DÖNEM: 23 CİLT: 15 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 73’üncü
Birleşim 5 Mart 2008 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L
E R I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.
- YOKLAMA IV.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Kırıkkale
Milletvekili Turan Kıratlı’nın, TÜRKSAT uydusuna ve
üretim sürecine ilişkin gündem dışı konuşması 2.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un Adana Tekel
Fabrikasındaki işçilerin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması 3.- Eskişehir
Milletvekili Emin Nedim Öztürk’ün, Avrupa Birliği
ortak tarım politikası çerçevesinde Türkiye’nin tarım politikasına ilişkin
gündem dışı konuşması V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
TEZKERELER 1.- Şanlıurfa
Milletvekili İbrahim Binici hakkında yasama dokunulmazlığının kaldırılıp
kaldırılmaması hususunda tanzim edilen ve TBMM Başkanlığına gönderilen
soruşturma dosyalarının Hükûmete geri verildiğine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/334) 2.- Diyarbakır
Milletvekili Aysel Tuğluk hakkında yasama dokunulmazlığının kaldırılıp
kaldırılmaması hususunda tanzim edilen ve TBMM Başkanlığına gönderilen
soruşturma dosyalarının Hükûmete geri verildiğine
ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/335) B) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici ve 21 milletvekilinin, tekstil ve hazır giyim
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138) 2.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 milletvekilinin, Muş Ovası’ndaki tarımsal
üretimin araştırılarak verimliliğin sağlanması için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/139) 3.- Bitlis Milletvekili
Mehmet Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin, kredi kartı ve bireysel kredi
alanında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/140) VI.-
ÖNERİLER A) Siyasi Parti Grubu Önerileri 1.- Genel Kurulun
5/3/2008 Çarşamba günkü birleşiminde çalışmaların saat
24.00’e kadar sürdürülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi VII.-
SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1.- Kocaeli
Milletvekili Nihat Ergün’ün, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un
konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması 2.- Konya
Milletvekili Faruk Bal’ın Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması 3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Seçimlerin
Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/498) (S. Sayısı: 110) 2.- Trabzon
Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana Milletvekili
Necdet Ünüvar’ın; Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler Komisyonu Raporu (2/65) (S. Sayısı: 72) 3.- Büyükşehir
Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/529) (S.
Sayısı:117) IX.-
USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER 1.- Kabul edilen
bir siyasi parti grubu önerisiyle Genel Kurulda görüşülecek konu belirlenmişken
bir başka konunun görüşülmesinin mümkün olamayacağı gerekçesiyle oturum
başkanının tutumu hakkında X.-
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Elâzığ’daki bazı
ekonomik ve sosyal verilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/1719) 2.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Tuzla’da sit alanı olan Ayazma’da başlatılan
inşaata ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1818) 3.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, GAP kapsamındaki
yatırım projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/1823) 4.- Balıkesir
Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un, hayvancılık tesisleri inşaat maliyet
bedellerinin yeniden düzenlenmesine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1840) 5.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, sit alanı olan
Tuzla-Ayazma’da yapılmak istenen inşaata ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1892) 6.- Adana
Milletvekili Yılmaz Tankut’un, Adana’da don olayından
zarar gören üreticilere, - Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, Kozan’daki don
olayından oluşan zarara, - Bursa
Milletvekili Hamza Hamit Homriş’in, ithal edilen
tohumlara ödenen ıslahçı hakkı bedeline ve tohumculuğun geliştirilmesine, İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/1908, 1909, 1910) I.-
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 15.00’te açılarak sekiz oturum yaptı. Birinci,
İkinci, Üçüncü, Dördüncü ve Beşinci Oturum Mardin
Milletvekili Mehmet Halit Demir, Mardin Ovası’ındaki
sulama kanalları ve Mardin Artuklu Üniversitesinin
sorunlarına, Ankara
Milletvekili Zekeriya Akıncı, Ankara Büyükşehir Belediyesinin bazı uygulama ve
etkinliklerine, Samsun
Milletvekili Fatih Öztürk, Samsun’un sorunlarına, İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, Yüksek Öğretim Kurumları
Teşkilatı Kanunu ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/24) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi, Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmının 31’inci sırasında yer alan (10/53) esas no.lu belediyelerin altyapı,
katı atık ve atık su yönetimindeki sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesine ilişkin Meclis araştırması önergesinin ön
görüşmelerinin Genel Kurulun 4/3/2008 tarihli 72’nci
Birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi, Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler”
kısmının 100’üncü sırasında yer alan (10/126) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 4/3/2008
Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin CHP Grubu önerisi, Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci
sırasında yer alan kanun tasarısının yarım kalan görüşmelerine 4/3/2008 günkü birleşimde devam edilmesine; Genel Kurul
çalışma sürelerinin 4/3/2008 günü 15.00-22.00, 5/3/2008 günü 14.00-22.00,
6/3/2008 günü 15.00-19.00 saatleri arasında olmasına ilişkin DTP Grubu önerisi, Yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edilmedi. Gelen Kâğıtlar
listesinde yayımlanan ve bastırılarak dağıtılan 117 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 3’üncü, 53’üncü sırasında yer alan
111 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin bu kısmın 4’üncü sırasına alınmasına ve diğer
kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel
Kurulun 4/3/2008 Salı günkü birleşiminde sözlü sorular
ve diğer denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin
görüşülmesine; 5/3/2008 Çarşamba günkü birleşiminde de sözlü soruların
görüşülmemesine; 4/3/2008 Salı günkü birleşiminde 117 sıra sayılı Kanun
Tasarısı’nın, 5/3/2008 Çarşamba günkü birleşiminde 72 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, 6/3/2008 Perşembe günkü
birleşiminde ise saat 14.00’te toplanarak 111 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin
görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine ilişkin AK Parti
Grubu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi. Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş, Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli’nin konuşmasında şahsına
sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan, Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/498) (S. Sayısı: 110), 2’nci sırasında
bulunan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana
Milletvekili Necdet Ünüvar’ın, Sağlık Hizmetleri
Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/65) (S.
Sayısı: 72), Görüşmeleri,
ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi. 3’üncü sırasına
alınan, Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın (1/529) (S. Sayısı:
117) görüşmelerine başlanılarak 1 ve 2’nci maddeleri kabul edildi, 3’üncü
maddesine bağlı birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları üzerinde bir süre
görüşüldü. Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır ve İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol,
kırk üç fıkralık metnin bir madde hâlinde görüşülmesinin sağlıklı olamayacağı
iddiasıyla bir açıklamada bulundu. İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, İçişleri Bakanı Beşir
Atalay’ın, ileri sürmüş olduğu görüşlerden farklı görüşleri kendisine atfetmesi
nedeniyle, İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin,
kendisi tarafından verilen bir kanun tasarısı hakkında eksik ve yanıltıcı
beyanlarda bulunduğu iddiasıyla, Birer konuşma
yaptılar. İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol ve 22 milletvekilinin İç
Tüzük’ün 70’inci maddesine göre görüşmelerin kapalı oturumda yapılmasına
ilişkin önergeleri üzerine kapalı oturuma geçildi. Altıncı
Oturum (Kapalıdır) Yedinci
ve Sekizinci Oturum Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 3’üncü sırasına
alınan, Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın (1/529) (S. Sayısı:
117) görüşmelerine devam edilerek 3’üncü maddesine bağlı dördüncü fıkrası
üzerinde bir süre görüşüldü. Birleşime verilen aradan sonra, komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, ertelendi. İzmir
Milletvekili K. Kemal Anadol, Genel Kurulun bir günde
on dört saat çalışmasının gayriinsani olduğu, bunun
bütün mevzuatlara, ILO standartlarına, kanunlara ve Anayasa’ya aykırı olduğu
iddiasıyla bir açıklamada bulundu. 5 Mart 2008
Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 05.15’te son verildi.
No.: 103 II.- GELEN KÂĞITLAR 5 Mart 2008 Çarşamba Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Gaziantep
Milletvekili Akif Ekici ve 21 Milletvekilinin, tekstil ve hazır giyim
sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138) (Başkanlığa
geliş tarihi: 27/02/2008) 2.- Muş
Milletvekili M. Nuri Yaman ve 19 Milletvekilinin, Muş Ovasındaki tarımsal
üretimin araştırılarak verimliliğin sağlanması için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/139)
(Başkanlığa geliş tarihi: 27/02/2008) 3.- Bitlis
Milletvekili Mehmet Nezir Karabaş ve 19 Milletvekilinin, kredi kartı ve
bireysel kredi alanında yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/140)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/02/2008) 5 Mart 2008 Çarşamba BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.00 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Harun TÜFEKCİ
(Konya), Yaşar TÜZÜN (Bilecik) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
73’üncü Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim. Gündem dışı ilk söz, TÜRKSAT uydusu hakkında söz isteyen Kırıkkale
Milletvekili Turan Kıratlı’ya aittir. Sayın Kıratlı, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- Kırıkkale Milletvekili Turan Kıratlı’nın, TÜRKSAT uydusuna ve üretim sürecine ilişkin
gündem dışı konuşması TURAN KIRATLI (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
TÜRKSAT Anonim Şirketinin daveti üzerine iktidar ve muhalefete mensup bir grup
milletvekili arkadaşımızla birlikte Fransa’da üretimi tamamlanmış olan TÜRKSAT
3A uydusunu ve üretim sürecini yerinde inceleme imkânı bulduk. Sizleri bu konu
hakkında bilgilendirmek üzere şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Bilindiği gibi, Türk Telekom Anonim Şirketi tarafından yürütülen
uydu hizmetlerini yürütmek üzere 16/06/2004 tarihinde
TÜRKSAT Anonim Şirketi kurulmuştur. Ülkemizin uzay çağına girişi, 1994 yılında
hizmete giren TÜRKSAT 1B millî haberleşme uydusuyla başlamıştır. Hâlen
yörüngede olan TÜRKSAT TÜRKSAT, yeni uydunun üretim sözleşmesi kapsamında ilk defa önemli
bir adım atmış ve Fransa’daki uydu üretim tesislerinde, teknoloji transfer ve
eğitim programı oluşturmuştur. Çoğu yurt dışında eğitim görmüş 22 TÜRKSAT
mühendisi bu programa katılmış ve uydu dizaynı
alanında bir yılı aşkın süre eğitim alıp TÜRKSAT’ın
uydu operatörlüğünden gelen bilgi birikimini, uydu tasarımını yapma ve üretme
düzeyine yükseltmiştir. Bu bilgi birikimiyle Türkiye’nin bundan sonra kendi
uydularını üretebilmesi için ilgili kurumlar arasında sağlanan iş birliği de
memnuniyet vericidir. Savunma Sanayi Müsteşarlığının öncülüğünde Türkiye’de kurulacak
olan uydu üretim tesislerinde, TÜRKSAT haberleşme ve Göktürk gözlem uydularının
Türk mühendislerince üretileceğini öğrenmek bizlere büyük bir mutluluk
vermiştir. Ülkemizin uzay çağından geri kalmaması için kendi insanına güvenmesi
ve gerekli imkânları sağlamasıyla olacaktır. Ayrıca, bu ziyaretimizde tamamıyla TÜRKSAT
mühendisleri tarafından dizayn edilen ve Türkiye’de kurulacak olan uydu
entegrasyon tesislerinde üretilip 2014 yılında da uzaya fırlatılması planlanan
TÜRKSAT 5A haberleşme uydusunun dizaynında gelinen noktayı görmek bizlere umut
ve gurur vermiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin uydu ve
uzay teknolojisindeki önemli bir kilometre taşı olan TÜRKSAT 3A uydusunun yapım
süreci ve fırlatma tarihi, yeni haberleşme uydularının yapım süreci hakkında
hepimizin daha ayrıntılı bilgiye sahip olmasının çok faydalı olacağını
düşünüyor; bu çalışmada, başta Ulaştırma Bakanımız olmak üzere, TÜRKSAT
çalışanlarına ve Sekizinci Cumhurbaşkanımız Sayın Turgut Özal ve dönemin Maliye
Bakanı Sayın merhum Adnan Kahveci’ye uydu teknolojisi
alanında gösterdikleri katkılarından dolayı kendilerini rahmetle anıyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kıratlı. Gündem dışı ikinci söz, Adana Tekel Sigara Fabrikasındaki
işçilerin sorunları hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’a aittir. Sayın Tankut, buyurun. (MHP sıralarından
alkışlar) 2.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un Adana Tekel Fabrikasındaki işçilerin sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşması YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir
kısmı geçtiğimiz yıllarda satılan bir kısmı da yine geçtiğimiz günlerde altın
tepsi içerisinde sunulan Tekel ile ilgili yaşanan sorunlar ve yansımaları
hakkında gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bildiğiniz üzere Tekel ülkemizin en önemli iktisadi varlıklarından
birisi idi. "İdi" diyorum, çünkü artık ne yazık ki bizim değil.
Tekelin alkollü içkiler bölümü 2004'te 292 milyon dolara, âdeta bir altın tepsi
içerisinde, adı herkesçe malum bir konsorsiyuma
sunulmuştur. Kurumun adını “Mey İçki” olarak değiştiren konsorsiyum,
yüzde 100'ünü satın aldığı şirketin yüzde 90'lık kısmını iki yıl sonra 810
milyon dolara yabancı bir şirkete satmıştır. İzmir Alkollü İçkiler Fabrikası, Çanakkale Kanyak Fabrikası ve
Paşabahçe Tekel Fabrikası da aralarında olmak üzere toplam 17 tesisten 12’si
kapatılmış, çok sayıda işçinin iş akdi ise maalesef feshedilmiştir. Bu operasyonlara ve şirketin küçültülmesine rağmen Maliye Bakanı
Sayın Unakıtan, işletmenin kısa sürede 3 katına
satılmasını ise ekonomideki iyi gelişmelere bağlamış idi. Sayın Unakıtan'ın öne sürdüğü gibi ekonomimiz sözde iyiye
giderken maalesef bir buçuk asırlık geçmişe sahip Tekelin sigara bölümü de 1
milyar 720 milyon dolara geçtiğimiz günlerde yabancı bir şirkete satılmıştır. İhalede
Tekele ait Adana, İstanbul, Ballıca, Bitlis, Malatya ve Tokat Sigara
Fabrikaları, yani millî ekonomimizin sembolleri artık ne yazık ki yabancıların
olmuştur. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; asil ve aziz
milletimizin alın teri ile cumhuriyetimizin en önemli iktisadi kazanımlarından
birisi olarak on binlerce işçinin, yüz binlerce tütün ve üzüm üreticisinin
ekmek kapısı olarak hayata geçirilen bu dev tesislerin bir oldubitti ile yok
pahasına satılmasına, vicdan sahibi ve ülke sevdalısı hiç kimsenin tahammül
göstermesi elbette ki mümkün değildir. Siyasi iktidar, sermayeye, özellikle de yabancı sermayeye kırmızı
gül dağıtırken milletimize ve çilekeş işçilerimize her zamanki gibi yine
sırtını dönmüştür. Geçtiğimiz günlerde Ankara ve Adana'da haklarını arayan
işçilerimizin karşılaştığı tepki hâlen belleklerimizdedir. Eksi 10 derecede
ekmeğinin çalınmasına tepki gösteren işçilerimiz, bölücü eylemleri demokrasi
adına tebessümle seyreden siyasi iktidarın buz gibi tokadı ile yerlerde
sürüklenmiş ve biber gazları ile âdeta hain muamelesi görmüşlerdir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu gidiş hayra alamet
değildir. “Ne varsa babalar gibi satarım." mantığı sağlıklı bir mantık
değildir. Satılan sadece makine parçası, demir yığını ve beton binalar
değildir; satılan, milletimizin alın teridir, geleceğidir. Satılan tesislerde
çalışan işçiler ya işsiz kalmış ya da gelecek korkusu içerisinde malum
akıbetlerini büyük bir sıkıntı ve ruh bozukluğu içerisinde beklemektedirler. Geçtiğimiz günlerde Sayın Başbakan, özelleştirilen tesislerdeki
işçilerin hiçbir hak kaybı olmadan başka kamu kurumlarında istihdam
edilebileceğini ifade etmiştir, ancak gerçekler aksini söylemektedir. Sadece
Tekel Adana Sigara Fabrikasında satış kaygısı yüzünden son üç yılda işçilerin
beş yüz kadarı başka illere göç etmek zorunda kalmışlar ve ne yazık ki aile
bütünlüklerini de muhafaza edememişlerdir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Adana’da Tekel Sigara
Fabrikasındaki işçilerimizden bazıları gelecek kaygısı ile 2007 yılında
çıkışını yapıp İŞKUR’a müracaat etmiştir. Kendilerine
iki ay süreyle 800 YTL işsizlik maaşı verilmiştir. Yine bu işçilerimizden
şanslı olanlar 4/C kapsamında iki ay sonra diğer kamu kurumlarında istihdam
edilmiştir. Tekelde iken 1.000 YTL maaş alan bu işçilerimiz, ne yazık ki Sayın
Başbakanın hiçbir hak kaybı olmayacak sözünün aksine, şimdi 523 YTL maaş
almaktadır. Yılda on ay çalıştırılıp iki ay ücretsiz izin yaptırılan işçimiz
haklı olarak isyan etmektedir, haklı olarak Sayın Başbakana ve AKP Hükûmetine güvenmemektedir. Mevcut özlük haklarını kaybederek iş bulan bazı işçilerimizi
şanslı olarak kabul etsek bile, diğer on binlerce vatandaşımızın durumu ne
olacaktır? Kendi tütününü ekemez hâle getirilen milyonlarca insanımızın hâli
nice olacaktır? Bu işten ekmek yiyen on binlerce, ailesiyle yüz binlerce insanımızın
AKP İktidarı için hiç mi bir önemi yoktur? Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz pazartesi günü
Adana Tekel Sigara Fabrikasını Milliyetçi Hareket Partisi Adana teşkilatlarımız
ve Adana Milletvekilimiz Sayın Atılgan ile birlikte ziyaret ederek oradaki işçi
kardeşlerimizin sıkıntılarını, kırgınlıklarını, isyanlarını ve beklentilerini
yakinen tespit edebilme imkânına sahip olduk. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Tankut, buyurun efendim
konuşmanızı tamamlayınız. YILMAZ TANKUT (Devamla) - Maalesef Adana Sigara Fabrikasında
yaşanan dramı ve ileride meydana gelebilecek olan sosyal patlama ve olayları
buradan kelimelerle ifade edebilmemizin mümkün olmadığını söylemek istiyorum,
ancak buradan, aynı ziyareti, özellikle AKP'nin Adana milletvekillerinin de
yapmasını tavsiye etmek isterim. Belki o zaman iktidar milletvekilleri olarak
yaşanan çile ve sıkıntıları bizzat yerinde görüp Hükûmetinizi
ikna edebilirsiniz diye düşünüyoruz. Adana Tekel Sigara Fabrikasında çalışan işçilerimiz orada,
fabrikanın önünde çadır kurup gece gündüz nöbet tutmaktadırlar. Bu dondurucu
soğukta, kendilerine sunulan bir dilim ekmeği de kaybetmemek için
direnmektedirler ve işimizi kaybetmektense canımızı vermeye hazırız
demektedirler. Buradan, bu vesile ile bir çağrıda bulunmak istiyorum:
Geliniz, AKP İktidarı olarak milletimizden özür dileyiniz, biz kestiğimiz dalın
aslında bindiğimiz dal olduğunu yeni fark ettik deyiniz ve başta Adana Tekel
Sigara Fabrikası çalışanları olmak üzere Türk tütün üreticisinin ürünlerini
işleyen bu kardeşlerimizin ve milletimizin geleceğini satmaktan artık
vazgeçiniz diyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Tankut. Gündem dışı üçüncü söz, Avrupa Birliği ortak tarım politikası
çerçevesinde tarım politikamız ile ilgili söz isteyen Eskişehir Milletvekili
Emin Nedim Öztürk’e aittir. Sayın Öztürk, buyurun efendim. (AK Parti
sıralarından alkışlar) 3.- Eskişehir Milletvekili Emin
Nedim Öztürk’ün, Avrupa Birliği ortak tarım
politikası çerçevesinde Türkiye’nin tarım politikasına ilişkin gündem dışı
konuşması EMİN NEDİM ÖZTÜRK (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Avrupa Birliği ortak tarım politikası çerçevesinde tarım
politikamız hususunda gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
Meclisimizin siz değerli temsilcilerini saygıyla selamlıyorum. Hepimizin bildiği gibi, ülkemiz nüfusunun küçümsenmeyecek bir
bölümü tarımla meşgul olmakta ve hâlen birçok teknolojik yenilikten yoksun
olarak çalışmaktadırlar. Gümrük Birliği kapsamında yer almayan tarım sektörü,
Avrupa Birliği tam üyeliğine aday olan Türkiye açısından artık daha farklı
yaklaşılması ve tam üyelik sürecinde AB’nin ortak tarım politikasına
yakınlaştırılması gereken bir sektör konumuna gelmiştir. Türk ekonomisi ve
istihdamını da kapladığı yer göz önüne alındığında, mevzuubahis uyum çalışmalarının
hızla ve köklü reformlarla birlikte gerçekleştirilmesi gereği açıkça ortaya
çıkmaktadır. Aslında Türkiye, doğal zenginliklerinden dolayı bazı ürünlerin
üretiminde avantajlı bir konuma bile sahiptir. Örneğin, pamuk, tütün, meyve,
sebze gibi. Yine koyun, keçi etinde rekabet edebilme yeteneğine sahip bir
ülkeyiz fakat bu avantajı koruyabilmek için özellikle hayvan sağlığı konusunda
titiz olmak ve şartları, koşulları iyileştirme çabası içine girmemiz
kaçınılmazdır. Değerli milletvekilleri, tarım sektörünün sorunlarının birikimli
olduğunu varsaymak oldukça gerçekçi bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır.
Diğer bir ifadeyle, bugün karşılaştığımız sorunlar çok kısa bir süre önce
ortaya çıkmış değildir. Sorunlar oldukça uzun bir süreç sonunda bugünkü sorunlar
yumağı hâlini almıştır. Ayrıca, bu sorunlara çok kolay ve çabuk çözüm bulmak
oldukça zor bir iştir. Öte yandan tarım sektörü, yalnız kendi içinde olup
bitenden değil, dışındaki gelişmelere de duyarlı olduğundan, çözüm arayışları
olayın daha geniş bir perspektifte incelenmesi gerekliliğini ortaya
çıkarmaktadır. Temelde yatan sorunların en başına, gelişmekte olan ülkelerin çok
uzun bir süredir tarım sektörünü ihmal etmiş olduklarını koyabiliriz. Ekonomik
gelişme için, neredeyse istisnasız, sanayileşmeye öncelik verilmiş, tarım
kesimi sanayiyle olan ilişkisine göre ya da arta kalan kaynaklarla yetinmek
durumunda kalmıştır. Ayrıca, gelişmiş ülkeler tarım sektörlerini gelişmekte
olan ülkelere karşı her zaman aşırı bir dozla korumuşlardır. Bu yüksek korumanın
gerekçesi, Batı ülkelerinin, özellikle Batı Avrupa ve Amerika Birleşik
Devletleri’nin tarım politikalarının amaçlarını da dile getirmektedir. Tarım
sektöründe zaten azalmış nüfuslarını tutabilmek, yani göçü önleyebilmek ve aynı
nedenle tarımda çalışanlara diğer sektördeki düzeyde gelir sağlayabilmektir. AB’nin ortak tarım politikası, yürürlüğe girdiğinden bu yana
sürekli reform baskısı altında kalmıştır ve değişmektedir. Türkiye’nin de tarım
politikası değişim göstermektedir. Avrupa Birliğinin bu politikayla birinci
sıraya koyduğu hedef, üretim ve doğrudan gelir desteği ilişkisini ortadan
kaldırmaktır. İkincisi, bu ödemeleri çevre, gıda güvenliği, hayvan refahı,
sağlık karşılığında vermek ve üçüncüsü, büyük işletmelere verilen doğrudan
gelir desteğini kırsal kalkınmaya aktarmak olarak karşımıza çıkmaktadır. Dördüncüsü ise yeni bir danışmanlık sistemi kurmak. Beşincisi,
yani kırsal kalkınma önlemleri alarak üretim kalitesini, gıda güvenliğini
yükseltmek, danışma sisteminin maliyetlerini karşılamak ve son olarak ürün
piyasalarında düzenlemeler yapmaktır. Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği yolunda büyük ve önemli
adımlar atan ülkemizde tarım sektöründe de tıpkı diğer sektörlerde olduğu gibi,
hem yasal hem de uygulamalı çalışmalar yapılmaktadır. Burada tarım kesimine
yapılan yatırımların yerini bulması adına unutulmaması gereken en önemli husus
ise yasal zeminde yapılan tüm düzenlemelerden önce, bizzat tarım kesimindeki
çalışanların tutumu ve geleceğe yönelik davranışları olmaktadır. Bu bağlamda
gelişmeler ümit vaat edici olmakla beraber, zaman içinde gündemi daha fazla
meşgul edecek bir hâl alacağı kuşkusuzdur. Değerli milletvekilleri, Hükûmetimizin
ve Bakanlığımızın bu konudaki hassasiyetlerine olan inancımı bu kürsüden bir
kez daha belirtiyor ve sizleri tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öztürk. Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır. Başbakanlığın iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı
okutuyorum: V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA
SUNUŞLARI A) Tezkereler 1.- Şanlıurfa Milletvekili İbrahim
Binici hakkında yasama dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmaması hususunda
tanzim edilen ve TBMM Başkanlığına gönderilen soruşturma dosyalarının Hükûmete geri verildiğine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/334) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi: a) 5/11/2007
tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-310-13501 sayılı yazımız. b) Adalet Bakanlığının 12/2/2008 tarihli ve
B.03.0.CİG.0.00.00.03-128.4851-2007/8775 sayılı yazısı. Terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde suçluyu övmek suçunu
işlediği iddia olunan Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici hakkında Türkiye
Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü maddesi uyarınca yasama dokunulmazlığının
kaldırılıp kaldırılmaması hususunda ilgi (a) yazımız ile Başkanlığınıza
gönderilen soruşturma dosyasının iadesi ile ilgili Adalet Bakanlığından alınan
ilgi (b) yazı sureti ve eki ilişikte gönderilmiştir. Gereğini arz ederim. Cemil
Çiçek Devlet
Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı 2.- Diyarbakır Milletvekili Aysel
Tuğluk hakkında yasama dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmaması hususunda
tanzim edilen ve TBMM Başkanlığına gönderilen soruşturma dosyalarının Hükûmete geri verildiğine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/335) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi: a) 29/11/2007
tarihli ve B.02.0.PPG.0.12-310-14733 sayılı yazımız. b) Adalet Bakanlığının 18/2/2008 tarihli ve
B.03.0.CİG.0.00.00.03-128.5916-2007/10301 sayılı yazısı. Suçu ve suçluyu övmek, terör örgütünün propagandasını
yapmak suçlarını işlediği iddia olunan Diyarbakır Milletvekili Aysel Tuğluk
hakkında Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü maddesi uyarınca yasama
dokunulmazlığının kaldırılıp kaldırılmaması hususunda ilgi (a) yazımız ile
Başkanlığınıza gönderilen soruşturma dosyasının iadesi ile ilgili Adalet
Bakanlığından alınan ilgi (b) yazı sureti ve eki ilişikte gönderilmiştir. Gereğini arz ederim. Cemil
Çiçek Devlet
Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı BAŞKAN – Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu Karma
Komisyonda bulunan dosyalar Hükûmete geri
verilmiştir. Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, önergeleri
okutuyorum: B) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Gaziantep Milletvekili Akif
Ekici ve 21 milletvekilinin, tekstil ve hazır giyim sektöründeki sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/138) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Tekstil ve tekstil sanayicilerinin sorunlarının araştırılarak
tespit edilebilmesi, çözüm önerilerinin ve ülkemiz tekstil politikalarının
belirlenebilmesi için Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ederiz. 26/02/2008 1) Akif Ekici (Gaziantep) 2) Yaşar Ağyüz (Gaziantep) 3) Fevzi Topuz (Muğla) 4) Muhammet Rıza Yalçınkaya (Bartın) 5) Hüsnü Çöllü (Antalya) 6) Hulusi Güvel (Adana) 7) Tayfur Süner (Antalya) 8) Algan Hacaloğlu (İstanbul) 9) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar) 10) Ali Oksal (Mersin) 11) Bilgin
Paçarız (Edirne) 12) Tansel Barış (Kırklareli) 13) Zekeriya
Akıncı (Ankara) 14) Fehmi Murat
Sönmez (Eskişehir) 15) Suat Binici (Samsun) 16) Oğuz Oyan (İzmir) 17) Yılmaz Ateş (Ankara) 18) Şahin Mengü (Manisa) 19) Derviş Günday (Çorum) 20) Birgen Keleş (İstanbul) 21) Bayram Ali
Meral (İstanbul) 22) Rahmi Güner (Ordu) Gerekçe: Tekstil ve hazır giyim sektörü 1980'li yılların ortalarından sonra
hızlı bir yükselişe geçerek ihracatta ve işsizliğin yüksek olduğu ülkemizde
eleman istihdamında önemli bir yere sahiptir. Günümüzde tekstil ve hazır giyim
toplam ihracatımız içerisinde % 35'lik paya sahiptir. Bu sektör incelendiğinde, birçok alt dallardan oluştuğu
görülmektedir. Üretim bazında, pamuk lifi üretimi, iplik üretimi, kumaş
üretimi, terbiye (boya, baskı) ve konfeksiyondur.
Bununla birlikte her alandaki tekstil eğitimi (mühendislik, tekniker, teknisyen,
tasarım ve dizayn, pazarlama) yan sanayi (kimyasal
maddeler, tekstil makineleri v.b.) düşünülebilir. Bu kadar geniş alanı kaplayan
sektör, ülkemiz açısından önemli oranda istihdam sağlamaktadır. Ülkemizin özellikle bazı bölgelerinde tekstil ve hazır giyim
sektörü ön plana çıkmıştır. Bunlara örnek olarak, Gaziantep, İstanbul, Bursa,
Denizli, Kayseri, Tekirdağ, İzmir, Aydın, Antalya, İçel, Manisa, Malatya,
Kocaeli, Kahramanmaraş ve Edirne verilebilir. Ülkemiz, tekstil ve hazır giyimde teknolojisi gelişmiş ülkeler ile
hammadde, işçilik ve enerji maliyetleri düşük olan ülkelerle rekabet edemez
hale gelmiştir. Sektöre baktığımızda tehlike sinyalleri vermektedir. Dünya
Ticaret Örgütü Ocak 2005'te kotaların kaldırılması kararını almış fakat bu
karar geçici olarak 2008 yılına ertelenmiştir. Birçok sektörde olduğu gibi Çin,
tekstil ve hazır giyimde de ön plana çıkmaktadır. En önemli pazarlardan Avrupa
ve ABD Çin mallarının istilası altındadır. 2008 yılına geldiğimiz günlerde bu
gibi ülkelerle rekabet edebilmemiz için çok ciddi tedbirler almamız gerekir.
Yapılması gereken ise bir an önce istihdamın üzerindeki yüklerin kaldırılarak,
istihdamı özendirici önlemlere ilişkin yeni politikalar uygulanmaya konulmalıdır.
Tekstil ve hazır giyim sektörünün dünya ülkeleri ile rekabet
edebilmesi için önündeki engellerin kaldırılması gerekir. Bunlardan biri de
yüksek enerji maliyetidir. Diğer ülkelere baktığımızda en pahalı enerji
kullandıran ülke olduğumuz görülmektedir. Enerji maliyetleri düşürüldüğünde bu
sektörde üretim yapan sanayicilerimiz, rakipleri karşısında rekabet edebilir
hale gelecekler. Verginin yüksek olması, SSK primlerinin üzerindeki vergi yükünün
ağır olması da maliyetleri artırmaktadır. Türk hazır giyim ve tekstil
sektörünün rekabet gücünü koruyabilmesi için SSK primleri üzerindeki yüksek
kamu maliyetlerinin OECD ortalamasına çekilmesi zorunluluk haline gelmiştir.
SSK prim yükü, OECD-AB ortalamasına yani %26 seviyelerine indirilmelidir. Kayıt
dışının önüne geçebilmek için, fazla sayıda işçi çalıştırmayı teşvik edecek bir
sistem oluşturulmalı, yaratılan istihdamın büyüklüğüne orantılı bir avantaj
sağlanmalıdır. Bu vesile ile tekstil ve hazır giyim sektörüne gerekli ilginin
gösterilmesi için Yüce Meclis tarafından TBMM Araştırma Komisyonu kurulmasını
saygılarımızla arz ederiz. 2.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman
ve 19 milletvekilinin, Muş Ovası’ndaki tarımsal üretimin araştırılarak
verimliliğin sağlanması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/139) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Muş Ovası’nın içinde bulunduğu durumun tespiti ve uygulamaya konan
projelerin verimliliğinin saptanması hakkında Anayasa’nın 98 inci, TBMM
İçtüzüğü’nün 104 üncü ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis Araştırılması
açılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla. 1) M. Nuri Yaman (Muş) 2) Ahmet Türk (Mardin) 3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır) 4) Fatma Kurtulan (Van) 5) Emine Ayna (Mardin) 6) Ayla Akat Ata (Batman) 7) Sebahat Tuncel (İstanbul)
8) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis) 9) Bengi Yıldız (Batman) 10) Sırrı Sakık (Muş) 11) Özdal Üçer (Van) 12) Aysel Tuğluk (Diyarbakır) 13) Pervin Buldan (Iğdır) 14) Gültan Kışanak (Diyarbakır) 15) Akın Birdal (Diyarbakır) 16) İbrahim Binici (Şanlıurfa) 17) Hasip Kaplan (Şırnak) 18) Sevahir Bayındır (Şırnak) 19) Şerafettin Halis (Tunceli) 20) Osman Özçelik (Siirt) Gerekçe: Muş Ovası, kapladığı 819 bin hektarlık alan ile Türkiye'nin üçüncü
büyük ovası unvanına sahip olmasına rağmen hükümetlerin ilgisizliği nedeni ile
kaderi ile baş başa bırakılmış, bu olumsuz durumdan Muş ili de nasibini
almıştır. Devlet Planlama Teşkilatının verilerine göre Muş, sosyoekonomik
gelişmişlik açısından 81 il içerisinde son sırada, gelir düzeyi açısından ise
80'inci sırada yer almaktadır. Çeşitli kuruluşların yaptığı araştırmaya göre ovanın 342 bin
hektarı tarım arazisine uygun nitelikte iken bunun ancak 61 bin hektarı tarımda
kullanılmaktadır. Nüfusunun %85'inin tarım ve hayvancılıkla uğraştığı ilde,
tarıma uygun arazinin sadece %18'inin kullanılabilir olması Muş'un ekonomik
sorunlarını gittikçe derinleştirmekte ve il sakinlerinin gelecek ile ilgili
kaygılarını artırmaktadır. 1998 yılında Türk ve ABD'li firmalardan oluşan Konsorsiyum ile
Devlet Su İşleri arasında, Alparslan 2 Barajı'nın yapımı için bir antlaşma
imzalanmıştır. Alparslan 2 Barajı sadece enerji ihtiyacını değil Muş Ovası’nın
sulama ihtiyacını da kısmen karşılayacak, baraj sayesinde 70 bin hektarlık alan
sulanabilecektir. Ancak Alparslan 2 Barajı’nın inşasına başlanabilmesi için
Alparslan 1 Barajı’nın faaliyete geçmesi beklenmektedir. Alparslan 1 Barajı'nın
teknik iş bitirmesi, yapılan plan dâhilinde 12 yılda tamamen bitirildiği hâlde,
kamulaştırma işleminin teknik iş bitirme ile uyumlu hâle getirilmemesi sonucu,
bu bedellerin sadece üçte birinin ödenebildiği durumu da düşündürücüdür. Muş Ovası’nın önemli bir sorunu da ilkbahar mevsiminde yaşanan sel
baskınlarıdır. Karların erimesiyle taşan Karasu Nehri, tarlalarda su
birikintilerine sebep olmakta ve bu sebeple de üründen istenilen verim
alınamamaktadır. Bu sorunu ortadan kaldırmak amacıyla 2006 yılında faaliyete
geçirilen "Karasu Yatak Islah Projesi" ile 2000 yılında uygulamaya geçirilen Yeşil Kuşak Projesi'nin alt
projelerinden biri olan Bağcılık Projesi kapsamında Muş üzümünün üretiminde
önemli artışlar olduğu belirtilmektedir. Ancak Muş üzümü, pazarda, diğer
üzümlere kıyasla iki kat fiyatla alıcının karşısına çıkmakta, bu durum ise
üreticileri olumsuz etkilemektedir. Mesele sadece ürün miktarını artırmak
değil, ürünün daha düşük maliyetle üretimini sağlayarak üreticinin pazar
rekabet gücünü de artırmaktır. Aksi hâlde, Muş üzümü, dış piyasalar bir yana iç
piyasada bile diğer üzümlerle rekabet şansını yitirecektir. Tarımsal arazilerin sulanması amacıyla 30-40 yıl önce yapılan
kanalların bozularak su sızdırdığı ve bu durumun, tarlaların veriminin
düşmesine ve dekarlarca tarımsal toprağın kaybedilmesine sebep olduğu
bilinmektedir. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde Muş Ovası kısa süre içinde
çoraklaşacaktır. Yaklaşık iki yıldır Ankara Üniversitesinden bir ekiple çalışma
yapıldığı ve kurulan bir serada lale soğanları yetiştirildiği bilinmektedir.
Ancak projenin ağır işleyen bürokrasinin yükünden kurtarılması gerektiği önem
arz etmektedir. Ayrıca Muş ekonomisini yıllarca sırtında taşıyan tütün ve şeker
pancarının durumu da, konulan kotalarla içler acısı hâle getirilmiştir. Sonuç olarak; yukarıda değinilen görüşlerin ışığı altında Muş
ekonomisine önemli katkılar sağlayacak olan Muş Ovası’nın içinde bulunduğu durumun
TBMM tarafından bir Meclis Araştırma Komisyonu kurularak ayrıntılı bir şekilde
incelenmesi gerektiği inancındayız. 3.- Bitlis Milletvekili Mehmet
Nezir Karabaş ve 19 milletvekilinin, kredi kartı ve bireysel kredi alanında
yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/140) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 2007 sonu itibariyle kara listeye girenlerin sayısı kredi
kartlarından dolayı 585.060 kişi, tüketici kredilerinden dolayı ise 101.956
kişi olmak üzere toplamda 687.016'ya ulaşmış bulunmaktadır. Yeni bir kredi
kartı kriziyle karşı karşıya olduğumuz aşikârdır. Muhtemel sosyal ve etik
sorunların önlenmesi adına köklü çözüm ve düzenlemelerin ivedilikle ele alınması
gerektiğine inanıyoruz. Anayasamızın 98, TBMM İçtüzüğümüzün 104 ve 105. maddeleri
gereğince Araştırma Komisyonu kurularak, sorunun araştırılmasını saygılarımızla
arz ederiz. 1) Mehmet Nezir Karabaş (Bitlis) 2) Ahmet Türk (Mardin) 3) Selahattin Demirtaş (Diyarbakır) 4) Fatma Kurtulan (Van) 5) Emine Ayna (Mardin) 6) Ayla Akat Ata
(Batman) 7) Sebahat Tuncel (İstanbul)
8) Bengi Yıldız (Batman) 9) Sırrı Sakık (Muş) 10) M. Nuri Yaman (Muş)
11) Özdal Üçer (Van) 12) Aysel Tuğluk (Diyarbakır)
13) Pervin Buldan (Iğdır)
14) Gültan Kışanak (Diyarbakır) 15) Akın Birdal (Diyarbakır) 16) İbrahim Binici (Şanlıurfa)
17) Hasip Kaplan (Şırnak) 18) Sevahir Bayındır (Şırnak) 19) Şerafettin Halis (Tunceli)
20) Osman Özçelik (Siirt) Gerekçe: Kredi kartı ilk olarak 1968 yılında yaşamımıza girmiş ve 1980
yılında bankaların bu piyasada yerini almasıyla vazgeçemediğimiz ekonomik
araçlardan birisi olmuştur. 1987 yılında ATM'ler ve 1991 yılında POS
terminallerinin hizmete girmesiyle kredi kartları yeni bir ivme kazanarak
ekonomik hayatımızdaki yerini iyice pekiştirmiştir. Aslında temel işlevi
"ödeme aracı" olan ve ekonomik alanda pratiklik getirmesi
amaçlanmasına karşın toplumdaki yanlış algılamalar ve bu konudaki bilinç
eksikliği ile "borçlanma aracı" hâline dönüştürülmüştür. Bu algı ve
bilinç eksikliğinin temel nedeni, uzun süreden beri yaşamımızda yer edinmesine
rağmen, banka ve kredi kartları konusunda yasal düzenlemelerin zamanında
yapılmaması, yapılan düzenlemelerin de ihtiyacı karşılamaktan uzak olmasıdır.
Bu durum, kart kullanıcılarının uzunca bir süre bankaların insafına bırakılmış
olması anlamına gelmektedir. Kredi kartları konusunda yapılan ilk düzenleme 14 Mart 2003
tarihindeki kredi kartı borç bakiyesi 4 milyar 526 milyon YTL iken, sorunlu
kredi kartı tutarı 277 milyon YTL' dir. İkinci
düzenlemenin yapıldığı 26 Şubat 2005 tarihindeki kredi kartı borç bakiyesi 13
milyar 524 milyon YTL iken, sorunlu kredi kartı tutarı 716 milyon YTL olmuştur.
01 Şubat 2008 tarihine gelindiğinde ise kredi kartı borç bakiyesi 27 milyar 279
milyon YTL iken, sorunlu kredi kartı tutarı 1 milyar 775 milyon YTL'ye ulaşmış
olması var olan yaranın tekrar kanamaya başladığının göstergesidir. Palyatif çözümlerle tüketicilerin korunmasının mümkün olmadığı
yaşanan sorunlarla bir kez daha ortaya çıkmış bulunmaktadır. Yaşantımızı
kolaylaştırmak amacıyla kuIIanımımıza sunulan kredi
kartları, bankalar için vazgeçilemeyecek ölçüde tatlı kazanç kapısı olarak
görülmektedir. Nitekim enflasyonun % 8'ler düzeyine indiği, Merkez Bankası
verilerine göre borç verme faiz oranının %19,25 olduğu ülkemizde kredi
kartlarına uygulanan yıllık bileşik faiz oranı %78,1'i bulmaktadır. Bankalar bu
tatlı kazancı sürekli ve yaygın hâle getirmek için çeşitli kampanya ve
uygulamalarla tüketicileri tuzağa düşürmektedir. Özellikle sayfalar dolusu ve
düşük puntolarla yazılmış sözleşmeleri birçok kullanıcı okuma gereği duymadan
imzalamakta ve bu noktada bankanın yaptırımlarını peşinen kabullenmektedir. Bu
uygulamalar içersinde en çarpıcı olanları ise; kaldırımlarda dağıtılan kartlar,
kartlara yapılan uzun vadeli (36 aya varan) taksitler ve "asgari ödeme tutarı"dır. Kredi kartlarında en doğru sistemin,
harcanmış olan miktarın süresi içinde ödenmesidir. Uygulamada ödeme kolaylığı
adı altında sunulan "asgari ödeme tutarı" ile tuzağa düşürülen
kullanıcılar, yüksek faiz oranlarıyla karşılaşmaktadırlar. Bu sayede bir süre
sonra ötelenen borçlar yüksek faiz (yıllık bileşik oranı % 94) sarmalıyla
büyüyen bir ateş topu olarak tüketicilerin kucağında kalmaktadır. Ülkemizde % 94 olan kredi kartı borçlarına uygulanan yıllık
bileşik faiz, Almanya'da %12 ile 17 oranları arasında, ABD'de bankasına ve
kartına göre değişmekle birlikte % 9 ile 16 oranları arasında, İngiltere'de %15
ile 16 oranları arasında bulunuyor. Komşumuz Yunanistan'da % 9 ile 10 oranları
arasında, Belçika %16 düzeyinde İtalya'da %12.68 oranında bileşik faiz
uygulanıyor. Kredi kartı faizlerinde üst sınırı belirleme yetkisi bulunan
Merkez Bankası, bu sınırı akdi faiz için aylık % 4.93, gecikme faizi için de
aylık % 5.68 olarak belirlemiştir. Türkiye'de müşterilerine kredi kartı veren
21 bankanın 12'si akdi faizi, 13'ü de gecikme faizini üst sınırından
uygulamaktadır. Uygulamada olan faiz oranlarının ne açıklanan ekonomik
göstergelerle ne de Türkiye'nin etik değer ve toplumsal gerçekliğiyle
uyuşmadığı ortadadır. Yukarıda sıraladığımız gerekçelerle sorunun çözüm noktası
olacağını düşündüğümüz bir komisyon oluşturulmasını gerekli görmekteyiz. BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp
açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre bir önerisi vardır. Okutup oylarınıza sunacağım: VI.- ÖNERİLER A) Siyasi
Parti Grubu Önerileri 1.- Genel Kurulun 5/3/2008 Çarşamba günkü birleşiminde çalışmaların saat
24.00’e kadar sürdürülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulunun 5.3.2008 Çarşamba günkü (Bugün) toplantısında
oybirliği sağlanamadığından, TBMM İçtüzüğünün 19 uncu maddesi gereğince,
Grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Öneri: Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 05.03.2008 Çarşamba
günkü (bugün) birleşiminde çalışmaların saat 24:00’e
kadar sürdürülmesi. Önerilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben de öneriyle ilgili söz
talebinde bulunuyorum. BAŞKAN – Aleyhte herhâlde değil mi? KAMER GENÇ (Tunceli) – Yok, lehte kullanacağım. BAŞKAN – AK Parti grup önerisinin lehinde, Kocaeli Milletvekili
Nihat Ergün, Tunceli Milletvekili Kamer Genç; aleyhinde, İzmir Milletvekili
Oktay Vural, İzmir Milletvekili Kemal Anadol. Sayın Ergün, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
grup önerimizin lehinde söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım. Dün çok yoğun bir mesai ile 117 sıra sayılı kanun üzerinde
görüşmeler yaptık ve sabah beş civarında bu kanunla ilgili görüşmelere ara
vermiştik. Dünkü grup önerimizde, bu kanunun bitimine kadar -salı günü-
çalışalım diye bir öneri vardı, Genel Kurul kabul etti. Ancak dünkü çalışmalar
bu kanunun bitmesine imkân vermedi. Dolayısıyla bu sabah Meclis Başkanımızın
Başkanlığında bir öğlen yemeğinde grup başkan vekilleriyle buluştuk. O
toplantıda muhtelif konular gündeme geldi, çalışma sistemiyle alakalı bazı
aksaklıklar. O konulardaki görüşmelerin neticeleri de eminim en kısa zamanda
Genel Kurul çalışmalarına yansımış olacaktır. Orada ayrıca bugünkü görüşmelerde, dünkü aldığımız karara göre,
bugün hem seçimlerin temel hükümleriyle ilgili bir kanun tasarısını hem de
klinik şeflerinin durumuyla ilgili Sağlık Bakanlığının bir konusunu ele alan
bir arkadaşımızın kanun teklifini görüşme vardı. Onların bitimine kadar
görüşecektik. Onların da uzunca görüşmeleri gerektiren kanunlar olması
hasebiyle arkadaşlarımızla yaptığımız görüşmelerde, bugün belediyelerle ilgili
kanunun görüşmelerine devam edecek şekilde bir düzenleme yapmamız gerektiğini
ancak bu konuda bir Danışma Kurulu getiremediğimiz için grup önerisi olarak
getirdik. Sağ olsun diğer siyasi partiler herhangi bir grup önerisi içerisinde
bulunmadılar. Belki bizim grup önerimiz hakkında farklı görüşler ifade
edecekler, ama bizim grup önerimiz, bugün hem dünkü yorgunluğu da dikkate
alarak çalışma saatini bitimine kadar değil saat 24.00’le sınırlandırmak… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Lütfediyorsunuz! AHMET YENİ (Samsun) – Oylayacağız. NİHAT ERGÜN (Devamla) - …hem de belediye kanunuyla ilgili,
belediyelerle ilgili kanun konusundaki çalışmaları sürdürmek ve bitirebilirsek,
tamamlayabilirsek bugün bu çalışmalarımızı tamamlamak, yarın da diğer gündem
konularına devam etmektir. Bu nedenle çalışma saatinde bir değişiklik
yapılmıştır. Dünkü grup önerimizdeki çalışma saati bitimine kadardı ve iki tane
kanunun bitimine kadardı. Bu iki tane kanunun bitimine kadar olma özelliği
ortadan kaldırılarak, sadece 24.00’e kadar sıradaki konuları çalışmak üzere bir
grup önerisi getirmiş bulunuyoruz. Sıradaki konuları bugün çalışacağız ve dün
yarım bıraktığımız belediyelerle ilgili kanun tasarısını görüşmeye devam
edeceğiz. Bu nedenle bir grup önerisi verdik. Çok uzun uzun
konuşmaya hacet yok. Grup önerimizin temel özelliği budur. Bu grup önerimize Genel Kurulun oylarıyla destek vereceğine
inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergün. Önerinin aleyhinde, İzmir Milletvekili Oktay Vural. Sayın Vural, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP
Grubunun Meclis çalışma saatlerini düzenlemeyle ilgili grup önerisi üzerinde
aleyhte söz almış bulunmaktayım. Hepinize saygılarımı arz ederim. Tabii, dün, gündemi belirleyen ve bu konunun, özellikle büyükşehir
belediyeleri, ilçe kurulması ve belediyelerin kapatılmasıyla ilgili kanunun çok
acele olduğunu ve bitimine kadar milletvekillerinin çalışması gerektiğini ifade
eden bir grup önerisini bütün yüce Meclis kabul etti ve biz de uyduk. Saat
sabah beşi beş geçeye kadar Milliyetçi Hareket
Partisi, Genel Başkanı başta olmak üzere, milletvekilleri, burada bu millî
iradenin büyükşehir belediyeleri ve bu kanunla ilgili görüşmelerde bulunmak
üzere burada hazır bulundu. Ancak, maalesef, grup önerisini getiren değerli AKP
grup başkan vekilleri olmak üzere, AKP Grubu bu kanunun görüşülmesini açıkçası
istemedi, tamamlanmasını istemedi. Dolayısıyla, bugüne geldik. Ben, öncelikle,
sabah saat beşe, beşi beş geçeye kadar yörelerinin
sorunlarını, dertlerini dile getirmek için sıralarda bekleyen değerli
milletvekillerimize, başta Milliyetçi Hareket Partisi Grubu milletvekillerine
teşekkür ediyorum gerçekten. Çünkü, milletin derdi
karşısında, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olmadıklarını gösterdiler.
Devam edeceğiz, dile getirmeye devam edeceğiz. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Biz de buradaydık saat altıya
kadar. Bize niye teşekkür etmiyorsunuz? OKTAY VURAL (Devamla) – Evet, başta Milliyetçi Hareket Partisi
milletvekilleri… Birazdan sayın grup başkan vekilimiz herhâlde öyle yapacaktır,
bana düşmeyeceği için ifade etmedim. Burada bulunan AKP’den de sekiz on tane
milletvekili vardı. Sabırla bekledik görüşelim diye. Madem öyle diyorsunuz,
gelin dedik. Olmadı, bugüne gelindi. Bugün ne yapacağız değerli
milletvekilleri? Huzurlarınızda, aslında Meclis gündemi belirlenmiş olmasına
rağmen yine bir belirsizlik var. Gerçekten, bugün, eğer bu grup önerisi
olmasaydı, belki seçimlerle ilgili kanunu ya da sağlıkla ilgili kanunu
görüşebilir olacaktık, ama gerçekten bundan sizin de haberiniz olmayacaktı.
Böyle bir sağlıklı çalışma zemini olması mümkün değil. Milletvekillerimiz hangi
konuda ne soruları yöneltecek, ne önergeleri verecek bilemiyorlar. Doğrusu, bu,
sağlıklı bir çalışma zemini değil, milletvekillerine de haksızlık yapılıyor. Bu
milletvekilleri sayın bakanların istediği zaman, istedikleri kanunu, istediği
saatte çıkartma görevlisi değiller. Elbette, yasama çalışmalarına devam ederken
onların da ihtiyaçları ve istekleri dikkate alınması lazım, ama dikkate
alınmadı. Bugün geldik. Değerli arkadaşlarım, şimdi getirilen grup önerisi çarşamba günü
24.00’e kadar sürdürülmesi. Dün kabul ettiğimiz öneri neydi sayın
milletvekilleri? Dün, 72 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadardı. 72 sıra sayılı Kanun Teklifi nedir? Sağlık Hizmetleri
Temel Kanunu’yla ilgili husustur. Şimdi, bugün, yine belediyelerle ilgili kanunu görüşelim diyorlar,
ama aslında bugünkü birleşimde sadece sağlıkla ilgili bu değişiklik öngören
teklif görüşülebilir. Çünkü, yapılan grup önerisi
sadece çalışma saatiyle ilgilidir, gündemi belirleyen bir grup önerisi
değildir. Dolayısıyla, böyle olduğu zaman, bu grup önerisiyle bu belediyelerle
ilgili kanunu görüşmemiz mümkün olamayacaktır diye düşünüyoruz. Dolayısıyla,
eğer iktidar partisi bu büyükşehir belediyeleriyle ilgili kanunu görüşmek
istiyorsa bu kanunun -açıkçası- görüşülmesini temin edecek bir gündemde tespiti
gerekmektedir. Gündeme baktığımız zaman, birinci sırada seçimlerin temel
hükümleri, ikinci sırada da 72 sıra sayılı Kanun Teklifi vardır. Şimdi eğer bu
kanun teklifi görüşülecekse, görüşülürse, saat 24.00’e kadar biterse Meclis
çalışmalarını tatil edecek, bitirecek. Bunun dışında bir gündeme ilişkin,
büyükşehirlerle ilgili bir kanunu gündemde görüşmemizin mümkün olmayacağını
düşünüyorum. Gerçekten, saat on ikiye kadar, on bire kadar, gece sabah ikiye
kadar bu çalışma yöntemi sağlıklı bir yasama çalışmasını mümkün kılmıyor
açıkçası. Milletvekillerimizin çalışma disiplinine de saygı göstermek gerekir,
onların da bir şahsiyeti vardır. Onlar da bu bakımdan bu çalışma saatlerinin
belirgin olmasını, hangi zamanda hangi işi konuşacaklarını bilmeleri ve hangi
saate kadar Meclis çalışmalarında bulunacağını bilmeleri gerekmektedir. Bu
belirsizlik ortamı içerisinde bu yasama çalışmalarının sağlıklı olmasını
açıkçası sürdürmemiz mümkün değil. O bakımdan, AKP Grubunun yaptığı öneri saat 24.00’e kadar sadece
ve sadece seçimler ve 72 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşülmesiyle ilgilidir.
Bu bakımdan bu önerinin, zannederim, Meclisin gündemini belirleme konusunda, bu
eksikliği karşısında gruplarımızın da bir araya gelerek bu konuyu da açıklığa
kavuşturması lazım. Biz şimdi hangi kanunu görüşeceğiz? Değerli
milletvekilleri, hangi kanunu? ÜNAL KACIR (İstanbul) – Belediyeler kanununu görüşeceğiz. OKTAY VURAL (Devamla) – Şimdi, dün alınan Danışma Kurulunda
çarşamba günü 72 sıra sayılı kanunun tamamlanmasına kadar diye aldı. 72 sıra
sayılı kanun gündemin ikinci sırasında. Dolayısıyla, böyle olduğu zaman, bu
büyükşehir belediyeleriyle ilgili kanunun görüşülmesinin bu safhada mümkün
olmaması gerekir diye düşünüyorum. O bakımdan bunu yeniden değerlendirmek
gerekir diye düşünüyorum. Eğer grup önerisi değiştirilirse… Gerçekten, bu zamanı heba
etmeyelim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin zamanı, milletvekillerimizin zamanı
kısıtlıdır, belediyelerle ilgili kanunu görüşeceksek onu temin edelim. Onu
temin etmek üzere bir grup önerisi olursa Milliyetçi Hareket Partisi olarak da
bu konuda lehte ya da aleyhte bir konuşma yapmayacağımızı da ifade etmek
istiyorum ama neyi görüşeceğimizi bilmek istiyoruz gerçekten. Sayın Başkanın da bu doğrultuda dağıttıkları gündemde bir ve
ikinci sıradakiler ve Danışma Kurulu kararı varken bu grup önerisiyle –açıkçası-
Başkanlığın da milletvekillerine ne görüşüleceği konusunda sarih bir açıklama
yapması gerekmektedir. O bakımdan, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu önerinin
özellikle iktidar partisinin arzusu olan sonucu da doğurmayacağını ve bizim de
çalışmalarımız açısından hangi kanun tasarı ve teklifinin de görüşülebileceğini
bilemediğimiz için bu önerinin aleyhinde oy kullanacağımızı ifade ediyor,
hepinize saygılarımı arz ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Grup önerisinin lehinde, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç. Buyurun Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AKP
Grubunun Meclisin bugün saat 24.00’e kadar çalışması konusunda getirdiği
önerinin lehinde söz aldım. Hepinize saygılar sunuyorum. Şimdi, biliyorsunuz, AKP bir grup, Grup Başkanı talimat veriyor,
diyor ki “Ey grup, bu kanunu çıkaracaksın.” Ee, biz
de hepimiz öyleydik yani bir parti içindeyken grup başkanı talimat verince
mecburen talimata uyuyorduk. Ben de onun için lehine konuşuyorum. Hatta, 24.00’e kadar değil de sabah dörde kadar çalışalım.
Ben de dün saat üçe kadar buradaydım. Ama tabii, burada hep seyrediyoruz, bütün
sözleri AKP’liler alıyor, bize söz hakkını vermiyorlar. Biraz önce de yerimde
izledim, AKP’nin grup önerisi gelince, -iki tane- muhalefet partisi başkan
vekillerinin hemen söz istediklerini gördüm. AKP’den, baktım bir kişi istedi,
dedim, hiç olmazsa biz de bu fırsattan yararlanarak bir de biz söz alalım. Çünkü, ben, geçen hafta Antalya’da, İdareciler Derneğinin
düzenlediği bir panele katıldım, orada çok büyük miktarda, belediye başkanı
arkadaşlarımız vardı. Hakikaten, onların çığlıklarını duydum, o çığlıklarını da
kısmen burada dile getirmemiz lazım. Şimdi, bu kanun üzerinde de hiç konuşma
hakkımız olmayınca ne olacak? O insanlar da bizden bir şey bekliyorlar. Tabii, şimdi, değerli milletvekilleri, bu getirilen, kapatılmak
istenen belediyelerde veyahut da onların yerine bağlanmak istenen belediyelerde
büyük rantlar var. Bu rantlara
bir an önce kavuşmak lazım. Çünkü mesela, bugün, Hereke
Belediyesini kapatıyorsunuz, 19 bin nüfuslu bir yer, Körfez Belediyesine
bağlıyorsunuz. Ee, orada, tabii, Hereke
Belediyesinin, sizin istekleriniz doğrultusunda yapmadığı birtakım konular var.
Ne yapacaksınız? Orada, imarda kendi istediğiniz gibi düzeltme yapacaksınız.
Ondan sonra, o rantları, kendi grubunuzun, kendi
paralelinizdeki insanların yararlanması için bunu getiriyorsunuz. Yoksa geçen
gün, vergi af yasasını getirdiniz yani belediyelerin, diyorsunuz ki 45 trilyon,
50 trilyon veyahut da bu belediyelerin borcu var diyorsunuz. Bir kalemde, siz,
Futbol Federasyonu Başkanlığına kendi istediğiniz kişiyi tayin etmek için 45
trilyonu sildiniz yani öyle, parasızlık marasızlık
diye bir şey yok. Şimdi, o belediye başkanlarının bir kısmı o kadar büyük bir kin
içinde ki “Yahu, vallahi Sayın Milletvekilim, bu bizim belediyeleri kapatan
kişiler bizim ile, ilçeye, beldeye geldikleri zaman
biz de ‘tu tu tu’ diyeceğiz, siz nasıl bizim
belediyelerimizi kapattınız, bunlar kazanılmış haklardır.” diyorlar. Yani, siz,
bir yerde kurulmuş, oraya bir medeniyeti getirmiş, kendi kaynaklarıyla o
belediyeyi orada ayakta tutmuş bir belediyeyi, tutuyorsunuz, müktesep hakları
da bir tarafa itiyorsunuz ve dolayısıyla, ne yapıyorsunuz, onu alıyorsunuz,
başka yere veriyorsunuz. Şimdi bakın, bir belediye kurulmuş, oradaki, o belediyedeki
kişiler, kendi paralarını vermişler, oraya ambulans almışlar, oraya belediye
binasını inşa etmişler, oraya imar planı yaparak okul yapmışlar, çeşitli menkul
ve gayrimenkulleri almışlar. Ee, siz ne yapacaksınız
bunları? Alacaksınız, başkasına vereceksiniz. Bu, en ilkel toplumlarda olmaz.
Hukukta bir müktesep hak var. Siz, yarın getireceksiniz, A beldesinde belediye
kurulurken halkın kendi kaynaklarıyla sağladığı imkânları o halktan alıp, getirip
il özel idaresine, hatta, o belediye başkanlarının
makam arabalarını da belki kendi partilerinizin il başkanlarına tahsis
edersiniz çünkü siz kanun ve hukuk dinlemezsiniz ki! Yaa,
bakın, ben sizi çok iyi tanıyorum. AHMET YENİ (Samsun) – Var mı yani öyle bir şey! KAMER GENÇ (Devamla) – Onun için, yani, tanıdığım için,
getirdiğiniz, bakın, bu kanun… AHMET YENİ (Samsun) – Bir tane örnek göster! KAMER GENÇ (Devamla) – Bu kanun, Türkiye’de bir deprem
yaratmaktır. Yani, siz, üçte 1 belediyeyi kapatmakla Türkiye’yi de… Halkla alay
ediyorsunuz ya! Ya diyorsunuz ki yani o Ali Dibolar
meselesi vardı ya, hani, Ali Dibo, Ali Dibo… Çıktı Tayyip Erdoğan dedi ki “Ya işte, Ali Dibo dediniz, Ali Dibo dediniz,
bak gittik, fazla oy aldık.” Yani, kendisi burada dedi. Şimdi de göreceksiniz,
bu belediyeler, kapattığınız belediyeler onlara benzemiyor, Ali Dibolara benzemiyor çünkü adamın can damarını kesiyorsunuz,
adamın alın terini, emeğini alıyorsunuz, orada belediye hizmetlerinden bunları
mahrum ediyorsunuz, getiriyorsunuz, başka yere bağlıyorsunuz. Arkadaşlar, yani, esas olan, çağımızda, yerel yönetimleştirmeyi
yaygınlaştırmak esas ilke değil midir? Ondan, siz gericiliğe doğru
gidiyorsunuz, çağın gerisine gidiyorsunuz. Böyle bir zihniyet, böyle bir
düşünce, yani Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğundan beri bugüne kadar
işlememiştir. Zaten, yürürlükte olan 5373 sayılı Kanun’da diyor ki: Efendim,
bir yerde bir belediyeyi kapatmak isterseniz, Danıştaya
gidin, eğer hakikaten bu belediye, belediyecilik hizmetlerini yapamaz durumda
ise onu kapatabilirsiniz. Ama siz Türkiye’deki bütün belediyelerin üçte 1’ini
bir kanunla kaldırırsanız şuna benzer: Efendim, memlekette yetmiş yaşını geçmiş
herkes hastalıklıdır, hepsini katledelim, keselim. Bu, aynı
zihniyet. Ama yetmiş yaşını geçen insanların hepsi hastalıklı değil ki,
bakarsınız yüz on yaşına kadar yaşayanlar da var. Böyle bir, yani, çok ilkel
bir mantıkla, çok çağ dışı bir mantıkla, çağın ve insan mantığının kabul
etmeyeceği bir kanunla böyle bir düzenleme yapmak, bu millete de bir şey
getirmez size de bir şey getirmez. Şimdi, geçen gün Danıştay bir karar verdi -sizin bazıları çıkıp
ötüyor- efendim, Danıştay ne diyor: “Din kültürü ve ahlak dersi, senin bugün
okullarda verdiğin ders Anayasa’nın 24’üncü maddesinde öngörülen din kültürü ve
ahlak dersi statüsüne uygun
değil.” Bence çok yerinde bir şey. Diyor
ki: Din kültürü nedir? Çok büyük boyutlu, yani bütün dinleri anlatan bir kültür
sistemini kuracaksın. Ahlak dersi… Ahlakın ne olduğunu, herhâlde onun dersini
de verecek değiliz. Şimdi, Türkiye’de millî eğitimde okutulan din kültürü ve ahlak
dersindeki programda öngörülen ne? Efendim, tamamen Sünni ve Hanefi mezhebine
dayalı bir eğitim sistemi getiriyor. İşte Danıştay diyor ki: Kardeşim, tamam,
sen okullarda din kültürü ve ahlak dersini ver ama Anayasa’nın özüne ve ruhuna
uygun bir programla ver. Yani, sen böyle, yalnız bir mezhebin propagandasına
dayalı bir sistemle bir program yapamazsın. Bence Danıştayın
burada verdiği kararı alkışlamak lazım ve bu Türkiye’nin gerçeklerine uygun bir
şeydir. Eğer Millî Eğitim Bakanlığı diye bir bakanlık varsa, Danıştayın bu kuralını göz önünde tutarak bunu hemen, ders
programını da, din ve ahlak kültürü derslerini de buna göre yönetmesi lazım.
Birtakım insanların, daha Danıştayın verdiği kararın
mahiyetini anlamadan sırf
Danıştaya karşı duydukları tepkinin bir
gereği olarak “Efendim, bunlar din dersini, Anayasa’yı ihlal ediyor.” demek çok
cahilane, hukuk bilmezlik bir davranış ve anlayış biçimidir. Şimdi, değerli milletvekilleri, bakın, milletvekilleri makine
değildir. Burası el kaldırılarak kanun… Yani, o kadar çok kanun çıkarıyorsunuz
ki, çıkardığınız kanunlar gerçekten memleketin lehine, memleketin ihtiyaçlarına
cevap verecek kanunlar değil. Bakın uygulamalarda göreceksiniz, çoğu da suistimallere elverişli kanunlar. Şimdi şurada bu bin yüz otuz belediyeyi kapatırken bir araştırma
da yapılabilirdi. Yani, hakikaten, bu belediyeleri kapatmak gerekir mi? Elbette
kapatılacak belediyeler olabilir. Yani, ama, böyle bir
kalemde ülkeyi bütün bir kargaşalık içine getirecek bir düzenleme yaptığınız
zaman siz ve milletvekilleri yarın o beldelere giremezsiniz. AKP’liler kime
hizmet ediyor? Yarın, sizin genel başkanlarınız, genel yönetim kurulları,
bakanlarınız sizi orada kurtarmaz sayın milletvekilleri. AHMET YENİ (Samsun) – Bizi düşünüyorsun yani! KAMER GENÇ (Devamla) – Bakın burada, vatandaş bu kürsüde kimin
buna parmak kaldırdığını görüyor, o beldeler görüyor. Yani, bir beldenin can
damarını kesiyorsunuz. “Ey belde” diyorsunuz, “Belediyeyi kurmuşsun, çağın,
medeniyetin hizmetlerinden yararlanıyorsun, kendi kaynaklarınla bir belediye
binasını kurmuşsun, tesisler kurmuşsun, sağlık ocağı kurmuşsun; ben bunları
senin elinden alıyorum, başkasına veriyorum.” Bu, olmaz. Bu, müktesep haklara
da aykırıdır. Kanunlar böyle hayal zihniyetiyle, bir hukukta aranması
gerektiğini… Hukukun genel ilkeleri ihlal edilmek suretiyle kanunlar
çıkarılmaz, ama bu kadar ısrarcılık da size fayda getirmez. Yani, milletvekillerini… Ben, bakın yani, dün işte İstanbul’da iki
tane televizyon programına katıldım geldim, burada da saat iki buçuğa kadar
kaldım. Ben yirmi dört saat de çalışırım. Ama sizi bu çalışmayla hasta ederler,
ben size söyleyeyim. Yani, yarın öbür gün sağlığınızı da kaybettiğiniz zaman bu
sizin bakanlık keyfini de süren kişilerin size bir faydası olmaz. Onların da
elde ettikleri kaynaklardan size bir fayda gelmez. Onun için size… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. İSMAİL KATMERCİ (İzmir) – Neyin lehinde konuştun! KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, çok lehinde konuştum işte. Size
biraz öğüt vermek lehinde konuşmak demektir, öyle değil mi? Onun için sizlerden
bana göre, ben sizin yerinizde olsam… Arkadaş, bu kanunu çıkarmak Türkiye
Cumhuriyeti devletini felaketin içine itmek demektir. Burada, birtakım işte,
Tayyip Erdoğan ailesi Türkiye’de belli kurumların başına gelmiş, işte, TOKİ’nin başına gelmiş kendi yakınları. Ne yapacak? Belde
imar planlarını kendisi yaptıracak, çünkü onama yetkileri onlarda. Dolayısıyla,
ranta çevirmedikleri birçok kamu mallarını bu
vesileyle kendi istekleri doğrultusunda imar planları yapacaklar, kendi
yandaşlarına bunları peşkeş çektirecekler. Böyle bir düzenleme bu memlekete de size de bir fayda getirmez. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Grup önerisinin aleyhinde, İzmir Milletvekili Sayın Kemal Anadol. Buyurun. (CHP sıralarından
alkışlar) K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkan, yüce Meclisin saygıdeğer
üyeleri; ben de sözlerime başlarken, dün gündüz ve sabah, on dört saat beş
dakika aralıksız çalışan Meclise ve özelikle Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
milletvekillerine teşekkür ederek başlıyorum. Yüce Meclise sevgiler, saygılar
sunuyorum. Şimdi, elbette, bugün ne görüşeceğimiz biraz sonra belli olacak,
tartışacağız veya tartışmayacağız. Benim söz alış nedenim o değil, benim söz
alış nedenim… AKP Grubunun önerisi şu: Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kurulunun çarşamba günü -bugün- birleşimindeki çalışmaların saat 24.00’e kadar
sürdürülmesi. Çalışma saatleri üzerinde, arkadaşlar ısrardan bıkmadılar, ben de
artık konuşmaktan bıkmayacağım. Bu çalışma saatleri üzerinde sadece Meclis
kürsüsünde değil -artık karar verdim- bir milletvekili olarak Parlamento
içinde, Türkiye’de, uluslararası platformda ezilen milletvekillerinin,
yürütmenin tahakkümü altında hatta AKP Genel Başkanı ve Başbakanı Recep Tayyip
Erdoğan’ın tahakkümü altında çalışan bu Meclisin bir milletvekili olarak
haklarını aramaya karar verdim arkadaşlar, sonuna kadar. (CHP sıralarından
alkışlar) Hatta sözlerime başlarken şunu söyleyeyim, anlayışı sergileme
bakımından: On dört saat beş dakika çalışmış bu Meclis. Saat beşten sonra
dağılmış, en erken saat altıda yatağa girmiş bu milletvekilleri, buraya
geliyorlar. Kimse dün akşamki gibi değil. O uykusuzluğun yan etkileri var,
nabız, tansiyon, vücudun dayanma gücü… Ben doktor değilim, doktor
milletvekilleri burada… AHMET YENİ (Samsun) – Bizim tarafta böyle bir şey yok! K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Siz Süpermensiniz, siz Süpermensiniz!
Siz Recep Tayyip Erdoğan’ın tayfasısınız! Size bir şey olmaz! Size bir şey
olmaz! (CHP sıralarından alkışlar) Ama bunlar paralı asker değil. Burada
oturanlar paralı asker değil, burada oturanlar paralı asker değil. AHMET YENİ (Samsun) – Sizinkiler uyuyorsa biz ne yapalım? BAŞKAN – Sayın Yeni, lütfen… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Vallahi biz insanız, biz Süpermen falan
değiliz! K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Şimdi, işin şakası yok, işin şakası
yok, işin şakası yok. İç Tüzük açık, 54’üncü madde diyor ki: “Resmî tatile
rastlamadığı takdirde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, Salı,
Çarşamba, Perşembe günleri saat 15.00’ten 19.00’a kadar toplanır. Danışma Kurulunun teklifi üzerine Genel Kurul, toplantı hafta, gün
ve saatlerini değiştirebileceği gibi, diğer günlerde de toplantı yapılmasına
karar verebilir.” Birinci fıkra genel kuraldır, ikinci fıkra istisnadır. Ben Kıbrıs Barış Harekâtı’na karar veren Parlamentonun şerefli
üyelerinden bir tanesiyim. Geç saatlere kadar bu Parlamento çalıştı. Benim
5’inci dönem Parlamento yaşamım. En güç koşullarda çalışma saatlerini ben
biliyorum ama geçen dönemden bu tarafa şu Meclisteki milletvekillerine
dayatılan çalışma saatleri, iddiayla söylüyorum, abartmadan söylüyorum, insan
haklarına aykırıdır, gayriinsani çalışma koşulları
içinde bu milletvekilleri tahakküm altında tutulmaktadır; iddiayla söylüyorum.
(CHP sıralarından alkışlar) Siz boşuna uğraşıyorsunuz. Niye Tuzla’daki tersanelerdeki ölümler
hakkında tahkikat komisyonları filan kuruyorsunuz, araştırma komisyonları?
Sağlık Komisyonu ayrı gidiyor, İnsan Hakları Komisyonu ayrı gidiyor. Özel bir
komisyon kuruyoruz. Arkadaşlar, bizi burada çalıştıran, tahakküm eden zihniyet,
Tuzla’da ölümlere sebep olan, iş cinayetlerine sebep olan taşeron patron
sisteminin aynı sistemidir, aynı mantıktır, aynı mantıkla burada
çalıştırılıyor! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Alay ediyor gibi
Grup Başkan Vekili diyor ki bu kürsüde: “Dün saat beşe kadar çalıştınız, onu
dikkate alarak…” MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sayın Anadol,
paralı asker ne demek? K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Benden sonra konuşursun! MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Ben paralı asker değilim! (CHP
sıralarından “Otur yerine, otur!” sesleri) K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Benden sonra konuşursun! BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Ben paralı asker değilim! Kimse paralı
asker değil! K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Otur yerine! Otur yerine! MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Ben paralı asker değilim! İzah et,
paralı asker ne demek? BAŞKAN – Sayın Yüksel… MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Ben paralı asker değilim! K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Sen beni susturamazsın! Ben 12 Eylül
zindanlarında susmadım, senden mi korkacağım! Otur yerine! MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Oturmuyorum! BAŞKAN – Sayın Yüksel… Sayın Anadol, lütfen. MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sen kimsin! Kimse bana paralı asker
diyemez! İzah et! (CHP sıralarından “Otur yerine!” sesleri) BAŞKAN – Sayın Yüksel, lütfen… OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – El kol hareketi yapma! K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Yerine otur! Hangi hakla sözümü
kesiyorsun! Hangi hakla! BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Otur yerine! BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Sözünü geri al! (CHP sıralarından
gürültüler) K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Otur yerine! Sözümü geri meri
almıyorum! Altını çizerek tekrarlıyorum! Otur yerine! Otur! MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Yazıklar olsun! K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Sana yazık olsun! OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, lütfen müdahale eder
misiniz. Konuşmacıya zorla müdahale etmenin
anlamı yok. BAŞKAN – Sayın Yüksel… (AK Parti ve CHP sıralarından gürültüler) NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen arkadaşlar yerimize
oturalım, herhangi bir husus yok arkadaşlar, lütfen! (AK Parti ve CHP sıralarından
gürültüler) Sayın milletvekilleri, lütfen yerinize oturunuz. (AK Parti ve CHP
sıralarından gürültüler) Sayın Yüksel, lütfen… OKTAY VURAL (İzmir) – Beşi beş geçe neredeydin Sayın Milletvekili!
NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, tutanaklara bakalım.
Eğer Sayın Konuşmacı gerçekten o ifadeyi kullanmışsa düzeltme yapması gerekir.
Tutanaklara bakalım. Sözünü geriye alması gerekir. (Gürültüler) OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Sen yatağında uyuyorken biz
çalışıyorduk burada! Biz saat beş buçuğa kadar burada çalıştık! Sen yatağında
uyuyordun! MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Konuşma! (CHP
sıralarından “Sus! Otur yerine!” sesleri) OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Terbiyeli ol! El kol hareketi yapma
edepsiz! Haddini bil! MEHMET YÜKSEL (Denizli) – Konuşma! OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Haddini bil! Önce adam ol! SIRRI SAKIK (Muş) – Sayın Başkan, bir ara verseniz… BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen oturalım. (AK Parti ve CHP
sıralarından gürültüler) Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.06 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.15 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
73’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine
göre verdiği önerge üzerindeki görüşmelere devam edeceğiz. Önergenin aleyhinde söz alan İzmir Milletvekili Sayın Kemal Anadol, sözünüzü tamamlamak için size kalan sürenizi
vereceğim. Sayın Anadol, üç dakikalık bir süreniz
kalmıştı, onu ilave ediyorum. Buyurun efendim. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Değerli arkadaşlarım, üç dakika içinde
meramımı ifade edeceğim. ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Altı dakika vardı. BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen müdahale etmeyiniz. K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Normal bir insanın günlük yaşamı 24
saat. Bunun 8 saati çalışmaya; 8 saati ibadet gibi, özel yaşam gibi, özel
gereksinimleri gibi özel yaşamına aittir; 8 saati de uykuya aittir, dinlenmesi
için. Bu, dünya tıp literatüründe, çalışanlar için
tespit edilen kurallarda -içimizde çok değerli doktorlar, yöneticiler var-
belli. Şimdi bunu zorluyoruz. Bunu zorlarsak ne olur? Zorlarsak insan vücudu da
zorlanabilir. Bir, iki, üç… Ama on dört saat çalışma, on beş saat çalışma, on
üç saat çalışma… Hiçbir şey yokmuş gibi gine devam. Somut örneği burada, kara mizah örneği buradadır. İktidar
partisinin Grup Başkan Vekili dedi ki “Dün saat beşe kadar çalıştık, onu da
dikkate alarak bu akşam 24.00’e kadar çalışmayı öneriyoruz.” Arkadaşlar
Süpermen olabilir, ben ona bir şey demiyorum. Biz normal insanız ve her normal
insan gibi yoruluruz. Dinç zamanımız olur. “Azalan verim kanunu” diye bir şey
vardır, çok çalışıldığı vakit insanın verimi düşer. Biz normal insanlar gibi
düşünüyoruz ve diyoruz ki: Bu milletvekillerinin de çalışma koşullarını savunma
hakkı vardır. Gayriinsani koşullar içinde bu
Parlamento çalıştırılıyorsa, hele hele bir yerden
gelen talimatlarla bu çalışma da zorlanıyorsa, üretim zorlaması yapılıyorsa…
Burada biz yasama üretiyoruz, boyacı küpü… Boyamıyoruz biz, çakıl falan
taşımıyoruz. Tamamen düşünceyle ilgili, halkın çıkarlarıyla ilgili,
vicdanımızla ilgili bir çalışma yapıyoruz. Bunu zorladığınız vakit… Hukukta
-ben hukukçuyum, bunu iyi biliyorum- belirli olmayan müddetler konmaz.
“Bitinceye kadar…” “En kısa sürede…” Hukukta böyle kavramlar yoktur. İcra emri
gelir, belirli sürede ya ödersiniz ya mal beyanında bulunursunuz, bulunmazsanız
içeri girersiniz veya parayı ödersiniz. Süreler bellidir, beş gün, yedi gün, on
beş gün, altmış gün. Yanlışlık nerede? Böyle “bitinceye kadar” dediğiniz vakit,
bitinceye kadar o belediyeler yasası çalışmak zorundaydık; bir gün, iki gün, üç
gün, dört gün, beş gün. Niye çalışamıyoruz? İnsan vücudu müsaade etmiyor. Evvela, parti farkı gözetmeksizin bu Mecliste bulunan doktor
milletvekillerini, idareci milletvekillerini göreve davet ediyorum. Hep beraber
oturalım, bunu ILO standartlarına göre, Türkiye’deki çalışma mevzuatına göre,
itfaiyecilerin, dalgıçların, pilotların, Trafik Kanunu hükümlerini dikkate
alarak, yaptığımız iş normal mi değil mi… (CHP sıralarından alkışlar) ERTEKİN ÇOLAK (Artvin) – Yapacağımız çok iş var. K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Arkadaşlar, hakkımıza sahip çıkma
durumundayız. Kendi hakkını arayamayan bir milletvekili halkın hakkını hiç
arayamaz, millî iradenin temsilcisi değildir. (CHP sıralarından alkışlar) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Anadol, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun. AHMET YENİ (Samsun) – Çok çalışacağız. K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Çalışmaya… HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Çalışmaktan zarar gelmez. K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Biz tembel falan değiliz, çok daha
fazla çalışırız sizden. Gündüzün suyu mu çıktı? Biz pavyon fedaisi falan
değiliz! ASIM AYKAN (Trabzon) – Yapma ya! MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Ayıp! Ayıp ama! K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Konsomatris de değiliz. (CHP
sıralarından alkışlar) ASIM AYKAN (Trabzon) – Sayın Başkan, lütfen müdahale edin. Pavyon
falan… K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Gece sabaha kadar bizi
çalıştıramazsınız! Olmaz öyle şey! Biz, saat 09.00’da çalışma saati başlıyor,
09.00’da başlarız, 19.00’a kadar, 20.00’ye kadar çalışırız. ASIM AYKAN (Trabzon) – O cümleyi geri alın Kemal Bey. K. KEMAL ANADOL (Devamla) – Ben size bir şey söylemedim. Ben ne
olmadığımı söyledim. Ben pavyon fedaisi değilim. AHMET YENİ (Samsun) – Ayıp oluyor! K. KEMAL ANADOL (Devamla) - Bir daha söylüyorum: Gece kuşu
değilim. Ne olmadığımı söylüyorum kardeşim, kimseye bir şey söylediğim yok,
kimseye bir laf attığım filan yok. Ne olmadığımı söylüyorum, ne olmadığımı. Dolayısıyla, saat dokuzda başlatırsınız bu çalışmayı, ne
getirirseniz tartışırız, görüşlerimizi… On, on bir, on iki… Sırf halk
izlemesin, bizim muhalefetimizi yaptığımız sırada uykuda olsun, gece üçte,
dörtte diye, çalışma saatlerini, Türkiye’de hiçbir kesimin çalışmadığı bir
dönemde Meclisi çalıştırıyorsunuz. Bunlar gayriinsani
çalışma koşullarıdır. Buna boynumuzu uzatmayacağız. Ne zaman insani bir çalışma
mesaisi olur, onun mücadelesini de sonuna kadar vereceğiz. Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Gördüm Sayın Ergün. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, izninizle… NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Gördüm, ben birkaç cümle söyleyeyim, sonra size söz hakkı
veririm. Arkadaşlar, bugün huzurumuza gelmiş olan Danışma Kurulu önerileri
veyahut da grup önerileri yeni olan hususlar değildir. Geçmişte de Danışma
Kurulu önerileri gelmiştir, grup önerileri gelmiştir, burada oylanmıştır. Şunu
ifade etmek istiyorum: Çalışma şartlarını, diğer hususları, grup önerilerini,
hatta Danışma Kurulu önerilerini beğenmeyen milletvekili arkadaşlarımız
olabilir, gruplarımız olabilir. Muhalefet de yapabilirler, eleştirebilirler de
ama burada eleştirilerin belirli bir dozda olması lazımdır. Sayın Anadol, çok deneyimli parlamenter
bir arkadaşımız, yıllardır sorumluluklar yüklenmiş olan bir arkadaşımız. Ama
biraz önceki konuşmalar, belki kendisinin de ifade ettiği yorgunluklar
vesilesiyle olabilir. Yani kendisi de takdir edecektir ki, o söylenen bir kısım
kelimeler, burada, kanaatim odur ki, kullanılması uygun değildir veya en
azından hoş olmamıştır, zarif olmamıştır diye şahsen düşünüyorum. Çalışma şartlarımızda ağırlıklar olabilir, yorgunluklar olabilir.
Ama bu bugüne mahsus olan bir husus değildir. Dolayısıyla iktidar partisi grup
önerisi olarak getirmiş, bir kanunu geçirmek istiyor, çalışıyor, gayret ediyor.
Bunun için zaman uzayabilir. Bu hususta her türlü eletiriler olabilir. Dün de
burada her türlü eleştiri oldu, akşam vakti yapıldı, gece sabaha kadar yapıldı.
İşte, Sayın Anadol “Saat 05.05 itibarıyla
çalışıyoruz.” dedi. Doğrudur bunlar, ona bir şey demiyorum. Ama tenkitler
olurken bu bir dikkat içinde, özen içinde olmalıdır. Ayrıca, arkadaşlarımızın birbirlerine karşı olan fiziki hareketleri,
el kol hareketleri kimseye bir fayda getirmez. Arkadaşlar, bakınız, beş altı
dönemdir burada çalışan arkadaşlarımız var, daha fazlası olanlar var; burada
olduk. Bunların siyaseten de bir faydası yok, kişilere davranış olarak da bir
faydası yok. Onun için, bu hususta birbirimizi ikna etmemiz, birbirimize
sükûneti tavsiye etmemiz gerekirken bu hususta birbirimizi böyle hareketli
anlarda teşvik edici olmamamız gerekir diye düşünüyorum. Tenkit olacak,
muhalefet olacak, ama bu, uygun üslup içerisinde olacak, hem iktidar açısından
hem muhalefet açısından diye düşünüyorum. Bu Meclisi çalıştıracağız, yasalar
çıkaracağız; bazen hep beraber anlaşılacak. Onları ifade etmek istiyorum. Biraz
önce söylenen hususlar vardı. Söz atmalar, laf atmalar oluyor. Bunlar da belirli
bir şekilde tolere edilebilir, ama bunun öbür
tarafına geçerek bir grubu veya hatta burada zaman zaman
icrayı temsil eden Bakanlar Kurulu üyelerini, hatta hatta
Sayın Başbakanı eleştirilerde bir ölçünün mutlaka olması lazım. Herkes her
istediği gibi konuşamaz. Hatta milletvekili arkadaşlarımızı, birbirimizi tenkit
ederken dahi o ölçüyü kullanmamız gerekir diye düşünüyorum. Umut ederim… KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, nasihate ihtiyacımız yok! BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… Bu hususta çalışmalarımızı itinayla sürdüreceğimizi sizlerin
dikkatine sunuyorum. Sayın Ergün, buyurun efendim. NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, Sayın Anadol
konuşması sırasında hem partimizi hem de grubumuzu rencide eden... K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hayır, hayır efendim. NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – …yaralayıcı ifadeler kullandı. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Sayın Başkanım, ben kimseye bir şey
söylemedim. NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Arkadaşlarımızın da infialine sebep oldu.
Kendinin sözleri hakkında söz almak istiyorum. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Ben sataşma falan yapmadım. BAŞKAN – Evet Sayın Ergün, size bu hususta, grubunuz hakkında
söylenen sözlerle ilgili bir açıklama yapma veya grup önerisi getiren bir
arkadaşımız olarak bu hakkı vereceğim. Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sayın Ergün, üç dakikalık süre veriyorum. Herhangi bir sataşmaya
sebebiyet vermeden konuyu tamamlayalım. VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1.- Kocaeli Milletvekili Nihat
Ergün’ün, İzmir Milletvekili K. Kemal Anadol’un
konuşmasında partisine sataşması nedeniyle konuşması NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Genel Kurulda hepimizin 67’nci maddeye göre konuşması gerekiyor. Konuşma
üslubumuzun kaba ve yaralayıcı sözlerden oluşmaması, Başkanın bu kimseyi derhâl
temiz bir dille konuşmaya davet etmesi gerekiyor; ısrar ederse kürsüden
ayrılmaya davet etmesi, bunda da ısrar ederse ve Başkan gerekli görürse o
birleşimde salondan çıkarması gibi müeyyideler var. Bir milletvekili
arkadaşımızın böyle bir pozisyona düşmesi, böyle bir pozisyonda olması
hiçbirimizin istediği şeyler değildir. Bu kaba ve yaralayıcı sözlerin mutlaka
düzeltilmesi lazımdır. Eğer “pavyon fedaisi” gibi ifadeler, “paralı asker” gibi
ifadeler, “Tuzla tersanesindeki taşeronlarla aynı zihniyette olmak” gibi ifadeler
yaralayıcı ifadeler, kaba ifadeler değilse kaba ifadeler ve yaralayıcı ifadeler
ne olabilir arkadaşlar? Herhâlde sövmek olamaz. Bu kürsüden hiçbir
milletvekilinin, şu tarafa ya da şu tarafa bakarak ağır, içinde küfür dolu
sözler edecek hâli yoktur. Bu kürsüdeki “yaralayıcı söz” ne demek? Bu kürsüdeki
yaralayıcı söz, buna benzer ifadeler olabilir. Şimdi, Kemal Bey yorgun belli ki. Kemal Bey’in kendisini pavyon fedaisi hissetmemesi için ya da
paralı asker hissetmemesi için bunları söylemesine hacet yoktu. Biz onun zaten
pavyon fedaisi olmadığını biliyoruz. Biz onun zaten paralı asker olmadığını
biliyoruz. (AK Parti sıralarından alkışlar) Öyle bir özelliklere sahip
olmadığını biliyoruz. Üstelik, tecrübesinden dolayı
kendisine de saygımız sonsuz. Ama ayrıca bunları hatırlatıyormuş gibi görünerek
buradaki çalışmaları âdeta bir pavyon fedaisinin çalışmasına, âdeta bir paralı
askerin çalışmasına benzetmeye çalışmak kaba ve yaralayıcı söz değilse nedir
arkadaşlar? Ayıp olmuştur. Ayıp olmuştur. AK Parti Grubu bütün milletvekilleri
bu sözlerden rencide olmuştur. Bazen sabahın beşine kadar çalışırız. Ama
Türkiye Büyük Millet Meclisinin onurlu bir üyesi olarak çalışırız, pavyon
fedailerine benzetilecek şekilde değil. (AK Parti sıralarından alkışlar) Üç gün
çalışırız, beş gün çalışırız; işimize bakarız. Bu sözler Kemal Bey’e
yakışmamıştır. Parlamentonun çatısı altında söylenecek sözler değildir. Bundan
dolayı da burada veya bir başka şekilde Kemal Bey’in mutlaka bu sözlerden
dolayı özür dilemesi gerekmektedir. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Özür dilemeye niyetim yok. NİHAT ERGÜN (Devamla) – Lütfen, burada, kaba ve yaralayıcı söz
konusunda hepimiz kendimize hassasiyet gösterelim. Buranın kaba ve yaralayıcı
sözleri bu tür sözlerdir, kalkıp dümdüz sövmek değildir. Eğer bir milletvekili
burada dümdüz sövecekse ve bunun adı kaba ve yaralayıcı söz olacaksa, o adam
milletvekilliği yapmasın zaten, öyle bir milletvekili olamaz. Bu nedenle, buradaki konuşmaları tasvip etmediğimizi, grubumuza
dönük bu yaklaşımları… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ATİLA EMEK (Antalya) – Esasına gel. Esas, çalışma koşulları ne
olacak? NİHAT ERGÜN (Devamla) - …Parlamento çalışmalarına dönük bu yaklaşımları tasvip
etmediğimizi ifade ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. VI.- ÖNERİLER (Devam) A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam) 1.- Genel Kurulun 5/3/2008 Çarşamba günkü birleşiminde çalışmaların saat
24.00’e kadar sürdürülmesine ilişkin AK Parti Grubu önerisi (Devam) BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bütün arkadaşlarıma
teenni ve güzellikler temenni ederek AK Parti Grup önerisini oylarınıza
sunacağım: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Alınan karar gereğince, sözlü soru… OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Buyurun efendim. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, açıklık getirmeniz gerek.
Neyi kabul ettik, ne görüşeceğiz? Yani bakın, dünkü birleşimi kapatırken, İç
Tüzük’ümüz diyor ki, ”Sayın Başkan birleşimi kapatırken gelecek birleşimde
hangi konunun görüşüleceğini ifade eder.” Biliyor musunuz siz, hangi konuyu
görüşeceğimizi? BAŞKAN – Efendim, dün kapatırken “kanun tasarı ve tekliflerini
görüşmek üzere, saat 15.00’te toplanmak üzere…” birleşimi kapattık. OKTAY VURAL (İzmir) – Efendim, zaten… BAŞKAN – Sayın Vural, müsaade ederseniz… Şu anda yeni bir grup önerisi geldi ve bu grup önerisi bugünkü
silsilenin saat 24.00’e kadar takip edilmesi gerektiğini ifade etti ve grup
önerisi Genel Kurul tarafından kabul edildi. Ben, kabul edilen bu hususu, Genel
Kurulun kararını uygulamaya koyacağım. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkanım, neyi koyuyorsunuz siz,
hangisini? Dün kabul ettiğimiz bir teklif var: “72 sıra sayılı Kanun
Teklifi’nin görüşülmesine kadar” diye. Şimdi çalışma süresi saat 24.00’e kadar
uzatıldı. Dolayısıyla neyin görüşüleceğini lütfen söyler misiniz? BAŞKAN – Sayın Vural, Genel Kurulun aldığı karar gereğince kanun
tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşeceğiz efendim. OKTAY VURAL (İzmir) – Hayır efendim, öyle bir karar almadık.
Almadık öyle bir karar ya! (Gürültüler) Danışma Kurulu diyor ki, “Danışma Kurulu… BAŞKAN - Aldık efendim. Şu anda grup önerisini aldık. AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Nedir bu sıraların üstündeki dağıtılan… BAŞKAN – Sayın Ekici, lütfen oturunuz. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, Danışma Kurulu önerisi:
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun çarşamba günkü birleşiminde
çalışmaların saat 24.00’e kadar sürdürülmesi…” BAŞKAN – Evet. OKTAY VURAL (İzmir) – Dünkü karar “72 sıra sayılı Kanun Teklifi”
diyor. BAŞKAN – Sayın Vural, bakınız, alınmış olan bu kararı Başkanlığın
ifade ettiği yorumlaması şudur: Kanun teklif ve tasarıları sırasıyla
görüşeceğiz, bu kadar. NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Genel usul o. OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl? Böyle bir teklifi siz grup önerisi
olarak değiştiremezsiniz. Genel Kurul kabul etti bunu, böyle bir şey olur mu
efendim? Yani… BAŞKAN – Basılı gündemdeki sırayla çalışmalarımıza devam ediyoruz.
Alınan karar gereğince, sözlü soru önergelerini görüşmüyor… OKTAY VURAL (İzmir) – Nasıl böyle bir şey yapabilirsiniz? Böyle
bir şey olur mu? BAŞKAN - …ve gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. OKTAY VURAL (İzmir) – Neyi görüştüğünüzü siz bile bilmiyorsunuz
Sayın Başkan. BAŞKAN – 1’inci sırada yer alan “Seçimlerin Temel Hükümleri ve
Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Anayasa Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) Kanun Tasarı ve Teklifleri 1.- Seçimlerin Temel Hükümleri ve
Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Anayasa Komisyonu Raporu (1/498) (S. Sayısı: 110) BAŞKAN – Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. OKTAY VURAL (İzmir) – Hükûmet? BAŞKAN - 2’nci sırada yer alan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın…
OKTAY VURAL (İzmir) – Hükûmet nerede
Sayın Başkanım? Sayın Başkanım… BAŞKAN – Efendim? OKTAY VURAL (İzmir) – Hükümet de yok burada. BAŞKAN – Komisyon olmayınca yetiyor Sayın Vural. Ertelenmiştir. OKTAY VURAL (İzmir) – Hükümeti niye sormuyorsun? Hükûmet otursun o zaman. BAŞKAN – Komisyon olmayınca hükûmeti
aramıyoruz efendim. OKTAY VURAL (İzmir) – Hükûmet otursun.
Gelecek birleşime kadar olur. Öyle bir şey olur mu? BAŞKAN – Yıllardır yapılan uygulama budur Sayın Vural, lütfen. 2’nci sırada yer alan, Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın
Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın;
Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
ile Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/65) (S. Sayısı:
72) Komisyon? Yok. Ertelenmiştir. BAŞKAN – 3’üncü sırada yer alan Büyükşehir Belediyesi Sınırları
İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Başkan, yaptığınız uygulamayla ilgili
usul tartışması açmak istiyorum. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yanlış oluyor efendim. OKTAY VURAL (İzmir) – Yanlış yapıyorsunuz. BAŞKAN – Yanlış yapmıyorum Sayın Vural. OKTAY VURAL (İzmir) – Yanlış yapıyorsunuz. BAŞKAN – Hayır. OKTAY VURAL (İzmir) – Evet, yanlış yapıyorsunuz. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkan, Grup Başkan Vekili olarak
söz istiyorum. BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen yerinize oturunuz. OKTAY VURAL (İzmir) – Usulünüz yanlıştır. BAŞKAN – Hayır. Benim tutumum hakkında söz istiyorsanız usul tartışması açarım,
lütfen. OKTAY VURAL (İzmir) – Usulünüz yanlıştır. BAŞKAN – Sayın Grup Başkanvekilleri, ikinizin birden ayağa
kalkmasına gerek yok efendim. Oturduğunuz yerden bu hususlar olabilir. Eğer usul hakkında tartışma istiyorsanız usulüm hakkında tartışma
açarım. OKTAY VURAL (İzmir) – Açın. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Yanlış yapıyorsunuz Sayın Başkanım; açın. BAŞKAN – Arkadaşlar, ben burada İç Tüzük’ün hükümlerine göre
yorumluyorum. Tutumum hakkında söz isteyebilirsiniz, ama bu, yanlışlık olduğu
anlamına gelmez. OKTAY VURAL (İzmir) – Dün yaptığınız da İç Tüzük’e uygun bir
hareket değildi. BAŞKAN – Ha, tutumum hakkında söz istiyorsanız... OKTAY VURAL (İzmir) – Tutumunuz hakkında söz istiyorum. BAŞKAN – Sayın Vural, lütfen efendim… Tutumum hakkında söz istiyorsanız ben size söz veririm. OKTAY VURAL (İzmir) – Bal gibi yanlışlık var hem de keyfîlik. MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, söz verecek misiniz? BAŞKAN – Evet, söz istiyorsunuz… Sayın Şandır, herhâlde aleyhte söz istiyorsunuz? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Evet efendim. BAŞKAN – Buyurun efendim. IX.- USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER 1.- Kabul edilen bir siyasi parti
grubu önerisiyle Genel Kurulda görüşülecek konu belirlenmişken bir başka
konunun görüşülmesinin mümkün olamayacağı gerekçesiyle oturum başkanının tutumu
hakkında MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Sayın Başkanım, bugün grup önerisi olarak
iktidar partisinin getirdiği öneri bugünkü çalışmaların saat 24’00’e kadar
devam etmesinin karar altına alınmasını isteyen bir öneri. Bunu Genel Kurulumuz
oyladı ve kabul etti; tamam, bunu kabul ediyoruz ancak bu haftanın gündemini… Sayın Başkanım, meselemiz sizinle. Lütfen efendim… BAŞKAN – Buyurun efendim. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Siz Genel Kurula hitap edin efendim. MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Ama yani kararı Sayın Başkan vereceği
için, dinlemesini istiyorum. BAŞKAN – Evet, buyurun. ÜNAL KACIR (İstanbul) – Biz vereceğiz efendim, oylayacağız. MUHARREM VARLI (Adana) – Siz niye karışıyorsunuz? BAŞKAN – Arkadaşlar, karşılıklı konuşmayalım. Lütfen Sayın Hatibi
dinleyelim. Bakınız, bir grup başkan vekili konuşuyor. Lütfen… MEHMET ŞANDIR (Devamla) – Efendim, hadise şu: Şimdi, değerli
arkadaşlar, müsaade ederseniz bir şeye katkı vermek istiyoruz. Bakın, tabii bu
sonuç, hep beraber mutabık kaldığımız yaşanan bir hadisenin sonucu, dünkü
yorgunluğun sonucu. Bunun doğru olmadığını, bundan ders alarak bundan sonra
özen gösterilmesi gerektiğini de bir ders olarak, bir sonuç olarak çıkartmamız
gerektiğini müsaadenizle ifade etmek istiyorum. Efendim, itiraz ettiğimiz husus şudur: Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Genel Kurulunun çalışma gündemini dün yine iktidar partisinin
verdiği grup önerisiyle belirledik. O öneride çok açık, net olarak deniliyor
ki: ”Çarşamba günkü birleşimde 72 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin
tamamlanmasına kadar…” Bugün ne yaptık? Bu “tamamlanma” ifadesini çıkarttık,
“saat 24.00’e kadar” dedik. Şimdi, bugün getirilen grup önerisinde eksik olan husus: Bugün
neyin görüşüleceğinin, yani dünkü kararın yerine neyin ikame edileceğinin ifade
edilmesi gerekir. Eksik olan husus bu. Bunu
söylüyoruz. Yoksa, bir akıl yarışında, laf yarışında
değiliz. İç Tüzük’e göre çalışacaksak, sayın grup yöneticilerinin, bugün, dünkü
kararlarını ortadan kaldıran bir karar getirmeleri gerekirdi. Yanlış olmuştur.
Bunu size hatırlatmaya çalışıyoruz. Arzımız budur. Bugün, şu anda Danışma Kurulu dünkü alınan kararı uygulamak
mecburiyetindedir. O da 72 sıra sayılı kanunu görüşmek ama saat 24.00’e kadar
görüşmek durumundayız. İç Tüzük’e göre uygulama böyle olmak durumundadır. Bunu
arz ediyoruz, bunun düzeltilmesini teklif ediyoruz. Teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Şandır. Evet, tutumum hakkında başka söz talebi yok. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben aleyhinde istiyorum. BAŞKAN – Hayır, “yok” dedim, yeni istediniz efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sormadınız ki, “söz isteyen var mı” diye
soracaksınız. BAŞKAN – Evet, “yok” dedikten sonra istediniz Sayın Genç.
Tartışmayalım tekrar. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sormadınız ki Sayın Başkan. Söz isteyen var
mı diyeceksiniz? Başka olmadığına göre… BAŞKAN – Efendim? KAMER GENÇ (Tunceli) – “Söz isteyen var mı, yok mu” diye
sormadınız. BAŞKAN – Hayır, teklif ettiniz mi siz buraya? Tartışmaya açtım
ben, teklifte bulundunuz mu? KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi istiyorum. Tutumunuz hakkında söz
istiyorum. BAŞKAN – Hayır. KAMER GENÇ (Tunceli) – Beyefendi, burası orada istediğin gibi
hareket edecek bir makam değil. Mademki usul tartışmasını açtın, lehte, aleyhte
iki kişiye söz vereceksin. Soracaksın. BAŞKAN – İstenirse lehte, aleyhte iki kişiye söz vereceğim. KAMER GENÇ (Tunceli) – İstiyorum. Allah Allah…
BAŞKAN – Bundan sonra, Sayın Genç… KAMER GENÇ (Tunceli) – Yani, bir söz vardır: “İsteyenin bir yüzü,
vermeyenin iki yüzü…” Hiç olmazsa onu da hatırlayın canım. BAŞKAN – Sayın Genç, bundan sonra söz talebinde bulunursanız,
konuşmalar sırasında sözünüzü lütfen önceden belirtiniz. KAMER GENÇ (Tunceli) – Neyse, ben şimdi istiyorum. BAŞKAN – Evet, gel bakalım. Bu defalık olsun, buyurun. (CHP
sıralarından gürültüler) ATİLA EMEK (Antalya) – Sayın Başkan, yorgunluk belli oluyor. ŞAHİN MENGÜ (Manisa) - Sayın Başkan, yorgunluktan ne yaptığınızı
bilmiyorsunuz BAŞKAN – Başkan yorgun değil efendim. Konuşmasını yapacak olan
kişiler tartışma sırasında söz talebinde bulunurlar. Sayın Genç bu defalık
gecikti, bir dahakinde gecikmez! Buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Değerli milletvekilleri, şu Meclis
Başkanlık Divanında oturan Meclis Başkanlarının İç Tüzük’ü iyi uygulamaları
lazım. Şimdi, AKP’nin bir huyu var, biliyorsunuz. KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – “AK Parti” diyeceksin. KAMER GENÇ (Devamlai) – Neyse ya… Sen AK
Parti hâline gelin de ben “AK Parti” derim ama daha AKP’siniz, daha parti
hâline gelmediniz. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, burada oturan kişiler, evvela, yani, Meclis Başkan
Vekillerimiz evvela diyecek… İç Tüzük’te böyle. Söz, ya yazılı istenir veyahut
da sözlü istenir. Yazılı isteme imkânımızı AKP’nin davranışları maalesef
imkânsız hâle koymuş. Niye? Çünkü bütün yasa tasarıları üzerinde gidiyorlar
kişisel söz alıyorlar, biz burada –ben mesela- söz istediğim zaman, hemen “Tamam
efendim sırada 2 kişi var, sana üçüncü sıra” diyorlar. Şimdi, biz de sizin bu
oyununuzu bozmak için söz istemiyoruz, ama burada oturan Başkan Vekilinin şey
ederken “Söz isteyen var mı arkadaş?” diye sorması lazım. Eğer madde üzerinde
yeteri kadar veyahut da konu hakkında yeteri kadar söz isteği yoksa, burada yazılı gelmemişse “Arkadaşlar, başka söz
isteyen var mı?” diye hitap etmesi lazım. O zaman yoksa,
tamam. Ama “Söz isteyen yok.” E sen sordun mu ki ben istemedim kardeşim! Yani
önce o kürsünün kendine göre durumu var. Şimdi, AKP grup başkan vekilleri biraz eğitim görmesi lazım. Neden
eğitim görmesi lazım? BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen tartışmaya sebebiyet verecek
konuşmalara gelmeyelim. KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam efendim. Bugün bir öneri… BAŞKAN – AKP grup başkan vekillerinin eğitim alıp almayacağına siz
karar veremezsiniz. Lütfen… KAMER GENÇ (Devamla) – Ama yani getirdikleri öneri yanlış. BAŞKAN – Ha, önerinin şeyinde söyleyin. KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, AKP’ye ben bir laf söylüyorsam
onlar savunsun. Sabahtan beri kendi kendinize Meclis Başkanlık makamında
tutuyorsunuz millete öğüt veriyorsunuz. Bu size düşmez ki, yani buradaki grup
başkan vekillerinin Başkanlığa yönelik olarak yaptıkları tenkitlere siz cevap
verebilirsiniz ama gruplara yönelik olarak, Hükûmete
yönelik olarak yaptıkları tenkite –siz Hükûmetin
sözcüsü de değilsiniz, vekili de değilsiniz, grubun temsilcisi de değilsiniz,
vekili de değilsiniz- bunlara siz cevap veremezsiniz. Orada lütfen… O makam
tarafsız bir makamdır. Tarafsız makam olmak demek, bütün gruplara, bütün
parlamenterlere karşı tarafsız olmak demektir. Bunları… KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sen hiç tarafsız oldun mu? KAMER GENÇ (Devamla) – Ben çok güzel tarafsız oldum, size de iyi
dersler verdim bakın. BAŞKAN – Tartışmayalım lütfen. KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, ya tartışırız bunları da… BAŞKAN – Hayır, size söz atmasınlar diyorum yani. KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, getirdikleri konu, diyorlar
ki: “Bugünkü çalışma süresi 24.00’e kadar uzatılmıştır.” Tamam, 24.00’e kadar uzatırız.
Ama şimdi, dün kabul edilen gündemde diyor ki: “5/3/2008
Çarşamba günü birleşimin 72 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmesinin
tamamlanmasına kadar…” Bunun anlamı şudur: 24.00’e kadar çalışırız ama 72 sıra
sayıdaki kanunu siz burada Hükûmet olmadı mı bugünkü
mesai bitmiş demektir. Bunun anlamı budur. Ha, grup önerisinde “Efendim, saat
24.00’e kadar çalışacağız. Ama bu gündemdeki ‘72 sıra sayılı Kanun Teklifi
görüşmesi tamamlanıncaya kadar’ ibaresi de gündemden çıkarılmıştır.” deseydi o
zaman dediğiniz doğruydu. Ama siz şimdi diyorsunuz ki, bugünkü, yani iki tane
zıt hüküm var. Diyorsunuz ki: “Bugünkü mesaimiz 24.00’e kadar bitecek ama bu
mesaide de 72 sıra sayılı kanunun müzakeresini tamamlayıncaya kadar
çalışacağız.” Yani, işte tenakuz burada oluyor. Meclis Başkan Vekili arkadaşımız da şimdi diyor ki: “Hükûmet yok…” Bir de ona da… Şimdi orada da iyi ifade…
“Komisyon?” diyor “Ertelenmiştir.” Yahu kardeşim, “Komisyon yoktur.
Ertelenmiştir.” de. Yani, şimdi ondan sonra bu millet… Yani bunlar hepsi düzeltilmesi
gereken şeylerdir. Başkan Vekili arkadaşlarımızın Meclisi çok açık, net,
anlaşılabilir ibareler ve ifadelerle ifade etmesi… “Komisyon? Ertelenmiştir.”
Ne demek ertelenmiştir? “Kabul edenler… Kabul edilmiştir.” Yahu “Kabul
edenler…” diyeceksin, “Kabul etmeyenler…” diyeceksin, ondan sonra… Bunların hepsinin burada telaffuz edilmesi lazım, tutanaklara
geçilmesi lazım. Bunun için yani burada önemli olan, bu çatı altında
Meclisin en adil, en hakkaniyet ölçüleri içinde yönetilmesi. Ondan sonra,
Meclis Başkan Vekilliği veya Başkanlık makamında oturan arkadaşlarımızın o
görevini hakkaniyetle yapması lazım. Şimdi, şu panolar niye var biliyor musunuz arkadaşlar? Bu panolar
yoklamalar yapıldığı zaman, oylamalar yapıldığı zaman, orada bir düğme var, o
düğmeye bastığınız zaman oraya da bütün bilgileri veriyor, katılan milletvekili
sayılarını. ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Siz uyguluyor
muydunuz? KAMER GENÇ (Devamla) – Tabii, ben onu uyguluyordum. Ben,
uyguluyordum arkadaşlar. Şimdi, sizin başkan vekillerinizin geçen dönemden gelen bir
huyları var, şimdi bunları uygulamıyorlar. Niye? Karar yeter sayısı isteniyor
değil mi? Karar yeter sayısını makineyle yapacaksınız, o panoya sonucunu
aktaracaksınız. O panoda, Mecliste, farz edelim ki karar yeter sayısı 139 kişi olabilir
ama eğer 184 kişi oy kullanmamışsa Mecliste o gün toplantı yeter sayısı yoktur.
Bakın, biz, geçmişte bu konularda, özellikle uluslararası
anlaşmaların çoğunda karar yeter sayısı var, toplantı yeter sayısı olmadığı
için o gün Meclisi tatil etmişiz. Yani bu Meclisi lütfen usulüne göre yönetin.
Yani ben ne bileyim kardeşim Meclis Başkanlığı makamında oturan arkadaşımızın o
gün doğru teşhis koyduğunu! Niye bu panoları yapmışız? O zaman düğmeye
basacaksın, oylama sonucunu panoya aktaracaksın. Bundan niye çekiniyorsunuz,
neyi gizliyorsunuz, kimden gizliyorsunuz? Kaç defa bunu söyledim, yerimden de
söyledim: Bunları yapın, yapılmak zorundadır. Bunları arkadaşlarımız da
muhalefet de zorlamalıdır, iktidar da zorlamalıdır. Niye zorlamıyorlar? Ben
anlamıyorum. Ya, şimdi bunlara o kadar para verilmiş. Bunlar niye... İşte, tak,
her şeyi gösteriyor orada. Niye gizliyorsunuz? Bunun gizlenmemesi lazım. Yani
karar yeter sayısını bulmak şart değil -önemli ama- öte tarafta toplantı yeter
sayısının olması lazım. Dolayısıyla, arkadaşlarımızın, her şeyi, bu Meclisi usulüne göre
yönetmeleri lazım, hataları yapmamaları lazım. Yani, iktidar partisine yaranmak
için de Meclis başkan vekillerinin hiç de bir ihtiyaçları yok yani bana göre.
Çünkü o makam çok yüce bir makamdır. Ben orada -inanmanızı istiyorum- o makamda
oturduğum zaman, kendimi Tanrı’nın karşısında hesap verir bir durumda
hissediyorum diye, öyle bir ölçülülük, o ölçülülük içinde orayı yönetiyordum.
Ama o sırada birtakım partilerin çok art niyetli davranışları vardı. Tabii ki o
art niyetli davranışlar karşısında da art niyetli davranışların başarıya
ulaşmaması için gerekli hassasiyeti, titizliği gösteriyorduk. Onun için… Ama bugün, maalesef, bu kürsüde oturan bazı
arkadaşlarımız, işte, ille AKP’nin doğrultusunda hareket etmek durumunda
kalıyorlar. Bunlar sizlere bir şey getirmez arkadaşlar. Zaten, AKP’nin 340
milletvekili var. 340 milletvekilinin bu çoğunluğu sağladığı ağır bir tahakküm
karşısında milletvekili hakkının da korunması lazım. ASIM AYKAN (Trabzon) – “Tahakküm” ne demek? KAMER GENÇ (Devamla) - Sonra, yani bakın, Meclis zabıtlarını bir
inceleyin. Hiçbir zaman iktidar partisi milletvekilleri konuşmaz. Ne
konuşuyorsun kardeşim! Senin icraatın… (AK Parti sıralarından gülüşmeler) Ya, gülünecek bir şey yok. Siz burada, yalancı hatipler gibi
çıkıp, olmayan icraatlarınızdan bahsediyorsunuz. Ya, millete ne verdiniz
kardeşim? Köylü ağlıyor, tarımdaki vatandaş ağlıyor; ondan sonra, işsizlerin
sayısı, üniversiteyi bitirmiş insanlarımız işsiz; ondan sonra, memlekette soygunlar
alabildiğine yürüyor, devlet denetimden uzaklaştırılıyor. Ee,
ondan sonra, siz çıkıyorsunuz, burada yalancı propagandalar yapıyorsunuz. Ya,
millet de diyor ki: “Allah Allah! Bu Parlamentodaki
insanları, biz bunları seçtik, Meclise gönderdik ki yalan mı söylesinler.” (AK
Parti sıralarından gürültüler) ASIM AYKAN (Trabzon) – Sayın Başkan, ne ilgisi var? Hangi konuda
konuşuyor? KAMER GENÇ (Devamla) – Bunlar niye böyle bizim karşımıza çıkıp da
her türlü yalan dolan şeyleri söylüyorlar. Hâlbuki Parlamento kürsüsü çok
mükemmel bir kürsüdür. MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Size bakınca bunu söylüyorlar! KAMER GENÇ (Devamla) – Bu kürsüde yalan söylenmemesi lazım, halkın
kandırılmaması lazım. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, lütfen şu hatibi bir
uyarın. Hakaret ediyor, sözünü geri alsın.
BAŞKAN – Sayın Genç, kim yalan söylüyor bu kürsüden?
Milletvekilleri mi yalan söylüyor, onu mu demek istiyorsunuz? Böyle ifade olur
mu yani? KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Sayın Başkan, şimdi size bu iş
düşmez. Bakın, burada… BAŞKAN – Olmaz! KAMER GENÇ (Devamla) – Başta, Hükûmetin
bazı bakanları burada çıkıp yalan söylüyor. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sayın Başkan, kendinde değil bu adam,
ne söylediğini bilmiyor. BAŞKAN – Olmaz böyle bir şey!
KAMER GENÇ (Devamla) – Ben şimdi söyleyeyim mi, nereden ne yalan
söylediklerini söyleyeyim mi şimdi? İsterseniz söyleyeyim hangi… Yani, şimdi,
burada, bu kürsünün dili olsa…O yalanları söyleyenleri
bir daha bu kürsüde barındırmaz ama. Neyse… Bu kürsünün de dili yok. Onun için…
Şimdi, yani, niye, siz, eğer, söylediğim sözler doğruysa, üzerinize niye
alıyorsunuz? Demek ki… LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Yalan konuşuyorsun! KAMER GENÇ (Devamla) – Yalanı siz konuşuyorsunuz. Gerçekleri
söylediğimiz zaman da siz bunlardan çekiniyorsunuz. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Belgen var mı? KAMER GENÇ (Devamla) – Yahu, ben sizin bakanlarınızın burada ne
kadar gerçek dışı konuştuklarını… MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Ne dediğini sen bilmiyorsun.
Bilmiyorsun kendini. Konuşmayı öğren! KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, Tayyip Erdoğan’ın, şunun bunun
burada ne kadar gerçek dışı konuştuklarını, hepsini bilen insanlarım. Çıkıp da,
öyle laflar söyleniyor ki, ben hayret ediyorum yahu! Öyle gaflar yapılıyor ki… MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Aynen senin gibi! KAMER GENÇ (Devamla) – Siz, tabii, basını kendi lehinize
tavlamışsınız diye… Tayyip Erdoğan’ın yaptıkları gafları şimdiye kadar hiçbir
başbakan yapmamıştır. Geçmişte Tansu Çiller bir ilin, vilayetin ismini yanlış
söyledi diye günlerce “vay efendim şu gaf yapıldı” diye… Hâlbuki o kadar… LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Takılmışsın Çiller’in peşine… KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, bugünkü şeyler… O kadar gaflar
yapılıyor ki… Ama, basında, tabii, bunlar yer
almayınca, efendim, gidiyorsunuz, bugün… ASIM AYKAN (Trabzon) – Sayın Başkan, usul tartışmasıyla ne ilgisi
var? KAMER GENÇ (Devamla) – Usul tartışması bu. MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) – Sen kendine bak! KAMER GENÇ (Devamla) – Şimdi, bakın… MEHMET EMİN TUTAN (Bursa) - Tayyip Erdoğan milletin sevgilisi.
Abdestle ağzına al adını. KAMER GENÇ (Devamla) – Bir defa, insanların… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Genç. Buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) – Bugün, bu memlekette, bakın, çok önemli bir
olay var: Şimdi, Türk Silahlı Kuvvetleri sınır dışı bir harekât yaptı. Sınır
dışı harekât yaptıktan sonra, oradan sekiz günden sonra Türk ordusu çekildi.
Şimdi, Amerika’nın, orada, Bush’un bir konuşması var. Amerikan Savunma Bakanı
geldi. Şimdi, burada siyasi… (AK Parti sıralarından gürültüler) FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Sayın Başkan, usulle ne alakası var? KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, bunlar çok önemli, hayati şeyler. BAŞKAN – Sayın Genç, bunun gündemle ne ilişkisi var? KAMER GENÇ (Devamla) – Bunların siyasi muhatabı, yabancıların
siyasi muhatabı Hükûmettir. Hükûmet
burada çıkıp bunun sorumluluğunu üzerine alması gerekirken susuyor. Ondan sonra
silahlı kuvvetleri hedef alıp söylüyor. Yani, Türk Silahlı Kuvvetlerini
yıpratmak kimseye bir değer kazandırmıyor. (AK Parti sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın Genç, gündeme gelin lütfen. KAMER GENÇ (Devamla) – Ama sizin iktidarınızın tek hedefi bütün
sorumlulukları getirip silahlı kuvvetlerin üzerine yıkıp, o silahlı kuvvetleri
halkın gözünde küçültmeye çalışıyorsunuz. FAHRETTİN POYRAZ (Bilecik) – Boşa konuşuyorsun, boşa! İSMAİL BİLEN (Manisa) – Ne konuştuğunun farkında mısın sen? KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer bunun sorumluluğuna katlanamıyorsanız,
iktidar sorumluluğuna katlanmıyorsanız lütfen iktidarı terk edin efendim. İSMAİL BİLEN (Manisa) – Hangi konuda söz aldığını hatırlıyor musun
sen? KAMER GENÇ (Devamla) – Ben uygulamanızın yanlış olduğunu
söylüyorum, aleyhindeyim. Saygılar sunuyorum. AHMET YENİ (Samsun) – Kimse inanmıyor sana be! İSMAİL BİLEN (Manisa) – Komik adamsın sen, komik! BAŞKAN – Teşekkür ederim. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, bu konuda başka bir söz
talebi var mı efendim? Aleyhte konuşuldu, lehte yok. Saygıdeğer milletvekilleri, bugün AK Parti grup önerisinin kabul
edilmesiyle dün belirtilen bugünkü gündem değişmiştir. Basılı gündemin
uygulamasına geçilmesi zarureti doğmuştur ve biraz önce ifade ettim, iki
komisyonu aradım, o iki komisyon yoktu. Dolayısıyla, o kanun tasarı ve
tekliflerini görüşmedik, geçtik, erteledik zorunlu olarak. Şimdi, 3’üncü sırada yer alan Büyükşehir Belediyesi Sınırları
İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 3.- Büyükşehir Belediyesi
Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/529) (S. Sayısı:117)
(x) BAŞKAN – Komisyon ve Hükûmet burada. Geçen birleşimde çerçeve 3’üncü maddeye bağlı dördüncü fıkra
üzerinde konuşmalar ve soru-cevap işlemi tamamlanmıştır. Şimdi önerge işlemi
yapacağız. Altı tane önerge vardır, geliş sıralarına göre okutup aykırılık
durumlarına göre işleme alacağım. Önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin
dördüncü fıkrası ile düzenlenen 2972 sayılı yasanın dördüncü maddesinde geçen
“sınırları” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “mücavir alanı” ibaresinin
madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz. Ramazan
Başak Şanlıurfa Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin
dördüncü fıkrası ile düzenlenen 2972 sayılı yasanın dördüncü maddesinde geçen
“çevresi” ibaresinin madde metninden çıkartılarak “bölgesi” ibaresinin madde
metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz. Veysi Kaynak Kahramanmaraş TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 117 sayılı tasarının 3. maddesinin 4. fıkrasında
(2972 sayılı yasanın 4. maddesinde yapılan düzenleme) “orman köyleri de”
kelimelerinden sonra gelmek üzere “dahil” kelimesinin
çıkarılıp yerine “hariç” kelimesinin getirilmesini arz ve teklif ederiz.
TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı tasarının 3. maddesinin 4.
fıkrasıyla değiştirilen madde 4’de yer alan “… orman
köyleri de dahil olmak üzere…” ifadesinin “… köyler de
dahil olmak üzere…” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin 4.
fıkrasının “Büyükşehir Belediye Başkanının seçiminde seçim çevresi, Büyükşehir
Belediye sınırları içinde bulunan olmak üzere Büyükşehir Belediye sınırlarından
oluşur” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – En aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin (4)
fıkrasının Anayasaya aykırı olduğundan tasarı metninden çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) - Sayın Başkan, yüce Meclisin çok
değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum. Değerli milletvekilleri, hepiniz şuranızda bu yasayı
hazmedebiliyor musunuz? Ben hazmedemiyorum; eşitlik açısından, hak açısından,
adalet açısından. Size üç tane örnek vereceğim. Bazı belediyeler, bundan altı
ay önce, yanındaki, beş kilometre yoldaki köylerle birleşti, 2 bin nüfusu
geçti. O belediyeler -çünkü referandumu kabul ettiniz- devam ediyor yollarına.
Helal olsun! Eğer halkına hizmet veriyorsa helal olsun! Peki, aynı hakkı “Ey
belediyeler, ben böyle bir yasa tasarısı hazırlıyorum; böyle bir imkân ve
olanak var, biliyorsunuz. Siz de bu imkân ve olanağı kullanın. Eğer
etrafınızdaki İki, bazı bölgelerde nüfusa dayalı seçim yaptık Türkiye’de. TÜİK
yapıyor. Aradan iki ay sonra diyor ki: “Ey belediye, bu nüfus sana aitmiş. Al
şu 300 kişi de senin.” diyor. Arkadaşlar, niye dikkate almıyorsunuz? Değerli
arkadaşlar niye dikkate almıyorsunuz? Kaç belde var böyle. Değerli arkadaşlar, ben size birkaç örnek vereceğim. Deprem olmuş.
İnsanlara ev yapmamışsınız orada. İnsanlar evini terk etmiş, evlerini
bekliyorlar, başka yerde geçici oturuyorlar. Onlara orada evlerini vermediğiniz
için gelemiyorlar. “Seni kapattım.” diyor. Adaletsizlik yapmayalım arkadaşlar. Şimdi, Sayın Bakanım, burada bir tek bu yasada büyükşehirler…
Büyükşehir, büyükşehir arkadaş… Türkiye’de diğer illerin bugün nüfusu mevcut
büyükşehirlerden fazla olan ve hakkı yenen iller adına sesleniyorum. Kimsenin
hakkını yemeyin. Şanlıurfa’nın nüfusu 650 bindir, Şanlıurfa büyükşehir değildir
ama Erzurum, Samsun, Adapazarı’nın nüfusu ne kadardır? Ne kadar para
ödüyorsunuz bu üç şehre, Şanlıurfa’ya ne kadar ödüyorsunuz? Değerli milletvekilleri, bu yasa hazırlanırken, önce belediye
gelirleri yasası hazırlanmalıydı ve defalarca… Ben anlamıyorum; acaba, bu
belediyelerin sahibi kim arkadaşlar? Niye oturuyor İçişleri Bakanım burada?
İçişleri Bakanlığı bugüne kadar belediyelere sahiplik mi yapmıştır?
Belediyelerin hangi sorununu çözmüştür? Sade, İçişleri Bakanlığı belediyelere
tahkikat yaptırmıştır. Arkadaşlar, İçişleri Bakanlığı değildir belediyenin sahibi.
Belediyelerin bir sahibi olmalıdır. Onların hakkını hukukunu, eşitlik ilkesine
göre koruyacak bir sahibi olmalıdır ve bugün bu yasayı hazırlarken, acaba,
hangi eşitlik kıstasına göre bu hazırlanmıştır? Size örnekler vereceğim. Değerli milletvekilleri, burada, adrese dayalı olmayan ve sonradan
nüfusu yok edilen beldeler var arkadaşlar. Gelin, etmeyin tutmayın, bu yasayı çekin.
Bu yasayı çekin arkadaşlar. Hak, hukuk… Bak, ne diyorum: Eğer kamuoyu, orada
yaşayan insanlar hizmetlerden memnun değilse, hakikaten, o belediye hiçbir yere
hizmet veremiyorsa, buradaki herkes buna “evet” der ama siz, hiçbir şekilde,
belediyelerin çalışmalarını dikkate almaksızın… Çok başarılı belediyeler var.
Örneğin, bugün nüfusu 1.800 görünen, aslında yaz nüfusu 5 bin olan –isim
vereceğim- ama gelecek sene en az 3 bin çalışanı olacak Malatya’nın Hasançelebi Belediyesini kapatırsanız, bunun vebalini kim
üstlenecek? Bugün, yine, Malatya’nın Tepehan
Belediyesini kapatıyorsunuz; Malatya’ya Değerli arkadaşlarım, gelin, burada, eşitlik ilkesinden; herkesin,
belediyeleri bire bir irdeleyerek, belediyeleri bire bir sorunlarını,
dertlerini bilerek ve potansiyel olacak belediyelerimizi yok etmeyelim çünkü
hepimize gerekli. Burada bir fistan biçmişsiniz tek bir konfeksiyondan
herkesi aynı… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, konuşmayı
tamamlayınız. Buyurun. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. Sayın Bakanım, büyükşehirler konusunda, bu Hükûmetinizin…
Her nedense mevcut on altı tane büyükşehir, sanki bu Allah yazgısı! Zamanında
on altı tane büyükşehir ilan edilmiş, başka illerin hak ve hukukunu hiçbir
zaman korumuyorsunuz. Lütfen, verilen paraları… Büyükşehirde nüfusa göre para
veriliyor. Arkadaşlar rica ediyorum hepinizden, büyükşehirlere ne kadar para
veriliyor, diğer belediyelere ne kadar para veriliyor, nüfusa dayalı? Değerli milletvekilleri, diğer illerin hakkı yeniyor hakkı,
hakkını yiyorsunuz. Yine bu yasayı getirmişsiniz, on altı tane büyükşehri
allıyorsunuz, pulluyorsunuz… Sayın Bakanım, öbür belediyelerin hakkı nerede?
Başka belediyelerde, başka illerde ilçe olacak -Türkiye’de geri kalan, on altı
büyük belediyeden başka illerde ilçe olacak- acaba bölge yok muydu, merkez yok
muydu? Sizlere sordular mı arkadaşlar? Değerli milletvekilleri, bu yasa adil değildir, eşitlik ilkesine
aykırıdır. Bir kez daha gözden geçirin ve kimsenin hakkını yemeyin. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aslanoğlu. III.- YOKLAMA (CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı) HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, toplantı yeter sayısı
isteyeceğiz. BAŞKAN – Sayın Okay, arkadaşları
tespit edeyim: Sayın Suha Okay,
Sayın Ahmet Küçük, Sayın Orhan Diren, Sayın Tansel Barış, Sayın Hulusi Güvel, Sayın Ali İhsan Köktürk, Sayın Turgut Dibek, Sayın
Şevket Köse, Sayın Tayfur Süner, Sayın Mevlüt Coşkuner, Sayın Mevlüt Aslanoğlu, Sayın Ali
Oksal, Sayın Akif Ekici, Sayın Ergün Aydoğan, Sayın
Zekeriya Akıncı, Sayın Eşref Karaibrahim, Sayın Şahin
Mengü, Sayın Rıza Yalçınkaya,
Sayın Vahap Seçer, Sayın İsa Gök, Sayın Yaşar Ağyüz, Sayın Atay, Sayın Tütüncü. Bu ismini okuduğumuz arkadaşlarımız yoklamaya girmesinler lütfen. Evet, yoklama yapacağım ve toplantı yeter sayısını arayacağım. Sayın milletvekilleri, yoklama için üç dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum: (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 3.- Büyükşehir Belediyesi
Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/529) (S. Sayısı:117)
(Devam) Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin 4.
fıkrasının “Büyükşehir Belediye Başkanının seçiminde seçim çevresi, Büyükşehir
Belediye sınırları içinde bulunan olmak üzere Büyükşehir Belediye sınırlarından
oluşur” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Akif
Ekici (Gaziantep) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Ekici… BAŞKAN – Buyurun Sayın Ekici. (CHP sıralarından alkışlar) AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ben öncelikle bir şeyin altını çizmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, burada 550
kişiyiz. (AK Parti sıralarından gürültüler) AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Başkan, lütfen! RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Sayın Başkan! AKİF EKİCİ (Devamla) – Öğrenirler, öğrenirler… Dinlemeyi
öğrenirler. Dinlemeyi öğrenirler, öğrenirler… Siz sakin olun arkadaşlar. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerimize oturalım. Arkadaşlar, lütfen ayakta durmayalım. AKİF EKİCİ (Devamla) – Yani bu davranış… BAŞKAN – Sayın Ekici, Genel Kurula hitap edin. Buyurun. AKİF EKİCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu davranış biçimi
bile, sergilediğiniz şu davranış biçimi bile sizlerin hangi tavır ve düşünce
içerisinde olduğunuzun net bir göstergesidir. Bizler, arkadaşlarımız, illerimizden milletvekili olarak seçilmek
için aday olduğumuzda ve seçilip buraya geldiğimizde, yemin ettiğimizde şunu
söylemiştik: Bu ülkemiz için, halkımız için, ulusumuz için, inandığımız şeyleri
yapacağız –özetliyorum- diye başlamıştık. Ben burada şunu görüyorum… ŞÜKRÜ AYALAN (Tokat) - Öyle bir yemin yok. AKİF EKİCİ (Devamla) – Burada şunu görüyorum… Ben özetini söylüyorum. Dinle sen bir defa, dinle oturduğun yerde!
Saygılı ol! Saygılı ol! (AK Parti sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın Ekici, lütfen… Sayın Ekici… AKİF EKİCİ (Devamla) – Ben saygılı olmayı öğretirim sana,
bilmezsen. Saygılı olacaksın! Çık konuş! (AK Parti sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler) ŞÜKRÜ AYALAN (Tokat) – Rol yapıyorsun! AKİF EKİCİ (Devamla) – Rol yapmıyorum. BAŞKAN - Sayın Ekici, Genel Kurula konuşunuz. Buyurun. AKİF EKİCİ (Devamla) – Saygılı olacaksın, saygılı olmayı
bileceksin. Kimse oturduğu yerden öyle kabadayılık etmesin. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sayın Başkan, bu Meclisi kim
yönetiyor? AKİF EKİCİ (Devamla) – Adaplı olun! Adaplı olun lütfen! Adaplı
olun arkadaşlar! Adabı öğreneceksiniz! Siz elinize tutuşturulan yazıları gelip
burada okuyorsunuz. Biz onu yapmıyoruz, biz araştırıyoruz. ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Yazıklar olsun! AKİF EKİCİ (Devamla) – Saygılı olmayı bilmelisiniz. (AK Parti
sıralarından gürültüler) ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Size yazıklar
olsun! BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… AKİF EKİCİ (Devamla) – Hepiniz birden konuşuyorsunuz. Yani şunu mu
söylüyorsunuz: “340 kişiyiz… (AK Parti sıralarından gürültüler) ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Konuşma adabını
bilmiyorsun, yazıklar olsun! Ayıp, ayıp! BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… AKİF EKİCİ (Devamla) – …340 kişiyiz, biz istediğimizi yaparız.” Yok arkadaş, öyle bir şey yok. Yok
öyle bir şey! MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Özel mi çıkardılar seni oraya? AKİF EKİCİ (Devamla) – Sakin olun! Kibar olmak zorundasınız.
Hepiniz de kibar olmak zorundasınız. (AK Parti sıralarından gürültüler) Hadi
gelin buraya o zaman, hadi çıkın şuraya. Bunu mu istiyorsunuz? BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen sakin olun. AKİF EKİCİ (Devamla) – Sizin Sayın Hükûmet
Sözcünüz Cemil Çiçek sık sık şunu tekrar ediyor.
Kendisi de burada. “Ortam geriliyor deniyor. Muhalefet ortamı geriyor.” Ortamı
siz geriyorsunuz işte. Yaptığınız hareket açık ve ortada, net. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Millete saygılı ol biraz! Hakaret
ediyorsun! AKİF EKİCİ (Devamla) – Kibar olun arkadaşlar, dinlemeyi öğrenin!
(AK Parti sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Lütfen sakin olun arkadaşlar…
Lütfen… Lütfi Bey… AKİF EKİCİ (Devamla) – Sizi dinletene kadar konuşacağım buradan.
Size dinlemeyi öğretene kadar konuşacağım. Sakin olun! LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Konuşacak kelimelerin yok ki hakaret
ediyorsun! AKİF EKİCİ (Devamla) – Hakaret etmiyorum. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Millete hakaret ediyorsun! BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… AKİF EKİCİ (Devamla) – Kimseye hakaret etmiyorum. Bu millet sizi
biliyor. “Yüzde 47 oy aldık…” Onun peşine sığınarak bu davranış biçimi
içerisindesiniz. Sizden önce çok hükûmetler gördük,
çok bu oyu alanları gördük. LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Darbeci zihniyetten çıkın! AKİF EKİCİ (Devamla) – Hüsranla sonuçlanan sonuçlarını da gördük
arkadaşlar. Korkarım sizin de sonunuz bu olacak. Korkarım sizin de… MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Tehdit mi ediyorsun? AKİF EKİCİ (Devamla) – Ben tehdit etmiyorum. Sizi biz bile
kurtaramayacağız. Sakin olun! (AK Parti sıralarından gürültüler) ŞÜKRÜ AYALAN (Tokat) – Vatandaşın talebi bu değil. AKİF EKİCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, hadi biraz siz konuşun,
siz sustuktan sonra ben konuşacağım. Siz konuşun önce. Siz sakinleşin, ondan
sonra ben konuşacağım. (AK Parti sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatibi anlayamıyoruz, lütfen
arkadaşlar… MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Çok meraklıysan ihtilal yaparsın! BAŞKAN – Sayın Ocakden, lütfen… AKİF EKİCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, şimdi bin küsur
belediyeyi kapatmayla ilgili… MEHMET OCAKDEN (Bursa) – Ne kadar meraklısınız bu ihtilale be! AKİF EKİCİ (Devamla) – Dinle be! Yahu sus be! Dinle! Sus be! BAŞKAN – Sayın Ekici, lütfen… AKİF EKİCİ (Devamla) – Kırk üç belediye açma, bin belediyeyi
kapatmayla ilgili bir yasayı getiriyorsunuz. Ne yapıyorsunuz? Sabah alt
komisyona geliyor. Sabah alt komisyona geliyor, öğleden sonra komisyona
getiriliyor. Muhalefeti hiçe sayarak, protesto ederek, demokratik olmayan
tavrınızı protesto ederek komisyondan ayrılan muhalefeti de hiçe sayarak yasayı
Genel Kurula indiriyorsunuz ve dün hep beraber yaşadık, sabahın saat 6’sına
kadar bu konunun üzerinde tartışılıyor. Bugün yeniden geliyorsunuz buraya,
farklı bir şey getiriyorsunuz, sonra da şu kızgın tavrı gösteriyorsunuz.
Yakışıyor mu bu Parlamentoya? Yakışıyor mu sizlere? (AK Parti sıralarından
gürültüler) LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – Kabadayı mısın! ZEYİD ASLAN (Tokat) – Sana yakışıyor mu? Ne söyleyeceksen onu
söyle kardeşim! BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sakin olun arkadaşlar, lütfen
hatibi dinleyelim. AKİF EKİCİ (Devamla) – Oradan öyle, köşeye gizlenip de bağırma.
Tamam mı? Çık şuradan konuş, gel buradan konuşursun. (AK Parti sıralarından
gürültüler) BAŞKAN - Sayın Ekici, Genel Kurula hitap edin lütfen. AKİF EKİCİ (Devamla) – Efendim, Genel Kuruluna sahip ol o zaman.
Genel Kuruluna sahip ol, ben de konuşayım. Sayın Başkan Genel Kuruluna sahip
ol, ben de burada konuşayım. (CHP sıralarından alkışlar, AK Parti sıralarından
gürültüler) HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Sen nerede konuştuğunun farkında
mısın? AKİF EKİCİ (Devamla) – Arkadaşlar, ben özgür düşüncelerimi bu
mikrofondan söylerim. Tahammül edemeyen arkadaş çıkar, söz alır, cevabını
verir. Bu adabı öğrenmek zorundasınız, bu adaba gelmek zorundasınız. (AK Parti
sıralarından gürültüler) ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Hani bir şey
yok daha… AKİF EKİCİ (Devamla) – Söylüyorum ben, söylüyorum… Değerli arkadaşlar, dün gece sabah 6’ya kadar bu konunun
uğraşısını vereceğimize, yaklaşık 2 milyon insana kentli olmanın dışında… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Ekici, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. AKİF EKİCİ (Devamla) – Efendim konuşmadık ki, konuşturmadınız ki!
Konuşturmadanız ki! Konuşturmadınız ki konuşalım! Arkadaşlar dinlemiyor ki. Çok
söyleyeceğim var arkadaş, çok söylenecek şey var. (AK Parti sıralarından
gürültüler) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen… AKİF EKİCİ (Devamla) – Bu ülkeyi bu davranış biçiminizle bu hâle
getirdiniz. Diktatör tavır içerisindeki çoğunluğun azınlığa diktatöryası
olarak bu hâle getirdiniz. Maalesef bunu götüremeyeceksiniz. AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Demokrasiye itirazın mı var? BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, lütfen karşılıklı konuşmayalım. AKİF EKİCİ (Devamla) – Bu demokrasi mi? Bu demokrasi mi yani?
Çoğunluğun baskısı, demokrasi bu mudur, sizin anladığınız demokrasi bu mudur? ŞÜKRÜ AYALAN (Tokat) – Öyle bir şey yok Türkiye’de. ABDÜLHADİ KAHYA (Hatay) – Milletin size
niye çok oy vermediği belli oluyor. AKİF EKİCİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, gönül şunu arzu ederdi:
Dün akşam belediye kapatmak için sabahlayacağımıza, 18 milyon açlık sınırında
olan, 2 milyon aç yatıp aç kalkan, açıkta yatan insanların sorunlarını çözmeyle
ilgili bir görüş açılmasını biz arzu ederdik. Ben onu arzu ederdim, ben ve
arkadaşlarım milletvekili olarak onu arzu ederdik, onun tartışmasını yapaydık.
Gece yarısı baskınlarıyla araştırma, AR-GE yasası getirip, vakıflar yasası
getirip… (AK Parti sıralarından gürültüler) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Ekici, teşekkür ediyorum. AKİF EKİCİ (Devamla) – Böyle… HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, Sayın Hatibin konuşması,
müdahalelere cevap vermekle geçti! BAŞKAN – Sayın Okay, buraya çıkan her
hatip, oradan konuşan arkadaşlarla karşılıklı muhatap olursa olmaz. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ama, müdahale
ediyorlar. AKİF EKİCİ (Devamla) – Arkadaşların susmuyor ki! BAŞKAN – Hayır. (Gürültüler) Arkadaşlar, lütfen… Sayın Ekici, buyurun efendim. (CHP sıralarından gürültüler) HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Ama bu, bir usul olur, bir başka
partiden de biri konuşur, bütün Cumhuriyet Halk Partisi laf atar, onu
konuşturmaz. BAŞKAN – Hayır. Teşekkür ediyorum Sayın Ekici. AKİF EKİCİ (Devamla) – Ben teşekkür etmiyorum. BAŞKAN – Olabilir. Buyurun efendim. AHMET ERSİN (İzmir) – Akif, ayrılma oradan. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, Genel Kurulun bu kadar
müdahale ettiği bir ortamda… BAŞKAN – Arkadaşlar…(CHP sıralarından gürültüler) Bakınız, Sayın Okay, buraya çıkan her
hatip olan, konuşmacı olan milletvekili arkadaşlarımız karşısındaki, Genel
Kurulda olan arkadaşlarla tek tek diyaloğa
girerse biz bunun sonunu alamayız. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Genel Kurul, hatibe böyle müdahale
edemez. Olur mu böyle bir şey? BAŞKAN - Lütfen… Evet, Sayın Ekici, buyurun efendim, teşekkür ediyorum. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, bir yanlış uygulamaya
başladınız. BAŞKAN – Hayır, yanlış uygulama yok efendim, süresi doldu, ek
süresini verdim, bitti! HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Bundan sonra AKP Grubundan bir
arkadaşımız konuşursa Cumhuriyet Halk Partisi aynı müdahaleyi yapacak, o hatibi
konuşturmayacak! BAŞKAN - Evet, Sayın Ekici, buyurun efendim yerinize. Buyurun
efendim, teşekkür ediyorum. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Böylesine sıralı bir müdahale… BAŞKAN - Ek süreyi verdim, diğer şeyi verdim, siz konuşmuyorsanız
ben ne yapayım efendim. Buyurun efendim. AKİF EKİCİ (Devamla) – Nasıl konuşmamı istiyorsunuz efendim,
dediğiniz gibi mi? BAŞKAN – Hayır, benim dediğim gibi değil. AKİF EKİCİ (Devamla) – Siz alışmışsınız talimatla konuşmaya, ben
talimatla konuşmuyorum, içimden geleni söylüyorum. (AK Parti sıralarından
gürültüler) Anlayanlar anladı, anlayanlar anladı! (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge, kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 117 sayılı tasarının 3. maddesinin 4. fıkrasında
(2972 sayılı yasanın 4. maddesinde yapılan düzenleme) “orman köyleri de”
kelimelerinden sonra gelmek üzere “dâhil” kelimesinin çıkarılıp yerine “hariç”
kelimesinin getirilmesini arz ve teklif ederiz. Cemaleddin Uslu (Edirne) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Uslu, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) CEMALEDDİN USLU (Edirne) – Teşekkür ederim. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun
tasarısının 3’üncü maddesinin dördüncü fıkrasıyla ilgili katkıda bulunmak üzere
bir önerge verdik, bu önerge hakkında söz aldım. Hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi bu kanun tasarısına
Milliyetçi Hareket Partisi olarak şiddetle karşıyız. Dünden beri yürüttüğümüz
muhalefet neticesinde de şu saate kadar bu tavrımızı da ortaya koymaya
çalışıyoruz. Neden? Biz belediyelerin bu şekilde kapatılmasını istemiyoruz.
Belediyeler, gerçekten hizmeti yerinde yapan, halkıyla, insanlarıyla iç içe
olan ve en küçük birimler. Edirne genelinde olaya baktığımızda, Edirne’de toplamda 17
belediyenin 11’i bu şartlarda kapatılıyor. Edirne geneli incelendiğinde, daha
ziyade tarımla iç içe olan insanların yaşadığı bir yer Edirne ve bu kapatılan
11 belediye tamamen tarımın oralarda biraz daha yok olmasına sebep verecek.
Neden? Çünkü Edirne’yi incelediğimizde yukarıdan aşağı yaklaşık 200-225
kilometrelik bir mesafede ve Edirne merkezden bu kapatılan beldelerin köye
dönüştürülmesi hâlinde bu hizmetlerin yürütülmesinin mümkün olmadığını
düşünüyoruz. Özellikle, merkezden Yine Edirne merkezine baktığımızda, Saros
Körfezi’ne uzanan ve burada konuşlanmış olan ilçeler var, belediyeler var,
bunlar da kapatılıyor. Özellikle yaz nüfusu 20-25 bin nüfusa ulaşan Mecidiye
beldesi, yanında Erikli sahiliyle birleştiği takdirde bu nüfusa ulaşıyor ve
Edirne merkezinden yazın özellikle oradaki sıkıntıların giderilmesi inanın çok
zor görülüyor. Yine, Yenimuhacir beldesi -dün Sayın
Bakanıma da buradan sordum- Keşan’a çok yakın bir belde, burası da kapatılacak.
Ancak orada TOKİ’nin yaptığı inşaatlar var ve bu
inşaatlar bittiğinde orada oturma, ikamet söz konusu olduğunda 2 binin çok
üzerine çıkan bir nüfusa ulaşacak. Dolayısıyla, oradaki insanların bu beldenin
kapatılmaması, belediyenin kapatılmaması üzerinde çok ciddi talepleri var. Keza
Çamlıca ve Paşayiğit yine Keşan’ın çok yakın
beldeleri, aynı sıkıntılar buralarda da var. İbriktepe, İpsala’da elli
yıllık bir belediye. Burada yaşayan insanlar doğduklarında belediye olduğunu
biliyorlardı, hâlâ belediye orası ancak kapatılacak. Ciddi sıkıntılar var. Keza
Uzunköprü’nün Yeniköy ve Çöpköy beldeleri de elli
yıllık belediyeler. Burada da ciddi sıkıntılar var. Kurtbey
yine aynı keza, elli yıllık bir belediye ve bu insanlar kapatılmaması için
inanın bizleri gece gündüz arıyorlar ve bu anlamda da bizlerden ciddi
beklentileri var, talepleri var. Şimdi söyleniyor ki: Hizmetlerde hiçbir sıkıntı olmayacak, merkezî
yönetim, özellikle il özel idareleri, bu beldelerdeki alet, ekipmanlarla
beraber buradaki hizmetleri vermeye devam edecekler. Ancak bunda ciddi
endişelerimiz vardır. Bahsettiğim gibi, Edirne genelinde hadiseyi
değerlendirdiğimizde, bu uzak mesafeden bu hizmetlerin götürülmesi son derece
zordur. Bu verdiğimiz önergeyi bir kez daha bilgilerinize sunuyoruz. Orman
köylerinin, özellikle orman bölgelerinin bu tasarı kapsamına çıkarılması
fevkalade önemlidir, ileride daha ciddi sıkıntılara sebep olacaktır. Bu bilgilerle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın Uslu, teşekkür ediyorum. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı tasarının 3. maddesinin 4.
fıkrasıyla değiştirilen madde 4’te yer alan “… orman
köyleri de dahil olmak üzere…” ifadesinin “… köyler de
dahil olmak üzere…” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Alim Işık (Kütahya) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Işık, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; öncelikle hepinizi saygılarımla
selamlarım. Birkaç cümle önergemizle ilgili konuştuktan sonra, sözlerimin geri
kalan kısmını vatandaşın sesi olarak size duyurmaya çalışacağım. Madde mevcut hâliyle “Büyükşehir belediye başkanının seçiminde
seçim çevresi, büyük şehir belediye sınırları içerisinde bulunan orman köyleri
de dahil olmak üzere büyükşehir belediye sınırlarından
oluşur.” diyor. Biz diyoruz ki: “Orman köylerinden oluşmasın, büyükşehir
sınırları içerisindeki tüm köyleri de kapsasın.” Bunun herhâlde “hayır”
denecek, itiraz edilecek bir tarafı olmaması lazım. Eğer derseniz ki orman… FİKRİ IŞIK (Kocaeli) – Niye olmasın? ALİM IŞIK (Devamla) –
Hayır, orman köyleri de dâhil zaten. BAŞKAN – Sayın Işık, müdahale etmeyelim efendim. Lütfen,
arkadaşımız görüşlerini açıklıyor. Buyurun. ALİM IŞIK (Devamla) –
Eğer sadece orman köylerini dâhil eder de diğerlerini dâhil etmezseniz burada
başka niyetler aranır. Acaba orman köyleriyle ilgili rant
hesabı mı yapılmaktadır diye düşünenler olabilir. Bizim görevimiz uyarmak. (MHP
sıralarından alkışlar) Dolayısıyla bu önerge, sadece orman köylerini değil büyükşehir
belediyesi sınırları içerisindeki tüm köyleri kapsamaya yönelik bir önerge. Bu,
umut ediyoruz ki kabul edilecek. Tabii kurulmuş olan belediyeler ve ilçelerle ilgili bizlerin de
hiçbir itirazı yok, ihtiyaçsa kurulsun. Onlara vatandaşımız olarak… Tabii ki
memnun olan bölge bizim de desteğimizi almak zorunda. Ancak biz şu ana kadar
kurulanlarla ilgili konuları görüştük fakat vatandaş kapananları konuşuyor. Bu
sabah odama geldiğimde iki gündür Meclis dışında kalıp bunu bekleyen belediye
başkanlarıyla karşılaştım. Sizlere selamlarını iletiyorum. “Milletvekillerimiz
ellerini vicdanlarına koysunlar, o ellerinin parmaklarını öyle kaldırsınlar.”
diyor. Ben aracıyım. Sabah geldim masamda bir faks. İsterlerse grup başkan
vekillerimize bırakabilirim. Vatandaş Mehmet Ali Bey, Mehmet Ali amca, Balıköy’den göndermiş, aynen okuyorum: “Sayın
milletvekilim, belediyeleri kapatmanın millete ve memlekete yararı olamaz,
vebali size kalır, reddedin. Saygılarımla.” diyor, 05/03/2008.
İki üç gündür öncelikle, kapatılan belde başkanlarımız olmak üzere
kendi seçim bölgemdeki tüm belediye başkanlarımla görüşmeye çalıştım. En az
dörtte 3’üne ulaştım ve her birinin söylediklerini not almaya çalıştım,
bazılarını size aktaracağım. Emet Yenice Beldesi Başkanı: “Gelen parayla üç
dört köye de birlikte bakıyoruz. Bu nedenle sadece merkez nüfusunu dikkate
almayın, o köyleri dikkate aldığınızda bizim nüfusumuz 4 bin.” diyor. “Valinin
ve Danıştayın görüşü dikkate alınarak kapatılmamız
gerekirken, niye böyle bir kararla bizi kapatıyorsunuz? Ayrıca, Eğrigöz Belediye
Başkanımız “Evet, göç eden nüfusumuz var, ancak yakındaki yerleşim alanlarıyla
birleştiğimizde biz bu barajı aşabiliriz. Yazın nüfusumuz 5 bin-7 bin arasında
değişiyor. Şu andaki 1.900 nüfusa göre bizi kapatırsanız, biz bundan çok üzüntü
duyacağız.” şeklinde ifadeleri var. Örencik Belediye Başkanım “Kırk yıllık nahiyeyiz, hemen hemen tüm kurumlarımız var, sadece kaymakamlık binası eksik
bu beldede. Gelsinler, baksınlar, yerinde görsünler, o zaman kapatsınlar.”
diyor. Daha birçoğu var, bu madde vesilesiyle aldığım söz kapsamında sadece
birkaçını size aktardım. Sözlerimin sonunda, sizlere şu çağrıyı tekrar yapmak
zorunluluğunda hissettim kendimi: Siyasi ve ekonomik rant
için yeni ilçe ve belediyelerin kurulmasını amaçlayan ancak bu amacı kamufle
etmeye çalışan belediyelerin kapatılma kararını kabul etmemiz mümkün değildir.
Belde halkına başta eğitim, sosyal yardım ve sağlık hizmetlerinde çok önemli
görevler üstlenerek hizmet götüren belediyelerimiz ve bunların çalışanlarının
mağdur edilmesi kararı, eminim ki hiçbir milletvekilimizin kabul edemeyeceği
kadar açıktır. Bu nedenle, belediyeleri kapatan maddelerin oylamasında lütfen
ellerinizi vicdanınıza götürerek oylarınızı kullanınız. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun Sayın Işık. ALİM IŞIK (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sözlerimin sonunda, bu uyarımı da yaptıktan sonra, sizi
vicdanlarınızla baş başa bırakıyorum. Evet, kurulan belediyelere sözümüz yok,
bunlar ihtiyaçsa amenna! Ama kapatılan belediyeleri, lütfen değerli
milletvekilleri, tekrar düşünerek kendi hür iradenizle kararınızı verin ve
oyunuzu ona göre kullanın diyorum, saygılar sunuyorum, bu önergemizi de
desteklemenizi talep ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin
dördüncü fıkrası ile düzenlenen 2972 sayılı yasanın dördüncü maddesinde geçen
“çevresi” ibaresinin madde metninden çıkartılarak “bölgesi” ibaresinin madde
metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz. Veysi Kaynak Kahramanmaraş BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz. OKTAY VURAL (İzmir) – Karar yeter sayısı istiyorum. BAŞKAN – Tamam. Gerekçeyi Okutuyorum: Gerekçe: Kanunun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur. BAŞKAN – Evet, önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yeter
sayısını arayacağım. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir. Karar yeter sayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin
dördüncü fıkrası ile düzenlenen 2972 sayılı yasanın dördüncü maddesinde geçen
“sınırları” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “mücavir alanı” ibaresinin
madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz. Ramazan
Başak Şanlıurfa BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanunun amacına uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur. BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 3’üncü maddenin (4)’üncü fıkrasını oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 3’üncü maddenin (5)’inci fıkrasını okutuyorum: (5) 3/7/2005
tarihli ve 5393 sayılı Belediye Kanununun 11 inci maddesine aşağıdaki fıkra
eklenmiştir. “Tüzel kişiliği kaldırılan belediyelerin bulunduğu yerleşim
birimlerinde, hizmetlerin aksamadan yürütülmesi amacıyla, ilgili belediye veya
büyükşehir belediyesi ve köye dönüşen yerlerde il özel idaresi veya köylere
hizmet götürme birlikleri tarafından içme suyu, kanalizasyon, temizlik, çöp
toplama, ulaşım, itfaiye ve diğer hizmetlerin yürütülmesi için gerekli
tedbirler alınır ve ihtiyaç durumuna göre bu hizmetleri yürütmek üzere hizmet
birimleri kurulabilir. Büyükşehir
belediye sınırları içinde açılacak hizmet birimlerini yönetmek üzere,
büyükşehir belediye meclis üyeleri veya diğer belediye personeli arasından
görevlendirme yapılabilir. Mahalli hizmetlerin aksamadan yürütülmesi için vali
veya kaymakamlar ilgili kuruluşlar arasında koordinasyonu sağlar ve gerekli
tedbirleri alır.” BAŞKAN – 3’üncü maddenin (5)’inci fıkrası üzerinde gruplar adına,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir; Demokratik Toplum Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan; şahıslar adına, Sakarya
Milletvekili Recep Yıldırım, Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ağyüz,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Meclisimize reform diye sunulan, oylarınızla sekiz yüz altmış
üç belde ve iki yüz otuz dokuz ilk kademe belediyesini tarihe gömen, büyükşehir
belediyeleri için iştah kabartan yeni rant alanları
yaratan, İçişleri Komisyonunda virgülüne dokunmadan, alelacele, emir gereği
transit olarak geçen yasa tasarısının 5’inci fıkrasında CHP Grubunun
görüşlerini açıklamak için söz aldım. Sizleri CHP Grubu adına saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bu yasa, Türkiye gerçeklerine uymayan, salt
nüfus kriterini baz alan, coğrafi konumu, kültürel,
anıtsal ve turizm özelliklerini görmezlikten gelen bir yasadır. Siz göreve
geldiğiniz günden beri, iki dönemdir, 2004 ve 2005 yılında Büyükşehir Yasası,
Belediye Yasası çıkardınız ve bunu kamuoyuna abartarak reform olarak sundunuz.
Ama o yasanızda ne katılımcılık vardı ne büyükşehir belediyeleriyle ilçe
belediyeleri arasında eş güdümü sağlama vardı. Sadece Büyükşehir Belediye
Yasası’yla Büyükşehir Belediyeler Birliği kurdunuz ve büyükşehir statüsünde
özelleştirmeyi yaygınlaştırarak büyükşehirde kamu hizmetlerinin şirketlere
dağılımını esas alan bir birlik hâline dönüştürdünüz büyükşehirleri. Bunu
nereden çıkarıyorum? Ankara’ya baktığınız zaman bunu görüyoruz, İstanbul’a
baktığınız zaman bunu görüyoruz, Adana’ya baktığınız zaman bunu görüyoruz,
Gaziantep’e baktığınız zaman bunu görüyoruz. İstanbul, rant, cazibe alanı oldu.
İstanbul’a bir zamanlar -belediye başkanı olduğu dönemde- vize uygulamasından bahseden
Sayın Başbakan, 1995’ten 2008’e on üç-on dört sene geçti, hâlen hangi belediye
modelinde karar kılacağını bilemez hâlde belediyeleri kapatmakta çare
buluyorsunuz. Sizin, ekonomide olmadığı gibi, diğer konularda olmadığı gibi,
belediyecilik konusunda da vizyonunuz yok. Vizyonunuz
olmadığı gibi, demokrasi kültürünüz olmadığından, dinleme tahammülünüz de yok.
Dinleme tahammülünüz olsa, buralarda çok güzel şeyler söyleniyor. Ama, bağırarak çağırarak, sadece parmak kaldırarak… Çünkü, yasaya kafa yormuyorsunuz. Önünüze gelen yasayı belki
grup başkan vekilleriniz inceliyor, ama Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun, diğer
muhalefet parti gruplarının her üyesi yasayı didik didik
ediyor. Halktan aldığı temayülleri buraya aktarıyor. Ama siz bir kişinin
temayülünü buraya aktarmakla görevlisiniz, onun için zorunuza gidiyor. Bir kişi
geliyor, ya buraya oturuyor ya size talimat veriyor, “Bu yasa geçecek.” diyor,
sabaha kadar çalışıyorsunuz. Dün utandım parlamenter olduğumdan, sabah dörtte
hepiniz terk ettiniz. Madem bu yasaya bu kadar önem veriyordunuz, bu yasa halk
için gerekliydi, Türkiye için gerekliydi, neden saat dörtte terk ettiniz, tıpış
tıpış arkanıza bakmadan kaçtınız? Şimdi de
kalkmışsınız burada gündeme Danışma Kurulunun kararını getirerek yersiz
tartışma açıyorsunuz değerli arkadaşlarım. Sekiz yüz altmış üç belediyenin ne günahı var? İki yüz otuz dokuz
ilk kademe belediyesinin ne günahı var? Belediye kültürünü özümsemiş bir
toplumda çarpık kentleşmeyi önlemek için belediye sayısını artırmak gerekirken,
burada hangi cesaretle, hangi bilgiyle belediyelerin kapatılmasını
savunuyorsunuz siz? Seçim bölgenize gittiğinizde yüreğiniz sızlamayacak mı?
2004’te bu belediyeleri ilk kademe belediyesi yapan siz değil misiniz? 2005’ten
2008’e kadar bu ilk kademe belediyelerinden yüzde 35 alan siz değil misiniz?
Büyükşehir belediye sınırlarını genişleterek köyleri büyükşehir sınırına dâhil
edip atık su parası alan siz değil misiniz? Akan su olmayan yerde çevre
temizlik vergisi alan siz değil misiniz? Çöp toplanmayan yerde arazileri arsa
yapıp arazi vergisini, arsa vergisini artıran siz değil misiniz? Köylüler
bundan dertli değil mi? Şimdi tekrar köyleştiriyorsunuz değerli arkadaşlarım. Bu yasa geçmişte çıkardığınız yasaların başarısız olmasının bir
ürünüdür. Bunu açıklıkla kabul edin. Niye kırsal belediyeler modeli örneğini
tartışmıyorsunuz? Her zaman söylediğiniz bir söz var: “Bize model mi
öneriyorsunuz?” Niye kentsel belediyeler modelini tartışmıyorsunuz? Niye kırsal
belediyeler birliğini tartışmıyorsunuz? Ama belediyeyi kapatmak kolayınıza
geliyor. Dükkân mı kapatıyorsunuz siz? Bu belediyeler babanızdan miras mı kaldı
sizin? Bir de övünüyorsunuz: “Bizim kapattığımız belediyelerin şu kadarı bizim
partili.” 2009’da ne olacağını biliyor musunuz? Bir yıl sonra ne olacağını
biliyor musunuz? Siz yerelleşmeden yana değilsiniz. Siz yerleşmeden yanasınız.
Ama bu halk, size bu yerleşme hakkını vermeyecek. Bunlar, geçicidir değerli
arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar) Bunu bilesiniz, bunu bilesiniz! Değerli arkadaşlarım, bu hizmetleri aksatan büyükşehir
belediyelerine şimdi geniş yetki veriyorsunuz sınırlarını genişleterek. Bu
hizmetlerin altından kalkamayan belediyeler, hizmetleri özelleştirdiler,
taşımayı özelleştirdiler, su sayaçlarını özelleştirdiler, elektriği
özelleştirdiğiniz gibi, her türlü hizmet… Ben, kendi seçim bölgemden örnek
veriyorum: Partili belediye başkanınız, altı aydır kentin ulaşım sorununu
çözemeyen belediye başkanı Burç’a ne hizmet götürecek? Oğuzeli’ne ne hizmet
götürecek? Şahinbey’e ne hizmet götürecek? Ama siz buraları bilmiyorsunuz.
Sayın Bakan da bilmiyor, İçişleri Bakanı da bilmiyor. Çünkü bu yasa, maalesef,
İçişleri Bakanlığında yapılmadı. AK Parti Genel Merkezinde yapılan yasa da bu
kadar olur değerli arkadaşlarım. Bunun cevabını da almak istiyorum. Bu yasa
nerede yapılmıştır? Hangi teknokratlar bunun üzerinde çalışmıştır? Bunlara
cevap istiyorum değerli arkadaşlarım. Belediyeciliği tartışacaksak enine boyuna tartışacağız. Ben çok,
böyle kentleşme bilinci içerisinde, kentleşme düşüncesi içerisinde ve bilimsel
konuşmak istiyordum, ama Sayın Grup Başkan Vekilimize yapılan yersiz saldırı,
Gaziantep Milletvekiline yapılan yersiz saldırı beni bu şekilde konuşmaya mahkûm
etti. Bizim belediyecilik anlayışımız, tüm Türkiye’nin belediye olmasıdır,
belediyeleri kapatmak değildir, 1,5 milyon insanı belediye kültüründen yoksun
bırakmak değildir. Peki, bu turizm beldelerinin ne günahı var? Tarihsel mirası olan
belediyelerin ne günahı var? Tarihi Kentler Birliğine üye olan 40 bin nüfuslu,
50 bin nüfuslu, 10 bin nüfuslu, 3 bin nüfuslu beldelerin ne günahı var bunların
belediyeliğini ortadan kaldırıyorsunuz? Çarpık kentleşmeyi önlemek
istiyorsanız, çarpık kentleşmenin yolu belediyeciliği yaygınlaştırmaktan geçer,
çokça sayıda belediye sahibi olmaktan geçer. Ama siz, yerelden değil merkezî
idareden yanasınız, sözde yerelcilikten yanasınız, yerelleşmeden yanasınız. Şimdi, il özel idarelere bağlıyorsunuz. İl özel idareleri 2005 yılından beri ne
hizmetler üretti? Elimizde belgeler var, raporlar var. Şimdi ona, sekiz yüz
altmış üç belediyeyi de köy yaparak yükünü artırıyorsunuz değerli arkadaşlarım.
5’inci fıkrada görevi veriyorsun hizmet götürme birliklerine.
Büyükşehir belediyeleriniz, bugünkü hizmet hinterlandının arasında sıkışmış
kalmış. Belediyelerinizin Meclis gündemlerine bakıyoruz –ilçe, büyükşehir-
hepsi imar tadilatlarıyla dolu. Hangi yeşil alana imar tadilatı yaparım… Bakın, İstanbul’dan bir kara haber: Kadıköy tarafında Meteorolojinin
alanını alan, size güdümlü bir iş adamının aldığı arsaya Sizin hedefleriniz, politikalarınız, halkın sorunlarını çözmek
değil. Eğer bu olsaydı, bugün sabahtan beri gelen telefonlar, Araban’dan,
çeşitli yerlerden… Adam diyor ki: “Kuraklık var Sayın Vekilim. Sulama suyumun
enerjisine haciz geldi, kesildi. Ekinimi sulayamıyorum.” Siz, bu elektrik
borçlarına niye çözüm getiremiyorsunuz? Çok bilmiş
Maliye Bakanınız, amme alacaklarını bir çırpıda silmeyi biliyor, Citibank’ın borçlarını bir çırpıda kendi iradesiyle silmeyi
biliyor, ama ne hikmetse, Enerji Bakanınız, içeriye düşen bürokratlarının
peşinden ayrılabilirse, bu elektrik borçlarına çözüm getirecek değerli
arkadaşlarım! Hapishaneler bürokratlarınızla doldu, tapu bir yandan, BOTAŞ bir
yandan. Saymakla bitmiyor değerli arkadaşlarım. Onun için, sevgili arkadaşlar, ülkenin ana sorunlarıyla ilgilenin.
Niye asgari ücreti vergi dışı bırakmak için çaba göstermiyorsunuz? Uluslararası
kriz geliyor, uluslararası kriz. Bu, lafla önlenmez. Özelleştirmeye güvenin, 10
milyar dolarlık daha özelleştirme diyen Maliye Bakanının sözüyle bu krizi
atlatamayız değerli arkadaşlarım. Bakın, bugünkü gazetelerde bakanlarınız ne diyor? Birisi diyor ki:
“Almamız gereken tedbirler var, yeniden gözden geçirmemiz lazım.” (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Ağyüz, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun. YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Bir tanesi “Mutfakta yangın var.” diyor.
Siz bu yangınları görmezden geliyorsunuz, belediyeleri kapatmakla uğraşıyoruz.
“Belediyelerin borcu var.” diyorsunuz. Peki, BOTAŞ ile EGO’nun alacağı ne
kadar? 690 milyar dolar. (AK Parti sıralarından “milyar değil” sesleri) Borç ne
kadar? 500 milyon YTL. Neyse, rakamlar şaşırtmaz, burada dokümanlar var.
Rakamlarla uğraşma. Bu borç var mı, yok mu? Bu silindi mi, silinmedi mi? Küçük belediyeleri
niye borç batağı içerisinde gösteriyorsunuz? İç göçü küçük belediyeler mi
yarattı? Uyguladığınız ekonomik, sosyal politika bu noktaya getirdi. İnsanları
açlığı mahkûm ederseniz, yokluğa mahkûm ederseniz, insanları işsizliğe mahkûm
ederseniz, onlar büyük kentlere gelir. Ama siz sırça köşklerde oturursanız
bunlardan haberiniz olmaz. Bence, bu belediyeleri kapatacağınıza özelleştirin. Çok iyi
insanlarınız var. Mesela, İstanbul’da Büyükşehir Belediye Başkanlığı kanalıyla
zengin ettiğiniz insanlar var, personel taşımacılığı yaparken. ATV, Sabah
ihalesini alan damadın şirketi var. Antalya’da Servet Arslan,
genç bir çocuk var. Bölün bu belediyeleri İstanbul’u ayrı, Ege’yi ayrı. Doğu
işinize yaramaz zaten orada rant yok. Böyle
paylaştırın arkadaşlar. BAŞKAN – Sayın Ağyüz, teşekkür ederim. YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Yerelleşme değil, yerleşme ama buna
2009’da halk müsaade etmeyecek. Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri,
alkışlar) BAŞKAN – Demokratik Toplum Partisi adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan. Sayın Kaplan, buyurun. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, gerçekten önemli bir yasa tasarısı üzerinde
konuşuyoruz. Yerel yönetimlerle ilgili reformların yapılması, Türkiye’de metropol kentler başta olmak üzere, en küçük beldelere kadar
ve köylere kadar hatta, yeni bir düzenlemeyle, gerçekçi çözümlerin bulunmasını
biz de isterdik. Böylesi bir sürece de iktidar partisinin katılımcı bir
anlayışla, çoğulcu bir anlayışla, bunu Mecliste grubu bulunan ve bulunmayan tüm
partilere getirmesini isterdik, bunun üzerinde makul çözümlerde ortaklaşmak
isterdik. Ancak, komisyonda görüşülmeden iki gün önce tasarı elimize ulaştı ve
hemen yine çoğunluğa dayanarak iktidar partisi Genel Kurula getirdi. Dün, bugün
sağlıklı olmayan koşullarda bir tartışmadır yapıp götürüyoruz. Doğrusu, bu
tartışma biçimini, bu çalışma biçimini yadırgadığımızı ifade etmek istiyorum.
Yani 21’inci yüzyılda yüce Meclisin bu tür bir çalışma tarzı içinde
bulunmasının yarınlarımıza zarar verdiğini düşünüyoruz, sağlıklı yasalar
yapamayacağımızı düşünüyoruz, ortaklaşamayacağımızı düşünüyoruz, birlikte çözüm
üretemeyeceğimizi düşünüyoruz ve bunun gerçekten de zararlı olduğunu söylemek
istiyorum. Demin muhalefet partisi temsilcileri dedi ki: “Önerge veriyorsunuz, çalışma
süresini günde on beş saate kadar uzatıyorsunuz.” Evet, yani Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesi’nin 4’üncü maddesinde angarya yasağı var. Biraz da angaryaya
dönmeye başladı yasama meclisindeki çalışmalar. Yani bundan da artık kaçınalım,
bunu alışkanlık hâline getirmesek iyi olur. Ben bu konuda grubumuz adına söz alırken, daha önce de
grubumuz adına söz alan arkadaşlarımız, eğer bu yasa teklifi bu şekilde, böyle
bir paket hâlinde getirilmese, her beldeyle ilgili ayrı ayrı
maddeler konulsa, her ilçeyle ilgili ayrı ayrı
maddeler konulsa bir kısmına onay verebileceğimizi, ortak aklın, ortak mantığın
yolunu bulacağını, bir kısmına da hayır diyebileceğimizi, muhalefet şerhimizi
düşebileceğimizi ifade etmiştik. Ancak seçimlere
bir yıl kala kırk üç ilçenin kurulması, sekiz yüzü aşkın beldenin feshedilmesi,
Meclise gelen belde başkanlarından muhtarlara kadar seçmenlerin kendilerine de
danışılmadan böylesi bir yasa ile belediye olanaklarının sona erdirilmesi…
Yine, bu üzerinde söz aldığımız 5’inci fıkrada da, tüzel kişiliği kaldırılan
belediyelerin durumunun ne olacağı düzenlenmiş. İnanın, bu, toplumda gönül
kırıklıklarına yol açacak, birçok turistik, tarihî beldemiz… Yani belediyeyken
köy olmak -hatırlarsınız, geçmiş siyasetlerde vilayetken oy vermediği için düşürülen,
ilçe yapılan yerleri biliyoruz- bunun örnekleri vardır siyaset tarihimizde. Ancak iktidarların bir özelliğidir, yerel yönetimler ile demokrasi
ilişkisini; yerel yönetimler ile hizmet ilişkisini; yerel yönetimler ile Avrupa
Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı; yine, yerel yönetimler ile kentleşme
sürecindeki yerel demokrasilerin güçlendirilmesini; yine, yerel yönetimler ile
sivil toplum ilişkilerini… Yani, daha doğrusu, işte, görüyoruz, yerel
yönetimler ile Avrupa Birliği ilişkileri, işte, görüyoruz imkânlar var, maddi
imkânsızlıklar nedeniyle kapatıyoruz. 2013 yılına kadar 1 milyar euro proje desteği vardır belediye yerel hizmetlerimizde.
Yani 200-300 milyon lira için bunca belediyeyi kapattığımız zaman görüşlerini
almadan -ki, bu konuda biz parti olarak açıklama yaptık mahallinde
referandumlar yapalım…- yöre halkı ne diyor? Kapatılsın mı kapatılmasın mı?
Başka bir çözüm olsun mu? Yani, gerçekten bu konuda görüşlerini sormak
demokrasinin gereği olurdu. Böyle bir yolu işletmek haklı bir yol olurdu. Ancak,
kendim de ikna olmadığım çok şey var. Elimde TÜİK’in
son sayımı, adrese dayalı sayımı var. Sayın Bakan da bir öğretim üyesi. Şimdi,
buradan okumayacağım ismini ama, şöyle çıkarmışım on
tane il ve ilçe. Belediye nüfusu 2 binin altında olan ilçelerimiz var. Şimdi bir şey daha söyleyeceğim: Şırnak’ta, bilmem 90’lı yıllardı,
biz Güçlükonak değil de, Fındık nahiyesi vardır dağın kovuğunda, çok tarihî bir
yerdir. Burası ilçe olacaktı, ama daha sonra, 50 haneli Güçlükonak korucubaşı köyüdür diye orayı ilçe yaptılar ve o nüfusu
2.500 olan nahiye insanları ne kadar kahrolmuştu gözlerimizle gördük. 3-4
milletvekili arkadaşla gitmiştik. Şimdi, o Fındık belde oldu. Benim ilimde,
Şırnak’ta Fındık, şimdi belediye olmaktan da düşürülüyor, yani hem ilçe olamadı
hem de belediye olmaktan düşüyor. Şimdi, o insanların gönül kırıklığını nasıl
giderirsiniz? Tarihî bir yer, kökleri tarihle müseccel bir yer ve sonradan
korucu köyü, 50 haneli bir yeri getirip belediye yapıyorsunuz, ilçe
yapıyorsunuz ki, onların dahi şeyi olmadı. Ben, gerçekten bugün burada çok zevkli tartışmalar yapmak
isterdim. Örneğin, 2010’da İstanbul dünya kenti olacak. Nüfusu itibarıyla
İstanbul, baktığımız zaman, bugün Avrupa Birliği ülkesi on beş devletin
nüfusundan daha büyük bir kentimiz, metropolümüz. “Bu metropolümüzü nasıl daha güzel yönetebiliriz?” tartışmasını
bugün burada yaşamak isterdim. Yine, gerçekten -bugün Plan ve Bütçe
Komisyonundaydım, biraz önce geldim- umuyorum ki güzel İzmir, 2015 EXPO
uluslararası sağlık temalı fuarın ev sahipliğini yapacaktır ve güzel İzmir’in
daha da güzelleşmesine katkı sunacaktır. Bunu tartışmak isterdim bugün
arkadaşlarımızla, farklı partiden arkadaşlarla. Bir örnek koymak isterdim:
İspanya’da, Barselona Stratejik Planı’ndan da bahsetmek isterdim, derdim ki:
1988’de, Barcelona’nın 92 Olimpiyatlarına ev
sahipliği kararı alındıktan sonra neler yaşamış; orada nasıl, belediye
meclisleri, kent konseyleri, meslek odaları, emek örgütleri, sendikalar,
Barselona konsorsiyumundan Uluslararası Ticaret
Fuarı’na, ticari birliklere, Barselona büyükşehir bölge bünyesindeki
belediyelerin tamamına, üniversiteye ve Liman Başkanlığına kadar nasıl teknik
komiteler kurup nasıl katılımcı bir kültürü yaşattıklarını ve ürettiklerini
bugün burada tartışmak isterdim. Plan, sosyal ve ekonomik katılımcılarla kent
sorunlarının nasıl çözüldüğünü de tartışmak isterdik. Stratejik planların bu
tür metropol kentler açısından ne anlama geldiğini
anlatmak, tartışmak isterdik. Evet, demokrasilerin de ütopik
yanları, hayal, ideal yanları vardır. Biz bunları tartışmak isterdik burada.
Kapışmak değil, yüksek gerilimde sinirli tartışmak değil… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kaplan, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. HASİP KAPLAN (Devamla) – …küreselleşme sürecindeki yerelleşmeyi,
felsefesini tartışmak isterdik. Yerel demokrasileri tartışmak isterdik. Ancak
“Gündem Bu duygularla konuşmalarıma son veriyorum. Teşekkür ederim. (DTP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kaplan. AK Parti Grubu adına Manisa Milletvekilli Sayın Hüseyin Tanrıverdi. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN TANRIVERDİ (Manisa) – Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan Büyükşehir Belediyesi
Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı’nın 5’inci fıkrası üzerinde grubumuz adına söz almış
bulunuyorum. Bu fıkraya baktığımız zaman “Tüzel kişiliği kaldırılan
belediyelerin bulunduğu yerleşim birimlerinde, hizmetlerin aksamadan
yürütülmesi amacıyla, ilgili belediye veya büyükşehir belediyesi ve köye
dönüşen yerlerde il özel idaresi veya köylere hizmet götürme birlikleri
tarafından içme suyu, kanalizasyon, temizlik, çöp toplama, ulaşım, itfaiye ve
diğer hizmetlerin yürütülmesi için gerekli tedbirler alınır…” cümlesiyle devam
eden bir fıkradır. Buradan da anlaşılacağı
gibi, bu belediyelerin, yerel yönetimlerin yeniden oluşumunda bir aksaklık
doğabilir mi endişesini ortadan kaldıran ve hizmetin devamlılığını esas alan
bir düzenleme olduğunu görüyoruz. Burada bir defa daha ifade etmem gerekirse,
bu yasal düzenlemeyle, tüzel kişilikleri sona erdirilen ve özel idarelere
devredilip köye dönüştürülen yerleşim birimlerimizde halkımız hizmetleri
sağlıklı bir şekilde alacak, verimli bir şekilde alacak, kaliteli bir şekilde
alacaktır. Bu düzenleme, halkımızı hizmetten mahrum eden düzenleme değildir. Bu
düzenleme, daha çok bu yerleşim birimlerinde yaşayan halkımızın çağımızda
ihtiyaç hissettiği hizmetlere çağdaş anlamda kavuşması anlamına gelmektedir.
Dolayısıyla, burada, bu kürsüde, bu konu üzerinde “Belediyeler kapatılıyor,
belediyeler yok ediliyor!” şeklinde bir feveran yerine, daha doğrusu bir
felaket tellallığı yerine bu sistemin yerinde yerelleşmeye denk düşen,
yerindelik ilkesine uygun olduğunu ifade etmek, sanıyorum daha doğru olacaktır.
Çünkü nüfusu 2 binin altına düşmüş belediyelerde bütün arkadaşlarımız, halkımız
ve şu an belediye başkanlığı yapan arkadaşlarımız da biliyorlar ki, şu günkü
imkânlarıyla yerinde de kaynak üretemedikleri için mali sıkıntı içerisindeler
ve hizmet veremez noktadalar. Bunun başkaca bir formülünün olmadığı da ortada. Bunu sadece Türkiye uygulamıyor. Bütün dünya ülkeleri aynı noktada
birleşmiştir. Bu noktada arkadaşlarımız, değişik pencereden bakarak ifade
etmeye çalışıyorlar, dünya ülkelerinde… Bakınız, ben ifade edeyim… FARUK BAL (Konya) – Bir örnek ver, bir örnek ver. HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Örnek vereyim Sayın Bal. Danimarka’da 1.387 belediye varken şu an 98 belediye var. FARUK BAL (Konya) – Fransa, İspanya, İtalya? HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Bulgaristan’da, komşumuz ülkede, 2.178
belediye varken şu an 260 Sayın Bal. İsveç’te 2.281 belediye varken şu an 290
Sayın Bal. AHMET BUKAN (Çankırı) – Bunların yüz ölçümü ne kadar? HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Bunları devam ettirelim. İngiltere,
her zaman demokrasinin beşiği olarak ifade edilen bir ülke değil mi? Bu ülkeye
baktığımız zaman, 2.028’ken şu an 467 Sayın Bal. Bunlar resmî kaynaklar. Bu
ülkeleri de hemen hemen görmüşsünüzdür. İniyorum,
Belçika’da 2.669’ken 589. Gelelim Türkiye’ye, 628’ken şu an 3.225 olmuşuz. FARUK BAL (Konya) – Saydığınız ülkelerin coğrafyası Konya kadar. HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Fransa’ya gelelim, bakınız,
Fransa’ya gelelim, sizin dediğiniz yere gelelim. 38.814 Fransa’da belediye
sayısı, şu anda 36.778. Şunu çok iyi biliyorsunuz ama bilmemezlikten
geliyorsunuz sanki, Fransa’da üç haneli bir yerleşim
merkezinin adı da belediye. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Güzel! HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Buna vurduğunuz zaman bizim 34.477
belediyeyi de, deyin ki 35 bin -35 bin köy- 35 bin artı 3.225’i de ilave
ettiğinizde ne yapar? 38 bin küsur, işte Fransa’yla eş değersiniz. Adını böyle
koyarsanız, elmayla armudu karıştırmazsanız neticeye gidersiniz, ama elma armut
karışınca sayılar da karışıyor. Bütün mesele burada. Şimdi, değerli arkadaşlarım, bunlar dünya gerçekleri, bunlar
kaynaklar. Şimdi, Sayın Bal oradan konuşmuşken, dün söylediniz, “Efendim,
siyasetçinin güvenini sağlamak için bunu yaptık.” FARUK BAL (Konya) – “Siyasetin onurunu…” HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – “Onuru.” Bu sözü ben kullandım. Bakınız, bu bir kanun teklifidir -Sayın Ersin burada mı
bilmiyorum- Sayın Ersin’in kanun teklifidir. Ben, vakti
almamak için -vakit sınırlı- sadece bir paragrafını tekrar okumak istiyorum:
“Karabağlar, içinde barındırdığı iş yerleri nedeniyle hem İzmir için ve hem de
Türkiye için önemli bir vergi kaynağı olduğu hâlde, çok geniş bir fiziki alana
yayılmış olması nedeniyle gerek belediye hizmetlerinden ve gerekse diğer idari
hizmetlerden hak ettiği kadar yararlanamamaktadır. Hükûmet
başkanları, bakanlar, milletvekilleri, bölgede yaşayan vatandaşlarımızın ilçe
olma özlemini bildiklerinden seçim dönemlerinde hep söz vermişler, ancak
sözlerini tutmamışlardır. Bu durum, doğal olarak siyasetçiye olan güveni
erozyona uğratmıştır.” Bu, Sayın Ahmet Ersin Bey’in gerekçesindeki ifadesidir. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye reddettiniz bunu? FARUK BAL (Konya) – Bizimle ne alakası var? HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Şimdi, biz… Alakası şurada… K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bu kanun teklifini reddettiniz. HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Alakası şurada: Şimdi, burada Sayın
Ersin çok güzel bir şekilde -buradalar kendileri- ifade etmişler: “Bu durum,
doğal olarak siyasetçiye olan güveni erozyona uğratmıştır.” Şimdi, biz, Karabağlar’ı ilçe yapıyoruz,
Karabağlar’ı ilçe yapıyoruz. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Bu kanunu niye reddettiniz? HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Karşıyaka’da Bayraklı’yı
-yine kanun teklifleri var- ilçe yapıyoruz. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye reddettiniz ya? ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Batıkent’i niye reddettiniz? Çayyolunu’nu niye reddettiniz? HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Şimdi, ilçe yapmakla… ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Lagos’ta balık yerken söz veriyorsunuz,
sonra reddediyorsunuz. HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - …işte, siyasetçiye olan güven
erozyonunu durduruyoruz. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Niye reddettiniz? HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Siyasete ve siyasetçiye güven
kazandırıyoruz, onurunu koruyoruz. Bunu söylüyoruz. Bütün
mesele bu. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Hayret bir şey ya! Ya, niye reddettiniz
22’nci dönemde? HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Şimdi, burada çarpıtmanın bir
anlamı yok. Peki, Sayın Anadol, şuraya gelelim:
Niye? Niye o zaman kabul etmemişiz? Bu, sadece Karabağlar için, sadece Bayraklı
için verilmiş kanun teklifleridir. Oysa Türkiye'nin kamu yönetimi açısından,
yerel yönetimler açısından bir bütün düzenlemeye ihtiyacı var. Bunu parça parça yapmak yerine, işte şimdi Hükûmetimiz,
Sayın Bakanımız, teknokratlarımız hazırlıklarını yapmışlar… ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Hesabını kitabını yapmışlar! Hazırlık değil,
hesabını yapmışlar! HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - …bir bütün, Türkiye'yi kucaklayan
bir düzenlemeyi ortaya getirmişler. Yani bunda rahatsız olacak ne var? Ne var? K. KEMAL ANADOL (İzmir) – 28 Mart için, değil mi? HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Hayır efendim. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Tabii… HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – 28 Mart için… Biz, siyaset için bir
düzenleme yapmayız. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – O zaman yürürlük maddesi… HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Biz geleceğimiz için düzenleme
yaparız. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Haziranda yürürlüğe girsin. HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Siyasi rant
için bir düzenleme yapmayız. Bunu her defasında söylüyoruz. K. KEMAL ANADOL (İzmir) –
Yürürlük maddesini göreceğiz. HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Biz, ülkede hizmet verirken
geleceğimize yönelik, gelecek nesillerimize daha düzgün bir ülke ve daha düzgün
bir çevre bırakalım… Onun için bu düzenlemeleri yapıyoruz. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Yürürlük maddesini göreceğiz. HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Yoksa bazı arkadaşlarımızın çıktığı
gibi, hayalini burada canlandırdığı sözlerin bizde karşılığı yok. İşbaşına
geldiği zaman o arkadaşlarımızın ne yapmak istediklerini ifade eden cümleleri
burada duyuyor gibi oluyorum. Ama, buna halkımız
fırsat vermeyecek, geçit vermeyecek. Halkımız gene kendisine dayanan, güvenen,
kendisine hizmet eden bu AK Parti İktidarını 2009 Martta yapılacak yerel
seçimlerde işbaşına yerelde de getirecek. Bunu herkes böyle bilsin. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Değerli dostlarım, değerli milletvekili arkadaşlarım, bir de
konuya Anayasa açısından bakalım. Niye böyle köy, özel idare, belediyeler
açısından münferit değerlendirip, bir farklı noktaya takılıp kalıyoruz?
Anayasa’ya bakıyorsunuz, madde 127: “Mahallî idareler; il, belediye veya köy
halkının mahallî müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere kuruluş esasları
kanunla belirtilen ve karar organları, gene kanunda gösterilen, seçmenler
tarafından seçilerek oluşturulan kamu tüzelkişileridir.” Yani şimdi, köye
dönüştürülmek Anayasa’ya aykırı bir iş midir? K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Dördü de oku, dördü. HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Anayasal çerçevede bir düzenleme,
Anayasal çerçevedeki bu düzenlemeye itirazınızı anlamıyorum. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Dördüncü fıkrayı da oku. HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) - Bizim buradaki bu düzenlememizin
temelinde yatan tek şey, halkın daha sağlıklı hizmet almasıdır, kaynak israfını
önlemektir, optimal büyüklük dediğimiz verimli hizmeti
sunabilecek bir büyüklüğü elde etmektir, bütün düzenleme budur. Değerli bir arkadaşım çıktı burada “Efendim, niye bu kanunun
geçtiğimiz maddesinde, sadece büyükşehir belediye başkanlarının seçiminde seçim
çevresi büyükşehir belediye sınırları içinde bulunan -orman köyleri de dâhil
olmak üzere- büyükşehir belediye sınırlarından oluşur?” diyor oy kullanmayı.
Tabii bu arkadaşımız bilmiyor olabilir. Ben sadece bilgilendirme adına
söylüyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Tanrıverdi, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun. HÜSEYİN TANRIVERDİ (Devamla) – Sayın Işık buradalar. Sayın Işık,
büyükşehir belediyeleri bünyesinde köy olmaz. Büyükşehir belediyesi bünyesinde
ilçe belediyeleri olur. İlk kademeler vardı, biliyorsunuz, bu kanunla
kaldırıyoruz. Köy diye büyükşehir bünyesinde bir olay yoktur. Ancak orman
köylerinin özel statüleri vardır, orman köyleri bunun dışındadır. Bu kapsama,
orman köylerinde yerleşmiş insanlarımızın da demokratik haklarını kullanmaları,
büyükşehirlerde oy kullanmaları sağlanmaktadır. Yani büyükşehir kapsamında
köyün olamayacağını, şahsınızda bütün halkımızı bilgilendirmiş oluyorum. Sayın Başkan teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum değerli
milletvekili arkadaşlarım. (AK Parti sıralarından alkışlar) FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Buyurun Sayın Bal. FARUK BAL (Konya) – Sayın Hatip, ismimi de ifade etmek suretiyle,
konuşması sırasında, dün yaptığım konuşmayla ilgili eksik ve yanlış bilgi
verdi. Bunun sürçülisan olmadığı da anlaşıldı. İzin verirseniz iki dakika
içerisinde… BAŞKAN – Konuyu tavzih edeceksiniz. Buyurun Sayın Bal. AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, 69’a göre ben de söz
istiyorum. BAŞKAN – Sayın Ersin, Sayın Bal’ı konuşturayım da… Arkadaşlar, o zaman, benim anladığım konu şu: Hiç kimse kimseden
bir alıntı yapmayacak, kimseye bir şey söylemeyecek. Çünkü,
olan metni okuduğunuz zaman dahi arkadaşlar tekrar çıkıp söz talep ediyor.
Şimdi, olan bir metin var, teklif edilmiş bir şey var, onu konuştu. AHMET ERSİN (İzmir) – Ben de 69’a göre söz istiyorum. BAŞKAN – Hayır, ben size vereyim, benim o konuda bir şeyim yok ama
şunu demek istiyorum: O zaman kimse kimseden bir alıntı falan yapamaz, böyle
bir şey yapamaz, böyle bir şey söyleyemez. Neyse, Sayın Bal’ı konuşturalım da sonra… Buyurun Sayın Bal. VII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR (Devam) 2.- Konya Milletvekili Faruk
Bal’ın Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması FARUK BAL (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli arkadaşlarım, aslında bir polemik
ihtiyacı içerisinde değilim. Ancak, Sayın Hatibin dün söylemiş olduğu sözlerin
bir sürçülisan olduğunu, bugün düzeltmesi gerektiğini beklemiştim ama ısrarla
ifade ettiği için ben de söz almış bulunuyorum, huzurunuzdayım. Değerli arkadaşlarım, dün aynen şu şekilde ifade edilmiştir bazı
belediyelerin köylere dönüştürülmesiyle ilgili konuşmada: “Biz bunu siyasetin
onurunu koruma adına bir düzenleme olarak yapıyoruz.” Ben de buradan… Konya’nın
106 tane beldesi kapatılmaktadır. 106 belde çok ciddi bir rakamdır ve bu
kanunda en fazla rahatsızlık ortaya çıkacak olan ilimiz Konya’dır. Buradan
sormak istedim. Dedim ki: Konya’nın Akören ilçesinde 2 tane belde, Akşehir
ilçesinde 5 tane belde, Beyşehir’de 13 tane belde, Bozkır’da 9 tane belde,
Cihanbeyli’de 3 tane belde, Çeltik’te 1 tane belde, Çumra’da 6 tane belde, Derebucak’ta 3
tane belde, Doğanhisar’da 7 tane belde –sıralıyoruz- Hüyük’te 9 tane belde,
Hadim’de 5 tane belde; topluyoruz 106 tane, dahası var; zaman almamak için
ifade etmiyorum. Acaba bunlar belde olarak varlıklarını sürdürmek istiyorlar…
Onursuz bir siyasete mi talep oluyorlar? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Çarpıtmayın Sayın Bal, 106 belde
düşmesin diye söz aldınız. FARUK BAL (Devamla) – Efendim, buradan çıkan anlam bu. Bu insanların
yerel yönetim hizmetlerini almak için, demokrasinin özü olan hesap verebilirlik
ilkesinden yararlanmak
için en makul, en haklı taleplerini dile getirdiğinde onursuz bir davranışın
içinde mi bulunuyorlar? Bu soruya cevap istiyorum. Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bal. AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Sayın Ersin, ben size söz vereceğim ama şunu öğrenmek
istiyorum, beni mazur görün: Açıklama yapacağınız konu nedir? AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, Sayın Hatip, benim verdiğim
kanun teklifini dün de bugün de, gerçi Sayın Bakan da… Yani benim verdiğim
kanun teklifi Hükûmet tasarısına gerekçe olmuş. Öyle
anlaşılıyor. Çünkü her çıkan konuşmacı benim kanun teklifinden bahsediyor.
Sayın Hatip de söylerken adımı vererek ve teklifimden söz ederken çok yanıltıcı
bazı sözler söyledi. O konuda izin verirseniz… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Metninden haberin yok demek ki senin. BAŞKAN – Bakınız… Hayır, ben söz veririm, onda bir şey yok, yalnız
yanıltıcı bir bilgi vermedi, sadece metni okudu. AHMET ERSİN (İzmir) – Efendim, metni okudu fakat şimdiki
hazırlananla benim metnim arasında çok fark var, onu anlatmaya çalışıyorum. BAŞKAN – Sayın Ersin, dün söylediniz, bu işin başı sonu olmaz yani.
Her gün burada İzmir Karabağlar’la ilgili nasıl bir
teklif verildi, Hüseyin Tanrıverdi ne söyledi, Ahmet
Ersin Bey ne söyledi bunu tartıştırmayın. AHMET ERSİN (İzmir) – Konuşuyorsunuz… BAŞKAN - Bu defa son defa olarak vereyim ve bundan sonra o zaman
hatipler konuşacaksa… MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Arkadaşımız sadece metni okudu. BAŞKAN - Sayın Elitaş, lütfen efendim… Sayın Ersin, bakınız, sizin söylediğinize hiçbir ilave yapılmadı,
sadece metninizi okudu. K. KEMAL ANADOL (İzmir) – Cımbızla çekildi cımbızla. BAŞKAN - O zaman, milletvekili arkadaşlar birbirinin metnini
okumayacak demektir. ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, tahrifat yapıldı. Bir
paragrafı okuyunca esası kayboluyor işin, özü kayboluyor işin. Yanıltıyor
milleti. BAŞKAN – Kaybolan bir şey yok Sayın Akıncı, istirham ederim. Buyurun. 3.- İzmir Milletvekili Ahmet
Ersin’in, Manisa Milletvekili Hüseyin Tanrıverdi’nin
konuşmasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım… (AK Parti sıralarından gürültüler) İzin verir misiniz… O
zaman hatiplerinize söyleyin, benim adımı anmasınlar. Şimdi, bir kanun teklifi hazırladım geçen dönemde ama iki günden
beri gerek Sayın Bakanın gerekse AKP sözcülerinin söylediklerine bakıyorum, her
çıkan benim kanun teklifimden söz ediyor. Yani benim Karabağlar için verdiğim
kanun teklifi koskoca Hükûmetin kanun tasarısının
gerekçesi olmuş. Öyle anlaşılıyor. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Size değer veriyoruz. AHMET ERSİN (Devamla) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ben
geçen dönemde Karabağlar’ın ve eski İzmir’le birlikte
-yani İzmir’i tanıyanlar anımsayacaklardır- on altı ya da on sekiz mahalleyi
kapsayan ve kendi coğrafi sınırları içinde ilçe olması için iki kez kanun
teklifi verdim. 28 Ocak 2003 tarihinde verdim, onu reddettiniz; 20/5/2005 tarihinde verdim, onu da reddettiniz. Şimdi,
Karabağlar ilçe olsun diye bir tasarı hâlinde buraya getiriyorsunuz. Karabağlar’ın ilçe olmasına hiçbir itirazım yok. Hiçbir
itirazım yok. Neden? Çünkü, bu uğurda uğraş vermiş bir
arkadaşınızım. Ama, itirazımız nedir? Bakın, Karabağlar’la hiçbir ilgisi olmayan Fahrettin Altay, Üçkuyular, Poligon, Esenlik, Vatan, Yeşilyurt’un tamamı,
yani, en fazla on sekiz mahalleden oluşabilecek bir ilçeyi elli beş mahallelik
bir büyük ilçe hâline getiriyorsunuz. Bizim itirazımız buna. Yani, Konak ilçesini
kuşa çevirmek için, elinizde makasla, mahalleleri kesip kesip
Karabağlar’a bağlamışsınız. Yani, buna itiraz
ediyoruz değerli arkadaşım. Yoksa, Karabağlar elbette
ilçe olsun ve bunu çoktan da hak etmiş durumdadır. Ama bunu yapacağız diye
Konak’ı kuşa çevirmeye kalkışırsanız, Bayraklı’yı
ilçe yapacağız diye Bornova’yı ve Karşıyaka’yı kuşa çevirmeye kalkışırsanız
işte biz buna itiraz ederiz ve itirazımız da bunadır. Ne Bayraklı’nın
ne de Karabağlar’ın ilçe olmasına karşı bir tavrımız
yoktur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ersin. AHMET ERSİN (Devamla) – Sayın Başkan, bir dakika daha. BAŞKAN – Tamam, iki dakika süre verdim, teşekkür ederim, buyurun. AHMET ERSİN (Devamla) - Sadece bu ilçeler için seçim amacıyla
yaptığınız seçmen operasyonuna itiraz ediyoruz. Saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. AHMET AYDOĞMUŞ (Çorum) – Aynı şey. AHMET ERSİN (İzmir) – Söylemesin. Niye adımı anıyor? Söyleyecek
başka bir şey bulamadı mı? MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Bundan sonra söylemeyiz. AHMET ERSİN (İzmir) – Anmayın canım, rahatsız oluyorum. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ
İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) Kanun Tasarı ve Teklifleri (Devam) 3.- Büyükşehir Belediyesi
Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/529) (S. Sayısı:117)
(Devam) BAŞKAN –Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep
Milletvekili Sayın Hasan Özdemir. Buyurun Sayın Özdemir. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA HASAN ÖZDEMİR (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü
madde 5’inci fıkrası üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 3/7/2005 tarih ve 5393
sayılı Belediye Kanunu’nun 11’inci maddesine aşağıdaki şekilde bir fıkra
eklendiğini görüyoruz. Bu değişikliği incelediğimiz zaman görüyoruz ki tüzel
kişiliği kaldırılan belediyelerin bulunduğu yerleşim birimlerinde, hizmetlerin
aksatılmadan yürütülmesi amacıyla, ilgili belediye veya büyükşehir belediyesi
ve köye dönüştürülen yerlerde il özel idaresi veya köylere hizmet götürme
birlikleri tarafından içme suyu, kanalizasyon, temizlik, çöp toplama, ulaşım,
itfaiye ve diğer hizmetlerin yürütülmesi için gerekli tedbirlerin alınacağı
belirtilmektedir. Yine, ihtiyaç durumuna göre bu hizmetleri yürütmek üzere hizmet
birimlerinin kurulacağı ve büyükşehir belediye sınırları içinde açılacak hizmet
birimlerini yürütmek üzere, büyükşehir belediye meclis üyeleri veya diğer
belediye personeli arasından görevlendirilme yapılacağı belirtilmektedir. Yani
bunlar sanki yeni bir şeymiş gibi… Hâlbuki bunların zaten görevleri var.
Ayrıca, mahallî hizmetlerin aksatılmadan yürütülmesi için, yine sanki yeni bir
şeymiş gibi, vali ve kaymakamların da ilgili kuruluşlar arasında koordinasyonu
sağlamaları ve gerekli tedbirleri almaları belirtilmektedir. Belediyeler, diğer mahallî idari birimleri olan köy ve il özel
idarelerine göre halka daha verimli ve faydalı hizmetlerin götürüldüğü yerel
yönetim birimlerimizdir. Kamu hizmetlerinde yeniden yapılanmanın yolu,
ülkemizde yerel yönetim hizmetlerini mevcut durumlardan geriye götürmek olmamalıdır.
1930 yılında çıkarılan Belediye Yasası’nda belediyelerin kurulması,
sınırlarının değiştirilmesi, seçim kurullarınca orada yaşayan insanlara
yapılacak referandumla yürürlüğe gireceği belirtilirken, maalesef, bugün
üzülerek söylüyorum, yetmiş sekiz yıl sonra, demokrasimizin daha fazla
gelişeceği beklendiği bir zamanda yapılacak olan bu değişiklikle bunun tam
tersi olmaktadır. Adrese dayalı nüfus sayımıyla nüfusu 2 binin altına düşen
belediyelerin belediye tüzel kişilikleri kaldırılarak köye döndürülmesi, yine
bazı ilk kademe belediyelerinin mahallelere dönüştürülmesi ve sadece 2009’da
yapılacak olan belediye seçimleri düşünülerek kurulacak olan ilçeler, ülke
genelinde, yöre halkımızda büyük mutsuzluk, şaşkınlık ve hatta tedirginlik
yaratmıştır. Yapılmak istenen düzenlemeler ve değişiklikler öncesinde yöre
halkının, yerel yöneticilerin ve sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin alınmamasının,
demokrasiyle bağdaşır hiçbir haklı yanı yoktur. Ağızlarından her konuşmalarında “özgürlük” ve “demokrasi”yi
düşürmeyen AKP Hükûmetleri, bırakın onların
görüşlerini almayı, milletimizin istek ve taleplerini İçişleri Komisyonu üyesi
olarak dile getirmemiz beklenen biz milletvekillerinin çalışmalarını bile
engellemek istemişlerdir. Çoğunlukla, çoğunluklarına güvenerek “Ne yaparsam
olur.” mantığıyla hareket eden AKP Hükûmetinin
güdümünde olan Komisyon, biz milletvekillerinin tasarı maddesi üzerinde birden
fazla değişiklik önergesi vermemizi ve beş dakikadan fazla konuşmamızı
engellemek istemişlerdir. Milletvekillerinin, ülke genelinde birçok ili, ilçeyi
ve belediyeyi ilgilendiren bu konuda tek bir önerge verebileceğine dair
kısıtlama, esasen tasarının sağlıklı bir zeminde görüşülmesini de
engellemiştir. İç Tüzük’te bir kısıtlama olmamasına rağmen, biz
milletvekillerin birden fazla önerge verme hakkının Komisyonca kısıtlanmak
istenmesinin parlamenter demokratik sistemimize ve İç Tüzük’e aykırı olduğu bir
gerçektir. Bunu gören ben ve Komisyon üyesi diğer 2 milletvekili arkadaşım ve
diğer muhalefet üyesi milletvekilleri, bu engellemeleri protesto etmek için
Komisyonu terk ettik. Değerli milletvekilleri, bu yasa değişikliğiyle kendi seçim bölgem
olan Gaziantep ilinden bu konuda biraz bahsetmemde yarar vardır diye
düşünüyorum. 1968 yılında kurulan Burç ilk kademe belediyesinin Şahinbey ilçe
belediyesine, yine 1996 yılında kurulan Aktoprak ve
1972 yılında kurulan Arıl ilk kademe belediyelerinin Şehitkamil ilçe belediyesine, 1968 yılında kurulan Yeşildere ile 1972 yılında kurulan Büyük Şahinbey ilk
kademe belediyelerinin ise Oğuzeli ilçesine bağlanarak mahalle statüsüne
dönüştürüldüğü ve belediye tüzel kişiliklerinin kaldırıldığını, üzülerek, yöre
halkı, belediyedeki ilgililer bizlere bildirmektedirler. Ayrıca, Gaziantep Şahinbey ilçesi sınırları içinde bulunan ve 1993
yılında kurulan, Gaziantep’e Değerli milletvekilleri, içinizde köyden gelenler vardır. Ben
köylülüğü çok iyi bilirim, tam bir köy çocuğuyum. Köylü insanın belirli
yerlere, devletin belirli kademelerine gelmesi zordur, önünde çok büyük
engeller vardır. “Biz belediyeyi kapatıyoruz, köy yapıyoruz, burayı daha iyi
yapacağız.” diyorlar. Bu yanlıştır. Ben köy sayımızın azaltılmasında yarar
vardır diye düşünüyorum. Bu belediyelerimizin nüfusu azaldı diye kapatılmaları
kabul edilir bir mazeret değildir. Ülkemiz büyük ölçüde köyden kente göç
hareketi yaşamaktadır. Kurulu olan belediyelerimiz bu göç hareketlerini biraz
olsun frenlemekteydiler. Yine, Gaziantep ilimizde nüfusu hızla büyüyen Şehitkamil
ilçemize bağlı Gazikent ile Şahinbey ilçemize bağlı
Karataş mahalleleri, çevrelerindeki belde belediyeleri, mahalleler ve köylerle
birleştirilerek Gaziantep ilimizde iki merkez ilçe kurulmasında yarar vardır.
Hem yukarıdaki belediyelerin mevcut durumlarının devam etmesi ve hem de iki
yeni ilçe kurulmasıyla ilgili verdiğim değişiklik önergelerinin dikkate
alınmasında yarar olmasına rağmen, önergelerin reddedildiğini burada üzülerek
belirtmemde yarar vardır diye değerlendiriyorum. Nüfusu bize çok yakın olan ülkelerden Fransa’nın belediyelerine
baktığımız zaman, burada 36.621, Türkiye’den çok daha az nüfusu olan İspanya ve
İtalya’da 8 binin üzerinde belediye varken, ülkemizde ise sadece 3.225 belediye
bulunmaktadır. Avrupa ülkeleri ve Türkiye’deki durumu karşılaştırırsak,
Türkiye’de yaklaşık 21.850 kişiye bir belediye düşerken, Fransa’da bu rakam
1.700 kişiye, İtalya’da 7.300 kişiye, İspanya’da 6.800 kişiye bir belediye
düşmektedir. Değerli milletvekilleri, 24 Aralık 2004 tarihinde yürürlüğe giren
5272 sayılı Belediye Kanunu’nun 15’inci maddesiyle, nüfusu 2 binin altına düşen belediyelerin,
Danıştay görüşü alınarak, İçişleri Bakanının önerisi üzerine müşterek
kararnameyle köye dönüştürülmesinde yarar vardır. Bunlara, dediğim gibi,
uyulmadığını görüyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Özdemir, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. HASAN ÖZDEMİR (Devamla) – Kısaca şunu belirtmemde yarar var: AKP Hükûmeti, şimdiye kadar söz konusu Kanun’un uygulaması
konusunda çok kararlı bir tutum göstermezken, şimdi seçimlere bir sene kala,
sabaha kadar Meclisi çalıştırmak isteyerek, alelacele bu kanunları geçirmek
istemektedir. Bu yaklaşım tarafımızdan hayretle karşılanmakta ve doğru
bulunmamaktadır. Geçmişe bakıldığında da, bu tür kanunlarla oynayan siyasi
iktidarların kendilerine fayda getirmediği görülmektedir. Sözlerime son verirken, bu kanun tasarısına Milliyetçi Hareket
Partisi olarak olumsuz oy vereceğimizi belirtir, Fenerbahçe Kulübümüzü de son
başarısından dolayı kutlar, yüce heyetinize saygılar sunarım. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özdemir. Şahsı adına, Sakarya Milletvekili Sayın Recep Yıldırım, buyurun.
(AK Parti sıralarından alkışlar) RECEP YILDIRIM (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesine (5)’inci bir
fıkranın ilavesi konusunda şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi hürmet
ve muhabbetle selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, grup başkan vekillerimiz ve sözcülerimiz,
Sayın Bakanımız, Komisyon Başkanımız bu hususta geniş açıklamalarda bulundular.
Ama burada, bu maddede açıkça yazıldığı, fıkra ilavesinde açıkça görüldüğü gibi
de kapatılacak veya yeni ilçe olan büyükşehir belediyeleri içerisindeki otuz
beş ilk kademe belediyesi ve aynı zamanda mahallelerden oluşan sekiz ilçenin
kurulmasıyla ilgili, daha sonra da bu ilçeler ilçe belediyesi olarak da
büyükşehir alt kademesinde devam edecektir. Ama,
bugüne kadar bu ilk kademe belediyeleri büyükşehir belediyesinin hizmetlerinden
istifade etmekte; su, kanalizasyon, yol ve büyük arter yolları, itfaiye
çalışmaları, aynı zamanda mezarlık hizmetleri gibi hizmetleri bugüne kadar
görmüşler ve bundan sonra da görecekler. Yaklaşık diğer ilk kademe belediyeleri
de yeni kanunla büyükşehir içerisinde ilk kademe belediyeleri kaldırılmakta ve
mahalleleriyle birlikte büyükşehre ve ilçe belediyelerine bağlanmaktadır. Değerli kardeşlerim, değerli arkadaşlar; buradan, özellikle bu
belediyelerin tamamen kapısına kilit vurulacak -muhalefet sözcüsü
arkadaşlarımız bunu dile getirdiler- sanki bu belediyelerin binaları yok
olacak, araçları tarumar edilecek, yağmalanacak, öyle bir noktaya getirilerek
halkımızı tedirgin etmektedirler. İcraatın içinden gelen bir arkadaşınız
olarak, üç dönem belediye başkanlığı yapmış bir arkadaşınız ve Türkiye’nin
çeşitli bölgelerinde partimin verdiği görev istikametinde de gezdiğim bütün yerlerde
gördüğüm, büyükşehir ve köylerdeki icraatlarda gördüğümü aktarmak için aynen
izah ediyorum. Burada mahallelere dönüştürülecek yerlerde belediyelerimizin
idaresi –burada fıkrada da var- büyükşehir belediye meclisinin atayabileceği
bir meclis üyesiyle idare edilebileceği veya o personel içerisinden bir
personelin atanarak görevlendirileceği hükmü getirilmektedir ve dolayısıyla bu
hizmetler devam edecek; memuru, işçisi, makinesi aynen devam edecek. Değerli arkadaşlar, sayın muhalefet; açıkça söylüyorum, halk,
belde olmuş, köy olmuş, büyükşehir olmuş, ilçe olmuş, hiç bakmıyor. Halka
hizmet etmek, halka hizmet edeni de başa taç etmek bizim halkımızın şiarıdır ve
bunun örneğini de geçmiş dönemlerde yapmıştır, yapmaya devam edecektir. Bakınız, burada, özellikle tüzel kişiliği kaldırılan
belediyelerimizin köye dönüştürülmesi… Belki, muhalefet sözcüleri
arkadaşlarımın haklı talepleri noktasındaki söylediklerine hiç itirazım yok,
ancak bizim Hükûmetimiz, partimiz böyle bir karar,
kendi başına, gizli kapaklı almış değil. Bunu da bu şekilde sunuyorsunuz. 2005
yılında değiştirilen bu hüküm çerçevesinde köye dönüştürüleceği, nüfus sayımı
sonrasında 2 binin altına düşen belediyelerin mutlak surette, ilk yapılacak
mahallî seçimlerde mutlak şekilde köye dönüştürüleceği hükmü belli. Bunu
biliyorsunuz, geçen dönemde muhalefetteki arkadaşlarımız buradaydı. Bugüne
kadar grup başkan vekili arkadaşlar bizim Hükûmetle
ilgili Grup Başkanlarımızla veya Sayın Bakanımıza, “Ya, bu kapanacak kardeşim,
bununla ilgili bir değişiklik yapalım.” diye bir önerge veya bir teklif yapıldı
mı ben bilmiyorum. Onun için, halkımıza gerçekleri doğru şekilde yansıtalım ve
bunu o şekilde halkımıza anlatalım diyorum. Ayrıca, bakınız, KÖYDES programları yapıldı, KÖYDES tatbikatı yapıldı
ilk defa; reform olarak, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, KÖYDES icraatlarıyla
birlikte, geçen seneler. Bu hizmetler neyle yapıldı? İlçelerde, değerli
arkadaşlar, köylere hizmet götürme birlikleri vasıtasıyla yapıldı. Burada kim
var? 2 tane il genel meclisi üyesi, 2 tane muhtar, halkın seçtiği -halk kendisi
seçiyor- ve de onların başında kim var? Kaymakam. Değerli arkadaşlar, kaymakamın başkanlığında, bu 4 tane eleman
encümen vazifesi görüyor ve köylere hizmet yarışında tüm köylerimiz seferber
olmuştur ve hakikaten burada kutluyorum, tüm kaymakamlarımızı ve il genel
meclisi üyesi arkadaşlarımı buradan kutluyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Yıldırım, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. RECEP YILDIRIM (Devamla) – Büyük bir başarı elde ettiler ve
köylerimizin yolu ve suyu halledildi. OSMAN ERTUĞRUL (Aksaray) – Hepsi bozuk, hepsi bozuk. Yapmayın. RECEP YILDIRIM (Devamla) – Aynı zamanda, bakınız, sonra BELDES
ilave edildi. Niye BELDES ilave edildi? Öyle yerlerimiz oldu ki, köylerimiz,
beldelerimizden daha çok hizmet alarak, yolu ve suyu olmayan beldeler hâline
düştü. “Tek, biz de köy olsaydık.” dediler. Açıkça söylüyorum bunu, Türkiye’nin
her yerinde gezmiş bir arkadaşınız olarak da söylüyorum. Burada iyi niyetle
hizmet vardır. Bunun ispatı da, bakınız, yapılan yanlışlıklarda… Muhalefetteki
arkadaşlarıma söylüyorum: Yani arkadaşlar, biz kötü bir icraat yapıyorsak hodri
meydan, 2009 seçimlerinde halka gideceğiz. Onun öncesinde 2007 seçimlerini size
hatırlatırım. İşte, KÖYDES ve BELDES’in başarısıyla
2007 seçimlerinde halk yüzde 47’yle AK Partiyi tekrar iktidarının devamı için
“yola devam” diye karar almıştır. (AK Parti sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, halk kendine hizmet edeni unutmaz. Yapılan
muhalefetteki iktidarlarınızda… Bakınız, ben bu mevzuya
da girmek istemiyorum ama hep burada adaletten, doğruluktan, iyi hizmetten… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Yıldırım, teşekkür ediyorum. RECEP YILDIRIM (Devamla) - …demokrasiden bahsediyorsunuz ve her
iki iktidarında, yaptığı iktidarlarında belediye başkanlığı yapmış bir kişi
olarak söylüyorum: Çok adaletsizlikler vardır. İnşallah bunların hepsini kökten
düzelteceğiz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sağ olun, var olun. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Yıldırım. Şahsı adına Afyonkarahisar Milletvekili
Sayın Halil Ünlütepe. (CHP sıralarından alkışlar) HALİL ÜNLÜTEPE (Afyonkarahisar) – Sayın
Başkan, değerli arkadaşlar; belediyelerle ilgili kanun tasarısı üzerinde
düşüncelerimi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Kırk iki belediyesi
kapatılan bir ilin parlamenteriyim. Kırk iki belediye kapatılıyor, Afyon
parlamenterlerinin hiçbirisinin sesi çıkmıyor. 2003 yılında da bu yasayı
çıkarttınız. 2003 yılında yirmi kasabamız, belediyemiz kapanıyordu. 2003
yılında bu yasayı çıkarttığınızda aynen şu hüküm vardı: “Tüzel kişilikleri başkaca
bir işleme gerek kalmaksızın 27 Mart 2004 tarihinde hükmi şahsiyetleri sona
erer.” diyordu. Yani, siyasi iktidar 2003 yılından beri nüfusu 2 binin altına
düşen belediyelerin belediyeliklerine son vereceğini söylüyordu. Peki, bu
kanunu bugüne kadar niçin Parlamentonun gündemine getirmediniz de bizi on altı
saat çalıştırarak mart ayında belirli bir güne kadar yetiştirme telaşı
içindesiniz? Siyasi iktidar Parlamento ile yasama organıyla uyum içinde olursa
ve ödevini iyi yaparsa, zamanında 2003’ten beri düşündüğü bir olayı altı ay
önce Parlamentonun gündemine getirebilseydi bu konular bugünkü stresin dışında
çok daha rahat tartışılabilirdi. Siyasi iktidar, açıkçası, sıkıştığı gün “Ben
sıkıştım, bunu kanunlaştırın.” Yasama organı yürütmenin tahakkümüne girmiştir. Bu, kuvvetler ayrılığı sistemine tamamen
aykırı olan bir olaydır. Bu kanun tasarısının üzerinde yeterli bir çalışma yapıldı mı?
Yapılmadı. Komisyonda yeterli bir etkinlik gösterildi mi? Gösterilmedi. Pek de
komisyonda usule uygun da bir çalışma yapıldığı kanaatinde değilim. Böyle bir
ortamda, işte ilimizde kırk iki belediyeyi kapatıyoruz. Arkadaşlarımız bunun
yararlı olduğunu söylüyorlar. O zaman Ankara’yı da köy yapalım, mademki köye
dönüş yararlı bir işse. Ankara’da çok başarısız bir belediye başkanının
mahiyetinde çalışıyoruz. MUHARREM SELAMOĞLU (Niğde) – Onu Ankaralılar bilir. HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) - Sularımız akmadı… Sularımız akmadı,
Kızılırmak’tan getirdiğiniz suyun içilebilir olduğu konusunda ciddi endişeler
var ve o endişeler üzerine hâlâ daha bu belediyeye tüm olanaklarınızı seferber
ediyorsunuz. Yurttaşları zehirlemeye ne hakkınız var? VEYSİ KAYNAK (Kahramanmaraş) – Öyle bir şey yok Halil Bey. HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Yurttaşların o içilecek su üzerinde
birtakım tereddütleri yaşamaya ne hakkınız var? Niye böyle bir ortamı
veriyorsunuz? ORHAN KARASAYAR (Hatay) – Su gelmiş, teşekkür edin. HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Dinleyin… Dinleyin… Hiç kendini üzme ve
dinle. Sen de dinle, sen de dinle. Şimdi, biz parlamenter olarak milletin temsilcisiyiz, Anayasa’nın
80’inci maddesindeki yükümlülüğümüz bu, ama Parlamentoya geldiğimizde bugün ne
görüşülecek, yarın ne görüşülecek, onu bilemiyoruz. Ben parlamenter olarak
gerekli şekilde görevimi yapabildiğime inanmıyorum. Sabahleyin
geliyorum, “Bugün bu kanun görüşülmeyecek, şu görüşülecek, aman hazırlık yapar
mısınız.” Bir parlamenter bu kürsüye çıktığında en iyi şekilde
hazırlanır ve yurttaşlarına en iyi şekilde duyduğu endişeleri anlatmak
zorundadır. Böyle bir olayı yaşayabiliyor musunuz? Böyle bir olayı siz
yaşatabiliyor musunuz? Bunu yaşatamıyorsanız, bu sizin ayıbınızdır, bu sizin
eksikliğinizdir. Bu, yasamanın, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun, siyasi
iktidarın yörüngesine girmesidir. Sevgili arkadaşlar, yerel yönetimler demokrasinin beşiğidir
diyoruz. Sayın Bakan iki gündür açıklamalar yapıyor: “Belediyelerdeki yapılan
hizmetlerden daha fazlası yapılacak.” Bunu duyunca üzüldüm. Sayın Bakan, “Kapanan belediyeler görmedikleri hizmeti
görecekler.” diyorsunuz. Acaba kapanan belediye başkanlarımızın yeterli hizmet
üretemediklerini mi söylüyorsunuz? Bu büyük bir haksızlık değil mi veya yeterli
hizmet yapamadılarsa bunda Hükûmetin beceriksizliğinin
göz ardı edilmesi gerekmiyor mu? Bunda sizin bir kusurunuz yok mu? Niçin hep
illaki başkalarını kusurlu gösterme ihtiyacı duyuyorsunuz? Ben şunu çok iyi biliyorum: Yöremin belediye başkanları hâlâ
buradadırlar. Gece gündüz demeden çalışmaktadırlar. İnanır mısınız,
yurttaşlarından dilencilik yaparak makine parkı kurmuşlardır. Pek çok
belediyenin borcu yoktur. Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç noktası olan o
kasabalar kapatılıyor. Bundan mutlu muyuz? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun. HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Toparlamaya çalışacağım. Bazı arkadaşlarımız şunu söylüyor: Ya işte köydü, belediyeydi,
şehirdi, ilçeydi… Niye bazı yerleri ilçe yapıyorsunuz? Farklıdır, farklıdır.
Küçücük bir kasabada seçim yaptığınızda A partisinden, B partisinden, C
partisinden belediye meclis üyeleri geliyor. Orada demokrasi kültürünü
yaşatıyorsunuz. Zaman zaman stresin yoğun olduğu
dönemde burada bile A partisiyle B partisinin milletvekilleri arasında
huzursuzluk çıktığını gördüğümüzde, bize o kasabalarda “Yaptığınız ayıptır.”
diyorlar. Biz bunları yapmıyoruz. O demokrasi kültürünü getiren bir
uygulamaydı. Belediyecilikten kaçışınız, bu yasanın düzenlenmesi, açıkçası
iktidarınızın, eylemlerinizin iflasıdır. Göç var… Peki bu göçte… Niçin göç var,
bunu incelediniz mi? Kanunun ana sebebi, mesnedi bu. Anadolu illerinden ciddi
göç var. O kasabalardan o insanlar niye göç ediyor? Bunu incelediniz mi? Bunun
çıkışını bulabildiniz mi? Şimdi, bu yasa tasarısıyla… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – …göçü daha çok hızlandıracağınıza
inanmıyor musunuz? BAŞKAN – Sayın Ünlütepe, teşekkür
ediyorum. HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Sayın Başkan, bitiriyorum. BAŞKAN – Ek sürenizi verdim efendim. HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Efendim, hayır, teşekkür edeyim müsaade
ederseniz. Sadece teşekkür edeceğim. BAŞKAN – Efendim… HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Başkanım, sadece teşekkür edeceğim. BAŞKAN – Sistemimi ihlal ettirmeyin bana. MUSA SIVACIOĞLU (Kastamonu) – Prensip, prensip. HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Sadece teşekkür edeceğim. Teşekkür
edeyim Sayın Başkanım. BAŞKAN – Buyurun. HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Ben duygularımı sizlerle paylaşma
ihtiyacı duydum. BEKİR BOZDAĞ (Yozgat) – Teşekkür et. MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkana verdiğiniz sözü yerine
getirin. HALİL ÜNLÜTEPE (Devamla) – Kırk iki belediyenin sıkıntılarını, o
yurttaşların sıkıntılarını Afyon parlamenteri olarak sizlerle paylaştım.
Hepinize teşekkür ediyorum ve saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Saygıdeğer arkadaşlarım, verilen ek bir dakikalık süre
zaten teşekkür etmek için verilmiş olan bir süredir. Tekrar tekrar
kullanmayalım. 22’nci Dönemde bunun teferruatını gördük. Onun için
uygulamalarımızı aksatmayalım. Evet, madde üzerinde soru-cevap işlemi gerçekleştireceğiz. MUHARREM İNCE (Yalova) – Sayın Başkan, 24’üncü döneme geldiğimizde
o bir dakikayı da mı vermeyeceksiniz? Geçen dönem farklı, bu dönem farklı
uygulamanız. İç Tüzük mü değişti, sizin tavırlarınız mı değişti? BAŞKAN – Sayın Yalçın, buyurun efendim. RIDVAN YALÇIN (Ordu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakanım, dün de arz etmiştim. Efendim, yapılan
müzakerelerden çıkan sonuç itibarıyla, aslında yeni kurulan ilçelere bir
muhalefetin olmadığı, esas problemin kapatılması düşünülen, köye dönüştürülen
belediyelerden kaynaklandığı anlaşılıyor. Efendim, Belediyeler Kanunu’nda Danıştayın
görüşü ve Bakanlığınızın teklifiyle bu belediyeleri kapatma imkânı varken neden
ısrarla hepsini birden kapatmayı tercih ediyorsunuz? Bunun bir özel sebebi var
mı? İsterseniz, uygun görürseniz Danıştayı da bir
kenara bırakıp sadece Bakanlığınızın görüşüne bağlı olarak bu düzenleme
yapılabilir ve turizm gereklerinin, güvenlik gereklerinin de denetimiyle
birtakım sizin de kabul ettiğiniz istisnalar kurtarılabilir diye düşünüyorum.
Neden, ısrarla, bu imkân varken topluca kapatmayı düşünüyorsunuz? Çok teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Asil… BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli Bakanım, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı 15/10/1985 tarihinde imzaya açılmıştır. Türkiye anlaşmaya 21/11/1988 tarihinde imza koymuş, anlaşma 9/12/1992
tarihinde onaylanmıştır. Yürürlük tarihi ise 1/4/1993
olarak belirlenmiştir. Bunun 1’inci maddesinde “Taraflar bu Şart’ın 12 maddesinde
belirtilen şekil ve ölçüde kendilerini aşağıdaki maddelerle bağlı kabul
edeceklerini taahhüt ederler.” denilmektedir. 5’inci maddede de “Yerel Yönetim Sınırlarının Korunması”
başlığıyla “Yerel yönetimlerin sınırlarında, mevzuatın elverdiği durumlarda ve
mümkünse bir referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan
değişiklik yapılamaz.” denilmektedir. Bu konuda herhangi bir çalışma yapılmış mıdır? O konuda heyetimizi
aydınlatırsanız sevinirim. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Taner… RECEP TANER (Aydın) – Sayın Bakanım, kapatılan belde
belediyelerine ait binalar, araç gereçler il özel idarelerine bırakılmakta. Çilek üretiminin önemli merkezlerinden olan Aydın ili Sultanhisar
ilçesi Salavatlı Belde Belediyesine ait hal tesisi
var. Şu anda belediyenin işlettiği bu hal tesisinde vergi ve
rüsum alınmakta. İl özel idaresine bu tesisi devrettiğimiz zaman
belediye olmadığına göre o hal kapatılacak mı? Vergi ve rüsumlar nasıl tahsil
edilecek? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Taner. Sayın Tankut… YILMAZ TANKUT (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, bu tasarıyla, uzun yıllardan beri belediye hizmeti
almaya alışmış vatandaşlarımıza bu hizmeti çok görmek suretiyle sekiz yüz
altmış üç belde halkını köy hayatına geri döndürmektesiniz. Birçoğu en az yarım
asırdır belediyelik olan bu beldelerde yaşayan insanlarımızın ve belediye
başkanlarımızın içine düşeceği psikolojik bunalımın önlenmesi amacıyla herhangi
bir rehabilitasyon çalışması yapılacak mıdır? Bu
konuda nasıl bir çalışma planlanmıştır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tankut. Sayın Yunusoğlu… SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Sayın Bakan, 5393 sayılı Belediyeler Kanunu gereğince borçlanan
belediyelerimizin kamu kurum ve kuruluşlarına olan borçlarının, köy statüsüne
döndüğü takdirde bir yıl içerisinde ödenmesi öngörülmektedir. Acaba bu borçlara
belediyelerimizin özel kurum ve kuruluşlara ve şahıslara olan borçları da dâhil
midir? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yunusoğlu. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Bakanım, Belediyeler Birliği kanalıyla, 31/12/2007
tarihi itibarıyla nüfusu azalan belediyelerin başkanlarının cep telefonlarına
eski nüfus değerleri üzerinden İller Bankası ödeneğinin ödenmesine devam
edileceği mesajı gönderilmiştir. İçişleri Bakanı olarak Maliye Bakanımızla bu
konuda bir mutabakat sağladınız mı? Sizin ağzınızdan bu mesaj doğrulanabilir
mi? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Işık. Sayın Bakanım, buyurun. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. Aracılığınızla, değerli milletvekillerimizin sorularının bir
kısmına vaktin elverdiğince cevap vermeye çalışacağım. Tabii, konuya bugün
tekrar fırsat düştüğü için başlangıçtan şöyle birkaç cümleyle başlamak
istiyorum. Burada bazı konuşmacıların ifadeleri de oldu, onları da bu cevap
içinde bir iki cümleyle cevaplamak istiyorum. AK Parti Hükûmetlerinin yerel
yönetimlere verdiği desteği Türkiye’de herkes bilir. Dün de ifade ettim, uluslararası alanda
belgelere geçmiştir. Belediyeciliğe, il özel idarelerine bizim verdiğimiz
yetki, imkân bilinmektedir. Yerel hizmetleri biz parti ve Hükûmet
olarak çok önemsiyoruz ve belediye başkanlarımıza çok destek verdik. Bu
tasarrufun temelinde -burada o da ifade ediliyor- başkanlarımızı filan biz
suçlamıyoruz; mevcut belediye başkanlarımızla ve onları tek tek
suçlamayla bu tasarının bir ilgisi yok. Bir sistem meselesi
bu. Bu sisteme ne zaman karar vermişiz değerli milletvekilleri? Bu
sisteme biz 2005 yılında çıkardığımız kanunla karar vermişiz. Belediye
kurulması için ölçeği büyütmüşüz, nüfus ölçeğini 5 bine çıkarmışız ve 2 binin
altında kalanların -ki, eskiden 2 bindi ölçek- eski ölçeğin altında kalanların
da tüzel kişiliklerini kaldıracağımızı ifade etmişiz. Orada, aslında o günün
tartışmalarını o günü bilenler hatırlar. Otomatik olarak kanunda öyle bir
mekanizma getiriliyordu ama sonradan bir uzlaşma metni olarak bu şekilde çıktı.
Şimdi niye biz Danıştay görüşü alarak üçlü kararnameyle bunu yürütmüyoruz? Dün
de arz ettim aslında. Çünkü, böyle ciddi bir tasarrufu
eğer yürütecekseniz, önümüzdeki seçimlerde uygulanması lazım. Aksi takdirde, şu
anda yapacağınız bir düzenlemenin bu seçimde de hiçbir sonucu olmayacak,
uygulaması olmayacak ve sistemle ilgili düzeltmek istediğiniz hiçbir şeyi
düzeltemeyeceksiniz. Onun için, biz, süre yaklaştığı için ve zaten büyükşehir
alanlarında bir düzenleme tasarrufu da olacağı için bu iki hususu birleştirerek
yüce Meclisin huzuruna getirmiş olduk. Burada, tabii, sorularda bir iki pratik şey var, onları
cevaplamaya çalışayım. Bu birinci soru Sayın Yalçın’ın, Danıştay görüşüyle
ilgili ifade etmiş oldum. Sayın Taner’in bina, araba, tesis vesaire ve özellikle bu tesisle
ilgili sorusu. Tabii, alacaklar, borçlar, imkânlar, hepsi il özel idaresine
devredilecek, ama o ilin il özel idaresidir. Zaten buralarda valilerin
başkanlığında veya koordinasyonunda bu düzenlemeler, değerlendirmeler yapılacak.
Bizim oradaki tutumumuz, kararlılığımız şudur: Bütün araçlar, imkânlar,
tesisler yine o beldemizle, köye dönüşen o beldemizle irtibatlı olacaktır,
oraya hizmet verecektir ve on yıl süreyle gönderilecek kendi İller Bankası
ödenekleri de sadece o köye hizmet götürmek için kullanılacaktır. Bu tesislerin
falan yürümesinde hiçbir aksamaya meydan verilmeyecektir. Burada borçlarla ilgili, kamu borçlarıyla ilgili bir yıllık bir
süre öngörülüyor, ama zaten şu anda üzerinde konuştuğumuz maddede de yer aldığı
gibi, belediyelerin bütün alacakları, borçları ve mal varlıkları il özel
idarelerine devredilecek ve bu özele ait borçların sorumluluğu da tabii o
şekilde devredilmiş olacak. Belediyeler Birliğinin bir mesajından Sayın Işık söz ettiler. O
mesajdan bilgim yok, ama son Bakanlar Kurulumuzda, nüfusu azalan
belediyelerimize gönderilen ödeneklerle ilgili değerlendirme yapılmıştır, karar
verilmiştir; bu belediyelerimizin gelirlerinde bir düşme olmayacaktır,
seçimlere kadar daha önceki gelirleri gönderilecektir; böyle bir karar
verilmiştir. Ben Bakanlar Kurulu kararını burada da ifade etmiş olayım. Esasen,
dün Başbakanımız da grup konuşmasında bunu ifade etmişlerdi. Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım. Madde üzerinde altı adet önerge vardır. BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan Hükûmet adına konuşma hakkı varken bu konuşmasını
kullanmayıp sorular için sizin ayırdığınız beş dakikalık zamanın üç dakika dört
saniyesini tasarının geneli üzerinde konuşmuştur. Bu iyi niyetli davranış
değildir. Burada kamuoyunun ve milletvekillerinin bilgilendirilmesi için
ayrılan bu zamanı iyi niyetli olarak kullanması konusunda Sayın Bakanı
uyarırsanız mutlu oluruz. Teşekkür ederim. AHMET ERSİN (İzmir) – Çok doğru. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Saygıdeğer arkadaşlarım, şimdi, İç Tüzük’ün hükümleri var,
içinizde çok değerli devlet yöneticileri var parlamenter arkadaşlarımızdan.
Zaman zaman gruplar da mesela bu haklarını
kullanmazlar, konuşmazlar. Bazen şahıslara verilen haklar konuşulmaz veya
soru-cevap işleminde aynı husustur. Sayın Bakanlar da Hükûmet
adına veya komisyon başkanları gerekli gördüğü zaman konuşuyorlar,
bilgilendiriyorlar ama Sayın Bakanları bizim Başkanlık Divanı olarak mutlaka
konuşmaya zorlamamız söz konusu olmaz. Eğer Sayın Bakan bunun üzerine bir
açıklama yaparsa onu bilmiyorum. Buyurun. AHMET ERSİN (İzmir) – Efendim, gerekçe var zaten bizde. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Benim yaptığım açıklamanın
tamamı aslında sorularla ilgilidir, sorulara cevaptır. Sadece bir konuya
değinmiş oldum daha önceki, o da bir background
açıklama olsun diye. Yani öyle ileri bir suçlamayı değerli milletvekilimizin
tabii kabul etmemiz mümkün değil. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Bakanlar Mecliste veya Hükûmette,
Bakanlar Kurulunda, buradalar. Zaman zaman, sadece
Genel Kurulda değil, Genel Kurul dışında da bu münasebetler sürdürülebilir,
komisyon başkanlarımız da aynı şekilde. Ben o takdiri size ve sayın Hükûmet yetkililerine
bırakıyorum. Evet, bu önergeleri geliş sırasına göre okutup aykırılık
durumlarına göre işleme alacağım. Buyurun. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin
beşinci fıkrası ile düzenlenen 5393 sayılı Belediye Kanununun onbirinci maddesine eklenen fıkrada geçen “Mahalli
hizmetlerin” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “Yerel ihtiyaçların”
ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz. Turan
Kıratlı Kırıkkale Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin
beşinci fıkrası ile düzenlenen 5393 sayılı Belediye Kanununun onbirinci maddesine eklenen fıkrada geçen “Tüzel kişiliği”
ibaresinin madde metninden çıkarılarak “Hükmi şahsiyeti” ibaresinin madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa
Ataş İstanbul Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 117 sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin 5.
fıkrasında son cümlede yer alan “Vali veya Kaymakamlar” ibarelerinin metinden
çıkartılıp “mülki amirler” ibaresinin konulmasını arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 117 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3.
maddesinin 5. fıkrasının “Tüzel Kişiliği kaldırılan belediyelerin bulunduğu
yerleşim birimlerinde, hizmetlerin aksamadan yürütülmesi amacıyla, ilgili
belediye veya büyükşehir belediyesi ve köye dönüşen yerlerde il özel idaresi
veya köylere hizmet götürme birlikleri tarafından içme suyu, kanalizasyon,
temizlik, çöp toplama, ulaşım, itfaiye ve diğer hizmetlerin yürütülmesi için
gerekli tedbirler alınır ve ihtiyaç durumuna göre bu hizmetleri yürütmek üzere
hizmet birimleri kurulabilir.” cümlesinin son kelimesinin “kurulur” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin 5.
fıkrasına itfaiye kelimesinden sonra gelmek üzere “sosyo-kültürel
hizmetler olarak” ekleme yapılmasını arz ve teklif ederiz. Kemal Anadol Bihlun Tamaylıgil Hakkı Suha
Okay
BAŞKAN – Bu önergeyi okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Büyükşehir Belediyesi sınırları içerisinde ilçe kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin (5)
fıkrasının Anayasaya aykırı olduğundan tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
BAŞKAN – Sayın Akıncı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım;
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Bu maddeyle ilgili küçük bir değerlendirme yapayım önce,
arkadaşlarımın bilgisi olsun. Burada biz esas itibarıyla bu belediyelerin
kapanmasından sonra veya köye dönüşmesinden sonra orada hizmetlerin aksamaması
için hizmetlerin kimin tarafından yürütüleceğini karara bağlıyoruz ve burada da
bağlanmış olan belediyeden ya da büyükşehir belediyesinden söz ediyoruz,
hizmetin onlar tarafından götürüleceğini ifade ediyoruz. Değerli arkadaşlarım, dün gündem dışı konuşmamı izleyenler varsa
Ankara Büyükşehir Belediyesinin içerisinde bulunduğu koşulları enine boyuna
anlatmaya çalıştım o beş dakikalık süre içerisinde. Şunu söylemek istiyorum:
Dün çizmeye çalıştığım Büyükşehir Belediyesinin bugün Ankara’da kapanacak olan
belediyelere herhangi bir biçimde hizmet yapmaya hâli ve mecali yoktur.
Kendisinin yapması gerekeni, Ankara’da yapması gerekeni yapmaktan aciz bir
duruma düşmüştür. Tam bir borç batağındadır. Çareyi de EGO’yu özelleştirerek
oradan gelecek kaynaklara bağlamış bulunmaktadır. Siz bu koşullar içerisinde,
bu durum içerisinde bulunan bir belediyeye ayrıca yeni yükler yıkarsanız,
onların başkaca yerlerde su, kanalizasyon, altyapı, sosyal işler ve benzeri
itfaiye hizmetlerini götürmesini beklerseniz, orada çok büyük aksaklıklarla
karşı karşıya kalırsınız, bunu biliniz. Bakınız, burada çok somut bir örnek vermek istiyorum: Belki
Karabağlar kadar tartışılmadı ama Temelli de müthiş güzel bir örnek. Biz geçen
hafta sonu Temelli’deydik. Binlerce Temellili insan toplanmış, belediyelerine sahip çıkma
tavrını sergiliyorlar. Sayın Genel Başkanımız ve Ankara milletvekilleriyle
oradayız. Yağmur sicim gibi yağıyor ve binlerce insan orada. Hani diyorsunuz ya
“Niye referandum yapılmıyor?” referandumun sonucu belli çünkü,
ondan yapılmıyor ve orada çok çarpıcı bir pankart, iki tane daha doğrusu dövizi
dikkatinize sunmak istiyorum: Bir tanesi diyor ki: “Temelli nüfusu -iskâna
açık, evlere de taşınınca insanlar- 20 bine yaklaşacak. Bütçesi 20,5 trilyon,
borç sıfır.” Bir başka döviz. Bağlanacağı belediyeyi
söylüyorum: Sincan. “Nüfus 400 bin, bütçe 50 trilyon, borç 50 trilyon.” Şimdi, Sayın Bakan, sevgili arkadaşlarım; borcu sıfır, son derece
önemli hizmetleri Temelli’ye taşımış, bütçesi denk
bir belediyeyi bütçesi kadar borç batağında olan bir başka yere bağlayarak daha
verimli sonuçlar alacağınızı sanıyorsanız… Ya, kimseyi aldatamıyorsunuz,
yapmayın, etmeyin; bu akıl işi değil, kâr işi değil! Kriterler koyuyorsunuz. Bu çizdiğim tablo hangi kriterlere
uyuyor? Maddeler sıralıyorsunuz, her birini birine yapıştırıyorsunuz, o
nedenle, bu nedenle, şu nedenle falan. E bu hangi nedenle? Burada ne kriteri var? Burada AKP kriteri var, rant
kriteri var, fırsat kriteri var, çünkü Temelli gelişiyor, sanayi bölgesi olmuş,
kooperatifler sırada, gelişmeye açık. Dün, AKP Grup Başkan Vekili arkadaşım
eski, tarihî, köklü belediyelerden söz ederken “Ya, bunlar belediye olmuş da ne
yapmışlar?” diyor. E görmüyorsunuz ki! Yani bu, vicdansızlıktır,
insafsızlıktır. Şurada Hasanoğlan’ı kapatıyorsun,
burnunun dibinde, git bir bak bakalım, Hasanoğlan
Belediyesinde neler yapılmış. Böyle bir inkârcılık olabilir mi? Bu haklı mıdır,
bu doğru mudur? İnsafsızlıktır bu. Ha, niye görmüyorsunuz söyleyeyim: Çünkü siz
her gittiğiniz yerde tarlalara ve arsalara bakıyorsunuz; buraya ne
kondurulabilir, buraya ne yapılabilir, burası nasıl kapatılabilir. (CHP
sıralarından alkışlar) Onun için yapılanları görmüyorsunuz, onun için inkârcı bir
politika izliyorsunuz. Bunu dikkatinize sunmak istiyorum. Haksızlık ediyorsunuz, yanlış yapıyorsunuz sevgili arkadaşlarım,
yanlış yapıyorsunuz. Bakın, Ankara Belediyesinin acizliği, çaresizliği o kadar
belirgin bir hâle gelmiştir ki Sayın Belediye Başkanının çıtı çıkmıyor, sesi
çıkmıyor. Ha, yeniden aday gösterilmeyeceği için belki morali bozuk falan filan
olabilir, biz onunla da meşgul değiliz, ama ben size Ankara’nın gerçeğini
anlatmaya çalışıyorum. Sayın Bakan burada, başarılar diliyorum, geçen dönem de Devlet
Bakanımızdı. Siteler, mobilya sektörünün kalbi, bilmeyen yok yediden yetmişe.
Çok açık söylüyorum, büyük sıkıntılar içerisinde. Yirmi yıldır Siteler’de esnaflık yapmış bir arkadaşınızım. Sayın Bakan
topladı, sanayi odası başkanları, yetkililer, bürokratlar, oradaki meslekî
kuruluşlar falan. Ertesi gün bir baktık gazetelere: “Siteler’in
kurtuluş reçetesi.” İki gün sonra bir açıklama yaptım: “Siteler böyle
kurtulmaz.” Ya, Siteler öyle kurtulmaz da sizin o reçeteyi Allah aşkına Sayın
Bakan izleyebildiniz mi, uygulandı mı? O reçetede, Büyükşehir Belediyesinin
yapacağı sosyal tesisler, kaldırımlar, yollar, aydınlatmalar, parklar,
Sitelerin Samsun yoluna olan cephesinin düzenlemesi ve benzeri… Hiç takip
ettiniz mi Sayın Bakanım? Hiç takip etmediniz. Niye takip etmediniz? Orada,
esnafın, vatandaşın ağzına bir parmak balı çaldınız, geldiniz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Akıncı, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. ZEKERİYA AKINCI (Devamla) – Tamamlıyorum. Nasıl olsa yapısı itibarıyla da epeyce de oy alıyoruz, ya, yatırım
yapsan, o Altındağ garip bir bölge, fukara bir semt, neyine yatırım yapacaksın?
Rant da yok, bir şey de gelmeyecek. Herkes elini eteğini çekmiş. Bakın, Ankara’nın en yoksul bölgesi Altındağ’dır, ama Büyükşehir
Belediyesinden en az hizmet alan da Altındağ’dır. Niye? Hizmet götürdüğün zaman
alabilecek bir şey var mı yok mu hesabını yapıyorsun ve bir bakıyorsun ki, yok
bir şey orada. Ama bu taraflarda var, görüyorsun, biliyorsun ve ona uygun
davranıyorsun. O yüzden Altındağlılar Büyükşehir Belediyesinden büyük şikâyet
içerisindedirler. Mobilyacılar büyük sıkıntı içindedirler. Zafer Çağlayan Bey
de geçen hafta -Sayın Bakanımız toplantı yaptı- benzer tepkilerle karşılaştı. Bu Büyükşehir Belediyesi niye oralara hizmet götüremez Sayın
Bakanım, biliyor musunuz? Ben Aydınlıkevler’de
oturuyorum. On beş gün önce bir boru patladı, dört gün yüz binlerce insan susuz
kaldı, yüz binlerce insan. Altyapı çürümüş, ASKİ bitmiş. Kendi altyapısını
yenilemekten âciz bir belediye, başka yerlere hangi
altyapı hizmetlerini götürecek? Takdirinize bırakıyorum. Çok şey söylemek lazım, ama süre sınırlı. Hepinizi saygıyla,
sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akıncı. Açıklama mı yapacaksınız Sayın Bakan? Buyurun. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Sayın Akıncı bana soru sorduğu için söz almış oldum. Altındağ ve özellikle Siteler’le ilgili
çalışmalarımızı tabii yakından takip ediyorlar. Biz -sadece şahsım değil-
Ankara milletvekillerimiz olarak Altındağ’daki gelişmeleri çok yakından takip
ediyoruz. Altındağ’da çok iyi çalışmalar oluyor. Bunun için de Siteler’le ilgili şu anda orada komisyon kuruldu,
çalışmalar yapılıyor. ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sizin döneminizde de kuruldu. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Biliyorsunuz, o, bizim
çalışma takvimimizin içinde en önemli hususlardan birisi: Doğal gaz yoktu
orada, doğal gaz şu anda oraya götürüldü. Diğer çalışmaları da takip ediyoruz,
ama Siteler’le ilgili -ben burada da açıkça
söylüyorum- Siteler esnafıyla görüşmelerimizde özellikle oradaki meslek
kollarını temsil eden arkadaşlarımızla görüşmelerde de ifade ediyoruz, kendi
aralarındaki koordinasyon yeterince sağlanamıyor ve verimsizlik biraz oradan
geliyor. ZEKERİYA AKINCI (Ankara) – Sayın Bakanım, bunun asfalt yapmaya,
yol yapmaya, kaldırım yapmaya engeli var mı? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Burada ne Büyükşehir
Belediyemizin ne Altındağ Belediyemizin yetersizliğiyle ilgili bir boyut yok.
Onu ifade etmek istiyorum. Teşekkür ederim Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin 5.
fıkrasına itfaiye kelimesinden sonra gelmek üzere “sosyo-kültürel
hizmetler olarak” ekleme yapılmasını arz ve teklif ederiz.
Ergün Aydoğan (Balıkesir) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Aydoğan, buyurun. (CHP
sıralarından alkışlar) ERGÜN AYDOĞAN (Balıkesir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
görüşülmekte olan kanun tasarısının 3’üncü maddesinin (5)’inci fıkrası üzerinde
verilen önergeyle ilgili konuşmak istiyorum. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. AKP, hazırladığı yasa tasarısıyla, 2.001 belde belediyesinin
863’ünü nüfusları 2 binin altına düştüğü için kapatmak istemektedir. Nüfusu 2
binin altına düşen 26 ilk kademe belediyesine de bunlarla birlikte
baktığımızda, 889 belediye ne yazık ki kapatılmaktadır. Değerli Bakan yerel yönetimlere önem verildiğini, yerel
yönetimlere kendi dönemlerinde en fazla önem verildiğini söylerken, AKP
iktidara geldiğinde belediyelere ayrılan pay ne yazık ki yüzde 5’e
indirilmiştir. Öte yandan, AKP yerelleşmeden yana görülmekte ama uygulamada
yetkileri merkezîleştirmektedir. Yerel yönetimlerin yetkileri yasalarla merkezî
yönetime devredilmektedir. AKP’nin işbaşında olduğu süre içinde belediyelerin
bazı yetkileri, Toplu Konut İdaresi Başkanlığına, Özelleştirme İdaresi
Başkanlığına, Turizm Bakanlığına, Sanayi Bakanlığına, Tarım Bakanlığına
devredilmiştir. Büyükşehir belediye başkanlığı olan yerlerde ise ilçe ve ilk
kademe belediyelerinin yetkileri büyükşehir belediyelerine devredilmiştir.
Yerinden yönetim bu mudur diye soruyoruz? Kapatılan belediye yönetimlerinin devredileceği
il özel idareleri bu ihtiyaçları kaynak kullanmadan mı sağlayacak? Bahane
olarak ileri sürülenler il özel idareleri için geçerli olmayacak mı? Yerel
yönetimler kendilerine verilen görevleri yerine getirmek için yeterli kaynağa
kavuştuğunda küçük belediyeler ölçek küçüklüğünü kolayca avantaja
dönüştürebilirler. Buralarda yolsuzluk, verimsizlik olmaz. Kaynaklar yerel
önderler aracılığıyla en yüksek faydayı sağlayacak şekilde kullanılır.
Öncelikle, büyük kentlerde yaşanan döneminizdeki yolsuzluklara bakmak
gerekiyor. Kapatılacak olan belediyelerde yaşayan yöre halkı hizmete en çok
ihtiyaç duyan vatandaştır. Daha çok kaynakla hizmet almayı beklerken
“Belediyeleriniz kapatılacaktır.” deniyor. Borç nedeni ile belediyeler
kapatılacaksa, Ankara ve Adana Büyükşehir Belediyeleri ne yapılacak? Kaldı ki,
borçlanma konusunda söylenenler gerçeği tam olarak yansıtmıyor. Küçük
belediyeler içinde çok sayıda borçsuz ya da borcu az olan belediye var. Kaldı
ki, küçük belediyeler borçlu da, büyük belediyeler borçsuz mu? Ülke borçsuz mu?
Başbakan “Borç yiğidin kamçısıdır.” demedi mi? Borçlanmanın bir erdem olduğunu,
güvenilirlilik olduğunu söylemedi mi? Sadece küçük belediyelerin değil, büyük
belediyelerin de, merkezî yönetimin de, özel sektörün de borcu artıyor. Bu
yüzden kapatmak çare değil. Borcundan dolayı kapatıyorsak, ülkemiz ne olacak? Belediyeler nüfuslarına göre değil, mali kaynaklarına göre
değerlendirilmelidir. Öyle belediyeler var ki nüfusu 1.500’dür, turistik bir
bölgedir, kendi öz kaynaklarıyla kendi beldesine olağanüstü hizmetler
vermektedir. Nüfusa göre değil de ekonomik duruma göre değerlendirilmelidir.
Kent görünümünden köye dönüştürerek yerel yöneticilik olmaz. Belediyelerin yaz
kış, gece gündüz nüfusları, tarihsel ve kültürel dokuya sahip olmaları, turizm
merkezi, sanayi bölgesi olma gibi özellikleri dikkate alınmalıdır. Bu özellikleri dikkate alındığında, belediyeler içinde çok uzun
yıllardır belediye olarak hizmet veren belediyelerimiz var. Balıkesir ilimizin
Gömeç ilçesi Karaağaç beldesi on altı yıllık bir belediyedir. Yaz aylarında
nüfusu 30 bindir. Bütçesi yüzde 70 öz kaynaktır. Arıtma tesisleri ve altyapı sorunlarını
çözmüştür. Nüfusu 100 kişi eksik diye kapatılmaktadır. Aynı şekilde, Balya
ilçesi Belediyesi otuz altı yıllık bir belediye. Termal turizmi beldesidir.
Yüzde 80 öz kaynakları var ve kendi ayakları üzerinde durmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Aydoğan buyurun,
konuşmanızı tamamlayınız. ERGÜN AYDOĞAN (Devamla) – Aynı zamanda Kızıksa,
Gölcük, Yaylabayır belde Belediyeleri de kapatılmak
istenmektedir. Değerli arkadaşlarım, kapatma için ileri sürülen gerekçelerden
biri de Türkiye’de belediye sayısının Avrupa ülkeleri düzeyinde olduğudur.
OECD’nin yayınladığı rapora göre, Türkiye’de kişi başına düşen belediye sayısı,
ne yazık ki, ifade edildiği gibi değildir. Kasabadan köye dönüştürülen, nüfusu
2 binden az olan belediyelerin bulunduğu yörede, artık, demokrasinin
yaygınlaşmasından ve etkinleşmesinden söz edilemeyecektir. Değerli arkadaşlar, sevgili milletvekilleri; köye dönüştürülmek
istenen belediyeler, sanki köylerin sorunları çözülmüş gibi, köylerin sorunları
yokmuş gibi; köylerimizin yol, su, kanalizasyon, altyapı ve ebe sorunları
bulunuyorken, köye dönüştürülen beldelerin sorunlarının nasıl çözüleceğini
buradan sizlerle paylaşıyorum. Bugün yedi binin üzerinde köyümüzde ebe
bulunmamaktadır. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Aydoğan.
Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 117 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 3.
maddesinin 5. fıkrasının “Tüzel kişiliği kaldırılan belediyelerin bulunduğu
yerleşim birimlerinde, hizmetlerin aksamadan yürütülmesi amacıyla, ilgili
belediye veya büyükşehir belediyesi ve köye dönüşen yerlerde il özel idaresi
veya köylere hizmet götürme birlikleri tarafından içme suyu, kanalizasyon,
temizlik, çöp toplama, ulaşım, itfaiye ve diğer hizmetlerin yürütülmesi için
gerekli tedbirler alınır ve ihtiyaç durumuna göre bu hizmetleri yürütmek üzere
hizmet birimleri kurulabilir.” cümlesinin son kelimesinin “kurulur” olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Beytullah Asil (Eskişehir) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Sayın Asil, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) BEYTULLAH ASİL (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Az önce yerimden ifade ettiğim bir cümlenin altını doldurmak
maksadıyla konuşmamın bir dakikasını buraya ayırmak istiyorum. Değerli arkadaşlarım, burada her maddeden sonra, madde görüşmeleri
sona erdiğinde, oylamaya geçilmeden önce, İç Tüzük’ün milletvekillerine
tanıdığı bir hak var. Bu beş dakika içerisinde, az sonra oylarını kullanacak
olan milletvekilleri bazı konularda bilgilenme ihtiyacı duymaktadırlar ve bu
sorularımızı da Sayın Bakana veya Komisyon Başkanına bildiriyoruz. Şimdi ben de
burada bu madde için önemli olan bir soruyu Sayın Bakana yönelttim. Sayın Bakan
sorduğumuz sorulara cevap verme yerine, tasarının tümü üzerindeki açıklamasını
yapmak suretiyle bizi bu konuda bilgilendirmedi. Değerli arkadaşlarım, ben de şunu ifade ettim, dedim ki: Sayın
Bakanın her zaman tasarının tümü üzerinde bilgi verme hakkı ve yetkisi var; o
hâlde bu beş dakikayı, ne olur, bizi bilgilendirmek için, az sonra oy
kullanacağımız madde üzerindeki tereddütlerimizi gidermek için kullanın,
ifadesinde bulundum. Değerli arkadaşlarım, bütçe sırasında sorduğum bir soruya Çalışma
Bakanlığından şubat ayının sonunda cevap geldi. Şimdi, burada sorduğumuz bu sorular, bilgilenmenin dışında, az
sonra vereceğimiz oyu belirlememiz için de geçerli olacağından… Bu hak sadece
muhalefet milletvekillerine tanınmamış. Tüm milletvekillerine tanınan bu hakkın
iyi niyetli olmadan kullanılmasına karşı bir görüş ifade ettim. Bu konuda
değerli bakanlarımız hassas olurlarsa mutlu olacağımızı ifade ediyorum. Değerli arkadaşlarım, şimdi “Tüzel kişiliği kaldırılan
belediyelerin bulunduğu yerleşim birimlerinde, hizmetlerin aksamadan
yürütülmesi amacıyla, ilgili belediye veya büyükşehir belediyesi veya köye
dönüşen yerlerde il özel idaresi veya köylere hizmet götürme birlikleri
tarafından içme suyu, kanalizasyon, temizlik, çöp toplama, ulaşım, itfaiye ve
diğer hizmetlerin yürütülmesi için gerekli tedbirler alınır…” Cümle “alınır”
diye devam etmektedir, bakın “…ve ihtiyaç durumuna göre bu hizmetleri yürütmek
üzere hizmet birimleri kurulabilir.” Cümlenin sonu “kurulabilir” kelimesiyle bittiğinde,
işin içerisine keyfîlik girer değerli arkadaşlarım. Az önce, burada, yerel
yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcınız geldi ve grup adına bir konuşma yaptı.
Orada diyor ki: “Burada bir defa daha ifade etmem gerekirse, bu yasal
düzenlemeyle, tüzel kişilikleri sona erdirilen ve özel idarelere devredilip
köye dönüştürülen yerleşim birimlerimizde halkımız… Bu düzenleme, halkımızı
hizmetten mahrum eden düzenleme değildir. Bu düzenleme, daha çok, bu yerleşim
birimlerinde yaşayan halkımızın çağımızda ihtiyaç hissettiği hizmetlere çağdaş
anlamda kavuşması anlamına gelmektedir.” O hâlde, işi keyfîliğe bırakırsak “kurulabilir” cümlesiyle… Şimdi
“Tedbir alınır.” diye amir hüküm getiriyoruz. “Tedbiri alacaksın.” diyoruz.
Ondan sonra da “Bu tedbirleri alabilmen için gerekli olan hizmet birimlerini
kurabilirsin.” Değerli arkadaşlarım, burada büyük bir çelişki vardır ve
“kurulabilir” cümlesinin “kurulur” olarak düzeltilmesi gerekmektedir. O
nedenle, bu önergemizin heyetiniz tarafından desteklenmesini talep ediyorum. Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada, benim ilimde, Eskişehir
Mihalıççık ilçesinin Dinek beldesi var. Nedim Bey de
burada. Kendisinin de köyü sayılır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Sayın Asil, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. BEYTULLAH ASİL (Devamla) – Bu beldemiz, belediyemiz Eskişehir’e Değerli arkadaşlarım, bu çorak toprakları bekleyen, sahiplenen,
orayı ekip biçip karnını doyurmaya çalışan insanlara bir nebze de olsa sağlıklı
bir ortam sunan belediyeyi, biz, burada şu kanunu çıkarmakla çok görüyoruz.
Ortaya koyduğumuz gerekçe de, masraflı oldukları… Bu çorak toprakları
beklemenin bir bedeli var değerli arkadaşlarım, onu da, o bedeli de, bu devlet,
o insanlara ödemek zorunda. Böyle gerekçelerle bu insanlar bu haktan mahrum
edilemez. Kanun maddesini de düzenlerken, böyle keyfîlik içeren ifadelerle bu
yasayı çıkardığımız zaman, o çorak toprakları bekleyen o insanlar, devletten
beklediklerini alamamayla karşı karşıya geleceklerdir. Bu konuda yüce
heyetinizi uyarıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Asil. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 117 sayılı yasa tasarısının 3. maddesinin 5.
fıkrasında son cümlede yer alan “Vali veya Kaymakamlar” ibarelerinin metinden
çıkartılıp “mülki amirler” ibaresinin konulmasını arz ve teklif ederiz. Necati
Özensoy (Bursa) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu önergeye? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım. BAŞKAN – Sayın Özensoy, buyurun. (MHP
sıralarından alkışlar) NECATİ ÖZENSOY (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yasanın 3’üncü maddesinin beşinci fıkrasında verdiğimiz önerge üzerinde söz
almış bulunuyorum. Gerekçemiz de “İlgili maddenin yasa tekniğine uygun hâle
getirilmesi” şeklinde. Bu kanuna baktığımızda, zaten bu kanunun elle tutulur bir tek
tarafı var, o da: Büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde ilçe kurulması.
Zaten, bu kanuna bu ismi, bu adı verirken de, Hükûmet
de bunu itiraf etmiş durumda. Devamında “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı” deniliyor. Yani, “2 binin altındaki belediyelerin
kapatılması, birinci kademe belediyelerin kapatılması.” denmiyor bu yasada.
Yani şu yasanın isminde bile Hükûmetin tedirgin
olduğu açık ve net bir şekilde ortada duruyor. Yine, bu büyükşehir belediyesi sınırları içerisinde ilçe
kurulmasıyla alakalı da ne kadar geniş bir perspektifte çalışmalar yapıldığına
da, dünkü veya bugünkü diyelim, sabaha karşı yaptığımız görüşmelerde
soru-cevaplarda aldığımız örnekleri de vermek istiyorum. Ben, Bursa’dan örnekle Sayın Bakanımıza bir soru sordum:
Yeni ilçelerin kurulma genel gerekçelerine baktığımızda “Büyük şehirlerde
yaşanan nüfus artışı ve sınır genişlemeleri nedeniyle merkezî idarelerin
kurulması zorunlu hâle gelmiştir.” noktasından hareketle “Bursa’da Osmangazi
ilçesinin 736 bin, Yıldırım ilçesinin 575 bin, Nilüfer ilçesinin 251 olmasına
rağmen ve İçişleri Bakanlığının talimatıyla Bursa Valiliğinin yaptığı çalışma
olmasına rağmen niye Bursa’yı dikkate almadınız, bu büyüklükleri yeterli görmediniz
mi?” diye sorduğumda “Bursa’yla ilgili herhangi bir ilçe kurulmasıyla ilgili
vilayetin bir teklifi olmamıştır, tamamen Bursa ilimizin kendi şartları içinde
ilk kademe belediyelerin nereye bağlanacağı yönünde değerlendirmeler olmuştur.”
diye cevap verdi Sayın Bakan. Ben, Valiliğin
yaptığı bu çalışmayı kendisine gösterdiğimde yine orada bana verdiği cevap
“Bürokratlarımız bana böyle bilgi verdi.” oldu. Şimdi, bu çalışmaların ne şekilde olduğu ve yine
bürokratların ne şekilde bilgi verdiği burada açık ve bariz bir örnek. Sayın Bakanım kusura bakmasın, ben olsaydım bugün o sayın
bürokratları yanımda oturtmazdım, çünkü onların görevi Sayın Bakana doğru
bilgiler vermek. Dolayısıyla, bu doğru bilgileri vermeyen bürokratların orada
oturması, bence doğru bir tavır ve davranış değil diye düşünüyorum. Bunun yanında yine kapatılan belediyelerle alakalı gerekçelere
baktığımızda, özellikle küçük belediyelerin borçlarının olması ve hizmet
noktasındaki problemlerden bahsediliyor. Bakın, bütün bu belediyelerin burada
bahsedilen borçlarının toplamı yaklaşık 200 trilyon lira. Her yıl, Hükûmet yine yaklaşık 300 trilyon liralık kömür dağıtıyor.
Bunu biz yadırgamıyoruz. Sosyal devlet gereğinin bir
anlayışı. Ama belediyelerin de hizmetleri yine sosyal devlet gereğinin
bir anlayışıdır. Yine, KİT Komisyonu toplantılarında denetlemelerde bulunurken, o
KİT kurumlarının ne kadar zarar ettiklerini, devlete hangi yüklere mal
olduklarını oralarda gördüğümüzde, o belgeleri önümüze getirdiklerinde, bu 200
trilyonun ne kadar komik bir rakam olduğuna hep birlikte şahit oluyoruz. KİT Komisyonundan arkadaşlarımız da burada. Sadece Taşkömürü
Kurumu yılda 400 trilyon lira zarar ediyor. Niye bununla ilgili öncelikle
tedbirler alınmıyor? Niye KİT’lerin devlete olan, her yıl katrilyonlarca olan
zararları konusunda kanunlar burada görüşülmüyor? Niye onlarla ilgili
düzenlemeler burada görüşülmüyor? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Özensoy. NECATİ ÖZENSOY (Devamla) – Yani, özellikle vatandaşlarımızın bize,
belediye başkanlarımızın bize gönderdikleri bilgilerde, bize verdikleri
bilgilerde, bu belediyelerin kapanmasıyla ilgili hangi zorlukları yaşayacağını
mutlaka milletvekillerimize de aynı şekilde iletmişlerdir. Bu kanunla ilgili
-ifade ettiğim gibi- bir tek elle tutulur taraf bu, yeni belediyelerin, yani
ilçe belediyelerinin ihdas edilmesi. Bunun yansımasını da yine hep birlikte
görüyoruz, beldeden ilçe olan belediyeler bayram yapıyorlar, şölen yapıyorlar. Son olarak şunu da ifade etmek istiyorum: Bursa’yla ilgili
verdiğimiz önerge… Valiliğin, bu iktidarın yaptığı çalışma kabul edilmedi ama, bizim verdiğimiz yine bu konuda bir kanun teklifi var. Hükûmet ve iktidar milletvekillerinin bunu dikkate alarak
Bursa’ya da haksızlık etmemelerini diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Özensoy. Buyurun Sayın Bakanım. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkanım, Değerli
Milletvekilimiz Bursa iliyle ilgili bir bilgi veriyorlar, onu düzeltmek
istiyorum. Bu çalışma sürecinde, yani bizim şu tasarı ve büyükşehirlerdeki
ilçe kurulması çalışması içinde Bursa ilimizle ilgili ilçe kurulması gündeme
gelmemiştir. Valiliğimizden bu konuda bir teklif istenmemiştir, bir çalışma
gelmemiştir. Bir vatandaş, Bursa’da, 2005 yılında dört ilçe kurulmasıyla ilgili
teklifte bulunmuş ve 2005 yılında Valiliğin Bakanlığımıza intikal ettirdiği bir
konudur. Sayın Milletvekilimizin bahsettiği, 2005 yılında Bursa Valiliğinin,
bir vatandaş teklifi üzerine İçişleri Bakanlığına gönderdiği bir husustur. Şu
anda Bakanlığımızda altı yüz on dört tane ilçe kurulmasıyla ilgili teklif
vardır, değişik ilçelerimizden vatandaşlarımızın bu konularda başvuruları
olmaktadır. Bu konuyu tekrar düzeltiyorum. Dün açıklamamıza
rağmen, bizim -tekrar ifade ediyorum- şu anda huzurunuzda bulunan tasarının
çalışmasıyla ilgili -ki bu birkaç aylık bir çalışmadır ve esas tabii nüfus
sayımı sonuçlarından sonra daha da ilerlemiştir- bu konuda bir teklif
gelmemiştir, gündeme gelmemiştir, Bursa’yla ilgili yeni ilçe kurulması, bizim
bu çalışma sürecimizde hiç gündemimizde olmamıştır, mevcut il kademelerle
ilgilidir. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin
beşinci fıkrası ile düzenlenen 5393 sayılı Belediye Kanununun onbirinci maddesine eklenen fıkrada geçen “Tüzel kişiliği”
ibaresinin madde metninden çıkarılarak “Hükmi şahsiyeti” ibaresinin madde metnine
eklenmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa
Ataş İstanbul BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanunun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin
beşinci fıkrası ile düzenlenen 5393 sayılı Belediye Kanununun onbirinci maddesine eklenen fıkrada geçen “Mahalli
hizmetlerin” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “Yerel ihtiyaçların”
ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz. Turan
Kıratlı Kırıkkale BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanunun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmemiştir. Sayın milletvekilleri 3’üncü maddenin beşinci fıkrasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Birleşime bir saat ara veriyorum. Kapanma Saati: 19.29 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 20.31 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yaşar TÜZÜN
(Bilecik), Harun TÜFEKCİ (Konya) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
73’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Tasarının 3’üncü maddesinin 6’ncı fıkrasını okutuyorum: (6) 2/2/1981
tarihli ve 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel İdarelerine Genel Bütçe Vergi
Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanunun 1 inci maddesinin üçüncü fıkrası
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
“Genel bütçe vergi gelirlerinden belediye ve il özel idarelerine
ayrılan payların dağıtımına esas belediye ve il nüfusları, her yıl sonu itibarıyla İçişleri Bakanlığınca, İller Bankası ve
Maliye Bakanlığına bildirilir. Belde, köy, mahalle veya bunların bazı
kısımlarının bir belediyeye katılması veya birleşmesi halinde bu belediyelerin
payı, katılma veya birleşmenin fiilen gerçekleştiği tarihi takip eden Ocak
ayının birinci gününden itibaren yeni nüfuslarına göre hesaplanır.” BAŞKAN – Fıkra üzerinde söz isteyen milletvekili
arkadaşlarımın isimlerini Genel Kurula arz ediyorum: Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Mersin Milletvekili Behiç Çelik, Demokratik Toplum Partisi Grubu adına
Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş; şahısları adına Elazığ Milletvekili Hamza
Yanılmaz ve Adana Milletvekili Yılmaz Tankut. İlk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Amasya Milletvekili
Hüseyin Ünsal’a aittir. Sayın Ünsal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; 117 sıra sayılı kanun üzerine söz almış bulunuyorum. Kanunun ilgili maddelerine geçmeden önce bir konuyu huzurlarınızda
açıklamak istiyorum Sayın İçişleri Bakanına bu konuda. Ben dün bir belgeyi size
vermeye çalıştım ve verdim. Sağ olun, sizler de kabul ettiniz o belgeyi. O
belge de TÜİK’ten alınan, Kayseri Bölge Müdürlüğünden
alınan istatistiki bilgilerdi. Bu bilgileri size
verdim. Siz aldınız, sanırım, arkadaşlara teslim ettiniz. Ama,
arkanızdaki bürokratlar, şahsımı ve yüce Meclisi sıkıntıya koyacak tarzda
–fazla bir şey söylemek istemiyorum- bizleri rencide edecek tarzda harekette
bulundular Sayın Bakan. Bu konuda bilginiz oldu mu? Bir. Bilginiz olduysa bu
bürokratlarla ilgili bir işleme başladınız mı? Öncelikle sormak istediğim konu
bu. Değerli Bakanım, ben sizin konuya ne kadar ciddiyetle
yaklaştığınızı, bu konuyla ilgili de saygın bir duruşunuz olduğunu şimdiden
yine söylemek ve ifade etmek istiyorum. Ama, buraya
gelen bürokratlar Türkiye Büyük Millet Meclisinin çatısı altına geldiğini
bilmeliler. Onlar devlet memurları, bir siyasi parti mensupları değil. Bizler
birbirimize belki sıkıntılı davranabiliriz, zaman zaman
sinirli hareket edebiliriz ama o arkadaşlarımızın çok çok
ciddi tavır göstermesi gerekir. Benim arkam dönüktü ama benim grubum bu konuda
gerekli tepkiyi gösterdi. Ben bu konudaki sizin düşüncelerinizi de almak
istiyorum. Şimdi bende bir belge daha var, bunu vermeyeceğim şimdi size. İşte
o belgeleri almak için uğraşan belediye başkanı, Adalet ve Kalkınma Partili
belediye başkanının başvuruda, “Ben bu nüfus sayımı sonuçlarını istiyorum,
nüfus tespit sonuçlarını istiyorum.” dediğinde “Size bu sonuçları vermiyoruz.”
dedikleri bir yazı var. Vermiyorum çünkü bunu da herhâlde uçak yapıp bizim
üzerimize atmaya kalkacaklar. Dolayısıyla, Sayın Bakanım, bu konuda bir uyarı
yaparsanız, bir devlet memuru çocuğu olarak, fazla üstüne gitmeden konunun,
sizden bu konuda gerekli çalışmayı yapmanızı arz ediyorum efendim. Özellikle
bunu söylemek istedim. Şimdi, gelelim diğer konuya: Belediyelere ayrılan paylar… Değerli konuşmacı arkadaşlarımız ve Sayın Bakanımız belediyelere
ayrılan paylarla ilgili, iktidar oldukları dönemde ne kadar yardımcı
olduklarını ve belediyelerin neredeyse çok ciddi, böyle bir bayram havası
yaşadıklarını söylediler. Değerli arkadaşlarım, şimdi ben, belediyelere ayrılan paylarla
ilgili, bugüne kadar yapılan, 2380 sayılı Yasa nedeniyle söylüyorum, genel bütçe
vergi tahsilatından alınan paylarla ilgili bir bilgi
vereceğim. Daha sonra da konuya girmek istiyorum. Bakın, ÖTV matraha girmemiş. ÖTV matraha girmeden, belediyelere şu
anda yüzde 6 pay veriliyor, yüzde 5, 5-6 arasında değişen bir pay. Ben bunun
tarihî seyrini sizlere arz edeyim: 1984 yılında belediyelere yüzde 10,9
-belediye başkanıydım- 1986 yılına gelindiğinde 8,55; 1987’den 2001 yılına
gelene kadar, on beş yıl yüzde 10,30; 2001-2003 arası yüzde 5; 2004’ten bugüne
kadar da yüzde 5,5-6 arası pay veriyorsunuz. Belediyelere çok şeyler
vermiyorsunuz. Bir konuyu daha sözlerime ilave etmek istiyorum. Bakın, çok
özendiğiniz o belediyelere çok mu yardım ettiğinizi düşünüyorsunuz? 28 Kasım
2007 Çarşamba günlü ve 26714 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan bir Bakanlar
Kurulu kararı var: “Tabii afetler nedeniyle gelir kaybı ve altyapı hasarına
uğrayan belediyelere yapılacak yardımlar.” Siz bu Bakanlar Kurulu kararını
aldınız ama bu Bakanlar Kurulu kararını uygulamadınız, belediyelere hiçbir
destek yapmadınız. Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; belediyelere ciddi destekler
yapılmadı. Belediyelerin borçları bahane edilerek belediye kapatılmasına
gidilmesi, küçük ölçek-büyük ölçek ayrımı yaparak, değerli grup başkan
vekilimizin -o da belediye başkanlığı yaptı- böyle bir ayrıma gitmesinin
belediyelerin kapatılmasına neden olacak kriter
olmadığını tekrar ispat etmek istiyorum. Kriter o değil. Belediyelere bir
yardım gider… Siz ilk önce Belediye Gelirleri Yasası’nı bir yapın. Belediye
Gelirleri Yasası’nı yaptıktan sonra, bu belediyeleri destekledikten sonra
konuya girmeniz gerekirdi. Bakın, bu kanunun gerekçesinde 2006 yılında
belediyelerin borçlarını yapılandırdığınızı ama belediyelerin de tekrar
borçlandığını söylüyorsunuz. Ee, bu ortamda
belediyeler zaten borçlanır. Bir de hizmet yapmaya kalkıyorlarsa… Hizmet yapan
belediyelerde borç yapma eğilimi fazladır. Şimdi, burada yapacağımız işlerden bir tanesi çok önemli. Şimdi, belediye kapatmak ayrı. Ama ben altını çizerek çok
önemli bir söz söylemek istiyorum: Kamu yönetiminde kurumlar oluşturulurken
veya kaldırılırken nüfus ya da o kurumun muhasebe veya bilanço değerleri
belirleyici kıstas değildir hiçbir zaman, olmamalı. İdarenin sürekliliği ve
bütünlüğü devlet olmanın gereğidir. Dolayısıyla, kamu yararı varsa ekonomik güçlükler
kamu yararının önüne geçemez. Şimdi, belediyeleri kapatmakla kamu yararının
önüne geçemezsiniz. Bu ekonomik güçlüklerin aşılması da önce o belediye
gelirlerinin geliştirilmesi, daha sonra da belediyelere yapılan desteklerin
hızlandırılmasıyla olur. Toplumun, bir de, alıştırdığı hizmetlerden yoksun
bırakılması veya yok edilmesi de doğru değildir. Şimdi, değerli arkadaşlarım
konuştular burada -değerli eski belediye başkanları genelde konuşuyorlar-
diyorlar ki: “Canım, köy olsun, büyükşehir olsun, önemli değil, yeter ki hizmet
gitsin.” Kentsel yaşamdan vazgeçirmek, köye dönüştürmek hangi çağdaş dünyada
var Allah aşkına, söyleyin bunu. Böyle bir şey yok. Bizler bütün Türkiye’nin
belediye olmasını, kente dönüşmesini, kırsal kesimin de kent yaşamına alışmasını
isteriz. Şimdi “Bizler onu mahalli idarelere hizmet götürme birlikleriyle
yapacağız.” diyorsunuz. Hangi kültürle yapacaksınız? Belediyelerde bu kültür
oluştu. Bakın, bana bugün yine bizim partimize mensup olmayan belediye
başkanı arkadaşımız yazı gönderdi. Bakın, Yalıköy
Belediye Başkanı, bir de Erzincan’ın Mercan Belediye Başkanı, bunların hepsi
grubumuza ve şahsımıza geldiler. Sayımlarını yaptırmışlar, mahkemeye vermişler.
Sayımları 2 binin üzerinde
çıkıyor tespitlerine göre. Mahkeme tespiti var Mercan
Belediyesinin. Diğer Yalıköy Belediyesi de “30
kilometreden su getirdim” diyor. “Hangi mahalli idarelere hizmet götürme
birliği bu işi yapacaksa gelsin, yapsın.” diyor. Belediyelerin hazır bir kültürü vardır. O kültürü yaşatırlar
değerli arkadaşlar. Suyu, kanalizasyonu, itfaiyecisi, zabıtası, sosyal
hizmetlerini yapanlar, kültürel hizmetlerini yapanlar oturmuşlar, o
gelenekselleşmiş kültür şenlikleri yapanlar, yerel özelliklerine göre; bunların
artık alışmış bir yapıları var. Bunlardan vazgeçirmeye çalışmak “Canım, biz
bunu mahalli idareler kanalıyla yapıyoruz, oraya koyacağımız bir nahiye
müdürüyle yapıyoruz.” demek aldatıcı olur. Bu yasa iyi düşünülerek yapılmamış değerli arkadaşlarım. Şimdi,
değerli grup başkan vekili arkadaşım, çok da saygı duyduğum, sevdiğim, belediye
başkanlığı da yapmış bir arkadaşım tuttu, dedi ki: “Fayda-maliyet analizi
yapmak lazım.” Allah aşkına getirin şu fayda-maliyet analizini, Genel Kurulda
bir okuyun, biz de bir tatmin olalım. Böyle bir hazırlığınız var mı? İlçelerin maliyeti,
belediyelerin kapanması… Bu fayda-maliyet analizini nerede yaptınız?
Fayda-maliyet analizi varsa Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine “Böyle bir
analiz yaptık, bu kanun bu yüzden geçerli noktaya geldi.” neden demiyorsunuz?
Şu fayda-maliyet analizinizi şurada gelin bize okuyun. Kaç liraya mal oluyor,
Türkiye’nin bütçesine ne kadar fayda getiriyor, ben sizden özellikle istiyorum.
Bir tatmin olalım en azından. Siz iktidarsınız, mutlaka bu bilgileri derleyip
toparlayıp yaptı iseniz bir fayda-maliyet analizi getirin. Bir, fayda-maliyet analiziyle bu işler olmaz. Fayda,
kamu faydası, kamu yararı. Kamu yararını bir kenara itip, toplumun
alışkanlıklarını, uygarca alışkanlıkları bir kenara itip bu daha faydalı, daha
kârlı bir hizmet yapıyor diyemezsiniz. Bakın, Göreme Belediyesinin uygulamalarından bir tanesini
söylüyorum, hangi nahiye müdürünüz yapacaksa yapsın: Çocuğun doğumundan
itibaren hem çocuğu ve hem anneyi ilkokula gidene kadar eğitime alıyor bu
belediye. Var mı yapan bir nahiye müdürü, çıkacak mı bu çalışmayı… Veya lisan
eğitimi yapıp, Göreme’ye gelen turistlere hizmet
verecek, bu çalışmayı götürecek bir daire müdürü olacak mı? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Ünsal, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. HÜSEYİN ÜNSAL (Devamla) – Tamamlıyorum efendim. Değerli arkadaşlarım, hazırlanan kanun acele hazırlanmış.
Hazırlanan kanun, hukuktan kaçırmak için, 5393 sayılı Yasa’nın uygulanmasını
bir kenara bırakmak için hazırlanmış, çünkü oraya giderseniz, o Yasa’ya göre bu
2 binin altındaki belediyeleri bir kenara atmak isterseniz önce Danıştaya gideceksiniz. Bu yasayla hukuk yapıyoruz derken,
hukuksuzluğu icat ettiniz, Danıştay denetimini baypas ettiniz. Olacak şey
değil. Dolayısıyla bu kanunun bu ülkemize fayda getirmeyeceğini, siyasi
haritasına çok ciddi zedeler vereceğini ve sonunda da yine hukuk yönüyle bu
kanunun bir kenara atılacağını bilmenizi istiyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünsal. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın
Behiç Çelik, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 117 sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerinde konuşma yapmak üzere söz
almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Şimdi, bu konuda birçok eleştiriler oldu. Dün hep birlikte Genel
Kurul salonunda yaşadığımız gerginlikler oldu. Ama,
bunun yanında belirtmek durumundayım ki, özellikle ben Mersin Milletvekili olarak
yaşadığımız iki güzellik oldu. Birincisi, Mezitli’mizin,
yaklaşık, çevresiyle birlikte 120 bini geçen Mezitli’nin,
yani Mersin kentinin batısının bir ilçe hüviyetine kavuşmuş olmasından sonsuz
haz duyduk ve ikinci konu da Arpaçsakarlar ve
Yalınayak beldelerimizin bağlılıkları değişti ve kurulmakta olan Toroslar ilçesine bağlandı. Bu ikisi Mersin için gerçekten
önemliydi. Bundan dolayı Genel Kurula ve katkıda bulunanlara ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlar, tasarının 3’üncü maddesinin altıncı fıkrası,
benden önceki konuşmacının da ifade ettiği gibi, 2380 sayılı Yasa’nın nüfus
kıstasına ilişkin hükümlerini değiştiriyor. Burada, tabii İçişleri Bakanlığının
İller Bankasına ve Maliye Bakanlığına bunu bildireceği, yıl
sonunda ve takip eden yılbaşından itibaren de bunun uygulanacağına
ilişkin bir amir hüküm getiriyor ki bunun yapılması zaten yeni nüfus tespiti
açısından lüzumlu bir düzenleme. Şimdi, Türkiye’de belediyeciliğin, aslında birçok ülkenin daha
ulus olarak tarih sahnesine çıkmazdan önce var olduğunu görüyoruz. Daha 1848’li
yıllarda İstanbul Şehremaneti’ni, Dersaadet
Şehremaneti’ni görüyoruz. 1856’da Fransa’dan getirilen bir heyetin İstanbul’da
yaptığı bir çalışma var. “İntizamı Şehir Komisyonu” diye adlandırılan, “La commission municipale” adıyla
Fransızca, Fransız heyetinin çalıştığı yapı üzerinde İstanbul altı daire-i
belediyeye ayrılıyor ki, 6. Daire-i Belediye olan Pera,
şimdiki Beyoğlu Türkiye’de ilk belediye adını alan kent olarak veya şehrin
bölümü olarak önümüze çıkıyor. Demek ki 1848’lerden başlayan bu hareket 1864 Vilayat Nizamnamesi, takip eden yıllarda, 1911’de çıkan bir
kanunu muvakkatle güçlendirilmiş ve cumhuriyete bu hâliyle intikal etmiştir. Aslında erken cumhuriyet dönemi Türkiye’de gerek genel idarenin
yeniden yapılanması gerekse Türk belediyeciliğinin veya Türk yerel
yönetimciliğinin ilk güzel uygulamalarını içermektedir. Erken cumhuriyet
dediğimiz dönem, daha cumhuriyeti yeni kurduk, birinci yılında, 21’inci
yüzyılda dahi köylerimizin ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde -birkaç düzenleme
yapmak kaydıyla- 442 sayılı Köy Kanunu var 1924 tarihli, harika bir kanundur ve
1924’lü yılları aşan bir kanundur. Büyük Atatürk’ün Türk toplumuna en büyük armağanlarından
biridir. Bu, maalesef hep gözden kaçan bir husustur. Bunu uzmanları çok iyi
bilir. 1930 tarihli ve 1580 sayılı Belediye Yasası var. O Yasa’nın 1’inci
maddesi belediyenin ne anlama geldiğini çok iyi tanımlar. Der ki: “Belde
halkının mahallî ve müşterek ihtiyaçlarını tanzim ve tesviye ile mükellef hükmi
bir şahsiyettir.” Aynen böyle tanımlar. Yeni Belediye Yasası’nda bu hususlar korunmakla birlikte,
organlarının seçimle geleceği ve idari ve mali özerkliğe sahip olacağı da bu
tanımın içine ilave edilmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1928 yılında Umuru
Belediyeye Müteallik Ahkâmı Cezaiye Kanunu çıkarılmıştı, bu belediyelere
ilişkin suç işleyenlerin cezalandırılmasına ilişkin. Bu Yasa hâlâ duruyor,
bunun yeniden düzenlenmesi gerekiyor bir yerel yönetim anlamında. Fakat, arz ettiğim gibi, Özel İdare Yasası daha uzun yıllar
eski hâlinde devam etmekle birlikte en son, yanılmıyorsam, 2004 yılında
yürürlüğe girdi ve bu yasa aslında geçmişte uygulamalar ve Danıştay
kararlarıyla çizilen yolun dışında birtakım dışarıdan dayatmalardan da
esinlenen ve Türk milletinin millî ihtiyaçlarının dışında birtakım odaklara da
hizmet eden bir özel idare yasası olarak karşımıza çıkıyor. Yani 1920’li,
30’lu, 40’lı yıllarda yapılan yerel yönetim düzenlemeleri, 2000’li yılların
başında yapılan yerel yönetim düzenlemelerinin çok önünde olduğunu, burada bir
yerel yönetimci olarak da vurgulamak isterim. Sayın milletvekilleri, Atatürk zamanında, mesela 1930’lu yıllarda
özel idarelerin genel bütçeden almış olduğu pay yüzde 20 düzeyindeydi,
belediyelerin aldığı pay da -ki 400 civarında belediye vardı- yüzde 16’ydı,
topladığınız zaman yüzde 36 yapar. Yani bütçenin yüzde 36’sını yerel yönetimler
kullanıyordu. Şimdi yüzde 6’lara düşen bir durum var belediyeler açısından ve
özel idarelere verilen pay hâlâ yüzde 1,12. Bununla mı biz yerele hizmet
edeceğiz, halkımıza hizmet edeceğiz? Yerel ihtiyaçları, medeni ihtiyaçları
yüzde 1,12 ile mi karşılayacağız? Yüzde 6’yla mı kanalizasyon, altyapı
hizmetlerini yapacağız, şehircilik hizmetlerini yapacağız? O zaman önce
gelirimizi güçlendirelim. Toplanan vergilere bakıyorsunuz, dolaylı vergiler
maalesef gelir ve kurumlar vergisinin katbekat önünde; neredeyse toplanan,
tahsil edilen verginin yüzde 70’ten fazlası dolaylı vergi konumuna gelmiş.
Şimdi, siz bu topladığınız verginin yüzde 6’sını belediyeye verdiğiniz zaman bu
belediyeler nasıl yapacak? Ankara Büyükşehir Belediyesi ortada.
Dikmen Caddesi’nin dahi bakımını yapamayan, Atatürk Bulvarı’nın bakımını
yapamayan bir belediye anlayışıyla karşı karşıyayız. O hâlde bunların hepsini
bir bütün olarak ele almak ve ona göre çözüm üretmek durumundayız. Biz
birbirimize lazımız. Bütün insanlarımız, Türk milleti birbirine muhtaçtır.
Milletvekilleri olarak da biz, başkaları ne der, şu odak veya şu grup ne der
diye değil, bütün milletin ihtiyaçlarına dönük, mahallî ihtiyaçlarına dönük bir
belediyecilik, yerel yönetimcilik anlayışını oturtmak zorundayız. Sayın milletvekilleri, 27 Şubat 2008 tarihinde İçişleri
Komisyonunda ben konuşma yapamadım. Söz istedim. Sayın Kart acil bir işi olması
nedeniyle benim yerime konuştu. Ondan sonra ben konuşacaktım, Sayın Başkan
nedense söz vermedi. Orada aslında bu çalışmaların, elimizdeki kanun
tasarısının nasıl yapılması gerektiği konusunda kendilerini aydınlatıcı kısa
bir görüşümü arz etmek istiyordum. Buna engel olundu. Biz şunu arzu ediyoruz:
Genel Kurulda olsun, komisyonlarda olsun, çalışmalarımızda iktidarın tasallutu
veya ceberut tutumu altında çalışmak istemiyoruz. Herkesin burada milletvekili
sıfatıyla eşit olarak katkıda bulunmasını istiyoruz. Onun için, Sayın Komisyon
Başkanının bu tutumunu da huzurlarınızda arz etmek istiyorum. Tasarının hazırlanmasında usul yönünden hatalar var. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Çelik, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Çünkü her ilin farklılıkları var. Türkiye sürekli göç hâlinde olan
bir halka sahip. Doğudan batıya, içeriden kıyılara ve kırsaldan kentlere doğru
üç türlü göç hareketi var. Bütün bunları planlayan, geleceğin potansiyel
kentlerinin hangisi olacağına dair ciddi bilimsel çalışmalar yapan ekiplerle
bunları sağlamak durumundayız. Oturup siz masa başında “şu kadar belediyeyi
kapatıyoruz, şu kadar ilçe kuruyoruz” dediğiniz zaman, yarın sizin karşınıza
heyula gibi sorunlar gelir ve sadece AKP’yi götürmez bu, devletimize de ciddi
kayıplar çıkartır. O nedenle, bu çalışma usulü hiç uygun değil. En azından,
muhalefet partilerinin bu konuda görüşlerinin önceden alınmasında yarar vardı.
Spesifik çalışma yapmak gerekiyordu, ama o da yapılmadı. Turistik belediyeler
maalesef dikkate alınmadı ve birleştirilecek belediyeler var, onlar dikkate
alınmadı. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Çelik, teşekkür ediyorum size. BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür edeceğim sadece. BAŞKAN – Buyurun, teşekkür edin. BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Bu itibarla, bunların dikkate alınarak
yapılması durumunda gerçekten güzel bir yasa olacağını biz de bekliyorduk,
ancak bu yasa maalesef iyi olmadı. Görüşlerimi bu şekilde arz etmiş oldum. Hepinize teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Çelik. İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Sayın Başkan, kısa bir açıklama yapabilir miyim? BAŞKAN – Buyurun Sayın Başkan. İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle, saygıyla
selamlıyorum. Efendim, bazı konuşmacılar İçişleri Komisyonunda kısıtlamalar
yapıldığı, yeterince söz hakkı verilmediği yolunda bazı ifadelerde bulundular;
bunlar doğru değil. İçişleri Komisyonu perşembe günü saat on buçukta toplantıya
başladı, saat 16.00’ya kadar, geneli üzerinde her kim isterse söz hakkı
verildi. Tutanaklar yanımda, 19 kişi söz aldı; bunların sadece 7 tanesi
komisyon üyesi, geriye kalanı tamamen komisyon dışından milletvekillerine
verilmiş sözlerdir. Sayın Behiç Çelik’in burada biraz önce ifade ettiği konu doğru
değil. Şöyle ki: Sayın Behiç Çelik’e konuşma hakkını verdiğimde, kendisinin
yerine Sayın Kart’ın konuşmak istediğini, sırasını ona verdiğini ifade
etmiştir. Tüzük’ümüzde diyor ki “Bir milletvekili konuşma hakkını bir başka
milletvekiline verebilir, ancak onun sırası -yani konuşma sırasını verdiği
kişinin sırası- geldiğinde kendisine tekrar sıra verilebilir.” Dolayısıyla
Sayın Kart’ın sırası biraz daha gerideydi, bu nedenle kendisine daha sonra sıra
verecektim, ama kendisi “Bana söz vermediniz.” diyerek çok haşin bir şekilde
komisyonu terk etti. BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Hayır Başkanım, doğru konuşmuyorsunuz. İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
“Hem sen meslektaşsın hem de bana söz hakkı vermiyorsun.” diyerek komisyonu
terk etmiştir. Kamuoyunun, Genel Kurulun bilgilerine arz ediyorum. Teşekkür ederim. BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Siz doğru konuşmuyorsunuz orada. “En son
size söz vereceğim.” dediniz. ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Bu açıklamayı yapmanın yeri burası
mı? BAŞKAN – Arkadaşlar, bütün milletvekili arkadaşlarımızın,
grupların söz hakları var, şahısları adına konuşacaklar. Yerinizden… ALİ İHSAN KÖKTÜRK (Zonguldak) – Sayın Başkan söz isteyen herkese söz
verdiğini söyledi. Tutanaklarda, söz istediğimiz hâlde vermediği yer alıyor.
Komisyon Başkanı yanıltıcı bilgi veriyor Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Köktürk, lütfen. Demokrat Toplum Partisi adına Bitlis Milletvekili Nezir
Karabaş. Buyurun. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA MEHMET NEZİR KARABAŞ (Bitlis) – Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 117 sıra sayılı Yasa Tasarısı üzerine Demokrat Toplum
Partisi adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarıya geçmeden önce önemli gördüğüm bir konuda kısaca
düşüncelerimi ifade edeceğim. Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi uzun süredir
satışı gündemde olan Tekel, sınır dışı operasyon hengâmesi arasında bir saat
içinde satıldı. Tabii, Tekelin satışı Türkiye’de KİT’lerin, Türkiye’de
özelleştirmelerin ne ilkidir ne de sonu olacak, ancak sorun bu değil. Hepinizin
bildiği gibi her özelleştirmede, özellikle, başta çalışanlar belli bir
mağduriyet yaşar. Ancak, daha önce, özelleştirme gerçekleştiği zaman, mevcut hükûmetler, iktidarlar, yetkili bakanlar -az veya çok-
işçinin özelleştirmeden sonra, o kamu kurumunun, KİT’in satışından sonra
haklarının nasıl korunacağı, mağduriyetlerinin nasıl asgariye indirileceği
üzerinde bir çalışma yürütürdü. Ancak, bakıyoruz, son dönemlerde AK Parti
bundan tümüyle vazgeçmiş bulunuyor. Özelleştirme gerçekleştiği zaman, ihaleye
katılan firmalarla özelleştirmeden sonra o kamu kurumunda çalışanların
gelecekleriyle ilgili, mevcut durumlarının korunmasıyla ilgili hiçbir çalışma
yürütülmemekte, tam tersine 4/C adı altında asgari ücrete ve güvencesiz bir
çalışmaya mahkûm edilmektedirler. Ama bundan da daha önemli gördüğümüz bir konu
var: Geçenlerde, değerli bir milletvekilinin Tekel işçileriyle ilgili sorusuna
Maliye Bakanımız Sayın Unakıtan aynen şu cevabı
verdi: “Biz, özelleştirmeden sonra, işçilerin tazminatlarını ve sosyal
haklarını veriyoruz. Zaten, o ikramiyelerini ve sosyal haklarını aldıktan
sonra, çoğunluğu kendi işini kuruyor, kendi işinde çalışıyor ‘gel, sana iş,
çalış’ desek bile çalışmıyor.” diye bir söz kullandı. Şimdi, değerli milletvekilleri, haftalardır, Tekelin satışı
üzerine demokratik hakkını kullanan ve… Türkiye, bu Parlamento, iktidar,
onların eksi 10 derece soğukta tazyikli suya tabi tutulmalarını, gaz
bombalarına tabi tutulmalarını, başlarına cop indirilmesini sadece izledik.
Bari iktidar olarak, bari Hükûmet olarak, bari
sorumlu bakanlar olarak, işçinin, bu kadar eziyetten sonra onurunu kıracak,
gönlünü kıracak, kalbini kıracak bu tür sözleri kullanmayalım. Şimdi, değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi Tekel
özelleştirmesinden bu yana Bitlis’te, Tokat’ta, Adana’da, Samsun’da,
İstanbul’da ve daha birçok yerde Tekel çalışanları gündüz fabrikada işini
yapıyorken, çalışıyorken gece sabahlara kadar fabrikayı terk etmemektedir.
Bizler birçok yerde, örneğin Bitlis’te, tarihinin tek fabrikası olan, seksen
yıl önce kurulan fabrikanın özelleştirilmesinden sonra Hükûmetin,
yetkili bakanların işçilerin sorununu bir an önce giderecek bir çabanın içine
girmesini istiyoruz ve bu kürsüden bu çağrıyı yapıyoruz. Değerli milletvekilleri, 117 sıra sayılı Tasarı’yla ilgili, dünden
bu yana, tüm gruplar, birçok milletvekili işin teknik boyutunu, işin sosyal
boyutunu, hangi beldenin, hangi mahallenin, hangi köyün ne tür kaygılarla, oy
hesabıyla nereye bağlandığını açıkladılar, ben bunlara çok girmeyeceğim; ancak
işin, Türkiye'nin, özelikle iktidar partisi ve Hükûmetin
söylemleri boyutuna değineceğim. Şimdi, Türkiye yıllardır çağdaş bir ülke olma hedefini karşısına
koymuş. Türkiye yıllardır, on yıllardır Avrupa Birliğine girme çabası içinde.
AK Parti iktidarı ve Hükûmetlerinden bu yana da bu
konuda daha ileri adımlar atılmış durumdadır. Ancak demokratikleşme, ancak
çağdaşlaşma, Avrupa Birliğine girme ve Avrupalı olma iddiasındaki bizlerin, bu
Parlamentoya getirilen bu yasaya ne dememiz gerekiyor? Şimdi,
Hükûmete soruyoruz buradan: Siz, Avrupalı olmaktan ve
bu iddiayı da AK Partinin gerçekleştireceğinden bahsediyorsunuz ancak kırk üç
tane ilçeyi yeni sınırlarla belirlerken, birçok mahalleyi, köyü bu sınırların
dışına çıkarırken, yine, sekiz yüz altmış üç tane belediyeyi, neredeyse,
Türkiye belediyelerinin üçte 1’ini kapatırken, Avrupa Birliğinin hiçbir normuna
uymayan bir pratikle bunu gerçekleştiriyorsunuz. Şimdi, bugün çağdaş ülkelerde -bugün Avrupa’da, bırakın
yeni bir ilçenin kurulmasını- yeni bir belediyenin kurulmasını veya bir
belediyenin kapatılmasını, bir ilde, bir ilçede, bir beldede, hatta bir köyde
eğer bir değişiklik yapılacaksa, eğer oraya farklı bir proje uygulanacaksa,
oradaki yetkili birimler, orada yaşayan ve yarın da yaşayacak halka gider, o
değişiklikleri götürür veya yeni projeyi götürür, onun üzerine, bazen
haftalarca, aylarca tartışma yapılır, ondan sonra bu pratiğe geçer. Şimdi, bu mantığa değinmek gerekiyor. Şu iddia var: “Birçok belde
köy durumundadır, gönderilen kaynaklar yeterli değil veya verimli
kullanılmıyor. Bu belediyelerin kapatılmasından sonra, bizler, Hükûmet olarak, devlet olarak çok daha geniş olanaklar
götüreceğiz.” diyorlar. Olabilir, götürebilirsiniz ancak bu, bu mantığı
değiştirmez. Eğer siz, milyonlarca insanı ilgilendiren ve onlarca, kimisi
yüzlerce yıldır kurulmuş bazı belediyeleri, beldeleri kapatıp, bazı ilçeleri
yeniden açıp, bazı yerlerini diğerine bağlıyorsanız, o halka sormalısınız. O
halka sormadığınız durumda demokrasiden bahsedemezsiniz; o halka
sormadığınızda, demokrasiyi, yetkiyi halka taşımaktan bahsedemezsiniz. En iyi
şeyi yapsanız bile, eğer siz halkı, orada yaşayanları, onların iradelerini,
onların kendileriyle ilgili karar verme hakkını ellerinden alıyorsanız bu
hiçbir anlam ifade etmez. Değerli milletvekilleri, birçok arkadaş dile getirdi. Şimdi,
kapatılan sekiz yüz altmış üç belediyenin birçoğunun yıllardır çeşitli siyasi
kaygılarla belde yapılmasına, belediye yapılmasına rağmen bir köy statüsünü
aşmadığını biliyoruz. Ancak sekiz yüz altmış üç belediye içinde yüzlerce
belediye, tarihî, kültürel, sosyal anlamda birçok kentin, birçok büyük ilçenin
mevcut kentsel kültüründen, belediye kültüründen, deneyiminden, birikiminden
daha fazla bir birikime sahiptir. Şimdi, birçok arkadaş bunlarla ilgili örnek
verdi. Peki, siz, tüm bu belediyeleri kapattığınız zaman, o köy statüsünde
olan, geri kalmış olan o belediyeyle birlikte diğer yüzlerce belediyeyi hangi
hakla cezalandırıyorsunuz? Üstelik halka sormadan, üstelik orada yaşayanlara
sormadan, üstelik Parlamentonun, sivil toplum örgütlerinin… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Karabaş, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MEHMET NEZİR KARABAŞ (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan. Sivil toplum örgütlerinin bu konuda düşüncesini dile getirmesini
engelleyerek… Şimdi -birçok örnek verildi- tek bir örnek vereceğim: Fındık
beldesi Belediyesi. Fındık Belediyesi, Gabar Dağı’nın
eteklerinde, geçmişte 8 bin nüfusu olan bir belediye, ancak bölgede süren
çatışma ortamı, operasyonlar nedeniyle büyük oranda boşalmış. Birinci Dünya
Savaşı’nda Fındık’tan 65 kişi gönüllü olarak savaşa gidiyor, bunların 62’si
şehit oluyor, 3’ü gazi oluyor. Atatürk o dönem -şimdiki Siirt ili Bitlis’e
bağlı- Bitlis’i ilk ziyaret ettiğinde ödül olarak Fındık’ı nahiye yapıyor. Şimdi, buna benzer yüzlerce beldemiz var, bunları kapatıyoruz.
Bunların doğru olmadığına inanıyoruz, bundan geri adım atılması gerektiğini düşünüyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Karabaş. AK Parti Grubu adına Kocaeli Milletvekili Sayın Nihat Ergün. (AK
Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin altıncı
fıkrasındayız. Bu fıkrada belediyelere pay verilmesiyle ilgili bir düzenleme
geliyor. Küçük ölçekli belediyelerin İller Bankasından almış oldukları pay
da genel bütçe vergi gelirleri tahsilatından nüfuslara
göre dağıtılan paydır nihayeti itibarıyla. Az önce bir arkadaşımız konuştu
“Küçük ölçekli belediyelerde nedir bu fayda-maliyet analizi?” diye. Benim
kastettiğim şey, bunun devlete maliyetinden ziyade vatandaşa faydası, vatandaşa
maliyetidir. Vatandaşa ne faydası var, vatandaşa ne maliyeti var, bunun ortaya
konulması lazım. Kuşkusuz, birtakım sosyal faydalardan söz edebiliriz, ekonomik
faydalardan söz edebiliriz, ama sosyal ve ekonomik maliyetlerden de söz etmemiz
lazım. Bunlardan bir kısmı ikame edilebilir, bir kısmı ikame edilemez. Mesela,
bir sosyal faydadır bir beldede belediye başkanının olması hastasını hastaneye
götürebilmek açısından, gecenin yarısında cenazesi olan birisinin cenazesine
yardımcı olmak açısından ya da karı koca kavgalarında belediye başkanının araya
girmesi, arayı bulması açısından. Fakat bunlar ikame edilebilir faydalardır.
Belediye başkanının olmadığı yerde ne oluyor arkadaşlar, karı koca boşanma
davası mı açıyor? Belediye başkanının olmadığı yerde birisinin cenazesi olduğu
zaman açıkta mı kalıyor? Belediye başkanının olmadığı yerde birisi hastalandığı
zaman oraya yetişilmiyor mu? Değerli arkadaşlar, bunlar ikame edilebilir sosyal faydalardır,
ama 2 bin nüfuslu bir belediye örneği vereyim, 2 bin nüfuslu: Bugün itibarıyla
İller Bankasından ortalama 10 YTL genel bütçe vergi gelirleri tahsilatına göre kişi başına pay alır. Ayda 20 bin YTL
yapar; -20 milyar eski parayla- bunun yüzde 40’ı yaklaşık geçmiş borçlarına kesilir,
8 bin YTL. Geriye 12 bin YTL kalır. Hiç kesilmediğini varsayalım, hiç.
Kesintisiz bir dönem varsayalım. Belediye başkanına maaş vereceğiz, 2.500 lira
verdim, en düşük maaştan verelim. 9 tane meclis üyesi var -eskiden nüfusu 70
binin altındaki yerlerde oturum ücreti alınmazdı, şimdi nüfusa bakılmaksızın
bütün belediyelerde belediye meclis üyeleri oturum ücreti de alabilirler- en az
500 lira verelim. Meclis toplantıları, komisyon toplantıları… 9 meclis üyesi
vardır en küçük belediyede, 4.500 lira yapar ayda. 10 tane personeli olduğunu
varsayalım, 10 tane; -bunu da minimum seviyeden tutuyorum- bunların vergi,
sigorta dâhil maliyetleri bin YTL olsun kişi başına, asgari ücretle
çalışsınlar, yani daha
yüksek ücret vermeyelim, 10 bin YTL. S. NEVZAT KORKMAZ (Isparta) – Kapatmadığınız belediyelerde de aynı
hesabı yapın! NİHAT ERGÜN (Devamla) –
Bunun 3 bin YTL de telefon gideri, mazot gideri olsun. Değerli arkadaşlar, hiç kesintisiz olsa, sadece bunlar 20 bin YTL
tutuyor ve bu bölgenin kendi içinden bir tahsilatı
olmayan bir bölge ise burada organizasyonun kendisi sadece -daha hizmetlere
gelmedik, yola gelmedik, parka gelmedik,
diğer hizmetlere gelmedik- bu parayı yuttu. Ne olacak yol? Ne olacak
park? Ne olacak hizmetler? Bunu belediye başkanı, kendinden büyük belediye
başkanlarına gidecek yalvaracak; büyükşehir belediye başkanlarına, ilçelere.
Buraya, devletin bürokratlarına gelecek kapılarında ceket ilikleyecek, 3 lira,
5 lira yardım dilenecek. Böyle olmaz arkadaşlar. Bu, doğru bir yaklaşım değil.
O açıdan baktığımızda bunun sosyal faydası sosyal maliyeti, ekonomik faydası
ekonomik maliyeti, vatandaşa faydası vatandaşa maliyeti açısından bakmamız
lazım. Kırk yıllık belediye, yüz yıllık belediye, on yıllık belediye… Fayda, hizmet, bütün bunları birçoğunda görmek mümkün. Şimdi, başka bir noktaya gelelim. Biz bu düzenlemeyle, aslında
buradaki belediyeyi borçsuz bir hâle getiriyoruz, İller Bankasından özel bir
yöntemle borçlarını tasfiye ediyoruz. Bunların bugün aldığı payı özel idareye
aynen gönderiyoruz. 20 bin YTL’nin bu beldeye her ay hizmet olarak, borçsuz bir
şekilde özel idare tarafından yapıldığını düşünelim, senede 240 bin YTL. Şu
belde, senede 240 bin YTL’yi hizmet olarak alsın. On yıl süreyle özel idareye
bunu veriyoruz. 2,5 trilyonluk bir yatırım. Bu köyün, bu kasabanın, bu beldenin
kırk yılda alamadığını üç dört yılda alacak dediğimiz şey âdeta budur işte. Değerli arkadaşlar, küçük ölçekler tarım arazilerinde de yok mu?
Üç dönüm bir yerde, beş dönüm bir yerde, yedi dönüm bir yerde tarlası olan
adamı düşünün; traktörle bir onu sürmeye gider, bir onu sürmeye gider, bir onu
sürmeye; bir onu ekmeye, onu biçmeye gider, koşar durur. Bu adamın parça parça 100 dönüm arazisi olduğunu düşünelim, arazi
toplulaştırmasında diyoruz ki senin bu 100 dönüm arazin parça parça olduğu için işe yaramıyor. Gel, bunu sana 90 dönüm
olarak toplu bir arazi verelim. 90 dönümlük toplu arazinin sana katkısı, 100
dönümlük parça parça araziden çok daha fazla
olacaktır; çok daha ucuza üreteceksin, zamanın kıymetli olacak, ürünün kıymetli
olacak; bütün bunları verebilme imkânına burada sahip oluyoruz. Elbette bazı hizmetlerde maliyet artışı var, yeter ki hizmet
ortaya çıksın. Özellikle merkezî nitelikli kamu hizmetlerinde ilçeler kuruyoruz
şimdi, bunun bir maliyeti olmayacak mı? Olacak. Ama karşılığında bir merkezî
nitelikli kamu hizmeti olacak; eğitim hizmeti orada daha iyi verilecek, sağlık
hizmeti orada daha iyi verilecek, tapu hizmeti orada daha iyi verilecek, nüfus
hizmeti orada daha iyi verilecek. İnsanlar, büyükşehirlerdeki nüfus
idarelerinde, tapu idarelerinde büyük bir yığılma içerisindeler. Orada da yeni
ilçeler oluşturarak, özellikle her ilçe oluştuğunda belediyesi de otomatikman
oluşmaktadır ve kendi özel kaynaklarıyla oluşmaktadır. Bu yönüyle baktığımızda,
bütün bunların fayda-maliyet analizini yaptığımız zaman görüyoruz ki, değerli
arkadaşlar, küçük ölçekle, orta ölçek, büyük ölçek arasında çok ciddi
farklılıklar vardır. Bir konu daha var: “Efendim, işte, uluslararası sözleşmeler,
Avrupa Özerklik Şartı, Anayasa’ya aykırılık…” Değerli arkadaşlar, Anayasa’ya aykırılık idari işlemden varsa
Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’yla alakalı bir sorundan bahsedebiliriz.
Bu, mevzuata bağlı bir meseledir. Anayasa Mahkemesi de bunu böyle kabul
etmiştir. Bizim mevzuatımızda ne varsa onu yapıyoruz. Ama birisi idari işlem
yaparken, tabii ki orada bir referandum yoluna gidecektir. Mevzuatımızda bu
konularla ilgili referandum yoksa referandum yapmazsınız. Sizin kanunlarınız
burada esastır, önemlidir. Zaten Yerel Yönetimler Özerklik Şartı da bunu
öngörmektedir, Anayasa da bunu öngörmektedir. O açıdan, biz burada bir idari
işlem yapmıyoruz. Burada bir mevzuat yapıyoruz, burada kanunla bir işlem
yapıyoruz. Bunlar birbirinden farklıdır. İdari işlem farklıdır, kanunla yapılan
işlem farklıdır değerli arkadaşlar. Halk arasında bir tabir var… Şimdi burada söylemek lazımsa bu
yaptığımız iş Anayasa’ya aykırı mı? Bu yaptığımız Anayasa’ya aykırı değil. Bu
yaptığımız işin kitapta yeri var, var, doğru yapıyoruz ya; yanlış bir şey yok. ŞAHİN MENGÜ (Manisa) – Size göre doğru. NİHAT ERGÜN (Devamla) – Ha, siz yazacaksınız, gideceksiniz, başka
konulardaki gerekçelerinizde olduğu gibi, bazı gerekçeler ileri süreceksiniz…
Ben sizin Anayasa
Mahkemesine yaptığınız son başvurudaki gerekçeleri de dikkatle
okumaya çalıştım. İnan üzüldüm, bazı açılardan üzüldüm. Yani, bu gerekçelerle
Anayasa Mahkemesine başvurmak hiç şık düşmedi. Şimdi bununla ilgili başvurup da
benzer bir metotla, gerekçelerle başvuracaksınız o da hiç şık düşmez. Bu düşüncelerle değerli arkadaşlar, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergün. Şahsı adına Elazığ Milletvekili Hamza Yanılmaz. Sayın Yanılmaz? Yok. Adana Milletvekili Sayın Yılmaz Tankut. Buyurun Sayın Tankut. (MHP sıralarından
alkışlar) YILMAZ TANKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin altıncı
fıkrasıyla ilgili olarak şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, söz konusu maddenin altıncı fıkrasıyla “Belde,
köy, mahalle veya bunların bazı kısımlarının bir belediyeye katılması veya
birleşmesi hâlinde bu belediyelerin payı, katılma veya birleşmeyi takip eden
ocak ayının birinci gününden itibaren yeni nüfusuna göre hesaplanır.”
denilmektedir. Şimdi buradan sormak istiyorum: Peki, söz konusu katılım 2 Ocakta,
15 Ocakta veyahut da 5 Şubatta gerçekleşirse gelire esas olan yeni nüfus için
bir yıl beklenmesi mi gerekecektir? Bu uygulama söz konusu belediyenin
gelirinin hesaplanmasında bir adaletsizliğe ve haksızlığa sebep olmayacak
mıdır? Dolayısıyla, değerli milletvekilleri, alelacele tepeden inme bir
zihniyetle Meclisimize getirilen bu yasa tasarısı ne yazık ki -daha önceki
konuşmacıların da ifade ettikleri gibi- baştan sona yanlışlıklar, eksiklikler
ve haksızlıklarla doludur. Gerçi bize göre AKP’nin bu anlayışında ve yüce
Meclise getirip çıkartmak istediği içi boş ve milletimizin menfaatlerinden
ziyade kendi siyasi kazanımlarına yönelik kanun tekliflerinde yadırganacak bir
durum ve bizim için sürpriz bir tablo yoktur. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Türkiye’de
ülkemizin millî çıkarlarını ve köklü devlet geleneklerini kendi siyasi
saltanatlarını, kendi siyasi iktidarlarını devam ettirebilmek için sermaye
yaparak harcamaktan çekinmeyen bir zihniyet ne yazık ki işbaşındadır ve
maalesef bu zihniyetin en tepesindeki insan olan Sayın Başbakanın, bakanlarının
ve Meclis grubu temsilcilerinin nafile gayretlerle çizmeye çalıştığı sahte
Türkiye tablosuyla, pembe Türkiye tablosuyla yaşayan ve yaşanan gerçek
Türkiye’nin gece ve gündüz kadar farklı olduğunu da bugün insaf ve vicdan
sahibi herkes ama herkes kabul etmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sekiz yüz altmış üç
belde belediyesinin kapatılmasına sebep olacak olan bu yasa tasarısıyla, ne
yazık ki, az önce de ifade etmeye çalıştığım gibi, AKP İktidarı, bilerek veya
bilmeyerek, devletimizin ve milletimizin değerlerini, teamüllerini ve köklü
devlet geleneklerini tasfiye etme planları yapanların, acı da olsa, amaçlarına
hizmet etmektedir. Değerli arkadaşlar, önceki konuşmacılar tarafından da ifade
edildiği gibi, bu yasa, evrensel normlara ve insan hak ve kazanımlarına da
kesinlikle uygun değildir. Dün Aksaray Milletvekilimiz Sayın Osman Ertuğrul, bugün Eskişehir
Milletvekilimiz Sayın Beytullah Asil’in de belirttiği
gibi, Avrupa Konseyinin ortaya koyduğu Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı 15/10/1985 tarihinde imzaya açılmıştır. Türkiye, anlaşmaya 21/11/1988 tarihinde imza koymuş, anlaşma 9/12/1992
tarihinde onaylanmıştır. Yürürlük tarihi ise 1/4/1993
olarak belirlenmiştir. Değerli arkadaşlar, bu şartı imzalayan Avrupa Konseyi üyesi
ülkeler, yerel makamların her türlü demokratik rejimin temellerinden birisi
olduğunu kabul etmiştir. On iki madde olan bu şartnamenin beşinci maddesinin
başlığı “Yerel Yönetim Sınırlarının Korunması” şeklindedir. Açılımında ise
“Yerel yönetimlerin sınırlarında, mevzuatın elverdiği durumlarda ve mümkünse
bir referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önceden danışılmadan
değişiklik yapılamaz.” denilmektedir. Değerli arkadaşlar, şimdi buradan sormak istiyorum: Uğruna bu
kadar mücadele ettiğiniz, göstermelik olarak verilen sözde müzakere tarihiyle
gündüz gözü havai fişek kutlamaları yaptığınız Avrupa Birliğinin ve dolayısıyla
Avrupa Konseyinin söz konusu yerel yönetimlerin sınırlarıyla ilgili bu şartını
bu tasarıyla çiğnemiş olmuyor musunuz? Peki, bunu hangi samimiyet ölçünüzle
izah edeceksiniz? Yoksa kara sevdayla bağlanmak istediğiniz Avrupa Birliğini,
sadece devletimizin ve milletimizin bölünmez bütünlüğüne yönelik tuzakları
gizlemek, birlik ve beraberliğimize yapılan suikastları örtmek ve
insanlarımızın temel sıkıntılarını saklamak için bir kılıf olarak kullanmaya
devam mı etmektesiniz? Değerli arkadaşlar, defalarca… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Tankut, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun. YILMAZ TANKUT (Devamla) - …bu kürsüden ifade edildiği gibi, hiçbir
yapıcı katkı ve eleştiriye, inceleme ve araştırmaya tahammül göstermeden “Ben
ne istersem o olur.” mantığıyla ve sayısal çoğunluğun verdiği şımarıklıkla
Parlamento ciddiyetini ve geleneklerini hiçe sayan ve yüce Meclisimizi kendi
parti grubu gibi yönetmeye çalışan AKP zihniyetinin bu anlayışını terk etmediği
taktirde, artık, bu saatten sonra, Türk toplumunun
menfaatine, devletimizin bekasına verebileceği hiçbir hayırlı hizmetinin
olmayacağı yaşanan gelişmelerle ve bugün meydana gelen aymazlıklarla sabit hâle
gelmiştir diyorum. Sonuç olarak, AKP Grubunun, bugün, ülkemize ve milletimize
şu aşamada hiçbir fayda ve katkısının olmayacağına inandığımız bir oldubitti
anlayışıyla çıkartmaya çalıştığı bu yasa tasarısının, az önce de ifade etmeye
çalıştığım hususların bir ispatı olacağını belirtiyor ve son bir kez elinizi
vicdanınıza koyarak bu tasarıyı yeniden değerlendirmenizi temenni ediyor,
hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, şahsım adına söz talep
ediyorum. BAŞKAN – Evet, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. 117 sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın 3’üncü maddesi üzerinde, bir
fırsatı ganimet sayarak söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. Tabii, bu memlekette bazıları savaş ganimetinden yararlanır, biz
de, işte, söz alan kişilerin bulunmamasından kaynaklanan bir söz alma hakkını
kullanıyoruz. Değerli milletvekilleri, tabii, o kadar çok yasalara, İç Tüzük’e
aykırı bir yasa hazırlanmış getirilmiş ki… Komisyon Başkanı burada açıklama
yapıyor: “Ben herkese söz verdim.” Sen nasıl herkese söz verdin? Sen bu
tasarıyı orada kaçırdın milletvekillerinden tenkidinden. İşte, getirdiğin bu
tasarıyı yarına inceledikleri zaman o kadar çıkmaz bir uyuşmazlıklarla
karşılaşacaklar ki bu tasarıyı hazırlayanlara halk çok büyük bir methiyeler
düzecek ama methiyeler menfi yönde olacak, müspet yönde olmayacak, onu da size
söyleyeyim. Şimdi, biraz önce AKP’li Grup Başkan Vekili burada konuşuyor,
diyor ki: “Yani belediye kalkacak, yerine muhtarlık gelecek.” Değerli
milletvekilleri, belediye ile muhtarlığı aynı statü içinde gören zihniyet olur
mu? Mümkün değil ki, belediyenin olanakları başka, muhtarlığın olanakları
başka. Şimdi, eğer bir yerde, bir beldede belediye kurulmuşsa o, çağdaş bir
yönetime kavuşmuş demektir. Devletin oraya eli gitmiştir, belirli bir halkın
kültür seviyesi yükselmiştir, eğitim seviyesi yükselmiştir, oralara birtakım
hizmetler gelmiştir. Şimdi, bunu, yani zaten bir muhtarla bir belediye farkını
kavramayacak kadar zekâ mahzurlular, özürlüler varsa bunlara zaten bir şey
anlatmaya gerek yok. BAŞKAN – Sayın Genç, bakınız, böyle bir ifade olmaz. Yani bir
milletvekili arkadaşımıza söylediğiniz ifadeye dikkat ediyorsunuz değil mi? KAMER GENÇ (Devamla) – Efendim, ben, hayır, onu kastetmiyorum,
genel konuşuyorum. Yani, diyorum ki eğer bir belediyeyle bir köy farkını
kavrayacak bir zihniyet yoksa onu şey etmek mümkün değildir. Şimdi, bakın, sizler bu Meclise geldiğiniz zaman bir yemin
ettiniz, halkın huzur ve güvenini koruyacağınıza yemin ettiniz. Şimdi, bu
kanunla halka huzursuzluk ve güvensizlik getiriyorsunuz. Niye? Yıllarca… Bu
memlekette kurulan belediyeleri kaldırıyorsunuz, kaldırdığınız zaman, yarın siz
o halkın nasıl karşısına gideceksiniz? Ne yapacaklar? Yarına, buraya siyasi… NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Seni ilgilendirmez! KAMER GENÇ (Devamla) – Ya, varsa yiğitliğin gel gidelim! Varsa
bir… NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Söz aldığın hususta konuş! KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim? NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Düzgün konuş! Hangi hususta söz
aldıysan o konuda konuş, milleti yanıltma! Yanlış şeyler söylüyorsun, doğru
şeyler söylemiyorsun! KAMER GENÇ (Devamla) – Ben, sana danışmam ki, senin evvela benim
konuşmalarımı kavrayacak bir niteliğin yok, onu bir bil de ondan sonra, başka… NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Kimse ciddiye almıyor zaten seni! BAŞKAN – Sayın Genç, lütfen… KAMER GENÇ (Devamla) – Ayrıca, eğer istiyorsan çıkalım, hangi
televizyonda istiyorsan, senin yandaşlarının televizyonunda, senin meslek
grubunla ilgili her konuda seninle tartışırım… NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ben seninle niye konuşayım? KAMER GENÇ (Devamla) - …ve getirdiğiniz bu kanun da facia bir
kanun. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Sen kimsin ki seninle televizyona çıkacağım! KAMER GENÇ (Devamla) - Bu kanunla, Türkiye Cumhuriyeti devleti
içinde yerleşen huzuru bozuyorsunuz, belli beldelerdeki rant
peşinde koşuyorsunuz. Yarın, size bağlı olan imar planlarını yapacak kurumlar
kanalıyla bugüne kadar sahip olmadığınız yerlerdeki hazine arazilerini, mera
arazilerini -belediyeler hududu içindeki arazileri- getireceksiniz, plan
kapsamında kendinize özel planlar yapacaksınız –zaten bu sizin huyunuzdur-
yeşil alanlardaki… NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İspat et. KAMER GENÇ (Devamla) – İspat edersem sen ayrılacak mısın
milletvekilliğinden? NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – İspat edemeyen şerefsizdir. KAMER GENÇ (Devamla) - Sizin milletvekiliniz Tuzla’da yeşil alanı
imar planına çevirmedi mi? (AK Parti sıralarından gürültüler) NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Ezbere konuşuyorsun. KAMER GENÇ (Devamla) - Getirelim… Getirelim efendim. ASIM AYKAN (Trabzon) – İşte orada Bakan… KAMER GENÇ (Devamla) - Gazeteler yazdı. Yazmadı mı? Bilmiyor
musunuz? Yani siz belediye başkanı olarak hiç yeşil alanları imara açmadınız
mı? (AK Parti sıralarından gürültüler) ASIM AYKAN (Trabzon) – İspat et. KAMER GENÇ (Devamla) – Eğer ki ispat edersem milletvekilliğinden
istifa eder misin? İstifa eder misin? NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Bir şey yapamazsın. ASIM AYKAN (Trabzon) – İşte
Bakan orada, şikâyet et. KAMER GENÇ (Devamla) – Siz, yeşil alanları kendi yandaşlarınıza
getirip de imar sahasına açıp da yapmadınız mı? ASIM AYKAN (Trabzon) – İspat et. KAMER GENÇ (Devamla) - İspat edeceğim. ASIM AYKAN (Trabzon) – Getir, şikâyette bulun yargıya… KAMER GENÇ (Devamla) - Açalım… Şimdi, zaten siz denetimi kaldırdıktan sonra neyi ispat edeceğiz?
Yani bunu getireceğiz ama bu sözünüzün arkasında kalacaksınız. Şimdi, dolayısıyla, bu yasayla getirdiğiniz şey, zaten sizin
zihniyetinizdeki kişilerin şeyi, “Acaba, bu memleketteki kaynakları nasıl bizim
yandaşlarımıza kanalize ederiz.” Bütün
mesele bu. Bütün mesele bu. NUSRET BAYRAKTAR (İstanbul) – Siz biliyorsunuz, sizin döneminizde
olmuştur. KAMER GENÇ (Devamla) - Bakın, belediyelerinizde çalışan
bürokratlar metreslerine 1 trilyon civarında hediyeler alıyorlar. Efendim,
burada, hiç bu mahkeme üzerine gidiyor mu? Gitmiyor. Niye? Çünkü savcıları ve
hâkimleri, siz bu statüyle korkutmuşsunuz. Çünkü araştırma yapıyorlar,
soruşturma yapıyorlar… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) – Aynı zamanda da devlette de denetim
olmayınca bu nasıl olacak? Ha, siz şimdi bu belediyeleri aldınız. Aldığınız o arsalarla…
Erzaklar dağıtacaksınız, ondan sonra yine kömürler dağıtacaksınız, siz oy
almaya gideceksiniz. Ama bu iş o kadar ucuz değil; yarın sizi, belediyeler, o
belediyenin hudutları içine sokmayacaklar. Göreceksiniz, siz, cıyak cıyak, oralara girdiğiniz zaman bağıracaksınız ve geri
döneceksiniz. Bu halk, bu kadar, yani kendisine kötülük yapan insanlara karşı
artık gün gelecek ona cezasını verecek kapasitede ve nitelikte bir halktır.
Onun için, getirilen bu kanun komisyonda doğru dürüst incelenmemiş, Genel
Kurulda doğru dürüst incelenmemiş, konuşmaların hepsini kapatmışsınız. Bu
komisyonda, bir defa, biz… Uzun zaman Parlamento görevini
yapan insanların kanunları komisyonda enine boyuna tartışması lazım. E,
şimdi, başka zamanlarda, meclislerde, il kurulması, ilçe kurulması, belde
kurulması öyle kolay kolay geçmezdi. Çünkü herkesin
bir belde kurma imkânı var, her milletvekilinin ilçe kurma hakkı var. Bunların
hepsini engellediniz. Tabii, Komisyon Başkanı burada her şeyi dikta bir rejimle
önledi. Ama bunun sonucuna kendisi katlanır. Saygılar sunuyorum efendim. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemini
gerçekleştireceğiz. Sayın Erçelebi… HASAN ERÇELEBİ (Denizli) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Aracılığınızla Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Kapatılacak olan belediyelerden AKP’li belediye başkanlarının
partiden istifa etmemeleri için “Size daha büyük görevler vereceğiz.”
denildiğini duyuyoruz. Bu görevler nelerdir? Denizli’de kırk beş tane belediyeyi kapatıyorsunuz. Bu hizmetleri
nasıl vereceksiniz? Bu yasayla köyleri ilçe sınırları içerisine alıyorsunuz. Köy
mezraları ne olacaktır? Bu tasarıda akçalı işler var. Neden Plan ve Bütçe Komisyonunda bu
tasarı görüşülmeden Genel Kurula geldi? Kapatılan belediyelerin borçları ne olacak? Biraz önce AKP Grup Başkan Vekili söyledi, “Anayasa Mahkemesine
giderseniz şık olmayacak.” dedi. Anayasa Mahkemesine şıklıktan dolayı değil
haksızlık ve hukuksuzluktan dolayı gidildiğini düşünüyorum. Ne diyorsunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Cengiz… MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. İki gündür tabii, sorularımıza çok cevap alamıyoruz ama… Özellikle
Çanakkale’de sekiz tane beldenin kapatılması ve bunların ortak yönleri var.
Vatandaşlarımız tabii merak ediyorlar. Özellikle, kapatılan beldelerde bir,
büyük belediye binaları var; iki, sağlık ocakları var 2 doktorlu; üç, liseler
var, YİBO’lar var, jandarma var ve bu gibi
kooperatifler de var. Bu beldeler köy olunca bunların durumu ne olacak diye
merak ediyorlar. Acaba bu konuda, köyde olması görülmeyen bu müesseselerin
durumları ne olacak? Sayın Bakanımız bilgi verebilir mi? BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Bukan… AHMET BUKAN (Çankırı) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. 2002 yılından bugüne kadar kaç tane belde belediyesi kurulmuştur?
Bu kanunla da kaç tanesi kapatılmaktadır? İkinci bir sorum: Kaç belediye başkanı adli makamlarca
yargılanmıştır? Bunun sonucu ceza alıp görevden alınan belediye başkanı, meclis
üyeleri veya belediye çalışanları var mıdır? Varsa hangi belediyelerdir? BAŞKAN – Sayın Çalış… HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım, son nüfus sayımına göre nüfusu azalan belediyelerimize
İller Bankasınca gönderilen ödenekler azaldı. Sorulan sorulara verdiğiniz
cevaplarda bu ödenekleri eski şekilde göndereceğinizi söylediniz. Ama bu hangi
kurallara göre olacak, nasıl olacak, bu ne kadar sürecek? Burayı açıklamadınız,
bir. Bir diğer husus: Nüfusu artan belediyelerdeki uygulamalarınız
nedir? Nüfusu artan belediyelere gönderdiğiniz ödenekler arttı mı yoksa eskisi
gibi, eski az nüfusuna göre mi devam ediyor? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Bal… FARUK BAL (Konya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Aracılığınızla Sayın Bakana sormak istiyorum: Bu kanun,
kaynak yetersizliği nedeniyle, tasarruf amacıyla nüfusu 2 binin altında bulunan
sekiz yüz altmış üç tane beldenin kapatılmasını da içermektedir ve içindeki
maddeleri itibarıyla da buralara mahallî hizmetin sunulabilmesi için il özel
idaresi veya köylere hizmet götürme birlikleri vasıtasıyla içme suyu,
kanalizasyon, temizlik, çöp toplama, ulaşım, itfaiye ve diğer hizmetleri
götürmek amacıyla gerekli tedbirleri alacak bir yetki veriliyor. Altında da kaymakamlar ve valiler bunlarla ilgili koordinasyon
yapmakla görevlendiriliyor ve İller Bankasındaki kaynaklardan, nüfuslarına
göre, bu hizmetlerin yerine getirilebilmesi için bu kuruluşlara kaynak transfer
ediliyor. Buradan anlaşıldığına göre, Türkiye’de sekiz yüz altmış üç tane
belde… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, sorumu soramadım. Müsaade edin,
birkaç saniye içinde tamamlayayım. BAŞKAN – Pardon. Otomatik kesiliyor Sayın Bal. Bir dakikaya göre
ayarladığımız için, bu hususta… FARUK BAL (Konya) – Sorumu tamamlayayım. BAŞKAN – Şimdi, burada sırada arkadaşlar var. Benim sistemi tekrar
değiştirmem lazım, alttan itibaren yüklemek lazım. FARUK BAL (Konya) – O zaman şunu sormak istiyorum Değerli
Başkanım: Bu mahallî hizmetlerin devletleştirilmesi değil midir bu kanun? İkinci olarak da: Bütün dünya Mersin’e giderken bu kanunla bu Hükûmet tersine mi gidiyor? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Buyurun Sayın Bakanım. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Erçelebi’nin sorusu, kapatılan,
tüzel kişiliği düşürülen belediyelerdeki başkanlarla ilgili, AK Partili
belediye başkanlarımızla ilgili. Tabii, bir soru olarak da nitelemek mümkün mü,
onu bilemiyorum ama bizim kimseye bir taahhüdümüz olmadı. AK Parti ailesi, AK
Parti belediye başkanları bizim bunu niçin yaptığımızı gayet iyi biliyorlar.
Yani bizim bu tasarıyla yerel yönetimlere daha büyük imkân aktaracağımızı ve
yerel hizmetlerin daha iyi yürüyeceğini biliyorlar. O konuda söyleyeceğim fazla
bir şey yok. Kapatılan belediyelerin borçlarıyla ilgili daha önce ifade ettik,
zaten maddede de yer alıyor. Borçları, alacakları, hepsi il özel idarelerine
devrediliyor ve borçlarının tasfiyesi il özel idareleri tarafından yapılacak. Çanakkale’yle ilgili Sayın Cengiz’in sorusu: Kapatılan belediyenin
binaları, imkânları ve o beldemizdeki diğer kooperatif ve diğer tesisler devam edecek. Bu konularda
hiçbir endişeye gerek yok. Hatta, bugün tekrar başka
bir soruya verdiğim cevapta da ifade ettim. Bunların kendi araçları, araç
gereçleri, köye hizmet götüren bütün imkânları orada korunacak ve oraya hizmet
götürmeye devam edecek. 2002 yılından bu yana kaç belediye kurulmuş, belde belediyesi?
Daha önce belediyelerin Türkiye’deki gelişimiyle ilgili tablo sunmuştuk. 2000
yılından bu yana Türkiye’de hiç yeni belediye kurulmamıştır, belde belediyesi
de dâhil. AHMET BUKAN (Çankırı) – Benim ilimde kuruldu Sayın Bakan, şimdi de
kapatılıyor. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – 2000’de, zaten,
biliyorsunuz, büyükşehir Sakarya söz konusuydu. 2002’den sonra hiç belediye
kurulmamıştır. Bu tasarı ile de kaç belediyenin tüzel kişiliğinin kaldırılacağı
zaten bilinmektedir. AHMET BUKAN (Çankırı) – Ünür Belediyesi
kuruldu, benim ilimde kuruldu, Çankırı’da. KADİR URAL (Mersin) – Bürokratlarınız yanlış bilgi veriyor Sayın
Bakan. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Nüfusu azalan belediyelere
gönderilen ödenekle ilgili, değerli arkadaşlar, bu konuda da tabii biraz önce
yine açıklama yapmıştık. Hükûmetimizin şöyle bir
kararlılığı vardır: Bu, tabii, adrese dayalı nüfus kayıt sistemi çok önemlidir.
Bakın, dün de ifade etmiştim, bu, Türkiye’de gerçekten, artık, güncel olarak
nüfusumuzun sağlıklı olarak takibine imkân veriyor. Bu çerçevede,
belediyelerimizin tabii bazılarının nüfusu daha fazla çıkmıştır. Yani on yılda
yapılan bir sayım ve çok geç kalıyordu. Şimdi şöyle düşünelim: Bazı yerleşim
yerlerimizin nüfusu bilinenin iki misline çıkmış ama ödeneği az. İşte, bu adaletsizlik gideriliyor ama bizim Hükûmet
olarak da şöyle bir kararımız var; son Bakanlar Kurulumuzda da bunu görüştük,
dün Sayın Başbakanımız grup toplantısında da bunu deklare etti: Nüfusu azalan
belediyelerimize, 2009’daki yerel seçimlere kadar ödeneklerinde düşme olmayacak
ama nüfusu artan belediyelerimize, hak ettikleri için de yeni nüfuslarına göre
ödenekleri gönderilecek. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Seçim senesi Sayın Bakan, tabii olacak o
kadar. Seçimden sonra ne olacak? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Tabii, son olarak da Sayın
Bal’ın sorusu: Hizmetlerle ilgili mekanizmayı zaten anlattık. Sekiz yüz altmış üç
beldemizde… Sadece malî sebepler değil bu tasarrufumuzun temelinde yatan, bunu
tekrar tekrar ifade ediyoruz; ölçek büyütme, optimal bakış, hizmetleri daha iyi yürütme ve yerel
yönetimlerimizi gerçekten dünyadaki trende paralel olarak daha planlı hale
getirme. Biz, bu çerçevede Köy Kanunu’nu da yakın zamanda ele alacağız. Köy
Kanunu’nda, köylerimizle ilgili düzenlemeleri de muhtarın yeni konumu, köylere
götürülecek hizmetlerin yeni organizasyonuyla, yaklaşık otuz beş bin
civarındaki köyümüzü de daha farklı bir bakışla değerlendirmiş olacağız. Kısa
sürede bu da huzurunuza gelecek ama gelmeden önce, o konuda, Köy Kanunu
üzerinde çok detaylı bir çalışma yapacağız. Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN – Teşekkür ederim. İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Sayın Başkanım, bir soruya cevap vermem lazım Komisyonla ilgili. Verebilir
miyim? BAŞKAN – Evet, buyurun. İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Sayın Başkanım, Sayın Erçelebi “Neden Bütçe Plan
Komisyonunda bu tasarı görüşülmedi?” diye bir soru yöneltti. Bu konuda benim
cevap vermem lazım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tarafından 26/2/2008 tarihinde sadece İçişleri Komisyonuna havale
edildiği için, başka bir komisyona havale edilmediği için sadece bizim
Komisyonumuzda görüşülmüştür. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Madde üzerinde altı adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup
aykırılık durumuna göre işleme alacağım. Buyurun: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin
altıncı fıkrası ile düzenlenen 2380 sayılı kanunun birinci maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen “kısımlarının” ibaresinin madde metninden çıkarılarak “bölümlerinin”
ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa
Ataş İstanbul Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin
altıncı fıkrası ile düzenlenen 2380 sayılı kanunun birinci maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen “gelirlerinden” ibaresinin madde metninden çıkarılarak
“paylarından” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz. Kerim
Özkul Konya Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları
İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının 3. Maddenin altıncı fıkrasında yer alan “ocak ayının birinci
gününden itibaren” ibaresinin kaldırılarak “bir yıl sonra” ibaresinin gelmesini
arz ve teklif ederim. Cemaleddin Uslu Kadir Ural Mustafa Enöz Edirne Mersin Manisa Nevzat
Korkmaz Beytullah Asil Isparta Eskişehir Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3. maddesinin
6. fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz: “Genel Bütçe vergi gelirlerinden belediye ve il özel idarelerine
ayrılan payların dağıtımına esas belediye ve il nüfusları, her yıl sonu itibariyle İçişleri Bakanlığınca, İller Bankasına
ve Maliye Bakanlığına bildirilir. Belde, köy, mahalle veya bunların bazı
kısımlarının bir belediyeye katılması veya birleşmesi halinde bu belediyelerin
payı, katılma veya birleşmenin fiilen gerçekleştiği tarihi takip eden Ocak
ayının birinci gününden itibaren yeni nüfuslarına göre hesaplanır. Belediye ve il nüfusları 10 yıl süreyle paylarının hesaplanmasında
2 kat olarak dikkate alınır.” Behiç Çelik Nevzat Korkmaz Kadir Ural Mersin Isparta Mersin Beytullah Asil Cemaleddin Uslu Eskişehir Edirne Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin 6.
fıkrasındaki Maliye Bakanlığına diye devam eden cümleye “ilgili belediyesine
de” şeklinde ekleme yapılmasını arz ve teklif ederiz. Bihlun
Tamaylıgil Yaşar
Tüzün Hüseyin
Ünsal İstanbul Bilecik Amasya Yaşar Ağyüz Orhan
Ziya Diren Ahmet
Küçük Gaziantep Tokat Çanakkale Kemal
Anadol Hakkı
Suha Okay İzmir Ankara BAŞKAN – En aykırı önergeyi okutup işleme alacağım. Buyurun: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde ilçe kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin (6)
fıkrasının Anayasaya aykırı olduğundan tasarı metninden çıkartılmasını arz ve
teklif ederiz. Bihlun
Tamaylıgil Yaşar
Tüzün Hüseyin
Ünsal İstanbul Bilecik Amasya Yaşar Ağyüz Orhan
Ziya Diren Ahmet
Küçük Gaziantep Tokat Çanakkale Kemal
Anadol Hakkı
Suha Okay İzmir Ankara BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Sayın Başkan, Orhan Ziya Diren… BAŞKAN – Buyurun Sayın Diren. ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. 117 sıra sayılı büyükşehir belediyesi sınırları içinde ilçe
kurulması ve bazı belde belediyelerinin kapatılması hakkındaki Kanun
Tasarısı’nın 3. maddesi (6)’ncı bendi üzerine vermiş
olduğumuz önerge münasebetiyle söz aldım. Bu vesileyle yüce heyetinizi sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. Huzurlarınızda -eğer bu tasarı kanunlaşırsa- kırk altı beldesi
kapatılacak bir seçim çevresinin milletvekili olarak bulunuyor ve bu konudaki
duygularımı sizlerle paylaşmak üzere bulunuyorum. İktidar partisi olarak toplumun neredeyse yarısını ilgilendiren
bir düzenleme yapıyorsunuz. Yaptığınız bu düzenlemeyle mahallî idareleri
neredeyse yeniden yapılandırıyorsunuz. Tabii ki iktidar partisi düzenlemeler
yapacaktır ama “Ben iktidarım, her istediğimi istediğim şekilde yaparım.”
dememelidir. Şimdi, bu kanun tasarısı kamuoyunda da tartışılmamış, komisyon
görüşmeleri -daha önce arkadaşlarımın da iddia ettiği gibi- neredeyse
oldubittiye getirilmiş, altyapısı oluşturulmadan yangından mal kaçırır gibi
Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmiştir. Ekonomi her geçen gün kötüye gitmekte, dış ticaret açığı
büyümekte, işsizlik katlanarak artmaktayken, öncelik, hangi belediyeleri
kapatalım, nereleri ilçe yapalım olmamalıydı. Ben öyle tahmin ediyorum ki Avrupa Birliğiyle yaptığımız
görüşmeler sürecinde, bizim tarım kesiminde özellikle nüfusumuzun neredeyse
yüzde 37’si vardı ve bize dayatılan en önemli konulardan bir tanesi de buydu,
bu rakamın mutlaka daha aza indirilmesiydi. Acaba bu beldelerin bir kısmı
değişik mülahazalarla kapatılırken bu kırsaldaki nüfus acaba şehirlere göç
ettirilerek, azaltılarak Avrupa Birliğine olumlu cevap mı vermek isteniyor diye
düşünüyorum. Bu belediyeler kurulduğunda, tabii ki, bu 2 binlik
kıstaslara uyan nüfus sayısına sahip beldelerdi ama bunlar ekonominin kötüye
gidişi, belki tarımda yeteri kadar destek bulamadıkları ve geçimlerini
sağlayamadıkları için kentlere göçün sonucu buralarda nüfusta azalma olmasına
karşın, bizim özellikle Tokat’ımızda kapanma durumuyla karşı karşıya kalan
beldelerimizde bu belediyelerin getirdikleri hizmetler sonucu yavaş yavaş bir kentsel yerleşim, kentsel yaşam kültürünün
gelişmeye başlaması sonucu köye dönüş anlamında da ciddi gelişmeler var. Bu noktada, birçok milletvekilimizin genel görüşmelerde de
söylediği gibi, eğer bu beldelerin kapatılması gerekiyorsa bunu birbirine çok
benzeyen domino taşlarını dizer gibi ya da kilit taşlarıyla bir kaldırım
oluşturur gibi bir anlayışla değil, her yörenin özelliğine, her yörenin
gereksinmelerine, coğrafi konumuna bakılarak tek tek
incelenmek suretiyle, halkın da buna katılımı sağlanarak daha demokratik
şekilde yeniden bir düzenleme yapılabilirdi. Burada, biz bunun çok demokratik olduğunu göremiyoruz. Örneğin, Muğla’da Turunç ve Bafa, Nevşehir’de Göreme ve Mustafapaşa gibi beldeler çok büyük özellik arz etmesine
karşın 2 bin nüfusun altında nüfus yerleşik görünüyor adrese dayalı sayım
sistemi içerisinde ama bunlar, turistik sezonda ve senenin büyük bir bölümünde
de çok yoğun bir nüfusu maalesef ağırlamak durumunda kalıyorlar. Ama bunlara bu
hizmetleri, belediyenin götürdüğü bu hizmetleri bundan sonra nasıl vereceğiz ya
da oradaki tarihî ve turistik değerleri nasıl koruyacağız? Bunlar da apayrı
sorunlar. Bizim Tokat’ımızda özellikle kapatılacak beldelerimizden Akarçay, Ataköy, Cihet, Dikili, Gölgeli gibi,
Almus’umuzdaki Görümlü, Kınık gibi köylerimiz, beldelerimiz, gerçekten bu
hizmeti vermesi planlanan il genel meclisinin ya da il genel sekreterliğinin emrindeki
makine parkının ya da diğer bütün hizmetleri getirecek kurumlara çok uzak
yerlerde, hakikaten çok müsait olmayan coğrafi koşullarda yapılanmış, yavaş yavaş da bu “köye dönüş” anlayışı içerisinde gelişmeye
başlamış şeylerdi. Eğer bunlar,
dediğim gibi teker teker incelenip, raporlanıp
bunlara biraz daha imkân verilebilseydi belki çok daha yararlı, o bölgelerin
gelişmesine katkıda bulunacak çalışmaları yapmış olacaktık. Bu konuda da yine
bu işin aceleye getirilmiş olduğunu düşünüyorum. Özellikle Tokat’ta kapanacak bu birçok belediyenin gerçekten il
genel meclisleri ve ne bileyim, KÖYDES projelerinden hizmet almak bakımından
çok olumsuz coğrafi koşullarda konumlarda konuşlanmışlardır. Ayrıca, buralarda
hizmet, bu şekliyle daha da pahalıya mal olacaktır diye düşünüyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Diren, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) – Tamamlıyorum efendim. Kaldı ki BELDES ve KÖYDES projeleri kapsamında buralara bu
hizmetlerin götürüleceğini iddia ediyorsunuz ama yerelde bize de gelen
şikâyetler var. Eğer iktidar partisine mensup bir belediye başkanı yoksa, gerek BELDES gerekse KÖYDES projelerinde oylara her
zaman dikkat çekilmiş ve orada partizanlık her zaman yapılmıştır. İnşallah,
bunların önüne geçecek tedbirleri mutlaka alacağınızı düşünüyorum. Verdiğimiz önergede de Anayasa’nın, idarenin her türlü eylem ve
işleminin yargının denetimine tabi olduğuna amirdir… Yapılan değişiklikle
kapatılan veya bağlanan ilk kademe belediyelerinin haklarını idari yargıda
aramalarının önüne geçildiğinden, bu durum meşru yol ve vasıtalarla yargı
mercileri önünde hak arama özgürlüğünü ortadan kaldırdığından dolayı Anayasa’ya
aykırı görüyor ve bu maddenin (6)’ncı bendinin
çıkartılmasını talep ediyoruz. Önergemizin destekleneceği ümidiyle, hepinizi tekrar sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Diren. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum. Buyurun. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 3. maddesinin 6.
fıkrasındaki Maliye Bakanlığına diye devam eden cümleye “ilgili belediyesine
de” şeklinde ekleme yapılmasını arz ve teklif ederiz. Kemal
Anadol (İzmir) ve arkadaşları. BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Yaşar Ağyüz
efendim… BAŞKAN – Sayın Ağyüz, buyurun efendim.
(CHP sıralarından alkışlar) YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bu madde üzerindeki değişiklik önergesi için söz aldım. Hepinize saygılar
sunuyorum. Değerli arkadaşlar, bu yasa yanlışlıklarla, eksikliklerle dolu
baştan beri söylediğimiz gibi. Komisyonda da iyi incelenmemiş. Bakın, Belediye
Yasası’nda belediyelerin bütçe yapma dönemi kasım ayıdır. Siz, vergi
gelirlerinden alınacak payın bildirilmesini “her yıl sonu
itibarıyla” diyorsunuz ve İller Bankasıyla, Maliye Bakanlığıyla
sınırlıyorsunuz. İlgili belediye, bütçesinde yatırım programı planlayacak, ödenek
ayıracak. Belediyelerdeki en büyük payın da devletten alınan vergi payı olduğu
ortadayken, böyle bir çelişkiyi kabul etmek mümkün mü? Bu kadar bir farklılık
dâhi ne Komisyonda ne hükûmette görüşülmemiş. Bu, bir
çelişkidir. Bunun düzeltilmesi lazım. Ayrıca, burada konuşuldu, önergeyle düzeltildi. Bakın Samsun’un
iki tane ilçesindeki köy bölüşümüne: Kırmızı
işaretliler ortak. Hangi köy iki ilçede? Bunu nasıl çözeceksiniz? Kura
çekimiyle mi çözeceksiniz? MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Düzeltildi. YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Diğerlerinde de bir sürü yanlışlıklar var.
Komisyon Başkanı diyor ki: “Çok iyi incelendi.” Ben o komisyondaydım, on
buçuktan bir buçuğa kadar görüşler söylendi, bir buçukta tatile çıkıldı; üçte
başladı, üç buçukta muhalefet terk etti görüşlerine önem verilmediği için,
görüşleri dinlenmediği için. Öneriler işlerine gelmediği için, iktidar partisi
üyeleri, kapalı toplantıda yarım saatte bu koskoca, Türkiye’nin idari yapısını
yeniden biçimlendirecek ve çok tehlikeli, ileriye dönük sakıncaları olacak,
özellikle AK Parti gibi bir iktidarın elinde yapılan bir değişiklik olduğu için
çok büyük sakıncaları olacak. Böyle bir yasayı yarım saatte geçirdiniz ve iki
gündür de görüşmelerle burada bunu tamamlayacağız. Değerli arkadaşlarım, o kadar yanlış bilgiler veriliyor ki, Sayın
Bakan da yanlış bilgi veriyor, diyor ki: “Bu, 2004’te çıkan yasada vardı.”
Orada var Sayın Bakan, ama “Danıştayın görüşü
alınarak…” diyor, siz Danıştayın görüşünü baypas
ediyorsunuz. Bunu, niye burada dürüstçe söylemiyorsunuz, niye açıklıkla
söylemiyorsunuz sekiz yüz altmış üç belediyeyi kapatırken? Yine bir Grup Başkan Vekili arkadaşımız diyor ki, hesap çıkarmış,
“20 milyar.” Peki bu personelin maaşı verilmeyecek mi?
Yoksa personeli burada böyle gösterip çıkarmayı mı düşünüyorsunuz 9 tane
personeli, 10 tane personeli? 9 tane belediye meclisi üyesine ödenek… Peki, bu yasa
çıkarken sizin öneriniz olamaz mıydı, ayda bir belediye meclis üyeliği
yapacağına eskisi gibi üç ayda bir yapılsın, dört ayda bir yapılsın, nüfusa
göre dengelensin. Olmaz mıydı? Ki, o kadar abartılı rakamlar veriyor ki eskiden
belediye başkanlığı da yapmış değerli arkadaşımız, ayda herkese 500 milyon,
ufak bir beldede 500 milyon aylık ödenek veriyor meclis üyelerine. Değerli arkadaşlarım, varsayalım ki 20 milyar, bin belediye
kapattınız, 20 trilyon. Bakın son bir haber: EGO’nun BOTAŞ’a olan 676 milyon
YTL borcunu sildiniz, “yeniden yapılandırma” dediğiniz olayla ve vergi
aflarıyla İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ve on dört şirketinin borçlarını
sildiniz, yeniden yapılandırdığınız belediyelerinizde ayrıcalıklı işlem
yaptınız. Maliye Bakanlığınız aylardır, yıllardır seçim dönemine yaklaşıldığı
dönemlerde ayrıcalıklı işlem yapıyor. Bir partiye fazla veriyor, kendi
partisine, iktidar partisine, bir partiye az veriyor. Bunlar yaşanan gerçekler.
Bunları niye söylemiyorsunuz yani, niye söylemiyorsunuz? Ankara Büyükşehir Belediyesinde 1 katrilyon borç ne oldu? Bunların
hesabı niye sorulmuyor? Bin belediye, senede 20 trilyon yapıyor arkadaşlar, 20
trilyon. Sizin verdiğiniz ayda 20 trilyon yapıyor, senede 240 trilyon. Sizin
bir çırpıda sildiğiniz borç 676 milyon YTL değerli arkadaşlarım. Bu büyük bir
çelişkidir, bu büyük yanlıştır, bilgi eksikliği çok büyük yanlışlıktır. Bakın, Avrupa Özerklik Şartı’nı arkadaşımız okumamış. “Beni
bağlamaz.” diyor. Nasıl seni bağlamaz? 5’inci maddesi diyor ki: “Öngörülen
sınır değişikliklerinde belde halkına önceden danışılması şarttır.” Bu
bağlayıcı bir maddedir. Referanduma her konuda hevesli olan iktidarınız bu
konuda niye referanduma gitme gereğini hissetmiyor değerli arkadaşlar? Bunlar
hep yasanın büyük çelişkileridir. O nedenle, yasa tamamen eksiktir ve bu
yasanın iyi incelenmeden geldiği açık ve net görülmektedir değerli arkadaşlarım.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Ağyüz, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun. YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Muhalefet çok ciddi önergeler veriyor, ama
dinleyen kim! Yine otomatik parmaklarla reddediyorsunuz. Yine bir değerli arkadaşımız konuştu burada: “Bir tek yeşil alan
tadilatı gösterirseniz…” dedi. AKBİL ile İGDAŞ’ta
soruşturmanın ucundan, kıyısından yer alanlar bize belediye dersi veremezler.
(CHP sıralarından alkışlar) AHMET YENİ (Samsun) – İSKİ’den bahset! YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) - Gaziantep’de
fuar alanı bugün peşkeş çekiliyor, fuar alanı, 40 bin dönüm. Yüzüncü Yıl Kültür
Parkı peşkeş çekiliyor. MHP’li Bursa Milletvekili arkadaşımız rantı koydu. İki saat önce konuşmamda, Kadıköy’de iktidara
yakın bir inşaat şirketine Belediyeleri kapatarak kolaycı bir yola gidiyorsunuz siz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) YAŞAR AĞYÜZ (Devamla) – Belediyeleri yaşatmak zordur, belediyeleri
yaşatmak da yerelleşme politikasını defterine ve programına yazan partilerin
işidir. Dolayısıyla, belediyecilik de sosyal demokratların işidir değerli
arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ağyüz. Önergeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3. maddesinin
6. fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz Behiç
Çelik (Mersin) ve arkadaşları “Genel bütçe vergi gelirlerinden belediye ve il özel idarelerine
ayrılan payların dağıtımına esas belediye ve il nüfusları, her yıl sonu itibarıyla İçişleri Bakanlığınca, İller Bankasına
ve Maliye Bakanlığına bildirilir. Belde, köy, mahalle veya bunların bazı
kısımlarının bir belediyeye katılması veya birleşmesi halinde bu belediyelerin
payı, katılma veya birleşmenin fiilen gerçekleştiği tarihi takip eden Ocak
ayının birinci gününden itibaren yeni nüfuslarına göre hesaplanır. Belediye ve il nüfusları 10 yıl süreyle paylarının hesaplanmasında
2 kat olarak dikkate alınır.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Çelik… OKTAY VURAL (İzmir) – Mustafa Kemal Cengiz konuşacak. BAŞKAN – Sayın Cengiz, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin altıncı
fıkrasında vermiş olduğumuz önerge üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi ve bizleri televizyonları başında
izleyen gönlü buruk ve gözleri nemli belediye başkanlarıma saygılar sunuyorum. Özellikle, bu teklifimiz, bu önergemiz, bütçeleri dolayısıyla zor
duruma düşmüş, birleşme durumuna gelmiş belediyelerimizin on yıl süreyle İller
Bankası payını 2 kat olarak alması şeklindedir. Tabii ki, zor duruma düşmüş
yerel yönetimleri düşünerek hem yerel yönetimlerin güçlendirilmesi hem de yerel
yönetimlerin bir an önce toparlanması adına -zor duruma düşmüş hem belediyelerimizin
hem de özel idaremizin bu teklifimizle bir an önce kendi ayakları üzerinde
durup yürümesi için- bir önerge vermiş bulunuyoruz. Ancak, tabii bu kanun
tasarısının hazırlanması esnasında -iki gündür izliyoruz- sadece bir kriter ele alınmış. Bu kriter de
nüfus kriteri olarak ele alınmış, sadece nüfusa bakılmış. Bugün karşınızda şahsım olarak, dokuz yıl belediye
başkanlığı yapmış ve yerel yönetimlerden gelen birisi olarak, bu yasa
tasarısının, hem iktidar partisinin hem de muhalefette bulunan ve ilde, ilçede,
beldede belediye başkanlığı yapmış arkadaşlarımıza sorulmadığı, bunların görüşü
alınmadığı, bölgesel farklar açısından düşünülmediği, hem doğuda hem batıda
farklı belediye hizmetlerinin olabileceği ve bu belediye hizmetlerinin belediye
başkanlarının özverisiyle devletten aldıkları 1 trilyona karşılık 25 trilyonluk
hizmet yapmış belediye başkanlarımız var. Dolayısıyla, bu belediye başkanlarımızın, o halkımızın
belediyeleri evi olmuş ve onların emeği, gözyaşı… Gece gündüz uyumamış ve
beldesine hizmet etme çabasıyla Avrupa’ya gitmiş. Avrupa’da sahneye çıkıp
beldesine para toplayan, efendim Avrupa’da şarkı söyleyerek beldesine ambulans
kazandıran, Avrupa’dan bir şeyler kazandırarak kendi beldesine devletin
verdiğinin 20 katı, 25 katı hizmet eden belediye başkanları var. Bugün bin tane
belediye başkanı bizi izlerken bir umut içinde ve bir kurtarılış bekliyor ve bu
bin tane belediye başkanı, bu yasayla, tarihe, evini mühürleyen, evinin
kapısına kilit vuran belediye başkanı olarak geçecektir. İşte bu, bin kişiye ve
o beldede 5 milyon civarındaki -direkt ve endirekt olarak 5 milyon kişiyi
ilgilendiren- bu insanlara bu psikolojik yıkıntıyı da yaşatan ve o psikolojik
bozuntuyu da bunların üzerine verecek bir yasa olarak bizlerin elinden
çıkacaktır. Biz bu yasaya katkı vermek istiyoruz. Muhalefet olarak da, gelin
bu yasayı birlikte yapalım diyoruz. Bizim de tecrübelerimiz var ve bu
tecrübelerimizi bu yasaya aktaralım. Bu yasanın sadece bir kriterle
olması mümkün değildir. Bakın, Çanakkale’de kapanan sekiz tane belde
belediyemiz var. üç tanesinin de ortak özelliği var:
Ayvacık ilçesi, Küçükkuyu termal turizm alanı ilan
edilmiş. Yenice ilçemizde Akçakoyun ve Pazarköy ilçe merkezine (Mikrofon otomatik cihaz tarafında kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Cengiz, konuşmanızı tamamlayınız lütfen. MUSTAFA KEMAL CENGİZ (Devamla) – Sayın Başbakanımızın yerel
yönetimlerden gelen ve bunları iyi bilen bir insan olduğuna inanıyoruz. Ama, iki günden beri, burada, tek kişilik demokrasi filmini
bu Mecliste izliyoruz. Yani 70 milyon kişi bu Meclisten de tek kişilik
demokrasi filmini izlemek zorunda. Onun için, ben, böyle kanunlarda, ülkemizin ali menfaatini ilgilendiren kanunlarda mutlaka bizlerin de
katkısını almak bir lütuf sayılmamalıdır. Çünkü, biz
de, bir muhalefet partisi olarak, bu Mecliste bir görev ifa etmeye geldik ve
katkı sağlamaya geldik ve bu duygu düşüncelerle, bin tane belediye başkanımızın
bu akşamki nemli gözleri, inanıyorum, sizleri iki gündür ikna etmeye çalışan
muhalefetin her türlü gayretlerine rağmen, inşallah bir tecelli olur, bu tasarı
bir daha gözden geçirilir. Gerçek değerler üzerinden, gerçekten kapatılması
gereken beldeler varsa bunları tartışalım, kapatalım ama gerçekten, çok zor
şartlarda kapatılanlara da bir şans tanımak gerektiğine inanıyorum. Bu vesileyle bizleri izleyen herkese saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi Sınırları
İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısının 3. Maddenin altıncı fıkrasında yer alan “ocak ayının birinci
gününden itibaren” ibaresinin kaldırılarak “bir yıl sonra” ibaresinin gelmesini
arz ve teklif ederim. Cemaleddin Uslu (Edirne) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım. OKTAY VURAL (İzmir) – Sayın Enöz
konuşacak. BAŞKAN – Sayın Enöz, buyurun. MUSTAFA ENÖZ (Manisa) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Büyükşehir Belediyesi
Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı’nın 3’üncü maddesinin (6)’ncı
fıkrasında yer alan “ocak ayının birinci gününden itibaren” ibaresinin
kaldırılarak “bir yıl sonra” ibaresinin gelmesini teklif ettiğimiz önerge
üzerine Milliyetçi Hareket Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bilindiği gibi 2/2/1981 tarihli ve 2380 sayılı Belediyelere ve İl Özel
İdarelerine Genel Bütçe Vergi Gelirlerinden Pay Verilmesi Hakkında Kanun’un
1’inci maddesinin üçüncü fıkrası değiştirilmiş ve “Genel bütçe vergi gelirlerinden
belediye ve il özel idarelerine ayrılan payların dağıtımına esas belediye ve il
nüfusları, her yıl sonu itibarıyla İçişleri Bakanlığınca, İller Bankası ve
Maliye Bakanlığına bildirilir. Belde, köy, mahalle veya bunların bazı
kısımlarının bir belediyeye katılması veya birleşmesi hâlinde bu belediyelerin
payı, katılma veya birleşmenin fiilen gerçekleştirildiği tarihi takip eden ocak
ayının birinci gününden itibaren yeni nüfuslarına göre hesaplanır.”
denilmektedir. Biz, verdiğimiz önergeyle, bu “ocak ayından itibaren” ibaresinin
kaldırılarak bir yıl süre içerisinde bir geniş zaman dilimini önerdik. Buradaki
gerekçemiz, katılma payları “birleşmenin fiilen gerçekleşme tarihinden itibaren
bir yıl sonra” demekle, nüfus sayısının daha da artabileceği ve payların da bu
beldelerimize, belediyelerimize daha fazla miktarda aksettirilmesini temin
etmek amacıyla böyle bir önerimiz oldu. Değerli milletvekilleri, büyükşehir belediye teşkilatı bulunan
yerlerde etkin ve güçlü, hizmet kapasitesi yüksek ilçe belediyelerinin
oluşturulması ve büyükşehirlerde yerel yönetim teşkilatına paralel merkezî
yönetim teşkilatının yani ilçelerin, ilk adım ilçelerinin kurulmasına karşı
olmadığımızı daha önce de belirtmiştik. Ama bu tasarının, ülkemiz ve demokrasi
açısından en büyük kaybının belde belediyelerimizin yok edilmesi olduğunu
düşünmekteyiz. Altyapı, makine parkı, hizmet araçları ve personeliyle,
beldesine veya ihtiyaç duyduğunda çevre köylere de yardım götüren
belediyelerimizin kaldırılışı, aynı zamanda belediyenin bulunduğu çevreyi de
oldukça mağdur edecektir. Değerli arkadaşlar, bilindiği gibi, belediyelerimiz aynı zamanda
çevre, civardaki köylere de birebir yardım yapmaktadır. Bu köylerden de bize
sürekli telefonlar gelmekte, belediyelerin kaldırılması gerçekleştiğinde bu
köylerin hizmetlerinde bir aksama olacağını bizlere ifade etmektedirler. Bize
“Mademki KÖYDES bu kadar başarılıydı, bu köylerden bize niye telefon ediyorlar
ve belde belediyelerinden yardım taleplerinin yok olmasını neye bağlıyorsunuz?”
şeklinde sorular soruluyor. Demek ki yok olunca, belediyelere KÖYDES tarafından
yapılan yardımlar da yetersiz kalacak ve köylerimizin daha da mağdur edilecek
olduğunu bir kez daha dikkatlerinize sunmak istiyorum. Bu belediyelerimizin
sadece ve sadece nüfuslarının azalması öngörülüyor. Nüfusları azaldı diye bu
belediyeleri kaldırmanın çok bir mazeret olmadığını ben buradan bir kere daha
ifade ediyorum. Değerli milletvekilleri, ülkemizde büyük ölçüde köyden kente doğru
bir göç hareketi yaşanmaktadır. Kurulu olan belediyelerimiz bu göç hareketini
biraz da olsa frenlemektedir. Tabii, bu göçle ilgili birkaç şey söylemek
istiyorum. Her şeyden önce göçün sebepleri üzerinde durmamız gerekiyor. Bugün,
kırsaldan şehir merkezlerine göç hareketinin en önemli sebebi, en büyük sebebi,
tarım sektörünün AKP eliyle bitirilmiş olmasıdır, bunu ifade etmek
durumundayım. Bugün mazot fiyatlarına, gübre fiyatlarına bakıldığında,
çiftçinin, köylünün ne kadar mağdur edildiğini görmekteyiz. Evet, köyden kasabaya, kasabadan ilçeye, ilçeden de ile dönüşme,
insanlarımız üzerinde olumlu tesir yaparken belediye statüsündeki bir yerin
köye dönüştürülmesi, yöre halkı üzerinde de fevkalade üzücü bir sonuç
yaratmaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın Enöz, konuşmanızı
tamamlayınız. MUSTAFA ENÖZ (Devamla) – Ülkemizde faaliyette bulunan mevcut 2.011
belde belediyesinin 863 tanesinin kapanacak olması, yerel yönetimlerin yerinden
yönetimi ile tezatlık teşkil etmekte olup neredeyse belde belediyelerimizin
yüzde 50’si kapanacaktır. Bu fevkalade yanlış olan uygulamadan dönülmesi
gerektiğini ısrarla bir kez daha vurguluyor ve önergemizin kabulünü arz
ediyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin
altıncı fıkrası ile düzenlenen 2380 sayılı kanunun birinci maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen “gelirlerinden” ibaresinin madde metninden çıkarılarak
“paylarından” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz. Kerim
Özkul BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 117 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve üçüncü maddesinin
altıncı fıkrası ile düzenlenen 2380 sayılı kanunun birinci maddesinin üçüncü
fıkrasında geçen “kısımlarının” ibaresinin madde metninden çıkarılarak
“bölümlerinin” ibaresinin madde metnine eklenmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa
Ataş İstanbul BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanunun tekniğine uygun olacağı düşüncesiyle mütalaa olunur. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. 3’üncü maddenin (6)’ncı fıkrasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Geçici madde 1’i okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 1- (1) Ekli (44) sayılı listede adları yazılı
belediyelerin tüzel kişilikleri, ilk genel mahalli idareler seçiminden sonra
geçerli olmak üzere kaldırılarak köye dönüştürülmüştür. (2) Bu yerleşim yerleri için
2380 sayılı Kanun uyarınca verilen paylar, tüzel kişiliğin kalktığı yıl için
İçişleri Bakanlığınca bildirilen nüfus esas alınmak suretiyle on yıl süreyle
ilgili il özel idarelerine gönderilir. (3) Köye
dönüştürülen belediyelerin, 5393 sayılı Belediye Kanunu gereğince
yapılandırılan borçları ile kamu kurumlarına ve İller Bankasına olan borçları,
bu belediyelerin tüzel kişiliklerinin fiilen sona erdiği tarihi takip eden
yıldan itibaren, 2380 sayılı Kanun uyarınca genel bütçe vergi gelirleri tahsilât
toplamı üzerinden belediyelere ayrılan toplam paydan bir yıl içinde İller
Bankasınca kesilir ve on iki eşit taksit halinde alacaklı idarelere ödenir. (4) Birinci fıkra hükmü
uyarınca köye dönüştürülen belediyeler, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren altı
ay içinde 5393 sayılı Belediye Kanununun 8 inci maddesindeki usule bağlı
olmaksızın, belediye meclisinin kararı ile bağlı olduğu il veya ilçe
belediyesine mahalle olarak katılma talebinde bulunabilir. Katılma işleminin
gerçekleşebilmesi için katılacak belediye ile katılınacak
olan il veya ilçe belediyesinin sınırları arasında başka bir belediye veya köy
bulunamaz. Bu belediyeler ile katılacakları il veya ilçe belediyeleri
arasındaki meskûn sahadan meskûn sahaya olan uzaklık on kilometreden fazla
olamaz. Katılım işlemi katılınacak belediye
meclisinin olumlu kararı ile sonuçlanır. BAŞKAN – Evet, geçici madde 1 üzerinde gruplar adına: AK Parti
Grubu adına Nihat Ergün, Kocaeli Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu
adına Ahmet Küçük, Çanakkale Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına Hüseyin Yıldız, Antalya Milletvekili. Şahısları adına: Şevki Kulkuloğlu, Kayseri Milletvekili; Alim
Işık, Kütahya Milletvekili. Sayın Ergün, buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU ADINA NİHAT ERGÜN (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın geçici
1’inci maddesi hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, kanun, iki gündür çok yoğun bir tartışma
trafiği içerisinde görüşülüyor. Tabii, bu trafik içerisinde kanun hakkında
değişik yorumlar yapılıyor. Bazen çok
farklı bilgiler veriliyor. Bilginin, eğer faydalı bir bilgi olması isteniyorsa
evvela doğru bir bilgi olması lazım. Sonra, doğru olsa bile tam olması lazım,
eksiksiz bir bilgi olması lazım. Doğru ve tam olsa bile temiz bir bilgi olması
lazım. Eğer bilgi doğru değilse, tam değilse ve temiz değilse… Bazı bilgiler
var içinde virüs barındırır. Bulaştı mı bütün bilgisayarın her tarafı çöker. Onun
için, değerli arkadaşlar, bazı bilgiler, gerçekten çok faydalandığımız bilgiler
oldu ama bir kısım bilgilerin de doğruluğu şüpheli, eksik ve temiz olmayan
bilgiler de burada çokça ortalıkta dolaştı. Mesela, borçlu büyükşehir
belediyeleri konusu, işte Ankara’yı da kapatalım, şunu da kapatalım… Değerli arkadaşlar, borç var iş yaparak borç yaparsınız, borç var
iş yapmadan borç yaparsınız. Fakirin borcuyla zenginin borcu da bir olmaz;
fakirin borcu fakiri batırır, zenginin borcu zengini daha da zengin eder. Onun
için, borcun ödenebilme kabiliyeti vardır, ödenememe kabiliyeti vardır.
Türkiye’nin borcuyla alakalı çok konuşuluyor, işte şu kadardı, şu kadar oldu
diye. Ama Türkiye’nin gelirleriyle borcunu mukayese ettiğimizde, gelirlerinin
içinde borcunun ne kadar azaldığını da hepimiz biliyoruz. Değerli arkadaşlar, ben Kocaeli milletvekiliyim. İzmit Büyükşehir
Belediyesi -bu kanunla Kocaeli Büyükşehir Belediyesi adını alıyor- Türkiye’nin
en borçlu belediyeleri arasında birinci sıradadır. Sebebi ne? M. AKİF HAMZAÇEBİ (Trabzon) – Hayır, hayır, birinci olan Ankara
Büyükşehir Belediyesi. NİHAT ERGÜN (Devamla) - Sebebi Yuvacık Barajı. Niye? Normalde -Sayıştay raporuna göre söylüyorum, politik
tartışmalara falan hiç girmiyorum- Sayıştay raporu diyor ki, “Türkiye’nin en kötü
yap-işlet-devret modeli örneğidir.” Türkiye’nin en kötü. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – İş yapıp da borç yapmak Kocaeli için de
geçerlidir. NİHAT ERGÜN (Kocaeli) - 200 milyon dolara yapılması gereken bir
iş, yaklaşık 1 milyar dolara tekabül etmiştir, on beş yıllık geri ödeme
planıyla da 4,5 milyar dolar gibi bir rakam ödenecektir. Doğal gaz projesi vardır bunun gibi -Eskişehir’le eşdeğer bir
projedir- Eskişehir’de 13,5 milyon dolara bitmiş olan doğal gaz yapım işi, Kocaeli’de Fransızlara 135 milyon dolara ihale edilmiştir,
tam 10 kat fazla, tam 10 kat fazla. ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Sefa Sirmen,
“Dokunulmazlığımı kaldırın.” dedi, niye dokunulmazlığını kaldırmadınız?
(Gürültüler) BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… NİHAT ERGÜN (Devamla) – İşte bunlar, Türkiye’de belediyelerin
borçlanmasıyla ilgili nasıl bir tablo oluştuğunu da ortaya koymaktadır. (CHP
sıralarından gürültüler) ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Ayıptır, yüreğin yetiyorsa git Kocaeli’de konuş. Kaldırın dokunulmazlığı. Yalan
söylüyorsun. BAŞKAN – Arkadaşlar, lütfen… NİHAT ERGÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, onun için, yine Gaziantep’te
de benzer örnekler vardır. Hiç rahatsız olmaya gerek yok. Yanlış yapan varsa,
hukuki yanlışların faturası mahkemede ödenir. Siyasi yanlışların faturası
sandıkta ödenir, öyle değil mi? ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) – Yalan konuşuyorsun, yalan. NİHAT ERGÜN (Devamla) – Sandıkta siyasi yanlışların faturasını
herkes ödemiştir. Onun için boşuna tartışmayalım. (AK Parti sarılarından
alkışlar) Bak, biz de siyasi yanlış yaparsak, biz de bu siyasi yanlışların
faturasını sandıkta öderiz zaten. Bunun farkındayız ve bilincindeyiz. Onun için
hukuk var memlekette, demokrasi var, problemler hukuk ve demokrasi içerisinde
elbette çözülecektir. Burası Türkiye’nin başkenti Ankara. Beş yıl önceki Ankara’yı biz hatırlıyoruz. Beş yıl önce
milletvekili olduğumuz zamanki Ankara’yla, beş yıl sonra bugünkü Ankara
arasında çok fark var. Üstelik de Ankara, AK Partili bir belediyedir,
büyükşehir belediyesidir diye borçları falan da silinmemiştir. ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) –
Mahkeme kararlarına saygılı ol, ayıptır. NİHAT ERGÜN (Devamla) – Kimsenin borcu silinmez. Herkesin borcu
eşit olarak, eşit muamele görerek yapılandırılmıştır. Bunlar bizim dönemimizde
olan işlerdir değerli arkadaşlar. Belediyelerde vaktiyle ayrımcılık var mıydı? Vardı Türkiye’de. Biz
hepimiz bundan çok çektik. Borcumuz sebebiyle İller Bankası payımızın tamamına
el konuldu, tamamına ve o gün ne yapacağımızı şaşırdık. Beş kuruşsuz kaldık,
beş kuruşsuz. Hep bu acıları yaşaya yaşaya, başta
Genel Başkanımız, Başbakanımız da aynı sıkıntıları çeken bir insan olarak,
gelir gelmez bir karar alındı: Hiçbir belediyenin borcu yüzde 40’tan daha fazla
kesilmeyecektir, hangi partiden olursa olsun. Yapılandırılmış borcu yoksa yüzde
25’ten fazla kesilmeyecektir. Bu bizim dönemimize ait bir uygulamadır, bizim
dönemimize ait bir uygulama. Değerli arkadaşlar, herkesten eşit pay kesiliyor. Yaz aylarında
hiçbir belediyenin parasından kesinti yapılmıyor. AK Partili, DTP’li, CHP’li, DYP’li hiç kimsenin parasından yaz
aylarında belediyelerimiz hizmet üretsinler diye kesilmiyor ve muhalefet
belediyelerinin projelerine de ciddi manada katkı sağlanıyor, başta İzmir
Büyükşehir Belediyesi olmak üzere. İzmir Büyükşehir Belediyesinin ulaşım
projelerine, İzmir’deki olimpiyatlara, İzmir’deki her türlü yatırıma, bir
Cumhuriyet Halk Partili belediyedir diye bakılmıyor, Türkiye’nin göz bebeğidir
diye bakılıyor her türlü yatırım yapılırken. Onun için, değerli arkadaşlar, geçmişte ne vardı? Bir zamanlar
şöyle şeylere şahit olduk: 99 yılında deprem oldu Türkiye’de, Kocaeli’de deprem oldu, bazı iktidar partisi
belediyelerinin Anadolu’daki vilayetleri afet bölgesi ilan edildi. Niye? 5 kat
para alsınlar diye. Ya orada deprem olmadı ki, Kocaeli’de
oldu. Niye? Afet kararnamesinin içine bunları da sokalım diye. Yanlış oldu,
öyle değil mi? Ayıp değil miydi, yanlış değil miydi? Bir başka yerde, Karadeniz’de sel oldu, hiç yağmur yağmayan, bir
damla yağmur yağmayan yer gene afet bölgesi ilan edildi, 5 kat para alsın diye.
FARUK BAL (Konya) – Siirt’te deprem oldu! KADİR URAL (Mersin) – Başkanım hiç yakışmıyor. NİHAT ERGÜN (Devamla) – Aldı da ne oldu? KADİR URAL (Mersin) – Başkanım sana hiç yakışmıyor. NİHAT ERGÜN (Devamla) – Aldı da ne oldu? KADİR URAL (Mersin) – Ayıp ediyorsun. NİHAT ERGÜN (Devamla) – Bunların hepsi, siyaseten toplum
tarafından yanlış bulunduğu için siyasi faturası vatandaş tarafından kesildi
arkadaşlar. (AK Parti sıralarından alkışlar, CHP sıralarından gürültüler) KADİR URAL (Mersin) – Sana yakışmıyor Başkanım. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… KADİR URAL (Mersin) – Sana hiç yakışmıyor Başkanım. NİHAT ERGÜN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, hukuki yanlışların
faturası mahkemeler tarafından kesilir, siyasi yanlışların faturası halk
tarafından kesilir. KADİR URAL (Mersin) – Sana hiç yakışmıyor Başkanım. Helal olsun
sana! NİHAT ERGÜN (Devamla) – Geçmişte kesilmiştir, bugün kesilir, yarın
gene kesilir. Burada her zaman konuştuk, biz, hukuki yanlışlarımızın hesabını
da veririz yapıyorsak, siyasi yanlışlarımızın hesabını da veririz… MUHARREM VARLI (Adana) – Müslüman, önce doğruları söyler. OSMAN DURMUŞ (Kırıkkale) – Yüzün de kızarmıyor! NİHAT ERGÜN (Devamla) – …ama, şu
tasarıyla, Türkiye’nin en önemli, en büyük reformlarından bir tanesini
yapıyoruz. Elbette tartışılacaktır, ama tartışılırken, rica ederim arkadaşlar,
siyasi değerlendirmeler yapılırken, baştan da söylediğim gibi, doğru bilgiler,
temiz bilgiler ve eksiksiz bilgilerle değerlendirmeler yapılırsa daha doğru bir
neticeye varılır. Eleştiriler faydalı olur, bu eleştirilerden hepimiz
yararlanırız. Yoksa, bu eleştirilerin, bu tasarıyla
yapılan reforma önemli bir katkısı olmaz diye düşünüyorum. Tasarının tekrar hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar,
sevgiler sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Sayın
Ahmet Küçük. Buyurun Sayın Küçük… YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Efendim… YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Benim konuşmama sözcü cevap vermek
istedi, dolaylı yollardan hakkımı gasbetti… BAŞKAN – Hayır, böyle bir şey yok. Grubunuz adına bir arkadaşımız konuşacak efendim. Buyurun Sayın Küçük. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Sefa Sirmen’in
dokunulmazlığının kalkmasına niye oy vermedin? (AK Parti sıralarından “Bağırma”
sesleri) Niye? Pislikleriniz çıkacak meydana. BAŞKAN – Sayın Küçük, buyurun. CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 117 sıra sayılı sekiz yüz altmış üç belde belediyesinin
kapatılmasıyla ilgili yasanın geçici 1’inci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi
saygılarımla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım… (CHP ve AK Parti sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın Ünsal… Lütfen arkadaşlar, Sayın Hatibi dinleyelim. AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Değerli arkadaşlarım… (CHP ve AK Parti
sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın Kızılcıklı… Arkadaşlar,
karşılıklı konuşmayalım. Lütfen… Buyurun Sayın Küçük. AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Burada iki gündür çok ciddi bir tartışmayı
yapmaya… (Bir grup CHP milletvekili AK Parti sıralarına doğru yürüdü) Sayın Başkan, lütfen süremi durdurun. Bu durumda… (CHP ve AK Parti
sıralarından gürültüler) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri… Sayın milletvekilleri, birleşime beş dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 22.32 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 22.39 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat
PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Yusuf COŞKUN
(Bingöl), Fatoş GÜRKAN (Adana) BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
73’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. 117 sıra sayılı Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden
devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Tasarının geçici 1’inci maddesi üzerinde söz sırası Cumhuriyet
Halk Partisi Grubu adına Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük’e
aittir. Saygıdeğer arkadaşlarım, lütfen, birbirimize karşı daha tahammüllü
olalım. Birbirimizin görüşlerini mutlaka kabul etmek zorunda değiliz ama
tahammüllü olmak zorundayız. Takdirlerinize sunuyorum. ŞAHİN MENGÜ (İstanbul) – Sayın Başkan, yorgunluktan oluyor; gece
dörde kadar çalışınca böyle oluyor. BAŞKAN – Buyurun Sayın Küçük. CHP GRUBU ADINA AHMET KÜÇÜK (Çanakkale) – Selamlama faslını
yapmıştık… BAŞKAN – Hayır, yeniden, tekrar size söz verdim. Buyurun. AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Tazelemeden ben devam etmek istiyorum
müsaadenizle. Değerli arkadaşlarım, burada iki gündür çok önemli görüşmeler
yapıyoruz. Biz, muhalefet olarak, gerçekten büyük bir iyi niyetle, Türkiye için
önemli sayılan veya Türkiye’de çok geniş insan kitlelerini ilgilendiren böyle
bir yasaya olumlu katkı vermeye, varsa yanlışları düzeltmeye veya iktidarı
yanlıştan döndürmek için her türlü arayışı gösteriyoruz. Ama
çok ilginç bir şekilde, iktidar, bu yasayı inatla çıkarmaya çalışırken, maalesef,
biraz önce tanık olduğumuz biçimde ortalığı gererek, durup dururken olay
çıkararak, sorun çıkararak, iktidar grubunun içinden bazı arkadaşlar ve
özellikle iktidarın Grup Başkan Vekili, hiçbir maddede iktidar grubu sözcüleri
söz almazken grup adına ve burada grup adına konuşmaları, genellikle birinci
konuşmaları Cumhuriyet Halk Partisi Grubu yaparken, çok ilginç bir şekilde,
iktidar partisi grup başkan vekili çıkıyor buraya ve hiç alakasız bir şekilde,
ortamı geren ve burada olmayan eski bir belediye başkanımız, eski bir
milletvekilimiz hakkında anlamsız bazı sataşmalarda bulunarak, anlamsız bir
tartışmanın önünü açıyor. Değerli arkadaşlarım, bu, tabii, insanı bazı soruların arayışına
yöneltiyor. Yani, iktidarın niyetinin ne olduğunu anlayamıyoruz. Gerçi, ben
şunu biliyorum: Şu anki 60’ıncı Hükûmet Türkiye’nin
en başarısız 58’inci Hükûmetidir, en başarısız
58’inci Hükûmettir. (CHP
sıralarından alkışlar) Peki, 59, 60; onlar, zaten, biliyorsunuz, 58, 59,
60’ıncı Hükûmetler var, süre yetmediği için en
başarısız hükûmet olma hakkını kazanamadı ama bu
davranışlarıyla, bu dönemki, toplumun gündemini esas olarak teşkil etmeyen
konuları Meclisin gündemine taşıyarak, lüzumsuz gerginliklerin içine Türkiye’yi
sokarak en başarısız hükûmet olma yönünde de hızla
yol almaktadır. Bakın, köylü perişan, esnaf kepenk kapatmak üzere, ülkede buğday
yok, fırınların önünde kuyruk olacağı söyleniyor, buğday stoklarımız erimiş,
gübre fiyatları 2 katına çıkmış, çiftçi ekim yapamamış, bu sene ne olacağı
belli değil, işsizlik almış başını gitmiş, kriz gelmiş Türkiye’nin kapısını
çalıyor, iktidar, “Türbanı nereden bağlasak” onu tartıştırıyor Türkiye’ye
arkadaşlar. Böyle anlamsız bir gündem oluşturmaya çalışan bir iktidar
Türkiye’nin yararına işler üretebilir mi? Şimdi, Türkiye’nin kurulu bir yapısı var,
düzeni var, bir yönetim yapısı var, durup dururken sırf nüfus kriteri
çerçevesinde getirip sekiz yüz altmış üç tane belde belediyesini ve birçok
belediyeyi kapatmak, bu düzeni altüst etmek, yerinden oynatmak, birçok insanı
işsiz bırakmak gibi bir arayışın içine girdi. Şimdi, ben, “Belde belediyelerinin hiçbirinde sorun yoktur, nüfus
eksilmesi yoktur, o nedenle de bir sorun ortaya çıkmamıştır.” demiyorum. Elbette sorunlar vardır, her yerde her zaman sorunlar çıkabilir ama
bu sorunları çözmek için tıpkı fabrikaları satıp onlardan kurtulduğunuz, Tekeli
özelleştirerek Türkiye’ye kaynak yaratmaya çalıştığınız, Türkiye’nin
bankalarını yabancılara satarak Türkiye’yi sömürünün kucağına attığınız gibi
şimdi de belediyeleri kapatıp “Okullar olmasa Millî Eğitim Bakanlığını ne güzel
yönetirim.” anlayışı içerisinde belediyeleri yönetme arayışı içine girdiğiniz
anlaşılıyor değerli arkadaşlarım. Böyle bir şey olabilir mi? Yani
gerçekten ciddi bir nüfus eksilmesi bazı belediyelerde varsa bu sorunun çözümü
için birçok yöntem geliştirilebilir. Bunun kriteri
sadece nüfus olmaz, başka yöntemler olabilir. İki belediyeyi yan yana getirmek,
çevre köylerle birleştirmek olabilir. Var olan yönetim potansiyelinden ve
kaynaklardan, araç parkından maksimum yararlanmanın şartları aranır. Değerli arkadaşlarım, bakın, sekiz yüz altmış üç belde
belediyesini kapatıyoruz ve bunların hepsinin ayrı ayrı
hikâyeleri var, hepsinin ayrı ayrı önemi var. Birçok
arkadaşım iki gündür burada birçok belediyeyi örnek verdi. Bakın, ben Edirne’den bir örnek vereceğim değerli arkadaşlarım,
çok ilginç geldi: İbriktepe Belediyesi… 2000 nüfus
sayımında 2 binin üzerinde imiş nüfusu. Bu şimdi, adrese dayalı nüfus sistemi
içerisinde 1.789 çıkmış. Bu belediyenin Değerli arkadaşlarım, bu belediyelerin, kapatılan belediyelerin
hepsinin ayrı hikâyeleri var. Bakın, biraz önce MHP’li eski Belediye Başkanı
Çanakkale Milletvekili arkadaşımız anlattı, Çanakkale’de de sekiz belediye
kapanıyor. Bunların hepsinin ayrı hikâyesi var. Mesela, bunların içinde Gülpınar Belediyesi değerli arkadaşlarım. Bu Gülpınar, Anadolu’nun en batı ucunda, Baba Burnu’nun
yanında bulunuyor. Bu belediyemiz, Apollon Smintheus kazılarının yapıldığı bir kentin hemen yanında ve
çok önemli turizm potansiyeli olan, sıcak su kaynaklarının olduğu ve “turizm
bölgesi” ilan edilen bir bölgede. Şimdi bu belediyeyi kapatıp geçiyoruz. Bu
belediyenin en yakın Ayvacık Belediyesine uzaklığı Gene Kumkale Belediyesi… Çanakkale’de Troya’nın yanında hemen. 30 kişiyle 2 bini kaçırmış -geçen
sefer 2 binin üzerindeymiş, bu defa 30 kişiyle kaçırmış- şimdi “Bu belediyeyi
kapatacağız.” diye tutturduk. 30 kişi bulmadı, olmadı diye veya bazı kayıtlar
mükerrer çıktı diye veya bazı yanlışlıkların olduğu anlaşılıp 2 bini geçerse,
şimdi bunu bu sistemin dışına atmak kime ne kazandırıyor değerli arkadaşlarım?
Bir iktidar, ülkesinde sorunları eksiltmek ve var olan çözümleri çoğaltmak için
var olmalıdır. Değerli arkadaşlarım, mesela, Biga’da üç tane belde kapanıyor: Yeniçiftlik, Kozçeşme, Balıklıçeşme. Hadi Kozçeşme’ye bir şey demiyorum, büyüme ihtimali pek
gözükmeyen bir beldemiz. Ama Yeniçiftlik, çok önemli
bir sanayileşme merkezinin hemen yanında ve yaklaşık on beş yıl önce belediye
olmuş ve hızla çok modern bir şekilde kentleşme yolunda ilerleyen bir yer, 2
bin nüfuslu olmadığı için kapatılıyor. Balıklıçeşme’nin
hemen dibinde Biga Organize Sanayi Bölgesi var, elli tane fabrika kurulacak, şu
anda altı yedi tanesi kuruldu. Şimdi, bu belediyeyi kapatıyoruz biz. Ben iddia
ediyorum, on sene sonra bu belediyeyi yeniden kuracağız. Organize sanayinin
bitişiğinde -imar planı içinde organize sanayi var- elli tane fabrika kuruluyor
arkadaş. Neden kapatıyoruz bunu? Neden böyle bir projeksiyon
yapmıyoruz? Gelişme şansı olan, gelişme hinterlandı olan, böyle bir fırsatı
olan belediyeyi kapatmak kime ne kazandırıyor değerli arkadaşlarım? Böyle bir
şey olabilir mi? Böyle bir mantıksızlık olur mu? Gene, Yenice’de Pazarköy ve Akçakoyun ve Gelibolu’da Kavakköy’ü,
bizim 6 bin askerimizin bulunduğu yer. Şimdi, askerleri almışız Kavakköy’den yazmışız Gelibolu’ya, Kavak’ın nüfusu 7 binden
bine düşmüş. Yani, şimdi, böyle bir şey olur mu? Eskiden 7 bindi Kavak şimdi
bine düştü. Neden? Askerler evvelden Kavak’ta yazılıydı, şimdi onları tuttuk
Gelibolu merkeze yazdık, Kavak’ın nüfusu düştü, kapatalım! Değerli arkadaşlarım, bu iş değil, bu çözüm değil, bu doğru değil.
Şimdi, ben size ne anlatırsam anlatayım, ne söylersem söyleyeyim, ikna
olacağınız da yoktur. İki günlük gelişmeler ve buradaki tartışmalar bunu ortaya
çıkarmaktadır. Tabii ki, biz muhalefet olarak bu konularda sizi uyarırız,
gerekenleri yaparız ve doğru katkılar vererek sizi yanlıştan alıkoymaya ve ülke
kaynaklarının perişan olmasını önlemeye, var olan imkânlarımızın en iyi şekilde
değerlendirilmesi için katkı vermeye çalışırız. Ama,
gittiğiniz yol yol değildir, tuttuğunuz yol yol değildir ve yaptığınız uygulamalar ülkenin yararına değildir,
hayrına değildir ve bu Hükûmet -60’ıncı Hükûmet- Türkiye'nin en başarılı 60’ıncı Hükûmeti olma -olumlu söylüyorum!- en başarısız 1’inci hükûmeti olma yolunda hızla yol almaktadır. Bakın, kriz sonrası gelen bir hükûmet
etme anlayışısınız. Türkiye'nin tarihinin en büyük küçülmesinin arkasından
geldiniz ve dünyada likidite bolluğunun, para bolluğunun yaşandığı bir dönemde,
başarı gibi görünen bir hikâyenin üzerine oturdunuz. Ama gelişen olaylar
gösteriyor ki krizle geldiniz, galiba krizle gideceksiniz. Bu bizi sevindirmez,
biz bu ülkeyi seviyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Küçük, konuşmanızı tamamlayınız. AHMET KÜÇÜK (Devamla) – Bu ülkenin sorunlarının çözülmesi ve en
aza indirgenmesi, hepimiz gibi, Cumhuriyet Halk Partisini de en çok sevindirir.
Çünkü biz biliyoruz ve inanıyoruz ki Türkiye'nin yararına olan her şey
Cumhuriyet Halk Partisinin de yararınadır, bu konularda partizanlık yapmayız.
“Gelin, bu yanlıştan dönün.” diyoruz tekrar. Dönerseniz dönersiniz,
dönmezseniz, en kısa zamanda, geldiğiniz gibi gidersiniz. Bu vesileyle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Sayın
Hüseyin Yıldız. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA HÜSEYİN YILDIZ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; görüşülmekte olan yerel yönetimler ile ilgili yasa hakkında
Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere söz almış
bulunuyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tüm Türkiye’yi ilgilendiren
çok önemli bir kanunu görüşmekteyiz. Ancak, üzülerek ifade etmek zorundayım ki
23’üncü Dönem Meclisinin açılışından beri Türkiye Büyük Millet Meclisinde ülke
gerçekleri, Türk milletinin beklentileri, muhalefetin, özellikle Milliyetçi
Hareket Partisinin uyarıları dikkate alınmadan, yasalar Sayın Başbakanın ve dar
çevresinin önerileri ve bilinen çevrelerin telkinleriyle yapılmaya devam edegelmektedir. Görüşmekte olduğumuz tüm yerel yönetimleri
ve tüm Türkiye’yi ilgilendiren yasa da bunlardan birisi olma kervanına maalesef
katılacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan böyle, yasalaşan
ancak Türk milleti için sakıncalı gördüğümüz konuları her konuşmamda tekrar
ederek Türk milletinin de hatırlamasını sağlamaya çalışacağım. Kimler tarafından istendiği Türk milletince bilinen, ancak Türk
milletince istenmediği kesin olan, ülkemizin bölünmez bütünlüğünü tehlikeye
düşüren, devletimizin hükümranlık haklarını tartışmalı hâle getiren 5555 sayılı
Vakıflar Kanunu, Milliyetçi Hareket Partisinin tarihî sorumluluk bilinciyle
yapmış olduğu tüm itirazlara rağmen, AKP’nin oylarıyla yasalaşmıştır. Değerli milletvekilleri, 17 rakamının sadece Çanakkale ilimizin
plaka numarası olmadığının tüm AKP yöneticileri tarafından bilinmesi
gerektiğinin altını bir kez daha çiziyorum. Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu yasayla, az önce
ifade etmeye çalıştığım yasalara bir de kapatılan belediye yasaları geliyor.
Bunları da yine, bundan sonraki konuşmamda üst üste getirerek Türk milletinin tekraren
hatırlamasını sağlamaya çalışacağım. Görüşmekte olduğumuz yerel yönetimler düzenlemesi, çok geniş bir
alanda köklü değişiklikler getirilmesine rağmen, bundan önceki yasalarda olduğu
gibi yeterli çalışmalar, araştırmalar yapılmadığından, ülkemiz ve şehircilik
gerçeklerinden uzak, yine “Ben böyle uygun gördüm, sayısal çoğunluğum da var,
yaparım.” mantığının vizyona konmasıdır. Bu düzenleme,
köyde yaşamamış, köyde doğmuşsa da köyünü unutmuş, görmeyen, görse bile
bakmasını bilmeyen kişilerin hazırlamış olduğu bir yasa taslağıdır. Değerli milletvekilleri, az önce burada AKP Grup Başkan Vekilinin
bir konuşmasıyla yine salonda tatsız tartışmalar yaşadık. Değerli
milletvekilimiz, Milliyetçi Hareket Partisinin 57’nci dönemdeki bazı
uygulamalarını da kastederek Milliyetçi Hareket Partili belediyelere hak
etmediği desteklerin verildiğini ifade ettiler. Değerli milletvekilleri, benim
o dönemde bakanlık yapan büyüklerim, bakanlarım buradalar; milletvekilliği
yapan arkadaşlarım da buradalar, o dönemde bürokratlık yapan arkadaşlarım da
buradalar. Eğer yanlış yapmış isek, altı senedir siz tek başınıza bu ülkeyi
yönetiyorsunuz, niye haklarında işlem yapmıyorsunuz? (MHP sıralarından
alkışlar) Eğer siz kendinize çok güveniyorsanız, buyurun, dokunulmazlıklarımızı
kaldıralım, ak-kara ortaya çıksın. (MHP ve CHP sıralarından alkışlar) Doğruları
lütfen söyleyelim. Şimdi, bundan önceki görüşmelerimizde de Sayın Bakanım burada
ifade ettiler, dediler ki: “Milliyetçi Hareket Partisi bize görüşmekte
olduğumuz yasalarla ilgili öneri getirdi de gerçekleştirmedik mi?” Sayın grup
başkan vekillerimiz de aynı şeyleri söylüyorlar. Getirdiğimiz tüm önerilere,
siz Bakana ve Komisyon Başkanına bakıyorsunuz, onların verdiği cevaplar tüm
Türkiye tarafından malum. Böyle bir anlayışla bu Meclisi yönetmeye elbette
devam edebilirsiniz. Her fırsatta, bu milletin size yüzde 46,5 oy verdiğini, bu
sebeple de her istediğinizi yapabileceğinizi ifade edebilirsiniz. Bunda da
şimdilik haklısınız. Ama, sizden önce Türkiye Büyük
Millet Meclisinde sizin gibi konuşan, tek başına olduğunu, bundan sonra da ömür
boyu bu Mecliste tek başına kalacağını söyleyen çok iktidarlar oldu. Onların
yerlerinde şimdi yeller esiyor. Dolayısıyla, büyük sadece Allah’tır. Büyük
konuşmamak gerekir. Bir gün siz de onların yerine düşebilirsiniz diyorum, “Amin” diyorum. (MHP sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri, şimdi, bakın, eğer Sayın Bakanımız
samimiyse sözünde, sayın grup başkan vekillerimiz de samimiyse, şimdi, bu
geçici maddede, siz yazmışsınız, “bir kelimesini değiştirmeyeceksiniz” diye
talimat da almışsınız Sayın Başbakanımdan -sanıyorum burada yok-
değiştirmiyorsunuz da; kendi milletvekillerinizin vermiş olduğu önergelere bile
“hayır” diyorsunuz bakışarak, bunu da parantez içinde söylüyorum. Şimdi, bu fıkrada diyor ki: “Köye dönüştürülen belediyeler bu
kanunun yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde…” Sayın grup başkan vekilim,
eğer biz yazarsak bu önergeyi, siz hayır diyeceksiniz muhterem heyetle beraber.
Biz samimiyetimizi ortaya koyuyoruz, siz de buyurun koyun, görelim. “…5393
sayılı Belediye Kanunu’nun 8’inci maddesindeki usule bağlı olmaksızın, belediye
meclisinin kararı ile bağlı olduğu il veya ilçe belediyesine mahalle olarak
katılma talebinde bulunabilir.” Yani, köye dönüştürmüş olduğunuz belediyeler,
ilçe ya da ile mahalle olarak katılabilir. Buyurun, aynı uygulamayı, belde belediyeleri için de yapalım.
Zaten, biz istesek de istemesek de siz bu yasayı geçireceksiniz. En azından,
yan yana olup nüfusundan dolayı bir tanesi iptal edilen belediyenin, o belde
belediyesine mahalle olarak katılmasını buraya getirelim. Bu teklifte sakıncalı
bir taraf var mı? Var mı Sayın Başkan? Sesiniz çıkmaz tabii. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Konuşursak cevabını alırsınız. HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) - Tabii, cevabını alacağız. Yalnız, bu
cevabı, Sayın Milletvekilim, Türk milleti de verecek. Bize zamanında hatamız
olmadığı hâlde verdi ama siz, bu hatalarınızla çok daha fazla cevap
alacaksınız. Neden? Bugün Türkiye’de çok iyi olarak ifade ettiğiniz ekonomiyi…
Buyurun, hep beraber, her siyasi partiden bir milletvekilimizle beraber,
Türkiye Büyük Millet Meclisi televizyonunu da alarak, esnafı hep beraber
gezelim. Hayatından memnun olan, “Bu Hükûmet geleli,
ben, gerçekten işlerim düzgün gidiyor.” diyen bir esnaf çıkarsa; aynı
uygulamayı köye yapalım, köylü vatandaşımız, aynı şekilde “Ben memnunum.”
derse, biz sizden özür dileriz, size de oy veririz merak etmeyin. MEHMET NİL HIDIR (Muğla) – Yüzde 47 neyi ifade ediyor o zaman? LÜTFİ ÇIRAKOĞLU (Rize) – 22 Temmuzda gezdik ya hep beraber. HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Şimdi, 22 Temmuzdan bu yana altı ay
geçti, şartlar değişti Sayın Milletvekilim. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, karşılıklı konuşmayalım. Buyurun. HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Aynı uygulamayı diğer alanlarda da
yapabiliriz. Buyurun, belediyelerimiz için yapalım. Çok cesaretiniz varsa,
vatandaş bundan memnunsa, özellikle AKP’li belediyeleri gezelim bu getirdiğiniz
uygulamalardan memnunlarsa bizim diyeceğimiz hiçbir şey yok. Değerli milletvekilleri, Antalya ilimde de Dağbeli
1.828 nüfusuyla, Cevizli 1.063 nüfusuyla, Elmalı Akçay beldesi 1.721 nüfusuyla,
Kaş Gömbe beldesi 1.774 nüfusuyla, Korkuteli Yeşilyayla
1.566, Serik Abdurrahmanlar 1.988, Serik Belkıs
Belediyesi de 1.904’le sizin getirdiğiniz yasayla kapatılacak belediyeler
kervanına katılacaklar. RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) – Dağbeli’nde
Belediye Başkanıyla hanımını yazmayı unutmuşlar. HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu nüfusa dayalı
olarak nüfus sayımının nasıl yapıldığını, hangi eksikliklerle beraber
yapıldığını Türkiye’de siyasetin kenarından bulaşmış herkes bilmektedir.
Sağlıklı bir nüfus sayımı maalesef yapılamamasına rağmen bu sayıma istinaden de
o belediyelerimizin maalesef belediyelikleri elinden… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Yıldız, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. HÜSEYİN YILDIZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Bakanımız dün akşamki görüşmelerimiz esnasında şunu ifade
ettiler: “Biz bu yasadan sonra köylerle ilgili yeni bir yasa getireceğiz.”
dediler. Doğru mudur Sayın Bakanım? Evet, başını salladığına göre doğrudur.
Şimdi, bu yasayı bu belediyeler iptal edilmeden getirmiş olsaydık da -Sayın
Bakanımızın ifade etmiş olduğu gibi- eğer köye dönüşecek yerler çok daha fazla
hizmet alacaksa o şartları da o vatandaşlarımız, o belediyelerimiz bilmiş
olsaydı, kimse itiraz etmezdi. Madem köyler çok daha fazla hizmet alacak, o
zaman ilçe kurmaya ne gerek var, illere ne gerek var, büyükşehir belediyelerine
ne gerek var? Bunların hepsinin isminin önüne birer “köy” koyalım, hepsi
hizmetlerden çok daha fazla faydalansın. Sayın Grup Başkan Vekilim, az önce ifade ettim, samimiyetinizi
test edeceğim. Sürem bitti. İnşallah sözünüzde durursunuz. Öyle umut ediyor,
bütün Meclisi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yıldız. Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır. Şahsı adına Kayseri Milletvekili Şevki Kulkuloğlu. Burada mı Sayın Kulkuloğlu? Kütahya Milletvekili Sayın Alim Işık. Sayın Işık, burada. FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Kulkuloğlu
geldi Sayın Başkan. KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, ben de şahsım adına söz istiyorum. BAŞKAN – Tamam, sizi de üçüncü sıraya yazayım Sayın Genç. Buyurun Sayın Kulkuloğlu. (CHP
sıralarından alkışlar) MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşülmekte olan 117
sıra sayılı Tasarı’nın geçici 1’inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Sayın milletvekilleri, konuyla ilgili konuşmadan önce şunu
söylemek istiyorum: Yaklaşık sekiz aydır burada AKP’li vekillerin tüm
konuşmalarında yüzde 47 oy oranına vurgu yaparak hükümran bir tavır ile
nefislerine yenik düştüklerini görüyoruz. İktidar milletvekillerine
sesleniyorum: Dinimizin bize emirleri içerisinde Allah sevgisi, nefis terbiyesi
ve tevazu hepimizin ortak karakteri olarak bulunmalıdır. Lütfen arkadaşlar,
unutmayalım, vermeye muktedir olan almaya da muktedirdir, hatırlatmak
istiyorum. Sayın milletvekilleri, AKP İktidarı ülke gündeminde önem ve
önceliği olan ve toplumun temel sıkıntı ve problemleri dururken sürekli her
türlü rant getirecek yasalar peşindedir. Şu anda
uygulanan ekonomik program çökmüştür yani yeni bir ekonomik programa ihtiyaç
vardır. Esnaf, tüccar, sanayici, emekli, işçi kan ağlamaktadır, çeklerini,
senetlerini, kiralarını ödeyemez durumdadırlar. İşten çıkarmalar her gün
artmaktadır. Talep neredeyse yok denecek kadar daralmış durumdadır, tam bir
durgunluk, parasızlık, geçim sıkıntısı ve bir ekonomik buhran vardır. Bırakın
bu gibi yasaları, gelin yeni bir ekonomik eylem planını ortaya koyunuz, ülkeyi
içinde bulunduğu bu sıkıntılı durumdan kurtarınız. Geçici 1’inci maddenin ilk fıkrasında, 44 sayılı listede yer alan
belediyelerin tüzel kişilikleri ilk mahallî idareler seçiminden sonra geçerli
olmak üzere kaldırılarak köye dönüştürülmüştür hükmü getirilmektedir. Sayın milletvekilleri, Avrupa yerel yönetimler özerklik şartlarına
göre Avrupa standartlarında tanımlanan yerel yönetim, demokrasinin temeli
olarak nitelendirilen, etkili bir kamu hizmeti vermesi için vatandaşlara yakın
olması gereken bir yönetim makamını ifade etmektedir. İfade etmek gerekir ki
müşterek ihtiyaçların temininde belediye hizmetlerinden yararlanmak o bölgede
yaşayan halkın temel hakkı hâline gelmektedir. Bu hak, “üçüncü kuşak” olarak
ifade edilen yeni bir insan hakkı olarak da tanımlanmalıdır. Yüce heyetiniz karşısına getirilen yerel yönetimlerle ilgili kanun
tasarısına geldiğimizde, bu kanun tasarısı maalesef yerel yönetimleri budayan,
yerel yönetim anlayışını toprak rantına ve siyasi
ranta kurban eden, halkın temel hakkı olan yerel yönetim hakkına zarar veren
bir kanun tasarısıdır. Sayın milletvekilleri, size hatırlatırım ki, 5393 sayılı
Belediyeler Yasası’nın 11’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre, Danıştayın görüşü alınarak, İçişleri Bakanlığının
önerisiyle, müşterek kararnameyle nüfusu 2 binin altına düşen belediyeler
kapatılabilir. Bu madde varken görüştüğümüz bu yasanın anlamı nedir? Halk bunu
yemez arkadaşlar. Peki, o zaman bu tasarının asıl amacı nedir? Bu tasarının
asıl amacı, oy rantı ve toprak rantıdır. Sayın milletvekilleri, getirilen yasa tasarısı, hukuka ve
Anayasa’ya aykırıdır. Şöyle ki: Yerel yönetim hakkı, belediyenin kurulmasıyla
kazanılmış bir haktır. Hukukun genel ilkesi olan kazanılmış haklara saygı
prensibi nedeniyle, bugünkü bu tasarı, hukukun bu genel ilkesiyle çelişmektedir.
Ayrıca bu tasarı, Anayasa’nın 2’nci maddesinde yer alan demokratik hukuk
devleti ilkesine de aykırıdır. Çünkü bir ülkede seçimlerden önce oyların
seyrini cetvelle çizdiğiniz yasalar ile değiştiremezsiniz. Demokratik devlet
ilkesine aykırıdır. Ayrıca hukukun genel ilkesi olan kazanılmış haklara saygı
göstermemeniz de yine hukuk devleti ilkesine aykırıdır. Bu yasa tasarısı, iktidarın yerel seçimlere yatırım kampanyasının
önemli bir çalışmasıdır. Harita üzerinde yapılan bu çalışmalarla sınırlar
değiştirilmekte, mahalli seçimlerde istenilen oy oranlarının alınması
hedeflenmektedir. Eğer ki amacınız bu değil ise gelin, hemen bu hukuka aykırı
yasa tasarısını geri çekin. Vatandaşlarımızı yerel yönetim hakkından mahrum
etmeyiniz. Sayın milletvekilleri, demokratik ve gelişmiş ülkelerde çağdaş
yerel yönetimler ve bunların sayıları günden güne artmaktadır. Türkiye’de
yaklaşık 21.850 kişiye bir belediye düşerken Fransa’da yaklaşık 1.700 kişiye,
İtalya’da yaklaşık 7.300 kişiye, İspanya’da yaklaşık 6.800 kişiye bir belediye
düşmektedir. İktidar bu belediye katliamını yaparken acaba hangi ülkeyi örnek
almaktadır? Eğer bu örnek 77.700 kişiye bir belediye düşen İran ise bu dikkate
değerdir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Kulkuloğlu, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun. MEHMET ŞEVKİ KULKULOĞLU (Devamla) – İktidardakilere sesleniyorum:
Böyle cetvel ve pergel kullanmak suretiyle yaptığınız seçim çalışmalarınız,
yani bu gibi tasarılar size hiçbir şey kazandırmayacaktır, kaybettirecektir.
Tarihe gömdüğünüz belediyeler ve bunların sınırları içerisinde yaşayan,
gözünüzü oylarına ve topraklarına diktiğiniz, gözünüzü oylarına ve topraklarına
diktiğiniz seçmenler de emin olun sizi sandığa ve tarihe gömecektir. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Şahsı adına Kütahya Milletvekili Alim
Işık. Sayın Işık, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) ALİM IŞIK (Kütahya) –
Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz 117 sıra sayılı yasa tasarısının en vahim ve
acıklı maddesi üzerinde söz aldım. Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Çünkü, bu madde, burada
sizin oylarınızla geçtiği andan itibaren 863 belediyenin intihar ve ölüm
maddesidir, kapanmasını oylayacağınız maddedir. O açıdan, hakikaten, böyle bir
maddede konuştuğum için bir taraftan derdi sizlerle paylaşmadan dolayı bir
ölçüde şanslı ama zor bir maddede konuştuğum için de kendimi şanssız
hissediyorum. Çünkü, hakikaten, şu anda bu maddenin
geçmesini dört gözle bekleyen ya da sonucunun ne olacağını dört gözle bekleyen
insanlarımız kilitlenmiş durumda bizi izliyor. Bu maddeyle, daha önceki bir konuşmamda da bir vesileyle
belirttiğim gibi, Konya’da 106, Kütahya’da 48, Tokat’ta 46, Denizli’de 43,
Afyon’da 41, Yozgat’ta 30, Kayseri’de 22, Isparta’da 21, Çorum’da 21, Manisa’da
25, Nevşehir ve Trabzon’da 20 ve daha nicelerini sayacağımız belediyeye son
veriliyor ve tüzel kişilikleri köye dönüştürülüyor. Şimdi, bu arada sizleri de muhtemelen aradıklarını tahmin ettiğim,
birçok insanın dile getirdiği birkaç konuyu tekrar sizlerle paylaşmak
istiyorum. Sadece belediye başkanları değil, bu defa kapatılacağı söylentisini
duyan belde halkı da aramaya başlıyor. Diyorlar ki: “Benim evim yanarken gece
saat üç buçukta belediye başkanım itfaiyeyi beş dakika içerisinde bu eve
getirdi ve evimin tamamı yanmadan, çatısıyla kurtardım. Acaba bu belediye
kapandığında, il özel idaresine devredildiğinde bu teçhizat, kaç saatte benim
köyüme gelebilir?” En yakın ilçeye Mesela, Hasanlar Belediyesinden bir vatandaşımız ve belediye
başkanı dâhil olmak üzere diyor ki: “Benim belediyemin bir kuruş borcu yok.
Param da var kasamda. Suçum ne? Niye benim belediyem kapatılıyor?” Bir başka belediye de, Üçbaş Belediyesi
de “Niçin sadece borçlara göre bu düzenleme yapılıyor? Gelirlerine ve borçlara
göre tüm belediyelerimiz gözden geçirilseydi de nüfusu 2 bine yakın birçok
belediyemiz borcu olmadığı hâlde bu kapatılmaktan kurtarılsaydı daha iyi olmaz
mıydı?” diyor. Hatta belediye başkanı diyor ki: “Eğer bizim maaşlarda
milletvekillerimizin gözü varsa bizi maaşsız çalıştırmayı da düşünebilirsiniz.
Maaşımızı düşürün, ama belediyemizi kapatmayın.” Bir belediye başkanı da diyor
ki: “Ben bu ay 480 milyon lira maaş aldım, üstünü de almayacağım. Bundan
sonraki maaşlarımın bir çoğunu da bu beldeye
bağışlayacağım.” Şimdi, bunlar bu ülkenin gerçeği iken ısrarla ve inatla bu kanunu
geçirmeye çalışmamız gerçekten milletimizi üzüyor. Bu nedenle, çok değerli siz
milletvekillerini, özellikle bu maddeye olumlu oy verecek olan
milletvekillerini bir daha düşünmeye davet ediyorum, çünkü bu maddenin
oylanmasına kadar geçecek olan bir-bir buçuk saatlik süre, sizin için son süre.
Vatandaşımız elbette ki nezaketinden dolayı, misafirperverliğinden dolayı
bizleri kendi ayaklarına gittiğimizde gülerek ve samimiyetle karşılayacaktır,
ancak inanınız on-on beş dakika sohbet etmeye vakit ayırırsanız, size bizlerin
söyleyemediği, telefonda ya da yüzümüze söyleyemediği birçok acı sözü
söyleyecektir, ama bir şeyi çözemeyeceğiz: Bu belediyeler kapanmış olacaktır.
Geliniz, bu tasarıyı son anda tekrar değerlendirerek bu belediyeleri
kapanmaktan kurtaralım… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun Sayın
Işık, tamamlayınız konuşmanızı. ALİM IŞIK (Devamla) –
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Bir belediye başkanımız aynen şunu ifade etti, dün bir nebze
Bakanıma da bir soru kapsamında söyledim: “Ben bu beldenin başkanı olarak
şahsım adına sadece belediye başkanı olmamdan dolayı beldeme eserim olsun diye
okul inşaatı başlattım, kaba inşaatını bitirdim, ama şimdi ne yapacağım? Bu
okulu bitirsem ne işe yarayacak?” diye sızlandı. Bunlar bu ülkenin gerçekleri. Bu nedenle bunların bir nebze de
olsa hislerini size aktarmaya çalıştım. Takdir, tabii ki elbette yüce
Meclisimizin ve siz değerli milletvekillerimizindir. Hepinizi sözlerimin
sonunda tekrar saygılarımla selamlıyorum. Yasa, inşallah, bu maddesiyle olur
almaz diyorum, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde soru-cevap işlemi
gerçekleştireceğiz. Sayın Ertuğrul burada mı efendim? Yok. Sayın Topuz, buyurun. FEVZİ TOPUZ (Muğla) – Sayın Bakan, yaptığınız konuşmanızda
kapatılacak belediyelerin başkanlarının ve beldelerde yaşayan vatandaşların,
belediyelerinin yeni statüsünden, yani köye dönüştürülmesinden memnun
olacaklarını ifade etmektesiniz. Bir haftadan bu yana Ankara’da bulunan belediye
başkanları teşekkür etmek için mi geldiler yoksa belediyelerinin kapanmaması
için mi geldiler? Bunu açıklarsanız sevinirim. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Sayın Ünsal… HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Sayın Bakan, belediyelerde çalışan geçici
işçilerin 2006 yılında altı ay çalışma zorunluluğu olmuş olanlar kadroya
alınmış, altı ay çalışamayanlar da kadroya alınmamıştır. Bunların
mağduriyetlerinin giderilmesiyle ilgili bir düşünceniz var mıdır? İkincisi: Tüzel kişiliği biten belediyelerdeki geçici işçilerin bu
pozisyonda durumları ne olacaktır? Bu konuyla ilgili düşüncelerinizi istiyoruz.
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Yalçınkaya... MUHAMMET RIZA YALÇINKAYA (Bartın) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. Sayın Bakanım, referandumla bir hukuki süreç izlenerek kazanılmış
hak ve sorumlulukların “Biz yaptık oldu bitti.”
dayatmasıyla ortadan kaldırılmasını, hukuk devleti ilkesini düzenleyen
Anayasa’mızın 2’nci maddesiyle nasıl bağdaştırıyorsunuz? Bu konuda
görüşlerinizi almak istiyorum. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Ekici... AKİF EKİCİ (Gaziantep) – Sayın Bakan, yeni ilçeler kurulmasına kim
veya kimler nasıl ve nerede karar vermişlerdir? Kıstasları ne olmuştur? Kime,
hangi sivil toplum kuruluşuna danışılmıştır veya görüş, bilgi alınmış mıdır? İkinci sorum: AKP Ankara İl Başkanının, kapatılacak olan
belediyelerin başkanlarına “Merak etmeyin, hepiniz önemli yerlerde
görevlendirileceksiniz.” mesajını nasıl yorumluyorsunuz? Bu Başkan veya diğer
il başkanları bahis konusu önemli yerler üzerinde bu kadar etkin ve karar
sahibi midirler? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Ural... KADİR URAL (Mersin) – Sayın Bakanım, AKP’li Grup Başkan Vekili,
konuşmacı Milletvekilimiz “Meclis üyeleri 500 YTL maaş alıyor.” diyor. Hangi
meclis üyesi nerede 500 YTL maaş alıyor? Meclis üyelerimizi zan altına almıyor
musunuz? Sayın Bakanım, ikinci sorum: Ayrıca “O beldede çalışan işçi,
memurları işten atmıyorsunuz ki. Yine özel idarede ve ilgili yerlerde
değerlendireceğiz.” diyorsunuz. Sonuçta nerede çalışırsa çalışsın, bunlara
devlet olarak para ödemeyecek misiniz? Belediyelerin İller Bankasından
aldıkları katkı paylarını yükseltmeyi düşünmüyor musunuz? Sadece nüfus kriteri sizce doğru mudur? Başka kriterler
İller Bankası katkı paylarında belirlenemez mi? 2.000 nüfus altındakiler
kendilerine bakamıyorlar da 2.002, 2.003, 2.004 nüfusuyla kurtulan belediyeler
kendilerine nasıl bakacaklar? Yani 20 milyarla geçinemeyen belediyeler 20
milyar 10 bin, 20 milyar 20 bin lirayla nasıl geçinecekler? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Paksoy… MEHMET AKİF PAKSOY (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. Sayın Bakanım, bu yasayla 3.820 memur, 5.840 işçi ve 134
sözleşmeli olmak üzere toplam 9.794 personel il özel iradelerine devrediliyor,
bunlar maaşlarını almaya devam edecekler. Yine, yıllık ödenekleri on yıl
gönderilmeye devam edecek. Bunun dışında bir belediye başkanı kalıyor.
Yatırımlara yine Hükûmet para göndereceğini söylüyor.
Devletin ne şekilde tasarruf edeceğini izah eder misiniz? İkinci sorum: Köy Hizmetleri kapatılıp hizmetler özel idareler
geçtikten sonra, Devlet Su İşlerinin görevleri dışındaki tarımsal sulamalara
hiç yatırım yapılmamaktadır. Bu tür tarımsal sulamalar hangi kuruluş tarafından
yapılacaktır? Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Yunusoğlu… SÜLEYMAN LATİF YUNUSOĞLU (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakan, adrese dayalı nüfus sayımı neticelerine göre nüfusu 2
binin altında olan beldeleri kapatıyorsunuz. Ancak bazı beldeler, mahkemelere
bazı noksanlıkları ve eksiklikleri tespit ederek müracaat etmiş ve nüfus
sayımının yapıldığı zaman birimi içerisindeki nüfuslarının 2 binin üzerinde
olduğunu ispatlamışlardır. Bu durum karşısında yargı kararlarını uygulayacak
mısınız? BAŞKAN – Teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım, buyurun. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. Sorular tabii hızlı şekilde de sorulduğu için, bazen tamamını
alamayabiliyoruz, bir kısmını belki bu süre içinde cevaplayabilirim. Burada geçici işçilerle ilgili bir soru var Sayın Ünsal’ın. Geçici
işçiler ve personelle ilgili, aynen hakları korunacaktır, onlarda bir
değişiklik olmayacaktır. Bu konuda yine Sayın Ural’ın da bir sorusu var
personele ilişkin, ikisini birden cevaplamış olayım. Zaten burada, tasarımızda
da yer alıyor. Bu beldelerimizde çalışan bütün personel, memur, işçi, hepsi il
özel idareleriyle irtibatlanıyor, fakat bunlardan bir
kısmı, ihtiyaç varsa, yine bulundukları beldede değişik görevleri
yürütebilecekler. Bu, tabii, bir organizasyon meselesi ama bir kısmı o il
çerçevesinde, çok formalite ve bürokratik işlem olmadan, valiliğin
düzenlemesiyle ihtiyaç olan diğer kurumlarda da görevlendirilebilecekler.
Mesela, sağlık alanında veya eğitim alanında, okullarımızda ihtiyaç varsa
oralarda görevlendirilebilecekler ve kadroları da oralara aktarılmış olacak.
Yani, bunlar maaşlarının tamamını da il özel idaresinden almamış olacaklar, ama
bizim için yine de bu personelle ilgili haklarının kaybolmaması, kazanımlarının
kaybolmaması önemli ve bir de o yörelerin yürüyen işlerinin tabii aksamaması
birinci plandadır. BAŞKAN – Sayın Bakanım, üç beş saniyenizi rica edebilir
miyim. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, ayrıca sanki Meclis
içerisinde bir hava var gibi bir izlenim var. Lütfen yerlerimize oturalım,
istirham ediyorum. Lütfen arkadaşlar… KADİR URAL (Mersin) – Öyle bir hava yok! BAŞKAN – Arkadaşlar lütfen… HÜSEYİN ÜNSAL (Amasya) – Olacak şey mi bu? BAŞKAN – Yani medeni bir ikazı niye böyle karşılıyorsunuz? MEHMET ŞANDIR (Mersin) – Bize “lütfen” demenize gerek yok Sayın
Başkanım. BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Referandumla ilgili bir
soru var. Esasen bunu biraz da Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’yla da irtibatlayarak cevaplamaya çalışayım. Çok değerli
milletvekillerimizden bunu ifade edenler oldu. Bildiğiniz gibi bu belge 1992
tarihinde Bakanlar Kurulunca onaylanmıştı. 5’inci maddesi de “Mevzuatın
öngörmesi durumunda ve mümkünse referandum yoluyla halka sorularak sınır
değişikliği yapılabilir.” demektedir. Belediye Kanunu’nun 8’inci maddesine göre
idari işlemlerimizde de biz zaten bunu uyguluyoruz. Ancak burada bir de Anayasa
Mahkemesi kararıyla ilgisini kurdu değerli milletvekilimiz. Bu karardan aslında
bahsedildi ama ben o önemli cümlesini tekrar kayıtlara geçmesi için okumak
istiyorum: Belediye Kanunu’nun 11’inci maddesine göre, imar düzeni ve
altyapının zorunlu kıldığı hâllerde referandum öngörülmemiştir zaten. Bu husus
Anayasa Mahkemesine de götürülmüş, Anayasa Mahkemesi 24/1/2007
tarihli kararında aynen şu ifade gerekçesiyle “Yasa koyucu, mahallî idarelerin
kuruluş esaslarını maddi ve usule ilişkin çerçeveyi belirlemek koşuluyla, ölçek
sorununu dikkate alarak daha etkin ve verimli bir kamusal hizmet sağlamak
amacıyla bir belediyenin ya da köyün tüzel kişiliğini kaldırabilir, belediyeyi
köye, köyü belediyeye dönüştürebilir.” demektedir. Çok sayıda belediye tüzel
kişiliğinin idari işlemle kaldırılması, takdir edersiniz ki -burada ben ifade
ettim- bu çerçevede, idari işlemle kaldırma sürecinde, bu sürede
yetişmeyebilirdi. Tamamen bu sebeple ve büyükşehirlerdeki düzenleme de söz
konusu olduğu için, ikisini birden biz yüce Meclisin takdirine sunmuş oluyoruz
ve burada, yasayla çözümlensin istedik. Yoksa, diğer
idari işlemlerimizde, sınır değişikliği vesaire konusunda zaten şu anda
uyguladığımız yasanın gereği yapılmaktadır, hem Danıştay süreci olarak hem de
vatandaşların görüşlerini alma olarak. Burada, tabii, Sayın Ekici’nin sorusu
“Kim karar verdi?” vesaire gibi. Bu, ciddi bir süreçtir. Bakanlığımızda ciddi
çalışmalar yapılmıştır. İllerimizden büyükşehirlerle ilgili görüşler
alınmıştır. Valiliklerimizin bu konuda görüşleri alınmıştır ve ben
hazırladığımız tasarıyı bir önceki Bakanlar Kurulunda sundum, hem bir süre
sonra huzurunuza gelecek Belediye Gelirleri ve İl Özel İdaresi Gelirleri Kanun
Tasarısı’nı hem bu tasarıyı. Bakanlar Kurulumuzun tasarısı olarak zaten yüce
Meclise gelmiştir. Onu da ifade etmiş olayım. Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Birkaç soru kaldı, onları yazılı
olarak takdim edeyim ben. BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde yedi adet önerge vardır. Önergeleri önce geliş sırasına göre okutacağım, sonra aykırılık
sırasına göre işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 117 sıra sayılı kanun tasarısının Geçici 1. maddesinin 1.
fıkrasında geçen “sonra” kelimesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe
Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın
Geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasının, ekli 44 sayılı Listesinin 265 inci
sırasında bulunan Denizli İli Merkez İlçesine bağlı, Korucuk Belediyesinin
listeden çıkarılmasını ve sıra numaralarının teselsülünü arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe
Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
Geçici Birinci Maddesine Ekli (44) sayılı listenin 13. sırasında adı yazılı
Adıyaman ili Besni ilçesi Köseceli Belediyesi’nin
listeden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 117 sıra sayılı yasa tasarısının Geçici 1. maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
Geçici madde 1- “(1) Ekli (44) Sayılı listede adları yazılı
belediyelerin tüzel kişilikleri tabiat ve kültür varlıklarının korunması ile
turizm gerekçeleri bakımından Kültür ve Turizm Bakanlığının, asayiş ve güvenlik
gerekçeleri bakımından ise İçişleri Bakanlığının uygun görüş belirtmeleri
hâlinde ilk genel mahallî idareler seçiminden sonra geçerli olmak üzere
kaldırılarak köye dönüştürülmüştür.” Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı yasanın geçici 1. maddesinin 4 Nolu fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi okutacağım, maddeye en
aykırı olan iki önerge aynı mahiyette olduğundan işlemlerini ve oylamasını
birlikte yapacağım, talepleri hâlinde önerge sahiplerine ayrı ayrı söz vereceğim. Önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı tasarının geçici 1. maddesinin
tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Geçici (1). Maddesi
Anayasaya aykırı olduğundan Tasarı metninden çıkartılmasını arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN – Komisyon bu önergelere katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın
Başkanım. HAKKI SUHA OKAY (Ankara) – Orhan Ziya Diren konuşacak. BAŞKAN – Sayın Orhan Diren, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) ORHAN ZİYA DİREN (Tokat) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; belediyelerle ilgili
tartıştığımız bu yasanın 4’üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.
Hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, Adrese Dayalı Nüfus Sayımı sonucu
kapatılması gündeme gelen belediye sayısı 863. Yani, bu yasa tasarısı Türkiye
Büyük Millet Meclisinde kabul edildiği takdirde, belde belediyelerimizin
yarısına yakınını kapatmış olacağız. Kendimize örnek aldığımız Avrupa
ülkelerinden nüfusu bize yakın olan Fransa’da 36.600, bizden daha az nüfusa
sahip İtalya ve İspanya’da 8 binin üzerinde belediye bulunmaktadır. Türkiye’de
21.850 kişiye bir belediye düşerken, Fransa’da bu rakam 1.700, İtalya’da 7.300,
İspanya’da 6.800 kişiye kadar düşmektedir. Biz bu rakamlarla mı Avrupa Birliği
üyesi olacağız, bunu çok merak ediyorum doğrusu. Sayın milletvekilleri, birçoğu onlarca yıl önce kurulmuş olan
belediyelerimiz, beldelerinde olduğu kadar yakınında bulunan köy ve mezralarda
yaşayan nüfusun temel ihtiyaçlarını karşılama, altyapı hizmetleri, eğitim,
sağlık ve sosyal ihtiyaçlarının karşılanması hususunda da çok önemli görevler ifa
etmektedirler. Bahse konu belediyelerimizin nüfusu azaldı diye kapatılmaları
kabul edilebilir bir mazeret değildir. Bu düzenlemeyle köyden göçün artacağı,
yerel yönetimlerin zayıflayacağı, kapsam dâhilinde olan yaklaşık 2 milyon
vatandaşımızın psikolojik çöküntü içine gireceği kaçınılmazdır. Şimdi, şunu sormak lazımdır: Devletin burada kâr veya tasarrufu
nedir? Belediyelerde istihdam edilen 9.794 personel, il özel idareleri ve
çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarına aktarılacak, İller Bankası aracılığıyla bu
beldelere aktarılan kaynak, özel idareye aktarılmaya devam edecektir. Devletin
kayda değer bir kazancı ya da tasarrufu da bulunmamaktadır. Yapılan, bir
belediyeyi kapatmak değildir; yapılan, o belediye sınırları içinde yaşayan
halkın medeniyetten, yani eğitim, sağlık, ticaret, kültür ve sanat merkezi
hizmeti almasını sadece siyasi nedenlerle engellemektir. Peki, AKP İktidarının bu belde belediyelerini kapatmasının altında
ne yatıyor, merak ediyoruz. Oysa belediyeler demokratik, laik ve sosyal hukuk
devletinin sigortalarıdır; toplumsal gelişme, ekonomik büyüme, kent yaşamına
uyum özellikleriyle birer demokrasi okullarıdır. Yine, yeni ilçeler kurulması,
mahalle birleştirme uygulamaları da gayriciddi, keyfî
ve siyasi uygulamalar olarak görülmektedir. Tasarıda hiçbir ekonomik, sosyal ve
ticari etki analizi yapılmamış, yöre halkının görüş ve düşünceleri
sorulmamıştır. Oysa altında Türkiye’nin de imzası bulunan, 1988’de kabul
ettiğimiz ve 1993’te yürürlüğe koyduğumuz Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik
Şartı hükümlerince, mahallî idare birimine yapılacak olan bağlanma veya
ayrılmaların, orada ikamet eden halkın iradesinin sonuçlarına göre, yani
referandum ile yapılması hükme bağlanmıştır. Aksi davranışlar, hukuka aykırı
davranışlardır. Sayın milletvekilleri, tahmin ediyorum ki, iktidar
milletvekillerimiz içinde de bu yasa tasarısına hayır diyen arkadaşlarımız
mutlaka vardır. Bir emir komuta zinciri biçiminde her şeye olur verilmemelidir.
Seçim bölgelerimizde, seçmenlerimize karşı, belediyelerini kapatan vekiller
durumunda bırakılmamalıyız. Benim seçim bölgem Tokat’ta kırk altı tane belediyem şu uygulama
neticesinde kapatılmayla karşı karşıyadır. Bugün Tokat’ın 1.125 rakımında
-Tokat’a göre Bu konuda 30 Ocak 2008’de bir kanun teklifi vermiştim ama maalesef
o gündeme alınmadığı için onu tartışamadık. Mevcut 2 bin sayısına dayalı
belediyelerimizin sayıları azalmış da olsa bu durumu böylece muhafaza
edebiliriz ve belki de hak edilmiş bir hakkın zayisine fırsat vermemiş
olabiliriz. Bundan sonraki kriterler daha önce de
yaptığımız gibi değiştirebilir, 5 bin olabilir, buna bir itirazımız olamaz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Diren, konuşmanızı tamamlayınız. ORHAN ZİYA DİREN (Devamla) – Ama,
insanlarımızı hak etmiş oldukları bu medeni ortamdan mahrum etmeyelim ve
gerekirse yine onların devamına katkıda bulunalım diye düşünüyor, hepinizi
saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Sayın Coşkun, diğer önerge sahipleri adına siz mi konuşacaksınız? OKTAY VURAL (İzmir) – Hakan Coşkun konuşacak Sayın Başkan. BAŞKAN – Buyurun Sayın Coşkun. HAKAN COŞKUN (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan 117 sıra sayılı Tasarı’nın geçici 1’inci maddesinin tasarı
metninden çıkarılmasını öngören önerge üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, hükûmet, bu
tasarıyı tasarruf amacıyla yaptığını belirtmektedir. Osmaniye ilimizde
kapatılması düşünülen üç tane belediyemiz mevcuttur: Mehmetli, Alibeyli ve Kırmıtlı. Mehmetli
Belediyemizin personele ve diğer kurum ile kuruluşlara hiçbir borcu
bulunmamaktadır. Bunun yanında Kırmıtlı Belediyemizin
yapılandırma borcu bulunmakta, çalışanlara, işçilerine bir borcu
bulunmamaktadır. Alibeyli Belediyemizin yine su
projesinden dolayı cüzi bir borcu bulunmakta, fakat yine bunun da çalışanlarına
bir borcu bulunmamaktadır. Bunun yanında Osmaniye ilinin en büyük ilçesi olan
80 bin nüfuslu Kadirli Belediyesinin durumunu anlatmak ve bu konuda Sayın Bakanımı
bu söylenenleri denetlemeye davet ediyorum. Kadirli Belediyesinde çalışan 350 personelin, 10 bin ile 27 bin
YTL arasında belediyeden maaş alacağı bulunmaktadır ve hâlen de maaşlarını
eksik almaya devam etmektedirler. Kadirli Belediyesi bir yandan işçilerine bu
parayı ödemezken, belediyenin temizlik ve su kesim işlerini özel şirketlere
yaptırmakta olup, bunun için aylık 120 bin YTL özel şirketlere para
ödemektedir. Buradan da anlaşılacağı gibi kapatılmak istenen belde
belediyelerimiz iyi hizmet götürdüğü gibi, devlete ve halkına borç yüklemeden
devamlılığını sağlayabilmek için mücadele etmektedir. Sayın Bakanım, tasarruf
belde belediyelerinin kapatılmasıyla olmaz diye düşünüyorum. Ancak, iyi bir
denetim ve bilinçli yönetimlerle kaynak kullanımını kontrol altına alarak
tasarruf sağlayabiliriz diye düşünüyorum. Değerli milletvekilleri, Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi ne
kadar sağlıklı bilemiyorum. Ülkemizin birçok bölgesinde çeşitli sebeplerden
dolayı bazı hataların oluştuğunu düşünüyorum. Özellikle Osmaniye ilimizde hemşehrilerim tarımla iştigal etmektedir. Bunun yanında
iklimden, iklim koşullarından dolayı yazın yaylacılık, ormancılık ve
hayvancılıkla faaliyetlerini beraber devam ettirmektedirler. Bu durumda, yılın
belli dönemlerinde, hemşehrilerimin hem il ve ilçe
merkezlerinde hem belde belediyelerinde hem de Toroslarda
ormancılık, hayvancılık ve yaylacılıkta konaklama yerleri mevcuttur. Bunların
hepsinde hemşehrilerimin evleri bulunmakta, bu
sebepten dolayı Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi’nde hata payının benim
bölgemde daha yüksek olduğunu tahmin etmekteyim, yani üç ay bir bölgede, üç ay
diğer bir bölgede konaklayabilmektedirler. Bunu nerede saydılar bilemiyoruz
tabii. Bununla ilgili belediyelerimizin nüfus şeyine baktığımızda, bizim Kırmıtlı Belediyemiz, kuş cennetimizin olduğu bir bölgedir,
önemli bir yer. Hatta şöyle bir şey daha söyleyebilirim: 2007 yılı genel
seçiminde seçmen sayısı 1.700, Adrese Dayalı Nüfus tespitinde Kırmıtlı’nın seçmen sayısı 1.141 olarak görünüyor. Sumbas Belediyemize bağlı Mehmetli Belediyemizin yine 1.700
-Adrese Dayalıda- Alibeyli’nin de 1.911 olarak
görünüyor. Bu sebeplerden dolayı, yapılan sayımın doğruluğu konusunda birçok
insanın fazlasıyla şüpheye düşmesi normaldir. Diğer arkadaşlarımızın
bölgelerinde de aynı sorunların mevcut olduğunu biliyorum. Şu an güncelleme
yapıldığında, kapatılmak durumunda olan birçok belediye nüfusunun 2 binin
üzerinde çıkacağını göreceksiniz. Değerli milletvekilleri, önerimize vereceğiniz destek oylarıyla
kendi belde belediyelerinizi de kurtarabiliyorsunuz diyorum. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir. Ama Hükûmetimiz, şu altı yıllık sürede yaptığı uygulamalarda
bir örnek vererek bizi şüpheye düşürmekte. 2002-2007 yılları arasında 150 binin
üzerinde çiftçimiz… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Coşkun, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. HAKAN COŞKUN (Devamla) – Kredi borçlarından dolayı tarlasına,
evine, traktörüne haciz getirilmiş durumda. Bunun haricinde 1,5-2 milyona yakın
köylümüz zorunlu göçe tabi tutulmuş. Şu anda da iki milyona yakın belde
belediyelerimiz kapatılmak durumunda sırf 200 milyon YTL borcu olduğundan
dolayı. Ben hatırlıyorum ki, seçimden önce (A) holdinginin 1 milyar dolar
civarında borcunu sıfırladınız. Yani, Türkiye Cumhuriyeti devleti olmaktan
çıkarıp Türkiye Cumhuriyeti holdingi oldu şüphesi bende uyanmaktadır. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan 117 sıra sayılı yasanın geçici 1. maddesinin 4 Nolu fıkrasının metinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz. Kamer
Genç (Tunceli) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. Sayın Genç, buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşülmekte olan geçici maddenin son fıkrasının madde metninden çıkarılması
hususunda önerge verdik. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, kırk dört tane belediyeyi köy hâline
çeviriyorsunuz. Tabii, bugün bu kırk dört belediyede ve her tarafta büyük bir
üzüntü var. Onlar diyorlar ki, “Bu belediyeleri köye çevirenlerin -bizim
köyümüze, hudutlarımıza geldiği zaman- yüzlerine çok büyük bir dolu seviyesinde
yağmur yağdıracağız.” Onu da bilesiniz; bana da söylediler bunu zaten. Şimdi, bakın, o kadar muğlak bir fıkra
ki, “Birinci fıkra hükmü uyarınca köye dönüştürülen belediyeler, bu Kanunun
yayımı tarihinden itibaren altı ay içinde 5393 sayılı Belediye Kanununun 8 inci
maddesindeki usule bağlı olmaksızın, belediye meclisinin kararı ile bağlı
olduğu il veya ilçe belediyesine mahalle olarak katılma talebinde bulunabilir.”
Şimdi, mevcut mevzuata göre, bir köyün belediye olabilmesi için
evvela orada referandum yapılması lazım, Belediye Kanunu öyle. Şimdi, siz bunu
kaldırıyorsunuz, onun yerine, dokuz kişilik belediye meclisi kararıyla,
diyorsunuz ki, bu köyü şu ilin belediyesine bağlıyoruz veyahut şu ilçenin
belediyesine bağlıyoruz. O kadar çok muğlak yazılmış
ki. “Katılma işleminin gerçekleşebilmesi için katılacak belediye ile katılınacak olan il veya ilçe belediyesinin sınırları
arasında başka bir belediye veya köy bulunamaz.” Yani “arasında” ifadesi neyi ifade ediyorsa, Komisyon anlıyorsa
lütfen açıklasın. Zaten, her ilin sınırları içinde, her ilçenin sınırları
içerisinde bir tek belediye bulunuyor. Yani, bu “arasında” derken, bu köyle o
il veya ilçenin arasını mı kastediyor, o da tam anlaşılmıyor. Ayrıca da, şimdi, değerli milletvekilleri, peki, iki aynı hudutta,
köyde, yani, o kadar bu köyde bir ihtilaf yaratacak bir şey ki. Köyün bir kısmı
ben şu belediyeye katılacağım, öteki de ben bu belediyeye katılacağım diyor. Yani, burada, kâğıt üzerinde kanun çıkarmak kolay da biraz,
uygulamayı bilmek lazım. Siz, niye peki köy halkının menfaatini, onun
iradesini göz önünde tutmuyorsunuz? Mademki burası bir köy, yani belediyeyi
kaldırıyorsunuz köy hâline dönüştürüyorsunuz, o köyün başka bir belediyeye
katılması için referandum alın. Ben, Antalya’ya gittim, orada belediye başkanları vardı.
Panelisttim, orada birisi bana bir kâğıt göndermiş. “Referandumla doğdu,
Tayyip’le öldü, çok işkence gördü, ruhuna Fatiha.” diyor. Yani, kendi
belediyesinin ismini, mezar taşına bunu yazacağız diyor. Yani, zaten, işte bu
kırk dört belediye, mezar taşına böyle diyecek “Referandumla doğdu, Tayyip
kararıyla öldü, ruhuna Fatiha.” Şimdi, yani, halkla alay ediyorsunuz. Bir köyün iradesini nasıl
beş kişilik bir belediye meclisi üyesi belirler? O zaman, bütün köylerde
belediye kurma işini bu usule çevirin. Yani, gerçekten… Sonra, katılınacak belediye… Bakın “Katılım işlemi katılınacak
belediye meclisinin olumlu kararı ile sonuçlanır.” Peki, hangi hâlde, bu belediye meclisi bunu kabul edip etmeme
ihtiyarına mı sahiptir, yoksa ki katılma kararını kabul etmek zorunda mıdır? Yani bunların hepsi çok önemli. Yani şimdi bunları
düşünmeden burada Komisyon da zaten bunu ciddi müzakere etmemiş. İnanmanızı
istiyorum, bakın, ben on beş sene Danıştayda
hâkimlik, savcılık yaptım, şu kanuna göre çıkacak ihtilafı çözmek mümkün değil.
O kadar muğlak ifadeler var, o kadar anlaşılması zor
ifadeler var ki. Tabii Komisyon Başkanı doğru dürüst Komisyonda bunu müzakere
etmiyor, enine boyuna tartışmıyor, sanki yangından mal kaçırırcasına, işte
hemen -o kadar tuzak da hükümler var ki- bunu çıkarmış burada. Bu kanun,
gerçekten kavga çıkaracak, kargaşa çıkaracak, kaos
çıkaracak bir kanun. Yani söylesin işte, burada çıksın Hükûmet
de şey etsin, Komisyon da şey etsin. Yani bir köyün yarısı derse ki kardeşim
ben şu ilçe belediyesine bağlanacağım, ötekisi hayır ben bu ilçeye… Bunun
kaderini getiriyorsunuz 9 kişilik belediye meclisinde 5 kişinin iradesine
bağlıyorsunuz. Bunlar olmaz sayın milletvekilleri. Hiç olmazsa bunların bu
karar alması konusunda, katılmak istedikleri belediyenin de buna katılması
konusunda bir mecburiyet koyun o zaman. Yani niye? O köy gidecek bir belediyeye
katılma kararını alacak, öteki belediye ben kabul etmesem der. Onlar için de
onur kırıcı bir şey olur veyahut da bu konuda hiç olmazsa bunu bunlara empoze edecek yetkili bir merci tayin etmek lazım. Onun
için, getirilen kanun hakikaten her yönüyle problem doğuracak bir şeydir. Burada biraz önce AKP’nin Grup Başkan Vekili diyor, burada bilgi
veriliyor, bilgide virüs var. Yahu, şimdi, virüsü yaratan sizsiniz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Genç, konuşmanızı tamamlayınız. KAMER GENÇ (Devamla) – Yani, bilgide virüs, kirlilik yaratan sizsiniz,
doğru dürüst bu Parlamentoda kanunların müzakeresini engelleyen sizsiniz. Bizim
istediğimiz, çıkardığımız kanun halka bir refah getirsin, huzur getirsin, bir
ihtilaf yaratmasın. Ama sizin getirdiğiniz kanunlar şimdiye kadar, yani şu
23’üncü Dönemde getirdiğiniz bütün kanunların uygulaması maalesef ülke yararına
değil, halk yararına değil; kaos yaratan, belli
kişileri zengin eden… Şurada bir hüküm koymuşsunuz: “Büyükşehir belediye
başkanının seçiminde seçim çevresi, büyükşehir belediye sınırları içinde
bulunan orman köyleri de dahil olmak üzere büyükşehir
belediye sınırlarından oluşur.” Yani buraya niye orman köylerini kattınız?
Herhâlde o ormanları alacaksınız, işte biraz önce dediğim gibi, yandaşlarınıza
orayı açacaksınız, imar mevzuatını orada uygulayacaksınız, tabii katrilyonlar
kazanacaksınız. Yahu, sizin siciliniz bozuk. O bakımdan, bunu söylemek
zorundayız, çünkü siz mala mülke çok düşkünsünüz. Bu kadar mala mülke düşkün
olmayın, sonunuz iyi olmaz. (AK Parti sıralarından gürültüler) Saygılar sunarım. BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 117 sıra sayılı yasa tasarısının Geçici 1. maddesinin (1)inci
fıkrasının aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Metin
Ergun (Muğla) ve arkadaşları Geçici madde 1- “(1) Ekli (44) Sayılı listede adları yazılı
belediyelerin tüzel kişilikleri tabiat ve kültür varlıklarının korunması ile
turizm gerekçeleri bakımından Kültür ve Turizm Bakanlığının, asayiş ve güvenlik
gerekçeleri bakımından ise İçişleri Bakanlığının uygun görüş belirtmeleri
hâlinde ilk genel mahallî idareler seçiminden sonra geçerli olmak üzere
kaldırılarak köye dönüştürülmüştür.” BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Buyurun Sayın Ergun. (MHP
sıralarından alkışlar) METİN ERGUN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 117
sıra sayılı Yasa Tasarısı’nın geçici 1’inci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Malum olduğu üzere, sayın milletvekilleri, yasalar, kurumsal ve
toplumsal yarar üzerine hazırlanır ve çıkarılır. İktidar veya iktidar partisi,
yasaları, toplumsal yarar esasını alarak, kriteri o
olarak, kurumsal yarar esasını alarak getirir. Muhalefet de, aynı şekilde, aynı
kriterleri dikkate alarak katkıda bulunmaya gayret
sarf eder. İki gündür Milliyetçi Hareket Partisi bunu esas alarak yasa
tasarısına katkıda bulunmaya gayret sarf ediyor. Fakat ne yazık ki, bütün bu
fayda sağlama gayretine rağmen şartlanmış bir duygusallık içinde önerilerimize
hayır diyorsunuz. Bu yasa tasarısı hazırlanır iken bir kriter
konulmuş, denilmiş ki: “2 binin altındaki belediyeler kapatılacak.” Burada da,
esas olarak, fayda olarak söylediğiniz de, “Bunlar borçlu belediyeler, hizmet
edemiyorlar, 200 milyon YTL civarında borçları var.” Dünden itibaren Ankara Büyükşehir Belediyesinin borçları çok
söylenildi, ben onu söylemeyeceğim ama şunu söyleyeyim sayın milletvekilleri:
Bu 200 milyon YTL’lik borç, bu yasa tasarısında yer alan turizm bölgesindeki
belediyeler eğer bu kapsamın içerisinde kalmaya devam eder ise, beş yıl
içerisinde 2 katına çıkacaktır. Çünkü turizm darbe alacaktır. Turizm bölgeleri önemlidir. Burada bir istisna getirmemiz
gerekiyor. İstisnanın adını koyabiliriz, istisna deriz ki: Turizm alanı,
kapsamı içerisinde olan belediyeler hariç. Sayın milletvekilleri, buralarda belediyecilik zordur. Burada
belediyeler gecenin geç vaktinde veya sabaha karşı bir seferlik çöp
toplamazlar, günün her saati çöp toplanır. Sadece belediyeler değil, sivil
toplum örgütleri de çöp toplar. Ben dâhil, siyasi partilerin tamamı dâhil…
Zaman zaman bu kampanya hâline getirilir, çöpler
toplanır. Sadece belediye içerisindeki çöpler de toplanılmaz. Bölgemden olan
arkadaşlarım da bilirler, ilçe ile belde arasındaki yol güzergâhındaki çöpler
de toplanır. Sebep, turist kirli yere, pis yere gelmez. Şimdi, buralarda belediyeler kapatılıyor, 2 binin altındaki
belediyeler kapatılıyor. Bunlardan biri Marmaris’in Turunç
beldesi. Evet, doğrudur, Turunç’un nüfusu 2 binin altındadır, ama ancak
kasım sonu, aralık, ocak, şubat ve mart aylarında 2 binin altındadır. Buna
karşılık nisan ortasından itibaren 5 bin artarak devam eder, 10 bin, 15 bin, 20
bin, zaman zaman daha da ileri gider. Sayın Bakanım, günlük, Turunç beldesine turizm sezonunda -ki
Marmaris’te turizm sezonu sekiz aydır- sadece bir gün içerisinde gelen insan
sayısı 15 bindir. Peki, burada hangi hizmeti yapabileceğiz? Yetkiyi
alıyorsunuz, hakkı alıyorsunuz, bir tane memur veya görevli -ne olduğunu
bilmiyoruz- atanacak… Diyelim ki Köy Hizmetlerinin imkânlarıyla çöpü günde bir
defa toplama başarısını elde ettiniz, ama turizm bölgesinde sadece bu geçerli
değildir, yangını ne yapacaksınız? Başka, sıhhi hadiseleri ne yapacaksınız?
Muğla merkezden Marmaris’in Turunç beldesine iki saatte ulaşabilirsiniz,
itfaiye aracıysa bu, üç saatte ulaşabilir. Turist böyle bir yere gelmez. Eğer bir beldede turizm açısından bir sıkıntı var ise muhterem
milletvekilleri… (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Ergun, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun. METİN ERGUN (Devamla) - …bütün ülke turizmi zarar görür. Biz bundan dolayı arkadaşlarımızla birlikte bu tasarının tamamına
karşıyız, ama hiç değilse turizm bölgelerini ve Kültür Bakanlığının tescil
ettiği turizm alanları içerisindeki beldeleri hariç tutalım diyorum. Önergemizin kabul edilmesi dileği, arzusu ile hepinize saygılarımı
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ergun. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremizin dolmasına
çok az bir zaman kalmıştır, ama geçici 1’inci maddenin üzerindeki çalışmalar
için de sadece bir on dakikalık süreye ihtiyaç vardır. Onun için, geçici 1’inci
madde üzerindeki çalışmalarımız tamamlanıncaya kadar Genel Kurulun çalışma
süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Kabul edilmiştir. Teşekkür ediyorum. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe
Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının
Geçici Birinci Maddesine Ekli (44) sayılı listenin 13 sırasında adı yazılı
Adıyaman ili Besni İlçesi Köseceli Belediyesi’nin
listeden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz. Şevket
Köse (Adıyaman) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın Köse, buyurun.
(CHP sıralarından alkışlar) ŞEVKET KÖSE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe Kurulması ve Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Tasarısı’nın geçici 1’inci maddesi üzerine
söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım. Sayın Başkan, Değerli Başbakanım; burada sizi bulmuşken, yıllar
önce Adıyaman’da -Adıyamanlı milletvekili arkadaşlarım da buradadırlar,
bilirler- tütün kotası 200 iken “Bunu 400’e çıkaracağım.” diye, bize, Adıyaman
halkına söz vermiştiniz. Bu sözü bir an önce yerine getirmenizi, Adıyaman halkı
adına öncelikle rica ediyorum ve dört gözle bekliyorum efendim. Bugün, Türkiye'nin geleceği açısından gerçekten çok önemli bir
konuyu görüşmekteyiz. Daha da önemlisi, hukuki ya da ekonomik gerçeklerle değil
siyasi gerekçelerle hazırlanmış bir yasa tasarısı için burada tartışmaktayız. Bu yasa tasarısının genel gerekçesinde de belirtildiği gibi, ülkemizde
yerel yönetimlerin tarihi oldukça eskidir. Yerel yönetimler, demokrasinin
gelişmesi konusunda ise önemli bir yere sahiptir. Ne diyor yasanın gerekçesi:
“Demokrasimiz geliştikçe yerel yönetimlerimiz de güçlenmektedir.” O zaman bu tasarıyla demokrasimiz geriye
gitmiyor mu? Yasaya baktığımızda, İktidar, yerel yönetimleri geliştirmek yerine
geriletmektedir. Getirilmeye çalışılan yasayla -dikkat edelim- iktidar, var
olan belediyelerin üçte 1’inden fazlasını halka rağmen kapatmaktadır. Ne diyor
iktidar? Küçük belediyeler yatırım yapamamaktadır ve gelirlerinin çoğunu cari
harcamalara ayırmaktadır. Soruyorum size: Hükûmet
Anayasa’nın 127’nci maddesi gereğince yerel yönetimlere yeteri kadar gelir
sağlıyor mu? Şüphesiz hayır. Gelir sağlamadığı gibi, Hükûmet,
son Belediye Yasası ile belediyelere yeni görevler yüklemektedir. Şöyle ki:
Belediyelere hem gelir vermeyen hem de yeni görevler yükleyen Hükûmet, sonra kalkıp “İşini yapmıyorsun, senin kapına
kilit vuruyorum.” diyor. Arkadaşlar, bu ülkede fabrikaları kapatarak, Tekeli
özelleştirerek, belediyeleri kapatarak, geçmişte de olduğu gibi adliye
binalarını kapatarak bu ülkeyi düzlüğe, refaha çıkaramazsınız. Eğer
belediyelerin gelişmesini istiyorsak onların gelirlerini artırmamız gerekir
diye düşünüyorum. Belediye gelirleri ise belediyelerin borç almasıyla değil öz
gelirleriyle artırılmalıdır. Ayrıca, merkezî yönetimden gönderilen payların da
artırılması gerekir. İktidarın belediyeleri kapatmasında “Belediyenin borcu
var.” diye bir gerekçe var. Kaldı ki, belediyelere yeteri kadar gelir
sağlamıyorsunuz. Sonra da borçlanmanın önünü açarsanız, sonuç doğal olarak
borçlanmaya doğru gidecektir. Ancak, eğer borç yüzünden belediye kapatılacaksa,
ilk önce Ankara ve Adana Belediyelerinin kapatılması gerekir. Doğruluk, dürüstlük
ve adalet bunu gerektiriyor. Sayın milletvekilleri, kapanan belediyelerde bir de nüfus oyunu
oynanmaktadır. Bir ulusal gazete haber yaptı: “Bizzat Sayın Başbakan elli
ilçeyi kapatmaktan kurtardı.” Dolayısıyla, belde bile olamayacak ilçeler
kapanmanın sınırından döndü. Peki, bu çelişki değil midir sizce? Değerli arkadaşlarım, Adıyaman’ın Besni ilçesinin Köseceli beldesinin nüfusu sadece adrese dayalı nüfus
sayımına göre 1998’dir. Sadece 2 kişiyle tüzel kişiliği elinden alınmaktadır. Oysa, Sayın Başbakan elli ilçeyi kurtarırken, Köseceli’de 2 kişi yüzünden bir belediyenin kapısına kilit
vurulmaktadır. Bu, hangi vicdana sığıyor, size soruyorum. Yine, Adıyaman’ın Yaylakonak beldesine
bakalım: Bu beldede adrese dayalı nüfus sayımında sayılmayan vatandaşlar bulunmaktadır.
Bu durum belgelerle ispatlıdır. TÜİK ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel
Müdürlüğünün bu durumdan haberi var. Öyle anlaşılıyor ki, TÜİK sağlıklı bir
sayım yapmamıştır. Bundan dolayı, Yaylakonak
Belediyesi Başkanı Sayın Hasan Karakaya hukuki
mücadelesini vermektedir. Eğer, bu hukuki mücadelede başarılı olursa bu
beldemiz tekrar belediyeye dönecek midir? Bunun hesabını kim verecek? Oysa, bu beldemizin de tüzel kişiliği elinden alınacaktır.
Şimdi, bu durumda Yaylakonak Belediyesinin halkı daha
mı iyi hizmet görecektir? Arkadaşlar, bir yandan beldeleri kasabalıktan daha ilçelere doğru
götürmemiz gerekirken, tam tersi köylü bir duruma getirmeye çalışıyorsunuz.
Yani, orada belirli bir kültürleşme vardır. Yaylakonak
Belediyesi hareketli nüfusa sahip olan bir beldemizdir. Gidin, orada kışın bir
nüfus, yazın bir nüfus. Orada lise yok, öğrenciler şehir merkezinde dershaneye
gidiyor. Dolayısıyla, TÜİK sağlıklı bir nüfus sayımı çalışması yapmamıştır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Köse, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. ŞEVKET KÖSE (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Ayrıca, 1993 tarihinde yürürlüğe giren bir şartı size söylemek
istiyorum: “Yerel yönetimlerin sınırlarında mevzuatın el verdiği durumlarda ve
mümkünse referandum yoluyla ilgili yerel topluluklara önce danışılmadan
değişiklik yapılamaz.” denilmektedir. Mademki siz bu beldeleri köye dönüştürmek
istiyorsunuz, mademki diyorsunuz “Yüzde 47’yle biz güçlü bir şekildeyiz.”
kendinize güveniyorsanız, buyurun referanduma, Cumhurbaşkanlığı seçimi gibi,
burada referanduma gidin, eğer başarılı olursanız sizi tebrik ederiz. Bu kadar açık ve net. Eğer bunu yapmazsanız demokrasiye ters
düşmüş olursunuz. Bu önergemizin desteklenmesini diliyor, saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür ederim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…
Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan “Büyükşehir Belediyesi Sınırları İçerisinde İlçe
Kurulması ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı”nın
Geçici 1 inci maddesinin birinci fıkrasının, ekli 44 sayılı Listesinin 265 inci
sırasında bulunan Denizli İli Merkez İlçesine bağlı, Korucuk Belediyesinin
listeden çıkarılmasını ve sıra numaralarının teselsülünü arz ve teklif ederiz. Nihat
Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) –
Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılıyoruz Sayın
Başkanım. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Denizli İli Merkez İlçesine bağlı Korucuk Belediyesi, 5393 sayılı
Belediye Kanununun 11 inci maddesine göre işlem yapılarak 12/8/2006
tarihli ve 26257 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 2006/8352 sayılı Kararname
ile ilk genel mahallî idareler seçiminde uygulanmak kaydıyla, Denizli
Belediyesine mahalle olarak katıldığından dolayı bu değişiklik yapılması
gerekmektedir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 117 sıra sayılı kanun tasarısının Geçici 1. maddesinin 1.
fıkrasında geçen “sonra” kelimesinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz. Nihat Ergün (Kocaeli) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu? İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI TEVFİK ZİYAEDDİN AKBULUT (Tekirdağ) – Takdire bırakıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Katılıyoruz Sayın
Başkanım. NURETTİN CANİKLİ (Giresun) – Gerekçe okunsun. BAŞKAN – Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Bir anlam karışıklığı olmasının önüne geçilmek istenmiştir. BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen önergeler istikametinde geçici madde 1’i oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz dolmuştur. Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 6 Mart 2008
Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum. Kapanma Saati: 00.07 |
|