DÖNEM: 23 CİLT: 17 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 85’inci
Birleşim 2 Nisan 2008 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - YOKLAMALAR IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- Sivas
Milletvekili Osman Kılıç’ın, madenciliğin önemi ve Sivas’ın maden potansiyeline
ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Van
Milletvekili İkram Dinçer’in, Van’ın düşman
işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Van
Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Van’ın düşman işgalinden kurtuluşunun
90’ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Tezkereler 1.- İsrail
Parlamentosu ve Filistin Yasama Konseyi Dışişleri Komisyonları Başkanlarının
davetine istinaden, bu ülkelere resmî ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini belirlemek üzere, siyasi parti
gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/380) 2.- Rusya
Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi Uluslararası Komitesi tarafından
davet edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetinin davete
icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/381) 3.- NATO
Parlamenter Asamblesi Türk Delegasyonu Başkanı ve Kırıkkale Milletvekili Vahit
Erdem’in, Bükreş’te gerçekleştirilecek olan “NATO Devlet ve Hükümet Başkanları
Zirvesi”ne katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/382) B) Önergeler 1.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/499) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/39) VI.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Tütün, Tütün
Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması
ile Tütün ve Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046
Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman Milletvekili
Ahmet Aydın ve 12 milletvekilinin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve
Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve
Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda
ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse’nin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel
Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin
Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/538, 2/155, 2/186)
(S. Sayısı: 125) 2.- Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları
Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı
ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’ın, Oturum Başkanı ve TBMM
Başkan Vekili Eyyüp Cenap Gülpınar’ın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması 2.- Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in, Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun konuşmasında
şahsına sataşması nedeniyle konuşması 3.- Kırıkkale
Milletvekili Osman Durmuş’un, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in konuşmasında 57’nci Hükûmete
sataşması nedeniyle konuşması VIII.-
DÜZELTİŞLER 1.- Aydın
Milletvekili Ali Uzunırmak’a söylenen bir sözün
tutanaktan çıkarılmasına ilişkin IX.-
KİT KOMİSYONU RAPORU 1.- Kamu iktisadi
teşebbüslerinin 2005 yılı denetimine ilişkin komisyon raporu (I. II.Cilt) X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, MTA’nın tespit ettiği bir rezervin
ruhsatlandırılmasıyla ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı
(7/2133) 2.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, Akkuyu’da nükleer enerji
santrali kurulmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi Güler’in cevabı (7/2135) 3.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Madımak Otelinin müze yapılmasına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/2148) 4.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, şans oyunlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/2160) 5.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Alparslan 1 Barajı kamulaştırma bedellerine ve
köylülerin iskânına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/2161) 6.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, hizmete açılmayan yatırımlara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/2182) 7.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, TMSF’nin
yaptığı tahsilata ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/2183) 8.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, BOTAŞ soruşturmasıyla ilgili bir iddiaya ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in
cevabı (7/2191) 9.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da konutlarda
doğalgaz kullanımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi Güler’in cevabı (7/2193) 10.- Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün, Mavi Hat Operasyonu
soruşturma safhasıyla ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Mehmet Hilmi Güler’in cevabı
(7/2258) 11.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, TPAO’ya yapılan bir
bürokrat atamasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Mehmet
Hilmi Güler’in cevabı (7/2320) 12.- Hatay
Milletvekili Gökhan Durgun’un, Antakya Huzurevinde kalanların emanetteki
paralarına, - Balıkesir
Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, kadına yönelik şiddete, - Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, kadın istihdamına ve kadınlara karşı ayrımcı
uygulamalar yapıldığı iddiasına, İlişkin soruları
ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı (7/2325,
2328, 2329) 13.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, Devlet Halk Dansları Topluluğu genel sanat
yönetmeni hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı
Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/2349) 14.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Sakarya’daki yatırımlara ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/2353) 15.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, Sakarya’daki yatırımlara ilişkin sorusu ve
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/2354) 16.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, Ziraat Bankası şubelerinin dış cephe ve iç tadilat
yenileme işine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/2378) I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı. Kayseri
Milletvekili Yaşar Karayel’in, Kayseri’de gerçekleştirilen ve
gerçekleştirilmesi planlanan yatırımlar ile Sultan Sazlığı’na ilişkin gündem
dışı konuşmasına, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, Muhsin Ertuğrul Tiyatrosunun yıkımına ilişkin
gündem dışı konuşmasına, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Cevap verdi. Karabük
Milletvekili Cumhur Ünal, Karabük Demir-Çelik İşletmelerinin kuruluşunun
71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı bir konuşma yaptı. Genel Kurulun 1/4/2008 Salı ve 2/4/2008 Çarşamba günkü birleşimlerinde sözlü
sorular ile denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine ve Genel Kurulun 1/4/2008 Salı günkü birleşiminde 15.00-21.00,
2/4/2008 Çarşamba ve 3/4/2008 Perşembe günkü birleşimlerinde ise 13.00-21.00
saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/116) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi, Yapılan
görüşmelerden sonra kabul edildi. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında bulunan, Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın ve 12 Milletvekilinin, 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse’nin, 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel
Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin
Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi’nin (1/538, 2/155, 2/186) (S. Sayısı: 125) görüşmeleri,
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi. 2’nci sırasında bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında
değerlendirilerek temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış
olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Devlet Memurları
Kanunu ile Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün,
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 Milletvekilinin, 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı
ve 24 Milletvekilinin, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin,
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi’nin
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) birinci bölümü üzerindeki görüşmelerine devam edildi. 2 Nisan 2008
Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşime
21.02’de son verildi.
No.: 119 II.- GELEN KÂĞITLAR 2 Nisan 2008 Çarşamba Tezkereler 1.- Mardin
Milletvekili Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında
Başbakanlık Tezkeresi (3/376) (Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu
Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.4.2008) 2.- Diyarbakır
Milletvekili Aysel Tuğluk’un Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/377) (Anayasa ve Adalet
Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.4.2008) 3.- Mardin Milletvekili
Emine Ayna’nın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık
Tezkeresi (3/378) (Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma
Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.4.2008) 4.- Diyarbakır
Milletvekili Aysel Tuğluk’un Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/379) (Anayasa ve Adalet
Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.4.2008) Raporlar 1.- Türkiye Büyük
Millet Meclisi Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunun, Kamu İktisadi
Teşebbüslerinin 2005 Yılına Ait Bilanço ve Netice Hesapları ile Faaliyet
Raporlarından Denetimleri Tamamlananlara Dair Raporu (Sayı 150) (Dağıtma
tarihi: 2/4/2008) (Rapor, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 2/4/2006 tarihli 85 inci Birleşim Tutanak Dergisine eklenmiştir.) 2.- İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı ve 2
Milletvekilinin; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı; Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı; Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Uzman Jandarma Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Millî Savunma Komisyonu Raporu
(2/187, 1/446, 1/509, 1/513) (S. Sayısı: 127) (Dağıtma tarihi: 2.4.2008)
(GÜNDEME) 3.-Askerlik
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma Komisyonu
Raporu (1/503) (S. Sayısı: 128) (Dağıtma tarihi: 2.4.2008) (GÜNDEME) 4.- Çavuş ve
Uzman Çavuş Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/508) (S. Sayısı: 129) (Dağıtma tarihi:
2.4.2008) (GÜNDEME) 5.-Harp
Akademileri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî
Savunma Komisyonu Raporu (1/511) (S. Sayısı: 130) (Dağıtma tarihi: 2.4.2008)
(GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Manisa
Milletvekili Mustafa Enöz’ün, bir yörenin kültür ve
turizm koruma ve gelişim bölgesi yapılmasına ilişkin Kültür ve Turizm
Bakanından sözlü soru önergesi (6/578) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 2.- Adana
Milletvekili Kürşat Atılgan’ın, OSB’lere doğalgaz işletmeciliğinde uygulanan iskonto oranına ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakanından sözlü soru önergesi (6/579) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 3.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, cep telefonu
kullanımındaki vergilere ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/580) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) Yazılı Soru Önergeleri 1.- Kocaeli Milletvekili
Hikmet Erenkaya’nın, İGSAŞ’ın
özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2658)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 2.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi’nin, müteahhitlerin ve
işletmelerin kamudan alacaklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/2659) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 3.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, bir operasyonda bazı kişilerin gözaltına
alınmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2660) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/3/2008) 4.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, erişimi engellenen
internet sitelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2661)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/3/2008) 5.- Kocaeli
Milletvekili Muzaffer Baştopçu’nun, İzmit Büyükşehir
Belediyesinin eski bir Başkanı hakkındaki davalara ilişkin Adalet Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2662) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 6.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, F tipi hapishanelerde mahkumların sohbet
etmesine imkân sağlayan genelgenin uygulanmadığı iddiasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2663) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 7.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, bir dava dosyasının akibetine
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2664) (Başkanlığa geliş tarihi:
24/3/2008) 8.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, gazilere ödenen şeref
aylığına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2665) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2008) 9.- İstanbul
Milletvekili Mustafa Özyürek’in, İstanbul Sağlık
İşleri İl Müdürlüğü personelinin kurduğu derneğin özel sağlık kuruluşlarından
bağış topladığı iddiasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/2666) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 10.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, şehitlerin kanuni
mirasçılarına ve gazilere ödenen ikramiyeye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2667) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 11.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, SPK Başkanının bir uzmanın sicilini geçmişe
yönelik düzelttiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/2668)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 12.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, SPK Başkanının temsil harcaması adı altında
yaptığı harcamalara ve bir lojmanın kullanımına ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru
önergesi (7/2669) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 13.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, SPK Başkanının yaptığı bazı atamalara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
yazılı soru önergesi (7/2670) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 14.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Türkiye İstatistik Kurumu yönetimi ile
ilgili bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/2671) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/3/2008) 15.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, TMSF’ye
devredilen bir bankanın mudilerinin mağduriyetine ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru
önergesi (7/2672) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 16.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, Çanakkale Deniz Zaferi törenlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2673) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/3/2008) 17.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Adana Büyükşehir Belediyesinin ithal ettiği
palmiye ağaçlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2674)
(Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2008) 18.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ait bir firmanın
ihalelerine ve faaliyetleriyle ilgili bazı iddialara ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2675) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 19.- Ankara
Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş’in, bir soruşturmaya Ergenekon adının
verilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2676)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 20.- İstanbul
Milletvekili Çetin Soysal’ın, bir gazetecinin gözaltına alınmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2677) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 21.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, İstanbul İl Millî Eğitim
Müdürünün oğlunun okullara güvenlik kamerası takan bir şirketin ortağı olduğu
iddiasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2678)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 22.- Aydın
Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, Bolu’da yapılan bir konferansa ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/2679) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 23.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Bolu İl Millî Eğitim Müdürlüğü yöneticilerinin bir
konferansa katılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2680) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 24.- Giresun
Milletvekili Murat Özkan’ın, gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2681)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 25.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, hububat piyasasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2682)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 26.- Samsun
Milletvekili Osman Çakır’ın, TMO’nun iptal edilen hububat ihalesi olup
olmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/2683) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 27.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, mısırdaki teşvik ödemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2684)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 28.- Mersin
Milletvekili Akif Akkuş’un, sertifikalı ürün destekleme ödemelerine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/2685) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 29.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, zeytin sineğine karşı
yapılan ilaçlama bedellerinin tahsiline ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2686) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/3/2008) 30.- Mersin
Milletvekili İsa Gök’ün, bir tiyatro oyunu ile ilgili bazı iddialara ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2687) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/3/2008) 31.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, haksız olarak yeşil kart alanların takibatına
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2688) (Başkanlığa geliş
tarihi: 18/3/2008) 32.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kaz Dağlarındaki
madencilik faaliyetlerine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/2689) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2008) 33.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, yayıncı kuruluşların
ödediği telif bedeline ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru
önergesi (7/2690) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2008) 34.- İzmir Milletvekili
Recai Birgün’ün, Kelkit Sadak Barajı Projesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2691) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/3/2008) 35.- İstanbul
Milletvekili Mehmet Sevigen’in, İstanbul Büyükşehir
Belediyesinin ihale verdiği firmaların çalışmalarına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/2692) (Başkanlığa geliş tarihi: 20/3/2008) 2 Nisan 2008 Çarşamba BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 13.04 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN – Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 85’inci Birleşimini açıyorum. III. YOKLAMA BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç
dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce, üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, madenciliğin önemi ve Sivas ili maden potansiyeli hakkında söz isteyen
Sivas Milletvekili Osman Kılıç’a aittir. Buyurun Sayın
Kılıç. (AK Parti sıralarından alkışlar) IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı
Konuşmaları 1.- Sivas Milletvekili Osman Kılıç’ın, madenciliğin önemi
ve Sivas’ın maden potansiyeline ilişkin gündem dışı konuşması OSMAN KILIÇ
(Sivas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; madenciliğin önemi ve Sivas
ili maden potansiyeli hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Konuşmama
başlarken, sizleri saygıyla selamlıyorum. Madencilik
sektörü, ülkenin kalkınmasında önemli rol üstlenen bir sektördür. Maden
ürünleri, sanayi, enerji, tarım, inşaat ve nükleer sektörlerde, yani bütün ana
yatırım alanlarının temel girdilerini oluşturmaktadır. Geçmişte olduğu gibi,
gelişen teknolojiye bağlı olarak, günümüzde de madencilik sektörü ülke
ekonomisine yön veren ve ekonominin lokomotifi durumunda olan sektör durumuna
gelmiştir. Dünyadaki maden fiyatlarının artış göstermesi ve buna bağlı olarak
ülkemizdeki madenlere olan aşırı talep, madenlerin stratejik önemini
artırmaktadır. Bugün kullandığımız bütün teknolojik cihazların ham maddesi
madenlerdir. Türkiye maden
kaynakları bakımından zengin bir ülkedir. Türkiye’de bugün elli üç farklı maden
ve mineralin üretimi yapılmaktadır. Ülkemiz, dünya madenciliğinde, yüz otuz iki
ülke arasında toplam maden üretimi açısından 28’inci sırada olup, üretilen
maden çeşitleri açısından da 10’uncu sıradadır. Petrol ve kömür dışında,
ülkemizde dört bin dört yüz maden yatağı bulunmaktadır. Tüm endüstriyel ham
maddelerde dünya rezervlerinin yaklaşık yüzde 2,5’i Türkiye’de bulunmaktadır.
Bunlardan bentonit minerallerinde dünya rezervlerinin
yüzde 20’si, bor minerallerinde dünya rezervlerinin yüzde 72’si, perlit
rezervlerinde ise dünya rezervlerinin yarısı Türkiye’de bulunmaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 28.488 kilometrekare yüz ölçümü ile Türkiye’nin ikinci
büyük ili olan Sivas, çok çeşitli maden kaynaklarına sahiptir. Sivas il
sınırları içerisinde bulunan en önemli yer altı zenginlikleri altın, bakır,
demir, krom, kurşun, çinko, manganez, nikel, manyezit, doğal taş, jips, sölestin, tuz, asbest, talk, kireç taşı ve çimento ham
maddesi yatakları, linyit yatakları, kaplıca suyu kaynakları ve çeşitli
özelliklerde maden suyu, memba suyu kaynakları şeklinde sıralanabilir. İlimizde bulunan
birçok yataktan istenilen ölçüde verim alınamamıştır. Sivas’ta bulunan büyük
rezerv ve yüksek tenörlü madenler işletme
kapasitelerinin genişletilmesiyle ilimiz ve ülkemiz ekonomisine önemli katkılar
sağlayacağı açıktır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Sivas ilinde çıkartılan bazı madenler hakkında sizlere
kısa bilgi vermek istiyorum: Yöre, krom sahası
sayısı bakımımdan oldukça zengin olup bugüne kadar yüz yirmi yedi adet krom
sahası belirlenmiştir. En önemli doğal
taşlardan olan traverten yataklarımızın yüzde 18’i yine ilimizde bulunmaktadır.
Örneğin Sıcak Çermik yöresindeki sarı travertenler dünya markası durumuna
gelmiştir. Sivas yöresi 200
milyon tondan fazla rezerviyle jips yataklarına sahiptir. Sivas, kireç ham
maddesi bakımından da çok zengindir. Tuz potansiyeli
bakımından bölge oldukça zengin olup yirmi üç adet tuzla bulunmaktadır. Stronsiyum
yataklarımızın yüzde 90’ı yine Sivas’tadır. Türkiye’de demir
yataklarının yüzde 36’sı Sivas yöresinde bulunmaktadır. Ülkemiz demir çelik ham
madde ihtiyacının yarısını Divriği yöresindeki demir yataklarından
karşılamaktadır. Kangal ilçemizde
bulunan linyit rezervleri buradaki termik santralini beslemekte olup ülkemiz
enerji ihtiyacının bir kısmını karşılamaktadır. İmranlı,
Koyulhisar, Suşehri, Yıldızeli ve Zara bölgesinde de elverişli kurşun, çinko
yatakları bulunmaktadır. Dünya ve
ülkemizde gittikçe kullanımı artan su kaynaklarının insanların kullanımına
sunulması ve ekonomiye kazandırılması gerekmektedir. Sivas yöresinde
şişelenebilecek kalitede Yıldız Dağı, Tecer Dağı, Gürlevik Dağı, Yama Dağı, Yıldızeli ve Doğanşar bölgesinde
bol miktarda içme suyu havzası bulunmaktadır. Sivas yöresindeki
sağlık amaçlı kullanılan kaplıcalardan biri olan Balıklı Kaplıca, sedef
hastalığı ve romatizmal hastalıkların tedavisinde
ülkemizde ve dünyada ün yapmış bir kaplıcadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıç. OSMAN KILIÇ
(Devamla) - Sivas, maden yatakları bakımından oldukça zengin bir yapıya sahiptir.
Ancak, mevcut olan madenlerimiz çeşitli nedenlerle ülke ekonomisine istenen
ölçüde kazandırılamamıştır. AK Parti İktidarının gayretiyle kazandırıldığı
takdirde büyük ekonomik güç ortaya çıkacaktır. Bu nedenle, iktidarımız ve özel
sektör tarafından yapılacak yatırımlarla Sivas’ın istihdam şehri olacağına
yürekten inanıyorum. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN -
Teşekkürler Sayın Kılıç. Gündem dışı
ikinci söz, Van ilinin düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümü
münasebetiyle söz isteyen Van Milletvekili İkram Dinçer’e
aittir. Buyurun Sayın Dinçer. 2.- Van Milletvekili İkram Dinçer’in,
Van’ın düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması İKRAM DİNÇER
(Van) – Teşekkür ederim. Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; Van ilimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı
yılı münasebetiyle gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Aziz Vanlıları ve bütün
Türkiye’yi kutluyorum. Kitle hâlinde Ermeni çeteleri ve Rus işgali sırasında
katliama uğrayarak hayatını kaybeden şehitlerimizi, canlarını kurtarmak üzere
Van’dan göç etmek zorunda kalan, yollarda hayatını kaybeden, geri dönemeyen
bütün Vanlı hemşehrilerimizi rahmet ve minnetle
anıyorum. Allah milletimize
ve ülkemize bir daha böyle bir felaket, acı yaşatmasın. Konuşmamda kullanacağım
“Ermeni” sıfatıyla hiçbir şekilde cumhuriyet Türkiyesi’nin
sadık evlatları olan Ermeni vatandaşlarımızı kastetmiyorum. Onlar, bu devlete
bağlı, kaderlerini bu ülkenin geleceğiyle özdeşleştirmiş, vatanlarına karşı her
türlü yükümlülüklerini yerine getiren, çok değer verdiğimiz yurttaşlarımızdır. Sayın Başkan,
saygıdeğer milletvekilleri; erkeği, kadını, çocuğu, yaşlısı bütün Vanlılar
Birinci Dünya Savaşı sırasında yiğitçe, kahramanca mücadeleler vermiş,
destanlar yazmıştır. Van’da verilen mücadele Anadolu’da emperyalizme verilen
mücadeleyle aynıdır. Bu mücadelelerde Van’dan cepheye mermi ve erzak taşıyan
Vanlı 120 kahraman çocuk, Ali Paşa, Nigar Hanım, İmam Server, Vanlı Talat ve
Süreyya Sülün, kahramanlarımızdan sadece birkaçıdır. Van, Ermeni
sorununda önemli bir kenttir. Ermeni macerası Van’da başlamış, Türkiye
düşmanları da kan dökmüş, acı yaşatmıştır. Bu nedenle, Van’ı önemsemek, daha
fazla dikkate almak gerektiği düşüncesindeyim. Tarihin tanığı Van’dır,
Vanlılardır. Yakılan bir
kentin külleri içinde kalan Vanlılar çok büyük acılar, çileler çekmişlerdir.
Vanlıların türkülerinde, mânilerinde, kilim motiflerinde 1915’in gölgesi, hüznü
ve izleri vardır. 30 binin üzerinde masum sivil -kadın, kız, yaşlı, çocuk-
Ermeni çetelerince katledilmiştir. Yolu düşenler,
Van Kalesi güneyinde bulunan ve Ermeni çetelerince yakılıp yıkılan eski Van
şehrini, 200 Müslüman’ın topluca katledildiği Zeve’yi
görerek Vanlıların yaşadığı acıları daha iyi anlayabilir. Rus işgalcileri ve
Ermeni çeteleri tarafından Rusya’ya kaçırılan masum çocukların, insanlarımızın
akıbeti ise bilinmemektedir. Değerli
arkadaşlarım, bugün de belli güç odaklarının, Türkiye’yi zayıf düşürme adına
taşeronluğunu yapan bazı kesimlerin olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu grupların
adı ve kimlikleri farklı olsa da aynı amaçları paylaştıklarının farkındayız.
Vanlılar ve bölge halkı, tarihte olduğu gibi şimdi de bunlara gereken dersi
vermiştir, verecektir; bundan da kimsenin şüphesi olmasın. Biz Türkiye olarak
Ermenilerden şunları istiyoruz: Bize iftira etmeyin. Fitne fesat yaratmayın. 4T
iddialarınızdan, yani tanıtma, tanınma, tazminat ve toprak taleplerinizden
vazgeçin. Doğu Anadolu topraklarına batı Ermenistan demeyin. Ağrı Dağı’nı
sembolünüz olarak göstermekten vazgeçin. Sınırlarımızı tanıyın. İşgal ettiğiniz
Azeri topraklarından çekilin. Sözde soykırım iddialarınıza son verin. Değerli
arkadaşlar, şehitlerimizi andığımız şu günlerde, bu toprakları vatan yapan,
başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, devlet büyüklerimizi ve aziz
şehitlerimizi bir kez daha rahmetle anıyoruz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Dinçer. İKRAM DİNÇER
(Devamla) – Mehmet Âkif Ersoy’un Birlik şiirinde
dediği gibi; “Cehennem olsa
gelen, göğsümüzde söndürürüz. Bu yol ki Hak
yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz; Düşer mi tek taşı
sandın harim-i namusun, Meğer ki harbe giden son
nefer şehid olsun. Su karsımızdaki
mahşer kudursa, çıldırsa, Denizler ordu,
bulutlar donanma yağdırsa, Bu altımızdaki
yerden bütün yanardağlar Taşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsar, Değil mi
cephemizin sinesinde iman bir; Sevinme bir, acı
bir, gaye aynı, vicdan bir; Değil mi ortada
bir sine çarpıyor, yılmaz, Cihan yıkılsa
emin ol bu cephe sarsılmaz!” Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Dinçer. Gündem dışı
üçüncü söz, aynı konuda söz isteyen Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’na
aittir. Buyurun Sayın
Türkmenoğlu. (AK Parti sıralarından alkışlar) 3.- Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu’nun, Van’ın düşman
işgalinden kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Van) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; bugün 2 Nisan,
Van’ın kurtuluşu, Van’ın mutlu günü. Bu mutlu güne, bu coşkuya, bu kutlu
günümüze bütün Türkiye gibi, burada, Mecliste ortak olan siz değerli
milletvekillerimize ve buradan bütün Van halkına saygı ve sevgilerimle, bu
mutlu günün kutlu olmasını temenni ediyorum. Değerli
milletvekilleri, bundan bir ay evvel, hepinizin bildiği gibi, kahramanlıklarla
dolu birçok kentimizin, Maraş’ın, Antep’in, Erzurum’un, tarihe tanıklık eden bu
tür kahramanlıklarıyla ün salmış illerimizin kutlamalarına şahit olduk. Bu arada, 15-18
Cihan Harbi’nde yaşanan olayları beyaz perdeye aktarmaya çalışan “ Evet, değerli
milletvekilleri, değerli ülkem; 1915 yılında, Rusların güdümüyle Ermeni
çeteleri tarafından benim kentim yerle bir olmuştur, bir çakıl taşı
kalmamıştır. Osmanlıdan, Selçukludan bize miras kalan bütün tarihî eserler
yerle bir olmuştur. Bir şehri imar etmek ne kadar zorsa bir şehri yıkmanın ne
kadar kolay olduğunu gördüm ve bu hadise sonrasında, o yöremizin insanları,
bizler, bizlerin aileleri batı şehirlerine göç eder ve dönüşünde gördüğü
manzara karşısında vatandaşımız şöyle haykırır: “Vardım ki ben
Van’a gör neler olmuş, Yıkılmış,
yakılmış, virane olmuş, Bülbül otağına
baykuş konmuş, Yanarım ana ben
Van’a yanarım.” Evet, değerli
arkadaşlarım, değerli milletvekillerim; bu ülkemizin her bir köşesi, bu
ülkemizin her bir ücra köşesi bizim için kıymetlidir. Allah bir daha bu tür
hadiseleri bize göstermesin. 2 Nisan bizim için çok önemlidir. 2 Nisan,
Vanlıların emperyalizme karşı verdikleri mücadelenin adıdır. 2 Nisan,
isyancıların tarihe gömüldüğü gündür. 2 Nisan, Van yıkılırken Çanakkale’de
savaş gemisini batıran İsmail Çavuş’un yüreğidir. 2 Nisan, hainlerin
hıyanetine, canilerin cinayetine, isyancıların kirli emellerine son verdiği
gündür. 2 Nisan, Van’ın kurtuluşunu ve destanını anlamak, anlatmak, anmak ve
unutmamak günüdür. Değerli
arkadaşlarım, Van şehrinin nüfusu o dönemlerde 100 bin iken, 1918 tarihi
itibarıyla 6 bin olmuş. Yüzde 90’ı harap olmuş ve
insanlarıyla beraber yok olmuştur ve cumhuriyet döneminin -1927 yılında- ilk
vilayetlerinden birisi olan Van’ın nüfusu ilk günlerde 6.980 iken, bugün -2008
yılındayız- tarihî güzellikleriyle, tarihî derinlikleriyle bir geçmişi geride
bırakan Van ilimiz, tarihin önemli şehirlerinden birisi olmakla beraber,
kucağını açmış, tüm ülkenin en güzel coğrafyası olduğunu haykırarak… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Türkmenoğlu. KAYHAN
TÜRKMENOĞLU (Devamla) - …Türkiye’nin en güzel coğrafyası, en mükemmel
şehirlerinden birisi olmak adına istikbal vaat ediyor. Türkiye’nin Asya’ya
açılan Van Gölü havzası sizleri bekliyor ve tüm insanlık âlemini bekliyor. Tarihî
güzellikleriyle, tarihî dokusuyla ve muhteşem manzarasıyla sizlere Van’ı,
Vanlıları anlatmaya çalıştım. Bu duygu ve düşünceyle, bu kurtuluş günümüzün
ülkemize, milletimize, Vanlılarımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum. En
derin saygı ve sevgilerimle hepinizi selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Türkmenoğlu. Sayın
milletvekilleri, biz de Başkanlık Divanı olarak Van ilimizin düşman işgalinden
kurtuluşunun 90’ıncı yıl dönümünü kutluyoruz. Gündeme
geçiyoruz. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup, bilgilerinize
sunacağım: V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Tezkereler 1.- İsrail Parlamentosu ve Filistin Yasama Konseyi
Dışişleri Komisyonları Başkanlarının davetine istinaden, bu ülkelere resmî
ziyarette bulunacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu
heyetini belirlemek üzere, siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/380) 31
Mart 2008 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna İsrail
Parlamentosu ve Filistin Yasama Konseyi Dışişleri Komisyonları Başkanlarının
davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetinin
İsrail ve Filistin'e resmi bir ziyarette bulunması Genel Kurul 'un 17 Ocak 2008
tarihli 51. birleşiminde kabul edilmiştir. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanunun
ikinci maddesi uyarınca heyeti oluşturmak üzere siyasi parti gruplarının
bildirmiş olduğu isimler Genel Kurul'un bilgilerine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Sözlü soru
önergesinin geri alınmasına dair bir tezkere vardır, okutuyorum: B) Önergeler 1.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in (6/499) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/39) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü
sorular kısmının 165 inci sırasında yer alan (6/499) esas numaralı sözlü soru
önergemi geri alıyorum. Gereğini
saygılarımla arz ederim. Hasan
Özdemir Gaziantep BAŞKAN – Sözlü
soru önergesi geri verilmiştir. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım: A) Tezkereler (Devam) 2.- Rusya Federasyonu Federal Meclisi Federasyon Konseyi
Uluslararası Komitesi tarafından davet edilen Türkiye Büyük Millet Meclisi
Dışişleri Komisyonu heyetinin davete icabet etmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/381) 31
Mart 2008 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna Rusya Federasyonu
Federal Meclisi Federasyon Konseyi Uluslararası Komitesi, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini Rusya Federasyonu'na davet etmektedir. Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış ilişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun'un 6 ncı
Maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN –
Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 3.- NATO Parlamenter asamblesi Türk Delegasyonu Başkanı ve
Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem’in, Bükreş’te gerçekleştirilecek olan “NATO
Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi”ne katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/382) 27
Mart 2008 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna NATO Parlamenter
Asamblesi Türk Delegasyonu Başkanı ve Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem’in,
2-4 Nisan 2008 tarihleri arasında Bükreş'te gerçekleştirilecek olan "NATO
Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi"ne katılması öngörülmektedir. Söz konusu
Zirve'ye, Kırıkkale Milletvekili Vahit Erdem'in katılması hususu, Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin Dış ilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı
Kanunun 8. Maddesi uyarınca Genel Kurul'un tasviplerine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı
BAŞKAN –
Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tezkere kabul
edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soru önergeleri görüşülmüyor
bugün ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer alan, Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve bu tasarıyla birleştirilen
Adıyaman Milletvekili Ahmet Aydın ve 12 milletvekilinin, Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse’nin aynı konudaki kanun teklifleri ile Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve
Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve
Tütün Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda
ve 233 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Adıyaman Milletvekili Ahmet
Aydın ve 12 Milletvekilinin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol
İşletmeleri Genel Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün
Mamullerinin Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Adıyaman Milletvekili Şevket
Köse’nin; 4733 Sayılı Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel
Müdürlüğünün Yeniden Yapılandırılması ile Tütün ve Tütün Mamullerinin
Üretimine, İç ve Dış Alım ve Satımına, 4046 Sayılı Kanunda ve 233 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/538, 2/155, 2/186)
(S. Sayısı: 125) BAŞKAN –
Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. Gündemin 2’nci sırasında yer alan, Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve bu tasarıyla birleştirilen İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Manisa Milletvekili
Şahin Mengü’nün, Zonguldak Milletvekili Ali İhsan
Köktürk ve 19 Milletvekilinin, Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun,
İzmir Milletvekili Bülent Baratalı ve 24 Milletvekilinin ve Mersin Milletvekili
Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin aynı konudaki
kanun teklifleri ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 Milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı
ve 24 Milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 Milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) (x)
(x)
119 S. Sayılı Basmayazı 27/3/2008
tarihli 83’üncü Birleşim Tutanağı’na eklidir. BAŞKAN –
Komisyon? Burada. Hükûmet? Burada. Sayın
milletvekilleri, geçen birleşimde birinci bölümde yer alan 16’ncı madde
üzerinde verilen beş önergeden ilk üç önergenin işlemleri tamamlanmıştı. Şimdi 16’ncı
madde üzerindeki son iki önergeyi tekrar okutup işleme alacağım. Önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 16 ncı maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 16- 5510 sayılı Kanunun 28 inci maddesinin ikinci
fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin sonuna aşağıdaki cümleler eklenmiş, üçüncü
fıkrasına "yaş hadlerine" ibaresinden sonra gelmek üzere "65
yaşını geçmemek üzere" ibaresi eklenmiş, yedinci fıkrasındaki
"50" ibaresi, "55" şeklinde değiştirilmiş, sekizinci
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, dokuzuncu fıkrasındaki "prim ve
her türlü borcunun" ibaresi, "prim ve prime ilişkin her türlü
borcunun" şeklinde değiştirilmiştir. "Ancak, 4
üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için
prim gün sayısı şartı 7200 gün olarak uygulanır." "Ancak yaş
hadlerinin uygulanmasında (a) bendinde belirtilen prim gün sayısı şartının
doldurulduğu tarihte geçerli olan yaş hadleri esas alınır." “Yukarıdaki fıkralarda belirtilen yaşlılık aylıklarından
yararlanabilmek için, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde
belirtilen sigortalının çalıştığı işten ayrıldıktan, (b) bendinde belirtilen
sigortalının sigortalılığa esas faaliyete son verip vermeyeceğini beyan
ettikten sonra yazılı istekte bulunmaları, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının
(c) bendinde belirtilen sigortalıların ise istekleri üzerine yetkili makamdan
emekliye sevk onayı alındıktan sonra ilişiklerinin kesilmesi şarttır." BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim. BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Gerekçe okunsun Sayın Başkan. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yaşlılık
sigortasında Kanunda öngörülen 9000 gün prim sayısı koşulunun hizmet akdiyle
çalışan sigortalılar yönünden 7200 gün olarak uygulanması ve sigortalıların söz
konusu gün sayısını tamamladıkları tarihte geçerli olan yaş hadlerinde emekli
olmaları amaçlanmıştır. Ayrıca, Kanunda
belirtilen yaş hadlerine 3 yıl eklenmek ve en az 5400 gün prim ödeyen
sigortalılara yaşlılık aylığı bağlanması için öngörülen yaş hadleri için Devlet
Memurları Kanununa paralel olarak kamu görevlileri için 65 yaş sınırı
gözetilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, biraz önce kabul edilen önergeyle 16’ncı madde tümüyle
değiştirilmiştir. Bu nedenle, aynı maddede değişiklik öngören Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş ve arkadaşlarının
önergesini işleme koyma imkânı kalmamıştır. Önergeyi işlemden kaldırıyorum. 16’ncı maddeyi
oylarınıza sunacağım: 16’ncı maddeyi kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. 17’nci madde
üzerinde dört önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 17 nci
maddesinin çerçevesinde yer alan "birinci ve üçüncü fıkraları"
ibaresinin “birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları" olarak değiştirilmesini
ve “dördüncü fıkrasında ‘hesaplanan gün sayısına göre’ ibaresinden sonra gelmek
üzere ‘% 50 yi geçmemek üzere’ ibaresi
eklenmiştir." düzenlemesinin madde çerçevesinden çıkarılmasını ve
değiştirilen 5510 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin üçüncü fıkrasından sonra
gelmek üzere aşağıdaki dördüncü fıkrasının eklenmesini arz ve teklif.
"28 inci maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarına göre aylığa
hak kazanan sigortalılar için hesaplanacak aylık bağlama oranı, prim ödeme gün
sayısı 9000 günden az olanlar için çalışma gücü kayıp oranının 9000 gün prim
ödeme gün sayısı ile çarpımı sonucu bulunan rakamın % 60'a bölünmesi suretiyle
hesaplanan gün sayısına göre, % 50'yi geçmemek üzere üçüncü fıkra uyarınca
tespit edilen orandır. Prim ödeme gün
sayısı 9000 günden fazla olanlar için ise toplam prim ödeme gün sayısına göre
aylık bağlama oranı belirlenir. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a)
bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için bu fıkrada geçen 9000 prim gün
sayısı 7200 gün, % 50 oranı da % 40 olarak uygulanır." BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyoruz: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17. maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı
Kanunun 29. maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim. Saygılarımla.
“Aylık bağlama
oranı, sigortalının toplam prim ödeme gün sayısının her 360 günü için % 2,6
oranının toplamıdır. Bu hesaplamada 360 günden eksik süreler orantılı olarak
dikkate alınır.” TBMM Başkanlığına 119 sıra sayılı
kanun tasarısının 17. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve
5510 sayılı kanunun 29. maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz. “Aylık bağlama
oranı, sigortalının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi geçen toplam
prim ödeme gün sayısının ilk 3600 gününün her 360 günü için % 3,5, sonraki her
360 günü için % 2,5 oranlarının toplamı olarak uygulanır. Bu hesaplamada 360
günden eksik süreler orantılı olarak dikkate alınır. Ancak aylık bağlama oranı
% 100’ü geçemez.”
BAŞKAN – Şimdi,
maddeye en aykırı olan önergeyi okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 17. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“MADDE 17 - 5510
sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş, dördüncü fıkrasında “hesaplanan gün sayısına göre,” ibaresinden
sonra gelmek üzere “% 50’yi geçmemek üzere” ibaresi eklenmiştir. “4 üncü maddenin
birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalılar ile aynı
fıkranın (c) bendine göre bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra ilk defa
sigortalı olarak çalışmaya başlayanların yaşlılık aylığı, aşağıdaki hükümlere
göre belirlenecek ortalama aylık kazancı ile aylık bağlama oranının çarpımı
sonucunda bulunan tutardır.” “Aylık bağlama
oranı, sigortalının malûllük, yaşlılık ve ölüm sigorta-larına
tabi geçen toplam prim ödeme gün sayısının her 360 gün için %2,5 olarak
uygulanır. Bu hesaplamada 360 günden eksik süreler orantılı olarak dikkate
alınır. Ancak aylık bağlama oranı %100’ü geçemez.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Önerge
sahibi olarak… KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Tayfur Bey konuşacak. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Süner. (CHP sıralarından alkışlar) TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının
17’nci maddesi üzerine vermiş olduğumuz önerge üzerine söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte
olduğumuz tasarının Plan ve Bütçe Komisyonundaki alt komisyonca hazırlanan
metni, müzakere esnasında Cumhuriyet Halk Partisinin tüm iyi niyetli uyarı ve
çabalarına rağmen, daha da ağırlaştırılmış bir şekilde halkımızın ve
işletmelerin karşısına çıkarılmıştır. Söz konusu düzenlemelerde sosyal
tarafların dile getirdiği sorunlar müzakere edilmediği gibi, aksine, işveren
kesimine yeni yükümlülükler getirilmiştir. Ayrıca, kayıt dışıyla mücadele
gerekçesiyle yapılmaya çalışılan değişikliklerin de kayıt dışını azaltmak
yerine körükleyecek şekilde olduğu açıktır. Hükûmet Programı’nda yer
alan 5 puanlık işveren prim indiriminin gündeme getirildiği bir dönemde,
görüşülen tasarıyla, bu tutumun tam aksine, işveren primlerini 2 ila 4 puan
artıracak yeni yükler getirilmesini anlamak mümkün değildir. Söz konusu
düzenlemelerde ısrar edilmesi, önce primi yükselt sonra indir gibi yanlış bir
yaklaşımı gündeme taşımaktadır. Hükûmet Programı bu
durumda gerçeklik arz etmemektedir. Halkımız AKP Hükûmeti
tarafından kandırılmaktadır. Değerli
milletvekilleri, mevcut sistemde emekli aylığı bağlama oranı SSK’lılar ve BAĞ-KUR’lularda prim ödenen her üç yüz altmış gün için yüzde
2,6, bu oran memurlarda ise yüzde 3’tür. 5510 sayılı Kanun’da primi ödenen her
üç yüz altmış gün için 2015 yılına kadar yüzde 2,5; 2016 yılı başından itibaren
yüzde 2 uygulanması öngörülmüştü. Görüştüğümüz bu maddeyle, primi ödenmiş her
üç yüz altmış günün aylık bağlama oranı doğrudan yüzde 2’ye düşürülmek
istenmektedir. Yapılmak istenen bu uygulama çok yanlış sonuçlar doğuracaktır.
Yürürlükten kaldırılan 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’na göre ortalama
dokuz bin gün prim ödeyen sigortalılara bağlanan yaşlılık aylığının oranı yüzde
65 olmakta, prim ödeme gün sayısına bağlı olarak aylık bağlama oranı yüzde
100’ü aşabilmektedir. BAĞ-KUR’da da aynı uygulama
vardır. Emekli Sandığında ise aylık bağlama oranı yüzde 75 olmasına rağmen, bu
oran yüzde 100’ü geçememektedir. Bu tasarıya göre, aylık bağlama oranı,
sigortalının prim ödeme süresinin her üç yüz altmış gün için yüzde 2 uygulanmak
suretiyle hesaplanacaktır. Buna göre, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra
ilk kez işe başlayan ve prim ödeme süresini dolduracak emekli olan sigortalının
yaşlılık aylığı bağlama oranı yüzde 50 olacaktır. Aylık bağlama oranları da
hiçbir şekilde yüzde 90’ı geçmeyecektir. Sigortalı yaşlılık aylığının prim
ödeme süreleri bu kanun yürürlüğe girdikten sonra iki şekilde
değerlendirilecektir. Yani, kanun yürürlüğe girmeden önce eski kanuna göre prim
ödeme gün sayısı hesaplanacak, kanun yürürlüğe girdikten sonra da yeni kanuna
göre prim ödeme süresi hesaplanıp yaklaşık yaşlılık aylığı bağlanacaktır.
Yürürlük tarihinden önce üç bin altı yüz günden az prim ödemiş olan SSK ve BAĞ-KUR’luların aylık bağlama oranları da yüzde 65’in altına
düşecektir. Aylık bağlama oranlarının düşürülmesi, yoksulluk sınırının altında
olan emekli aylığı tutarlarının daha da aşağı çekilmesi sonucunu doğurur, ki bu durum sosyal devlet anlayışına tamamen
aykırıdır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; çalışanın, emeklinin ve yoksulun insanca yaşamalarının
gerektirdiği asgari koşullar, bu yasa tasarısıyla hiç kimsenin hak etmediği
kabul edilemez düzeylere çekilmeye ve vatandaşlarımızın insanca yaşama hakkı
ellerinden alınmaya çalışılmaktadır. Sosyal devletin erozyona uğramasının temel
nedenlerinden biri, bazı hizmetlerin karşılığının bireylerden alınmasıdır. Oysa, özellikle sosyal güvenlik politikalarının ve buna
bağlı yasal düzenlemelerin temelinde devletin bu alanda vereceği hizmetlerin
karşılığında bireylerden bir katkı bedeli beklememesi yatmalıdır. AKP Hükûmeti tarafından toplumla yeterince paylaşılmadan,
ilgili kesimlerin görüş ve eğilimleri istenen ve özlenen düzeyde alınmadan
hazırlanan bu tasarı, devletin Anayasa’da yer alan temel niteliklerinden biri
olan sosyal niteliğini önemli ölçüde yaralamaktadır. Anayasa’mızda yer
alan “sosyal devlet” sözcüğü, bu politikayı hiçbir kuşkuya yer vermeyecek
şekilde belirtmektedir. Ancak, AKP İktidarı bu düşünceyi hiçe sayarak
Anayasa’ya aykırı hareket etmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Süner. TAYFUR SÜNER
(Devamla) – SSK emeklilerinin yıllardır beklediği intibak kanununu
çıkarmadınız. “Adalet” diyorsunuz ama adaletsizliği yasalaştırıyorsunuz.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim verdiğimiz kanun teklifini reddettiniz. 22
Temmuzdan beri çıkardığınız her yasa ile toplumu germektesiniz. Bu gerginlik
ortamı yaratma becerisinden bir an önce vazgeçiniz. Toplumsal barışa toplumun
ihtiyacı var. Bu duygu ve
düşüncelerle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Süner. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: TBMM Başkanlığına 119 sıra sayılı
kanun tasarısının 17. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve
5510 sayılı kanunun 29. maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz. “Aylık bağlama
oranı, sigortalının malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi geçen toplam
prim ödeme gün sayısının ilk 3600 gününün her 360 günü için %3,5, sonraki her
360 günü için % 2,5 oranlarının toplamı olarak uygulanır. Bu hesaplamada 360
günden eksik süreler orantılı olarak dikkate alınır. Ancak aylık bağlama oranı
% 100’ü geçemez.” Gültan Kışanak (Diyarbakır) ve
arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Osman Özçelik
konuşacak. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Özçelik, önerge sahibi. (DTP sıralarından
alkışlar) OSMAN ÖZÇELİK
(Siirt) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 119 sıra sayılı Yasa
Tasarısı’nın 17’nci maddesine ilişkin verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine
söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ancak buna
geçmeden önce “nevroz” kutlamalarında halkın karşı karşıya kaldığı devlet
şiddetine değinmek istiyorum. “Nevroz” Orta Doğu ve kimi Kafkas ülkelerinde de
kutlanan ancak 2630 yıldan beri Kürtler tarafından düzenli kutlanan, geleneksel
ve tarihsel değeri olan bir bayramdır. Kürtler, bayramı,
yeni bir yaşamın ve özgürlüklerin günü olarak görürler. Bu nedenle “nevroz”
aynı zamanda kutsal bir gün olarak değerlendirilir. “Özgürlük” denirken,
sistemler, özgürlükleri ve bunu çağrıştıran her şeyi yasaklama eğilimindeler.
Bu nedenle Kürtler, yıllarca “nevroz”u gizli kutlamak zorunda kaldılar. Son
yıllarda gelişen kısmi hoşgörü sonucu “nevroz” kitlesel ve tam bir bayram
coşkusuyla kutlandı. Ne yazık ki bu yıl kimi kentlerde “nevroz” yasaklanarak
kutlamalar engellenmek istendi, kitlelere şiddet uygulandı. Toplantı ve
toplantı yürüyüşleri bile izne bağlı olmaksızın serbest bırakılırken,
geleneksel bir bayramın izne tabi kılınmasının gerekçelerini hiç kimse
açıklayamaz. Bayramın izinle kutlandığı yerlerde -bu yıl için- bu yıl toplumun
her katmanından milyonlarca insan coşkuyla kutlamalara katılmış, en küçük bir
şiddet olayı yaşanmamıştır. Bayram vesilesiyle kitleler, demokratik taleplerini
de ifade etme olanağı bulmuşlardır. Kimilerinin hoşlanmadığı sloganların da
ifade edildiği gerçektir ve kuşkusuz bu sloganlar da atılmıştır. Şiddet içermeyen
bu talepler, demokratik yaşamın bir gereği olarak görüldüğünde ve hoşgörüyle
yaklaşıldığında hiçbir sorunun yaşanmadığı görülmüştür. Van, Hakkâri, Yüksekova
ve Siirt’te kutlamalar yasaklanmış, bir araya gelen topluluklara aşırı şiddet
uygulanmıştır. Televizyon ekranlarına da yansıyan görüntüler dehşet vericidir.
Yerde oturmuş 3-5 yaşlı kadını 8-10 güvenlik görevlisinin sopalarla, acımasızca
dövdüğünü gördük. Yine, 3 güvenlik
görevlisinin on dört yaşındaki bir çocuğun kolunu bükerek kırdığına tanıklık
ettik. Çocuk hâlâ gözaltında, ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmüyor. On dört
yaşında bir çocuk -hâlen Hacettepe Hastanesinde- gözlerini kaybetti yediği darbeler
sonrasında. Van’da komada olduğu söylenen 2 kişi var. Yüzlerce insan
darp edildi. Tutuklanma korkusuyla yüzlerce yaralı insan hastanelere
başvurmadı. Onlarca polisin arasında kalıp kafasından aldığı sopa darbeleri
nedeniyle, oraya buraya kaçıp, yeniden darbelere maruz kalan on dört yaşındaki
gencin ruhunda yaratılan travmadan haberiniz var mı?
En kötüsü 3 insan yaşamını kaybetti beyler. Bu öfke, bu şiddet nedir? Bunu kim
açıklayacak soruyorum? Yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Siirt’te 5
kişinin ateşli silahlarla yaralanmasına, aralarında güvenlik görevlilerinin de
bulunduğu yüzlerce kişinin darp edilmesine neden olan Emniyet Müdürü, herhangi
bir gerginliği önlemek, itidali sağlamak üzere girişimlerde bulunan biz 3 DTP
milletvekilinin yardım taleplerini kabul etmediği gibi, uzattığımız elimizi
tutmayacağını açıkça ifade ederek, bize hareket etme cüretini göstermiştir.
Sorumlular AKP Hükûmetinden cesaret almaktadır. Hâlâ
herhangi bir kovuşturma yapılmamıştır. Bizim üzerimizden
Türkiye Büyük Millet Meclisine yapılan hakarete de sessiz kalırsanız, yarın
iktidardan düştüğünüzde düşüncelerinizi beğenmeyen devlet görevlilerinin benzer
tutumlarına maruz kalma yolunu açmış olursunuz. Yoksa,
kadın da olsa, çocuk da olsa gereğini yapacağız tutumunuzda ısrar mı
ediyorsunuz? Rüzgâr ekenin ne biçeceğini bilmiyor musunuz? Sizi uyarıyoruz:
Derhal gereğini yapın ve sorumlular hakkında yasal işlem başlatın! Değerli
milletvekilleri, yapılmasını istediğimiz değişiklik önerisi, çok zor koşullarda
yaşamını sürdürmek zorunda kalan emeklilerin yaşam koşullarını düzeltmeye
yöneliktir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Özçelik, buyurun. OSMAN ÖZÇELİK
(Devamla) – Bitiriyorum. Sosyal Güvenlik
Yasası’yla yaşam koşullarının düzelmesini bekleyen 10 binlerce emekli bu yasa
tasarısıyla bir kez daha hayal kırıklığına uğramıştır. Lütfen önergemizi kabul
ederek emeklilerin yaşam koşullarının düzelmesine yardımcı olunuz. Saygılar
sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Özçelik. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 17. maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı
Kanunun 29. maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz
ve teklif ederim. Saygılarımla. Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları “Aylık bağlama
oranı, sigortalının toplam prim ödeme gün sayısının her 360 günü için % 2.6 oranının toplamıdır. Bu hesaplamada 360 günden eksik
süreler orantılı olarak dikkate alınır.” BAŞKAN – Komisyon
katıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sakarya Milletvekilimiz Münir Kutluata
konuşacak. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kutluata. (MHP sıralarından alkışlar) MÜNİR KUTLUATA
(Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 119
sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 17’nci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı
Kanun’un 29’uncu maddesinin üçüncü fıkrası aylık bağlama oranıyla ilgilidir.
Emekli aylıklarının hesaplanmasında esas olan bu aylık bağlama oranını düşük
gördüğümüz için bir değişiklik önergesi vermiş bulunuyoruz. Aylık bağlama
oranının yükseltilmesi yönündeki önerge hakkında Milliyetçi Hareket Partisi
adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. Sosyal güvenlik
sistemimizin başlıca sorununun gelirleriyle giderlerini karşılayamaması ve bu
karşılayamama işinin her geçen gün daha da zorlaşmasıdır, bir başka ifadeyle
sosyal güvenlik açıklarının her geçen büyüyor olmasıdır. Görüşmekte
olduğumuz 119 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın esas gerekçesinin sürdürülebilir
bir sosyal güvenlik sisteminin oluşturulması olduğu görülmektedir. Bunun için
fiilî çalışma süresinin uzatılması ve dolayısıyla emeklilik süresinin kısaltılması,
kazanılmış bazı hakların yeni yasada ihmal edilmesi, çalışma süresi içindeki
bazı harcamalarda ve emekli maaşlarında belirli kriterlere
göre azaltmalar yapılması gibi tedbirler öngörülmektedir. Bu yasa
tasarısının gerekçesine ve bu gerekçe uyarınca getirdiği önlemlere bakınca çok
önemli bir husus göze çarpmaktadır. Sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemi
oluşturmak çok önemli bir hedef olmakla birlikte, bunun kadar önemli olan bir
şartla takviye edilmesi gerektiği ortadadır. Bu da çağdaş bir sosyal devlete
yakışır, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik sistemidir. Bu yasaya gelen
itirazların çoğunun sözünü ettiğim olmazsa olmaz şartın ihmal edilmesinden
kaynaklandığını görüyoruz. Getirilen yasanın
çağdaş bir sosyal hukuk devletinin sorumluluğunu yerine getirmesine elverişli,
sürdürülebilir bir soysal güvenlik sistemini tesis etmesi gerekiyor. O zaman
eksiklik nerededir? Buna bakmak zorundayız. Sistemin gelir ve
giderleri arasında sağlıklı bir denge oluşturabilmenin yolu sadece giderleri
üzerinde kesinti yapan tedbirlerden ibaret olmamalıdır. Gelir boyutuyla ilgili
gelişmeleri göz ardı etmemek gerekiyor. Sosyal güvenlik
sistemimizin aktif ve pasif dengesi bir olumsuzluk örneği olarak sık sık dile getirilmektedir. Emekli sigortalıların çalışan
sigortalılara oranı anlamına gelen bu dengenin tamamen sistemin aleyhine
döndüğünü görüyoruz. Gerçekten, her 2 çalışana karşılık 1 emeklisi bulunan
sosyal güvenlik sistemimizin bir darboğaz içinde olduğu açıktır. Emekli
sayısındaki oransal fazlalığın geçmişte uygulanan bazı popülist
politikalarla izahı mümkün olabilir ancak sigortalı çalışan sayısındaki
yetersizliğin de inandırıcı şekilde izahı gerekmektedir. Çalışan sayısının
azlığı, anormal rakamlardaki işsizlik oranı iyi değerlendirilmeden, sistemin
aktiflerini artırma yollarını aramadan, sadece pasifler üzerinde oynayarak
sağlanacak dengeler sürdürülebilir görünse bile adil olmayacak, sosyal devlet
anlayışı ve sorumluluğuyla uyumlu kabul edilemeyecektir. Burada,
Türkiye'nin içinde bulunduğu duruma, uygulanan politikalarla Türkiye
ekonomisinin devamlı güç kaybediyor olmasına, cari açık ve faiz ödemeleriyle
dışa doğru sürekli kanama içinde bulunmasına bakmadan, istihdam artırıcı
tedbirleri göz ardı ederek aktiflerin neden artmadığını anlamak ve sadece
harcamaları kısmakla sonuç almak zor görünüyor. Ekonominin genel
görüntüsü ve gidişiyle ilgili çok farklı görüşlere sahip olan iktidar ve
muhalefetin, böyle bir konuda, her konuda anlaşmaya varabilmesi mümkün
değildir, bunu da doğal karşılamak gerekiyor. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kutluata. MÜNİR KUTLUATA
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, tasarının 17’nci maddesiyle 5510 sayılı
Kanun’un 29’uncu maddesinin üçüncü fıkrası şu şekle getirilmektedir: “Aylık
bağlama oranı, sigortalının malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tabi geçen
toplam prim ödeme gün sayısının her 360 gün için % 2 olarak…” uygulanmasını
esas alıyor yasadaki bu üçüncü fıkra. Bizim verdiğimiz
teklifte yüzde 2 oranının yüzde 2,6’ya çıkarılması, dolayısıyla, emekli maaşı
bağlama oranında, emeklilerin alacağı maaşta, mevcut hâlde memurlarda yüzde 75,
Sosyal Sigorta ve BAĞ-KUR’lularda yüzde 60’a, 65’e
düşen oranın yeni getirilen yasayla ve oranla yüzde 50’ye düşmesinin önüne
geçip tekrar belirli yükseklikte bir maaş bağlanmasının temini esasına
dayanmaktadır. Bu bakımdan bu
önerimizin dikkate alınmasını ve desteklenmesin rica ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Kutluata. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 17 nci maddesinin
çerçevesinde yer alan "birinci ve üçüncü fıkraları" ibaresinin
“birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları" olarak değiştirilmesini ve 5510
sayılı Kanunun dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları "28 inci maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarına göre aylığa
hak kazanan sigortalılar için hesaplanacak aylık bağlama oranı, prim ödeme gün
sayısı 9000 günden az olanlar için çalışma gücü kayıp oranının 9000 gün prim
ödeme gün sayısı ile çarpımı sonucu bulunan rakamın % 60'a bölünmesi suretiyle
hesaplanan gün sayısına göre, % 50'yi geçmemek üzere üçüncü fıkra uyarınca
tespit edilen orandır. Prim ödeme gün
sayısı 9000 günden fazla olanlar için ise toplam prim ödeme gün sayısına göre
aylık bağlama oranı belirlenir. Ancak, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a)
bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için bu fıkrada geçen 9000 prim gün
sayısı 7200 gün, % 50 oranı da % 40 olarak uygulanır." BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanunun
28 inci maddesinde yapılan düzenlemeye paralel olarak maddede değişiklik
yapılmıştır. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Sayın
milletvekilleri, kabul edilen önerge doğrultusunda 17’nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 18’inci madde
üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
“Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve
18 inci maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü
fıkrasının (b) bendinde yer alan % 15 oranının % 10 olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederim.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 18. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde
yer alan “%15’i oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir” ibaresinin “%
10’u oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz.
TBMM Başkanlığına 119 sıra sayılı
kanun tasarısının 18. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510
sayılı kanunun 30. maddesinin beşinci fıkrasındaki “%15 oranında sosyal destek
pirimi kesilir” ibaresinin, “% 5 oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir”
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
BAŞKAN – Şimdi
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım efendim: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 18. maddesi ile değiştirilen 5510 sayılı
Kanunun 30. maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini ve dördüncü fıkranın madde metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederim. Saygılarımla.
“b) Bu Kanunun 4
üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin 4 numaralı alt bendi hariç
olmak üzere diğer alt bentlerine tabi çalışmaya başlayanlardan aylıklarının
kesilmemesi için yazılı istekte bulunanların yaşlılık aylıklarının ödenmesine
devam edilir.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar)-
Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılamıyoruz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Yılmaz Tankut, Adana Milletvekili… BAŞKAN – Buyurun
Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar) YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra
sayılı Kanun Tasarısı’nın 18’inci maddesiyle değiştirilen 5510 sayılı Kanun’un
30’uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinin değiştirilmesi ve dördüncü
fıkranın madde metninden çıkarılması hakkında verdiğimiz önergeyle ilgili
olarak söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Milliyetçi Hareket Partisi ve şahsım
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın
milletvekilleri, oluşturulmak istenen bu sistemle mevcut sistemdeki hakların
korunduğu iddia edilmektedir. Ancak bu iddialar tüm çalışanlar için ne yazık ki
gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü söz konusu tasarı yasalaşırsa bu yasanın yeni
düzenlemelerinin… İddiaların aksine, kesinlikle herkes bu yasadan olumsuz bir
şekilde etkilenecektir. Ayrıca, tasarı, norm ve standart birliği sağlamamakta,
aksine, var olan farklılıkları çok daha fazla bir şekilde derinleştirmektedir.
Sosyal güvenlik hakları açısından yarınları tamamıyla güvencesiz bırakan ve
amaçlanan norm ve standart birliğini çalışanlar aleyhine daha da bozan bu
düzenlemeyi mevcut hâliyle kabul etmemiz elbette ki kesinlikle mümkün değildir.
Nitekim, 5510 sayılı
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 30’uncu maddesinin
üçüncü fıkrasıyla “Yaşlılık aylığı almakta iken bu kanuna tabi sigortalı olarak
yeniden çalışmaya başlayanlardan veya 4’üncü maddenin birinci fıkrasının (b)
bendine tabi olarak faaliyete devam edeceğini beyan edenlerden aylıklarının
kesilmemesi için yazılı istekte bulunanların yaşlılık aylıklarının ödenmesine
devam olunur. Bunlardan 80 inci maddeye göre tespit edilen prime esas kazançlar
üzerinden 81 inci maddenin (e) bendi gereğince sosyal güvenlik destek primi
alınır. Sosyal güvenlik destek primi ödenmiş veya bildirilmiş süreler bu kanuna
göre malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları prim ödeme gün sayısına ilave
edilemez. 31 inci ve 36 ncı madde hükümlerine göre
toptan ödeme yapılamaz.” şeklinde düzenlenmiştir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; mevcut düzenleme çerçevesinde, yaşlılık aylığı
almaktayken yeniden çalışmaya başlayanlardan, prime esas kazançları üzerinden
yüzde 33,5 ile yüzde 39 oranında sosyal güvenlik destek primi alınması
öngörülmektedir. Bu düzenlemeye göre, 4/A kapsamındaki işçiler sigorta priminin
yüzde 14’ünü öderken, 4/B kapsamındakiler, yani BAĞ-KUR’lular
yüzde 33,5 ile yüzde 39 aralığındaki bir oranın
tekabül ettiği primi tek başına ödeyeceklerdir. Anayasa
Mahkemesi eskiden işçiler için yüzde 7,5 olan sosyal güvenlik destek primi
oranının yüzde 14’e yükseltilmesine karşılık, BAĞ-KUR’luların
eskiden yüzde 10 olan sosyal güvenlik destek prim oranının yüzde 14’e
yükseltilmesini makul ve ölçülü bulduğundan, yeni düzenlemede, BAĞ-KUR
kapsamında çalışacak emeklilerin yüzde 15 oranında sosyal güvenlik destek primi
ödemesi öngörülmektedir. Bu oranın, ilk yıl yüzde 12, sonraki her yıl
birer puan artırılarak yüzde 15’e kadar çıkartılması hesaplanmıştır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ancak bugün ülkemizin içinde
bulunduğu zor ekonomik şartlar göz önünde bulundurulduğunda, zaten belirli bir
yaşa gelmiş ve zor hayat şartlarında geçim kavgası veren vatandaşlarımızdan
yaşlılık aylığı almaktayken yeniden çalışmaya başlayanların, yani yeni iş
kuranların, işyeri açanların emekli aylıkları üzerinden sosyal güvenlik destek
primi alınmasının uygun olmadığı düşüncesindeyiz. Bu kesintilerden ne kadar bir kaynak bekleniyor bilemiyoruz ama
bunun, geçimini zor sağlayan emeklileri ya iş yerlerini kapatmaya ya da
işlerini bırakıp kahve köşelerine mahkûm olmaya mecbur edeceğini bizler
düşünmekteyiz. Değerli
arkadaşlar, şimdi buradan Sayın Bakanımıza sormak istiyorum: Emekli olunca
çalışmayı kim ister? Eğer çalışmak gibi bir zevki varsa zaten emekli olmaz.
Emekli olup da çalışanlar, elbette ki ihtiyaçları olduğu için çalışmaktadırlar.
Hayatlarının sonbaharında emekli maaşlarıyla geçinemedikleri için çalışmak
mecburiyetinde kalan bu insanlarımızın desteklenmesi icap etmiyor mu? Sosyal
güvenlik destek primi yüzünden iş yerlerinin kapatılmasının ülke ekonomisine
maliyeti, elde edilecek prim gelirinden çok daha fazla olmayacak mıdır?
Ekonomik maliyetin çok da ötesinde meydana gelecek olan sosyal maliyet nasıl
telafi edilecektir? Bu anlayışla üreten, vergisini veren, hatta yanında birkaç
kişiye istihdam sağlayan bir iş yerinin kapatılmasına yol açılmış olunmayacak
mıdır? Değerli
arkadaşlar, önemli olan, üretim ve buna bağlı olarak işsizliğin azaltılmasıdır.
Bunun için de bu tasarının ilgili maddesi önergemiz doğrultusunda yeniden
düzenlenmelidir diye düşünüyoruz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Tankut. YILMAZ TANKUT (Devamla)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sonuç olarak, anılan tasarının 18’inci
maddesinin 5510 sayılı Kanun’un 30’uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b)
bendinin değiştirilmesi ve dördüncü fıkranın madde metninden çıkartılması
hakkında vermiş olduğumuz önergenin kabulüyle, zaten düşük aylık alan
vatandaşlarımızın aylıklarından bir kesinti yapılmamış olacaktır. Milliyetçi
Hareket Partisi olarak, emekli aylığı alırken iş yeri açan emeklilerden sosyal
güvenlik destek primi kesilmesine karşıyız diyor; bu düşüncelerle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Tankut. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. (MHP sıralarından “Kabul edildi” sesleri) Diğer önergeyi
okutuyorum… REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Kabul edildi Sayın Başkan. BAŞKAN –
Anlamadım, pardon… ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, sayın… OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayıya bakın Sayın Başkan. BAŞKAN – Tek bir
kişi konuşsun efendim. Dinliyorum… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, saydınız mı da “Kabul edilmemiştir.” dediniz? Kabul
edenlerle, etmeyenleri saydınız mı efendim? BAŞKAN – Efendim,
göz kararıyla şey yapıyorlar… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Allah aşkına Sayın Başkan!.. BAŞKAN - Karar
yeter sayısı istenmediği için saymadık. Doğru diyorum. Karar yeter sayısı
istense sayacağız efendim. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Yani siz Meclis Başkanısınız, AKP Grup Başkanı değil. BAŞKAN – Bundan
sonra karar yeter sayısı isterseniz sayarız efendim. Diğer önergeyi
okutuyorum efendim: TBMM Başkanlığına 119 sıra sayılı
kanun tasarısının 18. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve
5510 sayılı kanunun 30. maddesinin beşinci fıkrasındaki “%15 oranında sosyal
destek pirimi kesilir” ibaresinin, “% 5 oranında sosyal güvenlik destek primi
kesilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz. Selahattin
Demirtaş (Diyarbakır) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz efendim. SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Gültan Kışanak konuşacaklar. BAŞKAN – Önerge
üzerinde buyurun Sayın Kışanak. (DTP sıralarından
alkışlar) GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
tasarısının 18’inci maddesine ilişkin verdiğimiz değişiklik önergesi konusunda
Demokratik Toplum Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere söz almış
bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu yasa toplumda
var olan eşitsizliklerin giderek derinleşmesine yol açan bir yasa olduğu için
bu eşitsizliklere itirazı olan kesimler, bu taleplerini, coplar pahasına da
olsa dile getirmeye çalışıyorlar. Dün emekçiler meydandaydı bugün de kadınlar.
Kadınlar, Türkiye’nin dört bir yanından gelen kadınlar, Meclisin önünde bir
basın açıklaması yapmak üzere bir yürüyüş hâlinde Meclisin önüne gelmek
istediler. Ne yazık ki emekçilerde olduğu gibi kadınların da yürüyüş yaparak
Meclisin önüne gelmesi ve bu en demokratik haklarını kullanmaları engellendi.
Fakat kadınlar, bir şekilde yolunu bularak küçük gruplar hâlinde Meclisin önüne
geldiler ve açıklamalarını yaptılar, itirazlarını dile getirdiler. Adana’dan Eskişehir’e, Ankara’dan Diyarbakır’a, İstanbul’dan
Hakkâri’ye kadar Türkiye’nin dört bir yanından kadınların toplumun, hayatın her
alanına eşit olarak katılmalarını, aktif birer yurttaş olmaları mücadelesini
veren seksen sekiz kadın örgütünün imzaladığı basın açıklamasını sizlerle paylaşmak
istiyorum: “Şimdiye dek var olan SSK, Emekli Sandığı ve BAĞ-KUR gibi tüm sosyal
sigorta sistemleri, kadınlara karşı ayrımcı ve eşitsiz sistemlerdir. Bütün
bu sistemleri tek bir çatı altında toplayan yeni yasa tasarısı da hem
kadın-erkek herkesin kazanılmış haklarını ellerinden almakta hem de kadınlarla
erkekler arasındaki eşitsizlikleri derinleştirmektedir. Bu sistem,
kadınların ev içinde harcadıkları emeğin tümünü ev dışında harcadıkları emeğin
ise büyük bölümünü yok saymaktadır. Sosyal güvenlik sisteminin, kadın-erkek herkese işsizlik, kaza,
hastalık, malullük, yaşlılık ve ölüm hâllerinde ve tüm kadınlara analık ve
doğurganlık hâllerinde sosyal güvence sağlaması; kadınlara sosyal haklarını
babalarından ve kocalarından bağımsız olarak tanıması; kadınlara ev içinde
harcadıkları emeğin karşılığı olarak erken emeklilik, cinsiyete dayalı yıpranma
payı/fiilî hizmet zammı haklarını tanıması gerekir. Bunların
hiçbirini sağlamadığı için bu yasanın geri çekilmesini istiyoruz." İmza veren kuruluşlar: Adana Kent Konseyi Kadın Meclisi, Adana
Kadın Danışma Merkezi ve Sığınma Evi Koruma Derneği, Akıllara Zarar, AKL
Türkiye, Amargi Kadın Dayanışma Kooperatifi, Ankara
Kadın Platformu, Ankaralı Feministler, Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma
Merkezi, Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Derneği, Antalya Kent Konseyi Kadın
Meclisi, Avcılar Ev Eksenli Çalışanlar Kooperatifi, Aydın Ev Eksenli Çalışan
Kadınlar Grubu, Aydın Kadın Haklarını Koruma Derneği, Ayvalık Bağımsız Kadın
İnisiyatifi, Bağımsız Feministler, Bağlar Kadın Kooperatifi, Bartın Kadın
Dayanışma Derneği, Buca Evka-1 Kadın Kültür ve
Dayanışma Evi, Biga Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi, Boğaziçi
Üniversitesi Kadın Araştırmaları Kulübü, Evka-2 Kadın
Kültür Evi, Çanakkale Girişimci Kadınlar Üretim ve Pazarlama Derneği, Çanakkale
Kadın El Emeği Değerlendirme Derneği Kadın Danışma Merkezi, Diyarbakır Yerel
Gündem 21 Kadın Siyaset Ana Çalışma Grubu, EKDAV, EVKAD, Eskişehir Demokratik
Kadın Platformu, Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Çalışma Grubu, Feminist Kadın Çevresi,
Filmmor, Fitne Fücur… AHMET YENİ
(Samsun) – Fücur ne demek ya? GÜLTAN KIŞANAK (Devamla) - …Girişimci Kadınların Desteklenmesi
Derneği, Gökkuşağı Kadın Derneği, Güldünya Kadın
Derneği, Günyüzü Kadın Dayanışma Derneği, Hakkâri Ev-eksenli Çalışan Kadınlar
Grubu, IRIS Eşitlik Gözlem Grubu, İğne Oyası Kadınların Düş Kollektifi,
İmece Kadın Dayanışma ve İşletme Kooperatifi, İmece Kadın Araştırmaları ve
Dayanışma Derneği, İzmir Ev-eksenli Çalışan Kadınlar Grubu, İzmir Kadın
Dayanışma Derneği, İzmir Kadın Kuruluşları Birliği, KA-DER, KA-DER Adana,
KA-DER Ankara, KA-DER Eskişehir, KADAV Yeni Adım Kadın Merkezî, Kadın Dayanışma
Vakfı, Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı, Kadın Mühendisler, Mimarlar, Şehir
Plancılar, Fen Bilimciler ve Teknik Elemanlar… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kışanak. GÜLTAN KIŞANAK
(Devamla) – …Kadın Tiyatrosu, Kadınlarla Dayanışma Vakfı, Kadının İnsan Hakları
Yeni Çözümler Derneği, KAMER Vakfı. Türkiye’nin dört
bir yanında eşitlik mücadelesi veren seksen sekiz kadın örgütünün taleplerini
dikkate almak gerektiğini düşünüyorum. Bu ülkede eğer sosyal taraflardan bir
diyalogdan bahsediliyorsa kadınlar da en önemli sosyal taraflardan biridir, bu
toplumun yarısını oluşturmaktadır. Taleplerinin dikkate alınması gerektiğini
düşünüyorum. AHMET YENİ
(Samsun) – Kadın-erkek ayrımcılığı yapmıyoruz. GÜLTAN KIŞANAK
(Devamla) - Anayasa’mızın ilgili maddesi kadınlar ile erkeklerin eşit olduğunu
ifade etmektedir ve devlete de bu eşitliği fiilî olarak sağlamak için özel
önlemler alma yükümlülüğü getirmektedir ve kadınların istediği de budur. Bu
özel yükümlülük görevinin yerine getirilmesi ve eşit olmayanların eşit
pozisyona getirilinceye kadar tanınması gereken haklarını ifade etmektedir. Bu soruyu soran
arkadaşımızın dinlemesini ve bunu anlamasını isterdim ama -ne yazık ki laf
atıp- dinleme nezaketini göstermiyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kışanak. GÜLTAN KIŞANAK
(Devamla) – Ben teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından
alkışlar) Bunları ne yazık
ki öğreneceksiniz, başka şansınız yok! BAŞKAN –
Teşekkürler. Sayın
milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir efendim. Sayın
milletvekilleri, şimdi okutacağım son iki önerge aynı mahiyettedir. Önergeleri
ayrı ayrı okutup birlikte işleme alacağım. İstemleri
hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim. Önergeleri
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 18. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 30 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (b) bendinde
yer alan “%15’i oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir” ibaresinin “%
10’u oranında sosyal güvenlik destek primi kesilir” şeklinde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
“Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve
18 inci maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 30 uncu maddesinin üçüncü
fıkrasının (b) bendinde yer alan % 15 oranının % 10 olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz. Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim önergelere? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu efendim? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılmıyoruz Değerli Başkan. BAŞKAN – Önerge
sahipleri adına konuşmak isteyen var mı? Buyurun Sayın Öztürk. HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Önergemizle ilgili olarak, sosyal
güvenlik destek primi hakkında yüce heyetinize bazı bilgiler sunmak istiyorum. Sosyal güvenlik
destek pirimi, emekli olup da tekrar çalışmaya devam edenleri ilgilendiriyor.
Kural olarak, emeklilikten sonra çalışılırsa emekli maaşının kesilmesi esastır.
İstisnai olan, eğer emekli maaşınızı kestirmeden çalışmak istiyor iseniz o
zaman sosyal güvenlik destek primi ödemek durumundasınız. Emekli maaşı
kesilerek devam edenler için, sigorta kolları yeniden işlemeye devam ediyor ve
bu son çalıştığı hizmetleri işi bıraktığında yeniden değerlendiriliyor ve son
hizmetine göre emekli aylığı bağlanıyor. Şimdi, tasarı
sisteme yeni girecekler için bu sözünü ettiğimiz sosyal güvenlik destek primini
kaldırıyor değerli arkadaşlar. Bunun Hükûmet
tarafından bir mantığı var, milletimizin de bilmesi için biz söyleyelim tekrar:
Kaldırılmasının en önemli nedenlerinden biri, eğer emekli olabilecek altmış beş
yaşa gelir ise arkadaşımız, zaten çalışma takati kalmayacağı için bu şekildeki
bir müesseseye de sistemde ihtiyaç olmayacaktır. O anlamda, Hükûmet
bu konuda tutarlı. Hâlen sistemde olanlar için, emekliler ve hizmeti olup da emekli
olana kadar çalışmaya devam edenler için sosyal güvenlik destek primi
uygulaması eskiden olduğu gibi aynen devam ediyor ama bir farkla: Eskiden
sosyal güvenlik destek primi olarak yüzde 30 oranında ödeme yapan emekliler, bu
kez kısa vadeli sigorta kollarından olan risk sigorta primlerinin de, yani
yüzde 1 ile 6,5 arasında değişen primlerin de ilavesi suretiyle çalışmaya devam
edebilecekler. Yani yük bu alanda artıyor. Eskiden, yüzde 30
oranı uygulanırken de hepinize şu yönde şikâyetler gelmiştir: Yüzde 30 oranı
emeklilerin tekrar çalışmasında büyük bir oran ve bu oran karşılığında
emekliler tekrar herhangi bir şekilde hizmet ihyası yoluna gitmiyorlar.
Dolayısıyla, oran yüksek olduğu için de ve bütün sıkıntılarımızın başında yer
alan kayıt dışı istihdama zorlayan bir hüküm idi. Şimdi, bu yüzde 30 oranını
bir ölçüde daha artırmak suretiyle, kayıt altına almaya çalıştığımız insanların
bir kısmını daha kayıt dışında çalışmaya zorlamış oluyoruz. Değerli
milletvekilleri, BAĞ-KUR’la ilgili olarak sosyal
güvenlik destek priminin de yüzde 10 oranından, yasal olarak öngörülen yüzde 15
oranına üç yıl içinde çekilmesi öngörülüyor. Yani ilk etapta, yasa çıkar çıkmaz
yüzde 12’den başlayacak. Dolayısıyla, 2 puanlık bir ilave var. Bu ilaveye sizin
dikkatlerinize getirmek istediğim başka bir husus daha var: Bugün basamaklara
göre ödedikleri destek primi konusu asgari ücret dikkate alınarak ödeneceği
için oradan da bir miktar ayrıca yük gelecek görünüyor. Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan yayımlamış olduğu bu tanıtıcı kitapçıkta, BAĞ-KUR’lularla ilgili olarak prim oranlarının yüzde 40’tan
yüzde 33,5’a indiğini yazıyor. Ancak burada, risk primlerinden 6,5 oranını
dikkate almadan sadece alt oranı belirtmiş olmasını da unutulmuş olarak dikkate
almayı ümit ediyorum eğer bir yanıltma amacı yoksa. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun
efendim. HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) – Dolayısıyla, buradan prim oranını indiriyorum der iken aslında
sosyal güvenlik destek primi olarak BAĞ-KUR’lulara
öbür taraftan bir bindirme var. Bunu dikkatlerinize getirmek istedim. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Öztürk. Diğer önerge
üzerinde söz isteyen var mı efendim? KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Antalya Milletvekili Sayın Hüsnü Çöllü konuşacak. BAŞKAN – Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar) HÜSNÜ ÇÖLLÜ
(Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının
çerçeve 18’inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 5510 sayılı Kanun’un
30’uncu maddesiyle ilgili verdiğimiz önerge üzerinde söz aldım. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Efendim, genel
bir uygulama vardır, bir sıkıntı oldu mu, bir kriz yaşandı mı hemen “Kemer
sıkalım, çalışanları işten çıkaralım, verilecek zamları donduralım, daha az
verelim.” diye. Hep bu politikalar uygulanmıştır bugüne kadar. Ama, bu politikaların bir sonuç vermediği ortadadır. Bunun
bilinmesine rağmen, Hükûmet, “Sosyal güvenlikte açık
var, elimizde de bir grup çalışan var, hemen onların haklarından kesinti
yapalım, onlar için yapılacak harcamaları azaltalım.” yaklaşımı içerisindedir.
Bu tasarının genel özeti budur; haklardan kesinti, verilen desteklerin de
azaltılması şeklindedir. Bu, doğru bir
yaklaşım değildir. Emek sömürüsü olan kayıt dışılık önlenemediği sürece, prim tahsilatları doğru bir şekilde yapılmadığı sürece bu
tasarıdan bir sonuç alınması maalesef mümkün değildir. Tek başına, “tasarruf
yapıyorum” diyerek haklarda kesintiye gitmek çözüm olmayacaktır. Hükûmet sosyal güvenliği
kara bir delik olarak sunmaktadır. Bu kara delik nedir? Bu bazen bir süt
parası, bazen bir özürlünün maaşı, bazen de bir hastanın protezidir.
Bunlara kara delik denemez. Maliye Bakanı da
“Bu 37 milyar lirayı başka yere harcasak daha doğru olmaz mı?” diyor. Diyor da,
bu ülkenin son beş yılda faize harcadığı para 185 milyar dolar düzeyindedir, bu
ülkenin son on-on beş yılda yolsuzluklarda kaybettiği paranın miktarı bir
hesaba göre 200 milyar dolar düzeyindedir. Ne oldu, bu alanlarda bir değişiklik
yapıldı mı? Bu kaynakları da ülkemizin gençlerine istihdam yaratacak alanlarda
kullansaydık daha doğru olmaz mıydı? Değerli
milletvekilleri, önergemize gelecek olursak; Hükûmet
diyor ki: “Emekli olduktan sonra yeniden işe başlayan olursa emekli
aylıklarından yüzde 15 mertebesinde sosyal güvenlik primi olarak kesilsin.” Biz
de önergemizde diyoruz ki: Bu kesinti yüzde 10 olsun. Şimdi arkadaşlar,
buna bir bakmak lazım. Eğer emeklimiz emekli aylığı ile geçimini
sağlayabilecekse, yaşantısını sürdürebilecek olanaklara sahip ise yeniden
çalışmak ister mi? Demek ki bir sıkıntı var. Yirmi beş-otuz yıl çalışmış,
emekli olmuş, ama geçinemiyor. Bu yaşından sonra yeniden çalışmayı kim ister?
Bir de bunun başka bir boyutu var, Bakan açıklıyor: “Kırk-kırk beş yaşında
emekli oluyorlar, sonra bir işe girip çalışıyorlar.” diyor. Ben sormak
istiyorum: Kamu kuruluşlarındaki emekçiler kırk-kırk beş yaşında; “süreniz
doldu, hadi emekli olun” diye zorunlu emekliliğe sevk ediliyor mu, edilmiyor
mu? Yani bu insanlar: “Daha gücüm var, ben çalışmak istiyorum.” diyor, ama izin
verilmiyor. Hatta emekliliğe zorlanmak için de türlü türlü
işlemler yapılıyor. Bunlar yaşanmıyor mu? Bunu, Sayın Bakana soruyorum. Bu
insanlarımız da doğal olarak ne yapsın? Lisede, üniversite okuyan çocuğu var,
eğitim harcamalarını karşılamak, geçimini sağlamak adına kırk beş-elli yaşından
sonra işe girmek çok da tercih edeceği bir şey değildir. Çalışma
ortamlarını hepimiz biliyoruz. Çalışmak zorunda kalmış insanlarımızdan bir prim
alınmak isteniyorsa biz diyoruz ki, bu daha az olsun. Belki asgari ücretle bir
işe girecek; neredeyse yarısını destek primi olarak geri almaya çalışmayalım. Ben, bir kez daha
vurgulamak istiyorum: Sadece kesinti yaparak, tasarruf yaparak bir yere
varılamaz. Tasarruf önemlidir, ama sadece emekçilere verilecek desteklerde
tasarruf yapmak bir çözüm getirmeyecektir. Bir de sosyal
güvenlik kurumlarının gelirleri vardır; tahsilatları
doğru yapıyor muyuz? Kayıt dışılık konusunda ne gibi sonuçlar elde edeceksiniz?
Elinizdeki kaynakları verimli kullanıyor musunuz? Bu sorular, bu sorunlar
ortada dururken tek başına kesinti yaparak Türkiye'nin sosyal güvenliğini bir
yere taşıyamazsınız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çöllü. Sayın
milletvekilleri, aynı mahiyette olan önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önergeler kabul edilmemiştir. 18’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 19’uncu madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum efendim: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 19 uncu maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun 31
inci maddesinin ikinci fıkrasındaki “tutarını talep” ibaresinin “tutarın
ilgiliye tebliğ” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Önergeye
komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? SAĞLIK BAKANI
RECEP AKDAĞ (Erzurum) – Katılıyoruz Değerli Başkanım. BAŞKAN –
Gerekçeyi mi okutayım, konuşmak isteyen var mı? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) - Rüstem Bey konuşacak. BAŞKAN – Sayın Zeydan, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) RÜSTEM ZEYDAN
(Hakkâri) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Geçen hafta benim
seçim bölgemde oluşan üzücü olaylardan dolayı bütün Hakkârili hemşehrilerime geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Hayatını
kaybeden vatandaşımıza Allah’tan rahmet diliyorum ve yaralanan güvenlik
kuvvetlerimize de geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum. Saygıdeğer Kurul,
yıllardır ertelenen bir temel meselemizden söz ederek sözlerime başlamak
istiyorum. Sosyal güvenlik
reformu, ülkemizin bugününü ve yarınlarını ilgilendiren hayati öneme sahip
konulardan biridir. Bizden önceki iktidarların sürekli konuştuğu, sürekli
tartıştığı ama çözüme bugüne kadar kimsenin yanaşmadığı temel sorunlar bugünkü
Türkiye’mizin öncelikli meselesi olmuştur. İktidarımız, daha önce attığı büyük
reform adımlarının tamamlayıcısı olarak, sosyal güvenlik şemsiyesini güvenceye
almaya kararlıdır. Bunun güçlü bir siyasi irade ve kararlılık gerektirdiğinin
farkındaydık. Türkiye’nin bu değişim ve dönüşüme ihtiyacı vardı. Türkiye sosyal
güvenlik reformunu daha fazla erteleyemezdi. Sosyal güvenlik meselesi, tıpkı
ulusal güvenlik gibi popülizme feda edilemeyecek idi. Türkiye’de sosyal
güvenlik sistemi uzun yılların hataları sonucu sürdürebilirlik vasfını giderek
kaybetme noktasına gelmiştir. Siyasette ve ekonomide uzun yılların birikimiyle
ortaya çıkan o çarpık düzen, sosyal güvenlik sisteminin insani ve iktisadi
cepheleriyle rasyonel bir şekilde ele alınmasının önünde engel teşkil etmiştir.
Son beş yılda Türkiye’nin siyasette ve ekonomide oluşturduğu rasyonel zemin,
sosyal güvenlik alanını da yeniden düşünmemize imkân vermiştir. Geleceği ucuz popülizmle değil, ancak ve ancak rasyonel hesaplarla
öngörülebilir bir şekilde planlayabiliriz. Siyaseti, içinde yaşadığımız
dünyanın gerçeklerinden bağımsız bir zeminde kuramayız. Kurmaya kalkıştığımızda
da uzun vadede milletimize ve insanımıza kötülük etmiş oluruz. Kısa vadeli
siyasi kazanımlar için toplumun geleceğini, ülkenin geleceğini riske atamayız.
Alınması gereken bir risk varsa, o riski bizler aldık. Toplumun bekasını ve
milletin geleceğini belirsizliğe bırakamazdık. Kamunun menfaatini, toplumun
uzun vadeli çıkarlarını gözetmek, hesaba katmak kamu yönetiminin öncelikli
görevidir. Milletimiz bizden imtiyaz değil adalet istiyor ve adalet bekliyor.
Biz de sosyal devletin bütün vatandaşlarının eşitlik esasında haklarını
kullanmasının zeminini ve fırsatını vermeliydik. Bu ülkede Emekli
Sandığı mensubu, BAĞ-KUR mensubu, SSK mensubu ya da yeşil kartlı vatandaşların
hepsinin ayrı bir hukuk düzeni vardı. 2007’de 2 çalışan 1 emekliye bakar
durumda iken, sürdürülebilir bir sosyal güvenlik için bu oranın en az 4
çalışana 1 emekli olması gerektiğini bütün uzmanlar ve bütün bilim adamları
ifade etmekteydiler. Saygıdeğer
milletvekilleri, aç susuz bir vatandaş bir lokantanın önünden geçerken
lokantanın camında şöyle bir yazıyı görür: “Ne yerseniz yiyin, hesabınızı
torununuz ödesin.” diye. Vatandaş içeri girer, yemeğini yer, tam kalkıp hesabı
vermeden çıkarken garson eline bir pusula tutuşturur. “Bu ne?” der, der ki: “Bu
sizin dedenizin hesabıdır.” Bizim dedelerimizin hesabını bize ödettirdiniz, ama
lütfen saygıdeğer milletvekilleri, çocuklarımızın hesabını onların çocuklarına
ödettirmeyelim. Onun içindir ki,
sosyal güvenlik reformuyla norm ve standart birliğinin sağlanmasını, sosyal
güvenlik sisteminin finansal sürdürülebilirliğinin sağlanmasını, kolay
erişilebilir, tüm vatandaşlarımızı kapsayan genel sağlık sigortasının
kurulmasını amaçlayarak bu yasayı getirdik. Kazanılmış haklar
aynen devam etmektedir ve devam edecektir. Şu an emekli olduğu hâlde 2 milyon
100 bin insanımız emeklilikten sonra çalışmak zorunda kalmıştır. Sosyal
güvenlik sistemimizle ilgili bir çelişki değil midir bu? SSK, BAĞ-KUR ve
Emekli Sandığı 5502 sayılı Kanun’la 16 Mayıs 2006 tarihinde birleşti ve tek
çatı altında toplandı. Bildiğiniz gibi, norm ve standart birliğini sağlamaya
dönük 5510 sayılı Yasa, Anayasa Mahkemesinin bazı hükümlerinin iptaliyle
yürürlüğe girememiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Zeydan. RÜSTEM ZEYDAN
(Devamla) – Hangi toplumsal kesimler, ne ölçüde etkileniyor? Sosyal devlet
ilkesinin gereği olarak bu düzenlemeyle emeklilik koşulları ve maaş hesapları
işçi, memur ve esnaf için eşitleniyor. Dünden bugün
görülebilseydi, bugün, değerli arkadaşlar, aynı yanlışı devam ettiremeyecektik.
Geleceği doğru hesaplamak ve doğru planlamak zorundayız. Yaptığımız şey,
temelde çalışma hayatını, çalışma barışını esas alan bir düzenlemedir. İlk kez, tarımda
çalışanlar ve köy muhtarlarına asgari ücretin yarısı kadar beyan edebilme
imkânı getiriyoruz. Yine ilk kez,
yurt dışı müteahhitlik hizmetlerinde işverenlerimizin
rekabet gücünü olumsuz etkilemeyecek şekilde, işçilerimizi de mağdur etmeyecek
şekilde sigortalılıklarını yeniden düzenliyoruz. Memur da, işçi de,
esnaf da, çiftçi de, Türkiye Cumhuriyeti’nin özgür ve hür vatandaşları olarak
bu sosyal kesimler bizden imtiyaz yerine adalet istiyordu, biz de bunu yaptık. İlk defa
memuriyete girecek olanlar bu yasanın kapsamına alınıyor. İsteğe bağlı
sigortalı olabilmek için üç yıl çalışma şartı aranıyor. Sayın Başkan, zatıalinize ve bütün arkadaşlara saygılarımı, sevgilerimi
sunuyorum. Teşekkür ederim.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Zeydan. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
Kabul edilen
önerge doğrultusunda 19’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 20’nci madde
üzerinde dört adet önerge vardır. Önergeleri önce
geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 20 nci
maddesi çerçevesinde yer alan “eş ve kız çocuklara” ibaresinin “kız
çocuklarına” olarak değiştirilmesini, 5510 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasının (a) bendinin
sonuna “veya 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında
sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri
sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi
bildirilmiş” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 20. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 32 inci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin
aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“a) En az 900 gün
malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş,” TBMM Başkanlığına 119 sıra sayılı
kanun tasarısının 20. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve
5510 sayılı kanunun 32. maddesinde birinci fıkrasının c bendine eklenmek
istenen “…kız…” ibaresinin çıkarılmasını, ikinci fıkrasının a bendinin “… En az
beş yıldan beri sigortalı bulunup toplam olarak 900 gün malullük, yaşlılık ve
ölüm sigortaları bildirilmiş…” şeklinde kalmasını arz ve teklif ediyoruz. Teklif Edenler:
BAŞKAN – Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20. maddesinin metinden çıkarılmasını ve
sonraki maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederim.
Saygılarımla,
BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) -
Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN – Önerge
sahibi… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Reşat Doğru… BAŞKAN – Sayın
Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla
selamlıyorum. Konuşmama
başlamadan önce, dün bölücü terör örgütüne karşı mücadele ederken şehit düşen
kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri personeline Allah’tan rahmet diliyor,
milletimize, askerlerimize ve ailelerine başsağlığı diliyorum. Hainler er geç
mutlaka cezalarını çekecektir diyorum. Değerli
milletvekilleri, önergemizle, 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 20’nci
maddesinin metinden çıkarılması ve sonraki maddelerin de buna göre teselsül
ettirilmesi istenmektedir. Bu önergemizle, 16 Haziran 2006 tarihinde Resmî
Gazete’de yayımlanmış olan 31/5/2006 tarihli Sosyal Sigortalar
ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda öngörülen düzenlemelerin muhafaza edilmesi
amaçlanmıştır. Önergemizde, daha önce SSK, Emekli Sandığı ve BAĞ-KUR
kapsamındaki dul ve yetimler için verilmiş olan hakların korunması
amaçlanmaktadır. Dul ve yetimlere
aylık bağlanabilmesi için gerekli olan prim ödeme gün sayısı 5510 sayılı Kanun
ile dokuz yüz güne indirilmiş idi. Bu durum, hatırlanabilirse 12/12/2006 tarihindeki Meclisimizdeki görüşmelerde şimdiki
iktidar milletvekilleri tarafından da hararetle savunulmuştur, doğrusu da oydu.
Ancak daha üzerinden bir yıl bile geçmeden acaba ne oldu da tekrar alınan
karardan vazgeçiliyor? Bin sekiz yüz gün çok uzun bir zaman süresidir. Bunun
dokuz yüz gün olmasına veyahut da daha makul bir süreye indirilmesine gerek vardır
diye düşünüyoruz, çünkü dul ve yetim olarak mahzun kalmış insanlarımıza
yapılacak olan iyileştirme çok görülmemelidir; bu, haksızlık olur, sosyal
devlet ilkesine de uymaz. Bakınız,
atalarımız yıllar önce nasıl bir sosyal devlet kurmuşlar: İstanbul’da Haseki
Sultan’ın yaptırdığı ve bugün hâlâ ayakta duran Vakıf Gureba
Hastanesinin vakfiyesine şöyle bir göz atalım. Orada şöyle deniyor: “1 kelle
soğanın 1 altın olduğu devirlerde bile bu Hastanede hastalar bedava tedavi
edilecek, ilaçları bedava verilecek ve hastaların yemeğine mutlaka ama mutlaka
belirlenen miktarda et konulacaktır. Kıtlık olursa, savaş olursa, hayvan kesimi
yasaklanırsa görevlendirilen ve maaşlarını vakıftan alan avcılar Belgrad Ormanları’na gidecek, avlanacak, ama hastaların
yemeğine mutlaka et konulacak.” Değerli
arkadaşlar, sosyal devlet işte böyle olur. Bakınız, bugün ülkemizde,
Anadolu’nun her tarafında esnafımız dükkânlarını siftah yapmadan kapatıyor,
günlük nafakalarını kazanamıyorlar. İş adamları işletmelerini kapatmamak için
mücadele veriyorlar, işçilerinin maaşlarını bile neredeyse ödeyemez
durumdadırlar. 2007 yılı sonu itibarıyla açıklanmış olan büyüme rakamlarının da
ekonomideki iflasın geldiği noktayı ortaya koyduğu da bir gerçektir. Yani
yıllar itibarıyla, yavaş yavaş, büyüme neredeyse
sıfır noktasına doğru gelmektedir. Hâl böyle iken bu insanlar BAĞ-KUR
primlerini, SSK primlerini nasıl ödeyecekler? Çiftçiler tarlalarına gübre
atamıyor -gübre fiyatları almış başını gidiyor- tarım sigortası primlerini
nasıl yatıracaklar? Bu konuların da acilen Türkiye Büyük Millet Meclisinde
görüşülmesi ve verilecek olan kararların da bir an önce verilmesi
gerekmektedir. Değerli
milletvekilleri, bu yasanın mantığında emekliliğin olmadığı görülmektedir. Bu
yasanın temel mantığında vatandaşımızı uzun süre sistem içerisinde tutarak
fazla prim ödemesinin sağlanması, elde edilen primlerin ise piyasaya tedavi ve
ilaç parası olarak dağıtılmasından ibaret olduğu görülüyor. Emeklilik eksenli
değil, tedavi etme eksenli olduğu da görülüyor. Ancak, koruyucu hekimlik
hizmetlerinin geliştirilmesi ile vatandaşın hasta olmamasının sağlanması
hedeflerimiz içerisinde olsa belki daha da kârlı duruma gelmiş olabilirdik,
çünkü tedavi masrafları çok ama çok fazladır. Ayrıca, bu kanun
hazırlanırken ve yasalaşırken meselenin sadece ekonomik ve mali yönü dikkate
alınmış, sosyal güvenlik hakları daraltılmış, sosyal devlet ilkesi ile sosyal
güvenlik hakkının temel kuralları da maalesef göz ardı edilmiştir. Ancak
Türkiye Cumhuriyeti devletinin sosyal bir devlet olduğu da unutulmamalıdır. Biz önergemizle,
işte o mahzun insanlara bin sekiz yüz gün üzerinden verilmekte olan o gün
sayısının düşürülmesini ve dokuz yüz gün olarak indirilmesini teklif ediyoruz.
Buradaki amaç sosyal devlet olma amacıdır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Doğru. REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Yani sosyal devlet, kendisini ve beraberindeki insanlarını da en
iyi şekilde koruyan bir devlettir. Bin sekiz yüz fazla bir gündür. Gerçi dokuz
yüz günü de az bulabilirsiniz, ama en azından bu ikisinin arasında ortalama bir
rakam bulunabilir. Bunu bulduğumuz zaman da o mahzun insanlara yardım etmiş
oluruz diye düşünüyorum. Değerli
milletvekilleri, her yönüyle görüşülse de bu kanunun ülkemize, milletimize
hayırlı olmasını temenni ediyor, yüce Meclisimizi en derin saygılarımla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Doğru. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı kanun tasarısının 20. maddesi ile değiştirilmek
istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 32. maddesinde birinci
fıkrasının c bendine eklenmek istenen “…kız…” ibaresinin çıkarılmasını, ikinci
fıkrasının a bendinin “…En az beş yıldan beri sigortalı bulunup toplam olarak
900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları bildirilmiş…” şeklinde kalmasını
arz ve teklif ediyoruz. Gültan Kışanak (Diyarbakır) ve
arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU BAŞKANI SAİT AÇBA (Afyonkarahisar) –
Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN - Önerge
üzerinde Sayın Kaplan, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar) HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; insanlık tarihinin en eski
bayramını bugün kutlayarak başlamak istiyorum. Kadınların 1 Nisandan itibaren
papatyalardan saçlarına taçlar ördüğü, kapılarına astığı, tarihi 6756 yılına
giden insanlık tarihinin en eski bayramını, Süryanilerin kutladığı “Akuti Bayramı ve Festivali’ni buradan kutlamak istiyorum,
çünkü Mezopotamya’yı sular altında bırakan Nuh tufanıyla bağlantılı olarak bir
yaradılış efsanesine dayanmaktadır. Diğer bir konu
olarak, bugün açıklanan sosyal güvenlik bütçesinin açıklarının 60 milyon olduğu
söyleniyor. Ben, buradan, İzmir EXPO 2015’e bir atıf yapmak istiyorum. Şayet
kabul edilmiş olsaydı, sadece EXPO fuarına 60 milyon dolarlık bir yatırım
gelmiş olacaktı. Neden olmadı bu kadar güçlü olduğumuz bir anda? Yok, AKP’yi, DTP’yi kapat, siyasi istikrarsızlık, çatışma, “nevroz”
olayları değil. Bunların içinde elbette var, ama lobi yapamadık, çalışmadık.
Latin Amerika’ya gidemedik, Orta Amerika’ya, Güney Afrika’ya ve Afrika’ya
yenildik. Kongo, Gabon, Uganda dâhil on iki ülkenin oylarını Milano topluca
alırken, çevrecilik kartını oynadı ve ne yazık ki, biz Allianoi’i
sular altında bırakırken, Milano aldı bayrak yarışını. Buradan çağrımız: Bunun
sorumluluğu iktidar ve muhalefet partisine EXPO-2015 Projesi’yle aynen devam
etmeli diyoruz. Bu maddeye
gelince, doğrusu, sosyal güvenlik çok tartışmalı. En tartışmalı iki noktası
vardı. Birisi dokuz bin iş günü, diğeri emeklilikte altmış beş yaş konusu. 14
Martta emek cephesi meydanlara dayandığı zaman Hükûmetimiz
kendine geldi biraz, dokuz bin günü yumuşattı, yedi bin iki yüz güne indirdi.
Bugün geçti bir önceki maddede. Ancak, her ne kadar “Yumuşattık, 2028’de
uygulayacağız” dese de, artık, AKP İktidarının 60’ıncı Hükûmet
olarak altmış beş yaşla mezarda emekliliği halkımıza armağan ettiğini bugün
itibarıyla ilan ediyorum buradan. Evet, 2028’de uygulanırsa bu, yani bu şekilde
yumuşatmaya kalkarsanız, torunlarınıza armağan olsun derim! Ne diyeyim? Altmış
beş yaş Türkiye gerçekleriyle uyuşmuyor. Emek cephesi 14 Martta meydanlara
indikten sonra “uzlaşma” adı altında… Evet, uzlaşma olsaydı dün Kızılay
Meydanı’nda, Güven Park’ta işçilerimizin, emekçilerimizin üzerine cop ve biber
gazıyla gitmemiş olacaktık. Neden acaba Washington’da, Beyaz Saray’ın önünde her
gün gösteri oluyor da kıyamet mi kopuyor? Meclisin önünde demokratik haklarını
gösteren emekçi kesimlere, Buradan DİSK’e, KESK’e,
Türk Tabipler Birliğine, Diş Hekimleri Odasına, TMMOB’a
mücadelelerinde destek sunduğumuzu ve her zaman yanlarında olduğumuzu ifade
etmek istiyorum. Emek cephesinin
iki kanadı vardır; bir kanadı sağcı sendikalar, sarı sendikalar, sendika
ağalarından oluşur, onu tarih boyunca uzlaşmacı kişilikleriyle tanırız; onların
karşısında devrimci sendikalar vardır, sınıf mücadelesi vardır, emek
savunusunda kararsız olmayan sol demokrat, devrimci, ilerici sendika geleneği
vardır. Bu uzlaşının içinde bu yasaya imza vermemişlerdir, ortak olmamışlardır
halkımızın kazanımlarını kaybettiren bu yasaya. Ama bu
mücadelenin bugün Parlamentoya yansımasını bu maddede verdiğimiz önergede
görüyoruz ve yaşıyoruz. Evet, bu maddede dört tane önerge var. Bakıyoruz, bizim
önergemizde diyoruz ki: “Kız çocukları” ibaresini kaldırın. Çünkü Hükûmet önergesinde kız çocukları olsun diyor. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kaplan. HASİP KAPLAN
(Devamla) – Bağlıyorum. Peki, erkek
çocuklarlının evlenme ödeneğinden yararlanma hakları yok mu? Onlar daha çok
mağdur olmuyor mu evlendiği zaman? Başlık parası da veriyor, çeyizi de veriyor…
Daha çok mağdur değil mi? Ne bu ayrımcılık? Kız-erkek diye ayırmayalım diyoruz
bizim farklılığımız bu önergede. Özellikle şunu
söylüyorum: Evet, biz de bin sekiz yüz günün beş yüz güne çekilmesi gerektiğini
önermiştik. Bu konuda AKP ile CHP’nin de önergeleri var. Bu önergelerde, bu üç
grubun ortaklaştığı bu noktadaki önergelerde bir tek farklılığımız cinsiyet
ayrımcılığı yapmayın. Hiç kimseye kazandırmaz. Bunu ifade etmek istiyoruz, buna
dikkat çekmek istiyoruz. Önergemize destek istiyoruz ve bu konudaki hatadan
dönülmesini istiyoruz. Teşekkür
ediyoruz. (DTP sıralarından alkışlar) FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Destekliyoruz. BAŞKAN
–Teşekkürler Sayın Kaplan. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 20. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 32 nci maddesinin ikinci
fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları “a) En az 900 gün
malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş,” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama yapmak
istiyorum müsaade ederseniz: Burada bu düzenleme
ölüm aylığıyla ilgilidir. Mevcut mevzuatımızda, SSK’lılarda ölüm aylığı için
dokuz yüz prim günü ödeme şartı var, BAĞ-KUR’lularla
ilgili bin sekiz yüz prim günü ödeme şartı var, Emekli Sandığı mensupları için
ise üç bin altı yüz prim günü ödeme şartı var. Biz, norm ve
standart birliği çerçevesinde, bin sekiz yüz günde ölüm aylığını eşitleyelim
diye bu düzenlemeyi yaptık. Fakat sosyal taraflarla yaptığımız görüşmede, 4/A
yani hizmet akdiyle çalışan SSK’lılarla ilgili şu anda dokuz yüz prim günü kazanılmış
bir hak olduğu çerçevesinde, bunun korunması şeklinde bir talep geldi. Biz de
önergemizi bu çerçevede düzenledik. Burada bir hak kaybı filan söz konusu
değil. Aksine, bugün, dün caddelerde yürüdüğü söylenen kamu çalışanlarıyla
ilgili ölüm aylığı için üç bin altı yüz gün şartı aranırken bin sekiz yüz güne
iniyor. Niçin yüründüğünü, neden yüründüğünü ben milletimizin çok iyi anladığı
inancındayım. “Sosyal
taraflarla uzlaştınız mı, uzlaşmadınız mı?” Biz, çok değerli siyasi parti
gruplarına da bir hayli uzlaştığımız maddeleri takdim ettik ve gerçekten de
yüzde 80-90 civarında bir uzlaşı sağladık ve bu açıklamayı da Türk milletine
hep birlikte yaptık. Ben kendilerinden özellikle rica ettim, dedim ki: “Buraya
katılmak istemiyorsanız, çıkınız, katılmadığınızı açık bir şekilde ifade
ediniz, biz size saygı duyarız.” Bunu açık ve net ifade
etmemize rağmen, böyle bir açıklamayı değil, bizimle birlikte, yüzde 80-90’lık
bir uzlaşı sağladıklarını yanımızda durarak açıkladıktan sonra, dört beş gün
sonra, ne olduğunu, nereden olduğunu, nasıl olduğunu bilmediğimiz tarzda eğer
birileri caddelere çıkmayı düşünüyorsa, caddelere çıkmalarını da saygıyla
karşılarız, tepkilerini de saygıyla karşılarız ama hukuk çerçevesinde olmasını
da hukuk devleti çerçevesinde isteriz. Bu bir. Diğeri: “Kız
çocuğu, erkek çocuğu” şeklinde, bu evlenme ödeneğiyle ilgili konu sık sık gündeme geliyor. Bu konuyu izah etmemize rağmen, tekrar
gündeme gelmesi de doğrusu anlaşılır gibi değil. Belki bu
yasanın bir talihsizliği bu. Şimdi, erkek
çocuğu evlendikten sonra aylık kesilmiyor. Siz bu konuşmanızda “Erkek
çocuklarından bu aylığı kesiniz.” diyorsunuz. Biz de “Bu haksızlıktır,
yanlışlıktır, bunu yapamayız.” diyoruz yani. Bu ödenek kesilmiyor zaten şu
anda. Onun için, kız ve erkek ayrımı olmuyor aslında, hak eşitliği oluyor. HASİP KAPLAN
(Şırnak) – Aylıkla ilgili değil önergemiz. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Eğer, “Bunu bizim dediğimiz gibi bir
ayrıma tabi tutun.” derseniz, o zaman, aylığı, ödeneği kesmemiz gerekiyor erkek
çocuklarından. Onun için, bu
yasayı bir bütün olarak ele almayanların, bu yasanın bu kadar haklar temin
ettiği çerçevesinde konuyu ele alıp değerlendiremeyenlerin, bir parçasını
alarak, “Acaba bir şey çıkarabilir miyiz?” düşüncesini ben doğru bulmuyorum. Ben, yasanın,
sosyal devlet ilkelerine son derece uygun ve sosyal taraflarla birlikte çok
önemli düzenlemeleri içeren bir yasa olduğunu bir kez daha ben vurgulamak
istiyorum, hepinize teşekkür ediyorum. Önergeye
katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. Önerge üzerinde
efendim… KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Önerge üzerinde Sayın Arslan
konuşacak. BAŞKAN – Buyurun
efendim. (CHP sıralarından alkışlar) ALİ ARSLAN
(Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Tasarı’nın çerçeve 20’nci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli -tarihe dikkatinizi çekiyorum değerli
arkadaşlar- 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun
32’nci maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendinin en az dokuz yüz gün malullük,
yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirmiş olmasını öngören bir önerge bu. Cumhuriyet Halk
Partisi adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlamadan önce hepinizi
saygıyla sevgiyle selamlıyorum. Değerli
arkadaşlarım, biraz önce tarihe dikkat çektim: 31/5/2006.
Sayın Bakan biraz önceki konuşmasında, işte “Emekli Sandığında üç bin altı yüz
gündü, biz bin sekiz yüz güne indirdik. BAĞ-KUR’da
farklıydı.” Yeni, bir hak veriyormuşuz gibi bir açıklama yaptı. Değerli
arkadaşlarım, 5510 sayılı Kanun, geçtiğimiz dönem -22’nci Dönemde- bu
Parlamentonun çıkardığı bir kanundur. 5510 sayılı Kanun’da ölüm aylığına hak
kazanabilmek için, hem kamu çalışanlarının hem de işçi ve BAĞ-KUR’luların beş yıl sigortalı olmak ve dokuz yüz gün prim ödemek
koşulu vardı. Bu Kanun’u siz çıkardınız. Aşağı yukarı bundan iki yıl önce
çıkardığınız, verdiğiniz bu hakkı şimdi geri alıyorsunuz. Bu bir yaman çelişki
aslında. Sonra da -şimdi açıklamalarınızda- sanki bir hakkı veriyormuş gibi
açıklamalarda bulunuyorsunuz. Hayır değerli arkadaşlarım, bir hakkı geri
alıyorsunuz. Çalışanlara verdiğiniz bir hakkı, dokuz yüz günlük prim ödeme
koşulunu bin sekiz yüz güne çıkararak bir hakkı geri alıyorsunuz. Değerli
arkadaşlarım, sosyal güvenlik, sosyal devlet olma koşulunun bir aracı. Sosyal
devlet ilkesini, sosyal güvenlik kurumlarıyla hayata geçirebiliyoruz. Anayasal bir hak sosyal güvenlik, yurttaşlara Anayasa’nın tanıdığı
bir hak. Biz bu hakkı şimdi yavaş yavaş sosyal
güvenlik kurumlarında yaşadığımız, aktüeryal dengelerinde
yaşadığımız sıkıntılar nedeniyle yavaş yavaş
kısıtlıyoruz. Değerli
arkadaşlarım, aslında sosyal güvenlik sisteminde bir sorun olduğu, bütün
Türkiye'nin kabul ettiği, bütün siyasi partilerin kabul ettiği bir gerçek.
Ancak, yine hepimiz biliyoruz ki, sosyal güvenlik konusundaki bu sıkıntının
aslında asıl sebebi kayıt dışı ekonomi. Sorunu kayıt dışı ekonominin üzerine
giderek çözmek varken… Bakın, Avrupa Birliği ülkelerinde, dünyanın gelişmiş
diğer ülkelerinde kayıt dışı ekonominin kayıtlı ekonominin içindeki payı dörtte
1’lerin altındayken bizde neredeyse yarısı, yüzde 46,7. Bu büyük bir problem.
Bunu çözmemiz gerekiyor. Asıl yapılması gereken, emekçilerin, yurttaşlarımızın
haklarının kesilerek sosyal güvenlik harcamalarının azaltılması değil. Asıl yapılması gereken, sosyal güvenlik için harcamamamız gereken
parayı, sosyal güvenlik için harcamamız gereken kaynağı tabana yayarak, kayıt
içindeki ekonomiyi genişleterek kaynağı artırmak varken -ki, bunu yapmak tabii
Adalet ve Kalkınma Partisi için çok zor, o çevrelerden büyük destek
alıyorsunuz- elinize geçirdiğiniz yoksul halkı, işçilerimizin, memurlarımızın,
kamu çalışanlarımızın, BAĞ-KUR’lularımızın haklarını
kısıp sosyal güvenlikteki sorunları çözmeye çalışıyorsunuz. Ben hekimim
biliyorsunuz, tamamen yanlış bir teşhis, bu hasta ölür değerli arkadaşlar.
Çıkardığınız yasa hastayı öldürecek bir yasadır. Bakın,
sendikaların bazılarıyla anlaşmalar yaptınız, biraz önce Sayın Bakan da anlattı
uzlaştık diye. Bazı sendikalar, maalesef, kendilerini kurtarmak adına, yarın
-Allah göstermesin- ölümleri hâlinde eşlerinin ve çocuklarının düşeceği durumu
göz ardı ettiler. Sosyal güvenlikteki en önemli konulardan bir tanesi
-hepimizin yüreğini burkan- yakınımızda, eşimizde, dostumuzda bir ölüm hâlinde
asıl sosyal güvenliğin olması gerektiğidir. Şimdi, siz,
çalışanların -Allah korusun- ölümü hâlinde eşlerinin ve çocuklarının alması
gereken maaşı engellemeye çalışıyorsunuz, sosyal güvenlik harcamalarını
kısıtlamaya çalışıyorsunuz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ALİ ARSLAN
(Devamla) – Şimdi, bakın, Anayasa’nın 2’nci maddesi -bu konuda hep kavga ederiz
bu kürsülerden, “Laiklik diye Taktınız.” diye- laik, sosyal, hukuk devleti…
Hukukla ilgili kavganızı biliyoruz. Laiklikle ilgili kavganızı biliyoruz. Şimdi
bu Anayasa’nın 2’nci maddesindeki sosyal devlet kavramını da çürütmeye
çalışıyorsunuz. Canlılarla mücadelenizi biliyoruz. İş Kanunu’yla geçtiğimiz
dönemde çalışanları köle hâline getirdiniz. Şimdi de bu maddeyle canlıları
bıraktınız, ölülerin de haklarını almaya çalışıyorsunuz. Yazıktır değerli
arkadaşlarım! O açıdan, bu
Cumhuriyet Halk Partisinin önergesine kulak vermenizi öneriyorum. Sosyal
güvenlik konusundaki ihtiyaç bir gün hepimize lazım oluyor. Bu konuda
hepinizi duyarlı olmaya davet ediyorum ve hepinizi yeniden saygıyla, sevgiyle
selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Arslan. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 20 nci
maddesi çerçevesinde yer alan “eş ve kız çocuklara” ibaresinin “kız
çocuklarına” olarak değiştirilmesini, 5510 sayılı Kanunun 32 nci maddesinin değiştirilen ikinci fıkrasının (a) bendinin
sonuna “veya 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında
sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan
beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları
primi bildirilmiş” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz. Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz efendim. BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Evlenme
ödeneğinin sadece kız çocuklarına verilmesine yönelik olarak 37 nci maddede yapılan düzenlemeye paralel olarak değişiklik
yapılmıştır. Ayrıca, mevcut
uygulamaya paralel olarak hizmet akdiyle çalışan sigortalıların hak
sahiplerine, borçlanma süreleri hariç 5 yıldan beri sigortalı bulunup toplam
900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş olmak kaydıyla
ölüm aylığı bağlanması amaçlanmıştır. BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 21’inci madde
üzerinde dört adet önerge vardır; önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı
kanun tasarısının 21. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve
5510 sayılı kanunun 34. maddesinin b bendinin bir nolu
alt bendinde geçen, “…Yüksek öğrenim yapması hâlinde 25 yaşını…” ibareleri
yerine “… Yüksek öğrenim (lisans, yüksek lisans ve doktora dâhil) yapması hâlinde
33 yaşını…” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21. maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510
sayılı Kanunun 34. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
“a) Dul eşine %
50’si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise % 75’i,” Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
“Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve
21 inci maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 34 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
“a) Dul eşine
%50’si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise %75’i,” “b) Çocuklardan;” BAŞKAN – Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup işleme alacağım efendim. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 21. maddesinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Madde 21- 5510 sayılı Kanunun 34 üncü
maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (d) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. “a) Dul eşine
%75’i,” “b) Bu Kanunun 5
inci maddesinin birinci fıkrasının (a), (b) ve (e) bentleri hariç çocuklardan; 1) 18 yaşını,
lise ve dengi öğrenim görmesi halinde 20 yaşını, yüksek öğrenim yapması halinde
25 yaşını doldurmayanların veya, 2) Kurum Sağlık
Kurulu kararı ile çalışma gücünü en az %60 oranında yitirip malûl olduğu
anlaşılanların veya, 3) Yaşları ne
olursa olsun evli olmayan, evli olmakla beraber sonradan boşanan veya dul kalan
kızlarının, her birine %25’i,” “d) Hak sahibi eş
ve çocuklardan artan hisse bulunması halinde ve diğer çocuklarından hak
kazanılan gelir ve aylıklar hariç olmak üzere gelir veya aylık bağlanmamış
olması şartıyla ana ve babaya toplam %25’i oranında; ana ve babanın 65 yaşın
üstünde olması halinde ise artan hisseye bakılmaksızın yukarıdaki şartlarla
toplam %25’i,”” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) –Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar)- Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın
Başkan. BAŞKAN –
Arayacağız efendim. Konuşmak isteyen
var mı önerge üzerinde? KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Tansel Barış. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Barış. (CHP sıralarından alkışlar) TANSEL BARIŞ
(Kırklareli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119
sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasa Tasarısı’nın
çerçeve 21’inci maddesinin değiştirilmesiyle ilgili önerge hakkında söz almış
bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Sayın
milletvekilleri, konuya girmeden önce on günden beri Türk hukuk sistemine
Avrupa Birliği tarafından bir saldırı yapılmaktadır. Ben bu saldırıyı
huzurlarınızda kınıyorum. Avrupa Birliğinin genişlemeden sorumlu üyesi Olli Rehn Türk hukuk sistemine
güvenmediğini, Türk mahkemelerini eleştirerek bu duygularını dile getiriyor ve
değerli arkadaşlarım, bizler bu üzüntüyü yaşarken Türk adaletinin temsilcisi
Adalet Bakanı, maalesef, buna bir cevap vermiyor. Acaba Sayın Adalet Bakanımız Olli Rehn gibi mi düşünüyor? Ben
Adalet Bakanımızdan buradaysa cevap, değilse de Hükûmet
temsilcisi olarak burada bulunan bakanlardan bir cevap istiyorum. SIRRI SAKIK (Muş)
– Yargının darbesine ne istiyorsun? TANSEL BARIŞ
(Devamla) – Değerli milletvekilleri… LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Güzel bir soru geldi, ona ne diyorsun? TANSEL BARIŞ
(Devamla) – …ölüm aylığı bağlanacak olan dul eşin bir ek gelire sahip olması
hâlinde aylık bağlama oranının yüzde 50’ye düşürülmesi ilkesi elde edilen ek
gelirin miktarı ile ilişkilendirilmelidir. Örnek olarak ayda 100 YTL ek gelir
elde eden dul eş ile ayda 10 bin YTL ek gelir elde eden dul eşin aynı kapsamda
değerlendirilmesi sosyal adalet ilkesiyle uyuşmamaktadır. Bu nedenle, yüzde 50
aylık bağlama oranının belirlenmesinde gerekçe olarak sunulan ek gelir elde
etme koşuluna bir taban getirilmesi ve bu miktarın üstünde ek gelir elde
edenlere ölüm aylığının yüzde 50’sinin bağlanması sosyal adalet anlayışına da
uymaktadır ve onun gereğidir. Bunu nazarıdikkate
alacağınızı umut etmekteyiz. Sayın
milletvekilleri, Sayın Başbakanımız “Aile başına üç çocuk.” diyor. BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – En az, en az… SACİD YILDIZ
(İstanbul) – En az… TANSEL BARIŞ
(Devamla) - Dört veya beş de olabilir tabii ki. Buna Sayın Başbakanımızın
itiraz edeceğini sanmıyorum. Ama Sayın
Bakanım, neden emzirme parası altı aydan bir aya indiriliyor? Burada bir
çelişki yok mu? Ve inanıyorum ki, size ilk hesabı da Sayın Başbakan soracaktır.
Başbakanın bu önerisinin altının doldurulması gerekirken yani altı aydan on iki
aya çıkarmak gerekirken, sizler altı aydan bir aya indiriyorsunuz. Burada bir
çelişki yok mu? BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Tasarruf yapıyorlar, tasarruf. TANSEL BARIŞ
(Devamla) – Bu konu gerçekten önemli bir konu. Hem annelere hem bebelere yazık
oluyor Sayın Bakanım. Bu konuyu yeniden nazarıdikkate
alacağınızı umuyorum. Getirdiğiniz bu
yasa tasarısında, özürlü vatandaşlarımıza gerçekten haksızlık ediyorsunuz. Daha
çok prim ödeme gün sayısı, daha uzun süre sigortalılık. Bu vatandaşlarımız
evlere mahkûm. Bu vatandaşlarımıza sahip çıkmamız gerekirken, böyle bir
haksızlık olmaması lazım. Yaşam kalitelerini artıralım, toplum hayatına
kazandıralım derken, böyle bir tasarıyla karşımıza çıkınca, gerçekten
özürlülerimize yazık oluyor. Toplum hayatına kazandıralım derken, aynı zamanda
iş yerlerindeki özürlü kontenjan sayısını artıralım, yüzde 3’ten yüzde 5’e
çıkaralım. Diğer taraftan,
Sayın Bakanım, toplumda yeni bir sendrom yarattınız.
“Altmış beş yaş sendromu.” Yeni bir
hastalık. Bu hastalık şu anda ülkemizde dalga dalga
yayılıyor. Tsunami olmuş vaziyette. İnsanların
kimyası bozulmuş Sayın Bakanım. Gerçekten müthiş bir psikolojik baskı… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Barış. TANSEL BARIŞ
(Devamla) – Müthiş bir psikolojik altında insanlarımız ve evet, yine
söylüyorum, mezarda emeklilik psikolojik baskısı altında vatandaşlarımız
kimyası bozulmuş bir vaziyette bu altmış beş yaşın değiştirilmesini bekliyor. Değerli
milletvekilleri, bu yasa tasarısına her kesim karşı, herkes karşı, işçiler
karşı, sendikalar karşı, emekliler, çiftçiler, hatta işverenler bile bu yasa
tasarısına karşı. Onun için, gelin diyoruz, yeniden tartışalım, yeniden çok
tartışalım; her kesimin ve herkesin, ülke koşullarına uygun ve yaşam
koşullarımıza uygun bir yasa tasarısı hazırlayalım ve emin olun ki bu birlik,
beraberlik, bütünlük içerisinde yapacağımız yeni yasa tasarısını herkes kabul
edecektir ve herkesin de arzu ettiği mutlu bir sona ulaşabiliriz. Ben yasa
tasarısının geri çekilmesini ve önerimizin desteklenmesini istiyorum. Hepinize
saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Barış. Önergeyi oylarınıza
sunacağım ama Sayın Akcan, karar yeter sayısında ısrar… ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Evet Sayın Başkan. BAŞKAN – Deminki
talebiniz geçerli değildi aslında da onun için soruyorum ben. ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Karar yeter sayısını istiyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN –
Israrlısınız yani. ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Evet. BAŞKAN – Peki,
arayacağız efendim. Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir
efendim. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
“Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın çerçeve
21 inci maddesi ile değişik 5510 sayılı kanunun 34 üncü maddesinin birinci
fıkrasının (a) ve (b) bentlerinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. Harun
Öztürk (İzmir) ve arkadaşları “a) Dul eşine %
50’si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise % 75’i.” “ b) Çocuklardan;” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun efendim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı kanunla
ilgili olarak arkadaşlarımızla verdiğimiz bir önerge üzerinde söz almış
bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Ancak Başkanlık
Divanı tek partiden oluştuğu için, bana göre Başkanlık Divanının bu şekilde
oluşmaması lazım. Divan kâtiplerinden birisinin muhalefete
mensup olması lazım. Şimdi, değerli
milletvekilleri, tabii, tek, bağımsız olunca Mecliste de işimiz çok zor. Yüz
yetmiş iki maddelik bir kanunda ancak işte, sağ olsun, Demokratik Sol Partideki
arkadaşların birkaç tane önergesine ben de imzamı atmak suretiyle bu tasarı
üzerinde konuşma hakkını elde ettim. Daha da verip vermeyeceklerini bilmiyorum.
Kendilerine teşekkür ediyorum. Şimdi, o kadar
karışık bir kanun ki, kanunu getiren Hükûmet bundan
habersiz, Komisyon bundan habersiz, Meclis bundan habersiz. Bakalım, Allah bu
kanunu uygulayanlara sabır versin, bilgi versin. Şimdi, Sayın
Bakan, bakın, siz 1999’da bu kanun müzakere edilirken diyorsunuz ki: “1992'de
sistem tahrip edildi; şimdi de, siz, işçiyi, memuru, çiftçiyi, emekliyi,
vatandaşı tahrip ediyorsunuz, vatandaşın hayalini, vatandaşın geleceğini
yıkıyorsunuz. …Türkiye
gerçeklerine aykırı bir tasarıdır. Bu tasarı, bilimsel analizin ürünü değildir.
Bu tasarı, kâr ve zarar mantığına göre hazırlanmış bir tasarıdır.” Arkasından
da diyorsunuz ki: “Bu tasarıyı hazırlayan siyasî parti önümüzdeki dönem, Türk
siyasî hayatına, Parlamento dışında katkıda bulunmaya devam edecektir; buna
soyunmuş gibi görünüyor!” Şimdi, tabii, ben
aslında Türkiye Cumhuriyeti devletinin ciddi bir devlet olduğunu, bu devleti
yöneten insanların sorumluluk duygusu alması gerektiğini, dolayısıyla birçok
vesileyle sizlere söyledim. 340 milletvekili geldiniz. Bakın, şu memleketin
ekonomisi iflas etmiş, bir sürü suistimal var, devlet
çarkı dönmüyor. Bir iki sene kemer sıkma politikasını getirerek, riski de göze
alın ve bu memleketin ekonomisini düzeltmek böyle bir iktidara nasip olur.
Yoksa koalisyonlar bu işi zor yapar. Böyle kanunları getirmekte… Aslında tabii Hükûmeti de suçlamıyorum, ancak getirdiğiniz kanun, Türkiye
gerçeklerine aykırı Sayın Bakan. Şimdi, gidin mezarlara bakın, mezarlıkları
gezin, acaba Türkiye’de mezarlıklarda altmış beş yaşından sonra ölen kaç tane
emekli var? Hepsi, bakın, birçoğu altmış beş yaşından önce ölmüş. Şimdi, emeklilik
yaşını altmış beş yaşına çıkarmakla, zaten siz bu kanunun temel felsefesini
bitirdiniz. Yani, hiç olmazsa insanlar belli bir, yani yirmi yaşında, on sekiz
yaşında çalışmaya başlayan bir kişinin emekli yaşına geldiği zaman hiç olmazsa
emekli aylığından, imkânlarından yararlanması lazım. Siz altmış beş yaşını
getirmekle zaten burada işi artık bitirdiniz. Yani vatandaşın yüzde 1’i belki
altmış beş yaşını veya yüzde 2’si geçer mi geçmez mi? Bu durumda bir kanun
getirdiniz. Geçmişte sizin de, işte, 1999’da sizin sözcülerinizin söylediği
sözlerin tamamen tersini yapıyorsunuz. Arkadaşlar, kara
delikleri… Bu aslında bir kara delik değil, bu aslında “ak delik”, aslında kara
delik AKP’nin devlette, ekonomisinde yaptığı kara delik. İşte, ihalelerde en
büyük yolsuzlukları siz yapıyorsunuz. Bakın gazetenin birinde bugün… Bir
firmanın 150 trilyon liralık –size yakın- vergi alacağı kesinleşmiş, Maliye
mahsus bekletiyor. Ondan sonra bunu uzlaşmaya çağırıyorlar. Ben yarın onu takip
edeceğim. Sizin Genel Başkanınızın da iyi ahbabıdır bu. Bakalım, 150 trilyon
lirayı kaça indireceksiniz? MUSTAFA ÖZBAYRAK
(Kırıkkale) – Petrol Ofisini de söyle! KAMER GENÇ
(Devamla) - Cesaretiniz varsa indirin! Eğer o parayı indirirseniz, onda zimmet…
Yani onu indirenlerin bundan menfaat sağladığını bu kürsüden söyleyeceğim. Bunu
peşin şey edeyim. Yani diyorum ki… (AK Parti sıralarından “Önerge” sesleri)
Önerge efendim. Diyoruz ki, dul eşe yüzde 75 maaş bağlansın. Arkadaşlar, zaten
emeklilik yaşını altmış beşe çıkarıyorsunuz. Altmış beş yaşından sonra
taraflardan, eşlerden birisi ölse de kaç sene yaşayacak? Hiç olmazsa, bırakın,
altmış beş yaşından sonra üç sene mi yaşar, iki sene mi yaşar, bir sene mi
yaşar, maaşının yüzde 75’ini alsın. Burada devletin de bir kaybı yok. Hak,
adalet, sosyal adalet gereği budur. Ama, tabii çok
konuşma hakkımız da olmadığı için bu vesileyle onu da dile getirmek istiyorum.
Bakın, ihalelerde çok büyük yolsuzluklar yapıyorsunuz, ciddi bir vergi
düzenlemesini yapmıyorsunuz. Geçen gün burada sordum Maliye Bakanına, dedim ki:
Sen 44 trilyon liralık vergi aslını uzlaşmada 4 trilyon liraya indirdin mi
indirmedin mi? Diyor ki: “Vergi mahremiyeti var, ben bunu söylemem.” Niye
söylemiyorsun? Vergi mahremiyetine girmiyor ki. Ben demiyorum ki falanca
firmanın… Var böyle, inkâr ediyor. Demek ki siz… Bakın, yabancı bir bankanın
3,5 milyar dolarlık vergisini siz bir kalemde uzlaşmada sildiniz Merkezî
Uzlaşma Komisyonunda. Şimdi, değerli
milletvekilleri, bu memleketin kaynakları var. Bu memleketin kaynaklarını
sağlıklı tahsil ederseniz, bu memleketin harcamalarını da sağlıklı harcarsanız,
bu memlekette işçiye, emekliye… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Genç, buyurun efendim. KAMER GENÇ
(Devamla) – Yani bu devletin kaynaklarını iyi değerlendirirseniz, vergilerini
iyi tahsil ederseniz, millî geliri de hakça bölüşme ilkelerini düzenleyen
yasalar getirirseniz, emekliye, çalışana, yoksula, işsize devletin imkânları
yeter, bunu vermeye çok çok yeter. Ama,
şimdi mesela son zamanlarda siz bu kanunları getirince birtakım büyük
hastaneler belirdi. Bu hastaneler kimin parasıyla yapılıyor? Kim? Tarikatlar
büyük büyük hastaneler yaptılar ve yarına siz bu
kanunu çıkardıktan sonra bunlara büyük kaynak aktaracaksınız. İstanbul’a bir
gidiyorsunuz, gökdelenler hastane olmuş. Kimdir, kime yakın? Bu siyasi iktidara
yakın. Türkiye’nin her tarafına yayılmış. Bu hastaneler parayı nereden alacak?
İşte yarın sosyal güvenlik, bu kanun çıkınca bütün paralar onlara gidecek. Onlar
size güvenerek bu hastaneleri yapıyorlar. Demek ki devletin kaynaklarını siz
iyi kullanmıyorsunuz. Fakirin boğazını sıkıyorsunuz, zenginin cebine para
katıyorsunuz. İşte milyarderler, milyar dolar sahipleri sizin zamanınızda
arttı. Dolayısıyla, yani devletin kaynaklarını iyi kullanın, muhtaçlara da para
ödeyin. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Devamla) – Teşekkür ederim. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21. maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510
sayılı Kanunun 34. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla. Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları “a) Dul eşine %
50’si; aylık bağlanmış çocuğu bulunmayan dul eşine ise % 75’i,” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, kısa bir açıklama da
yapmak istiyorum müsaade ederseniz. BAŞKAN – Buyurun. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi, Sayın Genç enteresan şeyler
söylüyor ve sık sık… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Benim konuşmama müdahale edemez. BAŞKAN – Yalnız
Sayın Bakan… ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Hayır efendim, hayır… BAŞKAN – Sayın Bakan, müsaade eder misiniz. Sayın Bakan,
sataşmaya mahal vermemek kaydıyla açıklama yapın. Buyurun. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Hayır hayır,
sataşma değil… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Söz hakkım doğuyor. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Kısa bir açıklama hakkımız var Sayın
Genç. OKTAY VURAL
(İzmir) – Ama önergemizle ilgili olursa… Önerge bizim önergemiz. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Önergeyle ilgili… ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Önerge, aynı mahiyette önerge. BAŞKAN – Sayın
Genç, dinler misiniz lütfen. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi, efendim, yolsuzluk varsa
yolsuzlukların ortaya çıkarılması gerekiyor, gereğinin de yapılması gerekiyor.
Herhâlde, bunu yapan insanların da bir koltukta oturma şanslarının olmayacağını
hepiniz takdir edersiniz. Bunu konuşmak değil, gereğini yapmak gerekiyor. Varsa
bilgiler, belgeler, ortaya koymanız gerekiyor, bir. İkincisi,
hastaneler yapılıyor, güzel bir şey. Sağlıkla ilgili modernizasyon, sağlık
hizmetlerinin vatandaşımıza en kestirme yoldan, en kısa yoldan, en sağlıklı
şekilde ulaşmasına sevinmemiz gerekiyor. Sosyal güvenlik kurumunun hangi
şartlarda, hangi kurallar çerçevesinde sağlık hizmet sözleşmesi yapacağı da
yasasında bellidir, onun dışında bir şey yapma şansı yoktur. Bunu “devletin
imkânlarını aktarıyorsunuz” gibi takdim etmek çok şık değil, doğru değil.
Devletin imkânlarını vatandaşa aktarır sorumlu yetkililer. Vatandaşın sağlığı
da son derece önemlidir. Onun için genel sağlık sigortası kavramını
getiriyoruz. Şu altmış beş
yaşla ilgili, değerli arkadaşlar, 1/1/2008’de
yürürlüğe girme imkânı olan bir düzenlemeyi Hükûmet
olarak yürürlüğe koymadık ve bunu, bu kadar önemli bir yasanın bir kez daha
sosyal taraflar tarafından, siyasi partiler tarafından irdelenmesinin doğru
olacağı düşüncesiyle değerlendirdik ve altmış beş yaşı… Bütün düzenlemeler
Türkiye’nin geleceğiyle ilgili düzenlemelerdir ve zaruri düzenlemelerdir. Biz,
partilerle görüştüğümüzde de sivil toplum örgütleriyle görüştüğümüzde de herkes
bu düzenlemenin önemini bize ifade etmiştir. Hiç bu düzenleme olmasın, bu
reform olmasın diyen hiçbir sosyal tarafa biz rastlamadık, böyle bir görüş de
hiç kimse tarafından bize iletilmedi. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, lütfen… “Kısa” dediniz, ama uzadı yani biraz .
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Altmış beş yaşla ilgili… Son olarak şunu
söyleyeyim Sayın Başkan. Altmış beş yaşla ilgili yaptığımız bu görüşmelerde bir
güzel şey oldu, o da şudur: 2028 yılına kadar bunu öteleyerek, şu anda
vatandaşlarımız kademeli bir şekilde emeklilik yaşında emekli olacaklardır.
Yani, kırk dört, kırk beş, kırk altı, altmışa kadar, 2028’e kadar rahmetli
Ecevit’in, Sayın Bahçeli’nin ve Sayın Mesut Yılmaz’ın hükûmet
oldukları dönemde çıkardıkları altmış yaş emekliliği şu anda geçerlidir, 2036
yılına kadar da geçerli olacaktır. Türkiye’nin geleceğine dönük bir düzenleme
yaptıysak, bu da alkışlanması gereken bir durumdur diye düşünüyorum. Teşekkür ediyorum
ve önergeye katılmıyoruz efendim. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kılıçdaroğlu. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Bakan açıklama yaparken “Genel
sağlık sigortası kavramını getiriyoruz.” dedi. Bu kavram bu Hükûmet
döneminde gelen bir kavram değil. Bu, Anayasa’da yer alan bir kavramdır. BAŞKAN –
Tutanaklara geçti efendim. Teşekkür ederim. Önerge üzerinde
söz isteyen var mı efendim? OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Hasan Çalış konuşacaklar efendim. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Çalış. (MHP sıralarından alkışlar) HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. Kahraman Türk
Silahlı Kuvvetlerimizin Şırnak’ta hain teröristlere karşı verdiği mücadelede
şehit düşen askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına ve büyük Türk
milletine başsağlığı diliyorum. Görüşmekte
olduğumuz yasanın 21’inci maddesinin (a) bendiyle ilgili önergemiz üzerine söz
almış bulunuyorum. Önergemiz ile çocuğu olmayan emekli eşi dullara verilen
maaşın yeni şartlara bağlanmasını önlemek istiyoruz. Değerli
arkadaşlarım, bu yasa Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığımızdan Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna tali komisyon olarak ve Plan Bütçe Komisyonuna
da esas komisyon olarak gönderildi. Ne yazık ki Sağlık Komisyonumuzda küçük bir
usul tartışmasıyla geçiştirildi. Sağlıkla ilgili, sosyal güvenlikle ilgili
arkadaşlarımızın birikiminden niye istifade edilmek istenmedi, bunu hâlâ
anlamış değilim. Bu tasarıyla
ilgili olarak temennimiz, sosyal güvenliğin, sağlığın bir türlü halledilememiş
müzmin problemlerinin halledilmesi, topluma huzur ve mutluluk getirmesidir.
Çabamız ise bu amaca uygun olarak katkı sağlamaktır. Ümidimiz ise… Keşke ümitvar olabilsek diyoruz çünkü şu ana kadar yapıcı, samimi
katkı vermemizin yolunun kapalı olduğunu gördük. Önergelerimiz iktidar
partisince, zaman zaman da Genel Kurulda yeterli
çoğunluk olmayınca kulislerden uzanan parmaklarla ne yazık ki reddediliyor. Bu tasarı, toplumun
yüksek gelir sahibi üst kesiminin taleplerini karşılarken orta ve alt gelir
gruplarının taleplerini karşılamıyor. Hâlbuki,
önergelerimiz ile bu yanlışları düzeltmeye, katkı vermeye çalışıyoruz. 21’inci Dönem Parlamentosunda aynı sosyal güvenlik yasa
çalışmalarında bu salonda “Mezarda emeklilik”, “Topluma hakaret”, “Sivil toplum
kuruluşları sokağa dökülün.” diye bağırıp bugün aynı kesimler için çok ağır
problemleri bulunan bu yasa tasarısını getirmek veya olumlu katkı vermek
durumunda olan arkadaşların bir kısmı bugün bu sıralarda bakan veya
milletvekili, kalanları da gözümüzün önünde duruyor. Sendikalarla,
sivil toplum kuruluşlarıyla anlaşma yollarını arayan Hükûmet,
niye muhalefetle anlaşmaya ihtiyaç duymuyor? Bunu öğrenmek istiyorum değerli
arkadaşlarım. Böyle önemli bir yasada toplumsal fikir birliğine, toplumsal güç
birliğine, toplumun tamamının desteğine ihtiyacınız yok mu Sayın Hükûmet? Yüksek prim oranları, kayıt dışı istihdam,
pasif-aktif oranındaki, sigortalı oranındaki bozukluk, prim ödeme alışkanlığının
oluşturulamamış olması gibi nedenler sosyal güvenlik açığını her geçen gün
büyütmektedir. Ama kayıt dışı istihdamın altında yatan en önemli neden ise
artık, esnafın, köylünün, çiftçinin gerçekten bu primleri verecek gücü
kalmamıştır değerli arkadaşlarım. İktidar partisi temsilcilerine bakıyoruz,
Türkiye güllük gülistanlık, Türkiye çağ atlamış! Güya çağ atlamış. Lütfen,
lütfen topluma kulak verin. Bu toplum, kendisini dinlemeyenlere, kendisini
dikkate almayanlara, zamanı geldiği zaman ağır tokatlar vurmuştur değerli
arkadaşlarım. Bu tasarıyla,
gene, emekli bir kişi öldüğü zaman, çocuğu olmayan dul eşine verilecek maaşı
yüzde 75’ten, nasıl yüzde 50’ye çekebilirizin yolları
aranıyor. Başka bir gelirinin olması, aylık gelirinin olması veya yabancı bir
ülke müktesebatına göre çalışmak durumunda olduğu hâllerde, bu aylığı yüzde 50
oranına düşürme şartlarına bağlanmıştır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Çalış. HASAN ÇALIŞ
(Devamla) – Ölen sigortalının eşini zora sokan bu uygulama, sosyal adalet,
sosyal devlet ilkelerine aykırı bir durumdur, âdeta kayıt dışını teşvik
etmektedir. Önergemiz ile kayıt dışını azaltmak, çalışmayı, tasarrufu teşvik
etmek istiyoruz değerli arkadaşlarım. Önergemize
katkınızı bekler, hepinize saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Çalış. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… H. TAYFUN İÇLİ
(Eskişehir) – Karar yeter sayısı… BAŞKAN – Karar
yeter sayısı mı? MUSTAFA ELİTAŞ
(Kayseri) – Oylamaya sundunuz Sayın Başkanım, oylamaya geçtiniz. BAŞKAN –
Arayacağım efendim. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur. On beş dakika ara
veriyorum efendim. Kapanma Saati: 15.44 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.05 BAŞKAN: Başkan Vekili Eyyüp Cenap
GÜLPINAR KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatoş
GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet burada. 21’inci madde
üzerinde verilen Sayın Oktay Vural ve arkadaşlarının önergesinin oylanması
sırasında karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi oylarınıza sunacağım
ve karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Son önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı
kanun tasarısının 21. maddesi ile değiştirilmek istenen 31.05.2006 tarihli ve
5510 sayılı kanunun 34. maddesinin b bendinin bir nolu
alt bendinde geçen, “…Yüksek öğrenim yapması halinde 25 yaşını…” ibareleri
yerine “… Yüksek öğrenim (lisans, yüksek lisans ve doktora dahil)
yapması hâlinde 33 yaşını…” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ediyoruz. Gültan Kışanak (Diyarbakır) ve
arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet ?
ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Demirtaş. (DTP sıralarından alkışlar) SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Divan, değerli arkadaşlar; öncelikle hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, bu önergenin benzeri olan bir önergeyi de 1’inci maddede vermiştim
ve orada da benzer düşünceleri, görüşleri savunmuştuk. Şimdi, bu tasarının
1’inci maddesinde de yükseköğrenim görenler sadece lisans düzeyinde eğitim
yapanlar olarak ele alınmış ve yirmi beş yaş sınırı konulmuştu. Dolayısıyla,
yüksek lisans ve doktora öğrencileri hak sahibi olarak tanımlanmamıştı 1’inci
maddede. Şimdi, aylık
bağlanma mevzusunu düzenleyen 21’inci maddede de benzer bir düzenlemeye
gidilmiş. Yine burada da yirmi beş yaş sınırı konularak sadece ön lisans ve
lisans eğitimi yapanlar dikkate alınmış. Dolayısıyla, yüksek lisans ve doktora
öğrenimine devam edecek olan öğrencilerin aylık bağlamayla ilgili durumları hak
kaybına, hak gasbına uğramış durumda. Şimdi,
milletvekili olan çok sayıda öğretim görevlisi de var aramızda, onların
öğrencileri de var. Onlar çok daha iyi bilirler ki, özellikle yüksek lisans ve
doktora öğrenimi yapan öğrenciler, eğer hak sahibi olarak tanımlanmaz veya
aylık bağlamadan istifade edemezlerse, okurken, öğrenciyken çalışamayacakları
için de dolayısıyla ara bir statüde, daha doğrusu statüsüz bir şekilde
kalacaklar. Şimdi, Sayın
Bakan, iki konuda özellikle konunun anlaşılamadığını ifade ediyor. Herhâlde bu
da onlardan değildir. Bu konu da anlaşılmayan veya mutabakata varılan
konulardan değildir diye düşünüyoruz. Çok açık ve net bir şekilde yirmi beş yaş
sınırı konulmuş, yüksek lisans ve doktora yapacak öğrenciler bu şekliyle en
azından yaş sınırı konularak kapsam dışı bırakılmış bu maddede. Şimdi, sosyal
taraflarla varılan uzlaşmalar arasında bu yok. Dolayısıyla herhâlde bu da, “Sosyal
taraflarla uzlaşmıştık, anlaşmıştık, dolayısıyla muhalefetin bu konuları dile
getirmesine gerek yok.” şerhiyle karşılanmayacaktır Sayın Bakan tarafından. Yine, bu konuya
ilişkin 1’inci maddede verdiğimiz önergemize karşılık, bu kişilerin, doktora veya
yüksek lisans yapacak olan öğrencilerin statüsüne ilişkin bir açıklama
yapılmamıştı. Bunların durumları ne olacak? Öğrenciyken aynı zamanda
çalışamayacakları için, yaşları da yirmi beşi geçtiği için hak sahibi
olamayacaklar, kendilerine aylık bağlanamayacak, dolayısıyla doktorasını ve
yüksek lisansını tamamlayana kadar bu sistemin içine giremeyecekler, dâhil
olamayacaklar. Bunların bu yönlü mağduriyetlerini değerli arkadaşlar, önleme
açısından hazırlanmış bir önerge bu. Sanıyorum, Sayın Bakan bu konuda eğer bir
açıklama yaparsa -bu kişilerin durumları, statüsü ne olacak- biz, belki, hani
bugüne kadar hiçbir maddeyi anlamamıştık da, bunu da en azından bir şekilde
anlamış oluruz. Yirmi beş yaş sınırı konulmuşsa, yirmi beş yaşına kadar
insanlar nasıl hem yüksek lisansı hem doktorayı tamamlayacak, doğrusu merak
ediyoruz? Lise öğrencileri için, ortaöğretim öğrencileri için yirmi yaş sınırı
konulmuş. Burada bir makul durum var. Yirmi yaşına kadar ortaöğrenimini
tamamlaması beklenir öğrencilerin ama yirmi beş yaşına kadar yükseköğreniminin
tümünü bitirmesi elbette ki beklenemez, makul değil. En iyi ihtimalle yirmi beş
yaşına kadar lisans düzeyindeki eğitimini tamamlayacak bu öğrenciler, bu
vatandaşlarımız. Dolayısıyla, eğer yüksek lisans yapma gibi
bir tercihle veya doktorasını yapma gibi bir tercihle karşı karşıya kalırsa, bu
sosyal güvenlik şemsiyesinin dışına, bu çatının dışına itilmiş olacaklar, hem
1’inci maddede düzenlenmiş şekliyle hak sahibi olarak tanımlanmamış olacaklar
hem de burada 21’inci maddede düzenlenmiş hâliyle kendilerine aylık bağlanma
durumundan istifade edemeyeceklerdir. Dolayısıyla, bu
önergemizle bu konuya bir kez daha dikkat çekmek istedik. Desteklerinizi
verirseniz yüksek lisans ve doktora öğrencileri de en azından bu haktan
faydalanmış olacaklar diye düşünüyor, teşekkürlerimi, saygılarımı sunuyorum.
(DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Demirtaş. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 21’inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 22’nci madde
üzerinde önerge yok. Oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – 22’nci maddede önerge var. BAŞKAN – Önerge
yok efendim. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Var efendim. MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Hayır, verdik. BAŞKAN – Burada
yok. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – 22’de var… MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – 22’de az önce verdim, size verdim. BAŞKAN – Bendeki
listede yok efendim. MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Az önce verdik. BAŞKAN – Burada
yok, listede yok efendim, bu maddede yok. Maddeyi oyluyorum
efendim: Maddeyi kabul edenler… MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Başkan, bir dakika… BAŞKAN – Kabul
etmeyenler… MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Önerge verdim. Önergeyi yok ettiyseniz bizim suçumuz mu Başkan?
Önergeyi geldim az önce ben vermedim mi? BAŞKAN – Benim de
suçum değil efendim. MEHMET ALİ SUSAM (İzmir) – Divanın suçu. Benim suçum mu? Beş kişi imza verdik. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Önerge verildi Sayın Başkan. BAŞKAN – Evet,
23’üncü madde üzerinde dört adet önerge var. Şimdi önergeleri
önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme
alacağım. İlk önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 23 üncü maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun 37
nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkrasının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Evlenmeleri
nedeniyle bağlanan gelir veya aylıkları kesilmesi gereken kız çocuklara,
evlenmeleri ve talepte bulunmaları halinde almakta oldukları aylık veya
gelirlerinin iki yıllık tutarı bir defaya mahsus olmak üzere evlenme ödeneği
olarak peşin ödenir. Evlenme ödeneği alan hak sahibinin aylığının kesildiği
tarihten itibaren iki yıl içerisinde yeniden hak sahibi olması halinde, iki
yıllık sürenin sonuna kadar gelir veya aylık bağlanmaz, bu durumda olanlar 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında genel
sağlık sigortalısı sayılır." "İş kazası veya meslek hastalığı sonucu veya sürekli iş
göremezlik geliri, malûllük, vazife malullüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken
veya kendisi için en az 360 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi
bildirilmiş olup da ölen sigortalının hak sahiplerine Kurum Yönetim Kurulunca
belirlenip Bakan tarafından onaylanan tarife üzerinden cenaze ödeneği ödenir. Cenaze ödeneği, sırasıyla sigortalının eşine, yoksa çocuklarına, o
da yoksa ana babasına, o da yoksa kardeşlerine verilir." TBMM Başkanlığına 119 sıra sayılı kanun tasarısının 23. maddesi ile değiştirilmek
istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 37. maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesine eklenmek istenen “…kız…” ibaresinin çıkarılmasını,
“…aylık veya gelirlerinin bir yıllık tutarı…” ibaresi yerine “…aylık veya
gelirlerinin iki yıllık tutarı…” ibaresinin eklenmesini, üçüncü fıkrasının
birinci cümlesinde geçen “…asgari ücret tutarında…” ibaresinin yerine “…asgari
ücretin üç katı…” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz. Teklif Edenler:
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 23. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 37 nci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve üçüncü fıkranın sonuna
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz
“Evlenmeleri
nedeniyle 34 üncü maddeye göre bağlanan gelir veya aylıkları kesilmesi gereken
eş veya kız çocuklara, evlenmeleri ve talepte bulunmaları halinde almakta
oldukları aylık veya gelirinin iki yıllık tutarı bir defaya mahsus olmak üzere
evlenme ödeneği olarak peşin ödenir. Evlenme ödeneği alan hak sahibinin
aylığının kesildiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde yeniden hak sahibi
olması halinde, iki yıllık sürenin sonuna kadar gelir veya aylık bağlanmaz, bu
durumda olanlar 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının
(f) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır." "Sigortalı
olarak çalışmakta iken veya sürekli iş göremezlik geliri, malullük, vazife
malullüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken ölen sigortalının hak sahiplerine,
asgari ücretin üç katı tutarında cenaze ödeneği ödenir. Cenaze ödeneği,
sırasıyla sigortalının eşine, yoksa çocuklarına, o da yoksa ana babasına, o da
yoksa kardeşlerine verilir." BAŞKAN – Şimdi,
maddeye en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım efendim. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 23. maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510
sayılı Kanunun 37. maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
"Evlenmeleri
nedeniyle 34 üncü maddeye göre bağlanan gelir veya aylıkları kesilmesi gereken
eş veya çocuklara, evlenmeleri ve talepte bulunmaları halinde almakta oldukları
aylık veya gelirlerinin iki yıllık tutarı bir defaya mahsus olmak üzere evlenme
ödeneği olarak peşin ödenir. Evlenme ödeneği alan hak sahibinin aylığının
kesildiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde yeniden hak sahibi olması
halinde, bir yıllık sürenin sonuna kadar gelir veya aylık bağlanmaz, bu durumda
olanlar 60 ıncı maddenin (f) fıkrası kapsamında genel
sağlık sigortalısı sayılır." BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. Buyurun Sayın
Asil. (MHP sıralarından alkışlar) BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 10’uncu maddesiyle
değiştirilen 5510 sayılı Kanun’un 23’üncü maddesiyle yeniden düzenlenen 5510
sayılı Kanun’un 37’nci maddesinin birinci fıkrasında evlenme ödeneğinin 16
Haziran 2006 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmış olan 5510 sayılı Sosyal
Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda öngörüldüğü şekilde evlenmeleri
nedeniyle 34’üncü maddeye göre bağlanan gelir veya aylıkları kesilen erkek
çocuklarına da verilmesi ve bunun aylık veya gelirlerinin iki yıllık
tutarlarının üzerinden ödenmesiyle ilgili vermiş olduğumuz değişiklik önergesi
nedeniyle söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyeti saygıyla selamlarım. Değerli
milletvekilleri, görüşmelerine başladığımız, Bakanlıkça “reform” diye
adlandırılan bu düzenleme, tümüyle, emekli, dul ve yetimlere yapılan aylık ve
diğer ödemelerin azaltılması yoluyla sistemin açıklarının kapatılmasını esas
almakta, sistemin asıl sorunu olan aktif-pasif dengesinin düzelmesini
sağlayacak ana düzenlemeler içermemektedir. Böylece, fakirlik düzeyinde emekli
maaşına layık görülen memur emeklilerimiz, işçi emeklilerimiz, BAĞ-KUR
emeklilerimiz ile bunların dul ve yetimleri bugünleri de arar hâle
getirilecektir. Değerli
milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 119 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılan
yasa tasarısının üçüncü sayfasında, 27/11/2007
tarihinde Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunulan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu
ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı’nın gerekçesinde aynen şöyle denilmektedir: “İstihdam yapısını
gösteren mevcut verilere göre iş gücünün ancak yarısı sosyal sigorta güvenlik
kapsamına tabi çalışırken, iş gücünün diğer yarısı yaklaşık 11 milyon kişi
kayıt altına alınamamıştır.” Değerli
milletvekilleri, o hâlde, bugün iş gücünün diğer yarısı olan, Başbakanın
ifadesiyle “kayıt altına alınamayan yaklaşık 11 milyon kişiyi kayıt altına
nasıl alabiliriz”i konuşmamız gerekmez miydi? Ancak
AKP İktidarının her zaman yaptığı gibi işin kolayına kaçılmış, 11 milyon
çalışanı kayıt altına almak suretiyle sisteme para girişini artırmak yerine,
kayıt dışı istihdamın yaygın bir seyir izlemesine göz yumulmuştur. Başbakanlığının
beşinci yılını doldurduğu o günlerde “İş gücünün diğer yarısı, yaklaşık 11
milyon kişi kayıt altına alınamamıştır.” diyerek aczini ortaya koymak ne denli
hazindir. Bu beş yıllık süreçte gerekli düzenlemelerin yapılmaması nedeniyle,
sistemdeki adaletsizliklerin ve açıkların her geçen yıl daha artmasına yol
açıldığı da bilinen bir gerçektir. Değerli
milletvekilleri, AKP iktidarını son beş altı aydır sürekli uyarıyoruz.
Ekonomideki kötü gidişe “dur” diyecek tedbirlerin alınması gerektiğini ifade
ediyoruz. Cari açıkların ekonomiyi tehdit etmeye başladığını ifade ediyoruz.
AKP İktidarı burada da aczini ortaya koymuştur. Tedbir almayarak gösterdiği
ihmale, bugün yaşadığımız ekonomik bozulmaya kılıf arama ihtiyacı anlaşılır
gibi değildir. Çiftçinin
tarlasını nadas etmesi gerektiği bugünlerde, traktörünün deposuna koyacak mazot
parası bulmakta zorlanmaktadır. Çiftçilerimiz baharda atması gereken çimen
gübresini, gübre fiyatlarındaki artış nedeniyle atamamıştır. Değerli
milletvekilleri, sonuç olarak bu tasarı, emeklilik yaşını neredeyse bugünkü
ortalama ömür olan altmış beş yaşına yükselterek, emekli dul ve yetimlerine
yapılan aylık ve diğer ödemeleri azaltarak insanımızın geleceğe umutla
bakmasının önüne geçilmiş, âdeta genç kuşakların gelecekten umutları yok
edilmiştir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Asil. BEYTULLAH ASİL
(Devamla) - Değerli milletvekilleri, vakit çok geç değildir, maddeler üzerinde
verdiğimiz ve vereceğimiz önergelere destek olun. İnsanımızın, genç
kuşaklarımızın geleceğe umutla bakmasını sağlayalım, 11 milyon çalışanı kayıt
altına almak için gerekli yasal ve idari düzenlemeleri yapalım, işçi, memur ve
esnaf emeklilerini ve bunların dul ve yetimlerini mağdur edecek bu
düzenlemeleri bir kenara bırakalım diyor, yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Asil. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 23. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 37 nci maddesinin birinci
fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve üçüncü fıkranın sonuna
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederiz. M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları “Evlenmeleri
nedeniyle 34 üncü maddeye göre bağlanan gelir veya aylıkları kesilmesi gereken
eş veya kız çocuklara, evlenmeleri ve talepte bulunmaları halinde almakta
oldukları aylık veya gelirlerinin iki yıllık tutarı bir defaya mahsus olmak
üzere evlenme ödeneği olarak peşin ödenir. Evlenme ödeneği alan hak sahibinin
aylığının kesildiği tarihten itibaren iki yıl içerisinde yeniden hak sahibi
olması halinde, iki yıllık sürenin sonuna kadar gelir veya aylık bağlanmaz, bu
durumda olanlar 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının
(f) bendi kapsamında genel sağlık sigortalısı sayılır.” “Sigortalı olarak
çalışmakta iken veya sürekli iş göremezlik geliri, malûllük, vazife malûllüğü
veya yaşlılık aylığı almakta iken ölen sigortalının hak sahiplerine, asgarî
ücretin üç katı tutarında cenaze ödeneği ödenir. Cenaze ödeneği, sırasıyla
sigortalının eşine, yoksa çocuklarına, o da yoksa ana babasına, o da yoksa
kardeşlerine verilir.” BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılamıyoruz efendim. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Akıncı. (CHP sıralarından alkışlar) ZEKERİYA AKINCI
(Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Eğer yanlış
hatırlamıyorsam değerli arkadaşlarım, son sekiz yıldır 3’üncü kez bir sosyal
paketle hükûmetler karşımıza geliyor. Bu kez gerekçe
eskilerinden çok farklı değil. Yine açıklardan söz ediliyor, yine kara
deliklerden söz ediliyor, yine kaynak yetersizliğinden söz ediliyor, yine
iyileştirmelerden söz ediliyor. Bu kez tabii, daha süslü bir tanımlama daha
var: “Reform” sözcüğü çok sık kullanıldı bu yasa tasarısı sırasında. Gerçi AKP’nin hemen hemen bugüne kadar
gündeme getirmiş olduğu çok doğal yasalarla ilgili de “reform” sözcüğünü sıkça
kullandığını biliyoruz ama artık biz şuna alıştık: AKP bir yasa tasarısı
getiriyorsa ve bunu “reform” diye günlerce anlatmak ihtiyacını duyuyorsa orada
ya bir aldatmaca vardır ya da bir yutturmaca vardır; ya toplumun geniş
kesimlerinin hak kaybı vardır ya ulusal çıkarların zedelenmesi vardır ya da çok
rutin, çok doğal bir yasa düzenlemesi topluma çok büyük bir hizmetmiş gibi
sunuluyordur. Bunun tipik örneklerini arkadaşlarımız hatırlayacaklar:
Vergi yasasında gördük, Ceza Yasası’nda gördük, teşvik yasalarında gördük, en
son da Sosyal Güvenlik Yasası’nda benzer bir tanımlamayla karşı karşıyayız.
Gariptir, AKP yapıyor “reform” oluyor, bozuyor o da “reform” oluyor. Böyle bir
tanımlamanın arkasına sığınıyor ve gerçekleri bu tanımlamanın arkasında
gizlemeye çalışıyor. Son yasa
tasarısında da bir anlamda toplumun büyük kesimine ve sendikalarına, onun
örgütlü güçlerine ölüm gösterildi ve sıtmaya razı edildi. Önce dokuz bin gün iş
günü uzun bir süre dillendirildi, sonra yedi bin iki yüz iş gününe dönüldü.
Dokuz bin iş gününden söz edilirken de AKP “büyük reform” yapıyordu -temel
direği olan yasanın- yedi bin iki yüz iş gününe dönen maddeye gedik çekildi,
burada da “reform” oldu. Bunu şunun için söylüyorum: AKP’nin uzunca bir süreden
beri topluma “Büyük bir reform gerçekleştiriyoruz.” diye sunmaya çalıştığı
yasanın aslı astarı nedir? Sayın Bakan buna daha süslü bir ifade, daha süslü
bir tanımlama da buldu, diyor ki: “Biz 21’inci yüzyılı biçimlendiriyoruz.”
Yani, 2020’leri, 2030’ları, 2040’ları falan biçimlendiriyoruz diyor ama nasıl
biçimlendirdiğini biliyoruz. Aslında biz AKP’nin kafasındaki 21’inci yüzyıl
Türkiye’sinin ne olduğunu biliyoruz. ABDULKERİM
AYDEMİR (Ağrı) – Nereden biliyorsun? ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Ona fırsat vermeyeceğiz ama Sosyal
Güvenlik Yasası’yla ilgili olarak da söylenmesi gereken şu galiba: Sayın Bakan,
siz 21’inci yüzyılı, yeni doğan çocuğunu emzirirken parası kesilen annelerle,
evlenmeye hazırlanan yetim kız çocuklarının çeyiz yardımını düşürmekle, vefat
etmiş birisinin cenaze yardımını azaltmakla, sonuçta insanları mezarda
emekliliğe mahkûm kılmakla, bu şekilde 21’inci yüzyılı biçimlendiriyorsunuz. Bunlar daha çoğaltılabilir ama bir şeyi bilmenizi istiyoruz: Eğer
gerçekten 21’inci yüzyılın Türkiye’sini tanımlamak istiyorsanız, 21’inci
yüzyılın Türkiye’si bu olmaz, olmamalı da. Hele hele
Sayın Başkanın bugün manşetlere çıkmış “Birinci Lig’e çıktık.” tanımına uygun
bir Türkiye için hiç bunlar olmaz. Yani, bir gecede maşallah kişi başına düşen
millî gelirini 7 bin küsurlardan 9 bin küsurlara, 10 bin dolarlara çıkarmış bir
ülkeye, Allah aşkına, şu rakamlarla oynamak ve çalışan o garip, yoksul
insanların haklarından bunları bile kısabilmek için yasa çıkarmak yakışıyor mu?
Böyle bir 21’inci yüzyıl Türkiye’si olabilir mi değerli arkadaşlarım? Hadi, her
neyse, Birinci Lig’e çıktığımızı farz edelim ama umarım kaderimiz Kasımpaşa
Spor gibi olmaz. Şimdi, bu yasanın bir başka… Lig sonuncusu da onun için
diyorum. Ayrıca, Sayın Başbakana da spordan sorumlu Devlet Bakanımızın
hatırlatmasını istiyorum: Bu “Birinci Lig” tanımı eskidi, şimdi Süper Ligler
var, Şampiyonlar Ligleri var; Türkiye’deki Birinci Lig, eski İkinci Lig
takımlarının oynadığı bir lig. Daha uygun bir ifade bulalım Türkiye'nin bu
parlak konumuna. Bir de, değerli
arkadaşlarım, lütfen, bu “IMF dayatması” deyince kızmayın. Bakın, bu IMF
dayatmasının 2004 yılında yapılan destek yardımlarla 3,5 milyar dolar verilen
paranın karşılığında bu yasanın da çıkarılmasının olduğunu aslında siz de biz
de biliyoruz. Ayrıca, Sayın Bakan “Gençtim, yeniydim, olabilir.” diyor da Sayın
Osman Aslan’ın, Sayın Mehmet Çiçek’in, Sayın İrfan Gündüz’ün benzer
değerlendirmeleri var. 1999’daki Yasa’ya muhalefet şerhi koyan Sayın Ali
Coşkun’un, Sayın Ünal’ın, Zeki Ergezen’in, Sayın Sait
Açba’nın, Sayın Altan Karapaşaoğlu’nun
da benzer yorumları var. Yani, biz bir şey söylemeye çalışınca, inanın ki biz
bunu muhalefet gayretkeşliği içinde söylemiyoruz. Sizin arkadaşlarınız da,
bugün bu sıralarda oturan birçok insan da benzer düşünceleri sıralamışlar ama
ne gariptir, iktidara gelince, iktidar koltuğuna oturunca bu düşüncelerinde… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Akıncı. ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – … çok önemli değişiklikler olmuş, Sayın
Bakan, bunun veciz bir açıklamasını yaptı. Yani, burada bir
şeye dikkatinizi çekmek istiyorum değerli arkadaşlarım: Allah aşkına, şuradan 3
arkadaş çıksak, önümüze gelen 10 tane çalışana ya da emekliye sorsak, desek ki:
“Biz milletvekiliyiz, Mecliste de böyle bir yasa görüşülüyor. Sen bu yasayla
ilgili ne düşünüyorsun?” Binlerce insana sorun, bir tekinden “Ya, bir reform
var, bir umut var, bir gelecek var, bir güven var, daha çok hak elde edeceğim,
maaşım artacak, haklarım düzelecek…” diye, hiçbirinden böyle bir şey
duyamazsınız değerli arkadaşlarım, duyamazsınız. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) - Yüzde 55… ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Yani, bu insanlar haklarını korumakta ve savunmakta, haklarına
sahip çıkmakta, Allah aşkına sizden daha mı acizler? Yani siz
milletvekillerisiniz, siyaset adamlarısınız, gücünüz var, parmağınız var, bu
yasa düzenlemelerini yapıyorsunuz ama tarih sizi affetmeyecek. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) - Gücümüz milletten geliyor, milletten! ZEKERİYA AKINCI
(Devamla) – Sadece sizi değil, çalışan emekçiler sokaklarda coplanırken sıcak
koltuklarına gömülen sendika yöneticilerini de affetmeyecek bu toplum, bu
tarih, bunu bilmenizi istiyorum. Hepinizi saygıyla
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Akıncı, teşekkür ederim. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) - Sizin hayaliniz yetmez. Bu ülkeye bir taş koymadınız! BAŞKAN – Lütfen,
müdahale etmeyin efendim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) - Sayın Başkan, karar yeter sayısı… BAŞKAN – Geçti
efendim. Alışkanlık hâline geldi. Kabul etmeyenler…
ÜNAL KACIR
(İstanbul) – Kabul edilmemiştir. BAŞKAN - Lütfen
acil davranın, acil olun biraz. Önerge kabul
edilmedi. MUHARREM VARLI
(Adana) – Saydınız mı Sayın Başkan? BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına 119 sıra sayılı kanun tasarısının 23. maddesi ile değiştirilmek
istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 37. maddesinin birinci
fıkrasının birinci cümlesine eklenmek istenen “…kız…” ibaresinin çıkarılmasını,
“…aylık veya gelirlerinin bir yıllık tutarı…” ibaresi yerine “…aylık veya
gelirlerinin iki yıllık tutarı…” ibaresinin eklenmesini, üçüncü fıkrasının
birinci cümlesinde geçen “…asgari ücret tutarında…” ibaresinin yerine “…asgari
ücretin üç katı…” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ediyoruz. Gültan Kışanak (Diyarbakır) ve
arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
katılıyor mu önergeye? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Akın Birdal konuşacak
Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Birdal. (DTP sıralarından alkışlar) AKIN BİRDAL
(Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Yasa’nın
23’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Demokratik Toplum Partisi Grubu
adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şimdi, gerçekten,
bu yasa maddeleri üzerinde yapılan değişikliklerin karşılığı nedir, ne
değildir, bence pek dikkate alınmıyor. Aslında, toplumun demokratikleşmesi için
emekçilerin ürettikleri üzerinde söz ve karar sahibi olabilmesi ve bunu da
birtakım demokratik kanallardan ifade etmesi demokrasinin gereği. Örneğin Sayın
Bakan diyor ki: “Bu eylem kararını alanlar, politik bir karar almaktadırlar.”
Doğru; nasıl ki bu yasa tasarısıyla uluslararası emperyalist finans ve mali
kurumların reçetelerinin buraya getirilmesi nasıl ideolojik ve politik bir
tercihse, buna karşı emekçilerin de kendi hak ve özgürlüklerini korumaları ve o
yolda eylemlilikleri ideolojik, politik bir karardır ve bu, demokrasinin bir
gereğidir. Yani, şimdi, baştan beri izliyoruz, şu yasama dönemi açıldığından
beri AKP ne zaman muhalefetin bir önerisini dikkate almıştır? Örneğin, yasa
maddeleri üzerinde birtakım öneriler getiriyoruz, arkadaşlar, bunu gerçekten bu
toplum için gerekli midir değil midir düşünmeden “Kabul edenler… Etmeyenler…”
şeklinde, “Edilmiştir.” ya da ”Edilmemiştir.” Arkadaşlar, bu nasıl
demokrasidir? Demokrasi, gerçekten çoğunluğa karşı azınlığın haklarını ve
özgürlüklerini gözeten bir rejimdir ve bu rejim üzerinde bir kültür inşasıdır.
Şimdi, örneğin nasıl ki dün EXPO 2015 gerçekten bu çatı altında dört partinin
ortak iradesiyle çıkmış, ama ne yazık ki bunu İzmir’e taşıyamamışızdır. Keşke
bu gerçekten taşınabilseydi ve bu ekonomik, sosyal ve kültürel akımı buraya
taşıyabilseydik. O nedenle, diğer
konularda da gerçekten bu yasa… Örneğin, şimdi DİSK, KESK, TTB, TMMOB ve Diş
Hekimleri Derneği dün kapıya yaklaştırılmıyor. Bugün, şu anda kadın
arkadaşlarımız var, kadın örgütlerinin temsilcileri; kendilerini ifade etmek
için bugün zar zor Meclise girebildiler. Dün “nevroz”da, gerçekten, insanların
barışçıl, demokratik, bir arada eşit ve özgür ve kardeşçe yaşama dilekleri
dikkate alınmıyor. E, şimdi bu nasıl olacak? O nedenle, bakın şimdi, örneğin,
ne diyorlar -ki, kadın arkadaşlarımızın hak arama mücadelesini burada
selamlıyoruz ve kendileriyle dayanışma içinde olduğumuzu buradan duyuruyoruz-
arkadaşlarımız? “Sosyal güvenlikte kadınlar için pozitif ayrımcılık şart.”
diyorlar. Elbette, bakın şimdi, eşitlik ama hangi koşullarda? “Ev içindeki
karşılıksız emeğimiz ortadan kaldırılıncaya dek erkeklerle eşitmişiz gibi
düzenleme yapılmasına karşıyız. Geçici önlem ve pozitif ayrımcılık istiyoruz.”
diyorlar. Şimdi, bunu kimden isteyecekler? Elbette ki bu yüce Meclisin
iradesinden isteyecekler. Nasıl isteyecekler? Demokratik
olarak, gelip buraya kendilerini ifade ederek. O nedenle, şimdi,
Avrupa'da, örneğin, meclisin öyle bilmem 500 metresine kadar yaklaştırılmaz
falan diye bir şey yok. Avrupa'nın parlamentolarında şuna
tanık olmuşuzdur: Çevreciler, ayrımcılığa karşı olanlar, insan hakları
savunucuları, emekçiler, farklı cinsel tercihte olanlar, vicdani retçiler
gelirler, kendilerini parlamentonun önünde ifade ederler ve ne istiyorlarsa
bildirilerini dağıtırlar ve mecliste grubu bulunan siyasi partilerin
temsilcileri gelir, o bildiriyi alırlar, giderler gruplarında değerlendirirler,
gerçekten ülkenin ve toplumun çıkarlarına neyse, o maddelerde anlaşırlar ve
genel kurula getirirler ve oy birliğiyle kabul ederler. Ayrılıklı, diğer
farklı düşündükleri maddeleri de -onlar “sümen altı”
diyorlar ya da “dosya altı” diyorlar- tek, tek, tek getiriyorlar ve
tartışıyorlar. Şimdi, bizim, geldiğimizden beri farklı olanların ve muhalefetin
önerilerine bir kez daha grup başkan vekilleri arkadaşlarımız -AKP’den- ve de
diğer arkadaşlarımız, “Evet, bu dikkate alınabilinir, gelin bir görüşelim.”
denilmiyor. Olmaz arkadaşlar, toplumun beklentilerine, gereksinimlerine böyle
karşılık verilmez. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
efendim. AKIN BİRDAL
(Devamla) – Gerçekten, sosyal güvenlik neyi getiriyorsa, sağlık sigortası neyi
getiriyorsa bunların karşılığı vardır. Nerede? Uluslararası sözleşmelerde.
Örneğin, Birleşmiş Milletler Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası
Sözleşmesi’nde çalışanların haklarının nasıl korunacağı düzenlenmiştir. Ama ne
yazık ki Türkiye Büyük Millet Meclisinden hâlâ Birleşmiş Milletlerden bu çıkan
sözleşme onaylanıp iç hukukumuza geçirilmemiş, ama ne yazık ki IMF’nin, Dünya
Bankasının, Dünya Ticaret Örgütünün reçeteleri ya da programları buraya
getirilerek Türkiye halkının beklentilerine ve özlemlerine karşılık vereceği
aranmaktadır. Ve verilmez ve ne yazık ki verilmeyecek ve bu toplumu gerecek.
Hani uzlaşacaktık? O zaman, gelin,
gerçekten emekçiler ne istiyorsa onların istediklerine kulak vererek uzlaşalım
ya da hukuk dışı örgütlenmelerin açığa çıkarılması için sonuna kadar gidilmesi
için uzlaşalım. (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Birdal… AKIN BİRDAL
(Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DTP sıralarından alkışlar) ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı… BAŞKAN – Sayın Milletvekilim,
daha oylamaya geçmeden önce istiyorsunuz. Bir dakika müsaade edin. Müsaade
edin, acele etmeyin. SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Önce söylesek suç, sonra söylesek suç! BAŞKAN – Sayın
Bakanım, galiba bu önerge üzerinde kısa bir açıklama yapmak istiyorsunuz. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Evet, kısa bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN – 60’ıncı
maddenin dördüncü fıkrasına göre size söz veriyorum. Buyurun efendim. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli hatip
arkadaşımız, milletvekili arkadaşımız ve bir önce konuşan arkadaşımız
“Emekçiler ne istiyorsa, emekçilerin talepleri doğrultusunda konular ele
alınmıyor, görüşülmüyor; bu nasıl demokrasi?” şeklinde eleştiriler yapılıyor. Şimdi, burada,
madde üzerinde, bu madde ne getiriyor, ne götürüyor, bunun üzerinde hiçbir
değerlendirme yapılmıyorsa, bu nasıl bir demokrasi? Bu bir. İki: Şimdi bakın,
bu madde üç bölümden oluşuyor, üç ana konu var burada. Birincisi, ölen kişinin
eşine evlenme ödeneğini vermeyelim diyor. Kim? Emek
Platformundaki bütün sivil toplum örgütleri. Tekrar ediyorum, ölen
kişinin eşine evlenme ödeneğini vermeyelim kararı, bizim tasarıda bu var, ama
sosyal taraflar bunun çıkmasını istiyor; bir. Hepsi… Bakın, toplantıda
ittifakla –söylüyorum- kendilerinden gelen talep bu. İki: Kız
çocukları için, bildiğiniz gibi, Emekli Sandığından evlenme ödeneği on iki ay,
SSK ve BAĞ-KUR’da yirmi dört ay, tasarıda on iki ay.
Bunu yirmi dört aya çıkaralım dedi. Kim? Emekçiler. Biz de yirmi dört aya
çıkarıyoruz. Üç: Cenaze
ödeneğini, Sosyal Güvenlik Kurumu… Çünkü, orada sivil
toplum örgütü temsilcileri var; o, yönetim kararı ve bakanın onayıyla çıksın
dediler. Yani, emekçiler
ne istiyorsa, tamamı bu yasada, bu maddede var. Onun için, konuşurken,
değerlendirirken, ne yapıldığına, önergelerde ne olup bittiğine bakmamız
gerekiyor. Ben, böyle bir
açıklamayı uygun buldum. Başkan, teşekkür
ediyorum, sağ olun. BAŞKAN –
Teşekkürler Sayın Bakan. OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan, biz, önergelerle yeni önerilerimizi ortaya koyduk. Bu
bir madde görüşmesi değildir. BAŞKAN – Doğru,
haklısınız. OKTAY VURAL
(İzmir) – Temel yasa konuşulmaktadır. BAŞKAN – Dün aynı
uygulama olduğu için tekrar ettim efendim, farkındayım. OKTAY VURAL
(İzmir) – Dolayısıyla, bu konuları benimsiyorlarsa desteklesinler; maddeyi
tartışmıyoruz ki. BAŞKAN – Dün aynı
uygulama olduğu için tekrar ettim, maalesef, evet, doğru haklısınız. Önergeyi
oylarınıza sunacağım: Kabul… SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Bir şey söyleyebilir miyim… Şu an kadınlar
burada ve evlenme yardımı istiyorlar Sayın Başkan. Kadınlar burada ve evlenme
yardımı istiyorlar. Bunlar sivil toplum örgütü olmuyor mu? Toplumun yarısı
olmuyor mu? BAŞKAN –
Anlaşıldı. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkanım, karar yeter sayısı aramıyor musunuz? BAŞKAN – Efendim… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Karar yeter sayısı aranmadı. BAŞKAN – Müsaade eder misiniz… Müsaade eder misiniz… SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Sayın Başkan, zamanında söyleyince kabul etmiyorsunuz,
sonrasında kabul etmiyorsunuz. Ne zaman söyleyeceğiz? BAŞKAN - Oylamaya
geçerken kesin olarak… SELAHATTİN DEMİRTAŞ
(Diyarbakır) – İstendi. BAŞKAN –
İstenmedi efendim. Bakan Bey’in açıklamasından evvel istendi. SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Oylamaya geçmeden istendi. OSMAN ÖZÇELİK
(Siirt) - Var mı böyle bir şey? BAŞKAN – Var öyle
efendim, İç Tüzük’e göre oylamaya geçerken istenir efendim. OSMAN ÖZÇELİK
(Siirt) – Kaşla göz arasında oylama yapıyorsunuz! BAŞKAN - Okur musunuz… Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın çerçeve 23’üncü maddesiyle düzenlenen… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Oturur
musunuz yerinize… Yerinize oturur musunuz lütfen. …5510 sayılı
Kanunun 37’nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, bundan sonra her maddede, her önergede karar yeter
sayısı isteyeceğim, hadi bakalım! BAŞKAN - El
sallama bir daha! Terbiyesiz! (x) El sallama bana! (MHP sıralarından
gürültüler) El sallama bana,
bak! El sallama bana! (MHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar) (x)
Bu İfadenin tutanaktan çıkarılmasına ilişkin “oylama”, bu Tutanak Dergisi’nin
“Düzeltişler” bölümünde yer almıştır. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Terbiyesiz diyemezsiniz! Terbiyesiz diyemezsiniz! ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Saygısızsınız siz! MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, “terbiyesiz” diyemezsiniz! Sözünüzü geri alın! BAŞKAN - El
sallama bana! Başkana parmak sallanır mı! (Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ile Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak
Başkanlık kürsüsünün önüne geldiler) OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, sözünüzü düzeltin! Milletvekiline bunu
diyemezsiniz! (MHP sıralarından
“Sayın Başkan, istifa et, istifa!” sesleri) MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Bu oturuma devam edemezsiniz. BAŞKAN –
Birleşime beş dakika ara veriyorum efendim. Kapanma Saati : 16.43 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 16.59 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatoş
GÜRKAN (Adana) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85’inci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkanım, ben söz istiyorum. BAŞKAN - Daha
Genel Kurulu açıyorum Ali Bey, lütfen buyurun efendim, yerinize oturunuz
lütfen. Ben daha Genel Kurulu açmadım, yeni başlıyorum. Lütfen yerinize
oturunuz, sonra görüşelim. Buyurun efendim. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Niye sinirleniyorsunuz ya? BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde. 21’inci madde
üzerindeki verilen son önergeyi okutuyorum. Önergeyi… OKTAY VURAL
(İzmir) – Sayın Başkan… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, böyle bir yönetim metodu olmaz yani! Olmaz böyle bir
şey! BAŞKAN –
Arkadaşlar, bir dakika… Bir dakika… OKTAY VURAL
(İzmir) – Efendim, bir dakika ara verin… BAŞKAN - Efendim? OKTAY VURAL
(İzmir) – Biraz önceki toplantıda Sayın Milletvekiline atfedilen bir hususla
ilgili, sataşmayla ilgili, Sayın Milletvekili bununla ilgili ifadede bulunmak
istiyor. Siz, herhâlde burada, devam eden bir oturumu yönetmek üzere daha
önceden bulunmuyordunuz. Müsaade edin de milletvekili… BAŞKAN – Sayın
Vural, Milletvekiliniz huzurda, Milletvekiliniz görüşlerini ifade edebilir.
Lütfen, buyurun oturun efendim. Evet, Sayın Uzunırmak… OKTAY VURAL
(İzmir) – Edebilirse niye susturuyorsunuz o zaman! Allah! Allah! BAŞKAN - Sayın
Oktay Vural, lütfen oturunuz, buyurunuz efendim. Sayın Uzunırmak, buyurun efendim. ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, sizin buraya geliş gerekçenizi mutlaka ki siz
öğrenmişsinizdir. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Buradan şey yapsın Sayın Başkan, ses gelmiyor! ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sizin geliş gerekçenizi siz mutlaka öğrenmişsinizdir. BAŞKAN – Hayır,
ben bir şey öğrenmedim. ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Niçin değiştiniz Sayın Başkan? Niçin değiştiniz? (AK Parti ve MHP
sıralarından gürültüler) LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Bu soruş şekli ne kadar medeni? ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Siz karışmayın! Siz karışmayın! LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Böyle soru mu sorulur! RECEP TANER
(Aydın) – Sen avukatı mısın? ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sana danışarak mı konuşacak
burada! İzin mi alacağız konuşurken senden! BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen sakin olun… Milletvekilleri… Lütfi Bey,
lütfen… Evet, Sayın Uzunırmak, dinliyorum efendim. ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Eğer mümkünse bu Parlamento kuruluşuna, prensiplerine, İç Tüzük’üne
ve geleneğine uygun çalışacaksa, lütfen, bu önce Başkanlık Divanının
yönetiminden geçer. Dolayısıyla, doğru olmayan beyanlarla, birbirimizi
kandırarak, bu Parlamentonun işleyişine, şerefine, haysiyetine yanlış düşen
davranışlarda bulunmak edep dışıdır. Dolayısıyla, bizi karar yeter sayısı
istediğimizde terbiyesizlikle itham eden bir Meclis Başkan Vekilinin
değişmesinin neticesinde onun tutumu hakkında şahsıma “Terbiyesiz” denmesine cevap
vermek için söz istiyorum ve bunu, size, geldiğinizde, oturduğunuzda “Söz
istiyorum.” dediğimde “Vereceğim, oturun yerinize.” dediniz, ondan sonra
maddelere geçiliyor. Size de yakıştıramadım! BAŞKAN – Sayın Uzunırmak… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Evet, buyurun. BAŞKAN – …lütfen
sükûnetle dinleyin. Meclis içerisinde
zaman zaman Başkanlık Divanının veya Genel Kurulda
bulunan milletvekili arkadaşlarımızın hatalı davranışları olabilir, iletişim
noksanlığı olabilir, böyle bir sıkıntı olabilir. Burada konuşurken her
birimize… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – “Terbiyesiz.” deme hakkı vermez bunlar! BAŞKAN – Ben,
“Terbiyesiz” denip denmediğini bilmiyorum. Bakınız,
konuşurken… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – O zaman zabıtları getirtin. BAŞKAN – Sayın Uzunırmak, ben şunu ifade etmek istiyorum: Daha önceden
anlaşıldığı üzere bugün nöbet benimdi ama Başkan Vekilimiz Sayın Gülpınar, bugünkü saat itibarıyla çıkmıştı. Diyelim ki bu
istenmeyen olay veya olumsuz olay… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Başkan, ben söz istiyorum… Bana “Terbiyesiz” denmesiyle ilgili söz
istiyorum. BAŞKAN – Efendim,
sözümü tamamlayayım. Lütfen buyurunuz. ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Buyurun. BAŞKAN - … tesadüf etmişti. Dolayısıyla, bu olaydan dolayı ben buraya
gelmiş değilim. Daha önceden hesaplanmış olan bir husus vardı bundan dolayı
gelmişimdir. Bunu belirtiyorum yani. (MHP ve CHP sıralarından gürültüler) Arkadaşlar… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sayın Başkan, ben söz istiyorum… Ben söz istiyorum. BAŞKAN – Ben
tutanakları getirteyim, eğer böyle bir husus varsa ben size söz vereceğim,
tamam. ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Sizin tutumunuzla ilgili de söz istiyorum. BAŞKAN –
Arkadaşlar, lütfen, Genel Kurulu sükûnetle yönetelim. İstirham ediyorum ve
bakınız, burada bir söz ifade ediyorum ama siz inanıp inanmamakta serbestsiniz,
ama ben samimi duygularımla doğru olanı söylüyorum. Ama sizi, mutlaka bu
doğruya inandırmak mecburiyetim de yoktur; bir kanaatimi söylüyorum, doğru
olanı söylüyorum ama inanmıyorsunuz; ona ben bir şey diyemem. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Doğru olmadığı belli. BAŞKAN - Evet,
tutanakları getirttireceğim, Sayın Uzunırmak hakkında
böyle bir ifade varsa ona da söz vereceğim. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Olayın muhatabı gelsin. BAŞKAN - Buyurun
efendim: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısının çerçeve 23 üncü maddesi ile düzenlenen 5510 sayılı Kanunun 37
inci maddesinin birinci ve üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini
arz ve teklif ederiz. Nurettin
Canikli (Giresun) ve arkadaşları “Evlenmeleri
nedeniyle, gelir veya aylıklarının kesilmesi gereken kız çocuklarına,
evlenmeleri ve talepte bulunmaları hâlinde almakta oldukları aylık veya
gelirlerinin iki yıllık tutarı bir defaya mahsus olmak üzere evlenme ödeneği
olarak peşin ödenir. Evlenme ödeneği alan hak sahibinin aylığının kesildiği tarihten
itibaren iki yıl içerisinde yeniden hak sahibi olması halinde, iki yıllık
sürenin sonuna kadar gelir veya aylık bağlanmaz, bu durumda olanlar 60 ıncı maddenin birinci fıkrasının (f) bendi kapsamında genel
sağlık sigortalısı sayılır. “ “İş kazası veya meslek hastalığı sonucu veya sürekli iş göremezlik
geliri, malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı almakta iken veya
kendisi için en az 360 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortası primi
bildirilmiş olup da ölen sigortalının hak sahiplerine Kurum Yönetim Kurulunca
belirlenip Bakan tarafından onaylanan tarife üzerinden cenaze ödeneği ödenir. Cenaze ödeneği, sırasıyla sigortalının eşine, yoksa çocuklarına, o
da yoksa ana babasına, o da yoksa kardeşlerine verilir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılıyoruz. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Evlenme
yardımının sadece kız çocuklarına verilmesi ve evlendikleri tarihteki aylık
veya gelirlerinin 2 yıllık tutarında evlenme yardımı verilmesi amaçlanmış,
ayrıca cenaze ödeneğinin Kurum Yönetim Kurulunca belirlenip, Bakan tarafından
onanan tarife üzerinden verilmesi esası getirilmiştir. BAŞKAN – Hükûmetin katıldığı, Komisyonun takdire bıraktığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge istikametinde 23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 24’üncü madde
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Tasarının çerçeve 24. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 5510
sayılı Yasanın 38. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“İkili veya çok
taraflı uluslararası sosyal güvenlik sözleşmeleri hükümleri saklıdır.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılamıyoruz. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Susam konuşacak efendim. BAŞKAN – Önerge
sahipleri adına, İzmir Milletvekili Sayın Mehmet Ali Susam. Buyurun Sayın
Susam. (CHP sıralarından alkışlar) MEHMET ALİ SUSAM
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Kanun Tasarısı
üzerine söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin toplumun çok önemli, seçilmiş insanları olarak, muhakkak ki,
hem oturumların yönetilmesinde hem de kanun tasarılarının kanuna
dönüştürülmesinde uzlaşmaya, uyuma, karşılıklı birbirimizi dinlemeye çok
ihtiyacımız var. Az önce yaşanan olayı, bu anlamıyla talihsiz ve üzücü bir olay
olarak nitelendiriyoruz. MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Kaşıma! MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Öncelikle, yöneten insanların, toplumun bu anlamıyla daha uyum
içerisinde gitmesinde önderlik yapmaları ve uzlaşıcı olmaları gerekir. Az önce Sayın
Bakan, önergem kaybolduğunda 22’nci gündem maddesinde “24’üncü gündem
maddesinde konuşursun, sen uzlaşmacı bir insansın” demişti. Teşekkür ediyorum
bu nitelendirmesine. Bu anlayış hepimizde hâkim olmalı. Bu nedenle, az önceki
davranışla ilgili duygularımı sizlerle bir kez daha paylaşmak istiyorum. Bu kanunda da
böyle olmalıydı. Bu kanunda da toplumun her kesimi uzlaşabilmeliydi. Bu kanun çok önemli bir kanun. Tüm toplumun sosyal güvenlik
konusundaki ortak görüşünü saptamamıza ihtiyaç var. Diyebilirsiniz ki:
Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi çok ciddi bir açık veriyor ve bu açığı
acilen gidermemiz gerekir ve bununla ilgili olarak bu kanunu acilen çıkarmamız
gerekir. Değerli
arkadaşlarım, muhakkak ki, sosyal güvenlik sisteminin bugün açık verdiği ve
ciddi sorunları olduğu hepimizin malumu. Ama bu sosyal güvenlik sisteminin en
doğru çözüm yöntemi sigortalı sayısını artırmaktan geçiyor. Türkiye’de sosyal
güvenlik sisteminin kapsamını, şemsiyesini ve prim ödeyen sayısını artırıp, bu
artırdığımız prim ödeyen sayısıyla da sosyal güvenlikten hizmet alanların
hizmet kalitesini ve hizmet miktarını yükseltmemiz gerekiyor. Altıncı yılına
gelen Hükûmetin, bugüne kadarki çalışmalarında bu
şemsiyenin genişlemesi için yapmış olduğu çalışma var mı? Kayıt dışılığı kayıt
içine alma doğrultusunda attığı adım var mı? Sigortalı sayısını yükseltmek için
yapmış olduğu doğru düzgün çalışma var mı? HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Var, var! MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Maalesef bu konularda çok içtenlikle ve samimiyetle “Var.”
diyemezsiniz. Türkiye her geçen gün kayıt dışı işsizliğin çoğaldığı bir ülke
hâline geldi ve bugün, başta devlet kurumlarında olmak üzere, taşeron sistemi
yaygın bir şekilde teşvik ediliyor ve teşvik edilen bu sistemle sigortasız ve
kapsam dışı çalışmalar getiriliyor. Geçen gün TRT’ye gittim. TRT’deki insanlar
diyorlar ki: “Bizim işimizi başka bir şirkete verip sanatçılık işini bile bir
şirket vasıtasıyla, taşeronla alacaklar.” Değerli arkadaşlar, bu taşeronlaşma
aynı zamanda kapsamı daraltma ve sosyal güvenlik sistemini çökertme sistemidir.
Aynı zamanda bu yasada birçok örnekler var ki bu yasanın ciddi şekilde
sıkıntılarını getiriyor. Bakın, BAĞ-KUR’lular için çok ciddi bir sıkıntı var. BAĞ-KUR’luların sosyal güvenlik destek primi yüzde 10’dan yüzde
12’ye çıktı. Sayın Başbakan ne diyor: “Kazanılmış hiçbir hakkı biz bu tasarıda
geri almayacağız.” Eskiden yüzde 10’du. O bile adaletli değildir, kesinlikle
adaletli değildir. Çünkü bir insan emekli olma hakkını elde edene kadar ödediği
primlerin karşılığında devletin tayin ettiği rakamı alıyor ve bugün altıncı
basamakla on ikinci basamak arasında, yaklaşık yüzde 98’i 415 lirayla 560 lira
arasında emekli maaşı alıyor BAĞ-KUR’luların.
Bunlardan yüzde 10 kesiyordunuz, şimdi yüzde 12’ye çıkartıyorsunuz ve
diyorsunuz ki: “Bu iş adil olmuştur.” BAĞ-KUR’lu bu
maaşla geçinebilir mi arkadaşlar? Bu insanlar aynı zamanda esnaftır zaten.
Bunları siz sigortaya alırken “Yirmi beş yıl sonra esnaflığı bırakacaksınız.”
mı dediniz? Böyle bir anlaşma mı var? Esnaflık başlar, ölümde biter. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Susam, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MEHMET ALİ SUSAM
(Devamla) – Onun için birçok esnaf şimdi kayıt dışılığa gidecektir bu yasayı
çıkardığınız zaman. Kayıt dışılığı gene artıracaksınız. İkincisi:
Esnaflar sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor bir ay prim borcu var diye. Bu
yasada da aynı şekilde bu korunmaya çalışılıyor. Arkadaşlar, hiç prim ödememiş
insanlara milyonlarca yeşil kart dağıtırken, bugün geçim sıkıntısı çeken, iş
yerlerini kapatmak durumunda olan esnaflara neden sağlık hizmeti vermekten
imtina ediyorsunuz? Bu anlamıyla bu yasada ciddi bir adaletsizlik olduğunu,
BAĞ-KUR’luyu, esnafı, sanatkârı ciddi şekilde yok
ettiğini bir kez daha huzurlarınızda belirmek istiyorum. Huzurlarınızı
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Susam. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Madde 24’ü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Madde 25 üzerinde
dört adet önerge vardır, önergeleri okutuyorum: TBMM Başkanlığına 119 sıra sayılı kanun tasarısının 25. maddesi ile değiştirilmek
istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 40. maddesindeki tablonun 16
numaralı bölümünün aşağıdaki gibi değiştirilmesini ve tabloya aşağıdaki 16, 17,
18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 numaralı bölümlerin eklenmesini, üçüncü
fıkranın çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25. maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510
sayılı Kanunun 40. maddesinde belirtilen fiili hizmet süresi zammından
yararlanacaklarla ilgili tabloya aşağıdaki numaraları belirtilen sigortalıların
eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, tutanakları getirttim. Tutanakları
okudum. Evet; tutanakların okunması sırasında -ümit ediyorum ki ve kanaatim,
öyle olmasını istiyorum- sehven olduğuna inandığım, iletişim noksanlığından
kaynaklanan bir şekilde, bazı uygun olmayan kelimeler… Ben o kelimeleri burada
kullanmak tekrar istemiyorum ama bu tip kelimelerin zaman zaman,
teessüfle ifade ederim ki, kullanıldığını görüyoruz. Bu konularla ilgili
olarak, Sayın Uzunırmak söz talebinde bulunmuştu.
Kendisine çok kısa bir söz vereceğim ama herhangi bir, tekrar yeni bir sataşma
olmadan, Meclisimizin sükûnetinin sağlanması, çalışmalarımızın devam etmesi
için Sayın Uzunırmak’a iki dakikalık bir süre vereyim. Ayrıca, bu,
kullanılan kelimenin daha sonra, Sayın Uzunırmak
konuştuktan sonra da sizin, Genel Kurulunuzun onayını alarak tutanaklardan
çıkarılmasını da oylarınıza arz edeceğim. Sayın Uzunırmak, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’ın,
Oturum Başkanı ve TBMM Başkan Vekili Eyyüp Cenap Gülpınar’ın şahsına sataşması nedeniyle konuşması ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Başkanlık makamı her zaman “saygıdeğer” olarak ifade
edilir. Tabii ki bu makama olan saygıdeğerlik, yönetimin saygı uyandıran
yönetim metoduyla, davranışlarıyla mümkün olur ve perçinlenir. Biz, ihsan
istemiyoruz, lütuf istemiyoruz. Biz, bir milletvekili olarak, yasaların, İç
Tüzük’ün, kuralların bize verdiği hakları kullanıyoruz. Platon’a soruyorlar:
“Kim idare etmeli? Tüccarlar mı, entelektüeller mi, ilim adamları mı, köylüler
mi?” Diyor ki: “Kurallar idare etmeli.” İşte, demokrasi kültürü, hukuk düzeni,
hukukun üstünlüğü ve bu mantık, bu yönetim mantığı burada kendini gösterir. Bir
milletvekili ihsan istemeden karar yeter sayısı istiyor, duymazlıktan
geliniyor. İkinci önergede tekrar karar yeter sayısı isteniyor ve
geçiştiriliyor. Kıymetli milletvekilleri,
ben merak ediyorum, Sayın Bakan diyor ki: “Sosyal tarafların uzlaşısıyla
geçti.” Ben ve grubum bu yasaya muhalefet ediyoruz. Elbette ki muhalefet
edeceğiz. Eğer muhalefet edilmiyorsa, uzlaşıyla çıktıysa sabah gelirken
Meclisin önündeki polisler niye buraya kıtalar hâlinde bindirilmiş? Kimden
korunmak isteniyor Meclis? Bu insanlar polis tarafından niye coplanıyor bu
insanların hakları elinden alınmıyor ise? Ben -bir milletvekili olarak- ve
grubum bu insanlara sahip çıkmak zorundadır. Dolayısıyla bu yasanın
geciktirilmesini, mümkünse çıkmamasını istiyoruz, bunun için de muhalefet
ediyoruz. Sayın Başkana el
sallamadım. Sayın Başkana söz istemek için elimi kaldırdım. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ALİ UZUNIRMAK
(Devamla) – Bunun da tutanaklara geçmesini istiyorum. Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Uzunırmak. Evet, tutanaklara
geçen o kelimenin tutanaklardan çıkarılmasını Genel Kurulun… (CHP sıralarından
gürültüler) ATİLA EMEK
(Antalya) – Gelip Meclise özür dileyecek. BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Sayın Başkan, bir özür borçlu… BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım… KADİR URAL
(Mersin) – Muhatap teklif etsin Sayın Başkanım, muhatap teklif etsin onu.
Gelsin, çıksın, söylesin! VIII.- DÜZELTİŞLER 1.- Aydın Milletvekili Ali Uzunırmak’a
söylenen bir sözün tutanaktan çıkarılmasına ilişkin BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, evet, o kelimenin tutanaklardan çıkarılmasını
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… ALİ UZUNIRMAK
(Aydın) – Ben bu konuda hakkımı bir milletvekili olarak sizin yönetiminize
emanet ediyorum Sayın Başkan. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Evet,
oylarınıza arz ediyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Teşekkür ediyorum
Genel Kurula, kabul edilmiştir. Evet, ümit
ediyorum ki bundan sonra karar oylamasında, yeter sayı istenmesinde daha
dikkatli oluruz diyoruz. AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Sayın Başkan, küfür oylanır mı? BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, bir sükûneti sağlıyoruz. Ne var bunda yani? Siz
sükûnet olmamasını mı istiyorsunuz? Lütfen… AKİF EKİCİ
(Gaziantep) – Sayın Başkan, biz de alışırsak, biz de küfür edersek ne olacak? BAŞKAN – Evet,
milletvekili arkadaşımız, muhatap olan arkadaşımız konuşmuştur, konuyu izah
etmiştir. Kendisine de teşekkür ediyorum. Konu vuzuha kavuşmuştur. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve
Teklifleri (Devam) 2.- Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı
ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) (Devam) BAŞKAN - Evet,
buyurun. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 25. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 40 ıncı maddesinde yer
alan tabloya aşağıda 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 numaralı
sıralarında belirtilen sigortalıların eklenmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı"nın çerçeve 25 inci maddesi ile değişik 5510 sayılı
kanunun 40 ıncı maddesinin birinci ve dördüncü
fıkraları ile ekli cetvelin 10 ve 11 inci bentlerinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini söz konusu cetvele aşağıdaki 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23,
24 ve 25 numaralı bentlerin eklenmesini ve üçüncü fıkrasının madde metninden
çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
“Aşağıda
belirtilen işyerlerinde ve işlerde çalışan sigortalıların hizmet sürelerine, bu
işyerlerinde işlerde geçen çalışma sürelerinin her 360 günü için karşılarında
gösterilen prim gün sayıları, fiilî hizmet süresi zammı olarak eklenir. 360
günden eksik sürelere ait fiilî hizmet süresi zammı, 360 gün için eklenen fiilî
hizmet süresi ile orantılı olarak belirlenir.” “Yukarıdaki
hükümlere göre hesaplanan fiilî hizmet süresi zammı sekiz yılı geçmemek üzere
uzun vadeli sigorta kolları uygulamasında prim ödeme gün sayısına eklenir ve
emeklilik yaş hadlerinden üç yılı geçmemek üzere yarısı indirilir. Yukarıda yer
verilen tablonun (10) numaralı sırasında yer alan ve 180 gün fiilî hizmet zammı
süresi verilen sigortalılar için sekiz yıllık süre sınırı uygulanmaz.”
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Önergeye katılamıyoruz Sayın
Başkanım. Yalnız bir
redaksiyon talebimiz var. Tasarının çerçeve 25’inci maddesiyle değiştirilen
5510 sayılı Kanun’un 40’ıncı maddesinde yer alan, tablonun 7’nci sırasında yer
alan “işlerinde” ibaresi herhâlde yazım hatası ya da basım hatası nedeniyle
sehven yanlış yazılmış. Bu “işlerinde” ibaresi “işlerde” şeklinde
düzeltilmelidir. BAŞKAN – Gerekli
not alınmıştır. Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Öztürk, buyurun. HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti
adına yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Kamuoyunda
yıpranma tazminatı olarak bilinen görüştüğümüz madde, bugüne kadar Hükûmetin “Kazanılmış haklara dokunmadık.” dediği ve
gerçekten dokunduğu maddelerden bir tanesi. Bazı meslek mensuplarını tasarıdan
çıkarılmış görüyoruz. Bir kere, Sayın Bakana bu Sosyal Güvenlik Reformunu
düzenlerken herhâlde bürokratlarının şu şekilde bir uyarısının olmuş olmasını
açıkçası ben beklerdim. Bir tasarıda yaş haddini artırırken emekliliği
zorlaştırıyorsunuz. Ona ek olarak ve bilimsel birtakım verilere dayandığınızı
söylüyorsunuz. Bazı mesleklerin emeklilikten sayılan hizmet sürelerini de
ortadan kaldırmanın ben akıllı bir davranış olduğunu düşünmüyorum yani herhâlde
bürokratlarınızdan sizi bu konuda uyaranlar olmuştur. Zaten biz emeklilik
yaşını artırıyoruz, burada da önemli bir şey yok, dolayısıyla buradan da bir
rahatsızlık vermemizin bir anlamı yok, demiş olabilirler. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Medya patronları… HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) - Sürekli olarak sosyal taraflarla mutabakat içinde olduğunuzu
söylüyorsunuz. İnsanlar niye sokaklarda? Millet hepimizi izliyor, sizi de
dinliyor. Değerli
arkadaşlar, şimdi, bu getirilen tasarıdan yararlanabilmek için bir kere maddede
sayılan meslek gruplarından olacaksınız ve bu meslek gruplarından sayılmış
olmak yeterli değil, o mesleği fiilen yapacaksınız. Bu da yeterli değil, o
meslekle ilgili öngörülen risklere maruz kalacaksınız. Bu da yeterli değil,
kazanılmış hakları önlemek için, ayrıca o meslekte üç bin altı yüz prim ödeme
gün sayısını tamamlayacaksınız ve bu da yeterli değil, önceden sekiz yılını
saydığınız hizmetler için bir kısım mesleklerde bu yıl sayısını sekizden beşe
indireceksiniz. Sonra da çıkıp diyeceksiniz ki: “Biz kazanılmış haklara
dokunmuyoruz.” Değerli
arkadaşlar, bu meslek gruplarından çıkarılanlardan bir tanesini dikkatlerinize
getirmek istiyorum. Değerli gazeteci arkadaşlarımızı çıkarıyorsunuz. Gazeteci
arkadaşlarımız masa başında görev yapmıyorlar. Gazeteci arkadaşlarımız askerler
ve emniyet güçleriyle birlikte gerektiğinde savaş meydanında görev yapıyorlar,
gerektiğinde terör olaylarıyla ilgili olarak, olayları izlemek için emniyet
görevlileriyle birlikte olay yerinde görevlerini yapıyorlar. Siz Genel Kurulun
huzuruna gelerek nasıl oluyor da “Ben bilimsel olarak incelettim konuyu,
dolayısıyla gazetecilerin artık burada yer almasına gerek yok.”
diyebiliyorsunuz, bunu milletin takdirine bırakıyorum. Değerli
arkadaşlar, gazetecilerin ve diğer meslek mensuplarının haklarıyla ilgili
olarak, kazanılmış haklarının yok edilip edilmediği konusunda ileride geçici
7’nci madde önünüze gelecek. Eğer inceleme fırsatı bulursanız, orada iki gruba
ayrılmış olduklarını görüyoruz. SSK’lı olup da yeni yasada listede yer
almayanlar için “Eski hizmetleri için yeni getirdiğim üç bin altı yüz prim
ödeme gün sayısını dikkate almam.” Diyorsunuz, SSK’lılar için. Dönüyorsunuz
kamu kesimine, kamu kesiminin içinde olanlar erbaşlar, Uzman Erbaşlar Kanunu
var, MİT mensupları var, Cumhurbaşkanlığı senfoni orkestrası var,
milletvekilleri var ve Emekli Sandığı Kanunu’nun 32’nci maddesi var ve burada
ayrım yapmaksızın, yeni listede olup olmadıklarına bakmaksızın diyorsunuz ki:
“Üç bin altı yüz günün doldurulmasında önceki sürelerini dikkate alırım.” Peki,
bu arkadaşlarımız, üç bin altı yüz gün süresini doldurmamışlar ise, mefhumu
muhalifinden, dikkate almayacağınız anlamı çıkıyor. Yani o maddede de
Plan-Bütçe’de bu eleştiriyi yaptım ama arkadaşlarım herhâlde dikkate almadılar.
Bu kazanılmış haklar yönünden… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Öztürk, tamamlayınız konuşmanızı. HARUN ÖZTÜRK
(Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan. O madde gelene
kadar arkadaşlarımızın bunun üzerinde çalışmalarının doğru olacağını
düşünüyorum. Çünkü yukarıda da söyledim, o maddenin yazılım biçimi, ileride bir
mukteza almak suretiyle milletvekillerinin de yıpranma tazminatlarının devam
ettiği noktasına kadar götürülebilir. Yüce heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öztürk. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 25. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 40 ıncı maddesinde yer
alan tabloya aşağıda 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 numaralı
sıralarında belirtilen sigortalıların eklenmesini arz ve teklif ederiz. M.
Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Niye katılamıyorsunuz? Mazeretiniz mi var? BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Sacid Yıldız, İstanbul
Milletvekili. BAŞKAN – Buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar) SACİD YILDIZ
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra
sayılı Tasarı’nın çerçeve 25’inci maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu’nun 40’ıncı maddesi hakkında verdiğimiz önerge üzerinde
söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi, grubum ve şahsım adına saygıyla
selamlıyorum. Televizyonda bizi dinleyen vatandaşlarımızı ve dinleyici locasındaki
gazeteci arkadaşlarımızı da selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Görüşmelerine
başladığımız Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Yasası, sosyal
güvenliği sosyal bir hak olmaktan çıkarmayı amaçlayan, çalışanı köle gibi gören
sömürücü bir zihniyetin ürünüdür. Sosyal güvenlik, uluslararası sermayenin
talepleri doğrultusunda şekillendirilmek istenmektedir ve tüm bunlar yapılırken
sosyal taraflar yok sayılmaktadır çünkü bu yasa Meclise getirilmeden evvel
Ekonomik ve Sosyal Konsey’de görüşülmemiştir; Meclise getirildikten sonra
Ekonomik ve Sosyal Konsey’de görüşülmüş ve uzlaşma sağlanmadan Meclise
getirilmiştir, bu çok önemlidir. Tasarıda,
çalışanlara daha önce tanınan bazı hakların geri alınması söz konusudur. Ne
yazık ki dün burada konuşan sendika kökenli arkadaşlarımız da “Çalışanların
hakları geri alınmamaktadır, kazanılmış hakları korunmaktadır.” demesine
rağmen, işte bu verdiğimiz önergede de, haklar geri alınmıştır, bunu
görmekteyiz. Görüşülmekte olan tasarıda gazeteciler, hava yolları uçucu
personeli, lokomotif makinistleri, posta dağıtıcıları, infaz koruma memurları,
gemi adamları, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunda haber hizmetini yapanlar ve
ayrıca haber hizmetlerinde fiilen çalışanlar, tüm basın çalışanları, zirai
mücadele ve karantina teşkilatında görev yapan memurlar, belediye zabıta
personeli, devlet sanatçıları fiilî hizmet süresi zammı kapsamından
çıkarılmışlardır. Bunların, bu
arkadaşlarımızın daha evvel kazanılmış hakları vardı, buradan çıkarılmışlardır.
Cumhuriyet Halk
Partisi olarak verdiğimiz önergede yukarıdaki iş kollarının tasarının 40’ıncı
maddesinde yer alan tabloya eklenmesini istemekteyiz. Örnek aldığımız Avrupa
Birliğinde bundan daha genişleri vardır. Örneğin, Belçika’da öğretmenler de bu
kapsam içindedir. Bu mesleklerde çalışanlar da en az fiilî hizmet süresi
zammına dâhil edilen işlerde çalışanlar kadar risk taşımaktadırlar. AKP Hükûmeti ne kadar böyle düşünmese de kapsamdan çıkarılan iş
kollarında çalışanların tümü fiziksel, sosyal ve ruhsal açıdan ağır çalışma koşullarıyla
karşı karşıyadırlar. Örneğin, devlet tiyatrosu ve devlet opera ve balesi
sanatçıları bir oyunu sahneye koymak için provalarda günlerce, haftalarca, gece
gündüz demeden, mesai kavramı olmadan emek harcamaktadırlar. Aslına bakılırsa
sahnede hamal karakterini canlandıran sanatçı ile gerçek hamal arasında
yıpranma bakımından çok fazla da fark yoktur. İşi oraya koymak için verilen
emek, o emeği seyirciye yansıtmak için verilen çaba da sanatçıları oldukça
yıpratmaktadır. Yasaya göre
gazeteciler de fiilî hizmet süresi zammı kapsamından çıkarılan iş kolları
arasındadırlar. Gazeteciler hem fikren hem bedenen ağır ve tehlikeli bir görev
yapmaktadırlar. Çok farklı yer ve zamanlarda can güvenliği olmayan ortamlarda
çalışan gazeteciler toplumsal olaylarda da sürekli hedef hâlindedirler. Ayrıca,
mesai kavramının olmaması, gece gündüz çalışmak durumunda olan gazetecilerin
fiziksel olarak zorlanmalarına neden olmaktadır. Gazetecilik son
derece riskli bir meslek koludur. Türkiye’de görevleri başında öldürülen gazeteci
sayısı 62’dir ve birçoğunun da faili hâlâ mevcut değildir. Bu düzenleme sadece
medya patronlarının işine yaramaktadır, çalışanların değil. Her şeyden önce,
yıpranma hakkı gazetecilere tanınmış bir ayrıcalık değildir, kazanılmış
haklarıdır. Risk altındaki iş
kollarından biri de haber kameramanlığıdır, oldukça da zor şartlar altında
gerçekleştirilen bir iştir. Kameramanlar ağırlığı 8 ila 15 kiloya kadar çıkan
omuz kameraları kullanmaktadırlar; üzerlerine zimmetli olan ve fiyatları çok
yüksek olan kameralara gelebilecek herhangi bir zarar kameramanlar üzerinde
büyük stres yaratmaktadır. Haber kameramanlarının belirli bir çalışma düzenleri
yoktur ve hemen hemen hiçbiri sendikalı değildir; bu
yüzden iş güvenlikleri de yoktur, özellikle toplumsal olaylarda açık
hedeftirler. Fiziksel olarak da güç bir işte çalışan kameramanların -bayan
kameramanlar da var, ben hekim olarak söylüyorum bu kısmını- çoğunun boyun,
omuz, sırt ve bel bölgelerinden şikâyetleri vardır, buraya ilişkin hastalıkları
vardır. AKP Hükûmeti, bu yasayla devletin çalışanlarına sunması gereken
sosyal hakları bütçeye yük olarak görmekte, çalışanların emeğini yok
saymaktadır. Otuz yıla yakın zamandır var olan kazanılmış bir hakkın günümüzde
giderek ağırlaşan koşullar altında geri alınmaya çalışılması adaletli ve hakça
bir iş değildir; Partinin adıyla da, AKP’nin adıyla da uyuşmamaktadır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Yıldız, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. SACİD YILDIZ
(Devamla) – Teşekkür ederim Başkan. Hükûmet, çalışanları hak
kaybına uğratan düzenlemelerine bir son vermelidir, yaptığı yasalarda sendikal
örgütlenmeyi teşvik edici düzenlemeler yapmalıdır. Avrupa’da sendikalaşma yasak
değildir, bu yüzden oradaki çalışanların hak kaybına uğraması söz konusu değildir.
Değerli
arkadaşlar, grubumuz adına verdiğimiz önergedeki maddelerin tasarıya eklenmesi
ve ilgili iş kollarında çalışanların mağduriyetinin giderilmesi konusunda
bütün, tüm Meclisin üzerine düşen görevi yapacağı inancıyla yüce heyetinizi
saygıyla ve mağdur olacak arkadaşları –inşallah olmaz- saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yıldız. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum… (CHP, MHP ve DTP sıralarından gürültüler) HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Hayır, kabul edilmiştir ya! BAŞKAN – Önerge
kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum…(CHP, MHP ve DTP sıralarından gürültüler) Arkadaşlar
tartışmaya gerek yok. Bakınız, burada küçük bir durum var, öbür tarafta var… GÜLTAN KIŞANAK
(Diyarbakır) – Sayalım. KADİR URAL
(Mersin) – Başkanım, bir saysaydınız. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Yanlış yapıyorsunuz, saymadan kabul edilmiştir diyorsunuz.
Efendim, sayı yeterli kabul edilmiştir önerge. Niye saymıyorsunuz efendim? Niye
saymıyorsunuz? Sayı var. HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Başkan, sayalım. OSMAN ÖZÇELİK
(Siirt) – Kabul edilmiştir Başkanım. SEVAHİR BAYINDIR
(Şırnak) – Kabul edilmiştir. BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Sayın Başkanım, taraflı davranıyorsunuz. KADİR URAL
(Mersin) – Başkanım, bir saysaydınız. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Yazık ediyorsunuz! RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) - Kamerayla tespit istiyoruz. BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Sayın Başkanım, gazeteciler size bakıyor. BAŞKAN – Önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25. maddesi ile yeniden düzenlenen, 5510
sayılı Kanunun 40. maddesinde belirtilen fiili hizmet süresi zammından
yararlanacaklarla ilgili tabloya aşağıdaki numaraları belirtilen sigortalıların
eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla. Oktay
Vural (İzmir) ve arkadaşları
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım. OKTAY VURAL
(İzmir) – Abdülkadir Akcan konuşacak. BAŞKAN – Sayın
Akcan buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın çerçeve
25’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, çok önemli bir yasa tasarısını görüşüyoruz. Elbette ki
toplumun sosyal boyutuyla ekonomik boyutunun birlikte ele alındığı ve ileriye
yönelik aktüeryal dengeleri de gözetilerek yaratılmak
istenen, yapılmak istenen, kurulmak istenen bir denge üzerinde, bir bütün
hâlinde Türkiye’nin ihtiyacı olan bir yasa tasarısı. Ancak bu tasarının, sosyal
taraflar bakımından mağdur edici olmaması gerektiği hepimizce malum. İşte,
önergenin özelliği, içeriğinin de bu doğrultuda değerlendirilmesi gerekir. Değerli
milletvekilleri, sık sık burada, bu kürsüde dile
getiriyoruz: “2002’de şuydu, şimdi şu; nereden nereye?” İşverenin, çalıştırdığı
personelini, geleceğini düşünerek, primini yatırarak, onun geleceğini de
garanti altına alabilmesi için önce kendi ekonomik durumunun düzgün olması lazım.
2002’de elbette ki iki tane ekonomik kriz vardı ve cumhuriyet tarihinin bu en
büyük iki ekonomik krizinde, mesela, 499 bin civarında olan protesto edilmiş
senet sayısı, 2007 sonu itibarıyla 1,5 milyona yaklaşmış, 1 milyon 471 bin
olmuştur. Şimdi, bu şartlar altında, senedini ödeyemeyen iş adamı kaçak işçi
çalıştıracak mı, çalıştırmayacak mı? Çalıştıracak elbette. Dolayısıyla, sizin
bu kanunla sağlamak istediğiniz aktüeryal dengeler
bir anlam ifade etmez hâle gelecek. Şimdi, değerli
milletvekilleri, sosyal taraflardan birisi yıpranma payı olarak ele alınmış
olan fiilî hizmet zammı süresinin kimi iş kapsamı bakımından daraltılması,
süresinin azaltılması, kimilerinin de kaldırılması söz konusu. İşte, burada, vermiş olduğumuz önergede özellikle gazetecilik ve
Basın Kanunu kapsamında çalışan insanlarımızın doksan gün olarak önceden var
olan fiilî hizmet zammı süresinin ortadan kaldırılmışlığını telafi etmek; keza,
Radyo-Televizyon Kurumunda haber hizmeti veren insanlarımızın fiilî hizmet
zammının düzenlenmesini sağlamak, gemi adamlarının stresli ortamında yıpranma
paylarını göz önüne almak; keza, ceza ve tutukevlerinde fiilen hükümlü
tutuklularla irtibatlı iş yerlerinde çalışanların yıpranmalarını ve stres
altında gerçekleşmiş olan yıpranmalarını telafi etmek; aynı şekilde, sürekli,
teknoloji ne olursa olsun belli riskler altında uçan uçuş adamlarının
sıkıntılarını ortadan kaldırmak ve gene aynı şekilde, postacıların yürüyerek
dağıtmak zorunda oldukları ve yıprandıkları hâli, masa başında oturan rastgele
bir memur gibi mütalaa etmenin ne kadar hatalı olduğunu göz önüne alarak bu
sıkıntıyı ortadan kaldırmak; Devlet Tiyatroları, Cumhurbaşkanlığı Senfoni
Orkestrası çalışanlarının yıpranmalarını ortadan kaldıracak önlem almak; gümrük
ve orman iş yerlerinde güvenlik işlerinde çalışan personelin fiilî hizmet
sürelerinin ortadan kaldırılmışlığının yarattığı sıkıntıyı bertaraf etmek ve bu
arada, zirai karantina ve zirai mücadelede çalışanların -veteriner hekimlerin-
dünyanın her tarafında kabul edilmiş olan yıpranma paylarını göz önüne alarak
bir önceki Kanun’da var olan haklarının yeniden verilmesini sağlamak amacıyla
verilmiş bir önergeden bahsediyoruz. Bu önergede,
mesela veteriner hekimleri ele alın. Veteriner hekimlerin fiilî hizmet zammını,
cumhuriyet tarihi boyunca, bu kanun ihdas edildiği andan itibaren var olan
hakkını elinden alıyoruz. Zirai mücadelede çalışan ve ilaçlarla muhatap olan
insanlarımızı, ziraat mühendislerimizi, ziraat teknisyenlerimizi ve
teknikerlerimizi kanun kapsamının dışında bırakıyoruz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Akcan, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – Değerli milletvekilleri, veteriner hekimleri çağın gelişmiş
teknolojisini göz önüne alarak acaba helikopterle dağın başındaki koyun
sürülerine mi götürüyoruz? Oraya giderken mesela bir “brucella”
hastalığı… Zaman zaman Sayın Bakanımızın yanında
değerli bir tıp adamını otururken görüyorum, eski Sağlık Bakanlığı
Müsteşarımızı. Bir sorun, Sağlık Bakanımıza sorun, acaba bu hastalığa maruz
olan veteriner hekim sayısı kaçtır? BAŞKAN – Sayın
Akcan, lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim. ABDÜLKADİR AKCAN
(Devamla) – Çalışan veterinerlerin yüzde 60’ı “brucella”
hastalığına yakalanmış ve bunun yüzde 40’ına yakını da yeniden nüksetmiştir. Bu
yıpranma getirmezse ne getirir? Aynı şekilde, organik tarım tamamen
yerleşmediği sürece insan sağlığı için zararlı ilaçlarla uğraşan ziraat
mühendislerinin durumunu göz ardı etmek acaba hakkaniyet ilkesiyle bağdaşır mı?
Bütün bunları göz
önüne alarak vermiş olduğumuz önergemizi desteklemenizi bekliyor, yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum… KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, az önce medya mensupları bu olayı
protesto edip dışarı çıktılar. Acaba son önerge görüşülmeden önce, istirham
etsek, Bakanlık medya mensuplarının yıpranmaları konusunu bir kez daha
düşünebilir mi efendim? BAŞKAN – Sayın
Başkanım, onu Sayın Bakanla, diğer arkadaşlarla görüşürsünüz. Ayrı bir şey. MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Neyi protesto ettiler? KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Kendilerine verilen hakların geri alınmasını protesto
ettiler efendim. BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, teşekkür ederim. Sayın Bakanım,
buyurun. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; fiili hizmet zammıyla ilgili madde, uzunca bir süredir, belki de
en yoğun tartışılan maddelerden birisi oldu. Şimdi, bu konuyla
ilgili yüzeysel bir yaklaşım, tabii takdir edersiniz ki popülist
bir yaklaşım saygıdeğerdir. Siyaset yapılıyor, politik amaçlara dönük bazı
şeyler kullanılabilir, bazı ifadeler kullanılabilir. Bizim ne yaptığımız konusunda
kısaca bilgi vermek istiyorum: Şimdi, elimizde
üç yönetmelik var: Bu yönetmeliklerden biri, Ağır ve Tehlikeli İşler
Yönetmeliği; bir diğeri, yedi saatten daha az çalışılması gereken işler
yönetmeliği; bir diğeri, kadın ve genç işçilerin çalıştırılamayacağı işler
yönetmeliği. Bu Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliği’nin de bir alt tebliği var,
orada da ilgili işlerle ilgili risk grupları oluşturulmuş. Bu risk grupları beş
ana gruptan oluşmaktadır. Biz, fiili hizmet zammı kapsamına girecek olan grupları
beşinci risk grubu olarak değerlendirdik ve beşinci risk grubunda olan yani, en
ağır risk grubunda olan meslekleri fiilî hizmet zammı kapsamına aldık. Bakınız, bugün
mevcut meri mevzuatta -değerli arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi- gazeteciler,
gemi adamları, gemi ateşçileri, gemi kömürcüleri, uçucu personel, veterinerler,
TRT çalışanları, TRT spikeri, haber dairesi başkanı, TRT ışıkçısı, sesçisi,
devlet tiyatrosu sanatçıları, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası gibi
sıralayabileceğimiz meslekler fiili hizmet zammı kapsamında. Olmayanlar
hangileri arkadaşlar? Şimdi, siyaset yapıyoruz, sorumlu bir noktadayız, bir
düzenleme yapacaksınız ve burada bir ölçünüz olmalı. Eğer ölçüsüzlük hâkim
olacaksa yani kişisel olarak bana soruyorsanız, herkes fiilî hizmet zammına
girsin, 70 milyon, fiilî hizmet zammından istifade etsin. Böyle bir yaklaşım,
bireysel yaklaşım ne derece doğrudur, yönetim anlayışıyla ne derece bir
paralellik arz eder, takdirlerinize bırakıyorum. BAŞKAN – Sayın
Bakanım… ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, çok kısaca, önemli olduğu
için… Şimdi, bakınız,
kurşun ve arsenik işlerinde çalışanlar fiilî hizmet zammı kapsamında değil
arkadaşlar. Cam fabrikalarında, atölyelerinde, 60 derece ateşin karşısında
çalışanlar yok, cıva üretiminde yok, çimento fabrikalarında yok, kok
fabrikalarında yok, termik santrallerinde, kazan dairelerinde, kül ve kömür
dairelerinde çalışanlar yok, asit üretimi yapanlar yok, su altında, basınç
altında çalışanlar yok. Şimdi, bunun gibi beşinci risk grubunda olanların
birçoğu yok. Nasıl olmuş diye,
biz, Bakanlığımızda bu çalışmayı teknik bir heyetle yürütürken şunu gördük: Çok
ciddi politik müdahalelerle, geçmiş dönemlerde illere, bölgelere göre dönük o
yöredeki çeşitli fabrikalar, iş kolları ve meslek kollarıyla ilgili siyasi
tercihler neticesinde bu meslekler fiilî hizmet zammı kapsamına girmiş. Devam
etsin mi? Doğrusu, bir ilkeye, bir kurala oturtulması gerekiyor bunun ve az
önce değerli hatip orada söyledi, biz bunları da belirlerken, efendim, cam
fabrikasında çalışanlar fiilî hizmet zammı kapsamına girmiyor. Kimler giriyor?
Bizzat 60-70 derece ateşin karşısında çalışmak zorunda olanlar ve bu iş
dolayısıyla ömründen bir şey alıp götürenler, ömrü kısaltan ve yedi saatlik
çalışma süresini çalışamayacak ağırlıkta bir meslekle, bir işle karşı karşıya
olan vatandaşlarımızı kapsam altına alıyoruz. Teknolojinin gelişmesi
neticesinde risk oluşturmayan meslekleri ise kapsam dışına çıkarıyoruz. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, teşekkür ediyorum size. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Efendim “Değerlendirelim” diyorsunuz,
daha süremiz var. Ben, değerli basın mensuplarına da tüm milletvekillerimize
söylüyorum, burada bir ilkeli kural getirirseniz, gelirse, bu kapsamı
genişletebiliriz. Aksi takdirde… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Getirelim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Yani, makul ve mantıklı bir açılım
getirilmesi gerekiyor. Bunu ifade
ediyorum, teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, teşekkür ediyorum. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, ara ver, getirelim. SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Kısa bir ara verelim Sayın Bakanın önerisi
doğrultusunda. Basın emekçileri konusunda en azından uzlaşırız. OKTAY VURAL
(İzmir) – Getirelim, demek ki öyle bir ihtiyaç var herhâlde. BAŞKAN – Şimdi,
saygıdeğer arkadaşlarım… SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Son önergeye geçmeden bunu yapalım Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Demirtaş, bakın şunu ifade ediyorum: Sayın Bakan burada,
sizler buradasınız. Hükûmet adına başka bir üye
oturabilir, oturur anlaşırsınız, o cereyan eder, arka tarafta görüşürsünüz. Ama
bu tip bir yaklaşım içinde sürekli ara verirsek Meclisi çalıştıramayız. Diğer önergeyi
okutuyorum: TBMM Başkanlığına 119 sıra sayılı kanun tasarısının 25. maddesi ile değiştirilmek
istenen 31.05.2006 tarihli ve 5510 sayılı kanunun 40. maddesindeki tablonun 16
numaralı bölümünün aşağıdaki gibi değiştirilmesini ve tabloya aşağıdaki 16, 17,
18, 19, 20, 21, 22, 23, 24 ve 25 numaralı bölümlerin eklenmesini, üçüncü
fıkranın çıkarılmasını arz ve teklif ediyoruz. Gültan Kışanak (Diyarbakır) ve
arkadaşları
BAŞKAN - Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ HASAN FEHMİ KİNAY (Kütahya) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Kışanak… SELAHATTİN
DEMİRTAŞ (Diyarbakır) – Osman Özçelik konuşacak Sayın
Başkan. BAŞKAN – Sayın Özçelik, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar) OSMAN ÖZÇELİK
(Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra sayılı Tasarı’nın
25’inci maddesine ilişkin değişiklik önerimiz üzerine söz aldım. Konuya geçmeden
önce, az önce bir sayın milletvekiline yönelik Meclis Başkan Yardımcısının sarf
ettiği sözü kabul edilemez buluyor, teessüflerimizi bildiriyoruz. 119 sıra sayılı
Tasarı’nın 25’inci maddesinde, önergemizde de belirtildiği gibi, çalışanlar
açısından kazanılmış hakların korunması ve bu haklardan yararlanan çalışanların
fiilî hizmetten yararlanmasının engellenmesine ilişkin bölümlere dair
önerilerimiz yer almaktadır. Önerge az önce
okundu. Bunları, ben sadece kapsamdaki iş yerlerinin adını vererek geçmek
istiyorum. İtfaiye arama ve kurtarma işlerinde çalışanların kapsam dâhiline
alınması lazım. Zabıta işlerinde çalışanlar, gazeteciler, posta dağıtım
işlerinde çalışan dağıtıcılar, Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumunun haber
hizmetlerinde çalışanlar, zirai mücadelede risk altında çalışanlar, Devlet
Tiyatroları ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasında çalışanlar, ceza ve
tutukevlerinde fiilen hükümlü ve tutuklularla irtibat içinde bulunan infaz
koruma görevlileri, uçak ve lokomotiflerde çalışan personeller, Sosyal
Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu bakım ve rehabilitasyon
merkezleriyle, çocuk, gençlik ve sokak çocukları merkezlerinde çalışanların
kapsam dâhiline alınmasını talep ediyoruz ve fiilî hizmet süresine eklenecek
gün miktarlarını da önergemizde veriyoruz. Özellikle iki
meslek grubunun sorununa -zaman nedeniyle- değinmek istiyorum. Kar, kış, gece,
gündüz demeden, doğru dürüst tatil yapma olanağı da bulmadan, toplumsal
olaylarda can güvenliği tehlikeye giren, hatta yaşamını kaybeden haberciler,
gazeteciler, toplumun haber alma hakkına katkı sağlayarak toplumun
bilgilenmesini sağlayan basın emekçilerinin yaşam düzeylerini yükseltmek
yerine, kazanılmış haklarından geri dönülüyor. Sayın Bakan bunu
bazı meslek gruplarında teknolojinin gelişmesine bağladı. Evet, gerçekten
matbaalarda çalışan kimi basın emekçilerinin mürettiphanelerde kurşunla yüz
yüze kalması sonucu doğabilecek zehirlenmelere karşı fiilî hizmet zammı
alınıyordu. Teknoloji gelişti, şimdi tipo baskı yok, ofset baskılar var. Evet,
bu alanda teknik gelişmeler var. Peki,
teknolojinin gelişmesiyle habercilerin yaşamlarının, sokaktaki yaşamlarının
garanti altına alındığını söyleyebilir miyiz? Toplumsal olaylarda polis
copundan teknoloji kurtarabiliyor mu? Bunların diğer risklerden kurtulmasının
teknolojiyle ne alakası var? Hâlâ bu tür riskler altındadırlar. Sayın Bakan bu
tasarının sosyal gruplarla birlikte hazırlandığını, dün Meclis dışında kendi
görüşlerini açıklamak isteyenlerin ideolojik ve politik yaklaşımlarla karşı
çıktıklarını ifade ettiler. Peki, bugün burada Meclisi ziyarete gelerek,
kazanılmış haklarının gasp edildiğini ve bunun geri alınmasını ifade etmek
isteyen basın emekçileri de acaba ideolojik maksatla mı geldiler? Biz, muhalefet
gruplarının önerilerini de popülist yaklaşımlar olarak
ifade ediliyor ve deniliyor ki: “Sizin sırtınızda yumurta küfesi yok. Oraya
buraya dağıtın diye teklif ediyorsunuz.” Yumurta küfesi sizin sırtınızda değil
demek istiyorlar. Yumurta küfesi bizim sırtımızda değil, sizin sırtınızda, ama
bu gidişle bu halk yumurta küfesini sizin sırtınızdan alacak, bunu bilmenizi
istiyorum. Bir diğer çalışma
grubu da özellikle PTT dağıtıcılarının çok ağır koşullarda çalışmalarını
sürdürdüklerini biliyoruz. Sırtlarında (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Özçelik, konuşmanızı tamamlayınız. OSMAN ÖZÇELİK
(Devamla) – Basın emekçilerinin sayısı da çok fazla değil. Sayın Bakan dedi ki:
“72 milyon insana bu hizmet, fiilî hizmet zammı talep ediliyor.” Hayır, 72
milyona talep etmiyoruz. Keşke Türkiye'nin bütçesi buna yetecek olsa, keşke 72
milyonun insanca yaşayabileceği bir ekonomik refah düzeyine ulaşmasını
sağlayabilsek, bunun biz farkındayız, ama basın emekçileri toplam 15 bin kişi.
Yine, posta dağıtıcıları 13 bin kişi ve bütün bu önergemizde yer alan insan
sayısı 50 bini bulmaz. Bunların yaşam düzeylerinin yükseltilmesi, hele hele basın emekçilerinin kazanılmış haklarının geri
verilmesi son derece gereklidir, zaruridir, kazanılmış haklardan geri
dönülemez. Sayın Bakanın bu konuda bir esneme payı gösterebileceğini ifade
etmesinden memnunluk duyuyoruz. Sayın Başkanın bir ara vermesiyle belki
gruplarımızın görüşmesi sonucu bu mağduriyet önlenebilir. Biz, tekrar, bir ara
verilerek görüşmeye fırsat tanınmasını istiyoruz. Saygılar
sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Özçelik. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Madde 25’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın
milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. Malumlarınız
olduğu üzere, görüşülmekte olan tasarı veya teklife konu kanunun komisyon
metninde bulunmayan, ancak tasarı veya teklifle çok yakın ilişkisi bulunan bir
maddesinin değiştirilmesini isteyen ve komisyonun salt çoğun-lukla katıldığı önergeler üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açılacağı İç Tüzük’ün 87’nci maddesinin dördüncü fıkrası hükmüdür. Bu
nedenle, önergeyi okutup komisyona soracağım. Komisyon önergeye salt
çoğunlukla, 21 üyesiyle katılırsa önerge üzerinde yeni bir madde olarak görüşme
açaca-ğım. Komisyonun salt
çoğunlukla katılmaması hâlinde ise önergeyi işlemden kaldıracağım. Şimdi önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanu-nu
ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılma-sına Dair
Kanun Tasarısı"na aşağıdaki çerçeve 26 ncı
maddenin eklenmesini ve izleyen madde numaralarının buna göre teselsül
ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
Madde 26- 5510
sayılı Kanunun 43 üncü maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. Cumhurbaşkanlığı
ve Başbakanlık görevinde bulunanların aylıkları Madde 43-
Cumhurbaşkanı iken bu görevinden herhangi bir nedenle ayrılanlara, istekleri üzerine,
müracaat tarihini takip eden ay başından itibaren,
istek tarihinde Cumhurbaşkanına ödenmekte olan aylık ödeneğin % 40'ı oranında
yaşlılık aylığı bağlanır. Ancak, herhangi
bir nedenle görevden ayrılan Cumhurbaşkanı, 28 inci maddeye göre yaşlılık aylığına
hak kazanıyorsa, 29 uncu maddeye göre yaşlılık aylığı ayrıca hesaplanır ve
aylıklardan yüksek olanı yaşlılık aylığı olarak bağlanır. 28 inci maddeye göre
aylığa hak kazanamaması halinde birinci fıkraya göre bağlanan aylığın tümü, 28
inci maddeye göre aylığa hak kazanması halinde ve 29 uncu maddeye göre
hesaplanan aylık, birinci fıkraya göre bağlanan aylıktan düşükse aradaki fark,
Hazineden tahsil edilir. Başbakan iken bu
görevinden herhangi bir nedenle ayrılanlara, istekleri üzerine, müracaat
tarihini takip eden ay başından itibaren, istek
tarihindeki Cumhurbaşkanına ödenmekte olan aylık ödeneğin % 40'ı esas alınarak
Cumhurbaşkanına bağlanacak yaşlılık aylığının % 75'i oranında yaşlılık aylığı
bağlanır. Ancak herhangi
bir nedenle görevden ayrılan Başbakan, 28 inci maddeye göre yaşlılık aylığına
hak kazanıyorsa, 29 uncu maddeye göre yaşlılık aylığı ayrıca hesaplanır ve
aylıklardan yüksek olanı yaşlılık aylığı olarak bağlanır. 28 inci maddeye göre
aylığa hak kazanılamıyorsa üçüncü fıkraya göre bağlanan aylığın tümü, 28 inci
maddeye göre aylığa hak kazanılıyor ve 29 uncu maddeye göre hesaplanan aylık,
üçüncü fıkraya göre bağlanan aylıktan düşükse aradaki fark Hazineden tahsil
edilir. Cumhurbaşkanı
veya Başbakan iken veya bu görevlerden ayrıldıktan sonra ölenlerin hak
sahiplerine, bu maddeye göre hesap edilen aylık 34 üncü madde hükümlerine göre
ölüm aylığı olarak bağlanır. Bu madde
kapsamında bağlanan gelir ve aylıklar, 55 inci maddenin ikinci fıkrası
hükümlerine göre artırılır.” BAŞKAN – Sayın
Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Salt çoğunluğumuz yoktur,
katılamıyoruz. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Komisyon önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan,
önergeyi işlemden kaldırıyorum. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, bir yasak savma bu! O zaman madde ilavesi
yapalım! KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, aslında bu önergeyi kendisi getirdi, kendi maaşını
Cumhurbaşkanıyla Başbakanın seviyesine bağladı. Yani Meclis Başkanı niye gidip
de Cumhurbaşkanının maaşını alıyor? BAŞKAN – Evet, İç
Tüzük’ün hükümlerini uyguladım, önergeyi işlemden kaldırdığım için yapacak bir
işlem yoktur. 26’ncı madde
üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 26. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 46 ncı maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan “bu sürelere ait primler kendilerince ödenerek” ibaresinin
“bu sürelere ait primlerden işveren payı kurumları tarafından, işçi payı ise
kendilerince ödenerek” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı Kanun Tasarısının 26. maddesi ile yeniden düzen-lenen 5510 sayılı Kanunun 46. maddesinin üçüncü fıkrasına
aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz ve teklif ederim. Saygılarımla.
“Bu süreler, beş
yılı geçmemek üzere emeklilik yaş hadlerinden indirilir.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılamıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın
Sipahi, siz mi konuşacaksınız? KAMİL ERDAL SİPAHİ (İzmir) – Evet. BAŞKAN – Buyurun
efendim. (MHP sıralarından alkışlar) KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Sözlerimin
başında, hainlere karşı yürütülen operasyonlarda, Şırnak’ta şehit olan 3 subay
ve astsubayımıza Tanrı’dan rahmet diliyorum, silahlı kuvvetler camiasına ve
yüce milletimize başsağlığı diliyorum, yaralılara acil şifalar diliyorum. Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak ikinci bir üzüntümüz, EXPO 2015’in maalesef
kaybedilmesi sürecini birkaç gün önce yaşamamız. Bizler Milliyetçi Hareket
Partisi Grubu olarak, çeşitli girişimlerle, bu arada EXPO Yasası’nın
geçirilmesine önayak olmak suretiyle, İzmir için, İzmirli için, Ege için çok
büyük bir çıkış, bir sıçrama noktası olacak olan EXPO’nun
kabulü konusunda büyük bir mücadele verdik. Ancak, maalesef kaybedildi. Bunun
kaybedilmesiyle ilgili olarak muhakkak ki, birçok eleştiri de yapılacak ama, bazı konulara değinmekte erken de olsa fayda umuyoruz. Bunlardan bir
tanesi, iki tane tema tespit edilmişti; bir tanesi yollardı, diğeri sağlıktı.
Evet, “yollar” diye tema tespit ettik EXPO için, ama İzmir’in kuzey çevre
yolundaki 5 kilometrelik bağlantıyı altı yılda tamamlayamadık. Bu arada, doğal
gaz inşaatı diye, raylı sistem inşaatı diye İzmir’in kazılmadık hiçbir yolunu
ve caddesini bırakmadık. O da yetmiyormuş gibi, İzmir Havaalanı ile İzmir
şehrini birbirine bağlayan yolu âdeta iptal ettik. Ondan sonra da “yollar”
temasıyla EXPO kazanacağımızı zannettik. Bir başka tema
“sağlık” idi. Fuar sahasının üç beş kilometre kuzeyinde bir baraj havzasında siyanürle
altın arama müsaadesi verildi Hükûmetimiz tarafından,
ondan sonra da “sağlık” temasıyla EXPO kazanacağımızı zannettik ve yabancılar
uyuyor zannettik. Tabii, bir diğer
hata daha vardı: EXPO’yu kazanmak için İzmir’i
tanıtmamız gerekiyordu, ama İzmir’i tanıtmak yerine birileri ellerine
çantalarını, valizlerini aldılar İzmir’i tanıtmak yerine kendileri, dünyanın
hiçbir yerinde tanımadık hiçbir yer bırakmadılar. Bunları şunun
için söylüyorum: Evet, kaybettik, bir sürü suçlu arıyoruz ama “Biz nerede hata
yaptık?” sorusuna cevap vermek zorundayız. Liderlikle ilgili kitaplarda hata
yapıldığı zaman şu üç öneride bulunulur: 1) Hatanızı kabul
edin. 2) Bu hatadan
ders çıkartın. 3) Tekrar
etmeyin. Buradan konuyu
Sosyal Güvenlik Yasası’na getiriyorum. Evet, IMF’nin zorlamasıyla bir hata
yaptıysanız Sayın Bakan, lütfen hiç olmazsa bazı yerlerde önerilere, sokaktaki
vatandaşın sesine, Türk işçisinin, Türk memurunun, Türk emeklisinin sesine
biraz ses verin de hataların hiç olmazsa bazılarını kabul edin. Evet, 25’inci
maddede fiilî hizmet süresi zammı uygulanacak iş ve iş yerleri on beş grup
altında toplanmakta ve bu kapsamdaki sigortalılar ile bu iş ve iş yerleri
gruplarından her biri için fiilî hizmet süresine eklenecek gün sayıları belirtilmektedir, ki bu iş alanlarının daha fazla
artırılması konusundaki önergeler malumunuz biraz önce reddedildi. Bu
açıklamaların ardından yer alan bir cümlede şu husus yer almıştır: “Bu
sürelerin, üç yılı geçmemek üzere yarısı emeklilik yaş hadlerinden indirilir.”
İşte, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak bizim önerimiz, bu cümlenin şu
şekilde değiştirilmesidir: “Bu süreler, beş yılı geçmemek üzere emeklilik yaş
hadlerinden indirilir.” Neden? Hâlihazır uygulamada yaş hadlerinden azami beş
yıl düşürülmektedir. Pratik ve hesaplanması kolay olan bir yöntem ve
uygulamadır. Ayrıca, kazanılmış bir hak olarak alışılmış ve yerleşmiş bir
uygulama konusudur. Diğer taraftan
fiilî hizmet süresi zammından yararlanabilmek için, malumlarınız, en az üç bin
altı yüz gün prim ödenmiş olması, yani fiilen en az on yıl çalışılması
gerekmektedir. Bizim yaş haddinden düşülmesi için teklif ettiğimiz azami beş
yıllık süre, hem bu on yıllık çalışma süresinin yarısıdır hem de yirmi yıllık
fiilî çalışmanın karşılığı elde edilecek olan fiilî hizmet süresine tekabül
etmektedir. Mevcut düzenlemede emeklilikte yaş hadlerinin yükseltilmesi
sebebiyle, yirmi beş yıllık fiilî çalışma süresi tamamlanmadan emekli olabilmek
mümkün olamıyor pratikte. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Sipahi. KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) – Çalışma süresi otuz beş, otuz sekiz yıla kadar
uzayabilecektir. Bu nedenle, yaş haddinden düşülecek sürenin fiilî hizmet
süresi zammı ile uyumlu olması gerekmektedir. Bu nedenle, biz Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak, şu anda da uygulandığı gibi, teklif ettiğimiz,
makul, uygulanabilir gerçekçi bir süre olan beş yılın hâlen olduğu gibi
uygulanmaya devam edilmesinin en mantıklı çözüm olacağı inancındayız. Yüce Meclise
saygılar sunarım. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Sipahi. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum... AHMET ORHAN
(Manisa) – Karar yeter sayısı istiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN –
Arayacağım, önergeyi oylarınıza sunup karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı
yoktur. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.24 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.36 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. 26’ncı madde
üzerinde verilen Sayın Oktay Vural ve arkadaşlarının önergesinin oylamasında
karar yeter sayısı bulunamamıştı. Şimdi önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve
karar yeter sayısını arayacağım. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir, karar yeter sayısı vardır. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı Tasarının çerçeve 26. maddesi ile değiştirilmesi öngörülen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 46 ncı maddesinin ikinci
fıkrasında yer alan “bu sürelere ait primler kendilerince ödenerek” ibaresinin
“bu sürelere ait primlerden işveren payı kurumları tarafından, işçi payı ise kendilerince
ödenerek” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. M.Akif Hamzaçebi (Trabzon) ve
arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI NAZIM EKREN (İstanbul) – Katılmıyoruz. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Oğuz Oyan konuşacaklar. BAŞKAN – Sayın
Oğuz Oyan, önerge sahipleri adına. Buyurun Sayın
Oyan. (CHP sıralarından alkışlar) OĞUZ OYAN (İzmir)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; efendim, burada görüştüğümüz sosyal
sigortalar ve genel sağlık sigortası düzenlemesi, 2006 yılında yasalaşmış, ama
bir türlü yürürlüğe girememiş bir düzenlemenin tekrarı niteliğinde. İşin
ilginci de şu: Türkiye, 1999 yılında “birinci nesil” denilen bir sosyal
güvenlik reformu yapmıştı. Orada elli sekiz-altmış yaş limitleri vardı, bu yaş
limitlerine karşı sendikalar inanılmaz gösteriler yaptılar ve doğru bir iş
yaptılar. O elli sekiz-altmış yaş limitlerini yaşayamadık, yani 99 sonrasında
işbaşı yapıp da elli sekiz-altmış yaşında olan daha bir tane vatandaşımız yok,
ama diyoruz ki şimdi: “Bu yetmez, altmış beşe çıkaralım.” Ya, uygulamayı bir
görün; 99’da çıkmış, henüz 2000’den bu yana çalışanlar elli sekiz-altmış yaşına
gelip emeklilik hakkını kazanmadılar, uygulamayı bir görün, bir yaşayalım. Yok…
İlginç başka bir
şey de şu oldu: 2006 yılında bu 5510 çıkarken sendikalar 99’daki
eylemliliklerini bırakmışlardı, hiçbir şey yoktu ortada. Hükûmet
de Ekonomik ve Sosyal Konseyi bile toplamamış idi. Yani tam bir bahar havası,
yani -hiç kimse- sanki ortada bir sosyal güvenlik düzenlemesi yokmuş gibi. 2006
sonunda Cumhuriyet Halk Partisinin başvurusuyla bu düzenleme iptal edildi ve
işin ilginci, gene iktidar bayram yaptı. İktidar bayram yaptı, çünkü 2007’de
seçimlere 5510’la gitmek istemiyordu ve bu arada, beş milyon kadar yeşil kart
dağıtma fırsatı buldular. Ondan sonra seçimler bitti, dört milyon yedi yüz bini
geri çekildi. Şimdi yeni seçimler var, bu yasa daha çıkmadan yeni, bir milyonu
aşmış durumda, bu arada yeniden yeşil kartlar dağıtılıyor. Yani, son derece oportünist bir uygulama sürecinden geçiyoruz. Şimdi, çok
ilginç bir şey oldu. 2008’de, 4 Ocakta Ekonomik ve Sosyal Konsey toplandı. Gene
tam bir oyalama ve ikna -güya- çabası, ama oyalamaydı, yani durumu kurtarma
meselesiydi. Sonra ne olduysa Emek Platformu iki saatlik bir iş bırakma eylemi
yaptı. Fakat işin ilginci, aynı gün Cumhuriyet Başsavcısının iddianamesi geldi.
Hangisi daha etkili oldu bilmiyoruz, ama iktidar geri adım attı. Emek
temsilcileriyle görüşme talebini bu sefer kabul etti. Süreç içinde olan,
Komisyondan geçmiş bir yasada dokuz bin iş gününden yedi bin iki yüz iş gününe
doğru geri adım attı. Şimdi, bu ilginç tabii. Bu ilginçlik iki
tarafı da kurtardı mı bilmiyorum. Ama muhtemelen, iktidara yakın, iktidar
güdümlüsü olan bazı konfederasyonlar da rahat nefes aldılar. Böylece, hem işte,
eylem yapmış oldular, bir göstermelik eylem hem de iktidar geri adım atmış
oldu. Böylece, bir yerde buluşmuş gibi oldular ve birdenbire Emek Platformu
sanki hiçbir şey yokmuş gibi diğer taleplerini de sürdürüyor gözükmekle
birlikte ortada yoklar. Kutluyorum. Kutluyorum. Buna rağmen bazı sendikalar,
bazı meslek kuruluşu örgütleri bugün cansiparane bu
yasaya, bu antisosyal yasaya karşı mücadele veriyor.
Kendilerini kutluyorum değerli arkadaşlarım ve şunu da söylüyorum: Türk-İş bir deklarasyon yayınlamış, diyor ki: “Biz Emek Platformu olarak
Genel Kuruldaki görüşmeleri, aktif olarak bu süreci takip ediyoruz.” Hani
neredesiniz? Hani tribünlerde Türk-İş, hani Hak-İş, neredesiniz? 2003’te burada
İş Yasası görüşülürken buraya sadece 1 kere ne yazık ki Selüloz-İş’in 60 işçisi
geldi. Ben şuradan davet ediyorum Türk-İş’i, bu yasa daha sürecek, geliniz,
orada oturunuz. Sizden kimse pankart açmanızı istemiyor. Sizin orada nefes
almanız bile iktidarı, bugün bu yasayı getirenleri etkileyecektir. Geliniz,
orada soluk alınız. Orası bin kişi alıyor. Gelin, ey Türk-İş, ey Hak-İş, şube
başkanları, bütün sendika başkanları, hepinizi davet ediyorum buradan. Evet,
aktif müdahale böyle yapılır, yerinizde oturarak değil. Gelin, sürece müdahale
edin. Bu, buradaki siyasilerden daha fazla, bu siyasetçilerden daha fazla sizi
ilgilendiriyor. O halde gelin, temsil ettiğiniz kitleleri layıkıyla temsil
edin. Değerli
arkadaşlarım, yedi bin iki yüz güne indirmek meseleyi çözmez altmış beş yaş
orada durdukça. Kesintisiz yirmi yılda bu günü doldurduğunu düşünelim, kırk beş
yaşında doldurdunuz-altmış beş yaşına kadar yirmi yıl beklemeniz gerekiyor.
Elli yaşında doldurdunuz, on beş yıl beklemeniz gerekiyor. Bugün Avrupa Birliği
ülkelerinin çoğunda SSK’lı türü sigortalı işçi olanlarda beş bin günü
geçmemektedir. Dolayısıyla bu kesinlikle büyük bir haksızlıktır, bu, bir sosyal
erozyondur, bu bir büyük hak kaybıdır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Oyan, konuşmanızı tamamlayınız. OĞUZ OYAN
(Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bakın, size bir örnek vereyim: Bugün Avrupa
Birliğinde -sadece Fransa için- Fransa’da yüz yaşını aşmış insan sayısı 20 bini
bulmuştur. Fransa’da elli altı yaş ilâ altmış beş yaş arasındaki -çok daha az,
yüz değil, bakın- dilimde çalışma imkânı bulanların oranı, o yaş grubundaki
aktif olabilecek insanların yüzde 38’inden ibarettir. Avrupa Birliğinde
ortalama yüzde 42’dir. En yüksek oran İsveç’te ve yüzde 69’dur. Türkiye’de
yüzde kaç, bir hesabınız var mı Sayın Bakan? Yüzde 10 var mı? Memur olanları
söylemiyorum, memurlar dışındaki, işçilerde, bana söyleyin, elli altı-altmış
beş yaş arasında Türkiye’de –Avrupa ortalaması yüzde 42- yarısı vardır deyin,
dörtte 1’i vardır deyin, var mı böyle bir şey? Siz, hiç, Türkiye’de herhangi
bir yere gittiğinizde… BAŞKAN – Sayın
Oyan, lütfen konuşmanızı tamamlayınız efendim. Ek süremiz yoktu, belki siz
farkına varamadınız. OĞUZ OYAN (Devamla)
– Önümde, gösteriyor. Sayın Başkan,
size güveniyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Buyurun,
tamamlayın, örnek olmasın. OĞUZ OYAN
(Devamla) – Efendim, dolayısıyla bu konuyu mutlaka gözden geçirin. O zaman son bir
noktaya değineyim. Avrupa Birliğinin bu konuda ikiyüzlülüğüne değinmek
istiyorum. Avrupa Birliği, Türkiye’de İhale Yasası’nı yakından izliyor, çünkü
çıkarlarını ilgilendiriyor, bütün ilerleme raporlarında var. Peki, niçin şunu
söylemiyor Avrupa Birliği: Niçin Avrupa Birliğinin sosyal kazanımlarının çok
altında bir yasa yaptığımızla ilgilenmiyor? Niçin işsizlik sigortasının
işlevsizliğine değinmiyor ve işsizlik sigortasının sosyal güvenlik kurumu
çatısı altına alınmasını istemiyor? Niçin Avrupa Birliği, devletin taraf
olmasının yetersizliğine dikkat çekmiyor? BAŞKAN – Sayın
Oyan, lütfen… OĞUZ OYAN
(Devamla) – Son cümlem Sayın Başkan. Niçin Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu gibi bir geri uygulamanın bu kapsam
içine, sosyal güvenlik kapsamı içine alınmasını istemiyor? Bu bir çifte standarttır,
bu bir iki yüzlülüktür. Olli Rehn
bunlara öncelikle el atsa daha iyi olur. Çok teşekkür
ediyorum ilginiz için. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Madde 26’yı
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Madde 27’de bir
adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 sıra sayılı kanun tasarısının 27 nci maddesinin 8
inci fıkrasının (d) bendinin aşağıda belirtilen şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
(d) Askeri harekatı gerektiren; iç güvenlik harekatı, sınır ötesi
harekat ve sınır güvenliği ile ilgili görevler sırasında, bu harekat ve
görevlerin sebep ve etkisiyle. BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın
Sipahi, buyurun efendim. KAMİL ERDAL
SİPAHİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Evet, bir
Parlamento klasiği daha yaşadık. Buradaki önergenin kesinlikle işin özüyle,
aslıyla, yasanın lafzıyla bir alakası yok. Ben… Tamamen, bir askerî tabirin
yanlış kullanılmasına, yanlış anlaşılmasına, yanlış yorumlanmasına ve daha
sonra vazife malulü olup da harp malulü sayılacaklarla ilgili işlemler
yürütülürken, yapılacak yorum yanlışlarına, hak kayıplarına mani olmanın
dışında hiçbir iddiası yok bu önergenin. Ama, bir
Parlamento klasiği yaşadık. En haklı önerge bile verilse “Komisyon? Hayır.”, “Hükûmet? Hayır.”, “AKP? Hayır.”, biraz zorlarsanız “Yüzde
46,7 oy aldık, kusura bakmayın.” Biraz daha zorlarsanız “Karar yeter sayısı”
dediğiniz zaman da -Sayın Başkan, sizi tenzih ediyorum- biraz önce yaşadığımız,
bir daha yaşamak, görmek, işitmek istemediğimiz bir tabirle karşı karşıya
kalıyoruz. Lütfen, sayın milletvekilleri… “Yazan” tabirini
düzeltmeye geliyorum. “Askerî harekâtı gerektiren iç tedip ve sınır hareketleri
sırasında, bu hareketlerin sebep ve etkisiyle.” Bir kere, “tedip
harekâtı” askerî literatürde 1930’larda ve öncesinde
kalmıştır. Kaldı ki, tek başına kullanılan bir ibare değildir, “tedip ve tenkil
harekâtı” olarak kullanılır. Ben emekli olalı beş sene oldu, ondan önce
askerlik öğretim hayatımda kırk senem Silahlı Kuvvetlerde geçti, ben bile, bu
“tedip ve tenkil harekâtı” sözlerini askerî tarih vesikalarında okudum. Bunun
yerine, gayet mantıklı olarak, günümüz Türkçesine uygun, günümüz hukukuna uygun
üç tane kavram getirdik. Ne getirdik? “İç güvenlik harekâtı, sınır ötesi
harekât ve sınır güvenliğiyle ilgili görevler sırasında, bu harekât ve
görevlerin sebep ve etkisiyle.” diye, günümüz hukukuna, günümüz anlayışına,
günümüz siyasetine, günümüz mücadelesine uygun tabirler getirdik. Dediğim gibi,
her zamanki alışkanlıkla “Hayır” dendi. Evet, buradan,
Patrikhane kokulu Vakıflar Yasası’nı geçirdik bu mantıkla, ABD kokulu Cargill Yasası’nı geçirdik bu mantıkla, şimdi sıra IMF
kokulu Sosyal Güvenlik Yasası’nı geçirmeye geldi. Kusura bakmayın, son
maddesine kadar, MHP Grubu olarak, her türlü mücadeleyi, Türk işçisiyle beraber,
Türk memuruyla beraber, Türk emekçisiyle beraber vermeye devam edeceğiz burada.
(MHP sıralarından alkışlar) Şimdi, “tedip
harekâtı” diyorsunuz, “tedip harekâtı”nın
kullanılmasında ısrar edilmesini istiyorsunuz. Ben, size, “tedip harekâtını”
merak ettim -belki yanlış hatırlıyorumdur, çünkü ben bile zor hatırlıyorum-
lügatten baktım. Tedip ne demek biliyor musunuz? Edeplendirme, terbiye verme,
haddini bildirme. Evet, “iç edeplendirme, iç terbiye verme, iç haddini
bildirme” ibaresinin yasada kalmasında ısrar ettiniz. Efendim, aynı
şekilde, “sınır hareketleri” tabiri de açık olmayıp, hangi hususları,
uygulamaları ihtiva ettiği belirsizdir. “Sınır hareketleri” dediğimiz olay,
bugün sınır güvenliği kapsamı içerisinde onun bir bölümünü teşkil etmektedir,
ancak tamamını kapsamamaktadır. “Sınır ötesi
harekât” tabiriniyse, bu iki tabire ilaveten bu cümleye koymak zorundayız.
Nedenini şöyle söyleyeyim size: Aynı maddenin (f) bendinde şu şekilde bir ibare
var: “Anayasanın 92 nci maddesi veya Türkiye'nin
taraf olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca Türk Silâhlı Kuvvetlerinin
yabancı ülkelere gönderilmesini gerektiren durumlarda, birliklerin bulundukları
yerlerden hareketlerinden itibaren yurt içinde, yurt dışında, yabancı ülkelerde
veya yurda dönüş sırasında.” Şimdi bazılarınız
diyecek ki: Bu, sizin buraya ilave ettiğiniz “sınır ötesi harekât” tabirini
karşılıyor. Hayır, karşılamıyor. İlk bakışta karşılıyormuş gibi görünüyor. Bu yazılan (f)
bendindeki ibare Afganistan gibi, Kosova gibi, Lübnan gibi ve son 16 Ekim
tezkeresinde olduğu gibi Meclis kararı sonrasındaki operasyonları kapsıyor,
doğru. Ancak, sınır mücavir alanında sıcak takip kapsamında veya 1992-97
yılları arasında olduğu gibi Meclis kararı olmaksınız yapılan sınır ötesi
harekâtları bu tabir kapsamıyor. Hatta kar örtüsü, görüş azlığı gibi nedenlerle
yanlışlıkla sınırın geçilebileceği şartları da kapsamıyor; mahdut hedefli özel
veya küçük çaplı operasyonları, etki-tepki operasyonlarını da kapsamıyor. Onun
içindir ki biz günümüz Türkçesine, askerî literatüre
uygun olsun diye ve herhangi bir hukuki tartışmaya neden olmasın diye, hak
kaybına neden olmasın diye, vazife malullerinin hak malulü sayılmasında
herhangi bir eksiklik ve aksaklık olmasın diye tamamen teknik düzeyde bu üç
tabiri buraya getirdik. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Sipahi. KAMİL ERDAL
SİPAHİ (Devamla) – Bilmiyorum hâlâ “Komisyon? Hayır.”, “Hükûmet?
Hayır.” tabirine katılmaya devam mı edeceksiniz, yoksa tamamen teknik düzeydeki
kırk yılın askerî tecrübesiyle karşınıza çıkartılan bu tabiri kabul etmek
olgunluğunu mu göstereceksiniz? Yüce Meclise
saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Sipahi. Sayın Komisyon,
bir düzeltme… PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Bir düzenlememiz var Sayın
Başkan. Tasarının çerçeve
27’nci maddesiyle değiştirilen 5510’un 47’nci maddesinin on beşinci
fıkrasındaki (a) bendinde olan “Kanunun birinci fıkrasının” ibaresi “Kanunun
4’üncü maddesinin birinci fıkrasının” şeklinde değiştirilmesini istiyoruz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Bunun önergeyle alakası yok ki! BAŞKAN – Hayır
efendim… PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Düzeltme talebi Sayın Başkanım. OKTAY VURAL
(İzmir) – Önergeler görüşüldükten sonra düzeltme talebi olur. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Komisyon nerede konuşacağını bilmiyor! PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) - Sen çok biliyorsun! BAŞKAN – Şimdi
önergeyi oylarınıza sunacağım. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Düzeltmeyle
birlikte madde 27’yi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Madde 28’i
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 29’uncu madde
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
119 Sıra Sayılı Tasarının 31/5/2006 tarihli ve 5510
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 49. maddesinde
değişiklik öngören çerçeve 29. maddesinin Tasarı metninden çıkarılmasını ve
müteakip maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, bazen şaşırıyorum, acaba burada otururken söylenen laflar ile
orada otururken söylenen laflar birbirini tutmuyor. Şimdi size bir Meclis
tutanağı okuyacağım, bir Meclis tutanağı, daha sonra da söyleyeceğim: “Değerli
milletvekilleri, iktidar olarak Meclis çalışmalarından dolayı bize fırsat
vermiyorsunuz. Fırsat buldukça seçim bölgelerine gidiyoruz. Esnaf, işçi,
sanayici, köylü, işsiz ve sivil toplum örgütleriyle bir araya geliyoruz, hükûmetin icraatıyla ilgili yoğun bir soru bombardımanına
tutuluyoruz. Halkın arasına giremezsiniz. İktidarın gündemi başka, Türkiye’nin
gündemi başka.” diyor. Devam ediyor: “Bakınız ‘çoğunluğum var’ diyerek 1992'de,
Sayın Demirel zamanında bir düzenlemeye gidildi. Sistem tahrip edildi ve bu
tasarı kâr-zarar mantığına doğru gitti, ama şimdi burada sistemi bir kez de siz
tahrip ediyorsunuz. Değerli
milletvekilleri, şunu anlamakta güçlük çekiyoruz: Bakın, bu tasarı,
muhataplarına bir fayda getirmiyor; muhatapları memnun değil bu tasarıdan. Kim
bunlar? Çiftçi, memur, emekli... Hiçbir vatandaşımız memnun değil. Ayrıca,
kurumlar açısından meseleye bakacak olursak, yalnız yaş yükseltmekle kurumların
finansman sorunları çözülmez. Çok değerli, iktidara mensup milletvekili
arkadaşlar ifade ettiler. ‘İş gününü 7 000 güne yükseltmekle, burada, sistemi
rahatlatmak mümkün değildir’ ifadesini kullandılar. Bu tasarının, muhataplarına
faydası yok. Bu tasarının kurumların finansman sorununu çözeceğine inanmıyoruz.
Siz bu işi IMF’in talimatı için yapıyorsunuz.” HALİL AYDOĞAN (Afyonkarahisar) – Siz söylediniz galiba… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Hayır, hayır, burası söylüyor efendim, ben söylemiyorum. OSMAN DEMİR
(Tokat) – Kim söylüyor? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Burada yazıyor işte. Bu bir Meclis tutanağı. OSMAN DEMİR
(Tokat) – Kim söylüyor? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Söyleyeceğim. Bu bir Meclis tutanağı. Ve “IMF'ye teslim
olduk der mahiyette ifadelerde bulunuyorsunuz.” diyor ve sonunda diyor ki… OSMAN DEMİR
(Tokat) – Kimin söylediğini söyle. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Bir dakika ya, bunu söyleyeni söyleyeceğim. Diyor ki: “Bu bir
aktüeryal denge hesabıdır, malların değerlendirme
hesabıdır. Yani yaş yükseltmekle, insanlara prim şey yapmakla… Emekli
Sandığının, SSK’nın çok büyük mali imkânları var, fakat bunlar kullanılmıyor ve
bir sürü arazileri var, bunlar heba ediliyor, iyi yönetilmiyor.” Bunu söyleyen
Sayın Faruk Çelik. (CHP sıralarından alkışlar) AHMET YENİ
(Samsun) – O zaman doğrusunu söylemiş. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) - Peki, artık nasıl kabul ediyorsanız. Tarih de 16
Ağustos 1999. O tarihte… LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Batırmıştınız memleketi. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Memleketi biz batırmadık beyefendi. Lütfen, yerinde
oturarak laf atma. Haddini bil, haddini bil. Ben memleketi batırmadım. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Niye kızıyorsun? FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Haddini bil ama. Ne demek “Batırmıştınız.” Ne demek bu
“Batırmıştınız.” Ne demek “Batırmıştınız.” LÜTFİ ÇIRAKOĞLU
(Rize) – Batırmıştınız. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU
(Devamla) – Ne demek “Batırmıştınız.” BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen... Sayın Aslanoğlu, lütfen… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – O zaman size aynı şeyi yarın bir başkaları söyleyecektir.
Ben size sadece Meclis tutanaklarından -ben ilave de etmedim- bir tutanak
okudum arkadaşlar ve bakın, bu tutanağın sahibini de -kim istiyorsa vereyim- 16
Ağustos 1999’da bu konuşmayı yapan Sayın Faruk Çelik. Başka tutanaklar
da okuyacağım, onları da okuyacağım, başkaları da var, başkaları da var. ŞİNASİ ÖKTEM
(İstanbul) – Şimdi doğru söylemiyor, o zaman doğru söylemiş. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Devamla) – Ha, acaba o mu doğru, bugün dediğiniz mi doğru? Ben de
bilmiyorum. Saygılar sunarım.
(CHP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakanım. VII.- SATMAŞLARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam) 2.- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in,
Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili
arkadaşlarım; Sayın Aslanoğlu’na teşekkür ediyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hah, bravo! ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Aslanoğlu
yaptığı kısa konuşmada “Millet perişan.” dedi. Yıl 1999. Aynen doğru, millet
perişandı. Sayın Aslanoğlu “İktidarın gündemi başka, Türkiye'nin, milletin
gündemi başka.” dedi. 1999 yılında aynen böyleydi. İktidarın gündemi başkaydı,
milletin gündemi başkaydı. (CHP sıralarından “Aynı, aynı” sesleri, gürültüler) Üç: “Muhatapları
memnun değildi.” dedi. Doğru söylüyorlardı. 2000 yılında Emek Platformunun
yapmış olduğu tüm Türkiye’deki eylemleri hepimiz biliyoruz, meydana gelen
hadiseleri biliyoruz. OKTAY VURAL
(İzmir) – Bugün de var efendim, bugün de var. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Şimdi adam copluyorlar, adam copluyorlar! ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Şimdi… Müsaade edin,
müsaade edin… BAŞKAN – Sayın
Bakanım, lütfen, kısa… ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Müsaade edin, ben dinledim sabırla. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, lütfen, kısa tamamlayınız. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bakınız, bu konuyla ilgili ben de diyorum
ki: Memurlarla ilgili düzenlemede hiçbir sorun yok, hiçbir problem yok, mevcut
kamu çalışanlarını hiç ilgilendirmiyor. Onun için sorun yok. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Kamu-Sen katılmıyor bu görüşlere. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - İki: Çiftçilerle ilgili son derece önemli
ve olumlu düzenlemeler getiriyor bu düzenleme. Hiçbir sorun yok. Dikkat
ederseniz, çiftçilerden bir sorun duymuyorsunuz. (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler) Üçüncüsü:
İşçilerle ilgili on dokuz maddelik… BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Çiftçiler battı! ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) –Bakın, dinleyemiyorsunuz… Sayın Başkan,
müsaade ederseniz… Bakınız, bir şeyi
söylediğiniz zaman arkasında duracaksınız. Siyaset önemli bir şeydir. Uzun
süreli, uzun soluklu bir iştir siyaset. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Siz duruyor musunuz? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) - Şimdi bakınız, işçi sendikaları bizim
önümüze on dokuz madde koydular. Diyorum ki: “Yüzde 90’ında anlaştık.“ Bu da
normaldir, yüzde 10’unda anlaşamamak da normaldir. “Saygı duyuyorum” diyorum.
Bunları siz televizyonlarda izlediniz, anlaştık mı anlaşamadık mı, aksi bir
açıklama olmadı. Son olarak bakın
şunu söylüyorum… (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın
Bakanım, lütfen tamamlayınız. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Müsaade edin Sayın Başkanım. Efendim, “yedi
bin gün, o zaman getirdiğiniz yasada altmış yaşla ilgili. “Bu mümkün değildir.”
demişim, “Başka şeylere de ihtiyaç var.” demişim, çok doğru demişim. Bu yasa,
şu anda getirdiğimiz düzenleme, yalnız yaş ve yalnız prim günü, yalnız
güncelleme değil, bu yasa, aynı zamanda kayıt dışının önüne geçecek
düzenlemeleri de getiriyor. (CHP ve MHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın
Bakanım, teşekkür ediyorum. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Bu da ayrı bir düzenleme. Son olarak şu
Sayın Başkanım… BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. OKTAY VURAL
(İzmir) – “Mezarda emeklilik” dediniz o zaman. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, son cümlem… BAŞKAN – Sayın
Bakanım çok uyarı… ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – …son cümlem de şu: Sayın Aslanoğlu, şunu da çok doğru söylüyorsunuz: IMF’yle ilgili
söylediğim cümle de… O zamanı, 99’u hatırlayanlar iyi bilirler. Sayın Kemal
Derviş, burada, âdeta, Hükûmetin başkanı gibiydi ve
şu talimat vardı: “On beş günde on beş yasa.” (CHP ve MHP sıralarından
gürültüler) (Mikrofon Başkan
tarafından kapatıldı) FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Siz de bu yasayı onun için mi getirdiniz? BAŞKAN – Sayın
Bakanım, teşekkür ediyorum, sağ olun. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 2.- Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı
ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayı-sı:
119) (Devam) BAŞKAN - Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Sayın Bakanım, 99’da Kemal Derviş var mıydı? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bir dakika… BAŞKAN – Efendim? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Nerede Kemal Derviş vardı? KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, Meclisi çok kötü yönetiyorsunuz. Sayın Bakana bu sözü neye
göre verdiniz? BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Milletvekili çıktı, önergesini açıkladı Meclise. Tutumunuz
hakkında söz istiyorum. BAŞKAN - Sayın
Bakana ismen hitap etti, o gerekçeyle verdim. Sayın Bakanın ismini geçirdi,
söyledi. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, tutumunuz hakkında söz istiyorum. BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, Sayın Bakana neye göre söz verdiniz? BAŞKAN – Sayın
Bakanın ismi geçtiği için, Sayın Bakana sataşma olduğu için verdim sözü. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Öyle bir talebi yok ki. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Öyle bir talebi yoktu ki. BAŞKAN – Madde 30
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bu Meclisi böyle yönetemezsiniz. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkan ben de söz istiyorum. Bakan rakamları yanlış
söylüyor. BAŞKAN – Efendim,
söz isterseniz değerlendiririm. OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Bakan tarihi bilmiyor, rakamları yanlış söylüyor, Dervişleri
karıştırıyor. Onun için söz istiyorum. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Böyle Meclis yönetilmez. Böyle Meclis yönetilir mi? BAŞKAN – Buyurun. “Görüşülmekte
olan 119 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde…” OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkanım, sataşma var, söz istiyorum. BAŞKAN – Sayın
Durmuş, değerlendireceğim, tamam. İtirazım yok bakın sözünüze. Buyurun oturun. Buyurun. “…Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın 30. Maddesi ile değiştirilen 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanununun 50. Maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki gibi
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.”
“İsteğe bağlı
sigortalı olabilmek için, a) En az 1080 gün
malullük yaşlılık ve ölüm sigortası primi ödemiş olmak, b) Bu Kanuna tâbi
zorunlu sigortalı olmayı gerektirecek şekilde çalışmamak veya sigortalı olarak
çalışmakla birlikte ay içerisinde 30 günden az çalışmak ya da tam gün
çalışmamak, c) Kendi
sigortalılığı nedeniyle aylık bağlanmamış olmak, d) 18 yaşını
doldurmuş bulunmak, e) İsteğe bağlı
sigorta talep dilekçesiyle Kuruma başvuruda bulunmak, şartları aranır.” BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE
KOMİSYONU SÖZCÜSÜ MUZAFFER BAŞTOPÇU (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Kılıçdaroğlu. KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, az önce hatip konuşurken AKP
sıralarından bir arkadaşımız “Siz memleketi batırdınız.” diye bir ifade
kullandı. Ülkeyi pazarlamayı kendisine görev edinenler, bizi ülkeyi batırmakla
suçlayamazlar, önce pazarlamaktan vazgeçsinler efendim. (CHP sıralarından
“Bravo” sesleri, alkışlar) BAŞKAN – Sayın Kılıçdaroğlu, önerge üzerinde konuşacak arkadaşımız… KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Sayın Çetin Soysal konuşacak. BAŞKAN – Sayın
Çetin Soysal, buyurun. ÇETİN SOYSAL
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Sosyal Güvenlik
Yasası’nı yani sosyal güvenlik reformunu konuşuyoruz. Bunun neresi sosyal,
neresi güvenlik, hele neresi reform! Yani açıkçası çıkıp şunu deseniz de herkes
rahatlasa: “Bu, IMF’ye gözden geçirmeyle ilgili verdiğimiz sözdür. Biz bu sözü
verdik, bunu taahhüt ettik. Onun için biz bunu hayata geçiriyoruz. IMF ne
diyorsa biz bunu yapıyoruz.” deyin, en azından bu yüreği, bu cesareti gösterin,
anlayalım. İşin doğrusu da bu. IMF çıktı… Bunu, gözden
geçirmeyi hayata geçirebilmek için, IMF’yle olan politikalarınızı devam
ettirebilmek için, bir de adına “reform” dediğiniz sosyal güvenlik reformunu
-sizin tabirinizle- hayata geçirtme çabası içindesiniz. Hâlbuki burada görünen
o ki kazanılmış hakları geri alıyorsunuz ve öyle bir alıyorsunuz ki insanların
canını yakıyorsunuz. Yani bu ülkeye çok çivi çakan siz… Sizin iktidarınız evet
çivi çakıyor ama öyle bir çakıyor ki insan etine çakıyor, insanın canını
yakıyor. Bu “reform” dediğiniz olay da ta kendisidir, olay budur. Bu gerçeği
kabul etmeniz gerekir. Çünkü gelecek ipotek altına alınıyor. Bu arada bir de
yeni bir şey çıktı: 3 çocuk. Yani geleceği ipotek altına alınan, çalışanlarının
geleceği ipotek altına alınan, geleceği karanlık olan, yarınlarına güvenle
bakamayan bir toplum 3 çocuğu nasıl barındıracak, inanamıyorum. Değerli
arkadaşlarım, bugün sosyal güvenlik yasası falan değil, kazanılmış hakların
geri alınmasıyla ilgili bir şeyleri konuşuyoruz aslında. AKP İktidarı
kazanılmış hakları geri alıyor. Buna dönük, elbette ki reddeden… Sizin ön
bahçenizi tabii ki kabul etmiyorum. O sizin ön bahçeniz Sayın Başkanın
deyimiyle. Ama burada bu toplum elbette ki bunu reddedecek, elbette ki buna
dönük eleştirilerini, değerlendirmelerini, demokratik haklarını kullanmak
zorundadır. Ancak, bu hakları kullananlara karşı gerçekten büyük bir haksızlık
yapılıyor, barikatlar oluşuyor. İşte sizin de demokrasi anlayışınızın bu kadar
olduğunu gösteriyor. Burası vekalettir, biz vekiliz.
Asiller elbette ki sesini duyuracak. Yunanistan’da -anımsayın- çalışanların
kazanımlarıyla ilgili birtakım haklar alınma noktasına gelince bütün Yunanistan
ayağa kalktı. Fransa keza öyle. Diğer bütün ülkelerde
bu böyledir. Ama maalesef, burada… Ama bunun yabancısı değiliz. Tekel satıldı,
16 bin Tekel işçisi gerçekten karanlığa gömüldü, yok pahasına satıldı, haksızlık
yapıldı. Ama ona dönük demokratik haklarını kullananlara eksi 10 derecede su
fışkırtan anlayış işte bu anlayıştır. Siz busunuz. Demokrasi adına ahkâm
kesmeye de hakkınız yok, özgürlük adına ahkâm kesmeye hakkınız yok. Getirmiş
olduğunuz tasarıya karşı sesini yükseltenlere maalesef gösterdiğiniz tepki
ortada. Şimdi, bu
kaynakların nasıl kullanıldığını da biz biliyoruz. Örneğin bir tanesini
söyleyeyim size: İstanbul’da Sosyal Sigortalar Kurumunun olan bir mal önce 20
milyara, sonra 34 trilyona satıldı. Akabinde imar
değişikliği. 10 misli, 10 misli İstanbul’un göbeğinde. Burada bu
fiyatlarla, bu rakamlarla, o sattığınız yerin sonucunda değişen imarla -daha
sonra imarı değişiyor- orada gelinen rakamlar, şu anki hesabı yaptığınız zaman
en az 10-15 katı bir rant elde ediliyor. Şimdi, tüyü
bitmemiş yetimin hakkını yiyeceksiniz, kaynakları bu şekilde heba edeceksiniz
ve bunun da acısını toplumdan, halktan çıkaracaksınız. “Reform” dediğiniz
zaman, o reform içinde kazanılmış hakların üzerinde kazanılmış haklarla gelinirse
olur. Örneğin, Güneydoğu’daki tarım işçileri, o kadın tarım işçileri için bir
şey yapabiliyor musunuz? İlkel şartlarda çalışan, hiçbir sosyal güvenliği
olmayan, her yıl 10’larcası ölen o tarım işçileri için bugüne kadar bir şey
yaptınız mı? Şimdi baktığımız
zaman… Tabii ki vakit kısıtlı. Zamanı da iyi
kullanmaya çalışıyoruz. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Bir dakikan var. ÇETİN SOYSAL
(Devamla) – Bir dakikamızı kullanıyor muyuz Sayın Başkan? BAŞKAN – Sadece
cümlenizi tamamlamanız için veriyorum ama arkadaşlar bunu kullandırmıyor. Lütfen cümlenizi
tamamlayınız, teşekkür ediniz Sayın Soysal. ÇETİN SOYSAL (Devamla) – Peki. Sadece bir şiir okuyorum. SIRRI SAKIK (Muş)
– Bence şiir okuma. ÇETİN SOYSAL (Devamla)
– “Sen doğdun Üç gün aç tuttuk,
Üç gün meme
vermedik sana Adiloş bebem, Hasta düşmeyesin
diye, töremiz böyle diye. Saldır şimdi
memeye, Saldır da büyü. Bunlar engerek ve
çıyanlardır. Bunlar aşımıza,
ekmeğimize göz koyanlardır. Tanı bunları,
tanı da büyü.” Saygılarımla.
(MHP ve DTP sıralarından alkışlar) III.- YOKLAMA (MHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı) OKTAY VURAL
(İzmir) – Toplantı yetersayısı istiyoruz efendim. BAŞKAN – Evet,
önergenin oylamasından önce yoklama talebi vardır. Sayın Vural,
Sayın Durmuş, Sayın Asil, Sayın Yalçın, Sayın Kalaycı, Sayın Taner, Sayın Işık,
Sayın Ertuğrul, Sayın Enöz, Sayın Büyükataman,
Sayın Yıldız, Sayın Tankut, Sayın Varlı, Sayın Akcan,
Sayın Şandır, Sayın Bal, Sayın Toskay, Sayın Özensoy, Sayın Çalış, Sayın Kumcuoğlu.
Tamam, yirmi kişi. Evet, ismini
okumuş olduğum, kaydetmiş olduğum arkadaşlarımız lütfen yoklamaya girmesinler.
Yoklama işlemini yapacağım. Yoklama için üç dakikalık süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, yoklamanın şeklini oylayın lütfen. Ad okunmak
suretiyle istiyor arkadaşlar. Yoklamanın şeklini oylayın önce. OKTAY VURAL
(İzmir) – Elektronikle yapın. BAŞKAN –
Elektronik cihazla… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, yoklamanın hangi usulle yapılacağını oylayın. BAŞKAN – Evet,
Sayın Vural elektronik cihazla yoklama istediklerini ifade ettiler. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Hayır efendim, istemedi. Ad okunmak suretiyle istedi, efendim. BAŞKAN – Hayır,
soralım bir dakika. Sayın Vural burada. Sayın Vural? KAMER GENÇ
(Tunceli) - Efendim, yoklamanın şeklini oylayacaksınız. İç Tüzük hükmü ortada
ya! OKTAY VURAL
(İzmir) – Oylayın efendim. BAŞKAN -
Yoklamanın elektronik cihazla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Elektronik
cihazla yoklama yapacağız. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, toplantı yeter sayısı vardır. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 2.- Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı
ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) (Devam) BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 30’uncu maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri,
biraz önce Sayın Çelik, Sayın Mevlüt Aslanoğlu’nun konuşması üzerine yaptığı konuşmada, o günkü hükûmetle ilgili olarak bazı ifadelerde bulundu ve o gün
kabinede görev yapan Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş da bu konuyla ilgili
olarak kısa bir açıklama yapma hakkı doğduğunu ifade ederek başvurmuştur.
Kendisine bu hususta söz vereceğim. Buyurun Sayın
Durmuş. (MHP sıralarından alkışlar) VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam) 3.- Kırıkkale Milletvekili Osman Durmuş’un
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in konuşmasında 57’nci Hükûmete sataşması nedeniyle konuşması OSMAN DURMUŞ
(Kırıkkale) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hükûmet
etmek zor iştir. Hükûmet edenlerin, bakanlık
makamında oturanların ağzından çıkan sözün delili, belgesi olması gerekir. 1999 yılı
Türkiye’si, bizden önce hükûmet edenlerin oluşturduğu
kargaşa nedeniyle birçok azınlık hükûmetleri ve
müdahaleli dönemlerden sonra bir buçuk yıldır bütçesi olmayan ve 99 yılı
bütçesiyle birlikte, altı aylık bütçeyle birlikte, bir buçuk yıllık bütçe
yapmak zorunda kalan bir 57’nci Hükûmettir. 1999 yılında
IMF’yle bir anlaşma yoktur, Bakanın beyanı yanlıştır, doğru değildir. 1999’da
“Derviş” diye bir bakan yoktur, bu beyanı da yanlıştır. Neresini düzelteceğim? Stand-by anlaşması daha sonra
yapılmıştır ve bu yasalarla ilgili bakanın görüş ifade ettiği dönemde, bir
kargaşadan, kaostan gelen Türkiye Cumhuriyeti
devletini tekrar bir uzlaşma ortamı oluşturarak sağ ve sol ayrışmayı ortadan
kaldıran bir 57’nci Hükûmet icraatı vardır ki o
icraatın başlangıcında enflasyon yüzde 20’lere inmişti. Biz Hükûmeti nereden teslim aldığımızı burada saymaya kalksak
zamanımız yetişmez ama teslim ettiğimiz Hükûmet 1,5
milyar cari açık nedeniyle ekonomik krize sokulan ve bugün Parlamento
sıralarında oturanların yeşil sermayeyi “Bankadaki paralarınızı çekin.” diye
teşvik eden bir kısım parlamenter ve siyasetçiler Türkiye’yi 1,5 milyarlık cari
açıkla o gün krize soktular. Bugün sorumlu muhalefet, sizin borçları 450
milyar doları aşırdığınız, 42 milyar dolar cari açığa getirdiğiniz yerde
vatandaşlarımıza “Bu Hükûmet soyuyor, bu Hükûmet satıyor, bankaları boşaltıyor, aman paranızı
çekin.” demiyoruz, demeyiz, sorumluluğumuz var. Onun için, biz,
rakamları da çarpıtmayız. Türkiye’nin yarınını düşündüğümüz için de, şu anda
Türkiye için de, getirdiğiniz konumdan çıkarmak için her hafta grup
toplantısında liderimiz çözüm teklifleri getiriyor, el uzatıyor. Diyorsunuz ki:
“İspiyonluyorsunuz.” Madrid’deki konuşmaya MHP lideri de katıldı, destek
verdiler. Onlarla ilgili niye soruşturma açmıyorsunuz? Sizin siyaset
anlayışınız bu. (MHP sıralarından alkışlar) (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Durmuş, tamamlayın konuşmanızı. OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – Bizim sorumlu siyaset anlayışımız… Türkiye’nin istikrara, huzura
ihtiyacı var. Dün “Mezarda emeklilik.” dediniz, bugün musallayı bile
bulamayacak emeklimiz. Getirdiğiniz yasa bu. Onun için,
istirham ediyorum, bu makama gelenler, ben dâhil, bugün söylediklerimizin… BAŞKAN – Sayın
Durmuş, lütfen tamamlayın konuşmanızı. OSMAN DURMUŞ
(Devamla) - …yarın önümüze geleceğini bilmemiz lazım. Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Bakanım,
bir açıklama yapacaksınız, lütfen çok kısa olsun. Buyurun. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Teşekkür ediyorum. Sayın Durmuş’a teşekkür ediyorum. Benim buradaki
amacım, o günkü hükûmet de değil, ama konuşmacı,
Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü öyle şeyler söyledi ki şahsımızla ilgili, yani
söylediği cümleleri muhalefet partisi olarak bir yere oturtmanız gerekiyor. O
çerçevede söylediğim bir şey. Ama Sayın Durmuş bir şeyi unuttular yalnız. Bakınız, 1999’un
şartlarını çok boyutlu görmemiz gerekiyor. Bu yasa Mecliste olduğu zaman,
Türkiye’nin yaşadığı en büyük deprem olayı vardı. O olayın üstesinden gelme
konusunda da milletin birliği, beraberliği ve hükûmetin
de büyük gayretleri vardı. Onu da unutmamak gerekiyor. Onu da söylüyorum ama
benim söylediğim cümleler, ağırlıklı olarak, Sayın Aslanoğlu’nun,
burada, gerçekten, çok farklı düzeylere, farklı düzlemlere konuşmasını
kaydırmasında kaynaklanıyor, yoksa direkt olarak da bir ifade değil. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan! Sayın Başkan! BAŞKAN – Efendim… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan, ben tutanak okudum. Sayın Bakana rica
ediyorum… Ben tutanak okudum. BAŞKAN – Tamam. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Ben sadece tutanakları okudum. Bakanın söylediğini okudum
ben. Ben başka bir şey söylemedim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu. Sayın
milletvekilleri, birleşime on beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 19.21 BEŞİNCİ OTURUM Açılma Saati: 19.45 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Fatoş GÜRKAN
(Adana), Yusuf COŞKUN (Bingöl) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 85’inci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum. 119 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 2.- Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın; Devlet Memurları Kanunu ile Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifi; Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün;
5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi; Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve
19 milletvekilinin; 17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa
Geçici Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi; Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Engelli Memurların Emekliliğini Düzenleyen
5434 Sayılı Kanunun 39 uncu Maddesinin (j) Bendinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın;
3201 Sayılı “Yurt Dışında Bulunan Türk Vatandaşlarının Yurt Dışında Geçen
Sürelerinin Sosyal Güvenlikleri Bakımından Değerlendirilmesi Hakkında Kanun”da
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; İzmir Milletvekili Bülent Baratalı
ve 24 milletvekilinin; 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası
Kanununun Geçici 4 Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi; Mersin
Milletvekili Ali Rıza Öztürk ve 12 milletvekilinin;
Sanatçıların Sosyal Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi ile
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ile Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/465, 2/30, 2/31, 2/37, 2/64, 2/71, 2/79, 2/136, 2/147, 2/149) (S. Sayısı:
119) (Devam) BAŞKAN – Komisyon
ve Hükûmet yerinde. Şimdi, ikinci
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci bölüm 31
ila 60’ıncı maddeleri kapsamaktadır. İkinci tur
üzerinde söz isteyen milletvekili arkadaşlarımın ismini okuyorum: Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Mehmet Akif Hamzaçebi,
Trabzon Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Osman Durmuş,
Kırıkkale Milletvekili; Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Sevahir Bayındır, Şırnak Milletvekili; Ak Parti Grubu adına
Necdet Ünüvar, Adana Milletvekili. Şahsı adına Nevin
Gaye Erbatur, Adana Milletvekili; Öznur
Çalık, Malatya Milletvekili. İlk söz
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Hamzaçebi’ye
aittir. Buyurun Sayın Hamzaçebi. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
MEHMET AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tasarının ikinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım.
Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hükûmetin, sosyal güvenlik
sisteminde reform iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine getirdiği bir
tasarıyı görüşüyoruz. Temel yasa kabulüyle görüşüldüğü için bu bölümde
tasarının 31’inci maddeden itibaren toplam 30 maddesini görüşeceğiz. On
dakikalık konuşma süresinin yetersizliği nedeniyle maddeler üzerinde kısa da
olsa değerlendirme yapma imkânım maalesef mevcut değil. Bu nedenle ben,
tasarının ana hareket noktası, ana felsefesi üzerinde bir değerlendirme yapmak
istiyorum. Değerli
milletvekilleri, sosyal güvenlik sisteminde reform tartışmaları bugüne mahsus
değildir. 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren bu kavram, “sosyal güvenlik
sisteminde reform” kavramı bizim toplumsal gündemimizin en önemli maddelerinden
biri olmuştur. 1999 yılındaki 4447 sayılı Yasa düzenlemesi yapılırken de yine
bu tartışmayı yaptık. Şimdi bu Hükûmet zamanında bu
yasal düzenleme yapılırken, yine sosyal güvenlikte reform kavramını
gündemimizde tutuyoruz, bulunduruyoruz. Gerek 1999
yılında gerekse şimdi “reform” denildiği zaman “sosyal güvenlik sisteminin
büyüyen açıkları”, “büyüyen açıklar nedeniyle bu sisteme bütçeden yapılan
transferlerdeki yüksek oranlı artışlar” gibi başlıklar çerçevesinde
konuşuyoruz, yani reformun belirleyicisi, sistemin açığının sürdürülemez oluşu
noktasındadır. Hükûmet bu argümanla
bu tasarıyı getirmiş ve bunu görüşüyoruz. Sistemin
sürdürülemez olduğu iddia edilen açığı nedeniyle alınan önlem harcamaların
kısılmasıdır. Bunun için temel birtakım veriler vardır, prim ödeme gün sayısı
artırılıyor, emeklilik yaşı artırılıyor, aylık bağlama oranı düşürülüyor,
güncelleme kat sayısı düşürülüyor. Bunun yanında bunları destekleyecek birtakım
önlemler de mevcut. Değerli
arkadaşlar, şüphesiz finansal açıdan sürdürülebilir bir sosyal güvenlik
sisteminin varlığı, bunun oluşturulması, yönetilmesi sadece bizim değil, bütün
toplumların en önemli meselesidir. Bu çok önemlidir. Bu konu gerçekten popülizm yapmaya müsait bir alan değildir. Müsait gibi
gözüküyorsa da, popülizm yapmak gerçekten doğru
değildir, ama sorunu yanlış noktalardan alıp, yanlış bir şekilde tartışırsak,
biz doğru sonuca varamayız. Bugünkü Hükûmet bu konuyu eksik ele almıştır, doğru noktalardan ele
almamıştır. Sosyal güvenlik sisteminin aktüeryal
dengesini kurma adına yapılan düzenlemelerin birçoğunun temeli yoktur. Hükûmet ciddi bir aktüeryal denge
hesabı yapmamıştır. Plan ve Bütçe Komisyonunda bize dağıttığı metinde aktüeryal denge adına verilen tablolar, grafikler gerçeği
yansıtmamaktadır. 2002 yılı için sosyal güvenlik sisteminin açığı olarak Hükûmetin Plan ve Bütçe Komisyonunda bize verdiği rakam
yüzde 5’in üzerindedir, açığın gayrisafi millî hasılaya
oranı. Açın bakın Devlet Planlama Teşkilatının rakamlarına faturalı ödemeler
hariç açık yüzde 3 düzeyindedir. Faturalı ödemeleri buna koysanız açık 3,6
düzeyindedir. 2003 rakamları da aşağı yukarı buradadır. “Yüzde 5’in üzerinde
bir açıkla devraldım, bunu azaltmaya çalışıyorum.” diyor Hükûmet,
emeklilik sisteminin açığını. Bir kere doğru bir hesap yok. Bu hesapta ikinci
eksik olan nedir: Sosyal güvenlik sisteminin gelir yapısının ne olacağını Hükûmet bize ve kamuoyuna açıklamış değil. İşin gelir
tarafını ihmal ediyoruz. Harcamaları kısmak suretiyle aktüeryal
dengeyi kurmaya çalışmak son derece yanlıştır. Sayın Bakan, 1999 yılındaki
konuşmasında birçok şeyi yanlış söylemiş, söylediği bir tane doğru şey var:
Sadece prim ödeme gün sayısı ile emeklilik yaşı yükseltmesiyle aktüeryal dengeyi kuramazsınız. Evet, bunu ben açıyorum.
Gelir tarafında neredeyiz, sosyal güvenlik sisteminin prim gelirleri nedir:
Evet, sosyal güvenlik sistemin prim gelirlerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranı 2006-2007 yılları için yüzde 5,5
düzeylerindedir. Yüzde 5,5! Peki, OECD ortalaması nedir: Türkiye ile birlikte
otuz ülkenin üye olduğu OECD ortalaması yüzde 9,4’tür. Avrupa Birliği
ortalamaları nedir: Yüzde 11,3 ile 11,7 arasında değişmektedir. Yani, bizim
sistemimizin prim geliri OECD ve Avrupa Birliği ortalamalarının yarısının bile
altındadır, yarısı bile değildir. Şimdi, bu
sistemde primleri artırmak gibi, prim gelirini artırmak gibi ciddi bir konuyu, popülizme müsait olmayan bir konuyu bir kenara bırakıp,
kayıt dışı gibi bir konuyu önlemeyi bir kenara bırakıp bu sistemden
yararlananların, çalışanların, emeklilerin harcamalarını, mütevazı haklarını
kısmaya çalışarak dengeyi kurmaya çalışırsanız, bu sistem topluma barış
getirmez. Sosyal güvenlik sisteminin aktüeryal
dengesinin sağlam olmaması ekonomide birçok sorun yaratır, sosyal açıdan birçok
sorun yaratır. Ama, aynı şekilde, yanlış varsayımlarla
kurguladığınız bir sistem nedeniyle çalışanların, emeklilerin, yaşlıların
haklarını ellerinden alırsanız bu da toplumda sosyal huzursuzluklara yol açar.
Bunun faturasını ileride toplum görecektir. Bir adım daha
ileri gideceğim değerli arkadaşlar. “Sosyal koruma harcamaları” denen bir
kavram vardır. Bizde de var; Devlet Planlama Teşkilatının Sayın Bakanın da
imzası olduğu 2008 yılı programında bu kavram var, bunun altında bu
harcamaların ayrıntıları var. Batı’da da var. “Sosyal koruma harcamaları” biraz
daha geniş bir kavram. Emeklilik sistemi var burada, işsizlik sigortası
ödemeleri var, hatta doğrudan gelir desteği ödemeleri var. Bu yönden bir
kıyaslama yapalım Avrupa Birliğiyle. Avrupa Birliğinin harcamalarının gayrisafi
yurt içi hasılaya oranı yüzde 11-12 arasında
değişmektedir; AB 15-25 ayrımına göre 11,3-11,7 arasındadır. Biz neredeyiz? Biz
7,3’teyiz. Ben şimdi Sayın
Bakanı ve Hükûmeti bu konuda samimiyete davet
ediyorum. Gelin şu sosyal güvenlik sisteminin prim gelirlerini artıran, bu prim
matrahını genişleten bir ciddi programı uygulamaya koyalım. Sayın Bakan belki
biraz sonra söyleyecektir: “İki tane madde koyduk efendim.” Buraya konulan o
maddelerle kayıt dışının önlenmesi mümkün değildir. O maddeler geldiğinde
oradaki görüşlerimizi de ifade edeceğiz. Kayıt dışını
“KADİM” adında bir genelgeyle önlemeye çalışan bir hükûmetimiz
var. Genelgeyle kayıt dışı önlenmez. Türkiye’deki istihdamın, 21 milyon kişilik
istihdamın 10 milyonu kayıt dışıdır. Bunun yarısının tarım sektöründe olduğunu
varsayıyorum. İstihdamın yüzde 26,4’ü tarım sektöründedir. Buradaki çalışanların
kayıt altına alınma zorunluluğunu biliyorum, bunları hariç bırakıyorum. Ama, yaklaşık 5 milyon kişi kayıt dışı çalışıyor Türkiye’de.
Peki niye kayıt dışı? Çünkü,
kayıtlı olmanın maliyeti yüksektir, yüzde 42,8’dir; istihdam üzerindeki
vergilerin ele geçen ücrete oranı imalat sanayisinde. Bu sene uygulamaya
konulan asgari geçim indirimi bunu birkaç sıra aşağı indirecektir. Ama, yüzde 26-27’de olan OECD ortalamasının oldukça
üzerindeyiz. Bu prim oranlarıyla kayıt dışını körükleyen bir yapımız var. Bu
prim oranlarını indirmediğimiz sürece matrahı genişletemeyiz, matrah
genişlemeyince prim geliri artmaz, Hükûmet dönüp
dolaşıp, “buradan yapılan harcamaları kısacağım” noktasına gelir. Anlayış
budur. Bu anlayışı eksik buluyorum, samimi bulmuyorum. Değerli
arkadaşlar, tasarının Anayasa’ya aykırılık yönü devam ediyor. Memurlar yönünden
Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu bir iptal kararı vardı. Bunun sorusunu Sayın
Bakana Plan ve Bütçe Komisyonunda sordum, cevap şuydu: “Hâlen çalışan
memurların kazanılmış haklarını koruduk.” diyor. Yani sisteme yeni girecek olan
memurlarla ilgili herhangi bir düzenleme yok. Anayasa Mahkemesi kararının
dikkatle okunmasını tavsiye ediyorum. Anayasa Mahkemesi, kazanılmış haklar
yönünden bir aykırılık değerlendirmesi yapmıyor. Anayasa’nın 128’inci
maddesinde yapılmış olan memur tanımından hareketle, emeklilikte bunu ayırmak
zorundasınız, çalışanlarla diğerlerini. Çözümü, eğer hakikaten eşit konuma
getirmekse herkesi, Anayasa’nın o hükmünü değiştirmekte yatar. Eğer Hükûmet… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Hamzaçebi, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MEHMET AKİF
HAMZAÇEBİ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan. Bu yönden
Anayasa’ya aykırılık iddiası devam ediyor, bizim iddiamız devam ediyor, bu
aykırılık ortadan kalkmış değil. Bunu, tasarının yine önemli bir eksiği olarak
görüyorum. Akla ister istemez şu geliyor tabii: Yani, bile bile
bu Anayasa’ya aykırılığı neden muhafaza edersiniz, bir kez daha iptal olmasını
istemek için mi? Eğer gerçekten Anayasa’ya aykırılığı gidermek istiyorsanız, bu
maddeyi, memurlarla ilgili düzenlemeyi, iptal gerekçelerini dikkate alarak
düzenleyebilirdiniz. Maalesef, işin bu kısmı da eksik kalmıştır. Sözlerimi burada
tamamlıyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Hamzaçebi. İkinci konuşmacı,
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Kırıkkale Milletvekili Sayın Osman
Durmuş. Sayın Durmuş,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı’nın
31-60’ıncı maddeleri üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere MHP Grubu adına söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum efendim. İşçimiz,
fabrikada ve üretim tesisinde çalışırken, tesisi özelleştirdik diye yabancıya
peşkeş çekmişsiniz veya yerli ortakla birlikte yabancıya vermişsiniz. İşçinin
yarınını güvence altına almamışsınız. Yeni işveren işçinin işine son vermiş.
İşsiz kalan vatandaşımız bari emeklilik hakkımı ve sağlık güvencemi
kaybetmeyeyim diye isteğe bağlı sigortalılığa müracaat etmiş. Ona diyorsunuz
ki: “Yüzde 25 prim yetmez, yüzde 32 prim ödeyeceksiniz.” Bunun Türkçe anlamı,
zulümdür. “İşsiz kalanın, maaşsız kalanın sağlık hakkını da emekli hakkını da
elinden al” diye size bu aklı veren kimdir? Bu yol, yol değildir. Tez zamanda
vazgeçin, size hayrı olmaz. Başınıza gelenlerden ibret almıyor musunuz?
Mazlumun ahını alıyorsunuz. IMF sizin için öte dünyanızı
garanti mi ediyor? Genç kadın, hamile, başhekime baskı yapıyorsunuz: “İhaleyi
bize vereceksiniz.” Bunu söyleyen firma -satanist reklamcısı- milletvekilinizin
adını veriyor ve tehdit ediyor. Doktor hanım bayılıyor, bebeğini düşürme
tehdidiyle karşı karşıya kalıyor. Maaş mutemedi, sağlık çalışanlarına “Sendika
değiştir, Memur-Sen’e geç.” diye baskı kuruyor veya emekliliğe zorluyor. Sendika yöneticisi, valinin en ağır misafiri. Valilerin
görev tanımını da değiştirdiniz: “Ya il başkanı gibi ol ya da şoför mahallinde
kömür dağıtıcısı.” Buna seve seve razı, muti adamlar
da var, vali diyemiyorum. Değerli
milletvekilleri, kişinin korunması hukuk devletinin amaçları arasındadır.
Kişinin korunması sosyal güvenlik, sosyal refah ve sosyal adaletin
gerçekleşmesiyle sağlanır. Toplumda yoksul ve ihtiyaç duyan insanlara devletçe
yardım sağlanarak onların insan onuruna yaraşır, asgari yaşam düzeyinin
üzerinde imkânlara kavuşturulması, maddi ve manevi varlığının geliştirilmesi,
insan haysiyetine uygun bir ortam içinde yaşamalarını sağlayarak oluşturulan
gelecek güvencesiyle mutluluğa kavuşturmak devletin amaç ve görevleri
arasındadır. Bu yolda, devlet yol gösteren, bilgilendiren ve uyaran ve elinde
tutan niteliğini taşıyan en üst insani değer ve organizasyondur. Bir tarafta,
bir aylık prim borcunu geciktirdiği anda sağlık güvence hakkını
kullandırmayacaksınız, ayrıca sigortalıyı prim borcu nedeniyle iş göremezlik
ödeneğinden yoksun bırakacaksınız. Vatandaşımızın gelecek güvencesini, mutluluk
ve huzurunu tehlikeye düşürecek böylesi bir uygulama gayriadildir,
kabul edilemez. Kişi başına düşen
gayrisafi millî hasılanın 10 bin dolara çıktığı
yalanına bu toplumu nasıl inandıracaksınız? Bir an için bunun doğru olduğunu
düşünüyorsanız, yoksul ve aç insanların hakkını küçük bir azınlığa yedirirken,
niçin bu insanların sosyal güvenlik primini devlete ödetmiyorsunuz? Sosyal
güvenlik hakkı, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayan ve o
ilkeleri sınırlayan engelleri kaldıracağınız yerde, bu engelleri uygulamaya
koyduğunuz ortadadır. Hafızanız da çok
zayıf hani! 8 Mayıs 2003’te çıkardığınız ve Emekli Sandığı Kanunu’nu değiştiren
Kanun ile zorunlu emeklilik yaşını altmış beşten altmış bire düşürmüştünüz,
yüce mahkemeden döndü. Yine zorladınız; 44 valiyi, birçok diplomat ve üst düzey
devlet memurunu gönderip şoför mahalli yolcusu atayacaktınız, tekrar mahkemeden
döndü. İş kadrolaşma oldu mu, koltukları boşaltmak için “altmış bir yaş”
diyeceksiniz, direktif IMF’den geldi mi “altmış beş yaş” diyeceksiniz -geçen
oturumda Sayın Akcan da açıkladı- IMF ve Dünya Bankasının isteklerini baş tacı
edeceksiniz. Hani IMF’yi kovacaktınız? Ne gezer, bizim gönderdiğimiz Çekiç
Güç’ten direktif almak için Washington’a ricacı gönderiyorsunuz. Sosyal Sigortalar
Kanunu’nda isteğe bağlı emeklilikte yüzde 7 oranında primi artırıyorsunuz.
İşçiye ne zam verdiniz ki bunun yüzde 7’sini geri alıyorsunuz? Adam işten
atıldığı için isteğe bağlı sigortalılığa devam ederek emeklilik ve sağlık
sigortasını kaybetmemek istiyor, işçi sendikaları da bunu dile getirmiyor.
Yani, son zamanlarda sarı ve turuncu renk moda oldu sendikalara yakıştırmak
istemiyorum ama nerede bu sendikalar, işçi haklarını savunanlar? KEMAL
KILIÇDAROĞLU (İstanbul) – Mercedes’e biniyorlar. OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – 650 milyon Türk lirası maaş alan işçi emeklisine 12 milyon lira zam
verdiniz, 45 milyon ek prim istiyorsunuz. İsteğe bağlı sigortanın amacı, sosyal
güvenlik kapsamında çalışırken işini kaybedenlerin emekliliği kazanabilmek için
açık kalan sürenin primini ödeyerek emekliliği tamamlama arzusudur. Emekli
aylıklarını hesap ederken millî gelir artış payını yansıtmayacaksınız,
komisyonlardaki muhalefet şerhlerini dikkate almayacaksınız, 14 Mart sivil
dayanışmasından sonra “düzelttik” diyeceksiniz. Nasıl düzelttiniz? Yüzde 70’ini
kestiğinizi niye söylemiyorsunuz? Emekli aylıklarına emeklinin isteği dışında
haciz konulamıyordu, şimdi haciz işlemini rızası hilafına koyabiliyorsunuz. Değerli
milletvekilleri, yeşil kart verilen kişilerin kart kıstaslarını unutan AKP,
seçim öncesi yeşil kart sayısını 16 milyon 400 bine çıkardı. Seçimden sonra
“Oyu aldık.” dediniz, 5 milyon 400 binini iptal ettiniz. Şimdi, Sosyal Sigorta
Yasa Tasarısı’nın 38’inci maddesinde bu kriteri
değiştiriyorsunuz. Aylık geliri ve aile içindeki gelir payı net asgari ücretin
1/3’ünden az olanlara veriliyor iken, şimdi, harcamaları, taşınır ve taşınmaz
malları ile bunlardan doğan hakları da dikkate alarak kurumca belirlenecek test
yöntemleri ve verileri kullanarak belirleyeceğiz diyorsunuz. 3816’daki aylık
gelir ve aile içindeki gelir payı asgari ücretin 1/3’ünden az olanlar kıstası
devam etmeli, bu kişiler sağlık sigortalı sayılmalı ve primi devlet tarafından
karşılanmalıdır. Yiyecek, giyecek ve zaruri ihtiyaçlarını karşılayacak bir
gelir düzeyi üzerinden hesap yapılmalıdır. İki göz odada yaşayan yoksul ve aç
insanların, sosyal devletin asli görevi olan bu sağlık hakkından mahrum
edilmesi doğru değildir, insaflı değildir, insani değildir. Tasarının 40’ıncı
maddesinde, finansman sağlanacak sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını
ve kullanım sürelerini, Sağlık Bakanlığı görüşü alınarak bilimsel komisyonlarla
belirleme yetkisi verilecek diyorsunuz. Kan ve kan ürünleri ile ilaçların ve
kişisel tıbbi malzemelerin miktar ve süresini belirleyecek, bunlardan kısıntıya
gidecek bir uygulama, hastanın tam olarak sağlık hakkının kullanılmaması
anlamına gelir. Bunun yerine ikame edilecek tanı ve tedavi protokolleri, bir
hastalığın teşhisi için gerekli tetkik türü ve öncelikler sırası -teşhiste de
aynı sıra kullanılabilir- burada, üniversite ve klinik şeflerine hazırlatılacak
tanı ve tedavi kriterleri kitapları tüm ilgili
taraflara dağıtılarak yapılır. Amerikan Target firması ortaklarının seri hastaneleri tamamlandıktan
sonra, hastaneleri A, B, C, D diye sınıflara ayıracaksınız. İşçiler, marabalar,
esnaf ve köylüler D ve C sınıfı hastanelere; memur ve üst düzey yöneticiler B
grubu hastanelere; kaçakçılar, soyguncular, sonradan görme türediler de A grubu
hastanelere gidecek. Hani, sınıfsız, imtiyazsız bir millet idik! Öyle ya devran
değişti, Mustafa Kemal’e ait ne varsa yasaklandı. Otuz yedi parçalı Türkiyeli
toplama toplum olduğumuzu söylemiyor mu Sayın Başbakan! Hastanın tedavisi
için gerekli ilaçlar ve hastanın tam iyilik hâline kavuşması için elzem olan
imkânlar insanımızdan esirgenmemelidir. Kanserli hastanın ilacını
vermiyorsunuz. Türk milleti adına karar veren Danıştay sayesinde hastamız
ilacına kavuşuyor. Sizden olanların bir eli yağda, bir eli balda; sizden
olmayanlar da kaybettiği işini geri almak için ya da ilacını almak için mahkeme
koridorlarında sürünmektedir. Başbakana göre,
ayak işlerini yapacak gençlere ihtiyaç var. Okutamazsınız da. AB ve ABD
sözcülerinin dediği gibi, projelerini desteklemek için asker olarak canlarını,
kanlarını feda ederler. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Durmuş, konuşmanızı lütfen tamamlayınız. Buyurun. OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – AB sözcüleri söylemiyor mu? “İhraç olarak askerlerinizi
gönderirsiniz.” Şimdi de Olli Rehn
demiyor mu? “Gerekli reformları yapmazsanız arkamızı size döneriz.” Yakayı
kaptırmışsınız; illa yapacaksınız, yoksa siz gidersiniz. Elinizi çabuk tutun.
Bir adım geri atmayan eş başkana can ve kan lazım. “Haydi
3 çocuk” kampanyası başlattı Sayın Erdoğan. Sayın
milletvekilleri, kişinin yaşama hakkı, maddi ve manevi varlığını koruma hakkı,
birbiriyle sıkı bağlantılı olan devredilmez, vazgeçilmez temel haklardandır. Bu
haklara karşı olan her türlü engelin kaldırılması, devletin görevidir. BAŞKAN – Sayın
Durmuş, lütfen tamamlayınız. OSMAN DURMUŞ
(Devamla) – Bitiriyorum efendim. Hukuk devletinin
amaç edindiği yaşama hakkının korunması, sosyal güvenliğin
gerçekleştirilmesiyle sağlanır. Sosyal güvenliği sağlayacak kuruluşların yasal
düzenlemelerinin, yaşama hakkıyla maddi ve manevi haklarını zedeleyecek
hükümler içermemesi gerekir diyor, yüce heyetinizi saygılarla selamlıyorum.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Gruplar adına
üçüncü konuşmacı Şırnak Milletvekili Sayın Sevahir
Bayındır. Buyurun efendim.
(DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA
SEVAHİR BAYINDIR (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnameler hakkında grubum adına söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gündeme ilişkin
konuşmadan önce -geçen hafta ben de Yüksekova’daydım- “nevroz”da halka dönük
geliştirilen aşırı güç kullanımını kınıyorum. Yaşamını yitirenlere… MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Halkın değil, halk hepimizin halkı. SEVAHİR BAYINDIR
(Devamla) – Halkımıza dedim, halkımıza dedim ben de. Dinleyin lütfen. Yaşamını
yitirenlere Allah’tan rahmet, halkımıza da başsağlığı diliyorum ve bu suçu
işleyen, artı sokak ortasında on beş yaşında çocuğu yakalamasına rağmen işkence
yaparak gözaltına alınmasını da kınıyorum ve bunların, bu işlemi yapanların bir
an önce cezalandırılmasını diliyorum. Şimdi, Sosyal
Güvenlik Yasası’nı tartışıyoruz. Bu Sosyal Güvenlik Yasası’nın aslında sosyal
boyutu ortadan kaldırılmış oluyor, sadece güvenlik işlemleri yapılıyor. Yani,
“nevroz”da hak talep edene de sadece güvenlikle yaklaşıldı, uzun süredir emek
mücadelesi veren ve 70 milyonu ilgilendiren bu yasaya ilişkin düşüncelerini
ifade etmek üzere dün sokaklara çıkanların düşüncelerini dinlemek yerine, yine
güvenlik tedbirleriyle, zor kullanarak, cop kullanarak cevap verilmiştir. Yine, Sayın
Bakanımız ikide bir “Neden bu yasanın sadece maddelerine ilişkin
görüşmüyorsunuz? Neden bütünü hakkında konuşmuyorsunuz? Neden yanlış
konuşuyorsunuz?” diye sürekli ithamlarda bulunuyor. Tabii, Sayın Bakana göre,
belirlenmiş çerçevede sunduğu yasanın tersine, halk lehine kullanan herkes
yanlış, sadece kendileri doğru düşünüyor. Yani, doğru düşünmek sadece Sayın
Bakanın düşündüklerini söylemek mahiyetinde ele alınıyor. Bu yaklaşımın kendisi
bile problem. Yine, Sosyal Güvenlik Yasası kadınlar açısından hiçbir şekilde
muhataplık geliştirilmeden geçiştirildi ve kadınların talepleri olmasına rağmen
-örneğin, prim gün sayılarıdır, ölüm aylığıdır, diğer kanunlardır, çifte hizmet
yapıldığı için fiilî hizmet zammından yararlanmadır ve benzeri- kadının bugüne
kadar ayrımcılığa tabi tutulduğu ve sadece erkeğe bağımlı tutulduğu erkek
zihniyetinin egemenlikçi yanı ne yazık ki bu yasada da sımsıkı savunulmakta ve
korunmakta. Kadınları sadece özel alanlara,
yani kadınların da bugün alanlarda attığı slogan gibi eve hapsetmek, eve
kapatmanın ötesinde bir durum arz etmiyor. Şimdi, her şeyden
önce bu yasa sağlığa zararlı. Yani, Sosyal Güvenlik
Yasası’nın sağlık boyutuyla, sağlığı korumadığı, toplumu kapsamadığı çok açık. Bugüne
kadar konuşma yapan hemen hemen bütün konuşmacılar bu
sosyal güvenlik sisteminin prime dayalı, ek vergiye dayalı sistemin -kesinlikle gerekçesi bütçedeki
kara delikleri kapatmayı hedeflese de- kara delikleri kapatmadığı gibi
insanların sağlığında çok derin yaralar açacağı ve insanlar “paran kadar
sağlık” politikasıyla karşı karşıya bırakılmış oluyor. Bu durumda devletin
kendi asli görevi olan güçsüzü güçlü karşısında savunma yani sosyal devletin
sosyal adalet boyutu tamamen ortadan kaldırılmış oluyor. Yani adaleti ve
kalkınmayı parti isminde dahi kullanan ve onun bakanı olarak görev başında
bulunan Değerli Bakanımıza hatırlatmak istiyoruz, sürekli bu kavramları isim
olarak kullanacaksınız, yasaya koyacaksınız ama pratikte ve uygulamada ve kararlaştırmada
bunun tam tersini yaşatacaksınız. Bunun neresi adalet? Bunun neresi sosyal
güvence? Bunun neresinde kalkınma var? Elbette ki kimileri bu piyasa
koşullarında parayı, rantı alıp kalkınacaktır, ama bu
kalkınanlar, bu haktan faydalananların hiçbiri, ne işçisi ne gündelikçi ne namı
şahsına bağımsız çalışıp bugün kepenk kapatmayla karşı karşıya kalan esnafı ne
tarım işçisidir ne de bu çalışmadan en çok mustarip olan, mağdur olan
kadınlardır. Dolayısıyla, her şeyden önce sosyal adalet kavramını sağlık
açısından ele aldığımızda devletin yapması gereken, herkese parasız, eşit
sağlık hizmetini sunmaktır. Hükümetin öngördüğü ve benimsediği bu sağlık
politikaları, belki maliyetleri şu ana kadar fazla olsa da harcama yükü fazla
olsa da ama bu, sağlıkta maliyetlerin artması sağlıklı hizmet alımı anlamına
gelmiyor. Yani bunun örnekleri dünyada vardır. Amerika bunların başında
geliyor. Çok da peşinden gidip örnek aldığımız bir ülke olarak ABD’yi burada
örnek vermek istiyorum. Dolayısıyla, sosyal güvenlik yasası çerçevesinde eğer
yeni bir değişimi öngörüyorduysak, Türkiye, hakikaten, yarınını, yani yüzyılını
düşünecek bir zihniyetle bir politika uygulayacaktıysak da, sağlıkta, her
şeyden önce, toplumun hepsini kapsayan ve herkesin sağlık hizmetinden
faydalanabileceği bir öngörü ve bir çağdaş hizmet anlayışıyla politika üretmek
gerekiyordu. Ne yazık ki ekonomik mali disiplini kırmayalım diye toplumu
hastalıktan kıracağız. Yani bu yasanın en temel sonuçlarından biri bu olacak.
IMF programları çerçevesinde teminat belgeleri şahsında ekonomik kırılganlığını
önlemek adına, toplumu enfeksiyonlardan kıracağız, kronik hastalıklardan
kıracağız, parasızlıktan kıracağız ve hizmet alımını engelleyerek hastalıkla,
ölümle karşı karşıya bırakacağız ve sonradan da afaki,
hayalî, işte, yirmi yıl sonra insan ömrünün ne kadar uzayacağından
bahsediyoruz. Böyle bir tabloyla, böyle bir programla bırakın insan ömrünün
uzamasını, Sayın Bakanın bile bu süredeki bu tartışmadan dolayı ömründen epey
zarar ettiğini düşünüyorum yani. Çünkü toplumun adına yola çıkmış ve toplumu
korumakla, onun haklarını korumakla görevli bir parlamentonun ve onun icracı
kurullarının yapması gereken ilk şey, gerçekten toplumun ihtiyaçlarına ve
isteklerine kulak kabartmaktır. Yani bu sosyal güvenlik yasası küresel sermayenin
bütün dünyada uygulamak istediği bir model iken, işte, Yunanistan’da,
Fransa’da, hakikaten şalterler indirilme noktasına getirilerek çok güçlü bir
muhalefetle bu rafa kaldırıldı. Şimdi bizim takip ettiğimiz Avrupa Birliği
bunlarda bu kadar geri adım atıyorsa biz neden bu kadar hızla koşuyoruz, bu
antidemokratik ve sağlıksız sistemin takipçisiyiz? O nedenle, öncelikle bu
sağlık politikalarıyla asgari ücretin kesinlikle prim dışı ve vergi dışı
bırakılması gerekiyor. Şimdi, açlık sınırı bile bin YTL’ye
varıyorken, siz, asgari ücretten primlendirme, ek
vergi almak demek, hakikaten kayıt dışı çalışan ve zaten aldığı ücretle zar zor
geçinen insanların, patronu karşısında feragat ettiği priminin yanı sıra, bu ek
ödemeyle de bir bütün bu sosyal haklarından imtina etmesini, peşinen bu
sözleşmeyi dayatmış oluyorsunuz topluma. Yine sağlık
hizmetleri birinci, ikinci, üçüncü basamak olarak ele alınıyor. Bu birinci
basamak sağlık hizmetleri, koruyucu sağlık hizmetleri en temel bir hizmet
alanıyken, biz, ne yazık ki yeni öngörülen sistemle ve Hastaneler Birliği
Projesi’yle ve yakın zamanda bu Meclise taşınacak olan yasa tasarısıyla da bu
birinci basamak hizmetlerden de imtina etmiş olacağız, yani toplumu yine
korumasız bırakacağız. İkinci ve üçüncü basamak hizmetleri de işte “lüks
hizmetler” diye, ek ödemeler diye insanları yine bu hizmet alımından imtina
etmelerini ve bundan yoksun bırakmış oluyorsunuz. Yine hastanelere
gidip yatmak bir lüks oluyor. Yani nerede görülmüş “Benim canım sıkıldı, bugün
hastaneye gidip yatmak istiyorum.” diyen bir vatandaş hiç gördünüz mü siz? Ya
da eğer bugün sağlık, psikolojik, sosyal, fiziksel bir iyilik hâliyse,
psikolojisini bozmuşsanız, hastaneye gidip yatmak zorunda kalıyorsa bu da bir
sorundur sizin için ya da bizim için, hepimiz için. Dolayısıyla, eğer
hastalıklı bir psikoloji, hastalıklı bir problem, herkesi hastalık hastası
yapmışsak ve bundan böyle caydırıcı etkiler, yöntemler kullanmaya çalışıyorsak
bunun sebebi yine biziz, yani bu politikaları uygulayanlardır. Dolayısıyla, işte,
ortez, protezlere getirilen
ek ödemeler... Şimdi, kimler? İşte üst bacağım kırılmış… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Bayındır, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. SEVAHİR BAYINDIR
(Devamla) – Ya, ben, işte bir platin takmak istiyorum… İşte, bu lüks ve keyfî
bir masraf olmuş oluyor. Hangi hasta ayağı kırıldıktan sonra gidecek, platini,
sırf aksesuar, sanki gümüş ve altın gibi aksesuarı takıyormuş gibi davranacak? Yine, sonuna
gelirken, özellikle bu sağlık sistemiyle ilgili olarak, bugün de kadınlar
geldiler ve alanlarda belirttiler. En çok zorlanacak olan kadınlardır. Sevk
zincirinin bozulması, poliklinik hizmetlerinden, sağlık ocaklarından
vazgeçilmesi… En çok kadın ve çocukların faydalandığı, hizmet gördüğü
alanlardır ve yine çocuk ve anne ölümlerini önlemekle övünenlerle, bu
politikalardan övünenlerle hep birlikte göreceğiz ki, bu sistemle yine kadın ve
çocuk ölümlerinin önünü açmış olacağız. Kurumların
keyfiyetine bırakılmış hizmet fiyatlandırılması… Tabii ki, her hastane kendisi
açısından kendi hastanesinin döner sermayesinin artırılmasına ilişkin ek ücret
de isteyecektir. Hiçbir zaman hasta lehine bir tanımlama da, bir feragat de,
bir hak koruma da olmayacaktır. BAŞKAN – Sayın
Bayındır, lütfen, konuşmanızı tamamlayınız. SEVAHİR BAYINDIR
(Devamla) – Yani, hizmetin alımı ve fiyatlandırılmasını kurumlara veya Sosyal
Güvenlik Kurulunun inisiyatifine bırakmak bile
gerçekten halkı bekleyecek olan sosyal felaketin bir çağrıcısı ve habercisidir.
Bu yasanın geri
çekilmesi gerektiğini düşünüyoruz ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DTP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. AK Parti Grubu
adına Adana Milletvekili Sayın Necdet Ünüvar. Buyurun Sayın Ünüvar. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA NECDET ÜNÜVAR (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 119 sıra
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı hakkında AK
Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, uzun süredir ertelenen ve ertelemenin maliyetinin her geçen
gün arttığı bir konuyla ilgili yasa çıkartıyoruz. Bu yasa çok önemli maddeler
içeriyor. Tasarının bütünü üzerinde arkadaşlarım konuştular. Ben bu ikinci
bölümde ağırlıklı olarak genel sağlık sigortası bölümüyle ilgili konuşacağım. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; devleti sosyal devlet yapan en önemli hizmetlerden
birisi sağlık hizmetidir. Yani, devlet, ülkesinde yaşayan tüm vatandaşlarına
etkin ve hakkaniyetli bir şekilde sağlık hizmeti sunmak durumundadır. Anayasa’mızın
56’ncı maddesi de bunu emreder. Hatta, Anayasa’mız,
“Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel
sağlık sigortası kurulabilir.” hükmünü de açık bir şekilde ifade etmiştir.
Dolayısıyla, bu yasayla, bu tasarıyla, genel sağlık sigortası kurulması
amaçlanmaktadır. Değerli
milletvekilleri, insan hafızası geçmişi çabucak unutabiliyor. Biz de, uzunca
bir süre hekimlik yaptık ve Doğu Anadolu’da Erzurum’da öğretim üyeliği yaptım,
farklı yerlerde doktor olarak çalıştım. Yeşil kartlı, SSK’lı, Emekli Sandığı
mensubu vatandaşlarımızın neler çektiğini biliyoruz. Bir yeşil kartlı
vatandaşımızın bir sevk alması için, defalarca, kaymakamlarla, vali
yardımcıları ve valilerle konuştuğumu, yeşil kartlı vatandaşlarımıza ilaç temin
etmek için ilaç firmalarına defalarca ricada bulunduğumu çok iyi hatırlıyorum. Tabii, bugün,
yeşil kart, gerçekten önemli bir sağlık sigortası sağlamaktadır, sağlık
güvencesi sağlamaktadır. 2005 yılında, özellikle, Hükûmetimiz,
SSK’lı vatandaşımız, BAĞ-KUR’lu vatandaşımız, yeşil
kartlı vatandaşlarımızın sağlık hizmetine erişiminde çok önemli kolaylıklar
getirdi. Önce, SSK’yla Sağlık Bakanlığı kurumları birleştirildi, o
hastanelerimizde ciddi iyileştirmeler sağlandı, işçilerimizin her türlü
hastaneye gidebilme hakkı verildi. Yine, özellikle
SSK’lı vatandaşlarımızın sadece kendi hastane eczanelerinden ve kısıtlı
sayıdaki anlaşmalı eczanelerden ilaç almasıyla ilgili husus, bütün eczanelerden
faydalanma şekline getirildi. Keza, yine aynı
yıl, bütün yeşil kartlı vatandaşlarımız, tıpkı devlet memurları gibi, tıpkı
SSK’lı vatandaşlarımız gibi ilaç hizmetine erişir hâle geldiler. Tabii, bugün,
yeşil kartlı vatandaşlarımızın sağlık hizmetiyle ilgili hususlarda kısıtlama
olduğunu söyleyen arkadaşlarımız, geçmişte, 2002 yılında, Çalışma Bakanlığıyla
Sağlık Bakanlığı arasında yapılan ama bir türlü yürümeyen protokolü hatırlamak
istemiyorlar. O zaman da protokol yapılmıştı ama yürürlüğe geçememişti. Bugün
hiçbir ayrım olmadan vatandaşlarımız sağlık hizmetini alabiliyor. Ama bu
kanunla, değerli arkadaşlar, sadece ülkemizde yaşayan tüm vatandaşlar değil,
aynı zamanda ülkemizde ikamet eden yabancılar, vatansızlar ve sığınmacılar da
kapsam altına alındı. Burada çok önemli
bir vurgu var: On sekiz yaş altındaki tüm vatandaşlarımız genel sağlık
sigortalı olarak anneleri, babaları tescil edilmemiş olsa da ve otuz günlük
genel sağlık sigorta primi ödememiş olsa da, o durumlarına bakılmaksızın
sigortalı oluyor ve genel sağlık sigortası haklarına eşit ve hakkaniyete uygun
bir şekilde erişebiliyor. Bu çok önemli bir ayrıntı. Ayrıca uzunca bir
süredir gündemde olan ama bir türlü sağlanamayan isteğe bağlı sigortalı
vatandaşlarımız da bu kapsam altına alınmaktadır. Yine geçici köy
korucuları, olimpiyat ve Avrupa şampiyonu sporcularımız ve bunların aileleri de
keza yine sağlık sigorta kapsamına alınmaktadır. Yeşil kartlı
vatandaşlarımız genel sağlık sigorta kapsamına alınıyor. Bunların primi devlet
tarafından karşılanacak. Ama burada yine bir değerli konuşmacı bahsetti, bu
kanunla maraba, işçi ve zengin arasında bir ayrım yapıldığını ifade etti ama halbuki kanun bütünüyle okunduğu zaman görülecektir ki
sağlık hizmetlerinden yararlanmada tüm vatandaşlar eşit haklara sahiptir.
Primin devlet tarafından ödenmiş olması veya kişi tarafından ödenmiş olması
veya işveren tarafından ödenmiş olması arasında herhangi bir fark yoktur.
Herkes bütün sağlık hizmetine eşit ve hakkaniyete uygun bir şekilde
ulaşacaktır. Yine bu kanun,
değerli arkadaşlar, SSK’lı ve BAĞ-KUR’lu
vatandaşlarımıza çok önemli avantajlar sağlamaktadır. Örneğin şu anda SSK’lı
vatandaşımız doksan gün, Bağ-Kurlu vatandaşımız iki yüz kırk gün prim ödemeden
sağlık hizmetinden yararlanamıyor ama bu süre bu yasayla otuz güne
indirilmektedir. Kaldı ki şu anda bir gün bile BAĞ-KUR’dan
prim borcu olan vatandaşlar sağlık hizmetine erişemiyor ve bu şikâyet konusu
oluyor. Hâlbuki bu kanunla bu süre de otuz güne çıkmaktadır. Yine bu kanunun sağladığı çok önemli bir farklılık yurt dışında
tedavi boyutu. Yine mevcut uygulamada, SSK’lı
vatandaşımızın üç yüz gün, BAĞ-KUR’lu vatandaşımızın
da on ay prim ödemek durumunda olduğunu biliyoruz. Hâlbuki bu süre bu yasayla
otuz güne indirilmektedir. Ayrıca yurt dışı
geçici görevlendirmelerde de sağlık hizmetinden acil durumlarda vatandaşlarımız
yararlanabilecektir. Yine yurt dışında
yapılan tetkikler de yasa uyarınca ödenebilir hâle gelecektir. Özellikle BAĞ-KUR
ve yeşil kartlı vatandaşlarımız için; ki, onların şu
anda gündeminde olmayan, mevcut uygulamada gündemde olmayan bir konu var ki, o,
bu yasayla hak hâline gelmektedir. Bunlar nedir? Yol parası, zaruri masraflar
ve refakatçi giderleri. Bunlar da yine yasayla kapsam altına alınmaktadır. Bir başka husus
-daha önceki konuşmacılardan birisi bahsetmişti- yirmi beş yaş üstü kız
çocuklarının durumu. Hâlbuki şöyle bir durum var: Yirmi beş yaşına kadar kız
çocuklarımız bakmakla yükümlü olunan ailesi tarafından sağlık güvencesi
altında. Hâlbuki yirmi beş yaşından sonra şayet mağduriyeti, yoksulluğu devam
ediyorsa yine primi devlet tarafından ödenecek. Ama annesinin, babasının
herhangi bir sağlık güvencesi varsa, yine o, kazanılmış hak olarak devam
edecektir. Bir başka husus da katılım payı. Hâlbuki şu anda SSK ve BAĞ-KUR’lu
vatandaşlarımız katılım payı ödemektedir. Bu kanunla da yine farklı bir
uygulama yok. Ayaktan tedavilerde, ortez, protez ve ayaktan tedavide sağlanan ilaçlardan katılım payı
devam ediyor. Ama iş kazası, meslek hastalığı durumu, askerî tatbikat ve
manevralarda sağlanan sağlık hizmetleri, aile hekimliği muayenesi, kişiye
yönelik koruyucu sağlık hizmetleri, kronik hastalıklar ve hayati önemi haiz protez ve ortezler, kontrol
muayeneleri, organ ve doku naklinde herhangi bir katılım payı ödemesi söz
konusu değildir. Ayrıca, vazife
malulü olan vatandaşlarımız, İstiklal Madalyası verilmiş vatandaşlarımız, şeref
aylığı alanlar, harp malulü aylığı alanlar ve Terörle Mücadele Kanunu
kapsamında aylık alanlardan da yine katılım payı alınmayacaktır. Tabii burada
kanun, esasında ödemelerle ilgili de çok önemli bir hususu gündeme getiriyor.
Sosyal Güvenlik Kurumu sözleşme yoluyla sağlık hizmeti alacaktır ve sözleşme
yapılan kamu ve özel sektördeki hizmet veren kuruluşlardan vatandaşımız gidip
hizmetini alacaktır. Ama o ödemeyle ilgili şöyle bir ayrıntı var: Şu anda özel
hastanelerden veya özel kuruluşlardan sağlık hizmeti alan vatandaşlarımız
sınırsız bir şekilde fark ödemektedir. Bu yasayla bu yüzde 20’ye çekiliyor,
yüzde 20’den daha fazla herhangi bir katkı payı alamayacak. Bu da
vatandaşımızın cepten yaptığı harcamaları çok önemli ölçüde kısıtlayacak bir
husus. Tabii, ödemelerde de yüzde 70 ila 85’ini Sosyal Güvenlik Kurumu kırk beş
gün içinde ödeyecek, doksan gün içinde de fatura işlemlerini bitirecektir. Değerli
arkadaşlar, dolayısıyla bu yasa çok önemli hususları vatandaşlarımıza
sağlayacak ve nüfusun tamamını herhangi bir ayrım gözetmeksizin kapsayacağı
gibi verilecek sağlık hizmetlerinde de primin devlet tarafından ödenmiş olup
olmaması veya o kişi tarafından ödenir olup olmamasına bağlı olmaksızın
hakkaniyetli, eşit ve adil bir şekilde sağlık hizmetini sunar hâle gelecektir.
Bu anlamda yasanın çok önemli bir eksikliği gidereceğine inanıyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Ünüvar, konuşmanızı tamamlayınız. NECDET ÜNÜVAR
(Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan. Konuşmamın sonunda,
bugün Fenerbahçe-Chelsea maçı var. Ben, Beşiktaşlıyım
ama Fenerbahçeye başarılar diliyorum. (Alkışlar) Bunu
cumartesi günü hakem yardımıyla da olsa bizi yenen Fenerbahçeli dostlarıma
ithaf ediyorum. Bizim Türkiye sevdamız her türlü sevginin üzerindedir. O
yüzden, Türkiye için bugün Fenerbahçe diyorum. Başarılar
diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Şahsı adına Adana
Milletvekili Nevingaye Erbatur. Sayın Erbatur, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) NEVİNGAYE ERBATUR
(Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel
Sağlık Sigortası Kanun Tasarısı’nın ikinci bölümü üzerinde şahsım adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. Kamuoyunda yoğun
itirazlara sebep olan bu tasarı, Anayasal koruma altında olan “sosyal devlet”
ilkesine tümüyle aykırılık taşımaktadır bence. Yasa, kadınların
ev içinde harcadıkları emeğin tümünü, ev dışında harcadıkları emeğin ise büyük
bölümünü yok saymaktadır. Yasa, kadınların asıl kimliklerini “annelik” ve “eş”
olarak tanımlamaktadır. Buna karşılık erkeklerin kimliklerini ise “baba” ve
“eş” olarak değil “vatandaş” olarak tanımlıyor. Kadınlar bu
ülkenin vatandaşı değil midir? Kadınlar ülkemizde erkeklerle her alanda eşit
değilken, bu yasa, kadını erkekle tam eşit şartlarda sisteme dâhil ederek
evdeki emeğini yok saymaktadır. Bu yasa, kadın ve
erkekler arasındaki mevcut eşitsizliklerin derinleşmesi ve kadınların, önce
sosyal güvenlik sisteminden, sonra da toplumsal ve ekonomik yaşamdan dışlanması
riskini taşımaktadır. Yasayla,
emeklilik yaşı, emeklilik süresi ve prim sayısıyla ilgili daha önce kadınlar
lehine olan düzenlemelerin güçlendirilmesi gerekirken ortadan kaldırılmaktadır.
Sosyal güvenlik
sistemi “düzenli prim ödeyen ücretli çalışma” üzerine kurulduğu sürece, evde ev
işleri ve bakım hizmetleri için hiçbir karşılık almadan çalışan ev kadınları,
gündelikçi kadınlar, çoğunluğu kadın olan ev eksenli çalışanlar, tarım
işçileri, ücretsiz aile işçileri, geliri asgari ücretin altında olanlar sosyal
güvenlik sisteminin dışında tutulmaktadır. Bu yasayla,
takriben 13 milyon ev kadını sosyal güvenlik sistemi dışına itilmektedir.
Tasarının, birey olarak sosyal güvenlik sisteminden dışladığı ancak koca ve
babasının himayesi altında olduğu sürece bazı haklardan yararlanabilecek
kadınların toplam sayısı 17-18 milyon civarındadır. Bu durumda da kadınların
sağlık hizmetine erişimleri zorlaştırılmakta, aynı zamanda, yaşlılık
sigortasına hak kazanma ve yararlanma açısından sistem dışına itilmektedirler.
Oysa bu hizmetler, mevcut iş gücünün üretken bir şekilde işbaşı yapabilmesi ve
gelecek nesil iş gücünün yetiştirilmesi için olmazsa olmaz hizmetlerdir. Bu
yüzden, toplumsal bir sorumluluk olarak kamunun, işverenin ve erkeklerin de
paylaşması gereken bu işleri, kadınlar açısından, tasarı yok saymaktadır. Kadınlar gelir
getirici bir işte çalışsınlar ya da çalışmasınlar, sigortalı olsunlar ya da
olmasınlar, aile ve toplumun ihtiyaç duyduğu bakım hizmetlerinin -evin her
türlü işi, çocuk ve yaşlı bakımı, hasta bakımı gibi- hemen hemen
tümünü üstlenmiş durumdadırlar. Genel sağlık
sigortası, kişilerin ihtiyaç duyabilecekleri tüm sağlık hizmetlerini
karşılıksız olarak sağlamaktan uzaktır. Sağlık hizmetlerinin kapsamını, türünü,
miktarını, süresini belirleme ve ihtiyaç duyuldukça değiştirebilme yetkisi
Sosyal Güvenlik Kurumuna verilmiştir. Genel sağlık
sigortasına üye olanlar, devlete sosyal harcamalar yapması için verilen
vergilerin yanı sıra, sağlık hizmetine, ancak sigortaya ödedikleri prim, sağlık
hizmeti alırken ödeyecekleri katılım payı ve özel hastanelere gittikleri
takdirde verecekleri ilave ücret sonucunda ulaşabileceklerdir. Çoğunluğu kadın
olan, işi olmayan ya da kayıt dışı bir işi olup da düşük geliri olan kişiler
nasıl bu sistemin sigortalısı olacaklardır? Prim yükümlülüklerini nasıl
karşılayacaklardır? Evli kadınlar,
isteğe bağlı sigortalı olmaları hâlinde bağımlı olarak ilişkilendikleri
eşlerinin sağlık sigortasından yararlanma hakları ellerinden alınmakta, ek
olarak, sağlık sigortası primi de yatırmak zorunda kalmaktadırlar. Yirmi beş
yıl gibi uzun bir süre ve yüksek bir ödemeyi yapacak kadınların sayısının çok
az olacağını tahmin etmek zor değildir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal devlet ilkesine
uygun bir sosyal güvenlik sisteminin kadın, erkek herkese, işsizlik, kaza,
hastalık, malullük, yaşlılık ve ölüm hâllerinde ve tüm kadınlara analık ve
doğurganlık hâllerinde sosyal güvence sağlaması, kadınlara sosyal haklarını
babalarından ve kocalarından bağımsız olarak tanıması, kadınlara ev içinde
harcadıkları emeğin karşılığı olarak erken emeklilik, cinsiyete dayalı yıpranma
payı, her çalışılan yıl için fiilî hizmet zammı haklarını tanıması gerekir. Oysa bugün Adalet ve Kalkınma Partisinin zihniyetini yansıtan bu
tasarının sosyal güvenlik kavramıyla yakın uzak bir ilgisi yoktur. Bugün, Sosyal
Haklar için Kadın Platformu, Ankara’da bu taleplerini dile getirmek için… MEHMET NİL HIDIR
(Muğla) – Bizim zihniyetimiz değil Türkiye Cumhuriyetinin zihniyeti bu. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Erbatur, konuşmanızı tamamlayınız lütfen. Buyurun. NEVİNGAYE ERBATUR
(Devamla) – …bir basın açıklaması yapmak istedi. Türkiye'nin dört bir
tarafından gelen yaklaşık doksan kadın kuruluşunu ve Platformunu temsil eden
kadınların bu taleplerinin yerine getirilmesi ancak Sayın Ankara Valisini
aramam ve onun anlayış göstermesiyle mümkün oldu. Duyurunun yapılacağı alanda
kadınlardan çok daha fazla polis vardı. Demokratik hak ve taleplerini dile
getirmek isteyen kadınların bu haklarını yerine getirmek istemelerinden bile
korkulmuştu. Bu nedenle,
sözlerime son verirken, bu tasarıya ret oyu vereceğimi belirtir, beni
dinlediğiniz için teşekkür ederim. (CHP ve DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Erbatur. Şahsı adına son
konuşmacı, Malatya Milletvekili Sayın Öznur Çalık.
(AK Parti sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın
Çalık. ÖZNUR ÇALIK
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 119 sıra
sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın
ikinci bölümü üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlamadan
önce yüce heyetimizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte
olduğumuz bu yasa tasarısıyla, ülkemizin çağdaş ülkelerde uygulanan sosyal
güvenlik sistemine kavuşması adına reform niteliğinde önemli bir adım atıyoruz.
Yapılan bu çalışma, gelecekte oluşacağı muhakkak olan sosyal güvenlik çıkmazına
tedbir olacak ve bir yandan da ülkemizin sosyoekonomik kalkınması adına son
derece önemli olumlu katkılar sağlayacaktır. Biz bundan sonra reformlarımızı
yapmaya da devam edeceğiz. Sağlıkta yapılan
reformları hep birlikte bir hatırlamaya çalışalım: Daha önceden SSK
hastaneleriyle devlet hastanelerinin pozisyonlarını biliyorsunuz, SSK’lı
hastalarımızın kuyruklarda nasıl beklediğini biliyorsunuz. İnsanlar hastanelere
giderken bir tane doktor kuyruğuna gitmek için yanına mutlaka refakatçi alır,
biri doktor kuyruğunda, diğeri de eczane kuyruğunda beklerdi. Şimdi SSK’lı
hastalarımız çok rahatlıkla serbest eczanelerden ilaçlarını alabilmekte, yeşil
kartlı hastalarımız eczaneden ilaçlarını alabilmekte ve ciddi manada sağlıkta
yapmış olduğumuz reformu da Sosyal Güvenlik Kurumunda yapmış olduğumuz reformla
taçlandırmaktayız. Bugüne kadar sosyal güvence kapsamında olmayan ya da
sistemde olup yürürlükteki Yasa nedeniyle çeşitli zorluklar yaşayan
vatandaşlarımızın sorunlarına nihai çözüm üretecek bu yasa tasarısıyla
sağlanacak yeniliklere ilişkin düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Değerli
milletvekilleri, mevcut uygulamada SSK’lı olarak bin seksen gün, Emekli
Sandığına bağlı olarak ise üç bin altı yüz gün çalışarak isteğe bağlı sigorta
yapılabilmektedir. Ancak yeni düzenlemenin 31’inci maddesiyle on sekiz yaşına
gelen her Türk vatandaşı müracaatının kurum kayıtlarına intikal ettiği tarihi
takip eden günden itibaren sigortalı olabiliyor ve genel sağlık sigortasından
yararlanabiliyor. Diğer bir yenilik
ise aylıklara ilişkin olarak, şu an yürürlükteki Yasa’da “yalnız malullük”
ibaresi yer alırken, yeni yasanın 34’üncü maddesine “vazife malullüğü aylığı”
ibaresi de eklenmiştir. Hem vazife hem de yaşlılık aylığını hak eden
sigortalılara bu aylıkların her ikisinin de bağlanma imkânı getirilmiştir. Yine
aynı maddede birden fazla çocuğundan dolayı gelir hakkı kazanan ana ve babaya
mevcut Yasa’da yalnız tek bir çocuk üzerinden aylık bağlanırken, yeni
düzenlemeyle her iki çocuğundan dolayı da aylık bağlanma imkânı getirilmiştir. Bir başka
maddeyle, şu an mevcut uygulamada olan, anne ve babasına ait prim borçları
bulunan ya da sosyal güvencesi bulunmayan ailelerin çocukları genel sağlık
sigortasından yararlanamıyordu. Ancak yeni yasanın 38’inci maddesinde yapılan
düzenleme ile ebeveynlerinin prim borçları bulunan ya da sosyal güvencesi
olmayan on sekiz yaşına kadar tüm çocuklarımız sağlık sigortası kapsamına
alınacaktır. Bu da yine Türkiye adına çok önemli bir reformdur. Yarınlarımızın
teminatı, en değerli varlıklarımız çocuklarımızın sağlıklı bireyler olarak
yetişmesini sağlamayı amaçladığımız bu düzenlemeyle, AK Parti olarak,
Anayasa’mızda yer alan “sosyal devlet” ilkesinin ruhuna uygun bir düzenleme
getirmiş bulunmaktayız. Tedavi
uygulamalarında ise, diş tedavilerinde yürürlükte olan yüzde 50 katılım payı
ile yaş sınırı uygulaması 40’ıncı maddede kaldırılmış ve sağlık hizmetleri
açısından önemli bir yenilik hedeflenmiştir. Mevcut uygulamada, genel sağlık
sigortalarından yararlanabilmek için SSK’lı olanların doksan gün, BAĞ-KUR’lu olanların ise iki yüz kırk gün prim ödeme şartı
vardı. Yeni yasanın 42’nci maddesiyle sağlık güvencesinden yararlanmak için
prim ödeme süresi otuz güne düşürülmüştür. BAĞ-KUR’lu
olanlar ise, şu anki uygulamayla, bir gün bile prim borcu varsa sağlıktan
istifade edemiyorlardı, sağlık yardımı alamıyorlardı. Yeni düzenlemeyle bu süre
otuz güne çıkarılmış vaziyette. Ayrıca, işçi ve esnafın sigortalılıklarının
sona ermesi durumunda, takip eden doksan gün boyunca borcu olup olmadığına
bakılmaksızın, sigortalıya genel sağlık sigortasından yararlanma imkânı
getirilmiştir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Çalık, konuşmanızı tamamlayınız lütfen. Buyurun. ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal güvencesi olmaması ya
da prim borçlarını ödeyemediği için sosyal güvence kapsamı dışında kalarak
hastanelerde çocuğunu, eşini, annesini rehin bırakmak zorunda kalan
vatandaşlarımızın yaşadığı acı tabloları hâlâ hatırlıyoruz. Bu yeni yasayla,
devletimizin desteğini, güvencesini ve yardımını kesintisiz olarak alacak
vatandaşlarımızın bu gibi zorluklarla karşılaşmayacak olması son derece
mutluluk vericidir. Ben bu duygu ve
düşüncelerle, özellikle yasaya destek vererek halkımızın yarınlarına umut olan
siz değerli milletvekillerimize şükranlarımı sunuyor, bu yeni yasanın hayırlı
olmasını diliyor, değerli vatandaşlarımızı ve yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun. ÖZNUR ÇALIK
(Devamla) - Bugün Chelsea-Fenerbahçe maçı var. Ben Malatyasporlu olmama rağmen Fenerbahçeyi
gönülden destekliyorum ve fanatik bir Fenerli olarak da inşallah bu gece hep
birlikte Fenerbahçeyi bir kez daha alkışlarız
diyorum. Saygılar
sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, bölüm üzerinde on beş dakika süreyle soru-cevap
işlemi gerçekleştireceğiz. Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT
(Adana) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanımıza
sormak istiyorum. Bugün ne yazık ki ekonominin genelinde yaşanan sıkıntı ve durgunluk,
tahsilat ve nakit akışı sorunu yüzünden, küçük büyük
demeden tüm işletmelerin önemli ölçüde ve ödenemez duruma gelen sigorta primi
ve vergi borcu birikmiş durumdadır. Öyle ki faiz ve cezalarla birlikte bugün
toplam 74 milyar YTL’yi bulan bu borçlar her geçen gün daha da büyümektedir.
Öbür yandan maliye ve Sosyal Güvenlik Kurumunun bu borçlarla ilgili haciz
tehdidi ise ne yazık ki gerçeğe dönüşmüş, bir iki aylık borcu olan işletmelere
dahi haciz uygulandığına dair bilgiler gelmektedir. Şimdi buradan sormak
istiyorum. Bu tablodan ve haciz işlemlerinden haberdar mısınız? Ayrıca, esnaf
ve işletmelerimizin ekonomik tablosunun her beş yılda bir sıtma nöbetine
yakalanır gibi birikmiş borç hastalığına yakalanmaması için vergi ve sigorta
yüklerinin indirileceğine yönelik vermiş olduğunuz sözleri ne zaman yerine
getireceksiniz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Tankut. Sayın Birgün… RECAİ BİRGÜN
(İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım,
size bizzat benim ilettiğim gazilerle ilgili bir konu vardı. Sanıyorum,
bürokratlarınız buna pek sıcak bakmamışlar. Öncelikle bizzat ilgilenirseniz,
ben eminim, siz çok mantıklı bulacaksınız ve böyle bir düzenlemeyi
getireceksiniz. Soruma geçiyorum.
Genel sağlık sigortası kesintisi dolayısıyla çalışanların ve emeklilerin
maaşlarında herhangi bir azalma olacak mıdır? Eğer olmayacaksa, bunu hangi
maddeye dayanarak garanti ediyoruz? Yeni sistemde,
çalışanların ve emeklilerin sağlık hizmeti için ceplerinden çıkacak para mevcut
uygulamaya göre artmış mıdır, yoksa azalmış mıdır? Teşekkür ediyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Vural. MUSTAFA VURAL
(Adana) – Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakana sorum şöyle: 3 kişilik bir
ailede, emekli babanın aylık geliri 750 YTL’dir. Ailenin başka geliri yoktur.
Çocukları yükseköğretim mezunu olup, 26 yaşında ve işsizdir. Ailenin ortalama
geliri asgari ücretin üçte 1’inden fazla olduğu için, yeni yasayla, bu ailede
işsiz olan çocuğun genel sağlık sigortasını devlet de ödemeyeceğine göre kim
ödeyecektir? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Sayın Kaptan. OSMAN KAPTAN
(Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana
sorularım var. Sayın Bakan, 18
Mart 2008’de, Hak-İş ve Türk-İş ortaklığında yürütülen, Medya Örgütlenmesi
Yoluyla Çocuk İşçiliğine Karşı Farkındalık Geliştirme
Projesi tanıtım toplantısında yaptığınız konuşmada: “Kanında bozukluk olan, bu
memleketin bayrağıyla, toprağıyla, cumhuriyetiyle sorunu olanlar olabilir.”
diyorsunuz. 1) Çocuk işçiliği
ile bu ifadenizin bağlantısı nedir? 2) “Kanında
bozukluk olan, bu memleketin bayrağıyla, toprağıyla, cumhuriyetiyle sorunlu
olanlar” diyerek kimleri kastediyorsunuz? 3) Türkiye
Cumhuriyetinin bir Bakanı olarak böyle bir üslubu kullandığınıza göre, bu
konuda Hükûmetle aynı görüşte misiniz? Hükûmet de aynı görüşteyse, bu memleketin kanıyla,
toprağıyla, cumhuriyetiyle sorunu olanlar hakkında Hükûmet
olarak ne yaptınız? Cumhuriyet savcıları bu konuda ne yapmıştır? BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Kaptan. Sayın Akcan. ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim. Aracılığınızla
Sayın Bakanıma şu soruları yöneltmek istiyorum: Sayın Bakan, size
göre, kurşun ve arsenik üretimiyle uğraşanlar bu ağır metallerden etkilenirken,
kurşun ve arsenik bileşiği olan, bitki zararlılarına karşı sahada kullanılan
zirai ilaçlar, ziraat mühendisi ve ziraat teknisyenlerini etkilemez mi? Sayın Bakan, size
göre, hayvanlarda olup salgın yapan ve insanlara da yoğun şekilde bulaştığı
için çok ciddi mücadele gerektiren hastalıklar, bununla mücadele eden veteriner
hekim ve hayvan sağlık personelini etkilemez mi? Üç: Huzur bozucu
faaliyetler sırasında polis yıpranıyor, doğru. Ama aynı ortamda basın
mensupları bu ortamdan hiç mi etkilenmiyor? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Genç. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Evvela, sizin bu
Meclisi ne zaman dürüst yöneteceğinizi öğrenmek istiyorum? Ne İç Tüzük’e riayet
ediyorsunuz ne milletvekilinin söz istemesine şey ediyorsunuz. Orada çıkıyoruz
konuşuyoruz… İç Tüzük’e aykırı olarak Bakana söz veriyorsunuz Bakan istediği
gibi konuşuyor, milletvekillerine söz vermiyorsunuz. Bu da milletvekiline
yapılan bir haksızlıktır, İç Tüzük’te de böyle bir hüküm yoktur. Lütfen, şu
Meclisi usulüne göre yönetin. Bu kadar keyfî yönetmek, belki, bazı devlet
uçaklarında sizlere Paris’e getirme nasip olur ama bunu da kamuoyunda bir aksi
tesiri olduğunu da bilmenizi istiyorum. Tasarıya göre
asgari ücretten prim ödediği varsayılan bir vatandaşımız için hesaplanacak alt
sınır aylığı ne olacaktır? Bugün işçi, BAĞ-KUR ve memur emeklilerinin alt sınır
aylıkları miktarı ne kadardır? Biraz önce
konuşanlar diyorlar ki: Bugün, bir gün BAĞ-KUR primi olanın masrafı ödenmiyor.
Hâlbuki BAĞ-KUR otuz günden otuz güne ödeniyor. Yani, bir günle otuz gün
arasında fark yok. Milleti kandırmanın da bir anlamı yok çünkü
… BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Çalış. HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Bakanım, bana çok sorulan bir soruyu size soracağım. Aynı
süre sigortasını, primlerini yatırıp emekli hakkını elde ettiği hâlde yaşı
dolan sigortalı emekli olabiliyor, yaşı dolmayan ise emekli olamıyor. Emekli
olamayan vatandaşımız sağlık hizmetini nasıl alacağını soruyor. “Emekli olan
sağlık hizmeti alıyor ben alamıyorsam bu eşitlik ilkesine uygun mudur?” diye
soruyor. Bu konuda açıklama yaparsanız memnun olurum. Bir diğer sorumuz
da… Sosyal Güvenlik Kurumuna bağlı huzurevlerinin akıbeti ne olacak? Nasıl
kullanmaya devam edeceksiniz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Köse… ŞEVKET KÖSE
(Adıyaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım,
Sosyal Güvenlik Yasası’nı protesto eden işçi ve memurların polis coplarıyla
susturulmasını bir bakan olarak içinize sindirebiliyor musunuz? Gazetecilerin
fiilî hizmet zammı haklarını ellerinden aldınız. Bunu hangi gerekçeye
dayandırıyorsunuz? Gazetecilik zor bir meslek. Haber
peşinde koşup yaşamını yitirenler bile var. Medya patronlarına şirin görünmek
için mi yıpranma tazminatlarını aldınız? Teşekkür ederim.
Bunu öğrenmek istiyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Son olarak Sayın Öztürk… HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Genel sağlık
sigortası kapsamına gireceklerin sayısının ne olmasını bekliyorsunuz? Bir yılda
ne kadar sağlık primi geliri elde etmeyi düşünüyorsunuz? Devletin düzenli
katkısı ne olacak? Yoksullar adına ne kadar ödemede bulunacaktır? Tasarı
yasalaştıktan sonra sağlık hizmeti için ödenmesi gereken fatura tutarının ne
olmasını öngörüyorsunuz? Özetle, sistem açık mı verecek, fazla mı verecek, bu
hesabı yaptınız mı? Yapmadıysanız vatandaşların cepten ödeyeceği katkıları ve
ek ücretleri neye göre tespit ettiniz? Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öztürk. Sayın Bakanım,
buyurun. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Kurum
alacaklarıyla ilgili bir soru soruldu. Anlayabildiğimiz kadarıyla… Biraz
uğultulu geldi. Yapılandırması bozulanlarla ilgili bir çalışmamız var. Bunu
ifade edelim. Sigorta prim
indirimiyle ilgili bir soru soruldu. Bizi, tabii vergi değil, sigorta
ilgilendirdiği için ifade ediyorum. İstihdam paketini hemen bu yasadan sonra
getiriyoruz ve 5 puanlık SSK prim indirimini o yasada bulmuş olacaksınız. Bir diğer konu
“GSS (Genel Sağlık Sigortası) priminde bir artış olacak mı?” diye bir soru
soruldu. Bununla ilgili yalnız isteğe bağlı sigortalılarda yüzde 25 olan oran
yüzde 32’ye çıkacak. Bunun sebebi de, şu anda isteğe bağlı sigortalılar,
bildiğiniz gibi, sağlık sisteminden istifade edemiyorlar yani GSS kapsamında
değiller. SSK’lılar bin seksen gün prim yatıracaklar, ondan sonra isteğe bağlı
sigortalı olabilecekler ve Bağ-Kur’lular ise, 2000 yılından sonra yapılan bu
düzenlemeyle, 2000 yılından sonra emekli olduktan sonra isteğe bağlı olarak
ancak GSS’den istifade, yani sağlıktan istifade
edebiliyorlar. Burada yalnız
prim artışı hiçbir yerde yok. İsteğe bağlı da var ama bugün isteğe bağlı olan
vatandaş da sağlık sisteminden istifade etmeye başlayacak. Yüzde 12 civarında,
şu anda isteğe bağlı primi yüzde 25, daha yüksek olması gerekirken, biz bunu
yüzde 32’de tutmaktayız. Dolayısıyla herhangi bir artış olmadığını ifade
ediyorum. Bu kanında
bozuklukla ilgili bir soru soruldu. Arkadaşın o toplantıda olmasını isterdim. O
gün birçok oraya katılan siyasiler ve sendika başkanları gündemle ilgili
değerlendirmeler yaptılar, biz de bakan olarak bir değerlendirme yaptık. Bundan
kastettiğimiz kişiler, çevreler bellidir. Türkiye’nin bayrağıyla, toprağıyla,
cumhuriyetiyle, cumhuriyetin değerleriyle ilgisi olanlardır diye, açık da,
üzerine basa basa söylediğim bir cümledir. Rahatsız
olan varsa, onlar için de söyleyeceğim bir şey yoktur. Kurşun ve arsenik
fiilî hizmet kapsamına alınıyor, zirai ilaçlar niye alınmıyor veya orada zirai
mücadelede çalışan arkadaşlarla ilgili olarak. Az önce bunu ifade ettim, dedim
ki: Bununla ilgili risk gruplarını baz aldık ve bilimsel
bir çalışma yapıldı. Beşinci risk grubu çerçevesinde olayı ele aldığınız zaman,
zirai ilaçlar ve zirai mücadeledeki arkadaşlar bu gruba girmiyorlar. Büyük
ihtimalle, yanılmıyorsam, dördüncü grupta yer almaktadırlar. Aldığınız zaman, o
zaman da sağlık kesiminde, intaniyede ve diğer mikrobik hastalıklar bölümünde
çalışan sağlık personelinin talepleri gündeme geliyor, o kadar yaygınlaşıyor
ki… Bununla ilgili onun için dedim ki, aylardır belki iki aydır, üç aydır
ilgili taraflara şunu söylüyorum: Bu konuda bir düzenleme varsa, elde sağlıklı
bir veri varsa, bunları biz değerlendirebiliriz ve bunları fiilî hizmet zammı
kapsamına alabiliriz. Amacımız bunu daraltmak değil, yok etmek değil. Ama
gerçekten de fiilî hizmet zammı alması gereken bir çerçeve çizme konusunda
bütün sivil toplum kuruluşlarına da davetiye çıkarmış idik. Bugüne kadar bu
yaptığımız bilimsel çalışma ve onun verilerine ilave maalesef gelmedi. Ne
geldi? Ben mevcut haklardan istifade ediyor idim, o hâlde devam etsin
tarzındaki talepler geliyor ağırlıklı. Bunu da takdirlerinize bırakıyorum.
Bununla ilgili de arkadaşlarımız bir çalışma hâlen de yürütüyorlar. Meclisten
geçinceye kadar da yapılması gereken bir çalışma varsa fiilî hizmet zammıyla
ilgili, açık olduğumuzu ifade ediyorum. Alt sınır aylığıyla
ilgili değişen bir şey yok. 4447’de yüzde 35 bildiğiniz gibi. Biz burada yine
sosyal taraflarla görüşerek bir ilave yaptık. Eğer evli veya yanında bakmakla
yükümlü olduğu birisi varsa onu yüzde 40’a çıkardık. Mevcut, şu anda uygulamada
yüzde 35. Onu bozmadık ama ilave birisi varsa ona da yüzde 40; 5 puanlık bir
artış getiriyoruz. Bağ-Kur’la ilgili
“bir gün” meselesi tartışılıyor. Bu konunun anlaşılması açısından ifade
ediliyor. Yoksa, dediğiniz, bir aylık bir süredir;
primin ne zaman yatacağını herkes biliyor. Ama iki yüz kırk günde prim
yatırmadığınız sürece sağlıktan istifade etme şansınızın olmadığı bugünkü
uygulamada ortada. Bunu kaldırıyoruz, bir aylık bir prim esasını getiriyoruz.
“Sağlık hizmetindeki yani bir mağduriyet olur mu?” şeklinde… Şunu söyleyelim
arkadaşlar: Genel itibarıyla sağlıkta bu GSS bütün vatandaşlarımızı… BAŞKAN – Sayın
Bakanım, süremiz çok az kaldı, dolmak üzere. Eğer iki dakika içinde
tamamlayacaksanız ek süre almayayım. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – İki dakikada tamamlıyorum. BAŞKAN – Tamam,
buyurun. ÇALIŞMA VE SOSYAL
GÜVENLİK BAKANI FARUK ÇELİK (Bursa) – Sağlıkla ilgili bakınız hiçbir
vatandaşımızın dışarıda kalması söz konusu değil. Efendim vatandaş çalıştı,
emekliliğine beş yıllık süre var, prim gününü doldurdu, çalışmak da istemiyor.
Bu vatandaşımız da bir kategoriye giriyor. Ya “Ben prim günümü doldurdum,
çalışmak da istemiyorum, o hâlde ben 24 YTL ödeyerek, gelir düzeyim çok düşük
olduğu sağlıktan istifade etmek istiyorum” diyebilir. 203 YTL’den, asgari
ücretin brütünden aşağı gelirim olmadığı için, fakir olduğum için ben bu
şekilde kapsama girmek istiyorum.” diyebilir veyahut da çalışır, çalışınca da
sağlıktan istifade edebilir. Bu, bütün vatandaşlarımız için geçerli ve genel
bir kuraldır. Not aldığımız hususlar bunlar. Bir konu daha
var: “GSS kapsamında ne kadar olacak…” diye Sayın Öztürk
yanılmıyorsam sordular. On sekiz yaş altı, 24 milyon 300 bin vatandaşımız var.
Bunların tamamı, 24 milyon 300 bin vatandaşımız genel sağlık sigortası kapsamına
giriyor, diğer verdiğiniz, teknik olarak istediğiniz rakamların ise yazılı
olarak verilmesinin çok daha uygun olacağını, uygun olacağını düşünüyorum. “Peki, genel
sağlık sigortasıyla ilgili projeksiyonlarınız kaç
yılına kadar?” diye de ifade ettiniz. 2025 yılına kadar genel sağlık, 2070
yılına kadar ise sigorta sistemimizin projeksiyonları
sizlere de takdim edilmişti. Umuyorum daha açıklayıcı bilgi istenirse, bu
konularda bilgi verebiliriz. Hepinize çok
teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Çok
teşekkür ederiz Sayın Bakanım. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.
Çalışma süremiz de tamamlanmıştır. Kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için 3 Nisan 2008 Perşembe günü alınan karar
gereğince saat 13.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Sizleri ve
bizleri izleyen vatandaşlarımıza hayırlı akşamlar diliyorum, Fenerbahçeye de başarılar diliyorum. Kapanma Saati: 21.01 IX.-
KİT KOMİSYONU RAPORU 1.-
Kamu iktisadi teşebbüslerinin 2005 yılı denetimine ilişkin komisyon raporu (I. II.Cilt) (*) (*) KİT Komisyonu
Raporu tutanağa eklidir. |
|