DÖNEM: 23 CİLT: 5 YASAMA YILI: 2 TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ TUTANAK DERGİSİ 25’inci
Birleşim 27 Kasım 2007 Salı İ Ç İ N D E K İ L
E R I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II.- GELEN KÂĞITLAR III.-
YOKLAMALAR IV.-
GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A)
MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Şanlıurfa
Milletvekili Abdurrahman Müfit Yetkin’in, Harran
Ovası’nda ürün deseninin çeşitlendirilmesinin önemine ilişkin gündem dışı
konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı 2.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, ülkemizde yaşanmakta olan kuraklığın tarım
alanlarında yarattığı sıkıntılara ve çiftçilerin içine sürüklendiği
olumsuzluklara ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı 3.- Niğde
Milletvekili Mümin İnan’ın, 1999 yılında kapatılan Niğde Gümrük Müdürlüğünün
yeniden açılmasına ilişkin gündem dışı konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın cevabı V.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
TEZKERELER 1.- Belarus Parlamentosu Bölgesel Politika ve Yerel Yönetim
Daimi Komisyonu Başkanı ve beraberindeki Parlamento heyetinin, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin konuğu olarak resmî temaslarda bulunmak üzere ülkemizi
ziyaretinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/226) 2.- Azerbaycan
Millî Meclisi Başkanı Oktay Asadov’un resmî davetine
icabet edecek olan Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın
beraberindeki Parlamento heyetini oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca
bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/227) 3.- Avusturya
Millî Meclis Başkanlığının daveti üzerine, Aralık 2007 tarihinde Viyana’da
“Kitle imha silahlarının yasaklanması” konulu Uluslararası Parlamenter Foruma
icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/224) 4.- Slovenya Meclisi Dış İlişkiler Komisyonunun, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini Slovenya’ya
davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/225) B)
MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk ve 21 milletvekilinin,
Büyük Menderes Nehri’ndeki kirliliğin ve çevreye etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/56) 2.- Aydın Milletvekili
Ahmet Ertürk ve 21 milletvekilinin, pamuk
üretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/57) 3.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun ve 25 milletvekilinin,
turizm sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/58) VI.-
ÖNERİLER A)
DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1.- 2008 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006 Yılı Merkezî Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarılarının görüşme gün ve saatleri ile
konuşma sürelerine ilişkin Danışma Kurulu önerisi VII.-
SORULAR VE CEVAPLAR A)
SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Pülümür Dağı-Mutu arası anayolun asfaltlanması ve
Pertek Köprüsünün yapımına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/22) 2.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli-Pülümür’de meydana gelen depremlerde zarar
gören binalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/23) 3.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, okul servislerinin
denetimine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/85) 4.- Tunceli
Milletvekili Kamer Genç’in, Tuzla Gemi Tersanesinde çalışan işçilere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/86) 5.- Malatya
Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Malatya’da yapımı süren barajlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/88) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı 6.- Malatya Milletvekili
Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun,
Malatya’daki bölünmüş yol çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/89) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı 7.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Talazan Köprüsünün
tamir ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/150) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı 8.- Tokat
Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile-Alaca karayolu projesine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/153) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı 9.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Borçka bağlantılı
yollardaki tünellerin aydınlatılmasına ilişkin sözlü soru önergesi (6/155) ve
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı 10.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Ardanuç-Ardahan
yoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/156) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı 11.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Borçka-Camili
yoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/157) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı 12.- Artvin
Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, Ankara-Batum uçak seferlerine ilişkin sözlü soru önergesi (6/158)
ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı 13.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ordu’ya yapılması planlanan havaalanı ve limana
ilişkin sözlü soru önergesi (6/171) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı 14.- Bursa
Milletvekili İsmet Büyükataman’ın, Bursa Demiryolu
Projesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/179) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı 15.- Ordu
Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ordu’nun bazı ilçelerini birbirine bağlayacak
olan yol projesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/190) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı B)
YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Konya
Milletvekili Atilla Kart’ın, Konya’nın “Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi”
ihtiyacına ilişkin sorusu ve Adalet
Bakanı Mehmet Ali Şahin’in cevabı (7/266) 2.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Cumhurbaşkanlığına
gönderilen atama kararnamelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/353) 3.- Bursa
Milletvekili Onur Öymen’in, Almanya ile imzalanan
İstisna Akdi Anlaşmasının uygulamasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali
Babacan’ın cevabı (7/386) 4.- Bursa
Milletvekili Kemal Demirel’in, bir köydeki gölet çalışmalarına ilişkin sorusu
ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/439) 5.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, Kaz Dağlarındaki altın arama çalışmalarına ilişkin sorusu ve Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/445) 6.- Şırnak Milletvekili Hasip
Kaplan’ın, İğneada’da çevreyi etkileyecek bazı
projelere ilişkin sorusu ve Çevre ve
Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı (7/446) 7.- İstanbul
Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, İstanbul’da
görev yapan bir öğretmenle ilgili bir iddiaya ilişkin Başbakandan sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı (7/492) 8.- Hakkâri
Milletvekili Hamit Geylani’nin,
Çukurca’daki taburun top atışlarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı
(7/514) 9.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, BBC’nin
“terörist” yerine kullandığı tanımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Dışişleri
Bakanı Ali Babacan’ın cevabı (7/526) 10.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, hamilelik dönemi
ilaçlarındaki katkı payına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in cevabı
(7/530) 11.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Antalya ormanlarında
zararlı böceklerle mücadeleye ilişkin sorusu ve
Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’nun cevabı
(7/534) 12.- Amasya
Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, TRT’deki personel
hareketliliğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Aydın’ın cevabı (7/537) 13.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, hayvancılık destekleme
ödemelerine, - Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, zeytin
üreticilerinin desteklenmesine, İlişkin soruları
ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı (7/548, 549) 14.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, Akseki Devlet
Hastanesinin onarım ihalesine ilişkin sorusu ve
Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafız Özak’ın cevabı (7/553) 15.- İstanbul
Milletvekili Süleyman Yağız’ın, Time Dergisi’nde yer alan sözde Ermeni
soykırımıyla ilgili bir habere ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Ali Babacan’ın
cevabı (7/555) 16.- Antalya
Milletvekili Tayfur Süner’in, 2847 sayılı Kanun’a
aykırı derneklere ve gazi aylıklarındaki farklara ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı M. Vecdi Gönül’ün cevabı
(7/558) 17.- İstanbul
Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, vergi borcu
bulunan mükelleflerin banka hesaplarına haciz konulmasına ilişkin sorusu ve
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın
cevabı (7/588) 18.- Antalya
Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün, Konyaaltı
sahil düzenlemesi ve kullanım hakkı konusundaki protokolün iptaline ilişkin
sorusu ve Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı
(7/589) 19.- Bursa
Milletvekili Abdullah Özer’in, vergi borçları
nedeniyle banka hesaplarına haciz konulan mükelleflere ilişkin sorusu ve Maliye
Bakanı Kemal Unakıtan’ın cevabı (7/592) 20.- İzmir
Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, İzmir’deki bir ilköğretim okulu yönetimiyle
ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in cevabı
(7/594) 21.- Adana
Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, sağlığa zararlı
ithal ürünlere karşı tüketicinin bilinçlendirilmesine ilişkin sorusu ve Sanayi
ve Ticaret Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/606) 22.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın, Kabacakırı
Organize Sanayi Bölgesinin yer seçimine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Mehmet Zafer Çağlayan’ın cevabı (7/607) 23.- Kocaeli
Milletvekili Cevdet Selvi’nin, Kocaeli-Gebze-Dilovası beldesindeki sanayi atıkları konusunda kurulan
Meclis Araştırması Komisyonu raporu doğrultusundaki çalışmalara ilişkin sorusu
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı
Faruk Çelik’in cevabı (7/708) 24.- İzmir
Milletvekili Ahmet Ersin’in, Cumhurbaşkanlığı ve
Dışişleri konutlarındaki tadilat ve tefrişata ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in
cevabı (7/713) 25.- Ankara
Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş’in, milletvekillerinin etnik kökenlerine
yönelik açıklamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Cemil Çiçek’in cevabı (7/715) VIII.-
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A)
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.-
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/337) (S. Sayısı: 47) 2.- Tanık Koruma
Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/346) (S. Sayısı: 34) I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu
saat 14.04’te açılarak dört oturum yaptı. Edirne Milletvekili
Necdet Budak, Edirne’de meydana gelen sel felaketine, Adıyaman Milletvekili
Şevket Köse, Ağız ve Diş Sağlığı Haftası’na, İlişkin gündem
dışı birer konuşma yaptılar. Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman’ın, 24 Kasım Öğretmenler
Günü’ne ilişkin gündem dışı konuşmasına, Millî Eğitim Bakanı Hüseyin
Çelik cevap verdi. Tunceli Milletvekili
Kamer Genç, Öğretmenler Günü nedeniyle bir açıklamada bulundu. Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman ve 32 milletvekilinin, raylı
sistem ve demir yolu ulaşımındaki sorunların (10/54), Bursa Milletvekili
İsmet Büyükataman ve 33 milletvekilinin, Balkan
göçmenlerinin sorunlarının (10/55), Araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin
sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı. Gündemin “Kanun
Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının: 1’inci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış
bulunan Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukukî Yön ve Kapsamına Dair
Kanun Tasarısı (1/315) (S. Sayısı: 33), görüşmeleri tamamlanarak,
yapılan açık oylamadan sonra, Kabul edildi. 2’nci sırasında
bulunan ve İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında değerlendirilerek
temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesi kararlaştırılmış
bulunan Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun Tasarısı’nın
(1/337) (S. Sayısı: 47) birinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı,
verilen aradan sonra; 3’üncü sırasında
bulunan, Tanık Koruma (1/346) (S. Sayısı: 34), 4’üncü sırasında
bulunan, Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar Hakkında (1/437) (S. Sayısı:
54), Kanun Tasarıları,
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.
27 Kasım 2007 Salı
günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.12’de son verildi.
No.: 37 II.-
GELEN KÂĞITLAR 23
Kasım 2007 Cuma Teklif 1.- Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl ve Adana Milletvekili Necdet Ünüvar’ın;
Sağlık Hizmetleri Temel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi
(2/65) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.11.2007) Sözlü Soru Önergeleri 1.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in,
THY’nin Başbakanlığa satmak için uçak alacağı iddiasına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/230) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/11/2007) 2.- Gaziantep Milletvekili Hasan Özdemir’in, Gaziantep Havaalanındaki kargo ve uçak
seferlerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/231)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 3.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Ayanlar Barajı projesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından sözlü soru önergesi (6/232) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 4.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Alaşehir Afşar II Barajı projesine ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/233) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/11/2007) 5.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
bakanların askerlik durumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/234)
(Başkanlığa geliş tarihi: 15/11/2007) 6.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,
uzlaşmaya konu vergi ve cezalara ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi
(6/235) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/11/2007) Yazılı Soru Önergeleri 1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Özyürek’in, Türkmenistan’da gözaltına alınan bir işadamı
için girişimlerde bulunduğu iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/780) (Başkanlığa geliş tarihi: 9/11/2007) 2.- Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın, İstanbul-Üsküdar’daki bir plan tadilatına ve
villa inşaatlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/781) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/11/2007) 3.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin, TEKEL İçki Fabrikasının özelleştirilmesine
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/782) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/11/2007) 4.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in,
Suudi Arabistan Kralının ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/783) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 5.- Hatay Milletvekili Süleyman Turan Çirkin’in,
kaçırılan askerlerin Türkiye’ye getirilmesiyle ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/784) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 6.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun,
Türk Telekom’daki greve ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/785) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 7.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun, KÖY-DES yatırım programına ve Yusufeli
Barajı inşaatına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/786) (Başkanlığa
geliş tarihi: 12/11/2007) 8.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın,
Suudi Arabistan Kralına Devlet Şeref Madalyası verilmesine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/787) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 9.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın,
ABD Başkanı ile görüşmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/788)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 10.- Erzincan Milletvekili Erol Tınastepe’nin,
cemevlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/789) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 11.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, Kuzey Irak’ta iş yapan firmalara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/790) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 12.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/791) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 13.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak
Erten’in, Kadifekale’deki
kentsel dönüşüm projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/792) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 14.- Tekirdağ Milletvekili Kemalettin
Nalcı’nın, belediyelerin alt yapı çalışmaları için
İller Bankasından ayrılan ödeneğe ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/793) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 15.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/794) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 16.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun,
Türk Telekom’daki greve ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/795) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/11/2007) 17.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, Türk Telekom’da grevdeki
işçilerin yerine eleman çalıştırılmasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/796) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 18.- Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici’nin,
geçici işçi statüsündeki personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/797) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 19.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, Umurbey sulama projesine ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/798) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 20.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/799) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 21.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, bir göletin sulama boruları ihalesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/800) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 22.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi (7/801) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2007) 23.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Sanayi ve Ticaret
Bakanından yazılı soru önergesi (7/802) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 24.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, Habur Gümrük Kapısına yapılan müdür atamasına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Hayati Yazıcı) yazılı soru önergesi
(7/803) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 25.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi
(7/804) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 26.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, terör
örgütü mensubu bir kişiye tarımsal kredi verildiği iddiasına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
yazılı soru önergesi (7/805) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 27.- İstanbul Milletvekili Atila
Kaya’nın, Türkiye İstatistik Kurumunda çalışan yöneticilere ve bazı iddialara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren)
yazılı soru önergesi (7/806) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 28.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
Aydın) yazılı soru önergesi (7/807) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 29.- Kırklareli Milletvekili Tansel
Barış’ın, TRT’deki “Sınırlar Arasında” programının sansürlendiği iddialarına
ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Aydın) yazılı soru önergesi (7/808)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 30.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/809) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 31.- Bursa Milletvekili Onur Öymen’in,
AB ile tam üyelik müzakerelerine ve Fransa’nın tutumuna ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/810) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 32.- İstanbul Milletvekili Atila
Kaya’nın, Kuzey Irak’taki bir Türkmen mezarlığına iş merkezi yapıldığı
iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/811) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/11/2007) 33.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/812) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 34.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, doğalgaz anlaşmalarına ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/813) (Başkanlığa geliş tarihi:
13/11/2007) 35.- Kırklareli Milletvekili Tansel
Barış’ın, elektrik üretimi, iletimi ve tüketimine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/814) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/11/2007) 36.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak
Erten’in, İzmir’deki enerji üretim ve tüketimine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/815)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 37.- Adana Milletvekili Tacidar
Seyhan’ın, kurulması planlanan nükleer santrale ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/816) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/11/2007) 38.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/817) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 39.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, Eskişehir İl Özel İdaresinin bir vakfa para
aktardığı iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/818)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 40.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, kadın sığınma evlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/819) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 41.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, grevde bulunan Telekom
işçilerine polisin müdahale ettiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/820) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 42.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/821) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 43.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, Bursa
Senfoni Orkestrasına müzik aleti alım ihalesindeki usulsüzlük iddiasına ilişkin
Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/822) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2007) 44.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
Bodrum’da deniz dolgusuyla yapılacak bir turistik tesise ilişkin Kültür ve
Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/823) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/11/2007) 45.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin,
envanterden düşülen bir arkeolojik esere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından
yazılı soru önergesi (7/824) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 46.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak
Erten’in, İzmir’in tarihi ve kültürel değerlerinin
korunması için yapılacak projelere ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı
soru önergesi (7/825) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 47.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Kocaeli’de koruma
altındaki tarihi yapılara ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru
önergesi (7/826) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 48.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, vergi adaletine ilişkin Maliye Bakanından
yazılı soru önergesi (7/827) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 49.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanından (Nimet
Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/828) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 50.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/829) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 51.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın,
özelleştirilen bir kuruluşa mal satan şirkette çocuklarının ortaklığı olup
olmadığına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/830) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14/11/2007) 52.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, TEKEL’in sigara
fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/831) (Başkanlığa geliş tarihi: 15/11/2007) 53.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, ilköğretim öğrencilerine önerilen 100 temel
esere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/832) (Başkanlığa
geliş tarihi: 9/11/2007) 54.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Özpolat’ın, bir sendika şube başkanı hakkında inceleme
başlatılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/833)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/11/2007) 55.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
Şimşek) yazılı soru önergesi (7/834) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 56.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, yükseköğrenim kredisine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/835) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 57.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/836) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 58.- Yalova Milletvekili Muharrem İnce’nin, kadrolu
ve sözleşmeli öğretmenlerin özlük haklarındaki farklılıklara ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/837) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/11/2007) 59.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Duran Bulut’un,
Türkçe’deki bozulmaya ve telif hakları ücretine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/838) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 60.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/839) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 61.- Edirne Milletvekili Bilgin Paçarız’ın,
Edirne Göğüs Hastalıkları Hastanesinin Uzunköprü İlçesine taşınmasına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/840) (Başkanlığa geliş tarihi:
12/11/2007) 62.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
ishal vakalarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/841)
(Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 63.- Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın,
hayvancılıktaki kayıt sistemine ve aşılama programına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/842)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 64.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/843)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 65.- Denizli Milletvekili Ali Rıza Ertemür’ün, Serinhisar Tarım
Kredi Kooperatifinin kapatılmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/844) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 66.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın,
kuraklığın zarar verdiği ürünlerin hibe kapsamına alınmasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/845)
(Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 67.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak
Erten’in, İzmir’deki tarım alanlarına ve tarımsal
projelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/846) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 68.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, terör
örgütü mensubu bir şahsa doğrudan gelir desteği ödendiği iddiasına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/847) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 69.- İzmir Milletvekili Oktay Vural’ın, süt
teşviklerinin ödenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/848) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 70.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/849) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 71.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak
Erten’in, İzmir’deki demiryolu projelerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/850) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/11/2007) 72.- İzmir Milletvekili Canan Arıtman’ın,
kadına yönelik şiddete ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru
önergesi (7/851) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 73.- İzmir Milletvekili Abdurrezzak
Erten’in, Aydın-İzmir otoyoluna ilişkin Ulaştırma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/852) (Başkanlığa geliş tarihi: 14/11/2007) 74.- Uşak Milletvekili Osman Coşkunoğlu’nun,
Türk Telekom’daki greve ve personel politikasına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/853) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2007) 75.- Adana Milletvekili Muharrem Varlı’nın, Türk Telekom’daki greve
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/854) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2007) 76.- İzmir Milletvekili Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun, tahrip olan bir balıkçı barınağına ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/855) (Başkanlığa geliş tarihi:
14/11/2007) 77.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (Cemil Çiçek) yazılı soru önergesi (7/856) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2007) 78.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru
önergesi (7/857) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 79.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanından (Murat Başesgioğlu) yazılı soru önergesi (7/858) (Başkanlığa geliş
tarihi: 12/11/2007) 80.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Millî Savunma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/859) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 81.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/860) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 82.- Bursa Milletvekili Kemal Demirel’in, vekaleten
görev yapan personelden asaleten atananlara ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Said Yazıcıoğlu) yazılı soru
önergesi (7/861) (Başkanlığa geliş tarihi: 12/11/2007) 83.- Ankara Milletvekili Yıldırım Tuğrul Türkeş’in,
Başbakanın milletvekillerinin etnik kökeniyle ilgili bir açıklamasına ilişkin
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/862)
(Başkanlığa geliş tarihi: 9/11/2007) No.: 38 26 Kasım 2007 Pazartesi Sözlü Soru Önergeleri 1.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun,
Tokat’taki kömür dağıtımına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü
soru önergesi (6/236) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 2.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile
Anadolu Öğretmen Lisesine ayrılan ödeneğe ve bina yapımına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/237) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 3.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun, hayvancılık
teşvik primlerinin ödenmesine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/238) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 4.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, yurt
dışı seyahatlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/239) (Başkanlığa
geliş tarihi: 20.11.2007) 5.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ufuk Uras’ın, Bandırma’da bazı cadde isimlerinin
değiştirilmesine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/240)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007) 6.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, yönetici ve öğretmen atamalarına ilişkin Millî
Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/241) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007) Yazılı Soru Önergeleri 1.- İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Sayıştay yönetimiyle ilgili bazı iddialar
ile eylem ve işlemlerine ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/867) (Başkanlığa
geliş tarihi: 2.11.2007) 2.- Aydın Milletvekili Mehmet Fatih Atay’ın, ABD Başkanı ile yaptığı görüşmeye ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/868) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 3.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın, doğalgaz dağıtım şirketleriyle ilgili bazı
iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/869) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.11.2007) 4.- Kırklareli Milletvekili Tansel
Barış’ın, doğalgaz dağıtım şirketiyle ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/870) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 5.- Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü’nün, Suudi Arabistan Kralına Devlet Şeref Madalyası
verilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/871) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.11.2007) 6.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in,
İncirlik Üssünün kullanımıyla ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/872) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 7.- Muğla Milletvekili Fevzi Topuz’un, afetlere
karşı alınan önlemlere ve afet mağdurlarının zararlarının giderilmesine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/873) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 8.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in,
ABD seyahatinin maliyetine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/874)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 9.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın,
genel ya da kısmi bir af hazırlığı yapılıp
yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/875) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.11.2007) 10.- İzmir Milletvekili Kemal Anadol’un,
THY’nin bir sempozyuma sponsor olmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/876) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007) 11.- Konya Milletvekili Atilla Kart’ın, TEKEL’in makine ithalatındaki iddialara yönelik girişimlere
ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/877) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.11.2007) 12.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
Urla Adliye Sarayı yapımına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/878) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007) 13.- Afyonkarahisar
Milletvekili Halil Ünlütepe’nin, Yimpaş
Holding Yönetim Kurulu Başkanının cezasının infazının ertelenmesine ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/879) (Başkanlığa geliş tarihi:
20.11.2007) 14.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, katı atık
yakma tesislerine girdi taahhütüne ilişkin Çevre ve
Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/880) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.11.2007) 15.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun,
Aydın-Sultanhisar’daki sulama suyu sıkıntısına
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/881) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16.11.2007) 16.- Burdur Milletvekili Ramazan Kerim Özkan’ın,
Burdur’da kurulacak bir baz istasyonuna ilişkin Çevre ve Orman Bakanından
yazılı soru önergesi (7/882) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 17.- Manisa Milletvekili Şahin Mengü’nün,
Soma-Yağcılı’da yapılan ağaç kesimlerine ilişkin
Çevre ve Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/883) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.11.2007) 18.- Kahramanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat’ın, Geben Barajı projesine ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/884) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007) 19.- İstanbul Milletvekili Ayşe Jale Ağırbaş’ın, Meriç Nehrinin ıslahına ilişkin Çevre ve Orman
Bakanından yazılı soru önergesi (7/885) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007) 20.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın işsizliğine ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/886) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.11.2007) 21.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
özelleştirme sonucu işsiz kalıp kamuda tekrar işe alınanların yaşadıkları
sorunlara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/887) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007) 22.- İstanbul Milletvekili Süleyman Yağız’ın, kayıt
dışı istihdama ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/888) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007) 23.- Manisa Milletvekili Mustafa Enöz’ün, Manisa Erkek Yetiştirme Yurdundaki bir olaya
ilişkin Devlet Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/889)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 24.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, kadın sığınma evlerine ilişkin Devlet
Bakanından (Nimet Çubukçu) yazılı soru önergesi (7/890) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.11.2007) 25.- Kırklareli Milletvekili Tansel
Barış’ın, Başbakanın bir yakınının evinin bulunduğu sokakta polis ekiplerine
nöbet tutturulduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/891) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2007) 26.- Aydın Milletvekili Özlem Çerçioğlu’nun,
bireysel silahlanmaya ve kamu personelinin silah taşımasına ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/892) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 27.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Adana’nın aldığı göçe ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/893) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 28.- Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Ankara’da otobüs duraklarının yenilenmesine
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/894) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.11.2007) 29.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
tüzel kişiliği sona erecek olan belediyelere, mahallî idarelerin gelir
kaynaklarına ve Bulgaristan göçmenlerinin vatandaşlık başvurularına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/895) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.11.2007) 30.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, yönetici atamalarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/896) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 31.- Mersin Milletvekili İsa Gök’ün, okulların
depreme karşı güçlendirilmesi için ayrılan ödeneğe ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/897) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 32.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün,
sözleşmeli ve geçici personel alımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/898) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 33.- İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in,
öğretmen atamalarına ve okul yöneticilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/899) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 34.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
Yenifoça Öğretmenevine ve
derslik ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/900)
(Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007) 35.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
İzmir’deki okulların depreme karşı güçlendirilmesine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/901) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007) 36.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
yapılması planlanan bir Anadolu Öğretmen Lisesine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/902) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007) 37.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, diyabet hastası çocukların sorunlarına ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/903) (Başkanlığa geliş tarihi:
16.11.2007) 38.- İstanbul Milletvekili Sacid
Yıldız’ın, hastanelerde alınması gereken güvenlik önlemlerine ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/904) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 39.- Bilecik Milletvekili Yaşar Tüzün’ün,
geçici ve sözleşmeli sağlık personeli alımına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/905) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 40.- İzmir Milletvekili Bülent Baratalı’nın,
İzmir’deki hastane ve sağlık ocaklarının depreme karşı güçlendirilmesine
ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/906) (Başkanlığa geliş
tarihi: 19.11.2007) 41.- Rize Milletvekili Ahmet Mesut Yılmaz’ın, çay
yaprağı alımına ve destekleme primi ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/907)
(Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 42.- Giresun Milletvekili Murat Özkan’ın, etlere
kimyasal madde enjekte edildiği iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/908) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007) 43.- İzmir Milletvekili Mehmet Ali Susam’ın, gebe
düve ithalatına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/909) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007) 44.- Ardahan Milletvekili Ensar
Öğüt’ün, Ardahan’daki telefon santrallerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/910) (Başkanlığa geliş tarihi: 16.11.2007) 45.- Adana Milletvekili Yılmaz Tankut’un,
Pozantı-Ankara otoyolu projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/911) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007) 46.- Kocaeli Milletvekili Hikmet Erenkaya’nın, Körfez-Gebze arasındaki karayolu
çalışmalarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/912)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007) 47.- Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur’un, Çukurova Nitelikli Sanayi Bölgesi planına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/913) (Başkanlığa
geliş tarihi: 16.11.2007) 48.- İstanbul Milletvekili Bihlun
Tamaylıgil’in, izinsiz halka arz gerçekleştiren
şirketlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Nazım Ekren) yazılı soru önergesi (7/914) (Başkanlığa geliş
tarihi: 16.11.2007) 49.- Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in, turizm sektörünün çeşitli yönlerden
desteklenmesine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanından yazılı soru önergesi
(7/915) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007) 50.- Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz’ün, vergi beyannamelerindeki bir uygulamaya ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/916) (Başkanlığa geliş tarihi:
19.11.2007) 51.- Muğla Milletvekili Metin Ergun’un,
mermer sektörünün sorunlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/917) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.11.2007) 52.- İstanbul Milletvekili Hasan Macit’in, İstanbul ve Tekirdağ’da yaşanan sel baskınlarına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/918)
(Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007) 53.- İzmir Milletvekili Oğuz Oyan’ın,
zeytinyağı ithalatına izin verileceği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Kürşad Tüzmen) yazılı soru
önergesi (7/919) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007) 54.- Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin, BAĞ-KUR sigortalılarının sağlık hizmetlerinden
yararlanma şartlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/920) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.11.2007) No.: 39 27 Kasım 2007 Salı Tasarı 1.- Türkiye
Cumhuriyeti Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ile
İngiltere Uluslararası Tarım ve Teknoloji Merkezi Arasında Tarım Alanında
Teknik, Bilimsel ve Ekonomik İşbirliği Konusunda Mutabakat Zaptının
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/462) (Tarım, Orman ve Köyişleri ile Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8.11.2007) Teklifler 1.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı’nın; 2.5.1972 Tarih ve
1586 Sayılı “Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın Ölüm Cezalarının
Yerine Getirilmesine Dair Kanunun” Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun
Teklifi (2/66) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 9.11.2007) 2.- Karaman
Milletvekili Hasan Çalış ve Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun; İşyerleri ile
Ticari Kuruluşlarda Türkçe Adların Kullanılmasına Dair Kanun Teklifi (2/67)
(Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor; Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ile İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.11.2007) 3.- Sivas
Milletvekili Hamza Yerlikaya’nın;
Başarılı Sporculara Aylık Bağlanması ve Devlet Sporcusu Unvanı Verilmesi
Hakkında Kanun Teklifi (2/68) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi: 14.11.2007) 4.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı ve 7 Milletvekilinin; 926 Sayılı Türk Silahlı
Kuvvetleri Personel Kanununa Bazı Maddelerin Eklenmesine Dair Kanun Teklifi
(2/69) (Millî Savunma ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 14.11.2007) 5.- İzmir
Milletvekili Bülent Baratalı ve 7 Milletvekilinin; Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/70) (İçişleri ile Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2007) 6.- Zonguldak
Milletvekili Ali İhsan Köktürk ve 19 Milletvekilinin;
17.7.1964 Tarihli ve 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa Geçici Maddeler
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/71) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
ile Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.11.2007) Rapor 1.- Türkiye
Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu
(1/452) (S. Sayısı: 64) (Dağıtma tarihi: 27.11.2007) (GÜNDEME) Meclis Araştırması Önergeleri 1.- Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk ve 21 Milletvekilinin,
Büyük Menderes Nehrindeki kirliliğin ve çevreye etkilerinin araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/56) (Başkanlığa geliş tarihi: 22/11/2007) 2.- Aydın
Milletvekili Ahmet Ertürk ve 21 Milletvekilinin,
pamuk üretimindeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/57) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22/11/2007) 3.- Muğla
Milletvekili Metin Ergun ve 25 Milletvekilinin,
turizm sektöründeki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/58) (Başkanlığa
geliş tarihi: 23/11/2007) 27 Kasım 2007 Salı BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.03 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşimini
açıyorum. III.- YOKLAMA BAŞKAN –
Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için üç
dakika süre vereceğim. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce üç sayın milletvekiline gündem dışı söz
vereceğim. Gündem dışı ilk
söz, GAP’ta ürün deseninin çeşitlendirilmesinin önemi hakkında söz isteyen,
Şanlıurfa Milletvekili Müfit Yetkin’e aittir. Sayın Yetkin,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz beş
dakika. IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR A) MİLLETVEKİLLERİNİN GÜNDEM DIŞI KONUŞMALARI 1.- Şanlıurfa Milletvekili Abdurrahman
Müfit Yetkin’in, Harran Ovası’nda ürün deseninin çeşitlendirilmesinin önemine
ilişkin gündem dışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı A. MÜFİT YETKİN
(Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; GAP’ın uygulama alanı olan
Harran Ovası’nda ürün deseninin çeşitlendirilmesinin önemiyle ilgili gündem
dışı söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Şanlıurfa ilinde
bugün 256 bin hektar arazi çoğunlukla barajdan gelen suyla sulanmakta olup,
Harran Ovası “vahşi sulama” dediğimiz aşırı sulamadan dolayı tuzlulaşma,
alkalileşme ve drenaj bozuklukları tehdidi altındadır. Harran Ovası’nda
tarımı yapılan ana ürünler pamuk ve tahıldır. Türkiye pamuk üretiminde 936 bin
tonla dünya yedincisi olup, Çin ise 5,8 milyon tonla başı çekmektedir, onu ABD
5,2 milyon ton ve Hindistan 4,1 milyon tonla izlemektedir. Bu yüksek üretimden
dolayı dünya pamuk borsalarında fiyatlar düşük oluştuğundan rekabette güçlük
bulunmaktadır. Bakanlığımız ise dönüm başına 160 YTL destek primi ödeyerek
çiftçimize yardımcı olmaktadır. Tek yıllık bitki
olan pamuk oldukça pahalı girdilere sahiptir. Bu kadar ağır şartlarda pamuk
tarımı yapan çiftçilerimizin tarlasını dinlendirmek için ürün deseni
genişletmesi gerekmektedir. Yem bitkilerinin
kraliçesi olarak da adlandırılan yonca, tarımı yapılan tüm yem bitkilerinden
daha yüksek yem değerine sahiptir ve yonca hemen hemen
her cins hayvana verilebilir. Kendisinden sonra ekilen bitkilere de daha
kaliteli bir toprak bırakır. Yonca bitkisi beş ila yedi yıllık bir bitki olup
kökleri hızla derinlere inebilmektedir. Harran Ovası’nda aşırı sulama ve topoğrafik yapı nedeniyle ovanın yaklaşık 35 bin hektarında
su seviyesi yükseldiğinden, bu tür yerlerde ekilen yonca bitkisi su
gereksiniminin çok büyük bir bölümünü taban suyundan sağlayacaktır. Bu, aynı
zamanda, yüksek taban suyu olan bölgelerde drenaj ihtiyacını en az düzeye
indirmiş olacaktır. Tek sürüm ve ekimle beş ila yedi yıl boyunca biçim ve
balyalama dışında masrafı olmayan, gübre ve mazot kullanımı pamuğa göre çok az
olan, ayrıca kökleriyle toprağa azot bağlayarak toprak verimini artıran bu
bitkinin Harran Ovası’nda yetiştirilmesi, toprak kalitesine ve ekonomiye büyük
yararlar sağlayacaktır. İnsan
beslenmesinde protein çok büyük önem taşımaktadır ve ana kaynağı hayvansal
besinlerdir. Bu besinlerin sağlanmasında hayvancılığın geliştirilmesi şarttır.
Ülkemizde entansif hayvancılık henüz fazla
yaygınlaşmamıştır. Bu tür hayvancılığın yapılabilmesi için yem bitkilerinin
ucuza mal edilmesi ve yaygınlaşması gerekmektedir. Bu bakımdan yonca da yüksek
verim ve beslenme değeriyle bu boşluğu kapatacak en önemli yem bitkilerinden
biridir. Ülkemizde yem
bitkisi açığı 6 milyon ton dolaylarındadır. Bu açık, hiçbir protein ve
geliştirici madde içermeyen sap ve samanla karşılanmaktadır. Bu bakımdan,
hayvancılığın geliştirilmesi, çiftçilerin beklenen düzeyde kazanç sağlamaları
için pamukla birlikte yonca ekimi desteklenmelidir. Güneşi az olan yerlerde 4-5
biçim yapılabilirken, Harran Ovası’nda güneşli günlerin neredeyse aralık ayına
kadar etkili olması, biçim sayısını 10’a kadar artırmaktadır. Değerli Başkan,
kıymetli milletvekilleri; Tarım Bakanlığının pamuk ürün prim desteklemesi dönüm
başına yaklaşık 160 YTL olup ve her yıl ödenmesine karşılık, yonca için
yaklaşık 155 YTL ödenmektedir. Yonca ürünü için diğer yıllar ürün prim
desteklemesi yapılmamaktadır. Önerimiz:
Şanlıurfa ili pilot bölge ilan edilerek ve 100 dönüm yonca ekimi yapan çiftçi
işletmesine ayrıca 15 büyükbaş düve alım şartı konarak, her yıl ürün prim
desteklenmesi ödenmesi durumunda, hem yonca ekiminde hem hayvan sayısında
önemli artışlar sağlanacaktır. Çiftçimizin de büyük kazancı olacaktır. Şöyle
ki: Harran Ovası’nda 1 dönüm pamuktan, destekleme dâhil, ortalama 250 YTL
kazanabilen çiftçimiz, 1 dönüm yoncadan, destekleme hariç, 300 YTL kazanabilir.
Böylece, aldığı desteklemeyle 15 düve satın alarak, hayvancılığa başlayabilir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Yetkin, konuşmanızı tamamlayınız. A. MÜFİT YETKİN
(Devamla) – Devletin hiçbir maddi kaybı olmadan, pamuğa ödenen prim, ürün
deseni çeşitlendirilmesi kapsamında yonca ekimine kaydırılırsa, millî
hasılamızda önemli artışlar sağlanacaktır. 100 dönüm yonca
ekiminde her yıl destekleme alan kimseye 15 düve alım şartı getirilirse, beş
yıl sonra, 11 milyon olan büyükbaş popülasyonunda
büyük artış sağlanacak olup, bu artış ülkemiz hayvancılığına büyük katkı yapmış
olacaktır. Yine, yonca eken
çiftçiye yoncayla ilgili tarım aletlerine yüzde 40 destek sağlanmasına devam
edilmesi esastır. Bu işletmelere, süt sağım ve soğutma tankı kullanma şartı
getirilerek destek sağlanırsa, sokak sütçülüğü denilen sağlıksız süt satışı da
engellenmiş olacaktır. Ayrıca, yonca tarımında ilaç kullanmaya gerek
olmadığından organik tarım ve organik hayvancılık da yapılabilir. Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Gündem dışı
ikinci söz, kuraklık ve kuraklık sonucu çiftçilere ödenmesi gereken primler
hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’a aittir. Sayın Ayhan,
buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) 2.- İzmir Milletvekili Selçuk Ayhan’ın, ülkemizde
yaşanmakta olan kuraklığın tarım alanlarında yarattığı sıkıntılara ve
çiftçilerin içine sürüklendiği olumsuzluklara ilişkin gündem dışı konuşması ve
Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker’in cevabı SELÇUK AYHAN
(İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; ülkemizde yaşanmakta olan
kuraklığın tarım alanlarımızda yarattığı sıkıntıları ve çiftçilerimizin içine
sürüklendiği olumsuzlukları dile getirmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle, yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izlemekte olan sevgili
yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. Bilindiği gibi
yerküremiz, süreç içinde gözlenen doğal bir değişimin yanı sıra doğrudan ya da dolaylı olarak küresel atmosferin bileşimini bozan
insan faaliyetleri sonunda iklim değişikliğiyle karşı karşıyadır. Bu değişimden
ülkemiz de ciddi olarak nasibini almaktadır. Görülüyor ki kuraklık, bu yılı
veya önümüzdeki birkaç yılı kapsayan geçici bir tehdit değildir, kalıcı
önlemler alınmasını gerektiren uzun süreli bir tehdittir. Nasıl deprem riskiyle
yaşamayı öğrendiysek, kuraklıkla yaşamayı da öğrenmek durumundayız. Bu yıl ülkemizde
yeterli yağış olmaması, başta İç Anadolu Bölgemiz olmak üzere, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerimiz dışındaki tüm bölgelerimizi kuraklık ve
kuraklığın yarattığı sorunlarla karşı karşıya bırakmıştır. Devlet
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğünün yayınladığı rapora göre, 1 Ekim 2006 ile
31 Temmuz 2007 tarihleri arasındaki yağışlar normaline göre daha az olmuş, bu
azalma Ege Bölgemizde yüzde 43, Marmara Bölgemizde yüzde 34, İç Anadolu
Bölgemizde yüzde 22, Akdeniz Bölgemizde yüzde 13, Karadeniz Bölgemizde yüzde 5
olarak gerçekleşmiştir. Dikkat edilirse, Ege Bölgesi’ndeki toplam yağış, kurak
iklim olarak adlandırılan İç Anadolu Bölgesi’nin aldığı yağıştan daha azdır. Doğal olarak,
yaşanan meteorolojik kuraklık tarımsal kuraklığa dönüşmüş, ülke genelinde tarla
ürünlerinden yem bitkilerine, meyve sebze ürünlerine değin tüm ürünlerde
çeşitli zararlar meydana gelmiştir. Tarla ürünlerinde dane
oluşumu yetersiz kalmış, ciddi verim azalmaları oluşmuştur. Ayçiçeği, çeltik,
pamuk, mısır, fındık, kestane gibi ürünlerde –ki, bir kısmını bizzat gidip
yerinde inceledim- ürün kaybı artışları ciddi olarak artmaktadır. Ege
Bölgesi’nde ikinci ürün ekimlerine yasak getirilmiştir. Bölgelerimize
göre dağılımına baktığımızda, oluşan maddi zararın yüzde 41,7’sinin İç Anadolu
Bölgemizde olduğu, bunu takiben yüzde 27,7’sinin Ege Bölgesi, yüzde 15’inin
Marmara Bölgesi, yüzde 14,3’ünün Akdeniz Bölgesi’nde olduğu görülmektedir. Rakamsal olarak
baktığımızda, bu zararın toplam 5 milyar YTL olduğunu görmekteyiz. Tarım
ürünlerine bu zararı dağıttığımızda, buğday, arpa ve çekirdeksiz kuru üzümde
yüzde yirmişer, patates, elma ve karpuzda yüzde yirmi üçer, domateste yüzde 25,
ayçiçeği, zeytinyağı ve narenciyede yüzde 15-17 arası, kuru incirde yüzde 39
dolayında olduğunu görüyoruz. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yaşanan bu durum dikkate alınarak, kuraklıktan zarar
gören çiftçilerimize yardım yapılması amacıyla 4 Temmuz 2007 tarihinde Bakanlar
Kurulu kararı yayımlanmıştır. Kuraklık zararlarının belirlenmesi, il ve
ilçelerimizde kurulan hasar tespit komisyonlarınca yapılmasına karşın, Bakanlar
Kurulu kararnamesi, amaca hizmet edecek yeterlilikte çıkarılmamış; sanki “adet
yerini bulsun” amacıyla çıkarıldığı hissini vermektedir. “Nasıl mı?” derseniz.
Daha fazla il tarımsal kuraklıktan zarar gördüğü hâlde sadece kırk ili kapsam
içine almıştır kararname. Şimdi, buradan Hükûmete
sormak istiyorum: Kararnameye alınmayan illerimizde yaşayan ve kuraklıktan
etkilenen çiftçilerimiz bu ülkenin çiftçisi değil midir? Bu kararname, kuraklık
zararının yüzde 25’i aşması koşuluyla destek vermeyi öngörmüş, bunun altındaki
oranlarla ilgilenmemiştir. Aynı kararname,
sadece buğday, arpa, fiğ ve korunga ürünlerini kapsam içine almış, diğer
ürünleri yok saymıştır. Söz konusu hibenin sertifikalı tohumluk ihtiyacının
karşılanması amacıyla verileceğini açıklayarak, çiftçiden çok tohumculuk
sektörünün zararlarına duyarlılık göstermiş; desteğin, çiftçilerin
kaybettikleri ürün miktarına karşılık gelen alan üzerinden... (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Ayhan, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. SELÇUK AYHAN
(Devamla) – …toplam zararın yüzde 10’una karşılık gelen bir miktarın
ödeneceğini göstermiştir. Bu da 5 milyar YTL’lik
zarara karşı 514 milyon YTL olmaktadır. Sürem kalmadığı
için kısa kesiyorum. Değerli
arkadaşlarım, yapılması gerekenleri özetlersek, öncelikle, yaşanan iklimsel
değişiklikleri göz önüne alarak, kuraklık ve don afetleri “Devlet Destekli
Tarım Sigortaları” kapsamına alınmalıdır. Kuraklık desteği,
sadece buğday, arpa, fiğ ve korunga için değil, bu afetten etkilenen istisnasız
tüm ürünleri ve zararın yaşandığı tüm illeri kapsamalıdır. Kuraklık desteği
olarak verilen yardımlar, göstermelik bir lütuf olarak değil, üreticinin gerçek
zararını karşılamaya dönük olmalıdır. Sıcak paraya vergisiz yüksek faiz vererek
uluslararası sermaye için cennet olan ülkemizde bu destek için kaynak bulmak zor
olmasa gerek. Yukarıda altını
önemle çizdiğim sorunların bir an önce çözüme ulaştırılacağını umut ediyor,
beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Gündem dışı
konuşmalara Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mehmet
Mehdi Eker cevap vereceklerdir. Sayın Bakan,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündem dışı konuşmalara cevap vermek üzere huzurunuzdayım ve
yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. GAP bölgesinde
toplam 7,5 milyon hektar alanın 3 milyon 200 bin hektarlık alanı tarımsal
faaliyetlere elverişli. Bunun yaklaşık 2,1 milyon hektarlık alanı ise sulama
potansiyeline sahiptir ve bu da Türkiye’nin ekonomik olarak sulanabilir tarım
arazisinin yüzde 20’sinin üzerinde bir alana tekabül etmektedir. Türkiye’nin
bölgesel kalkınmaya yönelik en büyük yatırım projesi olarak tanımlanan
Güneydoğu Anadolu Projesi’nin sulama faaliyetleri tamamlandığında, şimdiye
kadar devlet eliyle gerçekleştirilen sulama alanına eşit bir alan daha sulu
tarıma açılmış olacaktır. Geçen zaman içerisinde, Fırat ve Dicle Havzalarında
toplam 263 bin hektar alan sulamaya açılmıştır. 109 bin hektarlık alanın hâlâ
sulama şebeke inşaatı devam etmektedir ve 1 milyon 347 bin hektarlık alan ise
planlama safhasında bulunmaktadır. Böylece, GAP’ın meydana getireceği yüksek
tarım ve sanayi potansiyeli bölgede ekonomik hasılayı 4,5 kat artıracak, nüfus
8,6 milyona ulaşacak ve bölge halkının yaklaşık 3,5 milyonuna iş imkânı
sağlanmış olacaktır. Güneydoğu Anadolu
Bölgesi’nde sulamanın başladığı 1995 yılından 2006 yılına kadar ülkemizdeki
tarımsal üretim içerisinde GAP’ın payında meydana gelen değişim ana başlıklar
itibarıyla şu şekildedir: Mısır üretiminde
GAP’ın payı yüzde 0,47’den yüzde 9,37’ye çıktı. Buğdayda yüzde 10’dan 15’e
çıktı. Antep fıstığında yüzde 86’dan 89’a çıktı.
Pamukta Türkiye üretiminin yüzde 27’sinden yüzde 52’sine çıktı. Mercimek yüzde
98 oranında bulunmakta. Susamdaysa -ki, bu da bir endüstriyel bitki- belli bir
miktarda düşme meydana geldi, ürün desenindeki değişim itibarıyla. 2010 yılı
ürün deseninde -ki, buna dönük, kalkınma planında bir öngörü, bir
çalışma yapıldı- 1 milyon 276 bin hektar alan sulu, 1 milyon 584 bin hektar
alan da kuru olmak üzere, ikinci ürün üretimiyle toplam 3 milyon 244 bin hektar
alanda tarım yapılacağı öngörülüyor. Sulanabilen alanın yüzde 92’sinde ana
ürünler, yüzde 17’sinde ise ikinci ürün ve yüzde 8’lik bir kısmında da çok
yıllık bitkiler üretilebilecek. Yine, kuru alanın yüzde 81’inde ana ürünler ve
yaklaşık yüzde 19’unda da çok yıllık bitkilerin ekileceği öngörülmektedir. Bölge kalkınma
planına göre, bölgenin 2010 yılı toplam bitkisel üretim değeri 1 milyar 708
milyon YTL düzeyinde olacak. Bu bölge illeri içerisinde en yüksek üretim
değerinde Şanlıurfa olacak -ki, 700 milyon YTL’lik
bir paya sahip- Şırnak da 32,5 milyon YTL’lik payla, üretim değeriyle, dokuz il içerisinde en alt
sırada olacak diye öngörülüyor. 2006 yılı ile GAP
Bölge Kalkınma Planı 2010 yılı öngörüsü olarak, üretim değerleri arasındaki
değişim şu şekilde: Buğdayda yüzde 20,7; arpada yüzde 45 oranında bir azalma
öngörülüyor, yani 2006’dan 2010’a kadarki süreç içerisinde, mısırda yüzde
110’luk, pamukta yüzde 181’lik, ayçiçeğinde yüzde 754’lük, susamda da yüzde
46’lık bir üretim artışı öngörülmekte. Bununla birlikte sebzede yüzde 10, Antep fıstığında yüzde 5’lik bir artış ve üzüm ve zeytin
ürünlerinde de bir azalma öngörülüyor. Yapılan hesaplara
ve projeksiyonlara göre, bölgede sulamaların geliştirilmesiyle, ana ürün olan
hububattan sonra yetiştirilecek olan mısır, soya ve yer fıstığı gibi ikinci
ürünlerin üretilmeye başlanmasıyla ürün deseni yoğunluğu yüzde 136’lara
çıkacak, yani, birim alanda daha yoğun bir tarımsal üretim faaliyeti
gerçekleştirilecektir. Bu da çiftçi gelirinin artmasına ve ürün rotasyonuna
gidilerek toprağın verimliliğinin korunmasına, ayrıca, sürdürülebilir bir
tarımsal yapıya katkı sağlayacaktır. Bunun yanında,
ikinci ürün yem bitkilerinin ekimi, bölgede hayvancılık sektörünü de
canlandıracaktır. Bu, özellikle yem bitkileri veya mısır yoluyla, silajlık
mısır yoluyla dolaylı bir şekilde etkilenecek. GAP bölgesi tarımsal pazarlama
ve ürün desenine göre, 2010 yılında, toplam ekilen alan içinde tahılların payının
yüzde 38 olacağı beklenmekte; baklagiller, toplam sulu alanın yaklaşık yüzde
20’sini kaplamakta, endüstri bitkilerinden pamuk, sulu alanın yüzde 25’inde
yetiştirilmektedir. Buğday ve arpadan sonra ikinci ürün olarak ekilebilen
yağlık bitkilerin payı ise yüzde 10’dur. Sebzeler, sulu alanda yumru
bitkilerinden daha büyük bir alan kapsamakta, ancak, sulama alanında öngörülen
bitki deseni, gerçekleşen bitki desenine göre önemli oranda farklılıklar
göstermektedir. Yüksek katma değer yaratması, fiyat ve pazar garantisi görerek
diğer ürünlere göre organize satış piyasalarına sahip bulunmasından dolayı,
pamuk üretiminin ürün desenindeki oranı, plan öngörülerinin bugün bile üzerine
çıkmış bulunmaktadır. Ayrıca, sanayi
sektörü için önemli bir ham madde olması yanında stratejik bir ürün olması ve
yarattığı istihdam olanaklarıyla GAP bölgesi ekonomisinde önemli bir yere sahip
bulunan pamuğun, 2006 verilerine göre 310 bin hektar ekim alanı ve 1,3 milyon
ton üretimiyle, son yıllarda Türkiye'nin en önemli pamuk üreticisi bölge
durumuna gelmiştir. GAP bölgesi,
Türkiye'nin pamuk ekilen alanlarının yüzde 52’sini oluşturmaktadır. Bu durumun
gelişmesinde, kuşkusuz doğal, sosyal ve ekonomik faktörlerin etkili olduğunu
söylemek mümkündür. Gerek toprak, iklim, sulama avantajı gerek çiftçi
örgütlenmesi gerekse ürün fiyatları, ürünlerin pazarlanabilme durumu,
teknolojisi, iş gücü, kredi vesaire ve sanayiyle ilişkisi dikkate alındığında
bu sonucun olması gayet doğaldır. Sulamayla,
tarımsal üretimin katma değeri kuru tarıma göre ortalama 4 katlık bir artış
göstermektedir. GAP kapsamındaki ilk büyük sulama yatırımı olan Şanlıurfa
Harran ovaları sulaması 1995 yılında 30 bin hektar alanda başlamış ve toplam
sulama alanı cari tarih itibarıyla 139 bin hektara ulaşmıştır. GAP’ta, Şanlıurfa
Harran ovaları sulamaya geçilmeden önce toplam gayrisafi üretim değeri 31,5 milyon dolar ve birim alandan
elde edilen gayrisafi üretim değeri hektar başına
sadece 1.050 dolar iken, oluşan katma değer 18 milyon dolarda kaldı. Birim
alanda elde edilen katma değer hektar başına 600 dolara ve kişi başına da katma
değer 596 dolara çıkmış. 2006 yılında sulama sağlandıktan sonra, yani, 130 bin
hektar alanın sulamaya açılmasıyla biraz önce söylediğim parametreler şu
şekilde değişiyor: Toplam gayrisafi üretim değeri 276
milyon dolara çıktı, 30 küsur milyon dolardan 276 milyon dolara. Birim alandan
elde edilen gayrisafi üretim değeri, hektar başına
2.129 dolara ve kişi başına gayrisafi üretim değeri
de 800 dolarlardan 2.039 dolarlara çıktı. 2006 yılı toplam katma değer 116,5
milyon dolar, birim alanda yaratılan katma değer ise hektar başına 897 dolar ve
kişi başına katma değer 859 dolara çıktı. Yine, GAP
bölgesinde ürün çeşitlendirilmesine dönük çalışmalar kapsamında bir dizi
faaliyet sürdürülmektedir. Ürün çeşitlemesini sağlamak amacıyla gerek ilgili
kuruluşlar ve üniversitelerle yapılan iş birliği çerçevesinde, il ve ilçe
bazında ekolojik sisteme, bölgenin toprak yapısına uygun yetiştirilebilecek
ürünlerin tespit çalışması tamamlandı ve
bu çalışmalar basılarak araştırıcıların ve uygulayıcıların hizmetine sunuldu. Ayrıca, sulama
sistemlerinin işletme bakım ve yönetimi ile sulama dışı alanlarda yapılan demonstrasyon çalışmalarında ürün çeşitlemesi dikkate alınmaktadır.
Bölgede çiftçilere örnek teşkil etmesi amacıyla tarımsal yayım amaçlı sebze ve
meyvecilik demonstrasyon çalışmaları yürütülmektedir.
Ayrıca, GAP
bölgesi illerindeki çiftçilerin sulu ve kuru tarımda birim alandan yüksek gelir
elde etmesi, modern tarım teknolojilerinin yaygınlaştırılması ve ürün deseninde
çeşitliliğin sağlanarak alternatif yüksek gelir getiren ürünlere teşvik
edilebilmek amacıyla yurt içi ve yurt dışı çok sayıda çiftçi teknik gezi ve
eğitim programlarına alınmış bulunmaktadır. Modern sulama
teknikleri, meyve ve sebze yetiştiriciliğinde modern teknolojilerin kullanımı
ve özellikle son yıllarda önemli bir proje alanı olarak karşı karşıya
kaldığımız Eurepgap ve organik tarım uygulamaları,
özellikle bu konularda çiftçilere dönük ciddi eğitimler yapılmıştır. Sürdürülebilir
kaynak kullanımı çerçevesinde bölgede, bugün ve gelecekte Eurepgap
standartlarında üretim ve ekolojik tarım ön plana çıkmakta ve Avrupa Birliği
üyesi ülkelere pazarlama imkânları bulunmaktadır. Bu çerçevede,
Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde konvansiyonel
tekniklerle yapılan tarımsal faaliyet dışında organik tarım faaliyetlerine de
hız verildi. Çeşitliliğin bir parçası olarak bu faaliyetler sürdürülüyor.
Diyarbakır, Gaziantep, Kilis ve Şanlıurfa illeri “Organik Tarımın
Yaygınlaştırılması ve Kontrolü Projesi” kapsamındadır. 2006 yılı verilerine
göre, Adıyaman, Gaziantep, Siirt, Şanlıurfa illerinde 249 çiftçi 26 bin
hektarda 114.200 ton organik gıda maddesi üretmiş bulunmakta, sadece bu illerde
bu proje kapsamında; ki, bu 114 bin, yaklaşık 115 bin ton organik üretimin
yaklaşık 7 bin tonu da ihraç edilmiştir. Organik tarım
üretiminde GAP bölgesi, hâlihazırda Türkiye’nin toplam organik tarım üretiminin
dörtte 1’ini oluşturmaktadır. Dörtte 1’ini; ki, bunun kapasitesi çok daha
yüksektir, çok daha iyi bir noktaya getirilebilir. Yine, bu
faaliyetler çerçevesinde önemli bir alan su ürünleri konusudur. Fırat ve Dicle
havzasında 2.235 kilometre uzunluğunda akarsu, 6.481 hektar doğal göl ve
129.900 hektar baraj gölü gibi büyük bir su kaynağı bulunmaktadır. Yapımı
öngörülen baraj göllerinin tamamlanmasıyla, yaklaşık 200 bin hektar su yüzey
alanı oluşacak ve bu alanla ilgili su ürünleri etüt projesi hazırlandı. Burada
da buna göre yılda 32.500 ton üretim ve 50 milyon dolarlık gelir ile 6.500
kişinin istihdamı mümkün görülmektedir, sadece bu bölgedeki su ürünleri
faaliyetleri içerisinde. Tabii, bu
bölgedeki faaliyetlerin hem çeşitlendirilmesi hem daha başarılı bir şekilde
yürütülmesi açısından tarımsal desteklemeler ve kooperatif desteklemeleri önem
kazanmaktadır. Biz de Hükûmet olarak, geldiğimiz
noktadan itibaren, gerek Türkiye'nin genel anlamda tarım sektörüne verdiğimiz
destekler gerekse GAP bölgesindeki çiftçilere dönük verdiğimiz desteklerde çok
ciddi artışlar meydana getirdik. Örneğin, 2002 yılında 1,868 milyar YTL olan
toplam tarımsal destek 5,2 milyar YTL’ye, yani
yaklaşık 3 kat dolayında bir artış meydana getirildi. GAP’ta da, GAP
bölgesinde de destekler 349 milyon YTL’den 1 milyar YTL’ye çıkarıldı. Türkiye'nin, toplam destekler içerisinde
GAP’ın tarımsal destek payı yüzde 20 civarındadır. Yine, kooperatif
desteklerinde, GAP bölgesindeki kooperatif destekleri bir önceki dönemle
mukayese ettiğimizde 15 katlık bir artış görüyoruz. 5,6 milyon YTL’den 87,1 milyon YTL’ye çıktı
GAP bölgesinde bulunan tarımsal kooperatif destekleri. Yine, bu
bölgedeki kırsal kalkınma destekleri… Üç yüz kırk tane bu bölgede proje
uygulandı ve 22 milyon YTL hibe destek sağlandı, bu üç yüz kırk proje için. Tabii, çiftçi
eğitimine dönük yayın faaliyetlerine dönük de projeler hayata geçti. Özellikle,
geçen yıl başlattığımız bir proje ile GAP illerine 280 ziraat mühendisi ve
veteriner hekimin, o bölgedeki köylerde istihdam edilmek üzere, çalışmak üzere
istihdamı sağlandı ve bunlar şu anda orada çalışıyor; ki, bu da, bu proje
çerçevesinde Türkiye genelinde istihdam edilenlerin yüzde 13’üne tekabül
etmektedir. Sulama
yatırımlarında devlet desteği, kamu desteği önemli miktarda artırıldı. Burada,
özellikle 1 Mayıs 2007 tarihinde Tarım Bakanlığı, Ziraat Bankası ve Hazinenin
müştereken ortaya koyduğu bir Damla Sulama Projesi’nden söz etmek mümkün. Beş
yıl vadeyle, beş taksitte, sıfır faizle damla ve yağmurlama sulama sistemi
kurmak isteyen çiftçilerimize kredi sağlanmaktadır; ki, bugün itibarıyla, 100
milyon YTL’nin üzerinde, bu konuda kredi
kullandırıldı. Eğer, çiftçi bu taksitin anaparasını ödeyemez ise, biz, tarımsal
desteklerini bunun karşılığında kullanmasına imkân sağlıyoruz, yani, devletten
aldığı tarımsal destekleri bu projenin borcunun ödenmesinde kullanabilecektir.
Bu kredinin geri dönüşümü, sulama sistemine göre iki buçuk yıl ila dört yıl
arasında değişmektedir. Yani, yüksek geriye dönüş oranı bulunan önemli bir
proje; ki, bu konu aynı zamanda, uzun vadede, kuraklıkla mücadele konusunda da
dikkate alınması gereken bir projedir. Yine bunun
dışında, tabii, yürütülen diğer önemli çalışmalarımız var. Çiftçi Kayıt Sistemi
ve Doğrudan Gelir Desteği Projesi, Alternatif Ürün Projesi, Tarım Havzaları
Geliştirme Projesi ve Kimyevi Gübre Kullanımı, Denetimi ve Analizi Çalışmaları,
Süt Sığırcılığının Geliştirilmesi Projesi, bu bölgede bizim yürüttüğümüz
başlıca projeler. Keza, Et Balık
Kurumu faaliyetleri çerçevesinde, kombinaların faaliyetleri çerçevesinde bir
TAR-ET Projesi var (Sözleşmeli Besicilik Projesi) ve tarıma dayalı ihtisas
sanayi bölgelerinin faaliyete geçmesi o bölgede ve
Tarım Reformu Genel Müdürlüğünün çalışmalarından bu bölgeye dönük olarak
bahsetmemiz mümkün. Zaman almamak için bunların detaylarına girmek istemiyorum.
Sadece 2002-2007 yılları arasında tarım reformunun 27.160 hektar alanda
toplulaştırılmasını bitirdiği alan söz konusu. 2008 yılında hedeflediğimiz
toplulaştırma alanı 54 bin hektar… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Bakanım, ikinci bir soru daha vardı, cevaplayacak mısınız? TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Evet, cevaplayacağım. BAŞKAN – Buyurun.
TARIM VE
KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. 2008 ve sonrası
için de 181 bin hektar alan, bu bölgede, GAP bölgesinde toplulaştırma yapılacak
alandır. Tohum miktarı:
Keza, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğünde sertifikalı dağıtılan, sertifikalı
tohumluk miktarında çok büyük bir artış kaydedildi Hükûmetimiz
döneminde. Örneğin 2002 yılında, sadece 1.400 ton tohumluk dağıtılmış iken bu
bölgede, 2006 yılında, bu, tam 31.674 tona çıkarıldı. Bunun dışında,
Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu IFAD’dan temin
edilen bir kaynak ile Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ve
IFAD’ın müştereken yürürlüğe koyduğu Diyarbakır,
Batman ve Siirt illerini kapsayan beş yüz köyde bir kırsal kalkınma projesi
başladı, ayrıca bu bölgede. Bu sene -2007 yılında- proje faaliyetleri başladı.
Burada beş yüz köyün altyapı, ekonomik kalkınma ve eğitim, özellikle istihdam
eğitimiyle ilgili olarak, bu beş yüz köyün kalkındırılması beş yıl süre
içerisinde bu proje kapsamında gerçekleştirilecek önemli bir faaliyettir.
Bölgedeki vatandaşlarımızın hayatını bu entegre bir kırsal kalkınma anlayışı
çerçevesinde yürütmektir. Dolayısıyla, bir yandan ürün çeşitlemesi, bir yandan
modern sulama sistemlerinin devreye girmesi, bir yandan da bununla ilişkili
olarak kırsal altyapı hizmetlerinin geliştirilmesi bizim temel faaliyet
alanımızdır ve bunlar 60’ıncı Hükûmetin programında
da zaten yer alıyor ve bunlar, büyük bir hızla devam edecektir. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yine kuraklık ve kuraklık sonucu çiftçilere ödenmesi
gereken, ödenmeyen primlerle ilgili yapılan gündem dışı konuşma hakkında da
yüce heyetinizi bilgilendirmek istiyorum. Ülkemizde yetişen stratejik ürünlerin
tamamı Bakanlığımız tarafından üretim ve pazar sürecinde sürekli olarak takip
edilmekte ve takip sürecinde elde edilen veriler değerlendirilerek de buna göre
çeşitli tedbirler alınmaktadır. 2006-2007 yılı tahıl ve yem bitkileri üretim
sezonunda yaşanan gelişmeler, her yıl olduğu gibi, ekimden hasada kadar düzenli
olarak takip edildi. İç Anadolu başta olmak üzere, ülkemiz açısından tahıl ve
yem bitkileri gelişme sezonunun kritik dönemlerinin sonu olan mayıs ayı sonu,
haziran ayı başı itibarıyla yapılan değerlendirmelerde de kuraklık zararının
durumu tespit edildi, ortaya kondu. Üretim sezonunun takibi kapsamında, tabii
birtakım teknikler kullanıldı -geçen gün bir başka değerli milletvekilimizin
sorusuna cevaben yine açıklamıştım bunların tekniklerini- meteorolojik veriler,
uzaktan algılama ve coğrafi bilgi sistemi ve yer gözlemleriyle yapılan
tespitler, hesaplamalar sonucunda bir tahmin gerçekleştirildi. Burada, tabii,
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Teşkilatının kullandığı yöntemle bu
değerlendirmeler yapıldı. Buna göre, kuraklık zararının Türkiye’nin kırk ilinde
yüzde 3 ila yüzde 40 arasında değiştiğini tespit ettik. Bu iller tek tek incelendi ve bunlara ait kuraklık analizleri yapıldı,
ilin genel ortalaması esas alındı, zarar oranı eğer yüzde 3’ten daha fazlaysa
biz bunları kapsam içerisine aldık, burada hasar tespit komisyonları oluştu, il-ilçe
bazında ortaya bir tablo çıktı. Buna göre de, biz, 4 Temmuz tarihinde de bir
Bakanlar Kurulu kararıyla bir destek sağlanmasını karar altına aldık. Buna göre, kuru
alanda yapılan tarımsal üretim -özellikle, bizim, birinci derecede, tabii,
sorun alanı olarak burayı görüyoruz- 2007 yılı ilkbahar döneminde yağış
yetersizliği sebebiyle, topraktaki nem sebebiyle, tarımsal kuraklık sebebiyle
ürünlerin yüzde 25’i ve üzerinde zarar gören çiftçilere tohumluk ihtiyacını
gidermeleri veya benzeri bir ihtiyaçlarını, üretimle ilgili bir ihtiyaçlarını
gidermeleri gayesiyle, buğday için dekar başına 15 YTL, arpa ve korunga için
dekar başına 12 YTL ve fiğ için de dekar başına 20 YTL olmak üzere bir kuraklık
desteği ödenmesine karar verildi. Buna göre kırk ilden 551.238 çiftçi bundan
hak sahibi olarak ortaya çıktı ve 266 milyon YTL destek verilmesi, ödenmesi,
hasar tespit komisyonları sonucunda ortaya çıktı. Geçtiğimiz
13 Kasım günü 266 milyon YTL serbest bırakıldı ve çiftçilerimizin hesabına bu
para geçti; büyük ölçüde geçti, belki tek tük vardır, onlar da bankacılık
işlemleri vesaire açısından sürüyor. Ama şu an itibarıyla bizim hesaplarımıza
göre 266 milyon YTL para ödendi. Bu da 551 bin çiftçi ediyor. Bir başka
kolaylık daha sağladık çiftçilerimize destek babında. O da şu: Otuz dört ilde
544.579 çiftçinin borçlarıyla ilgili birtakım işlemler yapıldı. Özellikle
Ziraat Bankası ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçların bir yıl süreyle
ertelenmesi süreci başlatıldı. Bu da sağlandı. Müracaat eden çiftçilerimizin bu
yöndeki taleplerine de, borçların ertelenmesine de başlandı. Tabii kuraklık
kapsamında –sayın milletvekilimiz de belirtti- bu, bir tek yılla ilgili
olmayabilir. Önümüzdeki yıllarda da gerek küresel ısınmaya bağlı gerek başka
sebeplerle, iklim değişiklikleri sebebiyle kuraklık yaşanabilir. Bu ihtimale
karşı biz, orta ve uzun vadede alınabilecek tedbirlerle ilgili de gerekli
çalışmaları yaptık. Tarımsal kuraklık yönetimiyle ilgili bir koordinasyon
kurulu oluşturuldu, ilgili bakanlıkların tamamının iştirakiyle ve bu
faaliyetini sürdürüyor. Mesela, kuraklığa dayanıklı bitki tohumlarının
geliştirilmesiyle ilgili çalışmalar yapılıyor. Mevcut kuraklığa dayanıklı
buğday tohumlukları tespit edildi. İller ve bölgeler itibarıyla hangi ilde,
hangi bölgede, hangi buğday çeşidi kuraklığı daha yüksek düzeyde tolere ediyor, buna göre bir çeşit tavsiye listesi
geliştirildi ve bunlar illere gönderildi ekim sezonundan önce; ki, çiftçimizi
bilgilendirmek ve bu konuda herhangi bir sorunla karşılaşmamaları açısından. Konya’da
milletlerarası hububat araştırma merkezimiz var. 2008 yılı içerisinde bir
kuraklık test merkezinin burada kurulmasıyla ilgili bir projelendirme yapıldı,
o faaliyete geçecek. Bunun dışında, bir kuraklık
eylem planı, oldukça kapsamlı, detaylı ki, o da… Bundan sonraki yıllarda, her
yıl belirli sezonlar itibarıyla, tüm tarımsal ürünleri ve tarımsal üretimi
izleyecek, takip edecek, riskleri değerlendirecek, analiz yapacak ve gerekli
tedbirleri, daha doğrusu acil, kısa, orta ve uzun vadede alınacak tedbirleri
değerlendirecek bir izleme komitesi var, onlar da faaliyetlerini sürdürüyorlar.
Tabii, mevcut
suyun iyi kullanılması, tasarruflu kullanılması, Türkiye’deki sulama
sistemlerinin tamamının vahşi sulamadan basınçlı modern sulama tekniklerine
dönüştürülmesiyle ilgili alınan tedbirler var. Bunlar projelendirildi. Devlet
Su İşleri, artık, yeni başlattığı hiçbir projeyi açık sistem yapmıyor, kapalı
sistem yapıyor, basınçlı sulama sistemleriyle yapıyor. Onun dışında da,
bizim, kırsal kalkınma yatırımlarının desteklenmesi çerçevesinde, il ve
ilçelerde, buna dönük tesisleri, yatırımları destekleme, yüzde 50 hibe oranında
destekleme gibi bir projemiz var ve bu tür çalışmaları da… Orta ve uzun vadede
kuraklıkla mücadele kapsamında da veya onun etkisini asgari düzeye indirecek
şekilde de çalışmalarımız sürüyor, bundan sonra da devam edecek. Benim, değerli milletvekillerimize cevap olarak sunacağım bilgiler bu
düzeyde ve hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Gündem dışı
üçüncü söz, Niğde Gümrük Müdürlüğünün açılması hakkında söz isteyen, Niğde Milletvekili
Mümin İnan’a aittir. Sayın İnan,
buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) 3.- Niğde Milletvekili Mümin İnan’ın, 1999 yılında
kapatılan Niğde Gümrük Müdürlüğünün yeniden açılmasına ilişkin gündem dışı
konuşması ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı’nın
cevabı MÜMİN İNAN
(Niğde) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım; Niğde ilimize
gümrük müdürlüğü açılmasıyla ilgili gündem dışı söz almış bulunuyorum. Bu
vesileyle yüce heyetinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Niğde,
Anadolu’nun tam ortasında, kendi imkânlarıyla ayakta durmaya çalışan, bir
taraftan da Türkiye’mizin genelindeki ekonomik problemleri de yaşayan bir
ilimizdir. Tarım ve sanayi yatırımlarını beraber götürmeye çalışarak
insanlarına iş imkânları sağlarken, diğer taraftan da ülkemizin ekonomisine
katma değer sağlamaktadır. Niğde ilimiz 1
milyon tondan fazla patates üretimiyle ülkemizde birinci sırada, elma
üretimiyle de üçüncü sırada yer almaktadır. İhracata yönelik kiraz üretimiyle
de bu alanda önemli bir yer tutmaktadır. Son zamanlarda Türkiye’nin en önemli mikronize kalsit üretimi de Niğde’mizde yapılmaktadır ve
bunun çok büyük bir kısmı da ihraç edilmektedir. İlimizde, Niğde
Organize Sanayi ve Bor Karma Organize Sanayi olmak üzere iki organize sanayi
bölgesi mevcuttur. Niğde Organize Sanayi Bölgesi, tekstil ve diğer yatırımları
ile ülke ekonomisine ve Niğde’ye hizmet etme gayreti içerisindedir. Bor
Organize Sanayi Bölgesi ise, bir taraftan yatırımcı kabul ederken, diğer
taraftan da altyapı yatırımlarını tamamlamaktadır. Hem tarım ürünlerinde hem de
sanayi ürünlerinde önemli miktarlarda ihracat yaparak ülkemizin dış ticaretine
olumlu katkılar yapan Niğde’de, tarım üreticileri, tüccarlar ve sanayicilerimiz
üretirlerken ve ürünlerini pazarlarken birçok problemleri de yaşamaktadırlar.
Bu problemlerden bir tanesi de Niğde ilimizde gümrük müdürlüğünün olmamasıdır. Niğde ilimizde
1992 tarihinde Mersin Gümrükleri Başmüdürlüğüne bağlı olarak üçüncü sınıf Niğde
Gümrük Müdürlüğü kurulmuş, bu Müdürlük 1995 yılında birinci sınıf gümrük
müdürlüğüne yükseltilerek, ithalat ve ihracat işlemlerinde Niğde sanayicisi ve
tarım tüccarına hizmet için faaliyet göstermekteyken 1999 yılında
kapatılmıştır. Değişik vesilelerle gümrük müdürlüğünün yeniden açılması için
bugüne kadar Niğde’mizi ziyaret eden bakanlarımıza ve ilgililerimize konu
iletilmesine rağmen ne yazık ki açılamamıştır. O gün ihtiyaç olmadığı
düşüncesiyle kapatılan gümrük müdürlüğünün bugün acilen açılmasına ihtiyaç
vardır. Niğde’de gümrük
müdürlüğü olmadığı için gümrükleme ve diğer işlemlerin yapılabileceği
kuruluşlar da bulunmamaktadır. Tüccarlarımız ve sanayicilerimiz bütün ithalat
ve ihracat işlemleri için komşu şehirlere gitmekte ve büyük sıkıntılar
yaşamaktadırlar. Niğde’ye en yakın gümrük müdürlüğü bulunan illerden Mersin
200, Karaman 189, Konya 255, Aksaray 122, Kayseri ise 128 kilometredir. En küçük bir
işlem için bile yukarıda belirttiğim komşu illerimize mal ve belge
gönderilmektedir. En basit sorunda bile belgeler ve mallar bu mesafeleri birkaç
kez katetmektedirler. Bu da hem zaman kaybı hem de
ekonomik olarak ekstra yük ve sıkıntılara yol açmaktadır. Organize sanayi
bölgelerimizdeki firmaların ürünlerinin büyük bir bölümü ihraç edilmektedir.
Makine ve ham madde ithalatı yüksek seviyededir. Bu sebeple, gümrük işlemleri
dönemsel olmayıp yıl boyunca devam ettiğinden, işlemlerle ilgili sıkıntılar
sürekli yaşanmaktadır. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kurulmasını istediğimiz gümrük müdürlüğünde, Niğde ve
Bor Organize Sanayi Bölgesindeki kurum ve kuruluşlar ile ithalat ve
ihracatçılar her türlü dış ticaret işlemlerini daha kolay takip
edebileceklerdir. Müdürlüğe, yer
konusunda, Niğde Organize Sanayi Bölgesi ve Niğde Ticaret Odası da yardımcı
olacaktır. Niğde’mizdeki bu
bölgelerin 2007 sonu itibarıyla sanayi ürünleri ihracatı 100 milyon doları,
ithalatı ise 50 milyon doları aşacaktır. 1 milyon tonun üzerindeki patates
üretiminin de 400 bin tonunun ihracata gittiği tahmin edilmektedir. Türkiye’mizin ve
Niğde’mizin sürdürülebilir bir ihracatı yakalaması ve ülkemizin ihracatı ve
ithalatı arasındaki makasın kapatılması için ihracatçıların desteklenmesi,
önlerindeki engellerin kaldırılması gerekmektedir. Ayrıca, buna
bağlı olarak, Niğde Organize Sanayi Bölgemizdeki problemleri de bu vesileyle
kısa kısa gündeme getirmek istiyorum. Bunlar: 1) Niğde ilimizde
en kısa süre içerisinde gümrük müdürlüğünün açılması. 2) 5084 sayılı
Teşvik Yasası’ndaki enerji desteği geç ödenmektedir. Bu konunun ele alınması ve
-şu anda Niğdeli sanayicilerimizin 6 milyon 387 bin YTL alacağı vardır-
bunların kısa sürede ödenmesi. Bu teşviklerin ödeme süresinin kısaltılması ya da gelir vergisi stopajı ve SSK işveren payı gibi,
anında terkin yoluyla yapılması gerekmektedir. Niğde Organize
Sanayi Bölgesi, altyapısı tamamlanmış ender bölgelerden bir tanesidir. Niğde
Organize Sanayi Bölgesi arsaları için devlet tarafından verilen teşvikler,
borcu olan sanayilere göre daha düşüktür. Bu nedenle, bedelsiz arsa
ödemelerinin, ödeme yılındaki bayındırlık-kara yolları birim fiyatlarına göre
yapılması daha adil olacaktır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
İnan, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız. MÜMİN İNAN
(Devamla) – Teşekkür ederim. Türkiye’nin genel
sorunu olan bürokratik süreç organize sanayi bölgelerindeki yatırımcıları
yormaktadır. Bürokrasiyi azaltıp, mevzuatın daha sade ve anlaşılır hâle
getirilmesi gerekmektedir. Organize sanayi
bölgelerinin dağıtım lisansı alma zorunluluğu getirildiği için, il içinde
elektrik fiyatlarının daha yüksek olacağı tahmin edilmektedir. 2003 yılı
öncesinde olduğu gibi organize sanayi bölgelerine özel fiyat tarifesi
uygulanmalıdır. Bedelsiz arsa
tahsisinde esas alınan 30 kişi istihdam şartı 4 Nisan 2007 tarihinde 10 kişiye
indirilmesine rağmen yönetmelik değişikliği yapılamadığı için bugüne kadar 10
kişi çalıştırmak isteyen işverenlere arsa tahsisi yapılamamaktadır. Niğde organize
sanayi bölgesinin önemli bir bölümünü içeren iplik üreticileri, Uzak Doğu ve
Asya’dan ithal edilen dampingli iplik yüzünden çok zor duruma düşmüşlerdir. Bu
üreticilerimizi koruyabilmek için antidamping
yasasındaki tedbirlerin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Acımasız küresel
ekonomi ile rekabette sanayici ve üreticilerimizi devlet olarak yalnız
bırakmamalıyız. Niğde’mizde
gümrük müdürlüğünün açılmasının yanı sıra diğer problemlerin çözümü için de Hükûmetimizden yardım talep etmekteyiz. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Sayın
İnan teşekkür ediyorum sizlere. Gündem dışı
konuşmaya Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Hayati Yazıcı cevap
vereceklerdir. Sayın Bakanım,
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI VE
BAŞBAKAN YARDIMCISI HAYATİ YAZICI (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Niğde Milletvekili Sayın Mümin İnan’ın, Niğde’de gümrük
kurulmasına ilişkin gündem dışı konuşması dolayısıyla Bakanlığıma bağlı
kuruluşun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce
heyeti saygıyla selamlıyorum. Gümrük
Müsteşarlığı 18 adet bölge baş müdürlüğü, 145 adet gümrük müdürlüğü, 92 adet
gümrük muhafaza müdürlüğü ve TASİŞ’iyle birlikte
Türkiye genelinde örgütlenmiş, Türk ekonomisine önemli hizmet de sunan bir kamu
kuruluşudur. Zaman gelmiş
Türkiye genelinde gümrük idareleri artırılmış, zaman gelmiş azaltılmış ama bir
idari birimde, bir yörede gümrük idaresi oluşturulabilmesi için elbette ki
Müsteşarlığın oluşturduğu kriterler bulunmaktadır. Yani istekle, arzuyla, şunun
talebiyle veyahut da şu perspektifle bu müdürlükler oluşturulmamaktadır.
Dolayısıyla bir idari birimde gümrük müdürlüğünün oluşturulabilmesi için: 1) Gümrük
idaresinin kurulduğu mahallin iktisadi ve ticari durumu, dış ticaretle uğraşan
kuruluşların sayısı, bunlardan hangilerinin ithalat, hangilerinin ihracat
yaptığı ile bu işlemlerin ne miktarda yapıldığı ve yıl boyunca süreklilik arz
edip etmediği. 2) En yakın
gümrük idarelerinin isimleri, aralarındaki mesafenin ne kadar olduğu, ulaşım
durumu. 3) Kurulması
istenilen gümrük idaresinden kurum ve kuruluşların talep edeceği gümrük
işlemleri ile bu kurum ve kuruluşların gümrük kurulmasına ilişkin isteklerinin
gerçekliliği, yerindeliği. 4) Mahalle en
yakın gümrük idarelerindeki iş hacmi. 5) Mahallin kara,
hava ve deniz yoluyla ulaşım imkânları. 6) Kurulacak
idarenin maliyeti, talep edilecek gümrük işlemleri değerlendirildiğinde
kurulacak gümrük idaresinin kapasitesinin ne olacağı; özetle, fayda-maliyet
ilişkisi göz önünde bulundurulduğunda kurulması istenilen gümrük idarelerinden
beklenen verimlilik hususlarının bir arada değerlendirilmesi suretiyle gümrük
idareleri oluşturulmaktadır. Bu çerçeve
içerisinde, gündem dışı konuşan arkadaşımızın da ifade ettiği gibi, 1992
yılında Niğde’de gümrük idaresi kurulmuştur. Daha sonra 17/9/1999 tarihinde
9913314 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla Niğde’deki gümrük idaresi
kaldırılmıştır, yani Anavatan Partisi, DSP ve MHP’nin oluşturduğu Hükûmet döneminde gerek görülmemiş, kaldırılmıştır. 2004
yılında tekrar bir başvuru olmuş, demin arz ettiğim ölçütler, kriterler dikkate
alınarak, Niğde’de gümrük idaresi kurulmasının verimlilik ölçütleri itibarıyla
uygun olmadığı sonucuna varılmıştır. Bu konu, Niğde Milletvekillerimiz Sayın İsmail Göksel ve Sayın Muharrem Selamoğlu tarafından da daha önce bana bilgi notu verilmek
suretiyle dile getirilmiştir. Sizin de dile getirdiğiniz hususları dikkate
alacağız. Müsteşarlığımız yeniden bir değerlendirme yapacak. Arz ettiğim
ölçütlere uygunluğunun sabit olması hâlinde gümrük idaresini kuracağız. Bu şekilde
heyetinizi bilgilendirmiş oldum. Beni dinlediğiniz için teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. Saygıdeğer
milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Sayın
milletvekilleri, bir hususu arz etmek istiyorum: Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 6, 16,
19, 21, 22, 23, 24, 31, 37 ve 48’inci sıralarında yer alan, Sanayi ve Ticaret
Bakanı Sayın Zafer Çağlayan ise 11 ve 29’uncu sıralarında yer alan soruları
birlikte cevaplandırmak istemişlerdir. Sayın Bakanların bu isteklerini sırası
geldiğinde yerine getireceğim. Başkanlığın Genel
Kurula sunuşları vardır. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize
sunacağım. V.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) TEZKERELER 1.- Belarus Parlamentosu Bölgesel
Politika ve Yerel Yönetim Daimi Komisyonu Başkanı ve beraberindeki Parlamento
heyetinin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuğu olarak resmî temaslarda
bulunmak üzere ülkemizi ziyaretinin uygun bulunduğuna ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/226) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna TBMM Başkanlık
Divanı'nın 12 Kasım 2007 tarih ve 10 sayılı Kararı ile, Belarus
Parlamentosu Bölgesel Politika ve Yerel Yönetim Daimi Komisyonu Başkanı ve
beraberindeki parlamento heyetinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin konuğu
olarak resmi temaslarda bulunmak üzere ülkemizi ziyareti uygun bulunmuştur. Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanun'un
7 nci Maddesi gereğince Genel Kurul'un bilgisine
sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 2.- Azerbaycan Millî Meclisi Başkanı Oktay Asedov’un resmî davetine icabet edecek olan Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın beraberindeki Parlamento heyetini
oluşturmak üzere siyasi parti gruplarınca bildirilen isimlere ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/227) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan'ın, Azerbaycan Milli Meclisi Başkanı Oktay
Asadov'un davetine icabetle, beraberinde bir
Parlamento heyetiyle, Azerbaycan'a resmi ziyarette bulunması, Türkiye Büyük
Millet Meclisi'nin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun'un
6. Maddesi uyarınca, Genel Kurul'un 20 Kasım 2007 tarihindeki 22. Birleşiminde
kabul edilmiştir. Anılan Kanun'un
2. Maddesi uyarınca, Heyetimizi oluşturmak üzere Siyasi Parti Gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurul'un bilgilerine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı Adı Soyadı: Seçim İli Yılmaz Tankut (Adana) Ensar Öğüt
(Ardahan) Ayşe Akbaş
(Balıkesir) Cemal Taşar
(Bitlis) Recep Koral
(İstanbul) BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Meclis
araştırması açılmasına ilişkin üç önerge vardır, okutuyorum: B) MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1.- Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk
ve 21 milletvekilinin, Büyük Menderes Nehri’ndeki kirliliğin ve çevreye
etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/56) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aydın, Denizli ve
Uşak illerimizi sosyoekonomik yönden etkileyen Büyük Menderes Nehri
kirliliğinin ve çevresel etkilerinin araştırılıp, alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırılması açılmasını
arz ederiz. 12.11.2007
Gerekçe: Ege Bölgesinin en
büyük akarsuyu olan Büyük Menderes Nehrinin başlangıç noktası, Afyon'a bağlı
Dinar İlçesinin doğusundaki kireç taşı dikliklerinden doğan ve Karapınar suyu
ile beslenen kaynaktır. Afyon, Uşak ve Denizli illerindeki muhtelif dere ve
çaylar güneye doğru akarak Nehre katılırlar. Uşaktan gelen Banaz
Çayı deri sanayi ve kimyevi atıklarla, Denizli ilinden gelen Çürüksu Çayı tekstil ve endüstriyel atıklarla, Kızıldere Bölgesinden jeotermal
kaynaklı sular da yüksek miktarda borla Nehre katılır. Söke ovasından geçerek Akköy yakınlarından Ege
Denizi'ne dökülür. Uzunluğu 584 Km.'dir. Ayrıca,
yaklaşık 25 bin km2'Iik havzaya düşen ortalama yıllık yağış toplamı 16 milyar
metreküp civarındadır. Ege Bölgesinin can damarı konumunda bir akarsudur. Büyük Menderes
Nehri, yöremiz çiftçilerinin tarımsal amaçlı su ihtiyaçlarını karşılayan çok
önemli bir kaynaktır. Ancak, Büyük Menderes Nehri, yerleşim birimlerinin evsel,
sanayi merkezlerinin endüstriyel, sağlık kuruluşlarından ise tıbbi atıklar
nedeniyle yoğun kirlenmeye maruz kalmaktadır. Valilikler ve birçok çevre
kuruluşu tarafından yapılan tahlillerde, Büyük Menderes Nehri suyunun
içeriğinde çevre ve insan sağlığı açısından yaşamsal tehlike içeren maddeler
tespit edilmiştir. Ayrıca; Büyük Menderes Nehrinde, yüksek bor değerleri
mevcuttur. Bu değerler, Germencik'te 75 mg/I kadar
ulaşır. Kızıldere Jeotermal
Santrali’nde kullanılan artık sular ortalama 32 mg/I
bor içerirler ve 250 l/s debi ile Büyük Menderes nehrine akıtılırlar. Bu
kullanılan jeotermal sular 2 m3/s debisinde bulunan
nehirdeki bor içeriklerini 4,4 mg/I değerine kadar
yükseltir. Büyük Menderes nehri sularının kirlenmesi ile birlikte yörede jeotermal suların kullanılması, reenjeksiyon
yapılamadığı sürece borun zehirleyici özelliği nedeniyle ekonomik önemini
azaltmaktadır. Büyük Menderes Nehrindeki yüksek miktarda bulunan bor içerikleri
narenciye gibi bitkilerde zehirleyici etkiler meydana getirmektedir. Yukarıda
açıklandığı gibi ülkemiz ve Ege Bölgesi için gerek çevresel, gerekse, sosyo-ekonomik açıdan son derece önemli bir yer işgal eden
Büyük Menderes Nehrinin ve havzasının doğal dengesinin korunması son derece
hayati öneme sahiptir. Sanayi
tesislerinin gerekli çevresel önlemleri almadan gerekli arıtma işlemlerini
gerçekleştirmeden sanayi atıklarını Büyük Menderes Nehrine boşaltmaları
sonucunda Nehirde canlı hayatı son bulmuştur. Bunun yanında tarım arazilerinin
bu suyla sulanması sonucunda üretimde verim kayıpları ve toprakların
çoraklaşması sonucuna doğru hızla gidilmektedir. Nehrin suyu ile temas eden
insanlarda da değişik deri hastalıkları ve diğer sağlık sorunları baş
göstermektedir. Ayrıca, akarsulardaki debilerin çok azalması, atık suların
arıtılmadan Nehre bırakılmasının önlenmesini daha da önemli kılmaktadır. Büyük Menderes
Nehrinin Ege Denizine ulaştığı kıyılarda, 30 kilometre uzunluğunda da bir delta
oluşmaktadır. Çok çeşitli tür ve sayıda kuşların barındığı delta, 1994
tarihinde millî park statüsüne alınmıştır. Ayrıca, havzada yer alan Bafa Gölünde, başta su ürünleri olmak üzere, çok çeşitli
ekolojik zenginlikler vardır. Havzadaki tarım
topraklarının önemli ölçüde kirlendiği ve verim düşüklüğüne uğradığı ayrıca, Bafa Gölü ve Menderes deltasındaki ekolojik zenginlikleri
de son derece olumsuz etkilediği yapılan değişik çalışmalar neticesinde ortaya
çıkmıştır. Büyük Menderes
Nehrinin ve Deltasının bir an önce nedenleri bilinen bu çevre felaketlerinden
kurtarılması, ileride oluşacak sosyo-ekonomik
problemlerin önlenmesi ve sürdürülebilir kalkınma anlayışı içerisinde Havzanın master planının hazırlanması kaçınılmaz bir zorunluluktur.
Havza bir bütün olarak ele alınması ve kurumlar arasında koordinasyon
sağlanarak önemli çevre sorunları ve sosyo-ekonomik
problemlerin bir an önce çözümlenmesi yönünde gerekli adımların atılması
gerekmektedir. Konunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinde kurulacak Meclis Araştırması Komisyonunda incelenmesi
ve alınması gerekli tedbirlerin belirlenmesi hayati öneme sahiptir. BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer önergeyi
okutuyorum: 2.- Aydın Milletvekili Ahmet Ertürk
ve 21 milletvekilinin, pamuk üretimindeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/57) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemizde pamuk
üretiminde, üreticilerimizin karşılaştığı sorunların araştırılıp, alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98'inci, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105'inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
12. 11 .2007
Gerekçe: Son yıllarda
ülkemizde uygulanan ekonomik tedbir ve kararlar en fazla tarımsal üretimle
uğraşan çiftçilerimizi etkilemiştir. Ülkemiz açısından stratejik öneme sahip
pamuk ürünü, Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde 24 İl, 676 İlçe,
12.000 köyde üretilmektedir. Her türlü girdide
yüksek oranda fiyat artışı ile karşı karşıya kalarak zor şartlar altında ve çok
büyük meşakkatle üretilen pamuk ekim alanları her geçen gün gerilemekte,
ithalat artmakta, döviz kaybı olmaktadır. Ayrıca, meydana gelen tabii afetler
sonucu kalite ve randıman kaybıyla fiyatlar düşmüş, bunların sonucu toplama
ücretleri ürün fiyatının yarı nispetine varan şekilde artmıştır. Ana hammaddesini
pamuğun oluşturduğu tekstil sanayi ülkemizde toplam 630.000 kişiye istihdam
yaratan, 40 bin firmanın faaliyet gösterdiği ve bu sayede ihracatın %34.3'ünü, GSMH'nin % 10,7’sini gerçekleştiren önemli bir sektördür.
Ancak, belli bölgelerde (Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri) ziraatı
yapılabildiği gibi arz olunduğu sebeplerden ötürü artık üreticiler tarafından
pamuk üretiminden vazgeçilmektedir. 2003 yılında 600 bin ton pamuk ithalatı
yapılmış, yaklaşık 500 Milyon Dolar yabancı ülke çiftçilerine döviz olarak
ödenmiştir. Üretim açısından;
sektör son yıllarda pamukta ihracatçı konumdan ithalatçı konuma geçmiş 800.000
ton üretimimize karşın 1.300.000 ton lif tüketimimiz bulunmaktadır.
Yetiştiricilik açısından en uygun ekolojiye sahip Ege bölgesinden sonra GAP
Bölgesindeki pamuk ekim alanlarını 800.000 hektar'a çıkartarak, 500.000 hektar
daha fazla alanda pamuk ekimi yaparak (Bölgedeki toplam sulanabilir tarım
alanının %45'i pamuk ekilmek kaydıyla) ithalat ile ikame ettiğimiz lif pamuk
ihtiyacını yerli üretimden karşılayabiliriz. Çok kısıtlı alanda yapılabilen
ekim, Ege'de Büyük Menderes Vadisinde narenciye, Küçük Menderes ve Bakırçay Vadisinde üzüme diğer bölgelerde de sebze, çiçek
ekimine yönelen çiftçi, pamuktan kazanamayınca başka bölgelerde de yetişebilen
farklı ürünlere yönelmiş ve pamuk ekiminden vazgeçerek ülkemiz daha çok
ithalata mecbur kalmıştır. Böylece üretici ihtiyaç duyulan pamuk üretimi yerine
arz fazlası olan narenciye, üzüm gibi ürünlerle tarım sektöründe yeni
sıkıntılar yaratmaktadır. Pamuğun lifinin
tekstil sektörüne, tohumunun işlenmesi de yağ ve hayvancılık sektörüne
hammaddedir. Rakamsal olarak ithalatımızda petrolden sonra en çok döviz
ödediğimiz 2. kalem olan ham yağ açığımıza, 130.000 ton rafine yağ, yem
sanayimize de 800.000 ton küspe ile katkıda bulunabiliriz. Tekstil ve
konfeksiyon sektörü açısından; tekstil ve konfeksiyon sektörü kaliteli pamuğu
zamanında ve rakip ülkelerle eşit şartlarda tedarik etmek istemekte, bu ise
çoğu zaman üretici açısından gelir kayıplarına yol açmakta veya bu sektörü
ithalata yöneltmektedir. Pamuk üretiminde maliyet unsurları içerisinde toprak
işleme ve hasat, toplam maliyetin yaklaşık %50'sini oluşturmaktadır. Azaltılmış
toprak işleme yöntemleri ve hasatta mekanizasyon uygulamaları ile üreticiye %20
oranında katkı sağlayabilecektir. Ucuzlayan maliyetler tekstil ve konfeksiyon
sektörünün rekabet şartlarını da kolaylaştıracaktır. Fakat günümüzde
hala pamukta kalite kriteri olarak sadece çırçır randımanını baz alan bir
anlayış hüküm sürmektedir. Tarımda yeni ve devamlılık arz eden bir anlayışla,
üretilmesinde zorunluluk bulunan ve stratejik ürün olan pamuğun üretimi mutlaka
prim ile desteklenmelidir. Üretimin sürdürülebilmesi, yarattığı istihdam, katma
değer ve döviz girdisi dikkate alındığında, üreticilerimizin desteklenmesinde
mutlak zorunluluk vardır. Pamuğun toplumsal
ve ekonomik yaşamdaki bu önemli yeri nedeniyle tüm diğer üretici ülkelerde
olduğu gibi, ülkemizde de üretimin sürdürülebilirliği ve geliştirilmesi kamusal
ve kalıcı politikaların oluşturulmasını gerekli kılmaktadır. Konunun Türkiye
Büyük Millet Meclisinde kurulacak Meclis Araştırması Komisyonunda incelenmesi
ve alınması gerekli tedbirlerin belirlenmesi hayati öneme sahiptir. BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Diğer önergeyi
okutuyorum: 3.- Muğla Milletvekili Metin Ergun
ve 25 milletvekilinin, turizm sektöründeki sorunların araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/58) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Turizm günümüzde
döviz girdisi ve istihdamı artırıcı özellikleri ile ulusal ekonomiye katkıda
bulunan, sosyal ve kültürel hayatı etkileyen, Türk ekonomisinin de vazgeçilmez
temel taşlarından birisi olan bir sektördür. Dış ticaret açığına, enflasyona ve
işsizliğe çare arayan hükümetlerin önemle üzerinde durduğu bir konudur. Ülkemiz kültür ve
tabiat varlıkları açısından son derece önemli, zengin ve büyük bir potansiyele
sahiptir özellikle arkeolojik zenginliklerimiz diğer ülkelerle kıyaslanamayacak
kadar emsalsiz bir hazine niteliğindedir. Dünya turizminin
odak noktasını oluşturan Türkiye turizm sektöründe yeteri kadar gelişme
gösterememiş, gelen turist sayısı ve turizm gelirleri açısından ancak % 1,5-2
düzeyinde düşük bir oranda kalmıştır. Ülkemizde izlenen
yanlış politikalar yüzünden turizmde son yıllarda bir düşüş meydana gelmiştir.
Ülkenin döviz çıkmazı, enflasyon ve işsizlik gibi başlıca sorunlarına turizmin
çözüm getireceği beklenmiş, ancak planlı, akılcı ve sağlam bir politika
izlenemediğinden; güvensiz ve dengesiz bir turizm sektörünün sorunlarıyla
büyümesine neden olmuştur. Ülkemizin
ekonomik yönden gelişmesinde turizmin taşıdığı rol inkâr edilemeyecek kadar
büyüktür. Ancak özellikle 2005 yılı sonlarında başlayan ve hâlâ devam eden
turist sayısındaki düşüş, fiyat ve kalite kaybı döviz girdisindeki azalma ve
bunların neticesinde ülkemizin en büyük sorunu olan işsizliğin artmasına ve
ekonominin belirlenen hedeften sapmasına neden olmuştur. Türkiye
turizminin GSMH’daki payı 2000 yılında % 3,8
ihracattaki payı ise % 27,3’tür. 2006 yılında ise GSMH’daki
payı % 4,3 ihracattaki payı ise % 19,5’tir. Ülkemizin zengin turizm potansiyeli
ve kaynakları göz önünde bulundurulursa 6 yılda elde edilen bu rakamın çok
düşük olduğu görülmektedir. Turizm gelirindeki payımızın Akdeniz'e sahili
sadece 800 km olan İspanya'nın dahi gerisine düşmüştür. Ülkemizde
deniz-kum-güneş üçlemesine dayanan kıyı turizmine yönelik kitle turizminin yanı
sıra; potansiyel olarak mevcut olup, henüz gelişme olanağı bulamamış sağlık,
termal, yat, kruvaziyer, kongre, inanç, yayla ve doğa
turizmi ile kış ve dağ sporları gibi alternatif turizmin gelişmesi ve
yaygınlaşması gerekmektedir. Son yıllarda
denizlerimizin kirlenmesi ve bunlarla mücadele edilememesi de turizm açısından
ayrı bir sorun teşkil etmektedir. İstanbul ve
Antalya'dan sonra en fazla yabancı turistin geldiği ilimiz Muğla'dır. Doğal
güzellikleri, tarihi varlıkları ve kültürel zenginlikleriyle bir turizm cenneti
olan ilimize özellikle Marmaris, Bodrum ve Fethiye gibi sahil kentlerimize her
yıl binlerce turist gelmektedir. Sahil kentlerimizin yanında iç kesimlerin de
turizmden payını alması sağlanmalı ve 4 ay olan turizm sezonunun 12 aya
çıkarılması için ciddi çalışmalar yapılmalıdır. Kaliteli turist
çekilebilmesi için yeni oteller ve yeni tesisler yapmak kadar turizme bilgili,
eğitimli ve kaliteli elemanlar yetiştirmek de son derece önemlidir. Turizme ara
eleman yetiştirme kursları yurt genelinde yaygınlaştırılmalıdır. Bu bağlamda
turizmin Türkiye ekonomisindeki yeri ve önemini, gelişimini, Türkiye'ye gelen
yabancı turist sayısını, turizm gelirini, turist başına harcamayı, turizm milli gelir ihracat ve toplam yatırımlar
içindeki payı ile turizm tesis ve sayısını belirleyen çalışmalar yapılarak;
zengin tabiat ve kültür varlıklarımızın korunması, alternatif turizmin
geliştirilmesi gibi çalışmaların bir an evvel yapılması gerekmektedir. Asya ve Avrupa
arasında bir köprü vazifesi gören ülkemizin turizm sektörünün sorunlarını ve
alınacak tedbirlerin tespiti amacıyla, anayasanın 98. ve TBMM iç tüzüğünün 104
ve 105. maddeleri gereğince meclis araştırması açılmasını arz ederim. 23.11.2007
BAŞKAN –
Bilgilerinize sunulmuştur. Önergeler gündemdeki yerlerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki ön görüşmeler sırası geldiğinde
yapılacaktır. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığının iki tezkeresi vardır, ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım: A) TEZKERELER (Devam) 3.- Avusturya Millî Meclis Başkanlığının daveti üzerine,
Aralık 2007 tarihinde Viyana’da “Kitle imha silahlarının yasaklanması” konulu
Uluslararası Parlamenter Foruma icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi
(3/224) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna Avusturya Milli
Meclis Başkanlığının daveti üzerine, Aralık 2007 tarihinde Viyana’da “Kitle
imha silahlarının yasaklanması” konulu Uluslararası Parlamenter Foruma icabet
edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 9’ncu Maddesi uyarınca Genel Kurul’un
tasviplerine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 4.- Slovenya Meclisi Dış
İlişkiler Komisyonunun, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu
heyetini Slovenya’ya davetine icabet edilmesine
ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/225) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna Slovenya Meclisi Dış
İlişkiler Komisyonu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonu heyetini Slovenya’ya davet etmektedir. Söz konusu davete
icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında 3620 Sayılı Kanun’un 6’ncı Maddesi uyarınca Genel
Kurul’un tasviplerine sunulur. Köksal
Toptan Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bu konuda bir şey sorabilir miyim? Müsaade ederseniz,
bu konuyla ilgili. BAŞKAN – Evet. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Şimdi, Sayın Başkan, geçmişte de bazı komisyon başkanları, dış
komisyonlarla irtibat kurmak suretiyle kendilerini davet ettiriyorlardı ve
parasını da Meclis bütçesinden ödetiyorlardı. Şimdi, bu yazıda da Dışişleri
Komisyonumuzu Slovenya Dış İlişkiler Komisyonu davet
ediyor. Bizim bugüne kadarki Meclis çalışmalarımızdaki gelenek, komisyonların
davetine Meclis bütçesinden para verilmemesi yönündeydi. Ben yüce kurula
arz ediyorum. Lütfen, bu konular çok suistimal
ediliyor. Bazı komisyon başkanları, dış ülkelerdeki komisyon başkanlarıyla özel
ilişkileri nedeniyle kendilerini davet ettiriyorlar ve Meclis bütçesinden para
ödetiyorlar. Bunların önlenmesi lazım. Teşekkür
ediyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim, sağ olun. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekilleri, Danışma Kurulunun 2008 yılı bütçesinin Genel Kuruldaki görüşme
programına ilişkin bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım. VI.- ÖNERİLER A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1.- 2008 Yılı Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile
2006 Yılı Merkezî Yönetim Kesinhesap Kanunu
Tasarılarının görüşme gün ve saatleri ile konuşma sürelerine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi Danışma Kurulu
Önerisi No: 17 Tarih:
27.11.2007 Danışma Kurulunun
27.11.2007 Salı günü yaptığı toplantıda, aşağıdaki önerilen Genel Kurulun
onayına sunulması uygun görülmüştür.
Öneriler: 1.- 2008 Yılı
Merkezî Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2006 Yılı Merkezî Yönetim Kesinhesap Kanunu Tasarısının, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Gündeminin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1 inci ve 2 nci sıralarında yer alması; Bütçe görüşmelerine 4.12.2007
Salı günü saat 11.00’de başlanması ve bitimine kadar, resmî tatil günleri
dahil, her gün saat 11.00’den 13.00’e ve 14.00’ten günlük programın
tamamlanmasına kadar çalışmalara devam olunması, ancak 14.12.2007 Cuma günkü
Birleşimin saat 10.00’da açılması ve görüşmelerin on bir günde tamamlanması, 2.- Başlangıçta
Bütçenin tümü üzerinde gruplar ve Hükümet adına yapılacak konuşmaların
(Hükümetin sunuş konuşması hariç) 1’er saat (Bu süre birden fazla konuşmacı
tarafından kullanılabilir.), kişisel konuşmaların ise 10’ar dakika ile
sınırlandırılması, 3.- Kamu
idarelerinin bütçeleri üzerindeki görüşmelerin on dört turda tamamlanması,
turların bitiminden sonra Bütçe ve Kesinhesap Kanunu
Tasarılarının maddelerinin oylanması, 4.- İçtüzüğün 72 nci maddesi gereğince yapılacak görüşmelerde, her turda
gruplar ve Hükümet adına yapılacak konuşmaların 35’er dakika (Bu süre birden
fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir.), kişisel konuşmaların 5’er dakika
olması, kişisel konuşmalarda her turda İçtüzüğün 61 inci maddesine göre biri
lehte, biri aleyhte olmak üzere iki üyeye söz verilmesi ve bir üyenin sadece
bütçenin tümü üzerinde veya sonundaki görüşmelerde ya
da bir turda söz kaydı yaptırması, 5.- Bütçe
görüşmelerinde soruların gerekçesiz olarak yerinden sorulması ve her tur için
soru-cevap işleminin 15 dakika ile sınırlandırılması, 6.- Bütçe
görüşmelerinin sonunda gruplara ve Hükümete 1’er saat süre ile söz verilmesi
(Bu süre birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilir.), İçtüzüğün 86’ncı
maddesine göre yapılacak kişisel konuşmaların 10’ar dakika olması, Önerilmiştir. BAŞKAN – Danışma
Kurulu önerisini dinlediniz. Söz talebi? Yok. Öneriyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.
VII.- SORULAR VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Pülümür Dağı-Mutu
arası anayolun asfaltlanması ve Pertek Köprüsü’nün yapımına ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi (6/22) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 2.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tunceli-Pülümür’de
meydana gelen depremlerde zarar gören binalara ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/23) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 3.- İzmir Milletvekili Ahmet Ersin’in,
okul servislerinin denetimine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/85) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 4.- Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in, Tuzla Gemi
Tersanesinde çalışan işçilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/86) BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. 5.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun, Malatya’da yapımı süren barajlara
ilişkin Çevre ve Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/88) ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı BAŞKAN – Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan? Yok. Ertelenmiştir. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, biraz önce… BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Sayın Başkan, Ulaştırma Bakanımız soruya cevap verecek. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Çevre ve Orman Bakanına vekâleten 5’inci sıradaki
soruyu cevaplandıracağım. BAŞKAN – 6’ncı
sıradakini mi diyorsunuz Sayın Bakan? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – 5… BAŞKAN – Daha
önce verdiğiniz dilekçede 5 yoktu. 5’inci soruyu
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Malatya 1) Malatya Çat
Barajı 10 yıl önce bitirilip ve yaklaşık 280 milyon dolar harcama yapılmasına
karşın, bu barajın temel yapılış amacı sulama olmasına karşın 10 yıldır sulama
kanalları tamamlanamamıştır. Son 5 yılda konulan çok düşük ödeneklerle kanallar
tamamlanmadığı için, devletin yıllar önce harcadığı paralar boşuna mı
beklemektedir? 2) Karakaya Barajı ve Boztepe Barajı
her yıl konulan 3-4 milyar ödenekle 30 yılda mı bitirilecektir? 3) 15 yıldır
terkedilmiş ve hiçbir çalışma yapılmayan Arguvan-Yoncalı
Barajı için ne düşünüyorsunuz? 4) Darande-Gölpınar sulama
kanallarına ise yine her yıl 3-4 milyar ödenek konularak bu ödeneklerle 30-40
yılda mı bitirilecektir? 5) 2008 bütçesi
öncesinde yukarıda belirttiğim projelere yeterli ödenek konularak, 2008
içerisinde bitirilmesini düşünüyor musunuz? BAŞKAN – Sözlü
soru önergesini Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım cevaplandıracaktır. Buyurun Sayın
Bakanım. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sayın Bakan,
süreniz beş dakikadır. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Malatya
Milletvekilimiz Sayın Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun sorduğu sözlü soru önergesini cevaplamak
üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Malatya Çat
Projesi kapsamında, 2006 yılı sonuna kadar, borulu sulama şebekesi tamamlanan
kesimde, toplam 4 bin 700 hektar arazi sulamaya açılmıştır. Yani, fiziki
gerçekleşme oranı yüzde 59’dur. Projeye 2007 yılı için ayrılan ödenek
çerçevesinde 9 milyon YTL bulunmakta olup ayrıca projeler arasında aktarma
yapmak suretiyle de 4 milyon YTL ilave edilmiştir. İkinci soru da:
Malatya Karakaya Projesi baraj inşaatında ise bugüne
kadar malzeme ocak yolları, ulaşım yolları ve derivasyon
tüneli, kazı beton enjeksiyon işleri tamamlanmış, suyun derivasyonu
gerçekleşmiş ve aynı iş sezonunda da, batardo inşaatı
tamamlanarak gövde sıyırma kazıları, kapak ve perde enjeksiyonları, dolu savak
birinci kademe kazıları hâlen devam etmektedir. Gövde dolgusuna başlanmış olup
bugüne kadar 1 milyon 580 bin metreküp dolgu işlemi de gerçekleşmiştir.
Projeye, 2007 içerisinde ayrılan ödenek bağlamında 4 milyon YTL, ayrıca başka
projelerden aktarma yapmak suretiyle 3 milyon YTL olmak üzere, toplam 7 milyon YTL’lik ödenek tefrik edilmiş ve kullanılmaktadır. Malatya Kuruçay Boztepe Barajı, 2006
yılında iz ödenekten çıkarılıp proje memba batardosu
bitirilmiş, sol sahilde 371 metrelik kısmın enjeksiyonu tamamlanmış ve diğer
işler devam etmektedir. Bununla ilgili fiziki gerçekleşmesi yüzde 32‘ye
ulaşmıştır. 2007’de, tarım sektöründen 4 milyon YTL, projeler arası aktarmadan
2 milyon YTL ilave ödenek tefrik edilmiş, işler hâlen devam etmektedir. Malatya Yoncalı
Barajı, Yüksek Planlama Kurulu kararı gereği, iz ödenek olarak yatırım
bütçesinde devam etmektedir. 2008 yılında, iz ödenekle yine yatırım bütçesine
alınmıştır. Darende Gölpınar Projesi’nin Gölpınar
sulama inşaatı, 95 tarihinde ihale edilen ödenek ihtiyaçları çerçevesinde, 2010
yılında tamamlanması hedeflenen bir projedir. Yine, 2007’de, projeye ayrılan
miktar 6 milyon YTL’dir. 2008-2010 yılları
arasında, DSİ Genel Müdürlüğünün ödenek tavanı içerisinde, Malatya Çat Projesi
için 9 milyon YTL, Malatya Kapıkaya Projesi için 4
milyon YTL, Malatya Kuruçay Projesi’ne 4 milyon YTL,
Malatya Yoncalı’ya bin YTL iz bedeli, Darende Gölpınar’a 4 milyon YTL, böylece toplam, 2008 yılı için,
DSİ ödenek tavanı artırılmak suretiyle, Malatya Kapıkaya
Projesine 10 milyon YTL… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun,
tamamlayın konuşmanızı. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Malatya Kuruçay’a 12
milyon YTL, Malatya Çat Projesi’ne 51 milyon YTL, Darende Gölpınar
Projesi’ne 10 milyon YTL ödenek ayrılması teklif edilmiştir. Bilgilerinize arz
olunur. Sayın Aslanoğlu, ne var ne yok hepsini sormuşsun Malatya’yla
ilgili. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Devamı var efendim. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) –Teşekkür ederiz. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakan. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Daha, ulaştırmayla ilgili de var, onları da sırası
geldiğinde cevaplayacağız. Saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bakanım. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Gördüm
Sayın Aslanoğlu, hiç merak etmeyiniz. Buyurunuz. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, bu projeler, 1995 yılında başladı. Eğer,
bir devlet, 95’ten beri on iki yıl bir projeyi, bu projeleri bitiremiyorsa bu
demektir ki hiçbir şey bitmiyor. Bu ödeneklerle, bu projeler, Sayın Bakanım, on
beş yılda bitmez. Her yıl teklif ediliyor, her yıl hiçbir şey verilmiyor ve
Yoncalı Barajı adına da bu ülkenin bir vatandaşı olarak utanıyorum. Devlet,
1992 yılında, buraya baraj yapacağız demiş oradaki insanlara, yüzde 15’ini
tamamlamış ve bir kuruş para ayrılmıyor. Sayın Bakanım,
DSİ, Malatya’daki tüm barajlara üvey evlat muamelesi yapıyor. Ben biliyorum,
bazı yerlerde, 100 trilyon, 150 trilyon ödenek verildiğini biliyorum. Sayın Bakanım,
şunu söylüyorum: Bu ödeneklerle, bu barajlar ve bu sulama kanalları, 2025 yılında
da bitmez. Onun için, diliyorum ki son okuduğunuz ilave ödenekler çıkar da
Malatya halkı biraz mutlu olur. Bir kez daha,
dikkatlerinize sunuyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Aslanoğlu. Sadece sizin
bölgenizde değil, her bölgede böyle durumlar vardır. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hayır efendim, Manisa’daki baraja bir yılda 200 trilyon
verildi. 6.- Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt
Aslanoğlu’nun, Malatya’daki bölünmüş yol
çalışmalarına ilişkin sözlü soru önergesi (6/89) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı 7.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Talazan
Köprüsünün tamir ihtiyacına ilişkin sözlü soru önergesi (6/150) ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı 8.- Tokat Milletvekili Reşat Doğru’nun, Zile-Alaca karayolu
projesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/153) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı 9.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun,
Borçka bağlantılı yollardaki tünellerin aydınlatılmasına ilişkin sözlü soru
önergesi (6/155) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı 10.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun,
Ardanuç-Ardahan yoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/156) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı 11.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun,
Borçka-Camili yoluna ilişkin sözlü soru önergesi (6/157) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı 12.- Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu’nun,
Ankara-Batum uçak seferlerine ilişkin sözlü soru
önergesi (6/158) ve Ulaştırma Bakanı Binali
Yıldırım’ın cevabı 13.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ordu’ya yapılması
planlanan havaalanı ve limana ilişkin sözlü soru önergesi (6/171) ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı 14.- Bursa Milletvekili İsmet Büyükataman’ın,
Bursa Demiryolu Projesine ilişkin sözlü soru önergesi (6/179) ve Ulaştırma
Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı 15.- Ordu Milletvekili Rıdvan Yalçın’ın, Ordu’nun bazı
ilçelerini birbirine bağlayacak olan yol projesine ilişkin sözlü soru önergesi
(6/190) ve Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın cevabı BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım, gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 6, 16, 19, 21, 22, 23, 24, 31, 37
ve 48’inci sıralarındaki soruları birlikte cevaplandırmak istemişlerdi. Şimdi bu soruları
sırasıyla okutuyorum, sonra Sayın Bakana söz vereceğim: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Ferit
Mevlüt Aslanoğlu Malatya 1) 2008 yılı
bütçe çalışmaları öncesinde, Kayseri-Malatya, Gaziantep-Gölbaşı-Malatya,
Adıyaman-Yeşilyurt-Malatya, Sivas-Hekimhan-Malatya, Divriği-Arapgir,
Malatya-Pütürge, Malatya-Nemrut, Malatya-Doğanyol, Doğanyol-Çüngüş-Arapgir-Kemaliye, Battalgazi-Malatya
güzergâhlarında geçtiğimiz 5 yılda sonuç alıcı hiçbir
çalışma yapılmamıştır. Türkiye’nin ana güzergâhı olmasına karşın bölünmüş yol
çalışmalarında Malatya’yı diğer illere bağlayan yollar neden dikkate
alınmamıştır? 2) 2008 Bütçe
Çalışmaları sırasında güzergâhlarını yukarıda belirttiğimiz Malatya’yı diğer
illerimize bağlayan karayolu ağımıza yeterli ve sonuç alacak ödenek koymayı
planlıyor musunuz? Mevcut karayollarımızda geçtiğimiz 5 yılda çok az bir bölünmüş yol yapılan
güzergâhlarımızın 2008’de bitirilmesini planlıyor musunuz? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Ulaştırma Bakanı Sn. Binali Yıldırım tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Dr.
Reşat Doğru Tokat Soru: Tokat Niksar
İlçesi Buzköy sınırları içerisinde bulunan ve Erbaa
Niksar karayolu ulaşımı ile Niksar ilçesinin bazı köylerinin Erbaa ve Tokat’a
ulaşımı için kullandıkları Talazan köprüsünün
tamirata ihtiyacı vardır. Talazan köprüsünün
tamiratını ne zaman gerçekleştirmeyi düşünüyorsunuz? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Ulaştırma Bakanı Sn. Binali Yıldırım tarafından sözlü
olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 31.08.2007 Saygılarımla. Dr.
Reşat Doğru Tokat Soru: Tokat İlimizden
Ankara’ya ulaşımda süresinin kısalmasına bu suretle zaman ve ülkemiz ekonomisi
açısından tasarruf sağlayacak olan Zile-Alaca karayolunda başlangıcından bugüne
kadar yapılan çalışmalarda fiziki gerçekleşme ne kadar olmuştur, proje planlandığı
gibi 2010 yılında bitirilecek midir? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Metin
Arifağaoğlu Artvin
1) Borçka-Murgul il yolunun 7 km'lik kısmı
Borçka baraj gölünde kaldığı için yeniden yapılmıştır. Yeni yapılan 7 km'lik kısımda 1 adet 1 km uzunluğunda tünel vardır. Kaç
yıldır bu tünelde aydınlatma yapılmamıştır. Zemini de asfaltlanmamıştır? 2) Borçka-Artvin
devlet yolu Borçka baraj gölü içinde kaldığı için D.S.İ. tarafından baraj gölü
üst kotlarından yeniden yapılmıştır. 27 km'lik yeni
yapılan yolda 11 adet tünel bulunmaktadır. Bu tünellerde de aydınlatma
yapılmamıştır. Muhtemel kazaları
önlemek için öncelikle 1 km'lik uzun tünellerden
başlamak üzere aydınlatma gerekmektedir. Bu zamana kadar
neden aydınlatma yapılmamıştır? Ne zaman yapılacaktır? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Metin
Arifağaoğlu Artvin
Ardanuç-Geçitli
Ardahan yolu inşaatına 1993 yılında başlanmıştır. Bu yolun Artvin ili
hudutlarında kalan kısmı takriben 31 km’dir. 9 km'lik kısım asfaltlanmıştır. Ancak tünellerin kaplaması
yapılmamıştır. Kalan 22 km'lik kısımda çalışma
oldukça yavaş seyretmektedir. Kamulaştırma sorunları halen daha
tamamlanmamıştır. 31 km'lik il yolunu 14 yılda bitiremezsek ulu önderin işaret
ettiği muasır medeniyeti nasıl yakalayacağız? Burada yaşayan insanlar kaç yıl
daha bekleyecek? Bahse konu yolun bitimi için bir takvim vermek mümkün müdür? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Metin
Arifağaoğlu Artvin
a)
Artvin-Borçka-Camili il yolu yapım inşaatına 1991 yılında başlandı. Yolun
toplam uzunluğu takriben 50 km dir. Gelişen teknoloji
ile iş makinelerinin kapasitesi artırılmış ve istenen verime ulaşılmıştır.
Ancak Borçka-Camili yolu 16 yıldır bitirilememiştir. Bu süreçte Camili bölgesi
genellikle yabancı turistlerin ilgi odağı olmuştur. Turizmin hareketlenmesi ile
bölgede pansiyonculuk gelişmeye başlamıştır. İş ve aş bulamayan Artvin halkının
tek umudu doğa turizmidir. Halk umudunu turizme bağlamış ancak ulaşım sorunu
halledilememiştir. Borçka-Camili il
yolunun bir an önce bitirilmesi bölge için büyük kazanç olacaktır. 1) Yol yapım
inşaatının ne zaman bitirilmesi planlanmaktadır? Bir takvim vermek mümkün
müdür? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. Metin
Arifağaoğlu Artvin
Batum havaalanında iç
hat seferi gibi istifade edilmek üzere planlama yapıldığını biliyoruz. Hopa liman
sahasında prefabrik olarak T.H.Y. terminal binasının bitmiş olduğunu gördüm.
HAVAŞ firmasına ait iki adet otobüste burada park halindeydi. Artvin’de yaşayanlar
için Batum havalimanının ortak kullanıma açılması
oldukça önemli ihtiyacı gidermiş olacaktır. Ankara-Batum hattında uçuş ne zaman başlayacaktır? Ayrıca iç hat
seferi gibi uçuş için alt yapı eksiklikleri var mıdır? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
soruların Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. 16/10/2007 Rıdvan
Yalçın Ordu Soru: 22 Temmuz
seçimleri öncesi İlimiz Milletvekilleri Sayın Eyüp Fatsa, Sayın Enver Yılmaz ve
özellikle Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Sayın Dr. Hilmi Güler tarafından,
seçim sonrası ilk işlerinin Ordu’ya havaalanı, liman, doğalgaz projelerinin
olacağını belirtmiş olmalarına göre; a) Ordu
havaalanının önümüzdeki yıl yatırım programına alınıp, alınmayacağı, Ordu ve Giresun’lu vatandaşlarımızın ne zaman kendi
havaalanlarından uçakla seyahat etme imkânlarının olacağı, b) Çevre düzeni
planında Ordu için yat limanı öngörüldüğüne göre, denizi olup, limanı olmayan
tek il olan Ordu iline ticari liman yapılıp, yapılmayacağı, yapılması
düşünülüyorsa hangi tarih itibariyle hizmete gireceği, Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki
sorularımın Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım
tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. İsmet
Büyükataman Bursa Bursa, Demirtaş, Nilüfer ve Batı Organize Sanayi Bölgeleri olmak
üzere Bursa İlimizin merkezinde 4(dört) sanayi bölgesi bulunmaktadır. İlimiz
hem sanayi hem de tarım alanında gelişmiş ve sürekli gelişmeye müsait bir
coğrafi yapıya sahip bölgedir. Bursa ilimizin
sürdürülebilir tarım, sürdürülebilir sanayi ve sürdürülebilir istihdam
konularında kalkınmasının sağlanması ve ülke ekonomisine katkısının artması
için 1992 yılında başlayan Bursa Demiryolu etüd ve
proje çalışmaları 2001 yılında sonuçlandırılmış, Bandırma-Bursa-Ayazma-Osmaneli
Demiryolu projesi 1992 yılında hazine garantili dış kredi şartıyla 2002 yılında
yatırım programına alınmıştı. 5 yıldır Bursa Demiryolu Projesi ile ilgili
yapılan çalışmalarda hiçbir devamlılık ve gelişme olmadı. 1) Bursa Demiryolu
çalışmaları hangi aşamadadır? 2) Bursa
Demiryolu çalışmasına ne zaman başlanacak ve ne zaman tamamlanacaktır? Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki soruların Ulaştırma Bakanı Sayın Binali
Yıldırım tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz
ederim. 06.11.2007 Av.
Rıdvan Yalçın Ordu Soru: Mensubu
bulunduğunuz partinizin ilimiz milletvekilleri tarafından seçim öncesi vaat
ettikleri, Ordu-Ulubey, Ulubey-Gürgentepe, Gürgentepe-Gölköy,
Gölköy-Aybastı, Aybastı-Kabataş,
Kabataş-Çatalpınar, Çatalpınar-Fatsa
ilçelerini birbirine bağlayan ve yöre insanının neredeyse tek beklentisi haline
gelen yolun yapılıp yapılmayacağı, yapılacaksa çalışmalara ne zaman başlanacağı
hususunun açıklanmasını arz ederim. BAŞKAN – Sayın
Bakanım, sizlere on tane soru yöneltildi veya siz on soruyu cevaplandırmak
istediniz. Şu anda, her soru için beş dakikalık bir cevap hakkınız var. Bu soru-cevap
işlemini itinalı kullanmanızı istirham ediyorum çünkü sadece siz konuşursanız,
16.30 itibarıyla soru-cevap işlemine başlamıştık, 17.30’da nihayetlendirmemiz
gerekiyor. Ben takdirlerinize sunuyorum. Buyurun efendim.
(AK Parti sıralarından alkışlar) ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Malatya
Milletvekilimiz Ferit Mevlüt Aslanoğlu’nun
sorusundan cevaplamaya başlıyorum. Sorular okundu.
Ben direkt, izninizle, cevaba geçmek istiyorum:
Bildiğiniz gibi, 2003 yılında başlattığımız bölünmüş yol projesi 58’inci ve
59’uncu Hükûmet döneminde tam süratle devam etmiş ve
2007 sonu itibarıyla, 2003 öncesinde yapılan yolların 2 katından fazla, ülke genelinde
bölünmüş yol yapımı gerçekleşmiştir. Şimdi, Malatya’da
Sayın Aslanoğlu tabii bir şey yapılmadı kabilinden
soruda bir şey söylüyor. Tabii, biz ne söylersek söyleyelim rakamlar yalan
söylemez. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Tabii. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bakın, Malatya’da 2002 yılı sonuna kadar 38
kilometre bölünmüş yol yapılmış. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Bu kadar! ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Ama şimdi ne yapmışız onu söyleyeyim: 2003 yılında
15; 2004’te 24; 2005’te 47; 2006’da 12; 2007’de 22; devam edende 55, toplam 120
kilometre bölünmüş yol yapılmış. Yani, beş sene içerisinde 38’e karşı 120. Bunu
söyleyelim. Şimdi buradan
detaylara gelelim. Detayları da izninizle vermek istiyorum. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım yollar kaç kilometre, bir de onu söyleyin? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, şimdi zamanı etkin kullanacağız… BAŞKAN – Sayın Aslanoğlu, lütfen müdahale etmeyiniz. Sayın Bakanım,
Genel Kurula hitap ediniz efendim. Buyurun. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, şimdi tabii, gerek Malatya gerek
memleketimizin diğer vilayetlerinde yol çalışmaları 1.461 şantiyede devam
ediyor ülke çapında. Tabii, Sayın Aslanoğlu konulara
duyarlı ama diğer milletvekillerimiz de aynı şekilde
duyarlı. Bütün milletvekillerimiz Malatya’nın yol
sorununu, baraj sorununu, diğer altyapı sorunlarını takip etmekte ve eldeki
imkânlarla da bu projeler gerçekleştirilmektedir. 2003 yılında
başladığımız Gölbaşı-Mersin 5. Bölge hududundaki yolun 29 kilometresi
tamamlandı; 2003-2006 yılları arasında bu 29 kilometrelik kısmı hizmete girdi. Malatya-Gölbaşı
yolunda Darende ayrımından itibaren Cumhuriyet köye kadar 10 kilometrelik kesim
de tamamlandı. Cumhuriyet köy-Kelhalil arası 18
kilometresi toprak işleri seviyesinde tamamlandı, 9 kilometrelik Suçatı mevkisi de asfalt olarak bitirildi. Geri kalan kısım
da 2008 senesinde bitirilecek, temel seviyesinde bitirilmiş olacak, asfalt
kaplaması da yapılacak. Doğanşehir ayrımı
arasında 10 kilometrenin 2008’de çalışmaları devam edecek. Doğanşehir’den
Sürgü-Çelikhan kavşağına kadar olan bölünmüş yol
çalışmaları daha önce bitirildi, şu anda hizmete girdi. Yatırım
programında yer almayan ancak gerçekleştirilen Hekimhan geçişinde
de 3 kilometrelik bir bölünmüş yol çalışması yapılmıştır. Malatya-Pötürge il yolunda,
Elâzığ ayrımından Pötürge’ye doğru, Pötürge Bakımevine kadar 23 kilometrelik kısım iyileştirmeler
yapılarak kurp düzeltmeleri sonucunda trafik
güvenliği bakımından gerekli çalışmalar yapılmış ve asfalt seviyesinde bu kesim
tamamlanmıştır. Ayrıca, Pötürge’den Malatya’ya 16
kilometrelik kesimde yol standardı iyileştirilmiş ve asfalt çalışması yapılarak
trafiğe açılmıştır. Malatya-Nemrut
yolunda Pötürge ayrımından Tepehan
yoluna doğru olan kesimde temel takviyeli üstyapı iyileştirmeleri
gerçekleştirilmiştir. Kayseri-Malatya
yolu toplam 221 kilometre civarındadır. Sadece Malatya’yı
değil, görüyorsun, bütün çevre illeri de soruyorsun. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hep Kayseri’ye yaptınız, bu tarafa yapmadınız. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Dolayısıyla, İç Anadolu’nun tamamını kapsıyor.
Kayseri-Malatya yolu 221 kilometre, 96 kilometresi bitti. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – O taraf… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Nasıl bitmiş, onu söyleyeyim: 48 kilometrede
çalışma devam ediyor, kalan 77 kilometresinin de projeleri yapılıyor. Şimdi, Malatya
tarafındaki 111 kilometrenin seyrine gelelim. Malatya-Yeşilyurt-Adıyaman
yolunun 55 kilometrelik kısmı, Adıyaman-Çelikhan
arası daha önceki yıllarda yapılarak trafiğe açılmış. Malatya-Yeşilyurt-Çelikhan arası 56 kilometrelik kısmın, Malatya-Yeşilyurt
arası, 4 kilometre asfaltlanmış, bitmiş vaziyette, 1 kilometresinde de çalışma
temel seviyesinde tamamlanmış, tek yol olarak. 11 kilometre asfalt, üstyapı
bitmiş hâlde, 4 kilometresi toprak seviyesinde olmak üzere 22 kilometrelik
kısmında ihaleli çalışma devam etmektedir. Arada kalan 34 kilometrelik bölüm
ise projesi yapılmakta olup ihale edilecek seviyeye gelecektir yakın zamanda. 9
kilometrelik Malatya-Battalgazi yolunun 8 kilometresi
bitmiş, tamamlanmış, 1 kilometrelik kısmı da devam ediyor, bitirilecek. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Yedi yıldır… ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Arapgir-Kemaliye yolu 55
kilometre, asfalt sathi kaplama düzeyindedir. Tabii, bu yolun fiziki
standartları iyi değildir. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Orası Erzincan’a bağlı, biliyorsunuz. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Benim de bizatihi gittiğim bir yoldur. 4
kilometresinde bir çalışma yapıldı ve asfalt yapıldı. Ayrıca, burada bulunan
Kozluk Köprüsü’nün de yapımı gerçekleştirildi. Şimdi, bu detayları
verdikten sonra ben bir şey söylemek istiyorum. Karayolları ağında 63.500
kilometre yol var. Bu 63.500 kilometre yolun yaklaşık 33 bin kilometresi
vilayetten vilayete geçen yollar, 30 bin kilometresi de bir vilayet içerisinde
başlayıp o vilayette nihayetlenen yollar. Yani
“kılçık yollar” dediğimiz yollar. Bunlar, tabii, ilçeleri ile veya bucakları
ilçeye veya köylere bağlayan yollardır. Dolayısıyla, KÖYDES kapsamında yer
almayan yollar olarak tanımlayabiliriz. Eldeki bütçe imkânlarıyla bu yolların tamamının
standardını çok kısa sürede tamamlama imkânı yoktur. Onun için, bu yolların bir
an önce yapılabilmesine yönelik karayolları mevzuatında bir çalışma yapıyoruz.
Bunu gerçekleştirdiğimizde, mahallî idarelerin de işin içine girmesiyle
birlikte, bu yolları çok daha hızlı bitirip hizmete sokma imkânına sahip
olacağız. Gayet tabii ki,
yol ve su, bir ülkenin insanlarının yaşam standardını yükseltmek, yaşam
kalitesini iyileştirmek ve ülkenin rekabet gücünü artırmak için olmazsa olmaz
bir altyapı hizmetidir. Bunun için, eldeki imkânları en iyi şekilde kullanarak,
öncelikle, bitmesi muhtemel yollara ağırlık vermek suretiyle ve fiziki
ilerlemesi daha fazla olan yolları tercih ederek, trafik debisini de dikkate
alarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ne yazık ki, geçmiş dönemlerde birçok
projeye birden başlanmış, ancak yeterli kaynak olmadığı için de bu projeler
vaktinde bitirilememiştir diyoruz. İkinci soru,
Sayın Reşat Doğru, Tokat Milletvekilimizin sorusu. Sorunun cevabını veriyorum:
Tarihî bir köprü var, Talazan Köprüsü; bu, Buzköy sınırları içerisinde bir köprü. Bu köprünün
yapımıyla ilgili sayın milletvekilimizin bir sorusu var. Tabii, tarihî köprüler
hem geçmişimize olan saygımız, hatıramız nedeniyle hem de bu eserlerin
günümüzden geleceğe, medeniyetimizin birer nişanesi olarak yaşatılması
bakımından çok önemli eserlerimizdir. Birçok tarihî yapılarımız vardır,
köprülerimiz vardır. Bunların onarımı şu şekilde yapılmaktadır: 5226 sayılı
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu çerçevesinde -bu tip tarihî köprüler
de buna dâhil- tarihî yapıların, o bölgenin yerel ve mahallî idarelerinin iş
birliğiyle yapılmasını bu Kanun hükme bağlamıştır. Bu çerçevede, eldeki
imkânlarla, kara yollarımızın da teknik destek, gereğinde mali destek vermek
suretiyle yapımı gerçekleştirilecektir. Tokat’taki bu köprümüzle ilgili de 2008
yılında Tokat Valiliğimizle koordine etmek suretiyle yapımı hedeflenmiştir. Bilgilerinize
arz ederiz. Efendim, diğer
bir sorumuz -yine Sayın Reşat Doğru, Tokat Milletvekilimiz- bir yolla ilgili.
Yol, Tokat-Zile’den Çorum-Alaca arasındaki bir yoldur. Bu yolun toplam uzunluğu
77 kilometre. Bu yolun 67 kilometrelik kısmı Samsun bölgesinde, 10 kilometrelik
kısmı Kayseri bölgesinde kalmakta olup, bu yolun 20 kilometresinin ihalesi 2000
yılında yapılmış. Şu andaki gerçekleşme oranı yüzde 88. Kayseri bölgesinde, 10
kilometrelik kısmı; hâlâ orada da çalışma var, ama oradaki fiziki gerçekleşme
daha düşük, yüzde 18. Her ikisinin, yani bu toplam 77 kilometrelik -Zile’den
Alaca’ya kadar olan önemli bir yoldur doğu-batı aksında- bu yolun 2010 yılına
kadar bitirilmesi planlanmıştır, hedef buna göre belirlenmiştir. Diğer bir soru,
Artvin Milletvekili Sayın Metin Arifağaoğlu’nun
sorusu. Milletvekilimizin Borçka-Murgul il yoluyla
ilgili sorusu vardır. Malum, Borçka, baraj bölgesinde kalan bu yolun yerinin
değiştirilmesi söz konusudur. Bu tip yolları Devlet Su İşleri ile Karayolları
Genel Müdürlüğünün bir protokol çerçevesinde işin içerisinde yapımı
öngörülmüştür. 27 kilometrelik bir yoldur ve on bir adet tünel bulunmaktadır.
Bu tünellerde -sizin de ifade ettiğiniz gibi- aydınlatma hâlen mevcut değildir,
ama şunu ifade etmek isterim ki, bu yolların ve özellikle de tünellerin teslimatı,
henüz iş tamamlanmadığı için Karayolları Genel Müdürlüğünce teslim
alınmamıştır, 2008 yılında teslimi öngörülmektedir. Teslimden önce neler
yapılacaktır? Aydınlatma sistemi, enerji sistemi, havalandırma sistemi, acil
durum ve yangın algılama sistemi, trafik kontrol sistemi, kapalı kamera sistemi
ve anons sistemi gibi sistemlerin tamamı, DSİ’yle
imzalanan protokol çerçevesinde yapıldıktan sonra yol teslim alınacaktır. Bunun
da -işaret ettiğiniz gibi önemli- trafik güvenliği bakımından bir an önce yapılması
için ilgili genel müdürlüğü nezdinde Karayolları
Genel Müdürlüğümüz gerekli takibatı yapacaktır. Durum bilgilerinize sunulur. Efendim, yine,
Artvin Milletvekilimiz Sayın Metin Arifağaoğlu’nun
iki sorusu var. Bir tanesi, Camili ayrım yolu, bir tanesi de meşhur bizim
Ardanuç Geçidi, Ardahan Artvin arasındaki bir yolumuz. Efendim, bu önemli bir
yoldur, 31 kilometrelik bir yoldur. Doğrudur, çok uzun zamandan beri ihale
edilmiş ve tamamlanamamış bir yoldur. Üç kesim hâlinde
ihale edilmiş: Birinci kesim 12,5 kilometre. Bunun şu ana kadar 9 kilometresi
tamamlanmış, asfaltı da yapılmıştır, geri kalan kısmı da 2008’de
bitirilecektir. İkinci kısım 8,5
kilometre. Burada da çalışmalar devam ediyor, 5 kilometresi temel seviyesinde,
bitirilmesi hedefleniyor. Ancak her hâlükârda 2008’de bunun tamamını, 8,5
kilometreyi bitirmiş olacağız, gerekli ödeneklerde bir sıkıntı çekmezsek. Ama
bunu tamamlamak istiyoruz, çünkü bu yol önemli bir yol, Karadeniz’i Ardahan’a,
yani önemli sınır vilayetimize bağlayan bir yoldur. Bu yoldan da geçtim ben,
bunun önemli olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Üçüncü kesim
uzunluğu 10 kilometre. Bunda da hedef 2008, en kötü ihtimalle 2009’da bitirmeyi
planlıyoruz. Yani, 2009 yılı sonunda bu güzergâhta sorunumuz kalmayacak. Kamulaştırmasıyla
ilgili de burada bir sorunuz var. Bu yolun genel olarak kamulaştırmasında bazı
sorunlar var, kamuya ait yerler var, ormana ait yerler var, özel mülkiyete
konular var. Ama şu anda kamulaştırmayla ilgili konuların -detaylarla boğmak
istemiyorum- yolun ilerlemesine engel olacak bir durumu kalmamıştır, büyük
oranda çözülmüştür ve toplam kamulaştırma ihtiyacı da 2 milyon YTL civarında
öngörülmektedir. Efendim, diğer
bir sorumuz, yine, Artvin Milletvekilimiz Sayın Metin Arifağaoğlu’nun
sorusu. Bugün Artvin’e çalışıyoruz, Malatya, Artvin. Artvin-Borçka-Camili
ayrımı, aşağı yukarı 43 kilometre. Aslında, Artvin-Camili toplam 50 kilometre,
ama burada, önemli olan kısmı, ayrım-Camili kısmı 43 kilometredir. Bunun 21
kilometresi şu anda bitmiştir. Kalan kısmı için hedefimiz, sayın
milletvekilleri, 2009 yılı sonudur. 2009 yılı sonunda, bu yol tamamen, kalan
kısmı da bitirilerek hizmete verilecektir. Artvin
Milletvekilimiz Sayın Metin Arifağaoğlu’nun diğer bir
sorusu, Batum Havaalanı’nın Gürcistan ile Türkiye
arasındaki uçuşlarda ortak kullanımıyla ilgilidir. Bu havaalanının, malumunuz,
bir Türk firmasınca, girişimlerimizle Tiflis Havaalanı ile birlikte
yap-işlet-devret modeliyle yapılması temin edilmiş ve havaalanları bitmiştir.
Tiflis, tam kapasiteyle hizmet vermekte, Batum
Havaalanı’nın da âdeta tek ülke gibi, bir iç hat havaalanı olarak
kullanılmasını öngören protokol imzalanmıştır. Gürcistan’la Türkiye arasında,
bakanlıklarımız arasında bu protokolü imzaladık. Bu protokol Gürcü tarafında
henüz yürürlüğe girmedi. Bizde de iki husus var; bir tanesi, bunun için
Bakanlar Kurulu kararı gerekiyor. Birçok işlem var, hepsi bitti. En son işlem,
buranın hava hudut kapısı ilan edilmesi ve buradaki geçişlerin
bir ülkeden başka ülkeye geçiş gibi değil, yurt içi geçişleri gibi olmasını temin eden bir karar gerekiyor, bu
kararı da aldık. Şu anda, bugün yarın da Cumhurbaşkanımızca Bakanlar Kurulu
kararı onaylanacak ve hemen seferler başlayacak. Hopa’da bir terminalimiz var.
Onun bazı eksiklikleri var güvenlikle ilgili, donanımla ilgili. İlgili firmaya
bu konuda talimatları da verdik. Onlar da eksiklikleri tamamlayınca, böylece Batum’dan Artvin’deki, Rize’deki vatandaşlarımız, icabında
isterse Trabzon’a, isterse Batum Havaalanı’na gidip,
oradan İstanbul’a veyahut Trabzon’a veya oradan bağlantılı olarak yurt dışına,
her tarafa gitme imkânına sahip olacaklar. Bu, komşu ülkelerle iş birliği
çerçevesinde çok güzel bir projedir. Âdeta, bizim yıllardır Avrupa Birliğine
girme gayretimiz var ve bu gayretimiz devam ederken, biz Gürcistan’la,
Azerbaycan’la birçok önemli projede bunu bölgemizde gerçekleştirdik. Bakü-Tiflis-Ceyhan, Bakü-Tiflis-Erzurum-Nabucco Projesi ve en son geçtiğimiz
hafta temelini attığımız Bakü-Tiflis-Kars demir yolu
gibi projeler, bu iş birliğinin çok somut örnekleridir. Bu da bölgemizde,
doğuyla batı arasında stratejik konumda olan bu ülkelerin gerek ulaşım gerek
enerji gerekse iletişim alanında çok ciddi iş birliklerini artırarak devam
ettirmesi sonucu başarılmıştır. Diğer bir soru,
Bursa Milletvekilimiz Sayın İsmet Büyükataman’ın
demir yoluyla ilgili sorusudur. Kemal Demirel Bey bunu sorardı, ama demek ki bu
sefer… KEMAL DEMİREL
(Bursa) – Benimkileri gönderdim ben size. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Evet. Efendim, bu proje
de yıllardan beri tabii, gündemde olan bir projedir. Proje Bandırma-Bursa,
Bursa’dan Ayazma-Osmaneli’ni ana demir yolu güzergâhına bağlamayı öngören bir
projedir. İlk defa 1981 yılında gündeme gelmiş ve 2002 yılında etüt proje
çalışmaları tamamlanmış. Ancak, bu
fizibilite çalışmasını incelediğimizde yeterli olmadığını gördük, yani
projenin… Tabii, bu demir yolu projeleri, dönüşü geç, yatırımı yüksek projeler
olduğu için genel bütçe imkânlarıyla kısa sürede yapılamıyor, barajlar gibi.
Barajlara da hepsine birden başlamışız, ancak yeterli kaynaklar bulunamamış,
ülke zaman zaman ekonomik krize girmiş, yatırımdan
çıkarılmış, gerekli ödenekler konamamış, dolayısıyla projeler gecikmiş. Bu,
81’de konuşulup aradan bu kadar süre geçmiş, bir şey yapılmamış. Aynı akıbeti
yaşamamak için biz bunun uygulama projelerini yeniden yapmaya karar verdik.
Tabii, geçen süre içerisinde ihtiyaçlar da değişmiş, standartlar da değişmiş,
dolayısıyla bir teknik ve ekonomik zorunluluk olarak da bunu yenilemeye karar
verdik ve bunu yatırım kapsamına aldık, ihalesini de yaptık. Şu anda, yer
teslimi de yapıldı. 2008 yılı sonu, en geç, bunun proje çalışmaları bitmiş
olacak, ama bu proje çalışmaları tamamen inşaata yönelik uygulama projeleridir.
Bu çalışma devam ederken, 2008 yılı içerisinde kamu-özel sektör ortaklığı veya
yap-işlet-devret modeliyle bu projenin gerçekleştirilmesi için, bir yandan da
uluslararası düzeyde projeyi ilan ettik, gerekli yerlere bununla ilgili
duyuruları yaptık. Amacımız, bu projeyi, proje çalışmaları bitinceye kadar,
yap-işlet-devretle gerçekleştirebilecek bir altyapıyı
hazır hâle getirmektir. Durum bilgilerinize arz olunur. Ordu
Milletvekilimiz Sayın Rıdvan Yalçın’ın soru önergesi, Ordu-Ulubey
devlet yoluyla ilgili. Bu yol da toplam 22 kilometredir. Bunun 8 kilometrelik
kısmı bölünmüş yol programı dâhilindedir ve bu kısmın 6 kilometrelik bölümü
yapılmış ve trafiğe açılmıştır. Diğer bir yol, Aybastı-Gölköy yolunun projesi şu anda tamamlanmış, 2007’de
asfalt çalışmaları devam etmektedir. 2008’de de çalışmalar sürdürülerek,
2008’de de Aybastı-Gölköy yolu tamamen bitirilmiş
olacaktır. Diğer bir yol,
Fatsa-Çatalpınar-Kabataş-Aybastı-Reşadiye
arasındaki yoldur. Bu yolla ilgili de gerekli proje çalışmaları daha önceden
yapılarak tamamlanmıştır. Fatsa-Aybastı arası “onarım
ve iyileştirme” adıyla yatırım programına alınmıştır ve Fatsa-Aybastı arasındaki yolun 6,8 kilometrelik kısmının ihalesi
yapılma aşamasındadır. Bu proje için toplam 4,6 milyon YTL, bugüne kadar
harcama yapılmıştır. Eldeki bütçe imkânlarıyla kalan kısmın tamamlanması için
çalışmalar sürdürülmektedir. Kamulaştırma, projenin yürütülmesine engel teşkil
etmemektedir. Yine bölgede
diğer bir yol, Ordu-Ulubey-Gürgentepe-Gölköy-Mesudiye
yoludur. Kabadüz ayrımından Mesudiye’ye kadar olan
kesimin hâlen proje çalışmaları devam etmektedir. Ordu Çevre Yolu Projesi
tamamen bitirilmiştir, proje bazında bitirilmiştir, 2008 programına teklif
edilmiştir. 2008’de de ihalesi gerçekleştirilecektir. Zannediyorum, bir
sorusu daha vardı, Sayın Ordu Milletvekilimizin, atlamış olmayalım. RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Havaalanı ve liman Sayın Bakan. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Havaalanı ve liman, evet. Efendim,
bildiğiniz gibi, 553 kilometrelik Karadeniz Sahil Yolu yüzde 98 oranında
tamamlanarak hizmete girmiştir. EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Sayın Bakanım, dün bir kişi öldü, bir öğretmenimiz öldü. Giresun
girişinde, biliyorsunuz büyük sıkıntılarımız var. Bir öğretmenimiz dün vefat
etti, belki gazeteden, basından okumuşsunuzdur. Acayip bir kavşak var Giresun
girişinde. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, şimdi, tabii, yol standardını
iyileştirince, iki gidiş iki geliş, asfalt kaplı, virajsız yol olunca millet de
artık gazdan ayağını çekmiyor, ama bunlar mazeret değil. Şu anda Karadeniz
Sahil Yolu’nun birçok bölgede erişim noktaları var, yani yüzlerce erişim
noktası var. Bu erişim noktalarının, kontrollü hâle getirilmesi, üst geçitlerle
veya diğer tedbirlerle, çalışmaları hâlen devam etmektedir. Bu sorunun en fazla
Giresun bölgesinde olduğunu biliyoruz, buraya da ağırlık veriyoruz, bunu ifade
etmek istiyorum. Benim söylemek
istediğim başka bir şey var; tabii, Giresun, Ordu; doğusunda Trabzon, batısında
Samsun. İki ilimizde de havaalanı var. Şu andaki yol da iyileştirildiği için
Giresun’dan gidecek vatandaşlarımız Trabzon’a, Ordu’dan gidecek vatandaşlarımız
da Samsun’a, yaklaşık bir saat, bir saat on beş dakikalık bir süre içerisinde
gidebiliyorlar. Eskiden bu havaalanlarına ulaşmak… EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Sayın Bakanım, ORGİ havaalanı gündemde değil mi? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Bir dakika müsaade edin… Biz, mevcut durumu
söylüyoruz. Eskiden buralara
iki buçuk, üç saatte gidilebiliyordu, şimdi bu meydanlara bir saat, en fazla
bir buçuk saatte gidilebiliyor. Gelelim ORGİ
havaalanı meselesi… EŞREF KARAİBRAHİM
(Giresun) – Sayın Bakan ORGİ havaalanı gündemde değil mi? ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Efendim, şimdi, 1998 yılında Ordu ile Giresun
arasında havaalanı yapımı gündeme gelmiş. Ordu’ya 19 kilometre, Giresun’a 25 kilometre
mesafede Gülyalı mevkisinde, denizden tamamen dolgu
yapmak suretiyle bir havaalanı projesi, fikri ortaya atılmış. Bunun için
Bakanlığımız DLH Genel Müdürlüğünün yatırımına teklif edilmiş dış kredili
yapılması için. Burada, tabii, dış kredi izinleri, yatırım önceliği,
fizibilitesi bakımından ısrarla teklif edilmesine rağmen, maalesef, gerekli
izinler o dönemde sağlanamamıştır Hazineden, DPT’den. RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Efendim, milyarlarca bağış toplandı vatandaşlardan, oraya mendirek
yapıldı, atıl şekilde bekliyor şu anda. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Şimdi tabii, bu hâlde devam ederken -şimdi devam
ediyoruz, yani devamı- mendirek, deniz dolgusu, uçuş üniteleri, üstyapı,
müteferrik işler inşaatı bu yatırım programında devam ederken, Hazine
Müsteşarlığı 2001 yılında, yani koalisyon hükûmeti
döneminde bu yatırımı programdan çıkarmış. Şimdi, 2003 yılında da tekrar, milletvekillerimiz bunu gündeme getirmiş ve takip eden
yıllarda da bu talep tekrarlanmıştır. Şimdi de, sizin ifade ettiğiniz gibi, bu
havaalanının kısa vadede, Karadeniz bölünmüş yolu yapıldığı için, Trabzon ve
Samsun havaalanlarıyla bu ihtiyaç bir ölçüde giderilmektedir. Ancak, 2008 yılı
içerisinde biz, bu havaalanıyla ilgili projeyi tekrar gündeme alıyoruz, gerekli
etüt çalışmalarını yapıp orta vadede bunun yapılması konusunu
değerlendireceğiz. Neden? Çünkü bu, tamamen denizden dolgu yapılmak suretiyle
yapılacak bir havaalanıdır. Kamu kaynaklarının çok idareli kullanılması lazım. Bakın, biz
geldiğimizde Trabzon Havaalanında hava trafiği çok zayıftı. Şu anda Trabzon
Havaalanı 1,5 milyona ulaştı. Haftalık seferler, zannediyorum, yazın 55, kışın
35 günlük sefer yapılabiliyor. Dört-beş şirket sefer yapıyor. Şu anda pistin,
tabii ömrü, bu çok kullanımdan dolayı kısalıyor. Trabzon’a ikinci
bir pist yapılması orta vadede gündemimizde. Sadece bir ikinci pist yapılması,
yine ORGİ havaalanı gibi denizden tamamen dolguyla yapılacak. Yaptığımız
hesaplara göre 400-500 trilyonluk bir iş, minimum, bu, sadece pist. ORGİ
havaalanını da siz ona göre düşünün, bundan daha büyük bir proje. Deniz üzerine
havaalanı yapılması gayet de mümkün; oraların arazilerini biliyoruz, öyle düz
ovalar, platolar yok. Bu projeyi, eldeki kaynaklar ve ihtiyaç öncelikleri
çerçevesinde değerlendireceğiz. Bu konuda çalışmalarımız bu yöndedir. Bilgilerinize arz
ederiz. Zannediyorum
cevaplanmayan soru kalmadı. BAŞKAN – Süreniz
de tam doldu Sayın Bakanım. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim, sağ olun. ULAŞTIRMA BAKANI
BİNALİ YILDIRIM (Devamla) – Değerli milletvekilleri, hepinize saygılar
sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Sayın Bakanım, liman sorum vardı. Samsun’da, Trabzon’da liman da var,
Ordu’ya limana gerek yok diyeceksiniz zaten. BAŞKAN –
Saygıdeğer arkadaşlarım, sayın milletvekilleri, Sayın Bakanla görüşecekseniz
arkadaşlar, Sayın Bakan duruyor, Genel Kurulda, konuşabilirsiniz, bir mahzuru
yok. Şu anda birkaç
dakikalık süre var ama, ben, burada, ekrana girmiş olan bütün milletvekili
arkadaşlarıma kendi görüşlerini ifade etmeleri için kısa kısa
süreler vereceğim. Sayın Doğru,
buyurun. REŞAT DOĞRU
(Tokat) – Sayın Başkanım, 16’ncı sıradaki soruma vermiş olduğu cevaptan dolayı
Sayın Bakana teşekkürlerimi sunmak istiyorum. Tokat’ın Talazan Köprüsü Selçuklular zamanından beri Erbaa ve Niksar
arasındaki yolda kullanılmış olan bir köprüdür ve şu an itibarıyla da onun
tarihî taşlarının hepsi Kelkit Irmağı’na düşmüştür. Dolayısıyla, ırmaktan
çıkarılıp kendi tarihî dokusuna göre yapılması gerekir. Sayın Bakan 2008 senesi
içerisinde şayet ödenek verirse…İnşallah verecektir, o şekilde söylemiştir,
2008 senesi içerisinde biteceğini ifade etmiştir. Ben bunu bir taahhüt olarak
kabul ediyor ve her zaman takip edeceğimi ifade etmek istiyorum. İkinci sorum
olarak, ayrıca, 19’uncu sıradaki soruma cevap verilmiştir. Zile-Alaca yolu
yıllardan beri Tokatlıların bir rüyası olarak her zaman göz önüne getirilen bir
yoldur. 2000 yılı içerisinde bu yol üzerinde ciddi çalışmalar yapılmış ve 2002
ve 2004 yılı içerisinde bitirilmesi 57’nci Hükûmet
zamanında ifade edilmiştir. Ancak Hükûmetin erken
düşmesiyle beraber, ayrılmasıyla beraber, 2002’den itibaren 2007’ye kadar olan
dönemde o verilmiş olan sözler yerine getirilmemiştir. Sayın Bakan 2010 yılı
içerisinde bu yolun bitirileceğini ifade etmiştir. Bu konuda da bunu da taahhüt
olarak kabul ediyoruz ve de her türlü konuşmalarını bu yönde de takip
edeceğimizi buradan bir kez daha ifade ediyor, vermiş olduğu cevaplardan dolayı
teşekkürlerimi sunmak istiyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Ben de
katkılarınız için size teşekkür ediyorum. Sayın Yalçın,
buyurun. RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Efendim, Sayın
Bakan dinlemiyor bizi zannediyorum ama… BAŞKAN –
Dinliyor, dinliyor, Sayın Bakan sizleri dinliyor. Buyurun. RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – Şimdi, efendim, ilçe yollarıyla ilgili Sayın Bakanın verdiği bilgiler
kısmen doğru, fakat… BAŞKAN –
Arkadaşlar, Sayın Bakana hitaben konuşuyor milletvekilleri, lütfen efendim
Sayın Bakanı meşgul etmeyiniz. RIDVAN YALÇIN
(Ordu) – …hâlen yapımı, projesi devam ettiğini belirttiği yolların başlarına
AKP Hükûmeti ilk iktidar olduğunda “Acil Eylem Planı
kapsamındadır.” demişti, tabelalar eskidi, yollar hâlâ yapılmadı. Sayın Bakan,
havaalanı için anlıyorum ki gereksiz olduğunu ifade etti, liman sorumuza hiç
cevap vermedi. Zaten havaalanıyla ilgili açıklamadan Samsun ve Trabzon’da liman
olduğu için Ordu’da limana da gerek olmadığı gibi bir sonuç ortaya çıkıyor.
Sayın Bakana sadece şunu söylemek istiyorum: Eğer Ordu’ya havaalanı ve liman yapılmayacaksa,
lütfen, Enerji Bakanımız ve partinize mensup Ordulu milletvekili
arkadaşlarımız, seçim meydanlarında “İlk
işimiz havaalanı, ikinci işimiz liman.” demişlerdi, lütfen bu gerçeğe aykırı
beyanları sebebiyle Ordu halkından özür dileme erdemini göstersinler. Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Yalçın. Sayın Aslanoğlu, buyurun efendim. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Sayın Bakanım, biz kimsenin hakkını yemek istemeyiz. Siz
ifade ettiniz, iki kat yol yaptık 2003- 2007… Malatya’nın etrafındaki illerle
bağlantılı yolu 1.200 kilometre, eğer 600 kilometre yapmış olsaydınız size
teşekkür ederdim, yaptığınız tüm yol -siz belirttiniz- 120 kilometre. Onun
için… Ankara-Van yolu bu yol, bu yol Kayseri-Malatya yolu değil Sayın Bakanım,
bu yol Ankara-Van yolu. Eğer Türkiye’de Ankara-Van yoluna öncelik yoksa Sayın
Bakanım, ne diyeceğiz… Ama Gürün’e kadar geliyor, sadece Gürün-Malatya arasında
180 kilometrede 13 kilometre, siz belirttiniz; Kangal’a kadar geliyor, Kangal’dan
Malatya’ya 3 kilometrecik; Hekimhan -dediniz ya
efendim- Hiçbir çivi çakılmadı. Gölbaşı-Adıyaman-Malatya yolu on yedi yıldır
bitirilmiyor, 90 yılında başlanmış, on yedi yıldır… Malatya-Battalgazi
yolu yedi yıldır bitirilmiyor. Sayın Bakanım,
ayrıca bir, Nemrut Yolu… Turizm Bakanım gitmiş. Burası bir dünya harikası. Bu
yolun mutlaka Karayolları kapsamına alınması gerekiyor Sayın Bakanım. Bu yol
köy hizmetlerinin kapsamında. Burası dünyanın yedinci harikası. Bu yolun
bitirilmesi lazım. Ben şunu
söylüyorum: Bölünmüş yollardan Malatya kısmetini alamamıştır, hakkını
alamamıştır, eğer yüzde 50 ise Türkiye’de yaptığımız yollar, sadece beşte 1
hakkını almıştır Sayın Bakanım. Biz hakkımızı istiyoruz. Başka bir şey
istemiyoruz. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Allah’ın
günü çok Sayın Aslanoğlu, olur inşallah. FERİT MEVLÜT
ASLANOĞLU (Malatya) – Hakkımızı istiyoruz. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Ağaoğlu. METİN ARİFAĞAOĞLU
(Artvin) – Sayın Bakanım, Artvin ulaşım
sorunlarını hâlledememiş bir ildir. Barajlar nedeniyle yollarımızın büyük bir
kısmı baraj gölü içinde kalmıştır ve baraj gölünün üstünden yeni yollar
yapılmaktadır. Borçka-Artvin-Köprübaşı arasındaki 27 kilometrelik yol bir yıl
önce trafiğe açılmıştır. Buradaki 11 adet tünelin aydınlanmasında biraz
beklenilecektir, bunu kabul edebilirim, ancak Borçka-Murgul
yolunda 900 küsur metrelik bir tünel vardır, beş yıldır trafiğe açıktır. Benden önce
burada bulunan iki vekilden de buranın aydınlatılması için talepte
bulunulmuştur, her ikisi de söz vermiştir bu tünel aydınlanacaktır diye. Aradan
beş yıl geçti, bu tünel hâlen daha aydınlatılmadı. Yine seçim
zamanında… Şehrimize yakın, 4-5 kilometre mesafede iki köyümüz vardır. Bu köyün
insanları genelde şehre yaya gitmeyi tercih ediyorlar. Fakat tünelde kurp vardır, aliyman yoktur,
diğer bir söyleyişle viraj vardır, çok karanlıktır. Özellikle şehre yaya
gitmeyi tercih eden bayanlarımız korkuyor, bu tünelden yaya geçemiyor.
Onun için öncelikle buranın aydınlatılmasını istiyorum. Diğer
cevaplarınız için de çok teşekkür ediyorum. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, cevapları için Sayın Bakanımız Binali
Yıldırım’a ve katkılarından dolayı da bütün milletvekili arkadaşlarıma teşekkür
ediyorum. Sanayi ve Ticaret
Bakanımız Sayın Zafer Çağlayan da soruları cevaplandırmak üzere Genel
Kurulumuzda hazır bulundu ama vaktimiz yetişmedi. Dolayısıyla şu
dakika itibarıyla soru-cevap işlemini tamamlamış bulunuyoruz. Hepinize teşekkür
ediyorum. Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati : 17.38 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 17.58 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER : Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. Alınan karar
gereğince, diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz. 1’inci sırada yer
alan, Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun Tasarısı ve
Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ 1.- Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/337) (S. Sayısı: 47) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde. Hükûmet? Yerinde. Sayın
milletvekilleri, İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında görüşülen tasarının
geçen birleşimde birinci bölümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. Şimdi birinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. 1’inci maddenin
başlığını okutuyorum: MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK VE USUL HUKUKU HAKKINDA KANUN TASARISI BİRİNCİ KISIM Milletlerarası
Özel Hukuk BİRİNCİ BÖLÜM Genel Hükümler Kapsam MADDE 1 - BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 2’nci maddeyi
okutuyorum: (x)
47 S. Sayılı Basmayazı 22/1//2007 tarihli 24’üncü
Birleşim Tutanağına eklidir. Yabancı hukukun
uygulanması MADDE 2- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 2. Maddesinin 5. fıkrasının metinden
çıkarılmasını saygı ile arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz. BAŞKAN – Önerge
sahipleri… FARUK BAL (Konya)
– Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Yabancı hukuku
uygulayacak olan hakim, zaten, o ülkenin hukukuna göre bölgesel kanun
uygulaması mevcut ise, hangi bölge kanununun uygulanacağını belirleyecektir. Bu madde malumu
kanun metni haline getirilmekten ibarettir. Bu sebeple kanun
metninden çıkarılması gerekmektedir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 3’üncü maddeyi
okutuyorum: Değişken
ihtilâflar MADDE 3- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3. Maddesinde yer alan “yerleşim yeri”
ibaresinin “ikametgah” olarak değiştirilmesini saygı ile arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Efendim, takdire bırakıyoruz biz. BAŞKAN – Sayın
Bal, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım? FARUK BAL (Konya)
– Konuşacağım Sayın Başkan. BAŞKAN – Önerge
sahipleri adına Sayın Faruk Bal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi adına,
2’nci maddeyle ilgili olmak üzere sunulmuş olan önerge hakkında gerekçelerini
açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce heyeti saygıyla selamlıyorum. Önümüzde bulunan,
görüştüğümüz, Milletlerarası Özel Hukuk ve Hukuk Usulüne İlişkin Kanun Tasarısı
siyasi düşüncelerden ayrık olarak mütalaa edilmesi gereken teknik bir kanundur.
Bu teknik kanunda, çok ciddi hukuki hatalar bulunmaktadır, çok ciddi hukuki
eksiklikler bulunmaktadır, çok ciddi hukuki fazlalıklar bulunmaktadır. Bu
fazlalıklardan, eksikliklerden ve yanlışlıklardan birkaç tanesinden birisi de
“ikametgâh” kelimesiyle ilgili olan 3’üncü maddedeki yanlışlıktır. Değerli
arkadaşlarım, gerek Mecelle’de gerek 1926 tarihli Medeni Kanun’da “ikametgâh”
kelimesi Türk hukukuna, Türk hukuk kültürüne yerleşmiş olan bir kelimedir. Bu
kelime, 2000 yılında çıkarılan Medeni Kanun’un yenilenmesine ilişkin yasada
terk edilmiş, onun yerine “yerleşim yeri” adı altında “ikametgâh” kelimesini
karşılamayan bir kelime kullanılmaya başlanılmıştır. O tarihte milletlerarası
ilişkiler düşünülmediği için fark edilmemiş olabilir, ancak bugün
milletlerarası ilişkileri düzenleyen bir kanun ile karşı karşıyayız. “Yerleşim yeri”ni
ben… Türkçeden Türkçeye
sözlüklerden araştırdım, “yerleşim yeri” diye bir kelime Türkçeden
Türkçeye sözlüklerde bulunmamaktadır, çünkü bir
ıstılahtır. “Yerleşim yeri”ni Türkçeden İngilizceye sözlüklerde aradım, yok. Peki, niye bu
sözlüklerdeki aramaya ihtiyaç duyuyoruz? Çünkü, görüştüğümüz kanun, yabancı
unsurlu mahkeme kararlarının hangi ülke hukuku tatbik edilecekse tercüme
edilmesinden doğan bir sorunla karşılaşılacaktır. Yani, eğer Türk hukuku
yabancı bir ülkede uygulanacak ise, o takdirde, yetkinin ve kanunlar
ihtilafının düzenlenebilmesi ve çözümlenebilmesi için Türk kanunu tercüme
edilecektir. Bizim kanunumuzdaki “yerleşim yeri”nin İngilizcedeki
adı “establishment”dır. “İkametgâh”ın karşılığı ise
yine İngilizce’de “domicile”dır. O zaman, burada
yapılan yanlışlık tercüme evrakına “establishment”
olarak geçecektir ve “establishment”
kelimesinin karşılığı olarak da “ikametgâh” değil, “yerleşim yeri hukuku”
uygulanacak veya yerleşim yerinin bulunduğu ülkenin mahkemesi yetkili
olacaktır. Ağırlıklı olarak Türk vatandaşlarının yabancı ülkelerdeki
davalarında uygulanacak kanun ve belirlenecek yetkili yabancı mahkeme açısından
ağır bir sorun doğuracaktır. Bu sorunun varlığı tasarının gerekçesinde açıkça
ifade ediliyor ve gerekçede, tercih edilen bölüm kısmında, bunu hazırlayan ekip
ya da bunda emeği geçen insanlar “Beni buradan
değiştirin.” diye bas bas bağırıyor ve diyorlar ki
“Böyle bir yanlışlık var. Bu yanlışlığı, yazarların ve araştırmacıların, Türk
hukukunun eski kurallarını da dikkate alması gerekir.” gibi bir anlamsız
cümleyle bitiriyorlar. Hâlbuki, araştırmacıların, yazarların işi değil ki bu,
uygulayıcıların işi. Biz uygulayıcının eline yanlış kanun verirsek, oradan
doğacak sonuçlardan Türk vatandaşları da etkilenecek ise, bunun vebali burada
bulunan vekillerin omuzları üzerinde olacaktır. Yaptığımız teklif
tamamen teknik manada ve Türk hukukuna mevcut bir yanlışı düzeltme imkânı
vermektedir. Bu yanlış bu şekilde eski bir hatayı tekrarlamakla düzeltilemez.
Hata Medeni Kanun’daki “yerleşim yeri” olarak tanımlanan tabirin “ikametgâh”
olarak Medeni Kanun’da düzeltilmesiyle mümkün olabilir. Bunun da ilerideki
günlerde Meclisin huzuruna getirilmesini ümit ve temenni etmekteyiz. Önergemiz
doğrultusunda Yüce Meclisin tasvibini talep etmekteyiz. Bu düşüncelerle,
Milliyetçi Hareket Partisi adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bal. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 4’üncü maddeyi
okutuyorum: Vatandaşlık
esasına göre yetkili hukuk MADDE 4- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4. Maddesinde yer alan “yerleşim yeri”
ibaresinin “ikametgah” olarak değiştirilmesini saygı ile arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Hangi önerge efendim? Karıştı, bir daha
lütfeder misiniz Başkanım. BAŞKAN – 4’üncü
maddeyle ilgili olan önergeye Sayın İyimaya. ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Evet. Kabul etmiyoruz efendim. Efendim,
açıklayayım isterseniz, gerekçe var. BAŞKAN –
Çoğunluğunuz var mı? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – “Kabul ediyoruz”da çoğunluk aranır, “Kabul etmiyoruz”da
aranmaz Başkanım. BAŞKAN – Tamam. Hükûmet? SANAYİ VE TİCARET
BAKANI MEHMET ZAFER ÇAĞLAYAN (Ankara) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Evet.
Konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım? Konuşacaksınız. Sayın Bal,
buyurun efendim. FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar huzurunuzdayım. Anlaşılan
epeyce huzurunuza çıkacağız, çünkü ara verildiğinde Milliyetçi Hareket Partisi
tarafından hazırlanmış yirmi sekiz tane önergenin bu kanunun olgunlaştırılması,
iyileştirilmesi, mükemmelleştirilmesi amacıyla verilmiş olduğunu Sayın
Bakanımıza arz ettik. Sayın Bakan da bunların üzerinde kabul edilebilecek
olanları (+) işaretiyle işaretledi, biz de tekrar olanları geri çekmek
suretiyle bir anlaşmaya vardık. Fakat şu anda Sayın Bakan yerinde değil.
Sanıyorum, parti grubuna da bilgi verilmemiş. Dolayısıyla, Milliyetçi Hareket
Partisi, olarak, başından beri uyguladığı pozitif muhalefetin, uzlaşmacı
muhalefetin, katılımcı muhalefetin yerine fırsatçı bir anlayışın hâkim olduğunu
fark etmiş durumdayız. Bizim ifade
ettiğimiz husus siyasi bir düşüncenin ürünü değildir, tamamen teknik, tamamen
ülke vatandaşlarının yabancı unsurlu kararlar ve yabancı mahkemelerin
yetkilerinin belirlenmesinde ve yabancı ülkelerin kanunları ile Türk
kanunlarının ihtilafında ortaya çıkacak durumlarda Türk vatandaşını korumak
amacıyla verilmiştir. Biraz önce
sizlere izah ettim, “ikametgâh” kelimesinin günahını ya
da katledilme sebebini biraz daha geniş anlatayım. 2000 yılında çıkarılan
Medeni Kanun’un tasarısı hazırlanırken, bendeniz o Kanun’un Adalet
Bakanlığındaki komisyonunun içerisindeydim. Bu komisyonda, gerekmediği hâlde
dil bilimciler vardı. Bu dil bilimcileri, yerleşmiş, hukuk kültürüne girmiş
olan hukuki tabirleri ortadan kaldırıp, kendilerince uydurdukları kelimeleri buraya
monte etmek istemişlerdir. Tabii ki bunun anlamı, bir hukuk kültürü devrimi ya da kültür devrimi gibi bir sonuç doğuracaktır. Mevcut
bilgi birikimi, mevcut kelimelerin anlam bütünlüğü, anlam ailesi yok edilmekte,
yeni ihdas edilen bir kelimeyle yeni bir kültür yaratılmaya çalışılmaktadır.
İşte, o çalışma içerisinde “ikametgâh” kelimesi katledilmiştir. Yerine yeni bir
kelime doğmuştur. Doğan kelimenin adı “yerleşim yeri”. Bunun Türk dil
bilimcileri açısından bir anlamı olabilir, ama uluslararası hukuk terminolojisinde
hiçbir anlamı yoktur. Yani “ikametgâh” kelimesini karşılayabilecek hiçbir
anlamı yoktur. “İkametgâh” kelimesinin -tekrar ediyorum- anlamı “domicile”dir, “yerleşim yeri” diye yerine ikame edilen
kelimenin anlamı ise “establishment”tir. Şimdi,
vatandaşlarımız bir hukuki ihtilaf ile karşı karşıya kaldı. Bu hukuki ihtilafla
ilgili uygulanacak kanunların belirlenmesiyle ilgili olmak üzere Türk kanunu
tercüme ediliyor. Tercüme edilen bu kanunun içerisinde “ikametgâh” kelimesi
yerine “yerleşim yeri” kelimesi var ve bunu bir yabancı ülkede bir tercüman
tercüme edecek. Bizim Medeni Kanun’umuzun 2000 yılında geçirdiği serüvenden
oradaki tercümanın haberi olabilir mi? Bizim bu kanun tasarısının dil ile
ilgili gerekçe bölümünde bunu yazan kişilerin “Aman buna dikkat edin.” diye
ortaya koyduğu bir cümleden haberdar olabilir mi? Olamaz. Olamadığı içindir ki
bu kelime “establishment” olarak tercüme edilecektir
veya diğer ülkelerde anlamı neyse o şekilde tercüme edilecektir. Bizim
vatandaşımız ikametgâh hukukunun uygulanması gereken hâllerde ikametgâh hukuku
değil geçici olarak gittiği ülkenin hukukuna tabi olacaktır. Bizim
vatandaşımız, bizim ülkemizdeki ikametgâh mahkemesinde yargılanması gerekirken
veya hukukunu bu mahkemede araması gerekirken, yabancı bir ülkede, yerleşim
yeri olarak belirlenmiş olan başka bir ülkede yargılanmak mecburiyetinde
kalacaktır. Bu bu kadar açık iken ve Sayın Bakan da
bunu anlamış ve ilgili arkadaşlara… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Bal, buyurun konuşmanızı tamamlayınız. FARUK BAL
(Devamla) - …ilgili arkadaşlarına bilgi vermiş iken önergemizin reddedilmiş
olmasına şaşırdım. Benim şaşırmam yetmez, ama bu kanun uygulamaya başlandığında
doğacak sonuçlardan hepiniz şaşıracaksınız. Temenni ederim ki şaşkınlığınız
uzun sürmez. Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar) ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Kısa bir açıklama yapacağım Başkanım. BAŞKAN – Buyurun
Sayın İyimaya, kısa bir açıklamanızı alalım. ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, çok değerli milletvekilleri;
hukukumuzda Medeni Kanun yürürlüğe girmeden evvel -yeni Medeni Kanun-
“ikametgâh” tabiri var idi. BEKİR BOZDAĞ
(Yozgat) – Ne zaman yürürlüğe girdi? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – 2001 sanıyorum. Medeni Kanun’da
“ikametgâh” Bilim Kurulu ve Yüksek Genel Kurul tarafından “yerleşim yeri”
olarak Türkçeleştirilmiştir. Doğrudur yanlıştır, semantiği, yüklenen anlam
budur, Nüfus Kanunu’nda öyledir. Müzakere
sırasında Sayın Faruk Bal kardeşimle birlikte… Yargıtay 2. Hukuk Dairesi -ki bu
ihtilaflara bakıyor- “Terimde yeknesaklık meydana gelmiştir.” deniyor. Bu kanun
bir dış hukuk kanunu, dış ülkede uygulanacak kanun değildir. Yabancılık
unsurunu, kişi veya toprağı taşıyan ihtilaflarda Türkiye’de uygulanacak
hukuktur. Onun için, millî hukukta bir kategoride veya bir normda “yerleşim
yeri” öbüründe “ikametgâh” demek, ikili bir terminolojiyi aynı parlamentonun
benimsemesi yasama tekniği bakımından da uygun değildir diye düşünerek bu
anlayışı da orada derpiş ettik. Doğrudur, daha evvel “olabilir” dendi, ama
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi Başkanının bu açıklaması üzerine Komisyonumuz -zaten
katılma yeter sayısı yok idi- katılmama iradesini izhar ettiler, Bakanımız da
takdire bıraktılar. Yüksek Genel
Kurulun takdirlerine arz ediyorum. BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, biraz önce açıklamalarını dinlediğiniz, Hükûmetin takdire bıraktığı, Komisyonun katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 5’inci maddeyi
okutuyorum: Kamu düzenine
aykırılık MADDE 5- BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, yeni madde ihdasına dair iki tane önerge vardır,
ayrı ayrı okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarının 5. maddesinden sonra gelmek üzere, aşağıdaki
maddenin 6. madde olarak eklenmesini ve madde numaralarının teselsül
ettirilmesini saygı ile arz ederiz. Müdahaleci
Kurallar Madde 6- Yetkili
yabancı hukukun uygulandığı durumlarda dahi, düzenleme amacı ve uygulama alanı
bakımından Türk hukukunun doğrudan uygulanan müdahaleci kurallarının kapsamına
giren hallerde bu kurallar uygulanır.
BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, yeni madde ihdasına dair olan önergeyi okuttum. İç Tüzük’ün
87’nci maddesi gereğince şimdi Komisyona soracağım. Eğer Komisyon önergeye salt
çoğunlukla, yani 13 üyesiyle katılırsa, önerge üzerinde yeni bir madde olarak
görüşme açacağım. Komisyonun salt çoğunlukla katılmaması hâlindeyse önergeyi
işlemden kaldıracağım. Sayın Komisyon,
önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim buna katılamıyoruz. Benzeri bir
terminoloji farklılığı var, benzeri bir önerge var, ona katılacağız. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Sayın Başkan, toplantı yetersayısı istiyoruz. BAŞKAN – Komisyon
önergeye salt çoğunlukla katılmamış olduğundan önergeyi işlemden kaldırıyorum. Sayın Şandır,
sırası geldiğinde teklifinizi değerlendireceğim. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 Sıra Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun
Tasarısının 5. maddesinden sonra aşağıdaki maddenin 6. madde olarak eklenmesini
ve diğer maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
“Türk hukukunun
doğrudan uygulanan kuralları: Madde 6- Yetkili
yabancı hukukun uyguladığı durumlarda, düzenleme amacı ve uygulama alanı
bakımından Türk hukukunun doğrudan uygulanan kurallarının kapsamına giren
hallerde o kural uygulanır.” BAŞKAN – Saygıdeğer
milletvekilleri, yine İç Tüzük’ün 87’nci maddesine göre yeni madde ihdasıyla
ilgili olan bu önerge için Komisyonun görüşünü alacağım. Sayın Komisyon,
salt çoğunlukla bu önergeye katılıyor musunuz? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Salt çoğunluğumuz var, katılıyoruz. Önceki
önergeden farkı terimdir, katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Şimdi,
önceki önergeyi karıştırmayınız. Bu önergeye katılıyor musunuz, katılmıyor
musunuz? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Evet,
salt çoğunluğa bakayım. Saygıdeğer
milletvekilleri, salt çoğunluk var ve dolayısıyla, yeni bir madde olarak
görüşme açıyorum. Madde üzerinde
söz isteyen? FARUK BAL (Konya)
– Önerge aleyhine… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Aleyhine Sayın Faruk Bal konuşacak. BAŞKAN – Sayın
Bal, grup adına söz talebiniz mi var şu anda sizin? FARUK BAL (Konya)
– Evet. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bal, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. Sanıyorum Sayın
Bakanımız yerine teşrif etmişlerdir, belki ilk maddelerdeki karışıklığı
düzeltme imkânı vardır. Bu düzeltme imkânı bu kanunun da düzgün çıkmasına imkân
sağlayabilecek, yapılan yanlışlıkları tekriri müzakere ile de düzeltebilecek
bir imkân sağlayacaktır. O bakımdan, bu maddeyle ilgili görüşlerimi bu çerçeve
içerisinde sınırlandırarak, zarafetimi kullanarak bu üslup dairesinde konuşmak
istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, biraz önce verdiğimiz 2’nci maddenin 5’inci fıkrasının
kaldırılmasına ilişkin önerge reddedildi. O önerge, üçüncü yabancı ülkelerin
hukukunu uygulayacak olan Türk hâkimine şunu araştırma görevini veriyordu: Eğer
üçüncü yabancı ülke çok hukuklu bir ülke ise, bu takdirde, çok hukuklu kanun
içerisinde hangi kanunu uygulayacağını gösteren bir fıkra idi. Bu niye buraya
yazılmıştı? Hiç gereği yoktu. Niye buraya yazıldığının ben daha anlamını bulamadım.
Çünkü bu 2’nci maddenin 1’inci fıkrasında, hâkimin yabancı hukuku resen
uygulayacağı zaten görev olarak verilmiş. 1’inci fıkranın ikinci cümlesinde
hâkimin yabancı hukuku uygularken taraflardan yardım alacağı da yazılmış
maddeye. Üçüncü olarak, zaten hâkimin yapması gereken iş bu iştir. O zaman bu
maddeye ne gerek var? Olmaması gerekir. Bunu şimdiye
kadar niye anlattım? Bizim bu maddedeki, yani görüştüğümüz bu maddedeki
reddedilen, işleme alınmayan önergemiz ile şu anda üzerinde konuştuğum önerge
arasında tek fark, Türk hukukunun müdahaleci kurallarının telaffuz
edilemeyişidir. Neden korkuyoruz da Türk hukukunun müdahaleci kurallarının
telaffuzundan çekiniyoruz? Bir yukarıdaki maddede kamu düzenini yazmışız,
altındaki maddede “müdahaleci hukuk” der iken niye çekiniyoruz da müdahaleci
hukukun tanımını uzun uzun yapıyoruz? 2’nci maddenin
5’inci fıkrası ile bu maddedeki mantığı karşılaştırır iseniz, her ülke kendi
hukukunu, kendi vatandaşının hakkını korumak için azami bir gayret sarf
ederken, bu tasarıda bu azami gayretin asgari seviyede sarf edildiğini
görüyoruz. Bu nedenle önergenin aleyhine oy kullanacağız. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bal. Yeni madde ihdası
üzerinde başka söz talebi? Yok. Ekrana girmiş
olan milletvekili arkadaşlarımız var, soru-cevap işlemini gerçekleştireceğiz. Sayın Akcan, buyurun. ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkanım, aracılığınızla
Sayın Bakana… Artık usul nedir bilemiyorum. Sayın Adalet Komisyonu Başkanının
biraz önceki reddedilen önergeyle ilgili olarak Genel Kurulumuzu aydınlatma
amacıyla yaptığı konuşma sırasında kullandığı ifadenin ne anlama geldiğini
sormak istiyorum? Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi ve kanunları yapan en
yüce meclis. Komisyonda
önergeyle ilgili olarak değerlendirme yapılırken Yargıtayın
ilgili dairesinin uzman görüşünün göz önüne alındığı ifade edildi. Biz burada
kanunları yaparken uzmanlar “he” derse ona evet,
uzmanlar “hayır” derse ona hayır mı diyeceğiz? Sayın Bakanın bu noktada bu
konuyu aydınlatmasını istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Bakanım… ADALET BAKANI
MEHMAT ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, kuşkusuz ki yasama organı Türkiye
Büyük Millet Meclisidir. Gerek komisyonlarımız gerek Genel Kurul gündemine
hâkimdir, kanunları yaparken milletten almış olduğu yetkiyi hür iradesiyle
kullanır. Tabii ki teknik
konuları içeren ve özellikle yargıyla ilgili konularda gerek Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ilgili ihtisas komisyonlarında gerekse bu kanunların
hazırlanmasıyla ilgili Adalet Bakanlığında veyahut da Başbakanlık Kanunlar ve
Kararlar Genel Müdürlüğünde çalışma yapılırken gerek yüksek yargı organlarından
gerekse üniversitelerimizin hukuk fakültelerinden görüş alınır. Nitekim, şu anda
görüşmekte olduğumuz Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun
Tasarısı da hazırlanırken üniversitelerimizin ve yüksek yargı organlarımızın
mensuplarından yararlanılmıştır. Bu kanun tasarısı hazırlanırken bu alanda
gerek Türkiye çapında gerekse uluslararası camiada tanınan Profesör Doktor Gülören Tekinalp Başkanlığında
üniversitelerimizin hukuk fakültelerinde bu alanda gerçekten deneyim sahibi
hocalarımızdan da yararlanılmıştır. Türkiye Büyük
Millet Meclisinin hür iradesiyle yasama görevini yaparken bu alanda ihtisas
sahibi hocalarımızdan yararlanılmasını yadırgayacak bir düşüncede değiliz.
Mutlaka dünya ve ülke gerçeklerine uygun olarak yasaların çıkmasına da tabii ki
özen göstereceğiz. Ben, biraz önce,
bir başka konuyla ilgilendiğim için buradan ayrılmıştım. Sanıyorum o aşamada
demin Değerli Milletvekili Arkadaşımın gündeme getirdiği konuda bir cümle ifade
edilmiş. Belki Komisyon Başkanımız bu konuyla ilgili daha farklı açıklama
yapacaktır. Dolayısıyla,
tabii ki Türkiye Büyük Millet Meclisi yasama yaparken hür iradesiyle hareket
edecek, ama bu konudaki önerilerden, ihtisas sahibi kişilerden de görüş alarak
daha isabetli yasa yapmaya da özen gösterecektir. Açıklamam bu istikamettedir
Sayın Başkanım. Komisyon Başkanımızın bir açıklaması varsa, tabii kendi
takdiridir. ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Başkanım bir cümle… BAŞKAN – Buyurun. ANAYASA KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Teşekkür ediyorum soru sahibi Değerli
Milletvekili Arkadaşımıza. Türkiye Büyük
Millet Meclisi yasa yaparken daha önce oluşturduğu hukuk bütününü ve oradaki
terim birliğini sağlamak zorundadır. İkametgâh yerine yerleşim yerinin
kullanıldığı bir hukuk birliğine sahibiz. Biz, şu anda İngiliz hukuku
terminolojisiyle bir birlik sağlama değil, millî hukukumuz terimleriyle birlik
sağlama noktasındayız. Ben “ikametgâhın”
aynen kalmasını istiyor idim, görüşüm de öyle idi. Medeni Kanun Komisyonda
görüşülürken, parlamenter değilken bizzat Barolar Birliğini temsilen
çalıştım. “Yerleşim yeri” oldu. Parlamento benimsedi, Yargıtay benimsedi, Nüfus
Kanunu’na da koyduk. Bir kanunda ak, öbür kanunda yarı ak, öbür kanunda beyaz
diyemeyiz terim birliği hassasiyeti içerisinde. Yoksa, “uzman öyle dedi, o öyle
dedi” değil, hukuk kavramları ve kategorileri bunu emrettiği için yüce
Parlamentoya bu görüşü arz ediyoruz. BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Evet, yeni
maddeyi oylarınıza sunacağım. III.- YOKLAMA BAŞKAN – Sayın
Şandır, siz karar yeter sayısı mı istiyorsunuz efendim? MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Hayır, toplantı yeter sayısı istiyoruz efendim. (MHP sıralarından
bir grup milletvekili ayağa kalktı) BAŞKAN – Evet,
saygıdeğer milletvekilleri, oylamadan önce yoklama talebi var. Önce bir
sayacağım, sonra da arkadaşlarımızın isimlerini alacağım. Gördüğüm kadarıyla 20
üye var. Sayın Şandır,
Sayın Bal, Sayın Kumcuoğlu, Sayın Doğru, Sayın Ural,
Sayın Çalış, Sayın Işık, Sayın Yalçın, Sayın Durmuş, Sayın Uslu, Sayın Akcan, Sayın Melen, Sayın Taner, Sayın Torlak, Sayın Bal,
Sayın Bulut, Sayın Tankut, Sayın Sipahi, Sayın
Atılgan, Sayın Günal. Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, elektronik cihazla
yoklama yapacağım. İsimlerini yazmış olduğumuz milletvekili arkadaşlarımız
lütfen yoklamaya katılmasınlar. Üç dakika süre
vereceğim. Yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam) 1.- Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/337) (S. Sayısı: 47) (Devam) BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Bu madde yeni
6’ncı madde olarak kabul edilmiştir. Bundan sonraki maddeler, biraz önce de
müzakere ettiğimiz şekilde, buna göre teselsül ettirilecektir. Bilgilerinize
sunuyorum. 7’nci maddeyi
okutuyorum: Hukukî işlemlerde
şekil MADDE 7- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 7. Maddesinde yer alan “yer hukuku” ibaresinin
“ülke hukuku“ olarak değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Önerge “Yer hukuku” yerine “Ülke hukuku” şeklinde
değişikliği öneriyor, değil mi efendim? BAŞKAN – Evet. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Bal, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız? MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Önerge hakkında Faruk Bal konuşacak efendim. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bal. FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli üyeler; tekrar heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu kanunda
eksiklik var, fazlalık var ve yanlışlık var diye söze başlamıştık.
Yanlışlıklardan bir tanesi de bu maddedir. Kanunun, yanlış
hatırlamıyorsam, 12 veya 13 tane maddesinde ülke hukuku ve yer hukuku farklı farklı kullanılmıştır. Oysa, kastedilen ya
ülke hukukudur ya yer hukukudur. Ülke hukuku
olmasıyla yer hukuku olması arasında da anlam bakımından hiçbir fark yoktur.
Fakat, bu kanunun farklı maddelerinde farklı terim kullanılmış olması
uygulayıcıyı zora sokacaktır. Özellikle, yabancı unsurlu olan bu kanunun
yabancı ülkelerde uygulanması açısından, yapılacak tercümelerde, “Niçin, ülke
hukuku yerine yer hukuku tercihi yapılmıştır?” sorusunun cevabı, o ülkenin
yargı makamlarınca aranmak durumunda kalınacak ve muhtemelen, bir tereddüt
hasıl olacaktır. İşte, bu tereddüdün ortadan kaldırılması için, vermiş
olduğumuz önergenin kabulüne dair reyini ihsas eden Sayın Bakana teşekkür
ediyoruz, doğru bir iş yapılmıştır. Diğer taraftan,
yine, ikametgâh meselesine, bundan sonraki maddelerdeki önergeler nedeniyle
değineceğim. Temenni ederim, umarım ki, orada yapılan hata da buradaki gibi
düzeltilir. Hepinizi saygıyla
selamlıyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Komisyonun
takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda, 7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. 8’inci maddeyi
okutuyorum: Zamanaşımı MADDE 8- BAŞKAN - Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, yine, yeni madde ihdasına dair bir önerge vardır. İç
Tüzük’ün 87’nci maddesine göre, bu önergeyi okutup Komisyona soracağım. Eğer
Komisyon salt çoğunlukla katılırsa, önerge üzerinde yeni bir madde olarak işlem
yapacağım, yoksa işlemden kaldıracağım. Evet, buyurun. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 8. Maddesinden sonra gelmek üzere; aşağıdaki
maddenin 9. madde olarak eklenmesini ve madde numaralarının teselsül
ettirilmesini saygı ile arz ederiz. “Geçici Hukuki
Himaye Tedbirleri: Madde 9: Geçici
hukuki himaye tedbirleri hakimin hukukuna tabidir”
BAŞKAN –
Komisyon, salt çoğunlukla önergeye katılıyor musunuz? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılamıyoruz efendim. BAŞKAN – Komisyon
salt çoğunlukla önergeye katılmadığından önergeyi işlemden kaldırıyorum. 9’uncu maddeyi
okutuyorum: İKİNCİ BÖLÜM Kanunlar İhtilâfı
Kuralları Ehliyet MADDE 9- BAŞKAN – Madde
üzerinde, bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım. Buyurun. Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 9. Maddesinde yer alan “yer hukuku” ibaresinin
“ülke hukuku” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Bal, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız? FARUK BAL (Konya)
– Gerekçe… BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum. Gerekçe: Tasarıda
ülke ve yer kavramları aynı amaçla farklı maddelerde kullanılmıştır. Bu durum
uygulamada tereddüde ve kavram kargaşasına yol açacaktır. Kavram birliği
sağlamak amacıyla bu değişiklik önergesi verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge istikametinde 9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Vesâyet,
kısıtlılık ve kayyımlık MADDE 10- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Gaiplik veya
ölmüş sayılma MADDE 11- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Nişanlılık MADDE 12- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Evlilik ve genel
hükümleri MADDE 13- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 13. Maddesinde yer alan “yer hukuku”
ibaresinin “ülke hukuku” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarıda
ülke ve yer kavramları aynı amaçla farklı maddelerde kullanılmıştır. Bu durum
uygulamada tereddüde ve kavram kargaşasına yol açacaktır. Kavram birliği
sağlamak amacıyla bu değişiklik önergesi verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge istikametinde 13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Boşanma ve
ayrılık MADDE 14- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 14. Maddesinin (1). fıkrasının madde metninden
çıkarılarak (1). fıkra olarak “Boşanma ve ayrılık sebepleri ve hükümleri,
evliliğin genel hükümlerine uygulanan hukuka tabidir.” cümlesinin eklenmesini
arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim. FARUK BAL (Konya)
– Konuşacağım efendim. BAŞKAN – Önerge
sahipleri adına Sayın Faruk Bal, buyurun. FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teselsül eden numarası itibarıyla 14’üncü
maddenin birinci fıkrasında yer alan “Boşanma ve ayrılık sebepleri ve
hükümleri, evliliğin genel hükümlerine uygulanan hukuka tabidir.” cümlesinin
eklenmesi önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Hepinizi tekrar saygıyla
selamlarım. Değerli arkadaşlarım,
aslında, bu madde, Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanmış olan tasarıda bizim
teklif ettiğimiz önerge şeklindeydi. Ancak, Adalet Komisyonunda yapılan çalışma
sırasında bu maddeden bizim önerdiğimiz şekildeki Adalet Bakanlığı
tasarısındaki bu cümle çıkarılmış, onun yerine, boşanma ile ilgili olmak üzere
yeni bir hüküm tesis edilmiştir. Boşanmayla ilgili tesis edilen hüküm aynen bir
önceki maddenin, yani teselsül eden numarası itibarıyla 13’üncü maddenin
tekrarından ibarettir. Yüce Meclis
burada kanun yapmaktadır. Kanunlar ciddi bir şekilde yapılır. Yukarıdaki
maddenin aşağıdaki tekrarı kanun yapma işi değildir. Bu bir teknik işidir, bu
bir kodifikasyondur. Bu kodifikasyonun,
Adalet Komisyonunda toplanan kişilerin, kendi aralarında almış olduğu bir kararla
tekniğini bozmaya hakları yoktur. Değerli
arkadaşlarım, bizim hukukumuzun içerisinde yer alan aile hukukunda, medeni
hukukun içerisinde yer alan aile hukukunda boşanmayla evlenme bir cüz
hâlindedir, bir bütün hâlindedir, birbirinden ayrılmaz. Birinin hükümleri
diğerine sâridir, birinin hükümleri diğerini ilgilendirir. Dolayısıyla, doğru
olan bir tasarı Adalet Komisyonunda yanlış hâle getirilmiştir. Neye rağmen
yanlış hâle getirilmiştir? Bir önceki madde aynen tekrarlanmak suretiyle yanlış
hâle getirilmiştir. Bu kadar basit ve
açık bir yanlışı düzeltmek yüce Meclisin görevidir. Bu görevi yerine getirmek
de değerli milletvekillerinin vebalidir. Yarın bir gün bu kanunu uygulayacak
olan kişiler, bu kanundan mutazarrır olacak kişiler, bu kanundan fayda bulacak
olan kişiler, hukuki dertlerine deva bulacak kişiler açıp baktığında
“Yukarıdaki maddeyle aşağı maddeyi bu Meclis hangi akla hizmet etmek için kabul
etmiştir?” diye düşünür, sorar ise vebalini üzerinizde hissedeceksiniz. Bu duygu ve
düşüncelerle, önerimizin kabulü yönünde oy verilmesini yüce heyetten arz ve
talep ediyorum. Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. 14’üncü maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Evlilik malları MADDE 15- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 Sıra Sayılı Kanun Tasarısının 15. maddesinin (2). fıkrasının madde metninden
çıkartılmasını ve fıkra numaralarının teselsül ettirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Bal? FARUK BAL (Konya)
– Konuşacağım. BAŞKAN – Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar) FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar, sizleri saygıyla selamlıyorum. Biraz önce
önergemiz reddedildi. Hukuk tekniğine, hukuk mantığına aykırı olmasına rağmen
oy çoğunluğuyla reddedildi. Oy çoğunluğu her zaman doğru olduğu anlamına
gelmez. Yanlışı da oy çokluğuyla doğrultamazsınız. İşte burada bir daha,
yanlışı oy çokluğuyla doğrultamayacağınız maddeye geldik. Bakalım buna ne
diyeceksiniz? Görüştüğümüz
maddede, evlilik mallarıyla ilgili gayrimenkullerin
yetkili mahkemesi belirlenir iken, bu gayrimenkullerin
bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu ifade ediliyor. Bu zaten var.
Tasarının 20’nci maddesinde, teselsül ettirirseniz 21’inci maddesinde, zaten gayrimenkullerin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. Niçin
buraya bir daha yazıyoruz? Kafa karıştırmak için galiba. Karışacak kafa bizim
kafamız olsa mesele yok, biz anlarız, zaten yanlışı fark ettik. Karışacak olan
kafa, değerli milletvekilleri, Türkiye’deki kafalar değil, yabancı ülkelerin
hukukçularının kafası karışacaktır. 20’nci maddede genel bir hüküm ihdas
edilmiş: Gayrimenkullerin bulunduğu yer mahkemesi
yetkilidir. 14’üncü maddede tekrar bir gayrimenkullerle
ilgili yetki maddesi ihdas edilmiş. “Demek ki, genel hükümlerden ayrılabiliniyor. O hâlde ben diğer yerlerde de genel
hükümlerden ayrılabilirim.” derse, böyle bir yorum yapılırsa, bu yorum da Türk
hukukunun bu hatasından kaynaklanır ise ve bu hatadan da bizim vatandaşlarımız
yabancı ülkelerde adli hatalara kurban giderse, vebali sizlerin üzerinde
olacaktır. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sayın Başkan… BAŞKAN – Evet,
Sayın İyimaya… Yalnız, Sayın
Komisyon, her madde üzerinde bu tip bir açıklama diye bir usul falan yok. ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değil, değil… Bir şey yok… Efendim,
uygulamada bir yanlışlığa mahal verilmemek bakımından. Bir defa, 15 oldu
önümüzdeki madde, 14’üncü maddedeki 2’nci bent: “Malların tasfiyesinde,
taşınmazlar için bulundukları ülke hukuku uygulanır.” Mallarla ilgilidir ve
aile hukuku kavramıdır. Evlilik mallarıdır. Öbürü ise tamamen ayni haklara
taalluk etmektedir. Farklı maddelerdir, farklı bölümlerdir. BAŞKAN – Farklı
maddeler diyorsunuz. FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, karşılıklı söz veriyorsanız, ben de bir söz istiyorum. BAŞKAN –
Arkadaşlar, şunu ifade etmek istiyorum: Şimdi burada tabii ki, bölümler
üzerindeki görüşmeler belirtiliyor. Ben Komisyonu da o hususta ikaz ettim.
Önerge üzerinde sadece önerge sahiplerinin ya
gerekçeyi okutmak üzere bir teklifi olur Başkanlığa yahut da önergeleri
üzerinde konuşurlar. Dediğiniz husus doğrudur. Ben de o hususta gerekli ikazı
yaptım. 15’inci madde
üzerinde verilmiş olan önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Soybağının kurulması MADDE 16 - BAŞKAN – Önerge
yok. Kabul edenler…
Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Soybağının hükümleri MADDE 17 - BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Evlât edinme MADDE 18- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Nafaka MADDE 19- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Miras MADDE 20- BAŞKAN – Sayın
Başkan, madde üzerinde bize intikal eden bir düzeltme talebi var. ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Düzeltme var efendim. 4’teki "6", "7" olacaktır. BAŞKAN –
"6","7" olacak, evet, onu arkadaşlarımız not alsınlar,
düzeltecekler. Madde üzerinde
iki adet önerge vardır, önergeleri geliş sıralarına göre okutup aykırılık
durumlarına göre işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun tasarısının 20. Maddesinin 2. fıkrasında yer alan
"hükümler" kelimesinin madde metninden çıkarılarak yerine
"usuller" kelimesinin yazılmasını arz ederiz.
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20. Maddesinde yer alan "yer hukuku"
ibaresinin "ülke hukuku" olarak değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Konuşacaksınız. Buyurun Sayın
Bal. (MHP sıralarından alkışlar) FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar, sizleri saygıyla selamlıyorum.
Önergeye katılan Sayın Bakana teşekkür ediyorum. İki tane hata bu maddede
düzeltilmiş olmaktadır. Hata şuydu
değerli arkadaşlarım: Bu maddenin birinci fıkrasında mirasla ilgili yabancı
hukuk belirlenirken, ölenin hukukuna tabi olacağı, maddi hukuk açısından açıklığa
kavuşturulmuştur. 1'inci maddede, ölenin maddi hukukunun uygulanacağı hususu
açıklığa kavuşmuştur. 2'nci madde ise
terekenin bulunduğu yerin hukukunu belirlemektedir. Terekenin bulunduğu yer
hukuku belirlenirken kullanılan “hükümler” kelimesi iki anlamda kullanılır, usuli hükümler, maddi hükümler. Eğer “hükümler” kelimesi
burada kalır ise, 1’inci maddeyle bu fıkra çelişir hâle gelecek. “Hükümler”
kelimesi çıkarılmış, yerine “usuller” kelimesi getirilmek suretiyle, terekeyle
ilgili, usuli işlemlerle ilgili bir fıkra olduğu
açıklığa kavuşmuştur. Bu açıklığa kavuşturma işlemine oyuyla destek veren Sayın
Bakana teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, yer
ve ülke hukukuyla ilgili önergemizin gerekçesinin okunulmasıyla yetinilmesini talep ederim. Sağ olun. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN –
Komisyonun takdire bıraktığı, Hükûmetin katıldığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 20. maddesinin 2. fıkrasında yer alan
“hükümler” kelimesinin madde metninden çıkarılarak yerine “usuller” kelimesinin
yazılmasını arz ederiz. Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Efendim, bir yanlışlık oldu. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Hayır, oyladığımız bu efendim. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Oyladığımız önerge oydu. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Şimdi, yer hukuku ve ülke hukukuyla ilgili. Hayır
efendim, hayır, bir yanlışlık yok, usullerle ilgiliydi kabul edilen. FARUK BAL (Konya)
– Usulle ilgili… BAŞKAN – Evet, o
kabul edildi. “Yer hukuku” ibaresinin “ülke hukuku” olarak değiştirilmesi
önergesini görüştük, kabul ettik. Şu anda diğer önergeyi okutuyorum, işleme
alıyorum. Evet, Komisyon? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Özellikle katılmıyoruz efendim. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – O ne demek? İç Tüzük’te öyle bir kelime yok. ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Bilinçli olarak, gerekçeli olarak anlamında
diyorum. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Takdire
bırakıyorsunuz. Gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: Bu
maddede usuli işlemlerde uygulanacak hukuk
düzenlenmektedir. Mirasın ölenin
millî hukukuna tabi olduğu bu maddenin birinci fıkrasında hükme bağlanmıştır. İkinci fıkrada
sadece mirasın açılması sebeplerine, iktisabına ve taksimine ilişkin usullerde
terekenin bulunduğu ülkenin yetkisi düzenlenmektedir. Ancak bu maddede
yer alan hükümler kelimesi hem usul hukuku ve aynı zamanda maddi hukuku
kapsamaktadır. 2675 Sayılı
Kanunda yer alan hükümler kelimesi akademik çevrede tartışma konusu olmuş ve uygulamada
da tereddüt yaratmış idi. Bu tartışma ve
tereddüdün ortadan kaldırılması ve uygulamaya açıklık getirilmesi amacı ile iş
bu önerge verilmiştir. BAŞKAN –
Saygıdeğer milletvekilleri, gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun katılmadığı, Hükûmetin takdire bıraktığı önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Kabul edilen
önerge istikametinde 20’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Aynî haklar MADDE 21- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 21. Maddesinde yer alan “yer hukuku”
ibaresinin “ülke hukuku” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya ) – Katılıyoruz
efendim. BAŞKAN – Sayın
Bal, gerekçeyi mi okutayım, konuşacak mısınız? FARUK BAL (Konya)
– Gerekçeyi okutun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarıda
ülke ve yer kavramları aynı amaçla farklı maddelerde kullanılmıştır. Bu durum
uygulamada tereddüde ve kavram kargaşasına yol açacaktır. Kavram birliği
sağlamak amacıyla bu değişiklik önergesi verilmiştir. BAŞKAN –
Gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun takdire bırakıp Hükûmetin katıldığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda 21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekilleri, Birinci Bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır. Şimdi, İkinci
Bölümün görüşmelerine başlıyoruz. İkinci Bölüm, 22
ila 49’uncu maddeleri kapsamaktadır. İkinci Bölüm
üzerinde söz alan saygıdeğer milletvekillerini heyetinize arz ediyorum:
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ali Rıza Öztürk,
Mersin; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Faruk Bal, Konya; Demokratik
Toplum Partisi adına Hasip Kaplan, Şırnak; AK Parti Grubu adına Mehmet Tunçak,
Bursa; şahısları adına, Ali Rıza Öztürk, Mersin;
Mehmet Tunçak, Bursa; Azize Sibel Gönül, Kocaeli;
Faruk Bal, Konya Milletvekilleri. İlk söz,
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk’ün. Sayın Öztürk, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
ALİ RIZA ÖZTÜRK (Mersin) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte
olan 47 sıra sayılı Yasa Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu üzerinde, 22’nci
ve 49’uncu maddeleri kapsayan ikinci bölümde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz
almış bulunuyorum. Hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi adına saygı ve sevgiyle
selamlıyorum. Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; yasa yapma ya da değiştirme
ihtiyacı, toplumdaki gelişen değişimler ve yapılan ilerlemelerle çok yakından
ilgilidir. İnsanlar tek tek yaşamaktan toplumsal
hayata geçtikten sonra insanlar arasındaki
ilişkilerin belirli kurallara bağlanması, insanlar arasındaki düzenin
sağlanması zorunluluğu doğmuştur. Keza, aynı şekilde, devletler de gelişen
dünyamızda uluslararası toplulukları oluşturmuştur. Uluslararası veya ulusal
toplumsal yaşamlarda beliren ilişkilerin zamanla eskidiği, toplumların
ihtiyacını karşılayamaz olduğu bir gerçektir. Uluslararası ilişkiler kurulurken
her şeyden önce ülkelerin ulusal çıkarlarını en önde tutmaları, yapılacak
uluslararası görüşme ve anlaşmalarda kendi ülkelerinin çıkarlarını düşünmeleri
asıldır. Türkiye’de,
özellikle son yıllarda, uluslararası ilişkilerde kararlı bir duruş, açık ve net
bir duruş gösterilememektedir. Gelişmiş kapitalist ve emperyalist ülkeler ile
gelişmekte olan ülkeler arasındaki ilişkiler, teorik olarak eşit temele
dayandırıldığı söylense de, gerçekte, fiiliyatta hiçbir zaman bu eşitlik
gerçekleşememektedir. Bu ilişkilerin eşitlik temelinde kurulması günümüzün en
önemli sorunlarından bir tanesidir. Türkiye, son
yıllarda, uluslararası dış politikada kararsız bir duruş göstermiştir. İleri
ülkelerin, kapitalist, emperyalist ülkelerin ekonomik güçlerini de kullanarak
geri kalmış ülkeleri yönlendirme ve etki altına alma politikalarının
uygulandığı alanlar hâline gelmiştir. Bu Meclisten 17 Ekim günü teröre karşı
mücadele için Hükûmete yetki veren tezkere çıkmasına
rağmen, kırk bir gün geçmiş olmasına rağmen tezkerenin çıkışından bugüne kadar,
hâlen uluslar arasında teröre karşı savaşta, terörü önlemede bir etkinlik
kurulamamış olmasının nedeni, herhâlde bu uluslararası güçlerin ülkemizi
yönlendirme nedeni olsa gerek. Sayın
milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa tasarısı da böylesine bir ihtiyaçtan
kaynaklanmış. 1982 yılında ilk yasa, 2675 sayılı Yasa çıktıktan sonra, o günün
koşullarını karşılayabilir nitelikte, ancak zamanla yapılan ilerleme ve
gelişmeler, toplumsal gelişmeler sonucunda, bu Yasa artık toplumsal ihtiyaçları
karşılamaktan uzak hâle gelmiştir. Aslında, 2675
sayılı Yasa, temel konuları, temel alanları düzenleyen bir yasa. Borçlar hukukuna
ilişkin düzenlemeler o Yasa’da yok. Daha sonra, Yasa’nın onaylanmasından sonra
yürürlüğe giren uluslararası anlaşmaların getirdiği değişiklikleri kapsamaktan
uzak kalmış. Yine, 2002 yılında Medeni Yasa’nın yürürlüğe girmesiyle, yeni
Medeni Yasa’nın getirdiği birtakım müesseseler, kurumlar karşılığı, paralellik
ilkesi karşılığı uluslararası hukukta bulunmamış ve daha sonra, nafaka
sözleşmesi gibi yapılan uluslararası sözleşmeler, artık kural olmaktan çıkarmış
yasa hükümlerini, istisna hâline getirmiştir; o nedenle bu yasa gündeme
gelmiştir, toplumsal ihtiyaçları karşılamak için. Bu yasanın birtakım
eksiklikleri vardır. Tasarının 23’üncü
maddesinde açık hukuk, örtülü hukuk seçimine ilişkin bir düzenleme vardır.
Sözleşmeden doğan borç ilişkileri, tarafların açık olarak seçtikleri hukuka
tabidir. Sözleşme hükümlerinden veya hâlin şartlarından tereddüde yer
vermeyecek biçimde anlaşılır bir hukuk seçimi de geçerlidir. Burada
anlaşılacağı üzere, bir de örtülü bir hukuk seçimi öngörülmüştür. Bunun
uygulamada çok sakıncaları olacaktır. Anlaşılabilir, net değildir, çünkü açık
olmayan bir irade beyanının her zaman için uyuşmazlığa neden olması mümkün
olduğundan, tasarının bu hâliyle yasalaşması hâlinde, sözleşmeden doğan borç
ilişkilerine uygulanacak hukuk konusunda tarafların bir anlaşma hâli içerisinde
bulunup bulunmadıkları her zaman için tartışma konusu yapılabilecektir. Tasarının 22’nci
maddesinde ise, uygulanacak hukukun o sözleşmenin tamamına mı yoksa bir kısmına
mı uygulanacağı hususu düzenlenmiştir. Burada da uygulanacak hukukun bölünmesi
gündemdedir. Konu sözleşmeye bir hukuk uygulanacak, sözleşmenin başka bir
kısmına da başka bir hukuk uygulanacak. Bu, özellikle konusu itibarıyla,
niteliği itibarıyla bölünmez, arasında çok kuvvetli bağ olan sözleşmeler
bakımından uygulamada çok ciddi sakıncalar doğuracaktır. Çünkü, tarafların
arasında yapılan sözleşmelerin bir bütünlük hâlinde değerlendirilmesi
tarafların iradelerine daha uygundur. O nedenle, taraflar arasındaki sözleşmeye
farklı farklı hukukların uygulanması uygulamada
sakıncalar doğuracaktır. Yine, tasarının
25’inci maddesi de “Tüketici sözleşmeleri” başlığı altında bir maddedir. Burada
da mesleki veya ticari olmayan amaçla mal ve hizmet ya
da kredi sağlanmasına yönelik tüketici sözleşmeleri, tüketicinin mutat meskeni
hukukunun emredici hükümleri uyarınca asgari koruma saklı kalmak kaydıyla,
tarafların seçtikleri hukuka tabidir. Bu düzenlemede, sözleşmesi açısından
geçerli olan tarafların seçtikleri hukukun uygulanması prensibine bağlı
kalınmış, ancak, tüketici sözleşmelerinin niteliği gereği istisnai bir
düzenleme getirilerek, seçilen hukukta tüketicinin korunması, tüketicinin mutat
meskeni hukukuna göre daha az elverişliyse, tarafların sözleşmeyle seçtikleri
hukukun dikkate alınmayacağı ifade edilmiştir. Bu istisnanın gerekçesi ise, Hükûmet gerekçesinde mutat mesken hukukunun tüketicinin en
iyi bildiği hukuk olduğu ve tüketiciyi en iyi koruduğu kabul edilen hukuk
olduğu cümleleriyle açıklanmıştır. Tasarının bu
hâliyle yasalaşması hâlinde, yabancı bir kişiyle tüketici sözleşmesi ilişkisine
giren satıcı, sağlayıcı ya da kredi veren, önceden
bilmediği veya bilmesi de kendisinden beklenmeyecek olan bir hukuka tabi
olacaktır. Zira, tasarıda yer alan açık hükme göre, her ne kadar yapmış olduğu
sözleşmede uygulanacak olan hukuk konusunda açık bir seçim yapılmış olsa dahi,
seçilen hukukun kuralları tüketicinin mutat meskeni hukukuna göre daha az
elverişli ise, taraflar arasında açıkça seçilen hukuka ilişkin kurallar
uygulanmayacaktır. Bunun ise satıcı, sağlayıcı veya kredi veren açısından çok
büyük sakınca yaratacağı kuşkusuzdur. Kaldı ki, aynı maddenin devam eden
fıkrasında, tüketici sözleşmelerinde tarafların açıkça uygulanacak hukuk
kararlaştırmamış olmaları durumunda tüketicinin mutat meskeni hukukunun uygulanacağı
kural olarak belirtilmiş olmakla beraber, bu kuralın uygulanması belirli
şartlara tabi kılınmıştır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın Öztürk, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) - Bu şartlar incelendiğinde, sözleşmenin kurulmasında satıcı,
sağlayıcı ya da kredi verenin tüketicinin mutat
meskeni yerinde gerçekleştirdiği birtakım fiilî davranışlarıyla, âdeta
tüketiciyi satın almaya ikna etmesi gibi bir durum söz konusudur. Böyle bir
durumda, elbette satıcı, sağlayıcı ya da kredi
verenden tüketicinin mutat meskenindeki yer hukukuna tabi olması beklenebilir.
Ancak, sözleşmenin satıcı, sağlayıcı ya da kredi
verenin kendi ülkesinde gerçekleştirdiği durumlarda da tüketicinin mutat
meskeni hukukunun emredici nitelikteki asgari koruma hükümlerinin uygulanması,
yukarıda da belirtildiği üzere, satıcı, sağlayıcı ya
da kredi verenin önceden bilmediği ve bilmesi de kendisinden beklenemeyecek bir
hukuka tabi kılınması sonucunu doğurmaktadır ki, bu da yanlıştır. Diğer
görüşlerimizi şahsım adına yapılan görüşmelerde belirteceğim. Saygılar
sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, saat 20.00’de toplanmak üzere birleşime ara
veriyorum. Kapanma Saati : 19.15 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 20.04 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER : Fatma SALMAN KOTAN (Ağrı), Yaşar TÜZÜN
(Bilecik) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Üçüncü
Oturumunu açıyorum. 47 sıra sayılı
Kanun Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. Komisyon ve Hükûmet yerinde. Tasarının ikinci
bölümü üzerinde, şimdi söz sırası Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya
Milletvekili Sayın Faruk Bal’a aittir. Sayın Bal,
buyurun efendim. MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar saygıyla
selamlıyorum, hayırlı akşamlar diliyorum. Görüşülmekte olan
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki 47 sıra sayılı Kanun
Tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini açıklamak üzere
huzurunuzdayım. Değerli
milletvekilleri, bu kanunun birinci bölümü görüşülür iken, iki önemli
hassasiyeti yerine getirebilmek için, Milliyetçi Hareket Partisi olarak
değişiklik önergeleri vermiştik. Bu hassasiyetleri, tekrar, bilginize sunmak
istiyorum. Dünya, tarım
toplumundan sanayi toplumuna, sanayi toplumundan da 21’inci yüzyılda bilgi
toplumuna geçtiği şu süreçte küçülmüş vaziyettedir.
Bilim ve teknolojinin imkânları ve kabiliyetleri, insanların dünya üzerindeki
seyahatlerini çok uzun mesafelere yakın zamanda ulaşabilme imkânını sunmakta ve
dolayısıyla insanlar arasında -ülkelerin sınırını da aşarak- ilişkiler, siyasi,
iktisadi, ticari ve beşerî manada genişlemektedir. Bu insani ilişkiler
genişledikçe, derinleştikçe, karmaşık bir vaziyet aldıkça, sonuç itibarıyla
ihtilafları doğurmaktadır. İhtilaflar ortaya
çıktığı zaman, bugün görüştüğümüz kanun ile iki konu çözümlenmek üzere
huzurunuza gelmektedir. Çözümlenecek birinci sorun, farklı ülkelerde ikamet
eden, farklı ülkelerde yaşayan veya o ülke vatandaşı olan insanlar arasında
ortaya çıkan ihtilaflarda hangi ülkenin kanunu uygulanacak? İşte bu soru, hukuk
dilinde “kanunlar ihtilafı” dediğimiz meseleyi karşımıza getirmekte. İkinci
soru ise, hangi ülke bu ihtilafları yargılayacaktır? Bu da “uluslararası
mahkemelerin yetkisi” dediğimiz sorunu karşımıza çıkarmaktadır. Gerek kanunlar
ihtilafında gerekse uluslararası yargı yetkisi konusunda, her ülke çok
mutaassıp bir şekilde tavır almıştır, her ülke kendi kanununu uygulatmak
istemiştir, her ülke kendi mahkemesinin yetkili kılınmasını istemiştir. Tarihi
boyunca, 1700’lü yıllardan başlayan bu mücadele, sonuç itibarıyla ülkeler
arasında ihtilafları çözebilmek için bu iki konuda birtakım sözleşmelerin
akdedilmesine, uluslararası sözleşmelerin hayata geçirilmesine imkân vermiştir
ve bunlar evrensel kültürün bir parçası olmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak tabii ki, evrensel kültürün bir parçası hâline gelen uluslararası
sözleşmelere saygılıyız. Ancak, bunun anlamı, 21’inci yüzyılda varlığını ağır
bir şekilde hissettiren küreselleşme etkisiyle, vatandaşlarımızın hukukunu
yabancı ülkelerin insafına terk etmek anlamına gelmez. Yine, küreselleşmenin
varlığı -bu bağlamda değerlendirecek isek- vatandaşlarımıza uygun olmayan
şartlarda yabancı hukukun uygulattırılmasına imkân vermek anlamına da gelmez.
İşte, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bütün gayretimiz, çabamız buydu. Bu
kanunun birinci bölümünde, maalesef, bu amacımıza ulaşmakta çoğunluk oylarını
aşamadığımız için başarılı olamadık. Temenni ederim ki, bu bölümde aklıselim
hâkim olur. Temenni ederim ki, bu bölümde, burada tartışılan konu bir parti
meselesi değildir. Burada tartışılan konu, ülkenin yabancı bir ülkede üreteceği
hukuk eserlerinin –mahkeme kararları dâhil olmak üzere- değerlendirilmesi
meselesidir. Yine burada tartışılan konu, Avrupa’da 4,5 milyonu aşmış ve
dünyanın dört bir tarafına yayılmış olan vatandaşlarımızın, o ülkelerdeki
ihtilaflarının çözümünde kanunlar ihtilafına onların lehine çözüm getirebilme
sorunudur ve yine, Avrupa’da 4,5 milyon, ama dünya çapında baktığımız zaman 6
milyona yaklaşmış olan farklı ülkelerde yaşayan insanlarımıza yargılanacağı
yerin kendi bildiği hukukun uygulandığı ikametgâhı diye tanımlayabileceğimiz
kendi hukukumuz olsun. İşte, bu çerçeve
içerisinde, bu genel perspektif içerisinde ikinci bölüme de değişik önergelerle
katkıda bulunmaya çalışacağız. Milliyetçi Hareket Partisinin bu bölümdeki
katkısı da pozitif muhalefetin ürünü olacaktır. Milliyetçi Hareket Partisinin
bu bölümdeki katkısı, yine demokratik bir işleyişe, uzlaşmacı ve katılımcı bir
anlayış ile bu kanunun olgunlaştırılması amacına yönelik olacaktır. Ancak
-özellikle iktidar partisini kastediyorum- bu olumlu ve müspet tavrımızın
karşılığını bulabildiğimizi ifade edemiyoruz. Değerli
milletvekilleri, bu bölümde değişik sözleşmelerle ilgili hükümler, ağırlıklı
olarak uluslararası sözleşme hükümlerine paralel olarak düzenlenmiştir.
Bunların büyük bir bölümüne biz de katılmaktayız. Ancak, sözlerimin başından
itibaren ifade etmeye çalıştığım kanunlar ihtilafına Türk kanunlarını hâkim
kılabilecek iç düzenlemeleri yaparken ve kendi vatandaşlarımızın hukukunu iyi
bir şekilde koruyabilme amacına yönelirken ciddi bir değişikliği de teklif
olarak ileri sürmekteyiz. Bu değişiklik, 39’uncu maddeyle ilgilidir, teselsül
eden hâliyle sanıyorum 40’ıncı madde olacaktır. Değerli
arkadaşlarım, yabancı unsur taşıyan davalar, ülkemizde, çok küçük ilçeler
itibarıyla ifade ediyorum, çok nadir olarak uygulanan dava türleridir. Bu dava
türleri nadir olarak karşılaşıldığı içindir ki, bilgi birikimi ve tecrübe, hem
yargı görevi yürüten arkadaşlarımız açısından değerlendirdiğimizde bir eksiklik
olmaktadır hem de yargının diğer unsuru olan müdafi görevini üstlenen, savunma
görevini üstlenen arkadaşlarımız açısından ciddi bir bilgi ve tecrübe
eksikliğini ifade etmektedir. Bu bilgi ve
tecrübe eksikliğinin ortaya çıkardığı hukuki ürün, yani mahkeme kararı, yabancı
unsur taşıdığı için mutlaka yabancı bir ülkede değerlendirilmektedir. İşte
orada değerlendirildiğinde, bizim mahkemelerimizden sâdır olmuş kararlar ciddi
bir şekilde eleştirilmekte ve bazen de eleştirilemeyecek kadar hafife
alınmaktadır. Canlandıralım:
Türkiye'nin dört bir köşesinden ilçeleri, Ağrı’nın Patnos, Hakkâri’nin
Şemdinli, Antalya’nın dağ yöresinde bulunan Gündoğmuş ilçesi, Sinop’un -benim
de görev yaptığım- Türkeli ilçesi -ki, orada
karşılaştım böyle bir davayla- batıdaki ilçelerimizi, küçük ilçelerimizi, zaten
dava sayısı azdır ama bu azların içerisinde yabancı unsurlu dava belki sekiz on
yılda 1 veya 2 defa gelmektedir. Dolayısıyla, küçük ilçelerde görev yapan hâkim
ve savcı arkadaşlar bazı yerlerde bir yıl görev yapmakta -5’inci bölgelerde-
bazı yerlerde de iki yıl görev yapmaktadır. Dolayısıyla, nadiren karşılaşılan
bu davanın bir an önce görev süresinin tamamlanması tarihine kadar ertelenmesi
için sebep aranmaktadır. Bunun anlamı, adil bir yargılanmanın ihlalidir. Bunun
diğer bir anlamı, makul sürede davanın bitirilmesinin engellenmesidir. Bu
ikisinin anlamı ise Türkiye'nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde mahkûm
olması demektir. Bu kadar çıplak bir gerçek var iken bu soruna bir çözüm
üretmek bu Meclisin görevidir ve Türkiye Cumhuriyeti devleti hükümran bir
devlet olduğuna göre, usul hükümlerini kendi iç hukukuna göre dilediği gibi
düzenleme hakkına sahiptir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Bal konuşmanızı tamamlar mısınız. Buyurun. FARUK BAL
(Devamla) – Mevcut Kanun’da, nasıl, mahkemelerini yer itibarıyla yetki kuralına
tabi kılmış ise, aynı kuralı, bu yetki kuralını il düzeyinde de gerçekleştirmek
hak ve yetkisine sahiptir. Hiç kimse, bunu bize, niye yaptınız diyemez. Zaman
darlığı nedeniyle sözlerimi burada kesmek zorunda kalacağım; ben kesmesem bile
Başkan kesecek ama ilgili madde geldiğinde tekrar bunu sizlerle paylaşmaya
çalışacağım. O hâlde gelin, burada bir açılım yapalım; gelin, ülkemize hukuki
bir yenilik kazandıralım. Bu yenilik, sadece Türkiye’de uygulanacak bir yenilik
değildir, diğer ülkelerde de vardır. Kaliteli, yabancı ülkelerde tebessümle
karşılanmayan, yabancı lisanlara çevrildiği zaman eleştirilmeye bile değer
bulunmayan bir metinle karşı karşıya kalmayalım. Gelin, birlikte, kıdemli
hâkimlerin, bilgi ve beceri birikimi daha yüksek hâkimler… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kesildi) FARUK BAL
(Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bal. Bölüm üzerinde, Demokratik
Toplum Partisi adına Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan. Sayın Kaplan
buyurun. (DTP sıralarından alkışlar) DTP GRUBU ADINA
HASİP KAPLAN (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli üyeler;
Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun Tasarısı, gerçekten bir
ihtiyaç ama öncekinin değiştirilmesinden sonra kapsamının genişletilmesi
karşısında da bir karmaşa yaratabileceği endişesini bir hukukçu olarak ben
duyuyorum. 1982 yılında
Millî Güvenlik Konseyi döneminde çokça yasa çıkarılmıştı. İstanbul Üniversitesinin
de böyle bir çalışması vardı. O arada, “bunu da çıkaralım” denilerek birkaç
maddelik tenfiz hukuku, yabancı mahkeme kararlarının
tanınması, tebligat gibi konuları içeren milletlerarası özel hukuk ve usul
hukuku şimdiki kanun tasarısıyla çok kapsamlandırılmış.
Şöyle baktığımız
zaman, evet, Medeni Kanun’umuzu değiştirdik. Bunun yanında birtakım
uluslararası sözleşmeleri de imzaladık nafakadan telif haklarına kadar. Avrupa
Birliği müktesebatının getirdiği yükümlülüklerimiz de var, bunu da biliyoruz.
Bunları yaparken bir de ülkemizin gerçeklerini bilmemiz gerekiyor. Dışarıda
yaşayan 5 milyona yakın yurttaşımızın -ki, milletlerarası özel hukukun ana
teması yabancı unsurlu dava olmasıdır- yani, yabancılık unsuru taşıdığı zaman
gündeme gelecek ihtilafların çözümüne ilişkindir. Şimdi, bu kapsamda baktığımız
zaman, Türk Ticaret Kanunu reformu henüz sırada beklerken, tüketici haklarıyla
ilgili, sigorta hukukuyla ilgili, ulaşım sözleşmeleriyle ilgili sözleşmeler de
hâlâ yasalaşma sürecini beklerken, bu üzerinde konuşacağım bölümde birkaç
karmaşa, birkaç da olumlu bulduğum madde üzerinde özellikle konuşmak istiyorum.
Örneğin, 22’nci
madde olarak “Hava, deniz ve raylı taşıma araçları üzerindeki ayni haklar,
menşe ülke hukukuna tâbidir.” deniliyor. Bunun adı, deniz taşımacılığında
geminin sicilidir, hava taşıma aracında da tescil edildiği yerdir. Şimdi, bunu
düşündüğümüz zaman şöyle bir hoş olmayan nokta aklımıza geliyor: Seyşel Adaları’na veya Malta veya Afrika’nın bir ülkesinin
bandırasına kayıtlı gemilerin ülkemizde bolca seyrettiğini biliyoruz. Vergi
kaçırmak için, kayıt dışı ekonomi için o ülkelerin bandıralarını alan birçok
kişi biliyoruz. Bu tür bir hu-kuk bir noktada acaba
bunu teşvik etmez mi? Eğer şeyi düşünürsek, yabancı unsurlu bir du-rumu çözmeye kalkarken acaba
böyle bir maddeyle de bu teşvik edilmez mi?
Yine, sistematik
olarak evet dil sadeleştirilmiş ama sistematik olarak da bir dağınıklık var
yasada. Bakıyorum 23’üncü maddede “Fikrî mülkiyete ilişkin haklara uygulanacak
hukuk” deniyor. Bu, çok önemli ve gerçekten fikrî mülkiyet konusu -ki gerekçede
de biraz vurgu yapılmış- Dünya Fikrî Mülkiyet Örgütünün, WIPO’nun
ve Dünya Ticaret Örgütünün Ticaretle Bağlantılı Fikrî Mülkiyet Sözleşmesi TRIPS’in ayrıca fikir ve sanat eserleri ve sınai mülkiyet
hakları var. Şimdi, buna her şey girer, marka girer, patent girer, bir şarkının
sözü girer, aranjmanı girer, bestecisi girer, yorumcusu girer, bir sinema filmi
girer, bunun dışında tasarımlar girer, projeler girer; bir mimarın projesinden
tutun da çok kapsamlı bir alan ve genelde en çok yabancı unsurluluk bu alanda
gözükür. Yani, Türkiye’nin önündeki en ciddi sorunlardan birisi de budur. Bu
yabancılık unsurunda, yakın zamanda karşılaştığım bir film sözleşmesini
örneklemek istiyorum. Almanya, Fransa, İsviçre ve İngiltere ortaklı bir film
sözleşmesinin imzalanması durumunda sermaye koyanların hakları aldığınız zaman
beş ayrı ülke vatandaşı. Tabii ki, bir ortak hukuk seçmeleri -ki, burada o var-
doğru bir alan. Şimdi, bunun yanında doğacak ihtilafın çözümü konusunda da
çözümün net konması lazım. 23’üncü madde diyor ki: “Bu konuda tespit edilen
hukuk geçerlidir.” Arkasında, ikinci paragrafta, “Yoksa tespit edilmiş hukuk,
taraflar isterse yeni bir yeri tespite yetkili kılabilirler.” Bunu hepimiz
biliyoruz, hukukta, taraflar isterse davayı ibra eder, davayı reddeder, davadan
feragat eder. Yani, şimdi, bu iki paragrafın içerik olarak bir şey ifade
etmediğini tek başına ifade etmek istiyorum. Arkasından,
taşınmazlar giriyor, tüketici sözleşmesi giriyor, iş sözleşmeleri giriyor,
geliyor madde 28’e, tekrar fikrî ve sınai haklara geliyor. Şimdi, bu kopukluk…
Yani, bu maddenin ikisi, birbirini tamamlayan iki maddenin böyle bir kopuk bir
şekilde yer alması ve fikrî mülkiyet haklarına ilişkin sözleşmeden doğacak
ihtilafların burada çözümü, araya çok farklı konular konulduktan sonra ayrı
maddeler olarak düzenlenmesi, amaca tam uygun tanzim edilmediğini gösteriyor. Haksız fiillerle
ilgili yeni düzenlemenin, gerçekten yurttaşlarımızı koruyucu olduğunu
düşünüyoruz ve onun devamındaki 35’inci maddede, özellikle kişilik hakları
ihlalindeki sorumluluk konusunda radyo, televizyon, medya yoluyla, İnternet veya diğer kitle iletişim araçları kanalıyla doğan
ihlallerin, zarar görenin seçimine göre hak arayabilme yolunun geliştirilmiş
olması çok önemlidir. Biliyorsunuz Facebook, YouTube, İnternet kanalları, arama motorları çok yaygın olarak zaman
zaman bu tür mağduriyetlere yol açan fiillerin
işlenmesine neden oluyor. Tabii, bunun uygulama alanı olarak, bunu tespit eden
bir mağdurun Türkiye’de dava açtığı zaman, o hukuku uygulayacak yargıcın bu
uzmanlık alanı konusundaki eğitimi son derece önemli. Yani bir noktada bu tür
milletlerarası özel hukuk gibi davalar tıpkı fikrî ve sınai haklar mahkemesi
gibi, ticaret mahkemeleri gibi uzmanlık alanı gerektiren alanlar olarak ortaya
çıkıyor. Bunların çözüm alanı çözüm hukuku ve çözüm mercisi konusunda da, tabii
ki burada düzenleme, iç hukuk konusu burada olmayacak ama özellikle haksız
rekabet konusunda zaten Avrupa Birliğinin bir rekabet hukuku var, zaten Lüksemburg’da Avrupa Birliğinin bir ekonomi Mahkemesi var.
Avrupa Birliği hukukunun ekonomi mahkemesinde farklı ülkeler arasındaki
sorunları gidermede uyguladığı bir sistem var. Bu sistem uygulanırken, bu
uluslararası sorunların giderilmesinde, bizim bu taslağı yasalaştırdığımız
zaman, iki ülke şirketi arasında doğacak hukukta Avrupa Birliği hukukuna göre
bir yargılamanın öngörülmemiş olması bir eksiklik olarak tezahür ediyor. Yani
çok basit bir örnekle geçiştirmek istiyorum öneminin altını çizmek için, ki bu
maddenin devamında tahkim vardır… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Kaplan, konuşmanızı tamamlar mısınız. Buyurun. HASİP KAPLAN
(Devamla) - …tahkim sözleşmelerinin geçerliliği vardır. Biliyoruz ki bugünkü
basında da vardı, Uzan’ın Birleşmiş Milletlere,
tahkime, hatta Lüksemburg Mahkemesine yaptığı
başvurular var, 40 milyar dolar civarında bir tazminat talebi var. Bu tazminat
talebi kabul edildiği zaman ne olacaktır? Yine buradaki yasa hükmüne göre,
tahkim kuralları ve tenfizi uygulanarak, Türkiye’de,
hazineye rücu edilecektir, yani hazineden bunun
ödemesini yapacağız. İşte bu kurallar, o denli önemli noktalar açısından
geçerli. Bunu burada ifade etmek istiyordum. Teşekkür
ediyorum. (DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. AK Parti Grubu
adına, Bursa Milletvekili Mehmet Tunçak. Buyurun. (AK
Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA MEHMET TUNÇAK (Bursa) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 47 sıra
sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun Tasarısı’nın,
yeni ihdasıyla, 22 ila 49’uncu maddeler arasını kapsayan ikinci bölüm hakkında
AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sizleri bu vesileyle saygıyla
selamlıyorum. Bizden önce
konuşma yapan değerli konuşmacıların, değerli hatiplerin kanun tasarısına
yaptığı katkılardan ötürü ayrıca teşekkür ediyorum. İstisnai
konularla ilgili olarak değil fakat tasarının geneli hakkındaki, bazı
hususlardaki bilgileri sizlerle paylaşmak isterim. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının birinci kısım ikinci bölümünde “Kanunlar
İhtilafı Kuralları” içerisinde yer alan 22 ila 40’ıncı maddeler arası hükümler,
taşıma araçlarını, fikrî mülkiyete ilişkin haklara uygulanacak hukuku, sözleşmeden
doğan borç ilişkilerinde uygulanacak hukuku, taşınmazlara ilişkin sözleşmeleri,
tüketici sözleşmelerini, iş sözleşmelerini, fikrî mülkiyet haklarına ilişkin
sözleşmeleri, eşyanın taşınmasına ilişkin sözleşmeleri, temsil yetkisini,
müdahaleci kuralları, sözleşmeden doğan ilişkinin varlığı ve maddi
geçerliliğini, ifanın gerçekleştirilme biçimi ve tedbirleri, haksız fiilleri,
kişilik haklarının ihlalinde sorumluluğu, imalatçının sözleşme dışı
sorumluluğunu, haksız rekabeti, rekabetin engellenmesinin neticelerini,
sebepsiz zenginleşmeyi düzenleyen hükümler olup, müteakiben ikinci kısmın
birinci bölüm, yani 40 ila 49’uncu maddeler arası Türk mahkemelerinin
milletlerarası yetkisinin içeriğinde düzenlenen milletlerarası yetkiyi,
Türklerin kişi hâllerine ilişkin davaları, yabancıların kişi hâllerine ilişkin
bazı davaları, miras davalarını, iş sözleşmesi ve iş ilişkisi davalarını,
tüketici sözleşmesine ilişkin davaları, sigorta sözleşmesine ilişkin davaları,
yetki anlaşması ve sınırlarının belirlenmesini, teminatı, yabancı devletin
yargı muafiyetinden yararlanamayacağı hâlleri düzenleyen hükümler içermektedir.
Fevkalade önemli
ve reform niteliğinde olan bu yasa, 47 sıra sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve
Usul Hukuku Hakkında Kanun Tasarısı, hazırlık aşamasında öncelikle değişiklik
tasarısı olarak düzenlenmeye başlanmış fakat geniş bir değişiklik söz konusu
olunca kanun tasarısı olarak düzenlenmiştir. Genel anlamda 10 madde aynı
kalmış, 49 madde değişmiş ve yeni verilen değişiklik önergeleriyle bu sayı daha
da artmış, 24 yeni madde, yeni ihdasıyla birlikte yeniden konulmuş ve 4 madde
de metinden çıkarılmıştır. Netice olarak 66 maddelik bir tasarı oluşmuştur. Tasarının Birinci
Kısım İkinci Bölümünde yer alan borç sözleşmelerinin hükümleri hazırlanırken
öncelikli hareket noktası, milletlerarası özel hukuk adaletine ulaşma
çabasıdır. Tarafların menfaatlerinin dengelenmesi isteğinin yanı sıra,
uygulanacak hukukun seçimi de taraflara bırakılarak, milletlerarası özel
hukukun adaletinin sağlanmasında önemli bir adım atılmıştır. Yani, taraflara
kendi hukuki ilişkilerinde uygulayacakları hukuku belirleyebilme imkânı ihdas
edilmiştir. Uygulanacak hukuk seçimi yapılmadığı takdirde, objektif olarak en
sıkı ilişkili hukuk, edimin ifa yeri hukuku, edim borçlusunun mutat meskeni hukuku
gibi düzenlemeler tasarıya eklenmiştir. Borç
sözleşmeleriyle ilgili olarak getirilen bir yenilik de zayıf tarafın
korunmasına yönelik hükümlerin değerlendirilmesidir. Sözleşme hukukunda
muhafaza edilen hukuk seçimi ilkesi objektif bağlama kurallarının taraflara
verdiği güvence çerçevesinde tüm milletlerarası özel hukuk yasalarında ve
Avrupa Birliği müktesebatında olduğu gibi belli kısıtlamalara da tabidir.
Ayrıca, haksız fiillerde eski kanunda bulunan istisna kuralları aynen bu kanuna
da aktarılmıştır. İkinci Kısımda
düzenlenen usul hukuku alanında fazlaca bir değişikliğe gidilmemiş, Birinci
Kısım İkinci Bölümde bulunan ve az önce konuşmamızda da değindiğimiz bazı
bağlama kurallarına ilişkin yetkili mahkeme hükümleri, özellikle tüketici
mahkemeleri ve iş mahkemeleri ile ilgili olarak, mutlaka içine konulmuştur. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; kanun tasarısının bu şekliyle de hayırlı olması
temennisiyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Şahsı adına ilk
konuşmacı, Mersin Milletvekili Ali Rıza Öztürk. Sayın Öztürk, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar) ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa
tasarısıyla ilgili şahsım adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Yasa tasarısının
23, 25, 27 ve 43’üncü maddelerinde, sözleşmeyle en sıkı ilişkili hukuk, iş yeri
hukuku, mutat mesken hukuku, mutat iş yeri gibi hukuk sistemimizde doğrudan
tanımı olmayan, öğretide tartışılan yeni kavramlar getirilmekte ve gerekçe
olarak da öğretiyle uygulamanın önünün açıldığı söylenilmektedir. Oysa, tüm
yasalarımızda yasal adres açısından “gerçek kişiler için yerleşim yeri, tüzel
kişiler içinse ticaret siciline kayıtlı olunan” tanımı tartışmasız olarak
kullanılmaktadır. Bunun dışında,
sözleşmeye dayalı ilişkilerde “sözleşmenin yapıldığı yer” veya “ifa edildiği
yer”, haksız fiilde ise “fiilin gerçekleştiği yer” gibi kavramlar da pek çok
Avrupa hukuk ülkesinde olduğu gibi bizde de yerleşmiş olan kavramlardır.
“Sözleşmeyle en sıkı ilişkili hukuk” Türk hukukunda yerleşmiş bir kavram
olmadığı için aynı olayda Türk yargısı açısından farklı, başka ülke yargısı
açısından farklı anlamlar ve sonuçlar kazanabilecektir. Kaldı ki, madde
metninden, iş yeri hukukundan kastedilenin, gerçek kişilerle ilgili sicilde iş
yeri olarak tescil edilen yer yahut gerçek kişinin faaliyetlerini sürdürdüğü
yer mi olduğu, tüzel kişilerdeyse bu kavramın tüzel kişilerin ticaret siciline
kayıtlı olduğu yeri mi yoksa şubelerini mi kapsadığı yahut bu tanımla, aynı
şekilde tüzel kişinin faaliyetlerinin fiilen sürdüğü ya
da çoğunlukla sürdürdüğü yerin nasıl anlaşılacağı açık değildir. Yasada, yol
gösterici olsa da bir tanıma yer verilmemiştir. Yine bu madde
metniyle, “mutat mesken hukuku” kavramıyla kastedilen yerleşim yeri hukuku ise,
bu, açıkça yazılmalıdır. Zira, yerleşim yeri hukuku tanımı yapılmış ve
yerleşmiş bir kavramdır. Şayet “mutat mesken”le başka bir kavram kastediliyorsa
burada yeni kavramın tanımı yapılmalıdır. Yasa tasarısında
yer alan bu gibi ve benzeri düzenlemeler, objektif ve belirli olması gereken
yasaları her türlü yoruma açık ve tartışmalı hâle getirir ki yasa gerekçesinde
dahi net bir tanımı yapılamayan bu tür metinlerin uygulamada neden olabileceği
karmaşa kolaylıkla, önceden öngörülebilmektedir. Tasarının 47’nci
maddesi teminatı düzenlemektedir. “Türk mahkemesinde dava açan, davaya katılan
veya icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişiler, yargılama ve takip
giderleriyle karşı tarafın zarar ve ziyanını karşılamak üzere mahkemenin
belirleyeceği teminatı göstermek zorundadır.” düzenlemesine yer verilmektedir.
Madde metninde, Türkiye’de dava açan, davaya katılan ya
da icra takibinde bulunan yabancı gerçek ve tüzel kişilerin teminat yatırmak
zorunda olduğu belirtilmiştir. Ancak, gerçek ya da
tüzel kişi ifadesi her zaman için Türkiye’de bu yönde hukuki girişimde
bulunanları ifade etmek için yeterli kalmayabilir. Zira, gerçek ve tüzel kişi
ifadeleri Türk hukukundaki anlamları gözetilmek suretiyle kanuna geçirilmiştir.
Oysa, örneğin, yabancı bir devlet kurumunun, yabancı bir şirkete ait iflas
idaresinin Türkiye’de dava açması durumunda, mevcut düzenleme bu kişileri ifade
etme noktasında yetersiz kalabilecektir. Bu sebeple, gerçek ya
da tüzel kişiliği bulunmamakla beraber dava ehliyeti bulunabilen kişiler de
olabileceği göz önüne alınarak, “yabancı ve gerçek ve tüzel kişiler” ifadesinin
karmaşık olduğu açıkça bellidir. Nitekim,
tasarının “Ehliyet” başlıklı 8’inci maddesinde, tüzel kişiliği bulunmayan kişi ya da mal topluluklarından bahsedilmiş ve bunların ehliyet
açısından hangi hukuka tabi olacakları açıkça düzenlenmiştir. Öte yandan
“yabancı tüzel kişi” ifadesinden ne anlaşılması gerektiğinin kanunda açıkça
yazılı olmaması da tartışmaları beraberinde getirebilecektir. Ayrıca, madde
metninde davaya müdahil olan yabancı, gerçek ve tüzel
kişilerin de teminat yatırmak zorunda oldukları ifade edilmiş ise de açılmış
bir davaya müdahale etme, asli müdahale ve ferî müdahale şeklinde olmak üzeri
iki türlü mümkün bulunmaktadır. Davaya ferî müdahale hâlinde müdahil olan taraf davayı kaybetmiş olsa dahi yargılama
giderlerinden sorumlu tutulamayacağından, davanın tarafı olmadığı için, madde
metninde yer alan “davaya katılan” ifadesinin “davaya asli müdahil
olarak katılan” şeklinde düzeltilmesinin daha uygun olacağı görüşündeydim. Tasarının 47’nci
maddesinin ikinci fıkrasında, burada “mahkeme dava açanı, davaya katılanı veya
icra takibi yapanı, karşılıklılık esasına göre, teminattan muaf tutar”
hükmündedir. Hâlen yürürlükte
bulunan 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkındaki
Kanun’un konuya ilişkin 32’nci maddesinin son fıkrasında ise “Karşılıklılık
esasına göre teminat göstermekten muaf tutabilir.” hükmündedir. Hâlen
yürürlükte bulunan 2675 sayılı Kanun’un 32’nci maddesi teminat muafiyeti için
iki şartın bir arada bulunması gerektiğini ifade etmektedir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sürenizi
aştınız, lütfen konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. ALİ RIZA ÖZTÜRK
(Devamla) – Buna göre taraflar arasında karşılıklılık bulunacak ve dava veya
takibin niteliğine ve durumuna göre davacıyı, teminat göstermekten muaf tutacak
haklı sebepler bulunacaktır. Bu iki şartın gerçekleşmesi hâlinde hâkim
teminattan muaf tutmaya karar verebilecektir. Oysa mevcut tasarıda bu iki
şartın birlikte gerçekleşmesi aranmamış, sadece bir şartın gerçekleşmesi
hâlinde hâkim teminattan muaf tutabilecektir. Bu durumda, bizim yabancı bir
ülkede karşılıklılık esasına göre teminattan muaf tutulmama hâlinde bizim
Türkiye’de ise muaf tutulacaktır. Bu nedenle, bu yönleriyle bu yasanın
uygulamada sıkıntılar vereceğini de düşünmekteyim. Bu yasanın Türk
milletine hayırlı olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Öztürk. Şahsı adına
ikinci konuşmacı, Malatya Milletvekili İhsan Koca. Sayın Koca,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) İHSAN KOCA
(Malatya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 47 sıra sayılı Milletlerarası
Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun Tasarısı’yla ilgili olarak şahsım
adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 1982 yılında
yürürlüğe giren 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında
Kanun, yürürlüğe girdiği tarihte o dönemki ihtiyaçları karşılar mahiyette kabul
edilmekteydi. Ancak, günümüzde milletlerarası özel hukukta meydana gelen
gelişmeler ve Avrupa Birliği konusunda ülkemizde yaşanan dönüşümlerle,
milletlerarası özel hukuk ve usul hukuku alanında yeni ihtiyaçlar ortaya
çıkmış, bu ihtiyaçları karşılayacak bir kanun tasarısına da ihtiyaç hasıl
olmuştu. Dolayısıyla, bu ihtiyaçları karşılayacak kanun tasarısı çalışmaları
22’nci Dönemde gerçekleştirilmiş, bu çalışmalarla yeni tasarıda ihtiyaçlara cevap
verecek birtakım düzenlemeler gerçekleştirilmiştir. Bu düzenlemeler: İkinci
bölümde ele alınan, 22’nci maddede yer bulan “Taşıma araçları” başlıklı
düzenleme. Yine, 23’üncü maddede önceki kanunun 24’üncü maddesini kısmen
karşılayan düzenlemeye yer verilmiş. Bir yenilik olarak “Taşınmazlara ilişkin
sözleşmeler” 25’inci maddede yer almış. 26’ncı maddede “Tüketici sözleşmeleri”
yer almış ve diğer maddelerde de günümüz ihtiyaçlarını karşılayacak yeni
düzenlemelere yer verilmiş bulunmaktadır. Bunlardan, önemlilerinden bir tanesi
de 44’üncü maddede yer bulan ve ilk defa yer alan iş sözleşmesi ve iş
ilişkileri davalarıdır. 2675 sayılı Kanun’da, iş sözleşmesi ve iş ilişkilerinde
Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisini düzenleyen bir hüküm
bulunmamaktaydı. İş sözleşmelerinin taşıdığı özellik sebebiyle, gerek doktrin
ve gerek uygulamada, iç hukuktaki yetki hükümlerinden hareketle milletlerarası
yetkinin belirlenmesi yetersiz kalmaktaydı. Bu madde, bu ihtiyaçları da
karşılama amacı gütmektedir. Ben, bu tasarının
hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür ediyor ve tasarının hayırlı olması
dileklerimle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Koca. Saygıdeğer
milletvekilleri, ikinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Şimdi, ikinci
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. 22’nci maddenin
başlığını okutuyorum: Taşıma araçları MADDE 22 - BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Buyurun: Fikrî mülkiyete
ilişkin haklara uygulanacak hukuk MADDE 23 - BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. 24’üncü maddeyi
okutuyorum: Sözleşmeden doğan
borç ilişkilerinde uygulanacak hukuk MADDE 24 - BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır. Önergeyi okutup işleme alıyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 24. Maddesinde yer alan “yerleşim yeri”
ibaresinin “ikametgah” olarak değiştirilmesini saygı ile arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılamıyoruz efendim. BAŞKAN –
Konuşacak mısınız Sayın Bal? MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Konuşacaklar efendim. BAŞKAN – Buyurun
efendim. FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. Bu “ikametgâh” ve
“yerleşim yeri” bitmeyen bir senfoni. Ben bu senfoniyi olabildiğince akorduna
uygun olarak anlatmaya çalıştım. Ancak ya benim
anlatma kabiliyetimde bir zafiyet var veya iyi anlaşılamıyorum. Bu nedenle, bu
defa bu maddeyle ilgili kanun tasarısının gerekçesini size okuyacağım: “Kanun
Tasarısında Kullanılan Dil Konusunda Türk Medenî Kanununa Uyum 2002 yılında
yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu, öze ilişkin olanlar yanında,
bazı kavram değişiklikleri de içermektedir. Kanun Tasarısı hazırlanırken gerekli
olduğu ölçüde bu değişiklikler de dikkate alınmış ve Türk Medenî Kanununda
kullanılan yeni kavramlarla paralellik sağlanmıştır. Bununla beraber,
milletlerarası özel hukukta yerleşmiş bulunan ve yabancı dilde ‘domicile’ kavramına karşılık olan ‘ikametgâh’ kavramının
milletlerarası özel hukuk kurallarının işlevi gözönüne
alınarak aynen muhafazası konusundaki güçlü istek, uzun tartışmalardan sonra
bertaraf edilerek bu konuda da temel kanun olan Türk Medenî Kanunundaki
‘yerleşim yeri’ kavramının benimsenmesi yoluna gidilmiştir. Ancak genel kavram
olarak ‘ikametgâh’ yerine ‘yerleşim yeri’ kavramı getirildiğinde ve özellikle
Türk hukukunun milletlerarası plânda değerlendirilmesi söz konusu olduğunda,
yerleşim yeri kelimesinin, İngilizcede ‘establishment’, Fransızcada ‘établissement’ olarak kullanılması, buna karşılık
ikametgâhın ‘domicile’ diye ifade edilmesi karşısında
pek çok çeviri ve yorum problemlerinin ortaya çıkması önlenemeyecektir.
Milletlerarası özel hukuk araştırıcılarının ve yazarlarının özellikle hem bu
problemin hem eski ve yeni metinlerdeki ifadelerin anlamı açısından çıkabilecek
uyuşmazlıkların bilincinde olması şarttır.” Bu, aynen doğrudur. Bir tek yanlışı
vardır, yanlışı, gönderme yaptığı araştırmacılar ve uzmanlardır. Doğrusu,
araştırmacıları ve uzmanları kastetmiyor gerekçe, sizleri kastediyor sayın
milletvekilleri. “Değiştirin beni.” diyor, “Buradaki maddeyi değiştirin.” diye
bas bas bağırıyor gerekçe. Niçin ısrar ediyorsunuz? Sayın Komisyon
Başkanı diyor ki gerekçesinde, ret gerekçesinde: “Biz İngilizce ifadeleri esas
almıyoruz, Türkçe ifadeleri alıyoruz.” Bravo doğrusu! Bravo doğrusu! Türkçe
ifadeye itibar edilecekse, en önce Milliyetçi Hareket Partisi olarak ben itibar
ederim. Bu kanun
Türkiye’de uygulanacak bir kanun değil. Bu kanun yabancı ülkelere tercüme
edilecek bir kanun. Bu kadar açık ve seçik bir şeyde bu kadar ısrarı
anlayamıyorum. Ne gibi bir maksada yönelik olduğunu anlayamıyorum ama bu
saatten sonra tekriri müzakereye gidilmezse bir kötü niyetin varlığını
hissetmeye başlıyorum. Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bal. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Taşınmazlara
ilişkin sözleşmeler Madde 25 - BAŞKAN - Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 25. Maddesinde yer alan “yer hukuku”
ibaresinin “ülke hukuku” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)- Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Bal, gerekçeyi mi okutayım? FARUK BAL (Konya)
– Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarıda ülke ve
yer kavramları aynı amaçla farklı maddelerde kullanılmıştır. Bu durum
uygulamada tereddüde ve kavram kargaşasına yol açacaktır. Kavram birliği
sağlamak amacıyla bu değişiklik önergesi verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tüketici sözleþmeleri MADDE 26- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. İþ sözleþmeleri MADDE 27- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Fikrî mülkiyet
haklarına iliþkin sözleþmeler MADDE 28- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Eþyanın taþınmasına iliþkin sözleþmeler MADDE 29- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Temsil yetkisi MADDE 30- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Müdahaleci
kurallar MADDE 31- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 Sıra Sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun
Tasarısının 31. maddesinin kenar başlığında ve içeriğinde geçen
"müdahaleci kurallar" ibaresinin "doğrudan uygulanan
kurallar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarıya yeni
eklenen 6. maddeyle terim birliğini sağlamak amacıyla bu önerge verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Aleyhte söz istiyoruz. BAŞKAN – Hayır,
bu önerge Sayın Bal'ın önergesi değil. MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Bizim önergemiz değil, aleyhte… BAŞKAN – Sayın
Şandır, önerge sahipleri konuşacağı için… MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Aleyhte söz istiyoruz. BAŞKAN – Hayır,
önergenin üzerinde sadece önerge sahiplerinin, malumunuz, söz hakkı vardır. Bir
ufak hata oldu galiba. O bakımdan… Evet, önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sözleþmeden doðan iliþkinin varlıðı ve maddî geçerliliði MADDE 32- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. İfanın gerçekleþtirilme biçimi ve tedbirler MADDE 33- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Haksız fiiller MADDE 34- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kiþilik haklarının
ihlâlinde sorumluluk MADDE 35- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. İmalâtçının sözleþme dıþı sorumluluðu MADDE 36- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Haksız rekabet MADDE 37- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Rekabetin
engellenmesi MADDE 38- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sebepsiz zenginleþme MADDE 39- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alıyorum. Buyurun: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı kanun tasarısının 39. maddesinde yer alan “yer hukuku”
ibaresinin “ülke hukuku” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Takdire bırakıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Bal, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım? MEHMET ŞANDIR
(Mersin) – Gerekçe okutulsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarıda ülke ve
yer kavramları aynı amaçla farklı maddelerde kullanılmıştır. Bu durum
uygulamada tereddüde ve kavram kargaşasına yol açacaktır. Kavram birliği
sağlamak amacıyla bu değişiklik önergesi verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler. Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge istikametinde maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Buyurun: İKİNCİ KISIM Milletlerarası
Usul Hukuku BİRİNCİ BÖLÜM Türk
Mahkemelerinin Milletlerarası Yetkisi Milletlerarası
yetki MADDE 40- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım. Buyurun: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı kanun tasarısının 40. maddesine ikinci fıkra olarak aşağıdaki
cümlenin eklenmesini saygıyla arz ederiz. (2) Türk
Mahkemesinin milletlerarası yetkisinin bulunduğu hallerde bu davalara bakmaya
il merkezlerinde bulunan mahkemeler yetkilidir.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya)- Biz de katılamıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Bal konuşacak mısınız? Buyurun. FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Milletlerarası
Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunu’nun teselsül etmiş olan 40’ıncı maddesi, Türk
mahkemelerinin milletlerarası yetkisini düzenleyen genel bir maddedir. Türk
mahkemeleri, bu maddeye göre, yer itibarıyla yetki kuralını benimseyerek bir iç
hukuk düzenlemesi yapmıştır ve bu iç hukuk düzenlemesine uygun olarak da, bu
madde uyarınca, uluslararası yetkiyi iktisap etmiş vaziyettedir. Değerli
arkadaşlarım, ikinci bölümün geneli üzerinde yaptığım konuşmada ağırlıklı
olarak, tanıma, tenfiz, yabancı hakem kararlarının
tanınması, tenfizini de kapsayacak bir şekilde
yabancı unsur taşıyan davaların görüşülmesi sırasında ciddi bir sıkıntı ile
karşı karşıyayız Türkiye’de. Bu sıkıntı, bilgi ve deneyim açısından bir
zafiyeti ortaya koymaktadır. Bu sıkıntının hissettiği alan, hem beşinci,
dördüncü bölgelerde ağırlıklı olmak üzere genç ve tecrübesiz hâkimlerimizin
bulunduğu adliyelerde hâkim olarak görev yapan arkadaşlarımızın bilgi ve deneyim
noksanlığı itibarıyla karşımıza çıkmakta, aynı zamanda böyle ilçelerde görev
yapan ve mahkemenin bir rüknü olan müdafilerin de bilgi ve tecrübe eksikliğini
ortaya koymaktadır. Diğer taraftan, küçük yerlerde bu yargılamanın bir parçası
olacak belgelerin, yabancı kanunların tercümesi ya da
mahkeme kararlarının tercümesinin yerel imkânlara göre yapılmasında ciddi
sıkıntılar yaşanmaktadır. Genel olarak, küçük yerlerde, İngilizce bilen
ortaokul, lise öğretmenlerine tercüme yaptırılmaktadır. Yapılan bu tercümeyi,
tabii ki, ortaokul veya lisedeki İngilizce öğretmeninden hukuki bilgiyi, hukuki
terimleri bilmesi beklenemez; eksik ve yanlışlıklarla dolu olmaktadır. Ortaya
çıkan bu sıkıntılı ve zafiyet dolu imkânsızlıkların neticesinde alınan karar,
maalesef, Türkiye’yi dünya hukuk aleminde temsil eden bir belge hâline
gelmektedir. Şimdi Sayın
Bakanıma buradan sesleniyorum: Bakanlığına bağlı Uluslararası İlişkiler Genel
Müdürlüğünde istinabe evraklarını ve buna ilişkin belgeleri eğer bir tetkik
ettirme fırsatı olursa, nasıl Türkiye’nin bu kabil belgelerinin biraz daha
istihza kokan yazılarla Türkiye’ye geri çevrildiğine dair örnekleri bulmak
mümkündür. Çare… Çareyi burada bulacağız. Çare, ihtisaslaşma, bilgi, tecrübe
gibi kavramların yoğunlaştığı yerde bu işleri gördürmektir. İşte, bu maddeye
ikinci bir fıkra eklenerek, bu gibi davaların bilgili ve tecrübeli hâkimlerin
yoğunlaştığı il mahkemelerinde -kendilerini geliştirme itibarıyla, illerde
bulunan avukatların daha fazla bilgili, deneyimli olması itibarıyla yargıya bu
alanda katkı sağlayabilmeleri için il mahkemelerinde- yine tercüme vesair konularda mahkemenin daha iyi bir karar
verebilmesine imkân sağlayacak hususların yoğun olduğu il mahkemelerinde bu
davaların görülmesinde fayda bulunmaktadır. Denilmektedir ki:
“İlçedeki adam niye dava için ile gitsin?” Böyle bir durum yok, yani, her
ilçede görülen davayı ile taşımıyoruz, yabancı unsur taşıyan ve nadiren ortaya
çıkan davaları ile taşıyoruz. Bunun mantığı aynen şudur değerli arkadaşlarım:
Bir köyde ihtilafı olan kişi nasıl mahkeme için ilçeye gidebiliyor ise yabancı
unsur taşıyan ihtilaflarda da ile gidecektir. Bu çok, fazla külfet taşıyan bir
husus değildir. Nitekim, ili de bırakıyor, ülkeyi de bırakıyor, yabancı bir
ülkeye gidiyor hakkını savunmak için. Bu gibi davaların özelliği budur. Mademki
yabancı bir unsuru taşıyor, o zaman, ili de taşıp, ilden de uzaklaşıp… (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Bal, konuşmanızı tamamlayınız. Buyurun. FARUK BAL
(Devamla) – Sayın Başkan, teşekkürler. …ülke sınırlarını
da aşıp yabancı bir ülkede hukukunu arayan kişi daha kaliteli bir hukuka
ulaşabilmek için niçin ile gitmesi bir külfet teşkil ediyor? Dolayısıyla, bu,
Türk hukukuna ciddi bir nefes kazandırabilecek, Türk hukukunun yabancı
ülkelerde daha iyi algılanmasına imkân verebilecek ciddi bir açılımdır. Bu
açılımı anlayışla ve olumlu bir şekilde karşılayacağınızı ümit ediyor ve
önergeye destek vereceğinizi umuyorum. Bu düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bal. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Türklerin kiþi hallerine iliþkin
davalar MADDE 41- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yabancıların kişi
hâllerine iliþkin bazı davalar MADDE 42- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 42. Maddesinde yer alan “yerleşim yeri”
ibaresinin “ikametgah” olarak değiştirilmesini saygı ile arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılamıyoruz efendim. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bal. FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bitmeyen
senfoninin son sahnelerine geliyoruz. Daha birkaç tane daha var, ama bu defa
bir cümleyle sözümü tamamlamak istiyorum. Değerli
arkadaşlarım, artık perdenin kapanma zamanı geliyor. Perdenin kapanma
sürecinde, bu madde değiştirilmediği takdirde, bu madde nedeniyle hukuku ziyana
uğrayacak insanların vebalini üzerinizde taşıyacaksınız. Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Miras davaları MADDE 43- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım. Buyurun: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 43. Maddesinde yer alan “yerleşim yeri”
ibaresinin “ikametgah” olarak değiştirilmesini saygı ile arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Tekraren
katılmıyoruz Sayın Başkanım. ABDÜLKADİR AKCAN
(Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, böyle bir üslup var
mı? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Komis-yon, cümleyle
de kelimeyle de fikrini ifade edebilir. BAŞKAN – Evet,
Komisyon katılmıyor. Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya ) – Sayın Başkan, biz de katılmıyoruz. BAŞKAN – Siz de
katılmıyorsunuz. Sayın Bal,
konuşacak mısınız efendim? FARUK BAL (Konya)
– Evet. BAŞKAN – Buyurun.
(MHP sıralarından alkışlar) FARUK BAL (Konya)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli
arkadaşlarım, ben de tekraren konuşacağım! (MHP
sıralarından alkışlar) Bu madde birkaç defa daha önünüze gelecektir. Her
defasında huzurunuza çıkacağım, her defasında konuşacağım. Her konuşmamda da
tatlı bir huzur içerisinde hissediyorum kendimi, çünkü partim ve şahsım olarak
büyük bir görevi ifa ettiğimizin rahatlığını yaşıyorum, ancak sizler aynı
rahatlığı paylaşamadığınız için üzülüyorum. ASIM AYKAN
(Trabzon) – Arkadaşlara güveniyoruz. BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibe müdahale etmeyelim. FARUK BAL
(Devamla) – Bence, onlara güvenmek yerine gerekçeyi okusanız doğru yolu
bulabileceksiniz. Değerli
arkadaşlarım, tekrar ve ısrarla vicdani vebal altında kalacağınızı ifade
ediyor, defalarca anlattığım hususlarda sizlerin bir kez daha düşünmenizi
istirham ediyorum. Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar) ERTUĞRUL
KUMCUOĞLU (Aydın) – Bırakın onlar kanun yapsın, biz tarih yapalım! BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. İş sözleşmesi ve
iş ilişkisi davaları MADDE 44- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 44. Madde-sinde yer alan “yerleşim yeri”
ibaresinin “ikametgah” olarak değiştiril-mesini saygı
ile arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Buyurun
Sayın Bal. (MHP sıralarından alkışlar) FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tekrar büyük bir mutluluk içerisinde
huzurunuzdayım. Tekrar, ikametgâh meselesinin yanlışta ısrar olduğu düşüncesini
ifade ediyorum. Bu yanlışı düzeltmek sizin elinizdedir, sadece parmaklarınızı
kaldırmak yeter. Israr sizin
vebaliniz olacaktır diyor, saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tüketici
sözleşmesine ilişkin davalar MADDE 45- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 45. Madde-sinde yer alan “yerleşim yeri”
ibaresinin “ikametgah” olarak değiştiril-mesini saygı
ile arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Bal, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; evet, yine vebal. Fakat, bir kurbağa hikâyesiyle başlayacağım
arkadaşlar, sanıyorum kurbağa hikâyesini hepimiz biliyoruzdur. Kurbağayı sıcak
suya attığınız zaman, ısısının acısından fırlar kendisini kurtarır. Ama soğuk
su içerisinde kurbağayı ısıtmaya başladığınız zaman o ısıyı fark etmez ve
haşlanarak ölmeye razı olur. Anlaşılan, bizim saatlerdir anlatmaya çalıştığımız
mahzurları çok fazla bir etki hissettirmiyor. Tabii ki, vebali anlatacağım,
çünkü bu “ikametgâh” kelimesinin yanlış olduğunu gerekçe bas bas bağırıyor diye gerekçeden okudum size. Gerekçeden
okumuş olmama rağmen, parti taassubiyeti içerisinde,
hak kaybına sebebiyet vermek vicdani bir vebali doğurur. O vebalin altında
kalacaksınız. Bunu tekrar etmek istedim. Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir. Komisyonun bir
düzeltme talebi vardır. Buyurun. ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim, teselsül sebebiyle maddedeki “25”
rakamı “26” olacaktır, “26 ncı.” BAŞKAN – Not
edilmiştir. Teşekkür ederim. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Sigorta
sözleşmesine ilişkin davalar MADDE 46- BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 46. Maddesinde yer alan “yerleşim yeri”
ibaresinin “ikametgah” olarak değiştirilmesini saygı ile arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Bal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) FARUK BAL (Konya)
– Değerli arkadaşlarım “ikametgâh” kelimesi geldikçe ben buraya geleceğim ve
sizi tekrar vicdanınızla vebal altında olduğunuzu tekrarlayarak sözlerime son
vereceğim. Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Saygıdeğer
milletvekilleri, maddenin oylamasından önce bir yoklama talebi vardır. Şimdi bu talebi
yerine getireceğim. Önce, yoklama
talebinde bulunan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyup, salonda bulunup
bulunmadıklarını tespit edeceğim. Yeterli sayıda sayın üye salonda hazırsa
elektronik cihazla yoklama yapacağım. Saygıdeğer
milletvekilleri, yoklama talebinde bulunulan önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
Kanun Tasarısının 46’ncı maddesiyle ilgili olarak yoklama yapılmasını talep
ediyoruz. Saygılarımızla. Sayın Mehmet
Şandır? Burada. Sayın Ertuğrul Kumcuoğlu? Burada.
Sayın Faruk Bal? Burada. Sayın Hasan
Çalış? Burada. Sayın Reşat
Doğru? Burada. Sayın Erdal
Sipahi? Burada. Sayın Alim Işık? Burada. Sayın Yılmaz Tankut? Burada. Sayın Abdülkadir Akcan? Burada. Sayın Şenol Bal? Burada. Sayın Ahmet
Orhan? Burada. Sayın Osman
Durmuş? Burada. Sayın Akif Akkuş? Burada. Sayın Hüseyin
Yıldız? Burada. Sayın Hasan Özdemir? Burada. Sayın İsmet Büyükataman? Burada. Sayın Mustafa Enöz? Burada. Sayın Beytullah Asil? Burada. Sayın Ahmet Duran
Bulut? Burada. Sayın Mustafa
Kemal Cengiz? Yok. Sayın Metin Ergun? Yok. Sayın Ali Uzunırmak? Burada. Sayın Mithat
Melen? Yok. Evet, yeterli
sayıda milletvekilinin imzası var, olmayanları çıktığımız zaman yeterli sayı var. III.- YOKLAMA BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, üç dakika süre vereceğim ve yoklama işlemini
gerçekleştireceğim. Yoklama işlemini
başlatıyorum. Yoklama talebinde
bulunan sayın milletvekillerinin sisteme girmemelerini rica ediyorum. (Elektronik
cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, toplantı yeter sayısı vardır. VIII.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) A) KANUN TASARI VE TEKLİFLERİ (Devam) 1- Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun
Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/337) (S. Sayısı: 47) (Devam) BAŞKAN – Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yetki anlaşması
ve sınırları MADDE 47 BAŞKAN –
Komisyonun bir düzeltme talebi vardır. Sayın Komisyon
Başkanı, buyurun. ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, madde teselsülü sebebiyle
2’nci fıkradaki 43 rakamı, 44; 44, 45 olacak; 45 de 46 olacak. Teşekkürler Sayın
Başkan. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Teminat MADDE 48 BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yabancı devletin
yargı muafiyetinden yararlanamayacağı haller MADDE 49 BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Saygıdeğer
milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır. Şimdi, üçüncü
bölümün görüşmelerine başlıyoruz. Üçüncü bölüm 50
ila 66’ncı maddeleri kapsamaktadır. Üçüncü bölüm
üzerinde grupları adına söz alan milletvekili arkadaşlarımızın isimlerini
okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Rahmi Güner,
Ordu Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Faruk Bal, Konya
Milletvekili; AK Parti Grubu adına İhsan Koca, Malatya Milletvekili. Şahısları
adına: Rahmi Güner, Ordu Milletvekili; Mehmet Tunçak, Bursa Milletvekili; Azize Sibel Gönül, Kocaeli
Milletvekili; Faruk Bal, Konya Milletvekili. Bölüm üzerinde
ilk söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Ordu Milletvekili Rahmi Güner’e aittir. HAKKI SUHA OKAY
(Ankara) – Yok. BAŞKAN –
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Faruk Bal. Sayın Bal,
buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA
FARUK BAL (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi tekrar
saygıyla selamlıyorum. Milletlerarası
Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun Tasarısı’nın görüşmelerinin üçüncü
bölümüne girmiş bulunmaktayız. Değerli
arkadaşlarım, bu bölümde yabancıların kişi hâllerine ilişkin davalar, miras
davaları, iş sözleşmesi ve iş davaları, tüketici sözleşmesine ilişkin davalar
şeklinde uzayıp gitmektedir. Ancak, farklı konuları düzenlemiş olmakla
birlikte, kanunun yabancı unsur taşıması ve yabancı unsur taşıyan bu kanunun
olabildiğince kanunlar ihtilafının doğduğu hâllerde Türk kanunlarının
uygulanması imkânlarını araştırma mükellefiyeti, vecibesi Meclisin üzerinden
kalkmamıştır. İkinci bir husus
olarak da, vatandaşlarımızdan herhangi birisinin uluslararası bir ilişkisinde
yabancı bir ülkede yargılanma ihtimali ortaya çıktığında, eğer uluslararası
sözleşmeler imkân sağlıyorsa onun Türk mahkemelerinde yargılanabilme hakkını ve
yetkisini kullanmak ve bu hakka burada yasa içerisinde yer vermek suretiyle
savunma mükellefiyetimiz ve vecibemiz sona ermemiştir. İşte, bu çerçeve
içerisinde bu kanuna özel bir önem atfeden Milliyetçi Hareket Partisi,
uluslararası ilişkilerde yoğun bir derinlik ve genişlik kazanmış olan beşerî
ilişkilerin girift hâle gelmesi karşısında kendi vatandaşlarımızın hukukunu koruyabilme
açısından yeterince gayret göstermiştir. Ancak, bu gayretler hiçbir siyasi
gaileden kaynaklanmamasına rağmen, tamamen teknik anlamda, hukuki anlamda
kanunun olgunlaştırılması amacına yönelik olmasına rağmen ve yine sadece
vatandaşlarımızın uluslararası ilişkilerinden doğan ihtilaflarında haklarının
korunabilmesi amacına yönelik olmasına rağmen, verdiğimiz önergeler iktidar
partisinin milletvekillerinin oylarıyla reddedilmiş bulunmaktadır. İleride,
milletvekili olarak kullandığımız hakkın ve yetkinin bir mesuliyet doğuracağını
da ifade ederek, bu kanunun yanlış çıkmasından doğabilecek hak
mahrumiyetlerinin, hak kaybının vebalinin milletvekillerinin üzerinde olduğunu
ifade etmiştim. Şimdi, bir
ayrıntıyla bu sözlerimi tamamlamak istiyorum. Tabii, örnek vererek başlasak
belki daha iyi olurdu. Uluslararası ilişkilerin giriftleştiğini, derinleştiğini
ve karmaşık hâle geldiğini ifade etmiştik. Bunu bir örnekle açıklamakta
fayda vardır aslında: Bir vatandaşımız
ekmek, rızkı için, farz edelim ki -yaygın bilinen yer olarak- Almanya’ya gitti,
orada çalıştı çabaladı bir dükkân sahibi oldu; tatile gitti, İspanya’da
nişanlandı, Fransa’da evlendi, çocukları İngiltere’de doğdu; bu güzergâhı
gezerken bazı ticari ilişkileri oldu, ortaklıklar kurdu, yatırımlar yaptı vesaire.
İşte böyle, medeni, beşerî ve ticari ilişkilerin girift hâline gelmiş olan
dünyamızda ortaya çıkan ihtilafta bu vatandaşın hakkını kim koruyacak? Bu
vatandaş, ortaya çıkacak ihtilafta hangi ülke kanunlarına göre yargılanacak ve
hangi ülke mahkemesinde yargılanacak? Bu kadar hayati
bir konuda, bu kadar önemli bir konuda görüşme yapıyoruz ve bu görüşmelerde
koruyacağımız iki temel özellik bulunmaktadır. Bunlardan bir tanesi, kanunlar
ihtilafında, sözleşmelere saygı duymak kaydıyla, Türk kanunlarının uygulanmasına
imkân vermek. İkincisi ise, uluslararası yetkide Türk mahkemelerini yetkili
kılabilmenin imkânını araştırmak. Bu başarılabildiği takdirde Türk vatandaşı,
bildiği bir hukuk sisteminde, bildiği bir mahkemede, bildiği usulde
yargılanacak demektir. Bunun da temel maddesi -ileride geleceğiz yine-
ikametgâhla ilgili sorunda karşımıza çıkmaktadır. Bu konuda çok konuştum, vebal
verdim milletvekili arkadaşlarımıza, ancak karşılığını göremedim. Şimdi, o
vebalin karşılığını göremeyen bir milletvekili olarak “Acaba niçin?” sorusunu
aramaya çalıştım. Değerli
arkadaşlarım “Acaba niçin?” sorusunun cevabını birlikte bulmaya çalışalım. Başa dönüyoruz,
bu kanunun 2’nci maddesine döndük. 2’nci maddede, üçüncü ülkelerin farklı
kanuni uygulamaları olan hâllerde hangi eyaletin, hangi kantonun, hangi
federasyonun kanununu uygulama mükellefiyetini veren bir mükellefiyeti Türk
hâkiminin omuzuna yüklüyorsunuz genel maddede, öyle
mi efendim? Bu kanunda öyle yapıyorsunuz. Peki, yabancı bir kanunu uygularken
Türk hâkimine bu kadar yükü yüklüyorsunuz, Türk vatandaşının yabancı bir ülkede
yargılanması hâlinde onun ikametgâh hukukuna niçin saygı göstermiyorsunuz?
Niçin Medeni Kanunda yapılmış bir yanlışın üzerine yanlışları bina ediyorsunuz?
Niçin bu yanlışların neticesinde yurt dışında yaşayan 6 milyon –sırf Avrupa’yı
kastediyorum- civarındaki insanımızın ikametgâhı nedeniyle Türkiye’de
ihtilaflarını Türk mahkemelerinde çözebilme imkânını elinden alıyorsunuz? Niçin
Türk hukukuna göre yargılanma hakkını elinden alıyorsunuz? Bunların cevabı yok.
Bunların cevabı, yanlış yapılmış, o yanlışta ısrar edeceğiz demektir. Başka bir şekilde
düşündüğümüz takdirde kafamda bir soru işareti daha belirliyor. Nedir o? Türk
hukukunda müdahaleci kurallar vardır. Bu tasarıda o kurallar yoktu arkadaşlar.
Müdahaleci kurallar, kamu düzeninden sonra uygulanması gereken, devletin,
ekonomik ve sosyal gerekçeler nedeniyle özel hukuka müdahale ettiği alanlardır
müdahaleci hukuklar. Şimdi, Türk hukukunun müdahaleci hukukunu, müdahaleci
kurallarını bu tasarı içerisine koymuyorsunuz. Milliyetçi Hareket Partisi
olarak biz bu konulsun dediğimizde, tasarıyı sulandırarak getiriyorsunuz,
değişikliği sulandırarak getiriyorsunuz. Adına, müdahaleci kural
diyemiyorsunuz. Ola ki, müdahaleci kural, hâkimi çok daha fazla müdahale
ettirir diye bir korkuya kapılıyorsunuz. Yabancı bir ülkenin hukukunu uygulamak
için hâkimi zorluyorken herhangi bir korkuya kapılmıyorsunuz da, Türk
vatandaşının hakkını korumak için niçin korkuya kapılıyorsunuz? Türk müdahaleci
hukuk kurallarının uygulanmasından niçin çekiniyorsunuz? Niçin bunun adını
müdahaleci kurallar koymaktan kaçınıyorsunuz? Üçüncü bir
paragraf olarak ifade ediyorum: Niçin geçici hukuki himayeleri “Genel hükümler”
bölümüne koymuyorsunuz? Çünkü, geçici hukuki himayelerde Türk hukuku
uygulanacak. Demek ki, bilinerek ve istenerek… Tekrarlıyorum: Bilinerek ve
istenerek yabancı hukuka üstünlük tanınıyor, Türk hukukuna ve Türk
mahkemelerinin yetkisine ise tali bir derecede değer veriliyor. Bunu kabul
etmek mümkün değildir arkadaşlar. Bu Meclis gazi
Meclistir. Bu ülke bağımsız bir ülkedir. Bağımsızlığının en önemli şartlarından
bir tanesi de yargılama yetkisidir ve kanun hâkimiyetidir. İşte, bunun vebali,
ikametgâh konusunda ve diğer konulardaki önergeleri parti disiplini açısından
reddetmek durumunda kalan milletvekillerinin vicdanında, vebalinde olacaktır. Teşekkür
ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Şahsı adına Bursa
Milletvekili Mehmet Tunçak. Buyurun. MEHMET TUNÇAK
(Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Milletlerarası Özel Hukuk ve
Usul Hukuku Hakkında Kanun Tasarısı hakkında şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlarım. Öncelikle yabancı
mahkeme ve hâkim kararlarının tenfizi konusunda
mevcut kanunumuz bazı eksiklikler taşıyordu ve dolayısıyla, bu hazırlanan yeni
tasarı, bu eksikliklerle ilgili bazı değişiklikler yaparak, bu eksiklikleri
gidermiştir. Bunlarla alakalı
bazı örnekleri sizlerle paylaşmak isterim, Örneğin, tasarıda, mevcut
kanunumuzda bulunmayan ihtilafsız kaza konusunda özel bir hüküm öngörülmüştür.
Yeni hükme göre ihtilafsız kaza kararları da tanıma ve tenfize
tabi olacaktır, ancak hasımsız, ihtilafsız kaza kararlarında tebligata dair
hükümler uygulanmayacaktır. 55’inci maddenin bu düzenlemesi önemli bir
eksikliği bu şekliyle gidermiş oluyor. Ayrıca, tasarının
59’uncu maddesinde yer alan yabancı ilamın hangi andan itibaren kesin hüküm ve
kesin delil teşkil ettiğine ilişkin yeni bir hükme de yer verilmiştir. Böylece,
tatbikatta duyulan tereddütler giderilmiş, tasarıya göre, yabancı mahkeme
kararı kendi hukukuna göre kesinleştiği andan itibaren kesin hüküm ve kesin
delil etkisine sahip olacaktır. Tasarının 60’ıncı
ve diğer maddesi hükümlerinde ise, kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış
hakem kararları yanında, taraflar için bağlayıcı olan hakem kararlarının da tenfiz edileceğine ilişkin yeni bir hükme yer verilmiştir.
Taraflar için bağlayıcı olan “hakem kararı” terimi, Hakem Kararlarının Tenfizi Hakkında New York Sözleşmesi’nden beri kullanıldığı
ve genel bir geçerliliği haiz bulunduğu hâlde, 2675 sayılı Kanun’da sadece
“Kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış hakem kararları” terimi yer alıyordu.
Bu terim de Türk hukuk tatbikatında ciddi tereddütlere yol açmıştır. Tasarının bu
konudaki bir diğer yeniliği de, yabancı hakem kararlarının tanınmasına hüküm
bulunmayan mevcut Kanun’un bu boşluğu doldurmuş bulunmasındadır. Yabancı hakem
kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin hükümler
de bu şekliyle uygulanacaktır. Bu alanda yapılmış gerçekten reform etkisindeki
önemli değişikliklerin sadece istisnai bazı konularda hapse konulması,
sınırlandırılması gerçekten kanunun esas itibarıyla içeriğinin tam olarak
anlaşılmaması ve yeterince ses getirmemesi neticesini doğurur korkusundayız. Bu
sebeple, özellikle tasarının içeriğinde bulunan çok önemli düzenlemeler
hakkında sizlerle bu konuları paylaşmak istedim ve tasarının yeni şekliyle
hayırlı olması temennisiyle sizleri saygıyla selamlarım. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Hükûmet adına Adalet
Bakanımız konuşma yapacaklar. Buyurun Sayın
Bakan. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; biraz önce
çeşitli defalarla ifade edildiği gibi, çoğu teknik maddelerden oluşan bir kanun
tasarısını görüşüyoruz. Bu tasarıyla ilgili huzurumuza çıkan muhalefet
partisine mensup arkadaşlarımız, bu tasarıdaki bazı kelimeler ve ibareler
nedeniyle hem Hükûmetimizi hem de grubumuzu zaman zaman ağır diyebileceğimiz sözlerle itham ettiler. Ne
dediler? “Siz, bu tasarıda yer alan ‘yerleşim yeri’ ibaresi yerine ‘ikametgâh’
koymayarak büyük bir vebal altındasınız.” Değerli
arkadaşlar, “yerleşim yeri” ibaresi ilk defa Türk hukukuna bu yasayla mı
geliyor? MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Ne zaman girdi? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – Medeni Kanun’la geldi 2001’de. Kim hazırladı bu
Medeni Kanun’u? MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Onlar hazırladı. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) – 57’nci Cumhuriyet Hükûmeti.
Kimlerden oluşuyordu? Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve
Anavatan Partisi. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sayın Faruk Bal o
Hükûmette Devlet Bakanıydı, o Hükûmet
tasarısının altında imzası vardır. “İkametgâh” yerine “yerleşim yeri”
ibaresini, o tasarıda Meclise sevk eden 57’nci Cumhuriyet Hükûmetidir.
Eğer bunda bir vebal varsa, bu vebal Sayın Faruk Bal’ın üzerindedir. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Şimdi, değerli
arkadaşlar, yasalarımızın birinde “yerleşim yeri” diğerinde “ikametgâh” olur
mu? Bu tür önemli kelime ve ibarelerin tüm hukukumuzda yeknesak şekilde
bulunması gerekir. O nedenle, bu tasarının hazırlanmasına katkı sağlayan
hukukçularımız, öğretim üyelerimiz, bu alanda uzman kişiler de bu birlikteliği
sağlamak için tıpkı Medeni Kanun’da olduğu gibi burada da “yerleşim yeri”
ibaresini kullandılar. Buradaki ithamı anlamak ve -dokuz tane- bu konuyla
ilgili verilmiş her önergede buraya çıkarak, bir iki cümle söyleyerek “vebal
altındasınız” demekteki ciddiyeti kamuoyunun ve sizlerin takdirine bırakıyorum.
İkinci başka bir
şey daha söylediler, dediler ki: “Yabancılık unsuru taşıyan hukuki ihtilaflarda
il mahkemeleri yetkili olsun.” Örnek veriyorum: Ben Antalya Milletvekiliyim.
Bir yabancı bir Türk’le evlenmiş, Alanya’da oturuyorlar. Aralarında ihtilaf
çıktı. Boşanma davası açacaklar. Sayın Bal diyor ki, bu davayı Alanya
mahkemesinde açmasınlar, Antalya mahkemesinde açsınlar. Niye? Çünkü Alanya
mahkemesinde bu işe bakacaklar acemidir. Ben Alanya mahkemesinde görev yapan
hâkim ve savcılarımızı, en az merkezde görev yapan hâkim ve savcılarımız kadar
tecrübeli, hukuku okuduğunda anlayabilen yargıçlar olarak görüyorum. (AK Parti
sıralarından alkışlar) İstanbul’da Kadıköy’de oturan, yabancılık unsuru taşıyan
bir ihtilaf için Sultanahmet’e geleceksiniz, Kartal’da Sultanahmet’e
geleceksiniz, Bakırköy’de Sultanahmet’e geleceksiniz! Şimdi, bunları
doğrusu ben bir hukukçu olarak yerimde dinlerken gerçekten üzüldüm hukuk adına.
Gerçekten bir yasanın mükemmel bir şekilde çıkmasına katkı sağlayabilirsiniz,
nitekim bazı önerilerini kabul de ettik değerli arkadaşımızın, ama bu
söylenenlerden dolayı Hükûmetimizi ve Grubumuzu itham
etmesini kabul etmemiz mümkün değildir. Bunu hem size hem de sizin şahsınızda
kamuoyuna izah etmek için huzurunuza çıktım. Bu tasarı
inanıyorum ki küreselleşen dünyada, insan ilişkilerinin gittikçe yaygınlaştığı
bir dünyada önemli bir boşluğu dolduracaktır. Şimdiden hayırlı olmasını
diliyor, saygılar sunuyorum efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Şahsı adına,
Kocaeli Milletvekili Azize Sibel Gönül… Yok. Şahsı adına,
Konya Milletvekili Faruk Bal. Buyurun Sayın
Bal. FARUK BAL (Konya)
– Teşekkür ederim Sayın Başkan. Tabii, şahsım
adına söz almış bulunuyorum ama şahsım adına Sayın Bakanın ifadelerini de
değerlendirme imkânına sahip olmuş bulunuyorum. Doğrudur, Medeni
Kanun 2000 yılında kanunlaşmıştır. Doğrudur, Milliyetçi Hareket Partisi o
tarihte koalisyon ortağıdır ama Adalet Bakanlığından sorumlu değildir.
Doğrudur, ben -Sayın Bakana ilaveten ifade ediyorum- o Kanun’un, kanun tasarısı
bölümünde Adalet Bakanlığında da içinde olmuşumdur. Bunlar doğrudur. Ancak bu
Kanun’un yürürlüğe girdiği tarihte milletlerarası özel hukukla ilgili bölümü
değerlendirilmemiştir, şimdi değerlendiriliyor. O tarihte Milletlerarası Özel
Hukuk Kanunu’nda “yerleşim yeri”, “ikametgâh” ayrımını ortaya koyabilecek,
bugünkü tartışmalara getirebilecek bir terim farklılığı oluşmamıştı. Değerli
arkadaşlarım, ben, sözlerimin başında, Medeni Kanun’daki “yerleşim yeri”nin
yanlış olduğunu en az on defa tekrar ettim. MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Yanlışı kim yaptı o zaman? FARUK BAL
(Devamla) – Bu yanlıştır güzel kardeşim, yanlışın üzerinde ısrar etmek
yanlıştır. Bu yanlışın üzerine gitmenin bir anlamı yoktur. O zaman o yanlışın
üzerine tekrar yanlışları mı bina edelim? Yani farz edelim ki o tarihte yapılan
yanlış var diye herkes her yanlışı yapma hakkına mı sahip olsun? MUZAFFER BAŞTOPÇU
(Kocaeli) – Şimdi doğruyu yapıyoruz. FARUK BAL
(Devamla) - Düzeltelim. Şimdi düzeltme zamanı. Medeni Kanun’dan başlayarak
düzeltme zamanı. Medeni Kanun’dan başlayarak düzeltmezsek, bu “yerleşim yeri”,
“ikametgâh” kavramlarından ortaya çıkabilecek tercüme hataları, bizim
vatandaşlarımızın, yurt dışıyla ilişkili yabancı unsur taşıyan, yabancı hüküm
taşıyan ihtilaflarında hem kanunların, yabancı kanunların uygulanması açısından
hem de yabancı mahkemelerin yetkili olması açısından ciddi bir haksızlık
doğabilecektir. Doğabilecek bu haksızlığı ben burada ifade ediyorum,
açıklıyorum, bir tek ben değil. Sayın Bakanın Adalet Bakanı olarak hazırlamış
olduğu tasarının gerekçesini okudum, o gerekçede diyor ki: “Biz bu yanlışı bile
bile yapıyoruz, Genel Kurulda bu yanlış düzeltilsin.”
diye bas bas bağırıyor ama o gerekçeye rağmen eğer
düzeltmiyorsanız, elbette ki, her kanaat izharının bir vebali vardır, o vebalin
altında olacaksınız. Bunu tekrar etmeme veya bunu açıklamama Sayın Bakan niçin
bu kadar üzüldü, bunu da anlamış değilim, üzülecek bir konu yok. Her kişi
yaptığı hareketten mesuldür, milletvekili de mesuldür, milletvekili olmayan da
mesuldür. Elbette ki bu mesuliyetin karşılığı da vebaldir diyor, hepinize
saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Bal. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, ekranda soru için girmiş olan milletvekili arkadaşlarımızı
görüyorum. Şimdi soru-cevap
işlemini gerçekleştireceğiz. Sayın Genç,
buyurun. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Tabii, bağımsız
milletvekili olarak burada tek kişi oturunca, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarına katılmamanın üzüntüsünü çekiyorum. Biliyorsunuz, 5 kişi olmadan
kanunla ilgili imza veremiyoruz. Zaten, bugünkü iktidar partisinin belli başlı,
eskiden Meclis Başkanlığı yapmış kişi de bizleri susturmak için her türlü
tertip içinde. Şimdi, biraz önce
konuşan Bakan… Şimdi ben bu AKP’nin bakanlarına
şaşırıyorum. Bir şey doğruysa “bu doğrudur” deyin. Eğer yanlışsa, “Benden
önceki iktidar bunu yapmış ben de onu yapıyorum.” demeyin, bu bir bahane olmaz.
Doğru mudur, yanlış mıdır? “Yerleşim yeri” ile “ikametgâh” kelimesinin
kullanılmasında, doğruysa doğru, yanlışsa yanlış… MEHMET EMİN TUTAN
(Bursa) – Soru nerede Sayın Başkan? KAMER GENÇ
(Tunceli) - Peki, soruya geleceğim Sayın Başkan. Bugün de sizi üzmemek için
Danışma Kurulu kararının üzerinde çıkıp da konuşmadım. Çünkü hemen “yahu, bu
Kamer Genç her şeyde çıkıyor” diyorlar. Hadi size bir bağışta bulunayım dedim. Şimdi, burada
“onanmış tercüme” kelimesi geçiyor Sayın Başkan, bu
tercümeyi kim onaylayacak? Yani, orada belirtilmesi lazım, 52’nci maddede
“onanmış tercüme” diyor. Biliyorsunuz bu yabancı ülkeler, bizim, vize için yurt
dışına giden işçilerimizden çok büyük para alıyorlar. Hiç olmazsa orada,
onanmış tercümenin oradaki Türk elçileri tarafından, konsoloslukları tarafından
onanması lazım. Yine, 53’üncü
maddede “fiilî uygulamanın bulunması…” Bu fiilî uygulama nedir, nasıl bir fiilî
uygulamanın bulunması hâlinde bu madde uygulanacak? Bunu bir lütfen
açıklasınlar. Kusura bakmayın,
tabii, soru sorma hakkını da yalnız ben kullanmak da istemiyorum, diğer
arkadaşlar da kullansın. Bu iki soruyu sormak istedim. Ama rica ediyorum Sayın
Başkan, bu AKP’li bakanlar eğer bir şey doğruysa
“doğru” desinler, yanlışsa “yanlış” desinler. Hep önceki bakanlara bahane
bulmasın, o hükûmetler de... Onlar bu devletin, işte,
devam eden hükûmetin bakanlarıdır. Saygılar
sunuyorum. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın Bakanım,
buyurun. ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Sayın Başkanım, Türkiye Büyük Millet Meclisi
çalışmalarına en çok katılan ve kürsüye de en çok çıkma şansı bulan Sayın Genç’in
ilk sorusu “Sayın Bakan ikametgâh ve yerleşim yeriyle ilgili değerlendirme
yaptılar, acaba doğru mu, yanlış mı diye bir… Hangisine katıldığını ifade
etseydi iyi olurdu.” temennisinde bulundu. Evet “yerleşim yeri”yle ilgili
ibarenin Türk Medeni Kanunu’na girdiği dönemde ben de Adalet Komisyonu
üyesiydim. Dönemin Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk de Medeni Kanun’u
Komisyonumuzda savunmuş ve birlikte bir mesai sarf ederek Medeni Kanun’u
yasalaştırmıştık. Ben de, o dönemde üyesi bulunduğum siyasi parti adına
“yerleşim yeri” ibaresinin “ikametgâh” yerine kullanılmasına destek vermiş bir
milletvekiliyim. O bakımdan, tabii, yerleşim yeri mademki kanunumuza girmiş,
Yargıtay ve yargı kararlarında artık bu yerini almıştır. Bundan sonra diğer
kanunlarda farklı bir yola girmenin doğru olmadığı kanaatindeyim. Diğer sorusunu
iyice anlayamadım. Sayın Başkanım ben ilk sorusunu yazarken, zannediyorum,
diğer, ikinci soruyu takip ettiler. İzin verirseniz, Komisyon Başkanımız, Sayın
Genç’in ikinci sorusunun cevabını versinler efendim. Teşekkür ederim. ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, görüşülmekte olan kanunun teselsülen 54’üncü maddesinde “fiilî uygulama” ifadesi geçmektedir. Bu, istikrar kazanmış, gelenekselleşmiş, iki
ülke arasında veya iç hukuk arasındaki uygulama anlamındadır. “Teamül”
karşılığıdır. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Delili ne, delili? Yani, sizin söylediğiniz çok müphem bir ifade. ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim, sizin hukuk bilginize göre bu müphem
olabilir, milletlerarası özel hukukta kavramlaşmış, oturmuş, müesses bir
ibaredir. Teşekkür
ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Saygıdeğer
arkadaşlarım, üçüncü bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Katkıda
bulunan bütün gruplara ve şahsı adına konuşmacı olan arkadaşlara teşekkür
ediyorum. Şimdi, üçüncü
bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini
yaptıktan sonra, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım. 50’nci maddenin
başlığını okutuyorum: İKİNCİ BÖLÜM Yabancı Mahkeme
ve Hakem Kararlarının Tenfizi ve Tanınması Tenfiz kararı MADDE 50- BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Görev ve yetki MADDE 51- BAŞKAN – Madde
üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş sıralarına göre okutup,
aykırılık durumlarına göre işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 51. Maddesinde yer alan " yerleşim
yeri" ibaresinin "ikametgah" olarak değiştirilmesini saygı ile
arz ederiz.
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 51. Maddesine ikinci fıkrasında yer alan
"yeri, yoksa sakin olduğu yer mahkemesinden" ibaresinin fıkra
metninden çıkarılarak, bunun yerine, "yerinin bağlı bulunduğu il
mahkemesinden, yoksa sakin olduğu yerin bağlı bulunduğu il mahkemesinden"
ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Değerli Başkanım, İç Tüzük’ümüzün 87’nci
maddesindeki “Komisyon ve Hükûmet katılmama
gerekçelerini kısaca açıklayabilirler.” hükmü gereği tekraren
katılmıyoruz. BAŞKAN – Hükûmet katılıyor mu? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Evet,
Sayın Bal, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okutayım? Önerge sahipleri
adına Sayın Faruk Bal. Buyurun. FARUK BAL (Konya)
– Teşekkür ederim. Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; tekraren huzurunuzdayız, Sayın İyimaya’nın ifade ettiği gibi. Tekraren,
ikametgâhın yabancılarla ilişkisi olan, ihtilafı olan vatandaşlarımızın
aleyhine ağır sonuçlar doğurabilecek, Adalet Bakanlığının gerekçesinde beni
değiştirin diye bas bas bağıran bir madde olduğunu
ifade edip, bunu tekrar değerlendirmeniz için huzurunuza bir kez daha
“ikametgâh” maddesiyle ilgili gelmiş bulunuyorum. Bu önergeyle
ilgili ifadelerimi burada, eğer Sayın Başkan izin verirse kesip, tenfizle ilgili yetki konusunda düşüncelerimi arz etmek
istiyorum. Mümkün mü Sayın
Başkanım? Yoksa, önerge oylandıktan sonra mı? BAŞKAN –
Önergenin üzerinde konuşun, buyurun. Hukuki mütalaalar
serdediyorsunuz. Tabii, Sayın Bakan hukukçu, Komisyon
Başkanı hukukçu, sizler hukukçusunuz. Geçmişte siz de yaptınız... FARUK BAL
(Devamla) – Peki. O zaman, tabii,
Sayın Başkanın ikazına uyuyorum. İkametgâhla ilgili daha önceki söylediklerimi
aynen tekrar ediyorum ve tekrar tekrar üzerine basmak
istiyorum ki bu madde eğer değişmez ise Türk vatandaşları yabancılarla
ilişkilerinde, işlerinde, ihtilaflarında, davalarında yabancı hukukun
uygulanmasına muhatap olacaklardır ve Türkiye yerine yabancı bir ülkenin yargı
yetkisinin kabul edilmesine vesile olabilecek bir yanlışlık vardır. Bu
yanlışlığın düzeltilmesini kanunun noktalanacağı ana kadar ben ifade edeceğim,
nokta konulana kadar da düşüncelerimde ısrar edeceğim. Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Sayın
Bal, bu, yerinin bulunduğu il mahkemeleriyle ilgili önergeydi, onu bir
hatırlatayım. FARUK BAL
(Devamla) – İki önerge birden okundu Sayın Başkan. BAŞKAN – Yok,
ikincisini işleme aldım. Şu anda ifade şu: “Yerinin bağlı bulunduğu il
mahkemesinden, yoksa sakin olduğu yerin bağlı bulunduğu il mahkemesinden”
ifadesi var. FARUK BAL
(Devamla) – O zaman izin verirseniz… BAŞKAN - Yani
burada zaten ikisi de konuyla ilgili. Şimdi konuştunuz, bir sonraki önergede
isterseniz tekrar konuşabilirsiniz. FARUK BAL
(Devamla) – Eğer izin verirseniz tamamını konuşayım. BAŞKAN – Evet,
buyurun, devam edin, süreniz devam ediyor. FARUK BAL
(Devamla) – Peki, teşekkür ediyorum arkadaşlar. Bir karışıklık oldu, muhtemelen
hata bende olabilir, yanlış anlamış olabilirim. Bu defa, teselsül
eden sıra numarasına göre, madde numarasına göre 51’inci maddeyle sözlerime
başlamak istiyorum. Bu madde, yabancı mahkemelerin vermiş olduğu kararların
Türkiye’de icra edilebilmesi anlamına gelen tenfiz
davalarıyla ilgili bir maddedir. Tenfiz davalarıyla
ilgilidir, ancak aynı zamanda, bir sonraki maddede de göreceğimiz gibi, bu
maddeyle ilgili yetki, yabancı mahkemelerden verilmiş kararların Türk
mahkemelerince tanınması mahkemesine de uygulanacaktır, tanınması davasına da
uygulanacaktır. Dolayısıyla, bu
madde, yabancı mahkemelerin vermiş olduğu kararların Türkiye’de hüküm ifade
etmesidir ve belirli şartlar yerine geldiği takdirde, bu kanunda yazılan
şartlar yerine getirildiği takdirde çok fazlaca bir direnme hakkı yoktur
mahkemelerin. Dolayısıyla, o kararların tanınmasına veya tenfizine
karar verilecektir. İşte, burada
teknik bazı hususlar ortaya çıkmaktadır. O hususların değerlendirilmesinin
bilgi ve tecrübe sahibi hâkimler tarafından, bilgi ve deneyim sahibi olan
hukukçular tarafından değerlendirilmesi gerektiği düşüncesindeyiz, mahkemelerin
bu açıdan ihtisaslaşması gerektiği düşüncesindeyiz. Bu ihtisaslaşmaya, bilgiye,
tecrübeye imkân sağlayabilmek üzere de bu gibi davaların il mahkemelerinde
görülmesi gerektiğini ifade ediyoruz. O amaçla bir önerge vermiş bulunmaktayız.
Sayın Bakan
bunları eleştirirken, biraz önce söz aldığında, biraz hamasi bir edebiyatla,
“ben her yerdeki hâkimime güveniyorum…” Elbette güveniyoruz, elbette
güveniyoruz. Ama biliyor musunuz ki Patnos’taki hâkimin sıkıntısı nedir?
Biliyor musunuz ki İpsala’daki hâkimin sıkıntısı nedir? Tercüman bulamıyorsa,
sözlük bulamıyorsa, kanunu bulamıyorsa… ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – İnternet var. FARUK BAL
(Devamla) – …bilgisi becerisi yetmiyorsa, eğitim almamışsa… Bunların hepsi
yaşanan bir gerçek. Ben de o meslekten geldim. Peygamber değildir hâkim.
Dolayısıyla, bilgi ve tecrübe esastır. Bilgi ve tecrübenin yoğunlaştığı
yerlerde bu davalara bakmak, bu kabil davalarda Türkiye’nin uluslararası… (Mikrofon otomatik
cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Buyurun,
bir dakika süre vereyim, konuşmanızı tamamlayınız. FARUK BAL
(Devamla) - …hukuk alanında ciddi bir şekilde itibar kazanmasına sebebiyet
verecektir. Mevcut hâliyle Türk mahkemelerinin kararları, değerli arkadaşlarım,
gülümsemeyle karşılanmaktadır, Türk mahkemelerinin kararları hukuki
değerlendirmeye bile tabi kılınmamaktadır. Bu düşüncelerle
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 51. Maddesinde yer alan “yerleşim yeri”
ibaresinin “ikametgah” olarak değiştirilmesini saygı ile arz ederiz. Faruk
Bal (Konya) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Bal, konuşacaksınız. FARUK BAL (Konya)
– Evet efendim. BAŞKAN - Buyurun.
FARUK BAL (Konya)
– Evet, değerli arkadaşlar, vaktin geçtiğini
biliyorum. Ne anlama geldiğinin de idraki içerisindeyim. Tekrar, Sayın Bakan
alınsa da, bir cümleyle, bu madde ile Türk vatandaşlarının kayba uğrayabilecek
hakkı üzerinde vebal sahibi olduğunuzu bildirmek istiyorum. Teşekkür ederim.
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, bu konuda bir şey söylemek istiyorum. Aynı konuda on
tane önerge oyladınız, olmaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi bir konuda irade
beyan ettiyse, artık Başkanlık olarak aynı önergeyi işleme koymamanız lazım.
(AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Genç. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tenfiz istemi MADDE 52 - BAŞKAN – 52’nci
maddeyi oylarınıza sunuyorum arkadaşlar: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul
edilmiştir. Dilekçeye
eklenecek belgeler MADDE 53 - BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tenfiz şartları MADDE 54 - BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tebliğ ve itiraz MADDE 55 - BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Karar MADDE 56 - BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yerine getirme ve
temyiz yolu MADDE 57 - BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tanıma MADDE 58 - BAŞKAN –
Komisyonun bir düzeltme talebi var. Buyurun. ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Efendim, 58’inci maddedeki “53” ifadesi “54”
oluyor, bir rakam fazla oluyor. BAŞKAN – 58’inci
maddedeki “53” ifadesi “54” olarak değiştirilecektir. Gerekli not alınmıştır,
düzeltilecektir. Maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kesin hüküm ve
kesin delil etkisi MADDE 59 - BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yabancı hakem
kararlarının tenfizi MADDE 60 - BAŞKAN – Madde
üzerinde iki adet önerge vardır. Önergeleri geliş
sıralarına göre okutup, aykırılık durumlarına göre işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 60. Maddesinin (2). fıkrasında yer alan “yeri,
yoksa sakin olduğu bu da yoksa icraya konu teşkil edebilecek malların bulunduğu
yer mahkemesi” ibaresinin fıkra metninden çıkarılarak, bunun yerine, “yerinin
bağlı bulunduğu il mahkemesi, yoksa sakin olduğu yerin bağlı bulunduğu il mahkemesi
bu da yoksa icraya konu teşkil edebilecek malların bulunduğu yerin bağlı olduğu
il mahkemesi” ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ederiz.
BAŞKAN – Diğer
önergeyi okutup işleme alacağım. TBMM Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun Tasarısının
60. madde 1.fıkrasında yer alan “veya taraflar için bağlayıcı olan” ifadesinin
metinden çıkarılmasını saygılarımla arz ederim. Hüseyin
Pazarcı Balıkesir BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Katılmıyoruz Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Pazarcı, buyurun efendim. HÜSEYİN PAZARCI
(Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu söz konusu maddenin 1’inci fıkrasıyla ilgili olarak
iki unsur var. Yabancı hakem kararlarının tenfizi
için birinci unsur kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış olma. Bu, bilindiği
gibi hakemlik mahkemesinin bağlı bulunduğu eğer bir devlet hukuk düzeni varsa,
o çerçevede, ayrıca bunun kesinleşip icra edilir hâle gelmesinin sağlanmasını
ifade ediyor. Bunun dışında,
ikinci unsur olarak, bu yeni maddede “veya taraflar için bağlayıcı olan”
ibaresi eklenmiş ve bununla kastedilen, daha ziyade, herhangi bir devlet düzeni
içinde bir hakemlik müessesi şeklinde ortaya çıkmayan, uluslararası düzeyde
hakemliklerin organını oluşturan kararların ifadelerini burada kapsamak üzere
konulmuş. Örneğin, Paris'teki Uluslararası Ticaret Mahkemesi eğer herhangi bir
karar verirse, bu bir devlet hukuk düzeni içinde de yer almadığı için bunun o
devlet düzeni içinde kesinleşmesi ve icrasının
beklenmeyeceği hesabıyla tarafların bu mahkemenin kararını bağlayıcı
kılmasının yeterli olması şeklinde değerlendirilebilecek bir madde. Ancak ben
bu ikinci kısmın "veya taraflar için bağlayıcı olan" deyiminin
çıkarılmasını önerdim. En başta şunun için: Eğer bir uluslararası hakemlik
organı hiçbir hukuk düzeni, bir devlet hukuk düzeni içinde bulunmuyorsa, onun
kararları -taraflar da bağlayıcı karar vereceğine karar vermişlerse
sözleşmelerinde- kesinleşmiş ve icra kabiliyeti kazanmış şeklinde, doktrinde
tartışmalı olmakla birlikte kabul edilmektedir. Ama bundan da öteye bir başka
nedenle bu deyimin çıkarılmasının uygun olacağını düşündüm. O da şu nedenle: Bu konuda, bu
uluslararası hakemlik organlarının kararlarının kesinleşmesi ve bağlayıcı olup
icra kabiliyeti kazanması konusunda bir New York Sözleşmesi vardır. Buna büyük
sayıda devlet taraftır. Türkiye Cumhuriyeti de 1992 yılında bunu onaylayarak
taraf bulunmuştur. Dolayısıyla, bu tür hakemlik organlarının kararları bu
sözleşme çerçevesinde ülkemizde zaten
icra kabiliyeti kazanmıştır, uygulanmaktadır. Şimdi, o zaman
“Böyle bir sözleşmeye de taraf bulunduğuna göre Türkiye ve bunlar Türkiye'nin
uygulamasını düzenleyen hükümler olduğuna göre, bu ikinci unsurun konulmasına
gerek var mıydı?” diye soru sorduğumda, eğer New York Sözleşmesi koşullarıyla
uygulanma koşullarıyla, bu yasadaki uygulanma koşulları aynı olsaydı, belki
tekrarında, sağlamlaştırılmasında, teyidinde yarar vardı diyebilirdik. Ancak,
New York Sözleşmesi’ne ilişkin olarak Türkiye bunu onaylarken bir çekince
koymak suretiyle karşılıklılık ilkesini koymuştur. Hâlbuki burada bu
karşılıklılık ilkesi yoktur ve baktığımız zaman bu maddenin gerekçesine, şu
ifade edilmiştir, denmiştir ki: Hakemlik mahkemelerinin kararlarıyla ilgili
karşılıklılığa ihtiyaç yoktur. Hayır sayın
milletvekilleri, tam tersine, hakemlik mahkemeleri, uluslararası hakemlik
mahkemelerinin verdiği kararların da uygulanması Türkiye’de, tenfizi Türkiye’de söz konusu olacaktır. Daha önce Sayın
Komisyon Başkanının bir başka vesileyle bu kanunun Türkiye’deki uygulamayı
düzenlediğini bildirmesi gibi. Şimdi, siz bizim
vatandaşımızın aleyhine olan bir uluslararası hakemlik mahkemesi kararının tenfizinin incelenmesinde karşılıklılık koşulunu
kaldırırsanız, bizim vatandaşımızın sözleşme yaptığı ve hakemliğe gittiği
tarafın devleti bunu uygulamama şeklinde bir durumda ise, bir hukuki konumda
ise, o zaman bu karşılıklılık koşulunun hakemlik kararlarında aranmaması bizim
vatandaşımızın aleyhine bir durum doğuracaktır. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Pazarcı, buyurun, konuşmanızı tamamlayınız efendim. HÜSEYİN PAZARCI
(Devamla) – Dolayısıyla, bu hüküm genişletmektedir Türkiye’nin hâlihazırdaki
yükümlülüklerini. Bu nedenle, ilgili deyimin, tabirin bu yasadan çıkarılmasını
önerdim. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Pazarcı. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 60. Maddesinin 2. fıkrasında yer alan “yeri,
yoksa sakin olduğu bu da yoksa icraya konu teşkil edebilecek malların bulunduğu
yer mahkemesi” ibaresinin fıkra metninden çıkarılarak, bunun yerine, “yerinin
bağlı bulunduğu il mahkemesi, yoksa sakin olduğu yerin bağlı bulunduğu il
mahkemesi bu da yoksa icraya konu teşkil edebilecek malların bulunduğu yerin
bağlı olduğu il mahkemesi” ibaresinin eklenmesini saygıyla arz ederiz. Faruk Bal (Konya) ve arkadaşları BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara)- Katılmıyoruz Değerli Başkanım. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Biz de katılmıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Bal, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) FARUK BAL (Konya)
– Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tekrar hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu madde,
milletlerarası yetki düzenlemesini öngören üçüncü maddedir. Hatırlanacağı üzere
birincisinde, yabancılık unsuru taşıyan davaların Türk mahkemelerinde
görülmesiyle ilgili hâllerde il mahkemelerinin görevlendirilmesine ilişkin
önergemiz reddedilmiş idi. ikinci maddede ise tanıma ve tenfizle
ilgili, Türk mahkemelerinin yabancı mahkeme kararlarının tanıma ve tenfizle ilgili yetkisinin il mahkemelerinde toplanmasına
ilişkin önergemiz reddedilmişti. Bu ise, yabancı unsuru taşıyan hakem
kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin Türk
mahkemelerinin görevlerinin il mahkemelerinde toplanmasına ilişkin
önergemizdir. Değerli
arkadaşlarım, üç maddeyi tekrarladım size. Çünkü, üç madde, basamaklar
itibarıyla değerlendirdiğimiz zaman kabulü en mümkün olan önerge bu önergedir,
yani hiç itirazsız kabul edilebilecek önerge bu önergedir. Niçin? Çünkü, hakem
kararları ağırlıklı olarak zaten büyük illerde olur. İli bırakın, büyük illerde
olur. Yabancı unsuru taşıyan hakem kararları ise büyük illerin içerisinde üç beş
tane ilde olur: Ankara, İstanbul, İzmir, Mersin belki son zamanlarda. Bu
derecede büyük çaptaki işlerin ve ilişkilerin yargılandığı hakem kararları
ancak bu kadar büyük yerlerde, yani il bakımından büyük olan yerlerde
açılmaktadır. O zaman gelin, hukukumuzu da buna göre düzenleyelim. İl
mahkemelerinde bunun görülmesinin hiçbir mahzuru olmayacaktır. Bundan önce
ifade ettiğimiz mahkemelerin ihtisaslaşması açısından da müspet bir adım
atılacaktır. Tecrübeli, liyakatli hâkimlerimizin yoğunlaştığı illerde bu mahkemelerin
ihtisas mahkemeleri olarak görevlendirilmesi Türk hukukuna ciddi bir katkı
sağlayacak diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul
edilmemiştir. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Dilekçe ve
inceleme usulü MADDE 61 BAŞKAN –
Komisyonun bir düzeltme talebi vardır. Sayın Komisyon… ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Sayın Başkanım, bu maddenin ikinci bendinde
yer alan 54, 55, 56 ek takılarıyla beraber 55, 56, 57 olmuştur. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Düzeltmeyle
ilgili gerekli notlar alınmıştır. Maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Ret sebepleri MADDE 62 BAŞKAN – Madde
üzerinde bir adet önerge vardır, önergeyi okutup işleme alacağım. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan
47 sıra sayılı Kanun Tasarısının 62. Maddesinde yer alan “yer hukukuna”
ibaresinin “ülke hukukuna” olarak değiştirilmesini arz ederiz.
BAŞKAN – Komisyon
önergeye katılıyor mu? ADALET KOMİSYONU
BAŞKANI AHMET İYİMAYA (Ankara) – Yüksek takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN – Hükûmet? ADALET BAKANI
MEHMET ALİ ŞAHİN (Antalya) – Katılıyoruz efendim. BAŞKAN – Sayın
Bal, gerekçeyi mi okutayım? FARUK BAL (Konya)
– Gerekçe okunsun. BAŞKAN –
Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Tasarıda ülke ve
yer kavramları aynı amaçla farklı maddelerde kullanılmıştır. Bu durum
uygulamada tereddüde ve kavram kargaşasına yol açacaktır. Kavram birliği
sağlamak amacıyla bu değişiklik önergesi verilmiştir. BAŞKAN – Önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Kabul edilen
önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul
etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yabancı hakem
kararlarının tanınması MADDE 63 BAŞKAN – Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. ÜÇÜNCÜ KISIM Son Hükümler Yürürlükten
kaldırılan hükümler MADDE 64 BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yürürlük MADDE 65 BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Yürütme MADDE 66 KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, oyumun rengini belirtmek üzere aleyhte söz istiyorum. BAŞKAN - Kabul
edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir. Tasarının tümünün
oylamasından önce, oyunun rengini belirtmek üzere, aleyhte, Tunceli
Milletvekili Sayın Kamer Genç. Sayın Genç,
buyurun efendim. KAMER GENÇ
(Tunceli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2675 sayılı Milletlerarası
Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’da değişiklik yapılmasına ilişkin bir
kanun tasarısını görüşüyoruz. Bu, Türk halkıyla
çok yakından ilgili olan bir kanun. Tabii, uluslararası ilişkileri biliyoruz.
Bakın, Türk vatandaşları herhangi bir Avrupa ülkesine gittiği zaman bir
cehennem azabını çekiyorlar. Konsoloslukların kapılarında bekliyorlar, vize
verilmiyor. Bir vatandaş gittiği zaman, en azından, her vatandaştan 100-150 euro alıyorlar, ama onlar Türkiye’ye geldiği zaman ellerini
kollarını sallaya sallaya geliyorlar. Bu uluslararası
tahkim müessesi, o kadar Türkiye aleyhine işliyor ki. Bir arkadaştan
dinlemiştim: Bir uluslararası ihaleden dolayı, İstanbul Teknik Üniversitesinin
teknik elemanlarının kabul ettiği bir teknik raporu, İtalya’daki hakem heyeti,
bunu, efendim, bunlar gerçek bir bilim adamı değil, teknik adam değil diye
kabul etmiyorlar ve kendi adamları… Yani, bugün uluslararası hakem heyetinde,
tahkim heyetinde Türkiye Cumhuriyeti lehine kabul edilmiş ya
bir karar var veya iki karar var. Yani, tabii, çok da şey etmedim. Şimdi, bu
konularla ilgili bir yasa düzenlerken Türk halkının menfaatlerini çok enine
boyuna tartışmamız ve gözetmemiz gerekirdi, ama ne yazık ki bu kadar çok önemli
bir kanunu siz temel kanun kabul ettiniz, burada inceleme imkânını bulamadık.
Bu kanun hakikaten Türkiye’ye ne getiriyor, ne götürüyor, Türk halkına ne
getiriyor, ne götürüyor, onu da tartışmadık. Biraz önce, DSP’li, Demokratik Sol
Partili arkadaşımız burada çok güzel bir önerge verdi, dedi ki: Bu New York
Sözleşmesi’nde karşılıklılık ilkesini getirdiği hâlde… Yani bir hakem
heyetinin, bir Yunan hakem heyetinin verdiği bir kararın Türkiye’de
uygulanabilmesi için Türk hakem
heyetinin de verdiği bir kararın yine Yunanistan’da aynı şartlarda kabul
edilebilir bir nitelikte olması lazım. Siz, bu karşılıklılık ilkesini de
kaldırdınız. Bir de, burada,
Komisyon adına, Hükûmet adına konuşan arkadaşlarımız
diyor ki: “Küreselleşen dünyada biz bunları getirmek zorundayız.” Küreselleşen
dünyada, kapitalizm lehine kararlar getiriliyor, yani büyük sermaye grupları
lehine hükümler getiriliyor, yoksa bizler gibi ülkelerin menfaatini koruyan bir
durum yok değerli milletvekilleri. Hiç olmazsa kendi ülkemizde kanunları
yaparken halkımızın menfaatlerini uluslararası düzeyde, uluslararası tahkim
kurullarında, hakem kurullarında, beynelmilel mahkemelerde bunları gözetecek
sağlıklı düzenlemeler yapmamız lazım. E, bunları yapmıyoruz, bir de üstelik
kanunları çok süratle çıkarıyorsunuz. Arkadaşlar,
burada kanunları süratle çıkarmak marifet değil. Burada çıkarılan kanunların,
ülkemizin, halkımızın lehine olması lazım, bizi uluslararası düzeylerde zor
duruma düşürmemesi lazım. Siz zannediyor musunuz ki bu çıkardığınız kanunlar,
yarın, uluslararası düzeyde Türk halkına, Türk müteahhidine, Türk iş adamına
lehine hükümler yorumlayacak. Diyecekler ki: “Kardeşim, siz öyle insanlarsınız
ki karşılıklılık ilkesini kendi kanunlarınızda kaldırmışsınız, bizden daha ne
istiyorsunuz?” Yani, böyle bir yasama düzenlemesi olmaz. Bunlar çok önemli,
hayati konular. Kendi aramızda enine boyuna tartışsak, hakikaten olabilir.
Doğru yolu bulmak önemli olan. Önemli olan, memleketimizin ve milletimizin
menfaatine olan en iyi düzenleme gerekmiyor mu? Uluslararası hukukun düzenlenen
belirli ilkeleri var. Bunları, işte, arkadaşımız “New York Sözleşmesi’nin daha
ilerisine geçtiniz.” diyor. Orada, biz de bunu ihtirazi
kayıtla imzalamışız, ama siz bunların hiç birisini dinlemiyorsunuz. Burada, iki
tane komisyonun ben bilirim havası içine girerek bu işler olmaz sayın
milletvekilleri. Bakın, bu kanunları çıkarırken çok enine boyuna tartışmamız
lazım. Yoksa, yani Meclis eğer bu kanunları incelemeyecekse Meclisin varlığının
ne anlamı var değerli milletvekilleri? Onun için,
çıkarılan bu kanunun Türk halkının menfaatlerini korumadığına, Türk milletinin
uluslararası düzeyde haklarını korumadığına inanıyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN – Sayın
Genç, sürenizi verdim, konuşmanızı tamamlayınız. KAMER GENÇ
(Devamla) – Bu nedenle, bu kanuna ret oyu vereceğim. Çağımızda Türkiye
üzerinde… En büyük sömürü düzeni Türkiye halkı üzerine kurulmuştur, Türk
ekonomisi üzerine kurulmuştur, ama maalesef siz, özellikle AKP iktidara
geldikten sonra, uluslararası sermaye gruplarına Türkiye'nin sömürülmesi için
her türlü kolaylıklar getirilmiştir. Bu kolaylıklar, bu sömürü düzeninin
tamamen uygulanması için de ufak tefek var olan engelleri de sizler çok böyle
zevkle, gülerek kaldırıyorsunuz. Tabii ki bunun günahını elbette sizler
çekeceksiniz. Bunu göreceğiz, zaman içinde göreceğiz. Ama, lütfen, bu kanunları
enine boyuna iyi inceleyelim. Bizim hiçbir acelemiz yok. Gerekirse daha uzun
zaman da tartışabiliriz, müzakere edebiliriz. Şahsen vicdanım bu kanunun
çıkmasına elvermiyor. Hepinize saygılar
sunuyorum efendim. BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Sayın
milletvekilleri, üçüncü bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır. Tasarının
görüşmeleri de şu anda tamamlanmış bulunuyor. Tasarının tümünü
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Tasarı kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır. Ülkemiz için, Türk milleti için hayırlar getirmesini diliyorum.
Birleşime on
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati: 22.18 DÖRDÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 22.29 BAŞKAN: Başkan Vekili Nevzat PAKDİL KÂTİP ÜYELER : Yaşar TÜZÜN (Bilecik), Fatma SALMAN KOTAN
(Ağrı) BAŞKAN – Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 25’inci Birleşiminin Dördüncü
Oturumunu açıyorum. 2’nci sırada yer
alan, Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine
başlayacağız. 2.- Tanık Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu
(1/346) (S. Sayısı: 34) (x) BAŞKAN –
Komisyon? Yerinde. Hükûmet? Yerinde. Komisyon raporu
34 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, alınan karar gereğince, bu tasarı İç Tüzük’ün
91’inci maddesi kapsamında görüşülecektir. Bu nedenle, tasarı, tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanıp, maddelerine geçilmesi kabul
edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler
ayrı ayrı oylanacaktır. Tasarının tümü
üzerinde söz alan milletvekili arkadaşlarımın isimlerini okuyorum: AK Parti
Grubu adına Zekeriya Aslan, Afyonkarahisar
Milletvekili; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Rıdvan Yalçın, Ordu
Milletvekili; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili İsa Gök.
Şahısları adına Fahrettin Poyraz, Bilecik Milletvekili; Faruk Koca, Ankara
Milletvekili; Recai Birgün, İzmir Milletvekili. AK Parti Grubu
adına Zekeriya Aslan, Afyonkarahisar
Milletvekili. Sayın Aslan,
buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) AK PARTİ GRUBU
ADINA ZEKERİYA ASLAN (Afyonkarahisar) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tanık
Koruma Kanunu Tasarısı üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz
almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
arkadaşlar, tanık, ceza ve hukuk yargılaması sırasında olayla ilgili bilgileri
olan ve bilgileri hakkında beyanda bulunan üçüncü kişi ya
da kişilerdir. Tanık, suça konu olan olayın ispat edilmesinde yararlanılan en
önemli delillerden bir tanesidir. Suçun işlenmesinden ve dolayısıyla soruşturma
evresinden başlayarak kovuşturma evresinin sonuna kadar her aşamada çok büyük öneme
sahiptir. Ancak günümüzde, normal suçlarda bile tanıklık zor bir iş hâline
gelmiştir. Tanıklar sunduğu ya da sunacağı bilgiler
nedeniyle suç örgütleri tarafından sıklıkla tehditlere ve saldırılara maruz
kalmaktadır. Özellikle, terör örgütleriyle suç işlemek amacıyla kurulmuş diğer
örgütlerin sahip oldukları güç ve kullandıkları yöntemler karşısında klasik
ceza muhakemesi önlemleri yetersiz kaldığından, bu tür örgütlere karşı farklı
yöntemlerin kullanılması zorunlu olmuştur. Ayrıca bu türlü suç örgütle- (x)
34 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. rinin aleyhlerinde tanıklık yapan tanık ve mağdurları korkutma,
sindirme ve hatta cezalandırmaya yönelik eylemleri karşısında devletler, bu
örgütlerle daha etkin mücadele edebilme amacıyla bu alanda gerekli iç yasal
düzenlemelerin yanında, uluslararası alanda da yakın iş birliğine
gitmektedirler. Bu çerçevede hazırlanan çeşitli uluslararası sözleşmelerde ve
Avrupa Konseyi kararlarında tanık koruma tedbirlerine yer verilmiştir. Bu
maksatla, Almanya ve Fransa gibi ülkeler konuyu ceza muhakemesi kanunlarında düzenlerken,
İspanya ve Portekiz gibi ülkeler ayrı tanık koruma kanunları ihdas etmişlerdir. Diğer taraftan,
4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu 23/03/2005 tarihli ve
5320 sayılı Ceza Muhakemesinin Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un
18’inci maddesiyle yürürlükten kaldırıldığından, bu kanun kapsamında korunanlar
bakımından hukuki boşluk meydana gelmiştir. Tasarı, ülkemizin
de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler ve Avrupa Birliği müktesebatına uyum
çabaları dikkate alınarak, önemli suçlarla mücadelede etkin koruma
tedbirlerinin uygulanmasının sağlanması ve yasal boşluğun doldurulması hem de
uluslararası sözleşmelerle üstlenilen yükümlülüklerin yerine getirilmesi
amacıyla hazırlanmıştır. Her ne kadar, daha önce mevzuatımızda kamu
görevlilerinin, tanık ve ihbarcıların korunmasına ilişkin genel hükümler
düzenlenmiş olsa da tasarı ile ilk defa tanıkların ve ihbarcıların
kimliklerinin gizlenmesi, beyanlarının alınması ve kendilerinin korunmasına
ilişkin ayrıntılı düzenlemelere yer verilmekte, münhasıran, bu koruma
tedbirlerinin uygulanmasını takip etmek üzere tanık koruma kurulu
kurulmaktadır. Tanık koruma
tedbirlerine, tedbirin niteliği ve soruşturma evresine göre, cumhuriyet
savcılıkları veya mahkemeler ile tanık koruma kurulu tarafından karar
verilebilecektir. Cumhuriyet savcılıkları ile mahkemeler, kimlik ve adres
bilgilerinin kayda alınarak gizli tutulması ve kendisine yapılacak tebligatlara
ilişkin ayrı bir adres tespit edilmesi, duruşmada hazır bulunma hakkına sahip
bulunanlar olmadan dinlenmesi ya da ses veya
görüntüsünün değiştirilerek özel ortamda dinlenmesi, tutuklu veya hükümlü
olanların durumlarına uygun ceza infaz kurumu ve tutukevlerine yerleştirilmesi,
fiziki koruma sağlanması kararlarını verebilirken, tanık koruma kurulunda da
fiziki koruma sağlanması, kimlik ve ilgili diğer bilgi ve belgelerin
değiştirilmesi ve düzenlenmesi, geçici olarak geçimini sağlama amacıyla maddi
yardımda bulunulması, çalışan kişinin iş yerinin ya
da iş alanının değiştirilmesi veya öğrenim görenin devam etmekte olduğu her
türlü eğitim ve öğretim kurumunun değiştirilmesi, yurt içinde başka bir
yerleşim biriminde yaşamasının sağlanması, uluslararası anlaşmalara ve
karşılıklılık ilkesine uygun şekilde geçici olarak başka bir ülkede
yerleştirilmesinin sağlanması, fizyolojik görünümünün estetik cerrahi yoluyla ya da estetik cerrahi gerektirmeksizin değiştirilmesi ve
buna uygun kimlik bilgilerinin yeniden düzenlenmesinin kararını
verebileceklerdir. Tasarının
yasalaşmasıyla birlikte, maruz kalınan tehditler veya duyulan korku nedeniyle
tanıklıktan çekinen vatandaşlarımızın mahkemelerde tanıklık yapmasının
sağlanabileceği, yapmış oldukları tanıklık nedeniyle hayati veya mal güvenliği
tehlike altına giren tanık ve yakınlarının devlet tarafından etkin bir şekilde
korunmasının sağlanacağı; vatandaşların endişelerinin bertaraf edilerek
tanıklık yapmalarının sağlanması neticesinde, özellikle terör suçları ve
örgütlü suçların aydınlatılması, bu suçlarla mücadele ve örgütlerin
çökertilmesine büyük katkılar sağlanacağı; etkin mücadele neticesinde örgütlü
suçların aşamalı olarak azalacağı; kara para aklama, kaçakçılık, gasp, kapkaç
gibi örgütlü olarak işlenen suçlar nedeniyle vatandaşın ve devletin uğradığı
ciddi ekonomik zararın azaltılacağı; hâlen kısıtlı olarak uygulanmakta olan
tanık koruma tedbirlerinin daha kapsamlı, bu konuda uzmanlaşmış bir yapılanma
ile tüm ülke çapında uygulama birliği içerisinde süratli ve etkin bir karar
alma mekanizması içerisinde gerçekleşebileceği, bu şekilde insan ve mali
kaynaklar bakımından önemli oranda tasarruf sağlanabileceği, ülkemizin de taraf
olduğu ve tanık koruma tedbirlerini içeren çeşitli uluslararası sözleşme
hükümlerinin yerine getirileceği, kamu düzeninin etkin bir şekilde korunmasının
sağlanacağı, bu sayede vatandaşların kolluk kuvvetleri ve yargı teşkilatı
temelinde devlete olan güveninin pekiştirileceği değerlendirilmektedir ki, bu
kanun tasarısı olayların çözümlenmesinde çok faydalı olacaktır. Bu duygu ve
düşüncelerle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.(AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim. Madde üzerinde
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Mersin Milletvekili İsa Gök. Sayın Gök,
buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar) CHP GRUBU ADINA
İSA GÖK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Tanık koruma
kanunu, az önce görüştüğümüz, “MÖHUK” dediğimiz milletlerarası özel hukuktan
farklı bir kanun. Arkadaşlar, bu kanuna dikkat kesilmek lazım, zira tanık
koruma kanunu temel hak ve özgürlüklerle alakalı bir kanundur. Şimdi, yasama,
yürütme, yargı ayrımını yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri gayet iyi biliyorlar.
Bu yargı içinde bir ayrım daha var: Sav, yani iddia, savcılık; savunma, yani
avukatlar ve karar üçlüsü. Sav, savunma, karar… Tanık koruma kanunu için birtakım
doneleri önce gözünüzün önüne getirin, daha sonra bunları tümevarım metoduyla
toplayacağız arkadaşlar, hepsini toplayacağım. Şimdi, sav, savunma, karar
üçlüsünde “silahların eşitliği” deriz biz, yani özellikle iddia makamıyla, yani
savcılıkla avukatlar arasında eşit silahlara sahip olma, ceza yargılamasının
ana özelliklerindendir. Hâkimi ayrık tutuyorum; karar mercisidir, farklıdır. Bir farklı kavram
daha var arkadaşlar: Fayda ve zarar. Bir kanun ihdas edilirken, bir kanun
yapılırken faydası ve zararı beraber düşünülmek zorundadır. Çünkü, özellikle
ceza hukukuna ilişkin bir kanun getiriyorsanız bu kanunun mutlaka faydası
vardır, ama her ceza kanunu değişikliği, ceza hukuku değişikliği mutlaka hak ve
özgürlüklere belli oranda kısıtlamalar getirdiği için de bir zararı vardır.
Kanun yapma tekniğinde fayda ve zarar kısmını iyi idrak etmek zorundayız. Bunu
da bir kenara koyun, bunu da unutmayın. Meclisimizden çok
güzel yasalar geçti daha önce. Anayasa madde 90 son fıkra değişikliği, 2004
değişikliği; bunu alkışlamıştık. Ne diyordu Anayasa madde 90 son değişikliği?
Temel hak ve özgürlüklere ilişkin uluslararası olup usulüne göre onaylanan
sözleşmelerle iç mevzuatımızdaki bazı kanunlar çatışırsa bu uluslararası
sözleşmeler esas alınacaktır. Bu, temel hak ve özgürlükler anlamında, yine,
devrim maddelerdendir. Yapanların eline sağlık. Bunu da koyun bir kenara. Bir şey daha var:
2004 Ceza Muhakemesi Kanunu değişikliği arkadaşlar. Burada 201’inci madde
geldi. Nedir 201’inci madde? Doğrudan soru yöneltme. Kimlerin doğrudan soru
yöneltmesi arkadaşlar? Avukatın, savcının, bilirkişiye, tanığa, sanığa soru
yöneltmesi. Buna genelde o şovmatik adıyla çapraz
sorgu, karşılıklı sorgulama falan dendi. Çapraz sorgu bir Amerikan sistemidir.
2004 yılındaki CMK değişikliğiyle 201’inci maddeye çapraz sorgu geldi.
Getirenlerin eline sağlık. Güzel bir değişimdi bu. Bunu da alkışladık. Bunu da
alkışladık. Şimdi,
arkadaşlar, suç ve suçlulukla mücadele önemlidir. Suç ve suçlulukla mücadele
temel ilkedir, hedeftir. Bunu yaparken fayda ve zarar dengesini hepimiz
-arkadaşlar, içimizde hukukçu olmayanlarımız var, o yüzden mümkün olduğunca
basite indirgeyerek arz etmeye çalışıyorum- çok iyi gözetmek zorundayız, fayda
ve zararı. Bir şeyin ayarını kaçırırsanız o kadar büyük zarar verir ki, bunun
önünü almak mümkün değildir. Bakın, hatalar var. İçimizde kürsüden gelen
arkadaşlarım var, benim gibi savunma masasından gelen arkadaşlarım da var,
savcılar da var. Arkadaşlar,
örneklemek lazım bunu. Mesela, en basit örnek: Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu
-haziran ayında bir değişiklik yapıldı arkadaşlar- 16’ncı maddesi. Nedir Polis
Vazife ve Salahiyet Kanunu, 2559 sayılı Kanun? Polisin silah kullanma yetkisini
belirler, silah kullanma. Bu Kanun, bizim
12 Eylülleri yaşadı, 12 Eylül sonrasını yaşadı bu Kanun ve bu Kanun’un 16’ncı
maddesi, polisin silah kullanması yetkisi için birtakım kriterler koymuştu.
Orada, sanıyorum, (c), (d), (e) olabilir, üç ayrı fıkrası vardı onun.
Arkadaşlar, orada, polisin silah kullanabilmesi için mutlaka ağır cezalık suç
kriteri vardı. Cezacı arkadaşlar bunu çok iyi bilirler. Ağır cezalık bir suç
işlenme durumu varsa, -3005 vardı eskiden, cürmü
meşhut derdik, suçüstü derdik- suçüstü bir hâl varsa, polisin ağır cezalık
suçlarda doğrudan silah kullanma yetkisi vardı. Buna benzer kanunlarımız var.
Mesela bu Asayişe Müessir… Yine bu Polis ve Jandarma Yetki Kanunu vardı, o
1934’lerin Kanunu. Yine o Kanun’da da buna benzer bir maddemiz vardı, 4’üncü
maddemiz vardı arkadaşlar. Şimdi, biz ne
yaptık? 2007 yılının Haziran ayında, bu yılın Haziran ayında 16’ncı maddede bir
değişiklik yaptık. Polislere, polis arkadaşlara doğrudan silah kullanma
yetkisini değiştirdik konjonktüre göre “suçüstü hâlinde” dedik yalnızca. Bakın,
ağır cezalık hâlleri kaldırdık, yalnızca “suçüstü hâli” dedik. Ağır cezalık
hâli kaldırdığınızda, sizin basit bir hırsızlık olayının suçüstünde dahi,
taksirli bir fiilde dahi polise silah kullanma yetkisi verdik. Yetkiyi
gereğinden fazla verirseniz, birileri kendilerini dengeleyici farz eder,
düzenleyici farz eder, ekolayzer farz eder; yargı
yapar, hüküm kurar, infaza geçer. Ne olursa olsun, hukuk devletinin ana ilkesi
mutlaka dengeler üzerine kuruludur. Yetkiyi veriyorsanız görevi kadar
vereceksiniz, yetkiyi veriyorsanız, bizim oranın deyimiyle, Mersin’in deyimiyle
“karerinde” vereceksiniz. Fazla yetki vermek o polis
arkadaşlarımızı da töhmet altında koyar, onları da perişan eder. Ne oldu
arkadaşlar? İşte, cumartesi günü İzmir’de bir olay oldu. Genç bir çocuk
ehliyetsiz araba kullanmaktan… Adı: Baran Tursun. Babasının adı: Mehmet.
Annesinin adı: Berrin. Yirmi yaşında, üniversite mezunu. Polis
arkadaşlarımı eleştirmiyorum. Orada bir hata var, hata buradan çıktı.
Gereğinden fazla yetki verdik, bu Meclis verdi -ben yoktum ama Mecliste
devamlılık aslıdır. Devlet düzeninde devamlılık vardır. Biz bin yıllık devlet
geleneği olan bir toplumuz. Devlet devam eder- büyük bir yetki verildi ve bir
çocuğun beynine bir kurşun girdi, beyin ölümü gerçekleşti. Arkadaşlar, ceza
hukukuna ilişkin her şey silsile olarak takip eder. Çünkü siz, toplumu
yönlendiriyorsunuz, biçimlendiriyorsunuz, ilişkilere yasalarla şekiller çizerek
daireler içerisine alıyorsunuz eylemleri. Çok hassastır. Bu olayda polis
arkadaşlara verilen yetki gereğinden fazla mıydı? Gereğinden fazlaydı. Gözden
mi kaçtı? Bilmiyorum… Ben Mersin’den
bas bas bağırdım -o zamanlar baro başkanıydım- bu
Kanun’u değiştirmeyin. Çünkü, Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu 12 Eylülleri
yaşadı bu maddeyle. Daha sonrasında üstesinden geldi. Ağır cezalık kriterini
kaldırmayın, çünkü polis arkadaşları töhmet altında bırakacaksınız. O polisin
savunması hazır. Kanunda “Suçüstü…” O maddeyi de getirdim: “Suçüstü hâlinde
şüphelilerin yakalanmasını sağlayacak ölçüde silah kullanmaya yetkilidir.”
diyor kanun maddesi. Biz bu yetkiyi verdik. Meclis verdi. Daha sonra
sorgulayamazsınız. Kanunla yetki verdiniz. Yetki verildi. O, Asayişe Müessir
Bazı Fillerin Önlenmesi Hakkında Kanun var, 1481 sayılı Kanun. O Kanun dahi
ağır cezalık kriteri koyuyordu. Şimdi
fayda-zarara geliyorum arkadaşlar ve o dengeye geliyorum. Tanık koruma
kanununda şiraze kaçıyor. Öyle bir kaçıyor ki, ceza yargılamasında ipin ucunu
kaçırırsanız geriye getiremezsiniz. Arkadaşlar, tanık
koruma kanununda, tanığı aşarak mağdura dahi bu kanundan faydalanma yetkisi
getiriliyor, mağdura, müştekiye. Bu kanunla yalnız tanığa değil, eşine, ikinci,
üçüncü derece kan ve sıhri hısımına, ilişki içinde
olduğu, yakın ilişkideki herkese, boşanmış olduğunda dahi eski eşe,
nişanlısına, sevgilisine… Herkesi katıyor bu kanun. Yapmayın, yapmayın! Bu
kanun gerekçesinde de yazdığı üzere, Sınıraşan
Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi birinci dayanağı, mehazı.
İki: Çocuk Haklarına Dair Sözleşmeye Ek Çocuk Satışı, Çocuk Fahişeliği ve Çocuk
Pornografisiyle İlgili İhtiyari Protokol. Üçüncü donesi bu kanunun, Yolsuzluğa
Karşı Ceza Hukuku Sözleşmesi. Bunların hepsini okuduğunuzda bir şey görürsünüz…
Sakın ha, bana, birisi buraya çıkıp da “Avrupa’da bu kanunun aynısı var.”
demeyin, çünkü yok. Bu sözleşmeler de bize böyle bir kanun yapma zorunluluğu
getirmiyor. Bakın, maddeler
aynen ne diyor: “İfade veren tanıkların etkin ve uygun şekilde korunmalarını
sağlamak amacıyla gerekli gördükleri yasal ve diğer önlemleri alırlar.” diyor
sözleşmeler, sözleşmeler bunu diyor. Her sözleşmenin mağdurlarla ilgili bir
satırı var. Biz ne yaptık peki? Öyle bir araba solluyoruz ki, sözleşme bize
böyle bir yükümlülük veriyor, sol sinyali yaktık, sol şeride geçtik, gaza
sonuna kadar basıyoruz, duvara çarpacağız. Çünkü bu kanun ifrat kanunu, bir
aşırılık kanunu. Bu kanunda,
arkadaşlar, yalnızca terör suçları değil, örgütlü suçlar da değil, örgütlü
suçlar dışına çıkan -vakayı adiyeden deriz ya- normal ceza mahkemesi görevine giren suçlar dahi bu
kanun kapsamına giriyor. Yapmayalım, yapmayalım! Bu sözleşmelerin bir ana
mantığı var. Nedir bu mantık? Çok spesifik, çok özel, çok önemli durumlarda,
örgütlü suçlar -terörün de bir kısmını buna katabiliyoruz- örgütlü ve terör
suçlarına ilişkin, çok dar, yüksek cezalı, uygulama alanı çok sınırlı, belli
maddeler için öngörülen bir kanun tekniğidir bu tanık koruma kanunu. Neden?
Nedeni de şu: Temel hak ve özgürlüklere, savunma hakkına, adil yargılanma
hakkına, bizim Anayasa’mızın verdiği temel hak ve özgürlüklere sınırlama getireceği
için. Fayda ve zarar
dengesini anlattım size. Anayasa’mız bu kanuna kısmen engeldir, çünkü fayda ve
zarar dengesinde bu kanunun zarar kısmı fazlalık arz ediyor. O yüzden de, bu
kanunu, mutlaka ve mutlaka, arkadaşlar, iyice incelemek zorundasınız. Bu
kanunun her maddesi geldiğinde, lütfen, fayda ve zarar, gereklilik, suç ve
suçlulukla mücadelede oran, bunları düşünmek zorundayız. Aksi hâlde, klasik bir
mantıkla, ya arkadaşlar, bir kanun yapıyoruz, bu
kanunu en şedit, en şiddetli, en ağır şekliyle yapalım mantığına gidersek, ceza
hukukunda bizi bu, katle götürür. Nasıl katle götürür? Arkadaşlar, kanunda
denge önemli demiştim size, aksi hâlde, kırmızı ışıkta geçen insanları asalım,
o da bir suç. Yere tükürenleri kırbaçlayalım veya on yıl hapis verelim. Bakın,
suçta, fiilde, cezada bir denge olmak zorunda. Tanık koruma kanununda da,
mantığıyla kanun arasında dengesizlik var. Arkadaşlar, ben
avukatım, ben baro başkanlığından gelmeyim, ben savunma tarafındayım. Ben
insanları savunuyorum, ama bakın, iddia karşısında, savcılık karşısında -bu
kanun öyle bir kanun ki- tanığı ben göremeyeceğim, ben dinleyemeyeceğim, yalan
mı doğru mu söylüyor, gözüne bakamayacağım, ses tonunu inceleyemeyeceğim, sesi
ayrı bir frekansla verilecek, yüzü saklanacak, hatta ve hatta bazen hiç
görmeyeceğiz, bizim uyuşturucu davalarında olur, adı “x” diye geçecek veya mahkeme adını değiştirecek, bir ifade gelecek,
bu ifadeyle yargılama yürüyecek. Arkadaşlar, bu çok hassas bir konu. Çok hassas
bir konu. Buna iyi bakmak zorundayız. Üstelik de bu
kararı kimler verebilecek? Fiziki korumayı kolluk veriyor, ama bakın savcılık
veriyor. Birçok noktada savcı, soruşturma aşamasında, arkadaşlar, tanık koruma
kanununu devreye koyabilecek. Yani benim ceza yargılamasında güçlerimi
çarpıştırdığım, göğüs göğüse mücadele ettiğim,
silahların eşitliğinin ana ilkesi olması gereken yargıda savcı benden en büyük
delili saklayacak, ben göremeyeceğim. Bu kanun gelir. Nasıl gelir? Bu kanun çok
önemli suçlarda, belli bazı maddelerde gelir. Bu kanun, arkadaşlar, bu hâliyle
doksan sekiz ayrı suç tipine uygulanabiliyor. Doksan sekiz ayrı suç tipi.
Burada el insaf demek lazım. Arkadaşlar doksan sekiz suç tanımı bu kanuna
giriyor. Yani ceza sistemine giren kanunların yüzde 80’ini buna katabilirsiniz.
Terörü ayırabilirsiniz. Örgütlü suçlarda ceza alt
sınırını yükseltin. Onu da ayırabilirsiniz. Ama iki
yıl derseniz olmaz. Bir apartmana giren hırsızlık… Çocukların çetesi diye
örgütlü bir çete kurmuşlar, hırsızlık örgütü, bunda bile tanık korumadan
faydalanabiliyor. Apartmandakilerin yüzünü değiştirirsiniz, adını
değiştirirsiniz, para verirsiniz, kanun öyle net yetkiler veriyor ki, yurt
dışına gönderirsiniz, hiçbirisinin adını kullanmazsınız… Yapmayın ya! Yapmayın! Bizim amacımız ne? Ceza yargılamasının amacı
maddi gerçeğe ulaşmaktır. Bu uluslararası sözleşmelerin de amacı, maddi gerçeğe
ulaşmada temel hak ve özgürlüklere, adil yargılanmaya, insan haklarına zarar
vermeden, bir dengeyle ama suç ve suçluyla mücadeleyi de kabul ederek bir ara
formül bulmadır. Bu kanun bu hâliyle, arkadaşlar, kabul edilemez. Bu kanun bu
hâliyle geçecek olduğunda, bir daha dönüşü olmayan,
aynı İzmir’de başından vurulan çocuğun olayında… O çocuğun ailesine de
acıyorum, polise de acıyorum. Çünkü yetki, abartı bir yetki. Kolluğa verilen
yetki, abartı bir yetki. İşte direkt silah kullanma yetkisi verdik haziranda ve
bu Meclisten tartışılmadan geçti, farkına varılmadan geçti. O Kanun’un kaynağı
olan eski 16’ncı maddedeki aynı benzeri Asayişe Müessir Bazı Fiillerin
Önlenmesi Hakkında Kanun’daki maddelere aykırı olarak geçti. Aynı mantıkla
şimdi tanık koruma kanunu huzurlarınızda. Bu Meclis bu
hatayı bir daha yapmaz, eminim. Sayın Bakanlık, Sayın Komisyon bu hatayı bir
daha yapmaz, eminim. Çünkü hepimizin ortak amacı, doğruyu, iyiyi bulmak. Bu
Mecliste bulunan her ferdin ortak amacı, hele ki ceza yargılaması gibi
yargılamada doğruya ulaşmak, maddi gerçeği bulmak, yargılamayı sıhhatli
götürmek, ama götürürken de temel hak ve özgürlüğü de yok etmemek. Hepinize ben
saygılar sunuyorum. Bu kanun konusunda hassasiyetinizi arz ediyorum. Teşekkür
ediyorum. (CHP ve DTP sıralarından alkışlar) BAŞKAN – Teşekkür
ederim Sayın Gök. Saygıdeğer
milletvekili arkadaşlarım, çalışma süremizin tamamlanmasına çok az kalmıştır.
Gruplar adına yapılacak konuşmalar vardır. Dolayısıyla tamamlanması mümkün
değildir, çünkü çok az bir süremiz kalmıştır. Bütün bunları
dikkate alarak, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 28 Kasım 2007 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum. Sizlere hayırlı
geceler diliyorum, Fenerbahçe’ye başarılar diliyorum. Kapanma Saati: 22.57 |
|