DÖNEM: 23                            CİLT: 13                    YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

58’inci Birleşim

5 Şubat 2008 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

   I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

  II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskül’ün, laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na girişinin 71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı

2.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na girişinin 71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı

3.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Doğu Türkistan’ın Gulca şehrinde yaşanan katliamın 11’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/309) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/19)

2.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın (6/333) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/20)

3.- Aydın Milletvekili M. Fatih Atay’ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/23)

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/47) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/22)

5.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Sivas Madımak Oteli’nin “Kardeşlik, Anma, Kültür ve Sanat Müzesi”ne Dönüştürülmesine Dair Kanun Teklifi’nin (2/89) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/21)

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ ve 29 milletvekilinin, Hristiyan din adamları ile bazı gayrimüslimlere yönelik saldırıların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/116)

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 milletvekilinin, enerji üretiminde ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımında karşılaşılan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/114)

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 milletvekilinin, kırmızı palmiye böceği zararlısı ile etkin mücadele için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/115)

 

V.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve Cevapları

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, sanayi sitelerinin elektrik tarifesindeki değişikliğe ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/181)

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’da idare ve vergi mahkemesi kurulup kurulmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/182) ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı

3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, bölge istinaf mahkemelerine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/283) ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı

4.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Karaman’daki bazı köylerin ÇATAK kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/183)

5.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, fındık üreticilerine don afeti hasar paralarının ödenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/188)

6.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, teşvik kapsamında yatırımcılara verilmesi gereken enerji desteklerine ilişkin Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’ten sözlü soru önergesi (6/196)

7.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, miras hukukunda yapılacağı iddia edilen bir değişikliğe ilişkin Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’dan sözlü soru önergesi (6/201) ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı

8.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, bir kongrede açıklanan görüşe tepki verilip verilmediğine ilişkin Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’dan sözlü soru önergesi (6/204) ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı

9.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, SHÇEK’in bazı arsalarına ve Sevgi Evleri projesine ilişkin Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’dan sözlü soru önergesi (6/329) ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı

10.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, hububat destekleme primleri ödemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/205)

11.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep Havaalanındaki kargo ve uçak seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/231)

12.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, uzlaşmaya konu vergi ve cezalara ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/235)

13.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile Anadolu Öğretmen Lisesine ayrılan ödeneğe ve bina yapımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/237) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

14.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, yönetici ve öğretmen atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/241) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

15.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, okullarda dağıtılan kitaplara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/263) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

16.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Amasya’daki bir lisede bazı öğrencilere baskı uygulandığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/285) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

17.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’nın bazı ilçelerinde ÖSYM sınav merkezi açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/301) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

18.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bir okul müdürü hakkındaki iddiaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/303) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

19.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Sarıveliler ilçesine yeni bir lise yapılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/306) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

20.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın terör mağduru öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/308) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

21.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Kaş İlköğretim Okulu inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/331) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

22.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, yüksek lisans ve doktora yapan öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/334) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

23.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, öğrenci yurtlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/344) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

24.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde yapılan bir değişikliğe ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/349) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

25.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, okullardaki temizlik ve güvenlik görevlilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/356) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

26.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, İzmir’de depremde yıkılma riski taşıyan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/358) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

27.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, bir yardımcı kaynak kitaptaki Türkiye haritasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/387) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

B) Yazılı Sorular ve Cevapları

1.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin, bazı medya ve sivil toplum kuruluşlarına yönelik denetimlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/1086)

* Ek cevap

2.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, atama kararnamelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/1245)

3.- Muş Milletvekili M. Nuri Yaman’ın, Malazgirt Adalet Sarayına ilişkin sorusu ve  Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/1279)

4.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, satın alınan okul arsalarına ve arsası başka kurum ve kişilere ait okullara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1319)

5.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, İstanbul’daki bir kolejle ilgili bazı iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/1321)

6.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, terör örgütlerinin finansman kaynaklarının kesilmesine yönelik girişimlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Nazım Ekren’in cevabı (7/1369)

7.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, bir Alman televizyon kanalında yayınlanan bir diziye ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/1376)

8.- Kırklareli Milletvekili Tansel Barış’ın, İstanbul Büyükşehir Belediyesine ihale yolu ile sanatçı alınacağı iddiasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1386)

9.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, özürlülerin kültürel ihtiyaçlarını karşılayacak materyallere ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1387)

10.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un, Tekelin hanımeli markasının tescilini yapmamasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1388)

11.- Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, bir Alman televizyonunda yayınlanan bir diziye ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/1421)

12.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, bir Alman televizyon kanalında yayınlanan bir diziye ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/1422)

13.- Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan’ın, Almanya’da Türkleri hedef gösteren seçim propagandalarına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/1423)

14.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, kültür ve tabiat varlıklarının korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1435)

15.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun, yılbaşı gecesi Taksim’de olan taciz olayına ilişkin sorusu ve Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın cevabı (7/1436)

16.- Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, Dereköy sınır kapısının tır trafiğine açılmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı (7/1459)

17.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in biyodizelin vergi araçlarıyla teşvikine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1461)

18.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, İzmir’deki bir TOKİ projesini yürüten inşaat firmasıyla ilgili iddialara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı  Cemil Çiçek’in cevabı (7/1538)

19.- Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş’ın, TOKİ’nin bir işini yürüten inşaat şirketinde işçilere ayrımcılık yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/1545)

20.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Kırgızistan’a deprem yardımı yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Said Yazıcıoğlu’nun cevabı (7/1598)

21.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, lisanssız akaryakıt bayilerine, kaçak akaryakıta ve akaryakıttaki ÖTV oranına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/1600)

22.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Muğla’da yabancılara satılan gayrimenkullere ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/1624)

VI.- MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Ön Görüşmeler

1.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 19 milletvekilinin, işsizlik sorunu ve İşsizlik Sigortası Fonu’nun daha etkin kullanımı konularının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2)

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat ve 20 milletvekilinin, termik santrallerin çevreye verdiği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına (10/3)

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 milletvekilinin, uyuşturucu kaçakçılığı ve üretiminin tespiti ile uyuşturucu kullanımındaki artışın sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6)

4.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 milletvekilinin, okullardaki şiddet olaylarının ve madde bağımlılığı sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/19)

5.- Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30 milletvekilinin, uyuşturucu kullanımının başta gençler olmak üzere toplumda yol açtığı olumsuz etkilerin araştırılarak uyuşturucu bağımlılığının ve kaçakçılığının önlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/36)

6.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 milletvekilinin, madde bağımlılığının nedenlerinin, boyutlarının ve etkilerinin araştırılarak mücadele edilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/39)

7.- İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22 milletvekilinin, uyuşturucu bağımlılığının toplum üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/41)

8.- Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 24 milletvekilinin, uyuşturucu, alkol ve sigara bağımlılığı ile kaçakçılığının nedenlerinin, ulaştığı boyutların, sosyal ve ekonomik etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/51)

9.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 26 milletvekilinin, uyuşturucuyla mücadelede yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/103)

 

VII.- GENEL GÖRÜŞME

A) Ön Görüşmeler

1.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 27 milletvekilinin, basın-siyaset ilişkileri ve basın özgürlüğü konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/1)

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te toplanarak üç oturum yaptı.

 

İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, balık çiftliklerinin çevreye verdiği zararlar ile balık üreticilerinin,

Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, Manisa ilinin,

Sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmalarına, Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu cevap verdi.

 

Burdur Milletvekili Bayram Özçelik, Burdur ilinin eğitim ve öğretim projelerine ilişkin gündem dışı;

Mersin Milletvekili Mehmet Şandır, çiftçilerin hangi ürününe ne kadar destek verileceğinin bir an önce açıklanması gerektiğine ilişkin,

Birer konuşma yaptılar.

 

Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt ve 21 milletvekilinin, kış şartları nedeniyle Doğu Anadolu Bölgesi’nde hayvancılık ve altyapıda yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/111),

İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan ve 25 milletvekilinin, organize sanayi bölgelerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla (10/112),

Muğla Milletvekili Fevzi Topuz ve 24 milletvekilinin, yapı malzemesi ve yapı denetimi konusunda (10/113),

Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

 

Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın Amerika Birleşik Devletleri’ne yaptığı resmî ziyarete iştirak etmesi uygun görülen milletvekiline ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.

 

Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın araştırılması, Türkçenin korunması ve geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla, Genel Kurulun 25/12/2007 tarihli 41’inci Birleşiminde kurulan (10/35, 43, 49, 70) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine, siyasi parti gruplarınca gösterilen adaylar seçildi.

 

Başkanlıkça, komisyonun başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.

 

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan ve Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen 9.11.2006 Tarihli ve 5555 Sayılı Vakıflar Kanunu’nun (1/24) (S. Sayısı: 98) geri gönderilen maddelerinin görüşmelerine devam edilerek 12’nci maddesi, istem üzerine yapılan açık oylamadan sonra kabul edildi; 14’üncü maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

 

Konya Milletvekili Faruk Bal,

Eskişehir Milletvekili H. Tayfun İçli,

Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ’ın konuşmasında partilerine;

Konya Milletvekili Faruk Bal, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın 57’nci Hükûmete,

İstanbul Milletvekili Hasan Macit, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın konuşmasında muhalefet milletvekillerine,

Konya Milletvekili Faruk Bal, Artvin Milletvekili Ertekin Çolak’ın konuşmasında partisine,

Sataştıkları iddiasıyla;

Yozgat Milletvekili Bekir Bozdağ, konuşmasında geçen bir ifadeyi, yanlış anlaşıldığı gerekçesiyle, düzeltmek için,

Birer konuşma yaptılar.

 

Her madde hakkında milletvekillerince verilen yedi önergeden sonra siyasi parti gruplarınca verilecek birer önerge haklarının saklı tutulması ve madde metninde redaksiyon mahiyetinde küçük değişiklikler yapan önergelerin işleme alınmaması gerektiği iddiasıyla açılan usul tartışması sonucunda, Oturum Başkanı, uygulamanın İç Tüzük’ün 87’nci maddesine uygun olduğunu, tutumunda bir değişiklik olmayacağını açıkladı.

 

5 Şubat 2008 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 20.01’de son verildi.

 

 

 

Meral AKŞENER

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

 

 

 

 

Fatma SALMAN KOTAN

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

Ağrı

 

Bursa

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

 

 

Konya

 

 

 

Kâtip Üye

 

 

No.: 82

II.- GELEN KÂĞITLAR

1 Şubat 2008 Cuma

Tasarılar

1.- Avrupa Yatırım Bankasının Türkiye’de Temsilcilik Açmasına Dair Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Avrupa Yatırım Bankası Arasındaki Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/501) (Plan ve Bütçe ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2008)

2.- 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/502) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2008)

Teklif

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Veysi Kaynak’ın; Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/143) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.1.2008)

Raporlar

1.- Türk Ticaret Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/324) (S. Sayısı: 96) (Dağıtma tarihi: 1.2.2008) (GÜNDEME)

2.- Telsiz Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/428) (S. Sayısı: 99) (Dağıtma tarihi: 1.2.2008) (GÜNDEME)

 

No.: 83

4 Şubat 2008 Pazartesi

Raporlar

1.- Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/496) (S. Sayısı: 100) (Dağıtma tarihi: 4.2.2008) (GÜNDEME)

2.- İstanbul Milletvekili Recep Tayyip Erdoğan ve Osmaniye Milletvekili Devlet Bahçeli ile 346 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/141) (S. Sayısı: 101) (Dağıtma tarihi: 4.2.2008) (GÜNDEME)

3.- Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin ve 9 Milletvekilinin; Gaziantep’e İstiklal Madalyası Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu (2/81) (S. Sayısı: 102) (Dağıtma tarihi: 4.2.2008) (GÜNDEME)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergesi

1.- Edirne Milletvekili Rasim Çakır’ın, Meriç Nehrine, yeni köprü yapılıp yapılmayacağına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1169)

No.: 84

5 Şubat 2008 Salı

Teklif

1.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman’ın; Çarşı ve Mahalle Bekçilerinin Hizmet Sınıfının Değiştirilmesine İlişkin Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/144) (İçişleri ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2008)

Sözlü Soru Önergeleri

1.-    Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yakıldığı iddia edilen orman alanlarına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/412) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

2.-    Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, Niğde’de yeni bir devlet hastanesi yapılıp yapılmayacağına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/413) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

3.-    İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel’in, bir köydeki şiddet olaylarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/414) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

4.-    Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun, turizmle ilgili bir konuşmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/415) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

5.-    Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak’ın, Diyarbakır İl Genel Meclisinin okul yapımıyla ilgili kararına ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/416) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

6.-    Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, öğretmen maaşları ile ilgili açıklamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/417) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

7.-    Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, girişimcilerin engellendiğine yönelik bir beyanına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/418) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

8.-    Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, bir siyasi partinin basın açıklaması sırasında yaşanan olaylara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/419) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

9.-    Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, gıda üretim yerlerinin denetimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/420) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

10.-  Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, suni tohumlama yapan serbest veteriner hekimlere ödenmesi gereken prime ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/421) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

11.-  Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, büyük mağazaların piyasada oluşturduğu bazı sorunlara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/422) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

12.-  Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/423) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

13.-  Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, Şehitkamil Devlet Hastanesi ile Gaziantep’e sağlık kampüsü yapımına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/423) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

14.-  Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Gazipaşa’da kara nokta olarak belirlenen kavşaklara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/425) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

15.-  İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, huzurevlerinin denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) sözlü soru önergesi (6/426) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

16.-  Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Akseki-Cevizli Beldesindeki kuru çiçek üretimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/427) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

17.-  Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, bir göletin su kapasitesinin artırılmasına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/428) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

Yazılı Soru Önergeleri

1.-    Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Elazığ’daki bazı ekonomik ve sosyal verilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1719) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

2.-    Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Yusufeli Barajı Projesi çerçevesinde alınacak  sosyal ve ekonomik önlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1720) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

3.-    İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Alevi inanç ve kültürüne yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1721) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

4.-    Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Sağlık Bakanlığının iki müfettişiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1722) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

5.-    Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, yapıldığı iddia edilen bazı atamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1723) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

6.-    İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in, Sudan Devlet Başkanının ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1724) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

7.-    Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Gökkuşağı Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1725) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

8.-    Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Akdamar Adasındaki kilisenin restorasyonuna yönelik açıklamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1726) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

9.-    İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, lisanslı kullanılan yazılımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1727) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

10.-  Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bir şahsın defniyle ilgili Bakanlar Kurulu kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1728) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

11.-  Bursa Milletvekili Onur Öymen’in, TÜİK’in nüfus tespitinin genel seçim sonuçlarına etkisine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1729) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

12.-  Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, TPAO eski genel müdürüyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1730) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

13.-  İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Müsteşarının bir beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1731) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

14.-  Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, yabancı sermaye yatırımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1732) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

15.-  Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Sağlık Bakanlığının müfettiş alımına ve bazı incelemelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1733) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

16.-  Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Filyos Vadi Projesi kapsamındaki imar çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/1734) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

17.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/1735) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

18.-  Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, özel eğitim kurumları öğretmenlerinin SSK primlerine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1736) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

19.-  Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, bir firma işçilerinin sendikal faaliyetleri nedeniyle işten çıkarıldıkları iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1737) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

20.-  Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, mahkeme kararıyla iptal edilen görevde yükselme sınavına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1738) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

21.-  Bartın Milletvekili Muhammet Rıza Yalçınkaya’nın, 2022 sayılı Kanuna göre maaş alanlardan maaşı kesilen ve yersiz ödemenin tahsili istenen kişilere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1739) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

22.-  Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Borçka şehir içi geçişi nehir yatağına ve Borçka-Muratlı yolu korkuluklarının yapımına ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1740) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

23.-  Zonguldak Milletvekili Ali İhsan Köktürk’ün, Filyos Vadisi Projesi kapsamındaki çalışmalara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1741) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

24.-  Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş’ta kömürden kaynaklanan hava kirliliğine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1742) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

25.-  İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, bir kaçak akaryakıt operasyonuna ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/1743) (Başkanlığa geliş tarihi: 21/1/2008)

26.-  Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Akif Paksoy’un, Kahramanmaraş’ta Vakıflar İl Şube Müdürlüğü ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/1744) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

27.-  İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, AB üzerinden ithal edilen ürünlerin denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/1745) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

28.-  İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, kimya sektörünü ilgilendiren bir AB tüzüğüne ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/1746) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

29.-  Van Milletvekili Fatma Kurtulan’ın, Van’daki sınır ticaret merkezi uygulamasına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru önergesi (7/1747) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

30.-  Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, İskenderun’daki taşocaklarının yerleşim birimlerine etkisine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1748) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

31.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, doğalgaz yer altı depolama projelerine ilişkin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1749) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

32.-  Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, uzman jandarmaların özlük haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1750) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

33.-  Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, acil yardım ödeneklerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1751) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

34.-  Muş Milletvekili Sırrı Sakık’ın, Hrant Dink cinayetine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1752) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

35.-  Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Kuzey Ankara Girişi Kentsel Dönüşüm Projesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1753) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

36.-  İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Sarıgazi Belediyesinin imar ıslah planı değişikliğine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1754) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

37.-  Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in, Fener Rum Patrikhanesinin internet sitesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1755) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

38.-  Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, Genel İdare Hizmetleri sınıfındaki memurların aylıklarının iyileştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1756) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

39.-  Şırnak Milletvekili Sevahir Bayındır’ın, bazı kayıp şahıslarla ilgili işlemlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1757) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

40.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Bingöl İlindeki bir köprünün durumuna ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1758) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

41.-  İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, İzmir’deki bazı köylerin altyapı  çalışmalarındaki usulsüzlük iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1759) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

42.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Mudanya Çayönü Köyü göletinin sulama boruları ihalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1760) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

43.-  Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, özelleştirme politikalarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1761) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

44.-  İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, motorlu taşıtlar vergisine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1762) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

45.-  Sivas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu’nun, DMO’nun bazı bölge müdürlüklerinin kapatılıp kapatılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1763) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

46.-  Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, finansal kiralama sektöründe KDV oranlarının artırılmasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1764) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

47.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, tarımsal sulama amaçlı elektrik kullanan abonelerin borçlarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1765) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

48.-  Iğdır Milletvekili Pervin Buldan’ın, özel eğitim kurumlarındaki öğretmen sayılarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1766) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

49.-  Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, Hatay’daki bir lisede öğrencilerden katkı payı adı altında para alındığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1767) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

50.-  Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Eğitim Kurumları Müdür Yardımcılığı sınavındaki bazı soruların iptal edilmesine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1768) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

51.-  Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, bazı liselerdeki İngilizce öğretmenlerinin eğitimine yönelik protokole ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1769) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

52.-  İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’ın, bazı öğrencilere şiddet uygulandığı iddialarına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1770) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

53.-  Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, Giresun Fen Lisesinin ÖSS’deki başarısızlığına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1771) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

54.-  Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Kuzey Irak’taki üniversitelerde Türk öğrencilerin tahsiline ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1772) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

55.-  Eskişehir Milletvekili Fehmi Murat Sönmez’in, Eskişehir Milli Eğitim Müdürlüğüyle ilgili bazı iddialara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1773) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

56.-  Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Talim ve Terbiye Kurulundaki uygulamalara ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1774) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

57.-  İstanbul Milletvekili Sacid Yıldız’ın, okullarda katkı payı adı altında para toplanmasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1775) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

58.-  Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, açık lise sınavlarına katılan öğrencilerin kıyafetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1776) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

59.-  Adana Milletvekili Hulusi Güvel’in, açık lise sınavlarına katılan öğrencilerin kıyafetlerine ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1777) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

60.-  Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’da bir ilköğretim okulunda başarılı öğrencilere Kur’an-ı Kerim dağıtıldığı iddiasına ilişkin Milli Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1778) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

61.-  İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, ithal ürünlerin denetimine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1779) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

62.-  Ardahan Milletvekili Ensar Öğüt’ün, üniversite hastanelerinin alacaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1780) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

63.-  Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Denizli’de hastane ve sağlık ocaklarının depreme karşı güçlendirilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1781) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

64.-  Adıyaman Milletvekili Şevket Köse’nin, Teftiş Kurulunda yapılan bazı atamalara ve bir iddiaya ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1782) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

65.-  Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Artvin’deki sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1783) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

66.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1784) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

67.-  Afyonkarahisar Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Dinar Devlet Hastanesindeki uzman doktor ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1785) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

68.-  Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, çiftçilere yönelik desteklemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1786) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

69.-  Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1787) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

70.-  Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, bal ithalatına ve arıcıların sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1788) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

71.-  Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın, Edirne’deki çiftçilerin desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1789) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

72.-  Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı’nın, Marmara Denizindeki salya salgınına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1790) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

73.-  Mersin Milletvekili Behiç Çelik’in, hayvansal ve bitkisel üretim destekleme ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1791) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

74.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, gübre fiyatlarındaki artışa ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1792) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

75.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, sulu tarımın desteklenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1793) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

76.-  Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Artvin’deki ana arı üreticilerinin destekleme ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1794) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

77.-  Kırklareli Milletvekili Turgut Dibek’in, tohumluk üretimi teşvik primine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1795) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

78.-  Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Silifke-Kırobası karayolunun bakım ve onarımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1796) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

79.-  Giresun Milletvekili Eşref  Karaibrahim’in, Giresun’daki bazı yollara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1797) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

80.-  İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, koster filosunun geliştirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1798) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

81.-  İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, LPG ithalatının Türk gemileriyle yapılmasının teşvikine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1799) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

82.-  İstanbul Milletvekili Durmuşali Torlak’ın, tersane sayısının artırılmasına ve tersanelerin geliştirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1800) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

83.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Söke-Milas yolunun yapımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1801) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

84.-  İstanbul Milletvekili Atila Kaya’nın, HAVAŞ’ın havaalanları ile yerleşim yerleri arasında yolcu taşımacılığı yapmasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1802) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

85.-  Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin, tren kazalarına ve bakım-onarım çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1803) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

86.-  Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1804) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

87.-  Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, Kütahya’da yaşanan tren kazasına ve hat bakımına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1805) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

88.-  Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Kütahya’da yaşanan tren kazasına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1806) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

89.-  Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, ekonomide muhtemel krizlere karşı alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/1807) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

90.-  İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, seçim dönemindeki yayınların denetimine ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/1808) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

91.-  Manisa Milletvekili Ahmet Orhan’ın, bazı ilçelerdeki adliyelerin kapatılmasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1809) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

92.-  Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün, muharip ve malul gazilere verilen madalyalara ilişkin Milli Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1810) (Başkanlığa geliş tarihi: 24/1/2008)

93.-  Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, ferdi sporlarda yabancı sporcu transferine ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/1811) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

94.-  Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, korsan yayınla mücadeleye ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/1812) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/1/2008)

95.-  Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Fener Rum Patrikhanesinin ekümenlik iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1813) (Başkanlığa geliş tarihi: 28/1/2008)

96.-  Mersin Milletvekili Mehmet Şandır’ın, Türk Ceza Kanununun 301 inci maddesinin değiştirilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1814) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

97.-  Giresun Milletvekili Eşref Karaibrahim’in, Giresun’daki KÖYDES uygulamalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1815) (Başkanlığa geliş tarihi: 23/1/2008)

98.-  Denizli Milletvekili Emin Haluk Ayhan’ın, doğrudan gelir desteği ve fiğ desteği ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (6/1816) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/1/2008)

Meclis Araştırması Önergeleri

1.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 Milletvekilinin, enerji üretiminde ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımında karşılaşılan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/114) (Başkanlığa geliş tarihi: 25/01/2008)

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 Milletvekilinin, kırmızı palmiye böceği zararlısı ile etkin mücadele için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/115) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/01/2008)

3.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ ve 29 Milletvekilinin, hristiyan din adamları ile bazı gayrimüslimlere yönelik saldırıların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/116) (Başkanlığa geliş tarihi: 30/01/2008)

 

5 Şubat 2008 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, laikliğin Anayasa’mıza girişinin yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskül’e aittir.

Sayın Üskül, buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

CANAN ARITMAN (İzmir) – Sayın Başkan, sizi kınıyorum. Bugün de laiklik adına bir Cumhuriyet Halk Partisi temsilcisine söz vermediniz. Taraf oldunuz. Sizi şiddetle kınıyorum efendim.

AHMET YENİ (Samsun) – Meclis Başkanını kınayamazsınız.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Kınıyorum efendim. Böyle tarafgirlik olmaz. (AK Parti sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, lütfen sakin olunuz.

CANAN ARITMAN (İzmir) – Israrla söz istedik. Laikliği katledenlere söz veriyorsunuz, laikliği koruyanlara söz vermiyorsunuz. Bu, taraf olmaktır.

BAŞKAN – Saygıdeğer Hanımefendi, Sayın Arıtman, biraz sonra kimlere söz verdiğimizi grup başkan vekillerinizle de görüşerek ve biraz sonra kürsüye çıkacak hatiplerden öğrenebilirsiniz veya görürsünüz.

Teşekkür ediyorum.

Buyurun.

III.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Mersin Milletvekili Mehmet Zafer Üskül’ün, laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na girişinin 71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı

MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na girişinin 71’inci yılını kutlamak münasebetiyle söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, laik demokratik cumhuriyet, bizim yönetim biçimimiz olarak, cumhuriyetimizin kurulduğu daha ilk günlerden itibaren, bütün bu hususlar, başlangıçta doğrudan Anayasa’ya yazılmış olmasa dahi kabul edilmiş ilkelerdir.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – AK Partiye anlat onu, buraya anlatma!

MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) – Osmanlı İmparatorluğu’nun bile tam olarak teokratik bir devlet yapısına sahip olmadığını biliyoruz, şeri hükümlerin yanında, padişahların yürürlüğe koyduğu hükümlerin varlığını biliyoruz. Ancak, cumhuriyetle birlikte, Türkiye Cumhuriyeti devleti daha baştan itibaren laik temeller üzerine kurulmuştur.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Hocam bize anlatma, o tarafa anlat!

MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) – Her ne kadar, 1923 yılında Anayasa’da yapılan bir değişiklikle “Devletin dini İslamdır.” hükmü konulmuş olsa da daha sonra gerçekleştirilen yasal düzenlemeler, gerçekleştirilen reformlarla, laik devlet anlayışı, esasen, cumhuriyetin bir temel ilkesi olarak uygulanmıştır.

Laiklik 1937 yılında Anayasa’ya girdi, evet. Laiklikle demokrasi kavramını bugün, günümüzde birlikte değerlendirme zorunluluğu var. Daha baştan itibaren öyleydi aslında, çünkü laik bir devletin var olabilmesi için egemenliğin millete ait olması gerekir. 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışıyla birlikte egemenlik millete tanınmıştır. Millet, egemenliğini kullanırken, temsilcileri aracılığıyla kullanırken, artık herhangi bir başka esasa dayanmadan hukuku da kendisi yaratmaya başlamıştır. Böylece hukukun laikleşmesi sürecini yaşadık. Daha sonra eğitim alanında yapılan reformlar, laikliğin kökleşmesini daha da sağlamlaştırdı, gerçekleştirdi. Laik devlet, dine müdahale etmeyen, dinin de toplum yaşamının düzenlenmesine, hukuk kurallarının yaratılması aracılığıyla toplum yaşamının düzenlenmesine müdahalesine izin vermeyen bir devlettir.

BİLGİN PAÇARIZ (Edirne) – Hocam, tersi olursa ne olur?

MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) – Egemenliğin halka ait olması ilkesi kabul edildiği andan itibaren zaten artık devlet laik olmak zorundadır, başka türlüsü olamaz. Demokrasi, bir yandan temel hak ve özgürlüklere dayanması gereken bir rejim olduğuna göre, özgürlüklerin sağlanmış olması, tanınmış olması, güvence altına alınması… Yani demokrasi, demokrasiyi kabul eden bir ülkede laikliği zorunlu kılar. Demokratik bir ülke, laik olmaktan başka bir şey olamaz. Bunu hepimiz biliyoruz ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin kurulduğu günden bu yana kanunlarda, Anayasa’da, yasada ne yazarsa yazsın bu ilkeler uygulanmıştır, uygulanmaya devam ediyor, bundan sonra da uygulanmaya devam edecektir.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Anayasa’yı niye değiştiriyorsunuz?

MEHMET ZAFER ÜSKÜL (Devamla) – Türkiye laik sistemden vazgeçemez, çünkü Türkiye demokratik bir yaşam biçimini seçmiştir. Bizim ülkemizde insanlarımız, toplumumuz demokrasiden vazgeçmek niyetinde değildir, dolayısıyla demokrasinin zorunlu bir gereği olarak laiklikten vazgeçmeye de niyetli değildir.

Bu düşüncelerle, bu önemli günü anıyorum ve demokratik laik Türkiye Cumhuriyeti devletinin, hukukun üstünlüğü anlayışı içinde, sosyal devlet ilkelerine de bağlı olarak varlığını ilelebet sürdüreceği inancıyla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Üskül.

İkinci konuşmacı, aynı konuda, İstanbul Milletvekili Necla Arat.

Sayın Arat, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, laiklik ilkesinin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na girişinin 71’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı

NECLA ARAT (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yetmiş bir yıl önce, 5 Şubat 1937’de laiklik ilkemiz, Kemalizmin diğer ilkeleri ulusalcılık, cumhuriyetçilik, devletçilik, halkçılık ve devrimcilikle birlikte Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na girdi. Laiklik, anayasal ilke olarak benimsendikten sonra, kabul edilen öteki anayasalarımızda da devletin değiştirilemez temel nitelikleri arasında yer aldı.

Hepimizin bildiği gibi, Gazi Mustafa Kemal, bütün dünyayı şaşkına çeviren bir bağımsızlık savaşının ardından, önümüzde ulusça kazanmamız gereken yeni ve daha zorlu bir savaş olduğunu dile getirmişti. Bu savaş, özgür ve bağımsız ulus devleti ve bu devletin yeni insanını, yeni bireyini yaratma savaşı idi. Bu savaş, görkemli bir aydınlanma süreci içerisinde kültür devrimini aşama aşama gerçekleştirerek çağdaş uygarlık düzeyini yakalayana değin sürecekti. İşte, temel bir ilke olarak laiklik, bu toplumsal kültürel projenin dev atılımlarından biri, aynı zamanda ardı ardına gerçekleştirilen devrimler arasındaki güçlü harçtı.

Günümüz AKP İktidarının kendi siyasal bilinçaltını yansıtarak yayınladığı 2008 Ajandası’nda önemli günler arasında yer vermediği hilafetin kaldırılması, şeriye ve evkaf vekâleti ile tekke ve zaviyelerin kapatılmaları, Şapka Devrimi gibi devrimler, Kemalist devrimin aydınlanma sürecinin temeldeki yapı taşları idi. Bu süreç içinde, Kemalist devrim ile şeriat hukukunun egemenliğindeki kapalı toplum yapısından çağdaş ve laik hukukun egemen olduğu yeni ve özgürlükçü bir ortama, kul olan insandan birey olan insana geçiliyordu. İşte bu bağlamda laiklik, din ve siyasetin birbirinden ayrılmasının, dine değil de ulusal egemenliğe dayanan bir toplumsal siyasal düzenin anahtarı oldu. Çünkü laiklik, kutsallaştırılmış gelenek ve kurallar karşısında zamanın gereklerine uyan kurum ve kuralları geliştirmek anlamına gelmekteydi. Laiklik, şeriatçı devlet anlayışına, din devleti anlayışına kesinlikle karşıydı. Zira, ümmet düzeni –hepiniz biliyorsunuz- bireysel ve ulusal birliği baskı altında tutup ikisinin de, dolayısıyla demokrasinin de gerçekleşmesini engellemekteydi. Laiklik, toplum, ulus ve devletin bilim ve akılla yönetilmesi, dinin kişisel ya da siyasal çıkarlara araç kılınmaması, vicdanlardaki kutsal yerini koruması, kısacası din maskesi altında gerici düşüncelere toplumda egemenlik sağlamaya çalışılmaması idi.

İşte bütün bu tanımlamaları göz önünde bulundurduğumuzda değerli milletvekilleri, AKP İktidarının tam da laikliğin kabulünün 71’inci yıl dönümünde MHP’nin desteğiyle hazırladığı türban ile ilgili yeni teklifi, cumhuriyetin temel ilkeleriyle çelişen ve de hesaplaşan, her şeyden önce de laik toplumsal değerlerimizi tehdit eden, yani laikliği hedef alan bir girişim olarak görüyoruz. İktidar, İslam coğrafyasında şeriatçıların en güçlü simgesi olan türbanı Türkiye’de de gündemin ilk maddesi hâline getirerek ve üniversitelerde serbest olmasını sağlamaya çalışarak ekonomik sıkıntıları, işsizliği ve yoksulluğu, yolsuzlukları, laik eğitimdeki yozlaşmayı örtmeye çalışmaktadır.

AKP kadınlar üzerinden dinci politika yapmakta, eşitlik ve temel hak ve özgürlükler ise bu dinci düzenlemenin maskesi olarak rol oynamaktadır. Ne var ki oyun tutmamıştır, bütün Türkiye ayaktadır, çünkü laiklik ve laik hukuk düzeninin, çok eşliliği, çocuk yaşta ve istek dışında evlendirilmeleri ortadan kaldırdığını, kız çocuk ve kadınların mirasta ve yargı önünde eşit olmalarını sağladığını; laiklikle birlikte eğitimde fırsat eşitliğinin kazanıldığını, tüm meslek ve bilim alanlarına kadınların girdiklerini, peçe ve çarşaftan kurtulup özel alandan kamusal alana çıktıklarını bilen milyonlarca kadın, şimdi, çok anlamlı bir şekilde, türbana ve arkasından geleceklere “hayır” demektedir. Bu kadınlar, AKP’nin altı yıllık kuluçkaya yatma döneminin sona erdiğini, yumurtaların birer birer çatlayıp gizli gündemin açığa çıktığını, Anayasa’ya dolaylı bir biçimde dinle ilgili bir düzenleme sokulmaya çalışıldığını ve İslamcı devlet anlayışının her zaman Atatürk ilke ve devrimlerine özgü olan laikliği hedef aldığını çok iyi bilmektedirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Tam bilim adamına yakışan bir konuşma, bravo!

BAŞKAN – Sayın Arat, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

NECLA ARAT (Devamla) – Toplumsal ve kurumsal mutabakatın olmadığı bir ortamda, sözde temel hak ve özgürlükler ve eşitlik adına yapılan bu düzenlemenin gerçekte kadınları aşağı ve ikincil gören ve bazı kadınlara da küçük yaşlarda verilen eğitim ve koşullama ile bunu doğalmış gibi kabul ettiren ataerkil ideolojinin ve erkek bencilliğinin dışa vurumu olduğunu görmekteyiz.

Laiklik ilkesinin kabulünün 71’inci yıl dönümünde, türbana ilişkin Orta Çağ tartışmalarının Gazi Mustafa Kemal’in Meclisine taşınmasından büyük bir üzüntü duyuyoruz. AKP’nin ve hasat toplama ümidiyle ona destek veren MHP milletvekillerinin hazırladıkları düzenlemenin, içinden geçtiğimiz süreçte, üniversitelerimizi, öğretim üyelerimizi, kadınlarımızı tehlikeli bir biçimde böldüğünü, yargı kurumları ve sivil toplum örgütleriyle ne denli ters düştüklerini görmelerini ve bu tarihsel dönemeçte, Anayasa’ya ettikleri bağlılık yeminini anımsayarak davranmalarını istiyoruz. Türkiye’nin rotasını değiştirmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İki sayın milletvekilimizin gündem dışı konuşmalarıyla ilgili olarak Adalet Bakanı…

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Laiklik ilkesinin Anayasa’ya girişinin 71’inci yıl dönümü dolayısıyla biraz önce düşüncelerini bizimle paylaşan Mersin milletvekili arkadaşımız Sayın Üskül ve İstanbul milletvekili arkadaşımız Sayın Arat’ın konuşmalarına cevap vermek için huzurunuzda değilim, sadece burada ortaya konan görüşlere katkı yapmak amacıyla Hükûmet adına huzurunuzdayım. (CHP sıralarından “Cevap verecek misiniz?” sesi)

MEHMET ÇERÇİ (Manisa) – Cevap vermeye değmez.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Veremezsiniz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, aslında laiklik ilkesi 1937 yılında Anayasa’ya girdi…

RAMAZAN KERİM ÖZKAN (Burdur) –  Tamam da Adalet Bakanım, Mehmet Bey “Cevap vermeye değmez.” diyor.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – …ama Türkiye Cumhuriyeti, kurulduğu andan itibaren laiklik anlayışını benimsemiş olan bir devlet yapısına sahipti. Yani cumhuriyet zaten kurulurken dinle devlet işlerinin ayrı olacağı bir eksen üzerine oturmuştu, ama daha sonra laiklik ilkesi de Anayasa’nın 37’nci maddesine girdi. Şu anda yürürlükte bulunan 1982 Anayasası 2’nci maddesiyle Türkiye Cumhuriyeti devletinin kriterlerinden birinin de, ilkelerinden birinin de laiklik olduğunu ifade etmektedir. Laiklikten ne anlamalıyız? Cumhuriyetten ne anlamalıyız? Demokrasiden ne anlamalıyız? Sosyal hukuk devleti derken neyi anlamalıyız…

SÜLEYMAN TURAN ÇİRKİN (Hatay) – Onlar biliyorlar zaten, sen bize söyle.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – …ve bu Anayasa’nın uygulandığı Türkiye’de yaşayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları bu ilkelerle ilgili konulara nasıl yaklaşmalı? Bunun cevabını, Anayasa koyucunun gerekçelerine bakarak bulabiliriz. 1982 Anayasası, bu Anayasa’yı yapan anayasa koyucu, laiklik ilkesinden ne anlaşılması gerektiğini gerekçesine yazmış, demokrasiden ne anlaşılması gerektiğini de yazmış. Dolayısıyla birimizin şöyle bir yorum veya tarif, diğerimizin farklı bir tarif getirmiş olması birtakım kavram kargaşalıklarına yol açıyor, sonra farklı farklı laiklik anlayışları, tarifleri ortaya çıkıyor. Böylece, sanki farklı anayasalara tabi ülke vatandaşlarıymışız gibi farklı farklı şeyler yapıyoruz, bazen birbirimizi çok ağır şekilde de eleştiriyoruz. O nedenle ben diyorum ki: Gelin, 82 Anayasası’nın gerekçesine  bir bakalım. 82 Anayasası’nı düzenleyenler ve anayasa koyucu olarak Parlamentodan geçirenler bununla neyi murat etmişler? Demokrasiyle neyi murat etmiş, şimdi gerekçeden okuyorum izin verirseniz: “Demokrasi egemenliğin millete ait olduğu bir siyasi rejimdir.” Bu konuda da herhâlde aramızda hiçbir görüş ayrılığı olamaz, zaten gerekçe demokrasiden ne anlamamız gerektiğini ifade etmiş. Nitekim zaten Meclisin duvarında yazılı olan o vecize de, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğunu ifade eden vecize de bu anlamın bir başka şekilde ifadesidir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Laikliğe dayanan demokrasi…

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN  (Devamla) – Peki, laiklikten ne anlamalıyız? İşte 1982 Anayasası. 1982 Anayasası esnasında burada, yani Parlamentoda yer alıp, kurucu heyette yer alıp burada, aramızda bulunan bir tek milletvekili arkadaşımız var, o çok daha iyi bilir bunu. 1982 Anayasası’nın laiklikle ilgili gerekçesini okuyorum, bakın ne diyor: “Hiçbir zaman dinsizlik anlamına gelmeyen laiklik ise, her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip olabilmesi, ibadetini yapabilmesi ve dinî inançlarından dolayı diğer vatandaşlardan farklı bir muameleye tabi kılınmaması anlamına gelir.” Bu, 1982 Anayasası’nın laiklikle ilgili gerekçesidir. Şu ifadenin, şu tarifin dışında başka bir şey söylemeye gerek var mı? Her şey burada açık. Ancak bir şey daha söylemek istiyorum: Tabii ki Anayasa’mızı bir bütün olarak değerlendirmek zorundayız, Anayasa’nın 24’üncü maddesini de göz önünde bulundurmak durumundayız. Bir bütün olarak değerlendirdiğimizde laiklik, burada ifade edildiği gibi, her ferdin istediği inanca, mezhebe sahip olabilmesi, ibadetini yapabilmesi ve dinî inançlarından dolayı diğer vatandaşlardan farklı bir muameleye tabi tutulmamasıdır. Biz bunu temin etmeye mecburuz. Hiç kimse dinî inancından dolayı veya inanmamasından dolayı farklı bir muameleye tabi tutulmamalıdır. İşte laiklik bunun teminatıdır.

Anayasa’nın 24’üncü maddesinin son fıkrası da devletin din kurallarına göre yönetilmemesi anlamına gelen bir değerlendirme yapmaktadır. Nitekim, 1961 Anayasası’nın laiklikle ilgili gerekçesi okunduğunda bu anlamın da orada olduğunu görürsünüz. Demek ki laiklik devletin bir karakteridir. Devlet, laik olur, yani herhangi bir dinin kurallarına göre yönetilmez.

Ben uzun süre avukatlık yaptım. Avukatlık yaptığım dönemde Türk Ceza Kanunu’nun 163’üncü maddesi yürürlükteydi. 163’üncü maddeye muhalefetten dolayı da takip ettiğim davalar olmuştu. O dönemde bu davalarla ilgili bilirkişilik yapmada temayüz etmiş bir öğretim üyemiz vardı, sanıyorum şimdi rahmetli oldu, Profesör Çetin Özek. Sanıyorum, bu konuyla ilgili iki ciltlik de bir eseri vardır. Laikliğe aykırı eylemlerle ilgili bilirkişilik yaptığı için, uzun bir deneyim olduğundan “Hangi davranışlar laikliğe aykırı olur, hangileri olmaz?” bu soruya cevap teşkil etmek üzere iki ciltlik bir eser yazdığını hatırlıyorum. Orada kendisi der ki “Bir sözün, bir davranışın laikliğe aykırı olarak vasıflandırılabilmesi için dört tane unsurun bir arada bulunması lazım. Bir: Ülkedeki mevcut sistemi, nizamı kötülemesi lazım. ‘Bu düzen iyi değildir.’ kâfi değil. Arkasından bir şey daha söylemesi lazım. ‘Bu düzenin yerine, beğenmediğim bu düzenin yerine falan dinin kuralları devlet düzeni olmalıdır.’ diye önermesi lazım. Bu da kâfi değil. Önerilen o dinî düzenin bir dinin iman bütünü içerisinde yer alması gerekir, yani herhangi bir kuralla ilgili önerdiği o düzenin bir dinin kuralları içerisinde yer almış olması lazım.” Sayın Özek diyor ki: “Bu da kâfi değildir. Dördüncü bir ilkeye, unsura daha ihtiyaç vardır. O da önerilen o dinî düzenin herkes için bağlayıcı olduğunu da önermesi lazım. Bu dört tane unsur bir araya geldiğinde laikliğe aykırı olur herhangi bir söz, herhangi bir davranış ve herhangi bir uygulama.”

Dolayısıyla tabii ki laiklik üzerinde çok şey söylenebilir ama şunu ifade etmek durumundayız ki: Türkiye Cumhuriyeti, gerçekten, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olmanın yanı sıra laiklik ilkesiyle de ülkemizde toplumsal birlik ve bütünlüğümüzün en önemli teminatıdır.

“Laiklik ilkesi olmadığı takdirde ne olurdu?” şeklindeki bir sorunun da cevabını aramak durumundayız. O bakımdan, laiklik ilkesinin ülkemizde Anayasa’nın gerekçesinde ifade edildiği gibi yaşatılmasında, geliştirilmesinde, vatandaşlarımızın herhangi birinin kafasında bu ilkeyle ilgili bir soru işareti varsa bu soru işaretini ortadan kaldırma konusunda Türkiye’yi yönetenlere görevler düştüğünü de ifade etmek istiyorum. Bu ülkede yaşayan herkes cumhuriyetimizi ve onun temel niteliklerini yürekten benimsemelidir.

Uygulama çok önemlidir. Eğer uygulamada birtakım, Anayasa’nın gerekçesinde yazılı ifadenin dışında onu dar kalıplar arasına hapsedecek bir yaklaşım olursa vatandaşlarımızın kafasında birtakım soru işaretlerine yol açarız. Bunu ortadan kaldırmalıyız. İktidar partisi olarak bu konuda sorumluluğumuz olduğunu düşünüyorum, muhalefet partisine mensup arkadaşlarımızın da sorumlu olduğunu düşünüyorum.

Biraz önce Sayın Arat’ın eleştirdiği Anayasa değişikliğiyle ilgili, burada sanıyorum 300 küsur milletvekili arkadaşımızın imzalarıyla Meclis Başkanlığına verilen, Anayasa Komisyonunda görüşülüp Genel Kurul gündemine inen ve sanıyorum yarın Genel Kurulda görüşülecek olan o teklifin Anayasa’nın 2’nci maddesinde ifade edilen laikliğe aykırı olduğu iddiasına katılmak asla mümkün değildir. Çünkü demin söylediğim gibi, hangi söz, davranış veya eylem laiklik ilkesine aykırı olur, o kriterler çerçevesinde değerlendirmek durumundayız. Yapılmak istenen, eğitim ve öğrenim özgürlüğü önündeki birtakım engelleri kaldırmaktır. Yasama organının görevi budur, Türkiye’yi yönetenlerin görevi budur, bu olmalıdır. Yoksa, ülkemizde birtakım vatandaşlarımız “Benim şöyle bir sorunum var, bu sorunu çözün.” dediğinde, ülkeyi yöneten insanlar olarak “Hayır, o beni ilgilendirmez.” diyemezsiniz. Mademki milletin vekilleri olarak buraya geldik, bir tek vatandaşımızın bir sorunu olsa bile bu sorunun çözümü için gayret etmek milletin vekilleri olarak, milletin Parlamentosu olarak bizim görevimizdir. Olaya yaklaşımımız budur.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Siz önce işsizliği, yoksulluğu çözün Sayın Bakan.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Kuşkusuz ki cumhuriyetimizi onun temel nitelikleriyle birlikte daha da geliştirerek, daha da bu ilkeleri çağdaş yorumlayarak ötelere taşımak, bizden sonraki nesillere taşımak ve ülkemizin aydınlık geleceğinin bu cumhuriyet ve onun içerisindeki bu ilkeleri geleceğe taşımakla olduğunu bilmek ve buna göre hareket etmek hepimizin en önemli görevidir diye düşünüyorum.

Gündem dışı söz alan 2 arkadaşımın laikliğin kabulünün 71’inci yıl dönümü dolayısıyla yapmış olduğu bu değerlendirmeye Hükûmet adına ben de katkı sağlamaya çalıştım.

Hepinizi yeniden sevgiyle, saygıyla, muhabbetle selamlıyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Gündem dışı üçüncü söz, Doğu Türkistan’ın Gulca şehrinde yaşanan katliamın 11’inci yıl dönümü münasebetiyle söz isteyen Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’ye aittir.

Sayın Ekici, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

3.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin, Doğu Türkistan’ın Gulca şehrinde yaşanan katliamın 11’inci yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

MEHMET EKİCİ (Yozgat) – Çin Halk Cumhuriyeti Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde 5 Şubat 1997 tarihinde Gulca vilayetinde patlak veren olayların 11’inci yıl dönümü münasebetiyle söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Doğu Türkistan konusu Türk dünyasının kanayan yaralarından biridir. Türk dünyasının doğusunda yer alan Doğu Türkistan Avrasya kıtasının tam ortasındadır. Bugün Çin Halk Cumhuriyeti sınırları içerisinde olan Doğu Türkistan Çin’in bütün eyalet ve özerk bölgelerinin en büyüğü olarak 1 milyon 600 bin kilometrekarelik yüz ölçümüne sahip bir bölgedir. 1993 nüfus sayımına göre de bölgede toplam 16 milyon nüfus yaşamaktadır ve bu nüfusun yüzde 62’sini oluşturan 10 milyon kişi de Türk kökenlidir. Maalesef bugün Çin Halk Cumhuriyeti dünyada insan hakları ihlalleri bağlamında en fazla eleştiri alan ülkelerden biridir. 1949 yılında Doğu Türkistan komünist Çin idaresine girdiğinden bugüne kadar yüzlerce ayaklanma meydana gelmiştir. Mazlum insanların temel hak istemelerine Çin güvenlik güçleri tarafından silahla karşılık verilmiş ve Doğu Türkistan meselesi bugün büyük güçlerin ve uluslararası insan hakları teşkilatlarının dikkatini çekmiştir.

Şubat ayı da Doğu Türkistan halkı için son derece büyük bir önem taşımaktadır. Bu nedenle Gulca olayına kısaca değinmek istiyorum. 5 Şubat 1997 tarihinde, Doğu Türkistan’ın kuzeybatısındaki Gulca şehrinde, Kadir Gecesi’nde evinde ibadet etmekte olan kişiler, karakola götürülerek işkenceyle öldürülür ve cesetleri ailelerine teslim edilir. Bunu duyan Uygurlar öfkelenerek sokağa dökülür, aile, fert ve bir grup insan hükûmete şikâyetini bildirmek üzere, hükûmet binasına yürür ve bu grup giderek kalabalıklaşır. Bu grup başka bir niyetinin olmadığını, sadece şikâyetini arz etmek niyetiyle geldiğini anlatmak için, küçük çocuk ve kadınları gösterici grubun önüne koyarak hükûmet binasına gelir, ama ne yazık ki, güvenlik güçleri tarafından ateşle karşılanır, olaylar giderek büyür ve elinde belki de sopadan başka bir şey olmayan insanlar acımasızca öldürülür. Bu iş bununla da bitmez:  Gulca şehrinde bütün evlere operasyon düzenlenerek gençler tutuklanır, hapishanelere doldurulur, bir bölümü hapishanelerde hayatını kaybeder. Hatta, Kazakistan’a kaçmayı başarabilmiş olanlar bile iade edilerek idam edilmeleri sağlanır.

İşte, ben, bugün, bu olayı anmak, bu olayda ölenlere rahmet dilemek için söz aldım ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin dikkatini buraya çekmek için söz aldım. Bu Gulca olayından sonra, Doğu Türkistan meselesi, Uluslararası Af Örgütü, Asya’daki İnsan Hakları İzleme Teşkilatı gibi uluslararası sivil toplum örgütlerinin dikkatini çekmeye başladı. Özellikle Uluslararası Af Örgütü, bugüne dek Doğu Türkistan’daki insan hakları ihlalleriyle ilişkili dört tane büyük rapor yayımlamıştır. Amerika Birleşik Devletleri’nde yayımlanan insan hakları raporlarında da Uygur meselesi geniş bir şekilde dünya gündemine oturmaya başlamıştır. Özellikle 11 Eylül olayından sonra, Çin Hükûmeti, uluslararası terörizmi de gerekçe göstererek Uygur Türkleri üzerindeki dinî, kültürel baskılarını maalesef artırmıştır ve haklarını kısıtlamaya başlamıştır. İşte, Uluslararası Af Örgütünün “Çin Halk Cumhuriyeti: Uygurlar Çin’in ‘Terörle Savaş’ Adına Uyguladığı Baskıdan Kaçıyor” adlı, Temmuz 2004’de yayınladığı raporu son derece önemli ve dikkate değerdir.

Kısacası, son yirmi yıldır Doğu Türkistan meselesi, insan hakları yönünden Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkelerinde hızla ilgi kazanan bir mesele olurken, maalesef Türk dünyasında bu ilgi azalmaya başlamıştır.

Bazı gözlemcilerin, bazı stratejistlerin tespitine göre de, bu mesele önümüzdeki yıllarda dünyanın önemli meseleleri içinde yer alacak ve bu meselenin bir çözüm yolu önemli oranda tartışılacaktır.

Bu münasebetle, amacımız, devletlerin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ekici, konuşmanızı  tamamlayınız.

Buyurun.

MEHMET EKİCİ (Devamla) – …ve hususen Çin Halk Cumhuriyeti’nin egemenlik haklarını sorgulamak değildir, ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ve cumhuriyet hükûmetinin dikkat etmesi gereken konu, Çin Halk Cumhuriyeti’yle ilişkilerde ciddi bir devlet politikasına ihtiyacımız olduğu konusudur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, tüm dünyadaki insan haklarını ve insan hakları ihlallerini takip etmeli ve duyarlılık göstermeliyiz, özellikle soydaşlarımızla ilgili konularda duyarlılığımızı daha da artırmalıyız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ekici.

Katliamda hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyorum.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gündeme geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmında yer alan sorulardan, Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin 2 ve 43’üncü sıradaki soruları, Devlet Bakanı Sayın Mehmet Şimşek 5 ve 107’nci sıradaki soruları, Devlet Bakanı Sayın Nimet Çubukçu 6 ve 7’nci sıradaki soruları, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik 11, 14, 26, 45, 56, 58, 59, 60, 82, 85, 93, 97, 103, 105 ve 134’üncü sıradaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir; sayın bakanların bu taleplerini sırası geldiğinde yerine getireceğim.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sayın milletvekilleri, Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın araştırılması, Türkçenin korunması ve geliştirilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine seçilmiş bulunan sayın üyelerin, bugün saat 17.00’de Halkla İlişkiler Binası B Blok 2’nci kat 4’üncü bankoda bulunan Meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak, Başkan, Başkan Vekili, Sözcü ve Kâtip Üye seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair iki önerge vardır; okutuyorum:

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun (6/309) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/19)

                                                                                                                  31.1.2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 61 inci sırasında yer alan (6/309) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 

                                                                                                                Reşat Doğru

                                                                                                                     Tokat

2.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın (6/333) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/20)

                                                                                                                        31.1.2008

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin sözlü sorular kısmının 84 üncü sırasında yer alan (6/333) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                    İsmet Büyükataman

                                                                                                               Bursa

BAŞKAN – Sözlü soru önergeleri geri verilmiştir.

Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:

3.- Aydın Milletvekili M. Fatih Atay’ın Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/23)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi bulunduğum Dilekçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Gerekli işlemin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 01.02.2008

                                                                                                         M. Fatih Atay

                                                                                                               Aydın

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Meclis araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır.

İlk okutacağım Meclis araştırma önergesi 500 kelimeden fazla olduğu için özeti okunacaktır. Ancak, önergenin tam metni Tutanak Dergisi’ne eklenecektir.

Önergeleri okutuyorum:

B) Meclis Araştırması Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ ve 29 milletvekilinin, Hristiyan din adamları ile bazı gayrimüslimlere yönelik saldırıların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/116) (x)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Son iki yıldır ülkemizdeki Hıristiyan din adamlarına ve bazı Gayrimüslimlere yönelik saldırıların tekerrür etmesi Türkiye'nin çıkarları ve ulusal değerlerimiz açısından son derece üzücü ve endişe verici bir durum yaratmaktadır. Bu saldırılar, halkımızın hoşgörüye ve insani değerlere dayanan kültürünü ve inançlarını yaraladığı gibi, Türkiye'nin dünyadaki imajını karalamakta ve hasım mihrakların eline ülkemize karşı yürüttükleri olumsuz propaganda kampanyası için etkili bir koz vermektedir.

Bu sorunun ülkemiz için yarattığı tehlike hakkında fikir sahibi olmak için İzmir’de Meryem Ana Kilisesi rahibi Adriano Françini’yi bıçaklayan Ramazan Bay’ın, saldırısının gerekçesi olarak söylediği dehşet verici sözlerin anımsanması yeterlidir. Ramazan Bay sorgulamasında “Rahip Santoro ve Hırant Dink cinayetlerini işleyen katillerin toplumda kahraman gibi gösterilmesi beni etkiledi. Ben de onlar gibi hareket edersem, kahraman ve ünlü olacağımı ve hayatımı kurtaracağımı düşündüm ve bu nedenle Rahibi bıçakladım…” demiştir.

Hıristiyan din adamlarına ve Gayrimüslimlere karşı işlenen cinayetler ve saldırılar ülkemizde kamu vicdanını son derece rahatsız ettiği gibi, Türkiye’deki bazı Hıristiyan mezheplerinin temsilcisi konumunda olan din adamlarının “Hıristiyanlara yönelik cinayet ve eylemler nedeniyle cemaatlerinin çok kaygılandığını” belirtmelerine yol açmıştır. Bu endişe ve kaygılar özellikle Malatya katliamından sonra artmış ve ülkemize hasım mihrakların da çabasıyla, Türkiye’nin dünyadaki imajına ağır bir darbe vuracak ve ülkemize büyük zarar verecek boyutlara ulaşmıştır.

Bu bağlamda değerlendirilmesi gereken iki ciddi bir gelişmeyle karşılaşmış bulunuyoruz.

Bunlardan birincisi, Hollanda Protestan Kilisesi ile Dünya Kiliseler Birliği’nin Türkiye’yi Birleşmiş Milletlere şikâyet etmeleri ve bunun bir sonucu olarak Birleşmiş Milletler Din Özgürlükleri Raportörü’nün ülkemizi takibe almak lüzumunu hissetmesidir.

İkincisi ise, bu konunun Avrupa Birliği Parlamentosu’na getirilmek hususunda bir hazırlığa başlanmış olmasıdır. Nitekim, Uyum Komitesi Başkan Vekili Lütfi Elvan başkanlığında TBMM heyetinin Strazburg’da yaptığı temaslar sırasında AP parlamenteri Hollandalı Bastian Belder Hollandalı din adamlarının Türkiye’deki rahip cinayetlerinden büyük endişe duyduklarını ve bu konuda ayrıntılı bir rapor üzerinde çalıştıklarını ve bu raporu Avrupa kamuoyuyla en geniş şekilde paylaşmak istediklerini ifade etmiştir. Belder kendisinin de bu konuda derin kaygıları olduğunu belirtmiştir.

Bu hususları dikkate alarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, ahlaki ve vicdani olduğu kadar, dış siyasetimizi de ilgilendiren yönleri olan bu sorunun üzerine kararlılık ve cesaretle gitmesinin ve karanlık olayların üstündeki perdenin kaldırarak ve saiklerinin teşhis edilerek bu suçların tekerrürünün önlenmesine yardımcı olmasının, Türkiye’nin herkesin kimliğine, dinine ve mezhebine saygıyı öngören büyük tarih geleneği ve kültürü açısından bir vecibe olduğunu ve ülkemiz çıkarları açısından da kritik bir önem taşıdığı takdir edilecektir.

Bu görüş ve mülahazalarla Hıristiyan din adamlarına ve bazı Gayrimüslimlere yönelik cinayet ve saldırıların neden ve saiklerinin araştırılması ve bunların tekerrürünün önlenmesi için ne gibi tedbirlerin alınması gerektiğinin tespiti amacıyla, Anayasa’nın 98 inci, TBMM içtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1)   Şükrü Mustafa Elekdağ                            (İstanbul)

2)   Onur Öymen                                             (Bursa)

3)   Ahmet Küçük                                            (Çanakkale)

4)   Mehmet Ali Özpolat                                  (İstanbul)

5)   Ahmet Ersin                                              (İzmir)

6)   Ali Oksal                                                   (Mersin)

7)   Şevket Köse                                              (Adıyaman)

8)   Hulusi Güvel                                             (Adana)

9)   Mevlüt Coşkuner                                      (Isparta)

10) Gürol Ergin                                              (Muğla)

11) Hüseyin Ünsal                                         (Amasya)

12) Fevzi Topuz                                             (Muğla)

13) Halil Ünlütepe                                          (Afyonkarahisar)

14) Enis Tütüncü                                            (Tekirdağ)

15) Fuat Çay                                                   (Hatay)

16) Durdu Özbolat                                         (Kahramanmaraş)

17) Bayram Ali Meral                                    (İstanbul)

18) Ferit Mevlüt Aslanoğlu                            (Malatya)

19) Faik Öztrak                                              (Tekirdağ)

20) Mustafa Özyürek                                     (İstanbul)

21) Esfender Korkmaz                                   (İstanbul)

22) Abdurrezzak Erten                                   (İzmir)

23) Malik Ecder Özdemir                               (Sivas)

24) Hikmet Erenkaya                                      (Kocaeli)

25) Birgen Keleş                                            (İstanbul)

26) Ramazan Kerim Özkan                            (Burdur)

27) Necla Arat                                                (İstanbul)

28) Hüsnü Çöllü                                             (Antalya)

29) Tayfur Süner                                            (Antalya)

30) Tekin Bingöl                                            (Ankara)

2.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 23 milletvekilinin, enerji üretiminde ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımında karşılaşılan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/114)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na

Dünyadaki hızlı teknolojik gelişmelere karşın enerji, ülke ekonomileri için mutlak girdi olma niteliğini artırarak korumaktadır. Enerjinin elde edilmesinin, verimliliğinin ve gerek ekonomik gerek ekolojik maliyetinin önemi giderek artmaktadır.

Ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişimlerinin en temel unsurunun enerji olduğu gerçeğinden yola çıkıldığında, enerjinin kesintisiz, güvenilir, temiz ve ucuz yollardan bulunması ve enerji kaynakların da mutlaka çeşitlendirmesi zorunluluğu ile karşı karşıya kalındığı görülmektedir.

Geleneksel enerji kaynakları ile geri kalmış teknoloji kullanımının, doğal çevrede geri dönülmez tahribatlara yol açmaması için "sürdürülebilir kalkınma" anlayışıyla enerji politikası oluşturmak gerekmektedir. Bunun en önemli ayağını ise yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı oluşturmaktadır. Ancak ülkemizde yasal düzenlemeler bulunmasına karşın yenilenebilir enerji kullanımı ile ilgili yeterli çalışma yapılmadığı gözlenmektedir.

Bu nedenle, enerji üretimi ve enerji üretiminde yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ile ilgili sorunların ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz.

 

  1) Hulusi Güvel                                             (Adana)

  2) Ali Rıza Öztürk                                         (Mersin)

  3) Ahmet Küçük                                           (Çanakkale)

  4) Yaşar Tüzün                                             (Bilecik)

  5) Enis Tütüncü                                            (Tekirdağ)

  6) Mevlüt Coşkuner                                      (Isparta)

  7) Mehmet Sevigen                                       (İstanbul)

  8) Mehmet Şevki Kulkuloğlu                       (Kayseri)

  9) Mehmet Ali Özpolat                                 (İstanbul)

10) Durdu Özbolat                                          (Kahramanmaraş)

11) Tekin Bingöl                                             (Ankara)

12) Nesrin Baytok                                          (Ankara)

13) İsa Gök                                                     (Mersin)

14) Ramazan Kerim Özkan                             (Burdur)

15) Halil Ünlütepe                                          (Afyonkarahisar)

16) Atila Emek                                                (Antalya)

17) Şahin Mengü                                            (Manisa)

18) Atilla Kart                                                 (Konya)

19) Fehmi Murat Sönmez                               (Eskişehir)

20) Şevket Köse                                             (Adıyaman)

21) Tayfur Süner                                            (Antalya)

22) Hüsnü Çöllü                                             (Antalya)

23) Akif Ekici                                                 (Gaziantep)

24) Hüseyin Ünsal                                         (Amasya)

Gerekçe:

Uluslararası Yönetim Geliştirme Enstitüsü (IMD) tarafından yayınlanan 2007 Dünya Rekabet Gücü Yıllığı verileri, ülkemizin enerji altyapısı ve arz güvenliği konusundaki yetersizliğine dikkat çekmektedir. Verilere göre, ülkemizin enerji altyapısının uluslararası piyasalarda birbirleriyle rekabet eden 55 ülke arasında en zayıf 10. ülke olduğunu ortaya koymaktadır.

Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu tarafından hazırlanan bir raporda, AB ve OECD ülkeleri ile kıyaslandığında, en pahalı elektriğin Türk sanayisi tarafından kullanıldığını ortaya konulmuştur. Dünyada elektrik enerjisi maliyetleri kilowatt saat başına 5,5 sent olmasına karşılık ülkemizde 8,6 senttir.

Son yıllarda sanayinin doğalgaza bağımlılığı artmış, komşu ülkelerden alınan doğalgazdaki kısıntılar nedeniyle üretimde kesintiler ve aksamalar oluşmuştur. Yüzde 72'ye varan enerjide dışa bağımlılık oranı ülke güvenliğini tehdit eder hale  gelmiştir.

Ülkemizin yıllık enerji talebi her yıl ortalama % 7 artmaktadır. Bu da yılda 2700 megavat ek kapasite artırımı anlamına gelmektedir. Geçtiğimiz yılın son günlerinde enerji açığının kapatılması gerekçesiyle Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin Kanun TBMM'den geçmiştir. Dünya enerji açığının kapatılabilmesi için fosil yakıtlara alternatif olarak sunulan nükleer enerji, bugün diğer enerji kaynakları arasında hem toplumsal hem çevresel hem de ekonomik açıdan maliyeti en yüksek enerji kaynağıdır. Örneğin ABD'deki Maine-Yankee reaktörünün kuruluş maliyeti 280 milyon dolar iken, sökülüp bertaraf edilmesinin maliyeti 2 milyar dolardır. Yani bir nükleer santralden kurtulabilmek için kuruluş maliyetinin sekiz katını ödemek gerekmektedir.

Fosil yakıtlar ise ağır çevre maliyetlerinin yanında gittikçe artan bir ekonomik maliyete neden olmaktadır. Örneğin 1999 yılında petrolün varili 24 dolar iken günümüzde 100 doları bulmuştur. Aynı biçimde doğalgazın da fiyatının sürekli artma eğiliminde olması ve sürdürülebilirlik ile sürekliliğinin sağlanamaması nedeniyle tercih edilir olmaktan çıktığı gözlenmektedir. Her iki fosil yakıt türünün de sera gazı salınımını artırdığı ayrı bir gerçektir.

Dünyadaki pek çok ülke enerji politikaları gereği fosil yakıtlar ve nükleer enerji yerine, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanım paylarını artırma çabasındadır. 2020 yılında dünyada üretilen elektriğin yüzde 50'sinin yenilenebilir kaynaklardan olması, 2010 yılında ise kullanılacak elektrik enerjisinin yüzde 10'unun rüzgârdan sağlanması planlanmaktadır. Buna örnek olarak Danimarka'nın elektrik enerjisinin %21'i rüzgârdan sağlaması ve 2010 yılında bu oranı %25'e çıkarma hedefi gösterilebilir. Avrupa ülkelerinde 2007 yılında yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım miktarı yüzde 10'un üzerine çıkartılmıştır.

Yenilenebilir enerjilerin, çevreyi fosil ve nükleer enerji teknolojilerinden daha az etkilemesi, kaynağının sınırsız olması, kurulum maliyeti dışında çok ucuza mal olması nedeniyle, tercih edilmesi toplumsal ve ekonomik açıdan bir zorunluluk halini almıştır.

Günümüzde gerek ülkemiz, gerek dünya ülkeleri için enerji sistemlerinin sürdürülebilir, enerji kaynaklarının yenilenebilir olması gerekliliği vardır. Ekonomiye katma değer kazandırmaları ve sürdürülebilir kalkınma aracı olmaları açısından yenilenebilir enerji kaynakları ülkemiz için stratejik bir öneme sahiptir.

Ülkemiz gelişmiş ülkeler gibi enerji-ekonomi-ekoloji dengesini kurmak zorundadır. Bunu gerçekleştirebilmek için ülkemizin kaynak potansiyelini doğru saptamak ve en uygun biçimde enerjiye dönüştürmek gerekmektedir.

2005 yılında 5346 sayılı "Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanun" TBMM'de kabul edilmiştir. Ancak geçtiğimiz yıllar içinde söz konusu kanunun uygulamalarında yavaş kalındığı ve rüzgâr enerjisi alanında geçtiğimiz yıl gerçekleşen gelişmeler dışında, hidrolik, güneş, jeotermal, biyokütle, biyogaz, dalga, akıntı enerjisi ve gel-git gibi fosil olmayan enerji kaynaklarında sağlanan ilerlemelerin yeterli olmadığı görülmektedir.

Avrupa Birliği ülkelerinde yenilenebilir enerji büyüme hızı içinde biyodizel ikinci, biyoetanol altıncı sıradadır. Bu iki biyoyakıt için ülkemizde de büyük bir potansiyel mevcuttur. Biyoyakıtlar, petrolde dışa bağımlılığı azaltması, tarımsal üretimde çeşitliliği artırması, kırsal kalkınmayı desteklemesi ve yem sanayine hammadde sağlaması gibi sebeplerle ülkemiz açısından daha büyük önem taşımaktadır. Yenilenebilir enerji kaynakları bakımından ülkemizin oldukça elverişli bir coğrafyaya sahip olduğu ortadadır.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, ülkemiz için stratejik önemde olan yenilenebilir enerji kaynaklarının verimli olarak kullanımı ve çeşitliliğin artırılması ile ilgili sorunların ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir meclis araştırması açılmasının yerinde olacağı kanısını taşımaktayız.

3.- Adana Milletvekili Hulusi Güvel ve 22 milletvekilinin, kırmızı palmiye böceği zararlısı ile etkin mücadele için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/115)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Ülkemizin güney kıyı şeridinde, 3 yıldır etkili olan ve neredeyse orman yangını kadar tahribat yaratan kırmızı palmiye böceğinin yayılımının önlenmesi, gerek palmiye ağaçları gerek yıllık tarım bitkilerinin üretiminde hayati önem taşımaktadır.

Özellikle son yıl içinde zararlının yayılma alanları ve oluşturduğu tahribat artmıştır. Adana ilimizde salgının boyutu büyümüş, birçok ağacın kesilmesi gerekmiştir. Bölgede zararlının mısır ve şeker kamışına bulaşma olasılığı endişe yaratmaktadır.

Bu nedenle, söz konusu zararlının yayılmasının önlenmesi ve zararlı ile daha etkin mücadele edilmesi için, ilgili sorunların ve alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci İç Tüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis Araştırması açılmasını arz ederiz. 25.01.2008

  1) Hulusi Güvel                                 (Adana)

  2) Şevket Köse                                   (Adıyaman)

  3) Ahmet Ersin                                   (İzmir)

  4) Enis Tütüncü                                  (Tekirdağ)

  5) Mehmet Ali Özpolat                      (İstanbul)

  6) Mevlüt Coşkuner                           (Isparta)

  7) Necla Arat                                      (İstanbul)

  8) Durdu Özbolat                               (Kahramanmaraş)

  9) Bayram Ali Meral                          (İstanbul)

10) Mustafa Özyürek                           (İstanbul)

11) Ali Oksal                                       (Mersin)

12) Esfender Korkmaz                         (İstanbul)

13) Faik Öztrak                                    (Tekirdağ)

14 Ferit Mevlüt Aslanoglu                   (Malatya)

15) Abdurrezzak Erten                         (İzmir)

16) Malik Ecder Özdemir                     (Sivas)

17) Hikmet Erenkaya                           (Kocaeli)

18) Birgen Keleş                                  (İstanbul)

19) Ali Rıza Ertemür                            (Denizli)

20) Ramazan Kerim Özkan                  (Burdur)

21) Hüsnü Çöllü                                  (Antalya)

22) Tayfur Süner                                  (Antalya)

23) Tekin Bingöl                                  (Ankara)

Gerekçe:

Akdeniz ve Ege denizi kıyısındaki lüks oteller ve belediyeler tarafından dekoratif amaçla, Mısır başta olmak üzere Akdeniz'e kıyısı bulunan ülkelerden ithal edilen palmiyelerle yurdumuza gelen ve bir çifti üç yılda 50 milyon adede kadar çoğalabilen kırmızı palmiye böceğinin, son zamanlarda başta Adana olmak üzere İzmir, Antalya ve Muğla illerimizde yaygınlaşması sonucunda yıkıcı zararlar görülmeye başlanmıştır.

Ülkemiz iklimi, 24 ilde ekimi ve dikimi yapılan bu ağaçlara (Phoenix canariensis) bulaşan kırmızı palmiye böceği (Rhynchophorus ferrugineus) orijini olduğu bölgedeki Akdeniz iklimi isteklerine uygundur. Zararlının ülkemizde yerleşik olması ve yayılması muhtemel görülmektedir.

İlk defa 1980 yılında Malezya'da hindistancevizi ağaçlarında görülen bu böcek, 1985 yılında Suudi Arabistan'a, buradan da ihraç edilen hurma fidanları ile Birleşik Arap Emirlikleri'ne ve 1994'te Mısır'a sıçramıştır. Salgın 1996 yılında Mısır'dan ihraç edilen hurma ağaçları ile İspanya'ya yayılmış, 1999’da İsrail'de görülmüştür. Son yıllarda Mısır'dan ithal edilen hurma ve palmiye ağaçları ile de ülkemize girmiştir.

Palmiye Merkezi tarafından yapılan hastalık ihbarının birçok yayın organında çıkmasına rağmen, Bakanlık tarafından ithalatın geçici durdurulması kararı 5 ay sonra çıkabilmiştir. Bu arada ülkeye Mısır'dan hurma ağacı ithalinin çok arttığı gözlenmiştir. İthalat, bakanlıkça 24 Nisan 2006'da yayımlanan bir tebliğle yasaklanmıştır. Ancak, Gürcistan'ın da aralarında bulunduğu karantina dışı ülkelerden palmiye ithalatı hala sürmektedir.

Kırmızı palmiye böceğinin yayılımının önlenmesi amacıyla Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nca 2006 yılı ortalarında, Adana dahil 6 ilde karantina çalışmaları başlatılmış, ancak, yetersiz kalınmış, salgın engellenememiştir.

Aralarında üniversite öğretim üyelerinin de bulunduğu uzmanlarca, kırmızı böcek zararlısının şeker kamışı ve mısır tarımına da yayılma ihtimalinin olduğu kaydedilmektedir. Türkiye'nin mısır ihtiyacının yüzde 45'inin Çukurova'da üretildiği düşünülürse, böyle bir yayılımın, zararı felaket boyutuna ulaştıracağı ortadadır.

Yukarıda sözü edilen bölgelerdeki üreticilerimiz bu zararlı ile mücadeleye yabancıdır. Yoğun tarım yapılan bölgelerde, zararlının etki alanını genişletmesinin tarımsal üretimde ciddi sıkıntılara neden olacağı konusunda endişe duyulmaktadır. 3-5 Aralık 2007 tarihleri arasında gerçekleştirilen "Uluslararası Palmiye Böceği Çalıştayı" sonuç bildirgesi henüz açıklanmamıştır. 16-0cak-2008 tarihinde, Antalya'da "Palmiye Kırmızı Böceği Eradikasyon Projesi” bilgilendirme toplantısı yapılmıştır. Bu toplantıda da konunun önemi ve acil önlem alınması gerekliliği vurgulanmıştır.

Adana'da bulunan 6 bin palmiye ağacından 750'sine böceklerin hastalık bulaştırdığı tespit edilmiş, ilaçlama çalışmaları yapılmış ancak, ağaçlardan 600 tanesi tamamen ölmüştür. Ülkemiz güney kıyı şeridinde bulunan 500 bini aşkın palmiye ağacı bu zararlıların tehdidi altındadır.

Avrupa Birliği ülkeleri 2007 yılının Mayıs ayından bu yana, üçüncü ülkelerden ithal edilen palmiyelerden, birçok kıstası kapsayan bir bitki temiz raporu (phytosanitary certificate) ve birlik içindeki nakillerde, yine belli kıstasların yerine getirildiği bitki pasaportu (European phytosanitary passport) istemektedirler. Ayrıca bu ülkelerde hastalıklı bölgelerin belirlenmesi, burada acil tedbirler alınması, hastalıklı bölge etrafında tampon bölge oluşturulması ve burada da önleyici tedbirlerin yürürlüğe konulması önerilmektedir. Ülkemiz için de, 5cm çap üzerindeki bütün palmiyelerden ithalat ve ihracat sırasında Avrupa Temiz Raporu istenmelidir. Ülke içinde de hastalıklı yörelerden, hastalık görünmeyen yörelere palmiye gönderilmesi engellenmeli ve bakanlık tarafından temiz raporu alınması mecburiyeti düşünülmelidir.

Sorunun çözümü için Bakanlık, diğer devlet kurumları, belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerin işbirliği  yapması gerekmektedir.

Yukarıda belirtilen gerekçelerle, kıyı şeridimizde yayılmakta olan kırmızı palmiye böceği ile daha etkin mücadele etmek amacıyla, ilgili sorunların ve alınacak tedbirlerin Yüce Meclisimizce tespiti amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasının yerinde olacağı kanısını taşımaktayız.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki görüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş iki adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır. Ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

A) Önergeler (Devam)

4.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin (2/47) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/22)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/47 Esas nolu “Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” teklifim 45 gün içerisinde görüşülmediği için TBMM İç Tüzüğünün 37. maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul Gündemine alınmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Reşat Doğru

                                                                                                                 Tokat

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru, milletvekilleri adına Akif Akkuş, Mersin Milletvekili.

Sayın Doğru, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’m ile ilgili olarak İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Karaman Milletvekilimiz Hasan Çalış Beyefendi’yle beraber hazırlamış olduğumuz kanun teklifi, öğrenim kredisi alan öğrencinin, borcunu, okulunu bitirdikten dört yıl sonra, her yıl için yüzde 1 endeks uygulanarak ödemesi içindir.

Bugünkü uygulamaya bakmış olduğumuz zaman, uygulamada, öğrenci, okulunu bitirdikten iki yıl geçtikten sonra ödemeye başlıyor, fakat, ödemeye başlarken de, ödemesinde, TEFE oranına göre, yani toptan eşya endeksindeki orana göre borcunu ödemek durumuyla karşı karşıya kalıyor.  Öğrencinin borcunu bu şekilde ödemesi, tabii, onunla beraber de bir sürü sıkıntıyı da beraberinde getiriyor.

Değerli milletvekilleri, Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürümüz, 2006 senesinde bununla ilgili bir kanun teklifi getirmiş ve iyileştirme de yapmıştır. Son zamanlarda -Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürüne ve çalışanlarına teşekkür etmek istiyorum- hakikaten, kredi noktasında olsun, yurtlar konusunda olsun, çok büyük mesafeler alınmıştır. Ancak, o, 2006 senesinde çıkartılmış olan kanun tam olarak sorunu çözmüş değildir. Gerek seçim bölgem gerekse Türkiye’mizin çeşitli yerlerinde yapmış olduğum çalışma gezileri esnasında, birçok insanın bu konular üzerinde çok büyük oranda beklenti içerisinde olduğunu gördüm. Hepsi, çocuklarının okulunu bitirmesiyle beraber, işte, iki yıl sonrasında ödemenin başlamasından ve beraberinde de, o ödeme planındaki TEFE oranının yüksekliğinden şikâyet ediyorlar. Hatta, bazı yerlerde bunların çok ciddi manada da belirli bir orana ulaşmış olduğu da görülüyor. Özellikle 2000’le 2005 senesi içerisindeki öğrenci kredilerindeki bu sorun daha da büyük bir konuma gelmiş, ama, 2006 senesindeki o Kanun’un çıkmasıyla beraber birazcık nefes almış olsa bile, bizim kanun teklifimizdeki durumumuz, yani, okulunu bitiren öğrenci, iki yıl sonra ödemeye başlamasın, dört yıl sonra başlasın. Ayrıca, bunu isterken de, bilhassa erkek öğrenciler için de biz bunu istedik. Erkek öğrencilerin, okullarını bitirdikten sonra iş bulma şanslarının pek o kadar iyi olduğunu söyleyemiyoruz. Yani, bizim hepimizin de çocukları vardır, Türkiye’mizdeki iş bulma oranı, hangi üniversiteyi bitirirseniz bitirin, çok düşüktür. Son yıllarda zaten işsizlik oranlarına bakmış olduğumuz zaman da bunu açık olarak görmekteyiz. Yani, çocuk okulunu bitiriyor ve beraberinde de işte tam işine başlamadan veyahut da büyük bir kısmı da asgari ücretle işe başlıyor, o aşamada bunun geri ödemeyle karşı karşıya kalmış olması dolayısıyla ailede bir sıkıntı da yaratıyor. Kredi alan öğrencilerin ailelerinin birçoğu gariban; işte, emekli, çiftçi veyahut da memur olan çocukların aileleridir. Yani onlar zaten geçinme zorluğuyla karşı karşıyalar, bir de bununla karşılaşmış oldukları zaman büyük bir zorluk içerisinde kalıyorlar.

Bizim kanun teklifimizde diyoruz ki biz: Yani iki yıl yerine dört yıl olsun. Dört yıldan sonrasında da bu TEFE oranı değil, yüzde 1 olsun. Yani “Zam oranlarının veyahut da TEFE oranlarının yüksek olması en azından ailelerin bir anda -emekli olan insanların veyahut da çiftçilikle uğraşan insanların- maliyesini bozmasın.” şeklindedir.

Bakınız, bununla ilgili yapmış olduğum çalışmalar esnasında, 31.12.2006 tarihi itibarıyla, kredi borcunu ödeyemeyenlerin -öğrenim kredisinden- yaklaşık olarak sayısının 544.548 kişi olduğu, yani 99,8 milyon civarında paranın ödenmediği; ayrıca 419.417 kişinin de katkı kredisini ödeyememiş olduğu görülüyor. Yani bu insanların evrakları işte vergi dairelerine gidiyor veyahut da amme alacaklarıyla ilgili çeşitli kurum ve kuruluşlara geçiyor.

Bakınız, 2008 yılı itibarıyla, şu anda bizim devletimiz 750 bin civarında öğrencisine öğrenci kredisi, 520 bin civarında öğrencisine katkı kredisi veriyor. Yani dolayısıyla da önümüzdeki dönemlerde bununla ilgili sorun daha fazla da büyüyecek şekilde gelmiş olacaktır. Bu mealde de özellikle geri ödenmesi noktasındaki garip ve mahzun insanlara destek olunması, yardımcı olunması ve beraberinde de işte maliyelerimizde veya icra dairelerimizde şu anda yaklaşık olarak 1 milyona yakın evrak vardır, bu evrakların da kurtarılması ve insanlarımızın en azından biraz rahat olması noktasında, gençlerimizin istekleri doğrultusunda ben bu kanun teklifini getirdim.

Hatta bu kanun teklifini verdikten sonra, bazı basın kuruluşlarında yer almasıyla beraber, birçok yerden de müspet impulslar aldığımı da ifade etmek istiyorum. İnsanlar, bu kanunun çıkartılmasıyla beraber, bir nebze de olsa, bunun kendi bütçelerine katkısı olacağını ifade etmeye çalıştılar.

İnanıyorum ki, bu noktada sizlerin o güzel oylarıyla bu en azından gündeme alınacaktır diye düşünüyorum.

Gençlerimize sahip çıkmak mecburiyetindeyiz değerli milletvekilleri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Doğru, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

REŞAT DOĞRU (Devamla) – Özellikle 21’inci yüzyıl, lider ülke Türkiye idealinin olmuş olduğu, gençlerimize vermiş olduğumuz bir yüzyıl olmalıdır. Artık, gençlerimize, hem okuma noktasında… Özellikle de son zamanlarda üniversitelerimizde “Bologna Süreci” dediğimiz, yani üniversitelerin artık yavaş yavaş dünya üniversiteleri standardına geçmiş olduğu bir dönemi görüyoruz. Yani üniversitelerimiz, artık, dünya üniversitelerinin birçoğundan bile iyi ve kaliteli bir eğitim veriyor.

Gençlerimize sahip çıkarken, aynı zamanda… Gençlerimizin işte böyle içerisinde bulunduğu durum veyahut da okullarını bitirdikleri zamanki o sıkıntılarla karşı karşıya kalmalarıyla beraber bir anda ümitsizliğe kapılmaması noktasında bu kanun teklifini hazırladık. Umarım ki bu kanun teklifine gerekli desteği sağlarsınız. Akabinde de -onunla beraber, önümüzdeki yakın bir zamanda, bu kanun teklifiyle beraber- kanunlaşması sağlanmış olur ve gençlerimiz de bir nebze olsun nefes almış olur diyor, yüce heyetinizin vereceği kararı saygıyla karşılayacağımı söylemek istiyorum.

Heyetinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Hükûmet adına, Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik.

Sayın Bakanım, buyurun.

Süreniz beş dakika.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bildiğiniz gibi, iktidara geldiğimizden beri, Kredi ve Yurtlar Kurumuyla ilgili olarak, özellikle kredilerin tahsili ve öğrencilere kredi ve burs verilmesiyle ilgili çok önemli iki kanun çıkardık. Bunlardan birisi 5102 sayılı Kanun, birisi 5505 sayılı Kanun.

5102 sayılı Kanun’la, daha önce kamu kurumlarında çok dağınık bir şekilde yürütülen, özellikle çeşitli devlet kuruluşları tarafından verilen bütün bursları ve kredileri tek elde topladık. Kredi ve Yurtlar Kurumu bunun tek yetkilisi ve dağıtıcısı durumuna geldi. Böylelikle kaynak israfı ve dublikasyonların önüne geçildi.

Bir başkası: Bir milletvekilimiz, Bitlis Milletvekilimiz Sayın Vahit Kiler tarafından hazırlanıp Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan bir kanun teklifi yasalaştı Türkiye Büyük Millet Meclisinde. O da 5505 sayılı Kanun’du. Buna göre getirdiğimiz düzenleme şudur: Bir öğrenci kredi aldıktan sonra, kredisini alır, okulunu bitirir, okulunu bitirdikten iki yıl sonra ödemekle mükelleftir aldığı kredileri. Ancak, eğer işe girmemişse, yani, sigortalı, Bağ-Kur’lu, Emekli Sandığına mensup değilse, Kredi ve Yurtlar Kurumuna müracaat ediyor, her yıl, işe girmediği sürece, borcunu erteleme hakkına sahiptir.

Şimdi, özellikle Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’ya teşekkür ediyorum böyle bir konuyu gündeme taşıdığı için. Yalnız, Sayın Doğru’ya şunu söylemek isterim: Öğrencilerimiz, şüphesiz ki, kredi alırken, bunu öderken ciddi sıkıntılarla -özellikle öderken- karşı karşıya kalabilirler. Ancak şunu unutmayalım ki, eğer bu çark dönmezse, bundan sonra kredi vermemiz gereken öğrencilerimiz için biz kaynak temininde sıkıntılar çekeriz.

Bakın, değerli milletvekilleri, bu işin takibinde mesele sıkı tutulduğu için, Kredi Yurtlar Kurumunun kurulduğu 1962’den 2003 yılına kadar kırk yıllık süre içerisinde yapılan tahsilatın tamamı 27,4 trilyon Türk Lirasıdır. Fakat 2003-2007 yılları arasında yapılan tahsilat 906 trilyondur, 1 katrilyona yakındır. Eğer, biz, bugün, öğrencilerimize âdeta yıldızlı oteller mesabesinde yurtlar inşa edip, onların emrine takdim ediyorsak, eğer öğrencilerimize gerçekten kendi evlerindeki aile sıcaklığını hissettirecek yurtlar verebiliyorsak, 2002 yılının sonunda, 2003 yılının başında 460 bin öğrenciye kredi verilirken, şimdi 762 bin öğrenciye eğer kredi ve burs verilebiliyorsa bu geri dönüşüm sayesindedir.

Bir de bütün öğrenciler bir lisans programını dört yılda bitirmiyorlar. Sayın Doğru diyor ki: “Bitirdikten iki yıl sonra değil, dört yıl sonra başlasın.” Dört yıllık bir lisans programını altı yılda bitirme hakkına sahipsiniz, tıp fakültesini dokuz yılda bitirme hakkına sahipsiniz. Siz dört yıl devam ettikten sonra dört yıl kredi ödenir ve kesilir, ama öğrenci okulu bitirmemişse tahsilat yapılmaz. Diyelim ki gecikmeli olarak bitirdiniz, iki yıl sonra bitirdiniz, iki yıl sonra ödeme başlayacağı için, eğer gecikmeli bitirdiyseniz, bütün hakkınızı, o geç bitirme hakkınızı kullandıysanız, okulu bitirdikten zaten dört yıl sonra ödemeye başlıyorsunuz. Peki, diyeceksiniz ki: Niçin başarısız öğrenciye göre bu hesabı yapıyoruz, başarılı öğrencilere göre bu hesabı yapalım? Biz de diyoruz ki: Başarılı öğrenci, eğer işe girmişse, kendisinden sonrakilere de kaynak oluşturmak, kendisi de yararlandığı böyle güzel bir imkândan ardından gelenler de yararlansın diye, zaten işe girdiyse, kredisini geri ödemeye başlasın. Ama giremediyse, her yıl müracaat ederek Kredi ve Yurtlar Kurumuna, borcunu erteletme hakkına sahiptir. Dolayısıyla 5505 sayılı Yasa’dan sonra burada yeni bir düzenleme yapılmasına bence ihtiyaç yoktur. Ancak şüphesiz ki 5505 sayılı Kanun’u çıkaran yüce Meclistir, burada da takdir yüce Meclisindir.

Kredi ve Yurtlar Kurumu, dediğim gibi, bugün gerçekten dünyada çok az emsali görülecek şekilde -bunu iddialı söylüyorum- öğrencilerimize en ucuz şekilde hizmet vermektedir, hatta hiçbir para almamaktadır diyebilirim. Öğrenciden diyelim ki 50 YTL aylık para alıyoruz, ama ayda 66 YTL sabah kahvaltısına ve akşam yemeğine katkıda bulunuyoruz. Dolayısıyla aslında öğrencilerimiz bir manada Kredi ve Yurtlar Kurumunun yurtlarında bedava barınmaktadır.

Kız öğrencilerle ilgili zaten pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Şu anda Kredi ve Yurtlar Kurumunun…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Şu anda 182 bin öğrencimiz yurtlarda kalmaktadır, Kredi ve Yurtlar Kurumunun yurtlarında. Bunun 107 bini kız öğrencimizdir, 74 bin küsuru erkek öğrencidir. Kapasite itibarıyla da kız öğrencilere ayrılan kapasite çok çok daha fazladır. Kız çocuklarımıza zaten en iyi imkânları hazırlıyoruz ve onlara pozitif ayrımcılık yapıyoruz. Dolayısıyla İç Tüzük’ün 37’nci maddesiyle doğrudan Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna indirilen bu yasanın, bence, gündeme alınmasına gerek yoktur, takdir yüce Meclisindir diyorum.

Sayın Başkan, zatıalinizi ve yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Mersin Milletvekili Akif Akkuş.

Sayın Akkuş, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

AKİF AKKUŞ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce Sayın Bakanımızı dinledik. Gerçekten, Kredi Yurtlar Kurumunun, Türkiye’ye, Türk eğitimine verdikleri azımsanamaz, bilakis bunun kutlanması gerektiği kanaatindeyim. Çünkü yoksulluk ve fakirlik ülkemizde had safhada. Durum böyle olunca, öğrencilerimizin hem barınma yerine hem de krediye ihtiyaçları bulunmaktadır. Bugün Kredi Yurtlar Kurumu bunu kısmen karşılıyor. Bu bakımdan hem Kredi Yurtlar Kurumu yönetimine hem de Kredi Yurtlar Kurumuna ödenek ayrılmasına vesile olan kişilere teşekkür ediyorum.

Bugün ülkemizde yaklaşık olarak 2,5 milyon civarında üniversite öğrencisi var. Bunların 220 bin kadarı da yurtlarda kalıyor. Elbette bu sayı çok fazla değil, bilakis oldukça da az. Bu sayının artırılması gerekiyor. Yani hem daha fazla sayıda öğrencinin yurtlarda kalabilmesi için yeni yurtların, yeni mekânların açılması gerekiyor hem de bunların aldıkları burs sayısının, kredi sayısının artırılması gerekiyor kanaatindeyim.

Şimdi kredi ve bursların tek elde toplandığını görüyoruz. Bu gerçekten güzel bir gelişme. Bunun yanında, kahvaltı ve akşam yemeği parasının tekrar öğrencilere ödenmesi yine bu fakir fukara öğrenciler için fevkalade bir katkı diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, şöyle bir düşünün; birçoğumuz bu yurtlarda kaldık, bu yurtlarda yaşadık. Ben şöyle hatırlıyorum: İlk üniversiteye gittiğim sene -birinci yıl- kalacak yer bulamamıştım. Evlerde, şurada burada idare ettikten sonra ikinci sene Kadırga Yurdu’na gittim ve Kadırga Yurdu, bir odada 4 kişinin kaldığı fevkalade güzel, o zamanın üç yıldızlı otellerinden daha vasıflı bir yer idi. Dolayısıyla, buradan şunu belirtmek istiyorum: Hepimizin üzerinde bu kurumların bir hakkı bulunmaktadır, bu kurumlarda birçoğumuz kaldı.

Tabii, verilen kredi aylık 160 YTL. Yeter mi? Hayır. Çünkü bugün, bir öğrencimiz, aşağı yukarı 400 lira ile 800 liranın kendisine kâfi gelebildiğini, yetebildiğini belirtiyor ve ülkede maaşları da şöyle bir düşündüğümüz zaman, aşağı yukarı yirmi yılını tamamlamış bir öğretmenimiz 1 milyon 200 bin lira para alıyor. Bunun da diyelim ki 400’ünü çocuğuna gönderse, 400’ünü ev kirasına verse, kendisinin yaşaması için, yokluk sınırının altında yaşaması için bile bu para ona yetmeyecektir.

Tabii, son zamanlarda iki tane yurtta kaldım; bunlardan birisi Muğla Yurdu, birisi Rize Yurdu. Gerçekten, biraz önce Sayın Bakanımızın belirttiği gibi, beş yıldızlı otel görünümünde yurtlar. Bu bakımdan da yine bir teşekkür daha ediyorum.

Ancak burada şu var: Şimdi, az önce yine Sayın Bakanımız belirtti; yani, bu çocuklar dört yılda okulu bitiremiyorlar, dolayısıyla -altı yılda bitirenler var, tıp fakültelerini dokuz yılda bitirenler var- bunların geriye ödenmesinin dört yıla kadar uzatılması, geri dönüşü zayıflatacağı için uygun değildir diye belirtti.

Ancak, burada tabii, hemen şu konuyu da bununla birlikte düşünmek mecburiyetindeyiz: Türkiye’de büyük bir işsizlik sorunu var, iş bulmak çok zor. Özellikle, fen-edebiyat fakültelerinden, ziraat fakültelerinden, eğitim fakültelerinin ve fen-edebiyat fakültelerinin felsefe grubu öğretmenliklerinden, beden eğitimi bölümü, resim bölümü gibi yerlerden mezun olan çocuklarımızın…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akkuş, konuşmanızı tamamlayınız.

AKİF AKKUŞ (Devamla) - …hemen iş bulmaları mümkün değil. Bu bakımdan, bunun dört yıl olmasının, yani dört yıl sonra geriye ödenmeye başlamasının uygun olacağı kanaatindeyim.

Bir de, tabii, bu alınan kredilere faiz ödemesi var. Bu faiz ödemelerinin de ben biraz fazla olduğunu görüyorum, öyle düşünüyorum en azından. Biliyorsunuz, bu TEFE’ye bağlandı. Yahut, işte Kredi ve Yurtlar Kurumu yetkililerinin belirttiğine göre de, diyorlar ki: “Biz bunu beyaz eşyaya endeksledik.” Beyaz eşyaya endekslediyse, beyaz eşyada da aşağı yukarı yılda böyle yüzde 8’lik bir değişim olsa, o zaman bu faiz yüzde 8 olacaktır ki, bunun… Tabii, biz insan yetiştiriyoruz, insana yatırım yapıyoruz. Dolayısıyla, bunu bir faiz döngüsü içerisinde düşünmememiz gerekir diyorum.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akkuş.

Sayın Doğru, söz istemişsiniz. Size çok az bir süre vereceğim.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Bir dakikalık bir süre…

BAŞKAN – Lütfen, katkı yapacaksanız o katkınızı yapınız.

Buyurun.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Başkanım, şimdi, benim buradaki teklifimde faiz oranlarının düşürülmesiyle ilgili olarak bir teklifim var. Aynı zamanda ödemede de büyük sıkıntılar var. Bakın, 31.12.2006 tarihi itibarıyla kredisini ödememiş veya şu anda problemi olan 544.548 kişi var, katkı kredisini ödememiş 419.417 kişi var. Yani, bu sayı az bir sayı değil. Demek ki insanlar ödeyemiyorlar. Hele de yani iş bulma konusunda… İş bulamıyor ki insan. Adam işini bulsa zaten ödeyecek. Dolayısıyla, garip ama mahzun insanların en azından biraz nefes alması içindir.

Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Doğru.

Evet, görüşmeler tamamlanmıştır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. (MHP sıralarından alkışlar)

İkinci önergeyi okutuyorum:

5.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Sivas Madımak Oteli’nin “Kardeşlik, Anma, Kültür ve Sanat Müzesi”ne Dönüştürülmesine Dair Kanun Teklifi’nin (2/89) İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/21)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/89 esas numaralı Sivas Madımak Oteli’nin “Kardeşlik Anma, Kültür ve Sanat Müzesi”ne Dönüştürülmesine Dair Kanun Teklifim havale edildiği Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda 45 gün içerisinde görüşülmediğinden İçtüzüğün 37’nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunda gereğini rica ederim.

                                                                                                          Hasan Macit

                                                                                                              İstanbul

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak Hasan Macit, İstanbul Milletvekili.

Buyurun Sayın Macit. (DSP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, benim bir söz hakkım vardı…

HASAN MACİT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sivas Madımak Oteli’nin kardeşlik, anma, kültür ve sanat müzesine dönüştürülmesiyle ilgili kanun teklifimin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili sözlerime başlamadan önce yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

 

“Eylemleri sözdü,

Silahları sazdı,

Ozan olmaktı kiminin de

Ozanlar ilinde günahı.

Suçları Pir Sultan’ı anmak,

Cezaları yanmaktı,

Toplu mezar oldu onlara

Alev alev Madımak.

 

Orman gibi yanan

Otuz yedi can,

Can verirken o gün

Pir Sultan uğruna.

 

 

Büzülüverdi devlet,

Devlet beşiği Sivas’da

Uykunun kovuğuna,

Korkudan…

 

Uyanır elbet bir sabah

Ashab-ı Kehf uykudan,

Ölür ölür dirilir yine

Yüreklerde Pir Sultan…”

 

Diyen Sayın Başbakanımız Bülent Ecevit’e ve o gün Madımak Oteli’nde yanarak canlarını veren canlarımıza, 37 canımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

Sayın milletvekilleri, 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Kültür Şenliklerine katılarak halkımızın arasında dostluk, kardeşlik, dayanışma ve iş birliği kültürünü zenginleştirmek için Sivas’ta bulunan yazar, düşünür, bilim adamı, sanatçı ve aydınlarımız, bütün halkımızı yasa boğan, nefretle kınadığımız bir saldırıyla karşı karşıya kalmışlardır. Aynı tarihlerde, yani otuz dört gün önce Almanya’nın Solingen şehrinde de ırkçı saldırısına maruz kalan bir Türk ailede 5 can yanarak yok olmuştu. İşte, bu iki saldırı, iki devlet arasındaki, Türkiye’de Türk insanına ve Almanya’daki Türk insanına bakışın çok bariz bir örneğidir. Bu nedenle, bu tür olayların bir daha gerçekleşmemesi, engel olmak amacıyla, halkımızın arasında yaratılmak istenilen kin ve düşmanlığın acı şekilde yaşanan bir örneğini çocuklarımıza ve bütün vatandaşlarımıza gösterebilmek için mekânın kardeşlik, anma, kültür ve sanat müzesine dönüştürülmesi önemlidir. Federal Almanya’nın kuzeybatı kesiminde, biraz önce bahsettiğim, 29 Mayıs 1993 tarihinde de yakılarak katledilen Türk vatandaşlarının evinin daha sonraki yıllarda müzeye dönüştürülmesi, Federal Alman Hükûmeti tarafından ırkçı katillerin unutulmaması ve katledenlerin hatırlanması amacıyla toplumsal dayanışma ve insana verilen değer açısından iyi, güzel bir örnektir. Federal Almanya’nın vatandaşlarımıza göstermiş olduğu saygının kendi ülkemizde yazar, düşünür, bilim adamı, sanatçı ve aydınlarımızdan bugüne değin esirgenmesi, yalın bir ifadeyle, eksikliktir. Bu durumun giderilmesi gerekir.

Konuyla ilgili olarak, özel mülkiyette bulunan binanın istimlak edilerek yeniden inşası, kültür ortamı ve müzeye dönüştürülmesi için Kültür ve Turizm Bakanlığının görevlendirilmesi, yetkilendirilmesiyle ilgili bu önerimizin dikkate alınması ve doğrudan gündeme getirilmesi bir gerekliliktir diye düşünüyorum.

Sayın Kültür Bakanımız buradalar. Kendilerine yöneltilen bir soruya aynen verdiği yanıtı sizlerle paylaşmak istiyorum: “Sivas Madımak’ta, tarihimizin yüzünü karartan, utanç verici olaylardan biri yaşandı. 1993 yılının temmuzunda hükûmetin, vilayetin, askerin, savcının gözünün önünde, Anadolu’nun ortasında insanlarımız ölüme, vahşete terk edildiler. Orada, aynı yerde bir lokanta yapılmış olması beni iğrendiriyor. Açıklıkla söylüyorum, beni iğrendiriyor. Bu mutlaka takbih edilmesi gereken bir biçimde hafızalarımıza kazınması gereken, o dönemde devleti yöneten sorumlularıyla birlikte hafızamıza nakşedilmesi gereken bir olaydır. Bu konuda gereken dikkati göstereceğim.” Bu, Sayın Kültür Bakanımızın burada soruya verdiği bir yanıttır.

Demek ki, Sayın Kültür Bakanımız ve Kültür Bakanlığı, aynı zamanda bu konuyla ilgili değerli milletvekillerinin görüşleri de bu doğrultudadır. Öyleyse, biraz sonra yapılacak oylamada, bu, tarihimize kara bir leke gibi geçen katliamın barışa, sanata verdiğimiz önemini göstermek için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun Sayın Macit.

HASAN MACİT (Devamla) – Barışa, kardeşliğe, insanlığa verdiğimiz değeri, saygıyı gösterebilmek için burada bir müzenin yapılması, oluşturulması, insanlık adına bir görevdir, bir borçtur diye düşünüyorum ve bu kanun tasarımızın doğrudan gündeme alınacağını bütün milletvekili arkadaşlarımızın destekleyeceğine inanıyorum, güveniyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Macit.

Önerge sahibinin yapmış olduğu konuşmaya Kültür Bakanımız cevap vereceklerdir.

Buyurun Sayın Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önce, sözlerimin başında, dün Almanya’da yaşanan vahim bir olayda, yeni bir yangında canlarını yitiren yurttaşlarımıza Allah’tan sonsuz rahmet diliyorum ve ailelerine, yakınlarına ve bütün milletimize sabır dileklerimi sunuyorum. Umuyorum ve diliyorum ki, dün akşam Almanya’da yaşanan olay bir kastın sonucu değildir; bir ihmalin sonucu, bir kazanın sonucudur ve yeni bir acıyla Almanya ve Türkiye böylece yüz yüze gelmekten bir adım, hiç olmazsa, geride bir noktada durma şansına kavuşmuş olabilir.

Arkadaşlarımızın, Sayın Hasan Macit ve arkadaşlarının gündeme getirdiği konu, Sayın Macit’in duygulu konuşması ve önermesi için teşekkür ederim. Ben bu önermenin çok gecikmiş olduğu kanaatindeyim. 2 Temmuz 1993’ün üzerinden bu temmuzda on beş yıl geçmiş olacak. Bu on beş yıldan bu yana çok sayıda iktidar, çok sayıda tek başına ya da koalisyon hâlinde siyasi parti, siyasi partilerin hükûmetleri ve Kültür Bakanlıkları geldi, geçti ve ne yazık ki, bu acılı ortamı ortadan kaldırmak, bu yakışıksız durumu ortadan kaldırmak konusunda, bugün önerge veren arkadaşlarımızın da mensup olduğu siyasi çizgilerin aklına bu zamana kadar böyle bir önerge vermek ya da böyle bir değişiklik yapmak, böyle bir düzenleme yapmak gelmedi.

Sivas, gerçekten, inanıyorum ki, bizim tarihimizin en yüz karası olaylarından birisidir, en acı olaylarından birisidir ve en yüz kızartıcı olaylarından birisidir. Bir soru vesilesiyle burada söylediğimi tekrar ediyorum, aynen. Gerçekten günün ortasında, herkesin gözünün önünde, kamunun gözünün önünde, herkesin gözünün önünde, sorumluların gözünün önünde, yetkililerin, görevlilerin gözünün önünde insanlar günün ortasında yanmışlardır.

Olaydan sonra dönemin Cumhurbaşkanının sözleri ilginçtir: “Olay münferittir. Ağır tahrik var. Bu tahrik sonucu halk galeyana gelmiş. Güvenlik kuvvetleri ellerinden geleni yapmışlardır. Ortada halkla halkın çatışması yoktur, halkla güvenlik güçlerinin çatışması yoktur. Bir otelin yakılmasından dolayı can kaybı vardır.” 4 Temmuz 93 tarihli, bir gün sonraki Milliyet gazetesinden dönemin Cumhurbaşkanı Sayın Demirel’in sözleri, aynen.

Mecliste bir gün sonraki görüşmelerde olaya o dönemin iktidarının ne kadar duyarsız ve ne kadar yüzeysel yaklaştığının çarpıcı kaynakları Türkiye Büyük Millet Meclisi tutanaklarındadır. Bu vesileyle, bunları tekrar etmek ve yeniden kayda geçirmek istiyorum. Çünkü, hafızası olmayan toplumlar erginleşemezler. Hafızası olmayan toplumlar yeteri kadar dünün ve günün ayrımını, değerlendirmesini ciddiyetle yapamazlar ve bir toplum ancak hafızasını iyi kullandığı takdirde geleceğini doğru yönlendirebilir.

Dönemin Başbakanı… Başbakan Vekili, olay günü Başbakan Vekili Sayın rahmetli Erdal İnönü. Olaydan bir gün sonra Başbakan sıfatıyla kürsüde konuşan Sayın Bayan Çiller “Dün akşam hepimizin içini yaralayan çok üzücü olaylara Sivas’ta tanık olduk.” diyor. Meclis tutanaklarından okuyorum. “Bugün aldığımız bilgilerden, bu otelin yanmasında ve değerli vatandaşlarımızın hayatlarını kaybetmesinde yakalanan bir sanık vardır. Bu otelin sahiplerinden ve ortaklarından bir tanesidir. İlk göstergeler, bu ortağın kendisinin otelini başka nedenlerden yakmak isteği içinde olduğunu göstermektedir.”

Bakın, olayın üzerinden bir günden fazla zaman geçmiş ve Dicle kıyısındaki koyunun hesabını vermekle -devlet felsefesine göre- sorumlu saydığımız iktidarın, koalisyonun başı, Van’daki bir otel ihtilafıyla 37 insanın canını yitirdiği Sivas’taki katliamı birbirine karıştırıyor. Meclis kürsüsünden bunu söylüyor ve bugün yeni düzenlemeler için öneri yapan arkadaşlarımızın aşağı yukarı çoğunun bulunduğu Meclis sıralarından en küçük bir itiraz da gelmiyor. Tutanaklar burada. Sivas’taki olay kadar bunlar da yüz kızartıcı. Şu okuduklarım da ne yazık ki…

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) -  CHP’nin araştırma önergesi var, raflarda duruyor.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Bütün tutanaklar burada.

Değerli arkadaşlarım, 93’ten 95’e kadar DYP-SHP/CHP iktidarı, 97’den 2002’ye kadar da DSP-ANAP-MHP tek başına, birlikte koalisyon iktidarları geldiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, bir dakikalık süre içinde konuşmanızı tamamlayınız.

Buyurun.

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Ne yazık ki, çok üzüntüyle söylüyorum, beni iğrendiren tablonun onları iğrendirmesi arkadaşlarımızın aklına, gündemine gelmedi. Ben bir soru üzerine samimi duygularımı söyledim, belki orada iş yapan insanların da bir miktar rencide olmasına yol açacak ama samimi duygularımı, insani duygularımı, inançlarımı söyledim, aynı kanaatteyim.

Burada bir düzenleme yapılması için; bu, yüzümüzü karartan, Türkiye’nin önündeki büyük tuzaklardan birisi olan bu olayın hatırlatılması için bence ve bizim iktidarımızın bunun gereğini yapması için ben bir kanun ihtiyacı hissetmiyorum. Benim vicdanım, bizim anlayışımız, o ayıbın ortadan kaldırılması için ve orada yapılan yanlışın hatırlanması için gerekeni yapacaktır. Ben buna samimiyetle inanıyorum.

Biz, orada, o hesaplaşmanın yapılabileceği, o hesaplaşmanın izanlarımızda, vicdanlarımızda, idraklerimizde yapılabileceği, aklımızdan çıkmayacağı, her zaman ders olarak karşımıza duracağı bir düzenlemeyi yapacağız.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdiridir, yasa çıkarır, işimi kolaylaştırır, yasa çıkarmaz biz gerekeni yaparız.

HARUN ÖZTÜRK (İzmir) – Altı yıldır elinizi mi tuttular?

KÜLTÜR VE TURİZM BAKANI ERTUĞRUL GÜNAY (Devamla) – Ben bir yasa ihtiyacı içinde olduğumuzu düşünmüyorum.

Teşekkür ediyorum, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Evet, milletvekili arkadaşlarımız adına, Bartın Milletvekili Sayın Yılmaz Tunç. (AK Parti sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben çoktan vermiştim efendim…

BAŞKAN – Efendim, bakınız, burada…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Efendim, daha önce ben size kâğıt göndermiştim.

BAŞKAN – Hayır, var efendim. Siz…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Toplantının başında gönderdim.

BAŞKAN – Sayın Genç, daha sonra sizin sıranız. Bakınız, arkadaşlarıma…

KAMER GENÇ (Tunceli) – Kaçta gelmiş bir bakabilir misiniz?

BAŞKAN – Evet, baktım efendim, siz en son sıradasınız. En son sırada sizin talebiniz vardır. Talep etmezse arkadaşlar, konuşma sırasını size vereceğim. Talep olduğu için verme imkânım yok. Sizler de biliyorsunuz bunu.

Buyurun Sayın Tunç.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Birleşimin başında gönderdim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Saygıdeğer arkadaşlarım, bakınız, burada arkadaşlarımdan ben bilgiyi alıyorum, saat saat burada vardır.

Evet, buyurun Sayın Tunç.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, Almanya’da meydana gelen bir yangında 5’i çocuk 9 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi hepimizi derinden yaralamış, büyük bir üzüntüye sevk etmiştir. Bu elim yangında hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, İstanbul Milletvekili Sayın Hasan Macit’in, Sivas Madımak Oteli’nin “Kardeşlik, Anma, Kültür ve Sanat Müzesi”ne Dönüştürülmesine Dair Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi hakkında şahsım adına söz almış bulunuyorum.

2 Temmuz 1993 tarihinde, Sivas’ta düzenlenen Pir Sultan Abdal Kültür Şenlikleri’ne katılmak için Sivas’ta bulunan yazar, sanatçı ve bilim adamlarının Madımak Oteli’nde hayatlarını kaybetmeleri ülkemiz açısından büyük bir üzüntü kaynağı olmuştur. Böyle üzüntü verici olayların bir daha ülkemizde yaşanmaması en büyük temennimizdir. Bu üzücü olayın sürekli gündeme getirilmesi, Madımak Oteli’nde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın yakınlarını ve hayatını kaybedenlerin ruhlarını rahatsız etmektedir kanaatindeyim. Çünkü bu acı olayın hatırlanması, bu olayda hayatlarını kaybedenlerin yakınlarının acılarının tekrarlanmasına sebep olmaktadır. Üzücü olayın meydana geldiği tarih 1993’tür. Aradan on beş yıl geçmiştir. Aradan geçen bu on beş yıl içerisinde on adet hükûmet kurulmuştur, değişik kültür bakanları görevde bulunmuştur, kanun teklifini veren milletvekili arkadaşımızın partisine mensup Kültür Bakanları görev almıştır. Bu bakanların görev yaptığı dönemde bu üzücü olayın tekrar hatırlanmasına neden olacak bir girişimde bulunulmamıştır. Aradan geçen bu süre içerisinde, özellikle son beş yıl içerisinde, AK Parti iktidarıyla birlikte ülkemizde siyasi istikrar sağlanmış, ekonomide çok önemli mesafeler alınmış, demokratikleşme alanında gerçekleştirilen büyük atılımlarla ülkemiz Avrupa Birliğiyle müzakere eden bir ülke konumuna gelmiştir. Milletimiz, artık, toplumda ayrışmayı değil, birlik ve beraberlik içerisinde, huzur içerisinde, kardeşlik içerisinde ülkemizin kalkınmasını, gelişmesini istemektedir. Bu gelişme ve ilerlemeyi istemeyen illegal oluşumlar zaman zaman kendini göstermiştir. Ancak, Türkiye Cumhuriyeti, devletiyle, milletiyle bu illegal oluşumların oyunlarını bozmuş, hedeflerine ulaşamamasını sağlamıştır. Bu tür olayların sürekli hatırlanması ya da hatırlanmasına neden olacak girişimlerin doğru olmayacağı kanaatindeyim.

Sayın Macit’in vermiş olduğu kanun teklifi Meclis gündeminde yerini almıştır. Sırası geldiğinde konu etraflıca komisyonda da, Genel Kurulda da değerlendirilecektir. Sayın Milletvekilimizin, ülke meseleleriyle ilgili çok önemli kanunların görüşüldüğü bir dönemde, bu teklifin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili önergesine katılmadığımı belirtmek istiyor, böyle bir olayın bir daha yaşanmamasını yürekten diliyor, bu duygu ve düşüncelerle yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Macit, size bir dakikalık süre içinde görüşünüzü ifade etme hakkı vereceğim, biraz önce Reşat Doğru’ya da verdim. Yalnız, milletvekili arkadaşlarımıza şunu hatırlatmak istiyorum, hani söylenen sözle katkıda bulunmak istiyorum: Şimdi, burada hangi şekilde sözlü sorulara girileceği, soru sorulacağı hususları belirlidir. Yani, 37’ye göre böyle bir hak yok. Ben, sadece konunun biraz daha açıklığa kavuşması için veya ekleyecek bir şeyiniz vardır diye o hususta size söz vereceğim. Bunu bilgilerinize sunuyorum.

Sayın Macit, buyurun efendim.

HASAN MACİT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

 

Olay, on beş yıl geçti diyerek savsaklanacak bir olay değildir. Elbette ki, zamanında yapılabilmiş olsaydı çok yerinde bir hareket olurdu. Bu gecikme, gerçekten telafi edilmesi, söylenmesi gecikti, geciktikten sonra yapılmasın şekliyle söylenerek telafi edilecek bir olay değildir. O nedenle, gecikmiş bile olsa, Almanya’nın Türk insanına verdiği değeri, Türk devletinin de vereceğini düşünüyoruz. Gecikmiş de olsa bunun gündeme alınması gerekir diye düşünüyoruz.

Ayrıca, biz kimseyi suçlamak niyetinde değiliz. Yangınla ilgili, yangından aranan zanlı kişilerin hangi partiye ait hangi belediyelerde çalıştığını basın aracılığıyla kamuoyu biliyor.

“Sürekli hatırlanmasında zarar var.” dedi biraz önceki Hatip. Aksine, sürekli hatırlanarak orada birliği, dayanışmayı ve barışı sembol eden bir müzenin oluşturulması, bu olayların tekrarını gündeme getirmez, tekrarı olmaz.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge, kabul edilmemiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.38

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.52

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

V.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve Cevapları

1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, sanayi sitelerinin elektrik tarifesindeki değişikliğe ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/181)

BAŞKAN – Soruyu cevaplandıracak sayın bakan? Yok.

Sorunun görüşülmesi ertelenmiştir.

2.- Kütahya Milletvekili Alim Işık’ın, Kütahya’da idare ve vergi mahkemesi kurulup kurulmayacağına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/182) ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı

3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, bölge istinaf mahkemelerine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/283) ve Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 2 ve 43’üncü sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdir.

Şimdi bu soruları sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirtilen soruların Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                Alim Işık

                                                                                                                 Kütahya

Bilindiği gibi Kütahya, yaklaşık 700.000 nüfusu ve 160.000 dolayında işçi, sigortalı ve kamu çalışanı bulunan, ancak sosyoekonomik göstergeleri açısından Ege Bölgesi’nin beklenen düzeyde gelişim gösterememiş bir ilidir. Her yıl çok sayıda vatandaşımız, değişik nedenlerle Eskişehir Bölge İdare Mahkemesi bünyesinde bulunan İdare Mahkemesine ve Vergi Mahkemesine davalı veya davacı olarak gidip gelmek zorunda kalmaktadır. İl nüfusunun büyük bir bölümünün ilçelerde olması, ilçelerin de dağınıklığı ve Eskişehir iline olan uzaklığı nedeniyle vatandaşlarımız hem zaman, emek ve para kaybına uğramakta hem de birçok vatandaşımız bu mahkemelere başvuramadığından dolayı mağdur olmaktadır. Bu nedenlerle, il merkezinde kurulacak bir İdare Mahkemesine ve Vergi Mahkemesine Kütahya ilinin ihtiyacı vardır. Bu konuyla ilgili olarak;

1- 2008 yılında hangi illerde İdare Mahkemesi veya Vergi Mahkemesi kurulması planlanmıştır?

2- Bu iller içerisinde Kütahya ili var mıdır?

3- Kütahya iline yakın nüfustaki diğer illerde bu mahkemeler bulunduğu hâlde şimdiye kadar Kütahya’da kurulmamasının sebepleri nedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                                                                                     Ferit Mevlüt Aslanoğlu

                                                                                                                 Malatya

Yeni kurulan bölge istinaf mahkemeleri,

1- Kaç ilimizde bu uygulama başlatılmıştır?

2- Bu illerimiz seçilirken hangi objektif kriterler dikkate alınmıştır?

3- Malatya ilimizin coğrafi konumu ve teknik altyapı olanakları çok müsait olmasına karşın, bu mahkemelerden birisi neden Malatya’da kurulmamıştır?

4- Malatya ve civarındaki birçok ile hizmet verecek yeni bir istinaf mahkemesini Malatya’da kurmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Soruları cevaplandırmak üzere, Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin.

Sayın Bakanım buyurun.

Süreniz on dakika.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Kütahya Milletvekili arkadaşımız Profesör Doktor Sayın Alim Işık Bey’in, şahsıma yöneltmiş olduğu sözlü soru önergesini cevaplandırmak için huzurunuzdayım.

Biraz önce de okunduğu gibi, Sayın Işık, bu sözlü soru önergesinde, 2008 yılında hangi illerde idare mahkemesi veya vergi mahkemesi kurulmasının planlandığını soruyor ve bu iller arasında Kütahya’nın bulunup bulunmayacağını bizden öğrenmek istiyor.

Değerli arkadaşlarım, önce, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemeleri nasıl kurulur, hangi kriterlere göre kurulur, izin verirseniz, bir iki cümleyle bu soruya cevap vermek ve daha sonra sayın milletvekili arkadaşımızın sorusunu cevaplandırmak istiyorum.

2576 sayılı -1982 yılında çıkmıştı- Bölge İdare Mahkemeleri, İdare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşuyla ilgili Yasa’nın 2’nci maddesinde “Bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemeleri, bölgelerin coğrafi durumları ve iş hacmi göz önünde tutularak Adalet Bakanlığınca kurulur ve yargı çevreleri tespit olunur.” demektedir. Ayrıca, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin kuruluş ve yargı çevrelerinin tespitinde, İçişleri Bakanıyla, Maliye Bakanının da, Bakanlığının da görüşlerinin alınacağını ifade etmektedir. Dolayısıyla, kurulma safhası var, bir de bu mahkemelerin faaliyete geçirilme safhası var.

Değerli arkadaşımızın ilk sorusuna cevap vermek istiyorum: 2008 yılıyla ilgili olarak, Adalet Bakanlığının, bölge idare mahkemesi, idare mahkemesi ve vergi mahkemesi kuruluşuyla ilgili herhangi bir planı şu an itibarıyla bulunmamaktadır. Ancak, Kütahya’yla ilgili şu bilgiyi sizlere aktarmak isterim: Kütahya ilimizde bir idare mahkemesinin kurulmasına Adalet Bakanlığınca 1999 yılında karar verilmiş. Yani, şu anda, kâğıt üzerinde Kütahya’da bir idare mahkemesinin kuruluşu gözüküyor. Ancak, biraz önce de ifade ettiğim gibi, bu tür mahkemelerin Adalet Bakanlığınca kurulması kâfi değil, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun faaliyete geçirmesi gerekiyor, atama yapması gerekiyor.

Bu konu, bizim iktidarda bulunduğumuz dönem içerisinde, Kütahya’da 1999 yılında idare mahkemesinin kurulmasına karar verilmişti, dolayısıyla buraya atama yapalım diye, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun gündemine getirildi. Ancak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu bu talebi reddetti, gerekçeleri kısaca şunlar: Eskişehir İdare Mahkemelerine Kütahya ilinden gelen iş miktarının -Eskişehir İdare Mahkemesine bağlı Kütahya- bu ilde yeni bir idare mahkemesinin faaliyete geçirilmesini gerektirecek sayıda olmadığı; Eskişehir ilinde ikinci mahkemenin faaliyete geçirilmesinin işlerin dengeli olarak dağılımı bakımından daha uygun olacağı Yüksek Kurulca değerlendirilmiş ve böylece, Kütahya’da faaliyete geçirilmesine Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca karar verilmeyerek, ikinci bir idare mahkemesinin Eskişehir’de kurulmasına karar verilmiş ve Eskişehir’deki ikinci idare mahkemesi de, geçtiğimiz yıllar itibarıyla faaliyete geçti.

Dolayısıyla, Kütahya’yla ilgili, idare mahkemesinin var olduğunu, ancak Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun faaliyete geçirilmesine sıcak bakmadığını ve ikinci bir idare mahkemesi olarak Eskişehir’de idare mahkemesinin açıldığını bilgilerinize arz etmek istiyorum.

İleriki yıllarda, acaba, Kütahya’nın iş hacmi yükselirse, artarsa, açılması mümkün olabilir mi? Tabii, Adalet Bakanlığınca tekrar Kurulun önüne ileriki aylarda, ileriki yıllarda getirildiği takdirde, belki, Kurul bu görüşünden vazgeçerek, açılmasına da karar verebilir. Ama, şu aşamadaki durumu sizlere ifade ettim.

Sayın Aslanoğlu: Biraz önce sorusu okundu, ben zaman almamak için tekrar etmeyeceğim. O da, Sayın Aslanoğlu da adına istinaf mahkemeleri dediğimiz ama bölge adliye mahkemeleri olarak bilinen mahkemelerden kaçının Türkiye genelinde kurulduğunu… Acaba Malatya’da da kurulması mümkün mü, diye bir soru yönelttiler.

Değerli arkadaşlarım, istinaf mahkemelerinin yani bölge adliye mahkemelerinin kuruluşuyla ilgili yasa 1 Haziran 2005 tarihinde -5235 sayılı Yasa- yürürlüğe girdi. Yargıtayın iş yükünü azaltmak ve yargı sürecinde sürat sağlamak amacıyla 2005 yılında yürürlüğe giren bu Kanun gereğince Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun kararına dayalı olarak dokuz vilayette bölge adliye mahkemelerinin kurulmasına karar verildi ancak faaliyete henüz geçmedi yine Kurul kararı gereği. Niçin geçmedi, biraz sonra bir iki cümle ile onu ifade edeceğim.

Biraz önce söylediğimi burada da tekrar etmek istiyorum. Biraz önce vermiş olduğum cevaba benzer bir cevap burada da vermek durumundayım çünkü bölge adliye mahkemelerinin kurulması ve ayrıca faaliyete geçirilmesi diye iki safhası olduğunu ifade etmek istiyorum. İstanbul’da, Bursa’da, İzmir’de, Ankara, Konya, Samsun, Adana, Erzurum ve Diyarbakır olmak üzere toplam dokuz yerde bölge adliye mahkemelerinin kurulmasına karar verildi ancak henüz faaliyete geçmedi çünkü Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, hâkim ve savcı açığının tamamlanması, yardımcı personel açığının tamamlanması ve bölge adliye mahkemelerinin fiziki mekânlarının tamamlanması ve bu işlemler bittikten sonra faaliyete geçirilmesi şeklinde bir karar verdi. Biz, Adalet Bakanlığı olarak muhtemelen 2010 yılında bu eksiklikleri tamamlayabileceğimizi ve bölge adliye mahkemelerinin kurulabileceğini düşünüyoruz.

Peki, bu kadarlık sayıyla mı, dokuz bölge adliye mahkemesiyle mi siz bu sorunu çözeceksiniz, diye soracak olursanız; hayır, yeni bölge adliye mahkemeleri açmayı da Adalet Bakanlığı olarak düşünüyoruz ancak hangi illerde bunların faaliyete geçmesi gerekir; tabii, bu konuyla da ilgili, ilgili Yasa’da kriterler var. Bölgelerin coğrafi durumları ve iş yoğunluğu göz önünde tutularak, belirlenen yerlerde, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun olumlu görüşü alınarak Adalet Bakanlığınca kurulacağı…

Malatya, dokuzun dışında, kurulması muhtemel iller arasında yer alacak mı? Tabii, ben, şu anda, Adalet Bakanı olarak bu soruya cevap veremem. Ben, Antalya Milletvekiliyim, Antalya için de cevap veremem. Bunun, Yasa’da öngörülen kriterlere göre bir değerlendirmesi yapılacak. Türkiye’nin bu alandaki ihtiyacı nedir? Seksen bir vilayetimiz var, tabii ki dokuz bölgede istinaf mahkemeleri açarak amacı yakalamamız mümkün değildir, bu sayıyı artırmamız lazım. Ne kadar artıracağız, nerelerde açacağız; bunun çalışması, şu anda, Adalet Bakanlığının ilgili birimlerince yapılmaktadır.

Tabii ki Malatya da yeni açılacak bölge adliye mahkemeleri içerisinde potansiyel olarak yer alabilir, onun kararını tek başıma verebilecek durumda değilim. Bu çalışmalar yapılırken tüm diğer vilayetlerimiz gibi tabii ki Malatya ilimizi de değerlendirmeye alacağız.

Ben, her iki soruya da böylece kısaca cevap vermiş oldum.

Bu iki konuyu da gündeme getiren ve böylece benim açıklama yapmama vesile olan değerli arkadaşlarıma teşekkür ediyorum ve sizlere de saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Sayın Işık…

ALİM IŞIK (Kütahya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Öncelikle, Değerli Bakanımıza, bu açıklamalarından dolayı, şahsım ve ilim adına teşekkür ediyorum.

Ancak, bir iki ilave bilgiyi Sayın Bakanıma sunarak Kütahya’nın bu hakkının teslim edilmesini tekrar talep edeceğim çünkü Kütahya’nın, 200 kilometreden daha fazla Eskişehir’e uzaklığı olan ilçeleri, maalesef, mağduriyetine rağmen gidip de hak arayamıyor. Örneğin Gediz, Şaphane, Pazarlar, Simav, Dumlupınar, Emet, Hisarcık ilçeleri ve burada mağdur olan birçok insan Eskişehir’e gidip gelip oradaki sıkıntıyı çekmekten vazgeçerek haktan vazgeçiyorlar. Onun için, Kütahya il merkezindeki mağdurlar, Eskişehir’deki idare mahkemesinden ve vergi mahkemesinden yararlanabilirken, ilçelerinin birçoğundaki insanlar bundan vazgeçiyor. Aynı şekilde, Kütahya’nın nüfusuna yakın olup da yirmi sekiz bölge idare mahkemesinden bazılarına bağlı idare mahkemesine sahip olan örneğin Eskişehir, Kırıkkale, Ordu, Samsun, Van ve Zonguldak illeri bize benzer. Bu hakkın talebini tekrar değerlendirmenizi istirham ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Işık.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Yalnız bir an önce cevaplandırmamız lazım. Soru-cevapta ayrıca ek süre verme haklarını fazla kullanıyorum.

Buyurun Sayın Bakanım.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sadece bir cümle söylemek istiyorum Sayın Başkanım.

Sayın Işık’a yeniden teşekkür ederim. Biz, Adalet Bakanlığı olarak, Kütahya’da bir idare mahkemesi açılmasını, biraz önce de ifade ettiğim gibi, zaten kararlaştırmışız ama Kuruldan geçmedi. Ama önümüzdeki süreçte bunu tekrar Kurulun önüne getirebiliriz. Dolayısıyla benim gönlüm Kütahya’dan yana, onu ifade etmek  istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakanım.

Sayın Aslanoğlu’nun söz talebi var mı? Sisteme girmemiş…

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Var efendim.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Aslanoğlu.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum açıklamalarınıza. Bir de gönlünüz Malatya’dan yana olursa çok seviniriz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Malatya’dan yana.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Çünkü biz hak istiyoruz. Samsun 500 kilometre -en yakın- Adana 500 kilometre, Diyarbakır 300 kilometre. Eğer coğrafi konum olarak, eğer iş yoğunluğu olarak bir seçim olacaksa, o bölgenin en müsait ili Malatya’dır. İş yoğunluğu olarak, -bölgedeki iş- yakınlık olarak diyorum: 500 kilometre, 500 kilometre, 300 kilometre. Bizi 500 kilometre göndermeyin, yukarı da 500 kilometre göndermeyin, doğuya da 500 kilometre göndermeyin. Orta yerde bir yer var, eğer hakkımızı teslim etmek istiyorsanız -Kütahya’ya dediğiniz gibi- size teşekkür ederiz.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN  (Antalya) – Sayın Başkan, bir cümle de Sayın Aslanoğlu için…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN  (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tabii tüm vilayetlerimizi ve burada yaşayan vatandaşlarımızı seviyoruz. Bu konuda tabii ki Kurulun olumlu görüşü gerekiyor biliyorsunuz. Benim bu taleplerle ilgili değerlendirmemde, Kütahya için ne söylemişsem Malatya için de aynı şeyi söylerim.

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (Malatya) – Ama Kurula da “benim de gönlüm var” derseniz, Kurul daha olumlu bakar Sayın  Bakan.

ADALET BAKANI MEHMET ALİ ŞAHİN  (Antalya) – Şimdi Kurul üyeleri ihsası reyde bulunmazlar  biliyorsunuz. Ben aynı zamanda Kurul üyesiyim. Şimdiden ihsası reyde bulundurmayın.

Mesaj alınmıştır Sayın Aslanoğlu, çok  teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

4.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Karaman’daki bazı köylerin ÇATAK kapsamına alınıp alınmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/183)

BAŞKAN – Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.

Ertelenmiştir.

5.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, fındık üreticilerine don afeti hasar paralarının ödenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/188)

BAŞKAN – Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.

Ertelenmiştir.

6.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, teşvik kapsamında yatırımcılara verilmesi gereken enerji desteklerine ilişkin Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’ten sözlü soru önergesi (6/196)

BAŞKAN – Sayın Şimşek bize yazılı beyanda bulunmuştu geleceğini ama demek ki bir mazereti var. Sayın Bakan yok.

Soru önergesinin görüşülmesi ertelenmiştir.

7.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, miras hukukunda yapılacağı iddia edilen bir değişikliğe ilişkin Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’dan sözlü soru önergesi (6/201) ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı

8.- İstanbul Milletvekili Necla Arat’ın, bir kongrede açıklanan görüşe tepki verilip verilmediğine ilişkin Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’dan sözlü soru önergesi (6/204) ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı

BAŞKAN – Devlet Bakanı Sayın Nimet Çubukçu gündemin sözlü sorular kısmının 6’ncı ve 7’nci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdi.

Şimdi, bu soruları sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan soruma Devlet Bakanı Sayın Nimet Çubukçu'nun sözlü olarak yanıt vermesini saygılarımla arz ederim.  08.XI.2007

                                                                                                                Necla Arat

                                                                                                                  İstanbul

1- Hükümetin Medeni Kanunu'nun Miras hükümlerinde yapılacak değişikliklere ilişkin üç aylık eylem planında yer alan ve "Tarımsal alanların miras yoluyla hak sahipliği" sistemini değiştirecek olan yeni düzenlemeye göre, "tarımsal arazilerin bütün kardeşlere değil, ailedeki en büyük erkek evlada miras kalacağı" basında yer almaktadır.

Anayasamızın eşitlik ilkesini ve ayrımcılık yasağını ihlal edecek olan ayrıca uluslararası sözleşmelere aykırı ve mirası erkeklere terk ederek kadınların miras ve mülkiyet haklarını büsbütün yok eden bu düzenleme konusunda Bakanlığınızın bir çalışması ve farklı seçenekleri bulunmakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan soruma Devlet Bakanı Sayın Nimet Çubukçu’nun  sözlü olarak yanıt vermesini saygılarımla arz ederim.                                                                                 07.XI.2007

                                                                                                                Necla Arat

                                                                                                                  İstanbul

1- Ankara Gazi Üniversitesi "1. Ulusal Sınıf Öğretmenliği Kongresi'nde bir Eğitim Fakültesi Dekanı, "İlk öğretimin beş yılında tek öğretmenin 1. sınıftan 5. sınıfa kadar öğrencilerle birlikte olmasının cinsiyet sorunu nedeniyle uygun olmadığını; ülkemizde uygulanan karma eğitim modelinde kadın öğretmenlerin erkeklere iyi örnek olamayacaklarını" dile getirmiştir.

Anayasamızın eşitlik ilkesi ile Türkiye Cumhuriyeti'nin imzalamış bulunduğu "Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi''ne (CEDAW'a) aykırı ve kadınları aşağılayan bu cinsiyetçi-ayrımcı tutum konusunda bakanlığınız herhangi bir tepki göstermiş ya da bir girişimde bulunmuş mudur?

BAŞKAN – Evet, soru önergelerini cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanı Sayın Nimet Çubukçu.

Sayın Bakanım, buyurun.

Süreniz on dakika.

DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Necla Arat’ın soru önergesinde yer alan miras hükümlerine ilişkin tarımsal arazilerin bütün kardeşlere değil ailedeki en büyük erkek evlada miras kalacağı hususunun basında yer almakta olduğu ve bu konuda bilgi talep edilmektedir.

Öncelikle basında yer alan bu haberlerin herhangi bir dayanağı olmadığını, içeriğinin doğru olmadığını ifade ederek, Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız tarafından yürütülen ve… Türk Medeni Kanunu’nda değişiklik yapılmasına ilişkin tasarı taslağı hazırlanmıştır ve tasarı taslağında en büyük erkek evlada yönelik olarak bir özgüleme prensibi olmadığı gibi, tasarı taslağında 661’inci maddede yapılan düzenlemede, mirasçılardan birinin mülkiyeti devir istemine itiraz etmesi veya isteklilerin birden çok olması hâlinde, sulh hukuk hâkiminin, kişisel yetenek ve durumlarını göz önüne almak suretiyle, tarımsal işletmenin ve tarımsal toprağın mülkiyetinin kime devredileceğine karar vermesi söz konusudur. “İşletmeye ehil olmanın belirlenmesinde mülkiyeti devri isteyen mirasçının eşinin yetenekleri de göz önünde bulundurulur.“ hükmü vardır ve bu ibarenin “mirasçının eşinin yetenekleri” ibaresinin de subjektif olduğundan hareketle, biz bu tasarı taslağında yer alan bu düzenlemenin de çıkarılmasını teklif ettik.

Herhangi bir şekilde, miras hukuku hükümlerinde bir değişiklik yapılması mümkün olmadığı gibi, sizin soru önergenizde de yer aldığı şekliyle, CEDAW Sözleşmesi’ne taraf olmuş ve iç hukukun üstünde kabul edilen ülkemizde kadınların aleyhine böyle bir düzenlemenin yapılması, her şeyden önce, hem CEDAW’a hem de Anayasa’nın eşitlik kuralına aykırıdır. Böyle bir düzenleme hazırlığı da yoktur. Basında yanlış yer almıştır.

İkinci sorunuz: Gazi Üniversitesinin 1. Ulusal Sınıf Öğretmenliği Kongresi’nde Eğitim Fakültesi Dekanının, ilköğretimin beşinci yılında, tek öğretmenin birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar öğrencilerle birlikte olmasının cinsiyet sorunu nedeniyle uygun olmadığını, ülkemizde uygulanan karma eğitim modelinde kadın öğretmenlerin erkeklere iyi örnek olamayacağını dile getirmiş olduğu belirtilmiş, Anayasa’ya karşı ve Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi’ne karşı, bu konuda bir tepki gösterip göstermediğimiz veya bu konudaki görüşlerimiz sorulmuştur. Bahse konu beyan, çok açıktır ki, her şeyden önce Anayasa’nın 10’uncu maddesine aykırıdır, Anayasa’nın 10’uncu maddesinde yer alan eşitlik ilkesine aykırıdır ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 1985 yılında imzalayarak taraf olduğu CEDAW Uluslararası Sözleşmesi’nin… Ki 2004 yılında yapılan Anayasa değişikliğiyle 90’ıncı madde hükümleri çerçevesinde, bu, iç hukukun da üstünde kabul edilmiştir. Dolayısıyla, böyle bir görüşün tarafımızca kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi, genel eşitlik kuralı çerçevesinde kabul edilebilir bir görüş olmadığı gibi itirazlarımı bu vesileyle burada dile getirmiş olayım.

Sayın Başkanım, Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün soru önergesinin de cevaplandırılmasına ilişkin… Sıralamada vardı ama şu anda siz okumadınız. Sırada var mı?

BAŞKAN – Sayın Bakanım, o zaman, sizi orada bekletmek istemem ben doğrusu. Siz isterseniz yerinize buyurun Sayın Bakanım, ben soruyu okutayım, daha sonra cevap verirsiniz.

DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (Devamla) – Peki. (AK Parti sıralarından alkışlar)

9.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, SHÇEK’in bazı arsalarına ve Sevgi Evleri projesine ilişkin Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’dan sözlü soru önergesi (6/329) ve Devlet Bakanı Nimet Çubukçu’nun cevabı

BAŞKAN – Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Nimet Çubukçu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                               Yaşar Ağyüz

                                                                                                                  Gaziantep

Bakanlığınız ve Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu Hazine’den sonra en çok arsa, arazi ve tesise sahiptir. Kentlerin büyüme ve gelişmesi ile birlikte kent içinde kalan arsalar cazip rant merkezleri olmaktadır.

1. Gaziantep kent merkezindeki Düğmeli-Seferpaşa mahallesindeki Çocuk Yurt Binası ve boş arsası ne şekilde değerlendirilecektir?

2. Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu’nun mülkiyetindeki Göztepe Merdiven Köydeki arsanız, Ankara Sarayköy’deki tesis ve arsalarınız için değerlendirme düşünce ve programınız var mı? Veya değerlendirildi mi?

3. 12 yaş çocuklarına yönelik Sevgi Evleri adlı olumlu projeniz kaç ilde devam etmektedir? Programda olan iller var mıdır?

Bu proje TOKİ aracılığıyla mı yapılmaktadır? İnşaat yapılan arsa ve araziler kurum mülkiyetindeki arsalar mıdır? Yoksa, değerli milletvekilleri arsalarınız TOKİ’ye devir edilerek kent uzağında herhangi bir yerde yapılmasına razımı olmaktasınız?

BAŞKAN – Evet, Sayın Bakanımızın talepleri arasından bu sorunun cevaplandırılması varmış ama arkadaşlar, soru önergeleri birbirine girdiği için atlamışlar. Arkadaşlarım adına ben özür diliyorum Genel Kurulumuzdan.

Buyurun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Gaziantep Milletvekilimizin sormuş olduğu soru aslında son derece önemli. Hem bu vesileyle Türkiye’de, Türkiye'nin hemen hemen bütün illerinde süren Sevgi Evleri Projesi’ne kısaca değinme imkânım olduğu gibi bir taraftan da Türkiye’de gerçekten gayrimenkulleri açısından son derece zengin bir kurum olmasına rağmen, hem bağışlarla hem  de daha önceki edinilmiş mal varlıklarıyla son derece kısıtlı imkânlarla ve bütçe olanaklarıyla yatırım planları içerisinde yer alan, devletin kısıtlı olanaklarıyla ilerlemeye çalışan bir sistemdir. Özellikle, bugün soru önergesine konu edilen arsalarımız, her şeyden önce, bu amaç doğrultusunda değerlendirilmek için TOKİ’yle yaptığımız protokollerle, herhangi bir şekilde zarar görmeden ve bu kurumda kalan ve bu kurumun hizmetlerinden yararlanan toplumumuzun en zayıf kesimlerinin hukukunu en üst düzeyde koruyarak planlanmıştır.

Öncelikle Gaziantep kent merkezindeki Düğmeli Seferpaşa Mahallesi’ndeki çocuk yurt binası ve boş arsasının ne şekilde değerlendirileceği sorusu: Söz konusu gayrimenkul belediye imar planında belediye hizmet ve sosyal kültürel tesis alanı olduğundan Şahinbey Belediyesi ile bu gayrimenkule karşılık belediyenin Kızılhisar Mahallesi’ndeki arsası üzerinde çocuk yuvası yapımı konusunda mutabakata varılmış olup işlemlerimiz devam etmektedir.

İkinci soruda yer alan, Göztepe’deki, Merdivenköy’deki arsamız ve Ankara’daki Sarayköy’deki tesis ve arsalarımıza ilişkin bir soruydu. İstanbul Göztepe’deki arsa karşılığında ihtiyaç olan illerde bina yapmak şartıyla TOKİ’ye devrettiğimizi… İhtiyacımız olan yerlerde “sevgi evleri”, engelsiz yaşam merkezleri, toplum merkezleri ve huzurevleri gibi hemen hemen Türkiye'nin her yerinde binalar yapılmaktadır. Yine Sarayköy’deki özürlü bakım merkezindeki binaların da eski olması ve hizmete cevap verememesi nedeniyle yıktırılarak yeniden sekiz yüz yetmiş altı kapasiteli yetmiş üç engelsiz yaşam birimi yapılmaktadır özürlü çocuklarımız için.

Üçüncü soruda yer alan, on iki yaş çocuklarına yönelik olarak “sevgi evleri” adlı projemizden söz ediyor. Bu proje de TOKİ’ye kıymetli arsalarımızın devredilip özellikle şehir dışındaki yerlerde yapılması gibi bir şey. Aslında, hâlihazırda şu anda zaten Ankara Sarayköy’de bizim tesislerimiz var. Biz var olan tesisleri yıkıp yerine yapıyoruz. Dolayısıyla bazı durumlarda da çok fazla kent merkezinde kalmış arsalarımız. Yetiştirme yurtlarımız öyle bir durumda ki artık o bölgede o hizmetin verilmesi de bir güçlük arz ediyor. Aslında şehrin dışında değil, şehirlerin büyümesine paralel olarak da, daha ziyade çocukların korunması açısından da daha sağlıklı ve daha uygun olduğunu düşünüyoruz.

Şu anda ne kadar olduğu sorulmuş. Şu ana kadar sekiz ilde “sevgi evleri”miz hizmete girmiştir. Aynı zamanda, 26 ilde de “sevgi evleri”nin inşaatı sürmektedir, 46 ilde de projelendirilmiştir ve ihale aşamasındadır. Ümit ediyorum ki bu çalışmalar tamamlandığında, 2008 sonuna kadar zaten 0-12 yaş grubundaki çocukların tamamının “sevgi evleri”ne taşınmış olacağı, 2009 sonuna kadar tüm kurumlarımızın bu modern binalara yerleşmiş olacağı müjdesini de vermek isterim.

Bu arsaların birçoğunun arsa olarak yıllarca kaldığını, özellikle  Göztepe Merdivenköy’deki arsayla ilgili, Kurumun ilk başta tasarrufu altında olan arsanın miktarının 146 bin metrekare olduğunu söylersem, bugün Kurum olarak bize kaldığında 50 küsur bin metrekarelik bir araziye düşmüştü. Çoğu da Kadıköy Belediyesi hizmet binası veya kurumların hizmet binaları olarak tahsis edilmişti. Eğer bu arsa, yine arsa olarak kalmaya devam etseydi, sanıyorum, biz kurum olarak bundan neredeyse hiç istifade etmeden elimizden gidecekti. Dolayısıyla, biz arsalarımızı en iyi şekilde, hizmete uygun şekilde planlayarak devirler yapıyoruz.

Bu konuda açıklama yapma fırsatı veren bu sorudan dolayı da Sayın Milletvekilimize teşekkür ediyorum, değerli heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Evet, Sayın Bakanım, bu soruyu da cevaplandırdınız değil mi efendim?

DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Evet Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Tamam.

Evet, Sayın Ağyüz, buyurun efendim.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sevgi Evleri Projesi’ni önemsediğim için sordum. Arsalarının iyi değerlendirilmesi elbette gerek hazinenin gerek kamu kurumlarının, hepimizin üzerinde özenle durduğu bir konu. Projelerin çabuklaşması ve ivme kazanması açısından da önemli kentlerin büyüklük olarak öne alınmasında büyük fayda var. Gaziantep’le ilgili sorumdu, onun da değerlendirildiğini duymakla mutlu oldum. Yalnız, bir nüans farkı var: 2004 yılında yapılan müracaata Sayın Bakan olumsuz cevap vermişti. Belediye yönetimi AKP’li olduktan sonra niye olumlu cevap verdi? Onu ben anlamış değilim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ağyüz.

Sayın Arat, sizin iki sorunuz vardı, onun için size iki dakikalık süre vereceğim.

Buyurun efendim.

NECLA ARAT (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Bakana yaptığı açıklama için teşekkür ediyorum. Bu tarımsal alanların miras yoluyla hak sahipliği sisteminin değiştirilmesinde taraftar olmadıklarını dile getirdiler. Çünkü hepimizin bildiği gibi ülkemizin çeşitli bölgelerinde 1926’dan beri geçerli olan Medeni Kanun’a göre, kadınların ve kız çocukların miras hakları, eşit miras hakları olduğu hâlde, miras hakkından faydalanamayanlar vardır çok sayıda, bize bu konuda müracaatlar hep olmuştur. Dolayısıyla, uygulamadaki eksikliklere ve yanlışlıklara kadından sorumlu Devlet Bakanlığının daha büyük bir duyarlılıkla eğilmesi bizi memnun edecektir.

İkinci olarak, bu Gazi Üniversitesinde yapılan çalışmada, kadın öğretmenlerin cinsiyetleri nedeniyle erkek öğrencilere iyi örnek olamayacakları, rol modeli olamayacakları, ayrıca karma eğitimin eleştirildiği burada dile getirilmektedir.

Daha önce Sayın Millî Eğitim Bakanı da bu soruya cevap verirken “Bir akademisyenin özgür düşüncesini dile getirmesi.” demişti ama bu akademisyen eğer bir eğitim fakültesinin, öğretmen yetiştiren bir fakültenin başında olan biriyse ve kadın ve erkek arasında ayrımcılık, kız ve erkek öğrencilerin bir arada okumasına karşı bir tavır geliştiriyor ise Millî Eğitim Bakanlığımız da, kadından sorumlu Devlet Bakanlığımız da bu konuda bir tepki vermeliydi diye düşünüyorum ben.

Özellikle kadın bakanlığımızdan Türkiye kadın kesimi çok şeyler bekliyor. Dicle kenarında bir kurt bir koyunu aşırsa, gider sahibi onu Ömer’den sorarmış. Kadınla ilgili bütün problemlerde, özellikle bu Anayasa değişiklikleri probleminde de, sizin milyonlarca kadını ilgilendiren bir konuda bulunmanız ve görüşlerinizi dile getirmeniz beklenmekteydi.

Çok teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Arat.

DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkan, ilave bir şey söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI NİMET ÇUBUKÇU (İstanbul) – Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

Öncelikle, bir kez daha altını çizmek isterim: Tarım Bakanlığında basında yer aldığı şekliyle bir çalışma yürütülmüyor, yürütülmemişti. Yani, Tarım Bakanlığı da zaten Anayasa’ya uygun bir düzenleme çabası içerisindeydi. Tarımsal arazilerin değerlendirilmesine ilişkin çalışmayı da bu kapsamda düşünmek ve değerlendirmek gerekir diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

10.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, hububat destekleme primleri ödemesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/205)

BAŞKAN – Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.

Ertelenmiştir.

11.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep Havaalanındaki kargo ve uçak seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/231)

BAŞKAN – Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.

Ertelenmiştir.

12.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, uzlaşmaya konu vergi ve cezalara ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/235)

BAŞKAN – Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok.

Ertelenmiştir.

13.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile Anadolu Öğretmen Lisesine ayrılan ödeneğe ve bina yapımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/237) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

14.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, yönetici ve öğretmen atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/241) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

15.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, okullarda dağıtılan kitaplara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/263) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

16.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Amasya’daki bir lisede bazı öğrencilere baskı uygulandığı iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/285) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

17.- Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Antalya’nın bazı ilçelerinde ÖSYM sınav merkezi açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/301) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

18.- Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan’ın, bir okul müdürü hakkındaki iddiaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/303) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

19.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, Sarıveliler ilçesine yeni bir lise yapılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/306) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

20.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın terör mağduru öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/308) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

21.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, Kaş İlköğretim Okulu inşaatına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/331) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

22.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, yüksek lisans ve doktora yapan öğretmenlere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/334) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

23.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, öğrenci yurtlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/344) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

24.- Karaman Milletvekili Hasan Çalış’ın, İlköğretim Kurumları Yönetmeliğinde yapılan bir değişikliğe ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/349) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

25.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, okullardaki temizlik ve güvenlik görevlilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/356) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

26.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, İzmir’de depremde yıkılma riski taşıyan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/358) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

27.- İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, bir yardımcı kaynak kitaptaki Türkiye haritasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/387) ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 11, 14, 26, 45, 56, 58, 59, 60, 82, 85, 93, 97, 103, 105 ve 134’üncü sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdi.

Şimdi bu soruları sırasıyla okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı Sn. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.                                                                                         15.11.2007

                                                                                                            Reşat Doğru

                                                                                                                  Tokat

Soru: Tokat Zile Anadolu Öğretmen Lisesi için 2007 yılında ayrılan ödenek Tokat Fen Lisesi’ne aktarılmış mıdır, Zile Anadolu Öğretmen Lisesi binası ne zaman yapılacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Doç. Dr. Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Yaşar Ağyüz

                                                                                                                Gaziantep

24 Kasım Öğretmenler gününü bu yıl da buruk kutluyoruz. Öğretmen, derslik ve okul açıklarını kapatmak için 2008 yılında da genel bütçeden yeterli pay maalesef ayrılmadı,

1. 200 bin öğretmenimizin işsiz olduğu doğru mudur? Her yıl 50.000 işsiz öğretmenin katılması ile büyüyecek olan işsiz öğretmen sorununu çözmek için bir kadro planlamanız var mı?

2. Mevcut kaç öğretmenimiz bulunuyor, bu sayının ne kadarı sözleşmeli, ne kadarı ücretli konumundadır? Öğretmen açığımız ne kadardır?

Norm kadro ve sürgünlerin mağduriyetlere yol açtığı açık bir gerçek iken, sözleşmeli, ücretli gibi taşeron mantığıyla kadroların doldurulması doğru mudur?

3. Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda vekâleten atanan kaç müdür bulunmaktadır? Atamalarda kariyer ve liyakat ilkelerine ne derece uyulmaktadır?

Yönetici atama yönetmeliğinin Danıştay’ca yürütmesinin durdurulmasından sonra yeni bir atama yönetmeliği hazırlanmakta mıdır? Yeni bir atama yönetmeliği hazırlanmakta ise öğretmen sendikalarına bilgi akışı sağlanması ve katkılarının istenmesi düşünülüyor mu?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Milli Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 28.11.2007

                                                                                                             Kamer Genç

                                                                                                                 Tunceli

İktidara geldiğiniz tarihten bir süre sonra okullara kitap dağıtmaktasınız.

1- Okullara Türkiye genelinde her yıl (yıllar ayrı ayrı olarak) kaç kitap dağıtılmıştır?

2- Her yıl bu kitaplar hangi firmalara ve hangi ihale usulü ile verilmektedir? Ve bu kitapların her yıllık ihale bedeli kaç liradır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                              Tayfur Süner

                                                                                                                    Antalya

Amasya Anadolu Kız Meslek Lisesi’nden dört kız öğrencinin “dinci baskı” nedeniyle okuldan ayrılmasına ilişkin olayda baskıda bulunduğu belirtilen Din Kültürü öğretmeninin aynı lisedeki bu ikinci skandalı olurken, eğitimciler “beslenme saatine dua ile başlandığı, kütüphanelerin mescit olarak kullanıldığı, ilköğretimde türban telkininde bulunulduğu, dini CD izlettirildiği” gibi bilgilerin birçok okuldan geldiğini vurgulamışlardır. Eğitim Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer de eğitimdeki baskıcı tutumun tırmanma eğiliminde olmasının kendisini kaygılandırdığını belirtmişlerdir.

Soru 1 : Bakanlığınız bu olay üzerine müfettiş görevlendirmiş midir? Daha önceden de bu konudan soruşturma geçiren Din Kültürü öğretmenine herhangi bir cezai uygulama yapılmış mıdır?

Soru 2 : Bakanlığınızca benzer olayları önlemek için bir genelge yayınlamayı düşünüyor musunuz?

Soru 3 : Adı geçen okuldaki öğretmenlerden, daha önce bu konuyla ilgili soruşturma geçiren var mıdır?

Soru 4 : Bakanlığınıza bağlı okulların kaçında mescit bulunmaktadır?

Soru 5 : Milli Eğitim olan Bakanlığınızın adının “Dini Eğitim Bakanlığı” gibi algılanması sizce doğru mudur?

T.B.M.M Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim. 11.12.2007

                                                                                                               Hüsnü Çöllü

                                                                                                                     Antalya

Antalya’nın batı ilçeleri Kumluca, Finike, Kaş, Demre ve Elmalı’da ÖSS’nin yapılmaması, öğrencilerin sınav günü (ulaşım-sınava yetişememe kaygısı gibi) büyük stres yaşamalarına neden olmaktadır.

Bu kapsamda,

1 – Antalya’nın kent merkezine uzak batı ilçeleri olan Kumluca, Finike, Kaş, Demre ve Elmalı’daki öğrencileri kapsayacak şekilde bir ÖSYM sınav merkezi oluşturulacak mıdır? Açılmayacak ise bunun gerekçesi nedir?

2 – Kumluca’nın bu kapsamda, merkez ilan edilmesi talebi dikkate alınacak mıdır? 2008 ÖSS’nin Kumluca’da da yapılması sağlanacak mıdır?

3- Öğrencilerimizin sınav stresini artıran, hem de velilerin sınav harcamalarına barınma ve ulaşım masrafı eklenmesine yol açan ÖSS trafiğinin önüne geçilecek midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Aşağıdaki sorularımın Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim. 11.12.2007

                                                                                                           Ergün Aydoğan

                                                                                                                 Balıkesir

Balıkesir’in Burhaniye İlçesi’nde, bir lise müdiresinin kadın öğretmenler ve kız öğrencilerle yaptığı toplantı sırasında söylediği iddia edilen sözleri üzerine;

1-     Bir okul müdiresinin kız öğrencilerimize karşı, “bacaklarının pergel gibi açmamaları’na” yönelik uyarısı, pedagojik açıdan bakanlığınız ilgili mevzuatında düzenlenen bir konu mudur? Doğru mudur?

2-     Okul müdiresi 14 Nisan 2007 tarihinde resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Eğitim Kurumları Atama Yönetmeliği hükümlerine göre mi atanmıştır? Bu yönetmeliğin ve bu yönetmeliğe istinaden yapılan atamaların mahkeme kararı ile iptal edilmesinden sonra bu idareciye görevlendirme veya vekalet yöntemi ile görevine devam etmesi sağlanmış mıdır?

3-     Eşinin Burhaniye İlçesinde kaymakam olarak görev yapması, okul idarecisi olarak atanmasında etkili olmuş mudur?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                                                                                             Hasan Çalış

                                                                                                                Karaman

Sarıveliler, Karaman İlimizin ikinci büyük ilçesidir. 13 köy ve bir belde ile birlikte toplam nüfusu 30.000 civarındadır. İlçede bulunan mevcut lise binası ihtiyaca cevap veremeyecek duruma gelmiştir. Bu nedenle, okula yakın mesafede bulunan 7.000 metre karelik arsa okul yapılması için Milli Eğitim Bakanlığı’na devredilmiştir.

1- Sarıveliler İlçesine yeni lise binası yapılması konusunda herhangi bir çalışmanız var mıdır? Bu konuda bir çalışma yapmayı planlıyor musunuz?

2- 2008 yılı yatırım planınızda, bu konuda bir yatırım planlaması var mıdır? Şayet yok ise, arsası bağışlanan bu yere ne zaman lise yapmayı düşünüyorsunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                       İsmet Büyükataman

                                                                                                                  Bursa

Öğretmenlerimiz ülkemizin her köşesinde büyük bir fedakarlıkla görev yapmaktadırlar. Büyük zorluklar içerisinde görev yapan öğretmenlerimiz özellikle Doğu ve Güneydoğu Bölgelerimizde görevleri başında teröristlerce öldürülmektedirler.

Buna göre;

1- Görevleri başında yaralanan ya da öldürülen öğretmenler şehit ve gazi sayılmakta mıdır?

2- Eğer sayılmıyorlarsa, öğretmenlerimizin bu haktan faydalanmaları için Bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı’na

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Tayfur Süner

                                                                                                                 Antalya

Antalya’nın turistik ilçesi Kaş’ın en eski eğitim kurumu olan “Kaş İlköğretim Okulu”, geçen yıl depreme dayanıksız olması nedeniyle verilen bir rapor sonucu boşaltılmıştır. Yetkililer ilçe merkezinde başka bir yerde okul yapmak için harekete geçmiştir. Ancak yeni yapılacak okul alanının yüksek yapılara uygun olmaması ve yörenin doğal-kültürel yapısına zarar vereceği ortadadır.

Soru 1: Turizmin bu kadar önemli olduğu bir ilçemizde, uygun olmayan bir alana yeni okul binasını yapmak sizce ne kadar doğrudur?

Soru 2: Eski okul binasının yıkılıp, yerine çevre ile uyumlu yenisinin yapılması için çalışmalarınız var mıdır?

Soru 3: Eski okulu yapan müteahhitten, zararın tazmini için dava açılmış mıdır?

Soru 4: 02.10.2006 tarihinde boşaltılan okulda tadilat veya yıkıp yenisini yapmak için neden bu zamana kadar beklenmiştir? Bu zaman içinde, öğrencilerin nakledildikleri Atatürk İlköğretim Okulu’nun kapasitesi yeterli midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                       İsmet Büyükataman

                                                                                                                  Bursa

Öğretmenlerimiz ülkemizin her köşesinde büyük bir fedakârlıkla görev yapmaktadırlar. Görevlerinin yanı sıra yüksek lisans ve doktora öğrenimine devam eden çok sayıda öğretmen bulunmaktadır.

Bu bağlamda:

1- Yüksek lisans ve doktora eğitimi devam eden öğretmenlerin atamalarında yüksek lisans ve doktora öğrencisi olmaları özür grubuna girmekte midir?

2- Eğer girmiyorlarsa, öğretmenlerimizin bu haktan faydalanmaları için Bakanlığınızca bir çalışma yapılmakta mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

                                                                                                        Av. Rıdvan Yalçın

                                                                                                                   Ordu

Soru:

1- Ülkemizde Kredi Yurtlar Kurumu bünyesinde kaç adet yurt bulunmaktadır? Kapasiteleri nedir? Bu yurtlarda kaç öğrencimiz ikamet etmektedir? Açıklamanızı arz ederim.

2- Ülkemizde bulunan özel yurtların sayılarının, kapasitelerinin ve bu yurtlarda kalmakta olan öğrenci sayılarının açıklanmasını arz ederim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak yanıtlanmasını arz ederim.

                                                                                                             Hasan Çalış

                                                                                                                Karaman

1- İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde değişiklik yapılarak, 2007-2008 öğretim yılında ilköğretim öğrencilerinin alkol ve uyuşturucu madde kullanmaları suç kapsamından çıkartılmıştır. Bu yönetmelik değişikliğinden sonra ilköğretim öğrencileri arasında bu tip suçlara karışan öğrenci tespit edilmiş midir? Sayıları kaç kişidir? Bu öğrencilere nasıl bir işlem uygulanmıştır?

2- Bu yönetmelik değişikliği AB uyumu çerçevesinde mi yapılmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

                                                                                                          İsmet Büyükataman

                                                                                                                     Bursa

Ülkemizde bir çok okulumuzda güvenlik ve temizlik hizmetlileri yetersiz kalmaktadır. Geçtiğimiz günlerde okul önlerinde bir çok adli vaka meydana gelmiş hatta bazı öğretmenler saldırıya maruz kalmıştır. Bu nedenle okullarda bulunan okul aile birlikleri kendi imkanlarıyla temizlik ve güvenlik ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktadırlar. Nitelikli ve sağlıklı bir eğitim hizmeti vermek devletimizin görevidir.

Buna göre;

1- Bakanlığınız bünyesindeki kaç tane devlet okulu bulunmaktadır, bu okullarda bakanlığınızın kadrolu kaç tane temizlik ve güvenlik görevlisi çalıştırılmaktadır?

2- Sizce bakanlığınız bünyesinde temizlik ve güvenlik alanında çalışan personel sayısı yeterli midir?

3- Kasım 2002 tarihinden itibaren okullarda kaç adli vaka meydana gelmiştir?

4- Okul aile birliklerinde çalışan personelin SSK ve stopajının bakanlığınız tarafından karşılanması düşünülmekte midir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki belirttiğim soruma, Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik’in sözlü olarak cevap vermesine müsaadelerinizi arz ederim.

                                                                                                               02 Ocak 2008

                                                                                                                  Şenol Bal

                                                                                                                      İzmir

1. İzmir İlimizde, Bayındırlık ve İskan Müdürlüğünün Mart 2007 tarihli tesbitiyle depreme karşı yıkılma tehlikesi taşıyan 300’e yakın okulun varlığı ve bu okulların 110’unun çürük olduğu ve çoğunun acilen boşaltılması ortaya konmuştur.

Üç ayı yaz tatili olmak üzere aradan geçen 9 ay boyunca bu okullar neden boşaltılmamıştır?

2. İzmir’de olası bir depremde yıkılma tehlikesi olan okullarımızın kaçında tadilat ve tamirat yapılmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruma Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik’in sözlü olarak cevap vermesine müsaadelerinizi arz ederim. 14.01.2008

                                                                                                               Dr. Şenol Bal

                                                                                                                      İzmir

İlköğretimin beşinci sınıflarında yardımcı kaynak olarak okutulmak için hazırlanıp Mutlu Yayıncılık tarafından basılan “Temel Kaynak 5” kitabının 406. sayfasında Türkiye'nin coğrafi haritası yerine “Sevr Haritası” basılmıştır.

1. Sizce bu büyük bir skandal değil midir?

2. Milli Eğitim Talim ve Terbiye Kurulunun yardımcı kaynakları incelemekle ilgili biriminin görevi nedir? Basım onayı verilen kitaplar hangi yönleriyle incelenmektedir?

3. Okulların açıldığı eylül ayından bu yana ilgili kurum tarafından bu konu fark edilip düzeltilmiş midir?

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, yirmi dakikalık süremiz kaldı. Ben, bu süreyi size veriyorum, soruların ne kadarını cevaplandırırsanız.

Buyurun efendim.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; birçok milletvekili arkadaşımızın cevaplandırmak üzere tarafıma tevcih ettikleri sorulara cevap vermek üzere huzurunuzdayım. Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tokat Milletvekili Sayın Reşat Doğru’nun, Zile’de Anadolu öğretmen lisesi 2007 yılı yatırım programında mıdır -bu, daha önceden verilmiş bir soru önergesi- yapılacak mıdır? şeklinde bir sorusu var. 2007 yılı yatırım programında Zile Anadolu öğretmen lisesi yoktur, ama 2008 yılında bu okulumuzu yapacağız.

Sayın Yaşar Ağyüz, Gaziantep Milletvekili, Türkiye’de kaç öğretmen olduğunu, kaçının sözleşmeli, kaçının kadrolu olduğunu ve 200 bin aday öğretmen bulunduğunu, bunlarla ilgili herhangi bir projemizin olup olmadığını soruyor. Ben, soruları biraz da özetlemek istiyorum anlaşılır olması için.

Değerli milletvekilleri, şu anda fiilen görev yapan 635 bin öğretmenimiz mevcuttur -bunların küsuratlarını ifade etmiyorum- bunun 40 bini 4/B kapsamında sözleşmeli öğretmen, diğerleri kadrolu öğretmenlerimizdir. Öğretmenlerin farklı statüde çalışması, kadrolu, sözleşmeli veya başka konumlarda çalışması bir eksiklik değildir. Dünyanın her tarafında farklı çalışma yol ve yöntemleri vardır. Kaldı ki, özlük hakları itibarıyla aralarında kayda değer bir fark söz konusu değildir. Sözleşmeli öğretmenlerimiz, dediğim gibi, yine puan üstünlüğüne göre, KPSS’den aldıkları puanlara göre atanmaktadır. Ama, her atama döneminde sözleşmeli öğretmenler kadrolu olmak istedikleri zaman da onlar için bu yol açıktır.

Türkiye’de eğitim fakültelerinden, teknik eğitim fakültelerinden, öğretmen yetiştiren diğer yükseköğretim kurumlarından mezun olan bütün insanların bir anda kamuda öğretmen olarak istihdamları şüphesiz ki mümkün değildir; böyle bir kadro da yoktur, bu kadar ihtiyaç da yoktur. İhtiyaca göre öğretmen ataması yapılmaktadır. Hükûmetimiz, iktidara geldiği günden bu yana, 2003’ten bu yana, kamunun kullanımını serbest bıraktığı kadroların yüzde 50’si ve daha fazlasını Millî Eğitime ayırmıştır. 2008 yılında da bu böyle olacaktır. 2007 yılında kamuoyuna taahhüt ettik “40 bin öğretmen ataması yapacağız.” dedik ve 40 bin öğretmen ataması yapılmıştır.

Değerli arkadaşlarım, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç tarafından, Türkiye'de dağıtılan ücretsiz ders kitaplarının sayısı ve özellikle maliyetiyle ilgili bir soru mevcuttur. Burada “Nasıl satın alınmaktadır, hangi ihale usullerine göre satın alınmaktadır?” şeklinde bir sorusu vardır.

Ben, Meclisin huzurunu fazla işgal etmemek üzere yayınevlerinin isimlerini söylemeyeceğim ama, başta Sayın Genç olmak üzere isteyen bütün milletvekili arkadaşlarıma bu detayları yazılı olarak takdim edebilirim. Ama sözlü olarak şunu söyleyeyim: 2003-2004 öğretim yılında 81 milyon 834 bin küsur kitap dağıtılmış, bunun maliyeti yaklaşık 157,5 trilyon Türk lirası olmuştur. 2004-2005 öğretim yılında 83 milyon 858 bin adet kitap dağıtılmış, bunun maliyeti 154,5 trilyon olmuştur. 2005-2006 yılında 106 milyon 510 bin adet kitap dağıtılmış, bunun maliyeti yaklaşık 175 trilyon olmuştur. 2006-2007 öğretim yılında, bildiğiniz gibi ortaöğretim kurumlarına da ücretsiz ders kitabı dağıtımı yapılmış, bundan dolayı maliyet biraz daha yükselmiştir; 142 milyon 307 bin adet kitap dağıtılmış ve bunun maliyeti yaklaşık 267,5 trilyon olmuştur. 2007-2008 öğretim yılında -yani, bu içinde bulunduğumuz öğretim yılında- toplam olarak 157 milyon 132 bin adet kitap dağıtılmış ve bunun maliyeti yaklaşık 268 trilyon Türk lirası olmuştur.

Bu kitaplar açık ihale usulüyle satın alınmaktadır. Ayrıca, Millî Eğitim Bakanlığının kendi bastığı, kendi ürettiği, yani müellifi Millî Eğitim Bakanlığı olan kitaplar mevcuttur. Piyasadan temin edilen kitaplar mevcuttur. Bu kitaplar önce Talim Terbiye Kurulunun onayından geçer, ders kitabı olarak tescil edilir. Daha sonra satın alma prosedürü gerçekleştirilir. Dediğim gibi, serbest rekabet şartlarında açık ihaleyle yapılmaktadır. Medyanın, özellikle kameraların bulunduğu bir ortamda bu ihaleler şeffaf biçimde yapılmaktadır.

Sayın Hüsnü Çöllü, Antalya Milletvekilimizin, “Antalya’nın Kumluca, Finike, Kaş, Demre ve Elmalı gibi merkeze uzak ilçelerinde ÖSS sınavları yapılacak mıdır?” diye bir sorusu var.

Değerli milletvekilli arkadaşlarım, ÖSS, 81 vilayette, 69 ilçede yapılmaktadır ve bu ihtiyacı, özellikle nerede yapılacağını Yükseköğretim Kuruluna bağlı olarak faaliyet gösteren ÖSYM tespit etmektedir. ÖSYM’den aldığımız bilgilere göre, aslında Antalya’nın başka bir ilçesinde sınav yapılması ihtiyaç olarak görülmemektedir. Antalya’nın Manavgat ve Alanya ilçelerinde bu sınavlar yapılmaktadır, yani 69 ilçenin içerisinde 2 tane Antalya ilçesi mevcuttur.

Sayın Ergün Aydoğan, Balıkesir Milletvekili, bir lise müdiresinin söylediği sözlerden dolayı hakkında bir işlem yapılıp yapılmadığı sorulmaktadır. Adı geçen müdireyle ilgili inceleme ve soruşturma başlatılmıştır. Kendisi, -bu Yönetmelik, malumunuz, Atama ve Görevde Yükseltme Yönetmeliğimiz Danıştay tarafından yürürlüğü durdurulduğu için- eski okuluna, yani Hacı Mustafa İlköğretim Okulundaki görevine iade edilmiştir.

“Eşinin kaymakam olması yönetici olmasında etkili olmuş mudur?” diye bir soru var.

Değerli arkadaşlarım, birçok milletvekilimizin eşi de öğretmendir. Birçok üst düzey bürokratın, askerin, polisin hâkim, savcının, kamuda çalışan birçok insanın öğretmen eşi mevcuttur. Onlar kendi haklarıyla bir yöneticilik pozisyonuna gelmişse, illa da eşleriyle ilişkilendirilmeleri gerekmiyor, doğru da bulmuyorum.

Karaman Milletvekili Sayın Hasan Çalış Bey, Sarıveliler’de bir çok programlı liseye ihtiyaç olduğu, bunun yapılıp yapılmayacağı sorulmaktadır. Aslında, ilden aldığımız verilere göre, Karaman vilayeti, derslik başına düşen öğrenci sayısı itibarıyla, Türkiye’deki en rahat vilayetlerimizden birisidir. Ancak valilikten Sarıveliler’le ilgili bir teklif gelmiş, milletvekili arkadaşlarımız da bu problemi dile getirmişlerdir. 2008 yılı için mesele değerlendirilmektedir.

Bursa Milletvekili Sayın İsmet Büyükataman’ın, özellikle şehit öğretmenlerle ilgili bir sorusu vardır.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği üzere, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 21’inci maddesinde “…kamu görevlilerinden yurtiçinde ve yurtdışında görevlerini ifa ederlerken veya sıfatları kalkmış olsa bile bu görevlerini yapmalarından dolayı terör eylemlerine muhatap olarak yaralanan, sakatlanan, ölen veya öldürülenler hakkında 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun hükümleri uygulanır.” hükmüne yer verilmiştir.

Bakanlığımızca, 2330 sayılı Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun’un 2’nci maddesinin (g) bendinde yer alan “Devlet güçlerini sindirme amacına yönelik olarak yapılan saldırılara maruz kalan kamu görevlilerini; kapsar” hükmü gereğince, terör örgütlerinin saldırılarına maruz kalan gazilerimize ve şehit edilen personelimizin varislerine, Bakanlığımız Nakdi Tazminat Komisyonu kararı uyarınca tazminat ödenmektedir.

Ayrıca, Bakanlığımız mensuplarından, 2933 sayılı Madalya ve Nişanlar Kanunu’nun 2’nci maddesinin (b) fıkrasındaki “Devlet Övünç Madalyası, ilgili bakanın teklifi, Bakanlar Kurulunun onayı ve Cumhurbaşkanının tevcihi ile yurt içinde veya dışında gösterdiği sorumluluk ve görev anlayışı içinde feragat ve fedakarlık, başarı ve yararlılık dolu çalışmalarıyla Türkiye Cumhuriyeti ve Türk Milleti adına haklı gurur kaynağı teşkil ederek malul olanlara ve şehit olan kişilerin bu Kanunun 5 inci maddesinde belirtilen mirasçılarına verilir.” hükmü gereğince, Bakanlığımız personelinden terör eylemlerine maruz kalarak hayatını kaybedenlerin ailelerine, Bakanlığımızın da bu konuya önem atfetmesinden dolayı, Devlet Övünç Madalyası verilmesi hususunda Bakanlar Kurulunun alınması yönünde çalışmalarımız devam etmektedir.

Antalya Milletvekili Sayın Tayfur Süner’in, Kaş ilçesinde bulunan bir ilköğretim okulu ile ilgili bir sorusu vardır. Bu ilköğretim okulunun müteahhidiyle ilgili yasal süreç devam etmektedir. Bunun yıkılarak yerine yeni bir okul yapılması çalışması sürdürülmektedir. Atatürk İlköğretim Okulunda ikili eğitime geçilerek Kaş’taki bu problem şimdilik geçici olarak çözülmüştür ama kalıcı çözüm arayışları devam etmektedir.

Yine Sayın Büyükataman’ın, “Yüksek lisans ve doktora yapan öğretmenlerin bu yüksek lisans ve doktora yapmaları, atamaları, tayinleri için bir mazeret sebebi midir?” şeklindeki sorusu vardır. Eğer yüksek lisans ve doktora yapan arkadaşlarımız zorunlu hizmetlerini yapmış kişilerse mazeret olarak kabul edilmektedir, değilse edilmemektedir.

Sebep de şudur değerli arkadaşlarım: Özellikle büyük şehirlerin dışındaki yerlere tayin olan birçok insan üniversitelerimizin yüksek lisans programlarına çok rahatlıkla tezli veya tezsiz kayıt olabilmektedirler. Bu da ciddi bir istismara yol açtığı için, dolayısıyla, zorunlu hizmetini yapmayanlar için bunu mazeret olmaktan çıkardık ama zorunlu hizmetini yapmışsa mazeret olarak kabul ediyoruz.

Ordu Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Yalçın, Türkiye’deki ilk, ortaöğretim ve yükseköğretim yurtlarının adedini ve burada kaç insanın barındığını sormaktadır.

Biraz önce Akif Bey yaptığı konuşmada “Daha fazla yurt yapılmalıdır ve çok daha fazla öğrencimiz yurtlarda barınmalıdır.” dedi.

Değerli arkadaşlarım, şu anda üniversitelerimize hizmet eden Kredi Yurtlar Kurumu bünyesindeki yurtlarımızın kapasitesi 220 bindir ve şu anda 40 kadar yurdumuzun da inşaatı devam etmektedir. Bu, aslında şu anda ihtiyacı karşılamaktadır. Çünkü şu anda bütün yurtlarımızda 220 bin kişilik kapasiteye rağmen 182 bin kişi barınmaktadır. Takdir edersiniz ki, şu anda neredeyse her vilayette üniversite var ve insanlar kendi illerinde üniversiteye gittikleri zaman -ailelerinin ikamet ettikleri yerlerde- kendi aileleriyle birlikte kalıyorlar. Ayrıca öğrenciler eğitim-öğretim yılının başladığı ilk aylarda yurdu tercih ediyorlar; daha sonra arkadaşlarıyla bir araya gelerek ev tutmayı tercih eden öğrenci sayısı bir hayli fazladır. Dolayısıyla bize müracaat edip de “Biz seni yurda alamayız.” dediğimiz öğrenci sayısı neredeyse yok denecek bir düzeydedir.

Şimdi Sayın Vekilimiz elini açıyor, yapmayın der gibi. Bazı illerde, diyelim ki bir ilde değerli arkadaşlar, bir yurt bin kişiliktir, oraya 1.050 kişi müracaat edebilir. Ama Türkiye genelinden söz ediyorum. Fakat buna rağmen yurt kapasitesini artırma gayretimiz sürüyor. Dediğim gibi, devasa 40 yurt şu anda inşaat hâlindedir.

Türkiye’de, 78 ilimizde 85 ilçemizde Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı yurt mevcuttur. Toplam 229 adet Kredi Yurtlar Kurumuna bağlı yurdumuz vardır. Bunların yatak kapasitesi şöyledir: 117.561’i kız çocuklarımız, 86.290’ı da erkek çocuklarımız için ayrılmıştır. 107.317’si kız, 74.596’sı da erkek olmak üzere, 181.915 kişi yurtlarda barınmaktadır.

Özel yükseköğretim yurtlarına gelince: Özel yükseköğretim ve ortaöğretim yurtlarının toplamı 3.053 adettir. Bunların yatak kapasitesi 259.793 kişiliktir. Bu yurtlarda barınan öğrenci sayısı ise 260 bine yakın kontenjana rağmen, 143.306’dır. Özel yükseköğretim yurdunun adedi 1.156’dır. Buralarda kalan öğrenci sayısı 70 bin küsur kişidir. Özel ortaöğretim yurdu sayısı ise 1.897’dir. Ancak burada kalan öğrenci sayısı 73 bin civarındadır. Arz ederim.

Sayın Hasan Çalış Bey’in, İlköğretim Yönetmeliği hazırlanırken, alkol kullanan öğrencinin bir başka okula gönderilmesi hükmünün kaldırıldığını, bunun cezai bir işlem olmaktan çıkarıldığını ve dolayısıyla bu alkol içen öğrenciyi, ilköğretimdeki öğrenciyi özendirdiği şeklinde bir sorusu vardır.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde bu yapılmamıştır; aksine, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun gereği olarak yapılmıştır. İlköğretimdeki çocukları -diyelim ki bu manada bir suç işlediğini varsayın ki bu, yok denecek kadar azdır. Bugüne kadar bununla ilgili yapılan müracaat, yapılan cezai işlem de söz konusu değildir- damgalama, bu suçu âdeta onun sırtına yafta gibi vurma yerine, onu ondan vazgeçirme, onu tedavi ettirme aslında daha pedagojik olandır. Onu, sadece alkol meselesi gündeme geldi diye bir başka okula gönderdiğiniz zaman, bu yaftayı yiyeceği için, ilkokul öğrencisi için bunun pedagojik olmayacağını bütün bilim adamları kabul ediyor ve çocukları koruma, “Koruyucu ve Destekleyici Tedbirler” başlığı altında, ilgili kanunun koruyucu ve destekleyici tedbirler kapsamında yapılmış olan bir icraattır bu.

Yine Sayın Bursa Milletvekili Büyükataman’ın, okullardaki temizlik işiyle ilgili bir sorusu vardır. Değerli arkadaşlarım, Türkiye çapında 675 adet değişik düzeylerde 41 bin okulumuz mevcuttur, kapalı köy okullarını saymıyorum, onunla birlikte 60 bini geçer. Ancak onlar zaten taşımalı eğitimden dolayı kapalı durumdadırlar. Bütün okullarımızda temizlik hizmetlerinin en iyi şekilde yapılması şüphesiz ki büyük gayretlerimiz arasındadır. 40 bin küsur yardımcı hizmetler sınıfında personelimiz vardır ama vilayetlerimizde daha çok hizmet satın alarak bu problemleri halletmeye çalışıyoruz. Okul aile birliklerinin sorumluluğunda… Malumunuz, Okul Aile Birliği Yasası çıktı, sonra yönetmeliği çıktı, o kapsamda çalıştırılanlarla ilgili her türlü sorumluluk okul aile birliğine aittir. Bunun böyle bilinmesini istiyorum.

İzmir Milletvekilimiz Sayın Şenol Bal Hanımefendi’nin, İzmir’de depreme dayanıklı olmadığı için tedbir alınması gereken okullarla ilgili sorusu vardır. Değerli arkadaşlarım, 110 adet okuldan söz edilmektedir. Bunların 39’u bugüne kadar yapılarak depreme karşı güçlendirilmiştir ve işlem bitirilmiştir, 2’siyle ilgili çalışma devam etmektedir, 48’iyle ilgili proje tamamlanmıştır ve bunlarla da ilgili ihaleye çıkılacaktır. İzmir’deki ve bütün Türkiye’deki okullarımızın depreme karşı dayanıklı hâle getirilmesi, çocuklarımız için güvenli irfan yuvaları olmaları yönündeki gayretimiz devam etmektedir.

Yine, İzmir Milletvekili Sayın Şenol Bal, bir yayınevi tarafından “Temel Kaynak 5” adıyla yayınlanan bir kitapta Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na, Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmez bütünlüğüne aykırı bazı ifadeler yer aldığını ifade etmektedir. Değerli arkadaşlarım, ders kitapları Talim Terbiye Kurulunun onayından geçmektedir. Eğer o konuda bir ders kitabı yoksa, temel kitapsa, temel kitap olarak kabul edilecek bir yayın varsa o da Talim Terbiye Kurulu onayından geçmektedir, yardımcı ders kitapları değil. Bu sözü edilen kitap Talim Terbiye Kurulunun temel kaynak olarak belirlediği, tespit ettiği bir kitap değildir. Bununla ilgili olarak, tabii, kullanılan ifade kabul edilemez, ancak takdir edersiniz ki Türkiye’de piyasadaki binlerce, milyonlarca yayını Millî Eğitim Bakanlığının takip etmesi ve onunla ilgili, yanlışlıklarla ilgili, cezai müeyyide uygulaması söz konusu değildir. Böyle bir problem varsa bununla ilgili kurumlar şüphesiz ki devreye girer, girmelidir, Türkiye bir hukuk devletidir.

Ben, Değerli Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süreniz doldu. Yalnız, Tayfur Süner’in 45’inci sıradaki sorusuna sonra mı cevap vereceksiniz veya atlandı mı? Baştan 4’üncü sıradaydı Tayfur Süner’in sorusu veya ben “Kaçırdım mı?” diye sordum arkadaşlarıma da…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Olabilir.

Bana soruyu hatırlatır mısınız Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Bu Amasya ilindeki…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Ona cevap vereyim.

Değerli arkadaşlar, Amasya ilinde özellikle oruç tutmadıkları için bazı öğrencilere baskı yapıldığı yönünde Sayın Milletvekilimizin bir sorusu vardır. “Bunlarla ilgili bir işlem yapılmış mıdır?” Evet, yapılmıştır, ancak burada söz konusu olan iddialar sübut bulmamıştır. Amasya Valiliği, Millî Eğitim Müdürlüğü ve Bakanlığımız gerekli hassasiyeti ortaya koymuştur. Türkiye Cumhuriyeti devletinde, kimse kimseye oruç tutma veya tutmama yönünde bir baskı yapamaz, yapma hakkına da sahip değildir. Bunlarla ilgili soruşturma yapılmıştır, fakat dediğim gibi iddialar sübut bulmamıştır. Yalnız, bu kapsamda yapılan inceleme ve soruşturma sonucu, baskı yaptığı için değil, ancak bazı konularda yeteri kadar, gerekli şekilde tedbir almadığı için bazı öğretmenlerle ilgili uyarma, kınama ve başka bir okula nakledilme şeklinde cezai müeyyideler getirilmiştir. Söz konusu olan öğretmen ve idarecilerle ilgili olarak da daha önce bir soruşturma yapılmamıştır, ilk defa soruşturmaya muhatap olmuşlardır.

Sayın Başkanım, atladığım için özür dilerim.

BAŞKAN – Estağfurullah, teşekkür ederim Sayın Bakanım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) – Soruların hepsine sanırım cevap vermiş oldum.

Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanımız süresini gayet dikkatlice kullandı.

Şimdi, üç milletvekili arkadaşımızın ek açıklamaları var. Ben o arkadaşlarıma söz vereceğim.

Sayın Ağyüz, buyurun.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım, Yönetici Atama Yönetmeliği’nizle ilgili Danıştayca yürütmenin durdurulmasına karar verildi. Yeni bir atama yönetmeliği hazırlanmakta mıdır? Ayrıca, Atama Yönetmeliği’nize dayalı olarak, liyakat, çalışma süresi göz önüne alınmadan bir gecede Gaziantep’te 400 tane müdür değiştirildi.

Şimdi, liyakat sahibi, çalışma süresi doygun insanlar dururken, iki yıllık, üç yıllık öğretmenleri ve liyakatı olmayanları müdür atamak millî eğitimde sorun yaratmak değil midir? Ayrıca, bu öğretmenleriniz, maalesef, türbanı tırmandıran bunlardır, çevre için yapılan panellerde namaz tarifi veren bunlardır.

Bakın, atadığınız bir müdürün Öğretmenler Günü nedeniyle yazdığı bir yazıyı okuyorum: “Eşrefi mahlukat, yaratılmışların en şereflisi olan insanın hakikatine uygun hâle getirilmesi için, bıkmadan, usanmadan iğneyle kuyu kazan, bu uğurda dağları delmeyi bile göze alan azim, sabır, sebat timsalidir öğretmen.” diyor. Bir tek Türkçe söz yok. Bununla mı biz millî eğitimimizi öz Türkçe…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ağyüz.

Sayın Doğru, buyurun.

REŞAT DOĞRU (Tokat) – Sayın Bakana teşekkür etmek istiyorum. Ancak Tokat’ta, özellikle Zile, Turhal, Erbaa, Niksar ve Reşadiye ilçelerinde hem okul açığı hem de bazı branşlarda öğretmen açığı vardır. Zile ilçemizde de 2007 yılında Anadolu Öğretmen Lisesiyle ilgili olarak ayrılmış olan ödeneğin, halk tarafından Tokat’a aktarıldığı noktasında bir düşünce vardır. Ancak Sayın Bakanın “2008 yılında ben oraya ödenek koyduracağım.” diyerek özellikle söylemiş olmasını ben önemsiyorum ve bunun da gerçekleşmesini temenni ediyorum. Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Doğru.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Soruma verilen cevapları, tabii, ben tatmin edici bulamadım. Çok büyük paralar harcanıyor tabii, bu sene 268 trilyon harcanmış. Acaba, bu kitaplar daha kaliteli, daha dayanıklı yapılmak suretiyle ertesi yıl da kullanılamaz mı? Hakikaten büyük masraflar. Devletin de tasarrufa riayet etmesi lazım.

Bir de, tabii, hangi matbalara verildiğini de bilmiyorum.

Tabii, burada, bizim bölgede, özellikle Tunceli ve doğu, güney doğuda kış bu sene çok ağır geçiyor, birçok yerlerde yakıt yok, yollar çok kapalı; kara yolu olsun, işte, köy yolları. Hep bize yakıt sıkıntısından şikâyet geliyor. Biraz, devlet büyükleri kendi uçaklarına alacakları akaryakıtın bir kısmını bu yolların açılmasına tahsis ederlerse daha adil davranmış olurlar.

Sayın Bakan bize hangi matbaalara, kimlere ihaleyi verdiğini bildireceğini, göndereceğini söyledi. Gönderirlerse memnun olurum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Genç.

Sayın Çalış…

HASAN ÇALIŞ (Karaman) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakanım, sorularıma gösterdiğiniz ilgi için teşekkür ediyorum. Sarıveliler ilçemiz, Karaman ilinin Toroslarda ulaşımı en zor ve en mahrum olan ilçelerinden birisidir. Burada eğitim çok önemli. Önümüzdeki yıl değerlendirmeyi düşündüğünüz lisemizi, inşallah, olumlu olarak neticelendirirsiniz.

Diğer sorumla ilgili… Sayın Bakanım, öğrencilerin yaftalanmaması yönündeki pedagojik yaklaşımınıza saygı duyuyorum. Ancak keşke caydırıcı özelliğinden dolayı yönetmelik aynen kalsaydı, bunu şifahi olarak yapsaydınız ve uygulanmayan bir madde olsaydı daha iyi olurdu diye düşünüyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çalış.

Sayın Süner, buyurun.

TAYFUR SÜNER (Antalya) – Sayın Başkanım, Sayın Millî Eğitim Bakanımız, Amasya Anadolu Kız Meslek Lisesindeki din öğretmeninin ilk defa böyle bir suç işlediğinden bahsediyor. Oysa, din öğretmeninin ikinci defa suç işlediği tebeyyün etmiştir. Suçun bir veya iki defa işlenmesi önemli değil; suç işlenmişse gereği yapılır. Sayın Millî Eğitim Bakanımız gereğini yapmamıştır.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Süner.

Sayın Bakanım, ek bir açıklama yapacak mısınız?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Tabii ki yapacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakanım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Öncelikle, Sayın Ağyüz’ün sorusuna cevap vermek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Millî Eğitim Bakanlığı Yönetici Atama ve Görevde Yükselme Yönetmeliği’nin, bildiğiniz gibi, Danıştay tarafından yürütmesi durduruldu. Ancak, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu tarafından bu yürütmeyi durdurma durduruldu. Dolayısıyla, o süreç şimdi eskisi gibi oldu. Bu arada bir çalışma yapılmaktadır. Aynı zamanda hukuki süreç devam etmektedir. Onun sonucuna göre işlem yapılacaktır. Eğer birisi yönetici olarak atanıyorsa o atama yönetmeliğinde belirtilen kriterlere, esaslara göre yapılır ve bu atamalar da ilde yapılır, kriterler de ona göre yapılmaktadır. Şüphesiz ki, siz birinin dilini beğenmeyebilirsiniz. Benim dilimle sizin diliniz de aynı değil Sayın Ağyüz. Şüphesiz, dinimiz aynıdır ama, dilimiz aynı olmayabilir, kullandığımız kelimeler, seçtiğimiz, özellikle tercih ettiğimiz kelimeler aynı olmayabilir. Bu dil konusundaki farklılıkta biz CHP’yle zaten anlaşamıyoruz, bunu biliyorsunuz.

YAŞAR AĞYÜZ (Gaziantep) – Size yazısını göndereyim bakın, ne Atatürk var ne pozitif bilim var ne akıl var ne bilim var…

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI HÜSEYİN ÇELİK (Van) – Değerli milletvekilleri, Sayın Genç -Sayın Genç herhâlde gitti- “Bazı okullarımızda yakıt yok.” diyor. Hangi okullarda yakıt olmadığını iddia ediyorsa bize bildirsin. Hepsine yakıtını gönderdik. Ama, burada kesinlikle bir yanlış bilgi söz konusudur.

Değerli milletvekilleri, bütün vatandaşa bile, isteyen en ücra köye, mezraya kadar, Hükûmetimiz, kışta, karda vatandaşımız üşümesin diye kömür gönderirken, kendi okulunu, oradaki resmî bir kurumu kesinlikle kömürsüz ve yakıtsız bırakmaz. Tabii “Devlet büyükleri kendi uçaklarına aldıkları yakıtı biraz da oraya göndersin.” diyor. Sayın Genç, tabii, soba yakmadığı için bilmiyor. Soba yaksa o yakıttan biraz gönderirdik kendisine, onun nasıl yandığını görmüş olurdu.

Yine, Sayın Süner “Sayın Millî Eğitim Bakanı üzerine düşeni yapmamıştır.” diyor. Değerli milletvekilleri, Türkiye bir hukuk devletiyse, hukukun gereği neyse o yapılır. Bakın, İstanbul’da, yine Alevi bir öğrencimizle ilgili olarak, bir çok programlı lisede bir olay meydana geldi. İnsan Hakları Komisyonumuz oraya gitti, olayın doğru olduğunu tespit etti ve gereken yapıldı. Sayın Başbakanımız başta olmak üzere, İnsan Hakları Komisyonu Başkanımız ve ben, çocuğu ve ailesini aradık. Ancak, değerli milletvekilleri, İnsan Hakları Komisyonu Amasya’ya gitti. İnsan Hakları Komisyonunun içerisinde CHP’li değerli bir milletvekili arkadaşımız da vardı, Sivas Milletvekilimiz ve bu iddialar sübut bulmamıştır; valiliğin açtığı soruşturma da sübut bulmamıştır, Millî Eğitim Bakanlığının açtığı soruşturmada da bu kanıtlanmamıştır. Dolayısıyla, bir iddia vardır diye, birilerini Beyazıt Meydanı’nda asmamızı kimse isteyemez, burası padişahlıkla yönetilmiyor.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

Sayın milletvekilleri birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.05

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.19

BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL

KÂTİP ÜYELER: Canan CANDEMİR ÇELİK (Bursa), Yaşar TÜZÜN (Bilecik)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmına geçiyoruz.

Birinci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 19 milletvekilinin, işsizlik sorunu ve İşsizlik Sigortası Fonu’nun daha etkin kullanımı konularının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği önergenin görüşmelerine başlayacağız.

VI.- MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Ön Görüşmeler

1.- İstanbul Milletvekili Algan Hacaloğlu ve 19 milletvekilinin, işsizlik sorunu ve İşsizlik Sigortası Fonu’nun daha etkin kullanımı konularının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/2)

BAŞKAN - Hükûmet? Yok.

Ertelenmiştir.

İkinci sırada yer alan, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 27 milletvekilinin, basın-siyaset ilişkileri ve basın özgürlüğü konusunda verdiği önergenin görüşmelerine başlıyoruz.

VII.- GENEL GÖRÜŞME

A) Ön Görüşmeler

1.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 27 milletvekilinin, basın-siyaset ilişkileri ve basın özgürlüğü konusunda genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/1)

BAŞKAN - Hükûmet? Yok.

Ertelenmiştir.

3’üncü sırada yer alan, Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat ve 20 Milletvekilinin, termik santrallerin çevreye verdiği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği önergenin görüşmelerine başlayacağız.

VI.- MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)

A) Ön Görüşmeler (Devam)

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat ve 20 milletvekilinin, termik santrallerin çevreye verdiği zararların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına (10/3)

BAŞKAN – Hükûmet? Yok.

Ertelenmiştir.

4’üncü sırada yer alan, İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 milletvekilinin, uyuşturucu kaçakçılığı ve üretiminin tespiti ile uyuşturucu kullanımındaki artışın sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla verdiği önergenin görüşmelerine başlayacağız.

3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin ve 20 milletvekilinin, uyuşturucu kaçakçılığı ve üretiminin tespiti ile uyuşturucu kullanımındaki artışın sebeplerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/6)

4.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 milletvekilinin, okullardaki şiddet olaylarının ve madde bağımlılığı sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/19)

5.- Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30 milletvekilinin, uyuşturucu kullanımının başta gençler olmak üzere toplumda yol açtığı olumsuz etkilerin araştırılarak uyuşturucu bağımlılığının ve kaçakçılığının önlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/36)

6.- Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 milletvekilinin, madde bağımlılığının nedenlerinin, boyutlarının ve etkilerinin araştırılarak mücadele edilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/39)

7.- İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22 milletvekilinin, uyuşturucu bağımlılığının toplum üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/41)

8.- Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 24 milletvekilinin, uyuşturucu, alkol ve sigara bağımlılığı ile kaçakçılığının nedenlerinin, ulaştığı boyutların, sosyal ve ekonomik etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/51)

9.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 26 milletvekilinin, uyuşturucuyla mücadelede yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/103)

BAŞKAN – Hükûmet? Burada.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu önergeyle aynı konuda olan, bu kısmın 8’inci sırasında yer alan Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş ve 35 milletvekilinin, okullardaki şiddet olaylarının ve madde bağımlılığı sorununun araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi; 24’üncü sırasında yer alan, Kırklareli Milletvekili Ahmet Gökhan Sarıçam ve 30 milletvekilinin, uyuşturucu kullanımının başta gençler olmak üzere toplumda yol açtığı olumsuz etkilerin araştırılarak uyuşturucu bağımlılığının ve kaçakçılığının önlenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi; 26’ncı sırasında yer alan Adana Milletvekili Necdet Ünüvar ve 23 milletvekilinin, madde bağımlılığının nedenlerinin, boyutlarının ve etkilerinin araştırılarak mücadele edilmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi; 27’nci sırasında yer alan, İstanbul Milletvekili Halide İncekara ve 22 milletvekilinin, uyuşturucu bağımlılığının toplum üzerindeki etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi; 35’inci sırasında yer alan, Bitlis Milletvekili Vahit Kiler ve 24 milletvekilinin, uyuşturucu, alkol ve sigara bağımlılığı ile kaçakçılığının nedenlerinin, ulaştığı boyutların, sosyal ve ekonomik etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla ve  85’inci sırasında yer alan, Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir ve 26 milletvekilinin, uyuşturucuyla mücadelede yaşanan sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98’inci, İçtüzüğün 104 ve 105’inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri de birlikte görüşülecektir.

Şimdi, söz konusu Meclis araştırması önergelerinin birlikte yapılacak görüşmelerine başlıyoruz.

Meclis araştırması önergeleri, sırasıyla, Genel Kurulun 3/10/2007 tarihli 3’üncü, 24/10/2007 tarihli 11’inci, 8/11/2007 tarihli 18’inci, 13/11/2007 tarihli 19’uncu, 21/11/2007 tarihli 23’üncü ve 23/1/2008 tarihli 53’üncü birleşimlerinde okunduğundan tekrar okutmuyorum.

İç Tüzük’ümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla Hükûmete, siyasi parti gruplarına ve önergelerdeki birinci imza sahibine veya onların göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Konuşma süreleri Hükûmet ve guruplar için yirmişer dakika, önerge sahipleri için onar dakikadır.

Şimdi, söz alan sayın üyelerin isimlerini okuyorum: Hükûmet adına İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay; gruplar adına, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Giresun Milletvekili Sayın Murat Özkan; önerge sahipleri adına Sayın Engin Altay, Sinop Milletvekili; Sayın Yılmaz Ateş, Ankara Milletvekili; Sayın Ahmet Gökhan Sarıçam, Kırklareli Milletvekili; Sayın Rüstem Zeydan, Hakkâri Milletvekili; Sayın Halide İncekara, İstanbul Milletvekili; Sayın Vahit Kiler, Bitlis Milletvekili ve Sayın Hasan Özdemir, Gaziantep Milletvekili.

İlk söz, Hükûmet adına İçişleri Bakanı Sayın Beşir Atalay’a aittir.

Sayın Bakanım, buyurun.

İÇİŞLERİ BAKANI BEŞİR ATALAY (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Uyuşturucu konusunu, uyuşturucu kaçakçılığını Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getiren ve bu vesileyle bu önemli konuyu tartışmamıza vesile olan değerli milletvekili arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. Gerçekten bu konunun araştırma önergesi olarak yüce Meclisin gündemine getirilmesinden, biz, Hükûmet olarak memnun olduk. Hem bu konuda sizleri yeterince bilgilendirme imkânı bulacağız hem yüce Meclis böyle önemli bir sorun alanını kendi gündeminde değerlendirmiş olacak. Biz bu önergeleri, başında ifade edeyim, araştırma önergelerini, destekliyoruz.

Uyuşturucu insanlık tarihinin en önemli problemleri arasında yer alan konulardan birisidir. Bu konu, her tür ülkenin, gelişmiş, az gelişmiş, gelişmekte olan ülkenin sorunudur bugün. Ülkemiz ise bulunduğu coğrafi konumu nedeniyle uyuşturucu maddeler ile bunların üretiminde kullanılan ara kimyasal maddelerin kaçakçılığından ve kullanımından olumsuz etkilenen ülkelerden birisidir. Olumsuz etkileşimler, suçtan elde edilen rantın büyüklüğü ve terör örgütlerinin finanse edilmesinin yanı sıra, son yıllarda teknolojinin hızla gelişmesi, ülkeler arasındaki sınırların sanal bir hâle gelmesi ve küreselleşme neticesinde daha da belirginleşmiştir. Türkiye, bu gerçekten hareketle, uyuşturucu maddelerin olumsuz etkilerini ortadan kaldırmak amacıyla başarılı olarak sürdürdüğü yoğun çalışmalarına paralel olarak mücadele politikasında yeni çalışma açılımları ve uygulamaları getirmektedir.

Bilindiği gibi, Anayasa’mızın 58’inci maddesinde, gençlerimizi, başta uyuşturucu olmak üzere, her türlü kötü alışkanlıklardan koruma devletin görevleri arasında sayılmaktadır. Bu kapsamda, pek çok kurumumuza da görevler verilmiştir. Tabii, İçişleri Bakanlığı olarak bu konuda Bakanlığımızın da sorumlulukları vardır. Bunlar arasında, uyuşturucu madde kaçakçılığı ile ulusal ve uluslararası boyutta etkili ve artan ivme ile mücadele etmek, madde kullanımı ve bağımlılığını önlemeyi, tedavi ve rehabilitasyon çalışmalarına özel önem ve öncelik vermek, diğer kamu kurum ve kuruluşları ve sivil toplum örgütleriyle iş birliği yapmak, ülkemizin uyuşturucu güzergâhı olmasını engellemeyi ve yeni stratejileri geliştirmek Bakanlığımızın görevleri arasındadır ve bu görevlerini yerine getirmek için kararlı şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şu anda, yaklaşık bir ay önce başlattığımız bir özel çalışma var, bir özel paket, bir özel proje.

Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; bu konuda, aslında, daha önce, bir vesile, kısaca, Meclisimize bilgi sunmuştum. Trafik paketinden sonra şu anda elimizde, çalıştığımız uyuşturucuyla mücadele paketidir. Uyuşturucuyla mücadelede Türkiye’nin risk alanı, bugüne kadar yapılan çalışmalar, şu anda aldığımız sonuçlar ve bundan sonra neler yapmalıyız bütün boyutlarıyla değerlendiriliyor hem Emniyet Genel Müdürlüğümüz hem Jandarma Genel Komutanlığı hem Sahil Güvenlik Komutanlığı ve gümrük teşkilatımızı da içine alacak şekilde böyle bir çalışmayı zaten sürdürüyoruz, yakın zamanda bunu da kamuoyumuzla paylaşacağız. Bu paylaşma hem kamuoyumuzu bilgilendirme hem de bir anlamda özellikle anne-babaları uyarma yönünde olacak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin uyuşturucuyla mücadelesinde teknolojinin sağlamış olduğu teknik imkânlar, analiz programları, kontrollü teslimat uygulamaları, gizli soruşturma yöntemleri gibi modern polisiye teknik ve taktikler sonuna kadar kullanılmaktadır. Yıllardan beri ülkemizin elindeki tüm kaynaklar bu yönde harcanmakta ve uyuşturucu madde kaçakçılığına karşı kararlı bir mücadele sergilenmektedir. Nitekim, ülkemiz, artırarak devam ettirdiği bu kararlı mücadelesi neticesinde konumu itibarıyla maruz kaldığı çift akımlı uyuşturucu kaçakçılığı gerçeğine rağmen her yıl bir önceki yıla göre daha fazla operasyon gerçekleştirmekte ve bu operasyonlarda yakaladığı uyuşturucu madde miktarı da rekor seviyelerde artmaktadır.

2005 yılında ülkemiz, dünyada en fazla eroin maddesi yakalayan ikinci ülke olurken, yine aynı yıl, AB üyesi yirmi yedi ülkenin hemen hemen toplamı kadar eroin maddesini tek başına yakalayan ülke olmuştur. 2006 yılında ise ülkemiz, AB üyesi yirmi yedi ülkenin toplamından daha fazla eroin maddesini tek başına yakalamıştır. Bu çerçevede, uyuşturucuyla mücadele birimleri bünyesinde teşkil edilen özel timler vasıtasıyla, gençliğimizi zehirlemeyi hedef alan sokak satıcılarına yönelik olarak okullar civarında alınan etkin tedbirlerden çok ciddi sonuçlar elde edilmiştir ve edilmektedir.

Uyuşturucu ile mücadelede, transit kaçakçılık boyutunun yanında, vatandaşlarımızı hedef alan sokak çetelerinin çökertilmesi amacıyla yapılan operasyonlara öncelik verilmektedir. Vatandaşlarımızı ve özellikle de gençlerimizi zehirleyen uyuşturucu çetelerinin tüm üyelerini suç delilleriyle birlikte ele geçirmeye yönelik çalışmalara kararlılıkla devam edilmektedir.

Vatandaşlarımızdan alınan ihbarlar veya diğer kaynaklardan elde edilen bilgiler analiz edilerek, bir plan ve proje dahilinde, kolluk kuvvetleri tarafından operasyon hazırlığı yapılmaktadır. Kanunlar çerçevesinde bütün teknik imkânlar kullanılmaktadır. Vatandaşlarımızın ihbarları büyük önem kazanmaktadır.

Operasyonlar neticesinde tespit edilen uyuşturucu kullanıcıları gerekli tedavi için ilgili kurumlara gönderilmektedir.

Sokak çeteleriyle daha etkin mücadele etmek amacıyla oluşturulan sokak timleri uyuşturucu maddelerin satılabileceği yerlerde görevlendirilmekte, teknolojik olarak en ileri gizli takip ve gizli izleme yöntemleri kullanılmakta, gerektiğinde uzman gizli görevliler kullanılarak çeteler içine sızdırılmaktadır.

Sokaklarda uyuşturucu ticareti yapan çetelere yönelik olarak gerçekleştirilen toplam 444 planlı projeli operasyon neticesinde 444 uyuşturucu sokak çetesi çökertilmiştir. Sokak çetelerine yönelik gerçekleştirilen operasyonlar artan bir ivmeyle devam etmektedir.

Narkotik birimlerimiz tarafından, ülkemiz insanını zehirleyen ve uyuşturucu madde kullanmaya alıştırılan uyuşturucu sokak çetelerine yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda sadece uyuşturucu madde tacirleri yakalanmamaktadır. Bu operasyonlarda hırsızlık, adam öldürme, sahtecilik, dolandırıcılık, yağmalama gibi suçları işleyen şahısların da yakalandığı görülmektedir. Yani bu suç türleri âdeta bir arada bulunabilmektedir. Dolayısıyla asayişe müessir suçların önlenmesine de önemli katkılar sağlamaktadır.

2007 yılında narkotik birimlerimiz tarafından ülke içi uyuşturucu çetelerine yönelik gerçekleştirilen operasyonlarda 4.842 şahıstan 1.122’sinin çeşitli suçlardan, herhangi birinden veya birkaçından kaydı bulunmaktadır. Suç kayıtlarına bakıldığında 1.122 şahsın 1.952 suç kaydı olduğu görülmektedir. Bu durum, bir şahsın birden fazla suç kaydının olmasından kaynaklanmaktadır. Ama bunlardan yüzde 44,1’inin daha çok uyuşturucuyla irtibatı tespit edilmiştir.

Tabii şuna da bir açıklık getirmek gerekir, bu kısa süre içinde bütün boyutlarıyla bunu belki sizlere sunma imkânım yok ama: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye uyuşturucuda bir hedef ülke değil -bunu hepimiz biliyoruz- daha çok transit konumunda. Yani, daha çok, eroin türünün merkezi Afganistan ve Türkiye, oradan batıya geçişte güzergâh, ama sentetikte de batıdakinin doğuya geçişi için bir güzergâh.

Şu anda, sürdürdüğümüz kararlı mücadeleyle bu transit olma özelliği büyük oranda değişmektedir. Artık Türkiye şu anda en azından rahat bir güzergâh değil. Yani kuzeye doğru kayma var. Bu zaten uluslararası raporlarda da yer alıyor ve Türkiye’yle ilgili uluslararası alanda da ciddi, olumlu değerlendirmeler var. Yani, biz bu kararlı çalışmamızı sürdüreceğiz, Türkiye’yi inşallah transit olmaktan çıkaracağız. Tabii, transit olmaktan çıktığında bir kısmı yurt içinde kalma özelliği de azalmış olacaktır.

Bir de şunu ifade edeyim: Biraz önce de değindiğim gibi, uyuşturucuyla ilgili çalışmalar tamamen çeteleşme içinde cereyan ediyor, gerek bunun transiti gerek sokaklardaki satışı tamamen çeteleşme içinde. Birçok suç durumunda olduğu gibi burada da bu özelliği görüyoruz. Ülkemizin gerçekleri, ama biz bunlarla daha etkili mücadele etmenin yollarını, yöntemlerini arıyoruz.

Bu arada özel bir çalışmadan tabii söz etmek istiyorum. Bunu da daha önce yüce Meclisin çatısı altında kısaca sunmuştum. Bizim bu sene eğitim-öğretim yılı başlarken devreye koyduğumuz bir güvenli okul, güvenli eğitim projemiz var. Millî Eğitim Bakanlığımızla beraber İçişleri Bakanlığının. Buradaki amacımız okullarımızı güvenli ortamlar haline getirmek, okul muhitlerini suç ortamı olmaktan çıkarmak.

Ve bunun için çok özel bir çalışma yaptık. Uzun eğitimler verildi buralarda görev alan güvenlik mensuplarımıza, sivil unsular kullanıldı, servislerden başlayarak, okul çevresi ve okul bahçelerinin... Sadece uyuşturucu değil tabii- şiddet ve diğer suç unsurlarından da çocuklarımızı korumayı hedefliyoruz ilk ve orta öğretimde, bildiğiniz gibi ilk ve ortaöğretimdeki çocuklarımızın,  gençlerimizin sayısı 15 milyondur. Bu projeyle -işte şimdi sömestir tatilindeyiz- ilk sömestirde çok başarılı bir dönem geçirdik. Tek tek il değerlendirmeleri var elimizde. Şu anda bunları çalışıyoruz. Yani bir sömestirlik uygulamamızda hangi neticeleri almışız ve genelde olumlu, aksamalar nelerdir ve ikinci sömestirde neleri telafi etmemiz gerekiyor, tamamlamamız gerekiyor? Bunun üzerinde de çalışıyoruz. Yani, uyuşturucuda daha çok yan mekânlar olan, ortamlar olan okul muhitleri -özellikle büyük kentlerimizde- şu anda daha temizdir ve biz kararlı şekilde oraları temiz tutmaya gayret ediyoruz, edeceğiz. Bunu ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu ve Suç Ofisi kaynaklarına göre, 2005 yılında Afganistan kaynaklı afyon ve türevleri uyuşturucu maddelerin satışından elde edilen yaklaşık 40 milyar dolardır değerli milletvekilleri ve bunun -yine uluslararası verilerle- yaklaşık 5 milyarlık kısmı Türkiye’de kalmaktadır ve bunun da epey büyük bir kısmı -ona kesin bir rakam vermiyorum- terörün finansmanında kullanılmaktadır. Bunu da biliyoruz. Onun için de uyuşturucuyla mücadele ve uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele bizim için daha farklı bir önem taşımaktadır. Bu konuda elimizde takipler var, yakalamalar var, tutuklular var, miktarlar var, sayılar var.

Bir çalışmamızdan daha kısaca bahsedeyim, sadece nokta nokta bilgilendirme olarak: Şu anda Türkiye Uluslararası Uyuşturucu ve Organize Suçlarla Mücadele Akademisi diye Emniyet Genel Müdürlüğümüz bünyesinde bir birimimiz vardır. Özellikle uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgili iyi uzmanlaşmış bir birimimizdir. İyi imkânları vardır, destek veriyoruz. Yurt içi ve yurt dışı eğitim vermektedir. Hem yargı mensuplarına hem emniyet mensuplarına hem gümrük mensuplarına burada eğitim verilmektedir ve uluslararası öğrencilerimiz de olmaktadır. O birimimizi önemsiyoruz. Bugüne kadar 6.457 kişi burada eğitim görmüştür uyuşturucu özellikleri, uyuşturucuyla mücadele konusunda. Özel bir uzmanlık sağlıyor.

Ve tabii, uyuşturucu uluslararası bir olay ve gerçekten şu anda yakalamalarda elde edilen uyuşturucu miktarlarında veya faillerinde uluslararası iş birliği çok önemli bir miktarı teşkil ediyor. Özellikle çevre komşu ülkelerimizle bu konuda yoğun iş birliğimiz var, Avrupa Birliği ülkeleriyle yoğun iş birliğimiz var. Bu konuda yaptığımız ciddi anlaşmalar var, güvenlik birimlerimiz arasında bilgi paylaşımı var, ortak operasyonlar var. Özellikle açık denizlerde falan bu operasyonların miktarı oldukça fazladır. Bunu da ifade etmek isterim.

Bir birimimiz daha var emniyet teşkilatımız bünyesinde. Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi, TUBİM diyoruz buna. Bu merkezin kurulmasıyla, kaçakçılık ve kullanımla mücadele ve tedavide ulusal koordinasyon kurulu bu çerçevede oluşturulmuştur, uluslararası anlaşma ve Avrupa’yla doğrudan iletişim iş birliği sağlanmıştır, mücadeleye bilimsel katkı sağlanmaktadır, veri tabanlı mücadeleye geçilmiştir, önleyici faaliyetlerde hizmetlerin ülke geneline yayılması bu çerçevede sağlanmaktadır. TUBİM’in faaliyetlerini de biz önemli görüyoruz.

Ayrıca, 2006 yılında -Başbakanımızın imzasıyla tabii- yayınlanan Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve Bağımlılıkla Mücadelede Ulusal Politika ve Strateji Belgemiz vardır. Bu belge önemli bir belgedir ve bu çerçevede, bizim Bakanlık olarak, İçişleri Bakanlığının çıkardığı, Bağımlılık Yapıcı Maddeler ve Bağımlılıkla Mücadelede Ulusal Politika ve Strateji Belgesi’nin uygulanması için eylem planı, yani Başbakanımızın çıkardığı, bir anlamda çerçeve dokümanın eylem planı uygulanmasını biz İçişleri Bakanlığı olarak ve tabii ilgili kurum ve kuruluşlarla paylaşarak detaylı şekle getirdik. Burada, Türkiye’de hangi kurum ve kuruluşun bu konuda hangi görevi var, o da açık olarak belirlenmiş durumda ve bunun da bir kurul tarafından takibi yapılmaktadır.

Ben, bu vesileyle, bu bilgileri sunduktan sonra şunu tekrar ifade ediyorum: Bu, Türkiye’nin önemli bir problemidir ve biz, uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadelede, sadece kaçakçılığı değil, ülke içindeki perakende satışıyla mücadelede çok kararlı, Türkiye’nin ve Bakanlığımızın bütün imkânları çerçevesinde mücadele ediyoruz. Bu konuda, değerli milletvekillerimizin araştırma önergeleri bizim için önemli. Umuyoruz, bu araştırma önergesi çerçevesinde bu araştırma yapılır. Bu konunun değişik boyutları daha fazla irdelenir ve bize ışık tutucu, bize rehber olucu sonuçlar çıkar.

Onun için, bu araştırma önergelerini desteklediğimizi Hükûmet olarak tekrar ifade ediyorum. Tekrar hepinize teşekkür ediyorum konuya katkınız için. Saygılarımla selamlıyorum, sağ olun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Ahmet Ersin.

Sayın Ersin, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET ERSİN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Türkiye için, Türkiye'nin geleceği için çok önemli olan bir sorunu görüşüyoruz ve Sayın Bakanın yaptığı açıklamalardan, bugün Meclisimizde uyuşturucu kaçakçılığı ve uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasıyla ilgili alınması gereken önlemleri tespit edecek olan bir komisyon kurulmasının önünün açıldığını düşünüyorum. Sayın Bakan, bilgiler verdi, daha çok İçişleri Bakanı olarak polisiye önlemleri anlattı. Ancak esasa girmeden önce Sayın Bakana bazı sitemlerimi de söylemek durumundayım.

Değerli arkadaşlarım, uyuşturucu kaçakçılığı ve uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasıyla ilgili sorunu tam dört yıl önce ben bu Meclise getirdim. 13 Ocak 2004 tarihli araştırma önergem var ve bu araştırma önergesinin bir an önce ele alınmasını sağlamak için önceki Sayın Meclis Başkanıyla iki kez görüştüm, yardım istedim; önceki Sayın İçişleri Bakanıyla görüştüm, yardım istedim; Sağlık Bakanımızla görüştüm, yardım istedim ve geçen dönemin AKP Grup Başkan Vekillerinin hepsine âdeta yalvardım. Bir an önce bu sorunu ele alalım, Meclisin Türkiye’deki herkesi, 70 milyonu ilgilendiren bu önemli sorunu mutlaka ele alması gerekir diye girişimlerde bulundum. Yetmedi, gerek Meclis içinde gerekse Meclis dışında birtakım çalışmalar yaptım, sırf Türkiye Büyük Millet Meclisinin, ilgili bakanların ve sayın milletvekillerinin dikkatini çekmek için basın toplantıları yaptım. İzmir’de, eşimle ve üniversite öğrencisi 2 kızımla birlikte, Meclisi harekete geçmeye çağıran imza kampanyası başlattım, üç günde 46.085 imza topladım ve bu imzalarla gittim Sayın Arınç’a, yardım istedim. Ama, geçen dört yıl boyunca ele alınmayan bu önemli sorun, bugün, Sayın Bakanın da girişimiyle, yardımlarıyla umuyorum ki bu Mecliste ele alınacak, sonuçlandırılacak ve bir komisyon kurulacak. Peki, sormak lazım, sormak istiyorum Sayın Bakana: Dört yıldan beri bu konu ele alınmadığı için, kamuoyu yeterince uyarılmadığı için, çocuklarımız, gençlerimiz bu tehdide karşı eğitilmedikleri için, acaba kaç tane çocuğumuz, kaç tane gencimiz bu zehir tacirlerinin tuzağına düştü? Bunun hesabı yapılabilir mi?

Değerli arkadaşlarım, ama ne olursa olsun, zararın neresinden dönülse kârdır düşüncesiyle, bugün, her şeye rağmen, Meclisimizin bu konuda bir araştırma komisyonu kuracağı ve bir etkin çalışmayla bu sorunun üzerine gideceği ve Türkiye’yi yönetenlere de bu sorunla ilgili mücadelede bir yol haritası ortaya çıkaracağını umuyorum.

Değerli arkadaşlarım, Birleşmiş Milletler tarafından piyasa fiyatları da göz önüne alınarak yapılan tahminlere göre, dünyada uyuşturucu trafiğinden elde edilen ciro toplam 429 milyar dolardır ve bu miktar, dünyadaki 163 ülkenin millî gelirinden de fazladır ve kara para olarak adlandırılan bu gelirlerin kayıt altına alınamadığı, vergilendirilemediği ve bu kaynağın büyük bir kısmının da yine uyuşturucu, organize suçlar ve terör suçlarının finanse edilmesinde kullanıldığına ilişkin ciddi veriler var ve zaten Sayın Genelkurmay Başkanımız da birçok kez uyuşturucu ticaretinin, uyuşturucu kaçakçılığının ve bundan elde edilen gelirlerin terörü finanse ettiğine ilişkin açıklamaları var. Ama, madem bu kadar önemli bir sorun ve 70 milyonu tedirgin eden bir sorun, o hâlde neden şimdiye kadar Millî Güvenlik Kurulunun gündeminin ilk sıralarına alınmadığını da sorgulamak zorundayım.

Değerli milletvekilleri, bu kara para aynı zamanda yolsuzluk ekonomisinin de büyümesine neden olmakta ve spekülatif ve ani çıkışlarla bir ülkenin ekonomik dengelerini de bozabilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakan, Türkiye'nin uyuşturucu kaçakçılığında hedef değil transit ülke olduğunu söylediler. Sayın Bakanın bu tespiti birkaç yıl öncesine göre doğrudur. Eğer birkaç yıl öncesine bakarak bu sözleri söylemiş olsaydı doğruluğunu kabul ederdik. Ancak son birkaç yıldan beri Türkiye transit ülke olmasının yanında, aynı zamanda da üretici ülkedir. Bunu ben söylemiyorum, bunu Avrupa Birliğinin ilgili kurumları, kuruluşları söylüyor. Türkiye'nin eroin konusunda, uyuşturucu konusunda özellikle, ciddi bir üretici ülke olduğunu ve elde edilen kara paranın da çok büyük miktarda olduğunu Avrupa Birliğinin kurumları, kuruluşları söylüyor. Şimdi, dolayısıyla, Türkiye hem üretici ülke olması ve hem de transit ülke olması nedeniyle başka ülkelere göre bu uyuşturucu kaçakçılığından çok daha fazla zarar görmektedir.

Şimdi, eroin önemli bir uyuşturucu madde ve insanları ölüme götüren uyuşturucu madde ve bu eroinin de yüzde 85 oranında menşeinin, üretiminin Afganistan’da olduğunu zaten Birleşmiş Milletler söylüyor ve Afganistan’da üretilen bu eroinin üç rotayla Avrupa’ya gittiği ama bizi ilgilendiren en önemli rotanın da Balkan rotası olduğu bilinen bir gerçek. Yani Afganistan’da üretilen eroin Türkiye’ye Ağrı, Van ve Hakkâri illerimizin dağlık bölgelerinden kaçak olarak giriyor ve İzmir ve İstanbul’daki deniz limanlarından, ayrıca İstanbul’daki Atatürk Havalimanı’ndan ve kara yoluyla da Edirne ve Kırklareli illerimizden çıkış yapmaktadır, bu kapılarımızdan çıkış yapmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, eroinin trafiği bu. Sentetik uyuşturuculara bakacak olursak, örneğin Captagon maddesi, Doğu Avrupa ülkelerinde üretiliyor çoğunlukla ve Edirne’den yine yurdumuza giriş yaparak Hatay ve Kilis illerimizden Orta Doğu ülkelerine dağıtımı yapılıyor ve bu tespitler, Emniyet Genel Müdürlüğünün tespitleridir ve Sayın Bakanın belki yanıldığı bir başka nokta da şudur: Örneğin, Captagon hap Türkiye’de de üretiliyor değerli arkadaşlarım ve üstelik sadece hap olarak değil, hapın içine eroin enjekte edilerek üretiliyor ve hap aldığını, hapla kendisini tatmin ettiğini düşünen gencimiz, çocuğumuz aslında bir miktar da eroin aldığının farkında değil ki bu tespitler geçtiğimiz aylarda, sanıyorum geçen yıl, televizyonlarda da haber olarak yer almıştır. Yani eroin enjekte edilmiş Captagonların Türkiye’de imal edildiği bilinen bir gerçek. Sayın Bakan da mutlaka bunu biliyordur, ama herhâlde Türkiye’yi üretici bir ülke olarak değerlendirmemek için bu gerçeği söylemedi.

Extacy maddesi, değerli arkadaşlarım, başta Belçika ve Hollanda olmak üzere, Batı Avrupa ülkelerinden ve genellikle de Edirne’den tırlarla, yolcu araçlarıyla ve deniz limanlarından ülkemize giriş yapıyor ve Extacy, yine aynı yollardan Orta Doğu ülkelerine gidiyor.

Değerli milletvekilleri, emniyet teşkilatımız uyuşturucu kaçakçılığına karşı çok ciddi bir mücadele veriyor. Bunu iftiharla söylemek durumundayım. Nitekim, bakın, bazı rakamlar vereyim size, yakalamalarla ilgili bazı rakamlar: Esrar maddesi. 2003 yılında ele geçirilen esrar maddesi 2.760 kilogram iken, 2005’te 11.338 kilogram ve 2006’da 24.884 kilogram. Yani 2003’le 2006 arasında yüzde 900 artış var. Bunları niçin anlattığımı biraz sonra sizlere izah edeceğim.

Keza eroin. 2003 yılında ele geçirilen eroin miktarı 3.546 kilogram iken, 2005’te 8.772 kilogram, 2006’da ise 10.312 kilogram. Yani 2003 ile 2006 arasında ele geçirilen eroin miktarında yüzde 300 artış var.

Captagon. 2003 yılında 2 milyon 332 bin 81 adet Captagon ele geçirilmişken, 2005 yılında 6 milyon 404 bin 923 adet, 2006’da ise 10 milyon 971 bin 23 adet Captagon maddesi ele geçirilmiştir ve artış yüzde 500’dür.

Extacy 2003’te 447 bin 91 adet iken, 2005’te 1 milyon 748 bin 799 adet, 2006’da ise 1 milyon 592 bin 200 adettir ve artış yüzde 350’dir.

Bunları niçin söyledim değerli arkadaşlarım? Bir yandan emniyet teşkilatımızın bu uyuşturucuya karşı, uyuşturucu kaçakçılığına karşı verdiği mücadeleyi söylemekle beraber, arz-talep dengesi içinde değerlendirilirse yine ülkemizde bu maddelerin girişi ve kullanımının da aynı ölçüde artmış olduğunu kabul etmemiz gerekir ve işi bilenler, bu mücadelenin içinde olanların da belirttiklerine göre, yakalananların en az 3 misli, 4 misli de piyasaya sürülüyor. Dolayısıyla Sayın Bakanın söyledikleri çok da fazla gerçekleri ifade etmiyor. Nitekim, bakın, bir şey söyleyeyim: Sayın Bakan da sözünü etti. 2005 yılında gerçekleştirilen NATO toplantısında Birleşmiş Milletlerin uyuşturucu ve suçla mücadele biriminin başkanı tarafından yapılan sunumda 2005 yılında Afganistan kaynaklı afyon ve türevi uyuşturucu maddelerin satışından dolayı Türkiye’de 5 milyar dolar para sirkülasyonu olduğu değerlendirilmiştir. Bu 5 milyar dolar sirkülasyon nereden geliyor? Eğer Türkiye üretici ülke değilse, hedef değil de sadece transit ülkeyse bu 5 milyar dolarlık sirkülasyon nereden oluyor?

Yine, değerli milletvekilleri, Emniyet Genel Müdürlüğünün tespitlerine göre PKK, ASALA, TKP/ML ve DHKP/C gibi terör örgütlerinin örgütsel faaliyetlerini sürdürmek amacıyla uyuşturucu kaçakçılığına karıştıkları ve kaçakçılardan haraç aldıkları tespit edilmiştir.

Şimdi, bütün bu gerçekler ortadayken, dört yıldan beri bütün çabalarımıza rağmen, bütün çocuklarımızı gençlerimizi tehdit eden, bütün anne babaları tedirgin eden bu önemli sorunu bu Meclis neden ele alamadı, niçin ele almadı, bunu anlamak mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan konuşmasında emniyet teşkilatı olarak ya da Bakanlık olarak bu uyuşturucu kaçakçılığına ve kullanımının yaygınlaşmasına ilişkin ne tür önlemler aldıklarını anlattılar, ama söylenenlerin hepsi polisiye önlemler. “Şu kadar sokak satıcısını yakaladık     -ki, o sokak satıcıları da kurbandır aslında- şu kadar kişi aslında bu işten, daha önce de başka suçlardan sabıkalıydı.” gibi. Evet, polisiye önlemler çok önemli ve Türkiye, polisiye önlemlerde bütün dünyada takdirle karşılanan bir çaba içindedir. Ancak bugüne kadar sürdürülen yöntemlerle, bu uyuşturucu kaçakçılığına karşı ve özellikle de uyuşturucu kullanımının yaygılaşmasına karşı yeterli önlemlerin alınamadığı, bunların engellenemediği artık ortadadır. Bunun üzerinde ısrar etmenin bir mantığı yok. Aynı babadan kalma yöntemlerle, dededen kalma yöntemlerle sokakta satan adamı yakalayıp etkisiz hale getirmekle bu sorunun önlenebilmesinin mümkün olmadığını artık görmemiz lazım. Zira, sokaktaki satıcıyı, “torbacı” diye tanımlanan bu kişileri etkisiz hâle getirseniz bile ertesi gün yerine başkaları geliyor. Bir kısır döngüdür. Dolayısıyla, değerli arkadaşlarım, okullara polis dikerek, okulları polis ablukasına alarak bu sorunu, bu ciddi sorunu, bu tehlikeyi, tehdidi önlemek de mümkün değil. Sorun nedir değerli arkadaşlarım? Uyuşturucu kaçakçılığına karşı, daha doğrusu zararlı bütün girişimlere karşı en etkili yöntem pazarı daraltmaktır. Pazarı daraltırsanız, yapacağınız en büyük mücadele bu sonucu verir. Pazarı daraltırsanız sonuç alırsınız. Pazarı daraltmanın yolu da nedir? Değerli arkadaşlarım, uyuşturucu kaçakçılarının ve üreticilerinin hedefi çocuklarımız ve gençlerimizdir. O hâlde yapılması gereken, hedef kitleyi bu konuda eğitmek, bilinçlendirmektir. Yani çocukları polis ablukası altına alıp polis nezaretinde gidip gelmelerini sağlayarak bu sorunu önleyebilmenin mümkünü yoktur. Okulda önleyebilirsiniz ama çocuğun sokakta ne yaptığını bilemezsiniz. Onun için yapılacak şey: Çocukların ve gençlerin, hedef kitlenin uyuşturucunun kendi bedenlerinde, ailelerinde ve toplumda ne tür sorunlara neden olduğuna ilişkin bilgilendirilmeleri ve bilinçlendirilmeleri lazım.

BAŞKAN – Sayın Ersin, birkaç saniyenizi rica edeyim.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremizin dolmasına birkaç dakika kalmıştır, Hatibin süresinin dolmasına da dört beş dakika civarında bir süre vardır.

Milletvekili arkadaşımız Sayın Ersin’in konuşma süresinin bitimine kadar Genel Kurulun çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Ersin.

AHMET ERSİN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bilgilendirmek, bilinçlendirmek lazım. Devlet bugüne kadar ne yaptı? Anayasa hükmü var. Sayın Bakan da okudu. Devletin, çocuklarımızı, gençlerimizi uyuşturucu ve diğer kötü alışkanlıklardan koruma görevi var, ancak şimdiye kadar, üzülerek belirtmeliyim ki, bu görevi tam olarak yerine getirmiş değildir. Sadece polisiye önlemlerle bu sorunu engellemeye, durdurmaya çalışması ve sorumluluğu da büyük ölçüde anne babaların üzerine atması “Çocuklarınızı takip edin. Çocuklarınızın arkadaşlarını takip edin. Kollarına bakın.” gibi, sürekli topu taca atarak bu mücadeleyi sürdürebilmesinin sonucu, işte bugünkü yaşadığımız sorundur. Uyuşturucu kullanımı gitgide yaygınlaşmıştır. Kimse topu taca atmasın ve anne babaların üzerine sorumluluğu atarak kimse görevinden kaçınmamalıdır.

Şimdi, anne babalar zaten yeterli bilgiye sahip değil ki çocuklarına ne versin. Anne babalar çocuklarını takip edecekken -ki etmesi lazım, elbette çocuklarına sahip çıkmaları lazım- peki, devlet olarak polisiye önlemler dışında yapılacak başka bir şey yok mu?

Bakın, geçen dönemde 2004 Temmuz ayında bir kanun teklifi verdim. İlköğretim okullarının 6, 7 ve 8’inci sınıfları ile lise ve dengi okullarda okuyan çocuklarımızın, gençlerimizin her yıl ekim ayının ilk haftasında, Millî Eğitim Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanlığının birlikte hazırlayacakları programlar dâhilinde, uzman kişiler tarafından, o çocukların özendirilmeden bilinçlendirilmesini sağlamaya yönelik bir kanun teklifi verdim. Aradan dört yıl geçti, o kanun teklifinin şimdi nerede olduğunu bilmiyorum ve elbette, hepinizin de bildiği gibi, kadük oldu. Yeniledim, tekrar o kanun teklifini verdim. İşte, sorun budur değerli arkadaşlarım.

Çocukları, gençleri eğittiğiniz sürece ve bu eğitimde başarılı olduğunuz sürece bu mücadelenin de başarısının yolu açılmış olur yani pazarı daraltmış olursunuz. Bu çocuğa, bu gence bir hap uzatıldığı zaman, o çocuğumuz, o gencimiz bu hapın kendi bedeninde, ailesinde ve toplumlarda ne tür sorunlara neden olduğu hakkında önceden bilgi sahibi olursa, en sıkıntılı döneminde, bunalım dönemlerinde bile olsa, o kendisine uzatılan hapı, uyuşturucu maddeyi almaz, reddeder. Çünkü onun zararlarını bilmesi nedeniyle reddeder.

O nedenle, değerli arkadaşlarım, sözlerimin sonunda şunu söylemek isterim: Elbette bu araştırma önergelerinin ve bu konuya duyarlı davranan diğer arkadaşlarımızın verdiği araştırma önergelerinin kabul edilmesi ve Mecliste bir araştırma komisyonunun kurulması bu mücadele için önemli bir başlangıçtır ve sadece polisiye önlemlerle değil, polisiye önlemlerin dışında da başka önlemlerin alınmasına ilişkin birtakım tespitler de ortaya konulabilir. Dolayısıyla, polisiye mücadele elbette devam etmeli. Polisimiz elbette bugüne kadar sürdürdüğü başarılı çalışmayı devam ettirmeli ama bütün sorumluluğu da polisin üzerine atmayalım. Sadece polisiye önlemlerle yetinmeyelim. Devlet -bu sorunda- bu polisiye önlemlere ek olacak, onlara katkı verecek başka önlemleri de devreye sokmalıdır ve bana göre çocuklarımızın ve gençlerimizin bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi, hatta anne babaların da bilgilendirilmesi, bilinçlendirilmesi -çünkü onlar da bu konuda çok fazla bilgili değiller- bu sorunun çözümü için önemli katkı verir diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum değerli arkadaşlarım.(Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ersin.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz dolmuştur.

Sözlü soru önergeleri ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 6 Şubat 2008 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum. Sizlere ve bizleri izleyen vatandaşlarımıza iyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati: 19.04

 

Dönem: 23                                                                           Yasama Yılı: 2

 

 

İstanbul Milletvekili Şükrü Mustafa Elekdağ ve 29 Milletve-kilinin, Hristiyan Din Adamları ile Bazı  Gayrimüslimlere Yönelik Saldırıların Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Meclis Araştırması Açılmasına İlişkin

Önergesi (10/116)

 

                               

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Gerekçe

Hristiyan rahipleri ve Gayrimüslimleri hedef alan cinayetler ve saldırılar, halkımızın hoşgörüye ve insani değerlere dayanan kültürünü ve inançlarını yaraladığı gibi, Türkiye’nin dünyadaki imajını karartıyor ve hasım mihrakların eline ülkemize karşı yürüttükleri olumsuz propaganda kampanyası için etkili bir koz veriyor. Bunun yanında, Avrupa ülkelerinde yerleşik Türk işçi ve aileleri ile Türk soylu kişilere yönelik ırkçı eylemlere de malzeme ve gerekçe oluşturuyor.

Bu sorunun üzerine son derece cesur ve kararlı bir şekilde gidilerek önlenemediği takdirde, ülkemiz için yaratacağı tehdit hakkında bir fikir vermek için, kısa süre önce İzmir’de Meryem Ana Kilisesi rahibi Adriano Françini’yi bıçaklayan Ramazan Bay’ın, saldırısının gerekçesi olarak söylediği dehşet verici sözleri sizlere anımsatmak isterim. Ramazan Bay diyor ki, “Rahip Santoro ve Hırant Dink cinayetlerini işleyen katillerin toplumda kahraman gibi gösterilmesi beni etkiledi. Ben de onlar gibi hareket edersem, kahraman ve ünlü olacağımı ve hayatımı kurtaracağımı düşündüm ve bu nedenle Rahibi bıçakladım...”

Olaylar rastlantısal ve bireysel nitelik yansıtmıyor.

Her ne kadar, söz konusu saldırı ve cinayetler bugüne kadar resmi makamlar tarafından “münferit”, “yerel” ve “bireysel” olaylar olarak değerlendirilmişse de, işlenen suçların görünenden daha derin boyutlarının olduğuna ve aralarında bir tür bağlantı bulunduğuna delalet eden vakıa ve karineler giderek su yüzüne çıkıyor.

Olayların ortak noktaları üzerine eğilmeden önce, cinayet ve saldırı dizisine bir göz atalım. Hırant Dink cinayetinden iki hafta sonra Trabzon’da Santa Maria Kilisesi Rahibi Andrea Santoro Pazar ayini çıkışı göğsünden kurşunlanarak öldürüldü. Ondan altı ay sonra Samsun’da Katolik Mater Dolorosa Kilisesi Rahibi Pierre Brunisen bıçaklandı. Ardından, 2007 Nisan’ında Malatya katliamı vuku buldu. Beş genç, Hıristiyanlık üzerinde kitaplar hazırlayan Zirve Yayınevi’ni basarak biri Alman vatandaşı üç din adamını bıçakla hunharca doğradılar. Bu olayı İzmir’de rahip Adriyano Françini’nin bıçaklı saldırıya uğraması izledi.

Bu suçların faillerinin ortak noktalarının başında, biri hariç, hepsinin yaşlarının 16 ila 21 arasında bulunması; hepsinin eğitimsiz ve yoksul olmaları; çoğunun vukuatının olması ve ilk bakışta kendi başlarına hareket ediyor gibi görünseler de, arkalarında bir “ağabey”in, bir “azmettiricinin” bulunması geliyor.

İkinci ortak nokta da, her olayda faillerin veya azmettiricilerin devlet içinde bağlantılarının bulunması, saldırılardan önce bu devlet görevlileri ile fail veya azmettiriciler arasında telefon görüşmeleri yapılması, soruşturmayı yapma sorumluluğu olan bazı görevlilerin kanıtların toplanmasında ciddi kuşkular uyandıran ihmalleri olması ve davanın seyrini etkileyecek girişimlerde bulunmalarıdır.

Önemli bir ortak nokta da soruşturma sürecine ilişkindir. Aynen Hırant Dink ve Danıştay suikastlarında olduğu gibi, rahip Santoro’nun öldürülmesi ve Malatya katliamında da basına yaygın şekilde akseden usulsüzlük ve ihmaller nedeniyle soruşturmaların güvenilirliği hakkında ciddi kuşkular doğmuştur. Görevlilerin, bir yere sırtlarını dayadıkları izlenimini yaratacak şekilde delilleri pervasızca yok etme girişimleri düşündürücüdür.

Tüm bu hususlar bir arada ele alınıp değerlendirildiği takdirde, rahip ve Gayrimüslim cinayetlerinin “münferit”, “bireysel” ve rastlantısal olaylar olmadığı kanaati kuvvetlenmektedir.

Rahip cinayetleri hangi saikten kaynaklanıyor?

Hıristiyan din adamlarına yönelik benzer saldırıların birbirini izlemesi, sırf Türkiye çapında ses getirecek bir eylem yaparak meşhur olmak için Hıristiyan din adamlarını yok edilecek  hedefler olarak seçmekten kaçınmayan sapıkların türediği çok tehlikeli bir taassup ve bağnazlık ortamının mevcudiyetine işaret etmiyor mu?

Bu ortamın gelişmesinde sosyo-ekonomik nedenlerin etkisi göz ardı edilemese de, temel etken bazı çevrelerin ileri sürdüğü gibi Türkiye’de güçlenen dinci yapılanma ile buna koşut olarak azan dini fanatizm midir?

Bu bağlamda, Diyanet İşleri Başkanı Sayın Ali Bardakoğlu’nun, Malatya katliamını kınamak amacıyla yapmış olduğu son derece isabetli açıklaması ibret vericidir. Sayın Bardakoğlu’nun ifadeleri özetle şöyle:

“Batı’da gittiğim her ülkede Türkiye’deki ‘ötekine saygıyı’ ve inanç özgürlüğünü anlatırken, muhataplarım bana rahip cinayetlerini anımsatarak ‘siz öyle diyorsunuz ama Türkiye’de rahipler öldürülüyor’ dediler. Şimdi de Dink ve Malatya’daki cinayetleri zihinlerinde canlandıracaklar... Bu kötü örnekleri basit polisiye vakası gibi algılamamız ve dünyaya izah etmemiz mümkün değildir. Kurbanın dini, ırkı, dili ne olursa olsun cinayet en büyük günahtır. Bu olay Türkiye’nin imajını gölgeleyecektir. Misyonerlikle ilgili kaygılar olabilir. Ama hiçbir zaman o kaygılar İncil satan yayınevine saldırmayı geçerli kılmaz. Yabancı düşmanlığı Avrupa’da kınıyorsak ülkemizde de kınamalıyız. Türkiye sevdası demek yabancılara ve onların inançlarına da sahip çıkmaktır, boğazlamak değil. Saldırının İncil’in basılıp satıldığı yere yapılmış olması bu eylemin arkasında çok büyük oyun olduğunu gösteriyor. Bu olayın polisiye yönünü, arkasında hangi örgütün olduğunu ve nelerin hedeflendiğini bilmiyorum ama, bu eylemle Türkiye’ye zarar verilmek istendiği açıktır. Bence bu yapılan, ne vatanseverlik, ne de din adına savunulamaz. Her ikisine de ihanettir.”

Bu ifadeler, uyarıcılığı yanında haklı bir öfke ve tepkiyi de içeriyor. Çünkü son zamanlarda karşılaştığımız vahşet tabloları, ne tarihimizi, ne inancımızı, ne de kültürümüzü yansıtıyor.

Ulusal çıkarlarımız zarar görüyor

Hıristiyan din adamlarına ve Gayrimüslimlere karşı vahşet olaylarının devam etmesi, Türkiye’nin dünyadaki imajını bulandırma ve ulusal çıkarlarımıza da ağır zarar verme potansiyeline sahiptir.

Nitekim, Türkiye’deki bazı Hıristiyan mezheplerinin temsilcilerinin “Hıristiyanlara yönelik cinayet ve eylemler nedeniyle cemaatlerinin korku içinde yaşadıklarını” belirtmiş olmaları, Hollanda Protestan Kilisesi ile Dünya Kiliseler Birliği’nin Türkiye’yi Birleşmiş Milletlere şikâyet etmesine ve bunun bir sonucu olarak Birleşmiş Milletler Din Özgürlükleri Raportörü’nün ülkemizi takibe almak lüzumunu hissetmesine yol açmıştır.

Bu ülkenin vatandaşları olarak bizler, hiçbir şekilde, insanları kökeniyle, diniyle, mezhebiyle değerlendiren bir kültürün parçası değiliz. Hepimiz, “72 millet birdir” diyen, herkesin kimliğine, dinine, inancına saygı göstermeyi kabul eden büyük bir tarih geleneğinin içinden geliyoruz. Bu bakımdan önerdiğimiz şekilde bir TBMM araştırmasının yapılarak bu vahşet olaylarını önleyecek önlemlerin alınmasını, bizlere ve kültürel geleneği kazandıran, hoşgörüyü ve “yaradılanı yaradandan ötürü sevmeyi” öğreten Hacı Bektaşi Veli ve Mevlana Celalettin Rumi’ye de borçluyuz.

Bu hususları dikkate alarak Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin, ahlaki, vicdani ve siyasi yönleri olan bu sorunun üzerine kararlılık ve cesaretle gitmesinin ve karanlık olayların üstündeki perdenin kaldırarak bu suçların tekerrürünün önlenmesine yardımcı olmasının, Türkiye’nin her kesimin kimliğine, dinine ve mezhebine saygıyı öngören büyük tarih geleneği ve kültürü açısından bir vecibe olduğunu ve ülkemiz çıkarları açısından da kritik bir önem taşıdığı takdir edilecektir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.