işsizlik sigortası fonlarından işverenlere kaynak sağlanmasına yönelik hükümlere zemin hazırlanmaktadır. Bu nedenle 13. Madde ile 4447 sayılı yasanın 46. Maddesinde yapılmak istenen değişiklik tasarıdan çıkarılmalıdır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul et-meyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım son iki önerge aynı mahiyette-dir. Önergeleri ayrı okutup, birlikte işleme alacağım, istemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Buyurunuz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın 13’üncü maddesinin çerçevesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

 

 

Harun Öztürk

 

 

 

İzmir

“Madde 13- 25/08/1999 tarihli ve 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanununun 46’ncı maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, bu maddenin son fıkrasında yer alan “Geçici 1’inci maddesinde” ibaresi “Ek 1 inci, Ek 2 nci ve Geçici 1’inci maddelerinde” şeklinde değiştirilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 13’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında geçen “Geçici 6’ncı ve geçici 7’nci” ibarelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                                                                        Mustafa Kalaycı (Konya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon iki önergeye de katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim katılmıyoruz. Zaten bu fonun amaçlarını bu düzenlemeyle gerçekleştiriyoruz. Dolayısıyla bir hukuksuzluk söz konusu değil.

BAŞKAN – Önerge sahipleri konuşacaklar mı?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Beytullah Asil konuşacaklar.

BAŞKAN – Sayın Asil, buyurunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz insanı çalışmak istiyor, iş bulamıyor, çalışmakta olanlar da sıklıkla işsiz kalıyor. Bu gerçekten hareketle, Türkiye 1952 yılında işsizlik sigortası sistemini konuşmaya başlıyor. Bizde 1952 yılında tartışılmaya başlanan, işini kaybedenlere belli bir süreyle maddi destek sağlama anlayışına dayanan işsizlik sigortası 1911 yılında İngiltere’de, 1919’da İtalya’da, 1920 yılında Belçika’da, 1921’de Lüksemburg’ta, 1924’te İsveç’te,1927 yılında da Almanya’da uygulanmaya başlıyor. Avrupa ülkelerinde 10’lu, 20’li yıllarda uygulanmasına başlanan işsizlik sigortası kanunu, ülkemizde 25/8/1999 tarihinde çıkartılan Yasa’yla uygulama alanı buluyor.

Kanun çıkartılırken kanun koyucu fonda birikimin oluşması, fon kaynaklarının güçlü hâle gelmesi, bu suretle de, olaya fonun uzun süreli sağlam temellere oturtulması gayesiyle ihtiyatla yaklaşmış, fondan yararlanma koşullarını ağırlaştırmış, fona ulaşma imkânını zorlaştırmıştır. Bugün amaç hasıl olmuş, nisan sonu itibarıyla İşsizlik Sigortası Fonu’nda 33,4 milyar yeni Türk lirası birikmiştir.

Değerli milletvekilleri, 25/8/1999 tarihinde kabul edilen İşsizlik Sigortası Kanunu, kabul edilirken çalışanlarımıza vaat edilen fonun belli bir büyüklüğe ulaşmasından ve sağlam temellere oturtulmasından sonra fondan yararlanma koşullarının hafifletileceği, fona ulaşma imkânının kolaylaştırılacağı, fonun ödeme şartlarının mevcut düzenlemelere göre gerçekçi hâle getirileceği ve işsizlik yardımıyla birlikte uygulanacağı vaatlerinin hayata geçirilmesini beklerken, 2008 yılına münhasır olmak üzere fonun nema gelirlerinden 1 milyar 300 milyon yeni Türk lirasını; 2009 ve 2012 yılında da fonun nema gelirlerinin 1/4’ünü öncelikle Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındakiler olmak kaydıyla yatırım alanlarında kullanılmak üzere ilgili idare bütçesine gelir kaydetmeye, bunun yasal dayanağını oluşturmak üzere Kanun’un amaç ve kapsamını düzenleyen 46’ncı maddesini yasanın özüne ve ruhuna aykırı olarak değiştirmeye çalışıyoruz. Buna ne hakkımız var değerli milletvekilleri?

Hükûmet, kendisine emanet edilen bu fonu istediği gibi kullanamaz. Bu fonu amacı dışında kullanmak hukuk dışılıktır, siyasi ahlaka da yakışmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, devlet yabancı fonların faiz gelirleri üzerinden vergi almazken, devlet bu fonun gelirleri üzerinden son iki yıldır vergisini almaktadır. Dünyanın en pahalı mazotunu, dünyanın en pahalı benzinini biz kullanmıyor muyuz? Avrupa, mazotu, benzini ortalama 2,40 YTL’den deposuna koyarken, biz 3,25 yeni Türk lirasından depomuzu doldurmuyor muyuz? Bu eziyete niçin katlanıyoruz? Hükûmetin koyduğu çok yüksek akaryakıt tüketim vergisini ödemek için. Dünyada dolaylı vergilerin en yüksek olduğu ülkelerin üst sıralarında değil miyiz? Gelirimiz dünya ortalamasının çok altındayken bu kadar yüksek vergileri niçin ödüyoruz? Devletimiz Güneydoğu Anadolu Projesi ve benzeri altyapı yatırımlarını yapabilsin diye. Ama son altı yılda ödenen vergiler amacına uygun kullanılmamış, özelleştirme gelirleri yatırımlara aktarılmamıştır.

Değerli milletvekilleri, bu madde niçin değiştiriliyor biliyor musunuz? Yaklaşan mahallî idareler seçimleri öncesinde, Hükûmetin seçim yatırımlarına aradığı kaynağı bulmak için. Bunun sonucu, yatırımlara kaynak aktaracağız bahanesiyle, İşsizlik Sigortası Fonu’nun içinin boşaltılmasına zemin hazırlanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen, sözlerinizi tamamlayınız.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – Yüce Meclisin, işçinin ve işverenin alın terleri, güzel insanlarımızın ödediği vergilerle oluşturulan bu fonun kaynaklarının amacı dışında kullanılmasına izin verecek bu iyi niyetli olmayan yasal düzenlemeye imkân vermeyeceğini umuyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Asil.

Sayın Öztürk, buyurunuz.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Bu önergemle ilgili olarak sadece gerekçenin okutulmasıyla yetinmeyi amaçlamıştım, ancak Sayın Bakanın sözünü ettiği ve fondan kullanılan paralara ne şekilde karşılık ödeneceği konusunda bir önergeleri olduğunu ifade etti ve o önergeyi gördükten sonra tekrar söz alma ihtiyacı duydum.

Sayın Bakan, biraz önce önergelere katılıp katılmadığı kendisine sorulduğunda “Buna katılmamız mümkün değil, fonun amaçlarını gerçekleştiren bu iki maddedir; dolayısıyla çıkarılırsa bunun anlamı yok.” dedi. Fonun değil, yasanın amacını gerçekleştirecek iki maddeydi, herhâlde dili sürçtü.

Şimdi, eğer sözünü edeceğim önerge yüce heyetinize sunulacak ise, o önergede, fondan aktarılacak paralarla gerçekleştirilecek yatırımların gelirleri ile varlık satışlarından elde edilecek gelirlerin, Yüksek Planlama Kurulu tarafından belirlenecek orana tekabül edecek kısmının fona ödeneceği ve fona ödenecek miktarın da hiçbir şekilde fondan alınan tutarı geçemeyeceği yönünde bir önerge huzurunuza gelecek.

Şimdi, eleştiriler üzerine, sözde “fondan kullanılacak tutarlara faiz benzeri bir ödeme yapıyoruz” şeklinde bir… Bağışlayın beni, göz boyaması şeklinde nitelendirebiliriz. Çünkü değerli milletvekilleri, huzurunuza gelecek önergede, “fon, borç verdiği parayı geri alacak mı?” diye sorunuz. Öyle bir ifade yok. Ödeneceği ifade edilen nemanın fona ne zaman ödeneceğini sorunuz. Bununla ilgili bir düzenleme yok; yirmi, otuz, kırk, elli bilemiyoruz. Fonun bildi bir şey var: Kaç yıl sonra belli değil ama verdiği para kadar tutarı bir gün geri alabileceğini biliyor. Yani fonun bilebildiği bu. Peki, fon ana parasını nasıl alacak? Belli değil. Hesap eleştirileri bu önergeyle karşılanmaya çalışılıyor, ancak bu önergeyle bir düzenleme yapılmış olsa dahi bu yasanın ilgili hükümlerinin Anayasa’ya aykırılığı ne yazık ki ortadan kalkmış olmayacaktır. Çünkü Hükûmet fona diyor ki: “Yaz tahtaya al haftaya.” ama ne zaman geleceği belli olmayan bir haftaya!

Yüce heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Öztürk.

Aynı mahiyetteki bu iki önergeyi birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, gelen tasarının hükûmet metninde, madde 12 madde 2 yazılmış; madde 13 de madde 3 yazılmış. Bu maddi hata düzeltilsin efendim.

BAŞKAN – Dikkate alınacak herhâlde.

14’üncü madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Çerçeve 14’üncü maddesi ile değiştirilen 4447 sayılı Kanunun 48’inci maddesinin 7’nci fıkrasının ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci cümlelerinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Mustafa Kalaycı

Nevzat Korkmaz

Şenol Bal

 

Konya

Isparta

İzmir

 

Cemaleddin Uslu

 

Muharrem Varlı

 

Edirne

 

Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Şenol Bal konuşacak efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar)

ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın çerçeve 14’üncü maddesi ile değiştirilen 4447 sayılı Kanun’un 48’inci maddesinin yedinci fıkrasına eklenen ikinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci cümlelerin metinden çıkarılması hususunda verdiğimiz değişiklik önergesi üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle hepinizi saygılarımla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, birçok konuda olduğu gibi, istihdam yaratmak üzere ortaya konulduğu ifade edilen bu kanun tasarısının büyük kısmı yine illüzyonlardan ibaret. Bu tasarıyla işsizliğe çözüm bulunamayacağı, kayıt dışılığı kayıt altına almanın mümkün olamayacağı ortadadır. İşsizlik her geçen gün artmaktadır sayın milletvekilleri. Resmî rakamlara göre 2,5 milyon, gayriresmî rakamlara göre de en az 5 milyon olduğu görülmektedir. Devlet İstatistik Enstitüsünün verilerine göre, 24 milyona yaklaşan toplam istihdamın yüzde 55,4’ü kayıt dışıdır. Oranın yüzde 70-72’sini kadınlar meydana getiriyor. Her 10 kadından yalnız 2’si istihdam edilebiliyor. İstihdama katılma oranı her yıl düşerek yüzde 22’lere dayandı. Tarımda 1 milyon kadının istihdam edilebilirliğinin ortadan kalktığını biraz önce Sayın Bakan ifade ettiler. İşsiz kalan kadınların ya kayıt dışılığa ya da işsiz kalarak yardım paketlerine muhtaç kaldığı acı gerçeğiyle karşı karşıyayız. Altı yıldır kadınlara nasıl iş imkânı yarattınız da işverenin emzirme odası, kreş açma zorunluluğunu sorunlar arasında değerlendirebiliyorsunuz? Kurumsal çocuk bakımını yaygınlaştıracak yaptırımı olan ayrı önlemler alınmazsa zaten istihdamda zorluk yaşayan kadınların iş gücüne katılımı daha da olumsuz etkilenecektir.

Sayın milletvekilleri, aile yapımızdaki son yıllarda tahribatın en önemli nedeni ekonomik sıkıntılardır. Aile artık problem çözemez hâle gelmiştir. Aile reisinin herhangi bir nedenle işinden olmasının psikolojik sonuçlarının aile bireyleri üzerindeki depresyonun sonuçları -büyük kesim- ailede yaşanmaktadır. Ülkede hem sosyal hem ekonomik kriz ve çözülmeler  birlikte yaşanmaktadır. Bunun sonucu da çok vahimdir.

Sayın milletvekilleri, bu tasarıyla Hükûmet  İşsizlik Sigortası Fonu gelirlerinin bir kısmını faizsiz ve geri ödememek üzere, GAP’a yapılacak yatırımlara, kadın ve genç istihdamı için teşvik -işverenler lehine- sigortasız işsizlere eğitim ve danışmanlık hizmetlerine aktarmak isteniliyor. Bu konular  Hükûmetin kaynak yaratarak zaten yapması gereken konulardı altı yıldır. Nisan 2008 sonu itibarıyla fonda biriken bu para 33,4 milyar -biraz önce Sayın Bakan yine ifade ettiler- yıl sonunda 38 milyar olacak; buna mı göz dikildi?

Kayıt dışılık her geçen gün artmaktadır. Bunun en önemli sebeplerinden biri Hükûmetin uyguladığı ekonomik politikaların da kayıt dışı olmasıdır. Çünkü politik ve ekonomik ortamı düzenleyen hukuki ve bürokratik yapı, kayıt dışı istihdamın boyutunu doğrudan etkilemektedir. 57’nci Hükûmette Milliyetçi Hareket Partisinin büyük gayretleriyle çıkarılan İşsizlik Sigortası Kanunu sigortalı işsizler için işsizliğin zararlarını giderici bir özelliğe sahip bir sosyal sigorta programıdır. İşsizlik sigortasının iyi işlemesi iş güvencesinin de sağlanmasını gerektirir. Türkiye İş Kurumunun kuruluş amacı olan ve tüm işsizlerin eğitim ve danışmanlık hizmetleri giderlerinin sosyal devlet anlayışına uygun olarak genel bütçede yer alması ve önemli bir yere sahip olması gerekirken, İşsizlik Sigortası Fonu kaynakları kullanılarak karşılanmak istenmektedir. Bu paranın önemli bir kısmı zaten devlet tahvili ve hazine bonosu olarak değerlendirilmektedir.

İşsizlerin biriken paralarından, zaten işsizlik sigortası olarak düzenlenen bir fon ile hazine finanse ediliyor. Altı yıldır istihdam ve yatırım yaratmak için hiçbir tedbir alınmadığı ortadadır. Tüm millî stratejik değerlerin yok pahasına satıldığı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

Buyurun.

ŞENOL BAL (Devamla) – …yabancı sermayenin sadece para kazandığı bir ekonomiden kim memnun değerli milletvekilleri? İşçiler mi memnun? Memurlar mı? Çiftçiler mi? Esnaf mı? Evet, memnun olan bir kesim var, belli bir yandaş grubu var, AB ülkeleri var, okyanus ötesi var, neoliberaller var. Ama insanımız mutlu değil.

Altı yıldır iktidar olarak millî kaynakları tüketmeyi, mali yapımızı yok etmeyi sergilediniz, sıra İşsizlik Sigortası Fonu’nun kaynaklarını tüketmeye geldi. İktidarda kaldığınız sürece bu kötü ekonomik gidişatın sonucunda sigortalılar için emniyet supabı olabilecek bir kaynağı tüketmeye, yok etmeye hazırlanıyorsunuz. İktidar olarak kaynak yaratmadan, cumhuriyetin tüm kazanımlarını, kaynaklarını yok edenler olarak tarihe geçeceksiniz.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Bal.

Buyurun Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Bu madde çok önemli bir madde. Tabii, önergede de Sayın Milletvekilimiz bu oranın, İşsizlik Fonu’ndan eğitim için ayrılacak oranın yüzde 30’dan yüzde 40’a çıkarılmasını istiyor. Yani bir yanlışlık olmaması için şu açıklamayı yapma ihtiyacı duydum: Şimdi, şu andaki uygulamada, çalışırken işsiz kalan ve işsizlik ödeneği hak edenlere İŞKUR eğitim verebiliyor. Oysa, bu düzenlemeyle bundan sonra İŞKUR’a kayıtlı kaç kişi varsa bunların tümüne eğitim verme imkânımız doğacak. Bu derece kapsam tüm kayıtlılara genişliyor. Birincisi bu.

İkincisi, ikinci önemli düzenleme şu: Devletin yüzde 1 katkı payı var İşsizlik Fonu’na. Bu, devletin katkısı yılda 900 trilyon civarında yapıyor. Bunun yüzde 30’unu biz eğitim için, mesleki eğitim için aktif iş gücü programlarında kullanacağız. Takriben yüzde 30’u ne yapıyor? 270 trilyon lira. Mesleki eğitim aktif iş gücü programları için seksen bir ilde aktif bir şekilde kullanacağız.

Bu yüzde 30 oranını ihtiyaç duyulursa yüzde 50’ye çıkarma yetkisini de Bakanlar Kuruluna veriyoruz. Baktık ki yüzde 30 yeterli değil, yılda 270 trilyon lira, bunu yüzde 50’ye kadar çıkarma, yani 450 trilyon liralık bir ödeneği mesleki eğitim için ayırma, aktif iş gücü programları için ayırma imkânını getiriyoruz.

Son derece önemli bir düzenlemedir. İnanıyorum ki işsizliğin, insanları vasıflı hâle getirerek belini kırma imkânını elde etmiş olacağız.

Bu açıklama için Sayın Başkanım çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

ŞENOL BAL (İzmir) – Efendim öyle değil.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ŞENOL BAL (İzmir) – Efendim, bir dakika…

BAŞKAN – Sayın Bal…

ŞENOL BAL (İzmir) – Sayın Başkan söz istiyorum.

Bizim söylediğimiz bu değil Sayın Bakan.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Ben size cevap olsun diye söylemedim, bir açıklama yaptım.

ŞENOL BAL (İzmir) – Bir açıklama yaptınız ama bizim önergemiz bu değil.

BAŞKAN – Evet… Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

15’inci madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 15 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Hüseyin Tanrıverdi

Asım Aykan

 

Giresun

Manisa

Trabzon

 

Ömer Faruk Öz

Mustafa Ünal

 

 

Malatya

Karabük

 

Madde 15- 4447 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin başlığı ve birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, üçüncü fıkrasında yer alan “İlk işsizlik ödeneği ödemesi ise ödeneğe hak kazanılan tarihi izleyen ayın sonunda yapılır.” cümlesi “İlk işsizlik ödeneği ödemesi ise ödeneğe hak kazanılan tarihi izleyen ayın sonuna kadar yapılır.” şeklinde değiştirilmiş ve fıkranın sonuna “Ölen sigortalı işsizlere ait fazla ödemeler geri tahsil edilmez.” cümlesi eklenmiştir.

“İşsizlik ödeneğinin; miktarı, ödeme süreleri ve zamanı ile sigorta primleri”

“Günlük işsizlik ödeneği, sigortalının son dört aylık prime esas kazançları dikkate alınarak hesaplanan günlük ortalama brüt kazancının yüzde kırkıdır. Bu şekilde hesaplanan işsizlik ödeneği miktarı, 4857 sayılı İş Kanununun 39 uncu maddesine göre on altı yaşından büyük işçiler için uygulanan aylık asgari ücretin brüt tutarının yüzde seksenini geçemez.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz  Sayın Başkanım.

 BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun Tasarısında işsizlik ödeneğinin miktarında yapılan artış yaklaşık yüzde kırk gibi bir orana tekabül etmekte olup, artışın daha makul bir seviyede tutulması ve işsizlik ödeneğinin cazip hale getirilmemesi amacıyla değişiklik yapılmakta,

İşsizlik ödeneği almak üzere Kurumumuza müracaat eden işsizlere, ilk işsizlik ödeneği ödemesi mevcut düzenleme nedeniyle müracaatlarını takip eden ayın sonunda yapılmaktadır. İşini kaybetmiş bu kişilerin işsizlik ödeneğini hak ettikleri Kurum tarafından tespit edilse dahi, Kanundan kaynakla-nan zorunluluk nedeniyle 60 gün gibi süreler boyunca işsizlik ödeneğinin ödenmesini beklemektedirler. Yapılan düzenlemeyle işini kaybedenlere, işsiz kalınan tarihten itibaren, en kısa sürede işsizlik ödeneği ödenebilmesine olanak sağlanmakta,

Ayrıca, ölen sigortalı işsizlere fazladan yapılan işsizlik ödeneği ödemelerinin geri tahsil edilmeyeceği hükmü getirilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 15’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

16’ncı madde üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 16’ncı maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Mehmet Günal

Nevzat Korkmaz

Mustafa Kalaycı

 

Antalya

Isparta

Konya

 

Alim Işık

Cemaleddin Uslu

Hüseyin Yıldız

 

Kütahya

Edirne

Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Hüseyin Yıldız konuşacak efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Yıldız. (MHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 16’ncı maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, daha düne kadar başta Sayın Başbakanımız, bakanlarımız ve diğer AKP yetkilileri ihracattan, tarımdan, turizmden, ücretlilerden ve toplumun diğer kesimlerinden bahsederken, 57’nci Hükûmet ve 2002 yılını baz alarak karşılaştırmalar yapıyor ve kendi üslubunuzla “Nereden nereye geldik.” diyordunuz. İstihdamı artırdığınızı… “İstihdam artmamış olsaydı ihracat artar mı?” diye soruyor, “Enflasyon düşer mi?” diyordunuz. “Tarımda bu kadar büyüme mümkün olabilir mi?” diyordunuz. Bunları, bütün televizyon ekranlarında “Ulusa Sesleniş” programlarında hep beraber izledik.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak sizleri uyarıyor, durumun böyle olmadığını, tedbirler almanız gerektiğini, aksi hâlde zaten kötü durumda olan toplumun her kesimini daha da kötüye götüreceğinizi söylüyor ve sizleri uyarıyorduk. Uyguladığınız yanlış ekonomik politikalar nedeniyle artan işsizlik, ekonomik kalkınmayı olumsuz yönde etkilemiş, üretim azalmış, sosyal problemler artmış, yoksulluk en yüksek seviyelerine ulaşmıştır. Hükûmetin aylardır çözüm olarak ortaya koyduğu, adına “istihdam paketi” dediğiniz iş kanunlarıyla ilgili düzenleme de, istihdam kapasitesini artıracak, yeni iş alanları yaratacak, iş piyasasında üretimi ve ihracatı artıracak düzenlemeler olmaktan çok uzaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkeyi de ülke ekonomisini de ülke siyasetini de Meclisteki çalışmalarınız gibi yönetiyorsunuz. Meclisi, var olan siyasi çoğunluğunuzla keyfî yönetiyorsunuz. Salı günü neyi görüşeceğimizi, hangi kanunu görüşeceğimizi bilememekteyiz. Getirdiğiniz ve görüşeceğimiz kanunu, muhataplarıyla hiçbir araştırma yapamadan gündeme taşımaktasınız, görüşmeye açmaktasınız. Yarın, bu hafta, gelecek hafta neyi görüşeceğimizi bilmeyen bir Meclis ancak AKP çoğunlukta olduğu bir Meclis olmaktadır.

Yürürlük tarihleri ileri tarihlerde olan bir kanun tasarısını niçin baskın hâle getirirsiniz anlamakta zorluk çekmekteyiz. Acaba, kanun tasarısının içinde bizim göremediğimiz, sizlerin gizlediği bir konu mu var? Onun için mi araştırmamıza zaman bırakmıyorsunuz? Yoksa, bize gösterdiğiniz güç gösterisinden zevk mi alıyorsunuz? Bu durumda, yine, şehir içi trafiğinde 180 kilometre hızla gidiyorsunuz. Devlet sorumluluğu taşımadan, gereği yokken konuşuyorsunuz. Anayasa’ya tosluyorsunuz, ülkeye zarar veriyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, ekonomide rasgele ya da Avrupa Birliği, Amerika Birleşik Devletleri’nin istekleriyle uygulamalar yapıyor, ekonomide duvara tosluyorsunuz, ülkeye yine zarar veriyorsunuz, suçu da dünyadaki ekonomik gelişmelere yüklüyorsunuz. Yargı reformu yasa tasarısını yüksek yargı mensuplarıyla paylaşmadan Brüksel müfettişlerine sunuyorsunuz, ülkemizi küçük düşürüyorsunuz, zarar veriyorsunuz. Bu getirdiğiniz kanun tasarısının istihdama katkısının olmayacağını siz de biliyorsunuz. Sadece, cumhuriyetimizin kazanımlarını “özelleştirme” adı altında terk ettiğiniz küresel güçlere kâr ve sermaye katkısı sağlıyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bir şeyi çok iyi beceriyorsunuz, tabii ki bu işlerle ilgisi olmayan değerli milletvekillerimi de tenzih ederek söylüyorum: Başta Başbakan ve bakanlarınız olmak üzere, çocuklarınızın kendi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kendi ekonominizi bildik yollarla çok iyi yönetiyor, istihdamınızı ve servetinizi artırmayı, onu da savunmayı ustaca beceriyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, bundan önce özelleştirdiğiniz ülkemizin en büyük sanayi tesislerinde, işçi istihdam eden tesislerimizde yüzde 10 kurumlar vergisini indirerek istihdamı artıracağınızı ifade ettiniz. Ama öyle olmadı, ülkemizde istihdam ve işsizlik büyük bir problem. Bu indireceğiniz sigorta primindeki 5 puanla mı işsizliği önleyecek, istihdamı artıracaksınız?

Bunun böyle olmadığını ifade ediyor, bunun sonuçlarının -inşallah- ülkemize katkı vermesini diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Yıldız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Maddede karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır.

17’nci madde üzerinde önerge yoktur.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 17’nci madde kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde önerge yoktur.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 18 ’inci madde kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde üç önerge vardır, sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın 19’uncu maddesi ile 4447 sayılı Kanuna eklenen geçici 6’ncı maddenin (a) bendinde yer alan “Kaydedilen bu tutarlar, Yüksek Planlama Kurulu kararına göre öncelikle Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamındakiler olmak kaydıyla yatırım alanlarında kullanılmak üzere,” ibaresinden hemen sonra “yasal faizleri ile geri ödenmek koşuluyla” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

 

 

Şevket Köse

 

 

 

Adıyaman

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19 uncu maddesi ile 4447 sayılı Kanuna eklenen geçici 6 ncı madde aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Geçici Madde 6- a) 2008 yılına münhasır olmak üzere, Fonun mevcut nema gelirlerinden 1.300.000.000 YTL'lik kısım Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda kullanılmak üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2008 yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir.

b) 2009-2012 yıllarında Fon tarafından tahsil edilecek nema gelirlerinin dörtte biri, ilgili yıl genel bütçelerinin (B) işaretli cetvelinde bütçe gelir tahmini olarak yer alır. İlgili yıl bütçeleri hazırlanırken Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımların finansmanı için ilgili idare bütçelerine bu gelir tahmini karşılığı kadar ödenek öngörülür. Bu gelirler, Fon tarafından tahsil edilen ayı izleyen ayın 15'ine kadar Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve yılı genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir.

c) Bu madde kapsamında aktarılacak kaynakla gerçekleştirilecek yatırımlardan elde edilecek getiriler ile varlık satışlarından elde edilecek gelirlerin Yüksek Planlama Kurulunca belirlenecek oranı, kullanılan kaynak tutarını aşmamak kaydıyla Fon'a aktarılır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken belirlenir.”

 

Nurettin Canikli

Cahit Bağcı

Orhan Erdem

 

Giresun

Çorum

Konya

 

Mustafa Hamarat

Fatih Öztürk

 

 

Ordu

Samsun

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 19’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Mustafa Kalaycı

Nevzat Korkmaz

E. Haluk Ayhan

 

Konya

Isparta

Denizli

 

Şenol Bal

Beytullah Asil

 

 

İzmir

Eskişehir

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Kim konuşacak?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Emin Haluk Ayhan konuşacak efendim.

BAŞKAN – Sayın Ayhan, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

EMİN HALUK AYHAN (Denizli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 19’uncu maddesinin tasarı metninden çıkarılmasıyla ilgili önergeye ilişkin olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Maddeyle 2008-2012 yıllarında İşsizlik Sigortası Fonu’nun nema gelirlerinin bir kısmının genel bütçeye aktarılması ve bu gelirlerin öncelikle Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındakiler olmak kaydıyla yatırım alanlarında kullanılması için ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanlığına yetki verilmektedir.

Bilindiği üzere İşsizlik Sigortası Fonu 4447 sayılı Kanun’un gerektirdiği görev ve hizmetler için mali kaynak sağlamak, piyasa şartlarında kaynakları değerlendirmek, kanunun öngördüğü ödemelerde bulunmak üzere bu Kanun’un 53’üncü maddesiyle kurulmuştur.

Bu fon, kurum yönetim kurulunun kararları çerçevesinde işletilmekte ve yönetilmektedir.

Fonun gelirleri, işsizlik sigortası primleri, bu primlerin değerlendirilmesinden elde edilen kazanç ve iratlar, fonun açık vermesi durumunda devletçe sağlanacak katkılardan, bu Kanun gereğince sigortalı ve işverenlerden alınacak ceza, gecikme zammı ve faizlerden, diğer gelir ve kazançlar ile bağışlardan oluşmaktadır.

Fonun giderleri ise, sigortalı işsizlere verilen ödeneklerden, hastalık ve analık sigortası primlerinden, meslek geliştirme, edindirme ve yetiştirme eğitimi giderlerinden, işsizlik sigortası hizmetlerinin yerine getirilmesi için yönetim kurulunun onayı üzerine kurum tarafından yapılan giderler ile hizmet binası kiralanması, satın alınması, bilgisayar, bilgisayar yazılım ve donatım alım giderlerinden oluşmaktadır.

Görüldüğü üzere, işsizlik sigortası primlerinin değerlendirilmesinden elde edilen kazanç ve iratların, yani, bu maddede konu edilen nemaların başta doğrudan sigortalı işsizlere verilen ödenekler için olmak üzere, fonun Kanun’da sayılan giderleri için harcanması gerekirken, bu nemalar bütçeye aktarılarak yatırımlar için kullandırılmak istenmektedir. Bu, 4447 sayılı Kanun’un amacına uygun değildir. Kaldı ki, aynı Kanun’da “Bu fon bütçe kapsamı dışında olup, gelirlerinden hiçbir şekilde kesinti yapılamaz ve genel bütçeye gelir kaydedilemez.” hükmü yer almaktadır. Buna rağmen, maddeyle yapılan düzenleme işsizlerimizin haklarını ellerinden almak anlamına gelmektedir.

Diğer taraftan, 2008 yılı içinde fon nema gelirlerinden bir kısmının genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilmesi ve Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındakiler olmak kaydıyla yatırım alanlarında kullanılmak üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydedilmesi, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun özel gelirleri düzenleyen 39’uncu maddesinde istisna getirmektedir. Yine, 5018 sayılı Kanun’un 13’üncü maddesinde geçen bütçe ilkelerinden birisi, belirli gelirlerin belirli giderlere tahsis edilmemesidir. Bu nedenle, yapılan düzenleme 5018 sayılı Kanun’un ilke ve hükümlerine ters düşmektedir. Yatırımlar için ihtiyaç duyulan kaynağın, bu şekilde, fon nema gelirlerinden almak yerine bütçe gelirlerinden, sağlam kaynaklar bulmak suretiyle temin edilmesi gerektiği açıktır. Bu şekilde kaynak bulmak yerine, işsizin hakkı olan nemayı bütçe giderlerinde kullanmak kolaycılıktır ve bir vebal gerektirir. Ancak vebal altına girmek iktidar grubunda yer alan arkadaşlarımızın tekrar düşünmelerini gerektirmektedir.

“Sosyal güvenlik sisteminde açık var.” diye sosyal güvenlik yasalarıyla emekli aylıklarını düşüren zihniyet istihdam paketiyle işverenlerin sigorta primlerini işsizlere ödetiyor. Fondaki para emanet para. İşçi “Bu parayı al emanette tut.” diyor, birileri ona ihanet ediyor. Bu emanet, fondan alınan para geri ödenecek mi, bu para şimdi nerede, onun yerine ne koyacaksınız?

Şimdi, fonun kaynakları hazine aracılığıyla değerlendiriliyor. Peki, bu kadar kaynağı piyasadan sağlayıp piyasanın işleyişini etkilemeyecek mi?

Hükûmet kanunla istihdam yaratacağını ümit ediyor ve buna inanıyorsa aldanıyor. Çünkü piyasa bu işin belirleyicisidir. Aksi hâlde her gün kanun çıkarırdınız, istihdam sorunlarını da çözerdiniz. Bunu beş senedir niye yapmadınız?

Bu duygu ve düşünceyle hepinizi saygıyla selamlıyorum, önergemize destek verilmesini yüce heyetinizin takdirlerine sunuyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Ayhan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 19 uncu maddesi ile 4447 sayılı Kanuna eklenen geçici 6 ncı madde aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Geçici Madde 6- a) 2008 yılına münhasır olmak üzere, Fonun mevcut nema gelirlerinden 1.300.000.000 YTL'lik kısım Fon tarafından Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve genel bütçenin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir. Kaydedilen bu tutarları, Yüksek Planlama Kurulu kararına istinaden Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımlarda kullanılmak üzere ilgili idare bütçelerine ödenek kaydetmeye Maliye Bakanı yetkilidir. Bu ödenekler, 2008 yılı yatırım programı ile ilişkilendirilir.

b) 2009-2012 yıllarında Fon tarafından tahsil edilecek nema gelirlerinin dörtte biri, ilgili yıl genel bütçelerinin (B) işaretli cetvelinde bütçe gelir tahmini olarak yer alır. İlgili yıl bütçeleri hazırlanırken Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamındaki yatırımlara öncelik vermek kaydıyla münhasıran bölgesel ekonomik kalkınma ve sosyal gelişmeye yönelik yatırımların finansmanı için ilgili idare bütçelerine bu gelir tahmini karşılığı kadar ödenek öngörülür. Bu gelirler, Fon tarafından tahsil edilen ayı izleyen ayın 15'ine kadar Hazine İç Ödemeler Muhasebe Birimi hesaplarına aktarılır ve yılı genel bütçesinin (B) işaretli cetveline gelir kaydedilir.

c) Bu madde kapsamında aktarılacak kaynakla gerçekleştirilecek yatırımlardan elde edilecek getiriler ile varlık satışlarından elde edilecek gelirlerin Yüksek Planlama Kurulunca belirlenecek oranı, kullanılan kaynak tutarını aşmamak kaydıyla Fon'a aktarılır.

Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Hazine Müsteşarlığı tarafından müştereken belirlenir.”

                                                                                        Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Uygun görüşle takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutuyorum?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Gerekçe...

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: 2008-2012 yılları arasında öncelikle Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) kapsamındakiler olmak kaydıyla yatırım alanlarında kullanılmak üzere İşsizlik Sigortası Fonundan ilgili idare bütçelerine ödenek aktarılmasına ve kullanılan söz konusu kaynağın Fona iadesine yönelik hususları içeren teknik düzenleme yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önergeyle 19’uncu çerçeve maddeyle düzenlenen geçici 6’ncı madde tümüyle değiştirilmiştir. Bu nedenle, aynı maddede değişiklik öngören Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin önergesini işleme koyma imkânı kalmamıştır. Önergeyi işlemden kaldırıyorum.

19’uncu maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 19’uncu madde kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20 nci maddesi ile 4447 sayılı Kanuna eklenen geçici 7 nci maddesinde yer alan “506 sayılı Kanunun 78 inci maddesi uyarınca belirlenen ibaresinin “506 sayılı Kanunun 72 nci ve 73 üncü maddelerinde sayılan ve 78 inci maddesi uyarınca belirlenen” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Orhan Erdem

Cahit Bağcı

 

Giresun

Konya

Çorum

 

Fatih Öztürk

Mustafa Hamarat

 

 

Samsun

Ordu

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 20 nci maddesi ile 4447 sayılı Kanuna eklenen Geçici 7’nci maddenin 1’inci fıkrasında geçen “İşsizlik Sigortası Fonundan” ibaresinin “Hazine tarafından” şeklinde değiştirilmesini, fıkranın sonuna “29 yaş üstü çalışanların iş güvenliğine halel getirecek şekilde kullanılamaz” ibaresinin eklenmesini ve 2’nci fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Mustafa Kalaycı

Nevzat Korkmaz

Osman Durmuş

 

Konya

Isparta

Kırıkkale

 

Şenol Bal

Cemaleddin Uslu

 

 

İzmir

Edirne

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçe mi…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Gerekçe efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Sigorta primine ait işveren hisselerinin, işsize ait işsizlik sigortası fonundan karşılanmaması, öngörülen indirimlerin Hazinece üstlenilmesi ile çalışanların iş güvenliğinin sağlanması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 224 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20 nci maddesi ile 4447 sayılı Kanuna eklenen geçici 7 nci maddesinde yer alan “506 sayılı Kanunun 78 inci maddesi uyarınca belirlene” ibaresin “506 sayılı Kanunun 72 nci ve 73 üncü maddelerinde sayılan ve 78 inci maddesi uyarınca belirlenen” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI CEVDET ERDÖL (Trabzon) – Sayın Başkanım, önergeye fikrimizi söylemeden önce, bugün Dünya Eczacılık Günü, tüm eczacılarımızın Eczacılık Günü’nü kutluyorum. 12 Mayıs Hemşireler Günü nedeniyle de hemşirelerimizin Hemşirelik Günü’nü kutluyorum.

Önergeyi takdirde bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim, biz de Hükûmet olarak bütün eczacılarımızın Eczacılık Günü’nü kutluyoruz ve önergeye katılıyoruz.

KÜRŞAT ATILGAN (Adana) – Bugün Dünya Çiftçiler Günü, onu da kutlayın.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Prim teşvikinin kapsamına girecek işveren hissesine isabet eden tutarı belirlemek ve maddi açıklık kazandırılmak amacıyla düzenleme yapılmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda 20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 20’nci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 15 Mayıs 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

 

 

Kapanma Saati: 20.58

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.