DÖNEM: 23                            CİLT: 17                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

85’inci Birleşim

2 Nisan 2008 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

 III. - YOKLAMALAR

 IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Sivas Milletvekili Osman Kılıç’ın, madenciliğin önemi ve Sivas’ın maden potansiyeline ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Van Milletvekili İkram Dinçer’in, Van’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Van’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- İsrail Parlamentosu ve Filistin Yasama Konseyi Dışişleri Komisyonları Başkanlarının davetine istinaden, bu ülkelere resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini belirlemek üzere, siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/380)

2.- Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Uluslararası Komitesi tarafından davet edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetinin davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/381)

3.- NATO Parlamenter Asamblesi Türk Delegasyonu Başkanı ve Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem’in, Bükreş’te gerçekleştirilecek olan “NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi”ne katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/382)

 

B) Önergeler

1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/499) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/39)

 

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve 12 milletvekilinin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/538, 2/155, 2/186) (S. Sayısı: 125)

2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119)

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Oturum Başkanı ve TBMM Başkan Vekili Eyyüp Cenap Gülpınar’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in konuşmasında 57’nci Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- DÜZELTİŞLER

1.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’a söylenen bir sözün tutanaktan çıkarılmasına ilişkin

 

IX.- KİT KOMİSYONU RAPORU

1.- Kamu iktisadi teşebbüslerinin 2005 yılı denetimine ilişkin komisyon raporu (I. II.Cilt)

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, MTA’nın tespit ettiği bir rezervin ruhsatlandırılmasıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/2133)

2.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, Akkuyu’da nükleer enerji santrali kurulmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/2135)

3.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Madımak Otelinin müze yapılmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/2148)

4.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, şans oyunlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/2160)

5.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Alparslan 1 Barajı kamulaştırma bedellerine ve köylülerin iskânına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/2161)

6.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in  cevabı (7/2182)

7.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, TMSF’nin yaptığı tahsilata ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/2183)

8.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, BOTAŞ soruşturmasıyla ilgili bir iddiaya ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/2191)

9.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da konutlarda doğalgaz kullanımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/2193)

10.- Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Mavi Hat Operasyonu soruşturma safhasıyla ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/2258)

11.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, TPAO’ya yapılan bir bürokrat atamasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı (7/2320)

12.- Hatay Milletvekili Gökhan Durgun’un, Antakya Huzurevinde kalanların emanetteki paralarına,

- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, kadına yönelik şiddete,

- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, kadın istihdamına ve kadınlara karşı ayrımcı uygulamalar yapıldığı iddiasına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/2325, 2328, 2329)

13.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Devlet Halk Dansları Topluluğu genel sanat yönetmeni hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/2349)

14.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Sakarya’daki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/2353)

15.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Sakarya’daki yatırımlara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/2354)

16.- Bursa Milletvekili Abdullah Özer’in, Ziraat Bankası şubelerinin dış cephe ve iç tadilat yenileme işine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/2378)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Kayseri Milletvekili Yaşar Karayel’in, Kayseri’de gerçekleştirilen ve gerçekleştirilmesi planlanan yatırımlar ile Sultan Sazlığı’na ilişkin gündem dışı konuşmasına, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu,

İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosunun yıkımına ilişkin gündem dışı konuşmasına, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay,

Cevap verdi.

Karabük Milletvekili Cumhur Ünal, Karabük Demir-Çelik İşletmelerinin kuruluşunun 71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı.

Genel Kurulun 1/4/2008 Salı ve 2/4/2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü sorular ile denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine ve Genel Kurulun 1/4/2008 Salı günkü birleşiminde 15.00-21.00, 2/4/2008 Çarşamba ve 3/4/2008 Perşembe günkü birleşimlerinde ise 13.00-21.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi,

Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/116) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi,

Yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve 12 Milletvekilinin, 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (1/538, 2/155, 2/186) (S. Sayısı: 125) görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.

2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin, 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin, Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi’nin (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) birinci bölümü üzerindeki görüşmelerine devam edildi.

2 Nisan 2008 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime 21.02’de son verildi.

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Fatoş GÜRKAN

 

Yusuf COŞKUN

 

Adana

 

Bingöl

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

 

 

Bursa

 

 

 

Kâtip Üye

 

No.: 119

II.- GELEN KÂĞITLAR

2 Nisan 2008 Çarşamba

Tezkereler

1.- Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/376) (Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.4.2008)

2.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/377) (Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.4.2008)

3.- Mardin Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/378) (Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.4.2008)

4.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk’un Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/379) (Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.4.2008)

Raporlar

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun, Kamu İktisadi Teşebbüslerinin 2005 Yılına Ait Bilanço ve Netice Hesapları ile Faaliyet Raporlarından Denetimleri Tamamlananlara Dair Raporu (Sayı 150) (Dağıtma tarihi: 2/4/2008) (Rapor, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 2/4/2006 tarihli 85 inci Birleşim Tutanak Dergisine eklenmiştir.)

2.- İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve 2 Milletvekilinin; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Uzman Jandarma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu (2/187, 1/446, 1/509, 1/513) (S. Sayısı: 127) (Dağıtma tarihi: 2.4.2008) (GÜNDEME)

3.-Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/503) (S. Sayısı: 128) (Dağıtma tarihi: 2.4.2008) (GÜNDEME)

4.- Çavuş ve Uzman Çavuş Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/508) (S. Sayısı: 129) (Dağıtma tarihi: 2.4.2008) (GÜNDEME)

5.-Harp Akademileri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/511) (S. Sayısı: 130) (Dağıtma tarihi: 2.4.2008) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bir yörenin kültür ve turizm koruma ve gelişim bölgesi yapılmasına ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/578) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

2.- Adana Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, OSB’lere doğalgaz işletmeciliğinde uygulanan iskonto oranına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/579) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

3.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, cep telefonu kullanımındaki vergilere ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/580) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, İGSAŞ’ın özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2658) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

2.- Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi’nin, müteahhitlerin ve işletmelerin kamudan alacaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2659) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

3.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, bir operasyonda bazı kişilerin gözaltına alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2660) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

4.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, erişimi engellenen internet sitelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2661) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/3/2008)

5.- Kocaeli Milletvekili Muzaffer Baştopçu’nun, İzmit Büyükşehir Belediyesinin eski bir Başkanı hakkındaki davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2662) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

6.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, F tipi hapishanelerde mahkumların sohbet etmesine imkân sağlayan genelgenin uygulanmadığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2663) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

7.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, bir dava dosyasının akibetine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2664) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

8.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, gazilere ödenen şeref aylığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2665) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2008)

9.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, İstanbul Sağlık İşleri İl Müdürlüğü personelinin kurduğu derneğin özel sağlık kuruluşlarından bağış topladığı iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2666) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

10.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, şehitlerin kanuni mirasçılarına ve gazilere ödenen ikramiyeye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2667) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

11.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, SPK Başkanının bir uzmanın sicilini geçmişe yönelik düzelttiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/2668) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

12.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, SPK Başkanının temsil harcaması adı altında yaptığı harcamalara ve bir lojmanın kullanımına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/2669) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

13.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, SPK Başkanının yaptığı bazı atamalara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/2670) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

14.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Türkiye İstatistik Kurumu yönetimi ile ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/2671) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

15.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, TMSF’ye devredilen bir bankanın mudilerinin mağduriyetine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/2672) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

16.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, Çanakkale Deniz Zaferi törenlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2673) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/3/2008)

17.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Adana Büyükşehir Belediyesinin ithal ettiği palmiye ağaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2674) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2008)

18.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait bir firmanın ihalelerine ve faaliyetleriyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2675) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

19.- Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş’in, bir soruşturmaya Ergenekon adının verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2676) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

20.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir gazetecinin gözaltına alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2677) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

21.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, İstanbul İl Millî Eğitim Müdürünün oğlunun okullara güvenlik kamerası takan bir şirketin ortağı olduğu iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2678) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

22.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, Bolu’da yapılan bir konferansa ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2679) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

23.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Bolu İl Millî Eğitim Müdürlüğü yöneticilerinin bir konferansa katılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2680) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

24.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2681) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

25.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, hububat piyasasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2682) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

26.- Samsun Milletvekili Osman Çakır’ın, TMO’nun iptal edilen hububat ihalesi olup olmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2683) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

27.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, mısırdaki teşvik ödemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2684) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

28.- Mersin Milletvekili Akif Akkuş’un, sertifikalı ürün destekleme ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2685) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

29.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, zeytin sineğine karşı yapılan ilaçlama bedellerinin tahsiline ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2686) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

30.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, bir tiyatro oyunu ile ilgili bazı iddialara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2687) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008)

31.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, haksız olarak yeşil kart alanların takibatına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2688) (Başkanlığa geliş tarihi: 18/3/2008)

32.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kaz Dağlarındaki madencilik faaliyetlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/2689) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2008)

33.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, yayıncı kuruluşların ödediği telif bedeline ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/2690) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2008)

34.- İzmir Milletvekili Recai Birgün’ün, Kelkit Sadak Barajı Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2691) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2008)

35.- İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ihale verdiği firmaların çalışmalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2692) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/3/2008)

2 Nisan 2008 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 13.04

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85’inci Birleşimini açıyorum.

III. YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, madenciliğin önemi ve Sivas ili maden potansiyeli hakkında söz isteyen Sivas Milletvekili Osman Kılıç’a aittir.

Buyurun Sayın Kılıç. (AK Parti sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Sivas Milletvekili Osman Kılıç’ın, madenciliğin önemi ve Sivas’ın maden potansiyeline ilişkin gündem dışı konuşması

OSMAN KILIÇ (Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madenciliğin önemi ve Sivas ili maden potansiyeli hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Madencilik sektörü, ülkenin kalkınmasında önemli rol üstlenen bir sektördür. Maden ürünleri, sanayi, enerji, tarım, inşaat ve nükleer sektörlerde, yani bütün ana yatırım alanlarının temel girdilerini oluşturmaktadır. Geçmişte olduğu gibi, gelişen teknolojiye bağlı olarak, günümüzde de madencilik sektörü ülke ekonomisine yön veren ve ekonominin lokomotifi durumunda olan sektör durumuna gelmiştir. Dünyadaki maden fiyatlarının artış göstermesi ve buna bağlı olarak ülkemizdeki madenlere olan aşırı talep, madenlerin stratejik önemini artırmaktadır. Bugün kullandığımız bütün teknolojik cihazların ham maddesi madenlerdir.

Türkiye maden kaynakları bakımından zengin bir ülkedir. Türkiye’de bugün elli üç farklı maden ve mineralin üretimi yapılmaktadır. Ülkemiz, dünya madenciliğinde, yüz otuz iki ülke arasında toplam maden üretimi açısından 28’inci sırada olup, üretilen maden çeşitleri açısından da 10’uncu sıradadır. Petrol ve kömür dışında, ülkemizde dört bin dört yüz maden yatağı bulunmaktadır. Tüm endüstriyel ham maddelerde dünya rezervlerinin yaklaşık yüzde 2,5’i Türkiye’de bulunmaktadır. Bunlardan bentonit minerallerinde dünya rezervlerinin yüzde 20’si, bor minerallerinde dünya rezervlerinin yüzde 72’si, perlit rezervlerinde ise dünya rezervlerinin yarısı Türkiye’de bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28.488 kilometrekare yüz ölçümü ile Türkiye’nin ikinci büyük ili olan Sivas, çok çeşitli maden kaynaklarına sahiptir. Sivas il sınırları içerisinde bulunan en önemli yer altı zenginlikleri altın, bakır, demir, krom, kurşun, çinko, manganez, nikel, manyezit, doğal taş, jips, sölestin, tuz, asbest, talk, kireç taşı ve çimento ham maddesi yatakları, linyit yatakları, kaplıca suyu kaynakları ve çeşitli özelliklerde maden suyu, memba suyu kaynakları şeklinde sıralanabilir.

İlimizde bulunan birçok yataktan istenilen ölçüde verim alınamamıştır. Sivas’ta bulunan büyük rezerv ve yüksek tenörlü madenler işletme kapasitelerinin genişletilmesiyle ilimiz ve ülkemiz ekonomisine önemli katkılar sağlayacağı açıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sivas ilinde çıkartılan bazı madenler hakkında sizlere kısa bilgi vermek istiyorum:

Yöre, krom sahası sayısı bakımımdan oldukça zengin olup bugüne kadar yüz yirmi yedi adet krom sahası belirlenmiştir.

En önemli doğal taşlardan olan traverten yataklarımızın yüzde 18’i yine ilimizde bulunmaktadır. Örneğin Sıcak Çermik yöresindeki sarı travertenler dünya markası durumuna gelmiştir.

Sivas yöresi 200 milyon tondan fazla rezerviyle jips yataklarına sahiptir.

Sivas, kireç ham maddesi bakımından da çok zengindir.

Tuz potansiyeli bakımından bölge oldukça zengin olup yirmi üç adet tuzla bulunmaktadır.

Stronsiyum yataklarımızın yüzde 90’ı yine Sivas’tadır.

Türkiye’de demir yataklarının yüzde 36’sı Sivas yöresinde bulunmaktadır. Ülkemiz demir çelik ham madde ihtiyacının yarısını Divriği yöresindeki demir yataklarından karşılamaktadır.

Kangal ilçemizde bulunan linyit rezervleri buradaki termik santralini beslemekte olup ülkemiz enerji ihtiyacının bir kısmını karşılamaktadır.

İmranlı, Koyulhisar, Suşehri, Yıldızeli ve Zara bölgesinde de elverişli kurşun, çinko yatakları bulunmaktadır.

Dünya ve ülkemizde gittikçe kullanımı artan su kaynaklarının insanların kullanımına sunulması ve ekonomiye kazandırılması gerekmektedir. Sivas yöresinde şişelenebilecek kalitede Yıldız Dağı, Tecer Dağı, Gürlevik Dağı, Yama Dağı, Yıldızeli ve Doğanşar bölgesinde bol miktarda içme suyu havzası bulunmaktadır.

Sivas yöresindeki sağlık amaçlı kullanılan kaplıcalardan biri olan Balıklı Kaplıca, sedef hastalığı ve romatizmal hastalıkların tedavisinde ülkemizde ve dünyada ün yapmış bir kaplıcadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıç.

OSMAN KILIÇ (Devamla) - Sivas, maden yatakları bakımından oldukça zengin bir yapıya sahiptir. Ancak, mevcut olan madenlerimiz çeşitli nedenlerle ülke ekonomisine istenen ölçüde kazandırılamamıştır. AK Parti İktidarının gayretiyle kazandırıldığı takdirde büyük ekonomik güç ortaya çıkacaktır. Bu nedenle, iktidarımız ve özel sektör tarafından yapılacak yatırımlarla Sivas’ın istihdam şehri olacağına yürekten inanıyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Kılıç.

Gündem dışı ikinci söz, Van ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Van Milletvekili İkram Dinçer’e aittir.

Buyurun Sayın Dinçer.

2.- Van Milletvekili İkram Dinçer’in, Van’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

İKRAM DİNÇER (Van) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Van ilimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yılı münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Aziz Vanlıları ve bütün Türkiye’yi kutluyorum. Kitle hâlinde Ermeni çeteleri ve Rus işgali sırasında katliama uğrayarak hayatını kaybeden şehitlerimizi, canlarını kurtarmak üzere Van’dan göç etmek zorunda kalan, yollarda hayatını kaybeden, geri dönemeyen bütün Vanlı hemşehrilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Allah milletimize ve ülkemize bir daha böyle bir felaket, acı yaşatmasın. Konuşmamda kullanacağım “Ermeni” sıfatıyla hiçbir şekilde cumhuriyet Türkiyesi’nin sadık evlatları olan Ermeni vatandaşlarımızı kastetmiyorum. Onlar, bu devlete bağlı, kaderlerini bu ülkenin geleceğiyle özdeşleştirmiş, vatanlarına karşı her türlü yükümlülüklerini yerine getiren, çok değer verdiğimiz yurttaşlarımızdır.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; erkeği, kadını, çocuğu, yaşlısı bütün Vanlılar Birinci Dünya Savaşı sırasında yiğitçe, kahramanca mücadeleler vermiş, destanlar yazmıştır. Van’da verilen mücadele Anadolu’da emperyalizme verilen mücadeleyle aynıdır. Bu mücadelelerde Van’dan cepheye mermi ve erzak taşıyan Vanlı 120 kahraman çocuk, Ali Paşa, Nigar Hanım, İmam Server, Vanlı Talat ve Süreyya Sülün, kahramanlarımızdan sadece birkaçıdır.

Van, Ermeni sorununda önemli bir kenttir. Ermeni macerası Van’da başlamış, Türkiye düşmanları da kan dökmüş, acı yaşatmıştır. Bu nedenle, Van’ı önemsemek, daha fazla dikkate almak gerektiği düşüncesindeyim. Tarihin tanığı Van’dır, Vanlılardır.

Yakılan bir kentin külleri içinde kalan Vanlılar çok büyük acılar, çileler çekmişlerdir. Vanlıların türkülerinde, mânilerinde, kilim motiflerinde 1915’in gölgesi, hüznü ve izleri vardır. 30 binin üzerinde masum sivil -kadın, kız, yaşlı, çocuk- Ermeni çetelerince katledilmiştir.

Yolu düşenler, Van Kalesi güneyinde bulunan ve Ermeni çetelerince yakılıp yıkılan eski Van şehrini, 200 Müslüman’ın topluca katledildiği Zeve’yi görerek Vanlıların yaşadığı acıları daha iyi anlayabilir. Rus işgalcileri ve Ermeni çeteleri tarafından Rusya’ya kaçırılan masum çocukların, insanlarımızın akıbeti ise bilinmemektedir.

Değerli arkadaşlarım, bugün de belli güç odaklarının, Türkiye’yi zayıf düşürme adına taşeronluğunu yapan bazı kesimlerin olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu grupların adı ve kimlikleri farklı olsa da aynı amaçları paylaştıklarının farkındayız. Vanlılar ve bölge halkı, tarihte olduğu gibi şimdi de bunlara gereken dersi vermiştir, verecektir; bundan da kimsenin şüphesi olmasın.

Biz Türkiye olarak Ermenilerden şunları istiyoruz: Bize iftira etmeyin. Fitne fesat yaratmayın. 4T iddialarınızdan, yani tanıtma, tanınma, tazminat ve toprak taleplerinizden vazgeçin. Doğu Anadolu topraklarına batı Ermenistan demeyin. Ağrı Dağı’nı sembolünüz olarak göstermekten vazgeçin. Sınırlarımızı tanıyın. İşgal ettiğiniz Azeri topraklarından çekilin. Sözde soykırım iddialarınıza son verin.

Değerli arkadaşlar, şehitlerimizi andığımız şu günlerde, bu toprakları vatan yapan, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, devlet büyüklerimizi ve aziz şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dinçer.

İKRAM DİNÇER (Devamla) – Mehmet Âkif Ersoy’un Birlik şiirinde dediği gibi;

“Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz.

Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz;

 

Düşer mi tek taşı sandın harim-i namusun,

Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun.

 

Su karsımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa,

Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa,

 

Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar

Taşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsar,

 

Değil mi cephemizin sinesinde iman bir;

Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir;

 

Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz,

Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!”

 

Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Dinçer.

Gündem dışı üçüncü söz, aynı konuda söz isteyen Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’na aittir.

Buyurun Sayın Türkmenoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Van’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bugün 2 Nisan, Van’ın kurtuluşu, Van’ın mutlu günü. Bu mutlu güne, bu coşkuya, bu kutlu günümüze bütün Türkiye gibi, burada, Mecliste ortak olan siz değerli milletvekillerimize ve buradan bütün Van halkına saygı ve sevgilerimle, bu mutlu günün kutlu olmasını temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bundan bir ay evvel, hepinizin bildiği gibi, kahramanlıklarla dolu birçok kentimizin, Maraş’ın, Antep’in, Erzurum’un, tarihe tanıklık eden bu tür kahramanlıklarıyla ün salmış illerimizin kutlamalarına şahit olduk.

Bu arada, 15-18 Cihan Harbi’nde yaşanan olayları beyaz perdeye aktarmaya çalışan “120” diye bir filmimiz var. Bu filmde, 120 tane kahraman, on iki ile on yedi yaş arasındaki çocuklarımızın tarihe destanlar yazdığı bir hadiseye tanıklık ettik. Bu filmde, bu genç arkadaşlarımızın, o dönemlerde yaşlısıyla, genciyle cephede savaşan insanlarımıza cephane götürmek için karlı dağları aştığını gördük ve bu sahneleri seyrederken, ben filmin yönetmeni Özhan Eren’i aradım, “Bu filmlerin çekimi için neden Safranbolu’yu seçtiniz, Van’ı seçmediniz?” diye bir ifadede bulundum. Çünkü, bu filmin birçok sahnesi Safranbolu evlerinde çekilmişti. Bana şunu söyledi: “Ben, Van’ı çok araştırdım, Van’a gittim, birçok araştırmalar yaptım, Van’da o tarihin izlerine rastlayan evler bulamadım.” dedi.

Evet, değerli milletvekilleri, değerli ülkem; 1915 yılında, Rusların güdümüyle Ermeni çeteleri tarafından benim kentim yerle bir olmuştur, bir çakıl taşı kalmamıştır. Osmanlıdan, Selçukludan bize miras kalan bütün tarihî eserler yerle bir olmuştur. Bir şehri imar etmek ne kadar zorsa bir şehri yıkmanın ne kadar kolay olduğunu gördüm ve bu hadise sonrasında, o yöremizin insanları, bizler, bizlerin aileleri batı şehirlerine göç eder ve dönüşünde gördüğü manzara karşısında vatandaşımız şöyle haykırır:

“Vardım ki ben Van’a gör neler olmuş,

Yıkılmış, yakılmış, virane olmuş,

Bülbül otağına baykuş konmuş,

Yanarım ana ben Van’a yanarım.”

Evet, değerli arkadaşlarım, değerli milletvekillerim; bu ülkemizin her bir köşesi, bu ülkemizin her bir ücra köşesi bizim için kıymetlidir. Allah bir daha bu tür hadiseleri bize göstermesin. 2 Nisan bizim için çok önemlidir. 2 Nisan, Vanlıların emperyalizme karşı verdikleri mücadelenin adıdır. 2 Nisan, isyancıların tarihe gömüldüğü gündür. 2 Nisan, Van yıkılırken Çanakkale’de savaş gemisini batıran İsmail Çavuş’un yüreğidir. 2 Nisan, hainlerin hıyanetine, canilerin cinayetine, isyancıların kirli emellerine son verdiği gündür. 2 Nisan, Van’ın kurtuluşunu ve destanını anlamak, anlatmak, anmak ve unutmamak günüdür.

Değerli arkadaşlarım, Van şehrinin nüfusu o dönemlerde 100 bin iken, 1918 tarihi itibarıyla 6 bin olmuş. Yüzde 90’ı harap olmuş ve insanlarıyla beraber yok olmuştur ve cumhuriyet döneminin -1927 yılında- ilk vilayetlerinden birisi olan Van’ın nüfusu ilk günlerde 6.980 iken, bugün -2008 yılındayız- tarihî güzellikleriyle, tarihî derinlikleriyle bir geçmişi geride bırakan Van ilimiz, tarihin önemli şehirlerinden birisi olmakla beraber, kucağını açmış, tüm ülkenin en güzel coğrafyası olduğunu haykırarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Türkmenoğlu.

KAYHAN TÜRKMENOĞLU (Devamla) - …Türkiye’nin en güzel coğrafyası, en mükemmel şehirlerinden birisi olmak adına istikbal vaat ediyor. Türkiye’nin Asya’ya açılan Van Gölü havzası sizleri bekliyor ve tüm insanlık âlemini bekliyor.

Tarihî güzellikleriyle, tarihî dokusuyla ve muhteşem manzarasıyla sizlere Van’ı, Vanlıları anlatmaya çalıştım. Bu duygu ve düşünceyle, bu kurtuluş günümüzün ülkemize, milletimize, Vanlılarımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum. En derin saygı ve sevgilerimle hepinizi selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Türkmenoğlu.

Sayın milletvekilleri, biz de Başkanlık Divanı olarak Van ilimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümünü kutluyoruz.

Gündeme geçiyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup, bilgilerinize sunacağım:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- İsrail Parlamentosu ve Filistin Yasama Konseyi Dışişleri Komisyonları Başkanlarının davetine istinaden, bu ülkelere resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini belirlemek üzere, siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/380)

                                                                                                                        31 Mart 2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

İsrail Parlamentosu ve Filistin Yasama Konseyi Dışişleri Komisyonları Başkanlarının davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetinin İsrail ve Filistin'e resmi bir ziyarette bulunması Genel Kurul 'un 17 Ocak 2008 tarihli 51. birleşiminde kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanunun ikinci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler Genel Kurul'un bilgilerine sunulur.

                                                                                                           Köksal Toptan

                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                Başkanı

Deniz Bölükbaşı

Ankara Milletvekili

 

 

Suat Kınıklıoğlu

Çankırı Milletvekili

 

 

Murat Mercan

 

Eskişehir Milletvekili

 

Şükrü Elekdağ

 

İstanbul Milletvekili

 

Nursuna Memecan

İstanbul Milletvekili

 

 

Mehmet Ceylan

Karabük Milletvekili

 

 

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum:

B) Önergeler

1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/499) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/39)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 165 inci sırasında yer alan (6/499) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                          Hasan Özdemir

                                                                                                               Gaziantep

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:

A) Tezkereler (Devam)

2.- Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Uluslararası Komitesi tarafından davet edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetinin davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/381)

                                                                                                                        31 Mart 2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Uluslararası Komitesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini Rusya Federasyonu'na davet etmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış ilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun'un 6 ncı Maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.

                                                                                                           Köksal Toptan

                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                Başkanı

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3.- NATO Parlamenter asamblesi Türk Delegasyonu Başkanı ve Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem’in, Bükreş’te gerçekleştirilecek olan “NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi”ne katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/382)

                                                                                                                        27 Mart 2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

NATO Parlamenter Asamblesi Türk Delegasyonu Başkanı ve Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem’in, 2-4 Nisan 2008 tarihleri arasında Bükreş'te gerçekleştirilecek olan "NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi"ne katılması öngörülmektedir.

Söz konusu Zirve'ye, Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem'in katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Dış ilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 8. Maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur.

                                                                                                           Köksal Toptan

                                                                                               Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                                                Başkanı

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri görüşülmüyor bugün ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve bu tasarıyla birleştirilen Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve 12 milletvekilinin, Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin aynı konudaki kanun teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve 12 Milletvekilinin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/538, 2/155, 2/186) (S. Sayısı: 125)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Gündemin 2’nci sırasında yer alan, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve bu tasarıyla birleştirilen İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin, Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin ve Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin aynı konudaki kanun teklifleri ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (x)

                              

(x) 119 S. Sayılı Basmayazı 27/3/2008 tarihli 83’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir.

BAŞKAN – Komisyon? Burada.

Hükûmet? Burada.

Sayın milletvekilleri, geçen birleşimde birinci bölümde yer alan 16’ncı madde üzerinde verilen beş önergeden ilk üç önergenin işlemleri tamamlanmıştı.

Şimdi 16’ncı madde üzerindeki son iki önergeyi tekrar okutup işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 16 ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Bekir Bozdağ

Öznur Çalık

 

Giresun

Yozgat

Malatya

 

Ahmet Öksüzkaya

Agâh Kafkas

İhsan Koca

 

Kayseri

Çorum

Malatya

“Madde 16- 5510 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin sonuna aşağıdaki cümleler eklenmiş, üçüncü fıkrasına "yaş hadlerine" ibaresinden sonra gelmek üzere "65 yaşını geçmemek üzere" ibaresi eklenmiş, yedinci fıkrasındaki "50" ibaresi, "55" şeklinde değiştirilmiş, sekizinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, dokuzuncu fıkrasındaki "prim ve her türlü borcunun" ibaresi, "prim ve prime ilişkin her türlü borcunun" şeklinde değiştirilmiştir.

"Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için prim gün sayısı şartı 7200 gün olarak uygulanır."

"Ancak yaş hadlerinin uygulanmasında (a) bendinde belirtilen prim gün sayısı şartının doldurulduğu tarihte geçerli olan yaş hadleri esas alınır."

“Yukarıdaki fıkralarda belirtilen yaşlılık aylıklarından yararlanabilmek için, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde belirtilen sigortalının çalıştığı işten ayrıldıktan, (b) bendinde belirtilen sigortalının sigortalılığa esas faaliyete son verip vermeyeceğini beyan ettikten sonra yazılı istekte bulunmaları, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde belirtilen sigortalıların ise istekleri üzerine yetkili makamdan emekliye sevk onayı alındıktan sonra ilişiklerinin kesilmesi şarttır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yaşlılık sigortasında Kanunda öngörülen 9000 gün prim sayısı koşulunun hizmet akdiyle çalışan sigortalılar yönünden 7200 gün olarak uygulanması ve sigortalıların söz konusu gün sayısını tamamladıkları tarihte geçerli olan yaş hadlerinde emekli olmaları amaçlanmıştır.

Ayrıca, Kanunda belirtilen yaş hadlerine 3 yıl eklenmek ve en az 5400 gün prim ödeyen sigortalılara yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen yaş hadleri için Devlet Memurları Kanununa paralel olarak kamu görevlileri için 65 yaş sınırı gözetilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önergeyle 16’ncı madde tümüyle değiştirilmiştir. Bu nedenle, aynı maddede değişiklik öngören Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş ve arkadaşlarının önergesini işleme koyma imkânı kalmamıştır. Önergeyi işlemden kaldırıyorum.

16’ncı maddeyi oylarınıza sunacağım: 16’ncı maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

17’nci madde üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 17 nci maddesinin çerçevesinde yer alan "birinci ve üçüncü fıkraları" ibaresinin “birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları" olarak değiştirilmesini ve “dördüncü fıkrasında ‘hesaplanan gün sayısına göre’ ibaresinden sonra gelmek üzere ‘% 50 yi geçmemek üzere’ ibaresi eklenmiştir." düzenlemesinin madde çerçevesinden çıkarılmasını ve değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin üçüncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki dördüncü fıkrasının eklenmesini arz ve teklif.

 

Nurettin Canikli

Bekir Bozdağ

Veysi Kaynak

 

Giresun

Yozgat

Kahramanmaraş

 

Fatma Şahin

Fatih Arıkan

Öznur Çalık

 

Gaziantep

Kahramanmaraş

Malatya

"28 inci maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarına göre aylığa hak kazanan sigortalılar için hesaplanacak aylık bağlama oranı, prim ödeme gün sayısı 9000 günden az olanlar için çalışma gücü kayıp oranının 9000 gün prim ödeme gün sayısı ile çarpımı sonucu bulunan rakamın % 60'a bölünmesi suretiyle hesaplanan gün sayısına göre, % 50'yi geçmemek üzere üçüncü fıkra uyarınca tespit edilen orandır. Prim ödeme gün sayısı 9000 günden fazla olanlar için ise toplam prim ödeme gün sayısına göre aylık bağlama oranı belirlenir. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için bu fıkrada geçen 9000 prim gün sayısı 7200 gün, % 50 oranı da % 40 olarak uygulanır."

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyoruz:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17. maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 29. maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

 

Oktay Vural

Münir Kutluata

Mustafa Kalaycı

 

İzmir

Sakarya

Konya

 

Beytullah Asil

Muharrem Varlı

Prof. Dr. Alim Işık

 

Eskişehir

Adana

Kütahya

“Aylık bağlama oranı, sigortalının toplam prim ödeme gün sayısının her 360 günü için % 2,6 oranının toplamıdır. Bu hesaplamada 360 günden eksik süreler orantılı olarak dikkate alınır.”

TBMM Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 17. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 29. maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.

“Aylık bağlama oranı, sigortalının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi geçen toplam prim ödeme gün sayısının ilk 3600 gününün her 360 günü için % 3,5, sonraki her 360 günü için % 2,5 oranlarının toplamı olarak uygulanır. Bu hesaplamada 360 günden eksik süreler orantılı olarak dikkate alınır. Ancak aylık bağlama oranı % 100’ü geçemez.”

 

Gültan Kışanak

Hasip Kaplan

Sevahir Bayındır

 

Diyarbakır

Şırnak

Şırnak

 

Selahattin Demirtaş

Akın Birdal

Aysel Tuğluk

 

Diyarbakır

Diyarbakır

Diyarbakır

 

Osman Özçelik

 

Mehmet Nezir Karabaş

 

Siirt

 

Bitlis

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı olan önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 17. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Bayram Meral

Tayfur Süner

 

Trabzon

İstanbul

Antalya

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mustafa Özyürek

M. Ali Susam

 

Malatya

İstanbul

İzmir

 

Gürol Ergin

Faik Öztrak

Esfender Korkmaz

 

Muğla

Tekirdağ

İstanbul

 

Bülent Baratalı

Birgen Keleş

Ali Rıza Öztürk

 

İzmir

İstanbul

Mersin

“MADDE 17 - 5510 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, dördüncü fıkrasında “hesaplanan gün sayısına göre,” ibaresinden sonra gelmek üzere “% 50’yi geçmemek üzere” ibaresi eklenmiştir.

“4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar ile aynı fıkranın (c) bendine göre bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylığı, aşağıdaki hükümlere göre belirlenecek ortalama aylık kazancı ile aylık bağlama oranının çarpımı sonucunda bulunan tutardır.”

“Aylık bağlama oranı, sigortalının malûllük, yaşlılık ve ölüm sigorta-larına tabi geçen toplam prim ödeme gün sayısının her 360 gün için %2,5 olarak uygulanır. Bu hesaplamada 360 günden eksik süreler orantılı olarak dikkate alınır. Ancak aylık bağlama oranı %100’ü geçemez.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Tayfur Bey konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Süner. (CHP sıralarından alkışlar)

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 17’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz tasarının Plan ve Bütçe Komisyonundaki alt komisyonca hazırlanan metni, müzakere esnasında Cumhuriyet Halk Partisinin tüm iyi niyetli uyarı ve çabalarına rağmen, daha da ağırlaştırılmış bir şekilde halkımızın ve işletmelerin karşısına çıkarılmıştır. Söz konusu düzenlemelerde sosyal tarafların dile getirdiği sorunlar müzakere edilmediği gibi, aksine, işveren kesimine yeni yükümlülükler getirilmiştir. Ayrıca, kayıt dışıyla mücadele gerekçesiyle yapılmaya çalışılan değişikliklerin de kayıt dışını azaltmak yerine körükleyecek şekilde olduğu açıktır.

Hükûmet Programı’nda yer alan 5 puanlık işveren prim indiriminin gündeme getirildiği bir dönemde, görüşülen tasarıyla, bu tutumun tam aksine, işveren primlerini 2 ila 4 puan artıracak yeni yükler getirilmesini anlamak mümkün değildir. Söz konusu düzenlemelerde ısrar edilmesi, önce primi yükselt sonra indir gibi yanlış bir yaklaşımı gündeme taşımaktadır. Hükûmet Programı bu durumda gerçeklik arz etmemektedir. Halkımız AKP Hükûmeti tarafından kandırılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, mevcut sistemde emekli aylığı bağlama oranı SSK’lılar ve BAĞ-KUR’lularda prim ödenen her üç yüz altmış gün için yüzde 2,6, bu oran memurlarda ise yüzde 3’tür. 5510 sayılı Kanun’da primi ödenen her üç yüz altmış gün için 2015 yılına kadar yüzde 2,5; 2016 yılı başından itibaren yüzde 2 uygulanması öngörülmüştü. Görüştüğümüz bu maddeyle, primi ödenmiş her üç yüz altmış günün aylık bağlama oranı doğrudan yüzde 2’ye düşürülmek istenmektedir. Yapılmak istenen bu uygulama çok yanlış sonuçlar doğuracaktır. Yürürlükten kaldırılan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre ortalama dokuz bin gün prim ödeyen sigortalılara bağlanan yaşlılık aylığının oranı yüzde 65 olmakta, prim ödeme gün sayısına bağlı olarak aylık bağlama oranı yüzde 100’ü aşabilmektedir. BAĞ-KUR’da da aynı uygulama vardır. Emekli Sandığında ise aylık bağlama oranı yüzde 75 olmasına rağmen, bu oran yüzde 100’ü geçememektedir. Bu tasarıya göre, aylık bağlama oranı, sigortalının prim ödeme süresinin her üç yüz altmış gün için yüzde 2 uygulanmak suretiyle hesaplanacaktır. Buna göre, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk kez işe başlayan ve prim ödeme süresini dolduracak emekli olan sigortalının yaşlılık aylığı bağlama oranı yüzde 50 olacaktır. Aylık bağlama oranları da hiçbir şekilde yüzde 90’ı geçmeyecektir. Sigortalı yaşlılık aylığının prim ödeme süreleri bu kanun yürürlüğe girdikten sonra iki şekilde değerlendirilecektir. Yani, kanun yürürlüğe girmeden önce eski kanuna göre prim ödeme gün sayısı hesaplanacak, kanun yürürlüğe girdikten sonra da yeni kanuna göre prim ödeme süresi hesaplanıp yaklaşık yaşlılık aylığı bağlanacaktır. Yürürlük tarihinden önce üç bin altı yüz günden az prim ödemiş olan SSK ve BAĞ-KUR’luların aylık bağlama oranları da yüzde 65’in altına düşecektir. Aylık bağlama oranlarının düşürülmesi, yoksulluk sınırının altında olan emekli aylığı tutarlarının daha da aşağı çekilmesi sonucunu doğurur, ki bu durum sosyal devlet anlayışına tamamen aykırıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çalışanın, emeklinin ve yoksulun insanca yaşamalarının gerektirdiği asgari koşullar, bu yasa tasarısıyla hiç kimsenin hak etmediği kabul edilemez düzeylere çekilmeye ve vatandaşlarımızın insanca yaşama hakkı ellerinden alınmaya çalışılmaktadır. Sosyal devletin erozyona uğramasının temel nedenlerinden biri, bazı hizmetlerin karşılığının bireylerden alınmasıdır. Oysa, özellikle sosyal güvenlik politikalarının ve buna bağlı yasal düzenlemelerin temelinde devletin bu alanda vereceği hizmetlerin karşılığında bireylerden bir katkı bedeli beklememesi yatmalıdır.

AKP Hükûmeti tarafından toplumla yeterince paylaşılmadan, ilgili kesimlerin görüş ve eğilimleri istenen ve özlenen düzeyde alınmadan hazırlanan bu tasarı, devletin Anayasa’da yer alan temel niteliklerinden biri olan sosyal niteliğini önemli ölçüde yaralamaktadır.

Anayasa’mızda yer alan “sosyal devlet” sözcüğü, bu politikayı hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirtmektedir. Ancak, AKP İktidarı bu düşünceyi hiçe sayarak Anayasa’ya aykırı hareket etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Süner.

TAYFUR SÜNER (Devamla) – SSK emeklilerinin yıllardır beklediği intibak kanununu çıkarmadınız. “Adalet” diyorsunuz ama adaletsizliği yasalaştırıyorsunuz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim verdiğimiz kanun teklifini reddettiniz. 22 Temmuzdan beri çıkardığınız her yasa ile toplumu germektesiniz. Bu gerginlik ortamı yaratma becerisinden bir an önce vazgeçiniz. Toplumsal barışa toplumun ihtiyacı var.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Süner.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 17. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 29. maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.

“Aylık bağlama oranı, sigortalının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi geçen toplam prim ödeme gün sayısının ilk 3600 gününün her 360 günü için %3,5, sonraki her 360 günü için % 2,5 oranlarının toplamı olarak uygulanır. Bu hesaplamada 360 günden eksik süreler orantılı olarak dikkate alınır. Ancak aylık bağlama oranı % 100’ü geçemez.”

                                                                              Gültan Kışanak (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Osman Özçelik konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özçelik, önerge sahibi. (DTP sıralarından alkışlar)

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 119 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 17’nci maddesine ilişkin verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ancak buna geçmeden önce “nevroz” kutlamalarında halkın karşı karşıya kaldığı devlet şiddetine değinmek istiyorum. “Nevroz” Orta Doğu ve kimi Kafkas ülkelerinde de kutlanan ancak 2630 yıldan beri Kürtler tarafından düzenli kutlanan, geleneksel ve tarihsel değeri olan bir bayramdır.

Kürtler, bayramı, yeni bir yaşamın ve özgürlüklerin günü olarak görürler. Bu nedenle “nevroz” aynı zamanda kutsal bir gün olarak değerlendirilir. “Özgürlük” denirken, sistemler, özgürlükleri ve bunu çağrıştıran her şeyi yasaklama eğilimindeler. Bu nedenle Kürtler, yıllarca “nevroz”u gizli kutlamak zorunda kaldılar. Son yıllarda gelişen kısmi hoşgörü sonucu “nevroz” kitlesel ve tam bir bayram coşkusuyla kutlandı. Ne yazık ki bu yıl kimi kentlerde “nevroz” yasaklanarak kutlamalar engellenmek istendi, kitlelere şiddet uygulandı.

Toplantı ve toplantı yürüyüşleri bile izne bağlı olmaksızın serbest bırakılırken, geleneksel bir bayramın izne tabi kılınmasının gerekçelerini hiç kimse açıklayamaz. Bayramın izinle kutlandığı yerlerde -bu yıl için- bu yıl toplumun her katmanından milyonlarca insan coşkuyla kutlamalara katılmış, en küçük bir şiddet olayı yaşanmamıştır. Bayram vesilesiyle kitleler, demokratik taleplerini de ifade etme olanağı bulmuşlardır. Kimilerinin hoşlanmadığı sloganların da ifade edildiği gerçektir ve kuşkusuz bu sloganlar da atılmıştır.

Şiddet içermeyen bu talepler, demokratik yaşamın bir gereği olarak görüldüğünde ve hoşgörüyle yaklaşıldığında hiçbir sorunun yaşanmadığı görülmüştür. Van, Hakkâri, Yüksekova ve Siirt’te kutlamalar yasaklanmış, bir araya gelen topluluklara aşırı şiddet uygulanmıştır. Televizyon ekranlarına da yansıyan görüntüler dehşet vericidir. Yerde oturmuş 3-5 yaşlı kadını 8-10 güvenlik görevlisinin sopalarla, acımasızca dövdüğünü gördük.

Yine, 3 güvenlik görevlisinin on dört yaşındaki bir çocuğun kolunu bükerek kırdığına tanıklık ettik. Çocuk hâlâ gözaltında, ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmüyor. On dört yaşında bir çocuk -hâlen Hacettepe Hastanesinde- gözlerini kaybetti yediği darbeler sonrasında. Van’da komada olduğu söylenen 2 kişi var.

Yüzlerce insan darp edildi. Tutuklanma korkusuyla yüzlerce yaralı insan hastanelere başvurmadı. Onlarca polisin arasında kalıp kafasından aldığı sopa darbeleri nedeniyle, oraya buraya kaçıp, yeniden darbelere maruz kalan on dört yaşındaki gencin ruhunda yaratılan travmadan haberiniz var mı? En kötüsü 3 insan yaşamını kaybetti beyler. Bu öfke, bu şiddet nedir? Bunu kim açıklayacak soruyorum? Yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet diliyorum.

Siirt’te 5 kişinin ateşli silahlarla yaralanmasına, aralarında güvenlik görevlilerinin de bulunduğu yüzlerce kişinin darp edilmesine neden olan Emniyet Müdürü, herhangi bir gerginliği önlemek, itidali sağlamak üzere girişimlerde bulunan biz 3 DTP milletvekilinin yardım taleplerini kabul etmediği gibi, uzattığımız elimizi tutmayacağını açıkça ifade ederek, bize hareket etme cüretini göstermiştir. Sorumlular AKP Hükûmetinden cesaret almaktadır. Hâlâ herhangi bir kovuşturma yapılmamıştır.

Bizim üzerimizden Türkiye Büyük Millet Meclisine yapılan hakarete de sessiz kalırsanız, yarın iktidardan düştüğünüzde düşüncelerinizi beğenmeyen devlet görevlilerinin benzer tutumlarına maruz kalma yolunu açmış olursunuz. Yoksa, kadın da olsa, çocuk da olsa gereğini yapacağız tutumunuzda ısrar mı ediyorsunuz? Rüzgâr ekenin ne biçeceğini bilmiyor musunuz? Sizi uyarıyoruz: Derhal gereğini yapın ve sorumlular hakkında yasal işlem başlatın!

Değerli milletvekilleri, yapılmasını istediğimiz değişiklik önerisi, çok zor koşullarda yaşamını sürdürmek zorunda kalan emeklilerin yaşam koşullarını düzeltmeye yöneliktir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özçelik, buyurun.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Bitiriyorum.

Sosyal Güvenlik Yasası’yla yaşam koşullarının düzelmesini bekleyen 10 binlerce emekli bu yasa tasarısıyla bir kez daha hayal kırıklığına uğramıştır. Lütfen önergemizi kabul ederek emeklilerin yaşam koşullarının düzelmesine yardımcı olunuz.

Saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Özçelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17. maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 29. maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

                                                                                             Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları

“Aylık bağlama oranı, sigortalının toplam prim ödeme gün sayısının her 360 günü için % 2.6 oranının toplamıdır. Bu hesaplamada 360 günden eksik süreler orantılı olarak dikkate alınır.”

BAŞKAN – Komisyon katıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sakarya Milletvekilimiz Münir Kutluata konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kutluata. (MHP sıralarından alkışlar)

MÜNİR KUTLUATA (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanun’un 29’uncu maddesinin üçüncü fıkrası aylık bağlama oranıyla ilgilidir. Emekli aylıklarının hesaplanmasında esas olan bu aylık bağlama oranını düşük gördüğümüz için bir değişiklik önergesi vermiş bulunuyoruz. Aylık bağlama oranının yükseltilmesi yönündeki önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Sosyal güvenlik sistemimizin başlıca sorununun gelirleriyle giderlerini karşılayamaması ve bu karşılayamama işinin her geçen gün daha da zorlaşmasıdır, bir başka ifadeyle sosyal güvenlik açıklarının her geçen büyüyor olmasıdır.

Görüşmekte olduğumuz 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın esas gerekçesinin sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sisteminin oluşturulması olduğu görülmektedir. Bunun için fiilî çalışma süresinin uzatılması ve dolayısıyla emeklilik süresinin kısaltılması, kazanılmış bazı hakların yeni yasada ihmal edilmesi, çalışma süresi içindeki bazı harcamalarda ve emekli maaşlarında belirli kriterlere göre azaltmalar yapılması gibi tedbirler öngörülmektedir.

Bu yasa tasarısının gerekçesine ve bu gerekçe uyarınca getirdiği önlemlere bakınca çok önemli bir husus göze çarpmaktadır. Sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi oluşturmak çok önemli bir hedef olmakla birlikte, bunun kadar önemli olan bir şartla takviye edilmesi gerektiği ortadadır. Bu da çağdaş bir sosyal devlete yakışır, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemidir. Bu yasaya gelen itirazların çoğunun sözünü ettiğim olmazsa olmaz şartın ihmal edilmesinden kaynaklandığını görüyoruz.

Getirilen yasanın çağdaş bir sosyal hukuk devletinin sorumluluğunu yerine getirmesine elverişli, sürdürülebilir bir soysal güvenlik sistemini tesis etmesi gerekiyor. O zaman eksiklik nerededir? Buna bakmak zorundayız.

Sistemin gelir ve giderleri arasında sağlıklı bir denge oluşturabilmenin yolu sadece giderleri üzerinde kesinti yapan tedbirlerden ibaret olmamalıdır. Gelir boyutuyla ilgili gelişmeleri göz ardı etmemek gerekiyor.

Sosyal güvenlik sistemimizin aktif ve pasif dengesi bir olumsuzluk örneği olarak sık sık dile getirilmektedir. Emekli sigortalıların çalışan sigortalılara oranı anlamına gelen bu dengenin tamamen sistemin aleyhine döndüğünü görüyoruz. Gerçekten, her 2 çalışana karşılık 1 emeklisi bulunan sosyal güvenlik sistemimizin bir darboğaz içinde olduğu açıktır.

Emekli sayısındaki oransal fazlalığın geçmişte uygulanan bazı popülist politikalarla izahı mümkün olabilir ancak sigortalı çalışan sayısındaki yetersizliğin de inandırıcı şekilde izahı gerekmektedir. Çalışan sayısının azlığı, anormal rakamlardaki işsizlik oranı iyi değerlendirilmeden, sistemin aktiflerini artırma yollarını aramadan, sadece pasifler üzerinde oynayarak sağlanacak dengeler sürdürülebilir görünse bile adil olmayacak, sosyal devlet anlayışı ve sorumluluğuyla uyumlu kabul edilemeyecektir.

Burada, Türkiye'nin içinde bulunduğu duruma, uygulanan politikalarla Türkiye ekonomisinin devamlı güç kaybediyor olmasına, cari açık ve faiz ödemeleriyle dışa doğru sürekli kanama içinde bulunmasına bakmadan, istihdam artırıcı tedbirleri göz ardı ederek aktiflerin neden artmadığını anlamak ve sadece harcamaları kısmakla sonuç almak zor görünüyor.

Ekonominin genel görüntüsü ve gidişiyle ilgili çok farklı görüşlere sahip olan iktidar ve muhalefetin, böyle bir konuda, her konuda anlaşmaya varabilmesi mümkün değildir, bunu da doğal karşılamak gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kutluata.

MÜNİR KUTLUATA (Devamla) - Değerli milletvekilleri, tasarının 17’nci maddesiyle 5510 sayılı Kanun’un 29’uncu maddesinin üçüncü fıkrası şu şekle getirilmektedir: “Aylık bağlama oranı, sigortalının malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi geçen toplam prim ödeme gün sayısının her 360 gün için % 2 olarak…” uygulanmasını esas alıyor yasadaki bu üçüncü fıkra. Bizim verdiğimiz teklifte yüzde 2 oranının yüzde 2,6’ya çıkarılması, dolayısıyla, emekli maaşı bağlama oranında, emeklilerin alacağı maaşta, mevcut hâlde memurlarda yüzde 75, Sosyal Sigorta ve BAĞ-KUR’lularda yüzde 60’a, 65’e düşen oranın yeni getirilen yasayla ve oranla yüzde 50’ye düşmesinin önüne geçip tekrar belirli yükseklikte bir maaş bağlanmasının temini esasına dayanmaktadır.

Bu bakımdan bu önerimizin dikkate alınmasını ve desteklenmesin rica ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Kutluata.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 17 nci maddesinin çerçevesinde yer alan "birinci ve üçüncü fıkraları" ibaresinin “birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları" olarak değiştirilmesini ve 5510 sayılı Kanunun dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

"28 inci maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarına göre aylığa hak kazanan sigortalılar için hesaplanacak aylık bağlama oranı, prim ödeme gün sayısı 9000 günden az olanlar için çalışma gücü kayıp oranının 9000 gün prim ödeme gün sayısı ile çarpımı sonucu bulunan rakamın % 60'a bölünmesi suretiyle hesaplanan gün sayısına göre, % 50'yi geçmemek üzere üçüncü fıkra uyarınca tespit edilen orandır. Prim ödeme gün sayısı 9000 günden fazla olanlar için ise toplam prim ödeme gün sayısına göre aylık bağlama oranı belirlenir. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için bu fıkrada geçen 9000 prim gün sayısı 7200 gün, % 50 oranı da % 40 olarak uygulanır."

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Kanunun 28 inci maddesinde yapılan düzenlemeye paralel olarak maddede değişiklik yapılmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kabul edilen önerge doğrultusunda 17’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

18’inci madde üzerinde dört adet önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 18 inci maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde yer alan % 15 oranının % 10 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

Harun Öztürk

Recai Birgün

Jale Ağırbaş

 

İzmir

İzmir

İstanbul

 

Kamer Genç

Hasan Erçelebi

Hasan Macit

 

Tunceli

Denizli

İstanbul

 

 

Hüseyin Mert

 

 

 

İstanbul

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 18. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde yer alan “%15’i oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir” ibaresinin “% 10’u oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Gürol Ergin

Mustafa Özyürek

 

Trabzon

Muğla

İstanbul

 

Faiz Öztrak

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Esfender Korkmaz

 

Tekirdağ

Malatya

İstanbul

 

Bayram Meral

Bülent Baratalı

Ali Rıza Öztürk

 

İstanbul

İzmir

Mersin

 

Hüsnü Çöllü

 

Birgen Keleş

 

Antalya

 

İstanbul

TBMM Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 18. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 30. maddesinin beşinci fıkrasındaki “%15 oranında sosyal destek pirimi kesilir” ibaresinin, “% 5 oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.

 

Selahattin Demirtaş

Gültan Kışanak

Hasip Kaplan

 

Diyarbakır

Diyarbakır

Şırnak

 

Akın Birdal

 

Osman Özçelik

 

Diyarbakır

 

Siirt

BAŞKAN – Şimdi maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18. maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 30. maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve dördüncü fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

 

Oktay Vural

Behiç Çelik

Mustafa Kalaycı

 

İzmir

Mersin

Konya

 

Beytullah Asil

Muharrem Varlı

Prof. Dr. Alim Işık

 

Eskişehir

Adana

Kütahya

 

 

Yılmaz Tankut

 

 

 

Adana

 

“b) Bu Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin 4 numaralı alt bendi hariç olmak üzere diğer alt bentlerine tabi çalışmaya başlayanlardan aylıklarının kesilmemesi için yazılı istekte bulunanların yaşlılık aylıklarının ödenmesine devam edilir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)- Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılamıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yılmaz Tankut, Adana Milletvekili…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 18’inci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinin değiştirilmesi ve dördüncü fıkranın madde metninden çıkarılması hakkında verdiğimiz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, oluşturulmak istenen bu sistemle mevcut sistemdeki hakların korunduğu iddia edilmektedir. Ancak bu iddialar tüm çalışanlar için ne yazık ki gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü söz konusu tasarı yasalaşırsa bu yasanın yeni düzenlemelerinin… İddiaların aksine, kesinlikle herkes bu yasadan olumsuz bir şekilde etkilenecektir. Ayrıca, tasarı, norm ve standart birliği sağlamamakta, aksine, var olan farklılıkları çok daha fazla bir şekilde derinleştirmektedir. Sosyal güvenlik hakları açısından yarınları tamamıyla güvencesiz bırakan ve amaçlanan norm ve standart birliğini çalışanlar aleyhine daha da bozan bu düzenlemeyi mevcut hâliyle kabul etmemiz elbette ki kesinlikle mümkün değildir.

Nitekim, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 30’uncu maddesinin üçüncü fıkrasıyla “Yaşlılık aylığı almakta iken bu kanuna tabi sigortalı olarak yeniden çalışmaya başlayanlardan veya 4’üncü maddenin birinci fıkrasının (b) bendine tabi olarak faaliyete devam edeceğini beyan edenlerden aylıklarının kesilmemesi için yazılı istekte bulunanların yaşlılık aylıklarının ödenmesine devam olunur. Bunlardan 80 inci maddeye göre tespit edilen prime esas kazançlar üzerinden 81 inci maddenin (e) bendi gereğince sosyal güvenlik destek primi alınır. Sosyal güvenlik destek primi ödenmiş veya bildirilmiş süreler bu kanuna göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim ödeme gün sayısına ilave edilemez. 31 inci ve 36 ncı madde hükümlerine göre toptan ödeme yapılamaz.” şeklinde düzenlenmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mevcut düzenleme çerçevesinde, yaşlılık aylığı almaktayken yeniden çalışmaya başlayanlardan, prime esas kazançları üzerinden yüzde 33,5 ile yüzde 39 oranında sosyal güvenlik destek primi alınması öngörülmektedir. Bu düzenlemeye göre, 4/A kapsamındaki işçiler sigorta priminin yüzde 14’ünü öderken, 4/B kapsamındakiler, yani BAĞ-KUR’lular yüzde 33,5 ile yüzde 39 aralığındaki bir oranın tekabül ettiği primi tek başına ödeyeceklerdir. Anayasa Mahkemesi eskiden işçiler için yüzde 7,5 olan sosyal güvenlik destek primi oranının yüzde 14’e yükseltilmesine karşılık, BAĞ-KUR’luların eskiden yüzde 10 olan sosyal güvenlik destek prim oranının yüzde 14’e yükseltilmesini makul ve ölçülü bulduğundan, yeni düzenlemede, BAĞ-KUR kapsamında çalışacak emeklilerin yüzde 15 oranında sosyal güvenlik destek primi ödemesi öngörülmektedir. Bu oranın, ilk yıl yüzde 12, sonraki her yıl birer puan artırılarak yüzde 15’e kadar çıkartılması hesaplanmıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ancak bugün ülkemizin içinde bulunduğu zor ekonomik şartlar göz önünde bulundurulduğunda, zaten belirli bir yaşa gelmiş ve zor hayat şartlarında geçim kavgası veren vatandaşlarımızdan yaşlılık aylığı almaktayken yeniden çalışmaya başlayanların, yani yeni iş kuranların, işyeri açanların emekli aylıkları üzerinden sosyal güvenlik destek primi alınmasının uygun olmadığı düşüncesindeyiz. Bu kesintilerden ne kadar bir kaynak bekleniyor bilemiyoruz ama bunun, geçimini zor sağlayan emeklileri ya iş yerlerini kapatmaya ya da işlerini bırakıp kahve köşelerine mahkûm olmaya mecbur edeceğini bizler düşünmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, şimdi buradan Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Emekli olunca çalışmayı kim ister? Eğer çalışmak gibi bir zevki varsa zaten emekli olmaz. Emekli olup da çalışanlar, elbette ki ihtiyaçları olduğu için çalışmaktadırlar. Hayatlarının sonbaharında emekli maaşlarıyla geçinemedikleri için çalışmak mecburiyetinde kalan bu insanlarımızın desteklenmesi icap etmiyor mu? Sosyal güvenlik destek primi yüzünden iş yerlerinin kapatılmasının ülke ekonomisine maliyeti, elde edilecek prim gelirinden çok daha fazla olmayacak mıdır? Ekonomik maliyetin çok da ötesinde meydana gelecek olan sosyal maliyet nasıl telafi edilecektir? Bu anlayışla üreten, vergisini veren, hatta yanında birkaç kişiye istihdam sağlayan bir iş yerinin kapatılmasına yol açılmış olunmayacak mıdır?

Değerli arkadaşlar, önemli olan, üretim ve buna bağlı olarak işsizliğin azaltılmasıdır. Bunun için de bu tasarının ilgili maddesi önergemiz doğrultusunda yeniden düzenlenmelidir diye düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tankut.

YILMAZ TANKUT (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, anılan tasarının 18’inci maddesinin 5510 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinin değiştirilmesi ve dördüncü fıkranın madde metninden çıkartılması hakkında vermiş olduğumuz önergenin kabulüyle, zaten düşük aylık alan vatandaşlarımızın aylıklarından bir kesinti yapılmamış olacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak, emekli aylığı alırken iş yeri açan emeklilerden sosyal güvenlik destek primi kesilmesine karşıyız diyor; bu düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Tankut.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. (MHP sıralarından “Kabul edildi” sesleri)

Diğer önergeyi okutuyorum…

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Kabul edildi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Anlamadım, pardon…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, sayın…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayıya bakın Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tek bir kişi konuşsun efendim. Dinliyorum…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, saydınız mı da “Kabul edilmemiştir.” dediniz? Kabul edenlerle, etmeyenleri saydınız mı efendim?

BAŞKAN – Efendim, göz kararıyla şey yapıyorlar…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Allah aşkına Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Karar yeter sayısı istenmediği için saymadık. Doğru diyorum. Karar yeter sayısı istense sayacağız efendim.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yani siz Meclis Başkanısınız, AKP Grup Başkanı değil.

BAŞKAN – Bundan sonra karar yeter sayısı isterseniz sayarız efendim.

Diğer önergeyi okutuyorum efendim:

TBMM Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 18. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 30. maddesinin beşinci fıkrasındaki “%15 oranında sosyal destek pirimi kesilir” ibaresinin, “% 5 oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.

                                                                     Selahattin Demirtaş (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Gültan Kışanak konuşacaklar.

BAŞKAN – Önerge üzerinde buyurun Sayın Kışanak. (DTP sıralarından alkışlar)

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 18’inci maddesine ilişkin verdiğimiz değişiklik önergesi konusunda Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu yasa toplumda var olan eşitsizliklerin giderek derinleşmesine yol açan bir yasa olduğu için bu eşitsizliklere itirazı olan kesimler, bu taleplerini, coplar pahasına da olsa dile getirmeye çalışıyorlar. Dün emekçiler meydandaydı bugün de kadınlar. Kadınlar, Türkiye’nin dört bir yanından gelen kadınlar, Meclisin önünde bir basın açıklaması yapmak üzere bir yürüyüş hâlinde Meclisin önüne gelmek istediler. Ne yazık ki emekçilerde olduğu gibi kadınların da yürüyüş yaparak Meclisin önüne gelmesi ve bu en demokratik haklarını kullanmaları engellendi. Fakat kadınlar, bir şekilde yolunu bularak küçük gruplar hâlinde Meclisin önüne geldiler ve açıklamalarını yaptılar, itirazlarını dile getirdiler. Adana’dan Eskişehir’e, Ankara’dan Diyarbakır’a, İstanbul’dan Hakkâri’ye kadar Türkiye’nin dört bir yanından kadınların toplumun, hayatın her alanına eşit olarak katılmalarını, aktif birer yurttaş olmaları mücadelesini veren seksen sekiz kadın örgütünün imzaladığı basın açıklamasını sizlerle paylaşmak istiyorum: “Şimdiye dek var olan SSK, Emekli Sandığı ve BAĞ-KUR gibi tüm sosyal sigorta sistemleri, kadınlara karşı ayrımcı ve eşitsiz sistemlerdir. Bütün bu sistemleri tek bir çatı altında toplayan yeni yasa tasarısı da hem kadın-erkek herkesin kazanılmış haklarını ellerinden almakta hem de kadınlarla erkekler arasındaki eşitsizlikleri derinleştirmektedir.

Bu sistem, kadınların ev içinde harcadıkları emeğin tümünü ev dışında harcadıkları emeğin ise büyük bölümünü yok saymaktadır.

Sosyal güvenlik sisteminin, kadın-erkek herkese işsizlik, kaza, hastalık, malullük, yaşlılık ve ölüm hâllerinde ve tüm kadınlara analık ve doğurganlık hâllerinde sosyal güvence sağlaması; kadınlara sosyal haklarını babalarından ve kocalarından bağımsız olarak tanıması; kadınlara ev içinde harcadıkları emeğin karşılığı olarak erken emeklilik, cinsiyete dayalı yıpranma payı/fiilî hizmet zammı haklarını tanıması gerekir.

Bunların hiçbirini sağlamadığı için bu yasanın geri çekilmesini istiyoruz."

İmza veren kuruluşlar: Adana Kent Konseyi Kadın Meclisi, Adana Kadın Danışma Merkezi ve Sığınma Evi Koruma Derneği, Akıllara Zarar, AKL Türkiye, Amargi Kadın Dayanışma Kooperatifi, Ankara Kadın Platformu, Ankaralı Feministler, Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi, Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği, Antalya Kent Konseyi Kadın Meclisi, Avcılar Ev Eksenli Çalışanlar Kooperatifi, Aydın Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Grubu, Aydın Kadın Haklarını Koruma Derneği, Ayvalık Bağımsız Kadın İnisiyatifi, Bağımsız Feministler, Bağlar Kadın Kooperatifi, Bartın Kadın Dayanışma Derneği, Buca Evka-1 Kadın Kültür ve Dayanışma Evi, Biga Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi, Boğaziçi Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü, Evka-2 Kadın Kültür Evi, Çanakkale Girişimci Kadınlar Üretim ve Pazarlama Derneği, Çanakkale Kadın El Emeği Değerlendirme Derneği Kadın Danışma Merkezi, Diyarbakır Yerel Gündem 21 Kadın Siyaset Ana Çalışma Grubu, EKDAV, EVKAD, Eskişehir Demokratik Kadın Platformu, Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Çalışma Grubu, Feminist Kadın Çevresi, Filmmor, Fitne Fücur…

AHMET YENİ (Samsun) – Fücur ne demek ya?

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) - …Girişimci Kadınların Desteklenmesi Derneği, Gökkuşağı Kadın Derneği, Güldünya Kadın Derneği, Günyüzü Kadın Dayanışma Derneği, Hakkâri Ev-eksenli Çalışan Kadınlar Grubu, IRIS Eşitlik Gözlem Grubu, İğne Oyası Kadınların Düş Kollektifi, İmece Kadın Dayanışma ve İşletme Kooperatifi, İmece Kadın Araştırmaları ve Dayanışma Derneği, İzmir Ev-eksenli Çalışan Kadınlar Grubu, İzmir Kadın Dayanışma Derneği, İzmir Kadın Kuruluşları Birliği, KA-DER, KA-DER Adana, KA-DER Ankara, KA-DER Eskişehir, KADAV Yeni Adım Kadın Merkezî, Kadın Dayanışma Vakfı, Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı, Kadın Mühendisler, Mimarlar, Şehir Plancılar, Fen Bilimciler ve Teknik Elemanlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kışanak.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – …Kadın Tiyatrosu, Kadınlarla Dayanışma Vakfı, Kadının İnsan Hakları Yeni Çözümler Derneği, KAMER Vakfı.

Türkiye’nin dört bir yanında eşitlik mücadelesi veren seksen sekiz kadın örgütünün taleplerini dikkate almak gerektiğini düşünüyorum. Bu ülkede eğer sosyal taraflardan bir diyalogdan bahsediliyorsa kadınlar da en önemli sosyal taraflardan biridir, bu toplumun yarısını oluşturmaktadır. Taleplerinin dikkate alınması gerektiğini düşünüyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Kadın-erkek ayrımcılığı yapmıyoruz.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) - Anayasa’mızın ilgili maddesi kadınlar ile erkeklerin eşit olduğunu ifade etmektedir ve devlete de bu eşitliği fiilî olarak sağlamak için özel önlemler alma yükümlülüğü getirmektedir ve kadınların istediği de budur. Bu özel yükümlülük görevinin yerine getirilmesi ve eşit olmayanların eşit pozisyona getirilinceye kadar tanınması gereken haklarını ifade etmektedir.

Bu soruyu soran arkadaşımızın dinlemesini ve bunu anlamasını isterdim ama -ne yazık ki laf atıp- dinleme nezaketini göstermiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kışanak.

GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) – Ben teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

Bunları ne yazık ki öğreneceksiniz, başka şansınız yok!

BAŞKAN – Teşekkürler.

Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir efendim.

Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım son iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri ayrı ayrı okutup birlikte işleme alacağım. İstemleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 18. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde yer alan “%15’i oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir” ibaresinin “% 10’u oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                         M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 18 inci maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde yer alan % 15 oranının % 10 olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim önergelere?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkan.

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına konuşmak isteyen var mı?

Buyurun Sayın Öztürk.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Önergemizle ilgili olarak, sosyal güvenlik destek primi hakkında yüce heyetinize bazı bilgiler sunmak istiyorum.

Sosyal güvenlik destek pirimi, emekli olup da tekrar çalışmaya devam edenleri ilgilendiriyor. Kural olarak, emeklilikten sonra çalışılırsa emekli maaşının kesilmesi esastır. İstisnai olan, eğer emekli maaşınızı kestirmeden çalışmak istiyor iseniz o zaman sosyal güvenlik destek primi ödemek durumundasınız.

Emekli maaşı kesilerek devam edenler için, sigorta kolları yeniden işlemeye devam ediyor ve bu son çalıştığı hizmetleri işi bıraktığında yeniden değerlendiriliyor ve son hizmetine göre emekli aylığı bağlanıyor.

Şimdi, tasarı sisteme yeni girecekler için bu sözünü ettiğimiz sosyal güvenlik destek primini kaldırıyor değerli arkadaşlar. Bunun Hükûmet tarafından bir mantığı var, milletimizin de bilmesi için biz söyleyelim tekrar: Kaldırılmasının en önemli nedenlerinden biri, eğer emekli olabilecek altmış beş yaşa gelir ise arkadaşımız, zaten çalışma takati kalmayacağı için bu şekildeki bir müesseseye de sistemde ihtiyaç olmayacaktır. O anlamda, Hükûmet bu konuda tutarlı.

Hâlen sistemde olanlar için, emekliler ve hizmeti olup da emekli olana kadar çalışmaya devam edenler için sosyal güvenlik destek primi uygulaması eskiden olduğu gibi aynen devam ediyor ama bir farkla: Eskiden sosyal güvenlik destek primi olarak yüzde 30 oranında ödeme yapan emekliler, bu kez kısa vadeli sigorta kollarından olan risk sigorta primlerinin de, yani yüzde 1 ile 6,5 arasında değişen primlerin de ilavesi suretiyle çalışmaya devam edebilecekler. Yani yük bu alanda artıyor.

Eskiden, yüzde 30 oranı uygulanırken de hepinize şu yönde şikâyetler gelmiştir: Yüzde 30 oranı emeklilerin tekrar çalışmasında büyük bir oran ve bu oran karşılığında emekliler tekrar herhangi bir şekilde hizmet ihyası yoluna gitmiyorlar. Dolayısıyla, oran yüksek olduğu için de ve bütün sıkıntılarımızın başında yer alan kayıt dışı istihdama zorlayan bir hüküm idi. Şimdi, bu yüzde 30 oranını bir ölçüde daha artırmak suretiyle, kayıt altına almaya çalıştığımız insanların bir kısmını daha kayıt dışında çalışmaya zorlamış oluyoruz.

Değerli milletvekilleri, BAĞ-KUR’la ilgili olarak sosyal güvenlik destek priminin de yüzde 10 oranından, yasal olarak öngörülen yüzde 15 oranına üç yıl içinde çekilmesi öngörülüyor. Yani ilk etapta, yasa çıkar çıkmaz yüzde 12’den başlayacak. Dolayısıyla, 2 puanlık bir ilave var. Bu ilaveye sizin dikkatlerinize getirmek istediğim başka bir husus daha var: Bugün basamaklara göre ödedikleri destek primi konusu asgari ücret dikkate alınarak ödeneceği için oradan da bir miktar ayrıca yük gelecek görünüyor.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan yayımlamış olduğu bu tanıtıcı kitapçıkta, BAĞ-KUR’lularla ilgili olarak prim oranlarının yüzde 40’tan yüzde 33,5’a indiğini yazıyor. Ancak burada, risk primlerinden 6,5 oranını dikkate almadan sadece alt oranı belirtmiş olmasını da unutulmuş olarak dikkate almayı ümit ediyorum eğer bir yanıltma amacı yoksa.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) – Dolayısıyla, buradan prim oranını indiriyorum der iken aslında sosyal güvenlik destek primi olarak BAĞ-KUR’lulara öbür taraftan bir bindirme var. Bunu dikkatlerinize getirmek istedim.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Öztürk.

Diğer önerge üzerinde söz isteyen var mı efendim?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Antalya Milletvekili Sayın Hüsnü Çöllü konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

HÜSNÜ ÇÖLLÜ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının çerçeve 18’inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5510 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Efendim, genel bir uygulama vardır, bir sıkıntı oldu mu, bir kriz yaşandı mı hemen “Kemer sıkalım, çalışanları işten çıkaralım, verilecek zamları donduralım, daha az verelim.” diye. Hep bu politikalar uygulanmıştır bugüne kadar. Ama, bu politikaların bir sonuç vermediği ortadadır. Bunun bilinmesine rağmen, Hükûmet, “Sosyal güvenlikte açık var, elimizde de bir grup çalışan var, hemen onların haklarından kesinti yapalım, onlar için yapılacak harcamaları azaltalım.” yaklaşımı içerisindedir. Bu tasarının genel özeti budur; haklardan kesinti, verilen desteklerin de azaltılması şeklindedir.

Bu, doğru bir yaklaşım değildir. Emek sömürüsü olan kayıt dışılık önlenemediği sürece, prim tahsilatları doğru bir şekilde yapılmadığı sürece bu tasarıdan bir sonuç alınması maalesef mümkün değildir. Tek başına, “tasarruf yapıyorum” diyerek haklarda kesintiye gitmek çözüm olmayacaktır.

Hükûmet sosyal güvenliği kara bir delik olarak sunmaktadır. Bu kara delik nedir? Bu bazen bir süt parası, bazen bir özürlünün maaşı, bazen de bir hastanın protezidir. Bunlara kara delik denemez.

Maliye Bakanı da “Bu 37 milyar lirayı başka yere harcasak daha doğru olmaz mı?” diyor. Diyor da, bu ülkenin son beş yılda faize harcadığı para 185 milyar dolar düzeyindedir, bu ülkenin son on-on beş yılda yolsuzluklarda kaybettiği paranın miktarı bir hesaba göre 200 milyar dolar düzeyindedir. Ne oldu, bu alanlarda bir değişiklik yapıldı mı? Bu kaynakları da ülkemizin gençlerine istihdam yaratacak alanlarda kullansaydık daha doğru olmaz mıydı?

Değerli milletvekilleri, önergemize gelecek olursak; Hükûmet diyor ki: “Emekli olduktan sonra yeniden işe başlayan olursa emekli aylıklarından yüzde 15 mertebesinde sosyal güvenlik primi olarak kesilsin.” Biz de önergemizde diyoruz ki: Bu kesinti yüzde 10 olsun.

Şimdi arkadaşlar, buna bir bakmak lazım. Eğer emeklimiz emekli aylığı ile geçimini sağlayabilecekse, yaşantısını sürdürebilecek olanaklara sahip ise yeniden çalışmak ister mi? Demek ki bir sıkıntı var. Yirmi beş-otuz yıl çalışmış, emekli olmuş, ama geçinemiyor. Bu yaşından sonra yeniden çalışmayı kim ister? Bir de bunun başka bir boyutu var, Bakan açıklıyor: “Kırk-kırk beş yaşında emekli oluyorlar, sonra bir işe girip çalışıyorlar.” diyor. Ben sormak istiyorum: Kamu kuruluşlarındaki emekçiler kırk-kırk beş yaşında; “süreniz doldu, hadi emekli olun” diye zorunlu emekliliğe sevk ediliyor mu, edilmiyor mu? Yani bu insanlar: “Daha gücüm var, ben çalışmak istiyorum.” diyor, ama izin verilmiyor. Hatta emekliliğe zorlanmak için de türlü türlü işlemler yapılıyor. Bunlar yaşanmıyor mu? Bunu, Sayın Bakana soruyorum. Bu insanlarımız da doğal olarak ne yapsın? Lisede, üniversite okuyan çocuğu var, eğitim harcamalarını karşılamak, geçimini sağlamak adına kırk beş-elli yaşından sonra işe girmek çok da tercih edeceği bir şey değildir.

Çalışma ortamlarını hepimiz biliyoruz. Çalışmak zorunda kalmış insanlarımızdan bir prim alınmak isteniyorsa biz diyoruz ki, bu daha az olsun. Belki asgari ücretle bir işe girecek; neredeyse yarısını destek primi olarak geri almaya çalışmayalım.

Ben, bir kez daha vurgulamak istiyorum: Sadece kesinti yaparak, tasarruf yaparak bir yere varılamaz. Tasarruf önemlidir, ama sadece emekçilere verilecek desteklerde tasarruf yapmak bir çözüm getirmeyecektir.

Bir de sosyal güvenlik kurumlarının gelirleri vardır; tahsilatları doğru yapıyor muyuz? Kayıt dışılık konusunda ne gibi sonuçlar elde edeceksiniz? Elinizdeki kaynakları verimli kullanıyor musunuz? Bu sorular, bu sorunlar ortada dururken tek başına kesinti yaparak Türkiye'nin sosyal güvenliğini bir yere taşıyamazsınız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çöllü.

Sayın milletvekilleri, aynı mahiyette olan önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir.

18’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

19’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 19 uncu maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun 31 inci maddesinin ikinci fıkrasındaki “tutarını talep” ibaresinin “tutarın ilgiliye tebliğ” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Bekir Bozdağ

Turan Kıratlı

Canan Candemir Çelik

 

Yozgat

Kırıkkale

Bursa

 

İkram Dinçer

Rüstem Zeydan

Metin Kaşıkoğlu

 

Van

Hakkâri

Düzce

BAŞKAN – Önergeye komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

SAĞLIK BAKANI RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi mi okutayım, konuşmak isteyen var mı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Rüstem Bey konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Zeydan, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

RÜSTEM ZEYDAN (Hakkâri) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçen hafta benim seçim bölgemde oluşan üzücü olaylardan dolayı bütün Hakkârili hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Hayatını kaybeden vatandaşımıza Allah’tan rahmet diliyorum ve yaralanan güvenlik kuvvetlerimize de geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum.

Saygıdeğer Kurul, yıllardır ertelenen bir temel meselemizden söz ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Sosyal güvenlik reformu, ülkemizin bugününü ve yarınlarını ilgilendiren hayati öneme sahip konulardan biridir. Bizden önceki iktidarların sürekli konuştuğu, sürekli tartıştığı ama çözüme bugüne kadar kimsenin yanaşmadığı temel sorunlar bugünkü Türkiye’mizin öncelikli meselesi olmuştur. İktidarımız, daha önce attığı büyük reform adımlarının tamamlayıcısı olarak, sosyal güvenlik şemsiyesini güvenceye almaya kararlıdır. Bunun güçlü bir siyasi irade ve kararlılık gerektirdiğinin farkındaydık. Türkiye’nin bu değişim ve dönüşüme ihtiyacı vardı. Türkiye sosyal güvenlik reformunu daha fazla erteleyemezdi. Sosyal güvenlik meselesi, tıpkı ulusal güvenlik gibi popülizme feda edilemeyecek idi.

Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi uzun yılların hataları sonucu sürdürebilirlik vasfını giderek kaybetme noktasına gelmiştir. Siyasette ve ekonomide uzun yılların birikimiyle ortaya çıkan o çarpık düzen, sosyal güvenlik sisteminin insani ve iktisadi cepheleriyle rasyonel bir şekilde ele alınmasının önünde engel teşkil etmiştir. Son beş yılda Türkiye’nin siyasette ve ekonomide oluşturduğu rasyonel zemin, sosyal güvenlik alanını da yeniden düşünmemize imkân vermiştir.

Geleceği ucuz popülizmle değil, ancak ve ancak rasyonel hesaplarla öngörülebilir bir şekilde planlayabiliriz. Siyaseti, içinde yaşadığımız dünyanın gerçeklerinden bağımsız bir zeminde kuramayız. Kurmaya kalkıştığımızda da uzun vadede milletimize ve insanımıza kötülük etmiş oluruz. Kısa vadeli siyasi kazanımlar için toplumun geleceğini, ülkenin geleceğini riske atamayız. Alınması gereken bir risk varsa, o riski bizler aldık. Toplumun bekasını ve milletin geleceğini belirsizliğe bırakamazdık. Kamunun menfaatini, toplumun uzun vadeli çıkarlarını gözetmek, hesaba katmak kamu yönetiminin öncelikli görevidir. Milletimiz bizden imtiyaz değil adalet istiyor ve adalet bekliyor. Biz de sosyal devletin bütün vatandaşlarının eşitlik esasında haklarını kullanmasının zeminini ve fırsatını vermeliydik.

Bu ülkede Emekli Sandığı mensubu, BAĞ-KUR mensubu, SSK mensubu ya da yeşil kartlı vatandaşların hepsinin ayrı bir hukuk düzeni vardı. 2007’de 2 çalışan 1 emekliye bakar durumda iken, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik için bu oranın en az 4 çalışana 1 emekli olması gerektiğini bütün uzmanlar ve bütün bilim adamları ifade etmekteydiler.

Saygıdeğer milletvekilleri, aç susuz bir vatandaş bir lokantanın önünden geçerken lokantanın camında şöyle bir yazıyı görür: “Ne yerseniz yiyin, hesabınızı torununuz ödesin.” diye. Vatandaş içeri girer, yemeğini yer, tam kalkıp hesabı vermeden çıkarken garson eline bir pusula tutuşturur. “Bu ne?” der, der ki: “Bu sizin dedenizin hesabıdır.” Bizim dedelerimizin hesabını bize ödettirdiniz, ama lütfen saygıdeğer milletvekilleri, çocuklarımızın hesabını onların çocuklarına ödettirmeyelim.

Onun içindir ki, sosyal güvenlik reformuyla norm ve standart birliğinin sağlanmasını, sosyal güvenlik sisteminin finansal sürdürülebilirliğinin sağlanmasını, kolay erişilebilir, tüm vatandaşlarımızı kapsayan genel sağlık sigortasının kurulmasını amaçlayarak bu yasayı getirdik.

Kazanılmış haklar aynen devam etmektedir ve devam edecektir. Şu an emekli olduğu hâlde 2 milyon 100 bin insanımız emeklilikten sonra çalışmak zorunda kalmıştır. Sosyal güvenlik sistemimizle ilgili bir çelişki değil midir bu?

SSK, BAĞ-KUR ve Emekli Sandığı 5502 sayılı Kanun’la 16 Mayıs 2006 tarihinde birleşti ve tek çatı altında toplandı. Bildiğiniz gibi, norm ve standart birliğini sağlamaya dönük 5510 sayılı Yasa, Anayasa Mahkemesinin bazı hükümlerinin iptaliyle yürürlüğe girememiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Zeydan.

RÜSTEM ZEYDAN (Devamla) – Hangi toplumsal kesimler, ne ölçüde etkileniyor? Sosyal devlet ilkesinin gereği olarak bu düzenlemeyle emeklilik koşulları ve maaş hesapları işçi, memur ve esnaf için eşitleniyor.

Dünden bugün görülebilseydi, bugün, değerli arkadaşlar, aynı yanlışı devam ettiremeyecektik. Geleceği doğru hesaplamak ve doğru planlamak zorundayız. Yaptığımız şey, temelde çalışma hayatını, çalışma barışını esas alan bir düzenlemedir.

İlk kez, tarımda çalışanlar ve köy muhtarlarına asgari ücretin yarısı kadar beyan edebilme imkânı getiriyoruz.

Yine ilk kez, yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde işverenlerimizin rekabet gücünü olumsuz etkilemeyecek şekilde, işçilerimizi de mağdur etmeyecek şekilde sigortalılıklarını yeniden düzenliyoruz.

Memur da, işçi de, esnaf da, çiftçi de, Türkiye Cumhuriyeti’nin özgür ve hür vatandaşları olarak bu sosyal kesimler bizden imtiyaz yerine adalet istiyordu, biz de bunu yaptık.

İlk defa memuriyete girecek olanlar bu yasanın kapsamına alınıyor. İsteğe bağlı sigortalı olabilmek için üç yıl çalışma şartı aranıyor.

Sayın Başkan, zatıalinize ve bütün arkadaşlara saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Zeydan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

20’nci madde üzerinde dört adet önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 20 nci maddesi çerçevesinde yer alan “eş ve kız çocuklara” ibaresinin “kız çocuklarına” olarak değiştirilmesini, 5510 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasının (a) bendinin sonuna “veya 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Ahmet Öksüzkaya

Bekir Bozdağ

 

Giresun

Kayseri

Yozgat

 

Öznur Çalık

 

İhsan Koca

 

Malatya

 

Malatya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 20. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 32 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Bayram Meral

Mustafa Özyurt

 

Trabzon

İstanbul

İstanbul

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Vahap Seçer

Faik Öztrak

 

Malatya

Mersin

Tekirdağ

 

Esfender Korkmaz

Bülent Baratalı

Birgen Keleş

 

İstanbul

İzmir

İstanbul

 

Ali Rıza Öztürk

Ali Arslan

Gürol Ergin

 

Mersin

Muğla

Muğla

“a) En az 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş,”

TBMM Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 20. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 32. maddesinde birinci fıkrasının c bendine eklenmek istenen “…kız…” ibaresinin çıkarılmasını, ikinci fıkrasının a bendinin “… En az beş yıldan beri sigortalı bulunup toplam olarak 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları bildirilmiş…” şeklinde kalmasını arz ve teklif ediyoruz.

Teklif Edenler:

 

Gültan Kışanak

Hasip Kaplan

Sevahir Bayındır

 

Diyarbakır

Şırnak

Şırnak

 

Selahattin Demirtaş

Akın Birdal

Aysel Tuğluk

 

Diyarbakır

Diyarbakır

Diyarbakır

 

Osman Özçelik

 

Mehmet Nezir Karabaş

 

Siirt

 

Bitlis

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20. maddesinin metinden çıkarılmasını ve sonraki maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla,

 

Oktay Vural

Reşat Doğru

Erkan Akçay

 

İzmir

Tokat

Manisa

 

Beytullah Asil

Muharrem Varlı

Prof. Dr. Alim Işık

 

Eskişehir

Adana

Kütahya

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önerge sahibi…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Reşat Doğru…

BAŞKAN – Sayın Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, dün bölücü terör örgütüne karşı mücadele ederken şehit düşen kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri personeline Allah’tan rahmet diliyor, milletimize, askerlerimize ve ailelerine başsağlığı diliyorum. Hainler er geç mutlaka cezalarını çekecektir diyorum.

Değerli milletvekilleri, önergemizle, 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 20’nci maddesinin metinden çıkarılması ve sonraki maddelerin de buna göre teselsül ettirilmesi istenmektedir. Bu önergemizle, 16 Haziran 2006 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanmış olan 31/5/2006 tarihli Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda öngörülen düzenlemelerin muhafaza edilmesi amaçlanmıştır. Önergemizde, daha önce SSK, Emekli Sandığı ve BAĞ-KUR kapsamındaki dul ve yetimler için verilmiş olan hakların korunması amaçlanmaktadır.

Dul ve yetimlere aylık bağlanabilmesi için gerekli olan prim ödeme gün sayısı 5510 sayılı Kanun ile dokuz yüz güne indirilmiş idi. Bu durum, hatırlanabilirse 12/12/2006 tarihindeki Meclisimizdeki görüşmelerde şimdiki iktidar milletvekilleri tarafından da hararetle savunulmuştur, doğrusu da oydu. Ancak daha üzerinden bir yıl bile geçmeden acaba ne oldu da tekrar alınan karardan vazgeçiliyor? Bin sekiz yüz gün çok uzun bir zaman süresidir. Bunun dokuz yüz gün olmasına veyahut da daha makul bir süreye indirilmesine gerek vardır diye düşünüyoruz, çünkü dul ve yetim olarak mahzun kalmış insanlarımıza yapılacak olan iyileştirme çok görülmemelidir; bu, haksızlık olur, sosyal devlet ilkesine de uymaz.

Bakınız, atalarımız yıllar önce nasıl bir sosyal devlet kurmuşlar: İstanbul’da Haseki Sultan’ın yaptırdığı ve bugün hâlâ ayakta duran Vakıf Gureba Hastanesinin vakfiyesine şöyle bir göz atalım. Orada şöyle deniyor: “1 kelle soğanın 1 altın olduğu devirlerde bile bu Hastanede hastalar bedava tedavi edilecek, ilaçları bedava verilecek ve hastaların yemeğine mutlaka ama mutlaka belirlenen miktarda et konulacaktır. Kıtlık olursa, savaş olursa, hayvan kesimi yasaklanırsa görevlendirilen ve maaşlarını vakıftan alan avcılar Belgrad Ormanları’na gidecek, avlanacak, ama hastaların yemeğine mutlaka et konulacak.”

Değerli arkadaşlar, sosyal devlet işte böyle olur. Bakınız, bugün ülkemizde, Anadolu’nun her tarafında esnafımız dükkânlarını siftah yapmadan kapatıyor, günlük nafakalarını kazanamıyorlar. İş adamları işletmelerini kapatmamak için mücadele veriyorlar, işçilerinin maaşlarını bile neredeyse ödeyemez durumdadırlar. 2007 yılı sonu itibarıyla açıklanmış olan büyüme rakamlarının da ekonomideki iflasın geldiği noktayı ortaya koyduğu da bir gerçektir. Yani yıllar itibarıyla, yavaş yavaş, büyüme neredeyse sıfır noktasına doğru gelmektedir. Hâl böyle iken bu insanlar BAĞ-KUR primlerini, SSK primlerini nasıl ödeyecekler? Çiftçiler tarlalarına gübre atamıyor -gübre fiyatları almış başını gidiyor- tarım sigortası primlerini nasıl yatıracaklar? Bu konuların da acilen Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülmesi ve verilecek olan kararların da bir an önce verilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, bu yasanın mantığında emekliliğin olmadığı görülmektedir. Bu yasanın temel mantığında vatandaşımızı uzun süre sistem içerisinde tutarak fazla prim ödemesinin sağlanması, elde edilen primlerin ise piyasaya tedavi ve ilaç parası olarak dağıtılmasından ibaret olduğu görülüyor. Emeklilik eksenli değil, tedavi etme eksenli olduğu da görülüyor. Ancak, koruyucu hekimlik hizmetlerinin geliştirilmesi ile vatandaşın hasta olmamasının sağlanması hedeflerimiz içerisinde olsa belki daha da kârlı duruma gelmiş olabilirdik, çünkü tedavi masrafları çok ama çok fazladır.

Ayrıca, bu kanun hazırlanırken ve yasalaşırken meselenin sadece ekonomik ve mali yönü dikkate alınmış, sosyal güvenlik hakları daraltılmış, sosyal devlet ilkesi ile sosyal güvenlik hakkının temel kuralları da maalesef göz ardı edilmiştir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti devletinin sosyal bir devlet olduğu da unutulmamalıdır.

Biz önergemizle, işte o mahzun insanlara bin sekiz yüz gün üzerinden verilmekte olan o gün sayısının düşürülmesini ve dokuz yüz gün olarak indirilmesini teklif ediyoruz. Buradaki amaç sosyal devlet olma amacıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Doğru.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Yani sosyal devlet, kendisini ve beraberindeki insanlarını da en iyi şekilde koruyan bir devlettir. Bin sekiz yüz fazla bir gündür. Gerçi dokuz yüz günü de az bulabilirsiniz, ama en azından bu ikisinin arasında ortalama bir rakam bulunabilir. Bunu bulduğumuz zaman da o mahzun insanlara yardım etmiş oluruz diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, her yönüyle görüşülse de bu kanunun ülkemize, milletimize hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Meclisimizi en derin saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Doğru.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 20. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 32. maddesinde birinci fıkrasının c bendine eklenmek istenen “…kız…” ibaresinin çıkarılmasını, ikinci fıkrasının a bendinin “…En az beş yıldan beri sigortalı bulunup toplam olarak 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları bildirilmiş…” şeklinde kalmasını arz ve teklif ediyoruz.

                                                                              Gültan Kışanak (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge üzerinde Sayın Kaplan, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insanlık tarihinin en eski bayramını bugün kutlayarak başlamak istiyorum. Kadınların 1 Nisandan itibaren papatyalardan saçlarına taçlar ördüğü, kapılarına astığı, tarihi 6756 yılına giden insanlık tarihinin en eski bayramını, Süryanilerin kutladığı “Akuti Bayramı ve Festivali’ni buradan kutlamak istiyorum, çünkü Mezopotamya’yı sular altında bırakan Nuh tufanıyla bağlantılı olarak bir yaradılış efsanesine dayanmaktadır.

Diğer bir konu olarak, bugün açıklanan sosyal güvenlik bütçesinin açıklarının 60 milyon olduğu söyleniyor. Ben, buradan, İzmir EXPO 2015’e bir atıf yapmak istiyorum. Şayet kabul edilmiş olsaydı, sadece EXPO fuarına 60 milyon dolarlık bir yatırım gelmiş olacaktı. Neden olmadı bu kadar güçlü olduğumuz bir anda? Yok, AKP’yi, DTP’yi kapat, siyasi istikrarsızlık, çatışma, “nevroz” olayları değil. Bunların içinde elbette var, ama lobi yapamadık, çalışmadık. Latin Amerika’ya gidemedik, Orta Amerika’ya, Güney Afrika’ya ve Afrika’ya yenildik. Kongo, Gabon, Uganda dâhil on iki ülkenin oylarını Milano topluca alırken, çevrecilik kartını oynadı ve ne yazık ki, biz Allianoi’i sular altında bırakırken, Milano aldı bayrak yarışını. Buradan çağrımız: Bunun sorumluluğu iktidar ve muhalefet partisine EXPO-2015 Projesi’yle aynen devam etmeli diyoruz.

Bu maddeye gelince, doğrusu, sosyal güvenlik çok tartışmalı. En tartışmalı iki noktası vardı. Birisi dokuz bin iş günü, diğeri emeklilikte altmış beş yaş konusu. 14 Martta emek cephesi meydanlara dayandığı zaman Hükûmetimiz kendine geldi biraz, dokuz bin günü yumuşattı, yedi bin iki yüz güne indirdi. Bugün geçti bir önceki maddede. Ancak, her ne kadar “Yumuşattık, 2028’de uygulayacağız” dese de, artık, AKP İktidarının 60’ıncı Hükûmet olarak altmış beş yaşla mezarda emekliliği halkımıza armağan ettiğini bugün itibarıyla ilan ediyorum buradan. Evet, 2028’de uygulanırsa bu, yani bu şekilde yumuşatmaya kalkarsanız, torunlarınıza armağan olsun derim! Ne diyeyim? Altmış beş yaş Türkiye gerçekleriyle uyuşmuyor. Emek cephesi 14 Martta meydanlara indikten sonra “uzlaşma” adı altında… Evet, uzlaşma olsaydı dün Kızılay Meydanı’nda, Güven Park’ta işçilerimizin, emekçilerimizin üzerine cop ve biber gazıyla gitmemiş olacaktık. Neden acaba Washington’da, Beyaz Saray’ın önünde her gün gösteri oluyor da kıyamet mi kopuyor? Meclisin önünde demokratik haklarını gösteren emekçi kesimlere, Buradan DİSK’e, KESK’e, Türk Tabipler Birliğine, Diş Hekimleri Odasına, TMMOB’a mücadelelerinde destek sunduğumuzu ve her zaman yanlarında olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Emek cephesinin iki kanadı vardır; bir kanadı sağcı sendikalar, sarı sendikalar, sendika ağalarından oluşur, onu tarih boyunca uzlaşmacı kişilikleriyle tanırız; onların karşısında devrimci sendikalar vardır, sınıf mücadelesi vardır, emek savunusunda kararsız olmayan sol demokrat, devrimci, ilerici sendika geleneği vardır. Bu uzlaşının içinde bu yasaya imza vermemişlerdir, ortak olmamışlardır halkımızın kazanımlarını kaybettiren bu yasaya.

Ama bu mücadelenin bugün Parlamentoya yansımasını bu maddede verdiğimiz önergede görüyoruz ve yaşıyoruz. Evet, bu maddede dört tane önerge var. Bakıyoruz, bizim önergemizde diyoruz ki: “Kız çocukları” ibaresini kaldırın. Çünkü Hükûmet önergesinde kız çocukları olsun diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kaplan.

HASİP KAPLAN (Devamla) – Bağlıyorum.

Peki, erkek çocuklarlının evlenme ödeneğinden yararlanma hakları yok mu? Onlar daha çok mağdur olmuyor mu evlendiği zaman? Başlık parası da veriyor, çeyizi de veriyor… Daha çok mağdur değil mi? Ne bu ayrımcılık? Kız-erkek diye ayırmayalım diyoruz bizim farklılığımız bu önergede.

Özellikle şunu söylüyorum: Evet, biz de bin sekiz yüz günün beş yüz güne çekilmesi gerektiğini önermiştik. Bu konuda AKP ile CHP’nin de önergeleri var. Bu önergelerde, bu üç grubun ortaklaştığı bu noktadaki önergelerde bir tek farklılığımız cinsiyet ayrımcılığı yapmayın. Hiç kimseye kazandırmaz. Bunu ifade etmek istiyoruz, buna dikkat çekmek istiyoruz. Önergemize destek istiyoruz ve bu konudaki hatadan dönülmesini istiyoruz.

Teşekkür ediyoruz. (DTP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Destekliyoruz.

BAŞKAN –Teşekkürler Sayın Kaplan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum:

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 20. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 32 nci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                         M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

“a) En az 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş,”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak istiyorum müsaade ederseniz:

Burada bu düzenleme ölüm aylığıyla ilgilidir. Mevcut mevzuatımızda, SSK’lılarda ölüm aylığı için dokuz yüz prim günü ödeme şartı var, BAĞ-KUR’lularla ilgili bin sekiz yüz prim günü ödeme şartı var, Emekli Sandığı mensupları için ise üç bin altı yüz prim günü ödeme şartı var.

Biz, norm ve standart birliği çerçevesinde, bin sekiz yüz günde ölüm aylığını eşitleyelim diye bu düzenlemeyi yaptık. Fakat sosyal taraflarla yaptığımız görüşmede, 4/A yani hizmet akdiyle çalışan SSK’lılarla ilgili şu anda dokuz yüz prim günü kazanılmış bir hak olduğu çerçevesinde, bunun korunması şeklinde bir talep geldi. Biz de önergemizi bu çerçevede düzenledik. Burada bir hak kaybı filan söz konusu değil. Aksine, bugün, dün caddelerde yürüdüğü söylenen kamu çalışanlarıyla ilgili ölüm aylığı için üç bin altı yüz gün şartı aranırken bin sekiz yüz güne iniyor. Niçin yüründüğünü, neden yüründüğünü ben milletimizin çok iyi anladığı inancındayım.

“Sosyal taraflarla uzlaştınız mı, uzlaşmadınız mı?” Biz, çok değerli siyasi parti gruplarına da bir hayli uzlaştığımız maddeleri takdim ettik ve gerçekten de yüzde 80-90 civarında bir uzlaşı sağladık ve bu açıklamayı da Türk milletine hep birlikte yaptık. Ben kendilerinden özellikle rica ettim, dedim ki: “Buraya katılmak istemiyorsanız, çıkınız, katılmadığınızı açık bir şekilde ifade ediniz, biz size saygı duyarız.” Bunu açık ve net ifade etmemize rağmen, böyle bir açıklamayı değil, bizimle birlikte, yüzde 80-90’lık bir uzlaşı sağladıklarını yanımızda durarak açıkladıktan sonra, dört beş gün sonra, ne olduğunu, nereden olduğunu, nasıl olduğunu bilmediğimiz tarzda eğer birileri caddelere çıkmayı düşünüyorsa, caddelere çıkmalarını da saygıyla karşılarız, tepkilerini de saygıyla karşılarız ama hukuk çerçevesinde olmasını da hukuk devleti çerçevesinde isteriz. Bu bir.

Diğeri: “Kız çocuğu, erkek çocuğu” şeklinde, bu evlenme ödeneğiyle ilgili konu sık sık gündeme geliyor. Bu konuyu izah etmemize rağmen, tekrar gündeme gelmesi de doğrusu anlaşılır gibi değil. Belki bu yasanın bir talihsizliği bu.

Şimdi, erkek çocuğu evlendikten sonra aylık kesilmiyor. Siz bu konuşmanızda “Erkek çocuklarından bu aylığı kesiniz.” diyorsunuz. Biz de “Bu haksızlıktır, yanlışlıktır, bunu yapamayız.” diyoruz yani. Bu ödenek kesilmiyor zaten şu anda. Onun için, kız ve erkek ayrımı olmuyor aslında, hak eşitliği oluyor.

HASİP KAPLAN (Şırnak) – Aylıkla ilgili değil önergemiz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Eğer, “Bunu bizim dediğimiz gibi bir ayrıma tabi tutun.” derseniz, o zaman, aylığı, ödeneği kesmemiz gerekiyor erkek çocuklarından.

Onun için, bu yasayı bir bütün olarak ele almayanların, bu yasanın bu kadar haklar temin ettiği çerçevesinde konuyu ele alıp değerlendiremeyenlerin, bir parçasını alarak, “Acaba bir şey çıkarabilir miyiz?” düşüncesini ben doğru bulmuyorum.

Ben, yasanın, sosyal devlet ilkelerine son derece uygun ve sosyal taraflarla birlikte çok önemli düzenlemeleri içeren bir yasa olduğunu bir kez daha ben vurgulamak istiyorum, hepinize teşekkür ediyorum.

Önergeye katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

Önerge üzerinde efendim…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Önerge üzerinde Sayın Arslan konuşacak.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ARSLAN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Tasarı’nın çerçeve 20’nci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli -tarihe dikkatinizi çekiyorum değerli arkadaşlar- 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 32’nci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin en az dokuz yüz gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirmiş olmasını öngören bir önerge bu.

Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, biraz önce tarihe dikkat çektim: 31/5/2006. Sayın Bakan biraz önceki konuşmasında, işte “Emekli Sandığında üç bin altı yüz gündü, biz bin sekiz yüz güne indirdik. BAĞ-KUR’da farklıydı.” Yeni, bir hak veriyormuşuz gibi bir açıklama yaptı.

Değerli arkadaşlarım, 5510 sayılı Kanun, geçtiğimiz dönem -22’nci Dönemde- bu Parlamentonun çıkardığı bir kanundur. 5510 sayılı Kanun’da ölüm aylığına hak kazanabilmek için, hem kamu çalışanlarının hem de işçi ve BAĞ-KUR’luların beş yıl sigortalı olmak ve dokuz yüz gün prim ödemek koşulu vardı. Bu Kanun’u siz çıkardınız. Aşağı yukarı bundan iki yıl önce çıkardığınız, verdiğiniz bu hakkı şimdi geri alıyorsunuz. Bu bir yaman çelişki aslında. Sonra da -şimdi açıklamalarınızda- sanki bir hakkı veriyormuş gibi açıklamalarda bulunuyorsunuz. Hayır değerli arkadaşlarım, bir hakkı geri alıyorsunuz. Çalışanlara verdiğiniz bir hakkı, dokuz yüz günlük prim ödeme koşulunu bin sekiz yüz güne çıkararak bir hakkı geri alıyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, sosyal güvenlik, sosyal devlet olma koşulunun bir aracı. Sosyal devlet ilkesini, sosyal güvenlik kurumlarıyla hayata geçirebiliyoruz. Anayasal bir hak sosyal güvenlik, yurttaşlara Anayasa’nın tanıdığı bir hak. Biz bu hakkı şimdi yavaş yavaş sosyal güvenlik kurumlarında yaşadığımız, aktüeryal dengelerinde yaşadığımız sıkıntılar nedeniyle yavaş yavaş kısıtlıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, aslında sosyal güvenlik sisteminde bir sorun olduğu, bütün Türkiye'nin kabul ettiği, bütün siyasi partilerin kabul ettiği bir gerçek. Ancak, yine hepimiz biliyoruz ki, sosyal güvenlik konusundaki bu sıkıntının aslında asıl sebebi kayıt dışı ekonomi. Sorunu kayıt dışı ekonominin üzerine giderek çözmek varken… Bakın, Avrupa Birliği ülkelerinde, dünyanın gelişmiş diğer ülkelerinde kayıt dışı ekonominin kayıtlı ekonominin içindeki payı dörtte 1’lerin altındayken bizde neredeyse yarısı, yüzde 46,7. Bu büyük bir problem. Bunu çözmemiz gerekiyor. Asıl yapılması gereken, emekçilerin, yurttaşlarımızın haklarının kesilerek sosyal güvenlik harcamalarının azaltılması değil. Asıl yapılması gereken, sosyal güvenlik için harcamamamız gereken parayı, sosyal güvenlik için harcamamız gereken kaynağı tabana yayarak, kayıt içindeki ekonomiyi genişleterek kaynağı artırmak varken -ki, bunu yapmak tabii Adalet ve Kalkınma Partisi için çok zor, o çevrelerden büyük destek alıyorsunuz- elinize geçirdiğiniz yoksul halkı, işçilerimizin, memurlarımızın, kamu çalışanlarımızın, BAĞ-KUR’lularımızın haklarını kısıp sosyal güvenlikteki sorunları çözmeye çalışıyorsunuz. Ben hekimim biliyorsunuz, tamamen yanlış bir teşhis, bu hasta ölür değerli arkadaşlar. Çıkardığınız yasa hastayı öldürecek bir yasadır.

Bakın, sendikaların bazılarıyla anlaşmalar yaptınız, biraz önce Sayın Bakan da anlattı uzlaştık diye. Bazı sendikalar, maalesef, kendilerini kurtarmak adına, yarın -Allah göstermesin- ölümleri hâlinde eşlerinin ve çocuklarının düşeceği durumu göz ardı ettiler. Sosyal güvenlikteki en önemli konulardan bir tanesi -hepimizin yüreğini burkan- yakınımızda, eşimizde, dostumuzda bir ölüm hâlinde asıl sosyal güvenliğin olması gerektiğidir.

Şimdi, siz, çalışanların -Allah korusun- ölümü hâlinde eşlerinin ve çocuklarının alması gereken maaşı engellemeye çalışıyorsunuz, sosyal güvenlik harcamalarını kısıtlamaya çalışıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ ARSLAN (Devamla) – Şimdi, bakın, Anayasa’nın 2’nci maddesi -bu konuda hep kavga ederiz bu kürsülerden, “Laiklik diye Taktınız.” diye- laik, sosyal, hukuk devleti… Hukukla ilgili kavganızı biliyoruz. Laiklikle ilgili kavganızı biliyoruz. Şimdi bu Anayasa’nın 2’nci maddesindeki sosyal devlet kavramını da çürütmeye çalışıyorsunuz. Canlılarla mücadelenizi biliyoruz. İş Kanunu’yla geçtiğimiz dönemde çalışanları köle hâline getirdiniz. Şimdi de bu maddeyle canlıları bıraktınız, ölülerin de haklarını almaya çalışıyorsunuz. Yazıktır değerli arkadaşlarım!

O açıdan, bu Cumhuriyet Halk Partisinin önergesine kulak vermenizi öneriyorum. Sosyal güvenlik konusundaki ihtiyaç bir gün hepimize lazım oluyor.

Bu konuda hepinizi duyarlı olmaya davet ediyorum ve hepinizi yeniden saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Arslan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 20 nci maddesi çerçevesinde yer alan “eş ve kız çocuklara” ibaresinin “kız çocuklarına” olarak değiştirilmesini, 5510 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasının (a) bendinin sonuna “veya 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Evlenme ödeneğinin sadece kız çocuklarına verilmesine yönelik olarak 37 nci maddede yapılan düzenlemeye paralel olarak değişiklik yapılmıştır.

Ayrıca, mevcut uygulamaya paralel olarak hizmet akdiyle çalışan sigortalıların hak sahiplerine, borçlanma süreleri hariç 5 yıldan beri sigortalı bulunup toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak kaydıyla ölüm aylığı bağlanması amaçlanmıştır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

21’inci madde üzerinde dört adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 21. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 34. maddesinin b bendinin bir nolu alt bendinde geçen, “…Yüksek öğrenim yapması hâlinde 25 yaşını…” ibareleri yerine “… Yüksek öğrenim (lisans, yüksek lisans ve doktora dâhil) yapması hâlinde 33 yaşını…” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.

 

Gültan Kışanak

Hasip Kaplan

Sevahir Bayındır

 

Diyarbakır

Şırnak

Şırnak

 

Selahattin Demirtaş

Akın Birdal

Aysel Tuğluk

 

Diyarbakır

Diyarbakır

Diyarbakır

 

Osman Özçelik

 

Mehmet Nezir Karabaş

 

Siirt

 

Bitlis

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21. maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun 34. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

 

Oktay Vural

Şenol Bal

Mustafa Kalaycı

 

İzmir

İzmir

Konya

 

Beytullah Asil

Muharrem Varlı

Prof. Dr. Alim Işık

 

Eskişehir

Adana

Kütahya

 

 

Hasan Çalış

 

 

 

Karaman

 

“a) Dul eşine % 50’si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise % 75’i,”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 21 inci maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 34 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Recai Birgün

A. Jale Ağırbaş

 

İzmir

İzmir

İstanbul

 

Kamer Genç

Hasan Macit

Hasan Erçelebi

 

Tunceli

İstanbul

Denizli

 

 

Hüseyin Mert

 

 

 

İstanbul

 

“a) Dul eşine %50’si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise %75’i,”

“b) Çocuklardan;”

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 21. maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M.Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mustafa Özyürek

 

Trabzon

Malatya

İstanbul

 

Esfender Korkmaz

Faik Öztrak

Bülent Baratalı

 

İstanbul

Tekirdağ

İzmir

 

Ali Rıza Öztürk

Birgen Keleş

Tansel Barış

 

Mersin

İstanbul

Kırklareli

 

Hikmet Erenkaya

Gürol Ergin

Bayram Ali Meral

 

Kocaeli

Muğla

İstanbul

 

 

Tekin Bingöl

 

 

 

Ankara

 

 “Madde 21- 5510 sayılı Kanunun 34 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“a) Dul eşine %75’i,”

“b) Bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç çocuklardan;

1) 18 yaşını, lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını doldurmayanların veya,

2) Kurum Sağlık Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az %60 oranında yitirip malûl olduğu anlaşılanların veya,

3) Yaşları ne olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan kızlarının,

her birine %25’i,”

“d) Hak sahibi eş ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde ve diğer çocuklarından hak kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir veya aylık bağlanmamış olması şartıyla ana ve babaya toplam %25’i oranında; ana ve babanın 65 yaşın üstünde olması halinde ise artan hisseye bakılmaksızın yukarıdaki şartlarla toplam %25’i,””

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) –Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar)- Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Arayacağız efendim.

Konuşmak isteyen var mı önerge üzerinde?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Tansel Barış.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Barış. (CHP sıralarından alkışlar)

TANSEL BARIŞ (Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı’nın çerçeve 21’inci maddesinin değiştirilmesiyle ilgili önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, konuya girmeden önce on günden beri Türk hukuk sistemine Avrupa Birliği tarafından bir saldırı yapılmaktadır. Ben bu saldırıyı huzurlarınızda kınıyorum. Avrupa Birliğinin genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn Türk hukuk sistemine güvenmediğini, Türk mahkemelerini eleştirerek bu duygularını dile getiriyor ve değerli arkadaşlarım, bizler bu üzüntüyü yaşarken Türk adaletinin temsilcisi Adalet Bakanı, maalesef, buna bir cevap vermiyor. Acaba Sayın Adalet Bakanımız Olli Rehn gibi mi düşünüyor? Ben Adalet Bakanımızdan buradaysa cevap, değilse de Hükûmet temsilcisi olarak burada bulunan bakanlardan bir cevap istiyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) – Yargının darbesine ne istiyorsun?

TANSEL BARIŞ (Devamla) – Değerli milletvekilleri…

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Güzel bir soru geldi, ona ne diyorsun?

TANSEL BARIŞ (Devamla) – …ölüm aylığı bağlanacak olan dul eşin bir ek gelire sahip olması hâlinde aylık bağlama oranının yüzde 50’ye düşürülmesi ilkesi elde edilen ek gelirin miktarı ile ilişkilendirilmelidir. Örnek olarak ayda 100 YTL ek gelir elde eden dul eş ile ayda 10 bin YTL ek gelir elde eden dul eşin aynı kapsamda değerlendirilmesi sosyal adalet ilkesiyle uyuşmamaktadır. Bu nedenle, yüzde 50 aylık bağlama oranının belirlenmesinde gerekçe olarak sunulan ek gelir elde etme koşuluna bir taban getirilmesi ve bu miktarın üstünde ek gelir elde edenlere ölüm aylığının yüzde 50’sinin bağlanması sosyal adalet anlayışına da uymaktadır ve onun gereğidir. Bunu nazarıdikkate alacağınızı umut etmekteyiz.

Sayın milletvekilleri, Sayın Başbakanımız “Aile başına üç çocuk.” diyor.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – En az, en az…

SACİD YILDIZ (İstanbul) – En az…

TANSEL BARIŞ (Devamla) - Dört veya beş de olabilir tabii ki. Buna Sayın Başbakanımızın itiraz edeceğini sanmıyorum.

Ama Sayın Bakanım, neden emzirme parası altı aydan bir aya indiriliyor? Burada bir çelişki yok mu? Ve inanıyorum ki, size ilk hesabı da Sayın Başbakan soracaktır. Başbakanın bu önerisinin altının doldurulması gerekirken yani altı aydan on iki aya çıkarmak gerekirken, sizler altı aydan bir aya indiriyorsunuz. Burada bir çelişki yok mu?

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Tasarruf yapıyorlar, tasarruf.

TANSEL BARIŞ (Devamla) – Bu konu gerçekten önemli bir konu. Hem annelere hem bebelere yazık oluyor Sayın Bakanım. Bu konuyu yeniden nazarıdikkate alacağınızı umuyorum.

Getirdiğiniz bu yasa tasarısında, özürlü vatandaşlarımıza gerçekten haksızlık ediyorsunuz. Daha çok prim ödeme gün sayısı, daha uzun süre sigortalılık. Bu vatandaşlarımız evlere mahkûm. Bu vatandaşlarımıza sahip çıkmamız gerekirken, böyle bir haksızlık olmaması lazım. Yaşam kalitelerini artıralım, toplum hayatına kazandıralım derken, böyle bir tasarıyla karşımıza çıkınca, gerçekten özürlülerimize yazık oluyor. Toplum hayatına kazandıralım derken, aynı zamanda iş yerlerindeki özürlü kontenjan sayısını artıralım, yüzde 3’ten yüzde 5’e çıkaralım.

Diğer taraftan, Sayın Bakanım, toplumda yeni bir sendrom yarattınız. “Altmış beş yaş sendromu.” Yeni bir hastalık. Bu hastalık şu anda ülkemizde dalga dalga yayılıyor. Tsunami olmuş vaziyette. İnsanların kimyası bozulmuş Sayın Bakanım. Gerçekten müthiş bir psikolojik baskı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Barış.

TANSEL BARIŞ (Devamla) – Müthiş bir psikolojik altında insanlarımız ve evet, yine söylüyorum, mezarda emeklilik psikolojik baskısı altında vatandaşlarımız kimyası bozulmuş bir vaziyette bu altmış beş yaşın değiştirilmesini bekliyor.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısına her kesim karşı, herkes karşı, işçiler karşı, sendikalar karşı, emekliler, çiftçiler, hatta işverenler bile bu yasa tasarısına karşı. Onun için, gelin diyoruz, yeniden tartışalım, yeniden çok tartışalım; her kesimin ve herkesin, ülke koşullarına uygun ve yaşam koşullarımıza uygun bir yasa tasarısı hazırlayalım ve emin olun ki bu birlik, beraberlik, bütünlük içerisinde yapacağımız yeni yasa tasarısını herkes kabul edecektir ve herkesin de arzu ettiği mutlu bir sona ulaşabiliriz.

Ben yasa tasarısının geri çekilmesini ve önerimizin desteklenmesini istiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Barış.

Önergeyi oylarınıza sunacağım ama Sayın Akcan, karar yeter sayısında ısrar…

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – Deminki talebiniz geçerli değildi aslında da onun için soruyorum ben.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Karar yeter sayısını istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Israrlısınız yani.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Evet.

BAŞKAN – Peki, arayacağız efendim.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir efendim.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve 21 inci maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 34 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Harun Öztürk (İzmir) ve arkadaşları

“a) Dul eşine % 50’si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise % 75’i.”

“ b) Çocuklardan;”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı kanunla ilgili olarak arkadaşlarımızla verdiğimiz bir önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Ancak Başkanlık Divanı tek partiden oluştuğu için, bana göre Başkanlık Divanının bu şekilde oluşmaması lazım. Divan kâtiplerinden birisinin muhalefete mensup olması lazım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, tabii, tek, bağımsız olunca Mecliste de işimiz çok zor. Yüz yetmiş iki maddelik bir kanunda ancak işte, sağ olsun, Demokratik Sol Partideki arkadaşların birkaç tane önergesine ben de imzamı atmak suretiyle bu tasarı üzerinde konuşma hakkını elde ettim. Daha da verip vermeyeceklerini bilmiyorum. Kendilerine teşekkür ediyorum.

Şimdi, o kadar karışık bir kanun ki, kanunu getiren Hükûmet bundan habersiz, Komisyon bundan habersiz, Meclis bundan habersiz. Bakalım, Allah bu kanunu uygulayanlara sabır versin, bilgi versin.

Şimdi, Sayın Bakan, bakın, siz 1999’da bu kanun müzakere edilirken diyorsunuz ki: “1992'de sistem tahrip edildi; şimdi de, siz, işçiyi, memuru, çiftçiyi, emekliyi, vatandaşı tahrip ediyorsunuz, vatandaşın hayalini, vatandaşın geleceğini yıkıyorsunuz.

…Türkiye gerçeklerine aykırı bir tasarıdır. Bu tasarı, bilimsel analizin ürünü değildir. Bu tasarı, kâr ve zarar mantığına göre hazırlanmış bir tasarıdır.” Arkasından da diyorsunuz ki: “Bu tasarıyı hazırlayan siyasî parti önümüzdeki dönem, Türk siyasî hayatına, Parlamento dışında katkıda bulunmaya devam edecektir; buna soyunmuş gibi görünüyor!”

Şimdi, tabii, ben aslında Türkiye Cumhuriyeti devletinin ciddi bir devlet olduğunu, bu devleti yöneten insanların sorumluluk duygusu alması gerektiğini, dolayısıyla birçok vesileyle sizlere söyledim. 340 milletvekili geldiniz. Bakın, şu memleketin ekonomisi iflas etmiş, bir sürü suistimal var, devlet çarkı dönmüyor. Bir iki sene kemer sıkma politikasını getirerek, riski de göze alın ve bu memleketin ekonomisini düzeltmek böyle bir iktidara nasip olur. Yoksa koalisyonlar bu işi zor yapar. Böyle kanunları getirmekte… Aslında tabii Hükûmeti de suçlamıyorum, ancak getirdiğiniz kanun, Türkiye gerçeklerine aykırı Sayın Bakan. Şimdi, gidin mezarlara bakın, mezarlıkları gezin, acaba Türkiye’de mezarlıklarda altmış beş yaşından sonra ölen kaç tane emekli var? Hepsi, bakın, birçoğu altmış beş yaşından önce ölmüş.

Şimdi, emeklilik yaşını altmış beş yaşına çıkarmakla, zaten siz bu kanunun temel felsefesini bitirdiniz. Yani, hiç olmazsa insanlar belli bir, yani yirmi yaşında, on sekiz yaşında çalışmaya başlayan bir kişinin emekli yaşına geldiği zaman hiç olmazsa emekli aylığından, imkânlarından yararlanması lazım. Siz altmış beş yaşını getirmekle zaten burada işi artık bitirdiniz. Yani vatandaşın yüzde 1’i belki altmış beş yaşını veya yüzde 2’si geçer mi geçmez mi? Bu durumda bir kanun getirdiniz. Geçmişte sizin de, işte, 1999’da sizin sözcülerinizin söylediği sözlerin tamamen tersini yapıyorsunuz.

Arkadaşlar, kara delikleri… Bu aslında bir kara delik değil, bu aslında “ak delik”, aslında kara delik AKP’nin devlette, ekonomisinde yaptığı kara delik. İşte, ihalelerde en büyük yolsuzlukları siz yapıyorsunuz. Bakın gazetenin birinde bugün… Bir firmanın 150 trilyon liralık –size yakın- vergi alacağı kesinleşmiş, Maliye mahsus bekletiyor. Ondan sonra bunu uzlaşmaya çağırıyorlar. Ben yarın onu takip edeceğim. Sizin Genel Başkanınızın da iyi ahbabıdır bu. Bakalım, 150 trilyon lirayı kaça indireceksiniz?

MUSTAFA ÖZBAYRAK (Kırıkkale) – Petrol Ofisini de söyle!

KAMER GENÇ (Devamla) - Cesaretiniz varsa indirin! Eğer o parayı indirirseniz, onda zimmet… Yani onu indirenlerin bundan menfaat sağladığını bu kürsüden söyleyeceğim. Bunu peşin şey edeyim. Yani diyorum ki… (AK Parti sıralarından “Önerge” sesleri) Önerge efendim. Diyoruz ki, dul eşe yüzde 75 maaş bağlansın.

Arkadaşlar, zaten emeklilik yaşını altmış beşe çıkarıyorsunuz. Altmış beş yaşından sonra taraflardan, eşlerden birisi ölse de kaç sene yaşayacak? Hiç olmazsa, bırakın, altmış beş yaşından sonra üç sene mi yaşar, iki sene mi yaşar, bir sene mi yaşar, maaşının yüzde 75’ini alsın. Burada devletin de bir kaybı yok. Hak, adalet, sosyal adalet gereği budur.

Ama, tabii çok konuşma hakkımız da olmadığı için bu vesileyle onu da dile getirmek istiyorum. Bakın, ihalelerde çok büyük yolsuzluklar yapıyorsunuz, ciddi bir vergi düzenlemesini yapmıyorsunuz. Geçen gün burada sordum Maliye Bakanına, dedim ki: Sen 44 trilyon liralık vergi aslını uzlaşmada 4 trilyon liraya indirdin mi indirmedin mi? Diyor ki: “Vergi mahremiyeti var, ben bunu söylemem.” Niye söylemiyorsun? Vergi mahremiyetine girmiyor ki. Ben demiyorum ki falanca firmanın… Var böyle, inkâr ediyor. Demek ki siz… Bakın, yabancı bir bankanın 3,5 milyar dolarlık vergisini siz bir kalemde uzlaşmada sildiniz Merkezî Uzlaşma Komisyonunda.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bu memleketin kaynakları var. Bu memleketin kaynaklarını sağlıklı tahsil ederseniz, bu memleketin harcamalarını da sağlıklı harcarsanız, bu memlekette işçiye, emekliye…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani bu devletin kaynaklarını iyi değerlendirirseniz, vergilerini iyi tahsil ederseniz, millî geliri de hakça bölüşme ilkelerini düzenleyen yasalar getirirseniz, emekliye, çalışana, yoksula, işsize devletin imkânları yeter, bunu vermeye çok çok yeter. Ama, şimdi mesela son zamanlarda siz bu kanunları getirince birtakım büyük hastaneler belirdi. Bu hastaneler kimin parasıyla yapılıyor? Kim? Tarikatlar büyük büyük hastaneler yaptılar ve yarına siz bu kanunu çıkardıktan sonra bunlara büyük kaynak aktaracaksınız. İstanbul’a bir gidiyorsunuz, gökdelenler hastane olmuş. Kimdir, kime yakın? Bu siyasi iktidara yakın. Türkiye’nin her tarafına yayılmış. Bu hastaneler parayı nereden alacak? İşte yarın sosyal güvenlik, bu kanun çıkınca bütün paralar onlara gidecek. Onlar size güvenerek bu hastaneleri yapıyorlar. Demek ki devletin kaynaklarını siz iyi kullanmıyorsunuz. Fakirin boğazını sıkıyorsunuz, zenginin cebine para katıyorsunuz. İşte milyarderler, milyar dolar sahipleri sizin zamanınızda arttı. Dolayısıyla, yani devletin kaynaklarını iyi kullanın, muhtaçlara da para ödeyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21. maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun 34. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

                                                                                         Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları

“a) Dul eşine % 50’si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise % 75’i,”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama da yapmak istiyorum müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi, Sayın Genç enteresan şeyler söylüyor ve sık sık

KAMER GENÇ (Tunceli) – Benim konuşmama müdahale edemez.

BAŞKAN – Yalnız Sayın Bakan…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Hayır efendim, hayır…

BAŞKAN – Sayın Bakan, müsaade eder misiniz.

Sayın Bakan, sataşmaya mahal vermemek kaydıyla açıklama yapın.

Buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Hayır hayır, sataşma değil…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Söz hakkım doğuyor.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Kısa bir açıklama hakkımız var Sayın Genç.

OKTAY VURAL (İzmir) – Ama önergemizle ilgili olursa… Önerge bizim önergemiz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Önergeyle ilgili…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Önerge, aynı mahiyette önerge.

BAŞKAN – Sayın Genç, dinler misiniz lütfen.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi, efendim, yolsuzluk varsa yolsuzlukların ortaya çıkarılması gerekiyor, gereğinin de yapılması gerekiyor. Herhâlde, bunu yapan insanların da bir koltukta oturma şanslarının olmayacağını hepiniz takdir edersiniz. Bunu konuşmak değil, gereğini yapmak gerekiyor. Varsa bilgiler, belgeler, ortaya koymanız gerekiyor, bir.

İkincisi, hastaneler yapılıyor, güzel bir şey. Sağlıkla ilgili modernizasyon, sağlık hizmetlerinin vatandaşımıza en kestirme yoldan, en kısa yoldan, en sağlıklı şekilde ulaşmasına sevinmemiz gerekiyor. Sosyal güvenlik kurumunun hangi şartlarda, hangi kurallar çerçevesinde sağlık hizmet sözleşmesi yapacağı da yasasında bellidir, onun dışında bir şey yapma şansı yoktur. Bunu “devletin imkânlarını aktarıyorsunuz” gibi takdim etmek çok şık değil, doğru değil. Devletin imkânlarını vatandaşa aktarır sorumlu yetkililer. Vatandaşın sağlığı da son derece önemlidir. Onun için genel sağlık sigortası kavramını getiriyoruz.

Şu altmış beş yaşla ilgili, değerli arkadaşlar, 1/1/2008’de yürürlüğe girme imkânı olan bir düzenlemeyi Hükûmet olarak yürürlüğe koymadık ve bunu, bu kadar önemli bir yasanın bir kez daha sosyal taraflar tarafından, siyasi partiler tarafından irdelenmesinin doğru olacağı düşüncesiyle değerlendirdik ve altmış beş yaşı… Bütün düzenlemeler Türkiye’nin geleceğiyle ilgili düzenlemelerdir ve zaruri düzenlemelerdir. Biz, partilerle görüştüğümüzde de sivil toplum örgütleriyle görüştüğümüzde de herkes bu düzenlemenin önemini bize ifade etmiştir. Hiç bu düzenleme olmasın, bu reform olmasın diyen hiçbir sosyal tarafa biz rastlamadık, böyle bir görüş de hiç kimse tarafından bize iletilmedi.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen… “Kısa” dediniz, ama uzadı yani biraz .

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Altmış beş yaşla ilgili… Son olarak şunu söyleyeyim Sayın Başkan. Altmış beş yaşla ilgili yaptığımız bu görüşmelerde bir güzel şey oldu, o da şudur: 2028 yılına kadar bunu öteleyerek, şu anda vatandaşlarımız kademeli bir şekilde emeklilik yaşında emekli olacaklardır. Yani, kırk dört, kırk beş, kırk altı, altmışa kadar, 2028’e kadar rahmetli Ecevit’in, Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Mesut Yılmaz’ın hükûmet oldukları dönemde çıkardıkları altmış yaş emekliliği şu anda geçerlidir, 2036 yılına kadar da geçerli olacaktır. Türkiye’nin geleceğine dönük bir düzenleme yaptıysak, bu da alkışlanması gereken bir durumdur diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum ve önergeye katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan açıklama yaparken “Genel sağlık sigortası kavramını getiriyoruz.” dedi. Bu kavram bu Hükûmet döneminde gelen bir kavram değil. Bu, Anayasa’da yer alan bir kavramdır.

BAŞKAN – Tutanaklara geçti efendim.

Teşekkür ederim.

Önerge üzerinde söz isteyen var mı efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Hasan Çalış konuşacaklar efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çalış. (MHP sıralarından alkışlar)

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Şırnak’ta hain teröristlere karşı verdiği mücadelede şehit düşen askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına ve büyük Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Görüşmekte olduğumuz yasanın 21’inci maddesinin (a) bendiyle ilgili önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum. Önergemiz ile çocuğu olmayan emekli eşi dullara verilen maaşın yeni şartlara bağlanmasını önlemek istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığımızdan Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna tali komisyon olarak ve Plan Bütçe Komisyonuna da esas komisyon olarak gönderildi. Ne yazık ki Sağlık Komisyonumuzda küçük bir usul tartışmasıyla geçiştirildi. Sağlıkla ilgili, sosyal güvenlikle ilgili arkadaşlarımızın birikiminden niye istifade edilmek istenmedi, bunu hâlâ anlamış değilim.

Bu tasarıyla ilgili olarak temennimiz, sosyal güvenliğin, sağlığın bir türlü halledilememiş müzmin problemlerinin halledilmesi, topluma huzur ve mutluluk getirmesidir. Çabamız ise bu amaca uygun olarak katkı sağlamaktır. Ümidimiz ise… Keşke ümitvar olabilsek diyoruz çünkü şu ana kadar yapıcı, samimi katkı vermemizin yolunun kapalı olduğunu gördük. Önergelerimiz iktidar partisince, zaman zaman da Genel Kurulda yeterli çoğunluk olmayınca kulislerden uzanan parmaklarla ne yazık ki reddediliyor.

Bu tasarı, toplumun yüksek gelir sahibi üst kesiminin taleplerini karşılarken orta ve alt gelir gruplarının taleplerini karşılamıyor. Hâlbuki, önergelerimiz ile bu yanlışları düzeltmeye, katkı vermeye çalışıyoruz. 21’inci Dönem Parlamentosunda aynı sosyal güvenlik yasa çalışmalarında bu salonda “Mezarda emeklilik”, “Topluma hakaret”, “Sivil toplum kuruluşları sokağa dökülün.” diye bağırıp bugün aynı kesimler için çok ağır problemleri bulunan bu yasa tasarısını getirmek veya olumlu katkı vermek durumunda olan arkadaşların bir kısmı bugün bu sıralarda bakan veya milletvekili, kalanları da gözümüzün önünde duruyor.

Sendikalarla, sivil toplum kuruluşlarıyla anlaşma yollarını arayan Hükûmet, niye muhalefetle anlaşmaya ihtiyaç duymuyor? Bunu öğrenmek istiyorum değerli arkadaşlarım. Böyle önemli bir yasada toplumsal fikir birliğine, toplumsal güç birliğine, toplumun tamamının desteğine ihtiyacınız yok mu Sayın Hükûmet? Yüksek prim oranları, kayıt dışı istihdam, pasif-aktif oranındaki, sigortalı oranındaki bozukluk, prim ödeme alışkanlığının oluşturulamamış olması gibi nedenler sosyal güvenlik açığını her geçen gün büyütmektedir. Ama kayıt dışı istihdamın altında yatan en önemli neden ise artık, esnafın, köylünün, çiftçinin gerçekten bu primleri verecek gücü kalmamıştır değerli arkadaşlarım. İktidar partisi temsilcilerine bakıyoruz, Türkiye güllük gülistanlık, Türkiye çağ atlamış! Güya çağ atlamış. Lütfen, lütfen topluma kulak verin. Bu toplum, kendisini dinlemeyenlere, kendisini dikkate almayanlara, zamanı geldiği zaman ağır tokatlar vurmuştur değerli arkadaşlarım.

Bu tasarıyla, gene, emekli bir kişi öldüğü zaman, çocuğu olmayan dul eşine verilecek maaşı yüzde 75’ten, nasıl yüzde 50’ye çekebilirizin yolları aranıyor. Başka bir gelirinin olması, aylık gelirinin olması veya yabancı bir ülke müktesebatına göre çalışmak durumunda olduğu hâllerde, bu aylığı yüzde 50 oranına düşürme şartlarına bağlanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Çalış.

HASAN ÇALIŞ (Devamla) – Ölen sigortalının eşini zora sokan bu uygulama, sosyal adalet, sosyal devlet ilkelerine aykırı bir durumdur, âdeta kayıt dışını teşvik etmektedir. Önergemiz ile kayıt dışını azaltmak, çalışmayı, tasarrufu teşvik etmek istiyoruz değerli arkadaşlarım.

Önergemize katkınızı bekler, hepinize saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Çalış.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

H. TAYFUN İÇLİ (Eskişehir) – Karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Karar yeter sayısı mı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Oylamaya sundunuz Sayın Başkanım, oylamaya geçtiniz.

BAŞKAN – Arayacağım efendim.

Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

On beş dakika ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati: 15.44

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.05

BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap GÜLPINAR

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet burada.

21’inci madde üzerinde verilen Sayın Oktay Vural ve arkadaşlarının önergesinin oylanması sırasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 21. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 34. maddesinin b bendinin bir nolu alt bendinde geçen, “…Yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını…” ibareleri yerine “… Yüksek öğrenim (lisans, yüksek lisans ve doktora dahil) yapması hâlinde 33 yaşını…” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.

                                                                          Gültan Kışanak (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet ?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Demirtaş. (DTP sıralarından alkışlar)

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Divan, değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu önergenin benzeri olan bir önergeyi de 1’inci maddede vermiştim ve orada da benzer düşünceleri, görüşleri savunmuştuk. Şimdi, bu tasarının 1’inci maddesinde de yükseköğrenim görenler sadece lisans düzeyinde eğitim yapanlar olarak ele alınmış ve yirmi beş yaş sınırı konulmuştu. Dolayısıyla, yüksek lisans ve doktora öğrencileri hak sahibi olarak tanımlanmamıştı 1’inci maddede.

Şimdi, aylık bağlanma mevzusunu düzenleyen 21’inci maddede de benzer bir düzenlemeye gidilmiş. Yine burada da yirmi beş yaş sınırı konularak sadece ön lisans ve lisans eğitimi yapanlar dikkate alınmış. Dolayısıyla, yüksek lisans ve doktora öğrenimine devam edecek olan öğrencilerin aylık bağlamayla ilgili durumları hak kaybına, hak gasbına uğramış durumda.

Şimdi, milletvekili olan çok sayıda öğretim görevlisi de var aramızda, onların öğrencileri de var. Onlar çok daha iyi bilirler ki, özellikle yüksek lisans ve doktora öğrenimi yapan öğrenciler, eğer hak sahibi olarak tanımlanmaz veya aylık bağlamadan istifade edemezlerse, okurken, öğrenciyken çalışamayacakları için de dolayısıyla ara bir statüde, daha doğrusu statüsüz bir şekilde kalacaklar.

Şimdi, Sayın Bakan, iki konuda özellikle konunun anlaşılamadığını ifade ediyor. Herhâlde bu da onlardan değildir. Bu konu da anlaşılmayan veya mutabakata varılan konulardan değildir diye düşünüyoruz. Çok açık ve net bir şekilde yirmi beş yaş sınırı konulmuş, yüksek lisans ve doktora yapacak öğrenciler bu şekliyle en azından yaş sınırı konularak kapsam dışı bırakılmış bu maddede.

Şimdi, sosyal taraflarla varılan uzlaşmalar arasında bu yok. Dolayısıyla herhâlde bu da, “Sosyal taraflarla uzlaşmıştık, anlaşmıştık, dolayısıyla muhalefetin bu konuları dile getirmesine gerek yok.” şerhiyle karşılanmayacaktır Sayın Bakan tarafından.

Yine, bu konuya ilişkin 1’inci maddede verdiğimiz önergemize karşılık, bu kişilerin, doktora veya yüksek lisans yapacak olan öğrencilerin statüsüne ilişkin bir açıklama yapılmamıştı. Bunların durumları ne olacak? Öğrenciyken aynı zamanda çalışamayacakları için, yaşları da yirmi beşi geçtiği için hak sahibi olamayacaklar, kendilerine aylık bağlanamayacak, dolayısıyla doktorasını ve yüksek lisansını tamamlayana kadar bu sistemin içine giremeyecekler, dâhil olamayacaklar. Bunların bu yönlü mağduriyetlerini değerli arkadaşlar, önleme açısından hazırlanmış bir önerge bu. Sanıyorum, Sayın Bakan bu konuda eğer bir açıklama yaparsa -bu kişilerin durumları, statüsü ne olacak- biz, belki, hani bugüne kadar hiçbir maddeyi anlamamıştık da, bunu da en azından bir şekilde anlamış oluruz. Yirmi beş yaş sınırı konulmuşsa, yirmi beş yaşına kadar insanlar nasıl hem yüksek lisansı hem doktorayı tamamlayacak, doğrusu merak ediyoruz? Lise öğrencileri için, ortaöğretim öğrencileri için yirmi yaş sınırı konulmuş. Burada bir makul durum var. Yirmi yaşına kadar ortaöğrenimini tamamlaması beklenir öğrencilerin ama yirmi beş yaşına kadar yükseköğreniminin tümünü bitirmesi elbette ki beklenemez, makul değil. En iyi ihtimalle yirmi beş yaşına kadar lisans düzeyindeki eğitimini tamamlayacak bu öğrenciler, bu vatandaşlarımız. Dolayısıyla, eğer yüksek lisans yapma gibi bir tercihle veya doktorasını yapma gibi bir tercihle karşı karşıya kalırsa, bu sosyal güvenlik şemsiyesinin dışına, bu çatının dışına itilmiş olacaklar, hem 1’inci maddede düzenlenmiş şekliyle hak sahibi olarak tanımlanmamış olacaklar hem de burada 21’inci maddede düzenlenmiş hâliyle kendilerine aylık bağlanma durumundan istifade edemeyeceklerdir.

Dolayısıyla, bu önergemizle bu konuya bir kez daha dikkat çekmek istedik. Desteklerinizi verirseniz yüksek lisans ve doktora öğrencileri de en azından bu haktan faydalanmış olacaklar diye düşünüyor, teşekkürlerimi, saygılarımı sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Demirtaş.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde önerge yok.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – 22’nci maddede önerge var.

BAŞKAN – Önerge yok efendim.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Var efendim.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Hayır, verdik.

BAŞKAN – Burada yok.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – 22’de var…

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – 22’de az önce verdim, size verdim.

BAŞKAN – Bendeki listede yok efendim.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Az önce verdik.

BAŞKAN – Burada yok, listede yok efendim, bu maddede yok.

Maddeyi oyluyorum efendim: Maddeyi kabul edenler…

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Başkan, bir dakika…

BAŞKAN – Kabul etmeyenler…

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Önerge verdim. Önergeyi yok ettiyseniz bizim suçumuz mu Başkan? Önergeyi geldim az önce ben vermedim mi?

BAŞKAN – Benim de suçum değil efendim.

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Divanın suçu. Benim suçum mu? Beş kişi imza verdik.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Önerge verildi Sayın Başkan.

BAŞKAN – Evet, 23’üncü madde üzerinde dört adet önerge var.

Şimdi önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 23 üncü maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun 37 nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Nurettin Canikli

Bekir Bozdağ

Öznur Çalık

 

Giresun

Yozgat

Malatya

 

Ahmet Öksüzkaya

 

İhsan Koca

 

Kayseri

 

Malatya

“Evlenmeleri nedeniyle bağlanan gelir veya aylıkları kesilmesi gereken kız çocuklara, evlenmeleri ve talepte bulunmaları halinde almakta oldukları aylık veya gelirlerinin iki yıllık tutarı bir defaya mahsus olmak üzere evlenme ödeneği olarak peşin ödenir. Evlenme ödeneği alan hak sahibinin aylığının kesildiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde yeniden hak sahibi olması halinde, iki yıllık sürenin sonuna kadar gelir veya aylık bağlanmaz, bu durumda olanlar 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır."

"İş kazası veya meslek hastalığı sonucu veya sürekli iş göremezlik geliri, malûllük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken veya kendisi için en az 360 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi bildirilmiş olup da ölen sigortalının hak sahiplerine Kurum Yönetim Kurulunca belirlenip Bakan tarafından onaylanan tarife üzerinden cenaze ödeneği ödenir. Cenaze ödeneği, sırasıyla sigortalının eşine, yoksa çocuklarına, o da yoksa ana babasına, o da yoksa kardeşlerine verilir."

TBMM Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 23. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 37. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesine eklenmek istenen “…kız…” ibaresinin çıkarılmasını, “…aylık veya gelirlerinin bir yıllık tutarı…” ibaresi yerine “…aylık veya gelirlerinin iki yıllık tutarı…” ibaresinin eklenmesini, üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde geçen “…asgari ücret tutarında…” ibaresinin yerine “…asgari ücretin üç katı…” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.

Teklif Edenler:

 

Gültan Kışanak

Hasip Kaplan

Sevahir Bayındır

 

 

Diyarbakır

Şırnak

Şırnak

 

 

Selahattin Demirtaş

Akın Birdal

Aysel Tuğluk

 

 

Diyarbakır

Diyarbakır

Diyarbakır

 

 

Osman Özçelik

 

Mehmet Nezir Karabaş

 

 

Siirt

 

Bitlis

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 23. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 37 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve üçüncü fıkranın sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Faik Öztrak

 

Trabzon

Malatya

Tekirdağ

 

Esfender Korkmaz

Mustafa Özyürek

Bülent Baratalı

 

İstanbul

İstanbul

İzmir

 

Zekeriya Akıncı

Ali Rıza Öztürk

Birgen Keleş

 

Ankara

Mersin

İstanbul

 

Gürol Ergin

 

Bayram Meral

 

Muğla

 

İstanbul

“Evlenmeleri nedeniyle 34 üncü maddeye göre bağlanan gelir veya aylıkları kesilmesi gereken eş veya kız çocuklara, evlenmeleri ve talepte bulunmaları halinde almakta oldukları aylık veya gelirinin iki yıllık tutarı bir defaya mahsus olmak üzere evlenme ödeneği olarak peşin ödenir. Evlenme ödeneği alan hak sahibinin aylığının kesildiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde yeniden hak sahibi olması halinde, iki yıllık sürenin sonuna kadar gelir veya aylık bağlanmaz, bu durumda olanlar 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır."

"Sigortalı olarak çalışmakta iken veya sürekli iş göremezlik geliri, malullük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken ölen sigortalının hak sahiplerine, asgari ücretin üç katı tutarında cenaze ödeneği ödenir. Cenaze ödeneği, sırasıyla sigortalının eşine, yoksa çocuklarına, o da yoksa ana babasına, o da yoksa kardeşlerine verilir."

BAŞKAN – Şimdi, maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23. maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun 37. maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

 

Oktay Vural

Beytullah Asil

Muharrem Varlı

 

İzmir

Eskişehir

Adana

 

Mustafa Kalaycı

 

Prof.Dr.Alim Işık

 

Konya

 

Kütahya

"Evlenmeleri nedeniyle 34 üncü maddeye göre bağlanan gelir veya aylıkları kesilmesi gereken eş veya çocuklara, evlenmeleri ve talepte bulunmaları halinde almakta oldukları aylık veya gelirlerinin iki yıllık tutarı bir defaya mahsus olmak üzere evlenme ödeneği olarak peşin ödenir. Evlenme ödeneği alan hak sahibinin aylığının kesildiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde yeniden hak sahibi olması halinde, bir yıllık sürenin sonuna kadar gelir veya aylık bağlanmaz, bu durumda olanlar 60 ıncı maddenin (f) fıkrası kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

Buyurun Sayın Asil. (MHP sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanun’un 23’üncü maddesiyle yeniden düzenlenen 5510 sayılı Kanun’un 37’nci maddesinin birinci fıkrasında evlenme ödeneğinin 16 Haziran 2006 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmış olan 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda öngörüldüğü şekilde evlenmeleri nedeniyle 34’üncü maddeye göre bağlanan gelir veya aylıkları kesilen erkek çocuklarına da verilmesi ve bunun aylık veya gelirlerinin iki yıllık tutarlarının üzerinden ödenmesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi nedeniyle söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, görüşmelerine başladığımız, Bakanlıkça “reform” diye adlandırılan bu düzenleme, tümüyle, emekli, dul ve yetimlere yapılan aylık ve diğer ödemelerin azaltılması yoluyla sistemin açıklarının kapatılmasını esas almakta, sistemin asıl sorunu olan aktif-pasif dengesinin düzelmesini sağlayacak ana düzenlemeler içermemektedir. Böylece, fakirlik düzeyinde emekli maaşına layık görülen memur emeklilerimiz, işçi emeklilerimiz, BAĞ-KUR emeklilerimiz ile bunların dul ve yetimleri bugünleri de arar hâle getirilecektir.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 119 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılan yasa tasarısının üçüncü sayfasında, 27/11/2007 tarihinde Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın gerekçesinde aynen şöyle denilmektedir: “İstihdam yapısını gösteren mevcut verilere göre iş gücünün ancak yarısı sosyal sigorta güvenlik kapsamına tabi çalışırken, iş gücünün diğer yarısı yaklaşık 11 milyon kişi kayıt altına alınamamıştır.”

Değerli milletvekilleri, o hâlde, bugün iş gücünün diğer yarısı olan, Başbakanın ifadesiyle “kayıt altına alınamayan yaklaşık 11 milyon kişiyi kayıt altına nasıl alabiliriz”i konuşmamız gerekmez miydi? Ancak AKP İktidarının her zaman yaptığı gibi işin kolayına kaçılmış, 11 milyon çalışanı kayıt altına almak suretiyle sisteme para girişini artırmak yerine, kayıt dışı istihdamın yaygın bir seyir izlemesine göz yumulmuştur.

Başbakanlığının beşinci yılını doldurduğu o günlerde “İş gücünün diğer yarısı, yaklaşık 11 milyon kişi kayıt altına alınamamıştır.” diyerek aczini ortaya koymak ne denli hazindir. Bu beş yıllık süreçte gerekli düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle, sistemdeki adaletsizliklerin ve açıkların her geçen yıl daha artmasına yol açıldığı da bilinen bir gerçektir.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarını son beş altı aydır sürekli uyarıyoruz. Ekonomideki kötü gidişe “dur” diyecek tedbirlerin alınması gerektiğini ifade ediyoruz. Cari açıkların ekonomiyi tehdit etmeye başladığını ifade ediyoruz. AKP İktidarı burada da aczini ortaya koymuştur. Tedbir almayarak gösterdiği ihmale, bugün yaşadığımız ekonomik bozulmaya kılıf arama ihtiyacı anlaşılır gibi değildir.

Çiftçinin tarlasını nadas etmesi gerektiği bugünlerde, traktörünün deposuna koyacak mazot parası bulmakta zorlanmaktadır. Çiftçilerimiz baharda atması gereken çimen gübresini, gübre fiyatlarındaki artış nedeniyle atamamıştır.

Değerli milletvekilleri, sonuç olarak bu tasarı, emeklilik yaşını neredeyse bugünkü ortalama ömür olan altmış beş yaşına yükselterek, emekli dul ve yetimlerine yapılan aylık ve diğer ödemeleri azaltarak insanımızın geleceğe umutla bakmasının önüne geçilmiş, âdeta genç kuşakların gelecekten umutları yok edilmiştir.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Asil.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) - Değerli milletvekilleri, vakit çok geç değildir, maddeler üzerinde verdiğimiz ve vereceğimiz önergelere destek olun. İnsanımızın, genç kuşaklarımızın geleceğe umutla bakmasını sağlayalım, 11 milyon çalışanı kayıt altına almak için gerekli yasal ve idari düzenlemeleri yapalım, işçi, memur ve esnaf emeklilerini ve bunların dul ve yetimlerini mağdur edecek bu düzenlemeleri bir kenara bırakalım diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Asil.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 23. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 37 nci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve üçüncü fıkranın sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                          M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

“Evlenmeleri nedeniyle 34 üncü maddeye göre bağlanan gelir veya aylıkları kesilmesi gereken eş veya kız çocuklara, evlenmeleri ve talepte bulunmaları halinde almakta oldukları aylık veya gelirlerinin iki yıllık tutarı bir defaya mahsus olmak üzere evlenme ödeneği olarak peşin ödenir. Evlenme ödeneği alan hak sahibinin aylığının kesildiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde yeniden hak sahibi olması halinde, iki yıllık sürenin sonuna kadar gelir veya aylık bağlanmaz, bu durumda olanlar 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır.”

“Sigortalı olarak çalışmakta iken veya sürekli iş göremezlik geliri, malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken ölen sigortalının hak sahiplerine, asgarî ücretin üç katı tutarında cenaze ödeneği ödenir. Cenaze ödeneği, sırasıyla sigortalının eşine, yoksa çocuklarına, o da yoksa ana babasına, o da yoksa kardeşlerine verilir.”

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akıncı. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Eğer yanlış hatırlamıyorsam değerli arkadaşlarım, son sekiz yıldır 3’üncü kez bir sosyal paketle hükûmetler karşımıza geliyor. Bu kez gerekçe eskilerinden çok farklı değil. Yine açıklardan söz ediliyor, yine kara deliklerden söz ediliyor, yine kaynak yetersizliğinden söz ediliyor, yine iyileştirmelerden söz ediliyor. Bu kez tabii, daha süslü bir tanımlama daha var: “Reform” sözcüğü çok sık kullanıldı bu yasa tasarısı sırasında. Gerçi AKP’nin hemen hemen bugüne kadar gündeme getirmiş olduğu çok doğal yasalarla ilgili de “reform” sözcüğünü sıkça kullandığını biliyoruz ama artık biz şuna alıştık: AKP bir yasa tasarısı getiriyorsa ve bunu “reform” diye günlerce anlatmak ihtiyacını duyuyorsa orada ya bir aldatmaca vardır ya da bir yutturmaca vardır; ya toplumun geniş kesimlerinin hak kaybı vardır ya ulusal çıkarların zedelenmesi vardır ya da çok rutin, çok doğal bir yasa düzenlemesi topluma çok büyük bir hizmetmiş gibi sunuluyordur. Bunun tipik örneklerini arkadaşlarımız hatırlayacaklar: Vergi yasasında gördük, Ceza Yasası’nda gördük, teşvik yasalarında gördük, en son da Sosyal Güvenlik Yasası’nda benzer bir tanımlamayla karşı karşıyayız. Gariptir, AKP yapıyor “reform” oluyor, bozuyor o da “reform” oluyor. Böyle bir tanımlamanın arkasına sığınıyor ve gerçekleri bu tanımlamanın arkasında gizlemeye çalışıyor.

Son yasa tasarısında da bir anlamda toplumun büyük kesimine ve sendikalarına, onun örgütlü güçlerine ölüm gösterildi ve sıtmaya razı edildi. Önce dokuz bin gün iş günü uzun bir süre dillendirildi, sonra yedi bin iki yüz iş gününe dönüldü. Dokuz bin iş gününden söz edilirken de AKP “büyük reform” yapıyordu -temel direği olan yasanın- yedi bin iki yüz iş gününe dönen maddeye gedik çekildi, burada da “reform” oldu. Bunu şunun için söylüyorum: AKP’nin uzunca bir süreden beri topluma “Büyük bir reform gerçekleştiriyoruz.” diye sunmaya çalıştığı yasanın aslı astarı nedir? Sayın Bakan buna daha süslü bir ifade, daha süslü bir tanımlama da buldu, diyor ki: “Biz 21’inci yüzyılı biçimlendiriyoruz.” Yani, 2020’leri, 2030’ları, 2040’ları falan biçimlendiriyoruz diyor ama nasıl biçimlendirdiğini biliyoruz. Aslında biz AKP’nin kafasındaki 21’inci yüzyıl Türkiye’sinin ne olduğunu biliyoruz.

ABDULKERİM AYDEMİR (Ağrı) – Nereden biliyorsun?

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Ona fırsat vermeyeceğiz ama Sosyal Güvenlik Yasası’yla ilgili olarak da söylenmesi gereken şu galiba: Sayın Bakan, siz 21’inci yüzyılı, yeni doğan çocuğunu emzirirken parası kesilen annelerle, evlenmeye hazırlanan yetim kız çocuklarının çeyiz yardımını düşürmekle, vefat etmiş birisinin cenaze yardımını azaltmakla, sonuçta insanları mezarda emekliliğe mahkûm kılmakla, bu şekilde 21’inci yüzyılı biçimlendiriyorsunuz. Bunlar daha çoğaltılabilir ama bir şeyi bilmenizi istiyoruz: Eğer gerçekten 21’inci yüzyılın Türkiye’sini tanımlamak istiyorsanız, 21’inci yüzyılın Türkiye’si bu olmaz, olmamalı da. Hele hele Sayın Başkanın bugün manşetlere çıkmış “Birinci Lig’e çıktık.” tanımına uygun bir Türkiye için hiç bunlar olmaz. Yani, bir gecede maşallah kişi başına düşen millî gelirini 7 bin küsurlardan 9 bin küsurlara, 10 bin dolarlara çıkarmış bir ülkeye, Allah aşkına, şu rakamlarla oynamak ve çalışan o garip, yoksul insanların haklarından bunları bile kısabilmek için yasa çıkarmak yakışıyor mu? Böyle bir 21’inci yüzyıl Türkiye’si olabilir mi değerli arkadaşlarım? Hadi, her neyse, Birinci Lig’e çıktığımızı farz edelim ama umarım kaderimiz Kasımpaşa Spor gibi olmaz. Şimdi, bu yasanın bir başka… Lig sonuncusu da onun için diyorum. Ayrıca, Sayın Başbakana da spordan sorumlu Devlet Bakanımızın hatırlatmasını istiyorum: Bu “Birinci Lig” tanımı eskidi, şimdi Süper Ligler var, Şampiyonlar Ligleri var; Türkiye’deki Birinci Lig, eski İkinci Lig takımlarının oynadığı bir lig. Daha uygun bir ifade bulalım Türkiye'nin bu parlak konumuna.

Bir de, değerli arkadaşlarım, lütfen, bu “IMF dayatması” deyince kızmayın. Bakın, bu IMF dayatmasının 2004 yılında yapılan destek yardımlarla 3,5 milyar dolar verilen paranın karşılığında bu yasanın da çıkarılmasının olduğunu aslında siz de biz de biliyoruz. Ayrıca, Sayın Bakan “Gençtim, yeniydim, olabilir.” diyor da Sayın Osman Aslan’ın, Sayın Mehmet Çiçek’in, Sayın İrfan Gündüz’ün benzer değerlendirmeleri var. 1999’daki Yasa’ya muhalefet şerhi koyan Sayın Ali Coşkun’un, Sayın Ünal’ın, Zeki Ergezen’in, Sayın Sait Açba’nın, Sayın Altan Karapaşaoğlu’nun da benzer yorumları var. Yani, biz bir şey söylemeye çalışınca, inanın ki biz bunu muhalefet gayretkeşliği içinde söylemiyoruz. Sizin arkadaşlarınız da, bugün bu sıralarda oturan birçok insan da benzer düşünceleri sıralamışlar ama ne gariptir, iktidara gelince, iktidar koltuğuna oturunca bu düşüncelerinde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akıncı.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – … çok önemli değişiklikler olmuş, Sayın Bakan, bunun veciz bir açıklamasını yaptı.

Yani, burada bir şeye dikkatinizi çekmek istiyorum değerli arkadaşlarım: Allah aşkına, şuradan 3 arkadaş çıksak, önümüze gelen 10 tane çalışana ya da emekliye sorsak, desek ki: “Biz milletvekiliyiz, Mecliste de böyle bir yasa görüşülüyor. Sen bu yasayla ilgili ne düşünüyorsun?” Binlerce insana sorun, bir tekinden “Ya, bir reform var, bir umut var, bir gelecek var, bir güven var, daha çok hak elde edeceğim, maaşım artacak, haklarım düzelecek…” diye, hiçbirinden böyle bir şey duyamazsınız değerli arkadaşlarım, duyamazsınız.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) - Yüzde 55…

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Yani, bu insanlar haklarını korumakta ve savunmakta, haklarına sahip çıkmakta, Allah aşkına sizden daha mı acizler? Yani siz milletvekillerisiniz, siyaset adamlarısınız, gücünüz var, parmağınız var, bu yasa düzenlemelerini yapıyorsunuz ama tarih sizi affetmeyecek.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) - Gücümüz milletten geliyor, milletten!

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Sadece sizi değil, çalışan emekçiler sokaklarda coplanırken sıcak koltuklarına gömülen sendika yöneticilerini de affetmeyecek bu toplum, bu tarih, bunu bilmenizi istiyorum.

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Akıncı, teşekkür ederim.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) - Sizin hayaliniz yetmez. Bu ülkeye bir taş koymadınız!

BAŞKAN – Lütfen, müdahale etmeyin efendim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) - Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Geçti efendim. Alışkanlık hâline geldi.

Kabul etmeyenler…

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Kabul edilmemiştir.

BAŞKAN - Lütfen acil davranın, acil olun biraz.

Önerge kabul edilmedi.

MUHARREM VARLI (Adana) – Saydınız mı Sayın Başkan?

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 23. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 37. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesine eklenmek istenen “…kız…” ibaresinin çıkarılmasını, “…aylık veya gelirlerinin bir yıllık tutarı…” ibaresi yerine “…aylık veya gelirlerinin iki yıllık tutarı…” ibaresinin eklenmesini, üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde geçen “…asgari ücret tutarında…” ibaresinin yerine “…asgari ücretin üç katı…” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz.

                                                                              Gültan Kışanak (Diyarbakır) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Akın Birdal konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Birdal. (DTP sıralarından alkışlar)

AKIN BİRDAL (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Yasa’nın 23’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Demokratik Toplum Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, gerçekten, bu yasa maddeleri üzerinde yapılan değişikliklerin karşılığı nedir, ne değildir, bence pek dikkate alınmıyor. Aslında, toplumun demokratikleşmesi için emekçilerin ürettikleri üzerinde söz ve karar sahibi olabilmesi ve bunu da birtakım demokratik kanallardan ifade etmesi demokrasinin gereği. Örneğin Sayın Bakan diyor ki: “Bu eylem kararını alanlar, politik bir karar almaktadırlar.” Doğru; nasıl ki bu yasa tasarısıyla uluslararası emperyalist finans ve mali kurumların reçetelerinin buraya getirilmesi nasıl ideolojik ve politik bir tercihse, buna karşı emekçilerin de kendi hak ve özgürlüklerini korumaları ve o yolda eylemlilikleri ideolojik, politik bir karardır ve bu, demokrasinin bir gereğidir. Yani, şimdi, baştan beri izliyoruz, şu yasama dönemi açıldığından beri AKP ne zaman muhalefetin bir önerisini dikkate almıştır? Örneğin, yasa maddeleri üzerinde birtakım öneriler getiriyoruz, arkadaşlar, bunu gerçekten bu toplum için gerekli midir değil midir düşünmeden “Kabul edenler… Etmeyenler…” şeklinde, “Edilmiştir.” ya da ”Edilmemiştir.” Arkadaşlar, bu nasıl demokrasidir? Demokrasi, gerçekten çoğunluğa karşı azınlığın haklarını ve özgürlüklerini gözeten bir rejimdir ve bu rejim üzerinde bir kültür inşasıdır. Şimdi, örneğin nasıl ki dün EXPO 2015 gerçekten bu çatı altında dört partinin ortak iradesiyle çıkmış, ama ne yazık ki bunu İzmir’e taşıyamamışızdır. Keşke bu gerçekten taşınabilseydi ve bu ekonomik, sosyal ve kültürel akımı buraya taşıyabilseydik.

O nedenle, diğer konularda da gerçekten bu yasa… Örneğin, şimdi DİSK, KESK, TTB, TMMOB ve Diş Hekimleri Derneği dün kapıya yaklaştırılmıyor. Bugün, şu anda kadın arkadaşlarımız var, kadın örgütlerinin temsilcileri; kendilerini ifade etmek için bugün zar zor Meclise girebildiler. Dün “nevroz”da, gerçekten, insanların barışçıl, demokratik, bir arada eşit ve özgür ve kardeşçe yaşama dilekleri dikkate alınmıyor. E, şimdi bu nasıl olacak? O nedenle, bakın şimdi, örneğin, ne diyorlar -ki, kadın arkadaşlarımızın hak arama mücadelesini burada selamlıyoruz ve kendileriyle dayanışma içinde olduğumuzu buradan duyuruyoruz- arkadaşlarımız? “Sosyal güvenlikte kadınlar için pozitif ayrımcılık şart.” diyorlar. Elbette, bakın şimdi, eşitlik ama hangi koşullarda? “Ev içindeki karşılıksız emeğimiz ortadan kaldırılıncaya dek erkeklerle eşitmişiz gibi düzenleme yapılmasına karşıyız. Geçici önlem ve pozitif ayrımcılık istiyoruz.” diyorlar. Şimdi, bunu kimden isteyecekler? Elbette ki bu yüce Meclisin iradesinden isteyecekler. Nasıl isteyecekler? Demokratik olarak, gelip buraya kendilerini ifade ederek. O nedenle, şimdi, Avrupa'da, örneğin, meclisin öyle bilmem 500 metresine kadar yaklaştırılmaz falan diye bir şey yok. Avrupa'nın parlamentolarında şuna tanık olmuşuzdur: Çevreciler, ayrımcılığa karşı olanlar, insan hakları savunucuları, emekçiler, farklı cinsel tercihte olanlar, vicdani retçiler gelirler, kendilerini parlamentonun önünde ifade ederler ve ne istiyorlarsa bildirilerini dağıtırlar ve mecliste grubu bulunan siyasi partilerin temsilcileri gelir, o bildiriyi alırlar, giderler gruplarında değerlendirirler, gerçekten ülkenin ve toplumun çıkarlarına neyse, o maddelerde anlaşırlar ve genel kurula getirirler ve oy birliğiyle kabul ederler. Ayrılıklı, diğer farklı düşündükleri maddeleri de -onlar “sümen altı” diyorlar ya da “dosya altı” diyorlar- tek, tek, tek getiriyorlar ve tartışıyorlar. Şimdi, bizim, geldiğimizden beri farklı olanların ve muhalefetin önerilerine bir kez daha grup başkan vekilleri arkadaşlarımız -AKP’den- ve de diğer arkadaşlarımız, “Evet, bu dikkate alınabilinir, gelin bir görüşelim.” denilmiyor. Olmaz arkadaşlar, toplumun beklentilerine, gereksinimlerine böyle karşılık verilmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

AKIN BİRDAL (Devamla) – Gerçekten, sosyal güvenlik neyi getiriyorsa, sağlık sigortası neyi getiriyorsa bunların karşılığı vardır. Nerede? Uluslararası sözleşmelerde. Örneğin, Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nde çalışanların haklarının nasıl korunacağı düzenlenmiştir. Ama ne yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisinden hâlâ Birleşmiş Milletlerden bu çıkan sözleşme onaylanıp iç hukukumuza geçirilmemiş, ama ne yazık ki IMF’nin, Dünya Bankasının, Dünya Ticaret Örgütünün reçeteleri ya da programları buraya getirilerek Türkiye halkının beklentilerine ve özlemlerine karşılık vereceği aranmaktadır. Ve verilmez ve ne yazık ki verilmeyecek ve bu toplumu gerecek. Hani uzlaşacaktık?

O zaman, gelin, gerçekten emekçiler ne istiyorsa onların istediklerine kulak vererek uzlaşalım ya da hukuk dışı örgütlenmelerin açığa çıkarılması için sonuna kadar gidilmesi için uzlaşalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Birdal

AKIN BİRDAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı…

BAŞKAN – Sayın Milletvekilim, daha oylamaya geçmeden önce istiyorsunuz. Bir dakika müsaade edin. Müsaade edin, acele etmeyin.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Önce söylesek suç, sonra söylesek suç!

BAŞKAN – Sayın Bakanım, galiba bu önerge üzerinde kısa bir açıklama yapmak istiyorsunuz.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Evet, kısa bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN – 60’ıncı maddenin dördüncü fıkrasına göre size söz veriyorum.

Buyurun efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli hatip arkadaşımız, milletvekili arkadaşımız ve bir önce konuşan arkadaşımız “Emekçiler ne istiyorsa, emekçilerin talepleri doğrultusunda konular ele alınmıyor, görüşülmüyor; bu nasıl demokrasi?” şeklinde eleştiriler yapılıyor.

Şimdi, burada, madde üzerinde, bu madde ne getiriyor, ne götürüyor, bunun üzerinde hiçbir değerlendirme yapılmıyorsa, bu nasıl bir demokrasi? Bu bir.

İki: Şimdi bakın, bu madde üç bölümden oluşuyor, üç ana konu var burada. Birincisi, ölen kişinin eşine evlenme ödeneğini vermeyelim diyor. Kim? Emek Platformundaki bütün sivil toplum örgütleri. Tekrar ediyorum, ölen kişinin eşine evlenme ödeneğini vermeyelim kararı, bizim tasarıda bu var, ama sosyal taraflar bunun çıkmasını istiyor; bir. Hepsi… Bakın, toplantıda ittifakla –söylüyorum- kendilerinden gelen talep bu.

İki: Kız çocukları için, bildiğiniz gibi, Emekli Sandığından evlenme ödeneği on iki ay, SSK ve BAĞ-KUR’da yirmi dört ay, tasarıda on iki ay. Bunu yirmi dört aya çıkaralım dedi. Kim? Emekçiler. Biz de yirmi dört aya çıkarıyoruz.

Üç: Cenaze ödeneğini, Sosyal Güvenlik Kurumu… Çünkü, orada sivil toplum örgütü temsilcileri var; o, yönetim kararı ve bakanın onayıyla çıksın dediler.

Yani, emekçiler ne istiyorsa, tamamı bu yasada, bu maddede var. Onun için, konuşurken, değerlendirirken, ne yapıldığına, önergelerde ne olup bittiğine bakmamız gerekiyor.

Ben, böyle bir açıklamayı uygun buldum.

Başkan, teşekkür ediyorum, sağ olun.

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, biz, önergelerle yeni önerilerimizi ortaya koyduk. Bu bir madde görüşmesi değildir.

BAŞKAN – Doğru, haklısınız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Temel yasa konuşulmaktadır.

BAŞKAN – Dün aynı uygulama olduğu için tekrar ettim efendim, farkındayım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dolayısıyla, bu konuları benimsiyorlarsa desteklesinler; maddeyi tartışmıyoruz ki.

BAŞKAN – Dün aynı uygulama olduğu için tekrar ettim, maalesef, evet, doğru haklısınız.

Önergeyi oylarınıza sunacağım: Kabul…

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Bir şey söyleyebilir miyim…

Şu an kadınlar burada ve evlenme yardımı istiyorlar Sayın Başkan. Kadınlar burada ve evlenme yardımı istiyorlar. Bunlar sivil toplum örgütü olmuyor mu? Toplumun yarısı olmuyor mu?

BAŞKAN – Anlaşıldı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına…

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, karar yeter sayısı aramıyor musunuz?

BAŞKAN – Efendim…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Karar yeter sayısı aranmadı.

BAŞKAN – Müsaade eder misiniz… Müsaade eder misiniz…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, zamanında söyleyince kabul etmiyorsunuz, sonrasında kabul etmiyorsunuz. Ne zaman söyleyeceğiz?

BAŞKAN - Oylamaya geçerken kesin olarak…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – İstendi.

BAŞKAN – İstenmedi efendim. Bakan Bey’in açıklamasından evvel istendi.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Oylamaya geçmeden istendi.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) - Var mı böyle bir şey?

BAŞKAN – Var öyle efendim, İç Tüzük’e göre oylamaya geçerken istenir efendim.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Kaşla göz arasında oylama yapıyorsunuz!

BAŞKAN - Okur musunuz…

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın çerçeve 23’üncü maddesiyle düzenlenen…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Oturur musunuz yerinize… Yerinize oturur musunuz lütfen.

…5510 sayılı Kanunun 37’nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, bundan sonra her maddede, her önergede karar yeter sayısı isteyeceğim, hadi bakalım!

BAŞKAN - El sallama bir daha! Terbiyesiz! (x) El sallama bana! (MHP sıralarından gürültüler)

El sallama bana, bak! El sallama bana! (MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar)

                              

(x) Bu İfadenin tutanaktan çıkarılmasına ilişkin “oylama”, bu Tutanak Dergisi’nin “Düzeltişler” bölümünde yer almıştır.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Terbiyesiz diyemezsiniz! Terbiyesiz diyemezsiniz!

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Saygısızsınız siz!

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, “terbiyesiz” diyemezsiniz! Sözünüzü geri alın!

BAŞKAN - El sallama bana! Başkana parmak sallanır mı!

(Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ile Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak Başkanlık kürsüsünün önüne geldiler)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, sözünüzü düzeltin! Milletvekiline bunu diyemezsiniz!

(MHP sıralarından “Sayın Başkan, istifa et, istifa!” sesleri)

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bu oturuma devam edemezsiniz.

BAŞKAN – Birleşime beş dakika ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati : 16.43

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 16.59

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatoş GÜRKAN (Adana)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkanım, ben söz istiyorum.

BAŞKAN - Daha Genel Kurulu açıyorum Ali Bey, lütfen buyurun efendim, yerinize oturunuz lütfen. Ben daha Genel Kurulu açmadım, yeni başlıyorum. Lütfen yerinize oturunuz, sonra görüşelim. Buyurun efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Niye sinirleniyorsunuz ya?

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

21’inci madde üzerindeki verilen son önergeyi okutuyorum.

Önergeyi…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, böyle bir yönetim metodu olmaz yani! Olmaz böyle bir şey!

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir dakika… Bir dakika…

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, bir dakika ara verin…

BAŞKAN - Efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Biraz önceki toplantıda Sayın Milletvekiline atfedilen bir hususla ilgili, sataşmayla ilgili, Sayın Milletvekili bununla ilgili ifadede bulunmak istiyor. Siz, herhâlde burada, devam eden bir oturumu yönetmek üzere daha önceden bulunmuyordunuz. Müsaade edin de milletvekili…

BAŞKAN – Sayın Vural, Milletvekiliniz huzurda, Milletvekiliniz görüşlerini ifade edebilir. Lütfen, buyurun oturun efendim.

Evet, Sayın Uzunırmak

OKTAY VURAL (İzmir) – Edebilirse niye susturuyorsunuz o zaman! Allah! Allah!

BAŞKAN - Sayın Oktay Vural, lütfen oturunuz, buyurunuz efendim.

Sayın Uzunırmak, buyurun efendim.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, sizin buraya geliş gerekçenizi mutlaka ki siz öğrenmişsinizdir.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Buradan şey yapsın Sayın Başkan, ses gelmiyor!

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sizin geliş gerekçenizi siz mutlaka öğrenmişsinizdir.

BAŞKAN – Hayır, ben bir şey öğrenmedim.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Niçin değiştiniz Sayın Başkan? Niçin değiştiniz? (AK Parti ve MHP sıralarından gürültüler)

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Bu soruş şekli ne kadar medeni?

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Siz karışmayın! Siz karışmayın!

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Böyle soru mu sorulur!

RECEP TANER (Aydın) – Sen avukatı mısın?

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sana danışarak mı konuşacak burada! İzin mi alacağız konuşurken senden!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen sakin olun… Milletvekilleri…

Lütfi Bey, lütfen…

Evet, Sayın Uzunırmak, dinliyorum efendim.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Eğer mümkünse bu Parlamento kuruluşuna, prensiplerine, İç Tüzük’üne ve geleneğine uygun çalışacaksa, lütfen, bu önce Başkanlık Divanının yönetiminden geçer. Dolayısıyla, doğru olmayan beyanlarla, birbirimizi kandırarak, bu Parlamentonun işleyişine, şerefine, haysiyetine yanlış düşen davranışlarda bulunmak edep dışıdır. Dolayısıyla, bizi karar yeter sayısı istediğimizde terbiyesizlikle itham eden bir Meclis Başkan Vekilinin değişmesinin neticesinde onun tutumu hakkında şahsıma “Terbiyesiz” denmesine cevap vermek için söz istiyorum ve bunu, size, geldiğinizde, oturduğunuzda “Söz istiyorum.” dediğimde “Vereceğim, oturun yerinize.” dediniz, ondan sonra maddelere geçiliyor. Size de yakıştıramadım!

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Evet, buyurun.

BAŞKAN – …lütfen sükûnetle dinleyin.

Meclis içerisinde zaman zaman Başkanlık Divanının veya Genel Kurulda bulunan milletvekili arkadaşlarımızın hatalı davranışları olabilir, iletişim noksanlığı olabilir, böyle bir sıkıntı olabilir. Burada konuşurken her birimize…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – “Terbiyesiz.” deme hakkı vermez bunlar!

BAŞKAN – Ben, “Terbiyesiz” denip denmediğini bilmiyorum.

Bakınız, konuşurken…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – O zaman zabıtları getirtin.

BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, ben şunu ifade etmek istiyorum: Daha önceden anlaşıldığı üzere bugün nöbet benimdi ama Başkan Vekilimiz Sayın Gülpınar, bugünkü saat itibarıyla çıkmıştı. Diyelim ki bu istenmeyen olay veya olumsuz olay…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Başkan, ben söz istiyorum… Bana “Terbiyesiz” denmesiyle ilgili söz istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, sözümü tamamlayayım. Lütfen buyurunuz.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Buyurun.

BAŞKAN - … tesadüf etmişti. Dolayısıyla, bu olaydan dolayı ben buraya gelmiş değilim. Daha önceden hesaplanmış olan bir husus vardı bundan dolayı gelmişimdir. Bunu belirtiyorum yani. (MHP ve CHP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sayın Başkan, ben söz istiyorum… Ben söz istiyorum.

BAŞKAN – Ben tutanakları getirteyim, eğer böyle bir husus varsa ben size söz vereceğim, tamam.

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Sizin tutumunuzla ilgili de söz istiyorum.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen, Genel Kurulu sükûnetle yönetelim. İstirham ediyorum ve bakınız, burada bir söz ifade ediyorum ama siz inanıp inanmamakta serbestsiniz, ama ben samimi duygularımla doğru olanı söylüyorum. Ama sizi, mutlaka bu doğruya inandırmak mecburiyetim de yoktur; bir kanaatimi söylüyorum, doğru olanı söylüyorum ama inanmıyorsunuz; ona ben bir şey diyemem.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Doğru olmadığı belli.

BAŞKAN - Evet, tutanakları getirttireceğim, Sayın Uzunırmak hakkında böyle bir ifade varsa ona da söz vereceğim.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Olayın muhatabı gelsin.

BAŞKAN - Buyurun efendim:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 23 üncü maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun 37 inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                Nurettin Canikli (Giresun) ve arkadaşları

“Evlenmeleri nedeniyle, gelir veya aylıklarının kesilmesi gereken kız çocuklarına, evlenmeleri ve talepte bulunmaları hâlinde almakta oldukları aylık veya gelirlerinin iki yıllık tutarı bir defaya mahsus olmak üzere evlenme ödeneği olarak peşin ödenir. Evlenme ödeneği alan hak sahibinin aylığının kesildiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde yeniden hak sahibi olması halinde, iki yıllık sürenin sonuna kadar gelir veya aylık bağlanmaz, bu durumda olanlar 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır. “

“İş kazası veya meslek hastalığı sonucu veya sürekli iş göremezlik geliri, malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken veya kendisi için en az 360 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi bildirilmiş olup da ölen sigortalının hak sahiplerine Kurum Yönetim Kurulunca belirlenip Bakan tarafından onaylanan tarife üzerinden cenaze ödeneği ödenir. Cenaze ödeneği, sırasıyla sigortalının eşine, yoksa çocuklarına, o da yoksa ana babasına, o da yoksa kardeşlerine verilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Evlenme yardımının sadece kız çocuklarına verilmesi ve evlendikleri tarihteki aylık veya gelirlerinin 2 yıllık tutarında evlenme yardımı verilmesi amaçlanmış, ayrıca cenaze ödeneğinin Kurum Yönetim Kurulunca belirlenip, Bakan tarafından onanan tarife üzerinden verilmesi esası getirilmiştir.

BAŞKAN – Hükûmetin katıldığı, Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge istikametinde 23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

24’üncü madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Tasarının çerçeve 24. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 5510 sayılı Yasanın 38. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Ali Susam

Muharrem İnce

Ali Rıza Öztürk

 

İzmir

Yalova

Mersin

 

Necla Arat

 

Tayfur Süner

 

İstanbul

 

Ankara

“İkili veya çok taraflı uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklıdır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılamıyoruz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Susam konuşacak efendim.

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına, İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam.

Buyurun Sayın Susam. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin toplumun çok önemli, seçilmiş insanları olarak, muhakkak ki, hem oturumların yönetilmesinde hem de kanun tasarılarının kanuna dönüştürülmesinde uzlaşmaya, uyuma, karşılıklı birbirimizi dinlemeye çok ihtiyacımız var. Az önce yaşanan olayı, bu anlamıyla talihsiz ve üzücü bir olay olarak nitelendiriyoruz.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Kaşıma!

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Öncelikle, yöneten insanların, toplumun bu anlamıyla daha uyum içerisinde gitmesinde önderlik yapmaları ve uzlaşıcı olmaları gerekir.

Az önce Sayın Bakan, önergem kaybolduğunda 22’nci gündem maddesinde “24’üncü gündem maddesinde konuşursun, sen uzlaşmacı bir insansın” demişti. Teşekkür ediyorum bu nitelendirmesine. Bu anlayış hepimizde hâkim olmalı. Bu nedenle, az önceki davranışla ilgili duygularımı sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum.

Bu kanunda da böyle olmalıydı. Bu kanunda da toplumun her kesimi uzlaşabilmeliydi. Bu kanun çok önemli bir kanun. Tüm toplumun sosyal güvenlik konusundaki ortak görüşünü saptamamıza ihtiyaç var. Diyebilirsiniz ki: Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi çok ciddi bir açık veriyor ve bu açığı acilen gidermemiz gerekir ve bununla ilgili olarak bu kanunu acilen çıkarmamız gerekir.

Değerli arkadaşlarım, muhakkak ki, sosyal güvenlik sisteminin bugün açık verdiği ve ciddi sorunları olduğu hepimizin malumu. Ama bu sosyal güvenlik sisteminin en doğru çözüm yöntemi sigortalı sayısını artırmaktan geçiyor. Türkiye’de sosyal güvenlik sisteminin kapsamını, şemsiyesini ve prim ödeyen sayısını artırıp, bu artırdığımız prim ödeyen sayısıyla da sosyal güvenlikten hizmet alanların hizmet kalitesini ve hizmet miktarını yükseltmemiz gerekiyor. Altıncı yılına gelen Hükûmetin, bugüne kadarki çalışmalarında bu şemsiyenin genişlemesi için yapmış olduğu çalışma var mı? Kayıt dışılığı kayıt içine alma doğrultusunda attığı adım var mı? Sigortalı sayısını yükseltmek için yapmış olduğu doğru düzgün çalışma var mı?

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Var, var!

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Maalesef bu konularda çok içtenlikle ve samimiyetle “Var.” diyemezsiniz. Türkiye her geçen gün kayıt dışı işsizliğin çoğaldığı bir ülke hâline geldi ve bugün, başta devlet kurumlarında olmak üzere, taşeron sistemi yaygın bir şekilde teşvik ediliyor ve teşvik edilen bu sistemle sigortasız ve kapsam dışı çalışmalar getiriliyor. Geçen gün TRT’ye gittim. TRT’deki insanlar diyorlar ki: “Bizim işimizi başka bir şirkete verip sanatçılık işini bile bir şirket vasıtasıyla, taşeronla alacaklar.” Değerli arkadaşlar, bu taşeronlaşma aynı zamanda kapsamı daraltma ve sosyal güvenlik sistemini çökertme sistemidir. Aynı zamanda bu yasada birçok örnekler var ki bu yasanın ciddi şekilde sıkıntılarını getiriyor.

Bakın, BAĞ-KUR’lular için çok ciddi bir sıkıntı var. BAĞ-KUR’luların sosyal güvenlik destek primi yüzde 10’dan yüzde 12’ye çıktı. Sayın Başbakan ne diyor: “Kazanılmış hiçbir hakkı biz bu tasarıda geri almayacağız.” Eskiden yüzde 10’du. O bile adaletli değildir, kesinlikle adaletli değildir. Çünkü bir insan emekli olma hakkını elde edene kadar ödediği primlerin karşılığında devletin tayin ettiği rakamı alıyor ve bugün altıncı basamakla on ikinci basamak arasında, yaklaşık yüzde 98’i 415 lirayla 560 lira arasında emekli maaşı alıyor BAĞ-KUR’luların. Bunlardan yüzde 10 kesiyordunuz, şimdi yüzde 12’ye çıkartıyorsunuz ve diyorsunuz ki: “Bu iş adil olmuştur.” BAĞ-KUR’lu bu maaşla geçinebilir mi arkadaşlar? Bu insanlar aynı zamanda esnaftır zaten. Bunları siz sigortaya alırken “Yirmi beş yıl sonra esnaflığı bırakacaksınız.” mı dediniz? Böyle bir anlaşma mı var? Esnaflık başlar, ölümde biter.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Susam, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET ALİ SUSAM (Devamla) – Onun için birçok esnaf şimdi kayıt dışılığa gidecektir bu yasayı çıkardığınız zaman. Kayıt dışılığı gene artıracaksınız.

İkincisi: Esnaflar sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor bir ay prim borcu var diye. Bu yasada da aynı şekilde bu korunmaya çalışılıyor. Arkadaşlar, hiç prim ödememiş insanlara milyonlarca yeşil kart dağıtırken, bugün geçim sıkıntısı çeken, iş yerlerini kapatmak durumunda olan esnaflara neden sağlık hizmeti vermekten imtina ediyorsunuz? Bu anlamıyla bu yasada ciddi bir adaletsizlik olduğunu, BAĞ-KUR’luyu, esnafı, sanatkârı ciddi şekilde yok ettiğini bir kez daha huzurlarınızda belirmek istiyorum.

Huzurlarınızı saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Susam.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 24’ü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 25 üzerinde dört adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 25. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 40. maddesindeki tablonun 16 numaralı bölümünün aşağıdaki gibi değiştirilmesini ve tabloya aşağıdaki 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 numaralı bölümlerin eklenmesini, üçüncü fıkranın çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.

Kapsamdaki İşler/İşyerleri

Kapsamdaki Sigortalılar                             

Eklenecek Gün Sayısı

16) İtfaiye, Arama ve Kurtarma İşleri

Yangın söndürme, her türlü afet ve can kurtarma

90

 

işlerinde arama kurtarmada çalışanlar

 

17) Zabıta İşleri

Asaleti onaylanmış olmak şartıyla adaylıkta

90

 

geçirilen süreler dahil zabıta memurları

 

18) 5953 sayılı Kanun kapsamındaki

13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Kanuna tabi

90

işyerlerinde,

olarak çalışan sigortalılar ile Basın Kartı

 

 

Yönetmeliğine göre basın kartı sahip olmak

 

 

suretiyle gazetecilik yaparken kamu kurumlarına

 

 

giren ve bu kurumlarda meslekleriyle ilgili görevde

 

 

istihdam edilenler,

 

19) Posta dağıtımı işyerlerinde yaya olarak

PTT Dağıtıcıları

90

yapılan işlerde,

 

 

20) Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu

Türkiye Radyo Televizyon Kurumunda haber

90

haber hizmetlerinde,

hizmetini yapan ve haber hizmetlerinde fiilen

 

 

 çalışan; Daire Başkanı, Başkan Yardımcısı,

 

 

Müdür, Müdür Yardımcısı, Şef, Muhabir, Stajyer

 

 

Muhabir, Baş Spiker, Redaktör Spiker, Spiker,

 

 

Stajyer Spiker, Masa Şefi, Baş Kameraman,

 

 

Şef Kameraman, Kameraman, Kamera Asistanı,

 

 

Başmontajcı, Şef Montajcı, Montajcı, Stajyer

 

 

Montajcı, Redaktör, Mütercim, Fotoğrafçı, Işıkçı,

 

 

Sesçi, Başteknisyen, Şef Teknisyen, Baş Teleksçi,

 

 

Teleks Operatörü,

 

21) Zirai mücadele ve zirai karantina teknik

Tarım Bakanlığı Zirai Mücadele ve Karantina

60

ve idari işleri ile salgın, bulaşıcı, paraziter

Teşkilatı ile Veteriner Teşkilatında vazife gören

 

hayvan hastalıkları ile mücadele işlerinde,

memur ve hizmetliler,

 

22) Devlet Tiyatroları ile Cumhurbaşkanlığı

Devlet Tiyatrosu sanatkârları, Cumhurbaşkanlığı

90

Senfoni Orkestrasında

Senfoni Orkestrasının şef ve üyeleri,

 

23) Ceza ve Tutukevlerinde fiilen hükümlü

İnfaz Koruma Memurları, Baş memurları ve

90

ve tutuklularla irtibat içinde olan görevliler,

 diğer personel

 

24) Uçak ve Lokomotifler,

Hava yollarının uçucu personeli, lokomotif

90

 

makinistleri

 

25) Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme

Bu işyerlerinde çalışan tüm personel

60

Kurumu Bakım ve Rehabilitasyon merkezleri

 

 

 ile çocuk-gençlik ve sokak çocukları merkezleri

 

 

                                                                                                                                              

 

Gültan Kışanak

Hasip Kaplan

Sevahir Bayındır

 

Diyarbakır

Şırnak

Şırnak

 

Selahattin Demirtaş

Akın Birdal

Aysel Tuğluk

 

Diyarbakır

Diyarbakır

Diyarbakır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25. maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun 40. maddesinde belirtilen fiili hizmet süresi zammından yararlanacaklarla ilgili tabloya aşağıdaki numaraları belirtilen sigortalıların eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

 

Oktay Vural

Abdülkadir Akcan

Mustafa Kalaycı

 

 

İzmir

Afyonkarahisar

Konya

 

 

Erdal Sipahi

Muharrem Varlı

Prof. Dr. Alim Işık

 

 

İzmir

Adana

Kütahya

 

 

 

Beytullah Asil

 

 

 

 

Eskişehir

 

 

 

Kapsamdaki İşler/İşyerleri

Kapsamdaki Sigortalılar                            

Eklenecek Gün Sayısı

 

16) Basım ve gazetecilik işyerleri

Basım ve gazetecilik işyerlerinde 4857 sayılı

90 gün

 

 

İş Kanununa göre çalışanlar.

 

 

17) 5953 sayılı Kanun kapsamındaki işyerleri

13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Kanuna tabi

90 gün

 

 

olarak çalışan sigortalılar ile Basın Kartı

 

 

 

Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak

 

 

 

suretiyle gazetecilik yaparken kamu kurumlarına

 

 

 

 giren ve bu kurumlarda meslekleriyle ilgili

 

 

 

 görevde istihdam edilenler.

 

 

18) Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu

Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunda haber

90 gün

 

Haber Hizmetleri

hizmetini yapan ve haber hizmetlerinde fiilen

 

 

 

çalışanlar

 

 

19) Denizde

Gemi adamları, gemi ateşçileri, gemi kömürcüleri

90 gün

 

20) Fiilen uçakta ve lokomotifte

Havayollarının uçucu personeli, lokomotif

90 gün

 

 

makinistleri

 

 

21) Ceza ve tutukevlerinde fiilen hükümlü ve

İnfaz koruma memurları, baş memurları ve

90 gün

 

tutuklularla irtibatlı işyerleri

diğer personel

 

 

22) Posta dağıtımı işyerlerinde yaya olarak

Dağıtıcılar

90 gün

 

yapılan işler

 

 

 

23) Zirai mücadele ve ziraî karantina teknik

Tarım Bakanlığı Ziraî Mücadele ve Karantina

60 gün

 

ve idarî işleri ile salgın, bulaşıcı paraziter

Teşkilatı ile Veteriner Teşkilatında vazife gören

 

 

hayvan hastalıkları ile mücadele işleri

memur ve hizmetliler

 

 

24) Devlet Tiyatroları ile Cumhurbaşkanlığı

Devlet Tiyatrosu sanatkârları, Cumhurbaşkanlığı

90 gün

 

Senfoni Orkestrası işyerleri

Senfoni Orkestrasının şef ve üyeleri

 

 

25) Orman işyerleri

Orman muhafaza memurları

60 gün

 

26) Gümrük işyerleri

Gümrük muhafaza memurları

60 gün

 

27) Güvenlik işleri

Mahalle ve gece bekçileri, köy korucuları,

60 gün

 

 

 zabıta memurları

 

 

28) Kamu ve özel sektör işyerleri

Şoförler

60 gün

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tutanakları getirttim. Tutanakları okudum. Evet; tutanakların okunması sırasında -ümit ediyorum ki ve kanaatim, öyle olmasını istiyorum- sehven olduğuna inandığım, iletişim noksanlığından kaynaklanan bir şekilde, bazı uygun olmayan kelimeler… Ben o kelimeleri burada kullanmak tekrar istemiyorum ama bu tip kelimelerin zaman zaman, teessüfle ifade ederim ki, kullanıldığını görüyoruz.

Bu konularla ilgili olarak, Sayın Uzunırmak söz talebinde bulunmuştu. Kendisine çok kısa bir söz vereceğim ama herhangi bir, tekrar yeni bir sataşma olmadan, Meclisimizin sükûnetinin sağlanması, çalışmalarımızın devam etmesi için Sayın Uzunırmak’a iki dakikalık bir süre vereyim.

Ayrıca, bu, kullanılan kelimenin daha sonra, Sayın Uzunırmak konuştuktan sonra da sizin, Genel Kurulunuzun onayını alarak tutanaklardan çıkarılmasını da oylarınıza arz edeceğim.

Sayın Uzunırmak, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Oturum Başkanı ve TBMM Başkan Vekili Eyyüp Cenap Gülpınar’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Başkanlık makamı her zaman “saygıdeğer” olarak ifade edilir. Tabii ki bu makama olan saygıdeğerlik, yönetimin saygı uyandıran yönetim metoduyla, davranışlarıyla mümkün olur ve perçinlenir.

Biz, ihsan istemiyoruz, lütuf istemiyoruz. Biz, bir milletvekili olarak, yasaların, İç Tüzük’ün, kuralların bize verdiği hakları kullanıyoruz. Platon’a soruyorlar: “Kim idare etmeli? Tüccarlar mı, entelektüeller mi, ilim adamları mı, köylüler mi?” Diyor ki: “Kurallar idare etmeli.” İşte, demokrasi kültürü, hukuk düzeni, hukukun üstünlüğü ve bu mantık, bu yönetim mantığı burada kendini gösterir. Bir milletvekili ihsan istemeden karar yeter sayısı istiyor, duymazlıktan geliniyor. İkinci önergede tekrar karar yeter sayısı isteniyor ve geçiştiriliyor.

Kıymetli milletvekilleri, ben merak ediyorum, Sayın Bakan diyor ki: “Sosyal tarafların uzlaşısıyla geçti.” Ben ve grubum bu yasaya muhalefet ediyoruz. Elbette ki muhalefet edeceğiz. Eğer muhalefet edilmiyorsa, uzlaşıyla çıktıysa sabah gelirken Meclisin önündeki polisler niye buraya kıtalar hâlinde bindirilmiş? Kimden korunmak isteniyor Meclis? Bu insanlar polis tarafından niye coplanıyor bu insanların hakları elinden alınmıyor ise? Ben -bir milletvekili olarak- ve grubum bu insanlara sahip çıkmak zorundadır. Dolayısıyla bu yasanın geciktirilmesini, mümkünse çıkmamasını istiyoruz, bunun için de muhalefet ediyoruz.

Sayın Başkana el sallamadım. Sayın Başkana söz istemek için elimi kaldırdım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ UZUNIRMAK (Devamla) – Bunun da tutanaklara geçmesini istiyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum (MHP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Uzunırmak.

Evet, tutanaklara geçen o kelimenin tutanaklardan çıkarılmasını Genel Kurulun… (CHP sıralarından gürültüler)

ATİLA EMEK (Antalya) – Gelip Meclise özür dileyecek.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkan, bir özür borçlu…

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım…

KADİR URAL (Mersin) – Muhatap teklif etsin Sayın Başkanım, muhatap teklif etsin onu. Gelsin, çıksın, söylesin!

VIII.- DÜZELTİŞLER

1.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’a söylenen bir sözün tutanaktan çıkarılmasına ilişkin

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, evet, o kelimenin tutanaklardan çıkarılmasını oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler…

ALİ UZUNIRMAK (Aydın) – Ben bu konuda hakkımı bir milletvekili olarak sizin yönetiminize emanet ediyorum Sayın Başkan.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Evet, oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teşekkür ediyorum Genel Kurula, kabul edilmiştir.

Evet, ümit ediyorum ki bundan sonra karar oylamasında, yeter sayı istenmesinde daha dikkatli oluruz diyoruz.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, küfür oylanır mı?

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, bir sükûneti sağlıyoruz. Ne var bunda yani? Siz sükûnet olmamasını mı istiyorsunuz? Lütfen…

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, biz de alışırsak, biz de küfür edersek ne olacak?

BAŞKAN – Evet, milletvekili arkadaşımız, muhatap olan arkadaşımız konuşmuştur, konuyu izah etmiştir. Kendisine de teşekkür ediyorum. Konu vuzuha kavuşmuştur.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Evet, buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 25. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan tabloya aşağıda 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 numaralı sıralarında belirtilen sigortalıların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mustafa Özyürek

 

 

Trabzon

Malatya

İstanbul

 

 

Esfender Korkmaz

Birgen Keleş

Ali Rıza Öztürk

 

 

İstanbul

İstanbul

Mersin

 

 

Faik Öztrak

Bülent Baratalı

Bayram Meral

 

 

Tekirdağ

İzmir

İstanbul

 

 

Gürol Ergin

 

Sacid Yıldız

 

 

Muğla

 

İstanbul

 

 

16) Gemi adamları,

Denizde

90

 

17) Havayollarının uçucu personeli,

Fiilen uçakta ve lokomotifte

90

 

lokomotif makinistleri

 

 

 

18) Basım ve gazetecilik

1) Solunum ve cilt yoluyla vücuda geçen

90

 

İşyerlerinde 4857 sayılı İş Kanununa

gaz veya diğer zehirleyici maddelerle

 

 

göre çalışanlar

çalışılan işyerleri.

 

 

 

2) Fazla gürültülü ve ihtizaz yapıcı makine

 

 

 

ve aletlerle çalışarak iş yapılan işyerleri.

 

 

 

3) Tabii ışığın hiç olmadığı veya münhasıran

 

 

 

suni ışık altında çalışılan işyerleri.

 

 

 

4)Günlük mesainin yarıdan fazlası saat

 

 

 

20.00’den sonra çalışılarak yapılan işyerleri.

 

 

 

5) Doğrudan doğruya yüksek hararete

 

 

 

maruz bulunarak çalışılan işyerleri.

 

 

 

6) Fazla ve devamlı fiziki gayret sarf

 

 

 

edilerek iş yapılan işyerleri.

 

 

19) 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı

5953 sayılı Kanun kapsamındaki

90

 

Kanuna tâbi olarak çalışan sigortalılar

işyerlerinde

 

 

ile Basın Kartı Yönetmeliğine göre

 

 

 

basın kartı sahibi olmak suretiyle

 

 

 

gazetecilik yaparken kamu kurumlarına

 

 

 

giren ve bu kurumlarda meslekleriyle

 

 

 

ilgili görevde istihdam edilenler.

 

 

 

20) İnfaz koruma memurları,

Ceza ve tutukevlerinde fiilen hükümlü ve

90

 

baş memurları ve diğer personel

tutuklularla irtibat içinde olan görevliler.

 

 

21) PTT dağıtıcıları

Posta dağıtım işyerlerinde

90

 

 

yaya olarak yapılan işlerde.

 

 

22) Türkiye Radyo-Televizyon

Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu

90

 

Kurumunda haber hizmetini yapan ve

haber hizmetlerinde.

 

 

haber hizmetlerinde fiilen çalışan;

 

 

 

Daire Başkanı, Başkan Yardımcısı,

 

 

 

Müdür, Müdür Yardımcısı, Şef,

 

 

 

Muhabir, Stajyer Muhabir, Başspiker,

 

 

 

Redaktör Spiker, Spiker, Stajyer Spiker,

 

 

 

Masa Şefi, Başkameraman, Şef

 

 

 

Kameraman, Kameraman, Kamera

 

 

 

Asistanı, Başmontajcı, Şef Montajcı,

 

 

 

Montajcı, Stajyer Montajcı, Redaktör,

 

 

 

Mütercim, Fotoğrafçı, Işıkçı, Sesçi,

 

 

 

Başteknisyen, Şef teknisyen, Teknisyen,

 

 

 

Başteleksçi, Şef Teleksçi, Teleks

 

 

 

Operatörü.

 

 

 

23) Tarım Bakanlığı Zirai Mücadele

Zirai mücadele ve ziraî karantina teknik

90

 

ve Karantina Teşkilatı ile Veteriner

ve idarî işleri ile salgın, bulaşıcı, paraziter

 

 

Teşkilatında vazife gören memur ve

hayvan hastalıkları ile mücadele işlerinde.

 

 

hizmetliler.

 

 

 

24) Devlet Tiyatrosu sanatkârları,Devlet

Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera ve

90

 

Opera ve Balesi Cumhurbaşkanlığı

Balesi ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni

 

 

Senfoni Orkestrasının şef ve üyeleri.

Orkestrasında

 

 

25) Belediye Zabıta Personeli

Belediye Zabıta İşleri

60

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 25 inci maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 40 ıncı maddesinin birinci ve dördüncü fıkraları ile ekli cetvelin 10 ve 11 inci bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini söz konusu cetvele aşağıdaki 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 numaralı bentlerin eklenmesini ve üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Ayşe Jale Ağırbaş

Kamer Genç

 

İzmir

İstanbul

Tunceli

 

Hasan Erçelebi

Hasan Macit

Hüseyin Mert

 

Denizli

İstanbul

İstanbul

 

 

Recai Birgün

 

 

 

İzmir

 

“Aşağıda belirtilen işyerlerinde ve işlerde çalışan sigortalıların hizmet sürelerine, bu işyerlerinde işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında gösterilen prim gün sayıları, fiilî hizmet süresi zammı olarak eklenir. 360 günden eksik sürelere ait fiilî hizmet süresi zammı, 360 gün için eklenen fiilî hizmet süresi ile orantılı olarak belirlenir.”

“Yukarıdaki hükümlere göre hesaplanan fiilî hizmet süresi zammı sekiz yılı geçmemek üzere uzun vadeli sigorta kolları uygulamasında prim ödeme gün sayısına eklenir ve emeklilik yaş hadlerinden üç yılı geçmemek üzere yarısı indirilir.

Yukarıda yer verilen tablonun (10) numaralı sırasında yer alan ve 180 gün fiilî hizmet zammı süresi verilen sigortalılar için sekiz yıllık süre sınırı uygulanmaz.”

10) Yer altı işlerinde sürekli veya

Maden işyerleri

180 gün

münavebeli çalışanlar

 

 

11) Mesleği icabı; röntgen, radyum ve

Röntgen, radyum ve benzeri iyonizan

90 gün

benzeri iyonizan radyasyonlarında

radyasyon laboratuarları işlerinde.

 

fiilen çalışan hekim, diş hekimi,

 

 

teknisyen, sağlık memuru, radyasyon

 

 

fizikçisi ve teknisyeni ve iyonizan

 

 

radyasyonla fiilen çalışan bilumum

 

 

personel ve yardımcıları.

 

 

16) Basım ve gazetecilik işyerlerinde

1) Solunum ve cilt yoluyla vücuda geçen

90 gün

4857 sayılı İş Kanununa göre çalışanlar.

gaz veya diğer zehirleyici maddelerle

 

 

çalışılan işyerleri.

 

 

2) Fazla gürültülü ve ihtizaz yapıcı

 

 

makine ve aletlerle çalışarak iş yapılan

 

 

 işyerleri.

 

 

3) Tabii ışığın hiç olmadığı veya

 

 

münhasıran suni ışık altında çalışılan

 

 

işyerleri.

 

 

4) Günlük mesainin yarıdan fazlası saat

 

 

20.00’den sonra çalışılarak yapılan

 

 

işyerleri.

 

 

5) Doğrudan doğruya yüksek hararete

 

 

 maruz bulunarak çalışılan işyerleri.

 

 

6) Fazla ve devamlı fiziki gayret sarf

 

 

edilerek iş yapılan işyerleri.

 

17) 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı

5953 sayılı Kanun kapsamındaki

90 gün

Kanuna tabi olarak çalışan sigortalılar

işyerlerinde

 

ile Basın Kartı Yönetmeliğine göre

 

 

basın kartı sahibi olmak suretiyle

 

 

gazetecilik yaparken kamu kurumlarına

 

 

giren ve bu kurumlarda meslekleriyle

 

 

ilgili görevde istihdam edilenler.

 

 

18) İnfaz koruma memurları, baş

Ceza ve tutukevlerinde fiilen hükümlü

90 gün

memurları ve diğer personel

ve tutuklularla irtibat içinde olan

 

 

görevliler.

 

19) PTT dağıtıcıları

Posta dağıtımı işyerlerinde yaya olarak

90 gün

 

yapılan işlerde.

 

20)Türkiye Radyo-Televizyon

Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu

90 gün

Kurumunda haber hizmetini yapan

haber hizmetlerinde

 

ve haber hizmetlerinde fiilen çalışan:

 

 

Daire Başkanı, Başkan Yardımcısı,

 

 

Müdür, Müdür Yardımcısı, Şef, Muhabir,

 

 

Stajyer Muhabir, Başspiker, Redaktör

 

 

Spiker, Spiker, Stajyer Spiker, Masa

 

 

Şefi, Başkameraman, Şef Kameraman,

 

 

Kameraman, Kameraman Asistanı,

 

 

Başmontajcı, Şef Montajcı, Montajcı,

 

 

Stajyer Montajcı, Redaktör, Mütercim,

 

 

Fotoğrafcı, Işıkçı, Sesçi, Başteknisyen,

 

 

Şef Teknisyen, Teknisyen, Başteleksçi,

 

 

Şef Teleksçi, Teleks Operatörü

 

 

21) Tarım Bakanlığı Ziraî Mücadele

Zirai mücadele ve zirai karantina teknik

60 gün

ve Karantina Teşkilatı ile Veteriner

ve idari işleri ile salgın, bulaşıcı,

 

Teşkilatında vazife gören memur ve

paraziter hayvan hastalıkları ile mücadele

 

hizmetliler.

işlerinde

 

22) Devlet Tiyatrosu sanatkârları,

Devlet Tiyatroları ile Cumhurbaşkanlığı

90 gün

Cumhurbaşkanlığı Senfoni

Senfoni Orkestrasında

 

Orkestrasının şef ve üyeleri.

 

 

23) Gemi adamları, gemi ateşçileri,

Denizde

90 gün

gemi kömürcüleri, dalgıçlar.

 

 

24) Havayollarının uçucu personeli,

Fiilen uçakta ve lokomotifte

90 gün

lokomotif makinistleri

 

 

25) Orman Muhafaza Memurları

Çevre ve Orman Bakanlığında

90 gün

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Önergeye katılamıyoruz Sayın Başkanım.

Yalnız bir redaksiyon talebimiz var. Tasarının çerçeve 25’inci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanun’un 40’ıncı maddesinde yer alan, tablonun 7’nci sırasında yer alan “işlerinde” ibaresi herhâlde yazım hatası ya da basım hatası nedeniyle sehven yanlış yazılmış. Bu “işlerinde” ibaresi “işlerde” şeklinde düzeltilmelidir.

BAŞKAN – Gerekli not alınmıştır.

Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kamuoyunda yıpranma tazminatı olarak bilinen görüştüğümüz madde, bugüne kadar Hükûmetin “Kazanılmış haklara dokunmadık.” dediği ve gerçekten dokunduğu maddelerden bir tanesi. Bazı meslek mensuplarını tasarıdan çıkarılmış görüyoruz. Bir kere, Sayın Bakana bu Sosyal Güvenlik Reformunu düzenlerken herhâlde bürokratlarının şu şekilde bir uyarısının olmuş olmasını açıkçası ben beklerdim. Bir tasarıda yaş haddini artırırken emekliliği zorlaştırıyorsunuz. Ona ek olarak ve bilimsel birtakım verilere dayandığınızı söylüyorsunuz. Bazı mesleklerin emeklilikten sayılan hizmet sürelerini de ortadan kaldırmanın ben akıllı bir davranış olduğunu düşünmüyorum yani herhâlde bürokratlarınızdan sizi bu konuda uyaranlar olmuştur. Zaten biz emeklilik yaşını artırıyoruz, burada da önemli bir şey yok, dolayısıyla buradan da bir rahatsızlık vermemizin bir anlamı yok, demiş olabilirler.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Medya patronları…

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) - Sürekli olarak sosyal taraflarla mutabakat içinde olduğunuzu söylüyorsunuz. İnsanlar niye sokaklarda? Millet hepimizi izliyor, sizi de dinliyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu getirilen tasarıdan yararlanabilmek için bir kere maddede sayılan meslek gruplarından olacaksınız ve bu meslek gruplarından sayılmış olmak yeterli değil, o mesleği fiilen yapacaksınız. Bu da yeterli değil, o meslekle ilgili öngörülen risklere maruz kalacaksınız. Bu da yeterli değil, kazanılmış hakları önlemek için, ayrıca o meslekte üç bin altı yüz prim ödeme gün sayısını tamamlayacaksınız ve bu da yeterli değil, önceden sekiz yılını saydığınız hizmetler için bir kısım mesleklerde bu yıl sayısını sekizden beşe indireceksiniz. Sonra da çıkıp diyeceksiniz ki: “Biz kazanılmış haklara dokunmuyoruz.”

Değerli arkadaşlar, bu meslek gruplarından çıkarılanlardan bir tanesini dikkatlerinize getirmek istiyorum. Değerli gazeteci arkadaşlarımızı çıkarıyorsunuz. Gazeteci arkadaşlarımız masa başında görev yapmıyorlar. Gazeteci arkadaşlarımız askerler ve emniyet güçleriyle birlikte gerektiğinde savaş meydanında görev yapıyorlar, gerektiğinde terör olaylarıyla ilgili olarak, olayları izlemek için emniyet görevlileriyle birlikte olay yerinde görevlerini yapıyorlar. Siz Genel Kurulun huzuruna gelerek nasıl oluyor da “Ben bilimsel olarak incelettim konuyu, dolayısıyla gazetecilerin artık burada yer almasına gerek yok.” diyebiliyorsunuz, bunu milletin takdirine bırakıyorum.

Değerli arkadaşlar, gazetecilerin ve diğer meslek mensuplarının haklarıyla ilgili olarak, kazanılmış haklarının yok edilip edilmediği konusunda ileride geçici 7’nci madde önünüze gelecek. Eğer inceleme fırsatı bulursanız, orada iki gruba ayrılmış olduklarını görüyoruz. SSK’lı olup da yeni yasada listede yer almayanlar için “Eski hizmetleri için yeni getirdiğim üç bin altı yüz prim ödeme gün sayısını dikkate almam.” Diyorsunuz, SSK’lılar için. Dönüyorsunuz kamu kesimine, kamu kesiminin içinde olanlar erbaşlar, Uzman Erbaşlar Kanunu var, MİT mensupları var, Cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası var, milletvekilleri var ve Emekli Sandığı Kanunu’nun 32’nci maddesi var ve burada ayrım yapmaksızın, yeni listede olup olmadıklarına bakmaksızın diyorsunuz ki: “Üç bin altı yüz günün doldurulmasında önceki sürelerini dikkate alırım.” Peki, bu arkadaşlarımız, üç bin altı yüz gün süresini doldurmamışlar ise, mefhumu muhalifinden, dikkate almayacağınız anlamı çıkıyor. Yani o maddede de Plan-Bütçe’de bu eleştiriyi yaptım ama arkadaşlarım herhâlde dikkate almadılar. Bu kazanılmış haklar yönünden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öztürk, tamamlayınız konuşmanızı.

HARUN ÖZTÜRK (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

O madde gelene kadar arkadaşlarımızın bunun üzerinde çalışmalarının doğru olacağını düşünüyorum. Çünkü yukarıda da söyledim, o maddenin yazılım biçimi, ileride bir mukteza almak suretiyle milletvekillerinin de yıpranma tazminatlarının devam ettiği noktasına kadar götürülebilir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 25. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 40 ıncı maddesinde yer alan tabloya aşağıda 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 numaralı sıralarında belirtilen sigortalıların eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                      M. Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

16) Gemi adamları,

Denizde

90

17) Havayollarının uçucu personeli,

Fiilen uçakta ve lokomotifte

90

lokomotif makinistleri

 

 

18) Basım ve gazetecilik

 

 

İşyerlerinde 4857 sayılı İş Kanununa göre

1) Solunum ve cilt yoluyla vücuda geçen gaz

90

çalışanlar

veya diğer zehirleyici maddelerle çalışılan

 

 

işyerleri.

 

 

2) Fazla gürültülü ve ihtizaz yapıcı makine ve

 

 

aletlerle çalışarak iş yapılan işyerleri.

 

 

3) Tabii ışığın hiç olmadığı veya münhasıran

 

 

suni ışık altında çalışılan işyerleri.

 

 

4)Günlük mesainin yarıdan fazlası saat

 

 

20.00’den sonra çalışılarak yapılan işyerleri.

 

 

5) Doğrudan doğruya yüksek hararete maruz

 

 

bulunarak çalışılan işyerleri.

 

 

6) Fazla ve devamlı fiziki gayret sarf edilerek

 

 

yapılan işyerleri.

 

19) 13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Kanuna

5953 sayılı Kanun kapsamındaki işyerlerinde

90

tâbi olarak çalışan sigortalılar ile Basın Kartı

 

 

Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak

 

 

suretiyle gazetecilik yaparken kamu

 

 

kurumlarınagiren ve bu kurumlarda

 

 

meslekleriyle ilgiligörevde istihdam edilenler.

 

 

20) İnfaz koruma memurları, baş memurları

Ceza ve tutukevlerinde fiilen hükümlü ve

90

ve diğer personel

tutuklularla irtibat içinde olan görevliler.

 

21) PTT dağıtıcıları

Posta dağıtım işyerlerinde

90

 

yaya olarak yapılan işlerde.

 

22) Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunda

Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu haber

90

haber hizmetini yapan ve haber hizmetlerinde

hizmetlerinde.

 

fiilen çalışan; Daire Başkanı, Başkan Yardımcısı,

 

 

Müdür, Müdür Yardımcısı, Şef, Muhabir,

 

 

Stajyer Muhabir, Başspiker, Redaktör Spiker,

 

 

Spiker, Stajyer Spiker, Masa Şefi, Başkameraman,

 

 

Şef Kameraman, Kameraman, Kamera Asistanı,

 

 

Başmontajcı, Şef Montajcı, Montajcı, Stajyer

 

 

Montajcı, Redaktör, Mütercim, Fotoğrafçı,

 

 

Işıkçı, Sesçi, Başteknisyen, Şef teknisyen,

 

 

Teknisyen, Başteleksçi, Şef Teleksçi, Teleks

 

 

Operatörü.

 

 

23) Tarım Bakanlığı Ziraî Mücadele ve

Ziraî mücadele ve ziraî karantina teknik ve

90

Karantina Teşkilatı ile Veteriner Teşkilatında

idarî işleri ile salgın, bulaşıcı, paraziter hayvan

 

 vazife gören memur ve hizmetliler.

hastalıkları ile mücadele işlerinde.

 

24) Devlet Tiyatrosu sanatkârları, Devlet

Devlet Tiyatroları ile Devlet Opera ve Balesi ve

90

 Opera ve Balesi Cumhurbaşkanlığı Senfoni

Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasında

 

Orkestrasının şef ve üyeleri.

 

 

25) Belediye Zabıta Personeli

Belediye Zabıta İşleri

60

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Niye katılamıyorsunuz? Mazeretiniz mi var?

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Sacid Yıldız, İstanbul Milletvekili.

BAŞKAN – Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SACİD YILDIZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Tasarı’nın çerçeve 25’inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 40’ıncı maddesi hakkında verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi, grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Televizyonda bizi dinleyen vatandaşlarımızı ve dinleyici locasındaki gazeteci arkadaşlarımızı da selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Görüşmelerine başladığımız Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası, sosyal güvenliği sosyal bir hak olmaktan çıkarmayı amaçlayan, çalışanı köle gibi gören sömürücü bir zihniyetin ürünüdür. Sosyal güvenlik, uluslararası sermayenin talepleri doğrultusunda şekillendirilmek istenmektedir ve tüm bunlar yapılırken sosyal taraflar yok sayılmaktadır çünkü bu yasa Meclise getirilmeden evvel Ekonomik ve Sosyal Konsey’de görüşülmemiştir; Meclise getirildikten sonra Ekonomik ve Sosyal Konsey’de görüşülmüş ve uzlaşma sağlanmadan Meclise getirilmiştir, bu çok önemlidir.

Tasarıda, çalışanlara daha önce tanınan bazı hakların geri alınması söz konusudur. Ne yazık ki dün burada konuşan sendika kökenli arkadaşlarımız da “Çalışanların hakları geri alınmamaktadır, kazanılmış hakları korunmaktadır.” demesine rağmen, işte bu verdiğimiz önergede de, haklar geri alınmıştır, bunu görmekteyiz.

Görüşülmekte olan tasarıda gazeteciler, hava yolları uçucu personeli, lokomotif makinistleri, posta dağıtıcıları, infaz koruma memurları, gemi adamları, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunda haber hizmetini yapanlar ve ayrıca haber hizmetlerinde fiilen çalışanlar, tüm basın çalışanları, zirai mücadele ve karantina teşkilatında görev yapan memurlar, belediye zabıta personeli, devlet sanatçıları fiilî hizmet süresi zammı kapsamından çıkarılmışlardır. Bunların, bu arkadaşlarımızın daha evvel kazanılmış hakları vardı, buradan çıkarılmışlardır.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak verdiğimiz önergede yukarıdaki iş kollarının tasarının 40’ıncı maddesinde yer alan tabloya eklenmesini istemekteyiz. Örnek aldığımız Avrupa Birliğinde bundan daha genişleri vardır. Örneğin, Belçika’da öğretmenler de bu kapsam içindedir. Bu mesleklerde çalışanlar da en az fiilî hizmet süresi zammına dâhil edilen işlerde çalışanlar kadar risk taşımaktadırlar. AKP Hükûmeti ne kadar böyle düşünmese de kapsamdan çıkarılan iş kollarında çalışanların tümü fiziksel, sosyal ve ruhsal açıdan ağır çalışma koşullarıyla karşı karşıyadırlar. Örneğin, devlet tiyatrosu ve devlet opera ve balesi sanatçıları bir oyunu sahneye koymak için provalarda günlerce, haftalarca, gece gündüz demeden, mesai kavramı olmadan emek harcamaktadırlar. Aslına bakılırsa sahnede hamal karakterini canlandıran sanatçı ile gerçek hamal arasında yıpranma bakımından çok fazla da fark yoktur. İşi oraya koymak için verilen emek, o emeği seyirciye yansıtmak için verilen çaba da sanatçıları oldukça yıpratmaktadır.

Yasaya göre gazeteciler de fiilî hizmet süresi zammı kapsamından çıkarılan iş kolları arasındadırlar. Gazeteciler hem fikren hem bedenen ağır ve tehlikeli bir görev yapmaktadırlar. Çok farklı yer ve zamanlarda can güvenliği olmayan ortamlarda çalışan gazeteciler toplumsal olaylarda da sürekli hedef hâlindedirler. Ayrıca, mesai kavramının olmaması, gece gündüz çalışmak durumunda olan gazetecilerin fiziksel olarak zorlanmalarına neden olmaktadır.

Gazetecilik son derece riskli bir meslek koludur. Türkiye’de görevleri başında öldürülen gazeteci sayısı 62’dir ve birçoğunun da faili hâlâ mevcut değildir. Bu düzenleme sadece medya patronlarının işine yaramaktadır, çalışanların değil. Her şeyden önce, yıpranma hakkı gazetecilere tanınmış bir ayrıcalık değildir, kazanılmış haklarıdır.

Risk altındaki iş kollarından biri de haber kameramanlığıdır, oldukça da zor şartlar altında gerçekleştirilen bir iştir. Kameramanlar ağırlığı 8 ila 15 kiloya kadar çıkan omuz kameraları kullanmaktadırlar; üzerlerine zimmetli olan ve fiyatları çok yüksek olan kameralara gelebilecek herhangi bir zarar kameramanlar üzerinde büyük stres yaratmaktadır. Haber kameramanlarının belirli bir çalışma düzenleri yoktur ve hemen hemen hiçbiri sendikalı değildir; bu yüzden iş güvenlikleri de yoktur, özellikle toplumsal olaylarda açık hedeftirler. Fiziksel olarak da güç bir işte çalışan kameramanların -bayan kameramanlar da var, ben hekim olarak söylüyorum bu kısmını- çoğunun boyun, omuz, sırt ve bel bölgelerinden şikâyetleri vardır, buraya ilişkin hastalıkları vardır.

AKP Hükûmeti, bu yasayla devletin çalışanlarına sunması gereken sosyal hakları bütçeye yük olarak görmekte, çalışanların emeğini yok saymaktadır. Otuz yıla yakın zamandır var olan kazanılmış bir hakkın günümüzde giderek ağırlaşan koşullar altında geri alınmaya çalışılması adaletli ve hakça bir iş değildir; Partinin adıyla da, AKP’nin adıyla da uyuşmamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

SACİD YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan.

Hükûmet, çalışanları hak kaybına uğratan düzenlemelerine bir son vermelidir, yaptığı yasalarda sendikal örgütlenmeyi teşvik edici düzenlemeler yapmalıdır. Avrupa’da sendikalaşma yasak değildir, bu yüzden oradaki çalışanların hak kaybına uğraması söz konusu değildir.

Değerli arkadaşlar, grubumuz adına verdiğimiz önergedeki maddelerin tasarıya eklenmesi ve ilgili iş kollarında çalışanların mağduriyetinin giderilmesi konusunda bütün, tüm Meclisin üzerine düşen görevi yapacağı inancıyla yüce heyetinizi saygıyla ve mağdur olacak arkadaşları –inşallah olmaz- saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum… (CHP, MHP ve DTP sıralarından gürültüler)

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Hayır, kabul edilmiştir ya!

BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum…(CHP, MHP ve DTP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar tartışmaya gerek yok. Bakınız, burada küçük bir durum var, öbür tarafta var…

GÜLTAN KIŞANAK (Diyarbakır) – Sayalım.

KADİR URAL (Mersin) – Başkanım, bir saysaydınız.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Yanlış yapıyorsunuz, saymadan kabul edilmiştir diyorsunuz. Efendim, sayı yeterli kabul edilmiştir önerge. Niye saymıyorsunuz efendim? Niye saymıyorsunuz? Sayı var.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Başkan, sayalım.

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Kabul edilmiştir Başkanım.

SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Kabul edilmiştir.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkanım, taraflı davranıyorsunuz.

KADİR URAL (Mersin) – Başkanım, bir saysaydınız.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Yazık ediyorsunuz!

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) - Kamerayla tespit istiyoruz.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Başkanım, gazeteciler size bakıyor.

BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25. maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510 sayılı Kanunun 40. maddesinde belirtilen fiili hizmet süresi zammından yararlanacaklarla ilgili tabloya aşağıdaki numaraları belirtilen sigortalıların eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

                                                                                           Oktay Vural (İzmir) ve arkadaşları

Kapsamdaki İşler/İşyerleri

Kapsamdaki Sigortalılar                           

Eklenecek Gün Sayısı

16) Basım ve gazetecilik işyerleri

Basım ve gazetecilik işyerlerinde 4857 sayılı 

90 gün

 

İş Kanununa göre çalışanlar.

 

17) 5953 sayılı Kanun kapsamındaki işyerleri

13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Kanuna tâbi 

90 gün

 

olarak çalışan sigortalılar ile Basın Kartı

 

 

Yönetmeliğine göre basın kartı sahibi olmak

 

 

suretiyle gazetecilik yaparken kamu kurumlarına

 

 

giren ve bu kurumlarda meslekleriyle ilgili

 

 

görevde istihdam edilenler.

 

18) Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu

Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunda      

90 gün

Haber Hizmetleri

haber hizmetini yapan ve haber hizmetlerinde

 

 

fiilen çalışanlar

 

19) Denizde

Gemi adamları, gemi ateşçileri, gemi               

90 gün

 

kömürcüleri

 

20) Fiilen uçakta ve lokomotifte

Havayollarının uçucu personeli, lokomotif       

90 gün

 

makinistleri

 

21) Ceza ve tutukevlerinde fiilen hükümlü ve

İnfaz koruma memurları, baş memurları ve     

90 gün

tutuklularla irtibatlı işyerleri

diğer personel

 

22) Posta dağıtımı işyerlerinde yaya olarak

Dağıtıcılar                                                          

90 gün

yapılan işler

 

 

23) Ziraî mücadele ve ziraî karantina teknik

Tarım Bakanlığı Ziraî Mücadele ve Karantina

60 gün

ve idarî işleri ile salgın, bulaşıcı paraziter

Teşkilatı ile Veteriner Teşkilatında vazife        

 

hayvan hastalıkları ile mücadele işleri

 gören memur ve hizmetliler

 

24) Devlet Tiyatroları ile Cumhurbaşkanlığı

Devlet Tiyatrosu sanatkârları, Cumhurbaşkanlığı

90 gün

Senfoni Orkestrası işyerleri

Senfoni Orkestrasının şef ve üyeleri                 

 

25) Orman işyerleri

Orman muhafaza memurları                            

60 gün

26) Gümrük işyerleri

Gümrük muhafaza memurları                          

60 gün

27) Güvenlik işleri

Mahalle ve gece bekçileri, köy korucuları,      

60 gün

 

zabıta memurları

 

28) Kamu ve özel sektör işyerleri

Şoförler                                                            

60 gün

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Abdülkadir Akcan konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Akcan buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın çerçeve 25’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, çok önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Elbette ki toplumun sosyal boyutuyla ekonomik boyutunun birlikte ele alındığı ve ileriye yönelik aktüeryal dengeleri de gözetilerek yaratılmak istenen, yapılmak istenen, kurulmak istenen bir denge üzerinde, bir bütün hâlinde Türkiye’nin ihtiyacı olan bir yasa tasarısı. Ancak bu tasarının, sosyal taraflar bakımından mağdur edici olmaması gerektiği hepimizce malum. İşte, önergenin özelliği, içeriğinin de bu doğrultuda değerlendirilmesi gerekir.

Değerli milletvekilleri, sık sık burada, bu kürsüde dile getiriyoruz: “2002’de şuydu, şimdi şu; nereden nereye?” İşverenin, çalıştırdığı personelini, geleceğini düşünerek, primini yatırarak, onun geleceğini de garanti altına alabilmesi için önce kendi ekonomik durumunun düzgün olması lazım. 2002’de elbette ki iki tane ekonomik kriz vardı ve cumhuriyet tarihinin bu en büyük iki ekonomik krizinde, mesela, 499 bin civarında olan protesto edilmiş senet sayısı, 2007 sonu itibarıyla 1,5 milyona yaklaşmış, 1 milyon 471 bin olmuştur. Şimdi, bu şartlar altında, senedini ödeyemeyen iş adamı kaçak işçi çalıştıracak mı, çalıştırmayacak mı? Çalıştıracak elbette. Dolayısıyla, sizin bu kanunla sağlamak istediğiniz aktüeryal dengeler bir anlam ifade etmez hâle gelecek.

Şimdi, değerli milletvekilleri, sosyal taraflardan birisi yıpranma payı olarak ele alınmış olan fiilî hizmet zammı süresinin kimi iş kapsamı bakımından daraltılması, süresinin azaltılması, kimilerinin de kaldırılması söz konusu.

İşte, burada, vermiş olduğumuz önergede özellikle gazetecilik ve Basın Kanunu kapsamında çalışan insanlarımızın doksan gün olarak önceden var olan fiilî hizmet zammı süresinin ortadan kaldırılmışlığını telafi etmek; keza, Radyo-Televizyon Kurumunda haber hizmeti veren insanlarımızın fiilî hizmet zammının düzenlenmesini sağlamak, gemi adamlarının stresli ortamında yıpranma paylarını göz önüne almak; keza, ceza ve tutukevlerinde fiilen hükümlü tutuklularla irtibatlı iş yerlerinde çalışanların yıpranmalarını ve stres altında gerçekleşmiş olan yıpranmalarını telafi etmek; aynı şekilde, sürekli, teknoloji ne olursa olsun belli riskler altında uçan uçuş adamlarının sıkıntılarını ortadan kaldırmak ve gene aynı şekilde, postacıların yürüyerek dağıtmak zorunda oldukları ve yıprandıkları hâli, masa başında oturan rastgele bir memur gibi mütalaa etmenin ne kadar hatalı olduğunu göz önüne alarak bu sıkıntıyı ortadan kaldırmak; Devlet Tiyatroları, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası çalışanlarının yıpranmalarını ortadan kaldıracak önlem almak; gümrük ve orman iş yerlerinde güvenlik işlerinde çalışan personelin fiilî hizmet sürelerinin ortadan kaldırılmışlığının yarattığı sıkıntıyı bertaraf etmek ve bu arada, zirai karantina ve zirai mücadelede çalışanların -veteriner hekimlerin- dünyanın her tarafında kabul edilmiş olan yıpranma paylarını göz önüne alarak bir önceki Kanun’da var olan haklarının yeniden verilmesini sağlamak amacıyla verilmiş bir önergeden bahsediyoruz. Bu önergede, mesela veteriner hekimleri ele alın. Veteriner hekimlerin fiilî hizmet zammını, cumhuriyet tarihi boyunca, bu kanun ihdas edildiği andan itibaren var olan hakkını elinden alıyoruz. Zirai mücadelede çalışan ve ilaçlarla muhatap olan insanlarımızı, ziraat mühendislerimizi, ziraat teknisyenlerimizi ve teknikerlerimizi kanun kapsamının dışında bırakıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akcan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, veteriner hekimleri çağın gelişmiş teknolojisini göz önüne alarak acaba helikopterle dağın başındaki koyun sürülerine mi götürüyoruz? Oraya giderken mesela bir “brucella” hastalığı… Zaman zaman Sayın Bakanımızın yanında değerli bir tıp adamını otururken görüyorum, eski Sağlık Bakanlığı Müsteşarımızı. Bir sorun, Sağlık Bakanımıza sorun, acaba bu hastalığa maruz olan veteriner hekim sayısı kaçtır?

BAŞKAN – Sayın Akcan, lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim.

ABDÜLKADİR AKCAN (Devamla) – Çalışan veterinerlerin yüzde 60’ı “brucella” hastalığına yakalanmış ve bunun yüzde 40’ına yakını da yeniden nüksetmiştir. Bu yıpranma getirmezse ne getirir? Aynı şekilde, organik tarım tamamen yerleşmediği sürece insan sağlığı için zararlı ilaçlarla uğraşan ziraat mühendislerinin durumunu göz ardı etmek acaba hakkaniyet ilkesiyle bağdaşır mı?

Bütün bunları göz önüne alarak vermiş olduğumuz önergemizi desteklemenizi bekliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, az önce medya mensupları bu olayı protesto edip dışarı çıktılar. Acaba son önerge görüşülmeden önce, istirham etsek, Bakanlık medya mensuplarının yıpranmaları konusunu bir kez daha düşünebilir mi efendim?

BAŞKAN – Sayın Başkanım, onu Sayın Bakanla, diğer arkadaşlarla görüşürsünüz. Ayrı bir şey.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Neyi protesto ettiler?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Kendilerine verilen hakların geri alınmasını protesto ettiler efendim.

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; fiili hizmet zammıyla ilgili madde, uzunca bir süredir, belki de en yoğun tartışılan maddelerden birisi oldu.

Şimdi, bu konuyla ilgili yüzeysel bir yaklaşım, tabii takdir edersiniz ki popülist bir yaklaşım saygıdeğerdir. Siyaset yapılıyor, politik amaçlara dönük bazı şeyler kullanılabilir, bazı ifadeler kullanılabilir. Bizim ne yaptığımız konusunda kısaca bilgi vermek istiyorum:

Şimdi, elimizde üç yönetmelik var: Bu yönetmeliklerden biri, Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği; bir diğeri, yedi saatten daha az çalışılması gereken işler yönetmeliği; bir diğeri, kadın ve genç işçilerin çalıştırılamayacağı işler yönetmeliği. Bu Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği’nin de bir alt  tebliği var, orada da ilgili işlerle ilgili risk grupları oluşturulmuş. Bu risk grupları beş ana gruptan oluşmaktadır. Biz, fiili hizmet zammı kapsamına girecek olan grupları beşinci risk grubu olarak değerlendirdik ve beşinci risk grubunda olan yani, en ağır risk grubunda olan meslekleri fiilî hizmet zammı kapsamına aldık.

Bakınız, bugün mevcut meri mevzuatta -değerli arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi- gazeteciler, gemi adamları, gemi ateşçileri, gemi kömürcüleri, uçucu personel, veterinerler, TRT çalışanları, TRT spikeri, haber dairesi başkanı, TRT ışıkçısı, sesçisi, devlet tiyatrosu sanatçıları, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası gibi sıralayabileceğimiz meslekler fiili hizmet zammı kapsamında. Olmayanlar hangileri arkadaşlar? Şimdi, siyaset yapıyoruz, sorumlu bir noktadayız, bir düzenleme yapacaksınız ve burada bir ölçünüz olmalı. Eğer ölçüsüzlük hâkim olacaksa yani kişisel olarak bana soruyorsanız, herkes fiilî hizmet zammına girsin, 70 milyon, fiilî hizmet zammından istifade etsin. Böyle bir yaklaşım, bireysel yaklaşım ne derece doğrudur, yönetim anlayışıyla ne derece bir paralellik arz eder, takdirlerinize bırakıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakanım…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, çok kısaca, önemli olduğu için…

Şimdi, bakınız, kurşun ve arsenik işlerinde çalışanlar fiilî hizmet zammı kapsamında değil arkadaşlar. Cam fabrikalarında, atölyelerinde, 60 derece ateşin karşısında çalışanlar yok, cıva üretiminde yok, çimento fabrikalarında yok, kok fabrikalarında yok, termik santrallerinde, kazan dairelerinde, kül ve kömür dairelerinde çalışanlar yok, asit üretimi yapanlar yok, su altında, basınç altında çalışanlar yok. Şimdi, bunun gibi beşinci risk grubunda olanların birçoğu yok.

Nasıl olmuş diye, biz, Bakanlığımızda bu çalışmayı teknik bir heyetle yürütürken şunu gördük: Çok ciddi politik müdahalelerle, geçmiş dönemlerde illere, bölgelere göre dönük o yöredeki çeşitli fabrikalar, iş kolları ve meslek kollarıyla ilgili siyasi tercihler neticesinde bu meslekler fiilî hizmet zammı kapsamına girmiş. Devam etsin mi? Doğrusu, bir ilkeye, bir kurala oturtulması gerekiyor bunun ve az önce değerli hatip orada söyledi, biz bunları da belirlerken, efendim, cam fabrikasında çalışanlar fiilî hizmet zammı kapsamına girmiyor. Kimler giriyor? Bizzat 60-70 derece ateşin karşısında çalışmak zorunda olanlar ve bu iş dolayısıyla ömründen bir şey alıp götürenler, ömrü kısaltan ve yedi saatlik çalışma süresini çalışamayacak ağırlıkta bir meslekle, bir işle karşı karşıya olan vatandaşlarımızı kapsam altına alıyoruz. Teknolojinin gelişmesi neticesinde risk oluşturmayan meslekleri ise kapsam dışına çıkarıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum size.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim “Değerlendirelim” diyorsunuz, daha süremiz var. Ben, değerli basın mensuplarına da tüm milletvekillerimize söylüyorum, burada bir ilkeli kural getirirseniz, gelirse, bu kapsamı genişletebiliriz. Aksi takdirde…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Getirelim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Yani, makul ve mantıklı bir açılım getirilmesi gerekiyor.

Bunu ifade ediyorum, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, ara ver, getirelim.

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Kısa bir ara verelim Sayın Bakanın önerisi doğrultusunda. Basın emekçileri konusunda en azından uzlaşırız.

OKTAY VURAL (İzmir) – Getirelim, demek ki öyle bir ihtiyaç var herhâlde.

BAŞKAN – Şimdi, saygıdeğer arkadaşlarım…

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Son önergeye geçmeden bunu yapalım Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Demirtaş, bakın şunu ifade ediyorum: Sayın Bakan burada, sizler buradasınız. Hükûmet adına başka bir üye oturabilir, oturur anlaşırsınız, o cereyan eder, arka tarafta görüşürsünüz. Ama bu tip bir yaklaşım içinde sürekli ara verirsek Meclisi çalıştıramayız.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

119 sıra sayılı kanun tasarısının 25. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 40. maddesindeki tablonun 16 numaralı bölümünün aşağıdaki gibi değiştirilmesini ve tabloya aşağıdaki 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 numaralı bölümlerin eklenmesini, üçüncü fıkranın çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.

                                                                              Gültan Kışanak (Diyarbakır) ve arkadaşları

Kapsamdaki İşler/İşyerleri

Kapsamdaki Sigortalılar                           

Eklenecek Gün Sayısı

16) İtfaiye, Arama ve Kurtarma İşleri

Yangın söndürme, her türlü afet ve can

90

 

kurtarma işlerinde arama kurtarmada çalışanlar

 

17) Zabıta İşleri

Asaleti onaylanmış olmak şartıyla adaylıkta

90

 

geçirilen süreler dahil zabıta memurları

 

18) 5953 sayılı Kanun kapsamındaki

13/6/1952 tarihli ve 5953 sayılı Kanuna tabi

90

işyerlerinde,

olarak çalışan sigortalılar ile Basın Kartı

 

 

Yönetmeliğine göre basın kartı sahip olmak

 

 

suretiyle gazetecilik yaparken kamu kurumlarına

 

 

giren ve bu kurumlarda meslekleriyle ilgili

 

 

görevde istihdam edilenler,

 

19) Posta dağıtımı işyerlerinde yaya olarak

PTT Dağıtıcıları

90

yapılan işlerde,

 

 

20) Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu

Türkiye Radyo Televizyon Kurumunda

90

haber hizmetlerinde,

haber hizmetini yapan ve haber hizmetlerinde

 

 

fiilen çalışan; Daire Başkanı, Başkan Yardımcısı,

 

 

Müdür, Müdür Yardımcısı, Şef, Muhabir, Stajyer

 

 

Muhabir, Baş Spiker, Redaktör Spiker, Spiker,

 

 

Stajyer Spiker, Masa Şefi, Baş Kameraman,

 

 

Şef Kameraman, Kameraman, Kamera

 

 

Asistanı, Başmontajcı, Şef Montajcı, Montajcı,

 

 

Stajyer Montajcı, Redaktör, Mütercim,

 

 

Fotoğrafçı, Işıkçı, Sesçi, Başteknisyen, Şef

 

 

Teknisyen, Baş Teleksçi, Teleks Operatörü,

 

21) Zirai mücadele ve zirai karantina teknik

Tarım Bakanlığı Zirai Mücadele ve Karantina

60

ve idari işleri ile salgın, bulaşıcı, paraziter

Teşkilatı ile Veteriner Teşkilatında vazife

 

hayvan hastalıkları ile mücadele işlerinde,

gören memur ve hizmetliler,

 

22) Devlet Tiyatroları ile Cumhurbaşkanlığı

Devlet Tiyatrosu sanatkarları, Cumhurbaşkanlığı

90

Senfoni Orkestrasında

Senfoni Orkestrasının şef ve üyeleri,

 

23) Ceza ve Tutukevlerinde  fiilen hükümlü

İnfaz Koruma Memurları, Baş memurları ve

90

ve tutuklularla irtibat içinde olan görevliler,

diğer personel

 

24) Uçak ve Lokomotifler,

Hava yollarının uçucu personeli, lokomotif

90

 

makinistleri

 

25) Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme

Bu işyerlerinde çalışan tüm personel

60

Kurumu Bakım ve Rehabilitasyon merkezleri

 

 

ile çocuk-gençlik ve sokak çocukları merkezleri

 

 

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kışanak

SELAHATTİN DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Osman Özçelik konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Özçelik, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

OSMAN ÖZÇELİK (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Tasarı’nın 25’inci maddesine ilişkin değişiklik önerimiz üzerine söz aldım.

Konuya geçmeden önce, az önce bir sayın milletvekiline yönelik Meclis Başkan Yardımcısının sarf ettiği sözü kabul edilemez buluyor, teessüflerimizi bildiriyoruz.

119 sıra sayılı Tasarı’nın 25’inci maddesinde, önergemizde de belirtildiği gibi, çalışanlar açısından kazanılmış hakların korunması ve bu haklardan yararlanan çalışanların fiilî hizmetten yararlanmasının engellenmesine ilişkin bölümlere dair önerilerimiz yer almaktadır.

Önerge az önce okundu. Bunları, ben sadece kapsamdaki iş yerlerinin adını vererek geçmek istiyorum. İtfaiye arama ve kurtarma işlerinde çalışanların kapsam dâhiline alınması lazım. Zabıta işlerinde çalışanlar, gazeteciler, posta dağıtım işlerinde çalışan dağıtıcılar, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun haber hizmetlerinde çalışanlar, zirai mücadelede risk altında çalışanlar, Devlet Tiyatroları ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasında çalışanlar, ceza ve tutukevlerinde fiilen hükümlü ve tutuklularla irtibat içinde bulunan infaz koruma görevlileri, uçak ve lokomotiflerde çalışan personeller, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu bakım ve rehabilitasyon merkezleriyle, çocuk, gençlik ve sokak çocukları merkezlerinde çalışanların kapsam dâhiline alınmasını talep ediyoruz ve fiilî hizmet süresine eklenecek gün miktarlarını da önergemizde veriyoruz.

Özellikle iki meslek grubunun sorununa -zaman nedeniyle- değinmek istiyorum. Kar, kış, gece, gündüz demeden, doğru dürüst tatil yapma olanağı da bulmadan, toplumsal olaylarda can güvenliği tehlikeye giren, hatta yaşamını kaybeden haberciler, gazeteciler, toplumun haber alma hakkına katkı sağlayarak toplumun bilgilenmesini sağlayan basın emekçilerinin yaşam düzeylerini yükseltmek yerine, kazanılmış haklarından geri dönülüyor.

Sayın Bakan bunu bazı meslek gruplarında teknolojinin gelişmesine bağladı. Evet, gerçekten matbaalarda çalışan kimi basın emekçilerinin mürettiphanelerde kurşunla yüz yüze kalması sonucu doğabilecek zehirlenmelere karşı fiilî hizmet zammı alınıyordu. Teknoloji gelişti, şimdi tipo baskı yok, ofset baskılar var. Evet, bu alanda teknik gelişmeler var.

Peki, teknolojinin gelişmesiyle habercilerin yaşamlarının, sokaktaki yaşamlarının garanti altına alındığını söyleyebilir miyiz? Toplumsal olaylarda polis copundan teknoloji kurtarabiliyor mu? Bunların diğer risklerden kurtulmasının teknolojiyle ne alakası var? Hâlâ bu tür riskler altındadırlar.

Sayın Bakan bu tasarının sosyal gruplarla birlikte hazırlandığını, dün Meclis dışında kendi görüşlerini açıklamak isteyenlerin ideolojik ve politik yaklaşımlarla karşı çıktıklarını ifade ettiler. Peki, bugün burada Meclisi ziyarete gelerek, kazanılmış haklarının gasp edildiğini ve bunun geri alınmasını ifade etmek isteyen basın emekçileri de acaba ideolojik maksatla mı geldiler? Biz, muhalefet gruplarının önerilerini de popülist yaklaşımlar olarak ifade ediliyor ve deniliyor ki: “Sizin sırtınızda yumurta küfesi yok. Oraya buraya dağıtın diye teklif ediyorsunuz.” Yumurta küfesi sizin sırtınızda değil demek istiyorlar. Yumurta küfesi bizim sırtımızda değil, sizin sırtınızda, ama bu gidişle bu halk yumurta küfesini sizin sırtınızdan alacak, bunu bilmenizi istiyorum.

Bir diğer çalışma grubu da özellikle PTT dağıtıcılarının çok ağır koşullarda çalışmalarını sürdürdüklerini biliyoruz. Sırtlarında 30 kilogram yükle çoğu zaman 20 kilometre yol yürüyerek yaz kış, sıcakta soğukta evlerimize posta bilgilerini getiren posta dağıtıcılarının, emekçilerinin bu kapsama alınması gerekir. Üstelik çok az sayıda bunlar, 13 bin kişi posta dağıtıcıları ve her biri 3 personelin işini yüklenmek zorundalar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özçelik, konuşmanızı tamamlayınız.

OSMAN ÖZÇELİK (Devamla) – Basın emekçilerinin sayısı da çok fazla değil. Sayın Bakan dedi ki: “72 milyon insana bu hizmet, fiilî hizmet zammı talep ediliyor.” Hayır, 72 milyona talep etmiyoruz. Keşke Türkiye'nin bütçesi buna yetecek olsa, keşke 72 milyonun insanca yaşayabileceği bir ekonomik refah düzeyine ulaşmasını sağlayabilsek, bunun biz farkındayız, ama basın emekçileri toplam 15 bin kişi. Yine, posta dağıtıcıları 13 bin kişi ve bütün bu önergemizde yer alan insan sayısı 50 bini bulmaz. Bunların yaşam düzeylerinin yükseltilmesi, hele hele basın emekçilerinin kazanılmış haklarının geri verilmesi son derece gereklidir, zaruridir, kazanılmış haklardan geri dönülemez. Sayın Bakanın bu konuda bir esneme payı gösterebileceğini ifade etmesinden memnunluk duyuyoruz. Sayın Başkanın bir ara vermesiyle belki gruplarımızın görüşmesi sonucu bu mağduriyet önlenebilir. Biz, tekrar, bir ara verilerek görüşmeye fırsat tanınmasını istiyoruz.

Saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özçelik.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Madde 25’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumlarınız olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklifle çok yakın ilişkisi bulunan bir maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğun-lukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu nedenle, önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme açaca-ğım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım.

Şimdi önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanu-nu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılma-sına Dair Kanun Tasarısı"na aşağıdaki çerçeve 26 ncı maddenin eklenmesini ve izleyen madde numaralarının buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Harun Öztürk

Recai Birgün

Jale Ağırbaş

 

İzmir

İzmir

İstanbul

 

Kamer Genç

Hüseyin Mert

Hasan Macit

 

Tunceli

İstanbul

İstanbul

 

 

Hasan Erçelebi

 

 

 

Denizli

 

Madde 26- 5510 sayılı Kanunun 43 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık görevinde bulunanların aylıkları

Madde 43- Cumhurbaşkanı iken bu görevinden herhangi bir nedenle ayrılanlara, istekleri üzerine, müracaat tarihini takip eden ay başından itibaren, istek tarihinde Cumhurbaşkanına ödenmekte olan aylık ödeneğin % 40'ı oranında yaşlılık aylığı bağlanır.

Ancak, herhangi bir nedenle görevden ayrılan Cumhurbaşkanı, 28 inci maddeye göre yaşlılık aylığına hak kazanıyorsa, 29 uncu maddeye göre yaşlılık aylığı ayrıca hesaplanır ve aylıklardan yüksek olanı yaşlılık aylığı olarak bağlanır. 28 inci maddeye göre aylığa hak kazanamaması halinde birinci fıkraya göre bağlanan aylığın tümü, 28 inci maddeye göre aylığa hak kazanması halinde ve 29 uncu maddeye göre hesaplanan aylık, birinci fıkraya göre bağlanan aylıktan düşükse aradaki fark, Hazineden tahsil edilir.

Başbakan iken bu görevinden herhangi bir nedenle ayrılanlara, istekleri üzerine, müracaat tarihini takip eden ay başından itibaren, istek tarihindeki Cumhurbaşkanına ödenmekte olan aylık ödeneğin % 40'ı esas alınarak Cumhurbaşkanına bağlanacak yaşlılık aylığının % 75'i oranında yaşlılık aylığı bağlanır.

Ancak herhangi bir nedenle görevden ayrılan Başbakan, 28 inci maddeye göre yaşlılık aylığına hak kazanıyorsa, 29 uncu maddeye göre yaşlılık aylığı ayrıca hesaplanır ve aylıklardan yüksek olanı yaşlılık aylığı olarak bağlanır. 28 inci maddeye göre aylığa hak kazanılamıyorsa üçüncü fıkraya göre bağlanan aylığın tümü, 28 inci maddeye göre aylığa hak kazanılıyor ve 29 uncu maddeye göre hesaplanan aylık, üçüncü fıkraya göre bağlanan aylıktan düşükse aradaki fark Hazineden tahsil edilir.

Cumhurbaşkanı veya Başbakan iken veya bu görevlerden ayrıldıktan sonra ölenlerin hak sahiplerine, bu maddeye göre hesap edilen aylık 34 üncü madde hükümlerine göre ölüm aylığı olarak bağlanır.

Bu madde kapsamında bağlanan gelir ve aylıklar, 55 inci maddenin ikinci fıkrası hükümlerine göre artırılır.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Salt çoğunluğumuz yoktur, katılamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan, önergeyi işlemden kaldırıyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, bir yasak savma bu! O zaman madde ilavesi yapalım!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aslında bu önergeyi kendisi getirdi, kendi maaşını Cumhurbaşkanıyla Başbakanın seviyesine bağladı. Yani Meclis Başkanı niye gidip de Cumhurbaşkanının maaşını alıyor?

BAŞKAN – Evet, İç Tüzük’ün hükümlerini uyguladım, önergeyi işlemden kaldırdığım için yapacak bir işlem yoktur.

26’ncı madde üzerinde iki adet önerge vardır.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 26. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 46 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “bu sürelere ait primler kendilerince ödenerek” ibaresinin “bu sürelere ait primlerden işveren payı kurumları tarafından, işçi payı ise kendilerince ödenerek” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mustafa Özyürek

 

Trabzon

Malatya

İstanbul

 

Esfender Korkmaz

Faik Öztrak

Gürol Ergin

 

İstanbul

Tekirdağ

Muğla

 

Bülent Baratalı

Ali Rıza Öztürk

Birgen Keleş

 

İzmir

Mersin

İstanbul

 

 

Bayram Meral

 

 

 

İstanbul

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 26. maddesi ile yeniden düzen-lenen 5510 sayılı Kanunun 46. maddesinin üçüncü fıkrasına aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.

 

Oktay Vural

K. Erdal Sipahi

Mustafa Kalaycı

 

İzmir

İzmir

Konya

 

Prof. Dr. Alim Işık

Muharrem Varlı

Beytullah Asil

 

Kütahya

Adana

Eskişehir

“Bu süreler, beş yılı geçmemek üzere emeklilik yaş hadlerinden indirilir.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Sipahi, siz mi konuşacaksınız?

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, hainlere karşı yürütülen operasyonlarda, Şırnak’ta şehit olan 3 subay ve astsubayımıza Tanrı’dan rahmet diliyorum, silahlı kuvvetler camiasına ve yüce milletimize başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak ikinci bir üzüntümüz, EXPO 2015’in maalesef kaybedilmesi sürecini birkaç gün önce yaşamamız. Bizler Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, çeşitli girişimlerle, bu arada EXPO Yasası’nın geçirilmesine önayak olmak suretiyle, İzmir için, İzmirli için, Ege için çok büyük bir çıkış, bir sıçrama noktası olacak olan EXPO’nun kabulü konusunda büyük bir mücadele verdik. Ancak, maalesef kaybedildi. Bunun kaybedilmesiyle ilgili olarak muhakkak ki, birçok eleştiri de yapılacak ama, bazı konulara değinmekte erken de olsa fayda umuyoruz.

Bunlardan bir tanesi, iki tane tema tespit edilmişti; bir tanesi yollardı, diğeri sağlıktı. Evet, “yollar” diye tema tespit ettik EXPO için, ama İzmir’in kuzey çevre yolundaki 5 kilometrelik bağlantıyı altı yılda tamamlayamadık.

Bu arada, doğal gaz inşaatı diye, raylı sistem inşaatı diye İzmir’in kazılmadık hiçbir yolunu ve caddesini bırakmadık. O da yetmiyormuş gibi, İzmir Havaalanı ile İzmir şehrini birbirine bağlayan yolu âdeta iptal ettik. Ondan sonra da “yollar” temasıyla EXPO kazanacağımızı zannettik.

Bir başka tema “sağlık” idi. Fuar sahasının üç beş kilometre kuzeyinde bir baraj havzasında siyanürle altın arama müsaadesi verildi Hükûmetimiz tarafından, ondan sonra da “sağlık” temasıyla EXPO kazanacağımızı zannettik ve yabancılar uyuyor zannettik.

Tabii, bir diğer hata daha vardı: EXPO’yu kazanmak için İzmir’i tanıtmamız gerekiyordu, ama İzmir’i tanıtmak yerine birileri ellerine çantalarını, valizlerini aldılar İzmir’i tanıtmak yerine kendileri, dünyanın hiçbir yerinde tanımadık hiçbir yer bırakmadılar.

Bunları şunun için söylüyorum: Evet, kaybettik, bir sürü suçlu arıyoruz ama “Biz nerede hata yaptık?” sorusuna cevap vermek zorundayız. Liderlikle ilgili kitaplarda hata yapıldığı zaman şu üç öneride bulunulur:

1) Hatanızı kabul edin.

2) Bu hatadan ders çıkartın.

3) Tekrar etmeyin.

Buradan konuyu Sosyal Güvenlik Yasası’na getiriyorum. Evet, IMF’nin zorlamasıyla bir hata yaptıysanız Sayın Bakan, lütfen hiç olmazsa bazı yerlerde önerilere, sokaktaki vatandaşın sesine, Türk işçisinin, Türk memurunun, Türk emeklisinin sesine biraz ses verin de hataların hiç olmazsa bazılarını kabul edin.

Evet, 25’inci maddede fiilî hizmet süresi zammı uygulanacak iş ve iş yerleri on beş grup altında toplanmakta ve bu kapsamdaki sigortalılar ile bu iş ve iş yerleri gruplarından her biri için fiilî hizmet süresine eklenecek gün sayıları belirtilmektedir, ki bu iş alanlarının daha fazla artırılması konusundaki önergeler malumunuz biraz önce reddedildi. Bu açıklamaların ardından yer alan bir cümlede şu husus yer almıştır: “Bu sürelerin, üç yılı geçmemek üzere yarısı emeklilik yaş hadlerinden indirilir.” İşte, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bizim önerimiz, bu cümlenin şu şekilde değiştirilmesidir: “Bu süreler, beş yılı geçmemek üzere emeklilik yaş hadlerinden indirilir.” Neden? Hâlihazır uygulamada yaş hadlerinden azami beş yıl düşürülmektedir. Pratik ve hesaplanması kolay olan bir yöntem ve uygulamadır. Ayrıca, kazanılmış bir hak olarak alışılmış ve yerleşmiş bir uygulama konusudur.

Diğer taraftan fiilî hizmet süresi zammından yararlanabilmek için, malumlarınız, en az üç bin altı yüz gün prim ödenmiş olması, yani fiilen en az on yıl çalışılması gerekmektedir. Bizim yaş haddinden düşülmesi için teklif ettiğimiz azami beş yıllık süre, hem bu on yıllık çalışma süresinin yarısıdır hem de yirmi yıllık fiilî çalışmanın karşılığı elde edilecek olan fiilî hizmet süresine tekabül etmektedir. Mevcut düzenlemede emeklilikte yaş hadlerinin yükseltilmesi sebebiyle, yirmi beş yıllık fiilî çalışma süresi tamamlanmadan emekli olabilmek mümkün olamıyor pratikte.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sipahi.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Çalışma süresi otuz beş, otuz sekiz yıla kadar uzayabilecektir. Bu nedenle, yaş haddinden düşülecek sürenin fiilî hizmet süresi zammı ile uyumlu olması gerekmektedir. Bu nedenle, biz Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, şu anda da uygulandığı gibi, teklif ettiğimiz, makul, uygulanabilir gerçekçi bir süre olan beş yılın hâlen olduğu gibi uygulanmaya devam edilmesinin en mantıklı çözüm olacağı inancındayız.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sipahi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum...

AHMET ORHAN (Manisa) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Arayacağım, önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.24

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.36

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

26’ncı madde üzerinde verilen Sayın Oktay Vural ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 26. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 46 ncı maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “bu sürelere ait primler kendilerince ödenerek” ibaresinin “bu sürelere ait primlerden işveren payı kurumları tarafından, işçi payı ise kendilerince ödenerek” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                             M.Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) – Katılmıyoruz.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Oğuz Oyan konuşacaklar.

BAŞKAN – Sayın Oğuz Oyan, önerge sahipleri adına.

Buyurun Sayın Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)

OĞUZ OYAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim, burada görüştüğümüz sosyal sigortalar ve genel sağlık sigortası düzenlemesi, 2006 yılında yasalaşmış, ama bir türlü yürürlüğe girememiş bir düzenlemenin tekrarı niteliğinde. İşin ilginci de şu: Türkiye, 1999 yılında “birinci nesil” denilen bir sosyal güvenlik reformu yapmıştı. Orada elli sekiz-altmış yaş limitleri vardı, bu yaş limitlerine karşı sendikalar inanılmaz gösteriler yaptılar ve doğru bir iş yaptılar. O elli sekiz-altmış yaş limitlerini yaşayamadık, yani 99 sonrasında işbaşı yapıp da elli sekiz-altmış yaşında olan daha bir tane vatandaşımız yok, ama diyoruz ki şimdi: “Bu yetmez, altmış beşe çıkaralım.” Ya, uygulamayı bir görün; 99’da çıkmış, henüz 2000’den bu yana çalışanlar elli sekiz-altmış yaşına gelip emeklilik hakkını kazanmadılar, uygulamayı bir görün, bir yaşayalım. Yok…

İlginç başka bir şey de şu oldu: 2006 yılında bu 5510 çıkarken sendikalar 99’daki eylemliliklerini bırakmışlardı, hiçbir şey yoktu ortada. Hükûmet de Ekonomik ve Sosyal Konseyi bile toplamamış idi. Yani tam bir bahar havası, yani -hiç kimse- sanki ortada bir sosyal güvenlik düzenlemesi yokmuş gibi. 2006 sonunda Cumhuriyet Halk Partisinin başvurusuyla bu düzenleme iptal edildi ve işin ilginci, gene iktidar bayram yaptı. İktidar bayram yaptı, çünkü 2007’de seçimlere 5510’la gitmek istemiyordu ve bu arada, beş milyon kadar yeşil kart dağıtma fırsatı buldular. Ondan sonra seçimler bitti, dört milyon yedi yüz bini geri çekildi. Şimdi yeni seçimler var, bu yasa daha çıkmadan yeni, bir milyonu aşmış durumda, bu arada yeniden yeşil kartlar dağıtılıyor. Yani, son derece oportünist bir uygulama sürecinden geçiyoruz. Şimdi, çok ilginç bir şey oldu. 2008’de, 4 Ocakta Ekonomik ve Sosyal Konsey toplandı. Gene tam bir oyalama ve ikna -güya- çabası, ama oyalamaydı, yani durumu kurtarma meselesiydi. Sonra ne olduysa Emek Platformu iki saatlik bir iş bırakma eylemi yaptı. Fakat işin ilginci, aynı gün Cumhuriyet Başsavcısının iddianamesi geldi. Hangisi daha etkili oldu bilmiyoruz, ama iktidar geri adım attı. Emek temsilcileriyle görüşme talebini bu sefer kabul etti. Süreç içinde olan, Komisyondan geçmiş bir yasada dokuz bin iş gününden yedi bin iki yüz iş gününe doğru geri adım attı.

Şimdi, bu ilginç tabii. Bu ilginçlik iki tarafı da kurtardı mı bilmiyorum. Ama muhtemelen, iktidara yakın, iktidar güdümlüsü olan bazı konfederasyonlar da rahat nefes aldılar. Böylece, hem işte, eylem yapmış oldular, bir göstermelik eylem hem de iktidar geri adım atmış oldu. Böylece, bir yerde buluşmuş gibi oldular ve birdenbire Emek Platformu sanki hiçbir şey yokmuş gibi diğer taleplerini de sürdürüyor gözükmekle birlikte ortada yoklar. Kutluyorum. Kutluyorum. Buna rağmen bazı sendikalar, bazı meslek kuruluşu örgütleri bugün cansiparane bu yasaya, bu antisosyal yasaya karşı mücadele veriyor. Kendilerini kutluyorum değerli arkadaşlarım ve şunu da söylüyorum: Türk-İş bir deklarasyon yayınlamış, diyor ki: “Biz Emek Platformu olarak Genel Kuruldaki görüşmeleri, aktif olarak bu süreci takip ediyoruz.” Hani neredesiniz? Hani tribünlerde Türk-İş, hani Hak-İş, neredesiniz? 2003’te burada İş Yasası görüşülürken buraya sadece 1 kere ne yazık ki Selüloz-İş’in 60 işçisi geldi. Ben şuradan davet ediyorum Türk-İş’i, bu yasa daha sürecek, geliniz, orada oturunuz. Sizden kimse pankart açmanızı istemiyor. Sizin orada nefes almanız bile iktidarı, bugün bu yasayı getirenleri etkileyecektir. Geliniz, orada soluk alınız. Orası bin kişi alıyor. Gelin, ey Türk-İş, ey Hak-İş, şube başkanları, bütün sendika başkanları, hepinizi davet ediyorum buradan. Evet, aktif müdahale böyle yapılır, yerinizde oturarak değil. Gelin, sürece müdahale edin. Bu, buradaki siyasilerden daha fazla, bu siyasetçilerden daha fazla sizi ilgilendiriyor. O halde gelin, temsil ettiğiniz kitleleri layıkıyla temsil edin.

Değerli arkadaşlarım, yedi bin iki yüz güne indirmek meseleyi çözmez altmış beş yaş orada durdukça. Kesintisiz yirmi yılda bu günü doldurduğunu düşünelim, kırk beş yaşında doldurdunuz-altmış beş yaşına kadar yirmi yıl beklemeniz gerekiyor. Elli yaşında doldurdunuz, on beş yıl beklemeniz gerekiyor. Bugün Avrupa Birliği ülkelerinin çoğunda SSK’lı türü sigortalı işçi olanlarda beş bin günü geçmemektedir. Dolayısıyla bu kesinlikle büyük bir haksızlıktır, bu, bir sosyal erozyondur, bu bir büyük hak kaybıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oyan, konuşmanızı tamamlayınız.

OĞUZ OYAN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, size bir örnek vereyim: Bugün Avrupa Birliğinde -sadece Fransa için- Fransa’da yüz yaşını aşmış insan sayısı 20 bini bulmuştur. Fransa’da elli altı yaş ilâ altmış beş yaş arasındaki -çok daha az, yüz değil, bakın- dilimde çalışma imkânı bulanların oranı, o yaş grubundaki aktif olabilecek insanların yüzde 38’inden ibarettir. Avrupa Birliğinde ortalama yüzde 42’dir. En yüksek oran İsveç’te ve yüzde 69’dur. Türkiye’de yüzde kaç, bir hesabınız var mı Sayın Bakan? Yüzde 10 var mı? Memur olanları söylemiyorum, memurlar dışındaki, işçilerde, bana söyleyin, elli altı-altmış beş yaş arasında Türkiye’de –Avrupa ortalaması yüzde 42- yarısı vardır deyin, dörtte 1’i vardır deyin, var mı böyle bir şey? Siz, hiç, Türkiye’de herhangi bir yere gittiğinizde…

BAŞKAN – Sayın Oyan, lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim. Ek süremiz yoktu, belki siz farkına varamadınız.

OĞUZ OYAN (Devamla) – Önümde, gösteriyor.

Sayın Başkan, size güveniyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın, örnek olmasın.

OĞUZ OYAN (Devamla) – Efendim, dolayısıyla bu konuyu mutlaka gözden geçirin.

O zaman son bir noktaya değineyim. Avrupa Birliğinin bu konuda ikiyüzlülüğüne değinmek istiyorum. Avrupa Birliği, Türkiye’de İhale Yasası’nı yakından izliyor, çünkü çıkarlarını ilgilendiriyor, bütün ilerleme raporlarında var. Peki, niçin şunu söylemiyor Avrupa Birliği: Niçin Avrupa Birliğinin sosyal kazanımlarının çok altında bir yasa yaptığımızla ilgilenmiyor? Niçin işsizlik sigortasının işlevsizliğine değinmiyor ve işsizlik sigortasının sosyal güvenlik kurumu çatısı altına alınmasını istemiyor? Niçin Avrupa Birliği, devletin taraf olmasının yetersizliğine dikkat çekmiyor?

BAŞKAN – Sayın Oyan, lütfen…

OĞUZ OYAN (Devamla) – Son cümlem Sayın Başkan.

Niçin Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu gibi bir geri uygulamanın bu kapsam içine, sosyal güvenlik kapsamı içine alınmasını istemiyor? Bu bir çifte standarttır, bu bir iki yüzlülüktür. Olli Rehn bunlara öncelikle el atsa daha iyi olur.

Çok teşekkür ediyorum ilginiz için. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Madde 26’yı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 27’de bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 sıra sayılı kanun tasarısının 27 nci maddesinin 8 inci fıkrasının (d) bendinin aşağıda belirtilen şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

K. Erdal Sipahi

Emin Haluk Ayhan

Recep Taner

 

İzmir

Denizli

Aydın

 

Oktay Vural

 

Erkan Akçay

 

İzmir

 

Manisa

(d) Askeri harekatı gerektiren; iç güvenlik harekatı, sınır ötesi harekat ve sınır güvenliği ile ilgili görevler sırasında, bu harekat ve görevlerin sebep ve etkisiyle.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Sipahi, buyurun efendim.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Evet, bir Parlamento klasiği daha yaşadık. Buradaki önergenin kesinlikle işin özüyle, aslıyla, yasanın lafzıyla bir alakası yok. Ben… Tamamen, bir askerî tabirin yanlış kullanılmasına, yanlış anlaşılmasına, yanlış yorumlanmasına ve daha sonra vazife malulü olup da harp malulü sayılacaklarla ilgili işlemler yürütülürken, yapılacak yorum yanlışlarına, hak kayıplarına mani olmanın dışında hiçbir iddiası yok bu önergenin. Ama, bir Parlamento klasiği yaşadık. En haklı önerge bile verilse “Komisyon? Hayır.”, “Hükûmet? Hayır.”, “AKP? Hayır.”, biraz zorlarsanız “Yüzde 46,7 oy aldık, kusura bakmayın.” Biraz daha zorlarsanız “Karar yeter sayısı” dediğiniz zaman da -Sayın Başkan, sizi tenzih ediyorum- biraz önce yaşadığımız, bir daha yaşamak, görmek, işitmek istemediğimiz bir tabirle karşı karşıya kalıyoruz. Lütfen, sayın milletvekilleri…

“Yazan” tabirini düzeltmeye geliyorum. “Askerî harekâtı gerektiren iç tedip ve sınır hareketleri sırasında, bu hareketlerin sebep ve etkisiyle.”

Bir kere, “tedip harekâtı” askerî literatürde 1930’larda ve öncesinde kalmıştır. Kaldı ki, tek başına kullanılan bir ibare değildir, “tedip ve tenkil harekâtı” olarak kullanılır. Ben emekli olalı beş sene oldu, ondan önce askerlik öğretim hayatımda kırk senem Silahlı Kuvvetlerde geçti, ben bile, bu “tedip ve tenkil harekâtı” sözlerini askerî tarih vesikalarında okudum. Bunun yerine, gayet mantıklı olarak, günümüz Türkçesine uygun, günümüz hukukuna uygun üç tane kavram getirdik. Ne getirdik? “İç güvenlik harekâtı, sınır ötesi harekât ve sınır güvenliğiyle ilgili görevler sırasında, bu harekât ve görevlerin sebep ve etkisiyle.” diye, günümüz hukukuna, günümüz anlayışına, günümüz siyasetine, günümüz mücadelesine uygun tabirler getirdik. Dediğim gibi, her zamanki alışkanlıkla “Hayır” dendi.

Evet, buradan, Patrikhane kokulu Vakıflar Yasası’nı geçirdik bu mantıkla, ABD kokulu Cargill Yasası’nı geçirdik bu mantıkla, şimdi sıra IMF kokulu Sosyal Güvenlik Yasası’nı geçirmeye geldi. Kusura bakmayın, son maddesine kadar, MHP Grubu olarak, her türlü mücadeleyi, Türk işçisiyle beraber, Türk memuruyla beraber, Türk emekçisiyle beraber vermeye devam edeceğiz burada. (MHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, “tedip harekâtı” diyorsunuz, “tedip harekâtı”nın kullanılmasında ısrar edilmesini istiyorsunuz. Ben, size, “tedip harekâtını” merak ettim -belki yanlış hatırlıyorumdur, çünkü ben bile zor hatırlıyorum- lügatten baktım. Tedip ne demek biliyor musunuz? Edeplendirme, terbiye verme, haddini bildirme. Evet, “iç edeplendirme, iç terbiye verme, iç haddini bildirme” ibaresinin yasada kalmasında ısrar ettiniz.

Efendim, aynı şekilde, “sınır hareketleri” tabiri de açık olmayıp, hangi hususları, uygulamaları ihtiva ettiği belirsizdir. “Sınır hareketleri” dediğimiz olay, bugün sınır güvenliği kapsamı içerisinde onun bir bölümünü teşkil etmektedir, ancak tamamını kapsamamaktadır.

“Sınır ötesi harekât” tabiriniyse, bu iki tabire ilaveten bu cümleye koymak zorundayız. Nedenini şöyle söyleyeyim size: Aynı maddenin (f) bendinde şu şekilde bir ibare var: “Anayasanın 92 nci maddesi veya Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca Türk Silâhlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesini gerektiren durumlarda, birliklerin bulundukları yerlerden hareketlerinden itibaren yurt içinde, yurt dışında, yabancı ülkelerde veya yurda dönüş sırasında.”

Şimdi bazılarınız diyecek ki: Bu, sizin buraya ilave ettiğiniz “sınır ötesi harekât” tabirini karşılıyor. Hayır, karşılamıyor. İlk bakışta karşılıyormuş gibi görünüyor.

Bu yazılan (f) bendindeki ibare Afganistan gibi, Kosova gibi, Lübnan gibi ve son 16 Ekim tezkeresinde olduğu gibi Meclis kararı sonrasındaki operasyonları kapsıyor, doğru. Ancak, sınır mücavir alanında sıcak takip kapsamında veya 1992-97 yılları arasında olduğu gibi Meclis kararı olmaksınız yapılan sınır ötesi harekâtları bu tabir kapsamıyor. Hatta kar örtüsü, görüş azlığı gibi nedenlerle yanlışlıkla sınırın geçilebileceği şartları da kapsamıyor; mahdut hedefli özel veya küçük çaplı operasyonları, etki-tepki operasyonlarını da kapsamıyor. Onun içindir ki biz günümüz Türkçesine, askerî literatüre uygun olsun diye ve herhangi bir hukuki tartışmaya neden olmasın diye, hak kaybına neden olmasın diye, vazife malullerinin hak malulü sayılmasında herhangi bir eksiklik ve aksaklık olmasın diye tamamen teknik düzeyde bu üç tabiri buraya getirdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sipahi.

KAMİL ERDAL SİPAHİ (Devamla) – Bilmiyorum hâlâ “Komisyon? Hayır.”, “Hükûmet? Hayır.” tabirine katılmaya devam mı edeceksiniz, yoksa tamamen teknik düzeydeki kırk yılın askerî tecrübesiyle karşınıza çıkartılan bu tabiri kabul etmek olgunluğunu mu göstereceksiniz?

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Sipahi.

Sayın Komisyon, bir düzeltme…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Bir düzenlememiz var Sayın Başkan.

Tasarının çerçeve 27’nci maddesiyle değiştirilen 5510’un 47’nci maddesinin on beşinci fıkrasındaki (a) bendinde olan “Kanunun birinci fıkrasının” ibaresi “Kanunun 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının” şeklinde değiştirilmesini istiyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bunun önergeyle alakası yok ki!

BAŞKAN – Hayır efendim…

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Düzeltme talebi Sayın Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Önergeler görüşüldükten sonra düzeltme talebi olur.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Komisyon nerede konuşacağını bilmiyor!

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Sen çok biliyorsun!

BAŞKAN – Şimdi önergeyi oylarınıza sunacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Düzeltmeyle birlikte madde 27’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Madde 28’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

29’uncu madde üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Tasarının 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 49. maddesinde değişiklik öngören çerçeve 29. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve müteakip maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

M. Akif Hamzaçebi

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

Mustafa Özyürek

 

Trabzon

Malatya

İstanbul

 

Esfender Korkmaz

Birgen Keleş

Ali Rıza Öztürk

 

İstanbul

İstanbul

Mersin

 

Faik Öztrak

Gürol Ergin

Bülent Baratalı

 

Tekirdağ

Muğla

İzmir

 

 

Bayram Meral

 

 

 

İstanbul

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bazen şaşırıyorum, acaba burada otururken söylenen laflar ile orada otururken söylenen laflar birbirini tutmuyor. Şimdi size bir Meclis tutanağı okuyacağım, bir Meclis tutanağı, daha sonra da söyleyeceğim: “Değerli milletvekilleri, iktidar olarak Meclis çalışmalarından dolayı bize fırsat vermiyorsunuz. Fırsat buldukça seçim bölgelerine gidiyoruz. Esnaf, işçi, sanayici, köylü, işsiz ve sivil toplum örgütleriyle bir araya geliyoruz, hükûmetin icraatıyla ilgili yoğun bir soru bombardımanına tutuluyoruz. Halkın arasına giremezsiniz. İktidarın gündemi başka, Türkiye’nin gündemi başka.” diyor. Devam ediyor: “Bakınız ‘çoğunluğum var’ diyerek 1992'de, Sayın Demirel zamanında bir düzenlemeye gidildi. Sistem tahrip edildi ve bu tasarı kâr-zarar mantığına doğru gitti, ama şimdi burada sistemi bir kez de siz tahrip ediyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, şunu anlamakta güçlük çekiyoruz: Bakın, bu tasarı, muhataplarına bir fayda getirmiyor; muhatapları memnun değil bu tasarıdan. Kim bunlar? Çiftçi, memur, emekli... Hiçbir vatandaşımız memnun değil. Ayrıca, kurumlar açısından meseleye bakacak olursak, yalnız yaş yükseltmekle kurumların finansman sorunları çözülmez. Çok değerli, iktidara mensup milletvekili arkadaşlar ifade ettiler. ‘İş gününü 7 000 güne yükseltmekle, burada, sistemi rahatlatmak mümkün değildir’ ifadesini kullandılar. Bu tasarının, muhataplarına faydası yok. Bu tasarının kurumların finansman sorununu çözeceğine inanmıyoruz. Siz bu işi IMF’in talimatı için yapıyorsunuz.”

HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Siz söylediniz galiba…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, hayır, burası söylüyor efendim, ben söylemiyorum.

OSMAN DEMİR (Tokat) – Kim söylüyor?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Burada yazıyor işte. Bu bir Meclis tutanağı.

OSMAN DEMİR (Tokat) – Kim söylüyor?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Söyleyeceğim. Bu bir Meclis tutanağı.

Ve “IMF'ye teslim olduk der mahiyette ifadelerde bulunuyorsunuz.” diyor ve sonunda diyor ki…

OSMAN DEMİR (Tokat) – Kimin söylediğini söyle.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika ya, bunu söyleyeni söyleyeceğim.

Diyor ki: “Bu bir aktüeryal denge hesabıdır, malların değerlendirme hesabıdır. Yani yaş yükseltmekle, insanlara prim şey yapmakla… Emekli Sandığının, SSK’nın çok büyük mali imkânları var, fakat bunlar kullanılmıyor ve bir sürü arazileri var, bunlar heba ediliyor, iyi yönetilmiyor.” Bunu söyleyen Sayın Faruk Çelik. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – O zaman doğrusunu söylemiş.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) - Peki, artık nasıl kabul ediyorsanız.

Tarih de 16 Ağustos 1999. O tarihte…

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Batırmıştınız memleketi.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Memleketi biz batırmadık beyefendi. Lütfen, yerinde oturarak laf atma. Haddini bil, haddini bil. Ben memleketi batırmadım.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Niye kızıyorsun?

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Haddini bil ama. Ne demek “Batırmıştınız.” Ne demek bu “Batırmıştınız.” Ne demek “Batırmıştınız.”

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Batırmıştınız.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ne demek “Batırmıştınız.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen...

Sayın Aslanoğlu, lütfen…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – O zaman size aynı şeyi yarın bir başkaları söyleyecektir. Ben size sadece Meclis tutanaklarından -ben ilave de etmedim- bir tutanak okudum arkadaşlar ve bakın, bu tutanağın sahibini de -kim istiyorsa vereyim- 16 Ağustos 1999’da bu konuşmayı yapan Sayın Faruk Çelik.

Başka tutanaklar da okuyacağım, onları da okuyacağım, başkaları da var, başkaları da var.

ŞİNASİ ÖKTEM (İstanbul) – Şimdi doğru söylemiyor, o zaman doğru söylemiş.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Ha, acaba o mu doğru, bugün dediğiniz mi doğru? Ben de bilmiyorum.

Saygılar sunarım. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım.

VII.- SATMAŞLARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Sayın Aslanoğlu’na teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Hah, bravo!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Aslanoğlu yaptığı kısa konuşmada “Millet perişan.” dedi. Yıl 1999. Aynen doğru, millet perişandı.

Sayın Aslanoğlu “İktidarın gündemi başka, Türkiye'nin, milletin gündemi başka.” dedi. 1999 yılında aynen böyleydi. İktidarın gündemi başkaydı, milletin gündemi başkaydı. (CHP sıralarından “Aynı, aynı” sesleri, gürültüler)

Üç: “Muhatapları memnun değildi.” dedi. Doğru söylüyorlardı. 2000 yılında Emek Platformunun yapmış olduğu tüm Türkiye’deki eylemleri hepimiz biliyoruz, meydana gelen hadiseleri biliyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bugün de var efendim, bugün de var.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Şimdi adam copluyorlar, adam copluyorlar!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi…

Müsaade edin, müsaade edin…

BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen, kısa…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Müsaade edin, ben dinledim sabırla.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen, kısa tamamlayınız.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bakınız, bu konuyla ilgili ben de diyorum ki: Memurlarla ilgili düzenlemede hiçbir sorun yok, hiçbir problem yok, mevcut kamu çalışanlarını hiç ilgilendirmiyor. Onun için sorun yok.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Kamu-Sen katılmıyor bu görüşlere.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - İki: Çiftçilerle ilgili son derece önemli ve olumlu düzenlemeler getiriyor bu düzenleme. Hiçbir sorun yok. Dikkat ederseniz, çiftçilerden bir sorun duymuyorsunuz. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

Üçüncüsü: İşçilerle ilgili on dokuz maddelik…

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Çiftçiler battı!

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –Bakın, dinleyemiyorsunuz…

Sayın Başkan, müsaade ederseniz…

Bakınız, bir şeyi söylediğiniz zaman arkasında duracaksınız. Siyaset önemli bir şeydir. Uzun süreli, uzun soluklu bir iştir siyaset.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Siz duruyor musunuz?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Şimdi bakınız, işçi sendikaları bizim önümüze on dokuz madde koydular. Diyorum ki: “Yüzde 90’ında anlaştık.“ Bu da normaldir, yüzde 10’unda anlaşamamak da normaldir. “Saygı duyuyorum” diyorum. Bunları siz televizyonlarda izlediniz, anlaştık mı anlaşamadık mı, aksi bir açıklama olmadı.

Son olarak bakın şunu söylüyorum… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, lütfen tamamlayınız.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Müsaade edin Sayın Başkanım.

Efendim, “yedi bin gün, o zaman getirdiğiniz yasada altmış yaşla ilgili. “Bu mümkün değildir.” demişim, “Başka şeylere de ihtiyaç var.” demişim, çok doğru demişim. Bu yasa, şu anda getirdiğimiz düzenleme, yalnız yaş ve yalnız prim günü, yalnız güncelleme değil, bu yasa, aynı zamanda kayıt dışının önüne geçecek düzenlemeleri de getiriyor. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bu da ayrı bir düzenleme.

Son olarak şu Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

OKTAY VURAL (İzmir) – “Mezarda emeklilik” dediniz o zaman.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, son cümlem…

BAŞKAN – Sayın Bakanım çok uyarı…

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – …son cümlem de şu: Sayın Aslanoğlu, şunu da çok doğru söylüyorsunuz: IMF’yle ilgili söylediğim cümle de… O zamanı, 99’u hatırlayanlar iyi bilirler. Sayın Kemal Derviş, burada, âdeta, Hükûmetin başkanı gibiydi ve şu talimat vardı: “On beş günde on beş yasa.” (CHP ve MHP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon Başkan tarafından kapatıldı)

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Siz de bu yasayı onun için mi getirdiniz?

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum, sağ olun.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayı-sı: 119) (Devam)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Sayın Bakanım, 99’da Kemal Derviş var mıydı?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bir dakika…

BAŞKAN – Efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Nerede Kemal Derviş vardı?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, Meclisi çok kötü yönetiyorsunuz. Sayın Bakana bu sözü neye göre verdiniz?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Milletvekili çıktı, önergesini açıkladı Meclise. Tutumunuz hakkında söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakana ismen hitap etti, o gerekçeyle verdim. Sayın Bakanın ismini geçirdi, söyledi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, Sayın Bakana neye göre söz verdiniz?

BAŞKAN – Sayın Bakanın ismi geçtiği için, Sayın Bakana sataşma olduğu için verdim sözü.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Öyle bir talebi yok ki.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Öyle bir talebi yoktu ki.

BAŞKAN – Madde 30 üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu Meclisi böyle yönetemezsiniz.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan ben de söz istiyorum. Bakan rakamları yanlış söylüyor.

BAŞKAN – Efendim, söz isterseniz değerlendiririm.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Bakan tarihi bilmiyor, rakamları yanlış söylüyor, Dervişleri karıştırıyor. Onun için söz istiyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Böyle Meclis yönetilmez. Böyle Meclis yönetilir mi?

BAŞKAN – Buyurun.

“Görüşülmekte olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde…”

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, sataşma var, söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuş, değerlendireceğim, tamam. İtirazım yok bakın sözünüze. Buyurun oturun.

Buyurun.

“…Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 30. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 50. Maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.”

 

Kemal Kılıçdaroğlu

Hakkı Suha Okay

Hüseyin Ünsal

 

İstanbul

Ankara

Amasya

 

Bayram Meral

Çetin Soysal

Durdu Özbolat

 

İstanbul

İstanbul

Kahramanmaraş

“İsteğe bağlı sigortalı olabilmek için,

a) En az 1080 gün malullük yaşlılık ve ölüm sigortası primi ödemiş olmak,

b) Bu Kanuna tâbi zorunlu sigortalı olmayı gerektirecek şekilde çalışmamak veya sigortalı olarak çalışmakla birlikte ay içerisinde 30 günden az çalışmak ya da tam gün çalışmamak,

c) Kendi sigortalılığı nedeniyle aylık bağlanmamış olmak,

d) 18 yaşını doldurmuş bulunmak,

e) İsteğe bağlı sigorta talep dilekçesiyle Kuruma başvuruda bulunmak,

şartları aranır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kılıçdaroğlu.

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, az önce hatip konuşurken AKP sıralarından bir arkadaşımız “Siz memleketi batırdınız.” diye bir ifade kullandı. Ülkeyi pazarlamayı kendisine görev edinenler, bizi ülkeyi batırmakla suçlayamazlar, önce pazarlamaktan vazgeçsinler efendim. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, önerge üzerinde konuşacak arkadaşımız…

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Çetin Soysal konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Çetin Soysal, buyurun.

ÇETİN SOYSAL (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sosyal Güvenlik Yasası’nı yani sosyal güvenlik reformunu konuşuyoruz. Bunun neresi sosyal, neresi güvenlik, hele neresi reform! Yani açıkçası çıkıp şunu deseniz de herkes rahatlasa: “Bu, IMF’ye gözden geçirmeyle ilgili verdiğimiz sözdür. Biz bu sözü verdik, bunu taahhüt ettik. Onun için biz bunu hayata geçiriyoruz. IMF ne diyorsa biz bunu yapıyoruz.” deyin, en azından bu yüreği, bu cesareti gösterin, anlayalım. İşin doğrusu da bu. IMF çıktı… Bunu, gözden geçirmeyi hayata geçirebilmek için, IMF’yle olan politikalarınızı devam ettirebilmek için, bir de adına “reform” dediğiniz sosyal güvenlik reformunu -sizin tabirinizle- hayata geçirtme çabası içindesiniz. Hâlbuki burada görünen o ki kazanılmış hakları geri alıyorsunuz ve öyle bir alıyorsunuz ki insanların canını yakıyorsunuz. Yani bu ülkeye çok çivi çakan siz… Sizin iktidarınız evet çivi çakıyor ama öyle bir çakıyor ki insan etine çakıyor, insanın canını yakıyor. Bu “reform” dediğiniz olay da ta kendisidir, olay budur. Bu gerçeği kabul etmeniz gerekir. Çünkü gelecek ipotek altına alınıyor. Bu arada bir de yeni bir şey çıktı: 3 çocuk. Yani geleceği ipotek altına alınan, çalışanlarının geleceği ipotek altına alınan, geleceği karanlık olan, yarınlarına güvenle bakamayan bir toplum 3 çocuğu nasıl barındıracak, inanamıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün sosyal güvenlik yasası falan değil, kazanılmış hakların geri alınmasıyla ilgili bir şeyleri konuşuyoruz aslında. AKP İktidarı kazanılmış hakları geri alıyor. Buna dönük, elbette ki reddeden… Sizin ön bahçenizi tabii ki kabul etmiyorum. O sizin ön bahçeniz Sayın Başkanın deyimiyle. Ama burada bu toplum elbette ki bunu reddedecek, elbette ki buna dönük eleştirilerini, değerlendirmelerini, demokratik haklarını kullanmak zorundadır. Ancak, bu hakları kullananlara karşı gerçekten büyük bir haksızlık yapılıyor, barikatlar oluşuyor. İşte sizin de demokrasi anlayışınızın bu kadar olduğunu gösteriyor. Burası vekalettir, biz vekiliz. Asiller elbette ki sesini duyuracak. Yunanistan’da -anımsayın- çalışanların kazanımlarıyla ilgili birtakım haklar alınma noktasına gelince bütün Yunanistan ayağa kalktı. Fransa keza öyle. Diğer bütün ülkelerde bu böyledir. Ama maalesef, burada… Ama bunun yabancısı değiliz. Tekel satıldı, 16 bin Tekel işçisi gerçekten karanlığa gömüldü, yok pahasına satıldı, haksızlık yapıldı. Ama ona dönük demokratik haklarını kullananlara eksi 10 derecede su fışkırtan anlayış işte bu anlayıştır. Siz busunuz. Demokrasi adına ahkâm kesmeye de hakkınız yok, özgürlük adına ahkâm kesmeye hakkınız yok. Getirmiş olduğunuz tasarıya karşı sesini yükseltenlere maalesef gösterdiğiniz tepki ortada.

Şimdi, bu kaynakların nasıl kullanıldığını da biz biliyoruz. Örneğin bir tanesini söyleyeyim size: İstanbul’da Sosyal Sigortalar Kurumunun olan bir mal önce 20 milyara, sonra 34 trilyona satıldı. Akabinde imar değişikliği. 10 misli, 10 misli İstanbul’un göbeğinde. Burada bu fiyatlarla, bu rakamlarla, o sattığınız yerin sonucunda değişen imarla -daha sonra imarı değişiyor- orada gelinen rakamlar, şu anki hesabı yaptığınız zaman en az 10-15 katı bir rant elde ediliyor.

Şimdi, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyeceksiniz, kaynakları bu şekilde heba edeceksiniz ve bunun da acısını toplumdan, halktan çıkaracaksınız. “Reform” dediğiniz zaman, o reform içinde kazanılmış hakların üzerinde kazanılmış haklarla gelinirse olur. Örneğin, Güneydoğu’daki tarım işçileri, o kadın tarım işçileri için bir şey yapabiliyor musunuz? İlkel şartlarda çalışan, hiçbir sosyal güvenliği olmayan, her yıl 10’larcası ölen o tarım işçileri için bugüne kadar bir şey yaptınız mı?

Şimdi baktığımız zaman…

Tabii ki vakit kısıtlı. Zamanı da iyi kullanmaya çalışıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Bir dakikan var.

ÇETİN SOYSAL (Devamla) – Bir dakikamızı kullanıyor muyuz Sayın Başkan?

BAŞKAN – Sadece cümlenizi tamamlamanız için veriyorum ama arkadaşlar bunu kullandırmıyor.

Lütfen cümlenizi tamamlayınız, teşekkür ediniz Sayın Soysal.

ÇETİN SOYSAL (Devamla) – Peki. Sadece bir şiir okuyorum.

SIRRI SAKIK (Muş) – Bence şiir okuma.

ÇETİN SOYSAL (Devamla) –

“Sen doğdun

Üç gün aç tuttuk,

Üç gün meme vermedik sana Adiloş bebem,

Hasta düşmeyesin diye, töremiz böyle diye.

Saldır şimdi memeye,

Saldır da büyü.

Bunlar engerek ve çıyanlardır.

Bunlar aşımıza, ekmeğimize göz koyanlardır.

Tanı bunları, tanı da büyü.”

Saygılarımla. (MHP ve DTP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(MHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

OKTAY VURAL (İzmir) – Toplantı yetersayısı istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Evet, önergenin oylamasından önce yoklama talebi vardır.

Sayın Vural, Sayın Durmuş, Sayın Asil, Sayın Yalçın, Sayın Kalaycı, Sayın Taner, Sayın Işık, Sayın Ertuğrul, Sayın Enöz, Sayın Büyükataman, Sayın Yıldız, Sayın Tankut, Sayın Varlı, Sayın Akcan, Sayın Şandır, Sayın Bal, Sayın Toskay, Sayın Özensoy, Sayın Çalış, Sayın Kumcuoğlu. Tamam, yirmi kişi.

Evet, ismini okumuş olduğum, kaydetmiş olduğum arkadaşlarımız lütfen yoklamaya girmesinler. Yoklama işlemini yapacağım. Yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, yoklamanın şeklini oylayın lütfen. Ad okunmak suretiyle istiyor arkadaşlar. Yoklamanın şeklini oylayın önce.

OKTAY VURAL (İzmir) – Elektronikle yapın.

BAŞKAN – Elektronik cihazla…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, yoklamanın hangi usulle yapılacağını oylayın.

BAŞKAN – Evet, Sayın Vural elektronik cihazla yoklama istediklerini ifade ettiler.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır efendim, istemedi. Ad okunmak suretiyle istedi, efendim.

BAŞKAN – Hayır, soralım bir dakika. Sayın Vural burada.

Sayın Vural?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, yoklamanın şeklini oylayacaksınız. İç Tüzük hükmü ortada ya!

OKTAY VURAL (İzmir) – Oylayın efendim.

BAŞKAN - Yoklamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, toplantı yeter sayısı vardır.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

30’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, biraz önce Sayın Çelik, Sayın Mevlüt Aslanoğlu’nun konuşması üzerine yaptığı konuşmada, o günkü hükûmetle ilgili olarak bazı ifadelerde bulundu ve o gün kabinede görev yapan Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş da bu konuyla ilgili olarak kısa bir açıklama yapma hakkı doğduğunu ifade ederek başvurmuştur. Kendisine bu hususta söz vereceğim.

Buyurun Sayın Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar)

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in konuşmasında 57’nci Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hükûmet etmek zor iştir. Hükûmet edenlerin, bakanlık makamında oturanların ağzından çıkan sözün delili, belgesi olması gerekir.

1999 yılı Türkiye’si, bizden önce hükûmet edenlerin oluşturduğu kargaşa nedeniyle birçok azınlık hükûmetleri ve müdahaleli dönemlerden sonra bir buçuk yıldır bütçesi olmayan ve 99 yılı bütçesiyle birlikte, altı aylık bütçeyle birlikte, bir buçuk yıllık bütçe yapmak zorunda kalan bir 57’nci Hükûmettir.

1999 yılında IMF’yle bir anlaşma yoktur, Bakanın beyanı yanlıştır, doğru değildir. 1999’da “Derviş” diye bir bakan yoktur, bu beyanı da yanlıştır. Neresini düzelteceğim? Stand-by anlaşması daha sonra yapılmıştır ve bu yasalarla ilgili bakanın görüş ifade ettiği dönemde, bir kargaşadan, kaostan gelen Türkiye Cumhuriyeti devletini tekrar bir uzlaşma ortamı oluşturarak sağ ve sol ayrışmayı ortadan kaldıran bir 57’nci Hükûmet icraatı vardır ki o icraatın başlangıcında enflasyon yüzde 20’lere inmişti. Biz Hükûmeti nereden teslim aldığımızı burada saymaya kalksak zamanımız yetişmez ama teslim ettiğimiz Hükûmet 1,5 milyar cari açık nedeniyle ekonomik krize sokulan ve bugün Parlamento sıralarında oturanların yeşil sermayeyi “Bankadaki paralarınızı çekin.” diye teşvik eden bir kısım parlamenter ve siyasetçiler Türkiye’yi 1,5 milyarlık cari açıkla o gün krize soktular. Bugün sorumlu muhalefet, sizin borçları 450 milyar doları aşırdığınız, 42 milyar dolar cari açığa getirdiğiniz yerde vatandaşlarımıza “Bu Hükûmet soyuyor, bu Hükûmet satıyor, bankaları boşaltıyor, aman paranızı çekin.” demiyoruz, demeyiz, sorumluluğumuz var.

Onun için, biz, rakamları da çarpıtmayız. Türkiye’nin yarınını düşündüğümüz için de, şu anda Türkiye için de, getirdiğiniz konumdan çıkarmak için her hafta grup toplantısında liderimiz çözüm teklifleri getiriyor, el uzatıyor. Diyorsunuz ki: “İspiyonluyorsunuz.” Madrid’deki konuşmaya MHP lideri de katıldı, destek verdiler. Onlarla ilgili niye soruşturma açmıyorsunuz? Sizin siyaset anlayışınız bu. (MHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Durmuş, tamamlayın konuşmanızı.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Bizim sorumlu siyaset anlayışımız… Türkiye’nin istikrara, huzura ihtiyacı var. Dün “Mezarda emeklilik.” dediniz, bugün musallayı bile bulamayacak emeklimiz. Getirdiğiniz yasa bu.

Onun için, istirham ediyorum, bu makama gelenler, ben dâhil, bugün söylediklerimizin…

BAŞKAN – Sayın Durmuş, lütfen tamamlayın konuşmanızı.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) - …yarın önümüze geleceğini bilmemiz lazım.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, bir açıklama yapacaksınız, lütfen çok kısa olsun.

Buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Durmuş’a teşekkür ediyorum.

Benim buradaki amacım, o günkü hükûmet de değil, ama konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü öyle şeyler söyledi ki şahsımızla ilgili, yani söylediği cümleleri muhalefet partisi olarak bir yere oturtmanız gerekiyor. O çerçevede söylediğim bir şey. Ama Sayın Durmuş bir şeyi unuttular yalnız.

Bakınız, 1999’un şartlarını çok boyutlu görmemiz gerekiyor. Bu yasa Mecliste olduğu zaman, Türkiye’nin yaşadığı en büyük deprem olayı vardı. O olayın üstesinden gelme konusunda da milletin birliği, beraberliği ve hükûmetin de büyük gayretleri vardı. Onu da unutmamak gerekiyor. Onu da söylüyorum ama benim söylediğim cümleler, ağırlıklı olarak, Sayın Aslanoğlu’nun, burada, gerçekten, çok farklı düzeylere, farklı düzlemlere konuşmasını kaydırmasında kaynaklanıyor, yoksa direkt olarak da bir ifade değil.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan! Sayın Başkan!

BAŞKAN – Efendim…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, ben tutanak okudum. Sayın Bakana rica ediyorum… Ben tutanak okudum.

BAŞKAN – Tamam.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ben sadece tutanakları okudum. Bakanın söylediğini okudum ben. Ben başka bir şey söylemedim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

Sayın milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.21

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 19.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN (Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

2.- Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen 5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin; Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı: 119) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm 31 ila 60’ıncı maddeleri kapsamaktadır.

İkinci tur üzerinde söz isteyen milletvekili arkadaşlarımın ismini okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mehmet Akif Hamzaçebi, Trabzon Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osman Durmuş, Kırıkkale Milletvekili; Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Sevahir Bayındır, Şırnak Milletvekili; Ak Parti Grubu adına Necdet Ünüvar, Adana Milletvekili.

Şahsı adına Nevin Gaye Erbatur, Adana Milletvekili; Öznur Çalık, Malatya Milletvekili.

İlk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Hamzaçebi’ye aittir.

Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hükûmetin, sosyal güvenlik sisteminde reform iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiği bir tasarıyı görüşüyoruz. Temel yasa kabulüyle görüşüldüğü için bu bölümde tasarının 31’inci maddeden itibaren toplam 30 maddesini görüşeceğiz. On dakikalık konuşma süresinin yetersizliği nedeniyle maddeler üzerinde kısa da olsa değerlendirme yapma imkânım maalesef mevcut değil. Bu nedenle ben, tasarının ana hareket noktası, ana felsefesi üzerinde bir değerlendirme yapmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, sosyal güvenlik sisteminde reform tartışmaları bugüne mahsus değildir. 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren bu kavram, “sosyal güvenlik sisteminde reform” kavramı bizim toplumsal gündemimizin en önemli maddelerinden biri olmuştur. 1999 yılındaki 4447 sayılı Yasa düzenlemesi yapılırken de yine bu tartışmayı yaptık. Şimdi bu Hükûmet zamanında bu yasal düzenleme yapılırken, yine sosyal güvenlikte reform kavramını gündemimizde tutuyoruz, bulunduruyoruz. 

Gerek 1999 yılında gerekse şimdi “reform” denildiği zaman “sosyal güvenlik sisteminin büyüyen açıkları”, “büyüyen açıklar nedeniyle bu sisteme bütçeden yapılan transferlerdeki yüksek oranlı artışlar” gibi başlıklar çerçevesinde konuşuyoruz, yani reformun belirleyicisi, sistemin açığının sürdürülemez oluşu noktasındadır. Hükûmet bu argümanla bu tasarıyı getirmiş ve bunu görüşüyoruz.

Sistemin sürdürülemez olduğu iddia edilen açığı nedeniyle alınan önlem harcamaların kısılmasıdır. Bunun için temel birtakım veriler vardır, prim ödeme gün sayısı artırılıyor, emeklilik yaşı artırılıyor, aylık bağlama oranı düşürülüyor, güncelleme kat sayısı düşürülüyor. Bunun yanında bunları destekleyecek birtakım önlemler de mevcut.

Değerli arkadaşlar, şüphesiz finansal açıdan sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sisteminin varlığı, bunun oluşturulması, yönetilmesi sadece bizim değil, bütün toplumların en önemli meselesidir. Bu çok önemlidir. Bu konu gerçekten popülizm yapmaya müsait bir alan değildir. Müsait gibi gözüküyorsa da, popülizm yapmak gerçekten doğru değildir, ama sorunu yanlış noktalardan alıp, yanlış bir şekilde tartışırsak, biz doğru sonuca varamayız.

Bugünkü Hükûmet bu konuyu eksik ele almıştır, doğru noktalardan ele almamıştır. Sosyal güvenlik sisteminin aktüeryal dengesini kurma adına yapılan düzenlemelerin birçoğunun temeli yoktur. Hükûmet ciddi bir aktüeryal denge hesabı yapmamıştır. Plan ve Bütçe Komisyonunda bize dağıttığı metinde aktüeryal denge adına verilen tablolar, grafikler gerçeği yansıtmamaktadır. 2002 yılı için sosyal güvenlik sisteminin açığı olarak Hükûmetin Plan ve Bütçe Komisyonunda bize verdiği rakam yüzde 5’in üzerindedir, açığın gayrisafi millî hasılaya oranı. Açın bakın Devlet Planlama Teşkilatının rakamlarına faturalı ödemeler hariç açık yüzde 3 düzeyindedir. Faturalı ödemeleri buna koysanız açık 3,6 düzeyindedir. 2003 rakamları da aşağı yukarı buradadır. “Yüzde 5’in üzerinde bir açıkla devraldım, bunu azaltmaya çalışıyorum.” diyor Hükûmet, emeklilik sisteminin açığını. Bir kere doğru bir hesap yok.

Bu hesapta ikinci eksik olan nedir: Sosyal güvenlik sisteminin gelir yapısının ne olacağını Hükûmet bize ve kamuoyuna açıklamış değil. İşin gelir tarafını ihmal ediyoruz. Harcamaları kısmak suretiyle aktüeryal dengeyi kurmaya çalışmak son derece yanlıştır. Sayın Bakan, 1999 yılındaki konuşmasında birçok şeyi yanlış söylemiş, söylediği bir tane doğru şey var: Sadece prim ödeme gün sayısı ile emeklilik yaşı yükseltmesiyle aktüeryal dengeyi kuramazsınız. Evet, bunu ben açıyorum. Gelir tarafında neredeyiz, sosyal güvenlik sisteminin prim gelirleri nedir: Evet, sosyal güvenlik sistemin prim gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2006-2007 yılları için yüzde 5,5 düzeylerindedir. Yüzde 5,5! Peki, OECD ortalaması nedir: Türkiye ile birlikte otuz ülkenin üye olduğu OECD ortalaması yüzde 9,4’tür. Avrupa Birliği ortalamaları nedir: Yüzde 11,3 ile 11,7 arasında değişmektedir. Yani, bizim sistemimizin prim geliri OECD ve Avrupa Birliği ortalamalarının yarısının bile altındadır, yarısı bile değildir.

Şimdi, bu sistemde primleri artırmak gibi, prim gelirini artırmak gibi ciddi bir konuyu, popülizme müsait olmayan bir konuyu bir kenara bırakıp, kayıt dışı gibi bir konuyu önlemeyi bir kenara bırakıp bu sistemden yararlananların, çalışanların, emeklilerin harcamalarını, mütevazı haklarını kısmaya çalışarak dengeyi kurmaya çalışırsanız, bu sistem topluma barış getirmez. Sosyal güvenlik sisteminin aktüeryal dengesinin sağlam olmaması ekonomide birçok sorun yaratır, sosyal açıdan birçok sorun yaratır. Ama, aynı şekilde, yanlış varsayımlarla kurguladığınız bir sistem nedeniyle çalışanların, emeklilerin, yaşlıların haklarını ellerinden alırsanız bu da toplumda sosyal huzursuzluklara yol açar. Bunun faturasını ileride toplum görecektir.

Bir adım daha ileri gideceğim değerli arkadaşlar. “Sosyal koruma harcamaları” denen bir kavram vardır. Bizde de var; Devlet Planlama Teşkilatının Sayın Bakanın da imzası olduğu 2008 yılı programında bu kavram var, bunun altında bu harcamaların ayrıntıları var. Batı’da da var. “Sosyal koruma harcamaları” biraz daha geniş bir kavram. Emeklilik sistemi var burada, işsizlik sigortası ödemeleri var, hatta doğrudan gelir desteği ödemeleri var. Bu yönden bir kıyaslama yapalım Avrupa Birliğiyle. Avrupa Birliğinin harcamalarının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 11-12 arasında değişmektedir; AB 15-25 ayrımına göre 11,3-11,7 arasındadır. Biz neredeyiz? Biz 7,3’teyiz.

Ben şimdi Sayın Bakanı ve Hükûmeti bu konuda samimiyete davet ediyorum. Gelin şu sosyal güvenlik sisteminin prim gelirlerini artıran, bu prim matrahını genişleten bir ciddi programı uygulamaya koyalım. Sayın Bakan belki biraz sonra söyleyecektir: “İki tane madde koyduk efendim.” Buraya konulan o maddelerle kayıt dışının önlenmesi mümkün değildir. O maddeler geldiğinde oradaki görüşlerimizi de ifade edeceğiz.

Kayıt dışını “KADİM” adında bir genelgeyle önlemeye çalışan bir hükûmetimiz var. Genelgeyle kayıt dışı önlenmez. Türkiye’deki istihdamın, 21 milyon kişilik istihdamın 10 milyonu kayıt dışıdır. Bunun yarısının tarım sektöründe olduğunu varsayıyorum. İstihdamın yüzde 26,4’ü tarım sektöründedir. Buradaki çalışanların kayıt altına alınma zorunluluğunu biliyorum, bunları hariç bırakıyorum. Ama, yaklaşık 5 milyon kişi kayıt dışı çalışıyor Türkiye’de. Peki niye kayıt dışı? Çünkü, kayıtlı olmanın maliyeti yüksektir, yüzde 42,8’dir; istihdam üzerindeki vergilerin ele geçen ücrete oranı imalat sanayisinde. Bu sene uygulamaya konulan asgari geçim indirimi bunu birkaç sıra aşağı indirecektir. Ama, yüzde 26-27’de olan OECD ortalamasının oldukça üzerindeyiz. Bu prim oranlarıyla kayıt dışını körükleyen bir yapımız var. Bu prim oranlarını indirmediğimiz sürece matrahı genişletemeyiz, matrah genişlemeyince prim geliri artmaz, Hükûmet dönüp dolaşıp, “buradan yapılan harcamaları kısacağım” noktasına gelir. Anlayış budur. Bu anlayışı eksik buluyorum, samimi bulmuyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarının Anayasa’ya aykırılık yönü devam ediyor. Memurlar yönünden Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu bir iptal kararı vardı. Bunun sorusunu Sayın Bakana Plan ve Bütçe Komisyonunda sordum, cevap şuydu: “Hâlen çalışan memurların kazanılmış haklarını koruduk.” diyor. Yani sisteme yeni girecek olan memurlarla ilgili herhangi bir düzenleme yok. Anayasa Mahkemesi kararının dikkatle okunmasını tavsiye ediyorum. Anayasa Mahkemesi, kazanılmış haklar yönünden bir aykırılık değerlendirmesi yapmıyor. Anayasa’nın 128’inci maddesinde yapılmış olan memur tanımından hareketle, emeklilikte bunu ayırmak zorundasınız, çalışanlarla diğerlerini. Çözümü, eğer hakikaten eşit konuma getirmekse herkesi, Anayasa’nın o hükmünü değiştirmekte yatar. Eğer Hükûmet

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bu yönden Anayasa’ya aykırılık iddiası devam ediyor, bizim iddiamız devam ediyor, bu aykırılık ortadan kalkmış değil. Bunu, tasarının yine önemli bir eksiği olarak görüyorum. Akla ister istemez şu geliyor tabii: Yani, bile bile bu Anayasa’ya aykırılığı neden muhafaza edersiniz, bir kez daha iptal olmasını istemek için mi? Eğer gerçekten Anayasa’ya aykırılığı gidermek istiyorsanız, bu maddeyi, memurlarla ilgili düzenlemeyi, iptal gerekçelerini dikkate alarak düzenleyebilirdiniz. Maalesef, işin bu kısmı da eksik kalmıştır.

Sözlerimi burada tamamlıyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Hamzaçebi.

İkinci konuşmacı, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman Durmuş.

Sayın Durmuş, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı’nın 31-60’ıncı maddeleri üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere MHP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum efendim.

İşçimiz, fabrikada ve üretim tesisinde çalışırken, tesisi özelleştirdik diye yabancıya peşkeş çekmişsiniz veya yerli ortakla birlikte yabancıya vermişsiniz. İşçinin yarınını güvence altına almamışsınız. Yeni işveren işçinin işine son vermiş. İşsiz kalan vatandaşımız bari emeklilik hakkımı ve sağlık güvencemi kaybetmeyeyim diye isteğe bağlı sigortalılığa müracaat etmiş. Ona diyorsunuz ki: “Yüzde 25 prim yetmez, yüzde 32 prim ödeyeceksiniz.” Bunun Türkçe anlamı, zulümdür. “İşsiz kalanın, maaşsız kalanın sağlık hakkını da emekli hakkını da elinden al” diye size bu aklı veren kimdir? Bu yol, yol değildir. Tez zamanda vazgeçin, size hayrı olmaz. Başınıza gelenlerden ibret almıyor musunuz? Mazlumun ahını alıyorsunuz. IMF sizin için öte dünyanızı garanti mi ediyor? Genç kadın, hamile, başhekime baskı yapıyorsunuz: “İhaleyi bize vereceksiniz.” Bunu söyleyen firma -satanist reklamcısı- milletvekilinizin adını veriyor ve tehdit ediyor. Doktor hanım bayılıyor, bebeğini düşürme tehdidiyle karşı karşıya kalıyor. Maaş mutemedi, sağlık çalışanlarına “Sendika değiştir, Memur-Sen’e geç.” diye baskı kuruyor veya emekliliğe zorluyor. Sendika yöneticisi, valinin en ağır misafiri. Valilerin görev tanımını da değiştirdiniz: “Ya il başkanı gibi ol ya da şoför mahallinde kömür dağıtıcısı.” Buna seve seve razı, muti adamlar da var, vali diyemiyorum.

Değerli milletvekilleri, kişinin korunması hukuk devletinin amaçları arasındadır. Kişinin korunması sosyal güvenlik, sosyal refah ve sosyal adaletin gerçekleşmesiyle sağlanır. Toplumda yoksul ve ihtiyaç duyan insanlara devletçe yardım sağlanarak onların insan onuruna yaraşır, asgari yaşam düzeyinin üzerinde imkânlara kavuşturulması, maddi ve manevi varlığının geliştirilmesi, insan haysiyetine uygun bir ortam içinde yaşamalarını sağlayarak oluşturulan gelecek güvencesiyle mutluluğa kavuşturmak devletin amaç ve görevleri arasındadır. Bu yolda, devlet yol gösteren, bilgilendiren ve uyaran ve elinde tutan niteliğini taşıyan en üst insani değer ve organizasyondur. Bir tarafta, bir aylık prim borcunu geciktirdiği anda sağlık güvence hakkını kullandırmayacaksınız, ayrıca sigortalıyı prim borcu nedeniyle iş göremezlik ödeneğinden yoksun bırakacaksınız. Vatandaşımızın gelecek güvencesini, mutluluk ve huzurunu tehlikeye düşürecek böylesi bir uygulama gayriadildir, kabul edilemez.

Kişi başına düşen gayrisafi millî hasılanın 10 bin dolara çıktığı yalanına bu toplumu nasıl inandıracaksınız? Bir an için bunun doğru olduğunu düşünüyorsanız, yoksul ve aç insanların hakkını küçük bir azınlığa yedirirken, niçin bu insanların sosyal güvenlik primini devlete ödetmiyorsunuz? Sosyal güvenlik hakkı, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayan ve o ilkeleri sınırlayan engelleri kaldıracağınız yerde, bu engelleri uygulamaya koyduğunuz ortadadır.

Hafızanız da çok zayıf hani! 8 Mayıs 2003’te çıkardığınız ve Emekli Sandığı Kanunu’nu değiştiren Kanun ile zorunlu emeklilik yaşını altmış beşten altmış bire düşürmüştünüz, yüce mahkemeden döndü. Yine zorladınız; 44 valiyi, birçok diplomat ve üst düzey devlet memurunu gönderip şoför mahalli yolcusu atayacaktınız, tekrar mahkemeden döndü. İş kadrolaşma oldu mu, koltukları boşaltmak için “altmış bir yaş” diyeceksiniz, direktif IMF’den geldi mi “altmış beş yaş” diyeceksiniz -geçen oturumda Sayın Akcan da açıkladı- IMF ve Dünya Bankasının isteklerini baş tacı edeceksiniz. Hani IMF’yi kovacaktınız? Ne gezer, bizim gönderdiğimiz Çekiç Güç’ten direktif almak için Washington’a ricacı gönderiyorsunuz.

Sosyal Sigortalar Kanunu’nda isteğe bağlı emeklilikte yüzde 7 oranında primi artırıyorsunuz. İşçiye ne zam verdiniz ki bunun yüzde 7’sini geri alıyorsunuz? Adam işten atıldığı için isteğe bağlı sigortalılığa devam ederek emeklilik ve sağlık sigortasını kaybetmemek istiyor, işçi sendikaları da bunu dile getirmiyor. Yani, son zamanlarda sarı ve turuncu renk moda oldu sendikalara yakıştırmak istemiyorum ama nerede bu sendikalar, işçi haklarını savunanlar?

KEMAL KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Mercedes’e biniyorlar.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – 650 milyon Türk lirası maaş alan işçi emeklisine 12 milyon lira zam verdiniz, 45 milyon ek prim istiyorsunuz. İsteğe bağlı sigortanın amacı, sosyal güvenlik kapsamında çalışırken işini kaybedenlerin emekliliği kazanabilmek için açık kalan sürenin primini ödeyerek emekliliği tamamlama arzusudur.

Emekli aylıklarını hesap ederken millî gelir artış payını yansıtmayacaksınız, komisyonlardaki muhalefet şerhlerini dikkate almayacaksınız, 14 Mart sivil dayanışmasından sonra “düzelttik” diyeceksiniz. Nasıl düzelttiniz? Yüzde 70’ini kestiğinizi niye söylemiyorsunuz? Emekli aylıklarına emeklinin isteği dışında haciz konulamıyordu, şimdi haciz işlemini rızası hilafına koyabiliyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, yeşil kart verilen kişilerin kart kıstaslarını unutan AKP, seçim öncesi yeşil kart sayısını 16 milyon 400 bine çıkardı. Seçimden sonra “Oyu aldık.” dediniz, 5 milyon 400 binini iptal ettiniz. Şimdi, Sosyal Sigorta Yasa Tasarısı’nın 38’inci maddesinde bu kriteri değiştiriyorsunuz. Aylık geliri ve aile içindeki gelir payı net asgari ücretin 1/3’ünden az olanlara veriliyor iken, şimdi, harcamaları, taşınır ve taşınmaz malları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alarak kurumca belirlenecek test yöntemleri ve verileri kullanarak belirleyeceğiz diyorsunuz. 3816’daki aylık gelir ve aile içindeki gelir payı asgari ücretin 1/3’ünden az olanlar kıstası devam etmeli, bu kişiler sağlık sigortalı sayılmalı ve primi devlet tarafından karşılanmalıdır. Yiyecek, giyecek ve zaruri ihtiyaçlarını karşılayacak bir gelir düzeyi üzerinden hesap yapılmalıdır. İki göz odada yaşayan yoksul ve aç insanların, sosyal devletin asli görevi olan bu sağlık hakkından mahrum edilmesi doğru değildir, insaflı değildir, insani değildir.

Tasarının 40’ıncı maddesinde, finansman sağlanacak sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, Sağlık Bakanlığı görüşü alınarak bilimsel komisyonlarla belirleme yetkisi verilecek diyorsunuz. Kan ve kan ürünleri ile ilaçların ve kişisel tıbbi malzemelerin miktar ve süresini belirleyecek, bunlardan kısıntıya gidecek bir uygulama, hastanın tam olarak sağlık hakkının kullanılmaması anlamına gelir. Bunun yerine ikame edilecek tanı ve tedavi protokolleri, bir hastalığın teşhisi için gerekli tetkik türü ve öncelikler sırası -teşhiste de aynı sıra kullanılabilir- burada, üniversite ve klinik şeflerine hazırlatılacak tanı ve tedavi kriterleri kitapları tüm ilgili taraflara dağıtılarak yapılır.

Amerikan Target firması ortaklarının seri hastaneleri tamamlandıktan sonra, hastaneleri A, B, C, D diye sınıflara ayıracaksınız. İşçiler, marabalar, esnaf ve köylüler D ve C sınıfı hastanelere; memur ve üst düzey yöneticiler B grubu hastanelere; kaçakçılar, soyguncular, sonradan görme türediler de A grubu hastanelere gidecek. Hani, sınıfsız, imtiyazsız bir millet idik! Öyle ya devran değişti, Mustafa Kemal’e ait ne varsa yasaklandı. Otuz yedi parçalı Türkiyeli toplama toplum olduğumuzu söylemiyor mu Sayın Başbakan!

Hastanın tedavisi için gerekli ilaçlar ve hastanın tam iyilik hâline kavuşması için elzem olan imkânlar insanımızdan esirgenmemelidir. Kanserli hastanın ilacını vermiyorsunuz. Türk milleti adına karar veren Danıştay sayesinde hastamız ilacına kavuşuyor. Sizden olanların bir eli yağda, bir eli balda; sizden olmayanlar da kaybettiği işini geri almak için ya da ilacını almak için mahkeme koridorlarında sürünmektedir.

Başbakana göre, ayak işlerini yapacak gençlere ihtiyaç var. Okutamazsınız da. AB ve ABD sözcülerinin dediği gibi, projelerini desteklemek için asker olarak canlarını, kanlarını feda ederler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Durmuş, konuşmanızı lütfen tamamlayınız.

Buyurun.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – AB sözcüleri söylemiyor mu? “İhraç olarak askerlerinizi gönderirsiniz.” Şimdi de Olli Rehn demiyor mu? “Gerekli reformları yapmazsanız arkamızı size döneriz.” Yakayı kaptırmışsınız; illa yapacaksınız, yoksa siz gidersiniz. Elinizi çabuk tutun. Bir adım geri atmayan eş başkana can ve kan lazım. “Haydi 3 çocuk” kampanyası başlattı Sayın Erdoğan.

Sayın milletvekilleri, kişinin yaşama hakkı, maddi ve manevi varlığını koruma hakkı, birbiriyle sıkı bağlantılı olan devredilmez, vazgeçilmez temel haklardandır. Bu haklara karşı olan her türlü engelin kaldırılması, devletin görevidir.

BAŞKAN – Sayın Durmuş, lütfen tamamlayınız.

OSMAN DURMUŞ (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

Hukuk devletinin amaç edindiği yaşama hakkının korunması, sosyal güvenliğin gerçekleştirilmesiyle sağlanır. Sosyal güvenliği sağlayacak kuruluşların yasal düzenlemelerinin, yaşama hakkıyla maddi ve manevi haklarını zedeleyecek hükümler içermemesi gerekir diyor, yüce heyetinizi saygılarla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gruplar adına üçüncü konuşmacı Şırnak Milletvekili Sayın Sevahir Bayındır.

Buyurun efendim. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnameler hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gündeme ilişkin konuşmadan önce -geçen hafta ben de Yüksekova’daydım- “nevroz”da halka dönük geliştirilen aşırı güç kullanımını kınıyorum. Yaşamını yitirenlere…

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Halkın değil, halk hepimizin halkı.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Halkımıza dedim, halkımıza dedim ben de. Dinleyin lütfen.

Yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, halkımıza da başsağlığı diliyorum ve bu suçu işleyen, artı sokak ortasında on beş yaşında çocuğu yakalamasına rağmen işkence yaparak gözaltına alınmasını da kınıyorum ve bunların, bu işlemi yapanların bir an önce cezalandırılmasını diliyorum.

Şimdi, Sosyal Güvenlik Yasası’nı tartışıyoruz. Bu Sosyal Güvenlik Yasası’nın aslında sosyal boyutu ortadan kaldırılmış oluyor, sadece güvenlik işlemleri yapılıyor. Yani, “nevroz”da hak talep edene de sadece güvenlikle yaklaşıldı, uzun süredir emek mücadelesi veren ve 70 milyonu ilgilendiren bu yasaya ilişkin düşüncelerini ifade etmek üzere dün sokaklara çıkanların düşüncelerini dinlemek yerine, yine güvenlik tedbirleriyle, zor kullanarak, cop kullanarak cevap verilmiştir.

Yine, Sayın Bakanımız ikide bir “Neden bu yasanın sadece maddelerine ilişkin görüşmüyorsunuz? Neden bütünü hakkında konuşmuyorsunuz? Neden yanlış konuşuyorsunuz?” diye sürekli ithamlarda bulunuyor. Tabii, Sayın Bakana göre, belirlenmiş çerçevede sunduğu yasanın tersine, halk lehine kullanan herkes yanlış, sadece kendileri doğru düşünüyor. Yani, doğru düşünmek sadece Sayın Bakanın düşündüklerini söylemek mahiyetinde ele alınıyor. Bu yaklaşımın kendisi bile problem.

Yine, Sosyal Güvenlik Yasası kadınlar açısından hiçbir şekilde muhataplık geliştirilmeden geçiştirildi ve kadınların talepleri olmasına rağmen -örneğin, prim gün sayılarıdır, ölüm aylığıdır, diğer kanunlardır, çifte hizmet yapıldığı için fiilî hizmet zammından yararlanmadır ve benzeri- kadının bugüne kadar ayrımcılığa tabi tutulduğu ve sadece erkeğe bağımlı tutulduğu erkek zihniyetinin egemenlikçi yanı ne yazık ki bu yasada da sımsıkı savunulmakta ve korunmakta. Kadınları sadece özel alanlara, yani kadınların da bugün alanlarda attığı slogan gibi eve hapsetmek, eve kapatmanın ötesinde bir durum arz etmiyor.

Şimdi, her şeyden önce bu yasa sağlığa zararlı. Yani, Sosyal Güvenlik Yasası’nın sağlık boyutuyla, sağlığı korumadığı, toplumu kapsamadığı çok açık. Bugüne kadar konuşma yapan hemen hemen bütün konuşmacılar bu sosyal güvenlik sisteminin prime dayalı, ek vergiye dayalı sistemin             -kesinlikle gerekçesi bütçedeki kara delikleri kapatmayı hedeflese de- kara delikleri kapatmadığı gibi insanların sağlığında çok derin yaralar açacağı ve insanlar “paran kadar sağlık” politikasıyla karşı karşıya bırakılmış oluyor. Bu durumda devletin kendi asli görevi olan güçsüzü güçlü karşısında savunma yani sosyal devletin sosyal adalet boyutu tamamen ortadan kaldırılmış oluyor. Yani adaleti ve kalkınmayı parti isminde dahi kullanan ve onun bakanı olarak görev başında bulunan Değerli Bakanımıza hatırlatmak istiyoruz, sürekli bu kavramları isim olarak kullanacaksınız, yasaya koyacaksınız ama pratikte ve uygulamada ve kararlaştırmada bunun tam tersini yaşatacaksınız. Bunun neresi adalet? Bunun neresi sosyal güvence? Bunun neresinde kalkınma var? Elbette ki kimileri bu piyasa koşullarında parayı, rantı alıp kalkınacaktır, ama bu kalkınanlar, bu haktan faydalananların hiçbiri, ne işçisi ne gündelikçi ne namı şahsına bağımsız çalışıp bugün kepenk kapatmayla karşı karşıya kalan esnafı ne tarım işçisidir ne de bu çalışmadan en çok mustarip olan, mağdur olan kadınlardır. Dolayısıyla, her şeyden önce sosyal adalet kavramını sağlık açısından ele aldığımızda devletin yapması gereken, herkese parasız, eşit sağlık hizmetini sunmaktır. Hükümetin öngördüğü ve benimsediği bu sağlık politikaları, belki maliyetleri şu ana kadar fazla olsa da harcama yükü fazla olsa da ama bu, sağlıkta maliyetlerin artması sağlıklı hizmet alımı anlamına gelmiyor. Yani bunun örnekleri dünyada vardır. Amerika bunların başında geliyor. Çok da peşinden gidip örnek aldığımız bir ülke olarak ABD’yi burada örnek vermek istiyorum. Dolayısıyla, sosyal güvenlik yasası çerçevesinde eğer yeni bir değişimi öngörüyorduysak, Türkiye, hakikaten, yarınını, yani yüzyılını düşünecek bir zihniyetle bir politika uygulayacaktıysak da, sağlıkta, her şeyden önce, toplumun hepsini kapsayan ve herkesin sağlık hizmetinden faydalanabileceği bir öngörü ve bir çağdaş hizmet anlayışıyla politika üretmek gerekiyordu. Ne yazık ki ekonomik mali disiplini kırmayalım diye toplumu hastalıktan kıracağız. Yani bu yasanın en temel sonuçlarından biri bu olacak. IMF programları çerçevesinde teminat belgeleri şahsında ekonomik kırılganlığını önlemek adına, toplumu enfeksiyonlardan kıracağız, kronik hastalıklardan kıracağız, parasızlıktan kıracağız ve hizmet alımını engelleyerek hastalıkla, ölümle karşı karşıya bırakacağız ve sonradan da afaki, hayalî, işte, yirmi yıl sonra insan ömrünün ne kadar uzayacağından bahsediyoruz. Böyle bir tabloyla, böyle bir programla bırakın insan ömrünün uzamasını, Sayın Bakanın bile bu süredeki bu tartışmadan dolayı ömründen epey zarar ettiğini düşünüyorum yani. Çünkü toplumun adına yola çıkmış ve toplumu korumakla, onun haklarını korumakla görevli bir parlamentonun ve onun icracı kurullarının yapması gereken ilk şey, gerçekten toplumun ihtiyaçlarına ve isteklerine kulak kabartmaktır. Yani bu sosyal güvenlik yasası küresel sermayenin bütün dünyada uygulamak istediği bir model iken, işte, Yunanistan’da, Fransa’da, hakikaten şalterler indirilme noktasına getirilerek çok güçlü bir muhalefetle bu rafa kaldırıldı. Şimdi bizim takip ettiğimiz Avrupa Birliği bunlarda bu kadar geri adım atıyorsa biz neden bu kadar hızla koşuyoruz, bu antidemokratik ve sağlıksız sistemin takipçisiyiz? O nedenle, öncelikle bu sağlık politikalarıyla asgari ücretin kesinlikle prim dışı ve vergi dışı bırakılması gerekiyor. Şimdi, açlık sınırı bile bin YTL’ye varıyorken, siz, asgari ücretten primlendirme, ek vergi almak demek, hakikaten kayıt dışı çalışan ve zaten aldığı ücretle zar zor geçinen insanların, patronu karşısında feragat ettiği priminin yanı sıra, bu ek ödemeyle de bir bütün bu sosyal haklarından imtina etmesini, peşinen bu sözleşmeyi dayatmış oluyorsunuz topluma.

Yine sağlık hizmetleri birinci, ikinci, üçüncü basamak olarak ele alınıyor. Bu birinci basamak sağlık hizmetleri, koruyucu sağlık hizmetleri en temel bir hizmet alanıyken, biz, ne yazık ki yeni öngörülen sistemle ve Hastaneler Birliği Projesi’yle ve yakın zamanda bu Meclise taşınacak olan yasa tasarısıyla da bu birinci basamak hizmetlerden de imtina etmiş olacağız, yani toplumu yine korumasız bırakacağız. İkinci ve üçüncü basamak hizmetleri de işte “lüks hizmetler” diye, ek ödemeler diye insanları yine bu hizmet alımından imtina etmelerini ve bundan yoksun bırakmış oluyorsunuz.

Yine hastanelere gidip yatmak bir lüks oluyor. Yani nerede görülmüş “Benim canım sıkıldı, bugün hastaneye gidip yatmak istiyorum.” diyen bir vatandaş hiç gördünüz mü siz? Ya da eğer bugün sağlık, psikolojik, sosyal, fiziksel bir iyilik hâliyse, psikolojisini bozmuşsanız, hastaneye gidip yatmak zorunda kalıyorsa bu da bir sorundur sizin için ya da bizim için, hepimiz için. Dolayısıyla, eğer hastalıklı bir psikoloji, hastalıklı bir problem, herkesi hastalık hastası yapmışsak ve bundan böyle caydırıcı etkiler, yöntemler kullanmaya çalışıyorsak bunun sebebi yine biziz, yani bu politikaları uygulayanlardır. Dolayısıyla, işte, ortez, protezlere getirilen ek ödemeler... Şimdi, kimler? İşte üst bacağım kırılmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bayındır, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Ya, ben, işte bir platin takmak istiyorum… İşte, bu lüks ve keyfî bir masraf olmuş oluyor. Hangi hasta ayağı kırıldıktan sonra gidecek, platini, sırf aksesuar, sanki gümüş ve altın gibi aksesuarı takıyormuş gibi davranacak?

Yine, sonuna gelirken, özellikle bu sağlık sistemiyle ilgili olarak, bugün de kadınlar geldiler ve alanlarda belirttiler. En çok zorlanacak olan kadınlardır. Sevk zincirinin bozulması, poliklinik hizmetlerinden, sağlık ocaklarından vazgeçilmesi… En çok kadın ve çocukların faydalandığı, hizmet gördüğü alanlardır ve yine çocuk ve anne ölümlerini önlemekle övünenlerle, bu politikalardan övünenlerle hep birlikte göreceğiz ki, bu sistemle yine kadın ve çocuk ölümlerinin önünü açmış olacağız.

Kurumların keyfiyetine bırakılmış hizmet fiyatlandırılması… Tabii ki, her hastane kendisi açısından kendi hastanesinin döner sermayesinin artırılmasına ilişkin ek ücret de isteyecektir. Hiçbir zaman hasta lehine bir tanımlama da, bir feragat de, bir hak koruma da olmayacaktır.

BAŞKAN – Sayın Bayındır, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız.

SEVAHİR BAYINDIR (Devamla) – Yani, hizmetin alımı ve fiyatlandırılmasını kurumlara veya Sosyal Güvenlik Kurulunun inisiyatifine bırakmak bile gerçekten halkı bekleyecek olan sosyal felaketin bir çağrıcısı ve habercisidir.

Bu yasanın geri çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AK Parti Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Necdet Ünüvar.

Buyurun Sayın Ünüvar. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı hakkında AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, uzun süredir ertelenen ve ertelemenin maliyetinin her geçen gün arttığı bir konuyla ilgili yasa çıkartıyoruz. Bu yasa çok önemli maddeler içeriyor. Tasarının bütünü üzerinde arkadaşlarım konuştular. Ben bu ikinci bölümde ağırlıklı olarak genel sağlık sigortası bölümüyle ilgili konuşacağım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devleti sosyal devlet yapan en önemli hizmetlerden birisi sağlık hizmetidir. Yani, devlet, ülkesinde yaşayan tüm vatandaşlarına etkin ve hakkaniyetli bir şekilde sağlık hizmeti sunmak durumundadır. Anayasa’mızın 56’ncı maddesi de bunu emreder. Hatta, Anayasa’mız, “Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.” hükmünü de açık bir şekilde ifade etmiştir. Dolayısıyla, bu yasayla, bu tasarıyla, genel sağlık sigortası kurulması amaçlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, insan hafızası geçmişi çabucak unutabiliyor. Biz de, uzunca bir süre hekimlik yaptık ve Doğu Anadolu’da Erzurum’da öğretim üyeliği yaptım, farklı yerlerde doktor olarak çalıştım. Yeşil kartlı, SSK’lı, Emekli Sandığı mensubu vatandaşlarımızın neler çektiğini biliyoruz. Bir yeşil kartlı vatandaşımızın bir sevk alması için, defalarca, kaymakamlarla, vali yardımcıları ve valilerle konuştuğumu, yeşil kartlı vatandaşlarımıza ilaç temin etmek için ilaç firmalarına defalarca ricada bulunduğumu çok iyi hatırlıyorum.

Tabii, bugün, yeşil kart, gerçekten önemli bir sağlık sigortası sağlamaktadır, sağlık güvencesi sağlamaktadır. 2005 yılında, özellikle, Hükûmetimiz, SSK’lı vatandaşımız, BAĞ-KUR’lu vatandaşımız, yeşil kartlı vatandaşlarımızın sağlık hizmetine erişiminde çok önemli kolaylıklar getirdi. Önce, SSK’yla Sağlık Bakanlığı kurumları birleştirildi, o hastanelerimizde ciddi iyileştirmeler sağlandı, işçilerimizin her türlü hastaneye gidebilme hakkı verildi.

Yine, özellikle SSK’lı vatandaşlarımızın sadece kendi hastane eczanelerinden ve kısıtlı sayıdaki anlaşmalı eczanelerden ilaç almasıyla ilgili husus, bütün eczanelerden faydalanma şekline getirildi.

Keza, yine aynı yıl, bütün yeşil kartlı vatandaşlarımız, tıpkı devlet memurları gibi, tıpkı SSK’lı vatandaşlarımız gibi ilaç hizmetine erişir hâle geldiler.

Tabii, bugün, yeşil kartlı vatandaşlarımızın sağlık hizmetiyle ilgili hususlarda kısıtlama olduğunu söyleyen arkadaşlarımız, geçmişte, 2002 yılında, Çalışma Bakanlığıyla Sağlık Bakanlığı arasında yapılan ama bir türlü yürümeyen protokolü hatırlamak istemiyorlar. O zaman da protokol yapılmıştı ama yürürlüğe geçememişti. Bugün hiçbir ayrım olmadan vatandaşlarımız sağlık hizmetini alabiliyor. Ama bu kanunla, değerli arkadaşlar, sadece ülkemizde yaşayan tüm vatandaşlar değil, aynı zamanda ülkemizde ikamet eden yabancılar, vatansızlar ve sığınmacılar da kapsam altına alındı.

Burada çok önemli bir vurgu var: On sekiz yaş altındaki tüm vatandaşlarımız genel sağlık sigortalı olarak anneleri, babaları tescil edilmemiş olsa da ve otuz günlük genel sağlık sigorta primi ödememiş olsa da, o durumlarına bakılmaksızın sigortalı oluyor ve genel sağlık sigortası haklarına eşit ve hakkaniyete uygun bir şekilde erişebiliyor. Bu çok önemli bir ayrıntı.

Ayrıca uzunca bir süredir gündemde olan ama bir türlü sağlanamayan isteğe bağlı sigortalı vatandaşlarımız da bu kapsam altına alınmaktadır.

Yine geçici köy korucuları, olimpiyat ve Avrupa şampiyonu sporcularımız ve bunların aileleri de keza yine sağlık sigorta kapsamına alınmaktadır.

Yeşil kartlı vatandaşlarımız genel sağlık sigorta kapsamına alınıyor. Bunların primi devlet tarafından karşılanacak. Ama burada yine bir değerli konuşmacı bahsetti, bu kanunla maraba, işçi ve zengin arasında bir ayrım yapıldığını ifade etti ama halbuki kanun bütünüyle okunduğu zaman görülecektir ki sağlık hizmetlerinden yararlanmada tüm vatandaşlar eşit haklara sahiptir. Primin devlet tarafından ödenmiş olması veya kişi tarafından ödenmiş olması veya işveren tarafından ödenmiş olması arasında herhangi bir fark yoktur. Herkes bütün sağlık hizmetine eşit ve hakkaniyete uygun bir şekilde ulaşacaktır.

Yine bu kanun, değerli arkadaşlar, SSK’lı ve BAĞ-KUR’lu vatandaşlarımıza çok önemli avantajlar sağlamaktadır. Örneğin şu anda SSK’lı vatandaşımız doksan gün, Bağ-Kurlu vatandaşımız iki yüz kırk gün prim ödemeden sağlık hizmetinden yararlanamıyor ama bu süre bu yasayla otuz güne indirilmektedir. Kaldı ki şu anda bir gün bile BAĞ-KUR’dan prim borcu olan vatandaşlar sağlık hizmetine erişemiyor ve bu şikâyet konusu oluyor. Hâlbuki bu kanunla bu süre de otuz güne çıkmaktadır.

Yine bu kanunun sağladığı çok önemli bir farklılık yurt dışında tedavi boyutu. Yine mevcut uygulamada, SSK’lı vatandaşımızın üç yüz gün, BAĞ-KUR’lu vatandaşımızın da on ay prim ödemek durumunda olduğunu biliyoruz. Hâlbuki bu süre bu yasayla otuz güne indirilmektedir.

Ayrıca yurt dışı geçici görevlendirmelerde de sağlık hizmetinden acil durumlarda vatandaşlarımız yararlanabilecektir.

Yine yurt dışında yapılan tetkikler de yasa uyarınca ödenebilir hâle gelecektir.

Özellikle BAĞ-KUR ve yeşil kartlı vatandaşlarımız için; ki, onların şu anda gündeminde olmayan, mevcut uygulamada gündemde olmayan bir konu var ki, o, bu yasayla hak hâline gelmektedir. Bunlar nedir? Yol parası, zaruri masraflar ve refakatçi giderleri. Bunlar da yine yasayla kapsam altına alınmaktadır.

Bir başka husus -daha önceki konuşmacılardan birisi bahsetmişti- yirmi beş yaş üstü kız çocuklarının durumu. Hâlbuki şöyle bir durum var: Yirmi beş yaşına kadar kız çocuklarımız bakmakla yükümlü olunan ailesi tarafından sağlık güvencesi altında. Hâlbuki yirmi beş yaşından sonra şayet mağduriyeti, yoksulluğu devam ediyorsa yine primi devlet tarafından ödenecek. Ama annesinin, babasının herhangi bir sağlık güvencesi varsa, yine o, kazanılmış hak olarak devam edecektir.

Bir başka husus da katılım payı. Hâlbuki şu anda SSK ve BAĞ-KUR’lu vatandaşlarımız katılım payı ödemektedir. Bu kanunla da yine farklı bir uygulama yok. Ayaktan tedavilerde, ortez, protez ve ayaktan tedavide sağlanan ilaçlardan katılım payı devam ediyor. Ama iş kazası, meslek hastalığı durumu, askerî tatbikat ve manevralarda sağlanan sağlık hizmetleri, aile hekimliği muayenesi, kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri, kronik hastalıklar ve hayati önemi haiz protez ve ortezler, kontrol muayeneleri, organ ve doku naklinde herhangi bir katılım payı ödemesi söz konusu değildir.

Ayrıca, vazife malulü olan vatandaşlarımız, İstiklal Madalyası verilmiş vatandaşlarımız, şeref aylığı alanlar, harp malulü aylığı alanlar ve Terörle Mücadele Kanunu kapsamında aylık alanlardan da yine katılım payı alınmayacaktır.

Tabii burada kanun, esasında ödemelerle ilgili de çok önemli bir hususu gündeme getiriyor. Sosyal Güvenlik Kurumu sözleşme yoluyla sağlık hizmeti alacaktır ve sözleşme yapılan kamu ve özel sektördeki hizmet veren kuruluşlardan vatandaşımız gidip hizmetini alacaktır. Ama o ödemeyle ilgili şöyle bir ayrıntı var: Şu anda özel hastanelerden veya özel kuruluşlardan sağlık hizmeti alan vatandaşlarımız sınırsız bir şekilde fark ödemektedir. Bu yasayla bu yüzde 20’ye çekiliyor, yüzde 20’den daha fazla herhangi bir katkı payı alamayacak. Bu da vatandaşımızın cepten yaptığı harcamaları çok önemli ölçüde kısıtlayacak bir husus. Tabii, ödemelerde de yüzde 70 ila 85’ini Sosyal Güvenlik Kurumu kırk beş gün içinde ödeyecek, doksan gün içinde de fatura işlemlerini bitirecektir.

Değerli arkadaşlar, dolayısıyla bu yasa çok önemli hususları vatandaşlarımıza sağlayacak ve nüfusun tamamını herhangi bir ayrım gözetmeksizin kapsayacağı gibi verilecek sağlık hizmetlerinde de primin devlet tarafından ödenmiş olup olmaması veya o kişi tarafından ödenir olup olmamasına bağlı olmaksızın hakkaniyetli, eşit ve adil bir şekilde sağlık hizmetini sunar hâle gelecektir. Bu anlamda yasanın çok önemli bir eksikliği gidereceğine inanıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünüvar, konuşmanızı tamamlayınız.

NECDET ÜNÜVAR (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Konuşmamın sonunda, bugün Fenerbahçe-Chelsea maçı var. Ben, Beşiktaşlıyım ama Fenerbahçeye başarılar diliyorum. (Alkışlar) Bunu cumartesi günü hakem yardımıyla da olsa bizi yenen Fenerbahçeli dostlarıma ithaf ediyorum. Bizim Türkiye sevdamız her türlü sevginin üzerindedir. O yüzden, Türkiye için bugün Fenerbahçe diyorum.

Başarılar diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Adana Milletvekili Nevingaye Erbatur.

Sayın Erbatur, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

NEVİNGAYE ERBATUR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.

Kamuoyunda yoğun itirazlara sebep olan bu tasarı, Anayasal koruma altında olan “sosyal devlet” ilkesine tümüyle aykırılık taşımaktadır bence.

Yasa, kadınların ev içinde harcadıkları emeğin tümünü, ev dışında harcadıkları emeğin ise büyük bölümünü yok saymaktadır. Yasa, kadınların asıl kimliklerini “annelik” ve “eş” olarak tanımlamaktadır. Buna karşılık erkeklerin kimliklerini ise “baba” ve “eş” olarak değil “vatandaş” olarak tanımlıyor.

Kadınlar bu ülkenin vatandaşı değil midir? Kadınlar ülkemizde erkeklerle her alanda eşit değilken, bu yasa, kadını erkekle tam eşit şartlarda sisteme dâhil ederek evdeki emeğini yok saymaktadır.

Bu yasa, kadın ve erkekler arasındaki mevcut eşitsizliklerin derinleşmesi ve kadınların, önce sosyal güvenlik sisteminden, sonra da toplumsal ve ekonomik yaşamdan dışlanması riskini taşımaktadır.

Yasayla, emeklilik yaşı, emeklilik süresi ve prim sayısıyla ilgili daha önce kadınlar lehine olan düzenlemelerin güçlendirilmesi gerekirken ortadan kaldırılmaktadır.

Sosyal güvenlik sistemi “düzenli prim ödeyen ücretli çalışma” üzerine kurulduğu sürece, evde ev işleri ve bakım hizmetleri için hiçbir karşılık almadan çalışan ev kadınları, gündelikçi kadınlar, çoğunluğu kadın olan ev eksenli çalışanlar, tarım işçileri, ücretsiz aile işçileri, geliri asgari ücretin altında olanlar sosyal güvenlik sisteminin dışında tutulmaktadır.

Bu yasayla, takriben 13 milyon ev kadını sosyal güvenlik sistemi dışına itilmektedir. Tasarının, birey olarak sosyal güvenlik sisteminden dışladığı ancak koca ve babasının himayesi altında olduğu sürece bazı haklardan yararlanabilecek kadınların toplam sayısı 17-18 milyon civarındadır. Bu durumda da kadınların sağlık hizmetine erişimleri zorlaştırılmakta, aynı zamanda, yaşlılık sigortasına hak kazanma ve yararlanma açısından sistem dışına itilmektedirler. Oysa bu hizmetler, mevcut iş gücünün üretken bir şekilde işbaşı yapabilmesi ve gelecek nesil iş gücünün yetiştirilmesi için olmazsa olmaz hizmetlerdir. Bu yüzden, toplumsal bir sorumluluk olarak kamunun, işverenin ve erkeklerin de paylaşması gereken bu işleri, kadınlar açısından, tasarı yok saymaktadır.

Kadınlar gelir getirici bir işte çalışsınlar ya da çalışmasınlar, sigortalı olsunlar ya da olmasınlar, aile ve toplumun ihtiyaç duyduğu bakım hizmetlerinin -evin her türlü işi, çocuk ve yaşlı bakımı, hasta bakımı gibi- hemen hemen tümünü üstlenmiş durumdadırlar.

Genel sağlık sigortası, kişilerin ihtiyaç duyabilecekleri tüm sağlık hizmetlerini karşılıksız olarak sağlamaktan uzaktır. Sağlık hizmetlerinin kapsamını, türünü, miktarını, süresini belirleme ve ihtiyaç duyuldukça değiştirebilme yetkisi Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmiştir.

Genel sağlık sigortasına üye olanlar, devlete sosyal harcamalar yapması için verilen vergilerin yanı sıra, sağlık hizmetine, ancak sigortaya ödedikleri prim, sağlık hizmeti alırken ödeyecekleri katılım payı ve özel hastanelere gittikleri takdirde verecekleri ilave ücret sonucunda ulaşabileceklerdir.

Çoğunluğu kadın olan, işi olmayan ya da kayıt dışı bir işi olup da düşük geliri olan kişiler nasıl bu sistemin sigortalısı olacaklardır? Prim yükümlülüklerini nasıl karşılayacaklardır?

Evli kadınlar, isteğe bağlı sigortalı olmaları hâlinde bağımlı olarak ilişkilendikleri eşlerinin sağlık sigortasından yararlanma hakları ellerinden alınmakta, ek olarak, sağlık sigortası primi de yatırmak zorunda kalmaktadırlar. Yirmi beş yıl gibi uzun bir süre ve yüksek bir ödemeyi yapacak kadınların sayısının çok az olacağını tahmin etmek zor değildir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal devlet ilkesine uygun bir sosyal güvenlik sisteminin kadın, erkek herkese, işsizlik, kaza, hastalık, malullük, yaşlılık ve ölüm hâllerinde ve tüm kadınlara analık ve doğurganlık hâllerinde sosyal güvence sağlaması, kadınlara sosyal haklarını babalarından ve kocalarından bağımsız olarak tanıması, kadınlara ev içinde harcadıkları emeğin karşılığı olarak erken emeklilik, cinsiyete dayalı yıpranma payı, her çalışılan yıl için fiilî hizmet zammı haklarını tanıması gerekir. Oysa bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin zihniyetini yansıtan bu tasarının sosyal güvenlik kavramıyla yakın uzak bir ilgisi yoktur.

Bugün, Sosyal Haklar için Kadın Platformu, Ankara’da bu taleplerini dile getirmek için…

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Bizim zihniyetimiz değil Türkiye Cumhuriyetinin zihniyeti bu.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Erbatur, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

Buyurun.

NEVİNGAYE ERBATUR (Devamla) – …bir basın açıklaması yapmak istedi. Türkiye'nin dört bir tarafından gelen yaklaşık doksan kadın kuruluşunu ve Platformunu temsil eden kadınların bu taleplerinin yerine getirilmesi ancak Sayın Ankara Valisini aramam ve onun anlayış göstermesiyle mümkün oldu. Duyurunun yapılacağı alanda kadınlardan çok daha fazla polis vardı. Demokratik hak ve taleplerini dile getirmek isteyen kadınların bu haklarını yerine getirmek istemelerinden bile korkulmuştu.

Bu nedenle, sözlerime son verirken, bu tasarıya ret oyu vereceğimi belirtir, beni dinlediğiniz için teşekkür ederim. (CHP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erbatur.

Şahsı adına son konuşmacı, Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalık. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Çalık.

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan önce yüce heyetimizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz bu yasa tasarısıyla, ülkemizin çağdaş ülkelerde uygulanan sosyal güvenlik sistemine kavuşması adına reform niteliğinde önemli bir adım atıyoruz. Yapılan bu çalışma, gelecekte oluşacağı muhakkak olan sosyal güvenlik çıkmazına tedbir olacak ve bir yandan da ülkemizin sosyoekonomik kalkınması adına son derece önemli olumlu katkılar sağlayacaktır. Biz bundan sonra reformlarımızı yapmaya da devam edeceğiz.

Sağlıkta yapılan reformları hep birlikte bir hatırlamaya çalışalım: Daha önceden SSK hastaneleriyle devlet hastanelerinin pozisyonlarını biliyorsunuz, SSK’lı hastalarımızın kuyruklarda nasıl beklediğini biliyorsunuz. İnsanlar hastanelere giderken bir tane doktor kuyruğuna gitmek için yanına mutlaka refakatçi alır, biri doktor kuyruğunda, diğeri de eczane kuyruğunda beklerdi. Şimdi SSK’lı hastalarımız çok rahatlıkla serbest eczanelerden ilaçlarını alabilmekte, yeşil kartlı hastalarımız eczaneden ilaçlarını alabilmekte ve ciddi manada sağlıkta yapmış olduğumuz reformu da Sosyal Güvenlik Kurumunda yapmış olduğumuz reformla taçlandırmaktayız. Bugüne kadar sosyal güvence kapsamında olmayan ya da sistemde olup yürürlükteki Yasa nedeniyle çeşitli zorluklar yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarına nihai çözüm üretecek bu yasa tasarısıyla sağlanacak yeniliklere ilişkin düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, mevcut uygulamada SSK’lı olarak bin seksen gün, Emekli Sandığına bağlı olarak ise üç bin altı yüz gün çalışarak isteğe bağlı sigorta yapılabilmektedir. Ancak yeni düzenlemenin 31’inci maddesiyle on sekiz yaşına gelen her Türk vatandaşı müracaatının kurum kayıtlarına intikal ettiği tarihi takip eden günden itibaren sigortalı olabiliyor ve genel sağlık sigortasından yararlanabiliyor.

Diğer bir yenilik ise aylıklara ilişkin olarak, şu an yürürlükteki Yasa’da “yalnız malullük” ibaresi yer alırken, yeni yasanın 34’üncü maddesine “vazife malullüğü aylığı” ibaresi de eklenmiştir. Hem vazife hem de yaşlılık aylığını hak eden sigortalılara bu aylıkların her ikisinin de bağlanma imkânı getirilmiştir. Yine aynı maddede birden fazla çocuğundan dolayı gelir hakkı kazanan ana ve babaya mevcut Yasa’da yalnız tek bir çocuk üzerinden aylık bağlanırken, yeni düzenlemeyle her iki çocuğundan dolayı da aylık bağlanma imkânı getirilmiştir.

Bir başka maddeyle, şu an mevcut uygulamada olan, anne ve babasına ait prim borçları bulunan ya da sosyal güvencesi bulunmayan ailelerin çocukları genel sağlık sigortasından yararlanamıyordu. Ancak yeni yasanın 38’inci maddesinde yapılan düzenleme ile ebeveynlerinin prim borçları bulunan ya da sosyal güvencesi olmayan on sekiz yaşına kadar tüm çocuklarımız sağlık sigortası kapsamına alınacaktır. Bu da yine Türkiye adına çok önemli bir reformdur. Yarınlarımızın teminatı, en değerli varlıklarımız çocuklarımızın sağlıklı bireyler olarak yetişmesini sağlamayı amaçladığımız bu düzenlemeyle, AK Parti olarak, Anayasa’mızda yer alan “sosyal devlet” ilkesinin ruhuna uygun bir düzenleme getirmiş bulunmaktayız.

Tedavi uygulamalarında ise, diş tedavilerinde yürürlükte olan yüzde 50 katılım payı ile yaş sınırı uygulaması 40’ıncı maddede kaldırılmış ve sağlık hizmetleri açısından önemli bir yenilik hedeflenmiştir. Mevcut uygulamada, genel sağlık sigortalarından yararlanabilmek için SSK’lı olanların doksan gün, BAĞ-KUR’lu olanların ise iki yüz kırk gün prim ödeme şartı vardı. Yeni yasanın 42’nci maddesiyle sağlık güvencesinden yararlanmak için prim ödeme süresi otuz güne düşürülmüştür. BAĞ-KUR’lu olanlar ise, şu anki uygulamayla, bir gün bile prim borcu varsa sağlıktan istifade edemiyorlardı, sağlık yardımı alamıyorlardı. Yeni düzenlemeyle bu süre otuz güne çıkarılmış vaziyette. Ayrıca, işçi ve esnafın sigortalılıklarının sona ermesi durumunda, takip eden doksan gün boyunca borcu olup olmadığına bakılmaksızın, sigortalıya genel sağlık sigortasından yararlanma imkânı getirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çalık, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

Buyurun.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal güvencesi olmaması ya da prim borçlarını ödeyemediği için sosyal güvence kapsamı dışında kalarak hastanelerde çocuğunu, eşini, annesini rehin bırakmak zorunda kalan vatandaşlarımızın yaşadığı acı tabloları hâlâ hatırlıyoruz. Bu yeni yasayla, devletimizin desteğini, güvencesini ve yardımını kesintisiz olarak alacak vatandaşlarımızın bu gibi zorluklarla karşılaşmayacak olması son derece mutluluk vericidir.

Ben bu duygu ve düşüncelerle, özellikle yasaya destek vererek halkımızın yarınlarına umut olan siz değerli milletvekillerimize şükranlarımı sunuyor, bu yeni yasanın hayırlı olmasını diliyor, değerli vatandaşlarımızı ve yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZNUR ÇALIK (Devamla) - Bugün Chelsea-Fenerbahçe maçı var. Ben Malatyasporlu olmama rağmen Fenerbahçeyi gönülden destekliyorum ve fanatik bir Fenerli olarak da inşallah bu gece hep birlikte Fenerbahçeyi bir kez daha alkışlarız diyorum.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanımıza sormak istiyorum. Bugün ne yazık ki ekonominin genelinde yaşanan sıkıntı ve durgunluk, tahsilat ve nakit akışı sorunu yüzünden, küçük büyük demeden tüm işletmelerin önemli ölçüde ve ödenemez duruma gelen sigorta primi ve vergi borcu birikmiş durumdadır. Öyle ki faiz ve cezalarla birlikte bugün toplam 74 milyar YTL’yi bulan bu borçlar her geçen gün daha da büyümektedir. Öbür yandan maliye ve Sosyal Güvenlik Kurumunun bu borçlarla ilgili haciz tehdidi ise ne yazık ki gerçeğe dönüşmüş, bir iki aylık borcu olan işletmelere dahi haciz uygulandığına dair bilgiler gelmektedir. Şimdi buradan sormak istiyorum. Bu tablodan ve haciz işlemlerinden haberdar mısınız? Ayrıca, esnaf ve işletmelerimizin ekonomik tablosunun her beş yılda bir sıtma nöbetine yakalanır gibi birikmiş borç hastalığına yakalanmaması için vergi ve sigorta yüklerinin indirileceğine yönelik vermiş olduğunuz sözleri ne zaman yerine getireceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut.

Sayın Birgün

RECAİ BİRGÜN (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, size bizzat benim ilettiğim gazilerle ilgili bir konu vardı. Sanıyorum, bürokratlarınız buna pek sıcak bakmamışlar. Öncelikle bizzat ilgilenirseniz, ben eminim, siz çok mantıklı bulacaksınız ve böyle bir düzenlemeyi getireceksiniz.

Soruma geçiyorum. Genel sağlık sigortası kesintisi dolayısıyla çalışanların ve emeklilerin maaşlarında herhangi bir azalma olacak mıdır? Eğer olmayacaksa, bunu hangi maddeye dayanarak garanti ediyoruz?

Yeni sistemde, çalışanların ve emeklilerin sağlık hizmeti için ceplerinden çıkacak para mevcut uygulamaya göre artmış mıdır, yoksa azalmış mıdır?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Vural.

MUSTAFA VURAL (Adana) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sorum şöyle: 3 kişilik bir ailede, emekli babanın aylık geliri 750 YTL’dir. Ailenin başka geliri yoktur. Çocukları yükseköğretim mezunu olup, 26 yaşında ve işsizdir. Ailenin ortalama geliri asgari ücretin üçte 1’inden fazla olduğu için, yeni yasayla, bu ailede işsiz olan çocuğun genel sağlık sigortasını devlet de ödemeyeceğine göre kim ödeyecektir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Kaptan.

OSMAN KAPTAN (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana sorularım var.

Sayın Bakan, 18 Mart 2008’de, Hak-İş ve Türk-İş ortaklığında yürütülen, Medya Örgütlenmesi Yoluyla Çocuk İşçiliğine Karşı Farkındalık Geliştirme Projesi tanıtım toplantısında yaptığınız konuşmada: “Kanında bozukluk olan, bu memleketin bayrağıyla, toprağıyla, cumhuriyetiyle sorunu olanlar olabilir.” diyorsunuz.

1) Çocuk işçiliği ile bu ifadenizin bağlantısı nedir?

2) “Kanında bozukluk olan, bu memleketin bayrağıyla, toprağıyla, cumhuriyetiyle sorunlu olanlar” diyerek kimleri kastediyorsunuz?

3) Türkiye Cumhuriyetinin bir Bakanı olarak böyle bir üslubu kullandığınıza göre, bu konuda Hükûmetle aynı görüşte misiniz? Hükûmet de aynı görüşteyse, bu memleketin kanıyla, toprağıyla, cumhuriyetiyle sorunu olanlar hakkında Hükûmet olarak ne yaptınız? Cumhuriyet savcıları bu konuda ne yapmıştır?

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaptan.

Sayın Akcan.

ABDÜLKADİR AKCAN (Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Aracılığınızla Sayın Bakanıma şu soruları yöneltmek istiyorum:

Sayın Bakan, size göre, kurşun ve arsenik üretimiyle uğraşanlar bu ağır metallerden etkilenirken, kurşun ve arsenik bileşiği olan, bitki zararlılarına karşı sahada kullanılan zirai ilaçlar, ziraat mühendisi ve ziraat teknisyenlerini etkilemez mi?

Sayın Bakan, size göre, hayvanlarda olup salgın yapan ve insanlara da yoğun şekilde bulaştığı için çok ciddi mücadele gerektiren hastalıklar, bununla mücadele eden veteriner hekim ve hayvan sağlık personelini etkilemez mi?

Üç: Huzur bozucu faaliyetler sırasında polis yıpranıyor, doğru. Ama aynı ortamda basın mensupları bu ortamdan hiç mi etkilenmiyor?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evvela, sizin bu Meclisi ne zaman dürüst yöneteceğinizi öğrenmek istiyorum? Ne İç Tüzük’e riayet ediyorsunuz ne milletvekilinin söz istemesine şey ediyorsunuz. Orada çıkıyoruz konuşuyoruz… İç Tüzük’e aykırı olarak Bakana söz veriyorsunuz Bakan istediği gibi konuşuyor, milletvekillerine söz vermiyorsunuz. Bu da milletvekiline yapılan bir haksızlıktır, İç Tüzük’te de böyle bir hüküm yoktur. Lütfen, şu Meclisi usulüne göre yönetin. Bu kadar keyfî yönetmek, belki, bazı devlet uçaklarında sizlere Paris’e getirme nasip olur ama bunu da kamuoyunda bir aksi tesiri olduğunu da bilmenizi istiyorum.

Tasarıya göre asgari ücretten prim ödediği varsayılan bir vatandaşımız için hesaplanacak alt sınır aylığı ne olacaktır? Bugün işçi, BAĞ-KUR ve memur emeklilerinin alt sınır aylıkları miktarı ne kadardır?

Biraz önce konuşanlar diyorlar ki: Bugün, bir gün BAĞ-KUR primi olanın masrafı ödenmiyor. Hâlbuki BAĞ-KUR otuz günden otuz güne ödeniyor. Yani, bir günle otuz gün arasında fark yok. Milleti kandırmanın da bir anlamı yok çünkü …

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Çalış.

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Bakanım, bana çok sorulan bir soruyu size soracağım. Aynı süre sigortasını, primlerini yatırıp emekli hakkını elde ettiği hâlde yaşı dolan sigortalı emekli olabiliyor, yaşı dolmayan ise emekli olamıyor. Emekli olamayan vatandaşımız sağlık hizmetini nasıl alacağını soruyor. “Emekli olan sağlık hizmeti alıyor ben alamıyorsam bu eşitlik ilkesine uygun mudur?” diye soruyor. Bu konuda açıklama yaparsanız memnun olurum.

Bir diğer sorumuz da… Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı huzurevlerinin akıbeti ne olacak? Nasıl kullanmaya devam edeceksiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Köse…

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Sosyal Güvenlik Yasası’nı protesto eden işçi ve memurların polis coplarıyla susturulmasını bir bakan olarak içinize sindirebiliyor musunuz?

Gazetecilerin fiilî hizmet zammı haklarını ellerinden aldınız. Bunu hangi gerekçeye dayandırıyorsunuz? Gazetecilik zor bir meslek. Haber peşinde koşup yaşamını yitirenler bile var. Medya patronlarına şirin görünmek için mi yıpranma tazminatlarını aldınız?

Teşekkür ederim. Bunu öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Son olarak Sayın Öztürk

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel sağlık sigortası kapsamına gireceklerin sayısının ne olmasını bekliyorsunuz? Bir yılda ne kadar sağlık primi geliri elde etmeyi düşünüyorsunuz? Devletin düzenli katkısı ne olacak? Yoksullar adına ne kadar ödemede bulunacaktır? Tasarı yasalaştıktan sonra sağlık hizmeti için ödenmesi gereken fatura tutarının ne olmasını öngörüyorsunuz? Özetle, sistem açık mı verecek, fazla mı verecek, bu hesabı yaptınız mı? Yapmadıysanız vatandaşların cepten ödeyeceği katkıları ve ek ücretleri neye göre tespit ettiniz?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Sayın Bakanım, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Kurum alacaklarıyla ilgili bir soru soruldu. Anlayabildiğimiz kadarıyla… Biraz uğultulu geldi. Yapılandırması bozulanlarla ilgili bir çalışmamız var. Bunu ifade edelim.

Sigorta prim indirimiyle ilgili bir soru soruldu. Bizi, tabii vergi değil, sigorta ilgilendirdiği için ifade ediyorum. İstihdam paketini hemen bu yasadan sonra getiriyoruz ve 5 puanlık SSK prim indirimini o yasada bulmuş olacaksınız.

Bir diğer konu “GSS (Genel Sağlık Sigortası) priminde bir artış olacak mı?” diye bir soru soruldu. Bununla ilgili yalnız isteğe bağlı sigortalılarda yüzde 25 olan oran yüzde 32’ye çıkacak. Bunun sebebi de, şu anda isteğe bağlı sigortalılar, bildiğiniz gibi, sağlık sisteminden istifade edemiyorlar yani GSS kapsamında değiller. SSK’lılar bin seksen gün prim yatıracaklar, ondan sonra isteğe bağlı sigortalı olabilecekler ve Bağ-Kur’lular ise, 2000 yılından sonra yapılan bu düzenlemeyle, 2000 yılından sonra emekli olduktan sonra isteğe bağlı olarak ancak GSS’den istifade, yani sağlıktan istifade edebiliyorlar.

Burada yalnız prim artışı hiçbir yerde yok. İsteğe bağlı da var ama bugün isteğe bağlı olan vatandaş da sağlık sisteminden istifade etmeye başlayacak. Yüzde 12 civarında, şu anda isteğe bağlı primi yüzde 25, daha yüksek olması gerekirken, biz bunu yüzde 32’de tutmaktayız. Dolayısıyla herhangi bir artış olmadığını ifade ediyorum.

Bu kanında bozuklukla ilgili bir soru soruldu. Arkadaşın o toplantıda olmasını isterdim. O gün birçok oraya katılan siyasiler ve sendika başkanları gündemle ilgili değerlendirmeler yaptılar, biz de bakan olarak bir değerlendirme yaptık. Bundan kastettiğimiz kişiler, çevreler bellidir. Türkiye’nin bayrağıyla, toprağıyla, cumhuriyetiyle, cumhuriyetin değerleriyle ilgisi olanlardır diye, açık da, üzerine basa basa söylediğim bir cümledir. Rahatsız olan varsa, onlar için de söyleyeceğim bir şey yoktur.

Kurşun ve arsenik fiilî hizmet kapsamına alınıyor, zirai ilaçlar niye alınmıyor veya orada zirai mücadelede çalışan arkadaşlarla ilgili olarak. Az önce bunu ifade ettim, dedim ki: Bununla ilgili risk gruplarını baz aldık ve bilimsel bir çalışma yapıldı. Beşinci risk grubu çerçevesinde olayı ele aldığınız zaman, zirai ilaçlar ve zirai mücadeledeki arkadaşlar bu gruba girmiyorlar. Büyük ihtimalle, yanılmıyorsam, dördüncü grupta yer almaktadırlar. Aldığınız zaman, o zaman da sağlık kesiminde, intaniyede ve diğer mikrobik hastalıklar bölümünde çalışan sağlık personelinin talepleri gündeme geliyor, o kadar yaygınlaşıyor ki… Bununla ilgili onun için dedim ki, aylardır belki iki aydır, üç aydır ilgili taraflara şunu söylüyorum: Bu konuda bir düzenleme varsa, elde sağlıklı bir veri varsa, bunları biz değerlendirebiliriz ve bunları fiilî hizmet zammı kapsamına alabiliriz. Amacımız bunu daraltmak değil, yok etmek değil. Ama gerçekten de fiilî hizmet zammı alması gereken bir çerçeve çizme konusunda bütün sivil toplum kuruluşlarına da davetiye çıkarmış idik. Bugüne kadar bu yaptığımız bilimsel çalışma ve onun verilerine ilave maalesef gelmedi. Ne geldi? Ben mevcut haklardan istifade ediyor idim, o hâlde devam etsin tarzındaki talepler geliyor ağırlıklı. Bunu da takdirlerinize bırakıyorum. Bununla ilgili de arkadaşlarımız bir çalışma hâlen de yürütüyorlar. Meclisten geçinceye kadar da yapılması gereken bir çalışma varsa fiilî hizmet zammıyla ilgili, açık olduğumuzu ifade ediyorum.

Alt sınır aylığıyla ilgili değişen bir şey yok. 4447’de yüzde 35 bildiğiniz gibi. Biz burada yine sosyal taraflarla görüşerek bir ilave yaptık. Eğer evli veya yanında bakmakla yükümlü olduğu birisi varsa onu yüzde 40’a çıkardık. Mevcut, şu anda uygulamada yüzde 35. Onu bozmadık ama ilave birisi varsa ona da yüzde 40; 5 puanlık bir artış getiriyoruz.

Bağ-Kur’la ilgili “bir gün” meselesi tartışılıyor. Bu konunun anlaşılması açısından ifade ediliyor. Yoksa, dediğiniz, bir aylık bir süredir; primin ne zaman yatacağını herkes biliyor. Ama iki yüz kırk günde prim yatırmadığınız sürece sağlıktan istifade etme şansınızın olmadığı bugünkü uygulamada ortada. Bunu kaldırıyoruz, bir aylık bir prim esasını getiriyoruz. “Sağlık hizmetindeki yani bir mağduriyet olur mu?” şeklinde… Şunu söyleyelim arkadaşlar: Genel itibarıyla sağlıkta bu GSS bütün vatandaşlarımızı…

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süremiz çok az kaldı, dolmak üzere. Eğer iki dakika içinde tamamlayacaksanız ek süre almayayım.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – İki dakikada tamamlıyorum.

BAŞKAN – Tamam, buyurun.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sağlıkla ilgili bakınız hiçbir vatandaşımızın dışarıda kalması söz konusu değil. Efendim vatandaş çalıştı, emekliliğine beş yıllık süre var, prim gününü doldurdu, çalışmak da istemiyor. Bu vatandaşımız da bir kategoriye giriyor. Ya “Ben prim günümü doldurdum, çalışmak da istemiyorum, o hâlde ben 24 YTL ödeyerek, gelir düzeyim çok düşük olduğu sağlıktan istifade etmek istiyorum” diyebilir. 203 YTL’den, asgari ücretin brütünden aşağı gelirim olmadığı için, fakir olduğum için ben bu şekilde kapsama girmek istiyorum.” diyebilir veyahut da çalışır, çalışınca da sağlıktan istifade edebilir. Bu, bütün vatandaşlarımız için geçerli ve genel bir kuraldır. Not aldığımız hususlar bunlar.

Bir konu daha var: “GSS kapsamında ne kadar olacak…” diye Sayın Öztürk yanılmıyorsam sordular. On sekiz yaş altı, 24 milyon 300 bin vatandaşımız var. Bunların tamamı, 24 milyon 300 bin vatandaşımız genel sağlık sigortası kapsamına giriyor, diğer verdiğiniz, teknik olarak istediğiniz rakamların ise yazılı olarak verilmesinin çok daha uygun olacağını, uygun olacağını düşünüyorum.

“Peki, genel sağlık sigortasıyla ilgili projeksiyonlarınız kaç yılına kadar?” diye de ifade ettiniz. 2025 yılına kadar genel sağlık, 2070 yılına kadar ise sigorta sistemimizin projeksiyonları sizlere de takdim edilmişti. Umuyorum daha açıklayıcı bilgi istenirse, bu konularda bilgi verebiliriz.

Hepinize çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Çalışma süremiz de tamamlanmıştır.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 3 Nisan 2008 Perşembe günü alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Sizleri ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum, Fenerbahçeye de başarılar diliyorum.

Kapanma Saati: 21.01

IX.- KİT KOMİSYONU RAPORU

1.- Kamu iktisadi teşebbüslerinin 2005 yılı denetimine ilişkin komisyon raporu (I. II.Cilt) (*)

 

 

 

                              

(*) KİT Komisyonu Raporu tutanağa eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.