DÖNEM: 23 CİLT: 18 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 90’ıncı
Birleşim 15 Nisan 2008 Salı İ Ç İ N D E K İ L
E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. - GELEN KÂĞITLAR III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI 1.- Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in, patates üreticilerinin
sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı 2.- Ağrı Milletvekili Abdulkerim
Aydemir’in, Ağrı’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı
konuşması 3.- İstanbul Milletvekili D. Ali Torlak’ın, Turizm Haftası’na
ilişkin gündem dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı ve Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ile Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun aynı konuda konuşmaları IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI A) TEZKERELER 1.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanlığının, (2/210) esas
numaralı Türk Ceza Kanunu’nun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi’nin Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna havale edilmesi gerektiğine
ilişkin tezkeresi (3/397) B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu
ve 21 milletvekilinin, Toprak Mahsulleri Ofisi ile ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/168) V.- ÖNERİLER A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ 1.- Daha önce görüşmelerine başlanan çevre kirliliği ile ilgili
Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerine devam edilmesine ve bu
görüşmelerin bitiminden sonra (10/155) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmesinin yapılmasına ve görüşmelerinin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi 2.- (10/167) ve (10/168) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16/4/2008
Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi 3.- Gündemdeki sıralama ile çalışma saatlerinin yeniden
düzenlenmesine; Genel Kurulun 15/4/2008 Salı ve
16/4/2008 Çarşamba günlerindeki birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim
konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin
AK Parti Grubu önerisi VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506
Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun;
Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu
Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt
Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal
Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24
milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) VII.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, yargı çalışanlarının
sorunlarına ve yargıdaki iş yüküne ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
cevabı (7/1990) 2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, bir mahkûmun durumuna
ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/2113) 3.- Muğla Milletvekili Ali Arslan’ın,
TKİ’deki nitelikli işgücü kaybına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/2134) 4.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Seyhan Belediyesine tahsis edilen taşınmazlara ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/2145) 5.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan
yatırımlara ilişkin sorusu ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/2170) 6.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan
yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/2192) 7.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan
yatırımlara, - Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un,
mera vasfı nedeniyle iptali istenen tapulara, İlişkin soruları ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/2201, 2203) 8.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, BOTAŞ’ın vergi borcuna
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/2259) 9.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Adana valilik binasının engelli asansörüne
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/2260) 10.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Bursa’da turizmin
geliştirilmesine ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/2267) 11.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, giyim öğretmenliği branşına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı (7/2278) 12.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, tekstil ve hazır giyim
sektöründeki sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/2302) 13.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, şehit ailelerinin
tazminat davası açıp açmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/2304) 14.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Muş’ta lale
yetiştiriciliğinin desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in
cevabı (7/2310) 15.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın,
İzmit Körfezinde yapılacak yeni tersanelere, - Batman Milletvekili Bengi Yıldız’ın, Batman’da petrol ve
benzinin toprağa sızdığı iddialarına, İlişkin soruları ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/2317, 2402) 16.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, TPAO ile bir enerji
şirketinin elektrik santrali konusunda gizlilik anlaşması yaptığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/2321) 17.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in,
Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan yapılan yardımlara ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın
cevabı (7/2327) 18.- Isparta Milletvekili Mevlüt Coşkuner’in, uzman jandarmaların özlük haklarının
iyileştirilmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı
(7/2330) 19.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Erzurum ve Rize’nin
kurtuluşu etkinliklerindeki temsili gösterilere ilişkin sorusu ve İçişleri
Bakanı Beşir Atalay’ın cevabı (7/2342) 20.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, yargılanan bir grup lise
öğrencisine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/2355) 21.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünce hazırlanan bir kitaba ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2357) 22.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün,
Çıldır Lisesindeki öğretmen ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Hüseyin Çelik’in cevabı (7/2358) 23.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, Cumhurbaşkanlığı Köşkünde
EXPO organizasyonu konusunda yapılan toplantıya ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/2387) 24.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Giresun Spora verilen
bir cezaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun
cevabı (7/2404) 25.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın,
İvrindi 7 Eylül Stadının onarımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/2405) 26.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, serbest bölgelerdeki
firmaların sigorta primi ödemelerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen’in cevabı (7/2425) 27.- Afyonkarahisar Milletvekili Abdülkadir Akcan’ın, 22 nci
Dönemde hazırlanan ve görüş bildirilen kanun tasarısı ve KHK taslaklarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil
Çiçek’in cevabı (7/2434) 28.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, 22 nci
Dönemde hazırlanan ve görüş bildirilen kanun tasarısı ve KHK taslaklarına, - Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün,
Tekirdağ ve Ergene Havzasındaki çevre kirliliğine, - Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya’daki hava kirliliğine
ve kömür kullanımına, İlişkin soruları ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/2454, 2521, 2523) 29.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun,
Tıp Kurumu Derneği hakkında yapılan şikayete ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın cevabı
(7/2493) 30.- Osmaniye Milletvekili Hakan Coşkun’un, 22 nci
Dönemde hazırlanan ve görüş bildirilen kanun tasarısı ve KHK taslaklarına
ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı
(7/2512) 31.- Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur’un, Diyanet İşleri Başkanlığının internet
sitesindeki feminizm ile ilgili yazıya ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun
cevabı (7/2517) 32.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, Sağlık ve Sosyal Yardım
Vakfı teftiş raporuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/2592) 33.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
vakıflara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/2593) 34.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Gümüşhane’deki
yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/2620) 35.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bayburt’taki yatırımlara
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın
cevabı (7/2621) 36.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Bursa ve Balıkesir’de
satılan ya da kiralanan Hazine arazilerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2629) 37.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
2007 merkezi bütçe gelirleri ve harcamalarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2630) 38.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın,
Başbakanın ve Diyanet İşleri Başkanının bazı açıklamalarına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun
cevabı (7/2652) 39.- Tunceli Milletvekili Şerafettin Halis’in, servis araçlarına
ve banka promosyonlarına ilişkin sorusu ve Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in
cevabı (7/2758) 40.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün,
PTT hizmet bürosundaki tadilata ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/2760) 41.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonunun bir alt komisyonuna ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkan Vekili Nevzat Pakdil’in cevabı (7/2761) I. GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak altı oturum yaptı. Oturum Başkanı ve TBMM Başkan Vekili Eyyüp
Cenap Gülpınar, polis teşkilatının kuruluşunun
163’üncü ve Şanlıurfa’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 88’inci yıl dönümü
nedeniyle bir konuşma yaptı. Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir, polis teşkilatının
kuruluşunun 163’üncü yıl dönümüne, Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani,
Hakkâri’de yaşanan doğal afetlere, Aksaray Milletvekili Ali Rıza Alaboyun,
Mareşal Fevzi Çakmak’ın ölüm yıl dönümüne, İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar. Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş
ve 19 milletvekilinin, nevruz kutlamalarında yaşanan olayların (10/165), Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşayan göçebelerin sorunlarının
(10/166), Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu
ve 20 milletvekilinin, gıda fiyatlarındaki artış ve sektördeki yeterliliğin
(10/167), Araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine
sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı. Peru Parlamentosu Dış İlişkiler Komisyonunun Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini Peru’ya davetine icabet edilmesine, Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da
düzenlenecek olan “AB Üye ve Aday Ülkeleri Parlamentoları Kültür İşleri
Komisyonları Başkanları Toplantısı”na davet edilen Kahramanmaraş Milletvekili
ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Sayın Mehmet
Sağlam’ın davete icabet etmesine, İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi. Genel Kurulu teşrif eden AB Komisyonu Başkanı Jose
Manuel Barroso’ya
Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denildi. Genel Kurula hitaben konuşma talebi 9 Nisan 2008 tarihli 88’inci
Birleşimde kabul edilen AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso bir konuşma yaptı. Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi
kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi
kararlaştırılmış olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin, 17.7.1964 Tarihli ve 506
Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun,
Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu
Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 3201 Sayılı “Yurt
Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal
Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24
Milletvekilinin, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun
Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin,
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi’nin
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) görüşmelerine devam edilerek dördüncü bölümüne kadar kabul edildi,
dördüncü bölümü üzerinde bir süre görüşüldü. Antalya Milletvekili Mehmet Günal,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in konuşmasında şahsına sataştığı
iddiasıyla bir konuşma yaptı. 15 Nisan 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime
20.55’te son verildi.
No.:125 II.- GELEN KÂĞITLAR 11 Nisan 2008 Cuma Tasarılar 1.- Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel
Müdürlüğü ile Haşimi Ürdün Krallığı Kraliyet
Dokümantasyon Merkezi Arasında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/555) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor
ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2008) 2.- İrtibat Subaylarına İlişkin Olarak Birleşik Devletler Kara
Kuvvetleri ve Türk Kara Kuvvetleri Arasında İmzalanan Anlaşma Muhtırasında
Yapılan Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı
(1/556) (Millî Savunma ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
3.4.2008) 3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Gürcistan Arasındaki Serbest Ticaret
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/557) (Plan
ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2008) Teklifler 1.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel ve 27 Milletvekilinin; Ticari
Taksilerde, Taksi Dolmuş ve Dolmuşlarda Yenileme Yapılması ve/veya Araçların
Bir Kereye Mahsus Olarak Değiştirilmesi Sırasında Araç Sahiplerinden ÖTV ve KDV
Alınmamasına Dair Kanun Teklifi (2/202) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 28.3.2008) 2.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun; 5393 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/203) (Plan ve Bütçe ile İçişleri Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2008) 3.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün;
3984 Sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/204) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2008) 4.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/205) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2008) Rapor 1.- Müşterek Taarruz Uçağının Üretimi, Desteklenmesi ve Sürekli
İyileştirilmesine İlişkin Mutabakat Muhtırası ve Buna Dair Mali Yönetim
Esasları Dokümanının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ile
Dışişleri Komisyonu Raporu (1/533) (S. Sayısı: 133) (Dağıtma tarihi: 11.4.2008)
(GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Ankara Büyükşehir
Belediyesinin Kıbrıs’a düzenlediği geziye ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/596) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 2.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın,
AB raporlarında Türk yargısına yönelik ifadelere ilişkin Adalet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/597) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 3.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın,
teknik öğretmen atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/598) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/4/2008) 4.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, muhtarların
maaşlarına ve prim ödemelerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/599) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/4/2008) Yazılı Soru Önergeleri 1.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, çetelerle ilgili bazı
açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2810) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/3/2008) 2.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın,
gazilerin hayat şartlarının iyileştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/2811) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 3.- Antalya Milletvekili Atila Emek’in, Alara Çayı yatağına ve yıkılan bir köprüye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2812) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 4.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Gemlik’te depreme yönelik
çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2813) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/3/2008) 5.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, TOKİ ihalelerine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2814) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 6.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir trafik kazasına karışan
resmi araçtaki bürokratların görevlendirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/2815) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 7.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun,
TEDAŞ’tan alınan bir ihale ile ilgili iddialara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2816) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 8.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın,
bir siyasi parti ilçe başkanına jandarma arama noktasında yapılan muameleye
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2817) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 9.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, motorlu araç
sayısına ve akaryakıt satışlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2818) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 10.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, banka
kredilerine ve bazı ekonomik verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2819) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 11.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, İGDAŞ ile ilgili bazı
davalara ve iş kazalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2820)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 12.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün,
Antalya’daki elektrik ve su taleplerinin karşılanmasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/2821) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 13.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Erzurum’daki yatırımlara
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2822)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 14.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kastamonu’daki
yatırımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2823) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 15.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, 2003 Bingöl depreminde
konut ve işyerleri hasar görenlerin durumuna ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2824) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 16.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın,
tarımsal sulamada kullanılan elektrik borçlarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2825) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 17.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın,
Afşin-Elbistan kömür havzasındaki kamulaştırmalardan etkilenenlere ilişkin
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2826) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 18.- Diyarbakır Milletvekili Akın Birdal’ın,
bir olayda Siirt İl Emniyet Müdürünün tutumuna ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2827) (Başkanlığa geliş tarihi: 26/3/2008) 19.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bir şahsın yurda
giriş yasağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2828)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 20.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Siirt’teki
Nevruz kutlamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2829)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 21.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın,
Siirt’teki Nevruz kutlamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2830) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 22.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici’nin,
Siirt’teki Nevruz kutlamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2831) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 23.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Erzurum’daki yatırımlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2832) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/3/2008) 24.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Karaman’daki yatırımlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2833) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/3/2008) 25.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bolu’daki yatırımlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2834) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/3/2008) 26.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Düzce’deki yatırımlara
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2835) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/3/2008) 27.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kastamonu’daki
yatırımlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2836)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 28.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın,
Van’daki Nevruz kutlamalarında yaşanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2837) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/4/2008) 29.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl’ün, Gençlik Parkının durumuna
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2838) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2/4/2008) 30.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Adana Büyükşehir Belediyesinin ulaşım planlarına ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2839) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 31.- Van Milletvekili Özdal Üçer’in,
Van’daki Nevruz kutlamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2840) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 32.- Diyarbakır Milletvekili Gülten Kışanak’ın,
Hakkari-Yüksekova’daki Nevruz kutlamalarında yaşanan olaylara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2841) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 33.- Hakkari Milletvekili Hamit Geylani’nin,
Hakkari ve Yüksekova’daki Nevruz kutlamalarında yaşanan olaylara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2842) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 34.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, yabancı güvenlik
şirketlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2843)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 35.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Aksaray-Sultanhanı beldesinin ilçe yapılıp yapılmayacağına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2844) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 36.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Malazgirt Kalesinin bakım
ve onarımına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2845)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 37.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Yozgat’taki yatırımlara
ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2846) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/3/2008) 38.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kırşehir’deki
yatırımlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2847)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 39.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in,
Adana’daki Hazine taşınmazlarının satışı ve kiralanmasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2848) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 40.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Diyarbakır İl Özel
İdaresine ve belediyelere vergi gelirinden verilen paya ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2849) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 41.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, akaryakıttaki
vergilendirmeye ve bir madeni yağda yaşanan sorunlara ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2850) (Başkanlığa geliş tarihi: 3/4/2008) 42.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın,
bir okulda Nevruz kutlamasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2851) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 43.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın,
bir konferansa katılan bazı yöneticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2852) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 44.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Düzce’deki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2853) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/3/2008) 45.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Karaman’daki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2854) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/3/2008) 46.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bolu’daki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2855) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/3/2008) 47.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bitlis’teki yatırımlara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2856) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/3/2008) 48.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Adıyaman’da okul
öncesi öğrenimin yaygınlaştırılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2857) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 49.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Van’da bazı okullarla
ilgili iddialara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2858)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 50.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Yozgat’taki yatırımlara
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2859) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/3/2008) 51.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Kırşehir’deki
yatırımlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/2860)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 52.- Hatay Milletvekili Abdulaziz
Yazar’ın, İskenderun-Arsuz yoluna ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2861) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) 53.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un,
bir kitapla ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru
önergesi (7/2862) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/3/2008) 54.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, bazı ekonomik
göstergelere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/2863) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/3/2008) 55.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, medya, spor ve
gösteri alanlarındaki kayıtdışı istihdama ve
sendikalaşmaya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2864) (Başkanlığa geliş tarihi: 31/3/2008) 56.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın,
A Millî Futbol Takımının forma renklerine ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/2865) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31/3/2008) 57.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bitlis’teki yatırımlara
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2866) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31/3/2008) 58.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın,
aile içi çatışmaların önlenmesine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu)
yazılı soru önergesi (7/2867) (Başkanlığa geliş tarihi: 1/4/2008) 59.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın,
çoğunluk hissesi yabancı bankaların ipotek altında tuttukları arazilere ilişkin
Devlet Bakanından (Mehmet Şimşek) yazılı soru önergesi (7/2868) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2/4/2008) 60.- Zonguldak Milletvekili Ali Koçal’ın,
Bolu’daki bir konferansa ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2869) (Başkanlığa geliş tarihi: 2/4/2008) No.:126 14 Nisan 2008 Pazartesi Tasarılar 1.- Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı (1/558) (Avrupa Birliği Uyum; Çevre; Adalet ile Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
2.4.2008) 2.- Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu Kurulması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/559) (Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji;
Plan ve Bütçe ile Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi: 2.4.2008) 3.- Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda ve
Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/560) (Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 2.4.2008) 4.- Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun ile
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/561) (Adalet Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2008) 5.- Dopingle Mücadele Kanunu Tasarısı (1/562) (Plan ve Bütçe ile
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
9.4.2008) 6.- Türkiye Cumhuriyeti ve İran İslam Cumhuriyeti Arasında Elektrik
Alanında Mutabakat Zaptının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun
Tasarısı (1/563) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 9.4.2008) Teklifler 1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in;
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/206) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2008) 2.- Ardahan Milletvekili Ensar Ögüt’ün; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı ile 78 ve 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi (2/207) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2008) 3.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Hakkında 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/208) (Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9.4.2008) 4.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilatı Hakkında 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/209) (Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9.4.2008) 5.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi
Kaynak’ın; Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Teklifi (2/210) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.4.2008) 6.- İstanbul Milletvekili Nimet Çubukçu ve 25 Milletvekilinin;
Fırsat Eşitliği Komisyonu Kanunu Teklifi (2/211) (Anayasa Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9.4.2008) Tezkereler 1.- İstanbul Milletvekili Şinasi Öktem’in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/391)
(Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8.4.2008) 2.- Siirt Milletvekili Osman Özçelik’in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/392)
(Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8.4.2008) 3.- Ordu Milletvekili Rahmi Güner’in
Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/393)
(Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8.4.2008) 4.- Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/394) (Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.4.2008) 5.- Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/395) (Anayasa ve Adalet
Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.4.2008) 6.- Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/396) (Anayasa ve Adalet
Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.4.2008) No.:127 15 Nisan 2008 Salı Raporlar 1.- Çok Uluslu Coğrafi Veri Ortak Üretim Programı Mutabakat
Muhtırasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/525) (S. Sayısı: 134) (Dağıtma tarihi: 15.4.2008) (GÜNDEME) 2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Avustralya Hükümeti Arasında
Askeri Alanda İş Birliği Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/368) (S. Sayısı: 135)
(Dağıtma tarihi: 15.4.2008) (GÜNDEME) 3.- Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığı ile Amerika
Birleşik Devletleri Savunma Bakanlığı Arasında Savunma Uzay İşbirliği
Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/395) (S. Sayısı: 136) (Dağıtma tarihi: 15.4.2008) (GÜNDEME) 4.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Bahreyn Krallığı Hükümeti
Arasında Askeri İş Birliğine Dair Çerçeve Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/449) (S.
Sayısı: 137) (Dağıtma tarihi: 15.4.2008) (GÜNDEME) Meclis Araştırması Önergesi 1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu
ve 21 Milletvekilinin, Toprak Mahsulleri Ofisi ile ilgili iddiaların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/168) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/4/2008) 15 Nisan 2008 Salı BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.03 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER:Fatma
SALMAN KOTAN (Ağrı), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
90’ıncı Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim. Konuşma süreleri beşer dakikadır. Hükûmet
bu konuşmalara cevap verebilir. Hükümetin cevap süresi yirmi dakikadır. Gündem dışı ilk söz, patates üreticilerinin sorunlarıyla ilgili
söz isteyen Muğla Milletvekili Gürol Ergin’e aittir. Sayın Ergin, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) Süreniz beş dakikadır. III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLERİNİN GÜNDEM DIŞI
KONUŞMALARI 1.- Muğla Milletvekili Gürol
Ergin’in, patates üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı GÜROL ERGİN (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; patates üreticilerinin sorunlarına
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının ve siz değerli
milletvekillerinin dikkatini çekmek üzere gündem dışı söz almış bulunuyorum.
Sözlerime başlarken sizleri ve büyük Türk ulusunu saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Tarım ve Köyişleri
Bakanlığı, Nevşehir ve Niğde illerinde 2004 yılından bu yana patates siğili
hastalığıyla bulaşık tarlalar çevresinde güvenlik kuşağı olarak belirlenen
arazilerde yasakladığı patates ekimine yeniden izin vermiş ve 19 Mart 2008
tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan tebliğle yeni durum kamuoyuna ve ilgililere
duyurulmuştur. Ancak çiftçi, ister patates ister buğday üretsin, çok büyük bir
sıkıntı içindedir. Patates üretiminin yasaklandığı 2005 yılından itibaren
tarımsal sulama abonelerinin büyük kısmı tarımsal sulama amaçlı elektrik
kullanmadıkları hâlde geçmiş yıllardan gelen borçlarının faizleri işlemeye
devam etmiştir. Ekim yasağından sonra birçok çiftçi ya başka illere göç etmiş
ya da üretimde kullandığı alet edevatı elinden çıkarmıştır. Yasak kararı
üzerine hayvancılığa yönelen çiftçi, yem fiyatlarındaki müthiş artıştan ötürü
hayvancılıktan da gelir elde edememiştir. Ekim sezonunun yaklaştığı bugünlerde
MEDAŞ enerji borcundan dolayı çiftçilerin sulama kuyularının elektriği
kesilmiş, bir kısım çiftçiye de icra müdürlüklerinden ödeme emri gönderilmiştir
ve gönderilmeye devam etmektedir. Patates üretim yasağının kalkması kararı son derece ani olmuş,
çiftçi hazırlıksız yakalanmıştır. Elektriği kesik olan köylü sulama yapmadan
nasıl patates üretecek? Bu ani karar, akıllara, telafi edici ödemeden kurtulmak
için bu şekilde hareket edildiği düşüncesini getirmektedir. Dün “Elektrik borçlarınıza af getireceğiz. Borcunuzu ödemede acele
etmeyin.” deyip bugün ortalarda görünmeyen kalitesiz politikacıları bu kürsüden
şiddetle kınıyorum. Elektriği kesik olan çiftçilerimiz buğdayına su
veremediğinden, şu anda elektrikleri kesik olan üreticilerimizin
elektriklerinin bir an önce açılması gerekmektedir. MEDAŞ enerji borçlarından
dolayı birçok çiftçimizin araçlarına yakalamalı haciz işlemleri de
başlatıldığından Nevşehir çiftçileri büyük sıkıntı içindedir. Bir an önce bu
haciz işlemlerinin durdurulması, yıllardan beri süregelen elektrik borçlarına
köklü bir çözüm getirilmesi gerekmektedir. Nevşehir merkez ilçe genelinde 1.128
MEDAŞ abonesi bulunmakta, bunlardan 1.092’si borçlu durumdadır. Toplam MEDAŞ
enerji borcu, 2007 yılı sonu itibarıyla anaparası 45 trilyon, gecikme zammı 43
küsur trilyon olmak üzere toplam 88,9 trilyondur. Çiftçinin durumu Derinkuyu ilçesinde de merkez ilçeden farklı
değildir. Derinkuyulu çiftçiler de Niğdeli çiftçiler de en az Nevşehir
merkezdeki Kaymaklı beldesindeki çiftçi kadar sıkıntıdadır. Üretirken borcunu
ödeyemeyen çiftçi bugün bu borcu nasıl ödeyecek? Kaldı ki patates üreten çiftçinin durumu da iç açıcı değildir.
Maliyeti 20-25 kuruş olan patates bugün ancak 17-18 kuruştan satılabilmektedir.
Mazotun litresi 3 YTL, amonyum sülfatın kilosu 58 kuruş iken, çiftçinin
patatesten kâr etmesi mümkün olabilir mi? Çiftçi Sayın Bakan, evet, tüm çiftçimiz sıkıntılı, tüm çiftçimiz
dertlidir ama patates siğili hastalığı Nevşehir ve Niğde çiftçisinin maruz
kaldığı bir doğal afettir. Bu nedenle, doğal afete maruz kalan Nevşehir ve Niğde
patates üreticisi çiftçilerin sorunlarını diğer tarım bölgelerindeki
sorunlardan ayrı tutma zorunluluğu vardır. Yöre çiftçileri 2004 yılından bu
yana sürekli zarar ettiğinden, MEDAŞ’a, Ziraat
Bankasına ve tarım krediye borçlarını ödeyememişler, sonuçta borçlar dağ gibi
büyümüş, çiftçinin değil üretip sattıklarıyla, atadan, dededen kalan tüm mal
varlığını satıp savmasıyla da ödeyebileceği miktarı aşmıştır, borç çiftçinin
belini bükmüştür. Ziraat Bankası, TEDAŞ’a borcu olanlara
kredi vermemekte, özel bankalar ise evini ipoteğe verenlere kredi açmaktadır.
Ziraat Bankasının mevzuatında “bir başka kuruma da olsa borcu olana kredi
verilmez” diye bir hüküm var mıdır? Derinkuyu Tarım Kredi Kooperatifi yeni üye kabul etmemektedir.
Kaymaklı Tarım Kredi Kooperatifi borçsuz çiftçilere bile gübre vermemektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Ergin, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. GÜROL ERGİN (Devamla) – Yalnızca elektrik borçları kişi başına 100
bin ila 400 bin yeni Türk lirası arasında değişmektedir. Bu nedenle, her şeyden önce, en geç bir hafta içinde, MEDAŞ,
borçlu çiftçilerin kesilen elektriklerini mutlaka bağlamalı, üreticiyi yeniden
üretir hâle getirmelidir. İki: Çiftçilerin MEDAŞ’a, tarım krediye
ve Ziraat Bankasına olan borçlarının faizleri silinmeli, anapara üç yıl
ödemesiz on yıla yayılarak borçlar yeniden yapılandırılmalı, başlatılan icra
takipleri derhâl durdurulmalıdır; aksi durumda, çiftçinin borcunu ödeyebilmesi
hiçbir koşulda mümkün değildir. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ergin. Gündem dışı konuşmaya Tarım ve Köyişleri
Bakanı Sayın Mehmet Mehdi Eker cevap vereceklerdir. Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar) TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın
Başkan, yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Muğla
Milletvekili Sayın Gürol Ergin’in, patates üreticilerinin sorunlarıyla ilgili
yaptığı gündem dışı konuşmaya cevap vermek üzere huzurlarınızdayım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi patates,
dünyanın birçok bölgesinde ve kuşkusuz Türkiye’de önemli, besin değeri yüksek
bir tarımsal ürün ve o nedenle de dünyayla birlikte bizde de önemli miktarda
patates üretiliyor. Türkiye’de daha çok Nevşehir, Niğde, Bolu, Erzurum ve İzmir
illerimizde üretim gerçekleşmektedir. En çok üretim yapılan Nevşehir ve Niğde
illerinde geçmiş yıllarda görülen patates siğili hastalığı üretimde bir miktar
azalmaya sebebiyet verse de patates üretimi 2005 yılında 4 milyon ton, 2006
yılında 4,3 milyon ton ve 2007 yılında da 4,2 milyon ton olarak
gerçekleşmiştir. 2005 yılında Türkiye'nin patates ihracatı 82 bin ton
civarında, ithalatıysa 14 bin tondur; tabii bu ithalat, büyük ölçüde
sertifikalı tohumluk olarak yapılan ithalattır. Bakanlığımızca çeşitli patates sorunlarının çözümü ile ilgili,
patates ürünü ile ilgili çeşitli çalışmalar yapılıyor. Bunlardan bir tanesi,
araştırma çalışmalarıdır, bilimsel araştırmalar yapılmakta bu konuda. Bizim,
Bakanlık olarak Ülkesel Patates Tohumluk Üretim Sisteminin Geliştirilmesi
Projemiz var. TÜBİTAK destekli bir kamu araştırma projesi olarak 1 Kasım 2005
tarihinde bu başladı. Bu projeyle ülkesel patates tohumluk üretim sistemi
geliştiriliyor ve patates tohumculuk sektörünün dışa bağımlılığının azaltılması,
hastalık ve zararlılar yönünden patates tohumluklarının ve ekiliş alanlarının
durumu ortaya konulmak suretiyle sertifikalı tohumluk kullanım oranının artışı,
verim ve kalite artışı, üretimin yerli çeşitlerle yapılması, sanayilik patates
üretiminin artması sağlanmış olacaktır. Bu ana kadar, şimdiye kadarki bu projeyle ilgili ara sonuçlar da
şunlar: Enstitümüzce, patates meristemlerinden hastalıklardan ari yumru üretimi başarıyla gerçekleştirilmiştir. Yine,
patateste yeni çeşitlerin geliştirilmesi çalışmalarında da ülkemiz tarihinde
görülmeyen bir başarı elde edilmiş ve yüz binin üzerinde melez tohum elde
edilmiştir. Elde edilen genetik materyal 2008 yılında ekilerek seleksiyon
çalışmaları yapılacaktır. Ülkemizde yetmiş adet patates çeşidi tescillidir,
bunlardan üçü ülkemize ait olup diğerleri yurt dışı menşelidir. Yine, tohumluk üretim, dağıtım ve yayımıyla ilgili yaptığımız
çalışmalar hususunda sizlere kısa bir bilgi arz etmek istiyorum: Ülkemizde
verimi etkileyen en önemli etkenin tohumluk olduğu bilinmekte. Yıllık tohumluk
ihtiyacı bu alanda 300 bin ton civarında ve Türkiye’de üretilen tohumluk ancak
ihtiyacın yüzde 11’ini karşılayabilmektedir. Ülkemizde
sertifikalı tohumluk üretimi, ithalat yoluyla, daha ziyade Hollanda ve
Almanya’dan getirilen çoğunlukla anaç kademedeki tohumluklara dayalı olarak
yapılmakta. Patates siğili hastalığı patatesle ilgili önemli bir mesele,
önemli bir sorun. Bu hastalık 2001 yılında ilk defa olarak Ordu ilinde tespit
edilmiş ve hastalığın tespit edildiği bulaşık alanlarda ve güvenlik kuşağında
patates üretimi yasaklanmıştır. Ülkemizde 2007 yılı sonu itibarıyla patates
siğiliyle bulaşık toplam alan 34 bin dekar olup bu bulaşık alanın etrafında
güvenlik kuşağı olarak belirlenen ve patates üretimine kapatılan temiz alan miktarı
165.465 dekardır. Bu da bulaşık alanın yaklaşık 4,8 katıdır. Patates siğili
hastalığı için 2005 yılında telafi edici ödeme olarak alternatif ürünler için
bir destekleme modeli ortaya koyduk ve destekleme ödemeye başladık. 2005
yılında, 4.236 üreticiye ait 140.393 dekarda 12.2
milyon YTL biz destek ödedik. 2007 yılında, 6.469 üreticiye ait 199.575 dekar
alanda 22 milyon 100 bin YTL destekleme ödedik patates siğili hastalığıyla
ilgili olarak. 2008 yılında patates siğili hastalığıyla ilgili çalışma yapılmış,
ilk hastalık görüldüğünde 300 ila 500, daha sonra 100 ila Bir başka sorun bununla ilgili olarak “Patates kahverengi
çürüklüğü” diye bilinen hastalıktır. Bu da ülkemizde ilk kez Nevşehir ilinde
1995 yılında tespit edilmiş, bu tespitin üzerine bir proje hazırlanmış; Afyon,
Bolu, Eskişehir, Karaman, Nevşehir ve Niğde illerinde beş tarla bu etmenle
bulaşık bulunarak üç yıl süreyle patates ekiminden bu bölgeler men edilmiştir.
Bunun sonucu olarak bu bölge adı geçen etmen yönüyle eradike
edilmiş, aynı hastalık Balıkesir ili Ayvalık ilçesi Altınova beldesi ve
Çanakkale patates üretim alanlarında da 2006 yılında tespit edilmiştir.
Hastalıklı bölgede patates ve domates ekimi dört yıl süreyle yasaklanmış ve ilk
olarak 2007 yılında alternatif ürün desteği sağlanmıştır. 2007 yılında
hastalığın görüldüğü Çanakkale, Balıkesir illerinde toplam 331 üreticiye 8.448
dekar alan için 933.972 YTL ödeme yapılmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; patates ile ilgili olarak,
kuşkusuz, yaptığımız başka çalışmalar da vardır. Bunlardan bir tanesi,
ülkemizde Tohumculuk Kanunu kapsamında Patates Tohumluğu Sertifikasyonu ve
Pazarlaması Yönetmeliği çerçevesinde, patates tohum ve yemeklik üretiminde yeni
düzenlemeler getirilmiş; buna göre, elit tohumluk patates üretiminde beş yıllık
sertifikalı, beş yıllık sertifikalı tohumluk üretiminde üç yıllık münavebe
şartı getirilmiştir. Yemeklik patates üretimi için de üç yıllık bir münavebe
getirilmesi için gerekli çalışmalar son noktaya gelmiş bulunmaktadır. Yine aynı
yönetmelikle, patates tohumculuğuyla ilgili tüm konular yeniden Avrupa Birliği
normlarına göre düzenlenmiştir. 2008 yılında, patates siğili hastalığı telafi ödemeleri, yeni
uygulama nedeniyle belirli bir miktar azalacaktır. Yeni uygulamada, bulaşık
alana komşu tarla güvenlik kuşağı kabul edildiği için, yeni uygulamayla pek çok
tarla, patates ekimine izin verilip kuşak dışı bırakılmıştır. Bu üreticiler de
2008 yılı telafi edici ödemeden yararlanmak istemektedirler. Daha önceki
yıllarda patates ekmek için yasa kararı aleyhine mahkemeye giden çiftçiler,
şimdi de patates ekmemek ve telafi ödemelerinden bu defa yararlanmak
istemektedirler. 15 Ocak 2008 tarihinde, güvenlik kuşağının daraltılmasıyla
ilgili bir karar alınmıştır. Bu tarihten önce güzlük hububat ekimi yapan
çiftçiler, yeni yapılanmaya göre güvenlik kuşağının dışında da kalsa 2008 yılı
için bu destekten yararlandırılacaktır. Patates ekimi genelde nisan sonu, mayıs başı başlamakta olup tüm
illere ve patates üreticilerine bu durum bildirilmiştir. Üreticilerin patates
ekimi için gerekli hazırlıkları yapmaları hususunda yeni düzenlemeden sonra
yeterli bir zaman bırakılmıştır ve üreticiler bu konuda bilgilendirilmiştir.
Konunun detaylarının anlatılmasında, patates üretim bölgelerine yazılı
açıklamalar gönderilmiş ve bazı bölgelerde de yine patates üreticileriyle
toplantılar düzenlenmek suretiyle konu hakkında ayrıntılı bilgilendirilmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarımsal sulamada
kullanılan elektrik borçlarının yeniden yapılandırılmasıyla ilgili olarak da
sizlere arz edebileceğim husus şu: Bildiğiniz gibi, 27 Nisan 2005 tarihli ve
25798 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan bir yasa ile sulama elektriği kullanan
üreticilerin biriken ve faiziyle birlikte yaklaşık 1 milyar YTL olan borcu,
tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini sağlamak açısından tarımsal TEFE’ye göre yeniden yapılandırılmış ve ek bir faiz
uygulamadan otuz altı ay taksitlendirilmiştir. Hatta uygulamada otuz altı ayı da yer yer
aştığı, kırk aya vardığı bilinmektedir. Bununla birlikte, borcunu zamanında
ödeyen çiftçilerimize daha ucuza elektrik tüketebilmeleri için kilovat başına
1,7 yeni kuruş destekleme yapılması öngörülmüş, bu destek, sulama enerjisi
kullanımını yüzde 15 oranında ucuzlatmaktadır. Tabiatıyla, kullanılmış olan bir
elektriğin bedeli bazı çiftçiler tarafından ödendiği için, bu durumda borcunu
yapılandırıldığı hâlde ödememiş olan çiftçilerimize şimdi yeniden bir af
getirilmesi veya buna dair bir düzenleme yapılması, borcunu ödeyen
vatandaşlarımız açısından bu defa bir haksızlığa, bir adaletsizliğe yol
açacaktır. Bunu da ben sizin takdirlerinize sunuyorum. GÜROL ERGİN (Muğla) – Maliye Bakanına dört kere af çıkardık,
biliyorsunuz, burada çıkardık. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
vesileyle bir hususu daha ben dikkatlerinize, bilgilerinize sunmak istiyorum:
Malum, bugünlerde, gerek dünyada gerek Türkiye’de gıda fiyatlarının artışıyla
ilgili bazı tartışmalar yapılmaktadır. Öncelikle, tabii,
dünyada geçtiğimiz yıl, yani 2007 yılında, aslında üretim 2006 yılına göre
temel tarımsal ürünlerde fazla olmasına rağmen -bunun özellikle altını
çiziyorum örneğin buğdayda 15-20 milyon ton daha fazla üretim var toplamda,
pirinçte 3-4 milyon ton ilave artış var dünyada, mısırda keza çok daha fazla
bir artış var. Ama buna rağmen dünyada bazı bölgelerde özellikle gıda
fiyatlarında anormal bir artış söz konusu. Aslında, dünya fiyatlarıyla mukayese
ettiğimizde çok daha düşük bir seviyededir Türkiye’deki artış. Bunu özellikle
belirtmek istiyorum. Belirtmek istediğimiz ikinci husus şu: Türkiye bugün ihtiyacı olan
buğdayın tamamına sahiptir, bağlantıları vardır. Türkiye’nin içerisinde şu anda
buğdayda, hububatta herhangi bir sıkıntı bulunmamaktadır. Bunun özellikle
altını çizmek istiyorum. Aynı şekilde, pirinçle ilgili olarak da Türkiye’de yeteri kadar
pirinç var. Türkiye’nin, yeni hasat dönemine kadar, yeni hasat sezonuna kadar
ihtiyacını karşılayacak pirinci mevcuttur. Buna rağmen tabii ki dünyadaki gelişmeleri fırsat bilip böyle
âdeta endişe yaymak suretiyle panik havası yaratmaya kalkışanlar var maalesef.
Onlarla ilgili olarak da bizim yapabileceğimiz, alabileceğimiz tedbirler,
piyasaya yeteri kadar mal getirmek, Türkiye piyasalarında yeteri kadar ürünün
bulunmasını teminat altına almaktır. Biz bunu yaptık. Hatta,
özel sektörle ilgili olarak da, özel sektör için de gümrük vergileri aşağı
indirilmek suretiyle özel sektörün de gerektiğinde ithalat yapmasına imkân
tanıdık. Ama ondan önce Toprak Mahsulleri Ofisi tedbirlerini aldı ve hem
buğdayda hem de pirinçte şu anda yeteri kadar ürün bulunmakta ve hatta Toprak
Mahsulleri Ofisinin kendi şubelerinde normal piyasa fiyatlarının altında pirinç
satışı da gerçekleşecektir önümüzdeki günlerde. Bu alanda herhangi bir
endişenin bulunmadığını, herhangi bir endişeye kapılınmaması
gerektiğini özellikle vurgulamak istiyorum. Tabii dünyadaki gelişmelerin de esasen altında yatan husus şu:
Dünyada petrol fiyatlarının son beş yılda 4-5 kat artmasıyla birlikte, 5 kattan
daha fazla artışıyla birlikte alternatif enerji kaynaklarında, yenilenebilir
enerji kaynaklarında ciddi bir çalışma yapıldı ve gıda maddesi olarak
kullanılan tarımsal ürünler, enerji üretiminde kullanılmaya başlandı. Buğday,
mısır, pirinç, patates, şeker kamışı, bu beş ürün biyoetanol
üretiminde kullanılmakta bütün dünyada. Ayrıca, yağlı tohumlu bitkiler,
ayçiçeği, soya, kolza gibi yağlı tohumlu bitkiler de bunlar da biyodizelde kullanılmakta. Avrupa Birliğinin ve Amerika Birleşik Devletleri’nin, bir de bazı
büyük Latin Amerika ülkelerinin -Brezilya gibi- kendi ülkelerinde tükettikleri
petrole biyodizel ve biyoetanolü
daha yüksek miktarlarda katma ile ilgili aldıkları kararlar –ki yüzde 10
hedefleniyor- bu, dünyadaki hububatla ilgili ve gıda maddeleriyle ilgili
fiyatların artmasında çok önemli bir etken olmuştur. Bazı bölgelerde de tabii lokal mevzi bazı sorunlar bulunmaktadır. Örneğin, Mısır’da
geçtiğimiz haftalarda meydana gelen olayın altında, Mısır’ın pirinç ihracatıyla
ilgili aldığı bir karardır, yasaklama kararıdır. Bunun da altındaki mesele,
Mısır’ın, yeteri kadar bağlantı yaptığı ülkelerden buğday ithal edememesidir.
Orada meydana gelen kriz, pirinç ihracatına getirdiği sınırlama, dünyanın en
büyük pirinç üreticisi ve tüketicisi durumundaki Tayland ve diğer Uzak Asya
ülkeleri, Güneydoğu Asya ülkelerinde de benzeri kararların alınmasına yol açmış
ve bazı bölgelerde pirinç alanında bir sıkıntı yaşanmıştır. Ama tekrar söylüyorum, yüce Meclisin bilgisine arz etmek
istiyorum: Türkiye’de böyle bir sorun yok, Türkiye’de yeteri kadar pirinç var,
Türkiye’de yeteri kadar buğday var. Bizi yeni hasat sezonuna taşıyacak kadar
elimizde, stoklarımızda, piyasada ürün var. Bundan hiç kimsenin endişesi
olmasın. Fiyat artışları spekülatif maksatlıdır.
Onlarla ilgili de bizim mücadelemiz sürüyor. Gerekirse üç gün, beş gün pirinç
yemeyiz, yerine bulgur yeriz ama bu fiyat artışlarının da aşağı çekilmesi
yönünde de gayret içerisinde olacağız. Onunla ilgili de tedbirlerimiz vardır. Ben bu bilgilerle, bu düşüncelerle yüce Meclise bir kez daha
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Gündem dışı ikinci söz, Ağrı ilinin düşman işgalinden kurtuluşu
vesilesiyle söz isteyen Ağrı Milletvekili Abdulkerim
Aydemir’e aittir. Buyurun Sayın Aydemir. (AK Parti sıralarından alkışlar) 2.- Ağrı Milletvekili Abdulkerim Aydemir’in, Ağrı’nın düşman işgalinden
kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ABDULKERİM AYDEMİR (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Ağrı’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümü sebebiyle gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisimizi, aziz milletimizi ve
Ağrılı hemşehrilerimizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; güzel ilimiz Ağrı, tarihte
birçok devlete yurt olmuş ve Yavuz Sultan Selim’in 1514 yılında yapmış olduğu
Çaldıran Seferi’yle de Osmanlı topraklarına katılmıştır. Dönemin süper güçlü emperyal devletlerinden Rusya’nın Akdeniz’e inme projesi
yüzünden Ağrı Ruslarla dört büyük savaş yapmıştır. Tarihe “93 Harbi” olarak
giren ve binlerce evladımızın şehit olduğu harp bunlardan en önemlisidir. Ayrıca Birinci Dünya Savaşı’nın en şiddetli geçtiği yerlerden
birisi de Ağrı’dır. 1914 yılında başlayan, Rus ve Ermenilerin hunharca
saldırısı ve arkasından gelen işgal… Bu dönemde açlık ve sefalet içerisindeki
bölge halkımız ile ordumuz esaret ve işgale başkaldırmış. Hamidiye
alayları ve Kâzım Karabekir yönetimindeki ordumuz, düşmanı ve iş birlikçi
Ermeni çetelerini 14 Nisan 1918’de Doğubeyazıt, Diyadin,
Taşlıçay, Patnos, Tutak ve Hamur; 15 Nisan 1918’de Ağrı’dan, 16 Nisan 1918’de
ise Eleşkirt’ten çıkararak Gümrü’ye sürmüş, Ağrı’mız
bu işgalden kurtarılmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu öyle bir kurtarış ki
düşmanın ayağı bir kez daha bu mübarek topraklara değmeyecektir. Dedelerimiz
ilimizi düşman işgalinden kurtarırken canlarını, mallarını vererek; kan, ter ve
gözyaşları dökerek, Ağrı’yı büyük bedeller ödeyerek kurtarmışlardır. Düşmanı
yurdumuzdan yiğitçe kovan, mertçe, kahramanca, hiç çekinmeden vatan uğruna
hayatını feda eden Ağrı ve ilçelerimizin kurtuluşunu sağlayan değerli
halkımızın tüm şehitlerini rahmet ve minnet duygularımla selamlıyorum. Burada başlayan kurtuluş hareketi, millî mücadele ve Kurtuluş Savaşı’mızla ülkemizin aydınlığa kavuşmasında bir
başlangıcın tohumlarını da ekmiştir. Cumhuriyetimizi bin bir güçlükle,
“hâkimiyetimilliye” yani bağımsız halk ve ordu, “Kuvayımilliye”
yani ekonomik bağımsızlık, “vahdeti kuva” yani
kuvvetler dengesi, “müspet ilim” yani tüm konularda aklın, bilimin öncülüğü
ilkeleriyle kurduk. Bu ilkeler, göreve başladığımızda hepimizin üzerinde bu
kürsüde yemin ettiğimiz ilkelerdir. Hiçbir karşı duruş bu yemini bize asla
unutturmamalıdır. Bugün geldiğimiz noktada, aklın ve bilimin önderliğinde tüm
kuvvetlerimizin dengesini sağlayacak, bağımsız bir ekonomi ve siyasi erke sahip
olmamız gerekmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ağrı ilimizin maalesef en
geri kalan illerimizden biri olduğu bir gerçektir. Ancak, AK Parti hükûmetlerimiz de ilimizi dikkate almış olup Sayın
Başbakanımız ve bakanlarımız tarafından özel bir önem verilmiştir. Problemleri
genel bütçe imkânları dâhilinde, KÖYDES ve BELDES projeleriyle birer birer çözüme kavuşturma gayreti gösterilmiştir. Ben ve diğer tüm Ağrılı milletvekillerinin istediği, taşı
sıktığında suyunu çıkaracak Ağrılının alnının teriyle kazanç elde edeceği iş,
aş düzenini oluşturmaktır; Ağrı’mızı göç veren bir ilden göç alan bir ile
dönüştürebilmektir; sanayisiyle, bilimiyle, ahlakıyla, siyasetiyle Türkiye’nin örnek
şehirleri arasına getirmektir. Ülkemizin ve milletimizin bu günlerde birliğini, beraberliğini
muhafaza etmesi adına her zamankinden daha fazla birbirimize tahammül
göstermemiz, fikirlerimize değer vermemiz, ülkede birlik ve beraberliğimizi
koruyacağımıza olan inancım tamdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; halkımız en büyük gücümüz,
sermayemiz, silahımız ve her şeyimizdir. Politikalarımız siyasi, ideolojik
politikalar değil hizmet politikalarıdır. 14 Nisan 1918’de esarete ve işgale başkaldıran kahraman Doğubeyazıt, Diyadin, Taşlıçay, Hamur, Tutak, Patnos, 15
Nisanda Ağrı, 16 Nisanda Eleşkirt ve hasılı Kargakonmaz, Hacıboti, Berdel, Kapuzan ve daha nice köylerinde yaşayanların yaptığı gibi
hiçbir oyuna gelmeden, ülkemizi her zamankinden daha fazla severek yoksulluğa,
borçluluğa, işsizliğe, açlığa karşı savaş vermeliyiz. Kurtuluş mücadelesinde bu vatan uğruna kanlarını dökerek,
canlarını feda etmiş Ağrı ve ilçelerimizin kurtuluşunu sağlayan şehitlerimizi
ve gazilerimizi bir kez daha rahmet, minnet ve şükranla anıyor, bu vesileyle
değerli Ağrı halkımızın kurtuluş gününü kutluyor, hepinize en derin saygılarımı
arz ediyorum. Teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydemir. Gündem dışı üçüncü söz, Turizm Haftası münasebetiyle söz isteyen
İstanbul Milletvekili Durmuş Ali Torlak’a aittir. Sayın Torlak, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) 3.- İstanbul Milletvekili D. Ali
Torlak’ın, Turizm Haftası’na ilişkin gündem dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet
Ali Şahin’in cevabı ve
Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun aynı konuda konuşmaları D. ALİ TORLAK (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
15-22 Nisan tarihleri arasında kutlanmakta olan Turizm Haftası nedeniyle gündem
dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, sahip olduğu zengin ve doğal değerleri,
mavi ve yeşilin eşsiz uyumu içerisinde uzanan kıyıları, zengin tarihî mekanları ile ülkemizin aslında bir turizm cenneti olduğunu
bilmeyenimiz yoktur. Turizmi, sadece yaz tatillerinde otelde konaklama, denizden
yararlanma şeklinde algılamak son derece hatalı bir yaklaşım olur. Yat turizmi
ve yolcu gemileriyle yapılan deniz turizmi gibi denizden farklı şekilde
yararlananlara da kucak açacak yaklaşımlar sergilenmelidir. Ege ve Akdeniz
kıyılarının yat turizmine uygun olması, yat trafiğinin bu bölgelerde
yoğunlaşmasına neden olmaktadır. Karadeniz Bölgesi’nde ise dış talep çok düşük
seviyededir. Bu bölgede dış talebi artırabilmek için Karadeniz’e kıyısı olan
ülkeler ile iş birliği yapılmalı ve bölgesel yeni bir yat ve deniz turizmi
pazarlama stratejisi geliştirilmelidir. Değerli milletvekilleri, ülkemiz ciddi bir kültür envanterine sahiptir, ancak sadece yöre halkının değil, bu
turizmi yapan seyahat acentelerinin, doğal ve tarihî mirası korumanın, onu
dengeli biçimde turistik ürün olarak pazarlamanın ve yaşatmanın bilincinde
olmadıklarını üzülerek görmekteyiz. Bu nedenle, toplumumuzda kültür turizmi
bilincini geliştirecek tedbirler almalıyız. Bazı turistlerimizin denizlerden
daha çok kültür turizmini tercih ettikleri bilinmektedir. Turizm girdisinin
ekonomimize olan katkısıyla övünen Bakanlığın, kültür turizmine ayrılan payı
oldukça azdır ve bu durum söz konusu turizmi etkilemektedir. Değerli milletvekilleri, 2010 Avrupa Kültür Başkenti olarak
seçilen İstanbul, tarihsel ve kültürel dokusuyla son derece ayrıcalıklı, son
derece üstün özelliklere sahip bir kent. Bu özelliklere şimdi bir de “dünya
kültürünün kalbi olma” unvanı eklenmiştir. Bu fırsat iyi değerlendirilmeli ve
kültür turizmi için kaçırılmayacak bir fırsat olarak görülmelidir. Değerli milletvekilleri, turizm girişimcileri, son beş yılda
turizm ikliminin iyiye gitmesi üzerine yatırımlar konusunda cesaretlenerek
yatırım riskine girmişler, ancak yine son beş yıldır düşük kur baskısı altında
çalışmak durumunda kalmışlardır. Sektör çeşitli yöntemlerle desteklenebilir. Bu yöntemlerden
birisi, ama en önemlisi istihdam üzerindeki vergi yükünün hafifletilmesidir.
Sadece turizm sektöründe değil, yurt dışı bağlantılı çalışan tüm girişimciler,
özellikle istihdam üzerindeki aşırı vergi nedeniyle zor durumdadırlar. Biz bunları önerirken, komisyon gündemine gelen ve konulmaya
çalışılan yüzde 3 oranındaki konaklama vergisi, Hükûmetin
bu sektöre bakışını özetliyor. Sektör zaten kendi kendine zor yeterken, bir de
İl Özel İdaresi ve Belediye Gelirleri Kanunu Tasarısı’yla getirilmeye çalışılan
bu vergi, sadece konaklama tesisi işletmecilerini değil, zincirleme olarak tüm
turizm sektörünü olumsuz etkileyecektir. Hâlen uygulanmakta olan düşük döviz kuru, belki seçim
meydanlarında hamasi nutukların malzemesi olarak değerlendirilebilir, ancak, bu
durum, gerçekte ekonomimizin temel direkleri olan turizm ve sanayimizin büyük
bir tehlike sinyali altında olduğunun işaretidir. Değerli milletvekilleri, gelir seviyesi yüksek yabancı turist
artık ülkemize gelmiyor. Gelen 23 milyon turist rakamı kulağa sempatik gelse de
Türkiye’ye bıraktığı gelir açısından hemen hemen
hiçbir faydası yok. Çünkü, bu turistler “her şey
dâhil” sistemle ülkemize geliyorlar, tur organizasyonlarıyla inanılmaz ucuz
fiyatlara evlerinden alınıp ülkemize getiriliyorlar. Bazen kiraladıkları veya
satın aldıkları otel ve tatil köylerinde bir hafta sadece yiyip içiyor,
eğleniyor ve tekrar evlerine kadar teslim ediliyorlar. Kısaca, otel dışına
çıkmıyorlar ve hedeflenen turizm gelirlerine katkıları olmuyor. Bu turist profili, ülkemize döviz yerine otellerimize çöplerini
bırakıyor. Turizmcimiz ise bu şartlarda sadece gününü kurtarmaya çalışıyor. Değerli milletvekilleri, büyük hacme ulaşmış turizm sektörümüzün,
bu sektör işletmecilerinin ve yerel yönetimlerin ağırlıklı olarak söz sahibi olduğu bir yönetim şekliyle
idare edilmesinin daha etkileyici olacağını değerlendirmekteyim. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Torlak, konuşmanızı tamamlayınız. D. ALİ TORLAK (Devamla) - Bu amaçla, sektör sorunlarının etkin
yönetimi, politikalarının belirlenmesi, planlama, tanıtım gibi uygulamalar
konusunda yetkili olarak hareket edebilecek kamu ve özel sektör
temsilcilerinden oluşan bir turizm üst kurulu oluşturulmalıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; turizm sektörünün ülkemizin
gelişimine katkılarının artmasını sağlayacak tedbirlerin alınması dilekleriyle
Turizm Haftası’nı kutluyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Torlak. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Hükûmet
adına cevap vereceğim efendim. BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Turizm Haftası dolayısıyla, gündem dışı, bizimle
değerli görüşlerini paylaşan İstanbul Milletvekili arkadaşımız Sayın Torlak’ın
değerlendirmelerine ben de katkı yapmak için huzurunuzdayım. Değerli arkadaşlarım, hepinizin de bildiği gibi turizm,
uluslararası düzeyde geniş istihdam olanakları sağlayan bir sektördür ve
dünyada yaklaşık 300 milyon insanı istihdam etmektedir. Başka bir ifadeyle
dünyadaki her 16 çalışandan 1’i turizm sektöründedir. Dünyada tüm uluslararası
sermaye yatırımlarının yaklaşık yüzde 7’si turizm alanında yapılmaktadır.
Turizm, sektörel büyüklüğü açısından otomotiv,
petrokimya gibi başlıca sektörlerin önünde yer almaktadır. Ülkemizi değerlendirdiğimizde turizm, Türkiye’nin küresel
rekabette en avantajlı olduğu alandır. Sayın Torlak’ın da biraz önce belirttiği
gibi, kültür zenginliğimiz ve tarihsel mirasımızla, ülkemizin doğal ve çevre
değerleri ve iklimiyle benzeri olmayan bir turizm ülkesiyiz. Sahip olduğumuz
potansiyelin büyük bölümü değerlendirilmeyi beklemektedir. Türkiye turizme geç başlamış, fakat kısa sürede rakiplerini
yakalamayı başarmıştır. Bugün itibarıyla turizmde ilk on ülke arasında yerimizi
almış durumdayız. 2007 yılını yeni bir rekorla tamamladık. 2007 yılında 23
milyon 341 bin yabancı ziyaretçiyi ülkemizde konuk ettik. 2006 yılına göre
yüzde 18 artış sağladık. Yüzde 5,6 olan dünya ortalamasının yaklaşık 3 katı
fazla büyüme demektir bu. 2008 yılının ilk iki aylık geçici verilerine göre
ziyaretçi sayısında, geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 12’lik bir artış
söz konusudur. 2008 yılının ilk üç ayında sadece Antalya’daki artış oranı ise
yüzde 21 olmuştur. Bu rakamlar, 2008 yılı ülke turizmi açısından sevindirici
bir başlangıcı ifade etmektedir aynı zamanda. Değerli arkadaşlarım, ülke olarak turizmdeki hedefimiz, 2023
yılına kadar dünya liginde ilk beş arasında yer alabilmektir. Sayın Torlak biraz önce turizm veya turist profilinin,
misafir profilinin değiştirilmesi gerektiğini ifade ettiler. Kuşkusuz ki bu
tespite katılmamak mümkün değildir. Ancak eğer gerçekten turist kalitesini
artıracaksak bu konuda öncü rolü, sorumluluğu turizm sektörünün ilgililerinin
üstlenmesi gerekir. Hükûmet olarak bu konuda kendilerine
her türlü yardımı yaptık, bundan sonra da yapmanın gayreti ve çabası içerisinde
olacağız. Değerli arkadaşlarım, 2007 yılı, sektörel
strateji belgesinin hazırlanması bakımından önemli bir dönüm noktası olmuştur
turizm açısından ülkemizde. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan
Türkiye Turizm Strateji Belgesi ve Eylem Planı, turizmde ulusal bir politika
belgesinin ortaya konulması ve ilke, hedef ve stratejilerin belirlenmesi
bakımından önemli olmuştur. Değerli arkadaşlarım, artık, şimdi, çok daha ciddi olarak
deniz-kum- güneş üçlemesine dayanan kıyı turizmine yönelik kitle turizminin
yanı sıra, yeterince gelişme olanağı bulamamış alanlara da öncelik
verilmektedir. Bu çerçevede sağlık, termal, yat, kruvaziyer,
kongre, inanç, yayla ve doğa turizmiyle kış ve dağ sporları gibi alternatif
turizm türlerinin de geliştirilmesi politika öncelikleri olarak belirlenmiştir.
Turizmin iç bölgelere doğru gelişmesini sağlayarak turizm sezonunu tüm yıla
yaymayı amaçlayan yeni bölgesel varış noktalarının geliştirilmesi, termal, kış
ve eko turizm gibi yatırım alanlarının ön plana çıkarılması da temel öncelikler
olarak belirlenmiştir. Turizmin çeşitlendirilmesi, yani termal, kış, yayla, kültür,
inanç, yat turizminin geliştirilmesi kapsamında turizm sezonunun yılın tamamına
ve ülke bütününe yaygınlaştırılmasına yönelik projeler gündemdedir. Bu kapsamda
farklı turizm türlerine hitap eden potansiyel turizm kentlerinin belirlenmesine
yönelik çalışmalara başlanmıştır. Termal Turizm Master Planı
hazırlanmıştır, biraz önce Sayın Torlak da ifade ettiler. Kongre turizminin
yapılabileceği potansiyel gösteren illere kongre merkezlerinin kurulması
çalışmaları gerçekleştirilmektedir. Nüfusu, altyapısı, üstyapısı, tarihî ve
kültürel dokusuyla gelişme göstermiş illerimizin “marka kent” olarak
belirlenmesi çalışmalarına da başlanmıştır. Kış turizmi potansiyeli yüksek olan
ülkemizde, kış turizmi master planının hazırlıklarına
da başlanmıştır. Sonuç olarak değerli arkadaşlarım, Kültür ve Turizm Bakanlığının
yürütmekte olduğu bu çalışmalar ile 2023 yılında 50 milyon yabancı turistin
ülkemize gelmesini ve 50 milyar dolar turizm gelirine ulaşmayı hedeflemekteyiz.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, nisan ayının üçüncü haftası
yani bugünle başlayan hafta, ülkemizde otuz iki yıldır turizm mevsiminin
açılışı olarak kutlanmaktadır. Ancak, son zamanlarda Kültür ve Turizm Bakanlığı
ve turizm profesyonellerinin gayretleri sonucunda, Türkiye’de “turizm sezonu”
kavramından “yıl boyu turizm”e geçilmektedir. Bu yıl Turizm Haftası Mersin’de açılmaktadır. Kültür ve Turizm
Bakanı arkadaşımız Sayın Ertuğrul Günay, o nedenle
bugün aramızda bulunamamaktadır, çünkü Turizm Haftası’nın açılışı dolayısıyla
kendileri Mersin’dedir. Değerli arkadaşlarım, Turizm Haftası’nın Mersin’de açılmasının
nedeni şudur: Milattan önce 6300 yıllarına dayanan geçmişiyle Anadolu’nun
önemli liman kentlerinden olan Mersin’in sahip olduğu tarihî ve turistik
değerlerle de ülkemizin çekim merkezleri arasında yer alması ve son yıllarda
turizm alanında gösterdiği başarıdır. Kültür ve Turizm Bakanlığının 2008 yılının ilk günlerinde
Mersin’de başlattığı turizmin çeşitlendirilmesi çalışmalarında görülmüştür ki
Mersin’de turizmin her türünü gerçekleştirmek mümkündür. Kültür ve Turizm
Bakanlığımızın gerçekleştirmekte olduğu Mersin’deki faaliyetlerinden birkaç
cümleyle bahsedecek olursam, turizmi Doğu Akdeniz’de de geliştirme
çalışmalarının bir sonucu olarak Mersin’de sekiz adet turizm bölgesi, kültür,
turizm, koruma ve geliştirme bölgesi ilan edilmiştir. Ayrıca, Bakanlığın 2004 yılında başlattığı yirmi iki ili kapsayan,
bu on yedi bölgede sürdürülen turizmi geliştirme çalışmalarına Mersin de dâhil
edilmiştir. Yarın Mersin’de bu konuda ilk çalıştay
gerçekleştirilecektir. Türkiye, turizm kapsamında, turizm stratejisi kapsamında
oluşturulması hedeflenen Anamur turizm kentine ilişkin araştırma çalışmalarına
da başlamıştır. Değerli arkadaşlarım, özellikle 2008 yılının “Saint Paul Yılı”
olması dolayısıyla inanç turizminin bölgede gelişimine önem vermekteyiz. Bu
doğrultuda Tarsus bölgesinde kültür turizmine yönelik çalışmalar devam
ettirilmektedir. Kültür ve Turizm Bakanlığı, özelleştirme kapsamında bulunan Taçucu Limanı’nı ülkenin Kıbrıs’a ve Akdeniz’e önemli bir
açılım noktası olarak görmekte ve bu yönde çalışmalarını sürdürmektedir. Toplam
on bir bin beş yüz turizm yatağının oluşturulmasının öngörüldüğü, tahsis
sürecinin ön izin aşamasında bulunan Tarsus Kültür, Turizm ve Geliştirme
Bölgesi, Anayasa Mahkemesinin orman arazileriyle ilgili iptal kararı sonucunda
durmuştur. Karara ilişkin yeni düzenlemenin yürürlüğe girmesini müteakip bölge
tekrar değerlendirilebilecektir. Değerli arkadaşlarım, bundan, önceki turizm haftalarında da benzer
bir yaklaşım sergilenmiş, haftanın kutlanacağı ilde kapsamlı bir program
çerçevesinde turizmin gelişme ivmesi yakalaması sağlanmıştır. Örneğin, daha
önce Beypazarı-Mudurnu-Taraklı güzergâhı, üç günlük bir tur programıyla ülke
kamuoyu ve turizm yatırımcılarının ilgisine sunulmuştur. Yine, Mardin’de
kutlanan Turizm Haftası dolayısıyla, hafta öncesi ve ardından yapılan
çalışmalar sayesinde il turizminde önemli gelişmeler yaşanmıştır. Turizm
Haftası programları kapsamında eğitim, tanıtma, planlama ve yatırım
projeleriyle seçilen bölgenin turizminde büyük bir sıçrama yaşanmaktadır. Değerli arkadaşlarım, Kültür ve Turizm Bakanlığının yürütmekte
olduğu markalaşma çalışması gelişme olanağı bulamamış, ancak büyük potansiyele
sahip illerimiz için önemli bir projedir. Bu proje kapsamında, kısa sürede
Amasya, Bursa, Edirne ve Nevşehir illerinde çalıştaylar
yapılarak illerimizin kültür ve turizm potansiyeli değerlendirilebilecektir.
Hâlen eylem planları üzerinde çalışmalar sürdürülmektedir. Ayrıca, yerelden
gelen talepler de dikkate alınarak markalaşma projesinin kapsamı ve içeriği
zenginleştirilmektedir. Değerli arkadaşlarım, Dünya Turizm Örgütü, ülkemizi önümüzdeki on
yılın en önemli turizm barış noktaları arasında göstermektedir. Türkiye, 23
milyonu aşan turist sayısı ve 18,5 milyar dolar turizm geliriyle turizmde bir
dünya markası olma yolundadır. “Türkiye” çatı markası altında oluşturacağımız
alt markalarımız ise önemli turizm kentlerimizdir. Turizm Haftası’nın, bugün açılışa sahne olacak Mersin’in
kalkınmasına, ayrıca ülke turizminin ve turizm potansiyelinin gelişmesine büyük
bir katkı sağlayacağına inanıyorum. Sayın Torlak’ın biraz önceki konuşmasında
ifade ettiği önerilerin de Kültür ve Turizm Bakanlığımız tarafından çalışmalarında
değerlendirileceğini, istifade edileceğini bu arada belirtmek istiyorum ve
konuşmamın sonunda, Turizm Haftası’nın ülkemize hayırlı olmasını diliyor,
hepinize saygılarımı sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Sayın Bakanın konuşmasına
katkı olsun diye yerimden kısa bir konuşma yapmak istiyorum. BAŞKAN – Buyurun Sayın Şandır. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Gerçekten Turizm Haftası’nın Mersin’de açılmış olmasını, Mersin
Milletvekili olarak takdirle ve teşekkürle karşıladığımı ifade etmek istiyorum.
Mersin, üç yüz altmış bin yatak kapasitesi olan, potansiyeli olan bir turizm
bölgesidir, ama bugüne kadar maalesef bu potansiyel değerlendirilememiştir.
Şimdi, Sayın Başbakanın “İkinci turizm hamlesini Mersin’den başlatacağız.” sözü
ve Sayın Bakanın 2008 yılı Turizm Haftası’nı Mersin’de açması kararı ile
çelişen yeni bir gelişme var. Bunu Sayın Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve
Sayın Bakanın dikkatine sunmak isterim. Sayın Tarım Bakanının da dikkatine
sunmak isterdim ama galiba yoklar. Mersin’de balık çiftliklerinin kurulması da bir yandan
planlanmakta ve konuşulmaktadır. Balık çiftliklerinin kurulacağı sahillerde
turizm olmaz, turizm yatırımı olmaz. Dünyanın her yerinde bu böyledir. Mesela
Muğla’daki balık çiftliklerinden dolayı turizmcilerin çok şikâyetçi olmaları üzerine
çiftlikler buradan sökülüp Mersin sahillerine taşınmak gibi bir karar
alınmıştır. Bu, Hükûmetin hem turizme verdiği önem
hem de Mersin’in turizm bölgesi ilan edilmesi kararıyla çelişen bir tavırdır.
Bunu hem Meclisimizin hem Sayın Hükûmetin, Sayın Bakanın
dikkatine sunmak istiyorum. Mersin sahillerinde balık çiftliklerinin kurulması
kararından en kısa sürede vazgeçilmelidir ve bu karar ilan edilmelidir. Bilgilerinize arz olunur. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şandır. Saygıdeğer arkadaşlarım, burada, tabii ki çok kısa söz talepleri
değerlendiriliyor, ama eğer bakanlara bu hususta katkıları falan diye söz
talebi 5-10’a ulaşırsa iş şeyden çıkar. Size bu çerçeve içerisinde çok kısa
olmak üzere söz vereyim. Sayın Şandır’ın özellikle de
bölgesini falan da ilgilendirdiği için belki ekleyeceği vardır dedim; balık
çiftliklerini gündeme getirdi. Buyurun Sayın Serdaroğlu. MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Turizm Haftası’nın ülkemize hayırlı olmasını diliyorum. Turizme bu Hükûmetin öncesinde 40 milyar
dolarlık yatırım yapıldığını vesikalardan öğrenmekteyiz. Bunun 22 milyar
dolarlık bölümünü özel sektörün yaptığını, 18 milyar dolarlık bölümünün de
devlet tarafından yapıldığını bilmekteyiz. Şimdi, burada öğrenmek istediğim şudur: Bu altı yıl içerisinde,
iktidarımızın yatak kapasitesinin artırılmasında ve altyapılarının
oluşturulmasında ne gibi bir çalışması olmuştur? Bunu Sayın Bakanımdan öğrenmek
istiyorum. Bir diğer istirhamım da şudur: Turizm zenginlik demektir ve
istihdam demektir. Bunun ülke sathına yaygınlaştırılmasında büyük fayda vardır
diye ifade ediyor, bu düşüncelerimi de sizlerle paylaştığım için teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır. IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI A) TEZKERELER 1.- Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanlığının,
(2/210) esas numaralı Türk Ceza Kanunu’nun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin Avrupa Birliği Uyum Komisyonuna havale
edilmesi gerektiğine ilişkin tezkeresi (3/397) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Avrupa Birliği Uyum
Komisyonunun (2/210) esas numaralı Türk Ceza Kanunu’nun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 34’üncü maddesinin
üçüncü fıkrası gereğince kendisine havale edilmesine ilişkin istemi Adalet
Komisyonunca da uygun bulunduğundan bu istem İç Tüzük’ün 34’üncü maddesinin
dördüncü fıkrası uyarınca Başkanlığımızca yerine getirilmiştir. Bilgilerinize sunulur. Meclis araştırması açılmasına ilişkin bir önerge vardır,
okutuyorum. B) MECLİSARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve 21 milletvekilinin, Toprak Mahsulleri Ofisi
ile ilgili iddiaların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/168) (x) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Toprak Mahsulleri Ofisi’nin hububat piyasalarını
düzenlemekte yetersiz kaldığı, üretici ve tüketiciyi koruyamadığı, bazı kişi ve
firmalara haksız kazanç ve çıkar sağladığı iddialarının araştırılması ve Kurumu
piyasa düzenleyici bir yapıya kavuşturmak için gerekli önerilerin ortaya
konulması amacıyla, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri
gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz. 1) Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu) 2) Oktay Vural (İzmir) 3) Reşat Doğru (Tokat) 4) Mithat Melen (İstanbul) 5) Mehmet Şandır (Mersin) 6) Kadir Ural (Mersin) 7) Hasan Çalış (Karaman) 8) Mehmet Akif Paksoy (Kahramanmaraş) 9) Necati Özensoy (Bursa) (x) (10/168) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin
tam metni tutanağa eklidir. 10) D. Ali Torlak (İstanbul) 11) Yılmaz Tankut (Adana) 12) Murat Özkan (Giresun) 13) Cumali Durmuş (Kocaeli) 14) Tunca Toskay (Antalya) 15) Faruk Bal (Konya) 16) Ümit Şafak (İstanbul) 17) Süleyman Turan Çirkin (Hatay) 18) Metin Ergun (Muğla) 19) Mustafa Kalaycı (Konya) 20) Mustafa Kemal Cengiz (Çanakkale) 21) Osman Durmuş (Kırıkkale) 22) Gündüz Suphi Aktan (İstanbul) Özet gerekçe: Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) 1938 yılında 3491 sayılı Kanunla
kurulmuş bir Kamu İktisadi Teşebbüsü'dür. TMO Ana Statüsü'nün 4. maddesinde
kuruluş amacı ve esas faaliyet konusu; "Yurtta hububat fiyatlarının
üreticiler yönünden normalin altına düşmesini ve tüketici halk aleyhine anormal
derecede yükselmesini önlemek, bu ürünlerin piyasasını düzenleyici tedbirler almak ... " şeklinde ifade edilmektedir. Bakanlar
Kurulu 2006 yılından itibaren TMO'yu fındık alımı konusunda da görevlendirmiştir.
TMO, 2003 yılından itibaren yaptığı politika değişiklikleri ile
ana statüsünde belirtilen görevleri yerine getiremediği gibi, 2005, 2006 ve
2007 yıllarında anormal görev zararının oluşmasına neden olmuştur. Ülke genelinde çok sayıda hububat alım merkezi kapatılmış, alım ve
satış fiyatlarının ileriye yönelik birlikte açıklanması uygulamasından
vazgeçilmiş, hasat dönemlerine yakın zamanlarda ve bazı yıllarda hasat dönemini
de kapsayacak şekilde vadeli satışlar açılarak özel sektörün piyasaya girmesi engellenmiş,
hasat döneminde Dahilde İşleme Rejimi kapsamında
ithalata izin verilerek fiyatların düşmesine neden olunmuştur. Bütün bunların
sonucu olarak Türk çiftçisi zarara uğratılmıştır. 2007 yılında iklimin kurak geçmesi sonucu üretim miktarının
azalacağı, arz talep dengesi uyarınca fiyatların yükseleceği, yükselen
fiyatların un ve ekmek fiyatlarına da aynen yansıyacağı açıkça ortada iken ve
kurumun piyasa düzenleyici etkisine her zamankinden fazla ihtiyaç duyulurken,
Ekim 2007 itibariyle sadece 125 bin ton hububat alımı yapılmıştır. 2007 yılının ilk aylarında TMO’nun düştüğü durum tam anlamıyla
trajikomiktir. TMO, Türkiye Limanlarında bir taraftan ihraç ettiği buğdayı
gemilere yüklerken eş zamanlı olarak ithal ettiği buğdayları da gemilerden
boşaltmıştır. Tüketici halk aleyhine oluşabilecek anormal fiyat artışlarını
önlemeye yönelik tedbirleri zamanında almayan TMO, ithalat yoluyla bunu
önlemeye çalışmıştır. Ancak, gerekli basireti yine gösterememiş, uluslararası
piyasalarda önemli sayılabilecek miktarlarda çıkılan buğday alım ihalesi
sonucu, dünya fiyatlarında da önemli bir artışa neden olmuştur. 2007 yılında Ofis, çeltik ve mısır alımı ise hiç yapmamıştır.
Pirinç fiyatları son bir ay içerisinde yüzde 80 artmıştır. Yıllardır piyasanın
içinde olanların iddialarına göre artışlar, TMO'nun elinde bulundurduğu pirinci
ucuz fiyatla bazı firmalara vermesinden hemen sonra başlamıştır. TMO yanlış ve yanlı politikaları sonucu görev zararını 4 kat
artırmıştır. 2004 yılında 278 milyon YTL olan görev zararı, 2007 yılında 1
Milyar 113 Milyon YTL'ye çıkmıştır. 2007 yılı görev zararına kuraklığın etkisi
henüz yansımamıştır. 2002 yılı sonunda 1.18 milyar YTL olan TMO'nun borcu 2007 yılı
sonunda 2,82 Milyar YTL'ye çıkmıştır. Sermaye artışının etkisi de dikkate
alındığında 2002 yılına göre borçlarda 3 kat bir artış söz konusu olmuştur. Dünyanın 8. büyük hububat ihracatçısı olan Türkiye'nin, hububat
ithal eder duruma düşürülmesi, kendi çiftçimize aktaracağımız kaynakların
yabancı üreticiye aktarılması anlamına gelmektedir. Kurumun, Hükümetle siyasi yakınlığı, hatta akrabalığı olan bazı
kişi ve firmalara çıkar sağladığı iddiaları, piyasanın içinde olanlar
tarafından dile getirilmektedir. Sonuç olarak, TMO'nun hububat piyasalarını düzenlemekte
yetersiz kaldığı, üretici ve tüketiciyi koruyamadığı, bazı kişi ve firmalara
haksız kazanç ve çıkar sağlayarak görev zararı adı altında Devlet Hazinesini
zarara uğrattığı iddialarının araştırılması ye Kurumu piyasa düzenleyici bir
yapıya kavuşturmak için gerekli önerilerin ortaya konulması amacıyla,
Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis
Araştırma Komisyonu kurulması gerekmektedir. BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır. Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım. V.- ÖNERİLER A) SİYASİ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ 1.- Daha önce görüşmelerine
başlanan çevre kirliliği ile ilgili Meclis araştırması önergelerinin
görüşmelerine devam edilmesine ve bu görüşmelerin bitiminden sonra (10/155)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmesinin yapılmasına ve
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin CHP
Grubu önerisi 15.04.2008 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulu’nun, 15.04.2008 Salı günü (Bugün) yaptığı
toplantısında, siyasi parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin, İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel
Kurul’un onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim. Kemal
Anadol İzmir
Grup
Başkanvekili Öneri: 15.04.2008 Salı günü (Bugün) Gündemin, Genel Görüşme ve
Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler
Kısmında yer alan ve daha önce görüşmelerine başlanan çevre kirliliği ile
ilgili Araştırma Önergelerinin görüşmelerine devam edilmesi ve bu görüşmelerin
bitiminden sonra Gündemin 126 ncı sırasında yer alan
(10/155) Esas Numaralı Meclis Araştırma Önergesinin görüşülmesi ve görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir. BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde, Mersin Milletvekili Vahap Seçer ve Muğla Milletvekili Gürol Ergin’in söz
talepleri vardır; aleyhinde, Bilecik Milletvekili Fahrettin Poyraz, Sakarya
Milletvekili Ayhan Sefer Üstün. İlk söz
Mersin Milletvekili Sayın Vahap Seçer’e aittir. Sayın Seçer, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) VAHAP SEÇER (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tahıl üretimi ve tüketimi planlamasında karşılaşılan sorunların tespit edilerek
çözüm yollarının bulunması amacıyla 28 milletvekili arkadaşımla vermiş
olduğumuz araştırma önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlarım. Değerli arkadaşlarım, son günlerde kamuoyunu meşgul eden dünya
gıda fiyatlarındaki anormal artışlar endişe verici boyutlara gelmiştir. Bugün
gelinen noktada gıda teminindeki sıkıntılar ve aşırı fiyat artışları dünyada
toplumsal barışı tehdit edecek boyutlara gelmiştir. Son günlerde, basından da
takip ediyorsunuz umarım, Mısır’da, Haiti’de, Tunus’ta gıda depoları halk
tarafından yağmalanacak duruma gelmiş, Filipinlerde gıda depolarını askerler,
silahlı askerler halkın yağmasına karşı koruma durumuna gelmiştir. Değerli arkadaşlarım, dünyada tarım ürünlerinde sıkıntı yaşanacağı
tahmin ediliyordu. 2007 yılında küresel ısınmadan kaynaklanan kuraklık tüm
dünyayı etkiledi. Bu hadiseden ülkemiz de nasibini aldı. Ayrıca 2003 yılından
bu yana artan petrol fiyatları biyoyakıt üretimini
teşvik etti. Yani biyoyakıt üretiminde kullanılan
tahıl ürünleri diğer birtakım tahıl, tarım ürünleri ekim alanlarının yerine
ikame olarak geçmiş oldu. Ayrıca Çin ve Hindistan gibi nüfusu oldukça yoğun
olan ülkelerdeki refah düzeyinin artması, onların tahıl konusunda, tarım
ürünleri konusunda da bir talep artışını meydana getirdi. Tabii ki bütün bu
gelişmelerden, az önce söylediğim gibi, ülkemiz de olumsuz yönde nasibini aldı.
Artı, bunun yanında, uygulanan yanlış tarım politikaları bu sıkıntıların bir
kat daha artmasına sebep oldu. Nitekim, mevcut
anlayışta, mevcut yönetimdeki tarım konusundaki anlayışta, “Bırakalım diğer
ülkeler tarım ürünlerini üretsin, zaten onların üretim maliyetleri Türkiye’deki
tarım ürünlerinin üretim maliyetlerinden çok daha düşüktür, veririz parayı, bu
malları, bu ürünleri ithal ederiz.” anlayışı söz konusuydu. Dolayısıyla, son
dört beş yıldır, ülkemizde, tarıma yeterli, gerekli önem Hükûmet
tarafından verilemiyordu. Bu da, tabii ki, tarımla uğraşanların nüfusunu
tarımdan hızla uzaklaştırdı ve tarımsal üretimin Türkiye’de gerilemesine sebep
olan etkenlerden bir tanesi oldu. Ayrıca, son günlerde, özellikle son bir yıl içerisinde tarımsal
girdilerdeki, özellikle temel girdiler olan akaryakıttaki, gübredeki akıl almaz
artışlar tarımsal üretimi yine olumsuz yönde etkiledi. Ancak, burada kaygı
verici olan durum, Hükûmetin bu gelişmeler karşısında
maalesef kayıtsız kalmasıdır. Değerli arkadaşlarım, dünyadaki tarımsal üretimi olumsuz etkileyen
bütün bu gelişmeleri dünyanın birçok ülkesi zamanında algıladı ve bu konuda
gerekli zamanda gerekli tedbirleri aldı. Ancak ülkemizde durum aynı mı? Bunu
gözden geçirmek gerekiyor. Bu konu 2007 yılının başında gündeme geldiğinde,
kuraklıktan kaynaklanan ciddi anlamda bir verim kaybının olacağı, bütün
otoriteler tarafından, sivil toplum örgütleri tarafından, bu konuda uzman
kuruluşlar tarafından kamuoyuna açıklandı. Ancak Hükûmet
bu konuda gayet soğukkanlıydı, ortada endişe edilecek bir durumun olmadığı
beyanatları yetkili ağızlar tarafından kamuoyuna aktarılıyordu. Biz bu konuda neler yaptık? Tedbirler aldık mı? Kesinlikle
almadık. 2007 hasat döneminde, buğday hasat döneminde Toprak Mahsulleri Ofisi,
yani, piyasayı regüle etme görevi içerisinde olan
Toprak Mahsulleri Ofisi, birinci sınıf ekmeklik buğdayı 42,5 kuruş gibi, yeni
kuruş gibi dönemine göre düşük bir fiyatla alıma çıktı piyasalara. Tabii ki,
TMO’nun, Tarım Bakanlığının yetkili bürokratlarının göremediğini un sanayicisi,
tüccar görüyordu, bu fiyatların hasat döneminden sonra hızla yükseleceğini
görüyordu ve piyasaya girdiler, piyasadaki çiftçinin ürettiği buğdayları
piyasadan aldılar. Ama, TMO, tarihinin en düşük buğday
alımını yaptı. Topu topu 102 bin ton TMO buğday
alabildi. Oysa ki, geçtiğimiz yıllar incelendiğinde 4
milyon ton, 5 milyon ton, 6 milyon ton gibi yıllık Toprak Mahsulleri Ofisinin
buğday alımları vardı. O dönemlerde Sayın Bakan, kamuoyunun tepkisi karşısında “Endişe
edilecek bir şey yok. Türkiye’de hasat edilen buğday Türkiye’ye yeterlidir. En
kötü ihtimalle 200 bin, 300 bin civarında Türkiye’nin bir açığı olur. Bu konuda
fikir sahibiyiz, bilgi sahibiyiz, gerekli zamanlarda gerekli tedbirleri
alırız.” diye bir yaklaşım içerisine girmişti ve bu anlayışla da 10/9/2007 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla, TMO’ya,
tarife kontenjanı uygulamasıyla, sıfır gümrükle, 800 bin ton buğday ithal
yetkisi verildi. Olay burada kaldı. O dönemde, Türkiye’ye cif maliyet, buğdayın
kalitesine göre 250, 300, 350 dolar seviyelerindeydi. Beklendi, stoklar hızla
tükendi. Yılbaşına gelindi, yılbaşı geçti. 2008 yılına girdik. Bakıldı ki,
dünyada ciddi anlamda, gerçekten, bu konuda sıkıntı yaşanıyor ve bu da
yaşanmaya devam edecektir. Hızla buğday alımına girildi. Tabii ki, Türkiye
uluslararası piyasalara buğday almaya girince fiyatlar otomatik olarak yükselmeye
başladı. Artık fiyatlar konusunda yapılacak bir şey yoktu, fiyatlar 400-450
dolar seviyelerine geldi. Bu sıkıntı devam etti, buğday stokları hızla tükendi
ve bugün gelinen noktada dünyada buğday fiyatları -Türkiye’ye maliyet olarak
söylüyorum- 500–550 dolar/ton seviyelerine maalesef gelmiş durumdadır. Elbette
ki Sayın Bakan az önce açıkladı: “Hasat dönemine kadar buğdayda sorun yoktur,
pirinçte sorun yoktur.” İyi güzel de tabii ki hasat döneminde eski rakamla 400
bin lira kilogramın maliyetiyken bugün buğday 700 - 800 bin lira seviyelerine
gelmiş. Ekmeği, biz, yurttaşımıza olması gerekenden çok çok
daha yüksek fiyatlara yedirir duruma geldik. Bunların da iyi düşünülmesi
gerektiğini düşünüyorum. Değerli arkadaşlarım, Türkiye’nin çok ivedilikle tarım sektörüne
önem vermesi gerekiyor, artık eski anlayışı bir kenara bırakmamız gerekiyor. Az
önce de bahsettiğim sebeplerden dolayı yani ciddi iklim değişiklikleri, biyoyakıt üretimindeki artışlar, dünyadaki hızlı nüfus
artışı -dolayısıyla tüketime yansıyor- gelecekte tarımsal ürünlerin değerini
bugünkü durumdan çok daha fazla noktalara getirecek diye düşünüyorum. Onun için
önlemler almamız gerekiyor. Türk tarımı önemsenmeli, çok ciddi tedbirler almak
zorundayız. Bugün üretici gerçekten üretim yapamaz durumda. Günlerdir birçok
siyasi partiden milletvekili arkadaşlarım çiftçinin durumunu, yaşadığı
sıkıntıları buradan yüce Meclise aktarmaya çalışıyor. Bir kez daha ben değinmek
istiyorum. Son günlerde artan temel girdilerden gübre fiyatları, mazot
fiyatları, tohumluk fiyatları üreticiyi ekim yapamaz, dikim yapamaz, üretim
yapamaz noktasına getirmiştir. Bugün üretim maliyetleri hesap edildiği zaman,
bugünkü rakamlarla üreticinin üretim sonunda elde ettiği ürünle mukayese
edildiği zaman bakacaksınız ki gerçekten, üretici bu üretim faaliyetinden para
kazanamaz duruma gelmiştir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Seçer. Buyurun. VAHAP SEÇER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Türkiye, ekmeklik
buğdaydan sonra pirinçte de aynı sıkıntıları yaşıyor. TMO “Stoklarda yeterli
pirinç stokumuz var.” diyor ama az önce de belirttiğim gibi pirinçte, hasat
döneminden bugüne, hatta hatta ocak ayından bugüne
fiyat artışlarına baktığınız zaman yüzde 130’lar seviyesinde bir fiyat
artışıyla karşı karşıya kalınmıştır. Tabii ki bunun değişik nedenleri vardır.
TMO yeterli alım yapamamıştır hasat döneminde, yurt dışı bağlantılarında yine
geç kalınmıştır. Nitekim, Mısır, Hindistan Tayland
gibi pirinç üreticisi ve ihracatçısı ülkeler, stoklarının hızla tükenmesinden
dolayı, kendi iç taleplerini karşılama adına ihracatlarını durdurmuş bu da dış
piyasalarda bir panik havası yaratmıştır. Değerli arkadaşlarım, tarımı önemsemeliyiz. Özellikle halkımızın
temel tüketim maddeleri konusunda hassas davranmalıyız. Bu bilgiler ışığında yüce heyetinizi saygıyla selamlarken bu
Meclis araştırması önergemize katkı vermenizi diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seçer. Grup önerisinin aleyhinde Bilecik Milletvekili Sayın Fahrettin
Poyraz. Buyurun Sayın Poyraz. (AK Parti sıralarından alkışlar) FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunca verilen önergenin aleyhinde
görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım. Kişisel olarak, elbette önergede belirtilen hususların Meclisimiz
tarafından üzerinde durulması gereken, eğilinmesi
gereken konular olduğunda hemfikir olduğumu öncelikle ifade etmek istiyorum. Ancak, elbette Meclisimizin gündemi oldukça yoğun. Dolayısıyla,
burada, ister istemez bazı konulara öncelik verme mecburiyetimiz var.
Dolayısıyla, biz AK Parti Grubu olarak da birazdan kendi grup önerimizi
getireceğiz ve grup önerimizde de belirttiğimiz üzere, üçüncü haftasını
doldurduğumuz sosyal güvenlik reformunu içeren kanun tasarısının görüşmelerine
devam edilmesini bu anlamda önereceğiz. Bu anlamda ben, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu önerisinin ileriki
bir tarihte, Meclisimizin uygun görmesi hâlinde elbette Meclisimizin gündemine
gelebileceğini ifade ederek sözlerimi toparlayıp hepinize saygılar sunuyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Poyraz. Grup önerisinin lehinde Muğla Milletvekili Sayın Gürol Ergin. Sayın Ergin, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) GÜROL ERGİN (Muğla) – Daha ben gelmeden başlıyor saat. BAŞKAN – Buyurun Sayın Ergin. GÜROL ERGİN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Mersin Milletvekili Sayın Vahap Seçer ve arkadaşları
tarafından, tahıl ürünlerinin üretim ve tüketim planlamasında karşılaşılan
sorunların tespiti ve çözüm yollarının bulunması amacıyla verilen Meclis
araştırması önergesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken sizleri ve yüce Türk ulusunu saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, biraz önce bu kürsüde iktidar partisi
mensubu arkadaşımız Sayın Poyraz vardı, “Gündem yoğun, onun için bu konuyu
bugün gündeme almayacağız.” dedi. Değerli arkadaşlarım, siz gazete de mi okumuyorsunuz? Bütün
gazeteler, dünyanın geleceğiyle ilgili çok ciddi sıkıntılar olduğuyla
çalkalanıyor, siz hâlâ burada, Türkiye'nin ve dünyanın geleceğiyle ilgili bir
konuyu önemsemiyorsunuz ama Anayasa’ya aykırı olarak çıkardığınız bir yasayı
tekrar görüşmek için de bu Meclisi günlerdir, haftalardır meşgul ediyorsunuz.
Eğer o yasayı Anayasa’ya uygun çıkarsaydınız, üç haftadır bu Meclis o yasayı
görüşüyor olmayacaktı. Değerli milletvekilleri, 2007 yılında dünya buğday üretimi 603
milyon ton, tüketim 613 milyon tondur. Tüketim, üretimden fazladır ve bu,
dünyamız için olduğu kadar ülkemiz için de uyarıcı bir anons olmalıdır.
Türkiye'nin üretimi dünya üretiminin yüzde 3’ü kadardır ve bu önemli bir
orandır. Dünyada tüketimin üretimden daha fazla artması sonucu 2002-2003
döneminde 165 milyon ton olan dünya buğday stoku 2007-2008 döneminde 110 milyon
tonla son otuz yılın en düşük düzeyine inmiş, buğday fiyatları da bu yüzden
hızla yükselmiştir. Dünyada üretim-tüketim dengesindeki bu bozulma ile dünya
piyasalarında buğday fiyatlarında son bir yıllık artış yüzde 85’e ulaşmıştır. Birleşmiş
Milletler, artan gıda fiyatlarından dolayı gıda yardımlarının azalabileceği ve
açlık tehlikesinin artacağı uyarısında bulunmaktadır. Dünyada buğday üretiminde ve tüketiminde dengeler değişirken,
ülkemizde de bu durumu dikkate alan önlemleri geliştirme zorunluluğu vardır.
Çünkü son yirmi yılda buğday ekim alanı Türkiye’de 9 ilâ 9,4 milyon hektardan
2006 yılında 8,5 milyon hektara inmiştir. Buğdaydaki daralmanın yarısı başka
ürünlere kaymaktan kaynaklanıyorsa diğer yarısı da üretimden tamamen kopmadan
kaynaklanmaktadır. Çiftçi üretimden kopmaktadır, çünkü ürettiğiyle
geçinememektedir. Çiftçilerimizin yüzde 85’inin hububat üreticisi olduğu,
nüfusumuzun beslenmesinde buğdayın önemli yeri bulunduğu dikkate alındığında,
buğdayın ülkemiz için stratejik önemi açık olarak görülmektedir. Bizim
amacımız, ülkemizin üretim potansiyelini kullanarak sadece yurt içi tüketimi
karşılamak için değil, gelişen dünya tarım ürünleri pazarından daha fazla pay
almak için çalışmak olmalıdır. Çiftçinin buğday üretimine yönelmesi, üretimden
para kazanmasıyla mümkündür. Oysa, Türkiye’de, AKP’nin
iktidara geldiği günden beri, çiftçi, kârı unutmuş, zararını azaltma telaşına
kapılmıştır. Değerli milletvekilleri, AKP iktidara geldiği 2002 Kasımından
itibaren uyguladığı çiftçiyi ezen yabancı patentli, IMF ve Dünya Bankası
patentli tarım politikalarını inatla sürdürmüştür. AKP İktidarının darbesini yemeyen çiftçi
kalmamıştır. AKP hükûmetleri uyguladıkları çeşitli
politikalarla çiftçimizi üretemez hâle getirmiştir. Buğdayda düşük fiyat, düşük
prim politikası uygulanarak, çiftçiye alım sıkıntısı yaşatılarak buğday
üretiminin artması engellenmiştir. Orta Anadolu’da bugün 500 bin dekar alanda çiftçi artık buğday
ekmemektedir. 2007 yılında 225 bin kişi tarım yapmayı bırakmıştır. Buna karşın
kırsal alanda işsizlik oranı, yine de bir önceki yıla göre yüzde 6,4’ten yüzde
6,6’ya çıkmıştır. Bütün bu rakamsal göstergeler tehlikenin büyüklüğünü ortaya
koymaktadır. Kuraklık da etkili olunca 2007 yılında, uzun yıllardan sonra ilk
kez, ihtiyacımızı karşılamak için 2 milyon ton dolayında buğday ithal etmek
zorunda kaldık. Oysa Sayın Bakan Haziran 2006’da “Türkiye artık buğday ithal
etmiyor.” diye övünüyor, Tarım Kredi haber bülteni de bu övünmeyi manşetten
veriyordu. Tarım Kredi haber bülteninin bu manşetini görmek isteyen
arkadaşlarıma göstermek isterim. 2006 yılı Kasım, Aralık aylarında ciddi kuraklık yaşanınca ilgili
tüm kuruluşlar hububat üretiminde düşüş olacağı konusunda Hükûmeti
uyardılar. Bu uyarılara Tarım ve Köyişleri Bakanı
Şubat 2007 başında “Spekülasyon yapıyorlar ‘Kuraklık var.’ diyerek fiyatlarla
oynamak istiyorlar.” diye karşı çıktı ve “Mart, nisan aylarında yağış olursa
buğdayda sıkıntı yaşamayacağız.” yanıtını verdi. Aynı Bakan, mart ayı da çok
kurak geçtiği hâlde, 4 Nisan 2007’de Şanlıurfa’da “Türkiye’de bu yıl tarımsal
kuraklık riski yoktur. Bunu açık ve net olarak söylüyoruz.” dedi ama çok büyük
bir üretim kaybı yaşanınca özel sektöre hububat ithalat yetkisi verdi, hem de
gümrük vergilerini önce yüzde 5’lere, sonra yüzde sıfıra çekerek. Bakanlık
önemli bir hata yapmıştır. Eğer inat etmeyip zamanında ithalat yapılsaydı
bugünkünden çok daha ucuza buğday ithal etmiş olacaktık. İç piyasadaki buğday fiyatları ise yükselişini özellikle ekim
ayından sonra ortaya koydu. Bu aylarda üreticinin elinde ürün kalmaması
nedeniyle fiyat artışından üreticimiz yararlanamadı. Borsa fiyatları 60 yeni
kuruşa kadar yükseldi, hatta geçti ama çiftçinin eline bir şey geçmedi. Buğday
fiyatlarındaki bu yükselişten dolayı ekmeğe zam yapılması kaçınılmaz oldu, fakir
fukara ekmek de yiyemez duruma düşürüldü. Hükûmet
çiftçiye kaşıkla verdiğini kepçeyle geri alıyor. Nitekim,
Türk çiftçisi 2006 yılında 5 milyar yeni Türk lirası tarımsal destek alırken,
yalnızca kullandığı girdiler dolayısıyla ÖTV ve KDV olarak devlete 5 milyar 449
milyon yeni Türk lirası ödemiştir. Yani çiftçi devletten alacaklıdır. Türkiye’de çiftçi, mazotu kullanırken vergiye, gübreyi kullanırken
tüccara, elektriği kullanırken TEDAŞ’a çalışmaktadır.
Kuraklıktan 5 milyar YTL’nin üzerinde zarar gören çiftçi, yaşadığı kuraklık
sıkıntısı yetmiyormuş gibi, en önemli girdileri olan mazot, gübre, ilaç ve
elektrikteki zamların şokuyla sarsılmıştır. Çiftçi isyan etme noktasına
gelmiştir. Pahalı olduğu için özellikle sulamada kullandığı elektriğin borcunu
ödeyemeyen, bu nedenle de elektrik fiyatında indirim bekleyen çiftçinin
kullandığı elektriğin fiyatı 13,5 yeni kuruştan 15,55 yeni kuruşa
çıkarılmıştır. Sayın Bakan biraz önce yaptığım konuşma üzerine “Biz, 27 Nisan
2005 tarihli Resmî Gazete’de belirttiğimiz üzere, elektrik borçlarını yeniden
düzenledik.” diyor ve “Biz faizi sildik.” diyor. Hayır
Sayın Bakan, siz oraya “tarımsal TEFE” diye değişik adla faiz koydunuz. Şimdi, benim sorum şuydu: Siz pancar ekimine yeniden izin
verdiniz. Ee, şimdi, çiftçinin hemen tamamının
elektriği kesik, sulama yapamayacak. Nasıl olacak da patates yetiştirecek bu
çiftçi? Buğdayını nasıl sulayacak? Değerli arkadaşlarım, bunlar Hükûmetin dikkate ciddi olarak alması gereken ama
savuşturma amacı taşıyarak davranmaması gereken konulardır. Bakınız, gübredeki duruma bakınız. Yalnızca bir yılda, Nisan
2007’den Nisan 2008’e gübreye ortalama yüzde 116 zam gelmiştir. Bir yıl önce 65
kuruş olan DAP gübresi bugün 155 kuruştur, kompoze gübre 50 kuruştan 180 kuruşa
çıkmıştır. Enflasyon yüzde 8,4, gübre artışı yüzde 100’ün üzerinde. Değerli arkadaşlarım, böyle çiftçilik yapılır mı? Siz çiftçiye bu
hâliyle nasıl tarım yaptıracaksınız da o gidecek elektrik borçlarını ödeyecek,
mümkün mü? Ondan sonra da “Biz yaptık, ne yapalım yararlansaydı.” deyip kenara
çekilme hakkınız olmaz diye düşünüyoruz. Bakınız değerli arkadaşlarım, mazota bakın; sanki mazot ucuzmuş
gibi özel tüketim vergisini 22 Temmuz seçimlerinden sonra yüzde 10,8
arttırdınız. Bugün mazot yaklaşık 3 milyon lira, 3 yeni Türk lirası. Şimdi,
bunun rafineriden çıkış fiyatına bakın: 1,227 lira. Buna koyduğunuz vergi 1,313
lira. Şimdi, bu, dünya petrol fiyatlarından ötürü bir artış mı oluyor, sizin
haksız, hukuksuz, adil olmayan vergilerinizden ötürü mü artıyor? Değerli arkadaşlarım, şimdi, 22 Temmuz seçimlerinden sonra ilk
çiftçi mitingini de Kahramanmaraşlı çiftçiler yaptı pazar günü ve mitinge
traktörleriyle geldiler. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Ergin, konuşmanızı tamamlayınız. GÜROL ERGİN (Devamla) – Yazdıkları pankartlar içerisinde en
önemlisini söyleyeyim, çiftçinin içine işlemiş, diyor ki çiftçi: “Anam evde,
babamla geldim.” Niye dedirtiyorsunuz bunu çiftçiye? Değerli arkadaşlarım, “Neler yapılmalı”ya
gelelim: Öncelikle, tarımsal sulamalara önem vereceksiniz, sulanabilecek
durumdaki yaklaşık 4 milyon hektar alana su götüreceksiniz. Tarımsal elektrikte
2002 öncesinde verilen ve sizin kaldırdığınız yüzde 35 desteği yeniden
vereceksiniz. Tarımda kullanılan elektriğin KDV’sini yüzde 18’den 1’e indireceksiniz.
Mazottan özel tüketim vergisi almaktan vazgeçeceksiniz. Tarım ilaçları ve
gübrede KDV’yi yüzde 1’e indireceksiniz. Türkiye’de üretilmeyen ve yurt
dışından alınan gübreden vergi almayacaksınız. Bakın arkadaşlar, şimdi, Hükûmet diyor
ki: “Ben mazota destek veriyorum.” Kaç yüz trilyon destek? Yaklaşık, diyelim
400 trilyon. Yalnızca 2007 Temmuzundan bu yana mazota gelen zamdan ötürü
köylünün değişik hesaplara göre 990 trilyonla 2 katrilyon arasında fazla fark
ödemesi vardır. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergin. ALİ KOYUNCU (Bursa) – O hesap yanlış… GÜROL ERGİN (Muğla) – Ben seni hesap diye toplar çarparım arkadaş.
Akıllı ol! BAŞKAN - Grup önerisinin aleyhinde Sakarya Milletvekili Sayın Ayhan
Sefer Üstün. Sayın Üstün, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) AYHAN SEFER ÜSTÜN (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisinin grup önerisi aleyhinde söz
aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, 15/4/2008 Salı günü
yani bugün Danışma Kurulu toplanmış ancak bir uzlaşmaya varılamamıştır. Bu
münasebetle her üç grup farklı farklı, gündemle
ilgili önerilerini sunmuşlardır. Burada Cumhuriyet Halk Partisinin önerisi kısaca bu hafta -bu
salı günü yani- kanun tasarılarını görüşmeyelim, Meclis araştırma önergelerini
görüşelim, araştırma komisyonları kuralım; yani, denetim faaliyetleri yapsın
Meclisimiz, kanun tasarılarının görüşülmesini bir kenara bıraksın. Kısaca özetlersek bu. Oysa değerli arkadaşlar, bu Meclis,
zaman zaman, yeri geldiğinde denetim faaliyetlerini
de yapmıştır, soru önergelerini görüşmüştür, Meclis araştırma önergelerini
görüşmüştür, araştırma komisyonları kurmuştur. Şu anda, benim bildiğim
kadarıyla, beş tane araştırma komisyonumuz faaldir ve ortalama bu komisyonlarda
16 değerli milletvekilimiz çalışmakta yani neredeyse 80 milletvekilimiz şu anda
araştırma komisyonlarında çalışmakta, faaliyette bulunmakta. Bu komisyonlarımız
zaman zaman ülkemizin değişik illerine de gitmekte.
Eğer, biz, burada, beş değil de, on tane, on beş tane araştırma komisyonu
kurmaya kalksak, 550 milletvekilimizin tamamını neredeyse bu komisyonlarımıza
hasretmemiz lazım. O zaman bu Meclis nasıl çalışacak, nasıl kanun yapacak?
Tabii, bunu takdirlerinize sunuyorum. Değerli arkadaşlar, gündemimizde, biliyorsunuz, Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı var ve biz, bunu, 27 Marttan itibaren
görüşüyoruz. Yani yaklaşık üç haftadan beri bu kanun tasarısını görüşmekteyiz.
Kamuoyunu çok da fazla ilgilendiriyor. Sosyal taraflarla görüşmeler yapılıyor.
Uzlaşılabildiği kadar da sosyal taraflarla uzlaşılarak bu kanun çıkartılmaya
çalışılıyor ancak muhtemelen bu hafta da görüşürsek dördüncü haftaya gireceğiz,
neredeyse bir aydan beri aynı kanunu görüşüyor olacağız. Görüşmeler yapıldı. Evet, Hükûmet
tansiyonu düşürmek için gerçekten bunu zamana yayıyor ama isteseydi, bunu,
Meclisi çalıştırır, cumartesi pazar da çalıştırır, 24.00’e kadar da çalıştırır,
bitimine kadar da der ve ondan sonra bu kanunu belki bir haftada geçirirdi.
Uzlaşma adına üç haftadan beri biz bu kanunu görüşüyoruz. Bu hafta da
görüşürsek dördüncü hafta olacak. O bakımdan, artık bu meseleyi Türkiye’nin
gündeminden çıkarmamız lazım. Evet, biraz sonra sayın grup başkan vekillerimizin sunacağı AK
Parti önerisiyle, bu hafta Meclisimizin 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
görüşülmesini yapmak üzere bir önerge sunacaklar. O bakımdan, o önergeyi
desteklediğimizden dolayı, bizler, Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini
desteklemiyoruz, aleyhinde olduğumuzu beyan ediyorum. Bu vesileyle, tekrar, yüce Meclisi saygılarla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Evet, grup önerisi üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım. Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Evet, grup önerisi kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır. Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım. Buyurun. 2.- (10/167) ve (10/168) esas
numaralı Meclis araştırması önergelerinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 16/4/2008 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin
MHP Grubu önerisi 15/04/2008 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulunun bugün yapılan toplantısında siyasi parti
grupları arasında mutabakat sağlanamamıştır. Milliyetçi Hareket Partisi grubu olarak 8 Nisan 2008
tarihli Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu ve
arkadaşları tarafından verilen “Gıda fiyatlarında meydana gelen hızlı artışın
nedenlerinin ve ülkemiz üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilerinin ortaya
konulması, dünya ölçeğinde şekillenen duruma göre tarım politikalarımızın
yenilenmesi, ülkemizin yeniden kendi kendisini besleyecek ve bütün dünyaya
ihracat yapacak bir üretim yapısına kavuşturulması için alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi” ve Kastamonu Milletvekili ve arkadaşları tarafından
verilen ve biraz önce okunan “Toprak Mahsulleri Ofisi’nin hububat piyasalarını
düzenlemekte yetersiz kaldığı, üretici ve tüketiciyi koruyamadığı, bazı kişi ve
firmalara haksız kazanç ve çıkar sağladığı iddialarının araştırılması ve Kurumu
piyasa düzenleyici bir yapıya kavuşturmak için gerekli önerilerin ortaya
konulması amacıyla” Meclis Araştırması açılması önergelerinin görüşmelerinin 16
Nisan 2008 tarihinde yapılmasını Yüce Meclisin tasviplerine arz ederiz. Saygılarımla. Oktay
Vural İzmir MHP
Grup Başkan Vekili BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, grup önerisinin lehinde iki,
aleyhinde beş arkadaşımızın söz talebi vardır. İlk sözü, lehinde olmak üzere İzmir Milletvekilimiz Sayın Oktay
Vural’a vereceğim ve diğerlerini kura çekiminden sonra heyetinize arz edeceğim.
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, şimdi söz sırasını
belirleyin, biz de ona göre… BAŞKAN – Efendim? KAMER GENÇ (Tunceli) – Önce söz sırasını tespit edin. BAŞKAN – Hepsi aynı anda geldi. Grup önerisi… KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, hepimiz aynı anda verdik, kura çekin. BAŞKAN – Sayın Genç, grup önerisi okunduktan sonra teklif gelir,
yoksa yarım saat, bir saat önce getirip teklifleri verirseniz benim
değerlendirme şansım olmaz. Lütfen efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, siz bugün niye çıktınız
Başkanlık Divanı kürsüsüne? Meclis Başkanı niye bu kadar taraflı davranıyor?
Bugün sizin sıranız değildi. BAŞKAN – Sayın Genç, bakınız, Meclis Başkan Vekili olan
arkadaşımız Sayın Meclis Başkanına vekâleten yurt dışı bir görevde bulunuyor.
Daha önceden arkadaşlarımız rica etti, ben o vesileyle Meclisi yönetiyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) – Ama olur mu yani? Öyle bir şey olmaz. BAŞKAN – Olur efendim. Bunun İç Tüzük’e aykırı bir şeyi yok. Bu
görevlendirmeleri Sayın Meclis Başkanı yapıyor. KAMER GENÇ (Tunceli) – Çıkıyor, ondan sonra da keyfî
yönetiyorsunuz. BAŞKAN - Sayın Vural, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün
üç parti grubu da aslında Danışma Kurulu önerisi çerçevesinde hem gündem hem de
çalışma saatleriyle ilgili konuları görüşmek üzere toplandık. Esasen, Danışma
Kurulunda, Meclis gündemi ve çalışma saatleriyle ilgili dün AKP Grup Başkan
Vekilinin ortaya koyduğu görüşler ışığında, böyle bir mutabakatın
sağlanamayacağını öngördük ve Milliyetçi Hareket Partisi olarak, Türkiye’nin
gündemine Meclisin hâkim olması gerektiğini düşünerek yeni bir gündemle Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çalışma yapmasını önerdik. Sayın milletvekilleri, önerimizin esası, aslında, bugün hepimizin,
her yörede her vatandaşımızın merakla sorularının cevabını beklediği ve medyada
da önemli bir gündem maddesi olan Türkiye’de pirinç, buğday ve hububat eksenli
fiyat artışlarının gündeme gelmesidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu
konuda, 8 Nisanda, dünyadaki gıda fiyatlarındaki artışın sürebileceği, bu
çerçevede tarım politikalarının tespit edilerek ülkemizin ihtiyacı bulunan
gıdanın temini ve aynı zamanda ihraç edilebilecek bir potansiyele
ulaştırılması, dünya gıda sektöründeki bu gelişmelerin dikkate alınarak
tarımsal politikaların düzenlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması istemiştik.
Bu tür gelişmelerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde ele alınmasına yönelik bu
talebimiz Meclis gündeminde yer almaktadır. Bu defa, son haftalarda özellikle pirinçte, buğdayda, hububatta
meydana gelen fiyat artışlarını da Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
taşımak amacıyla, yine Kastamonu Milletvekilimiz Sayın Mehmet Serdaroğlu ve grubumuza mensup milletvekillerimizin
önerisiyle bir araştırma istedik. Değerli arkadaşlarım, Türkiye bunu konuşuyor, Türkiye stokçuları
konuşuyor, Türkiye bir ayda yüzde 130’a varan fiyat artışlarını konuşuyor,
Türkiye ekmek fiyatlarının artışını konuşuyor. Halk ekmek satış yerlerinin önünde kuyruklar oluşuyor
ve biz Türkiye Büyük Millet Meclisine halkın gündemini -buraya- taşıyamıyoruz. Değerli arkadaşlar, nereye giderseniz gidin -isterseniz Erzurum’a,
Trabzon’a, İzmir’e, Mersin’e- her yerde bu soru soruluyor. Şimdi size
soruyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi bu fiyat artışlarının arkasındaki
sebepleri incelemeyecek de ne yapacak? Bu soruları her bir milletvekilimiz aynı
zamanda cevabını aradığı birer soru olarak -gerçekten Meclisin gündemine
taşınmamış olmakla beraber, ben inanıyorum ki hepimizin kafasında bunlar
var- şimdi, işte buraya taşımak, halkın
gündemiyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini buluşturmak istiyoruz. Sosyal güvenlikle ilgili IMF’nin istek ve arzularına göre
istediğinizi getiriyorsunuz buraya. Millet mi istedi bunu? Millet istemedi.
Şimdi şunu soruyoruz: Sayın Bakan diyor ki “Stokçuluk var.” Şimdi, Türkiye’de
stokçuluk hortlamışsa, stokçuluğa bağlı fiyat artışları oluşuyorsa ve
karaborsacılık hortlamışsa Türkiye Büyük Millet Meclisi bunun sebeplerini
araştırmamalı mı? Değerli arkadaşlarım, bunu araştırmamız ve Hükûmetin,
bu yönüyle, katkılarıyla beraber milletvekillerimiz bu stokçuları tespit
etmeli, bu vurguncuları ve fırsatçıları tespit etmeli, gerekirse böyle bir
zemin hazırlayanlar hakkında da gerekli işlemi yapmak üzere Meclis
soruşturmasına kadar gitmeliyiz. Ne yapacağız? Elimiz kolumuz bağlı. Sayın Bakan itiraf ediyor
“Stokçuluk vardır, stokçular var.” diyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak,
bu stokçular, bu fırsatçılar varken elimiz kolumuz bağlı, bunu Meclis
gündeminde bir sorun olarak görmeyeceğiz ve biraz sonra muhtemelen parti
mensubiyeti açısından belki de buna parmaklarınız “hayır” diyecek ama gerçekten
bu soruların cevabını burada araştırmalıyız, hadlerini bildirmeliyiz bu
stokçulara, bu fırsatçılara hadlerini bildirmeliyiz. O bakımdan, bu anlamlı
duruş, aynı zamanda bundan sonra bu konuları fırsat bilenler için de açıkçası
çok önemli bir cevap olacaktır. Onun için Milliyetçi Hareket Partisi olarak bir taraftan
dünyadaki gelişmeleri dikkate alarak tarımsal politikaları uzun vadeli nasıl
düzenlememiz gerektiğini, bu gelişmeleri nasıl yorumlamamız gerektiğini, yüce
Meclisin milletvekillerinin bu değerlendirmeyi yapması gerektiğini talep
ederken diğer taraftan da bu kısa vadede -bir ayda- yüzde 130’a varan ve
evimize pirincin, bulgurun, hububatın girmesini engelleyen bu gelişmeler
karşısında fakir fukaranın, garip gurebanın Meclisi
olduğumuzu da göstermemiz gerekiyor. Böyle cevap
verebilir, böyle itibar kazanabiliriz. Bakınız sayın milletvekilleri, 25 Eylül 2007 tarihli bir gazetede,
Referans gazetesinde “Stoklar tükeniyor, pirinçte fiyat artışı kalıcı” deniyor.
2007’nin Eylül ayında bunları öngörerek “Ne yapıyorsunuz?” diye
milletvekillerimizin soruları oldu. Bu konuda Edirne Milletvekilimizin, diğer
milletvekillerimizin soruları oldu, ama eylül ayından bu yana bu stoklarla
ilgili artışın olması ve fiyatlarla ilgili etkileri gündemde olmasına rağmen
bir tane tedbir geliştirilmedi. Şimdi soruyorum size: Toprak Mahsulleri Ofisinin görevi nedir?
Düzenleyici olmasıdır, halkı artan fiyatlar karşısında koruması, üreticiyi de
düşen fiyatlar konusunda koruması gerekiyor. Yüce Meclisin çıkardığı kanunun
4’üncü maddesinin amir hükmü budur. Peki, bugün ülkemizde
stokçular varsa, fiyatlar yüzde 130 artmışsa, Toprak Mahsulleri Ofisinde 397
bin ton fındık çürüyorsa, bugün CNN’e çıkılıp 7 bin ton pirinç stokumuz varken
kişi başına neredeyse Değerli milletvekilleri, spekülatörler
ramazana hazırlanıyor. Sayın Bakan “Stokumuz vardır, stokçular da var.” diyor
değerli arkadaşlarım. Türkiye’deki stokçuluğu, karaborsacılığı bitirmiştik.
Sayın Bakan itiraf ediyor, “Stokçuluk vardır.” diyor. Şimdi, böyle bir ortamda
eğer bu yönüyle Toprak Mahsulleri Ofisi ve piyasada düzenleyici diğer etkilerle
beraber bu sonuçları doğuran bir hububat, gıda fiyat politikası ortaya çıkmışsa
sorgulamamız gereken hususlar vardır. O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak her yerde… Sayın Bakan söylüyor: “Yeterli pirincimiz var. Pirinç artışı spekülatif.” Bu spekülasyona yol
açan nedir? Stokçuluksa belirleyelim. Şimdi, Toprak Mahsulleri Ofisi 30 bin ton
stoku kime satmıştır? Toprak Mahsulleri Ofisinin elindeki bu stok 77 firmaya
satılmışken ve bugün “Stokçular” dediğiniz bu firmalar ise eğer, Toprak
Mahsulleri Ofisi bu stoku neden stokçulara devretmiştir? Bu soruların
cevaplarını Mecliste sorgulamamız gerekir. Bundan sonraki süreç içerisinde
birbirimizi bu konularda eleştirmek yerine, sebeplerini araştırarak çözüm
yollarına gitmemiz gerektiğini ifade ediyoruz. Bu kadar, bunun çok önemli bir
eleştiri maddesi olduğu vakıadır ama Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz her
şeyden önce Mecliste bunun gündeme getirilerek çözüm arayışı içerisine
girilmesini doğru bulduğumuzu düşünüyoruz. Neden? Çünkü ben inanıyorum ki
buradaki her bir milletvekilimiz, kendisine gelen insanın bir ayda, bir haftada
yüzde 130’a varan fiyat artışlarından dolayı şikâyetçi olduğunu biliyor. O
bakımdan, yapılması gereken iş, bence, bu araştırma önergelerini gündeme
almaktır ve Meclisin gündemini oluşturmaktır. Türkiye’nin nabzını Meclis
gündemimize taşıdığımızı da milletimize göstermemiz gerekmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Vural, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. OKTAY VURAL (Devamla) – Teşekkür ederim. Bu çerçevede, bir taraftan fiyat artışları, diğer taraftan 2003
yılına göre 3 kat artan görev zararları nereden kaynaklanmıştır? Bütün bunlarla
ilgili soruların cevaplarını bulmak için bir Meclis araştırması açılmasını
istiyoruz, bunun da görüşmelerinin yarın yapılmasını… Bugün çevreyle ilgili
konuları bitirelim, bu çevreyle ilgili konular bittikten sonra, yarın da bu
konuyla ilgili araştırma önergelerini gündeme getirelim ve Meclis, Türkiye’nin
sorunlarına hâkim bir Meclis olsun. Milliyetçi Hareket Partisinin önerisi
budur. Bu düşünceyle, bu önerimize destek vermenizi rica ediyor, hepinize
saygılarımı arz ediyorum. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Vural. Grup önerisinin aleyhinde söz isteyen milletvekillerimiz arasında
çekilen kura sonucunda sıralamayı arz ediyorum: Fahrettin Poyraz, Bilecik;
Tayfun İçli, Eskişehir; Kamer Genç, Tunceli; Ayhan Sefer Üstün, Sakarya; Hasan
Macit, İstanbul milletvekillerimiz. Aleyhinde, Fahrettin Poyraz, Bilecik Milletvekili. Buyurun Sayın Poyraz. (AK Parti sıralarından alkışlar) FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Saygıdeğer Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; Milliyetçi Hareket Partisinin verdiği grup
önerisinin aleyhinde görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım. Aslında, grup önerisine baktığımız zaman, az önce Cumhuriyet Halk
Partisinin verdiği grup önerisine benzer, paralel bir grup önerisinin olduğunu
görüyoruz. Biz burada, az önce de kısaca görüşlerimizi ifade ettik ve dedik ki:
Biz bu konuların önemsiz olduğunu asla belirtmiyoruz. Böyle bir imamız bile
yok. Fakat neticede bir sıralama yapmak zorundayız ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak olaylara da her anda vâkıfız. Yalnız, yöntem olarak birtakım
farklılıklarımız var diye düşünüyorum. Az önce, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekilimiz,
Meclisin gündeme hâkim olması gerektiğinden bahsetti. Elbette katılıyoruz buna,
Meclis gündeme hâkim olmalı, ama Meclisin illaki gündeme hâkim olması için her
konuyu araştırma komisyonu kurarak gündeme getirmesine de gerek yok. Ben söylüyorum şu anda: Kamu İktisadi Teşebbüsleri bu hafta Toprak
Mahsulleri Ofisinin 2006 yılı hesap ve işlemlerini görüşecek ve KİT
Komisyonunda iktidar partisinden, Cumhuriyet Halk Partisinden, Milliyetçi
Hareket Partisinden, bağımsız milletvekili arkadaşlarımızdan da temsilciler var
ve biz aynı zamanda uzman komisyonda, ihtisas sahibi olan komisyonda hem 2006
yılı hesap ve işlemlerini görüşür ve denetlerken aynı zamanda bugün en önemli
gördüğümüz bu konuyu da bu hafta KİT Komisyonunda masaya yatırıp, enine boyuna
-sizlerin de temsilcilerinin olduğu bu Komisyonda- tartışıp, gerekiyorsa bu
konuda inceleme veya soruşturmaya icap ettiren hususlar varsa ilgili mercilerce
bu konuların incelenmesini ve soruşturmasını da hep birlikte teklif edip bu
konuyu isteyebiliriz. Dolayısıyla, ben sözü fazla uzatmayacağım. Neticede, Türkiye'nin
elbette önemli gördüğü pek çok sorunları vardır. Biz AK Parti olarak bu konuda,
öncelik noktasında farklı bir tercihte bulunuyoruz. Bu da doğaldır. Zaten
farklı siyasi partilerin olması farklı tercihlerin olmasını da doğuracaktır. Birazdan görüşülecek olan kendi önergemizin bu anlamda gündeme
alınmasını ve Milliyetçi Hareket Partisinin daha sonra Meclisin gündemini
belirleyeceği bir tarihte gerekirse gündeme alınması noktasında görüşlerimi
belirtip hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, Meclis araştırma talebimizin
tabii bir sonucu olarak komisyonun kurulması değildir, görüşmelerin
yapılmasıdır. Dolayısıyla her bir önergeyle komisyon kurulacak diye bir anlam
çıkartılması doğru değildir. Biz görüşmelerinin yapılmasını talep ediyoruz.
Karar yüce Meclise ait olacaktır. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sayın Başkan, biz de farklı bir şey söylemiyoruz.
Zaten Meclisin esas komisyonu yarın TMO’yu görüşecek. BAŞKAN – Sayın Poyraz, teşekkür ediyorum size de. Grup önerisinin lehinde Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay. Sayın Ertugay, buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar) ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuzun vermiş olduğu grup önerisinin lehinde söz
almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, grup önerimizle görüşmelerinin hemen
yapılması istenilen, Meclis gündemine alınan ve mümkünse yarın görüşülmesi
istenilen araştırma önergesine konu olan iki konumuz sadece Türkiye gündeminin
değil, dünya gündeminin en önemli konusudur. Eğer, bu kürsüde
söz alıp “Bugün bunun görüşülmesinin yeri mi, sırası mı?” veya “Gündemde daha
önemli konular var.” diye bu konuların görüşülmesini istemeyen arkadaşlar
dünyanın ve Türkiye’nin yakın gündemini takip etmiş olsalar, inanıyorum, yüce
Meclisin yarından tezi yok, bir an evvel, derhâl gıda konusunu, dünyada
gıdadaki daralmayı, en temel insan hakkı olan, temel insan haklarından olan
gıdaya erişim hakkının dünya ölçeğinde engellendiğini ve tarımsal potansiyeli
çok yüksek olmasına rağmen varlık içinde darlık çeken ülkemizin gıda konusunda
büyük bir kargaşa yaşadığını, insanların gıdaya erişim hakkının engellendiğini
ve gerçekten açlık tehlikesinin büyük boyutlarda olduğunu görürler. Bize
göre, Türkiye’nin, Türkiye gündeminin en önemli konusu budur. Dünya Bankası Başkanı sabahleyin açıklıyor, Birleşmiş Milletlerden
yetkililer arka arkaya açıklıyor. Dünyadaki bu gidişatın,
gerek tarımın kötü yönetilmesinin gerek küresel ısınmanın gerekse diğer olumsuz
çevresel faktörlere bağlı olarak meydana gelen daralmaların zaten var olan
açlık tehlikesini büyük bir trajedi noktasına taşıdığını ve bundan sonraki
süreçte belki açlığa ve gıda konusundaki darlığa dayalı savaşların meydana
gelebileceğini ve muhtemelen bizim bölgemizde de böyle bir tehlikenin ortaya
çıkabileceğini herkes ifade ediyor ve maalesef bunlara katılmamak mümkün değil. Değerli milletvekilleri, yarın veya bugün gündeme alınmasını
istediğimiz konu, iki temel konuyu arkadaşlarımız biraz önce ifade ettiler ve
okundu. Birisi, gıda fiyatlarında meydana gelen hızlı artışın nedenlerinin ve
ülkemiz üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilerinin ortaya konulması ve buna
dayalı olarak politikaların oluşturulması konusunda neler yapılması gerektiği
hususudur. İç Tüzük’ün verdiği imkâna göre bu talep Milliyetçi Hareket Partisi
tarafından yüce Meclise iletilmiştir. Diğeri, yine, piyasayı düzenlemekle… Çok
temel, en temel gıda maddemiz olan buğdayda ve diğer hububat ürünlerinde, diğer
tahıllarda, başta pirinçte son günlerde yaşanan yüksek fiyat artışlarının
ortaya çıkardığı olumsuz tablonun gündeme getirdiği konudur ki o da Toprak
Mahsulleri Ofisi piyasa düzenleme, piyasa regülasyon
işini iyi yapamamaktadır. 2002’de 200-250 milyar TL civarında olan Toprak
Mahsulleri Ofisi, bugün 1 katrilyonun üzerine çıkmışsa bunun karşılığında hangi
görevi yapmış da çıkmışı bir sorgulamak gerekiyor. Bu bakımdan bu iki konu
Türkiye gündeminin önemli konulardır. Bunların yüce Meclisin gündemine alınması
gerekir. Değerli milletvekilleri, birçok rakama sizi boğmak istemiyorum
ancak birkaç rakam ifade edeyim: 2008 yılındaki artış Nisan 2007’ye göre temel
gıda maddelerinde -Sayın Bakan burada dünyadaki artıştan daha düşük artışlar
olduğunu ifade ettiler bazı ürünlerimizde- buğdayda bir yıldaki artış yüzde
85’tir, mercimekteki yüzde 133’tür, fasulyedeki yüzde 62’dir, pirinçteki yüzde
100’dür. Şimdi, bu kadar yüksek artışın yaşandığı bir ülkede beklenen odur
ki çiftçi biraz nefes alsın, yüzü gülsün. Hayır. Yine elimizde rakamlar var:
Çiftçinin tarlasından 0,74 TL’ye alınan domates, 2,12 TL’ye bizim soframıza
ulaşmaktadır ve artış yüzde 108’dir. Bu artış oranlarına, yani tarladan sofraya
gelene kadarki artış oranlarına baktığınız zaman gerçekten büyük bir trajedi
vardır ve Türk halkı büyük bir sefaletle ve büyük bir haksızlıkla karşı
karşıyadır. Bir taraftan çiftçi eziliyor, yüksek girdi düşük fiyat girdabında
eziliyor değerli arkadaşlarımız. Bir yıl içerisinde, birkaç ay içerisinde, DAP
gübresindeki artışın, 600-700 binden 1 milyon 800 bin liraya, mazottaki
artışın, 2002’deki 1 milyon olan mazottaki artışın bugün 3 milyonlara dayandığı
bir noktada, çiftçinin de giderek yok olduğu bir süreci yaşıyoruz. Yumurtadaki
bu fark yüzde 90’dır, dana etindeki fark yüzde 83’tür. Değerli milletvekilleri, Türkiye’nin 26-27 milyon hektar
ekilebilir arazisi vardır. Birinci sınıf tarım arazisi miktarı 7 milyon hektardır
ve çok iyi bir tarımsal potansiyeli vardır ve bu ülkenin, gerçekten üretken,
zorluklarla mücadele etmesini çok iyi bilen fedakâr bir çiftçisi vardır ama
inanın, Türkiye’de çiftçi, son uygulanan acımasız, dayatmacı, liberal ve âdeta
dışarıdan empoze edilen politikaların sonucunda yok
olmuştur ve ezilmiştir. Türk tarımı gerçekten uçurumun kenarındadır. Bir başka
ülkenin, herhangi bir Avrupa ülkesinin, herhangi bir Orta Amerika ülkesinin,
herhangi bir ülkenin gıda fiyatlarındaki artıştan fazla etkilenmesi
beklenebilir ama Türkiye’nin bundan hiç etkilenmemesi gerekir veya çok az
etkilenmesi gerekir, çünkü Türkiye gerçekten üretim potansiyeli yüksek bir
ülkedir ve çok ciddi bir nüfus kitlesi vardır. Tarım nüfusu, verimli bir nüfus
kitlesi olduğu söylenemeyebilir, ama imkân tanındığı zaman üretim gücünü
azamiye çıkaracak, gerçekten fedakâr bir Türk çiftçisi vardır. Değerli arkadaşlarım, bu ülkede tarım iyi yönetilseydi, son bir
buçuk-iki yılda tarımdan 2 milyona yakın insan tarım iş gücünden uzaklaşmazdı. Bakın,
geldiğimiz noktada, sanayide bu insanlara iyi istihdam, iyi imkân sağladığımız
için bunlar topraklarını terk etmediler. OKTAY VURAL (İzmir) – Tatile gitmişler. ZEKİ ERTUGAY (Devamla) – Bu insanlar tatile gitmediler, bu
insanlar cazip şartlara koşmadılar, bu insanlar çaresizlik altında topraklarını
terk ettiler. Şimdi, bunun sorumlusu biz miyiz, bunun sorumlusu Türk çiftçisi
mi? Kim? Elbette ki bunun sorumlusu mevcut Hükûmettir.
Bu politikaları gözden geçirmeleri gerekir. Üzülerek ifade ediyorum, biraz önce Grup Başkan Vekilimiz ifade
etti: Bir bilgi notu geldi, yüce Mecliste ifade etmek istemedim. Seferberlik
stoklarının azaldığı veya tehlike altına girdiği, seferberlik stoklarının iyice
tükendiği ifade ediliyor. İnşallah böyle değildir. Eğer böyleyse, bakın, iyi
idare edilse Türkiye’nin bugünkü, âdeta tarımın yüzde 7,3 küçüldüğü bu konjonktürde bile en kötü şartlarda buğday üretimi 17 milyon
tondur. 17 milyon ton -kaliteli ve kalitesiz buğday belki ithalat ve ihracatla
değiştirme yoluyla da takviye edilebilir ama- buğday stoku Türk çiftçisinin,
Türk milletinin beslenmesine de yeter, tohumluk stoklarını da karşılar ve böyle
bir sıkıntıya sebebiyet vermez. Ama problem burada değil, problem yönetimdedir.
Neden yönetimde? Her zaman Toprak Mahsulleri Ofisinin
stoklarının olması lazım, iyi olması lazım. Siz eğer ürün fiyatları
açıklanmadan veya tam hasat döneminde ithalat yaparsanız, dar bir zamanda,
sıkıntılı olduğu bir zamanda, piyasada darlığın görüldüğü bir yandan da
piyasaya ürün sürecek stokunuz olmazsa elbette ki spekülatör
karşınıza çıkar ve bu milletin alın terini spekülatör çalar ve belki de… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Ertugay,
konuşmanızı tamamlayınız. ZEKİ ERTUGAY (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. …belki değil, büyük çapta son yıllardaki ekonomik politikaların,
özellikle liberal ekonomik politikaların, aşırı liberal ekonomik politikaların
getirdiği noktada Türk çiftçisinden çaldığı alın terini başka ülkelerin
çiftçisine transfer eder. Değerli arkadaşlarım, ben yüce Meclisteki milletvekili
arkadaşlarımızın çok önemli bir kısmının bu sıkıntılarda bizimle hemfikir
olduğu kanaatini taşıyorum. Bunun için, gerçekten bu gündem saptırmaya değil,
gerçek Türkiye gündemini konuşmak üzere getirilmiş bir tekliftir. Grup önerimizin kabulünü hepinizden diliyor, yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. Sağ olun. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ertugay. Grup önerisinin aleyhinde Sayın Tayfun İçli, Eskişehir
Milletvekili. Buyurun Sayın İçli. H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanlığının önerisinin ne yazık
ki aleyhinde söz aldım. Çünkü Türkiye’de artık her şey tombala gibi şans
oyunlarına bağlı olduğu için, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan biz
Demokratik Sol Partili milletvekilleri de bu kürsüde söz alabilmek için artık
işi şansa bıraktık ve Sayın Başkanın çektiği kuralara kaldık. O nedenle de, bu
şans oyunları, sayısal loto gibi, çok şükür, o torbadan Tayfun İçli olarak ben
konuşma hakkı elde ettim. OKTAY VURAL (İzmir) – Çok bahtiyarsınızdır! KADİR URAL (Mersin) – Çok şanslısınız! HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Bayağı
şanslısınız! H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Çok şanslıyım, evet. Yani, 340 AKP
milletvekilinin karşısında burada konuşabilmek, bu tür ablukaya, bu
antidemokratik uygulamaya karşı söz alabilmek gerçekten benim için çok
önemliydi. Hatırlarsanız, bir iki ay önce de burada konuşabilmek için birçok
çaba sarf etmiştim. Neyse, bunu geçelim, konuya gelelim. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Eğer biz çok fazla müracaat etseydik sen
kurada çıkmazdın! H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Cevap vereceğim. Evet, AKP’li biraz evvel konuşan, aleyhinde konuşan arkadaşımın
konuşmalarını üzüntüyle dinledim. “Biz AKP Grubu olarak, Türkiye'nin öncelikli
gündemini tespit ediyoruz, ona göre grup önerisi olarak getiriyoruz.” dedi,
değil mi? Katılıyorsunuz… Şimdi, elinizde AKP grup önerisine baktığınız zaman, birinci sırada
getirmek istediği önerinin ne olduğunu biliyor mu AKP’li sayın milletvekilleri?
Yani Türk tarımını bir tarafa bıraktık, açlığı, işsizliği, kıtlığı, cinnet
sınırında olan Türk halkını unuttuk, esnafı unuttuk, sanayiciyi unuttuk,
ekonomik krizi unuttuk. Bakın, birinci sırada AKP Grup Başkan Vekilleri neyi
getirmiş? Türkiye Büyük Millet Meclisi birazdan AKP grup önerisini oyladığı
zaman, birinci sırada, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Katar Devleti Hükümeti
Arasında Askeri Alanda Eğitim, Teknik ve Bilimsel İş Birliği Anlaşması’nı
görüşecek Türkiye Büyük Millet Meclisi. OKTAY VURAL (İzmir) – Başbakan Katar’da ya, onun için! H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Küçümsemek anlamında söylemiyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin önüne gelen her kanun tasarısı, teklifi
önemlidir ama AKP’li Grup Başkan Vekilleri Katar’la yapılan askerî anlaşmayı
birinci sıraya getirmişler. İkinci sıraya geliyorum… NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sosyal Güvenlikten sonra… Yarım
kaldığı için… H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Evet, tabii yarım kalandan sonra, tabii
ki zaten bütün olay yarım kalandan sonra. Peki, ikinci sırada neyi getirmiş AKP’li arkadaşlarımız? İstanbul
Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde Eğitim-Araştırma
Yerleşkeleri Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokol’ü getirmiş. Sırayla okursam AKP’nin öncelikli olarak Türkiye Büyük Millet
Meclisine neyi getirdiğini ve Milliyetçi Hareket Partili arkadaşlarımın ve
Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımın grup önerilerinin neden reddedilmesi
gerektiğini sanıyorum çok iyi anlayacaksınız. Değerli arkadaşlarım, bundan önce “Her salı eğer bu şekilde
Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışma sistemini değiştirirseniz her seferinde
çıkıp konuşacağım.” demiştim. Yine bir salı ve Türkiye Büyük Millet Meclisine,
AKP, yine sözlü soruların görüşülmemesi konusunda bu sefer grup önerisi
getirdi. Bizi dinleyen çok değerli vatandaşlarımızın beni daha iyi
anlayabilmesi için bu sefer Anayasa’nın 98’inci maddesini okumak istiyorum
size. Bakın, Anayasa hükmünü okuyorum: “Türkiye Büyük Millet Meclisi soru,
Meclis araştırması, genel görüşme, gensoru ve Meclis soruşturması yollarıyla
denetleme yetkisini kullanır. Soru, Bakanlar Kurulu adına, sözlü veya yazılı olarak
cevaplandırılmak üzere Başbakan veya bakanlardan bilgi istemekten ibarettir.”
der Anayasa madde 98 ve bunun kurallarının İç Tüzük’te yazılı olduğunu söyler. Bakın, değerli arkadaşlarım, İç Tüzük’ün de 98’inci maddesi
-ne tesadüftür ki her iki madde de 98’inci madde- diyor ki: “Sözlü soruların
cevaplandırılması için; Anayasa, kanun ve İçtüzük gereği zorunluklar
hariç olmak üzere, haftanın en az iki gününde, birleşimin başında ve birer
saatten az olmamak şartıyla, Danışma Kurulunun önerisi…” ve sözlü sorular
görüşülür, diyor. Şimdi, değerli arkadaşlarım, AKP iktidara geldiğinden bu yana -22 Temmuzdan
bu yana- nedense delik delik kaçıyor. Neden kaçıyor?
Denetlemeden kaçıyor. Burada Başbakan ve bakan arkadaşlarımın sadece muhalefet
milletvekillerine değil, iktidar milletvekillerine de hesap verme yükümlülüğü
Anayasa’nın bir amir hükmüdür. Siz salı günleri, çarşamba günleri denetlemeden
kaçmakla bir yere varamazsınız. Siz istediğiniz kadar kaçın, biz de istediğimiz
kadar kovalarız. Ama bana Türkiye'nin öncelikli sorunlarını Katar
Cumhuriyeti’yle askerî anlaşmalar diye getirirseniz, o zaman, Değerli
Milletvekili -biraz evvel sataştığınız gibi- benden de bu cevabı almakla
yükümlü olursunuz. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) –
Nefesiniz yetmez bize. H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Benim nefesim yeter hiç merak etmeyin,
siz yeter ki bunlara cevap verin. Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini
çok saygıdeğer grup başkan vekilleri belirlese içim yanmayacak. Vatandaşlar
diyor ki: “IMF istedi, sosyal güvenlik yasası öncelikli bir mesele olarak
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine geldi. Avrupa Birliği istedi,
Vakıflar Yasası apar topar, daha hiç görüşülmeden Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine geldi.” Peki, “ABD istedi.” deniliyor. “Geçen hafta Cargille ilgili, tarımla ilgili yasa geçti.” diyor. Şimdi, yine Avrupa Birliği, Sayın Barroso
ve Olli Rehn -Komiser-
bundan bir hafta önce Avrupa’da kükrediler. “Türkiye’de ifade özgürlüğü yokmuş.
Onun için 301’inci madde acil olarak değişmeliymiş.” dedi çok değerli Barroso ve Sayın Başbakanın davetlisi olarak Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, bu yüce Mecliste sizlere hitap etti. Bana hitap etmedi,
çünkü kürsüye geldiği an burayı terk etmiştim. AHMET YENİ (Samsun) – Bravo! H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Açıklayacağım neden bana “Bravo”
dediğinizi. Türkiye Büyük Millet Meclisinin geleneğinde, bu yüce Mecliste
sadece devlet başkanları ve muadili meclis başkanları hitap eder. Bunun tek
istisnasını, siz AKP olarak 2004 yılında Prodi’yle,
15 Ocak 2004 tarihinde yolunu açtınız. Değerli arkadaşlarım, o bir hükûmet
başkanı veyahut bakan. Bir bakan veya hükûmet
başkanının muhatabı hükûmettir, Sayın Başbakanla
görüşür. Sayın Cumhurbaşkanımız kabul ederse Cumhurbaşkanı makamına çağırır,
görüşür. Ama, buraya gelip de “301’i çıkartın değerli
milletvekilleri.” gibi sizin iradenize ipotek koyacak konuşmayı yapma hakkını
haiz değildir. Bu gündemi de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemini de…
Oradaki bakan düzeyindeki çok değerli arkadaşım diyeyim kendisine -kişi olarak
saygı gösteririm, müzakere sürecinde ona saygı gösteririm, ikili anlaşmalarda
iki devletin tarafı olarak saygı gösteririm- ama buraya gelip de Türkiye Büyük
Millet Meclisinde, yüce Mecliste bana ders vermesine izin vermem. Onun için de
terk ettim. AHMET YENİ (Samsun) – Yalnız kaldınız ama… H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, benim yalnız
kalıp kalmamam değil; burada, sizin Genel Başbakanınızın, bir bakan, başbakan
düzeyindeki birini size hitap ettirmesini ben size anlatıyorum. AHMET YENİ (Samsun) – Muhalefet tamamen buradaydı. H. TAYFUN İÇLİ (Devamla) - O ayrı bir olay. Şimdi ben diğer başka bir meseleye geleyim. Değerli arkadaşlarım, Türk tarımı bitmiş durumda. Avrupa
Birliğinin uyguladığı tarım politikası, kim derseniz deyin, suçluyu kimde
ararsanız arayın, eskiden tarım konusunda kendine yeten bir ülke durumunda olan
bu koskoca ülke artık açlığa mahkûm durumda. Esnaf bitmiş durumda, memur bitmiş
durumda, onların emeklisi bitmiş duruma, sanayici kan ağlıyor. Herkes
borçlanmış, sokaktaki herkes kredi kartıyla, onla bunla borçlanmış. Evine
götürecek bulgur, pirinç bulamıyor. “Enflasyon tek haneli.” diyorsunuz,
makarnanın fiyatı, bulgurun fiyatı, yağın fiyatı her yerde malum, herkes,
vatandaşlarımız biliyor, ama çok daha acısı öğrencilerimiz çok çok daha kötü durumda. Bir üniversite kenti olan Eskişehir Milletvekili olarak, oradaki
öğrencilerin, Ankara’daki öğrencilerin ne içler acısı durumda olduğunu
biliyorum, çünkü annesi babası kötü durumda olan bir üniversite öğrencisinin,
açlık derdinde olan üniversite öğrencisinin bilim irfan yuvasında yeterince
eğitim almasını bekleyemezsiniz. Onlar bizim gelecek kuşaklarımız. Onun için benim tavsiyem, böyle grup önerilerini reddedip,
Katar’la askerî anlaşmalar, Kuzey Kıbrıs… Bunları önemsemediğimden değil,
tekrar altını çiziyorum, ama bunun Türkiye'nin öncelikli gündemi olarak Türkiye
Büyük Millet Meclisine getirilmesini kabul edemiyorum ve göreceksiniz -ben
kâhinim, burada ilan edeyim- önümüzdeki hafta neyi getireceksiniz biliyor
musunuz? Türk Ceza Kanunu’nun 301’inci maddesinin değiştirilmesi hakkındaki
kanun tasarısını getireceksiniz. Bir dahaki hafta konuşacağız. Getirmezseniz,
sizden çıkıp burada özür dileyeceğim, diyeceğim ki: “Yanıldım.” Sabrınız için teşekkür ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(DSP, CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İçli. Grup önerisini oylarınıza… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısının aranmasını
istiyorum. BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz Sayın Anadol. Evet, grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım. Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Grup önerisi kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır. Sayın milletvekilleri, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç
Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup oylarınıza
sunacağım. 3.- Gündemdeki sıralama ile
çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesine; Genel Kurulun 15/4/2008
Salı ve 16/4/2008 Çarşamba günlerindeki birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer
denetim konularının görüşülmeyerek kanun tasarı ve tekliflerinin görüşlemesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi Sayı: 81 15/04/2008 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulunun 15.04.2008 Salı günkü (Bugün) toplantısında
oybirliği sağlanamadığından, TBMM İçtüzüğünün 19 uncu maddesi gereğince,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim. Mustafa
Elitaş Kayseri AK
Parti Grup Başkan Vekili Öneri: Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmının 7, 55, 3, 4, 5, 59, 60, 61 ve 62 nci sıralarında yer alan 84, 115, 94, 120, 48, 127, 128,
129 ve 130 Sıra Sayılı Kanun Teklifi ve Tasarılarının bu kısmın 2, 3, 4, 5, 6,
7, 8, 9 ve 10 uncu sıralarına alınması ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun 15 Nisan 2008 Salı ve 16 Nisan 2008 Çarşamba
günlerindeki Birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi, Çalışma saatlerinin 15.4.2008 Salı günü 24:00’de kadar; 16.4.2008 Çarşamba ve 17.4.2008
Perşembe günkü birleşimlerinde 13:00-24:00 saatleri arasında olması, ayrıca
18.4.2008 Cuma günü kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek üzere saat 14:00’te
toplanması ve 94 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına
kadar çalışmalarını sürdürmesi, 119 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının tümünün oylanmasından önce Hükûmetin İçtüzüğün 89. Maddesine göre çerçeve 35 ve 47 nci maddelerinin yeniden görüşülmesi isteminin Genel
Kurulun onayına sunulması, Önerilmiştir. BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, biraz önce olduğu
gibi, grup önerisinin lehinde… OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Buyurun. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın AKP Grubunun önerisi bir kanun
maddesinin yeniden görüşülmesini temin etmeye yönelik bir hüküm de ifade
etmektedir. İç Tüzük’ümüze göre, böyle bir öneride bulunma hakkı yoktur. AKP
Grubunun önerisinin işleme konulması İç Tüzük’e aykırıdır. Dolayısıyla, bu
bakımdan, bu çalışma düzeninin devam ettirilmesi ve yeni bir grup önerisi
olmadığına göre, bu önerinin dikkate alınmaması gerektiğini düşünüyoruz. 89’uncu maddeye göre, gerekçeli önergeyle esas komisyon veya Hükûmet bir defaya mahsus olmak üzere istemektedir.
Dolayısıyla, bu konu okunmadığına göre bu önerinin görüşülmemesini arz
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum; değerlendireceğim. Birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 17.16 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 17.45 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER:Fatma
SALMAN KOTAN (Ağrı), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu önerisinde yer alan 119 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 35 ve 47’nci maddelerinin yeniden
görüşülmesine ilişkin Hükûmet istemi, grup başkan
vekili arkadaşlarımızla yaptığımız görüşme sonucunda, Danışma Kuruluna
sunulmadığından burada sehven okunmuştur. Şimdi bu kısmı grup önerisi metninden çıkartıyorum ve öneriyi bu
hâliyle yeniden okutuyorum: Sayı: 81 15/04/2008 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulunun 15.04.2008 Salı günkü (Bugün) toplantısında
oybirliği sağlanamadığından, TBMM İçtüzüğünün 19 uncu maddesi gereğince,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim. Mustafa
Elitaş Kayseri AK
Parti Grup Başkan Vekili Öneri: Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler” kısmının 7, 55, 3, 4, 5, 59, 60, 61 ve 62 nci sıralarında yer alan 84, 115, 94, 120, 48, 127, 128,
129 ve 130 Sıra Sayılı Kanun Teklifi ve Tasarılarının bu kısmın 2, 3, 4, 5, 6,
7, 8, 9 ve 10 uncu sıralarına alınması ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin
sırasının buna göre teselsül ettirilmesi, Genel Kurulun 15 Nisan 2008 Salı ve 16 Nisan 2008 Çarşamba
günlerindeki Birleşimlerinde sözlü sorular ve diğer denetim konularının
görüşülmeyerek Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen
Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi, Çalışma saatlerinin 15.4.2008 Salı günü 24:00’e
kadar; 16.4.2008 Çarşamba ve 17.4.2008 Perşembe günkü birleşimlerinde
13:00-24:00 saatleri arasında olması, ayrıca 18.4.2008 Cuma günü kanun tasarı
ve tekliflerini görüşmek üzere saat 14:00’te toplanması ve 94 sıra sayılı kanun
tasarısının görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi, Önerilmiştir. BAŞKAN – Grup önerisinin lehinde, Sayın Nurettin Canikli, Giresun Milletvekili; Sayın Mustafa Elitaş, Kayseri Milletvekili; aleyhinde, Sayın Kamer Genç,
Tunceli Milletvekili; Sayın Mehmet Şandır, Mersin Milletvekili. Sayın Elitaş, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu
kabul ettiği takdirde, Başkanlık Divanının sayın milletvekillerinin bilgilerine
arz ettiği, sunduğu 7, 55, 3, 4, 5, 62 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin
sıralarının değiştirilmesiyle ilgili ve iki hafta önce perşembe günü akşam
başlayıp geçen hafta da yoğun bir şekilde 119 sıra sayılı sosyal güvenlik
yasası ve genel sağlık sigortasıyla ilgili tasarıyı, bu hafta, inşallah,
değerli gruplarımızın da katkılarıyla bitirmeyi arzu ediyoruz. Bugüne kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldığından bu ana
kadar toplam 99 birleşim yapmışız. Bu birleşimlerden 9 tanesi 23’üncü Dönemin
Birinci Yasama Yılında gerçekleştirilmiş, 4 Ağustostan 30 Eylül tarihe kadar
geçen süre içerisinde gerçekleştirilmiş. İkinci Yasama Yılı olan 1 Ekimden
bugün 15 Nisan tarihine kadar olan sürede, bugün de dâhil olmak üzere, 90’ıncı
Birleşimi yapıyoruz. Bu 90 birleşim içerisinde, siyasi parti grupları, İç
Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre Danışma Kurulları oluşturulmuş, 31 tane Danışma
Kurulu önerimiz, birlikte, kabul edilmiş ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin
çalışma saatlerine hep beraber karar vermişiz. Bu çerçevede, toplam 99 birleşim
içerisinde, 15 gün İç Tüzük’teki yazan çalışma saatleri içerisinde, yani saat
15.00 ila 19.00 arasında çalışmışız. 41 gün normal açılış
saatlerinden erken açılmak üzere karar vermişiz, Danışma Kurulu kararıyla bu
kararlarımızı vermişiz ve genellikle de saat 14.00’te başlayan, olağanüstü
durum olmazsa -bütçe gibi görüşmeler- normal dışı görüşmelerin olduğu sürecin
dışında olursa saat 14.00’te genellikle başlamışız ve bunlardan hemen hemen 15 civarına da sürenin bitimi olarak “bitim saati”
diye koymuşuz. Ama siyasi partilerimizin gruplarıyla, değerli grup
başkan vekilleriyle yaptığımız görüşmeler çerçevesinde, bitim konusunun pek
olumlu olmadığını, süreyi koymamız gerektiğini ve genel manada da baktığımızda,
21.00-22.00 saatlerine ve bazı günlerde de 24.00 saatlerine kadar çalıştığımızı
görüyoruz. Bazı zamanlar da cuma günleri çalıştığımız… Yapılan 99 birleşimde,
baktığımızda, 6 gün cuma günü Türkiye Büyük Millet Meclisi çalışmış. Bunlardan
2’sinde bütçe görüşmeleriyle ilgili, diğer 4 tanesi normal kanun teklifleri,
tasarılarıyla ilgili görüşmeler yapmışız. Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisi 4 gün cumartesi çalışmış.
Bunlardan 1 tanesi bütçe görüşmelerine denk gelmiş, geriye kalan 3 tanesinde
normal yasal faaliyetlerimiz içerisinde kanun tasarı ve tekliflerini
görüşmüşüz. Yine, bu çerçevede 119 sıra sayılı Sosyal Güvenlik Yasası, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulunda 2006 yılında kabul edilmiş. Ama Anayasa
Mahkemesinin bazı maddelerini değiştirmesi ve bazı maddelerinin iptal edilmesi
yönündeki kararı çerçevesinde, 2007-2008 yılında Plan Bütçe Komisyonu alt
komisyonunda değerlendirmeler yapılmış ve nitekim, Plan
Bütçe Komisyonu esas komisyonunda kararı verilerek, hemen hemen
iki hafta önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşmelere başladık. Bu
çerçevede Sayın Bakanlık, sosyal taraflarla yoğun görüşmeler yapmış ve
kendilerinin de açıkladığı gibi, toplam sosyal tarafların on dokuz konudaki
eleştirileriyle ilgili bir durumu, on altı esas başlık hâlinde, muhalefetin de
yaptığı katkılar çerçevesinde, önergelerle burada düzenlediğimizi hep beraber,
kamuoyunda da gördük. Aslında, son cümle olarak çıkarılan maddede de,
bildiğiniz gibi geçen hafta muhalefet partisinin ve iktidar partisinin
önergelerini, Sayın Başkanlık hangi önerge olduğu konusunda açıklama
yapmadığından ve ara verip de başladığımızdan dolayı… Bu
önergeler konusunda hem muhalefetin hem de iktidar partisinin “Tekriri müzakere
yapalım, bunu tekrar görüşelim.” diye -yanlış bilmiyorsam ya 42, ya 44’üncü
maddeyle ilgili bir önergeydi- mutabık kaldığı bir konunun Türkiye Büyük Millet
Meclisi Danışma Kurulunda görüşülüp müzakereye açılması ve Bakanlığın teklifinin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına ulaşmasına rağmen Danışma Kurulunda
görüşülememesinden dolayı bu konuda teknik bir hata olduğunu, Başkanlık Divanı
ve Kanunlar Kararlardaki arkadaşlarımız ifade ettiler. Bu çerçevede,
Sosyal Güvenlik Yasası 70 milyon vatandaşımızı ilgilendiriyor. Biraz önce siyasi parti gruplarının gündeme alınmasını ifade
ettikleri ve gerçekten hem dünyada hem Türkiye’de 2007 yılı itibarıyla ortaya
çıkan, küresel ısınma diye söylenen olağanüstü kuraklık yaşandığı bir dönemde
dünya stok seviyelerinin belirli bir noktada olması nedeniyle, Türkiye'nin stok
seviyelerinin güvenli ölçüde bulunmasına rağmen, hem medyada hem uluslararası
basında tahıl-tarım ürünleri konusunda spekülasyona maruz bırakacak şekildeki
yayınlar ve açıklamalar münasebetiyle, kısa süreli olduğunu düşündüğümüz,
fiyatlarda fiktif, gerçek olmayan, yani bir manada
olağanüstü artışların ortaya çıktığını görüyoruz. Nitekim,
Tarım Bakanımız gündem dışı bir konuyla ilgili yaptığı açıklamada, iki
dakikalık, üç dakikalık da olsa bu konuyla ilgili açıklamayı yaptı. Hükûmet bu konuda kararlıdır. Spekülatif faaliyetlerde
bulunan kişilerin kısa bir dönem içerisinde, hem ithalat yönüyle hem de Toprak
Mahsulleri Ofisinin bu konudaki aldığı tutum çerçevesinde ve Hükûmetin de kararlı olduğu konusundaki inandırıcı
davranışlarımız çerçevesinde, inanıyorum, ümit ediyorum ki fiyatlar normal
seviyelerine gelecek. Bizim, bu önemli meseleyi, muhakkak ki bir araştırma önergesiyle
görüşmemiz imkânı mevcut. Ama özellikle ekonomik politikalar konusundaki
yapılan değerlendirmelerin, kısa bir süre içerisinde, Hükûmet
ve ilgili organlar tarafından konunun gündeme alınmasıyla birlikte daha
sağlıklı bir çözümün ortaya çıkması söz konusudur. Bakın, iki siyasi partimizin değerli milletvekillerinin verdiği
önergeler önemli önergelerdir. Biz, bu önergelerin -araştırma önergelerinin-
görüşmesini açtığımız takdirde, yapacağımız zaman… Cumhuriyet Halk Partisi
Grubunun verdiği önergeyle ilgili dört siyasi partinin yirmişer dakikadan
konuşma hakları var, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun verdiği önerge
üzerinde de yine dört siyasi parti grubunun yirmişer dakika konuşma hakları
var. Lehte ve aleyhte konuşmaları da dikkate aldığımızda toplam yüz dakikalık
görüşmeler olacak. Yine, bu önergelere baktığımızda, zaten kırkar dakika bu konuyu
görüştük. Aslında ben arzu ederdim, beklerdim ki değerli
konuşmacıların şu önemli zamanı, yirmi dakika yerine on dakika olan zamanı, bu
konuyla ilgili acil çözüm önerilerini sunup hem Bakanlığa hem piyasaya bu
konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinin hassas bir davranış içerisinde
bulunduğunu ve Bakanlığımızın da bu konuyu göz ardı etmediği noktasında
mesajlar vermesini açıkçası arzu ederdim. Ama genellikle, gelinen konuşmalar
sadece bizim getirdiğimiz öneri ile diğer siyasi partilerin önerileri
arasındaki farkın ve Türkiye'nin gündeminin farklı noktalara doğru götürülmesi
amacıyla eleştiri, işte, kim daha hassas konulara bakıyor, kim daha az hassas
konuları değerlendiriyor şeklinde değil, hemen hemen
seksen dakikalık, yüz dakikalık yaptığımız görüşmede, değerli
milletvekillerimizin, önerge sahiplerinin ve grupların bu konuyu bu süre
içerisinde de masaya yatırmaları gerektiğini düşünüyorum. Yine de
arkadaşlarımızın bu konudaki katkılarını düşünüyoruz, inanıyoruz ve şunu da açık
yüreklilikle ifade ediyorum ki, tarım ürünleri, talep esnekliği ve arz
esnekliği çok farklı olan ürünlerdir. Bugün aldığınız tedbirlerle yarın, 17
milyon, 18 milyon ton buğdayı, hadi, tedbir aldık -araştırma önergelerini de
hızlı bir şekilde, bütün mesaimizi ona verdiğimiz takdirde- 2008 yılı buğday
ürünü üretimini bir ay sonra 18 milyondan 20 milyon, 25 milyon tona çıkarmamız
mümkün değil. Aynı şekilde,
pirinç ve diğer ürünleri bu şekilde yapmamız mümkün değil. Bu tarım
ürünleri mevsimlik değişimlere ve ziraatçının bu konuyla ilgili bakış tarzını
değerlendirmesiyle alakalı bir durumdur. Ben grup önerimizin destekleneceğini ümit ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Elitaş.
Grup önerisinin aleyhinde Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç. Buyurun Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP
grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Şimdi, tabii AKP grup başkan vekillerinin getirdiği öneri İç
Tüzük’e aykırı. Şimdi, İç Tüzük’ü bu kadar bariz ihlal eden bir öneriyle Genel
Kurul karşısına gelindiğine göre, zaten, AKP’nin yönetiminde de bu hatalar her
yerde görülüyor, her yerde olaylardan habersiz. Ya, bir öneri getiriyorsunuz, bari İç Tüzük’ü okuyun. İç Tüzük’ün
89’uncu maddesi açıkça diyor ki, tasarı veya teklifin tümünün oylanmasından
önce, esas komisyon veyahut da hükûmet herhangi bir
maddenin yeniden görüşülmesini isterse, Danışma Kurulunun önerisi üzerine Genel
Kurulda görüşürsünüz. Bunları okumadan, kendi kendilerine, çoğunluk nasıl olsa
bizde diyorlar, biz istediğimiz öneriyi bu Meclisten çıkarırız. İşte,
görüyorsunuz, hükûmet diye bir hükûmet
yok. AKP’nin yöneticileri olaylardan bu kadar habersiz, olaylardan bu kadar
habersiz olan bir grubun da bu memlekette yapacağı kanunların bu memlekete bir
fayda sağlamayacağını herkesin bilmesi gerekiyor. Değerli milletvekilleri, şimdi -geçen gün de konuştum- Türkiye
Cumhuriyeti Devleti, maalesef, sahipsiz bir devlet. Devletin kurumlarını
koruyan bir kurum yok. Esasen devleti yöneten hükûmetlerin
devleti koruması lazım. Bir Avrupalı geliyor “Efendim, Türkiye’de herkesin
güveneceği bir adalet sistemi yok.” diyor. Adalet Bakanlığı makamında oturan
Mehmet Ali Şahin “YARSAV, yargıdan istediği kararı çıkartıyor” diyor. Bundan
daha ağır bir itham olur mu sayın milletvekilleri? Yani, efendim, bundan daha
adalete hakaret, hâkimlere hakaret eden bir ifade olur mu? Hâkimlik mesleğinin
kutsallığını anlayabilmek için o meslekte bulunmak lazım. Yoksa,
hukuk fakültesini bitirip de üç beş sene bir kasabada avukatlık yaptıktan
sonra, kasaba avukatlığından çıkıp da siz Türkiye’nin hukuk sistemini
düzenlemeye kalkarsanız, işte, bu kadar açıklar verirsiniz. Peki, Anayasa Mahkemesi Başkanı -sizin davanız var- sizlerle,
hangi yüzle geliyor, kebap salonunda oturup kebaplar yiyor? Çankaya Köşkü’ndeki
kişi hakkında dava var. O davası nedeniyle nasıl gidip de Çankaya Köşkü’nde
ziyafetlere katılıyor? MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sana mı soracağız? KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, eğer hâkimlik tarafsızlıksa… Hâkim
olgun ve dolgun kişidir. Hâkim, taraflarla temas etmez. Hâkim, bu görüntüyü
verdiği zaman, vatandaşlar, ister istemez, böyle bir kararı verecek kişinin
adaletli ve tarafsız karar vermeyeceğine inanır. Şimdi, dışarıdan gelen adam “Türkiye’de güvenilecek bir adalet
sistemi yok.” diyor. Herkesin güveneceği şey… Adalet Bakanlığı makamında oturan
kişi diyor ki: “Efendim, YARSAV, Danıştaydan istediği
kararı çıkarıyor.” Böyle bir zihniyetle, böyle bir akılla, böyle bir davranışla
devlet yönetilir mi sayın milletvekilleri? Değerli milletvekilleri, şimdi, birileri burada söylüyor,
milletvekilleri söylüyor “Abdullah Gül’ün karısının parmağında 65 milyarlık
yüzük var.” diyor. BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Allah senin müstehakını
versin! KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bu iddia doğru mudur yanlış mıdır?
Birileri çıkıp buna cevap vermesi lazım. Eğer yüzük varsa, hakikaten bunu
nereden almış? Kimin parasıyla almış? Ne zaman almış? Kim tarafından hediye
edilmiş? MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Dedesinden miras kalmış. KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, geçen gün, galiba Katar’dı, Katar’ın
Kralı gelmişti. Burada 100 bin euroya kendisine
arabalar tutuldu. Yedi sekiz gün İstanbul’da şey etti. Sırf 200 milyar lira
kendisini ve misafirlerini karşılamak için şey edildi… Tayyip Erdoğan da şimdi
çıkmış Katar’a gitmiş. Ya bu nedir, bu Katar’da ne var? Sayın milletvekilleri, şimdi, bu memleketi, her gün dışarıda gidip
de sizlere pahalı pahalı hediye veren kişilere
devletin kaynaklarını aktarırsanız, onlardan kaynak alırsanız… Neler aldığınızı
açıklayın. İşte, Suudi Arabistan Kralı geldiği zaman yedi tırla
ne getirdi? Tırın birinde, diyorlar ki “İnek
getirmiş.” Bir inek getiriyor, onu özel besliyor, onun sütünü içiyor. Bakın,
düşünebiliyor musunuz, Türkiye’den süt içmek istemiyor, oradan inek getiriyor, tırdaki ineğin sütünü içiyor. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sen de getir. Gücün yetiyorsa sen de
bir inek getir Meclise! KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, değerli milletvekilleri, burada ne
kadar hediye verilmiş? Efendim, Cumhurbaşkanı makamındaki kişi diyor ki: “Ben
bu hediyeleri açıklamam.” Ya, işte, Mal Edinme Kanunu’nda açık hüküm var:
“Seçilmiş kişiler…” Sen seçilmemiş misin oraya? Onun için, değerli
milletvekilleri, gerçekten, ben çıldırıyorum bu sözlerinin karşısında. Yani,
nasıl bir akıl, nasıl bir izan ki, bu devleti, bu akılla, bu izanla yabancı
ülkeler karşısında siz nasıl savunursunuz, nasıl bu memleketin kişiliğini
koruyorsunuz ben hayret ediyorum. Tayyip Erdoğan çıkıyor diyor ki: “Bu sosyal demokratlar Atatürk’ün
arkasına sığınmasınlar, politika yapmasınlar.” Ya, Atatürk, devletimizin bir
millî lideridir, bir büyük devrimcidir. Biz, Atatürk’ün fikirleri, onun
devrimleri arkasına sığınarak politika yapmayı kendimize onur kabul ederiz, ama
gidip de Hikmetyar’ın ayakları altında uzanarak
politika yapmıyoruz sayın milletvekilleri. (CHP sıralarından alkışlar) AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Saçmalama! KAMER GENÇ (Devamla) – İşte, bizim farkımız burada. Atatürk’ün
eserlerini koruyacağız, Atatürk bu devletin kurucusudur. Onun getirdiği
felsefeyi, inancı, ilkeleri benimsemek… Biz değil, dünya devletleri bunu
benimsiyor ve kabul ediyor. Onun için, maalesef, Türkiye, hep böyle… Yani, öyle laflar söyleniyor ki. Bülent Arınç,
çıkıyor, diyor ki: “Efendim, biz hedefe gideceğiz, düşe kalka gideceğiz.”
diyor. Bilmem kandan, mutlu doğumdan ve bağırsak temizliğinden bahsediyor. Değerli milletvekilleri, yani fikirlerinizi gizlemeyin yahu, açık
söyleyin. Yiğit adam açık konuşur. Yani dersin ki kardeşim, ben buyum, açık. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sen yiğit misin, sende var mı yiğitlik?
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben hem yiğit oğlu yiğidim. Onun için, siz de yiğitliğiniz varsa çıkın deyin ki, kardeşim
benim esas amacım bu. Ben bu hedefi koymuşum, buna gideceğim deyin. Ama ondan
sonra… ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Sen sosyal
demokrat mısın? KAMER GENÇ (Devamla) – Tabii ki sosyal demokratım. ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Neden
bağımsızsın o zaman? KAMER GENÇ (Devamla) – Neyse, siz benim ne olduğumu daha
bilemezsiniz. Ben yıllarca bu kürsülerde konuştum, bu kürsülerde düşüncelerimi
söyledim, ama size de teklif ediyorum, yiğitliğiniz varsa, buyurun sokağa
çıkalım da halkın karşısına! Ülkede ciddi şekilde, arkadaşlar, çok ekonomik sıkıntı var. HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Nasıl
dolandırıldın? KAMER GENÇ (Devamla) – Sizin zamanınızda birçok dolandırıcı türedi
yahu. Milleti dolandırıyor, biz de dolandırıldık. Tabii ki eğer bir memlekette
yönetimin bir kısmı dolandırıcılıktan umut bekliyorsa o memlekette birtakım
insanlar da dolandırıcılık yapar. Yani bu hep yönetimi taklit etme sanatından
meydana gelen bir durumdur. Değerli milletvekilleri, ayrıca bugün bakın, sekiz ay önce mazot
2.200 liraydı bugün 3.200 liradır. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Dünya borsalarına bak! Dünyadan haberin
yok! KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu bu nereden, bu zam nasıl bu kadar
geliyor? Pahalılık her gün artıyor. Biraz önce burada söylendi, arkadaşlar,
Türkiye’de ciddi gıda sıkıntısı var, gıdalarda çok ciddi fiyat artışları var,
yani gelin bu konulara el atalım. Bakın, bir süre sonra inanınız ki sokağa çıkamazsınız. O kadar
büyük bir sıkıntı var ki; o kadar, insanlar büyük bir sıkıntı içinde ki her gün
bana insanlar, çok, birçok, memleketin her tarafından… Dün Bursa’dan kadın
telefon ediyor, diyor ki, ben açım diyor, çocuğumu okutamıyorum diyor. Ben bu
çocuğumu okulda okutamam üniversitede diyor, param yok diyor. Türkiye’nin her
tarafında insanlar bundan bahsediyor. Türkiye’nin kaynakları, Türkiye’de ciddi
sosyal bir reform yapılmasına elverişlidir; yeter ki siz bu kaynakları israf
etmeyin, yeter ki devletin vergi gelirlerini sağlıklı tahsil edin, yeter ki siz
ihaleleri yandaşlarınıza vermeyin, yeter ki siz devletin mallarını bedava
fiyatına kendi yandaşlarınıza vermeyin, devleti talan etmeyin. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Yanlış konuşuyorsun, yanlış! KAMER GENÇ (Devamla) - Hazinenin en kıymetli mallarını yok
pahasına kendi adamlarınıza satıyorsunuz. Yahu, ne olacak bu memleket? Bu
memleketi kim kurtaracak? MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – AK Parti kurtaracak, merak etme sen! KAMER GENÇ (Devamla) - Bu memleketi… Sıkıştığınız zaman,
gidiyorsunuz, Avrupa Birliğine sığınıyorsunuz. Avrupa Birliği sizi almaz. Size
diyor ki: “Bir defa, kıyafetimiz sizinle müsait değil.” Gidip de Yunanistan’ın
o kadın Dışişleri Bakanını getirip de burada türbanı savunduracağınıza… O da
taksın madem, hakikaten öyle şeyse. Bakın, eğer bir ülkenin düşmanı durumdaki devletler o ülkedeki
yönetimi methediyorsa, bu, çok büyük bir tehlikedir. Demek ki bir memleketin
dışındaki yönetim… Yani Türkiye’nin kalkınmasını, büyümesini istemeyen
Yunanistan’dır, Avrupa’dır, birçok ülkedir. Bunlar Türkiye’deki AKP İktidarını
eğer methediyorlarsa, demek ki AKP, Türkiye’yi en kötü yöneten bir yönetim
biçimidir. Çünkü değerli milletvekilleri, herkes ister ki karşısındaki devlet
kötü yönetilsin, batağa girsin, zayıflasın, karşısında güç olmasın. Şimdi, işte, bakın, İtalya’dan bir kadıncağız geldi… Türkiye’ye ne
kadar zarar verdi. Yani hakikaten çok üzüntü duydum, utanç duydum. Bence,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu utancı bir üzüntüyle dile getirip… Yani bu çok
önemli bir olaydır. Hakikaten bunu izah edebilirlerdi. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun, konuşmanızı tamamlayınız. KAMER GENÇ (Devamla) – Ama İtalya, işte sizin dost dediğiniz
İtalya, gitti, EXPO 2015’te, dedi ki: “Türkiye’ye oy vermeyin. Türkiye kökten
dincidir. Kadını ikinci sınıf vatandaş olarak kabul eden bir ülkeye EXPO 2015’i
vermeyin.” Bunlar açık. Ama öte tarafta, kendisi de geliyor “Efendim, türbanla
istediğiniz gibi şey edebilirsiniz, biz kadın kıyafetine karışmıyoruz.” diyor. Değerli milletvekilleri, bakın, aklı olan, bu meseleleri çok iyi
anlar. Ama sizin İktidarınızın bir şeyi var: Bakanlarınız, başta Çankaya’ya
götürdüğünüz kişi, her gün uçaklarla geziyorlar, ondan sonra bizim
vergilerimizi kendi babasının malıymış gibi harcıyorlar. Kendi bu memlekete…
Ben hayret ediyorum, bu Tayyip Erdoğan, acaba, bir güne bir gün, Ekonomik
Konseyi toplayıp da “Yahu, hele gelin bakalım, şu memleketin hâli nedir?” dedi
mi? Demedi. Her gün dışarıda, her gün dışarıda. Büyük
orta doğu projesinin eş başkanı. Tabii onlara hizmet edecek, tabii, Türkiye
halkına hizmet edecek değildir. Bakın size şunu söylüyorum: Türkiye çok ciddi
sıkıntı içindedir. Bunun farkına varın, halkın içine çıktığınız zaman
varırsınız. Lütfen, bu inadınızdan vazgeçin. Bu Hükûmeti
de düşürün. Bu Hükûmet yok, düşürün. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Genç, sağ olun. Grup önerisinin lehinde Giresun Milletvekili Sayın Nurettin Canikli. Sayın Canikli, buyurun. (AK Parti
sıralarından alkışlar) NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; AK Parti grup önerisinin lehine söz aldım. Bu vesileyle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Şu anda Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul gündeminde önemli
bir tasarı var, onu görüşüyoruz iki haftadan beri, üç hafta oldu. Bir an önce
bunun gündemden çıkması gerekiyor. Gerçekten, geçen hafta bitebileceğini biz
tahmin etmiştik, öyle konuşulmuştu ama bitmedi. Gerçekten, arkadaşlarımız,
Türkiye’nin başka konularının da Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminde
görüşülmesini istiyorlarsa, bizim bu kanaatimizi paylaşmaları gerekir. Yani,
bir an önce Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’nın Genel Kurulda görüşmelerinin
tamamlanması ve diğer önemli konulara geçilmesi. İnşallah, bu hafta bunu
gerçekleştireceğiz. Tabii, aslında, bu konulara çok fazla belki girmeye gerek yok ama
burada konuşmacı arkadaşlarımızdan bazıları değindiği için ben de bir şeyler
söylemek istiyorum. Şimdi, bir arkadaşımız kendisinin dolandırıldığını burada
ifade etti, basında da okuduk. Ha, üzüldük, önce onu söyleyelim. Fakat, benim de merak ettiğim, yani, Türkiye’de 70 milyon
insan var, 70 milyon vatandaşımız var, dolandıran kişi -eğer doğruysa bu, ki,
doğru olduğuna inanıyoruz, çünkü, bizzat kendisi buradan ifade ediyor- 70
milyon kişi içerisinden bu arkadaşımızı bulmasını da ben manidar görüyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Yani, nedendir bilemem tabii, onu… Aslında, yine
basından okuduğumuza göre telefonla dolandırılmış. Yani, birkaç telefon
görüşmesiyle ikna olunmuş ve o dolandıran kişinin -eğer doğruysa olay- oyununa
gelmiş ve birçok vatandaşımızın mağdur olmasına neden olmuş. Şimdi, Allah’tan
bu millet, bu gibi insanları iktidara getirmiyor, fırsat vermiyor. Bir de
düşünün şimdi, milletin menfaatini korumak durumunda olan bir konumda olsa bu
arkadaşımız bu milletin hâli nice olur değerli arkadaşlar, bir düşünün! (AK
Parti sıralarından alkışlar) HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Yani hırsızın hiç mi suçu yok! NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Aslında, biraz dikkat etse, biraz
olaylara daha objektif olarak bakma imkânı olsa, hem bu dolandırılma hadisesi
meydana gelmez ve yüzlerce vatandaşımızın mağduriyeti ortaya çıkmaz hem de bizim her ay ekonomik konularda
Ekonomik Koordinasyon Kurulu toplantısı yaptığımızı fark ederdi. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Arada bir roller değişiyor! NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Her ay düzenli olarak yapılıyor ve
Türkiye’nin tüm ekonomik problemleri burada masaya yatırılıyor. Enine boyuna, o
arkadaşların aklına gelmeyen konular da dâhil, bütün ihtimaller
değerlendiriliyor ve gereken tedbirler alınıyor. Bunu da burada belirtelim,
yani biraz evvel onu ifade ettiği için söylüyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) – Öneriye gel! NURETTİN CANİKLİ (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, burada çıkıp yine
bazı arkadaşlar yolsuzluktan bahsediyorlar, buna benzer iddialar ortaya
atıyorlar. Elbette burada konuşulabilir, her şey konuşulabilir Meclisin
kürsüsünde ama mesnedinin olması gerekir, dayanağının olması gerekir, iddianın
mutlaka çok ciddi olarak dayanak var ise ancak buradan konuşulması gerekir.
Eğer bu dayanak yok, bu mesnet söz konusu değil, sadece buradan karalamak
amacıyla, hiçbir gerçeği yansıtmadığı hâlde milletin kafasını karıştırmak
amacıyla söyleniyorsa bu ahlaki değildir değerli arkadaşlar. HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Doğru olup olmadığına mahkeme karar
versin, sen verme! NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Elbette bir şey varsa paylaşması
gerekir, buna saygı duyarız, buna biz de teşekkür ederiz. Yani bir yolsuzluğun
gerçekten ortadan kaldırılmasına katkı sağlayıcı bir konuşmaysa hepimizin buna
teşekkür etmesi gerekir. Buna varız, buna bir itirazımız yok ama sadece
karalama amaçlı, son derece gelişigüzel, sadece insanlarımızın kafasını
karıştırmak amacıyla yapılıyorsa bu ahlaki değildir. Varsa bir şey, ispat
ederek gelin, belgenizle beraber gelin; yoksa susun, yoksa susun konuşmayın, bu
daha doğru olandır. KAMER GENÇ (Tunceli) – Belgem var… HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Senden izin alacak değil! NURETTİN CANİKLİ (Devamla) - Onun için değerli arkadaşlar, bundan
sonraki konuşmacı özellikle, yani bunu… Tabii, ben -burada birçok arkadaşımız
buna dikkat ediyor ama bazı arkadaşlarımız maalesef bu önemli noktayı
kaçırıyorlar- bunun, bu Meclisin saygınlığına, samimiyetine uygun bir davranış
olmadığını düşünüyorum. Eğer, ispat edebileceği gerçekten ciddi birtakım
iddiaları varsa gelsin söylesin. Yoksa, milletin
ifadesiyle “komik” duruma düşer. Çünkü, gerçekten,
bazı konuşmacıların konuşmalarını milletimiz “komedi” olarak izliyor. Bakın,
çok sınırlı sayıda.... Tekrar şey yapıyorum: Bu
Meclisin büyük çoğunluğu bu konuda gereken hassasiyeti gösteriyor. Eğer bir şey
varsa söylesinler yoksa sussunlar. Bunun, daha doğru bir yöntem, daha uygun bir
yöntem olduğuna inanıyorum. AK Partinin sadece bir hedefi vardır değerli arkadaşlar: Bu,
milletimizin refahı ve mutluluğu. Daha özgür bir ortamda, daha demokrat, daha
hukukun üstünlüğünün sağlandığı bir ortamda bu milletimizin refahının
yükseltilmesi için çabalıyoruz. Başka bir amacımız yok, başka bir gayemiz yok,
perde arkasında hiçbir şey yok, hepsi budur, görünen budur, söylediğimiz budur,
doğru olan da budur. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Grup önerisinin aleyhinde, Mersin Milletvekilimiz Sayın Mehmet
Şandır. Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bana sataşıldı efendim. BAŞKAN – Efendim? KAMER GENÇ (Tunceli) – Bana sataşıldı efendim. Biraz önce konuşan
Grup Başkan Vekili bana… BAŞKAN - Sayın Şandır, buyurun efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Söz istiyorum. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Sen Türkiye’ye sataştın. BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bakınız, adalet
duygusu içerisinde söylüyorum: Bir kısım arkadaşlarımız her şeyi kendilerinin
söyleme hakkı olduğunu iddia edip “Başkaları hiç konuşmasın.” diyorlarsa böyle
bir üslup olmaz, böyle bir yaklaşım yok. KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır ama sataştı efendim. BAŞKAN – Hayır efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Bunlar sataşma değil mi Sayın Başkanım? BAŞKAN – Kimsenin ismi geçmedi. KAMER GENÇ (Tunceli) – “Komedi.” dedi. “Komedi olarak seyrediyor…” BAŞKAN – Sayın Genç, kimsenin ismi geçmedi. KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani size “komedi” denilse siz bunu hakaret
kabul etmiyor musunuz? MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Otur yerine! BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen sakin olunuz. Bakın, siz, Sayın Cumhurbaşkanımız, Sayın Başbakanımız dâhil, bir
Hanımefendi’nin ziyneti dâhil her şeyden bahsediyorsunuz. Hiçbir ispatı yok ve
biz seslenmedik, konuşmadık ama… KAMER GENÇ (Tunceli) – Ederim, niye yok? 65 milyarlık yüzüğü var
mı yok mu? Ben onu soruyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Bakınız, sizin isminizin hiçbir yerde geçmediği şekilde
arkadaşlarımız bir konuşma yaptı. Sayın Şandır, buyurun efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Siz onların avukatı değilsiniz Sayın
Başkan. Siz, sataşmadan dolayı bana söz vermek istiyor musunuz vermek
istemiyor musunuz? BAŞKAN – Hayır, vermiyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim? BAŞKAN – Hayır, hiçbir sataşma yok, vermiyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) - O zaman ısrar ediyorum, oylatın. BAŞKAN – Sayın Şandır, buyurun efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük’e göre, ben ısrar ediyorum,
oylatın efendim. BAŞKAN – Hayır efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, İç Tüzük hükmü açık. BAŞKAN – Ne istiyorsunuz? KAMER GENÇ (Tunceli) – İç Tüzük’e göre bana sataşma var diyorum,
siz “Yok.” diyorsunuz. BAŞKAN - Hayır, sataşma yok efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben ısrar ediyorum, İç Tüzük’e göre oylatın
efendim. Efendim, sorun arkadaşlara. OKTAY VURAL (İzmir) – Tutanakları alın… Tutanakları bekleyin... KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, oylatın. Ben “sataşma” diyorum, siz
“Yok.” diyorsanız oylatın efendim. İç Tüzük’ün açık hükmü... İç Tüzük’ü okuyun
işte. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Genç’in sataşmayla ilgili
iddiasına Başkanlık Divanı olarak katılmıyorum, böyle bir şey yoktur. KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet, ben ısrar ediyorum, oylatın. BAŞKAN - Sayın Genç, bu hususta, böyle bir şey olduğunda ısrar
ediyor. KAMER GENÇ (Tunceli) – Evet. BAŞKAN - Evet, Sayın Genç’e söz verilmemesi hususu Başkanlık
Divanının görüşüdür. Konuşma yapmamasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani, “Konuşma yapmamasını” diyorsunuz. (AK
Parti sıralarından “Otur yerine!” sesleri) MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Saygı göster, saygı! BAŞKAN – Efendim, Genel Kurula hepimizin saygı göstermesi gerekir. Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
öncelikle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Zannediyorum, milletvekillerimiz için bu görüşmeler çok fazla bir
anlam ifade etmiyor. Şimdi yine epey bir kalabalık var ama biraz önce saydım, AKP
Grubundan 60 tane milletvekilimiz vardı Genel Kurulda. Ama inanınız ki halkımız
bu görüşmeleri çok derinden, çok yakından izliyor. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) – 21 kişi de sizde var. MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Efendim, Sayın Özkan, Türkiye’yi yönetme
sorumluluğunu halkımız Adalet ve Kalkınma Partisine vermiştir. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Bu Meclisi çalıştırmak sorumluluğu,
iktidar partisi yöneticilerine ve grubuna aittir. Bunu bilelim lütfen, bunu
bilelim! Yani burada her defasında karar yeter sayısı isteyerek, kulisten,
milletvekillerinin koşar adım Genel Kurula girip neyin oylandığını bilmeden el
kaldırmalarını üzüntüyle izliyor bu millet. Bunu biliniz lütfen. Değerli milletvekilleri, bakınız, bir öz eleştiri olarak alınız
efendim. İktidar partisi sizsiniz ama sanki iktidarmışız sorumluluğunda
konuştuğumu düşünerek lütfen beni dinlemeye çalışınız. Üç saattir Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu hafta hangi konuları
görüşeceğini, hangi saat aralıklarında çalışacağını, yani kendi çalışma
gündemini belirlemekle uğraşıyor, üç saati geçti. YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayenizde, sayenizde! AHMET KOCA (Afyonkarahisar) – Sorumlusu
kim? BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen müdahale etmeyelim. MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değerli milletvekilleri… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yasal hakkını kullanıyor, nasıl
“sayenizde” diyorsunuz ya? OKTAY VURAL (İzmir) – İstersen konuşmayalım! MEHMET ŞANDIR (Devamla) – İsterseniz, muhalefet hiç Meclise
girmesin. Değil mi? İyi olur. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Hem çalın hem oynayın! MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Yani, muhalefet anlayışınızın veya
demokrasi anlayışınızın ifadesi bu: “Aslında, iyi olur.” Doğrudur, kendiniz
çalar, kendiniz oynarsınız, “Biz yaptık oldu.” dersiniz, adına “demokrasi”
dersiniz, milletimiz de sizi ibretle seyreder. Her defasında sığındığınız
Avrupa Birliğinin kriterlerine de bu çalışma üslubunuz
uyar mı? Onu da size sorarız, numune olursunuz. OKTAY VURAL (İzmir) – Avrupa Birliğinin umurunda mı? MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bakın, Adalet
ve Kalkınma Partisinin grup önerisi üzerine konuşuyoruz. Biraz önce yaşanan
hadiseyi hep beraber izledik. İç Tüzük’ün 89’uncu maddesine aykırı bir hususun
sehven olduğunu kabul edelim. Ama bunun altında bir acelecilik yok mu? Bir
özensizlik yok mu? Çok önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz, Sosyal Güvenlik
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nu görüşüyoruz. Toplumun yüzde 90’ını, yüzde
100’ünü ilgilendiren geç kalmış, geciktirilmiş bir kanunu görüşüyoruz. Bu
kanunun her gün geç çıkmasının maliyetini toplum ödüyor. Unutmayınız, altmış
beş aydan bu yana iktidarsınız. Eğer bir hesap sorulacaksa, bir hesap
yapılacaksa, bir öz eleştiri yapılacaksa “kara delik” diye ifade ettiğiniz ve
artık taşınamaz noktaya geldiğini teslim ettiğiniz, bizim de ifade ettiğimiz
sosyal güvenlik açıklarının beş yıllık, altmış beş aylık maliyetinin hesabı
kime sorulacak? Bu Meclisin üç saatini bu tartışmalara harcamak hakkına sahip
misiniz? AKP Grubunun, bizimle ilgili değil… Bakın, size tekrar söyleyeyim
sayın milletvekillerim, haksızlık yaparsınız… MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Siz, sütten çıkmış ak kaşıksınız! MEHMET ŞANDIR (Devamla) – “Sütten çıkmış ak kaşık” meselesi değil,
sorumluluk meselesi. Bu Hükûmet kendi gücünün, kendi
görevinin idrakinde olmak durumunda. Bu Meclisi çalıştırmak, her dönemde olduğu
gibi bu dönemde de siyasi iktidara ve onun grubuna aittir. “Ben yaptım.” olmaz.
Şimdi, Sosyal Güvenlik Yasası’nın görüşmelerinde oluşturulan
mutabakatı -o kanunla ilgili ilk konuşmacı bendim- Sayın Bakanın gösterdiği
uzlaşma gayretlerini teşekkürle karşılamış, önergelerimizle de katkı vereceğimizi
ifade etmiştik. Gerçekten de iyi bir çalışma yapılıyordu. Üç haftadır
suhuletle, sükûnetle -tartışmalar olsa bile- bir ortak karar, bir ortak sonuç
çıkartılmaya çalışılıyordu. Ama bu haftanın başında sayın
AKP Grubu yöneticileri Meclis gündeminin belirlenmesinde öyle bir saat
sıralaması, öyle bir gündem belirlemesi yaptılar ki “Ya kabul edersiniz ya grup
önerisi olarak biz cumayı da getirir, çalışma günü olarak önünüze koyarız.”
dediler. Milliyetçi Hareket Partisi olarak çok net söylüyoruz, soruyoruz, size
şimdi de soruyoruz: “Nedir bu aceleciliğiniz? Nedir bu? Yani uzlaşılan bir
zeminde yürürken bu telaşınızın sebebi nedir? Çok net söylüyoruz: “Türk Ceza
Kanunu’nun 301’inci maddesini değiştirmekle ilgili kime ne söz verdiyseniz,
nerede ne karar aldıysanız, onu getirip bu Meclise dayatmanın günahı altında
eğer bu türlü acelecilik, bu türlü telaş ve paniklemeyle bu yanlışları
yapıyorsanız, Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz sizin yanlışınıza katılmak
mecburiyetinde değiliz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak ilk
günden, bu kürsüde, grup toplantımızda, Sayın Genel Başkanım, her
milletvekilimiz burada ifade etti: Biz, Milliyetçi Hareket Partisi olarak,
halkımızın sorunlarının çözümü için milletimizin oluşturduğu bu istikrara, bu
iktidara katkı vermeye, hoşgörüyle, uzlaşmayla diyaloğa
açık bir muhalefet yapmaya hazır olduğumuzu, böyle bir muhalefet yapacağımızı
ilk günden ifade ettik. Ayrıca, millî konularda bir duruş
sergileyeceğimizi de muhalefet yapacağımızı da ifade ettik. Bunun örneklerini
de ortaya koyduk. Aksini söyleyen olursa buradan -sayın milletvekilleri çok
seviyorlar laf atmayı- bunun aksini de söylerlerse millete şikâyet ederim
kendilerini. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket Partisi olarak uzlaşmayla,
hoşgörüyle diyaloğa açık olmak, yani milletimizin
sorunlarını çözmek noktasında, siyasi iktidara katkı vermek noktasında bir
eksiğimizin olduğunu söyleyebilme hakkına sahip değilsiniz. Ama,
301’de size destek veremeyiz, böyle bir imkân yok. 301 masum bir yasa değildir.
301’i siz tanzim ettiniz, bu Mecliste kabul edildi. Şimdi ne değişti de bugün
tekrar değiştirmek gereğini duyuyorsunuz? Sebep ne? 301’deki değişikliği sizden
kim istiyor? MUHARREM VARLI (Adana) – Barroso, Barroso! MEHMET ŞANDIR (Devamla) – 301’deki değişiklik için bu Meclisin
huzurunu bozmaya hakkınız var mı? S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Milletin huzurunu bozmaya hakları
var mı? MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Milletin huzurunu bozmaya hakkınız var
mı? Değerli milletvekilleri, birlikte tartışacağız, 301’i birlikte
tartışacağız. Türklüğe, cumhuriyete hakaret edilmesinin suç olmaktan
çıkarılmasının sebebini, gerekçesini millete anlatacaksınız. “Yok öyle bir şey”se niye değiştiriyorsunuz, niye
değiştiriyorsunuz? MUHARREM VARLI (Adana) – Öyle bir dertleri yok bunların! OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Ermeni diasporası
istiyor! MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Türklük ile Türk milleti arasındaki ince
ayrımı bilmemenizi, bilmediğinizi söylemenizi kabul etmemiz mümkün değil.
Cumhuriyet ile Türkiye Cumhuriyeti devletinin farklılığını, farklı tanımlar
olduğunu bilmemeniz mümkün değil. Ama ne sebep, niye, hangi sebepten böyle bir
değişikliğe gidiyorsunuz ve bu değişikliğe zemin hazırlamak için daha bir
haftadan önce bu Meclisin huzurunu bozmaya, bu gergin ortama Meclisi sokmaya ne
hakkınız var? Değerli milletvekilleri… MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Açıklar mısınız, ne olmuş? İki cümleyle
açıklar mısınız, ne olmuş? ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sen
çık, sen açıkla! Laf atıyorsun oradan, çık sen açıkla! Çık, sen açıkla! MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Zamanı geldiğinde açıklayacağız.
Türklüğü niye değiştirdiğinizi siz açıklayacaksınız. Siz, siz açıklayacaksınız. OKTAY VURAL (İzmir) – Siz değiştirmediniz mi? MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Cumhuriyet ile Türkiye Cumhuriyeti
devleti ayırımının farkını siz açıklayacaksınız. Değiştiren sizsiniz, tanzim
eden sizsiniz. MUHARREM VARLI (Adana) – Onların öyle bir derdi yok. MEHMET ŞANDIR (Devamla) - Yani, iki yıl önce Türkiye Büyük Millet
Meclisini -Sayın Bakanlarım buradalar- olağanüstü toplantıya çağırarak, temmuz
sıcağında Türk Ceza Kanunu’nu görüştürüp 301’i tanzim eden siz değil misiniz?
AKP değil mi? Ne değişti de veya neyi yapmak istediniz de elinizi kolunuzu
bağladı bu şekil? Neyi yapmak istiyordunuz? Yani demokrasi, ayıplı bir
demokrasi miydi? Altmış beş aydan bu yana, Sayın Başbakan demokrasiyi
geliştirmek için böyle bir yol diyor. Yani ayıplı bir demokrasiyle mi ülkeyi
yönetiyordunuz? Niye? Değerli milletvekilleri, bu konu gerçekten masum değil. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Şandır, konuşmanızı tamamlayınız; buyurun. MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Bu konu gerçekten, Türkiye’nin hayrına
düşünmeyenlerin talebi; “Ermeni soykırımı yoktur” denilmesini suçlamak isteyen,
cezalandırmak isteyenlerin talebi; bu konu etnik bölücülerin talebi. Açın,
okuyunuz. Tüm yayınları buraya getirip dökeceğiz, kimin istediğini ifade
edeceğiz. 301’i değiştirmek yetmez. Bakın, burada söylüyorum: 301’in tamamen
kaldırılmasını istiyor Avrupa Birliği. Sonuçta oraya kadar götüreceksiniz
hadiseyi. HASİP KAPLAN (Şırnak) – Onu biz de istiyoruz. MEHMET ŞANDIR (Devamla) – İşte, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
biz, 301 telaşıyla bu haftanın gündemini bu kadar sıkışık hâle getirmenizi,
gecenin on ikilerine kadar, cuma günü de çalışmayı bu Meclisin önüne
getirmenizi doğrusu samimi bulmuyoruz, doğrusu akıllıca da bulmuyoruz. Dolayısıyla, biz AKP’nin bu
önerisine karşıyız. AKP’nin bu noktadaki tavrını doğru bulmadığımızdan dolayı
kendilerine muhalefet edeceğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Şandır. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru
önergeleri ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer alan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve bu tasarıyla birleştirilen İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Manisa Milletvekili
Şahin Mengü’nün, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk ve 19 Milletvekilinin, Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun,
İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin ve Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin aynı konudaki
kanundaki kanun teklifleri ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam
edeceğiz. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları
Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı
ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) (x) BAŞKAN – Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde 4’üncü bölümde yer alan
68’inci maddeye bağlı geçici madde 12 kabul edilmişti. Şimdi, 68’inci maddeye
bağlı geçici madde 13 üzerinde üç adet önergeyi önce geliş sırasına göre okutup
sonra aykırılığına göre işleme alacağım. Buyurun: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun geçici 13. maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
(x) 119 S. Sayılı Basmayazı 27/3/2008 tarihli 83’üncü Birleşim Tutanağına eklidir. “24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı
Kanunun 21 inci maddesi kapsamında iş kaybı tazminatı alanlar 4 üncü maddenin
birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı ve genel sağlık sigortalısı
sayılır.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci
maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 13 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla,
“Bu döneme ilişkin sigortalılık başlangıç tarihi işkaybı tazminatına hak edilen sürenin başlangıç
tarihidir.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı kanun tasarısının 68. maddesi ile değiştirilmek
istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun Geçici 13 üncü maddesinin
aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Geçici Madde -13 : 24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı
kanunun 21 inci maddesi kapsamında iş kaybı tazminatı alanlar, 4 üncü maddenin
birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı ve genel sağlık sigortalısı
sayılır. Sigortalıların sigortalı olduklarını ayrıca Kuruma bildirme
sorumluluğu yoktur. Türkiye İş Kurumu tarafından ilk iş kaybı tazminatının ödendiği
tarihi takip eden ay sonu itibariyle, iş kaybı tazminatı alanlara ilişkin
primlerin aktarıldığı anda sigortalı bildirimi ve tescili yapılmış sayılır. İş kaybı tazminatından yararlananlar için Türkiye İş Kurumu sosyal
devlet gereği, devletin üçte bir katkı sağlaması kapsamında prim ödeme
yükümlüsüdür, işveren gibi sorumludur. BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım? SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Gerekçe… BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Buyurun. Gerekçe: İş kaybı karşısında sigortalının haklarını korumak, sosyal devlet
gereği sorumlulukları yerine getirmeyi sağlamaktır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 68 inci
maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 13 üncü maddesinin üçüncü
fıkrasının sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla, Beytullah Asil (Eskişehir) ve arkadaşları “Bu döneme ilişkin sigortalılık başlangıç tarihi işkaybı tazminatına hak edilen sürenin başlangıç
tarihidir.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. OKTAY VURAL (İzmir) – Cemaleddin Uslu,
Edirne Milletvekilimiz… BAŞKAN – Buyurun Sayın Uslu. CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 119 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 68’inci maddesiyle ilgili değişiklik önergesi üzerine
söz almış bulunuyorum. Sizleri saygılarımla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, sosyal güvenlik, devletin en önde gelen
görevlerinden biridir. Sosyal güvenlik sisteminin asıl amacı, vatandaşların
yaşam standardının yükseltilmesi, aradaki eşitsizliklerin giderilmesidir; diğer
taraftan, yine, vatandaşlarına emeklilik ve sağlık güvencesi verilebilmesidir. Bilindiği üzere, yıllardan beri sosyal güvenlik açıklarının ülke ekonomisi
üzerindeki olumsuz etkileri tartışılmaktadır. Tasarının genel gerekçesine
baktığımızda, bu olumsuzluğun, kamu finansmanı üzerinde yarattığı baskı
nedeniyle başta enflasyon olmak üzere diğer temel ekonomik göstergeleri de
etkilediği ifade edilmektedir. Esasen sosyal güvenlik sistemindeki açıkların en
önemli nedeni, tutarlı ve sağlıklı bir devlet politikasının olmayışından
kaynaklanmaktadır. Her ülkenin kendi ekonomik ve sosyal koşullarına göre emeklilik
yaşını tespit etmesi doğaldır. Bu nedenle, ülkeler kendi iç dinamiklerine göre
bir emeklilik yaşı belirlemişlerdir. Ülkemizde daha önce uygulanan otuz
sekiz-kırk üç yaşında emeklilik uygulaması dünyada örneği olmayan bir durumdu
ancak bu yasa tasarısıyla getirilen altmış beş yaş uygulaması da ülkemiz
gerçeğine çok uygun değildir. Değerli milletvekilleri, sosyal güvenlik kurumlarının ana
sorunlarından biri, aktif sigortalı sayısının pasif sigortalı sayısına oranının
düşük düzeylere inmesidir. Sosyal güvenlik kurumlarının aktif-pasif dengesi son
dönemde 1,99’a kadar düşmüştür. Diğer taraftan ülkemiz geniş bir aile yapısına
sahip olduğundan sosyal güvenlik kurumlarının aktif sigortalılarının bakmakla
yükümlü olduğu nüfus sayısı da fazladır. Diğer bir önemli neden de toplanan
primlerin verimli alanlarda değerlendirilememesidir. Bu kaynaklar, hesap kitap
yapılmadan, çok düşük faiz oranlarıyla devlet tarafından ucuz kaynak olarak
kullanılmaktadır. Diğer bir deyişle sosyal güvenlik kaynakları
nemalandırılmamıştır. Değerli milletvekilleri, sorunlardan bir diğeri de kayıt dışı
istihdamdır. Kayıt dışı sektör, düşük ücretle ve hiçbir sosyal güvence
sağlamadan, vergi ödemeden istihdamı amaçlamaktadır. Bu da sosyal güvenlik
kapsamının daralmasına, vergi ve sigorta prim gelirlerinin düşmesine neden
olmaktadır. Ülkemizde kayıt dışı istihdamın TÜİK verilerine göre yüzde 50
oranlarına vardığı ifade edilmektedir. Bu durum, mevcut iktidar için fevkalade
bir olumsuzluktur. Kayıt dışı istihdam sadece ülke vatandaşları için geçerli
değildir. Özellikle son yıllarda yabancı kaçak işçi istihdamı da prim ve vergi
kaçağı yanında iç istihdamı olumsuz etkilemeye başlamıştır. Ülkemizde iş
yerlerinin önemli bir bölümünün küçük ve dağınık olması kayıt dışı işçi
çalıştırmayı teşvik etmektedir. Diğer yandan yasal mevzuatta âdeta fazla işçi
istihdam eden işverenleri cezalandırmaktadır. Zira işçi sayısı 50 kişiyi
aştığında özürlü, eski hükümlü, terör mağduru, iş yeri hekimi, iş güvenliği
uzmanı gibi istihdam zorunluluğu ile spor salonu, kreş, ambulans, emzirme odası
gibi yükümlülükler ortaya çıktığında kayıt dışı istihdam artmaktadır. Bütün
bunlar belki de modern ve sosyal devlet olmanın bir gereğidir. O takdirde fazla
işçi çalıştıran iş yerlerine ek kolaylıklar sağlanmalı ve vergi ve primlerin bir
kısmı devlet tarafından karşılanmalıdır. Değerli milletvekilleri, dünyadaki sosyal güvenlik sistemlerine
baktığımızda, genel olarak, devletin sosyal güvenlik finansmanına işçi ve
işverenle birlikte düzenli olarak katkı sağladığını görüyoruz. Batı Avrupa
ülkelerinde yüzde 20 dolayında katkısı bulunurken ülkemizde, bu uygulamadan
farklı olarak, prime dayalı sosyal sigorta hizmetlerinin finansmanına devletin
doğrudan bir katkısı yoktur. Aslında bu anlamda devlet katkısı, hem kayıt dışı
istihdamı azaltacak hem de prim tahsilatını
arttıracaktır. Netice itibarıyla sosyal güvenlik açıklarının kapatılması için
aktif sigortalı sayısının artırılması önemlidir. Bunun için kayıt dışı istihdam
önlenmelidir. Bunu da yapacak olan iş başındaki iktidardır. Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz madde üzerine verdiğimiz
önergenin bir diğer gerekçesi de 4046 sayılı Kanun’un 21’inci maddesi
kapsamında iş kaybı tazminatı alanların bu tazminatı aldıkları sürenin
tamamının sigortalılık hizmetlerinden sayılmasının kanunda açık bir şekilde
belirtilmesinin amaçlanmasıdır. Önergemizi bilgilerinize sunuyor, yüce heyetinizi bir kez daha
saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uslu. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 68. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun geçici 13. maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Kemal
Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları “24/11/1994 tarihli ve 4046 sayılı
Kanunun 21 inci maddesi kapsamında iş kaybı tazminatı alanlar 4 üncü maddenin
birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı ve genel sağlık sigortalısı
sayılır.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Buyurun. TURGUT DİBEK (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, 68’inci
maddeyle değiştirilen geçici 13’üncü maddenin birinci fıkrasıyla ilgili olarak
vermiş olduğumuz önerge üzerinde söz aldım. Öncelikle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, tabii az önce de konuşuldu, Sayın Şandır da
konuşmasında dile getirdi yani çok önemli bir yasayı görüştüğümüzü belirtti.
Zaten buraya çıkan hemen hemen tüm konuşmacılar
-önergeler üzerinde ama. Onun dışında zaten bir de bölümler üzerinde konuşma
hakkımız var çünkü temel yasa olarak görüşülüyor- yasanın öneminden zaten
bahsediyorlar. Şimdi, bu yasayı biz nasıl görüşüyoruz diye baktığımızda,
dışarıdan vatandaşın takip ettiğini… Yani halkımız bu yasayı takip ediyor,
anlamaya çalışıyor çünkü kendisini doğrudan ilgilendiren bir yasa. Yani
Türkiye’de yaşayan tüm vatandaşlarımız, 70 milyonun tamamını, hatta anne karnındakilerini, doğmamış olan çocuklarımızı, hatta bundan
sonra doğacak olan çocuklarımızın tümünü de ilgilendiren bir yasa. İnsanlar
takip ediyorlar, algılamaya, anlamaya çalışıyorlar “Burada ne konuşuluyor, ne
tartışılıyor.” diye. Nasıl bir şey görüşüyoruz? Yani ben vatandaşımızın, bizle olan,
benle olan ve arkadaşlarımızla olan diyaloglarından algılıyorum ki vatandaşımız
bu yasayı yeterince anlayabilmiş değil çünkü biz burada sadece madde
numaralarını okuyoruz. Yani şu önergelerimiz de olmasa… Az önce Sayın Canikli konuşmasında bir şey söyledi: “Üç haftadır
görüşüyoruz, şimdiye kadar bu yasa geçmeliydi. İşte, geç kaldı. Biraz daha
hızlı olması gerekir. Bu hafta bir an evvel geçmesi gerekir.” diyor. Şimdi, bu yasayı halk tartışmamış, sivil toplumda veya işte meslek
örgütlerinde, yani yasanın ilgili örgütlü kesimlerinde de yeterince
tartışılmamış; zaten onların da büyük bir kesiminin eleştirisi var. Burada
madde numaralarını okuyarak geçiyoruz ve önergeler, işte 68’inci maddeyle
ilgili verilen önerge okunuyor. İnsanlar, 68’inci madde nedir, ne getiriyor, ne
değiştiriyor veya 30’uncu madde ne getiriyor, ne değiştiriyor, farkında
değiller. Yani arkadaşlar, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Aslında, her
yasa çok önemli yasadır. Yani birçok yasayı çıkardık, 22 Temmuz’dan sonra, daha
evvelki oturumlarda da yani daha önceki dönemlerde de çıktı. Kelime kelime yasaları burada okuyoruz, kelime kelime
yorumluyoruz, tartışıyoruz ve ondan sonra önergeler veriliyor. Bu önergelerle
belki değişiklikler oluyor veya olmuyor ama okuyoruz. Bu yasa o kadar önemsiz bir yasamı ki böyle, bir an evvel geçmesi
talebiyle geçiyor. Kim tartıştı bu yasayı? Şimdi, söyleyince kızıyorsunuz yani
bu yasayı IMF tartışmış. Şimdi, kim yorumladı bu yasayı? Biz mi yorumladık?
Hayır, Dünya Bankası yorumlamış bu yasayı, AKP Hükûmetine
vermiş ve buraya getirmiş. Az önce de itiraf gibi algılıyorum bu olayı da… Bir
an evvel geçmesi için de arkadaşlarımız uğraşıyorlar. Şu arkada yazan, Atatürk’ün halkımıza yönelik, egemenliğe yönelik
sözüne ne kadar uyuyor bu tartışma? Hani “Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir.” diyoruz ya. Değerli arkadaşlar, yani böyle bir tartışma
içerisindeyiz. Öncelikle bu hususu belirtmek istedim. Şimdi, önergemizle ilgili de şunu belirtmek istiyorum: Tabii, 4046
sayılı Kanun, özelleştirme uygulamaları hakkındaki kanun. Yani bu kanuna göre,
iş yerleri özelleştirilen yani kamu, KİT olan, özelleştirilen, kapatılan,
tasfiye edilen iş yerlerinde insanlar işsiz kaldılar. Bu iş yerlerindeki
insanlar ilgili kanuna göre, 21’inci maddeye göre mevcut yasal hakları, yani
işte toplu iş sözleşmesine dayalı olan haklarının yanında bir iş kaybı
tazminatı aldılar. Geçici 13’üncü madde diyor ki: “Bu iş kaybı tazminatı alan
ve özelleştirmeden mağdur olan, çalışmış olan bu insanlar, işçiler, yasanın
4’üncü maddesinin (a) bendi kapsamında sigortalı ve genel sağlık sigortalısı
sayılır.” Ama devam ediyor, ne diyor: “Ancak kısa vadeli sigorta kollarına tabi
değildirler”. Şimdi, bu nedir? Bu da biraz teknik, biraz halkımızın da anlaması
açısından bunu belirtmek istiyorum: Yani Sosyal Sigortalar Kanunu’nda kısa ve
uzun vadeli olmak üzere iki tür sigorta kolları bulunuyor. Yani kısa vadeli
sigorta kollarının emeklilikle falan alakası yok; onlar hastalık, analık, iş
kazası ve meslek hastalığı sigorta kolları. Bir de uzun vadeli sigorta kolları
var: Malullük, yaşlılık ve ölüm sigorta kolları. Şimdi, Sayın Bakan, sık sık konuşmasında
veya AKP’li sözcüler, işte, “Sosyal devletin gereği olarak bu yasayla biz
sosyal güvenlik kapsamını genişletiyoruz, daha da genişliyor.” diyorlar. Şimdi,
baktığımızda böyle mi arkadaşlar? Yani diyorsunuz ki… Burada şunu da belirtmek
isterim. Yani kısa vadeli sigorta kolları için verilen sağlık hizmetlerinin
finansmanını genel sağlık sigortası içerisinde karşılayacağız… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Dibek, konuşmanızı tamamlayınız
lütfen. TURGUT DİBEK (Devamla) -
Şimdi, bu insanlara diyorsunuz ki “Tamam, sizleri biz sigortalı ve genel
sağlık sigortalısı sayarız ama kısa vadeli sağlık sigortası kollarına tabi
değilsiniz. Dolayısıyla, “Bu kollar için verilen sağlık hizmetlerinden yararlanamazsınız.”
diyoruz. Değerli arkadaşlarım, yani bu uygulama buradaki bu madde dahi,
yasanın birçok maddesinde olduğu gibi sosyal güvenliği devletin artık
-özellikle AKP için konuşacağım bunu- bu dönemde bir yük olarak gördüğü bir
anlayışı temsil ediyor bu madde. Bizim önergemizde şu var: Burada madde metninde geçen bu ibarenin
çıkarılmasıyla ilgili. Önergemizde o hususu belirtmiştik. Ben -tabii sürem de sona eriyor- burada sözlerimi tamamlarken, az
önce belirtmiş olduğum hususları tekrar sayın milletvekillerinin dikkatine
sunmak istiyorum. Yani bu yasanın burada, gerçekten halkımızın anlayabileceği
şekilde tartışılması gerekir diye düşünüyorum. Çünkü insanlar takip etmeye
çalışıyorlar, anlayamıyorlar. Önergemizin desteklenmesini talep ediyorum ve saygılar sunuyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dibek. Saygıdeğer milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunacağım. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım, karar yeter sayısını
arayacağım. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime beş dakika ara veriyorum. Kapanma saati: 18.49 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.57 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
90’ıncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 68’inci maddeye bağlı geçici 13’üncü madde üzerinde verilen,
İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza arz edeceğim ve karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır. Sayın milletvekilleri, geçici 13’üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici maddenin bağlı olduğu çerçeve 68’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, 69’uncu madde üzerinde dört adet önerge
vardır. Önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık durumuna göre işleme
alacağım. Buyurun efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 69 uncu
maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun Geçici 6 ncı
maddesinin yedinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederim. Saygılarımla.
“Aylık bağlama şartları bakımından, bu Kanunun yürürlük tarihinden
önce sigortalı olup, bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b)
bendi kapsamında sigortalı sayılarak aylık bağlanacaklar için; bu Kanunla
yürürlükten kaldırılması öngörülen hükümlerin uygulanmasına devam olunur.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 69 uncu maddesinin madde
çerçevesi ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 69- 5510 sayılı Kanunun geçici 6 ncı
maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, yedinci fıkrasının
(a) bendi yürürlükten kaldırılmış, (b), (c), (d) ve (e) bentleri aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş, maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir. "17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı
Kanun hükümlerine göre yapılmış olan işyeri tescilleri, bu Kanun hükümlerine
göre yapılmış sayılır," "b) 28 inci maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen 5400 günlük
süre ilk defa; 1) 30/4/2008 tarihi ile 31/12/2008
tarihleri arasında sigortalı sayılanlar için 4600 gün olarak, 2) 1/1/2009 tarihinden itibaren sigortalı
sayılanlar için ise her takvim yılı başında 4600 güne 100 gün eklenmek
suretiyle 5400 günü geçmemek üzere, c) 28 inci maddenin dördüncü fıkrasında belirtilen 3960 günlük
süre ilk defa; 1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih ile 31/12/2008
tarihleri arasında sigortalı sayılanlar için 3700 gün olarak, 2) 1/1/2009 tarihinden itibaren sigortalı
sayılanlar için ise her takvim yılı başında 3700 güne 100 gün eklenmek
suretiyle 3960 günü geçmemek üzere, d) 28 inci maddenin beşinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen
4320 günlük süre ilk defa; 1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih ile 31/12/2008
tarihleri arasında sigortalı sayılanlar için 3700 gün olarak, 2) 1/1/2009 tarihinden itibaren sigortalı
sayılanlar için ise her takvim yılı başında 3700 güne 100 gün eklenmek
suretiyle 4320 günü geçmemek üzere, e) 28 inci maddenin beşinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen
4680 günlük süre ilk defa; 1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih ile 31/12/2008
tarihleri arasında sigortalı sayılanlar için 4100 gün olarak, 2) 1/1/2009 tarihinden itibaren sigortalı
sayılanlar için ise her takvim yılı başında 4100 güne 100 gün eklenmek
suretiyle 4680 günü geçmemek üzere, uygulanır. " "Sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerde iş
üstlenen işverenlerce çalıştırılmak üzere bu ülkelere götürülen Türk
işçilerinden, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce sadece malûllük, yaşlılık ve
ölüm sigortalarına tabi topluluk sigortasına devam edenler ile isteğe bağlı
sigortalı olarak söz konusu ülkelere götürülmüş olan sigortalıların, bu Kanunun
5 inci maddesinin (g) bendi kapsamında sigortalılıkları bu Kanunun yürürlük
tarihinden itibaren üç ay içerisinde işverenlerince sağlanır ve buna ilişkin
yükümlülükler yerine getirilir." Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 69. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 6. Maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre sürekli işgöremezlik
geliri ve/veya malullük, yaşlılık, ölüm aylığı almakta olanların gelir ve/veya
aylıkları 506 sayılı Kanunun 20, 21, 23, 24, 55, 58, 61, 63, 67, 68, 69, 92, 93
ve 96 ncı maddelerindeki esaslara göre yeniden
hesaplanır. Bu hesaplama sonucunda gelir
ve/veya aylıklarında artış olmayanların önceki gelir ve/veya aylıklarının
ödenmesine devam olunur. Gelir ve/veya aylıklarında artış olanların gelir
ve/veya aylıkları ise, bu Kanunun yürürlük tarihini takip eden ödeme dönemi
başından geçerli olmak üzere artırılır. Bu Kanunun yürürlük tarihinde gelir ve/veya aylığı herhangi bir
sebeple kesilmiş bulunanlara tekrar bağlanacak gelir ve/veya aylıklar da
yukarıdaki fıkra hükümlerine göre yeniden hesaplanır ve fazla olan tutar
üzerinden ödeme yapılır. Kurumca yapılması gereken işlemler bu Kanunun yürürlük
tarihinden itibaren bir yıl içinde tamamlanır." TBMM Başkanlığına 119 sıra sayılı kanun tasarısının 69. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Kaplan, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar) HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
doğrusu 70 milyonu ilgilendiren, Türkiye'nin gündemi olması gereken çok önemli
bir yasayı tartışıyoruz, görüşüyoruz bugün. Verdiğimiz önerge dikkati çekmiştir. Biz, bu Sosyal Güvenlik Yasa
Tasarısı’nı meydanlara dökülen emekçiler gibi, emek cephesi gibi içimize
sindiremedik doğrusu, kabullenemedik. Çünkü, yasanın
oluş biçimi, özellikle Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra geldiğinde
iptal hükümlerinin yerine getirilmeyişin dışında hukuk tekniği açısından çok
ciddi sakatlıklar içeriyor. Biz, dokuz bin iş gününü tartıştık daha önce Genel Kurulda. Altmış
beş yaş emeklilik yaşını da tartıştık, benzeri birçok hükmü tartıştık. Şimdi
69’uncu maddeyle tekrar bir düzenleme getiriyoruz. Bu düzenlemede diyoruz ki,
günler şöyle şöyle olsun. Bu günlerin hepsi
tartışıldı Genel Kurulda ve bunların büyük çoğunluğu da değişti. Bizim teklifimizi destekleyen en kapsamlı önergelerden birisi
iktidar partisinin, AK Partinin önergesi. Demek ki, maddenin tümden
değiştirilmesi talebini ihtiyaç hissediyor ki böyle bir önerge veriyor. Diğer
grupların da önergeleri var. Burada biz bunu söylerken, gerçekten şunu ortaya koymak istedik:
Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı bu hâliyle çıktıktan sonra görülen o ki
mahkemelik. Ancak, Türkiye’nin gerçekliğini öngören bir yanı yok. Bir tercih
yapılmış; bu tercih de emekçilerden yana bir tercih olabilirdi. Bu, sosyal güvenlik
açıklarını emekçilerin sırtına veren bir yasa. Üstelik,
kazanılmış haklarını büyük ölçüde geri alan, bununla birlikte de sadece
kazanılmış hakları değil, sağlık sigortasını paralı duruma getiren, yararlanma
şartlarını sınırlayan, sosyal devlet olgusunu zayıflatan ve üzülerek ifade
edeyim, Türkiye’nin geleceğini belirleme şansı olmayan ve yakın zamanda tekrar
tartışılıp Meclise gelebilecek bir yasa. Evet, bu yasa tasarısını hazırlayan AK Parti Hükûmeti kutsal aile konusunda olsun, çalışanlar konusunda
olsun, çok önemli değişiklikler yapıldığını söylese bile, örneğin Avrupa
Birliği müzakere sürecinde, güvenli ve sağlıklı çalışma, tüm çalışanların
bakmakla yükümlü oldukları kişilerin sosyal güvenlik hakkı, çalışan kadınların
anne olmaları durumunda özel konumu, topluluk sigortaları, özürlülerle
toplumsal yaşamda bağımsız olma ve sosyal bütünleşme hedefleri, yine toplumun
temel birimi olarak aile, tam gelişmesini sağlamaya yönelik uygun sosyal,
hukuksal ve ekonomik korunma hakları maalesef bu yasada yer almıyor. Çocuklar ve gençler için de uygun sosyal, hukuksal ve ekonomik
korunma hakları yok. Böyle bir durumda, tabii ki, bizim muhalefet olarak böylesi bir
konumda yasanın geri alınmasından başka söyleyecek bir sözümüz kalmıyor. Ancak, kürsüdeki tartışmalara baktığımız zaman, bu kadar önemli bir
gündem oluşturan sosyal güvenlik yasasıyla ilgili olarak ne yazık ki gündemi
sosyal güvenlik yasası tartışmaları değil, 1930’lardaki Türk lirası üzerindeki
para değerleri ve yine Kur’an-ı Kerim’den alınan
ayetlerle melun tartışmalarına gündemi çekmek gibi iktidar partisiyle ana
muhalefetin sorumsuz yaklaşımının da böyle bir yasanın çıkmasında katkısı
olduğunu ve bunun vebalini de taşıyacaklarını ifade etmek istiyoruz. Hâlâ eğer emekçiler memnun değilse, hâlâ genel grevden
bahsediyorlarsa, hâlâ itirazlarını yükseltiyorlarsa, bu konuda iktidarın, Genel
Kurulun, hepimizin düşünmesi gerekiyor diye düşünüyoruz. Bu nedenle uyarı
amaçlı olarak bu önergeyi verdik. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN (Devamla) – Teşekkür ederim. Zaten, önergemizi kabul etmeseniz de böyle hazırladığınız tasarıyı
bir çarşaf önergeyle kendiniz baştan sona değiştirmek zorunda kalacaksınız.
Buna uzlaşma deyip içinden çıkamazsınız, buna emek cephesinin kabulü anlamında
çıkamazsınız. Bu yasa, gerçekten Türkiye'nin geleceğini, değil üç ayını öngören,
bu gıda fiyatlanmaları konusunda, enflasyon konusunda Türkiye'nin otuz yılını
planlamaya kalkan bir yasadır, realiteden yoksun bir yasadır. Bu yönüyle önergemizin desteklenmesini istiyoruz ve bu konudaki
önergemizi veriş nedenimiz de budur. Teşekkür ediyoruz. (DTP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 69. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 6. Maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Ali İhsan Köktürk (Zonguldak) ve arkadaşları "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte 506 sayılı
Sosyal Sigortalar Kanunu hükümlerine göre sürekli işgöremezlik
geliri ve/veya malullük, yaşlılık, ölüm aylığı almakta olanların gelir ve/veya
aylıkları 506 sayılı Kanunun 20, 21, 23, 24, 55, 58, 61, 63, 67, 68, 69, 92, 93
ve 96 ncı maddelerindeki esaslara göre yeniden
hesaplanır. Bu hesaplama sonucunda gelir
ve/veya aylıklarında artış
olmayanların önceki gelir ve/veya aylıklarının ödenmesine devam olunur.
Gelir ve/veya aylıklarında artış olanların gelir ve/veya aylıkları ise, bu
Kanunun yürürlük tarihini takip eden ödeme dönemi başından geçerli olmak üzere
artırılır. Bu Kanunun yürürlük tarihinde gelir ve/veya aylığı herhangi bir
sebeple kesilmiş bulunanlara tekrar bağlanacak gelir ve/veya aylıklar da
yukarıdaki fıkra hükümlerine göre yeniden hesaplanır ve fazla olan tutar
üzerinden ödeme yapılır. Kurumca yapılması gereken işlemler bu Kanunun yürürlük
tarihinden itibaren bir yıl içinde tamamlanır." BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN – Buyurun. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi,
değerli arkadaşlar, bu maddede yedi bin prim gününden dokuz bin prim gününe
geçişi kaldırıyoruz. Yani yaptığımız uzlaşmada, değerlendirmede, prim/gün
sayısının yedi bin iki yüz olmasını, dokuz bin gün olmamasını
kararlaştırmıştık, bununla ilgili geçişi kaldırıyoruz buradan. Dokuz bin,
artık, yüz-yüz her yıl artacaktı, bunu kaldırıyoruz, bu düzenlemeyi. Ayrıca, bir de kısmi aylık var dört bin altı yüz ile beş bin dört
yüz gün çalışan vatandaşlarımızla ilgili. O sürelerde emekli olacak
vatandaşlarımızla ilgili bu kısmi kademelendirmenin hangi tarihte başlayacağını
belirtiyoruz. Onun için, gerek az önce konuşan gerekse konuşacak
arkadaşlarımıza maddenin
özünün bu olduğunu da bu vesileyle hatırlatmayı bir görev
biliyorum. Teşekkür ederim. Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Köktürk, buyurun. ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 119 sıra sayılı Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu’nun 69’uncu maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Yasa’nın geçici 6’ncı
maddesine önergemizdeki fıkranın eklenmesi amacıyla söz almış bulunuyorum.
Öncelikle şahsım ve grubum adına yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, benden önceki konuşmacıların da ifade
ettiği gibi, yaklaşık üç haftadan beri, sosyal güvenlik yasa tasarısı hakkında
görüşmeler yapıyoruz. Bu görüşmeler sırasında, bizleri seçerek, temsilci olarak
“vekil” sıfatıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderen asilimize karşı, yani
halkımıza karşı son derece önemli bir sınavdan geçiyoruz. Ancak
üzülerek belirtmeliyiz ki, tüm yasama çalışmalarında “Dediğim dedik.” ve “Benim
yaptığım doğrudur.” anlayışını vurgulayan ve buna dayanak olarak da her 2
seçmenden 1’inin, yani halkımızın yarısına yakınının oyunu aldığını vurgulayan
Adalet ve Kalkınma Partisi İktidarının halkımıza bakışını, gerçekte desteğini
kimden aldığını ve ayrıca konuşmaları dinlemeyerek sadece oylamalar sırasında
el kaldırarak salona girişlerini halkımızla birlikte üzülerek izliyoruz. Buna
karşın, yine de emeklilerimizin büyük bir bölümü açısından açık bir
adaletsizlik yaratan bir düzenlemenin ortadan kaldırılması ve adaletsizliğin
giderilmesi amacıyla ve tüm parti gruplarınca destekleneceği umuduyla bu
önergemizi Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna sunmuş bulunuyoruz.
Ayrıca, bu önergemizle doğuştan engelli olanlar ile sonradan engelli olanlar
arasındaki adaletsizliklerin ve farkların da ortadan kaldırılmasını
amaçlıyoruz. Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, 506 sayılı Sosyal
Sigortalar Kanunu’na göre bağlanan aylık ve gelirlerin hesaplanmasında nazara
alınan prime esas kazançlar ve aylık bağlama oranlarının tespitinde uygulanan
yöntem günümüze kadar 6 defa değişikliğe uğramış ancak bu değişikliklerin hiçbirisi
daha önce bağlanan gelir ve aylıklara yansıtılmamıştır. Bu uygulama, aynı
yükümlülükleri yerine getirmesine karşın farklı tarihlerde emekli olan
sigortalılar arasında büyük bir adaletsizliğin, büyük bir uçurumun oluşmasına
neden olmuştur. Gelir ve aylıkların hesaplanmasına esas alınan prime esas
kazançların güncellenmesinde TÜFE ve gelişme hızı oranları esas alınırken,
bağlanmış bulunan gelir ve aylıklara yapılan zamların TÜFE oranlarıyla sınırlı
tutulması bu farklılıkları daha da derinleştirmiştir. Yine, 1987 yılında
çıkarılan süper emeklilik yasasına göre ekstra bir fark ödenerek bağlanan
aylıklar dahi bugün bağlanan aylıkların çok gerisinde kalmıştır. İşte, bu
nedenle, bu önergemizde bu farklılıkların, bu adaletsizliklerin giderilmesi
amaçlanmaktadır. Değerli milletvekilleri, hepimizin bildiği gibi, açlık sınırının,
yani 4 kişilik bir ailenin asgari gıda harcamalarının tutarının 775 YTL olduğu
ülkemizde emeklilerimiz ortalama 600 YTL civarında maaş alıyorlar. Neredeyse
tamamı yoksulluk sınırının altında, yüzde 83’ü de açlık sınırının altında
yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Bir de bu yetmiyormuş gibi gerçek işsizlik
rakamlarının yüzde 20’leri aştığı ülkemizde, işsiz olan çocuklarına ve hatta
onların çocuklarına, yani torunlarına katkı sağlamak gibi bir gerçeklikle karşı
karşıya bulunuyorlar. Zaman geçirmek amacıyla gittikleri kahvehanelerde,
ailesinin rızkını harcıyormuş psikolojisiyle bir bardak çayı bile boğazlarına
düğümlenerek içiyorlar. Buna karşın, daha dün bursla okuttukları çocuklarına 3 milyon
dolarlık gemi alanlar, emeklilerimize yüzde 2’lik maaş artışını reva gördükleri
gibi, atadıkları bakanlar, ta Okyanus ötesinden, ta Amerika’dan emeklilere çok
cömert davrandıklarını ve Türkiye'de emekli maaşlarının çok yüksek olduğunu,
emeklilerimizin içinde bulundukları durumun ciddiyeti ve oturdukları
koltuklarının konumuna bakmaksızın bu sözleri sarf edebiliyorlar. Emeklilerin sorunlarına gözlerini kapayarak, çalıştığı dönemlerde
tüm gücünü ulusun kalkınmasına harcayan emeklilerimizin tam ilgiye muhtaç
oldukları bir dönemde insanca yaşama hakları ellerinden alınarak “Sen yaşama,
öl.” diyorlar… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Devamla) - …ancak bu anlayışa katkı sağlayanlar
toplum vicdanında mahkûm olacak ve bu mahkûmiyet ebedî olarak kalacaktır. Değerli milletvekilleri, konuşmamı, 13/08/1999
tarihli Meclis tutanağını Sayın Çalışma Bakanımıza bir kez daha hatırlatıp,
birkaç soru sorarak bitirmek istiyorum. Sayın Bakanım, 1999 tarihli görüşmelerde Sayın Abdullah Gül’le
birlikte, Türkiye standartları nazara alındığında, elli sekiz, altmış yaş
emekliliğinin çok yüksek olduğunu ve bu yaşların kadınlarda elli, erkeklerde
elli beş yaş olduğunu belirterek, niye bu konuda dayattığını Sayın Bakana
sormuşsunuz. Ayrıca şunu söylüyorsunuz: “Bu altmış beş yaşa itiraz edenler, bu
yasaya itiraz edenler siyaset yapıyor.” Ben de o zaman şimdi size soruyorum, o
zaman sizin Bakana sorduğunuz gibi: Siz, o zaman bunları söylerken siyaset mi
yapıyordunuz? İnanmadığınız şeyleri söyleyerek o zaman halkımızı mı
kandırıyordunuz? Dün öyle bugün böyle söylemek, sizin de içinde bulunduğunuz
siyaset anlayışının genel özelliği midir? Bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Köktürk. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 69 uncu maddesinin madde
çerçevesi ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları Madde 69- 5510 sayılı Kanunun geçici 6 ncı
maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, yedinci fıkrasının
(a) bendi yürürlükten kaldırılmış, (b), (c), (d) ve (e) bentleri aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş, maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir. "17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı
Kanun hükümlerine göre yapılmış olan işyeri tescilleri, bu Kanun hükümlerine
göre yapılmış sayılır," "b) 28 inci maddenin üçüncü fıkrasında belirtilen 5400 günlük
süre ilk defa; 1) 30/4/2008 tarihi ile 31/12/2008
tarihleri arasında sigortalı sayılanlar için 4600 gün olarak, 2) 1/1/2009 tarihinden itibaren sigortalı
sayılanlar için ise her takvim yılı başında 4600 güne 100 gün eklenmek
suretiyle 5400 günü geçmemek üzere, c) 28 inci maddenin dördüncü fıkrasında belirtilen 3960 günlük
süre ilk defa; 1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih ile 31/12/2008
tarihleri arasında sigortalı sayılanlar için 3700 gün olarak, 2) 1/1/2009 tarihinden itibaren sigortalı
sayılanlar için ise her takvim yılı başında 3700 güne 100 gün eklenmek
suretiyle 3960 günü geçmemek üzere, d) 28 inci maddenin beşinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen
4320 günlük süre ilk defa; 1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih ile 31/12/2008
tarihleri arasında sigortalı sayılanlar için 3700 gün olarak, 2) 1/1/2009 tarihinden itibaren sigortalı
sayılanlar için ise her takvim yılı başında 3700 güne 100 gün eklenmek
suretiyle 4320 günü geçmemek üzere, e) 28 inci maddenin beşinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen
4680 günlük süre ilk defa; 1) Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih ile 31/12/2008
tarihleri arasında sigortalı sayılanlar için 4100 gün olarak, 2) 1/1/2009 tarihinden itibaren sigortalı
sayılanlar için ise her takvim yılı başında 4100 güne 100 gün eklenmek
suretiyle 4680 günü geçmemek üzere, uygulanır. " "Sosyal
güvenlik sözleşmesi imzalanmamış ülkelerde iş üstlenen işverenlerce
çalıştırılmak üzere bu ülkelere götürülen Türk işçilerinden, bu Kanunun
yürürlük tarihinden önce sadece malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi
topluluk sigortasına devam edenler ile isteğe bağlı sigortalı olarak söz konusu
ülkelere götürülmüş olan sigortalıların, bu Kanunun 5 inci maddesinin (g) bendi
kapsamında sigortalılıkları bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren üç ay
içerisinde işverenlerince sağlanır ve buna ilişkin yükümlülükler yerine
getirilir." OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, efendim, tabii, Sayın Bakana
ve Komisyona soracaksınız. Muhtemelen “Gerekçe okunsun” denilecek, ama bu
önerge, gerçekten, değiştirilmesi önerilen taraflar değiştirilmemiş, aynı.
Gerekçede sadece “28’inci maddede yapılan düzenlemeye paralel olarak fıkra
madde metninden çıkarılmıştır” denilmektedir; oysa buna maddeler, fıkralar eklenmektedir.
Son eklenen fıkra da, Komisyondan geçen metnin aynısıdır. Yani
burada kanun koyucunun iradesinin ne olduğunu bilemiyoruz. Bu bakımdan, izaha
muhtaç bir önergedir, gerekçesi yetersizdir. İç Tüzük’ümüze göre açık olması
gerekmektedir. Son fıkraya eklendiği denilen fıkra aynısı, bir kelime farklılığı
bile yok. Birincisi, yine “Üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş…” Bu
da aynısıdır, bir kelimesi değişmemiştir. Dolayısıyla, buradaki günlerden
amaçlanan nelerdir? Bazılarında çıkartılmış, bazılarında aynı kalmaktadır. Yine aynı şekilde (c) bendinin birinci fıkrası, birinci paragrafı
yine aynıdır. Yine (d) bendinin birinci fıkrası yine aynıdır. Yani bu önergeyle
ne amaçlanıyor bilemiyoruz. Lütfen şu gerekçeye bir bakar mısınız? O bakımdan,
eğer Hükûmetin desteklediği bir önergeyse, Sayın
Bakan, buradaki değişikliklerin ne anlama geldiğini gruplarımıza ve değerli
milletvekillerimize izah ederlerse biz de bu önergenin amacını yeterince
kavramış oluruz. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla “değiştirilmiştir” dedikleri
hususlarda hiçbir değişiklik yok, bir virgül dahi değişmiş değildir. Bu
önergeyi nasıl işleme koyacaksınız bilemiyorum açıkçası. BAŞKAN – Belki gerekçelerini açıklamak isteyebilirler. Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Vural, rakamlar değişiyor,
rakamlarda değişiklik var. OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim. BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz. BAŞKAN – Sayın Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkanım, önergeye katılıyoruz. Az önce de ifade ettim, burada, bildiğiniz gibi ana maddelerde
dokuz bin prim gününü yedi bin iki yüze indiriyoruz. Ana düzenlemelerden bir
tanesi bu. Diğeri ise kısmi aylıkların başlangıç tarihleriyle ilgili üçüncü
fıkrada bir değişiklik var. Dediğiniz bu “30/4/2008”
diye başlayan bölümde bu tarih ilavesi var. Diğeri ise Meclis Başkanlık Divanının
yasayla ilgili teknik olarak, bütün olarak maddenin ele alınması şeklindeki
talebinden kaynaklanan uzun bir önergedir. Yoksa burada bizim yaptığımız
değişiklik, ifade ettiğim gibi, bir: Kısmi aylıkların başlangıç tarihiyle
ilgili bir değerlendirme. İkincisi: Prim gün sayısının yedi bin günden dokuz
bin güne geçişle ilgili bu, her yıllık, yüz günlük sürelerin kaldırılmasıdır. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, bu önergenin redaksiyona
ihtiyacı var. Komisyonda aynen kabul edilmiş bir hususu bir önergeyle
değiştiriyoruz, deyip biz buradan “değiştiriyoruz” diye el kaldırmamız ya da
“hayır” dememiz, Komisyon raporundan bihaber olduğumuzu ifade eder. Şimdi ben
Sayın Bakandan soruyorum: (e) bendinde, 28’inci maddenin beşinci fıkrasının (b)
bendinde belirtilen dört bin altı yüz günlük süre değişti mi değişmedi mi?
Değişmedi. Dört bin yüz günlük süre değişti mi? Değişmedi. Dört bin yüz güne
yüz gün eklenmek suretiyle dört bin altı yüz seksen gün değişti mi? Değişmedi.
Değişmeyen bir hususu değiştirme… Nasıl değiştiriyoruz? Yani, ben bunu
gerçekten… Lütfen, bu önerge yeniden tashih edilsin ve yasama kalitesi
açısından da yeniden değerlendirilsin. Öyle, biz de katkı sağlayalım yani… BAŞKAN – Sayın Başkanım, Sayın Vural size teşekkür ediyorum. Sayın Bakan, netleştirelim konuyu. Buyurun efendim. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –Sayın
Başkan, olay gayet net. Bakınız, benim size ifade ettiğim bu kısmi aylıklarla
ilgili “dört bin altı yüz” dediğiniz prim gün sayısı, tarih olarak, başlangıç
olarak ne zaman başlayacak, yüz, yüz artış? Bununla ilgili diyoruz ki: “30/4/2008 tarihi esas alınacaktır.” Değişiklik bu. OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, ilkinde öyle diyorsunuz, diğerleri
aynı, Komisyon metniyle aynı. Şimdi, Sayın Komisyon… ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Diğerleri,
zaten ifade ediyorum: Teknik olarak, Meclis, bakın, Başkanlık Divanı yönetimi,
ilgili… OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl yani? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Yani bu,
maddenin tümden yazılması konusundaki kararından kaynaklanan bir şey. Yoksa, bizim yaptığımız değişiklik gayet açık. “İki husus
var.” diyorum ben size. OKTAY VURAL (İzmir) – O zaman tümden değiştiriliyorsa en aykırı
önerge olarak oylanması gerekiyor. Bu da doğru bir şey değil. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım… OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, şimdi, bakın… BAŞKAN – Efendim, şimdi -müsaade ederseniz Sayın Vural- Sayın
Komisyona sordum, takdire bırakıyorlar. Sayın Bakan, kendi yetkisini kullanarak
açıklamasını yaptı. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkanım, önergeyi, müsaade
ederseniz şunu bir
açıklamak istiyorum. BAŞKAN - Önerge sahipleri adına konuşma var mı efendim? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Hayır, şimdi bir dakika... Efendim, şimdi, şöyle yani… OKTAY VURAL (İzmir) – Değiştirelim Mustafa Bey, gerçekten… BAŞKAN – Benim yapacağım husus belli; Komisyona sordum, Hükûmete sordum, açıklama yaptı. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önerge sahipleri adına, iki dakika bir
açıklamama müsaade eder misiniz? BAŞKAN – Hayır… İmza sahiplerinden var mı? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İmza atayım efendim. Önergeye
katılıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Efendim, şimdi, önerge sahiplerini, imza sahiplerini
okuyorum: Sayın Nurettin Canikli, Sayın Agâh Kafkas,
Sayın Halide İncekara, Sayın Öznur
Çalık, Sayın Mustafa Ünal, Sayın Ziyaeddin Akbulut. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, önergeye katılayım
efendim. BAŞKAN – Bu arkadaşlarımızdan açıklama isteyenler var mı? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, önergeye katılalım. BAŞKAN - Efendim, şimdi benim… Sayın Elitaş,
ben İç Tüzük’ü uygulamak zorundayım. Şimdi, imza sahibi olmayan birisine
açıklama hakkı veremem burada yani… O zaman… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, imza atsın önergeye, konuşsun
efendim. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Efendim, takdir sizin… KAMER GENÇ (Tunceli) – İmza atsın önergeye, konuşsun… BAŞKAN – Efendim, yani yerinden bir milletvekili arkadaşın “Böyle
yapsın.” demesiyle ben öyle yapamam. KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergeyi imzalasın… BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan… OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, şimdi bakın… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İzin verir misiniz, bu konuyu açıklamak
istiyorum. Sayın Grup Başkan Vekili… BAŞKAN – Efendim, açıklamak istiyorsunuz da… Burada her arkadaş
başka birisinin önergesi üzerinde açıklama yapmak isterse olmaz. İç Tüzük’ün
hükümleri açık. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Hayır, Sayın Grup Başkan Vekilim… BAŞKAN – Sayın Elitaş, lütfen… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – İzin verirseniz bir cümle söylemek
istiyorum. BAŞKAN - Sayın Elitaş, lütfen efendim… Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanunun 28 inci maddesinde yapılan düzenlemeye paralel olarak
fıkra madde metninden çıkarılmıştır. BAŞKAN – Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin
katıldığı önergeyi oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN – Karar yeter sayısını arayacağım Sayın Anadol. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir, karar
yeter sayısı vardır. Saygıdeğer milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önergeyle
69’uncu madde değiştirilmiştir. Bu nedenle aynı maddede değişiklik öngören son
önergeyi işleme koyma imkânı kalmamıştır. Önergeyi işlemden kaldırıyorum. 69’uncu maddeyi kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir saniye Başkanım, önergeyi
işleme… Sayın Başkanım, önergeyi işleme
nasıl koymuyorsunuz? Önergeyi işleme neden koymadınız? OKTAY VURAL (İzmir) – Koymayın Sayın Başkanım, muhalefetin hiçbir
önergesini koymayın! Değişmeyen şeyleri değişmiş gibi gösterip… Değişmedi Sayın
Başkanım, değişen bir şey yok, eklenen bir fıkra da yok. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Şimdi nesi değişti Sayın Başkanım?
Önergemizi niye işleme koymuyorsunuz? OKTAY VURAL (İzmir) – İzah eder misiniz? BAŞKAN – Açıkladım efendim, açıkladım. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Bir izah eder misiniz? BAŞKAN - Okuduğum metinde açıkladım efendim. MEHMET GÜNAL (Antalya) – Hayır, bir daha izah eder misiniz, niye
işleme koymadınız? BAŞKAN – Bir daha izah etmeye gerek yok, ben gerekli açıklamayı
yaptım efendim. AGÂH KAFKAS (Çorum) – Her anlamayana bir daha mı izah edeceksiniz? BAŞKAN - 70’inci madde üzerinde dört adet önerge vardır.
Önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 70 inci
maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 9 uncu maddesinin beşinci
fıkrasında yer alan “çalışmalarının en az 1800 gün olması halinde bu”
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını, “%23’üdür”, “%9’u” ve “%14’ü”
ibarelerinin de, sırasıyla “%20’sidir”, “%8’i” ve “%12’si” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 70 inci maddesinin madde
çerçevesi ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 70- 5510 sayılı Kanunun Geçici 9 uncu maddesinin birinci ve
üçüncü fıkralarında yer alan “bu Kanunun yürürlük” ibareleri “30/4/2008” olarak, ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş, bu fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiş ve
beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.” “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında olup da 8/9/1999 tarihinden 30/4/2008 tarihine kadar ilk defa
sigortalı sayılanlar kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş ve 25 tam yıl
sigorta primi ödemiş olması veya kadın ise 60, erkek ise 62 yaşını doldurması
ve en az 15 tam yıl malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemesi
şartıyla kısmi yaşlılık aylığından yararlanırlar. 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olup da 8/9/1999 tarihinden 30/4/2008 tarihine kadar ilk defa
sigortalı sayılanlar kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş ve 25 tam yıl
sigorta primi ödemiş olması veya 61 yaşını doldurması ve an az 15 tam yıl
malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödenmesi şartıyla kısmi yaşlılık
aylığından yararlanırlar.” “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce beşinci fıkrada belirtilen
işlerde çalışmaya başlayan sigortalıların, bu Kanunun yürürlük tarihinden önce
veya sonra bu işlerde geçen çalışmalarının en az 1800 gün olması halinde bu
çalışmalarının dörtte biri toplam prim ödeme gün sayılarına ilave edilir.
Bunlar için malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi, sigortalının prime
esas kazancının %23’üdür. Bunun %9’u sigortalı hissesi , %14’ü de işveren
hissesidir. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa maden
işyerlerinin yer altı veya yer altı münavebeli işlerde çalışmaya başlayanlar
hakkında, bu Kanunun fiili hizmet zammı süresine ait hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 70. Maddesi ile değiştirilen
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununun Geçici 9. Maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
“Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra sigortalı olanlardan 7200
gün prim ödediği halde 65 yaş koşulunu yerine getiremeyenlere emekli olmak
istedikleri takdirde yaş ile ilgili koşulu yerine getirene kadar hesaplanacak
emekli aylığının %50’si ödenir. Bu oran, her yılın Ocak ayında % 1 puan
artırılır. Yaş koşulunun yerine geldiği tarihte ödenecek aylık % 100’e
tamamlanır.” TBMM Başkanlığına 119 sıra sayılı kanun tasarısının 70. maddesinin tasarı metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK
BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Demirtaş, buyurun. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Teşekkürler Sayın Başkan. Sayın Divan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Doğrusu, görüşülmekte olan yasa tasarısıyla ilgili toplumda
özellikle sivil toplum örgütlerinin önemli bir kısmının tepkisi ve bu yasa
tasarısına karşı çıkışları hâlen devam ediyor. Bir değişiklik önergesi
vesilesiyle söz almışken, yine bu konuda hassasiyetlerini, beklentilerini dile
getiren önemli bir çevrenin düşüncelerini sizlerle paylaşmak istedim. Türkiye Sakatlar Derneği Genel Merkezi bugün yaptığı bir
açıklamayla, bu yasa tasarısında kendilerini ilgilendiren konularla ilgili
değerli milletvekillerinin dikkatlerini çekmişler. Eminim ki sizlere de ulaşmıştır
bu basın açıklaması metni. Ben, buradan bu malul kesimlerin taleplerini bir kez
daha dile getirerek siz değerli milletvekillerinin Genel Kurulda da
dikkatlerine sunmak istiyorum değerli arkadaşlar. Türkiye Sakatlar Derneği “Katılım payı yanlışından vazgeçilsin”. diyor. “Türkiye gündeminde bulunan ve hâlen Mecliste
görüşmeleri süren Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı,
emekliler ve engelliler açısından taşınması ağır yükler getirmektedir. Genel
sağlık sigortası kapsamında tedavide katılım payı alınmasını getiren
düzenlemenin kaldırılması yönünde defalarca taleplerimizi ilettik ancak bugüne
kadar bu konuda herhangi bir değişikliğe gidilmediği gibi özel hastanelerden
yararlanmanın da bedeli yükseltilmiştir. Katılım payı uygulaması sigortacılığa aykırıdır, bedeli alınmış
bir hizmet için bizlerden ayrıca bir kez daha ödeme istenmesi yanlıştır. Gereksiz kullanımı azaltma gibi yoruma açık bir gerekçeyle 5510
sayılı Yasa’da katılım payları daha da ağırlaştırılmıştır. Gereksiz kullanım
ancak ilgili doktorun veya uzmanın karar verebileceği bir husustur. Kimi zaman
küçük bir ağrı, küçük bir değişiklik, küçük bir hastalığın belirtisi olabilir.
Yasa, erken teşhis gibi birçok önemli ve hayati öneme haiz hastalığın
önlenmesinin en temel yolunu engelleyecektir. Engellilerin sürekli kullandığı ve zaman içinde değiştirmek
zorunda kaldığı ortez, protez,
iyileştirme araç ve gerekçelerinden katılım payı alınmasını anlamak mümkün
değildir. Yasa da Bu düzenleme hayati öneme haiz olmaması gibi bir gerekçeye
dayandırılmaktadır. Engellilerin kullandığı ortez, protez ve çeşitli iyileştirme araç ve gereçleri, onların
yaşamını sağlıklı sürdürebilmesi için hayati öneme sahiptir. Bu tip hizmetlerde
katılım payı olarak asgari ücretin yüzde 75’i oranına kadar bedel
istenebilecektir. Katılım payı alınacak
sağlık hizmetlerine yatarak tedavi de eklenerek, başta emeklilerin ve
engellilerin olmak üzere, sigorta kapsamındaki geniş bir toplum kesiminin
sağlık hizmetinden yararlanmasının önü âdeta kesilmiştir. Her bir yatarak
tedavi katılım payı asgari ücretin ¼’ü oranında belirlenmiştir. Engelliler ve emekliler koşulları gereği sürekli sağlık desteğine
gereksinim duyan bir kitleyi oluşturmaktadır. Bu kesimlerin içine yaşamını
asgari ücretle sürdürmek zorunda kalan milyonlarca çalışanı da eklemek
mümkündür. Yasada belirtilen oranlar dar gelirliler için yüksektir ve bunun
artırılmasına dönük açık kapı bırakılmaktadır. Yoksulluk sınırının altında bir
gelirle yaşam mücadelesi verenler için tek bir kuruşun bile değeri büyüktür. Bu
insanlara aç kalmamak için sağlıklarından vazgeçmelerini dayatan bir düzenleme
sosyal devlet ilkesini geçtik, en temel insan haklarını bile ihlal etmektedir. Bu hâliyle katılım payı uygulaması sosyal adaletsizliği daha da
artıracak, insanları sağlığından vazgeçmeye zorlayacak, çağdaş bir ülkeye
yakışmayacak bir düzenlemedir. Mecliste milleti temsil etmek üzere görev yapan
tüm vekillerimize, siyasi partilerimizin Meclisteki gruplarına, parti
yönetimlerine sesleniyoruz: Katılım payını düzenleyen madde yasadan
çıkarılmalıdır.
Türkiye Sakatlar Derneği Genel Merkezi” Değerli arkadaşlar, elbette ki bu yasa tasarısıyla ilgili
sosyal taraflarla önemli görüşmelerin yapıldığı, hâlen görüşmelerin doğrudan ya
da dolaylı sürdüğünün farkındayız ama bunun gibi seslerini duyurmakta diğer, en
azından, sosyal taraflar kadar avantaja sahip olmayan özellikle malullerle
ilgili, sakatlarla ilgili düzenlemeler konusunda Meclisin, yüce heyetinizin
daha duyarlı olması dileğiyle, kendilerinin yasa metnini olduğu gibi sizlerle
paylaştım. Hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. Teşekkür ediyorum efendim. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demirtaş. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 70. Maddesi ile değiştirilen
31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık
Sigortası Kanununun Geçici 9. Maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve
teklif ederiz. Kemal Kılıçdaroğlu
(İstanbul) ve arkadaşları “Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra sigortalı olanlardan 7200
gün prim ödediği halde 65 yaş koşulunu yerine getiremeyenlere emekli olmak
istedikleri takdirde yaş ile ilgili koşulu yerine getirene kadar hesaplanacak
emekli aylığının %50’si ödenir. Bu oran, her yılın Ocak ayında % 1 puan
artırılır. Yaş koşulunun yerine geldiği tarihte ödenecek aylık % 100’e
tamamlanır.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Durdu Özbolat
konuşacak. BAŞKAN – Sayın Özbolat, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar) DURDU ÖZBOLAT (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı’nın 70’inci maddesiyle ilgili Cumhuriyet Halk Partisi adına
söz almış bulunuyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, yedi bin iki yüz gün çalışıp gerekli
primleri ödeyebilmiş bir vatandaşımız, altmış beş yaşına gelinceye kadar maaş
bağlanabilmesi için beklemesin, bu koşulu yerine getirene kadar, hesaplanacak
aylığın yüzde 50’sini alabilsin. Daha sonra da, her yılın ocak ayında bu oran
yüzde 1 artırılsın, yaşı dolduğu zaman emekli aylığının tamamını alsın
istiyoruz. Tabii, hazırlanan yasanın kendi içinde tuzaklarla dolu olduğunu
gözlerden kaçırmamamız lazım. Bugün işe başlayan bir genç kesintisiz yirmi yıl
çalıştığı takdirde gün sayısını 2028 yılında tamamlamış olmasına rağmen, 2036
yılından itibaren kademeli artıştan dolayı 2048 yılında 5510 sayılı Yasa ile
öngörülen altmış beş yaş koşulu devreye gireceği için altmış yaşında değil,
altmış beş yaşında emekli maaşına kavuşabilecektir. Yani ekstradan beş yıl daha
bekleyecektir. Değerli milletvekilleri, ülkemizde geçmişten bugüne her krizde ilk
önce akla gelen çalışanlar ve onların sosyal hakları olmaktadır. Başbakan veya
ilgili bakanlar daima sosyal güvenlik teşkilatlarının açıklarından ve bu
açıkların ülkeyi batıracağından bahsetmeden duramazlar. Oysa bu açıkların
nedeni ne işçiler ne memurlar ne de küçük esnaftır; asıl neden hesap bilmeyen hükûmetlerdir, asıl neden kayıt dışı çalıştırılan
insanlarla ilgili gerekeni yapmayan hükûmetlerdir. Emekli maaşının bağlanma yaşını altmış beşe çıkarmak, emekçinin
deyişiyle “mezarda emeklilik”tir. Gelişmiş ülkelerin
tümünde ortalama yaşam süresi seksen yıla dayanmışken bu bizde altmış yedidir,
yani aradaki fark on üç yıldır. Sürekli “Avrupa’da emekli yaşı altmış beş” diye
gündeme getirilen şey gerçekçi olmaktan uzak, hatta acımasız bir şeydir. Orada
emekli olan insanlarla bizim ülkemizdeki emeklileri bir tutmak abesle iştigal
etmektir. Neresinden tutarsanız elinizde kalır. Oradaki yaşam standardıyla
bizimki arasında dağlar kadar fark olduğunu herhâlde konuşmaya gerek yoktur.
Gelişmiş ülkelerde emekli olanlar dünya turuna çıkıyor, bizimkiler köylerine
zor dönüyor. Değerli milletvekilleri, bu yasayı gündeme getirmek emekçi
insanlar için ekmeği aslanın ağzından değil, midesinden alın demektir.
Çalışanlar için patronlarını sigorta yaptırmaya ikna etmek bir dert, yedi bin
iki yüz günü doldurmak ayrı bir derttir, bir de altmış beş yaşını bekle demek
aslında emekliliğin artık hayal olduğunu söylemekle eşdeğerdir. Aslında Hükûmet bu yasayı hiç gündeme getirmeden rafa kaldırsaydı
en hayırlı şeyi yapacaktı. Sürekli sıkışınca dedikleri “millet iradesi” lafı
var ya, o millet emekli olamadan açlıktan ölecek, iradesini de hükûmete rehin bırakacaktır. Lütfen, bu milletten aldığınız
yetki, onların iradesiyle onları açlığa mahkûm edecek, yaşlılıklarında emekli
maaşı alamayacakları bir düzenlemeyi hayata geçirmeyiniz. Bu ülkenin asıl
sorunu, sosyal güvenlik kurumlarının yarattığı açıklardan çok, her yıl yerli ve
yabancı tefecilere ödenen faizdir. Siz, asıl, her yıl ödenen ortalama 40 milyar
dolar faizi çözerseniz, emekçilerin boğazından da elinizi çekersiniz. Bu yasayı, esas olarak, IMF ve uluslararası sermaye gündeme
getirmiştir. Yıllardır o çevrelerin sözcüleri sosyal güvenlik teşkilatlarının
açıklarının sürdürülemez noktaya gittiğini beyan edip durmuşlardır. Nedeni? Bu
ülkenin ödeme dengesinde bir sorun olursa, alacakları faiz zora girer diye. Bir emekçinin, kamuda çalışmıyorsa eğer, yedi bin iki yüz günü
tamamlaması zaten oldukça büyük bir tesadüf olacaktır. Hadi tamamladı, altmış
beş yaşına kadar maaş bağlanmasını beklemek, açlıktan ölmemek için çalışmasını
devam ettirmek dışında hiçbir seçeneği olmayacaktır. Sizin düzenlemenizle,
primler artırılarak emeklilerin çalışması zorlaştırıyor. Oysa siz, emeklileri
emekli olduktan sonra çalışmalarına gerek kalmayacak düzenlemeler yapmakla
mükellefsiniz. Bizim emekçilerimiz, ne kadar işlerini bilirlerse bilsinler, büyük
alışveriş merkezlerinde mısır tezgâhı açacak sermayeyi bulamazlar, otellere
yumurta satacak organizasyonu kurup çocuklarına gemi falan alamazlar. Onların
emeklerinden başka satacakları hiçbir şeyleri yoktur. Karşılığında huzur içinde
geçirecekleri yıpranma parası, yani emekli maaşlarını alırlar ve ölmeden birkaç
yıl onurlarıyla, belediyelerin vereceği birkaç çuval patates, soğana muhtaç
olmadan yaşarlarsa, başka da bir şey istemezler. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Özbolat, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun. DURDU ÖZBOLAT (Devamla) – Geçtiğimiz günlerde, Ankara Büyükşehir
Belediye Başkanının 400 bin aileye gıda yardımı yapacağına ilişkin bir haber
vardı. Bunun neyin hazırlığı olduğunu Sayın Melih Gökçek açıklamalıdır. 5
milyar dolar borcu varken, bunu ödemeyen bir belediyenin böyle bir yardım
yapması son derece düşündürücüdür. Kamuya zarar vererek sevap kazanılmaz. Ancak
hazırlanan bu yasayla, mağdur edilenler kandırılmaya çalışılır. Sadaka dağıtmak
yerine, onları devlet güvencesiyle korumak herkesin görevidir. Gündemdeki
yasaya talep ettiğimiz fıkranın eklenmesiyle, belki de mağdur edilen halkın
sadakaya muhtaç olmadan nefes almalarını sağlayacaktır. Bu vesileyle, bu düzenlemenin yapılması için… Ve söylediğimiz
gibi, bu düzenlemenin halkımıza, emekçilere bir şey kazandırmadığını buradan
beyan eder, hepinize saygılar sunarım. (CHP ve DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Özbolat. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 70 inci
maddesi ile değiştirilen, 5510 sayılı Kanunun Geçici 9 uncu maddesinin beşinci
fıkrasında yer alan “çalışmalarının en az 1800 gün olması halinde bu”
ibaresinin madde metninden çıkarılmasını, “%23’üdür”, “%9’u” ve “%14’ü”
ibarelerinin de, sırasıyla “%20’sidir”, “%8’i” ve “%12’si” şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla,
Ahmet Orhan (Manisa) ve
arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkanım, şimdi, bakınız, bir önerge var elimizde. Bu önerge… Madde metninde
şöyle bir durum var: Yer altı işlerinde çalışan bir madenci kardeşimiz, bir
işçimiz bin sekiz yüz gün yer altında çalışacak, elli yaşını dolduracak, yirmi
yıllık sigortalılık veya beş bin prim günü olacak. Yani, yer altında bin sekiz
yüz gün çalışması gerekiyor bu madenci arkadaşımızın. Şimdi, bu önerge diyor ki, bu bin sekiz yüzü kaldırın. bin sekiz yüz günü kaldırdığımız zaman ne olacak peki, yer
altında hiç çalışmadan mı elli yaşında beş bin prim gününde emekli olacak? Bu çok ciddi bir izaha muhtaç. İnanıyorum arkadaşlar cevap
verirler. Ayrıca fiili hizmet zammıyla ilgili de…Fiili
hizmet zammı kapsamında yer altında çalışan madenci kardeşlerimiz tabii, en
ağır iş kolu. Burada yüzde 3’lük bir prim alınıyor işverenden, bunu da
almayalım diyor ama fiili hizmet kapsamında olması gerekiyor. Bu önergeye bu
anlamda katılmadığımızı ifade ediyorum. OKTAY VURAL (İzmir) – İyi de, Sayın Bakanın anladığı anlamda
önerge değil ki. Bu, yıpranmayla ilgili, hak etmekle ilgili bir husustur,
emeklilikle ilgili değil ki. Sayın Bakan önergeleri daha dikkatli okusa iyi
olacak. BAŞKAN – Evet, Sayın Bakan bu gerekçelerle katılmıyor. Önerge sahibi de onu açıklayacak. Sayın Orhan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 70’inci maddesiyle
değiştirilen 5510 sayılı Kanun’un geçici 13’üncü maddesinin beşinci fıkrasında
yapılmasını istediğimiz değişiklik önergesi için söz almış bulunmaktayım.
Hepinizi saygıyla selamlarım. Madencilik sektöründeki istihdamın kendine has özellikleri vardır.
Çalışanların yoğunluğu hepinizin bildiği gibi kırsal yörede yer almaktadır.
Yatırım anlamıyla yer seçebilme keyfiyeti yoktur. Madenin taşınması,
zenginleştirme hariç başka bir yerde kurulması genellikle olanaksızdır. Bu
nedenle, istihdam edilecek işçilerin büyük bölümü çevreden ve çevre köylerden temin
edilmektedir. Bu sektördeki istihdamın bir başka gerçek yönü de geçici
olmasıdır. Madenler sınırlı kaynaklar olması nedeniyle yatırımcı için maden
yatağının en kısa sürede çıkarılıp nakde dönüştürülmesi esastır. Bu nedenle, bu
tür işletmelerin ömrü birkaç yıl ile birkaç on yıl arasında değişiklik
göstermektedir. İşletmeciler genellikle yabancı yatırım yapan kişi ya da
kuruluşlar olmaktadır. Kısacası, maden işletmesi yöreye ancak geçici bir
istihdam sağlamaktadır. Çalıştırılan işçilerin bir bölümü dışında büyük bölümü
işletmenin kapanışından sonra işsiz kalır. Bu karar, yalnızca işçileri değil
işletmeye hizmet sağlamak üzere yörede gelişen alt sektörleri de etkiler.
Nakliye hizmeti veren kamyoncular, işletmeye hizmet sağlayan atölyeler,
işletmeye tüketim malları satan tüccarlar, yani ister işçi ister tüccar ya da
zanaatkâr işletmeyle ilişkili her türlü istihdam ve ticari etkinlik geçicidir.
Belli bir süreden sonra yöredeki bütün etkinlikler son bulur. Yine bu sektördeki istihdamın bir başka özelliği de
süreksizliğidir. Madencilik ürünlerinin fiyatları dünya pazarlarındaki
taleplerle doğru orantılı ilerlemektedir. Fiyatlar sürekli olarak yükselip
alçalır, bundan yararlanmak üzere stok ve spekülasyon
yapanlarla sık sık karşılaşılır. Bu nedenle de
fiyatlar düştüğünde küçük ve orta madencilik işletmeleri faaliyetlerini
durdurmak zorunda kalır ve koşullar düzeldiğinde yeniden çalışmaya başlar.
Bunun örneklerini ülkemizdeki madencilik işletmelerinde de geçmişte sık sık gördük. Krom işletmeleri, taş ocakları, manyezit
işletmeleri, ısınmada kullanılmak üzere üretim yapan kömür işletmeleri, altın
işletmeleri bunun örnekleridir. Bu duruma bağlı olarak işçiler de geçici olarak
işten çıkarılır ve sonra yeniden işe alınırlar. Tekrar edersek: Maden işçiliği geçici, süreksiz ve bir yönüyle de
köylülükten ayrılmayan bir istihdam biçimidir. Madenciliğin bir yanı da cevher tükenip işletme kapandığında,
çevreye karşı işletme döneminde başlayan olumsuz etkilerin yıllar, on yıllarca
sürmesidir. İşletme açıkken çalışanları tehdit eden sağlık sorunları, işletme
kapandıktan sonra da yörede yaşayan herkes için uzun süreli bir tehdit olmayı
sürdürür. İnsan sağlığına yönelik tehditlerin dışında, etkin ya da kapanmış
maden ocaklarının çevreye saldığı zehirli atıkların çevredeki tarımsal üretim
üzerinde de olumsuz etkisi olmaktadır. Dünyada ve ülkemizde bunun sayısız
örneği bulunmaktadır. Bu nedenle, maden işletmelerinin çevresel etkilerinin
sınırlandırılması herkesten önce yörede yaşayanları, dolayısıyla, istihdam
edilenleri ilgilendirmektedir. Dünyanın değişik yörelerindeki maden işletmelerinin çevresindeki
köylerde yaşayanlar, etkilendikleri kirletici etkilere karşı toplumsal mücadele
vermektedir. Bu tür sorunlar arttıkça ve yaygınlaştıkça uluslararası düzeyde
buna karşı araçlar geliştirilmekte ve kurallar konmaktadır. Ülkemizde özellikle
kömür işletmelerinde yaşanan üzücü olaylar hafızalarımızda mevcuttur. Maalesef,
onca iyileştirme ve tedbire rağmen, göçükler ve patlamalar sonucunda
vatandaşımız olan maden çalışanlarını kaybeder veya sakat kalmalarına şahit
oluruz. Ekmeklerini taştan çıkararak çoluk çocuğunu namerde muhtaç etmeden
bakma becerisini ve fedakârlığını gösteren bu insanlarımız, ülkemizde yaşanan
sorunlara rağmen bu başarıyı göstererek her türlü takdiri hak etmektedirler. Ailesinin rızkını çıkarırken maden çalışanlarının katlanmak
zorunda oldukları koşullar ağırdır, hatta hayatları pahasıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Orhan, konuşmanızı tamamlayınız. AHMET ORHAN (Devamla) – Bu ülkenin yer altı zenginlikleri
madenlerimizin Türk milletinin azami istifadesine sunulmasında maalesef
sorunlarımız olduğu gibi, maden çalışanlarının da büyük problemleri vardır. Zaman yetersizliğiyle tamamına değinemediğim sorunlar ile iç içe
mücadele ederek yaşamaya çalışan, özellikle önce maden iş yerlerinin yer altı
iş yerlerinde çalışan sigortalıların ağır ve riskli çalışma koşulları dikkate
alınarak bu önergenin dikkate alınacağı düşüncesiyle yüce heyetinize saygılar
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Orhan. Önergeyi oylarınıza… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyoruz. BAŞKAN – Arayacağım Sayın Anadol. Önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım:
Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime, 20.30’da toplanmak üzere ara veriyorum. Kapanma Saati: 19.59 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 20.36 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
90’ıncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 70’inci madde üzerinde verilen Manisa Milletvekili Ahmet Orhan ve
arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 70 inci maddesinin madde
çerçevesi ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları “Madde 70- 5510 sayılı
Kanunun Geçici 9 uncu maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarında yer alan “bu
Kanunun yürürlük” ibareleri “30/4/2008” olarak, ikinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, bu fıkradan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkra eklenmiş ve beşinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir.” “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında olup da 8/9/1999 tarihinden 30/4/2008 tarihine kadar ilk defa
sigortalı sayılanlar kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş ve 25 tam yıl
sigorta primi ödemiş olması veya kadın ise 60, erkek ise 62 yaşını doldurması
ve en az 15 tam yıl malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemesi
şartıyla kısmi yaşlılık aylığından yararlanırlar. 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında olup da 8/9/1999 tarihinden 30/4/2008 tarihine kadar ilk defa
sigortalı sayılanlar kadın ise 58, erkek ise 60 yaşını doldurmuş ve 25 tam yıl
sigorta primi ödemiş olması veya 61 yaşını doldurması ve en az 15 tam yıl
malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemesi şartıyla kısmi yaşlılık
aylığından yararlanırlar.” “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce beşinci fıkrada
belirtilen işlerde çalışmaya başlayan sigortalıların, bu Kanunun yürürlük
tarihinden önce veya sonra bu işlerde geçen çalışmalarının en az 1800 gün
olması halinde bu çalışmalarının dörtte biri toplam prim ödeme gün sayılarına
ilave edilir. Bunlar için malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi,
sigortalının prime esas kazancının %23’üdür. Bunun %9’u sigortalı hissesi,
yüzde 14’ü de işveren hissesidir. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra
ilk defa maden işyerlerinin yer altı veya yer altı münavebeli işlerde çalışmaya
başlayanlar hakkında, bu Kanunun fiili hizmet zammı süresine ait hükümleri uygulanır.”
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Uygun görüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Buyurun Sayın Elitaş. (AK Parti
sıralarından alkışlar) MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Aslında, biraz önce görüştüğümüz 69’uncu madde ile ilgili
görüşlerimi beyan etmek istemiştim ama Başkanlığın imzam olmadığı gerekçesiyle
önerge üzerinde konuşma hakkı vermediğinden dolayı, 69’uncu maddedeki yapılan
değişikliği değerli milletvekillerimize aktarmak istiyorum. Bu 69’uncu madde, eğer önergenin başlığına bakarsak, 69’uncu
maddeyi… Bugüne kadarki bu 119 sıra sayılı tasarıdaki hemen hemen
bütün maddeler çerçeve madde olarak değerlendirildiğinden dolayı, 69’uncu madde
de çerçeve madde kapsamına alındığından, bu düzenleme, yapılan 69’uncu maddenin
tamamen değiştirilmesi anlamını ifade ediyor, ama burada esas itibarıyla önemli
olan hususu değerli milletvekillerinin ve kamuoyunun dikkatine sunmak
istiyorum. Değerli arkadaşlar, Sosyal Sigortalar, BAĞ-KUR, Emekli Sandığıyla
ilgili çeşitli yasalar bugüne kadar yapılmış. Özellikle Sosyal Sigortalar
Yasası… 2000 yılından itibaren uygulanmaya başlayan yasada kadınlar elli sekiz
yaşında, erkekler altmış yaşında emekli olacaklar. Yani 1/1/2000
tarihinde sisteme girmiş SSK’lı bir vatandaşın şu andaki, 5510 sayılı Yasa
değil, şu anda üzerinde görüştüğümüz yasa değil, 2000 tarihinden itibaren
sisteme girmiş olan her sigortalının, kadınlar için elli sekiz, erkekler için
altmış yaşında emekli olacakları öngörülmüş ve yine o yasada altı çizilen ve
bugün bazı arkadaşlarımızın biraz farklı bir şekilde ifade etmeye çalıştıkları
bir durum var. Yürürlükteki yasada -4447 sayılı Yasa, 5510 demiyorum- emekli
olabilmek için, sigortalıların yedi bin gün prim ödemeleri gerekiyor. Yedi bin
gün prim ödedikten sonra, kadınlar elli sekiz, erkekler altmış yaşına kadar
beklemek mecburiyetindeler. Burada bizim, Sayın Bakanın başta da yasanın
sunuşunda da ifade ettiği gibi, sosyal taraflarla yapılan görüşmeler
neticesinde, bu çerçeve 69’uncu maddedeki dokuz bin günlük süre yedi bin iki
yüz güne düşürülmüş. Yani, bu yasanın 69’uncu maddedeki verdiğimiz önerge
değişmemiş olsaydı, siz değerli milletvekilleri tarafından kabul edilmemiş
olsaydı, toplumda, kamuoyunda sürekli olarak gündeme getirilen “Dokuz bin gün
iş gününü nasıl ödeyeceğiz, nasıl çalışacağız?” diye ifade ediliyordu. Bir de şu meseleyi açıklıkla ifade etmek gerekiyor ki değerli
vatandaşlarımızın zihnindeki karışıklıkları önlemek için: Yedi bin iki yüz
günlük süre sadece SSK’ya tabi olan çalışanlar için söz konusu. Bakın, BAĞ-KUR
Kanunu’na tabi olan vatandaşlarımız zaten yasanın başından bu tarafa dokuz bin
gün primi ödemek mecburiyetindeler. Yine, Emekli Sandığına tabi olan
vatandaşlarımız, çalışanlarda dokuz bin günlük süre var. Yine, BAĞ-KUR’lulardaki yaş. Yasanın
çıkışından itibaren altmış yaşa tabiler. Altmış yaşa gelmedikleri sürece emekli
olma imkânları yok, bazı özel şartlar hariç olmak üzere. Şimdi, bugüne kadar sosyal güvenlik sisteminden, genel sağlık
sigortasından BAĞ-KUR ve SSK’lı değerli çalışanların büyük problemleri vardı.
Bir kişi sosyal güvenlik sistemine dâhil olabilmek için ilk defa işe girdiyse
veya son yıl içerisinde en son doksan gün prim ödediği takdirde sosyal güvenlik
sisteminin sağlık hizmetlerinden faydalanabiliyordu. BAĞ-KUR’lular
için bu süre
iki yüz kırk gündü. Bizim getirdiğimiz düzenlemede ne var? Eğer,
Sosyal Sigortalar Kanunu’na tabi olarak çalışan bir kişi otuz gün sigorta
primini ödediği takdirde hem kendisi hem de bakmakla yükümlü olduğu eş ve
çocukları otuz birinci günden itibaren sosyal güvenlik yasası kapsamına
giriyorlar, sağlık hizmetlerinden faydalanma imkânını elde ediyorlar. BAĞ-KUR’lularda iki yüz kırk günlük süre
otuz güne düşürüldü. Buradan, bugüne kadar BAĞ-KUR’lular
örgütlenmiş toplulukları olmadıkları için, sivil toplum örgütleri
bulunmadığından dolayı, hem SSK sendikalar vasıtasıyla işçilerinin haklarını,
menfaatlerini koruma imkânı bulmuş… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Elitaş, buyurun. MUSTAFA ELİTAŞ (Devamla) - …hem de Emekli Sandığının değerli
mensupları haklarını arama imkânlarını bulmuşlar ama bugüne kadar BAĞ-KUR’lular, maalesef sosyal güvenlik sisteminden hiç olumlu
gelişmeler noktasında faydalanma imkânı bulamamışlar. Ev hanımlarıyla ilgili yine değerli milletvekillerimizin
kabulleriyle gerçekleştirdiğimiz çok önemli bir şey var. Erkeklerin sisteme
girdikten sonra askerlik yapmaları hâlinde yirmi ay civarında borçlanma imkânı,
aynı şekilde kadın çalışanlar için askerlik borçlanmasına benzer bir
borçlanmayı da buraya getirdik. Bundan önceki süreçte doğum yapmış bir
hanımefendi, evladına, yavrusuna daha iyi bakabilmek için sistem dışı
kaldığında borçlanma imkânı kalmıyordu ve bugünleri ödeme şartını yerine
getiremediğinden dolayı ister istemez daha fazla bekleme imkânı bulmuş
oluyordu. Bu yasal düzenlemeyle birlikte, kadınlar için de doğum yapan kadınlar
için de borçlanma imkânı getirilmiştir. Ben, bu yasanın hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge istikametinde 70’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 71’inci madde üzerinde üç adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 71 inci maddesinin madde
çerçevesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 71- 5510 sayılı Kanunun Geçici 10 uncu maddesinin
başlığı “506 sayılı Kanunun malûllük ve sakatlık hükümlerine ilişkin geçiş
hükümleri” şeklinde, beşinci fıkrasındaki “27 nci maddenin
ikinci” ibaresi “55 inci maddenin dördüncü” şeklinde, ikinci fıkrası aşağıdaki
şekilde değiştirilmiş; dördüncü ve beşinci fıkralardan sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkralar eklenmiş ve maddenin son fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 71 inci
maddesi ile, 5510 sayılı Kanunun Geçici 10 uncu
maddesinin beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkranın sonuna
aşağıdaki cümlenin ilave edilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla,
"Oluşacak farklar bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren
iki ay içerisinde ilgililere ödenir." Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 71. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun geçici 10. maddesinin dördüncü ve beşinci
fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen yedinci fıkranın aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve son fıkra olarak aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
"Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce malullük aylığı
bağlanması için tahsis talebinde bulunan sigortalılar ile ölen sigortalıların
hak sahiplerine 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı
Kanunla bağlanan aylıklar, 506 sayılı Kanunun geçici 89 uncu maddesinde
belirtilen alt sınır aylığı esas alınarak aylık başlangıç tarihi itibariyle
yeniden hesaplanır." "Özel sektörde çalışan özürlülerin sosyal sigorta primleri
Hazine tarafından ödenir." BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkanım, bu özürlülerle ilgili, tabii, istihdam paketinde bir düzenlemeyi
önümüzdeki günlerde getireceğiz. OKTAY VURAL (İzmir) – Burada “evet” diyelim, madem getireceksiniz. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Kota düzeyindeki
özürlülerin işveren payını hazine karşılayacak. Dolayısıyla buna
katılmadığımızı ifade ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Oyan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) OĞUZ OYAN (İzmir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim
şimdi bu bizim önergemiz sadece kota dâhilinde olan özürlü sigortalıların
sigortasının hazinece karşılanmasından ibaret değildir. Bu kota dâhilinde olsun
olmasın, özürlülerin bir bütün olarak sosyal sigorta primlerinin hazine
tarafından karşılanması önergesidir. Bunun bir önemli nitelik farkı var. Eğer bu ülkede milyonlarca
özürlü yaşıyorsa, bu özürlülerin en önemli sorunu işsizlik ve topluma yararlı
olamamaksa, bunların günlük aşı katığı bu sorunlarla boğuşmaksa, bunlar kendi
aileleri üzerine yük oluyorlarsa, o zaman bizim toplumsal vicdanımızın elini
özürlülere uzatmamız gerekiyor. Bunu yapabilirsek, yani bu Parlamento böyle bir
önergeyi kabul edebilirse, aslında bugünkü bu görüştüğümüz anti- sosyal
nitelikli yasanın en azından bir miktar bir sosyal öze sahip olması açısından,
bir sosyal devlet kırıntısını yasaya katmak açısından bir katkısı olacaktır.
Dolayısıyla burada ben sizin bu sosyal vicdanınıza da seslenmek istiyorum. Türkiye’de gerçekten özürlüler çok zor koşullarda. Bunların iş bulması zaten zor. Kotalarla bunu halletmek,
çözmek mümkün değil. Bu meseleyi çözmek için bir teşvik mekanizmasına ihtiyaç
var. Öyle ki işveren özel sektörde özürlü çalıştırmayı cazip görsün. Onların
maliyetleri kendisine daha düşük geleceği için onları çalıştırmayı uygun ve cazip
görsün. Yani burada cazip bir iş gücü kategorisini yaratmaktan bahsediyoruz.
Dolayısıyla öyle 2-3, yüzde 1 kotalar içine sıkıştırılacak mesele değil. Çünkü
Türkiye, özürlüsü çok geniş olan bir toplum ne yazık ki; bu bizim toplumun bir
özelliği. Değerli arkadaşlarım, yani burada eğer bu öneri geçirilebilirse
belki buna ilişkin daha sonra gelebilecek diğer önergeler de böylece gündemden
kalkar, diğer düzenlemeler de gündemden kalkar. Değerli arkadaşlarım, bakınız, Türkiye’de sosyal devletin olmazsa
olmaz birtakım kurallarını, araçlarını yaratmak zorundayız. Bunlardan bir
tanesi aile yardımıdır. Eğer biz bir aile yardımı mekanizmasını getiremezsek…
Ki bu, Türkiye'nin aslında kabul ettiği bir sigorta dalıdır, ama uygulamaya
geçirmediği bir sigorta dalıdır. Eğer bu sigorta dalını uygulamaya
geçirebilirsek, Türkiye’de bundan böyle birtakım keyfî mekanizmalarla, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu gibi mekanizmalar yerine, insanlara -hiç
sigortasızları da kapsamak mümkündür- bu aile yardımları üzerinden bunun bir
yasal hak olarak sağlanması üzerinden Türkiye’de yoksullukla baş etmenin
mekanizmalarını yaratmış oluruz. Aynı şekilde, işsizlik sigortasını da, bugün işsizlere uzanmayan
bir sigorta dalını, göstermelik olarak var olan, fiilen işlemeyen bir sigorta
alanını mutlaka çalıştırmamız lazım. Bakın, biz bunları çalıştırmadığımız için Avrupa Birliğiyle
aramızda çok ciddi farklar var. Bugün sosyal güvenliğe “Kara delik” diyorlar.
Bu kara delik, neye göre kara delik? Bakınız, ben size bir Avrupa Birliği
karşılaştırması vereyim: Sosyal güvenlik primlerinin millî gelire oranı Avrupa
Birliğinin on dokuz ülkesinde yüzde 11,7’dir 2004 yılında, Türkiye’de yüzde
5’tir. Yeni millî gelir serisine göre baktığınızda bu 2006’da yüzde 5,5’tur. Yani, Türkiye, bir kere Avrupa Birliğinin yarısının altında. Toplam sosyal koruma harcamalarını dikkate aldığımızda, yani
sadece sosyal sigorta harcamalarını değil, bunun dışında Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonu gibi birtakım diğer mekanizmaları da hesaba kattığımızda,
Avrupa Birliğinin on beş ülkesinin ortalaması, millî gelir oranında bu
harcamanın yüzde 19,1 olduğunu gösteriyor. Peki, Türkiye’de ne kadar? Yeni
millî gelir serisine göre burada da bakalım: Yüzde 7. Yani, yüzde 19 Avrupa,
yüzde 7 Türkiye. Peki, kara delik nerede? Hangi kara delik var Türkiye’de? Bunu
bana bir anlatın. Hangi kara delikten bahsediyorsunuz? Yani, sosyal sigorta
primlerinin payı yüzde 5-5,5, toplam sosyal harcamaların payı, her şey dâhil
yüzde 7. Değerli arkadaşlarım, yani millî gelire kıyasla gene bir başka
rakam vereyim: Sosyal güvenlik kuruluşlarının açıklarının millî gelire oranına
bakalım. Ne kadar açık veriyorlarmış? Bunlar yeni millî gelir serisi. Her zaman
işinize göre kullanacak değilsiniz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Oyan, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. OĞUZ OYAN – Yeni millî gelir serisi sadece kişi başına millî
geliri makyajlamaya yaramıyor. Başka açıdan da bakalım. Gerçi daha Eurostat bunu onaylamış değil. Açıkların gayrisafi millî hasılaya oranı,
bu yeni millî gelir serisine göre yüzde 2,4’ten ibaret. Yani eğer… Aslında
bütün diğer toplam ödemeleri, sosyal güvenlik sistemi dışındakini de katsak
yüzde 3’ü aşmıyor. Yani nerede kara delik? Bu kara deliği önce bir bulun, ondan
sonra bu yasayı savunun. Bu yasa, değerli arkadaşlarım, IMF’nin Türkiye’ye
dayattığı bir yasadır. Ne yazık ki
iktidar böyle bir yasaya “evet” diyerek Türkiye’nin ekonomik ve sosyal
çıkarlarını savunma merci olmaktan uzaklaşmaktadır. Umarım bu önerge kabul
edilir ve bu dediğim antisosyal yasaya birazcık
sosyal öz katılır. Çok teşekkür ediyorum ilginiz için. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 71 inci
maddesi ile, 5510 sayılı Kanunun Geçici 10 uncu
maddesinin beşinci fıkrasından sonra gelmek üzere eklenen fıkranın sonuna
aşağıdaki cümlenin ilave edilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla, Recep Taner (Aydın) ve arkadaşları "Oluşacak farklar bu maddenin yürürlük tarihinden itibaren
iki ay içerisinde ilgililere ödenir." BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkan, önerge sahipleri “dört ay” diye eğer düzeltirlerse, düzeltme imkânımız olursa önergeye
katılıyoruz. BAŞKAN – Sayın Kalaycı? MUSTAFA KALAYCI (Konya) - Uygundur. OKTAY VURAL (İzmir) – Önergemizi değiştirip “dört ay” olarak
düzeltebiliriz. BAŞKAN – Uygundur. Peki. ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Dört ay
olarak katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: 1/1/2000 tarihinden
itibaren sigortalı olup, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce malûllük
aylığı bağlanması için tahsis talebinde bulunan sigortalılar ile ölen
sigortalıların hak sahiplerine 17/7/1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunla bağlanan
aylıklarının, 506 sayılı Kanunun geçici 89 uncu maddesinde belirtilen alt sınır
aylığı esas alınarak aylık başlangıç tarihi itibariyle yeniden hesaplanması
sonucu oluşacak farkların ilgililere ödenmesi öngörülmektedir. BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 71 inci maddesinin madde
çerçevesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları Madde 71- 5510 sayılı Kanunun Geçici 10 uncu maddesinin
başlığı “506 sayılı Kanunun malûllük ve sakatlık hükümlerine ilişkin geçiş
hükümleri” şeklinde, beşinci fıkrasındaki “27 nci
maddenin ikinci” ibaresi “55 inci maddenin dördüncü” şeklinde, ikinci fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş; dördüncü ve beşinci fıkralardan sonra gelmek
üzere aşağıdaki fıkralar eklenmiş ve maddenin son fıkrası yürürlükten
kaldırılmıştır. BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Uygun görüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, biraz önce buraya bir fıkra
eklediniz. O zaman nasıl olacak? BAŞKAN – Nasıl? KAMER GENÇ (Tunceli) – Az önce buraya bir fıkra eklediniz. BAŞKAN – Anlamadım. KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani, biraz önce, dört aya indirilen bir
fıkra eklediniz. Bu son fıkra da kalıyor. O zaman bir terslik olmuyor mu? BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Gerekçe Başkanım, gerekçe! BAŞKAN – Çerçeve değişikliğiyle ilgili bir husustu o Sayın Genç.
Fıkrayla ilgili bir husus yok. Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Malullük aylığı alt sınırını düzenleyen fıkranın 27 nci maddeden 55 inci maddeye taşınması nedeniyle gerekli
düzeltme yapılmıştır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önergeler istikametinde 71’inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 72’nci madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 72’nci maddesi
ile 5510 sayılı Kanunun geçici 11’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan
“sosyal güvenlik kurumlarında tescili yapılan sigortalılar” ibaresinden sonra
gelmek üzere “ve ilk defa tescili yapılacak sigortalılar” ibaresinin
eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Uygun görüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Taner? OKTAY VURAL (İzmir) – Gerekçe efendim. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum. Gerekçe: Sigortalılar ile bunların hak sahipleri için oluşturulacak ortak
bilgi bankasına, ilk defa tescili yapılacak sigortalılar ile bunların hak
sahiplerinin dâhil edileceğinin açık bir şekilde belirtilmesi amaçlanmaktadır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 72’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 73’üncü maddeye bağlı geçici madde 14 üzerinde üç adet önerge
vardır, önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 73 üncü maddesi
ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun geçici 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin birinci cümlesinin “Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı sayılanlardan, ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarından alınacak belgelerle doğrulamak kaydıyla faaliyette
bulunulmadığına ilişkin süreler hariç olmak üzere çalışılan süreleri için,
sosyal güvenlik destek primi oranı olarak bu Kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü
fıkrasının (b) bendinde belirtilen hükümler uygulanır.” şeklinde
değiştirilmesini, (d) bendinin sonuna aşağıdaki ibarelerin eklenmesini arz ve
teklif ederiz.
“3713 sayılı Kanuna göre vazife malullüğü aylığı almakta olanlar,
sınıf veya görev değiştirerek çalışmaya devam eden iştirakçiler ile aynı Kanun
kapsamına giren olaylar sebebiyle vazife malullüğü aylığı alan ve bu Kanunun 4
üncü maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında çalışan veya daha sonra
çalışmaya başlayan er ve erbaşların, bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra
müracaat tarihlerini takip eden aybaşından itibaren bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun
hükümlerine göre görevlerinden ayrılmasına gerek kalmaksızın alınacak emekliye
sevk onayına istinaden vazife malullüğü aylıkları bağlanarak ödenir. Bu
kapsamda olup da görevlerinden emekliye ayrılanlar hakkında, bu Kanunla
yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı
Kanun hükümlerine göre işlem yapılır.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 73. Maddesi ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa eklenen Geçici Madde 14’ün birinci fıkrasının (b)
bendinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce bu Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışanların sosyal güvenlik
destek primi için bu Kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde
belirtilen hükümler uygulanır. Ancak bunlar için uygulanacak oran % 10’dur.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 73 üncü
maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 108 inci maddesine eklenen Geçici 14 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde geçen “%
“b) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi
kapsamında çalışanlar için sosyal güvenlik destek primi oranı olarak bu Kanunun
30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde belirtilen oran 5 yıl boyunca
% 0 olarak uygulanır.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Varlı, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MUHARREM VARLI (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
73’üncü maddenin geçici 14’üncü maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge
hakkında görüşlerimizi bildireceğim. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlarım.
Bu yasada, emekli olmuş bir insanın bir iş yeri açtıktan sonra
yeniden prime tabi olması öngörülüyor. Ana maddede, emekli kişilerin iş yeri
açtıktan sonra prim ödememeleri konusunda önerge vermiştik; reddedildi. Şimdi, bu maddede de teklifimiz, emekli insanları korumak, esnafı
korumak açısından en azından beş yıl prim almayalım şeklinde. Tabii, hepimizin malumudur, esnafımız çok zor günler yaşıyor, çok
kötü günler yaşıyor. Sabah dükkânını açıyor, siftah yapmadan dükkânını kapatıp
giden birçok esnafımız var. Emekli olmuş bir insan herhâlde keyfinden iş yeri
açmaz. Ne için iş yeri açıyordur? Maaşı yetmiyordur, çocukları yüksekokul
tahsili yapıyordur veya ailesi kalabalıktır, geniştir; yetiştiremediği için ek
kazanç olsun, ek gelir olsun diye iş yeri açıp buradan bir kazanç elde etmeye
çalışıyordur. Şimdi, biz, buna bir de prim yükü yüklersek, bu adam -zaten
esnafın durumu ortada- siftah yapmadan dükkânını kapatan bir esnaf, prim
ödeyemeyeceği için, dolayısıyla zorlanacağı ve para kazanamayacağı için bu
işten vazgeçecektir. Onun için, esnafımızı desteklemek açısından böyle bir teklifte
bulunduk. inanıyorum ki, takdirinizle kabul
görecektir. Bir de bu yasada -adı sosyal güvenlik reformu, bunun sosyal
güvenlik reformuyla, reformla falan hiç alakası yok- bana göre, bu IMF’nin acı
reçetelerinden birisi, zehir zemberek reçetelerinden birisi daha Türk milletine
Türk lokumu gibi yutturulmaya çalışılıyor. Onun için, bu yasanın desteklenecek
bir tarafı yok. Verdiğimiz önergelerle, en azından birkaç yerini düzeltelim,
daha iyi hâle getirelim diyoruz, ama muhalefetin vermiş olduğu önergelere de ne
yazık ki destek verilmiyor. SAADETTİN AYDIN (Erzurum) – Veriyoruz, veriyoruz. MUHARREM VARLI (Devamla) – Birkaç tane, sadece birkaç tane.
Bu 90 küsur madde. Birkaç tane önergeye
destek verdiniz, onun haricinde hiçbir önergeye destek vermediniz. Yine, eğer ki “Reform yapıyoruz” diyorsanız, SSK’da uzun yıllar
çalışmış, BAĞ-KUR’a geçmiş, BAĞ-KUR’da
yirmi beş yıl bilfiil çalışması icap ettiği için, aslında SSK ve BAĞ-KUR
toplamını aldığınızda altı bin iş gününü doldurmuş, yaşını da tamamlamış
insanlar emekli olamıyorlar. Gelin, bunları emekli edelim reform yapalım. Yine, SSK’da çalışmış, belediye başkanlığını kazanmış, Emekli
Sandığına geçtiği için, yine beş bin iş gününü doldurmuş, yaş problemi yok,
emekli olamıyor. Biliyorsunuz, belediye başkanları toplum önderleridir.
Belediye başkanlığını kaybetse veya çıkarttığınız yasalarla belediyesi
kapatılmış olsa dahi, o beldedeki insanlar hastaneye, postaneye, şuraya buraya
giderken bu insanlardan yardım istiyorlar. Dolayısıyla bunların hepsi maddi
külfet demektir. Gelin, bunları emekli edelim reform yapalım. Yine, tarım işçisi olarak çalışan, tarım sektöründe çalışan
insanlara genel tarım sigortası getirelim de reform yapalım. Böyle güzel
düzenlemeler yapalım ki, adını “reform” koyalım. Sayın Bakan muhalefet sıralarında otururken 57’nci Hükûmetin çıkartmış olduğu yasayı en acımasız şekilde
eleştiriyor “Mezarda emeklilik” diye tabir ediyor. Ee,
kendisi altmış beş yaş uygulamasını getiriyor. Herhâlde “ahirette
emeklilik” desek yanlış olmaz. Değerli milletvekilleri, burada bizler 70 milyon insanı, çalışan
bütün insanlarımızı, hepsini en iyi şekilde düşünüp değerlendirmek zorundayız.
Bu yasa, inanıyorum ki birçok insanı mağdur edecektir. Bu mağduriyetleri
gidermek de bizim görevimiz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Varlı, buyurun konuşmanızı tamamlayınız. MUHARREM VARLI (Devamla) – Eğer bizler bu insanların
mağduriyetlerini gidermez isek çözüm üretememiş oluruz. Onun için, vermiş
olduğumuz önergeyi iyi düşünerek, iyi yorumlayarak, grup taassubuna kapılmadan
oy vereceğinize ve kabul edeceğinize inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 73. Maddesi ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa eklenen Geçici Madde 14’ün birinci fıkrasının (b)
bendinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Kemal Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları “5510 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden önce bu Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında çalışanların sosyal güvenlik
destek primi için bu Kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde
belirtilen hükümler uygulanır. Ancak bunlar için uygulanacak oran % 10’dur.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Yaşar Ağyüz… BAŞKAN – Sayın Ağyüz, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar) YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 119 sıra sayılı yasanın geçici 14’üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi için CHP Grubu adına verdiğimiz önerge doğrultusunda söz
almış bulunuyorum. Değerli arkadaşlarım, “5510 sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden
önce bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında
çalışanların sosyal güvenlik destek primi için bu Kanunun 30 uncu maddesinin
üçüncü fıkrasının (b) bendinde belirtilen hükümler uygulanır. Ancak bunlar için
uygulanacak oran % 10’dur.” diye bizim bir önerimiz var. Tasarıda ise “Bu oran,
bu maddenin yürürlüğe girdiği yılda % 12 olarak, takip eden her yılın Ocak
ayında bir puan artırılarak uygulanır. Ancak bu oran % 15’i geçemez.” Sosyal güvenlik destek primi, emeklilerin çalışmasını engellemek
amacıyla artırılmaktadır. Oysa emeklinin çalışmaması için, primleri artırmak
yerine onu çalışmaya zorlayan koşulların iyileştirilmesi gerekir. Bugün
ülkemizde gerçekten sosyal güvenlik destek primi yüksektir çalışanlar için.
Emeklilerimiz niye ek iş yaparak çalışmak zorunda kalıyorlar? Elbette ki
aldıkları maaş bunlara yetmiyor. Çoluk çocuklarını geçindirmek için bir ek iş,
ikinci iş yapmak zorundalar. Bakın, Mart 2008’de açıklanan açlık sınırı 697 YTL, yoksulluk
sınırı 2.270 YTL. Bugün emeklilerimiz, BAĞ-KUR’lu
farklı alıyor, sigortalı farklı alıyor, 657’ye tabi olan farklı alıyor ve bu
insanlar, büyük ölçüde geçim darlığı içerisinde. Biz bunlara ulufe gibi, sadaka
gibi yüzde 2+2 veriyoruz altı aylığına. Şimdi düşünün, Hükûmetin
önüne koyduğu enflasyon hedefi yüzde 4 ama gerçekleşme yüzde 8. Biz onlara
diyoruz ki: “Enflasyon yüzde 8 doğdu ama sen yine bu yüzde 4’le kifayet et,
yüzde 4’ü kabul et.” diyoruz. Böyle bir adaletsizlik, böyle bir sosyal
dengesizliği kabul etmek mümkün değildir. Hele hele
2003 yılından, 2004 yılından beri enflasyon farklarının mahkemede olduğu bir
ortamda Hükûmetten ses çıkmaması da emeklilere
gösterilen duyarsızlığın bir örneğidir değerli arkadaşlarım. Ayrıca, günümüzde işsizliğin had boyutlara vardığı hep açık bir
gerçek. Bugün açıklanan TÜİK’in bir istatistiğinde
yüzde 11,3, istatistik. Ama gerçek bu mu? Gerçek bundan
farklı. Enflasyon nasıl yüzde 8 değilse yüzde 20-22’lerdeyse, bugün
gerçek işsizlik de maalesef yüzde 15-16’larda değerli arkadaşlarım. Esnafımız perme perişan, esnafımız sıkıntıda; çekler, senetler
ödenmiyor ve biz onlara, sosyal güvenlik destek primini artırarak ayrıca bir
kambur yüklemeye çalışıyoruz. Geçenlerde Sayın Bakanın emekli derneğiyle
yaptığı toplantıda, emekli maaşlarının iyileştirilmesi konusunda bir çaba
içerisinde bulunacağı sözü var. Bu sözün takipçisi olacağız, emekliler adına
takipçisi olacağız. Bu sözün kısa sürede, bu yasadan sonra gerçekleşmesini
bekleyeceğiz. Eğer bu yasaya ilişkin tepkileri, nasıl ki diğer sivil toplum
örgütleri uzlaşmaya çağrılarak, bazı maddelerde sanki uzlaşma varmış gibi gösterilerek
tansiyon düşürülmeye çalışıldıysa, emeklilerin ağzına da çalınan bir parmak bal
değilse, eğer uygun görürse Sayın Bakan, burada da bir açıklama yaparsa
seviniriz değerli arkadaşlarım. Ayrıca, sevgili arkadaşlar, bugün, günümüzde diyoruz ki: ”Bu, kara
delik.” Bakın, ben size bazı şeyler okuyacağım. İşverenlerin SSK’ya 6,4 milyar
YTL prim borcu bulunuyor, şu gün itibarıyla. 5,1 milyar YTL’lik gecikme
faiziyle birlikte, toplam borç 11,5 milyar YTL. BAĞ-KUR’lu
esnaf ve diğer bağımsız çalışanların 26,1 milyar YTL. Maliyenin
mükelleflerinden zamanında tahsil edemediği vergi alacaklarının aslı, 16 milyar
YTL’yi aşmış durumda değerli arkadaşlarım. Kesilmemiş ve tahsil edilmemiş vergi
cezaları 8 milyar YTL’yi geçmiş. E şimdi, bu tür, tahsilatta
güçlük çeken bir Hükûmet, elbette ki kara deliklerden
şikâyet ederek emekliyi sosyal devlet anlayışından uzaklaştıracak, sosyal
adaleti onlardan esirgeyecek ve insanca yaşam onurunu ondan esirgeyecek bir
davranış içerisine giriyor ki, bunu kabul etmek mümkün değildir değerli
arkadaşlarım. Ayrıca, günümüzde, bakın, çok övünülecek “Kalkındık, büyüdük.”
denilen… Bugün elimize geçen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin bir
rakamını okumak istiyorum size. Eğer bunu da tekzip ederlerse ona bir şey
diyemem. Bakın, 2003-2007 yılları, 2003’te kömür yardımı alan aile sayısı 1
milyon 96 bin, şimdi 1 milyon 894 bin. Şimdi ben bunun cevabını sormak
istiyorum: 2003’te dağıtılan kömür 649 bin ton, şimdi 1 milyon 434 bin ton.
Kömür rezervi arttı da bedava dağıtmak zorunda mı kaldınız, yoksa yoksullar mı
daha çok yoksullaştı? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Ağyüz, konuşmanızı
tamamlayınız. YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Bu yoksulların derdinden anlamanız AKP
İktidarı olarak mümkün değil, çünkü halkın gündemi yoksulluk, işsizlik ve
gelecek güvencesizliği, ama bizim gündemimiz ne? “77’de mazot darlığı vardı,
benzin darlığı vardı.”, “Sen paranın üstünden Atatürk resmini sildin.” Bu tür
şeylerle gündem değiştirilmez değerli arkadaşlarım. Bakın, özgür ansiklopedi “Wikipedia”nın
bir anketi var; bu, İnternet’ten bilinçli olarak kaldırıldı. Sayın Başbakan
Tayyip Erdoğan 2 milyar dolarlık servetiyle 7’nci sırada. 2006’da verdiği
İnternet sitesindeki beyanına bakın, 2 milyar dolara bakın. 2 milyar dolar
servete 2006 yılından bugüne kadar uzanan Başbakan, halkın sefaletinden, halkın
yoksulluğundan anlayamaz. Böyle bir yasa da sosyal adaletten uzak, sosyal
devletten uzak bir yasa olur. 2 milyar doların hesabını vermelisiniz, hesabını!
(AK Parti sıralarından gürültüler) BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Boş şeyler konuşuyorsun! ALİ KOYUNCU (Bursa) – Belgesini gösterin! YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Buraya gelip Sayın Başbakan hesabını
vermeli. (AK Parti sıralarından gürültüler) ALİ KOYUNCU (Bursa) – Belgesini gösterin, belgesini! YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Bak şurada! Onun için, değerli arkadaşlarım, hiç bağırmanıza gerek yok, hiç
bağırmanıza gerek yok. Halk perişan, çiftçi perişan, esnaf perişan, çekler,
senetler ödenmiyor. Seçim bölgenize gittiğinizde… (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Ağyüz, teşekkür ediyorum. YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Önergemize destek bekliyorum, teşekkür
ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Beraber gidelim. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Daha yeni geldim ben. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 73 üncü maddesi
ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun geçici 14 üncü maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendinin birinci cümlesinin “Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalı sayılanlardan, ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarından alınacak belgelerle doğrulamak kaydıyla faaliyette
bulunulmadığına ilişkin süreler hariç olmak üzere çalışılan süreleri için,
sosyal güvenlik destek primi oranı olarak bu Kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü
fıkrasının (b) bendinde belirtilen hükümler uygulanır.” şeklinde
değiştirilmesini, (d) bendinin sonuna aşağıdaki ibarelerin eklenmesini arz ve
teklif ederiz. Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları “3713 sayılı Kanuna göre vazife malullüğü aylığı almakta olanlar,
sınıf veya görev değiştirerek çalışmaya devam eden iştirakçiler ile aynı Kanun
kapsamına giren olaylar sebebiyle vazife malullüğü aylığı alan ve bu Kanunun 4
üncü maddesinin
birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında çalışan veya daha sonra
çalışmaya başlayan er ve erbaşların, bu Kanunun yürürlük tarihinden sonra
müracaat tarihlerini takip eden aybaşından itibaren bu Kanunla yürürlükten
kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre görevlerinden
ayrılmasına gerek kalmaksızın alınacak emekliye sevk onayına istinaden vazife
malullüğü aylıkları bağlanarak ödenir. Bu kapsamda olup da görevlerinden
emekliye ayrılanlar hakkında, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Uygun görüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın
Başkanım, bu önergeye katılıyoruz çünkü vazife malullüğü aylığı alan bir
vatandaşımız, şu anda, kamuda çalışmaya başlarsa bu vazife malullüğü aylığını
alamıyor. Bu düzenlemeyle iki aylık alma imkânını getiriyoruz, hem vazife
malullüğü aylığı alacak hem de kamuda çalışma imkânını elde edecek. Bu
önergeyle de bunun nasıl işleyeceğini düzenliyoruz. Onun için önergeye
katılıyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Elitaş, gerekçeyi mi okutuyorum? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) -
Gerekçeyi okutun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Fiilen faaliyette bulunulmayan süreler için Kanunun 4 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamındaki sigortalılardan sosyal
güvenlik destek primi alınmaması öngörülmüştür. Kanunda 3713 sayılı Kanuna göre aylık bağlanmış maluller,
aynı Kanun kapsamına giren olaylar sebebiyle vazife malullüğü aylığı alan er ve
erbaşlar ile bu kapsamdaki olaylar nedeniyle vazife malulü olmasına rağmen
sınıf veya görev değiştirerek çalışmaya devam eden iştirakçilerden bu fıkra
uyarınca kesilen aylıkları yeniden açılacak olanlar hakkında Kanunun geçici 4
üncü maddesine paralel işlemler yapılması amacıyla düzenlenme yapılmıştır. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge istikametinde geçici 14’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici 15’inci madde üzerinde bir adet önerge vardır. Önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 73 üncü
maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 108 inci maddesine eklenen Geçici 15 inci
maddesinin birinci fıkrasında geçen “sigortalı olarak kaydı ve tescili
yapılmış” ibaresinin “hizmeti” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPCU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Taner, siz mi konuşacaksınız? RECEP TANER (Aydın) – Evet. BAŞKAN – Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) RECEP TANER (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 119 sıra sayılı kanunun 73’üncü maddesi ile 5510 sayılı
Kanun’la değişmiş 108’inci maddesine eklenen geçici 15’inci maddesinin birinci
fıkrasında geçen “sigortalı olarak kaydı ve tescili yapılmış” ibaresinin
“hizmeti” şeklinde değiştirilmesi hakkındaki vermiş olduğumuz değişiklik
önergesiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Şahsım ve Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu adına sizleri saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bu madde, köy ve mahalle
muhtarlarının ve hizmet akdine bağlı olmaksızın kendi adına ve namı hesabına
çalışan bağımsız çalışanlardan ticari kazanç veya serbest meslek kazancı
sahiplerinin, gerçek veya basit usulde gelir vergisi mükellefi olanların, gelir
vergisinden muaf olup esnaf ve sanatkâr sicili ile birlikte kurulan meslek
odalarına kayıtlı olanların, anonim şirket kurucu ortaklarının veya yönetim
kurulu üyesi olanlar gibi sigortalı sayılan kişilerin prime esas kazançlarını
düzenlemektedir. “82’nci maddeye göre belirlenen prime esas kazancın alt sınırı ile
üst sınırı arasında kalmak şartıyla, kendileri tarafından belirlenip beyan
edilecek prime esas kazanç beyan edilmediği takdirde ödeyecekleri primler daha
önceden ödemiş oldukları gelir basamaklarının karşılığı olan basamaklar ve
tutarlar üzerinden alınacaktır.” şeklinde. Vermiş olduğumuz değişiklik önergesinin amacı, bu kanunun
yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olarak kaydı ve tescili yapılmış
olanların yanı sıra, kaydı ve tescili olmamakla beraber hizmeti bulunanların da
bu kanunun yürürlük tarihinden sonra kayıt ve tescilini yaptırarak bu kanundan
faydalanmalarını temin etmektir. Değerli milletvekilleri, yasanın genel gerekçesine baktığımızda,
amaç, aktif ve pasif dengesini düzeltmek olarak gözükmektedir. Kapsamdaki
sigortalı sayısının artırılması için bu düzenlemeye ihtiyaç olduğu
kanaatindeyiz. Görüşmekte olduğumuz kanun, işçi, memur, esnaf, sanatkâr, işveren
ve çiftçi kesimini ilgilendiren bir kanun. Sosyal Güvenlik Yasası’nın
görüşmeleri sırasında Sayın Bakanımız ilgili kesimlerle görüşülerek onların
görüş ve taleplerinin değerlendirildiğini belirtmişti. Fakat orada bazı
kesimlerin temsil edilmediğini, ama onlarla ilgili düzenlemelerin de yapılmakta
olduğunu görmekteyiz. Sosyal taraflardan Sosyal Sigortalar
Kurumunu ilgilendiren işçi kesimini temsilen işçi sendikaları, Emekli Sandığını
temsilen memur sendikaları orada olmasına rağmen, BAĞ-KUR kesiminin
temsilcileri olan esnaf odaları birliklerinin, sanayi ve ticaret odalarının,
ticaret borsalarının veya zirai BAĞ-KUR ve isteğe bağlı zirai sigortayla ilgili
olarak ziraat odalarının temsilcilerinin bu sosyal taraflardan sayılarak
görüşlerinin alınmadığı da bir gerçektir. Anayasa’mızın 2’nci maddesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin sosyal bir
hukuk devleti olduğunu belirtmektedir. Sosyal devlet, sosyal adaleti ve sosyal
güvenliği sağlamak için sosyal harcamalara katkı sağlayan devlettir. Devletin,
eğitim, sağlık, adalet, güvenlik gibi asli görevlerini yerine getirmek için
herkese eşit bir şekilde pay ayrılması gerekir. AB üyesi ülkeler, sosyal koruma harcamalarına, gayrisafi yurt içi hasılalarının yüzde 20’si civarında, Fransa ve Almanya yüzde
20’nin üzerinde pay ayırırken, maalesef, bu oran Türkiye’de yüzde 9
civarlarındadır. Sosyal boyutları iyice değerlendirilmeden, sadece aktüeryal hesaplarla yapılacak olan bir değerlendirme,
sosyal hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmayacaktır. Değerli milletvekilleri, 2008 yılının Şubat ayında, “ihtilaflı
kamu alacaklarının tahsili” adı altında, büyük firmalara vergi yapılandırması
sağlandı. Şu anda da, komisyonlarımızdaki yapılan görüşmelerle, spor kulüplerinin,
vergi, resim, harç gibi borçları yapılandırılmakta. Sosyal olarak, şu anda,
Kurumun borçlu durumda olan BAĞ-KUR kesiminin ise, maalesef, borçlarıyla ilgili
bir yapılandırma gündemde değil. Esnaf, sanatkâr, sanayici ve iş adamlarıyla
ilgili… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Taner, konuşmanızı tamamlayınız; buyurun. RECEP TANER (Devamla) - …Sosyal Güvenlik Kurumuna olan borçlarının
ödenebilir ve adil bir şekilde yapılandırılmasını talep etmekteyiz. İlim olan Aydın’da esnaflarla ve sanatkârlarla görüştüğümüzde,
çıkarılan yeni Sosyal Güvenlik Yasası’nın ruhuna uygun bir yapılandırma talep
etmekteler. Bununla ilgili olarak da Milliyetçi Hareket Partisi olarak vermiş
olduğumuz bir değişiklik önergesiyle, geçici maddelere ilave bir önergeyle,
esnaf, sanatkâr ve çiftçilerimizin BAĞ-KUR borçlarının, sağlık primlerinden arındırılarak
yeniden yapılandırılmasını talep edeceğiz. Bu konuda da sayın
milletvekillerimizin desteklerini beklemekteyiz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle
vermiş olduğumuz değişiklik önergesinin kabulü doğrultusunda desteklerinizi
bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Taner. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Geçici madde 15’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 16 üzerinde iki adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 73. Maddesi ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa eklenen Geçici Madde 16 nın
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Kendi adına ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan
sigortalılara ilişkin geçiş hükmü Geçici Madde 16- Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinde yer alan mahalle ve köy muhtarları ile (4) numaralı alt
bendinde belirtilenler için 80 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde
belirtilen "otuz" ibaresi ile (4) numaralı alt bendinde belirtilenler
için, bu Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının
(ı) bendinde belirtilen "otuz" ibaresi, bu maddenin yürürlüğe girdiği
yıl için "onbeş" olarak uygulanır ve prime
esas günlük kazancın otuz katını geçmemek üzere takip eden her yıl için bir
puan artırılır." Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
73 üncü Maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 16 ıncı
maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.15/04/2008
Geçici Madde 16- Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinde yer alan köy muhtarları ile (4) numaralı alt bendinde
belirtilenler için 80 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen
"otuz" ibaresi ile (4) numaralı alt bendinde belirtilenler için, bu
Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ı)
bendinde belirtilen "otuz" ibaresi, bu maddenin yürürlüğe girdiği yıl
için "onbeş" ibaresinin "yirmi yıl
süre ile onbeş olarak uygulanır ve prime esas günlük
kazancın otuz katını geçmemek üzere takip eden her yıl için bir puan
artırılır." "Kendi adına
ve hesabına çalışanların sigortalılıklarının durdurulmasına ilişkin hükümler BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, bizim grubumuzun da bir
önergesi vardı 73’e 16’da. BAŞKAN – Geçici 15’te vardı, demin görüştük. OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır, 16’da da var. BAŞKAN – Arkadaşlara sorayım, benim önümde yok. OKTAY VURAL (İzmir) – Hatta konuşmacımız Sayın Hakan Coşkun oraya
gelip imzasını da koydu. BAŞKAN – Sayın Coşkun, ne zaman imzaladınız önergeyi? Yoksa başka
bir madde mi? HAKAN COŞKUN (Osmaniye) – İmzaladım efendim. OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim, 16. AKİF AKKUŞ (Mersin) – Geçen hafta gelip imzalamıştı. BAŞKAN – Sayın Vural, 17 ve 18’de var, 16’da bir karışıklık
olmasın, bizde gözükmüyor çünkü. OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim, karışıklık yok, önceden
hazırlandı, imzalandı ve verildi. HAKAN COŞKUN (Osmaniye) – Geçen hafta gelip imzalamıştım efendim. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara
veriyorum. Kapanma Saati: 21.35 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 21.44 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
90’ıncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum. 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun
ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
73 üncü Maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 16 ıncı
maddenin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.15/04/2008 Ufuk Uras (İstanbul) ve arkadaşları Geçici Madde 16- Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinde yer alan köy muhtarları ile (4) numaralı alt bendinde
belirtilenler için 80 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen
"otuz" ibaresi ile (4) numaralı alt bendinde belirtilenler için, bu
Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının (ı)
bendinde belirtilen "otuz" ibaresi, bu maddenin yürürlüğe girdiği yıl
için "onbeş" ibaresinin "yirmi yıl
süre ile onbeş olarak uygulanır ve prime esas günlük
kazancın otuz katını geçmemek üzere takip eden her yıl için bir puan
artırılır." "Kendi adına
ve hesabına çalışanların sigortalılıklarının durdurulmasına ilişkin hükümler BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –
Katılmıyoruz. SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Uras konuşacak. BAŞKAN – Sayın Uras, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar) MEHMET UFUK URAS (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller;
bugün öğleyin Sayın Küba Büyükelçisinin davetiyle, konutunda birlikte yemek
yedik. Kendisine Küba Dostluk Grubuna Meclisimizden 390 milletvekilinin
başvurduğunu söyledim, çok mutlu oldular. Şimdi, bu yasa tasarısı görüşülürken şaşırdığım bir konu
var: Bu 390 milletvekilimiz, sadece salt turistik amaçla değil de, Küba
deneyimi nasıl, oradan nasıl bir etkileşim içerisinde olabiliriz gibi süfli
değil ulvi amaçlarla bu ilgiyi duyuyorlarsa -biliyorsunuz Küba’da kamusal
eğitim, kamusal sağlık var- demek ki bu 390 milletvekilinin desteğiyle bu
yasanın mantığı dışında bir yaklaşımı pekâlâ benimsemek mümkün. Çünkü en son Michael Moore’un
belgeselinde kanıtlandığı gibi, çok özendiğimiz, öykündüğümüz Amerika Birleşik
Devletleri karşısında çok kaliteli bir sağlık hizmeti pekâlâ sunuluyor,
sunulabiliyor ve bir tayfun olduğu zaman oraya bir yardım getirilebiliyor.
Dolayısıyla bu 390 milletvekilimizin sağduyusuna, öngörüsüne güvenmek
durumundayız. Umarım, bu doğrultuda önümüzdeki maddelerde tutum alırlar. Şimdi, siyasette olsun diğer alanlarda olsun, biz, insanların hep
makul ve rasyonel davrandıklarını bekliyoruz, böyle olmadığı zaman da
şaşırıyoruz “Trafik canavarı” diyoruz, “Enflasyon canavarı”, “IMF canavarı…”
Ama bildiğiniz gibi liberalizmin “teker teker
bireylerin çıkarının toplamının toplumun çıkarı olduğu” tezi doğru olmadığı
için biz sosyal devleti savunuyoruz, sosyal politikaları savunuyoruz; o
doğrultuda yemin ettik, yasanın da bu doğrultuda çıkması gerekiyor. Siyaset, kaynaklarını yeniden paylaşımı ise bu çerçevede
“sosyal politikalarla egemen siyaset” anlayışı tepeden siyasete dayanırken,
tepeden siyaset de bizi tepelerken, işte, bu sosyal devlet, sosyal
politikalarla daha eşitlikçi bir yaklaşım söz konusu olabiliyor ama hayata
ezenlerin gözüyle bakanların ezilenlerin sorunlarını çözemediğini görebiliyoruz
ve toplumun her tarafında gördüğümüz tepkiler o yüzden son derece önemli bir
hayatiyet göstergesi. Bildiğiniz gibi, en kötü kölelik “gönüllü kölelik” ve sadece
ülkemizde değil, sosyal devletin bütün kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik
neoliberal politikalara karşı -Fransa’sı, İtalya’sı,
Yunanistan’ı- her yerde bu tepkileri görüyoruz. Türkiye’de de dünyada da
ilericilik ve gericilik, aslında eşitlik ve özgürlük karşısındaki tutumla
anlaşılıyor. Dün ilerici olan bir hareket bugün pekâlâ gerici olabiliyor ve
bugün biz, neoliberalizmin pörsümüş, son kullanım
tarihi dolmuş bir ideolojisi ekseninde teker teker bu
maddelere bakıyoruz. Hâlbuki “serbest rekabet” dediğimiz, aslında en uygun
olanın hayatta kalması ise sosyal devlet politikalarımızla her alanda bu zemini
değiştirmemiz ve bir paradigma değişikliğine gidebilme
şansımızın 21’inci yüzyılda hâlâ olduğunu düşünmek gerekiyor. Şimdi, bu toplumun mağdurları emekliler, kadınlar, bütün bu
emekliliği hak etme koşulları zorlaştırıldığında, mevsimlik ve esnek çalışanlar
gibi belli çalışan kesimler için neredeyse imkânsız hâle getirildiğinde ve
kapsamı giderek genişleyen atipik ve standart olmayan
istihdam biçimleri altında çalışan işçiler için emekliliğin uzak bir düş hâline
geldiğini görüyoruz ve bu kategoride en birinci durumda olanlar yine esnek
çalışan kadın işçiler oluyor. Çünkü bugün
sadece Türkiye’de değil, dünyada esnek çalışma biçimi içinde çalışan işçilerin,
emekçilerin büyük çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor. Çünkü bu durumun en önemli
nedeni, aile içindeki ev işlerini ve tüm aile fertleriyle ilgili bakım
hizmetlerinin hemen hemen tamamının kadınlar
tarafından yapılması ve bu işlerin çokluğu nedeniyle kadınlar evden uzun
süreliğine ayrılamıyorlar ve erkekler gibi tam zamanlı işlerde çalışamıyorlar.
Türkiye’de, bir yandan
kamunun yuva, kreş, yaşlı bakımevi gibi olanaklar sağlamaması,
öte yandan iş yasaları kapsamında özel sektörde çalışanlara bu tür hizmetleri
sunması için ciddi bir çaba harcanmıyor olması, kadınların tam zamanlı işlerden
uzak durmalarına neden oluyor. Zaten Hükûmetin de
kadın istihdamını artırma politikalarının başında “güvenceli esnek çalışma”
biçimini seçtiğini görüyoruz. Hükûmet, esnek çalışma
biçiminin güvenceli olduğunu iddia etmesine karşın, yasa tasarısı, bu
güvencenin erişilebilir bir güvence olmadığını çok açık bir şekilde bizlere
gösteriyor. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Uras, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MEHMET UFUK URAS (Devamla) – Tamamlıyorum. Bu tasarıya göre, esnek çalışma biçimi içinde çalışan kadın
işçilerin, kısmi süreli iş akitleri, evde çalışma vesaire gibi esnek çalışma
ilişkisi içerisinde istihdam edildiği günler için zorunlu sosyal sigorta kapsamı içinde, bu günler
için tam süreli çalışanlar gibi kısa ve uzun vadeli sigorta kollarına tabi
olacaklarını biliyoruz. Örneğin, esnek çalışan kadın bir işçi bir ayın on günü
çalışmakta ise, çalıştığı günle orantılı prim mükellefiyeti çerçevesinde sistem
içinde oluyor. Bütün bu tartışmaları yaparken unutmamamız gereken rakamlar var.
Bunlardan bir tanesi de, örneğin, Avrupa Birliğinde elli yaş altı kalp krizinde
Türkiye, yirmi iki Avrupa ülkesi içerisinde birinci sırada oluyor. Yirmi iki
Avrupa ülkesi içerisinde elli yaş altı kalp kriziyle birinci sıradayken sizin
bu yaklaşımınızın hangi vicdana sığdığını takdirlerinize bırakıyorum. Teşekkür ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar) HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Olur Sayın Öztürk. Teşekkür ederim Sayın Uras. Önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Karar yeter sayısı yoktur. Birleşime beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 21.52 ALTINCI OTURUM Açılma Saati: 21.59 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
90’ıncı Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum. 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Önergenin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını
arayacağım. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı'nın 73. Maddesi ile 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununa eklenen Geçici Madde
Ferit Mevlüt Aslanoğlu
(Malatya) ve arkadaşları "Kendi adına ve hesabına tarımsal faaliyette bulunan
sigortalılara ilişkin geçiş hükmü Geçici Madde 16- Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (b) bendinde yer alan mahalle ve köy muhtarları ile (4) numaralı alt
bendinde belirtilenler için 80 inci maddenin ikinci fıkrasının (a) bendinde
belirtilen "otuz" ibaresi ile (4) numaralı alt bendinde belirtilenler
için, bu Kanunun 6 ncı maddesinin birinci fıkrasının
(ı) bendinde belirtilen "otuz" ibaresi, bu maddenin yürürlüğe girdiği
yıl için "onbeş" olarak uygulanır ve prime
esas günlük kazancın otuz katını geçmemek üzere takip eden her yıl için bir
puan artırılır." BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, burada istediğimiz nedir biliyor musunuz?
Yasanın ilgili maddesinin başına bir tek “mahalle” ekliyoruz. Başka bir şey
istemiyoruz ya, bir tek “mahalle” ekliyoruz “mahalle ve köy” diyoruz. Zaten
“köy” var, bir tek “mahalle” ekliyoruz. Yani çok bir şey mi istiyoruz ki
Komisyon: “Hayır…” Hükûmet: “Hayır…” Ya bir tek
“mahalle” istedik, başka bir şey yapmadık arkadaşlar. FEHMİ HÜSREV KUTLU (Adıyaman) – Sen şimdi mahalle baskısı
yapıyorsun! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, ben sosyal
güvenlik tasarısı alt komisyondayken bu sorunu arkadaşlarıma ilettiğimde Sosyal
Güvenlik Kurumu yetkilileri anlayışla karşıladılar -teşekkür ediyorum- ve köy
muhtarlarının da tarımsal kesimde çalışanlar gibi prim ödemesi yönündeki
talebimizi kabul ettiler ve bu yasaya getirdiler. Burada aslında bizim
talebimiz köy ve mahalle muhtarlarıydı. Değerli arkadaşlarım, belki Ankara ve İstanbul’da çok belirli
muhtarlar… Onlarda gözünüz olmasın, şu anda artık hiçbir şeye para vermiyor
kimse. Artık her şey kalktığı için -ikametgâh kalktı, şu kalktı, bu kalktı
artık- onlar da kiralarını zor veriyorlar. Gelin… Özellikle Anadolu’da, özellikle
mahalle muhtarları dükkânı açmak için, muhtarlığı açmak için oraya gelecek
araba parası bulamıyorlar. Etmeyin, tutmayın, gelin bu yasada “köy ve mahalle
muhtarları” olarak kabul edelim, mahalle muhtarlarımız da bu haktan
yararlansın. Değerli milletvekilleri, geçen dönem de bu dönem de
muhtarlarımızın özlük haklarıyla ilgili verdiğimiz yasa teklifinde, Meclis
Genel Kurulunun iradesi -ben burada tüm parti gruplarına geçen dönem de
teşekkür ediyorum, bu dönem de- evet, muhtarlarla ilgili sosyal güvenlik ve
sosyal haklarla ilgili yasa teklifini görüşelim dedi. Meclis Genel Kurulu bunu
kabul etmesine rağmen, 37’nci maddeden getirdik ama 47’nci sırada bekliyor.
Niye bunu getirmiyorsunuz? Getirin. Tüm arkadaşlar… Geçen sene de, geçen dönem
de ilk, birinci yılda sıraya girdi. Arkadaşlar, dönem bitti, hâlâ sırası
gelecek. Hep ötelediler, ötelediler, ötelediler. Değerli arkadaşlarım, bu yasayı da bir an önce konuşmamız lazım.
Özellikle, burada muhtarlarımızın çok önemli sorunları var. Şimdi, burada
rakamı Sosyal Güvenlik Kurumu versin. Komisyonda ve alt komisyonda arkadaşlar,
kaç tane muhtarın icralık olduğunu ben söylemeyeyim, arkadaşlarım söylesin
çünkü biz söylesek inanmıyorsunuz. Arkadaşlar, şu anda Sosyal Güvenlik Kurumuna icralık durumuna
düşen ve en az, minimum borçları 25-30 bin lira olan, eski tabirle 25 milyar,
30 milyar olan, yaklaşık 17 bin tane muhtarımız var. Rakam burada. Bu rakamı… Bakın, bir kere bir de bunların büyük sorunu var. Bunlar daha
önce, biliyorsunuz, bir kolaylık sağlandı ama bu insanlar, muhtarlar gidip,
sosyal güvenlik barışı adı altında sağlanan kolaylığa, bir ay ödediler,
ödeyemediler. Gelin, bu yasayla birlikte, ödenmeyen, özellikle muhtarların
ödenmeyen borçlarıyla ilgili -biraz sonra bir daha söyleyeceğim- gelin bir yasa
teklifi verip -var yasa teklifi- onları da gözden geçirelim. Muhtarlar demokrasinin ilk adımı arkadaşlar. Onlar da bizim gibi
seçilmiş, onlar da halka hizmet etmek istiyorlar. Onların bizden farkı ne?
Onların bizden bir farkı var mı? Ama her nedense çıkıyoruz burada -geçen dönem
en az 8-9 kez gündeme getirdik- “muhtar emmi” “muhtar baba” diyoruz fakat
sorunu çözmeye gelince hepimiz kaçıyoruz. Değerli arkadaşlar, bir kere Türkiye Büyük Millet Meclisinin
gündemine giren ve 47’nci sırada olan ve 47’nci sırada gündeme alınan
muhtarlarla ilgili, özlük haklarıyla ilgili yasa tasarısını Hükûmet
bir an evvel getirsin. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Yoksa,
buraya ayda bir grup önerisi olarak ben getirttireceğim. Bunu siz istiyorsunuz
arkadaşlar, buraya girmesini siz istediniz. Hepiniz beraber kabul ettiniz.
Hepinize teşekkür ediyorum. Ama neden getirmiyorlar? Korucularla ilgili,
mahalle bekçileriyle ilgili… Bunlar toplumun birer sosyal yarası, bunlar
demokrasinin ilk bacağı, muhtarlar. Gelin, çok değerli Meclis, değerli tüm
üyeler, değerli tüm milletvekillerim, başına sadece -öneride başka bir şey
istemedik- “mahalle” kelimesini koyduk, “mahalle”yi çok görmeyin. Teşekkür ederim arkadaşlarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aslanoğlu. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Geçici madde 16’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 17 üzerinde iki önerge vardır, önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 73. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun geçici 17. maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Ancak, sigortalı ya da hak
sahipleri daha sonra müracaatları tarihindeki 80 inci maddenin ikinci fıkrasına
göre belirlenecek prime esas kazanç tutarı üzerinden hesaplanacak borç
tutarının tamamını, borcun tebliğ tarihinden itibaren bir yıl içinde ödedikleri
takdirde, bu süreler sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. “ Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 73 üncü
maddesi ile 5510 sayılı Kanunun 108 inci maddesine eklenen Geçici 17 nci maddesinin ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere
aşağıdaki fıkranın eklenmesini ve üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
“Prim borçlarının hesabında, sağlık sigortası prim borçları ve
buna ilişkin gecikme faizi, zam ve cezaları dikkate alınmaz.” “Sigortalılıkları önceki kanunlara göre durdurulanlar için de bu
maddenin ikinci ve üçüncü fıkrası hükmü uygulanır.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz
efendim. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Asil konuşacaklar. BAŞKAN – Sayın Asil, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 73’üncü maddesiyle 5510
sayılı Kanun’un 108’inci maddesine eklenen geçici 17’nci maddenin ikinci
fıkrasında, kendi adına ve hesabına bağımsız çalışanlarla tarımda kendi adına
ve hesabına bağımsız çalışanlardan, 1479 ve 2926 sayılı Kanunlara göre
tescilleri yapıldığı hâlde, bu maddenin yürürlük tarihi itibarıyla beş yılı aşan
süreye ilişkin prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin prim borçlarının
ödenmesine ilişkin bir düzenleme getirmektedir. Nedir bu düzenleme? Prim borcu bulunanların, bu sürelere ilişkin
prim borçlarını, prim borçlarının ödenmesine ilişkin kurumca çıkarılacak genel
tebliğin yayımı tarihini takip eden ay başından
itibaren altı ay içerisinde ödeme hükmü getirilmektedir. Değerli milletvekilleri, bu maddeyi düzenlerken, bu maddeyi
düzenleyenler şu soruyu kendilerine sordular mı: Bu insanlar 40 katrilyon
liraya yaklaşan borçlarını bugüne kadar niçin ödememişlerdir; üstelik, bu insanlara son beş yıl içerisinde 2 defa da ödeme
kolaylığı getirilmiş olmasına rağmen? Ödeyememişlerdir değerli arkadaşlarım,
ödeyememişlerdir. Niçin ödeyememişlerdir? Çünkü beş yılı aşan iktidarınızda bu
insanlar yoksullaştırılmışlardır. Nedir bu insanları fakirleştiren? Beş yılı
aşan iktidarınızda uyguladığınız yanlış politikalar. Değerli milletvekilleri, tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız
çalışan bu insanları fakirleştiren nedenler: Uyguladığınız hayvancılık
politikalarındaki yanlışlıklar, girdi maliyetlerindeki izahı mümkün olmayan
artışlar, tarımda piyasa düzenleyici olarak çok önemli görevleri olan et
kombinalarının “özelleştirme” adı altında emlak değerinin bile karşılanmadığı
bedellerle elden çıkarılmasıdır. Yine, piyasa düzenleyici olarak piyasaları kontrol eden Toprak
Mahsulleri Ofisi devreden çıkarılmış, yüzlerce ajans müdürlükleri kapatılmış,
harman dönemlerinden köylü tüccarın insafına terk edilmiş, kış döneminde ise
tüketiciler tüccarın insafına terk edilmişlerdir. Yine, AKP İktidarları döneminde, asla yapılmaması gereken bir şey
daha yapılmış, tüketici birliklerinin başına partililer getirilmeye çalışılmış
ve bu birlikler amacına uygun çalışmalar yapamamışlardır. Değerli milletvekilleri, tarımda kendi adına çalışanın durumu bu
iken, kendi adına ve hesabına çalışan esnafımızın durumu nedir? Vakit darlığı
nedeniyle sadece satır başlarıyla bir iki konuya değineceğim. Değerli milletvekilleri, yine bu iktidar döneminde söz verilmesine
rağmen hipermarket yasası çıkarılmamış, sadece benim seçim bölgem olan
Eskişehir’de şehrin tam merkezine iki adet devasa alışveriş merkezi yapılmış,
esnaf iş yerlerini kapatmak zorunda kalmıştır. Lojistik firmalar lehine yapılan
düzenlemeler, mazot fiyatlarında yapılan, izahı olmayan artışlar, kamu kurum ve
kuruluşlarının taşıma ihalelerinde adam kayırma nedeniyle taşıyıcılar
kooperatifinin yaptığı işlerin “çantacı” diye nitelendirilen komisyonculara
peşkeş çekilmesi şoför esnafını da yok olma noktasına getirmiştir. Bu şartlar altında bu
insanlarımızın BAĞ-KUR primini ödeyebilmeleri de mümkün olmamıştır, kısa vadede
de bu mümkün görülmemektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Asil. BEYTULLAH ASİL (Devamla) - Değerli milletvekilleri, amacımız bağcı
dövmek değil de üzüm yemekse, iktidarınız tarafından zor duruma düşürüldükleri
için BAĞ-KUR primlerini ödeyememiş bu insanlarımıza biraz merhamet gösterelim.
Prim borçlarının hesabında faydalanmadıkları sağlık sigortası prim borçları ve
buna ilişkin gecikme faizi, zam ve cezaları dikkate almayalım. Böylece borçlar
bir nebze olsun ödenebilir olacak, bu insanlar daha fazla mağdur olmayacak,
prim alacakları nedeniyle zor duruma düşen sosyal güvenlik kurumları da bu
kamburdan kurtulacaklardır. Değerli milletvekilleri, bu Parlamentonun asli görevi bu milletin
sıkıntısını giderecek tedbirleri alacak çalışmaları yapmaktır. Önergemizin
kabulü yönünde oy kullanacağınızı umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 73. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun geçici 17. maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Kemal
Kılıçdaroğlu (İstanbul) ve arkadaşları “Ancak, sigortalı ya da hak sahipleri daha sonra müracaatları
tarihindeki 80 inci maddenin ikinci fıkrasına göre belirlenecek prime esas
kazanç tutarı üzerinden hesaplanacak borç tutarının tamamını, borcun tebliğ
tarihinden itibaren bir yıl içinde ödedikleri takdirde, bu süreler sigortalılık
süresi olarak değerlendirilir.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu. (CHP
sıralarından alkışlar) FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yine ne istiyoruz burada biliyor musunuz? Diyor ki burada:
Prim borçlarını ödüyor. Değerli milletvekilleri, bu yasa çıktı, herkesin prim borçları
tebliğ edildi. Mayıs, haziran, temmuz… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Ama “Müracaatları hâlinde.” diyor
bakın. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, efendim, gelin
insanların inisiyatifi yerine siz verin. Hemen ben borcumu ödemeye müracaat edeceğim. “Üç ay içinde öde.”
diyorsunuz. Şimdi, hangi bölgede, hangi ürün kaldırılıyor arkadaşlar ya? İnsaf
edin ya, insaf edin. Diyelim ki fındık. Ne zaman satacak, ne zaman para
girecek? Bu, her şey efendim. Şimdi burada diyoruz ki… NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Bugün için değil, bir zamanlar için
geçerli. Beş ay sonra da geçerli beş yıl sonra da geçerli. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Tamam. Burada diyoruz ki gene üç ay değil, bir yıl verelim insanlara. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kayısıyı söyle. Kayısıdan ne zaman
mahsul alırız! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şeyde, para ancak Aralıkta, Ocakta
geçer eline. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O zaman Kasım ayında… BAŞKAN – Sayın başkanlar, Sayın Aslanoğlu,
karşılıklı konuşmayalım. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Sayın Elitaş,
niye bir yıl yapmıyorsun, niye yapmıyorsun bir yıl, sebebi ne, niye üç ayda
niye bir yıl değil? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Müracaat tarihinden itibaren. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Tamam. BAŞKAN – Sayın grup başkan vekilleri arkadaşlarım lütfen… FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - İnsanlara bu şeyi niye
vermiyorsunuz? Değerli milletvekilleri, şimdi sizin kafanıza bir soru atıyorum.
Benim bildiğim beş yıl önce... (AK Parti sıralarından “atma” sesleri) Atayım,
atayım, dur biraz düşünün. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Vaktin doluyor vaktin, sen konuş. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Efendim, bir soru sorayım da
biraz daha düşünsünler Sayın Grup Başkan Vekilim, biraz daha düşünsünler. Beş yıl önce 1 birim benzin 100 lira ise MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yüzde 70’i. OKTAY VURAL (İzmir) - Biraz hafıza kayıpları var arkadaşların! MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – O şekilde değil! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Nasıl ya! Herhalde ben size
rakam vereyim beyler, doğru söylüyor Oktay Bey. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çarşaf listeyi çıkardınız. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Şimdi ham petrol hiç ilgili
değil. Ham petrolden o gün de bugün de imal edilen benzin ve mazotun maliyeti
farklı mı? O gün de aynı maliyet, bugün de. Ham petrol 100 dolarsa da ondan
çıkacak benzin de belli, mazot da belli. Doğru mu? OKTAY VURAL (İzmir) – Mazot daha pahalı! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Şimdi 2005’te 100 liraymış
benzin, 76 liraymış mazot. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bak yüzde 70 dedim ben, sen “ FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Beyler, bir dakika, önce
dinlemesini öğrenin, ondan sonra, bak… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Elinde senin çarşaf liste var, tam
bilmiyorsun. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - 1 lira veya 76 yani 100 olarak.
1 birim… Birim konuşuyorum. Evet yani 1 lira benzinse,
76 kuruş mazotmuş. 2006’da 1 lira benzinse 80 kuruş olmuş mazot. 2007’de 1
liraysa 82 kuruşmuş, şimdi ise 1 liraysa 93 kuruş. OKTAY VURAL (İzmir) – Bire bir. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, hepsinin KDV’si ve ÖTV’si… OKTAY VURAL (İzmir) – Çiftçiye hizmet ediyorlar! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Şimdi, burada, bu köylü, şu
insan, demin bahsettiğim insanlar… Ne değişti? Maliyet mi değişti? O zaman
benzin daha yüksek maliyetli, mazot daha düşük mü maliyetliydi? O zaman, yani, Beyler, kapalı şekilde, bu köylüyü yok etmek için, köylünün
traktörünü yok etmek için ve getirdiniz mazot fiyatlarını benzin fiyatına…
Soruyorum: Hangi maliyet değişti de bire bir, başa baş getirdiniz? Niçin? RECEP KORAL (İstanbul) – Euro dizel… FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Euro dizeli falan yok. O zaman
da euro dizel vardı. O zaman da vardı. ALİ KOYUNCU (Bursa) – Yunanistan ile İngiltere’de mazot ile
benzinin fiyatını biliyor musunuz? Paritesini biliyor musunuz? FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Çok uzağa gitmiyorum Beyefendi,
2007’nin başındayım, 2007’nin başında. 100 lira biri, 82 lira biri. Şimdi ne
oldu? Köylü? Köylüyü yok ettiniz. Bari şu bir yılı verin köylü mahvolmasın. OKTAY VURAL (İzmir) – Traktöre de benzin bağlatacaklar artık! FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ve traktörleri köylü artık
sattı. ALİ KOYUNCU (Bursa) – 46 mı, ne çıktı traktör satışları. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bu nedenle, değerli
milletvekilleri, köylüye hiç değilse şu bir yıllık süreyi çok görmeyin. Bir
yıllık sürede insan ürününü… Yoksa, birileri vuruyor
başına köylünün ürününü tekrar… (AK Parti sıralarından gürültüler) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bilmezsin ki önergeyle
mazotu... Köylü diyoruz; sen, mazot ile köylüyü farklı tutuyorsun. Yazıklar
olsun sana! Efendim, önergemin kabulünü rica ederiz. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Geçici madde 17’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 18 üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 73’üncü
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen geçici 18’inci maddesinin ikinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
“Bu madde kapsamına girenler için yukarıdaki fıkralar gereğince
Kurumun yükleneceği ilave giderler, ödeme tarihinden itibaren en geç iki ay
içinde faturası karşılığı Hazineden tahsil edilir.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) –
Uygun görüşle takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ADELET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın Işık, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar; AK Parti
sıralarından “Teşekkür et” sesleri) ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Değerli milletvekilleri, öncelikle önergemizin gerek Komisyon
gerekse Bakanımızca uygun görülmesinden dolayı duymuş olduğum memnuniyeti ifade
etmek istiyorum. Teşekkür ediyorum. Bu önergemizle, ödeme tarihinden itibaren en geç iki ay içerisinde
fatura karşılığı yapılan ödemelerin Hazineden tahsili amaçlanmakta.
Dolayısıyla, ortaya çıkabilecek belirsizlikler ve keyfî uygulamaların önüne
geçilmesi sağlanmakta. Ancak bu vesileyle söz de almışken birkaç konuyu sizlerle
paylaşmak istiyorum. Sizler de hepiniz seçim bölgelerine gittiğinizde
gündemdeki bu tasarıyla ilgili vatandaşlarımızın birçok sorularına muhatap
olmaktasınız, hepimiz olmaktayız. Birkaç örneği seçtim, onları aktarmak
istiyorum. Özellikle, iyi niyetle Sayın Bakanımıza da bu tür bir problemin
çözümünde yol bulması amacıyla bunu getirdim. Bir vatandaşımız şunu soruyor,
diyor ki: “Sayın Vekilim, ben çocuğumu iç kulak ameliyatı yaptırmış birisiyim.
Ameliyat yapan doktor, çocuğumun bundan sonra iç kulak işitme cihazı kullanarak
hayatını sürdürebileceğini söyledi. Söz konusu cihaz, marka ve modele göre
değişmekle beraber, 2.500 ile 5 bin YTL arasındaki fiyatlara sahip. Bu cihazı
ithal eden aracı firmalar, hesaplarına para yatmadığı sürece cihazı bize teslim
etmiyor. Fatura bedelinin devletten tahsili için ise yaklaşık beş-altı ay
geçiyor. Ben, bir SSK’lı olarak bu parayı bulmakta zorluk çekiyorum. Çocuğumun
insanca yaşayabilmesi ve eğitim öğretimine devam edebilmesi için, acaba bir
organ mafyasına böbreğimin birini satmam mı gerekiyor? Bu konuda bir çözüm
bulabilir misiniz Meclis olarak.” Bu ve buna benzer özellikle ithal cihazlarda gerçekten böyle bir
ödeme problemi var. Çözümünü de kendisi söylüyor, ne yapabilir
Meclis dediğimde: “Acaba, bu ve buna benzer ithal cihazlar ilgili tedavinin
görüldüğü hastane tarafından hasta sahiplerine verilemez mi ya da bu cihazları
satan aracı firmalar, yapılacak bir düzenlemeyle, bedelini yine ileride
hazineden almak kaydıyla, bunu, parasını hesaplarına bizden peşin yatırmasını
istemeden veremezler mi?” diye söylemektedir. Bunu, huzurunuzda ilgili
Bakanımıza aktarmak istedim. Bir diğer vatandaş grubumuz “22 Temmuz 2007 seçimlerinden kısa bir
süre önce yeşil kart sahibi olduk ve memnun olduk. Dolayısıyla, bu memnuniyetin
karşılığında da seçimlerde iktidar partisine çalıştık, oy verdik, ancak kısa
bir süre sonra ne yazık ki yeşil kartlarımız elimizden alındı. Acaba, Hükûmet ya da ilgili Bakan, bize bu yeşil kartları veren
kamu görevlileri hakkında herhangi bir işlemde bulundu mu? Bunu özellikle
ilgili Bakanımızın ağzından duymak istiyoruz. Yani bu suç bizde olduğu kadar,
bu kartı bize veren görevlilerde de olmalı. Acaba görevliler nasıl
cezalandırıldı? Bunu sorabilir misiniz.” dediler. Ben elçiyim, size aktarmak
durumundayım. 4/C ve 4/B kapsamında çalışan birçok vatandaşımız çalışmadıkları,
yani, işten çıkarıldıkları dönemlerde sosyal güvenlik primlerinin ödenmediğini,
birçok 4/C’linin teknik ve kalifiye personel
durumunda olup, özellikle ilköğretim okullarında hizmetli kadrolarında istihdam
edildiklerini söylüyorlar. Aynı işi yapan diğer kadrolu hizmetliyle aralarında
önemli derecede ücret farkının olduğunu dile getirdiler. “Acaba, biz yine kamu
kurumlarımızın ihtiyacı olan bölümlerinde teknik personel olarak istihdam
edilemez miyiz ya da aynı işi yapıyorsak, bu işi diğer kadrolularla aynı
ücretle yapamaz mıyız?” diye dile getirmektedirler. Benden önceki değerli konuşmacılar da dile getirdi, BAĞ-KUR
esnafları işlerinin son yıllarda özellikle giderek hızla bozulduğunu ve sosyal
güvenlik primlerini ödeyemez duruma geldiklerini ifade ediyorlar. “Acaba bu
konuda bize yeniden bir yapılandırma yapılarak bir imkân tanınamaz mı?” diye
bunu da iletmemi istediler. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aktarmaya çalıştığım bu
konular gerçek hayattan seçilmiş, hakikaten acı ama gerçek örnekler. Bu vesileyle, önergemizi baştan da kabul etmenizden dolayı
teşekkür ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge istikametinde geçici madde 18’i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 19 üzerinde bir önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 73
üncü maddesinin Geçici 19 uncu Maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek
üzere aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
“Bu
kanunun yürürlük tarihinden önce ilk defa sigortalı olanlardan, sigortalı
olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten önce malul sayılmayı gerektirecek
derecede hastalık veya özürü bulunan ve bu nedenle
malullük aylığından yararlanamayan sigortalıların, başka birisinin bakımına
sürekli muhtaç derecede malul sayılanlar için, sigortalılık süresi aranmaksızın
en az 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş olmak
şartıyla yaşlılık aylığından yararlanırlar.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. Sayın Başkanım, izin verirseniz bir iki cümlelik bir açıklama
yapma ihtiyacını duyuyorum. Biraz önce Alim Işık arkadaşımız “Tıbbi
cihazların devlet tarafından alınması acaba mümkün olmaz mı?” diye bir
vatandaşımızın mektubundan alıntı yaparak bir soru yöneltmişti. Tıbbi cihazların artık hastanelerde yatan vatandaşlarımız için
hastaneler tarafından alınmasını sağlayan bir düzenlemeyi Sağlık Uygulama
Tebliği ile 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren başlattık. Bunu, Sayın Işık’a ve
televizyonları başında bizi dinleyen vatandaşlarımıza bilgi için arz ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım. Sayın Vural, kim konuşacak? OKTAY VURAL (İzmir) – Mustafa Kemal Cengiz. BAŞKAN – Buyurun Sayın Cengiz (MHP sıralarından alkışlar) MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, görüşülmekte olan bu 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın
73’üncü maddesinin geçici 19’uncu maddesinin birinci fıkrasından sonra gelmek
üzere, Kâtip Üyenin okuduğu maddeyi teklif ettik. Tabii, biz bunu 71’inci madde için hazırlamıştık ama buraya da şu
anda koymayı uygun gördük. Sayın Bakanımızla da görüşmüştük, gruplarla da
görüşmüştük ama belki yeri uygun oldu, olmadı bilemiyorum, gruptan arkadaşlar
öyle söylüyorlar. Özellikle, bunu teklif etmemizin sebebini ben anlatmak
istiyorum bu konuda. Eğer burada geçmezse uygun bir maddede veya daha bir
sonraki en uygun kalıcı madde neyse oraya da, bütün gruplar olarak bir konsensüs hâlinde, konulursa vatandaşlarımızın ve bu yöndeki
mağdur olmuş halkımızın gerçekten mağduriyeti giderilmiş olacak. Özellikle bize gelen birçok mektupta, faksta ve telefonlarda
anlatılmak istenen şu: Bir tane örnek vermek istiyorum ben. Özellikle Çanakkaleli, Ezine ilçesinden Mehmet Zehir yazmış. Kendisi
anadan doğma sağır ve dilsiz ve çalışmış çabalamış, iki binin üzerinde, iki bin
gün prim üzerinde, civarında bir primi elde etmiş. Fakat daha sonra gözlerinin
de tamamen kör olması dolayısıyla da bu vatandaşımız ikinci bir kişinin
yardımıyla, ikinci bir kişinin desteğiyle hayatını idame ettirmek zorunda
kalmış ve bunun gibi birçok, hem anadan doğma veya daha sonradan, çalışırken bu
gibi duruma düşmüş insanlarımız var. Yani ne demek? Kendi hayatını… Kendi ayakları
üzerinde kalamıyor, kendi kaşığını bile ağzına götüremiyor ve kendisi hiçbir iş
yapamadığı gibi, bütün bu karanlıkta veya bağımlılıkta ikinci bir kişiye
bağımlı olarak hayatının sonuna kadar yaşamak zorunda. Bu gibi konularla ilgili de yapmış olduğumuz araştırmada,
özellikle 25’inci maddeye de bu önergemiz bizim uygundur. Orada da bin sekiz
yüz iş prim günü vardır. Orada bağlantılı yapma, oradaki malullerin de
paralelinde bir teklif getirdik ve biz burada diyoruz ki: Bu gibi duruma
düşmüş, kendi ayakları üzerinde duramayan ve kendi hayatını idame ettiremeyen,
mutlaka bundan sonraki süreçte hanımına, çoluğuna
çocuğuna veya hiç kimsesi yoksa, birisine mutlaka
muhtaç olmuş ve onun yardımıyla hayatını idame ettirecek kişilerin, en az bin
sekiz yüz iş günü yatırmışsa ve yıl aranmaksızın malulen emekliliğinin
yapılmasını talep ettik. Belki uygundur veya değildir. İşte, burada, bizi bu akşam birçok kişi izliyor. Gerçekten bu
yasanın değişik konularıyla ilgili bizler aranıyoruz. Geçende de Sayın Bakanım
burada yok, yine teşekkür etmiştim ben kendisine. BAĞ-KUR emeklisi olup,
sigortalısı, emeklisi olup da çalışan ve vergi mükellefi olan arkadaşlarımız
yaz aylarında mevsimlik çalışıyor. Üç ay çalışıyor veya iki buçuk ay çalışıyor
ve bunlardan bir yıl destekleme primi kesiliyor. Sayın Bakanımıza anlattık, o
da kabul etti. Önergemiz herhâlde gelecek. Buna teşekkür etmiştik biz bütün
arkadaşlara. Sayın Bakanımız yine yok, orada teşekkür ederken yine yoktu. Bu konuda da mutlaka bir düzenlemeyi, sayın gruplarımızdan da,
bundan sonra olursa da bekliyoruz. En azından böyle bir
problemin halkımızın arasında mevcut olduğunu, halk arasındaki insanların böyle
bir beklentisi olduğunu, kendi hayatları artık başkasının eline muhtaç duruma
düşmüş insanların da elinden tutmak ve onları hayata kazandırmak, hayatta
onların, kaşığından suyuna kadar mutlaka birisinin ilgileneceği bir malullük
durumunda da devletimiz mutlaka bu konunun da adilane bir şekilde
sonuçlandırılması ve Bakanımızın da mutlaka buna hassasiyetle eğileceğini… Bu
konunun mutlaka bu yasa içinde mütalaa edilerek bu gibi vatandaşlarımızın
mağduriyetlerinin giderilmesi noktasında çaba sarf edileceğine olan inancımdan
dolayı, bu duygularımızı da halkımızın duygularını da bu vesileyle dile
getirdik. Ben emeği geçenlere, geçeceklere ve ilgililere teşekkür ediyorum.
Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Geçici madde 19’u oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 20 üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 73 üncü maddesi ile
düzenlenen 5510 sayılı Kanunun Geçici 20 nci
maddesinin birinci, beşinci, altıncı ve onikinci
fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"506 sayılı, Kanunun geçici 20 nci
maddesi kapsamındaki bankalar, sigorta ve reasürans
şirketleri, ticaret odaları, sanayi odaları, borsalar veya bunların teşkil
ettikleri birlikler personeli için kurulmuş bulunan sandıkların iştirakçileri
ile aylık veya gelir bağlanmış olanlar ile bunların hak sahipleri herhangi bir
işleme gerek kalmaksızın bu maddenin yayımı tarihinden itibaren üç yıl içinde
Sosyal Güvenlik Kurumuna devredilerek bu Kanun kapsamına alınır. Üç yıllık süre
Bakanlar Kurulu Kararı ile en fazla iki yıl daha uzatılabilir, Devir tarihi
itibarıyla sandık iştirakçileri bu Kanunun 4 üncü maddesinin (a) bendi
kapsamında sigortalı sayılırlar." "Devir işlemi tamamlandıktan sonra sandıklarca ödenen
aylık ve gelirlerin, bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki süreler için 506
sayılı Kanun, yürürlük tarihinden sonraki süreler için bu Kanun hükümleri
uygulanmak suretiyle hesaplanacak aylık ve gelirlerin üzerinde olması halinde
söz konusu farklar, peşin değer hesabında dikkate alınır ve Sosyal Güvenlik
Kurumu tarafından ilgililere ödenmeye devam edilir. Devir tarihinden sonra bu kişilerin gelir ve aylıklarının durum
değişikliği nedeni ile artırılması, azaltılması, kesilmesi ve yeniden
bağlanması işlemleri sırasında vakıf senetlerine göre yapılacak hesaplamalar
ilgili sandıklar veya sandık iştirakçilerini istihdam eden kuruluşlar
tarafından Kurum kontrolünde yapılır. Devir tarihi itibariyle sandıklarda iştirakçi olanlar ile
sandıklardan ayrılmış olup, aylık veya gelir almayanların sandıklara karşı hak
sahibi olmaları halinde tahsis talep tarihi itibariyle aylıkları, bu Kanunun
Geçici 2 nci maddesi hükümlerine göre hesaplanır. Geçici 2 nci maddenin birinci fıkrasının
(a) bendinin uygulanmasında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönem
için 506 sayılı Kanun hükümlerine göre Kurum tarafından ve vakıf senetlerine
göre ilgili sandıklar ve sandık iştirakçilerini istihdam eden kuruluşlar
tarafından Kurum kontrolünde hesaplama yapılır, Geçici 2 nci
madde kapsamında hesaplanacak aylıklar ile sandıkta geçen süreler dikkate
alınarak sandık hükümlerine göre hesaplanacak aylıklar arasında fark olması
halinde söz konusu farklar, peşin değer hesabında dikkate alınır ve Sosyal
Güvenlik Kurumu tarafından ilgililere ödenmeye devam edilir. Bu kişilerin
gelir ve aylıklarının durum değişikliği nedeni ile artırılması, azaltılması,
kesilmesi ve yeniden bağlanması işlemleri sırasında vakıf senetlerine göre
yapılacak hesaplamalar ilgili sandıklar veya sandık iştirakçilerini istihdam
eden kuruluşlar tarafından Kurum kontrolünde yapılır." "30/4/2008 tarihinden itibaren,
sandıklarca bağlanmış/bağlanacak olan gelir veya aylıklara yapılacak artışlar,
506 sayılı Kanuna göre bağlanan gelir veya aylıklara yapılan artışlardan fazla
olamaz.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 73 üncü
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 20 nci
maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde yer alan “yüzde
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN – Buyurun. AHMET ORHAN (Manisa) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
gecenin bu ilerleyen saatinde, üç haftadır görüşülmekte olan bu kanun
tasarısıyla ilgili ben de bir şeyler söylemek istiyorum. Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 73’üncü
maddesiyle 5510 sayılı Kanun’un 108’inci maddesine eklenen geçici 20’nci
maddesinin beşinci fıkrasında yapılmasını istediğimiz değişiklik önergesi için
söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. İnsanoğlu, yaşamı boyunca yaşamını sürdürmek için çeşitli risklere
karşı önlem almıştır. Bu önlem, her üretim biçimine bağlı olarak oluşan
toplumsal formasyona göre oluşmuştur. Sanayileşme
sürecinin bir sonucu olarak ortaya çıkan sosyal güvenlik, ilk insandan beri
önemli bir ihtiyaçtır. Çünkü insanın karşılaştığı risk ve tehlikelere karşı
kendisini koruma hissi insanlık tarihiyle yaşıttır. Yarınlar endişesi,
insanoğlunun bireysel gelişimine olumsuz etkide bulunmaktadır. Bununla
birlikte, sosyal güvenlik ihtiyacı özellikle sanayileşme ile
had safhaya çıkmıştır.
İnsanoğlunun sosyal
güvenlik ihtiyacını karşılama
çabası tarihî süreç içerisinde bireysel
olmaktan çıkıp günümüzde
toplumsal nitelikte bir öneme bürünmüştür. 20’nci yüzyılın
ikinci yarısıyla, gelişmiş ülkelerde refah devleti, gelişmekte olan
ülkelerde sosyal devlet
anlayışının en önemli göstergesi sosyal güvenlik oluşmaya başlamıştır.
Bir başka ifadeyle, gelirin yeniden dağılımını sağlayarak sosyal adaleti
gerçekleştirmede en etkin sosyal politika aracı sosyal güvenlik olmuştur.
Öyleyse yaygın söyleme göre öncelikli kaygımız sosyal güvenlik giderlerinin
neden olduğu bütçe açıkları, kara delikler olmamalı, onun yerine kaygımız
sosyal güvenlik ihtiyacının layıkıyla karşılanması olmalıdır. Sayın milletvekilleri, genel olarak sosyal güvenlik reformundan
söz edildiğinde, öncelikle yardımları sağlayan kurumların bir çatı altında
toplanması düşünülmektedir. Ülkemizin içinde bulunduğu sosyoekonomik durum
dikkate alınarak sigortalılar arasındaki dengesizliğin giderilmesi başta olmak
üzere, genç yaşta emeklilik, yaşlılık aylıklarının hesaplanması ve sisteme
devletin katkısının sağlanması gibi temel noktalarda farklı sosyal güvenlik
yasalarında öngörülen normların birbiriyle tutarlı ve eşit hâle getirilmesi
esastır. Sayın milletvekilleri, bankaların çalışanları için kurduğu
sandıklar uzun süredir bazı bankalar için sorun teşkil ediyor. Hâlen on iki
banka, dört sigorta şirketi ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği bünyesinde
faaliyet gösteren personel sandıklarından bazıları emeklilerin aylıklarını
ödemekte sıkıntı çekmektedirler. Sosyal güvenlik sisteminde aktüeryal
dengenin sağlanabilmesi için normalde 4 çalışana 1 emeklinin düşmesi gerekirken
yurdumuzda bu oran 1,99 çalışana 1 emekli düzeyinde bulunuyor. Bankaların
personel sandıklarında ise bu oran daha kötü durumda ve 1,09 çalışana karşılık
1 emekli düşüyor. Dolayısıyla zaman yetersizliğiyle tamamına değinemediğim
sorunların tamamıyla bir anda çözümlenemeyeceği gerçek olup bu önergeyle, 2007
yılında hazine ihaleleri bileşik faiz oranlarının yüzde 18,8; yıllık ortalama
TÜFE oranının yüzde 8,76 olduğu dikkate alınarak devredilen sandıkların gelir
ve giderlerinin peşin değerinin aktüeryal hesabında
kullanılacak teknik faiz oranının devlet lehine 10,04 uygulamasının dikkate
alınacağı düşüncesiyle yüce heyetinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Orhan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 73 üncü maddesi ile
düzenlenen 5510 sayılı Kanunun Geçici 20 nci
maddesinin birinci, beşinci, altıncı ve onikinci
fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa
Elitaş (Kayseri) ve arkadaşları "506 sayılı, Kanunun
geçici 20 nci maddesi kapsamındaki bankalar, sigorta
ve reasürans şirketleri, ticaret odaları, sanayi
odaları, borsalar veya bunların teşkil et-tikleri birlikler personeli için
kurulmuş bulunan sandıkların iştirakçileri ile aylık ve-ya gelir bağlanmış
olanlar ile bunların hak sahipleri herhangi bir işleme gerek kal-maksızın bu maddenin yayımı tarihinden itibaren üç yıl
içinde Sosyal Güvenlik Ku-rumuna
devredilerek bu Kanun kapsamına alınır. Üç yıllık süre Bakanlar Kurulu Ka-rarı ile en fazla iki yıl daha
uzatılabilir. Devir tarihi itibarıyla sandık iştirakçileri bu Kanunun 4 üncü
maddesinin (a) bendi kapsamında sigortalı sayılırlar." "Devir işlemi tamamlandıktan sonra sandıklarca ödenen
aylık ve gelirlerin, bu Kanunun yürürlük tarihinden önceki süreler için 506
sayılı Kanun, yürürlük tarihinden sonraki süreler için bu Kanun hükümleri
uygulanmak suretiyle hesaplanacak aylık ve gelirlerin üzerinde olması halinde
söz konusu farklar, peşin değer hesabında dikkate alınır ve Sosyal Güvenlik
Kurumu tarafından ilgililere ödenmeye devam edilir. Devir tarihinden sonra bu kişilerin gelir ve aylıklarının durum
değişikliği nedeni ile artırılması, azaltılması, kesilmesi ve yeniden
bağlanması işlemleri sırasında vakıf senetlerine göre yapılacak hesaplamalar
ilgili sandıklar veya sandık iştirakçilerini istihdam eden kuruluşlar
tarafından Kurum kontrolünde yapılır. Devir tarihi itibariyle sandıklarda iştirakçi olanlar ile
sandıklardan ayrılmış olup, aylık veya gelir almayanların sandıklara karşı hak
sahibi olmaları halinde tahsis talep tarihi itibariyle aylıkları, bu Kanunun
Geçici 2 nci maddesi hükümlerine göre hesaplanır.
Geçici 2 nci maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin
uygulanmasında bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönem için 506
sayılı Kanun hükümlerine göre Kurum tarafından ve vakıf senetlerine göre ilgili
sandıklar ve sandık iştirakçilerini istihdam eden kuruluşlar tarafından Kurum
kontrolünde hesaplama yapılır, Geçici 2 nci madde
kapsamında hesaplanacak aylıklar ile sandıkta geçen süreler dikkate alınarak
sandık hükümlerine göre hesaplanacak aylıklar arasında fark olması halinde söz
konusu farklar, peşin değer hesabında dikkate alınır ve Sosyal Güvenlik Kurumu
tarafından ilgililere ödenmeye devam edilir. Bu kişilerin gelir ve aylıklarının
durum değişikliği nedeni ile artırılması, azaltılması, kesilmesi ve yeniden bağlanması
işlemleri sırasında vakıf senetlerine göre yapılacak hesaplamalar ilgili
sandıklar veya sandık iştirakçilerini istihdam eden kuruluşlar tarafından Kurum
kontrolünde yapılır." "30/4/2008 tarihinden itibaren,
sandıklarca bağlanmış/bağlanacak olan gelir veya aylıklara yapılacak artışlar,
506 sayılı Kanuna göre bağlanan gelir veya aylıklara yapılan artışlardan fazla
olamaz." BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Önerge sahipleri adına Sayın Reha Denemeç,
Ankara Milletvekili. Buyurun Sayın Denemeç. (AK Parti
sıralarından alkışlar) REHA DENEMEÇ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 119 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 73’üncü maddesiyle düzenlenen 5510 sayılı
Kanun’un geçici 20’nci maddesinin birinci, beşinci, altıncı ve on ikinci
fıkralarının değişikliğiyle ilgili söz almış bulunuyorum. Ama bu söz hakkımı
biraz evvel bir arkadaşımızın verdiği -yanlış demek istiyorum- yanlış bilgileri
düzeltmek için çıktım. Biraz evvel, Sayın Başbakanımızın 2 milyar dolar bir varlığı
olduğu hakkında bir İnternet sayfasından bilgi indirmişlerdi, göstermişlerdi.
Ben şunu söylemek istiyorum bu arkadaşlara bu konular hakkında bilgisi olan bir
arkadaşınız olarak: Arkadaşlar, bilgi kirliliği, dezenformasyon
diye bir konu var. Bunu, belirli kurumlar, belirli devletler yapmaktadırlar ve
İnternet gibi son on yıldır çok yoğun olarak çok geniş kitlelerin kullandığı
araçların üzerinden de bu bilgi kirliliği yapılmaktadır. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Emniyet yapıyor, ilk sorgudaki ifadeleri
servis yapıyor gazetelere. REHA DENEMEÇ (Devamla) – Arkadaşlar, “Wikipedia”
denilen bu sitede -biraz evvel çıktım ve cebimdeki şu küçücük bilgisayardan
indirdim, size de veririm bilgiyi- orada on sekiz ülkenin devlet başkanının ve hükûmet başkanlarının gelirlerini yazmışlar. Kral
Abdullah’tan başlıyor ve beşle altıncı sıranın arasına da Tayyip Erdoğan’ınkini
-sizin şeye- sıkıştırmışlardı. Böyle bir şey yok, aslına girdiğiniz zaman böyle
bir şey yoktur. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Biz de aynı şeyi söylüyoruz. REHA DENEMEÇ (Devamla) – Bakın, dört sene evvel bir iş adamı
“Recep Tayyip Erdoğan’ın 1 milyar dolar geliri var” diye ortaya çıkmıştı, ondan
sonra bir sene dünyayı dolaştı. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Yoksa az mı geldi bu servet? Az mı
geldi? OKTAY VURAL (İzmir) – Zorunlu olarak mı dünyayı dolaştırmışlar? REHA DENEMEÇ (Devamla) – Bakın, doğru bilgiyi istiyorsanız, oradan
laf atacağınıza Başbakanlığın sitesine girin, bütün bilgiler açıkça orada
vardır. Böyle yanlış bilgileri de kullanmayın. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kral Abdullah’ın son aldığı hediyeyi
açıklasın, hediyeyi. REHA DENEMEÇ (Devamla) – Yanlış bilgilerle Meclisin kürsüsünü
lütfen işgal etmeyin. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Abdullah’ın verdiği hediyeyi açıklasın. REHA DENEMEÇ (Devamla) – Bunu, Kemal Bey size de söylüyorum. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Abdullah’ın verdiği hediyeyi aldı mı
almadı mı? REHA DENEMEÇ (Devamla) – Bakın, ben şunu söylemek… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Onu söyleyin ya! Bu
kadar basit. BAŞKAN – Sayın Denemeç, siz Genel Kurula
hitap edin, lütfen konuya da gelin. REHA DENEMEÇ (Devamla) – Ben şunu söylüyorum… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hediye aldı mı almadı mı? REHA DENEMEÇ (Devamla) – Hayır, konuları değiştirmeyin efendim,
öyle bir şey yok. Ben onun hakkında konuşuyorum. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hayır, madem bu kadar şeffaf, bu kadar
saydam… REHA DENEMEÇ (Devamla) – Benim sözümü kesmeyin, lütfen dinleyin.
Ben doğru bir şey söylüyorum. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ben de bir soru sordum. REHA DENEMEÇ (Devamla) – Arkadaşların burada doğru beyanlarla… O
elinizdeki yanlış bir bilgidir. İsterseniz ben size 25 milyar dolar Kral Fahd’ın üzerine koyarım, daha da zengin olursunuz. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Az mı geldi, bu servet az mı geldi? REHA DENEMEÇ (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum arkadaşlar. (AK
Parti sıralarından alkışlar) K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Kral Abdullah’tan ne hediye alındı? BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge istikametinde geçici madde 20’yi oylarınıza
arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 21 üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 73 üncü
maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen Geçici 21 nci
maddede yer alan “altı ay” ibaresinin “bir yıl” şeklinde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim. Saygılarımla,
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)
– Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim, biz
katılamıyoruz. OKTAY VURAL (İzmir) – Mersin Milletvekili Sayın Akif Akkuş
konuşacak efendim. BAŞKAN – Sayın Akif Akkuş, buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar) AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 73’üncü maddesine eklenen
geçici 21’inci maddede istediğimiz değişiklik önergesi üzerinde grubum adına
söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, tabii, ben buradaki istediğimiz
değişiklik önergesi üzerinde konuşmadan evvel bir konunun altını çizmek
istiyorum: Elbette ki sosyal güvenlik yasası bir ülke için, bir toplum için,
vatandaşlarımız için fevkalade önemli olan bir yasa ve bu yasayla ilgili
çalışmalar üçüncü haftasını sürdürüyor, yasada birtakım eksiklik ve
aksaklıkların olduğu da hem milletvekili arkadaşlarımız tarafından belirtiliyor
hem de sokaktaki insan tarafından, vatandaşlarımız tarafından belirtiliyor. Bundan da anlaşılıyor ki bunda birtakım eksiklik ve aksaklıklar
var. Muhalefet görevini yapan milletvekilleri yasaya, haklı olarak, eleştirel
bir açıdan yaklaşıyorlar ve eksik ve aksaklıkları sanki biraz daha rahat görüyorlar
diye düşünüyorum. İktidar milletvekillerinin, en azından bir kısmının da,
bunları gördüğü kanaatindeyim ancak taraftar olmaları mecburiymiş gibi hareket
ederek bunları görmezden geliyor veya kabul etmiyorlar. Yasa kanunlaşıp
uygulamaya başlandığında bu eksiklikler bir bir
ortaya çıkacak ve sıkıntılar doğuracaktır. Ben memurluk yaptığım sırada yani üniversitede bulunduğum sırada
zaman zaman böyle aksaklıklarla karşılaştım ve kendi
kendime -tabii sonra çözülürdü o- niye bunu çözülecek şekilde, çözülen tarzda
yapmamışlar diye düşünürdüm. Ama bugün görüyorum ki bir kısmımızın ileri
sürdüğü yapıcı teklifler bile kabul edilmiyor, böylece eksiklik ve aksaklıkla
çıkıyor. Nitekim, bir önceki konuşmamda, 67’nci
maddenin (ç) fıkrasına, yüksek lisans yapanların yüksek lisans sürelerinin
sigortalılık borçlanmasını talep etmiştim; kabul edilmedi ancak doktora
yapanların kabul edildi, askerlikte geçen süreler kabul edildi; hatta biraz
önce Sayın Elitaş konuşurken söyledi “Ev kadınlarının
bile geçen süreleri, isterse borçlandırma usulüyle sigortalı sayılabilecek.”
dedi. Ama maalesef, doktorayla hiçbir farkı olmayan yüksek lisansta geçen
süreyi kabul etmedik. Bu da gösteriyor ki, demek ki, biz, bu yasayı yaparken
bazı olumlu teklifleri bile kabul etmiyoruz. Dolayısıyla, bu yüzden,
bizim önergelerimize gereken hassasiyeti gösteriniz ve yasanın daha düzgün
çıkmasına katkı sağlayınız, katkı sağlayalım hep birlikte diyorum. Değerli milletvekilleri, bu teklifimizde, muhtarların, emeklilik
işlemleriyle ilgili yahut da sigortalılık işlemleriyle ilgili müracaatlarını,
tescil tarihinden sonraki altı ay içerisinde yapmaları istenmektedir. Biz, bu
önergeyle, bu sürenin bir yıl olarak değiştirilmesini talep ediyoruz.
Diyeceksiniz ki, yani altı ayda yaptırmayan kişi, bir yılda yaptıracak mı? Ama, köy ve mahallelerimizde, toplumu ve vatandaşlarımızı
ilgilendiren en küçük meselelerle dahi ilgilenmesini, çözüm bulmasını
istediğimiz muhtarlar, bu alt kademe yerleşmelerinde her türlü hizmeti
yapmalarına karşılık sosyal güvenlik kurumlarından en az istifade eden
vatandaşlarımızdır. Muhtarlar köy ve mahallelerimizi uzun zaman meccani olarak idare
etmişlerdir, yani, para almadan muhtarlık yapmışlardır. Yaptıkları iş önemli
olmakla beraber, herhangi bir maddi karşılık beklememişlerdir, onun şanı
şöhretine rıza göstermişler ve muhtarlıklarını devam ettirmişlerdir. Aslında
burada bir öykü vardı bunların şan şöhretiyle ilgili ama dakikalar hızlı geçti,
o yüzden onların üzerinde durmayacağım. Muhtarlarımız, bugün, az da olsa bir maaş almakta ve sosyal
güvenlik şemsiyesi altına alınmış bulunmaktadır. Ancak bunun yeterli olduğunu
belirtmek mümkün değildir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Akkuş, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. AKİF AKKUŞ (Devamla) – Muhtarlarımıza asgari ücret kadar ücret
ödenmesi ve bu ücretten doğacak sigorta primlerinin de devlet tarafından
ödenmesi uygun olacaktır diye düşünüyorum. Dolayısıyla, muhtarlarımız da
sigortalılık sürelerini asgari ücretten sağlamış olacaklardır diye
belirtiyorum. Netice olarak, kanun tasarısında teklif edilen altı aylık sürenin
2 katına yani bir yıla çıkartılması, kendilerinin özlük hakkı olan sigortalılık
taleplerini yerine getirmeleri açısından çok daha uygun olacaktır diye
belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkuş. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Geçici madde 21’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Birleşime beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 23.00 YEDİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 23.10 BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP
ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin Yedinci
Oturumunu açıyorum. 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 73’üncü maddeye
bağlı geçici madde 22 üzerinde iki önerge vardır. OKTAY VURAL
(İzmir) – Önergelerimizi çekiyoruz efendim. BAŞKAN –
Önergeleri çekiyorsunuz. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Efendim, bizim önergemiz var, Milliyetçi Hareket Partisi çekiyor. BAŞKAN –
Sizinkini okuyoruz. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Evet. BAŞKAN – Peki. Önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 73’üncü maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun
geçici madde 22 ye “Anonim Şirket Kurucu Ortaklarının Sigortalıklarına İlişkin
Geçiş Hükümleri” başlığının eklenmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Gerekçe. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Anonim
şirketlerin kurucu ortakları 1479 sayılı Kanunda zorunlu sigortalı sayıldıkları
hâlde 5510 sayılı Kanunda bunlardan yönetim kurulu üyesi olanlar zorunlu
sigortalı sayılmışlar ve önceki sigortalılara bu konuda bir hak tanımıştır. Bu
amaçla düzenleme yapılmıştır. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Tamam. Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
vardır, önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge istikametinde geçici madde 22’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, maddeye yeni geçici madde eklenmesini öngören üç önerge
vardır. İlk önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 73 üncü Maddesinin sonuna aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla,
“Geçici Madde 25 – 12/04/1991
tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu hükümlerine göre, bu kanun
yürürlüğe girdiği tarihte, terör suçlarından mahkum olanlara, mahkumiyet
sürelerince bu kanuna göre aylık bağlanmaz ve bağlanmış olan aylıklar ödenmez. 12/04/1991 tarih ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu
hükümleri kapsamında terör suçlarından aranan ve kaçak durumda olanlara da bu
Kanuna göre aylık bağlanmaz ve bağlanmış olan aylıklar ödenmez.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Erdal Sipahi konuşacak. BAŞKAN – Sayın
Sipahi, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Terör,
Türkiye'nin yirmi beş senelik bir problemi ve bu yirmi beş senelik problemde
kaybedilmiş binlerce can var. Sanıyorum hepiniz seçim bölgelerinde terörden
zarara uğramış insanları, şehit yakınlarını, ailelerini, akrabalarını
gördüğünüz zaman birileri ya yakanıza sarılıyor veyahut da sizin Mecliste
olduğunuzu ve olacağınızı gördüğü zaman, terör yandaşı olup da hüküm giymiş
kişilerin devlet kasasından nasıl beslendikleriyle ilgili olarak size, haklı
olarak sorular soruyorlar. Sizler bu sorulara cevap vermekte zorlanıyorsunuz ve
“Merak etmeyin, Meclis bu konuda gerekeni yapacak, gerekeni düşünecek, devlete
karşı kalkan eller elbette bir gün kırılacak. Bunların devlet kasasından
beslenmesine biz de razı değiliz, vicdanımız da sizler gibi razı değil ama yasal bazı konular
var. Bu yasal zorunluluklar nedeniyle bu paralar ödenmek zorunda kalınıyor. Ama merak etmeyin, bizler Mecliste en kısa zamanda bununla ilgili yasal
düzenlemeleri yapacağız ve terörden hüküm giymiş kişilere, eline asker kanı,
polis kanı, vatandaş kanı bulaşmış olan devlet düşmanlarına, bölücülere devlet
kasasından ödeme yapılması konusundaki haksızlık muhakkak bir gün bir şekilde
Meclis tarafından sona erdirilecek.” şeklinde kendilerini teselli etmeye
çalışıyorsunuz. Bununla ilgili bizler seçim çevrelerinde
vatandaşlarımızın sorularına çok fazla muhatap olduğumuz için, cami
avlularındaki şehit yakınlarının yakalarımıza yapışmasına ve bizden hesap sormasına
çok fazla sizler gibi maruz kaldığımız için, 11 Ocak 2008 tarihinde bununla
ilgili Sayın Başbakanın cevaplaması amacıyla bir soru önergesi vermiştik. Şu
soruları sormuştuk: “PKK terör örgütüyle organik bağı olan ve bu yüzden mahkûm
olmuş bahse konu kişilere milletvekili maaş ve temsil ödeneği verilmekte midir?
İlgili şahısların vatana ihanete ve terör örgütüne fiilen destek suçlarından
milletvekillikleri düşmüştür. Maaş ve temsil ödeneği veriliyorsa,
milletvekilliklerinin düşmesiyle kazandıkları özlük haklarının hâlâ devam
etmesi hangi kanuna dayandırılmaktadır? Bu haksız uygulamayı önlemek için,
ilgili kanunda değişiklik yapmayı düşünüyor musunuz?” Gene, 3 tane eski
milletvekilinin ismini vererek “Emniyet güçlerince bu şahıslar aranmakta mıdır?
Eğer aranıyorlarsa hangi suçlamayla aranmaktadırlar? Kaçak olmalarına rağmen,
bu kişiler her ay devletten maaş alıyorlarsa, yerleri neden tespit
edilememektedir?” şeklinde Sayın Başbakanın cevaplaması dileğiyle soru sorduk.
Bize bununla ilgili olarak yazılı verilen cevapta, Emekli Sandığı Kanunu’nun
92’inci maddesi hiç de bizi tatmin etmeyecek şekilde bir cevap olarak sunuldu
ve şu cevap ilgili kanun maddesiyle yer aldı: “İştirakçilerden Türk
vatandaşlığından çıkartılan, Türk vatandaşlığını bırakan, yabancı memleket
uyruğuna girenlerin bu kanunla tanınan her çeşit hakları düşer.” dendi. Ancak
terör konusundaki hüküm giymiş kişilerle ilgili herhangi bir cevap alamadık. Şu
anda şehit yakınlarıyla, terörden zarar görmüş olanlarla, bu konuda
vicdanınızla hesaplaşma zamanı gelmiştir sayın milletvekilleri. Onlar cami avlularında yakanıza yapıştıklarında veya seçim
çevresinde o şehit yakınlarıyla muhatap olduğunuzda “Bu insanlara, terörden
hüküm giymiş, benim babamı, eşimi öldürmüş olanlara devlet kasasından nasıl
para ödüyorsunuz?” şeklindeki sorulara maruz kaldığınızda, onlara verecek cevap
için şu anda elinizi kaldırarak bununla ilgili Meclisi aklamak, kendi
vicdanlarınızı aklamak ve onlara karşı vicdanınızı temizlemek ile ilgili şans
şu anda önünüzde. Ne diyoruz biz bu
değişiklik önergesinde “73’üncü maddenin sonuna bir paragraf eklensin.” diyoruz
ve “Terörle Mücadele Kanunu hükümlerine göre terör suçlarından mahkûm olanlara
mahkûmiyet sürelerince bu Kanun’a göre aylık bağlanmaz ve bağlanmış olan
aylıklar ödenmez.” diyoruz. Yani terörle ilgili ne hüküm giydiyse onun cezasını
çeksin, o cezayı çektikten sonra gene eğer bir para alacaksa alsın. Gene aynı
şekilde “Terörle Mücadele Kanunu hükümleri kapsamında terör suçlarından aranan
veya kaçak durumda olanlara da bu Kanun’a göre aylık bağlanmaz ve bağlanmış
olan aylıklar ödenmez.” şeklindeki bir ikinci… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Sipahi. KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamlı) – Bitiriyorum Sayın Başkan. Önergemiz,
tamamen kamu vicdanının yerine getirilmesi ve yarın, öbür gün yakanıza cami
avlularında şehit yakınları tarafından tekrar sarılındığında
veyahut da seçim çevrelerinde şehit yakınlarıyla baş başa kaldığınızda
vicdanlarınızın sesini dinleyerek onlara vereceğiniz cevap için ben konuyu
sizin vicdanlarınıza havale ediyorum ve bu konudaki önergemizin desteklenmesini
sizlerden istirham ediyorum. Çünkü terörle mücadele sırasında devlet
kasasından, belediye kasasından bir taraftan finanse edilirken, öbür taraftan
dağda Mehmetçiğe kurşun sıkan, Cudi Dağı’ndaki, Gabar Dağı’ndaki teröristlerle çok karşılaşmış birisi
olarak, bu konuda vicdanlarınıza sesleniyorum, lütfen vicdanlarınızın sesini
yerine getirin. Tekrar buradaki Meclis klasiği, “Komisyon? Hayır. Hükûmet? Hayır.” klasiği tekrarlanmasın. Terörle mücadelede
canını kaybetmiş, eşini, çocuğunu kaybetmiş insanlara verecek bir vicdani
cevabınız olsun. Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 73. Maddesi ile 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki
geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
“Geçici Madde 23-
31/12/2008 tarihine kadar (bu tarih dahil) yapılacak
müracaatlara uygulanmak üzere; 1479 ve 2926 sayılı kanunlara tabi olanların
prim borçları ile buna ilişkin gecikme zammı ve gecikme cezasından oluşan
borçlarından; 31/03/2008 tarihinden (bu tarih dahil) önce vadesi geldiği halde,
bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ödenmemiş olanlar 6183 sayılı
kanunun 48 inci maddesinde aranılan şartlar çerçevesinde müracaat tarihinden
itibaren 5 yılı aşmamak üzere ve azami tecil süresine ilişkin uygulanmakta olan
tecil faiz oranının 1/6’sı dikkate alınmak suretiyle teminat alınmaksızın tecil
edilir. Bu madde
hükümlerinden yararlanmak için müracaat edenlerin taksitlendirilecek
borçlarının hesabında sağlık sigortası prim borçları ile buna ilişkin gecikme
zammı ve gecikme cezası borçları dikkate alınmaz, taksitlendirilen borçların
tümünün ödenmesi halinde kayıtlardan silinir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Erkan Akçay… BAŞKAN – Sayın
Akçay, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) ERKAN AKÇAY
(Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz
tasarının 73’üncü maddesiyle ilgili olarak verdiğimiz değişiklik önergesi
üzerine söz almış bulunuyorum. Muhterem heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, Sosyal Güvenlik Yasa Tasarısı’nı görüştüğümüz bugünlerde
ülkemiz hangi ortamdadır? İçinde bulunduğumuz siyasi ortamı bir kenara bıraksak
dahi ülkemizin ekonomik ve sosyal şartlarını göz önünde bulundurmak zorundayız.
Çiftçimiz, esnafımız, memurumuz, işçimiz ve geniş kitleler geçim sıkıntısı
içindedir. Ekonomik bakımdan bu kadar sıkıntılı bir ortamda Sosyal Güvenlik
Kurumuna prim borcu bulunan vatandaşlarımız ödeme güçlüğü içindedirler. Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’na uyumun
sağlanmasına katkıda bulunmak, ödeme kolaylığı sağlamak ve Kurumun alacaklarına
kolaylıkla tahsil imkânı getirmek amacıyla sosyal güvenlik prim alacaklarının
yeniden yapılandırılmasını teklif ediyoruz ve bu önergemizle prim borçlarının
beş yılı aşmamak üzere ve azami tecil süresine ilişkin uygulanmakta olan tecil
faiz oranının altıda 1’i dikkate alınmak suretiyle teminat alınmaksızın tecil
edilmesini öneriyoruz. Değerli
milletvekilleri, ekonomide, deyim yerindeyse yaprak kıpırdamıyor. İnsanlar
evlerine ekmek götüremiyor. Evlerde aş yerine dert kaynıyor. AKP’nin uyguladığı
yanlış politikalar nedeniyle üretmediğini tüketen, kazanmadığını harcayan,
gırtlağına kadar borçlu bir millet hâline geldik. Vatandaşlarımız borç içinde
yüzmektedir. AKP bu tasarıyı Meclise getirdi, ancak vatandaşın gündemi bu
değil. Vatandaş ekonomik sıkıntılar içinde aş ve iş istiyor. Esnaf perişan,
çiftçi perişan, memur perişan, ancak AKP bu olumsuz yasada ısrar ediyor.
Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre neredeyse 1 milyona yakın insan açlık
sınırının ve 13 milyon kişi ise yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. Değerli
milletvekilleri, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik tabloyu saatlerce dile
getirip tartışabiliriz. Yalnız ben, bu kısa süre içerisinde memleketimizden
insan manzaralarını çok açık bir şekilde ifade eden iki tabloyu yüce
dikkatinize ve takdirlerinize sunmak istiyorum: Birincisi, seçim bölgem Manisa
ve Gördes ilçesinde bir benzin istasyonuna benzin almak için girdiğimizde, bir
vatandaşımızı 2,5 litrelik kola pet şişesine mazot alırken gördük. Bu
vatandaşımız, bu 2,5 litrelik pet şişeye dahi mazotunu dolduramıyor ve 5 milyon
civarında... ÖMER FARUK ÖZ
(Malatya) – Araba yolda kalmıştır! ERKAN AKÇAY
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, acı olan bu manzara değil, daha acısını
söyleyeyim, bu vatandaşımız bu mazotu kredi kartıyla aldı, yani 5 YTL dahi
cebinde nakit parası yok. Bizzat tanık olduğumuz bu manzaraları daha da
gösteririz. Daha dikkat çekici
olan Alaşehir’den bir manzara değerli arkadaşlar. Her zaman halkımızla,
vatandaşlarımızla iç içeyiz ve Alaşehir’de biz cep telefonu satan bir dükkâna
girdik, öyle cep telefonu sattığını zannettiğimiz bir dükkâna girdik ve gördük
ki aynı zamanda bir berber dükkânı. Vatandaşımız, hem tıraş yapıyor hem de cep
telefonu satıyor. AHMET ORHAN
(Manisa) – Diş de çekiyordur! ERKAN AKÇAY
(Devamla) - Biz, yıllardır berberlerin iğne yaptığını, diş çektiğini bilirdik
de cep telefonu sattığını bilmezdik. Nedendir diye sorduk? Vatandaşımız dedi
ki; “Oğlum askerden geldi, işsiz ve maalesef iş bulamadık. Ayrı bir dükkân
açsak bir sürü masraf. Bari gelsin benim dükkânımda cep telefonu satsın.” Şimdi
cep telefonunu oğlu satıyor, babası da tıraş yapıyor. Memleketimizin hâli budur.
Alaşehir’e giderseniz bu berberimiz size de bir tıraş yapar değerli
arkadaşlarım. Hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.
Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 73. maddesi ile 5510 sayılı Kanuna eklenen
geçici maddelerden sonra aşağıdaki geçici maddenin eklenmesini arz ve teklif
ederiz. Saygılarımızla.
Geçici Madde 23 –
Ev hanımları, bu Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 ay içinde talep
edilmesi halinde, 10 yıllık süreyi aşmamak kaydıyla talep ettikleri ev hanımı
olarak geçen sürelerini borçlanabilirler. Sigorta primi 82 nci
maddeye göre belirlenen prime esas kazancın alt sınırı ile üst sınırı arasında
sigortalı tarafından belirlenen günlük kazanç ve prim ödeme gün sayısı
üzerinden bulunacak kazancın % 32’sidir. Sigortalının kendisine tebliğ edilen
borçlanma tutarının tamamını 6 ay içinde ödemesi halinde, bu süreler
sigortalılık süresi olarak değerlendirilir. Bu süreler 4 üncü maddenin birinci
fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık süresi olarak kabul edilir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. OKTAY VURAL
(İzmir) – Mümin İnan konuşacak. BAŞKAN – Sayın
İnan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MÜMİN İNAN
(Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 73’üncü maddesiyle 5510 sayılı Kanun’a
eklenen geçici maddelere bu önergemiz ile bir geçici madde eklenerek, sayıları
yaklaşık 12,5 milyonu bulan ev hanımlarımızı doğrudan ilgilendiren bir konuda
devletimizin bu insanlarımıza sahip çıkmasını sağlamak istiyoruz. Bu kanunun
geneline bakıldığında, Hükûmet ve kendisini
destekleyen bazı kesimler, uzun süredir sosyal güvenlik kurumlarının verdiği
açıkları büyük bir felaketmiş gibi gündeme getirmişler ve tek çözüm olarak da
vatandaşlara ağır külfetler yükleyen ve birçok haklarını tırpanlayan bu yasa
tasarısının dayatılmasını öngörmüşlerdir. Daha bir buçuk
yıl önce, çalışan tüm kesimin karşı çıktığı ve Hükûmet
tarafından en önemli sosyal güvenlik reformu olarak deklare edilen ancak içinde
barındırdığı hukuka aykırı hükümler yüzünden doğru dürüst uygulama imkânı
bulunamayan 5510 sayılı Kanun’a göre daha da ağırlaştırıcı hükümler içeren bu
tasarı gündeme getirilmiştir. Hükûmet üyelerimizin fırsat buldukları her ortamda aktüeryal
dengeden, yani kaç çalışanın kaç emekliyi finanse ettiğinden söz etmektedirler.
Demeçlerinde 4 çalışanın 1 emekliye bakmasının en ideal denge olduğunu, ancak
ülkemizde ise 2 çalışanın 1 emekliyi finanse ettiğini, bu nedenle çözüm olarak
da sosyal güvenlik sistemindeki mali dengesizliğin makroekonomik nedenleri ve
yapısal özellikleri göz önüne alınmadan açığın giderilmesi için katkıların
artırılması, yararlarının azaltılması olarak özetleyebileceğimiz bu tasarı
önerilmektedir. Evet, aktüeryal dengede sıkıntı vardır. Ama bu sıkıntının en
büyük nedeni emekli sayısının çok olması değil, yıllardır uygulanan yanlış
ekonomik politikalar sonucu işsizliğin çığ gibi büyümesi ve çalışanlara
yüklenen külfetlerden dolayı kayıt dışılığın artmasıdır. Yani, kayıtlı çalışan
sayısının az olması, uluslararası kurumların ve şirketlerin istedikleri
düzenlemeleri değil de toplumdan gelen taleplere kulak verip memleketin
menfaatine olan düzenlemeler yaparak, bugün yabancıların denetimsiz ve
kontrolsüz bir şekilde istediği gibi at oynattığı bir hâl alan ekonomi, bizim
ekonomimiz hâline getirilmelidir. İstihdama yönelik
projelerle işsizliğe çözüm bulunup, insanlara çalışabilecekleri iş imkânları
yaratıp, istihdam üzerindeki yükleri azaltarak akabinde kayıt dışılıkla
mücadeleye gereken önem verilirse, aktüeryal dengenin
kendiliğinden nasıl düzeleceğine hep beraber görürüz. Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; toplumsal yaşamın belki de en önemli
unsurlarından birisi, bireylerin karşı karşıya kaldıkları risklerde birbirlerine
destek olma imkânı bulabilmeleridir. Sosyal güvenlik sistemi özünde, bu
dayanışma gereksiniminin ülke ölçeğinde kurumsallaşması olarak tanımlanabilir.
Kurumsallaşmayı gerçekleştirmiş bir toplumsal dayanışma yani sosyal güvenlik
sistemi, gerek genç nesillerden yaşlı ve muhtaç nesillere ve gerekse yüksek
gelir gruplarından düşük gelir gruplarına büyük ölçekli gelir transferleri
şeklinde somutlaşır. Dünyada sosyal
devlet ilkesine bağlı kalıp da bütçesinden sosyal güvenliğe kaynak aktarmayan
hiçbir gelişmiş ülke gösteremeyiz. Sosyal devlet olmanın bir gereğidir bu
kaynak aktarımı. Ülkemizin nüfusunun çok büyük bir kısmını ilgilendiren bu
konuda, devlet, vatandaşlarından topladığı paranın bir kısmını yine
vatandaşlarına aktarıyor. Şimdiye kadar en çok kaynağın aktarıldığı 2007
yılında aktarılan para 25 milyar YTL civarındadır. Aslında bundan faydalanan
insan sayısı göz önüne alındığında, rakamsal olarak felaketlere neden olacak
kadar büyük bir para değildir. Ancak, bu parayı alınması gereken kesimlerden
almayıp da başka yollardan finansmanı temin edilirse, yani ekonomiyi kayıt
altına alıp da yerli ve yabancı ayrımı yapmadan vergi gelirleri gerçek
değerlerinden özelleştirme yaparak temin edilirse, bu para devlete,
söylediğimiz kadar yük getirmez. Türkiye, devleti,
özel sektör ve çalışanların temsilcisi olan sendikaları ortak bir masa
etrafında, daha çok nasıl üretebiliriz, daha çok insanı nasıl iş sahibi
yapabiliriz, ürettiklerimizi dünyada aranan markalı ürünler hâline nasıl
getirebiliriz, buna bağlı olarak da insanca yaşayacağımız ücretlerle geleceğe
umutla nasıl bakabiliriz, bunları tartışmalıdır. Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; verdiğimiz bu önergeyle, hâlen 3201
sayılı Kanun’la yurt dışında yaşayan vatandaşlarımızdan ev hanımı olanların faydalandığı
haklardan yurt içinde yaşayan ev hanımlarının da faydalanmasına imkân tanınması
amaçlanmaktadır. Ayrıca, Anayasa’mızın 10’uncu maddesindeki “Kanun önünde
eşitlik.” ilkesi gereği, yurt dışında yaşayan vatandaşlarımıza tanıdığımız bir
hakkın, yurt içinde yaşayan vatandaşlarımıza da tanınması gerektiği
inancındayız. Umuyoruz ki,
önergemizi destekleyerek sizler de evi, çocukları ve eşi için her türlü
fedakârlığa katlanan ve çok bilinen tabirle sevdikleri için saçını süpürge eden
ev hanımı kardeşlerimizin sigorta olma hakkına kavuşarak, devletin sosyal
güvenlik şemsiyesi altına girmesine imkân sağlarsınız. Bu duygu ve
düşüncelerle yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MÜMİN İNAN
(Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Bu arada, yine
çok sayıda gelen mektup, faks ve telefonlarla, çarşı ve mahalle bekçileriyle
ilgili yasa çalışmalarının da bu yasanın hemen akabinde gelmesini dört gözle
bekleyen insanlarımız vardır, onların da saygı ve sevgilerini sizlere
iletiyorum. İnşallah, en kısa süre içerisinde bu da Meclisimizde yasalaşır ve o
insanlarımızın beklentileri yerine getirilmiş olur. Hepinize saygı ve
sevgilerimi sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ
(Tunceli) – Karar yeter sayısı aranmasını istiyorum. BAŞKAN – Tamam
Sayın Genç. Önergeyi
oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Sayın
milletvekilleri, karar yeter sayısı yoktur. Birleşime beş
dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati: 23.35 SEKİZİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 23.38 BAŞKAN:
Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP
ÜYELER : Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 90’ıncı Birleşiminin Sekizinci
Oturumunu açıyorum.
119 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon? Yok. Tasarının
görüşülmesi ertelenmiştir. Bundan sonra da
Komisyonun ve Hükûmetin bulunmayacağı
anlaşıldığından, alınan karar gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 16 Nisan 2008 Çarşamba günü saat 13.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum. Sizlere ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı geceler diliyorum. Kapanma
Saati: 23.39 |
|