DÖNEM: 23 CİLT: 13 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 58’inci
Birleşim 5 Şubat 2008 Salı İ Ç İ N D E K İ L
E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.
- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Mersin
Milletvekili Mehmet Zafer Üskül’ün, laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti
Anayasası’na girişinin 71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı 2.- İstanbul
Milletvekili Necla Arat’ın, laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na
girişinin 71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Adalet Bakanı
Mehmet Ali Şahin’in cevabı 3.- Yozgat
Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Doğu Türkistan’ın Gulca şehrinde yaşanan
katliamın 11’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Önergeler 1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/309) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/19) 2.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın (6/333) esas numaralı sözlü sorusunu geri
aldığına ilişkin önergesi (4/20) 3.- Aydın
Milletvekili M. Fatih Atay’ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin
önergesi (4/23) 4.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/47) İç Tüzük’ün 37’nci
maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/22) 5.- İstanbul
Milletvekili Hasan Macit’in, Sivas Madımak Oteli’nin “Kardeşlik, Anma, Kültür
ve Sanat Müzesi”ne Dönüştürülmesine Dair Kanun Teklifi’nin (2/89) İç Tüzük’ün
37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/21) B) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ ve 29 milletvekilinin, Hristiyan din
adamları ile bazı gayrimüslimlere yönelik saldırıların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/116) 2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 milletvekilinin, enerji üretiminde ve
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımında karşılaşılan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/114) 3.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 milletvekilinin, kırmızı palmiye böceği
zararlısı ile etkin mücadele için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/115) V.-
SORULAR VE CEVAPLAR A) Sözlü Sorular ve Cevapları 1.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, sanayi sitelerinin elektrik tarifesindeki
değişikliğe ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/181) 2.- Kütahya
Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’da idare ve vergi
mahkemesi kurulup kurulmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/182) ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı 3.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, bölge istinaf mahkemelerine ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/283) ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin’in cevabı 4.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Karaman’daki bazı köylerin ÇATAK kapsamına alınıp
alınmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/183) 5.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, fındık üreticilerine don afeti hasar paralarının
ödenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/188) 6.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, teşvik kapsamında yatırımcılara
verilmesi gereken enerji desteklerine ilişkin Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’ten
sözlü soru önergesi (6/196) 7.- İstanbul
Milletvekili Necla Arat’ın, miras hukukunda yapılacağı iddia edilen bir
değişikliğe ilişkin Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’dan sözlü soru önergesi (6/201)
ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı 8.- İstanbul
Milletvekili Necla Arat’ın, bir kongrede açıklanan görüşe tepki verilip
verilmediğine ilişkin Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’dan sözlü soru önergesi
(6/204) ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı 9.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, SHÇEK’in bazı arsalarına ve Sevgi Evleri projesine
ilişkin Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’dan sözlü soru önergesi (6/329) ve Devlet
Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı 10.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, hububat destekleme primleri ödemesine ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/205) 11.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep Havaalanındaki kargo ve uçak
seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/231) 12.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, uzlaşmaya konu vergi ve cezalara ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/235) 13.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile Anadolu Öğretmen Lisesine ayrılan ödeneğe ve
bina yapımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/237) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 14.- Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, yönetici ve öğretmen atamalarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/241) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 15.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, okullarda dağıtılan kitaplara ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/263) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı 16.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Amasya’daki bir lisede bazı öğrencilere baskı
uygulandığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/285) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 17.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’nın bazı ilçelerinde ÖSYM sınav merkezi
açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/301) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 18.- Balıkesir
Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bir okul müdürü hakkındaki iddiaya ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/303) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 19.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, Sarıveliler ilçesine yeni bir lise yapılmasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/306) ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 20.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın terör mağduru öğretmenlere ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/308) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 21.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Kaş İlköğretim Okulu inşaatına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/331) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 22.- Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, yüksek lisans ve doktora yapan öğretmenlere ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/334) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı 23.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, öğrenci yurtlarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/344) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı 24.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış’ın, İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde yapılan bir
değişikliğe ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/349) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 25.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, okullardaki temizlik ve güvenlik
görevlilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/356) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 26.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, İzmir’de depremde yıkılma riski taşıyan okullara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/358) ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 27.- İzmir
Milletvekili Şenol Bal’ın, bir yardımcı kaynak kitaptaki Türkiye haritasına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/387) ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı B) Yazılı Sorular ve Cevapları 1.- Erzincan
Milletvekili Erol Tınastepe’nin, bazı medya ve sivil toplum kuruluşlarına
yönelik denetimlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın
cevabı (7/1086) * Ek cevap 2.- Hatay
Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, atama kararnamelerine ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/1245) 3.- Muş Milletvekili
M. Nuri Yaman’ın, Malazgirt Adalet Sarayına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in
cevabı (7/1279) 4.- Yalova
Milletvekili Muharrem İnce’nin, satın alınan okul arsalarına ve arsası başka
kurum ve kişilere ait okullara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik’in cevabı (7/1319) 5.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, İstanbul’daki bir kolejle ilgili bazı iddialara
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1321) 6.- İzmir
Milletvekili Oktay Vural’ın, terör örgütlerinin finansman kaynaklarının
kesilmesine yönelik girişimlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/1369) 7.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir Alman televizyon kanalında yayınlanan bir
diziye ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/1376) 8.- Kırklareli
Milletvekili Tansel Barış’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ihale yolu ile
sanatçı alınacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay’ın cevabı (7/1386) 9.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, özürlülerin kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak
materyallere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı
(7/1387) 10.- İzmir
Milletvekili Kemal Anadol’un, Tekelin hanımeli markasının tescilini yapmamasına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1388) 11.- Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir Alman televizyonunda yayınlanan bir diziye
ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/1421) 12.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş’in, bir Alman televizyon kanalında yayınlanan bir
diziye ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/1422) 13.- Şırnak
Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Almanya’da Türkleri hedef gösteren seçim
propagandalarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı
(7/1423) 14.- Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz’un, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına ilişkin
sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1435) 15.- Aydın
Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, yılbaşı gecesi Taksim’de olan taciz olayına
ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1436) 16.- Kırklareli
Milletvekili Turgut Dibek’in, Dereköy sınır kapısının tır trafiğine açılmasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı
(7/1459) 17.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in biyodizelin vergi araçlarıyla teşvikine ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1461) 18.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, İzmir’deki bir TOKİ projesini yürüten inşaat
firmasıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek’in cevabı (7/1538) 19.- Diyarbakır
Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, TOKİ’nin bir işini yürüten inşaat
şirketinde işçilere ayrımcılık yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/1545) 20.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Kırgızistan’a deprem yardımı yapılıp
yapılmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun
cevabı (7/1598) 21.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel’in, lisanssız akaryakıt bayilerine, kaçak akaryakıta
ve akaryakıttaki ÖTV oranına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet
Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/1600) 22.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’da yabancılara satılan gayrimenkullere
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1624) VI.-
MECLİS ARAŞTIRMASI A) Ön Görüşmeler 1.- İstanbul
Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 19 milletvekilinin, işsizlik sorunu ve İşsizlik
Sigortası Fonu’nun daha etkin kullanımı konularının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/2) 2.- Kahramanmaraş
Milletvekili Durdu Özbolat ve 20 milletvekilinin, termik santrallerin çevreye
verdiği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına (10/3) 3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 milletvekilinin, uyuşturucu kaçakçılığı ve
üretiminin tespiti ile uyuşturucu kullanımındaki artışın sebeplerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6) 4.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 milletvekilinin, okullardaki şiddet olaylarının
ve madde bağımlılığı sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/19) 5.- Kırklareli
Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30 milletvekilinin, uyuşturucu kullanımının
başta gençler olmak üzere toplumda yol açtığı olumsuz etkilerin araştırılarak
uyuşturucu bağımlılığının ve kaçakçılığının önlenmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/36) 6.- Adana Milletvekili
Necdet Ünüvar ve 23 milletvekilinin, madde bağımlılığının nedenlerinin,
boyutlarının ve etkilerinin araştırılarak mücadele edilmesi için alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/39) 7.- İstanbul
Milletvekili Halide İncekara ve 22 milletvekilinin, uyuşturucu bağımlılığının
toplum üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/41) 8.- Bitlis
Milletvekili Vahit Kiler ve 24 milletvekilinin, uyuşturucu, alkol ve sigara
bağımlılığı ile kaçakçılığının nedenlerinin, ulaştığı boyutların, sosyal ve
ekonomik etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/51) 9.- Gaziantep
Milletvekili Hasan Özdemir ve 26 milletvekilinin, uyuşturucuyla mücadelede
yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/103) VII.-
GENEL GÖRÜŞME A) Ön Görüşmeler 1.- Ankara
Milletvekili Yılmaz Ateş ve 27 milletvekilinin, basın-siyaset ilişkileri ve
basın özgürlüğü konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/1) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 14.00’te toplanarak üç oturum yaptı. İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, balık çiftliklerinin çevreye verdiği zararlar ile
balık üreticilerinin, Manisa
Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Manisa ilinin, Sorunlarına
ilişkin gündem dışı konuşmalarına, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu cevap
verdi. Burdur
Milletvekili Bayram Özçelik, Burdur ilinin eğitim ve öğretim projelerine
ilişkin gündem dışı; Mersin
Milletvekili Mehmet Şandır, çiftçilerin hangi ürününe ne kadar destek
verileceğinin bir an önce açıklanması gerektiğine ilişkin, Birer konuşma
yaptılar. Ardahan
Milletvekili Ensar Öğüt ve 21 milletvekilinin, kış şartları nedeniyle Doğu
Anadolu Bölgesi’nde hayvancılık ve altyapıda yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/111), İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan ve 25 milletvekilinin, organize sanayi bölgelerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
(10/112), Muğla
Milletvekili Fevzi Topuz ve 24 milletvekilinin, yapı malzemesi ve yapı denetimi
konusunda (10/113), Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı. Sağlık Bakanı
Recep Akdağ’ın Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığı resmî ziyarete iştirak
etmesi uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi. Türkçedeki
bozulma ve yabancılaşmanın araştırılması, Türkçenin korunması ve geliştirilmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Genel Kurulun 25/12/2007 tarihli 41’inci Birleşiminde kurulan (10/35, 43,
49, 70) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine, siyasi parti
gruplarınca gösterilen adaylar seçildi. Başkanlıkça,
komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere
toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen 9.11.2006
Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu’nun (1/24) (S. Sayısı: 98) geri
gönderilen maddelerinin görüşmelerine devam edilerek 12’nci maddesi, istem
üzerine yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi; 14’üncü maddesi üzerinde bir
süre görüşüldü. Konya
Milletvekili Faruk Bal, Eskişehir
Milletvekili H. Tayfun İçli, Yozgat
Milletvekili Bekir Bozdağ’ın konuşmasında partilerine; Konya
Milletvekili Faruk Bal, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın
57’nci Hükûmete, İstanbul Milletvekili
Hasan Macit, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın
konuşmasında muhalefet milletvekillerine, Konya
Milletvekili Faruk Bal, Artvin Milletvekili Ertekin Çolak’ın konuşmasında
partisine, Sataştıkları
iddiasıyla; Yozgat Milletvekili
Bekir Bozdağ, konuşmasında geçen bir ifadeyi, yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle,
düzeltmek için, Birer konuşma
yaptılar. Her madde
hakkında milletvekillerince verilen yedi önergeden sonra siyasi parti
gruplarınca verilecek birer önerge haklarının saklı tutulması ve madde metninde
redaksiyon mahiyetinde küçük değişiklikler yapan önergelerin işleme alınmaması
gerektiği iddiasıyla açılan usul tartışması sonucunda, Oturum Başkanı,
uygulamanın İç Tüzük’ün 87’nci maddesine uygun olduğunu, tutumunda bir değişiklik
olmayacağını açıkladı. 5 Şubat 2008 Salı
günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 20.01’de son verildi.
No.: 82 II.- GELEN KÂĞITLAR 1 Şubat 2008 Cuma Tasarılar 1.- Avrupa
Yatırım Bankasının Türkiye’de Temsilcilik Açmasına Dair Türkiye Cumhuriyeti
Hükümeti ile Avrupa Yatırım Bankası Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/501) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2008) 2.- 375 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/502)
(Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2008) Teklif 1.- Kahramanmaraş
Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname ile Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/143) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 29.1.2008) Raporlar 1.- Türk Ticaret
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) (Dağıtma
tarihi: 1.2.2008) (GÜNDEME) 2.- Telsiz
Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri
Komisyonu Raporu (1/428) (S. Sayısı: 99) (Dağıtma tarihi: 1.2.2008) (GÜNDEME) No.: 83 4 Şubat 2008 Pazartesi Raporlar 1.- Özel Öğretim
Kurumları Kanunu ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik
ve Spor Komisyonu Raporu (1/496) (S. Sayısı: 100) (Dağıtma tarihi: 4.2.2008)
(GÜNDEME) 2.- İstanbul
Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile
346 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/141)
(S. Sayısı: 101) (Dağıtma tarihi: 4.2.2008) (GÜNDEME) 3.- Gaziantep
Milletvekili Fatma Şahin ve 9 Milletvekilinin; Gaziantep’e İstiklal Madalyası
Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/81) (S.
Sayısı: 102) (Dağıtma tarihi: 4.2.2008) (GÜNDEME) Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergesi 1.- Edirne
Milletvekili Rasim Çakır’ın, Meriç Nehrine, yeni köprü yapılıp yapılmayacağına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1169) No.: 84 5 Şubat 2008 Salı Teklif 1.- Şanlıurfa
Milletvekili Yahya Akman’ın; Çarşı ve Mahalle Bekçilerinin Hizmet Sınıfının
Değiştirilmesine İlişkin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifi (2/144) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1.2.2008) Sözlü Soru Önergeleri 1.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yakıldığı iddia edilen orman alanlarına ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/412) (Başkanlığa geliş tarihi:
22/1/2008) 2.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’de
yeni bir devlet hastanesi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından
sözlü soru önergesi (6/413) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 3.- İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir
köydeki şiddet olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/414) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) 4.- Kastamonu Milletvekili Mehmet
Serdaroğlu’nun, turizmle ilgili bir konuşmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/415) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 5.- Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın,
Diyarbakır İl Genel Meclisinin okul yapımıyla ilgili kararına ilişkin Milli
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/416) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 6.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün,
öğretmen maaşları ile ilgili açıklamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/417) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 7.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün,
girişimcilerin engellendiğine yönelik bir beyanına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/418) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 8.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir
siyasi partinin basın açıklaması sırasında yaşanan olaylara ilişkin İçişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/419) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 9.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, gıda
üretim yerlerinin denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/420) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 10.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, suni
tohumlama yapan serbest veteriner hekimlere ödenmesi gereken prime ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/421) (Başkanlığa geliş
tarihi: 25/1/2008) 11.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, büyük
mağazaların piyasada oluşturduğu bazı sorunlara ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından sözlü soru önergesi (6/422) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 12.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, gübre
fiyatlarındaki artışa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/423) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 13.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün,
Şehitkamil Devlet Hastanesi ile Gaziantep’e sağlık kampüsü yapımına ilişkin
Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/423) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 14.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in,
Gazipaşa’da kara nokta olarak belirlenen kavşaklara ilişkin İçişleri Bakanından
sözlü soru önergesi (6/425) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 15.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın,
huzurevlerinin denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) sözlü soru
önergesi (6/426) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 16.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in,
Akseki-Cevizli Beldesindeki kuru çiçek üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/427) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 17.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, bir göletin
su kapasitesinin artırılmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/428) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) Yazılı Soru Önergeleri 1.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Elazığ’daki bazı ekonomik ve sosyal verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1719) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) 2.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Yusufeli Barajı Projesi çerçevesinde alınacak sosyal ve ekonomik önlemlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1720) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) 3.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın,
Alevi inanç ve kültürüne yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1721) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) 4.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Sağlık
Bakanlığının iki müfettişiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1722) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 5.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, yapıldığı
iddia edilen bazı atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1723)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 6.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Sudan
Devlet Başkanının ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1724)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 7.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Gökkuşağı Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1725)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 8.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Akdamar Adasındaki kilisenin restorasyonuna yönelik açıklamasına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1726) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 9.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın,
lisanslı kullanılan yazılımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1727) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 10.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir
şahsın defniyle ilgili Bakanlar Kurulu kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/1728) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 11.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, TÜİK’in
nüfus tespitinin genel seçim sonuçlarına etkisine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1729) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 12.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, TPAO eski
genel müdürüyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/1730) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 13.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın,
Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Müsteşarının bir beyanına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/1731) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 14.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, yabancı
sermaye yatırımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1732)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 15.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Sağlık
Bakanlığının müfettiş alımına ve bazı incelemelere ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/1733) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 16.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün,
Filyos Vadi Projesi kapsamındaki imar çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve
İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/1734) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 17.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Bayındırlık ve İskan
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1735) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 18.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, özel
eğitim kurumları öğretmenlerinin SSK primlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1736) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) 19.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın,
bir firma işçilerinin sendikal faaliyetleri nedeniyle işten çıkarıldıkları
iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1737) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 20.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, mahkeme
kararıyla iptal edilen görevde yükselme sınavına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1738) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 21.- Bartın Milletvekili Muhammet Rıza
Yalçınkaya’nın, 2022 sayılı Kanuna göre maaş alanlardan maaşı kesilen ve yersiz
ödemenin tahsili istenen kişilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1739) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 22.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun,
Borçka şehir içi geçişi nehir yatağına ve Borçka-Muratlı yolu korkuluklarının
yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1740)
(Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 23.- Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün,
Filyos Vadisi Projesi kapsamındaki çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1741) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 24.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif
Paksoy’un, Kahramanmaraş’ta kömürden kaynaklanan hava kirliliğine ilişkin Çevre
ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1742) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 25.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, bir kaçak
akaryakıt operasyonuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati
Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/1743) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/1/2008) 26.- Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif
Paksoy’un, Kahramanmaraş’ta Vakıflar İl Şube Müdürlüğü ihtiyacına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/1744) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 27.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, AB
üzerinden ithal edilen ürünlerin denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad
Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/1745) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) 28.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, kimya
sektörünü ilgilendiren bir AB tüzüğüne ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad
Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/1746) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) 29.- Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki
sınır ticaret merkezi uygulamasına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen)
yazılı soru önergesi (7/1747) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) 30.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in,
İskenderun’daki taşocaklarının yerleşim birimlerine etkisine ilişkin Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1748) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/1/2008) 31.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, doğalgaz
yer altı depolama projelerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1749) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 32.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, uzman
jandarmaların özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1750) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) 33.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, acil
yardım ödeneklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1751)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 34.- Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Hrant Dink
cinayetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1752)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 35.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Kuzey
Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1753) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 36.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun,
Sarıgazi Belediyesinin imar ıslah planı değişikliğine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1754) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 37.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in,
Fener Rum Patrikhanesinin internet sitesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1755) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 38.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Genel
İdare Hizmetleri sınıfındaki memurların aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1756) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 39.- Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bazı
kayıp şahıslarla ilgili işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1757) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 40.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl
İlindeki bir köprünün durumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1758) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 41.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun,
İzmir’deki bazı köylerin altyapı çalışmalarındaki usulsüzlük
iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1759)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 42.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Mudanya
Çayönü Köyü göletinin sulama boruları ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1760) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 43.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
özelleştirme politikalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1761) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) 44.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın,
motorlu taşıtlar vergisine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1762) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 45.- Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun,
DMO’nun bazı bölge müdürlüklerinin kapatılıp kapatılmayacağına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1763) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 46.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın,
finansal kiralama sektöründe KDV oranlarının artırılmasına ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1764) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 47.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, tarımsal
sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin borçlarına ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1765) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 48.- Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, özel
eğitim kurumlarındaki öğretmen sayılarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1766) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) 49.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, Hatay’daki bir
lisede öğrencilerden katkı payı adı altında para alındığı iddiasına ilişkin
Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1767) (Başkanlığa geliş tarihi:
23/1/2008) 50.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Eğitim
Kurumları Müdür Yardımcılığı sınavındaki bazı soruların iptal edilmesine
ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1768) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23/1/2008) 51.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bazı
liselerdeki İngilizce öğretmenlerinin eğitimine yönelik protokole ilişkin Milli
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1769) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 52.- İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, bazı
öğrencilere şiddet uygulandığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1770) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 53.- Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in,
Giresun Fen Lisesinin ÖSS’deki başarısızlığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1771) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 54.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kuzey
Irak’taki üniversitelerde Türk öğrencilerin tahsiline ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1772) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 55.- Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in,
Eskişehir Milli Eğitim Müdürlüğüyle ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1773) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 56.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Talim
ve Terbiye Kurulundaki uygulamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1774) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 57.- İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın,
okullarda katkı payı adı altında para toplanmasına ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1775) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 58.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, açık
lise sınavlarına katılan öğrencilerin kıyafetlerine ilişkin Milli Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1776) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 59.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, açık lise
sınavlarına katılan öğrencilerin kıyafetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1777) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 60.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’da
bir ilköğretim okulunda başarılı öğrencilere Kur’an-ı Kerim dağıtıldığı
iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1778)
(Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 61.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, ithal
ürünlerin denetimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1779)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) 62.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, üniversite
hastanelerinin alacaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1780) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 63.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün,
Denizli’de hastane ve sağlık ocaklarının depreme karşı güçlendirilmesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1781) (Başkanlığa geliş
tarihi: 24/1/2008) 64.- Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Teftiş
Kurulunda yapılan bazı atamalara ve bir iddiaya ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1782) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 65.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun,
Artvin’deki sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1783) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 66.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1784) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 67.- Afyonkarahisar Milletvekili Halil
Ünlütepe’nin, Dinar Devlet Hastanesindeki uzman doktor ihtiyacına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1785) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 68.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
çiftçilere yönelik desteklemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1786) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) 69.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, gübre
fiyatlarındaki artışa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1787) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 70.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bal
ithalatına ve arıcıların sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1788) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 71.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın,
Edirne’deki çiftçilerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1789) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 72.- Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın,
Marmara Denizindeki salya salgınına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1790) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 73.- Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, hayvansal
ve bitkisel üretim destekleme ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1791) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 74.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, gübre
fiyatlarındaki artışa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1792) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 75.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, sulu
tarımın desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1793) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 76.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun,
Artvin’deki ana arı üreticilerinin destekleme ödemelerine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1794) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 77.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in,
tohumluk üretimi teşvik primine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1795) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 78.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
Silifke-Kırobası karayolunun bakım ve onarımına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/1796) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) 79.- Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, Giresun’daki bazı
yollara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1797) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/1/2008) 80.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın,
koster filosunun geliştirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1798) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 81.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, LPG
ithalatının Türk gemileriyle yapılmasının teşvikine ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/1799) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 82.- İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın,
tersane sayısının artırılmasına ve tersanelerin geliştirilmesine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1800) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 83.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Söke-Milas
yolunun yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1801)
(Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 84.- İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, HAVAŞ’ın
havaalanları ile yerleşim yerleri arasında yolcu taşımacılığı yapmasına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1802) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 85.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, tren
kazalarına ve bakım-onarım çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1803) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 86.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1804) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 87.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Kütahya’da
yaşanan tren kazasına ve hat bakımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1805) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 88.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Kütahya’da
yaşanan tren kazasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1806) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 89.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın,
ekonomide muhtemel krizlere karşı alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/1807) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/1/2008) 90.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, seçim
dönemindeki yayınların denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın)
yazılı soru önergesi (7/1808) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) 91.- Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, bazı
ilçelerdeki adliyelerin kapatılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1809) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 92.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, muharip
ve malul gazilere verilen madalyalara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1810) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008) 93.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, ferdi
sporlarda yabancı sporcu transferine ilişkin Devlet Bakanından (Murat
Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/1811) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 94.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, korsan
yayınla mücadeleye ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/1812) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008) 95.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Fener
Rum Patrikhanesinin ekümenlik iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1813) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008) 96.- Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Türk
Ceza Kanununun 301 inci maddesinin değiştirilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/1814) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) 97.- Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in,
Giresun’daki KÖYDES uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/1815) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008) 98.- Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın,
doğrudan gelir desteği ve fiğ desteği ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (6/1816) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 Milletvekilinin, enerji üretiminde ve
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımında karşılaşılan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/114) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/01/2008) 2.- Adana
Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 Milletvekilinin, kırmızı palmiye böceği
zararlısı ile etkin mücadele için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/115) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30/01/2008) 3.- İstanbul
Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ ve 29 Milletvekilinin, hristiyan din
adamları ile bazı gayrimüslimlere yönelik saldırıların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/116) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/01/2008) 5 Şubat 2008 Salı BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.03 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşimini açıyorum. Toplantı yeter
sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden
önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, laikliğin Anayasa’mıza girişinin yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen
Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskül’e aittir. Sayın Üskül,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) CANAN ARITMAN
(İzmir) – Sayın Başkan, sizi kınıyorum. Bugün de laiklik adına bir Cumhuriyet
Halk Partisi temsilcisine söz vermediniz. Taraf oldunuz. Sizi şiddetle kınıyorum
efendim. AHMET YENİ
(Samsun) – Meclis Başkanını kınayamazsınız. CANAN ARITMAN
(İzmir) – Kınıyorum efendim. Böyle tarafgirlik olmaz. (AK Parti sıralarından
gürültüler) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, lütfen sakin olunuz. CANAN ARITMAN (İzmir)
– Israrla söz istedik. Laikliği katledenlere söz veriyorsunuz, laikliği
koruyanlara söz vermiyorsunuz. Bu, taraf olmaktır. BAŞKAN –
Saygıdeğer Hanımefendi, Sayın Arıtman, biraz sonra kimlere söz verdiğimizi grup
başkan vekillerinizle de görüşerek ve biraz sonra kürsüye çıkacak hatiplerden
öğrenebilirsiniz veya görürsünüz. Teşekkür
ediyorum. Buyurun. III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları 1.- Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskül’ün, laiklik
ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na girişinin 71’inci yıl dönümüne
ilişkin gündem dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; laiklik ilkesinin
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na girişinin 71’inci yılını kutlamak
münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, laik demokratik cumhuriyet, bizim yönetim biçimimiz olarak,
cumhuriyetimizin kurulduğu daha ilk günlerden itibaren, bütün bu hususlar,
başlangıçta doğrudan Anayasa’ya yazılmış olmasa dahi kabul edilmiş ilkelerdir. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – AK Partiye anlat onu, buraya anlatma! MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Devamla) – Osmanlı İmparatorluğu’nun bile tam olarak teokratik bir
devlet yapısına sahip olmadığını biliyoruz, şeri hükümlerin yanında,
padişahların yürürlüğe koyduğu hükümlerin varlığını biliyoruz. Ancak,
cumhuriyetle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti devleti daha baştan itibaren laik
temeller üzerine kurulmuştur. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Hocam bize anlatma, o tarafa anlat! MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Devamla) – Her ne kadar, 1923 yılında Anayasa’da yapılan bir
değişiklikle “Devletin dini İslamdır.” hükmü konulmuş olsa da daha sonra
gerçekleştirilen yasal düzenlemeler, gerçekleştirilen reformlarla, laik devlet
anlayışı, esasen, cumhuriyetin bir temel ilkesi olarak uygulanmıştır. Laiklik 1937
yılında Anayasa’ya girdi, evet. Laiklikle demokrasi kavramını bugün, günümüzde
birlikte değerlendirme zorunluluğu var. Daha baştan itibaren öyleydi aslında,
çünkü laik bir devletin var olabilmesi için egemenliğin millete ait olması
gerekir. 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışıyla birlikte egemenlik
millete tanınmıştır. Millet, egemenliğini kullanırken, temsilcileri
aracılığıyla kullanırken, artık herhangi bir başka esasa dayanmadan hukuku da
kendisi yaratmaya başlamıştır. Böylece hukukun laikleşmesi sürecini yaşadık.
Daha sonra eğitim alanında yapılan reformlar, laikliğin kökleşmesini daha da
sağlamlaştırdı, gerçekleştirdi. Laik devlet, dine müdahale etmeyen, dinin de
toplum yaşamının düzenlenmesine, hukuk kurallarının yaratılması aracılığıyla
toplum yaşamının düzenlenmesine müdahalesine izin vermeyen bir devlettir. BİLGİN PAÇARIZ
(Edirne) – Hocam, tersi olursa ne olur? MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Devamla) – Egemenliğin halka ait olması ilkesi kabul edildiği andan
itibaren zaten artık devlet laik olmak zorundadır, başka türlüsü olamaz.
Demokrasi, bir yandan temel hak ve özgürlüklere dayanması gereken bir rejim
olduğuna göre, özgürlüklerin sağlanmış olması, tanınmış olması, güvence altına
alınması… Yani demokrasi, demokrasiyi kabul eden bir ülkede laikliği zorunlu
kılar. Demokratik bir ülke, laik olmaktan başka bir şey olamaz. Bunu hepimiz
biliyoruz ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulduğu günden bu yana kanunlarda,
Anayasa’da, yasada ne yazarsa yazsın bu ilkeler uygulanmıştır, uygulanmaya
devam ediyor, bundan sonra da uygulanmaya devam edecektir. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Anayasa’yı niye değiştiriyorsunuz? MEHMET ZAFER
ÜSKÜL (Devamla) – Türkiye laik sistemden vazgeçemez, çünkü Türkiye demokratik
bir yaşam biçimini seçmiştir. Bizim ülkemizde insanlarımız, toplumumuz
demokrasiden vazgeçmek niyetinde değildir, dolayısıyla demokrasinin zorunlu bir
gereği olarak laiklikten vazgeçmeye de niyetli değildir. Bu düşüncelerle,
bu önemli günü anıyorum ve demokratik laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin,
hukukun üstünlüğü anlayışı içinde, sosyal devlet ilkelerine de bağlı olarak
varlığını ilelebet sürdüreceği inancıyla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Üskül. İkinci konuşmacı,
aynı konuda, İstanbul Milletvekili Necla Arat. Sayın Arat,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) 2.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, laiklik ilkesinin
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na girişinin 71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem
dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı NECLA ARAT
(İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yetmiş bir yıl önce, 5
Şubat 1937’de laiklik ilkemiz, Kemalizmin diğer ilkeleri ulusalcılık,
cumhuriyetçilik, devletçilik, halkçılık ve devrimcilikle birlikte Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’na girdi. Laiklik, anayasal ilke olarak benimsendikten
sonra, kabul edilen öteki anayasalarımızda da devletin değiştirilemez temel
nitelikleri arasında yer aldı. Hepimizin bildiği
gibi, Gazi Mustafa Kemal, bütün dünyayı şaşkına çeviren bir bağımsızlık
savaşının ardından, önümüzde ulusça kazanmamız gereken yeni ve daha zorlu bir
savaş olduğunu dile getirmişti. Bu savaş, özgür ve bağımsız ulus devleti ve bu
devletin yeni insanını, yeni bireyini yaratma savaşı idi. Bu savaş, görkemli
bir aydınlanma süreci içerisinde kültür devrimini aşama aşama gerçekleştirerek
çağdaş uygarlık düzeyini yakalayana değin sürecekti. İşte, temel bir ilke
olarak laiklik, bu toplumsal kültürel projenin dev atılımlarından biri, aynı
zamanda ardı ardına gerçekleştirilen devrimler arasındaki güçlü harçtı. Günümüz AKP İktidarının kendi siyasal bilinçaltını yansıtarak
yayınladığı 2008 Ajandası’nda önemli günler arasında yer vermediği hilafetin
kaldırılması, şeriye ve evkaf vekâleti ile tekke ve zaviyelerin kapatılmaları,
Şapka Devrimi gibi devrimler, Kemalist devrimin aydınlanma sürecinin temeldeki
yapı taşları idi. Bu süreç içinde, Kemalist devrim ile şeriat hukukunun
egemenliğindeki kapalı toplum yapısından çağdaş ve laik hukukun egemen olduğu
yeni ve özgürlükçü bir ortama, kul olan insandan birey olan insana geçiliyordu.
İşte bu bağlamda laiklik, din ve
siyasetin birbirinden ayrılmasının, dine değil de ulusal egemenliğe dayanan bir
toplumsal siyasal düzenin anahtarı oldu. Çünkü laiklik, kutsallaştırılmış
gelenek ve kurallar karşısında zamanın gereklerine uyan kurum ve kuralları
geliştirmek anlamına gelmekteydi. Laiklik, şeriatçı devlet anlayışına, din
devleti anlayışına kesinlikle karşıydı. Zira, ümmet
düzeni –hepiniz biliyorsunuz- bireysel ve ulusal birliği baskı altında tutup
ikisinin de, dolayısıyla demokrasinin de gerçekleşmesini engellemekteydi.
Laiklik, toplum, ulus ve devletin bilim ve akılla yönetilmesi, dinin kişisel ya
da siyasal çıkarlara araç kılınmaması, vicdanlardaki kutsal yerini koruması,
kısacası din maskesi altında gerici düşüncelere toplumda egemenlik sağlamaya
çalışılmaması idi. İşte bütün bu tanımlamaları göz önünde bulundurduğumuzda değerli
milletvekilleri, AKP İktidarının tam da laikliğin kabulünün 71’inci yıl
dönümünde MHP’nin desteğiyle hazırladığı türban ile ilgili yeni teklifi,
cumhuriyetin temel ilkeleriyle çelişen ve de hesaplaşan, her şeyden önce de
laik toplumsal değerlerimizi tehdit eden, yani laikliği hedef alan bir girişim
olarak görüyoruz. İktidar, İslam
coğrafyasında şeriatçıların en güçlü simgesi olan türbanı Türkiye’de de
gündemin ilk maddesi hâline getirerek ve üniversitelerde serbest olmasını
sağlamaya çalışarak ekonomik sıkıntıları, işsizliği ve yoksulluğu,
yolsuzlukları, laik eğitimdeki yozlaşmayı örtmeye çalışmaktadır. AKP kadınlar
üzerinden dinci politika yapmakta, eşitlik ve temel hak ve özgürlükler ise bu
dinci düzenlemenin maskesi olarak rol oynamaktadır. Ne var ki
oyun tutmamıştır, bütün Türkiye ayaktadır, çünkü laiklik ve laik hukuk
düzeninin, çok eşliliği, çocuk yaşta ve istek dışında evlendirilmeleri ortadan
kaldırdığını, kız çocuk ve kadınların mirasta ve yargı önünde eşit olmalarını
sağladığını; laiklikle birlikte eğitimde fırsat eşitliğinin kazanıldığını, tüm
meslek ve bilim alanlarına kadınların girdiklerini, peçe ve çarşaftan kurtulup
özel alandan kamusal alana çıktıklarını bilen milyonlarca kadın, şimdi, çok
anlamlı bir şekilde, türbana ve arkasından geleceklere “hayır” demektedir. Bu
kadınlar, AKP’nin altı yıllık kuluçkaya yatma döneminin sona erdiğini,
yumurtaların birer birer çatlayıp gizli gündemin açığa çıktığını, Anayasa’ya
dolaylı bir biçimde dinle ilgili bir düzenleme sokulmaya çalışıldığını ve
İslamcı devlet anlayışının her zaman Atatürk ilke ve devrimlerine özgü olan
laikliği hedef aldığını çok iyi bilmektedirler. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) – Tam bilim adamına yakışan bir konuşma, bravo! BAŞKAN – Sayın
Arat, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. NECLA ARAT (Devamla) – Toplumsal ve kurumsal mutabakatın olmadığı
bir ortamda, sözde temel hak ve özgürlükler ve eşitlik adına yapılan bu
düzenlemenin gerçekte kadınları aşağı ve ikincil gören ve bazı kadınlara da
küçük yaşlarda verilen eğitim ve koşullama ile bunu doğalmış gibi kabul ettiren
ataerkil ideolojinin ve erkek bencilliğinin dışa vurumu olduğunu görmekteyiz. Laiklik ilkesinin
kabulünün 71’inci yıl dönümünde, türbana ilişkin Orta Çağ tartışmalarının Gazi
Mustafa Kemal’in Meclisine taşınmasından büyük bir üzüntü duyuyoruz. AKP’nin ve
hasat toplama ümidiyle ona destek veren MHP milletvekillerinin hazırladıkları
düzenlemenin, içinden geçtiğimiz süreçte, üniversitelerimizi, öğretim
üyelerimizi, kadınlarımızı tehlikeli bir biçimde böldüğünü, yargı kurumları ve
sivil toplum örgütleriyle ne denli ters düştüklerini görmelerini ve bu tarihsel
dönemeçte, Anayasa’ya ettikleri bağlılık yeminini anımsayarak davranmalarını
istiyoruz. Türkiye’nin rotasını değiştirmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – İki
sayın milletvekilimizin gündem dışı konuşmalarıyla ilgili olarak Adalet Bakanı… Buyurun Sayın
Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar) ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım;
hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Laiklik ilkesinin
Anayasa’ya girişinin 71’inci yıl dönümü dolayısıyla biraz önce düşüncelerini
bizimle paylaşan Mersin milletvekili arkadaşımız Sayın Üskül ve İstanbul
milletvekili arkadaşımız Sayın Arat’ın konuşmalarına cevap vermek için
huzurunuzda değilim, sadece burada ortaya konan görüşlere katkı yapmak amacıyla
Hükûmet adına huzurunuzdayım. (CHP sıralarından “Cevap verecek misiniz?” sesi) MEHMET ÇERÇİ
(Manisa) – Cevap vermeye değmez. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Veremezsiniz. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, aslında laiklik ilkesi 1937
yılında Anayasa’ya girdi… RAMAZAN KERİM
ÖZKAN (Burdur) – Tamam da Adalet
Bakanım, Mehmet Bey “Cevap vermeye değmez.” diyor. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – …ama Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu andan itibaren
laiklik anlayışını benimsemiş olan bir devlet yapısına sahipti. Yani cumhuriyet
zaten kurulurken dinle devlet işlerinin ayrı olacağı bir eksen üzerine
oturmuştu, ama daha sonra laiklik ilkesi de Anayasa’nın 37’nci maddesine girdi.
Şu anda yürürlükte bulunan 1982 Anayasası 2’nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti
devletinin kriterlerinden birinin de, ilkelerinden
birinin de laiklik olduğunu ifade etmektedir. Laiklikten ne anlamalıyız?
Cumhuriyetten ne anlamalıyız? Demokrasiden ne anlamalıyız? Sosyal hukuk devleti
derken neyi anlamalıyız… SÜLEYMAN TURAN
ÇİRKİN (Hatay) – Onlar biliyorlar zaten, sen bize söyle. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – …ve bu Anayasa’nın uygulandığı Türkiye’de yaşayan
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bu ilkelerle ilgili konulara nasıl yaklaşmalı?
Bunun cevabını, Anayasa koyucunun gerekçelerine bakarak bulabiliriz. 1982
Anayasası, bu Anayasa’yı yapan anayasa koyucu, laiklik ilkesinden ne
anlaşılması gerektiğini gerekçesine yazmış, demokrasiden ne anlaşılması
gerektiğini de yazmış. Dolayısıyla birimizin şöyle bir yorum veya tarif,
diğerimizin farklı bir tarif getirmiş olması birtakım kavram kargaşalıklarına
yol açıyor, sonra farklı farklı laiklik anlayışları, tarifleri ortaya çıkıyor.
Böylece, sanki farklı anayasalara tabi ülke vatandaşlarıymışız gibi farklı
farklı şeyler yapıyoruz, bazen birbirimizi çok ağır şekilde de eleştiriyoruz. O
nedenle ben diyorum ki: Gelin, 82 Anayasası’nın gerekçesine bir bakalım. 82 Anayasası’nı
düzenleyenler ve anayasa koyucu olarak Parlamentodan geçirenler bununla neyi
murat etmişler? Demokrasiyle neyi murat etmiş, şimdi gerekçeden okuyorum izin
verirseniz: “Demokrasi egemenliğin millete ait olduğu bir siyasi rejimdir.” Bu
konuda da herhâlde aramızda hiçbir görüş ayrılığı olamaz, zaten gerekçe
demokrasiden ne anlamamız gerektiğini ifade etmiş. Nitekim zaten Meclisin
duvarında yazılı olan o vecize de, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait
olduğunu ifade eden vecize de bu anlamın bir başka şekilde ifadesidir. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Laikliğe dayanan demokrasi… ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Peki,
laiklikten ne anlamalıyız? İşte 1982 Anayasası. 1982 Anayasası esnasında
burada, yani Parlamentoda yer alıp, kurucu heyette yer alıp burada, aramızda
bulunan bir tek milletvekili arkadaşımız var, o çok daha iyi bilir bunu. 1982
Anayasası’nın laiklikle ilgili gerekçesini okuyorum, bakın ne diyor: “Hiçbir
zaman dinsizlik anlamına gelmeyen laiklik ise, her ferdin istediği inanca,
mezhebe sahip olabilmesi, ibadetini yapabilmesi ve dinî inançlarından dolayı
diğer vatandaşlardan farklı bir muameleye tabi kılınmaması anlamına gelir.” Bu,
1982 Anayasası’nın laiklikle ilgili gerekçesidir. Şu ifadenin, şu tarifin
dışında başka bir şey söylemeye gerek var mı? Her şey burada
açık. Ancak bir şey daha söylemek istiyorum: Tabii ki Anayasa’mızı bir
bütün olarak değerlendirmek zorundayız, Anayasa’nın 24’üncü maddesini de göz
önünde bulundurmak durumundayız. Bir bütün olarak değerlendirdiğimizde laiklik,
burada ifade edildiği gibi, her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip
olabilmesi, ibadetini yapabilmesi ve dinî inançlarından dolayı diğer
vatandaşlardan farklı bir muameleye tabi tutulmamasıdır. Biz bunu temin etmeye
mecburuz. Hiç kimse dinî inancından dolayı veya inanmamasından dolayı farklı
bir muameleye tabi tutulmamalıdır. İşte laiklik bunun teminatıdır. Anayasa’nın
24’üncü maddesinin son fıkrası da devletin din kurallarına göre yönetilmemesi
anlamına gelen bir değerlendirme yapmaktadır. Nitekim,
1961 Anayasası’nın laiklikle ilgili gerekçesi okunduğunda bu anlamın da orada
olduğunu görürsünüz. Demek ki laiklik devletin bir karakteridir. Devlet, laik
olur, yani herhangi bir dinin kurallarına göre yönetilmez. Ben uzun süre
avukatlık yaptım. Avukatlık yaptığım dönemde Türk Ceza Kanunu’nun 163’üncü
maddesi yürürlükteydi. 163’üncü maddeye muhalefetten dolayı da takip ettiğim
davalar olmuştu. O dönemde bu davalarla ilgili bilirkişilik yapmada temayüz
etmiş bir öğretim üyemiz vardı, sanıyorum şimdi rahmetli oldu, Profesör Çetin
Özek. Sanıyorum, bu konuyla ilgili iki ciltlik de bir eseri vardır. Laikliğe
aykırı eylemlerle ilgili bilirkişilik yaptığı için, uzun bir deneyim olduğundan
“Hangi davranışlar laikliğe aykırı olur, hangileri olmaz?” bu soruya cevap
teşkil etmek üzere iki ciltlik bir eser yazdığını hatırlıyorum. Orada kendisi
der ki “Bir sözün, bir davranışın laikliğe aykırı olarak vasıflandırılabilmesi
için dört tane unsurun bir arada bulunması lazım. Bir:
Ülkedeki mevcut sistemi, nizamı kötülemesi lazım. ‘Bu düzen iyi
değildir.’ kâfi değil. Arkasından bir şey daha söylemesi
lazım. ‘Bu düzenin yerine, beğenmediğim bu düzenin yerine falan dinin
kuralları devlet düzeni olmalıdır.’ diye önermesi lazım. Bu da kâfi değil. Önerilen
o dinî düzenin bir dinin iman bütünü içerisinde yer alması gerekir, yani
herhangi bir kuralla ilgili önerdiği o düzenin bir dinin kuralları içerisinde
yer almış olması lazım.” Sayın Özek diyor ki: “Bu da kâfi değildir. Dördüncü
bir ilkeye, unsura daha ihtiyaç vardır. O da önerilen o dinî düzenin herkes
için bağlayıcı olduğunu da önermesi lazım. Bu dört tane unsur bir araya
geldiğinde laikliğe aykırı olur herhangi bir söz, herhangi bir davranış ve
herhangi bir uygulama.” Dolayısıyla tabii
ki laiklik üzerinde çok şey söylenebilir ama şunu ifade etmek durumundayız ki:
Türkiye Cumhuriyeti, gerçekten, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olmanın
yanı sıra laiklik ilkesiyle de ülkemizde toplumsal birlik ve bütünlüğümüzün en
önemli teminatıdır. “Laiklik ilkesi
olmadığı takdirde ne olurdu?” şeklindeki bir sorunun da cevabını aramak
durumundayız. O bakımdan, laiklik ilkesinin ülkemizde Anayasa’nın gerekçesinde
ifade edildiği gibi yaşatılmasında, geliştirilmesinde, vatandaşlarımızın
herhangi birinin kafasında bu ilkeyle ilgili bir soru işareti varsa bu soru
işaretini ortadan kaldırma konusunda Türkiye’yi yönetenlere görevler düştüğünü
de ifade etmek istiyorum. Bu ülkede yaşayan herkes cumhuriyetimizi ve onun
temel niteliklerini yürekten benimsemelidir. Uygulama çok
önemlidir. Eğer uygulamada birtakım, Anayasa’nın gerekçesinde yazılı ifadenin
dışında onu dar kalıplar arasına hapsedecek bir yaklaşım olursa
vatandaşlarımızın kafasında birtakım soru işaretlerine yol açarız. Bunu ortadan
kaldırmalıyız. İktidar partisi olarak bu konuda sorumluluğumuz olduğunu
düşünüyorum, muhalefet partisine mensup arkadaşlarımızın da sorumlu olduğunu
düşünüyorum. Biraz önce Sayın
Arat’ın eleştirdiği Anayasa değişikliğiyle ilgili, burada sanıyorum 300 küsur
milletvekili arkadaşımızın imzalarıyla Meclis Başkanlığına verilen, Anayasa
Komisyonunda görüşülüp Genel Kurul gündemine inen ve sanıyorum yarın Genel
Kurulda görüşülecek olan o teklifin Anayasa’nın 2’nci maddesinde ifade edilen
laikliğe aykırı olduğu iddiasına katılmak asla mümkün değildir. Çünkü demin
söylediğim gibi, hangi söz, davranış veya eylem laiklik ilkesine aykırı olur, o
kriterler çerçevesinde değerlendirmek durumundayız.
Yapılmak istenen, eğitim ve öğrenim özgürlüğü önündeki birtakım engelleri
kaldırmaktır. Yasama organının görevi budur, Türkiye’yi yönetenlerin görevi
budur, bu olmalıdır. Yoksa, ülkemizde birtakım
vatandaşlarımız “Benim şöyle bir sorunum var, bu sorunu çözün.” dediğinde,
ülkeyi yöneten insanlar olarak “Hayır, o beni ilgilendirmez.” diyemezsiniz.
Mademki milletin vekilleri olarak buraya geldik, bir tek vatandaşımızın bir
sorunu olsa bile bu sorunun çözümü için gayret etmek milletin vekilleri olarak,
milletin Parlamentosu olarak bizim görevimizdir. Olaya yaklaşımımız budur. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Siz önce işsizliği, yoksulluğu çözün Sayın Bakan. ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Kuşkusuz ki
cumhuriyetimizi onun temel nitelikleriyle birlikte daha da geliştirerek, daha
da bu ilkeleri çağdaş yorumlayarak ötelere taşımak, bizden sonraki nesillere
taşımak ve ülkemizin aydınlık geleceğinin bu cumhuriyet ve onun içerisindeki bu
ilkeleri geleceğe taşımakla olduğunu bilmek ve buna göre hareket etmek
hepimizin en önemli görevidir diye düşünüyorum. Gündem dışı söz
alan 2 arkadaşımın laikliğin kabulünün 71’inci yıl dönümü dolayısıyla yapmış
olduğu bu değerlendirmeye Hükûmet adına ben de katkı sağlamaya çalıştım. Hepinizi yeniden
sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. Gündem dışı
üçüncü söz, Doğu Türkistan’ın Gulca şehrinde yaşanan katliamın 11’inci yıl
dönümü münasebetiyle söz isteyen Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’ye aittir. Sayın Ekici,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) 3.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Doğu Türkistan’ın
Gulca şehrinde yaşanan katliamın 11’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı
konuşması MEHMET EKİCİ
(Yozgat) – Çin Halk Cumhuriyeti Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde 5 Şubat 1997
tarihinde Gulca vilayetinde patlak veren olayların 11’inci yıl dönümü
münasebetiyle söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Değerli
milletvekilleri, Doğu Türkistan konusu Türk dünyasının kanayan yaralarından
biridir. Türk dünyasının doğusunda yer alan Doğu Türkistan Avrasya kıtasının
tam ortasındadır. Bugün Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içerisinde olan Doğu
Türkistan Çin’in bütün eyalet ve özerk bölgelerinin en büyüğü olarak 1 milyon
600 bin kilometrekarelik yüz ölçümüne sahip bir bölgedir. 1993 nüfus sayımına
göre de bölgede toplam 16 milyon nüfus yaşamaktadır ve bu nüfusun yüzde 62’sini
oluşturan 10 milyon kişi de Türk kökenlidir. Maalesef bugün Çin Halk
Cumhuriyeti dünyada insan hakları ihlalleri bağlamında en fazla eleştiri alan
ülkelerden biridir. 1949 yılında Doğu Türkistan komünist Çin idaresine girdiğinden
bugüne kadar yüzlerce ayaklanma meydana gelmiştir. Mazlum insanların temel hak
istemelerine Çin güvenlik güçleri tarafından silahla karşılık verilmiş ve Doğu
Türkistan meselesi bugün büyük güçlerin ve uluslararası insan hakları
teşkilatlarının dikkatini çekmiştir. Şubat ayı da Doğu
Türkistan halkı için son derece büyük bir önem taşımaktadır. Bu nedenle Gulca
olayına kısaca değinmek istiyorum. 5 Şubat 1997 tarihinde, Doğu Türkistan’ın
kuzeybatısındaki Gulca şehrinde, Kadir Gecesi’nde evinde ibadet etmekte olan
kişiler, karakola götürülerek işkenceyle öldürülür ve cesetleri ailelerine
teslim edilir. Bunu duyan Uygurlar öfkelenerek sokağa dökülür, aile, fert ve
bir grup insan hükûmete şikâyetini bildirmek üzere, hükûmet binasına yürür ve
bu grup giderek kalabalıklaşır. Bu grup başka bir niyetinin olmadığını, sadece
şikâyetini arz etmek niyetiyle geldiğini anlatmak için, küçük çocuk ve
kadınları gösterici grubun önüne koyarak hükûmet binasına gelir, ama ne yazık
ki, güvenlik güçleri tarafından ateşle karşılanır, olaylar giderek büyür ve
elinde belki de sopadan başka bir şey olmayan insanlar acımasızca öldürülür. Bu
iş bununla da bitmez: Gulca şehrinde
bütün evlere operasyon düzenlenerek gençler tutuklanır, hapishanelere
doldurulur, bir bölümü hapishanelerde hayatını kaybeder. Hatta,
Kazakistan’a kaçmayı başarabilmiş olanlar bile iade edilerek idam edilmeleri
sağlanır. İşte, ben, bugün,
bu olayı anmak, bu olayda ölenlere rahmet dilemek için söz aldım ve Türkiye
Büyük Millet Meclisinin dikkatini buraya çekmek için söz aldım. Bu Gulca
olayından sonra, Doğu Türkistan meselesi, Uluslararası Af Örgütü, Asya’daki
İnsan Hakları İzleme Teşkilatı gibi uluslararası sivil toplum örgütlerinin
dikkatini çekmeye başladı. Özellikle Uluslararası Af Örgütü, bugüne dek Doğu Türkistan’daki
insan hakları ihlalleriyle ilişkili dört tane büyük rapor yayımlamıştır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde yayımlanan insan hakları raporlarında da Uygur
meselesi geniş bir şekilde dünya gündemine oturmaya başlamıştır. Özellikle 11
Eylül olayından sonra, Çin Hükûmeti, uluslararası terörizmi de gerekçe
göstererek Uygur Türkleri üzerindeki dinî, kültürel baskılarını maalesef
artırmıştır ve haklarını kısıtlamaya başlamıştır. İşte, Uluslararası Af
Örgütünün “Çin Halk Cumhuriyeti: Uygurlar Çin’in ‘Terörle Savaş’ Adına
Uyguladığı Baskıdan Kaçıyor” adlı, Temmuz 2004’de yayınladığı raporu son derece
önemli ve dikkate değerdir. Kısacası, son
yirmi yıldır Doğu Türkistan meselesi, insan hakları yönünden Amerika Birleşik
Devletleri ve Avrupa Birliği ülkelerinde hızla ilgi kazanan bir mesele olurken,
maalesef Türk dünyasında bu ilgi azalmaya başlamıştır. Bazı
gözlemcilerin, bazı stratejistlerin tespitine göre de, bu mesele önümüzdeki
yıllarda dünyanın önemli meseleleri içinde yer alacak ve bu meselenin bir çözüm
yolu önemli oranda tartışılacaktır. Bu münasebetle,
amacımız, devletlerin... (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Ekici, konuşmanızı
tamamlayınız. Buyurun. MEHMET EKİCİ
(Devamla) – …ve hususen Çin Halk Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını sorgulamak
değildir, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ve cumhuriyet hükûmetinin
dikkat etmesi gereken konu, Çin Halk Cumhuriyeti’yle ilişkilerde ciddi bir
devlet politikasına ihtiyacımız olduğu konusudur. Türkiye Büyük
Millet Meclisi olarak, tüm dünyadaki insan haklarını ve insan hakları
ihlallerini takip etmeli ve duyarlılık göstermeliyiz, özellikle soydaşlarımızla
ilgili konularda duyarlılığımızı daha da artırmalıyız diyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (MHP ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ekici. Katliamda
hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gündeme geçiyoruz. Sayın milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan
sorulardan, Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin 2 ve 43’üncü sıradaki
soruları, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Şimşek 5 ve 107’nci sıradaki soruları,
Devlet Bakanı Sayın Nimet Çubukçu 6 ve 7’nci sıradaki soruları, Millî Eğitim
Bakanı Sayın Hüseyin Çelik 11, 14, 26, 45, 56, 58, 59, 60, 82, 85, 93, 97, 103,
105 ve 134’üncü sıradaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir; sayın
bakanların bu taleplerini sırası geldiğinde yerine getireceğim. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Sayın milletvekilleri, Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın
araştırılması, Türkçenin korunması ve geliştirilmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu
üyeliklerine seçilmiş bulunan sayın üyelerin, bugün saat 17.00’de Halkla
İlişkiler Binası B Blok 2’nci kat 4’üncü bankoda bulunan Meclis araştırması
komisyonları toplantı salonunda toplanarak, Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve
Kâtip Üye seçimini yapmalarını rica ediyorum. Bilgilerinize
sunulmuştur. Sözlü soru
önergelerinin geri alınmasına dair iki önerge vardır; okutuyorum: IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Önergeler 1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/309) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/19) 31.1.2008 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü
sorular kısmının 61 inci sırasında yer alan (6/309) esas numaralı sözlü soru
önergemi geri alıyorum. Gereğini
saygılarımla arz ederim. Reşat
Doğru Tokat 2.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın (6/333) esas
numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/20) 31.1.2008 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin sözlü
sorular kısmının 84 üncü sırasında yer alan (6/333) esas numaralı sözlü soru
önergemi geri alıyorum. Gereğinin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. İsmet
Büyükataman Bursa BAŞKAN – Sözlü
soru önergeleri geri verilmiştir. Komisyondan
istifa önergesi vardır; okutuyorum: 3.- Aydın Milletvekili M. Fatih Atay’ın Dilekçe Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/23) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Üyesi bulunduğum
Dilekçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum. Gerekli işlemin
yapılmasını saygılarımla arz ederim. 01.02.2008 M.
Fatih Atay Aydın BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır. İlk okutacağım
Meclis araştırma önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için özeti okunacaktır.
Ancak, önergenin tam metni Tutanak Dergisi’ne eklenecektir. Önergeleri
okutuyorum: B) Meclis
Araştırması Önergeleri 1.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ ve 29
milletvekilinin, Hristiyan din adamları ile bazı gayrimüslimlere yönelik
saldırıların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/116) (x) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Son iki yıldır
ülkemizdeki Hıristiyan din adamlarına ve bazı Gayrimüslimlere yönelik
saldırıların tekerrür etmesi Türkiye'nin çıkarları ve ulusal değerlerimiz
açısından son derece üzücü ve endişe verici bir durum yaratmaktadır. Bu
saldırılar, halkımızın hoşgörüye ve insani değerlere dayanan kültürünü ve
inançlarını yaraladığı gibi, Türkiye'nin dünyadaki imajını karalamakta ve hasım
mihrakların eline ülkemize karşı yürüttükleri olumsuz propaganda kampanyası
için etkili bir koz vermektedir. Bu sorunun
ülkemiz için yarattığı tehlike hakkında fikir sahibi olmak için İzmir’de Meryem
Ana Kilisesi rahibi Adriano Françini’yi bıçaklayan Ramazan Bay’ın, saldırısının
gerekçesi olarak söylediği dehşet verici sözlerin anımsanması yeterlidir.
Ramazan Bay sorgulamasında “Rahip Santoro ve Hırant Dink cinayetlerini işleyen
katillerin toplumda kahraman gibi gösterilmesi beni etkiledi. Ben de onlar gibi
hareket edersem, kahraman ve ünlü olacağımı ve hayatımı kurtaracağımı düşündüm
ve bu nedenle Rahibi bıçakladım…” demiştir. Hıristiyan din
adamlarına ve Gayrimüslimlere karşı işlenen cinayetler ve saldırılar ülkemizde
kamu vicdanını son derece rahatsız ettiği gibi, Türkiye’deki bazı Hıristiyan
mezheplerinin temsilcisi konumunda olan din adamlarının “Hıristiyanlara yönelik
cinayet ve eylemler nedeniyle cemaatlerinin çok kaygılandığını” belirtmelerine
yol açmıştır. Bu endişe ve kaygılar özellikle Malatya katliamından sonra artmış
ve ülkemize hasım mihrakların da çabasıyla, Türkiye’nin dünyadaki imajına ağır
bir darbe vuracak ve ülkemize büyük zarar verecek boyutlara ulaşmıştır. Bu bağlamda
değerlendirilmesi gereken iki ciddi bir gelişmeyle karşılaşmış bulunuyoruz. Bunlardan
birincisi, Hollanda Protestan Kilisesi ile Dünya Kiliseler Birliği’nin
Türkiye’yi Birleşmiş Milletlere şikâyet etmeleri ve bunun bir sonucu olarak
Birleşmiş Milletler Din Özgürlükleri Raportörü’nün ülkemizi takibe almak
lüzumunu hissetmesidir. İkincisi ise, bu
konunun Avrupa Birliği Parlamentosu’na getirilmek hususunda bir hazırlığa başlanmış
olmasıdır. Nitekim, Uyum Komitesi Başkan Vekili Lütfi
Elvan başkanlığında TBMM heyetinin Strazburg’da yaptığı temaslar sırasında AP
parlamenteri Hollandalı Bastian Belder Hollandalı din adamlarının Türkiye’deki
rahip cinayetlerinden büyük endişe duyduklarını ve bu konuda ayrıntılı bir
rapor üzerinde çalıştıklarını ve bu raporu Avrupa kamuoyuyla en geniş şekilde
paylaşmak istediklerini ifade etmiştir. Belder kendisinin de bu konuda derin
kaygıları olduğunu belirtmiştir. Bu hususları dikkate alarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin,
ahlaki ve vicdani olduğu kadar, dış siyasetimizi de ilgilendiren yönleri olan
bu sorunun üzerine kararlılık ve cesaretle gitmesinin ve karanlık olayların
üstündeki perdenin kaldırarak ve saiklerinin teşhis edilerek bu suçların
tekerrürünün önlenmesine yardımcı olmasının, Türkiye’nin herkesin kimliğine,
dinine ve mezhebine saygıyı öngören büyük tarih geleneği ve kültürü açısından
bir vecibe olduğunu ve ülkemiz çıkarları açısından da kritik bir önem taşıdığı
takdir edilecektir. Bu görüş ve
mülahazalarla Hıristiyan din adamlarına ve bazı Gayrimüslimlere yönelik cinayet
ve saldırıların neden ve saiklerinin araştırılması ve bunların tekerrürünün
önlenmesi için ne gibi tedbirlerin alınması gerektiğinin tespiti amacıyla,
Anayasa’nın 98 inci, TBMM içtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis
araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz. 1) Şükrü Mustafa Elekdağ (İstanbul) 2) Onur Öymen (Bursa) 3) Ahmet Küçük (Çanakkale) 4) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 5) Ahmet Ersin (İzmir) 6) Ali Oksal (Mersin) 7) Şevket Köse (Adıyaman) 8) Hulusi Güvel (Adana) 9) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 10) Gürol Ergin (Muğla) 11) Hüseyin Ünsal (Amasya) 12) Fevzi Topuz (Muğla) 13) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar) 14) Enis Tütüncü (Tekirdağ) 15) Fuat Çay (Hatay) 16) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş) 17) Bayram Ali Meral (İstanbul) 18) Ferit Mevlüt Aslanoğlu (Malatya) 19) Faik Öztrak (Tekirdağ) 20) Mustafa Özyürek (İstanbul) 21) Esfender Korkmaz (İstanbul) 22) Abdurrezzak Erten (İzmir) 23) Malik Ecder Özdemir (Sivas) 24) Hikmet Erenkaya (Kocaeli) 25) Birgen Keleş (İstanbul) 26) Ramazan Kerim Özkan (Burdur) 27) Necla Arat (İstanbul) 28) Hüsnü Çöllü (Antalya) 29) Tayfur Süner (Antalya) 30) Tekin Bingöl (Ankara)
2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 milletvekilinin,
enerji üretiminde ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımında
karşılaşılan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/114) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı'na Dünyadaki hızlı
teknolojik gelişmelere karşın enerji, ülke ekonomileri için mutlak girdi olma
niteliğini artırarak korumaktadır. Enerjinin elde edilmesinin, verimliliğinin
ve gerek ekonomik gerek ekolojik maliyetinin önemi
giderek artmaktadır. Ülkelerin
ekonomik ve sosyal gelişimlerinin en temel unsurunun enerji olduğu gerçeğinden
yola çıkıldığında, enerjinin kesintisiz, güvenilir, temiz ve ucuz yollardan
bulunması ve enerji kaynakların da mutlaka çeşitlendirmesi zorunluluğu ile
karşı karşıya kalındığı görülmektedir. Geleneksel enerji
kaynakları ile geri kalmış teknoloji kullanımının, doğal çevrede geri dönülmez
tahribatlara yol açmaması için "sürdürülebilir kalkınma" anlayışıyla
enerji politikası oluşturmak gerekmektedir. Bunun en önemli ayağını ise
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı oluşturmaktadır. Ancak ülkemizde
yasal düzenlemeler bulunmasına karşın yenilenebilir enerji kullanımı ile ilgili
yeterli çalışma yapılmadığı gözlenmektedir. Bu nedenle,
enerji üretimi ve enerji üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının
kullanımı ile ilgili sorunların ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 1) Hulusi Güvel (Adana)
2) Ali Rıza Öztürk (Mersin) 3) Ahmet Küçük (Çanakkale) 4) Yaşar Tüzün (Bilecik) 5) Enis Tütüncü (Tekirdağ) 6) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 7) Mehmet Sevigen (İstanbul) 8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu (Kayseri) 9) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 10) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş) 11) Tekin Bingöl (Ankara) 12) Nesrin Baytok (Ankara) 13) İsa Gök (Mersin) 14) Ramazan Kerim Özkan (Burdur) 15) Halil Ünlütepe (Afyonkarahisar) 16) Atila Emek (Antalya)
17) Şahin Mengü (Manisa) 18) Atilla Kart (Konya)
19) Fehmi Murat Sönmez (Eskişehir) 20) Şevket Köse (Adıyaman) 21) Tayfur Süner (Antalya)
22) Hüsnü Çöllü (Antalya)
23) Akif Ekici (Gaziantep) 24) Hüseyin Ünsal (Amasya) Gerekçe: Uluslararası
Yönetim Geliştirme Enstitüsü (IMD) tarafından yayınlanan 2007 Dünya Rekabet
Gücü Yıllığı verileri, ülkemizin enerji altyapısı ve arz güvenliği konusundaki
yetersizliğine dikkat çekmektedir. Verilere göre, ülkemizin enerji altyapısının
uluslararası piyasalarda birbirleriyle rekabet eden 55 ülke arasında en zayıf
10. ülke olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye İşveren
Sendikaları Konfederasyonu tarafından hazırlanan bir raporda, AB ve OECD
ülkeleri ile kıyaslandığında, en pahalı elektriğin Türk sanayisi tarafından
kullanıldığını ortaya konulmuştur. Dünyada elektrik enerjisi maliyetleri
kilowatt saat başına 5,5 sent olmasına karşılık ülkemizde 8,6 senttir. Son yıllarda
sanayinin doğalgaza bağımlılığı artmış, komşu ülkelerden alınan doğalgazdaki
kısıntılar nedeniyle üretimde kesintiler ve aksamalar oluşmuştur. Yüzde 72'ye
varan enerjide dışa bağımlılık oranı ülke güvenliğini tehdit eder hale gelmiştir. Ülkemizin yıllık
enerji talebi her yıl ortalama % 7 artmaktadır. Bu da yılda 2700 megavat ek
kapasite artırımı anlamına gelmektedir. Geçtiğimiz yılın son günlerinde enerji
açığının kapatılması gerekçesiyle Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve
İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun TBMM'den geçmiştir. Dünya enerji
açığının kapatılabilmesi için fosil yakıtlara alternatif olarak sunulan nükleer
enerji, bugün diğer enerji kaynakları arasında hem toplumsal hem çevresel hem
de ekonomik açıdan maliyeti en yüksek enerji kaynağıdır. Örneğin ABD'deki
Maine-Yankee reaktörünün kuruluş maliyeti 280 milyon dolar iken, sökülüp
bertaraf edilmesinin maliyeti 2 milyar dolardır. Yani bir nükleer santralden
kurtulabilmek için kuruluş maliyetinin sekiz katını ödemek gerekmektedir. Fosil yakıtlar
ise ağır çevre maliyetlerinin yanında gittikçe artan bir ekonomik maliyete
neden olmaktadır. Örneğin 1999 yılında petrolün varili 24 dolar iken günümüzde
100 doları bulmuştur. Aynı biçimde doğalgazın da fiyatının sürekli artma
eğiliminde olması ve sürdürülebilirlik ile sürekliliğinin sağlanamaması nedeniyle
tercih edilir olmaktan çıktığı gözlenmektedir. Her iki fosil yakıt türünün de
sera gazı salınımını artırdığı ayrı bir gerçektir. Dünyadaki pek çok
ülke enerji politikaları gereği fosil yakıtlar ve nükleer enerji yerine,
yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım paylarını artırma çabasındadır.
2020 yılında dünyada üretilen elektriğin yüzde 50'sinin yenilenebilir
kaynaklardan olması, 2010 yılında ise kullanılacak elektrik enerjisinin yüzde
10'unun rüzgârdan sağlanması planlanmaktadır. Buna örnek olarak Danimarka'nın
elektrik enerjisinin %21'i rüzgârdan sağlaması ve 2010 yılında bu oranı %25'e
çıkarma hedefi gösterilebilir. Avrupa ülkelerinde 2007 yılında yenilenebilir
enerji kaynaklarına yatırım miktarı yüzde 10'un üzerine çıkartılmıştır. Yenilenebilir
enerjilerin, çevreyi fosil ve nükleer enerji teknolojilerinden daha az
etkilemesi, kaynağının sınırsız olması, kurulum maliyeti dışında çok ucuza mal
olması nedeniyle, tercih edilmesi toplumsal ve ekonomik açıdan bir zorunluluk
halini almıştır. Günümüzde gerek
ülkemiz, gerek dünya ülkeleri için enerji sistemlerinin sürdürülebilir, enerji
kaynaklarının yenilenebilir olması gerekliliği vardır. Ekonomiye katma değer
kazandırmaları ve sürdürülebilir kalkınma aracı olmaları açısından
yenilenebilir enerji kaynakları ülkemiz için stratejik bir öneme sahiptir. Ülkemiz gelişmiş
ülkeler gibi enerji-ekonomi-ekoloji dengesini kurmak
zorundadır. Bunu gerçekleştirebilmek için ülkemizin kaynak potansiyelini doğru
saptamak ve en uygun biçimde enerjiye dönüştürmek gerekmektedir. 2005 yılında 5346
sayılı "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi
Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun" TBMM'de kabul edilmiştir. Ancak
geçtiğimiz yıllar içinde söz konusu kanunun uygulamalarında yavaş kalındığı ve
rüzgâr enerjisi alanında geçtiğimiz yıl gerçekleşen gelişmeler dışında,
hidrolik, güneş, jeotermal, biyokütle, biyogaz, dalga, akıntı enerjisi ve
gel-git gibi fosil olmayan enerji kaynaklarında sağlanan ilerlemelerin yeterli
olmadığı görülmektedir. Avrupa Birliği
ülkelerinde yenilenebilir enerji büyüme hızı içinde biyodizel ikinci,
biyoetanol altıncı sıradadır. Bu iki biyoyakıt için ülkemizde de büyük bir
potansiyel mevcuttur. Biyoyakıtlar, petrolde dışa bağımlılığı azaltması,
tarımsal üretimde çeşitliliği artırması, kırsal kalkınmayı desteklemesi ve yem
sanayine hammadde sağlaması gibi sebeplerle ülkemiz açısından daha büyük önem
taşımaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları bakımından ülkemizin oldukça
elverişli bir coğrafyaya sahip olduğu ortadadır. Yukarıda belirtilen
gerekçelerle, ülkemiz için stratejik önemde olan yenilenebilir enerji
kaynaklarının verimli olarak kullanımı ve çeşitliliğin artırılması ile ilgili
sorunların ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir
meclis araştırması açılmasının yerinde olacağı kanısını taşımaktayız. 3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 milletvekilinin,
kırmızı palmiye böceği zararlısı ile etkin mücadele için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/115) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na Ülkemizin güney
kıyı şeridinde, 3 yıldır etkili olan ve neredeyse orman yangını kadar tahribat
yaratan kırmızı palmiye böceğinin yayılımının önlenmesi, gerek palmiye ağaçları
gerek yıllık tarım bitkilerinin üretiminde hayati önem taşımaktadır. Özellikle son yıl
içinde zararlının yayılma alanları ve oluşturduğu tahribat artmıştır. Adana
ilimizde salgının boyutu büyümüş, birçok ağacın kesilmesi gerekmiştir. Bölgede
zararlının mısır ve şeker kamışına bulaşma olasılığı endişe yaratmaktadır. Bu nedenle, söz
konusu zararlının yayılmasının önlenmesi ve zararlı ile daha etkin mücadele
edilmesi için, ilgili sorunların ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince
Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 25.01.2008 1) Hulusi Güvel (Adana) 2) Şevket Köse (Adıyaman) 3) Ahmet Ersin (İzmir) 4) Enis Tütüncü (Tekirdağ) 5) Mehmet Ali Özpolat (İstanbul) 6) Mevlüt Coşkuner (Isparta) 7) Necla Arat (İstanbul)
8) Durdu Özbolat (Kahramanmaraş) 9) Bayram Ali Meral (İstanbul) 10) Mustafa Özyürek (İstanbul)
11) Ali Oksal (Mersin)
12) Esfender Korkmaz (İstanbul) 13) Faik Öztrak (Tekirdağ) 14 Ferit Mevlüt Aslanoglu (Malatya)
15) Abdurrezzak Erten (İzmir)
16) Malik Ecder Özdemir (Sivas)
17) Hikmet Erenkaya (Kocaeli) 18) Birgen Keleş (İstanbul) 19) Ali Rıza Ertemür (Denizli)
20) Ramazan Kerim Özkan (Burdur)
21) Hüsnü Çöllü (Antalya)
22) Tayfur Süner (Antalya)
23) Tekin Bingöl (Ankara)
Gerekçe: Akdeniz ve Ege denizi kıyısındaki lüks oteller ve belediyeler
tarafından dekoratif amaçla, Mısır başta olmak üzere Akdeniz'e kıyısı bulunan
ülkelerden ithal edilen palmiyelerle yurdumuza gelen ve bir çifti üç yılda 50
milyon adede kadar çoğalabilen kırmızı palmiye böceğinin, son zamanlarda başta
Adana olmak üzere İzmir, Antalya ve Muğla illerimizde yaygınlaşması sonucunda
yıkıcı zararlar görülmeye başlanmıştır. Ülkemiz iklimi,
24 ilde ekimi ve dikimi yapılan bu ağaçlara (Phoenix canariensis) bulaşan
kırmızı palmiye böceği (Rhynchophorus ferrugineus) orijini olduğu bölgedeki
Akdeniz iklimi isteklerine uygundur. Zararlının ülkemizde yerleşik olması ve
yayılması muhtemel görülmektedir. İlk defa 1980
yılında Malezya'da hindistancevizi ağaçlarında görülen bu böcek, 1985 yılında
Suudi Arabistan'a, buradan da ihraç edilen hurma fidanları ile Birleşik Arap
Emirlikleri'ne ve 1994'te Mısır'a sıçramıştır. Salgın 1996 yılında Mısır'dan
ihraç edilen hurma ağaçları ile İspanya'ya yayılmış, 1999’da İsrail'de
görülmüştür. Son yıllarda Mısır'dan ithal edilen hurma ve palmiye ağaçları ile
de ülkemize girmiştir. Palmiye Merkezi
tarafından yapılan hastalık ihbarının birçok yayın organında çıkmasına rağmen,
Bakanlık tarafından ithalatın geçici durdurulması kararı 5 ay sonra
çıkabilmiştir. Bu arada ülkeye Mısır'dan hurma ağacı ithalinin çok arttığı
gözlenmiştir. İthalat, bakanlıkça 24 Nisan 2006'da yayımlanan bir tebliğle
yasaklanmıştır. Ancak, Gürcistan'ın da aralarında bulunduğu karantina dışı ülkelerden
palmiye ithalatı hala sürmektedir. Kırmızı palmiye
böceğinin yayılımının önlenmesi amacıyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nca 2006
yılı ortalarında, Adana dahil 6 ilde karantina
çalışmaları başlatılmış, ancak, yetersiz kalınmış, salgın engellenememiştir. Aralarında
üniversite öğretim üyelerinin de bulunduğu uzmanlarca, kırmızı böcek
zararlısının şeker kamışı ve mısır tarımına da yayılma ihtimalinin olduğu
kaydedilmektedir. Türkiye'nin mısır ihtiyacının yüzde 45'inin Çukurova'da
üretildiği düşünülürse, böyle bir yayılımın, zararı felaket boyutuna
ulaştıracağı ortadadır. Yukarıda sözü
edilen bölgelerdeki üreticilerimiz bu zararlı ile mücadeleye yabancıdır. Yoğun
tarım yapılan bölgelerde, zararlının etki alanını genişletmesinin tarımsal
üretimde ciddi sıkıntılara neden olacağı konusunda endişe duyulmaktadır. 3-5
Aralık 2007 tarihleri arasında gerçekleştirilen "Uluslararası Palmiye
Böceği Çalıştayı" sonuç bildirgesi henüz açıklanmamıştır. 16-0cak-2008
tarihinde, Antalya'da "Palmiye Kırmızı Böceği Eradikasyon Projesi”
bilgilendirme toplantısı yapılmıştır. Bu toplantıda da konunun önemi ve acil
önlem alınması gerekliliği vurgulanmıştır. Adana'da bulunan
6 bin palmiye ağacından 750'sine böceklerin hastalık bulaştırdığı tespit
edilmiş, ilaçlama çalışmaları yapılmış ancak, ağaçlardan 600 tanesi tamamen
ölmüştür. Ülkemiz güney kıyı şeridinde bulunan 500 bini aşkın palmiye ağacı bu
zararlıların tehdidi altındadır. Avrupa Birliği
ülkeleri 2007 yılının Mayıs ayından bu yana, üçüncü ülkelerden ithal edilen palmiyelerden,
birçok kıstası kapsayan bir bitki temiz raporu (phytosanitary certificate) ve
birlik içindeki nakillerde, yine belli kıstasların yerine getirildiği bitki
pasaportu (European phytosanitary passport) istemektedirler. Ayrıca bu
ülkelerde hastalıklı bölgelerin belirlenmesi, burada acil tedbirler alınması,
hastalıklı bölge etrafında tampon bölge oluşturulması ve burada da önleyici
tedbirlerin yürürlüğe konulması önerilmektedir. Ülkemiz için de, 5cm çap
üzerindeki bütün palmiyelerden ithalat ve ihracat sırasında Avrupa Temiz Raporu
istenmelidir. Ülke içinde de hastalıklı yörelerden, hastalık görünmeyen
yörelere palmiye gönderilmesi engellenmeli ve bakanlık tarafından temiz raporu
alınması mecburiyeti düşünülmelidir. Sorunun çözümü
için Bakanlık, diğer devlet kurumları, belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve
üniversitelerin işbirliği
yapması gerekmektedir. Yukarıda
belirtilen gerekçelerle, kıyı şeridimizde yayılmakta olan kırmızı palmiye
böceği ile daha etkin mücadele etmek amacıyla, ilgili sorunların ve alınacak
tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması
açılmasının yerinde olacağı kanısını taşımaktayız. BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler
gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki
görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır. Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş iki adet doğrudan
gündeme alınma önergesi vardır. Ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza
sunacağım. İlk önergeyi
okutuyorum: A) Önergeler
(Devam) 4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Yüksek Öğrenim
Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifi’nin (2/47) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/22) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 2/47 Esas nolu
“Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun” teklifim 45 gün içerisinde görüşülmediği için TBMM İç Tüzüğünün 37.
maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul Gündemine alınmasını saygılarımla arz
ederim. Reşat
Doğru Tokat BAŞKAN – Önerge
sahibi olarak Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru, milletvekilleri adına Akif
Akkuş, Mersin Milletvekili. Sayın Doğru,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüksek Öğrenim Kredi ve
Yurtlar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’m ile
ilgili olarak İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre söz almış bulunuyorum. Yüce
heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Karaman
Milletvekilimiz Hasan Çalış Beyefendi’yle beraber hazırlamış olduğumuz kanun
teklifi, öğrenim kredisi alan öğrencinin, borcunu, okulunu bitirdikten dört yıl
sonra, her yıl için yüzde 1 endeks uygulanarak ödemesi içindir. Bugünkü
uygulamaya bakmış olduğumuz zaman, uygulamada, öğrenci, okulunu bitirdikten iki
yıl geçtikten sonra ödemeye başlıyor, fakat, ödemeye
başlarken de, ödemesinde, TEFE oranına göre, yani toptan eşya endeksindeki
orana göre borcunu ödemek durumuyla karşı karşıya kalıyor. Öğrencinin borcunu bu şekilde ödemesi, tabii,
onunla beraber de bir sürü sıkıntıyı da beraberinde getiriyor. Değerli
milletvekilleri, Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürümüz, 2006 senesinde
bununla ilgili bir kanun teklifi getirmiş ve iyileştirme de yapmıştır. Son zamanlarda
-Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürüne ve çalışanlarına teşekkür etmek
istiyorum- hakikaten, kredi noktasında olsun, yurtlar konusunda olsun, çok
büyük mesafeler alınmıştır. Ancak, o, 2006 senesinde çıkartılmış olan kanun tam
olarak sorunu çözmüş değildir. Gerek seçim bölgem gerekse Türkiye’mizin çeşitli
yerlerinde yapmış olduğum çalışma gezileri esnasında, birçok insanın bu konular
üzerinde çok büyük oranda beklenti içerisinde olduğunu gördüm. Hepsi,
çocuklarının okulunu bitirmesiyle beraber, işte, iki yıl sonrasında ödemenin
başlamasından ve beraberinde de, o ödeme planındaki TEFE oranının
yüksekliğinden şikâyet ediyorlar. Hatta, bazı yerlerde
bunların çok ciddi manada da belirli bir orana ulaşmış olduğu da görülüyor.
Özellikle 2000’le 2005 senesi içerisindeki öğrenci kredilerindeki bu sorun daha
da büyük bir konuma gelmiş, ama, 2006 senesindeki o
Kanun’un çıkmasıyla beraber birazcık nefes almış olsa bile, bizim kanun
teklifimizdeki durumumuz, yani, okulunu bitiren öğrenci, iki yıl sonra ödemeye başlamasın,
dört yıl sonra başlasın. Ayrıca, bunu isterken de, bilhassa erkek öğrenciler
için de biz bunu istedik. Erkek öğrencilerin, okullarını bitirdikten sonra iş
bulma şanslarının pek o kadar iyi olduğunu söyleyemiyoruz. Yani, bizim
hepimizin de çocukları vardır, Türkiye’mizdeki iş bulma oranı, hangi
üniversiteyi bitirirseniz bitirin, çok düşüktür. Son yıllarda zaten işsizlik
oranlarına bakmış olduğumuz zaman da bunu açık olarak görmekteyiz. Yani, çocuk
okulunu bitiriyor ve beraberinde de işte tam işine başlamadan veyahut da büyük
bir kısmı da asgari ücretle işe başlıyor, o aşamada bunun geri ödemeyle karşı
karşıya kalmış olması dolayısıyla ailede bir sıkıntı da yaratıyor. Kredi alan
öğrencilerin ailelerinin birçoğu gariban; işte, emekli, çiftçi veyahut da memur
olan çocukların aileleridir. Yani onlar zaten geçinme zorluğuyla karşı
karşıyalar, bir de bununla karşılaşmış oldukları zaman büyük bir zorluk
içerisinde kalıyorlar. Bizim kanun
teklifimizde diyoruz ki biz: Yani iki yıl yerine dört yıl olsun. Dört yıldan
sonrasında da bu TEFE oranı değil, yüzde 1 olsun. Yani “Zam oranlarının veyahut
da TEFE oranlarının yüksek olması en azından ailelerin bir anda -emekli olan
insanların veyahut da çiftçilikle uğraşan insanların- maliyesini bozmasın.”
şeklindedir. Bakınız, bununla
ilgili yapmış olduğum çalışmalar esnasında, 31.12.2006 tarihi itibarıyla, kredi
borcunu ödeyemeyenlerin -öğrenim kredisinden- yaklaşık olarak sayısının 544.548
kişi olduğu, yani 99,8 milyon civarında paranın ödenmediği; ayrıca 419.417 kişinin
de katkı kredisini ödeyememiş olduğu görülüyor. Yani bu insanların evrakları
işte vergi dairelerine gidiyor veyahut da amme alacaklarıyla ilgili çeşitli
kurum ve kuruluşlara geçiyor. Bakınız, 2008
yılı itibarıyla, şu anda bizim devletimiz 750 bin civarında öğrencisine öğrenci
kredisi, 520 bin civarında öğrencisine katkı kredisi veriyor. Yani dolayısıyla
da önümüzdeki dönemlerde bununla ilgili sorun daha fazla da büyüyecek şekilde
gelmiş olacaktır. Bu mealde de özellikle geri ödenmesi
noktasındaki garip ve mahzun insanlara destek olunması, yardımcı olunması ve
beraberinde de işte maliyelerimizde veya icra dairelerimizde şu anda yaklaşık
olarak 1 milyona yakın evrak vardır, bu evrakların da kurtarılması ve
insanlarımızın en azından biraz rahat olması noktasında, gençlerimizin
istekleri doğrultusunda ben bu kanun teklifini getirdim. Hatta bu kanun
teklifini verdikten sonra, bazı basın kuruluşlarında yer almasıyla beraber,
birçok yerden de müspet impulslar aldığımı da ifade etmek istiyorum. İnsanlar,
bu kanunun çıkartılmasıyla beraber, bir nebze de olsa, bunun kendi bütçelerine
katkısı olacağını ifade etmeye çalıştılar. İnanıyorum ki, bu
noktada sizlerin o güzel oylarıyla bu en azından gündeme alınacaktır diye
düşünüyorum. Gençlerimize
sahip çıkmak mecburiyetindeyiz değerli milletvekilleri. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Doğru, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. REŞAT DOĞRU
(Devamla) – Özellikle 21’inci yüzyıl, lider ülke Türkiye idealinin olmuş
olduğu, gençlerimize vermiş olduğumuz bir yüzyıl olmalıdır. Artık,
gençlerimize, hem okuma noktasında… Özellikle de son zamanlarda
üniversitelerimizde “Bologna Süreci” dediğimiz, yani üniversitelerin artık
yavaş yavaş dünya üniversiteleri standardına geçmiş olduğu bir dönemi görüyoruz.
Yani üniversitelerimiz, artık, dünya üniversitelerinin birçoğundan bile iyi ve
kaliteli bir eğitim veriyor. Gençlerimize
sahip çıkarken, aynı zamanda… Gençlerimizin işte böyle içerisinde bulunduğu
durum veyahut da okullarını bitirdikleri zamanki o sıkıntılarla karşı karşıya
kalmalarıyla beraber bir anda ümitsizliğe kapılmaması noktasında bu kanun
teklifini hazırladık. Umarım ki bu kanun teklifine gerekli desteği sağlarsınız.
Akabinde de -onunla beraber, önümüzdeki yakın bir zamanda, bu kanun teklifiyle beraber-
kanunlaşması sağlanmış olur ve gençlerimiz de bir nebze olsun nefes almış olur
diyor, yüce heyetinizin vereceği kararı saygıyla karşılayacağımı söylemek
istiyorum. Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğru. Hükûmet adına,
Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik. Sayın Bakanım,
buyurun. Süreniz beş
dakika. MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, iktidara geldiğimizden beri, Kredi ve
Yurtlar Kurumuyla ilgili olarak, özellikle kredilerin tahsili ve öğrencilere
kredi ve burs verilmesiyle ilgili çok önemli iki kanun çıkardık. Bunlardan
birisi 5102 sayılı Kanun, birisi 5505 sayılı Kanun. 5102 sayılı
Kanun’la, daha önce kamu kurumlarında çok dağınık bir şekilde yürütülen,
özellikle çeşitli devlet kuruluşları tarafından verilen bütün bursları ve
kredileri tek elde topladık. Kredi ve Yurtlar Kurumu bunun tek yetkilisi ve
dağıtıcısı durumuna geldi. Böylelikle kaynak israfı ve dublikasyonların önüne
geçildi. Bir başkası: Bir
milletvekilimiz, Bitlis Milletvekilimiz Sayın Vahit Kiler tarafından hazırlanıp
Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan bir kanun teklifi yasalaştı Türkiye
Büyük Millet Meclisinde. O da 5505 sayılı Kanun’du.
Buna göre getirdiğimiz düzenleme şudur: Bir öğrenci kredi aldıktan sonra,
kredisini alır, okulunu bitirir, okulunu bitirdikten iki yıl sonra ödemekle
mükelleftir aldığı kredileri. Ancak, eğer işe girmemişse, yani, sigortalı,
Bağ-Kur’lu, Emekli Sandığına mensup değilse, Kredi ve Yurtlar Kurumuna müracaat
ediyor, her yıl, işe girmediği sürece, borcunu erteleme hakkına sahiptir. Şimdi, özellikle
Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’ya teşekkür ediyorum böyle bir konuyu
gündeme taşıdığı için. Yalnız, Sayın Doğru’ya şunu söylemek isterim:
Öğrencilerimiz, şüphesiz ki, kredi alırken, bunu öderken ciddi sıkıntılarla
-özellikle öderken- karşı karşıya kalabilirler. Ancak şunu unutmayalım ki, eğer
bu çark dönmezse, bundan sonra kredi vermemiz gereken öğrencilerimiz için biz
kaynak temininde sıkıntılar çekeriz. Bakın, değerli
milletvekilleri, bu işin takibinde mesele sıkı tutulduğu için, Kredi Yurtlar
Kurumunun kurulduğu 1962’den 2003 yılına kadar kırk yıllık süre içerisinde
yapılan tahsilatın tamamı 27,4 trilyon Türk Lirasıdır.
Fakat 2003-2007 yılları arasında yapılan tahsilat 906
trilyondur, 1 katrilyona yakındır. Eğer, biz, bugün, öğrencilerimize âdeta
yıldızlı oteller mesabesinde yurtlar inşa edip, onların emrine takdim
ediyorsak, eğer öğrencilerimize gerçekten kendi evlerindeki aile sıcaklığını
hissettirecek yurtlar verebiliyorsak, 2002 yılının sonunda, 2003 yılının
başında 460 bin öğrenciye kredi verilirken, şimdi 762 bin öğrenciye eğer kredi
ve burs verilebiliyorsa bu geri dönüşüm sayesindedir. Bir de bütün
öğrenciler bir lisans programını dört yılda bitirmiyorlar. Sayın Doğru diyor
ki: “Bitirdikten iki yıl sonra değil, dört yıl sonra başlasın.” Dört yıllık bir
lisans programını altı yılda bitirme hakkına sahipsiniz, tıp fakültesini dokuz
yılda bitirme hakkına sahipsiniz. Siz dört yıl devam ettikten sonra dört yıl
kredi ödenir ve kesilir, ama öğrenci okulu bitirmemişse tahsilat
yapılmaz. Diyelim ki gecikmeli olarak bitirdiniz, iki yıl sonra bitirdiniz, iki
yıl sonra ödeme başlayacağı için, eğer gecikmeli bitirdiyseniz, bütün
hakkınızı, o geç bitirme hakkınızı kullandıysanız, okulu bitirdikten zaten dört
yıl sonra ödemeye başlıyorsunuz. Peki, diyeceksiniz ki: Niçin başarısız
öğrenciye göre bu hesabı yapıyoruz, başarılı öğrencilere göre bu hesabı
yapalım? Biz de diyoruz ki: Başarılı öğrenci, eğer işe girmişse, kendisinden
sonrakilere de kaynak oluşturmak, kendisi de yararlandığı böyle güzel bir
imkândan ardından gelenler de yararlansın diye, zaten işe girdiyse, kredisini
geri ödemeye başlasın. Ama giremediyse, her yıl müracaat ederek Kredi ve
Yurtlar Kurumuna, borcunu erteletme hakkına sahiptir. Dolayısıyla 5505 sayılı
Yasa’dan sonra burada yeni bir düzenleme yapılmasına bence ihtiyaç yoktur.
Ancak şüphesiz ki 5505 sayılı Kanun’u çıkaran yüce Meclistir,
burada da takdir yüce Meclisindir. Kredi ve Yurtlar
Kurumu, dediğim gibi, bugün gerçekten dünyada çok az emsali görülecek şekilde
-bunu iddialı söylüyorum- öğrencilerimize en ucuz şekilde hizmet vermektedir,
hatta hiçbir para almamaktadır diyebilirim. Öğrenciden diyelim ki 50 YTL aylık
para alıyoruz, ama ayda 66 YTL sabah kahvaltısına ve akşam yemeğine katkıda
bulunuyoruz. Dolayısıyla aslında öğrencilerimiz bir manada Kredi ve Yurtlar
Kurumunun yurtlarında bedava barınmaktadır. Kız öğrencilerle
ilgili zaten pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Şu anda Kredi ve Yurtlar Kurumunun… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Şu anda 182 bin öğrencimiz yurtlarda
kalmaktadır, Kredi ve Yurtlar Kurumunun yurtlarında. Bunun 107 bini kız
öğrencimizdir, 74 bin küsuru erkek öğrencidir. Kapasite itibarıyla da kız
öğrencilere ayrılan kapasite çok çok daha fazladır. Kız çocuklarımıza zaten en
iyi imkânları hazırlıyoruz ve onlara pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Dolayısıyla
İç Tüzük’ün 37’nci maddesiyle doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel
Kuruluna indirilen bu yasanın, bence, gündeme alınmasına gerek yoktur, takdir
yüce Meclisindir diyorum. Sayın Başkan, zatıalinizi ve yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım. Mersin Milletvekili Akif Akkuş. Sayın Akkuş,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) AKİF AKKUŞ
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Sayın Bakanımızı
dinledik. Gerçekten, Kredi Yurtlar Kurumunun, Türkiye’ye, Türk eğitimine
verdikleri azımsanamaz, bilakis bunun kutlanması gerektiği kanaatindeyim. Çünkü
yoksulluk ve fakirlik ülkemizde had safhada. Durum böyle olunca,
öğrencilerimizin hem barınma yerine hem de krediye ihtiyaçları bulunmaktadır.
Bugün Kredi Yurtlar Kurumu bunu kısmen karşılıyor. Bu bakımdan hem Kredi
Yurtlar Kurumu yönetimine hem de Kredi Yurtlar Kurumuna ödenek ayrılmasına
vesile olan kişilere teşekkür ediyorum. Bugün ülkemizde
yaklaşık olarak 2,5 milyon civarında üniversite öğrencisi var. Bunların 220 bin
kadarı da yurtlarda kalıyor. Elbette bu sayı çok fazla değil, bilakis oldukça
da az. Bu sayının artırılması gerekiyor. Yani hem daha fazla sayıda öğrencinin
yurtlarda kalabilmesi için yeni yurtların, yeni mekânların açılması gerekiyor
hem de bunların aldıkları burs sayısının, kredi sayısının artırılması gerekiyor
kanaatindeyim. Şimdi kredi ve
bursların tek elde toplandığını görüyoruz. Bu gerçekten güzel bir gelişme.
Bunun yanında, kahvaltı ve akşam yemeği parasının tekrar öğrencilere ödenmesi
yine bu fakir fukara öğrenciler için fevkalade bir katkı diye düşünüyorum. Değerli
milletvekilleri, şöyle bir düşünün; birçoğumuz bu yurtlarda kaldık, bu
yurtlarda yaşadık. Ben şöyle hatırlıyorum: İlk üniversiteye gittiğim sene
-birinci yıl- kalacak yer bulamamıştım. Evlerde, şurada burada idare ettikten
sonra ikinci sene Kadırga Yurdu’na gittim ve Kadırga Yurdu, bir odada 4 kişinin
kaldığı fevkalade güzel, o zamanın üç yıldızlı otellerinden daha vasıflı bir
yer idi. Dolayısıyla, buradan şunu belirtmek istiyorum: Hepimizin üzerinde bu
kurumların bir hakkı bulunmaktadır, bu kurumlarda birçoğumuz kaldı. Tabii, verilen
kredi aylık 160 YTL. Yeter mi? Hayır. Çünkü bugün, bir öğrencimiz, aşağı yukarı
400 lira ile 800 liranın kendisine kâfi gelebildiğini, yetebildiğini belirtiyor
ve ülkede maaşları da şöyle bir düşündüğümüz zaman, aşağı yukarı yirmi yılını
tamamlamış bir öğretmenimiz 1 milyon 200 bin lira para alıyor. Bunun da diyelim
ki 400’ünü çocuğuna gönderse, 400’ünü ev kirasına verse, kendisinin yaşaması
için, yokluk sınırının altında yaşaması için bile bu para ona yetmeyecektir. Tabii, son
zamanlarda iki tane yurtta kaldım; bunlardan birisi Muğla Yurdu, birisi Rize
Yurdu. Gerçekten, biraz önce Sayın Bakanımızın belirttiği gibi, beş yıldızlı
otel görünümünde yurtlar. Bu bakımdan da yine bir teşekkür daha ediyorum. Ancak burada şu
var: Şimdi, az önce yine Sayın Bakanımız belirtti; yani, bu çocuklar dört yılda
okulu bitiremiyorlar, dolayısıyla -altı yılda bitirenler var, tıp fakültelerini
dokuz yılda bitirenler var- bunların geriye ödenmesinin dört yıla kadar
uzatılması, geri dönüşü zayıflatacağı için uygun değildir diye belirtti. Ancak, burada
tabii, hemen şu konuyu da bununla birlikte düşünmek mecburiyetindeyiz:
Türkiye’de büyük bir işsizlik sorunu var, iş bulmak çok zor. Özellikle,
fen-edebiyat fakültelerinden, ziraat fakültelerinden, eğitim fakültelerinin ve
fen-edebiyat fakültelerinin felsefe grubu öğretmenliklerinden, beden eğitimi
bölümü, resim bölümü gibi yerlerden mezun olan çocuklarımızın… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun
Sayın Akkuş, konuşmanızı tamamlayınız. AKİF AKKUŞ
(Devamla) - …hemen iş bulmaları mümkün değil. Bu bakımdan, bunun dört yıl
olmasının, yani dört yıl sonra geriye ödenmeye başlamasının uygun olacağı
kanaatindeyim. Bir de, tabii, bu
alınan kredilere faiz ödemesi var. Bu faiz ödemelerinin de ben biraz fazla
olduğunu görüyorum, öyle düşünüyorum en azından. Biliyorsunuz, bu TEFE’ye
bağlandı. Yahut, işte Kredi ve Yurtlar Kurumu
yetkililerinin belirttiğine göre de, diyorlar ki: “Biz bunu beyaz eşyaya
endeksledik.” Beyaz eşyaya endekslediyse, beyaz eşyada da aşağı yukarı yılda
böyle yüzde 8’lik bir değişim olsa, o zaman bu faiz yüzde 8 olacaktır ki,
bunun… Tabii, biz insan yetiştiriyoruz, insana yatırım yapıyoruz. Dolayısıyla,
bunu bir faiz döngüsü içerisinde düşünmememiz gerekir diyorum. Saygılar
sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Akkuş. Sayın Doğru, söz
istemişsiniz. Size çok az bir süre vereceğim. REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Bir dakikalık bir süre… BAŞKAN – Lütfen,
katkı yapacaksanız o katkınızı yapınız. Buyurun. REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkanım, şimdi, benim buradaki teklifimde faiz oranlarının
düşürülmesiyle ilgili olarak bir teklifim var. Aynı zamanda ödemede de büyük
sıkıntılar var. Bakın, 31.12.2006 tarihi itibarıyla kredisini ödememiş veya şu
anda problemi olan 544.548 kişi var, katkı kredisini ödememiş 419.417 kişi var.
Yani, bu sayı az bir sayı değil. Demek ki insanlar ödeyemiyorlar. Hele de yani
iş bulma konusunda… İş bulamıyor ki insan. Adam işini bulsa zaten ödeyecek.
Dolayısıyla, garip ama mahzun insanların en azından biraz nefes alması içindir. Teşekkür ederim
Sayın Başkanım. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Doğru. Evet, görüşmeler
tamamlanmıştır. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.
(MHP sıralarından alkışlar) İkinci önergeyi
okutuyorum: 5.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Sivas Madımak
Oteli’nin “Kardeşlik, Anma, Kültür ve Sanat Müzesi”ne Dönüştürülmesine Dair
Kanun Teklifi’nin (2/89) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/21) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına 2/89 esas
numaralı Sivas Madımak Oteli’nin “Kardeşlik Anma, Kültür ve Sanat Müzesi”ne
Dönüştürülmesine Dair Kanun Teklifim havale edildiği Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor Komisyonunda 45 gün içerisinde görüşülmediğinden İçtüzüğün
37’nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunda
gereğini rica ederim. Hasan
Macit İstanbul BAŞKAN – Önerge sahibi olarak Hasan Macit, İstanbul Milletvekili. Buyurun Sayın
Macit. (DSP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, benim bir söz hakkım vardı… HASAN MACİT
(İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sivas Madımak Oteli’nin
kardeşlik, anma, kültür ve sanat müzesine dönüştürülmesiyle ilgili kanun
teklifimin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili sözlerime başlamadan önce yüce
heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. “Eylemleri sözdü, Silahları sazdı, Ozan olmaktı
kiminin de Ozanlar ilinde
günahı. Suçları Pir
Sultan’ı anmak, Cezaları
yanmaktı, Toplu mezar oldu
onlara Alev alev Madımak. Orman gibi yanan Otuz yedi can, Can verirken o
gün Pir Sultan uğruna. Büzülüverdi
devlet, Devlet beşiği
Sivas’da Uykunun kovuğuna, Korkudan… Uyanır elbet bir
sabah Ashab-ı Kehf
uykudan, Ölür ölür dirilir
yine Yüreklerde Pir
Sultan…” Diyen Sayın
Başbakanımız Bülent Ecevit’e ve o gün Madımak Oteli’nde yanarak canlarını veren
canlarımıza, 37 canımıza Allah’tan rahmet diliyorum. Sayın
milletvekilleri, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta düzenlenen Pir Sultan Abdal
Kültür Şenliklerine katılarak halkımızın arasında dostluk, kardeşlik, dayanışma
ve iş birliği kültürünü zenginleştirmek için Sivas’ta bulunan yazar, düşünür,
bilim adamı, sanatçı ve aydınlarımız, bütün halkımızı yasa boğan, nefretle
kınadığımız bir saldırıyla karşı karşıya kalmışlardır. Aynı tarihlerde, yani
otuz dört gün önce Almanya’nın Solingen şehrinde de ırkçı saldırısına maruz
kalan bir Türk ailede 5 can yanarak yok olmuştu. İşte, bu iki saldırı, iki
devlet arasındaki, Türkiye’de Türk insanına ve Almanya’daki Türk insanına
bakışın çok bariz bir örneğidir. Bu nedenle, bu tür olayların bir daha
gerçekleşmemesi, engel olmak amacıyla, halkımızın arasında yaratılmak istenilen
kin ve düşmanlığın acı şekilde yaşanan bir örneğini çocuklarımıza ve bütün
vatandaşlarımıza gösterebilmek için mekânın kardeşlik, anma, kültür ve sanat
müzesine dönüştürülmesi önemlidir. Federal Almanya’nın kuzeybatı kesiminde,
biraz önce bahsettiğim, 29 Mayıs 1993 tarihinde de yakılarak katledilen Türk
vatandaşlarının evinin daha sonraki yıllarda müzeye dönüştürülmesi, Federal
Alman Hükûmeti tarafından ırkçı katillerin unutulmaması ve katledenlerin
hatırlanması amacıyla toplumsal dayanışma ve insana verilen değer açısından
iyi, güzel bir örnektir. Federal Almanya’nın vatandaşlarımıza göstermiş olduğu
saygının kendi ülkemizde yazar, düşünür, bilim adamı, sanatçı ve
aydınlarımızdan bugüne değin esirgenmesi, yalın bir ifadeyle, eksikliktir. Bu
durumun giderilmesi gerekir. Konuyla ilgili
olarak, özel mülkiyette bulunan binanın istimlak
edilerek yeniden inşası, kültür ortamı ve müzeye dönüştürülmesi için Kültür ve
Turizm Bakanlığının görevlendirilmesi, yetkilendirilmesiyle ilgili bu
önerimizin dikkate alınması ve doğrudan gündeme getirilmesi bir gerekliliktir
diye düşünüyorum. Sayın Kültür
Bakanımız buradalar. Kendilerine yöneltilen bir soruya aynen verdiği yanıtı
sizlerle paylaşmak istiyorum: “Sivas Madımak’ta, tarihimizin yüzünü karartan,
utanç verici olaylardan biri yaşandı. 1993 yılının temmuzunda hükûmetin,
vilayetin, askerin, savcının gözünün önünde, Anadolu’nun ortasında insanlarımız
ölüme, vahşete terk edildiler. Orada, aynı yerde bir lokanta yapılmış olması
beni iğrendiriyor. Açıklıkla söylüyorum, beni iğrendiriyor. Bu mutlaka takbih
edilmesi gereken bir biçimde hafızalarımıza kazınması gereken, o dönemde
devleti yöneten sorumlularıyla birlikte hafızamıza nakşedilmesi gereken bir
olaydır. Bu konuda gereken dikkati göstereceğim.” Bu, Sayın Kültür Bakanımızın
burada soruya verdiği bir yanıttır. Demek ki, Sayın
Kültür Bakanımız ve Kültür Bakanlığı, aynı zamanda bu konuyla ilgili değerli
milletvekillerinin görüşleri de bu doğrultudadır. Öyleyse, biraz sonra
yapılacak oylamada, bu, tarihimize kara bir leke gibi geçen katliamın barışa,
sanata verdiğimiz önemini göstermek için… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN –
Konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun Sayın
Macit. HASAN MACİT
(Devamla) – Barışa, kardeşliğe, insanlığa verdiğimiz değeri, saygıyı
gösterebilmek için burada bir müzenin yapılması, oluşturulması, insanlık adına
bir görevdir, bir borçtur diye düşünüyorum ve bu kanun tasarımızın doğrudan
gündeme alınacağını bütün milletvekili arkadaşlarımızın destekleyeceğine
inanıyorum, güveniyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Macit. Önerge sahibinin
yapmış olduğu konuşmaya Kültür Bakanımız cevap vereceklerdir. Buyurun Sayın
Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar) KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Önce, sözlerimin
başında, dün Almanya’da yaşanan vahim bir olayda, yeni bir yangında canlarını
yitiren yurttaşlarımıza Allah’tan sonsuz rahmet diliyorum ve ailelerine,
yakınlarına ve bütün milletimize sabır dileklerimi sunuyorum. Umuyorum ve diliyorum
ki, dün akşam Almanya’da yaşanan olay bir kastın sonucu değildir; bir ihmalin
sonucu, bir kazanın sonucudur ve yeni bir acıyla Almanya ve Türkiye böylece yüz
yüze gelmekten bir adım, hiç olmazsa, geride bir noktada durma şansına kavuşmuş
olabilir. Arkadaşlarımızın,
Sayın Hasan Macit ve arkadaşlarının gündeme getirdiği konu, Sayın Macit’in
duygulu konuşması ve önermesi için teşekkür ederim. Ben bu önermenin çok
gecikmiş olduğu kanaatindeyim. 2 Temmuz 1993’ün üzerinden bu temmuzda on beş
yıl geçmiş olacak. Bu on beş yıldan bu yana çok sayıda
iktidar, çok sayıda tek başına ya da koalisyon hâlinde siyasi parti, siyasi
partilerin hükûmetleri ve Kültür Bakanlıkları geldi, geçti ve ne yazık ki, bu
acılı ortamı ortadan kaldırmak, bu yakışıksız durumu ortadan kaldırmak
konusunda, bugün önerge veren arkadaşlarımızın da mensup olduğu siyasi
çizgilerin aklına bu zamana kadar böyle bir önerge vermek ya da böyle bir
değişiklik yapmak, böyle bir düzenleme yapmak gelmedi. Sivas, gerçekten,
inanıyorum ki, bizim tarihimizin en yüz karası olaylarından birisidir, en acı
olaylarından birisidir ve en yüz kızartıcı olaylarından birisidir. Bir soru
vesilesiyle burada söylediğimi tekrar ediyorum, aynen. Gerçekten günün
ortasında, herkesin gözünün önünde, kamunun gözünün önünde, herkesin gözünün
önünde, sorumluların gözünün önünde, yetkililerin, görevlilerin gözünün önünde
insanlar günün ortasında yanmışlardır. Olaydan sonra
dönemin Cumhurbaşkanının sözleri ilginçtir: “Olay münferittir. Ağır tahrik var.
Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş. Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni
yapmışlardır. Ortada halkla halkın çatışması yoktur, halkla güvenlik güçlerinin
çatışması yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır.” 4 Temmuz
93 tarihli, bir gün sonraki Milliyet gazetesinden dönemin Cumhurbaşkanı Sayın
Demirel’in sözleri, aynen. Mecliste bir gün
sonraki görüşmelerde olaya o dönemin iktidarının ne kadar duyarsız ve ne kadar
yüzeysel yaklaştığının çarpıcı kaynakları Türkiye Büyük Millet Meclisi
tutanaklarındadır. Bu vesileyle, bunları tekrar etmek ve yeniden kayda geçirmek
istiyorum. Çünkü, hafızası olmayan toplumlar
erginleşemezler. Hafızası olmayan toplumlar yeteri kadar dünün ve günün
ayrımını, değerlendirmesini ciddiyetle yapamazlar ve bir toplum ancak
hafızasını iyi kullandığı takdirde geleceğini doğru yönlendirebilir. Dönemin
Başbakanı… Başbakan Vekili, olay günü Başbakan Vekili Sayın rahmetli Erdal
İnönü. Olaydan bir gün sonra Başbakan sıfatıyla kürsüde konuşan Sayın Bayan
Çiller “Dün akşam hepimizin içini yaralayan çok üzücü olaylara Sivas’ta tanık
olduk.” diyor. Meclis tutanaklarından okuyorum. “Bugün aldığımız bilgilerden,
bu otelin yanmasında ve değerli vatandaşlarımızın hayatlarını kaybetmesinde
yakalanan bir sanık vardır. Bu otelin sahiplerinden ve ortaklarından bir
tanesidir. İlk göstergeler, bu ortağın kendisinin otelini başka nedenlerden
yakmak isteği içinde olduğunu göstermektedir.” Bakın, olayın
üzerinden bir günden fazla zaman geçmiş ve Dicle kıyısındaki koyunun hesabını
vermekle -devlet felsefesine göre- sorumlu saydığımız iktidarın, koalisyonun
başı, Van’daki bir otel ihtilafıyla 37 insanın canını yitirdiği Sivas’taki
katliamı birbirine karıştırıyor. Meclis kürsüsünden bunu söylüyor ve bugün yeni
düzenlemeler için öneri yapan arkadaşlarımızın aşağı yukarı çoğunun bulunduğu
Meclis sıralarından en küçük bir itiraz da gelmiyor. Tutanaklar burada.
Sivas’taki olay kadar bunlar da yüz kızartıcı. Şu okuduklarım da ne yazık ki… ALGAN HACALOĞLU
(İstanbul) - CHP’nin araştırma önergesi
var, raflarda duruyor. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Bütün tutanaklar burada. Değerli
arkadaşlarım, 93’ten 95’e kadar DYP-SHP/CHP iktidarı, 97’den 2002’ye kadar da
DSP-ANAP-MHP tek başına, birlikte koalisyon iktidarları geldiler. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Bakanım, bir dakikalık süre içinde konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Ne yazık ki, çok üzüntüyle söylüyorum, beni
iğrendiren tablonun onları iğrendirmesi arkadaşlarımızın aklına, gündemine
gelmedi. Ben bir soru üzerine samimi duygularımı söyledim, belki orada iş yapan
insanların da bir miktar rencide olmasına yol açacak ama samimi duygularımı,
insani duygularımı, inançlarımı söyledim, aynı kanaatteyim. Burada bir
düzenleme yapılması için; bu, yüzümüzü karartan, Türkiye’nin önündeki büyük
tuzaklardan birisi olan bu olayın hatırlatılması için bence ve bizim
iktidarımızın bunun gereğini yapması için ben bir kanun ihtiyacı hissetmiyorum.
Benim vicdanım, bizim anlayışımız, o ayıbın ortadan kaldırılması için ve orada
yapılan yanlışın hatırlanması için gerekeni yapacaktır. Ben buna samimiyetle
inanıyorum. Biz, orada, o
hesaplaşmanın yapılabileceği, o hesaplaşmanın izanlarımızda, vicdanlarımızda,
idraklerimizde yapılabileceği, aklımızdan çıkmayacağı, her zaman ders olarak
karşımıza duracağı bir düzenlemeyi yapacağız. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin takdiridir, yasa çıkarır, işimi kolaylaştırır, yasa çıkarmaz
biz gerekeni yaparız. HARUN ÖZTÜRK
(İzmir) – Altı yıldır elinizi mi tuttular? KÜLTÜR VE TURİZM
BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Ben bir yasa ihtiyacı içinde olduğumuzu
düşünmüyorum. Teşekkür
ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. Evet,
milletvekili arkadaşlarımız adına, Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç. (AK
Parti sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, ben çoktan vermiştim efendim… BAŞKAN – Efendim,
bakınız, burada… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Efendim, daha önce ben size kâğıt göndermiştim. BAŞKAN – Hayır,
var efendim. Siz… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Toplantının başında gönderdim. BAŞKAN – Sayın
Genç, daha sonra sizin sıranız. Bakınız, arkadaşlarıma… KAMER GENÇ
(Tunceli) – Kaçta gelmiş bir bakabilir misiniz? BAŞKAN – Evet,
baktım efendim, siz en son sıradasınız. En son sırada sizin talebiniz vardır.
Talep etmezse arkadaşlar, konuşma sırasını size vereceğim. Talep olduğu için
verme imkânım yok. Sizler de biliyorsunuz bunu. Buyurun Sayın
Tunç. KAMER GENÇ (Tunceli)
– Birleşimin başında gönderdim Sayın Başkan. BAŞKAN -
Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, burada arkadaşlarımdan ben bilgiyi alıyorum,
saat saat burada vardır. Evet, buyurun
Sayın Tunç. YILMAZ TUNÇ
(Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. Sözlerime
başlamadan önce, Almanya’da meydana gelen bir yangında 5’i çocuk 9
vatandaşımızın hayatını kaybetmesi hepimizi derinden yaralamış, büyük bir
üzüntüye sevk etmiştir. Bu elim yangında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet
diliyor, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Değerli
milletvekilleri, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit’in, Sivas Madımak
Oteli’nin “Kardeşlik, Anma, Kültür ve Sanat Müzesi”ne Dönüştürülmesine Dair
Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına
ilişkin önergesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum. 2 Temmuz 1993
tarihinde, Sivas’ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri’ne katılmak
için Sivas’ta bulunan yazar, sanatçı ve bilim adamlarının Madımak Oteli’nde
hayatlarını kaybetmeleri ülkemiz açısından büyük bir üzüntü kaynağı olmuştur.
Böyle üzüntü verici olayların bir daha ülkemizde yaşanmaması en büyük
temennimizdir. Bu üzücü olayın sürekli gündeme getirilmesi, Madımak Oteli’nde
hayatını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarını ve hayatını kaybedenlerin
ruhlarını rahatsız etmektedir kanaatindeyim. Çünkü bu acı olayın hatırlanması,
bu olayda hayatlarını kaybedenlerin yakınlarının acılarının tekrarlanmasına
sebep olmaktadır. Üzücü olayın meydana geldiği tarih 1993’tür. Aradan on beş
yıl geçmiştir. Aradan geçen bu on beş yıl içerisinde on adet hükûmet
kurulmuştur, değişik kültür bakanları görevde bulunmuştur, kanun teklifini
veren milletvekili arkadaşımızın partisine mensup Kültür Bakanları görev almıştır.
Bu bakanların görev yaptığı dönemde bu üzücü olayın tekrar hatırlanmasına neden
olacak bir girişimde bulunulmamıştır. Aradan geçen bu süre içerisinde,
özellikle son beş yıl içerisinde, AK Parti iktidarıyla birlikte ülkemizde
siyasi istikrar sağlanmış, ekonomide çok önemli mesafeler alınmış,
demokratikleşme alanında gerçekleştirilen büyük atılımlarla ülkemiz Avrupa
Birliğiyle müzakere eden bir ülke konumuna gelmiştir. Milletimiz, artık,
toplumda ayrışmayı değil, birlik ve beraberlik içerisinde, huzur içerisinde,
kardeşlik içerisinde ülkemizin kalkınmasını, gelişmesini istemektedir. Bu
gelişme ve ilerlemeyi istemeyen illegal oluşumlar zaman zaman kendini
göstermiştir. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti, devletiyle, milletiyle bu illegal
oluşumların oyunlarını bozmuş, hedeflerine ulaşamamasını sağlamıştır. Bu tür
olayların sürekli hatırlanması ya da hatırlanmasına neden olacak girişimlerin
doğru olmayacağı kanaatindeyim. Sayın Macit’in
vermiş olduğu kanun teklifi Meclis gündeminde yerini almıştır. Sırası geldiğinde
konu etraflıca komisyonda da, Genel Kurulda da değerlendirilecektir. Sayın
Milletvekilimizin, ülke meseleleriyle ilgili çok önemli kanunların görüşüldüğü
bir dönemde, bu teklifin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili önergesine
katılmadığımı belirtmek istiyor, böyle bir olayın bir daha yaşanmamasını
yürekten diliyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygılarımla
selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Macit, size bir dakikalık süre içinde görüşünüzü ifade etme hakkı vereceğim, biraz
önce Reşat Doğru’ya da verdim. Yalnız, milletvekili arkadaşlarımıza şunu
hatırlatmak istiyorum, hani söylenen sözle katkıda bulunmak istiyorum: Şimdi,
burada hangi şekilde sözlü sorulara girileceği, soru sorulacağı hususları
belirlidir. Yani, 37’ye göre böyle bir hak yok. Ben, sadece konunun biraz daha
açıklığa kavuşması için veya ekleyecek bir şeyiniz vardır diye o hususta size
söz vereceğim. Bunu bilgilerinize sunuyorum. Sayın Macit,
buyurun efendim. HASAN MACİT
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Olay, on beş yıl
geçti diyerek savsaklanacak bir olay değildir. Elbette ki, zamanında
yapılabilmiş olsaydı çok yerinde bir hareket olurdu. Bu gecikme, gerçekten
telafi edilmesi, söylenmesi gecikti, geciktikten sonra yapılmasın şekliyle
söylenerek telafi edilecek bir olay değildir. O nedenle, gecikmiş bile olsa,
Almanya’nın Türk insanına verdiği değeri, Türk devletinin de vereceğini
düşünüyoruz. Gecikmiş de olsa bunun gündeme alınması gerekir diye düşünüyoruz. Ayrıca, biz
kimseyi suçlamak niyetinde değiliz. Yangınla ilgili, yangından aranan zanlı
kişilerin hangi partiye ait hangi belediyelerde çalıştığını basın aracılığıyla
kamuoyu biliyor. “Sürekli
hatırlanmasında zarar var.” dedi biraz önceki Hatip. Aksine, sürekli
hatırlanarak orada birliği, dayanışmayı ve barışı sembol eden bir müzenin
oluşturulması, bu olayların tekrarını gündeme getirmez, tekrarı olmaz. Saygılarımla. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Evet, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge, kabul
edilmemiştir. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 16.38 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 16.52 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. Gündemin “Sözlü
Sorular” kısmına geçiyoruz. V.- SORULAR VE CEVAPLAR A) Sözlü Sorular ve
Cevapları 1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, sanayi sitelerinin
elektrik tarifesindeki değişikliğe ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi (6/181) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak sayın bakan? Yok. Sorunun
görüşülmesi ertelenmiştir. 2.- Kütahya Milletvekili Alim
Işık’ın, Kütahya’da idare ve vergi mahkemesi kurulup kurulmayacağına ilişkin
Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/182) ve Adalet Bakanı Mehmet Ali
Şahin’in cevabı 3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, bölge
istinaf mahkemelerine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/283) ve
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 2 ve 43’üncü
sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Şimdi bu soruları
sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda belirtilen
soruların Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim. Alim Işık Kütahya Bilindiği gibi
Kütahya, yaklaşık 700.000 nüfusu ve 160.000 dolayında işçi, sigortalı ve kamu
çalışanı bulunan, ancak sosyoekonomik göstergeleri açısından Ege Bölgesi’nin
beklenen düzeyde gelişim gösterememiş bir ilidir. Her yıl çok sayıda
vatandaşımız, değişik nedenlerle Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi bünyesinde
bulunan İdare Mahkemesine ve Vergi Mahkemesine davalı veya davacı olarak gidip
gelmek zorunda kalmaktadır. İl nüfusunun büyük bir bölümünün ilçelerde olması,
ilçelerin de dağınıklığı ve Eskişehir iline olan uzaklığı nedeniyle
vatandaşlarımız hem zaman, emek ve para kaybına uğramakta hem de birçok vatandaşımız
bu mahkemelere başvuramadığından dolayı mağdur olmaktadır. Bu nedenlerle, il
merkezinde kurulacak bir İdare Mahkemesine ve Vergi Mahkemesine Kütahya ilinin
ihtiyacı vardır. Bu konuyla ilgili olarak; 1- 2008 yılında
hangi illerde İdare Mahkemesi veya Vergi Mahkemesi kurulması planlanmıştır? 2- Bu iller
içerisinde Kütahya ili var mıdır? 3- Kütahya iline
yakın nüfustaki diğer illerde bu mahkemeler bulunduğu hâlde şimdiye kadar
Kütahya’da kurulmamasının sebepleri nedir? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Malatya Yeni kurulan
bölge istinaf mahkemeleri, 1- Kaç ilimizde
bu uygulama başlatılmıştır? 2- Bu illerimiz
seçilirken hangi objektif kriterler dikkate
alınmıştır? 3- Malatya
ilimizin coğrafi konumu ve teknik altyapı olanakları çok müsait olmasına
karşın, bu mahkemelerden birisi neden Malatya’da kurulmamıştır? 4- Malatya ve
civarındaki birçok ile hizmet verecek yeni bir istinaf mahkemesini Malatya’da
kurmayı düşünüyor musunuz? BAŞKAN – Soruları
cevaplandırmak üzere, Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin. Sayın Bakanım
buyurun. Süreniz on
dakika. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Kütahya
Milletvekili arkadaşımız Profesör Doktor Sayın Alim
Işık Bey’in, şahsıma yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesini cevaplandırmak için
huzurunuzdayım. Biraz önce de
okunduğu gibi, Sayın Işık, bu sözlü soru önergesinde, 2008 yılında hangi
illerde idare mahkemesi veya vergi mahkemesi kurulmasının planlandığını soruyor
ve bu iller arasında Kütahya’nın bulunup bulunmayacağını bizden öğrenmek
istiyor. Değerli
arkadaşlarım, önce, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi
mahkemeleri nasıl kurulur, hangi kriterlere göre
kurulur, izin verirseniz, bir iki cümleyle bu soruya cevap vermek ve daha sonra
sayın milletvekili arkadaşımızın sorusunu cevaplandırmak istiyorum. 2576 sayılı -1982
yılında çıkmıştı- Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi
Mahkemelerinin Kuruluşuyla ilgili Yasa’nın 2’nci maddesinde “Bölge idare
mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemeleri, bölgelerin coğrafi
durumları ve iş hacmi göz önünde tutularak Adalet Bakanlığınca kurulur ve yargı
çevreleri tespit olunur.” demektedir. Ayrıca, bölge idare mahkemeleri, idare
mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin kuruluş ve yargı çevrelerinin tespitinde,
İçişleri Bakanıyla, Maliye Bakanının da, Bakanlığının da görüşlerinin
alınacağını ifade etmektedir. Dolayısıyla, kurulma safhası var, bir de bu
mahkemelerin faaliyete geçirilme safhası var. Değerli
arkadaşımızın ilk sorusuna cevap vermek istiyorum: 2008 yılıyla ilgili olarak,
Adalet Bakanlığının, bölge idare mahkemesi, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi
kuruluşuyla ilgili herhangi bir planı şu an itibarıyla bulunmamaktadır. Ancak,
Kütahya’yla ilgili şu bilgiyi sizlere aktarmak isterim: Kütahya ilimizde bir
idare mahkemesinin kurulmasına Adalet Bakanlığınca 1999 yılında karar verilmiş.
Yani, şu anda, kâğıt üzerinde Kütahya’da bir idare mahkemesinin kuruluşu
gözüküyor. Ancak, biraz önce de ifade ettiğim gibi, bu tür mahkemelerin Adalet
Bakanlığınca kurulması kâfi değil, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun
faaliyete geçirmesi gerekiyor, atama yapması gerekiyor. Bu konu, bizim
iktidarda bulunduğumuz dönem içerisinde, Kütahya’da 1999 yılında idare
mahkemesinin kurulmasına karar verilmişti, dolayısıyla buraya atama yapalım
diye, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun gündemine getirildi. Ancak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bu talebi reddetti,
gerekçeleri kısaca şunlar: Eskişehir İdare Mahkemelerine Kütahya ilinden gelen
iş miktarının -Eskişehir İdare Mahkemesine bağlı Kütahya- bu ilde yeni bir
idare mahkemesinin faaliyete geçirilmesini gerektirecek sayıda olmadığı;
Eskişehir ilinde ikinci mahkemenin faaliyete geçirilmesinin işlerin dengeli
olarak dağılımı bakımından daha uygun olacağı Yüksek Kurulca değerlendirilmiş
ve böylece, Kütahya’da faaliyete geçirilmesine Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunca karar verilmeyerek, ikinci bir idare mahkemesinin Eskişehir’de
kurulmasına karar verilmiş ve Eskişehir’deki ikinci idare mahkemesi de,
geçtiğimiz yıllar itibarıyla faaliyete geçti. Dolayısıyla,
Kütahya’yla ilgili, idare mahkemesinin var olduğunu, ancak Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulunun faaliyete geçirilmesine sıcak bakmadığını ve ikinci bir idare
mahkemesi olarak Eskişehir’de idare mahkemesinin açıldığını bilgilerinize arz
etmek istiyorum. İleriki yıllarda,
acaba, Kütahya’nın iş hacmi yükselirse, artarsa, açılması mümkün olabilir mi?
Tabii, Adalet Bakanlığınca tekrar Kurulun önüne ileriki aylarda, ileriki
yıllarda getirildiği takdirde, belki, Kurul bu görüşünden vazgeçerek,
açılmasına da karar verebilir. Ama, şu aşamadaki
durumu sizlere ifade ettim. Sayın Aslanoğlu:
Biraz önce sorusu okundu, ben zaman almamak için tekrar etmeyeceğim. O da,
Sayın Aslanoğlu da adına istinaf mahkemeleri dediğimiz ama bölge adliye
mahkemeleri olarak bilinen mahkemelerden kaçının Türkiye genelinde kurulduğunu…
Acaba Malatya’da da kurulması mümkün mü, diye bir soru yönelttiler. Değerli
arkadaşlarım, istinaf mahkemelerinin yani bölge adliye mahkemelerinin
kuruluşuyla ilgili yasa 1 Haziran 2005 tarihinde -5235 sayılı Yasa- yürürlüğe
girdi. Yargıtayın iş yükünü azaltmak ve yargı sürecinde sürat sağlamak amacıyla
2005 yılında yürürlüğe giren bu Kanun gereğince Hâkimler ve Savcılar Yüksek
Kurulunun kararına dayalı olarak dokuz vilayette bölge adliye mahkemelerinin
kurulmasına karar verildi ancak faaliyete henüz geçmedi yine Kurul kararı
gereği. Niçin geçmedi, biraz sonra bir iki cümle ile onu ifade edeceğim. Biraz önce
söylediğimi burada da tekrar etmek istiyorum. Biraz önce vermiş olduğum cevaba
benzer bir cevap burada da vermek durumundayım çünkü bölge adliye
mahkemelerinin kurulması ve ayrıca faaliyete geçirilmesi diye iki safhası
olduğunu ifade etmek istiyorum. İstanbul’da, Bursa’da,
İzmir’de, Ankara, Konya, Samsun, Adana, Erzurum ve Diyarbakır olmak üzere
toplam dokuz yerde bölge adliye mahkemelerinin kurulmasına karar verildi ancak
henüz faaliyete geçmedi çünkü Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, hâkim ve
savcı açığının tamamlanması, yardımcı personel açığının tamamlanması ve bölge
adliye mahkemelerinin fiziki mekânlarının tamamlanması ve bu işlemler bittikten
sonra faaliyete geçirilmesi şeklinde bir karar verdi. Biz, Adalet
Bakanlığı olarak muhtemelen 2010 yılında bu eksiklikleri tamamlayabileceğimizi
ve bölge adliye mahkemelerinin kurulabileceğini düşünüyoruz. Peki, bu kadarlık
sayıyla mı, dokuz bölge adliye mahkemesiyle mi siz bu sorunu çözeceksiniz, diye
soracak olursanız; hayır, yeni bölge adliye mahkemeleri açmayı da Adalet
Bakanlığı olarak düşünüyoruz ancak hangi illerde bunların faaliyete geçmesi
gerekir; tabii, bu konuyla da ilgili, ilgili Yasa’da kriterler
var. Bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak,
belirlenen yerlerde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü
alınarak Adalet Bakanlığınca kurulacağı… Malatya, dokuzun
dışında, kurulması muhtemel iller arasında yer alacak mı? Tabii, ben, şu anda,
Adalet Bakanı olarak bu soruya cevap veremem. Ben, Antalya Milletvekiliyim,
Antalya için de cevap veremem. Bunun, Yasa’da öngörülen kriterlere
göre bir değerlendirmesi yapılacak. Türkiye’nin bu alandaki ihtiyacı nedir?
Seksen bir vilayetimiz var, tabii ki dokuz bölgede istinaf mahkemeleri açarak
amacı yakalamamız mümkün değildir, bu sayıyı artırmamız lazım. Ne kadar
artıracağız, nerelerde açacağız; bunun çalışması, şu anda, Adalet Bakanlığının
ilgili birimlerince yapılmaktadır. Tabii ki Malatya
da yeni açılacak bölge adliye mahkemeleri içerisinde potansiyel olarak yer
alabilir, onun kararını tek başıma verebilecek durumda değilim. Bu çalışmalar
yapılırken tüm diğer vilayetlerimiz gibi tabii ki Malatya ilimizi de
değerlendirmeye alacağız. Ben, her iki
soruya da böylece kısaca cevap vermiş oldum. Bu iki konuyu da
gündeme getiren ve böylece benim açıklama yapmama vesile olan değerli
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum ve sizlere de saygılar sunuyorum efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. Sayın Işık… ALİM IŞIK (Kütahya) –
Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Öncelikle,
Değerli Bakanımıza, bu açıklamalarından dolayı, şahsım ve ilim adına teşekkür
ediyorum. Ancak, bir iki
ilave bilgiyi Sayın Bakanıma sunarak Kütahya’nın bu hakkının teslim edilmesini
tekrar talep edeceğim çünkü Kütahya’nın, 200 kilometreden daha fazla
Eskişehir’e uzaklığı olan ilçeleri, maalesef, mağduriyetine rağmen gidip de hak
arayamıyor. Örneğin Gediz, Şaphane, Pazarlar, Simav, Dumlupınar, Emet, Hisarcık
ilçeleri ve burada mağdur olan birçok insan Eskişehir’e gidip gelip oradaki
sıkıntıyı çekmekten vazgeçerek haktan vazgeçiyorlar. Onun için, Kütahya il
merkezindeki mağdurlar, Eskişehir’deki idare mahkemesinden ve vergi
mahkemesinden yararlanabilirken, ilçelerinin birçoğundaki insanlar bundan
vazgeçiyor. Aynı şekilde, Kütahya’nın nüfusuna yakın olup da yirmi sekiz bölge
idare mahkemesinden bazılarına bağlı idare mahkemesine sahip olan örneğin
Eskişehir, Kırıkkale, Ordu, Samsun, Van ve Zonguldak illeri bize benzer. Bu
hakkın talebini tekrar değerlendirmenizi istirham ediyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Işık. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım… BAŞKAN – Yalnız
bir an önce cevaplandırmamız lazım. Soru-cevapta ayrıca ek süre verme haklarını
fazla kullanıyorum. Buyurun Sayın
Bakanım. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sadece bir cümle söylemek istiyorum Sayın
Başkanım. Sayın Işık’a
yeniden teşekkür ederim. Biz, Adalet Bakanlığı olarak, Kütahya’da bir idare
mahkemesi açılmasını, biraz önce de ifade ettiğim gibi, zaten kararlaştırmışız
ama Kuruldan geçmedi. Ama önümüzdeki süreçte bunu tekrar Kurulun önüne
getirebiliriz. Dolayısıyla benim gönlüm Kütahya’dan yana, onu ifade etmek istiyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Bakanım. Sayın
Aslanoğlu’nun söz talebi var mı? Sisteme girmemiş… FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Var efendim. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Aslanoğlu. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum açıklamalarınıza. Bir de
gönlünüz Malatya’dan yana olursa çok seviniriz. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Malatya’dan yana. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Çünkü biz hak istiyoruz. Samsun ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın
Başkan, bir cümle de Sayın Aslanoğlu için… BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakanım. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Teşekkür
ederim Sayın Başkanım. Tabii tüm
vilayetlerimizi ve burada yaşayan vatandaşlarımızı seviyoruz. Bu konuda tabii
ki Kurulun olumlu görüşü gerekiyor biliyorsunuz. Benim bu taleplerle ilgili
değerlendirmemde, Kütahya için ne söylemişsem Malatya için de aynı şeyi
söylerim. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Ama Kurula da “benim de gönlüm var” derseniz, Kurul daha
olumlu bakar Sayın
Bakan. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şimdi Kurul
üyeleri ihsası reyde bulunmazlar biliyorsunuz. Ben aynı zamanda Kurul
üyesiyim. Şimdiden ihsası reyde bulundurmayın. Mesaj alınmıştır
Sayın Aslanoğlu, çok
teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. 4.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Karaman’daki bazı
köylerin ÇATAK kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/183) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 5.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, fındık
üreticilerine don afeti hasar paralarının ödenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/188) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 6.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, teşvik
kapsamında yatırımcılara verilmesi gereken enerji desteklerine ilişkin Devlet
Bakanı Mehmet Şimşek’ten sözlü soru önergesi (6/196) BAŞKAN – Sayın
Şimşek bize yazılı beyanda bulunmuştu geleceğini ama demek ki bir mazereti var.
Sayın Bakan yok. Soru önergesinin
görüşülmesi ertelenmiştir. 7.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, miras hukukunda
yapılacağı iddia edilen bir değişikliğe ilişkin Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’dan
sözlü soru önergesi (6/201) ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı 8.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, bir kongrede
açıklanan görüşe tepki verilip verilmediğine ilişkin Devlet Bakanı Nimet
Çubukçu’dan sözlü soru önergesi (6/204) ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun
cevabı BAŞKAN – Devlet
Bakanı Sayın Nimet Çubukçu gündemin sözlü sorular kısmının 6’ncı ve 7’nci
sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdi. Şimdi, bu
soruları sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda yer alan
soruma Devlet Bakanı Sayın Nimet Çubukçu'nun sözlü olarak yanıt vermesini
saygılarımla arz ederim. 08.XI.2007 Necla
Arat İstanbul
1- Hükümetin
Medeni Kanunu'nun Miras hükümlerinde yapılacak değişikliklere ilişkin üç aylık
eylem planında yer alan ve "Tarımsal alanların miras yoluyla hak
sahipliği" sistemini değiştirecek olan yeni düzenlemeye göre,
"tarımsal arazilerin bütün kardeşlere değil, ailedeki en büyük erkek
evlada miras kalacağı" basında yer almaktadır. Anayasamızın
eşitlik ilkesini ve ayrımcılık yasağını ihlal edecek olan ayrıca uluslararası
sözleşmelere aykırı ve mirası erkeklere terk ederek kadınların miras ve
mülkiyet haklarını büsbütün yok eden bu düzenleme konusunda Bakanlığınızın bir
çalışması ve farklı seçenekleri bulunmakta mıdır? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda yer alan
soruma Devlet Bakanı Sayın Nimet Çubukçu’nun sözlü olarak yanıt vermesini
saygılarımla arz ederim. 07.XI.2007 Necla
Arat İstanbul
1- Ankara Gazi
Üniversitesi "1. Ulusal Sınıf Öğretmenliği Kongresi'nde bir Eğitim
Fakültesi Dekanı, "İlk öğretimin beş yılında tek
öğretmenin 1. sınıftan 5. sınıfa kadar öğrencilerle birlikte olmasının cinsiyet
sorunu nedeniyle uygun olmadığını; ülkemizde uygulanan karma eğitim modelinde
kadın öğretmenlerin erkeklere iyi örnek olamayacaklarını" dile
getirmiştir. Anayasamızın
eşitlik ilkesi ile Türkiye Cumhuriyeti'nin imzalamış bulunduğu "Kadınlara
Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi''ne (CEDAW'a)
aykırı ve kadınları aşağılayan bu cinsiyetçi-ayrımcı tutum konusunda
bakanlığınız herhangi bir tepki göstermiş ya da bir girişimde bulunmuş mudur? BAŞKAN – Evet,
soru önergelerini cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanı Sayın Nimet Çubukçu. Sayın Bakanım,
buyurun. Süreniz on
dakika. DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul
Milletvekili Sayın Necla Arat’ın soru önergesinde yer alan miras hükümlerine
ilişkin tarımsal arazilerin bütün kardeşlere değil ailedeki en büyük erkek
evlada miras kalacağı hususunun basında yer almakta olduğu ve bu konuda bilgi
talep edilmektedir. Öncelikle basında
yer alan bu haberlerin herhangi bir dayanağı olmadığını, içeriğinin doğru
olmadığını ifade ederek, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız tarafından yürütülen
ve… Türk Medeni Kanunu’nda değişiklik yapılmasına ilişkin
tasarı taslağı hazırlanmıştır ve tasarı taslağında en büyük erkek evlada
yönelik olarak bir özgüleme prensibi olmadığı gibi, tasarı taslağında 661’inci
maddede yapılan düzenlemede, mirasçılardan birinin mülkiyeti devir istemine
itiraz etmesi veya isteklilerin birden çok olması hâlinde, sulh hukuk
hâkiminin, kişisel yetenek ve durumlarını göz önüne almak suretiyle, tarımsal
işletmenin ve tarımsal toprağın mülkiyetinin kime devredileceğine karar vermesi
söz konusudur. “İşletmeye ehil olmanın belirlenmesinde mülkiyeti devri isteyen
mirasçının eşinin yetenekleri de göz önünde bulundurulur.“ hükmü vardır ve bu
ibarenin “mirasçının eşinin yetenekleri” ibaresinin de subjektif olduğundan
hareketle, biz bu tasarı taslağında yer alan bu düzenlemenin de çıkarılmasını
teklif ettik. Herhangi bir
şekilde, miras hukuku hükümlerinde bir değişiklik yapılması mümkün olmadığı
gibi, sizin soru önergenizde de yer aldığı şekliyle, CEDAW Sözleşmesi’ne taraf
olmuş ve iç hukukun üstünde kabul edilen ülkemizde kadınların aleyhine böyle
bir düzenlemenin yapılması, her şeyden önce, hem CEDAW’a hem de Anayasa’nın
eşitlik kuralına aykırıdır. Böyle bir düzenleme hazırlığı da yoktur. Basında
yanlış yer almıştır. İkinci sorunuz: Gazi Üniversitesinin 1. Ulusal Sınıf Öğretmenliği
Kongresi’nde Eğitim Fakültesi Dekanının, ilköğretimin beşinci yılında, tek
öğretmenin birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar öğrencilerle birlikte
olmasının cinsiyet sorunu nedeniyle uygun olmadığını, ülkemizde uygulanan karma
eğitim modelinde kadın öğretmenlerin erkeklere iyi örnek olamayacağını dile
getirmiş olduğu belirtilmiş, Anayasa’ya karşı ve Her Türlü Ayrımcılığın
Önlenmesi Sözleşmesi’ne karşı, bu konuda bir tepki gösterip göstermediğimiz
veya bu konudaki görüşlerimiz sorulmuştur. Bahse konu beyan, çok açıktır ki, her şeyden önce Anayasa’nın
10’uncu maddesine aykırıdır, Anayasa’nın 10’uncu maddesinde yer alan eşitlik
ilkesine aykırıdır ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 1985 yılında imzalayarak taraf
olduğu CEDAW Uluslararası Sözleşmesi’nin… Ki 2004 yılında yapılan Anayasa
değişikliğiyle 90’ıncı madde hükümleri çerçevesinde, bu, iç hukukun da üstünde
kabul edilmiştir. Dolayısıyla, böyle bir görüşün tarafımızca kabul edilmesi
mümkün olmadığı gibi, genel eşitlik kuralı çerçevesinde kabul edilebilir bir
görüş olmadığı gibi itirazlarımı bu vesileyle burada dile getirmiş olayım. Sayın Başkanım,
Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün soru önergesinin de cevaplandırılmasına
ilişkin… Sıralamada vardı ama şu anda siz okumadınız. Sırada var mı? BAŞKAN – Sayın
Bakanım, o zaman, sizi orada bekletmek istemem ben doğrusu. Siz isterseniz
yerinize buyurun Sayın Bakanım, ben soruyu okutayım, daha sonra cevap
verirsiniz. DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) – Peki. (AK Parti sıralarından alkışlar) 9.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, SHÇEK’in bazı
arsalarına ve Sevgi Evleri projesine ilişkin Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’dan
sözlü soru önergesi (6/329) ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı BAŞKAN – Soruyu
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Devlet Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Yaşar
Ağyüz Gaziantep
Bakanlığınız ve
Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Hazine’den sonra en çok arsa, arazi ve
tesise sahiptir. Kentlerin büyüme ve gelişmesi ile birlikte kent içinde kalan
arsalar cazip rant merkezleri olmaktadır. 1. Gaziantep kent
merkezindeki Düğmeli-Seferpaşa mahallesindeki Çocuk Yurt Binası ve boş arsası
ne şekilde değerlendirilecektir? 2. Sosyal
Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’nun mülkiyetindeki Göztepe Merdiven Köydeki
arsanız, Ankara Sarayköy’deki tesis ve arsalarınız için değerlendirme düşünce
ve programınız var mı? Veya değerlendirildi mi? 3. 12 yaş
çocuklarına yönelik Sevgi Evleri adlı olumlu projeniz kaç ilde devam
etmektedir? Programda olan iller var mıdır? Bu proje TOKİ
aracılığıyla mı yapılmaktadır? İnşaat yapılan arsa ve araziler kurum
mülkiyetindeki arsalar mıdır? Yoksa, değerli
milletvekilleri arsalarınız TOKİ’ye devir edilerek kent uzağında herhangi bir
yerde yapılmasına razımı olmaktasınız? BAŞKAN – Evet,
Sayın Bakanımızın talepleri arasından bu sorunun cevaplandırılması varmış ama
arkadaşlar, soru önergeleri birbirine girdiği için atlamışlar. Arkadaşlarım
adına ben özür diliyorum Genel Kurulumuzdan. Buyurun Sayın
Bakanım. DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Gaziantep
Milletvekilimizin sormuş olduğu soru aslında son derece önemli. Hem bu
vesileyle Türkiye’de, Türkiye'nin hemen hemen bütün illerinde süren Sevgi
Evleri Projesi’ne kısaca değinme imkânım olduğu gibi bir taraftan da Türkiye’de
gerçekten gayrimenkulleri açısından son derece zengin bir kurum olmasına
rağmen, hem bağışlarla hem
de daha önceki edinilmiş mal varlıklarıyla son derece kısıtlı
imkânlarla ve bütçe olanaklarıyla yatırım planları içerisinde yer alan,
devletin kısıtlı olanaklarıyla ilerlemeye çalışan bir sistemdir. Özellikle,
bugün soru önergesine konu edilen arsalarımız, her şeyden önce, bu amaç
doğrultusunda değerlendirilmek için TOKİ’yle yaptığımız protokollerle, herhangi
bir şekilde zarar görmeden ve bu kurumda kalan ve bu kurumun hizmetlerinden
yararlanan toplumumuzun en zayıf kesimlerinin hukukunu en üst düzeyde koruyarak
planlanmıştır. Öncelikle Gaziantep kent merkezindeki Düğmeli Seferpaşa
Mahallesi’ndeki çocuk yurt binası ve boş arsasının ne şekilde
değerlendirileceği sorusu: Söz konusu gayrimenkul belediye imar planında
belediye hizmet ve sosyal kültürel tesis alanı olduğundan Şahinbey Belediyesi
ile bu gayrimenkule karşılık belediyenin Kızılhisar Mahallesi’ndeki arsası
üzerinde çocuk yuvası yapımı konusunda mutabakata varılmış olup işlemlerimiz
devam etmektedir. İkinci soruda yer
alan, Göztepe’deki, Merdivenköy’deki arsamız ve Ankara’daki Sarayköy’deki tesis
ve arsalarımıza ilişkin bir soruydu. İstanbul Göztepe’deki arsa karşılığında
ihtiyaç olan illerde bina yapmak şartıyla TOKİ’ye devrettiğimizi… İhtiyacımız
olan yerlerde “sevgi evleri”, engelsiz yaşam merkezleri, toplum merkezleri ve
huzurevleri gibi hemen hemen Türkiye'nin her yerinde binalar yapılmaktadır.
Yine Sarayköy’deki özürlü bakım merkezindeki binaların da eski olması ve
hizmete cevap verememesi nedeniyle yıktırılarak yeniden sekiz yüz yetmiş altı
kapasiteli yetmiş üç engelsiz yaşam birimi yapılmaktadır özürlü çocuklarımız
için. Üçüncü soruda yer
alan, on iki yaş çocuklarına yönelik olarak “sevgi evleri” adlı projemizden söz
ediyor. Bu proje de TOKİ’ye kıymetli arsalarımızın devredilip özellikle şehir
dışındaki yerlerde yapılması gibi bir şey. Aslında, hâlihazırda şu anda zaten
Ankara Sarayköy’de bizim tesislerimiz var. Biz var olan tesisleri yıkıp yerine
yapıyoruz. Dolayısıyla bazı durumlarda da çok fazla kent merkezinde kalmış
arsalarımız. Yetiştirme yurtlarımız öyle bir durumda ki artık o bölgede o
hizmetin verilmesi de bir güçlük arz ediyor. Aslında şehrin dışında değil,
şehirlerin büyümesine paralel olarak da, daha ziyade çocukların korunması
açısından da daha sağlıklı ve daha uygun olduğunu düşünüyoruz. Şu anda ne kadar
olduğu sorulmuş. Şu ana kadar sekiz ilde “sevgi evleri”miz hizmete girmiştir.
Aynı zamanda, 26 ilde de “sevgi evleri”nin inşaatı sürmektedir, 46 ilde de
projelendirilmiştir ve ihale aşamasındadır. Ümit ediyorum ki bu çalışmalar
tamamlandığında, 2008 sonuna kadar zaten 0-12 yaş grubundaki çocukların
tamamının “sevgi evleri”ne taşınmış olacağı, 2009 sonuna kadar tüm
kurumlarımızın bu modern binalara yerleşmiş olacağı müjdesini de vermek
isterim. Bu arsaların
birçoğunun arsa olarak yıllarca kaldığını, özellikle Göztepe Merdivenköy’deki arsayla
ilgili, Kurumun ilk başta tasarrufu altında olan arsanın miktarının 146 bin
metrekare olduğunu söylersem, bugün Kurum olarak bize kaldığında 50 küsur bin
metrekarelik bir araziye düşmüştü. Çoğu da Kadıköy Belediyesi hizmet binası
veya kurumların hizmet binaları olarak tahsis edilmişti. Eğer bu arsa, yine
arsa olarak kalmaya devam etseydi, sanıyorum, biz kurum olarak bundan neredeyse
hiç istifade etmeden elimizden gidecekti. Dolayısıyla, biz arsalarımızı en iyi
şekilde, hizmete uygun şekilde planlayarak devirler yapıyoruz. Bu konuda
açıklama yapma fırsatı veren bu sorudan dolayı da Sayın Milletvekilimize
teşekkür ediyorum, değerli heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Evet, Sayın
Bakanım, bu soruyu da cevaplandırdınız değil mi efendim? DEVLET BAKANI NİMET
ÇUBUKÇU (İstanbul) – Evet Sayın Başkanım. BAŞKAN – Tamam. Evet, Sayın
Ağyüz, buyurun efendim. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sevgi Evleri
Projesi’ni önemsediğim için sordum. Arsalarının iyi değerlendirilmesi elbette
gerek hazinenin gerek kamu kurumlarının, hepimizin üzerinde özenle durduğu bir
konu. Projelerin çabuklaşması ve ivme kazanması açısından da önemli kentlerin
büyüklük olarak öne alınmasında büyük fayda var. Gaziantep’le ilgili sorumdu,
onun da değerlendirildiğini duymakla mutlu oldum. Yalnız, bir nüans farkı var: 2004 yılında yapılan müracaata Sayın Bakan
olumsuz cevap vermişti. Belediye yönetimi AKP’li olduktan sonra niye olumlu
cevap verdi? Onu ben anlamış değilim. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ağyüz. Sayın Arat, sizin
iki sorunuz vardı, onun için size iki dakikalık süre vereceğim. Buyurun efendim. NECLA ARAT
(İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Bakana
yaptığı açıklama için teşekkür ediyorum. Bu tarımsal alanların miras yoluyla hak
sahipliği sisteminin değiştirilmesinde taraftar olmadıklarını dile getirdiler.
Çünkü hepimizin bildiği gibi ülkemizin çeşitli bölgelerinde 1926’dan beri
geçerli olan Medeni Kanun’a göre, kadınların ve kız çocukların miras hakları,
eşit miras hakları olduğu hâlde, miras hakkından faydalanamayanlar vardır çok
sayıda, bize bu konuda müracaatlar hep olmuştur. Dolayısıyla, uygulamadaki
eksikliklere ve yanlışlıklara kadından sorumlu Devlet Bakanlığının daha büyük
bir duyarlılıkla eğilmesi bizi memnun edecektir. İkinci olarak, bu
Gazi Üniversitesinde yapılan çalışmada, kadın öğretmenlerin cinsiyetleri
nedeniyle erkek öğrencilere iyi örnek olamayacakları, rol modeli
olamayacakları, ayrıca karma eğitimin eleştirildiği burada dile
getirilmektedir. Daha önce Sayın Millî Eğitim Bakanı da bu soruya cevap verirken
“Bir akademisyenin özgür düşüncesini dile getirmesi.” demişti ama bu
akademisyen eğer bir eğitim fakültesinin, öğretmen yetiştiren bir fakültenin
başında olan biriyse ve kadın ve erkek arasında ayrımcılık, kız ve erkek
öğrencilerin bir arada okumasına karşı bir tavır geliştiriyor ise Millî Eğitim
Bakanlığımız da, kadından sorumlu Devlet Bakanlığımız da bu konuda bir tepki
vermeliydi diye düşünüyorum ben. Özellikle kadın
bakanlığımızdan Türkiye kadın kesimi çok şeyler bekliyor. Dicle kenarında bir
kurt bir koyunu aşırsa, gider sahibi onu Ömer’den sorarmış. Kadınla ilgili
bütün problemlerde, özellikle bu Anayasa değişiklikleri probleminde de, sizin
milyonlarca kadını ilgilendiren bir konuda bulunmanız ve görüşlerinizi dile
getirmeniz beklenmekteydi. Çok teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Arat. DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkan, ilave bir şey söylemek istiyorum. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakan. DEVLET BAKANI
NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum. Öncelikle, bir
kez daha altını çizmek isterim: Tarım Bakanlığında basında yer aldığı şekliyle
bir çalışma yürütülmüyor, yürütülmemişti. Yani, Tarım Bakanlığı da zaten
Anayasa’ya uygun bir düzenleme çabası içerisindeydi. Tarımsal arazilerin
değerlendirilmesine ilişkin çalışmayı da bu kapsamda düşünmek ve değerlendirmek
gerekir diye düşünüyorum. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. 10.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, hububat
destekleme primleri ödemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru
önergesi (6/205) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 11.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep
Havaalanındaki kargo ve uçak seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü
soru önergesi (6/231) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 12.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, uzlaşmaya konu
vergi ve cezalara ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/235) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 13.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile Anadolu
Öğretmen Lisesine ayrılan ödeneğe ve bina yapımına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/237) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı 14.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, yönetici ve
öğretmen atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/241) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 15.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, okullarda dağıtılan
kitaplara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/263) ve Millî
Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 16.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Amasya’daki bir
lisede bazı öğrencilere baskı uygulandığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/285) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 17.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’nın bazı
ilçelerinde ÖSYM sınav merkezi açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/301) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in
cevabı 18.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bir okul
müdürü hakkındaki iddiaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/303) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 19.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Sarıveliler
ilçesine yeni bir lise yapılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/306) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 20.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın terör mağduru
öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/308) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 21.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Kaş İlköğretim
Okulu inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/331) ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 22.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, yüksek lisans
ve doktora yapan öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/334) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 23.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, öğrenci yurtlarına
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/344) ve Millî Eğitim
Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 24.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, İlköğretim
Kurumları Yönetmeliğinde yapılan bir değişikliğe ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/349) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 25.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, okullardaki
temizlik ve güvenlik görevlilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/356) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 26.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, İzmir’de depremde
yıkılma riski taşıyan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/358) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı 27.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, bir yardımcı kaynak
kitaptaki Türkiye haritasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/387) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, gündemin “Sözlü Sorular”
kısmının 11, 14, 26, 45, 56, 58, 59, 60, 82, 85, 93, 97, 103, 105 ve 134’üncü
sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdi. Şimdi bu soruları
sırasıyla okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Millî Eğitim Bakanı Sn. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. 15.11.2007
Reşat
Doğru Tokat Soru: Tokat Zile
Anadolu Öğretmen Lisesi için 2007 yılında ayrılan ödenek Tokat Fen Lisesi’ne
aktarılmış mıdır, Zile Anadolu Öğretmen Lisesi binası ne zaman yapılacaktır? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Yaşar
Ağyüz Gaziantep 24 Kasım Öğretmenler
gününü bu yıl da buruk kutluyoruz. Öğretmen, derslik ve okul açıklarını
kapatmak için 2008 yılında da genel bütçeden yeterli pay maalesef ayrılmadı, 1. 200 bin
öğretmenimizin işsiz olduğu doğru mudur? Her yıl 50.000 işsiz öğretmenin
katılması ile büyüyecek olan işsiz öğretmen sorununu çözmek için bir kadro
planlamanız var mı? 2. Mevcut kaç
öğretmenimiz bulunuyor, bu sayının ne kadarı sözleşmeli, ne kadarı ücretli
konumundadır? Öğretmen açığımız ne kadardır? Norm kadro ve
sürgünlerin mağduriyetlere yol açtığı açık bir gerçek iken, sözleşmeli, ücretli
gibi taşeron mantığıyla kadroların doldurulması doğru mudur? 3. Millî Eğitim
Bakanlığına bağlı okullarda vekâleten atanan kaç müdür bulunmaktadır?
Atamalarda kariyer ve liyakat ilkelerine ne derece uyulmaktadır? Yönetici atama
yönetmeliğinin Danıştay’ca yürütmesinin durdurulmasından sonra yeni bir atama
yönetmeliği hazırlanmakta mıdır? Yeni bir atama yönetmeliği hazırlanmakta ise
öğretmen sendikalarına bilgi akışı sağlanması ve katkılarının istenmesi
düşünülüyor mu? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın aracılığınızla Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 28.11.2007 Kamer
Genç Tunceli İktidara
geldiğiniz tarihten bir süre sonra okullara kitap dağıtmaktasınız. 1- Okullara
Türkiye genelinde her yıl (yıllar ayrı ayrı olarak) kaç kitap dağıtılmıştır? 2- Her yıl bu
kitaplar hangi firmalara ve hangi ihale usulü ile verilmektedir? Ve bu
kitapların her yıllık ihale bedeli kaç liradır? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak
cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim. Tayfur
Süner Antalya Amasya Anadolu Kız Meslek Lisesi’nden dört kız öğrencinin “dinci
baskı” nedeniyle okuldan ayrılmasına ilişkin olayda baskıda bulunduğu
belirtilen Din Kültürü öğretmeninin aynı lisedeki bu ikinci skandalı olurken,
eğitimciler “beslenme saatine dua ile başlandığı, kütüphanelerin mescit olarak
kullanıldığı, ilköğretimde türban telkininde bulunulduğu, dini CD
izlettirildiği” gibi bilgilerin birçok okuldan geldiğini vurgulamışlardır. Eğitim Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer de eğitimdeki baskıcı
tutumun tırmanma eğiliminde olmasının kendisini kaygılandırdığını
belirtmişlerdir. Soru 1 : Bakanlığınız bu olay üzerine müfettiş görevlendirmiş
midir? Daha önceden de bu konudan soruşturma geçiren Din Kültürü öğretmenine
herhangi bir cezai uygulama yapılmış mıdır? Soru 2 : Bakanlığınızca benzer olayları önlemek için bir genelge
yayınlamayı düşünüyor musunuz? Soru 3 : Adı geçen okuldaki öğretmenlerden, daha önce bu konuyla
ilgili soruşturma geçiren var mıdır? Soru 4 : Bakanlığınıza bağlı okulların kaçında mescit
bulunmaktadır? Soru 5 : Milli Eğitim olan Bakanlığınızın adının “Dini Eğitim
Bakanlığı” gibi algılanması sizce doğru mudur? T.B.M.M
Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak
yanıtlanması için gereğini arz ederim. 11.12.2007 Hüsnü
Çöllü Antalya Antalya’nın batı
ilçeleri Kumluca, Finike, Kaş, Demre ve Elmalı’da ÖSS’nin yapılmaması,
öğrencilerin sınav günü (ulaşım-sınava yetişememe kaygısı gibi) büyük stres
yaşamalarına neden olmaktadır. Bu kapsamda, 1 – Antalya’nın
kent merkezine uzak batı ilçeleri olan Kumluca, Finike, Kaş, Demre ve
Elmalı’daki öğrencileri kapsayacak şekilde bir ÖSYM sınav merkezi oluşturulacak
mıdır? Açılmayacak ise bunun gerekçesi nedir? 2 – Kumluca’nın
bu kapsamda, merkez ilan edilmesi talebi dikkate alınacak mıdır? 2008 ÖSS’nin
Kumluca’da da yapılması sağlanacak mıdır? 3-
Öğrencilerimizin sınav stresini artıran, hem de velilerin sınav harcamalarına
barınma ve ulaşım masrafı eklenmesine yol açan ÖSS trafiğinin önüne geçilecek
midir? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığı’na Aşağıdaki
sorularımın Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. 11.12.2007 Ergün
Aydoğan Balıkesir Balıkesir’in
Burhaniye İlçesi’nde, bir lise müdiresinin kadın öğretmenler ve kız
öğrencilerle yaptığı toplantı sırasında söylediği iddia edilen sözleri üzerine; 1- Bir okul müdiresinin kız öğrencilerimize
karşı, “bacaklarının pergel gibi açmamaları’na” yönelik uyarısı, pedagojik
açıdan bakanlığınız ilgili mevzuatında düzenlenen bir konu mudur? Doğru mudur? 2- Okul müdiresi 14 Nisan 2007 tarihinde resmi
gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Eğitim Kurumları Atama Yönetmeliği
hükümlerine göre mi atanmıştır? Bu yönetmeliğin ve bu yönetmeliğe istinaden
yapılan atamaların mahkeme kararı ile iptal edilmesinden sonra bu idareciye
görevlendirme veya vekalet yöntemi ile görevine devam
etmesi sağlanmış mıdır? 3- Eşinin Burhaniye İlçesinde kaymakam olarak
görev yapması, okul idarecisi olarak atanmasında etkili olmuş mudur? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak
yanıtlanmasını arz ederim. Hasan
Çalış Karaman Sarıveliler, Karaman İlimizin ikinci büyük ilçesidir. 13 köy ve
bir belde ile birlikte toplam nüfusu 30.000 civarındadır. İlçede bulunan mevcut
lise binası ihtiyaca cevap veremeyecek duruma gelmiştir. Bu nedenle, okula
yakın mesafede bulunan 1- Sarıveliler İlçesine yeni lise binası yapılması konusunda
herhangi bir çalışmanız var mıdır? Bu konuda bir çalışma yapmayı planlıyor
musunuz? 2- 2008 yılı yatırım planınızda, bu konuda bir yatırım planlaması
var mıdır? Şayet yok ise, arsası bağışlanan bu yere ne zaman lise yapmayı
düşünüyorsunuz? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. İsmet
Büyükataman Bursa Öğretmenlerimiz ülkemizin her köşesinde büyük bir fedakarlıkla görev yapmaktadırlar. Büyük zorluklar
içerisinde görev yapan öğretmenlerimiz özellikle Doğu ve Güneydoğu
Bölgelerimizde görevleri başında teröristlerce öldürülmektedirler. Buna göre; 1- Görevleri başında yaralanan ya da öldürülen öğretmenler şehit
ve gazi sayılmakta mıdır? 2- Eğer sayılmıyorlarsa, öğretmenlerimizin bu haktan
faydalanmaları için Bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz
ederim. Tayfur
Süner Antalya Antalya’nın
turistik ilçesi Kaş’ın en eski eğitim kurumu olan “Kaş İlköğretim Okulu”, geçen
yıl depreme dayanıksız olması nedeniyle verilen bir rapor sonucu
boşaltılmıştır. Yetkililer ilçe merkezinde başka bir yerde okul yapmak için
harekete geçmiştir. Ancak yeni yapılacak okul alanının yüksek yapılara uygun
olmaması ve yörenin doğal-kültürel yapısına zarar vereceği ortadadır. Soru 1: Turizmin
bu kadar önemli olduğu bir ilçemizde, uygun olmayan bir alana yeni okul
binasını yapmak sizce ne kadar doğrudur? Soru 2: Eski okul
binasının yıkılıp, yerine çevre ile uyumlu yenisinin yapılması için
çalışmalarınız var mıdır? Soru 3: Eski
okulu yapan müteahhitten, zararın tazmini için dava
açılmış mıdır? Soru 4:
02.10.2006 tarihinde boşaltılan okulda tadilat veya yıkıp yenisini yapmak için
neden bu zamana kadar beklenmiştir? Bu zaman içinde, öğrencilerin
nakledildikleri Atatürk İlköğretim Okulu’nun kapasitesi yeterli midir? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. İsmet
Büyükataman Bursa Öğretmenlerimiz ülkemizin her köşesinde büyük bir fedakârlıkla
görev yapmaktadırlar. Görevlerinin yanı sıra yüksek lisans ve doktora
öğrenimine devam eden çok sayıda öğretmen bulunmaktadır. Bu bağlamda: 1- Yüksek lisans ve doktora eğitimi devam eden öğretmenlerin
atamalarında yüksek lisans ve doktora öğrencisi olmaları özür grubuna girmekte
midir? 2- Eğer girmiyorlarsa, öğretmenlerimizin bu haktan faydalanmaları
için Bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta mıdır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. Av.
Rıdvan Yalçın Ordu Soru: 1- Ülkemizde Kredi Yurtlar Kurumu bünyesinde kaç adet yurt
bulunmaktadır? Kapasiteleri nedir? Bu yurtlarda kaç öğrencimiz ikamet
etmektedir? Açıklamanızı arz ederim. 2- Ülkemizde bulunan özel yurtların sayılarının, kapasitelerinin
ve bu yurtlarda kalmakta olan öğrenci sayılarının açıklanmasını arz ederim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından
sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim. Hasan
Çalış Karaman 1- İlköğretim
Kurumları Yönetmeliği’nde değişiklik yapılarak, 2007-2008 öğretim yılında
ilköğretim öğrencilerinin alkol ve uyuşturucu madde kullanmaları suç
kapsamından çıkartılmıştır. Bu yönetmelik değişikliğinden sonra ilköğretim
öğrencileri arasında bu tip suçlara karışan öğrenci tespit edilmiş midir?
Sayıları kaç kişidir? Bu öğrencilere nasıl bir işlem uygulanmıştır? 2- Bu yönetmelik
değişikliği AB uyumu çerçevesinde mi yapılmıştır? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. İsmet
Büyükataman Bursa Ülkemizde bir çok okulumuzda güvenlik ve
temizlik hizmetlileri yetersiz kalmaktadır. Geçtiğimiz günlerde okul önlerinde bir çok adli vaka meydana gelmiş hatta bazı öğretmenler
saldırıya maruz kalmıştır. Bu nedenle okullarda bulunan okul aile birlikleri
kendi imkanlarıyla temizlik ve güvenlik ihtiyaçlarını
karşılamaya çalışmaktadırlar. Nitelikli ve sağlıklı bir eğitim hizmeti vermek
devletimizin görevidir. Buna göre; 1- Bakanlığınız bünyesindeki kaç tane devlet okulu bulunmaktadır,
bu okullarda bakanlığınızın kadrolu kaç tane temizlik ve güvenlik görevlisi
çalıştırılmaktadır? 2- Sizce bakanlığınız bünyesinde temizlik ve güvenlik alanında
çalışan personel sayısı yeterli midir? 3- Kasım 2002 tarihinden itibaren okullarda kaç adli vaka meydana
gelmiştir? 4- Okul aile birliklerinde çalışan personelin SSK ve stopajının
bakanlığınız tarafından karşılanması düşünülmekte midir? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki belirttiğim soruma, Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin
Çelik’in sözlü olarak cevap vermesine müsaadelerinizi arz ederim. 02
Ocak 2008 Şenol
Bal İzmir 1. İzmir İlimizde, Bayındırlık ve İskan
Müdürlüğünün Mart 2007 tarihli tesbitiyle depreme karşı yıkılma tehlikesi
taşıyan 300’e yakın okulun varlığı ve bu okulların 110’unun çürük olduğu ve
çoğunun acilen boşaltılması ortaya konmuştur. Üç ayı yaz tatili olmak üzere aradan geçen 9 ay boyunca bu okullar
neden boşaltılmamıştır? 2. İzmir’de olası bir depremde yıkılma tehlikesi olan
okullarımızın kaçında tadilat ve tamirat yapılmıştır? Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıda belirttiğim soruma Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin
Çelik’in sözlü olarak cevap vermesine müsaadelerinizi arz ederim. 14.01.2008 Dr.
Şenol Bal İzmir İlköğretimin
beşinci sınıflarında yardımcı kaynak olarak okutulmak için hazırlanıp Mutlu
Yayıncılık tarafından basılan “Temel Kaynak 1. Sizce bu büyük
bir skandal değil midir? 2. Milli Eğitim
Talim ve Terbiye Kurulunun yardımcı kaynakları incelemekle ilgili biriminin
görevi nedir? Basım onayı verilen kitaplar hangi yönleriyle incelenmektedir? 3. Okulların
açıldığı eylül ayından bu yana ilgili kurum tarafından bu konu fark edilip
düzeltilmiş midir? BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Bakanım,
yirmi dakikalık süremiz kaldı. Ben, bu süreyi size veriyorum, soruların ne
kadarını cevaplandırırsanız. Buyurun efendim. MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birçok
milletvekili arkadaşımızın cevaplandırmak üzere tarafıma tevcih ettikleri
sorulara cevap vermek üzere huzurunuzdayım. Yüce heyetinizi saygılarımla
selamlıyorum. Tokat
Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun, Zile’de Anadolu öğretmen lisesi 2007 yılı
yatırım programında mıdır -bu, daha önceden verilmiş bir soru önergesi-
yapılacak mıdır? şeklinde bir sorusu var. 2007 yılı
yatırım programında Zile Anadolu öğretmen lisesi yoktur, ama 2008 yılında bu
okulumuzu yapacağız. Sayın Yaşar
Ağyüz, Gaziantep Milletvekili, Türkiye’de kaç öğretmen olduğunu, kaçının
sözleşmeli, kaçının kadrolu olduğunu ve 200 bin aday öğretmen bulunduğunu,
bunlarla ilgili herhangi bir projemizin olup olmadığını soruyor. Ben, soruları
biraz da özetlemek istiyorum anlaşılır olması için. Değerli
milletvekilleri, şu anda fiilen görev yapan 635 bin öğretmenimiz mevcuttur
-bunların küsuratlarını ifade etmiyorum- bunun 40 bini 4/B kapsamında sözleşmeli
öğretmen, diğerleri kadrolu öğretmenlerimizdir. Öğretmenlerin farklı statüde
çalışması, kadrolu, sözleşmeli veya başka konumlarda çalışması bir eksiklik
değildir. Dünyanın her tarafında farklı çalışma yol ve yöntemleri vardır. Kaldı
ki, özlük hakları itibarıyla aralarında kayda değer bir fark söz konusu
değildir. Sözleşmeli öğretmenlerimiz, dediğim gibi, yine puan üstünlüğüne göre,
KPSS’den aldıkları puanlara göre atanmaktadır. Ama,
her atama döneminde sözleşmeli öğretmenler kadrolu olmak istedikleri zaman da
onlar için bu yol açıktır. Türkiye’de eğitim
fakültelerinden, teknik eğitim fakültelerinden, öğretmen yetiştiren diğer
yükseköğretim kurumlarından mezun olan bütün insanların bir anda kamuda
öğretmen olarak istihdamları şüphesiz ki mümkün değildir; böyle bir kadro da
yoktur, bu kadar ihtiyaç da yoktur. İhtiyaca göre öğretmen ataması
yapılmaktadır. Hükûmetimiz, iktidara geldiği günden bu yana, 2003’ten bu yana,
kamunun kullanımını serbest bıraktığı kadroların yüzde 50’si ve daha fazlasını
Millî Eğitime ayırmıştır. 2008 yılında da bu böyle olacaktır. 2007 yılında
kamuoyuna taahhüt ettik “40 bin öğretmen ataması yapacağız.” dedik ve 40 bin
öğretmen ataması yapılmıştır. Değerli
arkadaşlarım, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç tarafından, Türkiye'de
dağıtılan ücretsiz ders kitaplarının sayısı ve özellikle maliyetiyle ilgili bir
soru mevcuttur. Burada “Nasıl satın alınmaktadır, hangi ihale usullerine göre
satın alınmaktadır?” şeklinde bir sorusu vardır. Ben, Meclisin
huzurunu fazla işgal etmemek üzere yayınevlerinin isimlerini söylemeyeceğim ama, başta Sayın Genç olmak üzere isteyen bütün milletvekili
arkadaşlarıma bu detayları yazılı olarak takdim edebilirim. Ama sözlü olarak
şunu söyleyeyim: 2003-2004 öğretim yılında 81 milyon 834 bin küsur kitap
dağıtılmış, bunun maliyeti yaklaşık 157,5 trilyon Türk lirası olmuştur.
2004-2005 öğretim yılında 83 milyon 858 bin adet kitap dağıtılmış, bunun
maliyeti 154,5 trilyon olmuştur. 2005-2006 yılında 106 milyon 510 bin adet
kitap dağıtılmış, bunun maliyeti yaklaşık 175 trilyon olmuştur. 2006-2007
öğretim yılında, bildiğiniz gibi ortaöğretim kurumlarına da ücretsiz ders
kitabı dağıtımı yapılmış, bundan dolayı maliyet biraz daha yükselmiştir; 142
milyon 307 bin adet kitap dağıtılmış ve bunun maliyeti yaklaşık 267,5 trilyon
olmuştur. 2007-2008 öğretim yılında -yani, bu içinde bulunduğumuz öğretim
yılında- toplam olarak 157 milyon 132 bin adet kitap dağıtılmış ve bunun
maliyeti yaklaşık 268 trilyon Türk lirası olmuştur. Bu kitaplar açık
ihale usulüyle satın alınmaktadır. Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığının kendi
bastığı, kendi ürettiği, yani müellifi Millî Eğitim Bakanlığı olan kitaplar
mevcuttur. Piyasadan temin edilen kitaplar mevcuttur. Bu kitaplar önce Talim
Terbiye Kurulunun onayından geçer, ders kitabı olarak tescil edilir. Daha sonra
satın alma prosedürü gerçekleştirilir. Dediğim gibi,
serbest rekabet şartlarında açık ihaleyle yapılmaktadır. Medyanın, özellikle
kameraların bulunduğu bir ortamda bu ihaleler şeffaf biçimde yapılmaktadır. Sayın Hüsnü
Çöllü, Antalya Milletvekilimizin, “Antalya’nın Kumluca, Finike, Kaş, Demre ve
Elmalı gibi merkeze uzak ilçelerinde ÖSS sınavları yapılacak mıdır?” diye bir
sorusu var. Değerli
milletvekilli arkadaşlarım, ÖSS, 81 vilayette, 69 ilçede yapılmaktadır ve bu
ihtiyacı, özellikle nerede yapılacağını Yükseköğretim Kuruluna bağlı olarak
faaliyet gösteren ÖSYM tespit etmektedir. ÖSYM’den aldığımız bilgilere göre,
aslında Antalya’nın başka bir ilçesinde sınav yapılması ihtiyaç olarak
görülmemektedir. Antalya’nın Manavgat ve Alanya ilçelerinde bu sınavlar
yapılmaktadır, yani 69 ilçenin içerisinde 2 tane Antalya ilçesi mevcuttur. Sayın Ergün
Aydoğan, Balıkesir Milletvekili, bir lise müdiresinin söylediği sözlerden
dolayı hakkında bir işlem yapılıp yapılmadığı sorulmaktadır. Adı geçen
müdireyle ilgili inceleme ve soruşturma başlatılmıştır. Kendisi, -bu
Yönetmelik, malumunuz, Atama ve Görevde Yükseltme Yönetmeliğimiz Danıştay
tarafından yürürlüğü durdurulduğu için- eski okuluna, yani Hacı Mustafa
İlköğretim Okulundaki görevine iade edilmiştir. “Eşinin kaymakam
olması yönetici olmasında etkili olmuş mudur?” diye bir soru var. Değerli
arkadaşlarım, birçok milletvekilimizin eşi de öğretmendir. Birçok üst düzey
bürokratın, askerin, polisin hâkim, savcının, kamuda çalışan birçok insanın öğretmen
eşi mevcuttur. Onlar kendi haklarıyla bir yöneticilik pozisyonuna gelmişse,
illa da eşleriyle ilişkilendirilmeleri gerekmiyor, doğru da bulmuyorum. Karaman
Milletvekili Sayın Hasan Çalış Bey, Sarıveliler’de bir çok
programlı liseye ihtiyaç olduğu, bunun yapılıp yapılmayacağı sorulmaktadır.
Aslında, ilden aldığımız verilere göre, Karaman vilayeti, derslik başına düşen
öğrenci sayısı itibarıyla, Türkiye’deki en rahat vilayetlerimizden birisidir.
Ancak valilikten Sarıveliler’le ilgili bir teklif gelmiş, milletvekili
arkadaşlarımız da bu problemi dile getirmişlerdir. 2008 yılı için mesele
değerlendirilmektedir. Bursa
Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman’ın, özellikle şehit öğretmenlerle ilgili
bir sorusu vardır. Değerli arkadaşlarım, bilindiği üzere, 3713 sayılı Terörle
Mücadele Kanunu’nun 21’inci maddesinde “…kamu görevlilerinden yurtiçinde ve
yurtdışında görevlerini ifa ederlerken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu
görevlerini yapmalarından dolayı terör eylemlerine muhatap olarak yaralanan,
sakatlanan, ölen veya öldürülenler hakkında 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık
Bağlanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir. Bakanlığımızca, 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanun’un 2’nci maddesinin (g) bendinde yer alan “Devlet güçlerini
sindirme amacına yönelik olarak yapılan saldırılara maruz kalan kamu
görevlilerini; kapsar” hükmü gereğince, terör örgütlerinin saldırılarına maruz
kalan gazilerimize ve şehit edilen personelimizin varislerine, Bakanlığımız
Nakdi Tazminat Komisyonu kararı uyarınca tazminat ödenmektedir. Ayrıca,
Bakanlığımız mensuplarından, 2933 sayılı Madalya ve Nişanlar Kanunu’nun 2’nci
maddesinin (b) fıkrasındaki “Devlet Övünç Madalyası, ilgili bakanın teklifi,
Bakanlar Kurulunun onayı ve Cumhurbaşkanının tevcihi ile yurt içinde veya
dışında gösterdiği sorumluluk ve görev anlayışı içinde feragat ve fedakarlık, başarı ve yararlılık dolu çalışmalarıyla Türkiye
Cumhuriyeti ve Türk Milleti adına haklı gurur kaynağı teşkil ederek malul
olanlara ve şehit olan kişilerin bu Kanunun 5 inci maddesinde belirtilen
mirasçılarına verilir.” hükmü gereğince, Bakanlığımız personelinden terör
eylemlerine maruz kalarak hayatını kaybedenlerin ailelerine, Bakanlığımızın da
bu konuya önem atfetmesinden dolayı, Devlet Övünç Madalyası verilmesi hususunda
Bakanlar Kurulunun alınması yönünde çalışmalarımız devam etmektedir. Antalya
Milletvekili Sayın Tayfur Süner’in, Kaş ilçesinde bulunan bir ilköğretim okulu
ile ilgili bir sorusu vardır. Bu ilköğretim okulunun müteahhidiyle ilgili yasal
süreç devam etmektedir. Bunun yıkılarak yerine yeni bir okul yapılması
çalışması sürdürülmektedir. Atatürk İlköğretim Okulunda ikili eğitime geçilerek
Kaş’taki bu problem şimdilik geçici olarak çözülmüştür ama kalıcı çözüm
arayışları devam etmektedir. Yine Sayın
Büyükataman’ın, “Yüksek lisans ve doktora yapan öğretmenlerin bu yüksek lisans
ve doktora yapmaları, atamaları, tayinleri için bir mazeret sebebi midir?”
şeklindeki sorusu vardır. Eğer yüksek lisans ve doktora yapan arkadaşlarımız zorunlu
hizmetlerini yapmış kişilerse mazeret olarak kabul edilmektedir, değilse
edilmemektedir. Sebep de şudur
değerli arkadaşlarım: Özellikle büyük şehirlerin dışındaki yerlere tayin olan
birçok insan üniversitelerimizin yüksek lisans programlarına çok rahatlıkla
tezli veya tezsiz kayıt olabilmektedirler. Bu da ciddi bir istismara yol açtığı
için, dolayısıyla, zorunlu hizmetini yapmayanlar için bunu mazeret olmaktan
çıkardık ama zorunlu hizmetini yapmışsa mazeret olarak kabul ediyoruz. Ordu
Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Yalçın, Türkiye’deki ilk, ortaöğretim ve
yükseköğretim yurtlarının adedini ve burada kaç insanın barındığını
sormaktadır. Biraz önce Akif
Bey yaptığı konuşmada “Daha fazla yurt yapılmalıdır ve çok daha fazla
öğrencimiz yurtlarda barınmalıdır.” dedi. Değerli
arkadaşlarım, şu anda üniversitelerimize hizmet eden Kredi Yurtlar Kurumu
bünyesindeki yurtlarımızın kapasitesi 220 bindir ve şu anda 40 kadar yurdumuzun
da inşaatı devam etmektedir. Bu, aslında şu anda ihtiyacı karşılamaktadır.
Çünkü şu anda bütün yurtlarımızda 220 bin kişilik kapasiteye rağmen 182 bin
kişi barınmaktadır. Takdir edersiniz ki, şu anda neredeyse her vilayette
üniversite var ve insanlar kendi illerinde üniversiteye gittikleri zaman
-ailelerinin ikamet ettikleri yerlerde- kendi aileleriyle birlikte kalıyorlar.
Ayrıca öğrenciler eğitim-öğretim yılının başladığı ilk aylarda yurdu tercih
ediyorlar; daha sonra arkadaşlarıyla bir araya gelerek ev tutmayı tercih eden
öğrenci sayısı bir hayli fazladır. Dolayısıyla bize müracaat edip de “Biz seni
yurda alamayız.” dediğimiz öğrenci sayısı neredeyse yok denecek bir düzeydedir.
Şimdi Sayın
Vekilimiz elini açıyor, yapmayın der gibi. Bazı illerde, diyelim ki bir ilde
değerli arkadaşlar, bir yurt bin kişiliktir, oraya 1.050 kişi müracaat edebilir.
Ama Türkiye genelinden söz ediyorum. Fakat buna rağmen yurt kapasitesini
artırma gayretimiz sürüyor. Dediğim gibi, devasa 40 yurt şu anda inşaat
hâlindedir. Türkiye’de, 78
ilimizde 85 ilçemizde Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı yurt mevcuttur. Toplam 229
adet Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı yurdumuz vardır. Bunların yatak kapasitesi
şöyledir: 117.561’i kız çocuklarımız, 86.290’ı da erkek çocuklarımız için
ayrılmıştır. 107.317’si kız, 74.596’sı da erkek olmak üzere, 181.915 kişi
yurtlarda barınmaktadır. Özel
yükseköğretim yurtlarına gelince: Özel yükseköğretim ve ortaöğretim yurtlarının
toplamı 3.053 adettir. Bunların yatak kapasitesi 259.793 kişiliktir. Bu
yurtlarda barınan öğrenci sayısı ise 260 bine yakın kontenjana rağmen,
143.306’dır. Özel yükseköğretim yurdunun adedi 1.156’dır. Buralarda kalan
öğrenci sayısı 70 bin küsur kişidir. Özel ortaöğretim yurdu sayısı ise
1.897’dir. Ancak burada kalan öğrenci sayısı 73 bin civarındadır. Arz ederim. Sayın Hasan Çalış
Bey’in, İlköğretim Yönetmeliği hazırlanırken, alkol kullanan öğrencinin bir
başka okula gönderilmesi hükmünün kaldırıldığını, bunun cezai bir işlem
olmaktan çıkarıldığını ve dolayısıyla bu alkol içen öğrenciyi, ilköğretimdeki
öğrenciyi özendirdiği şeklinde bir sorusu vardır. Değerli
arkadaşlarım, Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde bu yapılmamıştır;
aksine, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun gereği olarak yapılmıştır.
İlköğretimdeki çocukları -diyelim ki bu manada bir suç işlediğini varsayın ki
bu, yok denecek kadar azdır. Bugüne kadar bununla ilgili yapılan müracaat,
yapılan cezai işlem de söz konusu değildir- damgalama, bu suçu âdeta onun
sırtına yafta gibi vurma yerine, onu ondan vazgeçirme, onu tedavi ettirme
aslında daha pedagojik olandır. Onu, sadece alkol meselesi gündeme geldi diye
bir başka okula gönderdiğiniz zaman, bu yaftayı yiyeceği için, ilkokul
öğrencisi için bunun pedagojik olmayacağını bütün bilim adamları kabul ediyor
ve çocukları koruma, “Koruyucu ve Destekleyici Tedbirler” başlığı altında,
ilgili kanunun koruyucu ve destekleyici tedbirler kapsamında yapılmış olan bir
icraattır bu. Yine Sayın Bursa
Milletvekili Büyükataman’ın, okullardaki temizlik işiyle ilgili bir sorusu
vardır. Değerli arkadaşlarım, Türkiye çapında 675 adet değişik düzeylerde 41
bin okulumuz mevcuttur, kapalı köy okullarını saymıyorum, onunla birlikte 60
bini geçer. Ancak onlar zaten taşımalı eğitimden dolayı kapalı durumdadırlar.
Bütün okullarımızda temizlik hizmetlerinin en iyi şekilde yapılması şüphesiz ki
büyük gayretlerimiz arasındadır. 40 bin küsur yardımcı hizmetler sınıfında
personelimiz vardır ama vilayetlerimizde daha çok hizmet satın alarak bu
problemleri halletmeye çalışıyoruz. Okul aile birliklerinin sorumluluğunda…
Malumunuz, Okul Aile Birliği Yasası çıktı, sonra yönetmeliği çıktı, o kapsamda
çalıştırılanlarla ilgili her türlü sorumluluk okul aile birliğine aittir. Bunun
böyle bilinmesini istiyorum. İzmir
Milletvekilimiz Sayın Şenol Bal Hanımefendi’nin, İzmir’de depreme dayanıklı
olmadığı için tedbir alınması gereken okullarla ilgili sorusu vardır. Değerli
arkadaşlarım, 110 adet okuldan söz edilmektedir. Bunların 39’u bugüne kadar
yapılarak depreme karşı güçlendirilmiştir ve işlem bitirilmiştir, 2’siyle
ilgili çalışma devam etmektedir, 48’iyle ilgili proje tamamlanmıştır ve
bunlarla da ilgili ihaleye çıkılacaktır. İzmir’deki ve bütün Türkiye’deki
okullarımızın depreme karşı dayanıklı hâle getirilmesi, çocuklarımız için
güvenli irfan yuvaları olmaları yönündeki gayretimiz devam etmektedir. Yine, İzmir
Milletvekili Sayın Şenol Bal, bir yayınevi tarafından “Temel Kaynak Ben, Değerli
Başkan… BAŞKAN – Sayın
Bakanım, süreniz doldu. Yalnız, Tayfur Süner’in 45’inci sıradaki sorusuna sonra
mı cevap vereceksiniz veya atlandı mı? Baştan 4’üncü sıradaydı Tayfur Süner’in
sorusu veya ben “Kaçırdım mı?” diye sordum arkadaşlarıma da… MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Olabilir. Bana soruyu
hatırlatır mısınız Sayın Başkanım. BAŞKAN – Bu
Amasya ilindeki… MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Ona cevap vereyim. Değerli
arkadaşlar, Amasya ilinde özellikle oruç tutmadıkları için bazı öğrencilere
baskı yapıldığı yönünde Sayın Milletvekilimizin bir sorusu vardır. “Bunlarla
ilgili bir işlem yapılmış mıdır?” Evet, yapılmıştır, ancak burada söz konusu
olan iddialar sübut bulmamıştır. Amasya Valiliği, Millî Eğitim Müdürlüğü ve
Bakanlığımız gerekli hassasiyeti ortaya koymuştur. Türkiye Cumhuriyeti devletinde,
kimse kimseye oruç tutma veya tutmama yönünde bir baskı yapamaz, yapma hakkına
da sahip değildir. Bunlarla ilgili soruşturma yapılmıştır, fakat dediğim gibi
iddialar sübut bulmamıştır. Yalnız, bu kapsamda yapılan inceleme ve soruşturma
sonucu, baskı yaptığı için değil, ancak bazı konularda yeteri kadar, gerekli
şekilde tedbir almadığı için bazı öğretmenlerle ilgili uyarma, kınama ve başka
bir okula nakledilme şeklinde cezai müeyyideler getirilmiştir. Söz konusu olan
öğretmen ve idarecilerle ilgili olarak da daha önce bir soruşturma
yapılmamıştır, ilk defa soruşturmaya muhatap olmuşlardır. Sayın Başkanım,
atladığım için özür dilerim. BAŞKAN –
Estağfurullah, teşekkür ederim Sayın Bakanım. MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Soruların hepsine sanırım cevap vermiş oldum. Yüce heyetinizi
saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Bakanımız süresini gayet dikkatlice kullandı. Şimdi, üç
milletvekili arkadaşımızın ek açıklamaları var. Ben o arkadaşlarıma söz
vereceğim. Sayın Ağyüz,
buyurun. YAŞAR AĞYÜZ
(Gaziantep) – Teşekkür ederim. Sayın Bakanım,
Yönetici Atama Yönetmeliği’nizle ilgili Danıştayca yürütmenin durdurulmasına
karar verildi. Yeni bir atama yönetmeliği hazırlanmakta mıdır? Ayrıca, Atama
Yönetmeliği’nize dayalı olarak, liyakat, çalışma süresi göz önüne alınmadan bir
gecede Gaziantep’te 400 tane müdür değiştirildi. Şimdi, liyakat
sahibi, çalışma süresi doygun insanlar dururken, iki yıllık, üç yıllık
öğretmenleri ve liyakatı olmayanları müdür atamak millî eğitimde sorun yaratmak
değil midir? Ayrıca, bu öğretmenleriniz, maalesef, türbanı tırmandıran
bunlardır, çevre için yapılan panellerde namaz tarifi veren bunlardır. Bakın, atadığınız
bir müdürün Öğretmenler Günü nedeniyle yazdığı bir yazıyı okuyorum: “Eşrefi mahlukat, yaratılmışların en şereflisi olan insanın
hakikatine uygun hâle getirilmesi için, bıkmadan, usanmadan iğneyle kuyu kazan,
bu uğurda dağları delmeyi bile göze alan azim, sabır, sebat timsalidir
öğretmen.” diyor. Bir tek Türkçe söz yok. Bununla mı biz millî eğitimimizi öz
Türkçe… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum Sayın Ağyüz. Sayın Doğru,
buyurun. REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Bakana teşekkür etmek istiyorum. Ancak Tokat’ta, özellikle
Zile, Turhal, Erbaa, Niksar ve Reşadiye ilçelerinde hem okul açığı hem de bazı branşlarda öğretmen açığı vardır. Zile ilçemizde de 2007
yılında Anadolu Öğretmen Lisesiyle ilgili olarak ayrılmış olan ödeneğin, halk
tarafından Tokat’a aktarıldığı noktasında bir düşünce vardır. Ancak Sayın
Bakanın “2008 yılında ben oraya ödenek koyduracağım.” diyerek özellikle
söylemiş olmasını ben önemsiyorum ve bunun da gerçekleşmesini temenni ediyorum.
Teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Doğru. Sayın Genç,
buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Soruma verilen
cevapları, tabii, ben tatmin edici bulamadım. Çok büyük paralar harcanıyor
tabii, bu sene 268 trilyon harcanmış. Acaba, bu kitaplar daha kaliteli, daha
dayanıklı yapılmak suretiyle ertesi yıl da kullanılamaz mı? Hakikaten büyük
masraflar. Devletin de tasarrufa riayet etmesi lazım. Bir de, tabii,
hangi matbalara verildiğini de bilmiyorum. Tabii, burada,
bizim bölgede, özellikle Tunceli ve doğu, güney doğuda kış bu sene çok ağır
geçiyor, birçok yerlerde yakıt yok, yollar çok kapalı; kara yolu olsun, işte,
köy yolları. Hep bize yakıt sıkıntısından şikâyet geliyor. Biraz, devlet
büyükleri kendi uçaklarına alacakları akaryakıtın bir kısmını bu yolların
açılmasına tahsis ederlerse daha adil davranmış olurlar. Sayın Bakan bize
hangi matbaalara, kimlere ihaleyi verdiğini bildireceğini, göndereceğini
söyledi. Gönderirlerse memnun olurum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç. Sayın Çalış… HASAN ÇALIŞ
(Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Sayın Bakanım,
sorularıma gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ediyorum. Sarıveliler ilçemiz,
Karaman ilinin Toroslarda ulaşımı en zor ve en mahrum olan ilçelerinden
birisidir. Burada eğitim çok önemli. Önümüzdeki yıl değerlendirmeyi
düşündüğünüz lisemizi, inşallah, olumlu olarak neticelendirirsiniz. Diğer sorumla
ilgili… Sayın Bakanım, öğrencilerin yaftalanmaması yönündeki pedagojik
yaklaşımınıza saygı duyuyorum. Ancak keşke caydırıcı özelliğinden dolayı
yönetmelik aynen kalsaydı, bunu şifahi olarak yapsaydınız ve uygulanmayan bir
madde olsaydı daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Çalış. Sayın Süner,
buyurun. TAYFUR SÜNER
(Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Millî Eğitim Bakanımız, Amasya Anadolu Kız
Meslek Lisesindeki din öğretmeninin ilk defa böyle bir suç işlediğinden
bahsediyor. Oysa, din öğretmeninin ikinci defa suç
işlediği tebeyyün etmiştir. Suçun bir veya iki defa işlenmesi önemli değil; suç
işlenmişse gereği yapılır. Sayın Millî Eğitim Bakanımız gereğini yapmamıştır. Saygılar sunarım. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Süner. Sayın Bakanım, ek
bir açıklama yapacak mısınız? MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Tabii ki yapacağım. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bakanım. MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Öncelikle, Sayın
Ağyüz’ün sorusuna cevap vermek istiyorum. Değerli
milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığı Yönetici Atama ve Görevde Yükselme
Yönetmeliği’nin, bildiğiniz gibi, Danıştay tarafından yürütmesi durduruldu.
Ancak, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından bu yürütmeyi durdurma
durduruldu. Dolayısıyla, o süreç şimdi eskisi gibi oldu. Bu arada bir çalışma
yapılmaktadır. Aynı zamanda hukuki süreç devam etmektedir. Onun sonucuna göre
işlem yapılacaktır. Eğer birisi yönetici olarak atanıyorsa o atama
yönetmeliğinde belirtilen kriterlere, esaslara göre
yapılır ve bu atamalar da ilde yapılır, kriterler de ona göre yapılmaktadır.
Şüphesiz ki, siz birinin dilini beğenmeyebilirsiniz. Benim dilimle sizin
diliniz de aynı değil Sayın Ağyüz. Şüphesiz, dinimiz aynıdır ama,
dilimiz aynı olmayabilir, kullandığımız kelimeler, seçtiğimiz, özellikle tercih
ettiğimiz kelimeler aynı olmayabilir. Bu dil konusundaki farklılıkta biz
CHP’yle zaten anlaşamıyoruz, bunu biliyorsunuz. YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep)
– Size yazısını göndereyim bakın, ne Atatürk var ne pozitif bilim var ne akıl
var ne bilim var… MİLLÎ EĞİTİM
BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Değerli milletvekilleri, Sayın Genç -Sayın Genç
herhâlde gitti- “Bazı okullarımızda yakıt yok.” diyor. Hangi okullarda yakıt
olmadığını iddia ediyorsa bize bildirsin. Hepsine yakıtını gönderdik. Ama, burada kesinlikle bir yanlış bilgi söz konusudur. Değerli
milletvekilleri, bütün vatandaşa bile, isteyen en ücra köye, mezraya kadar,
Hükûmetimiz, kışta, karda vatandaşımız üşümesin diye kömür gönderirken, kendi
okulunu, oradaki resmî bir kurumu kesinlikle kömürsüz ve yakıtsız bırakmaz.
Tabii “Devlet büyükleri kendi uçaklarına aldıkları yakıtı biraz da oraya
göndersin.” diyor. Sayın Genç, tabii, soba yakmadığı için bilmiyor. Soba yaksa
o yakıttan biraz gönderirdik kendisine, onun nasıl yandığını görmüş olurdu. Yine, Sayın Süner
“Sayın Millî Eğitim Bakanı üzerine düşeni yapmamıştır.” diyor. Değerli
milletvekilleri, Türkiye bir hukuk devletiyse, hukukun gereği neyse o yapılır.
Bakın, İstanbul’da, yine Alevi bir öğrencimizle ilgili olarak, bir çok programlı lisede bir olay meydana geldi. İnsan
Hakları Komisyonumuz oraya gitti, olayın doğru olduğunu tespit etti ve gereken
yapıldı. Sayın Başbakanımız başta olmak üzere, İnsan Hakları Komisyonu
Başkanımız ve ben, çocuğu ve ailesini aradık. Ancak, değerli milletvekilleri,
İnsan Hakları Komisyonu Amasya’ya gitti. İnsan Hakları Komisyonunun içerisinde
CHP’li değerli bir milletvekili arkadaşımız da vardı, Sivas Milletvekilimiz ve
bu iddialar sübut bulmamıştır; valiliğin açtığı soruşturma da sübut
bulmamıştır, Millî Eğitim Bakanlığının açtığı soruşturmada da bu
kanıtlanmamıştır. Dolayısıyla, bir iddia vardır diye, birilerini Beyazıt
Meydanı’nda asmamızı kimse isteyemez, burası padişahlıkla yönetilmiyor. Teşekkür ederim
Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ediyorum. Soru önergeleri
cevaplandırılmıştır. Sayın
milletvekilleri birleşime on dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 18.05 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 18.19 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. Gündemin “Genel
Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmına geçiyoruz.
Birinci sırada
yer alan, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 19 milletvekilinin, işsizlik
sorunu ve İşsizlik Sigortası Fonu’nun daha etkin kullanımı konularının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği
önergenin görüşmelerine başlayacağız. VI.- MECLİS ARAŞTIRMASI A) Ön Görüşmeler 1.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 19
milletvekilinin, işsizlik sorunu ve İşsizlik Sigortası Fonu’nun daha etkin
kullanımı konularının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2) BAŞKAN - Hükûmet?
Yok. Ertelenmiştir. İkinci sırada yer
alan, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 27 milletvekilinin, basın-siyaset
ilişkileri ve basın özgürlüğü konusunda verdiği önergenin görüşmelerine
başlıyoruz. VII.- GENEL GÖRÜŞME A) Ön Görüşmeler 1.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 27 milletvekilinin,
basın-siyaset ilişkileri ve basın özgürlüğü konusunda genel görüşme açılmasına
ilişkin önergesi (8/1) BAŞKAN - Hükûmet?
Yok. Ertelenmiştir. 3’üncü sırada yer
alan, Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat ve 20 Milletvekilinin, termik
santrallerin çevreye verdiği zararların araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği önergenin görüşmelerine başlayacağız. VI.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam) A) Ön Görüşmeler
(Devam) 2.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat ve 20
milletvekilinin, termik santrallerin çevreye verdiği zararların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
(10/3) BAŞKAN – Hükûmet?
Yok. Ertelenmiştir. 4’üncü sırada yer
alan, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 milletvekilinin, uyuşturucu
kaçakçılığı ve üretiminin tespiti ile uyuşturucu kullanımındaki artışın
sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
verdiği önergenin görüşmelerine başlayacağız. 3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 milletvekilinin,
uyuşturucu kaçakçılığı ve üretiminin tespiti ile uyuşturucu kullanımındaki
artışın sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6) 4.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 milletvekilinin,
okullardaki şiddet olaylarının ve madde bağımlılığı sorununun araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/19) 5.- Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30
milletvekilinin, uyuşturucu kullanımının başta gençler olmak üzere toplumda yol
açtığı olumsuz etkilerin araştırılarak uyuşturucu bağımlılığının ve
kaçakçılığının önlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/36) 6.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 milletvekilinin,
madde bağımlılığının nedenlerinin, boyutlarının ve etkilerinin araştırılarak
mücadele edilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/39) 7.- İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22 milletvekilinin,
uyuşturucu bağımlılığının toplum üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/41) 8.- Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 24 milletvekilinin,
uyuşturucu, alkol ve sigara bağımlılığı ile kaçakçılığının nedenlerinin,
ulaştığı boyutların, sosyal ve ekonomik etkilerinin araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/51) 9.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 26
milletvekilinin, uyuşturucuyla mücadelede yaşanan sorunların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/103) BAŞKAN – Hükûmet?
Burada. Saygıdeğer
milletvekilleri, bu önergeyle aynı konuda olan, bu kısmın 8’inci sırasında yer
alan Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 milletvekilinin, okullardaki şiddet
olaylarının ve madde bağımlılığı sorununun araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi; 24’üncü sırasında yer alan, Kırklareli Milletvekili
Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30 milletvekilinin, uyuşturucu kullanımının başta
gençler olmak üzere toplumda yol açtığı olumsuz etkilerin araştırılarak
uyuşturucu bağımlılığının ve kaçakçılığının önlenmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi; 26’ncı sırasında yer alan Adana Milletvekili Necdet
Ünüvar ve 23 milletvekilinin, madde bağımlılığının nedenlerinin, boyutlarının
ve etkilerinin araştırılarak mücadele edilmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi; 27’nci sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Halide İncekara
ve 22 milletvekilinin, uyuşturucu bağımlılığının toplum üzerindeki etkilerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi; 35’inci sırasında yer
alan, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 24 milletvekilinin, uyuşturucu, alkol
ve sigara bağımlılığı ile kaçakçılığının nedenlerinin, ulaştığı boyutların,
sosyal ve ekonomik etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla ve
85’inci sırasında yer alan, Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir
ve 26 milletvekilinin, uyuşturucuyla mücadelede yaşanan sorunların
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın
98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri de birlikte görüşülecektir. Şimdi, söz konusu
Meclis araştırması önergelerinin birlikte yapılacak görüşmelerine başlıyoruz. Meclis
araştırması önergeleri, sırasıyla, Genel Kurulun 3/10/2007
tarihli 3’üncü, 24/10/2007 tarihli 11’inci, 8/11/2007 tarihli 18’inci,
13/11/2007 tarihli 19’uncu, 21/11/2007 tarihli 23’üncü ve 23/1/2008 tarihli
53’üncü birleşimlerinde okunduğundan tekrar okutmuyorum. İç Tüzük’ümüze
göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla Hükûmete,
siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların
göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir. Konuşma süreleri
Hükûmet ve guruplar için yirmişer dakika, önerge sahipleri için onar dakikadır.
Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Hükûmet adına
İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay; gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi
Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Murat Özkan; önerge sahipleri adına
Sayın Engin Altay, Sinop Milletvekili; Sayın Yılmaz Ateş, Ankara Milletvekili;
Sayın Ahmet Gökhan Sarıçam, Kırklareli Milletvekili; Sayın Rüstem Zeydan,
Hakkâri Milletvekili; Sayın Halide İncekara, İstanbul Milletvekili; Sayın Vahit
Kiler, Bitlis Milletvekili ve Sayın Hasan Özdemir, Gaziantep Milletvekili. İlk söz, Hükûmet
adına İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay’a aittir. Sayın Bakanım,
buyurun. İÇİŞLERİ BAKANI
BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Uyuşturucu
konusunu, uyuşturucu kaçakçılığını Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine
getiren ve bu vesileyle bu önemli konuyu tartışmamıza vesile olan değerli
milletvekili arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Gerçekten bu konunun
araştırma önergesi olarak yüce Meclisin gündemine getirilmesinden, biz, Hükûmet
olarak memnun olduk. Hem bu konuda sizleri yeterince bilgilendirme imkânı
bulacağız hem yüce Meclis böyle önemli bir sorun alanını kendi gündeminde
değerlendirmiş olacak. Biz bu önergeleri, başında ifade edeyim, araştırma
önergelerini, destekliyoruz. Uyuşturucu
insanlık tarihinin en önemli problemleri arasında yer alan konulardan
birisidir. Bu konu, her tür ülkenin, gelişmiş, az gelişmiş, gelişmekte olan
ülkenin sorunudur bugün. Ülkemiz ise bulunduğu coğrafi konumu nedeniyle
uyuşturucu maddeler ile bunların üretiminde kullanılan ara kimyasal maddelerin
kaçakçılığından ve kullanımından olumsuz etkilenen ülkelerden birisidir.
Olumsuz etkileşimler, suçtan elde edilen rantın
büyüklüğü ve terör örgütlerinin finanse edilmesinin yanı sıra, son yıllarda
teknolojinin hızla gelişmesi, ülkeler arasındaki sınırların sanal bir hâle
gelmesi ve küreselleşme neticesinde daha da belirginleşmiştir. Türkiye, bu
gerçekten hareketle, uyuşturucu maddelerin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak
amacıyla başarılı olarak sürdürdüğü yoğun çalışmalarına paralel olarak mücadele
politikasında yeni çalışma açılımları ve uygulamaları getirmektedir. Bilindiği gibi,
Anayasa’mızın 58’inci maddesinde, gençlerimizi, başta uyuşturucu olmak üzere,
her türlü kötü alışkanlıklardan koruma devletin görevleri arasında
sayılmaktadır. Bu kapsamda, pek çok kurumumuza da görevler verilmiştir. Tabii,
İçişleri Bakanlığı olarak bu konuda Bakanlığımızın da sorumlulukları vardır.
Bunlar arasında, uyuşturucu madde kaçakçılığı ile ulusal ve uluslararası
boyutta etkili ve artan ivme ile mücadele etmek, madde kullanımı ve
bağımlılığını önlemeyi, tedavi ve rehabilitasyon
çalışmalarına özel önem ve öncelik vermek, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve
sivil toplum örgütleriyle iş birliği yapmak, ülkemizin uyuşturucu güzergâhı
olmasını engellemeyi ve yeni stratejileri geliştirmek Bakanlığımızın görevleri
arasındadır ve bu görevlerini yerine getirmek için kararlı şekilde
çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şu anda, yaklaşık bir ay önce başlattığımız bir
özel çalışma var, bir özel paket, bir özel proje. Değerli Başkanım,
değerli milletvekilleri; bu konuda, aslında, daha önce, bir vesile, kısaca,
Meclisimize bilgi sunmuştum. Trafik paketinden sonra şu anda elimizde,
çalıştığımız uyuşturucuyla mücadele paketidir. Uyuşturucuyla
mücadelede Türkiye’nin risk alanı, bugüne kadar yapılan çalışmalar, şu anda
aldığımız sonuçlar ve bundan sonra neler yapmalıyız bütün boyutlarıyla
değerlendiriliyor hem Emniyet Genel Müdürlüğümüz hem Jandarma Genel Komutanlığı
hem Sahil Güvenlik Komutanlığı ve gümrük teşkilatımızı da içine alacak şekilde
böyle bir çalışmayı zaten sürdürüyoruz, yakın zamanda bunu da kamuoyumuzla
paylaşacağız. Bu paylaşma hem kamuoyumuzu bilgilendirme hem de bir anlamda
özellikle anne-babaları uyarma yönünde olacak. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ülkemizin uyuşturucuyla mücadelesinde teknolojinin
sağlamış olduğu teknik imkânlar, analiz programları, kontrollü teslimat
uygulamaları, gizli soruşturma yöntemleri gibi modern polisiye teknik ve
taktikler sonuna kadar kullanılmaktadır. Yıllardan beri ülkemizin elindeki tüm
kaynaklar bu yönde harcanmakta ve uyuşturucu madde kaçakçılığına karşı kararlı
bir mücadele sergilenmektedir. Nitekim, ülkemiz,
artırarak devam ettirdiği bu kararlı mücadelesi neticesinde konumu itibarıyla
maruz kaldığı çift akımlı uyuşturucu kaçakçılığı gerçeğine rağmen her yıl bir
önceki yıla göre daha fazla operasyon gerçekleştirmekte ve bu operasyonlarda
yakaladığı uyuşturucu madde miktarı da rekor seviyelerde artmaktadır. 2005 yılında
ülkemiz, dünyada en fazla eroin maddesi yakalayan ikinci ülke olurken, yine
aynı yıl, AB üyesi yirmi yedi ülkenin hemen hemen toplamı kadar eroin maddesini
tek başına yakalayan ülke olmuştur. 2006 yılında ise ülkemiz, AB üyesi yirmi
yedi ülkenin toplamından daha fazla eroin maddesini tek başına yakalamıştır. Bu
çerçevede, uyuşturucuyla mücadele birimleri bünyesinde teşkil edilen özel
timler vasıtasıyla, gençliğimizi zehirlemeyi hedef alan sokak satıcılarına yönelik
olarak okullar civarında alınan etkin tedbirlerden çok ciddi sonuçlar elde
edilmiştir ve edilmektedir. Uyuşturucu ile
mücadelede, transit kaçakçılık boyutunun yanında, vatandaşlarımızı hedef alan
sokak çetelerinin çökertilmesi amacıyla yapılan operasyonlara öncelik
verilmektedir. Vatandaşlarımızı ve özellikle de gençlerimizi zehirleyen
uyuşturucu çetelerinin tüm üyelerini suç delilleriyle birlikte ele geçirmeye
yönelik çalışmalara kararlılıkla devam edilmektedir. Vatandaşlarımızdan
alınan ihbarlar veya diğer kaynaklardan elde edilen bilgiler analiz edilerek,
bir plan ve proje dahilinde, kolluk kuvvetleri
tarafından operasyon hazırlığı yapılmaktadır. Kanunlar çerçevesinde bütün
teknik imkânlar kullanılmaktadır. Vatandaşlarımızın ihbarları büyük önem kazanmaktadır.
Operasyonlar
neticesinde tespit edilen uyuşturucu kullanıcıları gerekli tedavi için ilgili
kurumlara gönderilmektedir. Sokak çeteleriyle
daha etkin mücadele etmek amacıyla oluşturulan sokak timleri uyuşturucu
maddelerin satılabileceği yerlerde görevlendirilmekte, teknolojik olarak en
ileri gizli takip ve gizli izleme yöntemleri kullanılmakta, gerektiğinde uzman
gizli görevliler kullanılarak çeteler içine sızdırılmaktadır. Sokaklarda
uyuşturucu ticareti yapan çetelere yönelik olarak gerçekleştirilen toplam 444
planlı projeli operasyon neticesinde 444 uyuşturucu sokak çetesi
çökertilmiştir. Sokak çetelerine yönelik gerçekleştirilen operasyonlar artan
bir ivmeyle devam etmektedir. Narkotik
birimlerimiz tarafından, ülkemiz insanını zehirleyen ve uyuşturucu madde
kullanmaya alıştırılan uyuşturucu sokak çetelerine yönelik gerçekleştirilen
operasyonlarda sadece uyuşturucu madde tacirleri yakalanmamaktadır. Bu
operasyonlarda hırsızlık, adam öldürme, sahtecilik, dolandırıcılık, yağmalama
gibi suçları işleyen şahısların da yakalandığı görülmektedir. Yani bu suç
türleri âdeta bir arada bulunabilmektedir. Dolayısıyla asayişe müessir suçların
önlenmesine de önemli katkılar sağlamaktadır. 2007 yılında
narkotik birimlerimiz tarafından ülke içi uyuşturucu çetelerine yönelik
gerçekleştirilen operasyonlarda 4.842 şahıstan 1.122’sinin çeşitli suçlardan,
herhangi birinden veya birkaçından kaydı bulunmaktadır. Suç kayıtlarına
bakıldığında 1.122 şahsın 1.952 suç kaydı olduğu görülmektedir. Bu durum, bir
şahsın birden fazla suç kaydının olmasından kaynaklanmaktadır. Ama bunlardan
yüzde 44,1’inin daha çok uyuşturucuyla irtibatı tespit edilmiştir. Tabii şuna da bir
açıklık getirmek gerekir, bu kısa süre içinde bütün boyutlarıyla bunu belki
sizlere sunma imkânım yok ama: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye
uyuşturucuda bir hedef ülke değil -bunu hepimiz biliyoruz- daha çok transit
konumunda. Yani, daha çok, eroin türünün merkezi Afganistan ve Türkiye, oradan
batıya geçişte güzergâh, ama sentetikte de batıdakinin doğuya geçişi için bir
güzergâh. Şu anda,
sürdürdüğümüz kararlı mücadeleyle bu transit olma özelliği büyük oranda
değişmektedir. Artık Türkiye şu anda en azından rahat bir güzergâh değil. Yani
kuzeye doğru kayma var. Bu zaten uluslararası raporlarda da yer alıyor ve
Türkiye’yle ilgili uluslararası alanda da ciddi, olumlu değerlendirmeler var.
Yani, biz bu kararlı çalışmamızı sürdüreceğiz, Türkiye’yi inşallah transit
olmaktan çıkaracağız. Tabii, transit olmaktan çıktığında bir kısmı yurt içinde
kalma özelliği de azalmış olacaktır. Bir de şunu ifade
edeyim: Biraz önce de değindiğim gibi, uyuşturucuyla ilgili çalışmalar tamamen
çeteleşme içinde cereyan ediyor, gerek bunun transiti gerek sokaklardaki satışı
tamamen çeteleşme içinde. Birçok suç durumunda olduğu gibi burada da bu
özelliği görüyoruz. Ülkemizin gerçekleri, ama biz bunlarla daha etkili mücadele
etmenin yollarını, yöntemlerini arıyoruz. Bu arada özel bir
çalışmadan tabii söz etmek istiyorum. Bunu da daha önce yüce Meclisin çatısı
altında kısaca sunmuştum. Bizim bu sene eğitim-öğretim yılı başlarken devreye
koyduğumuz bir güvenli okul, güvenli eğitim projemiz var. Millî Eğitim
Bakanlığımızla beraber İçişleri Bakanlığının. Buradaki amacımız okullarımızı
güvenli ortamlar haline getirmek, okul muhitlerini suç ortamı olmaktan
çıkarmak. Ve bunun için çok
özel bir çalışma yaptık. Uzun eğitimler verildi buralarda görev alan güvenlik
mensuplarımıza, sivil unsular kullanıldı, servislerden başlayarak, okul çevresi
ve okul bahçelerinin... Sadece uyuşturucu değil tabii- şiddet ve diğer suç
unsurlarından da çocuklarımızı korumayı hedefliyoruz ilk ve orta öğretimde,
bildiğiniz gibi ilk ve ortaöğretimdeki çocuklarımızın, gençlerimizin sayısı 15 milyondur. Bu
projeyle -işte şimdi sömestir tatilindeyiz- ilk sömestirde çok başarılı bir
dönem geçirdik. Tek tek il değerlendirmeleri var elimizde. Şu anda bunları
çalışıyoruz. Yani bir sömestirlik uygulamamızda hangi neticeleri almışız ve
genelde olumlu, aksamalar nelerdir ve ikinci sömestirde neleri telafi etmemiz
gerekiyor, tamamlamamız gerekiyor? Bunun üzerinde de çalışıyoruz. Yani,
uyuşturucuda daha çok yan mekânlar olan, ortamlar olan okul muhitleri
-özellikle büyük kentlerimizde- şu anda daha temizdir ve biz kararlı şekilde
oraları temiz tutmaya gayret ediyoruz, edeceğiz. Bunu ifade etmek istiyorum. Ayrıca, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi kaynaklarına
göre, 2005 yılında Afganistan kaynaklı afyon ve türevleri uyuşturucu maddelerin
satışından elde edilen yaklaşık 40 milyar dolardır değerli milletvekilleri ve bunun
-yine uluslararası verilerle- yaklaşık 5 milyarlık kısmı Türkiye’de kalmaktadır
ve bunun da epey büyük bir kısmı -ona kesin bir rakam vermiyorum- terörün
finansmanında kullanılmaktadır. Bunu da
biliyoruz. Onun için de uyuşturucuyla mücadele ve uyuşturucu kaçakçılığıyla
mücadele bizim için daha farklı bir önem taşımaktadır. Bu konuda elimizde
takipler var, yakalamalar var, tutuklular var, miktarlar var, sayılar var. Bir çalışmamızdan
daha kısaca bahsedeyim, sadece nokta nokta bilgilendirme olarak: Şu anda
Türkiye Uluslararası Uyuşturucu ve Organize Suçlarla Mücadele Akademisi diye
Emniyet Genel Müdürlüğümüz bünyesinde bir birimimiz vardır. Özellikle
uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili iyi uzmanlaşmış bir birimimizdir. İyi
imkânları vardır, destek veriyoruz. Yurt içi ve yurt dışı eğitim vermektedir.
Hem yargı mensuplarına hem emniyet mensuplarına hem gümrük mensuplarına burada
eğitim verilmektedir ve uluslararası öğrencilerimiz de olmaktadır. O birimimizi
önemsiyoruz. Bugüne kadar 6.457 kişi burada eğitim görmüştür uyuşturucu
özellikleri, uyuşturucuyla mücadele konusunda. Özel bir uzmanlık sağlıyor. Ve tabii,
uyuşturucu uluslararası bir olay ve gerçekten şu anda yakalamalarda elde edilen
uyuşturucu miktarlarında veya faillerinde uluslararası iş birliği çok önemli
bir miktarı teşkil ediyor. Özellikle çevre komşu ülkelerimizle bu konuda yoğun
iş birliğimiz var, Avrupa Birliği ülkeleriyle yoğun iş birliğimiz var. Bu
konuda yaptığımız ciddi anlaşmalar var, güvenlik birimlerimiz arasında bilgi
paylaşımı var, ortak operasyonlar var. Özellikle açık denizlerde falan bu
operasyonların miktarı oldukça fazladır. Bunu da ifade etmek isterim. Bir birimimiz
daha var emniyet teşkilatımız bünyesinde. Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu
Bağımlılığı İzleme Merkezi, TUBİM diyoruz buna. Bu merkezin kurulmasıyla,
kaçakçılık ve kullanımla mücadele ve tedavide ulusal koordinasyon kurulu bu
çerçevede oluşturulmuştur, uluslararası anlaşma ve Avrupa’yla doğrudan iletişim
iş birliği sağlanmıştır, mücadeleye bilimsel katkı sağlanmaktadır, veri tabanlı
mücadeleye geçilmiştir, önleyici faaliyetlerde hizmetlerin ülke geneline
yayılması bu çerçevede sağlanmaktadır. TUBİM’in faaliyetlerini de biz önemli
görüyoruz. Ayrıca, 2006
yılında -Başbakanımızın imzasıyla tabii- yayınlanan Bağımlılık Yapıcı Maddeler
ve Bağımlılıkla Mücadelede Ulusal Politika ve Strateji Belgemiz vardır. Bu belge önemli bir belgedir ve bu çerçevede, bizim Bakanlık
olarak, İçişleri Bakanlığının çıkardığı, Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve
Bağımlılıkla Mücadelede Ulusal Politika ve Strateji Belgesi’nin uygulanması
için eylem planı, yani Başbakanımızın çıkardığı, bir anlamda çerçeve dokümanın
eylem planı uygulanmasını biz İçişleri Bakanlığı olarak ve tabii ilgili kurum
ve kuruluşlarla paylaşarak detaylı şekle getirdik. Burada, Türkiye’de
hangi kurum ve kuruluşun bu konuda hangi görevi var, o da açık olarak
belirlenmiş durumda ve bunun da bir kurul tarafından takibi yapılmaktadır. Ben, bu
vesileyle, bu bilgileri sunduktan sonra şunu tekrar ifade ediyorum: Bu,
Türkiye’nin önemli bir problemidir ve biz, uyuşturucu kaçakçılığıyla
mücadelede, sadece kaçakçılığı değil, ülke içindeki perakende satışıyla
mücadelede çok kararlı, Türkiye’nin ve Bakanlığımızın bütün imkânları
çerçevesinde mücadele ediyoruz. Bu konuda, değerli milletvekillerimizin
araştırma önergeleri bizim için önemli. Umuyoruz, bu araştırma önergesi
çerçevesinde bu araştırma yapılır. Bu konunun değişik boyutları daha fazla
irdelenir ve bize ışık tutucu, bize rehber olucu sonuçlar çıkar. Onun için, bu
araştırma önergelerini desteklediğimizi Hükûmet olarak tekrar ifade ediyorum.
Tekrar hepinize teşekkür ediyorum konuya katkınız için. Saygılarımla
selamlıyorum, sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Bakanım, teşekkür ediyorum. Cumhuriyet Halk
Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin. Sayın Ersin,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi
saygılarımla selamlıyorum. Türkiye için,
Türkiye'nin geleceği için çok önemli olan bir sorunu görüşüyoruz ve Sayın
Bakanın yaptığı açıklamalardan, bugün Meclisimizde uyuşturucu kaçakçılığı ve
uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasıyla ilgili alınması gereken önlemleri
tespit edecek olan bir komisyon kurulmasının önünün açıldığını düşünüyorum.
Sayın Bakan, bilgiler verdi, daha çok İçişleri Bakanı olarak polisiye önlemleri
anlattı. Ancak esasa girmeden önce Sayın Bakana bazı sitemlerimi de söylemek
durumundayım. Değerli
arkadaşlarım, uyuşturucu kaçakçılığı ve uyuşturucu kullanımının
yaygınlaşmasıyla ilgili sorunu tam dört yıl önce ben bu Meclise getirdim. 13
Ocak 2004 tarihli araştırma önergem var ve bu araştırma önergesinin bir an önce
ele alınmasını sağlamak için önceki Sayın Meclis Başkanıyla iki kez görüştüm,
yardım istedim; önceki Sayın İçişleri Bakanıyla görüştüm, yardım istedim;
Sağlık Bakanımızla görüştüm, yardım istedim ve geçen dönemin AKP Grup Başkan
Vekillerinin hepsine âdeta yalvardım. Bir an önce bu sorunu ele alalım,
Meclisin Türkiye’deki herkesi, 70 milyonu ilgilendiren bu önemli sorunu mutlaka
ele alması gerekir diye girişimlerde bulundum. Yetmedi, gerek Meclis içinde
gerekse Meclis dışında birtakım çalışmalar yaptım, sırf Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, ilgili bakanların ve sayın milletvekillerinin dikkatini çekmek için
basın toplantıları yaptım. İzmir’de, eşimle ve üniversite öğrencisi 2 kızımla
birlikte, Meclisi harekete geçmeye çağıran imza kampanyası başlattım, üç günde
46.085 imza topladım ve bu imzalarla gittim Sayın Arınç’a, yardım istedim. Ama, geçen dört yıl boyunca ele alınmayan bu önemli sorun,
bugün, Sayın Bakanın da girişimiyle, yardımlarıyla umuyorum ki bu Mecliste ele
alınacak, sonuçlandırılacak ve bir komisyon kurulacak. Peki, sormak lazım,
sormak istiyorum Sayın Bakana: Dört yıldan beri bu konu ele alınmadığı için,
kamuoyu yeterince uyarılmadığı için, çocuklarımız, gençlerimiz bu tehdide karşı
eğitilmedikleri için, acaba kaç tane çocuğumuz, kaç tane gencimiz bu zehir
tacirlerinin tuzağına düştü? Bunun hesabı yapılabilir mi? Değerli
arkadaşlarım, ama ne olursa olsun, zararın neresinden dönülse kârdır
düşüncesiyle, bugün, her şeye rağmen, Meclisimizin bu konuda bir araştırma
komisyonu kuracağı ve bir etkin çalışmayla bu sorunun üzerine gideceği ve
Türkiye’yi yönetenlere de bu sorunla ilgili mücadelede bir yol haritası ortaya
çıkaracağını umuyorum. Değerli arkadaşlarım, Birleşmiş Milletler tarafından piyasa
fiyatları da göz önüne alınarak yapılan tahminlere göre, dünyada uyuşturucu
trafiğinden elde edilen ciro toplam 429 milyar dolardır ve bu miktar, dünyadaki
163 ülkenin millî gelirinden de fazladır ve kara para olarak adlandırılan bu
gelirlerin kayıt altına alınamadığı, vergilendirilemediği ve bu kaynağın büyük
bir kısmının da yine uyuşturucu, organize suçlar ve terör suçlarının finanse
edilmesinde kullanıldığına ilişkin ciddi veriler var ve zaten Sayın Genelkurmay
Başkanımız da birçok kez uyuşturucu ticaretinin, uyuşturucu kaçakçılığının ve
bundan elde edilen gelirlerin terörü finanse ettiğine ilişkin açıklamaları var.
Ama, madem bu kadar önemli bir sorun ve 70
milyonu tedirgin eden bir sorun, o hâlde neden şimdiye kadar Millî Güvenlik
Kurulunun gündeminin ilk sıralarına alınmadığını da sorgulamak zorundayım. Değerli
milletvekilleri, bu kara para aynı zamanda yolsuzluk ekonomisinin de büyümesine
neden olmakta ve spekülatif ve ani çıkışlarla bir
ülkenin ekonomik dengelerini de bozabilmektedir. Değerli
milletvekilleri, Sayın Bakan, Türkiye'nin uyuşturucu kaçakçılığında hedef değil
transit ülke olduğunu söylediler. Sayın Bakanın bu tespiti birkaç yıl öncesine
göre doğrudur. Eğer birkaç yıl öncesine bakarak bu sözleri söylemiş olsaydı
doğruluğunu kabul ederdik. Ancak son birkaç yıldan beri Türkiye transit ülke
olmasının yanında, aynı zamanda da üretici ülkedir. Bunu ben söylemiyorum, bunu
Avrupa Birliğinin ilgili kurumları, kuruluşları söylüyor. Türkiye'nin eroin
konusunda, uyuşturucu konusunda özellikle, ciddi bir üretici ülke olduğunu ve
elde edilen kara paranın da çok büyük miktarda olduğunu Avrupa Birliğinin
kurumları, kuruluşları söylüyor. Şimdi, dolayısıyla, Türkiye hem üretici ülke
olması ve hem de transit ülke olması nedeniyle başka ülkelere göre bu
uyuşturucu kaçakçılığından çok daha fazla zarar görmektedir. Şimdi, eroin
önemli bir uyuşturucu madde ve insanları ölüme götüren uyuşturucu madde ve bu
eroinin de yüzde 85 oranında menşeinin, üretiminin Afganistan’da olduğunu zaten
Birleşmiş Milletler söylüyor ve Afganistan’da üretilen bu eroinin üç rotayla
Avrupa’ya gittiği ama bizi ilgilendiren en önemli rotanın da Balkan rotası
olduğu bilinen bir gerçek. Yani Afganistan’da üretilen eroin Türkiye’ye Ağrı,
Van ve Hakkâri illerimizin dağlık bölgelerinden kaçak olarak giriyor ve İzmir
ve İstanbul’daki deniz limanlarından, ayrıca İstanbul’daki Atatürk
Havalimanı’ndan ve kara yoluyla da Edirne ve Kırklareli illerimizden çıkış
yapmaktadır, bu kapılarımızdan çıkış yapmaktadır. Değerli
arkadaşlarım, eroinin trafiği bu. Sentetik uyuşturuculara
bakacak olursak, örneğin Captagon maddesi, Doğu Avrupa ülkelerinde üretiliyor
çoğunlukla ve Edirne’den yine yurdumuza giriş yaparak Hatay ve Kilis
illerimizden Orta Doğu ülkelerine dağıtımı yapılıyor ve bu tespitler, Emniyet
Genel Müdürlüğünün tespitleridir ve Sayın Bakanın belki yanıldığı bir başka
nokta da şudur: Örneğin, Captagon hap Türkiye’de de üretiliyor değerli arkadaşlarım
ve üstelik sadece hap olarak değil, hapın içine eroin enjekte edilerek
üretiliyor ve hap aldığını, hapla kendisini tatmin ettiğini düşünen gencimiz,
çocuğumuz aslında bir miktar da eroin aldığının farkında değil ki bu tespitler
geçtiğimiz aylarda, sanıyorum geçen yıl, televizyonlarda da haber olarak yer
almıştır. Yani eroin enjekte edilmiş Captagonların Türkiye’de imal
edildiği bilinen bir gerçek. Sayın Bakan da mutlaka bunu biliyordur, ama
herhâlde Türkiye’yi üretici bir ülke olarak değerlendirmemek için bu gerçeği
söylemedi. Extacy maddesi,
değerli arkadaşlarım, başta Belçika ve Hollanda olmak üzere, Batı Avrupa
ülkelerinden ve genellikle de Edirne’den tırlarla, yolcu araçlarıyla ve deniz
limanlarından ülkemize giriş yapıyor ve Extacy, yine aynı yollardan Orta Doğu
ülkelerine gidiyor. Değerli
milletvekilleri, emniyet teşkilatımız uyuşturucu kaçakçılığına karşı çok ciddi
bir mücadele veriyor. Bunu iftiharla söylemek durumundayım. Nitekim,
bakın, bazı rakamlar vereyim size, yakalamalarla ilgili bazı rakamlar: Esrar
maddesi. 2003 yılında ele geçirilen esrar maddesi Keza eroin. 2003
yılında ele geçirilen eroin miktarı Captagon. 2003
yılında 2 milyon 332 bin 81 adet Captagon ele geçirilmişken, 2005 yılında 6
milyon 404 bin 923 adet, 2006’da ise 10 milyon 971 bin 23 adet Captagon maddesi
ele geçirilmiştir ve artış yüzde 500’dür. Extacy 2003’te
447 bin 91 adet iken, 2005’te 1 milyon 748 bin 799 adet, 2006’da ise 1 milyon
592 bin 200 adettir ve artış yüzde 350’dir. Bunları niçin
söyledim değerli arkadaşlarım? Bir yandan emniyet
teşkilatımızın bu uyuşturucuya karşı, uyuşturucu kaçakçılığına karşı verdiği
mücadeleyi söylemekle beraber, arz-talep dengesi içinde değerlendirilirse yine
ülkemizde bu maddelerin girişi ve kullanımının da aynı ölçüde artmış olduğunu
kabul etmemiz gerekir ve işi bilenler, bu mücadelenin içinde olanların da
belirttiklerine göre, yakalananların en az 3 misli, 4 misli de piyasaya
sürülüyor. Dolayısıyla Sayın Bakanın söyledikleri çok da fazla
gerçekleri ifade etmiyor. Nitekim, bakın, bir şey
söyleyeyim: Sayın Bakan da sözünü etti. 2005 yılında gerçekleştirilen NATO
toplantısında Birleşmiş Milletlerin uyuşturucu ve suçla mücadele biriminin
başkanı tarafından yapılan sunumda 2005 yılında Afganistan kaynaklı afyon ve
türevi uyuşturucu maddelerin satışından dolayı Türkiye’de 5 milyar dolar para sirkülasyonu olduğu değerlendirilmiştir. Bu 5 milyar dolar sirkülasyon nereden geliyor? Eğer Türkiye üretici ülke
değilse, hedef değil de sadece transit ülkeyse bu 5 milyar dolarlık sirkülasyon nereden oluyor? Yine, değerli
milletvekilleri, Emniyet Genel Müdürlüğünün tespitlerine göre PKK, ASALA,
TKP/ML ve DHKP/C gibi terör örgütlerinin örgütsel faaliyetlerini sürdürmek
amacıyla uyuşturucu kaçakçılığına karıştıkları ve kaçakçılardan haraç aldıkları
tespit edilmiştir. Şimdi, bütün bu
gerçekler ortadayken, dört yıldan beri bütün çabalarımıza rağmen, bütün
çocuklarımızı gençlerimizi tehdit eden, bütün anne babaları tedirgin eden bu
önemli sorunu bu Meclis neden ele alamadı, niçin ele almadı, bunu anlamak
mümkün değil. Değerli
arkadaşlarım, Sayın Bakan konuşmasında emniyet teşkilatı olarak ya da Bakanlık
olarak bu uyuşturucu kaçakçılığına ve kullanımının yaygınlaşmasına ilişkin ne tür
önlemler aldıklarını anlattılar, ama söylenenlerin hepsi polisiye önlemler. “Şu
kadar sokak satıcısını yakaladık -ki,
o sokak satıcıları da kurbandır aslında- şu kadar kişi aslında bu işten, daha
önce de başka suçlardan sabıkalıydı.” gibi. Evet, polisiye önlemler çok önemli
ve Türkiye, polisiye önlemlerde bütün dünyada takdirle karşılanan bir çaba
içindedir. Ancak bugüne kadar sürdürülen yöntemlerle, bu uyuşturucu
kaçakçılığına karşı ve özellikle de uyuşturucu kullanımının yaygılaşmasına
karşı yeterli önlemlerin alınamadığı, bunların engellenemediği artık ortadadır.
Bunun üzerinde ısrar etmenin bir mantığı yok. Aynı babadan kalma yöntemlerle,
dededen kalma yöntemlerle sokakta satan adamı yakalayıp etkisiz hale getirmekle
bu sorunun önlenebilmesinin mümkün olmadığını artık görmemiz lazım. Zira, sokaktaki satıcıyı, “torbacı” diye tanımlanan bu
kişileri etkisiz hâle getirseniz bile ertesi gün yerine başkaları geliyor. Bir
kısır döngüdür. Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, okullara polis dikerek,
okulları polis ablukasına alarak bu sorunu, bu ciddi sorunu, bu tehlikeyi,
tehdidi önlemek de mümkün değil. Sorun nedir değerli arkadaşlarım? Uyuşturucu
kaçakçılığına karşı, daha doğrusu zararlı bütün girişimlere karşı en etkili
yöntem pazarı daraltmaktır. Pazarı daraltırsanız, yapacağınız en büyük mücadele
bu sonucu verir. Pazarı daraltırsanız sonuç alırsınız. Pazarı daraltmanın yolu
da nedir? Değerli arkadaşlarım, uyuşturucu kaçakçılarının ve üreticilerinin
hedefi çocuklarımız ve gençlerimizdir. O hâlde yapılması gereken, hedef kitleyi
bu konuda eğitmek, bilinçlendirmektir. Yani çocukları polis ablukası altına
alıp polis nezaretinde gidip gelmelerini sağlayarak bu sorunu önleyebilmenin
mümkünü yoktur. Okulda önleyebilirsiniz ama çocuğun sokakta ne yaptığını bilemezsiniz.
Onun için yapılacak şey: Çocukların ve gençlerin, hedef kitlenin uyuşturucunun
kendi bedenlerinde, ailelerinde ve toplumda ne tür sorunlara neden olduğuna
ilişkin bilgilendirilmeleri ve bilinçlendirilmeleri lazım. BAŞKAN – Sayın
Ersin, birkaç saniyenizi rica edeyim. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremizin dolmasına birkaç dakika kalmıştır,
Hatibin süresinin dolmasına da dört beş dakika civarında bir süre vardır. Milletvekili
arkadaşımız Sayın Ersin’in konuşma süresinin bitimine kadar Genel Kurulun
çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Buyurun Sayın
Ersin. AHMET ERSİN
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Bilgilendirmek, bilinçlendirmek lazım. Devlet bugüne kadar ne yaptı? Anayasa hükmü var. Sayın Bakan da
okudu. Devletin, çocuklarımızı, gençlerimizi uyuşturucu ve diğer kötü
alışkanlıklardan koruma görevi var, ancak şimdiye kadar, üzülerek belirtmeliyim
ki, bu görevi tam olarak yerine getirmiş değildir. Sadece polisiye önlemlerle
bu sorunu engellemeye, durdurmaya çalışması ve sorumluluğu da büyük ölçüde anne
babaların üzerine atması “Çocuklarınızı takip edin. Çocuklarınızın
arkadaşlarını takip edin. Kollarına bakın.” gibi, sürekli topu taca atarak bu
mücadeleyi sürdürebilmesinin sonucu, işte bugünkü yaşadığımız sorundur.
Uyuşturucu kullanımı gitgide yaygınlaşmıştır. Kimse topu taca atmasın ve anne
babaların üzerine sorumluluğu atarak kimse görevinden kaçınmamalıdır. Şimdi, anne
babalar zaten yeterli bilgiye sahip değil ki çocuklarına ne versin. Anne
babalar çocuklarını takip edecekken -ki etmesi lazım, elbette çocuklarına sahip
çıkmaları lazım- peki, devlet olarak polisiye önlemler dışında yapılacak başka
bir şey yok mu? Bakın, geçen
dönemde 2004 Temmuz ayında bir kanun teklifi verdim. İlköğretim
okullarının 6, 7 ve 8’inci sınıfları ile lise ve dengi okullarda okuyan
çocuklarımızın, gençlerimizin her yıl ekim ayının ilk haftasında, Millî Eğitim
Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve kadın ve aileden sorumlu
Devlet Bakanlığının birlikte hazırlayacakları programlar dâhilinde, uzman
kişiler tarafından, o çocukların özendirilmeden bilinçlendirilmesini sağlamaya
yönelik bir kanun teklifi verdim. Aradan dört yıl geçti, o kanun
teklifinin şimdi nerede olduğunu bilmiyorum ve elbette, hepinizin de bildiği
gibi, kadük oldu. Yeniledim, tekrar o kanun teklifini
verdim. İşte, sorun budur değerli arkadaşlarım. Çocukları,
gençleri eğittiğiniz sürece ve bu eğitimde başarılı olduğunuz sürece bu
mücadelenin de başarısının yolu açılmış olur yani pazarı daraltmış olursunuz.
Bu çocuğa, bu gence bir hap uzatıldığı zaman, o çocuğumuz, o gencimiz bu hapın
kendi bedeninde, ailesinde ve toplumlarda ne tür sorunlara neden olduğu
hakkında önceden bilgi sahibi olursa, en sıkıntılı döneminde, bunalım
dönemlerinde bile olsa, o kendisine uzatılan hapı, uyuşturucu maddeyi almaz,
reddeder. Çünkü onun zararlarını bilmesi nedeniyle reddeder. O nedenle, değerli arkadaşlarım, sözlerimin sonunda şunu söylemek
isterim: Elbette bu araştırma önergelerinin ve bu konuya duyarlı davranan diğer
arkadaşlarımızın verdiği araştırma önergelerinin kabul edilmesi ve Mecliste bir
araştırma komisyonunun kurulması bu mücadele için önemli bir başlangıçtır ve
sadece polisiye önlemlerle değil, polisiye önlemlerin dışında da başka
önlemlerin alınmasına ilişkin birtakım tespitler de ortaya konulabilir. Dolayısıyla, polisiye mücadele elbette devam etmeli. Polisimiz
elbette bugüne kadar sürdürdüğü başarılı çalışmayı devam ettirmeli ama bütün
sorumluluğu da polisin üzerine atmayalım. Sadece polisiye önlemlerle
yetinmeyelim. Devlet -bu sorunda- bu polisiye önlemlere ek olacak, onlara katkı
verecek başka önlemleri de devreye sokmalıdır ve bana göre çocuklarımızın ve
gençlerimizin bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi, hatta anne babaların da
bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi -çünkü onlar da bu konuda çok fazla
bilgili değiller- bu sorunun çözümü için önemli katkı verir diye düşünüyorum. Hepinize saygılar
sunuyorum değerli arkadaşlarım.(Alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Ersin. Sayın
milletvekilleri, çalışma süremiz dolmuştur. Sözlü soru
önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 6 Şubat
2008 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Sizlere
ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza iyi akşamlar diliyorum. Kapanma Saati: 19.04 Dönem: 23 Yasama
Yılı: 2 İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa
Elekdağ ve 29 Milletve-kilinin, Hristiyan Din Adamları ile Bazı Gayrimüslimlere Yönelik Saldırıların
Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis
Araştırması Açılmasına İlişkin Önergesi
(10/116) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA Gerekçe Hristiyan rahipleri ve Gayrimüslimleri
hedef alan cinayetler ve saldırılar, halkımızın
hoşgörüye ve insani değerlere dayanan kültürünü ve inançlarını yaraladığı gibi,
Türkiye’nin dünyadaki imajını karartıyor ve hasım mihrakların eline ülkemize
karşı yürüttükleri olumsuz propaganda kampanyası için etkili bir koz veriyor. Bunun yanında, Avrupa ülkelerinde yerleşik Türk işçi ve aileleri
ile Türk soylu kişilere yönelik ırkçı eylemlere de malzeme ve gerekçe
oluşturuyor. Bu sorunun üzerine son derece cesur ve
kararlı bir şekilde gidilerek önlenemediği takdirde, ülkemiz için yaratacağı
tehdit hakkında bir fikir vermek için, kısa süre önce İzmir’de Meryem Ana
Kilisesi rahibi Adriano Françini’yi bıçaklayan Ramazan Bay’ın, saldırısının
gerekçesi olarak söylediği dehşet verici sözleri sizlere anımsatmak isterim. Olaylar
rastlantısal ve bireysel nitelik yansıtmıyor. Her ne kadar, söz konusu saldırı ve
cinayetler bugüne kadar resmi makamlar tarafından “münferit”, “yerel” ve
“bireysel” olaylar olarak değerlendirilmişse de, işlenen suçların görünenden
daha derin boyutlarının olduğuna ve aralarında bir tür bağlantı bulunduğuna
delalet eden vakıa ve karineler giderek su yüzüne çıkıyor. Olayların ortak
noktaları üzerine eğilmeden önce, cinayet ve saldırı dizisine bir göz atalım. Hırant Dink cinayetinden iki hafta sonra
Trabzon’da Santa Maria Kilisesi Rahibi Andrea Santoro Pazar ayini çıkışı
göğsünden kurşunlanarak öldürüldü. Ondan altı ay sonra
Samsun’da Katolik Mater Dolorosa Kilisesi Rahibi Pierre Brunisen bıçaklandı.
Ardından, 2007 Nisan’ında Bu suçların faillerinin ortak noktalarının
başında, biri hariç, hepsinin yaşlarının 16 ila 21 arasında bulunması; hepsinin
eğitimsiz ve yoksul olmaları; çoğunun vukuatının olması ve ilk bakışta kendi
başlarına hareket ediyor gibi görünseler de, arkalarında bir “ağabey”in, bir
“azmettiricinin” bulunması geliyor. İkinci ortak nokta da, her olayda
faillerin veya azmettiricilerin devlet içinde bağlantılarının bulunması,
saldırılardan önce bu devlet görevlileri ile fail veya azmettiriciler arasında
telefon görüşmeleri yapılması, soruşturmayı yapma sorumluluğu olan bazı
görevlilerin kanıtların toplanmasında ciddi kuşkular uyandıran ihmalleri olması
ve davanın seyrini etkileyecek girişimlerde bulunmalarıdır. Önemli bir ortak
nokta da soruşturma sürecine ilişkindir. Aynen Hırant Dink ve
Danıştay suikastlarında olduğu gibi, rahip Santoro’nun öldürülmesi ve Tüm bu hususlar bir arada ele alınıp
değerlendirildiği takdirde, rahip ve Gayrimüslim cinayetlerinin “münferit”,
“bireysel” ve rastlantısal olaylar olmadığı kanaati kuvvetlenmektedir. Rahip
cinayetleri hangi saikten kaynaklanıyor? Hıristiyan din adamlarına yönelik benzer
saldırıların birbirini izlemesi, sırf Türkiye çapında ses getirecek bir eylem
yaparak meşhur olmak için Hıristiyan din adamlarını yok edilecek hedefler olarak seçmekten kaçınmayan
sapıkların türediği çok tehlikeli bir taassup ve bağnazlık ortamının
mevcudiyetine işaret etmiyor mu? Bu ortamın
gelişmesinde sosyo-ekonomik nedenlerin etkisi göz ardı edilemese de, temel
etken bazı çevrelerin ileri sürdüğü gibi Türkiye’de güçlenen dinci yapılanma
ile buna koşut olarak azan dini fanatizm midir? Bu bağlamda,
Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Bardakoğlu’nun, “Batı’da gittiğim her ülkede Türkiye’deki
‘ötekine saygıyı’ ve inanç özgürlüğünü anlatırken, muhataplarım bana rahip
cinayetlerini anımsatarak ‘siz öyle diyorsunuz ama Türkiye’de rahipler
öldürülüyor’ dediler. Şimdi de Dink ve Malatya’daki cinayetleri zihinlerinde
canlandıracaklar... Bu kötü örnekleri basit polisiye vakası
gibi algılamamız ve dünyaya izah etmemiz mümkün değildir. Kurbanın dini, ırkı, dili ne olursa olsun cinayet en büyük
günahtır. Bu olay Türkiye’nin imajını
gölgeleyecektir. Misyonerlikle ilgili kaygılar olabilir.
Ama hiçbir zaman o kaygılar İncil satan yayınevine
saldırmayı geçerli kılmaz. Yabancı düşmanlığı Avrupa’da
kınıyorsak ülkemizde de kınamalıyız. Türkiye sevdası demek yabancılara
ve onların inançlarına da sahip çıkmaktır, boğazlamak değil. Saldırının
İncil’in basılıp satıldığı yere yapılmış olması bu eylemin arkasında çok büyük
oyun olduğunu gösteriyor. Bu olayın polisiye yönünü,
arkasında hangi örgütün olduğunu ve nelerin hedeflendiğini bilmiyorum ama, bu
eylemle Türkiye’ye zarar verilmek istendiği açıktır. Bence bu yapılan,
ne vatanseverlik, ne de din adına savunulamaz. Her ikisine de ihanettir.” Bu ifadeler,
uyarıcılığı yanında haklı bir öfke ve tepkiyi de içeriyor. Çünkü son zamanlarda
karşılaştığımız vahşet tabloları, ne tarihimizi, ne inancımızı, ne de
kültürümüzü yansıtıyor. Ulusal çıkarlarımız zarar görüyor Hıristiyan din adamlarına ve
Gayrimüslimlere karşı vahşet olaylarının devam etmesi, Türkiye’nin
dünyadaki imajını bulandırma ve ulusal çıkarlarımıza da ağır zarar verme
potansiyeline sahiptir. Nitekim, Türkiye’deki bazı Hıristiyan
mezheplerinin temsilcilerinin “Hıristiyanlara yönelik cinayet ve eylemler
nedeniyle cemaatlerinin korku içinde yaşadıklarını” belirtmiş olmaları,
Hollanda Protestan Kilisesi ile Dünya Kiliseler Birliği’nin
Türkiye’yi Birleşmiş Milletlere şikâyet etmesine ve bunun bir sonucu olarak
Birleşmiş Milletler Din Özgürlükleri Raportörü’nün ülkemizi takibe almak
lüzumunu hissetmesine yol açmıştır. Bu ülkenin
vatandaşları olarak bizler, hiçbir şekilde, insanları kökeniyle, diniyle,
mezhebiyle değerlendiren bir kültürün parçası değiliz. Hepimiz, “72 millet birdir” diyen,
herkesin kimliğine, dinine, inancına saygı göstermeyi Bu hususları dikkate alarak Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nin, ahlaki, vicdani ve siyasi yönleri olan bu sorunun üzerine
kararlılık ve cesaretle gitmesinin ve karanlık olayların üstündeki perdenin
kaldırarak bu suçların tekerrürünün önlenmesine yardımcı olmasının, Türkiye’nin
her kesimin kimliğine, dinine ve mezhebine saygıyı öngören büyük tarih geleneği
ve kültürü açısından bir vecibe olduğunu ve ülkemiz çıkarları açısından da
kritik bir önem taşıdığı takdir edilecektir. |
|