DÖNEM: 23                            CİLT: 15                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

73’üncü Birleşim

5 Mart 2008 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMA

IV. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Kırıkkale Milletvekili Turan Kıratlı’nın, TÜRKSAT uydusuna ve üretim sürecine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un Adana Tekel Fabrikasındaki işçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Eskişehir Milletvekili Emin Nedim Öztürk’ün, Avrupa Birliği ortak tarım politikası çerçevesinde Türkiye’nin tarım politikasına ilişkin gündem dışı konuşması

 

 

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER

1.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici hakkında yasama dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmaması hususunda tanzim edilen ve TBMM Başkanlığına gönderilen soruşturma dosyalarının Hükûmete geri verildiğine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/334)

2.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında yasama dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmaması hususunda tanzim edilen ve TBMM Başkanlığına gönderilen soruşturma dosyalarının Hükûmete geri verildiğine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/335)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 21 milletvekilinin, tekstil ve hazır giyim sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138)

2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, Muş Ovası’ndaki tarımsal üretimin araştırılarak verimliliğin sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/139)

3.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin, kredi kartı ve bireysel kredi alanında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/140)

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Genel Kurulun 5/3/2008 Çarşamba günkü birleşiminde çalışmaların saat 24.00’e kadar sürdürülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

 

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün’ün, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

2.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

 

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

 

1.- Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/498) (S. Sayısı: 110)

2.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/65) (S. Sayısı: 72)

3.- Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/529) (S. Sayısı:117)

 

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Kabul edilen bir siyasi parti grubu önerisiyle Genel Kurulda görüşülecek konu belirlenmişken bir başka konunun görüşülmesinin mümkün olamayacağı gerekçesiyle oturum başkanının tutumu hakkında

 

X.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Elâzığ’daki bazı ekonomik ve sosyal verilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/1719)

2.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Tuzla’da sit alanı olan Ayazma’da başlatılan inşaata ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1818)

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, GAP kapsamındaki yatırım projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/1823)

4.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, hayvancılık tesisleri inşaat maliyet bedellerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1840)

5.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, sit alanı olan Tuzla-Ayazma’da yapılmak istenen inşaata ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1892)

6.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da don olayından zarar gören üreticilere,

- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, Kozan’daki don olayından oluşan zarara,

- Bursa Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, ithal edilen tohumlara ödenen ıslahçı hakkı bedeline ve tohumculuğun geliştirilmesine,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/1908, 1909, 1910)

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak sekiz oturum yaptı.

 

Birinci, İkinci, Üçüncü, Dördüncü ve Beşinci Oturum

 

Mardin Milletvekili Mehmet Halit Demir, Mardin Ovası’ındaki sulama kanalları ve Mardin Artuklu Üniversitesinin sorunlarına,

Ankara Milletvekili Zekeriya Akıncı, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı uygulama ve etkinliklerine,

Samsun Milletvekili Fatih Öztürk, Samsun’un sorunlarına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

 

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/24) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi,

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 31’inci sırasında yer alan (10/53) esas no.lu belediyelerin altyapı, katı atık ve atık su yönetimindeki sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesine ilişkin Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 4/3/2008 tarihli 72’nci Birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi,

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmının 100’üncü sırasında yer alan (10/126) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 4/3/2008 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi,

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasında yer alan kanun tasarısının yarım kalan görüşmelerine 4/3/2008 günkü birleşimde devam edilmesine; Genel Kurul çalışma sürelerinin 4/3/2008 günü 15.00-22.00, 5/3/2008 günü 14.00-22.00, 6/3/2008 günü 15.00-19.00 saatleri arasında olmasına ilişkin DTP Grubu önerisi,

Yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmedi.

 

Gelen Kâğıtlar listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 3’üncü, 53’üncü sırasında yer alan 111 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin bu kısmın 4’üncü sırasına alınmasına ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 4/3/2008 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; 5/3/2008 Çarşamba günkü birleşiminde de sözlü soruların görüşülmemesine; 4/3/2008 Salı günkü birleşiminde 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın, 5/3/2008 Çarşamba günkü birleşiminde 72 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 6/3/2008 Perşembe günkü birleşiminde ise saat 14.00’te toplanarak 111 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

 

Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş, Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli’nin konuşmasında şahsına sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/498) (S. Sayısı: 110),

2’nci sırasında bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın, Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/65) (S. Sayısı: 72),

Görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

 

3’üncü sırasına alınan, Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın (1/529) (S. Sayısı: 117) görüşmelerine başlanılarak 1 ve 2’nci maddeleri kabul edildi, 3’üncü maddesine bağlı birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları üzerinde bir süre görüşüldü.

 

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, kırk üç fıkralık metnin bir madde hâlinde görüşülmesinin sağlıklı olamayacağı iddiasıyla bir açıklamada bulundu.

İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi nedeniyle,

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin, kendisi tarafından verilen bir kanun tasarısı hakkında eksik ve yanıltıcı beyanlarda bulunduğu iddiasıyla,

Birer konuşma yaptılar.

 

İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol ve 22 milletvekilinin İç Tüzük’ün 70’inci maddesine göre görüşmelerin kapalı oturumda yapılmasına ilişkin önergeleri üzerine kapalı oturuma geçildi.

 

Altıncı Oturum

(Kapalıdır)

 

Yedinci ve Sekizinci Oturum

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

3’üncü sırasına alınan, Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın (1/529) (S. Sayısı: 117) görüşmelerine devam edilerek 3’üncü maddesine bağlı dördüncü fıkrası üzerinde bir süre görüşüldü. Birleşime verilen aradan sonra, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi.

 

İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol, Genel Kurulun bir günde on dört saat çalışmasının gayriinsani olduğu, bunun bütün mevzuatlara, ILO standartlarına, kanunlara ve Anayasa’ya aykırı olduğu iddiasıyla bir açıklamada bulundu.

 

5 Mart 2008 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 05.15’te son verildi.

 

 

 

Nevzat PAKDİL

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

Yaşar TÜZÜN

 

Konya

 

Bilecik

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

Fatoş GÜRKAN

 

Yusuf COŞKUN

 

Adana

 

Bingöl

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

Murat ÖZKAN

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

Giresun

 

Bursa

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

No.: 103

II.- GELEN KÂĞITLAR

5 Mart 2008 Çarşamba

 

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 21 Milletvekilinin, tekstil ve hazır giyim sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2008)

2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, Muş Ovasındaki tarımsal üretimin araştırılarak verimliliğin sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/139) (Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2008)

3.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 Milletvekilinin, kredi kartı ve bireysel kredi alanında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/140) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2008)

 

5 Mart 2008 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ (Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

 

 

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, TÜRKSAT uydusu hakkında söz isteyen Kırıkkale Milletvekili Turan Kıratlı’ya aittir.

Sayın Kıratlı, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Kırıkkale Milletvekili Turan Kıratlı’nın, TÜRKSAT uydusuna ve üretim sürecine ilişkin gündem dışı konuşması

TURAN KIRATLI (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; TÜRKSAT Anonim Şirketinin daveti üzerine iktidar ve muhalefete mensup bir grup milletvekili arkadaşımızla birlikte Fransa’da üretimi tamamlanmış olan TÜRKSAT 3A uydusunu ve üretim sürecini yerinde inceleme imkânı bulduk. Sizleri bu konu hakkında bilgilendirmek üzere şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, Türk Telekom Anonim Şirketi tarafından yürütülen uydu hizmetlerini yürütmek üzere 16/06/2004 tarihinde TÜRKSAT Anonim Şirketi kurulmuştur. Ülkemizin uzay çağına girişi, 1994 yılında hizmete giren TÜRKSAT 1B millî haberleşme uydusuyla başlamıştır. Hâlen yörüngede olan TÜRKSAT 1C ve TÜRKSAT 2A uydularının kapsama alanı Avrupa’dan Orta Asya’ya kadar uzanmakta olup televizyon yayıncılığı, kırsal alan telefon haberleşmesi ve kamu kurumlarının ses, görüntü ve data iletişiminde hizmet vermeye devam etmektedir.

TÜRKSAT, yeni uydunun üretim sözleşmesi kapsamında ilk defa önemli bir adım atmış ve Fransa’daki uydu üretim tesislerinde, teknoloji transfer ve eğitim programı oluşturmuştur. Çoğu yurt dışında eğitim görmüş 22 TÜRKSAT mühendisi bu programa katılmış ve uydu dizaynı alanında bir yılı aşkın süre eğitim alıp TÜRKSAT’ın uydu operatörlüğünden gelen bilgi birikimini, uydu tasarımını yapma ve üretme düzeyine yükseltmiştir. Bu bilgi birikimiyle Türkiye’nin bundan sonra kendi uydularını üretebilmesi için ilgili kurumlar arasında sağlanan iş birliği de memnuniyet vericidir.

Savunma Sanayi Müsteşarlığının öncülüğünde Türkiye’de kurulacak olan uydu üretim tesislerinde, TÜRKSAT haberleşme ve Göktürk gözlem uydularının Türk mühendislerince üretileceğini öğrenmek bizlere büyük bir mutluluk vermiştir. Ülkemizin uzay çağından geri kalmaması için kendi insanına güvenmesi ve gerekli imkânları sağlamasıyla olacaktır. Ayrıca, bu ziyaretimizde tamamıyla  TÜRKSAT mühendisleri tarafından dizayn edilen ve Türkiye’de kurulacak olan uydu entegrasyon tesislerinde üretilip 2014 yılında da uzaya fırlatılması planlanan TÜRKSAT 5A haberleşme uydusunun dizaynında gelinen noktayı görmek bizlere umut ve gurur vermiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin uydu ve uzay teknolojisindeki önemli bir kilometre taşı olan TÜRKSAT 3A uydusunun yapım süreci ve fırlatma tarihi, yeni haberleşme uydularının yapım süreci hakkında hepimizin daha ayrıntılı bilgiye sahip olmasının çok faydalı olacağını düşünüyor; bu çalışmada, başta Ulaştırma Bakanımız olmak üzere, TÜRKSAT çalışanlarına ve Sekizinci Cumhurbaşkanımız Sayın Turgut Özal ve dönemin Maliye Bakanı Sayın merhum Adnan Kahveci’ye uydu teknolojisi alanında gösterdikleri katkılarından dolayı kendilerini rahmetle anıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kıratlı.

Gündem dışı ikinci söz, Adana Tekel Sigara Fabrikasındaki işçilerin sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’a aittir.

Sayın Tankut, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

2.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un Adana Tekel Fabrikasındaki işçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir kısmı geçtiğimiz yıllarda satılan bir kısmı da yine geçtiğimiz günlerde altın tepsi içerisinde sunulan Tekel ile ilgili yaşanan sorunlar ve yansımaları hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz üzere Tekel ülkemizin en önemli iktisadi varlıklarından birisi idi. "İdi" diyorum, çünkü artık ne yazık ki bizim değil. Tekelin alkollü içkiler bölümü 2004'te 292 milyon dolara, âdeta bir altın tepsi içerisinde, adı herkesçe malum bir konsorsiyuma sunulmuştur. Kurumun adını “Mey İçki” olarak değiştiren konsorsiyum, yüzde 100'ünü satın aldığı şirketin yüzde 90'lık kısmını iki yıl sonra 810 milyon dolara yabancı bir şirkete satmıştır.

İzmir Alkollü İçkiler Fabrikası, Çanakkale Kanyak Fabrikası ve Paşabahçe Tekel Fabrikası da aralarında olmak üzere toplam 17 tesisten 12’si kapatılmış, çok sayıda işçinin iş akdi ise maalesef feshedilmiştir. Bu operasyonlara ve şirketin küçültülmesine rağmen Maliye Bakanı Sayın Unakıtan, işletmenin kısa sürede 3 katına satılmasını ise ekonomideki iyi gelişmelere bağlamış idi. Sayın Unakıtan'ın öne sürdüğü gibi ekonomimiz sözde iyiye giderken maalesef bir buçuk asırlık geçmişe sahip Tekelin sigara bölümü de 1 milyar 720 milyon dolara geçtiğimiz günlerde yabancı bir şirkete satılmıştır. İhalede Tekele ait Adana, İstanbul, Ballıca, Bitlis, Malatya ve Tokat Sigara Fabrikaları, yani millî ekonomimizin sembolleri artık ne yazık ki yabancıların olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; asil ve aziz milletimizin alın teri ile cumhuriyetimizin en önemli iktisadi kazanımlarından birisi olarak on binlerce işçinin, yüz binlerce tütün ve üzüm üreticisinin ekmek kapısı olarak hayata geçirilen bu dev tesislerin bir oldubitti ile yok pahasına satılmasına, vicdan sahibi ve ülke sevdalısı hiç kimsenin tahammül göstermesi elbette ki mümkün değildir. Siyasi iktidar, sermayeye, özellikle de yabancı sermayeye kırmızı gül dağıtırken milletimize ve çilekeş işçilerimize her zamanki gibi yine sırtını dönmüştür.

Geçtiğimiz günlerde Ankara ve Adana'da haklarını arayan işçilerimizin karşılaştığı tepki hâlen  belleklerimizdedir. Eksi 10 derecede ekmeğinin çalınmasına tepki gösteren işçilerimiz, bölücü eylemleri demokrasi adına tebessümle seyreden siyasi iktidarın buz gibi tokadı ile yerlerde sürüklenmiş ve biber gazları ile âdeta hain muamelesi görmüşlerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu gidiş hayra alamet değildir. “Ne varsa babalar gibi satarım." mantığı sağlıklı bir mantık değildir. Satılan sadece makine parçası, demir yığını ve beton binalar değildir; satılan, milletimizin alın teridir, geleceğidir. Satılan tesislerde çalışan işçiler ya işsiz kalmış ya da gelecek korkusu içerisinde malum akıbetlerini büyük bir sıkıntı ve ruh bozukluğu içerisinde beklemektedirler.

Geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakan, özelleştirilen tesislerdeki işçilerin hiçbir hak kaybı olmadan başka kamu kurumlarında istihdam edilebileceğini ifade etmiştir, ancak gerçekler aksini söylemektedir. Sadece Tekel Adana Sigara Fabrikasında satış kaygısı yüzünden son üç yılda işçilerin beş yüz kadarı başka illere göç etmek zorunda kalmışlar ve ne yazık ki aile bütünlüklerini de muhafaza edememişlerdir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Adana’da Tekel Sigara Fabrikasındaki işçilerimizden bazıları gelecek kaygısı ile 2007 yılında çıkışını yapıp İŞKUR’a müracaat etmiştir. Kendilerine iki ay süreyle 800 YTL işsizlik maaşı verilmiştir. Yine bu işçilerimizden şanslı olanlar 4/C kapsamında iki ay sonra diğer kamu kurumlarında istihdam edilmiştir. Tekelde iken 1.000 YTL maaş alan bu işçilerimiz, ne yazık ki Sayın Başbakanın hiçbir hak kaybı olmayacak sözünün aksine, şimdi 523 YTL maaş almaktadır. Yılda on ay çalıştırılıp iki ay ücretsiz izin yaptırılan işçimiz haklı olarak isyan etmektedir, haklı olarak Sayın Başbakana ve AKP Hükûmetine güvenmemektedir.

Mevcut özlük haklarını kaybederek iş bulan bazı işçilerimizi şanslı olarak kabul etsek bile, diğer on binlerce vatandaşımızın durumu ne olacaktır? Kendi tütününü ekemez hâle getirilen milyonlarca insanımızın hâli nice olacaktır? Bu işten ekmek yiyen on binlerce, ailesiyle yüz binlerce insanımızın AKP İktidarı için hiç mi bir önemi yoktur?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz pazartesi günü Adana Tekel Sigara Fabrikasını Milliyetçi Hareket Partisi Adana teşkilatlarımız ve Adana Milletvekilimiz Sayın Atılgan ile birlikte ziyaret ederek oradaki işçi kardeşlerimizin sıkıntılarını, kırgınlıklarını, isyanlarını ve beklentilerini yakinen tespit edebilme imkânına sahip olduk.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tankut, buyurun efendim konuşmanızı tamamlayınız.

YILMAZ TANKUT (Devamla) - Maalesef Adana Sigara Fabrikasında yaşanan dramı ve ileride meydana gelebilecek olan sosyal patlama ve olayları buradan kelimelerle ifade edebilmemizin mümkün olmadığını söylemek istiyorum, ancak buradan, aynı ziyareti, özellikle AKP'nin Adana milletvekillerinin de yapmasını tavsiye etmek isterim. Belki o zaman iktidar milletvekilleri olarak yaşanan çile ve sıkıntıları bizzat yerinde görüp Hükûmetinizi ikna edebilirsiniz diye düşünüyoruz.

Adana Tekel Sigara Fabrikasında çalışan işçilerimiz orada, fabrikanın önünde çadır kurup gece gündüz nöbet tutmaktadırlar. Bu dondurucu soğukta, kendilerine sunulan bir dilim ekmeği de kaybetmemek için direnmektedirler ve işimizi kaybetmektense canımızı vermeye hazırız demektedirler.

Buradan, bu vesile ile bir çağrıda bulunmak istiyorum: Geliniz, AKP İktidarı olarak milletimizden özür dileyiniz, biz kestiğimiz dalın aslında bindiğimiz dal olduğunu yeni fark ettik deyiniz ve başta Adana Tekel Sigara Fabrikası çalışanları olmak üzere Türk tütün üreticisinin ürünlerini işleyen bu kardeşlerimizin ve milletimizin geleceğini satmaktan artık vazgeçiniz diyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut.

Gündem dışı üçüncü söz, Avrupa Birliği ortak tarım politikası çerçevesinde tarım politikamız ile ilgili söz isteyen Eskişehir Milletvekili Emin Nedim Öztürk’e aittir.

Sayın Öztürk, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

3.- Eskişehir Milletvekili Emin Nedim Öztürk’ün, Avrupa Birliği ortak tarım politikası çerçevesinde Türkiye’nin tarım politikasına ilişkin gündem dışı konuşması

EMİN NEDİM ÖZTÜRK (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Avrupa Birliği ortak tarım politikası çerçevesinde tarım politikamız hususunda gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Meclisimizin siz değerli temsilcilerini saygıyla selamlıyorum.

Hepimizin bildiği gibi, ülkemiz nüfusunun küçümsenmeyecek bir bölümü tarımla meşgul olmakta ve hâlen birçok teknolojik yenilikten yoksun olarak çalışmaktadırlar. Gümrük Birliği kapsamında yer almayan tarım sektörü, Avrupa Birliği tam üyeliğine aday olan Türkiye açısından artık daha farklı yaklaşılması ve tam üyelik sürecinde AB’nin ortak tarım politikasına yakınlaştırılması gereken bir sektör konumuna gelmiştir. Türk ekonomisi ve istihdamını da kapladığı yer göz önüne alındığında, mevzuubahis uyum çalışmalarının hızla ve köklü reformlarla birlikte gerçekleştirilmesi gereği açıkça ortaya çıkmaktadır.

Aslında Türkiye, doğal zenginliklerinden dolayı bazı ürünlerin üretiminde avantajlı bir konuma bile sahiptir. Örneğin, pamuk, tütün, meyve, sebze gibi. Yine koyun, keçi etinde rekabet edebilme yeteneğine sahip bir ülkeyiz fakat bu avantajı koruyabilmek için özellikle hayvan sağlığı konusunda titiz olmak ve şartları, koşulları iyileştirme çabası içine girmemiz kaçınılmazdır.

Değerli milletvekilleri, tarım sektörünün sorunlarının birikimli olduğunu varsaymak oldukça gerçekçi bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır. Diğer bir ifadeyle, bugün karşılaştığımız sorunlar çok kısa bir süre önce ortaya çıkmış değildir. Sorunlar oldukça uzun bir süreç sonunda bugünkü sorunlar yumağı hâlini almıştır. Ayrıca, bu sorunlara çok kolay ve çabuk çözüm bulmak oldukça zor bir iştir. Öte yandan tarım sektörü, yalnız kendi içinde olup bitenden değil, dışındaki gelişmelere de duyarlı olduğundan, çözüm arayışları olayın daha geniş bir perspektifte incelenmesi gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır.

Temelde yatan sorunların en başına, gelişmekte olan ülkelerin çok uzun bir süredir tarım sektörünü ihmal etmiş olduklarını koyabiliriz. Ekonomik gelişme için, neredeyse istisnasız, sanayileşmeye öncelik verilmiş, tarım kesimi sanayiyle olan ilişkisine göre ya da arta kalan kaynaklarla yetinmek durumunda kalmıştır. Ayrıca, gelişmiş ülkeler tarım sektörlerini gelişmekte olan ülkelere karşı her zaman aşırı bir dozla korumuşlardır. Bu yüksek korumanın gerekçesi, Batı ülkelerinin, özellikle Batı Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nin tarım politikalarının amaçlarını da dile getirmektedir. Tarım sektöründe zaten azalmış nüfuslarını tutabilmek, yani göçü önleyebilmek ve aynı nedenle tarımda çalışanlara diğer sektördeki düzeyde gelir sağlayabilmektir.

AB’nin ortak tarım politikası, yürürlüğe girdiğinden bu yana sürekli reform baskısı altında kalmıştır ve değişmektedir. Türkiye’nin de tarım politikası değişim göstermektedir. Avrupa Birliğinin bu politikayla birinci sıraya koyduğu hedef, üretim ve doğrudan gelir desteği ilişkisini ortadan kaldırmaktır. İkincisi, bu ödemeleri çevre, gıda güvenliği, hayvan refahı, sağlık karşılığında vermek ve üçüncüsü, büyük işletmelere verilen doğrudan gelir desteğini kırsal kalkınmaya aktarmak olarak karşımıza çıkmaktadır. Dördüncüsü ise yeni bir danışmanlık sistemi kurmak. Beşincisi, yani kırsal kalkınma önlemleri alarak üretim kalitesini, gıda güvenliğini yükseltmek, danışma sisteminin maliyetlerini karşılamak ve son olarak ürün piyasalarında düzenlemeler yapmaktır.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği yolunda büyük ve önemli adımlar atan ülkemizde tarım sektöründe de tıpkı diğer sektörlerde olduğu gibi, hem yasal hem de uygulamalı çalışmalar yapılmaktadır. Burada tarım kesimine yapılan yatırımların yerini bulması adına unutulmaması gereken en önemli husus ise yasal zeminde yapılan tüm düzenlemelerden önce, bizzat tarım kesimindeki çalışanların tutumu ve geleceğe yönelik davranışları olmaktadır. Bu bağlamda gelişmeler ümit vaat edici olmakla beraber, zaman içinde gündemi daha fazla meşgul edecek bir hâl alacağı kuşkusuzdur.

Değerli milletvekilleri, Hükûmetimizin ve Bakanlığımızın bu konudaki hassasiyetlerine olan inancımı bu kürsüden bir kez daha belirtiyor ve sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Başbakanlığın iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutuyorum:

V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici hakkında yasama dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmaması hususunda tanzim edilen ve TBMM Başkanlığına gönderilen soruşturma dosyalarının Hükûmete geri verildiğine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/334)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) 5/11/2007 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-310-13501 sayılı yazımız.

b) Adalet Bakanlığının 12/2/2008 tarihli ve B.03.0.CİG.0.00.00.03-128.4851-2007/8775 sayılı yazısı.

Terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde suçluyu övmek suçunu işlediği iddia olunan Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici hakkında Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü maddesi uyarınca yasama dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmaması hususunda ilgi (a) yazımız ile Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının iadesi ile ilgili Adalet Bakanlığından alınan ilgi (b) yazı sureti ve eki ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                                                                                              Cemil Çiçek

                                                                                                          Devlet Bakanı ve

                                                                                                       Başbakan Yardımcısı

2.- Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında yasama dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmaması hususunda tanzim edilen ve TBMM Başkanlığına gönderilen soruşturma dosyalarının Hükûmete geri verildiğine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/335)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) 29/11/2007 tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-310-14733 sayılı yazımız.

b) Adalet Bakanlığının 18/2/2008 tarihli ve B.03.0.CİG.0.00.00.03-128.5916-2007/10301 sayılı yazısı.

Suçu ve suçluyu övmek, terör örgütünün propagandasını yapmak suçlarını işlediği iddia olunan Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü maddesi uyarınca yasama dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmaması hususunda ilgi (a) yazımız ile Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının iadesi ile ilgili Adalet Bakanlığından alınan ilgi (b) yazı sureti ve eki ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                                                                                              Cemil Çiçek

                                                                                                          Devlet Bakanı ve

                                                                                                       Başbakan Yardımcısı

BAŞKAN – Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma Komisyonda bulunan dosyalar Hükûmete geri verilmiştir.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici ve 21 milletvekilinin, tekstil ve hazır giyim sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tekstil ve tekstil sanayicilerinin sorunlarının araştırılarak tespit edilebilmesi, çözüm önerilerinin ve ülkemiz tekstil politikalarının belirlenebilmesi için Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ederiz. 26/02/2008

  1) Akif Ekici                                                 (Gaziantep)

  2) Yaşar Ağyüz                                            (Gaziantep)

  3) Fevzi Topuz                                              (Muğla)

  4) Muhammet Rıza Yalçınkaya                     (Bartın)

  5) Hüsnü Çöllü                                             (Antalya)

  6) Hulusi Güvel                                            (Adana)

  7) Tayfur Süner                                            (Antalya)

  8) Algan Hacaloğlu                                       (İstanbul)

  9) Halil Ünlütepe                                          (Afyonkarahisar)

10) Ali Oksal                                                  (Mersin)

11) Bilgin Paçarız                                           (Edirne)

12) Tansel Barış                                              (Kırklareli)

13) Zekeriya Akıncı                                        (Ankara)

14) Fehmi Murat Sönmez                               (Eskişehir)

15) Suat Binici                                                (Samsun)

16) Oğuz Oyan                                               (İzmir)

17) Yılmaz Ateş                                              (Ankara)

18) Şahin Mengü                                            (Manisa)

19) Derviş Günday                                         (Çorum)

20) Birgen Keleş                                             (İstanbul)

21) Bayram Ali Meral                                     (İstanbul)

22) Rahmi Güner                                            (Ordu)

Gerekçe:

Tekstil ve hazır giyim sektörü 1980'li yılların ortalarından sonra hızlı bir yükselişe geçerek ihracatta ve işsizliğin yüksek olduğu ülkemizde eleman istihdamında önemli bir yere sahiptir. Günümüzde tekstil ve hazır giyim toplam ihracatımız içerisinde % 35'lik paya sahiptir.

Bu sektör incelendiğinde, birçok alt dallardan oluştuğu görülmektedir. Üretim bazında, pamuk lifi üretimi, iplik üretimi, kumaş üretimi, terbiye (boya, baskı) ve konfeksiyondur. Bununla birlikte her alandaki tekstil eğitimi (mühendislik, tekniker, teknisyen, tasarım ve dizayn, pazarlama) yan sanayi (kimyasal maddeler, tekstil makineleri v.b.) düşünülebilir. Bu kadar geniş alanı kaplayan sektör, ülkemiz açısından önemli oranda istihdam sağlamaktadır.

Ülkemizin özellikle bazı bölgelerinde tekstil ve hazır giyim sektörü ön plana çıkmıştır. Bunlara örnek olarak, Gaziantep, İstanbul, Bursa, Denizli, Kayseri, Tekirdağ, İzmir, Aydın, Antalya, İçel, Manisa, Malatya, Kocaeli, Kahramanmaraş ve Edirne verilebilir.

Ülkemiz, tekstil ve hazır giyimde teknolojisi gelişmiş ülkeler ile hammadde, işçilik ve enerji maliyetleri düşük olan ülkelerle rekabet edemez hale gelmiştir. Sektöre baktığımızda tehlike sinyalleri vermektedir. Dünya Ticaret Örgütü Ocak 2005'te kotaların kaldırılması kararını almış fakat bu karar geçici olarak 2008 yılına ertelenmiştir. Birçok sektörde olduğu gibi Çin, tekstil ve hazır giyimde de ön plana çıkmaktadır. En önemli pazarlardan Avrupa ve ABD Çin mallarının istilası altındadır. 2008 yılına geldiğimiz günlerde bu gibi ülkelerle rekabet edebilmemiz için çok ciddi tedbirler almamız gerekir. Yapılması gereken ise bir an önce istihdamın üzerindeki yüklerin kaldırılarak, istihdamı özendirici önlemlere ilişkin yeni politikalar uygulanmaya konulmalıdır.

Tekstil ve hazır giyim sektörünün dünya ülkeleri ile rekabet edebilmesi için önündeki engellerin kaldırılması gerekir. Bunlardan biri de yüksek enerji maliyetidir. Diğer ülkelere baktığımızda en pahalı enerji kullandıran ülke olduğumuz görülmektedir. Enerji maliyetleri düşürüldüğünde bu sektörde üretim yapan sanayicilerimiz, rakipleri karşısında rekabet edebilir hale gelecekler.

Verginin yüksek olması, SSK primlerinin üzerindeki vergi yükünün ağır olması da maliyetleri artırmaktadır. Türk hazır giyim ve tekstil sektörünün rekabet gücünü koruyabilmesi için SSK primleri üzerindeki yüksek kamu maliyetlerinin OECD ortalamasına çekilmesi zorunluluk haline gelmiştir. SSK prim yükü, OECD-AB ortalamasına yani %26 seviyelerine indirilmelidir. Kayıt dışının önüne geçebilmek için, fazla sayıda işçi çalıştırmayı teşvik edecek bir sistem oluşturulmalı, yaratılan istihdamın büyüklüğüne orantılı bir avantaj sağlanmalıdır.

Bu vesile ile tekstil ve hazır giyim sektörüne gerekli ilginin gösterilmesi için Yüce Meclis tarafından TBMM Araştırma Komisyonu kurulmasını saygılarımızla arz ederiz.

2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, Muş Ovası’ndaki tarımsal üretimin araştırılarak verimliliğin sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/139)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Muş Ovası’nın içinde bulunduğu durumun tespiti ve uygulamaya konan projelerin verimliliğinin saptanması hakkında Anayasa’nın 98 inci, TBMM İçtüzüğü’nün 104 üncü ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırılması açılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

  1) M. Nuri Yaman                                   (Muş)

  2) Ahmet Türk                                         (Mardin)

  3) Selahattin Demirtaş                              (Diyarbakır)

  4) Fatma Kurtulan                                    (Van)

  5) Emine Ayna                                         (Mardin)

  6) Ayla Akat Ata                                     (Batman)

  7) Sebahat Tuncel                                    (İstanbul)

  8) Mehmet Nezir Karabaş                        (Bitlis)

  9) Bengi Yıldız                                        (Batman)

10) Sırrı Sakık                                           (Muş)

11) Özdal Üçer                                          (Van)

12) Aysel Tuğluk                                       (Diyarbakır)

13) Pervin Buldan                                      (Iğdır)

14) Gültan Kışanak                                    (Diyarbakır)

15) Akın Birdal                                          (Diyarbakır)

16) İbrahim Binici                                      (Şanlıurfa)

17) Hasip Kaplan                                       (Şırnak)

18) Sevahir Bayındır                                  (Şırnak)

19) Şerafettin Halis                                    (Tunceli)

20) Osman Özçelik                                    (Siirt)

Gerekçe:

Muş Ovası, kapladığı 819 bin hektarlık alan ile Türkiye'nin üçüncü büyük ovası unvanına sahip olmasına rağmen hükümetlerin ilgisizliği nedeni ile kaderi ile baş başa bırakılmış, bu olumsuz durumdan Muş ili de nasibini almıştır. Devlet Planlama Teşkilatının verilerine göre Muş, sosyoekonomik gelişmişlik açısından 81 il içerisinde son sırada, gelir düzeyi açısından ise 80'inci sırada yer almaktadır.

Çeşitli kuruluşların yaptığı araştırmaya göre ovanın 342 bin hektarı tarım arazisine uygun nitelikte iken bunun ancak 61 bin hektarı tarımda kullanılmaktadır. Nüfusunun %85'inin tarım ve hayvancılıkla uğraştığı ilde, tarıma uygun arazinin sadece %18'inin kullanılabilir olması Muş'un ekonomik sorunlarını gittikçe derinleştirmekte ve il sakinlerinin gelecek ile ilgili kaygılarını artırmaktadır.

1998 yılında Türk ve ABD'li firmalardan oluşan Konsorsiyum ile Devlet Su İşleri arasında, Alparslan 2 Barajı'nın yapımı için bir antlaşma imzalanmıştır. Alparslan 2 Barajı sadece enerji ihtiyacını değil Muş Ovası’nın sulama ihtiyacını da kısmen karşılayacak, baraj sayesinde 70 bin hektarlık alan sulanabilecektir. Ancak Alparslan 2 Barajı’nın inşasına başlanabilmesi için Alparslan 1 Barajı’nın faaliyete geçmesi beklenmektedir. Alparslan 1 Barajı'nın teknik iş bitirmesi, yapılan plan dâhilinde 12 yılda tamamen bitirildiği hâlde, kamulaştırma işleminin teknik iş bitirme ile uyumlu hâle getirilmemesi sonucu, bu bedellerin sadece üçte birinin ödenebildiği durumu da düşündürücüdür.

Muş Ovası’nın önemli bir sorunu da ilkbahar mevsiminde yaşanan sel baskınlarıdır. Karların erimesiyle taşan Karasu Nehri, tarlalarda su birikintilerine sebep olmakta ve bu sebeple de üründen istenilen verim alınamamaktadır. Bu sorunu ortadan kaldırmak amacıyla 2006 yılında faaliyete geçirilen "Karasu Yatak Islah Projesi" ile 119 kilometre uzunluğundaki Karasu Nehri'nin 64 kilometreye düşürülmesi planlanmıştır. Proje kapsamında 2006 yılında 4 kilometrelik kısmın bitirilmesi öngörülürken, ödenek yetersizliği nedeni ile ancak 1 kilometrelik kısım tamamlanabilmiştir. Karasu Islah Projesi'nin, Muş Ovası’nda yapılması planlanan tarım ve hayvancılık projelerinin başlangıcı ve hatta altyapısı olduğu düşünülürse, söz konusu projedeki gecikmelerin, tarım ve hayvancılığa dayalı Muş ekonomisindeki iyileştirmeyi daha da geciktireceği muhakkaktır.

2000 yılında uygulamaya geçirilen Yeşil Kuşak Projesi'nin alt projelerinden biri olan Bağcılık Projesi kapsamında Muş üzümünün üretiminde önemli artışlar olduğu belirtilmektedir. Ancak Muş üzümü, pazarda, diğer üzümlere kıyasla iki kat fiyatla alıcının karşısına çıkmakta, bu durum ise üreticileri olumsuz etkilemektedir. Mesele sadece ürün miktarını artırmak değil, ürünün daha düşük maliyetle üretimini sağlayarak üreticinin pazar rekabet gücünü de artırmaktır. Aksi hâlde, Muş üzümü, dış piyasalar bir yana iç piyasada bile diğer üzümlerle rekabet şansını yitirecektir.

Tarımsal arazilerin sulanması amacıyla 30-40 yıl önce yapılan kanalların bozularak su sızdırdığı ve bu durumun, tarlaların veriminin düşmesine ve dekarlarca tarımsal toprağın kaybedilmesine sebep olduğu bilinmektedir. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde Muş Ovası kısa süre içinde çoraklaşacaktır.

Yaklaşık iki yıldır Ankara Üniversitesinden bir ekiple çalışma yapıldığı ve kurulan bir serada lale soğanları yetiştirildiği bilinmektedir. Ancak projenin ağır işleyen bürokrasinin yükünden kurtarılması gerektiği önem arz etmektedir.

Ayrıca Muş ekonomisini yıllarca sırtında taşıyan tütün ve şeker pancarının durumu da, konulan kotalarla içler acısı hâle getirilmiştir.

Sonuç olarak; yukarıda değinilen görüşlerin ışığı altında Muş ekonomisine önemli katkılar sağlayacak olan Muş Ovası’nın içinde bulunduğu durumun TBMM tarafından bir Meclis Araştırma Komisyonu kurularak ayrıntılı bir şekilde incelenmesi gerektiği inancındayız.

3.- Bitlis Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin, kredi kartı ve bireysel kredi alanında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/140)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2007 sonu itibariyle kara listeye girenlerin sayısı kredi kartlarından dolayı 585.060 kişi, tüketici kredilerinden dolayı ise 101.956 kişi olmak üzere toplamda 687.016'ya ulaşmış bulunmaktadır. Yeni bir kredi kartı kriziyle karşı karşıya olduğumuz aşikârdır. Muhtemel sosyal ve etik sorunların önlenmesi adına köklü çözüm ve düzenlemelerin ivedilikle ele alınması gerektiğine inanıyoruz.

Anayasamızın 98, TBMM İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri gereğince Araştırma Komisyonu kurularak, sorunun araştırılmasını saygılarımızla arz ederiz.

  1) Mehmet Nezir Karabaş                     (Bitlis)

  2) Ahmet Türk                                      (Mardin)

  3) Selahattin Demirtaş                           (Diyarbakır)

  4) Fatma Kurtulan                                 (Van)

  5) Emine Ayna                                      (Mardin)

  6) Ayla Akat Ata                                   (Batman)

  7) Sebahat Tuncel                                  (İstanbul)

  8) Bengi Yıldız                                      (Batman)

  9) Sırrı Sakık                                           (Muş)

10) M. Nuri Yaman                                (Muş)

11) Özdal Üçer                                        (Van)

12) Aysel Tuğluk                                    (Diyarbakır)

13) Pervin Buldan                                   (Iğdır)

14) Gültan Kışanak                                 (Diyarbakır)

15) Akın Birdal                                       (Diyarbakır)

16) İbrahim Binici                                   (Şanlıurfa)

17) Hasip Kaplan                                    (Şırnak)

18) Sevahir Bayındır                               (Şırnak)

19) Şerafettin Halis                                 (Tunceli)

20) Osman Özçelik                                 (Siirt)

Gerekçe:

Kredi kartı ilk olarak 1968 yılında yaşamımıza girmiş ve 1980 yılında bankaların bu piyasada yerini almasıyla vazgeçemediğimiz ekonomik araçlardan birisi olmuştur. 1987 yılında ATM'ler ve 1991 yılında POS terminallerinin hizmete girmesiyle kredi kartları yeni bir ivme kazanarak ekonomik hayatımızdaki yerini iyice pekiştirmiştir. Aslında temel işlevi "ödeme aracı" olan ve ekonomik alanda pratiklik getirmesi amaçlanmasına karşın toplumdaki yanlış algılamalar ve bu konudaki bilinç eksikliği ile "borçlanma aracı" hâline dönüştürülmüştür. Bu algı ve bilinç eksikliğinin temel nedeni, uzun süreden beri yaşamımızda yer edinmesine rağmen, banka ve kredi kartları konusunda yasal düzenlemelerin zamanında yapılmaması, yapılan düzenlemelerin de ihtiyacı karşılamaktan uzak olmasıdır. Bu durum, kart kullanıcılarının uzunca bir süre bankaların insafına bırakılmış olması anlamına gelmektedir.

Kredi kartları konusunda yapılan ilk düzenleme 14 Mart 2003 tarihindeki kredi kartı borç bakiyesi 4 milyar 526 milyon YTL iken, sorunlu kredi kartı tutarı 277 milyon YTL' dir. İkinci düzenlemenin yapıldığı 26 Şubat 2005 tarihindeki kredi kartı borç bakiyesi 13 milyar 524 milyon YTL iken, sorunlu kredi kartı tutarı 716 milyon YTL olmuştur. 01 Şubat 2008 tarihine gelindiğinde ise kredi kartı borç bakiyesi 27 milyar 279 milyon YTL iken, sorunlu kredi kartı tutarı 1 milyar 775 milyon YTL'ye ulaşmış olması var olan yaranın tekrar kanamaya başladığının göstergesidir.

Palyatif çözümlerle tüketicilerin korunmasının mümkün olmadığı yaşanan sorunlarla bir kez daha ortaya çıkmış bulunmaktadır. Yaşantımızı kolaylaştırmak amacıyla kuIIanımımıza sunulan kredi kartları, bankalar için vazgeçilemeyecek ölçüde tatlı kazanç kapısı olarak görülmektedir. Nitekim enflasyonun % 8'ler düzeyine indiği, Merkez Bankası verilerine göre borç verme faiz oranının %19,25 olduğu ülkemizde kredi kartlarına uygulanan yıllık bileşik faiz oranı %78,1'i bulmaktadır. Bankalar bu tatlı kazancı sürekli ve yaygın hâle getirmek için çeşitli kampanya ve uygulamalarla tüketicileri tuzağa düşürmektedir. Özellikle sayfalar dolusu ve düşük puntolarla yazılmış sözleşmeleri birçok kullanıcı okuma gereği duymadan imzalamakta ve bu noktada bankanın yaptırımlarını peşinen kabullenmektedir. Bu uygulamalar içersinde en çarpıcı olanları ise; kaldırımlarda dağıtılan kartlar, kartlara yapılan uzun vadeli (36 aya varan) taksitler ve "asgari ödeme tutarı"dır. Kredi kartlarında en doğru sistemin, harcanmış olan miktarın süresi içinde ödenmesidir. Uygulamada ödeme kolaylığı adı altında sunulan "asgari ödeme tutarı" ile tuzağa düşürülen kullanıcılar, yüksek faiz oranlarıyla karşılaşmaktadırlar. Bu sayede bir süre sonra ötelenen borçlar yüksek faiz (yıllık bileşik oranı % 94) sarmalıyla büyüyen bir ateş topu olarak tüketicilerin kucağında kalmaktadır.

Ülkemizde % 94 olan kredi kartı borçlarına uygulanan yıllık bileşik faiz, Almanya'da %12 ile 17 oranları arasında, ABD'de bankasına ve kartına göre değişmekle birlikte % 9 ile 16 oranları arasında, İngiltere'de %15 ile 16 oranları arasında bulunuyor. Komşumuz Yunanistan'da % 9 ile 10 oranları arasında, Belçika %16 düzeyinde İtalya'da %12.68 oranında bileşik faiz uygulanıyor.

Kredi kartı faizlerinde üst sınırı belirleme yetkisi bulunan Merkez Bankası, bu sınırı akdi faiz için aylık % 4.93, gecikme faizi için de aylık % 5.68 olarak belirlemiştir. Türkiye'de müşterilerine kredi kartı veren 21 bankanın 12'si akdi faizi, 13'ü de gecikme faizini üst sınırından uygulamaktadır. Uygulamada olan faiz oranlarının ne açıklanan ekonomik göstergelerle ne de Türkiye'nin etik değer ve toplumsal gerçekliğiyle uyuşmadığı ortadadır.

Yukarıda sıraladığımız gerekçelerle sorunun çözüm noktası olacağını düşündüğümüz bir komisyon oluşturulmasını gerekli görmekteyiz.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre bir önerisi vardır. Okutup oylarınıza sunacağım:

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- Genel Kurulun 5/3/2008 Çarşamba günkü birleşiminde çalışmaların saat 24.00’e kadar sürdürülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 5.3.2008 Çarşamba günkü (Bugün) toplantısında oybirliği sağlanamadığından, TBMM İçtüzüğünün 19 uncu maddesi gereğince, Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

 

 

 

Nihat Ergün

 

 

 

Kocaeli

 

 

 

Grup Başkan Vekili

Öneri:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 05.03.2008 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde çalışmaların saat 24:00’e kadar sürdürülmesi.

Önerilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben de öneriyle ilgili söz talebinde bulunuyorum.

BAŞKAN – Aleyhte herhâlde değil mi?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok, lehte kullanacağım.

BAŞKAN – AK Parti grup önerisinin lehinde, Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün, Tunceli Milletvekili Kamer Genç; aleyhinde, İzmir Milletvekili Oktay Vural, İzmir Milletvekili Kemal Anadol.

Sayın Ergün, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerimizin lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Dün çok yoğun bir mesai ile 117 sıra sayılı kanun üzerinde görüşmeler yaptık ve sabah beş civarında bu kanunla ilgili görüşmelere ara vermiştik. Dünkü grup önerimizde, bu kanunun bitimine kadar -salı günü- çalışalım diye bir öneri vardı, Genel Kurul kabul etti. Ancak dünkü çalışmalar bu kanunun bitmesine imkân vermedi. Dolayısıyla bu sabah Meclis Başkanımızın Başkanlığında bir öğlen yemeğinde grup başkan vekilleriyle buluştuk. O toplantıda muhtelif konular gündeme geldi, çalışma sistemiyle alakalı bazı aksaklıklar. O konulardaki görüşmelerin neticeleri de eminim en kısa zamanda Genel Kurul çalışmalarına yansımış olacaktır.

Orada ayrıca bugünkü görüşmelerde, dünkü aldığımız karara göre, bugün hem seçimlerin temel hükümleriyle ilgili bir kanun tasarısını hem de klinik şeflerinin durumuyla ilgili Sağlık Bakanlığının bir konusunu ele alan bir arkadaşımızın kanun teklifini görüşme vardı. Onların bitimine kadar görüşecektik. Onların da uzunca görüşmeleri gerektiren kanunlar olması hasebiyle arkadaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde, bugün belediyelerle ilgili kanunun görüşmelerine devam edecek şekilde bir düzenleme yapmamız gerektiğini ancak bu konuda bir Danışma Kurulu getiremediğimiz için grup önerisi olarak getirdik. Sağ olsun diğer siyasi partiler herhangi bir grup önerisi içerisinde bulunmadılar. Belki bizim grup önerimiz hakkında farklı görüşler ifade edecekler, ama bizim grup önerimiz, bugün hem dünkü yorgunluğu da dikkate alarak çalışma saatini bitimine kadar değil saat 24.00’le sınırlandırmak…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Lütfediyorsunuz!

AHMET YENİ (Samsun) – Oylayacağız.

NİHAT ERGÜN (Devamla) - …hem de belediye kanunuyla ilgili, belediyelerle ilgili kanun konusundaki çalışmaları sürdürmek ve bitirebilirsek, tamamlayabilirsek bugün bu çalışmalarımızı tamamlamak, yarın da diğer gündem konularına devam etmektir. Bu nedenle çalışma saatinde bir değişiklik yapılmıştır.

Dünkü grup önerimizdeki çalışma saati bitimine kadardı ve iki tane kanunun bitimine kadardı. Bu iki tane kanunun bitimine kadar olma özelliği ortadan kaldırılarak, sadece 24.00’e kadar sıradaki konuları çalışmak üzere bir grup önerisi getirmiş bulunuyoruz. Sıradaki konuları bugün çalışacağız ve dün yarım bıraktığımız belediyelerle ilgili kanun tasarısını görüşmeye devam edeceğiz. Bu nedenle bir grup önerisi verdik. Çok uzun uzun konuşmaya hacet yok. Grup önerimizin temel özelliği budur.

Bu grup önerimize Genel Kurulun oylarıyla destek vereceğine inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergün.

Önerinin aleyhinde, İzmir Milletvekili Oktay Vural.

Sayın Vural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Grubunun Meclis çalışma saatlerini düzenlemeyle ilgili grup önerisi üzerinde aleyhte söz almış bulunmaktayım. Hepinize saygılarımı arz ederim.

Tabii, dün, gündemi belirleyen ve bu konunun, özellikle büyükşehir belediyeleri, ilçe kurulması ve belediyelerin kapatılmasıyla ilgili kanunun çok acele olduğunu ve bitimine kadar milletvekillerinin çalışması gerektiğini ifade eden bir grup önerisini bütün yüce Meclis kabul etti ve biz de uyduk. Saat sabah beşi beş geçeye kadar Milliyetçi Hareket Partisi, Genel Başkanı başta olmak üzere, milletvekilleri, burada bu millî iradenin büyükşehir belediyeleri ve bu kanunla ilgili görüşmelerde bulunmak üzere burada hazır bulundu. Ancak, maalesef, grup önerisini getiren değerli AKP grup başkan vekilleri olmak üzere, AKP Grubu bu kanunun görüşülmesini açıkçası istemedi, tamamlanmasını istemedi. Dolayısıyla, bugüne geldik. Ben, öncelikle, sabah saat beşe, beşi beş geçeye kadar yörelerinin sorunlarını, dertlerini dile getirmek için sıralarda bekleyen değerli milletvekillerimize, başta Milliyetçi Hareket Partisi Grubu milletvekillerine teşekkür ediyorum gerçekten. Çünkü, milletin derdi karşısında, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmadıklarını gösterdiler. Devam edeceğiz, dile getirmeye devam edeceğiz.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Biz de buradaydık saat altıya kadar. Bize niye teşekkür etmiyorsunuz?

OKTAY VURAL (Devamla) – Evet, başta Milliyetçi Hareket Partisi milletvekilleri… Birazdan sayın grup başkan vekilimiz herhâlde öyle yapacaktır, bana düşmeyeceği için ifade etmedim. Burada bulunan AKP’den de sekiz on tane milletvekili vardı. Sabırla bekledik görüşelim diye. Madem öyle diyorsunuz, gelin dedik. Olmadı, bugüne gelindi. Bugün ne yapacağız değerli milletvekilleri? Huzurlarınızda, aslında Meclis gündemi belirlenmiş olmasına rağmen yine bir belirsizlik var. Gerçekten, bugün, eğer bu grup önerisi olmasaydı, belki seçimlerle ilgili kanunu ya da sağlıkla ilgili kanunu görüşebilir olacaktık, ama gerçekten bundan sizin de haberiniz olmayacaktı. Böyle bir sağlıklı çalışma zemini olması mümkün değil. Milletvekillerimiz hangi konuda ne soruları yöneltecek, ne önergeleri verecek bilemiyorlar. Doğrusu, bu, sağlıklı bir çalışma zemini değil, milletvekillerine de haksızlık yapılıyor. Bu milletvekilleri sayın bakanların istediği zaman, istedikleri kanunu, istediği saatte çıkartma görevlisi değiller. Elbette, yasama çalışmalarına devam ederken onların da ihtiyaçları ve istekleri dikkate alınması lazım, ama dikkate alınmadı. Bugün geldik.

Değerli arkadaşlarım, şimdi getirilen grup önerisi çarşamba günü 24.00’e kadar sürdürülmesi. Dün kabul ettiğimiz öneri neydi sayın milletvekilleri? Dün, 72 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadardı. 72 sıra sayılı Kanun Teklifi nedir? Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’yla ilgili husustur.

Şimdi, bugün, yine belediyelerle ilgili kanunu görüşelim diyorlar, ama aslında bugünkü birleşimde sadece sağlıkla ilgili bu değişiklik öngören teklif görüşülebilir. Çünkü, yapılan grup önerisi sadece çalışma saatiyle ilgilidir, gündemi belirleyen bir grup önerisi değildir. Dolayısıyla, böyle olduğu zaman, bu grup önerisiyle bu belediyelerle ilgili kanunu görüşmemiz mümkün olamayacaktır diye düşünüyoruz. Dolayısıyla, eğer iktidar partisi bu büyükşehir belediyeleriyle ilgili kanunu görüşmek istiyorsa bu kanunun -açıkçası- görüşülmesini temin edecek bir gündemde tespiti gerekmektedir.

Gündeme baktığımız zaman, birinci sırada seçimlerin temel hükümleri, ikinci sırada da 72 sıra sayılı Kanun Teklifi vardır. Şimdi eğer bu kanun teklifi görüşülecekse, görüşülürse, saat 24.00’e kadar biterse Meclis çalışmalarını tatil edecek, bitirecek. Bunun dışında bir gündeme ilişkin, büyükşehirlerle ilgili bir kanunu gündemde görüşmemizin mümkün olmayacağını düşünüyorum.

Gerçekten, saat on ikiye kadar, on bire kadar, gece sabah ikiye kadar bu çalışma yöntemi sağlıklı bir yasama çalışmasını mümkün kılmıyor açıkçası. Milletvekillerimizin çalışma disiplinine de saygı göstermek gerekir, onların da bir şahsiyeti vardır. Onlar da bu bakımdan bu çalışma saatlerinin belirgin olmasını, hangi zamanda hangi işi konuşacaklarını bilmeleri ve hangi saate kadar Meclis çalışmalarında bulunacağını bilmeleri gerekmektedir. Bu belirsizlik ortamı içerisinde bu yasama çalışmalarının sağlıklı olmasını açıkçası sürdürmemiz mümkün değil.

O bakımdan, AKP Grubunun yaptığı öneri saat 24.00’e kadar sadece ve sadece seçimler ve 72 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşülmesiyle ilgilidir. Bu bakımdan bu önerinin, zannederim, Meclisin gündemini belirleme konusunda, bu eksikliği karşısında gruplarımızın da bir araya gelerek bu konuyu da açıklığa kavuşturması lazım. Biz şimdi hangi kanunu görüşeceğiz? Değerli milletvekilleri, hangi kanunu?

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Belediyeler kanununu görüşeceğiz.

OKTAY VURAL (Devamla) – Şimdi, dün alınan Danışma Kurulunda çarşamba günü 72 sıra sayılı kanunun tamamlanmasına kadar diye aldı. 72 sıra sayılı kanun gündemin ikinci sırasında. Dolayısıyla, böyle olduğu zaman, bu büyükşehir belediyeleriyle ilgili kanunun görüşülmesinin bu safhada mümkün olmaması gerekir diye düşünüyorum. O bakımdan bunu yeniden değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.

Eğer grup önerisi değiştirilirse… Gerçekten, bu zamanı heba etmeyelim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin zamanı, milletvekillerimizin zamanı kısıtlıdır, belediyelerle ilgili kanunu görüşeceksek onu temin edelim. Onu temin etmek üzere bir grup önerisi olursa Milliyetçi Hareket Partisi olarak da bu konuda lehte ya da aleyhte bir konuşma yapmayacağımızı da ifade etmek istiyorum ama neyi görüşeceğimizi bilmek istiyoruz gerçekten.

Sayın Başkanın da bu doğrultuda dağıttıkları gündemde bir ve ikinci sıradakiler ve Danışma Kurulu kararı varken bu grup önerisiyle –açıkçası- Başkanlığın da milletvekillerine ne görüşüleceği konusunda sarih bir açıklama yapması gerekmektedir.

O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu önerinin özellikle iktidar partisinin arzusu olan sonucu da doğurmayacağını ve bizim de çalışmalarımız açısından hangi kanun tasarı ve teklifinin de görüşülebileceğini bilemediğimiz için bu önerinin aleyhinde oy kullanacağımızı ifade ediyor, hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Grup önerisinin lehinde, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.

Buyurun Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP Grubunun Meclisin bugün saat 24.00’e kadar çalışması konusunda getirdiği önerinin lehinde söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.

Şimdi, biliyorsunuz, AKP bir grup, Grup Başkanı talimat veriyor, diyor ki “Ey grup, bu kanunu çıkaracaksın.” Ee, biz de hepimiz öyleydik yani bir parti içindeyken grup başkanı talimat verince mecburen talimata uyuyorduk. Ben de onun için lehine konuşuyorum. Hatta, 24.00’e kadar değil de sabah dörde kadar çalışalım. Ben de dün saat üçe kadar buradaydım. Ama tabii, burada hep seyrediyoruz, bütün sözleri AKP’liler alıyor, bize söz hakkını vermiyorlar. Biraz önce de yerimde izledim, AKP’nin grup önerisi gelince, -iki tane- muhalefet partisi başkan vekillerinin hemen söz istediklerini gördüm. AKP’den, baktım bir kişi istedi, dedim, hiç olmazsa biz de bu fırsattan yararlanarak bir de biz söz alalım. Çünkü, ben, geçen hafta Antalya’da, İdareciler Derneğinin düzenlediği bir panele katıldım, orada çok büyük miktarda, belediye başkanı arkadaşlarımız vardı. Hakikaten, onların çığlıklarını duydum, o çığlıklarını da kısmen burada dile getirmemiz lazım. Şimdi, bu kanun üzerinde de hiç konuşma hakkımız olmayınca ne olacak? O insanlar da bizden bir şey bekliyorlar.

Tabii, şimdi, değerli milletvekilleri, bu getirilen, kapatılmak istenen belediyelerde veyahut da onların yerine bağlanmak istenen belediyelerde büyük rantlar var. Bu rantlara bir an önce kavuşmak lazım. Çünkü mesela, bugün, Hereke Belediyesini kapatıyorsunuz, 19 bin nüfuslu bir yer, Körfez Belediyesine bağlıyorsunuz. Ee, orada, tabii, Hereke Belediyesinin, sizin istekleriniz doğrultusunda yapmadığı birtakım konular var. Ne yapacaksınız? Orada, imarda kendi istediğiniz gibi düzeltme yapacaksınız. Ondan sonra, o rantları, kendi grubunuzun, kendi paralelinizdeki insanların yararlanması için bunu getiriyorsunuz. Yoksa geçen gün, vergi af yasasını getirdiniz yani belediyelerin, diyorsunuz ki 45 trilyon, 50 trilyon veyahut da bu belediyelerin borcu var diyorsunuz. Bir kalemde, siz, Futbol Federasyonu Başkanlığına kendi istediğiniz kişiyi tayin etmek için 45 trilyonu sildiniz yani öyle, parasızlık marasızlık diye bir şey yok.

Şimdi, o belediye başkanlarının bir kısmı o kadar büyük bir kin içinde ki “Yahu, vallahi Sayın Milletvekilim, bu bizim belediyeleri kapatan kişiler bizim ile, ilçeye, beldeye geldikleri zaman biz de ‘tu tu tu’ diyeceğiz, siz nasıl bizim belediyelerimizi kapattınız, bunlar kazanılmış haklardır.” diyorlar. Yani, siz, bir yerde kurulmuş, oraya bir medeniyeti getirmiş, kendi kaynaklarıyla o belediyeyi orada ayakta tutmuş bir belediyeyi, tutuyorsunuz, müktesep hakları da bir tarafa itiyorsunuz ve dolayısıyla, ne yapıyorsunuz, onu alıyorsunuz, başka yere veriyorsunuz.

Şimdi bakın, bir belediye kurulmuş, oradaki, o belediyedeki kişiler, kendi paralarını vermişler, oraya ambulans almışlar, oraya belediye binasını inşa etmişler, oraya imar planı yaparak okul yapmışlar, çeşitli menkul ve gayrimenkulleri almışlar. Ee, siz ne yapacaksınız bunları? Alacaksınız, başkasına vereceksiniz. Bu, en ilkel toplumlarda olmaz. Hukukta bir müktesep hak var. Siz, yarın getireceksiniz, A beldesinde belediye kurulurken halkın kendi kaynaklarıyla sağladığı imkânları o halktan alıp, getirip il özel idaresine, hatta, o belediye başkanlarının makam arabalarını da belki kendi partilerinizin il başkanlarına tahsis edersiniz çünkü siz kanun ve hukuk dinlemezsiniz ki! Yaa, bakın, ben sizi çok iyi tanıyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Var mı yani öyle bir şey!

KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için, yani, tanıdığım için, getirdiğiniz, bakın, bu kanun…

AHMET YENİ (Samsun) – Bir tane örnek göster!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu kanun, Türkiye’de bir deprem yaratmaktır. Yani, siz, üçte 1 belediyeyi kapatmakla Türkiye’yi de… Halkla alay ediyorsunuz ya! Ya diyorsunuz ki yani o Ali Dibolar meselesi vardı ya, hani, Ali Dibo, Ali Dibo… Çıktı Tayyip Erdoğan dedi ki “Ya işte, Ali Dibo dediniz, Ali Dibo dediniz, bak gittik, fazla oy aldık.” Yani, kendisi burada dedi. Şimdi de göreceksiniz, bu belediyeler, kapattığınız belediyeler onlara benzemiyor, Ali Dibolara benzemiyor çünkü adamın can damarını kesiyorsunuz, adamın alın terini, emeğini alıyorsunuz, orada belediye hizmetlerinden bunları mahrum ediyorsunuz, getiriyorsunuz, başka yere bağlıyorsunuz.

Arkadaşlar, yani, esas olan, çağımızda, yerel yönetimleştirmeyi yaygınlaştırmak esas ilke değil midir? Ondan, siz gericiliğe doğru gidiyorsunuz, çağın gerisine gidiyorsunuz. Böyle bir zihniyet, böyle bir düşünce, yani Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğundan beri bugüne kadar işlememiştir. Zaten, yürürlükte olan 5373 sayılı Kanun’da diyor ki: Efendim, bir yerde bir belediyeyi kapatmak isterseniz, Danıştaya gidin, eğer hakikaten bu belediye, belediyecilik hizmetlerini yapamaz durumda ise onu kapatabilirsiniz. Ama siz Türkiye’deki bütün belediyelerin üçte 1’ini bir kanunla kaldırırsanız şuna benzer: Efendim, memlekette yetmiş yaşını geçmiş herkes hastalıklıdır, hepsini katledelim, keselim. Bu, aynı zihniyet. Ama yetmiş yaşını geçen insanların hepsi hastalıklı değil ki, bakarsınız yüz on yaşına kadar yaşayanlar da var. Böyle bir, yani, çok ilkel bir mantıkla, çok çağ dışı bir mantıkla, çağın ve insan mantığının kabul etmeyeceği bir kanunla böyle bir düzenleme yapmak, bu millete de bir şey getirmez size de bir şey getirmez.

Şimdi, geçen gün Danıştay bir karar verdi -sizin bazıları çıkıp ötüyor- efendim, Danıştay ne diyor: “Din kültürü ve ahlak dersi, senin bugün okullarda verdiğin ders Anayasa’nın 24’üncü maddesinde öngörülen din kültürü ve ahlak dersi statüsüne uygun  değil.” Bence çok yerinde bir şey. Diyor ki: Din kültürü nedir? Çok büyük boyutlu, yani bütün dinleri anlatan bir kültür sistemini kuracaksın. Ahlak dersi… Ahlakın ne olduğunu, herhâlde onun dersini de verecek değiliz.

Şimdi, Türkiye’de millî eğitimde okutulan din kültürü ve ahlak dersindeki programda öngörülen ne? Efendim, tamamen Sünni ve Hanefi mezhebine dayalı bir eğitim sistemi getiriyor. İşte Danıştay diyor ki: Kardeşim, tamam, sen okullarda din kültürü ve ahlak dersini ver ama Anayasa’nın özüne ve ruhuna uygun bir programla ver. Yani, sen böyle, yalnız bir mezhebin propagandasına dayalı bir sistemle bir program yapamazsın. Bence Danıştayın burada verdiği kararı alkışlamak lazım ve bu Türkiye’nin gerçeklerine uygun bir şeydir. Eğer Millî Eğitim Bakanlığı diye bir bakanlık varsa, Danıştayın bu kuralını göz önünde tutarak bunu hemen, ders programını da, din ve ahlak kültürü derslerini de buna göre yönetmesi lazım. Birtakım insanların, daha Danıştayın verdiği kararın mahiyetini anlamadan sırf  Danıştaya karşı duydukları tepkinin bir gereği olarak “Efendim, bunlar din dersini, Anayasa’yı ihlal ediyor.” demek çok cahilane, hukuk bilmezlik bir davranış ve anlayış biçimidir.

Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, milletvekilleri makine değildir. Burası el kaldırılarak kanun… Yani, o kadar çok kanun çıkarıyorsunuz ki, çıkardığınız kanunlar gerçekten memleketin lehine, memleketin ihtiyaçlarına cevap verecek kanunlar değil. Bakın uygulamalarda göreceksiniz, çoğu da suistimallere elverişli kanunlar.

Şimdi şurada bu bin yüz otuz belediyeyi kapatırken bir araştırma da yapılabilirdi. Yani, hakikaten, bu belediyeleri kapatmak gerekir mi? Elbette kapatılacak belediyeler olabilir. Yani, ama, böyle bir kalemde ülkeyi bütün bir kargaşalık içine getirecek bir düzenleme yaptığınız zaman siz ve milletvekilleri yarın o beldelere giremezsiniz. AKP’liler kime hizmet ediyor? Yarın, sizin genel başkanlarınız, genel yönetim kurulları, bakanlarınız sizi orada kurtarmaz sayın milletvekilleri.

AHMET YENİ (Samsun) – Bizi düşünüyorsun yani!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın burada, vatandaş bu kürsüde kimin buna parmak kaldırdığını görüyor, o beldeler görüyor. Yani, bir beldenin can damarını kesiyorsunuz. “Ey belde” diyorsunuz, “Belediyeyi kurmuşsun, çağın, medeniyetin hizmetlerinden yararlanıyorsun, kendi kaynaklarınla bir belediye binasını kurmuşsun, tesisler kurmuşsun, sağlık ocağı kurmuşsun; ben bunları senin elinden alıyorum, başkasına veriyorum.” Bu, olmaz. Bu, müktesep haklara da aykırıdır. Kanunlar böyle hayal zihniyetiyle, bir hukukta aranması gerektiğini… Hukukun genel ilkeleri ihlal edilmek suretiyle kanunlar çıkarılmaz, ama bu kadar ısrarcılık da size fayda getirmez.

Yani, milletvekillerini… Ben, bakın yani, dün işte İstanbul’da iki tane televizyon programına katıldım geldim, burada da saat iki buçuğa kadar kaldım. Ben yirmi dört saat de çalışırım. Ama sizi bu çalışmayla hasta ederler, ben size söyleyeyim. Yani, yarın öbür gün sağlığınızı da kaybettiğiniz zaman bu sizin bakanlık keyfini de süren kişilerin size bir faydası olmaz. Onların da elde ettikleri kaynaklardan size bir fayda gelmez. Onun için size…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

İSMAİL KATMERCİ (İzmir) – Neyin lehinde konuştun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, çok lehinde konuştum işte. Size biraz öğüt vermek lehinde konuşmak demektir, öyle değil mi? Onun için sizlerden bana göre, ben sizin yerinizde olsam… Arkadaş, bu kanunu çıkarmak Türkiye Cumhuriyeti devletini felaketin içine itmek demektir. Burada, birtakım işte, Tayyip Erdoğan ailesi Türkiye’de belli kurumların başına gelmiş, işte, TOKİ’nin başına gelmiş kendi yakınları. Ne yapacak? Belde imar planlarını kendisi yaptıracak, çünkü onama yetkileri onlarda. Dolayısıyla, ranta çevirmedikleri birçok kamu mallarını bu vesileyle kendi istekleri doğrultusunda imar planları yapacaklar, kendi yandaşlarına bunları peşkeş çektirecekler. Böyle bir düzenleme bu memlekete de  size de  bir fayda getirmez.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Grup önerisinin aleyhinde, İzmir Milletvekili Sayın Kemal Anadol.

Buyurun.  (CHP sıralarından alkışlar)

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; ben de sözlerime başlarken, dün gündüz ve sabah, on dört saat beş dakika aralıksız çalışan Meclise ve özelikle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu milletvekillerine teşekkür ederek başlıyorum. Yüce Meclise sevgiler, saygılar sunuyorum.

Şimdi, elbette, bugün ne görüşeceğimiz biraz sonra belli olacak, tartışacağız veya tartışmayacağız. Benim söz alış nedenim o değil, benim söz alış nedenim… AKP Grubunun önerisi şu: Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun çarşamba günü -bugün- birleşimindeki çalışmaların saat 24.00’e kadar sürdürülmesi. Çalışma saatleri üzerinde, arkadaşlar ısrardan bıkmadılar, ben de artık konuşmaktan bıkmayacağım. Bu çalışma saatleri üzerinde sadece Meclis kürsüsünde değil -artık karar verdim- bir milletvekili olarak Parlamento içinde, Türkiye’de, uluslararası platformda ezilen milletvekillerinin, yürütmenin tahakkümü altında hatta AKP Genel Başkanı ve Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tahakkümü altında çalışan bu Meclisin bir milletvekili olarak haklarını aramaya karar verdim arkadaşlar, sonuna kadar. (CHP sıralarından alkışlar) Hatta sözlerime başlarken şunu söyleyeyim, anlayışı sergileme bakımından: On dört saat beş dakika çalışmış bu Meclis. Saat beşten sonra dağılmış, en erken saat altıda yatağa girmiş bu milletvekilleri, buraya geliyorlar. Kimse dün akşamki gibi değil. O uykusuzluğun yan etkileri var, nabız, tansiyon, vücudun dayanma gücü… Ben doktor değilim, doktor milletvekilleri burada…

AHMET YENİ (Samsun) – Bizim tarafta böyle bir şey yok!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Siz Süpermensiniz, siz Süpermensiniz! Siz Recep Tayyip Erdoğan’ın tayfasısınız! Size bir şey olmaz! Size bir şey olmaz! (CHP sıralarından alkışlar) Ama bunlar paralı asker değil. Burada oturanlar paralı asker değil, burada oturanlar paralı asker değil.

AHMET YENİ (Samsun) – Sizinkiler uyuyorsa biz ne yapalım?

BAŞKAN – Sayın Yeni, lütfen…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Vallahi biz insanız, biz Süpermen falan değiliz!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Şimdi, işin şakası yok, işin şakası yok, işin şakası yok. İç Tüzük açık, 54’üncü madde diyor ki: “Resmî tatile rastlamadığı takdirde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, Salı, Çarşamba, Perşembe günleri saat 15.00’ten 19.00’a kadar toplanır.

Danışma Kurulunun teklifi üzerine Genel Kurul, toplantı hafta, gün ve saatlerini değiştirebileceği gibi, diğer günlerde de toplantı yapılmasına karar verebilir.” Birinci fıkra genel kuraldır, ikinci fıkra istisnadır.

Ben Kıbrıs Barış Harekâtı’na karar veren Parlamentonun şerefli üyelerinden bir tanesiyim. Geç saatlere kadar bu Parlamento çalıştı. Benim 5’inci dönem Parlamento yaşamım. En güç koşullarda çalışma saatlerini ben biliyorum ama geçen dönemden bu tarafa şu Meclisteki milletvekillerine dayatılan çalışma saatleri, iddiayla söylüyorum, abartmadan söylüyorum, insan haklarına aykırıdır, gayriinsani çalışma koşulları içinde bu milletvekilleri tahakküm altında tutulmaktadır; iddiayla söylüyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Siz boşuna uğraşıyorsunuz. Niye Tuzla’daki tersanelerdeki ölümler hakkında tahkikat komisyonları filan kuruyorsunuz, araştırma komisyonları? Sağlık Komisyonu ayrı gidiyor, İnsan Hakları Komisyonu ayrı gidiyor. Özel bir komisyon kuruyoruz. Arkadaşlar, bizi burada çalıştıran, tahakküm eden zihniyet, Tuzla’da ölümlere sebep olan, iş cinayetlerine sebep olan taşeron patron sisteminin aynı sistemidir, aynı mantıktır, aynı mantıkla burada çalıştırılıyor! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Alay ediyor gibi Grup Başkan Vekili diyor ki bu kürsüde: “Dün saat beşe kadar çalıştınız, onu dikkate alarak…”

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Anadol, paralı asker ne demek?

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Benden sonra konuşursun!

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Ben paralı asker değilim! (CHP sıralarından “Otur yerine, otur!” sesleri)

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Benden sonra konuşursun!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Ben paralı asker değilim! Kimse paralı asker değil!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Otur yerine! Otur yerine!

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Ben paralı asker değilim! İzah et, paralı asker ne demek?

BAŞKAN – Sayın Yüksel…

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Ben paralı asker değilim!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Sen beni susturamazsın! Ben 12 Eylül zindanlarında susmadım, senden mi korkacağım! Otur yerine!

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Oturmuyorum!

BAŞKAN – Sayın Yüksel…

Sayın Anadol, lütfen.

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sen kimsin! Kimse bana paralı asker diyemez! İzah et! (CHP sıralarından “Otur yerine!” sesleri)

BAŞKAN – Sayın Yüksel, lütfen…

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – El kol hareketi yapma!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Yerine otur! Hangi hakla sözümü kesiyorsun! Hangi hakla!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Otur yerine!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sözünü geri al! (CHP sıralarından gürültüler)

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Otur yerine! Sözümü geri meri almıyorum! Altını çizerek tekrarlıyorum! Otur yerine! Otur!

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Yazıklar olsun!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Sana yazık olsun!

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, lütfen müdahale eder misiniz. Konuşmacıya zorla müdahale etmenin anlamı yok.

BAŞKAN – Sayın Yüksel… (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen arkadaşlar yerimize oturalım, herhangi bir husus yok arkadaşlar, lütfen! (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri, lütfen yerinize oturunuz. (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)

Sayın Yüksel, lütfen…

OKTAY VURAL (İzmir) – Beşi beş geçe neredeydin Sayın Milletvekili!

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, tutanaklara bakalım. Eğer Sayın Konuşmacı gerçekten o ifadeyi kullanmışsa düzeltme yapması gerekir. Tutanaklara bakalım. Sözünü geriye alması gerekir. (Gürültüler)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sen yatağında uyuyorken biz çalışıyorduk burada! Biz saat beş buçuğa kadar burada çalıştık! Sen yatağında uyuyordun!

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Konuşma! (CHP sıralarından “Sus! Otur yerine!” sesleri)

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Terbiyeli ol! El kol hareketi yapma edepsiz! Haddini bil!

MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Konuşma!

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Haddini bil! Önce adam ol!

SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, bir ara verseniz…

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen oturalım. (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler)

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.06

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.15

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

 

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verdiği önerge üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz.

Önergenin aleyhinde söz alan İzmir Milletvekili Sayın Kemal Anadol, sözünüzü tamamlamak için size kalan sürenizi vereceğim.

Sayın Anadol, üç dakikalık bir süreniz kalmıştı, onu ilave ediyorum.

Buyurun efendim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Değerli arkadaşlarım, üç dakika içinde meramımı ifade edeceğim.

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Altı dakika vardı.

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen müdahale etmeyiniz.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Normal bir insanın günlük yaşamı 24 saat. Bunun 8 saati çalışmaya; 8 saati ibadet gibi, özel yaşam gibi, özel gereksinimleri gibi özel yaşamına aittir; 8 saati de uykuya aittir, dinlenmesi için. Bu, dünya tıp literatüründe, çalışanlar için tespit edilen kurallarda -içimizde çok değerli doktorlar, yöneticiler var- belli. Şimdi bunu zorluyoruz. Bunu zorlarsak ne olur? Zorlarsak insan vücudu da zorlanabilir. Bir, iki, üç… Ama on dört saat çalışma, on beş saat çalışma, on üç saat çalışma… Hiçbir şey yokmuş gibi gine devam.

Somut örneği burada, kara mizah örneği buradadır. İktidar partisinin Grup Başkan Vekili dedi ki “Dün saat beşe kadar çalıştık, onu da dikkate alarak bu akşam 24.00’e kadar çalışmayı öneriyoruz.” Arkadaşlar Süpermen olabilir, ben ona bir şey demiyorum. Biz normal insanız ve her normal insan gibi yoruluruz. Dinç zamanımız olur. “Azalan verim kanunu” diye bir şey vardır, çok çalışıldığı vakit insanın verimi düşer. Biz normal insanlar gibi düşünüyoruz ve diyoruz ki: Bu milletvekillerinin de çalışma koşullarını savunma hakkı vardır. Gayriinsani koşullar içinde bu Parlamento çalıştırılıyorsa, hele hele bir yerden gelen talimatlarla bu çalışma da zorlanıyorsa, üretim zorlaması yapılıyorsa… Burada biz yasama üretiyoruz, boyacı küpü… Boyamıyoruz biz, çakıl falan taşımıyoruz. Tamamen düşünceyle ilgili, halkın çıkarlarıyla ilgili, vicdanımızla ilgili bir çalışma yapıyoruz. Bunu zorladığınız vakit… Hukukta -ben hukukçuyum, bunu iyi biliyorum- belirli olmayan müddetler konmaz. “Bitinceye kadar…” “En kısa sürede…” Hukukta böyle kavramlar yoktur. İcra emri gelir, belirli sürede ya ödersiniz ya mal beyanında bulunursunuz, bulunmazsanız içeri girersiniz veya parayı ödersiniz. Süreler bellidir, beş gün, yedi gün, on beş gün, altmış gün. Yanlışlık nerede? Böyle “bitinceye kadar” dediğiniz vakit, bitinceye kadar o belediyeler yasası çalışmak zorundaydık; bir gün, iki gün, üç gün, dört gün, beş gün. Niye çalışamıyoruz? İnsan vücudu müsaade etmiyor.

Evvela, parti farkı gözetmeksizin bu Mecliste bulunan doktor milletvekillerini, idareci milletvekillerini göreve davet ediyorum. Hep beraber oturalım, bunu ILO standartlarına göre, Türkiye’deki çalışma mevzuatına göre, itfaiyecilerin, dalgıçların, pilotların, Trafik Kanunu hükümlerini dikkate alarak, yaptığımız iş normal mi değil mi… (CHP sıralarından alkışlar)

ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Yapacağımız çok iş var.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Arkadaşlar, hakkımıza sahip çıkma durumundayız. Kendi hakkını arayamayan bir milletvekili halkın hakkını hiç arayamaz, millî iradenin temsilcisi değildir. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Anadol, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

AHMET YENİ (Samsun) – Çok çalışacağız.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Çalışmaya…

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Çalışmaktan zarar gelmez.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Biz tembel falan değiliz, çok daha fazla çalışırız sizden. Gündüzün suyu mu çıktı? Biz pavyon fedaisi falan değiliz!

ASIM AYKAN (Trabzon) – Yapma ya!

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Ayıp! Ayıp ama!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Konsomatris de değiliz. (CHP sıralarından alkışlar)

ASIM AYKAN (Trabzon) – Sayın Başkan, lütfen müdahale edin. Pavyon falan…

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Gece sabaha kadar bizi çalıştıramazsınız! Olmaz öyle şey! Biz, saat 09.00’da çalışma saati başlıyor, 09.00’da başlarız, 19.00’a kadar, 20.00’ye kadar çalışırız.

ASIM AYKAN (Trabzon) – O cümleyi geri alın Kemal Bey.

K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Ben size bir şey söylemedim. Ben ne olmadığımı söyledim. Ben pavyon fedaisi değilim.

AHMET YENİ (Samsun) – Ayıp oluyor!

K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bir daha söylüyorum: Gece kuşu değilim. Ne olmadığımı söylüyorum kardeşim, kimseye bir şey söylediğim yok, kimseye bir laf attığım filan yok. Ne olmadığımı söylüyorum, ne olmadığımı.

Dolayısıyla, saat dokuzda başlatırsınız bu çalışmayı, ne getirirseniz tartışırız, görüşlerimizi… On, on bir, on iki… Sırf halk izlemesin, bizim muhalefetimizi yaptığımız sırada uykuda olsun, gece üçte, dörtte diye, çalışma saatlerini, Türkiye’de hiçbir kesimin çalışmadığı bir dönemde Meclisi çalıştırıyorsunuz. Bunlar gayriinsani çalışma koşullarıdır. Buna boynumuzu uzatmayacağız. Ne zaman insani bir çalışma mesaisi olur, onun mücadelesini de sonuna kadar vereceğiz.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Gördüm Sayın Ergün.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, izninizle…

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Gördüm, ben birkaç cümle söyleyeyim, sonra size söz hakkı veririm.

Arkadaşlar, bugün huzurumuza gelmiş olan Danışma Kurulu önerileri veyahut da grup önerileri yeni olan hususlar değildir. Geçmişte de Danışma Kurulu önerileri gelmiştir, grup önerileri gelmiştir, burada oylanmıştır. Şunu ifade etmek istiyorum: Çalışma şartlarını, diğer hususları, grup önerilerini, hatta Danışma Kurulu önerilerini beğenmeyen milletvekili arkadaşlarımız olabilir, gruplarımız olabilir. Muhalefet de yapabilirler, eleştirebilirler de ama burada eleştirilerin belirli bir dozda olması lazımdır.

Sayın Anadol, çok deneyimli parlamenter bir arkadaşımız, yıllardır sorumluluklar yüklenmiş olan bir arkadaşımız. Ama biraz önceki konuşmalar, belki kendisinin de ifade ettiği yorgunluklar vesilesiyle olabilir. Yani kendisi de takdir edecektir ki, o söylenen bir kısım kelimeler, burada, kanaatim odur ki, kullanılması uygun değildir veya en azından hoş olmamıştır, zarif olmamıştır diye şahsen düşünüyorum.

Çalışma şartlarımızda ağırlıklar olabilir, yorgunluklar olabilir. Ama bu bugüne mahsus olan bir husus değildir. Dolayısıyla iktidar partisi grup önerisi olarak getirmiş, bir kanunu geçirmek istiyor, çalışıyor, gayret ediyor. Bunun için zaman uzayabilir. Bu hususta her türlü eletiriler olabilir. Dün de burada her türlü eleştiri oldu, akşam vakti yapıldı, gece sabaha kadar yapıldı. İşte, Sayın Anadol “Saat 05.05 itibarıyla çalışıyoruz.” dedi. Doğrudur bunlar, ona bir şey demiyorum. Ama tenkitler olurken bu bir dikkat içinde, özen içinde olmalıdır.

Ayrıca, arkadaşlarımızın birbirlerine karşı olan fiziki hareketleri, el kol hareketleri kimseye bir fayda getirmez. Arkadaşlar, bakınız, beş altı dönemdir burada çalışan arkadaşlarımız var, daha fazlası olanlar var; burada olduk. Bunların siyaseten de bir faydası yok, kişilere davranış olarak da bir faydası yok. Onun için, bu hususta birbirimizi ikna etmemiz, birbirimize sükûneti tavsiye etmemiz gerekirken bu hususta birbirimizi böyle hareketli anlarda teşvik edici olmamamız gerekir diye düşünüyorum. Tenkit olacak, muhalefet olacak, ama bu, uygun üslup içerisinde olacak, hem iktidar açısından hem muhalefet açısından diye düşünüyorum. Bu Meclisi çalıştıracağız, yasalar çıkaracağız; bazen hep beraber anlaşılacak. Onları ifade etmek istiyorum. Biraz önce söylenen hususlar vardı. Söz atmalar, laf atmalar oluyor. Bunlar da belirli bir şekilde tolere edilebilir, ama bunun öbür tarafına geçerek bir grubu veya hatta burada zaman zaman icrayı temsil eden Bakanlar Kurulu üyelerini, hatta hatta Sayın Başbakanı eleştirilerde bir ölçünün mutlaka olması lazım. Herkes her istediği gibi konuşamaz. Hatta milletvekili arkadaşlarımızı, birbirimizi tenkit ederken dahi o ölçüyü kullanmamız gerekir diye düşünüyorum. Umut ederim…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, nasihate ihtiyacımız yok!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

Bu hususta çalışmalarımızı itinayla sürdüreceğimizi sizlerin dikkatine sunuyorum.

Sayın Ergün, buyurun efendim.

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, Sayın Anadol konuşması sırasında hem partimizi hem de grubumuzu rencide eden...

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hayır, hayır efendim.

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – …yaralayıcı ifadeler kullandı.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkanım, ben kimseye bir şey söylemedim.

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Arkadaşlarımızın da infialine sebep oldu. Kendinin sözleri hakkında söz almak istiyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ben sataşma falan yapmadım.

BAŞKAN – Evet Sayın Ergün, size bu hususta, grubunuz hakkında söylenen sözlerle ilgili bir açıklama yapma veya grup önerisi getiren bir arkadaşımız olarak bu hakkı vereceğim.

Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Ergün, üç dakikalık süre veriyorum. Herhangi bir sataşmaya sebebiyet vermeden konuyu tamamlayalım.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Kocaeli Milletvekili Nihat Ergün’ün, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulda hepimizin 67’nci maddeye göre konuşması gerekiyor. Konuşma üslubumuzun kaba ve yaralayıcı sözlerden oluşmaması, Başkanın bu kimseyi derhâl temiz bir dille konuşmaya davet etmesi gerekiyor; ısrar ederse kürsüden ayrılmaya davet etmesi, bunda da ısrar ederse ve Başkan gerekli görürse o birleşimde salondan çıkarması gibi müeyyideler var. Bir milletvekili arkadaşımızın böyle bir pozisyona düşmesi, böyle bir pozisyonda olması hiçbirimizin istediği şeyler değildir. Bu kaba ve yaralayıcı sözlerin mutlaka düzeltilmesi lazımdır. Eğer “pavyon fedaisi” gibi ifadeler, “paralı asker” gibi ifadeler, “Tuzla tersanesindeki taşeronlarla aynı zihniyette olmak” gibi ifadeler yaralayıcı ifadeler, kaba ifadeler değilse kaba ifadeler ve yaralayıcı ifadeler ne olabilir arkadaşlar? Herhâlde sövmek olamaz. Bu kürsüden hiçbir milletvekilinin, şu tarafa ya da şu tarafa bakarak ağır, içinde küfür dolu sözler edecek hâli yoktur. Bu kürsüdeki “yaralayıcı söz” ne demek? Bu kürsüdeki yaralayıcı söz, buna benzer ifadeler olabilir.

Şimdi, Kemal Bey yorgun belli ki. Kemal Bey’in kendisini pavyon fedaisi hissetmemesi için ya da paralı asker hissetmemesi için bunları söylemesine hacet yoktu. Biz onun zaten pavyon fedaisi olmadığını biliyoruz. Biz onun zaten paralı asker olmadığını biliyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Öyle bir özelliklere sahip olmadığını biliyoruz. Üstelik, tecrübesinden dolayı kendisine de saygımız sonsuz. Ama ayrıca bunları hatırlatıyormuş gibi görünerek buradaki çalışmaları âdeta bir pavyon fedaisinin çalışmasına, âdeta bir paralı askerin çalışmasına benzetmeye çalışmak kaba ve yaralayıcı söz değilse nedir arkadaşlar? Ayıp olmuştur. Ayıp olmuştur. AK Parti Grubu bütün milletvekilleri bu sözlerden rencide olmuştur. Bazen sabahın beşine kadar çalışırız. Ama Türkiye Büyük Millet Meclisinin onurlu bir üyesi olarak çalışırız, pavyon fedailerine benzetilecek şekilde değil. (AK Parti sıralarından alkışlar) Üç gün çalışırız, beş gün çalışırız; işimize bakarız. Bu sözler Kemal Bey’e yakışmamıştır. Parlamentonun çatısı altında söylenecek sözler değildir. Bundan dolayı da burada veya bir başka şekilde Kemal Bey’in mutlaka bu sözlerden dolayı özür dilemesi gerekmektedir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Özür dilemeye niyetim yok.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Lütfen, burada, kaba ve yaralayıcı söz konusunda hepimiz kendimize hassasiyet gösterelim. Buranın kaba ve yaralayıcı sözleri bu tür sözlerdir, kalkıp dümdüz sövmek değildir. Eğer bir milletvekili burada dümdüz sövecekse ve bunun adı kaba ve yaralayıcı söz olacaksa, o adam milletvekilliği yapmasın zaten, öyle bir milletvekili olamaz.

Bu nedenle, buradaki konuşmaları tasvip etmediğimizi, grubumuza dönük bu yaklaşımları…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ATİLA EMEK (Antalya) – Esasına gel. Esas, çalışma koşulları ne olacak?

NİHAT ERGÜN (Devamla) - …Parlamento çalışmalarına dönük bu yaklaşımları  tasvip etmediğimizi ifade ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- Genel Kurulun 5/3/2008 Çarşamba günkü birleşiminde çalışmaların saat 24.00’e kadar sürdürülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi (Devam)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bütün arkadaşlarıma teenni ve güzellikler temenni ederek AK Parti Grup önerisini oylarınıza sunacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, sözlü soru…

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, açıklık getirmeniz gerek. Neyi kabul ettik, ne görüşeceğiz? Yani bakın, dünkü birleşimi kapatırken, İç Tüzük’ümüz diyor ki, ”Sayın Başkan birleşimi kapatırken gelecek birleşimde hangi konunun görüşüleceğini ifade eder.” Biliyor musunuz siz, hangi konuyu görüşeceğimizi?

BAŞKAN – Efendim, dün kapatırken “kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek üzere, saat 15.00’te toplanmak üzere…” birleşimi kapattık.

OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, zaten…

BAŞKAN – Sayın Vural, müsaade ederseniz…

Şu anda yeni bir grup önerisi geldi ve bu grup önerisi bugünkü silsilenin saat 24.00’e kadar takip edilmesi gerektiğini ifade etti ve grup önerisi Genel Kurul tarafından kabul edildi. Ben, kabul edilen bu hususu, Genel Kurulun kararını uygulamaya koyacağım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, neyi koyuyorsunuz siz, hangisini? Dün kabul ettiğimiz bir teklif var: “72 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşülmesine kadar” diye. Şimdi çalışma süresi saat 24.00’e kadar uzatıldı. Dolayısıyla neyin görüşüleceğini lütfen söyler misiniz?

BAŞKAN – Sayın Vural, Genel Kurulun aldığı karar gereğince kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşeceğiz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim, öyle bir karar almadık. Almadık öyle bir karar ya! (Gürültüler)

Danışma Kurulu diyor ki, “Danışma Kurulu…

BAŞKAN - Aldık efendim. Şu anda grup önerisini aldık.

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Nedir bu sıraların üstündeki dağıtılan…

BAŞKAN – Sayın Ekici, lütfen oturunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Danışma Kurulu önerisi: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun çarşamba günkü birleşiminde çalışmaların saat 24.00’e kadar sürdürülmesi…”

BAŞKAN – Evet.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dünkü karar “72 sıra sayılı Kanun Teklifi” diyor.

BAŞKAN – Sayın Vural, bakınız, alınmış olan bu kararı Başkanlığın ifade ettiği yorumlaması şudur: Kanun teklif ve tasarıları sırasıyla görüşeceğiz, bu kadar. 

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Genel usul o.

OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl? Böyle bir teklifi siz grup önerisi olarak değiştiremezsiniz. Genel Kurul kabul etti bunu, böyle bir şey olur mu efendim? Yani…

BAŞKAN – Basılı gündemdeki sırayla çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor…

OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl böyle bir şey yapabilirsiniz? Böyle bir şey olur mu?

BAŞKAN - …ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 

OKTAY VURAL (İzmir) – Neyi görüştüğünüzü siz bile bilmiyorsunuz Sayın Başkan.

BAŞKAN – 1’inci sırada yer alan “Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri

1.- Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/498) (S. Sayısı: 110)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hükûmet?

BAŞKAN - 2’nci sırada yer alan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın

OKTAY VURAL (İzmir) – Hükûmet nerede Sayın Başkanım?

Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Efendim?

OKTAY VURAL (İzmir) – Hükümet de yok burada.

BAŞKAN – Komisyon olmayınca yetiyor Sayın Vural.

Ertelenmiştir.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hükümeti niye sormuyorsun? Hükûmet otursun o zaman.

BAŞKAN – Komisyon olmayınca hükûmeti aramıyoruz efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Hükûmet otursun. Gelecek birleşime kadar olur. Öyle bir şey olur mu?

BAŞKAN – Yıllardır yapılan uygulama budur Sayın Vural, lütfen.

2’nci sırada yer alan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/65) (S. Sayısı: 72)

Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

BAŞKAN – 3’üncü sırada yer alan Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, yaptığınız uygulamayla ilgili usul tartışması açmak istiyorum.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yanlış oluyor efendim.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yanlış yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Yanlış yapmıyorum Sayın Vural.

OKTAY VURAL (İzmir) – Yanlış yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Hayır.

OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, yanlış yapıyorsunuz.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Grup Başkan Vekili olarak söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen yerinize oturunuz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Usulünüz yanlıştır.

BAŞKAN – Hayır.

Benim tutumum hakkında söz istiyorsanız usul tartışması açarım, lütfen.

OKTAY VURAL (İzmir) – Usulünüz yanlıştır.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkanvekilleri, ikinizin birden ayağa kalkmasına gerek yok efendim. Oturduğunuz yerden bu hususlar olabilir.

Eğer usul hakkında tartışma istiyorsanız usulüm hakkında tartışma açarım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Açın.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yanlış yapıyorsunuz Sayın Başkanım; açın.

BAŞKAN – Arkadaşlar, ben burada İç Tüzük’ün hükümlerine göre yorumluyorum. Tutumum hakkında söz isteyebilirsiniz, ama bu, yanlışlık olduğu anlamına gelmez.

OKTAY VURAL (İzmir) – Dün yaptığınız da İç Tüzük’e uygun bir hareket değildi.

BAŞKAN – Ha, tutumum hakkında söz istiyorsanız...

OKTAY VURAL (İzmir) – Tutumunuz hakkında söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen efendim…

Tutumum hakkında söz istiyorsanız ben size söz veririm.

OKTAY VURAL (İzmir) – Bal gibi yanlışlık var hem de keyfîlik.

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, söz verecek misiniz?

BAŞKAN – Evet, söz istiyorsunuz…

Sayın Şandır, herhâlde aleyhte söz istiyorsunuz?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1.- Kabul edilen bir siyasi parti grubu önerisiyle Genel Kurulda görüşülecek konu belirlenmişken bir başka konunun görüşülmesinin mümkün olamayacağı gerekçesiyle oturum başkanının tutumu hakkında

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, bugün grup önerisi olarak iktidar partisinin getirdiği öneri bugünkü çalışmaların saat 24’00’e kadar devam etmesinin karar altına alınmasını isteyen bir öneri. Bunu Genel Kurulumuz oyladı ve kabul etti; tamam, bunu kabul ediyoruz ancak bu haftanın gündemini…

Sayın Başkanım, meselemiz sizinle. Lütfen efendim…

BAŞKAN – Buyurun efendim.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Siz Genel Kurula hitap edin efendim.

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Ama yani kararı Sayın Başkan vereceği için, dinlemesini istiyorum.

BAŞKAN – Evet, buyurun.

ÜNAL KACIR (İstanbul) – Biz vereceğiz efendim, oylayacağız.

MUHARREM VARLI (Adana) – Siz niye karışıyorsunuz?

BAŞKAN – Arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım. Lütfen Sayın Hatibi dinleyelim. Bakınız, bir grup başkan vekili konuşuyor. Lütfen…

MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Efendim, hadise şu: Şimdi, değerli arkadaşlar, müsaade ederseniz bir şeye katkı vermek istiyoruz. Bakın, tabii bu sonuç, hep beraber mutabık kaldığımız yaşanan bir hadisenin sonucu, dünkü yorgunluğun sonucu. Bunun doğru olmadığını, bundan ders alarak bundan sonra özen gösterilmesi gerektiğini de bir ders olarak, bir sonuç olarak çıkartmamız gerektiğini müsaadenizle ifade etmek istiyorum.

Efendim, itiraz ettiğimiz husus şudur: Türkiye Büyük Millet Meclisinin Genel Kurulunun çalışma gündemini dün yine iktidar partisinin verdiği grup önerisiyle belirledik. O öneride çok açık, net olarak deniliyor ki: ”Çarşamba günkü birleşimde 72 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar…” Bugün ne yaptık? Bu “tamamlanma” ifadesini çıkarttık, “saat 24.00’e kadar” dedik.

Şimdi, bugün getirilen grup önerisinde eksik olan husus: Bugün neyin görüşüleceğinin, yani dünkü kararın yerine neyin ikame edileceğinin ifade edilmesi gerekir. Eksik olan husus bu. Bunu söylüyoruz. Yoksa, bir akıl yarışında, laf yarışında değiliz. İç Tüzük’e göre çalışacaksak, sayın grup yöneticilerinin, bugün, dünkü kararlarını ortadan kaldıran bir karar getirmeleri gerekirdi. Yanlış olmuştur. Bunu size hatırlatmaya çalışıyoruz. Arzımız budur.

Bugün, şu anda Danışma Kurulu dünkü alınan kararı uygulamak mecburiyetindedir. O da 72 sıra sayılı kanunu görüşmek ama saat 24.00’e kadar görüşmek durumundayız. İç Tüzük’e göre uygulama böyle olmak durumundadır. Bunu arz ediyoruz, bunun düzeltilmesini teklif ediyoruz.

Teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır.

Evet, tutumum hakkında başka söz talebi yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben aleyhinde istiyorum.

BAŞKAN – Hayır, “yok” dedim, yeni istediniz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sormadınız ki, “söz isteyen var mı” diye soracaksınız.

BAŞKAN – Evet, “yok” dedikten sonra istediniz Sayın Genç. Tartışmayalım tekrar.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sormadınız ki Sayın Başkan. Söz isteyen var mı diyeceksiniz? Başka olmadığına göre…

BAŞKAN – Efendim?

KAMER GENÇ (Tunceli) – “Söz isteyen var mı, yok mu” diye sormadınız.

BAŞKAN – Hayır, teklif ettiniz mi siz buraya? Tartışmaya açtım ben, teklifte bulundunuz mu?

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi istiyorum. Tutumunuz hakkında söz istiyorum.

BAŞKAN – Hayır.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Beyefendi, burası orada istediğin gibi hareket edecek bir makam değil. Mademki usul tartışmasını açtın, lehte, aleyhte iki kişiye söz vereceksin. Soracaksın.

BAŞKAN – İstenirse lehte, aleyhte iki kişiye söz vereceğim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İstiyorum. Allah Allah

BAŞKAN – Bundan sonra, Sayın Genç…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani, bir söz vardır: “İsteyenin bir yüzü, vermeyenin iki yüzü…” Hiç olmazsa onu da hatırlayın canım.

BAŞKAN – Sayın Genç, bundan sonra söz talebinde bulunursanız, konuşmalar sırasında sözünüzü lütfen önceden belirtiniz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Neyse, ben şimdi istiyorum.

BAŞKAN – Evet, gel bakalım. Bu defalık olsun, buyurun. (CHP sıralarından gürültüler)

ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın Başkan, yorgunluk belli oluyor.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) - Sayın Başkan, yorgunluktan ne yaptığınızı bilmiyorsunuz

BAŞKAN – Başkan yorgun değil efendim. Konuşmasını yapacak olan kişiler tartışma sırasında söz talebinde bulunurlar. Sayın Genç bu defalık gecikti, bir dahakinde gecikmez!

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Değerli milletvekilleri, şu Meclis Başkanlık Divanında oturan Meclis Başkanlarının İç Tüzük’ü iyi uygulamaları lazım. Şimdi, AKP’nin bir huyu var, biliyorsunuz.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – “AK Parti” diyeceksin.

KAMER GENÇ (Devamlai) – Neyse ya… Sen AK Parti hâline gelin de ben “AK Parti” derim ama daha AKP’siniz, daha parti hâline gelmediniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, burada oturan kişiler, evvela, yani, Meclis Başkan Vekillerimiz evvela diyecek… İç Tüzük’te böyle. Söz, ya yazılı istenir veyahut da sözlü istenir. Yazılı isteme imkânımızı AKP’nin davranışları maalesef imkânsız hâle koymuş. Niye? Çünkü bütün yasa tasarıları üzerinde gidiyorlar kişisel söz alıyorlar, biz burada –ben mesela- söz istediğim zaman, hemen “Tamam efendim sırada 2 kişi var, sana üçüncü sıra” diyorlar. Şimdi, biz de sizin bu oyununuzu bozmak için söz istemiyoruz, ama burada oturan Başkan Vekilinin şey ederken “Söz isteyen var mı arkadaş?” diye sorması lazım. Eğer madde üzerinde yeteri kadar veyahut da konu hakkında yeteri kadar söz isteği yoksa, burada yazılı gelmemişse “Arkadaşlar, başka söz isteyen var mı?” diye hitap etmesi lazım. O zaman yoksa, tamam. Ama “Söz isteyen yok.” E sen sordun mu ki ben istemedim kardeşim! Yani önce o kürsünün kendine göre durumu var.

Şimdi, AKP grup başkan vekilleri biraz eğitim görmesi lazım. Neden eğitim görmesi lazım?

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen tartışmaya sebebiyet verecek konuşmalara gelmeyelim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam efendim. Bugün bir öneri…

BAŞKAN – AKP grup başkan vekillerinin eğitim alıp almayacağına siz karar veremezsiniz. Lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama yani getirdikleri öneri yanlış.

BAŞKAN – Ha, önerinin şeyinde söyleyin.

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, AKP’ye ben bir laf söylüyorsam onlar savunsun. Sabahtan beri kendi kendinize Meclis Başkanlık makamında tutuyorsunuz millete öğüt veriyorsunuz. Bu size düşmez ki, yani buradaki grup başkan vekillerinin Başkanlığa yönelik olarak yaptıkları tenkitlere siz cevap verebilirsiniz ama gruplara yönelik olarak, Hükûmete yönelik olarak yaptıkları tenkite –siz Hükûmetin sözcüsü de değilsiniz, vekili de değilsiniz, grubun temsilcisi de değilsiniz, vekili de değilsiniz- bunlara siz cevap veremezsiniz. Orada lütfen… O makam tarafsız bir makamdır. Tarafsız makam olmak demek, bütün gruplara, bütün parlamenterlere karşı tarafsız olmak demektir.

Bunları…

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sen hiç tarafsız oldun mu?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben çok güzel tarafsız oldum, size de iyi dersler verdim bakın.

BAŞKAN – Tartışmayalım lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, ya tartışırız bunları da…

BAŞKAN – Hayır, size söz atmasınlar diyorum yani.

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, getirdikleri konu, diyorlar ki: “Bugünkü çalışma süresi 24.00’e kadar uzatılmıştır.” Tamam, 24.00’e kadar uzatırız. Ama şimdi, dün kabul edilen gündemde diyor ki: “5/3/2008 Çarşamba günü birleşimin 72 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmesinin tamamlanmasına kadar…” Bunun anlamı şudur: 24.00’e kadar çalışırız ama 72 sıra sayıdaki kanunu siz burada Hükûmet olmadı mı bugünkü mesai bitmiş demektir. Bunun anlamı budur. Ha, grup önerisinde “Efendim, saat 24.00’e kadar çalışacağız. Ama bu gündemdeki ‘72 sıra sayılı Kanun Teklifi görüşmesi tamamlanıncaya kadar’ ibaresi de gündemden çıkarılmıştır.” deseydi o zaman dediğiniz doğruydu. Ama siz şimdi diyorsunuz ki, bugünkü, yani iki tane zıt hüküm var. Diyorsunuz ki: “Bugünkü mesaimiz 24.00’e kadar bitecek ama bu mesaide de 72 sıra sayılı kanunun müzakeresini tamamlayıncaya kadar çalışacağız.” Yani, işte tenakuz burada oluyor.

Meclis Başkan Vekili arkadaşımız da şimdi diyor ki: “Hükûmet yok…” Bir de ona da… Şimdi orada da iyi ifade… “Komisyon?” diyor “Ertelenmiştir.” Yahu kardeşim, “Komisyon yoktur. Ertelenmiştir.” de. Yani, şimdi ondan sonra bu millet… Yani bunlar hepsi düzeltilmesi gereken şeylerdir. Başkan Vekili arkadaşlarımızın Meclisi çok açık, net, anlaşılabilir ibareler ve ifadelerle ifade etmesi… “Komisyon? Ertelenmiştir.” Ne demek ertelenmiştir? “Kabul edenler… Kabul edilmiştir.” Yahu “Kabul edenler…” diyeceksin, “Kabul etmeyenler…” diyeceksin, ondan sonra… Bunların hepsinin burada telaffuz edilmesi lazım, tutanaklara geçilmesi lazım. Bunun için yani burada önemli olan, bu çatı altında Meclisin en adil, en hakkaniyet ölçüleri içinde yönetilmesi. Ondan sonra, Meclis Başkan Vekilliği veya Başkanlık makamında oturan arkadaşlarımızın o görevini hakkaniyetle yapması lazım.

Şimdi, şu panolar niye var biliyor musunuz arkadaşlar? Bu panolar yoklamalar yapıldığı zaman, oylamalar yapıldığı zaman, orada bir düğme var, o düğmeye bastığınız zaman oraya da bütün bilgileri veriyor, katılan milletvekili sayılarını.

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Siz uyguluyor muydunuz?

KAMER GENÇ (Devamla) – Tabii, ben onu uyguluyordum. Ben, uyguluyordum arkadaşlar.

Şimdi, sizin başkan vekillerinizin geçen dönemden gelen bir huyları var, şimdi bunları uygulamıyorlar. Niye? Karar yeter sayısı isteniyor değil mi? Karar yeter sayısını makineyle yapacaksınız, o panoya sonucunu aktaracaksınız. O panoda, Mecliste, farz edelim ki karar yeter sayısı 139 kişi olabilir ama eğer 184 kişi oy kullanmamışsa Mecliste o gün toplantı yeter sayısı yoktur.

Bakın, biz, geçmişte bu konularda, özellikle uluslararası anlaşmaların çoğunda karar yeter sayısı var, toplantı yeter sayısı olmadığı için o gün Meclisi tatil etmişiz. Yani bu Meclisi lütfen usulüne göre yönetin. Yani ben ne bileyim kardeşim Meclis Başkanlığı makamında oturan arkadaşımızın o gün doğru teşhis koyduğunu! Niye bu panoları yapmışız? O zaman düğmeye basacaksın, oylama sonucunu panoya aktaracaksın. Bundan niye çekiniyorsunuz, neyi gizliyorsunuz, kimden gizliyorsunuz? Kaç defa bunu söyledim, yerimden de söyledim: Bunları yapın, yapılmak zorundadır. Bunları arkadaşlarımız da muhalefet de zorlamalıdır, iktidar da zorlamalıdır. Niye zorlamıyorlar? Ben anlamıyorum.

Ya, şimdi bunlara o kadar para verilmiş. Bunlar niye... İşte, tak, her şeyi gösteriyor orada. Niye gizliyorsunuz? Bunun gizlenmemesi lazım. Yani karar yeter sayısını bulmak şart değil -önemli ama- öte tarafta toplantı yeter sayısının olması lazım.

Dolayısıyla, arkadaşlarımızın, her şeyi, bu Meclisi usulüne göre yönetmeleri lazım, hataları yapmamaları lazım. Yani, iktidar partisine yaranmak için de Meclis başkan vekillerinin hiç de bir ihtiyaçları yok yani bana göre. Çünkü o makam çok yüce bir makamdır. Ben orada -inanmanızı istiyorum- o makamda oturduğum zaman, kendimi Tanrı’nın karşısında hesap verir bir durumda hissediyorum diye, öyle bir ölçülülük, o ölçülülük içinde orayı yönetiyordum. Ama o sırada birtakım partilerin çok art niyetli davranışları vardı. Tabii ki o art niyetli davranışlar karşısında da art niyetli davranışların başarıya ulaşmaması için gerekli hassasiyeti, titizliği gösteriyorduk.

Onun için… Ama bugün, maalesef, bu kürsüde oturan bazı arkadaşlarımız, işte, ille AKP’nin doğrultusunda hareket etmek durumunda kalıyorlar. Bunlar sizlere bir şey getirmez arkadaşlar. Zaten, AKP’nin 340 milletvekili var. 340 milletvekilinin bu çoğunluğu sağladığı ağır bir tahakküm karşısında milletvekili hakkının da korunması lazım.

ASIM AYKAN (Trabzon) – “Tahakküm” ne demek?

KAMER GENÇ (Devamla) - Sonra, yani bakın, Meclis zabıtlarını bir inceleyin. Hiçbir zaman iktidar partisi milletvekilleri konuşmaz. Ne konuşuyorsun kardeşim! Senin icraatın… (AK Parti sıralarından gülüşmeler)

Ya, gülünecek bir şey yok. Siz burada, yalancı hatipler gibi çıkıp, olmayan icraatlarınızdan bahsediyorsunuz. Ya, millete ne verdiniz kardeşim? Köylü ağlıyor, tarımdaki vatandaş ağlıyor; ondan sonra, işsizlerin sayısı, üniversiteyi bitirmiş insanlarımız işsiz; ondan sonra, memlekette soygunlar alabildiğine yürüyor, devlet denetimden uzaklaştırılıyor. Ee, ondan sonra, siz çıkıyorsunuz, burada yalancı propagandalar yapıyorsunuz. Ya, millet de diyor ki: “Allah Allah! Bu Parlamentodaki insanları, biz bunları seçtik, Meclise gönderdik ki yalan mı söylesinler.” (AK Parti sıralarından gürültüler)

ASIM AYKAN (Trabzon) – Sayın Başkan, ne ilgisi var? Hangi konuda konuşuyor?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bunlar niye böyle bizim karşımıza çıkıp da her türlü yalan dolan şeyleri söylüyorlar. Hâlbuki Parlamento kürsüsü çok mükemmel bir kürsüdür.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Size bakınca bunu söylüyorlar!

KAMER GENÇ (Devamla) – Bu kürsüde yalan söylenmemesi lazım, halkın kandırılmaması lazım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, lütfen şu hatibi bir uyarın. Hakaret ediyor, sözünü geri alsın. 

BAŞKAN – Sayın Genç, kim yalan söylüyor bu kürsüden? Milletvekilleri mi yalan söylüyor, onu mu demek istiyorsunuz? Böyle ifade olur mu yani?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Sayın Başkan, şimdi size bu iş düşmez. Bakın, burada…

BAŞKAN – Olmaz!

KAMER GENÇ (Devamla) – Başta, Hükûmetin bazı bakanları burada çıkıp yalan söylüyor.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkan, kendinde değil bu adam, ne söylediğini bilmiyor.

BAŞKAN – Olmaz böyle bir şey! 

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben şimdi söyleyeyim mi, nereden ne yalan söylediklerini söyleyeyim mi şimdi? İsterseniz söyleyeyim hangi… Yani, şimdi, burada, bu kürsünün dili olsa…O yalanları söyleyenleri bir daha bu kürsüde barındırmaz ama. Neyse… Bu kürsünün de dili yok. Onun için… Şimdi, yani, niye, siz, eğer, söylediğim sözler doğruysa, üzerinize niye alıyorsunuz? Demek ki…

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Yalan konuşuyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Yalanı siz konuşuyorsunuz. Gerçekleri söylediğimiz zaman da siz bunlardan çekiniyorsunuz.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Belgen var mı?

KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, ben sizin bakanlarınızın burada ne kadar gerçek dışı konuştuklarını…

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Ne dediğini sen bilmiyorsun. Bilmiyorsun kendini. Konuşmayı öğren!

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Tayyip Erdoğan’ın, şunun bunun burada ne kadar gerçek dışı konuştuklarını, hepsini bilen insanlarım. Çıkıp da, öyle laflar söyleniyor ki, ben hayret ediyorum yahu! Öyle gaflar yapılıyor ki…

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Aynen senin gibi!

KAMER GENÇ (Devamla) – Siz, tabii, basını kendi lehinize tavlamışsınız diye… Tayyip Erdoğan’ın yaptıkları gafları şimdiye kadar hiçbir başbakan yapmamıştır. Geçmişte Tansu Çiller bir ilin, vilayetin ismini yanlış söyledi diye günlerce “vay efendim şu gaf yapıldı” diye… Hâlbuki o kadar…

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Takılmışsın Çiller’in peşine…

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, bugünkü şeyler… O kadar gaflar yapılıyor ki… Ama, basında, tabii, bunlar yer almayınca, efendim, gidiyorsunuz, bugün…

ASIM AYKAN (Trabzon) – Sayın Başkan, usul tartışmasıyla ne ilgisi var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Usul tartışması bu.

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sen kendine bak!

KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın…

MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Tayyip Erdoğan milletin sevgilisi. Abdestle ağzına al adını.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bir defa, insanların…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Genç.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Devamla) – Bugün, bu memlekette, bakın, çok önemli bir olay var: Şimdi, Türk Silahlı Kuvvetleri sınır dışı bir harekât yaptı. Sınır dışı harekât yaptıktan sonra, oradan sekiz günden sonra Türk ordusu çekildi. Şimdi, Amerika’nın, orada, Bush’un bir konuşması var. Amerikan Savunma Bakanı geldi. Şimdi, burada siyasi… (AK Parti sıralarından gürültüler)

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sayın Başkan, usulle ne alakası var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bunlar çok önemli, hayati şeyler.

BAŞKAN – Sayın Genç, bunun gündemle ne ilişkisi var?

KAMER GENÇ (Devamla) – Bunların siyasi muhatabı, yabancıların siyasi muhatabı Hükûmettir. Hükûmet burada çıkıp bunun sorumluluğunu üzerine alması gerekirken susuyor. Ondan sonra silahlı kuvvetleri hedef alıp söylüyor. Yani, Türk Silahlı Kuvvetlerini yıpratmak kimseye bir değer kazandırmıyor. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Genç, gündeme gelin lütfen.

KAMER GENÇ (Devamla) – Ama sizin iktidarınızın tek hedefi bütün sorumlulukları getirip silahlı kuvvetlerin üzerine yıkıp, o silahlı kuvvetleri halkın gözünde küçültmeye çalışıyorsunuz.

FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Boşa konuşuyorsun, boşa!

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Ne konuştuğunun farkında mısın sen?

KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer bunun sorumluluğuna katlanamıyorsanız, iktidar sorumluluğuna katlanmıyorsanız lütfen iktidarı terk edin efendim.

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Hangi konuda söz aldığını hatırlıyor musun sen?

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben uygulamanızın yanlış olduğunu söylüyorum, aleyhindeyim.

Saygılar sunuyorum.

AHMET YENİ (Samsun) – Kimse inanmıyor sana be!

İSMAİL BİLEN (Manisa) – Komik adamsın sen, komik!

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bu konuda başka bir söz talebi var mı efendim? Aleyhte konuşuldu, lehte yok.

Saygıdeğer milletvekilleri, bugün AK Parti grup önerisinin kabul edilmesiyle dün belirtilen bugünkü gündem değişmiştir. Basılı gündemin uygulamasına geçilmesi zarureti doğmuştur ve biraz önce ifade ettim, iki komisyonu aradım, o iki komisyon yoktu. Dolayısıyla, o kanun tasarı ve tekliflerini görüşmedik, geçtik, erteledik zorunlu olarak.

Şimdi, 3’üncü sırada yer alan Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/529) (S. Sayısı:117) (x)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada.

Geçen birleşimde çerçeve 3’üncü maddeye bağlı dördüncü fıkra üzerinde konuşmalar ve soru-cevap işlemi tamamlanmıştır. Şimdi önerge işlemi yapacağız.

Altı tane önerge vardır, geliş sıralarına göre okutup aykırılık durumlarına göre işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin dördüncü fıkrası ile düzenlenen 2972 sayılı yasanın dördüncü maddesinde geçen “sınırları” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “mücavir alanı” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                           Ramazan Başak

                                                                                                                 Şanlıurfa

Türkiye Büyük  Millet Meclisi Başkanlığına

117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin dördüncü fıkrası ile düzenlenen 2972 sayılı yasanın dördüncü maddesinde geçen “çevresi” ibaresinin madde metninden çıkartılarak “bölgesi” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                            Veysi Kaynak

                                                                                                           Kahramanmaraş

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sayılı tasarının 3. maddesinin 4. fıkrasında (2972 sayılı yasanın 4. maddesinde yapılan düzenleme) “orman köyleri de” kelimelerinden sonra gelmek üzere “dahil” kelimesinin çıkarılıp yerine “hariç” kelimesinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Necati Özensoy

Rıdvan Yalçın

Cemalettin Uslu

 

Bursa

Ordu

Edirne

 

Beytullah Asil

Mustafa Kemal Cengiz

Recep Taner

 

Eskişehir

Çanakkale

Aydın

 

 

Nevzat Korkmaz

 

 

 

Isparta

 

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı tasarının 3. maddesinin 4. fıkrasıyla değiştirilen madde 4’de yer alan “… orman köyleri de dahil olmak üzere…” ifadesinin “… köyler de dahil olmak üzere…” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.

 

Alim Işık

Hakan Coşkun

Yılmaz Tankut

 

Kütahya

Osmaniye

Adana

 

Akif Akkuş

M. Akif Paksoy

S. Nevzat Korkmaz

 

Mersin

Kahramanmaraş

Isparta

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin 4. fıkrasının “Büyükşehir Belediye Başkanının seçiminde seçim çevresi, Büyükşehir Belediye sınırları içinde bulunan olmak üzere Büyükşehir Belediye sınırlarından oluşur” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Anadol

Bihlun Tamaylıgil

Hakkı Suha Okay

 

İzmir

İstanbul

Ankara

 

Yaşar Tüzün

Hüseyin Ünsal

Akif Ekici

 

Bilecik

Amasya

Gaziantep

 

 

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

 

 

Malatya

 

BAŞKAN – En aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin (4) fıkrasının Anayasaya aykırı olduğundan tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Anadol

Bihlun Tamaylıgil

Hakkı Suha Okay

 

İzmir

İstanbul

Ankara

 

Yaşar Tüzün

Hüseyin Ünsal

Ferit Mevlüt Aslanoğlu

 

Bilecik

Amasya

Malatya

 

 

Akif Ekici

 

 

 

Gaziantep

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, yüce Meclisin çok değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, hepiniz şuranızda bu yasayı hazmedebiliyor musunuz? Ben hazmedemiyorum; eşitlik açısından, hak açısından, adalet açısından. Size üç tane örnek vereceğim. Bazı belediyeler, bundan altı ay önce, yanındaki, beş kilometre yoldaki köylerle birleşti, 2 bin nüfusu geçti. O belediyeler -çünkü referandumu kabul ettiniz- devam ediyor yollarına. Helal olsun! Eğer halkına hizmet veriyorsa helal olsun! Peki, aynı hakkı “Ey belediyeler, ben böyle bir yasa tasarısı hazırlıyorum; böyle bir imkân ve olanak var, biliyorsunuz. Siz de bu imkân ve olanağı kullanın. Eğer etrafınızdaki 5 kilometre içindeki diğer birimlerle birleşip böyle bir olanağı kullanın.” demeyeceksin, “Ben seni kapattım.” diyeceksin. Hiçbiriniz gidip “Niye?” diye soramıyorsunuz. Arkadaşlar, lütfen… Değerli arkadaşlar, bir kere, bu, hakka, hukuka, adalete aykırı. Onlara o imkânı vermiyorsunuz.

İki, bazı bölgelerde nüfusa dayalı seçim yaptık Türkiye’de. TÜİK yapıyor. Aradan iki ay sonra diyor ki: “Ey belediye, bu nüfus sana aitmiş. Al şu 300 kişi de senin.” diyor. Arkadaşlar, niye dikkate almıyorsunuz? Değerli arkadaşlar niye dikkate almıyorsunuz? Kaç belde var böyle.

Değerli arkadaşlar, ben size birkaç örnek vereceğim. Deprem olmuş. İnsanlara ev yapmamışsınız orada. İnsanlar evini terk etmiş, evlerini bekliyorlar, başka yerde geçici oturuyorlar. Onlara orada evlerini vermediğiniz için gelemiyorlar. “Seni kapattım.” diyor. Adaletsizlik yapmayalım arkadaşlar.

Şimdi, Sayın Bakanım, burada bir tek bu yasada büyükşehirler… Büyükşehir, büyükşehir arkadaş… Türkiye’de diğer illerin bugün nüfusu mevcut büyükşehirlerden fazla olan ve hakkı yenen iller adına sesleniyorum. Kimsenin hakkını yemeyin. Şanlıurfa’nın nüfusu 650 bindir, Şanlıurfa büyükşehir değildir ama Erzurum, Samsun, Adapazarı’nın nüfusu ne kadardır? Ne kadar para ödüyorsunuz bu üç şehre, Şanlıurfa’ya ne kadar ödüyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, bu yasa hazırlanırken, önce belediye gelirleri yasası hazırlanmalıydı ve defalarca… Ben anlamıyorum; acaba, bu belediyelerin sahibi kim arkadaşlar? Niye oturuyor İçişleri Bakanım burada? İçişleri Bakanlığı bugüne kadar belediyelere sahiplik mi yapmıştır? Belediyelerin hangi sorununu çözmüştür? Sade, İçişleri Bakanlığı belediyelere tahkikat yaptırmıştır.

Arkadaşlar, İçişleri Bakanlığı değildir belediyenin sahibi. Belediyelerin bir sahibi olmalıdır. Onların hakkını hukukunu, eşitlik ilkesine göre koruyacak bir sahibi olmalıdır ve bugün bu yasayı hazırlarken, acaba, hangi eşitlik kıstasına göre bu hazırlanmıştır? Size örnekler vereceğim.

Değerli milletvekilleri, burada, adrese dayalı olmayan ve sonradan nüfusu yok edilen beldeler var arkadaşlar. Gelin, etmeyin tutmayın, bu yasayı çekin. Bu yasayı çekin arkadaşlar. Hak, hukuk… Bak, ne diyorum: Eğer kamuoyu, orada yaşayan insanlar hizmetlerden memnun değilse, hakikaten, o belediye hiçbir yere hizmet veremiyorsa, buradaki herkes buna “evet” der ama siz, hiçbir şekilde, belediyelerin çalışmalarını dikkate almaksızın… Çok başarılı belediyeler var. Örneğin, bugün nüfusu 1.800 görünen, aslında yaz nüfusu 5 bin olan –isim vereceğim- ama gelecek sene en az 3 bin çalışanı olacak Malatya’nın Hasançelebi Belediyesini kapatırsanız, bunun vebalini kim üstlenecek? Bugün, yine, Malatya’nın Tepehan Belediyesini kapatıyorsunuz; Malatya’ya 70 kilometre, ilçesine kırk kilometre. Buraya kim hizmet verecek? Demin bahsettiğim Gökçe beldesi, 200 nüfusu yazılmamış, gelmiş, sonradan gönderilmiş. Yazık değil mi bu belediyelere?

Değerli arkadaşlarım, gelin, burada, eşitlik ilkesinden; herkesin, belediyeleri bire bir irdeleyerek, belediyeleri bire bir sorunlarını, dertlerini bilerek ve potansiyel olacak belediyelerimizi yok etmeyelim çünkü hepimize gerekli. Burada bir fistan biçmişsiniz tek bir konfeksiyondan herkesi aynı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, konuşmayı tamamlayınız.

Buyurun.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, büyükşehirler konusunda, bu Hükûmetinizin… Her nedense mevcut on altı tane büyükşehir, sanki bu Allah yazgısı! Zamanında on altı tane büyükşehir ilan edilmiş, başka illerin hak ve hukukunu hiçbir zaman korumuyorsunuz. Lütfen, verilen paraları… Büyükşehirde nüfusa göre para veriliyor. Arkadaşlar rica ediyorum hepinizden, büyükşehirlere ne kadar para veriliyor, diğer belediyelere ne kadar para veriliyor, nüfusa dayalı?

Değerli milletvekilleri, diğer illerin hakkı yeniyor hakkı, hakkını yiyorsunuz. Yine bu yasayı getirmişsiniz, on altı tane büyükşehri allıyorsunuz, pulluyorsunuz… Sayın Bakanım, öbür belediyelerin hakkı nerede? Başka belediyelerde, başka illerde ilçe olacak -Türkiye’de geri kalan, on altı büyük belediyeden başka illerde ilçe olacak- acaba bölge yok muydu, merkez yok muydu? Sizlere sordular mı arkadaşlar?

Değerli milletvekilleri, bu yasa adil değildir, eşitlik ilkesine aykırıdır. Bir kez daha gözden geçirin ve kimsenin hakkını yemeyin.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu.

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, toplantı yeter sayısı isteyeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Okay, arkadaşları tespit edeyim: Sayın Suha Okay, Sayın Ahmet Küçük, Sayın Orhan Diren, Sayın Tansel Barış, Sayın Hulusi Güvel, Sayın Ali İhsan Köktürk, Sayın Turgut Dibek, Sayın Şevket Köse, Sayın Tayfur Süner, Sayın Mevlüt Coşkuner, Sayın Mevlüt Aslanoğlu, Sayın Ali Oksal, Sayın Akif Ekici, Sayın Ergün Aydoğan, Sayın Zekeriya Akıncı, Sayın Eşref Karaibrahim, Sayın Şahin Mengü, Sayın Rıza Yalçınkaya, Sayın Vahap Seçer, Sayın İsa Gök, Sayın Yaşar Ağyüz, Sayın Atay, Sayın Tütüncü.

Bu ismini okuduğumuz arkadaşlarımız yoklamaya girmesinler lütfen.

Evet, yoklama yapacağım ve toplantı yeter sayısını arayacağım.

Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum:

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/529) (S. Sayısı:117) (Devam)

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin 4. fıkrasının “Büyükşehir Belediye Başkanının seçiminde seçim çevresi, Büyükşehir Belediye sınırları içinde bulunan olmak üzere Büyükşehir Belediye sınırlarından oluşur” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Akif Ekici (Gaziantep) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Ekici…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ekici. (CHP sıralarından alkışlar)

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben öncelikle bir şeyin altını çizmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, burada 550 kişiyiz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Başkan, lütfen!

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan!

AKİF EKİCİ (Devamla) – Öğrenirler, öğrenirler… Dinlemeyi öğrenirler. Dinlemeyi öğrenirler, öğrenirler… Siz sakin olun arkadaşlar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerimize oturalım.

Arkadaşlar, lütfen ayakta durmayalım.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Yani bu davranış…

BAŞKAN – Sayın Ekici, Genel Kurula hitap edin.

Buyurun.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu davranış biçimi bile, sergilediğiniz şu davranış biçimi bile sizlerin hangi tavır ve düşünce içerisinde olduğunuzun net bir göstergesidir.

Bizler, arkadaşlarımız, illerimizden milletvekili olarak seçilmek için aday olduğumuzda ve seçilip buraya geldiğimizde, yemin ettiğimizde şunu söylemiştik: Bu ülkemiz için, halkımız için, ulusumuz için, inandığımız şeyleri yapacağız –özetliyorum- diye başlamıştık. Ben burada şunu görüyorum…

ŞÜKRÜ AYALAN (Tokat) - Öyle bir yemin yok.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Burada şunu görüyorum…

Ben özetini söylüyorum. Dinle sen bir defa, dinle oturduğun yerde! Saygılı ol! Saygılı ol! (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Ekici, lütfen… Sayın Ekici…

AKİF EKİCİ (Devamla) – Ben saygılı olmayı öğretirim sana, bilmezsen. Saygılı olacaksın! Çık konuş! (AK Parti sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

ŞÜKRÜ AYALAN (Tokat) – Rol yapıyorsun!

AKİF EKİCİ (Devamla) – Rol yapmıyorum.

BAŞKAN - Sayın Ekici, Genel Kurula konuşunuz.

Buyurun.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Saygılı olacaksın, saygılı olmayı bileceksin. Kimse oturduğu yerden öyle kabadayılık etmesin.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, bu Meclisi kim yönetiyor?

AKİF EKİCİ (Devamla) – Adaplı olun! Adaplı olun lütfen! Adaplı olun arkadaşlar! Adabı öğreneceksiniz! Siz elinize tutuşturulan yazıları gelip burada okuyorsunuz. Biz onu yapmıyoruz, biz araştırıyoruz.

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Yazıklar olsun!

AKİF EKİCİ (Devamla) – Saygılı olmayı bilmelisiniz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Size yazıklar olsun!

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

AKİF EKİCİ (Devamla) – Hepiniz birden konuşuyorsunuz. Yani şunu mu söylüyorsunuz: “340 kişiyiz… (AK Parti sıralarından gürültüler)

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Konuşma adabını bilmiyorsun, yazıklar olsun! Ayıp, ayıp!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

AKİF EKİCİ (Devamla) – …340 kişiyiz, biz istediğimizi yaparız.” Yok arkadaş, öyle bir şey yok. Yok öyle bir şey!

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Özel mi çıkardılar seni oraya?

AKİF EKİCİ (Devamla) – Sakin olun! Kibar olmak zorundasınız. Hepiniz de kibar olmak zorundasınız. (AK Parti sıralarından gürültüler) Hadi gelin buraya o zaman, hadi çıkın şuraya. Bunu mu istiyorsunuz?

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen sakin olun.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Sizin Sayın Hükûmet Sözcünüz Cemil Çiçek sık sık şunu tekrar ediyor. Kendisi de burada. “Ortam geriliyor deniyor. Muhalefet ortamı geriyor.” Ortamı siz geriyorsunuz işte. Yaptığınız hareket açık ve ortada, net.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Millete saygılı ol biraz! Hakaret ediyorsun!

AKİF EKİCİ (Devamla) – Kibar olun arkadaşlar, dinlemeyi öğrenin! (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen sakin olun arkadaşlar… Lütfen… Lütfi Bey…

AKİF EKİCİ (Devamla) – Sizi dinletene kadar konuşacağım buradan. Size dinlemeyi öğretene kadar konuşacağım. Sakin olun!

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Konuşacak kelimelerin yok ki hakaret ediyorsun!

AKİF EKİCİ (Devamla) – Hakaret etmiyorum.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Millete hakaret ediyorsun!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

AKİF EKİCİ (Devamla) – Kimseye hakaret etmiyorum. Bu millet sizi biliyor. “Yüzde 47 oy aldık…” Onun peşine sığınarak bu davranış biçimi içerisindesiniz. Sizden önce çok hükûmetler gördük, çok bu oyu alanları gördük.

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Darbeci zihniyetten çıkın!

AKİF EKİCİ (Devamla) – Hüsranla sonuçlanan sonuçlarını da gördük arkadaşlar. Korkarım sizin de sonunuz bu olacak. Korkarım sizin de…

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Tehdit mi ediyorsun?

AKİF EKİCİ (Devamla) – Ben tehdit etmiyorum. Sizi biz bile kurtaramayacağız. Sakin olun! (AK Parti sıralarından gürültüler)

ŞÜKRÜ AYALAN (Tokat) – Vatandaşın talebi bu değil.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, hadi biraz siz konuşun, siz sustuktan sonra ben konuşacağım. Siz konuşun önce. Siz sakinleşin, ondan sonra ben konuşacağım. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatibi anlayamıyoruz, lütfen arkadaşlar…

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Çok meraklıysan ihtilal yaparsın!

BAŞKAN – Sayın Ocakden, lütfen…

AKİF EKİCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi bin küsur belediyeyi kapatmayla ilgili…

MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Ne kadar meraklısınız bu ihtilale be!

AKİF EKİCİ (Devamla) – Dinle be! Yahu sus be! Dinle! Sus be!

BAŞKAN – Sayın Ekici, lütfen…

AKİF EKİCİ (Devamla) – Kırk üç belediye açma, bin belediyeyi kapatmayla ilgili bir yasayı getiriyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Sabah alt komisyona geliyor. Sabah alt komisyona geliyor, öğleden sonra komisyona getiriliyor. Muhalefeti hiçe sayarak, protesto ederek, demokratik olmayan tavrınızı protesto ederek komisyondan ayrılan muhalefeti de hiçe sayarak yasayı Genel Kurula indiriyorsunuz ve dün hep beraber yaşadık, sabahın saat 6’sına kadar bu konunun üzerinde tartışılıyor. Bugün yeniden geliyorsunuz buraya, farklı bir şey getiriyorsunuz, sonra da şu kızgın tavrı gösteriyorsunuz. Yakışıyor mu bu Parlamentoya? Yakışıyor mu sizlere? (AK Parti sıralarından gürültüler)

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Kabadayı mısın!

ZEYİD ASLAN (Tokat) – Sana yakışıyor mu? Ne söyleyeceksen onu söyle kardeşim!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sakin olun arkadaşlar, lütfen hatibi dinleyelim.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Oradan öyle, köşeye gizlenip de bağırma. Tamam mı? Çık şuradan konuş, gel buradan konuşursun. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Ekici, Genel Kurula hitap edin lütfen.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Efendim, Genel Kuruluna sahip ol o zaman. Genel Kuruluna sahip ol, ben de konuşayım. Sayın Başkan Genel Kuruluna sahip ol, ben de burada konuşayım. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından gürültüler)

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Sen nerede konuştuğunun farkında mısın?

AKİF EKİCİ (Devamla) – Arkadaşlar, ben özgür düşüncelerimi bu mikrofondan söylerim. Tahammül edemeyen arkadaş çıkar, söz alır, cevabını verir. Bu adabı öğrenmek zorundasınız, bu adaba gelmek zorundasınız. (AK Parti sıralarından gürültüler)

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Hani bir şey yok daha…

AKİF EKİCİ (Devamla) – Söylüyorum ben, söylüyorum…

Değerli arkadaşlar, dün gece sabah 6’ya kadar bu konunun uğraşısını vereceğimize, yaklaşık 2 milyon insana kentli olmanın dışında…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ekici, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Efendim konuşmadık ki, konuşturmadınız ki! Konuşturmadanız ki! Konuşturmadınız ki konuşalım! Arkadaşlar dinlemiyor ki. Çok söyleyeceğim var arkadaş, çok söylenecek şey var. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen…

AKİF EKİCİ (Devamla) – Bu ülkeyi bu davranış biçiminizle bu hâle getirdiniz. Diktatör tavır içerisindeki çoğunluğun azınlığa diktatöryası olarak bu hâle getirdiniz. Maalesef bunu götüremeyeceksiniz.

AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Demokrasiye itirazın mı var?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen karşılıklı konuşmayalım.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Bu demokrasi mi? Bu demokrasi mi yani? Çoğunluğun baskısı, demokrasi bu mudur, sizin anladığınız demokrasi bu mudur?

ŞÜKRÜ AYALAN (Tokat) – Öyle bir şey yok Türkiye’de.

ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Milletin size niye çok oy vermediği belli oluyor.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, gönül şunu arzu ederdi: Dün akşam belediye kapatmak için sabahlayacağımıza, 18 milyon açlık sınırında olan, 2 milyon aç yatıp aç kalkan, açıkta yatan insanların sorunlarını çözmeyle ilgili bir görüş açılmasını biz arzu ederdik. Ben onu arzu ederdim, ben ve arkadaşlarım milletvekili olarak onu arzu ederdik, onun tartışmasını yapaydık. Gece yarısı baskınlarıyla araştırma, AR-GE yasası getirip, vakıflar yasası getirip… (AK Parti sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ekici, teşekkür ediyorum.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Böyle…

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Hatibin konuşması, müdahalelere cevap vermekle geçti!

BAŞKAN – Sayın Okay, buraya çıkan her hatip, oradan konuşan arkadaşlarla karşılıklı muhatap olursa olmaz.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ama, müdahale ediyorlar.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Arkadaşların susmuyor ki!

BAŞKAN – Hayır. (Gürültüler)

Arkadaşlar, lütfen…

Sayın Ekici, buyurun efendim. (CHP sıralarından gürültüler)

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ama bu, bir usul olur, bir başka partiden de biri konuşur, bütün Cumhuriyet Halk Partisi laf atar, onu konuşturmaz.

BAŞKAN – Hayır.

Teşekkür ediyorum Sayın Ekici.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Ben teşekkür etmiyorum.

BAŞKAN – Olabilir. Buyurun efendim.

AHMET ERSİN (İzmir) – Akif, ayrılma oradan.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, Genel Kurulun bu kadar müdahale ettiği bir ortamda…

BAŞKAN – Arkadaşlar…(CHP sıralarından gürültüler)

Bakınız, Sayın Okay, buraya çıkan her hatip olan, konuşmacı olan milletvekili arkadaşlarımız karşısındaki, Genel Kurulda olan arkadaşlarla tek tek diyaloğa girerse biz bunun sonunu alamayız.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Genel Kurul, hatibe böyle müdahale edemez. Olur mu böyle bir şey?

BAŞKAN - Lütfen…

Evet, Sayın Ekici, buyurun efendim, teşekkür ediyorum.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, bir yanlış uygulamaya başladınız.

BAŞKAN – Hayır, yanlış uygulama yok efendim, süresi doldu, ek süresini verdim, bitti!

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Bundan sonra AKP Grubundan bir arkadaşımız konuşursa Cumhuriyet Halk Partisi aynı müdahaleyi yapacak, o hatibi konuşturmayacak!

BAŞKAN - Evet, Sayın Ekici, buyurun efendim yerinize. Buyurun efendim, teşekkür ediyorum. 

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Böylesine sıralı bir müdahale…

BAŞKAN - Ek süreyi verdim, diğer şeyi verdim, siz konuşmuyorsanız ben ne yapayım efendim. Buyurun efendim.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Nasıl konuşmamı istiyorsunuz efendim, dediğiniz gibi mi?

BAŞKAN – Hayır, benim dediğim gibi değil.

AKİF EKİCİ (Devamla) – Siz alışmışsınız talimatla konuşmaya, ben talimatla konuşmuyorum, içimden geleni söylüyorum. (AK Parti sıralarından gürültüler) Anlayanlar anladı, anlayanlar anladı! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge, kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sayılı tasarının 3. maddesinin 4. fıkrasında (2972 sayılı yasanın 4. maddesinde yapılan düzenleme) “orman köyleri de” kelimelerinden sonra gelmek üzere “dâhil” kelimesinin çıkarılıp yerine “hariç” kelimesinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Cemaleddin Uslu (Edirne) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Uslu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 3’üncü maddesinin dördüncü fıkrasıyla ilgili katkıda bulunmak üzere bir önerge verdik, bu önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi bu kanun tasarısına Milliyetçi Hareket Partisi olarak şiddetle karşıyız. Dünden beri yürüttüğümüz muhalefet neticesinde de şu saate kadar bu tavrımızı da ortaya koymaya çalışıyoruz. Neden? Biz belediyelerin bu şekilde kapatılmasını istemiyoruz. Belediyeler, gerçekten hizmeti yerinde yapan, halkıyla, insanlarıyla iç içe olan ve en küçük birimler.

Edirne genelinde olaya baktığımızda, Edirne’de toplamda 17 belediyenin 11’i bu şartlarda kapatılıyor. Edirne geneli incelendiğinde, daha ziyade tarımla iç içe olan insanların yaşadığı bir yer Edirne ve bu kapatılan 11 belediye tamamen tarımın oralarda biraz daha yok olmasına sebep verecek. Neden? Çünkü Edirne’yi incelediğimizde yukarıdan aşağı yaklaşık 200-225 kilometrelik bir mesafede ve Edirne merkezden bu kapatılan beldelerin köye dönüştürülmesi hâlinde bu hizmetlerin yürütülmesinin mümkün olmadığını düşünüyoruz. Özellikle, merkezden 200 kilometre giderek bu hizmetlerin yapılması da mümkün değildir.

Yine Edirne merkezine baktığımızda, Saros Körfezi’ne uzanan ve burada konuşlanmış olan ilçeler var, belediyeler var, bunlar da kapatılıyor. Özellikle yaz nüfusu 20-25 bin nüfusa ulaşan Mecidiye beldesi, yanında Erikli sahiliyle birleştiği takdirde bu nüfusa ulaşıyor ve Edirne merkezinden yazın özellikle oradaki sıkıntıların giderilmesi inanın çok zor görülüyor.

Yine, Yenimuhacir beldesi -dün Sayın Bakanıma da buradan sordum- Keşan’a çok yakın bir belde, burası da kapatılacak. Ancak orada TOKİ’nin yaptığı inşaatlar var ve bu inşaatlar bittiğinde orada oturma, ikamet söz konusu olduğunda 2 binin çok üzerine çıkan bir nüfusa ulaşacak. Dolayısıyla, oradaki insanların bu beldenin kapatılmaması, belediyenin kapatılmaması üzerinde çok ciddi talepleri var. Keza Çamlıca ve Paşayiğit yine Keşan’ın çok yakın beldeleri, aynı sıkıntılar buralarda da var.

İbriktepe, İpsala’da elli yıllık bir belediye. Burada yaşayan insanlar doğduklarında belediye olduğunu biliyorlardı, hâlâ belediye orası ancak kapatılacak. Ciddi sıkıntılar var. Keza Uzunköprü’nün Yeniköy ve Çöpköy beldeleri de elli yıllık belediyeler. Burada da ciddi sıkıntılar var. Kurtbey yine aynı keza, elli yıllık bir belediye ve bu insanlar kapatılmaması için inanın bizleri gece gündüz arıyorlar ve bu anlamda da bizlerden ciddi beklentileri var, talepleri var.

Şimdi söyleniyor ki: Hizmetlerde hiçbir sıkıntı olmayacak, merkezî yönetim, özellikle il özel idareleri, bu beldelerdeki alet, ekipmanlarla beraber buradaki hizmetleri vermeye devam edecekler. Ancak bunda ciddi endişelerimiz vardır. Bahsettiğim gibi, Edirne genelinde hadiseyi değerlendirdiğimizde, bu uzak mesafeden bu hizmetlerin götürülmesi son derece zordur.

Bu verdiğimiz önergeyi bir kez daha bilgilerinize sunuyoruz. Orman köylerinin, özellikle orman bölgelerinin bu tasarı kapsamına çıkarılması fevkalade önemlidir, ileride daha ciddi sıkıntılara sebep olacaktır.

Bu bilgilerle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Uslu, teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı tasarının 3. maddesinin 4. fıkrasıyla değiştirilen madde 4’te yer alan “… orman köyleri de dahil olmak üzere…” ifadesinin “… köyler de dahil olmak üzere…” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                            Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygılarımla selamlarım.

Birkaç cümle önergemizle ilgili konuştuktan sonra, sözlerimin geri kalan kısmını vatandaşın sesi olarak size duyurmaya çalışacağım.

Madde mevcut hâliyle “Büyükşehir belediye başkanının seçiminde seçim çevresi, büyük şehir belediye sınırları içerisinde bulunan orman köyleri de dahil olmak üzere büyükşehir belediye sınırlarından oluşur.” diyor. Biz diyoruz ki: “Orman köylerinden oluşmasın, büyükşehir sınırları içerisindeki tüm köyleri de kapsasın.” Bunun herhâlde “hayır” denecek, itiraz edilecek bir tarafı olmaması lazım. Eğer derseniz ki orman…

FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Niye olmasın?

ALİM IŞIK (Devamla) – Hayır, orman köyleri de dâhil zaten.

BAŞKAN – Sayın Işık, müdahale etmeyelim efendim. Lütfen, arkadaşımız görüşlerini açıklıyor.

Buyurun.

ALİM IŞIK (Devamla) – Eğer sadece orman köylerini dâhil eder de diğerlerini dâhil etmezseniz burada başka niyetler aranır. Acaba orman köyleriyle ilgili rant hesabı mı yapılmaktadır diye düşünenler olabilir. Bizim görevimiz uyarmak. (MHP sıralarından alkışlar)

Dolayısıyla bu önerge, sadece orman köylerini değil büyükşehir belediyesi sınırları içerisindeki tüm köyleri kapsamaya yönelik bir önerge. Bu, umut ediyoruz ki kabul edilecek.

Tabii kurulmuş olan belediyeler ve ilçelerle ilgili bizlerin de hiçbir itirazı yok, ihtiyaçsa kurulsun. Onlara vatandaşımız olarak… Tabii ki memnun olan bölge bizim de desteğimizi almak zorunda. Ancak biz şu ana kadar kurulanlarla ilgili konuları görüştük fakat vatandaş kapananları konuşuyor. Bu sabah odama geldiğimde iki gündür Meclis dışında kalıp bunu bekleyen belediye başkanlarıyla karşılaştım. Sizlere selamlarını iletiyorum. “Milletvekillerimiz ellerini vicdanlarına koysunlar, o ellerinin parmaklarını öyle kaldırsınlar.” diyor. Ben aracıyım.

Sabah geldim masamda bir faks. İsterlerse grup başkan vekillerimize bırakabilirim. Vatandaş Mehmet Ali Bey, Mehmet Ali amca, Balıköy’den göndermiş, aynen okuyorum: “Sayın milletvekilim, belediyeleri kapatmanın millete ve memlekete yararı olamaz, vebali size kalır, reddedin. Saygılarımla.” diyor, 05/03/2008.

İki üç gündür öncelikle, kapatılan belde başkanlarımız olmak üzere kendi seçim bölgemdeki tüm belediye başkanlarımla görüşmeye çalıştım. En az dörtte 3’üne ulaştım ve her birinin söylediklerini not almaya çalıştım, bazılarını size aktaracağım. Emet Yenice Beldesi Başkanı: “Gelen parayla üç dört köye de birlikte bakıyoruz. Bu nedenle sadece merkez nüfusunu dikkate almayın, o köyleri dikkate aldığınızda bizim nüfusumuz 4 bin.” diyor. “Valinin ve Danıştayın görüşü dikkate alınarak kapatılmamız gerekirken, niye böyle bir kararla bizi kapatıyorsunuz? Ayrıca, 550 metre kalınlıkta bor madeninin üzerinde oturan bir beldenin başkanıyım ben. Bor madeninin Türkiye ve dünya için önemini lütfen o Meclis kürsüsünden milletvekillerimize duyuruverin.” dedi. Ben aracıyım, duyuruyorum.

Eğrigöz Belediye Başkanımız “Evet, göç eden nüfusumuz var, ancak yakındaki yerleşim alanlarıyla birleştiğimizde biz bu barajı aşabiliriz. Yazın nüfusumuz 5 bin-7 bin arasında değişiyor. Şu andaki 1.900 nüfusa göre bizi kapatırsanız, biz bundan çok üzüntü duyacağız.” şeklinde ifadeleri var.

Örencik Belediye Başkanım “Kırk yıllık nahiyeyiz, hemen hemen tüm kurumlarımız var, sadece kaymakamlık binası eksik bu beldede. Gelsinler, baksınlar, yerinde görsünler, o zaman kapatsınlar.” diyor. Daha birçoğu var, bu madde vesilesiyle aldığım söz kapsamında sadece birkaçını size aktardım.

Sözlerimin sonunda, sizlere şu çağrıyı tekrar yapmak zorunluluğunda hissettim kendimi: Siyasi ve ekonomik rant için yeni ilçe ve belediyelerin kurulmasını amaçlayan ancak bu amacı kamufle etmeye çalışan belediyelerin kapatılma kararını kabul etmemiz mümkün değildir. Belde halkına başta eğitim, sosyal yardım ve sağlık hizmetlerinde çok önemli görevler üstlenerek hizmet götüren belediyelerimiz ve bunların çalışanlarının mağdur edilmesi kararı, eminim ki hiçbir milletvekilimizin kabul edemeyeceği kadar açıktır. Bu nedenle, belediyeleri kapatan maddelerin oylamasında lütfen ellerinizi vicdanınıza götürerek oylarınızı kullanınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun Sayın Işık.

ALİM IŞIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sözlerimin sonunda, bu uyarımı da yaptıktan sonra, sizi vicdanlarınızla baş başa bırakıyorum. Evet, kurulan belediyelere sözümüz yok, bunlar ihtiyaçsa amenna! Ama kapatılan belediyeleri, lütfen değerli milletvekilleri, tekrar düşünerek kendi hür iradenizle kararınızı verin ve oyunuzu ona göre kullanın diyorum, saygılar sunuyorum, bu önergemizi de desteklemenizi talep ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin dördüncü fıkrası ile düzenlenen 2972 sayılı yasanın dördüncü maddesinde geçen “çevresi” ibaresinin madde metninden çıkartılarak “bölgesi” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                            Veysi Kaynak

                                                                                                           Kahramanmaraş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.

OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum.

BAŞKAN – Tamam.

Gerekçeyi Okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur.

BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısını arayacağım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin dördüncü fıkrası ile düzenlenen 2972 sayılı yasanın dördüncü maddesinde geçen “sınırları” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “mücavir alanı” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                           Ramazan Başak

                                                                                                                 Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun amacına uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddenin (4)’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

3’üncü maddenin (5)’inci fıkrasını okutuyorum:

(5) 3/7/2005 tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 11 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

“Tüzel kişiliği kaldırılan belediyelerin bulunduğu yerleşim birimlerinde, hizmetlerin aksamadan yürütülmesi amacıyla, ilgili belediye veya büyükşehir belediyesi ve köye dönüşen yerlerde il özel idaresi veya köylere hizmet götürme birlikleri tarafından içme suyu, kanalizasyon, temizlik, çöp toplama, ulaşım, itfaiye ve diğer hizmetlerin yürütülmesi için gerekli tedbirler alınır ve ihtiyaç durumuna göre bu hizmetleri yürütmek üzere hizmet birimleri kurulabilir. Büyükşehir belediye sınırları içinde açılacak hizmet birimlerini yönetmek üzere, büyükşehir belediye meclis üyeleri veya diğer belediye personeli arasından görevlendirme yapılabilir. Mahalli hizmetlerin aksamadan yürütülmesi için vali veya kaymakamlar ilgili kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlar ve gerekli tedbirleri alır.”

BAŞKAN – 3’üncü maddenin (5)’inci fıkrası üzerinde gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir; Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan; şahıslar adına, Sakarya Milletvekili Recep Yıldırım, Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ağyüz, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclisimize reform diye sunulan, oylarınızla sekiz yüz altmış üç belde ve iki yüz otuz dokuz ilk kademe belediyesini tarihe gömen, büyükşehir belediyeleri için iştah kabartan yeni rant alanları yaratan, İçişleri Komisyonunda virgülüne dokunmadan, alelacele, emir gereği transit olarak geçen yasa tasarısının 5’inci fıkrasında CHP Grubunun görüşlerini açıklamak için söz aldım. Sizleri CHP Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu yasa, Türkiye gerçeklerine uymayan, salt nüfus kriterini baz alan, coğrafi konumu, kültürel, anıtsal ve turizm özelliklerini görmezlikten gelen bir yasadır. Siz göreve geldiğiniz günden beri, iki dönemdir, 2004 ve 2005 yılında Büyükşehir Yasası, Belediye Yasası çıkardınız ve bunu kamuoyuna abartarak reform olarak sundunuz. Ama o yasanızda ne katılımcılık vardı ne büyükşehir belediyeleriyle ilçe belediyeleri arasında eş güdümü sağlama vardı. Sadece Büyükşehir Belediye Yasası’yla Büyükşehir Belediyeler Birliği kurdunuz ve büyükşehir statüsünde özelleştirmeyi yaygınlaştırarak büyükşehirde kamu hizmetlerinin şirketlere dağılımını esas alan bir birlik hâline dönüştürdünüz büyükşehirleri. Bunu nereden çıkarıyorum? Ankara’ya baktığınız zaman bunu görüyoruz, İstanbul’a baktığınız zaman bunu görüyoruz, Adana’ya baktığınız zaman bunu görüyoruz, Gaziantep’e baktığınız zaman bunu görüyoruz.

İstanbul, rant, cazibe alanı oldu. İstanbul’a bir zamanlar -belediye başkanı olduğu dönemde- vize uygulamasından bahseden Sayın Başbakan, 1995’ten 2008’e on üç-on dört sene geçti, hâlen hangi belediye modelinde karar kılacağını bilemez hâlde belediyeleri kapatmakta çare buluyorsunuz. Sizin, ekonomide olmadığı gibi, diğer konularda olmadığı gibi, belediyecilik konusunda da vizyonunuz yok. Vizyonunuz olmadığı gibi, demokrasi kültürünüz olmadığından, dinleme tahammülünüz de yok. Dinleme tahammülünüz olsa, buralarda çok güzel şeyler söyleniyor. Ama, bağırarak çağırarak, sadece parmak kaldırarak… Çünkü, yasaya kafa yormuyorsunuz. Önünüze gelen yasayı belki grup başkan vekilleriniz inceliyor, ama Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, diğer muhalefet parti gruplarının her üyesi yasayı didik didik ediyor. Halktan aldığı temayülleri buraya aktarıyor. Ama siz bir kişinin temayülünü buraya aktarmakla görevlisiniz, onun için zorunuza gidiyor. Bir kişi geliyor, ya buraya oturuyor ya size talimat veriyor, “Bu yasa geçecek.” diyor, sabaha kadar çalışıyorsunuz. Dün utandım parlamenter olduğumdan, sabah dörtte hepiniz terk ettiniz. Madem bu yasaya bu kadar önem veriyordunuz, bu yasa halk için gerekliydi, Türkiye için gerekliydi, neden saat dörtte terk ettiniz, tıpış tıpış arkanıza bakmadan kaçtınız? Şimdi de kalkmışsınız burada gündeme Danışma Kurulunun kararını getirerek yersiz tartışma açıyorsunuz değerli arkadaşlarım.

Sekiz yüz altmış üç belediyenin ne günahı var? İki yüz otuz dokuz ilk kademe belediyesinin ne günahı var? Belediye kültürünü özümsemiş bir toplumda çarpık kentleşmeyi önlemek için belediye sayısını artırmak gerekirken, burada hangi cesaretle, hangi bilgiyle belediyelerin kapatılmasını savunuyorsunuz siz? Seçim bölgenize gittiğinizde yüreğiniz sızlamayacak mı? 2004’te bu belediyeleri ilk kademe belediyesi yapan siz değil misiniz? 2005’ten 2008’e kadar bu ilk kademe belediyelerinden yüzde 35 alan siz değil misiniz? Büyükşehir belediye sınırlarını genişleterek köyleri büyükşehir sınırına dâhil edip atık su parası alan siz değil misiniz? Akan su olmayan yerde çevre temizlik vergisi alan siz değil misiniz? Çöp toplanmayan yerde arazileri arsa yapıp arazi vergisini, arsa vergisini artıran siz değil misiniz? Köylüler bundan dertli değil mi? Şimdi tekrar köyleştiriyorsunuz değerli arkadaşlarım.

Bu yasa geçmişte çıkardığınız yasaların başarısız olmasının bir ürünüdür. Bunu açıklıkla kabul edin. Niye kırsal belediyeler modeli örneğini tartışmıyorsunuz? Her zaman söylediğiniz bir söz var: “Bize model mi öneriyorsunuz?” Niye kentsel belediyeler modelini tartışmıyorsunuz? Niye kırsal belediyeler birliğini tartışmıyorsunuz? Ama belediyeyi kapatmak kolayınıza geliyor. Dükkân mı kapatıyorsunuz siz? Bu belediyeler babanızdan miras mı kaldı sizin? Bir de övünüyorsunuz: “Bizim kapattığımız belediyelerin şu kadarı bizim partili.” 2009’da ne olacağını biliyor musunuz? Bir yıl sonra ne olacağını biliyor musunuz? Siz yerelleşmeden yana değilsiniz. Siz yerleşmeden yanasınız. Ama bu halk, size bu yerleşme hakkını vermeyecek. Bunlar, geçicidir değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu bilesiniz, bunu bilesiniz!

Değerli arkadaşlarım, bu hizmetleri aksatan büyükşehir belediyelerine şimdi geniş yetki veriyorsunuz sınırlarını genişleterek. Bu hizmetlerin altından kalkamayan belediyeler, hizmetleri özelleştirdiler, taşımayı özelleştirdiler, su sayaçlarını özelleştirdiler, elektriği özelleştirdiğiniz gibi, her türlü hizmet… Ben, kendi seçim bölgemden örnek veriyorum: Partili belediye başkanınız, altı aydır kentin ulaşım sorununu çözemeyen belediye başkanı Burç’a ne hizmet götürecek? Oğuzeli’ne ne hizmet götürecek? Şahinbey’e ne hizmet götürecek? Ama siz buraları bilmiyorsunuz. Sayın Bakan da bilmiyor, İçişleri Bakanı da bilmiyor. Çünkü bu yasa, maalesef, İçişleri Bakanlığında yapılmadı. AK Parti Genel Merkezinde yapılan yasa da bu kadar olur değerli arkadaşlarım. Bunun cevabını da almak istiyorum. Bu yasa nerede yapılmıştır? Hangi teknokratlar bunun üzerinde çalışmıştır? Bunlara cevap istiyorum değerli arkadaşlarım.

Belediyeciliği tartışacaksak enine boyuna tartışacağız. Ben çok, böyle kentleşme bilinci içerisinde, kentleşme düşüncesi içerisinde ve bilimsel konuşmak istiyordum, ama Sayın Grup Başkan Vekilimize yapılan yersiz saldırı, Gaziantep Milletvekiline yapılan yersiz saldırı beni bu şekilde konuşmaya mahkûm etti. Bizim belediyecilik anlayışımız, tüm Türkiye’nin belediye olmasıdır, belediyeleri kapatmak değildir, 1,5 milyon insanı belediye kültüründen yoksun bırakmak değildir.

Peki, bu turizm beldelerinin ne günahı var? Tarihsel mirası olan belediyelerin ne günahı var? Tarihi Kentler Birliğine üye olan 40 bin nüfuslu, 50 bin nüfuslu, 10 bin nüfuslu, 3 bin nüfuslu beldelerin ne günahı var bunların belediyeliğini ortadan kaldırıyorsunuz? Çarpık kentleşmeyi önlemek istiyorsanız, çarpık kentleşmenin yolu belediyeciliği yaygınlaştırmaktan geçer, çokça sayıda belediye sahibi olmaktan geçer. Ama siz, yerelden değil merkezî idareden yanasınız, sözde yerelcilikten yanasınız, yerelleşmeden yanasınız.

Şimdi, il özel idarelere bağlıyorsunuz. İl özel idareleri 2005 yılından  beri ne hizmetler üretti? Elimizde belgeler var, raporlar var. Şimdi ona, sekiz yüz altmış üç belediyeyi de köy yaparak yükünü artırıyorsunuz değerli arkadaşlarım.

5’inci fıkrada görevi veriyorsun hizmet götürme birliklerine. Büyükşehir belediyeleriniz, bugünkü hizmet hinterlandının arasında sıkışmış kalmış. Belediyelerinizin Meclis gündemlerine bakıyoruz –ilçe, büyükşehir- hepsi imar tadilatlarıyla dolu. Hangi yeşil alana imar tadilatı yaparım…

Bakın, İstanbul’dan bir kara haber: Kadıköy tarafında Meteorolojinin alanını alan, size güdümlü bir iş adamının aldığı arsaya 156 metre yüksekliğinde imar verdiniz. Bu insafla, bu vicdanla, bu bilimsellikle bağdaşır mı? Bu rant değil midir? Şimdi yeni rant alanları yaratıyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu kimden gizliyorsunuz siz? Büyükşehir alanlarında iştahı kabartan imar rantları yaratıyorsunuz; işte Arnavutköy’de yaratıyorsunuz, Çekmeköy’de yaratıyorsunuz, Ankara’da genişleterek yaratıyorsunuz. Adana’da hiç mi imar şaibeleri kulağınıza gelmiyor? Gaziantep’te kamudan alınan arazilerin peşkeş çekildiği hiç mi kulağınıza gelmiyor? Ama işinize geliyor bu. İktidarınız neyse belediyeniz de o! İhaleleriniz aynı yöntemle yapılıyor, özelleştirmeleriniz aynı yöntemle yapılıyor ve birtakım insanları rantlarla rantiyeci hâline getiriyorsunuz değerli arkadaşlarım.

Sizin hedefleriniz, politikalarınız, halkın sorunlarını çözmek değil. Eğer bu olsaydı, bugün sabahtan beri gelen telefonlar, Araban’dan, çeşitli yerlerden… Adam diyor ki: “Kuraklık var Sayın Vekilim. Sulama suyumun enerjisine haciz geldi, kesildi. Ekinimi sulayamıyorum.” Siz, bu elektrik borçlarına niye çözüm getiremiyorsunuz? Çok bilmiş Maliye Bakanınız, amme alacaklarını bir çırpıda silmeyi biliyor, Citibank’ın borçlarını bir çırpıda kendi iradesiyle silmeyi biliyor, ama ne hikmetse, Enerji Bakanınız, içeriye düşen bürokratlarının peşinden ayrılabilirse, bu elektrik borçlarına çözüm getirecek değerli arkadaşlarım! Hapishaneler bürokratlarınızla doldu, tapu bir yandan, BOTAŞ bir yandan. Saymakla bitmiyor değerli arkadaşlarım.

Onun için, sevgili arkadaşlar, ülkenin ana sorunlarıyla ilgilenin. Niye asgari ücreti vergi dışı bırakmak için çaba göstermiyorsunuz? Uluslararası kriz geliyor, uluslararası kriz. Bu, lafla önlenmez. Özelleştirmeye güvenin, 10 milyar dolarlık daha özelleştirme diyen Maliye Bakanının sözüyle bu krizi atlatamayız değerli arkadaşlarım.

Bakın, bugünkü gazetelerde bakanlarınız ne diyor? Birisi diyor ki: “Almamız gereken tedbirler var, yeniden gözden geçirmemiz lazım.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ağyüz, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Bir tanesi “Mutfakta yangın var.” diyor. Siz bu yangınları görmezden geliyorsunuz, belediyeleri kapatmakla uğraşıyoruz. “Belediyelerin borcu var.” diyorsunuz. Peki, BOTAŞ ile EGO’nun alacağı ne kadar? 690 milyar dolar. (AK Parti sıralarından “milyar değil” sesleri) Borç ne kadar? 500 milyon YTL. Neyse, rakamlar şaşırtmaz, burada dokümanlar var. Rakamlarla uğraşma. Bu borç var mı, yok mu? Bu silindi mi, silinmedi mi? Küçük  belediyeleri niye borç batağı içerisinde gösteriyorsunuz? İç göçü küçük belediyeler mi yarattı? Uyguladığınız ekonomik, sosyal politika bu noktaya getirdi. İnsanları açlığı mahkûm ederseniz, yokluğa mahkûm ederseniz, insanları işsizliğe mahkûm ederseniz, onlar büyük kentlere gelir. Ama siz sırça köşklerde oturursanız bunlardan haberiniz olmaz.

Bence, bu belediyeleri kapatacağınıza özelleştirin. Çok iyi insanlarınız var. Mesela, İstanbul’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı kanalıyla zengin ettiğiniz insanlar var, personel taşımacılığı yaparken. ATV, Sabah ihalesini alan damadın şirketi var. Antalya’da Servet Arslan, genç bir çocuk var. Bölün bu belediyeleri İstanbul’u ayrı, Ege’yi ayrı. Doğu işinize yaramaz zaten orada rant yok. Böyle paylaştırın arkadaşlar.

BAŞKAN – Sayın Ağyüz, teşekkür ederim.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Yerelleşme değil, yerleşme ama buna 2009’da halk müsaade etmeyecek.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Demokratik Toplum Partisi adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan.

Sayın Kaplan, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, gerçekten önemli bir yasa tasarısı üzerinde konuşuyoruz.

Yerel yönetimlerle ilgili reformların yapılması, Türkiye’de metropol kentler başta olmak üzere, en küçük beldelere kadar ve köylere kadar hatta, yeni bir düzenlemeyle, gerçekçi çözümlerin bulunmasını biz de isterdik. Böylesi bir sürece de iktidar partisinin katılımcı bir anlayışla, çoğulcu bir anlayışla, bunu Mecliste grubu bulunan ve bulunmayan tüm partilere getirmesini isterdik, bunun üzerinde makul çözümlerde ortaklaşmak isterdik. Ancak, komisyonda görüşülmeden iki gün önce tasarı elimize ulaştı ve hemen yine çoğunluğa dayanarak iktidar partisi Genel Kurula getirdi. Dün, bugün sağlıklı olmayan koşullarda bir tartışmadır yapıp götürüyoruz. Doğrusu, bu tartışma biçimini, bu çalışma biçimini yadırgadığımızı ifade etmek istiyorum. Yani 21’inci yüzyılda yüce Meclisin bu tür bir çalışma tarzı içinde bulunmasının yarınlarımıza zarar verdiğini düşünüyoruz, sağlıklı yasalar yapamayacağımızı düşünüyoruz, ortaklaşamayacağımızı düşünüyoruz, birlikte çözüm üretemeyeceğimizi düşünüyoruz ve bunun gerçekten de zararlı olduğunu söylemek istiyorum. Demin muhalefet partisi temsilcileri dedi ki: “Önerge veriyorsunuz, çalışma süresini günde on beş saate kadar uzatıyorsunuz.” Evet, yani Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 4’üncü maddesinde angarya yasağı var. Biraz da angaryaya dönmeye başladı yasama meclisindeki çalışmalar. Yani bundan da artık kaçınalım, bunu alışkanlık hâline getirmesek iyi olur.

Ben bu konuda grubumuz adına söz alırken, daha önce de grubumuz adına söz alan arkadaşlarımız, eğer bu yasa teklifi bu şekilde, böyle bir paket hâlinde getirilmese, her beldeyle ilgili ayrı ayrı maddeler konulsa, her ilçeyle ilgili ayrı ayrı maddeler konulsa bir kısmına onay verebileceğimizi, ortak aklın, ortak mantığın yolunu bulacağını, bir kısmına da hayır diyebileceğimizi, muhalefet şerhimizi düşebileceğimizi ifade etmiştik. Ancak seçimlere bir yıl kala kırk üç ilçenin kurulması, sekiz yüzü aşkın beldenin feshedilmesi, Meclise gelen belde başkanlarından muhtarlara kadar seçmenlerin kendilerine de danışılmadan böylesi bir yasa ile belediye olanaklarının sona erdirilmesi… Yine, bu üzerinde söz aldığımız 5’inci fıkrada da, tüzel kişiliği kaldırılan belediyelerin durumunun ne olacağı düzenlenmiş. İnanın, bu, toplumda gönül kırıklıklarına yol açacak, birçok turistik, tarihî beldemiz… Yani belediyeyken köy olmak -hatırlarsınız, geçmiş siyasetlerde vilayetken oy vermediği için düşürülen, ilçe yapılan yerleri biliyoruz- bunun örnekleri vardır siyaset tarihimizde.

Ancak iktidarların bir özelliğidir, yerel yönetimler ile demokrasi ilişkisini; yerel yönetimler ile hizmet ilişkisini; yerel yönetimler ile Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı; yine, yerel yönetimler ile kentleşme sürecindeki yerel demokrasilerin güçlendirilmesini; yine, yerel yönetimler ile sivil toplum ilişkilerini… Yani, daha doğrusu, işte, görüyoruz, yerel yönetimler ile Avrupa Birliği ilişkileri, işte, görüyoruz imkânlar var, maddi imkânsızlıklar nedeniyle kapatıyoruz. 2013 yılına kadar 1 milyar euro proje desteği vardır belediye yerel hizmetlerimizde. Yani 200-300 milyon lira için bunca belediyeyi kapattığımız zaman görüşlerini almadan -ki, bu konuda biz parti olarak açıklama yaptık mahallinde referandumlar yapalım…- yöre halkı ne diyor? Kapatılsın mı kapatılmasın mı? Başka bir çözüm olsun mu? Yani, gerçekten bu konuda görüşlerini sormak demokrasinin gereği olurdu. Böyle bir yolu işletmek haklı bir yol olurdu. Ancak, kendim de ikna olmadığım çok şey var. Elimde TÜİK’in son sayımı, adrese dayalı sayımı var. Sayın Bakan da bir öğretim üyesi. Şimdi, buradan okumayacağım ismini ama, şöyle çıkarmışım on tane il ve ilçe. Belediye nüfusu 2 binin altında olan ilçelerimiz var.

Şimdi bir şey daha söyleyeceğim: Şırnak’ta, bilmem 90’lı yıllardı, biz Güçlükonak değil de, Fındık nahiyesi vardır dağın kovuğunda, çok tarihî bir yerdir. Burası ilçe olacaktı, ama daha sonra, 50 haneli Güçlükonak korucubaşı köyüdür diye orayı ilçe yaptılar ve o nüfusu 2.500 olan nahiye insanları ne kadar kahrolmuştu gözlerimizle gördük. 3-4 milletvekili arkadaşla gitmiştik. Şimdi, o Fındık belde oldu. Benim ilimde, Şırnak’ta Fındık, şimdi belediye olmaktan da düşürülüyor, yani hem ilçe olamadı hem de belediye olmaktan düşüyor. Şimdi, o insanların gönül kırıklığını nasıl giderirsiniz? Tarihî bir yer, kökleri tarihle müseccel bir yer ve sonradan korucu köyü, 50 haneli bir yeri getirip belediye yapıyorsunuz, ilçe yapıyorsunuz ki, onların dahi şeyi olmadı.

Ben, gerçekten bugün burada çok zevkli tartışmalar yapmak isterdim. Örneğin, 2010’da İstanbul dünya kenti olacak. Nüfusu itibarıyla İstanbul, baktığımız zaman, bugün Avrupa Birliği ülkesi on beş devletin nüfusundan daha büyük bir kentimiz, metropolümüz. “Bu metropolümüzü nasıl daha güzel yönetebiliriz?” tartışmasını bugün burada yaşamak isterdim. Yine, gerçekten -bugün Plan ve Bütçe Komisyonundaydım, biraz önce geldim- umuyorum ki güzel İzmir, 2015 EXPO uluslararası sağlık temalı fuarın ev sahipliğini yapacaktır ve güzel İzmir’in daha da güzelleşmesine katkı sunacaktır. Bunu tartışmak isterdim bugün arkadaşlarımızla, farklı partiden arkadaşlarla. Bir örnek koymak isterdim: İspanya’da, Barselona Stratejik Planı’ndan da bahsetmek isterdim, derdim ki: 1988’de, Barcelona’nın 92 Olimpiyatlarına ev sahipliği kararı alındıktan sonra neler yaşamış; orada nasıl, belediye meclisleri, kent konseyleri, meslek odaları, emek örgütleri, sendikalar, Barselona konsorsiyumundan Uluslararası Ticaret Fuarı’na, ticari birliklere, Barselona büyükşehir bölge bünyesindeki belediyelerin tamamına, üniversiteye ve Liman Başkanlığına kadar nasıl teknik komiteler kurup nasıl katılımcı bir kültürü yaşattıklarını ve ürettiklerini bugün burada tartışmak isterdim. Plan, sosyal ve ekonomik katılımcılarla kent sorunlarının nasıl çözüldüğünü de tartışmak isterdik. Stratejik planların bu tür metropol kentler açısından ne anlama geldiğini anlatmak, tartışmak isterdik. Evet, demokrasilerin de ütopik yanları, hayal, ideal yanları vardır. Biz bunları tartışmak isterdik burada. Kapışmak değil, yüksek gerilimde sinirli tartışmak değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HASİP KAPLAN (Devamla) – …küreselleşme sürecindeki yerelleşmeyi, felsefesini tartışmak isterdik. Yerel demokrasileri tartışmak isterdik. Ancak “Gündem 25” başlıklı eylem planlarından tutun da 1992 yılında Rio’da düzenlenen Birleşmiş Milletler Yeryüzü Zirvesinde sürdürülebilir kalkınmadan tüm insanlığa yapılan çağrıları tartışmak isterdik. Fakat anlaşılıyor ki, bu usulle, bu yöntemle, bu çalışma tarzıyla bizim, halkımıza, ülkemize fazla da fayda sağlama şansımız yok. Sorumluluğuyla baş başa bırakıyoruz iktidar partisini. Umuyoruz ki önümüzdeki günlerde, en azından ülkemizin ortak projelerinde ortaklaşma şansını bizlere de sunarlar, biz de katkı sunmak isteriz.

Bu duygularla konuşmalarıma son veriyorum. Teşekkür ederim. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan.

AK Parti Grubu adına Manisa Milletvekilli Sayın Hüseyin Tanrıverdi. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci fıkrası üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum.

Bu fıkraya baktığımız zaman “Tüzel kişiliği kaldırılan belediyelerin bulunduğu yerleşim birimlerinde, hizmetlerin aksamadan yürütülmesi amacıyla, ilgili belediye veya büyükşehir belediyesi ve köye dönüşen yerlerde il özel idaresi veya köylere hizmet götürme birlikleri tarafından içme suyu, kanalizasyon, temizlik, çöp toplama, ulaşım, itfaiye ve diğer hizmetlerin yürütülmesi için gerekli tedbirler alınır…” cümlesiyle devam eden bir fıkradır. Buradan da anlaşılacağı gibi, bu belediyelerin, yerel yönetimlerin yeniden oluşumunda bir aksaklık doğabilir mi endişesini ortadan kaldıran ve hizmetin devamlılığını esas alan bir düzenleme olduğunu görüyoruz. Burada bir defa daha ifade etmem gerekirse, bu yasal düzenlemeyle, tüzel kişilikleri sona erdirilen ve özel idarelere devredilip köye dönüştürülen yerleşim birimlerimizde halkımız hizmetleri sağlıklı bir şekilde alacak, verimli bir şekilde alacak, kaliteli bir şekilde alacaktır. Bu düzenleme, halkımızı hizmetten mahrum eden düzenleme değildir. Bu düzenleme, daha çok bu yerleşim birimlerinde yaşayan halkımızın çağımızda ihtiyaç hissettiği hizmetlere çağdaş anlamda kavuşması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, burada, bu kürsüde, bu konu üzerinde “Belediyeler kapatılıyor, belediyeler yok ediliyor!” şeklinde bir feveran yerine, daha doğrusu bir felaket tellallığı yerine bu sistemin yerinde yerelleşmeye denk düşen, yerindelik ilkesine uygun olduğunu ifade etmek, sanıyorum daha doğru olacaktır. Çünkü nüfusu 2 binin altına düşmüş belediyelerde bütün arkadaşlarımız, halkımız ve şu an belediye başkanlığı yapan arkadaşlarımız da biliyorlar ki, şu günkü imkânlarıyla yerinde de kaynak üretemedikleri için mali sıkıntı içerisindeler ve hizmet veremez noktadalar. Bunun başkaca bir formülünün olmadığı da ortada.

Bunu sadece Türkiye uygulamıyor. Bütün dünya ülkeleri aynı noktada birleşmiştir. Bu noktada arkadaşlarımız, değişik pencereden bakarak ifade etmeye çalışıyorlar, dünya ülkelerinde… Bakınız, ben ifade edeyim…

FARUK BAL (Konya) – Bir örnek ver, bir örnek ver.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Örnek vereyim Sayın Bal.

Danimarka’da 1.387 belediye varken şu an 98 belediye var.

FARUK BAL (Konya) – Fransa, İspanya, İtalya?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Bulgaristan’da, komşumuz ülkede, 2.178 belediye varken şu an 260 Sayın Bal. İsveç’te 2.281 belediye varken şu an 290 Sayın Bal.

AHMET BUKAN (Çankırı) – Bunların yüz ölçümü ne kadar?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Bunları devam ettirelim. İngiltere, her zaman demokrasinin beşiği olarak ifade edilen bir ülke değil mi? Bu ülkeye baktığımız zaman, 2.028’ken şu an 467 Sayın Bal. Bunlar resmî kaynaklar. Bu ülkeleri de hemen hemen görmüşsünüzdür. İniyorum, Belçika’da 2.669’ken 589. Gelelim Türkiye’ye, 628’ken şu an 3.225 olmuşuz.

FARUK BAL (Konya) – Saydığınız ülkelerin coğrafyası Konya kadar.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Fransa’ya gelelim, bakınız, Fransa’ya gelelim, sizin dediğiniz yere gelelim. 38.814 Fransa’da belediye sayısı, şu anda 36.778. Şunu çok iyi biliyorsunuz ama bilmemezlikten geliyorsunuz sanki, Fransa’da üç haneli bir yerleşim merkezinin adı da belediye.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Güzel!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Buna vurduğunuz zaman bizim 34.477 belediyeyi de, deyin ki 35 bin -35 bin köy- 35 bin artı 3.225’i de ilave ettiğinizde ne yapar? 38 bin küsur, işte Fransa’yla eş değersiniz. Adını böyle koyarsanız, elmayla armudu karıştırmazsanız neticeye gidersiniz, ama elma armut karışınca sayılar da karışıyor. Bütün mesele burada.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, bunlar dünya gerçekleri, bunlar kaynaklar. Şimdi, Sayın Bal oradan konuşmuşken, dün söylediniz, “Efendim, siyasetçinin güvenini sağlamak için bunu yaptık.”

FARUK BAL (Konya) – “Siyasetin onurunu…”

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – “Onuru.” Bu sözü ben kullandım.

Bakınız, bu bir kanun teklifidir -Sayın Ersin burada mı bilmiyorum- Sayın Ersin’in kanun teklifidir. Ben, vakti almamak için -vakit sınırlı- sadece bir paragrafını tekrar okumak istiyorum: “Karabağlar, içinde barındırdığı iş yerleri nedeniyle hem İzmir için ve hem de Türkiye için önemli bir vergi kaynağı olduğu hâlde, çok geniş bir fiziki alana yayılmış olması nedeniyle gerek belediye hizmetlerinden ve gerekse diğer idari hizmetlerden hak ettiği kadar yararlanamamaktadır. Hükûmet başkanları, bakanlar, milletvekilleri, bölgede yaşayan vatandaşlarımızın ilçe olma özlemini bildiklerinden seçim dönemlerinde hep söz vermişler, ancak sözlerini tutmamışlardır. Bu durum, doğal olarak siyasetçiye olan güveni erozyona uğratmıştır.” Bu, Sayın Ahmet Ersin Bey’in gerekçesindeki ifadesidir.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye reddettiniz bunu?

FARUK BAL (Konya) – Bizimle ne alakası var?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Şimdi, biz…

Alakası şurada…

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bu kanun teklifini reddettiniz.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Alakası şurada: Şimdi, burada Sayın Ersin çok güzel bir şekilde -buradalar kendileri- ifade etmişler: “Bu durum, doğal olarak siyasetçiye olan güveni erozyona uğratmıştır.”

Şimdi, biz, Karabağlar’ı ilçe yapıyoruz, Karabağlar’ı ilçe yapıyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bu kanunu niye reddettiniz?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Karşıyaka’da Bayraklı’yı -yine kanun teklifleri var- ilçe yapıyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye reddettiniz ya?

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Batıkent’i niye reddettiniz? Çayyolunu’nu niye reddettiniz?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Şimdi, ilçe yapmakla…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Lagos’ta balık yerken söz veriyorsunuz, sonra reddediyorsunuz.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - …işte, siyasetçiye olan güven erozyonunu durduruyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye reddettiniz?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Siyasete ve siyasetçiye güven kazandırıyoruz, onurunu koruyoruz. Bunu söylüyoruz. Bütün mesele bu.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hayret bir şey ya! Ya, niye reddettiniz 22’nci dönemde?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Şimdi, burada çarpıtmanın bir anlamı yok.

Peki, Sayın Anadol, şuraya gelelim: Niye? Niye o zaman kabul etmemişiz? Bu, sadece Karabağlar için, sadece Bayraklı için verilmiş kanun teklifleridir. Oysa Türkiye'nin kamu yönetimi açısından, yerel yönetimler açısından bir bütün düzenlemeye ihtiyacı var. Bunu parça parça yapmak yerine, işte şimdi Hükûmetimiz, Sayın Bakanımız, teknokratlarımız hazırlıklarını yapmışlar…

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Hesabını kitabını yapmışlar! Hazırlık değil, hesabını yapmışlar!

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - …bir bütün, Türkiye'yi kucaklayan bir düzenlemeyi ortaya getirmişler. Yani bunda rahatsız olacak ne var? Ne var?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 28 Mart için, değil mi?

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Hayır efendim.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tabii…

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – 28 Mart için… Biz, siyaset için bir düzenleme yapmayız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – O zaman yürürlük maddesi…

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Biz geleceğimiz için düzenleme yaparız.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Haziranda yürürlüğe girsin.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Siyasi rant için bir düzenleme yapmayız. Bunu her defasında söylüyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yürürlük maddesini göreceğiz.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Biz, ülkede hizmet verirken geleceğimize yönelik, gelecek nesillerimize daha düzgün bir ülke ve daha düzgün bir çevre bırakalım… Onun için bu düzenlemeleri yapıyoruz.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yürürlük maddesini göreceğiz.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Yoksa bazı arkadaşlarımızın çıktığı gibi, hayalini burada canlandırdığı sözlerin bizde karşılığı yok. İşbaşına geldiği zaman o arkadaşlarımızın ne yapmak istediklerini ifade eden cümleleri burada duyuyor gibi oluyorum. Ama, buna halkımız fırsat vermeyecek, geçit vermeyecek. Halkımız gene kendisine dayanan, güvenen, kendisine hizmet eden bu AK Parti İktidarını 2009 Martta yapılacak yerel seçimlerde işbaşına yerelde de getirecek. Bunu herkes böyle bilsin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli dostlarım, değerli milletvekili arkadaşlarım, bir de konuya Anayasa açısından bakalım. Niye böyle köy, özel idare, belediyeler açısından münferit değerlendirip, bir farklı noktaya takılıp kalıyoruz? Anayasa’ya bakıyorsunuz, madde 127: “Mahallî idareler; il, belediye veya köy halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir.” Yani şimdi, köye dönüştürülmek Anayasa’ya aykırı bir iş midir?

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Dördü de oku, dördü.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Anayasal çerçevede bir düzenleme, Anayasal çerçevedeki bu düzenlemeye itirazınızı anlamıyorum.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Dördüncü fıkrayı da oku.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Bizim buradaki bu düzenlememizin temelinde yatan tek şey, halkın daha sağlıklı hizmet almasıdır, kaynak israfını önlemektir, optimal büyüklük dediğimiz verimli hizmeti sunabilecek bir büyüklüğü elde etmektir, bütün düzenleme budur.

Değerli bir arkadaşım çıktı burada “Efendim, niye bu kanunun geçtiğimiz maddesinde, sadece büyükşehir belediye başkanlarının seçiminde seçim çevresi büyükşehir belediye sınırları içinde bulunan -orman köyleri de dâhil olmak üzere- büyükşehir belediye sınırlarından oluşur?” diyor oy kullanmayı. Tabii bu arkadaşımız bilmiyor olabilir. Ben sadece bilgilendirme adına söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tanrıverdi, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun.

HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Sayın Işık buradalar. Sayın Işık, büyükşehir belediyeleri bünyesinde köy olmaz. Büyükşehir belediyesi bünyesinde ilçe belediyeleri olur. İlk kademeler vardı, biliyorsunuz, bu kanunla kaldırıyoruz. Köy diye büyükşehir bünyesinde bir olay yoktur. Ancak orman köylerinin özel statüleri vardır, orman köyleri bunun dışındadır. Bu kapsama, orman köylerinde yerleşmiş insanlarımızın da demokratik haklarını kullanmaları, büyükşehirlerde oy kullanmaları sağlanmaktadır. Yani büyükşehir kapsamında köyün olamayacağını, şahsınızda bütün halkımızı bilgilendirmiş oluyorum.

Sayın Başkan teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum değerli milletvekili arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bal.

FARUK BAL (Konya) – Sayın Hatip, ismimi de ifade etmek suretiyle, konuşması sırasında, dün yaptığım konuşmayla ilgili eksik ve yanlış bilgi verdi. Bunun sürçülisan olmadığı da anlaşıldı. İzin verirseniz iki dakika içerisinde…

BAŞKAN – Konuyu tavzih edeceksiniz.

Buyurun Sayın Bal.

AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, 69’a göre ben de söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Ersin, Sayın Bal’ı konuşturayım da…

Arkadaşlar, o zaman, benim anladığım konu şu: Hiç kimse kimseden bir alıntı yapmayacak, kimseye bir şey söylemeyecek. Çünkü, olan metni okuduğunuz zaman dahi arkadaşlar tekrar çıkıp söz talep ediyor. Şimdi, olan bir metin var, teklif edilmiş bir şey var, onu konuştu.

AHMET ERSİN (İzmir) – Ben de 69’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Hayır, ben size vereyim, benim o konuda bir şeyim yok ama şunu demek istiyorum: O zaman kimse kimseden bir alıntı falan yapamaz, böyle bir şey yapamaz, böyle bir şey söyleyemez.

Neyse, Sayın Bal’ı konuşturalım da sonra…

Buyurun Sayın Bal.

VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Konya Milletvekili Faruk Bal’ın Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

FARUK BAL (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, aslında bir polemik ihtiyacı içerisinde değilim. Ancak, Sayın Hatibin dün söylemiş olduğu sözlerin bir sürçülisan olduğunu, bugün düzeltmesi gerektiğini beklemiştim ama ısrarla ifade ettiği için ben de söz almış bulunuyorum, huzurunuzdayım.

Değerli arkadaşlarım, dün aynen şu şekilde ifade edilmiştir bazı belediyelerin köylere dönüştürülmesiyle ilgili konuşmada: “Biz bunu siyasetin onurunu koruma adına bir düzenleme olarak yapıyoruz.” Ben de buradan… Konya’nın 106 tane beldesi kapatılmaktadır. 106 belde çok ciddi bir rakamdır ve bu kanunda en fazla rahatsızlık ortaya çıkacak olan ilimiz Konya’dır. Buradan sormak istedim. Dedim ki: Konya’nın Akören ilçesinde 2 tane belde, Akşehir ilçesinde 5 tane belde, Beyşehir’de 13 tane belde, Bozkır’da 9 tane belde, Cihanbeyli’de 3 tane belde, Çeltik’te 1 tane belde, Çumra’da         6 tane belde, Derebucak’ta 3 tane belde, Doğanhisar’da 7 tane belde –sıralıyoruz- Hüyük’te 9 tane belde, Hadim’de 5 tane belde; topluyoruz 106 tane, dahası var; zaman almamak için ifade etmiyorum.

Acaba bunlar belde olarak varlıklarını sürdürmek istiyorlar… Onursuz bir siyasete mi talep oluyorlar?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çarpıtmayın Sayın Bal, 106 belde düşmesin diye söz aldınız.

FARUK BAL (Devamla) – Efendim, buradan çıkan anlam bu. Bu insanların yerel yönetim hizmetlerini almak için, demokrasinin özü olan hesap verebilirlik ilkesinden  yararlanmak için en makul, en haklı taleplerini dile getirdiğinde onursuz bir davranışın içinde mi bulunuyorlar? Bu soruya cevap istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal.

AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Ersin, ben size söz vereceğim ama şunu öğrenmek istiyorum, beni mazur görün: Açıklama yapacağınız konu nedir?

AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Hatip, benim verdiğim kanun teklifini dün de bugün de, gerçi Sayın Bakan da… Yani benim verdiğim kanun teklifi Hükûmet tasarısına gerekçe olmuş. Öyle anlaşılıyor. Çünkü her çıkan konuşmacı benim kanun teklifinden bahsediyor. Sayın Hatip de söylerken adımı vererek ve teklifimden söz ederken çok yanıltıcı bazı sözler söyledi. O konuda izin verirseniz…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Metninden haberin yok demek ki senin.

BAŞKAN – Bakınız… Hayır, ben söz veririm, onda bir şey yok, yalnız yanıltıcı bir bilgi vermedi, sadece metni okudu.

AHMET ERSİN (İzmir) – Efendim, metni okudu fakat şimdiki hazırlananla benim metnim arasında çok fark var, onu anlatmaya çalışıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ersin, dün söylediniz, bu işin başı sonu olmaz yani. Her gün burada İzmir Karabağlar’la ilgili nasıl bir teklif verildi, Hüseyin Tanrıverdi ne söyledi, Ahmet Ersin Bey ne söyledi bunu tartıştırmayın.

AHMET ERSİN (İzmir) – Konuşuyorsunuz…

BAŞKAN - Bu defa son defa olarak vereyim ve bundan sonra o zaman hatipler konuşacaksa…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Arkadaşımız sadece metni okudu.

BAŞKAN - Sayın Elitaş, lütfen efendim…

Sayın Ersin, bakınız, sizin söylediğinize hiçbir ilave yapılmadı, sadece metninizi okudu.

K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cımbızla çekildi cımbızla.

BAŞKAN - O zaman, milletvekili arkadaşlar birbirinin metnini okumayacak demektir.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, tahrifat yapıldı. Bir paragrafı okuyunca esası kayboluyor işin, özü kayboluyor işin. Yanıltıyor milleti.

BAŞKAN – Kaybolan bir şey yok Sayın Akıncı, istirham ederim.

Buyurun.

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım… (AK Parti sıralarından gürültüler) İzin verir misiniz… O zaman hatiplerinize söyleyin, benim adımı anmasınlar.

Şimdi, bir kanun teklifi hazırladım geçen dönemde ama iki günden beri gerek Sayın Bakanın gerekse AKP sözcülerinin söylediklerine bakıyorum, her çıkan benim kanun teklifimden söz ediyor. Yani benim Karabağlar için verdiğim kanun teklifi koskoca Hükûmetin kanun tasarısının gerekçesi olmuş. Öyle anlaşılıyor.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Size değer veriyoruz.

AHMET ERSİN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ben geçen dönemde Karabağlar’ın ve eski İzmir’le birlikte -yani İzmir’i tanıyanlar anımsayacaklardır- on altı ya da on sekiz mahalleyi kapsayan ve kendi coğrafi sınırları içinde ilçe olması için iki kez kanun teklifi verdim. 28 Ocak 2003 tarihinde verdim, onu reddettiniz; 20/5/2005 tarihinde verdim, onu da reddettiniz. Şimdi, Karabağlar ilçe olsun diye bir tasarı hâlinde buraya getiriyorsunuz. Karabağlar’ın ilçe olmasına hiçbir itirazım yok. Hiçbir itirazım yok. Neden? Çünkü, bu uğurda uğraş vermiş bir arkadaşınızım. Ama, itirazımız nedir? Bakın, Karabağlar’la hiçbir ilgisi olmayan Fahrettin Altay, Üçkuyular, Poligon, Esenlik, Vatan, Yeşilyurt’un tamamı, yani, en fazla on sekiz mahalleden oluşabilecek bir ilçeyi elli beş mahallelik bir büyük ilçe hâline getiriyorsunuz. Bizim itirazımız buna. Yani, Konak ilçesini kuşa çevirmek için, elinizde makasla, mahalleleri kesip kesip Karabağlar’a bağlamışsınız. Yani, buna itiraz ediyoruz değerli arkadaşım. Yoksa, Karabağlar elbette ilçe olsun ve bunu çoktan da hak etmiş durumdadır. Ama bunu yapacağız diye Konak’ı kuşa çevirmeye kalkışırsanız, Bayraklı’yı ilçe yapacağız diye Bornova’yı ve Karşıyaka’yı kuşa çevirmeye kalkışırsanız işte biz buna itiraz ederiz ve itirazımız da bunadır. Ne Bayraklı’nın ne de Karabağlar’ın ilçe olmasına karşı bir tavrımız yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ersin.

AHMET ERSİN (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika daha.

BAŞKAN – Tamam, iki dakika süre verdim, teşekkür ederim, buyurun.

AHMET ERSİN (Devamla) - Sadece bu ilçeler için seçim amacıyla yaptığınız seçmen operasyonuna itiraz ediyoruz.

Saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Aynı şey.

AHMET ERSİN (İzmir) – Söylemesin. Niye adımı anıyor? Söyleyecek başka bir şey bulamadı mı?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bundan sonra söylemeyiz.

AHMET ERSİN (İzmir) – Anmayın canım, rahatsız oluyorum.

VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam)

3.- Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/529) (S. Sayısı:117) (Devam)

BAŞKAN –Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Hasan Özdemir.

Buyurun Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü madde 5’inci fıkrası üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

3/7/2005 tarih ve 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 11’inci maddesine aşağıdaki şekilde bir fıkra eklendiğini görüyoruz.

Bu değişikliği incelediğimiz zaman görüyoruz ki tüzel kişiliği kaldırılan belediyelerin bulunduğu yerleşim birimlerinde, hizmetlerin aksatılmadan yürütülmesi amacıyla, ilgili belediye veya büyükşehir belediyesi ve köye dönüştürülen yerlerde il özel idaresi veya köylere hizmet götürme birlikleri tarafından içme suyu, kanalizasyon, temizlik, çöp toplama, ulaşım, itfaiye ve diğer hizmetlerin yürütülmesi için gerekli tedbirlerin alınacağı belirtilmektedir.

Yine, ihtiyaç durumuna göre bu hizmetleri yürütmek üzere hizmet birimlerinin kurulacağı ve büyükşehir belediye sınırları içinde açılacak hizmet birimlerini yürütmek üzere, büyükşehir belediye meclis üyeleri veya diğer belediye personeli arasından görevlendirilme yapılacağı belirtilmektedir. Yani bunlar sanki yeni bir şeymiş gibi… Hâlbuki bunların zaten görevleri var. Ayrıca, mahallî hizmetlerin aksatılmadan yürütülmesi için, yine sanki yeni bir şeymiş gibi, vali ve kaymakamların da ilgili kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlamaları ve gerekli tedbirleri almaları belirtilmektedir.

Belediyeler, diğer mahallî idari birimleri olan köy ve il özel idarelerine göre halka daha verimli ve faydalı hizmetlerin götürüldüğü yerel yönetim birimlerimizdir. Kamu hizmetlerinde yeniden yapılanmanın yolu, ülkemizde yerel yönetim hizmetlerini mevcut durumlardan geriye götürmek olmamalıdır. 1930 yılında çıkarılan Belediye Yasası’nda belediyelerin kurulması, sınırlarının değiştirilmesi, seçim kurullarınca orada yaşayan insanlara yapılacak referandumla yürürlüğe gireceği belirtilirken, maalesef, bugün üzülerek söylüyorum, yetmiş sekiz yıl sonra, demokrasimizin daha fazla gelişeceği beklendiği bir zamanda yapılacak olan bu değişiklikle bunun tam tersi olmaktadır.

Adrese dayalı nüfus sayımıyla nüfusu 2 binin altına düşen belediyelerin belediye tüzel kişilikleri kaldırılarak köye döndürülmesi, yine bazı ilk kademe belediyelerinin mahallelere dönüştürülmesi ve sadece 2009’da yapılacak olan belediye seçimleri düşünülerek kurulacak olan ilçeler, ülke genelinde, yöre halkımızda büyük mutsuzluk, şaşkınlık ve hatta tedirginlik yaratmıştır. Yapılmak istenen düzenlemeler ve değişiklikler öncesinde yöre halkının, yerel yöneticilerin ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin alınmamasının, demokrasiyle bağdaşır hiçbir haklı yanı yoktur.

Ağızlarından her konuşmalarında “özgürlük” ve “demokrasi”yi düşürmeyen AKP Hükûmetleri, bırakın onların görüşlerini almayı, milletimizin istek ve taleplerini İçişleri Komisyonu üyesi olarak dile getirmemiz beklenen biz milletvekillerinin çalışmalarını bile engellemek istemişlerdir. Çoğunlukla, çoğunluklarına güvenerek “Ne yaparsam olur.” mantığıyla hareket eden AKP Hükûmetinin güdümünde olan Komisyon, biz milletvekillerinin tasarı maddesi üzerinde birden fazla değişiklik önergesi vermemizi ve beş dakikadan fazla konuşmamızı engellemek istemişlerdir. Milletvekillerinin, ülke genelinde birçok ili, ilçeyi ve belediyeyi ilgilendiren bu konuda tek bir önerge verebileceğine dair kısıtlama, esasen tasarının sağlıklı bir zeminde görüşülmesini de engellemiştir. İç Tüzük’te bir kısıtlama olmamasına rağmen, biz milletvekillerin birden fazla önerge verme hakkının Komisyonca kısıtlanmak istenmesinin parlamenter demokratik sistemimize ve İç Tüzük’e aykırı olduğu bir gerçektir. Bunu gören ben ve Komisyon üyesi diğer 2 milletvekili arkadaşım ve diğer muhalefet üyesi milletvekilleri, bu engellemeleri protesto etmek için Komisyonu terk ettik.

Değerli milletvekilleri, bu yasa değişikliğiyle kendi seçim bölgem olan Gaziantep ilinden bu konuda biraz bahsetmemde yarar vardır diye düşünüyorum. 1968 yılında kurulan Burç ilk kademe belediyesinin Şahinbey ilçe belediyesine, yine 1996 yılında kurulan Aktoprak ve 1972 yılında kurulan Arıl ilk kademe belediyelerinin Şehitkamil ilçe belediyesine, 1968 yılında kurulan Yeşildere ile 1972 yılında kurulan Büyük Şahinbey ilk kademe belediyelerinin ise Oğuzeli ilçesine bağlanarak mahalle statüsüne dönüştürüldüğü ve belediye tüzel kişiliklerinin kaldırıldığını, üzülerek, yöre halkı, belediyedeki ilgililer bizlere bildirmektedirler.

Ayrıca, Gaziantep Şahinbey ilçesi sınırları içinde bulunan ve 1993 yılında kurulan, Gaziantep’e 30 kilometre uzaklıktaki Cevizli Belde Belediyesi ile Nizip ilçe sınırları içerisinde bulunan ve 1998 yılında kurulan, Nizip merkeze 37 kilometre uzaklıkta olan Tatlıcak belde belediyeleri artık belediye değildir. Çünkü, nüfusu 2 binin altına düştü diye köye dönüştürülmüştür.

Değerli milletvekilleri, içinizde köyden gelenler vardır. Ben köylülüğü çok iyi bilirim, tam bir köy çocuğuyum. Köylü insanın belirli yerlere, devletin belirli kademelerine gelmesi zordur, önünde çok büyük engeller vardır. “Biz belediyeyi kapatıyoruz, köy yapıyoruz, burayı daha iyi yapacağız.” diyorlar. Bu yanlıştır. Ben köy sayımızın azaltılmasında yarar vardır diye düşünüyorum. Bu belediyelerimizin nüfusu azaldı diye kapatılmaları kabul edilir bir mazeret değildir. Ülkemiz büyük ölçüde köyden kente göç hareketi yaşamaktadır. Kurulu olan belediyelerimiz bu göç hareketlerini biraz olsun frenlemekteydiler.

Yine, Gaziantep ilimizde nüfusu hızla büyüyen Şehitkamil ilçemize bağlı Gazikent ile Şahinbey ilçemize bağlı Karataş mahalleleri, çevrelerindeki belde belediyeleri, mahalleler ve köylerle birleştirilerek Gaziantep ilimizde iki merkez ilçe kurulmasında yarar vardır. Hem yukarıdaki belediyelerin mevcut durumlarının devam etmesi ve hem de iki yeni ilçe kurulmasıyla ilgili verdiğim değişiklik önergelerinin dikkate alınmasında yarar olmasına rağmen, önergelerin reddedildiğini burada üzülerek belirtmemde yarar vardır diye değerlendiriyorum.

Nüfusu bize çok yakın olan ülkelerden Fransa’nın belediyelerine baktığımız zaman, burada 36.621, Türkiye’den çok daha az nüfusu olan İspanya ve İtalya’da 8 binin üzerinde belediye varken, ülkemizde ise sadece 3.225 belediye bulunmaktadır. Avrupa ülkeleri ve Türkiye’deki durumu karşılaştırırsak, Türkiye’de yaklaşık 21.850 kişiye bir belediye düşerken, Fransa’da bu rakam 1.700 kişiye, İtalya’da 7.300 kişiye, İspanya’da 6.800 kişiye bir belediye düşmektedir.

Değerli milletvekilleri, 24 Aralık 2004 tarihinde yürürlüğe giren 5272 sayılı Belediye Kanunu’nun 15’inci maddesiyle, nüfusu  2 binin altına düşen belediyelerin, Danıştay görüşü alınarak, İçişleri Bakanının önerisi üzerine müşterek kararnameyle köye dönüştürülmesinde yarar vardır. Bunlara, dediğim gibi, uyulmadığını görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özdemir, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Kısaca şunu belirtmemde yarar var: AKP Hükûmeti, şimdiye kadar söz konusu Kanun’un uygulaması konusunda çok kararlı bir tutum göstermezken, şimdi seçimlere bir sene kala, sabaha kadar Meclisi çalıştırmak isteyerek, alelacele bu kanunları geçirmek istemektedir. Bu yaklaşım tarafımızdan hayretle karşılanmakta ve doğru bulunmamaktadır. Geçmişe bakıldığında da, bu tür kanunlarla oynayan siyasi iktidarların kendilerine fayda getirmediği görülmektedir.

Sözlerime son verirken, bu kanun tasarısına Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumsuz oy vereceğimizi belirtir, Fenerbahçe Kulübümüzü de son başarısından dolayı kutlar, yüce heyetinize saygılar sunarım.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdemir.

Şahsı adına, Sakarya Milletvekili Sayın Recep Yıldırım, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

RECEP YILDIRIM (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesine (5)’inci bir fıkranın ilavesi konusunda şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, grup başkan vekillerimiz ve sözcülerimiz, Sayın Bakanımız, Komisyon Başkanımız bu hususta geniş açıklamalarda bulundular. Ama burada, bu maddede açıkça yazıldığı, fıkra ilavesinde açıkça görüldüğü gibi de kapatılacak veya yeni ilçe olan büyükşehir belediyeleri içerisindeki otuz beş ilk kademe belediyesi ve aynı zamanda mahallelerden oluşan sekiz ilçenin kurulmasıyla ilgili, daha sonra da bu ilçeler ilçe belediyesi olarak da büyükşehir alt kademesinde devam edecektir. Ama, bugüne kadar bu ilk kademe belediyeleri büyükşehir belediyesinin hizmetlerinden istifade etmekte; su, kanalizasyon, yol ve büyük arter yolları, itfaiye çalışmaları, aynı zamanda mezarlık hizmetleri gibi hizmetleri bugüne kadar görmüşler ve bundan sonra da görecekler. Yaklaşık diğer ilk kademe belediyeleri de yeni kanunla büyükşehir içerisinde ilk kademe belediyeleri kaldırılmakta ve mahalleleriyle birlikte büyükşehre ve ilçe belediyelerine bağlanmaktadır.

Değerli kardeşlerim, değerli arkadaşlar; buradan, özellikle bu belediyelerin tamamen kapısına kilit vurulacak -muhalefet sözcüsü arkadaşlarımız bunu dile getirdiler- sanki bu belediyelerin binaları yok olacak, araçları tarumar edilecek, yağmalanacak, öyle bir noktaya getirilerek halkımızı tedirgin etmektedirler. İcraatın içinden gelen bir arkadaşınız olarak, üç dönem belediye başkanlığı yapmış bir arkadaşınız ve Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde partimin verdiği görev istikametinde de gezdiğim bütün yerlerde gördüğüm, büyükşehir ve köylerdeki icraatlarda gördüğümü aktarmak için aynen izah ediyorum. Burada mahallelere dönüştürülecek yerlerde belediyelerimizin idaresi –burada fıkrada da var- büyükşehir belediye meclisinin atayabileceği bir meclis üyesiyle idare edilebileceği veya o personel içerisinden bir personelin atanarak görevlendirileceği hükmü getirilmektedir ve dolayısıyla bu hizmetler devam edecek; memuru, işçisi, makinesi aynen devam edecek.

Değerli arkadaşlar, sayın muhalefet; açıkça söylüyorum, halk, belde olmuş, köy olmuş, büyükşehir olmuş, ilçe olmuş, hiç bakmıyor. Halka hizmet etmek, halka hizmet edeni de başa taç etmek bizim halkımızın şiarıdır ve bunun örneğini de geçmiş dönemlerde yapmıştır, yapmaya devam edecektir.

Bakınız, burada, özellikle tüzel kişiliği kaldırılan belediyelerimizin köye dönüştürülmesi… Belki, muhalefet sözcüleri arkadaşlarımın haklı talepleri noktasındaki söylediklerine hiç itirazım yok, ancak bizim Hükûmetimiz, partimiz böyle bir karar, kendi başına, gizli kapaklı almış değil. Bunu da bu şekilde sunuyorsunuz. 2005 yılında değiştirilen bu hüküm çerçevesinde köye dönüştürüleceği, nüfus sayımı sonrasında 2 binin altına düşen belediyelerin mutlak surette, ilk yapılacak mahallî seçimlerde mutlak şekilde köye dönüştürüleceği hükmü belli. Bunu biliyorsunuz, geçen dönemde muhalefetteki arkadaşlarımız buradaydı. Bugüne kadar grup başkan vekili arkadaşlar bizim Hükûmetle ilgili Grup Başkanlarımızla veya Sayın Bakanımıza, “Ya, bu kapanacak kardeşim, bununla ilgili bir değişiklik yapalım.” diye bir önerge veya bir teklif yapıldı mı ben bilmiyorum. Onun için, halkımıza gerçekleri doğru şekilde yansıtalım ve bunu o şekilde halkımıza anlatalım diyorum.

Ayrıca, bakınız, KÖYDES programları yapıldı, KÖYDES tatbikatı yapıldı ilk defa; reform olarak, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, KÖYDES icraatlarıyla birlikte, geçen seneler. Bu hizmetler neyle yapıldı? İlçelerde, değerli arkadaşlar, köylere hizmet götürme birlikleri vasıtasıyla yapıldı. Burada kim var? 2 tane il genel meclisi üyesi, 2 tane muhtar, halkın seçtiği -halk kendisi seçiyor- ve de onların başında kim var? Kaymakam.

Değerli arkadaşlar, kaymakamın başkanlığında, bu 4 tane eleman encümen vazifesi görüyor ve köylere hizmet yarışında tüm köylerimiz seferber olmuştur ve hakikaten burada kutluyorum, tüm kaymakamlarımızı ve il genel meclisi üyesi arkadaşlarımı buradan kutluyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun.

RECEP YILDIRIM (Devamla) – Büyük bir başarı elde ettiler ve köylerimizin yolu ve suyu halledildi.

OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) – Hepsi bozuk, hepsi bozuk. Yapmayın.

RECEP YILDIRIM (Devamla) – Aynı zamanda, bakınız, sonra BELDES ilave edildi. Niye BELDES ilave edildi? Öyle yerlerimiz oldu ki, köylerimiz, beldelerimizden daha çok hizmet alarak, yolu ve suyu olmayan beldeler hâline düştü. “Tek, biz de köy olsaydık.” dediler. Açıkça söylüyorum bunu, Türkiye’nin her yerinde gezmiş bir arkadaşınız olarak da söylüyorum. Burada iyi niyetle hizmet vardır. Bunun ispatı da, bakınız, yapılan yanlışlıklarda… Muhalefetteki arkadaşlarıma söylüyorum: Yani arkadaşlar, biz kötü bir icraat yapıyorsak hodri meydan, 2009 seçimlerinde halka gideceğiz. Onun öncesinde 2007 seçimlerini size hatırlatırım. İşte, KÖYDES ve BELDES’in başarısıyla 2007 seçimlerinde halk yüzde 47’yle AK Partiyi tekrar iktidarının devamı için “yola devam” diye karar almıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, halk kendine hizmet edeni unutmaz. Yapılan muhalefetteki iktidarlarınızda… Bakınız, ben bu mevzuya da girmek istemiyorum ama hep burada adaletten, doğruluktan, iyi hizmetten…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, teşekkür ediyorum.

RECEP YILDIRIM (Devamla) - …demokrasiden bahsediyorsunuz ve her iki iktidarında, yaptığı iktidarlarında belediye başkanlığı yapmış bir kişi olarak söylüyorum: Çok adaletsizlikler vardır. İnşallah bunların hepsini kökten düzelteceğiz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım.

Şahsı adına Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Halil Ünlütepe. (CHP sıralarından alkışlar)

HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; belediyelerle ilgili kanun tasarısı üzerinde düşüncelerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Kırk iki belediyesi kapatılan bir ilin parlamenteriyim. Kırk iki belediye kapatılıyor, Afyon parlamenterlerinin hiçbirisinin sesi çıkmıyor. 2003 yılında da bu yasayı çıkarttınız. 2003 yılında yirmi kasabamız, belediyemiz kapanıyordu. 2003 yılında bu yasayı çıkarttığınızda aynen şu hüküm vardı: “Tüzel kişilikleri başkaca bir işleme gerek kalmaksızın 27 Mart 2004 tarihinde hükmi şahsiyetleri sona erer.” diyordu. Yani, siyasi iktidar 2003 yılından beri nüfusu 2 binin altına düşen belediyelerin belediyeliklerine son vereceğini söylüyordu. Peki, bu kanunu bugüne kadar niçin Parlamentonun gündemine getirmediniz de bizi on altı saat çalıştırarak mart ayında belirli bir güne kadar yetiştirme telaşı içindesiniz? Siyasi iktidar Parlamento ile yasama organıyla uyum içinde olursa ve ödevini iyi yaparsa, zamanında 2003’ten beri düşündüğü bir olayı altı ay önce Parlamentonun gündemine getirebilseydi bu konular bugünkü stresin dışında çok daha rahat tartışılabilirdi. Siyasi iktidar, açıkçası, sıkıştığı gün “Ben sıkıştım, bunu kanunlaştırın.” Yasama organı yürütmenin tahakkümüne girmiştir.  Bu, kuvvetler ayrılığı sistemine tamamen aykırı olan bir olaydır.

Bu kanun tasarısının üzerinde yeterli bir çalışma yapıldı mı? Yapılmadı. Komisyonda yeterli bir etkinlik gösterildi mi? Gösterilmedi. Pek de komisyonda usule uygun da bir çalışma yapıldığı kanaatinde değilim. Böyle bir ortamda, işte ilimizde kırk iki belediyeyi kapatıyoruz. Arkadaşlarımız bunun yararlı olduğunu söylüyorlar. O zaman Ankara’yı da köy yapalım, mademki köye dönüş yararlı bir işse. Ankara’da çok başarısız bir belediye başkanının mahiyetinde çalışıyoruz.

MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Onu Ankaralılar bilir.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Sularımız akmadı… Sularımız akmadı, Kızılırmak’tan getirdiğiniz suyun içilebilir olduğu konusunda ciddi endişeler var ve o endişeler üzerine hâlâ daha bu belediyeye tüm olanaklarınızı seferber ediyorsunuz. Yurttaşları zehirlemeye ne hakkınız var?

VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Öyle bir şey yok Halil Bey.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Yurttaşların o içilecek su üzerinde birtakım tereddütleri yaşamaya ne hakkınız var? Niye böyle bir ortamı veriyorsunuz?

ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Su gelmiş, teşekkür edin.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Dinleyin… Dinleyin… Hiç kendini üzme ve dinle. Sen de dinle, sen de dinle.

Şimdi, biz parlamenter olarak milletin temsilcisiyiz, Anayasa’nın 80’inci maddesindeki yükümlülüğümüz bu, ama Parlamentoya geldiğimizde bugün ne görüşülecek, yarın ne görüşülecek, onu bilemiyoruz. Ben parlamenter olarak gerekli şekilde görevimi yapabildiğime inanmıyorum. Sabahleyin geliyorum, “Bugün bu kanun görüşülmeyecek, şu görüşülecek, aman hazırlık yapar mısınız.” Bir parlamenter bu kürsüye çıktığında en iyi şekilde hazırlanır ve yurttaşlarına en iyi şekilde duyduğu endişeleri anlatmak zorundadır. Böyle bir olayı yaşayabiliyor musunuz? Böyle bir olayı siz yaşatabiliyor musunuz? Bunu yaşatamıyorsanız, bu sizin ayıbınızdır, bu sizin eksikliğinizdir. Bu, yasamanın, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, siyasi iktidarın yörüngesine girmesidir.

Sevgili arkadaşlar, yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir diyoruz. Sayın Bakan iki gündür açıklamalar yapıyor: “Belediyelerdeki yapılan hizmetlerden daha fazlası yapılacak.” Bunu duyunca üzüldüm.

Sayın Bakan, “Kapanan belediyeler görmedikleri hizmeti görecekler.” diyorsunuz. Acaba kapanan belediye başkanlarımızın yeterli hizmet üretemediklerini mi söylüyorsunuz? Bu büyük bir haksızlık değil mi veya yeterli hizmet yapamadılarsa bunda Hükûmetin beceriksizliğinin göz ardı edilmesi gerekmiyor mu? Bunda sizin bir kusurunuz yok mu? Niçin hep illaki başkalarını kusurlu gösterme ihtiyacı duyuyorsunuz?

Ben şunu çok iyi biliyorum: Yöremin belediye başkanları hâlâ buradadırlar. Gece gündüz demeden çalışmaktadırlar. İnanır mısınız, yurttaşlarından dilencilik yaparak makine parkı kurmuşlardır. Pek çok belediyenin borcu yoktur. Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç noktası olan o kasabalar kapatılıyor. Bundan mutlu muyuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Toparlamaya çalışacağım.

Bazı arkadaşlarımız şunu söylüyor: Ya işte köydü, belediyeydi, şehirdi, ilçeydi… Niye bazı yerleri ilçe yapıyorsunuz? Farklıdır, farklıdır. Küçücük bir kasabada seçim yaptığınızda A partisinden, B partisinden, C partisinden belediye meclis üyeleri geliyor. Orada demokrasi kültürünü yaşatıyorsunuz. Zaman zaman stresin yoğun olduğu dönemde burada bile A partisiyle B partisinin milletvekilleri arasında huzursuzluk çıktığını gördüğümüzde, bize o kasabalarda “Yaptığınız ayıptır.” diyorlar. Biz bunları yapmıyoruz. O demokrasi kültürünü getiren bir uygulamaydı. Belediyecilikten kaçışınız, bu yasanın düzenlenmesi, açıkçası iktidarınızın, eylemlerinizin iflasıdır.

Göç var… Peki bu göçte… Niçin göç var, bunu incelediniz mi? Kanunun ana sebebi, mesnedi bu. Anadolu illerinden ciddi göç var. O kasabalardan o insanlar niye göç ediyor? Bunu incelediniz mi? Bunun çıkışını bulabildiniz mi? Şimdi, bu yasa tasarısıyla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – …göçü daha çok hızlandıracağınıza inanmıyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, teşekkür ediyorum.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum.

BAŞKAN – Ek sürenizi verdim efendim.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Efendim, hayır, teşekkür edeyim müsaade ederseniz. Sadece teşekkür edeceğim.

BAŞKAN – Efendim…

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Başkanım, sadece teşekkür edeceğim.

BAŞKAN – Sistemimi ihlal ettirmeyin bana.

MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Prensip, prensip.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Sadece teşekkür edeceğim. Teşekkür edeyim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Ben duygularımı sizlerle paylaşma ihtiyacı duydum.

BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Teşekkür et.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkana verdiğiniz sözü yerine getirin.

HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Kırk iki belediyenin sıkıntılarını, o yurttaşların sıkıntılarını Afyon parlamenteri olarak sizlerle paylaştım. Hepinize teşekkür ediyorum ve saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, verilen ek bir dakikalık süre zaten teşekkür etmek için verilmiş olan bir süredir. Tekrar tekrar kullanmayalım. 22’nci Dönemde bunun teferruatını gördük. Onun için uygulamalarımızı aksatmayalım.

Evet, madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, 24’üncü döneme geldiğimizde o bir dakikayı da mı vermeyeceksiniz? Geçen dönem farklı, bu dönem farklı uygulamanız. İç Tüzük mü değişti, sizin tavırlarınız mı değişti?

BAŞKAN – Sayın Yalçın, buyurun efendim.

RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakanım, dün de arz etmiştim. Efendim, yapılan müzakerelerden çıkan sonuç itibarıyla, aslında yeni kurulan ilçelere bir muhalefetin olmadığı, esas problemin kapatılması düşünülen, köye dönüştürülen belediyelerden kaynaklandığı anlaşılıyor.

Efendim, Belediyeler Kanunu’nda Danıştayın görüşü ve Bakanlığınızın teklifiyle bu belediyeleri kapatma imkânı varken neden ısrarla hepsini birden kapatmayı tercih ediyorsunuz? Bunun bir özel sebebi var mı? İsterseniz, uygun görürseniz Danıştayı da bir kenara bırakıp sadece Bakanlığınızın görüşüne bağlı olarak bu düzenleme yapılabilir ve turizm gereklerinin, güvenlik gereklerinin de denetimiyle birtakım sizin de kabul ettiğiniz istisnalar kurtarılabilir diye düşünüyorum. Neden, ısrarla, bu imkân varken topluca kapatmayı düşünüyorsunuz?

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Asil…

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli Bakanım, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı 15/10/1985 tarihinde imzaya açılmıştır. Türkiye anlaşmaya 21/11/1988 tarihinde imza koymuş, anlaşma 9/12/1992 tarihinde onaylanmıştır. Yürürlük tarihi ise 1/4/1993 olarak belirlenmiştir.

Bunun 1’inci maddesinde “Taraflar bu Şart’ın 12 maddesinde belirtilen şekil ve ölçüde kendilerini aşağıdaki maddelerle bağlı kabul edeceklerini taahhüt ederler.” denilmektedir.

5’inci maddede de “Yerel Yönetim Sınırlarının Korunması” başlığıyla “Yerel yönetimlerin sınırlarında, mevzuatın elverdiği durumlarda ve mümkünse bir referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan değişiklik yapılamaz.” denilmektedir.

Bu konuda herhangi bir çalışma yapılmış mıdır? O konuda heyetimizi aydınlatırsanız sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Taner…

RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, kapatılan belde belediyelerine ait binalar, araç gereçler il özel idarelerine bırakılmakta.

Çilek üretiminin önemli merkezlerinden olan Aydın ili Sultanhisar ilçesi Salavatlı Belde Belediyesine ait hal tesisi var. Şu anda belediyenin işlettiği bu hal tesisinde vergi ve rüsum alınmakta. İl özel idaresine bu tesisi devrettiğimiz zaman belediye olmadığına göre o hal kapatılacak mı? Vergi ve rüsumlar nasıl tahsil edilecek?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Taner.

Sayın Tankut

YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bu tasarıyla, uzun yıllardan beri belediye hizmeti almaya alışmış vatandaşlarımıza bu hizmeti çok görmek suretiyle sekiz yüz altmış üç belde halkını köy hayatına geri döndürmektesiniz. Birçoğu en az yarım asırdır belediyelik olan bu beldelerde yaşayan insanlarımızın ve belediye başkanlarımızın içine düşeceği psikolojik bunalımın önlenmesi amacıyla herhangi bir rehabilitasyon çalışması yapılacak mıdır? Bu konuda nasıl bir çalışma planlanmıştır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tankut.

Sayın Yunusoğlu

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, 5393 sayılı Belediyeler Kanunu gereğince borçlanan belediyelerimizin kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçlarının, köy statüsüne döndüğü takdirde bir yıl içerisinde ödenmesi öngörülmektedir. Acaba bu borçlara belediyelerimizin özel kurum ve kuruluşlara ve şahıslara olan borçları da dâhil midir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yunusoğlu.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, Belediyeler Birliği kanalıyla, 31/12/2007 tarihi itibarıyla nüfusu azalan belediyelerin başkanlarının cep telefonlarına eski nüfus değerleri üzerinden İller Bankası ödeneğinin ödenmesine devam edileceği mesajı gönderilmiştir. İçişleri Bakanı olarak Maliye Bakanımızla bu konuda bir mutabakat sağladınız mı? Sizin ağzınızdan bu mesaj doğrulanabilir mi?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık.

Sayın Bakanım, buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aracılığınızla, değerli milletvekillerimizin sorularının bir kısmına vaktin elverdiğince cevap vermeye çalışacağım. Tabii, konuya bugün tekrar fırsat düştüğü için başlangıçtan şöyle birkaç cümleyle başlamak istiyorum. Burada bazı konuşmacıların ifadeleri de oldu, onları da bu cevap içinde bir iki cümleyle cevaplamak istiyorum.

AK Parti Hükûmetlerinin yerel yönetimlere verdiği desteği Türkiye’de herkes bilir. Dün de ifade ettim, uluslararası  alanda belgelere geçmiştir. Belediyeciliğe, il özel idarelerine bizim verdiğimiz yetki, imkân bilinmektedir. Yerel hizmetleri biz parti ve Hükûmet olarak çok önemsiyoruz ve belediye başkanlarımıza çok destek verdik. Bu tasarrufun temelinde -burada o da ifade ediliyor- başkanlarımızı filan biz suçlamıyoruz; mevcut belediye başkanlarımızla ve onları tek tek suçlamayla bu tasarının bir ilgisi yok. Bir sistem meselesi bu. Bu sisteme ne zaman karar vermişiz değerli milletvekilleri? Bu sisteme biz 2005 yılında çıkardığımız kanunla karar vermişiz. Belediye kurulması için ölçeği büyütmüşüz, nüfus ölçeğini 5 bine çıkarmışız ve 2 binin altında kalanların -ki, eskiden 2 bindi ölçek- eski ölçeğin altında kalanların da tüzel kişiliklerini kaldıracağımızı ifade etmişiz. Orada, aslında o günün tartışmalarını o günü bilenler hatırlar. Otomatik olarak kanunda öyle bir mekanizma getiriliyordu ama sonradan bir uzlaşma metni olarak bu şekilde çıktı. Şimdi niye biz Danıştay görüşü alarak üçlü kararnameyle bunu yürütmüyoruz? Dün de arz ettim aslında. Çünkü, böyle ciddi bir tasarrufu eğer yürütecekseniz, önümüzdeki seçimlerde uygulanması lazım. Aksi takdirde, şu anda yapacağınız bir düzenlemenin bu seçimde de hiçbir sonucu olmayacak, uygulaması olmayacak ve sistemle ilgili düzeltmek istediğiniz hiçbir şeyi düzeltemeyeceksiniz. Onun için, biz, süre yaklaştığı için ve zaten büyükşehir alanlarında bir düzenleme tasarrufu da olacağı için bu iki hususu birleştirerek yüce Meclisin huzuruna getirmiş olduk.

Burada, tabii, sorularda bir iki pratik şey var, onları cevaplamaya çalışayım. Bu birinci soru Sayın Yalçın’ın, Danıştay görüşüyle ilgili ifade etmiş oldum.

Sayın Taner’in bina, araba, tesis vesaire ve özellikle bu tesisle ilgili sorusu. Tabii, alacaklar, borçlar, imkânlar, hepsi il özel idaresine devredilecek, ama o ilin il özel idaresidir. Zaten buralarda valilerin başkanlığında veya koordinasyonunda bu düzenlemeler, değerlendirmeler yapılacak. Bizim oradaki tutumumuz, kararlılığımız şudur: Bütün araçlar, imkânlar, tesisler yine o beldemizle, köye dönüşen o beldemizle irtibatlı olacaktır, oraya hizmet verecektir ve on yıl süreyle gönderilecek kendi İller Bankası ödenekleri de sadece o köye hizmet götürmek için kullanılacaktır. Bu tesislerin falan yürümesinde hiçbir aksamaya meydan verilmeyecektir.

Burada borçlarla ilgili, kamu borçlarıyla ilgili bir yıllık bir süre öngörülüyor, ama zaten şu anda üzerinde konuştuğumuz maddede de yer aldığı gibi, belediyelerin bütün alacakları, borçları ve mal varlıkları il özel idarelerine devredilecek ve bu özele ait borçların sorumluluğu da tabii o şekilde devredilmiş olacak.

Belediyeler Birliğinin bir mesajından Sayın Işık söz ettiler. O mesajdan bilgim yok, ama son Bakanlar Kurulumuzda, nüfusu azalan belediyelerimize gönderilen ödeneklerle ilgili değerlendirme yapılmıştır, karar verilmiştir; bu belediyelerimizin gelirlerinde bir düşme olmayacaktır, seçimlere kadar daha önceki gelirleri gönderilecektir; böyle bir karar verilmiştir. Ben Bakanlar Kurulu kararını burada da ifade etmiş olayım. Esasen, dün Başbakanımız da grup konuşmasında bunu ifade etmişlerdi.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Madde üzerinde altı adet önerge vardır.

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan Hükûmet adına konuşma hakkı varken bu konuşmasını kullanmayıp sorular için sizin ayırdığınız beş dakikalık zamanın üç dakika dört saniyesini tasarının geneli üzerinde konuşmuştur. Bu iyi niyetli davranış değildir. Burada kamuoyunun ve milletvekillerinin bilgilendirilmesi için ayrılan bu zamanı iyi niyetli olarak kullanması konusunda Sayın Bakanı uyarırsanız mutlu oluruz.

Teşekkür ederim.

AHMET ERSİN (İzmir) – Çok doğru.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Saygıdeğer arkadaşlarım, şimdi, İç Tüzük’ün hükümleri var, içinizde çok değerli devlet yöneticileri var parlamenter arkadaşlarımızdan. Zaman zaman gruplar da mesela bu haklarını kullanmazlar, konuşmazlar. Bazen şahıslara verilen haklar konuşulmaz veya soru-cevap işleminde aynı husustur. Sayın Bakanlar da Hükûmet adına veya komisyon başkanları gerekli gördüğü zaman konuşuyorlar, bilgilendiriyorlar ama Sayın Bakanları bizim Başkanlık Divanı olarak mutlaka konuşmaya zorlamamız söz konusu olmaz. Eğer Sayın Bakan bunun üzerine bir açıklama yaparsa onu bilmiyorum.

Buyurun.

AHMET ERSİN (İzmir) – Efendim, gerekçe var zaten bizde.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Benim yaptığım açıklamanın tamamı aslında sorularla ilgilidir, sorulara cevaptır. Sadece bir konuya değinmiş oldum daha önceki, o da bir background açıklama olsun diye. Yani öyle ileri bir suçlamayı değerli milletvekilimizin tabii kabul etmemiz mümkün değil.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanlar Mecliste veya Hükûmette, Bakanlar Kurulunda, buradalar. Zaman zaman, sadece Genel Kurulda değil, Genel Kurul dışında da bu münasebetler sürdürülebilir, komisyon başkanlarımız da aynı şekilde. Ben o takdiri size ve sayın Hükûmet yetkililerine bırakıyorum.

Evet, bu önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık durumlarına göre işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin beşinci fıkrası ile düzenlenen 5393 sayılı Belediye Kanununun onbirinci maddesine eklenen fıkrada geçen “Mahalli hizmetlerin” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “Yerel ihtiyaçların” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Turan Kıratlı

                                                                                                                Kırıkkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin beşinci fıkrası ile düzenlenen 5393 sayılı Belediye Kanununun onbirinci maddesine eklenen fıkrada geçen “Tüzel kişiliği” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “Hükmi şahsiyeti” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Mustafa Ataş

                                                                                                                 İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin 5. fıkrasında son cümlede yer alan “Vali veya Kaymakamlar” ibarelerinin metinden çıkartılıp “mülki amirler” ibaresinin konulmasını arz ve teklif ederiz.

 

Rıdvan Yalçın

Beytullah Asil

Cemaleddin Uslu

 

Ordu

Eskişehir

Edirne

 

Recep Taner

Nevzat Korkmaz

Mustafa Kemal Cengiz

 

Aydın

Isparta

Çanakkale

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3. maddesinin 5. fıkrasının “Tüzel Kişiliği kaldırılan belediyelerin bulunduğu yerleşim birimlerinde, hizmetlerin aksamadan yürütülmesi amacıyla, ilgili belediye veya büyükşehir belediyesi ve köye dönüşen yerlerde il özel idaresi veya köylere hizmet götürme birlikleri tarafından içme suyu, kanalizasyon, temizlik, çöp toplama, ulaşım, itfaiye ve diğer hizmetlerin yürütülmesi için gerekli tedbirler alınır ve ihtiyaç durumuna göre bu hizmetleri yürütmek üzere hizmet birimleri kurulabilir.” cümlesinin son kelimesinin “kurulur” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Beytullah Asil

Hasan Özdemir

Recep Taner

 

Eskişehir

Gaziantep

Aydın

 

Kadir Ural

Cemaleddin Uslu

Nevzat Korkmaz

 

Mersin

Edirne

Isparta

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin 5. fıkrasına itfaiye kelimesinden sonra gelmek üzere “sosyo-kültürel hizmetler olarak” ekleme yapılmasını arz ve teklif ederiz.

            Kemal Anadol                      Bihlun Tamaylıgil                    Hakkı Suha Okay

 

İzmir

İstanbul

Ankara

 

Yaşar Tüzün

Hüseyin Ünsal

Zekeriya Akıncı

 

Bilecik

Amasya

Ankara

 

 

Ergün Aydoğan

 

 

 

Balıkesir

 

BAŞKAN – Bu önergeyi okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde ilçe kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin (5) fıkrasının Anayasaya aykırı olduğundan tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Kemal Anadol

Yaşar Tüzün

Bihlun Tamaylıgil

 

 

İzmir

Bilecik

İstanbul

 

 

Zekeriya Akıncı

Ergün Aydoğan

Hakkı Suha Okay

 

 

Ankara

Balıkesir

Ankara

 

 

 

Hüseyin Ünsal

 

 

 

 

Amasya

 

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Akıncı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyle ilgili küçük bir değerlendirme yapayım önce, arkadaşlarımın bilgisi olsun. Burada biz esas itibarıyla bu belediyelerin kapanmasından sonra veya köye dönüşmesinden sonra orada hizmetlerin aksamaması için hizmetlerin kimin tarafından yürütüleceğini karara bağlıyoruz ve burada da bağlanmış olan belediyeden ya da büyükşehir belediyesinden söz ediyoruz, hizmetin onlar tarafından götürüleceğini ifade ediyoruz.

Değerli arkadaşlarım, dün gündem dışı konuşmamı izleyenler varsa Ankara Büyükşehir Belediyesinin içerisinde bulunduğu koşulları enine boyuna anlatmaya çalıştım o beş dakikalık süre içerisinde. Şunu söylemek istiyorum: Dün çizmeye çalıştığım Büyükşehir Belediyesinin bugün Ankara’da kapanacak olan belediyelere herhangi bir biçimde hizmet yapmaya hâli ve mecali yoktur. Kendisinin yapması gerekeni, Ankara’da yapması gerekeni yapmaktan aciz bir duruma düşmüştür. Tam bir borç batağındadır. Çareyi de EGO’yu özelleştirerek oradan gelecek kaynaklara bağlamış bulunmaktadır. Siz bu koşullar içerisinde, bu durum içerisinde bulunan bir belediyeye ayrıca yeni yükler yıkarsanız, onların başkaca yerlerde su, kanalizasyon, altyapı, sosyal işler ve benzeri itfaiye hizmetlerini götürmesini beklerseniz, orada çok büyük aksaklıklarla karşı karşıya kalırsınız, bunu biliniz.

Bakınız, burada çok somut bir örnek vermek istiyorum: Belki Karabağlar kadar tartışılmadı ama Temelli de müthiş güzel bir örnek. Biz geçen hafta sonu Temelli’deydik. Binlerce Temellili insan toplanmış, belediyelerine sahip çıkma tavrını sergiliyorlar. Sayın Genel Başkanımız ve Ankara milletvekilleriyle oradayız. Yağmur sicim gibi yağıyor ve binlerce insan orada. Hani diyorsunuz ya “Niye referandum yapılmıyor?” referandumun sonucu belli çünkü, ondan yapılmıyor ve orada çok çarpıcı bir pankart, iki tane daha doğrusu dövizi dikkatinize sunmak istiyorum: Bir tanesi diyor ki: “Temelli nüfusu -iskâna açık, evlere de taşınınca insanlar- 20 bine yaklaşacak. Bütçesi 20,5 trilyon, borç sıfır.” Bir başka döviz. Bağlanacağı belediyeyi söylüyorum: Sincan. “Nüfus 400 bin, bütçe 50 trilyon, borç 50 trilyon.”

Şimdi, Sayın Bakan, sevgili arkadaşlarım; borcu sıfır, son derece önemli hizmetleri Temelli’ye taşımış, bütçesi denk bir belediyeyi bütçesi kadar borç batağında olan bir başka yere bağlayarak daha verimli sonuçlar alacağınızı sanıyorsanız… Ya, kimseyi aldatamıyorsunuz, yapmayın, etmeyin; bu akıl işi değil, kâr işi değil!

Kriterler koyuyorsunuz. Bu çizdiğim tablo hangi kriterlere uyuyor? Maddeler sıralıyorsunuz, her birini birine yapıştırıyorsunuz, o nedenle, bu nedenle, şu nedenle falan. E bu hangi nedenle? Burada ne kriteri var? Burada AKP kriteri var, rant kriteri var, fırsat kriteri var, çünkü Temelli gelişiyor, sanayi bölgesi olmuş, kooperatifler sırada, gelişmeye açık. Dün, AKP Grup Başkan Vekili arkadaşım eski, tarihî, köklü belediyelerden söz ederken “Ya, bunlar belediye olmuş da ne yapmışlar?” diyor. E görmüyorsunuz ki! Yani bu, vicdansızlıktır, insafsızlıktır. Şurada Hasanoğlan’ı kapatıyorsun, burnunun dibinde, git bir bak bakalım, Hasanoğlan Belediyesinde neler yapılmış. Böyle bir inkârcılık olabilir mi? Bu haklı mıdır, bu doğru mudur? İnsafsızlıktır bu. Ha, niye görmüyorsunuz söyleyeyim: Çünkü siz her gittiğiniz yerde tarlalara ve arsalara bakıyorsunuz; buraya ne kondurulabilir, buraya ne yapılabilir, burası nasıl kapatılabilir. (CHP sıralarından alkışlar) Onun için yapılanları görmüyorsunuz, onun için inkârcı bir politika izliyorsunuz. Bunu dikkatinize sunmak istiyorum.

Haksızlık ediyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz sevgili arkadaşlarım, yanlış yapıyorsunuz. Bakın, Ankara Belediyesinin acizliği, çaresizliği o kadar belirgin bir hâle gelmiştir ki Sayın Belediye Başkanının çıtı çıkmıyor, sesi çıkmıyor. Ha, yeniden aday gösterilmeyeceği için belki morali bozuk falan filan olabilir, biz onunla da meşgul değiliz, ama ben size Ankara’nın gerçeğini anlatmaya çalışıyorum.

Sayın Bakan burada, başarılar diliyorum, geçen dönem de Devlet Bakanımızdı. Siteler, mobilya sektörünün kalbi, bilmeyen yok yediden yetmişe. Çok açık söylüyorum, büyük sıkıntılar içerisinde. Yirmi yıldır Siteler’de esnaflık yapmış bir arkadaşınızım. Sayın Bakan topladı, sanayi odası başkanları, yetkililer, bürokratlar, oradaki meslekî kuruluşlar falan. Ertesi gün bir baktık gazetelere: “Siteler’in kurtuluş reçetesi.” İki gün sonra bir açıklama yaptım: “Siteler böyle kurtulmaz.” Ya, Siteler öyle kurtulmaz da sizin o reçeteyi Allah aşkına Sayın Bakan izleyebildiniz mi, uygulandı mı? O reçetede, Büyükşehir Belediyesinin yapacağı sosyal tesisler, kaldırımlar, yollar, aydınlatmalar, parklar, Sitelerin Samsun yoluna olan cephesinin düzenlemesi ve benzeri… Hiç takip ettiniz mi Sayın Bakanım? Hiç takip etmediniz. Niye takip etmediniz? Orada, esnafın, vatandaşın ağzına bir parmak balı çaldınız, geldiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akıncı, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Tamamlıyorum.

Nasıl olsa yapısı itibarıyla da epeyce de oy alıyoruz, ya, yatırım yapsan, o Altındağ garip bir bölge, fukara bir semt, neyine yatırım yapacaksın? Rant da yok, bir şey de gelmeyecek. Herkes elini eteğini çekmiş.

Bakın, Ankara’nın en yoksul bölgesi Altındağ’dır, ama Büyükşehir Belediyesinden en az hizmet alan da Altındağ’dır. Niye? Hizmet götürdüğün zaman alabilecek bir şey var mı yok mu hesabını yapıyorsun ve bir bakıyorsun ki, yok bir şey orada. Ama bu taraflarda var, görüyorsun, biliyorsun ve ona uygun davranıyorsun. O yüzden Altındağlılar Büyükşehir Belediyesinden büyük şikâyet içerisindedirler. Mobilyacılar büyük sıkıntı içindedirler. Zafer Çağlayan Bey de geçen hafta -Sayın Bakanımız toplantı yaptı- benzer tepkilerle karşılaştı.

Bu Büyükşehir Belediyesi niye oralara hizmet götüremez Sayın Bakanım, biliyor musunuz? Ben Aydınlıkevler’de oturuyorum. On beş gün önce bir boru patladı, dört gün yüz binlerce insan susuz kaldı, yüz binlerce insan. Altyapı çürümüş, ASKİ bitmiş. Kendi altyapısını yenilemekten âciz bir belediye, başka yerlere hangi altyapı hizmetlerini götürecek? Takdirinize bırakıyorum.

Çok şey söylemek lazım, ama süre sınırlı. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akıncı.

Açıklama mı yapacaksınız Sayın Bakan?

Buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Akıncı bana soru sorduğu için söz almış oldum.

Altındağ ve özellikle Siteler’le ilgili çalışmalarımızı tabii yakından takip ediyorlar. Biz -sadece şahsım değil- Ankara milletvekillerimiz olarak Altındağ’daki gelişmeleri çok yakından takip ediyoruz. Altındağ’da çok iyi çalışmalar oluyor. Bunun için de Siteler’le ilgili şu anda orada komisyon kuruldu, çalışmalar yapılıyor.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sizin döneminizde de kuruldu.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Biliyorsunuz, o, bizim çalışma takvimimizin içinde en önemli hususlardan birisi: Doğal gaz yoktu orada, doğal gaz şu anda oraya götürüldü. Diğer çalışmaları da takip ediyoruz, ama Siteler’le ilgili -ben burada da açıkça söylüyorum- Siteler esnafıyla görüşmelerimizde özellikle oradaki meslek kollarını temsil eden arkadaşlarımızla görüşmelerde de ifade ediyoruz, kendi aralarındaki koordinasyon yeterince sağlanamıyor ve verimsizlik biraz oradan geliyor.

ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Bakanım, bunun asfalt yapmaya, yol yapmaya, kaldırım yapmaya engeli var mı?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Burada ne Büyükşehir Belediyemizin ne Altındağ Belediyemizin yetersizliğiyle ilgili bir boyut yok. Onu ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin 5. fıkrasına itfaiye kelimesinden sonra gelmek üzere “sosyo-kültürel hizmetler olarak” ekleme yapılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                   Ergün Aydoğan (Balıkesir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 3’üncü maddesinin (5)’inci fıkrası üzerinde verilen önergeyle ilgili konuşmak istiyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

AKP, hazırladığı yasa tasarısıyla, 2.001 belde belediyesinin 863’ünü nüfusları 2 binin altına düştüğü için kapatmak istemektedir. Nüfusu 2 binin altına düşen 26 ilk kademe belediyesine de bunlarla birlikte baktığımızda, 889 belediye ne yazık ki kapatılmaktadır.

Değerli Bakan yerel yönetimlere önem verildiğini, yerel yönetimlere kendi dönemlerinde en fazla önem verildiğini söylerken, AKP iktidara geldiğinde belediyelere ayrılan pay ne yazık ki yüzde 5’e indirilmiştir. Öte yandan, AKP yerelleşmeden yana görülmekte ama uygulamada yetkileri merkezîleştirmektedir. Yerel yönetimlerin yetkileri yasalarla merkezî yönetime devredilmektedir. AKP’nin işbaşında olduğu süre içinde belediyelerin bazı yetkileri, Toplu Konut İdaresi Başkanlığına, Özelleştirme İdaresi Başkanlığına, Turizm Bakanlığına, Sanayi Bakanlığına, Tarım Bakanlığına devredilmiştir. Büyükşehir belediye başkanlığı olan yerlerde ise ilçe ve ilk kademe belediyelerinin yetkileri büyükşehir belediyelerine devredilmiştir. Yerinden yönetim bu mudur diye soruyoruz? Kapatılan  belediye yönetimlerinin devredileceği il özel idareleri bu ihtiyaçları kaynak kullanmadan mı sağlayacak? Bahane olarak ileri sürülenler il özel idareleri için geçerli olmayacak mı? Yerel yönetimler kendilerine verilen görevleri yerine getirmek için yeterli kaynağa kavuştuğunda küçük belediyeler ölçek küçüklüğünü kolayca avantaja dönüştürebilirler. Buralarda yolsuzluk, verimsizlik olmaz. Kaynaklar yerel önderler aracılığıyla en yüksek faydayı sağlayacak şekilde kullanılır. Öncelikle, büyük kentlerde yaşanan döneminizdeki yolsuzluklara bakmak gerekiyor.

Kapatılacak olan belediyelerde yaşayan yöre halkı hizmete en çok ihtiyaç duyan vatandaştır. Daha çok kaynakla hizmet almayı beklerken “Belediyeleriniz kapatılacaktır.” deniyor. Borç nedeni ile belediyeler kapatılacaksa, Ankara ve Adana Büyükşehir Belediyeleri ne yapılacak? Kaldı ki, borçlanma konusunda söylenenler gerçeği tam olarak yansıtmıyor. Küçük belediyeler içinde çok sayıda borçsuz ya da borcu az olan belediye var. Kaldı ki, küçük belediyeler borçlu da, büyük belediyeler borçsuz mu? Ülke borçsuz mu? Başbakan “Borç yiğidin kamçısıdır.” demedi mi? Borçlanmanın bir erdem olduğunu, güvenilirlilik olduğunu söylemedi mi? Sadece küçük belediyelerin değil, büyük belediyelerin de, merkezî yönetimin de, özel sektörün de borcu artıyor. Bu yüzden kapatmak çare değil. Borcundan dolayı kapatıyorsak, ülkemiz ne olacak?

Belediyeler nüfuslarına göre değil, mali kaynaklarına göre değerlendirilmelidir. Öyle belediyeler var ki nüfusu 1.500’dür, turistik bir bölgedir, kendi öz kaynaklarıyla kendi beldesine olağanüstü hizmetler vermektedir. Nüfusa göre değil de ekonomik duruma göre değerlendirilmelidir. Kent görünümünden köye dönüştürerek yerel yöneticilik olmaz. Belediyelerin yaz kış, gece gündüz nüfusları, tarihsel ve kültürel dokuya sahip olmaları, turizm merkezi, sanayi bölgesi olma gibi özellikleri dikkate alınmalıdır.

Bu özellikleri dikkate alındığında, belediyeler içinde çok uzun yıllardır belediye olarak hizmet veren belediyelerimiz var. Balıkesir ilimizin Gömeç ilçesi Karaağaç beldesi on altı yıllık bir belediyedir. Yaz aylarında nüfusu 30 bindir. Bütçesi yüzde 70 öz kaynaktır. Arıtma tesisleri ve altyapı sorunlarını çözmüştür. Nüfusu 100 kişi eksik diye kapatılmaktadır. Aynı şekilde, Balya ilçesi Belediyesi otuz altı yıllık bir belediye. Termal turizmi beldesidir. Yüzde 80 öz kaynakları var ve kendi ayakları üzerinde durmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Aydoğan buyurun, konuşmanızı tamamlayınız.

ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Aynı zamanda Kızıksa, Gölcük, Yaylabayır belde Belediyeleri de kapatılmak istenmektedir.

Değerli arkadaşlarım, kapatma için ileri sürülen gerekçelerden biri de Türkiye’de belediye sayısının Avrupa ülkeleri düzeyinde olduğudur. OECD’nin yayınladığı rapora göre, Türkiye’de kişi başına düşen belediye sayısı, ne yazık ki, ifade edildiği gibi değildir. Kasabadan köye dönüştürülen, nüfusu 2 binden az olan belediyelerin bulunduğu yörede, artık, demokrasinin yaygınlaşmasından ve etkinleşmesinden söz edilemeyecektir.

Değerli arkadaşlar, sevgili milletvekilleri; köye dönüştürülmek istenen belediyeler, sanki köylerin sorunları çözülmüş gibi, köylerin sorunları yokmuş gibi; köylerimizin yol, su, kanalizasyon, altyapı ve ebe sorunları bulunuyorken, köye dönüştürülen beldelerin sorunlarının nasıl çözüleceğini buradan sizlerle paylaşıyorum. Bugün yedi binin üzerinde köyümüzde ebe bulunmamaktadır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3. maddesinin 5. fıkrasının “Tüzel kişiliği kaldırılan belediyelerin bulunduğu yerleşim birimlerinde, hizmetlerin aksamadan yürütülmesi amacıyla, ilgili belediye veya büyükşehir belediyesi ve köye dönüşen yerlerde il özel idaresi veya köylere hizmet götürme birlikleri tarafından içme suyu, kanalizasyon, temizlik, çöp toplama, ulaşım, itfaiye ve diğer hizmetlerin yürütülmesi için gerekli tedbirler alınır ve ihtiyaç durumuna göre bu hizmetleri yürütmek üzere hizmet birimleri kurulabilir.” cümlesinin son kelimesinin “kurulur” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Beytullah Asil (Eskişehir) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet? 

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Asil, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Az önce yerimden ifade ettiğim bir cümlenin altını doldurmak maksadıyla konuşmamın bir dakikasını buraya ayırmak istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada her maddeden sonra, madde görüşmeleri sona erdiğinde, oylamaya geçilmeden önce, İç Tüzük’ün milletvekillerine tanıdığı bir hak var. Bu beş dakika içerisinde, az sonra oylarını kullanacak olan milletvekilleri bazı konularda bilgilenme ihtiyacı duymaktadırlar ve bu sorularımızı da Sayın Bakana veya Komisyon Başkanına bildiriyoruz. Şimdi ben de burada bu madde için önemli olan bir soruyu Sayın Bakana yönelttim. Sayın Bakan sorduğumuz sorulara cevap verme yerine, tasarının tümü üzerindeki açıklamasını yapmak suretiyle bizi bu konuda bilgilendirmedi.

Değerli arkadaşlarım, ben de şunu ifade ettim, dedim ki: Sayın Bakanın her zaman tasarının tümü üzerinde bilgi verme hakkı ve yetkisi var; o hâlde bu beş dakikayı, ne olur, bizi bilgilendirmek için, az sonra oy kullanacağımız madde üzerindeki tereddütlerimizi gidermek için kullanın, ifadesinde bulundum.

Değerli arkadaşlarım, bütçe sırasında sorduğum bir soruya Çalışma Bakanlığından şubat ayının sonunda cevap geldi.

Şimdi, burada sorduğumuz bu sorular, bilgilenmenin dışında, az sonra vereceğimiz oyu belirlememiz için de geçerli olacağından… Bu hak sadece muhalefet milletvekillerine tanınmamış. Tüm milletvekillerine tanınan bu hakkın iyi niyetli olmadan kullanılmasına karşı bir görüş ifade ettim. Bu konuda değerli bakanlarımız hassas olurlarsa mutlu olacağımızı ifade ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi “Tüzel kişiliği kaldırılan belediyelerin bulunduğu yerleşim birimlerinde, hizmetlerin aksamadan yürütülmesi amacıyla, ilgili belediye veya büyükşehir belediyesi veya köye dönüşen yerlerde il özel idaresi veya köylere hizmet götürme birlikleri tarafından içme suyu, kanalizasyon, temizlik, çöp toplama, ulaşım, itfaiye ve diğer hizmetlerin yürütülmesi için gerekli tedbirler alınır…” Cümle “alınır” diye devam etmektedir, bakın “…ve ihtiyaç durumuna göre bu hizmetleri yürütmek üzere hizmet birimleri kurulabilir.” Cümlenin sonu “kurulabilir” kelimesiyle bittiğinde, işin içerisine keyfîlik girer değerli arkadaşlarım. Az önce, burada, yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcınız geldi ve grup adına bir konuşma yaptı. Orada diyor ki: “Burada bir defa daha ifade etmem gerekirse, bu yasal düzenlemeyle, tüzel kişilikleri sona erdirilen ve özel idarelere devredilip köye dönüştürülen yerleşim birimlerimizde halkımız… Bu düzenleme, halkımızı hizmetten mahrum eden düzenleme değildir. Bu düzenleme, daha çok, bu yerleşim birimlerinde yaşayan halkımızın çağımızda ihtiyaç hissettiği hizmetlere çağdaş anlamda kavuşması anlamına gelmektedir.”

O hâlde, işi keyfîliğe bırakırsak “kurulabilir” cümlesiyle… Şimdi “Tedbir alınır.” diye amir hüküm getiriyoruz. “Tedbiri alacaksın.” diyoruz. Ondan sonra da “Bu tedbirleri alabilmen için gerekli olan hizmet birimlerini kurabilirsin.” Değerli arkadaşlarım, burada büyük bir çelişki vardır ve “kurulabilir” cümlesinin “kurulur” olarak düzeltilmesi gerekmektedir. O nedenle, bu önergemizin heyetiniz tarafından desteklenmesini talep ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada, benim ilimde, Eskişehir Mihalıççık ilçesinin Dinek beldesi var. Nedim Bey de burada. Kendisinin de köyü sayılır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Sayın Asil, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

BEYTULLAH ASİL (Devamla) – Bu beldemiz, belediyemiz Eskişehir’e 120 kilometre uzaklıkta, ilçeye de 20 kilometre mesafede.

Değerli arkadaşlarım, bu çorak toprakları bekleyen, sahiplenen, orayı ekip biçip karnını doyurmaya çalışan insanlara bir nebze de olsa sağlıklı bir ortam sunan belediyeyi, biz, burada şu kanunu çıkarmakla çok görüyoruz. Ortaya koyduğumuz gerekçe de, masraflı oldukları… Bu çorak toprakları beklemenin bir bedeli var değerli arkadaşlarım, onu da, o bedeli de, bu devlet, o insanlara ödemek zorunda. Böyle gerekçelerle bu insanlar bu haktan mahrum edilemez. Kanun maddesini de düzenlerken, böyle keyfîlik içeren ifadelerle bu yasayı çıkardığımız zaman, o çorak toprakları bekleyen o insanlar, devletten beklediklerini alamamayla karşı karşıya geleceklerdir. Bu konuda yüce heyetinizi uyarıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Asil.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin 5. fıkrasında son cümlede yer alan “Vali veya Kaymakamlar” ibarelerinin metinden çıkartılıp “mülki amirler” ibaresinin konulmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                         Necati Özensoy (Bursa) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet? 

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Özensoy, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yasanın 3’üncü maddesinin beşinci fıkrasında verdiğimiz önerge üzerinde söz almış bulunuyorum.

Gerekçemiz de “İlgili maddenin yasa tekniğine uygun hâle getirilmesi” şeklinde.

Bu kanuna baktığımızda, zaten bu kanunun elle tutulur bir tek tarafı var, o da: Büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde ilçe kurulması. Zaten, bu kanuna bu ismi, bu adı verirken de, Hükûmet de bunu itiraf etmiş durumda. Devamında “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı” deniliyor. Yani, “2 binin altındaki belediyelerin kapatılması, birinci kademe belediyelerin kapatılması.” denmiyor bu yasada. Yani şu yasanın isminde bile Hükûmetin tedirgin olduğu açık ve net bir şekilde ortada duruyor.

Yine, bu büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde ilçe kurulmasıyla alakalı da ne kadar geniş bir perspektifte çalışmalar yapıldığına da, dünkü veya bugünkü diyelim, sabaha karşı yaptığımız görüşmelerde soru-cevaplarda aldığımız örnekleri de vermek istiyorum.

Ben, Bursa’dan örnekle Sayın Bakanımıza bir soru sordum: Yeni ilçelerin kurulma genel gerekçelerine baktığımızda “Büyük şehirlerde yaşanan nüfus artışı ve sınır genişlemeleri nedeniyle merkezî idarelerin kurulması zorunlu hâle gelmiştir.” noktasından hareketle “Bursa’da Osmangazi ilçesinin 736 bin, Yıldırım ilçesinin 575 bin, Nilüfer ilçesinin 251 olmasına rağmen ve İçişleri Bakanlığının talimatıyla Bursa Valiliğinin yaptığı çalışma olmasına rağmen niye Bursa’yı dikkate almadınız, bu büyüklükleri yeterli görmediniz mi?” diye sorduğumda “Bursa’yla ilgili herhangi bir ilçe kurulmasıyla ilgili vilayetin bir teklifi olmamıştır, tamamen Bursa ilimizin kendi şartları içinde ilk kademe belediyelerin nereye bağlanacağı yönünde değerlendirmeler olmuştur.” diye cevap verdi Sayın Bakan. Ben, Valiliğin yaptığı bu çalışmayı kendisine gösterdiğimde yine orada bana verdiği cevap “Bürokratlarımız bana böyle bilgi verdi.” oldu.

Şimdi, bu çalışmaların ne şekilde olduğu ve yine bürokratların ne şekilde bilgi verdiği burada açık ve bariz bir örnek. Sayın Bakanım kusura bakmasın, ben olsaydım bugün o sayın bürokratları yanımda oturtmazdım, çünkü onların görevi Sayın Bakana doğru bilgiler vermek. Dolayısıyla, bu doğru bilgileri vermeyen bürokratların orada oturması, bence doğru bir tavır ve davranış değil diye düşünüyorum.

Bunun yanında yine kapatılan belediyelerle alakalı gerekçelere baktığımızda, özellikle küçük belediyelerin borçlarının olması ve hizmet noktasındaki problemlerden bahsediliyor. Bakın, bütün bu belediyelerin burada bahsedilen borçlarının toplamı yaklaşık 200 trilyon lira. Her yıl, Hükûmet yine yaklaşık 300 trilyon liralık kömür dağıtıyor. Bunu biz yadırgamıyoruz. Sosyal devlet gereğinin bir anlayışı. Ama belediyelerin de hizmetleri yine sosyal devlet gereğinin bir anlayışıdır.

Yine, KİT Komisyonu toplantılarında denetlemelerde bulunurken, o KİT kurumlarının ne kadar zarar ettiklerini, devlete hangi yüklere mal olduklarını oralarda gördüğümüzde, o belgeleri önümüze getirdiklerinde, bu 200 trilyonun ne kadar komik bir rakam olduğuna hep birlikte şahit oluyoruz.

KİT Komisyonundan arkadaşlarımız da burada. Sadece Taşkömürü Kurumu yılda 400 trilyon lira zarar ediyor. Niye bununla ilgili öncelikle tedbirler alınmıyor? Niye KİT’lerin devlete olan, her yıl katrilyonlarca olan zararları konusunda kanunlar burada görüşülmüyor? Niye onlarla ilgili düzenlemeler burada görüşülmüyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özensoy.

NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Yani, özellikle vatandaşlarımızın bize, belediye başkanlarımızın bize gönderdikleri bilgilerde, bize verdikleri bilgilerde, bu belediyelerin kapanmasıyla ilgili hangi zorlukları yaşayacağını mutlaka milletvekillerimize de aynı şekilde iletmişlerdir. Bu kanunla ilgili -ifade ettiğim gibi- bir tek elle tutulur taraf bu, yeni belediyelerin, yani ilçe belediyelerinin ihdas edilmesi. Bunun yansımasını da yine hep birlikte görüyoruz, beldeden ilçe olan belediyeler bayram yapıyorlar, şölen yapıyorlar.

Son olarak şunu da ifade etmek istiyorum: Bursa’yla ilgili verdiğimiz önerge… Valiliğin, bu iktidarın yaptığı çalışma kabul edilmedi ama, bizim verdiğimiz yine bu konuda bir kanun teklifi var. Hükûmet ve iktidar milletvekillerinin bunu dikkate alarak Bursa’ya da haksızlık etmemelerini diliyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özensoy.

Buyurun Sayın Bakanım.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkanım, Değerli Milletvekilimiz Bursa iliyle ilgili bir bilgi veriyorlar, onu düzeltmek istiyorum.

Bu çalışma sürecinde, yani bizim şu tasarı ve büyükşehirlerdeki ilçe kurulması çalışması içinde Bursa ilimizle ilgili ilçe kurulması gündeme gelmemiştir. Valiliğimizden bu konuda bir teklif istenmemiştir, bir çalışma gelmemiştir. Bir vatandaş, Bursa’da, 2005 yılında dört ilçe kurulmasıyla ilgili teklifte bulunmuş ve 2005 yılında Valiliğin Bakanlığımıza intikal ettirdiği bir konudur. Sayın Milletvekilimizin bahsettiği, 2005 yılında Bursa Valiliğinin, bir vatandaş teklifi üzerine İçişleri Bakanlığına gönderdiği bir husustur. Şu anda Bakanlığımızda altı yüz on dört tane ilçe kurulmasıyla ilgili teklif vardır, değişik ilçelerimizden vatandaşlarımızın bu konularda başvuruları olmaktadır. Bu konuyu tekrar düzeltiyorum. Dün açıklamamıza rağmen, bizim -tekrar ifade ediyorum- şu anda huzurunuzda bulunan tasarının çalışmasıyla ilgili -ki bu birkaç aylık bir çalışmadır ve esas tabii nüfus sayımı sonuçlarından sonra daha da ilerlemiştir- bu konuda bir teklif gelmemiştir, gündeme gelmemiştir, Bursa’yla ilgili yeni ilçe kurulması, bizim bu çalışma sürecimizde hiç gündemimizde olmamıştır, mevcut il kademelerle ilgilidir.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin beşinci fıkrası ile düzenlenen 5393 sayılı Belediye Kanununun onbirinci maddesine eklenen fıkrada geçen “Tüzel kişiliği” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “Hükmi şahsiyeti” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Mustafa Ataş

                                                                                                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin beşinci fıkrası ile düzenlenen 5393 sayılı Belediye Kanununun onbirinci maddesine eklenen fıkrada geçen “Mahalli hizmetlerin” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “Yerel ihtiyaçların” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                              Turan Kıratlı

                                                                                                                Kırıkkale

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri 3’üncü maddenin beşinci fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Birleşime bir saat ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.29

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya)

 

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının 3’üncü maddesinin 6’ncı fıkrasını okutuyorum:

(6) 2/2/1981 tarihli ve 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

“Genel bütçe vergi gelirlerinden belediye ve il özel idarelerine ayrılan payların dağıtımına esas belediye ve il nüfusları, her yıl sonu itibarıyla İçişleri Bakanlığınca, İller Bankası ve Maliye Bakanlığına bildirilir. Belde, köy, mahalle veya bunların bazı kısımlarının bir belediyeye katılması veya birleşmesi halinde bu belediyelerin payı, katılma veya birleşmenin fiilen gerçekleştiği tarihi takip eden Ocak ayının birinci gününden itibaren yeni nüfuslarına göre hesaplanır.”            

BAŞKAN – Fıkra üzerinde söz isteyen milletvekili arkadaşlarımın isimlerini Genel Kurula arz ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş; şahısları adına Elazığ Milletvekili Hamza Yanılmaz ve Adana Milletvekili Yılmaz Tankut.

İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’a aittir.

Sayın Ünsal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 117 sıra sayılı kanun üzerine söz almış bulunuyorum.

Kanunun ilgili maddelerine geçmeden önce bir konuyu huzurlarınızda açıklamak istiyorum Sayın İçişleri Bakanına bu konuda. Ben dün bir belgeyi size vermeye çalıştım ve verdim. Sağ olun, sizler de kabul ettiniz o belgeyi. O belge de TÜİK’ten alınan, Kayseri Bölge Müdürlüğünden alınan istatistiki bilgilerdi. Bu bilgileri size verdim. Siz aldınız, sanırım, arkadaşlara teslim ettiniz. Ama, arkanızdaki bürokratlar, şahsımı ve yüce Meclisi sıkıntıya koyacak tarzda –fazla bir şey söylemek istemiyorum- bizleri rencide edecek tarzda harekette bulundular Sayın Bakan. Bu konuda bilginiz oldu mu? Bir. Bilginiz olduysa bu bürokratlarla ilgili bir işleme başladınız mı? Öncelikle sormak istediğim konu bu.

Değerli Bakanım, ben sizin konuya ne kadar ciddiyetle yaklaştığınızı, bu konuyla ilgili de saygın bir duruşunuz olduğunu şimdiden yine söylemek ve ifade etmek istiyorum. Ama, buraya gelen bürokratlar Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altına geldiğini bilmeliler. Onlar devlet memurları, bir siyasi parti mensupları değil. Bizler birbirimize belki sıkıntılı davranabiliriz, zaman zaman sinirli hareket edebiliriz ama o arkadaşlarımızın çok çok ciddi tavır göstermesi gerekir. Benim arkam dönüktü ama benim grubum bu konuda gerekli tepkiyi gösterdi. Ben bu konudaki sizin düşüncelerinizi de almak istiyorum.

Şimdi bende bir belge daha var, bunu vermeyeceğim şimdi size. İşte o belgeleri almak için uğraşan belediye başkanı, Adalet ve Kalkınma Partili belediye başkanının başvuruda, “Ben bu nüfus sayımı sonuçlarını istiyorum, nüfus tespit sonuçlarını istiyorum.” dediğinde “Size bu sonuçları vermiyoruz.” dedikleri bir yazı var. Vermiyorum çünkü bunu da herhâlde uçak yapıp bizim üzerimize atmaya kalkacaklar. Dolayısıyla, Sayın Bakanım, bu konuda bir uyarı yaparsanız, bir devlet memuru çocuğu olarak, fazla üstüne gitmeden konunun, sizden bu konuda gerekli çalışmayı yapmanızı arz ediyorum efendim. Özellikle bunu söylemek istedim.

Şimdi, gelelim diğer konuya: Belediyelere ayrılan paylar…

Değerli konuşmacı arkadaşlarımız ve Sayın Bakanımız belediyelere ayrılan paylarla ilgili, iktidar oldukları dönemde ne kadar yardımcı olduklarını ve belediyelerin neredeyse çok ciddi, böyle bir bayram havası yaşadıklarını söylediler.

Değerli arkadaşlarım, şimdi ben, belediyelere ayrılan paylarla ilgili, bugüne kadar yapılan, 2380 sayılı Yasa nedeniyle söylüyorum, genel bütçe vergi tahsilatından alınan paylarla ilgili bir bilgi vereceğim. Daha sonra da konuya girmek istiyorum.

Bakın, ÖTV matraha girmemiş. ÖTV matraha girmeden, belediyelere şu anda yüzde 6 pay veriliyor, yüzde 5, 5-6 arasında değişen bir pay. Ben bunun tarihî seyrini sizlere arz edeyim: 1984 yılında belediyelere yüzde 10,9 -belediye başkanıydım- 1986 yılına gelindiğinde 8,55; 1987’den 2001 yılına gelene kadar, on beş yıl yüzde 10,30; 2001-2003 arası yüzde 5; 2004’ten bugüne kadar da yüzde 5,5-6 arası pay veriyorsunuz. Belediyelere çok şeyler vermiyorsunuz.

Bir konuyu daha sözlerime ilave etmek istiyorum. Bakın, çok özendiğiniz o belediyelere çok mu yardım ettiğinizi düşünüyorsunuz? 28 Kasım 2007 Çarşamba günlü ve 26714 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan bir Bakanlar Kurulu kararı var: “Tabii afetler nedeniyle gelir kaybı ve altyapı hasarına uğrayan belediyelere yapılacak yardımlar.” Siz bu Bakanlar Kurulu kararını aldınız ama bu Bakanlar Kurulu kararını uygulamadınız, belediyelere hiçbir destek yapmadınız.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; belediyelere ciddi destekler yapılmadı. Belediyelerin borçları bahane edilerek belediye kapatılmasına gidilmesi, küçük ölçek-büyük ölçek ayrımı yaparak, değerli grup başkan vekilimizin -o da belediye başkanlığı yaptı- böyle bir ayrıma gitmesinin belediyelerin kapatılmasına neden olacak kriter olmadığını tekrar ispat etmek istiyorum. Kriter o değil. Belediyelere bir yardım gider… Siz ilk önce Belediye Gelirleri Yasası’nı bir yapın. Belediye Gelirleri Yasası’nı yaptıktan sonra, bu belediyeleri destekledikten sonra konuya girmeniz gerekirdi. Bakın, bu kanunun gerekçesinde 2006 yılında belediyelerin borçlarını yapılandırdığınızı ama belediyelerin de tekrar borçlandığını söylüyorsunuz. Ee, bu ortamda belediyeler zaten borçlanır. Bir de hizmet yapmaya kalkıyorlarsa… Hizmet yapan belediyelerde borç yapma eğilimi fazladır.

Şimdi, burada yapacağımız işlerden bir tanesi çok önemli. Şimdi, belediye kapatmak ayrı. Ama ben altını çizerek çok önemli bir söz söylemek istiyorum: Kamu yönetiminde kurumlar oluşturulurken veya kaldırılırken nüfus ya da o kurumun muhasebe veya bilanço değerleri belirleyici kıstas değildir hiçbir zaman, olmamalı. İdarenin sürekliliği ve bütünlüğü devlet olmanın gereğidir. Dolayısıyla, kamu yararı varsa ekonomik güçlükler kamu yararının önüne geçemez. Şimdi, belediyeleri kapatmakla kamu yararının önüne geçemezsiniz. Bu ekonomik güçlüklerin aşılması da önce o belediye gelirlerinin geliştirilmesi, daha sonra da belediyelere yapılan desteklerin hızlandırılmasıyla olur. Toplumun, bir de, alıştırdığı hizmetlerden yoksun bırakılması veya yok edilmesi de doğru değildir. Şimdi, değerli arkadaşlarım konuştular burada -değerli eski belediye başkanları genelde konuşuyorlar- diyorlar ki: “Canım, köy olsun, büyükşehir  olsun, önemli değil, yeter ki hizmet gitsin.” Kentsel yaşamdan vazgeçirmek, köye dönüştürmek hangi çağdaş dünyada var Allah aşkına, söyleyin bunu. Böyle bir şey yok. Bizler bütün Türkiye’nin belediye olmasını, kente dönüşmesini, kırsal kesimin de kent yaşamına alışmasını isteriz.

Şimdi “Bizler onu mahalli idarelere hizmet götürme birlikleriyle yapacağız.” diyorsunuz. Hangi kültürle yapacaksınız? Belediyelerde bu kültür oluştu.

Bakın, bana bugün yine bizim partimize mensup olmayan belediye başkanı arkadaşımız yazı gönderdi. Bakın, Yalıköy Belediye Başkanı, bir de Erzincan’ın Mercan Belediye Başkanı, bunların hepsi grubumuza ve şahsımıza geldiler. Sayımlarını yaptırmışlar, mahkemeye vermişler. Sayımları 2 binin üzerinde  çıkıyor tespitlerine göre. Mahkeme tespiti var Mercan Belediyesinin. Diğer Yalıköy Belediyesi de “30 kilometreden su getirdim” diyor. “Hangi mahalli idarelere hizmet götürme birliği bu işi yapacaksa gelsin, yapsın.” diyor.

Belediyelerin hazır bir kültürü vardır. O kültürü yaşatırlar değerli arkadaşlar. Suyu, kanalizasyonu, itfaiyecisi, zabıtası, sosyal hizmetlerini yapanlar, kültürel hizmetlerini yapanlar oturmuşlar, o gelenekselleşmiş kültür şenlikleri yapanlar, yerel özelliklerine göre; bunların artık alışmış bir yapıları var. Bunlardan vazgeçirmeye çalışmak “Canım, biz bunu mahalli idareler kanalıyla yapıyoruz, oraya koyacağımız bir nahiye müdürüyle yapıyoruz.” demek aldatıcı olur.

Bu yasa iyi düşünülerek yapılmamış değerli arkadaşlarım. Şimdi, değerli grup başkan vekili arkadaşım, çok da saygı duyduğum, sevdiğim, belediye başkanlığı da yapmış bir arkadaşım tuttu, dedi ki: “Fayda-maliyet analizi yapmak lazım.” Allah aşkına getirin şu fayda-maliyet analizini, Genel Kurulda bir okuyun, biz de bir tatmin olalım. Böyle bir hazırlığınız var mı? İlçelerin maliyeti, belediyelerin kapanması… Bu fayda-maliyet analizini nerede yaptınız? Fayda-maliyet analizi varsa Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine “Böyle bir analiz yaptık, bu kanun bu yüzden geçerli noktaya geldi.” neden demiyorsunuz? Şu fayda-maliyet analizinizi şurada gelin bize okuyun. Kaç liraya mal oluyor, Türkiye’nin bütçesine ne kadar fayda getiriyor, ben sizden özellikle istiyorum. Bir tatmin olalım en azından. Siz iktidarsınız, mutlaka bu bilgileri derleyip toparlayıp yaptı iseniz bir fayda-maliyet analizi getirin.

Bir, fayda-maliyet analiziyle bu işler olmaz. Fayda, kamu faydası, kamu yararı. Kamu yararını bir kenara itip, toplumun alışkanlıklarını, uygarca alışkanlıkları bir kenara itip bu daha faydalı, daha kârlı bir hizmet yapıyor diyemezsiniz.

Bakın, Göreme Belediyesinin uygulamalarından bir tanesini söylüyorum, hangi nahiye müdürünüz yapacaksa yapsın: Çocuğun doğumundan itibaren hem çocuğu ve hem anneyi ilkokula gidene kadar eğitime alıyor bu belediye. Var mı yapan bir nahiye müdürü, çıkacak mı bu çalışmayı… Veya lisan eğitimi yapıp, Göreme’ye gelen turistlere hizmet verecek, bu çalışmayı götürecek bir daire müdürü olacak mı?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ünsal, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Tamamlıyorum efendim.

Değerli arkadaşlarım, hazırlanan kanun acele hazırlanmış. Hazırlanan kanun, hukuktan kaçırmak için, 5393 sayılı Yasa’nın uygulanmasını bir kenara bırakmak için hazırlanmış, çünkü oraya giderseniz, o Yasa’ya göre bu 2 binin altındaki belediyeleri bir kenara atmak isterseniz önce Danıştaya gideceksiniz. Bu yasayla hukuk yapıyoruz derken, hukuksuzluğu icat ettiniz, Danıştay denetimini baypas ettiniz. Olacak şey değil. Dolayısıyla bu kanunun bu ülkemize fayda getirmeyeceğini, siyasi haritasına çok ciddi zedeler vereceğini ve sonunda da yine hukuk yönüyle bu kanunun bir kenara atılacağını bilmenizi istiyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünsal.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 117 sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerinde konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu konuda birçok eleştiriler oldu. Dün hep birlikte Genel Kurul salonunda yaşadığımız gerginlikler oldu. Ama, bunun yanında belirtmek durumundayım ki, özellikle ben Mersin Milletvekili olarak yaşadığımız iki güzellik oldu. Birincisi, Mezitli’mizin, yaklaşık, çevresiyle birlikte 120 bini geçen Mezitli’nin, yani Mersin kentinin batısının bir ilçe hüviyetine kavuşmuş olmasından sonsuz haz duyduk ve ikinci konu da Arpaçsakarlar ve Yalınayak beldelerimizin bağlılıkları değişti ve kurulmakta olan Toroslar ilçesine bağlandı. Bu ikisi Mersin için gerçekten önemliydi. Bundan dolayı Genel Kurula ve katkıda bulunanlara ayrı ayrı teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarının 3’üncü maddesinin altıncı fıkrası, benden önceki konuşmacının da ifade ettiği gibi, 2380 sayılı Yasa’nın nüfus kıstasına ilişkin hükümlerini değiştiriyor. Burada, tabii İçişleri Bakanlığının İller Bankasına ve Maliye Bakanlığına bunu bildireceği, yıl sonunda ve takip eden yılbaşından itibaren de bunun uygulanacağına ilişkin bir amir hüküm getiriyor ki bunun yapılması zaten yeni nüfus tespiti açısından lüzumlu bir düzenleme.

Şimdi, Türkiye’de belediyeciliğin, aslında birçok ülkenin daha ulus olarak tarih sahnesine çıkmazdan önce var olduğunu görüyoruz. Daha 1848’li yıllarda İstanbul Şehremaneti’ni, Dersaadet Şehremaneti’ni görüyoruz. 1856’da Fransa’dan getirilen bir heyetin İstanbul’da yaptığı bir çalışma var. “İntizamı Şehir Komisyonu” diye adlandırılan, “La commission municipale” adıyla Fransızca, Fransız heyetinin çalıştığı yapı üzerinde İstanbul altı daire-i belediyeye ayrılıyor ki, 6. Daire-i Belediye olan Pera, şimdiki Beyoğlu Türkiye’de ilk belediye adını alan kent olarak veya şehrin bölümü olarak önümüze çıkıyor. Demek ki 1848’lerden başlayan bu hareket 1864 Vilayat Nizamnamesi, takip eden yıllarda, 1911’de çıkan bir kanunu muvakkatle güçlendirilmiş ve cumhuriyete bu hâliyle intikal etmiştir.

Aslında erken cumhuriyet dönemi Türkiye’de gerek genel idarenin yeniden yapılanması gerekse Türk belediyeciliğinin veya Türk yerel yönetimciliğinin ilk güzel uygulamalarını içermektedir. Erken cumhuriyet dediğimiz dönem, daha cumhuriyeti yeni kurduk, birinci yılında, 21’inci yüzyılda dahi köylerimizin ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde -birkaç düzenleme yapmak kaydıyla- 442 sayılı Köy Kanunu var 1924 tarihli, harika bir kanundur ve 1924’lü yılları aşan bir kanundur. Büyük Atatürk’ün Türk toplumuna en büyük armağanlarından biridir. Bu, maalesef hep gözden kaçan bir husustur. Bunu uzmanları çok iyi bilir. 1930 tarihli ve 1580 sayılı Belediye Yasası var. O Yasa’nın 1’inci maddesi belediyenin ne anlama geldiğini çok iyi tanımlar. Der ki: “Belde halkının mahallî ve müşterek ihtiyaçlarını tanzim ve tesviye ile mükellef hükmi bir şahsiyettir.” Aynen böyle tanımlar.

Yeni Belediye Yasası’nda bu hususlar korunmakla birlikte, organlarının seçimle geleceği ve idari ve mali özerkliğe sahip olacağı da bu tanımın içine ilave edilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1928 yılında Umuru Belediyeye Müteallik Ahkâmı Cezaiye Kanunu çıkarılmıştı, bu belediyelere ilişkin suç işleyenlerin cezalandırılmasına ilişkin. Bu Yasa hâlâ duruyor, bunun yeniden düzenlenmesi gerekiyor bir yerel yönetim anlamında. Fakat, arz ettiğim gibi, Özel İdare Yasası daha uzun yıllar eski hâlinde devam etmekle birlikte en son, yanılmıyorsam, 2004 yılında yürürlüğe girdi ve bu yasa aslında geçmişte uygulamalar ve Danıştay kararlarıyla çizilen yolun dışında birtakım dışarıdan dayatmalardan da esinlenen ve Türk milletinin millî ihtiyaçlarının dışında birtakım odaklara da hizmet eden bir özel idare yasası olarak karşımıza çıkıyor. Yani 1920’li, 30’lu, 40’lı yıllarda yapılan yerel yönetim düzenlemeleri, 2000’li yılların başında yapılan yerel yönetim düzenlemelerinin çok önünde olduğunu, burada bir yerel yönetimci olarak da vurgulamak isterim.

Sayın milletvekilleri, Atatürk zamanında, mesela 1930’lu yıllarda özel idarelerin genel bütçeden almış olduğu pay yüzde 20 düzeyindeydi, belediyelerin aldığı pay da -ki 400 civarında belediye vardı- yüzde 16’ydı, topladığınız zaman yüzde 36 yapar. Yani bütçenin yüzde 36’sını yerel yönetimler kullanıyordu. Şimdi yüzde 6’lara düşen bir durum var belediyeler açısından ve özel idarelere verilen pay hâlâ yüzde 1,12. Bununla mı biz yerele hizmet edeceğiz, halkımıza hizmet edeceğiz? Yerel ihtiyaçları, medeni ihtiyaçları yüzde 1,12 ile mi karşılayacağız? Yüzde 6’yla mı kanalizasyon, altyapı hizmetlerini yapacağız, şehircilik hizmetlerini yapacağız? O zaman önce gelirimizi güçlendirelim. Toplanan vergilere bakıyorsunuz, dolaylı vergiler maalesef gelir ve kurumlar vergisinin katbekat önünde; neredeyse toplanan, tahsil edilen verginin yüzde 70’ten fazlası dolaylı vergi konumuna gelmiş. Şimdi, siz bu topladığınız verginin yüzde 6’sını belediyeye verdiğiniz zaman bu belediyeler nasıl yapacak? Ankara Büyükşehir Belediyesi ortada. Dikmen Caddesi’nin dahi bakımını yapamayan, Atatürk Bulvarı’nın bakımını yapamayan bir belediye anlayışıyla karşı karşıyayız. O hâlde bunların hepsini bir bütün olarak ele almak ve ona göre çözüm üretmek durumundayız. Biz birbirimize lazımız. Bütün insanlarımız, Türk milleti birbirine muhtaçtır. Milletvekilleri olarak da biz, başkaları ne der, şu odak veya şu grup ne der diye değil, bütün milletin ihtiyaçlarına dönük, mahallî ihtiyaçlarına dönük bir belediyecilik, yerel yönetimcilik anlayışını oturtmak zorundayız.

Sayın milletvekilleri, 27 Şubat 2008 tarihinde İçişleri Komisyonunda ben konuşma yapamadım. Söz istedim. Sayın Kart acil bir işi olması nedeniyle benim yerime konuştu. Ondan sonra ben konuşacaktım, Sayın Başkan nedense söz vermedi. Orada aslında bu çalışmaların, elimizdeki kanun tasarısının nasıl yapılması gerektiği konusunda kendilerini aydınlatıcı kısa bir görüşümü arz etmek istiyordum. Buna engel olundu. Biz şunu arzu ediyoruz: Genel Kurulda olsun, komisyonlarda olsun, çalışmalarımızda iktidarın tasallutu veya ceberut tutumu altında çalışmak istemiyoruz. Herkesin burada milletvekili sıfatıyla eşit olarak katkıda bulunmasını istiyoruz. Onun için, Sayın Komisyon Başkanının bu tutumunu da huzurlarınızda arz etmek istiyorum.

Tasarının hazırlanmasında usul yönünden hatalar var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çelik, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Çünkü her ilin farklılıkları var. Türkiye sürekli göç hâlinde olan bir halka sahip. Doğudan batıya, içeriden kıyılara ve kırsaldan kentlere doğru üç türlü göç hareketi var. Bütün bunları planlayan, geleceğin potansiyel kentlerinin hangisi olacağına dair ciddi bilimsel çalışmalar yapan ekiplerle bunları sağlamak durumundayız. Oturup siz masa başında “şu kadar belediyeyi kapatıyoruz, şu kadar ilçe kuruyoruz” dediğiniz zaman, yarın sizin karşınıza heyula gibi sorunlar gelir ve sadece AKP’yi götürmez bu, devletimize de ciddi kayıplar çıkartır. O nedenle, bu çalışma usulü hiç uygun değil. En azından, muhalefet partilerinin bu konuda görüşlerinin önceden alınmasında yarar vardı. Spesifik çalışma yapmak gerekiyordu, ama o da yapılmadı. Turistik belediyeler maalesef dikkate alınmadı ve birleştirilecek belediyeler var, onlar dikkate alınmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Çelik, teşekkür ediyorum size.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür edeceğim sadece.

BAŞKAN – Buyurun, teşekkür edin.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Bu itibarla, bunların dikkate alınarak yapılması durumunda gerçekten güzel bir yasa olacağını biz de bekliyorduk, ancak bu yasa maalesef iyi olmadı.

Görüşlerimi bu şekilde arz etmiş oldum. Hepinize teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Efendim, bazı konuşmacılar İçişleri Komisyonunda kısıtlamalar yapıldığı, yeterince söz hakkı verilmediği yolunda bazı ifadelerde bulundular; bunlar doğru değil. İçişleri Komisyonu perşembe günü saat on buçukta toplantıya başladı, saat 16.00’ya kadar, geneli üzerinde her kim isterse söz hakkı verildi. Tutanaklar yanımda, 19 kişi söz aldı; bunların sadece 7 tanesi komisyon üyesi, geriye kalanı tamamen komisyon dışından milletvekillerine verilmiş sözlerdir.

Sayın Behiç Çelik’in burada biraz önce ifade ettiği konu doğru değil. Şöyle ki: Sayın Behiç Çelik’e konuşma hakkını verdiğimde, kendisinin yerine Sayın Kart’ın konuşmak istediğini, sırasını ona verdiğini ifade etmiştir. Tüzük’ümüzde diyor ki “Bir milletvekili konuşma hakkını bir başka milletvekiline verebilir, ancak onun sırası -yani konuşma sırasını verdiği kişinin sırası- geldiğinde kendisine tekrar sıra verilebilir.” Dolayısıyla Sayın Kart’ın sırası biraz daha gerideydi, bu nedenle kendisine daha sonra sıra verecektim, ama kendisi “Bana söz vermediniz.” diyerek çok haşin bir şekilde komisyonu terk etti.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Hayır Başkanım, doğru konuşmuyorsunuz.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – “Hem sen meslektaşsın hem de bana söz hakkı vermiyorsun.” diyerek komisyonu terk etmiştir. Kamuoyunun, Genel Kurulun bilgilerine arz ediyorum.

Teşekkür ederim.

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Siz doğru konuşmuyorsunuz orada. “En son size söz vereceğim.” dediniz.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Bu açıklamayı yapmanın yeri burası mı?

BAŞKAN – Arkadaşlar, bütün milletvekili arkadaşlarımızın, grupların söz hakları var, şahısları adına konuşacaklar. Yerinizden…

ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan söz isteyen  herkese söz verdiğini söyledi. Tutanaklarda, söz istediğimiz hâlde vermediği yer alıyor. Komisyon Başkanı yanıltıcı bilgi veriyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Köktürk, lütfen.

Demokrat Toplum Partisi adına Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş.

Buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

DTP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 117 sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerine Demokrat Toplum Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarıya geçmeden önce önemli gördüğüm bir konuda kısaca düşüncelerimi ifade edeceğim.

Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi uzun süredir satışı gündemde olan Tekel, sınır dışı operasyon hengâmesi arasında bir saat içinde satıldı. Tabii, Tekelin satışı Türkiye’de KİT’lerin, Türkiye’de özelleştirmelerin ne ilkidir ne de sonu olacak, ancak sorun bu değil. Hepinizin bildiği gibi her özelleştirmede, özellikle, başta çalışanlar belli bir mağduriyet yaşar. Ancak, daha önce, özelleştirme gerçekleştiği zaman, mevcut hükûmetler, iktidarlar, yetkili bakanlar -az veya çok- işçinin özelleştirmeden sonra, o kamu kurumunun, KİT’in satışından sonra haklarının nasıl korunacağı, mağduriyetlerinin nasıl asgariye indirileceği üzerinde bir çalışma yürütürdü. Ancak, bakıyoruz, son dönemlerde AK Parti bundan tümüyle vazgeçmiş bulunuyor. Özelleştirme gerçekleştiği zaman, ihaleye katılan firmalarla özelleştirmeden sonra o kamu kurumunda çalışanların gelecekleriyle ilgili, mevcut durumlarının korunmasıyla ilgili hiçbir çalışma yürütülmemekte, tam tersine 4/C adı altında asgari ücrete ve güvencesiz bir çalışmaya mahkûm edilmektedirler. Ama bundan da daha önemli gördüğümüz bir konu var: Geçenlerde, değerli bir milletvekilinin Tekel işçileriyle ilgili sorusuna Maliye Bakanımız Sayın Unakıtan aynen şu cevabı verdi: “Biz, özelleştirmeden sonra, işçilerin tazminatlarını ve sosyal haklarını veriyoruz. Zaten, o ikramiyelerini ve sosyal haklarını aldıktan sonra, çoğunluğu kendi işini kuruyor, kendi işinde çalışıyor ‘gel, sana iş, çalış’ desek bile çalışmıyor.” diye bir söz kullandı.

Şimdi, değerli milletvekilleri, haftalardır, Tekelin satışı üzerine demokratik hakkını kullanan ve… Türkiye, bu Parlamento, iktidar, onların eksi 10 derece soğukta tazyikli suya tabi tutulmalarını, gaz bombalarına tabi tutulmalarını, başlarına cop indirilmesini sadece izledik. Bari iktidar olarak, bari Hükûmet olarak, bari sorumlu bakanlar olarak, işçinin, bu kadar eziyetten sonra onurunu kıracak, gönlünü kıracak, kalbini kıracak bu tür sözleri kullanmayalım.

Şimdi, değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi Tekel özelleştirmesinden bu yana Bitlis’te, Tokat’ta, Adana’da, Samsun’da, İstanbul’da ve daha birçok yerde Tekel çalışanları gündüz fabrikada işini yapıyorken, çalışıyorken gece sabahlara kadar fabrikayı terk etmemektedir. Bizler birçok yerde, örneğin Bitlis’te, tarihinin tek fabrikası olan, seksen yıl önce kurulan fabrikanın özelleştirilmesinden sonra Hükûmetin, yetkili bakanların işçilerin sorununu bir an önce giderecek bir çabanın içine girmesini istiyoruz ve bu kürsüden bu çağrıyı yapıyoruz.

Değerli milletvekilleri, 117 sıra sayılı Tasarı’yla ilgili, dünden bu yana, tüm gruplar, birçok milletvekili işin teknik boyutunu, işin sosyal boyutunu, hangi beldenin, hangi mahallenin, hangi köyün ne tür kaygılarla, oy hesabıyla nereye bağlandığını açıkladılar, ben bunlara çok girmeyeceğim; ancak işin, Türkiye'nin, özelikle iktidar partisi ve Hükûmetin söylemleri boyutuna değineceğim.

Şimdi, Türkiye yıllardır çağdaş bir ülke olma hedefini karşısına koymuş. Türkiye yıllardır, on yıllardır Avrupa Birliğine girme çabası içinde. AK Parti iktidarı ve Hükûmetlerinden bu yana da bu konuda daha ileri adımlar atılmış durumdadır. Ancak demokratikleşme, ancak çağdaşlaşma, Avrupa Birliğine girme ve Avrupalı olma iddiasındaki bizlerin, bu Parlamentoya getirilen bu yasaya ne dememiz gerekiyor? Şimdi, Hükûmete soruyoruz buradan: Siz, Avrupalı olmaktan ve bu iddiayı da AK Partinin gerçekleştireceğinden bahsediyorsunuz ancak kırk üç tane ilçeyi yeni sınırlarla belirlerken, birçok mahalleyi, köyü bu sınırların dışına çıkarırken, yine, sekiz yüz altmış üç tane belediyeyi, neredeyse, Türkiye belediyelerinin üçte 1’ini kapatırken, Avrupa Birliğinin hiçbir normuna uymayan bir pratikle bunu gerçekleştiriyorsunuz.

Şimdi, bugün çağdaş ülkelerde -bugün Avrupa’da, bırakın yeni bir ilçenin kurulmasını- yeni bir belediyenin kurulmasını veya bir belediyenin kapatılmasını, bir ilde, bir ilçede, bir beldede, hatta bir köyde eğer bir değişiklik yapılacaksa, eğer oraya farklı bir proje uygulanacaksa, oradaki yetkili birimler, orada yaşayan ve yarın da yaşayacak halka gider, o değişiklikleri götürür veya yeni projeyi götürür, onun üzerine, bazen haftalarca, aylarca tartışma yapılır, ondan sonra bu pratiğe geçer. Şimdi, bu mantığa değinmek gerekiyor. Şu iddia var: “Birçok belde köy durumundadır, gönderilen kaynaklar yeterli değil veya verimli kullanılmıyor. Bu belediyelerin kapatılmasından sonra, bizler, Hükûmet olarak, devlet olarak çok daha geniş olanaklar götüreceğiz.” diyorlar. Olabilir, götürebilirsiniz ancak bu, bu mantığı değiştirmez. Eğer siz, milyonlarca insanı ilgilendiren ve onlarca, kimisi yüzlerce yıldır kurulmuş bazı belediyeleri, beldeleri kapatıp, bazı ilçeleri yeniden açıp, bazı yerlerini diğerine bağlıyorsanız, o halka sormalısınız. O halka sormadığınız durumda demokrasiden bahsedemezsiniz; o halka sormadığınızda, demokrasiyi, yetkiyi halka taşımaktan bahsedemezsiniz. En iyi şeyi yapsanız bile, eğer siz halkı, orada yaşayanları, onların iradelerini, onların kendileriyle ilgili karar verme hakkını ellerinden alıyorsanız bu hiçbir anlam ifade etmez.

Değerli milletvekilleri, birçok arkadaş dile getirdi. Şimdi, kapatılan sekiz yüz altmış üç belediyenin birçoğunun yıllardır çeşitli siyasi kaygılarla belde yapılmasına, belediye yapılmasına rağmen bir köy statüsünü aşmadığını biliyoruz. Ancak sekiz yüz altmış üç belediye içinde yüzlerce belediye, tarihî, kültürel, sosyal anlamda birçok kentin, birçok büyük ilçenin mevcut kentsel kültüründen, belediye kültüründen, deneyiminden, birikiminden daha fazla bir birikime sahiptir. Şimdi, birçok arkadaş bunlarla ilgili örnek verdi. Peki, siz, tüm bu belediyeleri kapattığınız zaman, o köy statüsünde olan, geri kalmış olan o belediyeyle birlikte diğer yüzlerce belediyeyi hangi hakla cezalandırıyorsunuz? Üstelik halka sormadan, üstelik orada yaşayanlara sormadan, üstelik Parlamentonun, sivil toplum örgütlerinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karabaş, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan.

Sivil toplum örgütlerinin bu konuda düşüncesini dile getirmesini engelleyerek…

Şimdi -birçok örnek verildi- tek bir örnek vereceğim: Fındık beldesi Belediyesi. Fındık Belediyesi, Gabar Dağı’nın eteklerinde, geçmişte 8 bin nüfusu olan bir belediye, ancak bölgede süren çatışma ortamı, operasyonlar nedeniyle büyük oranda boşalmış. Birinci Dünya Savaşı’nda Fındık’tan 65 kişi gönüllü olarak savaşa gidiyor, bunların 62’si şehit oluyor, 3’ü gazi oluyor. Atatürk o dönem -şimdiki Siirt ili Bitlis’e bağlı- Bitlis’i ilk ziyaret ettiğinde ödül olarak Fındık’ı nahiye yapıyor.

Şimdi, buna benzer yüzlerce beldemiz var, bunları kapatıyoruz. Bunların doğru olmadığına inanıyoruz, bundan geri adım atılması gerektiğini düşünüyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş.

AK Parti Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Nihat Ergün. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin altıncı fıkrasındayız. Bu fıkrada belediyelere pay verilmesiyle ilgili bir düzenleme geliyor.

Küçük ölçekli belediyelerin İller Bankasından almış oldukları pay da genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından nüfuslara göre dağıtılan paydır nihayeti itibarıyla. Az önce bir arkadaşımız konuştu “Küçük ölçekli belediyelerde nedir bu fayda-maliyet analizi?” diye. Benim kastettiğim şey, bunun devlete maliyetinden ziyade vatandaşa faydası, vatandaşa maliyetidir. Vatandaşa ne faydası var, vatandaşa ne maliyeti var, bunun ortaya konulması lazım. Kuşkusuz, birtakım sosyal faydalardan söz edebiliriz, ekonomik faydalardan söz edebiliriz, ama sosyal ve ekonomik maliyetlerden de söz etmemiz lazım. Bunlardan bir kısmı ikame edilebilir, bir kısmı ikame edilemez. Mesela, bir sosyal faydadır bir beldede belediye başkanının olması hastasını hastaneye götürebilmek açısından, gecenin yarısında cenazesi olan birisinin cenazesine yardımcı olmak açısından ya da karı koca kavgalarında belediye başkanının araya girmesi, arayı bulması açısından. Fakat bunlar ikame edilebilir faydalardır. Belediye başkanının olmadığı yerde ne oluyor arkadaşlar, karı koca boşanma davası mı açıyor? Belediye başkanının olmadığı yerde birisinin cenazesi olduğu zaman açıkta mı kalıyor? Belediye başkanının olmadığı yerde birisi hastalandığı zaman oraya yetişilmiyor mu?

Değerli arkadaşlar, bunlar ikame edilebilir sosyal faydalardır, ama 2 bin nüfuslu bir belediye örneği vereyim, 2 bin nüfuslu: Bugün itibarıyla İller Bankasından ortalama 10 YTL genel bütçe vergi gelirleri tahsilatına göre kişi başına pay alır. Ayda 20 bin YTL yapar; -20 milyar eski parayla- bunun yüzde 40’ı yaklaşık geçmiş borçlarına kesilir, 8 bin YTL. Geriye 12 bin YTL kalır. Hiç kesilmediğini varsayalım, hiç. Kesintisiz bir dönem varsayalım. Belediye başkanına maaş vereceğiz, 2.500 lira verdim, en düşük maaştan verelim. 9 tane meclis üyesi var -eskiden nüfusu 70 binin altındaki yerlerde oturum ücreti alınmazdı, şimdi nüfusa bakılmaksızın bütün belediyelerde belediye meclis üyeleri oturum ücreti de alabilirler- en az 500 lira verelim. Meclis toplantıları, komisyon toplantıları… 9 meclis üyesi vardır en küçük belediyede, 4.500 lira yapar ayda. 10 tane personeli olduğunu varsayalım, 10 tane; -bunu da minimum seviyeden tutuyorum- bunların vergi, sigorta dâhil maliyetleri bin YTL olsun kişi başına, asgari ücretle çalışsınlar, yani daha  yüksek ücret vermeyelim, 10 bin YTL.

S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Kapatmadığınız belediyelerde de aynı hesabı yapın!

NİHAT ERGÜN (Devamla) –  Bunun 3 bin YTL de telefon gideri, mazot gideri olsun.

Değerli arkadaşlar, hiç kesintisiz olsa, sadece bunlar 20 bin YTL tutuyor ve bu bölgenin kendi içinden bir tahsilatı olmayan bir bölge ise burada organizasyonun kendisi sadece -daha hizmetlere gelmedik, yola gelmedik, parka gelmedik,  diğer hizmetlere gelmedik- bu parayı yuttu. Ne olacak yol? Ne olacak park? Ne olacak hizmetler? Bunu belediye başkanı, kendinden büyük belediye başkanlarına gidecek yalvaracak; büyükşehir belediye başkanlarına, ilçelere. Buraya, devletin bürokratlarına gelecek kapılarında ceket ilikleyecek, 3 lira, 5 lira yardım dilenecek. Böyle olmaz arkadaşlar. Bu, doğru bir yaklaşım değil. O açıdan baktığımızda bunun sosyal faydası sosyal maliyeti, ekonomik faydası ekonomik maliyeti, vatandaşa faydası vatandaşa maliyeti açısından bakmamız lazım. Kırk yıllık belediye, yüz yıllık belediye, on yıllık belediye… Fayda, hizmet, bütün bunları birçoğunda görmek mümkün.

Şimdi, başka bir noktaya gelelim. Biz bu düzenlemeyle, aslında buradaki belediyeyi borçsuz bir hâle getiriyoruz, İller Bankasından özel bir yöntemle borçlarını tasfiye ediyoruz. Bunların bugün aldığı payı özel idareye aynen gönderiyoruz. 20 bin YTL’nin bu beldeye her ay hizmet olarak, borçsuz bir şekilde özel idare tarafından yapıldığını düşünelim, senede 240 bin YTL. Şu belde, senede 240 bin YTL’yi hizmet olarak alsın. On yıl süreyle özel idareye bunu veriyoruz. 2,5 trilyonluk bir yatırım. Bu köyün, bu kasabanın, bu beldenin kırk yılda alamadığını üç dört yılda alacak dediğimiz şey âdeta budur işte.

Değerli arkadaşlar, küçük ölçekler tarım arazilerinde de yok mu? Üç dönüm bir yerde, beş dönüm bir yerde, yedi dönüm bir yerde tarlası olan adamı düşünün; traktörle bir onu sürmeye gider, bir onu sürmeye gider, bir onu sürmeye; bir onu ekmeye, onu biçmeye gider, koşar durur. Bu adamın parça parça 100 dönüm arazisi olduğunu düşünelim, arazi toplulaştırmasında diyoruz ki senin bu 100 dönüm arazin parça parça olduğu için işe yaramıyor. Gel, bunu sana 90 dönüm olarak toplu bir arazi verelim. 90 dönümlük toplu arazinin sana katkısı, 100 dönümlük parça parça araziden çok daha fazla olacaktır; çok daha ucuza üreteceksin, zamanın kıymetli olacak, ürünün kıymetli olacak; bütün bunları verebilme imkânına burada sahip oluyoruz.

Elbette bazı hizmetlerde maliyet artışı var, yeter ki hizmet ortaya çıksın. Özellikle merkezî nitelikli kamu hizmetlerinde ilçeler kuruyoruz şimdi, bunun bir maliyeti olmayacak mı? Olacak. Ama karşılığında bir merkezî nitelikli kamu hizmeti olacak; eğitim hizmeti orada daha iyi verilecek, sağlık hizmeti orada daha iyi verilecek, tapu hizmeti orada daha iyi verilecek, nüfus hizmeti orada daha iyi verilecek. İnsanlar, büyükşehirlerdeki nüfus idarelerinde, tapu idarelerinde büyük bir yığılma içerisindeler. Orada da yeni ilçeler oluşturarak, özellikle her ilçe oluştuğunda belediyesi de otomatikman oluşmaktadır ve kendi özel kaynaklarıyla oluşmaktadır. Bu yönüyle baktığımızda, bütün bunların fayda-maliyet analizini yaptığımız zaman görüyoruz ki, değerli arkadaşlar, küçük ölçekle, orta ölçek, büyük ölçek arasında çok ciddi farklılıklar vardır.

Bir konu daha var: “Efendim, işte, uluslararası sözleşmeler, Avrupa Özerklik Şartı, Anayasa’ya aykırılık…”

Değerli arkadaşlar, Anayasa’ya aykırılık idari işlemden varsa Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’yla alakalı bir sorundan bahsedebiliriz. Bu, mevzuata bağlı bir meseledir. Anayasa Mahkemesi de bunu böyle kabul etmiştir. Bizim mevzuatımızda ne varsa onu yapıyoruz. Ama birisi idari işlem yaparken, tabii ki orada bir referandum yoluna gidecektir. Mevzuatımızda bu konularla ilgili referandum yoksa referandum yapmazsınız. Sizin kanunlarınız burada esastır, önemlidir. Zaten Yerel Yönetimler Özerklik Şartı da bunu öngörmektedir, Anayasa da bunu öngörmektedir. O açıdan, biz burada bir idari işlem yapmıyoruz. Burada bir mevzuat yapıyoruz, burada kanunla bir işlem yapıyoruz. Bunlar birbirinden farklıdır. İdari işlem farklıdır, kanunla yapılan işlem farklıdır değerli arkadaşlar.

Halk arasında bir tabir var… Şimdi burada söylemek lazımsa bu yaptığımız iş Anayasa’ya aykırı mı? Bu yaptığımız Anayasa’ya aykırı değil. Bu yaptığımız işin kitapta yeri var, var, doğru yapıyoruz ya; yanlış bir şey yok.

ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Size göre doğru.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Ha, siz yazacaksınız, gideceksiniz, başka konulardaki gerekçelerinizde olduğu gibi, bazı gerekçeler ileri süreceksiniz… Ben sizin Anayasa  Mahkemesine yaptığınız son başvurudaki gerekçeleri de dikkatle okumaya çalıştım. İnan üzüldüm, bazı açılardan üzüldüm. Yani, bu gerekçelerle Anayasa Mahkemesine başvurmak hiç şık düşmedi. Şimdi bununla ilgili başvurup da benzer bir metotla, gerekçelerle başvuracaksınız o da hiç şık düşmez.

Bu düşüncelerle değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergün.

Şahsı adına Elazığ Milletvekili Hamza Yanılmaz.

Sayın Yanılmaz? Yok.

Adana Milletvekili Sayın Yılmaz Tankut.

Buyurun Sayın Tankut. (MHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin altıncı fıkrasıyla ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, söz konusu maddenin altıncı fıkrasıyla “Belde, köy, mahalle veya bunların bazı kısımlarının bir belediyeye katılması veya birleşmesi hâlinde bu belediyelerin payı, katılma veya birleşmeyi takip eden ocak ayının birinci gününden itibaren yeni nüfusuna göre hesaplanır.” denilmektedir.

Şimdi buradan sormak istiyorum: Peki, söz konusu katılım 2 Ocakta, 15 Ocakta veyahut da 5 Şubatta gerçekleşirse gelire esas olan yeni nüfus için bir yıl beklenmesi mi gerekecektir? Bu uygulama söz konusu belediyenin gelirinin hesaplanmasında bir adaletsizliğe ve haksızlığa sebep olmayacak mıdır?

Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, alelacele tepeden inme bir zihniyetle Meclisimize getirilen bu yasa tasarısı ne yazık ki -daha önceki konuşmacıların da ifade ettikleri gibi- baştan sona yanlışlıklar, eksiklikler ve haksızlıklarla doludur. Gerçi bize göre AKP’nin bu anlayışında ve yüce Meclise getirip çıkartmak istediği içi boş ve milletimizin menfaatlerinden ziyade kendi siyasi kazanımlarına yönelik kanun tekliflerinde yadırganacak bir durum ve bizim için sürpriz bir tablo yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Türkiye’de ülkemizin millî çıkarlarını ve köklü devlet geleneklerini kendi siyasi saltanatlarını, kendi siyasi iktidarlarını devam ettirebilmek için sermaye yaparak harcamaktan çekinmeyen bir zihniyet ne yazık ki işbaşındadır ve maalesef bu zihniyetin en tepesindeki insan olan Sayın Başbakanın, bakanlarının ve Meclis grubu temsilcilerinin nafile gayretlerle çizmeye çalıştığı sahte Türkiye tablosuyla, pembe Türkiye tablosuyla yaşayan ve yaşanan gerçek Türkiye’nin gece ve gündüz kadar farklı olduğunu da bugün insaf ve vicdan sahibi herkes ama herkes kabul etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sekiz yüz altmış üç belde belediyesinin kapatılmasına sebep olacak olan bu yasa tasarısıyla, ne yazık ki, az önce de ifade etmeye çalıştığım gibi, AKP İktidarı, bilerek veya bilmeyerek, devletimizin ve milletimizin değerlerini, teamüllerini ve köklü devlet geleneklerini tasfiye etme planları yapanların, acı da olsa, amaçlarına hizmet etmektedir.

Değerli arkadaşlar, önceki konuşmacılar tarafından da ifade edildiği gibi, bu yasa, evrensel normlara ve insan hak ve kazanımlarına da kesinlikle uygun değildir.

Dün Aksaray Milletvekilimiz Sayın Osman Ertuğrul, bugün Eskişehir Milletvekilimiz Sayın Beytullah Asil’in de belirttiği gibi, Avrupa Konseyinin ortaya koyduğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı 15/10/1985 tarihinde imzaya açılmıştır. Türkiye, anlaşmaya 21/11/1988 tarihinde imza koymuş, anlaşma 9/12/1992 tarihinde onaylanmıştır. Yürürlük tarihi ise 1/4/1993 olarak belirlenmiştir.

Değerli arkadaşlar, bu şartı imzalayan Avrupa Konseyi üyesi ülkeler, yerel makamların her türlü demokratik rejimin temellerinden birisi olduğunu kabul etmiştir. On iki madde olan bu şartnamenin beşinci maddesinin başlığı “Yerel Yönetim Sınırlarının Korunması” şeklindedir. Açılımında ise “Yerel yönetimlerin sınırlarında, mevzuatın elverdiği durumlarda ve mümkünse bir referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan değişiklik yapılamaz.” denilmektedir.

Değerli arkadaşlar, şimdi buradan sormak istiyorum: Uğruna bu kadar mücadele ettiğiniz, göstermelik olarak verilen sözde müzakere tarihiyle gündüz gözü havai fişek kutlamaları yaptığınız Avrupa Birliğinin ve dolayısıyla Avrupa Konseyinin söz konusu yerel yönetimlerin sınırlarıyla ilgili bu şartını bu tasarıyla çiğnemiş olmuyor musunuz? Peki, bunu hangi samimiyet ölçünüzle izah edeceksiniz? Yoksa kara sevdayla bağlanmak istediğiniz Avrupa Birliğini, sadece devletimizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğüne yönelik tuzakları gizlemek, birlik ve beraberliğimize yapılan suikastları örtmek ve insanlarımızın temel sıkıntılarını saklamak için bir kılıf olarak kullanmaya devam mı etmektesiniz?

Değerli arkadaşlar, defalarca…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tankut, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun.

YILMAZ TANKUT (Devamla) - …bu kürsüden ifade edildiği gibi, hiçbir yapıcı katkı ve eleştiriye, inceleme ve araştırmaya tahammül göstermeden “Ben ne istersem o olur.” mantığıyla ve sayısal çoğunluğun verdiği şımarıklıkla Parlamento ciddiyetini ve geleneklerini hiçe sayan ve yüce Meclisimizi kendi parti grubu gibi yönetmeye çalışan AKP zihniyetinin bu anlayışını terk etmediği taktirde, artık, bu saatten sonra, Türk toplumunun menfaatine, devletimizin bekasına verebileceği hiçbir hayırlı hizmetinin olmayacağı yaşanan gelişmelerle ve bugün meydana gelen aymazlıklarla sabit hâle gelmiştir diyorum.

Sonuç olarak, AKP Grubunun, bugün, ülkemize ve milletimize şu aşamada hiçbir fayda ve katkısının olmayacağına inandığımız bir oldubitti anlayışıyla çıkartmaya çalıştığı bu yasa tasarısının, az önce de ifade etmeye çalıştığım hususların bir ispatı olacağını belirtiyor ve son bir kez elinizi vicdanınıza koyarak bu tasarıyı yeniden değerlendirmenizi temenni ediyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, şahsım adına söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Evet, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

117 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde, bir fırsatı ganimet sayarak söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum.

Tabii, bu memlekette bazıları savaş ganimetinden yararlanır, biz de, işte, söz alan kişilerin bulunmamasından kaynaklanan bir söz alma hakkını kullanıyoruz.

Değerli milletvekilleri, tabii, o kadar çok yasalara, İç Tüzük’e aykırı bir yasa hazırlanmış getirilmiş ki… Komisyon Başkanı burada açıklama yapıyor: “Ben herkese söz verdim.” Sen nasıl herkese söz verdin? Sen bu tasarıyı orada kaçırdın milletvekillerinden tenkidinden. İşte, getirdiğin bu tasarıyı yarına inceledikleri zaman o kadar çıkmaz bir uyuşmazlıklarla karşılaşacaklar ki bu tasarıyı hazırlayanlara halk çok büyük bir methiyeler düzecek ama methiyeler menfi yönde olacak, müspet yönde olmayacak, onu da size söyleyeyim.

Şimdi, biraz önce AKP’li Grup Başkan Vekili burada konuşuyor, diyor ki: “Yani belediye kalkacak, yerine muhtarlık gelecek.” Değerli milletvekilleri, belediye ile muhtarlığı aynı statü içinde gören zihniyet olur mu? Mümkün değil ki, belediyenin olanakları başka, muhtarlığın olanakları başka. Şimdi, eğer bir yerde, bir beldede  belediye kurulmuşsa o, çağdaş bir yönetime kavuşmuş demektir. Devletin oraya eli gitmiştir, belirli bir halkın kültür seviyesi yükselmiştir, eğitim seviyesi yükselmiştir, oralara birtakım hizmetler gelmiştir. Şimdi, bunu, yani zaten bir muhtarla bir belediye farkını kavramayacak kadar zekâ mahzurlular, özürlüler varsa bunlara zaten bir şey anlatmaya gerek yok.

BAŞKAN – Sayın Genç, bakınız, böyle bir ifade olmaz. Yani bir milletvekili arkadaşımıza söylediğiniz ifadeye dikkat ediyorsunuz değil mi?

KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, ben, hayır, onu kastetmiyorum, genel konuşuyorum. Yani, diyorum ki eğer bir belediyeyle bir köy farkını kavrayacak bir zihniyet yoksa onu şey etmek mümkün değildir.

Şimdi, bakın, sizler bu Meclise geldiğiniz zaman bir yemin ettiniz, halkın huzur ve güvenini koruyacağınıza yemin ettiniz. Şimdi, bu kanunla halka huzursuzluk ve güvensizlik getiriyorsunuz. Niye? Yıllarca… Bu memlekette kurulan belediyeleri kaldırıyorsunuz, kaldırdığınız zaman, yarın siz o halkın nasıl karşısına gideceksiniz? Ne yapacaklar? Yarına, buraya siyasi…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Seni ilgilendirmez!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, varsa yiğitliğin gel gidelim! Varsa bir…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Söz aldığın hususta konuş!

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Düzgün konuş! Hangi hususta söz aldıysan o konuda konuş, milleti yanıltma! Yanlış şeyler söylüyorsun, doğru şeyler söylemiyorsun!

KAMER GENÇ (Devamla) – Ben, sana danışmam ki, senin evvela benim konuşmalarımı kavrayacak bir niteliğin yok, onu bir bil de ondan sonra, başka…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Kimse ciddiye almıyor zaten seni!

BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen…

KAMER GENÇ (Devamla) – Ayrıca, eğer istiyorsan çıkalım, hangi televizyonda istiyorsan, senin yandaşlarının televizyonunda, senin meslek grubunla ilgili her konuda seninle tartışırım…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ben seninle niye konuşayım?

KAMER GENÇ (Devamla) - …ve getirdiğiniz bu kanun da facia bir kanun.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sen kimsin ki seninle televizyona çıkacağım!

KAMER GENÇ (Devamla) - Bu kanunla, Türkiye Cumhuriyeti devleti içinde yerleşen huzuru bozuyorsunuz, belli beldelerdeki rant peşinde koşuyorsunuz. Yarın, size bağlı olan imar planlarını yapacak kurumlar kanalıyla bugüne kadar sahip olmadığınız yerlerdeki hazine arazilerini, mera arazilerini -belediyeler hududu içindeki arazileri- getireceksiniz, plan kapsamında kendinize özel planlar yapacaksınız –zaten bu sizin huyunuzdur- yeşil alanlardaki…

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İspat et.

KAMER GENÇ (Devamla) – İspat edersem sen ayrılacak mısın milletvekilliğinden?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İspat edemeyen şerefsizdir.

KAMER GENÇ (Devamla) - Sizin milletvekiliniz Tuzla’da yeşil alanı imar planına çevirmedi mi? (AK Parti sıralarından gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ezbere konuşuyorsun.

KAMER GENÇ (Devamla) - Getirelim… Getirelim efendim.

ASIM AYKAN (Trabzon) – İşte orada Bakan…

KAMER GENÇ (Devamla) - Gazeteler yazdı. Yazmadı mı? Bilmiyor musunuz? Yani siz belediye başkanı olarak hiç yeşil alanları imara açmadınız mı? (AK Parti sıralarından gürültüler)

ASIM AYKAN (Trabzon) – İspat et.

KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer ki ispat edersem milletvekilliğinden istifa eder misin? İstifa eder misin?

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Bir şey yapamazsın.

 ASIM AYKAN (Trabzon) – İşte Bakan orada, şikâyet et.

KAMER GENÇ (Devamla) – Siz, yeşil alanları kendi yandaşlarınıza getirip de imar sahasına açıp da yapmadınız mı?

ASIM AYKAN (Trabzon) – İspat et.

KAMER GENÇ (Devamla) - İspat edeceğim.

ASIM AYKAN (Trabzon) – Getir, şikâyette bulun yargıya…

KAMER GENÇ (Devamla) - Açalım…

Şimdi, zaten siz denetimi kaldırdıktan sonra neyi ispat edeceğiz? Yani bunu getireceğiz ama bu sözünüzün arkasında kalacaksınız.

Şimdi, dolayısıyla, bu yasayla getirdiğiniz şey, zaten sizin zihniyetinizdeki kişilerin şeyi, “Acaba, bu memleketteki kaynakları nasıl bizim yandaşlarımıza kanalize ederiz.” Bütün mesele bu. Bütün mesele bu.

NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Siz biliyorsunuz, sizin döneminizde olmuştur.

KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, belediyelerinizde çalışan bürokratlar metreslerine 1 trilyon civarında hediyeler alıyorlar. Efendim, burada, hiç bu mahkeme üzerine gidiyor mu? Gitmiyor. Niye? Çünkü savcıları ve hâkimleri, siz bu statüyle korkutmuşsunuz. Çünkü araştırma yapıyorlar, soruşturma yapıyorlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Devamla) – Aynı zamanda da devlette de denetim olmayınca bu nasıl olacak?

Ha, siz şimdi bu belediyeleri aldınız. Aldığınız o arsalarla… Erzaklar dağıtacaksınız, ondan sonra yine kömürler dağıtacaksınız, siz oy almaya gideceksiniz. Ama bu iş o kadar ucuz değil; yarın sizi, belediyeler, o belediyenin hudutları içine sokmayacaklar. Göreceksiniz, siz, cıyak cıyak, oralara girdiğiniz zaman bağıracaksınız ve geri döneceksiniz. Bu halk, bu kadar, yani kendisine kötülük yapan insanlara karşı artık gün gelecek ona cezasını verecek kapasitede ve nitelikte bir halktır. Onun için, getirilen bu kanun komisyonda doğru dürüst incelenmemiş, Genel Kurulda doğru dürüst incelenmemiş, konuşmaların hepsini kapatmışsınız. Bu komisyonda, bir defa, biz… Uzun zaman Parlamento görevini yapan insanların kanunları komisyonda enine boyuna tartışması lazım. E, şimdi, başka zamanlarda, meclislerde, il kurulması, ilçe kurulması, belde kurulması öyle kolay kolay geçmezdi. Çünkü herkesin bir belde kurma imkânı var, her milletvekilinin ilçe kurma hakkı var. Bunların hepsini engellediniz. Tabii, Komisyon Başkanı burada her şeyi dikta bir rejimle önledi. Ama bunun sonucuna kendisi katlanır.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz.

Sayın Erçelebi

HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum:

Kapatılacak olan belediyelerden AKP’li belediye başkanlarının partiden istifa etmemeleri için “Size daha büyük görevler vereceğiz.” denildiğini duyuyoruz. Bu görevler nelerdir?

Denizli’de kırk beş tane belediyeyi kapatıyorsunuz. Bu hizmetleri nasıl vereceksiniz?

Bu yasayla köyleri ilçe sınırları içerisine alıyorsunuz. Köy mezraları ne olacaktır?

Bu tasarıda akçalı işler var. Neden Plan ve Bütçe Komisyonunda bu tasarı görüşülmeden Genel Kurula geldi?

Kapatılan belediyelerin borçları ne olacak?

Biraz önce AKP Grup Başkan Vekili söyledi, “Anayasa Mahkemesine giderseniz şık olmayacak.” dedi. Anayasa Mahkemesine şıklıktan dolayı değil haksızlık ve hukuksuzluktan dolayı gidildiğini düşünüyorum. Ne diyorsunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Cengiz…

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İki gündür tabii, sorularımıza çok cevap alamıyoruz ama… Özellikle Çanakkale’de sekiz tane beldenin kapatılması ve bunların ortak yönleri var. Vatandaşlarımız tabii merak ediyorlar. Özellikle, kapatılan beldelerde bir, büyük belediye binaları var; iki, sağlık ocakları var 2 doktorlu; üç, liseler var, YİBO’lar var, jandarma var ve bu gibi kooperatifler de var. Bu beldeler köy olunca bunların durumu ne olacak diye merak ediyorlar. Acaba bu konuda, köyde olması görülmeyen bu müesseselerin durumları ne olacak? Sayın Bakanımız bilgi verebilir mi?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bukan

AHMET BUKAN (Çankırı) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

2002 yılından bugüne kadar kaç tane belde belediyesi kurulmuştur? Bu kanunla da kaç tanesi kapatılmaktadır?

İkinci bir sorum: Kaç belediye başkanı adli makamlarca yargılanmıştır? Bunun sonucu ceza alıp görevden alınan belediye başkanı, meclis üyeleri veya belediye çalışanları var mıdır? Varsa hangi belediyelerdir?

BAŞKAN – Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, son nüfus sayımına göre nüfusu azalan belediyelerimize İller Bankasınca gönderilen ödenekler azaldı. Sorulan sorulara verdiğiniz cevaplarda bu ödenekleri eski şekilde göndereceğinizi söylediniz. Ama bu hangi kurallara göre olacak, nasıl olacak, bu ne kadar sürecek? Burayı açıklamadınız, bir.

Bir diğer husus: Nüfusu artan belediyelerdeki uygulamalarınız nedir? Nüfusu artan belediyelere gönderdiğiniz ödenekler arttı mı yoksa eskisi gibi, eski az nüfusuna göre mi devam ediyor?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bal…

FARUK BAL (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu kanun, kaynak yetersizliği nedeniyle, tasarruf amacıyla nüfusu 2 binin altında bulunan sekiz yüz altmış üç tane beldenin kapatılmasını da içermektedir ve içindeki maddeleri itibarıyla da buralara mahallî hizmetin sunulabilmesi için il özel idaresi veya köylere hizmet götürme birlikleri vasıtasıyla içme suyu, kanalizasyon, temizlik, çöp toplama, ulaşım, itfaiye ve diğer hizmetleri götürmek amacıyla gerekli tedbirleri alacak bir yetki veriliyor. Altında da kaymakamlar ve valiler bunlarla ilgili koordinasyon yapmakla görevlendiriliyor ve İller Bankasındaki kaynaklardan, nüfuslarına göre, bu hizmetlerin yerine getirilebilmesi için bu kuruluşlara kaynak transfer ediliyor.

Buradan anlaşıldığına göre, Türkiye’de sekiz yüz altmış üç tane belde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, sorumu soramadım. Müsaade edin, birkaç saniye içinde tamamlayayım.

BAŞKAN – Pardon. Otomatik kesiliyor Sayın Bal. Bir dakikaya göre ayarladığımız için, bu hususta…

FARUK BAL (Konya) – Sorumu tamamlayayım.

BAŞKAN – Şimdi, burada sırada arkadaşlar var. Benim sistemi tekrar değiştirmem lazım, alttan itibaren yüklemek lazım.

FARUK BAL (Konya) – O zaman şunu sormak istiyorum Değerli Başkanım: Bu mahallî hizmetlerin devletleştirilmesi değil midir bu kanun?

İkinci olarak da: Bütün dünya Mersin’e giderken bu kanunla bu Hükûmet tersine mi gidiyor?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakanım.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Erçelebi’nin sorusu, kapatılan, tüzel kişiliği düşürülen belediyelerdeki başkanlarla ilgili, AK Partili belediye başkanlarımızla ilgili. Tabii, bir soru olarak da nitelemek mümkün mü, onu bilemiyorum ama bizim kimseye bir taahhüdümüz olmadı. AK Parti ailesi, AK Parti belediye başkanları bizim bunu niçin yaptığımızı gayet iyi biliyorlar. Yani bizim bu tasarıyla yerel yönetimlere daha büyük imkân aktaracağımızı ve yerel hizmetlerin daha iyi yürüyeceğini biliyorlar. O konuda söyleyeceğim fazla bir şey yok.

Kapatılan belediyelerin borçlarıyla ilgili daha önce ifade ettik, zaten maddede de yer alıyor. Borçları, alacakları, hepsi il özel idarelerine devrediliyor ve borçlarının tasfiyesi il özel idareleri tarafından yapılacak.

Çanakkale’yle ilgili Sayın Cengiz’in sorusu: Kapatılan belediyenin binaları, imkânları ve o beldemizdeki diğer kooperatif ve diğer  tesisler devam edecek. Bu konularda hiçbir endişeye gerek yok. Hatta, bugün tekrar başka bir soruya verdiğim cevapta da ifade ettim. Bunların kendi araçları, araç gereçleri, köye hizmet götüren bütün imkânları orada korunacak ve oraya hizmet götürmeye devam edecek.

2002 yılından bu yana kaç belediye kurulmuş, belde belediyesi? Daha önce belediyelerin Türkiye’deki gelişimiyle ilgili tablo sunmuştuk. 2000 yılından bu yana Türkiye’de hiç yeni belediye kurulmamıştır, belde belediyesi de dâhil.

AHMET BUKAN (Çankırı) – Benim ilimde kuruldu Sayın Bakan, şimdi de kapatılıyor.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – 2000’de, zaten, biliyorsunuz, büyükşehir Sakarya söz konusuydu. 2002’den sonra hiç belediye kurulmamıştır. Bu tasarı ile de kaç belediyenin tüzel kişiliğinin kaldırılacağı zaten bilinmektedir.

AHMET BUKAN (Çankırı) – Ünür Belediyesi kuruldu, benim ilimde kuruldu, Çankırı’da.

KADİR URAL (Mersin) – Bürokratlarınız yanlış bilgi veriyor Sayın Bakan.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Nüfusu azalan belediyelere gönderilen ödenekle ilgili, değerli arkadaşlar, bu konuda da tabii biraz önce yine açıklama yapmıştık. Hükûmetimizin şöyle bir kararlılığı vardır: Bu, tabii, adrese dayalı nüfus kayıt sistemi çok önemlidir. Bakın, dün de ifade etmiştim, bu, Türkiye’de gerçekten, artık, güncel olarak nüfusumuzun sağlıklı olarak takibine imkân veriyor. Bu çerçevede, belediyelerimizin tabii bazılarının nüfusu daha fazla çıkmıştır. Yani on yılda yapılan bir sayım ve çok geç kalıyordu. Şimdi şöyle düşünelim: Bazı yerleşim yerlerimizin nüfusu bilinenin iki misline çıkmış ama ödeneği az. İşte, bu adaletsizlik gideriliyor ama bizim Hükûmet olarak da şöyle bir kararımız var; son Bakanlar Kurulumuzda da bunu görüştük, dün Sayın Başbakanımız grup toplantısında da bunu deklare etti: Nüfusu azalan belediyelerimize, 2009’daki yerel seçimlere kadar ödeneklerinde düşme olmayacak ama nüfusu artan belediyelerimize, hak ettikleri için de yeni nüfuslarına göre ödenekleri gönderilecek.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Seçim senesi Sayın Bakan, tabii olacak o kadar. Seçimden sonra ne olacak?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Tabii, son olarak da Sayın Bal’ın sorusu:

Hizmetlerle ilgili mekanizmayı zaten anlattık. Sekiz yüz altmış üç beldemizde… Sadece malî sebepler değil bu tasarrufumuzun temelinde yatan, bunu tekrar tekrar ifade ediyoruz; ölçek büyütme, optimal bakış, hizmetleri daha iyi yürütme ve yerel yönetimlerimizi gerçekten dünyadaki trende paralel olarak daha planlı hale getirme. Biz, bu çerçevede Köy Kanunu’nu da yakın zamanda ele alacağız. Köy Kanunu’nda, köylerimizle ilgili düzenlemeleri de muhtarın yeni konumu, köylere götürülecek hizmetlerin yeni organizasyonuyla, yaklaşık otuz beş bin civarındaki köyümüzü de daha farklı bir bakışla değerlendirmiş olacağız. Kısa sürede bu da huzurunuza gelecek ama gelmeden önce, o konuda, Köy Kanunu üzerinde çok detaylı bir çalışma yapacağız.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Sayın Başkanım, bir soruya cevap vermem lazım Komisyonla ilgili. Verebilir miyim?

BAŞKAN – Evet, buyurun.

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Sayın Başkanım, Sayın Erçelebi “Neden Bütçe Plan Komisyonunda bu tasarı görüşülmedi?” diye bir soru yöneltti. Bu konuda benim cevap vermem lazım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tarafından 26/2/2008 tarihinde sadece İçişleri Komisyonuna havale edildiği için, başka bir komisyona havale edilmediği için sadece bizim Komisyonumuzda görüşülmüştür.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde altı adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup aykırılık durumuna göre işleme alacağım.

Buyurun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin altıncı fıkrası ile düzenlenen 2380 sayılı kanunun birinci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen “kısımlarının” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “bölümlerinin” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Mustafa Ataş

                                                                                                                 İstanbul

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin altıncı fıkrası ile düzenlenen 2380 sayılı kanunun birinci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen “gelirlerinden” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “paylarından” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Kerim Özkul

                                                                                                                  Konya

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. Maddenin altıncı fıkrasında yer alan “ocak ayının birinci gününden itibaren” ibaresinin kaldırılarak “bir yıl sonra” ibaresinin gelmesini arz ve teklif ederim.

Cemaleddin Uslu                                    Kadir Ural                            Mustafa Enöz

                   Edirne                                     Mersin                                     Manisa

                               Nevzat Korkmaz                         Beytullah Asil

                                       Isparta                                     Eskişehir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3. maddesinin 6. fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz:

“Genel Bütçe vergi gelirlerinden belediye ve il özel idarelerine ayrılan payların dağıtımına esas belediye ve il nüfusları, her yıl sonu itibariyle İçişleri Bakanlığınca, İller Bankasına ve Maliye Bakanlığına bildirilir. Belde, köy, mahalle veya bunların bazı kısımlarının bir belediyeye katılması veya birleşmesi halinde bu belediyelerin payı, katılma veya birleşmenin fiilen gerçekleştiği tarihi takip eden Ocak ayının birinci gününden itibaren yeni nüfuslarına göre hesaplanır.

Belediye ve il nüfusları 10 yıl süreyle paylarının hesaplanmasında 2 kat olarak dikkate alınır.”

               Behiç Çelik                         Nevzat Korkmaz                          Kadir Ural

                  Mersin                                     Isparta                                     Mersin

                                 Beytullah Asil                            Cemaleddin Uslu

                                     Eskişehir                                         Edirne

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin 6. fıkrasındaki Maliye Bakanlığına diye devam eden cümleye “ilgili belediyesine de” şeklinde ekleme yapılmasını arz ve teklif ederiz.

          Bihlun Tamaylıgil                        Yaşar Tüzün                          Hüseyin Ünsal

                 İstanbul                                    Bilecik                                    Amasya

             Yaşar Ağyüz                       Orhan Ziya Diren                       Ahmet Küçük

                                     Gaziantep                                           Tokat      Çanakkale

                                  Kemal Anadol                              Hakkı Suha Okay

                                         İzmir                                              Ankara

BAŞKAN – En aykırı önergeyi okutup işleme alacağım.

Buyurun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde ilçe kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin (6) fıkrasının Anayasaya aykırı olduğundan tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

          Bihlun Tamaylıgil                        Yaşar Tüzün                          Hüseyin Ünsal

                 İstanbul                                    Bilecik                                    Amasya

             Yaşar Ağyüz                       Orhan Ziya Diren                       Ahmet Küçük

                Gaziantep                                    Tokat                                   Çanakkale

                                    Kemal Anadol                        Hakkı Suha Okay

                                            İzmir                                        Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, Orhan Ziya Diren…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Diren.

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

117 sıra sayılı büyükşehir belediyesi sınırları içinde ilçe kurulması ve bazı belde belediyelerinin kapatılması hakkındaki Kanun Tasarısı’nın 3. maddesi (6)’ncı bendi üzerine vermiş olduğumuz önerge münasebetiyle söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Huzurlarınızda -eğer bu tasarı kanunlaşırsa- kırk altı beldesi kapatılacak bir seçim çevresinin milletvekili olarak bulunuyor ve bu konudaki duygularımı sizlerle paylaşmak üzere bulunuyorum.

İktidar partisi olarak toplumun neredeyse yarısını ilgilendiren bir düzenleme yapıyorsunuz. Yaptığınız bu düzenlemeyle mahallî idareleri neredeyse yeniden yapılandırıyorsunuz. Tabii ki iktidar partisi düzenlemeler yapacaktır ama “Ben iktidarım, her istediğimi istediğim şekilde yaparım.” dememelidir.

Şimdi, bu kanun tasarısı kamuoyunda da tartışılmamış, komisyon görüşmeleri -daha önce arkadaşlarımın da iddia ettiği gibi- neredeyse oldubittiye getirilmiş, altyapısı oluşturulmadan yangından mal kaçırır gibi Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmiştir.

Ekonomi her geçen gün kötüye gitmekte, dış ticaret açığı büyümekte, işsizlik katlanarak artmaktayken, öncelik, hangi belediyeleri kapatalım, nereleri ilçe yapalım olmamalıydı.

Ben öyle tahmin ediyorum ki Avrupa Birliğiyle yaptığımız görüşmeler sürecinde, bizim tarım kesiminde özellikle nüfusumuzun neredeyse yüzde 37’si vardı ve bize dayatılan en önemli konulardan bir tanesi de buydu, bu rakamın mutlaka daha aza indirilmesiydi. Acaba bu beldelerin bir kısmı değişik mülahazalarla kapatılırken bu kırsaldaki nüfus acaba şehirlere göç ettirilerek, azaltılarak Avrupa Birliğine olumlu cevap mı vermek isteniyor diye düşünüyorum.

Bu belediyeler kurulduğunda, tabii ki, bu 2 binlik kıstaslara uyan nüfus sayısına sahip beldelerdi ama bunlar ekonominin kötüye gidişi, belki tarımda yeteri kadar destek bulamadıkları ve geçimlerini sağlayamadıkları için kentlere göçün sonucu buralarda nüfusta azalma olmasına karşın, bizim özellikle Tokat’ımızda kapanma durumuyla karşı karşıya kalan beldelerimizde bu belediyelerin getirdikleri hizmetler sonucu yavaş yavaş bir kentsel yerleşim, kentsel yaşam kültürünün gelişmeye başlaması sonucu köye dönüş anlamında da ciddi gelişmeler var.

Bu noktada, birçok milletvekilimizin genel görüşmelerde de söylediği gibi, eğer bu beldelerin kapatılması gerekiyorsa bunu birbirine çok benzeyen domino taşlarını dizer gibi ya da kilit taşlarıyla bir kaldırım oluşturur gibi bir anlayışla değil, her yörenin özelliğine, her yörenin gereksinmelerine, coğrafi konumuna bakılarak tek tek incelenmek suretiyle, halkın da buna katılımı sağlanarak daha demokratik şekilde yeniden bir düzenleme yapılabilirdi. Burada, biz bunun çok demokratik olduğunu göremiyoruz.

Örneğin, Muğla’da Turunç ve Bafa, Nevşehir’de Göreme ve Mustafapaşa gibi beldeler çok büyük özellik arz etmesine karşın 2 bin nüfusun altında nüfus yerleşik görünüyor adrese dayalı sayım sistemi içerisinde ama bunlar, turistik sezonda ve senenin büyük bir bölümünde de çok yoğun bir nüfusu maalesef ağırlamak durumunda kalıyorlar. Ama bunlara bu hizmetleri, belediyenin götürdüğü bu hizmetleri bundan sonra nasıl vereceğiz ya da oradaki tarihî ve turistik değerleri nasıl koruyacağız? Bunlar da apayrı sorunlar.

Bizim Tokat’ımızda özellikle kapatılacak beldelerimizden Akarçay, Ataköy, Cihet, Dikili, Gölgeli gibi, Almus’umuzdaki Görümlü, Kınık gibi köylerimiz, beldelerimiz, gerçekten bu hizmeti vermesi planlanan il genel meclisinin ya da il genel sekreterliğinin emrindeki makine parkının ya da diğer bütün hizmetleri getirecek kurumlara çok uzak yerlerde, hakikaten çok müsait olmayan coğrafi koşullarda yapılanmış, yavaş yavaş da bu “köye dönüş” anlayışı içerisinde gelişmeye başlamış şeylerdi. Eğer bunlar, dediğim gibi teker teker incelenip, raporlanıp bunlara biraz daha imkân verilebilseydi belki çok daha yararlı, o bölgelerin gelişmesine katkıda bulunacak çalışmaları yapmış olacaktık. Bu konuda da yine bu işin aceleye getirilmiş olduğunu düşünüyorum.

Özellikle Tokat’ta kapanacak bu birçok belediyenin gerçekten il genel meclisleri ve ne bileyim, KÖYDES projelerinden hizmet almak bakımından çok olumsuz coğrafi koşullarda konumlarda konuşlanmışlardır. Ayrıca, buralarda hizmet, bu şekliyle daha da pahalıya mal olacaktır diye düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Diren, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) – Tamamlıyorum efendim.

Kaldı ki BELDES ve KÖYDES projeleri kapsamında buralara bu hizmetlerin götürüleceğini iddia ediyorsunuz ama yerelde bize de gelen şikâyetler var. Eğer iktidar partisine mensup bir belediye başkanı yoksa, gerek BELDES gerekse KÖYDES projelerinde oylara her zaman dikkat çekilmiş ve orada partizanlık her zaman yapılmıştır. İnşallah, bunların önüne geçecek tedbirleri mutlaka alacağınızı düşünüyorum.

Verdiğimiz önergede de Anayasa’nın, idarenin her türlü eylem ve işleminin yargının denetimine tabi olduğuna amirdir… Yapılan değişiklikle kapatılan veya bağlanan ilk kademe belediyelerinin haklarını idari yargıda aramalarının önüne geçildiğinden, bu durum meşru yol ve vasıtalarla yargı mercileri önünde hak arama özgürlüğünü ortadan kaldırdığından dolayı Anayasa’ya aykırı görüyor ve bu maddenin (6)’ncı bendinin çıkartılmasını talep ediyoruz.

Önergemizin destekleneceği ümidiyle, hepinizi tekrar sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Diren.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin 6. fıkrasındaki Maliye Bakanlığına diye devam eden cümleye “ilgili belediyesine de” şeklinde ekleme yapılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                          Kemal Anadol (İzmir) ve arkadaşları.

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Yaşar Ağyüz efendim…

BAŞKAN – Sayın Ağyüz, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde üzerindeki değişiklik önergesi için söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, bu yasa yanlışlıklarla, eksikliklerle dolu baştan beri söylediğimiz gibi. Komisyonda da iyi incelenmemiş. Bakın, Belediye Yasası’nda belediyelerin bütçe yapma dönemi kasım ayıdır. Siz, vergi gelirlerinden alınacak payın bildirilmesini “her yıl sonu itibarıyla” diyorsunuz ve İller Bankasıyla, Maliye Bakanlığıyla sınırlıyorsunuz.

İlgili belediye, bütçesinde yatırım programı planlayacak, ödenek ayıracak. Belediyelerdeki en büyük payın da devletten alınan vergi payı olduğu ortadayken, böyle bir çelişkiyi kabul etmek mümkün mü? Bu kadar bir farklılık dâhi ne Komisyonda ne hükûmette görüşülmemiş. Bu, bir çelişkidir. Bunun düzeltilmesi lazım.

Ayrıca, burada konuşuldu, önergeyle düzeltildi. Bakın Samsun’un iki tane ilçesindeki köy bölüşümüne: Kırmızı işaretliler ortak. Hangi köy iki ilçede? Bunu nasıl çözeceksiniz? Kura çekimiyle mi çözeceksiniz?

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Düzeltildi.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Diğerlerinde de bir sürü yanlışlıklar var. Komisyon Başkanı diyor ki: “Çok iyi incelendi.” Ben o komisyondaydım, on buçuktan bir buçuğa kadar görüşler söylendi, bir buçukta tatile çıkıldı; üçte başladı, üç buçukta muhalefet terk etti görüşlerine önem verilmediği için, görüşleri dinlenmediği için. Öneriler işlerine gelmediği için, iktidar partisi üyeleri, kapalı toplantıda yarım saatte bu koskoca, Türkiye’nin idari yapısını yeniden biçimlendirecek ve çok tehlikeli, ileriye dönük sakıncaları olacak, özellikle AK Parti gibi bir iktidarın elinde yapılan bir değişiklik olduğu için çok büyük sakıncaları olacak. Böyle bir yasayı yarım saatte geçirdiniz ve iki gündür de görüşmelerle burada bunu tamamlayacağız.

Değerli arkadaşlarım, o kadar yanlış bilgiler veriliyor ki, Sayın Bakan da yanlış bilgi veriyor, diyor ki: “Bu, 2004’te çıkan yasada vardı.” Orada var Sayın Bakan, ama “Danıştayın görüşü alınarak…” diyor, siz Danıştayın görüşünü baypas ediyorsunuz. Bunu, niye burada dürüstçe söylemiyorsunuz, niye açıklıkla söylemiyorsunuz sekiz yüz altmış üç belediyeyi kapatırken?

Yine bir Grup Başkan Vekili arkadaşımız diyor ki, hesap çıkarmış, “20 milyar.” Peki bu personelin maaşı verilmeyecek mi? Yoksa personeli burada böyle gösterip çıkarmayı mı düşünüyorsunuz 9 tane personeli, 10 tane personeli? 9 tane belediye meclisi üyesine ödenek… Peki, bu yasa çıkarken sizin öneriniz olamaz mıydı, ayda bir belediye meclis üyeliği yapacağına eskisi gibi üç ayda bir yapılsın, dört ayda bir yapılsın, nüfusa göre dengelensin. Olmaz mıydı? Ki, o kadar abartılı rakamlar veriyor ki eskiden belediye başkanlığı da yapmış değerli arkadaşımız, ayda herkese 500 milyon, ufak bir beldede 500 milyon aylık ödenek veriyor meclis üyelerine.

Değerli arkadaşlarım, varsayalım ki 20 milyar, bin belediye kapattınız, 20 trilyon. Bakın son bir haber: EGO’nun BOTAŞ’a olan 676 milyon YTL borcunu sildiniz, “yeniden yapılandırma” dediğiniz olayla ve vergi aflarıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ve on dört şirketinin borçlarını sildiniz, yeniden yapılandırdığınız belediyelerinizde ayrıcalıklı işlem yaptınız. Maliye Bakanlığınız aylardır, yıllardır seçim dönemine yaklaşıldığı dönemlerde ayrıcalıklı işlem yapıyor. Bir partiye fazla veriyor, kendi partisine, iktidar partisine, bir partiye az veriyor. Bunlar yaşanan gerçekler. Bunları niye söylemiyorsunuz yani, niye söylemiyorsunuz?

Ankara Büyükşehir Belediyesinde 1 katrilyon borç ne oldu? Bunların hesabı niye sorulmuyor? Bin belediye, senede 20 trilyon yapıyor arkadaşlar, 20 trilyon. Sizin verdiğiniz ayda 20 trilyon yapıyor, senede 240 trilyon. Sizin bir çırpıda sildiğiniz borç 676 milyon YTL değerli arkadaşlarım. Bu büyük bir çelişkidir, bu büyük yanlıştır, bilgi eksikliği çok büyük yanlışlıktır.

Bakın, Avrupa Özerklik Şartı’nı arkadaşımız okumamış. “Beni bağlamaz.” diyor. Nasıl seni bağlamaz? 5’inci maddesi diyor ki: “Öngörülen sınır değişikliklerinde belde halkına önceden danışılması şarttır.” Bu bağlayıcı bir maddedir. Referanduma her konuda hevesli olan iktidarınız bu konuda niye referanduma gitme gereğini hissetmiyor değerli arkadaşlar? Bunlar hep yasanın büyük çelişkileridir. O nedenle, yasa tamamen eksiktir ve bu yasanın iyi incelenmeden geldiği açık ve net görülmektedir değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ağyüz, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Muhalefet çok ciddi önergeler veriyor, ama dinleyen kim! Yine otomatik parmaklarla reddediyorsunuz.

Yine bir değerli arkadaşımız konuştu burada: “Bir tek yeşil alan tadilatı gösterirseniz…” dedi. AKBİL ile İGDAŞ’ta soruşturmanın ucundan, kıyısından yer alanlar bize belediye dersi veremezler. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) – İSKİ’den bahset!

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Gaziantep’de fuar alanı bugün peşkeş çekiliyor, fuar alanı, 40 bin dönüm. Yüzüncü Yıl Kültür Parkı peşkeş çekiliyor. MHP’li Bursa Milletvekili arkadaşımız rantı koydu. İki saat önce konuşmamda, Kadıköy’de iktidara yakın bir inşaat şirketine 156 metre yüksekliğinde Meteoroloji mülküne imar ruhsatı verildiğini kanıtladım ben. Var mısınız büyükşehirleri incelemek üzere, Ankara’dan başlamak üzere Mecliste bir araştırma komisyonu kuralım? Eğer bu dediğim belediyelerde yolsuzluk çıkmazsa ben milletvekilliğinden istifa edeceğim. (CHP sıralarından alkışlar) Yoksa, iddia edenler istifa edecek mi? Her tarafınızda yolsuzluk kokuyor yolsuzluk. Belediyeleriniz yolsuzluk batağına batmış. (CHP sıralarından alkışlar) Ve rant tükendi, yeni rant alanları yaratıyorsunuz; İstanbul’da, Adana’da, Ankara’da yeni rant alanlarının mücadelesini veriyorsunuz değerli arkadaşlarım. Halkın mücadelesi değil bu.

Belediyeleri kapatarak kolaycı bir yola gidiyorsunuz siz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Belediyeleri yaşatmak zordur, belediyeleri yaşatmak da yerelleşme politikasını defterine ve programına yazan partilerin işidir. Dolayısıyla, belediyecilik de sosyal demokratların işidir değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ağyüz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3. maddesinin 6. fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz       

                                                                                            Behiç Çelik (Mersin) ve arkadaşları

“Genel bütçe vergi gelirlerinden belediye ve il özel idarelerine ayrılan payların dağıtımına esas belediye ve il nüfusları, her yıl sonu itibarıyla İçişleri Bakanlığınca, İller Bankasına ve Maliye Bakanlığına bildirilir. Belde, köy, mahalle veya bunların bazı kısımlarının bir belediyeye katılması veya birleşmesi halinde bu belediyelerin payı, katılma veya birleşmenin fiilen gerçekleştiği tarihi takip eden Ocak ayının birinci gününden itibaren yeni nüfuslarına göre hesaplanır.

Belediye ve il nüfusları 10 yıl süreyle paylarının hesaplanmasında 2 kat olarak dikkate alınır.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Çelik…

OKTAY VURAL (İzmir) – Mustafa Kemal Cengiz konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Cengiz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin altıncı fıkrasında vermiş olduğumuz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve bizleri televizyonları başında izleyen gönlü buruk ve gözleri nemli belediye başkanlarıma saygılar sunuyorum.

Özellikle, bu teklifimiz, bu önergemiz, bütçeleri dolayısıyla zor duruma düşmüş, birleşme durumuna gelmiş belediyelerimizin on yıl süreyle İller Bankası payını 2 kat olarak alması şeklindedir. Tabii ki, zor duruma düşmüş yerel yönetimleri düşünerek hem yerel yönetimlerin güçlendirilmesi hem de yerel yönetimlerin bir an önce toparlanması adına -zor duruma düşmüş hem belediyelerimizin hem de özel idaremizin bu teklifimizle bir an önce kendi ayakları üzerinde durup yürümesi için- bir önerge vermiş bulunuyoruz. Ancak, tabii bu kanun tasarısının hazırlanması esnasında -iki gündür izliyoruz- sadece bir kriter ele alınmış. Bu kriter de nüfus kriteri olarak ele alınmış, sadece nüfusa bakılmış.

Bugün karşınızda şahsım olarak, dokuz yıl belediye başkanlığı yapmış ve yerel yönetimlerden gelen birisi olarak, bu yasa tasarısının, hem iktidar partisinin hem de muhalefette bulunan ve ilde, ilçede, beldede belediye başkanlığı yapmış arkadaşlarımıza sorulmadığı, bunların görüşü alınmadığı, bölgesel farklar açısından düşünülmediği, hem doğuda hem batıda farklı belediye hizmetlerinin olabileceği ve bu belediye hizmetlerinin belediye başkanlarının özverisiyle devletten aldıkları 1 trilyona karşılık 25 trilyonluk hizmet yapmış belediye başkanlarımız var. Dolayısıyla, bu belediye başkanlarımızın, o halkımızın belediyeleri evi olmuş ve onların emeği, gözyaşı… Gece gündüz uyumamış ve beldesine hizmet etme çabasıyla Avrupa’ya gitmiş. Avrupa’da sahneye çıkıp beldesine para toplayan, efendim Avrupa’da şarkı söyleyerek beldesine ambulans kazandıran, Avrupa’dan bir şeyler kazandırarak kendi beldesine devletin verdiğinin 20 katı, 25 katı hizmet eden belediye başkanları var. Bugün bin tane belediye başkanı bizi izlerken bir umut içinde ve bir kurtarılış bekliyor ve bu bin tane belediye başkanı, bu yasayla, tarihe, evini mühürleyen, evinin kapısına kilit vuran belediye başkanı olarak geçecektir. İşte bu, bin kişiye ve o beldede 5 milyon civarındaki -direkt ve endirekt olarak 5 milyon kişiyi ilgilendiren- bu insanlara bu psikolojik yıkıntıyı da yaşatan ve o psikolojik bozuntuyu da bunların üzerine verecek bir yasa olarak bizlerin elinden çıkacaktır.

Biz bu yasaya katkı vermek istiyoruz. Muhalefet olarak da, gelin bu yasayı birlikte yapalım diyoruz. Bizim de tecrübelerimiz var ve bu tecrübelerimizi bu yasaya aktaralım. Bu yasanın sadece bir kriterle olması mümkün değildir. Bakın, Çanakkale’de kapanan sekiz tane belde belediyemiz var. üç tanesinin de ortak özelliği var: Ayvacık ilçesi, Küçükkuyu termal turizm alanı ilan edilmiş. Yenice ilçemizde Akçakoyun ve Pazarköy ilçe merkezine 40 kilometre, il merkezine de 150 ve 180 kilometre bir mesafedeler. Burada, bakıyorsunuz ne için kapatılıyor? Efendim, çocuğunu okutmak için il merkezine gitmiş ve orada sayılmış, geri gelecek insanlar il merkezinde sayıldığı için kapatılıyor. Efendim, bazılarında silahlı kuvvetlerin nüfusu o beldeye katılmamış. Efendim, bazıları nüfusunun daha yüksek olduğunu iddia etmesine rağmen, bunlar gerçekten değerlendirilmemiş. Bu beldelerde jandarma karakolu var, doktorlu sağlık ocağı var, lisemiz var, YİBO’muz var, kooperatifimiz var, eczanemiz var. Köy olunca, muhtar bu köyü nasıl yönetecek? O öğrencileri servisle götüren belediye başkanı, o fedakâr hizmeti yapan insanlar buradan gidince, bu Köy Kanunu’yla veya köy tüzel kişiliğiyle bu hizmetler nasıl verilecek? Bunları düşünmek zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Cengiz, konuşmanızı tamamlayınız lütfen.

MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Sayın Başbakanımızın yerel yönetimlerden gelen ve bunları iyi bilen bir insan olduğuna inanıyoruz. Ama, iki günden beri, burada, tek kişilik demokrasi filmini bu Mecliste izliyoruz. Yani 70 milyon kişi bu Meclisten de tek kişilik demokrasi filmini izlemek zorunda. Onun için, ben, böyle kanunlarda, ülkemizin ali menfaatini ilgilendiren kanunlarda mutlaka bizlerin de katkısını almak bir lütuf sayılmamalıdır. Çünkü, biz de, bir muhalefet partisi olarak, bu Mecliste bir görev ifa etmeye geldik ve katkı sağlamaya geldik ve bu duygu düşüncelerle, bin tane belediye başkanımızın bu akşamki nemli gözleri, inanıyorum, sizleri iki gündür ikna etmeye çalışan muhalefetin her türlü gayretlerine rağmen, inşallah bir tecelli olur, bu tasarı bir daha gözden geçirilir. Gerçek değerler üzerinden, gerçekten kapatılması gereken beldeler varsa bunları tartışalım, kapatalım ama gerçekten, çok zor şartlarda kapatılanlara da bir şans tanımak gerektiğine inanıyorum.

Bu vesileyle bizleri izleyen herkese saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. Maddenin altıncı fıkrasında yer alan “ocak ayının birinci gününden itibaren” ibaresinin kaldırılarak “bir yıl sonra” ibaresinin gelmesini arz ve teklif ederim.

                                                                                        Cemaleddin Uslu (Edirne) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Enöz konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Enöz, buyurun.

MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin (6)’ncı fıkrasında yer alan “ocak ayının birinci gününden itibaren” ibaresinin kaldırılarak “bir yıl sonra” ibaresinin gelmesini teklif ettiğimiz önerge üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bilindiği gibi 2/2/1981 tarihli ve 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun’un 1’inci maddesinin üçüncü fıkrası değiştirilmiş ve “Genel bütçe vergi gelirlerinden belediye ve il özel idarelerine ayrılan payların dağıtımına esas belediye ve il nüfusları, her yıl sonu itibarıyla İçişleri Bakanlığınca, İller Bankası ve Maliye Bakanlığına bildirilir. Belde, köy, mahalle veya bunların bazı kısımlarının bir belediyeye katılması veya birleşmesi hâlinde bu belediyelerin payı, katılma veya birleşmenin fiilen gerçekleştirildiği tarihi takip eden ocak ayının birinci gününden itibaren yeni nüfuslarına göre hesaplanır.” denilmektedir.

Biz, verdiğimiz önergeyle, bu “ocak ayından itibaren” ibaresinin kaldırılarak bir yıl süre içerisinde bir geniş zaman dilimini önerdik. Buradaki gerekçemiz, katılma payları “birleşmenin fiilen gerçekleşme tarihinden itibaren bir yıl sonra” demekle, nüfus sayısının daha da artabileceği ve payların da bu beldelerimize, belediyelerimize daha fazla miktarda aksettirilmesini temin etmek amacıyla böyle bir önerimiz oldu.

Değerli milletvekilleri, büyükşehir belediye teşkilatı bulunan yerlerde etkin ve güçlü, hizmet kapasitesi yüksek ilçe belediyelerinin oluşturulması ve büyükşehirlerde yerel yönetim teşkilatına paralel merkezî yönetim teşkilatının yani ilçelerin, ilk adım ilçelerinin kurulmasına karşı olmadığımızı daha önce de belirtmiştik. Ama bu tasarının, ülkemiz ve demokrasi açısından en büyük kaybının belde belediyelerimizin yok edilmesi olduğunu düşünmekteyiz. Altyapı, makine parkı, hizmet araçları ve personeliyle, beldesine veya ihtiyaç duyduğunda çevre köylere de yardım götüren belediyelerimizin kaldırılışı, aynı zamanda belediyenin bulunduğu çevreyi de oldukça mağdur edecektir.

Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, belediyelerimiz aynı zamanda çevre, civardaki köylere de birebir yardım yapmaktadır. Bu köylerden de bize sürekli telefonlar gelmekte, belediyelerin kaldırılması gerçekleştiğinde bu köylerin hizmetlerinde bir aksama olacağını bizlere ifade etmektedirler. Bize “Mademki KÖYDES bu kadar başarılıydı, bu köylerden bize niye telefon ediyorlar ve belde belediyelerinden yardım taleplerinin yok olmasını neye bağlıyorsunuz?” şeklinde sorular soruluyor. Demek ki yok olunca, belediyelere KÖYDES tarafından yapılan yardımlar da yetersiz kalacak ve köylerimizin daha da mağdur edilecek olduğunu bir kez daha dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bu belediyelerimizin sadece ve sadece nüfuslarının azalması öngörülüyor. Nüfusları azaldı diye bu belediyeleri kaldırmanın çok bir mazeret olmadığını ben buradan bir kere daha ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde büyük ölçüde köyden kente doğru bir göç hareketi yaşanmaktadır. Kurulu olan belediyelerimiz bu göç hareketini biraz da olsa frenlemektedir. Tabii, bu göçle ilgili birkaç şey söylemek istiyorum. Her şeyden önce göçün sebepleri üzerinde durmamız gerekiyor. Bugün, kırsaldan şehir merkezlerine göç hareketinin en önemli sebebi, en büyük sebebi, tarım sektörünün AKP eliyle bitirilmiş olmasıdır, bunu ifade etmek durumundayım. Bugün mazot fiyatlarına, gübre fiyatlarına bakıldığında, çiftçinin, köylünün ne kadar mağdur edildiğini görmekteyiz.

Evet, köyden kasabaya, kasabadan ilçeye, ilçeden de ile dönüşme, insanlarımız üzerinde olumlu tesir yaparken belediye statüsündeki bir yerin köye dönüştürülmesi, yöre halkı üzerinde de fevkalade üzücü bir sonuç yaratmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Enöz, konuşmanızı tamamlayınız.

MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Ülkemizde faaliyette bulunan mevcut 2.011 belde belediyesinin 863 tanesinin kapanacak olması, yerel yönetimlerin yerinden yönetimi ile tezatlık teşkil etmekte olup neredeyse belde belediyelerimizin yüzde 50’si kapanacaktır. Bu fevkalade yanlış olan uygulamadan dönülmesi gerektiğini ısrarla bir kez daha vurguluyor ve önergemizin kabulünü arz ediyorum.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…  Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin altıncı fıkrası ile düzenlenen 2380 sayılı kanunun birinci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen “gelirlerinden” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “paylarından” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Kerim Özkul

                                                                                                                       

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin altıncı fıkrası ile düzenlenen 2380 sayılı kanunun birinci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen “kısımlarının” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “bölümlerinin” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                                             Mustafa Ataş

                                                                                                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddenin (6)’ncı fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Geçici madde 1’i okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1- (1) Ekli (44) sayılı listede adları yazılı belediyelerin tüzel kişilikleri, ilk genel mahalli idareler seçiminden sonra geçerli olmak üzere kaldırılarak köye dönüştürülmüştür.

(2) Bu yerleşim yerleri için 2380 sayılı Kanun uyarınca verilen paylar, tüzel kişiliğin kalktığı yıl için İçişleri Bakanlığınca bildirilen nüfus esas alınmak suretiyle on yıl süreyle ilgili il özel idarelerine gönderilir.

(3) Köye dönüştürülen belediyelerin, 5393 sayılı Belediye Kanunu gereğince yapılandırılan borçları ile kamu kurumlarına ve İller Bankasına olan borçları, bu belediyelerin tüzel kişiliklerinin fiilen sona erdiği tarihi takip eden yıldan itibaren, 2380 sayılı Kanun uyarınca genel bütçe vergi gelirleri tahsilât toplamı üzerinden belediyelere ayrılan toplam paydan bir yıl içinde İller Bankasınca kesilir ve on iki eşit taksit halinde alacaklı idarelere ödenir.

(4) Birinci fıkra hükmü uyarınca köye dönüştürülen belediyeler, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde 5393 sayılı Belediye Kanununun 8 inci maddesindeki usule bağlı olmaksızın, belediye meclisinin kararı ile bağlı olduğu il veya ilçe belediyesine mahalle olarak katılma talebinde bulunabilir. Katılma işleminin gerçekleşebilmesi için katılacak belediye ile katılınacak olan il veya ilçe belediyesinin sınırları arasında başka bir belediye veya köy bulunamaz. Bu belediyeler ile katılacakları il veya ilçe belediyeleri arasındaki meskûn sahadan meskûn sahaya olan uzaklık on kilometreden fazla olamaz. Katılım işlemi katılınacak belediye meclisinin olumlu kararı ile sonuçlanır.

BAŞKAN – Evet, geçici madde 1 üzerinde gruplar adına: AK Parti Grubu adına Nihat Ergün, Kocaeli Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ahmet Küçük, Çanakkale Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Hüseyin Yıldız, Antalya Milletvekili. Şahısları adına: Şevki Kulkuloğlu, Kayseri Milletvekili; Alim Işık, Kütahya Milletvekili.

Sayın Ergün, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geçici 1’inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, kanun, iki gündür çok yoğun bir tartışma trafiği içerisinde görüşülüyor. Tabii, bu trafik içerisinde kanun hakkında değişik yorumlar yapılıyor.  Bazen çok farklı bilgiler veriliyor. Bilginin, eğer faydalı bir bilgi olması isteniyorsa evvela doğru bir bilgi olması lazım. Sonra, doğru olsa bile tam olması lazım, eksiksiz bir bilgi olması lazım. Doğru ve tam olsa bile temiz bir bilgi olması lazım. Eğer bilgi doğru değilse, tam değilse ve temiz değilse… Bazı bilgiler var içinde virüs barındırır. Bulaştı mı bütün bilgisayarın her tarafı çöker. Onun için, değerli arkadaşlar, bazı bilgiler, gerçekten çok faydalandığımız bilgiler oldu ama bir kısım bilgilerin de doğruluğu şüpheli, eksik ve temiz olmayan bilgiler de burada çokça ortalıkta dolaştı. Mesela, borçlu büyükşehir belediyeleri konusu, işte Ankara’yı da kapatalım, şunu da kapatalım…

Değerli arkadaşlar, borç var iş yaparak borç yaparsınız, borç var iş yapmadan borç yaparsınız. Fakirin borcuyla zenginin borcu da bir olmaz; fakirin borcu fakiri batırır, zenginin borcu zengini daha da zengin eder. Onun için, borcun ödenebilme kabiliyeti vardır, ödenememe kabiliyeti vardır. Türkiye’nin borcuyla alakalı çok konuşuluyor, işte şu kadardı, şu kadar oldu diye. Ama Türkiye’nin gelirleriyle borcunu mukayese ettiğimizde, gelirlerinin içinde borcunun ne kadar azaldığını da hepimiz biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, ben Kocaeli milletvekiliyim. İzmit Büyükşehir Belediyesi -bu kanunla Kocaeli Büyükşehir Belediyesi adını alıyor- Türkiye’nin en borçlu belediyeleri arasında birinci sıradadır. Sebebi ne?

M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Hayır, hayır, birinci olan Ankara Büyükşehir Belediyesi.

NİHAT ERGÜN (Devamla) - Sebebi Yuvacık Barajı. Niye? Normalde -Sayıştay raporuna göre söylüyorum, politik tartışmalara falan hiç girmiyorum- Sayıştay raporu diyor ki, “Türkiye’nin en kötü yap-işlet-devret modeli örneğidir.” Türkiye’nin en kötü.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – İş yapıp da borç yapmak Kocaeli için de geçerlidir.

NİHAT ERGÜN (Kocaeli) - 200 milyon dolara yapılması gereken bir iş, yaklaşık 1 milyar dolara tekabül etmiştir, on beş yıllık geri ödeme planıyla da 4,5 milyar dolar gibi bir rakam ödenecektir.

Doğal gaz projesi vardır bunun gibi -Eskişehir’le eşdeğer bir projedir- Eskişehir’de 13,5 milyon dolara bitmiş olan doğal gaz yapım işi, Kocaeli’de Fransızlara 135 milyon dolara ihale edilmiştir, tam 10 kat fazla, tam 10 kat fazla.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sefa Sirmen, “Dokunulmazlığımı kaldırın.” dedi, niye dokunulmazlığını kaldırmadınız? (Gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

NİHAT ERGÜN (Devamla) – İşte bunlar, Türkiye’de belediyelerin borçlanmasıyla ilgili nasıl bir tablo oluştuğunu da ortaya koymaktadır. (CHP sıralarından gürültüler)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Ayıptır, yüreğin yetiyorsa git Kocaeli’de konuş. Kaldırın dokunulmazlığı. Yalan söylüyorsun.

BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen…

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, onun için, yine Gaziantep’te de benzer örnekler vardır. Hiç rahatsız olmaya gerek yok. Yanlış yapan varsa, hukuki yanlışların faturası mahkemede ödenir. Siyasi yanlışların faturası sandıkta ödenir, öyle değil mi?

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Yalan konuşuyorsun, yalan.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Sandıkta siyasi yanlışların faturasını herkes ödemiştir. Onun için boşuna tartışmayalım. (AK Parti sarılarından alkışlar)

Bak, biz de siyasi yanlış yaparsak, biz de bu siyasi yanlışların faturasını sandıkta öderiz zaten. Bunun farkındayız ve bilincindeyiz. Onun için hukuk var memlekette, demokrasi var, problemler hukuk ve demokrasi içerisinde elbette çözülecektir.

Burası Türkiye’nin başkenti Ankara. Beş yıl önceki Ankara’yı biz hatırlıyoruz. Beş yıl önce milletvekili olduğumuz zamanki Ankara’yla, beş yıl sonra bugünkü Ankara arasında çok fark var. Üstelik de Ankara, AK Partili bir belediyedir, büyükşehir belediyesidir diye borçları falan da silinmemiştir.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) –  Mahkeme kararlarına saygılı ol, ayıptır.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Kimsenin borcu silinmez. Herkesin borcu eşit olarak, eşit muamele görerek yapılandırılmıştır. Bunlar bizim dönemimizde olan işlerdir değerli arkadaşlar.

Belediyelerde vaktiyle ayrımcılık var mıydı? Vardı Türkiye’de. Biz hepimiz bundan çok çektik. Borcumuz sebebiyle İller Bankası payımızın tamamına el konuldu, tamamına ve o gün ne yapacağımızı şaşırdık. Beş kuruşsuz kaldık, beş kuruşsuz. Hep bu acıları yaşaya yaşaya, başta Genel Başkanımız, Başbakanımız da aynı sıkıntıları çeken bir insan olarak, gelir gelmez bir karar alındı: Hiçbir belediyenin borcu yüzde 40’tan daha fazla kesilmeyecektir, hangi partiden olursa olsun. Yapılandırılmış borcu yoksa yüzde 25’ten fazla kesilmeyecektir. Bu bizim dönemimize ait bir uygulamadır, bizim dönemimize ait bir uygulama.

Değerli arkadaşlar, herkesten eşit pay kesiliyor. Yaz aylarında hiçbir belediyenin parasından kesinti yapılmıyor. AK Partili, DTP’li, CHP’li, DYP’li hiç kimsenin parasından yaz aylarında belediyelerimiz hizmet üretsinler diye kesilmiyor ve muhalefet belediyelerinin projelerine de ciddi manada katkı sağlanıyor, başta İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere. İzmir Büyükşehir Belediyesinin ulaşım projelerine, İzmir’deki olimpiyatlara, İzmir’deki her türlü yatırıma, bir Cumhuriyet Halk Partili belediyedir diye bakılmıyor, Türkiye’nin göz bebeğidir diye bakılıyor her türlü yatırım yapılırken.

Onun için, değerli arkadaşlar, geçmişte ne vardı? Bir zamanlar şöyle şeylere şahit olduk: 99 yılında deprem oldu Türkiye’de, Kocaeli’de deprem oldu, bazı iktidar partisi belediyelerinin Anadolu’daki vilayetleri afet bölgesi ilan edildi. Niye? 5 kat para alsınlar diye. Ya orada deprem olmadı ki, Kocaeli’de oldu. Niye? Afet kararnamesinin içine bunları da sokalım diye. Yanlış oldu, öyle değil mi? Ayıp değil miydi, yanlış değil miydi?

Bir başka yerde, Karadeniz’de sel oldu, hiç yağmur yağmayan, bir damla yağmur yağmayan yer gene afet bölgesi ilan edildi, 5 kat para alsın diye.

FARUK BAL (Konya) – Siirt’te deprem oldu!

KADİR URAL (Mersin) – Başkanım hiç yakışmıyor.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Aldı da ne oldu?

KADİR URAL (Mersin) – Başkanım sana hiç yakışmıyor.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Aldı da ne oldu?

KADİR URAL (Mersin) – Ayıp ediyorsun.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Bunların hepsi, siyaseten toplum tarafından yanlış bulunduğu için siyasi faturası vatandaş tarafından kesildi arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)

KADİR URAL (Mersin) – Sana yakışmıyor Başkanım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

KADİR URAL (Mersin) – Sana hiç yakışmıyor Başkanım.

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, hukuki yanlışların faturası mahkemeler tarafından kesilir, siyasi yanlışların faturası halk tarafından kesilir.

KADİR URAL (Mersin) – Sana hiç yakışmıyor Başkanım. Helal olsun sana!

NİHAT ERGÜN (Devamla) – Geçmişte kesilmiştir, bugün kesilir, yarın gene kesilir. Burada her zaman konuştuk, biz, hukuki yanlışlarımızın hesabını da veririz yapıyorsak, siyasi yanlışlarımızın hesabını da veririz…

MUHARREM VARLI (Adana) – Müslüman, önce doğruları söyler.

OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Yüzün de kızarmıyor!

NİHAT ERGÜN (Devamla) – …ama, şu tasarıyla, Türkiye’nin en önemli, en büyük reformlarından bir tanesini yapıyoruz. Elbette tartışılacaktır, ama tartışılırken, rica ederim arkadaşlar, siyasi değerlendirmeler yapılırken, baştan da söylediğim gibi, doğru bilgiler, temiz bilgiler ve eksiksiz bilgilerle değerlendirmeler yapılırsa daha doğru bir neticeye varılır. Eleştiriler faydalı olur, bu eleştirilerden hepimiz yararlanırız. Yoksa, bu eleştirilerin, bu tasarıyla yapılan reforma önemli bir katkısı olmaz diye düşünüyorum.

Tasarının tekrar hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük.

Buyurun Sayın Küçük…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Efendim…

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Benim konuşmama sözcü cevap vermek istedi, dolaylı yollardan hakkımı gasbetti

BAŞKAN – Hayır, böyle bir şey yok.

Grubunuz adına bir arkadaşımız konuşacak efendim.

Buyurun Sayın Küçük.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sefa Sirmen’in dokunulmazlığının kalkmasına niye oy vermedin? (AK Parti sıralarından “Bağırma” sesleri) Niye? Pislikleriniz çıkacak meydana.

BAŞKAN – Sayın Küçük, buyurun.

CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 117 sıra sayılı sekiz yüz altmış üç belde belediyesinin kapatılmasıyla ilgili yasanın geçici 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım… (CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Ünsal… Lütfen arkadaşlar, Sayın Hatibi dinleyelim.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım… (CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Kızılcıklı… Arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım. Lütfen…

Buyurun Sayın Küçük.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Burada iki gündür çok ciddi bir tartışmayı yapmaya… (Bir grup CHP milletvekili AK Parti sıralarına doğru yürüdü)

Sayın Başkan, lütfen süremi durdurun. Bu durumda… (CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.32

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 22.39

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN (Bingöl), Fatoş GÜRKAN (Adana)

 

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 73’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükûmet yerinde.

Tasarının geçici 1’inci maddesi üzerinde söz sırası Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük’e aittir.

Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen, birbirimize karşı daha tahammüllü olalım. Birbirimizin görüşlerini mutlaka kabul etmek zorunda değiliz ama tahammüllü olmak zorundayız.

Takdirlerinize sunuyorum.

ŞAHİN MENGÜ (İstanbul) – Sayın Başkan, yorgunluktan oluyor; gece dörde kadar çalışınca böyle oluyor.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Küçük.

CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Selamlama faslını yapmıştık…

BAŞKAN – Hayır, yeniden, tekrar size söz verdim.

Buyurun.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Tazelemeden ben devam etmek istiyorum müsaadenizle.

Değerli arkadaşlarım, burada iki gündür çok önemli görüşmeler yapıyoruz. Biz, muhalefet olarak, gerçekten büyük bir iyi niyetle, Türkiye için önemli sayılan veya Türkiye’de çok geniş insan kitlelerini ilgilendiren böyle bir yasaya olumlu katkı vermeye, varsa yanlışları düzeltmeye veya iktidarı yanlıştan döndürmek için her türlü arayışı gösteriyoruz. Ama çok ilginç bir şekilde, iktidar, bu yasayı inatla çıkarmaya çalışırken, maalesef, biraz önce tanık olduğumuz biçimde ortalığı gererek, durup dururken olay çıkararak, sorun çıkararak, iktidar grubunun içinden bazı arkadaşlar ve özellikle iktidarın Grup Başkan Vekili, hiçbir maddede iktidar grubu sözcüleri söz almazken grup adına ve burada grup adına konuşmaları, genellikle birinci konuşmaları Cumhuriyet Halk Partisi Grubu yaparken, çok ilginç bir şekilde, iktidar partisi grup başkan vekili çıkıyor buraya ve hiç alakasız bir şekilde, ortamı geren ve burada olmayan eski bir belediye başkanımız, eski bir milletvekilimiz hakkında anlamsız bazı sataşmalarda bulunarak, anlamsız bir tartışmanın önünü açıyor.

Değerli arkadaşlarım, bu, tabii, insanı bazı soruların arayışına yöneltiyor. Yani, iktidarın niyetinin ne olduğunu anlayamıyoruz. Gerçi, ben şunu biliyorum: Şu anki 60’ıncı Hükûmet Türkiye’nin en başarısız 58’inci Hükûmetidir, en başarısız 58’inci Hükûmettir. (CHP sıralarından alkışlar) Peki, 59, 60; onlar, zaten, biliyorsunuz, 58, 59, 60’ıncı Hükûmetler var, süre yetmediği için en başarısız hükûmet olma hakkını kazanamadı ama bu davranışlarıyla, bu dönemki, toplumun gündemini esas olarak teşkil etmeyen konuları Meclisin gündemine taşıyarak, lüzumsuz gerginliklerin içine Türkiye’yi sokarak en başarısız hükûmet olma yönünde de hızla yol almaktadır.

Bakın, köylü perişan, esnaf kepenk kapatmak üzere, ülkede buğday yok, fırınların önünde kuyruk olacağı söyleniyor, buğday stoklarımız erimiş, gübre fiyatları 2 katına çıkmış, çiftçi ekim yapamamış, bu sene ne olacağı belli değil, işsizlik almış başını gitmiş, kriz gelmiş Türkiye’nin kapısını çalıyor, iktidar, “Türbanı nereden bağlasak” onu tartıştırıyor Türkiye’ye arkadaşlar. Böyle anlamsız bir gündem oluşturmaya çalışan bir iktidar Türkiye’nin yararına işler üretebilir mi?

Şimdi, Türkiye’nin kurulu bir yapısı var, düzeni var, bir yönetim yapısı var, durup dururken sırf nüfus kriteri çerçevesinde getirip sekiz yüz altmış üç tane belde belediyesini ve birçok belediyeyi kapatmak, bu düzeni altüst etmek, yerinden oynatmak, birçok insanı işsiz bırakmak gibi bir arayışın içine girdi.

Şimdi, ben, “Belde belediyelerinin hiçbirinde sorun yoktur, nüfus eksilmesi yoktur, o nedenle de bir sorun ortaya çıkmamıştır.” demiyorum. Elbette sorunlar vardır, her yerde her zaman sorunlar çıkabilir ama bu sorunları çözmek için tıpkı fabrikaları satıp onlardan kurtulduğunuz, Tekeli özelleştirerek Türkiye’ye kaynak yaratmaya çalıştığınız, Türkiye’nin bankalarını yabancılara satarak Türkiye’yi sömürünün kucağına attığınız gibi şimdi de belediyeleri kapatıp “Okullar olmasa Millî Eğitim Bakanlığını ne güzel yönetirim.” anlayışı içerisinde belediyeleri yönetme arayışı içine girdiğiniz anlaşılıyor değerli arkadaşlarım. Böyle bir şey olabilir mi? Yani gerçekten ciddi bir nüfus eksilmesi bazı belediyelerde varsa bu sorunun çözümü için birçok yöntem geliştirilebilir. Bunun kriteri sadece nüfus olmaz, başka yöntemler olabilir. İki belediyeyi yan yana getirmek, çevre köylerle birleştirmek olabilir. Var olan yönetim potansiyelinden ve kaynaklardan, araç parkından maksimum yararlanmanın şartları aranır.

Değerli arkadaşlarım, bakın, sekiz yüz altmış üç belde belediyesini kapatıyoruz ve bunların hepsinin ayrı ayrı hikâyeleri var, hepsinin ayrı ayrı önemi var. Birçok arkadaşım iki gündür burada birçok belediyeyi örnek verdi.

Bakın, ben Edirne’den bir örnek vereceğim değerli arkadaşlarım, çok ilginç geldi: İbriktepe Belediyesi… 2000 nüfus sayımında 2 binin üzerinde imiş nüfusu. Bu şimdi, adrese dayalı nüfus sistemi içerisinde 1.789 çıkmış. Bu belediyenin 4 kilometre doğusunda Hacı beldesi var, nüfusu 1.716; 4 kilometre batısında Sultan beldesi var, nüfusu 1.648. Şimdi bu üç belediyeyi de kapatıyoruz. Ya, yok mu bir akıl, izan? Bu üç belediyeyi bir araya getirerek –gerekirse- 5 bin nüfusu belediye olarak yönetme ve bu üç belediyenin potansiyelini birleştirerek o bahsettiğiniz maliyeti düşürerek bu insanları daha mutlu etmek, hizmet etmek gibi bir çözüm arayışı içinde, benzer sorunları, benzer şekilde çözme arayışı içinde olamaz mıyız? Bu beldeler, aynı zamanda, çevresindeki köylere birçok hizmette de önderlik yapıyor, onların çözümüne katkıda bulunuyor.

Değerli arkadaşlarım, bu belediyelerin, kapatılan belediyelerin hepsinin ayrı hikâyeleri var. Bakın, biraz önce MHP’li eski Belediye Başkanı Çanakkale Milletvekili arkadaşımız anlattı, Çanakkale’de de sekiz belediye kapanıyor. Bunların hepsinin ayrı hikâyesi var. Mesela, bunların içinde Gülpınar Belediyesi değerli arkadaşlarım. Bu Gülpınar, Anadolu’nun en batı ucunda, Baba Burnu’nun yanında bulunuyor. Bu belediyemiz, Apollon Smintheus kazılarının yapıldığı bir kentin hemen yanında ve çok önemli turizm potansiyeli olan, sıcak su kaynaklarının olduğu ve “turizm bölgesi” ilan edilen bir bölgede. Şimdi bu belediyeyi kapatıp geçiyoruz. Bu belediyenin en yakın Ayvacık Belediyesine uzaklığı 38 kilometre. Şimdi bunun yanında bir sürü köy var. Bunlarla birleştirerek bu sorunu çözmek…Ve burada kurulmuş bir düzeni bozmak kimin işine yarıyor, ne işe yarıyor? Bir iktidar, ülkesinin sorunlarını çözmek, insanları mutlu etmek için mi yoksa yeni mutsuzlukların kaynağı olmak için mi var değerli arkadaşlarım?

Gene Kumkale Belediyesi… Çanakkale’de Troya’nın yanında hemen. 30 kişiyle 2 bini kaçırmış -geçen sefer 2 binin üzerindeymiş, bu defa 30 kişiyle kaçırmış- şimdi “Bu belediyeyi kapatacağız.” diye tutturduk. 30 kişi bulmadı, olmadı diye veya bazı kayıtlar mükerrer çıktı diye veya bazı yanlışlıkların olduğu anlaşılıp 2 bini geçerse, şimdi bunu bu sistemin dışına atmak kime ne kazandırıyor değerli arkadaşlarım? Bir iktidar, ülkesinde sorunları eksiltmek ve var olan çözümleri çoğaltmak için var olmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, mesela, Biga’da üç tane belde kapanıyor: Yeniçiftlik, Kozçeşme, Balıklıçeşme.  Hadi Kozçeşme’ye bir şey demiyorum, büyüme ihtimali pek gözükmeyen bir beldemiz. Ama Yeniçiftlik, çok önemli bir sanayileşme merkezinin hemen yanında ve yaklaşık on beş yıl önce belediye olmuş ve hızla çok modern bir şekilde kentleşme yolunda ilerleyen bir yer, 2 bin nüfuslu olmadığı için kapatılıyor. Balıklıçeşme’nin hemen dibinde Biga Organize Sanayi Bölgesi var, elli tane fabrika kurulacak, şu anda altı yedi tanesi kuruldu. Şimdi, bu belediyeyi kapatıyoruz biz. Ben iddia ediyorum, on sene sonra bu belediyeyi yeniden kuracağız. Organize sanayinin bitişiğinde -imar planı içinde organize sanayi var- elli tane fabrika kuruluyor arkadaş. Neden kapatıyoruz bunu? Neden böyle bir projeksiyon yapmıyoruz? Gelişme şansı olan, gelişme hinterlandı olan, böyle bir fırsatı olan belediyeyi kapatmak kime ne kazandırıyor değerli arkadaşlarım? Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir mantıksızlık olur mu?

Gene, Yenice’de Pazarköy ve Akçakoyun ve Gelibolu’da Kavakköy’ü, bizim 6 bin askerimizin bulunduğu yer. Şimdi, askerleri almışız Kavakköy’den yazmışız Gelibolu’ya, Kavak’ın nüfusu 7 binden bine düşmüş. Yani, şimdi, böyle bir şey olur mu? Eskiden 7 bindi Kavak şimdi bine düştü. Neden? Askerler evvelden Kavak’ta yazılıydı, şimdi onları tuttuk Gelibolu merkeze yazdık, Kavak’ın nüfusu düştü, kapatalım!

Değerli arkadaşlarım, bu iş değil, bu çözüm değil, bu doğru değil. Şimdi, ben size ne anlatırsam anlatayım, ne söylersem söyleyeyim, ikna olacağınız da yoktur. İki günlük gelişmeler ve buradaki tartışmalar bunu ortaya çıkarmaktadır.

Tabii ki, biz muhalefet olarak bu konularda sizi uyarırız, gerekenleri yaparız ve doğru katkılar vererek sizi yanlıştan alıkoymaya ve ülke kaynaklarının perişan olmasını önlemeye, var olan imkânlarımızın en iyi şekilde değerlendirilmesi için katkı vermeye çalışırız. Ama, gittiğiniz yol yol değildir, tuttuğunuz yol yol değildir ve yaptığınız uygulamalar ülkenin yararına değildir, hayrına değildir ve bu Hükûmet -60’ıncı Hükûmet- Türkiye'nin en başarılı 60’ıncı Hükûmeti olma -olumlu söylüyorum!- en başarısız 1’inci hükûmeti olma yolunda hızla yol almaktadır.

Bakın, kriz sonrası gelen bir hükûmet etme anlayışısınız. Türkiye'nin tarihinin en büyük küçülmesinin arkasından geldiniz ve dünyada likidite bolluğunun, para bolluğunun yaşandığı bir dönemde, başarı gibi görünen bir hikâyenin üzerine oturdunuz. Ama gelişen olaylar gösteriyor ki krizle geldiniz, galiba krizle gideceksiniz. Bu bizi sevindirmez, biz bu ülkeyi seviyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Küçük, konuşmanızı tamamlayınız.

AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Bu ülkenin sorunlarının çözülmesi ve en aza indirgenmesi, hepimiz gibi, Cumhuriyet Halk Partisini de en çok sevindirir. Çünkü biz biliyoruz ve inanıyoruz ki Türkiye'nin yararına olan her şey Cumhuriyet Halk Partisinin de yararınadır, bu konularda partizanlık yapmayız. “Gelin, bu yanlıştan dönün.” diyoruz tekrar. Dönerseniz dönersiniz, dönmezseniz, en kısa zamanda, geldiğiniz gibi gidersiniz.

Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın Hüseyin Yıldız. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yerel yönetimler ile ilgili yasa hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış bulunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm Türkiye’yi ilgilendiren çok önemli bir kanunu görüşmekteyiz. Ancak, üzülerek ifade etmek zorundayım ki 23’üncü Dönem Meclisinin açılışından beri Türkiye Büyük Millet Meclisinde ülke gerçekleri, Türk milletinin beklentileri, muhalefetin, özellikle Milliyetçi Hareket Partisinin uyarıları dikkate alınmadan, yasalar Sayın Başbakanın ve dar çevresinin önerileri ve bilinen çevrelerin telkinleriyle yapılmaya devam edegelmektedir. Görüşmekte olduğumuz tüm yerel yönetimleri ve tüm Türkiye’yi ilgilendiren yasa da bunlardan birisi olma kervanına maalesef katılacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan böyle, yasalaşan ancak Türk milleti için sakıncalı gördüğümüz konuları her konuşmamda tekrar ederek Türk milletinin de hatırlamasını sağlamaya çalışacağım.

Kimler tarafından istendiği Türk milletince bilinen, ancak Türk milletince istenmediği kesin olan, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü tehlikeye düşüren, devletimizin hükümranlık haklarını tartışmalı hâle getiren 5555 sayılı Vakıflar Kanunu, Milliyetçi Hareket Partisinin tarihî sorumluluk bilinciyle yapmış olduğu tüm itirazlara rağmen, AKP’nin oylarıyla yasalaşmıştır.

Değerli milletvekilleri, 17 rakamının sadece Çanakkale ilimizin plaka numarası olmadığının tüm AKP yöneticileri tarafından bilinmesi gerektiğinin altını bir kez daha çiziyorum.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu yasayla, az önce ifade etmeye çalıştığım yasalara bir de kapatılan belediye yasaları geliyor. Bunları da yine, bundan sonraki konuşmamda üst üste getirerek Türk milletinin  tekraren hatırlamasını sağlamaya çalışacağım.

Görüşmekte olduğumuz yerel yönetimler düzenlemesi, çok geniş bir alanda köklü değişiklikler getirilmesine rağmen, bundan önceki yasalarda olduğu gibi yeterli çalışmalar, araştırmalar yapılmadığından, ülkemiz ve şehircilik gerçeklerinden uzak, yine “Ben böyle uygun gördüm, sayısal çoğunluğum da var, yaparım.” mantığının vizyona konmasıdır. Bu düzenleme, köyde yaşamamış, köyde doğmuşsa da köyünü unutmuş, görmeyen, görse bile bakmasını bilmeyen kişilerin hazırlamış olduğu bir yasa taslağıdır.

Değerli milletvekilleri, az önce burada AKP Grup Başkan Vekilinin bir konuşmasıyla yine salonda tatsız tartışmalar yaşadık. Değerli milletvekilimiz, Milliyetçi Hareket Partisinin 57’nci dönemdeki bazı uygulamalarını da kastederek Milliyetçi Hareket Partili belediyelere hak etmediği desteklerin verildiğini ifade ettiler. Değerli milletvekilleri, benim o dönemde bakanlık yapan büyüklerim, bakanlarım buradalar; milletvekilliği yapan arkadaşlarım da buradalar, o dönemde bürokratlık yapan arkadaşlarım da buradalar. Eğer yanlış yapmış isek, altı senedir siz tek başınıza bu ülkeyi yönetiyorsunuz, niye haklarında işlem yapmıyorsunuz? (MHP sıralarından alkışlar) Eğer siz kendinize çok güveniyorsanız, buyurun, dokunulmazlıklarımızı kaldıralım, ak-kara ortaya çıksın. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Doğruları lütfen söyleyelim.

Şimdi, bundan önceki görüşmelerimizde de Sayın Bakanım burada ifade ettiler, dediler ki: “Milliyetçi Hareket Partisi bize görüşmekte olduğumuz yasalarla ilgili öneri getirdi de gerçekleştirmedik mi?” Sayın grup başkan vekillerimiz de aynı şeyleri söylüyorlar. Getirdiğimiz tüm önerilere, siz Bakana ve Komisyon Başkanına bakıyorsunuz, onların verdiği cevaplar tüm Türkiye tarafından malum. Böyle bir anlayışla bu Meclisi yönetmeye elbette devam edebilirsiniz. Her fırsatta, bu milletin size yüzde 46,5 oy verdiğini, bu sebeple de her istediğinizi yapabileceğinizi ifade edebilirsiniz. Bunda da şimdilik haklısınız. Ama, sizden önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde sizin gibi konuşan, tek başına olduğunu, bundan sonra da ömür boyu bu Mecliste tek başına kalacağını söyleyen çok iktidarlar oldu. Onların yerlerinde şimdi yeller esiyor. Dolayısıyla, büyük sadece Allah’tır. Büyük konuşmamak gerekir. Bir gün siz de onların yerine düşebilirsiniz diyorum, “Amin” diyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, şimdi, bakın, eğer Sayın Bakanımız samimiyse sözünde, sayın grup başkan vekillerimiz de samimiyse, şimdi, bu geçici maddede, siz yazmışsınız, “bir kelimesini değiştirmeyeceksiniz” diye talimat da almışsınız Sayın Başbakanımdan -sanıyorum burada yok- değiştirmiyorsunuz da; kendi milletvekillerinizin vermiş olduğu önergelere bile “hayır” diyorsunuz bakışarak, bunu da parantez içinde söylüyorum.

Şimdi, bu fıkrada diyor ki: “Köye dönüştürülen belediyeler bu kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde…” Sayın grup başkan vekilim, eğer biz yazarsak bu önergeyi, siz hayır diyeceksiniz muhterem heyetle beraber. Biz samimiyetimizi ortaya koyuyoruz, siz de buyurun koyun, görelim. “…5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 8’inci maddesindeki usule bağlı olmaksızın, belediye meclisinin kararı ile bağlı olduğu il veya ilçe belediyesine mahalle olarak katılma talebinde bulunabilir.” Yani, köye dönüştürmüş olduğunuz belediyeler, ilçe ya da ile mahalle olarak katılabilir.

Buyurun, aynı uygulamayı, belde belediyeleri için de yapalım. Zaten, biz istesek de istemesek de siz bu yasayı geçireceksiniz. En azından, yan yana olup nüfusundan dolayı bir tanesi iptal edilen belediyenin, o belde belediyesine mahalle olarak katılmasını buraya getirelim. Bu teklifte sakıncalı bir taraf var mı? Var mı Sayın Başkan? Sesiniz çıkmaz tabii.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Konuşursak cevabını alırsınız.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Tabii, cevabını alacağız. Yalnız, bu cevabı, Sayın Milletvekilim, Türk milleti de verecek. Bize zamanında hatamız olmadığı hâlde verdi ama siz, bu hatalarınızla çok daha fazla cevap alacaksınız. Neden? Bugün Türkiye’de çok iyi olarak ifade ettiğiniz ekonomiyi… Buyurun, hep beraber, her siyasi partiden bir milletvekilimizle beraber, Türkiye Büyük Millet Meclisi televizyonunu da alarak, esnafı hep beraber gezelim. Hayatından memnun olan, “Bu Hükûmet geleli, ben, gerçekten işlerim düzgün gidiyor.” diyen bir esnaf çıkarsa; aynı uygulamayı köye yapalım, köylü vatandaşımız, aynı şekilde “Ben memnunum.” derse, biz sizden özür dileriz, size de oy veririz merak etmeyin.

MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Yüzde 47 neyi ifade ediyor o zaman?

LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – 22 Temmuzda gezdik ya hep beraber.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Şimdi, 22 Temmuzdan bu yana altı ay geçti, şartlar değişti Sayın Milletvekilim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım.

Buyurun.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Aynı uygulamayı diğer alanlarda da yapabiliriz. Buyurun, belediyelerimiz için yapalım. Çok cesaretiniz varsa, vatandaş bundan memnunsa, özellikle AKP’li belediyeleri gezelim bu getirdiğiniz uygulamalardan memnunlarsa bizim diyeceğimiz hiçbir şey yok.

Değerli milletvekilleri, Antalya ilimde de Dağbeli 1.828 nüfusuyla, Cevizli 1.063 nüfusuyla, Elmalı Akçay beldesi 1.721 nüfusuyla, Kaş Gömbe beldesi 1.774 nüfusuyla, Korkuteli Yeşilyayla 1.566, Serik Abdurrahmanlar 1.988, Serik Belkıs Belediyesi de 1.904’le sizin getirdiğiniz yasayla kapatılacak belediyeler kervanına katılacaklar.

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Dağbeli’nde Belediye Başkanıyla hanımını yazmayı unutmuşlar.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu nüfusa dayalı olarak nüfus sayımının nasıl yapıldığını, hangi eksikliklerle beraber yapıldığını Türkiye’de siyasetin kenarından bulaşmış herkes bilmektedir. Sağlıklı bir nüfus sayımı maalesef yapılamamasına rağmen bu sayıma istinaden de o belediyelerimizin maalesef belediyelikleri elinden…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldız, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Bakanımız dün akşamki görüşmelerimiz esnasında şunu ifade ettiler: “Biz bu yasadan sonra köylerle ilgili yeni bir yasa getireceğiz.” dediler. Doğru mudur Sayın Bakanım? Evet, başını salladığına göre doğrudur. Şimdi, bu yasayı bu belediyeler iptal edilmeden getirmiş olsaydık da -Sayın Bakanımızın ifade etmiş olduğu gibi- eğer köye dönüşecek yerler çok daha fazla hizmet alacaksa o şartları da o vatandaşlarımız, o belediyelerimiz bilmiş olsaydı, kimse itiraz etmezdi. Madem köyler çok daha fazla hizmet alacak, o zaman ilçe kurmaya ne gerek var, illere ne gerek var, büyükşehir belediyelerine ne gerek var? Bunların hepsinin isminin önüne birer “köy” koyalım, hepsi hizmetlerden çok daha fazla faydalansın.

Sayın Grup Başkan Vekilim, az önce ifade ettim, samimiyetinizi test edeceğim. Sürem bitti. İnşallah sözünüzde durursunuz. Öyle umut ediyor, bütün Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahsı adına Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu.

Burada mı Sayın Kulkuloğlu?

Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık.

Sayın Işık, burada.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Kulkuloğlu geldi Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ben de şahsım adına söz istiyorum.

BAŞKAN – Tamam, sizi de üçüncü sıraya yazayım Sayın Genç.

Buyurun Sayın Kulkuloğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Tasarı’nın geçici 1’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Sayın milletvekilleri, konuyla ilgili konuşmadan önce şunu söylemek istiyorum: Yaklaşık sekiz aydır burada AKP’li vekillerin tüm konuşmalarında yüzde 47 oy oranına vurgu yaparak hükümran bir tavır ile nefislerine yenik düştüklerini görüyoruz. İktidar milletvekillerine sesleniyorum: Dinimizin bize emirleri içerisinde Allah sevgisi, nefis terbiyesi ve tevazu hepimizin ortak karakteri olarak bulunmalıdır. Lütfen arkadaşlar, unutmayalım, vermeye muktedir olan almaya da muktedirdir, hatırlatmak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, AKP İktidarı ülke gündeminde önem ve önceliği olan ve toplumun temel sıkıntı ve problemleri dururken sürekli her türlü rant getirecek yasalar peşindedir. Şu anda uygulanan ekonomik program çökmüştür yani yeni bir ekonomik programa ihtiyaç vardır. Esnaf, tüccar, sanayici, emekli, işçi kan ağlamaktadır, çeklerini, senetlerini, kiralarını ödeyemez durumdadırlar. İşten çıkarmalar her gün artmaktadır. Talep neredeyse yok denecek kadar daralmış durumdadır, tam bir durgunluk, parasızlık, geçim sıkıntısı ve bir ekonomik buhran vardır. Bırakın bu gibi yasaları, gelin yeni bir ekonomik eylem planını ortaya koyunuz, ülkeyi içinde bulunduğu bu sıkıntılı durumdan kurtarınız.

Geçici 1’inci maddenin ilk fıkrasında, 44 sayılı listede yer alan belediyelerin tüzel kişilikleri ilk mahallî idareler seçiminden sonra geçerli olmak üzere kaldırılarak köye dönüştürülmüştür hükmü getirilmektedir.

Sayın milletvekilleri, Avrupa yerel yönetimler özerklik şartlarına göre Avrupa standartlarında tanımlanan yerel yönetim, demokrasinin temeli olarak nitelendirilen, etkili bir kamu hizmeti vermesi için vatandaşlara yakın olması gereken bir yönetim makamını ifade etmektedir. İfade etmek gerekir ki müşterek ihtiyaçların temininde belediye hizmetlerinden yararlanmak o bölgede yaşayan halkın temel hakkı hâline gelmektedir. Bu hak, “üçüncü kuşak” olarak ifade edilen yeni bir insan hakkı olarak da tanımlanmalıdır.

Yüce heyetiniz karşısına getirilen yerel yönetimlerle ilgili kanun tasarısına geldiğimizde, bu kanun tasarısı maalesef yerel yönetimleri budayan, yerel yönetim anlayışını toprak rantına ve siyasi ranta kurban eden, halkın temel hakkı olan yerel yönetim hakkına zarar veren bir kanun tasarısıdır.

Sayın milletvekilleri, size hatırlatırım ki, 5393 sayılı Belediyeler Yasası’nın 11’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre, Danıştayın görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığının önerisiyle, müşterek kararnameyle nüfusu 2 binin altına düşen belediyeler kapatılabilir. Bu madde varken görüştüğümüz bu yasanın anlamı nedir? Halk bunu yemez arkadaşlar. Peki, o zaman bu tasarının asıl amacı nedir? Bu tasarının asıl amacı, oy rantı ve toprak rantıdır.

Sayın milletvekilleri, getirilen yasa tasarısı, hukuka ve Anayasa’ya aykırıdır. Şöyle ki: Yerel yönetim hakkı, belediyenin kurulmasıyla kazanılmış bir haktır. Hukukun genel ilkesi olan kazanılmış haklara saygı prensibi nedeniyle, bugünkü bu tasarı, hukukun bu genel ilkesiyle çelişmektedir. Ayrıca bu tasarı, Anayasa’nın 2’nci maddesinde yer alan demokratik hukuk devleti ilkesine de aykırıdır. Çünkü bir ülkede seçimlerden önce oyların seyrini cetvelle çizdiğiniz yasalar ile değiştiremezsiniz. Demokratik devlet ilkesine aykırıdır. Ayrıca hukukun genel ilkesi olan kazanılmış haklara saygı göstermemeniz de yine hukuk devleti ilkesine aykırıdır.

Bu yasa tasarısı, iktidarın yerel seçimlere yatırım kampanyasının önemli bir çalışmasıdır. Harita üzerinde yapılan bu çalışmalarla sınırlar değiştirilmekte, mahalli seçimlerde istenilen oy oranlarının alınması hedeflenmektedir. Eğer ki amacınız bu değil ise gelin, hemen bu hukuka aykırı yasa tasarısını geri çekin. Vatandaşlarımızı yerel yönetim hakkından mahrum etmeyiniz.

Sayın milletvekilleri, demokratik ve gelişmiş ülkelerde çağdaş yerel yönetimler ve bunların sayıları günden güne artmaktadır. Türkiye’de yaklaşık 21.850 kişiye bir belediye düşerken Fransa’da yaklaşık 1.700 kişiye, İtalya’da yaklaşık 7.300 kişiye, İspanya’da yaklaşık 6.800 kişiye bir belediye düşmektedir. İktidar bu belediye katliamını yaparken acaba hangi ülkeyi örnek almaktadır? Eğer bu örnek 77.700 kişiye bir belediye düşen İran ise bu dikkate değerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kulkuloğlu, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – İktidardakilere sesleniyorum: Böyle cetvel ve pergel kullanmak suretiyle yaptığınız seçim çalışmalarınız, yani bu gibi tasarılar size hiçbir şey kazandırmayacaktır, kaybettirecektir. Tarihe gömdüğünüz belediyeler ve bunların sınırları içerisinde yaşayan, gözünüzü oylarına ve topraklarına diktiğiniz, gözünüzü oylarına ve topraklarına diktiğiniz seçmenler de emin olun sizi sandığa ve tarihe gömecektir.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şahsı adına Kütahya Milletvekili Alim Işık.

Sayın Işık, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

ALİM IŞIK (Kütahya) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz 117 sıra sayılı yasa tasarısının en vahim ve acıklı maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Çünkü, bu madde, burada sizin oylarınızla geçtiği andan itibaren 863 belediyenin intihar ve ölüm maddesidir, kapanmasını oylayacağınız maddedir. O açıdan, hakikaten, böyle bir maddede konuştuğum için bir taraftan derdi sizlerle paylaşmadan dolayı bir ölçüde şanslı ama zor bir maddede konuştuğum için de kendimi şanssız hissediyorum. Çünkü, hakikaten, şu anda bu maddenin geçmesini dört gözle bekleyen ya da sonucunun ne olacağını dört gözle bekleyen insanlarımız kilitlenmiş durumda bizi izliyor.

Bu maddeyle, daha önceki bir konuşmamda da bir vesileyle belirttiğim gibi, Konya’da 106, Kütahya’da 48, Tokat’ta 46, Denizli’de 43, Afyon’da 41, Yozgat’ta 30, Kayseri’de 22, Isparta’da 21, Çorum’da 21, Manisa’da 25, Nevşehir ve Trabzon’da 20 ve daha nicelerini sayacağımız belediyeye son veriliyor ve tüzel kişilikleri köye dönüştürülüyor.

Şimdi, bu arada sizleri de muhtemelen aradıklarını tahmin ettiğim, birçok insanın dile getirdiği birkaç konuyu tekrar sizlerle paylaşmak istiyorum. Sadece belediye başkanları değil, bu defa kapatılacağı söylentisini duyan belde halkı da aramaya başlıyor. Diyorlar ki: “Benim evim yanarken gece saat üç buçukta belediye başkanım itfaiyeyi beş dakika içerisinde bu eve getirdi ve evimin tamamı yanmadan, çatısıyla kurtardım. Acaba bu belediye kapandığında, il özel idaresine devredildiğinde bu teçhizat, kaç saatte benim köyüme gelebilir?” En yakın ilçeye 45 kilometre, il merkezine 145 kilometre olan bir köy bu. Anadolu’nun birçok ilinde buna benzer beldemizin sayısı oldukça fazla.

Mesela, Hasanlar Belediyesinden bir vatandaşımız ve belediye başkanı dâhil olmak üzere diyor ki: “Benim belediyemin bir kuruş borcu yok. Param da var kasamda. Suçum ne? Niye benim belediyem kapatılıyor?”

Bir başka belediye de, Üçbaş Belediyesi de “Niçin sadece borçlara göre bu düzenleme yapılıyor? Gelirlerine ve borçlara göre tüm belediyelerimiz gözden geçirilseydi de nüfusu 2 bine yakın birçok belediyemiz borcu olmadığı hâlde bu kapatılmaktan kurtarılsaydı daha iyi olmaz mıydı?” diyor. Hatta belediye başkanı diyor ki: “Eğer bizim maaşlarda milletvekillerimizin gözü varsa bizi maaşsız çalıştırmayı da düşünebilirsiniz. Maaşımızı düşürün, ama belediyemizi kapatmayın.” Bir belediye başkanı da diyor ki: “Ben bu ay 480 milyon lira maaş aldım, üstünü de almayacağım. Bundan sonraki maaşlarımın bir çoğunu da bu beldeye bağışlayacağım.”

Şimdi, bunlar bu ülkenin gerçeği iken ısrarla ve inatla bu kanunu geçirmeye çalışmamız gerçekten milletimizi üzüyor. Bu nedenle, çok değerli siz milletvekillerini, özellikle bu maddeye olumlu oy verecek olan milletvekillerini bir daha düşünmeye davet ediyorum, çünkü bu maddenin oylanmasına kadar geçecek olan bir-bir buçuk saatlik süre, sizin için son süre. Vatandaşımız elbette ki nezaketinden dolayı, misafirperverliğinden dolayı bizleri kendi ayaklarına gittiğimizde gülerek ve samimiyetle karşılayacaktır, ancak inanınız on-on beş dakika sohbet etmeye vakit ayırırsanız, size bizlerin söyleyemediği, telefonda ya da yüzümüze söyleyemediği birçok acı sözü söyleyecektir, ama bir şeyi çözemeyeceğiz: Bu belediyeler kapanmış olacaktır. Geliniz, bu tasarıyı son anda tekrar değerlendirerek bu belediyeleri kapanmaktan kurtaralım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 BAŞKAN – Buyurun Sayın Işık, tamamlayınız konuşmanızı.

ALİM IŞIK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bir belediye başkanımız aynen şunu ifade etti, dün bir nebze Bakanıma da bir soru kapsamında söyledim: “Ben bu beldenin başkanı olarak şahsım adına sadece belediye başkanı olmamdan dolayı beldeme eserim olsun diye okul inşaatı başlattım, kaba inşaatını bitirdim, ama şimdi ne yapacağım? Bu okulu bitirsem ne işe yarayacak?” diye sızlandı.

Bunlar bu ülkenin gerçekleri. Bu nedenle bunların bir nebze de olsa hislerini size aktarmaya çalıştım. Takdir, tabii ki elbette yüce Meclisimizin ve siz değerli milletvekillerimizindir. Hepinizi sözlerimin sonunda tekrar saygılarımla selamlıyorum. Yasa, inşallah, bu maddesiyle olur almaz diyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz.

Sayın Ertuğrul burada mı efendim? Yok.

Sayın Topuz, buyurun.

FEVZİ TOPUZ (Muğla) – Sayın Bakan, yaptığınız konuşmanızda kapatılacak belediyelerin başkanlarının ve beldelerde yaşayan vatandaşların, belediyelerinin yeni statüsünden, yani köye dönüştürülmesinden memnun olacaklarını ifade etmektesiniz. Bir haftadan bu yana Ankara’da bulunan belediye başkanları teşekkür etmek için mi geldiler yoksa belediyelerinin kapanmaması için mi geldiler? Bunu açıklarsanız sevinirim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Ünsal…

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Bakan, belediyelerde çalışan geçici işçilerin 2006 yılında altı ay çalışma zorunluluğu olmuş olanlar kadroya alınmış, altı ay çalışamayanlar da kadroya alınmamıştır. Bunların mağduriyetlerinin giderilmesiyle ilgili bir düşünceniz var mıdır?

İkincisi: Tüzel kişiliği biten belediyelerdeki geçici işçilerin bu pozisyonda durumları ne olacaktır? Bu konuyla ilgili düşüncelerinizi istiyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yalçınkaya...

MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, referandumla bir hukuki süreç izlenerek kazanılmış hak ve sorumlulukların “Biz yaptık oldu bitti.” dayatmasıyla ortadan kaldırılmasını, hukuk devleti ilkesini düzenleyen Anayasa’mızın 2’nci maddesiyle nasıl bağdaştırıyorsunuz? Bu konuda görüşlerinizi almak istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ekici...

AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Bakan, yeni ilçeler kurulmasına kim veya kimler nasıl ve nerede karar vermişlerdir? Kıstasları ne olmuştur? Kime, hangi sivil toplum kuruluşuna danışılmıştır veya görüş, bilgi alınmış mıdır?

İkinci sorum: AKP Ankara İl Başkanının, kapatılacak olan belediyelerin başkanlarına “Merak etmeyin, hepiniz önemli yerlerde görevlendirileceksiniz.” mesajını nasıl yorumluyorsunuz? Bu Başkan veya diğer il başkanları bahis konusu önemli yerler üzerinde bu kadar etkin ve karar sahibi midirler?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Ural...

KADİR URAL (Mersin) – Sayın Bakanım, AKP’li Grup Başkan Vekili, konuşmacı Milletvekilimiz “Meclis üyeleri 500 YTL maaş alıyor.” diyor. Hangi meclis üyesi nerede 500 YTL maaş alıyor? Meclis üyelerimizi zan altına almıyor musunuz?

Sayın Bakanım, ikinci sorum: Ayrıca “O beldede çalışan işçi, memurları işten atmıyorsunuz ki. Yine özel idarede ve ilgili yerlerde değerlendireceğiz.” diyorsunuz. Sonuçta nerede çalışırsa çalışsın, bunlara devlet olarak para ödemeyecek misiniz? Belediyelerin İller Bankasından aldıkları katkı paylarını yükseltmeyi düşünmüyor musunuz? Sadece nüfus kriteri sizce doğru mudur? Başka kriterler İller Bankası katkı paylarında belirlenemez mi? 2.000 nüfus altındakiler kendilerine bakamıyorlar da 2.002, 2.003, 2.004 nüfusuyla kurtulan belediyeler kendilerine nasıl bakacaklar? Yani 20 milyarla geçinemeyen belediyeler 20 milyar 10 bin, 20 milyar 20 bin lirayla nasıl geçinecekler?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Paksoy

MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Bakanım, bu yasayla 3.820 memur, 5.840 işçi ve 134 sözleşmeli olmak üzere toplam 9.794 personel il özel iradelerine devrediliyor, bunlar maaşlarını almaya devam edecekler. Yine, yıllık ödenekleri on yıl gönderilmeye devam edecek. Bunun dışında bir belediye başkanı kalıyor. Yatırımlara yine Hükûmet para göndereceğini söylüyor. Devletin ne şekilde tasarruf edeceğini izah eder misiniz?

İkinci sorum: Köy Hizmetleri kapatılıp hizmetler özel idareler geçtikten sonra, Devlet Su İşlerinin görevleri dışındaki tarımsal sulamalara hiç yatırım yapılmamaktadır. Bu tür tarımsal sulamalar hangi kuruluş tarafından yapılacaktır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Yunusoğlu

SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakan, adrese dayalı nüfus sayımı neticelerine göre nüfusu 2 binin altında olan beldeleri kapatıyorsunuz. Ancak bazı beldeler, mahkemelere bazı noksanlıkları ve eksiklikleri tespit ederek müracaat etmiş ve nüfus sayımının yapıldığı zaman birimi içerisindeki nüfuslarının 2 binin üzerinde olduğunu ispatlamışlardır. Bu durum karşısında yargı kararlarını uygulayacak mısınız?

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sorular tabii hızlı şekilde de sorulduğu için, bazen tamamını alamayabiliyoruz, bir kısmını belki bu süre içinde cevaplayabilirim.

Burada geçici işçilerle ilgili bir soru var Sayın Ünsal’ın. Geçici işçiler ve personelle ilgili, aynen hakları korunacaktır, onlarda bir değişiklik olmayacaktır. Bu konuda yine Sayın Ural’ın da bir sorusu var personele ilişkin, ikisini birden cevaplamış olayım. Zaten burada, tasarımızda da yer alıyor. Bu beldelerimizde çalışan bütün personel, memur, işçi, hepsi il özel idareleriyle irtibatlanıyor, fakat bunlardan bir kısmı, ihtiyaç varsa, yine bulundukları beldede değişik görevleri yürütebilecekler. Bu, tabii, bir organizasyon meselesi ama bir kısmı o il çerçevesinde, çok formalite ve bürokratik işlem olmadan, valiliğin düzenlemesiyle ihtiyaç olan diğer kurumlarda da görevlendirilebilecekler. Mesela, sağlık alanında veya eğitim alanında, okullarımızda ihtiyaç varsa oralarda görevlendirilebilecekler ve kadroları da oralara aktarılmış olacak. Yani, bunlar maaşlarının tamamını da il özel idaresinden almamış olacaklar, ama bizim için yine de bu personelle ilgili haklarının kaybolmaması, kazanımlarının kaybolmaması önemli ve bir de o yörelerin yürüyen işlerinin tabii aksamaması birinci plandadır.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, üç beş saniyenizi rica edebilir miyim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ayrıca sanki Meclis içerisinde bir hava var gibi bir izlenim var. Lütfen yerlerimize oturalım, istirham ediyorum. Lütfen arkadaşlar…

KADİR URAL (Mersin) – Öyle bir hava yok!

BAŞKAN – Arkadaşlar lütfen…

HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Olacak şey mi bu?

BAŞKAN – Yani medeni bir ikazı niye böyle karşılıyorsunuz?

MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bize “lütfen” demenize gerek yok Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Referandumla ilgili bir soru var. Esasen bunu biraz da Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’yla da irtibatlayarak cevaplamaya çalışayım. Çok değerli milletvekillerimizden bunu ifade edenler oldu. Bildiğiniz gibi bu belge 1992 tarihinde Bakanlar Kurulunca onaylanmıştı. 5’inci maddesi de “Mevzuatın öngörmesi durumunda ve mümkünse referandum yoluyla halka sorularak sınır değişikliği yapılabilir.” demektedir. Belediye Kanunu’nun 8’inci maddesine göre idari işlemlerimizde de biz zaten bunu uyguluyoruz. Ancak burada bir de Anayasa Mahkemesi kararıyla ilgisini kurdu değerli milletvekilimiz. Bu karardan aslında bahsedildi ama ben o önemli cümlesini tekrar kayıtlara geçmesi için okumak istiyorum: Belediye Kanunu’nun 11’inci maddesine göre, imar düzeni ve altyapının zorunlu kıldığı hâllerde referandum öngörülmemiştir zaten. Bu husus Anayasa Mahkemesine de götürülmüş, Anayasa Mahkemesi 24/1/2007 tarihli kararında aynen şu ifade gerekçesiyle “Yasa koyucu, mahallî idarelerin kuruluş esaslarını maddi ve usule ilişkin çerçeveyi belirlemek koşuluyla, ölçek sorununu dikkate alarak daha etkin ve verimli bir kamusal hizmet sağlamak amacıyla bir belediyenin ya da köyün tüzel kişiliğini kaldırabilir, belediyeyi köye, köyü belediyeye dönüştürebilir.” demektedir. Çok sayıda belediye tüzel kişiliğinin idari işlemle kaldırılması, takdir edersiniz ki -burada ben ifade ettim- bu çerçevede, idari işlemle kaldırma sürecinde, bu sürede yetişmeyebilirdi. Tamamen bu sebeple ve büyükşehirlerdeki düzenleme de söz konusu olduğu için, ikisini birden biz yüce Meclisin takdirine sunmuş oluyoruz ve burada, yasayla çözümlensin istedik. Yoksa, diğer idari işlemlerimizde, sınır değişikliği vesaire konusunda zaten şu anda uyguladığımız yasanın gereği yapılmaktadır, hem Danıştay süreci olarak hem de vatandaşların görüşlerini alma olarak.

Burada, tabii, Sayın Ekici’nin sorusu “Kim karar verdi?” vesaire gibi. Bu, ciddi bir süreçtir. Bakanlığımızda ciddi çalışmalar yapılmıştır. İllerimizden büyükşehirlerle ilgili görüşler alınmıştır. Valiliklerimizin bu konuda görüşleri alınmıştır ve ben hazırladığımız tasarıyı bir önceki Bakanlar Kurulunda sundum, hem bir süre sonra huzurunuza gelecek Belediye Gelirleri ve İl Özel İdaresi Gelirleri Kanun Tasarısı’nı hem bu tasarıyı. Bakanlar Kurulumuzun tasarısı olarak zaten yüce Meclise gelmiştir. Onu da ifade etmiş olayım.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Birkaç soru kaldı, onları yazılı olarak takdim edeyim ben.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, madde üzerinde yedi adet önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

117 sıra sayılı kanun tasarısının Geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında geçen “sonra” kelimesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

Bekir Bozdağ

Hüseyin Tanrıverdi

 

Kocaeli

Yozgat

Manisa

 

Ayhan Sefer Üstün

Asım Aykan

 

 

Sakarya

Trabzon

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın Geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasının, ekli 44 sayılı Listesinin 265 inci sırasında bulunan Denizli İli Merkez İlçesine bağlı, Korucuk Belediyesinin listeden çıkarılmasını ve sıra numaralarının teselsülünü arz ve teklif ederiz.

 

Nihat Ergün

Selma Aliye Kavaf

Mithat Ekici

 

Kocaeli

Denizli

Denizli

 

Mehmet Yüksel

Hüseyin Tanrıverdi

Mehmet Salih Erdoğan

 

Denizli

Manisa

Denizli

 

 

Ahmet Yeni

 

 

 

Samsun

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Geçici Birinci Maddesine Ekli (44) sayılı listenin 13. sırasında adı yazılı Adıyaman ili Besni ilçesi Köseceli Belediyesi’nin listeden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Şevket Köse

Hulusi Güvel

Suat Binici

 

Adıyaman

Adana

Samsun

 

 

Ali Oksal

M. Rıza Yalçınkaya

 

 

Mersin

Bartın

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

117 sıra sayılı yasa tasarısının Geçici 1. maddesinin (1)inci fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Metin Ergun

Rıdvan Yalçın

Alim Işık

 

Muğla

Ordu

Kütahya

 

Osman Çakır

Hüseyin Yıldız

 

 

Samsun

Antalya

 

Geçici madde 1- “(1) Ekli (44) Sayılı listede adları yazılı belediyelerin tüzel kişilikleri tabiat ve kültür varlıklarının korunması ile turizm gerekçeleri bakımından Kültür ve Turizm Bakanlığının, asayiş ve güvenlik gerekçeleri bakımından ise İçişleri Bakanlığının uygun görüş belirtmeleri hâlinde ilk genel mahallî idareler seçiminden sonra geçerli olmak üzere kaldırılarak köye dönüştürülmüştür.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı yasanın geçici 1. maddesinin 4 Nolu fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.

 

Kamer Genç

Ensar Öğüt

Hasan Erçelebi

 

Tunceli

Ardahan

Denizli

 

Hasan Macit

Harun Öztürk

 

 

İstanbul

İzmir

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım, maddeye en aykırı olan iki önerge aynı mahiyette olduğundan işlemlerini ve oylamasını birlikte yapacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı tasarının geçici 1. maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Nevzat Korkmaz

Hakan Coşkun

Alim Işık

 

Isparta

Osmaniye

Kütahya

 

Osman Çakır

Metin Çobanoğlu

Oktay Vural

 

Samsun

Kırşehir

İzmir

 

 

Mehmet Şandır

 

 

 

Mersin

 

                                      Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Geçici (1). Maddesi Anayasaya aykırı olduğundan Tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Yaşar Tüzün

Hüseyin Ünsal

Orhan Ziya Diren

 

Bilecik

Amasya

Tokat

BAŞKAN – Komisyon bu önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Orhan Ziya Diren konuşacak.

BAŞKAN – Sayın Orhan Diren, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; belediyelerle ilgili tartıştığımız bu yasanın 4’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, Adrese Dayalı Nüfus Sayımı sonucu kapatılması gündeme gelen belediye sayısı 863. Yani, bu yasa tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edildiği takdirde, belde belediyelerimizin yarısına yakınını kapatmış olacağız. Kendimize örnek aldığımız Avrupa ülkelerinden nüfusu bize yakın olan Fransa’da 36.600, bizden daha az nüfusa sahip İtalya ve İspanya’da 8 binin üzerinde belediye bulunmaktadır. Türkiye’de 21.850 kişiye bir belediye düşerken, Fransa’da bu rakam 1.700, İtalya’da 7.300, İspanya’da 6.800 kişiye kadar düşmektedir. Biz bu rakamlarla mı Avrupa Birliği üyesi olacağız, bunu çok merak ediyorum doğrusu.

Sayın milletvekilleri, birçoğu onlarca yıl önce kurulmuş olan belediyelerimiz, beldelerinde olduğu kadar yakınında bulunan köy ve mezralarda yaşayan nüfusun temel ihtiyaçlarını karşılama, altyapı hizmetleri, eğitim, sağlık ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanması hususunda da çok önemli görevler ifa etmektedirler. Bahse konu belediyelerimizin nüfusu azaldı diye kapatılmaları kabul edilebilir bir mazeret değildir. Bu düzenlemeyle köyden göçün artacağı, yerel yönetimlerin zayıflayacağı, kapsam dâhilinde olan yaklaşık 2 milyon vatandaşımızın psikolojik çöküntü içine gireceği kaçınılmazdır.

Şimdi, şunu sormak lazımdır: Devletin burada kâr veya tasarrufu nedir? Belediyelerde istihdam edilen 9.794 personel, il özel idareleri ve çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılacak, İller Bankası aracılığıyla bu beldelere aktarılan kaynak, özel idareye aktarılmaya devam edecektir. Devletin kayda değer bir kazancı ya da tasarrufu da bulunmamaktadır. Yapılan, bir belediyeyi kapatmak değildir; yapılan, o belediye sınırları içinde yaşayan halkın medeniyetten, yani eğitim, sağlık, ticaret, kültür ve sanat merkezi hizmeti almasını sadece siyasi nedenlerle engellemektir.

Peki, AKP İktidarının bu belde belediyelerini kapatmasının altında ne yatıyor, merak ediyoruz. Oysa belediyeler demokratik, laik ve sosyal hukuk devletinin sigortalarıdır; toplumsal gelişme, ekonomik büyüme, kent yaşamına uyum özellikleriyle birer demokrasi okullarıdır. Yine, yeni ilçeler kurulması, mahalle birleştirme uygulamaları da gayriciddi, keyfî ve siyasi uygulamalar olarak görülmektedir. Tasarıda hiçbir ekonomik, sosyal ve ticari etki analizi yapılmamış, yöre halkının görüş ve düşünceleri sorulmamıştır. Oysa altında Türkiye’nin de imzası bulunan, 1988’de kabul ettiğimiz ve 1993’te yürürlüğe koyduğumuz Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı hükümlerince, mahallî idare birimine yapılacak olan bağlanma veya ayrılmaların, orada ikamet eden halkın iradesinin sonuçlarına göre, yani referandum ile yapılması hükme bağlanmıştır. Aksi davranışlar, hukuka aykırı davranışlardır.

Sayın milletvekilleri, tahmin ediyorum ki, iktidar milletvekillerimiz içinde de bu yasa tasarısına hayır diyen arkadaşlarımız mutlaka vardır. Bir emir komuta zinciri biçiminde her şeye olur verilmemelidir. Seçim bölgelerimizde, seçmenlerimize karşı, belediyelerini kapatan vekiller durumunda bırakılmamalıyız.

Benim seçim bölgem Tokat’ta kırk altı tane belediyem şu uygulama neticesinde kapatılmayla karşı karşıyadır. Bugün Tokat’ın 1.125 rakımında -Tokat’a göre 700 metre daha yüksekte- hemşehrileriyle medeni bir ortamda yaşam savaşı veren, doktor unvanı almış bir belediye başkanımız ve onun belediye meclisi üyeleri şu anda ağlamaktadırlar. İktidar olarak bu belde belediyelerimizin sesine kulaklarımızı tıkamamalıyız. İktidar ve muhalefet, bu belediyelerimizi kurtarma şansımızı hâlen var görüyorum. Yaklaşık 2 milyon vatandaşımızı mağdur edecek bu uygulamaya hep beraber “hayır” demeliyiz. Olayı referandum yoluyla düzene koymaya çalışmak her hâlde en sağlıklı, en akılcı yoldur diye düşünüyorum.

Bu konuda 30 Ocak 2008’de bir kanun teklifi vermiştim ama maalesef o gündeme alınmadığı için onu tartışamadık. Mevcut 2 bin sayısına dayalı belediyelerimizin sayıları azalmış da olsa bu durumu böylece muhafaza edebiliriz ve belki de hak edilmiş bir hakkın zayisine fırsat vermemiş olabiliriz. Bundan sonraki kriterler daha önce de yaptığımız gibi değiştirebilir, 5 bin olabilir, buna bir itirazımız olamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Diren, konuşmanızı tamamlayınız.

ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) – Ama, insanlarımızı hak etmiş oldukları bu medeni ortamdan mahrum etmeyelim ve gerekirse yine onların devamına katkıda bulunalım diye düşünüyor, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Coşkun, diğer önerge sahipleri adına siz mi konuşacaksınız?

OKTAY VURAL (İzmir) – Hakan Coşkun konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Coşkun.

HAKAN COŞKUN (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Tasarı’nın geçici 1’inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını öngören önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hükûmet, bu tasarıyı tasarruf amacıyla yaptığını belirtmektedir. Osmaniye ilimizde kapatılması düşünülen üç tane belediyemiz mevcuttur: Mehmetli, Alibeyli ve Kırmıtlı. Mehmetli Belediyemizin personele ve diğer kurum ile kuruluşlara hiçbir borcu bulunmamaktadır. Bunun yanında Kırmıtlı Belediyemizin yapılandırma borcu bulunmakta, çalışanlara, işçilerine bir borcu bulunmamaktadır. Alibeyli Belediyemizin yine su projesinden dolayı cüzi bir borcu bulunmakta, fakat yine bunun da çalışanlarına bir borcu bulunmamaktadır. Bunun yanında Osmaniye ilinin en büyük ilçesi olan 80 bin nüfuslu Kadirli Belediyesinin durumunu anlatmak ve bu konuda Sayın Bakanımı bu söylenenleri denetlemeye davet ediyorum.

Kadirli Belediyesinde çalışan 350 personelin, 10 bin ile 27 bin YTL arasında belediyeden maaş alacağı bulunmaktadır ve hâlen de maaşlarını eksik almaya devam etmektedirler. Kadirli Belediyesi bir yandan işçilerine bu parayı ödemezken, belediyenin temizlik ve su kesim işlerini özel şirketlere yaptırmakta olup, bunun için aylık 120 bin YTL özel şirketlere para ödemektedir.

Buradan da anlaşılacağı gibi kapatılmak istenen belde belediyelerimiz iyi hizmet götürdüğü gibi, devlete ve halkına borç yüklemeden devamlılığını sağlayabilmek için mücadele etmektedir. Sayın Bakanım, tasarruf belde belediyelerinin kapatılmasıyla olmaz diye düşünüyorum. Ancak, iyi bir denetim ve bilinçli yönetimlerle kaynak kullanımını kontrol altına alarak tasarruf sağlayabiliriz diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi ne kadar sağlıklı bilemiyorum. Ülkemizin birçok bölgesinde çeşitli sebeplerden dolayı bazı hataların oluştuğunu düşünüyorum. Özellikle Osmaniye ilimizde hemşehrilerim tarımla iştigal etmektedir. Bunun yanında iklimden, iklim koşullarından dolayı yazın yaylacılık, ormancılık ve hayvancılıkla faaliyetlerini beraber devam ettirmektedirler. Bu durumda, yılın belli dönemlerinde, hemşehrilerimin hem il ve ilçe merkezlerinde hem belde belediyelerinde hem de Toroslarda ormancılık, hayvancılık ve yaylacılıkta konaklama yerleri mevcuttur. Bunların hepsinde hemşehrilerimin evleri bulunmakta, bu sebepten dolayı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nde hata payının benim bölgemde daha yüksek olduğunu tahmin etmekteyim, yani üç ay bir bölgede, üç ay diğer bir bölgede konaklayabilmektedirler. Bunu nerede saydılar bilemiyoruz tabii.

Bununla ilgili belediyelerimizin nüfus şeyine baktığımızda, bizim Kırmıtlı Belediyemiz, kuş cennetimizin olduğu bir bölgedir, önemli bir yer. Hatta şöyle bir şey daha söyleyebilirim: 2007 yılı genel seçiminde seçmen sayısı 1.700, Adrese Dayalı Nüfus tespitinde Kırmıtlı’nın seçmen sayısı 1.141 olarak görünüyor. Sumbas Belediyemize bağlı Mehmetli Belediyemizin yine 1.700 -Adrese Dayalıda- Alibeyli’nin de 1.911 olarak görünüyor. Bu sebeplerden dolayı, yapılan sayımın doğruluğu konusunda birçok insanın fazlasıyla şüpheye düşmesi normaldir. Diğer arkadaşlarımızın bölgelerinde de aynı sorunların mevcut olduğunu biliyorum. Şu an güncelleme yapıldığında, kapatılmak durumunda olan birçok belediye nüfusunun 2 binin üzerinde çıkacağını göreceksiniz. 

Değerli milletvekilleri, önerimize vereceğiniz destek oylarıyla kendi belde belediyelerinizi de kurtarabiliyorsunuz diyorum.

Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Ama Hükûmetimiz, şu altı yıllık sürede yaptığı uygulamalarda bir örnek vererek bizi şüpheye düşürmekte. 2002-2007 yılları arasında 150 binin üzerinde çiftçimiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Coşkun, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

HAKAN COŞKUN (Devamla) – Kredi borçlarından dolayı tarlasına, evine, traktörüne haciz getirilmiş durumda. Bunun haricinde 1,5-2 milyona yakın köylümüz zorunlu göçe tabi tutulmuş. Şu anda da iki milyona yakın belde belediyelerimiz kapatılmak durumunda sırf 200 milyon YTL borcu olduğundan dolayı. Ben hatırlıyorum ki, seçimden önce (A) holdinginin 1 milyar dolar civarında borcunu sıfırladınız. Yani, Türkiye Cumhuriyeti devleti olmaktan çıkarıp Türkiye Cumhuriyeti holdingi oldu şüphesi bende uyanmaktadır.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

TBMM Başkanlığına

Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı yasanın geçici 1. maddesinin 4 Nolu fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Kamer Genç (Tunceli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan geçici maddenin son fıkrasının madde metninden çıkarılması hususunda önerge verdik. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, kırk dört tane belediyeyi köy hâline çeviriyorsunuz. Tabii, bugün bu kırk dört belediyede ve her tarafta büyük bir üzüntü var. Onlar diyorlar ki, “Bu belediyeleri köye çevirenlerin -bizim köyümüze, hudutlarımıza geldiği zaman- yüzlerine çok büyük bir dolu seviyesinde yağmur yağdıracağız.” Onu da bilesiniz; bana da söylediler bunu zaten.

Şimdi, bakın, o kadar muğlak bir fıkra ki, “Birinci fıkra hükmü uyarınca köye dönüştürülen belediyeler, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde 5393 sayılı Belediye Kanununun 8 inci maddesindeki usule bağlı olmaksızın, belediye meclisinin kararı ile bağlı olduğu il veya ilçe belediyesine mahalle olarak katılma talebinde bulunabilir.”

Şimdi, mevcut mevzuata göre, bir köyün belediye olabilmesi için evvela orada referandum yapılması lazım, Belediye Kanunu öyle. Şimdi, siz bunu kaldırıyorsunuz, onun yerine, dokuz kişilik belediye meclisi kararıyla, diyorsunuz ki, bu köyü şu ilin belediyesine bağlıyoruz veyahut şu ilçenin belediyesine bağlıyoruz. O kadar çok muğlak yazılmış ki.

“Katılma işleminin gerçekleşebilmesi için katılacak belediye ile katılınacak olan il veya ilçe belediyesinin sınırları arasında başka bir belediye veya köy bulunamaz.”

Yani “arasında” ifadesi neyi ifade ediyorsa, Komisyon anlıyorsa lütfen açıklasın. Zaten, her ilin sınırları içinde, her ilçenin sınırları içerisinde bir tek belediye bulunuyor. Yani, bu “arasında” derken, bu köyle o il veya ilçenin arasını mı kastediyor, o da tam anlaşılmıyor.

Ayrıca da, şimdi, değerli milletvekilleri, peki, iki aynı hudutta, köyde, yani, o kadar bu köyde bir ihtilaf yaratacak bir şey ki. Köyün bir kısmı ben şu belediyeye katılacağım, öteki de ben bu belediyeye katılacağım diyor. Yani, burada, kâğıt üzerinde kanun çıkarmak kolay da biraz, uygulamayı bilmek lazım. Siz, niye peki köy halkının menfaatini, onun iradesini göz önünde tutmuyorsunuz? Mademki burası bir köy, yani belediyeyi kaldırıyorsunuz köy hâline dönüştürüyorsunuz, o köyün başka bir belediyeye katılması için referandum alın.

Ben, Antalya’ya gittim, orada belediye başkanları vardı. Panelisttim, orada birisi bana bir kâğıt göndermiş. “Referandumla doğdu, Tayyip’le öldü, çok işkence gördü, ruhuna Fatiha.” diyor. Yani, kendi belediyesinin ismini, mezar taşına bunu yazacağız diyor. Yani, zaten, işte bu kırk dört belediye, mezar taşına böyle diyecek “Referandumla doğdu, Tayyip kararıyla öldü, ruhuna Fatiha.”

Şimdi, yani, halkla alay ediyorsunuz. Bir köyün iradesini nasıl beş kişilik bir belediye meclisi üyesi belirler? O zaman, bütün köylerde belediye kurma işini bu usule çevirin. Yani, gerçekten… Sonra, katılınacak belediye…

Bakın “Katılım işlemi katılınacak belediye meclisinin olumlu kararı ile sonuçlanır.”

Peki, hangi hâlde, bu belediye meclisi bunu kabul edip etmeme ihtiyarına mı sahiptir, yoksa ki katılma kararını kabul etmek zorunda mıdır? Yani bunların hepsi çok önemli. Yani şimdi bunları düşünmeden burada Komisyon da zaten bunu ciddi müzakere etmemiş. İnanmanızı istiyorum, bakın, ben on beş sene Danıştayda hâkimlik, savcılık yaptım, şu kanuna göre çıkacak ihtilafı çözmek mümkün değil. O kadar muğlak ifadeler var, o kadar anlaşılması zor ifadeler var ki. Tabii Komisyon Başkanı doğru dürüst Komisyonda bunu müzakere etmiyor, enine boyuna tartışmıyor, sanki yangından mal kaçırırcasına, işte hemen -o kadar tuzak da hükümler var ki- bunu çıkarmış burada. Bu kanun, gerçekten kavga çıkaracak, kargaşa çıkaracak, kaos çıkaracak bir kanun. Yani söylesin işte, burada çıksın Hükûmet de şey etsin, Komisyon da şey etsin. Yani bir köyün yarısı derse ki kardeşim ben şu ilçe belediyesine bağlanacağım, ötekisi hayır ben bu ilçeye… Bunun kaderini getiriyorsunuz 9 kişilik belediye meclisinde 5 kişinin iradesine bağlıyorsunuz. Bunlar olmaz sayın milletvekilleri. Hiç olmazsa bunların bu karar alması konusunda, katılmak istedikleri belediyenin de buna katılması konusunda bir mecburiyet koyun o zaman. Yani niye? O köy gidecek bir belediyeye katılma kararını alacak, öteki belediye ben kabul etmesem der. Onlar için de onur kırıcı bir şey olur veyahut da bu konuda hiç olmazsa bunu bunlara empoze edecek yetkili bir merci tayin etmek lazım. Onun için, getirilen kanun hakikaten her yönüyle problem doğuracak bir şeydir.

Burada biraz önce AKP’nin Grup Başkan Vekili diyor, burada bilgi veriliyor, bilgide virüs var. Yahu, şimdi, virüsü yaratan sizsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, bilgide virüs, kirlilik yaratan sizsiniz, doğru dürüst bu Parlamentoda kanunların müzakeresini engelleyen sizsiniz. Bizim istediğimiz, çıkardığımız kanun halka bir refah getirsin, huzur getirsin, bir ihtilaf yaratmasın. Ama sizin getirdiğiniz kanunlar şimdiye kadar, yani şu 23’üncü Dönemde getirdiğiniz bütün kanunların uygulaması maalesef ülke yararına değil, halk yararına değil; kaos yaratan, belli kişileri zengin eden… Şurada bir hüküm koymuşsunuz: “Büyükşehir belediye başkanının seçiminde seçim çevresi, büyükşehir belediye sınırları içinde bulunan orman köyleri de dahil olmak üzere büyükşehir belediye sınırlarından oluşur.” Yani buraya niye orman köylerini kattınız? Herhâlde o ormanları alacaksınız, işte biraz önce dediğim gibi, yandaşlarınıza orayı açacaksınız, imar mevzuatını orada uygulayacaksınız, tabii katrilyonlar kazanacaksınız. Yahu, sizin siciliniz bozuk. O bakımdan, bunu söylemek zorundayız, çünkü siz mala mülke çok düşkünsünüz. Bu kadar mala mülke düşkün olmayın, sonunuz iyi olmaz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

117 sıra sayılı yasa tasarısının Geçici 1. maddesinin (1)inci fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Metin Ergun (Muğla) ve arkadaşları

Geçici madde 1- “(1) Ekli (44) Sayılı listede adları yazılı belediyelerin tüzel kişilikleri tabiat ve kültür varlıklarının korunması ile turizm gerekçeleri bakımından Kültür ve Turizm Bakanlığının, asayiş ve güvenlik gerekçeleri bakımından ise İçişleri Bakanlığının uygun görüş belirtmeleri hâlinde ilk genel mahallî idareler seçiminden sonra geçerli olmak üzere kaldırılarak köye dönüştürülmüştür.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Ergun. (MHP sıralarından alkışlar)

METİN ERGUN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 117 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın geçici 1’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Malum olduğu üzere, sayın milletvekilleri, yasalar, kurumsal ve toplumsal yarar üzerine hazırlanır ve çıkarılır. İktidar veya iktidar partisi, yasaları, toplumsal yarar esasını alarak, kriteri o olarak, kurumsal yarar esasını alarak getirir. Muhalefet de, aynı şekilde, aynı kriterleri dikkate alarak katkıda bulunmaya gayret sarf eder. İki gündür Milliyetçi Hareket Partisi bunu esas alarak yasa tasarısına katkıda bulunmaya gayret sarf ediyor. Fakat ne yazık ki, bütün bu fayda sağlama gayretine rağmen şartlanmış bir duygusallık içinde önerilerimize hayır diyorsunuz.

Bu yasa tasarısı hazırlanır iken bir kriter konulmuş, denilmiş ki: “2 binin altındaki belediyeler kapatılacak.” Burada da, esas olarak, fayda olarak söylediğiniz de, “Bunlar borçlu belediyeler, hizmet edemiyorlar, 200 milyon YTL civarında borçları var.”

Dünden itibaren Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçları çok söylenildi, ben onu söylemeyeceğim ama şunu söyleyeyim sayın milletvekilleri: Bu 200 milyon YTL’lik borç, bu yasa tasarısında yer alan turizm bölgesindeki belediyeler eğer bu kapsamın içerisinde kalmaya devam eder ise, beş yıl içerisinde 2 katına çıkacaktır. Çünkü turizm darbe alacaktır.

Turizm bölgeleri önemlidir. Burada bir istisna getirmemiz gerekiyor. İstisnanın adını koyabiliriz, istisna deriz ki: Turizm alanı, kapsamı içerisinde olan belediyeler hariç.

Sayın milletvekilleri, buralarda belediyecilik zordur. Burada belediyeler gecenin geç vaktinde veya sabaha karşı bir seferlik çöp toplamazlar, günün her saati çöp toplanır. Sadece belediyeler değil, sivil toplum örgütleri de çöp toplar. Ben dâhil, siyasi partilerin tamamı dâhil… Zaman zaman bu kampanya hâline getirilir, çöpler toplanır. Sadece belediye içerisindeki çöpler de toplanılmaz. Bölgemden olan arkadaşlarım da bilirler, ilçe ile belde arasındaki yol güzergâhındaki çöpler de toplanır. Sebep, turist kirli yere, pis yere gelmez.

Şimdi, buralarda belediyeler kapatılıyor, 2 binin altındaki belediyeler kapatılıyor. Bunlardan biri Marmaris’in Turunç beldesi. Evet, doğrudur, Turunç’un nüfusu 2 binin altındadır, ama ancak kasım sonu, aralık, ocak, şubat ve mart aylarında 2 binin altındadır. Buna karşılık nisan ortasından itibaren 5 bin artarak devam eder, 10 bin, 15 bin, 20 bin, zaman zaman daha da ileri gider.

Sayın Bakanım, günlük, Turunç beldesine turizm sezonunda -ki Marmaris’te turizm sezonu sekiz aydır- sadece bir gün içerisinde gelen insan sayısı 15 bindir. Peki, burada hangi hizmeti yapabileceğiz? Yetkiyi alıyorsunuz, hakkı alıyorsunuz, bir tane memur veya görevli -ne olduğunu bilmiyoruz- atanacak… Diyelim ki Köy Hizmetlerinin imkânlarıyla çöpü günde bir defa toplama başarısını elde ettiniz, ama turizm bölgesinde sadece bu geçerli değildir, yangını ne yapacaksınız? Başka, sıhhi hadiseleri ne yapacaksınız? Muğla merkezden Marmaris’in Turunç beldesine iki saatte ulaşabilirsiniz, itfaiye aracıysa bu, üç saatte ulaşabilir. Turist böyle bir yere gelmez.

Eğer bir beldede turizm açısından bir sıkıntı var ise muhterem milletvekilleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ergun, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

METİN ERGUN (Devamla) - …bütün ülke turizmi zarar görür.

Biz bundan dolayı arkadaşlarımızla birlikte bu tasarının tamamına karşıyız, ama hiç değilse turizm bölgelerini ve Kültür Bakanlığının tescil ettiği turizm alanları içerisindeki beldeleri hariç tutalım diyorum.

Önergemizin kabul edilmesi dileği, arzusu ile hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergun.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremizin dolmasına çok az bir zaman kalmıştır, ama geçici 1’inci maddenin üzerindeki çalışmalar için de sadece bir on dakikalık süreye ihtiyaç vardır. Onun için, geçici 1’inci madde üzerindeki çalışmalarımız tamamlanıncaya kadar Genel Kurulun çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Teşekkür ediyorum.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Geçici Birinci Maddesine Ekli (44) sayılı listenin 13 sırasında adı yazılı Adıyaman ili Besni İlçesi Köseceli Belediyesi’nin listeden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                        Şevket Köse (Adıyaman) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun.  (CHP sıralarından alkışlar)

ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Tasarısı’nın geçici 1’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.

Sayın Başkan, Değerli Başbakanım; burada sizi bulmuşken, yıllar önce Adıyaman’da -Adıyamanlı milletvekili arkadaşlarım da buradadırlar, bilirler- tütün kotası 200 iken “Bunu 400’e çıkaracağım.” diye, bize, Adıyaman halkına söz vermiştiniz. Bu sözü bir an önce yerine getirmenizi, Adıyaman halkı adına öncelikle rica ediyorum ve dört gözle bekliyorum efendim.

Bugün, Türkiye'nin geleceği açısından gerçekten çok önemli bir konuyu görüşmekteyiz. Daha da önemlisi, hukuki ya da ekonomik gerçeklerle değil siyasi gerekçelerle hazırlanmış bir yasa tasarısı için burada tartışmaktayız.

Bu yasa tasarısının genel gerekçesinde de belirtildiği gibi, ülkemizde yerel yönetimlerin tarihi oldukça eskidir. Yerel yönetimler, demokrasinin gelişmesi konusunda ise önemli bir yere sahiptir. Ne diyor yasanın gerekçesi: “Demokrasimiz geliştikçe yerel yönetimlerimiz de güçlenmektedir.”  O zaman bu tasarıyla demokrasimiz geriye gitmiyor mu?

Yasaya baktığımızda, İktidar, yerel yönetimleri geliştirmek yerine geriletmektedir. Getirilmeye çalışılan yasayla -dikkat edelim- iktidar, var olan belediyelerin üçte 1’inden fazlasını halka rağmen kapatmaktadır. Ne diyor iktidar? Küçük belediyeler yatırım yapamamaktadır ve gelirlerinin çoğunu cari harcamalara ayırmaktadır. Soruyorum size: Hükûmet Anayasa’nın 127’nci maddesi gereğince yerel yönetimlere yeteri kadar gelir sağlıyor mu? Şüphesiz hayır. Gelir sağlamadığı gibi, Hükûmet, son Belediye Yasası ile belediyelere yeni görevler yüklemektedir. Şöyle ki: Belediyelere hem gelir vermeyen hem de yeni görevler yükleyen Hükûmet, sonra kalkıp “İşini yapmıyorsun, senin kapına kilit vuruyorum.” diyor.

Arkadaşlar, bu ülkede fabrikaları kapatarak, Tekeli özelleştirerek, belediyeleri kapatarak, geçmişte de olduğu gibi adliye binalarını kapatarak bu ülkeyi düzlüğe, refaha çıkaramazsınız. Eğer belediyelerin gelişmesini istiyorsak onların gelirlerini artırmamız gerekir diye düşünüyorum. Belediye gelirleri ise belediyelerin borç almasıyla değil öz gelirleriyle artırılmalıdır. Ayrıca, merkezî yönetimden gönderilen payların da artırılması gerekir. İktidarın belediyeleri kapatmasında “Belediyenin borcu var.” diye bir gerekçe var. Kaldı ki, belediyelere yeteri kadar gelir sağlamıyorsunuz. Sonra da borçlanmanın önünü açarsanız, sonuç doğal olarak borçlanmaya doğru gidecektir. Ancak, eğer borç yüzünden belediye kapatılacaksa, ilk önce Ankara ve Adana Belediyelerinin kapatılması gerekir. Doğruluk, dürüstlük ve adalet bunu gerektiriyor.

Sayın milletvekilleri, kapanan belediyelerde bir de nüfus oyunu oynanmaktadır. Bir ulusal gazete haber yaptı: “Bizzat Sayın Başbakan elli ilçeyi kapatmaktan kurtardı.” Dolayısıyla, belde bile olamayacak ilçeler kapanmanın sınırından döndü. Peki, bu çelişki değil midir sizce?

Değerli arkadaşlarım, Adıyaman’ın Besni ilçesinin Köseceli beldesinin nüfusu sadece adrese dayalı nüfus sayımına göre 1998’dir. Sadece 2 kişiyle tüzel kişiliği elinden alınmaktadır. Oysa, Sayın Başbakan elli ilçeyi kurtarırken, Köseceli’de 2 kişi yüzünden bir belediyenin kapısına kilit vurulmaktadır. Bu, hangi vicdana sığıyor, size soruyorum.

Yine, Adıyaman’ın Yaylakonak beldesine bakalım: Bu beldede adrese dayalı nüfus sayımında sayılmayan vatandaşlar bulunmaktadır. Bu durum belgelerle ispatlıdır. TÜİK ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün bu durumdan haberi var. Öyle anlaşılıyor ki, TÜİK sağlıklı bir sayım yapmamıştır. Bundan dolayı, Yaylakonak Belediyesi Başkanı Sayın Hasan Karakaya hukuki mücadelesini vermektedir. Eğer, bu hukuki mücadelede başarılı olursa bu beldemiz tekrar belediyeye dönecek midir? Bunun hesabını kim verecek? Oysa, bu beldemizin de tüzel kişiliği elinden alınacaktır. Şimdi, bu durumda Yaylakonak Belediyesinin halkı daha mı iyi hizmet görecektir?

Arkadaşlar, bir yandan beldeleri kasabalıktan daha ilçelere doğru götürmemiz gerekirken, tam tersi köylü bir duruma getirmeye çalışıyorsunuz. Yani, orada belirli bir kültürleşme vardır. Yaylakonak Belediyesi hareketli nüfusa sahip olan bir beldemizdir. Gidin, orada kışın bir nüfus, yazın bir nüfus. Orada lise yok, öğrenciler şehir merkezinde dershaneye gidiyor. Dolayısıyla, TÜİK sağlıklı bir nüfus sayımı çalışması yapmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Köse, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ayrıca, 1993 tarihinde yürürlüğe giren bir şartı size söylemek istiyorum: “Yerel yönetimlerin sınırlarında mevzuatın el verdiği durumlarda ve mümkünse referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önce danışılmadan değişiklik yapılamaz.” denilmektedir. Mademki siz bu beldeleri köye dönüştürmek istiyorsunuz, mademki diyorsunuz “Yüzde 47’yle biz güçlü bir şekildeyiz.” kendinize güveniyorsanız, buyurun referanduma, Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi, burada referanduma gidin, eğer başarılı olursanız sizi tebrik ederiz. Bu kadar açık ve net. Eğer bunu yapmazsanız demokrasiye ters düşmüş olursunuz.

Bu önergemizin desteklenmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan “Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın Geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasının, ekli 44 sayılı Listesinin 265 inci sırasında bulunan Denizli İli Merkez İlçesine bağlı, Korucuk Belediyesinin listeden çıkarılmasını ve sıra numaralarının teselsülünü arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Nihat Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Denizli İli Merkez İlçesine bağlı Korucuk Belediyesi, 5393 sayılı Belediye Kanununun 11 inci maddesine göre işlem yapılarak 12/8/2006 tarihli ve 26257 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2006/8352 sayılı Kararname ile ilk genel mahallî idareler seçiminde uygulanmak kaydıyla, Denizli Belediyesine mahalle olarak katıldığından dolayı bu değişiklik yapılması gerekmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

117 sıra sayılı kanun tasarısının Geçici 1. maddesinin 1. fıkrasında geçen “sonra” kelimesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                                                           Nihat Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ  KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükûmet?

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılıyoruz Sayın Başkanım.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun.

BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Bir anlam karışıklığı olmasının önüne geçilmek istenmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önergeler istikametinde geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz dolmuştur.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 6 Mart 2008 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 00.07

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.