DÖNEM: 23 CİLT: 19 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 97’nci
Birleşim 30 Nisan 2008 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.
- YOKLAMALAR IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ’ın, Ermeni
iddialarının hukuki ve tarihî açıdan mesnetsizliği ile bu iddialara karşı
uygulanması gereken uzun vadeli strateji önerilerine ilişkin gündem dışı
konuşması 2.- Adana
Milletvekili Mustafa Vural’ın, tekstil sektörünün sorunları ile alınması
gereken önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Isparta
Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın, Akşehir-Yalvaç
arasındaki yol inşaatının tamamlanamamasının yarattığı sorunlara ilişkin gündem
dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
DUYURULAR 1.- Kızıltepe 2.
Asliye Ceza Mahkemesince, Siirt Milletvekili Osman Özçelik
hakkında aynı mahkemede görülen yargılama ile Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığınca, Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında Ankara 11. Ağır
Ceza Mahkemesinde görülen kamu davasının devam ettiğine dair dosyaların Anayasa’nın 83’üncü maddesinin 2’nci
fıkrası gereğince Türkiye Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmasına ilişkin
duyuru B) Önergeler 1.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın (6/555) ve (6/563) esas numaralı sözlü sorularını
geri aldığına ilişkin önergesi (4/42) 2.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın (6/581), (6/582) ve
(6/583) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/43) 3.- Manisa
Milletvekili Recai Berber’in, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların
üretiminde ve ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu üyeliğinden
istifa ettiğine ilişkin önergesi (4/44) C) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 20 milletvekilinin, SHÇEK’e bağlı yerlerde yaşanan sorunların araştırılarak
bakım, koruma ve yetiştirme hizmetlerinin etkin verilebilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/177) 2.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 23 milletvekilinin, mevsimlik tarım işçilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/178) 3.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 milletvekilinin, Tunceli’de ölümle
sonuçlanan bazı olaylarla ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/179) D) Tezkereler 1.- Türkçedeki
bozulma ve yabancılaşmanın araştırılması, Türkçenin korunması ve geliştirilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (1/35, 43, 49,
70) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığının, komisyonun görev
süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/407) 2.- İran
Bayındırlık ve İskân Bakanının vaki davetlerine icabetle, Tahran’a gidecek olan
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak başkanlığındaki heyete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/408) VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler 1.- İstanbul
Milletvekili Abdülkadir Aksu’nun yasama dokunulmazlığının
kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/102) (S. Sayısı: 139) 2.- Amasya
Milletvekili Akif Gülle’nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında
Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyon Raporu (3/103) (S. Sayısı: 140) 3.- Adana
Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/104) (S.
Sayısı: 141) B) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Bazı Yatırım
ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun
ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu
(1/480) (S. Sayısı: 94) 2.- Serbest
Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu (1/549) (S. Sayısı: 216) VII.-
SEÇİMLER A) Komisyonlara Üye Seçimi 1.- (10/121, 129,
132, 134) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonuna üye seçimi VIII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER 1.-
Komisyonların, Genel Kurulda komisyon sözcüleri tarafından temsil edilip
edilemeyeceği hakkında IX.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, Datça Hükûmet Konağı ve
adliye binasının depreme karşı güçlendirilmesine ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/2124) 2.- Manisa
Milletvekili Erkan Akçay’ın, Ulusal Yargı Ağı Projesine ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/2172) 3.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, yerel medyanın
sorunlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/2338) 4.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, özelleştirilen Menderes
Elektrik Dağıtım A.Ş. personelinin durumuna ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2527) 5.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, F tipi cezaevlerindeki sohbet hakkı uygulamasına
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/2586) 6.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, TRT’deki personel alımı duyurusuna, TRT’deki bir
yarışma programına, ANTEN A.Ş.’ye, TRT’deki bir
programa, - Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, TRT’de siyasi
partilerle ilgili haberlere, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/2597, 2598, 2599, 2601, 2602) 7.- Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur’un,
bir TRT belgeselinin yayın saatine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Mehmet Aydın’ın cevabı (7/2765) 8.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’daki tarihî bir binanın restorasyonuna
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/2791) 9.- Mersin
Milletvekili Behiç Çelik’in, gazi sayılmayıp malulen emekli edilenlere ilişkin
sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı (7/2805) 10.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Malazgirt Kalesi’nin bakım ve onarımına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/2845) 11.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, aile içi
çatışmaların önlenmesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/2867) 12.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, personel sayılarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı
(7/2907) 13.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, özelleştirilecek
Menderes Elektrik Dağıtım A.Ş.’nin personelinin
durumuna ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/2935) 14.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, personel sayılarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun
cevabı (7/2972) 15.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, personel sayılarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı (7/2974) 16.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, yetiştirme yurtlarında
kalan çocukların güvenliklerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/3019) 17.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa Atatürk Kapalı Spor Salonundaki bazı
organizasyonlar için alınan kiraya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/3020) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak yedi oturum yaptı. İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, 1 Mayıs İşçi
Bayramı’na, İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, DTP Sakarya İl Örgütü tarafından düzenlenen
kültür şenliğine ve 1 Mayıs İşçi Bayramı’na, İlişkin gündem
dışı konuşmalarına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik cevap verdi. Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir, ülkemizde yaşanan kuraklık ve buna bağlı olarak
bazı gıda maddelerinde görülen kıtlık sorununa ilişkin gündem dışı bir konuşma
yaptı. Singapur
Parlamento Başkanı Abdullah Tarmugi ve beraberindeki
heyetin ülkemizi ziyaret etmesinin uygun bulunduğuna, Peru Parlamentosu
Dışişleri Komisyonunun vaki davetine istinaden, Peru’ya resmî ziyarette
bulunacak olan TBMM Dışişleri Komisyonu üyelerinden oluşan Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere, İlişkin Başkanlık
tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Mersin
Milletvekili İsa Gök ve 22 milletvekilinin, Mersin’de kurulması planlanan balık
çiftliklerinin çevreye ve turizme etkilerinin araştırılarak (10/174), Mersin
Milletvekili İsa Gök ve 22 milletvekilinin, Mersin’de kurulması planlanan
nükleer enerji santrallerinin çevreye ve turizme etkilerinin araştırılarak
(10/175), İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 24 milletvekilinin, SHÇEK’e
bağlı yerlerde yaşanan sorunların araştırılarak bakım, koruma ve yetiştirme
hizmetlerinin etkin verilebilmesi için (10/176), Alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini
alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Çin Ulusal Halk
Meclisi İçişleri ve Adalet Komisyonları tarafından Çin Halk Cumhuriyeti’ne
davet edilen TBMM Adalet Komisyonu heyetinin davete icabet etmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi kabul edildi. Genel Kurulun, 29/4/2008 Salı günkü birleşiminde, "Özel Gündemde Yer
Alacak İşler" kısmında yer alan (11/1) esas numaralı gensoru önergesinin
görüşmelerinin tamamlanmasından sonra sözlü sorular ile diğer denetim
konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine;
gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 64, 65 ve 67’nci sıralarında yer alan 215, 216 ve 217 sıra
sayılı Kanun Teklifi ve Tasarılarının bu kısmın 1’inci, 3’üncü ve 4’üncü sıralarına
alınmasına; gelen kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 219
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın kırk sekiz saat geçmeden bu kısmın 5’inci
sırasına alınmasına ve diğer işlerin sırasının buna göre teselsül
ettirilmesine; Genel Kurulun, 30 Nisan 2008 ve 6-7 Mayıs 2008 günlerindeki
birleşimlerinde sözlü soruların görüşülmemesine; 6 Mayıs 2008 Salı günkü
birleşimde ise çevre ve çevre kirliliği ile ilgili araştırma önergelerinin
görüşmelerinin tamamlanmasının ardından “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 9 Mayıs 2008 Cuma
günü de saat Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilleri İzmir
Milletvekili Oktay Vural ve Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile 27
milletvekilinin, tarım ve hayvancılık sektöründeki desteklemelerin zamanında
ödenmemesi veya kaldırılması, girdilerdeki artışlar ve ürünlerdeki düşük fiyat
oluşumu sonucu üreticilerin, temel gıda maddelerinde meydana gelen aşırı fiyat
artışları ile de halkın mağduriyetine sebep olduğu, TMO’nun yönetiminde ve
tarım politikalarında görev ve sorumluluklarını yerine getirmeyerek devleti
zarara uğrattığı iddiasıyla, Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/1)
gündeme alınıp alınmamasına ilişkin ön görüşmesi tamamlandı; yapılan oylama
sonucunda, önergenin gündeme alınması kabul edilmedi. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasına
alınan, Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın,
Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi
ile Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Türk Ceza
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi’nin (2/210, 2/27) (S.
Sayısı: 215) görüşmelerini müteakiben yapılan açık oylamadan sonra kabul edilip
kanunlaştığı açıklandı. Konya
Milletvekili Faruk Bal, Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahin ile Bartın
Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Konuşmalarında
partisine sataştığı iddiasıyla birer konuşma yaptı. 30 Nisan 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
04.35’te son verildi.
No.: 137 II.-
GELEN KÂĞITLAR 30
Nisan 2008 Çarşamba Tasarılar 1.- 2001,
Gemilerdeki Zararlı Organik Tutunma Önleyici Sistemlerin Kontrolüne İlişkin
Uluslararası Sözleşmeye Katılmamızın Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/571) (Çevre; Avrupa Birliği Uyum; Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile
Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:10.4.2008) 2.- Veraset ve
İntikal Vergisi Kanununun Yürürlükten Kaldırılması ve Gelir Vergisi Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/572) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:22.4.2008) 3.- Türkiye
Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Sağlık
Alanında İşbirliğine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısı (1/573) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:22.4.2008) Teklifler 1.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı ve 16 Milletvekilinin; Ulusal Bayram ve Genel
Tatiller Hakkında Kanuna Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/225)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi:21.4.2008) 2.- İstanbul
Milletvekili Bayram Meral ve 20 Milletvekilinin; 5539 Sayılı Karayolları Genel
Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/226) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:22.4.2008) 3.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve 2 Milletvekilinin;
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/227)
(Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.4.2008) Tezkere 1.- Çanakkale
Milletvekili Mustafa Kemal Cengiz’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/406) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.4.2008) Meclis
Araştırması Önergeleri 1.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 20 Milletvekilinin, SHÇEK’e bağlı yerlerde yaşanan sorunların araştırılarak
bakım, koruma ve yetiştirme hizmetlerinin etkin verilebilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/177) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2008) 2.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal ve 23 Milletvekilinin, mevsimlik tarım işçilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/178) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/04/2008) 3.- Tunceli
Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 Milletvekilinin, Tunceli’de ölümle
sonuçlanan bazı olaylarla ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Anayasanın
98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/179) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/04/2008) 30
Nisan 2008 Çarşamba BİRİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 13.00 BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşimini açıyorum. III.
- Y O K L A M A BAŞKAN -
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Sayın
milletvekillerinin oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını
bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
milletvekillerinin salonda hazır bulunan teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise yoklama pusulalarını
görevli personel aracılığıyla üç dakikalık süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Pusula
gönderen sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Sayın Özkul?.. Sayın Aksu?..Yok. Sayın Öznur Çalık?.. Sayın Ali Rıza Ertemur?.. Sayın Yılmaz Ateş?.. Sayın Hasan Çalış?.. Sayın Reşat Doğru?..Yok. Sayın Abdurrahman Dodurgalı?.. Sayın Ali Güneş?.. Sayın Ünal Kacır?.. Toplantı yeter
sayısı yoktur. Beş dakika ara
veriyorum. Kapanma
Saati: 13.07 İKİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 13.20 BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. III.
- Y O K L A M A BAŞKAN – Açılışta
yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi yoklama
işlemini tekrarlayacağız. Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, Ermeni iddialarının hukuki ve tarihî açıdan mesnetsizliği ve strateji
önerisiyle ilgili söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Şükrü Mustafa Elekdağ’a aittir. Buyurun Sayın Elekdağ. (CHP sıralarından alkışlar) IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.-
İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ’ın,
Ermeni iddialarının hukuki ve tarihî açıdan mesnetsizliği ile bu iddialara
karşı uygulanması gereken uzun vadeli strateji önerilerine ilişkin gündem dışı
konuşması ŞÜKRÜ MUSTAFA
ELEKDAĞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir gündem dışı
konuşmanın sağladığı çok kısa zaman süresi içinde Ermeni soykırım iddiasının
Türkiye açısından kazandığı küresel tehdit niteliğini, bu iddianın arkasındaki
esas amacı, Türkiye’nin bu iddiayla mücadelede etkisiz kalmasının nedenlerini
ve kaybetmek üzere olduğumuz bu davayı kazanmak için neler yapılması
gerektiğini izah etmeye çalışacağım. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, önce, soykırım iddiasının Türkiye’ye karşı küresel bir tehdit
niteliği kazandığı yolundaki değerlendirmemi ele alıyorum. Ermenistan ve Ermeni
diasporasının Türkiye’yi dünyaya Hristiyan
Ermenilere karşı soykırım uygulamış Müslüman bir ülke olarak tanıtmak amacını
güden kampanyası öylesine etkin uluslararası bir boyut kazanmıştır ki, bu
durum, Türkiye’nin ulusal çıkarları ve dış politikası üzerinde son derece
olumsuz tesirler yapmaktadır. Avrupa Birliği Parlamentosuna ilaveten, on sekiz
devlet parlamentosunun Ermeni soykırımını kabul eden kararlar almış olmaları ve
Avrupa Birliği Komisyonu ile Parlamentosunun yıllık raporlarında Ermeni
taleplerine artık rutin bir şekilde yer vermeleri, bu konuda Türkiye’ye yönelen
baskı hakkında bir fikir verebilir. Bunun yanında, bazı Batılı devletler,
değerli arkadaşlarım, soykırım iddialarını, Türkiye’nin dış politikasını kendi
çıkarları doğrultusunda yönlendirmek ve ödünler elde etmek amacıyla bir baskı
unsuru olarak kullanmaktadırlar. Endişe verici bir
son gelişme de Avrupa Birliğinin yasal bir düzenlemesinden kaynaklanıyor. Bu
yasal düzenleme, Avrupa Birliği ülkeleri mahkemelerine soykırım konusunda karar
verme yetkisi veriyor ve Ermeni soykırımını reddedenlere bir yıl ile üç yıl
arasında hapis cezası öngörüyor. Bu yasal düzenlemenin, Türkiye’nin tüm Avrupa
ile ilişkilerinin temeline saatli bir bomba koymasından farkı yoktur değerli
arkadaşlarım. Belirttiğim bu
hususlar ışığında Ermeni iddiasının bugün Türkiye’ye yönelik küresel bir tehdit
boyutu kazanmadığı ileri sürülebilir mi? İkinci olarak,
soykırım iddiasının arkasında yatan esas amacı belirteceğim. Değerli
arkadaşlarım, soykırım iddiası, gerçekte bir amaç değil siyasi bir araçtır.
Ermenistan ve diaspora, Haydat davasının gerçekleştirilmesi
için soykırım iddiasından temel bir siyasi araç olarak yararlanmaktadır. Peki, nedir bu
Haydat davası? Haydat davası, büyük Ermenistan’ı kurma hedefidir. Bu dava iki
hedefe odaklanmıştır. Bunlardan birincisi, Doğu Anadolu’yu da kapsayan tarihî
Ermeni topraklarının geri alınması ve büyük Ermenistan’ın kurulmasıdır. Haydat’ın ikinci hedefi de dünyanın çeşitli bölgelerine
dağılmış olan Ermenilerin büyük Ermenistan’a dönmelerinin sağlanmasıdır.
Yunanlıların Megalo İdea’sından farklı olmayan bu
ırkçı ve yayılmacı ideolojinin hedeflerine Ermenistan Bağımsızlık
Bildirgesi’nde ve bu bildiriye atıfta bulunan Ermenistan Anayasası’nda yer
verilmiştir. Keza, Ermenistan Anayasası’nın 13’üncü maddesinde, Türkiye
topraklarının bir parçası olan Ağrı Dağı Ermenistan’ın devlet arması olarak
tanımlanmaktadır. Değerli
arkadaşlarım, Haydat’ı gerçekleştirmek amacıyla
uygulamaya konulan ve “Dört T” şeklinde adlandırılabilecek olan plan şu dört
aşamaya dayanıyor: Tanıtım, tanınma, tazminat ve toprak. Birinci aşama
olan tanıtım aşaması, Ermeni terörü yoluyla Ermeni soykırım iddiasını ve Ermeni
davasını dünya kamuoyuna tanıtmayı öngörüyordu. 1975’te başlayan bu aşama
1984’e kadar sürmüştür. Ermeni terör örgütleri, bu on yıllık dönemde Türk
büyükelçilerini, başkonsoloslarını, diplomatik personelini ve onların aileleri
ile çocuklarını öldürmek suretiyle soykırım iddialarını dünyaya duyurmuşlar ve
soykırım iddiasını dünya gündemine oturtmuşlardır. İkinci aşama
tanınma aşamasıdır. Bu süreçte, soykırım kampanyalarıyla dünya kamuoyu ve
parlamentoları Türklerin soykırım işlediklerine ikna edilecek, soykırımın
tartışmasız bir veri olduğu sağlandıktan sonra da uluslararası baskı yoluyla
Türkiye'nin soykırımı tanıması sağlanacaktır. Bu hususta Ermeni tarafların
aldığı büyük mesafeyi biraz önce belirttim. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ŞÜKRÜ MUSTAFA
ELEKDAĞ (Devamla) - Bundan sonra üçüncü aşama olarak başlatılacak tazminat elde
etme sürecinde, soykırıma uğramış Ermeni ailelerin mirasçılarının hak ve
tazminat talepleri gündeme getirilecek, bunu da toprak talepleri izleyecektir. Görüleceği üzere
soykırım iddiası, esasında, değerli arkadaşlarım, Türkiye’ye yönelik tazminat
ve toprak taleplerine odaklanmış ırkçı ve yayılmacı bir stratejiye gerekçe
oluşturmaktadır. Son olarak da
değerli arkadaşlarım, Ermeni ve Türk taraflarının tezlerini nasıl
savunduklarını ele alacağım. Ermeni iddiaları, esas itibarıyla, belgesiz,
kanıtsız, tutarsız ve abartılıdır. Buna rağmen, Ermeniler, dünya kamuoyuna
mağduriyetlerini inandırmakta başarı göstermişlerdir. Bunu, fanatik bir dürtüye
dayanan yoğun ve sistematik çalışmaları sayesinde gerçekleştirmişlerdir. Türkiye ise
değerli arkadaşlarım, Ermeni propagandasına karşı koymada etkili olamıyor ve
her gün zemin kaybediyor. Türkiye'nin başarısızlığının nedeni, bu sorunla
karşılaştığımız 1974 yılından bugüne kadar geçen otuz dört yılda bütün Türk hükûmetlerinin, Ermeni iddialarıyla mücadeleyi uzun vadeli
bir perspektifle oluşturulmuş bir stratejiye uygun olarak yürütememelerinden
kaynaklanıyor. Uzun vadeli bir strateji ve bunu uygulayacak bir yapılanmanın
yokluğunun sakıncaları, sistemsizlik, koordinasyonsuzluk, başıboşluk ve
verimsizlik oluyor. Ermeni meselesi,
değerli arkadaşlarım, günümüzde tarihsel, hukuksal, siyasal ve kamuoyu
oluşturulması boyutları olan, devasa bir uluslararası ilişkiler sorunu niteliği
kazanmıştır. Bu itibarla, bu dört boyutu dikkate alan uzun vadeli bir stratejik
plan ile bunu uygulayacak iç ve dış kurumsal yapının ortaya çıkarılmasına
ihtiyaç vardır. Bu stratejiyi ve yapıyı süratle ortaya çıkarmamız zorunludur.
Yoksa Türkiye'nin haklı davasını kaybetmesi kaçınılmaz olacaktır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Elekdağ, size bir dakika tekrar ek süre vereceğim.
Tamamlayınız lütfen. ŞÜKRÜ MUSTAFA ELEKDAĞ
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Böyle bir
gelişmenin Türkiye'nin uluslararası konumu, dış politikası ve güvenliği
açısından yaratacağı zararları bir düşünün değerli arkadaşlarım. Bütün bu
hususları göz önünde tutarak, Türkiye tarafından Ermeni sorununu bütün
boyutlarıyla ele alacak ve Ermeni iddialarını etkisiz hâle getirecek etkili,
yaratıcı ve bilinçli bir mücadelenin nasıl ortaya konulacağının araştırılması
önem kazanıyor. Bu konuda
Cumhuriyet Halk Partisi bir araştırma önergesi vermiştir. Değerli arkadaşlarım,
iş işten geçmeden bu önergeyi görüşelim, uygulamaya koyalım ve ortak akılla
mücadele stratejimizi ve bunun için gerekli yapılanmayı ortaya çıkaralım. Teşekkür
ediyorum. (CHP ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Elekdağ. Gündem dışı
ikinci söz, tekstil sektörünün sorunları hakkında söz isteyen Adana
Milletvekili Sayın Mustafa Vural’a aittir. Buyurun Sayın
Vural. (DSP sıralarından alkışlar) 2.-
Adana Milletvekili Mustafa Vural’ın, tekstil sektörünün sorunları ile alınması
gereken önlemlere ilişkin gündem dışı konuşması MUSTAFA VURAL
(Adana) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yarın 1 Mayıs. İşçilerin
bayramını, uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele gününü kutluyorum. Konuşmama
başlarken, şahsım ve Demokratik Sol Partili arkadaşlarım adına yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. Toplam üretim
içindeki payı yüzde 11, imalat sanayisi içindeki payı yüzde 16, istihdam
içindeki payı yüzde 11, sanayi içindeki istihdam payı yüzde 28, toplam ihracat
içindeki payı yüzde 23, “Tekstil ve konfeksiyon” bu
sektörün adı. Adana sanayisinin
de itici gücü olan tekstil ve konfeksiyon sektörünün
sorunları, sıkıntıları var. Ülkemizde tekstil ve konfeksiyon
firmalarının yaklaşık yüzde 80’i KOBİ niteliğindedir. Öz sermayeleri
rakiplerine göre yetersizdir. Rekabet edemedikleri gibi, üretimlerini
sürdürmekte de zorlanmaktadırlar. Enerji fiyatlarının yüksekliği, istihdam
yükünün ağırlığı ve üretim kârlarına göre faizlerin fazlalığı, tekstil ve konfeksiyon sektörünü yapısal sorunlarının yanı sıra maliyet
ve finansman sorunuyla da uğraşır hâle getirmiştir. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bu sektör ihmal edilemez. Yaklaşık 2,5 milyon
insanımızın çalıştığı bu sektörü ihmal etmek toplam ihracatımızın beşte
1’inden, gayrisafi millî hasılamızın da onda 1’inden
vazgeçmek demektir. AKP İktidarınca benimsenen ithalata dayalı büyüme modeli
nedeniyle bu sektörde kan kaybı hızlanmıştır. İş yerleri birbiri ardına
kapanıyor, yüz binlerce kişi işsiz kalıyor. Eğitim düzeyleri oldukça düşük olan
tekstil işçisini ek eğitim vermeden başka sektörlerde çalıştırmak da mümkün
değildir. Ülkesi için katma değer yaratan, döviz girdisi sağlayan, istihdam
yaratan bu sektör temsilcilerinin feryatlarına kulak verelim, önerilerini
ciddiye alalım. Bize göre,
işçisiyle, mühendisiyle, tecrübeli işvereni ve pazarlamacısıyla, tekstil ve konfeksiyon sektörünü desteklemenin tam zamanıdır. İstihdam
vergileri Avrupa Birliği ülkeleri oranına yaklaştırılabilir. Enerji fiyatları
OECD ülkeleri ortalamasına çekilebilir. İhracatçı firmalara, döviz girişi
yaptıklarında, enflasyonun altında kalmamak şartıyla, kur farkı ödenebilir.
Eğitim ve teknoloji yatırımları konusunda önemli adımlar hemen atılabilir. Eximbank ve KOSGEB kredilerinin hem limitleri hem de
vadeleri makul ölçülerde artırılabilir. Zaten, Sayın
Başbakanın kimi çevrelere, kimi kesimlere ortak bulmadaki, kredi temin etmedeki
maharetini biliyoruz, yaşıyoruz. Üstelik, tekstil ve konfeksiyon
sektörünün istekleri, beklentileri son derecede makul. Demokratik Sol
Parti olarak içtenlikli dileğimiz şöyle: Çözün tekstilcinin sorunlarını sizi
destekleyelim, çözün tekstilcinin sorunlarını sizi alkışlayalım. Hepinize saygılar
sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Vural. Gündem dışı
üçüncü söz, Akşehir-Yalvaç arasındaki yol inşaatı konusunda söz isteyen Isparta
Milletvekili Sayın Süleyman Nevzat Korkmaz’a aittir. Buyurun Sayın
Korkmaz. (MHP sıralarından alkışlar) 3.-
Isparta Milletvekili S. Nevzat Korkmaz’ın,
Akşehir-Yalvaç arasındaki yol inşaatının tamamlanamamasının yarattığı sorunlara
ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabii mevzuubahis olan yol
olunca, gönül isterdi ki, Ulaştırma Bakanımız da burada olup taleplerimizi
dinleseydi. Ümit ediyorum, bu söyleyeceklerimiz kendisine bir şekilde
ulaştırılır. Tamamlanması
yılan hikâyesine dönmüş, artık üzerine mizahi şeyler üretilmeye başlanan bir
yolun inşası hikâyesinden bahsetmek ve bu yolun tamamlanması için hem Hükûmetten ve özellikle Ulaştırma Bakanından insanlarımız
adına destek istemek üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisimizi
saygıyla selamlıyorum. Isparta’mızın
Yalvaç ilçesini Konya’nın Akşehir ilçesine bağlayan Bağkonak
kasabası ile Cankurtaran köyümüzü kat eden bu yol kuzeyden güneye, doğudan
batıya Anadolu’yu birbirine düğümleyen, nakliyecilerin mal taşımacılığında,
insanlarımızın güneydeki turistik tesislere ve yörelere ulaşmada kullandıkları
en kısa yol alternatiflerinden birisi. Isparta, Burdur ve Antalya’dan Ankara’ya
ve daha ötesine, Konya’dan İzmir’e gidecek vatandaşlarımızın özellikle bayram
ve tatil arifelerinde kullandıkları, bu yönü ile de diğer yollardaki yoğunluğu
azaltan bir güzergâh. Yoğun bir biçimde kullanılmak durumunda kalınan bu önemli
güzergâh, beklenir ki, sürekli yol standartları iyileştirilsin, bakımı
yapılsın. Belki bu güzergâhın Akşehir-Yalvaç arası dışında kalan bölümleri için
“Biz, diğer yollarda ne yapılıyorsa burada da onu yapıyoruz.” diyebilirsiniz.
Ancak, yaklaşık Bu güzergâh,
önemine binaen, Milliyetçi Hareket Partisinin de içinde bulunduğu 57’nci Hükûmet döneminde 31/07/2002
tarihinde ihale edilmiş, çalışmalara hemen başlanılmış ve yüklenici firmayla
yapılan sözleşmeye göre 15/10/2003’te bitirilmesi planlanmıştır. 2000 yılı
birim fiyatlarıyla 2 trilyon 82 milyarlık ihale bedelli bu yol, 2003’te
bitirilmesi öngörülmüş olmasına rağmen üzerinden beş yıl geçmiş ve maalesef
tamamlanamamıştır. Trilyonlarca liralık ek kaynak temini ve ödemeleri de cabası. Söylediğim gibi,
2003’te bitirilmesi gereken 32 kilometrelik yolun 21 kilometresinin
tamamlanması, diğer bölümlerinin de sonradan değerlendirilmesi kararı alınmıştır,
her ile duble yollar yapılması kararı verildiği
günlerde ancak, bu kadarı da tamamlanamamıştır. Artık, vatandaşlarımız yolun
tamamlanmasından neredeyse ümidini kesmiştir. Hiç olmazsa, can ve mal kaybının
önlenmesi için bakımı, trafik levhaları ve bariyerlerinin takılmasını bekler
hâle gelmişlerdir. Özellikle kış aylarında âdeta köstebek yuvasını andıran bu
yolun belki elli altmış yıl önceki yol standartlarında olduğunu söylemek
hakikaten içimizi acıtmaktadır. Ben biliyorum ki, hem Konya hem de Isparta AKP
milletvekillerimize bu yolun tamamlanmasıyla ilgili talepler de gelmektedir.
Onların da bu yolun tamamlanmasını en az benim kadar istediklerine de
inanıyorum ama maalesef, bugüne kadar herhangi bir netice alınmamış, binlerce
insanımız bu yola mahkûm edilmiştir. Bu yola neden
yeterli ödenek ayrılmaz, neden bitirilemez, anlaşılır gibi değil. Her “İcraatın
İçinden” programında “Türkiye’ye çağ atlattık” diyenlerin, bu yolu kat
ettiklerinde çağ mı atladıkları, yoksa çukurları atlamak zorunda mı kaldıklarını
bizzat müşahede edeceklerini biliyorum. Sayın Hükûmet ve Sayın Başbakan, sizler sık sık
“yola devam” sloganını kullanıyorsunuz ya; diyorum ki, acaba yetkililer bu
sloganı yanlış mı algılıyorlar? Lütfen, bu yolun o yol olmadığını ilgililere
bir hatırlatsanız. Yine hatırlatsanız ki, yolun bir ucunda MHP Konya
Milletvekili Sayın Faruk Bal, diğer ucunda da Isparta MHP Milletvekili Nevzat
Korkmaz, orada yaşayanlardan sadece ikisi. Binlerce insanımızın kabahati nedir?
Bu zulmü 2002’den beri sadece 30 kilometrelik bir yolun inşası için çekmek
zorundalar. Onların hakkı hukuku nerede? Vergisini son kör
kuruşuna kadar ödeyen, hayatlarının hiçbir döneminde devletine ve milletine öf
bile dememiş bu insanların bu hizmeti talep etmeleri en doğal istekleri değil
mi? Çukur çukur, köstebek yuvasına dönmüş bu yolda,
özellikle kış aylarında can ve mal kayıpları olmakta, ocaklar sönmekte, millî
ekonomimiz için milyarlarca liralık kayıplar verilmektedir. Bu yolda
canını kaybeden tüm vatandaşlarımı rahmetle anıyor, yaralanmış, uzuvlarını
kaybetmiş vatandaşlarıma da acil şifalar diliyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ekliyorum. Tamamlayın lütfen. S. NEVZAT KORKMAZ
(Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım. Ancak, geçenlerde
yaşadığım bir olayı sizlerle paylaşmak isterim, ki
eminim sizleri de etkileyecektir. Vatanı savunurken şehit düşen, Şarkikaraağaç Göksöğüt
kasabasından hemşehrimiz Astsubay Cengiz Gülcü’nün cenaze merasimine gittiğimde -yeniden şehidimize
rahmet diliyorum- öğrendim ki baba diğer evladını da iki yıl kadar önce bu
yolda bir trafik kazasında kaybetmiş. Yetimi ile dede karşımda. Hakikaten
teselli verecek söz bulamadım. Acılı baba, o yavruyu göstererek: “Bu yavrunun
babasını da Akşehir Beli’ne şehit verdik.” dedi. Değerli arkadaşlarım,
canlar bu kadar ucuz olmamalı. İnsanlarımızı bu kadar kolay kaybetmemeliyiz.
Hem yol standartlarından hem de gerekli trafik uyarıları levhalandırılması
ve bariyer konulmamasından dolayı onlarca metrelik uçuruma verilen can ve mal
kayıplarımızın bir an önce önüne geçilmesini diliyor, Sayın Ulaştırma
Bakanımızdan destek bekliyor, bütün Ispartalı ve Konyalı hemşehrilerime
de sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Korkmaz. Gündem dışı
konuşmaya Hükûmet adına Devlet Bakanı Sayın Mehmet
Aydın cevap verecek. Buyurun Sayın
Aydın. (AK Parti sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ulaştırma
Bakanımız biraz sonra burada olacak, şu anda bir heyetle görüşmesi olduğu için…
Nöbetçi zaten. Bugün burada olacak. Dolayısıyla, ben sadece Bakanlıktan gelen
teknik konuları içeren bilgiyi size sunacağım. Eğer Sayın Korkmaz daha geniş
bilgi istiyorsa, Sayın Bakanımız burada olduğu zaman görüşmeleri, sadece mümkün
değil, kolaydır. Çünkü zaten burada oturacak. Şimdi, elimdeki
bilgiye göre toplam Bu projede
çalışmalar 12/10/2000 tarihinde başlatılmış,
başlangıçtan 2007 sonuna kadar toplam 22 milyon 613 bin 887 YTL harcama
yapılarak yüzde 62 fiziksel gerçekleşme sağlanmıştır. Bu projede yolun 5,2 kilometresi sathi
kaplama seviyesinde, 4 kilometresi ise temel seviyesinde tamamlanmıştır. Geriye
kalan işin proje tutarı 13 milyon 696 bin 976 YTL olup 2008 yılı program
ödeneği 500 bin YTL’dir. Bu ödenekle yolun 2 kilometresinin sathi kaplama
seviyesinde bitirilmesi hedeflenmektedir. Yolun bu yıl içerisinde Bakan oluruna
göre çalışmaların devam ettiği 11,5 kilometrelik kesiminin tamamlanarak trafiğe
açılması için 2 milyon YTL ek ödeneğe ihtiyaç hissedilmektedir. Yolun tamamının
2008 yılında sathi kaplama seviyesinde tamamlanarak trafiğe açılması için 13
milyon 696 bin 976 YTL ödenek gerekmektedir. Dikkatinize
saygıyla sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Duyurular 1.-
Kızıltepe 2. Asliye Ceza Mahkemesince, Siirt Milletvekili Osman Özçelik hakkında aynı mahkemede görülen yargılama ile
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk
hakkında Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen kamu davasının devam
ettiğine dair dosyaların
Anayasa’nın 83’üncü maddesinin 2’nci fıkrası gereğince Türkiye
Büyük Millet Meclisinin bilgisine sunulmasına ilişkin duyuru BAŞKAN -
Kızıltepe 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 7/3/2008 tarihli
ve 2007/180 esas no.lu yazısı ile Siirt Milletvekili Sayın Osman Özçelik’in aynı mahkemede 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun
216’ncı maddesi uyarınca yargılamasına devam edildiği, yine Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının 7/4/2008 tarihli ve 3/9025 sayılı yazısı ile Diyarbakır
Milletvekili Sayın Aysel Tuğluk’un Ankara 11. Ağır
Ceza Mahkemesinde görülen 2008/134 dosya no.lu kamu davasının devam ettiği,
Anayasa’nın 83’üncü maddesinin 2’nci fıkrası gereğince bildirilmiştir. Bilgilerinize
sunulur. Anayasa ve Adalet
Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonun, bazı sayın milletvekillerinin
yasama dokunulmazlıkları hakkında üç adet raporu vardır. Raporların
muhalefet şerhleri aynı olduğundan, ortak muhalefet şerhi son raporun ardından
okunacaktır. Şimdi, raporları
sırasıyla okutup bilgilerinize sunacağım. VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER A) Komisyonlardan Gelen Diğer İşler 1.-
İstanbul Milletvekili Abdülkadir Aksu’nun yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/102) (S.
Sayısı: 139) (x) 2.-
Amasya Milletvekili Akif Gülle’nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması
hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden
Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/103) (S. Sayısı: 140) (x) 3.-
Adana Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat’ın yasama
dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi ve Anayasa ve
Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/104) (S.
Sayısı: 141) (x) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Özel evrakta
sahtecilik ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununa Muhalefet suçunu işlediği
iddia olunan İstanbul Milletvekili Abdülkadir Aksu
hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına Dair Başbakanlık
Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun
19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür. Karma Komisyonumuz,
isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak İstanbul Milletvekili Abdülkadir Aksu hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği
sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul Komisyon
Başkanı ve üyeler Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 2886 Sayılı
Devlet İhale Kanununa Aykırılık suçunu işlediği iddia olunan Amasya
Milletvekili Akif Gülle hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılmasına Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık
Komisyonu Raporu, Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında
görüşülmüştür. Karma
Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Amasya Milletvekili
Akif Gülle hakkındaki kovuşturmanın Milletvekilliği sıfatının sona ermesine
kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul Komisyon
Başkanı ve üyeler Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Basın yoluyla
halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek açıkça tahrik
etmek suçunu işlediği iddia olunan Adana Milletvekili Dengir
Mir Mehmet Fırat hakkında düzenlenen Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılmasına
Dair Başbakanlık Tezkeresi ve eki dosya hakkında Hazırlık Komisyonu Raporu,
Karma Komisyonumuzun 19 Mart 2008 tarihli toplantısında görüşülmüştür. Karma
Komisyonumuz, isnat olunan eylemin niteliğini dikkate alarak Adana Milletvekili
Dengir Mir Mehmet Fırat hakkındaki kovuşturmanın
Milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir. Raporumuz, Genel
Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlı saygı ile sunulur. Burhan
Kuzu İstanbul Komisyon
Başkanı ve üyeler Muhalefet Şerhi Karma
Komisyon’un, kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine dair kararına aşağıda
yazılı gerekçelerle muhalefet ediyoruz; (1)
Dokunulmazlıklar konusunda, 22. Yasama Dönemindeki temel sorun; mevcut
Anayasanın 76. maddesiyle TBMM İçtüzüğünün 131 ve devamı maddelerinin,
düzenleniş amacına aykırı olarak ve çoğunluk diktasına dayalı bir anlayışla
uygulanmasından kaynaklanmaktadır. Aynı anlayış ve
uygulamanın 23. Yasama Döneminde de devam edeceği görülmektedir. Bilindiği gibi,
TBMM İçtüzüğünün 131 ve müt. maddelerindeki
hükümlere göre; Karma Komisyon,
olayın ve suçlamanın niteliğine göre; ya dokunulmazlığın kaldırılmasına ya da
kovuşturmanın dönem sonuna ertelenmesine karar verecektir. Elbette bu
değerlendirmeyi yaparken, önüne gelen dosya kapsamını da göz önünde
bulunduracaktır. Dosyanın geldiği safahat, suçlamanın niteliği gibi hususları
genel olarak göz önüne alıp, keza Anayasanın 76. maddesinde düzenlenmiş olan
“Milletvekili seçilme engeli” teşkil eden bir suçlamanın söz konusu olup olmadığını
da değerlendirerek; buna göre karar verecek ve rapor hazırlayacaktır. Bunu yaparken,
bir yargıç gibi davranmamak gerektiği açıktır. Delillerin tartışmasından özenle
kaçınmak gerekmektedir. Bu âdil ve
objektif yaklaşım içinde hazırlanacak olan raporun, 2 ayrı sonucu olacaktır. Karma Komisyon
ise, hiçbir objektif ölçü arayışına girmeden, Hükümet kaynaklı talep ve
talimatlar doğrultusunda karar vermiştir. (2) 22. Yasama
Döneminde, kişisel kaygı ve siyasi hesaplarla Meclis iradesine tahakküm eden
siyasi iktidarın, aynı anlayış ve uygulamayı bu dönemde de devam ettirmek
istediğini, demokrasi adına endişeyle gözlemliyoruz. Bu endişe sebebiyledir ki,
her zeminde demokrasi ve hukuk adına, AKP Grubunu uyarmak gereğini duyuyoruz. Hükümet kaynaklı
olarak sürdürülen bu hukuk tanımaz uygulamalar sebebiyle; Anayasa ve İçtüzük
açık bir şekilde ihlâl edilmektedir. Hukuka aykırı
olan, çoğunluk diktasına dayalı olan bu yanlış uygulamalar sebebiyledir ki;
kişiler yargılanamamakta, bu durum gelişen süreçte tıkanmalara yol açmaktadır. Bu yanlış
uygulamalar ve dayatmalar sebebiyle; kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi mümkün
olamamakta ve adli denetim süreci ihlâl edilmektedir. Dokunulmazlık
kurumu ve keza soruşturma izni kavramları, Siyasi İktidar tarafından hukuk
tanımaz bir anlayışla yozlaştırıldığı ve kötüye kullanıldığı içindir ki; TBMM
belli bir süreçten sonra bazı bürokratlar ve kanun kaçakları (58 ve 59.
Hükümetler Dönemindeki Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı gibi) için bir sığınma
mercii haline getirilebilmiştir. Anılan kişi
hakkında, yargı kararlarını uygulamamaktan dolayı Yargıtay 4. Ceza Dairesine
intikal eden 20’ye yakın dosya mevcuttur. Bu dosya sayısının daha da artacağı
anlaşılmaktadır. Keza, AKP Mersin
Milletvekili Ali Er hakkındaki dosya da üzerinde önemle durulması gereken bir
dosyadır. Anılan Milletvekili hakkında, oğlunun yol açtığı ve ölümle sonuçlanan
trafik kazasıyla ilgili olayda, sanık konumuna girerek olayı üstlendiği iddia
edilmektedir. Bu çok ağır bir iddiadır. Bir Milletvekilinin böylesine nitelikli
bir iddiayla görevini sürdürmesi ve zan altında kalması, Milletvekilliği sıfatı
ve TBMM’nin saygınlığıyla bağdaşmaz. Ancak Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar
sebebiyledir ki, çoğunluk diktası uygulaması sonucunda, adı geçen Milletvekili
de “âdil yargılanma hakkını” kullanamamaktadır. Öte yandan;
haklarında zimmet, dolandırıcılık, çete kurmak, kamu taşıma biletlerinde
kalpazanlık yapmak gibi suçlamalar bulunan Milletvekilleriyle ilgili
yargılamaların yapılamaması; kamuoyunun denetim yapması ve bilgi alması
süreçlerini olumsuz bir şekilde etkilemektedir. Türkiye’nin “karanlık suç
ilişkileri” dönemini teşkil eden Susurluk ve bağlantılı dosyaların yargılaması
bu yüzden uzun yıllar yapılamamıştır. Faili meçhul cinayetlerin yoğun olarak
işlendiği bir dönemi kapsayan bu olayların gerçek boyutlarının ortaya
çıkarılmamış olması sebebiyledir ki; aradan geçen 8-10 yıldan sonra benzer nitelikte olan Hrant
Dink, Malatya cinayetleri, Rahip cinayetleri ve
eylemleri karşımıza çıkmıştır. Ergenekon ismiyle adlandırılan, ancak hazırlık
tahkikatı aşamasından itibaren Hükümet sözcüsü medya yapılanmasına Emniyet
tarafından servislerin yapıldığı bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz
görülmektedir. Acz ifade eden ve ibret verici olan bir diğer gelişme ise; henüz iddianamesi dahi düzenlenmemiş olan bir soruşturma; Başbakan ve
Kültür Bakanı tarafından, AKP aleyhine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı
tarafından açılan davayla irtibatlandırılabilmiştir. Böyle bir tablo
ve sunuş, demokrasiler için utanç verici olmanın ötesinde, demokrasinin
geleceği bakımından da endişe vericidir. (3) Hükümet,
dokunulmazlıklar konusunda sıkışmış durumdadır. 22. Yasama Döneminde yarattığı
hukuk dışı uygulamalar Hükümet’i esir almıştır. Bu esaret, 23. Yasama Döneminde
yeni hukuksuzlukları beraberinde getirmektedir. Hükümet, 23.
Yasama Döneminde PKK terörü sebebiyle gelişen toplumsal ve siyasi süreci, popülist bir anlayışla istismar etme girişimi içindedir. Çoğunluk
diktasına dayalı hukuk tanımaz uygulamalar 23. Yasama Döneminde, Meclis
bünyesinde giderek tırmanmaktadır. Gelinen süreçte,
kamuoyunda doğmuş olan tepki sebebiyle; AKP Hükümeti, kendi suçluluğunu ve
sorumluluğunu bertaraf edebilmek amacıyla, bilgi kirliliği ve karartma
yaratarak; DTP’li Milletvekillerinin şahsında,
dokunulmazlıkların kaldırılması uygulamasını gerçekleştirmek suretiyle, kürsü
sorumsuzluğuna müdahalenin yolunu açmaktadır. Böyle bir
süreçte, Hükümet’in bazı kavramları istismar ederek bir oldu - bitti, bir
emrivaki yaratmak istediği görülmektedir. Bu girişimlere,
demokrasi ve hukuk adına engel olunması gerekmektedir. Böyle bir girişim
kaçınılmaz olarak, kürsü sorumsuzluğunun ihlâli sonucunu doğuracaktır. Faşizan
yapılanmayı ve Parti Devleti yapılanmasını kurumsallaştırma yolunda ciddi bir
mesafe sağlayan siyasi iktidar; bu yolla, yasama sorumsuzluğunun da ihlâli
sürecini başlatacaktır. Anayasa’nın 83/2
ve 14. maddesiyle bağlantılı olan suçlamalar yönünden, TBMM Başkanlığına
intikal eden dosyaların akıbeti hakkında karar verme yetkisi TBMM-Karma
Komisyonuna aittir. Bu süreçte artık geçerli olan irade, Komisyonun iradesidir.
Komisyon, dosya kapsamı ve yukarıda sözü edilen maddeler çerçevesinde
değerlendirmesini yapacaktır. TBMM Başkanlığına
intikal eden bazı dosyaların, Karma Komisyonda görüşülmesine fırsat verilmeden,
Hazırlık Komisyonu veya TBMM Başkanlığı aşamasında, Mahkemelerine veya
Savcılıklara iade edilmesini; Karma Komisyon ve Meclisin iradesine müdahale
olarak gördüğümüzü önemle ifade ediyoruz. (4) Açıklanan
sebeplerle; AKP Grubunun,
çoğunluk diktasına dayalı olarak, keyfi ve sorumsuz bir şekilde tesis ettiği
bir Komisyon iradesi söz konusudur. Demokrasi ve kurallarla böylesine sorumsuz
bir şekilde oynanması kaçınılmaz olarak adalet kavramını zedelemektedir. Bu anlatımlarımız
çerçevesinde, dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda “ilkeli ve tutarlı”
davranılmasının önemini bir kez daha vurguluyoruz. Hukuk, kurallarla
çalışır ve işler. Toptan veya götürü usulün, hukukta yeri yoktur. Dokunulmazlıklar
konusundaki temel ve objektif ölçü ise, Anayasanın 76 ncı
maddesidir. Bu madde kapsamında
kalan suçlar yönünden ayrım yapılmadan, yargılama sürecinin devam etmesi
gerekir. Çünkü bu suçlar sübut bulduğu takdirde, nitelikleri itibariyle
Milletvekilliği göreviyle bağdaşmamaktadır. Sübut halinde sürdürülmesi mümkün
olmayan Milletvekilliği görevinin devam etmesinin hiçbir hukuki açıklaması ve
tutarlılığı söz konusu olamaz. Böyle bir durum,
Anayasa ve İçtüzüğün ilgili hükümlerinin ihlali anlamına gelir. 76 ncı madde ölçütünün dışında kalan suçlar yönünden ise;
dosyası bulunan Milletvekilinin talep ve savunması da değerlendirilerek, dosya
safahatına ve içeriğine göre karar verilmelidir. Bu aşamada, diğer
kamu görevlilerinin de dokunulmazlıklarının bulunduğu yolundaki AKP görüşlerini
değerlendirmekte yarar görüyoruz. Önemle ifade ediyoruz; diğer kamu görevlileri
hakkında dokunulmazlık söz konusu değildir. Kamu görevlileri hakkında “soruşturma izni” kavramı söz
konusudur. Soruşturma izni ilgili amir tarafından verilmediği takdirde, idari
yargı prosedürü içinde, adli kovuşturma ve yargılama
süreci başlayabilmekte, daha doğrusu yargı denetimi süreci işlemektedir. Bu
sebeple, kamu görevlilerinin dokunulmazlığı değil, belli usul dairesinde
yargılanması söz konusudur. Nitekim, yakın tarihte rektörler, kuvvet komutanları görevde iken
yargılanmışlar, tutuklu kalmışlar, beraat etmişler veya mahkum olmuşlardır.
Salt bu süreç dahi; AKP sözcülerinin söylemlerinin gerçeklerle ve mevzuatımızla
ilgisi olmadığını göstermeye yeterlidir. Öte yandan; kamu görevlileriyle ilgili
olarak bu adli sürecin dışında; görev yeri değişikliği, disiplin uygulamaları
ve tazmin sorumluluğunun varlığı da ayrı bir gerçektir. Bir kez daha
ifade ediyoruz; soruşturma izni kavramı, görevin mahiyeti gereği uygulanan bir
hukuksal durumdur. En nihayet,
soruşturma izni düzenlemesinden Hükümet rahatsız ise veya gerçekten
düzeltilmesine gerek görüyor ise yahut daha seri hale getirmek istiyorsa; bu
yöndeki yasal değişiklikleri her zaman değerlendirmeye açık olduğumuzu hep
ifade ettik. Ancak burada da, Hükümetin gayri ciddi ve tutarlı olmayan tavrı hemen
ortaya çıkmıştır. Çünkü; Hükümet, soruşturma izni
kavramını ve yetkisini kendi tekelinde tutarak; siyasi ve kişisel yaklaşımına
göre, soruşturma iznini kaldırmakta ya da reddetmektedir. Soruşturma
izninin kısıtlanması veya kaldırılması yönünde 22. Yasama Döneminde başta Bursa
Milletvekili Sn. Ertuğrul Yalçınbayır tarafından
sunulan kanun tekliflerinin, AKP’nin oylarıyla reddedildiğini de önemle ifade
ediyor ve vurguluyoruz. Görüldüğü gibi;
Hükümet, demokrasi arayışı içinde olmayıp, dayatmacı bir anlayışla, kişisel
çıkar ilişkileri ve siyasi kaygılarla; dokunulmazlıkların kaldırılması sürecini
toptan bir anlayışla engellemektedir. Böyle bir anlayış
ve uygulamanın, hukukta ve anayasada yeri yoktur. Tüm bu
sebeplerle; Hükümet kaynaklı talep ve talimatlar doğrultusunda, kişisel
çıkarlar ve siyasi kaygılarla, TBMM Karma Komisyonu’nun AKP’li üyelerinin
çoğunluk diktası yoluyla tesis ettikleri erteleme kararına muhalefet ettiğimizi
beyan ediyoruz. 20.03.2008
Muhalefet Şerhi 3/104 no ile
işlem gören Adana Milletvekili D. Mir Fırat’ın dokunulmazlığının kaldırılması
isteğinin dönem sonuna kadar ertelenmesine dair çoğunluk kararına muhalefet
şerhimiz aşağıda arz edilmiştir. Milletvekili
dokunulmazlığı birçok modern ülkede bulunduğu gibi ülkemizde de anayasal bir
hukuki müessese olarak yer almaktadır. Milletvekillerinin görevlerinin niteliği
gereği birçok haksız ve uydurma isnatla karşılaşmaları muhtemeldir. Nitekim bu
nedenle birçok suç tipi bakımından diğer kamu görevlileri de benzer korumalara
sahiptir. Ancak
dokunulmazlıkla amaçlanan esas gaye milletvekillerinin meclis kürsüsündeki
konuşmaları sebebiyle sınırsız yargılanmazlık güvencesine sahip olmaları
yanında esas itibariyle iftira niteliğinde olacak ithamlardan korunmalarını
temin etmektir. Bugün ise komisyon önüne gelen dosyalardan anlaşıldığı üzere
sayın Başbakanımız hakkında zimmet, evrakta sahtecilik, cürüm işlemek için
teşekkül oluşturmak, bazı bakanlarımız hakkında vergi usul kanununa muhalefet
ve yine partilerinde önemli görevlerinde bulunan bazı milletvekilleri hakkında
sahtecilik, halkı sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek
açıkça tahrik etmek, ihaleye fesat karıştırmak, kamu kurumlarını dolandırmak,
suçu ve suçluyu övmek gibi ağır toplumca yoğun antipati
duyulan mahkûmiyetleri halinde bırakınız bakan olmayı milletvekili olmayı kamu
görevi bile yapamayacak olan insanların dokunulmazlık zırhına bürünerek bu
müessesenin istismarına neden oldukları anlaşılmaktadır. Bu durum kamu
vicdanında, demokratik sisteme, siyaset kurumuna, meclisin üstünlüğüne gölge
düşürmekte, derin yaralar açmaktadır. Çağdaş demokrasilerde
bırakınız mahkûm olmayı bu tür isnatlarla karşılaşan siyasetçiler ve kamu
görevlilerinin görevden ayrılmaları neredeyse yazısız bir kural haline
gelmiştir. Dokunulmazlıkların
kaldırılma isteğine AKP’li üyeler yargının siyasallaştığı hâkim savcıların
bağımsızlığını kaybettiği kamu görevlilerinin de dokunulamazlığının bulunduğu,
milletvekillerinin itibarının bu şekilde korunduğu gerekçeleri ile karşı
çıkmaktadırlar. Bu gerekçelerin hiçbirisi gerçekçi bulunmamaktadır. Her kurum
içerisinde hatalar yapıldığı gibi kasıtlı yanlışlar da yapılabilmektedir. İşine
geldiğinde hukuka saygı talep eden yargı kararlarını kendisine referans
gösteren iktidar hatta zaman zaman ana muhalefetin bu
tavrı bu ülkeye yapılacak en büyük kötülüklerden biridir. Bu tavrın devamı hâlinde
hakkındaki yargı kararını beğenmeyen bütün vatandaşlarımıza “yargı
siyasallaşmıştır ben bu kararı tanımıyorum” deme imkânı getirecektir ki bu
durum kaosa yol açacaktır. AKP’nin diğer
kamu görevlilerinin de dokunulmazlığı bulunduğu gerekçesi samimiyetten uzaktır.
Bahsedilen kamu görevlilerinin dokunulmazlığını AKP kaldırmak istemiştir de
engel olan mı olmuştur. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak yukarıda belirtilen suçlardan yargılanan
milletvekillerinin dokunulmazlıklarının devamı ile meclisin itibarının
korunacağını düşünmüyoruz. Tam tersine bir kurum varsa içindeki sıfatını
istismar edenleri ayıklayarak itibar kazanacağına inanmaktayız. Bu sayede
haklarında uydurma isnatlardan milletvekillerinin aklanmalarının önü açılmış
olacaktır. Bütün bu nedenlerle
MHP olarak dokunulmazlığın anayasamızda kürsü dokunulmazlığı şeklinde yeniden
düzenlenmesinin yerinde olacağına mevcut hâl itibariyle de haklarında fezleke
olan milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılarak adaletin tecellisine
tevdilerine karar verilmesi gerektiği inancıyla muhalefet şerhimizi arz
ediyoruz.
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Sözlü soru
önergelerinin geri alınmasına dair iki önerge vardır, okutuyorum: V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) B) Önergeler 1.-
Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın (6/555) ve (6/563) esas numaralı sözlü
sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/42) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Gündemin sözlü
sorular kısmının 204 ve 212 nci sırasında yer
alan (6/555 ve 563) esas numaralı sözlü
soru önergelerimi geri alıyorum. Gereğini
saygılarımla arz ederim. Mümin
İnan Niğde 2.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın (6/581), (6/582) ve (6/583) esas numaralı
sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi (4/43) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü sorular kısmının 230, 231 ve 232 nci sırasında yer alan (6/581, 582 ve 583) esas numaralı
sözlü soru önergelerimi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. İsmet
Büyükataman Bursa BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir. Komisyondan istifa önergesi vardır, okutuyorum: 3.- Manisa Milletvekili Recai
Berber’in, zeytin ve zeytinyağı ile diğer bitkisel yağların üretiminde ve
ticaretinde yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırma Komisyonu üyeliğinden istifa
ettiğine ilişkin önergesi (4/44) TBMM Başkanlığına Zeytin ve Zeytinyağı ile Diğer Bitkisel Yağların Üretiminde ve
Ticaretinde Yaşanan
Sorunların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan Meclis Araştırma Komisyonundan istifa ediyorum. Gereğini arz
ederim. 28.04.2008 Recai
Berber Manisa BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri sırasıyla
okutuyorum: C) Meclis Araştırması Önergeleri 1.-
Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 20
milletvekilinin, SHÇEK’e bağlı yerlerde yaşanan
sorunların araştırılarak bakım, koruma ve yetiştirme hizmetlerinin etkin
verilebilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/177) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Son zamanlarda,
SHÇEK bünyesinde hizmet veren birçok kuruluşta ihmal, görev suistimali
ve şiddet olayları sıkça yaşanmaktadır. Geçtiğimiz günlerde Kars Sosyal
Hizmetler Müdürlüğüne bağlı Halime-Arslan Yıldız
Çocuk Yuvası ve Kız Yetiştirme Yurdu koruması altında bulunan 16 yaşındaki lise
öğrencisi N.K. aralarında hatırı sayılır işadamı ve AKP'li siyasetçi ile
gazetecinin yakınının bulunduğu 8 kişi tarafından tecavüze uğradığını
Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğu ifadede belirtmiştir. Cumhuriyet
Başsavcılığına ifade veren 8 zanlı tutuklanmaları istemiyle nöbetçi mahkemeye
sevk edilmiş ve yapılan duruşmanın ardından tutuklanarak Kars Kapalı Cezaevine
konulmuştur. Bu olayın ardından Kars Sosyal Hizmetler İl Müdürü Doğan Gül
yaptığı açıklamada N.K.'nın başına gelen olayın
yetiştirme yurdunun dışında olduğunu ve âdeta kendilerinin sorumlu olmadığını
beyan etmiştir. Yetiştirme
yurtlarında kalan çocukların dışarı çıkış saatlerinin kontrolleri mutlaka
yapılmalı ve yetkililer, sorumlulukları altında bulunan çocukların her türlü
güvenliklerini sağlamalıdırlar. Yurt yetkilileri çocukların okula gidip
gitmediği konusunda okul müdürleriyle sürekli bağlantı halinde olmalı ve bu
önemli konu göz ardı edilmemelidir. Yaşanan bu
örnekten de anlaşılacağı üzere ülkemizin dört bir yanında hizmet veren bu
kuruluşlarda ihmal, suistimal ve şiddet olaylarını
basına yansıdığı kadar görebiliyoruz. Tüm ülke genelinde hizmet veren SHÇEK'in güçlendirilmesi ve yaşanan aksaklıkların tespit
edilmesi amacıyla başta Kars ilimiz olmak üzere diğer illerde de inceleme
başlatılması için; Anayasamızın 98, İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince,
bir Meclis Araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim. 10.04.2008 1) Ensar Öğüt (Ardahan) 2) Bülent Baratalı (İzmir) 3) Kemal Demirel (Bursa) 4) Şevket Köse (Adıyaman) 5) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar)
6) Ali Rıza Öztürk (Mersin) 7) Tacidar Seyhan (Adana) 8) Nesrin Baytok (Ankara) 9) Mehmet Ali Özpolat
(İstanbul) 10) Selçuk Ayhan (İzmir) 11) Ahmet Ersin (İzmir) 12) Mehmet Ali
Susam (İzmir) 13) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur)
14) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 15) Ali İhsan
Köktürk (Zonguldak) 16) Sacid Yıldız (İstanbul)
17) Abdulaziz Yazar (Hatay)
18) Turgut Dibek (Kırklareli) 19) Vahap Seçer (Mersin)
20) Enis Tütüncü (Tekirdağ) 21) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 2.-
İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ve 23 milletvekilinin, mevsimlik tarım
işçilerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/178) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Mevsimlik tarım
işçileri, yıllardır sadece hasat zamanlarında yaşanılan trafik kazalarında
hatırlanan vatandaşlarımızdır. Bu hatırlamalarda da sorunların asıl nedenleri
tespit edilerek, çözüm yolları araştırılmamış, sadece bir trafik kazası olarak
çoğu yerde anılmıştır. Oysa Türkiye'de
mevsimlik tarım işçileri açısından yaşam, çok zor koşullar altında devam
etmektedir. Her yıl, hasat mevsimine yakın zamanlarda, balık istifi kamyon
kasalarında taşınan, beslenme ve barınma koşulları sağlanamayan, sağlık ve
emeklilik güvencesinden yoksun, sosyal hakları olmayan bu insanlar çok düşük
ücretler karşılığında uzun saatler çalışmaktadır. Özellikle doğu ve
güneydoğu bölgelerinden gelen mevsimlik tarım işçilerinin temeldeki sorunları
yaşadıkları bölgede geçimlerini sağlayabilecekleri, üretim yapabilecekleri bir
iş alanlarının olmamasıdır. Bu nedenle yılın belli dönemlerinde, ortalama dört
ay süre ile yaşadıkları yerden ayrılarak daha çok Ege, Çukurova ve Karadeniz
Bölgesi'nde çalışırlar. Bu süre zarfında kazandıkları para onların bir yıl
boyunca geçimlerini sağlayacakları paradır. Günlük olarak aldıkları ücretleri
10 ile 15 YTL arasında değişmektedir. Üstelik kazanılan bu paranın bir bölümü
de kendilerine bu işi sağlayan “dayıbaşı" ya da
"elçi" olarak tabir edilen aracılara verilmektedir. Yani geçinmeleri
için kalan para günlük 8 ile 13 YTL arasındadır. Barınma koşulları oldukça
sağlıksızdır. Çadırlarda ya da barınaklarda kalan bu işçiler, temiz içme ve
kullanma suyuna da sahip değildir. Bu sağlıksız ortam ve koşullar, anne ve
babaları ile birlikte gelen çocuklar için riskli bir durumu ortaya
çıkarmaktadır. Çadır yerleşimleri açık alanlarda ve uygun altyapı koşulları
olmayan yerlere kurulduğu için yaygın olarak salgın hastalıklara
rastlanılmaktadır. Bu hastalıklar, beslenmeleri de yetersiz olan çocukları daha
fazla etkilemektedir. Ortaya çıkan tablo, insanların asgari gereksinimlerini
karşılamaktan uzak bu ortam, 19. yüzyıl koşullarını anımsatmaktadır. Sadece
2007 yılının Ağustos ayında 50'nin üstünde tarım işçisi yollarda can vermiştir.
Şanlıurfa'da, Tokat'ta, Batman'da, Sivas'ta, Niğde'de, Kırıkkale'de ve son
olarak Afyonkarahisar'da yaşanan kazalar bize
devletin mevsimlik tarım işçilerinin yaşadıklarını görmezden geldiğini açık bir
şekilde göstermiştir. Sosyal devlet,
yaşamlarını yitiren mevsimlik tarım işçileri için "Hasat Döneminde
Alınacak Trafik Önlemleri" genelgesi yayınlamanın çok daha ilerisine
gidebilen devlet demektir. 21. yüzyılda
mevsimlik tarım işçilerinin Türkiye'de yaşamak zorunda bırakıldıkları ilkel
koşulların düzeltilmesi için acil önlemlerin alınması gerekmektedir. Uzun vadede
bulundukları yerlerde iş ve üretim olanaklarının yaratılmasıdır. Kısa vadede
ise; sosyal güvenceleri sağlanmalı bu çerçevede, sendikalı olma, sağlık ve
emeklilik gibi özlük haklarını içeren düzenlemeler yapılmalıdır. Çalışma ve
barınma koşulları iyileştirilmelidir. Çalışma saatleri düzenlenmeli, ücretleri
arttırılmalı, çalıştıkları yerlerde barınmalarına olanak sağlayacak sosyal
tesis ve yurtlar yapılmalıdır. Beslenmeleri konusunda desteklenmeleri
gerekmektedir. Temiz içme ve kullanma suyuna rahatça ulaşabilmeleri
gerekmektedir. Bu sayede salgın hastalıkların önü alınmış olacaktır. Aileleri
ile birlikte geldikleri yerlerde, çocuklar için eğitim verilebilecek birimlerin
oluşturulması gerekmektedir. Böylelikle, mevsimlik tarım işçilerinin çocukları
açısından ortaya çıkan eğitimdeki eşitsizlik bir nebze olsun giderilmiş
olacaktır. Mevsimlik tarım
işçilerinin yaşadığı sorunların nedenleri ve bu sorunların önlenmesi için
alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla, Anayasa'nın 98. ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğü'nün 104. ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 24.04.2008 1) Çetin Soysal (İstanbul) 2) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın)
3) Ali Rıza Öztürk (Mersin)
4) Ali İhsan Köktürk (Zonguldak)
5) Vahap Seçer (Mersin)
6) Mehmet Ali Özpolat
(İstanbul) 7) Ahmet Ersin (İzmir)
8) Mehmet Ali Susam (İzmir)
9) Ali Rıza Ertemür (Denizli) 10) Şevket
Köse (Adıyaman)
11) Selçuk Ayhan (İzmir) 12) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar) 13) Ramazan Kerim
Özkan (Burdur) 14) Ensar Öğüt (Ardahan) 15) Gökhan
Durgun (Hatay)
16) Mehmet Sevigen (İstanbul) 17) Abdulaziz Yazar (Hatay) 18) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş) 19) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya)
20) Suat
Binici (Samsun) 21) Hikmet Erenkaya (Kocaeli) 22) Turgut Dibek (Kırklareli)
23) Fevzi
Topuz (Muğla)
24) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 3.-
Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis ve 19 milletvekilinin, Tunceli’de ölümle
sonuçlanan bazı olaylarla ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/179) Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Tunceli ili
sınırları dahilinde Olağanüstü Hal Yönetiminin
kaldırıldığı 30 Temmuz 2002 tarihinden sonra meydana gelen ve çoğu insan
ölümleriyle sonuçlanan olaylar bulunmaktadır. Toplum vicdanında derin yaralar
açan ve tedirginlik yaratan bu olayların birçoğunun failleri belirlenememiştir.
İnsan yaşamının
kutsallığı göz önünde tutularak; bu olayları tezgahlayanların
belirlenmesi ve yargı önüne çıkartılması amacıyla Anayasanın 98. TBMM İç
Tüzüğünün 104. ve 105. maddeleri uyarınca Meclis Araştırması açılmasını
saygılarımızla arz ederiz. 24/04/2008 1) Şerafettin Halis (Tunceli) 2) Ahmet Türk (Mardin) 3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır) 4) Fatma Kurtulan (Van) 5) Emine Ayna (Mardin) 6) Ayla Akat Ata (Batman) 7) Sebahat Tuncel (İstanbul) 8) M. Nezir Karabaş (Bitlis) 9) Bengi Yıldız (Batman) 10) Sırrı Sakık (Muş) 11) M. Nuri Yaman (Muş) 12) Özdal Üçer (Van) 13) Aysel Tuğluk (Diyarbakır) 14) Pervin Buldan (Iğdır) 15) Gültan Kışanak (Diyarbakır) 16) Akın Birdal (Diyarbakır) 17) İbrahim
Binici (Şanlıurfa) 18) Hasip Kaplan (Şırnak) 19) Sevahir Bayındır (Şırnak) 20) Osman Özçelik (Siirt) Gerekçe: Yaklaşık son 25
yıldır genelde ülkemizde, özelde ise ilimiz Tunceli'nin de içinde bulunduğu
bölgemizde çatışmalı süreç on binlerce insanın ölümüne, binlerce yerleşim
alanlarının boşaltılmasına, milyonlarca insanın yaşadığı yerleri terk
etmelerine neden oldu. Dönem dönem kolluk
kuvvetlerinin keyfi uygulamaları, sorgusuz sualsiz göz
altılar, göz altında kayıplar, sokak ortasında infazlar yaşandı. Ancak
bazı istisnalar dışında failleri hala bulunup yargı önüne çıkarılamadı.
İstendiği takdirde devletin ilgili organları ciddi bir çalışma ile bu olayların
faillerini bulup açığa çıkaracağı kanısındayız. Olayların aydınlatılması
toplumun yaşadığı travmayı hafifletecektir. Son yıllarda
yaşanan hukuksuzluk ve insan hakları ihlalleri azalsa da devam etmektedir.
İlimiz Tunceli'de Olağanüstü Hal Yönetiminin kaldırıldığı 30 Temmuz 2002
tarihinden sonra; gece yarısı baskınları, köylerin otomatik silahlarla
taranması, insan ölümleri ve buna benzer faili meçhul olaylar yaşandı. Bu
olaylardan bazıları şunlardır: Mazgirt İlçesi Alanyazı Köyü'nde ikamet eden İmam Boztaş,
08 Mart 2004 tarihinde akşam saatlerinde evinde öldürüldü. Mazgirt İlçesi Aslanyurdu Köyü Çanakçı Mezrasında Şirin Yıldırım 21 Aralık
2004 tarihinde Jandarmanın "yanlışlıkla" açtığını iddia ettiği ateş
sonucunda yaralandı. Tunceli Merkez Aktuluk Köyü Meytan Mezrasında
Hasan Şahin 3 Ağustos 2005 tarihinde öldürüldü. Mazgirt İlçesi
Balkan Köyünün Çangal Mezrası 30 Eylül 2005 tarihinde gece otomatik silahlar
ile tarandı. Şans eseri kimse yaralanmadı. Pülümür İlçesi
Kuzluca Köyünde arıcılık yapan Hüseyin Arslan
Jandarma tarafından 18 Mayıs 2006 tarihinde öldürüldü. Aynı olayda bir şahıs da
yaralandı. Mazgirt İlçesi
Balkan Köyü'nde 20 Temmuz 2006 tarihinde gece harman savuran köylülerin üzerine
otomatik silahlarla ateş açıldı. Olayda Özcan Kaplan yaralandı. Mazgirt İlçesi Göktepe Köyünde 25 Ağustos 2007 tarihinde Hasan Canpolat evinin önünde otomatik silahlarla tarandı. Şans
eseri kurtuldu. Mazgirt İlçesi Koyunuşağı Köyü Gölek Mezrasında 3 Eylül 2007 tarihinde Seydali Taydaş ve Hıdır Taydaş adlı kardeşler Jandarma Özel
Hareket Timi'nce tarandı. Olayda Hıdır Taydaş ağır şekilde yaralandı. Ovacık İlçesi Yeşilyazı Köyü; köyde bulunan Jandarma karakolu askerleri
tarafından 10 Eylül 2007 tarihinde gece tarandı. Hozat İlçesi
Boydaş Köyü yakınlarında odun toplamak için giden iki şahıs 27 Eylül 2007
tarihinde askeri birlik tarafından otomatik silahlar ile tarandı. Olay
sonucunda Bülent Karataş öldürüldü. Rıza Çiçek ise ağır yaralandı. Yaşanan bu
olaylar başta insan hakları olmak üzere, Anayasa ve uluslararası bir çok anlaşmaya aykırılık arz etmektedir. Anayasanın 12.
Maddesine göre "Herkes kişiliğine bağlı dokunulamaz, devredilemez,
vazgeçilemez temel hak ve hürriyetlere sahiptir" denilmektedir. Yine
Anayasanın 17. Maddesine göre "Herkes yaşama, maddi ve manevi varlığını
koruma ve geliştirme hakkına sahiptir". Anayasanın 19. Maddesine göre ise
“Herkes kişi hürriyetine ve güvenliğine sahiptir". Ayrıca 1O Aralık
1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Örgütünün kabul ettiği ve Türkiye'nin de
1949 yılında onayladığı İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 3. Maddesine göre
“Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır". 12. Maddesine
göre ise; "Kimsenin özel yaşamına, ailesine, konutuna, ya da
haberleşmesine keyfi olarak karışılamaz. Herkesin bu gibi karışma ve
saldırılara karşı yasa tarafından korunma hakkı vardır." denilmektedir. Görüldüğü üzere
Anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan kişinin "Hak
ve Hürriyetlerine" saldırı söz konusudur. Toplumda derin
yaralar açan ve tedirginlik yaratan söz konusu olayların aydınlatılması,
faillerinin belirlenip yargı önüne çıkartılması amacıyla TBMM tarafından bir
Araştırma Komisyonunun kurulmasının gerekli olduğu kanısındayız. BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır. Türkçedeki
bozulma ve yabancılaşmanın araştırılması, Türkçenin korunması ve geliştirilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/35, 43, 49,
70) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev
süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır, okutuyorum: D) Tezkereler 1.-
Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın araştırılması, Türkçenin korunması ve
geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan
(1/35, 43, 49, 70) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığının,
komisyonun görev süresinin bir ay uzatılmasına ilişkin tezkeresi (3/407) 29/4/2008 Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Türkçe’deki Bozulma ve Yabancılaşmanın Araştırılması, Türkçe’nin
Korunması ve Geliştirilmesi İçin Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi
Amacıyla Kurulan (10/35, 43, 49, 70) Esas Numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu; 05.02.2008
tarihinde göreve başlamıştır. Anayasa ve İçtüzük gereği kendisine verilen 3
aylık süre içerisinde çalışmalarını tamamlayamayan Komisyonumuz 05 Mayıs 2008
tarihinden itibaren 1 aylık ek süre istenmesine karar vermiştir. Gereğini
bilgilerinize arz ederim. Saygılarımla. Necat
Birinci İstanbul Komisyon
Başkanı BAŞKAN – İç
Tüzük’ün 105’inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “Araştırmasını üç ay
içinde bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir.” hükmü gereğince
Komisyona bir aylık ek süre verilmiştir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım. 2.-
İran Bayındırlık ve İskân Bakanının vaki davetlerine icabetle, Tahran’a gidecek
olan Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak başkanlığındaki heyete katılacak milletvekillerine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/408) 29
Nisan 2008 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna İran Bayındırlık
ve İskan Bakanı’nın vaki davetlerine icabetle 11-15
Mayıs 2008 tarihleri arasında Tahran’da düzenlenecek olan “İskan ve Kentsel
Gelişim Konusunda 2. Asya-Pasifik Bakanlar Konferası”na
katılacak olan Bayındırlık ve İskan Bakanı Faruk Nafız
Özak başkanlığındaki heyete Kayseri Milletvekili
Taner Yıldız, İstanbul Milletvekilleri İrfan Gündüz ve Osman Gazi Yağmurdereli’nin katılımları hususu Türkiye Büyük Millet
Meclisi’nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 Sayılı Kanun’un 8.
Maddesi gereğince Genel Kurul’un tasviplerine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı OKTAY VURAL
(İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati: 14.23 ÜÇÜNCÜ
OTURUM Açılma
Saati: 14.35 BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi tezkereyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkanım, o tezkerede Bayındırlık Bakanı İran’a gidiyor, 3
tane milletvekili alıyor. Bu, Anayasa’nın 82’nci maddesine göre bir
görevlendirme mi, yoksa başka bir şey mi? BAŞKAN – İran
Bayındırlık ve İskân Bakanının daveti üzerine gidiyor. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Peki, Bayındırlık Bakanı niye buradan milletvekili alıyor efendim? MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Allah, Allah! Yetkisini sen söyleyecektin sanki! Hayret bir şey ya! BAŞKAN – Sayın
Genç… Sayın Genç… OKTAY VURAL
(İzmir) – AKP’den başka milletvekili yok mu Mecliste? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Böyle olur mu Sayın Başkanım? Bu önergenin usulü şu: Oylanmaması
lazım çünkü bir bakan gittiği zaman yanında milletvekili götürürse Anayasa’nın
82’nci maddesine göre götürür ve gidip geldikten sonra burada oylanır. Ama
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesine İlişkin
Kanun’a göre götüremez ki! BAŞKAN – Sayın
Genç, sözümü bitireyim mi? Müsaade edin sözümü bitireyim. MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Müsaade ederse bitireceksiniz Başkanım. BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinden milletvekili daveti de var. O nedenle Sayın Meclis
Başkanı oylamamız için bize gönderdi. OKTAY VURAL
(İzmir) – Türkiye Büyük Millet Meclisinden milletvekili davetini kim yapmış
efendim? BAŞKAN – İran
Bakanı. OKTAY VURAL
(İzmir) – Böyle bir şey olabilir mi? Bir yabancı ülkenin bakanı “Şu partiden
şunu istiyorum.” diye bir tercihte bulunarak bu görevlendirmeyi yapmamız doğru
olur mu efendim? Efendim, yani böyle bir şey olabilir mi? BAŞKAN – Evet,
karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler… OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, yok. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın… İhtilaf varsa makineyle… BAŞKAN – Kabul
edenler… Etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati: 14.38 DÖRDÜNCÜ
OTURUM Açılma
Saati: 14.56 BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasında karar yeter sayısı
bulunamamıştı. Şimdi, tezkereyi
yeniden oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir, karar yeter sayısı vardır. Gündemin “Seçim”
kısmına geçiyoruz. VII.-
SEÇİMLER A) Komisyonlara Üye Seçimi 1.-
(10/121, 129, 132, 134) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonuna üye seçimi BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gemi inşa sanayisindeki iş güvenliği ve çalışma şartları
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
kurulan (10/121, 129, 132, 134) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu
üyeliklerine siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesi bastırılıp
sayın üyelere dağıtılmıştır. Şimdi listeyi
okutup oylarınıza sunacağım: Gemi İnşa Sanayisindeki
İş Güvenliği ve Çalışma Şartları Sorunlarının Araştırılarak Alınması Gereken
Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
Üyelikleri Aday Listesi (10/121, 129, 132, 134) Adı Soyadı Seçim
Çevresi AK
Parti (10) Abdurrahman
Arıcı Antalya İbrahim Halil Mazıcıoğlu Gaziantep Fuat Bol İstanbul Mehmet Beyazıt Denizolgun İstanbul Mehmet Domaç İstanbul Özlem Piltanoğlu Türköne İstanbul Azize Sibel Gönül Kocaeli Recai Berber Manisa Hasan Ali Çelik Sakarya Mustafa Cumur Trabzon CHP
(3) Bayram Ali Meral İstanbul Çetin Soysal İstanbul Ali Rıza Öztürk Mersin MHP
(2) Mithat Melen İstanbul Gürcan Dağdaş Kars DTP
(1) Sebahat Tuncel İstanbul BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Meclis Araştırma
Komisyonuna seçilmiş bulunan sayın üyelerin 30/04/2008
Çarşamba günü (bugün) saat 16.00’da Halkla İlişkiler Binası B Blok 2. Kat 4.
Banko Araştırma Komisyonları Toplantı Salonu’nda toplanarak başkan, başkan
vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun
toplantı yer ve saati ayrıca plazma ekranda ilan edilmiştir. Alınan karar
gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor ve gündemin Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmına geçiyoruz. Birinci sırada
yer alan, Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum Müdürlüğü Teşkilat ve
Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Plan
ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret
Modeli Çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun ile Devlet Su İşleri Umum
Müdürlüğü Teşkilat ve Vazifeleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/480) (S. Sayısı: 94) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. İkinci sırada yer
alan, Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız. 2.- Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/549) (S. Sayısı:
216) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Komisyon raporu
216 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince bu tasarı İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle tasarı tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde
görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı
oylanacaktır. Tasarının tümü
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili
Sayın Mustafa Özyürek. Buyurun Sayın Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
MUSTAFA ÖZYÜREK (İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Mali
Müşavirlik Kanun Tasarısı hakkında Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, 3568 sayılı Yasa yani şu anda yürürlükte bulunan ve bu mesleğin
yetkilerini, sorumluluklarını ve örgütlenmesini düzenleyen Yasa bundan on dokuz
yıl önce, 1989 yılında çıkmıştır. Bu Yasa çıkarken elli yıla yakın hazırlıklar
yapılmıştır çünkü çağdaş ekonomiyle yönetilen, piyasa sistemiyle yönetilen her
ülkede buna benzer bir yasa vardır ve bu meslek, örgütlü bir şekilde görevini
yapmaktadır. Bu mesleğin esas
görevi ekonomiyi kayda almaktır. Bu mesleğin esas görevi işletmelerin mali
tablolarını denetlemektir ve vergi kanunlarında, iş kanunlarında, Ticaret
Kanunu’nda ve diğer kanunlarda kendilerine verilmiş olan denetim yetkisini
yapmaktır. Bu meslek yeni
bir meslektir. Örgütlenmesi itibarıyla Türkiye’de yenidir çünkü odalar ve
birlik, yani TÜRMOB, 1990 yılından itibaren faaliyete geçmiştir. Bu Yasa
çıkarken önemli eksikleri olduğu hep söylenmiştir ama 1990 yılından bugüne
kadar yeni bir tasarı Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne gelememiştir. Geçen
dönem bir kanun teklifi Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmiş olmasına rağmen, kadük olmuştur. Değerli
arkadaşlarım, odalar ve birlik oluştuktan sonra, bu mesleğin sorunlarını çözmek
için büyük çaba göstermiş, örgüt, uluslararası kuruluşlara üye olmuş,
Uluslararası Muhasebeciler Federasyonu (IFAC) gibi, bu mesleğin bütün dünyadaki
çatı örgütünün de bir aktif üyesi hâline gelmiştir. Bu uygulanan
dönemde –zaten, yasa çıkarken bazı eksikler vardı- uygulamayla da çıkan bu
eksiklerin giderilmesi gerekirdi. Ama, önümüze gelmiş
olan tasarı, bu eksikleri, bu ihtiyaçları giderecek bir tasarı değildir.
Serbest muhasebecilerin, serbest muhasebeci mali müşavir yapılması gibi önemli
bir maddeyi, önemli bir düzenlemeyi bir kenara bırakırsanız, diğer
düzenlemelerin hepsi, kim aday olabilir, kim aday olmamalıdır veya seçim
yöntemi blok liste mi olsun, nispi temsil mi olsun veya çarşaf liste mi olsun
gibi, seçim sistemiyle ilgili düzenlemeler yapılmaktadır. Şimdi, öyle bir
olayla karşı karşıyayız ki, bu hafta sonu, yani cumartesi, pazar günü pek çok
odanın genel kurulu yapılacak. Biz burada odalardaki seçim yöntemini alelacele,
yirmi iki maddelik, yirmi sekiz maddelik bir kanun tasarısını temel yasa gibi
görüşerek bir an önce çıkarmaya çalışıyoruz. Ama odaların hepsi üyelerini, yani
seçmenlerini askıya çıkarmışlardır ve bu kanun çıkmadan önce de pek çok oda
kongresini yapmış olacak. Peki, bu nasıl olacak? Şu anda, bu hafta sonu
kongresini yapacak odalar eski maddelere göre yapacaklar, daha sonra kongre
yapacak olanlar da yeni kanuna göre mi yapacak? Böyle bir kargaşa olabilir mi?
Burada grup başkan vekili arkadaşlarımızla konuşurken, iktidar mensubu, “Bu
seçime zaten yetişmez.” dediler. Peki,
bu seçime yetişmezse bu acele niye? Niçin yirmi sekiz maddelik bir kanunu iki
bölüm hâlinde bir temel yasa gibi görüşüyoruz? Bugün çarşamba, yarın 1 Mayıs;
buradan çıkmış olsa bile herhâlde Sayın Cumhurbaşkanına gitmesi, kendilerinin
bunu onaylaması oldukça bir vakit alacaktır ve başlamış olan bir maçın
kurallarını değiştirmek doğrusu son derece yanlış olmuştur. Değerli
arkadaşlarım, TÜRMOB ve mali müşavirler odaları, günlük parti politikalarının
girmediği, o anlamda siyasetin girmediği, ama elbette ülke politikası, dünya
politikasıyla ilgili belli tavrı, görüşü olan örgütlerdir. Ama günlük parti
politikalarının bu örgütte yeri yoktur. Şimdi getirilmek istenen bu düzenlemelerle,
belli grupların, yani çeşitli odalarda liste çıkarıp kazanamamış olan grupların
da bir yer tutması, onlara da pay verilmesi için bir nispi temsil getirilmişti.
Plan ve Bütçe Komisyonunda uzun tartışmalar sonunda hem blok listenin hem de nispi
temsilin birlikte olamayacağı, bunun olsa olsa tek ve ortak bir
listede, yani bütün adayların alt alta yazılması ve karşılarına konulan
karelerin işaretlenmesi suretiyle yapılabileceği noktasında bir uzlaşmaya
varmıştık. Umarım ve dilerim
ki bu uzlaşmadan bir geri dönüş olmaz. Fakat gördüğüm kadarıyla, AKP Grubunda
sanki bu uzlaşmadan dönme yönünde bir girişim yapılacakmış izlenimi bende var.
Bunlar son derece yanlış olur. Bir de Milliyetçi Hareket Partisiyle, Demokratik
Toplum Partisiyle, Cumhuriyet Halk Partisiyle ve iktidar grubuyla bir haftaya
yakın, üzerinde özel gruplar kurarak, diğer komisyon çalışmalarıyla bir
uzlaşmaya vardık. Eğer bu uzlaşmadan dönülürse tabii, bu, güven açısından çok
önemli sorunlar getirir ve bu Parlamentonun çalıştırılması, birbirimize güven
içinde çalışması yönünden büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalırız. Bu
Parlamentonun önüne kısa bir süre sonra Türk Ticaret Kanunu gibi diğer bazı
önemli kanunlar gelecektir. Bu kanunlarda muhalefetin belli bir anlayışı,
toleransı sağlanamazsa bu kanunları çıkarmak mümkün olmaz. Bu toleransın, bu
uzlaşmanın, bu karşılıklı güvenin devam edebilmesi için de verdiğimiz sözden
dönmememiz gerekir. Değerli
arkadaşlarım, burada, bazı adayların kişilikleri tanımlanarak bazı adaylar
tarif edilmek suretiyle şartlar getirilmektedir. Şu anda TÜRMOB yönetimine
seçilebilmek için herhangi bir şart yoktur; elbette odalardan seçilmiş delege
olmak gerekiyor. Odalardan seçilmiş delege, kaç yıllık kıdemi var, fiilen bu
mesleği yapıyor mu yapmıyor mu gibi şartlar aranmadan seçilirken şimdi, Hükûmet tasarısıyla beş yıl kıdem aranıyordu, Komisyondaki
tartışmalarda bu üç yıla indi, onun yanında fiilen çalışma şartı getirildi.
Ben, bu camianın, TÜRMOB’un on bir yıl Başkanlığını
yaptım ve bu mesleği fiilen ifa eden birisi de değildim. Peki, şimdi, benim
şartlarımı taşıyan birisi bürokrasiden ayrılsa, bu camianın takdirini kazansa
ve aday olsa “Hayır, sen aday olamazsın.” diyoruz. Yani, buralar, Anayasa’mızın
ilgili maddesine göre özerk kuruluşlardır, üyelerden topladığı aidatlarla
yönetilen kuruluşlardır. Buralara, vesayetçi bir anlayışla, sen ancak şu
yöntemle seçim yapabilirsin, senin adayların ancak şu şartları taşırsa seçime
girebilir gibi kısıtlamalar getirmek son derece yanlıştır. Değerli
arkadaşlarım, TÜRMOB’da odalarda kongreler yapılıyor.
Bu kongrelerden TÜRMOB’a yani Birliğe delege
seçiliyor. Şu anda 25 üyeye 1 delege seçiliyor. Hükûmet
tasarısı 100 üyeye 1 delege seçilsin diye geldi, Komisyonda 75’e indirildi.
TÜRMOB camiasının bu konudaki önerisi ise 50’dir. Bir camia kendi şartlarını
kendisi belirlemelidir değerli arkadaşlarım. Burada geçmişte
TOBB Yasası’nı görüştük. TOBB Yasası hazırlanırken Hükûmet
TOBB’la çok yakın bir iş birliği yaptı ama ne yazık
ki TÜRMOB’la böylesi bir iş birliği yapılmadan bu
tasarı getirildi. “Biz, devlet olarak, Hükûmet olarak
bir vesayet hakkımız var, öyleyse bizim dediğimiz şekilde aday göstereceksiniz,
bizim dediğimiz yöntemle seçim yapacaksınız.” deniliyor. Başka neler var?
Mesela “En fazla iki dönem oda başkanlığı yapılabilir.” deniliyor. Değerli
arkadaşlarım, bizim öylesine odalarımız var ki oraya hatırla, gönülle başkan
bulursunuz. O başkanı da “siz iki dönem bu işi yaparsınız, sonra bu işi
yapamazsınız” derseniz, oralara yönetici bulmakta büyük zorluk çekersiniz.
Biliyorsunuz, TESK’te böyle bir süre konulmuştu -daha
sonra Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti- barolarda bu süreler vardı, yine orada
bir değişiklik yaptık. Niçin burada illa bir süre koymaya çalışıyoruz? Şimdi, burada en
çok tartıştığımız konu, değerli arkadaşlarım, nispi temsil. Hükûmet
tasarısında nispi temsil getirilmiştir. Şu anda blok listeler hâlinde seçime
gidilmektedir, bu blok listeden en çok oyu alan liste kazanmış olmaktadır. Hükûmet tasarısında deniliyor ki: “Blok listeler hâlinde
seçime girilsin ama seçilenler nispi olarak değerlendirilsin.” Bir örnekle bunu
anlatırsak: 1.000 üyeli bir odada iki liste çıktı, (A) listesi, (B) listesi.
(A) listesi 800 oy aldı, (B) listesi 200 oy aldı. Yönetim kurulunun da 5
kişiden oluştuğunu düşünürseniz; 4 üye 800 oy alan listeden seçilecek, 1 üye
200 oy alandan seçilecek. Peki, buradaki 800 oy almış kişinin, adayın hukukunu
nasıl koruyacaksınız? 800 oy alan aday seçilmemiş sayılacak, buna karşılık 200
oy alan aday seçilmiş sayılacak. Bu, şahıs hukuku açısından son derece
sakıncalıdır, hukuka aykırıdır, Anayasa’ya aykırıdır. Bu nispi temsili
sağlayacak yöntem siyasi partilerde bulunmuştur. AKP’nin tüzüğünü de ben Plan
ve Bütçe Komisyonunda getirmiştim, Cumhuriyet Halk Partisinin tüzüğü de ortada.
Orada ya blok liste yaparsınız, blok listede, o liste eğer çizilme filan yoksa
olduğu gibi kazanır veya nispi istiyorsanız “çarşaf liste” dediğimiz tek liste
yöntemi uygularsanız. Bütün adaylar alfabetik sıraya göre alt alta yazılır,
onun karşısına konulan kareler işaretlenir, en çok işareti kim almışsa onlar
seçilmiş sayılır. Bizim, Komisyonda bir hafta, on günlük tartışma sonunda bütün
partilerle birlikte bulduğumuz yöntem budur. Eğer bundan dönülürse, Hükûmet tasarısındaki gibi bir nispi temsil tekrar gündeme
gelirse, bilelim ki değerli arkadaşlarım, bu Anayasa’ya aykırıdır, bu hukuka
aykırıdır. Yani, az alan insanın çok oy alanın yerine seçildiği bir sistem
hukuki değildir, demokratik değildir. Arkadaşlarımız
diyorlar ki: “Siyasi partiler nispi temsille seçilmiyorlar mı?” O çok farklı
bir yöntemdir ve orada kurumlar vardır. Bu, gruplar dediğimiz, seçimde liste
çıkaran insanlar sabah gelir, adaylardan ikisini de beğenmez veya birini
beğenmez, birisi der ki: “Gelin arkadaşlar, birlikte bir liste çıkaralım.” Bunu bir kurum gibi, bir grup gibi, ön seçim yapacak, o ön seçime
göre öncelik verilecek gibi algılamak son derece yanlıştır ve Hükûmetin önerdiği nispi temsil sistemi, yani blok listeyle
nispi temsil sistemi ne Barolar Birliğinde vardır ne esnaf odalarında vardır ne
ticaret odalarında vardır ne mimar-mühendis odalarında vardır ve benim bildiğim
kadarıyla da dünyanın hiçbir yerinde yoktur. Bir kongrede seçime
giriyorsanız, çok oy alan seçilmiş, az oy alan seçilmemiş olur. Bu, doğal;
hukukun doğasında vardır. O nedenle, Hükûmet tasarısındaki
yöntemin yanlışlığını bir hafta içinde tartışa tartışa
birbirimizi ikna ettiğimizi zannediyorum. Buradan dönmek büyük sorunlar
yaratır. Değerli
arkadaşlarım, TESK’te, TOBB’da,
sendikaların konfederasyonlarında, hem bir sendikanın başkanı hem de
konfederasyon yönetim kurulu üyesi olmak mümkündür. TESK’teki
şu andaki başkan, aynı zamanda bir başka federasyonunun da başkanıdır. TÜRMOB’da hem odada hem Birlikte görev alınamaz diye buraya
açık bir hüküm getirilmektedir. Bu, belli bir kişiyi istihdaf eden –eski
deyimle- bir maddedir. Oysa kanunlar şahıslara göre çıkarılmaz, kanunlar genel
nitelikli olur. Burada, belli şahıslar göz önünde bulundurularak tarifler
yapılmak suretiyle yasa çıkarılmaktadır. Şimdi, değerli
arkadaşlarım, bu meslek, henüz on dokuz yıllık bir meslek. Bu mesleğin
organlarını, odasını, Birliğini yok sayarak, o camianın görüşlerini dikkate
almadan, “benim vesayet yetkim var, ben istediğim şekilde seçim yaptırırım”
anlayışıyla bir tasarı hazırlarsanız, bu son derece yanlış olur. Bunun yolu,
değerli arkadaşlarım, birlikte, katılımcı bir anlayışla bu tasarının
düzenlenmesiydi. Bu yapılmamıştır. Ama komisyonda bazı noktalarda uzun
müzakerelerden sonra bir uzlaşma sağlanmaya çalışılmıştır. Bu uzlaşmadan da
dönülürse, inanmanızı isterim ki, bir şeyler yapmış olursunuz ama, bu camiaya, bu mesleğe kötülük yapmış olursunuz. Bir de şu anda,
dediğim gibi, bu hafta sonu pek çok odamızın kongresi yapılıyor, ayrıca öbür
hafta, daha öbür hafta diğer odaların kongresi yapılacak ve hepsinin de Seçim
Kuruluna listeleri verilmiştir. Askı süreleri tamamlanmıştır. Yani seçim süreci
başladığı anda seçim yöntemini, seçim tarzını değiştiren bir düzenleme
yapılamaz, kesinlikle yanlıştır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Özyürek, buyurun. MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Bu düzenlemelerin
olsa olsa gelecek seçimden itibaren uygulanacağına
dair bir geçici maddeyi buraya koymamızda yarar var. Eğer gelecek seçime
uygulayacaksak bu tasarıyı, bunu da işte İç Tüzük’ü zorlayarak temel yasa gibi
görmek, işte burada konuşma haklarımızı kısmak, iyileştirme yönündeki
önergelerimize sınır getirmek doğru değildir. O bakımdan ben sağduyunun hâkim
olacağını, Bakanlığın ve iktidar partisinin bu mesleğin sorunlarını çözecek
şekilde iyileştirmeler yapılmasına katkı vereceğini umuyorum ve başlamış olan
seçim sürecini etkileyecek maddelerin de bu seçimde kesinlikle uygulanmaması
gerektiğini düşünüyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özyürek. Milliyetçi
Hareket… OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım, bildiğiniz gibi İç Tüzük’ümüze göre komisyonların
temsilinde ya başkan, başkan vekili ya da özel bir sözcünün olması gerekir.
Rapora göre özel sözcü de olmadığına göre, aslında bunun görüşmelerine
başlanmamış olması gerekiyordu. Şu anda bu raporun özel sözcüsü oturmamaktadır,
komisyon temsil edilmemektedir, dolayısıyla bu görüşmelere ara verilmesi ve
bunun görüşmelerine başlanmamış olması gerekmektedir. Çünkü burada özel sözcü
olarak bir başka milletvekili yazılmaktadır. Bu bakımdan, komisyon temsil
edilmediği için bu tasarının görüşülemeyeceğini düşünüyorum. PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Daha önceden, sürekli bu şekilde
temsil edildi. OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, bu raporun sözcüsü burada yazılı. PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Sayın Başkanım, zaten Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunda da sözcü olarak benim ismim belirtildi, ayrıca belirtmeye
gerek yok, sözcü benim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Bu raporun sözcüsü olarak yazılı bir başka milletvekili
bulunmaktadır, dolayısıyla… PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Olur mu efendim, ben Plan ve
Bütçe Komisyonu Sözcüsüyüm. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Arkadaşımız zaten Komisyon Sözcüsüdür Sayın Başkan. OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, siz, sözcü olarak, ancak o komisyon raporu için özel sözcü
seçilmişseniz temsil edebilirsiniz. PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Hayır efendim. OKTAY VURAL
(İzmir) - Başkan ya da başkan vekili olur. Dolayısıyla temsil olmadığı için
görüşmeler yapılamaz. PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Olur mu öyle şey! O sizin
yorumunuz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Daha önceden uygulamalarımız var Sayın Başkan. PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – O sizin yorumunuz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, görüşmelerin başlanmamış olması lazım. Komisyon olmadığı
için bu tasarının görüşülmesine başlanmamış sayılması gerekmektedir. Çünkü
başlangıç itibarıyla komisyon temsili söz konusu değildir. Gündemde geriye
gidilemeyeceğine göre, bundan sonraki tasarılarla ilgili görüşmelere devam
edilmesi gerekiyor. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşımız Hasan Fehmi Kinay
sözcü olarak komisyon raporunda yer almaktadır. Dolayısıyla herhangi bir
problem yoktur. OKTAY VURAL
(İzmir) – Hayır efendim, genel sözcüdür;
yanlış. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkan, o konuda herhangi bir problem yoktur. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Daha önceki uygulamalarımız vardır Sayın Başkan. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Bütün uygulamalarımız bu şekildedir Sayın Başkanım. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım, İç Tüzük’ümüzün 45’inci maddesine göre “Komisyonlar,
Genel Kurulda başkan veya başkanvekili veya o konu için seçilmiş özel sözcü
veya sözcüler tarafından temsil olunurlar.” Dolayısıyla bir sözcünün komisyonu
temsil görevi yoktur. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Arkadaşımız burada sözcüdür ve yetkilidir, raporda bu açıkça ifade
edilmiştir. OKTAY VURAL
(İzmir) – Hayır, hayır, değil. Efendim, diğer
kanun, yani bunun görüşülmesi… Komisyon temsil edilmediği için bu görüşmelerin
yok sayılması ve gündemin bundan sonraki maddelerine geçilmesi gerekmektedir. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkanım, İç Tüzük’le hiçbir alakası yok. Arkadaşımız
yetkilidir ve Komisyon yerindedir, herhangi bir problem yoktur. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım, raporda “Bu raporun sözcüsü” diye ayrı bir
milletvekili yazılmıştır. Dolayısıyla, sözcülerin komisyonları temsil etme
görevi yoktur. Ancak özel sözcü olduğu zaman mümkündür. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkanım, bu konuda uygulamalarımız var. İç Tüzük’te diyor ki,
Genel Kurulda komisyon başkanı veya başkan vekili, o da yoksa o iş için
seçilmiş sözcü veya sözcüler… Tamam, arkadaşımız Plan ve Bütçe Komisyonunun
sözcüsüdür ama Genel Kurulda temsil edemez. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Sayın Başkanım, bakın, uygulamalar bu şekilde. Geçmişteki
görüşmelere bakın, hepsinde sözcü arkadaşımız defalarca orada görevini
yapmıştır. Böyle bir mantık olur mu! OKTAY VURAL
(İzmir) – Mümkün değil efendim. BAŞKAN – Bu
arada, 27’nci maddede de “Komisyonlar, başkanlarının yönetiminde çalışır.
Başkan bulunmadığı zaman başkanvekili, o da yoksa sözcü, komisyona başkanlık
eder.” diye bir şey var. KAMER GENÇ
(Tunceli) – O, komisyon toplantılarında… OKTAY VURAL
(İzmir) – O, komisyon toplantılarında efendim, Genel Kurulda temsil değildir. 45’inci maddeye bakmak lazım. İç Tüzük’ün 45’inci maddesi. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – O, yukarıdaki komisyon. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, daha önce uygulamamız var Sayın Başkanım. Yani, daha önce
bu konuda uygulamamız var. Burada sözcü komisyonu temsil edemez, ancak
komisyonda bu iş için seçilen… BAŞKAN – Ben sizi
anladım. Bana bir dakika müsaade ederseniz eğer… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Tamam, peki. OKTAY VURAL
(İzmir) – Uygulamanızı bekliyoruz efendim. AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Sayın Başkan, 20 kişiyle görüşülmez ki! BAŞKAN – Efendim? AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – 20 kişiyle görüşülmez ki! Toplam 20-25 kişi var salonda. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Efendim, karar yeter sayısı isteyin. BAŞKAN – Şimdi, o
başka, konumuzun dışında sizin söylediğiniz. OKTAY VURAL (İzmir)
– Komisyon temsil edilmiyor efendim. BAŞKAN -
Birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati: 15.26 BEŞİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 15.44 BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP
ÜYELER: Murat ÖZKAN (Giresun), Fatma
SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin Beşinci
Oturumunu açıyorum. 216 sıra sayılı
Kanun Teklifi’nin görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet burada. Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük’ün 27’nci maddesine göre “Komisyon başkanı
bulunmadığı zaman başkanvekili, o da yoksa sözcü, komisyona başkanlık eder.” İç
Tüzük’ün 45’inci maddesine göre de “Komisyonlar, Genel Kurulda başkan veya
başkanvekili veya o konu için seçilmiş özel sözcü veya sözcüler tarafından
temsil olunurlar.” İki madde birlikte değerlendirildiğinde, komisyon
sözcülerinin komisyonu temsil edebilecekleri konusunda bir tereddüt
bulunmamaktadır. İç Tüzük’ün
45’inci maddesinin gerekçesinde de sözcünün komisyonu Genel Kurulda da temsil
edebileceği açıkça ifade edilmiştir. Komisyon sözcüsünün komisyonu temsil
etmekle görevli olduğu, “sözcü” kavramının tanımında da içerilmiştir.
Komisyon sözcüsünün komisyonu temsil edememesi, komisyon adına açıklama
yapamaması hâlinde sözcünün varlığı tartışma konusu olur. Öte yandan, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bugüne kadar yapılan uygulamalarda
komisyon sözcüsünün başkan ve başkan vekilinin yokluğunda komisyonu temsil
ettiği görülmektedir. Bu nedenle uygulamamızda herhangi bir yanlışlık bulunmamaktadır.
OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım, bu İç Tüzük ihlalidir, yeni bir İç Tüzük ihdasıdır.
Açıkçası 45’inci madde komisyonların Genel Kurulda temsilini düzenlemektedir.
Bu temsil düzeni bir başka maddeyle, yorumla, lafzi
ruhuyla yorumlanıp genişletilemez. Dolayısıyla burada söylenen husus, o konu
için seçilmiş özel sözcü ve sözcülerdir. Dolayısıyla buradaki daraltıcı anlamla
komisyon temsili kısıtlanmıştır. Dolayısıyla bir başka maddedeki temsil
sıfatını buraya koymak mümkün değildir. Nitekim, raporda da aynen “bu raporun sözcüsü” diye yazılmıştır. “Bu
raporun sözcüsü” dendiğine göre sözcünün artık sözcülük görevi kalmamıştır. O
bakımdan, Sayın Başkanım, bu, usule aykırı bir işlemdir. Usule aykırı
işlemlerin de kesinlikle devam etmesi mümkün değildir. Bu bakımdan bu uygulama
İç Tüzük’ün yeniden bir ihdasıdır, doğru değildir. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Vural. OKTAY VURAL
(İzmir) – Uygulamanın bu şekilde yapılması da İç Tüzük’ün amir bir hükmüdür.
Gerekçelerle bunların yorumlanması mümkün değildir. Aksi takdirde, İç Tüzük’ün
böyle ihlalleriyle, yeni İç Tüzük ihdasıyla açıkça hukuka aykırı bir işlem
yapmış oluruz. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, o zaman bu konuda tutumunuz hakkında söz istiyorum
efendim. Usul tartışması… MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Tabii, gerekiyor. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Yani böyle olmaz ki. Yıllarca… Oradaki arkadaşlarımız sizi yanlış
yönlendiriyorlar, olmaz ki efendim. Usul hakkında tartışma istiyorum. OKTAY VURAL
(İzmir) – Kesinlikle yeni bir İç Tüzük ihdasıdır. M. AKİF HAMZAÇEBİ
(Trabzon) – Özel sözcü ne işe yarar o zaman? BAŞKAN – Peki. Usul tartışması
açıyorum. VIII.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER 1.-
Komisyonların, Genel Kurulda komisyon sözcüleri tarafından temsil edilip
edilemeyeceği hakkında BAŞKAN – 2 lehte,
2 aleyhte… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Aleyhte. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ben aleyhte istiyorum. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Lehte. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Lehte söz istiyorum. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkanım, yalnız şunu da ifade etmek isterim: Bu bir İç Tüzük
ihdasıdır, değiştirilmesidir. Bununla ilgili bir oylamayla yeni İç Tüzük ihdası
da yapılamaz. Bunu da ifade etmek istiyorum. Dolayısıyla, yapacağınız
tartışmayı Genel Kurulun onayına sunarak İç Tüzük değişikliğini gerçekleştirmiş
olmak da yanlış olur. Bu da yanlış bir uygulamadır. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, biraz sonra tartışacağız zaten bunu kürsüden. OKTAY VURAL
(İzmir) – Yapılması gereken husus, Başkanlığın bu raporun görüşülmesinde
komisyon temsili olmadığı için ertelenmesidir ve yeni gündeme göre teşekkül
etmesidir. BAŞKAN – Sayın
Vural teşekkür ederim. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Grup Başkan Vekili yeni bir usul tartışması
açıyor. Bunları kürsüden anlatsın Sayın Milletvekili. Efendim, usul
tartışmasını açtınız. Sayın Grup Başkan Vekili usul tartışmasında kalkar,
meramını beyan eder. Sayın Başkan,
tutumunuz hakkında lehte söz talep ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Buyurun Sayın
Genç, aleyhte… K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Aleyhte. BAŞKAN – Sayın Anadol, siz aleyhte. OKTAY VURAL
(İzmir) – Aleyhte. BAŞKAN – Sayın Anadol önce oldu. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Lehte. BAŞKAN – Tamam. On dakika süre
verdim. Buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Yarın 1 Mayıs
İşçi Bayramı. 1 Mayıs Bayramı’nı, bütün işçilerimizin, bütün çalışanların,
emekçilerin, kutluyorum. Aslında bunun Taksim Meydanı’nda kutlanması
gerekirken, maalesef bugünkü Hükûmet ve onun
bürokratları da çok büyük bir korku içinde oldukları için, halkı daima
meydanlardan kenar mahallelere itmeye çalışıyorlar. Ben yarın Almanya’da bir
panele gideceğim için bu 1 Mayısta Taksim’de bulunamayacağım için de
üzülüyorum. Sayın Başkan,
şimdi, bu İç Tüzük’ümüzün maddesi çok açık. Diyor ki: Genel Kuruldaki düzenleme
ayrı, komisyondaki düzenleme ayrı. Komisyonda başkan, başkan vekili ve sözcü
temsil edebilir, ama Genel Kurulda başkan, başkan vekili veya o iş için
seçilmiş sözcü veya sözcüler. Bu, çok açık bir Türkçedir. Bunu başka anlamak için,
komisyonun seçilmiş sözcüsünün de burada Genel Kurulu temsil edeceği konusunda
karara varmak için, yani çok zor bir yoruma gitmek lazım. Şimdi, değerli milletvekilleri, şimdi bunun
böyle düzenlenmesinin bir anlamı vardır. Komisyonda,
ki burada komisyonu temsil eden kişilerin komisyondaki müzakereleri, gelen
kanun teklif ve tasarılarını çok ayrıntılı olarak incelemesi lazım. Yani,
komisyonda o kanun tasarı ve teklifleri müzakereye başlandığı andan son
oylamasına kadar o komisyonda bulunması, komisyondaki bütün bilgileri edinmesi
ve böyle geniş bir bilgiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun
huzuruna gelmesi ve burada da milletvekillerinin bu konuyla ilgili olarak
sorduğu soruları ayrıntılı cevaplayabilecek şekilde bunu değerlendirmesi lazım.
Şimdi, komisyonun çalışmasını biliyorsunuz, ya başkan o kürsüde oturuyor ya da
başkan ve başkan vekili birlikte oturuyorlar. Zaten sözcü çok defa komisyon
çalışmalarına katılmaz. Ama, İç Tüzük’te getirilen bu
hüküm başkan, başkan vekili veya o iş için seçilmiş sözcü… Eğer o iş için
komisyon bir sözcü seçerse, “Arkadaş, Genel Kurulda bu kanun teklif ve
tasarısını komisyon adına orada sen temsil et.” derse orada tayin edeceği
temsilcinin de komisyon müzakerelerinin başından sonuna kadar orada komisyon
sırasında oturup bu konularda bilgi sahibi olması lazım. Hiç
komisyon müzakerelerinde komisyonda bulunmamış, herhangi bir bilgisi yok,
görgüsü yok, ondan sonra gelecek, burada oturacak ve milletvekilleri soru
soracak kanunla ilgili, önergeler verecek, “Önergelere katılıyor musun,
katılmıyor musun?” gibi sözlerle muhatap olduğu zaman, ilgili arkadaş, komisyon
çalışmalarını baştan sonuna kadar takip etmediği için burada yeterli bir
bilgiye sahip olmayacak. Dolayısıyla, Genel Kurulu sağlıklı ve doğru
bilgilendirmeyecek. İşte, bunun mantığı budur. Yani, eğer başkan ve başkan
vekili komisyonun toplantısının başından sonuna kadar komisyon müzakerelerini
orada takip edip her türlü bilgiyi alan, dosyayı okuyan, maddeleri okuyan,
birbirlerine bağlantılarını sağlayan, dolayısıyla kanunun âdeta bir yazarı
gibi, bir eseri meydana getiren kişi demektir. Komisyonu burada temsil edecek
kişinin bu doğrultuda, bu düzeyde ve bu kapasitede bilgi sahibi olması lazım. Şimdi, burada bir
önerge veriliyor. Bu önergeyi kabul ettiğiniz zaman, komisyonu temsil eden kişi
eğer burada yeterli bir bilgiye sahip değilse, bakarsınız, başka bir maddeye
ters bir önerge verilir. O önerge kabul edildiği zaman, icabında… Maalesef, ben
bu dönemde, burada komisyonu temsil eden birçok insanların, başkanların burada
yeterli bir bilgiye sahip olmadıklarını gördüm. Burada önergeler müzakere
edilirken, en azından “katılıyorum-katılmıyorum” kelimesi ifade edilirken sayın
milletvekilleri, icabında komisyon sırasında veya hükûmet
sırasında oturan kişilerin, bu önergenin bu yasaya getirecekleri yenilikleri
veya aykırılıkları burada belirtmesi lazım. Burada belirtecek ki, hakikaten,
verilen bir önerge bu getirilen kanuna yeni bir içerik kazandırıyor mu, yeni
bir anlam kazandırıyor mu, yeni bir değer kazandırıyor mu, bu yönden, bu önerge
üzerinde Genel Kurulu bilgilendirmesi lazım. Sen komisyon toplantısına
katılmamışsın, komisyondan gelen metin hakkında bir bilgin yok; gelip de burada
süs, ot gibi oturmanın da bir anlamı yok. Bu, Genel Kurula karşı da bir
saygısızlıktır. Burada önemli
olan bilgi, değerli milletvekilleri; burada önemli olan, konuya hâkimiyettir.
Konuya hâkim olmayan bir kişi, gelip de burada, komisyon masasında oturması,
Genel Kurulda temsili iyi yapamaz. Bizim burada istediğimiz, doğru dürüst kanun
çıksın veyahut da… Yani şimdi burada komisyon başkanı nerede, başkan vekili
nerede? Onlar gidecek, işlerine bakacak, burada… Ya, İç Tüzük’te böyle bir
hüküm var: “Başkan, başkanvekili veya o iş için seçilmiş sözcü…” Değerli
arkadaşlarım, yani biz, geçmişte de uygulamalarımız var ama maalesef, birtakım
yanlış bilgilendirmeler nedeniyle, burada, tabii iktidar partisi de çoğunlukta
olduğu için, yahu ne yaparsak nasıl olsa geçiyor gidiyor. Bizim çoğunluğumuz
var. Oyumuz her şeyi, parmak her şeyi yeniyor. Hak, hukuk yok. Bilgi de önemli
değil. Ne olacak, yeter ki kanunlar geçsin inancı ve düşüncesiyle burada
kanunları geçirirsek gerçekten bu ülkeye, bu Meclise faydalı hizmetler
yapmayız. Soruyorum size:
Komisyon sırasında oturan kişi eğer komisyonun müzakerelerine katılmamışsa,
kanun metnini okumamışsa, ondan sonra, gelen idare de bugüne kadar kendisine
verilmiş bilgilerden habersizse burada neyi temsil edecek? Burada
milletvekillerinin sorduğu soruları nasıl cevaplandıracak. Değerli
milletvekilleri, bu bir bilgi meselesidir, bu bir deneyim meselesidir, bu bir
birikim meselesidir. Sonra, hayati
kanunlar geliyor, hayati kanunların birbirlerine, dediğim gibi, bağlantıları
var. Mesela, özellikle bu meclislerde gördüğüm en önemli şeylerden birisi de
bir son dakika korsan önergeler geliyor ve bu korsan önergeler ülke menfaatine
o kadar büyük sıkıntılar yaratıyor ki. Bazı holdinglerin, bazı güç odaklarının,
son anda bazı temsilcilerin kanalıyla buralarda son bir önerge veriyorlar.
Şimdi, o önergeyle ülke ne kazanıyor, kim ne kazanıyor, ülke ne zarara gidiyor,
başka kim kâr ediyor, kim zarar ediyor? Bunu bu Genel Kurulun bilmesi lazım.
Bir bakıyorsunuz, son anda, hakikaten ülkeye büyük sıkıntılar yaratacak ama
birtakım güç odaklarına çok büyük avantajlar yaratacak bir önerge geliyor.
Şimdi, burada komisyon sözcüsü… Biz burada oturacak komisyon sözcüsünün
ülkesini seven insanlardan olduğunu kabul ediyoruz. Ama,
buna, ancak nasıl karşı koyabilir? Sahip oldukları bilgiyle karşı koyabilir.
Burada çıksa, komisyonda, hakikaten tam yetkili bilgiyle oturursa o zaman
milletvekili arkadaşlarımız… Bari, birileri, o korsan
önergeyi vermeye çalışan o birtakım menfaat grupları bilir ki: Ha, demek ki bu
Parlamentoda, biz son anda, birtakım, bizim bazı temsilcilerimiz de olsa bu
önergeler Genel Kurulda geçmez. Ben, geçmişte de
gördüm, burada da gördüm. Zaman zaman bir
bakıyorsunuz… Şimdi, telefonlar çalışmıyor. O iyi yani, telefonlar çalışmayınca
iyi oluyor da… Geçen dönemlerde bir bakıyorsunuz, çok ciddi bir vergi kanunu,
bir borsa kanunu veya ekonomiyle ilgili çok önemli kanunlar görüşülüyor. Bir
bakıyorsunuz, birilerine bir telefon geldi. Hemen o telefonun üzerine -ben
Başkanlık kürsüsünde oturduğum zaman Genel Kurulu izliyordum- bir bakıyorsun, o
telefon gelen hemen bir önerge yazıp gönderiyordu buraya. Şimdi, bunların,
tabii bu kişisel hırs ve menfaatlerine bu Meclis engel olacak. Meclis nasıl
engel olacak? Meclisin en önemli engel olacağı nokta Meclisi temsilen komisyon
sırasında temsil sıfatını taşıyan kişinin taşıdığı bilgi, beceri ve dirayettir.
Eğer bu bilgi, beceri ve dirayete yeteri kadar sahip değilse o zaman komisyon Genel Kurula yeteri
kadar bilgiyi veremez. Onun için, bizim
daha fazla da… Tabii, uzatmak da istemiyorum. Önemli olan burada İç Tüzük’ün
çok açık ve net hükmünün… Ve bunun da böyle olmasının da bir mantığı var, çünkü
sözcü olsaydı zaten diyecekti ki: “Komisyon, başkan, başkan vekili, sözcü
tarafından temsil edilir.” O zaman hiç gerek de yoktu, mesele hallolmuş olurdu
ama burada diyor ki: “Başkan, başkanvekili veya o iş için seçilmiş sözcü ve
sözcüler.” deyince olay çok açık. Komisyon metninde de bu vardı. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum. Lütfen tamamlayın. KAMER GENÇ
(Devamla) – Sayın Başkan, evet. Bence bunu zorlamaya
gerek yok. Komisyon başkanınız gelsin. Buraya, komisyon başkanlığına, başkan
vekilliğine, böyle, gidip de işleri olan, dışarıda iş takip eden arkadaşları
seçmeyin; bu Türkiye’ye enerjisini, çalışma gücünü, mesaisini Meclise verecek
kişileri bu komisyon başkanlığına veya başkan vekilliğine seçin. Onların işleri
varsa bizi seçin. Biz burada otururuz, sizi iyi temsil ederiz, merak etmeyin. Saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç. Lehinde Sayın
Nurettin Canikli. Buyurun Sayın Canikli. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. İç Tüzük’ün
63’üncü maddesi çerçevesinde talep edilen Sayın Başkanın tutumuyla ilgili lehte
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, önemli bir kanun tasarısını görüşmeye başlayacağız ama hepinizin
izlediği gibi, yerinde olmayan, bize göre de İç Tüzük’e uygun olmayan
yöntemlerle bu süreç engellenmeye çalışılıyor. Önce, bunu burada ifade etmemiz
gerekiyor. Nedir tartışma?
İç Tüzük’ün 27’nci ve 45’inci maddeleri hükümlerinin yorumlanması,
değerlendirilmesi ve komisyonlarda sözcü olarak görev yapan arkadaşlarımızın
burada temsili, komisyonların Genel Kurulda temsiliyle ilgili tartışma. Bu
temsilin olup olmayacağıyla ilgili farklı görüşler söz konusu. Aslında, bu konu,
daha önceki birçok Genel Kurul çalışmasında gündeme geldi değerli arkadaşlar.
Hepiniz, hepimiz hatırlarız. 23’üncü Dönemde de gündeme geldi, 22’nci Dönemde
zaman zaman gündeme geldi ve bu tartışmaların
hepsinin sonucunda, komisyonlarda sözcü olarak görev yapan arkadaşlarımızın
komisyonları burada temsile yetkili olduğu kabul edildi ve bu şekilde
yürütüldü. Geçtiğimiz haftaya bakın, ondan önceki haftaya bakın, daha önceki
aylardaki Genel Kurul çalışmalarına bakın ve burada komisyonları temsil eden
sözcü arkadaşlarımızın olduğunu göreceksiniz. Bu defalarca tekrarlanmıştır,
defalarca gündeme gelmiştir ve defalarca Başkanlık tarafından bu şekildeki
uygulamanın teamül hâline geldiği ifade edilmiştir, kararlar alınmıştır
defalarca, defalarca… Teamüller
önemlidir, belirleyicidir. Siz eğer bu mantıkla yani sözcü, yetkili sözcü ya da
özel sözcü yoktur ya da yetkili yoktur gerekçesiyle komisyon toplanmamıştır,
komisyon yoktur ve bu oturum geçersizdir gibi bir mantıkla hareket edilirse
geçmişteki Meclis çalışmalarının çok önemli bir bölümünü yok saymanız gerekir.
Böyle bir mantık olabilir mi? Bu mantığın hukuki bir altyapısı olabilir mi
değerli arkadaşlarım? ARİF AKKUŞ
(Mersin) – Yanlış devam mı etsin yani? NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Şimdi, bakın, esas itibarıyla 27’nci madde çok açıktır.
Komisyonlara başkanlık yapabilecek konumda yetkilendirilmiş olan sözcü… OKTAY VURAL
(İzmir) – Hangi madde? NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – 27’nci madde. Çok net olarak,
sözcünün komisyona başkanlık edebileceği ifade ediliyor. S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Burası komisyon mu? NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Yani komisyona başkanlık ediyor, komisyonu temsil ediyor, komisyonu
yönetiyor. Bu yetki veriliyor. Bu yetki mutlak bir yetkidir ve her yerde
geçerlidir. S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – Her yerde! K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yok, yok, yanlış. NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) –45’inci maddede düzenlenen sadece, 27’nci maddede düzenlenmeyen özel
sözcülerin belirlenmesine ilişkin husustur. S. NEVZAT KORKMAZ
(Isparta) – İç Tüzük’ün o maddesini de kaldıralım o zaman. NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) - Yani, isterse komisyon, belli konular için, burada belirtilenler
dışında, yani başkan, komisyonu temsile yetkili, komisyona başkanlık etmeye
yetkili başkan, başkan vekili ve sözcü dışında isterse ayrıca özel sözcü ya da
sözcüler görevlendirebilir. 45’inci maddenin düzenleniş mantığı budur. Bugüne
kadar da böyle yorumlanmıştır ve böyle uygulanmıştır değerli arkadaşlar. Onun
için, burada herhangi bir, İç Tüzük’e aykırılık söz konusu değildir. Zaten bu
konu için, yani görüşmelerine başladığımız 3568 sayılı Kanun’la ilgili olarak,
bu konuyla ilgili olarak görevlendirilmiş özel sözcü arkadaşımız da buradadır
zaten. Yani bazı arkadaşlarımızın belirttiği gibi iş takibi için dışarıda falan
değillerdir, o yönde bir sorun yoktur, buradadır o arkadaşımız. Ama herhangi
bir tereddüt hasıl olmadığı için, sözcü arkadaşımızın
komisyonda temsil noktasında herhangi bir tereddüt hasıl olmadığı için bu
arkadaşımız oturmuştur. Olay budur. Yani o arkadaşımız hem buradadır hem sözcü
yetkilidir. Buna rağmen bu tür iddiaların ortaya atılması, yani “geçersizdir”,
“efendim yok sayılır” gibi hukuki dayanağı olmayan bu tür iddiaları ileri
sürmek doğru değildir. Şimdi, bakın,
değerli arkadaşlar, buraya oturan, komisyonu temsilen oturan her arkadaşımız
olaya vâkıftır. Şimdi bazı arkadaşlar diyorlar ki: “Efendim işte, sözcü
komisyon toplantılarına katılmamış, yeteri kadar detayına vâkıf olamayabilir.”
Komisyon başkanı için de geçerli, komisyon başkan vekili için de geçerli. Böyle
bir mantık olabilir mi? Oraya oturan tüm arkadaşlarımız komisyona katılmıştır,
konuya hakimdir ve gelebilecek olan bütün sorulara
gerekiyorsa komisyonu temsilen, o sıfatla cevap verebilecek konumdadır. Olayları böyle değerlendirmek lazım. Değerli
arkadaşlar, yani bugüne kadarki Meclis teamüllerinin dışında, uygulamalarının
dışında, Meclis Başkanlık kararlarının dışında, Sayın Başkanın kararı
açıklanmıştır, çok net olarak gerekçe burada okunmuştur ve bu geçerlidir.
Artık, bunun üzerine bu konuda söz söylenmez. Elbette, biz, şu anda 63’üncü
madde çerçevesinde bu tartışmayı yapıyoruz. Ama biraz önce, Sayın Başkan, bu
tartışmanın açılmasından önce gerekçeyi okumuştur ve konu kapanmıştır; İç Tüzük
açısından konu kapanmıştır değerli arkadaşlarım. Bu şekilde uygulanması
gerekir. Sayın Başkanın tutumu yerindedir. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Canikli. Sayın Kemal Anadol, buyurun. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; konuya İç Tüzük
yeterince açıklık getirmiştir kanaatindeyiz. Şimdi bakınız, İç Tüzük neyi
düzenliyor: Bir: Bizatihi
komisyonların, kendilerine Meclis Başkanı tarafından tahsis edilmiş
salonlardaki, odalarındaki çalışmasını düzenliyor. İki: İç Tüzük,
Genel Kurul çalışmalarını düzenliyor. Genel Kurul
çalışmalarıyla komisyonun bizatihi kendi yaptığı çalışmaları birbirine lütfen
karıştırmayın. 27’nci madde komisyonun çalışmasını düzenlemektedir, 45’inci
madde ise komisyonun Genel Kuruldaki çalışmasını düzenlemektedir. Bakınız, şöyle
anlatayım: Genel Kurul çalışması başladı. Başkan soruyor tasarı veya teklifin
görüşmelerine başlamadan evvel: “Hükûmet burada mı?”
Bakıyor, burada. “Komisyon burada mı?” Burada. Ancak o zaman çalışmaya
başlayabiliyor. Ama komisyon
kendi çalışmasını böyle yapmıyor. Orada başkan veya başkan vekili veya sözcünün
başkanlığında toplanabiliyor, yukarıda. Hatta 24’üncü madde
açık. 24’üncü madde ne? Komisyon başkanı, başkan vekili, sözcü ve
kâtibin seçimini düzenliyor. Buraya özel bir hüküm koymuşlar. Diyor ki 24’üncü
madde: “Gereken hallerde, komisyon başkanının teklifi üzerine belli bir konu
için özel sözcüler veya bir özel kâtip toplantıda hazır bulunanların salt
çoğunluğunun oyu ile seçilir.” Belli bir konu
olacak, onun için özel sözcü seçilecek. Nerede? Yukarıda. Bunlar seçilmiş. Kim
seçilmiş? Bu raporun sözcüsü İsmail Özgün seçilmiş, Sayın İsmail Özgün,
Balıkesir Milletvekili. Dolayısıyla,
komisyonlar başkanlarının yönetiminde çalışır, başkan bulunmadığı zaman başkan
vekili, o da yoksa sözcü, komisyona başkanlık eder. Hangi sözcü bu? 24’üncü
maddeye göre seçilen sözcü, komisyon başkanı, başkan vekili, sözcü ve kâtip; o
“sözcü” başka. Aynı 24’üncü maddenin dördüncü fıkrasında: “Gereken hâllerde,
komisyon başkanının teklifi üzerine belli bir konu için özel sözcüler veya bir
özel kâtip toplantıda hazır bulunanların salt çoğunluğuyla seçilir.” Sözcü ile
özel sözcüyü lütfen birbirine karıştırmayın; bu bir. İki: Bu komisyon,
başkan, başkan vekili veya komisyon sözcüsünün –özel sözcünün değil-
başkanlığında toplanabilir. Nerede? Yukarıda. İndik aşağıya: Şimdi, onun
başlığı da açık, tereddüde yer yok, “Genel Kurulda komisyonların temsili”
başlığını taşıyor 45’inci madde. Aşağıya indik, yukarıdan çıkın, inin aşağıya.
Ne diyor: “Komisyonlar, Genel Kurulda başkan veya başkanvekili veya o konu için
seçilmiş özel sözcü veya sözcüler tarafından temsil olunurlar.” Kim özel sözcü?
İmzası var, özel sözcü, bu raporu da özel sözcü hazırlamış. İç Tüzük’e göre
öyle. Şimdi, nasıl, bakan, sayın bakan olmadan sadece komisyonun mevcudiyetiyle
Genel Kurulda o teklif veya tasarının müzakeresine başlanamıyorsa aynı şekilde
komisyonun özel sözcüsü orada yoksa müzakerelere başlanamaz, teklif veya
tasarının müzakeresine başlamak mümkün değildir. Nedir bu? Şeklî
şarttır. Bu şeklî şart
yerine getirilmemişse işin esasına geçilemez. Nasıl aynen
mahkemede hâkim yoksa, hâkimin olmasına rağmen savcı
yoksa duruşmaya başlanamıyorsa, hiç farkı yok bunun. Sayın bakan olacak, Hükûmet tarafı, komisyon olacak, komisyonun başkanı olacak,
başkan vekili… Başka? Özel sözcü. Komisyonun yukarıdaki sözcüsünün bununla
alakası yok. Dolayısıyla, o
şekilde başlanan, özel sözcü olmadan başlanan bu tasarının bu şekilde devamı,
başlanması mümkün değil bir defa. Muhal bir şey. Şimdiye
kadar yapılan bütün işlemler batıl, bütün işlemler batıl. Hatta Sayın Özyürek’in Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşmasını
da zabıttan çıkarın lütfen. Çünkü bu şeklî şart yerine getirilmediği için,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına yapılmış bir konuşma söz konusu olamaz
artık. Yani bu kadar açık ve bu konuda oylama da yapılamaz. Çünkü bu oylama
yeni bir iç tüzük ihdası mahiyetindedir. Yeni bir iç tüzük ihdasına, bu şekilde
Genel Kurulun yetkisi yoktur arkadaşlar. İç Tüzük müzakeresi başka bir şeydir. Siz bir kanun
çıkarırken ne için bunları yapıyorsunuz? Lütfen… Bu kadar sıkıntıya bu
Parlamentoyu niye sokuyorsunuz arkadaşlar? 29’unda Mersin’de TÜRMOB’un kongresi olacak. Buradan geçireceksiniz acele.
Buradan çıkar çıkmaz mükerrer sayıyla Resmî Gazete’de bastıracaksınız,
Çankaya’ya göndereceksiniz. Onay da hazır size göre. Mutlaka da öyledir tabii.
Gelecek, bu hafta sonu yapılacak olan TÜRMOB kongrelerini bu alelacele
çıkardığınız kanuna uygun yapmak isteyeceksiniz. Değer mi bu sıkıntıya? Niye
bunu yapıyorsunuz arkadaşlar? Aynı şekilde, 28
Marta kadar belediyeleri kapattınız, bin iki yüz belediyeyi kapattınız,
birtakım ilçeler ihdas ettiniz ve Meclisi sabaha kadar çalıştırdınız; on dört
saat beş dakika çalıştı Meclis. Neden çalıştı? 28 Marttan evvel geçirmeniz
lazım! Aklınız neredeydi, altı senedir iktidardasınız. Yumurta kapıyı gelince
böyle Meclisi sıkıştırıyorsunuz, sabaha kadar çalıştırıyorsunuz. Dün gece de
sabaha kadar çalıştırdınız. Şimdi de… MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Siz yoktunuz! NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Siz yoktunuz! K. KEMAL ANADOL
(Devamla) – İyi ki yoktum! Arkadaşlar, açık
burada, özel sözcü seçilmiş. Özel sözcü seçilmeseydi yine de noksan olurdu ama
hadi tartışmanın bir tarafı olabilirdiniz o zaman. Nasıl olsa özel sözcü yok.
Bence yine o komisyonda genel komisyon sözcüsü temsil edemez. Ya başkan ya
başkan vekili olacak. Çünkü Genel Kurul çalışması bu. Lütfen, yukarıdaki
komisyon çalışmasını, onun statüsünü Genel Kuruldaki komisyon statüsüyle,
çalışma usulüyle karıştırmayın. Çok yanlış olur. Hiç birbiriyle alakası olmayan
iki çalışmadır ve bunu ben yaptım oldu… Varsa öyle bir uygulama, ben Sayın
Başkandan istirham ediyorum. Ters uygulamalar
da olabilir. Sayın Kamer Genç’in söylediğine göre, bizim söylediğimiz
istikamette uygulama olmuş geçmişte. O zaman çelişik uygulamalar vardır. Kaldı
ki kötü misal emsal olmaz arkadaşlar. İç Tüzük bu kadar açıkken, bir yanlış
uygulamayla, üç sene, beş sene, on sene evvel yapılan bir yanlış uygulamayla İç
Tüzük’ün değişmesi anlamında bir oylama yaparak tasarrufta bulunma yetkisi yüce
Meclisin yoktur kanısındayım. Olay çok nettir.
Şimdiye kadar yapılan işlemler batıldır. Bir sonra sıra hangi teklif veya
tasarıdaysa oraya geçilmesi gerekir. Kanaatimiz budur. Yüce Meclise
saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Anadol. Birleşime on
dakika ara veriyorum; grup başkan vekillerini de davet ediyorum. Kapanma
Saati: 16.13 ALTINCI
OTURUM Açılma
Saati: 16.46 BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP
ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin Altıncı
Oturumunu açıyorum. Bundan önceki
oturumda yapılan usul tartışması üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Görüşmeler sonucunda, bu konu için seçilen özel sözcü de komisyon sıralarında
yer aldığından 216 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız
yerden devam edeceğiz. VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 2.-
Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/549) (S. Sayısı: 216) (Devam) BAŞKAN -
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Şimdi, söz sırası
MHP Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Erkan Akçay’a aittir. Buyurun Sayın
Akçay. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 216 sıra sayılı
Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerine
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Muhterem
heyetinizi partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, Meclisin çalışma temposunu partizanca mülahazalarla bozan
AKP’nin, dünkü grup önerisi haklı ve doğru bir gerekçeye dayanmamaktadır.
AKP’de artık kötü bir alışkanlığa dönüşen bu tutum Türkiye Büyük Millet
Meclisine, demokrasiye ve hukuka nasıl bakıldığını açıkça ortaya koymaktadır.
AKP’nin bu tutumu “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” ilkesinin “Tahakküm
kayıtsız şartsız AKP’nindir.” anlayışına dönüştüğünü göstermektedir. Bu kanunu
pazar günü başlayacak TÜRMOB seçimlerine yetiştirmenin amaçlandığı
anlaşılmaktadır. “Bu tasarının Meclisten çıkar çıkmaz onaylanacağına dair,
Cumhurbaşkanının hemen onaylayacağına dair bir söz mü aldınız? Yoksa, ısrar ve dayatmayı
Cumhurbaşkanlığı makamına da mı uygulamaya başladınız?” diye sormadan
geçemiyoruz. Tasarının
bugünlerde hazırlanması ve bu hâliyle yasalaşmasının, pazar günü yapılacak oda
genel kurulları ve bu genel kurullarda belirlenecek Birlik genel kurulları
üzerinden 2008 Eylül ayında yapılacak TÜRMOB Genel Kurulu ile ilgili olduğu
anlaşılmaktadır. AKP beş yılı aşkın iktidarı süresince meslek odalarına,
sendikalara, devlet kurumlarına tahakküm etme anlayışı içinde çalışmaktadır.
AKP’nin bu tutumu devletin yönetiminde siyasi bir kaosa
yol açmaktadır. Bu anlayışı ve tutumu tasvip etmiyoruz. “Hükûmet TESK, TOBB, Mimar Mühendis Odaları
Birliği, Türk-İş ve Futbol Federasyonu gibi kuruluşlarda denediği arka bahçe
yapma manevralarını TÜRMOB ve mali müşavir odalarında da mı yapmak istiyor?”
diye soruyoruz. Biz Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmasını, ülkenin
temel ve acil sorunlarına çözüm getirecek çalışmalar içinde bulunmasını
istiyoruz. Milliyetçi Hareket Partisinin önceliği vatandaşın acil sorunlarıdır.
Grup önerileriyle alelacele ve telaşla çıkarmaya çalıştığınız tasarılar hangi
ihtiyaçların önceliğidir. Getirdiğiniz bu tasarıların hiçbiri aciliyet arz etmemektedir. Hiçbirisi halkın ekonomik ve
sosyal sorununu çözmüyor, ancak ele geçirme ve tahakküm anlayışına hizmet
edecek düzenlemeler hemen getiriliyor. Değerli
milletvekilleri, muhasebe ve denetim uygulamaları, işletme, vergi, finansman,
ticaret hukuku gibi ilgili konularda çok sağlam, kurumsal ve kuramsal bir
altyapı gerektirmektedir. 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci
Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu 1989 yılından bu yana
uygulanmaktadır. TÜRMOB’un kayıtlarına göre şu anda 30 bin serbest muhasebeci ve 40.700
serbest muhasebeci mali müşavir bulunmaktadır. Bu Kanun, üç farklı unvanı, bir
mesleki disipline ve bir meslek odasına kavuşturmuştur. Aradan geçen zaman
içinde sayısı 70 bini aşan meslek mensubu ile bu meslek, çeşitli aşamalardan
geçerek önemli gelişmeler göstermiştir. Serbest
Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Yasası’nın
amacı, işletmelerde faaliyetlerin ve işlemlerin sağlıklı ve güvenilir bir
şekilde işleyişini sağlamak, faaliyet sonuçlarını ilgili mevzuat çerçevesinde
denetlemeye, değerlendirmeye tabi tutarak gerçek durumu ilgililerin ve resmî
mercilerin istifadesine tarafsız bir şekilde sunmak ve yüksek mesleki
standartları gerçekleştirmektir. Mesleğin konusunu
iki ana başlık altında değerlendirmek mümkündür. Muhasebecilik
ve mali müşavirlik mesleği, gerçek ve tüzel kişilere ait teşebbüs ve
işletmelerin genel kabul görmüş muhasebe prensipleri ve ilgili mevzuat
hükümleri gereğince defterlerini tutmak; bilanço, kâr-zarar tablosu ve
beyannameleriyle diğer belgelerini düzenlemek ve benzeri işleri yapmak;
muhasebe sistemlerini kurmak, geliştirmek; işletmecilik, muhasebe, finans, mali
mevzuat ve bunların uygulamalarıyla ilgili işlerini düzenlemek ve bu konularda
müşavirlik yapmak ve ayrıca bu belirttiğimiz konularda belgelerine dayanılarak
inceleme, tahlil, denetim yapmak; mali tablo ve beyannamelerle ilgili konularda
yazılı görüş vermek, rapor ve benzerlerini düzenlemek; tahkim, bilirkişilik ve
benzeri işleri yapmak, yasal düzenleme gereği olarak bu işleri bir işyerine
bağlı olmaksızın yapanlara serbest muhasebeci denilmektedir. Yeminli mali
müşavirlik ise, yukarıda belirtilen işleri yapmak yanında, çıkartılacak
yönetmelikler çerçevesinde tasdik işlerini yapmaktadırlar. Ancak yine yasal
düzenleme gereği, yeminli mali müşavirler, muhasebeyle ilgili defter tutamazlar
ve muhasebe bürosu açamazlar ve muhasebe bürolarına da ortak olamazlar. Birlik ve odalar,
kuruluşlarından bu yana büyük atılımlar yapmış olup, günümüzde büyük bir güven
kaynağı hâline gelmiş bulunmaktadırlar. TÜRMOB çatısı altında kurumsal yapısı
ve kapasitesi güçlenen üçlü mesleki yapı, her geçen gün etkinliğini ve
kalitesini artırarak faaliyetlerini yürütmektedir. Öyle ki meslek odası TÜRMOB,
Dünya Muhasebeciler Federasyonunun bir üyesidir ve çağdaş dünya standartları
yolunda önemli mesafeler almıştır. Bunun en son örneği 2006 yılı Kasım ayında
İstanbul’da TÜRMOB tarafından organize edilen Dünya Muhasebeciler Kongresidir.
Bu kongreye 112 ülkeden 5.300’ü aşkın katılımcı iştirak etmiştir. TÜRMOB ve
mensupları, hem mali idarenin hem de ülke ekonomisinin aktörleri olan vergi
mükelleflerinin olduğu gibi, devlet ile vatandaşın tam ortasındaki duruşuyla
bir köprü görevi görmektedirler. Bu durum, devlet-vatandaş münasebetlerinin
düzenli ve uyumlu olması bakımından muhasebecilik ve mali müşavirlik mesleğinin
önemini artırmaktadır. Meslek
mensupları, görevlerini yerine getirirken ciddi sıkıntılarla
karşılaşmaktadırlar. Haksız rekabet, unvanlar, mesleğe dışarıdan girişler,
yetki karmaşası, tahsilat gibi öncelikli sorunların
ortadan kaldırılması, mesleğin, dolayısıyla ekonominin sağlıklı işleyişi için
bir zorunluluk göstermektedir. Tasarı, mükellef
ile Gelir İdaresi arasında köprü işlevi gören meslek mensuplarının
beklentilerini karşılamaktan maalesef uzaktır. Tasarıda mesleğe
dışarıdan girişlerin engellenmesi, yetki karmaşası, unvanlarla ilgili karmaşa,
haksız rekabet, tahsilat, hızlı karar alma, sorumluluk
ve verimli çalışma açısından çağın ve günümüzün gerekleri dikkate alınmamıştır.
Belirttiğimiz bu
açıklamalar ışığında değerlendirdiğimizde, mesleğin altyapısını oluşturan 3568
sayılı Yasa’nın günümüz şartlarına uymadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Ancak
meslek camiasında bu tasarı bir ilgi, heyecan ve beklenti uyandırmıştır. Bu kanun
tasarısı, oda ve Birlik organlarının seçim esaslarını ve Birlik Genel Kurulu
temsilcilerinin sayısını yeniden düzenlemekte, 70 binden fazla meslek
mensubunun sorunlarına ve çözüm yollarına hiç değinmemektedir. Buradan da
anlaşılıyor ki, bu tasarının amacı sadece TÜRMOB’un
Genel Kurulunun oluşmasıyla ilgili olmaktadır. 3568 sayılı
Yasa’da bazı değişiklikler öngören bu tasarı, yetmiş sekiz oda ve üst örgütleri
olan TÜRMOB’un, ilgili kamuoyunu teşkil eden vergi
mükelleflerinin ve ekonomi aktörlerinin görüşü ve katkısı alınmadan
hazırlanmıştır. Demokratik katılım ve yönetim açısından, demokrasinin temel
unsurlarından olan meslek kuruluşlarının, seçimlerde demokratik açılıma katkı
sağlayacak düzenlemelerin daha da geliştirilmesi gerekmektedir. TÜRMOB çağdaş bir
vergi sisteminin oluşturulmasında, kayıt dışı ekonominin azaltılmasında önemli
görevler üstlenmektedir ve bu görevlerini daha da artırabilecek kapasiteye
sahiptir. Bu köprünün zayıflatılması kayıt dışına güç verirken, vergi
gelirlerine de darbe vurmaktadır. Meslek
mensuplarının kayıt dışıyla mücadelede önemli bir altyapı sağlanabilecek
durumda olan mesleki ve kurumsal kapasiteler de mutlaka dikkate alınmalıdır.
Çalışma hayatımızı, ülkemizin ekonomisini ve çalışanları ilgilendiren bu konuya
ilişkin uzun bir çalışma ve tam bir mutabakat çerçevesinde yeni bir yasa
tasarısı hazırlanmalıdır. Getirilen bu
tasarıyla, serbest muhasebeci mali müşavir ve yeminli mali müşavir olmak için
bazı meslek gruplarına daha önce getirilmiş olan sınav muafiyeti kaldırılarak
bu unvanların sınavla kazanılması esası getirilmektedir. Kanun tasarısıyla
“serbest muhasebeci” unvanı kaldırılmakta, mevcut olanlara ise sınavla bir üst
unvana geçme hakkı tanınmaktadır. Oda ve Birlik
yönetimlerinde üst üste iki dönem yönetim kurulu başkanlığı yapmış olanlar,
aradan iki seçim dönemi geçmedikçe aynı göreve yeniden seçilemeyecektir. Bu
kanunla TÜRMOB’un yönetim kurulu başkanları, Birlik
ve odaların yönetim, disiplin ve denetleme kurulları üyeleri ve Genel Kurulu
oluşturan delegelerin sayısı sınırlandırılmaktadır. Bu tasarı,
demokratik katılım ve yönetim açısından özerkliği tartışılmaz olan meslek
kuruluşlarına siyasi otoritenin müdahalesini de kolaylaştırmaktadır. Özerk
meslek kuruluşları demokrasinin temel taşıdır. Seçimlerde demokratik açılıma
katkı sağlayacak düzenlemelere ihtiyaç vardır. Tasarının bu anlamıyla
demokratik katılım ve demokratik işleyişi gözettiğini söylemekte zorlanıyoruz. Tasarıda seçme ve
seçilme hakkı açısından da bir ayırımcılık söz konusudur. Mevcut
Yasa’da sayıları 70 bini aşan camia içinde ancak 3 bin kişi olmalarına rağmen
hiçbir meslek odası ve organizasyonunda olmayan, haksız ve adaletsiz bir şekilde
9 kişiden oluşan Birlik Yönetim Kurulunda 5 kişinin ve dolayısıyla genel
başkanın yeminli mali müşavir olma zorunluluğu ve 5 kişiden oluşan Disiplin
Kurulunda 3 kişinin ve dolayısıyla başkanın yeminli mali müşavir olma
zorunluluğu gibi Anayasa’mızın eşitlik ilkesine, eşit oy ilkesine ve temsilde
adalet ilkesine ve hukuka aykırı maddelerine hiç dokunulmamıştır. Mesleğin
bağımsızlığı ve onuru demek olan vesayetin kaldırılıp aksine daha da özerkliğin
pekiştirilmesi gerekmektedir. Tüm bunlar orta
yerde dururken, Hükûmetin bu konuda mesleğin temel
sorunlarını çözmek yerine, alelacele, hem de mayıs başında yapılacak oda
seçimlerine yetiştirme gayretiyle getirilen yasa tasarısını anlamak mümkün
değildir. Bu tasarıda, biz asıl serbest muhasebecilerin, mali müşavir ve
yeminli mali müşavirlerin sorunlarını ve çözüm yollarını konuşuyor olmalıydık. Tasarıda
“Mesleğin konusu” başlıklı 2’nci maddeye bağımsız dış denetim, iç denetim,
değerleme ve derecelendirme kavramlarının da ilave edilmesinde fayda görüyoruz.
Yürürlükteki yasada benzeri işler kapsamındaki görevlere tanım getirilerek,
etkili ve verimli çalışmanın yolu açılmalıdır. Bunun sağlanmasıyla meslek
mensupları Gelir İdaresi Başkanlığı ve Sosyal Güvenlik Kurumu başta olmak üzere
tüm resmî kurum ve kuruluşlar nezdinde daha verimli çalışabileceklerdir. Mali müşavir,
yeminli mali müşavir gibi unvanların haksız kullanılması durumunda odaların
yanı sıra Birliğin de bu durumu cumhuriyet savcısına bildirmesi imkânı da
tasarıya eklenmelidir. Açılacak davalarda odalar ve Birliğin müdahil olabilmesi
sağlanmalıdır. Yeminli mali
müşavirlerin tasdikten doğan sorumlulukları ayrıca yeniden düzenlenmelidir. Mali müşavirlerin
bağımlı çalışmalarında geçen on yıllık süreden sonra yeminli mali müşavirlik
mührü almalarında sıkıntı yaşanmaktadır. Tasarıyla “Vergi inceleme yetkisini
almış ve mesleki yeterlilik sınavını vermiş olanlar için yeminli mali
müşavirlik sınav şartı aranmaz.” ibaresi kaldırılmış, zorunlu bir sınav
sürecini başarıyla geçerek devleti temsil etme görev ve yetkisi tanınan denetim
elemanlarının görevleriyle ilgili tekrar sınava tabi tutulması öngörülmüştür.
Tasarının yasalaştığı tarih itibarıyla bu sınav şartını geçenlere kazanılmış
bir hak verilmemiş durumdadır. Bugün itibarıyla, vergi inceleme elamanlarından
yeterlilik sınavını geçmiş olanlar, artık yeminli mali müşavirlik yeterlilik
sınavını da geçmiş olma hakkını elde etmiş olacağı açıktır. Tasarıda bu
kazanılmış hakkın korunmaması önemli bir husus olarak göze çarpmaktadır. 3568 sayılı
Kanun’un 9’uncu maddesi mesleki yeterlilik sınavını vermiş olanlar için yeminli
mali müşavirlik sınavı şartı aramamaktadır. Buna göre, bugün itibarıyla
yeterlilik sınavını vermiş olup on yılını tamamlamayı bekleyenlerin kazanılmış
hakkı elinden alınmaktadır. Yardımcılık sınavını kazanarak ataması yapılan ve
henüz sınavını vermemiş olanların bile bu görevleri tercih nedenleri dikkate
alındığında hakların ihlalinin söz konusu olduğunu düşünüyoruz. 3568 sayılı
Yasa’da yer alan bazı kesimlere sınavsız ruhsat verilmesi, üniversite mezunu olamayanların
mesleğe girmeye devam etmesi gibi hükümlerle, sınav komisyonlarının oluşumunda
yönetmeliklerin ve meslek kararlarının yayınlanmasında idareye geniş vesayet
tanınması gibi TÜRMOB’un yıllardır üzerinde durduğu
sorunlarla ilgili olarak yasa teklifinde herhangi bir düzenleme
öngörülmemiştir. Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Yasası’nın amacı,
işletmelerde faaliyetlerin ve işlemlerin sağlıklı ve güvenilir bir şekilde
işleyişini sağlamak, faaliyet sonuçlarını ilgili mevzuat çerçevesinde
denetlemeye ve değerlendirmeye tabi tutarak gerçek durumu ilgililerin ve resmî
mercilerin istifadesine tarafsız bir şekilde sunmak ve yüksek mesleki
standartları gerçekleştirmektir. Günümüzde,
tasarı, Birlik ve oda yöneticilerinin uluslararası toplantıya katılımı için
Bakanlık izni öngörülmektedir. Bunun bir hak sınırlaması olduğunu düşünüyoruz.
Bugüne kadar, ülkemizde olumlu ve verimli bir gelişme gösteren bu mesleki
oluşumun zaman içerisinde karşılaştığı çalışma zorlukları ve riskleri dikkate
alındığında mevcut tasarının yeniden gözden geçirilmesi ve değerlendirilmesi
gerekmektedir. Mali Müşavirlik
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı, yürürlük maddesi hariç
18 madde ve 7 geçici maddeden oluşuyor ancak bunun 8 maddesi oda ve TÜRMOB
seçimleriyle ilgilidir. Şu ana kadar hiçbir sıkıntı yaratmayan demokratik
çoğunluk sistemi seçimlerde on dokuz yıldır başarıyla devam etmektedir. Tüm bunlar orta
yerde dururken Hükûmetin bu konuda mesleğin ve mali
müşavirlerin temel sorunlarını çözmek yerine, alelacele hem de mayıs başında
yapılacak oda seçimlerine yetiştirme gayreti yasa tasarısının karakterini
vermektedir. Tasarıda yapılan
değişikliğe göre, Yönetim Kurulu üyeleri kayıtlı olduğu meslek odasında en az
üç yıl kıdemli olup serbest veya bir iş yerine bağlı çalışanlar arasından
seçilecek. Üye sayısı yüzden az olan odalarda üç yıllık süre şartı aranmayacak.
Odalarda üst üste iki dönem yönetim kurulu başkanlığı yapmış olanlar aradan iki
seçim dönemi geçmedikçe aynı göreve yeniden seçilemeyeceklerdir. Aynı hususlar
Disiplin ve Denetleme Kurulu üyeleri için de geçerlidir. Tasarıya göre,
serbest muhasebecilik kaldırılmaktadır. Serbest muhasebeciliğin kaldırılmasına
karşın hâlihazırda serbest muhasebeci olan fakat iki yıllık meslek yüksek okulu
veya lise mezunu oldukları için mali müşavirlik hakkı bulunmayanlara sınavla
serbest muhasebeci mali müşavir olma imkânı getirilmektedir. Tasarıda oldukça
önemli bir yenilik, kanunları uyarınca vergi inceleme yetkisi almış ve mesleki
yeterlilik sınavını vermiş olanlar için sınavsız yeminli mali müşavir olma
hakkının kaldırılmasıdır. Tasarıyla sınavların bir bölümü Maliye Bakanlığı
gözetimine alınmış, mesleğe girecek serbest muhasebeci mali müşavirler ve
yeminli mali müşavirlerin sınavı TÜRMOB tarafından… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum. Tamamlayın lütfen. ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Yasaya göre, ön lisans seviyesinde öğrenim görmüş kişiler ile ticaret lisesi
mezunları serbest muhasebecilik yapıyorlar ancak mali müşavirlik unvanını
kullanamamaktadırlar. Daha çok şirketlerin kaydını tutmaktalar ve denetim yapma
yetkileri bulunmamaktadır. Değerli
milletvekilleri, mesleki sorunları odağına almak yerine, ağırlıklı olarak
seçimlere dönük maddelerle donatılan meslek yasa tasarısının bir fayda
sağlayacağını düşünmüyoruz. Muhasebe
camiasının iktidardan beklediği, kronikleşmiş meslek sorunlarını birlikte ele
almak ve çözüm üretmektir. Meslek ruhsatlarının, çok sık olmamak kaydıyla,
muhasebe mesleğini düzenleyen yasanın gerekler doğrultusunda bugün olduğu gibi
değiştirilmesi ileride de tartışılabilecek ve gerekli ise değiştirilecektir.
Doğal olarak, bu değişimlerde özenli davranılmalı, yeterince tartışılmalı,
ancak uzlaşı da olmalıdır. Muhterem
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akçay. Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli. Buyurun Sayın Canikli. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 3568
sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli
Mali Müşavirlik Kanunu’nda değişiklik yapan tasarı üzerinde AK Parti Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, 3568 sayılı Kanun, hepinizin bildiği gibi 1989 yılında yürürlüğe
girdi. O tarih itibarıyla bakıldığında, hatta bugün itibarıyla da son derece
önemli, radikal ve ileriyi gören bir düzenleme olarak ortaya çıkmıştır. Biraz
sonra ayrıntılarına girdiğimizde sanıyorum konu daha net olarak anlaşılacaktır,
algılanacaktır. Şimdi, bu Kanun
çıkarken, çıkmadan önce, o safhada, o süreçte, en önemli eleştirilerin başında
vergi denetiminin özelleştirilmesi şeklinde bir konu olarak ortaya çıkmıştı,
yani siz vergi denetimini özelleştiriyorsunuz, devletin en asli
fonksiyonlarından bir tanesi olan, olması gereken vergi denetimini
özelleştiriyorsunuz şeklinde çok yoğun eleştirilerle karşı karşıya kalmıştı.
Hakikaten, aslında baktığınızda, özellikle yeminli mali müşavirlerin yaptığı
işler ve yeminli mali müşavirlere kanunla tanınan yetkiler açısından
bakıldığında, gerçekten birçok konuda kamu denetim elemanlarının, vergi denetim
elemanlarının yaptığı işlerle örtüştüğü, çakıştığı görülür. Bu yönüyle
bakıldığında, bu yönüyle, bu açıdan değerlendirildiğinde, aslında, vergi
denetiminin özelleştirilmesinden bahsedilebilir. Ama,
bu, aslında, bu Kanun’un, yani 3568 sayılı Kanun’un zayıf noktası değil, tam
aksine, en güçlü noktasıdır. 1989 yılında uygulamaya konuldu. Ancak, dört beş
yıl boyunca, yetki devri konusunda, Maliye Bakanlığı haklı olarak mütereddit
davrandı. 1993-1994 yılına kadar…. Bu uygulamaları çok
yakinen bilen ve o süreci, safhayı yakinen bilen çok değerli arkadaşlarımız da
var burada ve aynı zamanda, burada bu yetki devirlerinin gerçekleştiği o sürece
katkı sağlayan arkadaşlarımız da var, Sayın Özyürek
gibi, Sayın Hamzaçebi gibi, Sayın Kumcuoğlu
gibi, ilk aklıma gelenleri söylüyorum. Aslında, bir beş
yıl pilot uygulama gibi görülebilir aynı zamanda, yani Maliye Bakanlığı, bu
yetkileri devretmeden önce sistemin nasıl uygulanacağı, ne gibi sorunlar ve
sonuçlar ortaya çıkabileceğini görmek istedi. Böyle bir beklenti, böyle bir
pilot uygulama mantığı da son derece doğaldı. Bu dört beş
yıllık uygulamadan sonra ortaya çıkan sorunlar ve bu sistemin yapabileceği,
meslek mensuplarının kapasitesi, vergi denetimi yükünün azaltılması sorununa
hangi noktasında katkı sağlayabileceği şeklinde belli bir kanaat, bilgi
birikimi oluştuktan sonra esas düzenleme, yetki devri, özellikle yeminli mali
müşavirlere, daha sonra serbest muhasebeci mali müşavir ve serbest
muhasebecilere yetki devri dönemi ve süreci başladı. 3568 sayılı Kanun
kapsamında yetkilendirilen meslek mensupları sadece uluslararası muhasebe standartları
çerçevesinde, onunla bağlantılı, mali tabloların düzenlenmesi ve yorumlanabilir
hâle getirilmesi, uygulanabilir, okunabilir hâle getirilmesiyle yetkilendirilmemiştir; ki, dünyada, genelde meslek
mensupları olarak bakıldığında, yetkileri uluslararası muhasebe standartlarıyla
belirlenmiştir ve sınırlandırılmıştır, çizilmiştir. Vergisel bir boyut katan
ülke son derece az ve sınırlıdır; bunların başında Almanya gelmektedir.
Almanya’da bizimkine benzer bir sistem söz konusudur. En önemli fark, önce, yeminli
mali müşavirlere biraz önce ifade etmeye çalıştığım vergi inceleme
elemanlarının sahip olduğu bazı yetkilerin aktarılmasıdır. Nedir bu? Önce,
katma değer vergisi iadesiyle başladı. Biliyorsunuz, ihraç edilen mal ve
hizmetlerdeki vergi yükünün ortadan kaldırılması yönteminde bunun gerçekleşmesi
için, yüklenilen katma değer vergisinin iade edilebilmesi için vergi denetim
elemanları tarafından incelemeler yapılması gerekir ve bu inceleme raporları
çerçevesinde bu iadelerin gerçekleştirilmesi mümkün idi. Yeminli mali
müşavirlere bu yetki aynen aktarıldı. Önce bir sınır vardı, rakamsal sınır
vardı. Sonra bu sınır da kaldırıldı, sınırsız hâle getirildi. Yani, bugün bir
yeminli mali müşavir Maliye Bakanlığı vergi denetim elemanlarının yaptığı katma
değer vergisi iadesi işlemini gerçekleştirebilmektedir. Elbette, bu inceleme
Maliye Bakanlığı veya bu inceleme sonucunda yeminli mali müşavirin tanzim
ettiği rapor Maliye Bakanlığı tarafından incelemesiz anlamına gelmez ya da
incelenemez anlamına gelmez. Ancak bu husus diğer vergi denetim elemanlarının
yazdığı raporlar için de geçerlidir. Bu yönüyle bakıldığında herhangi bir fark
yoktur ve çok ciddi bir yetki devri söz konusu olmuştur. Bütün hükûmetlerin
dünyada bu yetki devrinde son derece hassas, çekingen ve kıskanç
davrandıklarını biliyoruz ama Türkiye, inanılmaz bir öngörüyle bu yetki devrini
gerçekleştirmiştir ve bu devirden önce, yani bu yetki devrinden önce katma
değer vergisi iadelerinin uzun zaman aldığı, ihracatçıların mağdur olduğu ve
çoğu zaman da yoğunluk nedeniyle eksik yazılan raporlar dolayısıyla
ihracatçılarımızın sıkıntıya girdiğini hepimiz geçmiş dönemlerden biliyoruz ve
o zamanlarda, sayı olarak baktığımızda, hacim olarak baktığımızda bugünkünden
çok daha düşük noktalarda olmasına rağmen; yani hem ihracat kapasitemiz hem
ihracat işlemlerinin sayısı, yani rapor düzenlenmesi gereken işlemlerin sayısı
itibarıyla bakıldığında çok daha düşük sayıda olmasına rağmen sistem tıkanma
noktasına gelmişti. Sistemin kilidi 3568 sayılı Kanun ve daha sonra
meslek mensuplarına bu konuda devredilen yetkiyle aşılmıştır. Bugün belki
milyonlarca işlem yeminli mali müşavirler tarafından gerçekleştirilmektedir.
Onların yazdığı raporlar üzerine bu vergisel işlem Maliye Bakanlığı tarafından
kabul görmekte ve sonuçlandırılmaktadır, sanki bir kamu vergi inceleme elemanı
tarafından yazılmış bir rapor gibi. Bu son derece önemli bir adımdır, radikal
bir adımdır ve dünyada örneği az olan bir düzenlemedir ve başarıyla uygulanan
bir düzenlemedir. Birçok ülke,
gelişmiş ülkeler dâhil, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere dâhil -bunları
bilgi olarak söylüyorum- bu konuyu çok yakından incelediler yani kendi
ülkelerinde böyle bir sistemi uygulama noktasında çok yakından incelediler,
kendileri geldiler, heyetler gönderdiler. Maliye Bakanlığından heyetler gitti
bu sistemin detayını öğrenmek için. Hatta bazı Türk cumhuriyetlerinde
uygulandığını biliyorum, aşağı yukarı aynı sistemin kopya edildiğini biliyorum.
Bu yönüyle de Türkiye açısından, ülkemiz açısından gerçekten övünülecek bir düzenlemedir,
bir sistemdir. Bugün eğer
yeminli mali müşavirlerin yaptığı işlemler olmamış olsaydı ya da yeminli mali
müşavirler ve sistem olmamış olsaydı ve serbest muhasebeci mali müşavirler
olmamış olsaydı, bugün bütün bu, başta katma değer vergisi iadesi olmak üzere
sistemin tümü tıkanma noktasına gelirdi. Maliye Bakanlığının bugünkü denetim
elemanı potansiyeliyle, hatta birkaç katına çıkarsanız dahi, bu potansiyelle bu
tür işlemleri makul bir süre içerisinde sonuçlandırması, gerçekleştirmesi
kesinlikle mümkün değildir. O yönüyle de bakıldığında artık meslek mensupları
vazgeçilemez hâle gelmiştir. Elbette meslek mensuplarının sisteme katkısı bu
kadarla sınırlı değil. Belki daha önemlisi, mükelleflerin hesap ve
işlemlerinin, mali tablolarının şeffaf, okunabilir, uluslararası standartlara
uygun hâle getirilmesinde temel yetki meslek mensuplarındadır, serbest
muhasebecilerdedir, serbest muhasebeci mali müşavirlerdedir ve yeminli mali
müşavirlerdedir. Çünkü ondan önce de bu konuda çok ciddi sıkıntılar vardı. Elbette
mevzuatla da bağlantılı bir boyutu var ama paralel gitti zaten Vergi Usul
Kanunu’ndaki benzer düzenlemeler. Yani, mali tabloların daha okunabilir,
denetlenebilir, devlet açısından özelliği, önemi nedir? Denetlenebilir hâle
gelmesidir. Aynı standartta düzenlenmiş olan bir mali tablonun elbette Maliye
Bakanlığının denetim elemanlarına getireceği kolaylık tartışmasızdır. Çok
farklı ölçülere göre denetlenmiş olan mali tabloları, inanılmaz şekilde çok
zaman alarak ve muhtemelen de çok ciddi hatalar yaparak denetleme durumu ortaya
çıkabilirdi. Bu sistem bunu ortadan kaldırmıştır, muhasebe standartlarındaki
yapılan düzenlemelerle birlikte. Sistem
vazgeçilmezdir artık, sistem önemlidir. Sistemin sorunlarının olduğu da
tartışmasızdır -biraz önce arkadaşlarımız da ifade ettiler- çok ciddi sorunları
vardır, önemli sorunları vardır. Tabii, bu sorunlar kişiden kişiye değişir,
meslek mensubundan meslek mensubuna değişir. Bana göre sistemin en büyük
sorunu, şu anda, sayının çok fazla olmasıdır. Yani, meslek mensuplarının
sayısının, iş hacmi, talep dikkate alındığında, yani meslek mensuplarına olan
talebin miktarı dikkate alındığında sayının çok fazla olmasıdır. Bunu zaten
uygulamada görebiliyoruz. 72 bin meslek mensubu var ve milyonlarca mükellefle
bağlantılı bu meslek mensupları, ilgili, doğrudan ilgili. Şu anda, inanılmaz
bir vahşi rekabet söz konusu sayının fazlalılığından dolayı, hem serbest
muhasebeciler için geçerli hem serbest muhasebeci mali müşavirler için geçerli
ve hem de yeminli mali müşavirler için geçerli. Birçok örnekte biz buna
şahidiz. Biliyorsunuz, bu
işler için Maliye Bakanlığının ya da ilgili kuruluşun bir ücret tarifesi vardır
ve meslek mensupları asgari olarak bu ücret tarifesine uymak durumundadırlar,
hatta uymadıkları takdirde disiplin cezasıyla karşı karşıya kalmaları gerekir
meri mevzuata göre. Ancak, birçok meslek mensubunun herhangi bir iş için
verdikleri tekliflerde bu asgari ücretin zaman zaman
onda 1’ine kadar düştüklerine şahit oluyoruz. Bu ciddi bir sorundur. Bu sadece
meslek mensuplarının elde ettiği kazancın azalması ya da böyle bir ihtimalin
ortaya çıkmasından dolayı değil, esas itibarıyla kalitenin düşmesi gibi bir
riski ortaya çıkarma durumu nedeniyle çok ciddi bir tehlikedir. Çünkü bu
meslekte, kesinlikle, kalite son derece önemlidir, kaliteden hiç taviz
verilemez. Çünkü, meslek mensuplarının yapacakları bir
hata hem mükellefi hem vergi idaresini ve vergisel olayları, vergi doğuran
olayları çok yakından ilgilendirir ve etkiler; bu yönüyle, hatasız olmalı,
mümkün olduğu kadar kusursuz olmalı ve kaliteden hiçbir şekilde taviz
verilmemesi gerekir. Sayı neden bu
kadar büyüdü? Onu da tabii, biliyorsunuz ilk uygulandığı zaman, geçici
maddelerle -sistemin ana çatısının dışında- serbest muhasebeci, serbest
muhasebeci mali müşavirlik ve yeminli mali müşavirlik belgeleri verildi. Belli
birtakım şartları taşıyan, yani o tarihte 1989 tarihi itibarıyla, Kanun’un
yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla birtakım şartları taşıyan kişilere bu
belgeler geçici maddelerle verildi, bu imkân sağlandı. Problem buradan
kaynaklanmadı. Esas problem daha sonra yargı kararlarıyla bu geçici maddelerin,
yani sınav olmaksızın verilen bu belgelerin sayısının inanılmaz şekilde
genişletilmesinden kaynaklandı. Burada yargıyı eleştirmek için söylemiyorum.
Sadece bir tespit olarak yani olayı anlatıyorum ve sonuçta, aslında başta,
özellikle vergi inceleme elemanlarıyla sınırlı olarak düşünülmüştü yeminli
müşavirlik müessesesi. Yani vergi mevzuatına göre vergi inceleme yetkisi almış
olan vergi inceleme elemanlarıyla sınırlandırılmıştı. Ancak daha sonra yargı
kararıyla aşağı yukarı benzer tüm kuruluşlara, tüm kurumlara bu yetki verildi
ve dolayısıyla sistem inanılmaz bir şekilde genişledi, mükelleflerin sayısı çok
büyük rakamlara ulaştı. Piyasanın kaldırabileceğinin, bu meslek mensuplarına
olan talebin kaldırabileceğinin çok ötesinde bir arzla karşı karşıya kaldık.
Meslek mensubu arzıyla karşı karşıya kaldı ve biraz önce ifade ettiğim o
tablolar çok sıkça görülür hâle geldi. Yani meslek mensupları kendi aralarında
kalitenin dışındaki kriterleri kullanarak bir haksız
rekabet ortamına girdiler ve bu da her geçen gün de artmaya devam ediyor ve
önümüzdeki dönemde de artacak. Bu şekilde sayı, meslek mensuplarının, bütün hem
serbest muhasebeciler için, hem serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli
mali müşavirler için geçerli. Sayı artmaya devam ederse bu sorun daha da büyük
noktalara gidecek. Bunun tek kesin yöntemi şudur: Sınavsız bütün
sistemin ortadan kaldırılması gerekir. Bir başka ifadeyle sisteme sınavsız hiç
kimsenin girememesi gerekir, bunun tek kesin çözümü budur. Bu yönüyle
bakıldığında, bu tasarı, çok önemli, sistemin geleceği açısından hayati önemi
haiz olan bir sorunu çözmektedir. Özellikle yeminli mali müşavirler açısından,
vergi inceleme elemanları dâhil, yani maliye müfettişleri, hesap uzmanları,
gelirler kontrolörleri, vergi denetmenleri, mesleğe
yeterlik sınavıyla giren ve çok ciddi eğitimden geçen bu meslek mensupları, bu
vergi inceleme elemanları için dahi sınav getirmektedir. Burada, Maliye
Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı elemanları kendileri açısından çok önemli bir
tavizde bulunmuşlardır, fedakârlıkta bulunmuşlardır bu tasarıyla. Bunun için
kutlamak lazım. Çünkü Türkiye’de insanlar elde ettikleri ya da sahip oldukları
birtakım çok önemli imkânlardan kolay kolay vazgeçmezler.
Ama sistemin geleceği için, meslek mensuplarını bu sıkıntılı olan durumdan
kurtarmak için bu öneriyi kendileri getirmişlerdir ve önümüzdeki dönemden
itibaren Maliye müfettişleri, hesap uzmanları, gelirler kontrolörleri, tüm
vergi inceleme elemanları, artık sınava girerek yeminli mali müşavirlik hakkını
alacaklardır ya da alamayacaklardır. Bu yönüyle, ben, gerçekten Maliye
Bakanlığını, Maliye Bakanlığının tüm denetim elemanı arkadaşlarımı tebrik
ediyorum bu özverili yaklaşımları için. HARUN ÖZTÜRK (İzmir)
– Üst yönetim için teşekkür et, üst yönetim için. NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Evet, değerli arkadaşlar, bir önemli konu daha var: Bu tasarıda bu
düzenleme getirilmiyor, ama burada konu açıldı, belki bunu da birkaç cümleyle
ifade etmek gerekir. Sistem, biraz, üst birlik olarak elmayla armudun
karşılaştırılmasından oluştu. Biliyorsunuz, bir serbest muhasebeci ve serbest
muhasebeci mali müşavirler var. Onların yetkileri biraz daha
farklı, sorumlulukları biraz daha farklı; daha ziyade piyasaya ve uluslararası
muhasebe standartlarının uygulanmasına yönelik. Elbette, vergiyle ilgili
ve onu ilgilendiren boyutları da var. Bir de yeminli mali müşavirler var. Vergi
denetim elemanları gibi ağırlıklı olarak daha geniş yetkilerle, kamu
yetkileriyle donatılmış olan ve Maliye Bakanlığının çok yakından ilgilendiği,
ilgilenmesi gereken kesim var. Bunların odaları ayrı; serbest
muhasebeci mali müşavirlerin odaları ayrı, yeminli mali müşavirlerin odaları
ayrı. Ayrı odalara sahipler, ama üst birlikleri aynı, tek çatı altında
toplanıyorlar: TÜRMOB. Şimdi, Maliye
Bakanlığı, yeminli mali müşavirlerle çok yakından ilgilenmek, takip etmek
durumunda, onların sicilini, kaydını tutmak zorunda. Çünkü -biraz önce anlatmaya çalıştım, ifade etmeye çalıştım-
yaptığı her işlem vergiyi ilgilendiriyor, vergiye müteallik, vergisel olayları
etkiliyor, Maliye Bakanlığıyla çok yakından ilgili. Çünkü devredilen yetki,
Maliye Bakanlığının, daha doğrusu kamu adına Maliye Bakanlığının kullandığı
yetkidir. Yarı vergi inceleme elemanı gibi yetkiyle donatılmış. Dolayısıyla
Maliye Bakanlığının, serbest muhasebeci mali müşavirden daha farklı olarak
yeminli mali müşavirle daha yakından ilgilenmesi, takip etmesi, sistemi kontrol
etmesi son derece doğaldır. Ama üst birlik olarak tek çatı altında örgütlendiğinde
zaman zaman bunun sıkıntısı yaşanıyor. Maliye
Bakanlığı kendi açısından haklı gerekçelerle müdahale etmek istediği zaman
serbest muhasebeci ve serbest muhasebeci mali müşavirler haklı gerekçelerle
kendileri açısından itiraz ediyorlar. Ama Maliye Bakanlığının da buna mutlaka
bir şekilde çözüm bulması gerekir zaman zaman.
Geçmişte de bu uygulamalar yapıldı. Mesela, bazen, sıkıntılı olan, kendi
açısından sıkıntılı gördüğü yeminli mali müşavirlerin raporlarının işleme
konulmamasını bir iç yazıyla vergi dairelerine duyurdu ve bu işlem uzun bir
süre devam etti, hem cezalandırma, yani yanlış yapan, diyelim ki sahte veya
muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge kullanılmasına katkı sağlayan, teşvik
eden ve bu tespit
edilen -Maliye Bakanlığı tarafından- bir yeminli mali müşavirle
ilgili olarak tedbir alma ihtiyacı hissetti ve uzun yıllar uygulandı bu sistem.
Ama aynı sistemi serbest muhasebeci mali müşavire uygulayamazsınız ve burada
Maliye Bakanlığı ile TÜRMOB karşı karşıya geldi. TÜRMOB haklı olarak kendi açısından
olayın, Maliye Bakanlığının bu kadar müdahalesinin yanlış olduğunu savundu ve
Maliye Bakanlığı da kendi açısından haklı olarak dedi ki: “Hayır, bu, doğrudan,
vergiyle ilgili. Benim, sisteme yeminli mali müşavirler açısından müdahale
etmem gerekiyor.” Zaman zaman bu çatışmalar yaşandı.
Belki -tartışabiliriz, ileride konuşuruz- bu iki yapının üst birliklerinin de
ayrılması daha doğru olur. Bu benim şahsi düşüncemdir. Önümüzdeki dönemlerde
onu hep birlikte tartışırız, değerlendiririz, konuşuruz. Şimdi, bu sistem,
aslında vergi denetiminin etkinliğinin artırılması açısından devlete, kamuya
çok ciddi imkânlar sunuyor. Bunların bir kısmı kullanılıyor, bir kısmı
kullanılmadı. Şimdi, aslında,
vergi incelemesiyle ilgili sistem dizayn edilirken
Türkiye'de biraz yanlış dizayn edildi ve uygulandı bana göre. Biz hep -vergi
inceleme elamanlarında bu hassasiyet vardır veya böyle bir inanç vardır- çok
büyük mükelleflerin vergi kaçırma saikinin zayıf
olduğu, düşük olduğu, buna mukabil orta ve küçük ölçekteki mükelleflerin vergi
kaçırma saikinin daha yüksek olduğuna inandık, yani o
şekilde bir genel kanaat söz konusudur. Bunun nedeni de şu: Yani, diyelim
kurumsallaşmış, çok büyük bir mükellefin vergi kaçırmayı istese dahi sistematik
olarak bunu realize etmesi zordur çünkü kendisinin
dışında kocaman bir teşkilattır, ayrı bir muhasebe sistemi vardır, muhasebe
müdürleri vardır, elemanlar vardır vesaire. Dolayısıyla burada vergi kaçırma saiki zayıftır gibi bir algılama var ve biz buna uzun
yıllar inandık fakat aslında bunun böyle olmadığı, tam aksi olduğu daha sonra
ortaya çıktı veya en azından ben böyle olduğuna inanıyorum. Almanya’da büyük
mükellefler her yıl incelenir, istisnasız her yıl incelenir. Belli bir ölçek
koymuşlar, bilanço ve kâr açısından belli bir ölçek koymuşlar. Orta ölçekli
mükellefler 8 ila 12 yılda bir istatistiki olarak
incelenir, küçük mükellefler de 103 yılda bir incelenir. Ben bu bilgiyi ilk
aldığımda çok şaşırmıştım gerçekten. Yani bizde de tam tersi, hep küçük
mükellefin üzerine gidilir, büyük mükelleflerin –biraz önce söylediğim
gerekçeyle- vergi kaçırma saiklerinin düşük olduğuna
inanılırdı. Sorduğumuzda şunu söylemişlerdi o zaman: “Bir büyük mükellef vergi
kaçırdığında bin küçük mükellefin kaçırdığından daha fazlasını kaçırıyor. Bizim
mantığımız şu: Millî gelir neredeyse orayı kontrol etmeye çalışıyoruz. 8 bin
büyük mükellefle millî gelirin yüzde 70’ini kontrol ediyoruz.” demişlerdi
bize. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Canikli. NURETTİN CANİKLİ
(Devamla) – Yani “8 bin mükellefi denetleyerek vergiyi doğuran olayın, tüm
millî gelirin yüzde 70’ini inceliyoruz, denetliyoruz.” demişti. “Geriye kalan
milyonlarca mükelleften sadece yüzde 10-15’ini denetleyebiliyoruz.” Kaçak
nerede olabilir? Millî gelir neredeyse, üretim neredeyse, vergiyi doğuran olay
neredeyse orada olur. Tabii, zamanımız
kalmadı. Bu müessese, bu sistem, bu tür dizaynların,
organizasyonların yapılması açısından da çok önemli imkânlar sağlamaktadır. Son olarak,
getirilen önemli bir düzenleme de serbest muhasebecilik sisteminin kaldırılmış
olmasıdır. Bu da bir sorundur. Gerçekten, arada bir sistemdir, tam olarak
oturmamıştır. Bu tasarıyla, güzel bir geçiş yöntemiyle, artık serbest
muhasebecilik unvanının kademeli olarak kaldırılması hedeflenmekte,
planlanmaktadır. Ben, bu tasarının
sisteme, bütün meslek mensuplarına ve tüm mükelleflere katkı sağlayacağına,
hayırlı olacağına inanıyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Canikli. Gruplar adına
görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, şahıslar
adına ilk söz Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı’da.
Buyurun Sayın
Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar) MUSTAFA KALAYCI
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 216 sıra
sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli
Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde
şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. 3568 sayılı
Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanunu 1989 yılında yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanun’un
yürürlüğe girmesinden sonra, bu Kanun’un 15’inci maddesi uyarınca yirmi beş
meslek mensubu bulunan il merkezlerinde oda kuruluşları gerçekleşmiş ve bugün
itibarıyla Türkiye genelinde yetmiş serbest muhasebeci mali müşavir odası ve
sekiz yeminli mali müşavir odası bulunmaktadır. 3568 sayılı
Kanun’un 20’nci maddesi uyarınca odalar genel kurullarını yılda bir defa, mayıs
ayının içinde, davet üzerine yapmaktadır. İki yılda bir seçimli olarak yapılan
genel kurullarda odaların yönetim, denetim ve disiplin organlarının üyeleri ile
Birlik Genel Kurul temsilcileri seçilmektedir. Yine, 3568 sayılı
Kanun’un 34’üncü maddesi uyarınca da kısa adı “TÜRMOB” olan üst Birliğin Genel
Kurulu her yılın eylül ayında yapılmaktadır. İki yılda bir seçimli yapılan
Genel Kurulda da Birliğin organlarının üyeleri belirlenmektedir. Görüşmekte
olduğumuz tasarı, özü itibarıyla, oda ve Birlik organlarının seçim esaslarını
ve Birlik Genel Kurulu temsilcilerinin sayısını yeniden düzenlemektedir. Tasarıda, Plan ve
Bütçe Komisyonunda, genelde bir uzlaşma sağlandı tüm partiler arasında. Ancak,
bir yönüne ben yine değinmek istiyorum. Tasarının bugünlerde gündeme
getirilmesi ve bu şekliyle yasalaşmasının önümüzdeki ay yapılacak oda genel
kurullarına ve bu genel kurullarda belirlenecek Birlik Genel Kurul temsilcileri
üzerinden Birlik Genel Kuruluna müdahale amacını taşıdığı açıktır. Bu hafta
sonu, yani iki gün sonra, Konya Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odasının
genel kurul toplantısı yapılacaktır. Sayın Başkanım, oda başkanımız ve yönetici
arkadaşlarımız, şu anda Mecliste acaba ne olacak, bunu beklemekteler. Açıkçası
ne olacak şimdi? Bu kanun yetişecek mi? Sayın Cumhurbaşkanımız hiç
incelemeyecek mi, hemen imzalayacak mı? Yani, böyle bir garantimiz mi var? Bütün odaların gözü, kulağı burada. Görüşülen tasarı, bu
yönüyle hukuk kurallarına, hakkaniyete uygun düşmemekte, karmaşaya yol açacak
nitelik taşımaktadır. Tasarı, bugün
itibarıyla Türkiye genelinde sayıları 74 bin civarında olan meslek
mensuplarının yaşadıkları sorunlara çözüm getirecek hükümler ihtiva
etmemektedir. Kronikleşmiş hâle gelen meslek sorunlarının çözüm yolları
mesleğin sahipleriyle birlikte üretilmelidir. Meslek mensupları devletle
mükellef arasında köprüdür. Bu köprünün zayıflatılması, kayıt dışına güç, vergi
gelirine darbe demektir. Tasarı, meslek
mensupları arasındaki haksız rekabet, mesleğe girişle ilgili sorunlar, yetki
karmaşası, tahsilat gibi sorunlara çözüm getirmiyor.
Mesleğin yüksek standartlara kavuşturulmasını sağlayacak düzenleme
yapılmalıdır. Alelacele hazırlandığı belli olan bu tasarının, meslek
mensuplarının sorunlarına çözüm getirecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerekli
görülmektedir. Yeminli mali müşavirlerin tasdikten doğan sorumlulukları yeniden
düzenlenmelidir. Ayrıca, kısa süre
içerisinde 3568 sayılı Kanun’da tekrar bir değişikliğe gidilmemesi için,
içeriğinde meslek mensuplarını ilgilendiren birçok hüküm taşıyan ve hâlen
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde olan Türk Ticaret Kanunu
Tasarısı’nın yasalaşmasından sonra yeni duruma göre kapsamlı bir düzenlemenin
yapılmasının daha uygun olacağını düşünmekteyim. Değerli arkadaşlarım,
tasarıda, oda ve birlik yönetim, denetim ve disiplin kuruluna seçilecek
üyelerin fiilî çalışanlar arasından seçilmesi hususu düzenlenmektedir. Bu
hüküm, odalara aidatlarını ödeyen ve seçme hakkı bulunan birçok üyenin seçilme
hakkının elinden alınması anlamını taşımakta olup hukuka ve demokratik
teamüllere uygun bulunmamaktadır. Sanki eski Roma hukuku. Vatandaşın seçme
hakkı var, asillerin seçilme hakkı. Burada da maalesef üyelerin bir kısmının,
fiilen çalışmayanların seçilme hakkı elinden alınmaktadır. Buna hakkımız yok. Yine tasarıyla
kanunları uyarınca vergi inceleme yetkisini almış ve mesleki yeterlik sınavını
vermiş olanlar için yeminli mali müşavirlik sınav şartı aranmamasına dair
kanunda yer alan hüküm kaldırılmaktadır. Zorlu bir sınav sürecini başarıyla
geçerek devleti temsil etme görev ve yetkisi tanınan denetim elemanlarının
görevleriyle ilgili konularda tekrar sınava tabi tutulmasının nedeni
anlaşılamamaktadır. Böylelikle denetim elemanlarının mesleki yeterlikleri
sorgulanır hâle getirilmektedir. Şunu anlıyoruz: AKP Hükûmeti
denetimi sevmemekte, müfettişi sevmemektedir. Ben, yıllarca denetim elemanlığı
yapan bir arkadaşınız olarak net söylüyorum: Denetim elemanları hiçbir dönemde
bu kadar baskı görmemiştir, bu denli yıldırma politikası uygulanmamıştır. Zaten
“Sizi kapatacağız.” demek başlı başına bir baskıdır. Denetimi iç ettiniz, adına
da “iç denetim” dediniz zaten. Yolsuzlukla mücadele dediniz, ama yolsuzluklarla
mücadele edenlerle mücadele ediyorsunuz. Bu arada, bu
hafta Denetim Haftası. Tüm denetim elemanlarının Denetim Haftası’nı kutluyorum.
Denetim elemanlarına aileleriyle birlikte sağlıklı, mutlu ve huzurlu günler
temenni ediyorum. Değerli
arkadaşlarım, tasarıyla 3500 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen geçici maddede
de kanunları uyarınca vergi inceleme yetkisini almış ve mesleki yeterlik
sınavını vermiş olanların on yılını tamamlamış olanlar için yeminli mali
müşavirlik sınav şartı aranmaması öngörülmektedir. Yani yeterliğini vermiş, on
yılını doldurmamış olan denetim elemanları yeminli mali müşavirlik sınavına
girecekler. Hâlbuki 3568 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinin üçüncü fıkrası çok
açık. Mesleki yeterlik sınavını vermiş olanlar için yeminli mali müşavirlik
sınav şartını aramamaktadır. Hüküm çok açık. Buna
göre, bugün itibarıyla yeterlik sınavını vermiş olup on yılını tamamlamayı
bekleyenlerin kazanılmış hakkı elinden alınmaktadır. Buna hakkımız yok. Bu, tam
anlamıyla hak ve hukuk tanımazlıktır. Yardımcılık sınavını kazanarak ataması
yapılan ve henüz yeterlik sınavını vermemiş olanların bile bu görevleri tercih
nedenleri dikkate alındığında, haklarının ihlali söz konusudur. Değerli
arkadaşlarım, Maliye Bakanlığı hesap uzmanlığı sınavını kazanan bir
arkadaşımız, maliye müfettişliği sınavını kazanan bir arkadaşımız başka
bakanlık ve kurumların sınavlarını da kazanmakta ama tercihini Maliye Bakanlığı
hesap uzmanlığı veya müfettişliği yönünde kullanmaktadır. Tabii bu tercihini
kullanmasında etkenlerden birisi de budur. Yani bunu göz ardı edemeyiz. Yani şu
anda muavin olan arkadaşlarımızın bile, bana göre, haklarını elinden alıyoruz.
Kaldı ki yeterlik sınavını vermiş, henüz on yılını dolduramamış
arkadaşlarımızın hakkını elinden almak tamamen Anayasa’ya aykırı. Buna
kesinlikle bizim hakkımız yok diyorum. Bu hüküm,
Anayasa’mızın 2’nci maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesine aykırılık teşkil
etmektedir. Hukuk devleti ilkesinin ön koşullarından biri olan hukuk
güvenliğiyle kişilerin hukuki güvenliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Hukuk
güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm
eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de yasal
düzenlemelerinde bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli
kılar. Bu konuda Anayasa Mahkemesinin emsal kararları bulunmaktadır. Son bir
örnek verebilirim: 7 Şubat 2008 tarihli 2005/38 esas, 2008/53 sayılı Anayasa
Mahkemesi Kararı, bu konuda emsal teşkil edecek bir karardır. Bu nedenle,
diyoruz ki: Gelin -bu geçici maddede önerge vereceğiz zaten- özellikle yeterlik
sınavını vermiş, on yılını tamamlayamamış arkadaşlarımızın bu haklarını
ellerinden almayalım. Tekrar
söylüyorum: Kanun’daki hüküm çok açık. Yeminli mali müşavirlik sınavı ile
yeterlik sınavı denk tutulmaktadır. Şimdi, yeterlik sınavını vermiş bir kişi, hâliyle
yeminli mali müşavirlik sınavını vermiş anlamı taşır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, lütfen tamamlayın. MUSTAFA KALAYCI
(Devamla) – Hâlbuki on yıllık süre ayrıdır. Yeminli mali müşavirlik sınavına
tabi tutmanın burada anlamı yok. Yani on yıl bekleme kanundan gelen bir bekleme
süresidir. Yeterlik sınavı yeminli mali müşavirlik sınavının yerine geçmelidir.
Bu haksızlığı yapmayalım diyorum. Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kalaycı. Şahıslar adına
ikinci söz Bursa Milletvekili Sayın Sedat Kızılcıklı’da. Buyurun Sayın Kızılcıklı. (AK Parti sıralarından alkışlar) SEDAT KIZILCIKLI
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 216 sıra sayılı Serbest
Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Raporu hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Öncelikle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Evet, Mali
Müşavirler Yasası -3568 sayılı Yasa- 1989 yılında çıkarıldı ve o yıldan sonra
üzerinde herhangi bir değişiklik yapılmadı. Tabii, muhasebecilerin, mali
müşavirlerin, yeminli mali müşavirlerin, ekonomiyi kayda almak gibi,
işletmelerin mali tablolarını düzenlemek gibi ve mevcut yasalara uygun bir
şekilde bu işletmelerin defter kayıtlarını tutmak gibi görevleri ve
sorumlulukları var. Bugüne kadar üzerinde hiçbir değişiklik yapılmadığı ifade
edilmiş olsa da biz, 22’nci Dönem Meclisi olarak bir mali tatili çıkardık ve
meslek mensuplarımıza bu anlamda çok önemli bir kolaylık getirdik ve dünyada
eşi benzeri olmayan mali tatili 22’nci Dönem Meclisi çıkarmak suretiyle bu
mesleğe önemli bir katkı yapmıştır diye düşünüyorum. Çünkü mali tatilden önce ağır
iş yüküyle bunalan meslektaşlarımız bu anlamda bir rahatlamaya girmiştir. Bu tasarı da çok
uzun yıllar -3568’den sonra uzun yıllar- yapılan denemeleri ortaya koyduktan
sonra, eksiklikleri gidermek ve mesleği uluslararası standartlara yükseltmek ve
eğitimi de sürekli hâle getirmek amacıyla düzenlenmiştir. Bu tasarıya
baktığımızda, gerçekten, meslektaşlarımız adına, mesleğimiz adına, son yıllarda
tartıştığımız ve bir türlü düzenleme fırsatı bulamadığımız birçok olumlu
gelişmenin ve düzenlemenin bu tasarıda yer aldığını görüyoruz. Bunlardan bir tanesi, meslekte unvan birleştirilmesi. Biz
bunu yıllarca konuştuk. Hem “serbest muhasebeci”, hem “serbest muhasebeci mali
müşavir” hem de “yeminli mali müşavir” şeklindeki düzenlemenin “serbest
muhasebeci mali müşavir” ve “yeminli mali müşavir” şeklinde düzenlenmesini ve
böyle bir kolaylığın getirilmesini ifade ettik ve bu tasarıda bunu buluyoruz,
buna da son derece seviniyoruz. Tabii bu arada,
serbest muhasebecilik yapan arkadaşlarımızın da hakları bu tasarıda korunuyor.
Onların da mali müşavir olabilmesi için, iki yıl içerisinde 5 kere sınav hakkı
kendilerine veriliyor, burada başarılı olanlar mali müşavir olarak bundan
sonraki mesleki hayatlarına devam edecekken serbest muhasebeci olarak kalanlar
da yine herhangi bir hak kaybına uğramadan bu unvanlarını devam ettirme
imkânına kavuşuyorlar. Yine yeminli mali
müşavirlik ve serbest muhasebecilik mali müşavirlik sınavına girmeden bazı
meslek mensuplarına muafiyetler getirilmişti. Bu da çeşitli çelişkilere
sebebiyet veriyor ve haksızlıkları ortaya getiriyordu. Bununla ilgili yapılan
bir düzenlemeyle de artık muafiyetler ortadan kaldırılıyor ve herkese sınav
hakkı getiriliyor, sınav mecburiyeti getiriliyor. Bu da doğru bir adım olarak
görülmektedir. Değerli
arkadaşlar, biz oda genel kurullarımızı iki yılda bir yapıyoruz ama aslında
mali müşavirler, maalesef, her yıl genel kurul yapıyor. Çünkü iki yılda bir
seçimli genel kurul yapıyoruz fakat bir sonraki yıl da mali genel kurul
yapıyoruz. Dolayısıyla, bizim Mali Müşavirler Odası, bir yıl
mali genel kurul bir yıl seçimli genel kurul diğer yıl gene mali genel kurul
ondan sonraki yıl seçimli genel kurul yapmak suretiyle, her sene genel kurul
yapan bir oda hâline gelmiştir ve iki yıl da kısa bir süredir, iki yılda genel
kurulların yapılması çok doğru olmamaktadır. Dolayısıyla, bu tasarıda bu
üç yıla yükseltilmektedir ve mali genel kurul ortadan, mecburiyet ortadan
kaldırılmaktadır. Böylelikle, sürekli genel kurul yapan ve bütün mesaisini,
enerjisini âdeta genel kurula harcayan yönetim anlayışı artık ortadan
kalkmaktadır. Üç yılda bir genel kurul yapılmaktadır. Tabii, oda
başkanlığı yapanların da sürelerine bir sınırlama getirilmektedir. Üç yıla
yükseltilirken onların da süreleri -bundan sonra uygulanmak suretiyle, bugünü
kadar kazanılmış haklara gene dokunulmadan- iki dönem üst üste bu görevi
yapanlara iki dönem geçmediği sürece tekrar başkanlık yapma imkânı ortadan
kaldırılmaktadır. Böylelikle, yönetimde de bir değişim, yeni bir yenilenme
meydana getirilmektedir ve o üç yıla yayılmasıyla birlikte de en az altı sene
görev yapma imkânı getirilmektedir. Yine, yeminli
mali müşavirlik sınavları bir komisyon tarafından yürütülüyordu, 7 kişilik bir
komisyon tarafından yürütülüyordu. Burada da mesleğimiz adına getirilen
tasarıda olumlu gelişme vardır. Çünkü bundan önce YÖK bu komisyona 3 tane üye
verirdi, Maliye Bakanlığı 2 üye verirdi, TÜRMOB da 2 üye verirdi. Şimdi TÜRMOB’un üye sayısı 3’e çıkarılmak suretiyle, en fazla üye
TÜRMOB’a verilmek suretiyle, üst yönetimimize bu
konuda daha fazla yetki verilmektedir. Bu da çok olumlu bir gelişme ve o
komisyonda TÜRMOB’un ağırlığını artıracak bir gelişme
olarak görülmektedir diye düşünüyorum. Delege sayımız: 2
binleri aşkın bir delege sayısıyla TÜRMOB genel kurullarını yapıyoruz. Çok
fazla bir delege sayısıyla TÜRMOB genel kurullarını yapıyoruz. Çünkü 1989
yılında çıkarılan yasayla, 3568 sayılı Yasa’yla 25 üyeye 1 delege verildiği
için bu delege sayılarına ulaşıldı. Şimdi, biz, bunu… 75 üyeye bir delege
verilmek suretiyle, üye sayısını, delege sayısını binli rakamlarda tutmak bu
tasarıda amaçlanmıştır. Önümüzdeki seçimde, 60 üyeye 1 delege ama genel olarak
75 üyeye 1 delege vermek suretiyle, o delege sayısındaki yüksekliği de makul
seviyelere düşürmüş olacağız. Hem de odalarımızın, TÜRMOB’umuzun
ağırlığını ortadan kaldırmayacak şekilde bir durum da ortaya çıkacak. Tabii, sürekli
eğitim yapan kuruluş hâline gelecek TÜRMOB ve meslektaşlarımız sürekli eğitim
almaya başlayacak. Çünkü bizim mesleğimizde yasalar çok değişir, yönetmelikler
çok değişir, genelgeler çok değişir ve sürekli kendinizi yenilemek zorunda
kalırsınız. Fakat oturduğunuz yerden, bir yerlerden yardım almadan, kendinizi
sürekli yenilemeniz çok mümkün değildir. O yüzden bu konuda TÜRMOB’dan
destek almak, odalardan destek almak ve bunları takip etmek, bu yenilikleri
yerinde öğrenmek, sürekli takip etmek gerekir. Bu getirilen yasayla da eğitim
sürekli hâle getirilmiş ve buraya katılım da mecbur hâle getirilmiştir. Bu
anlamda da çok önemli bir çalışma olmuştur. Tabii, zaman zaman şu da ifade edilmiştir burada: “Bizim en üst
kurulumuz TÜRMOB’dur.” TÜRMOB’un
görüşlerinin dikkate alınmadığı şeklinde ifadelerde bulunulmuştur. Bunun böyle
olmadığı herkes tarafından bilinmektedir. Çünkü Maliye Bakanlığı bu tasarıyı
hazırladıktan sonra TÜRMOB Genel Kuruluna vermiştir üzerinde çalışın diye.
TÜRMOB Genel Kurulu defalarca başkanlar toplantısı yapmıştır. Başkanlarıyla bir
araya gelmiştir, oda başkanlarıyla bir araya gelmiştir ve bununla ilgili
öneriler paketi hazırlamıştır, hatta kitapçık hazırlamıştır. Plan ve Bütçe
Komisyonundaki bütün görüşmelere TÜRMOB’un
yetkilileri, Başkanıyla birlikte katılmıştır. Alt komisyon diyebileceğimiz
çalışma grubu toplantılarına da yine TÜRMOB kesintisiz katılmıştır. Orada her
maddeyle ilgili, hem geneliyle ilgili hem de her maddeyle ilgili önerisini,
eleştirisi varsa eleştirisini, katıldığı katılmadığı noktaları tek tek ifade etmiştir. Hem Plan ve Bütçe Komisyonunun değerli
üyeleri hem de çalışma grubunun çok değerli üyeleri bunu çok yakından takip
etmiştir. TÜRMOB’un da yetkilileri bunun böyle
olduğunu bilmektedir. Eğer böyle olmasaydı, Maliye Bakanlığı TÜRMOB’dan habersiz böyle bir çalışma yapmış olsaydı,
TÜRMOB bir kitapçık falan bastıramazdı, oda başkanlarıyla bu konuda toplantılar
yapamazdı. Ama bu konuda çok açık, şeffaf bir süreç bu süre içerisinde
sürdürülmüştür ve herkese bilgi verilmiştir, herkes bilgilendirilmiştir, bu
bilgiler ışığında çalışmalar yapılmıştır. Tabii, bunların hepsinin TÜRMOB’a katkısı vardır, meslek mensubumuza katkısı vardır.
Bunun gibi daha birçok olumlu katkıyı bu tasarıda görmekteyiz. Yasalaşırsa,
kanunlaşırsa mesleğimize olumlu katkılar sağlayacağını ifade ediyorum ve
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kızılcıklı. Şimdi, yirmi
dakika süreyle soru-cevap işlemi yapacağız. Sayın Genç… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Çok önemli, yine
bizim de mesleğimizle ilgili bir yasa tasarısı görüşülürken yine AKP kendi eski
geleneğine devam ediyor. Bütün maddelerde söz almış, bütün her yerde önergeleri
vermiş, konuşma hakkımız ortadan kaldırılmıştır. Şimdi ben Hükûmete soruyorum: Kemal Unakıtan’ın,
Erdoğan’ın, bakanların çocuklarının ve kendilerinin ortak olduğu şirketlerin
hesapları incelenmiş midir? İncelenmişse herhangi bir matrah farkı bulunmuş
mudur? Bunu açıklarlar mı? Ayrıca da bu Hükûmetin bazı bakanları bazı kişilerin adalarında
yazlarını geçirmektedir, yatlarına binmektedirler. Bu kişilerin de hesapları
incelenmiş midir? Bir matrah farkı
bulunmuş mudur? Bunu öğrenmek istiyorum. Ayrıca, bu Birlik
Yönetim Kurulunda 4 bin kişiyi 5 kişi temsil etmekte, 70 bin tane kişiyi de 4
kişi temsil etmektedir. Bu adaletsiz bir durum değil midir? Bu Kanun’un amacı…
Tabii, 1989 yılında çıkınca o zaman daha ön, herhangi bir… İlk çıkan kanun
tabii ki adaletsiz olabilir. Ama bu Kanun aşağı yukarı on dokuz yıldır
uygulandığına göre yeni bir hak ve adalet duygularına göre düzenlenmesi lazım. Ayrıca, kamu
kurumu niteliğindeki meslek kurumu olan bu TÜRMOB neden aynı durumdaki başka
kamu kurumu niteliğindeki meslek kurumları gibi bağımsız hareket etmemekte?
Mesela barolar kendi ücretlerini kendileri belirlemektedir. Bu kurum niye kendi
ücretlerini kendi belirlemiyor? Gerçi Bakanlıkların bir vesayet denetimi var
ama bu vesayet denetimi birçok meslek kuruluşlarında çok az, ama özellikle bu
meslek kurulunda çok sert ve âdeta meslek mensuplarına, yöneticilerine bu
konuda bir yetki de tanımamaktadır. Bu konuda Bakanlık bu meslek grubunun kendi
ücretlerini tespit etme konusunda bir yetki tanıyacak mıdır? Teşekkür ederim
efendim. BAŞKAN – Sayın
Mert… HÜSEYİN MERT
(İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Aracılığınızla Sayın Bakanıma
şunları sormak istiyorum: Yasayla serbest
muhasebecilik kavramı ortadan kalkıyor. Serbest muhasebeci mali müşavirlik ve
yeminli mali müşavirlik olarak kalıyor. Mesleğin ismini de, daha doğrusu
yasanın ismini de “serbest muhasebeci mali müşavirlik” yerine yalnızca “mali
müşavirlik” olarak değiştirmeyi düşünüyor musunuz? Bir de yine
tasarıyla, kamuda çalışanlarla fiilî olarak mesleği yapmayanların giriş
aidatlarında yüzde 50’lik bir indirim söz konusu. Bu, daha sonra mesleğe
girdiklerinde diğer bu parayı ödeyenlerle arasında bir haksız rekabet
yaratmayacak mıdır? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Sayın Öztürk… HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Serbest
Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin
yap-işlet-devret modeliyle ilgili kanun tasarısının önüne alınmasında, TÜRMOB’un mevcut mevzuata göre hafta sonundan itibaren
başlatacağı oda seçimleri etkili olmuş mudur? Hükûmetin sivil toplum örgütlerinin yönetimini ele geçirmek üzere yasama
yetkisini kötüye kullanması etik midir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın
Bakan… MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Genç, bakan
çocuklarının şirketlerinin incelenip incelenmemesini sordu. Ne kadar matrah
farkı… İncelenmişse matrah farkı çıkmış mı, çıkmamış mı ve bir de bu çocukların
bazılarının yatlarında gezdiğini, onların da hesaplarının incelenip
incelenmediğini sordu. Sayın Genç çok
iyi biliyor ki vergi kanunlarında mahremiyet diye bir konu var. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bunun mahremiyetle ilgisi yok. İnceleniyor mu incelenmiyor mu? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Var, var. Sen o konuyu bir
incele de gel yani Sayın Genç. Sen kendi kafana göre şey etmiyorsun, kanun
böyle diyor. ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) – Siyasi etiğe uymuyor. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, kim kimin yatında gezmiş, bir de onu
söylerse Genç, şunu da bir öğrenelim bakalım. Yani böyle, kafadan atma diyor. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ramsey’in adasına gidip yazını geçiriyor. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Geliyor burada, öyle, kafadan atıyor, sallıyor bir
şey. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Söylüyor, söylüyor. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ondan sonra da birisine bir çamur atıyor, ondan
sonra sen ne dersen de. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ne çamuru? K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Söylüyor bak, söylüyor. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Olmaz böyle şey! Öyle, oturduğun yerde… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hesapları incelendi mi incelenmedi mi? Soruyorum. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Bak, ben seni dinledim Sayın Genç, dinlemeyi
öğren. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Bana cevap ver hadi sen. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Ramsey diyor, Ramsey. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Dinlemeyi bir öğrenin. Bakın, bu sıralarda
oturuyorsunuz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Evet. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Dinlemeyi bir öğren. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ama sen de cevap vermeyi öğren. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Ben konuştum mu? Siz konuşurken ben konuştum mu?
Ben dinledim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ama ben usulüne göre konuşuyorum. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Haa, sen usulüne göre
konuşuyorsun, biz usulüne aykırı… Yok, dinle. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sen de dinlenecek şeyler söyle. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Usul öyle… Usul öyle… Birisi konuşurken diğeri
dinler. Yani tekrar tekrar anlatmayalım. Şimdi, öyle,
kafadan sallama işleri bırak artık. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Kafadan sallayan sensin. K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Yahu söyledi. Duymazlıktan niye geliyorsun? Söyledi. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Neydi? Kim kimin yatında… BAŞKAN – Sayın
Bakan, sorulara cevap verin. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Peki. Şimdi… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Tabii, damarına dokundu mu böyle konuşuyorsun. Çocukların mısır
ithal ederse vergisini vermezsin. Ondan sonra… MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Şimdi, Sayın Başkan, bir de… BAŞKAN – Sayın
Genç… Sayın Genç, Sayın Bakan sorulara cevap versin. MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – “Diğer bazı sivil toplum örgütlerinde, mesela barolar
da kendi ücretlerini kendi tespit ediyor, burada da kendi ücretlerini kendileri
tespit edemiyor. Buna da bir yetki verecek misiniz?” diye sordu. Şimdi, bu TÜRMOB’un konusu, ücretler konusunda, Maliye, TÜRMOB
gerekli çalışmaları yapıyor ve Maliye Bakanlığına bunu onay için gönderiyor.
Yani, Maliye Bakanlığı burada ücretler şu olacaktır demiyor. Bunun çalışmasını
TÜRMOB yapıyor, TÜRMOB bu teklifini Maliye Bakanlığına sunuyor. Dolayısıyla
Maliye Bakanlığı ile birlikte bunu tespit etmiş oluyorlar ve burada, tabii, bir
inceleme işini görüyor. İnceleme işini görürken de Maliye Bakanlığıyla
mükellefler arasında bir köprü vazifesini görüyor. Dolayısıyla, buradaki
ücretlerde de Maliye Bakanının muhakkak surette son sözü söyleme hakkı vardır
diye düşünüyorum. Sayın Mert
“Yasanın adını değiştirecek misiniz?” diyor, bu serbest muhasebecilerin
kaldırılması dolayısıyla. Şimdi, serbest muhasebecilik, tabii, kalktığı için bu
yasanın isminden de “serbest muhasebecilik” ibaresi kalkıyor. “Aidatlardaki
değişiklik adaletsizliğe sebep açıyor.” diye söyledi. Daha önce bu kanun
hazırlanırken çeşitli tarafların da düşünceleri alınmış olduğundan herhâlde bir
adaletsizlik meydana getirilmiyor burada. Sayın Öztürk “Oda seçimleri etkili olmuş mudur?” diyor. Değerli
arkadaşlar, sürekli olarak oda seçimleri yapılmadan önce bu kanun çıkarılıyor,
oda seçimlerini etkileyecek diye düşünülüyor, o şekilde bazı söylemlerde
bulunuyor bilhassa muhalefet partisine mensup arkadaşlarımız. Biz, bunu eğer
oda seçimlerini çok etkileyecek… Ben Maliye Bakanlığımın altıncı senesindeyim.
Şimdiye kadar bunu çoktan yapardık. Bu kadar durmazdık, bu kadar beklemezdik
ama bu kanun değiştirilirken seçimlerde, bundan sonraki seçimlerde belki
birtakım değişiklikler olabilir de, bundan niye rahatsız oluyorsunuz, ben onu
anlamıyorum. Burada gayet adaletli, demokratik bir seçim öneriyoruz biz. Bundan
dolayı kimse rahatsızlık duymasın. Burada daha adaletli, daha demokratik, daha
fırsat eşitliğine dayanan, karar alma özgürlüğünü getiren ve mesleğin de
onurunu yükselten bir durum bu. İlla “Şu olacak.” illa “Bu olacak.” diye değil.
Hangisi faydalıysa onu kabul edelim. Onlarla bunların, seçimlerle bu kanunun
bir ilgisi yoktur. O şekilde
düşünmenizi ben istirham edeceğim ve hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. Tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler… III.-
Y O K L A M A (CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı) K. KEMAL ANADOL
(İzmir) – Sayın Başkan, toplantı yeter sayısı istiyoruz. BAŞKAN –
Arayacağım. Sayın Anadol, Sayın Hamzaçebi, Sayın Özyürek, Sayın Mengü, Sayın Öztürk, Sayın Okay, Sayın Köse,
Sayın Korkmaz, Sayın Kaptan, Sayın Ünlütepe, Sayın
Köktürk, Sayın Gök, Sayın Yağız, Sayın Coşkuner,
Sayın Özkan, Sayın Hacaloğlu, Sayın Ağyüz, Sayın Arat, Sayın Karaibrahim,
Sayın Ersin, Sayın Aydoğan. Yoklama için üç
dakika süre veriyorum. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır. VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 2.-
Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/549) (S. Sayısı: 216) (Devam) BAŞKAN -
Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine
geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Şimdi birinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Birinci bölüm 1
ila 13’üncü maddeleri kapsamaktadır. Birinci bölüm
üzerinde söz isteyen, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Trabzon Milletvekili
Sayın Mehmet Akif Hamzaçebi. (CHP sıralarından
alkışlar) CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini
ifade etmek üzere söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Hepinizin bildiği
gibi, muhasebecilik ve mali müşavirlik mesleğini düzenleyen 3568 sayılı Yasa
1989 yılında yürürlüğe girmiştir. Yasa’nın yürürlüğe girdiği tarihten bu yana
on dokuz yıllık süre geçmiştir. On dokuz yıllık süre içerisinde Türkiye
ekonomisinde önemli bir değişim meydana gelmiştir. Yine, dünyada meydana gelen
küreselleşmeye paralel olarak ve tarafı olduğumuz uluslararası anlaşmaların
gereği olarak meslek uluslararası rekabete açık bir hâle gelmiştir. Yine, on
dokuz yıllık süre içerisinde meslekte örgütlenmenin de getirdiği etkiyle
meslekte birtakım sorunlar ortaya çıkmıştır. Bütün bunlar, muhasebecilik ve
mali müşavirlik mesleğinde birtakım düzenlemelerin yapılması ihtiyacını ortaya
koymuştur. Ve on dokuz
yıllık süreden sonra Hükûmetin hazırlamış olduğu bu
tasarıdan, doğal olarak, biraz önce sözünü ettiğim konulara çözüm getirmesi
beklenirdi. Ancak ne yazık ki, tasarının yaptığı birkaç ufak tefek
diyebileceğimiz düzenleme dışında mesleğin ihtiyaç duyduğu düzenlemeler,
değişiklikler bu tasarıda yer almamıştır. Serbest
muhasebeciliğin kaldırılması, meslekte eğitimin zorunlu hâle getirilmesi,
odaların ve Birliğin genel kurul sürelerinin iki yıldan üç yıla çıkarılması
gibi adımlar şüphesiz olumludur. Ancak mesleğin uluslararası standartlara
uyumu, mesleğin uluslararası rekabete açılması konusunda meslek mensuplarının
karşılaşacağı risklere karşı birtakım önlemlerin getirilmesi gibi konular bu
tasarının hedefi olmaktan çıkmıştır. Bunları bu tasarıda göremiyoruz. Bu hafta sonu
yapılmaya başlanacak olan oda seçimleri ve onun akabinde yapılacak olan TÜRMOB
Genel Kurulu bu tasarının daha çok ilgi alanı olmuştur. Ve tasarının önemli düzenlemelerinin
oda ve Birlik seçimlerine yönelik düzenlemeler olduğunu görüyoruz. Bu nedenle
tasarının bir objektifliğe sahip olduğunu söylemek mümkün değildir. Hafta sonu
yapılacak olan seçimlere tasarının yetiştirilmek kaygısı, bu tasarıyı objektif
temeller üzerine oturtarak tartışma imkânını elimizden ne yazık ki almaktadır. Değerli
arkadaşlar, muhasebe ve vergi konuları ülkemizde iç içe girmiş iki konudur.
Bunlar gerçekte farklı disiplinler olmasına rağmen, ülkemiz uygulamasında
muhasebe konusunun mükellefler tarafından daha çok vergiye uyum şeklinde
anlaşılması, bu mesleği vergiye uyumu öncelikli kılan bir mesleğe
dönüştürmüştür. Mükellef açısından muhasebe vergiye uyumun bir aracı olarak
algılanmaktadır. O nedenle de, Türkiye uygulamasında muhasebecilik ve mali
müşavirlik mesleği, diğer ülkelerdekinden farklı olarak vergiye uyumu birinci
planda tutan bir anlayışa sahiptir. Gerçekte olması gereken muhasebe kavramını
öne çıkaran bir mesleki örgütlenme ve meslek anlayışıdır. Bu öne çıktığı
takdirde meslek gerçekten ayakları üstünde durabilecek bir konuma gelecektir. Vergiye uyumun
birinci planda olması, doğal olarak Maliye Bakanlığını bu konuda mesleğe âdeta
görev veren bir konuma getirmiştir. Nitekim, hem 3568
sayılı Yasa’da hem de bu tasarıda Maliye Bakanlığının bu konudaki görevlerine
yönelik olarak birtakım düzenlemeleri görüyoruz. Tam tasdik uygulaması gibi,
katma değer vergisi iadesi raporu uygulaması gibi hususlar, uygulamalar tamamen
Türkiye’ye mahsus uygulamalardır. Bunlar gerçekte bizim dünyada muhasebecilik
ve mali müşavirlik mesleğine ülke olarak yaptığımız birer katkıdır. Değerli
arkadaşlar, muhasebe ve mali müşavirlik mesleğinin temel sorunlarını çözme
konusunda yaklaşımı olmayan bu tasarının, oda ve birlik seçimlerine yönelik
olarak getirmiş olduğu düzenlemeler Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Oda
ve Birlik yönetim kurullarında, denetleme kurulunda ve disiplin kurulunda görev
alacak olan meslek mensuplarının fiilen çalışanlar listesine kaydolmuş olması
şartını aramak, eşitlik ilkesine aykırıdır. Eğer amaç kamu görevlilerinin aynı
zamanda bu meslek örgütlerinin yönetimlerinde görev almasını önlemek ise –ki,
bunda bir sakınca görülüyor olabilir, bunu anlayışla karşılayabilirim- o
takdirde buna yönelik bir düzenleme yaparak konuyu çözmek mümkündür. Ama
düzenleme o şekilde yapılmamış, oda üyesi olmakla birlikte fiilen bu işi
yapmayan herhangi bir meslek mensubunun oda ve Birlik yönetiminde veya
denetiminde veya disiplin kurulunda görev alması engellenmiştir. Bu,
Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Mesleğin
uluslararası standartlara uyumu konusunda getirmiş olduğu herhangi bir
düzenleme yoktur. Tasarının genel gerekçesinde ifade edilen ve geçici 9’uncu
maddesi de dâhil olmak üzere bazı maddelerinde uluslararası standartlara uyum
adına getirilen düzenlemelerin gerçekte uluslararası standartlara uyumla hiçbir
ilgisi yoktur. Örneğin, meslek mensuplarının tamamı için, yani mesleğe yeni
girecek olanlar için bir sınav şartı getirilmektedir. Bunu tartışma dışında
bırakıyorum. Ama sınav şartı getirilirken, kanunları uyarınca vergi inceleme
yetkisine hâlen sahip olan kişilerin, kamu görevlilerinin veya yasada
tanımlanmış olan diğer kişilerin bu haklarının ellerinden alınması hukuk
devletine aykırıdır. Kanunları uyarınca vergi inceleme yetkisine sahip olduğu
hâlde henüz meslekte on yıllık bekleme süresini doldurmadığı için meslek
mensubu olma hak ve yetkisini kazanamamış olan kişilere sınav zorunluluğunun
getirilmesi Anayasa’nın hukuk devleti ilkesinin gereği olarak öngörmüş olduğu
hukuki güvenlik ilkesine aykırıdır. Değerli
arkadaşlar, hukuki güvenlik hukuk devletinin olmazsa olmaz şartıdır. Hukuki
güvenlik demek, vatandaşların, bireylerin tabi olacağı hukuk kurallarını
önceden bilmesi ve tutum ve davranışlarını buna göre düzenleyebilmesidir.
Mükellefler, vatandaşlar devlete güven duyarlar, güven duymak zorundadırlar.
Devlet de bireyin devlete duyduğu bu güveni zedeleyecek adımları atmamak
zorundadır. Hukuki güvenlik bunu gerektirir. Hukuk devletinde devlet,
vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlar. Ancak, tasarının geçici 9’uncu maddesine
baktığımızda, buradaki düzenleme, bizim Anayasa’mızın temel ilkeleri arasında
yer alan hukuk güvenliği ilkesine aykırıdır. Üç yılı bitirdiği hâlde, yani
vergi inceleme yetkisi veren mesleklere girip üç yıllık muavinlik süresinden
sonra yeterlilik sınavını kazanan meslek mensuplarının on yılı doldurmaları
hâlinde yeminli mali müşavirlik yetkisini alabilmeleri yönündeki bugünkü
yasanın kendilerine vermiş olduğu hak geçici 9’uncu madde düzenlemesiyle
ellerinden alınmaktadır. Bunun düzeltilmesi gerekmektedir. Tasarıda
düzeltilmesi gereken birçok konu vardır. Bunlara ilişkin olarak maddelerde
önergelerimiz vardır. Ancak, tasarının bu hafta sonu yapılacak olan birtakım
oda genel kurulları öncesinde temel yasa kabulüyle burada görüşülecek olması,
bunun arkasında Sayın Cumhurbaşkanının bu tasarıyı bu hafta sonuna kadar
imzalayacak olması gibi bir varsayımı da akla getiriyor. Ben, Sayın
Cumhurbaşkanının böyle bir varsayıma dayalı olarak, Hükûmetin
aklındaki böyle bir varsayıma dayalı olarak, yasayı incelemeden imzalayacağı
kanaatinde değilim. En azından bu umutta olmak istiyorum, bu umudu taşımak
istiyorum. Yasanın geçici
9’uncu maddesi ve oda ve birliklerin yönetim ve denetim kurullarında çalışanlar
listesine kaydolanların ancak bu kurullarda görev alabilmesine yönelik
düzenlemeleri Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır. Bunu ifade ederek
sözlerimi burada bitiriyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu adına Eskişehir Milletvekili Sayın Beytullah
Asil, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
çalışanların yarın kutlayacakları 1 Mayıs Emek Bayramı’nı kutluyorum, kutlu
olsun. İnşallah, bundan sonraki 1 Mayıslar, emeğin önündeki örgütlenme
özgürlüğünü sınırlayan yasal engellerin ortadan kaldırıldığı günler olur diyor,
hepsinin 1 Mayıs Emek Bayramı’nı kutluyorum. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 216 sıra sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, birinci bölüm ile ilgili,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına görüşlerimizi ifade için söz aldım.
Grubum ve şahsım adına yüce heyeti saygıyla selamlarım. Kısa adı TÜRMOB
olan Türkiye Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler
Odaları Birliğinin İnternet sayfasındaki şu sözleri ifade ederek sözlerime
başlamak istiyorum: “Meslekte uzlaşmanın adı kâr, meslekte siyasetin sonu
zarardır.” diyen bir meslek kuruluşu var karşımızda. Siz, kanun koyucu olarak,
yetmiş sekiz oda ve bu odaların üst örgütleri TÜRMOB’un
katkısını almadan, bu yasa tasarısını alelacele ve bu kanunu oluşturacak
milletin vekillerinin incelemesine dahi fırsat tanımadan önümüze
getiriyorsunuz. Tasarının mesleği sürdürenlerin katkısına başvurmadan
hazırlanması, tasarıyı, ekonomimizin önündeki en büyük sorun olan kayıt dışıyla
daha güçlü mücadeleyi destekleyecek altyapıyı sağlayacak ruhtan yoksun
bırakmıştır. Değerli
milletvekilleri, bazı iktidar milletvekillerinin ve grup başkanının ifade
ettiği gibi, meslek odalarıyla sağlanan uzlaşma sonucu onların görüşleri
alınarak hazırlandığı ifade edildi. Oysa bugün, İnternet sitesinde Meclisten de
umutlarını kesmişler, Sayın Cumhurbaşkanına bir açık mektup yayınlamışlar: “Ülkemiz,
dünyadaki gelişmelerin de etkisiyle keskin bir virajı
almaya çalışmaktadır. 2002’den bu yana
küresel çaptaki iyileşmenin ve kaynak bolluğunun elverişli ortamını
değerlendiren Hükûmet başta (…) Türkiye'nin bütün
ekonomik ve sosyal dinamikleri bu dönemde zorlu bir sınav verecektir. Takdir
ettiğiniz gibi bu dönem, isabetli kararların alınmasını zorunlu kılmaktadır.
İstihdamı daraltıcı politikalar yerine özendirici önlemlerin alınması yaşamsal
önem taşımaktadır. Krizden en az zarar ile çıkılması için (B) planı
hazırlanırken toplumsal uzlaşma zemininin zorlanması başarıyı artıracaktır. Bu gelişmelere
paralel olarak, pek çok alanda, uluslararası gelişmelere uyum açısından da önem
taşıyan ve ekonomik yaşamı yakından ilgilendiren yasal düzenlemelerin, yaşam
bulması söz konusudur. Bu çerçevede,
Türk Ticaret Kanunu’ndaki değişiklik, Uluslararası Muhasebe Standartları, Basel II gibi muhasebe/denetim mesleğini yeniden
yapılandıran düzenlemelerin yanı sıra sosyal güvenlik reformu gibi yine
uygulamada işleyişi etkileyecek ve değiştirecek yasalar söz konusudur. Örnekleri
artırılabilecek bu yasal düzenlemeler, muhasebe mesleğinin iş yükünü bu dönemde
ağırlaştırmaktadır. Siyasi erkten
bağımsız olarak uzun vadeli stratejilerle üretim yapan, sanayi ve hizmet
kuruluşları kadar önem taşıyan meslek kuruluşları, bu dönemde, eğitim
faaliyetleri ve yayınlarıyla mesleği sürdürenlere rehberlik etmekte, mesleğini
ve mesleğini ve meslek mensubunu geliştirmeye çalışmaktadır. Muhasebe camiası,
tahsilat, haksız rekabet, sürekli değişen mevzuat
nedeniyle ağırlaşan iş yüküyle baş etmeye çalışmaktadır. Böylesi bir
dönemde, mesleğin sorunlarına çözüm getirmekten uzak, kayıt dışıyla mücadele
ruhunu taşımayan ve bu yönleriyle beklentileri karşılamayan muhasebecilik
mesleği yasasının odalarda seçimlere birkaç gün kala değiştirilmesi kabul
edilemez. (…) Meslek örgütleri,
demokratik işleyişin vazgeçilmezi olan sivil toplumun da temel taşıdırlar ve
varlık nedenleri gereği özerk olmak durumundadır. Ekonomik ve
sosyal yaşamda işleyişi yakından ilgilendiren sorunlarla boğuşan, Gelir
İdaresinin doğal müttefiki konumundaki, 74 bin kişilik büyük ve güçlü bir
aileyi temsil eden muhasebeci, mali müşavirlerin, kendi çalışma alanları
düzenlenirken söz hakları olduğunu düşünüyoruz. Hükûmetin de oda seçimlerinden çok mesleki sorunları masaya yatırma ortamı
yaratmasının gerektiği kanısındayız. Yakın dönemde
fonksiyonu artacak olan muhasebe/denetim mesleği, aynı koşullardaki iki
şirketin kredilendirilmesi sürecinde, şeffaflık doğrultusunda kamuoyunun
bilgilendirilmesinde etkin olacaktır. Ekonomi için
yaşamsal önem taşıyan konularda, sorunlara taraflarıyla çözüm aranması
gerektiğine inanıyoruz. Bu yolla, verimli çalışma ortamının sağlanması için
isabetli kararlar alınarak başarıya ulaşılacaktır. Aksi takdirde,
odalarda iktidarın seçim zaferi, ekonomide kayıp anlamına gelecektir. Katkımız
alınmadan hazırlanan ve beklentileri karşılamaktan uzak 3568 sayılı Yasa’da
değişiklik hakkındaki tasarının yeniden ele alınması yönündeki hassasiyetimize
destek olacağınızı umuyor, sağduyunuza inanıyoruz.” diyorlar. Değerli
milletvekilleri, geçtiğimiz aylarda burada Futbol Federasyonu Yasası’nı
görüştük. Orada isim de vermek suretiyle “Bu yasa tasarısı falancanın
Federasyon Başkanlığına getirilme yasasıdır.” demiştim, “Gelin, bu yüce Meclisi
bu tür işlere alet etmeyin.” demiştim, sonucun ne olduğunu hepiniz
biliyorsunuz. Yasa tasarısı üzerindeki itirazlarımız dikkate alınmadan
kanunlaştı, söylediklerimiz aynen çıktı. O falanca da başkanlığa seçildi, o
falancayı başkan yapmak için kulüp başkanları ile yaşanan diyalogları da
hepiniz takip ettiniz. Değerli
milletvekilleri, AKP bu yasa tasarısı ile de aynı hatayı bir kez daha
tekrarlamaktadır. Ekonominin içinde bulunduğu hassas dönemde mesleğin
sorunlarına çözüm getirmekten uzak, kayıt dışıyla mücadele ruhu taşımayan, bu
yönleri ile beklentileri karşılamayan, muhasebecilik mesleği yasasını odalarda
seçimlere birkaç gün kala değiştirmeye çalışmasını kabul edebilir miyiz?
Futbolda İktidarın seçim zaferi uzun vadede Türk futbolunda kayıp anlamına
gelmiştir, odalarda da İktidarın seçim zaferi ekonomide kayıp anlamına
gelecektir. Bütün bu
nedenlerle tasarı geri çekilmelidir. Tasarı TÜRMOB’un
ve yetmiş sekiz meslek odasının katkılarıyla yeniden ele alınmalı ve
zenginleştirilmelidir. Seçimler öncesi kaos
yaratılmamalıdır. Türk milletinin temsilcileri olan bizlerin de tasarıyı
inceleme ve değerlendirme yapabilmemize imkân tanınacak bir sürede Meclis
gündemine tekrar getirilmelidir diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Asil. Adalet ve
Kalkınma Partisinden talep yok. Şahıslar adına,
Sivas Milletvekili Sayın Mehmet Mustafa Açıkalın. Buyurun Sayın Açıkalın. (AK Parti sıralarından alkışlar) MEHMET MUSTAFA
AÇIKALIN (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3568 sayılı Serbest
Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerinde, şahsım adına
söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bilindiği üzere
bu tasarı, yürürlüğe girdiği tarihten bugüne kadar, aşağı yukarı yirmi yıla
yakın bir süre geçmiş olmasına rağmen ilk defa bir değişikliğe konu olmaktadır.
Bu tasarı, bir taraftan üyelerin statülerinin iç mevzuata uydurulması, diğer
taraftan uluslararası standartlara getirilmesi istikametinde düzenlemeler
yapmakta; aynı şekilde, üyelerin odada temsillerine ilişkin değişiklikler
içermekte; bir taraftan da odaların ve birlik organlarının teşekkülü, çalışma
süreleri hakkında değişiklikler getirmektedir. Her şeyden önce
şunu ifade etmek gerekirse, 3568 sayılı Kanun, yürürlüğe girdiği tarihten
bugüne kadar geçen süre içerisinde, meslek mensuplarının yaptığı çalışmalar
sayesinde vergi sahasında önemli iyileşmelere, değişikliklere konu olmuştur.
Başlıca, bu meslek mensuplarının gayreti sayesinde, kayıt dışı ekonomiyle
mücadelede mesafe alınmıştır, dolaylı olarak vergi tahsilatlarının
artırılmasında mesafe kazanılmıştır. Aynı şekilde, Maliye Bakanlığı ve kamu
üzerindeki vergi inceleme yükünün bu elemanlar tarafından yerine getirilmesi
sayesinde azalma olmuştur. Diğer yandan, bu meslek mensuplarının yerine
getirdikleri önemli görevlerden bir tanesi, tam tasdik yanında, ihracatta katma
değer vergisi iadesi olması hasebiyle, Türkiye’de ihracatın önemli ölçüde
gelişmesine de katkıda bulunmuştur. Aynı şekilde, bu meslek
mensuplarının yerine getirdiği görevler sayesinde, mali tabloların uluslararası
standartlara uygun hâle getirilmesi, karşılaştırılabilir olması, fiilî durumu
yansıtması, şeffaf olması sayesinde, Türk işletmelerinin uluslararası
işletmeler tarafından satın alınmasında veya bu işletmelerin uluslararası
işletmelerle birleşmesinde kolaylık olmuştur, daha doğrusu bu işletmelerin
uluslararası düzeyde satılabilir hâle gelmesinde bir standart oluşmuştur. Başlangıçta ifade
ettiğim üzere, üyelere ilişkin düzenlemeler iç mevzuatta daha önce yapılmış
bulunan ve hâlen yapılmakta olan düzenlemelere adapte edilme mahiyetindedir.
Bunlardan birincisi: Türk Ceza Kanunu’nda geçmiş dönemde önemli ölçüde
değişiklikler yapılmıştır. Muhtelif kanunlarda Türk Ceza Kanunu’nun hükümlerini
içeren değişiklikler bir paket hâlinde yine geçen Meclis döneminde buradan
geçirilmiştir. Bu tasarıda da meslek mensuplarının, meslek mensubu olabilmeye
ilişkin Türk Ceza Kanunu’nda yapılmış bulunan değişikliğe adapte olması
anlamında 2’nci maddede bir değişiklik yapılmıştır. Aynı şekilde,
Türk Ticaret Kanunu komisyonlardan geçmiştir, Meclis Genel Kurulu gündemine
gelmeyi beklemektedir. Türk Ticaret Kanunu’nda yapılmış bulunan değişiklikler
meslek mensupları açısından önemli gelişmeleri içermektedir. Bu çerçevede üç
ayrı statüden serbest muhasebecilik statüsü kaldırılmakta, Basel-II
standardına ulaşmak amacıyla bu tasarıya hükümler konulmuş bulunmaktadır. Odada temsile
ilişkin olarak getirilmiş bulunan değişiklikler: Daha önce de ifade edildiği
üzere, Birlik organlarının ve oda organlarının seçim süreleri eşitlenmiştir,
standart hâle getirilmiştir, üç yıl olarak belirlenmiştir. Bunların oda
organlarında temsil edilebilmeleri için, üye olabilmeleri için hizmeti fiilen
yerine getirmeleri, kayıtlı olmak dışında ayrıca hizmeti fiilî olarak yerine
getirmeleri şartı konmuş bulunmaktadır. Diğer yandan,
staj süresi tasarıda uzatılmıştır ve eğitim mecburi hâle getirilmiştir. Bu da
Türk Ticaret Kanunu’ndaki gerekliliğe uymak amacıyla getirilmiş bir
değişikliktir. Odada adaletli ve nispi temsili sağlamak amacıyla delege sayısı
-hem de pratik olmak adına- azaltılmıştır. TOBB’la
mukayese edildiğinde, çok daha büyük sayıda temsilciye sahip, delegeye sahip
olan TOBB’la mukayese edilmeyecek derecede ortaya
çıkan bu oda ve birliklerdeki temsilcilik yapısı yeniden düzeltilmiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum. Buyurun. MEHMET MUSTAFA
AÇIKALIN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin gelişmiş
idari yapısındaki dağınıklığa paralel olarak ilçelerde de oda kurulmasına imkân
veren düzenleme getirilmiştir. 100 adet oda mensubunun mevcudiyeti hâlinde ve
bunların yazılı müracaatı hâlinde ilçeler de oda kurulabilir duruma gelmiştir. Ayrıca, oda
kurmak için gerekli delege sayısı azaltılmıştır. Aynı şekilde, temsilci sayısı
konusunda, biraz önce ifade ettiğim üzere, standart olarak 3 ve her 75 üye için
de 1 delege seçilmesi standart hâle getirilmiş, ancak, tasarıda, bu ilk seçimde
bu geçici olarak, geçici madde hükmüyle 60 olarak belirlenmiştir. Üye mensuplarının
uluslararası standartlara uygun hâle getirilmesinde Basel-II
kriterleri ile müktesep hakların korunması arasında
bir denge kurulmuştur. Sürem sona erdiği
için sözlerime son veriyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Açıkalın. Şahsı adına
ikinci söz Kütahya Milletvekili Sayın Hasan Fehmi Kinay’da. Buyurun Sayın Kinay. (AK Parti sıralarından alkışlar) HASAN FEHMİ KİNAY
(Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkanım,
değerli milletvekilleri; 216 sıra sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Evet, 72 bin
civarında meslek mensubunu ilgilendiren önemli bir yasayı görüşüyoruz. Hangi
vesileyle gelirse gelsin, bu tasarıda ihtiva eden düzenlemeler elbette ki
değerli meslek mensuplarını memnun edecektir. Biraz evvel de
ifade edildiği gibi, aradan yaklaşık on dokuz yıl geçmiş olmasına rağmen bu
3568 sayılı Yasa dışında herhangi bir düzenleme yapılmamıştır. Yani bu
Yasa’nın, meslek mensuplarını on dokuz yıldan beri, gelişmesine rağmen,
uluslararası muhasebe standartları gelişmesine rağmen, çok sayıda, mevzuatta değişiklik
olmasına rağmen bu anlamda herhangi bir düzenleme yapılmadığı için bu
gecikmeyle birlikte artık ele alınması bir zaruri hâl hâline gelmiştir. Maliye
Bakanlığımız yasanın hazırlanması yönünde önemli çalışmalar yapmıştır. Bu
meyanda gerek TÜRMOB gerekse diğer ilgili kuruluşlar nezdinde birçok temasta
bulunmuştur. Plan ve Bütçe Komisyonunda gerek komisyon çalışmalarında gerekse
bu anlamda yasaya biraz daha katkı sağlamak için daha detaylı bir çalışmaya
imkân vermek için özel bir çalışma grubu oluşturulmuştur. Bu çalışma grubunda
tüm siyasi partilerimize mensup milletvekili arkadaşlarımız görev almışlardır
ve yasayı bugün görüştüğümüz rapora bağlamışlardır. Değerli
arkadaşlar, çalışma hayatımın önemli bir bölümünü meslek kuruluşlarında gerek
yönetici gerekse temsil sıfatıyla çalışarak geçirdim. Bu nedenle, bu yasanın,
bundan önceki 3568 sayılı Yasa’nın gerek Birlik Genel Kurulu gerekse oda ve
diğer yönetim ve denetim organlarının çalışma ve işleyişine çok daha fazla
katkı sağlayacağına, çok daha fazla işlerlik getireceğine yürekten inanıyorum. Özellikle şu anda
mevcut seçim sisteminde Birlik delege sayısının 2.800 civarında olması başlı
başına bu tür çalışmaların yapılmasını engeller bir noktaya çıkmıştır. Tabii ki
geçmişte meslek mensubu sayısının azlığı nedeniyle o gün 25 oda üyesine 1
delege imkânı getirilmiştir, ancak bu rakam -biraz evvel de ifade ettiğim gibi-
Birlik çalışmalarını, özellikle Genel Kurul çalışmalarını neredeyse imkânsız
hâle getirecek bir boyuta ulaşmıştır. Bu nedenle de bu sayıyı 75 rakamına
çıkarmış bulunuyoruz. Tabii ki burada
söz almış olan değerli milletvekili arkadaşlarımız, meslek mensuplarıyla
ilgili, özellikle Maliye Bakanlığıyla birlikte yürütülen çalışmalarına, bu
noktaya, bu fonksiyonlarına sürekli işaret ettiler. Ancak muhasebe alanı,
özellikle benim de içinden geldiğim iş dünyasının çok önem verdiği bir alandır.
Ben de müsaadenizle, bu noktada, muhasebecilik alanının iş dünyasıyla
ilişkileri noktasına değinmek istiyorum. Bugün çok sayıda
işletme, muhasebeyle ilgili mali tabloların ve kendisine muhasebe alanından
getirilecek birçok bilginin işletmesini başarıya ulaştırabilecek önemli bir
faktör olduğunu bilir. Eğer işletmesi başarısız noktada ise, firmalar başarısız
noktada ise, çoğu zaman muhasebesini yeteri kadar iyi yönetemediği için bu
noktaya gelmiştir. Örneğin, eğer bir ürünün fiyatını belirliyorsanız derhâl
maliyet muhasebesine yönelmek zorundasınız. Maliyet muhasebesiyle ilgili
gerekli bilgileri eğer oluşturacak imkânı vermiyorsa muhasebe yönetiminiz, o
hâlde, siz, doğru düzgün bir fiyat dahi oluşturamazsınız. Bu nedenle, meslek
mensuplarımızın üstlenmiş olduğu fonksiyon, sadece Maliye Bakanlığımızla olan
ilişkileriyle değil, iş dünyasıyla olan ilişkileri açısından da büyük önem
taşımaktadır. Evet, bu yasayla
birlikte gerek Birlik organlarının gerekse oda yönetim ve disiplin kurullarının
daha demokratik bir seçim süreciyle şekilleneceğini düşünüyoruz. Yasanın meslek
mensuplarına hayırlar getirmesini temenni ediyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kinay. Birinci bölüm
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, birinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. 1’inci maddenin
başlığını okutuyorum: SERBEST
MUHASEBECİLİK, SERBEST MUHASEBECİ MALİ MÜŞAVİRLİK VE YEMİNLİ
MALİ MÜŞAVİRLİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TASARISI MADDE 1- BAŞKAN – 1’inci
madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 216 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve birinci maddesi ile 3568 sayılı kanunun 1 inci
maddesinin birinci fıkrasının sonuna eklenen cümlede geçen “kısa adı”
ibaresinin “adının kısaltılması” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Kerim
Özkul Konya Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederiz.
Madde 1- 1/6/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik,
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununun adı
“Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu” olarak, Kanunda geçen
“Maliye ve Gümrük Bakanlığı” ibareleri “Maliye Bakanlığı”, “Maliye ve Gümrük
Bakanı” ibareleri ise “Maliye Bakanı”, “Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik”
ibarelerinin “Mali Müşavir” olarak değiştirilmiş ve Kanunun 1 inci maddesinin
birinci fıkrasının sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir. “Birliğin kısa
adı TÜRMOB’dur.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Özyürek konuşacaklar. BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurun. MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; önergemizin gerekçesini
açıklamak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şimdi, bu yasanın
adı çok uzun: “Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve
Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu Tasarısı.” TÜRMOB’un adı da “Türkiye
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği.”
Telaffuzu bile zor olan bir şey. Biz diyoruz ki,
burada, önergemizde yapmaya çalıştığımız şu: Serbest muhasebecilik
kaldırıldığına göre “serbest muhasebeci mali müşavir” unvanını “mali müşavir”
şeklinde değiştirelim. Çünkü günlük yaşamda herkes “Sizin göreviniz ne,
mesleğiniz ne?” denildiği zaman “Mali müşavir.” der. Bunun başına “serbest
muhasebeci mali müşavir” ibaresinin konulması yani “serbest muhasebecilik”
ibaresinin konulmasına gerek yok. Eğer bu yapılabilirse, kanunun adı “Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu” olacak. “Serbest muhasebeci mali
müşavirlik” unvanı da “mali müşavir” şeklinde olacak. Bu bir kısaltmadır. Hem günlük
hayatta kolaylık sağlayacaktır hem yazışmalarda kolaylık sağlayacaktır. 1989’da yasa
çıkarken her türlü ilave yapılmaya çalışılmıştır. “Serbest muhasebeci…” Zaten
muhasebeci, “serbest”ini niye koyuyorsunuz? Böyle bir yöntem izlenmiş. Şimdi
artık buna gerek yok diye düşünüyorum. “Serbest muhasebeci mali müşavir”lerin
unvanının “mali müşavir” olarak kısaltılmasını önerdik; kabul etmenizi
diliyorum. Saygılar
sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özyürek. Komisyonun ve Hükûmetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, benim de önergem vardı. Bu grup
önergesi. Milletvekilleri iki önerge veriyor. Bir de benim verdiğim
önerge var. KEMALETTİN GÖKTAŞ
(Trabzon) – Kamer, otur yerine! BAŞKAN –
Önergeler geliş sırasına göre
alındığı için, sizinki geç geldiğinden işleme alamadık Sayın
Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ama, efendim, geç olmaz… Şimdi, bakın… BAŞKAN – Bu konu
daha evvel de tartışılmıştı Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, tartışma meselesi değil… BAŞKAN – Evet,
diğer önergeyi okutuyorum… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bunlar, sunulan, grup önergesi. Kişisel önerge… BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 216 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve birinci maddesi ile 3568 sayılı kanunun 1 inci
maddesinin birinci fıkrasının sonuna eklenen cümlede geçen “kısa adı”
ibaresinin “adının kısaltılması” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Kerim
Özkul Konya BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım. BAŞKAN – Önerge sahibi… NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun tekniği açısından uygun görülmüştür. BAŞKAN – Hükûmetin ve Komisyonun
katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkanım, siz diyorsunuz ki: “Önerge
geç gelmiş.” Şimdi, önerge geç gelmiş var mı efendim? Şimdi, Sayın Özyürek ve arkadaşlarının
verdiği, CHP adına verilen önerge, grup adına verilen önerge. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Aynı şeyi tekrarlıyorsun. BAŞKAN – Sayın Genç, sizinle bunu daha evvel de yaptık. KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama, efendim, rica
ederim… BAŞKAN – Bununla ilgili bir usul tartışması da açtım. KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, usul tartışması değil… BAŞKAN – Hatırlayın, yani bunları biz daha evvel konuştuk. KAMER GENÇ (Tunceli) –
Hayır, bir şey söyleyeyim, yani… BAŞKAN – Sayın Genç, konuştuk… Konuştuk… KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, 91’inci maddede grupların birer
önerge verme hakkı var, milletvekilinin de iki önerge verme hakkı var. Şimdi,
grubun birisi önerge verdi…. BAŞKAN – 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama, Sayın Başkan,
böyle keyfî Meclis yönetilmez ki yani! Böyle olmaz yani! BAŞKAN – Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 2’nci maddeye geçiyoruz. 2’nci madde üzerinde iki önerge vardır. Geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 2 nci
maddesi ile değiştirilen 3568 sayılı kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (d) bendinde geçen “geçmiş olsa” ibaresinin “dolmuş olsa” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Kerim
Özkul Konya Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 Sıra Sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve
Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısının 2 nci maddesi ile değiştirilen 3568
sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d) bendinden “milli
savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar ve casusluk” tümcesinin
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Söz istiyorum. BAŞKAN - Sayın Okay, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ
(Tunceli) – Önergelerin hepsini okutun, ondan sonra işleme koyun. BAŞKAN – Efendim? KAMER GENÇ
(Tunceli)- İki önergeyi okutun, ondan sonra işleme koyun. BAŞKAN – Öbür
önergeyi okuduk Sayın Genç, en aykırısından da başladık. Buyurun Sayın Okay. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Önergemizin
içeriğinde “millî savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlar” ibaresinin çıkarılmasını öneriyoruz. Hatırlarsanız
bundan üç ay kadar önce temel ceza kanunlarına uyumla ilgili olarak, Bazı
Kanunlarda ve Ceza Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun grupların
da ortak çalışmasıyla Parlamentoda kabul edilmiş ve yasalaşmıştı. Bu yasa çalışması içerisinde, bazı meslek odalarının ve
mensuplarının seçimiyle ilgili ve mesleğe girişle ilgili, millî savunmaya karşı
işlenen suçlar, devlet sırrına karşı işlenen suçların, bazı suçların mahiyeti
ve ceza süreleri itibarıyla bir yıldan daha kısa süreli suçlar olduğu için
bunların, bu madde içerisinden bu bölümlerin çıkarılmasını önermiştik ve bu
çalışma sırasında Sayın Adalet Komisyonu adına söz alan Başkan Vekili bu
düzenlemenin yerinde olduğunu, doğru olduğunu, ancak tekriri müzakere ile
bunların değiştirilmesinin mümkün olabileceğini söyledi ve o yasa çalışması
devam ederken, Özel Güvenlik Hizmetleri Kanunu’nda, Tarım Ürünleri Lisanslı
Depoculuk Kanunu’nda, Esnaf ve Sanatkârlar Meslek Kuruluşları Kanunu’nda, bu
mesleklerde millî savunmaya karşı suçlar, devlet sırlarına karşı suçlarla
ilgili ibare yasa metninden çıkarılmıştı. Şimdi, zaten yasa
metninin içerisinde bir yıl gibi bir ceza süresi var ancak Türk Ceza Kanunu’nun
altıncı bölümünün ve yedinci bölümünün madde başlıkları bu metnin içerisine alındığı
için “millî savunmaya karşı işlenen suçlar” dediğinizde, “seferberlikle ilgili
görev ihmali.” Türk Ceza Kanunu’nun 324’üncü maddesi: Sulh zamanında
seferberlikle ilgili görevini ihmal eden altı ay hapis cezasına uğrar. Yani,
askere çağrıldı, gitmedi, altı ay hapis cezası alacak. Altı ay hapis cezasının
önemi yok ama bu cezayı aldıktan sonra affa uğramış olsa bile bir daha ne
muhasebecilik yapabilir ne mali müşavirlik yapabilir ve bu meslekten olacak.
Böylece yaşam hakkını elinden almış olacağız. Eğer bu bölümlerin başlığı değil
de madde olarak alınsa çok daha kısa süreli hapis cezaları var: Bir aylar var.
Onun için, çok büyük bir haksızlık yapacağız . Bu konuda Temel Ceza Kanunlarına Uyum Yasası’nda yaptığımız bazı
mesleklerle ilgili düzenlemede olduğu gibi ve bu düzenleme bu Parlamentodan
bazı meslek bölümlerinde de geçmiş olduğuna göre, şimdi, muhasebeci ve mali
müşavirlerle ilgili görüşmekte olduğumuz bu yasada, uyum yasasındaki gibi bu
düzenlemeyle bunu bütünleştirmemizin doğru olacağını düşünüyorum ve de
insanların ceza sürelerinin bir yıldan yukarı olması hâlinde de zaten bunun
yapılamayacağı, yapamayacakları yasada açıkça belli. O hâlde, çok daha
kısa süreli bir cezadan, hapis cezasından dolayı birisinin bundan sonraki
yaşamını elinden almanın, mesleki faaliyetini elinden almanın, onun çalışma
hakkını elinden almanın çok büyük yanlışlık olacağını düşünüyorum. Bu nedenle
bu önergeyi verdik. Destekleyeceğinize inanıyorum. Yüce heyetinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Okay. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 216 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 2 nci maddesi ile
değiştirilen 3568 sayılı kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (d)
bendinde geçen “geçmiş olsa” ibaresinin “dolmuş olsa” olarak değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Kerim
Özkul Konya BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – İktidar katılıyor mu? ULAŞTIRMA BAKANI BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın
Başkan. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun tekniği açısından uygun görülmüştür. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir. 2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 3’üncü madde üzerinde iki önerge vardır. Önergeleri önce geliş
sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, burada bir uygulamanız vardı,
temel kanunlarda grupların birer önerge hakkı vardı, milletvekillerinin de iki önerge verme hakkı
vardı, şimdi o uygulamanızdan döndünüz. BAŞKAN – Dönmedik. KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, şimdi CHP’nin verdiği önerge
grup adına, yani Grup Başkan Vekilinin imzası var, onun için grup adına. BAŞKAN – Sayın Genç, daha evvel bunu konuştuk, onun için müsaade
edin. KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim de önergem var. BAŞKAN – Buyurun, okuyun. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 216 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 3 üncü maddesi ile
değiştirilen 3568 sayılı kanunun 5 inci maddesinin (A) fıkrasının (b) bendinde
geçen “üç yıl” ibaresinin “iki yıl” olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Kerim
Özkul Konya Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 216 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 3 üncü maddesi ile değiştirilen 3568 sayılı kanunun 5
inci maddesinin (A) fıkrasının (b) bendinde geçen “en az üç yıl” ibaresinin
“iki yıl” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mehmet
Müezzinoğlu İstanbul BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe… BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Staj süresinin
düşürülmesi amaçlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. İkinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 216 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 3 üncü maddesi ile değiştirilen 3568 sayılı kanunun 5
inci maddesinin (A) fıkrasının (b) bendinde geçen “üç yıl” ibaresinin “iki yıl”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Kerim
Özkul Konya BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Katılmıyoruz. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe… BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Staj süresinin
düşürülmesi amaçlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. 3’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Birleşime bir
saat ara veriyorum. Kapanma
Saati: 18.57 YEDİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 20.15 BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP
ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum. 216 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. 4’üncü madde
üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının çerçeve 4 üncü maddesi ile değiştirilen 3568 sayılı Kanunun 6
ncı maddesinin ikinci fıkrasının (b) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“b) 4059 sayıl
Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun uyarınca Hazine Müsteşarlığı Hazine Kontrolörleri Kurulunda denetim
yetkisine sahip olarak çalışan denetim elemanlarının bu hizmetlerde geçen
süreleri ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca banka denetimine yetkili
olanların bu hizmetlerde geçen süreleri,” Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının çerçeve 4 üncü maddesi ile değiştirilen 3568 sayılı Kanunun 6
ncı maddesinin birinci fıkranın son cümlesi ile
ikinci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve ikinci
fıkrasının (c) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentlerin eklenmesi ve
müteakip bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz. Kemal
Unakıtan Maliye
Bakanı “İkinci fıkranın
(a), (b), (c), (d), (e), (f), (g), (h) ve (i) bentlerindeki stajdan sayılan
hizmetlerde bulunanlar bu fıkra kapsamı dışındadır.” “b) 4059 sayılı
Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun uyarınca Hazine Müsteşarlığı Hazine Kontrolörleri Kurulunda denetim
yetkesine sahip olarak çalışan denetim elemanlarının bu hizmetlerde geçen
süreleri ile 5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca banka denetimine yetkili olanların
bu hizmetlerde geçen süreleri,” “d) 3056 sayılı
Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanun uyarınca Başbakanlık Teftiş Kurulunda görev yapan denetim
yetkisine sahip Başbakanlık müfettişlerinin bu hizmetlerde geçen süreleri,” “e) 178 sayılı
Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
uyarınca görev yapan Bütçe Kontrolörleri, Muhasebat Kontrolörleri ve Milli
Emlak Kontrolörlerinin bu hizmetlerde geçen süreleri,” Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 4. Maddesine aşağıdaki (ı) bendinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
“ı) Türkiye
genelinde, kamu veya özel sektörde muhasebe denetimi veya mali denetim yapan
Bakanlık Merkez Denetim elemanlarının bu yetkiyi aldıkları tarihten itibaren bu
görevlerde geçen süreleri.” Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının çerçeve 4.
Maddesi ile değiştirilen 6. Maddesinde yer alan “staj merkezinin kurs ve
seminerlerinde geçen ve altı ayı aşmayan süreler, staj süresinden sayılır”
ibaresinin “staj merkezinin kurs ve seminerlerinde geçen ve altı ayı aşmayan
süreler ile iki yıllık staj süresinden sonra başlayacak Serbest Muhasebeci Mali
Müşavir yeterlilik sınavlarında geçen ve altı ayı aşmayan süreler staj
süresinden sayılır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Hüseyin Mert. HÜSEYİN MERT
(İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; hepinizi şahsım ve
Demokratik Sol Parti arkadaşlarım adına selamlıyorum. Her şeyden önce,
yarınki 1 Mayısın, emekçi ve işçi arkadaşlarımıza kutlu olmasını da diliyorum. Değerli
arkadaşlar, bu 216 sıra sayılı yasa, 3568 sayılı Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik Yasası’nda birtakım değişiklikler getiriyor hepiniz bildiğiniz gibi.
Tasarı, genel olarak meslek mensubu olabilmenin genel ve özel şartlarıyla, işte
geçici hükümlerini içeriyor. Serbest muhasebecilik kavramını ortadan kaldırıyor
ve serbest muhasebeci arkadaşlarımıza, serbest muhasebeci mali müşavir olma olanağı
getiriyor. Ancak, daha çok maddesi de, Birlik ve oda kurullarının seçimleriyle
ilgili. Şimdi böyle bir
yasaya gerek var mı? Şüphesiz ki var. 1989 yılından bu yana bu Yasa yürürlükte
ve tabii, o günden bugüne kadar da çok şey değişti, ülkemizde değişti, dünyada
değişti. Şüphesiz ki, değişecek çok madde var, özellikle dünyanın
küreselleşmesi, işletmelerin dilinin muhasebe olması çok sayıda değişikliğe
neden oluyor. Bu bağlamda, en azından, “Basel II” kriterlerine uymamız açısından, yeni çıkarılacak olan Türk
ticaret yasasına uyum sağlayabilmemiz açısından birtakım değişiklikler
gerekmekte. Ancak, bu yasa yetişsin diye dün bu Meclis sabahladı. Bu kadar da
acele olmaması gerekir diye düşünüyorum burada getirilmekte olan hükümlerin.
Şayet bu yasa, halkımıza, doğrudan kendini ilgilendirecek, cebini
ilgilendirecek birtakım şeyler getirseydi ya da Gelir İdaresine çok önemli
katkılar getirecek, örneğin gelir ve servetlerle harcamalar düzeyi arasında bir
bağ oluşturacak kontrol mekanizmasını içeren bir yasa olsaydı, vergi muafiyet
ve istisnalarını düzen altına alsaydı, beyan dışı kalan gelirlerin takip
edilmesini kolaylaştıran bir yasa olsaydı; vergi dışı ekonomiyi vergi içerisine
çekmeye çalışan, düzenleyen bir yasa olsaydı; büyümeyi teşvik eden, yatırımları
teşvik eden, üretimi teşvik eden, birtakım vergi uygulamalarını getiren bir
yasa olsaydı; vergi uygulamalarını, vergi ceza yasalarını basitleştiren
hepimizin çok rahatlıkla algılayıp uygulayabileceği bir hâle gelebilecek yasa
teklifi olsaydı -bunun gibi birçok şey daha sayılabilir- bunun yanı sıra
meslekle ilgili, meslekte haksız rekabeti önleyecek, yetki karmaşasını ortadan
kaldıracak, tahsilat sorununu çözecek -ki bu çok
önemli, meslekteki arkadaşlarımız biliyorlar, neredeyse çaycılardan daha sonra
geliyor listedeki sıralamamız- meslek mensubunu daha verimli çalıştıracak
düzenlemeler içerseydi şüphesiz ki hepimiz gönülden destek verecektik ve bir an
önce yasalaşmasını isteyecektik. Ancak görüyorsunuz, buradaki konuşmalarda konu
üzerinde ne Mecliste ne Hükûmetle Birlik arasında bir
anlaşma sağlanabilmiş değil. Bunu Meclis olarak biz biliyoruz. Kamuoyunun da
bilgilendirilmesi açısından, bugün gazetelere çeşitli meslek kuruluşları, oda
ve birliklerin altında imzası olan ve Sayın Cumhurbaşkanına hitaben bir yazı yayınlandı.
Bunun altına imza atan değerli birlik ve oda yöneticilerine dikkatinizi çekmek
isterim. Kim bunlar? TÜRMOB, Barolar Birliği, Tabipler Odası, Eczacılar
Birliği, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, Diş Hekimleri Birliği,
Veteriner Hekimleri Birliği ve dikkat ederseniz, bütün bu saydığım birlik ve
odalar Türkiye’nin en aydın, en çağdaş, en çok kabul gören meslekleri ve
onların oda ve birlikleri. Görüyorsunuz,
hepsinin bir şikâyeti var. Lütfen... Bu şikâyete kulak vermenizi istiyoruz.
Niçin bu şikâyet ediliyor? Az önce saydıklarım dışında, demek
ki geriye bir tek şey kalıyor; Adalet ve Kalkınma Partisi ve Hükûmet, kamu kurum ve kuruluşlarındaki yapmış olduğu,
neredeyse tamamlamış olduğu kadrolaşma çalışmasından sonra, şimdi de oda ve
birliklerin, sivil toplum örgütlerinin yönetimlerini ele geçirme çabası
içerisine girmiştir ve bu çalışmaya da TÜRMOB’dan
başlanmak istenmektedir. Bakın bu yasa,
çok değil iki gün sonra başlayacak olan odaların seçimlerini doğrudan
ilgilendiriyor, yakinen ilgilendiriyor ve oda seçimlerinde uygulamaya konulacak
ve bu yasanın üst yargı mercileri tarafından Anayasa’ya uygunluğu dahi
denetlemeden icraya geçilecek ve tahmin ediyorum çok büyük kaoslara
neden olacaktır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum. Buyurun. HÜSEYİN MERT
(Devamla) – Verdiğimiz önergeye gelince, kısaca şöyle özetleyeyim: İki yıllık
staj süresi üç yıla çıkartılmakta bu yasayla. Bu üç yılı, Avrupa Birliğine uyum
amacıyla geliştirilen… Bu iki yıldan üç yıla çıkan staj süresi yine Avrupa
Birliğine eş değer olacak şekilde, süresi altı ayı geçmeyecek… Staj
merkezlerinin kurs ve seminerlerinde geçen ve altı ayı aşmayan sürelere
ilaveten, iki yıllık stajdan sonraki geçecek olan mali müşavirlik yeterlik
sınavlarındaki altı ayı geçmeyen süreler de buna eklenecek ve bununla, meslek
mensuplarının, Avrupa Birliğindeki karşıtlarıyla rekabet edebilir pozisyona
geleceğini düşünüyoruz. Önergemize destek
vereceğinizi umuyorum, hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Mert. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Karar yeter sayısının aranmasını istiyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum ve karar yeter sayısını arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Elektronik
cihazla oylama yapacağım. İki dakika süre
veriyorum. Oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN – Karar
yeter sayısı yoktur. Birleşime beş
dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati: 20.30 SEKİZİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 20.40 BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP
ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum. 216 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. İstanbul
Milletvekili Sayın Hüseyin Mert ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar
yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi, önergeyi
tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Oylama için iki
dakikalık süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik
cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN – Karar
yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 4. Maddesine aşağıdaki (ı) bendinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz. Recep
Taner (Aydın) ve arkadaşları “ı) Türkiye
genelinde, kamu veya özel sektörde muhasebe denetimi veya mali denetim yapan
Bakanlık Merkez Denetim elemanlarının bu yetkiyi aldıkları tarihten itibaren bu
görevlerde geçen süreleri.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılmıyor. Sayın Şandır,
gerekçeyi mi okutayım? MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe okunsun efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Madde ile Türkiye
genelinde gerek kamu sektörü gerekse özel sektörde muhasebe denetimi yapan veya
Türkiye genelinde mali denetim yapan Bakanlık denetim elemanlarına bu meslekte
geçen sürelerinin stajdan sayılmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının çerçeve 4 üncü maddesi ile değiştirilen 3568 sayılı Kanunun 6
ncı maddesinin birinci fıkrasının son cümlesi ile
ikinci fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve ikinci
fıkrasının (c) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki bentlerin eklenmesi ve
müteakip bentlerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz. Kemal
Unakıtan Maliye
Bakanı “İkinci fıkranın
(a), (b), (c), (d), (e), (f), (g), (h) ve (i) bentlerindeki stajdan sayılan
hizmetlerde bulunanlar bu fıkra kapsamı dışındadır.” “b) 4059 sayılı
Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun uyarınca Hazine Müsteşarlığı Hazine Kontrolörleri Kurulunda denetim yetkisine
sahip olarak çalışan denetim elemanlarının bu hizmetlerde geçen süreleri ile
5411 sayılı Bankacılık Kanunu uyarınca banka denetimine yetkili olanların bu
hizmetlerde geçen süreleri,” “d) 3056 sayılı
Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanun uyarınca Başbakanlık Teftiş Kurulunda görev yapan denetim
yetkisine sahip Başbakanlık müfettişlerinin bu hizmetlerde geçen süreleri,” “e) 178 sayılı
Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname
uyarınca görev yapan Bütçe Kontrolörleri, Muhasebat Kontrolörleri ve Milli
Emlak Kontrolörlerinin bu hizmetlerde geçen süreleri,” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz. DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz. BAŞKAN – Hükûmetin önergesi olduğu için size sormuyorum. Gerekçeyi mi
okutalım? NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Evet, gerekçe… BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 3056 sayılı
Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanun uyarınca denetim yetkisine sahip Başbakanlık
müfettişleri, 4059 sayılı Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı
Teşkilatı ve Görevleri Hakkında Kanun uyarınca Hazine Müsteşarlığı Hazine
Kontrolörleri Kurulunda denetim yetkisine sahip olarak çalışan denetim
elemanlarının bu hizmetlerde geçen süreleri ile 178 sayılı Maliye Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca görev yapan
Bütçe Kontrolörleri, Muhasebat Kontrolörleri ve Millî Emlak Kontrolörlerinin bu
hizmetlerde geçen süreleri staj süresinde sayılması amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önergeyle (b) bendi tümüyle
değiştirilmiş olduğundan son önergeyi işleme koyma imkânı kalmamıştır. Bu
nedenle önergeyi işlemden kaldırıyorum. Maddeyi kabul
edilen önergeyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 5’inci madde
üzerinde üç önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 216 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 5 inci maddesi ile değiştirilen 3568 sayılı kanunun 9
uncu maddesinin son fıkrasında geçen “alabilmeleri” ibaresinin “almaya hak
kazanabilmeleri” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Veysi Kaynak Kahramanmaraş Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5. maddesinin birinci fıkrasında geçen
“eklenmiş ve maddenin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.”
ibaresinin “eklenmiştir” şeklinde değiştirilmesini ve üçüncü fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 sıra sayılı “Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve
Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun
Tasarısı”nın çerçeve 5 inci madde çerçevesinde yer alan “eklenmiş” ibaresinin
“eklenmiştir” olarak değiştirilmesini ve “ve maddenin son fıkrası madde
metninden çıkarılmıştır” ifadesinin madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Özyürek… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, aslında bizim bütün maddelerde önergelerimiz var ama
siz bunu ifade edin. Yani “Şu kadar önerge var…” Muhalefetin önergelerini
işleme koymamak için… Hiç olmazsa “Şu kadar önerge var.” deyin. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Özyürek. (CHP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ya, Sayın Başkan, bunları ifade etmek sizi neden rahatsız ediyor?
Her maddede benim önergem var. BAŞKAN – Sayın
Genç, Sayın Özyürek’in zamanı işliyor; konuşsun,
sonra sizi dinleyeceğim tekrar. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, siz tarafsız başkan vekilliği yapın. Yani her maddede
benim önergem var, hiçbirisini ifade etmiyorsunuz. BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurun. MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu önergemizle müktesep
hakların korunmasını istiyoruz. Şu andaki
uygulamaya göre, vergi denetimi yapan ve yeterlik sınavını vermiş olanlar,
doğrudan, sınavsız yeminli mali müşavirlik ruhsatı alabilmektedirler, tabii on
yılı tamamlamış olmak şartıyla. Şimdi, burada getirilen düzenlemeyle hesap
uzmanı, maliye müfettişleri, vergi kontrolörleri, vergi denetmenleri
gibi yeterlik sınavını vermiş, vergi inceleme yetkisi de bulunan kimseler,
arkadaşlarımıza şimdi deniliyor ki: “Sen yeterlik sınavını verdin ama tekrar
yeminli mali müşavirlik sınavına girmek zorundasın.” Şimdi, bu,
kazanılmış haklara açıkça aykırıdır. Bundan sonra henüz yeterlik sınavını
vermemiş olanlar, henüz hesap uzmanı, maliye müfettişi gibi vergi inceleme
yetkisine sahip, mesleğe girmemiş olanlar elbette yeni sınava girebilir, böyle
bir zorunluluk getirilebilir. Ama öyle bir kamu görevlisi düşünün ki sınavını
vermiş ve dokuz buçuk yıldır da bu görevi yapıyor. On yılını doldurmuş olsaydı,
sınavsız ona yeminli mali müşavirlik ruhsatı verecektiniz. Ama şimdi on yılını
doldurmadığı için, yeterlik sınavını vermiş olsa bile tekrar onu sınava almak
istiyorsunuz. Bu, hukukun kazanılmış haklarla ilgili bölümüne çok açıkça
aykırılık teşkil eder ve bu düzenleme eğer bu şekliyle kabul edilirse Anayasa
Mahkemesinden döner. Ayrıca, olaya
biraz da şöyle bakmak lazım: Ben, her zaman, bu mesleğe sınavla girilmesinden yana
oldum, bu görüşü savundum. Ancak bu görüşte olmak, herkesin kazanılmış
haklarını yok sayma anlamına gelmez. Kazanılmış hakları korumamız gerekiyor.
Kaldı ki hesap uzmanları gibi, maliye müfettişleri gibi, gelirler kontrolörleri
gibi, vergi denetmenleri gibi vergi denetim
elemanlarının tabi oldukları yeterlik sınavı çok ağır bir sınavdır, üç yıllık
bir staj döneminden sonra verilen bir sınavdır. Bu sınavda başarılı olmuş
insanların yeminli mali müşavirlik ruhsatı alma hakkını elinden almamız son
derece yanlıştır, kazanılmış haklara aykırıdır, hukukun temel niteliklerine
aykırıdır. Burada
arkadaşlarımız sık sık, Cumhuriyet Halk Partisinin
durmadan Anayasa Mahkemesine gittiğinden şikâyet ederler ama siz, bir meslek
grubunun kazanılmış hakkını elinden alırsanız, bu hukuksuzluğu, bu kazanılmış
hak ihlalini Anayasa Mahkemesine götürmek Cumhuriyet Halk Partisi için bir
görev ve bir sorumluluk anlamına gelir. Onun için doğru kanun yapmamız lazım,
hukuka uygun düzenlemeler yapmamız lazım ki bunlar kalıcı olsun. O nedenle, bu
yanlış karardan dönülmesini diliyoruz. Bu amaçla verilmiş bir önergedir yani
kazanılmış haklara saygı gösterilmesini sağlamak amacıyla verdiğimiz bir
önergedir. Kabul etmenizi
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özyürek. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 sıra sayılı Kanun Tasarısının 5. maddesinin birinci fıkrasında geçen
“eklenmiş ve maddenin son fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.”
ibaresinin “eklenmiştir” şeklinde değiştirilmesini ve üçüncü fıkrasının madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. Akif
Akkuş (Mersin) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Kalaycı konuşacaklar. BAŞKAN – Konya
Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı, buyurun. MUSTAFA KALAYCI
(Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 216 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 5’inci maddesiyle ilgili vermiş olduğumuz önerge
hakkında konuşmak üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. 5’inci madde ile
3568 sayılı Kanun’un 9’uncu maddesinde değişikler yapılmaktadır. Şöyle ki
9’uncu maddenin üçüncü fıkrasında: “Kanunları uyarınca vergi inceleme yetkisi
almış ve mesleki yeterlilik sınavını vermiş olanlar ile yukarıda sayılan
konularda profesörlük unvanı almış bulunanlar için sınav şartı aranmaz.” hükmü
değiştirilmekte, sınav şartı aranır hâle getirilmektedir. Türk vergi
denetim sisteminde yeminli mali müşavirlik mesleğinin ihdas edilmesinin amacı,
işletmelerde faaliyetlerin ve işlemlerin sağlıklı ve güvenilir bir şekilde
işleyişini sağlamak, faaliyet sonuçlarını ilgili mevzuat çerçevesinde
denetlemeye, değerlendirmeye tabi tutarak gerçek durumu ilgililerin ve resmî
mercilerin istifadesine tarafsız bir şekilde sunmak ve ödenmesi gereken
verginin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamaktır. Yeminli mali müşavirlik Maliye Bakanlığının bir nevi ön inceleme
görevini Yasa’dan aldığı yetkiyle yerine getiren ve kamu hizmeti görevini ifa
eden önemli bir hizmet birimidir. 3568 sayılı
Yasa’nın genel gerekçesinde güçlü bir şekilde vurgulandığı üzere ve Kanun’un
12’nci maddesinde açıkça belirtildiği üzere, yeminli mali müşavirlik müessesesi
esas itibarıyla vergi denetim elemanları tarafından yürütülmekte olan kamusal
görevlerin fiilî imkânsızlıklar ve idareye kolaylıklar sağlama amacıyla yetki
almış meslek mensuplarına devredilmesi amacıyla oluşturulmuştur. Yeminli mali
müşavirlerce yapılan tasdik işlemleri tasdike tabi evrakı kamu idaresinin
yetkili memurlarınca incelenmiş belgeler statüsüne getirmektedir. Diğer bir ifadeyle, yeminli mali müşavirlik mesleği, esas
itibarıyla Maliye Bakanlığının yetkili personeli tarafından yürütülmesi gereken
görevlerin vergi denetimi konusundaki ağır yükü hafifletmek, vergi sisteminin
yozlaşmasına mâni olmak, vergicilik, işletmecilik sahasında güven ve ahlak
unsurunun gelişmesini temin edebilmek ve vergi kanunlarının uygulanmasından
doğacak uyuşmazlıkları en az düzeye indirebilmek amaçlarıyla yetki almış meslek
mensupları tarafından da yapılabilmesi için ihdas edilmiştir. Bunun yanı sıra,
yeminli mali müşavirlerce yapılan tasdik işlemleri sadece vergi denetim
elemanları tarafından aksine bir durum ortaya konulana kadar geçerli kabul
edilmekte, vergi denetim elemanlarının yeminli mali müşavirlerce tasdik edilen
mali tablo ve beyannameler üzerinde sonradan inceleme yapma yetkilerini hiçbir
şekilde bertaraf etmemektedir. Kısacası, vergi
denetim elemanlarının yürüttüğü inceleme işlemleri asıl fonksiyonu teşkil
etmekte, yeminli mali müşavirler denetim elemanlarının yapacakları işe yardımcı
olmak üzere kanunla kendilerine verilmiş olan bu yetkiyi kullanmaktadır. Bilindiği üzere,
merkezî denetim elemanları çok önemli sınav aşamalarından geçerek bu mesleklere
alınmaktadır. Bu mesleklere girmek için başvuran üniversite mezunu gençlerin en
başarılılarının öncelikle Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda ilk 200 kişi arasına
girmeleri beklenmekte, ardından kurumlar tarafından yazılı ve sözlü bölümlerden
oluşan zorlu bir mesleğe giriş sınavıyla denetim elemanlığına kabul
edilmektedir. Merkezî denetim elemanları yetişme sürecinde, gerek yeminli mali
müşavirlerin eğitiminde gerekse sınavlarında sorumlu oldukları mevzuat da dâhil
olmak üzere, daha kapsamlı ve çok ayrıntılı, üç yıl süren teorik ve pratik
mevzuat eğitimine tabi tutulmaktadır. Maliye müfettiş ve hesap uzman
yardımcıları ve stajyer gelirler kontrolörleri yetişme döneminin sonunda,
yeminli mali müşavirlik sınav konularını da kapsayan, dört gün yazılı ve bir
gün de sözlü olmak üzere beş günlük bir yeterlilik sınavına tabi tutulmaktadır.
Söz konusu mesleki yeterlilik sınavına sadece bir kez girme hakkı olan
müfettiş, hesap uzmanı ve gelirler kontrolörleri, sınavda başarılı olamadıkları
takdirde meslekte yeterli görülmediklerinden bakanlıkta uygun bir kadroda
istihdam edilmektedir. Bu derece sıkı
bir süreçten başarıyla geçen merkezî denetim elemanlarını on yıllık meslek
tecrübesinin üstüne sınava tabi… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum, tamamlayın lütfen. MUSTAFA KALAYCI
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. …tutmak, bu
kişilerin yetkinliğinin, dolayısıyla vergi incelemelerinin etkinliğinin ve
verimliliğinin sorgulanmasına neden olacaktır. Hakeza
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu denetim elemanları, Sayıştay denetim
elemanları aynı süreçten, yeterlilik sınavı sürecinden geçmekte, o zorlu
süreçten geçmekte. Burada çalışan arkadaşlarımızın da bu sınavları, yeminli mali
müşavirlik sınavı yerine geçmekteydi. Yalnız getirilen düzenlemeyle bu hak
kaldırılmakta, yeminli mali müşavirlik sınavına tabi olmaları öngörülmektedir.
Bu hakları elinden alınmaktadır. Teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kalaycı. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 216 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 5 inci maddesi ile değiştirilen 3568 sayılı kanunun 9
uncu maddesinin son fıkrasında geçen “alabilmeleri” ibaresinin “almaya hak
kazanabilmeleri” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Veysi Kaynak Kahramanmaraş BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU
BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Karar yeter sayısı Sayın Başkan… BAŞKAN – Karar
yeter sayısı arayacağım. Gerekçeyi mi
okutalım? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe… BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun tekniği ve
anlam netliği açısından uygun görülmüştür. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 6’ncı maddede üç
önerge vardır, sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 S. Sayılı kanun tasarısının 6. Maddesinin 3. fıkrasındaki “iktisat”
ifadesinin “ekonomi” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 6 ıncı maddesinin ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Sınav komisyonu
biri başkan olmak üzere yedi üyeden oluşur. Sınav komisyonu başkan ve üyeleri;
dördü Maliye Bakanlığı vergi denetim elemanları arasından, biri Yükseköğretim
Kurulunca önerilecek iki aday arasından, ikisi ise Birlikçe önerilecek dört
aday arasından Maliye Bakanı tarafından seçilir.” Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 sıra sayılı “Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve
Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı’nın çerçeve 6 ncı Maddesinin Tasarı
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Özyürek, gerekçeyi mi okutalım? MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Özyürek. MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, öncelikle iktidar
partisi grubunun bu konuda bir önergesi var ve bizim bir önergemiz var. Şimdi, şu anda
TÜRMOB bünyesinde bir sınav komisyonu var. Bunlar yeminli mali müşavirlik
sınavlarını yaparlar, serbest muhasebeci mali müşavirlik sınavlarını yaparlar.
Burada Maliye Bakanlığının temsilcileri vardır, ki
onları Maliye Bakanı seçer; YÖK’ün temsilcileri vardır, YÖK 5 aday gönderir,
onların içinden yine Maliye Bakanı seçer ve TÜRMOB’un
temsilcileri vardır, TÜRMOB 4 kişi belirler, onun içinden yine Maliye Bakanı
belirler. Yani bütünüyle, sınav komisyonunu oluşturma yetkisi Maliye Bakanına
verilmiştir. Şimdi, burada
getirilen bir değişiklikle deniliyor ki: Bütünüyle, Maliye Bakanının atadığı
sınav komisyonunun çalışmalarında Maliye Bakanlığı bu sınavın adil, tarafsız ve
mevzuatına uygun bir şekilde yapılması için gerekli tedbirleri almaya
yetkilidir. Şimdi, bu,
Anayasa’mızın 135’inci maddesine göre özerk, organları üyeleri tarafından
seçilmiş olan bir kuruma tam anlamıyla güvensizlik ifade etmektir. Zaten Maliye
Bakanı bütün üyeleri belirlemiş. Bir de bu komisyonun çalışmasını Maliye Bakanlığı
niye denetleyecek, nasıl denetleyecek? Diyebilirsiniz ki, Maliye Bakanı
atamıştır ama onlar usulsüzlük yapabilirler. Bununla ilgili zaten denetim
yetkisi var Maliye Bakanlığının. Bu şikâyetler olursa o denetim yetkisini
kullanır. Değerli
arkadaşlarım, başta da ifade ettim, seçilmiş organlara, sivil toplum
örgütlerine bu kadar güvensizlik, bir demokrasi anlayışıyla, demokratik bir
anlayışla bağdaşmaz. Bu anlayış, demokrasi dışı rejimlerin anlayışıdır değerli
arkadaşlarım. Demokraside, binlerce üyenin seçtiği yönetime güvenemem ama benim
Maliyeden göndereceğim 2 tane bürokratın denetimine güvenirim… Bu anlayış,
anlayış değildir. Bu anlayışı demokrasiyle bağdaştırmak mümkün değildir. Bu
anlayışı hukukla bağdaştırmak mümkün değildir. Şimdi, iktidar
partisine mensup arkadaşlarımızın önergesinde de TÜRMOB’un
önerdiği kimselerin sayısı azaltılıyor, yani TÜRMOB’un
etkisi burada azaltılıyor, YÖK’ün etkisi burada azaltılıyor. Hadi eski YÖK olsa
güvensizliğinizi anlayacağım da YÖK’ün başına zaten bir memurunuzu getirdiniz,
oturttunuz. Onun göstereceği adaylara da mı güvenmiyorsunuz? Bu meslek ciddi
bir meslektir. Bu meslek bir kariyer mesleğidir. Kariyer mesleğinde sınav
komisyonunda elbette akademisyenlerin, profesörlerin ağırlıklı olması lazım,
ama iktidar partisinin bu önerisi akademisyenlerin sayısını azaltıyor, Maliye
bürokratlarının sayısını artırıyor. Bu, gerçekten, Maliye dışında, Hükûmet dışında hiç kimseye bu İktidarın güvenmediğini
gösteriyor. TÜRMOB’a güvenmiyor, YÖK’e güvenmiyor,
kime güveniyorsunuz? Yani bu kadar tekelci, bu kadar demokrasi dışı… Dilim
varmıyor bazı sıfatları ifade etmeye, ama gerçekten bu demokrasi dışıdır, bu
hukuk dışıdır, bu son derece yanlış bir anlayıştır. Bu anlayışı, bu güvensiz,
bu kimseye güvenmeyen, her şeyi tekelci anlayışla yöneten bu anlayışı kınıyorum
ve protesto ediyorum değerli arkadaşlarım. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyürek. III.-
Y O K L A M A (CHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı) HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Toplantı yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Şimdi yoklama isteyen arkadaşların isimlerini
tespit edeceğim. Sayın Hamzaçebi, Sayın Okay, Sayın Tamaylıgil, Sayın Köse, Sayın Bingöl, Sayın Baytok, Sayın Gök, Sayın Süner,
Sayın Emek, Sayın Güner, Sayın Özyürek,
Sayın Yazar, Sayın Mengü, Sayın Aydoğan,
Sayın Özkan, Sayın Demirel, Sayın Köktürk, Sayın Yıldız, Sayın Özer, Sayın Karaibrahim. Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Toplantı
yeter sayısı vardır. VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN
DİĞER İŞLER (Devam) B) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 2.-
Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/549) (S. Sayısı: 216) (Devam) BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi gereğince, temel kanun olarak
görüşülen tasarı ve tekliflerin maddelerinin görüşülmesi sırasında
milletvekilleri, esas komisyon veya hükûmet
değişiklik önergeleri verebilir. Milletvekilleri tarafından Anayasa’ya
aykırılık önergeleri dâhil madde üzerinde iki önerge verilebilir. Ancak, her
siyasi parti grubuna mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakkı
saklıdır. Maddenin gerekçesinde, “Madde üzerindeki önerge hakkının bir siyasi
parti grubuna mensup milletvekillerince kullanılmaması hâlinde, diğer siyasi
parti grubuna mensup olanlarla, bağımsız sayılan milletvekillerince ancak iki
önerge verilebilecektir. Siyasi parti gruplarına mensup milletvekillerince
madde üzerinde önerge verilmemesi hâlinde, bağımsız sayılan milletvekillerince
de iki önerge verilebilecektir.” denilmektedir. Bu konudaki uygulamaya ilişkin
daha önceki birleşimlerde de açıklama yapılmıştır. Uygulamayı tekrar
bilgilerinize sunuyorum: Maddeler üzerindeki önergeler geliş sırasına göre
tarih ve saat itibarıyla işleme alınmaktadır. Temel kanun olarak görüşülmesine
karar verilen tasarı ve tekliflerin maddelerine ilişkin olarak ilk iki önerge
siyasi parti gruplarına mensup milletvekilleri tarafından verilmişse bağımsız
veya grubu olmayan milletvekilleri tarafından daha sonra, yani üçüncü veya
dördüncü sırada verilen önergeler işleme alınmamaktadır. İç Tüzük’teki hüküm
gereği, gruplara mensup milletvekillerinin birer önerge verme hakları saklı
olduğundan, onların önergeleri işleme alınmaktadır. Ancak madde gerekçesinde,
açıkça, siyasi parti gruplarına mensup milletvekillerince madde üzerinde önerge
verilmemesi hâlinde, bağımsız sayılan milletvekillerince iki önerge
verilebileceği yazılmasına rağmen, eğer veriliş tarihi ve saati itibarıyla ilk
iki önerge bağımsız veya grubu olmayan siyasi partilere mensup
milletvekillerince verilmişse o önergeler işleme alınmaktadır, uygulama bu
yöndedir. Şu anda
görüştüğümüz tasarının maddeleri üzerinde, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer
Genç de dâhil olmak üzere milletvekilleri tarafından verilmiş çok sayıda önerge
vardır. Ancak İç Tüzük gereği, veriliş sırasına göre ilk iki önergeyle, varsa
siyasi parti gruplarına mensup milletvekillerince verilmiş önergeler işleme
alınmaktadır. Bilgilerinize
sunuyorum. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkanım, açıklamanız için teşekkür ediyorum. Yalnız, siz
diyorsunuz ki: “Madde üzerinde iki önerge var.” Bunu demeyin. “Bu madde
üzerinde şu kadar önerge var, ama AKP İktidarı, muhalefet partisi
milletvekillerinin önergelerini işleme koymamak için bu kadar önerge vermiş”
deyin yani. Gayet normal bir şey. Yani sizin tarafsızlığınıza
da gölge düşürmez. Bu arkadaşlarımız bizi konuşturmamak için böyle korsan
önergeler veriyorlar. Kendilerini tebrik ediyorum. Bu memleketi bunlar felakete
götürecektir. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 6 ıncı maddesinin ikinci fıkrasının
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nurettin Canikli
(Giresun) ve arkadaşları “Sınav komisyonu
biri başkan olmak üzere yedi üyeden oluşur. Sınav komisyonu başkan ve üyeleri;
dördü Maliye Bakanlığı vergi denetim elemanları arasından, biri Yükseköğretim
Kurulunca önerilecek iki aday arasından, ikisi ise Birlikçe önerilecek dört
aday arasından Maliye Bakanı tarafından seçilir.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılıyoruz. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Sınavın daha
objektif koşullarda yapılmasını teminen Maliye
Bakanlığının sınav komisyonundaki üye sayısı artırılmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 S. Sayılı kanun tasarısının 6. Maddesinin 3. fıkrasındaki “iktisat”
ifadesinin “ekonomi” olarak değiştirilmesini arz ederiz. Ahmet Orhan (Manisa) ve arkadaşları BAŞKAN - Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılamıyoruz. ÜMİT ŞAFAK
(İstanbul) – Cemaleddin Uslu konuşacak. BAŞKAN – Edirne
Milletvekili Sayın Cemaleddin Uslu. Buyurun Sayın
Uslu. (MHP sıralarından alkışlar) CEMALEDDİN USLU
(Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 6’ncı maddesiyle
ilgili verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Sizleri saygılarımla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, 6’ncı madde ile yeminli mali müşavirlik sınavı, sınav
komisyonu ve komisyon üyelikleriyle ilgili şartlara ilişkin bazı düzenlemeler
yapılmıştır. Buna göre, sınav Maliye Bakanlığının gözetiminde Birlik tarafından
yazılı olarak yapılacak ve diğer hususlar Maliye Bakanlığının uygun görüşü ile
Birlikçe çıkarılacak yönetmeliklerde belirlenecektir. Ayrıca, Birliğin üye sayısı
2’den 3’e çıkarılmaktadır. Burada, eski
düzenlemeden farklı olarak yeminli mali müşavirlik sınavının yapılması Maliye
Bakanlığının gözetimine bırakılmaktadır. Yine, sınav komisyonu hukuk, iktisat,
maliye, işletme, muhasebe, bankacılık veya idari bilimler dallarından lisans,
lisansüstü ve en az on beş yıl tecrübe ve öğretim üyeliği yapmış olan kişiler
arasından oluşturulur şeklinde ifade edilmiştir.Yine,
sınav komisyonu 7 üyeden oluşmaktadır. Bunlar fevkalade düzgün, uygun
düzenlemeler gerçekten. Ancak burada dikkatimizi çeken husus, bu sınav
komisyonunun üyeliklerinin de Maliye Bakanı tarafından seçileceğine göre,
komisyonun sınavda yapacağı değerlendirmenin objektifliği üzerinde, bunun
etkilenmesine yönelik bir faktör olarak değerlendirilmektedir. Yine, mesleki
kuruluşların üyelerinin mesleki yükselmelerinin mesleğin gerektirdiği
nitelikler uyarınca ve objektif kriterler gözetilerek
düzenlenmesinin bu kuruluşların özerk yapısının bir gereği olduğunu
düşünmekteyiz. Önergemizi bu
bilgilerle bilgilerinize sunuyorum. Saygılar sunuyorum efendim. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uslu. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN –
Arayacağım efendim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kâtip Üyeler
anlaşamadığından elektronik cihazla oylama yapacağım. Oylama için bir
dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik
cihazla oylama yapıldı) HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan, başka pusula almayın. BAŞKAN – Önerge
reddedilmiştir, karar yeter sayısı vardır. Maddeyi kabul
edilmiş önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 7’nci maddede iki
önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 216 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 7 nci maddesi ile
değiştirilen 3568 sayılı kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen “ Kerim
Özkul Konya Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7. maddesi ile değiştirilen 3568 sayılı
Kanunun 15. maddesinin birinci fıkrasında geçen “ Saygılarımızla.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz. ÜMİT ŞAFAK
(İstanbul) – Sayın Akkuş, konuşacak. BAŞKAN – Sayın
Akkuş, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, sayın üyeler; 216 sıra sayılı Serbest Muhasebecilik,
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile ilgili MHP Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, şimdi, biz burada diyoruz ki yani 7’nci maddede diyor ki: 250
adet meslek mensubu bulunan ilçelerde oda kurulması uygundur. Yani bir yerde,
eğer bir ilçede 250 tane meslek mensubu bir araya gelebiliyorsa bunların bir
oda kurmasına müsaade ediliyor. Ancak, bu, tabii, her ilçede oluyor mu?
Büyükşehir içerisindeki ilçelerde bu olmuyor. Meslek
mensupları, kongrelerinde veya diğer işlerinde il merkezine gidip gelmekte.
Dolayısıyla, bunun yanında, TESMER eğitimi alan stajyerler yine illere gidip
gelmekte. Tabii, bu iller çok yakın değil. Mesela, bizim Anamur’ Burada, yine bu
yasayla -belki bu maddede değil doğrudan doğruya ama- meslek mensuplarına bir
sınav mecburiyeti getiriliyor. Ancak, bu sınavların 5 defa gibi bir girişi söz
konusu yani bir sınırlama bulunmakta. Bu sınırın konmasına bence gerek yok
diyorum. Yani meslek mensupları istediği zaman, istediği kadar sınava girip,
başarılı olanlar istenen şartları yerine getirdiklerinde bunlar bu odaların
üyesi olabilmeli, bu odaların kuruluşunda yer alabilmelidir. Tabii, bir başka
durum, bu kanunun çıkarılmasının ana amacının serbest muhasebecilere “serbest
muhasebeci mali müşavir” unvanı verilmesi olarak gösterilmesine rağmen, esas
amacın, yapılacak olan TÜRMOB seçimlerinde yandaşların yönetime gelmelerinin
temin edilmesi olduğu anlaşılmaktadır diyoruz. Malumunuz, dün
gece saat beşe kadar çalıştık. Bu yasa taslağının alelacele gündeme taşınması,
önümüzdeki pazar günü yapılacak Konya Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirler
Odası seçimlerine yetiştirmek için olsa gerek diye düşünüyorum. Değerli
milletvekilleri, bir başka özellik, şimdi, geçtiğimiz hafta, bu hafta için
başka yasalar görüşeceğiz diye belirtildi, getirildi, ama bir de baktık ki
onlar rafa kalktı. Bunu anlamak mümkün değil. Yani aklıma şu geldi bunun
sonucunda da: Diyorum ki, acaba bizim yüce Meclisten geçecek olan, yüce Meclise
gelen yasalar hakkında birtakım olumlu katkılarımızın olması önlenmek mi
isteniyor? Çünkü salı günü geliyoruz, bir de bakıyoruz ki önümüze, bu hafta
görüşülecek yasa taslakları değişmiş. Yani bizim üzerinde az da olsa çalışma
fırsatı bulduğumuz, çalışma imkânı bulduğumuz yasa taslakları ortadan kalkmış.
Bu bakımdan bunun da pek uygun bir tarz, metot, yol olmadığı kanaatindeyim.
Bunun değiştirilmesi gerekiyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum Sayın Akkuş. Buyurun. AKİF AKKUŞ
(Devamla) – Teşekkür ederim. Tabii, biz burada
ne istiyoruz? Dedik ki: “250 meslek mensubu bir oda kurabilir.” Ancak, tabii,
odanın kurulması kendiliğinden olan bir şey değil, birkaç meslek mensubunun,
meslek erbabının bir araya gelmesi ve bunların bir oda kurma teşebbüsüne
girmesi gerekiyor. Bunun için bu yasada ilçeler için “O ilçede en az 100 meslek
mensubunun yazılı başvurusu aranır.” deniliyor. Biz diyoruz ki: “Mademki bu
başvuru hemen kabul edilen, gerçekleşen bir şey değil, bu sayının 50’ye
düşürülmesini istiyoruz.” Eğer bu önergemize katılırsanız memnun oluruz. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akkuş. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 216 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 7 nci maddesi ile
değiştirilen 3568 sayılı kanunun 15 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen “ Kerim
Özkul Konya BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçeyi okutun Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Sayının
azaltılmasının uygun olacağı düşünülmüştür. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 8’inci maddeye
bağlı 16’ncı madde üzerinde iki önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 216 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 8 inci maddesi ile 3568 sayılı kanunun 16 ncı maddesinin sonuna eklenen fıkrada geçen “elli”
ibaresinin “altmış” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Kerim
Özkul Konya TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 S. Sayılı kanun tasarısının 8. maddesinin 3. fıkrasındaki “yıllık üye
aidatlarını yüzde elli indirimli olarak öderler.” ifadesinin “yıllık üye
aidatlarını yüzde altmış indirimli olarak öderler.” şeklinde değiştirilmesini
arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın
Asil, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) BEYTULLAH ASİL
(Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın 8’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz değişiklik
önergesi üzerinde söz aldım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlarım. Değerli
milletvekilleri, bu kürsüde gerek şahsım gerekse milletvekili arkadaşlarım
defalarca dile getirdik. Yasa tasarıları komisyondan geçtikten sonra
milletvekillerinin inceleme, değerlendirme ve araştırma yapabilmeleri için makul süre
verilmesi konusunda uyarılarda bulunduk, rica ettik, bu işin gereği budur
dedik. Fakat aynı ısrar bu yasa tasarısında da görüldü. Bu yasa tasarısında da
aynısı oldu; Komisyondan geçti, grup önerisi olarak öne aldınız, bugün ise
Genel Kurula indirdiniz. Değerli
milletvekilleri, odaların görüşleri bu tasarı hazırlanırken alınmadı, bu
odaların üst birliği olan TÜRMOB’un görüşü alınmadı.
Milletvekillerinin katkı sağlaması için gerekli süreleri milletvekillerine
vermiyorsunuz. Türk milletinden gizlenen, gizlenmek istenen nedir? Kamuoyunun
takdirine arz ediyorum. Değerli
milletvekilleri, hafta sonu başlayacak olan oda seçimlerine yetiştirmek
gayesiyle alelacele hazırlanmış bu yasa tasarısı, meslek mensuplarının kayıt
dışı muhasebecilik, haksız rekabet gibi sorunlarına çözüm bulmamaktadır, hak
kayıplarına neden olmaktadır. Anayasa’mız ile teminat altına alınmış olan
eşitlik ilkesine aykırı hükümler içermektedir. Zorlu bir sınav sürecini
başarıyla geçerek devleti temsil etme görev ve yetkisi tanınan denetim
elemanlarının görevleriyle ilgili konularda tekrar sınava tabi tutularak
denetim elemanlarının mesleki yeterlilikleri sorgulanır hâle getirilmektedir.
Alelacele hazırlanarak, bugün itibarıyla 74 bin civarında meslek mensubunun
yaşadığı sorunlara çözüm getirecek hükümler ihtiva etmeyen bu yasa tasarısı,
mutlaka yeniden düzenlenmelidir. Değerli
milletvekilleri, 8’inci maddeyle düzenlenen “Meslek mensuplarından kamu kurum
ve kuruşlarında çalışanlar ile mesleği fiilen icra etmeyenler, odaya giriş
ücreti ve yıllık üye aidatlarını yüzde 50 indirimli olarak öderler.” ibaresinin
“Meslek mensuplarından kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlar ile mesleği
fiilen icra etmeyenler, odaya giriş aidatı, ücreti ve yıllık üye aidatlarını
yüzde 60 indirimli olarak öderler.” şeklinde değiştirmek amacıyla vermiş
olduğumuz bu yasa değişiklik önergesini destekleyeceğinizi umuyor, bu vesileyle
yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Asil. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısının aranılmasını istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısını arayacağım: Önergeyi kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 216 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 8 inci maddesi ile 3568 sayılı kanunun 16 ncı maddesinin sonuna eklenen fıkrada geçen “elli”
ibaresinin “altmış” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Kerim
Özkul Konya BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum. Gerekçe: Oranın
yükseltilmesi amaçlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Madde 8’e bağlı
16’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Madde 8’e bağlı
22’nci madde hakkında iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının çerçeve 8 inci maddesiyle değiştirilen 3568 sayılı Kanunun 22
nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “fiilen
çalışanlar” ibaresinin “bu Kanun hükümlerine göre fiilen mesleki faaliyette
bulunanlar”, “üst üste iki dönem Yönetim Kurulu başkanlığı yapmış olanlar”
ibaresinin “üst üste iki seçim döneminde iki defa Yönetim Kurulu başkanlığına
seçilmiş olanlar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 8. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 3568
sayılı Kanunun “Seçilme Yeterliliği” başlıklı 22. maddesinin birinci fıkrasında
yer alan “olup serbest veya bir işyerine bağlı olarak fiilen çalışanlar”
ibaresinin “olanlar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? DEVLET BAKANI
MEHMET AYDIN (İzmir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Okay, buyurun. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz yasayla ilgili hemen hemen
her maddeye ilişkin değişiklik önergesi sonrasında karar yeter sayısı veya
toplantı yeter sayısı talep ediyoruz. Merak ediyor musunuz niçin bu kadar çok
koşturuyorsunuz kulislerden içeri? Bunun temelinde güven bunalımı yatıyor. (AK
Parti sıralarından “Kaç kişisiniz?” sesi) Cevap vermeye
gerek görmeyeceğim, dinleyeceksin. Sen burada oturmaya mecbursun kardeşim. Çünkü, şu var: Bu konu Plan ve Bütçe Komisyonunda
görüşülmüş. Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülürken, siyasi partiler, Hükûmet, Komisyon birlikte bir mutabakata varmışlar. Çünkü, bu yasa, sadece ve sadece muhasebeci ve mali
müşavirlerin seçimleri için getirilmiş olan bir yasa. Taraflar bir konsensüse ulaşmışlar. O ulaştıkları konsensüsle
de Komisyonda kabul edilen biçimiyle yasa Parlamentoya gelmiş. Ama ne
enteresandır ki, yasa Parlamentoya geldikten sonra uzlaşan Komisyon, uzlaşan Hükûmet, talimat nereden geldiyse, bir anda Meclis
çalışmalarında seçime ilişkin bölümü değiştiriyor. Bu bir ahde vefasızlıktır,
bu bir güven bunalımıdır. Parlamento çalışmasında birlikte çalışan kadroların
birbirine güven esasıyla da ortak bir yasayı çıkartması düşünülebilir. Ama dün
başka şey söyleyeceksiniz, bugün başka şey söyleyeceksiniz, bunu söylerken de
antidemokratik bir yöntemi TÜRMOB’a dayatacaksınız! Aslında 23’üncü
Dönem Parlamentosunda büyük bir beceriyle yapılan şu: Kadrolaşmak için yasa
çıkartmak. Kadrolaşmak için, kuşatmak için yasa çıkartmak. Çok enteresan,
Anayasa Mahkemesinden dönen birçok yasayı günlerce sabahlara kadar çalıştırarak
buradan geçirttiniz. Buradan geçen yasalara bakıyoruz: Sağlık Bakanlığında şef,
şef muavini, 139 tane şef, şef muavini için; Hâkimler ve Savcılar Kanunu’nu
getirdiniz, 99 hâkim adayı için; Futbol Federasyonunu getirdiniz, Futbol
Federasyonunu ele geçirmek için. Arkadaşlarım,
bunlar sivil örgütlenmeler, sivil örgütlenmeler. Millî Eğitim Bakanlığı değil,
Sağlık Bakanlığı değil. Tüm sivil örgütlenmeleri, her tarafı ele geçirmek… Akın
akın burada oy vermek için koştuğunuz gibi,
Türkiye’yi de akın akın Parlamento gücüyle nasıl ele
geçireceğiz? Bu, çoğulcu demokrasi anlayışı da değil, katılımcı demokrasi
anlayışı da değil. Demokrasi anlayışınızı yeniden gözden geçirmeniz lazım.
Demokrasi anlayışıyla birlikte ahde vefayı da gözden geçirmeniz lazım. Bir yerlerde
anlaşacaksınız, uzlaşacaksınız, asgari müşterekleri bulacaksınız, ondan sonra
da Maliye bürokratlarını çekeceksiniz büfenin önüne, orada “Aman, şunu bir daha
değiştirelim.”, “Aman, şu yasayı değiştirirken şurayı nasıl zapt ederiz.” bunun
hesabını yapacaksınız; şık olmuyor. Yapılanlar, bilesiniz ki Anayasa’ya da
aykırı, eşitliğe de aykırı, seçme seçilme hakkına da aykırı. Sistemle bu kadar
oynamayın. Türkiye’nin çivisini çıkartmaya çalışmayın, sistemi zorlamayın.
Bırakın, demokratik tercihleriyle, odalar, kendi içerisinde seçim yapabilsin.
Ama “Hayır kardeşim, onun da bir kenarını burkayım, öbürünün de bir tarafını…”
Bu Parlamento böyle çalışmaz. Hazindir, AKP Grubundan arkadaşın bir tanesi
önerge veriyor; Komisyon katılmıyor, Hükûmet
katılmıyor; “gerekçe” diyor ve siz o önergeyi reddediyorsunuz. Bu nasıl
demokratik katılım! Sayın Genç’in önergeleri de onun için konuşulmuyor. Bu
Parlamentoyu bu hâlde çalıştırmanın ve böylesine güven bunalımını yaratan bir
sürece hep beraber ortak olmanın çok ciddi vebali var. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Okay, bir dakika ekliyorum. Buyurun. HAKKI SUHA OKAY
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Ben, bu konuda
AKP Grubunun kendi durumunu yeniden gözden geçireceğine inanıyorum. Türkiye’de
her tarafı ele geçirmek arzusundan vazgeçin, bırakın meslek odaları, sivil
toplum örgütleri kendi koşullarında seçim yapsın diyorum ve saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Okay. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısının aranmasını istiyorum. BAŞKAN –
Arayacağım Sayın Genç. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur. Birleşime beş
dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati: 21.47 DOKUZUNCU
OTURUM Açılma
Saati: 21.59 BAŞKAN:
Başkan Vekili Meral AKŞENER KÂTİP
ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Fatoş GÜRKAN
(Adana) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 97’nci Birleşiminin Dokuzuncu
Oturumunu açıyorum. 216 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Ankara
Milletvekili Sayın Hakkı Suha Okay
ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.
Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Yeter sayı vardır, önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının çerçeve 8 inci maddesiyle değiştirilen 3568 sayılı Kanunun 22
nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “fiilen
çalışanlar” ibaresinin “bu Kanun hükümlerine göre fiilen mesleki faaliyette
bulunanlar”, “üst üste iki dönem Yönetim Kurulu başkanlığı yapmış olanlar”
ibaresinin “üst üste iki seçim döneminde iki defa Yönetim Kurulu başkanlığına
seçilmiş olanlar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Maddede yer alan
“fiilen çalışanlar” ibaresiyle “üst üste iki dönem Yönetim Kurulu başkanlığı
yapmış olanlar” ibaresine açıklık getirilmesi amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. 8’inci maddeye
bağlı 22’nci maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumları olduğu
üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde
bulunmayan ancak tasarı veya teklif ile çok yakın ilgisi bulunan bir maddesinin
değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğunlukla katıldığı önergeler
üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin
dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup komisyona soracağım.
Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılırsa, önerge üzerinde, yeni bir madde
olarak görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise
önergeyi işlemden kaldıracağım. Şimdi, önergeyi
okutuyorum: TBMM Genel Kurul Başkanlığına Görüşülmekte olan
Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısına aşağıdaki
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 9.- 3568
sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin (f) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. f) Bütçeyi ve
kesin hesapları tasdik etmek. BAŞKAN – Sayın
Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Katılmıyoruz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, daha önce buna benzer uygulamalarımız vardı. Şimdi bu
9’uncu maddenin 25’inci maddesine bir fıkra eklemek istiyoruz önergeyle. Yani
bu ancak 87’nci maddeye göre, görüşülmekte olan bir kanun tasarısının başka bir
maddesinin görüşülmesiyle ilgili olarak bir önerge verilirse… Yani bununla
ilgisi var efendim. Onun için salt çoğunluğa gerek yok. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Ne alakası var? Yeni bir madde ihdası var. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Var efendim. Yani Sosyal Sigortalar Kanunu’nda bunun çok uygulamasını
yaptık. Ben hatta itiraz ettim, dedim ki bu maddede… Yani tasarının 10 tane
fıkrası var, 1 fıkrası komisyon metninde vardı. Ama o gelen metinde olmayan
fıkrada başka bir değişiklik yapılıyordu. Burada hiç çoğunluk aranmadan
uygulama yapıldı Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Ama sizin arkanızdaki bürokratlar hep yanlış bilgi veriyorlar.
Lütfen, onları dinlemeyin. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç. Komisyon önergeye
salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, salt çoğunluğu aramaya gerek yok. BAŞKAN – Aynı
manada bir önerge daha vardır, önergeyi okutuyorum: TBMM Genel Kurul Başkanlığına Görüşülmekte olan
Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali
Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısına aşağıdaki
maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 9 - 3568
sayılı Kanunun 20 nci maddesinin birinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “Genel Kurul 3
yılda bir defa mayıs ayının içinde başkanın daveti üzerine bütçeyi ve
gündemdeki diğer maddeleri görüşmek ve gereken seçimleri yapmak üzere
toplanır.” BAŞKAN – Komisyon
salt çoğunlukla katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Katılamıyoruz. BAŞKAN – Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum. 9’uncu maddede üç
önerge var, sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının çerçeve 9 uncu maddesiyle değiştirilen 3568 sayılı Kanunun 25
inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “fiilen çalışanlar” ibaresinin “bu
Kanun hükümlerine göre fiilen mesleki faaliyette bulunanlar” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9. maddesi ile
değiştirilen, 3568 sayılı Kanunun 25. maddesinin ikinci fıkrasında geçen “olup
serbest veya bir işyerine bağlı olarak fiilen çalışanlar” ibaresinin “üyeler”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 9. maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 3568 sayılı Kanunun 25. maddesinin ikinci fıkrasında
yer alan “olup serbest veya bir iş yerine bağlı olarak fiilen çalışanlar”
ibaresinin “olanlar” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – İsa Gök. BAŞKAN – Sayın
İsa Gök, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Arkadaşlar, biraz
geçmişe gitmenizi istiyorum: 12 Eylül 1980. 12 Eylül darbesinden sonra ilk etki
nereye yapılmıştı? Sendikalara, sivil toplum kuruluşlarına,
meslek odalarına. Sendikaların aidatları kesilmeye çalışıldı, meslek
odalarında yönetimler budanmaya çalışıldı. Mesela bizim barolarda kamu
avukatlarının baroya kayıt zorunluluğu kaldırıldı, bir sürü engel getirildi.
Çünkü çağdaş toplum örgütlü toplumdur. Bu, 12 Eylül faşist zihniyetinin bir
dışa vurumuydu. Size bir haber
vermek istiyorum. Çünkü aranızda eski solcu arkadaşlarımız da var. Bu zihniyet…
(AK Parti sıralarından gürültüler) Arkadaşlar, haberi dinleyin. …tekrar hortladı.
Çünkü 3568 sayılı Yasa’nın adı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali
Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanunu. 20 maddenin değişikliği
isteniyor. Arkadaşlar, 20 maddenin 9 tanesi bu meslek kuruluşunun oda yönetimi
seçimine ilişkindir. Şimdi bana derseniz ki “Yeni Ticaret Kanunu Tasarısı
gereği veya Basel II sözleşmeleri gereği serbest
muhasebeci mali müşavirlerin yeni sisteme uyarlanması” kabul ederim. Ama 20
maddenin 9 tanesi oda seçimini düzenliyorsa ve üstelik de bu seçimlere ilişkin
daha önce sınanmış birtakım eylemlere karşı… Yani, yine Hükûmetinizce
esnaf ve sanatkâr odalarına karşı yapılan iki dönemden fazla başkanlık
yapılamayacağı hükmünü Anayasa Mahkemesi iptal etti. Aynı hükmü 1136 sayılı
Avukatlık Kanunu’na eklemiştiniz. Baktınız ki Anayasa Mahkemesi iptal etti,
geri adım attınız. Yani madara olmayalım diye -amiyane
tabirle- hükmü değiştirdiniz, engeli kaldırdınız, şimdi bakıyoruz ki
arkadaşlar, bu tasarıyla yine aynı yasaklar geliyor: İki dönem üst üste seçilme
engeli, ondan sonra ara verme, fiilî
çalışma zorunluluğu… Bizim Avukatlık Kanunu 63’te hüküm vardır. Yirmi yıl
avukatlık yaptınız. Büronuzu kapayabilirsiniz. Maliye kaydını
sildirebilirsiniz. O unvanı taşımak dahi bir şereftir. Yalnızca avukat
unvanıyla yaşayabilirsiniz. Seçme-seçilme hakkı en demokratik, en anayasal
haktır. Bu hakkı kimse sizden alamaz. Bu hakkı da alıyorsunuz. Serbest
muhasebeci mali müşavirler için, yeminli mali müşavirler için bu hakları
alıyorsunuz. Kardeş mesleğimiz. Alıyorsunuz. Neye göre alıyorsunuz? Şimdi bakın arkadaşlar,
ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol. Bu, yalnızca maharet değil, bir de
onurdur. Bu Kanun’un –ki, her kanunun bir getiriliş, ihdas amacı vardır- ihdas
amacı ne? Bunu biraz düşünmek lazım. Eğer ki 20
maddenin 9 maddesi oda seçimi ise ve asıl niyetinizi ortaya koyacak olan madde
çerçeve 15’inci madde ise… Yani nispi temsil, yani direnen meslek odalarını,
sivil toplum kuruluşlarını ele geçirme harekâtının yeni aşaması çerçeve 15’inci
madde. Asıl niyetinizi o madde ortaya koyacak. O zaman şunu yüreklice deyin:
“Ey ahali, biz, birtakım meslek odalarını, baroları, Barolar Birliğini, TÜRMOB’u, Tabipler Odasını ele geçiremedik, geçiremiyoruz.
İşte onun için de yasal dayanaklar yaratmaya çalışıyoruz.” Mesela, bizim
barolarda Çağrı Grubu var, Hükûmetinize çok yakın bir
grup. Siyaseten aynı şeyi savunuyorsunuz. Bir türlü bu grup iktidara gelemiyor,
seçim kazanamıyor. Aynı şekilde, TÜRMOB içinde de Meslekte Birlik Grubu var,
yine iktidarınıza çok yakın siyaset yapan bir grup. Ama,
bunların da oranı yüzde 10, 15, 20. Gelemiyor iktidara. Ne olacak o zaman? İşte
bu Kanun’un asıl destekçisi ve asıl hazırlayıcısı olan Meslekte Birlik Grubunun
dediği gibi… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) İSA GÖK (Devamla)
– Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Kendi meslek
yasalarında yapılacak olan değişiklikle iktidara gelebileceklerini söylüyorlar.
Şu anda da iktidarda bulunan partileri, Meslekte Birlik Grubunun iktidarı için
yasal değişiklik yapıyor. Bu kanunun ihdası, amacı, herhangi bir sorunu
gidermek değil, ele geçirmek, TÜRMOB’u ele geçirmeyi
başarmak nispi temsil yöntemiyle. Bunu yarın barolara da getirmek
isteyeceksiniz. Amacınız bu. Bir şey söyleyeyim mi? Amacınızı mertçe söyleyin,
kamuoyuyla paylaşın, eyvallah, ama amacınızı gizleyip, bu türden değişikliklerle
meslek odalarının direnişini, onurlu direnişini kırmaya çalışmak nafile,
nafile, nafile. Teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Gök. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9. maddesi ile değiştirilen, 3568 sayılı
Kanunun 25. maddesinin ikinci fıkrasında geçen “olup serbest veya bir işyerine
bağlı olarak fiilen çalışanlar” ibaresinin “üyeler” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. Mehmet Şandır (Mersin) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir)- Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Manisa
Milletvekili Sayın Enöz, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar) MUSTAFA ENÖZ
(Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 216 sıra
sayılı, 3568’de değişiklik yapan Kanun Tasarısı’nın 9’uncu maddesindeki
değişiklik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 3568 sayılı Kanun’un 25’inci maddesinin ikinci
fıkrasında “Disiplin Kurulu üyeleri kayıtlı olduğu meslek odasında en az üç yıl
kıdemli olup, serbest veya bir işyerine bağlı olarak fiilen çalışanlar
arasından üç yıl için seçilir. Üye sayısı yüzden az olan odalarda üç yıllık
süre şartı aranmaz. Süresi dolan üye yeniden seçilebilir.” denmektedir. Sayın
milletvekilleri, 3568 sayılı Kanun’un 25’inci maddesinin ikinci fıkrasında
geçen “…olup serbest veya bir işyerine bağlı olarak fiilen çalışanlar”
ibaresinin “üyeler” şeklinde değiştirilmesini bu önerge ile arz ve teklif
etmekteyiz. Bu önergedeki amacımız disiplin kuruluna seçilme hakkının
engellenmemesi amaçlanmakta, fiilen çalışma şartı kaldırılmamakta, en az üç yıl
üye olmak yeterli görülmektedir. Değerli
milletvekilleri, esasen 3568 sayılı Yasa aceleye getirilmiştir. Bunun sebebi de
mayıs ve haziran aylarında yapılacak olan kongrelerdir. Tasarı bu hâliyle
yasalaşırsa bir kısım odalar yeni tasarıya göre kongrelerini yapacaklar ve üst
birliklerini seçeceklerdir. Bu da odalar arasında bir eşitsizliğe sebep
olacaktır. Muhtemelen Anayasa Mahkemesi bu yasayı Anayasaya aykırı bulacaktır.
216 sıra sayılı Tasarı’nın 9’uncu maddesinde de bir adaletsizlik vardır. Odaya
üç yıl üye olmak disiplin kurulu üyeliği için yeterli bir şart olmalıdır.
Serbest bir iş yerine bağlı olarak fiilen çalışma şartı disiplin kurulu üyeliği
için aranmamalıdır diye düşünmekteyiz. Bu amaçla vermiş olduğumuz önergeyi
desteklemenizi bekliyor ve yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Enöz. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının çerçeve 9 uncu maddesiyle değiştirilen 3568 sayılı Kanunun 25
inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “fiilen çalışanlar” ibaresinin “bu
Kanun hükümlerine göre fiilen mesleki faaliyette bulunanlar” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nurettin Canikli
(Giresun) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Gerekçe okunmadı Sayın Başkan. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Maddede yer alan
“fiilen çalışanlar” ibaresine açıklık getirilmesi amaçlanmaktadır. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Buyurun
Sayın Genç, bir şey dediniz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Gerekçeyi okutmadan önce sorun Sayın Başkan, önerge sahibi konuşur. BAŞKAN – Ama
konuşmamayı tercih ettiler. Evet, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 10’uncu maddede
üç önerge vardır, okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesiyle değiştirilen 3568 sayılı Kanunun
27 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “fiilen
çalışanlar” ibaresinin “bu Kanun hükümlerine göre fiilen mesleki faaliyette
bulunanlar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 S. Sayılı kanun tasarısının 10. maddesinin
ikinci fıkrasındaki “Ayrıca bir yedek üye seçilir.” ifadesinin “Ayrıca iki
yedek üye seçilir.” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 10. maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 3568 sayılı Kanunun 27. maddesinin birinci fıkrasında
yer alan "olup serbest veya bir işyerine bağlı olarak fiilen
çalışanlar" ibaresinin "olanlar" olarak değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor
mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. HAKKI SUHA OKAY (Ankara)
– Gerekçe... BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarı ile 01/06/1989 tarihli ve 3568 sayılı Serbest Muhasebecilik,
Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununun 27.
Maddesinin değiştirilmesi öngörülmektedir. Mevcut
uygulamada, Oda yönetim kurulu üyelerinin Odaya kayıtlı en az beş yıl kıdemli
Üyeler arasından seçileceği hükmü bulunmaktadır. Birlik yönetim kuruluna
seçilebilmek için ise, Birlik delegesi olmak yeterlidir. Birlik delegesi
olabilmek için Oda üyesi olmak yeterlidir. Fiilen çalışmak bir başka deyişle
"çalışanlar listesi"ne kaydolmak şart
değildir. Bu çerçevede,
mevcut düzenlemede "seçme" ve "seçilme" hakkı bakımından
bir "ayrımcılık" söz konusu değilken bu defa, Anayasa'nın
"eşitlik" ilkesine aykırı olarak ve "hukuki güvenlik"
ilkesine uygun olmayan tarzda çalışanlar listesine kayıtlı olmayan ancak Oda
üyesi olarak aidat ödeyen meslek mensuplarının seçilme hakları ellerinden
alınmaktadır. Çalışanlar listesine kayıtlı olmayan Oda üyelerinin bir bölümü
yasal unvanları ile "bağımsız denetim şirketleri"nde
mesleki faaliyet ifa ederken bir bölümü de endüstri de mesleki faaliyette
bulunmaktadır. Getirilen
düzenleme seçilme hakkını kullanan bağımlı meslek mensupları bakımından
"yasaklayıcı" bir sonuç doğurmaktadır. Bu durum, "hukuki"
olmadığı gibi "demokratik" de değildir. Böyle bir düzenlemede
"kamu yararı" olmadığı gibi "meslek hukuku" bakımından da
bir fayda söz konusu değildir. Meslek icrasına
hak kazanan "Serbest Muhasebeci" "Serbest Muhasebeci Mali
Müşavir" ve "Yeminli Mali Müşavirlerin" hangi unvan altında
olursa olsun meslek örgütlerinde yönetici olarak görev yapmaları için fiilen
çalışma şartı öngörülmesi, dahası önceki unvanlarında geçen sürelerin dikkate
alınmaması "seçme ve seçilme hakkı" bakımından bir kısıtlamaya yol
açar niteliktedir. Böyle bir düzenleme, Anayasa'nın 135 inci maddesi uyarınca
teşekkül etmiş bir "meslek" statüsü içinde "seçme" ve
"seçilme" haklarının orantısız biçimde kısıtlanması bağlamında
Anayasa'nın 2, 11 ve 13 üncü maddelerine de aykırıdır. Yukarıda sıralanan
gerekçeler ışığında değişiklik öngörülmektedir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 S. Sayılı kanun tasarısının 10. maddesinin ikinci fıkrasındaki “Ayrıca bir
yedek üye seçilir.” ifadesinin “Ayrıca iki yedek üye seçilir.” olarak
değiştirilmesini arz ederiz. Ahmet Orhan (Manisa) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Kemalettin Nalcı. BAŞKAN – Sayın
Nalcı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) KEMALETTİN NALCI
(Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 216 sıra
sayılı Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli
Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın
10’uncu maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında, Milliyetçi Hareket
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlarım. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bu kanun tasarısının çıkartıldığı sırada TÜRMOB’dan görüş alınmadığı… Bu tasarı serbest mali
müşavirler ve yeminli mali müşavirlerin sorunlarını değil, sadece bu hafta sonu
seçimleri başlayacak olan TÜRMOB seçimlerinde mevcut yönetimin seçim hakları
elinden alınarak, kendilerine yakın bir yönetim getirerek TÜRMOB yönetimini ele
geçirmek için yapılan bir düzenlemedir. Sayın
milletvekilleri, 3568 sayılı Yasa’nın çıkartılması esnasında asıl dikkat
edilmesi gereken, sorunların ortadan kaldırılması. “Bu sorunlar ne?” derseniz: 1) Tahsilat sorunu. 2) Haksız
rekabet. 3) Yeminlilerle
serbest müşavirler arasındaki unvan kargaşası. 4) Tamamen
sorumlulukla donatılan meslek mensuplarının kanun önünde yaptırıma yönelik
hiçbir yetkilerinin bulunmayışı. Kanunun sadece
Maliye Bakanlığının vesayeti altında bulunması. Bunun böyle olmayıp vergi ile birlikte işlem yapan serbest
muhasebe mali müşavirlerinin Türk Ticaret Kanunu’yla da ilgili bağlanması
gerekmektedir. Vergi daireleri
kendi yapmaları gereken birçok işlemi muhasebeciler üzerine yıkmaktadır. “Bs” formları yıllık verilirken aylık verilmesine çevrilmektedir.
Zaten kırtasiye yükü ağır bulunan muhasebecilerin bu yeni düzenlemeyle yükü
daha da artırılmıştır. Büyük
işletmelerde yeminli mali müşavirler olmasından dolayı mali müşavir ve
muhasebeciler yeterli itibarı ve ücreti alamamaktadırlar. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; burada olması gereken, mali müşavirler bu basit usulde
ikinci sınıf defterler varken serbest muhasebeci mali müşavirler nasıl görev yapacak? Küresel anlamda
dünya standartlarına uymaya çalışan TÜRMOB bu konuda yalnız bırakılmıyor mu?
Kaliteli denetim ve inceleme yapılacaksa uluslararası muhasebe uygulamasında
TÜRMOB var gücüyle boğuşurken iktidar ne yapmakta? Sayın
milletvekilleri, iktidar, sorunlar yerine seçimlere yönelik bir tasarıyı Genel
Kurula getirerek bu mesleği icra eden kişileri rencide etmektedir ve kamuoyunun
beklentilerinden çok uzaktır. Bu duygu ve
düşüncelerle, önergemize destek vermeniz dileğiyle herkesi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Nalcı. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının çerçeve 10 uncu maddesiyle değiştirilen 3568 sayılı Kanunun
27 nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “fiilen
çalışanlar” ibaresinin “bu Kanun hükümlerine göre fiilen mesleki faaliyette
bulunanlar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nurettin Canikli
(Giresun) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyormu? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe… BAŞKAN –
Gerekçeyi okuyun. Gerekçe: Maddede yer alan “fiilen
çalışanlar” ibaresine açıklık getirilmesi amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Maddeyi kabul
edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. 11’nci maddede üç
önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 216 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 11 inci maddesi ile değiştirilen 3568 sayılı kanunun
32 nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde
geçen “yetmişbeşte” ibaresinin “seksenbeşte”
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Veysi Kaynak Kahramanmaraş Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 sıra sayılı Kanun Tasarısının 11. maddesi ile değiştirilen, 3568 sayılı
Kanunun 32. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde geçen “üyelerinin”
ibaresinden sonra gelmek üzere “sayısı 1.000’den az olan odalarda 25’te bir,
1.000’den fazla olan odalarda” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 sıra sayılı “Serbest Muhasebecilik, Serbest
Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın çerçeve 11 inci Maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 11- 3568
sayılı Kanunun 32 nci maddesinin birinci fıkrasının
ikinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir: “Her oda, üye
sayısına bağlı olmaksızın seçeceği üç temsilciye ilave olarak, üyelerinin elli
de biri oranında temsilci ve aynı sayıda yedek temsilci seçer.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Özyürek, buyurun. MUSTAFA ÖZYÜREK
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; TÜRMOB’un
delege yapısını değiştiren bir madde bu. Burada, önce Hükûmet
tasarısında “100 üye için 1 delege seçilir.” denilmişti. Şu andaki yürürlükte
olan yasada bu, “25 üye için 1 delege seçilir.” şeklindedir. TÜRMOB’un, odaların, camianın önerisi ise ellide 1’dir.
Şimdi, bir kuruluş en demokratik temsil sayısı olarak ellide 1’i önermişse,
Bakanlık, Hükûmet niçin vesayetçi bir anlayışla bunu
önce yüzde 1’e, daha sonra yetmiş beşte 1’e getirir? Bu mantığı anlamak mümkün
değildir. Demokrasi
olabildiği kadar geniş katılımla sağlanan bir rejimdir. Şimdi, yirmi beşte 1’in
belki sayısal olarak toplanmasında bazı sorunlar yaşanıyor olabilir, ama o
zaman ellide 1’e getiriniz, niçin yetmiş beşte 1’e getiriyorsunuz? Bizim
itirazımız bunadır ve getirdiğimiz öneri ellide 1’dir. Değerli
arkadaşlarım, daha önce konuşan arkadaşlarımızın da belirttiği gibi bu tasarının
esas amacı mesleğin temel sorunlarını çözmek değil, mesleğin kalitesini
yükseltmek değil, bu camianın, odaların ve TÜRMOB’un
seçim yöntemlerini değiştirmek, seçilecek kişilerle ilgili şartlar ileri
sürmektir. Şimdi, demokratik
bir şekilde bir temsil öngörülmüştür. Bu temsili niçin bu kadar
daraltıyorsunuz? Tabii, yetmiş beşte 1’e düşürdüğünüz zaman bazı az sayılı
odalarda neredeyse delege çıkaramazsınız. Onu telafi etmek üzere Hükûmet tasarısında, her odaya öncelikle 5 delege verelim,
üstüne yetmiş beşte 1 denilmişti. Bu daha sonra 3’e düşürüldü. Yani her odanın
asgari 3 delegesi olacak, onun üstüne de 75 üye için birer delege seçilecek. Bu
75 sayısının yüksek olduğunu ifade ediyoruz, bunun 50 olarak değiştirilmesi
gerektiğini söylüyoruz. Daha demokratik, daha katılımcı bir yöntemi öneriyoruz.
Bu katılımcı yöntemi reddetmek, ona karşılık indi, hiçbir bilimsel araştırmaya
dayanmayan, sadece AKP Hükûmetinin, Bakanlığın
öngördüğü, takdir ettiği keyfî bir rakamı dayatmak gerçekten anlaşılabilir bir
mantık değildir. Değerli
arkadaşlarım, biraz önce aramızda sohbet ederken şakalaşıyorduk. Yani buraya
bir madde getirelim, “Maliye Bakanlığı TÜRMOB yönetimini de atar, odaların
yönetimlerini de tayin eder, denetim kurulunu da tayin eder, disiplin kurulunu
da tayin eder.” diyelim, üyeleri eziyetten kurtaralım! Sonunda o hâle getiren
tanımlar içinde bir düzenleme yapıyorsunuz ve sonuç itibarıyla aynı noktaya
varmaya çalışıyorsunuz. Bu demokratik değil, bu hukuki değil, bu doğru bir
düzenleme değil değerli arkadaşlar. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Sayın Başkan, müdahale etseniz de hatibi dinlesek. Dinlemiyorlar konuşmacıyı, Sayın Bakan
dinlemiyor. MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) - Çok alışığız bu yöntemlere. Bakanlarımız burada hatipleri dinlemek
yerine bazı milletvekilleriyle iş görüşmesi yapmayı tercih ederler. Onun için,
alıştık, aldırmıyoruz, alınmıyoruz. Ama, bu, bize
saygı değil; bu, burada konuşmakta olan Mustafa Özyürek’e
saygı değil; bu, Parlamentoya saygıdır değerli arkadaşlar. Siz burada bir kanun
tasarısı getirmişsiniz. Bu kanun tasarısı üzerinde bir görüşme cereyan ederse,
burada bakanın görevi… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika vereceğim, bir saniye. Sayın
milletvekilleri, lütfen daha sükûnet içerisinde hatibi dinleyelim. Buyurun Sayın Özyürek. MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) – Bu tasarının burada görüşülmesi, işte “hatiplerin ne söyleyeceği,
muhalefetin ne söyleyeceği bellidir, biz onları zaten kale almayız” mantığı
demokratik değil, doğru değil ve Parlamentoya saygısızlıktır değerli arkadaşlar.
Onun için, çok alıştık biz bu yöntemlere. Başbakan buraya gelse, bakanlar
buraya gelse -şu anda tabii hiçbir bakan yok- bütün AKP milletvekilleri orada. DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI CEMİL ÇİÇEK (Ankara) – Ben buradayım Sayın Özyürek. MUSTAFA ÖZYÜREK
(Devamla) – Bakanların odasına giremiyor musunuz değerli arkadaşlarım? Nedir bu
iş? Yani, özel kalemi mi aşamıyorsunuz, sekreterleri mi aşamıyorsunuz? Burada
görür görmez hemen iş görüşmesi yapıyorsunuz. Bu doğru değil, bu ahlaki değil,
bu demokratik değil değerli arkadaşlarım. Bunlar yanlıştır. Parlamentoya saygı
göstermek hepimizin görevidir, hepimizin sorumluluğudur. Siz Parlamentoya saygı
göstermezseniz, millet de Parlamentoya saygı göstermez. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özyürek. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 sıra sayılı Kanun Tasarısının 11. maddesi ile değiştirilen, 3568 sayılı
Kanunun 32. maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinde geçen “üyelerinin”
ibaresinden sonra gelmek üzere “sayısı 1.000’den az olan odalarda 25’te bir,
1.000’den fazla olan odalarda” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Saygılarımızla. Cemaleddin
Uslu (Edirne) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Akif Akkuş. BAŞKAN – Sayın
Akkuş, Mersin Milletvekili. Buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar) AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 216 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
11’inci maddesinde yapılmasını istediğimiz değişiklik önergesiyle ilgili olarak
MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, bu yasayla, TÜRMOB mensuplarının meselelerinin ele alınması ve
bu meselelere çözümler getirilmesi daha uygun olacaktı, ancak mesleki sorunları
odağına almak yerine ağırlıklı olarak seçimlere dönük maddelerle donatılan bu
meslek yasa tasarısının beklenen faydayı sağlamayacağını düşünmekteyiz. Değerli
milletvekilleri, muhasebe camiasının iktidardan beklediği, kronikleşmiş meslek
sorunlarını birlikte ele almak ve çözüm üretmektir. Kimi, ne zaman ve nasıl
seçeceğine meslek grubu mensuplarının kendileri karar vermelidir diye
düşünüyorum. Oda ve Birlik seçimlerinde iktidar destekli kazanımlar ekonomide
kayıp anlamına geleceği gibi, meslek mensuplarının moral değerlerini de altüst
edecek ve sosyal barışı, mesleki dayanışmayı olumsuz olarak etkileyecektir.
Kısaca, demek ki, yasanın bu seçimlere müdahaleden kaçınır vaziyette düzenlenmesi
ve doğrudan doğruya da kaçınması gerekir diye belirtebiliriz. Değerli
milletvekilleri, iktidarların görevi sosyal barışı ve sosyal dengeleri bozmak
değil, çünkü bu şekilde müdahaleler -dediğim gibi- sosyal barışı bozduğu gibi,
sosyal dengeleri de altüst edecektir. Onları standart üstü seviyeye taşıyarak
mutlu, güler yüzlü, karnı tok, sırtı pek vatandaşlar hâline getirmektir.
İktidarların görevi, demek ki vatandaşını mutlu edecek, vatandaşı o mutluluktan
dolayı güler yüzlü olacak ve karnı tok, sırtı da pek olacak ama bu müdahaleler
bunların ortaya çıkmasına sanki engel olacak gibi görünüyor, engel olacak gibi
geliyor. Sayın
milletvekilleri, Hükûmet tarif ettiği kesimi nispi
temsille oda yönetimine sokmanın formülünü yasa hükmü hâline getiriyor. Hâlbuki
yakın bir geçmişte, ülkemiz, gerek siyasi parti gerek sendika ya da meslek
kuruluşu olsun, sivil toplum örgütlerine müdahalenin bedelini ağır bir şekilde
ödemiştir. Bunların ne olduğunu söylemeye, hangileri olduğunu söylemeye hiç
gerek yok sanıyorum. 12 Eylül öncesini şöyle bir düşünün. Herkes değişik açıdan
ele alıyor 12 Eylül öncesini ve ortaya koyuyor ama burada esas olan orada
birtakım müdahalelerin yapılmış olmasından kaynaklanmaktadır. Kısaca, sivil
toplum örgütlerine müdahaleden kaçınalım ve onları meslek erbaplarının hür
iradelerine bırakalım diyorum. Değerli
milletvekilleri, bu önerge ile üye sayısı binden az olan odalarda yirmi beşte 1
oranında temsilci seçilmesini arzu etmekteyiz. Binde 75 gibi… Pardon… AHMET YENİ
(Samsun) – Hesabı sonra yap. AKİF AKKUŞ
(Devamla) – Neyse… Peki, hesabı sonra yapalım, arkadaşımız öyle dedi, hesabı
sonra yapacağız. Böylece, temsilde
adalet daha adil bir şekilde ortaya çıkacaktır diyorum ve ayrıca, bir de mesaj
vermek istiyorum Konyalı hemşehrilerime: Pazar günü
ilk kongrelerini yapacak olan Konya TÜRMOB mensubu mali müşavir ve muhasebeci
arkadaşlarımızın hür iradeleriyle oda ve birliklerine sahip çıkmalarını
bekliyor, bütün oda mensuplarına saygılarımı sunuyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Bir
dakika ek süre veriyorum. Buyurun Sayın
Akkuş. AKİF AKKUŞ
(Devamla) – Evet efendim. Tabii, niçin
Mersin’i değil de Konya’yı burada söz konusu ediyoruz? Çünkü pazar günü ilk
seçim Konya’da yapılacak, bunun için belirtiyorum. Değerli
milletvekilleri, bütün bunlardan dolayı bu önergeye destek vermenizi istiyor,
yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akkuş. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 216 sıra sayılı
kanun tasarısının çerçeve 11 inci maddesi ile değiştirilen 3568 sayılı kanunun
32 nci maddesinin birinci fıkrasının ikinci
cümlesinde geçen “yetmişbeşte” ibaresinin “seksenbeşte” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Veysi Kaynak Kahramanmaraş BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Sayının
artırılması amaçlanmıştır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Madde kabul edilmiştir. 12’nci maddede
iki önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının çerçeve 12 nci maddesiyle
değiştirilen 3568 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
“fiilen çalışan” ibaresinin “bu Kanun hükümlerine göre fiilen mesleki
faaliyette bulunan”, “üst üste iki dönem Birlik Yönetim Kurulu başkanlığı
yapmış olanlar” ibaresinin “üst üste iki seçim döneminde iki defa Birlik
Yönetim Kurulu başkanlığına seçilmiş olanlar” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 216 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 12. maddesiyle
değiştirilmesi öngörülen 3568 sayılı Kanunun 35. maddesinin birinci fıkrasında
yer alan “olup serbest veya bir işyerine bağlı olarak fiilen çalışanlar”
ibaresinin “olan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Ramazan Kerim Özkan konuşacak. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Özkan. (CHP sıralarından alkışlar) RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önerge hakkında söz
almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlarım. Değerli
arkadaşlarım, Maliye Bakanlığı odayı vesayet altına almak istiyor bu yasayla.
Sivil toplum örgütleri anlamında çalışan, Türkiye’de gerçekten önder olmuş bir
kuruluşu, TÜRMOB’u ayaklar altına almak istiyor.
Bizde bir tabir vardır: Kedi yavrusunu yiyeceği zaman küle beler yermiş. Sayın Bakanım, bu
TÜRMOB’u lütfen küle belemeyin. MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Nasıl yani? RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – Bununla, küle beler yermiş, tanıyamadım dermiş sonra.
Yavrusunu yermiş kedi, tanıyamadım, ne yazık ki yavrummuş dermiş. Bu kurum,
gerçekten yıllarını vermiş, Türkiye’de isim olmuş, illerde abide gibi binalarda
kurum olarak çalışan, muhasebecileri, serbest muhasebecileri, mali müşavirleri
kanatlarının altına almış, gerçekten ciddi bir kurum olarak çalışıyor, örnek
bir oda. Bunu, önümüzdeki süreçte elinizin altında tutmak, kanatlarınızın
altında tutmak adı altında ayaklar altına alıyorsunuz Sayın Bakanım. Bunu
lütfen yapmayın, yasayı geri çekin. Yasayı geri çekin çünkü bu mali müşavirler
olmasa gerçekten bu ülkede vergi toplayamazsınız, muhasebeciler yeminli. Benim
yeminli mali müşavirim vardı. Ben veteriner hekim olarak iki yüz suni tohumlama
yapardım -o zaman böyle teşvik filan da yoktu, gerçi o teşvikleri de
kaldırdınız ama- iki yüz suni tohumlamanın yirmisini, otuzunu gösterirdik.
Gösterenlerden biri de bendim, hiç kimse göstermezdi. Ama,
benim o yeminli müşavirim: “Yanlış yapıyorsun…” MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – İtiraf ediyorsun! RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – Tabii ki itiraf yapıyorum, verdim çünkü,
verdiğim için derdi… MEHMET ERDOĞAN
(Adıyaman) – Hakaret oluyor! RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) - “Sayın veterinerim, biz çalışıyoruz, kazanıyoruz. Bu ülke yol
yapıyor, köprü yapıyor, okul yapıyor. Veren el, alan elden her zaman üstündür.
Vergi verelim.” Uyarırdı ve biz de vergimizi öderdik. Bu şekilde bu devlet
ayakta kalıyor. O mali
müşavirlerin, muhasebecilerin hakları gerçekten ödenmez. Vesayet altında
tutacağız diye bir uğraş veriyoruz. Üç yıl fiilen çalışmış olmak gerekir
diyoruz bu yasayla. Bu doğru değildir değerli arkadaşlarım. Mesleği temsil
etmek, mesleki unvanı almakla olur. Çalışmak şartı zorunluluk olmamalıdır. Yönetim
kurulu üyelerinin üst üste iki defadan fazla seçilmesinin önünü kapatmakla
doğru bir iş yapmıyoruz. Eğer gerçekten iyi hizmet yapıyorsa, yararlı oluyorsa,
işinin ehliyse o başkan devam etmelidir. Böyle kurumlarımız var. Bunlardan
birine örnek TÜRMOB’dur. AHMET YENİ
(Samsun) – Biri de Baykal. RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – Biraz önce Sayın Başkan da belirtti, üyelerin yetmiş beşte
1’i oranında temsilci seçilmesi de demokratik değildir. Ne kadar geniş üyeyle
oda seçimi yapılırsa o kadar demokratik olur, tercihler daha iyi yansır,
hakların kullanımı tabana yayılmış olur. Demokrasinin gereği de budur. Serbest
muhasebeci ve mali müşavirler ile yeminli mali müşavirlerin yetkilerini
artırmak gerekir. Muhasebeci ve mali müşavirlerin yetkisini artırarak ve bu
çerçevede vergi mükelleflerine yol göstererek vergi hasılatında
etkinlik sağlanır. Maliye Bakanlığı, mükellefi cezalandırmak yoluyla vergi
toplamaya çalışıyor. Bu kesinlikle yanlıştır. Baskı yoluyla veya korkutarak,
ceza tehdidiyle vergilemede etkinlik sağlanmaz. Mükellefe yardımcı olmak, yol
göstermek gerekir. Bunu da mali müşavirler aracılığıyla yapabiliriz. Vergi
bilincini geliştirmek gerekir. Maliye Bakanlığı herkesi potansiyel suçlu olarak
görüyor. Vergi inceleme sonuçlarına bakarsak bunu görüyoruz. Mükellefe yol
göstermek gerekir, vergi bilincini artırmak gerekir. Maliye ve Millî Eğitim
Bakanları, ilköğretim okullarında, vergi bilincini artırmak için teşebbüse
geçmelidir. Bir teşebbüs oluştu, Bakanlık Nasrettin Hoca’yı kullanarak
ilköğretim okullarında vergi bilincini artırma programı yaptı, çocuklara
“bilgisayar” adı altında… KDV olarak fiş kullanıyorduk, fişi kaldırdınız. MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Fişi kaldırmadık, fiş duruyor. RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – Bizim AKP’li sözcülerimiz “Vergi tabana yayılmalıdır.” diyor,
ama siz vergiyi, tabana yayılan vergiyi, o fiş almayı kaldırarak kayıt dışılığa
ittiniz, kimse şu anda fiş toplamıyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Özkan, bir dakika veriyorum, lütfen tamamlayın. RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ancak ilkokul
çocuklarına “Bilgisayar vereceğiz kurayla, fotoğraf makinesi vereceğiz.”
diyerek fiş toplattırıyoruz. Kayıt dışılık arttı, kimse artık fiş almıyor. Hâlbuki, oturduğumuz, kullandığımız, çalıştığımız, para
vererek yemek yediğimiz yerlerde geçmişte fiş alınırdı, ama şu anda hiç kimse
bu vatandaşlık görevini artık sanki lüks olmuş gibi yerine getirmiyor. MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Meclis kürsüsünden bunları dile getirmek doğru değil. RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Devamla) – Bunlar çok doğru şeyler. Bu kayıt dışılık gittikçe arttı,
tabana yaymaktan vazgeçtiniz. Bu yasanın geri
çekilmesini öneriyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özkan. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN –
Bakacağım Sayın Genç. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum, karar yeter sayısı arayacağım: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… (CHP sıralarından “Yok, yok.” sesleri) HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Dört dakika bekleyelim, arkadaşların gelişini bekleyelim. ŞAHİN MENGÜ
(Manisa) – Sayın Başkan, on dakika kadar beklerseniz yorulmayacaklar.
Koşuyorlar arkadaşlar. BAŞKAN – Karar
yeter sayısı vardır, önerge reddedilmiştir. Arkadaşlara spor
yaptırıyorum Sayın Mengü. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının çerçeve 12 nci maddesiyle
değiştirilen 3568 sayılı Kanunun 35 inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
“fiilen çalışan” ibaresinin “bu Kanun hükümlerine göre fiilen mesleki
faaliyette bulunan”, “üst üste iki dönem Birlik Yönetim Kurulu başkanlığı
yapmış olanlar” ibaresinin “üst üste iki seçim döneminde iki defa Birlik
Yönetim Kurulu başkanlığına seçilmiş olanlar” şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz. BAŞKAN – Sayın Canikli? NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum. Gerekçe: Maddede yer alan
“fiilen çalışanlar” ibaresiyle “üst üste iki dönem Yönetim Kurulu başkanlığı
yapmış olanlar” ibaresine açıklık getirilmesi amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 13’üncü maddeye
geçiyoruz. Üç önerge vardır,
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının çerçeve 13 üncü maddesiyle değiştirilen 3568 sayılı Kanunun
38 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “fiilen
çalışan” ibaresinin “bu Kanun hükümlerine göre fiilen mesleki faaliyette
bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 13. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 3568
sayılı Kanunun 38. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “olup serbest veya
bir işyerine bağlı olarak fiilen çalışanlar” ibaresinin “olan” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 sıra sayılı Kanun Tasarısının 13. maddesi ile değiştirilen 3568 sayılı
Kanunun 38. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde geçen “olup
serbest veya bir işyerine bağlı olarak fiilen çalışan” ibaresinin madde
metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Üyelerin seçilme
hakkının ellerinden alınmasının engellenmesi amaçlanmaktadır. En az üç yıl üye
olmak, seçilme için yeterli görülmektedir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
216 Sıra Sayılı Tasarının Çerçeve 13. maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 3568
sayılı Kanunun 38. maddesinin birinci fıkrasında yer alan “olup serbest veya
bir işyerine bağlı olarak fiilen çalışanlar” ibaresinin “olan” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MALİYE BAKANI
KEMAL UNAKITAN (Eskişehir) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili. (CHP
sıralarından alkışlar) Sayın hatip
konuşmaya başlamadan evvel, bu maddenin bitimine kadar çalışma süresinin
uzatılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Buyurun Sayın Hamzaçebi. MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 22 maddeden oluşan
tasarının toplam 9 maddesi, serbest muhasebeci mali müşavirler odaları, yeminli
mali müşavirler odaları ve bunların üst birliği olan TÜRMOB’un
seçimlerini düzenlemektedir ve tasarının getirilişinin temel gerekçesi bu
seçimlerin İktidarın arzu ettiği bir şekilde şekillenmesidir. Görüştüğümüz
tasarının 8, 9 ve 10’uncu maddeleri odaların yönetim, denetleme ve disiplin
kurulu üyeliklerine ilişkin seçimleri düzenliyordu ve orada kısıtlayıcı
birtakım şartlar getirilmişti. Şimdi görüştüğümüz 13’üncü madde, biraz önce
kabul edilen 12’nci madde ve daha sonra görüşülecek olan 14’üncü maddede, TÜRMOB’un yönetim, denetleme ve disiplin kurulu
üyeliklerine yapılacak seçimlere ilişkin olarak yine birtakım kısıtlamalar
getirmektedir. Getirilen
kısıtlamalar şudur: TÜRMOB’un Genel Kurul üyeleri
arasında saydığım organlara seçilebilmek açısından bir ayrım yapılmaktadır. Bu
ayrım şudur: TÜRMOB’un saydığım organlarına
seçilebilmek için mevcut yasada sadece delege olmak, yani Genel Kurul üyesi
olmak yeterliyken, tasarıyla, buna ilave olarak en az üç yıl kıdemli olma şartı
ve bunun yanında ayrıca fiilen bu mesleği yapıyor olma şartı getirilmektedir. Üyeler arasında
seçilme yönünden, seçilme hakkı yönünden bir ayrım yapılmasını, üyelerin iki
gruba ayrılmasını Anayasa’nın eşitlik ilkesi açısından doğru bulmadığımı ifade
etmek istiyorum. Bu ayrım, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bizim tarafımızdan,
eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine götürülecektir.
Bu ayrımı yapmamanızı ben sizlerin takdirine sunuyorum. Bu ayrımı yapıyor
olmak, Anayasa’nın açık ve net bazı ilkeleri karşısında ona aykırı
düzenlemeleri yapıyor olmak, maalesef yargı sürecinin önemli ölçüde uzamasına
neden oluyor ve yargı kararları sonucunda Hükûmetin
yapacağı uygulamalar, çıkaracağı yasalar da çok uzun bir zamana yayılıyor. Bakın, yarın
Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonunda görüşülecek olan bir tasarı
var, yabancıların Türkiye’de taşınmaz iktisabını düzenleyen bir tasarı.
Hatırlayacaksınız, Adalet ve Kalkınma Partisi Hükûmeti,
hükûmet olduğunun ilk yıllarında bir yasa çıkarmak
suretiyle, bu konuda, Köy Kanunu da dâhil olmak üzere, mevcut yasalarımızda var
olan bazı sınırlamaları kaldırmıştı. Bunun doğru olmadığını ifade etmiştik.
Avrupa Birliği ülkelerinde dahi bu tip sınırlamaların olduğunu ifade etmiştik.
Köylerin yabancılara, tarımsal arazinin yabancılara açılmasının doğru
olmadığını ifade etmiştik ama, ısrarlar üzerine bu
yasa geçmişti. Daha sonra Anayasa Mahkemesine yaptığımız başvuru üzerine,
Anayasa Mahkemesi bu konuda iptal kararı vermişti. Bu iptal kararı üzerine
yapılan düzenleme de birtakım sakıncalar içeriyordu. Prensip olarak
yabancıların Türkiye’de taşınmaz iktisabı, şüphesiz, karşılıklılık esasına
dayalı olmak şartıyla serbest olmalıdır, bunda herhangi bir problem
olmamalıdır, ancak her ülkenin kendine yönelik birtakım sınırlamaları vardır,
ama buna rağmen onlara uyulmadı ve Anayasa Mahkemesi, yine, sınırlı olmakla
birlikte bir iki konuda iptal kararı verdi. Şimdi, yarın, öyle anlaşılıyor ki,
bu iptal kararına uyularak yapılmış olan bir başka düzenleme, yapıldığı
gerekçesiyle getirilmiş olan bir düzenleme Adalet Komisyonunda görüşülecektir.
Bu da aynı şekildedir değerli arkadaşlar. Üyeler arasında seçilme hakkı
yönünden bir ayrım yapmak, üyeleri iki gruba ayırmak Anayasa’nın eşitlik
ilkesine aykırıdır, bunu dikkatlerinize sunmak için söz aldım. Hepinize saygılar
sunuyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının çerçeve 13 üncü maddesiyle değiştirilen 3568 sayılı Kanunun
38 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “fiilen
çalışan” ibaresinin “bu Kanun hükümlerine göre fiilen mesleki faaliyette
bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nurettin Canikli
(Giresun) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? MALİYE BAKANI KEMAL
UNAKITAN (Eskişehir) – Katılıyoruz Sayın Başkan. NURETTİN CANİKLİ
(Giresun) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Maddede
yer alan “fiilen çalışanlar” ibaresine açıklık getirilmesi amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge… PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Bir redaksiyon talebimiz var Sayın
Başkan. BAŞKAN – Buyurun. PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Tasarının çerçeve 4’üncü
maddesinde 6’ncı maddeyle düzenlenen maddenin ikinci fıkrasında “bentte”
kelimesinin “bentlerde” olarak düzeltilmesini talep ediyoruz. BAŞKAN – Not
edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Birinci bölümde
yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır. Kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 1 Mayıs 2008 Perşembe günü, alınan karar
gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Kapanma
Saati: 23.03 |
|