DÖNEM: 23                             CİLT: 5                     YASAMA YILI: 2

 

 

 

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

23’üncü Birleşim

21 Kasım 2007 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. - GE­ÇEN TU­TA­NAK ÖZE­Tİ

 II. - GE­LEN KÂĞIT­LAR

II­I. - YOK­LA­MA

 IV.-  GÜN­DEM DI­ŞI KO­NUŞ­MA­LAR

A) Mil­let­ve­kil­le­ri­nin Gün­dem Dı­şı Ko­nuş­ma­la­rı

1.- Mar­din Mil­let­ve­ki­li Gö­nül Be­kin Şah­ku­lu­be­y’­in, Mar­di­n’­in düş­man iş­ga­lin­den kur­tu­lu­şu­nun 88’in­ci yıl dö­nü­mü­ne ve Öğ­ret­men­ler Gü­nü­’­ne iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

2.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­ki­li Ah­met Kü­çü­k’­ün, Trak­ya­’­da yo­ğun ve şid­det­li ya­ğış­lar ne­de­niy­le mey­da­na ge­len za­rar­la­ra iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı ve Ba­yın­dır­lık ve İskân Ba­ka­nı Fa­ruk Na­fız Öza­k’­ın ce­va­bı

3.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li H. Ha­mit Hom­ri­ş’­in, bö­lü­cü te­rö­re iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

 

V.- BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) Mec­lis Araş­tır­ma­sı Öner­ge­le­ri

1.- Bit­lis Mil­let­ve­ki­li Va­hit Ki­ler ve 24 mil­let­ve­ki­li­nin, uyuş­tu­ru­cu, al­kol ve si­ga­ra ba­ğım­lı­lı­ğı ile ka­çak­çı­lı­ğı­nın ne­den­le­ri­nin, ulaş­tı­ğı bo­yut­la­rın, sos­yal ve eko­no­mik et­ki­le­ri­nin araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/51)

2.- Bit­lis Mil­let­ve­ki­li Va­hit Ki­ler ve 24 mil­let­ve­ki­li­nin, bal ve di­ğer arı ürün­le­ri­nin üre­ti­min­de ve pa­zar­lan­ma­sın­da ya­şa­nan so­run­la­rın araş­tı­rı­la­rak arı­cı­lı­ğın ge­liş­ti­ril­me­si için alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/52)

3.- Te­kir­dağ Mil­let­ve­ki­li Ke­ma­let­tin Nal­cı ve 21 mil­let­ve­ki­li­nin, be­le­di­ye­le­rin alt­ya­pı, ka­tı atık ve atık su yö­ne­ti­min­de­ki so­run­la­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/53)

 

VI.- KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

A) Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri

1.- Gül­ha­ne As­ke­ri Tıp Aka­de­mi­si Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Millî Sa­vun­ma Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/438) (S. Sa­yı­sı: 50)

2.- Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri Has­ta Bes­len­me (Bes­le­me) Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ve Millî Sa­vun­ma Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/431) (S.Sa­yı­sı: 49)

3.- As­ker­lik Ka­nu­nu ile Ye­dek Su­bay­lar ve Ye­dek As­ke­ri Me­mur­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Millî Sa­vun­ma Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/436) (S. Sa­yı­sı: 51)

4.- Ulus­la­ra­ra­sı Ço­cuk Ka­çır­ma­nın Hu­kukî Veç­he­le­ri­ne (Yön ve Kap­sa­mı­na) Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Ada­let Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/315) (S. Sa­yı­sı: 33)

 

VI­I.- AÇIK­LA­MA­LAR VE SA­TAŞ­MA­LA­RA İLİŞ­KİN KO­NUŞ­MA­LAR

1.- İstan­bul Mil­let­ve­ki­li Ömer Din­çe­r’­in, Amas­ya Mil­let­ve­ki­li Hü­se­yin Ün­sa­l’­ın, ko­nuş­ma­sın­da, şah­sı­na sa­taş­ma­sı ne­de­niy­le ko­nuş­ma­sı

 

VI­I­I.- SO­RU­LAR VE CE­VAP­LAR

A) Ya­zı­lı So­ru­lar ve Ce­vap­la­rı

1.- Si­nop Mil­let­ve­ki­li En­gin Al­ta­y’­ın, se­vi­ye be­lir­le­me sı­na­vı sis­te­mi­ne iliş­kin so­ru­su ve Millî Eği­tim Ba­ka­nı Hü­se­yin Çe­li­k’­in ce­va­bı (7/461)

2.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Ke­mal De­mi­re­l’­in, Bur­sa­’­da­ki bir ya­tı­lı il­köğ­re­tim böl­ge oku­lu­nun ek­sik­lik­le­ri­ne iliş­kin so­ru­su ve Millî Eği­tim Ba­ka­nı Hü­se­yin Çe­li­k’­in ce­va­bı (7/468)

3.- Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Meh­met Şan­dı­r’­ın, sağ­lık mes­lek li­se­le­ri­ne iliş­kin so­ru­su ve Millî Eği­tim Ba­ka­nı Hü­se­yin Çe­li­k’­in ce­va­bı (7/504)

4.- Zon­gul­dak Mil­let­ve­ki­li Ali Ko­ça­l’­ın, ip­tal edi­len yö­net­me­li­ğe gö­re ata­nan yö­ne­ti­ci­le­re iliş­kin so­ru­su ve Millî Eği­tim Ba­ka­nı Hü­se­yin Çe­li­k’­in ce­va­bı (7/546)

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.

İzmir Milletvekili Şenol Bal’ın, şehit ve gazi ailelerinin sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşmasına, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek cevap verdi.

İstanbul Milletvekili Halide İncekara, Dünya Çocuk Hakları Günü ve 24 Kasım Öğretmenler Günü münasebetiyle, çocukların güvenli eğitim hakkının gözetilmesine ve öğretmenlerin yetişme ve tayin şartları ile çocuklarımızın yetişmesinde öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin önemine,

Balıkesir Milletvekili Hüseyin Pazarcı, terörle mücadele için askerî önlemler dışında ekonomik, toplumsal ve kültürel önlemlerin de alınmasına,

İlişkin gündem dışı birer konuşma yaptılar.

Edirne Milletvekili Cemaleddin Uslu, Edirne’de meydana gelen su taşkını ve sel felaketine,

Tekirdağ Milletvekili Enis Tütüncü, Tekirdağ ve Edirne’de meydana gelen sel felaketine,

İlişkin birer açıklamada bulundular.

Manisa Milletvekili Mustafa Enöz ve 20 milletvekilinin, pamuk üretimindeki sorunların araştırılarak (10/48),

Kütahya Milletvekili Alim Işık ve 38 milletvekilinin, Türkçedeki bozulma ve yabancılaşmanın araştırılarak Türk dilinin korunması ve geliştirilmesi için (10/49),

Van Milletvekili Kayhan Türkmenoğlu ve 28 milletvekilinin, bölgesel gelişmişlik farklarının araştırılarak dengeli gelişme için (10/50),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve ön görüşmelerinin sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Köksal Toptan’ın, Azerbaycan Millî Meclisi Başkanı Oktay Asadov’un davetine icabet etmek üzere, beraberinde Parlamento heyetiyle Azerbaycan Cumhuriyetine resmî ziyarette bulunmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 18, 26, 19 ve 29’uncu sıralarında yer alan 33, 47, 34 ve 54 sıra sayılı Kanun Tasarılarının sırasıyla bu kısmın 6, 7, 8 ve 9’uncu sıralarına alınmasına ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 20/11/2007 ve 27/11/2007 Salı günleri 15.00-23.00, 21/11/2007 ve 28/11/2007 Çarşamba ile 22/11/2007 ve 29/11/2007 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına; 20/11/2007 ve 27/11/2007 Salı günkü birleşimlerde sözlü sorulardan sonra, diğer denetim konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ve 21/11/2007 ve 28/11/2007 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesine;

33 sıra sayılı Uluslararası Çocuk Kaçırmanın Hukuki Veçhelerine Dair Kanun Tasarısı’nın (1/315);

1 ila 17’nci maddelerinin ( 17 madde) birinci bölüm,

18 ila 31’inci maddelerinin (15 madde) ikinci bölüm (toplam 32),

34 sıra sayılı Tanık Koruma Kanunu Tasarısı’nın;

1 ila 16’ncı maddelerinin (16 madde) birinci bölüm,

17 ila 27’nci maddelerinin (11 madde) ikinci bölüm (toplam 27),

47 sıra sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun Tasarısı’nın (1/337);

1 ila 20’nci maddelerinin (20 madde) birinci bölüm,

21 ila 48’inci maddelerinin (28 madde) ikinci bölüm,

49 ila 65’inci maddelerinin (17 madde) üçüncü bölüm (toplam 65),

İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesine;

İlişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının:

1’inci sırasında bulunan   (6/14),

2’nci                             (6/15),

3’üncü                          (6/17),

4’üncü                          (6/18),

Esas numaralı soru önergelerinin, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığı için yazılı soruya çevrilerek gündemden çıkarıldığı bildirildi; Antalya Milletvekili Tayfur Süner ve Tunceli Milletvekili Kamer Genç de görüşlerini açıkladılar;

5 ve 20’nci sıralarında bulunan, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in (6/21), (6/145),

12 ve 19’uncu sıralarında bulunan, Antalya Milletvekili Tayfur Süner’in (6/136), (6/144),

41’inci sırasında bulunan, Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü’nün (6/173),

46’ncı sırasında bulunan, Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun (6/178),

Esas numaralı sorularına İçişleri Bakanı Beşir Atalay cevap verdi; Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü ve Antalya Milletvekili Tayfur Süner de cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1’inci sırasında bulunan, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/268) (S. Sayısı: 46) görüşmeleri tamamlanarak,

2’nci sırasında bulunan, Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Hasan Kemal Yardımcı’nın, Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (1/441, 2/26) (S. Sayısı: 52) yapılan görüşmelerden sonra,

3’üncü sırasında bulunan, Gülhane Askerî Tıp Akademisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı’nın (1/438) (S. Sayısı: 50) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanarak maddelerine geçilmesi,

Kabul edildi.

Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın,

İstanbul Milletvekili Ömer Dinçer, Tunceli Milletvekili Kamer Genç’in,

Konuşmalarında şahıslarına sataştıkları iddiasıyla birer konuşma yaptılar.

21 Kasım 2007 Çarşamba günü, alınan karar gereğince saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 22.57’de son verildi.

 

 

Meral AKŞENER

 

 

 

Başkan Vekili

 

 

Harun TÜFEKCİ

 

Fatoş GÜRKAN

 

Konya

 

Adana

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

Canan CANDEMİR ÇELİK

 

 

 

Bursa

 

 

 

Kâtip Üye

 

No.: 35

 

II.- GELEN KÂĞITLAR

21 Kasım 2007 Çarşamba

Ta­sa­rı­lar

1.- Gül­ha­ne As­ke­ri Tıp Aka­de­mi­si Ka­nu­nu, Harp Aka­de­mi­le­ri Ka­nu­nu, Harp Okul­la­rı Ka­nu­nu ve Ast­su­bay Mes­lek Yük­sek Okul­la­rı Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı (1/453) (Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor ile Millî Sa­vun­ma Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 8.11.2007)

2.- Gül­ha­ne As­ke­ri Tıp Aka­de­mi­si Ka­nu­nu­nun Ba­zı Mad­de­le­rin­de De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı (1/454) (Millî Eği­tim, Kül­tür, Genç­lik ve Spor  ile Millî Sa­vun­ma Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 8.11.2007)

3.- As­ke­ri Ya­sak Böl­ge­ler ve Gü­ven­lik Böl­ge­le­ri Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı (1/455) (Millî Sa­vun­ma Ko­mis­yo­nu­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 8.11.2007)

4.- Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti ile Su­ri­ye Arap Cum­hu­ri­ye­ti Hü­kü­me­ti Ara­sın­da Ka­ra­yol­la­rı ve Köp­rü­ler ile İlgi­li İş­bir­li­ği Mu­ta­ba­kat Zap­tı­nın Onay­lan­ma­sı­nın Uy­gun Bu­lun­du­ğu­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı (1/456) (Ba­yın­dır­lık, İmar, Ulaş­tır­ma ve Tu­rizm ile Dı­şiş­le­ri Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 8.11.2007)

5.- Yar­gı­tay Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı (1/457) (Plan ve Büt­çe ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 8.11.2007)

6.- Türk Va­tan­daş­lı­ğı Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı (1/458) (Av­ru­pa Bir­li­ği Uyum; Ada­let; Dı­şiş­le­ri ile İçiş­le­ri Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 8.11.2007)

7.- Er ve Er­baş Harç­lık­la­rı Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı (1/459) (Plan ve Büt­çe ile Millî Sa­vun­ma Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 8.11.2007)

8.- As­ke­ri Hâ­kim­ler Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı (1/460) (Millî Sa­vun­ma ve Ada­let Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 8.11.2007)

9.- Tür­ki­ye Hâ­kim­ler ve Sav­cı­lar Bir­li­ği Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı (1/461) (Av­ru­pa Bir­li­ği Uyum; Ana­ya­sa ile Ada­let Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 8.11.2007)

Tek­lif­

1.- Ma­ni­sa Mil­let­ve­ki­li Şahin Men­gü­’­nün; 5510 Sa­yı­lı Sos­yal Si­gor­ta­lar ve Ge­nel Sağ­lık Si­gor­ta­sı Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı Hak­kın­da Ka­nun Tek­li­fi (2/64) (Sağ­lık, Ai­le, Ça­lış­ma ve Sos­yal İş­ler ile Plan ve Büt­çe Ko­mis­yon­la­rı­na) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 6.11.2007)

Söz­lü So­ru Öner­ge­le­ri

1.- Kas­ta­mo­nu Mil­let­ve­ki­li Meh­met Ser­da­roğ­lu­’­nun, bir akar­su­yun ısla­hı­na iliş­kin Çev­re ve Or­man Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/197) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

2.- Kas­ta­mo­nu Mil­let­ve­ki­li Meh­met Ser­da­roğ­lu­’­nun, bir gö­le­tin ısla­hı­na iliş­kin Çev­re ve Or­man Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/198) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

3.- Kas­ta­mo­nu Mil­let­ve­ki­li Meh­met Ser­da­roğ­lu­’­nun, Kız­lar­yo­lu Ba­ra­jı pro­je­si­ne iliş­kin Çev­re ve Or­man Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/199) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

4.-    İstan­bul Mil­let­ve­ki­li Nec­la Ara­t’­ın, İstan­bu­l’­da ya­ban­cı bir üni­ver­si­te­nin yer­leş­ke aç­tı­ğı ha­ber­le­ri­ne iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/200) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

5.-    İstan­bul Mil­let­ve­ki­li Nec­la Ara­t’­ın, mi­ras hu­ku­kun­da ya­pı­la­ca­ğı id­di­a edi­len bir de­ği­şik­li­ğe iliş­kin Dev­let Ba­ka­nın­dan (Ni­met Çu­buk­çu) söz­lü so­ru öner­ge­si (6/201) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

6.-    İstan­bul Mil­let­ve­ki­li Nec­la Ara­t’­ın, Ca­mi­ler Haf­ta­sı ne­de­niy­le ya­yın­lan­dı­ğı id­di­a edi­len ge­nel­ge­ye iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/202) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

7.-    İstan­bul Mil­let­ve­ki­li Nec­la Ara­t’­ın, bir kon­gre­de açık­la­nan gö­rü­şe tep­ki ve­ri­lip ve­ril­me­di­ği­ne iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/203) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

8.-    İstan­bul Mil­let­ve­ki­li Nec­la Ara­t’­ın, bir kon­gre­de açık­la­nan gö­rü­şe tep­ki ve­ri­lip ve­ril­me­di­ği­ne iliş­kin Dev­let Ba­ka­nın­dan (Ni­met Çu­buk­çu) söz­lü so­ru öner­ge­si (6/204) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

9.-    Ga­zi­an­tep Mil­let­ve­ki­li Ya­şar Ağ­yü­z’­ün, hu­bu­bat des­tek­le­me prim­le­ri öde­me­si­ne iliş­kin Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/205) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

10.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, ba­zı köy okul­la­rı­nın so­run­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/206) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

11.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, ba­zı köy okul­la­rı­nın so­run­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/207) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

12.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, ba­zı köy okul­la­rı­nın so­run­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/208) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

13.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, ba­zı köy okul­la­rı­nın so­run­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/209) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

14.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, ba­zı köy okul­la­rı­nın so­run­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/210) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

15.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, ba­zı köy okul­la­rı­nın so­run­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/211) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

16.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, ba­zı köy okul­la­rı­nın so­run­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/212) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

17.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, ba­zı köy okul­la­rı­nın so­run­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/213) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

18.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, ba­zı köy okul­la­rı­nın so­run­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/214) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

19.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, bir köy oku­lu­nun loj­man ih­ti­ya­cı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/215) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

20.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, ba­zı köy okul­la­rı­nın so­run­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/216) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

21.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, ba­zı köy okul­la­rı­nın so­run­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/217) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

22.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, bir köy oku­lu­nun so­run­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/218) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

23.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, bir köy oku­lu­nun so­run­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/219) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

24.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, bir köy oku­lu­nun so­run­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/220) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

25.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, bir köy oku­lu­nun ba­kım ve ona­rı­mı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/221) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

26.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, bir köy oku­lu­nun ba­kım ve ona­rı­mı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/222) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

27.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, bir köy oku­lu­nun so­run­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/223) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

28.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, bir köy oku­lu­nun öğ­ret­men ih­ti­ya­cı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/224) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

29.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, bir köy oku­lu loj­ma­nı­nın ona­rı­mı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/225) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

30.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, bir köy oku­lu­nun öğ­ret­men ih­ti­ya­cı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/226) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

31.-  Ar­da­han Mil­le­tve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, bir köy oku­lu­nun so­run­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/227) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

32.-  Ma­ni­sa Mil­let­vve­ki­li Mus­ta­fa Enö­z’­ün, Ye­şil­ka­vak Ba­ra­jı pro­je­si­ne iliş­kin Çev­re ve Or­man Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/228) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

33.-  Ma­ni­sa Mil­let­vve­ki­li Mus­ta­fa Enö­z’­ün, Gör­des Ba­ra­jı pro­je­si­ne iliş­kin Çev­re ve Or­man Ba­ka­nın­dan söz­lü so­ru öner­ge­si (6/229) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

Ya­zı­lı So­ru Öner­ge­le­ri

1.-    Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man Tu­ran Çir­ki­n’­in, sos­yal gü­ven­lik ala­nın­da ye­ni dü­zen­le­me­ler ya­pı­lıp ya­pıl­ma­ya­ca­ğı­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/757) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

2.-    Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man Tu­ran Çir­ki­n’­in, Bar­za­ni ve Ta­la­ba­ni­’­nin Türk va­tan­da­şı olup ol­ma­dı­ğı­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/758) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

3.-    İstan­bul Mil­let­ve­ki­li Fat­ma Nur Ser­te­r’­in, ya­ban­cı bir üni­ver­si­te­nin İstan­bu­l’­da kam­püs aç­ma­sı­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/759) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

4.-    İzmir Mil­let­ve­ki­li Ca­nan Arıt­ma­n’­ın, te­rör ör­gü­tü­nün kul­lan­dı­ğı si­lah­la­rın ait ol­du­ğu ül­ke­le­re yö­ne­lik gi­ri­şim­le­re iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/760) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

5.-    İzmir Mil­let­ve­ki­li Ca­nan Arıt­ma­n’­ın, şehit ve ga­zi­le­re iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/761) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

6.-    İzmir Mil­let­ve­ki­li Bü­lent Ba­ra­ta­lı­’­nın, RTÜ­K’­ün ce­za ver­di­ği ka­nal ve prog­ram­la­ra iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/762) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

7.-    İzmir Mil­let­ve­ki­li Ah­met Er­si­n’­in, Dev­let Şeref Ma­dal­ya­sı­nın ve­ril­me yön­te­mi­ne iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/763) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

8.-    Ko­ca­e­li Mil­let­ve­ki­li Hik­met Eren­ka­ya­’­nın TO­Kİ ko­nut­la­rı­na ve imar pla­nı ta­di­lat­la­rı­na iliş­kin Baş­ba­kan­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/764) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

9.-    İzmir Mil­let­ve­ki­li Meh­met Ali Su­sa­m’­ın, za­bı­ta me­mur­la­rı­na fi­i­li hiz­met zam­mı ve­ril­me­si­ne iliş­kin Ça­lış­ma ve Sos­yal Gü­ven­lik Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/765) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

10.-  An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li Yıl­maz Ate­ş’­in, İş­siz­lik Si­gor­ta­sı Fo­nu­na iliş­kin Ça­lış­ma ve Sos­yal Gü­ven­lik Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/766) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

11.-  An­tal­ya Mil­let­ve­ki­li Hüs­nü Çöl­lü­’­nün, An­tal­ya­’­da­ki bir par­kın re­viz­yon pro­je­si­ne iliş­kin İçiş­le­ri Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/767) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

12.-  Gi­re­sun Mil­let­ve­ki­li Mu­rat Öz­ka­n’­ın, ka­mu araç­la­rı­nın eg­zos emis­yon­la­rı­nın öl­çü­mü­ne iliş­kin İçiş­le­ri Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/768) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

13.-  Ar­da­han Mil­let­ve­ki­li En­sar Öğü­t’­ün, ga­zi ve şehit ço­cuk­la­rı­nın eği­tim­le­ri­ne iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/769) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

14.-  İzmir Mil­let­ve­ki­li Bü­lent Ba­ra­ta­lı­’­nın, il­ler ara­sı gö­rev­len­dir­me ya­pı­lan öğ­ret­men­le­re iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/770) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

15.-  İstan­bul Mil­let­ve­ki­li Fat­ma Nur Ser­te­r’­in, ders ve yar­dım­cı ders ki­tap­la­rı­na iliş­kin Millî Eği­tim Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/771) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

16.-  Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man Tu­ran Çir­ki­n’­in, hay­van­cı­lık­ta­ki ka­yıt sis­te­mi­ne iliş­kin Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/772) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

17.-  Mer­sin Mil­let­ve­ki­li Meh­met Şan­dı­r’­ın, Mer­si­n’­de­ki do­lu afe­tin­den olu­şan ha­sa­rın tes­pi­ti­ne iliş­kin Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/773) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

18.-  Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man Tu­ran Çir­ki­n’­in, TRT yö­ne­ti­miy­le il­gi­li ba­zı id­di­a­la­ra iliş­kin Dev­let Ba­ka­nın­dan (Meh­met Ay­dın) ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/774) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

19.-  Ha­tay Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man Tu­ran Çir­ki­n’­in, Türk-Yu­nan AB Alt Ko­mi­te­si­nin fa­a­li­yet­le­ri­ne iliş­kin Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/775) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

20.-  Trab­zon Mil­let­ve­ki­li Sü­ley­man La­tif  Yu­nu­soğ­lu­’­nun Trab­zo­n’­da bir de­ri­vas­yon tü­ne­li ih­ti­ya­cı­na iliş­kin Ulaş­tır­ma Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/776) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

21.-  Muğ­la Mil­let­ve­ki­li Me­tin Er­gu­n’­un, Ya­ta­ğan İlçe­si­nin ad­li­ye bi­na­sı ih­ti­ya­cı­na iliş­kin Ada­let Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/777) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

22.-  İzmir Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ke­nan Tan­rı­ku­lu­’­nun, ver­gi­ler­de­ki ka­yıp ve ka­ça­ğa iliş­kin Ma­li­ye Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/778) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

23.-  Ada­na Mil­let­ve­ki­li Ta­ci­dar Sey­ha­n’­ın, Ba­kü-Tif­lis-Cey­han bo­ru hat­tı­nın ma­li­ye­ti­ne iliş­kin Ener­ji ve Tabiî Kay­nak­lar Ba­ka­nın­dan ya­zı­lı so­ru öner­ge­si (7/779) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 9.11.2007)

Mec­lis Araş­tır­ma­sı Öner­ge­le­ri

1.-    Bit­lis Mil­let­ve­ki­li Va­hit Ki­ler ve 24 Mil­let­ve­ki­li­nin, uyuş­tu­ru­cu, al­kol ve si­ga­ra ba­ğım­lı­lı­ğı ile ka­çak­çı­lı­ğı­nın ne­den­le­ri­nin, ulaş­tı­ğı bo­yut­la­rın, sos­yal ve eko­no­mik et­ki­le­ri­nin araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Ana­ya­sa­nın 98 in­ci, İçtü­zü­ğün 104 ve 105 in­ci mad­de­le­ri uya­rın­ca bir Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/51) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 15.11.2007)

2.-    Bit­lis Mil­let­ve­ki­li Va­hit Ki­ler ve 23 Mil­let­ve­ki­li­nin, bal ve di­ğer arı ürün­le­ri­nin üre­ti­min­de ve pa­zar­lan­ma­sın­da ya­şa­nan so­run­la­rın araş­tı­rı­la­rak arı­cı­lı­ğın ge­liş­ti­ril­me­si için alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Ana­ya­sa­nın 98 in­ci, İçtü­zü­ğün 104 ve 105 in­ci mad­de­le­ri uya­rın­ca bir Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/52) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 15.11.2007)

3.-    Te­kir­dağ Mil­let­ve­ki­li Ke­ma­let­tin Nal­cı ve 21 Mil­let­ve­ki­li­nin, be­le­di­ye­le­rin alt­ya­pı, ka­tı atık ve atık su yö­ne­ti­min­de­ki so­run­la­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Ana­ya­sa­nın 98 in­ci, İçtü­zü­ğün 104 ve 105 in­ci mad­de­le­ri uya­rın­ca bir Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/53) (Baş­kan­lı­ğa ge­liş ta­ri­hi: 15.11.2007)

21 Ka­sım 2007 Çar­şam­ba

Bİ­RİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­a­ti: 14.03

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Me­ral AK­ŞE­NER

KÂTİP ÜYE­LER : Fa­toş GÜR­KAN (Ada­na), Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya)

BAŞ­KAN – Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 23’ün­cü Bir­le­şi­mi­ni açı­yo­rum.

 

II­I.- YOK­LA­MA

BAŞ­KAN – Elek­tro­nik ci­haz­la yok­la­ma ya­pa­ca­ğız.

Yok­la­ma için beş da­ki­ka sü­re ve­re­ce­ğim. Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­nin oy düğ­me­le­ri­ne ba­sa­rak sa­lon­da bu­lun­duk­la­rı­nı bil­dir­me­le­ri­ni, bu sü­re içe­ri­sin­de elek­tro­nik sis­te­me gi­re­me­yen mil­let­ve­kil­le­ri­nin sa­lon­da ha­zır bu­lu­nan tek­nik per­so­nel­den yar­dım is­te­me­le­ri­ni, bu­na rağ­men sis­te­me gi­re­me­yen üye­le­rin ise yok­la­ma pu­su­la­la­rı­nı gö­rev­li per­so­nel ara­cı­lı­ğıy­la beş da­ki­ka­lık sü­re içe­ri­sin­de Baş­kan­lı­ğa ulaş­tır­ma­la­rı­nı ri­ca edi­yo­rum.

Yok­la­ma iş­le­mi­ni baş­la­tı­yo­rum.

(Elek­tro­nik ci­haz­la yok­la­ma ya­pıl­dı)

BAŞ­KAN – Top­lan­tı ye­ter sa­yı­sı var­dır, gö­rüş­me­le­re baş­lı­yo­ruz.

Gün­de­me geç­me­den ön­ce üç sa­yın mil­let­ve­ki­li­ne gün­dem dı­şı söz ve­re­ce­ğim.

Gün­dem dı­şı ilk söz, Mar­di­n’­in Kur­tu­luş Gü­nü mü­na­se­be­tiy­le söz is­te­yen Mar­din Mil­let­ve­ki­li Gö­nül Be­kin Şah­ku­lu­be­y’­e ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Şah­ku­lu­bey. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz beş da­ki­ka.

 

IV.- GÜN­DEM DI­ŞI KO­NUŞ­MA­LAR

A) Mil­let­ve­kil­le­ri­nin Gün­dem Dı­şı Ko­nuş­ma­la­rı

1.- Mar­din Mil­let­ve­ki­li Gö­nül Be­kin Şah­ku­lu­be­y’­in, Mar­di­n’­in düş­man iş­ga­lin­den kur­tu­lu­şu­nun 88’in­ci yıl dö­nü­mü­ne ve Öğ­ret­men­ler Gü­nü­’­ne iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

GÖ­NÜL BE­KİN ŞAH­KU­LU­BEY (Mar­din) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Mar­di­n’­in düş­man iş­ga­lin­den kur­tu­lu­şu­nun 88’in­ci yı­lı ne­de­niy­le gün­dem dı­şı söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Yak­la­şık ye­di bin yıl­lık bir ta­rihî mi­ra­sın sa­hi­bi olan Mar­din, Su­ba­ri­ler­den Pers­le­re, Sü­mer­ler­den Ro­ma­lı­la­ra, Hi­tit­ler­den Ar­tuk­lu­la­ra, Arap­lar­dan Sel­çuk­lu­la­ra, Akat­lar­dan Os­man­lı­la­ra bir­çok dev­le­tin ege­men­li­ği­ne gir­miş­tir. Bu ka­dar fark­lı kül­tür­le­rin ege­men­li­ği­ni ya­şa­ya ya­şa­ya, fark­lı et­nik ya­pı­ya rağ­men -Müs­lü­ma­n’­ı, Hris­ti­ya­n’­ı, Ya­hu­di­’­si, Sür­ya­ni­’­si, Ye­zi­di­’­si- her­kes bir­bi­ri­ne dost­ça bak­ma­yı öğ­ren­mi­ş…

MU­HAR­REM İNCE (Ya­lo­va) - AK­P’­li­ler ken­di ar­ka­daş­la­rı­nı din­le­mi­yor­lar, say­gı­sız­lık ya­pı­yor­lar.

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ha­ti­bi din­ler­se­niz fay­da­lı ola­cak di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

GÖ­NÜL BE­KİN ŞAH­KU­LU­BEY (De­vam­la) - …ve geç­mi­şiy­le ge­le­ce­ğiy­le, fark­lı kül­tür­le­rin ya­rat­tı­ğı hoş­gö­rüy­le, dün­ya­ya ör­nek bir şehir ol­muş­tur. Bu hoş­gö­rü or­ta­mı­nın oluş­tur­du­ğu bir­lik­te­lik ile ba­ğım­sız va­tan ka­rar­lı­lı­ğı­nı, düş­ma­na tek si­lah sık­ma­dan, onur­lu du­ruş­la­rıy­la or­ta­ya ko­yan Mar­din­li­ler, şeh­ri iş­ga­le ha­zır­la­nan düş­man kuv­vet­le­ri­ne top­lu­ca sal­dı­rı ruh hâli­ni en gü­zel şekil­de yan­sıt­mış­lar­dır. Bu ruh hâli ve yü­rek­li ta­vır ne­ti­ce­sin­de, si­la­ha sa­rıl­ma­dan şeh­rin iş­gal kuv­vet­le­ri­nin eli­ne geç­me­si­ne en­gel ol­muş­lar­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; me­de­ni­yet­ler be­şi­ği olan Mar­din, bir­çok sos­yal ve kül­tü­rel zen­gin­li­ğe sa­hip­tir. Bu­na rağ­men, ili­miz­de yıl­lar­dır az ge­liş­miş­li­ğin ge­tir­di­ği so­run­la­rın üs­te­sin­den ge­li­ne­me­miş­tir. Kal­kın­ma­nın önün­de­ki so­run­la­rın üs­te­sin­den ge­le­bil­mek için, de­mok­ra­tik­leş­me, in­sa­ni ge­liş­me, ser­ma­ye bi­ri­ki­mi, ada­let­li bö­lü­şüm, is­tik­rar ve sür­dü­rü­le­bi­lir­lik so­run­la­rı­nın üs­te­sin­den gel­mek ge­rek­mek­te­dir. AK Par­ti Hükûmet­le­ri dö­ne­min­de Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu Böl­ge­si hal­kı­nın ge­lir dü­ze­yi ve ha­yat stan­dar­dı­nı yük­sel­te­rek bu böl­ge ile di­ğer böl­ge­ler ara­sın­da­ki ge­liş­miş­lik far­kı­nı or­ta­dan kal­dır­ma­ya yö­ne­lik ger­çek­leş­ti­ri­len sos­yal, eko­no­mik ve si­ya­sal açı­lım­la­rın doğ­ru ol­du­ğu, geç­ti­ği­miz se­çim­ler­de, va­tan­daş­la­rı­mı­zın par­ti­mi­ze olan te­vec­cü­hü ile tes­cil edil­miş­tir.

Mar­di­n’­de yıl­lar­dan be­ri sü­ren ve geç­miş dö­nem­ler­de çö­zü­me ka­vuş­tu­ru­la­ma­yan iç­me su­yu prob­le­mi, AK Par­ti Hükûme­ti­nin 2005’te baş­lat­tı­ğı Be­yaz Su Pro­je­si­’­nin çok ya­kın­da ta­mam­lan­ma­sıy­la son bu­la­cak­tır.

Mar­din, fark­lı­lık­la­rı, zen­gin­lik­le­ri ka­bul eden ço­ğul­cu kül­tü­rel ya­pı­sı, bin­ler­ce yıl­lık ta­ri­he ta­nık­lı­ğı, fark­lı mi­ma­ri tar­zı, et­nog­ra­fik, ar­ke­o­lo­jik ve gör­sel de­ğer­le­riy­le dün­ya kül­tür mi­ra­sı­nın en önem­li, ay­nı za­man­da Tür­ki­ye­’­de kül­tür tu­riz­mi­nin de mar­ka şehir­le­rin­den bi­ri­dir. Bun­ca ta­rih­sel ve kül­tü­rel mi­ra­sa, Sür­ya­ni­li­ğin önem­li bir mer­ke­zi ol­ma­sı­na, ay­rı­ca ya­tı­rım teş­vik­le­rin­den de ya­rar­lan­ma­sı­na rağ­men, bu mar­ka şehir, bu hoş­gö­rü or­ta­mı ge­rek böl­ge­de ya­şa­nan te­rör ha­di­se­le­ri ve ge­rek­se AK Par­ti­den ön­ce­ki dö­nem­ler­de­ki ih­mal­ler yü­zün­den tu­rizm­de hak et­ti­ği pa­yı ala­ma­mış­tır.

13’ün­cü ve 14’ün­cü yüz­yıl­lar­da al­tı ta­ne üni­ver­si­te­siy­le bir bi­lim ve kül­tür şeh­ri olan Mar­din, AK Par­ti İkti­da­rıy­la ye­ni­den üni­ver­si­te­ye ka­vuş­muş­tur. Ön­ce­lik­le­ri­miz ara­sın­da üni­ver­si­te bi­na­la­rı­nın ya­pı­mı ya­nın­da, Mar­di­n’­e ge­le­rek üni­ver­si­te eği­ti­mi ala­cak öğ­ren­ci­le­rin sos­yo­kül­tü­rel ih­ti­yaç­la­rı­nı kar­şı­la­ma­ya yö­ne­lik ya­tı­rım­la­rın ya­pıl­ma­sı var­dır. Hem üni­ver­si­te­nin hem de di­ğer ya­tı­rım­la­rın ya­pıl­ma­sın­da özel sek­tö­rün kat­kı­sı­nı da bek­le­mek­te­yiz.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ül­ke­mi­zin gü­ney­do­ğu­sun­da yer alan Mar­din, ulus­la­ra­ra­sı ula­şım ağı üze­rin­de bu­lun­ma­sı ve özel­lik­le de Su­ri­ye ve Ira­k’­a bağ­lan­tı­sı ne­de­niy­le ka­ra yo­lu açı­sın­dan çok önem­li bir ko­num ser­gi­le­mek­te­dir. Nu­say­bi­n’­de ku­ru­la­cak olan güm­rük ka­pı­sı­nın açıl­ma­sıy­la bir­lik­te sa­hip ol­du­ğu bu özel­lik­ler, ge­rek yurt için pa­zar açı­sın­dan ve ge­rek­se ih­ra­cat imkânla­rı açı­sın­dan Mar­di­n’­e avan­taj sağ­la­ya­cak­tır.

Bu­gün, ül­ke­mi­zin için­de bu­lun­du­ğu en bü­yük so­run iş­siz­lik­tir. Mar­di­n’­de de bu so­run de­rin­le­me­si­ne ya­şan­mak­ta­dır. En­gel­li va­tan­daş­la­rı­mı­zın is­tih­da­mın­da ya­şa­nan güç­lük­ler iş­siz­lik so­ru­nu­nun bir yö­nü­nü oluş­tur­mak­ta­dır. Çün­kü Mar­di­n’­de en­gel­li va­tan­daş­la­rı­mı­zın di­ğer il­le­re oran­la ora­nı da­ha faz­la­dır. Bi­rik­miş so­run­la­rın üs­te­sin­den bir çır­pı­da gel­me imkânı yok­tur, an­cak AK Par­ti dur­mak­sı­zın yo­lu­na de­vam ede­cek ve so­run­la­rın üs­te­sin­den tek tek ge­le­cek­tir, mağ­du­run, mah­ru­mun ve maz­lu­mun hak­kı­nı ko­ru­ya­cak, yol­suz­luk ve yok­sul­luk ve ya­sak­lar­la mü­ca­de­le­ye de­vam ede­cek­tir. İli­mi­zi de kap­sa­yan Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu Pro­je­si, sa­na­yi­nin ge­liş­me­si­ne, sos­yal ge­liş­me­ye, alt­ya­pı­ya, ta­rım­sal, çev­re­sel ve kül­tü­rel fa­a­li­yet­le­re iliş­kin ça­lış­ma­lar ve ulus­la­ra­ra­sı iliş­ki­ler­le en­teg­re bir pro­je olup, Tür­ki­ye­’­nin en önem­li pro­je­le­rin­den bi­ri­dir. Pro­je ger­çek­leş­me ora­nı art­tık­ça iş­siz­lik aza­la­cak, üre­tim ar­ta­cak ve böl­ge önem­li bir mer­kez hâli­ne ge­le­cek­tir. Hükûme­ti­miz, bu pro­je­ye ayır­dı­ğı öde­ne­ği her ge­çen yıl ar­tır­mak­ta­dır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Ha­tip, bir da­ki­ka ek sü­re ve­ri­yo­rum. Lüt­fen söz­le­ri­ni­zi ta­mam­la­yın.

GÖ­NÜL BE­KİN ŞAH­KU­LU­BEY (De­vam­la) – Te­şek­kür­ler Baş­ka­nım.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; söz­le­ri­me son ve­rir­ken, de­ğer­li öğ­ret­men­le­ri­mi­zin cu­mar­te­si gü­nü kut­la­na­cak olan Öğ­ret­men­ler Gü­nü­’­nü şim­di­den teb­rik edi­yo­rum. Dün­ya­da ya­şa­nan dö­nü­şüm­le­rin ge­ri­sin­de kal­ma­mak, ye­ni­lik­le­ri iz­le­yen de­ğil ye­ni­lik­le­re yön ve­ren bir ül­ke du­ru­mu­na ge­le­bil­mek için öz­ve­riy­le ça­lı­şan, he­pi­mi­zin üze­rin­de eme­ği olan, dün­ya­nın en say­gı­de­ğer bi­rey­le­ri öğ­ret­men­le­ri­mi­ze sev­gi ve hür­met­le­ri­mi ile­ti­yo­rum.

Bu ve­si­ley­le, tüm hem­şeh­ri­le­ri­min kur­tu­luş gü­nü­nü kut­lu­yor, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Şah­ku­lu­bey.

Gün­dem dı­şı ikin­ci söz, Trak­ya böl­ge­si ve Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı­’n­da yo­ğun şid­det­li ya­ğış­lar ne­de­niy­le mey­da­na ge­len za­rar­lar hak­kın­da söz is­te­yen Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­ki­li Ah­met Kü­çü­k’­e ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Kü­çük. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

 

2.- Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­ki­li Ah­met Kü­çü­k’­ün, Trak­ya­’­da yo­ğun ve şid­det­li ya­ğış­lar ne­de­niy­le mey­da­na ge­len za­rar­la­ra iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı ve Ba­yın­dır­lık ve İskân Ba­ka­nı Fa­ruk Na­fız Öza­k’­ın ce­va­bı

AH­MET KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; Trak­ya böl­ge­sin­de 16 Ka­sım ge­ce sa­at iki bu­çuk­ta baş­la­yan yo­ğun ya­ğış­la­rın Te­kir­dağ, Edir­ne ve il­çe­le­ri ve Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı­’n­da mey­da­na ge­tir­di­ği za­rar­lar­la il­gi­li sı­kın­tı­la­rı di­le ge­tir­mek üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ay­rı­ca, ben de bu ve­si­ley­le, 24 Ka­sım Öğ­ret­men­ler Gü­nü­’­nü, he­pi­mi­zin çok şey borç­lu ol­du­ğu­muz öğ­ret­men­le­ri­mi­zin Öğ­ret­men­ler Gü­nü­’­nü say­gıy­la kut­lu­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Trak­ya böl­ge­si, bi­li­yor­su­nuz, yur­du­mu­zun en önem­li böl­ge­le­rin­den bi­ri, en bü­yük kat­ma de­ğe­ri ül­ke­mi­ze ka­zan­dı­ran ve ta­rım po­tan­si­ye­li­nin çok yük­sek ol­du­ğu ve ül­ke­mi­zin so­run­suz in­san­la­rı­nın ya­şa­dı­ğı bir böl­ge. Bu ya­ğış­lar sı­ra­sın­da Te­kir­dağ, Edir­ne ve Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı çok yo­ğun bir şekil­de et­ki­len­miş­tir. Te­kir­da­ğ’­da 100 bin de­ka­rın üze­rin­de ara­zi su­lar al­tın­da kal­mış ve 600 mil­ya­rın üze­rin­de -ilk tes­pit­le­re gö­re- bir za­rar mey­da­na gel­miş­tir. Ge­ne, üç yüz ci­va­rın­da ev ve iş ye­ri su al­tın­da kal­mış, tah­mi­nen -ilk tes­pit­le­re gö­re- 300 mil­ya­rın üze­rin­de za­rar mey­da­na gel­miş­tir. Ge­ne, Te­kir­dağ Be­le­di­ye­si, Sul­tan­köy bel­de­si ve Mar­ma­ra Ereğ­li­si Be­le­di­ye­si­’­nin alt­ya­pı sis­tem­le­ri çök­müş ve bu be­le­di­ye­le­ri­miz­de, 5 tril­yo­nu ge­çen, alt­ya­pıy­la il­gi­li çok önem­li sı­kın­tı­lar or­ta­ya çık­mış­tır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, çift­çi­le­ri­miz bü­yük za­rar gör­müş, hal­kı­mız mağ­dur ol­muş­tur. Edir­ne­’­de, bu sı­kın­tı  za­ten alı­şı­la­gel­miş bir sı­kın­tı hâli­ne gel­miş. Ge­çen yıl da böl­ge­de, Edir­ne­’­de, bil­di­ği­miz gi­bi yo­ğun ya­ğış­lar, özel­lik­le Bul­ga­ris­ta­n’­dan ve Yu­na­nis­ta­n’­dan ge­len su­lar­la bir­lik­te, Ar­da ve Tun­ca bir­le­şe­rek Me­ri­ç’i oluş­tur­muş ve bu böl­ge­de sü­rek­li taş­kın­la­ra yol aç­mış ve bu taş­kın­lar so­nu­cun­da Edir­ne Mer­kez Ka­ra­a­ğaç Ma­hal­le­si baş­ta ol­mak üze­re İpsa­la, Uzun­köp­rü il­çe­le­ri­miz­de çok yo­ğun mal ve can ka­yıp­la­rı oluş­muş­tur.

Ben bu ve­si­ley­le, ge­ne, Te­kir­da­ğ’­da kay­bet­ti­ği­miz yurt­ta­şı­mı­za baş­sağ­lı­ğı di­li­yor, bu fe­la­ket­ten za­rar gör­müş tüm Trak­ya­lı hem­şeh­ri­le­ri­mi geç­miş ol­sun di­lek­le­rim­le se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu sı­kın­tı­la­rın se­be­bi­nin, böl­ge­ye akar­su re­ji­mi­ni dü­zen­le­mek üze­re ya­pıl­ma­sı ge­re­ken ba­raj­la­rın ya­pıl­ma­ma­sı­nın, ge­cik­ti­ril­me­si­nin esas se­bep ol­du­ğu­nu he­pi­miz bi­li­yo­ruz. Bil­di­ği­miz gi­bi, Su­a­ka­ca­ğı Ba­ra­jı, Çak­mak Ba­ra­jı ve Ham­za­bey Ba­raj­la­rı­nın ya­pıl­ma­sı sü­rek­li ge­cik­ti­ri­le­rek, böl­ge­de akar­su re­ji­mi bir tür­lü sağ­la­na­ma­mak­ta ve bu fe­la­ket­le­rin önü de ke­si­le­me­mek­te­dir ve böl­ge­ye be­re­ket ge­tir­me­si ge­re­ken ve böl­ge­nin be­re­ke­ti olan Ar­da, Tun­ca, Me­riç ve Er­ge­ne Ne­hir­le­ri, ma­a­le­sef, za­man za­man böy­le fe­la­ket­le­rin önü­nü aç­mak­ta, böl­ge hal­kı­nı hu­zur­suz ve mut­suz et­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Ge­li­bo­lu­’­da da Ço­kal, Bay­ra­miç, Ko­ca­çeş­me, Sü­ley­ma­ni­ye köy­le­ri, Ka­le­al­tı kö­yü, Ev­re­şe, Ka­vak köy yö­re­le­rin­de Ço­kal Ba­ra­jı­nın bit­me­miş ol­ma­sı ve böl­ge­de akar­su re­ji­mi­ni sağ­la­ya­ma­ma­sı ne­de­niy­le ge­ne bü­yük za­rar­la­ra yol açan sel afe­ti oluş­muş ve böl­ge­de 30 bin dö­nü­mü geç­kin ara­zi su­lar al­tın­da kal­mış ve çok önem­li mal ka­yıp­la­rı or­ta­ya çık­mış­tır, can kay­bı­nın ol­ma­ma­sı en bü­yük te­sel­li­miz­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, Ço­kal Ba­ra­jı, ta­rihî Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı­’­na ha­yat ve­re­cek olan ve se­kiz do­kuz bin hek­tar ci­va­rın­da ara­zi­yi su­la­ya­cak olan ve böl­ge­de ya­şam ka­li­te­si­ni ar­tı­ra­cak olan çok önem­li bir ba­raj ol­ma­sı­na rağ­men, iha­le­nin üze­rin­den on yıl geç­me­si­ne rağ­men hâlâ yüz­de 60’lar se­vi­ye­sin­de­dir bu ba­raj ve bir tür­lü ye­ter­li öde­nek­ler ak­ta­rı­la­ma­dı­ğı için, ye­ter­li öde­nek­ler ve­ri­le­me­di­ği için bu ba­raj­la re­fa­ha ula­şa­cak olan halk, kor­ku ve pa­nik için­de ya­şa­mak­ta­dır ve her yağ­mur­da böy­le bir­ta­kım sı­kın­tı­lar or­ta­ya çık­mak­ta ve so­nuç­ta böl­ge hal­kı mut­suz ol­mak­ta­dır.

Hükûme­ti­mi­zin, da­ha ön­ce de ifa­de et­ti­ğim gi­bi, ön­ce­lik­le Bul­ga­ris­ta­n’­la bir­lik­te ya­pı­la­cak Su­a­ka­ca­ğı Ba­ra­jı ve Çak­mak, Ham­za­bey Ba­raj­la­rı­nın ya­pı­mıy­la il­gi­li ge­rek­li ted­bir­le­ri al­ma­sı ve ya­tı­rım prog­ra­mı içe­ri­sin­de bu­nu hâllet­me­si ke­sin du­rum­da­dır. Ço­kal Ba­ra­jı­’­nın da sü­rat­le bi­ti­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir. Çün­kü Ço­kal Ba­ra­jı, hem, de­di­ğim gi­bi, ta­rihî Ge­li­bo­lu Ya­rı­ma­da­sı­’n­da ta­rım po­tan­si­ye­li­ni ar­tı­ra­ca­ğı, ürün çe­şit­li­li­ği ya­ra­ta­ca­ğı ve ge­lir­le­ri ar­tı­ra­ca­ğı gi­bi, ay­nı za­man­da Sa­roz böl­ge­si­ne, Ge­li­bo­lu böl­ge­si­ne, bir­çok yer­le­şim bi­ri­mi­ne de su te­min ede­ce­ğin­den böl­ge ya­şa­mı­nı çok olum­lu şekil­de et­ki­le­ye­cek­tir.

Ba­kın, bu Ço­kal Ba­ra­jı­’­nın böl­ge­si de­ğiş­ti­ril­di, da­ha ön­ce Ba­lı­ke­sir böl­ge­sin­dey­di, Edir­ne böl­ge­si­ne alın­dı. Bir­ta­kım tep­ki­ler or­ta­ya çık­mış­tı o za­man Ge­li­bo­lu­’­da ve bu tep­ki­le­ri ön­le­mek adı­na Hükûme­t

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Bir da­ki­ka ek­li­yo­rum Sa­yın Kü­çük.

AH­MET KÜ­ÇÜK (De­vam­la) - O za­man, DSİ yet­ki­li­le­ri Edir­ne böl­ge­sin­de ya­tı­rı­mın az ol­du­ğu­nu, Ço­kal Ba­ra­jı­’­na da­ha çok öde­nek ve­ri­le­ce­ği­ni ve böy­le­lik­le ba­ra­jın da­ha ça­buk bi­ti­ri­le­ce­ği­ni söy­le­miş­ler­di, ama ma­a­le­sef bu ko­nu­da ge­rek­li öde­nek­ler ve­ril­me­mek­te­dir. Ço­kal Ba­ra­jı, yüz­de 60-65’ler se­vi­ye­sin­de­dir ve derhâl 30-40 tril­yon­luk bir kay­nak ak­ta­rı­la­rak ba­raj göv­de­si­nin bi­ti­ri­lip su tu­tul­ma­sı hâlin­de bu olum­suz­luk­lar bi­te­cek ve böl­ge­nin ya­şa­mı­na olum­lu bir şekil­de kat­kı ver­me­ye de­vam ede­cek­tir. Bu ko­nu­yu ben, de­fa­lar­ca ge­rek Mec­lis kür­sü­sün­de ge­rek Plan ve Büt­çe Ko­mis­yo­nun­da di­le ge­tir­dim, özel­li­ği­ni an­lat­tım, ba­ra­jın böl­ge­nin ya­şa­mı için ne ka­dar önem­li ol­du­ğu­nu an­lat­tım, ama maa­le­sef Hükûme­ti bu ko­nu­da da­ha dik­kat­li ol­ma­sı, ge­re­ken­le­ri yap­ma ko­nu­sun­da ik­na ede­me­dik.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu ne­hir­ler , böl­ge­nin fe­la­ke­ti­nin de­ğil be­re­ke­ti­nin adı ol­ma­lı­dır, be­re­ket ge­tir­me­li­dir, ama bu, an­cak, alı­na­cak ted­bir­ler­le, ya­pı­la­cak ya­tı­rım­lar­la olur.

Ben, Hükûme­ti, ül­ke­nin her ta­ra­fı­na eşit dav­ran­ma­ya, ül­ke­nin her nok­ta­sın­da­ki sı­kın­tı­la­rı­nı gi­der­me ko­nu­sun­da dik­kat­li ve ge­re­ke­ni yap­ma­ya da­vet edi­yo­rum. Böl­ge­nin ba­tı­sın­da ya­şa­yan, Trak­ya­’­sın­da ya­şa­yan in­san­la­rı­mı­zın bu­na hak­kı var­dır.

Te­şek­kür ede­rim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Kü­çük.

Hükûmet adı­na Ba­yın­dır­lık ve İskân Ba­ka­nı Fa­ruk Özak ce­vap ve­re­cek­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Özak. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BA­YIN­DIR­LIK VE İSKÂN BA­KA­NI FA­RUK NA­FIZ ÖZAK (Trab­zon) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Ça­nak­ka­le Mil­let­ve­ki­li­miz Ah­met Kü­çük Be­y’­in, son sel fe­la­ket­le­riy­le il­gi­li ko­nuş­ma­sı üze­ri­ne söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. Bu ve­si­ley­le he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ev­ve­la son cüm­le­sin­den baş­la­mak is­ti­yo­rum Ah­met Be­y’­in. Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si­nin Ku­ru­luş Bil­dir­ge­si­’n­de, Acil Ey­lem Pla­nı­’n­da ya­zıl­dı­ğı gi­bi “İn­sa­nı ya­şat ki dev­let ya­şa­sın.” fel­se­fe­si­ni be­nim­se­miş bir par­ti­yiz. Biz, ada­let­le ve kal­kın­may­la bu ül­ke­nin per­for­man­sı­nı ar­tır­ma­yı dü­şü­nen bir par­ti­yiz. Bi­ze rey ver­me­yen­le­rin de par­ti­si­yiz. Bi­zim an­la­yı­şı­mız bu­dur.

İller Ban­ka­sıy­la il­gi­li bir mi­sal ve­re­yim. 2000’li yıl­lar­da, ya­ni 2002’den ev­vel, İller Ban­ka­mız­dan be­le­di­ye­le­ri­mi­zin şu şikâyet­le­ri var­dı ve bü­yük ada­let­siz­lik­ler var­dı. İkti­dar han­gi par­ti­den­se, o par­ti­den olan be­le­di­ye baş­kan­la­rı pay­la­rı ala­bi­li­yor­du, di­ğer­le­ri ala­mı­yor­du ve bu, mah­ke­me­ye ve­ril­di. Bi­zim önü­mü­ze gel­di. 100 tril­yo­na ya­kın bir ra­ka­m… Bu­gün o hak­sız­lı­ğa uğ­ra­mış be­le­di­ye­ler biz­den pa­ra is­ti­yor­lar. Şunu söy­le­mek la­zım: Ül­ke­nin her met­re­ka­re­si bi­zim için kut­sal­dır, her met­re­ka­re­de ya­şa­yan in­san say­gı­de­ğer­dir. Bu­nu ne­re­de gö­rü­yo­ruz? Bu­nu şura­da gö­rü­yo­ruz, sa­nı­rım Ah­met Bey de gör­müş­tür: Tür­ki­ye­’­nin her met­re­ka­re­sin­de, her ta­ra­fın­da Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si, bir il ha­riç, mil­let­ve­ki­li çı­ka­ra­bil­miş­tir, ba­ra­jın üs­tün­de­dir, ora­lar­da mi­ting ya­pa­bil­miş­tir ve mil­le­ti­mi­zin te­vec­cü­hü­ne la­yık ola­bil­miş­tir. O ba­kım­dan, bi­zim za­ten dü­şün­ce­miz bu­dur. Onu söy­le­me­miz ge­re­ki­yor.

Bi­zim, Ba­yın­dır­lık Ba­ka­nı ola­rak en çok eleş­ti­ril­di­ğim ta­raf, geç­miş­te bu hak­sız­lı­k…

MU­HAR­REM İNCE (Ya­lo­va) – Sa­yın Ba­kan, biz sel­den bah­se­di­yo­ruz, siz mil­let­ve­ki­li çı­kar­mak­tan bah­se­di­yor­su­nuz.

BA­YIN­DIR­LIK VE İSKÂN BA­KA­NI FA­RUK NA­FIZ ÖZAK (De­vam­la) – Ha­yır, on­dan do­la­yı mil­let­ve­ki­li çı­kar­dık, on­dan do­la­yı. Ada­let­li dav­ran­dı­ğı­mız için, her­ke­se sa­rıl­dı­ğı­mız için, her­ke­si ku­cak­la­dı­ğı­mız için çı­kar­dık.

BAŞ­KAN – Sa­yın İnce, lüt­fen ha­ti­be mü­da­ha­le­de bu­lun­ma­yın.

ER­TUĞ­RUL KUM­CU­OĞ­LU (Ay­dın) – Çı­kar­dı­ğı­nız mil­let­ve­ki­li si­zin ve­ba­li­ni­zi ar­tı­rır, ba­şa­rı­nı­zı ar­tır­maz Sa­yın Ba­kan.

BA­YIN­DIR­LIK VE İSKÂN BA­KA­NI FA­RUK NA­FIZ ÖZAK (De­vam­la) – Şim­di, böy­le bir ko­nuş­ma tar­zı yok Sa­yın Baş­ka­nım, sa­nı­rım, ko­nuş­mak is­te­ye­ne bu­ra­da söz ve­ri­le­bi­lir.

BAŞ­KAN – Sa­yın Ba­kan, lüt­fen Ge­nel Ku­ru­la hi­tap edin.

BA­YIN­DIR­LIK VE İSKÂN BA­KA­NI FA­RUK NA­FIZ ÖZAK (De­vam­la) – Pe­ki.

Şim­di, ge­çen gün­ler­de ya­şa­dı­ğı­mız sel ve di­ğer fe­la­ket­ler­le il­gi­li de Ge­nel Ku­ru­lu bil­gi­len­dir­mek is­ti­yo­rum. Ül­ke­miz, je­o­lo­jik ve to­pog­ra­fik ya­pı­sı ve ik­lim özel­lik­le­ri ne­de­niy­le bü­yük can ve mal ka­yıp­la­rı­na yol açan do­ğal afet­ler­le sık sık kar­şı­la­şan ül­ke­le­rin ba­şın­da gel­mek­te­dir. Ül­ke­miz­de et­ki­li olan do­ğal afet­le­ri önem sı­ra­sı­na gö­re sa­yar­sak, dep­rem­den, he­ye­lan­dan, yan­gın­dan, çığ­dan, fır­tı­na­dan bah­set­mek müm­kün. Yüz­de 61’i dep­rem bu is­ta­tis­tik­ler alın­dı­ğın­da, yüz­de 15’i he­ye­lan, yüz­de 14’ü su bas­kı­nı ve di­ğer­le­ri.

Son gün­ler­de dün­ya gün­de­mi­ni yo­ğun bir şekil­de iş­gal eden kü­re­sel ısın­ma so­nu­cun­da aşı­rı sı­cak­lık ve yan­gın­lar, ku­rak­lık, sel­ler ve ka­sır­ga­la­rın ola­ca­ğı, kı­yı­la­rın su­lar al­tın­da ka­la­ca­ğı ve gı­da üre­tim dü­ze­ni­nin bo­zu­la­ca­ğı tah­min edil­mek­te­dir. Ül­ke­miz de bu ik­lim de­ği­şik­li­ği so­nu­cun­da et­ki­len­miş, 1950 yı­lın­dan bu­gü­ne ka­dar 1.861 yer­le­şim ye­rin­de 3.873 su taş­kı­nı ola­yı ol­muş, can ve mal ka­yıp­la­rı mey­da­na gel­miş, bu ne­den­le, DSİ Ge­nel Mü­dür­lü­ğün­ce, yer­le­şim ye­ri ola­rak su taş­kı­nı ön­lem pro­je­si ge­liş­ti­ril­me­yen yer­ler dâhil ol­mak üze­re, afe­te ma­ruz böl­ge ka­ra­rı ile ha­sar gö­ren 26.081 ko­nut nak­li ya­pıl­mış­tır. Ba­kan­lı­ğı­mız, gü­nü­müz dün­ya­sın­da ma­li­yet­li afet mü­da­ha­le ça­lış­ma­la­rı ye­ri­ne, afet ol­ma­dan ön­ce mev­cut risk­le­ri azalt­ma­yı he­def­le­yen risk yö­ne­ti­mi ağır­lık ka­zan­mış­tır. Risk­le­ri azalt­ma­yı he­def­le­yen risk yö­ne­ti­mi­ne ağır­lık ka­zan­dır­dık. Ya­ni, afet­ten son­ra de­ğil, afet­ten ön­ce mü­da­ha­le ve ön­lem al­ma ko­nu­su gün­dem­de.

Ül­ke­miz­de mey­da­na ge­len afet­le­rin sık­lı­ğı göz önü­ne alın­dı­ğın­da, Ba­kan­lı­ğı­mı­zın afet­ler­le mü­ca­de­le­de öne­mi da­ha da iyi an­la­şıl­mak­ta. Di­ğer ge­nel mü­dür­lük­le­ri­miz de dâhil ol­mak üze­re Ba­kan­lı­ğı­mız­da, Hükûme­ti­miz dö­ne­min­de ye­ni bir an­la­yış­la afet, imar ve ya­pı­laş­ma sü­reç­le­rin­de bü­tün­le­şik bir ya­pıy­la et­kin rol oy­na­mak­ta, yer­le­şim ve ya­pı­laş­ma gü­ven­li­ği­ni sağ­la­mak için ye­ni­den ya­pı­lan­ma­ya git­miş olu­yo­ruz Afet İş­leri Ge­nel Mü­dür­lü­ğü ve Ba­kan­lık ola­rak.

Bu iti­bar­la, Tür­ki­ye, afet teh­li­ke ve risk ha­ri­ta­la­rı­nın mak­ro ve mik­ro öl­çek­te ha­zır­lan­ma­sı, ge­liş­ti­ril­me­si ve imar plan­la­ma­sın­da zo­run­lu gir­di ola­rak kul­la­nıl­ma­sıy­la afet böl­ge­le­rin­de ya­pı­lar­la il­gi­li mev­zu­at ve stan­dart­la­rı­nı ha­zır­la­yıp ge­liş­tir­mek, afet bil­gi mer­ke­zi oluş­tu­ra­rak il­gi­li­le­rin ve hal­kın ya­rar­lan­ma­sı­na sun­mak, böy­le­ce ül­ke ge­ne­lin­de yer­le­şim ye­ri ve ya­pı­laş­ma gü­ven­li­ği­ni sağ­la­mak hu­su­sun­da ça­lış­ma­la­rı de­vam et­tir­mek­te­dir.

2003-2007 yıl­la­rı ara­sın­da, Afet İş­leri Ge­nel Mü­dür­lü­ğü­müz­ce, vu­ku bu­lan Af­yon Sul­tan­da­ğı, Bin­göl, Hakkâri, Er­zu­rum Aş­ka­le, İzmir Se­fe­ri­hi­sar, Ur­la, Ağ­rı Do­ğu­be­ya­zıt, Tun­ce­li Pü­lü­mür dep­rem­le­ri, Bur­sa Ke­mal­pa­şa yan­gı­nı ve ay­rı­ca, 2006 yı­lı içe­ri­sin­de ül­ke­mi­zin Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu Böl­ge­si­’n­de mey­da­na ge­len su taş­kı­nı afe­ti son­ra­sı, afet anı, kriz aşa­ma­sı ba­şa­rıy­la yö­ne­til­miş, va­tan­daş­la­rı­mı­zın ba­rın­ma, ia­şe, iba­te­le­ri ve eş­ya ka­yıp­la­rı afet ön­ce­si şart­la­rın­dan da­ha iyi ola­cak şekil­de kar­şı­lan­mış­tır.

Hükûme­ti­mi­zin afet ko­nu­sun­da­ki hız­lı­lı­ğı so­nu­cu, 2006 yı­lı so­nun­da olan ve yi­ne ay­nı yıl içe­ri­sin­de iha­le edi­len afet ko­nut­la­rı, Bat­ma­n’­da 1.202, Şan­lı­ur­fa­’­da 96 ola­cak şekil­de bir ay içe­ri­sin­de tes­lim edi­le­cek­tir. Ba­kan­lı­ğı­mız, bu an­la­yış­la, ay­nı yıl içe­ri­sin­de olan afet­le­ri yı­lı içe­ri­sin­de çöz­me gay­re­tiy­le 2003 yı­lın­dan 2007 yı­lı­na ka­dar 33.040 ko­nut, 1.812 ahır bi­na­sı ya­pı­la­rak afet­ze­de­le­re tes­lim edil­miş­tir.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, 16/11/2007 Cu­ma gü­nü sa­at iki otuz­da Te­kir­dağ ili­miz­de baş­la­yan sa­ğa­nak yağ­mur so­nu­cu mey­dan ge­len su taş­kı­nı afe­tin­de, mer­kez Tur­gut Ma­hal­le­si­’n­de otu­ran ve tek ba­şı­na ya­şa­yan bir va­tan­da­şı­mız, ma­a­le­sef, ha­ya­tı­nı kay­bet­miş­tir. Al­la­h’­tan rah­met di­li­yo­ruz.

Bu afet­ten do­la­yı yer­le­şim yer­le­rin­de, ev ve iş ye­ri ola­rak, mer­kez Kum­bağ bel­de­si, Mar­ma­ra Ereğ­li­si Sul­tan­köy bel­de­si ve Çor­lu il­çe­sin­de 310 ev, 88 yaz­lık ev, 70 iş ye­ri su taş­kı­nın­dan et­ki­len­miş­tir. Su taş­kı­nı so­nu­cu bi­na­lar­da ya­pı­sal ha­sa­rın ol­ma­dı­ğı, sa­de­ce ko­nut­la­rın ba­da­na, bo­ya ile iş ye­ri eş­ya­la­rı­nın ha­sar gör­dü­ğü be­lir­len­miş­tir. Bu­nun için Ba­yın­dır­lık İl Mü­dür­lü­ğü­müz ko­mis­yon­la­rın­ca bu tes­pit­ler ya­pıl­mış­tır ve ya­pıl­ma­ya de­vam et­mek­te­dir.

Su taş­kı­nı so­nu­cu, mer­kez il­çe, Çor­lu, Mal­ka­ra, Mar­ma­ra Ereğ­li­si, Mu­rat­lı, Şar­köy ve Hay­ra­bo­lu yer­le­şim yer­le­rin­de 51 köy et­ki­len­miş, top­lam 108.200 de­kar eki­li ta­rım ara­zi­si­nin ha­sar gör­dü­ğü tes­pi­ti ya­pıl­mış­tır. Ta­rım Ba­kan­lı­ğı­mız­dan al­dı­ğı­mız bil­gi­ye gö­re, bu­ra­da­ki ha­sar tes­pit ça­lış­ma­la­rı de­vam et­mek­te­dir ve tes­pit­ten son­ra ge­nel ha­ya­ta et­ki­li ol­du­ğu tak­dir­de ta­bii ki bu ha­sar­lar kar­şı­la­na­cak­tır.

Yi­ne, Te­kir­dağ mer­kez, Mar­ma­ra Ereğ­li­si ve Sul­tan­köy bel­de­sin­de alt­ya­pı­lar­da yol, kal­dı­rım, iç­me su­yu ve ka­na­li­zas­yon gi­bi ya­pı­lar­da ge­nel ha­ya­tı et­ki­le­yen top­lam -es­ki fi­yat­lar­la- 4 tril­yon­luk ha­sar vu­ku bul­muş­tur. Va­li­lik kriz mer­ke­zi, ka­mu­ya ait iş ma­ki­ne­le­ri­ni ve araç­la­rı­nı se­fer­ber ede­rek, afe­tin et­ki­le­yi­ci ha­sa­rı­nı azalt­mak için ge­rek­li ted­bir­le­ri ala­rak su taş­kı­nı so­nu­cu mey­da­na ge­len rü­su­ba­tın kal­dı­rıl­ma­sı ça­lış­ma­la­rı ya­pıl­mış­tır. Ay­rı­ca, ba­yın­dır­lık ve ta­rım il mü­dür­lü­ğün­den gö­rev­len­di­ri­len çok sa­yı­da ha­sar tes­pit ele­man­la­rıy­la hem ya­pı­sal, ev eş­ya­sı ve iş ye­ri eş­ya­la­rı hem de ta­rım­sal ha­sar tes­pit ça­lış­ma­la­rı de­vam et­mek­te­dir. Ha­sar tes­pit so­nuç­la­rı­na gö­re, za­rar gö­ren her ai­le­ye bin YTL, ikin­ci ko­nu­tu olan­la­ra da­ha dü­şük ra­kam, her iş ye­ri­ne de ay­rı­ca 750 YTL, ay­rı­ca te­lef olan bü­yük­baş hay­van­lar için 1.750 YTL, kü­çük­baş hay­van­lar için -kü­mes hay­van­la­rı için de- top­lam yak­la­şık 300 mil­yar -es­ki fi­yat­lar­la- hay­van te­lef­le­ri için de top­lam 300 mil­ya­rı aşan ra­kam bu­ra­ya acil du­rum yö­ne­ti­mi ta­ra­fın­dan gön­de­ril­miş­tir.

Ay­nı gün­ler­de Edir­ne ili­miz­de de aşı­rı ya­ğış­lar­dan do­la­yı ko­nut ve iş yer­le­ri et­ki­len­miş olup, Uzun­köp­rü il­çe­miz­de yet­miş ko­nu­ta su gi­rip çık­ma­sı ol­muş ve ev eş­ya­la­rı za­rar gör­müş­tür.

Ay­rı­ca, Ke­şan-Ça­nak­ka­le ve Ka­ra­a­ğaç dev­let yo­lun­da men­fez­ler­de ha­sar­lar mey­da­na gel­miş­tir.

Ka­pı­ku­le Sı­nır Ka­pı­sı­’n­da, Bul­ga­ris­tan Hükûme­tin­ce ken­di ta­raf­la­rı ka­pa­tıl­dı­ğı için hiz­met ve­ri­le­me­mek­te­dir. Bu, ge­çen yıl da ol­du. Bu­ra­ya ben de git­tim, Sa­yın Ener­ji Ba­ka­nı­mız da git­ti. Ora­da, ger­çek­ten, önem­li bir sel ya­şa­mış­tık. Onun ha­sar­la­rı kı­sa za­man­da te­la­fi edil­di. Bu­ra­da­ki esas so­run, bi­raz ev­vel de Ah­met Be­y’­in söy­le­di­ği gi­bi, Su­a­ka­ca­ğı Ba­ra­jı­’­nın ya­pıl­ma­sı ge­re­ki­yor. Bu­nun­la il­gi­li Sa­yın Hil­mi Gü­ler Bey Bul­ga­ris­tan ta­ra­fı­na git­miş. Biz ge­rek­li ta­ah­hüt­le­ri­mi­zi ye­ri­ne ge­tir­me­mi­ze rağ­men, ma­a­le­sef, Su­a­ka­ca­ğı Ba­ra­jı he­nüz pro­je aşa­ma­sın­dan ya­pım aşa­ma­sı­na geç­me­miş­tir. Ma­lum, bu Bul­ga­ris­tan sı­nır­la­rı içe­ri­sin­de. Hem su­la­ma hem de ener­jiy­le il­gi­li bir­lik­te ha­re­ket et­me­miz ge­re­ki­yor. Bu­nun ta­kip­çi­si­yiz. Da­ha de­tay­lı ya­zı­lı bil­gi­yi, ge­re­kir­se Vey­sel Eroğ­lu Be­y’­den alıp siz­le­re ak­ta­ra­bi­li­rim.

Er­ken uya­rı sis­te­min­den alı­nan bil­gi­ler doğ­rul­tu­sun­da, su taş­kı­nı ih­ti­ma­li­ne yö­ne­lik kriz ted­bir­le­ri alı­na­rak kriz mer­ke­zi oluş­tu­rul­muş­tur ve böl­ge­de ya­pı­lan ön­lem ça­lış­ma­la­rı so­nu­cun­da su taş­kın­la­rı en alt se­vi­ye­de ya­şan­mış ve en son du­rum iti­ba­rıy­la su se­vi­ye­le­ri­nin böl­ge­de et­ki­li ol­mak­tan çık­tı­ğı tes­pit edil­miş­tir.

Yi­ne ay­nı ta­rih­ler­de, İstan­bul ili­miz Si­liv­ri il­çe­sin­de aşı­rı ya­ğış­lar so­nu­cun­da su taş­kın­la­rı mey­da­na gel­miş ve böl­ge­de iki yüz otu­z’­a ya­kın ko­nut ve iş ye­ri­nin bu taş­kın­lar­dan et­ki­len­di­ği tes­pit­le­ri ya­pıl­mış­tır. Yi­ne ay­nı yer­le­şim ye­ri­nin alt­ya­pı­sın­da 700 met­re ci­va­rın­da ka­nal, 8.700 met­re ci­va­rın­da yol ha­sar­la­rı mey­da­na gel­miş­tir.

Ko­nut ve iş ye­ri ya­pı­sal ha­sar­la­rı öl­çü­sün­de ge­nel ha­ya­ta et­ki­siz, an­cak yer­le­şim yer­le­ri­nin alt­ya­pı­sı ve ta­rım­sal ürün­ler açı­sın­dan ge­nel ha­ya­ta et­ki­li bir afet­le kar­şı kar­şı­ya­yız. Dev­le­ti­miz ge­rek­li tüm ted­bir­le­ri al­mış ve bu öl­çü­de Kı­zı­lay Ge­nel Mü­dür­lü­ğü ta­ra­fın­dan böl­ge­ye va­tan­daş­la­rı­mı­zın ia­şe, ba­rın­ma, iba­te­le­ri için bat­ta­ni­ye, kar­yo­la, gı­da ko­li­si, sün­ger ya­tak, uy­ku tu­lu­mu, mut­fak se­ti, ka­ta­li­tik so­ba da­ğı­tıl­mış­tır.

Muğ­la ili­miz­de­ki ha­sar tes­pit­le­ri so­nu­cun­da el­li ila yet­miş ko­nut­ta mey­da­na ge­len su bas­kı­nı afe­ti, ya­pı­sal ha­sar mey­da­na ge­tir­me­miş ve afet ge­nel ha­ya­ta et­ki­siz ola­rak be­lir­len­miş­tir. Be­le­di­ye alt­ya­pı­la­rın­da az ha­sar­lar mey­da­na gel­miş­tir. Ko­nut ve iş yer­le­rin­de su gi­rip çı­kış­la­rı ol­muş, eş­ya ve mal­ze­me za­rar­la­rı tes­pit edil­miş­tir. Muğ­la­’­da Kı­zı­lay­dan her­han­gi bir yar­dım ta­le­bi ol­ma­mış­tır.

De­niz­li ilin­de 29/10/2007 ta­ri­hin­de mey­da­na ge­len dep­rem­le il­gi­li bil­gi ve­re­yim. Bu­ra­da ufak çap­lı dep­rem­ler yi­ne de­vam et­mek­te­dir. 16/11/2007 ta­ri­hin­de 4,8 bü­yük­lü­ğün­de bir dep­rem da­ha mey­da­na gel­miş ve da­ha ön­ce ha­sar­lı ola­rak be­lir­le­nen ev­ler­den 4’ü çök­müş, ilk be­lir­le­me­le­re gö­re can kay­bı ol­ma­mış­tır. Ha­sar tes­pit ça­lış­ma­la­rı­mız de­vam et­mek­te­dir.

7269 sa­yı­lı Afet Ka­nu­nu­’­na gö­re ya­pı­lan ha­sar tes­pit­le­rin­de, ilk de­ğer­len­dir­me­le­re gö­re ko­nut ba­zın­da Ça­me­li il­çe­si için böl­ge­sel et­kin­lik ona­yı alın­mış­tır. De­niz­li Va­li­li­ği em­ri­ne 377 afet­ze­de ai­le için mad­di yar­dım yol­lan­mış­tır. Dep­rem afe­ti­nin ge­nel ha­ya­ta et­ki­li olup ol­ma­dı­ğı­na ba­kıl­mak­sı­zın, ko­nut­la­rı ağır ve otu­ru­la­ma­ya­cak du­rum­da olan 258 afet­ze­de­ye Va­li­lik­çe be­lir­le­ne­cek ra­yiç be­del üze­rin­den al­tı ay sü­rey­le ki­ra yar­dı­mı ça­lış­ma­la­rı de­vam et­mek­te­dir. Dep­rem­den et­ki­le­nen ve ki­ra yar­dı­mı ala­ma­yan afet­ze­de­le­rin ba­rın­ma ih­ti­yaç­la­rı­nın kar­şı­lan­ma­sı için 68 adet kon­tey­ner böl­ge­ye gön­de­ri­le­cek­tir.

AH­MET KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le) – Sa­yın Ba­ka­nım, Ge­li­bo­lu­’­dan bah­set­me­di­niz. Ge­li­bo­lu­’­da da za­rar var.

BA­YIN­DIR­LIK VE İSKÂN BA­KA­NI FA­RUK NA­FIZ ÖZAK (De­vam­la) – Şim­di, bü­tün bu za­rar­lar­la il­gi­li Ba­yın­dır­lık il mü­dür­lük­le­ri­miz ha­sar tes­pi­tin­de bu­lu­nu­yor­lar. Ama, bi­ze ge­len ra­por­lar­da -bil­gi ve­re­yim- ge­nel ha­ya­ta et­ki­li­lik olan bir du­rum yok. Ge­nel ha­ya­ta et­ki­li­lik ne de­mek­tir? Ha­ni, afe­te ma­ruz böl­ge ilan edin de­ni­li­yor, ge­nel ha­ya­ta et­ki­li­lik­le bu ka­rış­tı­rı­lı­yor. Afe­te ma­ruz böl­ge ilan et­ti­ği­niz za­man or­ta­ya şu çı­kı­yor: Bu­ra­da da­ha ya­pı­laş­ma ol­maz. Ge­nel ha­ya­ta et­ki­li­lik ise, bel­li oran­da bu­ra­da ko­nut­lar, yer­le­şim yer­le­ri za­rar gö­rür­se, bu ola­bi­li­yor. O za­man ne ya­pa­bi­li­yo­ruz? Ona­rım yar­dı­mı ya­pı­yo­ruz, ko­nut, iş ye­ri ya­pı­yo­ruz. Ge­li­bo­lu­’y­la il­gi­li ra­por­lar­da ge­nel ha­ya­ta et­ki­li­lik yok­tur, onun için bil­gi ver­me­dim.

AH­MET KÜ­ÇÜK (Ça­nak­ka­le) – Ta­rım alan­la­rı var.

BA­YIN­DIR­LIK VE İSKÂN BA­KA­NI FA­RUK NA­FIZ ÖZAK (De­vam­la) – Ta­rım alan­la­rıy­la il­gi­li bi­raz ev­vel söy­le­dim. Ta­rım Ba­kan­lı­ğı Müs­te­şa­rın­dan bu­ra­ya gel­me­den bil­gi al­dım. Ta­rım il mü­dür­lük­le­ri ça­lış­ma­la­rı ya­pı­yor­lar. Ger­çek­ten ha­sar ol­du­ğu tes­pit edi­li­yor. O ko­nu­da Ta­rım Ba­kan­lı­ğı­mız ge­rek­li iş­le­mi ya­pa­cak­tır, onu bil­gi­ni­ze su­na­yım.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

Te­şek­kür edi­yo­rum efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­kan.

Gün­dem dı­şı üçün­cü söz, bö­lü­cü te­rör ko­nu­sun­da söz is­te­yen Bur­sa Mil­let­ve­ki­li Ham­za Ha­mit Hom­ri­ş’­e ait­tir.

Bu­yu­run Sa­yın Hom­riş. (MHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz beş da­ki­ka.

3.- Bur­sa Mil­let­ve­ki­li H. Ha­mit Hom­ri­ş’­in, bö­lü­cü te­rö­re iliş­kin gün­dem dı­şı ko­nuş­ma­sı

H. HA­MİT HOM­RİŞ (Bur­sa) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

Bö­lü­cü te­rör­le il­gi­li bir de­ğer­len­dir­me yap­mak için söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Me­se­le­ye ba­kar­ken, mem­le­ke­ti­mi­zin ta­ri­hi­ni özet­le­ye­rek ko­nu­ya gir­mek is­ti­yo­rum.

Ana­do­lu va­tan ola­lı, 1071 yı­lın­dan baş­la­tır­sak, bu­gün do­kuz yüz otuz al­tı yı­lı­nı dol­dur­muş bu­lu­nu­yo­ruz. Bu do­kuz yüz otuz al­tı yıl­da mem­le­ke­ti­mi­zin bü­tün in­san­la­rı, ay­nı yü­ce Pey­gam­be­r’­in üm­me­ti ola­rak, ay­nı kut­sal ki­ta­ba bağ­lı ola­rak ha­şır ne­şir ol­muş, ya­şa­mış­lar­dır. Mem­le­ke­tin düş­man­la­rı­na kar­şı va­tan sa­vun­ma­sı için bir­bir­le­ri­nin ku­ca­ğın­da şehit düş­müş­ler­dir.

Mil­le­ti­mi­zin ge­çir­di­ği kül­tür ta­ri­hi­ni de özet­le­ye­cek olur­sak, ora­da da dik­ka­te de­ğer hu­sus­lar var­dır. Sel­çuk­lu Dev­le­ti ku­rul­du­ğu za­man, dev­le­tin resmî di­li yüz on yıl Arap­ça ol­muş­tur. Yüz on yıl son­ra Fars kül­tü­rü­nün ca­zi­be­si­ne ka­pı­lan yö­ne­ti­ci­ler Fars­ça­yı resmî dil yap­mış­lar­dır, ta­a ki Os­man­lı İmpa­ra­tor­lu­ğu­’­nun baş­lan­gı­cı­na ya­kın dö­nem­de Ka­ra­ma­noğ­lu Meh­met Be­y’­in Kon­ya­’­yı zapt ede­rek Türk­çe­yi dev­le­tin resmî di­li ilan et­me­si­ne ka­dar. On­dan son­ra­ki dö­nem­de de, bu­gün Os­man­lı­ca di­ye bah­set­ti­ği­miz dil kul­la­nıl­mış­tır. O dil de, bil­di­ği­miz gi­bi, Fars­ça, Arap­ça ve Türk­çe ke­li­me­ler­den oluş­muş bir dil­di.

Bu­gün yur­du­mu­zun do­ğu ve gü­ney­do­ğu ke­sim­le­rin­de, Kürt de­di­ği­miz kar­deş­le­ri­mi­zin Türk­çe­den ay­rı ko­nuş­tuk­la­rı dil, ilim adam­la­rı­nın yap­tık­la­rı araş­tır­ma­la­ra gö­re, bu üç di­lin ke­li­me­le­rin­den oluş­muş, top­lam se­kiz bin iki yüz ke­li­me ola­rak tes­pit edil­miş bir di­ya­lekt­tir. Bu ger­çe­ği, me­se­le­yi iyi teş­his et­me­miz için söy­lü­yo­rum. İyi teş­his eder­sek, ça­re­si­ni ko­lay bu­lu­ruz. Bu te­rö­rün ar­ka­sın­da ya­ban­cı güç­ler ve em­per­ya­lizm var­dır. Ken­di millî çı­kar­la­rı­nı te­min et­mek mak­sa­dıy­la, mil­le­ti­mi­zin bö­lün­me­si, va­ta­nı­mı­zın par­ça­lan­ma­sı için us­ta­ca, ilmî esas­la­ra da­ya­lı bir plan uy­gu­lan­mak­ta­dır.

Bil­di­ği­niz gi­bi, dev­let­ler ara­sın­da de­vam­lı mü­ca­de­le­ler var­dır. Bu mü­ca­de­le­de dev­let­ler bir­bi­rin­den is­te­dik­le­ri men­fa­at­le­ri sağ­la­ya­bil­mek için, bir­bir­le­ri­nin va­tan­daş­la­rı­nı çal­ma­ya ça­lı­şır­lar, ça­la­bi­len­ler de ça­lar. Biz ta­ri­hi­miz­de bu tip olay­lar­la çok kar­şı­laş­tık, Os­man­lı Dö­ne­min­de de Cum­hu­ri­yet Dö­ne­min­de de kar­şı­laş­tık ve kar­şı­la­şı­yo­ruz.

Bu bö­lü­cü­lük olay­la­rı kar­şı­sın­da çok es­ki­den be­ri bö­lü­cü­lü­ğe ma­ze­ret bul­mak is­te­yen­ler çık­mış­tır, bu­gün de var. Böl­ge­nin fa­kir­li­ği, ih­mal edil­miş­li­ği, ge­ri kal­mış­lı­ğı gi­bi bir­ta­kım ma­ze­ret­ler or­ta­ya atıl­mış­tır. Bun­la­rın hiç­bi­ri­si esas se­bep de­ğil­dir. Baş­kent An­ka­ra­’­nın Göl­ba­şı il­çe­si­nin bir kö­yü­ne gi­din ba­kın, ora­da da ge­ri kal­mış­lık var­dır; Bur­sa­’­nın köy­le­ri­ne gi­din ba­kın, ora­da da ge­ri kal­mış­lık var­dır.

Bö­lü­cü­lük olay­la­rı­nın esas se­be­bi si­ya­si­dir. Bu­nu sa­de­ce bir iç me­se­le ola­rak gör­mek yan­lış­tır. Kar­şı kar­şı­ya bu­lun­du­ğu­muz te­rör olay­la­rı, Kıb­rıs, Ege, Bal­kan­lar, Er­me­nis­tan, Kaf­kas­ya­’y­la, ya­ni dış me­se­le­ler­le sı­kı sı­kı­ya ir­ti­bat­lı­dır. Bu­nun ar­ka­sın­da, Türk mil­le­ti­ne kar­şı, adı ko­nul­ma­mış, ilan edil­me­miş bir sa­vaş açıl­mış­tır. Ger­çek şudur: Mil­le­ti­miz bö­lün­mek is­te­ni­yor, va­ta­nı­mız par­ça­lan­mak is­te­ni­yor, top­rak­la­rı­mız­dan yağ­lı par­ça­lar ko­pa­rıl­mak is­te­ni­yor.

De­min say­mış ol­du­ğum bö­lü­cü te­rör­le il­gi­li ma­ze­ret­le­re ila­ve ola­rak da, bu­gün­ler­de, Tür­ki­ye­’nin ırk­çı ol­du­ğu, asi­mi­las­yon­cu ol­du­ğu ve bu mü­ca­de­le­nin de­mok­ra­tik hak­lar ko­nu­sun­da ol­du­ğu ile­ri sü­rül­mek­te­dir. Bun­lar da kül­li­yen ya­lan­dır. Ta­rih bo­yu, Türk mil­le­ti ka­dar hoş­gö­rü sa­hi­bi, asi­mi­las­yon­cu­luk­tan uzak, ırk­çı­lık­tan uzak bir mil­let yok­tur. Türk mil­le­ti asi­mi­le et­mez. Eğer bu sav doğ­ru ol­say­dı, Os­man­lı ida­re­si al­tın­da bu­lu­nan pek çok mil­let­ten bu­gün “Bir dö­nem ya­şa­mış ölü mil­let­ler.” ola­rak bah­se­di­lir­di.

De­mok­ra­tik hak­lar­dan bah­se­dil­di­ğin­de de, Os­man­lı Dö­ne­min­de dev­le­ti ida­re eden sad­ra­zam­lar­dan ki­mi Rum, ki­mi Er­me­ni, Arap, Fars, Ar­na­vut ve Kür­t’­tür. Cum­hu­ri­yet Dö­ne­mi­miz­de de Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu­’­muz­dan, ilk Mec­lis­ten baş­la­mak üze­re, pek çok mil­let­ve­ki­li, ba­kan, baş­ba­kan, cum­hur­baş­ka­nı, ge­nel­kur­may baş­ka­nı ve bü­rok­rat­lar var­dır. Bu­gün de Mec­li­si­miz­de Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu­’­dan pek çok mil­let­ve­ki­li­miz bu­lun­mak­ta­dır. Bun­dan da­ha faz­la de­mok­ra­tik hak ne ola­bi­lir ki?

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Bir da­ki­ka ek sü­re­niz var, ta­mam­la­yın lüt­fen.

H. HA­MİT HOM­RİŞ (De­vam­la) – İş­te, ba­şın­dan be­ri izah et­me­ye ça­lış­tı­ğım, esas se­be­bi si­ya­si olan bö­lü­cü te­rö­re kar­şı, Hükûme­tin, kah­ra­man­ca ve fe­dakârca te­rör­le mü­ca­de­le eden as­ke­re ve em­ni­yet teş­ki­la­tı­na yük­sek an­lam­da si­ya­si des­tek sağ­la­ma­sı la­zım­dır. İda­ri ola­rak da, Hükûme­tin, o böl­ge­de­ki va­tan­daş­la­rı­mı­zın biz­den ko­pa­rı­lıp ça­lın­ma­sı­na en­gel ola­cak -eği­tim an­la­mın­da, millî şuur an­la­mın­da- pro­je­ler üret­me­si, ted­bir­ler al­ma­sı la­zım­dır. Ay­rı­ca, he­pi­miz gö­rü­yo­ruz ki, o böl­ge­ler­de­ki se­çil­miş ye­rel yö­ne­ti­ci­ler, yan­la­rı­na da Av­ru­pa Bir­li­ği ko­mi­ser­le­ri­ni ala­rak, dev­le­ti­mi­ze ka­fa tut­mak­ta­dır­lar. Bu, kim­se­nin had­din­de de­ğil­dir. Hükûme­tin elin­de ida­ri yet­ki­ler var­dır, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı­nın yet­ki­le­ri var­dır, bun­la­rın kul­la­nıl­ma­sı la­zım­dır. Yok­sa, hiç kim­se, Sa­yın Baş­ba­kan­dan -ken­di ta­bi­riy­le söy­lü­yo­rum- “Kov­boy­cu­luk” oy­na­ma­sı­nı bek­le­mi­yor.

Bu Mec­lis ça­tı­sı al­tın­da mil­le­tin biz­ler­den bek­le­di­ği, bir ye­rin ve­ya yer­le­rin de­ğil, mil­le­tin ve­ki­li gi­bi dav­ran­ma­mız­dır. Bu­nun ak­si dav­ra­nış­ta bu­lu­nan­la­rın so­nu hüs­ran ola­cak­tır. Çün­kü, unu­tul­ma­ma­lı­dır ki, bu mem­le­ket ta­rih­te de Tür­k’­tü, bu­gün de Tür­k’­tür, ebe­di­yen de Türk ola­rak ya­şa­ya­cak­tır.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum. (MHP sı­ra­la­rın­dan “Bra­vo” ses­le­ri, al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Hom­riş.

Gün­de­me ge­çi­yo­ruz.

Baş­kan­lı­ğın Ge­nel Ku­ru­la su­nuş­la­rı var­dır.

Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin üç öner­ge var­dır, oku­tu­yo­rum:

 

V.- BAŞ­KAN­LI­ĞIN GE­NEL KU­RU­LA SU­NUŞ­LA­RI

A) Mec­lis Araş­tır­ma­sı Öner­ge­le­ri

1.- Bit­lis Mil­let­ve­ki­li Va­hit Ki­ler ve 24 mil­let­ve­ki­li­nin, uyuş­tu­ru­cu, al­kol ve si­ga­ra ba­ğım­lı­lı­ğı ile ka­çak­çı­lı­ğı­nın ne­den­le­ri­nin, ulaş­tı­ğı bo­yut­la­rın, sos­yal ve eko­no­mik et­ki­le­ri­nin araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/51)

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Si­ga­ra ve al­kol me­ra­kıy­la baş­la­yan, ke­yif ve­ri­ci mad­de kul­la­nı­mı, bir sü­re son­ra, far­kın­da ol­ma­dan ki­şi­yi da­ha teh­li­ke­li mad­de­ler olan uyuş­tu­ru­cu tür­le­ri­ne esir ede­bil­mek­te­dir. Uyuş­tu­ru­cu mad­de kul­la­nı­mı, dün­ya­da her ge­çen gün art­mak­ta­dır. Se­pet­te­ki ze­hir­li bal­dan is­ten­me­yen na­si­bi­ni alan ül­ke­miz de, bu sı­kın­tı­lı sü­re­cin bir par­ça­sı ol­mak­ta­dır. Top­lu­mun te­mel ta­şı olan ai­le kav­ra­mı­nı ze­de­le­ye­rek, top­lu­mu bir­leş­ti­ri­ci tüm un­sur­la­rı li­me li­me eden bu teh­li­ke­li alış­kan­lık, kul­la­nan­la­rın dü­şen yaş or­ta­la­ma­sıy­la da da­ha bü­yük teh­li­ke­ler içer­me­ye baş­la­mış­tır. Öte yan­dan asıl teh­li­ke, si­ga­ra, al­kol ve uyuş­tu­ru­cu ka­çak­çı­lı­ğın­da dö­nen çar­kın ba­şın­da te­rör ör­gü­tü PKK’­nın bu­lun­ma­sı­dır. UNODC, OECD ve EU­RO­POL ra­por­la­rı, Af­ga­nis­tan, Pa­kis­tan ve Irak üze­rin­den ge­le­rek İtal­ya, Bul­ga­ris­tan, Yu­na­nis­tan ve Ro­man­ya­’­da­ki pa­za­ra ula­şan uyuş­tu­ru­cu­nun, PKK’­nın kon­tro­lün­de ol­du­ğu­nu açık­la­mak­ta­dır. Ame­ri­kan Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı­’­nın ka­yıt­la­rı­na gö­re de Tür­ki­ye, Af­ga­nis­tan-Av­ru­pa uyuş­tu­ru­cu hat­tı tra­fi­ği­nin hem önem­li bir ge­çiş nok­ta­sı ve hem de ka­çak­çı ve sa­tı­cı­la­rın baş­lı­ca üre­tim ve da­ğı­tım mer­kez­le­rin­den bi­ri ola­rak gö­rü­lü­yor. Em­ni­yet ve­ri­le­ri­ne gö­re dün­ya uyuş­tu­ru­cu pa­za­rı yıl­lık 500 mil­yar do­lar se­vi­ye­sin­de­dir. Bu ra­ka­mın Tür­ki­ye aya­ğı­na dü­şen mik­tar da, yıl­lık 50-60 mil­yar do­lar­dır ve bu ra­ka­mın kon­tro­lü PKK’­nın elin­de­dir. Bu açı­dan, baş­ta genç­ler ol­mak üze­re bü­tün top­lum kat­man­la­rın­da uyuş­tu­ru­cu ve ke­yif ve­ri­ci mad­de ta­nı­mı­na gi­ren tüm mad­de­ler­le, si­ga­ra ve di­ğer tü­tün ma­mül­le­ri ile al­kol ba­ğım­lı­lı­ğı­nın ne­den­le­ri­nin, ulaş­tı­ğı bo­yut­la­rın, sos­yal ve eko­no­mik et­ki­le­ri­nin araş­tı­rı­la­rak çö­zü­me ka­vuş­tu­rul­ma­sı; sağ­lık­lı, bi­linç­li ne­sil­ler ye­tiş­ti­ril­me­si için alın­ma­sı ge­re­ken ted­bir­le­rin be­lir­len­me­si, ko­nu­nun ulus­lar ara­sı ka­çak­çı­lık ve te­rör ör­güt­le­riy­le bağ­lan­tı­la­rı­nın or­ta­ya çı­ka­rıl­ma­sı mak­sa­dıy­la Ana­ya­sa­’­nın 98. ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si İçtü­zü­ğü­’­nün 104. ve 105. mad­de­le­ri uya­rın­ca bir Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­nı arz ve ta­lep ede­riz.

1) Va­hit Ki­ler                                  (Bit­lis)

2) Va­hit Ki­riş­ci                                (Ada­na)

3) Ze­yid As­lan                                 (To­kat)

4) Zey­nep Da­ğı                                (An­ka­ra)

5) Fe­ta­ni Bat­tal                                (Bay­burt)

6) Meh­met Mus­ta­fa Açı­ka­lın           (Si­vas)

7) Ay­şe Ak­baş                                (Ba­lı­ke­sir)

8) Os­man As­lan                              (Di­yar­ba­kır)

9) Ya­şar Ka­ra­yel                             (Kay­se­ri)

10) Ha­san Feh­mi Ki­nay                  (Kü­tah­ya)

11) Ay­han Se­fer Üs­tün                   (Sa­kar­ya)

12) En­ver Yıl­maz                            (Or­du)

13) Ke­rem Al­tun                             (Van)

14) Eyüp Ayar                                 (Ko­ca­e­li)

15) Av­ni Do­ğan                              (Kah­ra­man­ma­raş)

16) Nec­det Bu­dak                            (Edir­ne)

17) Nec­det Ünü­var                          (Ada­na)

18) Ömer İnan                                 (Mer­sin)

19) Mu­zaf­fer Gül­yurt                      (Er­zu­rum)

20) Ce­mal Ta­şar                              (Bit­lis)

21) Ali Kü­çü­kay­dın                         (Ada­na)

22) Er­te­kin Ço­lak                            (Art­vin)

23) Fa­ruk Sep­ti­oğ­lu                         (Elâzığ)

24) Mus­ta­fa Cu­mur                         (Trab­zon)

25) Fa­toş Gür­kan                            (Ada­na)

Ge­rek­çe

Bi­rey­ler, bir­ta­kım de­ğer yar­gı­la­rıy­la ye­tiş­ti­ri­lir­ler. Bu yar­gı­lar içe­ri­sin­de ai­le bir­li­ği, en bü­yük ze­mi­ni oluş­tu­rur. Bu açı­dan, or­tak he­def­le­rin ha­re­ket ala­nı olan ko­lek­tif bi­linç, ya­ra al­ma­dan ger­çek­leş­me­li­dir. Bu ger­çek­leş­me de an­cak, akıl ve ruh sağ­lı­ğı ye­rin­de olan bi­rey sa­yı­sı­nın, nü­fus or­ta­la­ma­sı­nın üze­rin­de ol­ma­sıy­la müm­kün­dür. Eği­tim sis­te­mi­mi­zin de bu doğ­rul­tu­da ele alın­ma­sıy­la da ilin­ti­li olan bu du­rum; glo­ba­li­zas­yo­nun de­for­me et­ti­ği ge­le­nek, gö­re­nek­le­rin mo­dern ya­şam an­la­yı­şıy­la or­tak­laş­tı­rıl­ma­sı­nı ge­rek­ti­rir. Çün­kü, bu­gü­nün şart­la­rı ile geç­mi­şin şart­la­rı ara­sın­da­ki an­la­yış far­kı, bi­çim­de is­ten­me­yen de­ği­şik­lik­ler ya­rat­mış­tır.

Uyuş­tu­ru­cu kul­la­nı­mı, iş­te bu de­ği­şik­li­ğin, so­nuç­la­rı en va­him olan­la­rın­dan­dır. Genç­ler, da­ha ço­cuk de­ne­bi­le­cek yaş­ta bu il­le­te sap­la­na­bil­mek­te, ken­di­le­ri­ne ve çev­re­le­ri­ne bü­yük za­rar­lar ve­re­bil­mek­te­dir. Si­ga­ra ve al­kol me­ra­kıy­la baş­la­yan bu ze­hir­li se­rü­ven, bü­yük çö­kün­tü­ler­le son bul­mak­ta­dır. İlk genç­lik he­ye­can­la­rı­nın kod­la­rı­nı iyi bi­len ze­hir tüc­car­la­rı da, genç­le­rin bu za­rar­lı me­ra­kı­nı ken­di hak­sız çı­kar­la­rı uğ­ru­na kul­la­na­bil­mek­te­dir­ler. Kol­luk kuv­vet­le­ri­nin ope­ras­yon­la­rı, her ne ka­dar ba­zı so­nuç­lar sağ­la­sa da, bu ko­nu­nun top­lum psi­ko­lo­ji­si ve sos­yo­lo­jik şif­re­ler düz­le­min­de ele alın­ma­sı ka­çı­nıl­maz­dır. Bi­linç­li ve eği­tim­li bir nes­lin var­lı­ğı, tüm po­li­si­ye ted­bir­ler­den da­ha et­ki­li­dir. Bu nok­ta­da ai­le­le­re ve tüm eği­tim­ci­le­re ta­rihî gö­rev­ler düş­mek­te­dir. Ço­cuk­la­rıy­la sağ­lık­sız iliş­ki­ler ku­ran ai­le­ler, ço­cuk­la­rı­nın mad­de ba­ğım­lı­sı ol­du­ğun­dan bi­le bi­ha­ber ola­bil­mek­te­dir. Üre­ti­mi ve sa­tı­şı ya­sak olan uyuş­tu­ru­cu mad­de­ler, eği­tim sis­te­mi­mi­zin kö­şe taş­la­rın­dan olan ba­sın­da ya­pı­lan ba­zı ya­yın­lar­la da, da­ha il­gi çe­ki­ci ola­bil­mek­te­dir.

Ya­pı­lan araş­tır­ma­lar, po­li­si­ye ted­bir­le­rin ye­ter­siz­li­ği­nin ya­nı sı­ra, mad­de ba­ğım­lı­ğı­nın te­da­vi­si­ne yö­ne­lik sağ­lık mer­kez­le­ri­nin de tam so­nuç ver­me­di­ği­ni or­ta­ya koy­mak­ta­dır. Git­tik­çe bü­yü­yen bu cid­di so­ru­nun en kı­sa za­man­da de­tay­lı­ca ele alın­ma­sı el­zem­dir. Mu­hak­kak bu­gü­ne ka­dar bu ko­nu ele alın­mış ve bir­ta­kım so­nuç­lar da el­de edil­miş­tir. An­cak, bu uğ­raş­la­ra rağ­men so­ru­nun kü­çül­me­si bek­le­nir­ken bü­yü­me­si, ya­pı­lan ça­lış­ma­la­rın ka­lı­cı­lı­ğı­nı ve gü­cü­nü izah­tan va­res­te kıl­mak­ta­dır. Bu nok­ta­da bu önem­li ko­nu­nun kap­sam­lı bir şekil­de ve cid­di bul­gu­lar­la açık­lan­ma­sı önem­li­dir. Zi­ra, ko­nu­nun kö­kü­ne inil­me­di­ği müd­det­çe, ya­ni uyuş­tu­ru­cu­nun üre­ti­mi­ne en­gel olun­ma­dı­ğı sü­re­ce, bu dön­gü de­vam ede­cek­tir.

UNODC, OECD ve EU­RO­POL ra­por­la­rı, Or­ta Do­ğu'dan Av­ru­pa'ya ula­şan uyuş­tu­ru­cu­nun, PKK'nın kon­tro­lün­de ol­du­ğu­nu açık­la­mak­ta­dır. Ame­ri­kan Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı'nın ka­yıt­la­rı da ay­nı yön­de bil­gi ver­mek­te­dir. Em­ni­yet ve­ri­le­ri­ne gö­re dün­ya uyuş­tu­ru­cu pa­za­rı yıl­lık 500 mil­yar do­lar se­vi­ye­sin­de­dir. Bu ra­ka­mın Tür­ki­ye aya­ğı­na dü­şen mik­tar olan yıl­lık 50-60 mil­yar do­la­rın, kon­tro­lü­nün te­rör ör­gü­tü PKK'nın elin­de ol­du­ğu unu­tul­ma­ma­lı­dır. Bö­lü­cü te­rör bağ­lan­tı­lı bu sos­yal ya­ra, top­lu­mun te­mel ta­şı olan ai­le­vi de­ğer­le­ri sars­mak­ta­dır. Ama, Âki­f’­in de­di­ği gi­bi, al san­ca­ğın şafak­lar­da hiç sön­me­me­si için, "yur­du­mun üs­tün­de tü­ten en son oca­ğın" da sön­me­me­si ge­rek­mek­te­dir.

Bir Mec­lis araş­tır­ma­sıy­la, baş­ta genç­ler ol­mak üze­re bü­tün top­lum kat­man­la­rın­da uyuş­tu­ru­cu mad­de ta­nı­mı­na gi­ren tüm mad­de­ler­le, si­ga­ra ve al­kol ba­ğım­lı­lı­ğı­nın çö­zü­me ka­vuş­tu­rul­ma­sı ve sağ­lık­lı, bi­linç­li ne­sil­ler ye­tiş­ti­ril­me­si için alın­ma­sı ge­re­ken ted­bir­ler­le, ko­nu­nun ulus­la­ra­ra­sı ka­çak­çı­lık ve te­rör ör­güt­le­riy­le bağ­lan­tı­la­rı­nın or­ta­ya çı­ka­rıl­ma­sı fay­da­lı ola­cak­tır.

BAŞ­KAN – Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

2.- Bit­lis Mil­let­ve­ki­li Va­hit Ki­ler ve 24 mil­let­ve­ki­li­nin, bal ve di­ğer arı ürün­le­ri­nin üre­ti­min­de ve pa­zar­lan­ma­sın­da ya­şa­nan so­run­la­rın araş­tı­rı­la­rak arı­cı­lı­ğın ge­liş­ti­ril­me­si için alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/52)

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Ül­ke­miz­de ya­pı­lan arı­cı­lık ve bal­cı­lık fa­a­li­yet­le­ri, ül­ke­mi­zin do­ğal var­lı­ğı dü­şü­nül­dü­ğün­de, is­te­ni­len nok­ta­da de­ğil­dir. Ko­lo­ni var­lı­ğı açı­sın­dan Çi­n’­den son­ra ikin­ci bü­yük var­lı­ğa sa­hip olan ül­ke­mi­zin üre­tim açı­sın­dan dör­dün­cü sı­ra­da ol­ma­sı; ge­niş flo­ra ör­tü­sü, mev­sim özel­lik­le­ri ve to­pog­ra­fik ya­pı­sı göz önü­ne alın­dı­ğın­da tat­min edi­ci ol­ma­mak­ta­dır. Bal ve di­ğer arı ürün­le­ri­nin üre­ti­min­de, pa­zar­lan­ma­sın­da ya­şa­nan so­run­la­rın araş­tı­rı­la­rak arı var­lı­ğı ve arı­cı­lık po­tan­si­ye­li­nin et­kin ve ve­rim­li de­ğer­len­di­ril­me­si, ürün ka­li­te­si ve çe­şit­li­li­ği­nin ge­liş­ti­ri­le­rek eko­no­mik de­ğe­ri­nin yük­sel­til­me­si için alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la, Ana­ya­sa­’­nın 98. ve TBMM İçtü­zü­ğü­’­nün 104. ve 105. mad­de­le­ri uya­rın­ca bir araş­tır­ma açıl­ma­sı­nı say­gı­la­rı­mız­la arz ede­riz.

1) Va­hit Ki­ler                           (Bit­lis)

2) Ce­mal Ta­şar                         (Bit­lis)

3) Fa­ruk Sep­ti­oğ­lu                   (Elâzığ)

4) Ah­met Bü­yü­kak­kaş­lar         (Kon­ya)

5)Se­ra­cet­tin Ka­ra­ya­ğız             (Muş)

6) Fik­ri Işık                              (Ko­ca­e­li)

7) Cev­det Yıl­maz                     (Bin­göl)

8) Ta­ner Yıl­dız                         (Kay­se­ri)

9) İsma­il Bi­len                          (Ma­ni­sa)

10) İkram Din­çer                      (Van)

11)Re­cai Ber­ber                       (Ma­ni­sa)

12) Er­dal Kal­kan                      (İzmir)

13) Bur­han Ku­zu                     (İstan­bul)

14) İbra­him Ha­lil Ma­zı­cı­oğ­lu   (Ga­zi­an­tep)

15) İbra­him Yi­ğit                     (İstan­bul)

16) Me­de­ni Yıl­maz                  (Muş)

17) Dur­du Meh­met Kas­tal       (Os­ma­ni­ye)

18) En­ver Yıl­maz                     (Or­du)

19) Rıt­van Köy­ba­şı                  (Nev­şe­hir)

20) Ce­mal Ka­ya                       (Ağ­rı)

21) Ab­dül­ka­dir Emin Önen      (Şan­lı­ur­fa)

22) Ah­met Ko­ca                       (Af­yon­ka­ra­hi­sar)

23) Mah­mut De­de                    (Nev­şe­hir)

24) Ah­met Er­dal Fe­ra­lan          (Nev­şe­hir)

25) Fa­toş Gür­kan                     (Ada­na)

Ge­rek­çe:

Mi­lat­tan ön­ce 7000 yı­lı­na ait ma­ğa­ra re­sim­le­ri ve fo­sil­ler in­ce­len­di­ğin­de, in­san­la­rın da­ha o ta­rih­ler­de arı­cı­lık­la il­gi­li fa­a­li­yet­ler­de bu­lun­du­ğu gö­rü­lür. Dün­ya ta­ri­hi bu den­li es­ki olan arı­cı­lık, Ana­do­lu'da da kök­lü bir geç­mi­şe da­ya­nır. Bal, Ana­do­lu'nun çok es­ki­den be­ri bi­li­nen be­sin mad­de­le­rin­den bi­ri­dir. Hi­tit­ler'in baş­ken­ti Bo­ğaz­köy'de bu­lu­nan mi­lat­tan ön­ce 1300'le­re da­ya­lı ba­zı ya­zıt­lar­da­ki bul­gu­lar, arı­cı­lı­ğın es­ki Ana­do­lu kül­tür­le­rin­de de önem­li bir yer tut­tu­ğu­nu gös­ter­mek­te­dir. Ül­ke­miz­de ba­zı yer­le­şim mer­kez­le­ri­nin isim­le­rin­de bal söz­cü­ğü­nün geç­me­si, top­rak­la­rı­mız­da ba­lın ve bal­cı­lı­ğın ta­ri­hi­ni net bir şekil­de or­ta­ya ko­yan bir baş­ka açık­la­ma sa­yı­la­bi­lir.

Ül­ke­miz ge­niş flo­ra sa­ha­la­rı, çi­çek­len­me için uy­gun mev­sim­le­ri, to­pog­ra­fik ya­pı­sı, bal ve­ri­mi yük­sek kır çi­çek­le­ri, en­düs­tri bit­ki­le­ri, akas­ya, kes­ta­ne, ıhla­mur, kı­zıl­çam or­man­la­rı gi­bi do­ğal kay­nak­lar yö­nün­den arı­cı­lık için son de­re­ce şans­lı bir ül­ke­dir. Arı­cı­lı­ğı­mız, mev­cut du­ru­mu iti­ba­riy­le önem­li bir po­tan­si­ye­le sa­hip ol­ma­sı­na rağ­men, bu po­tan­si­ye­lin tam ola­rak kul­la­nıl­dı­ğı söy­le­ne­mez.

Ül­ke­mi­zin her böl­ge­sin­de arı ko­van­la­rı mev­cut­tur. Bu ko­van­lar­dan da bir­bi­rin­den fark­lı lez­zet­te çe­şit çe­şit bal el­de edi­lir. Do­ğu Ana­do­lu'da Bit­lis, Er­zu­rum, Kars; Gü­ney­do­ğu Ana­do­lu'da Şem­din­li; Or­ta Ana­do­lu'da An­ka­ra, Kon­ya; Ka­ra­de­niz'de An­zer Yay­la­sı ile Ege Böl­ge­si'nin ba­zı ke­sim­le­ri bal üre­ti­mi­nin ül­ke­miz­de­ki çe­şit­li­li­ği­ni ve fre­kan­sı­nı gös­te­rir. Bu yo­ğun fre­kan­sın, iş­lek ve ya­rar­lı bir ifa­de bi­çi­miy­le arz edi­le­bil­me­si için bir ta­kım bil­gi ve tec­rü­be kat­man­la­rı­nın or­tak pay­da­ya otur­tul­ma­sı ge­re­kir. Zi­ra, bil­gi­siz ve tec­rü­be­siz bir üre­tim an­la­yı­şı ka­zanç de­ğil, za­rar ge­ti­rir. Öte yan­dan, ka­li­te­siz ve hat­ta sah­te bal üre­ti­mi, de­ne­tim me­ka­niz­ma­sı­nın iş­lek ol­ma­sı­nın öne­mi­ni ser­gi­le­mek­te­dir. Bu açı­dan sah­te bal­la mü­ca­de­le nok­ta­sın­da cid­di yap­tı­rım­lar el­zem­dir.

Son iki yüz se­ne­yi kap­sa­yan Av­ru­pa mer­kez­li ba­zı bu­luş­lar, arı­cı­lı­ğın da­ha fen­ni ve ge­liş­miş me­tot­lar­la ya­pı­lır ol­ma­sı­nı sağ­la­mış­tır. An­cak bü­yük zen­gin­li­ğe sa­hip ül­ke­mi­zi de ya­kın­dan il­gi­len­di­ren bu bu­luş­la­rın, gen mer­ke­zi Or­ta Do­ğu olan ba­lın, üre­ti­min ol­ma­dı­ğı Av­ru­pa'da ya­pı­lı­yor ol­ma­sı dü­şün­dü­rü­cü­dür. Oy­sa ki, Or­ta Do­ğu ile Av­ru­pa ara­sın­da­ki ko­or­di­nat­la­rıy­la ül­ke­miz, zen­gin üre­ti­min ve bu üre­ti­min sağ­lık­lı şart­lar­da oluş­tu­rul­ma­sı adı­na ge­çer­li bir ko­num­da­dır. Üre­tim mik­ta­rı ve ka­li­te­si ek­sen ka­bul edil­di­ğin­de, Av­ru­pa Bir­li­ği'ne gir­me ari­fe­sin­de olan ül­ke­miz, Av­ru­pa'nın yıl­lık 200.000 ton olan bal ih­ti­ya­cı­nı göz önü­ne al­ma­lı ve 35.000 ton olan üre­tim mik­ta­rı­nı hız­la ar­tır­ma­lı­dır. Bu açı­dan da, ko­lo­ni var­lı­ğı açı­sın­dan dün­ya ikin­ci­si olan ama bal üre­ti­mi açı­sın­dan dün­ya dör­dün­cü­sü olan ül­ke­miz­de, 150.000'den faz­la ai­le­nin ge­çim kay­na­ğı olan arı­cı­lı­ğın so­run­la­rı­nı iyi etüt et­me­miz el­zem­dir. Bi­lim­sel kay­nak ve bu ko­nu­da bil­gi sa­hi­bi bi­lim­sel ku­rum­lar üre­ti­min ka­li­te­si­ni ar­tı­rır­ken; stan­dar­da ve pa­zar­la­ma­ya yö­ne­lik stra­te­ji­ler de ül­ke­mi­zin ka­zanç ha­ne­si­ni zen­gin­leş­ti­re­cek­tir.

BAŞ­KAN – Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

3.- Te­kir­dağ Mil­let­ve­ki­li Ke­ma­let­tin Nal­cı ve 21 mil­let­ve­ki­li­nin, be­le­di­ye­le­rin alt­ya­pı, ka­tı atık ve atık su yö­ne­ti­min­de­ki so­run­la­rın araş­tı­rı­la­rak alın­ma­sı ge­re­ken ön­lem­le­rin be­lir­len­me­si ama­cıy­la Mec­lis araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­na iliş­kin öner­ge­si (10/53)

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

31.12.2004 ta­rih­li ve 25687 sa­yı­lı Su Kir­li­li­ği Kon­trol Yö­net­me­li­ği uya­rın­ca Be­le­di­ye­le­re ve­ri­len sü­re­ler çer­çe­ve­sin­de ge­rek­li alt­ya­pı ça­lış­ma­la­rı ya­pıl­mış de­ğil­dir. Be­le­di­ye­le­rin alt­ya­pı ile pis­su arıt­ma, ka­tı atık de­po­la­ma ve iş­le­me te­sis­le­ri ye­ter­siz­lik­le­ri­ni tes­pit edip, bun­la­rın çö­zül­me­sin­de kar­şı­la­şı­la­cak ma­li, hu­ku­ki ve ida­ri so­run­la­rı ve çö­züm yol­la­rı­nı be­lir­le­mek için Ana­ya­sa­nın 98. ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si İçtü­zü­ğü­nün 104. ve 105. mad­de­le­ri ge­re­ğin­ce bir Mec­lis Araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı­nı arz ede­riz.

1) Ke­ma­let­tin Nal­cı                         (Te­kir­dağ)

2) Meh­met Şan­dır                           (Mer­sin)

3) Ok­tay Vu­ral                               (İzmir)

4) Sü­ley­man Nev­zat Kork­maz        (Is­par­ta)

5) Ah­met Du­ran Bu­lut                    (Ba­lı­ke­sir)

6) Ka­dir Ural                                  (Mer­sin)

7) Ha­san Ça­lış                                (Ka­ra­man)

8) Mus­ta­fa Ke­mal Cen­giz               (Ça­nak­ka­le)

9) Er­tuğ­rul Kum­cu­oğ­lu                  (Ay­dın)

10) Mu­rat Öz­kan                            (Gi­re­sun)

11) Mu­har­rem Var­lı                       (Ada­na)

12) H. Ha­mit Hom­riş                     (Bur­sa)

13) Dur­mu­şa­li Tor­lak                     (İstan­bul)

14) Ümit Şafak                               (İstan­bul)

15) Sü­ley­man Tu­ran Çir­kin            (Ha­tay)

16) Cu­ma­li Dur­muş                        (Ko­ca­e­li)

17) Os­man Dur­muş                        (Kı­rık­ka­le)

18) Ah­met Bu­kan                           (Çan­kı­rı)

19) Mü­min İnan                             (Niğ­de)

20) Yıl­maz Tan­kut                          (Ada­na)

21) Os­man Er­tuğ­rul                        (Ak­sa­ray)

22) Be­hiç Çe­lik                               (Mer­sin)

Ge­rek­çe:

Ül­ke­miz­de mev­cut 3225 Be­le­di­ye­den, % 67'si­nin iç­me su­yu­na, % 81'inin ka­na­li­zas­yon te­si­si­ne, % 92'si­nin arıt­ma te­si­si­ne, % 93'ünün ka­tı atık dü­zen­li de­po­la­ma te­si­si­ne, % 75'inin tek­nik per­so­ne­le, % 68'inin ekip­man'a ih­ti­yaç­la­rı ol­du­ğu sap­tan­mış­tır.

Çev­re ve Or­man Ba­kan­lı­ğı'nın 2872 No'lu Çev­re Ka­nu­nu'nun İş­len­me­yen Hü­küm­le­ri­nin Ge­çi­ci 4. Mad­de­sin­de:

"Atık­su arıt­ma ve ev­sel ni­te­lik­li ka­tı atık ber­ta­raf te­si­si­ni kur­ma­mış be­le­di­ye­ler ile, ha­li­ha­zır­da fa­a­li­yet­te olup, atık­su arıt­ma te­si­si­ni kur­ma­mış or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­le­ri, di­ğer sa­na­yi ku­ru­luş­la­rı ile yer­le­şim bi­rim­le­ri, bu te­sis­le­rin ku­rul­ma­sı­na iliş­kin iş ter­min plânla­rı­nı bu Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten iti­ba­ren bir yıl için­de Ba­kan­lı­ğa sun­mak ve aşa­ğı­da be­lir­ti­len sü­re­ler­de iş­let­me­ye al­mak zo­run­da­dır.

İş­let­me­ye al­ma sü­re­le­ri, iş ter­min plânı­nın Ba­kan­lı­ğa su­nul­ma­sın­dan iti­ba­ren; be­le­di­ye­ler­de nü­fu­su, 100.000'den faz­la olan­lar­da 3 yıl, 100.000 ilâ 50.000 ara­sın­da olan­lar­da 5 yıl, 50.000 ilâ 10.000 ara­sın­da olan­lar­da 7 yıl, 10.000 ilâ 2.000 ara­sın­da olan­lar­da 10 yıl, or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­le­riy­le bun­la­rın dı­şın­da ka­lan en­düs­tri te­sis­le­rin­de ve atık­su üre­ten her tür­lü te­sis­te 2 yıl­dır.

Ha­len in­şa­a­tı de­vam eden atık­su arıt­ma ve ka­tı atık ber­ta­raf te­sis­le­ri için iş ter­min pla­nı ha­zır­lan­ma­sı şar­tı aran­maz. Te­si­sin iş­let­me­ye alın­ma sü­re­si bu mad­de­de be­lir­le­nen iş­let­me­ye alın­ma sü­re­le­ri­ni ge­çe­mez.

Be­le­di­ye­ler, or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­le­ri, di­ğer sa­na­yi ku­ru­luş­la­rı ile yer­le­şim yer­le­ri bu hü­küm­den ya­rar­lan­mak için bu Ka­nu­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­den iti­ba­ren üç ay için­de Ba­kan­lı­ğa baş­vur­mak zo­run­da­dır.

Bu Ka­nu­nun 8 in­ci mad­de­si ile atık­su alt­ya­pı sis­tem­le­ri­nin ve ka­tı atık ber­ta­raf te­sis­le­ri kur­ma yü­küm­lü­lü­ğü ve­ri­len ku­rum ve ku­ru­luş­la­rın, bu yü­küm­lü­lük­le­ri­ni, bu mad­de­de be­lir­ti­len sü­re için­de ye­ri­ne ge­tir­me­me­le­ri ha­lin­de; be­le­di­ye­ler­de nü­fu­su 100.000'den faz­la olan­la­ra 50.000 Türk Li­ra­sı, 100.000 ilâ 50.000 ara­sın­da olan­la­ra 30.000 Türk Li­ra­sı, 50.000 ilâ 10.000 ara­sın­da olan­la­ra 20.000 Türk Li­ra­sı, 10.000 ilâ 2.000 ara­sın­da olan­la­ra 10.000 Türk Li­ra­sı, or­ga­ni­ze sa­na­yi böl­ge­le­rin­de 100.000 Türk Li­ra­sı, bun­la­rın dı­şın­da ka­lan en­düs­tri te­sis­le­ri­ne ve atık­su üre­ten her tür­lü te­si­se 60.000 Türk Li­ra­sı ida­ri pa­ra ce­za­sı ve­ri­lir." de­nil­mek­te­dir.

Bu­nun­la be­ra­ber, 5393 sa­yı­lı Be­le­di­ye Ka­nu­nu, 03.07.2005 ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­ı­miş ol­ma­sı­na rağ­men büt­çe açı­sın­dan Be­le­di­ye­le­rin alt­ya­pı, pis­su arıt­ma, ka­tı atık de­po­la­ma ve iş­le­me so­run­la­rı­nın çö­zü­mü ola­ma­mış­tır. Bu se­bep­le Be­le­di­ye Ge­lir­le­ri Ka­nu­nun­da ye­ni dü­zen­le­me­ler ya­pıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Yu­ka­rı­da anı­lan iş­lem­le­rin Be­le­di­ye­ler­ce pro­je­len­dir­mek, baş­lat­mak ve ta­mam­la­mak için Hü­kü­met ta­ra­fın­dan İller Ban­ka­sı­na ül­ke­miz­de bu­lu­nan 3225 Be­le­di­ye­nin alt­ya­pı­la­rı­nı ta­mam­la­ma­sı için 2008 yı­lı için ay­rı­lan büt­çe'de, 2007 yı­lı­na gö­re 1/3 ora­nı­na dü­şü­rül­me­si ön­gö­rül­müş­tür.

2008 yı­lı için Ba­yın­dır­lık ve İskan Ba­kan­lı­ğı'nın Göl-Su ve Akar­su hav­za­la­rı­nın ko­run­ma­sı ve Ha­ri­ta-İmar plan­la­ma­sı­nın ya­pıl­ma­sı­na iliş­kin ola­rak ay­rı­lan bu büt­çe, an­cak 3-4 ta­ne or­ta öl­çek­li be­le­di­ye­nin alt­ya­pı­sı­nı kar­şı­la­ma­ya ye­te­bi­lir. Be­le­di­ye­le­ri­mi­zin % 97'sin­de alt­ya­pı ye­ter­siz­li­ği ol­du­ğu dü­şü­nül­dü­ğün­de, yu­ka­rı­da anı­lan be­le­di­ye hiz­met­le­ri­nin kar­şı­lan­ma­sı için or­ta­la­ma 6 mil­yar YTL'ye ih­ti­yaç du­yul­mak­ta­dır. 2008 yı­lı için İller Ban­ka­sı­na ak­ta­rı­la­cak 40.000.000 YTL ile bu hiz­met­le­rin kar­şı­lan­ma­sı müm­kün gö­rün­me­mek­te­dir.

Bu ne­den­ler­le "Be­le­di­ye­le­rin alt­ya­pı ile pis­su arıt­ma, ka­tı atık de­po­la­ma ve iş­le­me te­sis­le­ri ye­ter­siz­lik­le­ri ile bu ye­ter­siz­lik­le­ri gi­der­mek­te kar­şı­laş­tık­la­rı so­run­la­rı tes­pit et­mek ve çö­züm yol­la­rı­nı öner­mek" ama­cıy­la Ana­ya­sa­nın 98. ve Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si İçtü­zü­ğü­nün 104. ve 105. mad­de­le­ri ge­re­ğin­ce bir Mec­lis Araş­tır­ma­sı açıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

BAŞ­KAN – Bil­gi­le­ri­ni­ze su­nul­muş­tur.

Öner­ge­ler gün­dem­de­ki yer­le­ri­ni ala­cak ve Mec­lis araş­tır­ma­sı açı­lıp açıl­ma­ma­sı ko­nu­sun­da­ki ön gö­rüş­me­ler, sı­ra­sı gel­di­ğin­de ya­pı­la­cak­tır.

Alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce söz­lü so­ru öner­ge­le­ri­ni gö­rüş­mü­yor ve gün­de­min “Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri ile Ko­mis­yon­lar­dan Ge­len Di­ğer İş­ler” kıs­mı­na ge­çi­yo­ruz.

Bi­rin­ci sı­ra­da yer alan, Gül­ha­ne As­kerî Tıp Aka­de­mi­si Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Millî Sa­vun­ma Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru­’­nun gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

 

VI.- KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER

A) Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri

1.- Gül­ha­ne As­ke­ri Tıp Aka­de­mi­si Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Millî Sa­vun­ma Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/438) (S. Sa­yı­sı: 50) (x)

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon? Bu­ra­da.

Hükûmet? Bu­ra­da.

1’in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

GÜL­HA­NE AS­KE­Rİ TIP AKA­DE­Mİ­Sİ KA­NU­NUN­DA DE­Ğİ­ŞİK­LİK YA­PIL­MA­SI­NA DA­İR KA­NUN TA­SA­RI­SI

MAD­DE 1- 17/11/1983 ta­rih­li ve 2955 sa­yı­lı Gül­ha­ne As­ke­ri Tıp Aka­de­mi­si Ka­nu­nu­nun 25 in­ci mad­de­si­ne aşa­ğı­da­ki fık­ra ek­len­miş­tir.

"Bir baş­ka­sı­nın bi­lim­sel ese­ri­nin ve­ya ça­lış­ma­sı­nın tü­mü­nü ve­ya bir kıs­mı­nı kay­nak be­lirt­me­den ken­di ese­ri gi­bi gös­ter­mek fi­i­li­ni iş­le­yen öğ­re­tim ele­man­la­rı­nın, öğ­re­tim ele­man­lı­ğı gö­rev­le­ri­ne

                            

(x) 50 S. Sayılı Basmayazı 20/11/2007 tarihli 22’nci Birleşim Tutanağına eklidir.

son ve­ri­lir. Öğ­re­tim ele­man­lı­ğı gö­re­vi­ne son ve­ri­len per­so­nel, Gül­ha­ne As­ke­ri Tıp Aka­de­mi­sin­de­ki baş­ka bir gö­re­ve ya da Gül­ha­ne As­ke­ri Tıp Aka­de­mi­si dı­şın­da­ki ka­rargâh ve­ya ku­rum­la­ra ata­nır."

BAŞ­KAN – 1’in­ci mad­de üze­rin­de söz is­te­yen, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Hü­se­yin Ün­sal, Amas­ya Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Ün­sal.(CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz on da­ki­ka.

CHP GRU­BU ADI­NA HÜ­SE­YİN ÜN­SAL (Amas­ya) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Gül­ha­ne As­ke­ri Tıp Aka­de­mi­si Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­’­nın 1’in­ci mad­de­si üze­rin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Söz­le­ri­me baş­lar­ken he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

1’in­ci mad­de­nin ge­rek­çe­si, bir baş­ka­sı­nın bi­lim­sel ese­ri­nin ve­ya ça­lış­ma­sı­nın tü­mü­nü ve­ya bir kıs­mı­nı, kay­nak be­lirt­me­den ken­di ese­ri gi­bi gös­ter­mek fi­i­li­ni iş­le­yen öğ­re­tim ele­man­la­rı­nın gö­rev­le­ri­ne son ve­ril­me­si ve Gül­ha­ne As­kerî Tıp Aka­de­mi­sin­de­ki baş­ka bir gö­re­ve ya da Gül­ha­ne As­kerî Tıp Aka­de­mi­si dı­şın­da­ki ka­rargâh ve ku­rum­la­ra ata­ma­la­rı­nı ön­gör­müş, böy­le­ce yük­se­köğ­re­tim ku­rum­la­rın­da­ki gö­rev­li di­ğer öğ­re­tim ele­man­la­rı­nın öğ­re­tim ele­man­lı­ğın­dan çı­ka­rıl­ma­sıy­la il­gi­li esas­lar­da pa­ra­lel­lik sağ­lan­mış­tır. Ka­nu­nun mad­de­si doğ­ru dü­zen­len­miş ve böy­le­ce bir ek­sik­lik ta­mam­lan­mış­tır. Bu­na olum­lu gö­rüş bil­dir­di­ği­mi­zi de ifa­de et­mek is­ti­yo­rum.

Ta­bi­i, dün ak­şam bu tar­tış­ma­lar de­vam eder­ken, ko­nuş­mak­ta ol­du­ğu­muz ka­nu­nun in­ti­hal su­çu ol­du­ğu, böy­le bir su­çun iş­len­me­si­nin de ne­ti­ce­de bir baş­ka­sı­nın ese­rin­den çal­ma ol­du­ğu or­ta­ya kon­du. Bu ko­nuy­la il­gi­li de bir de­ta­yı göz­den ka­çır­ma­ma­mız ge­rek­ti­ği or­ta­ya çık­tı. Tun­ce­li Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ka­mer Gen­ç’­in ko­nuş­ma­sı­nı sa­taş­ma ka­bul ede­rek Sa­yın Ömer Din­çer söz al­dı ve in­ti­ha­li ko­nuş­mak üze­re, in­ti­hal su­çuy­la il­gi­li ken­di­si­ne sa­taş­ma ol­du­ğu­nu id­di­a ede­rek in­ti­hal su­çuy­la il­gi­li bir sa­vun­ma yap­ma­ya kalk­tı ve ken­di­si­ni an­lat­ma­ya kalk­tı. Pe­ki, biz Mec­lis ola­rak ve bi­zi sey­re­den o hal­kı­mız tat­min ol­du mu bu ko­nuş­ma­dan? Ben tat­min ol­ma­dı­ğım için bu ko­nu­ya da, bu in­ti­hal su­çu­na da, bu mad­de ge­rek­li­li­ği­ne gir­mek is­ti­yo­rum. San­ki suç yok­muş gi­bi, ken­di­si böy­le bir ko­nu­yu ya­pıl­ma­mış gi­bi an­lat­ma­ya ça­lış­tı. Oy­sa­ki, ko­nu­nun de­tay­la­rı­na ve ko­nuş­ma­sı­na şim­di gir­mek is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN – Sa­yın Ün­sal, ye­ni bir sa­taş­ma­ya lüt­fen ma­hal ver­me­yin. Ko­nu hak­kın­da gö­rü­şün lüt­fen.

HÜ­SE­YİN ÜN­SAL (De­vam­la) – Ha­yır efen­dim. Sa­yın Baş­ka­nım, ta­ma­men bel­ge­ler üze­rin­de an­la­ta­ca­ğım, hiç­bir sa­taş­ma yap­ma­ya­ca­ğım.

K. KE­MAL ANA­DOL (İzmir) – Mad­de kap­sa­mın­da ko­nu­şu­yor Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN – Lüt­fen, ye­ni­den bir sa­taş­ma­ya mey­dan ver­me­yin.

HÜ­SE­YİN ÜN­SAL (De­vam­la) – Ta­mam efen­dim, ta­mam.

Efen­dim, Cum­hu­ri­yet Üni­ver­si­te­si 7/9/2005 ta­rih­li ya­zı­sın­da böy­le bir in­ti­hal su­çu­nun iş­len­di­ği­ni Yük­se­köğ­re­nim Ku­ru­mu­na bil­dir­miş. “Pro­fe­sör Dok­tor Ta­mer Ko­çe­l’­in ki­ta­bın­dan alın­tı ya­pıl­dı­ğı id­di­a­sıy­la bu ko­nu bil­di­ril­miş ve bu ko­nu üze­ri­ne de Yük­se­köğ­re­nim Ku­ru­mu De­net­le­me Ku­ru­lu Baş­ka­nı Hü­se­yin Çe­vik­baş, üye­ler Ha­luk Öz­yö­rük ve Pro­fe­sör Dok­tor Zi­ya Sa­cit Önen -hep­si de pro­fe­sör dok­tor- de­net­le­me ku­ru­lu ra­por ver­miş ve bu ra­po­run so­nu­cun­da da di­sip­lin ku­ru­lu­na in­ti­kal et­miş. Di­sip­lin ku­ru­lu da, 21/10/2005 ta­ri­hin­de top­la­nan di­sip­lin ku­ru­lu 2003 ta­ri­hin­de ya­yım­la­nan “İş­letme Yö­ne­ti­mi­ne Gi­riş” ad­lı ki­tap­ta alın­tı ya­pıl­mak üze­re bir baş­ka­sı­nın bi­lim­sel ese­ri­ni ve­ya ça­lış­ma­sı­nın tü­mü­nü ve­ya bir kıs­mı­nı kay­nak be­lirt­me­den ken­di ese­ri gi­bi gös­ter­mek di­sip­lin su­çu iş­le­di­ğin­den Yük­se­köğ­re­nim Ku­rum­la­rı Yö­ne­ti­ci, Öğ­re­tim Ele­ma­nı ve Me­mur­la­rı Di­sip­lin Yö­net­me­li­ği­’­nin 11/A-3 mad­de­si uya­rın­ca da­va­cı­nın üni­ver­si­te öğ­re­tim mes­le­ğin­den çı­kar­ma ce­za­sıy­la ce­za­lan­dı­rıl­ma­sı­na ka­rar ver­miş­tir.

Suç, di­sip­lin su­çu bu­dur. Bu ko­nuy­la il­gi­li, şim­di, de­ğer­li ar­ka­da­şı­mız Sa­yın Ömer Din­çe­r’­in ko­nuş­ma­la­rı var ta­bi­i, tu­ta­nak­lar var. Bu tu­ta­nak­lar­da di­yor ki: “Bir ke­re şunu söy­le­mek­te ya­rar var: Be­nim beş ta­ne ki­ta­bım var. Hep­si de iş­let­me yö­ne­ti­mi, yö­ne­ti­me gi­riş, stra­te­jik yö­ne­tim ve de­ği­şim üze­ri­ne.” di­yor ve bu­gü­ne ka­dar al­tı kez bas­kı ya­pıl­mış. “Efen­dim, şu ka­dar öğ­ren­ci oku­du, şu ka­dar da okul­da ders gö­rül­dü bu ko­nu.” di­yor. “Bu, fark edil­me­di. Ne za­man far­kı­na va­rıl­dı? Bir ga­rip ih­bar­cı ta­ra­fın­dan.” di­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, in­ti­hal su­çu iş­le­yen dün­ya­da baş­ka bir Baş­ba­kan­lık Müs­te­şa­rı var mı? Ol­ma­dı­ğı­na gö­re, ta­bii ki, bir Baş­ba­kan­lık Müs­te­şa­rı­nın böy­le bir ey­le­mi de dik­kat çek­miş­tir. Bu, ga­yet do­ğal bir şey ve do­la­yı­sıy­la da bu araş­tır­ma­ya gi­ril­miş, bu in­ti­hal su­çu da or­ta­ya çık­mış­tır. Pe­ki, di­yor ki: “Be­nim bu­ra­da koy­du­ğum bil­gi­ler” di­yor, “ko­o­pe­ra­tif­ler kâr ama­cı güt­me­z…”

BAŞ­KAN – Sa­yın Ün­sal, mad­dey­le il­gi­li ko­nuş­ma­ya dö­nün lüt­fen.

K. KE­MAL ANA­DOL (İzmir) – Mad­dey­le il­gi­li­… İnti­hal kap­sa­mın­da.

HÜ­SE­YİN ÜN­SAL (De­vam­la) – Efen­dim mad­de bu. Sa­yın Baş­ka­nım, özür di­le­rim.

BAŞ­KAN – Efen­dim, ko­nuy­la il­gi­li ko­nu­şun lüt­fen.

HÜ­SE­YİN ÜN­SAL (De­vam­la) – Efen­dim, in­ti­hal­le il­gi­li ko­nu­şu­yo­rum, baş­ka bir şey­le il­gi­li ko­nuş­mu­yo­rum ki. Do­la­yı­sıy­la, bu­nun, Gül­ha­ne As­kerî Tıp Aka­de­mi­sin­de de böy­le bir şey­le­rin tek­rar­lan­ma­ma­sı için, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si tu­ta­nak­la­rın­da böy­le bir zap­tın bu­lun­ma­sın­da fay­da mü­la­ha­za edi­yo­ruz. Ko­nuş­ma­mı­zın ama­cı bu efen­dim.

Do­la­yı­sıy­la­… “Şimdi, pe­ki, bü­tün bun­lar ni­ye ol­du? Si­ya­se­ten bi­zim or­ta­ya koy­du­ğu­muz ça­lış­ma­la­rı, ge­liş­tir­di­ği­miz pro­je­le­ri ka­bul­len­me­ye­n…” Ta­bi­i, biz o, epey­ce­… Şim­di sa­taş­ma ol­ma­sın di­ye Sa­yın Ömer Din­çe­r’­in Tür­ki­ye­’­ye ge­tir­miş ol­du­ğu si­ya­set mü­za­ke­re­le­ri de hep­si bel­ge için­de var. Ger­çi he­pi­miz ço­ğu­nu bi­li­yo­ruz, ama, bir­kaç ta­ne­si­ni de ben siz­le­re oku­mak is­ti­yo­rum ki, ya­ni, ne­re­den gel­di­ği­ni an­la­ya­lım bu tep­ki­le­rin.

“İs­la­m’ı öğ­ren­dik­çe gö­re­ce­ği­miz şey şuy­du: İslam bir bü­tün­dür ve ha­yat tar­zı­dır. Si­ya­se­ten de ka­rar gü­cü­ne yö­ne­lik ha­re­ket­ler yap­mak zo­run­da­yız.” Din­çer, bir baş­ka ka­rar ver­me hak­kı­nı ta­lep et­me­si ola­rak gös­te­ri­yor.

Bir di­ğe­rin­de de “İs­la­m’­ın yü­ce­li­ği­ni vur­gu­la­yan, an­cak, si­ya­si yön­le­ri ol­ma­yan ha­re­ket­le­r…” Kim­miş bu ha­re­ket­ler? De­vam edi­yor: Fet­hul­lah Gü­len, Nur­cu­luk, Sü­ley­man­cı­lık ve di­ğer ta­ri­kat­la­rı ve en so­nun­da Re­fah Par­ti­si­ni gös­te­ri­yor. “Ka­rar mer­ke­zi ola­rak” di­yor “Dev­let yö­ne­ti­mi­ni ve ka­rar mer­ke­zi­ni ele ge­çi­re­rek top­lum­da de­ği­şik­lik yap­ma­ya yö­ne­len ha­re­ket­ler­dir.” di­yor. Ba­kın, bir der­gi­de ko­nuş­ma­la­rı­nı al­dık.

BAŞ­KAN – Sa­yın Ün­sal, lüt­fen ko­nu­ya ge­lin.

KAY­HAN TÜK­ME­NOĞ­LU (Van) – Gün­de­me gir, gün­de­me.

HÜ­SE­YİN ÜN­SAL (De­vam­la) – Evet, gün­de­me ge­li­yo­ruz. Gün­dem de şu…

Nİ­HAT ER­GÜN (Ko­ca­e­li) – Ge­le­mez­sin.

HÜ­SE­YİN ÜN­SAL (De­vam­la) – Efen­dim, gün­de­me hep ge­le­ce­ğiz.

Nİ­HAT ER­GÜN (Ko­ca­e­li) – As­la ge­le­mez­sin.

BAŞ­KAN – Ge­nel Ku­ru­la hi­tap edin lüt­fen.

K. KE­MAL ANA­DOL (İzmir) – İnti­hal bu, in­ti­hal.

HÜ­SE­YİN ÜN­SAL (De­vam­la) – Gün­dem bu­ra­da, tu­ta­nak bu­ra­da. Hep­si­ni gün­de­me ge­ti­re­ce­ğiz.

Nİ­HAT ER­GÜN (Ko­ca­e­li) – Dev­ri­da­im ma­ki­ne­si gi­bi hep ay­nı şey­le­ri söy­lü­yor­su­nuz.

HÜ­SE­YİN ÜN­SAL (De­vam­la) – Ta­mam, gün­de­me ge­li­yo­rum.

“Han­gi tez­den ça­lın­tı ol­du­ğu­nu söy­le­yin, ce­va­bı­nı si­ze ve­re­yim. Çün­kü, be­nim eser­le­rim­de hiç­bir tez­de­n…” di­yor. Ba­kın, tez­le­ri­ne ba­kın. Şim­di, hep be­ra­ber oku­yo­ruz tez­le­ri ve ki­tap­la­rı. Bir avu­ka­ta da­nış­tık, bu bel­ge­le­ri bi­ze ge­ti­ri­ver­di. G. Önal, Te­mel İş­let­me­ci­lik Bil­gi­si, Türk­men Ki­ta­be­vi, İstan­bul, 3. Bas­kı, 2000 yı­lın­da; 8’in­ci say­fa­nın 11’in­ci sa­tı­rı, 9’un­cu say­fa­nın 11 ve 12’si, 38’in­ci say­fa­nın 73’ü. Efen­dim, bu sı­ra­la­ma yak­la­şık -ben top­la­dım- 124 de­fa de­vam edi­yor. İster­se­niz bun­la­rı tek, tek, tek, tek, tek, alt al­ta oku­ruz vak­ti­miz ol­du­ğu sü­re­ce.

Evet, bun­la­rın hep­si alın­tı ola­rak ya­pıl­mış. Ve bu ko­nuy­la il­gi­li, in­ti­hal su­çuy­la il­gi­li, bu ger­çek­leş­miş ve or­ta­ya çık­mış ve bu­nun üze­ri­ne de Sa­yın Ömer Din­çer bu­ra­da şunu söy­le­di, de­di ki: “Ben” de­di “hu­ku­ka git­tim, baş­vur­dum, böy­le bir şey yok.” de­di. Biz baş­vu­ru­su­na bak­tık. Baş­vu­ru­su­nu da, bü­yük in­ce­lik yap­mış, iyi bir hu­kuk ada­mın­dan der­si­ni al­mış, yü­rüt­me­yi­…

BAŞ­KAN – Sa­yın Ün­sal, lüt­fen, söz al­dı­ğı­nız ko­nu­ya dö­nün.

HÜ­SE­YİN ÜN­SAL (De­vam­la) – Dö­nü­yo­rum efen­dim. Ta­mam, he­men ko­nu­ya dö­nü­yo­rum.

BAŞ­KAN – Sü­re bit­ti.

KAY­HAN TÜRK­ME­NOĞ­LU (Van) – Sü­re bit­ti, sü­re bit­ti.

LÜT­Fİ ÇI­RA­KOĞ­LU (Ri­ze) – Ömer Din­çer bi­zim ba­şı­mı­zın ta­cı. Böy­le bir ada­mı­nız var mı si­zin?

HÜ­SE­YİN ÜN­SAL (De­vam­la) – Efen­dim, si­zin ba­şı­nı­zın ta­cı ol­sun.

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­…

K. KE­MAL ANA­DOL (İzmir) – Afe­rin, afe­rin! Si­ze öy­le taç la­zım. Afe­rin! Tak ba­şı­na o ta­cı, tak. Al­lah mü­ba­rek et­sin.

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fe­n… Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­…

HÜ­SE­YİN ÜN­SAL (De­vam­la) – Yü­rüt­me­yi dur­dur­ma ta­le­bin­de de bu­lun­mu­yor, o in­ce­li­ği de gös­te­ri­yor. İş, sü­re uza­sın. Bu­ra­da­ki ko­nuş­ma­la­rı da o yüz­den.

BAŞ­KAN – Sa­yın Ün­sa­l

HÜ­SE­YİN ÜN­SAL (De­vam­la) – Ba­kın, ba­sı­na kaç ta­ne da­va aç­mı­ş…

BAŞ­KAN – Sa­yın Ün­sa­l

HÜ­SE­YİN ÜN­SAL (De­vam­la) - …hep­si üst yar­gı or­gan­la­rı ta­ra­fın­dan red­de­dil­miş ve bo­zul­muş.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, in­ti­hal bü­yük bir suç­tur.

MU­HAR­REM İNCE (Ya­lo­va) – Gü­nah­tır.

HÜ­SE­YİN ÜN­SAL (De­vam­la) - İnti­hal su­çu iş­le­yen­ler de ge­rek­li ce­za­yı al­ma­lı­dır­lar. Bu, Gül­ha­ne As­kerî Tıp Aka­de­mi­sin­de de ol­sa al­ma­lı­dır­lar, her­han­gi bir üni­ver­si­te­de de ol­sa al­ma­lı­dır­lar. Yal­nız, bu ce­za­yı alan­lar si­ya­se­ten bir nok­ta­ya gel­dik­ten son­ra do­ku­nul­maz­lık zır­hı­nın ar­ka­sı­na gi­re­rek de bu an­la­yış­la­rı­nı de­vam et­ti­re­mez­ler.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ün­sal.

ÖMER DİN­ÇER (İstan­bul) – Sa­yın Baş­ka­n…

BAŞ­KAN - Bu­yu­run Sa­yın Din­çer.

ÖMER DİN­ÇER (İstan­bul) – Sa­yın Baş­kan, söz is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN - Ne­dir ko­nu?

ÖMER DİN­ÇER (İstan­bul) - Şah­sı­ma söz­lü sa­taş­ma yap­tı. Ce­vap hak­kı­mı kul­lan­mak is­ti­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

K. KE­MAL ANA­DOL (İzmir) – Mad­de üze­rin­de ko­nuş­tu.

BAŞ­KAN – 69’un­cu mad­de­ye gö­re, Sa­yın Ömer Din­çe­r’­e üç da­ki­ka­lık bir söz hak­kı ta­nı­yo­rum.

Bu­yu­run Sa­yın Din­çer. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

 

VI­I.- AÇIK­LA­MA­LAR VE SA­TAŞ­MA­LA­RA İLİŞ­KİN KO­NUŞ­MA­LAR

1.- İstan­bul Mil­let­ve­ki­li Ömer Din­çe­r’­in, Amas­ya Mil­let­ve­ki­li Hü­se­yin Ün­sa­l’­ın, ko­nuş­ma­sın­da, şah­sı­na sa­taş­ma­sı ne­de­niy­le ko­nuş­ma­sı

ÖMER DİN­ÇER (İstan­bul) – Çok te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Sev­gi­li ar­ka­daş­lar, söz­le­ri­me baş­lar­ken he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ben­den ön­ce­ki ko­nuş­ma­cı, ha­ki­ka­ten YÖ­K’­ün na­sıl da el ça­buk­lu­ğuy­la be­ni ce­za­lan­dır­dı­ğı­na da­ir bil­gi­le­ri si­ze sun­du. Zah­met et­miş, o elin­de­ki bel­ge­ler için hiç git­me­ye ge­rek yok­tu, is­te­sey­di ben ve­rir­dim ken­di­si­ne.

O söy­le­di­ği şey­le­rin hep­si ol­du. Bu ül­ke­de bir­ta­kım meç­hul ih­bar­cı­lar ba­zı ra­por­la­rı ha­zır­la­dı­lar, al­lem edip kal­lem edip, baş­ka­la­rı­nın ayı­bı apa­çık or­ta­da du­ru­yor­ken ve on­lar için hiç­bir iş­lem yap­ma­yan YÖK, be­nim için iki bu­çuk ay­lık sü­re içe­ri­sin­de ih­bar­cı­nın ra­po­ru­nu ay­nen Cum­hu­ri­yet Üni­ver­si­te­si­ne onay­lat­tı, er­te­si gün, bir gün­lük sü­re­de be­nim mü­da­fa­a­mı bi­le doğ­ru dü­rüst göz önün­de bu­lun­dur­mak­sı­zın De­net­le­me Ku­ru­lu­na ra­po­ru­nu ha­zır­lat­tı ve top­lan­tı­dan bir gün ön­ce de be­nim­le il­gi­li ce­za­i ka­ra­rı ka­mu­o­yu­na du­yur­du.

Şim­di, me­se­le­ye böy­le ba­ka­cak olur­sak, ha­ki­ka­ten bir in­ti­hal­le suç­lan­ma­nın hiç de ba­sit ve ufak bir şey ol­ma­dı­ğı­nı ka­bul­len­me­miz ge­re­ki­yor, ama bu­nu ya­pan­la­rın ah­la­ki so­run­la­rı­nı tar­tış­ma­ya bu­ra­da hiç ge­rek yok. Bu­nu uzun boy­lu söy­le­mek is­te­mi­yo­rum, ama be­nim ki­ta­bım­da kay­na­ğı gös­te­ril­me­miş, dip­no­tu ve­ril­me­miş ba­na bil­gi ve bel­ge gös­ter­sin­ler, ben bü­tün id­di­a­la­rı ka­bul ede­ce­ğim, ama çok açık bir şekil­de­… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

HÜ­SE­YİN ÜN­SAL (Amas­ya) – Bu­ra­da efen­dim, iş­te bu­ra­da!

ÖMER DİN­ÇER (De­vam­la) – …on­la­rın hep­si­ne be­nim ce­va­bım var ve be­nim ce­va­bım, ma­a­le­sef dik­ka­te alın­ma­mış­tır ve mah­ke­me sü­re­ci de de­vam edi­yor. Hiç kim­se­…

MU­HAR­REM İNCE (Ya­lo­va) – Ab­bas Güç­lü­’y­le rö­por­ta­jı­nız­da ka­bul et­miş­si­niz!

BAŞ­KAN – Sa­yın İnce, lüt­fe­n… Sa­yın İnce, lüt­fe­n…

MUH­YET­TİN AK­SAK (Er­zu­rum) – Din­le, din­le!

MEH­MET EMİN TU­TAN (Bur­sa) – Sen ko­nuş­ma!

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­…

ÖMER DİN­ÇER (De­vam­la) – Ar­ka­daş­lar, siz­den ri­cam şu: Lüt­fen ce­vap ver­me­yin. Ha­ki­ka­ten ce­vap ver­me­ye de­ğer bir şey yok, ama şunu söy­le­me­li­yiz: Bir ta­ra­fıy­la or­ta­ya ko­nu­lan me­se­le­le­rin, as­lın­da be­nim in­ti­hal­den mahkûm ol­ma­dı­ğım, si­ya­se­ten mahkûm ol­du­ğum bir me­se­le­dir. Ve ni­te­kim, ben­den ön­ce­ki ko­nuş­ma­cı da be­nim ni­çin mahkûm edil­di­ği­me da­ir söz­le­ri son kıs­mın­da ifa­de et­miş­tir. Bu açı­dan ba­kıl­dı­ğın­da, olup bi­ten­le­rin an­la­şıl­ma­sı açı­sın­dan ga­yet iyi. Son­ra, bu tezgâhla­rın na­sıl ku­rul­du­ğu­nu, ora­da otu­ran­lar ve ge­lip bu­ra­da ko­nu­şan­lar ben­den da­ha iyi bi­li­yor­lar, ay­rın­tı­la­rı hak­kın­da da on­lar bil­gi sa­hi­bi ola­cak­lar. . Si­zin bil­me­niz ge­re­ken şey şu: Kar­şı­nız­da­ki ko­nu­şan adam si­zi mah­cup ede­cek ve si­zin yü­zü­nü­zü kı­zar­ta­cak, ken­di­si­ne gü­ve­nen in­san­la­rın boy­nu­nu bü­ke­cek hiç­bir şey yap­ma­dı ve bu­nu da gu­rur­la söy­lü­yor. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) O ki­tap­la­rı da yi­ne ya­yım­la­ma­ya de­vam ede­cek.

Be­nim bu­ra­ya ge­li­şim­le il­gi­li ve do­ku­nul­maz­lık hak­la­rı­na sı­ğı­na­ca­ğım hiç­bir da­vam yok­tur. Bü­tün da­va­lar ta­ra­fım­dan açıl­mış taz­mi­nat da­va­la­rı­dır ve yi­ne ta­ra­fım­dan açıl­mış, YÖ­K’­ün al­dı­ğı ka­ra­ra kar­şı bir da­va­dır. Bu açı­dan ba­kıl­dı­ğın­da, do­ku­nul­maz­lık zır­hı­na bü­rü­ne­ce­ğim her­han­gi bir du­ru­mum da söz ko­nu­su ol­ma­dı; bu­nu da bil­me­ni­zi is­ti­yo­rum.

Bu­nun öte­sin­de, baş­ka bir şey da­ha söy­le­mek is­ti­yo­ru­m…

DER­VİŞ GÜN­DAY (Ço­rum) – Kal­dı­rın o za­man.

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, lüt­fe­n…

ÖMER DİN­ÇER (De­vam­la) – Be­nim hak­kım­da, ba­na ha­ka­ret eden in­san­la­rı mah­ke­me­ye ve­rip taz­mi­nat da­va­sı aç­tı­ğım­da o yük­sek yar­gı­nın na­sıl ka­rar ver­di­ği­ni hep be­ra­ber gör­dük. Ha­ka­ret da­va­sı açıl­mış bir in­sa­na, bu­ra­da ha­ka­ret var mı yok mu di­ye­…

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Din­çer.

ÖMER DİN­ÇER (De­vam­la) – Cüm­le­mi ta­mam­la­ma­ma izin ve­rir mi­si­niz Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim. Sağ olun.

ÖMER DİN­ÇER (De­vam­la) – Lüt­fen cüm­le­mi ta­mam­la­ma­ma izin ve­rin.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Din­çer.

ÖMER DİN­ÇER (De­vam­la)– Sa­de­ce cüm­le­mi ta­mam­la­ya­ca­ğım.

Mah­ke­me, ha­ka­ret var­dır ve­ya yok­tur de­me­si ge­re­kir­ken şunu söy­le­miş­tir: “Ana­ya­sa­’­ya ay­kı­rı dü­şün­mek­te­dir. Do­la­yı­sıy­la, bu ha­ka­ret­le­re ta­ham­mül et­me­li­dir.”

Şim­di, şunu söy­lü­yo­rum: Bu ül­ke­de dü­şün­ce öz­gür­lü­ğü var mı, yok mu? Sa­vu­na­cak mı­yız, sa­vun­ma­ya­cak mı­yız?

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

HAK­KI SU­HA OKAY (An­ka­ra) – Ana­ya­sa­’­ya ye­min et­tik, Ana­ya­sa­’­ya.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Din­çer.

 

VI.- KA­NUN TA­SA­RI VE TEK­LİF­LE­Rİ İLE KO­MİS­YON­LAR­DAN

GE­LEN Dİ­ĞER İŞ­LER (De­vam)

A) Ka­nun Ta­sa­rı ve Tek­lif­le­ri (De­vam)

1.- Gül­ha­ne As­ke­ri Tıp Aka­de­mi­si Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Mil­li Sa­vun­ma Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/438) (S. Sa­yı­sı: 50) (De­vam)

BAŞ­KAN – Şahıs­la­rı adı­na 1’in­ci mad­de üze­rin­de söz ta­lep­le­ri var­dır.

Su­at Kı­lıç, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li­… Yok.

Azi­ze Si­bel Gö­nül, Ko­ca­e­li Mil­let­ve­ki­li­…

AZİ­ZE Sİ­BEL GÖ­NÜL (Ko­ca­e­li) – Ko­nuş­ma­ya­ca­ğım efen­dim.

BAŞ­KAN – Ko­nuş­ma­ya­cak.

So­ru- ce­vap kıs­mı­na ge­çi­yo­rum.

Sa­yın Atıl­ga­n…

MEH­MET ŞAN­DIR (Mer­sin) – Sa­yın Atıl­gan yok­lar efen­dim.

BAŞ­KAN – Baş­ka so­ru ta­le­bi yok.

Mad­de üze­rin­de üç öner­ge var­dır. Öner­ge­le­ri ön­ce ge­liş sı­ra­sı­na gö­re oku­ta­ca­ğım, son­ra ay­kı­rı­lık de­re­ce­le­ri­ne gö­re iş­le­me ala­ca­ğım.

İlk öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 50 sı­ra sa­yı­lı Gül­ha­ne As­ke­ri Tıp Aka­de­mi­si Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın 1 in­ci mad­de­sin­de yer alan “gös­ter­mek fi­i­li­ni iş­le­yen” iba­re­si ye­ri­ne “gös­ter­mek fi­i­li­ni iş­le­di­ği Aka­de­mi Ku­ru­lu ka­ra­rıy­la sa­bit olan” iba­re­si­nin ek­len­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

 

Ni­hat Er­gün

Cev­det Er­döl

Vey­si Kay­nak

 

Ko­ca­e­li

Trab­zon

Kah­ra­man­ma­raş

 

İhsan Ko­ca

Ah­met Ay­dın

 

 

Ma­lat­ya

Adı­ya­man

 

BAŞ­KAN – Di­ğer öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

50 sı­ra sa­yı­sı ile gö­rü­şül­mek­te olan GA­TA Ka­nu­nu ile il­gi­li ola­rak aşa­ğı­da­ki de­ği­şik­li­ğin ya­pıl­ma­sı­nı arz ede­riz.

Mad­de 1- “Bir baş­ka­sı­nın bi­lim­sel ese­ri­nin ve­ya ça­lış­ma­sı­nın tü­mü­nü ve­ya bir kıs­mı­nı kay­nak be­lir­le­me­den ken­di ese­ri gi­bi gös­ter­mek fi­i­li­ni iş­le­yen öğ­re­tim ele­man­la­rı­nın öğ­re­tim ele­man­lı­ğı gö­rev­le­ri­ne son ve­ri­lir. Öğ­re­tim ele­man­lı­ğı gö­re­vi­ne son ve­ri­len per­so­nel Gül­ha­ne As­ke­ri Tıp Aka­de­mi­si dı­şın­da­ki ka­rargâh ve­ya ku­rum­la­ra ata­nır.

 

K. Er­dal Si­pa­hi

Kür­şat Atıl­gan

S. Nev­zat Kork­maz

 

İzmir

Ada­na

Is­par­ta

 

Bey­tul­lah Asil

İsmet Bü­yü­ka­ta­man

Ne­ca­ti Özen­soy

 

Es­ki­şe­hir

Bur­sa

Bur­sa

 

 

Ab­dül­ka­dir Ak­can

 

 

 

Af­yon­ka­ra­hi­sar

 

BAŞ­KAN – Üçün­cü ve en ay­kı­rı öner­ge­yi oku­tup iş­le­me ala­ca­ğım.

 

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 50 sı­ra sa­yı­lı ya­sa ta­sa­rı­sı­nın bi­rin­ci mad­de­si­nin ta­sa­rı met­nin­den çı­ka­rıl­ma­sı­nı say­gı­la­rım­la arz ede­rim.

                                                                                                             Ka­mer Genç

                                                                                                                 Tun­ce­li

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

MİLLÎ SA­VUN­MA KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­SAN KE­MAL YAR­DIM­CI (İstan­bul) – Ka­tıl­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Hükûmet ka­tı­lı­yor mu?

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (İzmir) – Ka­tıl­mı­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Sa­yın Genç, söz al­mak is­ter mi­si­niz?

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) – Evet Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN – Bu­yu­run.

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; efen­dim, be­nim öner­gem... Bu ka­nu­na ge­rek yok. Ya­ni,  bir mad­de­den iba­ret bir ka­nun, bu­na ge­rek yok. Çün­kü, yir­mi beş se­ne­dir böy­le bir ka­nu­na ih­ti­yaç gö­rül­me­miş. Son­ra, Gül­ha­ne As­kerî Tıp Aka­de­mi­si ha­ki­ka­ten çok dü­rüst, sö­zü­ne gü­ve­ni­lir bir ku­rum. Şim­di­ye ka­dar böy­le bir suç da iş­le­yen bi­ri­si gö­rül­me­miş. Böy­le­ce, ya­ni, iş­te, usul ye­ri­ni bul­sun di­ye bir ka­nun ge­tir­me­nin de bir an­la­mı yok. Za­ten, bu, alın­tı, ya­ni bir ese­rin ta­ma­mı­nın ve­ya çok önem­li bir kıs­mı­nın alın­ma­sı me­se­le­si­ni ka­nıt­la­mak çok zor. Şim­di, me­se­la, bir va­tan­da­şın bi­ri­si la­ik­lik üze­ri­ne bir ma­ka­le ya­za­cak. Şim­di, la­ik­li­ğin ne ol­du­ğu ko­nu­sun­da, bel­ki 5 ki­şi, 10 ki­şi­nin da­ha ön­ce yaz­dı­ğı bir eser var. Ee, şim­di, bu ki­şi, bu­ra­da ken­di­ne gö­re bir la­ik­lik ta­ri­fi­ni ya­par­ken, bu­nun­la il­gi­li bir eser mey­da­na ge­ti­rir­ken, bir say­fa­lık bir şey ya­zar­ken, ola­bi­lir ki, bir­çok fik­ri bir baş­ka­sı­nın fik­riy­le ör­tü­şe­bi­lir, ay­nı­sı ola­bi­lir. Ee, şim­di ya­rın bi­ri­si çık­sa­… He­le, bu bi­lim ala­nın­da da­ha da önem­li, tıp ala­nın­da da­ha da önem­li bir ko­nu. Tıp ko­nu­sun­da bir eser mey­da­na ge­ti­ren bir bi­lim ada­mı, ola­bi­lir ki, ken­di­sin­den ön­ce, bel­ki çok ön­ce bu ko­nu­da eser yaz­mış in­san­la­rın söy­le­di­ği fi­kir­le­re tı­pa­tıp ay­nı ve­ya çok pa­ra­lel fi­kir­ler söy­le­ye­bi­lir. Ee, şim­di, çı­kıp da vay, sen bu­nu­… Ve­ya ha­tır­la­ma­ya­bi­lir de ya­ni, in­san­lar oku­ya oku­ya ay­nı­… İnsan­la­rın müş­te­rek bir ak­lı var. O müş­te­rek ak­lın ifa­de­de ya­rat­tı­ğı bir ben­zer­lik ve bir eşit­lik var. Şim­di, bu eşit­lik ve ben­zer­li­ği, il­le gi­dip de, ya aca­ba bu ko­nu­da da­ha ön­ce bir eser mey­da­na ge­ti­ren, eser ya­zan bir ki­şi var mı­dır yok mu­dur araş­tır­ma­sı­nı yap­mak zo­run­da da de­ğil­dir, ama ken­di­si de bir­ta­kım dü­şün­ce­ler şey eder­ken, baş­ka­la­rı­nın fi­kir­le­ri­ne de ay­nen, tı­pa­tıp ben­zer­lik ola­bi­lir.

Do­la­yı­sıy­la, bu mad­de­de­… Şim­di­ye ka­dar da as­kerî ke­sim­de de böy­le bir uy­gu­la­ma ol­ma­mış. Kal­dı ki, YÖ­K’­te de me­se­la, iş­te, bir ar­ka­da­şı­mız­la il­gi­li, ken­di­si şöy­le di­yor: “Ba­na hak­sız­lık ya­pıl­dı.” di­yor. Bu­ra­da, bu­na ka­rar ve­re­cek yar­gı. Son­ra, han­gi de­re­ce­de ben­zer­lik, alın­tı­nın ne mik­tar ol­ma­sı, ta­ma­mı­nın ol­ma­sı ve­ya kıs­men olur­sa bu kıs­mın mik­ta­rı ne ola­bi­lir? Bu gi­bi şey­ler, uy­gu­la­ma­da, in­san­la­ra bir­ta­kım hak­sız iş­lem­le­rin uy­gu­lan­ma­sı so­nu­cu­nu, ce­za­la­rın uy­gu­lan­ma­sı so­nu­cu­nu mey­da­na ge­tir­di­ği için, ba­na gö­re böy­le bir ka­nu­na ge­rek yok. Ya­ni, du­rup du­rur­ken, yir­mi beş se­ne son­ra, efen­dim, ya­pa­cak, GA­TA­’­da, iş­te, pro­fe­sör­lük ya­pan, do­çent­lik ya­pan bir ar­ka­daş bir alın­tı ya­pa­r…

Bu­nun, bi­la­kis bu ka­nu­nun ge­ti­ril­me­si­nin bir­ta­kım sa­kın­ca­la­rı var. Ya­ni, bi­li­yor­su­nuz üni­ver­si­te­de bel­li bir ye­re ge­len­ler, bel­li bir aka­de­mik kad­ro­yu eli­ne ge­çi­ren­ler, çok da faz­la, baş­ka bir ki­şi­nin, ye­ri­ne ge­lip ve­ya ço­k… Ha­ki­ka­ten, o ko­nu­da ye­ni bir­ta­kım oto­ri­te­ler ya­ra­ta­bi­le­cek, bi­li­me, tek­no­lo­ji­ye, tıb­ba, oto­ri­te se­vi­ye­de ye­ni bir yön ve­re­cek bir ki­şi çı­ka­bi­lir, ama, onun ye­ri­ne gel­me­si­ni en­gel­le­mek için, ica­bın­da bir­ta­kım tezgâhlar­la da kar­şı kar­şı­ya ka­la­bi­lir. Ya­ni, bu­nun, çok ob­jek­tif bir me­tot­la in­san­la­rın ce­za­lan­dı­rı­la­ca­ğı so­nu­cu, fik­ri, ben­de te­şek­kül et­me­miş­tir. Bu, bi­la­kis, ken­di ma­kam­la­rı­nı ko­ru­ma­ya ça­lı­şan ki­şi­le­rin, ken­di yer­le­ri­ne, da­ha ka­li­te­li, da­ha ob­jek­tif ki­şi­le­rin gel­me­me­si için, ica­bın­da kul­la­nı­la­bi­le­cek bir mü­ey­yi­de tar­zı­dır. Onun için, böy­le bir ka­nu­na da ge­rek yok. Za­ten, şim­di­ye ka­dar da yir­mi beş se­ne­dir bu ko­nu­da da bir şey ol­ma­mış­tır. YÖK Ka­nu­nu­’­nun o il­gi­li mad­de­si de şim­di­ye ka­dar çok da ob­jek­tif uy­gu­lan­ma­mış -ta­bi­i, ben o ko­nu­da araş­tır­ma yap­ma­dım- şim­di­ye ka­dar, ha­ki­ka­ten bu ko­nu­da kaç ta­ne ki­şi­ye böy­le bir ce­za uy­gu­lan­mış­tı­r… En iyi­si bu­nu, hiç, ya­ni tü­müy­le bu mad­de­yi red­de­der­sek za­ten, çı­ka­rır­sak, ka­nu­nun tü­mü red­de­dil­miş olu­yor.

Be­nim öner­gem bun­dan iba­ret­tir. Bun­la­rı be­lirt­mek is­te­dim.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum efen­dim.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Genç.

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) – Ba­kın, ka­nu­na uy­gun ko­nuş­tum, hiç dı­şa­rı çık­ma­dım.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Genç.

Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Öner­ge ka­bul edil­me­miş­tir.

Di­ğer öner­ge­yi iş­le­me alı­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

50 sı­ra sa­yı­sı ile gö­rü­şül­mek­te olan GA­TA Ka­nu­nu ile il­gi­li ola­rak aşa­ğı­da­ki de­ği­şik­li­ğin ya­pıl­ma­sı­nı arz ede­riz.

Mad­de 1- “Bir baş­ka­sı­nın bi­lim­sel ese­ri­nin ve­ya ça­lış­ma­sı­nın tü­mü­nü ve­ya bir kıs­mı­nı kay­nak be­lir­le­me­den ken­di ese­ri gi­bi gös­ter­mek fi­i­li­ni iş­le­yen öğ­re­tim ele­man­la­rı­nın öğ­re­tim ele­man­lı­ğı gö­rev­le­ri­ne son ve­ri­lir. Öğ­re­tim ele­man­lı­ğı gö­re­vi­ne son ve­ri­len per­so­nel Gül­ha­ne As­ke­ri Tıp Aka­de­mi­si dı­şın­da­ki ka­rargâh ve­ya ku­rum­la­ra ata­nır.

                                                                                     K. Er­dal Si­pa­hi (İzmir) ve ar­ka­daş­la­rı

BAŞ­KAN - Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

MİLLÎ SA­VUN­MA KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­SAN KE­MAL YAR­DIM­CI (İstan­bul) – Ka­tıl­mı­yo­ruz efen­dim.

BAŞ­KAN – Hükûmet ka­tı­lı­yor mu?

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (İzmir) – Ka­tıl­mı­yo­ruz.

MEH­MET ŞAN­DIR (Mer­sin) – Ge­rek­çe okun­sun.

BAŞ­KAN – Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

Si­vil üni­ver­si­te­ler­de bu su­çu iş­le­yen bir öğ­re­tim üye­si­nin öğ­re­tim üye­li­ği so­na erer­ken, üni­ver­si­te ile de iliş­ki­si ke­sil­mek­te, an­cak di­ğer bir has­ta­ne­de ve­ya ken­di mu­a­ye­ne­ha­ne­sin­de gö­rev ya­pa­bil­mek­te­dir.

GA­TA­’­da­ki bir öğ­re­tim üye­si bu vas­fı­nın dı­şın­da te­mel ola­rak as­ker ni­te­li­ği ta­şı­mak­ta­dır.

Bu su­çu iş­le­yen bir As­kerî Öğ­re­tim üye­si­nin GA­TA­’­nın dar bün­ye­si için­de yer al­ma­sı di­ğer öğ­re­tim üye­le­ri ve öğ­ren­ci­le­riy­le her­gün, her sa­at kar­şı­la­şı­lan bir or­tam­da dü­şü­nü­le­me­ye­ce­ği gi­bi, As­ker­li­ğin te­me­li olan di­sip­li­ni de olum­suz yön­de et­ki­le­ye­cek, ast­lık-üst­lük mü­na­se­bet­le­rin­de sı­kın­tı ya­ra­ta­cak­tır.

Bu ne­den­de bu tip ki­şi­le­rin mut­la­ka GA­TA dı­şın­da bir gö­re­ve ve­ril­me­le­ri bu tip olum­suz­luk­la­rı en­gel­le­ye­cek­tir.

BAŞ­KAN – Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­me­miş­tir.

Üçün­cü öner­ge­yi oku­tu­yo­rum:

Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan­lı­ğı­na

Gö­rü­şül­mek­te olan 50 sı­ra sa­yı­lı Gül­ha­ne As­ke­ri Tıp Aka­de­mi­si Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­nın 1 in­ci mad­de­sin­de yer alan “gös­ter­mek fi­i­li­ni iş­le­yen” iba­re­si ye­ri­ne “gös­ter­mek fi­i­li­ni iş­le­di­ği Aka­de­mi Ku­ru­lu ka­ra­rıy­la sa­bit olan” iba­re­si­nin ek­len­me­si­ni arz ve tek­lif ede­riz.

                                                                                        Ni­hat Er­gün (Ko­ca­e­li) ve ar­ka­daş­la­rı

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon öner­ge­ye ka­tı­lı­yor mu?

MİLLÎ SA­VUN­MA KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­SAN KE­MAL YAR­DIM­CI (İstan­bul) – Olum­lu gö­rüş ile tak­di­re bı­ra­kı­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Hükûmet?

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (İzmir) – Ka­tı­lı­yo­ruz efen­dim.

BAŞ­KAN – Ge­rek­çe­yi mi oku­ta­lım, ko­nuş­mak is­ter mi­si­niz?

Nİ­HAT ER­GÜN (Ko­ca­e­li) – Ge­rek­çe okun­sun.

BAŞ­KAN – Ge­rek­çe­yi oku­tu­yo­rum:

Ge­rek­çe:

İnti­hal fi­i­li­nin iş­le­di­ği ko­nu­sun­da ka­rar al­ma gö­rev ve yet­ki­si­nin GA­TA Aka­de­mi Ku­ru­lu­na ve­ril­me­si amaç­lan­mak­ta­dır.

HAK­KI SU­HA OKAY (An­ka­ra) – Sa­yın Baş­kan, ka­rar ye­ter sa­yı­sı ta­lep edi­yo­ruz.

BAŞ­KAN – Öner­ge­yi oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı­nı ara­ya­ca­ğım.

Öner­ge­yi ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­rar ye­ter sa­yı­sı yok­tur.

Bir­le­şi­me beş da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­a­ti: 15.26

İKİN­Cİ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­a­ti: 15.39

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Me­ral AK­ŞE­NER

KÂTİP ÜYE­LER : Fa­toş GÜR­KAN (Ada­na), Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya)

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 23’ün­cü Bir­le­şi­mi­nin İkin­ci Otu­ru­mu­nu  açı­yo­rum.

50 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı­’­nın gö­rüş­me­le­ri­ne kal­dı­ğı­mız yer­den de­vam ede­ce­ğiz.

Ko­mis­yon ve Hükûmet ye­rin­de.

Ta­sa­rı­nın 1’in­ci mad­de­si­nin üze­rin­de Ko­ca­e­li Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ni­hat Er­gün ve ar­ka­daş­la­rı ta­ra­fın­dan ve­ri­len öner­ge­nin oy­la­ma­sın­da ka­rar ye­ter sa­yı­sı bu­lu­na­ma­mış­tı. Şim­di, öner­ge­yi tek­rar oy­la­rı­nı­za su­na­ca­ğım ve ka­rar ye­ter sa­yı­sı ara­ya­ca­ğım.

Öner­ge­yi ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Öner­ge ka­bul edil­miş­tir. Ka­rar ye­ter sa­yı­sı var­dır.

Ka­bul edi­len öner­ge doğ­rul­tu­sun­da ta­sa­rı­nın 1’in­ci mad­de­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

2’nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2.-  Bu Ka­nun yayýmý ta­ri­hin­de yü­rür­lüðe gi­rer.

BAŞ­KAN – 2’nci mad­de üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Te­kir­dağ Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Enis Tü­tün­cü.

Bu­yu­run Sa­yın Tü­tün­cü. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz on da­ki­ka.

CHP GRU­BU ADI­NA ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Gül­ha­ne As­ke­ri Tıp Aka­de­mi­si Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­’­nın 2’nci mad­de­si üze­rin­de söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi sev­giy­le, say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Şim­di, bu ka­nun ta­sa­rı­sı, da­ha ön­ce söz alan ar­ka­daş­la­rı­mı­zın da be­lirt­ti­ği gi­bi, GA­TA­’­da­ki öğ­re­tim ele­man­la­rıy­la YÖK kap­sa­mın­da­ki öğ­re­tim ele­man­la­rı ara­sın­da­ki di­sip­lin hü­küm­le­ri­ni bir­bi­ri­ne uy­gun hâle ge­ti­ri­yor.

Ka­nı­mız­ca, ya­sal açı­dan ol­duk­ça geç kal­mış bir dü­zen­le­me­yi ya­pı­yo­ruz. Çün­kü 2547 sa­yı­lı Ya­sa, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin yük­se­köğ­re­nim ku­rum­la­rıy­la il­gi­li ko­nu­la­rı YÖK kap­sa­mı dı­şın­da bı­rak­mış­tır.

Ko­nu­nun da­ha iyi an­la­şıl­ma­sı için, izin ve­rir­se­niz, YÖK Ya­sa­sı­’­nın 2’nci mad­de­si­ni siz­le­re sun­mak is­ti­yo­rum. Bu YÖK Ya­sa­sı­’­nın 2’nci mad­de­si, kap­sam mad­de­si­dir. Di­yor ki: “Bu ka­nun; yük­se­köğ­re­tim üst ku­ru­luş­la­rı­nı, bü­tün yük­se­köğ­re­tim ku­rum­la­rı­nı, bağ­lı bi­rim­le­ri­ni ve bun­lar­la il­gi­li fa­a­li­yet ve esas­la­rı kap­sar.

Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri ve em­ni­yet teş­ki­la­tı­na bağ­lı Yük­se­köğ­re­tim Ku­rum­la­rı ile il­gi­li hu­sus­lar ay­rı ka­nun­lar­la dü­zen­le­nir.“

Şim­di, bu­ra­da, 1981 yı­lın­da çı­ka­rıl­mış bir ya­sa ve bu­gün Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­riy­le il­gi­li bu Ya­sa­’­nın ön­gör­dü­ğü bu dü­zen­le­me­yi ya­pı­yo­ruz.

Bu ara­da, Sa­yın Ba­kan­dan, em­ni­yet teş­ki­la­tı­na bağ­lı yük­se­köğ­re­tim ku­rum­la­rıy­la il­gi­li dü­zen­le­me­nin ya­pı­lıp ya­pıl­ma­dı­ğı­nı da öğ­ren­mek is­ti­yo­rum. Ta­bii ki Sa­yın Ba­ka­nın ala­nı­na gir­mi­yor, İçiş­le­ri Ba­kan­lı­ğıy­la il­gi­li bir ko­nu­da so­ru sor­du­ğu­mun far­kın­da­yım. Ama bu ko­nu­da, bir mil­let­ve­ki­li ola­rak, bu em­ni­yet teş­ki­la­tıy­la il­gi­li bir dü­zen­le­me­nin ya­pı­lıp ya­pıl­ma­dı­ğı­nın da bu­ra­da açık­lan­ma­sın­da, bi­lin­me­sin­de ya­rar ol­du­ğu­na ina­nı­yo­rum.

Ta­bii ki GA­TA­’­da, şim­di­ye ka­dar, bu Ya­sa kap­sa­mıy­la il­gi­li her­han­gi bir ko­nu ce­re­yan et­me­miş­tir. Bu çer­çe­ve­de, Si­lah­lı Kuv­vet­le­rin ve GA­TA­’­da­ki öğ­re­tim ele­man­la­rı­nın ne ka­dar cid­di; bi­li­me, bi­lim­sel ça­lış­ma­ya, aka­de­mik ça­lış­ma­ya ne ka­dar etik an­la­yı­şıy­la önem ver­di­ği­ni bir da­ha bu­ra­da gö­rü­yo­ruz.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li ar­ka­daş­la­rım; İstan­bul Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ömer Din­çer bu­ra­da bir ko­nuş­ma yap­tı­lar. Ken­di­si­ne sa­ta­şıl­dı­ğı dü­şün­ce­siy­le söz is­te­di­ler ve siz de Sa­yın Din­çe­r’­e söz ver­di­niz. Be­ni ba­ğış­la­yı­nız, bu ko­nu, in­ti­hal ko­nu­suy­la il­gi­li. Bu ara­da, Sa­yın Din­çer söz is­te­me­den ön­ce, AKP Gru­bun­dan bir ar­ka­da­şı­mız “Ba­şı­mı­zın ta­cı. Ba­şı­mı­zın ta­cı Sa­yın Din­çer.” şek­lin­de­…

ALİ KO­YUN­CU (Bur­sa) – Ba­şı­mı­zın ta­cı.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (De­vam­la) – Evet, bu son de­re­ce gü­zel, bu dün­ya çer­çe­ve­sin­den say­gı­de­ğer bir dü­şün­ce ola­bi­lir. Bu­na da bir şey de­mi­yo­rum. Ben, ge­çen dö­nem mil­let­ve­kil­li­ği za­ma­nım­da Sa­yın Din­çe­r’i Baş­ba­kan­lık Müs­te­şa­rı ola­rak bir tür­lü, ko­mis­yon­da gö­re­me­dim ve onun gı­ya­bın­da, Si­va­s’­ta yap­mış ol­du­ğu bir ko­nuş­may­la il­gi­li bir ko­nuş­ma yap­mış­tım.

BAŞ­KAN – Sa­yın Tü­tün­cü­…

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (De­vam­la) – Çok önem­li, izin ve­ri­niz.

BAŞ­KAN – Söz al­dı­ğı­nız ko­nu­ya dö­ner mi­si­niz lüt­fen.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (De­vam­la) - He­men dö­ne­ce­ğim.

Sa­yın Din­çer, bu ko­nu­da, lüt­fen, bu­ra­da bir açık­la­ma ya­par­sa bir so­ru so­ra­ca­ğım. En azın­dan, ge­çen dö­nem yap­mış ol­du­ğum ko­nuş­ma­nın geç de ol­sa bir ya­nı­tı bu­ra­da ve­ril­miş olur. Çün­kü, yap­mış ol­du­ğum ko­nuş­ma­ya hiç­bir şekil­de ya­nıt ve­ril­me­di.

Sa­yın Baş­kan, çok önem­li. Ri­ca edi­yo­rum.

O ko­nuş­ma­sın­da, Si­va­s’­ta­ki ko­nuş­ma­sın­da Sa­yın Din­çer ay­nen şöy­le de­miş­tir. Bun­la­rın açık­lan­ma­sı ge­re­ki­yor. Çün­kü, za­bıt­la­ra geç­ti. “Ba­şı­mı­zın ta­cı­dır.” söz­le­ri de za­bıt­la­ra geç­ti. Bu çer­çe­ve­de, bu­nun açık­lan­ma­sı zo­run­lu­luk gös­ter­mek­te­dir.

ALİ KO­YUN­CU (Bur­sa) – Za­ten işi­niz gü­cü­nüz hep kar­ma­ka­rı­şık iş­ler yap­mak, mem­le­ket hay­rı­na bir şey yap­tı­ğı­nız yok ki.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (De­vam­la) – Evet, söy­le­dim ve söy­lü­yo­rum. Ra­hat olu­nuz.

BAŞ­KAN – Sa­yın Tü­tün­cü, lüt­fen ko­nu­ya ge­lin.

Sa­yın Mil­let­ve­ki­li, lüt­fen. 

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (De­vam­la) – Sa­yın Din­çer, ko­nuş­ma­sın­da si­ya­si ön­ce­lik­li İsla­mi ha­re­ket­ler­den söz edi­yor. Ken­di­si­ne say­gı­sız­lık et­mek is­te­mi­yo­rum. Ne olur, bi­zi ay­dın­lat­sın. Bel­ki bu ko­nuş­ma çer­çe­ve­sin­de, çok hak­sız bir şekil­de yıl­lar­dan bu ya­na ken­di­si­ni suç­la­yan çev­re­ler de mah­cup ola­cak­lar­dır.

BAŞ­KAN – Sa­yın Tü­tün­cü, ko­nu­ya dö­ner mi­si­niz lüt­fen.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (De­vam­la) – Evet, dö­nü­yo­rum.

Ön­ce­lik­le İsla­mi ha­re­ket­ler­den söz edi­yor ve bun­la­rı şöy­le ta­nım­lı­yor: “Bu ha­re­ket­ler, as­lın­da, dev­let yö­ne­ti­mi­ni ve ka­rar mer­kez­le­ri­ni ele ge­çi­re­rek top­lum­da de­ği­şik­li­ği sağ­la­ma­ya yö­ne­lik ha­re­ket­ler ola­rak ifa­de edi­le­bi­lir. Ka­rar gü­cü­nü eli­niz­de bu­lun­du­ra­cak­sı­nız, bir­ta­kım de­ği­şim­le­ri bu ka­rar gü­cüy­le ger­çek­leş­tir­me­ye ça­lı­şır­sı­nız.”

“Baş ta­cı” di­yen ar­ka­daş­la­ra ses­le­ni­yo­rum: Sa­yın Din­çe­r’­in bu­ra­da kas­tet­ti­ği de­ği­şim na­sıl bir de­ği­şim­dir?

BAŞ­KAN – Sa­yın Tü­tün­cü­…

ASIM AY­KAN (Trab­zon) – Onu onay­la­mı­yor.

VEY­Sİ KAY­NAK (Kah­ra­man­ma­raş) – Mad­dey­le ala­ka­sı yok.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (De­vam­la) – Ri­ca edi­yo­ru­m…

BAŞ­KAN – Sa­yın Tü­tün­cü­…

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (De­vam­la) -  …ya­ni, bu­ra­da “Baş ta­cı.” söy­len­di.

BAŞ­KAN – Sa­yın Tü­tün­cü, lüt­fen, söz al­dı­ğı­nız ko­nu­ya dö­ner mi­si­niz.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (De­vam­la) – Geç de ol­sa, mo­dern dev­le­tin bi­ze aşı­la­ma­ya ça­lış­tı­ğı ve­ya da­yat­ma­ya ça­lış­tı­ğı bir dü­şün­ce­ye kar­şı de­ği­şim.

VEY­Sİ KAY­NAK (Kah­ra­man­ma­raş) – GA­TA ya­sa­sıy­la ala­ka­sı yok.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (De­vam­la) – Ay­rın­tı­ya gir­mek is­te­mi­yo­rum.

BAŞ­KAN – Sa­yın Tü­tün­cü, lüt­fen …

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (De­vam­la) – Bu­ra­yı da ger­mek is­te­mi­yo­rum. Bu­ra­da si­zi de üz­mek is­te­mi­yo­rum. Ama Sa­yın Din­çer, ma­dem­ki, bu­ra­da, bi­zim bir mil­let­ve­ki­li­mi­zin, ben­ce son de­re­ce hak­lı bir ko­nuş­ma­sı üze­ri­ne sa­taş­ma ama­cıy­la söz al­dı­…

BAŞ­KAN – Sa­yın Tü­tün­cü­…

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (De­vam­la) – …bu çer­çe­ve­de, ba­zı ar­ka­daş­la­rı­mız da “Ba­şı­mı­zın ta­cı.” de­di.

BAŞ­KAN – Sa­yın Tü­tün­cü­…

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (De­vam­la) – Açık­lan­sın, Sa­yın Din­çer, bel­ki bi­zim de de ba­şı­mı­zın ta­cı olur. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

VEY­Sİ KAY­NAK (Kah­ra­man­ma­raş) – Siz an­la­maz­sı­nız.

YA­ŞAR KA­RA­YEL (Kay­se­ri) – Siz ne an­lar­sı­nız? An­la­maz­sı­nız siz.

BAŞ­KAN – Sa­yın Tü­tün­cü, yü­rür­lük mad­de­siy­le il­gi­li söz al­dı­nız. Lüt­fen söz­le­ri­ni­zi o nok­ta­da de­vam et­ti­rin.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (De­vam­la) – Ta­mam­lı­yo­rum, ta­mam­lı­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

Bu kut­sal ça­tı al­tın­da her şeyin açık­lık­la ko­nu­şul­ma­sı ge­re­ki­yor ve bi­lin­me­si ge­re­ki­yor.

VEY­Sİ KAY­NAK (Kah­ra­man­ma­raş) – Ama, Tü­zü­k’­e uy­gun.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (De­vam­la) – Şim­di, bu ya­sa ta­sa­rı­sı­nı des­tek­li­yo­ruz ve ko­nuş­ma­mın ba­şın­da da ifa­de et­ti­ğim gi­bi, bir ge­rek­si­nim yok, uy­gu­la­ma­da bir ih­ti­yaç yok. Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­rin­de­ki, GA­TA­’­da­ki aka­de­mis­yen­ler ora­dan bu­ra­dan aşır­ma­mış, yü­rüt­me­miş ba­zı ko­nu­la­rı. Ama bu­na rağ­men, 1981 yı­lın­da çı­ka­rı­lan Ya­sa­’­nın 2’nci mad­de­si­nin ön­gör­dü­ğü bir ih­ti­yaç şim­di dü­zel­ti­li­yor.

Umut edi­yo­rum ki, em­ni­yet gö­rev­li­le­riy­le il­gi­li ko­nu­da da Sa­yın Ba­kan bi­zi ay­dın­la­tır­lar.

Bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le he­pi­ni­zi en iyi di­lek­le­rim­le, sev­gi­ler­le say­gı­lar­la se­lam­lı­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Tü­tün­cü.

Grup­lar adı­na baş­ka söz ta­le­bi yok.

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) – Sa­yın Baş­ka­nım, AK Par­ti Gru­bu adı­na Ömer Din­çer Bey ko­nu­şa­cak­lar.

BAŞ­KAN – Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu adı­na, İstan­bul Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ömer Din­çe­r

Bu­yu­run Sa­yın Din­çer.(AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan “Bra­vo” ses­le­ri, al­kış­lar)

Sü­re­niz on da­ki­ka.

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA ÖMER DİN­ÇER (İstan­bul) – Çok te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım, söz­le­ri­me baş­la­ma­dan ön­ce he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Enis Be­y’­e te­şek­kür edi­yo­rum, çün­kü bu­gün bir baş­ka mev­zu­da be­nim açık­la­ma yap­ma­ma bir fır­sat ver­di. Doğ­ru­su­nu söy­le­mek ge­re­kir­se, böy­le bir fır­sa­tı da de­ğer­len­dir­mek is­ti­yor ve ha­ki­ka­ten Si­va­s’­ta ben ne ko­nuş­muş­tum ve o, na­sıl ka­mu­o­yun­da tar­tış­ma ve gün­de­me ge­ti­ril­di, onun hak­kın­da kı­sa­ca bil­gi ve­re­ce­ğim si­ze.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) – Te­şek­kür ede­rim.

ÖMER DİN­ÇER (De­vam­la) – Ben yi­ne 1995 yı­lın­da Si­va­s’­ta bir ko­nuş­ma yap­tım. O yap­tı­ğı­mız ko­nuş­ma ana baş­lı­ğı iti­ba­rıy­la “21’in­ci Yüz­yı­la Gi­rer­ken Dün­ya­da ve Tür­ki­ye­’­de İslam” baş­lı­ğı­nı ta­şı­yor­du.

Ben üni­ver­si­te­de stra­te­jik yö­ne­tim oku­tu­yo­rum. Stra­te­jik yö­ne­tim şu de­mek ar­ka­daş­lar: Tüm dün­ya­da, için­de bu­lun­du­ğu­nuz, ya­şa­dı­ğı­nız çev­re­de ne tür de­ğiş­me­ler olu­yor, bun­la­rı göz­lem­le­mek bu de­ğiş­me­le­re kar­şın için­de bu­lun­du­ğu­nuz top­lu­mun, bi­ri­min ve­ya ör­gü­tün o de­ği­şim­le­re kar­şı na­sıl ce­vap ver­me­si ge­rek­ti­ği ko­nu­sun­da fi­kir üret­mek­tir, stra­te­ji ge­liş­tir­mek­tir. Ben de ona ben­zer bir şey yap­tım ve tüm dün­ya de­ği­şi­yor­ken, 1990’lı yıl­lar­da Sov­yet­ler Bir­li­ği çök­müş, tek­no­lo­jik de­ğiş­me ve ge­liş­me son de­re­ce hız­lan­mış, çev­re so­run­la­rı or­ta­ya çık­mış, ve­sa­i­re. Bu tip de­ği­şik­lik­le­rin ol­du­ğu bir dün­ya­da, Tür­ki­ye bun­dan na­sıl et­ki­le­ne­cek, İslam dün­ya­sı na­sıl et­ki­le­ne­cek ve bu­nun so­nu­cun­da, ne­ler ya­par­sak Tür­ki­ye baş­ka ül­ke­ler­le re­ka­bet ede­bi­lir bir ül­ke hâli­ne ge­lir, bu­nun­la il­gi­li bir şey­ler söy­le­dim.

Ben bir bi­lim ada­mı­yım. Bi­lim adam­la­rı, as­lın­da bu ül­ke için doğ­ru olan şey­le­ri söy­le­me­li­dir­ler. Sta­tü­ko­nun bek­len­ti­le­ri­ni ve­ya mev­cut şart­lar­da ken­di­le­ri­nin hoş gö­rü­le­ce­ği­ni var­say­dık­la­rı dü­şün­ce­le­ri de­ğil. Ben ül­ke­mi se­vi­yo­rum ve ül­kem adı­na o gün doğ­ru bil­di­ğim şey­le­ri söy­le­dim ve da­ha son­ra da yü­zü­me vu­rul­du­ğun­da inkâr et­me­dim. Ben o ko­nuş­ma­yı her za­man ka­bul et­tim ve edi­yo­rum, bu­nu her­kes böy­le bil­me­li. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

İkin­ci­si, be­nim o ko­nuş­ma­da­…

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) – Ko­nuş­ma­nın ta­ma­mı­nı söy­le! Ko­nuş­ma­nın ta­ma­mı­nı söy­le!

ÖMER DİN­ÇER (De­vam­la) – Be­nim o ko­nuş­mam­da yap­tı­ğım ana­liz­ler­de­…

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) – “La­ik­lik kal­dı­rıl­mak ge­re­ki­yor.” de­din mi, de­me­din mi? (Gü­rül­tü­ler)

ÖMER DİN­ÇER (De­vam­la) – Ce­vap ve­re­ce­ği­m…

Ar­ka­daş­lar, lüt­fen, be­nim ko­nuş­ma­ma siz izin ve­rin.

…yap­tı­ğım ko­nuş­ma­da -uzun­ca bir ko­nuş­ma­dır- ben o ko­nu­da cum­hu­ri­yet­le il­gi­li, la­ik­lik­le il­gi­li, dev­let­çi­lik­le il­gi­li, halk­çı­lık­la il­gi­li de­ğer­len­dir­me­ler yap­tı­ğım gi­bi, o gü­nün si­ya­si ha­re­ket­le­ri içe­ri­sin­de Re­fah Par­ti­siy­le il­gi­li de­ğer­len­dir­me­ler de yap­tım.

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) – Na­sıl de­ğer­len­dir­me yap­tın? Ne de­ğer­len­dir­me­si yap­tın?

ÖMER DİN­ÇER (De­vam­la) - Bir ke­re şunu he­pi­miz ka­bul edi­yor ve bi­li­yo­ruz ki, bu ül­ke­de bü­rok­ra­si de­ği­şi­min bir ara­cı ola­rak kul­la­nıl­mış­tır. O gün­ler­de Re­fah Par­ti­si ik­ti­da­ra gel­me umu­du ta­şı­yor­du ve­ya ih­ti­ma­li ta­şı­yor­du ve ben on­la­ra bir so­ru sor­dum. Sa­yın Tü­tün­cü­’­nün sor­du­ğu so­ru o so­ru­dur. As­lın­da, ben onu nor­mal­de ka­bul­le­ne­rek de­ğil, kar­şı ta­ra­fa “Böy­le bir du­rum­da, siz, bü­rok­ra­si­yi de­ği­şim ara­cı ola­rak kul­la­na­cak mı­sı­nız?” di­ye so­ru­yor ve bu­nu kul­lan­ma­sı­nın kar­şı­lı­ğın­da or­ta­ya çı­ka­ra­ca­ğı risk­le­ri di­le ge­tir­me­ye ça­lı­şı­yor­dum. Ama, bu­nun üze­rin­de dur­mu­yo­rum za­ten. Üze­rin­de du­ra­ca­ğım şey, be­nim yap­tı­ğım de­ğer­len­dir­me­le­ri tar­tı­şır­ken, o tar­tış­ma­nın ka­mu­o­yu­na na­sıl su­nul­du­ğu­na da­ir ah­la­ki prob­lem­ler­dir. Çün­kü, bu me­tin içe­ri­sin­de söy­le­nen­le­rin, di­le ge­ti­ri­len­le­rin hep­si­ni ben söy­lü­yo­rum as­lın­da. Ama, hep­si­ni, bu­ra­da ya­pıl­dı­ğı gi­bi ye­ni bir se­nar­yoy­la, ye­ni bir mi­zan­paj­la, be­lir­li bir ye­rin­den ba­zı cüm­le­le­ri ala­rak, son­ra öbür ta­ra­fın­dan baş­ka cüm­le­le­ri ala­rak, ar­ka ar­ka­ya ko­yup, ye­ni bir me­tin üre­te­rek de­ğil. Ben o me­tin­de cum­hu­ri­ye­te, halk için, hal­ka rağ­men, halk adı­na, cum­hu­ri­yet an­la­yış ve uy­gu­la­ma­la­rıy­la il­gi­li de­ğer­len­dir­me­ler yap­tım ve bu­na da­ir eleş­ti­ri­le­ri­mi söy­le­dim. Ama, he­men ar­ka­sın­dan da yi­ne, da­ha de­rin­leş­miş bir de­mok­ra­si­ye sa­hip cum­hu­ri­ye­ti­…

BAŞ­KAN – Sa­yın Din­çer, söz al­dı­ğı­nız mad­dey­le il­gi­li ko­nu­ya dö­nün lüt­fen.

ÖMER DİN­ÇER (De­vam­la) – Bu­nun öte­sin­de baş­ka bir şey is­te­me­dim. Da­ha de­rin­leş­miş bir de­mok­ra­si­ye sa­hip, ka­tı­lım­cı bir cum­hu­ri­yet ön­gör­düm. Pe­ki, bu­nun ne­re­si mah­zur­lu ola­bi­lir?

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) – La­ik­li­ğin bu­ra­da ye­ri ne?

ÖMER DİN­ÇER (De­vam­la) – Mah­zur­lu bi­le ol­sa, bu­nun, bir bi­lim ada­mı­nın ken­di dü­şün­ce­le­ri­ni or­ta­ya koy­ma­sı­na, bu ül­ke­de dü­şün­ce öz­gür­lü­ğü adı­na hep be­ra­ber sa­hip çık­mak zo­run­da de­ğil mi­yiz biz? (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Eğer, bir bi­lim ada­mı her­han­gi bir dü­şün­ce­si­ni söy­le­di­ğin­de, biz ona sa­hip çı­ka­ma­ya­cak­sak, o za­man sı­ra­dan bir va­tan­da­şın or­ta­ya koy­du­ğu dü­şün­ce­le­re ki­min­le sa­hip çı­ka­ca­ğız?

RAH­Mİ GÜ­NER (Or­du) – Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti­’­nin te­mel il­ke­le­ri var .

ÖMER DİN­ÇER (De­vam­la) – Onu kim ko­ru­ya­cak? Bu­nu söy­le­ye­bi­lir mi­si­niz ba­na. Tam da yüz ka­ra­sı bir şekil­de­…

BAŞ­KAN – Sa­yın Din­çer, söz al­dı­ğı­nız mad­dey­le il­gi­li ko­nu­ya dö­ner mi­si­niz lüt­fen.

ÖMER DİN­ÇER (De­vam­la) – Sa­yın Baş­ka­n…

ALİ UZU­NIR­MAK (Ay­dın) – Ca­nım şim­di Mec­lis kür­sü­sün­den de söy­le o gün söy­le­di­ği­ni o za­man, ma­dem bir dü­şün­ce.

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) – Sa­yın Baş­kan, bi­raz ön­ce Sa­yın Tü­tün­cü ko­nu­şur­ken, ta­ma­men, Sa­yın Din­çe­r’­in al­dı­ğı ko­nuş­ma­da Gru­bu­mu­zun bu ko­nu­yu al­kış­la­ma­sıy­la il­gi­li ko­nuş­ma­sı­nı ta­mam­la­dı, çer­çe­ve­si­ni o şekil­de çiz­di.

BAŞ­KAN – Ben Sa­yın Tü­tün­cü­’­yü de uyar­dım. Sa­yın Din­çe­r’­e da­ha ön­ce de 69’un­cu mad­dey­le iliş­ki­li iki de­fa söz ver­dim. Onun için, söz al­dı­ğı mad­dey­le il­gi­li ko­nu­şur­sa iyi ola­cak.

ÖMER DİN­ÇER (De­vam­la) – Te­şek­kür edi­yo­rum Baş­ka­nım.

Bi­zim ül­ke­mi­zin bir so­ru­nu var. Biz, as­lın­da, ulus­la­ra­ra­sı alan­da baş­ka ül­ke­ler­le re­ka­bet ede­bi­lir bir du­rum­da gö­zük­mü­yo­ruz, ge­ri kal­mış va­zi­yet­te­yiz. Da­ha ge­çen gün, yi­ne mu­ha­le­fet cep­he­sin­den, in­sa­ni ge­liş­miş­lik en­dek­sin­de 92’nci sı­ra­da ol­du­ğu­muz söy­le­ni­yor­du. Re­ka­bet ge­liş­me en­dek­si içe­ri­sin­de ise biz, 60 ül­ke içe­ri­sin­de 56’ncı sı­ra­da­yız ve bu­nu hiç hak et­mi­yo­ruz ve biz baş­ka ül­ke­ler­le re­ka­bet ede­bi­lir ol­mak is­ti­yor­sak, as­lın­da için­de bu­lun­du­ğu­muz du­ru­mu de­ğiş­ti­re­cek ve on­lar­la re­ka­bet ede­cek me­ka­niz­ma­la­rı üret­mek zo­run­da­yız. Bu­nun için de in­san­lar­la uğ­raş­mak de­ğil, pro­je­ler­le uğ­raş­mak he­pi­mi­zin şi­arı ol­ma­lı­dır ve siz­ler bu­nu ba­şa­rı­yor­su­nuz. Ben siz­le­ri de teb­rik edi­yor ve Baş­ka­na, mü­sa­ma­ha­sı için te­şek­kür edi­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Din­çer.

Grup­lar adı­na baş­ka söz ta­le­bi yok­tur.

Şahıs­lar adı­na Su­at Kı­lıç, Sam­sun Mil­let­ve­ki­li.

Sa­yın Kı­lıç? Söz ta­le­bi yok.

Azi­ze Si­bel Gö­nül, Ko­ca­e­li Mil­let­ve­ki­li­… Yok.

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) – Ben is­ti­yo­rum Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN – Bu­yu­run Sa­yın Genç.

Beş da­ki­ka sü­re­niz var.

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ta­sa­rı­nın 2’nci mad­de­si hak­kın­da söz al­dım.

Yal­nız, bu­gün ga­ze­te­nin bi­rin­de ho­şu­ma git­me­yen bir ha­ber çık­mış­tı, di­yor ki: “29/2/2004 ta­ri­hin­de Te­kel­de se­kiz ta­ne kul­la­nıl­ma­mış ma­ki­ne al­mı­ş…”

BAŞ­KAN – Sa­yın Gen­ç…

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – Bir da­ki­ka efen­dim, bir cüm­le söy­le­ye­ce­ği­m…

BAŞ­KAN – Sa­yın Genç lüt­fe­n… Lüt­fen, söz al­dı­ğı­nız, yü­rür­lük mad­de­si hak­kın­da ko­nu­şun.

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – Sa­yın Baş­kan, ba­kın, ya­ni­… Bir da­ki­ka.

Efen­dim, bu ma­ki­ne­yi alan­la­r…

BAŞ­KAN – “Bir da­ki­ka”­sı yok Sa­yın Genç.

KA­MER GENÇ (De­vam­la) - … gü­ya, bir şir­ket, Se­dat Gün­gör­müş adı­na -ya­ban­cı, İspan­yol şir­ke­ti- 30 bin do­lar gön­der­miş. O, 30 bin do­la­rı alan Se­dat Gün­gör­müş de Sa­yın Una­kı­ta­n’­ın şir­ke­tin­de san­tral me­mu­ruy­muş. Ee ola­bi­lir ya­ni, ne var bun­da? Bun­da bir anor­mal­lik yok ki.

Ya­ni, şim­di ne di­ye­yim, ya­ni ben şim­di, ba­kın, de­mi­yo­rum, Sa­yın Una­kı­ta­n’­ın şir­ke­tin­de­… Ya­ni bu Te­ke­le iliş­kin söz­leş­me Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı ta­ra­fın­dan onay­lan­dık­tan iki gün son­ra­…

BAŞ­KAN – Sa­yın Genç, lüt­fen söz al­dı­ğı­nız ko­nu­ya dö­nün.

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – Efen­dim, ta­mam, bi­ti­ri­yo­rum, bi­ti­ri­yo­rum.

Ora­ya bir 30 bin do­lar gel­miş, o 30 bin do­la­rı da alan Una­kı­ta­n’­ın ço­cuk­la­rı­nın şir­ke­tin­de ça­lı­şan san­tral me­mu­ruy­muş. Ola­bi­lir, ne ola­cak ya­ni.

Şim­di, ba­kın ar­ka­daş­lar, bu­ra­da, bi­raz ön­ce­…

Ba­kın, biz bu Mec­li­se gel­di­ği­miz za­man, Ana­ya­sa­’­ya sa­da­ka­te ye­min et­tik, mil­let­ve­ki­li ye­mi­ni var.

Şim­di, bu­ra­dan bi­raz ön­ce ko­nu­şan ki­şi di­yor ki: “Efen­dim dü­şün­ce öz­gür­lü­ğüm var, ben dü­şün­ce öz­gür­lü­ğü­mü kul­la­nı­rım.” Ama, Ana­ya­sa­’­nın 14’ün­cü mad­de­si var. Ana­ya­sa­’­nın 14’ün­cü mad­de­sin­de “te­mel hak ve hür­ri­yet­le­rin kö­tü­ye kul­la­nı­la­ma­ma­sı” il­ke­si var. Bu ne de­mek­tir? Ya­ni, siz la­ik Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­ni or­ta­dan kal­dır­ma­ya yö­ne­li­k…

BAŞ­KAN – Sa­yın Gen­ç… Sa­yın Gen­ç…

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – …Tür­ki­ye­’­nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­nü or­ta­dan kal­dır­ma­ya yö­ne­lik dü­şün­ce­ler ta­şı­ya­maz­sı­nı­z… (Gü­rül­tü­ler)

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

BAŞ­KAN – Sa­yın Genç, bu­gün bu­ra­ya­…

Lüt­fen sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­…

KA­MER GENÇ (De­vam­la) –…­taşı­dı­ğı­nız an­da bu Ana­ya­sa­’­ya ay­kı­rı ha­re­ket et­miş olur­su­nuz, ay­nı za­man­da, yap­mış ol­du­ğu­nuz ye­mi­ne kar­şı ha­re­ket et­miş olur­su­nuz.

BAŞ­KAN - Bu­gün bu­ra­ya bir ka­nun ta­sa­rı­sı­nı gö­rüş­mek üze­re top­lan­dı­k…

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – Sa­yın Baş­kan, şim­di, ba­kın, ben­den ön­ce bu kür­sü­ye ge­len ki­şi­yi­…

BAŞ­KAN -…bir mil­let­ve­ki­li­nin ko­nu­mu­nu ko­nuş­mak üze­re top­lan­ma­dık. Yü­rür­lük mad­de­si üze­ri­ne söz al­dı­nız, hak­kın­da ko­nu­şa­cak­sa­nız şim­di mik­ro­fo­nu­nu­zu açı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) – Sa­yın Baş­kan, ol­maz böy­le şey! Böy­le bir uy­gu­la­ma gö­rül­me­di Sa­yın Baş­kan. Yan­lış ya­pı­yor­su­nuz.

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – Ben­den ön­ce ko­nu­şan grup söz­cü­sü­nün da­ha cid­di ol­ma­sı la­zım. Ben, şah­sım adı­na ko­nu­şu­yo­rum. Grup söz­cü­sü tam on da­ki­ka, git­ti, ha­yal âle­min­den bah­set­ti, ye­ni bir İslam ha­re­ke­tin­den bah­set­ti.

NUS­RET BAY­RAK­TAR (İstan­bul) – Ne ala­ka­sı var? Ne­re­den çı­ka­rı­yor­sun böy­le şey­le­ri?

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – O ko­nuş­ma­sın­da di­yor ki: “Ar­tık Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­ni…”

BAŞ­KAN – Sa­yın Gen­ç…

KA­MER GENÇ (De­vam­la) –“­…İs­lam ku­ral­la­rı­na gö­re yön­len­dir­me­miz la­zım.”

NUS­RET BAY­RAK­TAR (İstan­bul) – Ne­re­de di­yor? Duy­ma­dık biz.

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – “La­ik­li­ğin so­nu gel­miş­tir” di­yor.

BAŞ­KAN – Sa­yın Gen­ç…

NUS­RET BAY­RAK­TAR (İstan­bul) – Sa­yın Baş­kan, bü­tün bun­lar ko­nu­şul­du mu?

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – Pe­ki, bu­nu ka­bul edi­yor mu­su­nuz?

BAŞ­KAN – Sa­yın Gen­ç… Sa­yın Gen­ç…

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – Efen­dim, si­zin Mec­lis Baş­ka­nı ola­rak bu­na mü­da­ha­le et­me­niz la­zım. La­ik Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin la­ik­lik il­ke­si­ni ko­ru­ma­ya ye­min et­miş bir ki­şi ola­rak si­zin bu­ra­da ya­pı­lan o ko­nuş­ma­la­ra mü­da­ha­le et­me­niz la­zım. Do­la­yı­sıy­la, bu­ra­da ya­pı­lan ko­nuş­ma­lar Ana­ya­sa­’­ya, mil­let­ve­ki­li ye­mi­ni­ne ta­ma­men ay­kı­rı­dır.

NUS­RET BAY­RAK­TAR (İstan­bul) – Ne­re­den çı­kar­tı­yor­sun? Öy­le bir ko­nuş­ma yok ki!

BAŞ­KAN – Sa­yın Genç, siz tec­rü­be­li bir mil­let­ve­ki­li­si­niz.

KA­MER GENÇ (De­vam­la) - Dü­şün­ce öz­gür­lü­ğü­nün ne ol­du­ğu­nu bi­raz bil­me­miz la­zım. Ya­ni, dü­şün­ce öz­gür­lü­ğü var di­ye, biz, Tür­ki­ye­’­nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­nü­… Tür­ki­ye­’­yi par­ça­la­ya­cak mı­yız? O za­man PKK’­ya ni­ye kar­şı çı­kı­yor­su­nuz? Onun da dü­şün­ce öz­gür­lü­ğü var. Onun da dü­şün­ce öz­gür­lü­ğü var. Sen çı­ka­cak­sın “La­ik Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin ar­tık so­nu gel­miş­tir, Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­tin­de la­ik­li­ği kal­dı­rıp İslam ku­ral­la­rı­na gö­re Tür­ki­ye­’­yi ida­re et­me­miz la­zım­dır.” der­se­n… (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN – Sa­yın Gen­ç…

KA­MER GENÇ (De­vam­la) -…ve bu yön­de fi­kir be­yan eder­sen, “Be­nim bir dü­şün­ce öz­gür­lü­ğüm var.” der­sen, bu, dü­şün­ce öz­gür­lü­ğü­nü aşan bir dav­ra­nış bi­çi­mi­dir de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri.

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) – Sa­yın Baş­kan, şu an­da İç Tü­zü­k’­ün 66’ncı mad­de­si­ni uy­gu­la­mak zo­run­da­sı­nız.

BAŞ­KAN – Sa­yın Gen­ç…

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – Efen­dim Sa­yın Baş­ka­n…

BAŞ­KAN – Lüt­fen ko­nu­ya ge­lin.

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – Efen­dim, ko­nu­ya ge­li­yo­rum iş­te. Ba­kı­n…

BAŞ­KAN – Lüt­fen ko­nu­ya ge­lin. Siz son de­re­ce tec­rü­be­li bir mil­let­ve­ki­li­si­niz. Lüt­fe­n… Genç­le­re ör­nek ol­ma­nız la­zım. Genç mil­let­ve­kil­le­ri­ne ör­nek ol­ma­nız la­zım. Lüt­fen ko­nu­ya ge­lin.

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) – Sa­yın Baş­kan, siz, Sa­yın Mil­let­ve­ki­li­ni 5-6 ke­re uyar­dı­nız, 66’ncı mad­de­yi uy­gu­la­mak zo­run­da­sı­nız.

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – Şim­di, bu Grup Baş­kan Ve­ki­li iki­de bir kal­kı­yor ye­rin­den, bu­nu bir ce­za­lan­dı­rın. (Gü­lüş­me­ler) Tu­tu­yor, Baş­kan­lık Di­va­nı­na iti­raz­da bu­lu­nu­yor.

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) – Sa­yın Baş­kan, ko­nu dı­şı, gün­dem dı­şı ko­nu­şan mil­let­ve­ki­li­ni lüt­fen uya­rın.

KA­MER GENÇ (De­vam­la) - Sa­yın Baş­kan, bun­lar na­sıl grup baş­kan ve­kil­li­ği ya­pa­ca­ğı­nı bil­mi­yor­lar. Mec­lis Baş­ka­nı­na onun mü­da­ha­le et­me hak­kı yok. Ken­di baş­kan ve­kil­le­ri otur­du­ğu za­man, ben bu­ra­ya kür­sü­ye çık­tı­ğım za­man el kol ha­re­ke­ti ya­pı­yor­lar, he­men be­nim ko­nuş­ma­ma mü­da­ha­le edi­yor.

BAŞ­KAN – Sa­yın Gen­ç… Sa­yın Genç, lüt­fen.

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – Par­la­men­to gör­me­miş­ler ar­ka­daş­lar. Siz ken­di­niz is­te­di­ği­niz gi­bi çı­kı­yor­su­nuz, bu­ra­da ko­nuş­ma­yı ya­pı­yor­su­nuz. Ben la­ik Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü­nü ko­ru­ya­ca­ğı­ma na­mu­sum ve şere­fim üze­ri­ne ye­min et­miş bir in­sa­nım. La­ik cum­hu­ri­ye­ti bu­ra­da or­ta­dan kal­dır­ma­ya yö­ne­lik, Tür­ki­ye­’­yi İslam ku­ral­la­rı­na gö­re yö­ne­til­me­si ge­rek­ti­ği­ne yö­ne­lik fi­kir­le­rin, fi­kir ba­ğım­sız­lı­ğıy­la dü­şün­ce öz­gür­lü­ğüy­le hiç­bir il­gi­si yok­tur. Bu­ra­da, Ana­ya­sa­’­ya sa­da­kat ye­mi­ni yap­mış hiç­bir mil­let­ve­ki­li bu­nu di­ye­mez. Sa­yın Ömer Din­çer, bi­raz ön­ce sa­taş­ma­dan söz al­dı­ğı za­man de­di ki: “Ben o dü­şün­ce­le­ri­min hâlâ sa­hi­bi­yim.” De­di mi, de­me­di mi? Tu­ta­nak­la­rı is­te­dim, gel­me­di. Bu dü­şün­ce­le­ri­ni­zin sa­hi­bi ise­niz, o za­man kar­de­şim, bu la­ik Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti dev­le­ti­nin Par­la­men­to­sun­da gö­rev ya­pa­maz­sı­nız. Onun içi­n…

FA­TİH ÖZ­TÜRK (Sam­sun) – Sa­yın Baş­kan, za­man ikin­ci kez baş­la­dı, yan­lış ol­du, iki da­ki­ka ge­çi­yor efen­dim.

SU­AT KI­LIÇ (Sam­sun) – Sa­yın Baş­kan, beş da­ki­ka geç­ti, ikin­ci beş da­ki­ka­ya ko­nu­şu­yor.

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – “Efen­dim, ben do­ku­nul­maz­lık zır­hı­na bü­rün­mü­yo­rum.”  di­yor. Do­ku­nul­maz­lı­ğı kal­dı­ra­lım o za­man. Kal­dı­ra­lım ba­ka­lım, bü­rü­nü­yor mu­yuz bü­rün­mü­yor mu­yuz?

BAŞ­KAN – Sa­yın Genç, “Yü­rür­lük” mad­de­si­ne dö­nün lüt­fen.

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – Ta­mam efen­dim, mad­de­ye de dö­ne­yim.

Şim­di, ben, bu ka­nu­nun ge­rek­siz bir ka­nun ol­du­ğu­nu söy­le­dim. Ne­den ge­rek­siz bir ka­nun? Çün­kü, ev­ve­la bu su­çu iş­le­yen ki­şi­ye böy­le bir ce­za ve­ril­me­si için bir yar­gı de­ne­ti­min­den geç­me­si la­zım. Biz so­ru­la­rı so­rar­ken Sa­yın Ba­kan de­di ki: “Ev­ve­la ce­za­yı ve­re­ce­ğiz. İlgi­li git­sin, as­kerî ida­re mah­ke­me­si­ne da­va aç­sın.” Hâlbu­ki, ben­ce bu ha­ta­lı bir şey. Ön­ce bir ku­rul -bu ko­nu­da yar­gı de­ne­ti­mi­ne- ya­ni bu ko­nu­da bir bi­lir­ki­şi he­ye­ti ta­yin et­me­li. Bu bi­lir­ki­şi he­ye­ti­ni­n… Hat­ta mah­ke­me­ye da­va aç­ma­lı. Bu ki­şi in­ti­hal su­çu­nu iş­le­miş­tir. As­lın­da in­ti­hal su­çu­nu iş­le­yen­le­rin, so­nun­da in­ti­har da et­me­si ge­re­ki­yor ama ney­se ar­tık onu da ben söy­le­miş ol­ma­ya­yım. Do­la­yı­sıy­la, ön­ce bu ko­nu­yu bir mah­ke­me ka­ra­rıy­la tes­pit edip ke­sin­leş­tik­ten son­ra bu ce­za­yı ver­me­si la­zım. Ak­si tak­dir­de çok keyfî bir uy­gu­la­ma olur. Bir yar­gı ka­ra­rı de­ne­ti­min­den geç­me­si la­zım.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum efen­dim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Genç.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Et­me­yen­le­r… 2’nci mad­de ka­bul edil­miş­tir.

3’ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3.- Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN - Mad­de üze­rin­de grup­lar adı­na söz yok.

Şahıs­lar adı­na Vey­si Kay­nak, Kah­ra­man­ma­raş mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Kay­nak. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

VEY­Sİ KAY­NAK (Kah­ra­man­ma­raş) – Sa­yın Baş­kan, çok de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; gö­rü­şül­mek­te olan 50 sı­ra sa­yı­lı Gül­ha­ne As­kerî Tıp Aka­de­mi­si Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­’­nın 3’ün­cü mad­de­si hak­kın­da söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum.

Bu ta­sa­rı­nın 1’in­ci mad­de­siy­le, Gül­ha­ne As­kerî Tıp Aka­de­mi­sin­de gö­rev­li öğ­re­tim ele­man­la­rı­nın öğ­re­tim ele­man­lı­ğın­dan çı­ka­rıl­ma­sı­na iliş­kin esas­la­rın, yük­se­köğ­re­tim ku­rum­la­rın­da gö­rev­li di­ğer öğ­re­tim ele­man­la­rıy­la uyum­lu hâle ge­ti­ril­me­si amaç­lan­mış­tır. Ka­bul et­ti­ği­miz 1’in­ci mad­de bu­nu dü­zen­le­miş­tir. Do­la­yı­sıy­la eşit­lik ve ada­let il­ke­si ba­kı­mın­dan uy­gun bir  dü­zen­le­me ol­muş­tur di­yo­rum.

Ta­sa­rı­nın ha­yır­lı ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Kay­nak.

3’ün­cü mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Mad­de ka­bul edil­miş­tir.

Ta­sa­rı­nın tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

Ta­sa­rı ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır. Ha­yır­lı ol­sun.

2’nci sı­ra­da yer alan Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri Has­ta Bes­len­me Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ve Millî Sa­vun­ma Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru­’­nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ya­ca­ğız.

2.- Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri Has­ta Bes­len­me (Bes­le­me) Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ve Millî Sa­vun­ma Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/431) (S. Sa­yı­sı: 49) (x)

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon bu­ra­da.

Hükûmet bu­ra­da.

Ko­mis­yon ra­po­ru 49 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır. 

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz is­te­yen Adı­ya­man Mil­let­ve­ki­li Şev­ket Kö­se.

Bu­yu­run Sa­yın Kö­se. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz yir­mi da­ki­ka­dır.

CHP GRU­BU ADI­NA ŞEV­KET KÖ­SE (Adı­ya­man) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; söz­le­ri­me baş­lar­ken he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri Has­ta Bes­len­me Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı­’­nın 1’nci mad­de­si üze­rin­de Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım.

Yal­nız, bu ko­nu­ya geç­me­den ön­ce, bü­yük in­san Haz­re­ti Ali­’­nin de­di­ği gi­bi “Ba­na bir harf öğ­re­te­nin kırk yıl kö­le­si olu­rum.” söy­le­min­den ha­re­ket­le, Ha­cı Bek­taş Ve­li­’­nin de “İ­lim­den gi­dil­me­yen yo­lun so­nu ka­ran­lık­tır.” sö­zün­den yo­la çı­ka­rak, ka­ran­lık­la­rı ay­dın­la­tan tüm eği­tim emek­çi­le­ri­nin cu­mar­te­si gü­nü kut­la­na­cak olan 24 Ka­sım Öğ­ret­men­ler Gü­nü­’­nü kut­lu­yor ve tüm öğ­ret­men­le­rin önün­de say­gıy­la eği­li­yo­rum.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, bil­di­ği­niz gi­bi, 24 Ma­yıs 2007 ta­rih ve 5668 sa­yı­lı Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri Bes­len­me Ka­nu­nu Ge­nel Ku­ru­lu­muz­ca ka­bul edi­le­rek, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin per­so­ne­li­ne dö­nük dü­zen­le­me ya­pıl­mış­tır. Üze­rin­de gö­rüş­le­ri­mi be­lirt­ti­ğim ta­sa­rı ise bu Ka­nu­n’­la ta­mam­la­yı­cı bir özel­lik ta­şı­mak­ta­dır.

Ta­sa­rı ge­nel ola­rak iki nok­ta­da so­mut ve cid­di kat­kı­la­rıy­la gö­ze çarp­mak­ta­dır: Bun­lar­dan il­ki, gü­nü­müz şart­la­rı­na gö­re dü­zen­len­miş çağ­daş içe­ri­ği ve bi­çi­mi­dir; ikin­ci­si ise has­ta­lar le­hi­ne dü­zen­len­miş ol­ma­sı­dır. Bu iki kat­kı, az son­ra da be­lir­te­ce­ğim gi­bi, iç içe geç­miş ol­mak­la bir­lik­te, ye­ni olum­lu et­ki­le­rin de önü­nü aç­mak­ta­dır.

Ta­sa­rı­nın yü­rür­lük­ten kal­dır­dı­ğı ka­nun­la­ra bak­tı­ğı­mız­da, il­gi­li ta­sa­rı­nın gü­nü­müz şart­la­rı­na gö­re ha­zır­lan­dı­ğı he­men fark edi­le­cek­tir. Ta­sa­rı uy­gu­la­yı­cı­la­ra ge­niş tak­dir yet­ki­si bı­rak­mak­ta, ay­rın­tı­la­rı ise yö­net­me­li­ğe dev­ret­mek­te­dir. Bu du­rum hem bi­çim hem de içe­rik açı­sın­dan ta­sa­rı­nın çağ­daş ya­nı­nı yan­sıt­mak­ta­dır. Ör­ne­ğin, di­yet ye­me­ği uy­gu­la­ma­sın­da dok­tor gö­rü­şü alı­na­rak di­ye­tis­yen ka­ra­rı ye­ter­li sa­yıl­mak­ta­dır. Ay­rı­ca, ye­mek­le­re dö­nük pa­ra­met­re, çe­şit ve mik­tar ko­nu­la­rı­nı kap­sa­yan bir yö­net­me­li­ğin ta­sa­rı ka­nun­laş­tık­tan son­ra al­tı ay içe­ri­sin­de dü­zen­le­ne­ce­ği be­lir­til­mek­te­dir.

Bu ko­nu­da, son ola­rak sağ­lık ve bi­lim ala­nın­da­ki ge­liş­me­le­rin me­tin­de yer bul­du­ğu söy­len­mek­te ya­rar da ola­cak­tır.

Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri Has­ta Bes­len­me Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı­’­nın en önem­li di­ğer ya­nı ise has­ta­nın le­hi­ne olan dü­zen­le­me­le­ri oluş­tur­mak­ta­dır. Gö­rev, yet­ki ve so­rum­lu­luk­la­rıy­la, bes­len­me yö­ne­ti­mi­ne iliş­kin ko­nu­lar, has­ta le­hi­ne olan dü­zen­le­me­nin so­mut ifa­de­le­ri ol­mak­ta­dır. Ör­ne­ğin, has­ta­nın du­ru­mu­na gö­re, ye­mek çe­şit ve mik­ta­rı­nın, dok­tor gö­rü­şü ve di­ye­tis­yen ka­ra­rıy­la be­lir­le­ne­bi­le­cek ol­ma­sı da has­ta­nın du­ru­mu­na gö­re ye­mek çık­ma­sı de­mek­tir.  Bu­ra­da, hem uy­gu­la­ma­ya en ya­kın ki­şi­le­re

                      

(x) 49 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

 tak­dir yet­ki­si bı­ra­kı­la­rak hem de has­ta­nın du­ru­mu­na gö­re dü­zen­le­me ya­pıl­ma­sı­nın önü açı­la­rak has­ta le­hi­ne olan du­ru­mu ge­niş­let­mek­te­dir. Ay­rı­ca, as­kerî öğ­ren­ci, er ve er­baş­lar­dan ta­bur­cu olan­la­ra, uy­gun du­rum­lar­da, bir­li­ği­ne ya da va­ra­ca­ğı ye­re bağ­lı ola­rak ku­man­ya ve­ril­me­si­nin ka­nun gü­ven­ce­si­ne alın­ma­sı has­ta le­hi­ne olan bir du­rum­dur. Kı­sa­ca­sı, uy­gun du­rum­lar­da, has­ta, yal­nız­ca has­ta­ne içe­ri­sin­de de­ğil, has­ta­ne dı­şın­da da des­tek­len­mek­te­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li üye­ler; çağ­daş bir ka­nun ta­sa­rı­sı ol­ma­sı, has­ta ön­ce­lik­li te­mel­den yük­sel­me­si, çok önem­li baş­ka bir nok­tay­la da pe­kiş­mek­te­dir. Bu nok­ta­nın göz­den ka­çı­rıl­ma­dan de­ğer­len­di­ril­me­sin­de bü­yük ya­rar ola­cak­tır.

Ta­sa­rı­nın ka­nun­laş­ma­sı ile bü­yük mik­tar­da bir ta­sar­ruf sağ­la­na­cak­tır. Ta­sar­ruf ra­ka­mı­nın, yüz­de 40 ci­va­rı gi­bi cid­di bir ra­kam ola­ca­ğı­nı tah­min et­mek­te­yim. Ör­ne­ğin, da­ha ön­ce­den, sa­bit lis­te­ler­le ha­zır­la­nan ye­mek­ler ol­du­ğun­dan, has­ta­ya uy­gun ye­mek­ler çık­ma­mak­tay­dı. Oy­sa, ta­sa­rı­ya gö­re, her has­ta­nın du­ru­mu­na ba­kı­la­rak ye­mek­le­rin ka­rar­laş­tı­rıl­ma­sı, bü­yük mik­tar­da ta­sar­ru­fa yar­dım­cı ola­cak­tır.

Bu­ra­ya ka­dar özet­le­di­ğim nok­ta­la­ra bir ek yap­mak is­ti­yo­rum: Ta­sa­rı, şüp­he­siz, ka­nun­laş­tı­ğın­da bü­yük kat­kı­lar sağ­la­ya­cak ol­sa da çı­ka­rı­la­cak bir yö­net­me­lik­le da­ha ta­mam­la­yı­cı ve açık­la­yı­cı hâle ge­le­cek­tir. Ya­ni ta­sa­rı­nın ka­nun­laş­ma­sın­dan son­ra çı­ka­rı­la­cak yö­net­me­li­ğe ve bu yö­net­me­li­ği dü­zen­le­ye­cek üye­le­re bü­yük so­rum­lu­luk düş­mek­te­dir. Norm­lar hi­ye­rar­şi­si­ne bu şekil­de uy­mak­la bir­lik­te, yö­net­me­lik­te yer ala­cak olan pa­ra­met­re­ler, mik­tar ve çe­şit­le­rin iyi de­re­ce­de an­la­şı­lır ifa­de edil­me­si ge­rek­mek­te­dir. Ak­si tak­dir­de, ka­nu­nun uy­gu­la­ma­sın­da ek­sik­lik­ler do­ğa­bi­le­cek­tir. Bu­nun için, is­mi­ni az ön­ce de an­dı­ğım, 2007 ta­rih ve 5668 sa­yı­lı Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri Bes­len­me Ka­nu­nu­’­nun so­nun­da yer alan tab­lo, biz­ler için ör­nek teş­kil et­mek­te­dir. Ben­ze­ri bir tab­lo­nun yö­net­me­lik­te yer ala­cak ol­ma­sı, hu­ku­ki an­lam­da ve uy­gu­la­ma ala­nın­da bü­yük net­lik sağ­la­ya­cak­tır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; son gün­ler­de ya­şa­dı­ğı­mız olay­lar, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin ül­ke­miz için ne de­re­ce önem­li ol­du­ğu­nun bir is­pa­tı­dır. Bun­dan do­la­yı, üze­rin­de ça­lış­tı­ğı­mız ka­nun ta­sa­rı­sı ay­rı bir önem ta­şı­mak­ta­dır. Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin per­so­nel sağ­lı­ğı­na iliş­kin önem­li bir adım at­mış bu­lun­mak­ta­yız. Uy­gu­la­ma­da ba­şa­rı sağ­la­ya­ca­ğı­na olan inan­cım­la, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum.

Te­şek­kür ede­rim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Kö­se.

Grup­lar adı­na, Mil­li­yet­çi Ha­re­ket Par­ti­si Gru­bu adı­na, Kı­rık­ka­le Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Os­man Dur­muş.

Bu­yu­run Sa­yın Dur­muş. (MHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz yir­mi da­ki­ka.

MHP GRU­BU ADI­NA OS­MAN DUR­MUŞ (Kı­rık­ka­le) – Sa­yın Baş­kan, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; 49 sı­ra sa­yı­lı Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri Has­ta Bes­len­me Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ko­nu­sun­da, Mil­li­yet­çi Ha­re­ket Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan gü­rül­tü­ler)

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, ha­ti­bi din­le­yin lüt­fen.

OS­MAN DUR­MUŞ (De­vam­la) - Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, gö­rü­şül­mek­te olan Ka­nun, 1934 ta­rih­li bir ka­nun­dur.

Gü­nü­müz­de, bes­len­me, bir tıp da­lı ni­te­li­ği­ne ulaş­mış bir bi­lim da­lı­dır. Bes­len­me, be­lir­li sa­yı­da öğün­ler­le, ağız ve da­mak zev­ki­ne uy­gun ola­rak kar­nı do­yur­ma, bir di­ğer an­la­mıy­la, aç­lı­ğı gi­der­me ola­yı de­ğil­dir. Bes­len­me, be­sin de­ni­len yi­ye­cek­le­ri bir tür ilaç gi­bi yi­ye­bil­me ola­yı­dır. Den­ge­li bes­len­me, yağ, pro­te­in, ni­şas­ta ora­nın­dan zi­ya­de be­si­nin alın­ma­sıy­la sa­lı­nan in­sü­lin hor­mo­nu­nun den­ge­si­dir. Aşı­rı in­sü­lin sa­lı­nı­mı­na se­bep olan be­sin­ler vü­cut­ta de­po­lan­mış yağ­la­rın ener­ji­ye dö­nü­şü­mü­ne izin ver­mez. İnsü­lin dü­ze­yi dü­şük ol­du­ğun­da hüc­re­le­ri­miz aç­lık­tan at­ro­fi­ye uğ­rar ve ölür­ler. “Me­ta­bo­liz­ma” de­di­ği­miz fiz­yo­lo­jik bir olay­lar zin­ci­ri so­nu­cu, alı­nan gı­da­la­rın kan­da gli­ko­za çev­ri­le­rek ve­ya ka­ra­ci­ğe­re gli­ko­jen ola­rak de­po edi­le­rek, vü­cu­dun ha­re­ke­ti için ve­ya ya­ra­la­rın ona­rı­mı için ge­rek­li duy­du­ğu ısı ve ener­ji­yi üre­ten bi­yo­kim­ya­sal ve hor­mo­nal bi­yo­lo­jik olay­la­rın bü­tü­nü­dür bes­len­me.

Bi­re­yin ak­ti­vi­te­si­ne ye­te­cek ka­dar be­sin alın­ma­ma­sı hâlin­de, vü­cut ken­di kas­la­rı­nı ve yağ do­ku­su­nu ener­ji üret­mek­te kul­la­nır. Bu, vü­cu­dun yı­kı­mı ve za­yıf­la­ma­sı tar­zın­da sey­re­den “ka­ta­bo­liz­ma” de­di­ği­miz bir olay­dır ve ka­ra­ci­ğe­rin yü­kü­nü ar­tı­rır. Za­man za­man ka­ra­ci­ğe­ri­ni­zi in­ce­let­tir­di­ği­niz­de ul­tra­son­da gö­rü­len yağ­lan­ma­lar, kıs­men bes­len­me tü­rü­ne bağ­lıy­sa kıs­men de bu ka­ta­bo­liz­ma ola­yı­na bağ­lı­dır. Bu olay­da vü­cu­dun di­ren­ci aza­lır, ya­ra iyi­leş­me­si zor­la­şır ve­ya ya­ra gi­de­rek bü­yür.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, aşı­rı ve çok bes­len­me de da­mar du­var­la­rın­da sert­leş­me, elas­ti­ki­ye­tin kay­bı, bu­gün özel­lik­le Par­la­men­to­da bu­lu­nan ar­ka­daş­la­rı­mı­zın bir­ço­ğu­nun ya­şa­dı­ğı gi­bi, kalp­te, be­yin ve böb­rek­ler­de tah­ri­ba­ta ne­den olur. Halk ara­sın­da “da­mar sert­li­ği” de­di­ği­miz ha­di­se böy­le bir olay­dır.

Has­ta­ne ya­ta­ğın­da ya­tan has­ta­la­rın yüz­de 50’sin­de in­ce­le­me­ler ya­pıl­mış ve bes­len­me ge­ri­li­ği ve­ya art­mış me­ta­bo­liz­ma­ya bağ­lı ola­rak ki­lo kay­bı tes­pit edil­miş­tir. Has­ta­lık­la­rın geç iyi­leş­me­si ve­ya da­ha da kö­tü­leş­me­si “mal­nüt­ris­yon” de­ni­len bu bes­len­me bo­zuk­lu­ğu­na bağ­lı­dır. Bu du­rum­da or­ga­niz­ma ken­di do­ku­su­nu sin­di­rir. “Ka­ta­bo­liz­ma” de­di­ği­miz bu hâl, do­ku yı­kı­mı, za­yıf­la­ma, yü­kü ar­tan ka­ra­ci­ğer­de yağ­lan­ma şek­lin­de ken­di­ni gös­te­rir. Ye­ter­li ve den­ge­li be­sin alın­ma­sı so­nu­cu ya­ra ta­mi­ri ko­lay­la­şır, kas ve yağ kit­le­si ar­tar. “Ana­bo­liz­ma”  de­di­ği­miz bu du­rum­da has­ta­nın im­mü­no­lo­jik di­ren­ci ar­tar.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, me­ta­bo­lik ih­ti­ya­cı ar­tı­ran du­rum­lar var­dır. Bun­lar­dan bi­rin­ci­si, ate­şi yük­sel­ten has­ta­lık­lar, en­fek­si­yon­lar, ti­ro­it be­zi­nin az ça­lış­ma­sı, ya­ni hi­po­ti­ro­i­dizm, vü­cut yü­ze­yin­de­ki ya­nık­lar, yu­mu­şak do­ku ya­ra­lan­ma­la­rı, cer­ra­hi trav­ma ya da or­ga­niz­ma­nın ge­li­şim dö­ne­min­de ol­ma­sı, bü­yü­me­si­dir.

İkin­ci­si, art­mış me­ta­bo­lik ka­yıp­lar da bu ola­ya se­bep olur. Ap­se, fis­tül, ka­rın ve­ya gö­ğüs boş­lu­ğun­da sı­vı top­lan­ma­sı -“efüz­yonya da “asit” de­di­ği­miz ha­di­se- kro­nik kan kay­bı -he­mo­ro­id ve ben­ze­ri şey­ler­den azar azar ka­nar- ya da ka­dın­la­rın özel gün­le­rin­de ol­ma­sı ge­re­ken­den faz­la kan kay­bı gi­bi du­rum­lar, “en­te­ro­pa­ti” de­di­ği­miz in­ce ba­ğır­sak has­ta­lı­ğı gi­bi du­rum­lar­da.

Üçün­cü ola­rak, di­ya­bet, şeker has­ta­lı­ğı, kan­da yağ faz­la­lı­ğı (hi­per­li­pi­de­mi), tan­si­yon yük­sek­li­ği, ko­ro­ner ar­ter has­ta­lı­ğı, kan­ser, ko­ma, uza­mış ko­ma gi­bi du­rum­lar­da.

Dör­dün­cü ola­rak, be­sin emi­li­mi­nin bo­zul­du­ğu ya­ni “ma­lab­sorb­si­yon” de­di­ği­miz sin­di­rim sis­te­mi­ni il­gi­len­di­ren cer­ra­hi ve has­ta­lık­lar, şid­det­li is­hal hâlle­ri. An­ka­ra­lı­lar bu ara çok ya­şı­yor bu­nu.

Be­şin­ci ola­rak, an­ti­dep­re­san, kor­ti­zon, di­ü­re­tik­ler ki­lo kay­bı­na se­bep olan ilaç­lar ve elek­tro­lit kay­bı­na se­bep olur­lar.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bes­len­me bir bi­lim uğ­ra­şı­sı ola­rak bir­çok mes­lek gru­bu­nu il­gi­len­dir­mek­te­dir. Zi­ra­at mü­hen­dis­le­ri, ve­te­ri­ner­ler, gı­da mü­hen­dis­le­ri, has­ta­ne­de özel­lik­le di­ye­tis­yen ve il­gi­li gas­tro­en­te­ro­log, en­dok­rin ve me­ta­bo­liz­ma uz­man­la­rı ile ge­nel cer­rah­la­rı il­gi­len­dir­mek­te­dir.

Gü­nü­müz Tür­ki­ye­’­sin­de gı­da mad­de­le­ri çe­şit­li­li­ği ve tur­fan­da seb­ze ve mey­ve­le­rin bol­lu­ğu, ağız­dan bes­len­mey­le il­gi­li lez­zet ve ka­lo­ri ba­kı­mın­dan den­ge­li bes­len­me­yi sağ­la­ya­bi­le­cek zen­gin­lik­te­dir.

As­ker­le­ri­mi­zin gün­lük ak­ti­vi­te­le­ri, bir­lik ni­te­lik­le­ri, spor, eği­tim, in­ti­kal ve sa­vaş or­ta­mın­da bes­len­me özel­lik­le­ri, yağ, pro­te­in ve ni­şas­ta oran­la­rı, ka­lo­ri ve gı­da­nın su­num şek­liy­le fark­lı­lık arz eder.

Has­ta­ne­ler­de has­ta bes­len­me­si, bir bi­lim il­gi ala­nı ol­du­ğu gi­bi, özel­lik­le sin­di­rim sis­te­mi trav­ma­la­rı ve cer­ra­hi­siy­le il­gi­li he­kim­ler, or­ta­ya çı­kan prob­lem­le­ri bes­len­me yo­lu­nu de­ğiş­ti­re­rek çö­zer­ler. Bes­len­me, ağız ve sin­di­rim yo­lu ye­ri­ne da­mar yo­luy­la ya­pı­lır ve­ya sin­di­rim ka­na­lın­da­ki ha­di­se­nin dis­tal ta­ra­fı­na ya da tı­ka­lı olan kıs­mın aşa­ğı­sı­na son­da ve­ya ka­te­ter yer­leş­ti­re­rek sin­di­rim ala­nı­nın her­han­gi bir bö­lü­mü­ne yük­sek ka­lo­ri­li yi­ye­cek­ler ve­ri­lir. Ye­mek bo­ru­su kan­se­ri olan bir has­ta­yı ele alır­sak ağız­dan bes­le­ye­mez­si­niz. Mi­de­nin bü­tü­nü­nü kap­sa­yan bir tü­mör­de ve­ya dis­tal kıs­mın­da boş­luk var­sa ora­ya ka­rın yo­luy­la bir ka­te­ter yer­leş­ti­re­rek dı­şa­rı­dan ga­vaj­la yi­ye­cek­le­ri ve­re­bi­lir­si­niz.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, has­ta­la­rın ço­ğu ağız yo­luy­la al­dı­ğı be­sin­ler­le bes­le­nir­ler. Ni­şas­ta­lar, yağ­lar ve pro­te­in­ler ola­rak bu be­sin­ler üç ana grup­ta top­la­nır. Vi­ta­min ve mi­ne­ral­le­ri de ta­mam­la­yı­cı ola­rak ve­ri­riz. Sı­vı­lar seb­ze ve mey­ve­ler­le ve­ya ilaç ola­rak has­ta­la­rı­mı­zın ih­ti­yaç­la­rı dı­şa­rı­dan ve­ri­lir.

Ka­rın böl­ge­sin­den ya­ra­la­nan has­ta­lar, is­ter kur­şun is­ter şarap­nel is­ter­se cer­ra­hi trav­ma so­nu­cu ol­sun, ba­ğır­sak­la­rı de­vam­lı bo­zul­du­ğu tak­dir­de, ağız­dan bes­le­ye­mez­si­niz. Ağız­dan bes­le­me­ye de­vam eder­se­niz, ba­ğır­sak sek­res­yo­nu o trav­ma­lı de­lik­ten dı­şa­rı ta­şar. Bu­ra­da -bu ola­ya biz fis­tül di­yo­ruz- saf­ra­nın de­ter­jan et­ki­si ya da pan­kre­as sal­gı­la­rı na­sıl al­dı­ğı­mız pro­te­in­le­ri sin­di­ri­yor­sa, has­ta­nın ken­di do­ku­su­nu sin­di­rir. Kü­çü­cük bir de­lik, bir an için, ka­rın ön du­va­rı­nın ta­ma­mı­nın sin­di­ri­lip yok ol­ma­sı an­la­mı­na ge­lir. Ba­zen bu­ra­da­ki, ba­ğır­sak­ta­ki ya­ra­yı ta­mir ede­riz an­cak bu ta­mir­ler ba­zen tut­maz, di­kiş­ler atar. Ba­ğır­sak içe­ri­ği ka­rın­dan, ya­ra ye­rin­den dı­şa­rı­ya sı­zar. O za­man, bu has­ta­la­ra biz ağız yo­luy­la gı­da ve­re­me­yiz, da­mar yo­luy­la bes­le­mek zo­run­da­yız. To­tal pa­ren­te­ral nut­ris­yon de­di­ği­miz, her şeyi, ya­ğı, pro­te­i­ni, kar­bon­hid­ra­tı da­mar yo­luy­la ver­mek zo­run­da ka­la­bi­li­riz.

Da­mar yo­luy­la bes­le­me­nin de ba­zı ku­ral­la­rı var. Bir kan­ser has­ta­sı­na to­tal pa­ren­te­ral nut­ris­yon ya­pı­yo­rum di­ye yük­sek ka­lo­ri­li sı­vı bes­len­me­si­ni ya­pa­maz­sı­nız. Bu se­fer, ver­di­ği­niz sı­vı gi­der kan­ser do­ku­su­nu bes­ler. Siz kan­se­ri hız­lan­dı­rır, bü­yü­tür­sü­nüz.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, es­ki­den da­mar yo­luy­la ve­ri­len sı­vı­la­rın mik­ta­rı, çe­şit­le­ri az­dı. Gü­nü­müz­de, bu ko­nu­da çok cid­di, bü­yük sa­na­yi­ler ku­rul­du ve yağ­lı so­lüs­yon­lar, emül­si­yon­lar da ar­tık da­mar yo­luy­la ve­ri­le­bil­mek­te­dir. Ba­zen, has­ta­yı ga­vaj de­di­ği­miz, blen­de­r’­dan çek­ti­ği­niz yi­ye­cek­le­ri sı­vı hâle ge­ti­rip bir ka­te­ter yo­luy­la ve­re­bi­lir­si­niz ya da tü­mör ye­mek bo­ru­su­nu tı­ka­mış­tır, bu­run­dan in­ce­cik fe­e­ding de­di­ği­miz bir bes­le­yi­ci tüp so­ka­bi­lir­si­niz, o yol­la has­ta­yı uzun sü­re bes­le­mek zo­run­da ka­lır­sı­nız. Has­ta­nın has­ta­lı­ğı has­ta­da bir çö­kün­tü oluş­tur­muş­tur, bes­len­me­si de bo­zu­lur­sa du­ru­mu da­ha çok sar­sı­la­cak­tır. Onun için, bu tür bes­len­me yol­la­rı­na ço­ğu za­man has­ta­ne­le­ri­miz­de baş­vu­rul­mak­ta­dır. Eli­miz­de­ki Ka­nun, geç­miş Ka­nun, bun­la­rın hiç­bi­ri­ne imkân ver­me­mek­te­dir. He­ki­min ter­cih ede­ce­ği ta­bii ki en fay­da­lı yol ağız­dan bes­le­mek­tir ama şart­lar ba­zen bu­na imkân ver­mez.

Gü­nü­müz­de, yi­ne, te­ne­ke ku­tu­lar­da mey­ve su­yu gi­bi sa­tı­lan, yük­sek ka­lo­ri içe­ren en­su­re de­ni­len gı­da­lar ağız­dan içi­ri­le­rek ve­ya son­da­dan en­jek­te edi­le­rek, ka­rın­da­ki fis­tül­le­rin ka­pa­tıl­ma­sı için 3.500 ka­lo­ri gi­bi yük­sek de­ğer­le­re çı­ka­bi­li­yo­ruz.

Vü­cu­dun bü­yük bö­lü­mü ya­nık ve ya­ra­lı olan has­ta­la­rın bes­len­me­si de özel ola­rak da­mar yo­luy­la sağ­la­nır. Ya­nık­lar­da, özel­lik­le kı­sa sü­re­de do­ku ara­sı­na sız­mış olan pro­te­in ve sı­vı­la­rın has­ta­yı so­lu­num yet­mez­li­ğin­den gö­tü­re­bi­le­ce­ği ya da be­yin öde­min­den gö­tü­re­bi­le­ce­ği du­rum­lar var­dır; o dö­nem­de hız­lı, yük­sek su çe­ken pro­te­in­ler da­mar yo­luy­la ve­ri­le­rek bu ödem çö­zü­lür ve bu ha­ya­ti öne­mi ha­iz bir gi­ri­şim­dir, has­ta­yı kı­sa sü­re­de öl­mek­ten kur­ta­ra­bi­lir­si­niz.

Kan­se­ri alın­ma­mış has­ta­yı -bi­raz ev­vel söy­le­dim- yük­sek ka­lo­ri­li sı­vıy­la bes­le­ye­mez­si­niz.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, gü­nü­müz ge­liş­me­le­ri du­ra­ğan de­ğil­dir, doğ­ru­la­rı­mız da de­ği­şe­bil­mek­te­dir. O ne­den­le, has­ta­nın bes­len­me­si­ni dok­tor ile di­ye­tis­yen, da­mar yo­luy­la bes­len­me­si­ni il­gi­li dok­to­ru ve bu ko­nu­da özel­leş­miş ge­nel cer­rah ve­ya gas­tro­en­te­ro­log­lar dü­zen­le­mek­te­dir. Ta­bi­i, özel­lik­le bu nut­ris­yo­nel mad­de­le­ri üre­ten fir­ma­lar da has­ta­ne­ler­de bes­len­me uz­ma­nı ser­ti­fi­ka­sı ve­re­rek ken­di ürün­le­ri­ni pa­zar­la­mak gi­bi ba­zı gi­ri­şim­ler­de de bu­lun­mak­ta­dır.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, ba­zı has­ta­lık­lar­da ek­me­ği, ba­zı­sın­da pey­ni­ri ve­re­mez­si­niz. Aler­ji­si olan has­ta­la­rın da du­yar­lı­ğı ol­du­ğu gı­da mad­de­le­ri­ni te­da­vi­sin­den çı­kar­ma­nız ge­re­kir. Şeker has­ta­sı­na öl­çüy­le şeker ve­ya ni­şas­ta­lı gı­da­yı, böb­rek yet­mez­li­ği ola­na pro­te­i­ni ve tu­zu, tan­si­yon has­ta­sı­na da tu­zu sı­nır­la­mak zo­run­da­sı­nız. Es­ki Ka­nu­n’­u­mu­zun ol­du­ğu dö­nem­de, nor­mal bes­len­me ve di­yet di­ye iki ay­rı bes­len­me tü­rü de yok­tu, bu gi­bi has­ta­la­ra özel di­yet ve­ri­le­mi­yor­du.

Den­ge­li bes­len­me­de gün­lük pro­te­in mik­ta­rı, sağ­lık­lı in­san­da ki­lo ba­şı­na 1 gram­dır. Za­man za­man Tür­ki­ye­’­de ki­şi ba­şı­na tü­ke­ti­len etin mik­ta­rı­nın az ol­du­ğu gi­bi id­di­a­lar var. Bu­nu dü­zelt­mek için söy­lü­yo­rum. Me­se­la, 70 ki­lo­luk bir in­san 35 gram hay­van­sal pro­te­in al­ma­lı­dır ki­lo ba­şı­na. 100 gram et­te 20 gram pro­te­in bu­lu­nur. 175 gram hay­van­sal et ye­me­si o ki­şi için ye­ter­li ola­cak­tır. Al­ter­na­tif ola­rak süt ve yu­mur­ta­nın ye­nil­me­si hâlin­de de et mik­ta­rı da­ha aşa­ğı çe­ki­le­cek­tir.

Şim­di “Gül­ha­ne ya da as­kerî bes­len­mey­le il­gi­li ko­nu­şu­yor­su­nuz, tıb­bi bil­gi ve­rir gi­bi bir hâli­niz var...” Bu, bi­ze de la­zım, hal­ka da la­zım. O ne­den­le, öy­le bir ko­nu­ya gi­ri­yo­rum.

As­ke­rin ve has­ta­nın bes­len­me­si, on­lar­dan bek­le­nen iş yü­kü ve­ya do­ku ta­mi­ri için has­ta­nın ka­ta­bo­lik faz­dan -ya­ni, yı­kım fa­zın­dan- ana­bo­lik fa­za ge­çi­şiy­le müm­kün­dür. Sır­tın­da 35 ki­log­ram yük­le gün­de 35 ki­lo­met­re yü­rü­yen as­ker­le, gün­de iki sa­at spor ya­pan as­ke­rin ka­lo­ri ih­ti­ya­cı­nın fark­lı ol­du­ğu açık­tır. Kış şart­la­rı ile ya­zın bes­len­me ih­ti­ya­cı da fark­lı ol­du­ğu gi­bi, ha­re­ket hâlin­de de ku­man­yay­la bes­len­me tür­le­ri var­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bes­len­me­nin bir di­ğer öge­si de gı­da gü­ven­li­ği me­se­le­si­dir. Sa­tın al­ma ve iha­le­de bu ko­nu­da ko­lay­lık ol­ma­lı­dır. Fi­yat, tek pa­ra­met­re ola­rak alın­ma­ma­lı­dır. Bir kı­sım ta­hıl ve seb­ze­le­ri hib­rit to­hum­la­rı it­hal yo­luy­la ül­ke­mi­ze alın­mak­ta­dır. Ve­ri­mi ar­tır­mak için ge­niy­le oy­nan­mış to­hum­lar­la üre­ti­len ta­hıl, bak­la­gil ve seb­ze­le­rin on yıl­lık ta­kip­le­ri ya­pı­la­ma­mış­tır ve her yıl da to­hum­la­rı­mı­zı de­ğiş­ti­ri­yo­ruz. Gı­da mad­de­le­ri­nin am­ba­la­jı­na “GMO” ge­ni­ne mü­da­ha­le edil­miş, ge­niy­le oy­nan­mış gı­da di­ye yaz­mı­yo­ruz.

Bü­tün bun­la­rı an­lat­ma­mı­zın ne­de­ni, sa­de­ce si­lah­lı kuv­vet­le­rin ala­ca­ğı gı­da­lar­la il­gi­li de­ğil, bu ve­si­ley­le hal­kı­mı­zın sağ­lık­lı bes­len­me­siy­le il­gi­li de so­rum­lu­lu­ğu­muz­dan­dır.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, bu ül­ke­nin gı­da gü­ven­li­ği so­rum­lu­lu­ğu Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­dan alın­mış, bir ka­nun­la Ta­rım Ba­kan­lı­ğı­na tes­lim edil­miş­tir. Bü­yük bir yan­lış­tır. Gı­da üre­ti­ci­le­ri­ni, bo­zuk gı­da üre­ten­le­ri ko­rur­ken in­san sağ­lı­ğı­nı ih­mal eden bir uy­gu­la­ma­dır. Derhâl vaz­ge­çil­me­si ge­re­kir.

Dok­tor ve di­ye­tis­ye­nin bir­lik­te bes­len­me­yi dü­zen­le­me­le­ri, 1934 sa­yı­lı Ka­nu­n’­la müm­kün de­ğil­dir.

Ge­liş­me­le­rin ışı­ğın­da ye­ni bes­len­me mo­del­le­ri, çe­şit­len­miş gı­da tür­le­ri, fark­lı has­ta­lar ve efor bek­len­ti­miz yük­sek as­ker­le­rin bes­len­me­siy­le il­gi­li ye­ni dü­zen­le­me­ye imkân ve­ril­me­li­dir. An­cak bi­raz ev­vel söy­le­di­ğim gi­bi, ül­ke­mi­zin gı­da üre­tim zin­ci­rin­den tü­ke­tim zin­ci­ri­ne ka­dar de­ne­tim­de ar­tık dok­tor, gı­da kon­trol mü­hen­di­si ya da çev­re, gı­da uz­ma­nı yok­tur. Çı­ka­rı­lan ta­sa­rıy­la, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­dan Ta­rım Ba­kan­lı­ğı­na 500 ta­ne çev­re, gı­da ele­ma­nı gön­de­ri­le­cek­ti ve on­lar de­net­le­ye­cek­ti. Onun için, ül­ke­mi­zin ge­le­ce­ği, gı­da ba­kı­mın­dan ço­cuk­la­rı­mı­zın ge­le­ce­ği risk al­tın­da­dır. To­ka­t’­ta bir dep­rem olu­yor, Tür­ki­ye­’­nin en gü­zel su­yu Nik­sar su­yu bo­zu­lu­yor yer al­tın­dan ka­rı­şan mad­de­ler­le ve biz ruh­sa­tı­nı ip­tal ede­bi­li­yor­duk. Ama bu­gün bu tür şey­ler ya­pı­la­mı­yor.

Ge­liş­me­le­re ayak uy­du­ran bi­lim­sel bes­len­me tür­le­ri­ni ter­cih et­me­li­yiz. Sta­tik bes­len­me ras­yo­nu­nun ye­ri­ne, de­ğiş­ken ve de­ği­şi­me ayak uy­du­ran ye­ni dü­zen­le­me­ye MHP Gru­bu ola­rak des­tek ve­ri­yo­ruz. Bu ara­da, re­vir­de­ki bes­len­me­nin has­ta­ne sta­tü­sün­den fark­lı dü­şü­nül­me­si, is­raf ve mü­ba­la­ğa­dan ka­çı­nıl­ma­sı, bu gı­da su­num şekil­le­ri­nin ger­çek has­ta­lar­dan esir­gen­me­me­si­ni is­ti­yo­ruz.

Çok pa­ha­lı bes­len­me şekil­le­ri­nin is­tis­ma­rı­nın -bi­raz ev­vel yö­net­me­lik den­di- bir iç ge­nel­gey­le de en­gel­len­me­si di­le­ğiy­le, bu ta­sa­rı­ya olum­lu oy ve­re­ce­ği­mi­zi ve bu ta­sa­rı­nın Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri men­sup­la­rı­na sağ­lık ve sıh­hat ge­tir­me­si­ni di­li­yo­rum.

Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. Te­şek­kür edi­yo­rum efen­dim. (MHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Dur­muş.

Grup­lar adı­na üçün­cü söz, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu adı­na Hakkâri Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Rüs­tem Zey­da­n’­ın­dır.

Bu­yu­run Sa­yın Zey­dan. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz yir­mi da­ki­ka.

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA RÜS­TEM ZEY­DAN (Hakkâri) – Sa­yın Baş­ka­nım, say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri; 49 sı­ra sa­yı­lı Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri Has­ta Bes­len­me Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı üze­ri­ne, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. AK Par­ti Gru­bu ve şah­sım adı­na he­pi­ni­zi sev­giy­le say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Say­gı­de­ğer mil­let­ve­kil­le­ri, 2615 sa­yı­lı As­kerî Has­ta­ha­ne­ler ile Has­ta­ha­ne Gi­bi Kul­la­nı­la­cak Re­vir­ler­de Has­ta­la­rın Bes­len­me ve Ba­kım­la­rı Hak­kın­da Ka­nun, 24/12/1934 ta­rih­li ve 2888 sa­yı­lı Resmî Ga­ze­te­’­de yü­rür­lü­ğe gir­miş ve bu­gü­ne ka­dar 2’nci mad­de­si­ne bir fık­ra ek­len­me­si dı­şın­da hiç­bir de­ği­şik­li­ğe uğ­ra­ma­mış­tır.

1034 sa­yı­lı As­kerî Ne­ka­het­ha­ne ve Sa­na­tor­yum­lar­da Bu­lu­nan ve Sev­ke­di­len­le­re ve Harb Ya­ra­lı­la­rı­nın ve Teb­dil­ha­va­lı­la­rın Su­re­ti İaşe­le­ri­ne Da­ir Ka­nun ise, 31/5/1927 ta­rih­li ve 598 sa­yı­lı Resmî Ga­ze­te­’­de ya­yım­la­na­rak yü­rür­lü­ğe gir­miş ve 1928 yı­lın­da ya­pı­lan kü­çük bir oran ayar­la­ma­sı dı­şın­da hiç­bir de­ği­şik­li­ğe uğ­ra­ma­mış­tır. Ka­nu­n’­da yer ve­ri­len is­tih­kak­lar bi­lim­sel ge­liş­me ve de­ğiş­me­ye uy­gun ol­ma­dı­ğın­dan, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­ne ait hiç­bir has­ta­ne­de uy­gu­lan­ma­mak­ta­dır.

1034 sa­yı­lı Ka­nu­n’­un, uy­gu­la­na­bi­lir­li­ği­ni yi­tir­me­si, ne­ka­het­ha­ne­le­rin ol­ma­ma­sı ve sa­na­tor­yum­la­rın sa­de­ce iç has­ta­lık­la­rı­na yö­nel­me­sin­den do­la­yı has­ta bes­len­me­si ile il­gi­li ih­ti­yaç­la­ra ce­vap ve­re­me­di­ği de­ğer­len­di­ril­mek­te­dir.

Adı ge­çen ka­nun­lar­da, has­ta bes­len­me­sin­de bir de­re­ce­len­me mev­cut ol­ma­dı­ğın­dan, has­ta­lar, er­baş ve er ia­şe­si gi­bi stan­dart bes­len­mek­te, Ka­nu­n’­da yer ve­ril­me­yen yi­ye­cek mad­de­si­nin ve­ri­le­bil­me­si için, ta­bi­bin ay­rı­ca be­lir­le­ye­bi­le­ce­ği çe­şit ve mik­tar­da yi­ye­cek mad­de­si an­cak, has­ta ta­be­la­sı­nın baş­ta­bip­çe tas­di­ki ve ita ami­ri­nin ona­yı­nı mü­te­a­kip ve­ri­le­bil­mek­te­dir.

Di­ğer ta­raf­tan, mü­te­fer­ri­ka cet­ve­lin­de yer ve­ri­len be­yin, böb­rek, ka­ra­ci­ğer, ka­ka­o, kah­ve, kay­mak, kre­ma, pa­ça gi­bi be­sin­ler, dok­tor ve di­ye­tis­yen­ler­ce uy­gun gö­rül­me­di­ği ve te­da­ri­ki zor ol­du­ğun­dan mü­te­fer­ri­ka cet­ve­li de uy­gu­la­na­ma­mak­ta­dır.

De­re­ce­le­rin kul­la­nıl­ma­ma­sı so­nu­cu, bu de­re­ce­ler­den ya­rar­la­na­cak has­ta­lar, ay­rı re­jim bes­len­me­si­ne dâhil edil­mek­te, bu du­rum ise mut­fak, aş­çı ve ila­ve teç­hi­za­tı ge­rek­tir­mek­te­dir.

Has­ta bes­len­me iş­lem­le­ri­nin  da­ha sağ­lık­lı ve ka­li­te­li bir hâle ge­ti­ril­me­si ya­nın­da, büt­çe­ye de yüz­de 40’a va­ran bir ta­sar­ruf sağ­lan­ma­sı bek­le­nen ka­nun ta­sa­rı­sıy­la yü­rür­lük­te­ki iki ka­nu­nun tek ka­nun­da bir­leş­ti­ri­le­rek, sağ­lık hiz­met­le­rin­de gö­re­vin, uy­gun ba­sa­mak­ta uz­man ki­şi­ler­ce ya­pıl­ma­sı, teş­his­ten son­ra has­ta­nın bes­len­me­si­nin di­ye­tis­yen­ce be­lir­len­me­si, bes­len­me­de gı­da mad­de­le­ri­nin se­çim yet­ki­si­nin dok­tor ve di­ye­tis­ye­ne bı­ra­kıl­ma­sı, ya­tak­lı te­da­vi yer­le­ri dı­şın­da da has­ta bes­len­me iş­lem­le­ri ya­pı­la­rak hiz­me­tin kap­sa­mı­nın ge­niş­le­til­me­si, di­ye­tis­yen­le­rin bes­len­me­ye yö­ne­lik sta­tü­le­ri­nin hü­küm al­tı­na alın­ma­sı, te­da­vi­le­ri ayak­ta ya­pı­lan ve ra­por­la­rın­da be­lir­ti­len sü­re içe­ri­sin­de bes­len­me­le­ri bir­lik ve ku­rum­la­rın­da de­vam ede­cek as­kerî öğ­ren­ci, er­baş ve er­le­rin bes­len­me­le­ri­nin büt­çe­ye ek yük ge­tir­me­ye­cek şekil­de dü­zen­len­me­si, has­ta bes­len­me­si­nin nor­mal ve di­yet ol­mak üze­re iki­ye bö­lün­me­si ve di­yet ye­mek­le­ri­nin de­ği­şe­bi­lir­li­ği­nin, ko­lay an­cak stan­dart hâle ge­ti­ril­me­si, has­ta­ya sı­vı ge­rek­si­ni­mi ya­nın­da mo­ral açı­sın­dan da kat­kı sağ­la­ya­ca­ğı de­ğer­len­di­ri­len içe­ce­ğin öğün ara­la­rın­da da ve­ril­me­si, has­ta­la­ra ta­bur­cu ol­duk­la­rın­da va­ra­cak­la­rı ye­re ka­dar, dok­tor ona­yı ve di­ye­tis­yen kon­tro­lün­de ku­man­ya ve­ril­me­si he­def­len­mek­te­dir. Bu cüm­le­den ha­re­ket­le, gö­rül­dü­ğü üze­re, iki ka­nun tek ka­nun hâlin­de bir­leş­ti­ril­miş, gün­cel­len­miş ih­ti­ya­ca ce­vap ve­re­cek şekil­de dü­zen­len­miş­tir.

Ben­den ön­ce­ki ko­nuş­ma­cı­nın “Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­ca Ta­rım Ba­kan­lı­ğı­na dev­re­dil­miş Gı­da Gü­ven­li­ği Ya­sa­sı­’y­la il­gi­li gı­da­la­rın kon­tro­lü­nün bu dö­nem­de imkânsız hâle gel­di­ği” id­di­a­sı çok doğ­ru bir id­di­a de­ğil­dir. Evet, bu Ya­sa­’y­la Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­ca bu yet­ki ora­ya dev­re­dil­miş ise de sağ­lık ele­man­la­rın­ca, ge­rek Sağ­lık Ba­kan­lı­ğın­da­ki ge­rek­se Ta­rım Ba­kan­lı­ğın­da­ki ele­man­lar­ca gı­da gü­ven­li­ği­ne ma­tuf her tür­lü de­ğer­len­dir­me, ta­kip ve de her tür­lü so­nu­cun, bi­la­kis ehil el­ler eliy­le ya­pıl­dı­ğı aşikârdır. Onun için, bu cüm­le­ye ka­tıl­mam müm­kün de­ğil­dir.

Bü­tün bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le bir­lik­te, bu ka­nu­nun gün­cel­len­miş hâliy­le uy­gun bir ta­sa­rı hâlin­de ol­du­ğu­nu grup adı­na ve şah­sım adı­na dü­şü­nü­yor, grup adı­na olum­lu oy ve­re­ce­ği­mi­zi ifa­de edi­yor, bü­tün ka­tı­lım­cı­la­ra, sa­yın ve­kil­le­ri­mi­ze ve Sa­yın Baş­ka­nı­ma sev­gi do­lu say­gı­la­rı­mı su­nu­yo­rum.

Te­şek­kür edi­yo­rum efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Zey­dan.

Şahıs­lar adı­na söz is­te­yen yok­tur.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Ta­sa­rı­nın mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

1’in­ci mad­de­yi okut­ma­dan ev­vel, Ko­mis­yon Baş­ka­nı­nın bir ta­le­bi var, ken­di­si­ne söz ve­ri­yo­rum.

Bu­yu­run.

MİLLÎ SA­VUN­MA KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­SAN KE­MAL YAR­DIM­CI (İstan­bul) – Sa­yın Baş­ka­nım, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; “bes­len­me” ke­li­me­si­nin “bes­le­me” ola­rak de­ği­şik­li­ği­nin se­be­bi, ge­rek­çe­si: 24/5/2007 ta­rih­li ve 5668 sa­yı­lı Ka­nu­n’­la Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri bes­le­me sis­te­mi­nin ilk aya­ğı bu şekil­de ol­du­ğun­dan, bu çı­ka­cak ye­ni ka­nu­nu­muz­la da pa­ra­lel­lik sağ­lan­ma­sı ama­cıy­la “bes­le­me” ola­rak de­ğiş­ti­ril­me­si­ni ar­zu et­mek­te­yiz.

Say­gı­lar su­na­rım.

BAŞ­KAN – Bu no­tu­nuz not edil­di, “n” har­fi düş­tü. “Bes­le­me” ola­rak mad­de­yi oku­tu­yo­rum.

1’in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

 

TÜRK SİLÂHLI KUV­VET­LE­Rİ HAS­TA BES­LE­ME KA­NU­NU TA­SA­RI­SI

Amaç

MAD­DE 1- (1) Bu Ka­nu­nun ama­cı; Türk Silâhlı Kuv­vet­le­ri­ne ait ya­tak­lı te­da­vi yer­le­rin­de, te­da­vi­le­ri ya­pı­lan tüm has­ta ve ya­ra­lı­la­rın bes­le­me ge­rek­si­nim­le­ri­nin kar­şı­lan­ma­sı ile il­gi­li usûl ve esas­la­rı be­lir­le­mek­tir.

BAŞ­KAN – 1’in­ci mad­de üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Adı­ya­man Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Şev­ket Kö­se­…

HAK­KI SU­HA OKAY (An­ka­ra) – Yok.

BAŞ­KAN – Di­ğer grup­lar­dan da söz ta­le­bi yok.

Şahıs­la­rı adı­na, Sa­yın Ah­met Ay­dın, Adı­ya­ma­n… Yok.

Ah­met Gök­han Sa­rı­çam, Kırk­la­re­li­… Yok.

1’in­ci mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

2’nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

Kap­sam

MAD­DE 2- (1) Bu Ka­nun, Türk Silâhlý Kuv­vet­le­ri­ne ait ya­taklý te­da­vi yer­le­rin­de;

a) Te­da­vi­le­ri yatýlý ola­rak yapýlan has­ta ve ya­ralýlar ile an­ne sü­tü ile bes­len­me­si ge­re­ken be­bek­le­rin an­ne­le­ri­nin,

b) Ta­bur­cu edi­len ve­ya mu­a­ye­ne edi­le­rek ra­por­larýnda be­lir­ti­len sü­re için­de is­ti­ra­hat ve te­da­vi­le­ri­ne bir­lik ve ku­rum­la­rın­da de­vam edi­le­cek olan as­kerî öðren­ci, er­baþ ve er­le­rin,

dok­to­run ge­rek­li gör­me­si du­ru­mun­da te­da­vi­le­ri­ne katký saðla­ya­cak bes­len­me ge­rek­si­nim­le­ri­nin karþýlan­masýný kap­sar.

BAŞ­KAN – Grup­lar adı­na, mad­de hak­kın­da söz ta­le­bi yok.

Şahıs­la­rı adı­na, Sa­yın Ah­met Ay­dın, Adı­ya­ma­n… Yok.

Ah­met Gök­han Sa­rı­çam, Kırk­la­re­li­…­Yok.

2’nci mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… 2’nci mad­de ka­bul edil­miş­tir.

3’ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

Tanýmlar

MAD­DE 3- (1) Bu Ka­nun­da ge­çen;

a) Nor­mal ye­mek  : Has­tanýn gün­lük ka­lo­ri ve be­sin öge­le­ri ge­rek­si­ni­mi­ni karþýla­mak amacý ile üç öðün ola­rak ve­ri­len yi­ye­cek ve içe­cek­le­ri,

b) Di­yet ye­meði : Has­tanýn týbbî zo­run­lu­luk­tan ve­ya te­da­vi­si ge­reði be­sin öge­le­rin­den bir ve­ya bir­kaçýnýn mik­tarýnda­ki azalt­ma ve çoðalt­ma­larý ön­gö­ren ve bun­la­ra baðlý ola­rak be­sin mad­de­le­ri­nin çeþit­le­ri, mik­tarý, hazýrlanýþlarý ile öðün sayýsý ve za­manýnýn nor­mal ye­mek­ten farklý ol­duðu yi­ye­cek ve içe­cek­le­ri,

c) Ara öðün  : Bes­len­me­le­ri nor­mal ye­mek ola­rak yapýlan has­ta­la­ra gün­lük sývý ge­rek­si­nim­le­ri­nin, vi­ta­min ve po­sa ih­ti­yaç­larýnýn bir bö­lü­mü­nü karþýla­mak ve mo­ral ver­mek için öðün ara­larýnda ve­ri­le­cek sýcak ve­ya soðuk içe­cek­ler ile her tür­lü mey­ve ve yi­ye­ceði,

ç) Ya­taklý te­da­vi yer­le­ri : Türk Silâhlý Kuv­vet­le­ri­nin saðlýk hiz­met­le­ri­ni yü­rü­ten ku­rum ve­ya ku­ru­luþlar­dan, has­ta ve­ya ya­ralýlarýn yatýrýla­rak te­da­vi­si­ni saðla­ya­cak ni­te­lik­te olan kýta ta­bip­lik­le­ri, re­vir­ler, dis­pan­ser­ler, sey­yar, çev­re, mer­kez ve özel dal has­ta­ne­le­ri ile ilmî ve týbbî mer­kez­le­ri,

ifa­de eder.

BAŞ­KAN – 3’ün­cü mad­de üze­rin­de grup­lar adı­na söz ta­le­bi yok.

Şahıs­lar adı­na söz ta­le­bi yok.

3’ün­cü mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… 3’ün­cü mad­de ka­bul edil­miş­tir.

4’ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

Gö­rev, yet­ki ve so­rum­lu­luk­lar

MAD­DE 4- (1) Has­tanýn, kon­tro­lü ve bi­yo­kim­ya­sal bul­gu­larý doðrul­tu­sun­da, nor­mal ve­ya di­yet ye­meði ve­ri­le­rek bes­len­me­si­ne dok­to­ru, te­da­vi­ye uy­gun be­sin mad­de­le­ri­nin se­çi­mi, çeþit­le­ri ve mik­tarý, hazýrla­ma þekil­le­ri ile öðün sayýlarýna dok­to­ru­nun gö­rüþünü de ala­rak di­ye­tis­yen ka­rar ve­rir.

(2) Dok­to­run onayý ile týbben bes­le­ne­cek du­rum­da ol­ma­yan ve­ya te­da­vi­si ge­reði beslen­me­me­si ge­re­ken has­ta­la­ra be­sin mad­de­le­ri ve­ril­mez.

(3) Nor­mal has­ta ye­mek lis­te­si, gün­lük is­tih­kak tu­tarý için­de kal­mak koþuluy­la, ye­ter­li ve den­ge­li bes­len­me­yi saðla­ya­cak her tür­lü be­sin mad­de­le­ri, de­po ve­ya büt­çe im­kan­larý göz önü­ne alýna­rak di­ye­tis­yen ta­rafýndan be­lir­le­nir.

(4) Di­yet ye­meði ala­cak has­ta­la­ra, di­ye­tis­ye­nin uy­gun gö­re­ceði mik­tar ve sýklýkta, de­po ve­ya büt­çe imkânlarý doðrul­tu­sun­da her tür­lü yi­ye­cek mad­de­si, sýnýrla­ma­ya tâbi ol­ma­dan grup­landýrýla­rak ve nor­mal ye­mek lis­te­le­rin­den de azamî öl­çü­de ya­rar­lanýla­rak ve­ri­lir.

(5) Ya­ta­rak te­da­vi­le­ri ta­mam­landýktan son­ra ne­ka­het dö­nem­le­ri­ni ve­ya mu­a­ye­ne edildik­ten son­ra­ki ilaçlý te­da­vi­le­ri­ni bir­lik ve­ya ku­rum­larýnda ge­çi­re­rek as­kerî öðren­ci, er­baþ ve er­le­rin bes­len­me­le­ri­nin nasýl ola­caðý ve sü­re­si, dok­tor ta­rafýndan ta­bur­cu bel­ge­si ve­ya ra­por­da be­lir­ti­lir. Bu tür has­ta­larýn bes­len­me­le­ri, has­tanýn bir­lik ve­ya ku­ru­mu­na ait imkânlar da göz önü­ne alýna­rak di­ye­tis­yen ta­rafýndan be­lir­le­ne­cek kri­ter­le­re gö­re yapýlýr. Ayrýca as­kerî öðren­ci, er ve er­baþlar­dan ta­bur­cu olan­la­ra, ge­rek­li gö­rül­düðün­de, bir­liðine ve­ya va­ra­caðý ye­re baðlý ola­rak uy­gun cins ve mik­tar­da ku­man­ya ve­ri­lir.

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de söz ta­le­bi yok.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

5’in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

Bes­len­me yön­te­mi

MAD­DE 5- (1) Has­ta bes­len­me­sin­de nor­mal ye­mek ve di­yet ye­meði ol­mak üze­re iki yön­tem uy­gu­lanýr.

(2) Nor­mal ye­mek ve­ri­le­rek te­da­vi­si sür­dü­rü­len has­ta­la­ra ayrýca öðün ara­larýnda yi­ye­cek, içe­cek ve ta­ze mey­ve ve­ri­lir. Nor­mal ye­meðin gün­lük is­tih­kak mik­tarýný oluþtu­ran be­sin mad­de­le­ri; et, yu­mur­ta, ku­ru bak­la­gil­ler; süt ve süt ürün­le­ri; ta­ze seb­ze ve mey­ve­ler; ek­mek ve tahýllar­dan oluþan grup­lar ile yað, þeker, tatlýlar, çeþni ve­ri­ci­ler ve çay­lar­dan seçi­lir.

(3) Nor­mal has­ta ye­mek lis­te­sin­de, gün­lük is­tih­kak tu­tarýnýn altýnda ka­lan pa­ra­sal deðer­ler gös­te­ri­lir ve söz ko­nu­su ba­ki­ye­ler ge­rek­tiðin­de yýl so­nun­da aþým ya­rat­ma­ya­cak þekil­de diðer gün­ler­de­ki ye­mek lis­te­le­ri­nin oluþtu­rul­masýnda kul­lanýla­bi­lir.

(4) Ýçme su­yu­nun uy­gun bu­lun­madýðý böl­ge­ler­de­ki has­ta­ne­ler­de, ye­mek piþir­me ve has­ta­larýn iç­me su­yu ge­rek­si­ni­mi uy­gun yön­tem­ler­le karþýlanýr.

(5) Bes­len­me hiz­me­ti­nin, bu amaç­la per­so­nel is­tih­dam edil­me­me­si ve öde­neðin ol­masý kaydýyla iha­le yo­luy­la te­min edil­me­si ha­lin­de; yö­net­me­lik­te be­lir­ti­len nor­mal ye­mek is­tih­kak tu­tarýna piþir­me, te­miz­lik ve daðýtým gi­der­le­ri gi­bi satýn alýna­cak hiz­me­tin kap­samýna baðlý ola­rak diðer gir­di­le­rin be­del­le­ri de ek­le­nir. Bu gir­di­le­rin ne­ler ol­duðu ve ne þekil­de he­sap­la­na­caðýna iliþkin usûl ve esas­lar yö­net­me­lik­le be­lir­le­nir.

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de söz ta­le­bi yok.

Sa­yın Si­pa­hi­’­nin so­ru­su var.

Bu­yu­run  Sa­yın Si­pa­hi.

KA­MİL ER­DEM Sİ­PA­Hİ (İzmir) – Efen­dim, bi­raz ön­ce ben herhâlde bi­raz ace­le et­tim. Tek­rar ay­nı so­ru­yu yi­ne­le­ye­ce­ğim, bir ikin­ci ko­nu­yu da­ha ha­tır­la­ta­ca­ğım Ko­mis­yo­nu­mu­za.

Bir ta­ne­si, o üçün­cü fık­ra­da­ki “al­tın­da” ke­li­me­si ye­ri­ne “üs­tün­de” ke­li­me­si­nin olup ol­ma­dı­ğı, bun­da bir seh­ven ya­zıl­ma olup ol­ma­dı­ğı ko­nu­sun­da so­rum. Zi­ra bir ön­ce­ki fık­ra­da, nor­mal yi­ye­ce­ğe ila­ve­ten öğün ara­la­rın­da yi­ye­cek, içe­cek ve ta­ze mey­ve ve­ril­di­ği­ne gö­re gün­lük is­tih­kak tu­ta­rı­nın her hâlükârda aşıl­mış ol­ma­sı ge­re­ki­yor. Do­la­yı­sıy­la, ora­da “üs­tün­de” ke­li­me­si­nin yer al­ma­sı uy­gun ola­cak. Bil­mi­yo­rum bir seh­ven ya­zıl­ma mı var.

BAŞ­KAN – Bu­yu­run Sa­yın Ba­kan.

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (İzmir) – Sa­yın Si­pa­hi­’­nin tes­pi­ti doğ­ru. An­cak, bu­ra­da bir mu­ha­se­be iş­le­mi var. Şim­di, nor­mal is­tih­kak 3.986 ka­lo­ri. Has­ta­ya di­ye­ti ge­re­ği çok da­ha dü­şük ka­lo­ri ve­ri­lir, ve­ril­me­ye de­vam edi­le­bi­lir. O za­man har­ca­ma­lar­da bir azal­ma olu­yor, ta­sar­ruf olu­yor. Bu ta­sar­ru­fun ne­re­de ye­di­ri­le­ce­ği bu­ra­da dü­zen­le­ni­yor.

OS­MAN DUR­MUŞ (Kı­rık­ka­le) – Ora­da “ar­ta ka­lan” di­ye kul­la­nıl­say­dı da­ha an­la­şı­lır olur­du.

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (İzmir) –Ya­ni, bel­ki “da­ha az ka­lo­ri har­ca­nan” de­nil­se da­ha iyiy­di.

KA­MİL ER­DEM Sİ­PA­Hİ (İzmir) – Bi­raz an­la­şıl­mı­yor Sa­yın Ba­ka­nım, bir ek­sik­lik var. Ya­sa­yı oku­yan­lar da ile­ri­de, in­şal­lah, bi­zim gi­bi te­red­dü­de düş­mez­ler.

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (İzmir) – Te­şek­kür ede­rim.

KA­MİL ER­DEM Sİ­PA­Hİ (İzmir) – Bir ko­nu­yu da­ha ha­tır­la­ta­ca­ğım mü­sa­a­de­niz­le: Bir 5’in­ci fık­ra­sı var ay­nı mad­de­nin. İş­te “bu ye­mek is­tih­kak tu­ta­rı­na ila­ve­ten eğer iha­le yo­luy­la ya­pıl­mış­sa, pi­şir­me, te­miz­lik ve da­ğı­tım gi­der­le­ri için ila­ve gir­di­le­rin be­del­le­ri be­lir­le­nir  ve öde­nir” şek­lin­de. Ben, bu fık­ra­nın da bi­raz faz­la­dan ya­zıl­dı­ğı ka­na­a­tin­de­yim. Bi­li­yor­su­nuz, bir bir­lik­te, eğer iha­le yo­luy­la bes­len­me­ye ka­rar ve­ril­miş ise, bu, bir­li­ğin tü­mü için şamil­dir. Ya­ni, bir­li­ğin ken­di­si eğer iha­le yo­luy­la bes­le­ni­yor­sa, ga­yet ta­bii onun sağ­lık te­si­si de iha­le yo­luy­la bes­le­ne­cek­tir. Bu du­rum­da, ta­ma­mı­nın ta­şı­ma­sı, pi­şir­me­si, te­miz­li­ği za­ten iha­le şart­na­me­sin­de yer al­mış ola­ca­ğı için, mas­raf ola­rak be­lir­len­miş ola­ca­ğı için, sa­de­ce sağ­lık te­sis­le­ri için böy­le ila­ve bir pi­şir­me, te­miz­lik, da­ğı­tım gi­bi ila­ve bir kay­nak ay­rıl­ma­sı­na ge­rek var mı, yok mu ko­nu­su­nu tak­di­ri­ni­ze su­na­rım. Bu, çün­kü, is­tis­mar edi­le­bi­lir. Ya­ni, bir iha­le şart­na­me­si bun­la­rın ta­ma­mı­nı za­ten içe­ri­yor­dur. Ya­ni, bir bir­li­ğin ta­ma­mı iha­le yo­luy­la bes­le­ni­yor­ken ve­ya bes­len­mi­yor­ken, o bir­lik­te­ki sağ­lık te­si­si iha­le yo­luy­la bes­le­ni­yor di­ye bir uy­gu­la­ma, be­nim bil­di­ğim Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­rin­de hiç­bir yer­de yok Sa­yın Ba­kan. Ya­ni, bu 5’in­ci fık­ra­nın çı­kar­tıl­ma­sı sa­nı­rım da­ha uy­gun ola­cak, bir­ta­kım su­is­ti­mal­le­re mâni ol­mak için.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Si­pa­hi.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­kan.

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (İzmir) – Efen­dim, bu da dü­şü­nü­le­bi­lir. An­cak, za­ten, mad­de­nin bu fık­ra­sın­da şar­ta mu­al­lak “iha­le edil­me­si ha­lin­de” di­yor. Bi­na­e­na­leyh, iha­le edil­me­si gi­bi bir hâl var­sa, o za­man dik­ka­te alı­na­cak bir hu­sus­tur. Yok­sa, bir hü­küm de­ğil­dir.

Arz ede­rim.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­kan.

5’in­ci mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

6’ncı mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

Yö­net­me­lik

MAD­DE 6- (1) Bu Ka­nu­nun uy­gu­lan­ma­sı­na iliş­kin esas­lar, nor­mal ye­me­ğin gün­lük is­tih­kak tu­ta­rı­nın be­lir­len­me­sin­de pa­ra­met­re ola­rak kul­la­nı­la­cak olan be­sin mad­de­le­ri­nin cins ve mik­ta­rı, bes­len­me hiz­me­ti­nin ku­ru­mun dı­şın­da ya­pıl­ma­sı ve­ya yük­le­ni­ci fir­ma­lar ya­hut ida­re ta­ra­fın­dan ve­ri­le­cek ye­mek hiz­met­le­ri­ne yö­ne­lik il­ke­ler, Sağ­lık Ba­kan­lı­ğı, Ta­rım ve Kö­yiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı ile Sa­yış­ta­yın da gö­rü­şü alı­na­rak Mil­li Sa­vun­ma ve İçiş­le­ri ba­kan­lık­la­rın­ca, bu Ka­nu­nun yü­rür­lü­ğe gir­di­ği ta­rih­ten iti­ba­ren al­tı ay için­de çı­kar­tı­la­cak bir yö­net­me­lik­le dü­zen­le­nir.

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de söz is­te­yen yok.

So­ru yok.

Oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

7’nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

Yü­rür­lük­ten kal­dı­rı­lan mev­zu­at

MAD­DE 7- (1) 19/5/1927 ta­rih­li ve 1034 sa­yı­lı As­kerî Ne­ka­het­ha­ne ve Sa­na­tor­yum­lar­da Bu­lu­nan ve Sev­ke­di­len­le­re ve Harb Ya­ra­lı­la­rı­nın ve Teb­dil­ha­va­lı­la­rın Su­re­ti İaşe­le­ri­ne Da­ir Ka­nun ile 15/12/1934 ta­rih­li ve 2615 sa­yı­lı As­kerî Has­ta­ha­ne­ler ile Has­ta­ha­ne Gi­bi Kul­la­nı­la­cak Re­vir­ler­de Has­ta­la­rın Bes­len­me ve Ba­kım­la­rı Hak­kın­da Ka­nun yü­rür­lük­ten kal­dı­rıl­mış­tır.

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de söz ta­le­bi yok­tur.

So­ru yok­tur.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

8’in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

Yü­rür­lük

MAD­DE 8- (1) Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de söz ta­le­bi var­dır.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na Sa­yın Enis Tü­tün­cü, Te­kir­dağ Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Tü­tün­cü.

Sü­re­niz on da­ki­ka.

CHP GRU­BU ADI­NA ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri Has­ta Bes­le­me Ka­nu­nu Ta­sa­rı­sı ve bu­nun­la il­gi­li yü­rür­lük mad­de­si üze­ri­ne, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi sev­giy­le say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ko­nu­ya gir­me­den ön­ce, Ko­mis­yo­nun ya da Hükûme­tin bir re­dak­si­yon ta­le­bi ol­du, ta­bii ola­bi­lir, an­cak, “has­ta bes­le­me ka­nu­nu” hâli­ne ge­ti­ril­di. Ben­ce, has­ta bes­len­me, “bes­len­me” söz­cü­ğü da­ha doğ­ruy­du. Bu ne­den­le, Hükûmet­ten ve Ko­mis­yon­dan, az ön­ce al­mış ol­du­ğu o re­dak­si­yon yet­ki­si­ni, bu çer­çe­ve­de bir da­ha de­ğer­len­dir­me­le­ri­ni ri­ca edi­yo­rum. Çün­kü “has­ta bes­le­me”, “has­ta bes­len­me.” ya­ni, ori­ji­nal hâli da­ha iyi­dir. Bu­nu, bu çer­çe­ve­de tek­rar de­ğer­len­di­re­lim di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; as­lın­da, bun­dan ön­ce­ki ko­nuş­mam­da, bun­dan ön­ce­ki ya­sa ta­sa­rı­sıy­la il­gi­li ko­nuş­mam­da, bel­ki ba­zı ar­ka­daş­la­rı­mı üz­müş ola­bi­li­rim, Sa­yın Din­çe­r’­in yıl­lar ön­ce yap­mış ol­du­ğu bir ko­nuş­may­la il­gi­li ola­rak.

BAŞ­KAN – Sa­yın Tü­tün­cü, lüt­fen söz al­dı­ğı­nız ko­nu hak­kın­da gö­rü­şün.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (De­vam­la) – He­men gö­rü­şe­ce­ğim.

Bu­ra­da Sa­yın Din­çe­r’­e te­şek­kür edi­yo­rum, ko­nu­nun en azın­dan bir bö­lü­mü­nü ay­dın­lat­tı­lar. An­cak bu­ra­da şunu za­bıt­la­ra ge­çir­mek is­ti­yo­rum: Sa­yın Din­çer bu ko­nuş­ma­sı­nın hâlâ ar­ka­sın­da ol­du­ğu­nu söy­le­di. Sa­yın Din­çer bu ko­nuş­ma­sı­nın hâlâ ar­ka­sın­da ol­du­ğu­nu söy­le­di­ği müd­det­çe, bu kut­sal ça­tı al­tın­da bu ko­nu­yu sü­rek­li ola­rak gün­de­me ge­ti­re­ce­ğiz.

Elim­de ya­zı­nın ori­ji­nal met­ni var. Bu­ra­da, Sa­yın Baş­kan, si­zi zo­ra sok­ma­mak için, çün­kü tu­tu­mu­nuz­la il­gi­li bir şey söy­le­me, de­ğer­len­dir­me hak­kı­nı ken­dim­de bul­mu­yo­rum, ama izin ve­rir­se­niz de­ne­yim­li bir par­la­men­ter ya da de­ne­yim­li par­la­men­ter­ler­den bi­ri ola­rak, ilk de­fa bu ka­dar hoş­gö­rü­süz ve dü­şün­ce­le­ri açık­la­ma fır­sa­tı ta­nı­ma­yan -mil­let­ve­kil­le­ri­ne- bir tu­tum ser­gi­len­di­ği­ni bu­ra­da gö­rü­yo­rum. Özür di­li­yo­rum Sa­yın Baş­kan siz­den, ama bu­ra­da de­ne­yim­li olan mil­let­ve­kil­le­ri bi­le­cek­ler­dir ki, bu kür­sü­de söy­le­nen her şey, di­le ge­ti­ri­len her şey za­bıt­la­ra gir­mek­te­dir, ta­ri­he ko­nu­şul­mak­ta­dır. Lüt­fen, Sa­yın Baş­kan, bun­dan son­ra­ki ko­nuş­ma­lar­da tu­tu­mu­nu­zu sa­nı­yo­rum ki de­ğer­len­di­re­cek­si­niz.

Evet, bu ko­nu­yu bu­ra­da bı­ra­kı­yo­rum. An­cak, Sa­yın Din­çe­r’­in “de­ği­şim”­den kas­tet­ti­ği, di­yor ki: “Mo­dern dev­le­tin bi­ze aşı­la­ma­ya ça­lış­tı­ğı ve­ya da­yat­ma­ya ça­lış­tı­ğı dü­şün­ce­ye kar­şı bir de­ği­şim.” Bu sö­zün ve bu ko­nu­nun ta­kip­çi­si ola­ca­ğım. Sa­yın Din­çer bu­ra­da ol­du­ğu için söy­lü­yo­rum, lüt­fen, bu ko­nu­da bi­ze, do­yu­ru­cu, si­ze hak­sız­lık ya­pıl­dı­ğı­nı is­pat eden ko­nuş­ma­lar ve açık­la­ma­lar ya­pı­nız.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu ya­sa ta­sa­rı­sı, ger­çek­ten çok geç kal­mış bir dü­zen­le­me­yi içe­ri­yor. Te­da­vi gö­ren Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri per­so­ne­li­nin bes­len­me­siy­le il­gi­li mev­cut ya­sa­lar, ba­kı­yor­su­nuz, 1927 yı­lın­da, 1928 yı­lın­da ve son ola­rak da 1934 yı­lın­da ya­pıl­mış. Ta­bi­i ki -o gün­kü ko­şul­lar­da, o gün­kü tek­no­lo­ji ve ola­nak­lar çer­çe­ve­sin­de- son de­re­ce ye­ter­siz hâle gel­miş. Hükûme­te böy­le bir dü­zen­le­me­yi ge­tir­di­ği için te­şek­kür edi­yo­ruz.

Bu ka­nun­lar­da, ya­ni mev­cut ka­nun­lar­da, has­ta bes­len­me­sin­de bir de­re­ce­len­me söz ko­nu­su de­ğil. Ta­bi­i, 30’lu yıl­lar­da bu­nu dü­şün­mek müm­kün de­ğil­di. Bu ne­den­le has­ta­lar, er­baş ve er ia­şe­si gi­bi, stan­dart ola­nak­lar­la, stan­dart öl­çüt­ler­le bes­le­ni­yor­lar ve ka­nun­da yer al­ma­yan yi­ye­cek mad­de­si has­ta­la­ra zor­luk­lar­la ve­ri­li­yor. Ve­ri­li­yor, na­sıl ve­ri­li­yor? Bu çer­çe­ve­de, ta­bi­bin ay­rı­ca be­lir­le­ye­ce­ği çe­şit ve mik­tar­da yi­ye­cek mad­de­si, an­cak ve an­cak, has­ta ta­be­la­sı­nın baş­ta­bip­çe tas­di­ki ve ita ami­ri­nin ona­yı­nı mü­te­a­kip ve­ri­le­bi­li­yor.

Öte yan­dan, mü­te­fer­ri­ka cet­ve­lin­de yer ve­ri­len be­yin, böb­rek, ka­ra­ci­ğer, ka­ka­o, kah­ve, kay­mak, kre­ma, pa­ça gi­bi be­sin­ler dok­tor ve di­ye­tis­yen­ler­ce uy­gun gö­rül­me­di­ği ve te­da­ri­ki zor ol­du­ğun­dan, mü­te­fer­ri­ka cet­ve­li de uy­gu­la­na­mı­yor. De­re­ce­le­rin kul­la­nıl­ma­ma­sı so­nu­cu, bu de­re­ce­ler­den ya­rar­la­na­cak has­ta­lar ay­rı re­jim bes­len­me­si­ne dâhil edil­mek­te­dir. Bu du­rum ise, ger­çek­ten, sa­vur­gan­lık­la­ra, ba­zı sı­kın­tı­la­ra yol aç­mak­ta­dır, mut­fak, aş­çı ve ila­ve teç­hi­za­tı ge­rek­li kıl­mak­ta­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu ta­sa­rı­nın has­ta bes­len­me iş­lem­le­ri­nin da­ha sağ­lık­lı ve ka­li­te­li hâle ge­ti­ril­me­si ya­nın­da, büt­çe­ye de yüz­de 40’a va­ran ta­sar­ruf­lar sağ­la­ya­ca­ğı tah­min edi­li­yor.

Yü­rük­lük­te­ki iki ka­nun ki, 1927 yı­lın­da bir dü­zen­le­me ya­pıl­mış­tı, ama 1927 yı­lın­da­ki bu dü­zen­le­me­ye 1928 yı­lın­da mü­da­ha­le edil­di; bu ne­den­le, 1928 ve 1934 ta­rih­li iki ka­nun yü­rük­lük­te ve bun­lar bir­leş­ti­ri­li­yor.

Sağ­lık hiz­met­le­rin­de gö­re­vin, uy­gun ba­sa­mak­ta, uz­man ki­şi­ler­ce ya­pıl­ma­sı, teş­his­ten son­ra has­ta­nın bes­len­me­si­nin di­ye­tis­yen­ce be­lir­len­me­si, bes­len­me­de gı­da mad­de­le­ri­nin se­çim yet­ki­si­nin dok­tor ve di­ye­tis­ye­ne bı­ra­kıl­ma­sı, ya­tak­lı te­da­vi yer­le­ri dı­şın­da da has­ta bes­len­me iş­lem­le­ri ya­pı­la­rak, hiz­me­tin kap­sa­mı­nın ge­niş­le­til­me­si ola­nak­la­rı ge­ti­ri­li­yor.

Ay­rı­ca, di­ye­tis­yen­le­rin bes­len­me­ye yö­ne­lik sta­tü­le­ri hü­küm al­tı­na alı­nı­yor.

Te­da­vi­le­ri ayak­ta ya­pı­lan ve ra­por­la­rın­da be­lir­ti­len sü­re içe­ri­sin­de bes­len­me­le­ri bir­lik ve ku­rum­la­rın­da de­vam ede­cek as­kerî öğ­ren­ci, er­baş ve er­le­rin bes­len­me­le­ri büt­çe­ye ek ge­tir­me­ye­cek ya da en az yük sağ­la­ya­cak şekil­de dü­zen­le­ni­yor.

Yi­ne, son ola­rak iki ko­nu­ya da­ha de­ğin­mek is­ti­yo­rum. Bu ka­nu­nun ben­ce en önem­li ko­nu­la­rın­dan bir ta­ne­si, has­ta bes­len­me­le­ri nor­mal ve di­yet ola­rak iki­ye bö­lü­nü­yor ve has­ta­lar çağ­daş bes­len­me an­la­yı­şı­na ka­vuş­tu­ru­lu­yor, böy­le ku­cak­la­nı­yor. Has­ta­la­ra, ta­bur­cu ol­duk­la­rın­da, va­ra­cak­la­rı ye­re ka­dar dok­tor ona­yı ve di­ye­tis­yen kon­tro­lün­de ku­man­ya ve­ril­me­si de ön­gö­rü­lü­yor.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu ya­sa­nın Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­ne, ül­ke­mi­ze ha­yır­lı uğur­lu ol­ma­sı­nı di­li­yo­rum.

He­pi­ni­zi, tek­rar, en iyi di­lek­le­rim­le sev­giy­le say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Tü­tün­cü.

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) – Sa­yın Baş­kan, mad­de­…

Sa­yın Tü­tün­cü be­nim hoş­gö­rü­süz ol­du­ğu­mu ifa­de et­ti­ler. İç Tü­zü­k’­ün uy­gu­lan­ma­sı için ti­tiz­lik gös­ter­mek bu­ra­da otu­ran her­ke­sin, baş­kan ve­kil­le­ri­nin ve baş­kan­la­rın gö­re­vi­dir. Şayet İç Tü­zü­k’­te mil­let­ve­kil­le­ri ola­rak top­la­nıp ge­rek­li de­ği­şik­li­ği ya­par­sa­nız, bu­ra­da gö­rev alan baş­ta ben ol­mak üze­re bü­tün ar­ka­daş­lar da o ye­ni ya­pı­lan İç Tü­zü­k’­ün ge­re­ği­ni ye­ri­ne ge­ti­re­cek­tir.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) – Sa­de­ce uy­gu­la­ma­yı söy­le­dim. Sa­de­ce uy­gu­la­ma­ya işa­ret et­tim.

BAŞ­KAN – Bu­yu­run.

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) – Sa­yın Baş­kan, 8’in­ci mad­de üze­rin­de grup adı­na söz al­ma­yı ta­lep edi­yo­rum.

BAŞ­KAN – Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu adı­na Sa­yın Mus­ta­fa Eli­taş, Kay­se­ri Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Eli­taş. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz on da­ki­ka.

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Mec­lis açıl­dı­ğın­dan bu ta­ra­fa yak­la­şık dört aya ya­kın bir sü­re­dir, Par­la­men­to­da, mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mız, geç­miş dö­nem­de ko­mis­yon­lar­dan ge­çip Mec­lis gün­de­mi­ne alın­mış ya­sa­la­rı, bun­dan ön­ce tar­tı­şıl­mış, üze­rin­de ça­lış­ma­lar ya­pıl­mış ya­sa­la­rı bu­ra­da çı­kar­ma­ya gay­ret edi­yor. Biz, AK Par­ti Gru­bu ola­rak, Türk mil­le­ti­nin bağ­rın­dan çık­mış, yet­miş mil­yon Türk in­sa­nı­nı tem­sil eden 550 mil­let­ve­ki­li ola­rak tem­sil et­ti­ği­miz ca­mi­a­ya, kit­le­ye ve yet­miş mil­yon in­sa­na la­yık ol­mak için eli­miz­den ge­len gay­re­ti gös­te­ri­yo­ruz.

Mu­hak­kak ki, bu­ra­da tar­tış­ma­lar ola­cak. Mu­hak­kak ki, bi­zim be­nim­se­me­di­ği­miz, ka­bul et­me­di­ği­miz fi­kir­ler de or­ta­ya çı­ka­cak. Za­ten par­ti­le­rin var ol­ma­sı, de­mok­ra­si­nin var ol­ma­sı, fark­lı fark­lı fi­kir­le­rin tar­tı­şıl­ma­sıy­la or­ta­ya çı­kar. Fark­lı fi­kir­ler or­ta­ya çık­ma­dı­ğı sü­re­ce mo­ta­mot bir şekil­de yap­tı­ğı­mız ya­sa­lar bi­ri­le­ri­nin ida­re­siy­le, bi­ri­le­ri­nin yön­len­dir­me­siy­le ve hat­ta ar­tık da­ha da ile­ri bir nok­ta­ya gi­dip, o bi­ri­le­ri­nin ar­ka­sın­da­ki baş­ka bi­ri­le­ri­nin de biz­le­ri yön­len­dir­me­siy­le hiç­bir kat­kı sağ­la­ma­dan yol al­ma­mı­za, al­dı­ğı­mız yo­lun da de­mok­ra­si dı­şı yön­tem­le­re ve ku­ral­la­ra doğ­ru git­ti­ği­ni göz­lem­le­riz.

İki gün­dür bir ko­nu tar­tı­şı­lı­yor. Bir bi­lim ada­mı, şu kür­sü­de ko­nu­şan mil­let­ve­ki­li ka­dar öz­gür ola­ma­dı­ğı sü­re­ce, bi­li­min ge­li­şi­mi­ne kat­kı sağ­la­ma­sı­nı­…

BAŞ­KAN – Sa­yın Eli­taş, lüt­fen siz de söz al­dı­ğı­nız ko­nu­ya dö­nün.

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (De­vam­la) – Te­şek­kür edi­yo­rum Sa­yın Baş­kan. Bir iki cüm­le söy­le­dik­te­n…

BAŞ­KAN – Sa­yın Din­çer ken­di­le­ri­ni bir­kaç kez sa­vun­du­lar, lüt­fe­n…

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (De­vam­la) – Ben Sa­yın Din­çe­r’i sa­vun­mak için ko­nuş­mu­yo­rum. Bu­ra­da…

BAŞ­KAN – Evet, lüt­fen siz de ko­nu­ya ge­lin.

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (De­vam­la) – Bu­ra­da de­mok­ra­si­yi sa­vun­mak adı­na bi­lim adam­la­rı­nın yap­mak is­te­dik­le­ri, in­san­lar üze­ri­ne fay­da­lı ol­mak için el­le­rin­den ge­len gay­re­ti gös­ter­me­le­ri, an­cak dü­şün­ce­le­ri­nin öz­gür ola­rak ifa­de edil­me­siy­le müm­kün­dür. Onu ifa­de et­me­ye ça­lı­şı­yo­rum.

Bi­raz ön­ce Sa­yın Tü­tün­cü ko­nu­yu an­la­tır­ken, si­zin tu­tu­mu­nuz­la il­gi­li, mil­let­ve­kil­le­ri­nin öz­gür­ce ko­nuş­ma­la­rı­na yap­tı­ğı­nız mü­da­ha­ley­le il­gi­li bir eleş­ti­ri yap­tı. İç Tü­zü­k’­ün ku­ral­la­rı ne­yi gös­te­ri­yor­sa, siz onu uy­gu­la­ma­ya gay­ret gös­ter­di­niz.

Ben siz­den bir Grup Baş­kan Ve­ki­li ola­rak, is­tir­ham edi­yo­rum: Mil­let­ve­kil­le­ri­nin kür­sü­de ve­ya bu­ra­da ya­pa­ca­ğı ko­nuş­ma­la­rın, bu kut­sal ça­tı al­tın­da ya­pa­ca­ğı dav­ra­nış­la­rın na­sıl ola­ca­ğı İç Tü­zü­k’­te ya­zıl­mış. Mil­let­ve­kil­le­ri­nin dav­ra­nış­la­rı­nı ve kür­sü­de­ki ko­nuş­ma­la­rı­nı İç Tü­zük 65’in­ci mad­de dü­zen­le­miş, İç Tü­zük 66’ncı mad­de dü­zen­le­miş. İç Tü­zük 66’ncı mad­de, şu an­da ba­na yap­tı­ğı­nız uya­rı­yı içe­ri­yor. Eğer bir mil­let­ve­ki­li­ni iki ke­re, kür­sü­de yap­tı­ğı ko­nuş­ma çer­çe­ve­sin­de ko­nu­ya da­vet et­ti­ği­niz­de mil­let­ve­ki­li ısrar­la ko­nu­ya gel­mi­yor­sa, Ge­nel Ku­ru­lun ona­yı­na sun­ma­nı­zı, ben bir Grup Baş­kan Ve­ki­li ola­rak is­tir­ham edi­yo­rum. Çün­kü, bu­ra­da ko­nuş­ma­la­rı­mı­zın sağ­lık­lı bir şekil­de de­vam ede­bil­me­si için İç Tü­zü­k’­ü hak­kıy­la uy­gu­la­ma­nız ge­re­ki­yor. Bi­raz ön­ce si­zin de ifa­de et­ti­ği­niz gi­bi, eğer İç Tü­zü­k’­te mil­let­ve­kil­le­ri­nin dü­şün­ce­le­ri­ni öz­gür­ce ifa­de et­me ko­nu­sun­da önün­de bir en­gel var­sa, ge­lip grup­lar ola­rak or­ta­ya ko­ya­lım, bu en­gel­le­ri kal­dır­mak için öner­ge­ler ve­re­lim, Ana­ya­sa Ko­mis­yo­nun­da tar­tı­şıp Ge­nel Ku­rul­da ka­bul ede­lim. Ben İç Tü­zü­k’­e da­vet­le il­gi­li tu­tu­mu­nu­zun, İç Tü­zü­k’­ü uy­gu­la­ma nok­ta­sın­da ol­ma­sı­nı is­tir­ham edi­yo­rum.

Ya­sa­nın ha­yır­lı, uğur­lu ol­ma­sı­nı di­li­yor, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

HAK­KI SU­HA OKAY (An­ka­ra) – Sa­yın Baş­ka­n…

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Eli­taş.

İç Tü­zü­k’­ü­mü­zün 67’nci mad­de­si ko­nuş­ma üs­lu­bu hak­kın­da­dır. He­pi­niz bi­li­yor­su­nuz, ama bir kez da­ha siz­le­re tek­rar­la­mak is­ti­yo­rum: “Ge­nel Ku­rul­da ka­ba ve ya­ra­la­yı­cı söz­ler söy­le­yen kim­se­yi Baş­kan der­hal, te­miz bir dil­le ko­nuş­ma­ya, bu­na rağ­men te­miz bir dil kul­lan­ma­mak­ta ısrar eder­se kür­sü­den ay­rıl­ma­ya da­vet eder. Baş­kan, ge­rek­li gö­rür­se, o kim­se­yi o bir­le­şim­de sa­lon­dan çı­kar­ta­bi­lir.

Baş­kan­lı­ğa ge­len ya­zı ve öner­ge­ler­de ka­ba ve ya­ra­la­yı­cı söz­ler var­sa, Baş­kan, ge­re­ken dü­zelt­me­le­rin ya­pıl­ma­sı için, o ya­zı ve öner­ge­yi sa­hi­bi­ne ge­ri ve­rir.”

Bil­gi­le­ri­ni­ze.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) – Be­nim ko­nuş­mam­da ka­ba ve ya­ra­la­yı­cı bir söz var mıy­dı Sa­yın Baş­kan? O çer­çe­ve­de alı­nız lüt­fen bu­nu. Lüt­fen, siz­den  ri­ca edi­yo­rum.

BAŞ­KAN – İş­te, biz de onun ge­re­ği­ni yap­tık. O ne­den­le, ben de mad­de­yi bü­tün mil­let­ve­kil­le­ri­ne oku­dum.

ENİS TÜ­TÜN­CÜ (Te­kir­dağ) – Te­şek­kür ede­rim.

Olur mu öy­le şey, ka­ba ve ya­ra­la­yı­cı bir şey yok be­nim sö­züm­de.

BAŞ­KAN – Şim­di şahıs­lar adı­na­…

HAK­KI SU­HA OKAY (An­ka­ra) – Sa­yın Baş­kan, şah­sım adı­na söz is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN – Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si adı­na ko­nu­şul­du, şah­sı­nız adı­na­…

HAK­KI SU­HA OKAY (An­ka­ra) – Şah­sım adı­na.

BAŞ­KAN - Ön­ce is­te­yen­ler var, on­la­rı oku­ya­yım, on­dan son­ra.

Ah­met Ay­dın, Adı­ya­man Mil­let­ve­ki­li­… Yok.

Ah­met Gök­han Sa­rı­çam, Kırk­la­re­li Mil­let­ve­ki­li­… Yok.

Cev­det Er­döl, Trab­zon Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Er­döl. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CEV­DET ER­DÖL (Trab­zon) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Sa­yın Baş­ka­nı­mız bir ha­nı­me­fen­di ola­rak, ilk yap­tı­ğım ko­nuş­ma­da, ne­za­ket­le yö­ne­ti­mi­niz­den do­la­yı, ken­di­le­ri­ne, Sa­yın Baş­ka­na te­şek­kür edi­yo­rum, ba­şa­rı­la­rı­nın de­va­mı­nı di­li­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­lar, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin Has­ta Bes­len­me Ka­nu­nu­’y­la il­gi­li bu ta­sa­rı­da­ki be­nim önem­se­di­ğim ve emi­nim ki siz­le­rin de önem­se­ye­ce­ği bir ko­nu hak­kın­da bil­gi­le­ri­ni­zi ve dik­ka­ti­ni­zi çek­mek için söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum.

Ka­nu­n’­un 2’nci mad­de­sin­de, ya­ni yü­rür­lük­ten kal­dı­rı­lan, Ka­nu­n’­un 2’nci mad­de­sin­de he­kim­le­re ve­ri­len önem­li bir gö­rev or­ta­dan kal­dı­rı­lı­yor; onu oku­yo­rum: “Si­ga­ra içen has­ta­la­ra ta­bi­bin yaz­dı­ğı sa­yı­da si­ga­ra ve­ri­lir.” Bu, 1934’te çı­ka­rıl­mış ve he­kim­le­re has­ta­ne­de ya­tan has­ta­la­ra si­ga­ra ve­ri­le­bil­me­si­ne, âde­ta re­çe­te edi­le­bil­me­si­ne imkân ve­ren bir cüm­le var. Ger­çek­ten, man­tık ola­rak ne­re­den ne­re­ye gel­di­ği­mi­zi vur­gu­la­mak için bu­ra­da siz­le­rin za­ma­nı­nı alı­yo­rum. 1934’te, has­ta­la­ra he­kim­le­rin si­ga­ra ve­re­bi­le­ce­ği­ni, has­ta­ne­de ya­tan has­ta­ya si­ga­ra ve­re­bi­le­ce­ği­ni bir ka­nun­la yü­ce mil­le­ti­mi­zin ve­kil­le­ri ola­rak ga­ran­ti al­tı­na al­mı­şız. Ama, gel­di­ği­miz şu gün­ler­de, bı­ra­kın has­ta­la­ra, sağ­lam ki­şi­le­re bi­le, ka­pa­lı or­tam­lar­da si­ga­ra iç­me­nin yan­lış ol­du­ğu­nu, za­rar­lı ol­du­ğu­nu vur­gu­la­ya­rak, âde­ta ye­ni bir dü­zen­le­me yap­ma­nın ih­ti­ya­cı içe­ri­sin­de­yiz.

Bi­li­yo­ruz ki, si­ga­ra kalp has­ta­lık­la­rı­nın bi­rin­ci se­be­bi, bi­li­yo­ruz ki, ba­zı kan­ser­le­rin bi­rin­ci se­be­bi. Ama, ben­ce çok da­ha önem­sen­me­si ge­re­ken, bu­gün Baş­kan­lık su­nu­şun­da da okun­du­ğu üze­re, uyuş­tu­ru­cu­da da ger­çek­ten si­ga­ra bi­rin­ci se­bep. Ya­ni, uyuş­tu­ru­cu­ya baş­la­yan­lar ara­sın­da ya­pı­lan ça­lış­ma­lar­da bü­tün uyuş­tu­ru­cu kul­la­nan­lar, ön­ce­sin­de si­ga­ra içe­rek bu işe baş­la­mış­lar, bir te­tik­le­yi­ci me­ka­niz­ma­dır.

Bun­dan do­la­yı, dik­kat­le­ri­ni­ze sun­mak is­te­di­ğim bu dü­zen­le­me, ger­çek­ten, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­rin­de çok önem­li bir atı­lı­mı da te­tik­le­ye­cek­tir. Şöy­le ki: Ka­pa­lı or­tam­lar­da, biz bi­li­yo­ruz ki, Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­miz­de şu an­da si­ga­ra içil­me­mek­te­dir. Ben, Ge­nel­kur­may Baş­kan­lı­ğı­mı­zın ve Millî Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğı­mı­zın bu ko­nu­da­ki gay­ret­le­ri­ni, bu­ra­da ka­yıt­la­ra geç­me­si ba­kı­mın­dan tak­dir­le yâd et­mek is­ti­yo­rum. 1954’te çı­ka­rı­lan ve her ere, er­ba­şa mut­la­ka ve­ril­me­si ge­re­ken si­ga­ra­nın 1980’de kal­dı­rıl­dı­ğı­nı da bi­li­yo­ruz. Bu, gü­zel bir uy­gu­la­ma ola­rak kal­dı­rıl­dı. Mev­zu­at­ta ka­lan, bir iki di­ğer önem­li, si­ga­ray­la il­gi­li mad­de­den bi­ri­si de buy­du, bu­nu da bu­gün­kü dü­zen­le­mey­le kal­dı­rı­yo­ruz, bu­nun­la il­gi­li de teb­rik­le­ri­mi ile­ti­yo­rum, da­rı­sı Or­man Ka­nu­nu­’­nun ba­şı­na di­yo­rum.

1954’te çı­kar­dı­ğı­mız Or­man Ka­nu­nu­’n­da da or­man­da yan­gın sön­dür­me­ye gi­den­le­re biz si­ga­ra ve­ri­yo­ruz be­da­va ola­rak, ka­nun­la ga­ran­ti al­tı­na al­mı­şız. Biz, bi­li­yo­ruz ki, bu­gün, bi­lim­sel dün­ya bi­li­yor ki, ev yan­gın­la­rı­nın yüz­de 50’si de or­man yan­gın­la­rı­nın yüz­de 50’si de muh­te­mel­dir ki araç yan­gın ve ka­za­la­rı­nın da bü­yük kıs­mı –onun­la il­gi­li ka­yıt yok- si­ga­ra­ya bağ­lı. Bu­nun­la il­gi­li, Or­man Ka­nu­nu­’n­da da önü­müz­de­ki sü­reç içe­ri­sin­de dü­zen­le­me ya­pa­rak bu­nu da mev­zu­at­tan çı­kar­ma­mız ge­rek­ti­ği­ne ben ina­nı­yo­rum.

Bu ve­si­ley­le, ka­nu­nun ha­yır­lı ol­ma­sı­nı te­men­ni edi­yo­rum. Bir kez da­ha “Si­ga­ra içen has­ta­la­ra ta­bi­bin yaz­dı­ğı sa­yı­da si­ga­ra ve­ri­lir.” iba­re­si­nin, ar­tık, mev­zu­a­tı­mız­da ol­ma­ya­ca­ğı­nı ve bun­dan do­la­yı bir mut­lu­luk duy­du­ğu­mu ifa­de ede­rek bu ka­nu­ni dü­zen­le­me­yi ya­pan, baş­ta Sa­yın Ba­ka­nı­mı­za, Hükûme­ti­mi­ze ve il­gi­li bü­rok­rat­la­ra te­şek­kür edi­yor, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Ko­mis­yon Baş­ka­nı­mı­za ve Ko­mis­yon­da eme­ği ge­çen bü­tün üye­le­re -hat­ta, bu ka­nun, 21’in­ci Dö­nem­de Par­la­men­to­ya gel­miş, 22’nci Dö­nem­de ko­mis­yon­dan geç­miş ve bu dö­nem­de ka­nun­laş­tı­rı­yo­ruz- bü­tün eme­ği ge­çen mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­ma has­sa­ten te­şek­kür edi­yor, say­gı­lar su­nu­yo­rum efen­dim. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Er­döl.

Şim­di, şah­sı adı­na, Hak­kı Su­ha Okay, An­ka­ra Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Okay.

Sü­re­niz beş da­ki­ka.

HAK­KI SU­HA OKAY (An­ka­ra) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; as­lın­da, böy­le bir ko­nuş­ma­yı yap­ma­ya­cak­tım, an­cak AKP Grup Baş­kan Ve­ki­li Sa­yın Eli­ta­ş’­ın ko­nuş­ma­sın­dan son­ra, bu ko­nuş­ma yap­ma ih­ti­ya­cı­nı duy­dum ve zan­ne­de­rim, Sa­yın Baş­kan, Sa­yın Eli­ta­ş’­a gös­ter­di­ği hoş­gö­rü­yü ba­na da gös­te­re­cek. As­lın­da, bir son­ra­ki mad­de­de grup adı­na da söz ala­bi­lir, da­ha uzun bir ko­nuş­ma ya­pa­bi­lir­dim fa­kat ba­zı hu­sus­la­rın açık­lan­ma ih­ti­ya­cı var­dır.

Sa­yın Baş­kan, za­tı­a­li­ni­zin ve Sa­yın Gül­dal Mum­cu­’­nun Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Baş­kan Ve­kil­li­ği­ne se­çil­me­sin­den bü­yük mut­lu­luk duy­duk. İki ta­ne ha­nı­me­fen­di­nin, bir za­ra­fet ge­ti­re­ce­ği ve bir di­sip­lin içe­ri­sin­de Mec­li­si yö­ne­te­ce­ği­ne inan­cı­mı­zı da sür­dür­mek is­ti­yo­ruz.

An­cak, Say­gı­de­ğer Baş­kan, dün­kü uy­gu­la­ma­la­ra dik­kat et­ti­ği­miz­de, Sa­yın Gen­ç’­in, Da­nış­ma Ku­ru­lu ka­ra­rı­na iliş­kin ko­nuş­ma­sın­da, ısrar­la ve ısrar­la, Sa­yın Gen­ç’­e mü­da­ha­le et­ti­niz ve Sa­yın Genç “Tür­ki­ye­’­nin gün­de­min­de, Edir­ne­’­de sel fe­la­ke­ti var, ül­ke­nin gü­ney­do­ğu­sun­da te­rör var, yol­suz­luk var, gün­dem­de bun­lar ol­ma­sı ge­re­kir.” de­di­ği hâlde “Ha­yır, özel­lik­le ve özel­lik­le, Da­nış­ma Ku­ru­lu ka­ra­rı üze­rin­de gö­rüş bil­di­rin.” de­di­niz. An­cak, ben, bu­ra­da, Sa­yın Gen­ç’­in avu­kat­lı­ğı­nı yap­mam, ya­pa­mam, çün­kü o, ken­di­si­ni ga­yet iyi sa­vu­nu­yor. An­cak, Sa­yın Gen­ç’­ten son­ra ay­nı üs­lup­ta ko­nu­şan Sa­yın Ha­san Ma­ci­t’­e, böy­le bir mü­da­ha­le­de bu­lun­ma­dı­nız, dün­kü za­bıt­la­rı in­ce­le­dim ve bi­la­ha­re, Da­nış­ma Ku­ru­lu ka­ra­rı­nın le­hin­de söz alan, ön­ce­ki Mec­lis Baş­ka­nı­mız Sa­yın Bü­lent Arın­ç’­ın, on da­ki­ka­yı sü­ren ko­nuş­ma­sın­da, doğ­ru­dan doğ­ru­ya Sa­yın Gen­ç’­e yö­ne­lik üs­lu­bun­da, bir­bir­le­ri­ni se­vip sev­me­di­ğin­den, ara­la­rın­da­ki da­va­laş­ma­ya ka­dar olan sü­reç­te, ay­nı mü­da­ha­le­de bu­lu­nul­ma­dı ve şaşır­tı­cı bir üs­lup da Sa­yın Ömer Din­çe­r’­e, dün, sa­taş­ma için söz al­dı­ğı hâlde, beş da­ki­ka gi­bi uzun bir sü­re ver­di­niz, açık­la­ma yap­ma de­ğil, san­ki, şah­sı adı­na söz ta­le­bin­de bu­lu­nu­yor gi­bi. Ar­ka­daş­la­rım bu­nu ikaz et­mek is­te­di.

Şim­di­ki açık­la­ma­nız­da ise şunu söy­lü­yor­su­nuz: “Mec­lis Ge­nel Ku­ru­lu top­la­nır, İç Tü­zü­k’­ü de­ğiş­ti­rir.”

Sa­yın Baş­ka­nım, İç Tü­zü­k’­ün de­ğiş­me­si­ne ge­rek yok ama ga­yet iyi bi­li­yo­rum ki -ben de ye­ni se­çi­len bir Grup Baş­kan Ve­ki­li­yim- ba­zı şey­le­ri bu­ra­da öğ­re­ni­yo­ruz ama ar­ka­nız­da olan ve Mec­lis per­so­ne­li ve­ya Mec­lis bü­rok­ra­si­sin­de ça­lı­şan ar­ka­daş­la­rım muh­te­me­len si­zi ya­nıl­tı­yor da ola­bi­lir, muh­te­me­len ya­nıl­tı­yor da ola­bi­lir. Bu an­lam­da, ri­ca edi­yo­rum, Sa­yın Ömer Din­çe­r’­e, Sa­yın Bü­lent Arın­ç’­a gös­ter­di­ği­niz hoş­gö­rü­yü, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si­nin de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri­ne de gös­te­rin, Sa­yın Ka­mer Gen­ç’­e de gös­te­rin. Özel­lik­le dik­kat edi­yo­rum, da­ha Ka­mer Genç ko­nuş­ma­ya baş­la­ma­dan “Gün­dem üze­rin­de ko­nu­şun.” di­yor­su­nuz. Sa­yın Tü­tün­cü­’­ye de ay­nı hoş­gö­rü­yü gös­ter­me­di­niz. Ka­ba ve ya­ra­la­yı­cı hiç­bir şey söy­le­me­di Sa­yın Tü­tün­cü. Çok bü­yük bir hak­sız­lık­tır.

Ama şunu da ifa­de et­mek is­ti­yo­rum: Sa­yın Din­çe­r’­in “Cum­hu­ri­yet ve la­ik­li­ğin so­nu gel­miş­tir.” di­ye kı­sal­tı­lan, özet­le­nen dü­şün­ce ve söy­le­mi, bir bi­lim ada­mı ola­rak söy­le­miş ola­bi­lir, o ken­di tak­dir­le­ri­dir ama Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ça­tı­sı al­tın­da olan her mil­let­ve­ki­li, özel­lik­le ve özel­lik­le ül­ke­nin ve mil­le­tin bö­lün­mez bü­tün­lü­ğü, in­san hak­la­rı­na da­ya­lı, de­mok­ra­tik, la­ik hu­kuk dev­le­ti­ne sa­hip çık­mak zo­run­da­dır. Kal­dı ki, bu Mec­lis ça­tı­sı al­tın­da ilk gö­re­ve baş­la­dı­ğı gün de Ana­ya­sa­’­ya, Ata­türk il­ke ve dev­rim­le­ri­ne ve la­ik, de­mok­ra­tik cum­hu­ri­ye­te sa­hip çı­ka­ca­ğı­na ye­min et­miş­tir. Sa­yın Din­çer bu­ra­da açık­ça re­ji­me yö­ne­lik dü­şün­ce­le­ri­ni de­ğil, de­mok­ra­si­ye, la­ik cum­hu­ri­ye­te sa­hip çı­kıp çık­ma­ya­ca­ğı­nı ifa­de et­me­si ge­re­kir­di.

Bu ve­si­ley­le, söz ver­di­ği­niz için te­şek­kür edi­yor, say­gı­lar su­nu­yo­rum Sa­yın Baş­kan. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar )

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Okay.

Dün­kü top­lan­tı­da Da­nış­ma Ku­ru­lu öne­ri­si oy­la­ma­ya su­nul­muş­tu, ko­nu­şul­muş­tu üze­rin­de, ça­lış­ma sü­re­si, te­mel ka­nun­lar, gün­dem sı­ra­la­ma­sıy­dı ana ko­nu­su, an­cak, Sa­yın Genç ko­nu dı­şı­na çık­tı ve şahıs­la­ra isim de zik­re­de­rek sa­taş­ma­la­ra ma­hal ver­di. Öte yan­dan, Sa­yın Arın­ç’ı da Sa­yın Ha­san Ma­cit Be­y’i de uyar­dım. Ay­rı­ca, Sa­yın Tü­tün­cü­’y­le il­gi­li ola­rak, söy­le­di­ğim, siz­le­re oku­du­ğum, pay­laş­tı­ğım mad­de ka­ba ve in­ci­ti­ci söz­ler söy­le­me­di­ği­ne da­ir­dir. Do­la­yı­sıy­la be­nim bu­ra­da yap­ma­ya ça­lış­tı­ğım, İç Tü­zü­k’­ün ti­tiz­lik­le uy­gu­lan­ma­sı­nı sağ­la­ma­ya gay­ret et­mek­tir. Onun dı­şın­da baş­ka­ca bir ba­kış açı­sı yok­tur.

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) – “Mü­sa­ma­ha gös­te­rin” di­yor ar­ka­daş­lar.

BAŞ­KAN - İç Tü­zü­k’­le il­gi­li da­ha ge­ni­ş… Bu­gün var olan İç Tü­zü­k’­ü he­pi­miz uy­gu­la­mak zo­run­da­yız. Ama, da­ha ge­niş, da­ha hoş­gö­rü­lü, da­ha fark­lı bir iç tü­zük ha­zır­la­ma gö­re­vi de ta­bi­i ki Ge­nel Ku­ru­lun­dur. Sa­de­ce onu siz­ler­le pay­laş­ma­yı is­te­dim. Te­şek­kür ede­rim.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

9’un­cu mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

Yü­rüt­me

MAD­DE 9- Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN – 9’un­cu mad­de üze­rin­de grup­lar adı­na söz ta­le­bi yok.

Şahıs­lar adı­na Sa­yın Ah­met Ay­dın, Adı­ya­man Mil­let­ve­ki­li...

MEH­MET ŞAN­DIR (Mer­sin) – Şahıs­lar adı­na ben ko­nu­şa­ca­ğım efen­dim.

BAŞ­KAN – Di­ğer­le­ri­ni oku­ya­yım.

Ah­met Gök­han Sa­rı­çam, Kırk­la­re­li­…

MUS­TA­FA ELİ­TAŞ (Kay­se­ri) – Yok Sa­yın Baş­kan.

BAŞ­KAN – Yok.

Sa­yın Meh­met Şan­dır, Mer­sin Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Şan­dır. (MHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

MEH­MET ŞAN­DIR (Mer­sin) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ger­çek­ten bir ih­ti­ya­ca bi­na­en, çok geç ka­lın­mış bir hu­ku­ki dü­zen­le­me ya­pı­yo­ruz. Dün­den bu ya­na gö­rüş­tü­ğü­müz ka­nun­lar hep­si ay­nı an­lam ve kap­sam­da ka­nun­lar. An­cak, bir ta­lih­siz­lik ola­rak bu­ra­da, ger­çek­ten, gö­rüş­me­ler, ko­nuş­ma­lar şah­si­leş­ti, ki­şi­le­re in­dir­gen­di ve bu ka­nun­lar­la il­gi­li ol­ma­yan bir ko­nu, ki­şi­ler, şahıs­lar nez­din­de tar­tı­şıl­dı. Ta­bi­i, bu kür­sü mil­le­tin kür­sü­sü. Mil­le­tin ve­kil­le­ri bu kür­sü­de öz­gür­ce fi­kir­le­ri­ni söy­le­ye­bil­me­li­ler. Bu­nu, her mil­let­ve­ki­li ola­rak her bi­ri­mi­zin sa­vun­ma­sı la­zım. Bu kür­sü­de­ki ha­ti­be mut­la­ka mü­da­ha­le­ler ola­cak­tır. Ama, bu mü­da­ha­le­le­rin de hoş­gö­rüy­le kar­şı­lan­ma­sı he­pi­mi­zin or­tak ta­le­bi ol­ma­lı­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ya­ni dört ay­dır bir­lik­te ça­lı­şı­yo­ruz, da­ha çok ba­şın­da­yız. Dört yıl as­ga­ri de bir­lik­te ça­lı­şa­ca­ğız. Yo­ru­la­ca­ğız, fark­lı­lık­la­rı­mı­zı tar­tı­şır­ken ger­gin­lik­ler ya­şa­ya­ca­ğız. An­cak, bir hu­su­sa dik­kat et­me­miz ge­re­kir. Bu­ra­da gü­zel ko­nuş­ma ve­ya iyi bil­me­nin gü­cüy­le Baş­kan­lı­ğı zor du­ru­ma dü­şür­mek ma­ha­ret de­ğil­dir. Ku­ral­la­rı ve ku­rum­la­rı yıp­ra­ta­rak bir ye­re va­ra­ma­yız, bun­dan prim çı­kar­ta­ma­yız, bun­dan ken­di­mi­ze bir si­ya­si rant el­de ede­me­yiz. Bu an­lam­da, zan­ne­di­yo­rum, grup baş­kan ve­kil­le­ri ola­rak ön­ce­lik­le biz­le­re, ama her şey­den ön­ce siz sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­ne  çok önem­li so­rum­lu­luk dü­şü­yor. Yo­ru­lu­yo­ruz, si­nir­le­ri­miz ge­ri­li­yor. Bir hak­kı kul­la­nır­ken bi­le bir­bi­ri­mi­zin hu­ku­ku­na dik­kat et­mek gi­bi bir mec­bu­ri­ye­ti­miz var. İç Tü­zü­k’­ün bi­ze ver­di­ği hak­kı kul­la­nır­ken bu ko­nu­da gös­te­re­ce­ği­miz has­sa­si­yet muh­te­mel bir­ta­kım olum­suz ge­liş­me­le­re en­gel ola­cak­tır.

Bu se­bep­le, ben, ısrar­la, özen­le­… Şim­di İç Tü­zü­k’­ü he­pi­miz oku­yo­ruz, eli­miz­de ki­tap, özel­lik­le grup baş­kan ve­kil­le­ri ola­rak. Şu ko­nuş­tu­ğu­muz ko­nu­nun İç Tü­zü­k’­e gö­re ye­ri yok, mad­de üze­rin­de ko­nuş­ma­mız la­zım.

BAŞ­KAN – Evet, Sa­yın Şan­dır, şim­di si­zi uya­ra­cak­tım.

MEH­MET ŞAN­DIR (De­vam­la) – Ta­mam.

63’e gö­re usul tar­tış­ma­sı ya­pa­bi­li­riz. Müm­kün­dür, İç Tü­zük bu imkânı ve­ri­yor. Bu Mec­li­sin yö­ne­ti­mi, Ge­nel Ku­ru­lun yö­ne­ti­miy­le il­gi­li usul tar­tış­ma­sı aça­rız. Onar da­ki­ka grup­lar adı­na ko­nu­şu­ruz, ki­şi­ler de ko­nu­şur ve ger­çek­ten, yön­len­di­ri­ci pren­sip ka­rar­la­rı da ala­bi­li­riz. Bu müm­kün. Ama, iş­te, Da­nış­ma Ku­ru­lu ka­ra­rıy­la il­gi­li ve­ya gö­rü­şül­mek­te olan ka­nun­la­rın yü­rüt­me ve yü­rür­lük mad­de­le­riy­le il­gi­li söz alan ar­ka­daş­la­rı­mız; grup­lar adı­na, ki­şi­ler adı­na söz alan ar­ka­daş­la­rı­mız ger­çek­ten Baş­kan­lı­ğı zor du­ru­ma, mü­da­ha­le et­me­ye mec­bur bı­ra­ka­cak bir yak­la­şım­la si­nir­le­rin ge­ril­me­si­ne, he­le yor­gun sa­at­ler­de, hiç bek­le­me­di­ği­miz, ka­bul et­me­di­ği­miz tar­tış­ma­la­ra se­bep olun­mak­ta­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Mil­li­yet­çi Ha­re­ket Par­ti­si ola­rak özel­lik­le baş­lan­gıç­ta hep şunu söy­le­dik: Mil­let biz­den hiz­met bek­li­yor, bu hiz­met so­rum­lu­lu­ğu he­pi­mi­zin üze­rin­de­dir ik­ti­da­rıy­la mu­ha­le­fe­tiy­le ve biz bu baş­lan­gıç­ta iki ka­dın baş­kan ve­ki­li seç­miş ol­ma­mı­zı çok önem­se­di­ği­mi­zi, de­ğer­li bul­du­ğu­mu­zu, bun­la­rın Mec­li­si­mi­ze ge­ti­re­ce­ği gü­zel­lik­le mil­le­ti­mi­ze hiz­met yo­lun­da el­bir­li­ğiy­le, hu­zur içe­ri­sin­de, bir gay­ret­le ça­lış­ma içe­ri­sin­de ol­ma­mı­zı te­men­ni et­tik. Bu te­men­ni­miz de­vam edi­yor. Lüt­fen, her bi­ri­miz, her gru­bu­muz bu­na özen gös­te­re­rek özel­lik­le Mec­li­si­mi­zi yö­ne­ten baş­kan­la­rı zor du­rum­da bı­rak­ma­da­n… Çün­kü, ku­ral­la­rı ve ku­rum­la­rı ezer­sek, on­la­rı zo­ra so­kar­sak bi­zim ça­lış­ma­mız çok da­ha zor ola­cak­tır.

(Mik­ro­fon oto­ma­tik ci­haz ta­ra­fın­dan ka­pa­tıl­dı)

MEH­MET ŞAN­DIR (De­vam­la) - Bu se­bep­le, Sa­yın Mec­lis Baş­kan Ve­ki­li­mi­zin gös­ter­di­ği, ada­let­li -her­ke­se mü­da­ha­le edi­yor. Ta­bii ki gö­re­vi­ni ya­pı­yor, İç Tü­zü­k’­ü uy­gu­la­mak mec­bu­ri­ye­tin­de- eşit ol­ma­ya ça­lı­şan dav­ra­nı­şı­nı ben bu­ra­da sa­vun­mak du­ru­mun­da­yım, he­pi­miz sa­vu­na­lım; çün­kü, ora­yı sı­kın­tı­ya so­kar­sak, bu Mec­li­sin yö­ne­ti­mi­ni sı­kın­tı­ya so­kar­sak bu­ra­da bir­lik­te ça­lı­şa­ma­yız.

Bu se­bep­le, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nar­ken bu ko­nu­da­ki has­sa­si­ye­ti tek­rar­lı­yor,  tek­rar say­gı­lar su­nu­yo­rum. (MHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Şan­dır.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

Ta­sa­rı­nın tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

Ta­sa­rı ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır, ha­yır­lı ol­sun.

On da­ki­ka ara ve­ri­yo­rum bir­le­şi­me.

Ka­pan­ma Sa­a­ti: 17.30

 

 

 

ÜÇÜN­CÜ OTU­RUM

Açıl­ma Sa­a­ti: 17.48

BAŞ­KAN: Baş­kan Ve­ki­li Me­ral AK­ŞE­NER

KÂTİP ÜYE­LER : Ha­run TÜ­FEK­Cİ (Kon­ya), Fa­toş GÜR­KAN (Ada­na)

BAŞ­KAN – Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si­nin 23’ün­cü Bir­le­şi­mi­nin Üçün­cü Otu­ru­mu­nu açı­yo­rum.

3’ün­cü sı­ra­da yer alan, As­ker­lik Ka­nu­nu ile Ye­dek Su­bay­lar ve Ye­dek As­ke­ri Me­mur­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Millî Sa­vun­ma Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru­’­nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ya­ca­ğız.

3.- As­ker­lik Ka­nu­nu ile Ye­dek Su­bay­lar ve Ye­dek As­ke­ri Me­mur­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Mil­lî Sa­vun­ma Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/436) (S. Sa­yı­sı: 51) (x)

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon? Bu­ra­da.

Hükûmet? Bu­ra­da.

Ko­mis­yon ra­po­ru 51 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de söz is­te­yen, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na An­tal­ya Mil­let­ve­ki­li Os­man Kap­tan.

Bu­yu­run Sa­yın Kap­tan. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

CHP GRU­BU ADI­NA OS­MAN KAP­TAN (An­tal­ya) – Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; As­ker­lik Ka­nu­nu ile Ye­dek Su­bay­lar ve Ye­dek As­ke­ri Me­mur­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na İliş­kin 51 sı­ra sa­yı­lı Ka­nun Ta­sa­rı­sı­’­nın tü­mü hak­kın­da Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­la­rım.

Sa­yın ar­ka­daş­la­rım, 1111 sa­yı­lı As­ker­lik Ka­nu­nu ile 1076 sa­yı­lı Ye­dek Su­bay­lar ve Ye­dek As­ke­ri Me­mur­lar Ka­nu­nu­’n­da ilk ve son yok­la­ma­sı­nı za­ma­nın­da yap­tır­ma­yan­lar, son yok­la­ma­da öğ­ren­ci ol­du­ğu­nu ka­nıt­la­ma­yan­lar, ter­his olan­lar­dan ter­his kay­dı­nı üç ay için­de yap­tır­ma­yan­lar, her yıl ye­dek­lik yok­la­ma­sı­nı yap­tır­ma­yan­lar ile ad­res de­ği­şik­li­ği­ni za­ma­nın­da bil­dir­me­yen bu yü­küm­lü­ler için ida­ri pa­ra ce­za­sı ön­gö­rül­müş­tür.

Söz ko­nu­su ka­nun­lar­da be­lir­ti­len pa­ra ce­za­la­rı 4/11//2004 ta­rih­li ve 5252 sa­yı­lı Türk Ce­za Ka­nu­nu­nun Yü­rür­lük ve Uy­gu­la­ma Şek­li Hak­kın­da Ka­nu­n’­da ön­gö­rü­len mis­li tu­tar­la­ra gö­re tes­pit edil­mek­te­dir. Bu pa­ra ce­za­la­rı­nın, ör­ne­ğin 0,28 YTL gi­bi çok az mik­tar­lar­da ol­ma­sı ne­de­niy­le her­han­gi bir yap­tı­rım gü­cü bu­lun­ma­mak­ta­dır. Ay­rı­ca, mev­cut pa­ra ce­za­la­rı Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­nın her yıl büt­çe ya­sa­sıy­la tes­pit et­ti­ği tah­si­lin­den fe­ra­gat edi­len mik­tar­la­rın al­tın­da kal­mak­ta­dır. Ya­sa, mev­cut hâliy­le ce­za mik­tar­la­rı yö­nün­de gü­nün ko­şul­la­rı­na uy­ma­mak­ta ve cay­dı­rı­cı­lı­ğı bu­lun­ma­mak­ta­dır. O ne­den­le, uy­gu­la­nan ce­za­nın ar­tı­rıl­ma­sı ve cay­dı­rı­cı hâle ge­ti­ril­me­si bu de­ği­şik­lik­le sağ­la­na­cak­tır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 1927 ta­rih­li ve 1111 sa­yı­lı As­ker­lik Ka­nu­nu­’­nun 83’ün­cü mad­de­sin­de be­lir­ti­len yok­la­ma­sı­nı za­ma­nın­da yap­tır­ma­yan­la­rın ce­za­sı 20 ye­ni Türk li­ra­sı­na, 84’ün­cü mad­de­de, öğ­ren­ci ol­du­ğu­nu bil­dir­me­yen­le­rin ce­za­sı 20 ye­ni Türk li­ra­sı­na, 85’in­ci mad­de­de­ki de­ği­şik­lik­le ce­za 30 YTL’­ye,  87’nci mad­de­de 20 YTL’­ye, 94’ün­cü mad­de­de as­ker­li­ği­ni bi­ti­ren er­baş

                        

(x) 51 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

 ve er­ler ter­his bel­ge­le­ri­ni üç ay için­de as­ker­lik şube­le­ri­ne kay­det­tir­mez­ler­se 20 YTL’­ye ce­za­la­rı çı­ka­rıl­mak­ta­dır.

1927 ta­rih­li 1076 sa­yı­lı Ye­dek Su­bay­lar ve Ye­dek As­ke­ri Me­mur­lar Ka­nu­nu­’­nun 10’un­cu mad­de­si­nin dör­dün­cü fık­ra­sın­da­ki yok­la­ma sı­ra­sın­da is­te­ni­len bil­gi­le­ri za­ma­nın­da bil­dir­me­yen­le­rin ve kay­dı­nı yap­tır­ma­yan­la­rın, şube­le­ri mın­tı­ka­sı dı­şı­na çı­kıp yer de­ği­şik­li­ği­ni bir ay için­de bil­dir­me­yen­le­rin de ce­za­sı 30 YTL’­ye çı­ka­rıl­mak­ta­dır.

1076 sa­yı­lı Ya­sa­’­nın 14’ün­cü mad­de­si­nin (a) fık­ra­sın­da­ki ad­res de­ği­şik­lik­le­ri­ni za­ma­nın­da bil­dir­me­yen­le­rin ce­za­sı da 20 YTL’­ye çı­ka­rıl­mak­ta­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ge­rek as­ker­li­ğe al­ma­da ge­rek­se as­ker­lik hiz­met­le­ri­ni mü­te­a­kip dö­ne­min­de, ya­ni as­ker­lik ön­ce­sin­de ve as­ker­lik son­ra­sın­da yü­küm­lü­le­rin as­ker­lik şube­le­rin­de­ki bil­gi­le­ri­nin gün­cel­leş­ti­ril­me­si için, as­ker kay­na­ğın­da ye­ter­siz­li­ğe ve ek­sik­li­ğe ne­den olun­ma­ma­sı için uy­gu­la­ma­la­rın da gün­cel­leş­ti­ril­me­si ve cay­dı­rı­cı hâle ge­ti­ril­me­si­ne önem­li bir ih­ti­yaç var­dır.

İş­te bu ih­ti­ya­cın kar­şı­lan­ma­sı­na dö­nük ola­rak ha­zır­la­nan bu ta­sa­rı­yı Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu ola­rak des­tek­li­yo­ruz, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­ruz.

Te­şek­kür ede­rim. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Kap­tan.

Grup­lar adı­na, Mil­li­yet­çi Ha­re­ket Par­ti­si Gru­bu adı­na Çan­kı­rı Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ah­met Bu­kan.

Bu­yu­run Sa­yın Bu­kan. (MHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz yir­mi da­ki­ka.

MHP GRU­BU ADI­NA AH­MET BU­KAN (Çan­kı­rı) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 51 sı­ra sa­yı­lı As­ker­lik Ka­nu­nu ile Ye­dek Su­bay­lar ve Ye­dek As­ke­ri Me­mur­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de Mil­li­yet­çi Ha­re­ket Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. Bu ve­si­ley­le yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

İlk ve son yok­la­ma­sı­nı za­ma­nın­da yap­tır­ma­yan­lar, son yok­la­ma­da öğ­ren­ci ol­du­ğu­nu ka­nıt­la­ya­ma­yan­lar, ter­his olan­lar­dan ter­his kay­dı­nı üç ay içe­ri­sin­de yap­tır­ma­yan­lar, her yıl ye­dek­lik yok­la­ma­sı­nı yap­tır­ma­yan­lar ile ad­res de­ği­şik­li­ği­ni za­ma­nın­da bil­dir­me­yen yü­küm­lü­ler için ida­ri pa­ra ce­za­la­rı bun­dan son­ra da­ha cid­di uy­gu­la­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. As­ker­lik gi­bi kut­sal bir gö­re­vin ge­rek­le­ri de gay­ri­cid­di ol­ma­ma­lı­dır.

1111 sa­yı­lı ve 1076 sa­yı­lı Ka­nun­lar­da ön­gö­rü­len pa­ra ce­za­la­rı 4/11/2004 ta­rih­li ve 5252 sa­yı­lı Türk Ce­za Ka­nu­nu­nun Yü­rür­lük ve Uy­gu­la­ma Şek­li Hak­kın­da Ka­nu­n’­da be­lir­le­nen mis­li tu­ta­rı­na gö­re tes­pit edil­mek­te­dir. Bu­na gö­re tes­pit edi­len ida­ri pa­ra ce­za­la­rı­nın çok dü­şük mik­tar­da ol­ma­sı se­be­biy­le her­han­gi bir yap­tı­rım gü­cü bu­lun­ma­mak­ta­dır. Bu­nun­la bir­lik­te, mev­cut ida­ri pa­ra ce­za­la­rı Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­nın her yıl Büt­çe Ka­nu­nu ile tes­pit et­ti­ği, tah­si­lin­den fe­ra­gat et­ti­ği mik­tar­la­rın  da al­tın­da kal­dı­ğı göz ar­dı edil­me­me­li­dir.

Bu nok­ta­da, ça­ğı­mı­zın eko­no­mik şart­la­rı ve mo­dern sa­va­şın ge­rek­le­ri­ne pa­ra­lel ola­rak se­fer­ber­lik kav­ra­mı, har­be ha­zır­lık fa­a­li­yet­le­ri için­de önem­li bir yer tut­mak­ta­dır.

Si­lah­lı kuv­vet­le­ri ba­rış du­ru­mun­dan se­fer du­ru­mu­na kı­sa sü­re­de  ge­çir­mek, sa­va­şa ha­zır hâle ge­tir­mek ve ger­çek­çi plan­lar­la yö­net­mek, unu­tul­ma­ma­lı­dır ki za­fe­rin ana un­su­ru­dur. Ül­ke­nin sa­hip ol­du­ğu et­kin mu­ha­rip güç po­tan­si­ye­li­ni sü­rat­le si­lah al­tı­na ala­bil­me imkân ve ka­bi­li­ye­ti, ay­nı za­man­da düş­man ül­ke­yi sa­va­şa baş­la­mak­tan alı­ko­ya­bi­le­cek en önem­li cay­dı­rı­cı un­sur­lar­dan­dır.

Ola­ğa­nüs­tü bir du­rum­da si­lah­lı kuv­vet­le­ri se­ferî kad­ro se­vi­ye­si­ne çı­kart­mak için, ül­ke­mi­zin özel­lik­le­ri göz önü­ne alı­na­rak bir se­fer­ber­lik sis­te­mi ge­liş­ti­ril­miş­tir. Bu amaç­la, as­kerî gü­cün kul­la­nıl­ma­sı­na ge­rek du­yu­lan du­rum­lar­da ih­ti­yaç olan ila­ve per­so­ne­lin eği­til­miş in­san gü­cüy­le sü­rat­le tak­vi­ye­si­ne da­ya­nan et­ki­li bir per­so­nel sis­te­mi ge­liş­ti­ril­miş­tir.

Si­lah­lı kuv­vet­le­ri ba­rış hâlin­den se­fer­ber­lik ve sa­vaş hâli­ne sü­rat­le ve et­kin bir şekil­de ge­çir­mek mak­sa­dıy­la, ye­dek per­so­ne­lin si­lah al­tı­na alın­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Ye­dek per­so­ne­lin si­lah al­tı­na alın­ma­sıy­la il­gi­li ola­rak yü­rü­tü­len fa­a­li­yet­le­rin ta­ma­mı, per­so­nel se­fer­ber ol­ma ha­zır­lık­la­rı­nı oluş­tur­mak­ta­dır.

Yü­küm­lü­ler, as­ker­lik hiz­me­ti­ni yü­rü­tür­ken ken­di­le­ri hak­kın­da el­de edi­len ki­şi­sel bil­gi­le­ri, al­dık­la­rı eği­tim ve gös­ter­dik­le­ri ba­şa­rı du­rum­la­rı ile sağ­lık du­rum­la­rı­nı ifa­de eden te­mel bil­gi­le­re gö­re ye­dek yü­küm­lü­le­rin kay­na­ğı­nı oluş­tur­mak­ta­dır­lar. Bu kay­na­ğın gün­cel ola­rak bu­lun­du­rul­ma­sı, as­ke­re alı­na­cak olan per­so­ne­lin alt­ya­pı­sı­nı oluş­tur­mak­ta­dır.

Ha­ya­tın do­ğal akı­şı ne­de­niy­le yü­küm­lü­le­rin kay­nak bil­gi­le­ri -ad­res bil­gi­si, tah­sil du­rum­la­rı, sağ­lık du­rum­la­rı gi­bi- ken­di­le­ri­ne ve­ri­len se­fer gö­rev­len­dir­me­le­ri­ni et­ki­le­ye­cek şekil­de de­ği­şe­bil­mek­te­dir. Bu bil­gi­le­rin gün­cel­li­ği -1111 sa­yı­lı ve 1076 sa­yı­lı- ye­dek­lik yok­la­ma­sıy­la sağ­lan­mak­ta­dır.

Yü­küm­lü­ler 1111 sa­yı­lı ve 1076 sa­yı­lı Ka­nun­lar­da be­lir­ti­len ta­rih­ler­de kay­nak bil­gi­le­rin­de de­ği­şik­lik olup ol­ma­dı­ğı­nı, her yıl yap­tır­dık­la­rı yok­la­ma ile bil­dir­mek­te­dir­ler. Per­so­nel se­fer­ber ol­ma ha­zır­lık­la­rı­nı doğ­ru­dan et­ki­le­yen yü­küm­lü­le­rin tah­sil, mes­lek, sağ­lık ve ad­res bil­gi­le­rin­de­ki de­ği­şik­lik­le­rin ta­ki­bi yok­la­may­la sağ­lan­mak­ta­dır.

Yü­küm­lü­ler, ye­dek­lik yok­la­ma­la­rı­nı en ya­kın as­ker­lik şube­si­ne biz­zat mü­ra­ca­at ede­rek yap­tı­ra­bil­me­nin ya­nı sı­ra, ye­dek­lik yok­la­ma bil­di­rim for­mu dol­du­ra­rak ve­ya kim­lik bil­gi­le­ri­ni mek­tup, tel­graf, faks gön­de­re­rek ya da bir ya­kı­nı va­sı­ta­sıy­la yap­tı­ra­bil­mek­te­dir.

1111 sa­yı­lı ve 1076 sa­yı­lı Ka­nun­lar ge­re­ği se­fer gö­rev em­ri alan yü­küm­lü­ler ara­sın­da ad­res de­ği­şik­li­ği­ni ya­pan­lar­dan ye­ni ad­res­le­ri­ni bir ay içe­ri­sin­de bil­dir­me­yen­ler ile ter­his kay­dı­nı ve ye­dek­lik yok­la­ma­sı­nı ya­sal sü­re­si içe­ri­sin­de yap­tır­ma­yan­lar ida­ri pa­ra ce­za­sıy­la ce­za­lan­dı­rıl­mak­ta­dır­lar.

Yü­küm­lü­le­rin ay­dın­la­tıl­ma­sı ama­cıy­la, ye­dek­lik yok­la­ma­la­rı­nın ya­pı­la­ca­ğı ta­rih­ler as­ker­lik şube­si baş­kan­lı­ğın­ca her yıl mül­ki ma­kam ka­na­lıy­la köy ve ma­hal­le muh­tar­lık­la­rın­da ilan edil­mek­te­dir, ay­rı­ca TRT’­de de ilan edil­mek­te­dir.

Yü­küm­lü­le­re ter­his kay­dı ve ye­dek­lik yok­la­ma­la­rı­nın yap­tı­rıl­ma­sı ko­nu­sun­da ta­nı­nan ko­lay­lık­la­ra rağ­men, bu iş­lem­ler yap­tı­rıl­ma­mak­ta­dır. Bu­nun baş­lı­ca se­be­bi, 1111 sa­yı­lı ve 1076 sa­yı­lı Ka­nun­lar­da be­lir­til­miş olan pa­ra ce­za­la­rı­nın cay­dı­rı­cı se­vi­ye­de ol­ma­ma­sı­dır.

Ay­rı­ca, 1111 ve 1076 sa­yı­lı Ka­nun­lar­da yer alan ida­ri pa­ra ce­za­sı tu­tar­la­rı sta­tü­le­re gö­re fark­lı uy­gu­lan­mak­ta, bu du­rum ise eşit­lik il­ke­si­ne ay­kı­rı­lık ya­rat­mak­ta­dır.

Ye­dek­lik dö­ne­min­de per­so­nel se­fer­ber ol­ma ha­zır­lık­la­rı kap­sa­mın­da ben­zer yü­küm­lü­lük­le­ri ye­ri­ne ge­tir­me­yen va­tan­daş­la­ra eşit ce­za uy­gu­la­ma­sı ge­ti­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir.

Per­so­nel se­fer­ber ol­ma ha­zır­lık­la­rı­nın sür­dü­rü­le­bil­me­si, yü­küm­lü­le­rin bu sis­tem içe­ri­sin­de ka­nun­lar­la be­lir­le­nen va­tan­daş­lık gö­rev­le­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­me­siy­le müm­kün ola­cak­tır. Yü­küm­lü­lük­le­rin ye­ri­ne ge­ti­ril­me­sin­de va­tan­daş­la­ra sağ­la­nan ko­lay­lık­la­rın ya­nı sı­ra ida­ri pa­ra ce­za tu­tar­la­rı­nın da cay­dı­rı­cı ol­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin in­san gü­cü kay­na­ğı ih­ti­yaç­la­rı­nı kar­şı­la­mak mak­sa­dıy­la, o yıl as­ker­lik ça­ğı­na gir­di­ği hâlde as­ker­lik iş­le­mi­ni yap­tır­ma­yan yü­küm­lü­le­rin yü­küm­lü­lük­le­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­me­le­rin­de ce­za mik­ta­rı cay­dı­rı­cı et­ken ol­ma­lı­dır. As­ker al­ma hiz­met­le­ri­nin yü­rü­tül­me­sin­de ilk yok­la­ma kim­lik bil­gi­le­ri iş­lem­le­ri­ni yap­tır­ma­mış, o yıl as­ker­lik ça­ğı­na gi­ren yü­küm­lü­ler, em­sal­le­ri­nin yurt ge­ne­lin­de­ki ilk sevk gü­nü­ne ka­dar yok­la­ma ka­ça­ğı ol­ma­mak­ta­dır­lar. Hâlen son yok­la­ma­sı­nın son ta­ri­hi olan 31 Ekim ta­ri­hin­den son­ra yok­la­ma­sı­nı yap­tı­ran­lar­dan teb­li­gat ya­pıl­mış olan­la­ra ida­ri pa­ra ce­za­sı ve­ril­mek­te­dir. Yü­küm­lü­le­rin bu du­ru­ma düş­me­me­le­ri için yü­küm­lü­lük­le­ri­ni za­ma­nın­da ye­ri­ne ge­tir­me­le­ri ge­rek­mek­te­dir. Bu­ra­da pa­ra ce­za mik­tar­la­rı­nın cay­dı­rı­cı du­ru­ma ge­ti­ril­me­si sağ­lan­ma­lı­dır.

As­ker­lik ça­ğı gel­di­ği hâlde bi­rin­ci yok­la­ma­sı­nı yap­tır­ma­yan­lar, ye­ni ta­sa­rıy­la 20 ye­ni Türk li­ra­sı pa­ra ce­za­sı­na ta­bi tu­tu­lur. İlk yok­la­ma­sı­nı yap­tı­rıp son yok­la­ma­sı­nı yap­tır­mış ol­du­ğu hâlde son yok­la­ma­sı­nın şube­ye ulaş­ma­ma­sı hâlin­de, bun­dan ön­ce­ki ka­nun­da­ki pa­ra ce­za­sı çok dü­şük ol­du­ğu hâlde bu ka­nun­la yi­ne 20 ye­ni Türk li­ra­sı­na çı­ka­rıl­mış­tır. İlk yok­la­ma­da def­te­ri­ne is­mi­ni yaz­dır­ma­mış ol­mak­la be­ra­ber son yok­la­ma­da da bu­lun­duk­la­rı yer as­ker­lik mec­lis­le­ri­ne ve­ya şube­le­ri­ne gel­me­miş olan­lar için ise pa­ra ce­za­sı bu ka­nun­la 30 ye­ni Türk li­ra­sı­na çı­ka­rıl­mış­tır.

As­ker­lik hiz­me­ti­ne ta­bi yü­küm­lü­le­rin öğ­ren­ci­lik­le­ri ne­de­niy­le yü­küm­lü­lük­le­ri­nin er­te­le­ne­bil­me­si, okul­la­rın­ca öğ­ren­ci ol­duk­la­rı­na da­ir öğ­ren­ci du­rum bel­ge­le­ri­nin as­ker­lik şube­si­ne ulaş­tı­rıl­ma­sı­na bağ­lı­dır. As­ker­lik bel­ge­si ulaş­tı­rıl­ma­yan yü­küm­lü­le­rin bu du­ru­ma düş­me­me­le­ri için yü­küm­lü­lük­le­ri­ni za­ma­nın­da ye­ri­ne ge­tir­me­le­ri ge­rek­mek­te­dir. Bu yü­küm­lü­lü­ğü­nü ye­ri­ne ge­tir­me­yen­ler bu ka­nun­la 20 ye­ni Türk li­ra­sı pa­ra ce­za­sı­na ta­bi tu­tu­lur­lar.

As­ker­lik hiz­met­le­ri­ni bi­ti­rip ter­his ol­muş yü­küm­lü­le­rin ter­his ka­yıt­la­rı­nı üç ay içe­ri­sin­de as­ker­lik şube­si­ne yap­tır­ma­la­rı bü­yük önem arz et­mek­te­dir. Zi­ra, per­so­nel se­fer­ber­lik sis­te­mi­ni doğ­ru­dan et­ki­le­yen yü­küm­lü­le­rin as­ker­lik hiz­me­tin­den son­ra­ki sağ­lık, tah­sil, mes­lek ve ad­res bil­gi­le­ri­nin gün­cel tu­tul­ma­sı ve bu bil­gi­ler­de­ki de­ği­şik­lik­le­rin bun­dan son­ra­ki kon­trol ve ta­ki­bi bu ka­yıt­la­ra bağ­lı­dır. Do­la­yı­sıy­la, yü­küm­lü­le­rin bu du­ru­ma düş­me­me­le­ri için yü­küm­lü­lük­le­ri­ni za­ma­nın­da ye­ri­ne ge­tir­me­le­ri ge­rek­mek­te­dir. Bu yü­küm­lü­lü­ğü ye­ri­ne ge­tir­me­yen­ler, de­ği­şen 1111 sa­yı­lı Ka­nu­n’­un 94’ün­cü mad­de­si­ne gö­re 20 ye­ni Türk li­ra­sı pa­ra ce­za­sıy­la ce­za­lan­dı­rı­lır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; de­ği­şen bu ka­nun ta­sa­rı­sıy­la ce­za­lar gü­nün ko­şul­la­rı­na uy­gun ve cay­dı­rı­cı hâle ge­le­ce­ği için, bu ta­sa­rı­nın Mil­li­yet­çi Ha­re­ket Par­ti­si ta­ra­fın­dan olum­lu de­ğer­len­di­ril­di­ği­ni ifa­de eder, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­na­rım. (MHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Bu­kan.

Grup­lar adı­na üçün­cü söz, Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu adı­na, Si­irt Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Yıl­maz Hel­va­cı­oğ­lu.

Bu­yu­run Sa­yın Hel­va­cı­oğ­lu. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz yir­mi da­ki­ka.

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA MEH­MET YIL­MAZ HEL­VA­CI­OĞ­LU (Si­irt) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 51 sı­ra sa­yı­sıy­la ba­sı­lan As­ker­lik Ka­nu­nu ile Ye­dek Su­bay­lar ve Ye­dek As­ke­ri Me­mur­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­’­nın tü­mü üze­rin­de Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım. Bu ve­si­ley­le, he­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ko­nuş­ma­ma baş­la­ma­dan ev­vel, va­tan sa­vun­ma­sın­da şehit dü­şen ev­lat­la­rı­mı­za Al­la­h’­tan rah­met, ke­der­li ai­le­le­ri­ne baş­sağ­lı­ğı, ga­zi­le­ri­mi­ze de min­net ve şük­ran duy­gu­la­rı­mı be­lir­te­rek sağ­lık­lar di­li­yo­rum.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bil­di­ği­niz üze­re, gü­nü­mü­zün eko­no­mik şart­la­rı ve mo­dern har­bin ge­rek­le­ri­ne pa­ra­lel ola­rak “se­fer­ber­lik” kav­ra­mı har­be hazır­lık fa­a­li­yet­le­ri için­de önem­li bir yer tut­mak­ta­dır. Ba­rış dö­ne­min­de si­lah­lı kuv­vet­le­rin tam ve­ya ta­ma ya­kın per­so­nel mev­cu­duy­la mu­ha­fa­za edil­me­si ye­ri­ne, se­fer­ber­li­ğe da­ya­lı bir sis­tem içe­ri­sin­de eği­til­miş per­so­nel ile kı­sa sü­re­de se­fer­ber­li­ği­ni ta­mam­la­yan or­du­la­rın da­ha ba­şa­rı­lı ola­cak­la­rı ka­bul edil­mek­te­dir.

Si­lah­lı kuv­vet­le­ri ba­rış du­ru­mun­dan se­fer du­ru­mu­na kı­sa za­man­da ge­çir­mek, sa­va­şa ha­zır hâle ge­tir­mek ve ger­çek­çi plan­lar­la yö­net­mek za­fe­rin ana un­sur­la­rı ola­rak gö­rül­mek­te­dir. Ül­ke­nin sa­hip ol­du­ğu et­kin mu­ha­rip güç po­tan­si­ye­li­ni sü­rat­le si­lah al­tı­na ala­bil­me imkân ve ka­bi­li­ye­ti, ay­nı za­man­da düş­man ül­ke­yi sa­va­şa baş­la­mak­tan alı­ko­ya­bi­le­cek en önem­li cay­dı­rı­cı un­sur­dur.

Ola­ğa­nüs­tü bir du­rum­da si­lah­lı kuv­vet­le­ri se­ferî kad­ro se­vi­ye­si­ne çı­kar­mak için ül­ke­mi­zin özel­lik­le­ri göz önü­ne alı­na­rak bir se­fer­ber­lik sis­te­mi ge­liş­ti­ril­miş­tir. Bu amaç­la, as­kerî gü­cün kul­la­nıl­ma­sı­na ge­rek­si­nim du­yu­lan du­rum­lar­da ih­ti­yaç du­yu­lan ila­ve per­so­ne­lin eği­til­miş ha­zır in­san gü­cüy­le sü­rat­le tak­vi­ye­si­ne da­ya­nan et­ki­li bir per­so­nel sis­te­min­den is­ti­fa­de edil­mek­te­dir.

Per­so­nel se­fer­ber ol­ma ha­zır­lık­la­rın­da yü­küm­lü­ler­le il­gi­li iş­lem­ler, as­ker­lik hiz­me­ti­ne baş­la­nıl­dı­ğı ta­rih­ten as­ker­lik ça­ğı dı­şı­na çı­kı­lın­ca­ya ka­dar ge­çen sü­re içe­ri­sin­de yü­rü­tül­mek­te­dir. Ye­dek yü­küm­lü­le­rin kay­na­ğı­nı, as­ker­lik hiz­me­ti­ni yü­rü­tür­ken ken­di­le­ri hak­kın­da el­de edi­len ki­şi­sel bil­gi­ler, al­dık­la­rı eği­tim ve gös­ter­dik­le­ri ba­şa­rı du­rum­la­rı ile sağ­lık du­rum­la­rı­nı ifa­de eden te­mel bil­gi­ler oluş­tur­mak­ta­dır. Se­fer gö­rev em­ri bu bil­gi­le­re gö­re yü­küm­lü­le­re ve­ril­mek­te­dir.

As­ker­lik hiz­me­ti­ni ta­mam­la­yan bir yü­küm­lü, as­ker­lik şube­si­ne gi­de­rek ter­his kay­dı­nı yap­tır­ma­sıy­la bir­lik­te, kul­la­nı­la­bi­lir kay­nak­ta yer al­mış olur. Bu iş­lem ile, yü­küm­lü­nün as­ker­lik hiz­me­ti son­ra­sın­da otu­ra­ca­ğı ad­res ve di­ğer kay­nak bil­gi­le­ri­nin gün­cel­li­ği kon­trol edil­mek­te­dir.

Ye­dek per­so­nel kay­na­ğın­da­ki bil­gi­le­rin gün­cel­li­ği, 1111 sa­yı­lı As­ker­lik Ka­nu­nu ile 1076 sa­yı­lı Ye­dek Su­bay­lar ve Ye­dek As­kerî Me­mur­lar Ka­nu­nu çer­çe­ve­sin­de ye­dek­lik yok­la­ma­sı ile sağ­lan­mak­ta­dır.

Millî Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğın­ca, ye­dek­lik yok­la­ma­la­rı­nın yap­tı­rıl­ma­sı­nı ko­lay­laş­tır­mak ama­cıy­la ba­zı ted­bir­ler de alın­mış­tır. Millî Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğı­nın İnter­net say­fa­sın­da yü­küm­lü­le­rin ye­dek­lik yok­la­ma­la­rı­nı ko­lay­lık­la yap­tı­ra­bil­me­le­ri­ni sağ­la­ya­cak açık­la­yı­cı bil­gi­ler ile Ye­dek­lik Yok­la­ma Bil­di­rim For­mu ve Dol­dur­ma Ta­li­ma­tı da bu­lun­mak­ta­dır. Yü­küm­lü­ler, anı­lan for­mu dol­du­ra­rak pos­ta ve­ya faks ile as­ker­lik şube­si baş­kan­lı­ğı­na gön­der­mek su­re­tiy­le de ye­dek­lik yok­la­ma­sı­nı yap­tı­ra­bil­mek­te­dir­ler.

Yü­küm­lü­le­rin ay­dın­la­tıl­ma­sı ama­cıy­la, ye­dek­lik yok­la­ma­la­rı­nın ya­pı­la­ca­ğı ta­rih­ler as­ker­lik şube­si baş­kan­lık­la­rın­ca her yıl mül­ki ma­kam ka­na­lıy­la köy ve ma­hal­le muh­tar­lık­la­rın­da ilan edi­le­rek yü­küm­lü­le­re du­yu­rul­mak­ta­dır.

Ay­rı­ca, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­ne yö­ne­lik ola­rak TRT-1’de ya­yın­la­nan gör­sel ve işit­sel prog­ram­lar­da ye­dek­lik yok­la­ma ta­rih­le­ri ilan edil­mek­te­dir.

Yü­küm­lü­le­re ter­his kay­dı ve ye­dek­lik yok­la­ma­sı­nın yap­tı­rıl­ma­sı ko­nu­sun­da ta­nı­nan ko­lay­lık­la­ra rağ­men, ye­dek­lik yok­la­ma­sı yap­tı­ran­la­rın ora­nı yüz­de 40 ci­va­rın­da bu­lun­mak­ta­dır. Bu­nun baş­lı­ca se­be­bi de ida­ri pa­ra ce­za­la­rı­nın cay­dı­rı­cı se­vi­ye­de ol­ma­ma­sın­dan kay­nak­lan­mak­ta­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, 1111 sa­yı­lı As­ker­lik Ka­nu­nu ve 1076 sa­yı­lı Ye­dek Su­bay­lar ve Ye­dek As­kerî Me­mur­lar Ka­nu­nu­’n­da, ilk ve son yok­la­ma­sı­nı za­ma­nın­da yap­tır­ma­yan­lar, son yok­la­ma­da öğ­ren­ci ol­du­ğu­nu ka­nıt­la­ya­ma­yan­lar, ter­his olan­lar­dan ter­his kay­dı­nı üç ay için­de yap­tı­ra­ma­yan­lar, her yıl ye­dek­lik yok­la­ma­sı­nı yap­tı­ra­ma­yan­lar ile ad­res de­ği­şik­li­ği­ni za­ma­nın­da bil­dir­me­yen yü­küm­lü­ler için ida­ri pa­ra ce­za­sı ön­gö­rül­müş­tür.

Söz ko­nu­su ida­ri pa­ra ce­za­la­rı, 5252 sa­yı­lı Türk Ce­za Ka­nu­nu­nun Yü­rür­lük ve Uy­gu­la­ma Şek­li Hak­kın­da Ka­nu­n’­da be­lir­ti­len mis­li tu­ta­ra gö­re tes­pit edil­mek­te­dir. Bu­na gö­re tes­pit edi­len ida­ri pa­ra ce­za­la­rı­nın gü­nü­müz şart­la­rın­da çok cü­zi mik­tar­da ol­ma­la­rı ne­de­niy­le her­han­gi bir yap­tı­rım gü­cü bu­lun­ma­mak­ta­dır. Bun­lar­dan ba­zı­la­rı­nı ör­nek­le­ye­cek olur­sak: İlk yok­la­ma­sı­nı yap­tır­ma­yan­lar için 2006 yı­lın­da uy­gu­la­nan pa­ra ce­za­sı 94 ku­ruş iken, 2007 yı­lın­da bu mik­tar 1,01 YTL’­dir. Son yok­la­ma­sı­nı yap­tır­ma­yan­lar için 2006 yı­lın­da uy­gu­la­nan pa­ra ce­za­sı 1,41 YTL iken, 2007 yı­lın­da bu mik­tar 1,52 ye­ni Türk li­ra­sı­dır. Ter­his kay­dı­nı üç ay için­de yap­tır­ma­yan­lar için 2006 yı­lın­da uy­gu­la­nan pa­ra ce­za­sı 30 ku­ruş iken, 2007 yı­lın­da bu mik­tar 1,01 ye­ni Türk li­ra­sı­dır. Ye­dek­lik yok­la­ma­la­rı­nı yap­tır­ma­yan­lar için 2006 yı­lın­da uy­gu­la­nan pa­ra ce­za­sı 31 ku­ruş iken, 2007 yı­lın­da bu mik­tar 33 ku­ruş­tur. Ye­dek su­bay­lar ve ye­dek as­kerî me­mur­la­rın ye­dek­lik yok­la­ma­sı ve yer de­ği­şik­li­ği­ni bil­di­re­me­yen­ler için 2006 yı­lın­da uy­gu­la­nan pa­ra ce­za­sı 4,71 YTL iken, 2007 yı­lın­da bu mik­tar 5,07 ye­ni Türk li­ra­sı­dır.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, gö­rül­dü­ğü üze­re pa­ra ce­za­la­rı gü­nü­müz şart­la­rın­da ol­duk­ça cü­zi mik­tar­lar­da kal­mış ve cay­dı­rı­cı ol­mak­tan uzak­laş­mış­tır. Ay­rı­ca bu mik­tar­lar, Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­nın her yıl büt­çe ka­nu­nuy­la tah­si­lin­den fe­ra­gat et­ti­ği mik­ta­rın da al­tın­da kal­mış­tır. Ta­sa­rıy­la, bu mik­tar­lar 20 ile 30 ye­ni Türk li­ra­sı ara­sın­da de­ği­şen mik­tar­la­ra yük­sel­ti­le­rek cay­dı­rı­cı ol­ma­la­rı sağ­lan­mak­ta­dır.

Per­so­nel se­fer­ber ol­ma ha­zır­lık­la­rı­nın sür­dü­rü­le­bil­me­si, yü­küm­lü­le­rin bu sis­tem içe­ri­sin­de ka­nun­lar­la be­lir­le­nen va­tan­daş­lık gö­rev­le­ri­ni ye­ri­ne ge­tir­me­le­riy­le müm­kün ola­cak­tır. Yü­küm­lü­lük­le­rin ye­ri­ne ge­ti­ril­me­sin­de va­tan­daş­la­ra sağ­la­nan ko­lay­lık­la­rın ya­nı sı­ra, ida­ri pa­ra ce­za tu­tar­la­rı­nın da cay­dı­rı­cı bir se­vi­ye­de ve gü­nün ko­şul­la­rı­na uy­gun hâle ge­ti­ril­me­si ge­rek­mek­te­dir.

Sa­yın Baş­kan, kıy­met­li mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rım; söz­le­ri­mi ta­mam­lar­ken  Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si ola­rak ta­sa­rı­yı des­tek­le­di­ği­mi­zi be­lir­ti­yor, he­pi­ni­ze say­gı ve se­lam­la­rı­mı su­nu­yo­rum.

Tek­rar say­gı­lar su­nu­yo­rum he­pi­ni­ze. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Hel­va­cı­oğ­lu.

Şahıs­lar adı­na, İsma­il Gök­sel, Niğ­de Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Gök­sel.

İSMA­İL GÖK­SEL (Niğ­de) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; As­ker­lik Ka­nu­nu ile Ye­dek Su­bay ve Ye­dek As­ke­ri Me­mur­lar Ka­nu­nu­nun De­ği­şik­li­ği­ne Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de ki­şi­sel gö­rüş­le­ri­mi be­lirt­mek üze­re söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, es­ki­le­rin bir sö­zü var­dır: “Ha­zır ol cen­ge, is­ter­sen sulh ü salâh.” Bu Ka­nu­nun ana fik­ri iş­te bu­dur ar­ka­daş­lar. Ben­den ön­ce­ki ko­nuş­ma­cı ar­ka­daş­la­rım ka­nu­nun ama­cı­nı, ge­rek­çe­le­ri­ni çok gü­zel izah et­ti­ler. Hep­si­ne ka­tı­lı­yo­rum ve te­şek­kür edi­yo­rum.

Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin har­be ha­zır­lan­ma­sı ba­rış za­ma­nın­da olur. Sa­va­şa ha­zır ol­ma­yan­lar ba­rı­şı hak et­mez­ler. O ne­den­le, si­lah­lı kuv­vet­le­ri­mi­zin ba­rış­tay­ken sa­va­şa ha­zır­lan­ma­sı si­lah­lı kuv­vet­le­rin se­fer­ber­lik hiz­met­le­riy­le olur. As­ker­lik ça­ğı­na ge­len ki­şi­ler, yok­la­ma dev­re­sin­den son­ra mu­vaz­zaf­lık dev­re­si­… Mu­vaz­zaf­lık dev­re­si, er­baş ve ye­dek su­bay­lık ola­rak de­vam eder, su­bay­la­rın da emek­li olun­ca­ya ka­dar, ay­rı­lın­ca­ya ka­dar de­vam eder, on­dan son­ra­ki de ye­dek­lik dev­re­si­dir. İş­te, bu ye­dek­lik dev­re­sin­de­ki hâl ve ha­re­ket­ler, de­ği­şik­lik­ler, sıh­hat du­rum­la­rı, ad­res­ler de­vam­lı ka­yıt al­tın­da bu­lun­du­rul­ma­lı. Si­lah­lı kuv­vet­le­ri­mi­zin alarm de­re­ce­le­rin­den bi­rin­ci de­re­ce­de alarm ilk işa­re­ti ve­ril­di­ği an­da yir­mi dört sa­at için­de gö­rev yer­le­ri­ne gö­rev em­ri­ni alıp ka­tıl­ma­la­rı şek­lin­de har­be ha­zır­lık olur.

Ma­lum­la­rı, si­lah­lı kuv­vet­ler ve harp işi pa­ha­lı bir iş­tir. Bu ne­den­le, ba­rış­ta çe­kir­dek kad­ro, as­ga­ri ye­ter­li kad­ro bu­lun­dur­mak bü­tün dev­let­le­rin işi­ne ge­lir, eko­no­mik kal­kın­ma­ya da yar­dım eder, mas­ra­fı azal­tır ama yir­mi dört sa­at gi­bi kı­sa bir sü­re­de, se­fer gö­rev em­ri­ni alan her­ke­sin gö­rev ye­rin­de ha­zır ol­ma­sı ge­re­kir. Bu ne­den­le, bir ba­tar­ya ko­mu­ta­nı dü­şü­nü­nüz, bir ta­bur ko­mu­ta­nı dü­şü­nü­nüz, emek­li ol­muş, el­li ya­şı­na gel­miş, be­nim gi­bi yar­bay rüt­be­sin­de ve­ya bir baş­ka­sı bin­ba­şı rüt­be­sin­de, is­te­ğiy­le ay­rıl­mış, ama bir ba­tar­ya­yı sevk ve ida­re ede­cek ka­bi­li­yet­te­dir; hiç­bir eği­ti­me ge­rek gör­me­den, yir­mi dört sa­at için­de, mev­zi keş­fi, se­çi­mi, iş­ga­li, ha­rekâtı ve atı­şı, hep­si­ni ya­pa­bi­lir. Ya da bir hâkim dü­şü­nü­nüz; ha­rekâtta or­du­nun di­sip­li­ni­ni sağ­la­ya­cak bir di­sip­lin su­ba­yı­na ih­ti­yaç var­dır ama emek­li­dir, ih­ti­yaç da var­dır.

İş­te ar­ka­daş­lar, bu ye­dek­lik dev­re­sin­de­ki ar­ka­daş­la­rı­mı­zın sıh­hat du­rum­la­rı el­ver­di­ği sü­re­ce en gen­cin­den baş­la­mak su­re­tiy­le yaş­lı­la­ra doğ­ru git­mek su­re­tiy­le, ih­ti­yaç hâlin­de, mev­cut ya­sa­da­ki yaş­la­rı­na -ye­dek­lik yaş­la­rı­na, ya­ni, “ka­yıt dı­şı kal­ma” ya da “çağ dı­şı kal­ma” ta­bir et­ti­ği­miz yaş­la­rı­na- ila­ve on yıl da­ha ge­ti­re­bi­li­yo­ruz.

Bu­nun ama­cı şu: Her­ke­se bu uy­gu­la­na­cak an­la­mın­da de­ğil. Özel­lik­le uçuş per­so­ne­li, ha­va-yer kon­tro­lü ya da elek­tro­nik per­so­nel ça­ğı­mız­da çok önem­li­dir. Bu ne­den­le de ar­ka­daş­lar, o şahıs­lar da­ha önem­li ol­du­ğun­dan, ka­pa­si­te­nin, yel­pa­ze­nin ge­niş­le­til­me­si ge­rek­mek­te­dir. Bu, onun için ge­ti­ril­miş­tir.

Öte yan­dan, ar­ka­daş­lar, pa­ra ce­za­la­rı öy­le ba­sit kal­mış­tır ki, 1 li­ra­lık  -YTL de­mi­yo­rum ba­kı­nız- pa­ra ce­za­sı­nı siz tah­sil et­mek için ya da teb­liğ et­mek için 5 YTL mas­raf ya­pı­yor­su­nuz. Am­me Ala­cak­la­rı­nın Tah­sil Usu­lü Ka­nu­nu­’­na da bu ka­nun­da atıf yap­mak su­re­tiy­le, oto­ma­tik ta­ki­bi sağ­la­mak ve cay­dı­rı­cı­lı­ğı ön­le­mek, se­fe­re tüm nü­fu­su­mu­zu, tüm si­lah­lı kuv­vet­le­ri­mi­zi, eko­no­mik gü­cü­mü­zü ve dev­le­tin tüm ku­rum ve ku­ru­luş­la­rı­nı or­ga­ni­ze ede­rek “Har­be ha­zır ol” va­zi­ye­ti­ne ge­tir­me­ye yö­ne­lik­tir. Tüm ar­ka­daş­la­rı­mız bu yön­de gay­ret sarf et­miş­ler­dir. Si­lah­lı kuv­vet­le­ri­mi­zin güç­lü ve ha­zır ol­ma­sı, ül­ke­mi­ze ve dost­la­rı­mı­za gü­ven, düş­man­la­rı­mı­za da kor­ku ver­mek su­re­tiy­le, bi­ze kar­şı ya­pı­la­cak has­ma­ne tu­tum­la­rın ön­len­me­si ve cay­dı­rı­cı­lı­ğı özen­dir­me­si ba­kı­mın­dan çok önem­li­dir şim­di ol­du­ğu gi­bi.

He­pi­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum, sağ olun, var olun. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Gök­sel.

Hükûmet adı­na, Millî Sa­vun­ma Ba­ka­nı Sa­yın Vec­di Gö­nül, bu­yu­run. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar) 

Yir­mi da­ki­ka sü­re­niz var.

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (İzmir) – Sa­yın Baş­kan, sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri; bu­gün dör­dün­cü ka­nu­nu­mu­zu gö­rü­şü­yo­ruz ve de­ğer­li ko­nuş­ma­cı­lar hep kat­kı­da bu­lun­du­lar, grup­lar da hep des­tek­le­di­ler. Bun­dan do­la­yı, ben, en son ka­nun­da söz ala­rak te­şek­kür et­mek is­te­di­ği­mi ifa­de et­mek is­ti­yo­rum. Bu kat­kı­lar bi­ze yol gös­te­ri­ci ol­du ve bun­dan son­ra­ki ha­zır­lık­la­rı­mız­da da bun­lar­dan is­ti­fa­de ede­ce­ğiz. Ay­rı­ca, Ba­kan­lı­ğı­mız için bir şevk ve­si­le­si ol­du. Gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ka­nun­la il­gi­li ar­ka­daş­la­rı­mız çok gü­zel iza­hat­ta bu­lun­du­lar. Ben, yal­nız, ila­ve bir­kaç bil­gi ver­mek is­ti­yo­rum.

Bil­di­ği­niz gi­bi, ka­nun­lar­da ön­gö­rü­len ce­za­la­ra di­ğer ka­nun­lar­la zam­lar ya­pıl­mak­ta ve bu zam­lar ku­rum­la­ra gö­re bir an­lam ifa­de et­mek­te­dir. Bi­zim gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz bu mev­zu­at iki şekil­de yo­rum­lan­dı da­i­re­ler ba­kı­mın­dan: Bir, bi­raz ev­vel ar­ka­daş­la­rı­mı­zın ifa­de et­ti­ği gi­bi, zam ya­pıl­ma­mış şek­liy­le dü­şü­nül­dü ve ha­ki­ka­ten YTL’­ye vu­rul­du­ğu za­man Ma­li­ye Ba­kan­lı­ğı­nın “Tah­si­le değ­mez, tah­sil mas­ra­fı­na değ­mez.” de­di­ği mik­tar­lar­da te­cel­li et­ti. Ama, bir baş­ka yo­rum­la da ba­zı da­i­re­le­ri­miz­de, as­ker­lik da­i­re­le­ri­miz­de 120-150 li­ra­ya ka­dar mü­kel­lef­ler­den ce­za tah­si­li­ne kal­kı­şıl­dı. Böy­le­ce, yal­nız ce­za yük­selt­miş ol­mu­yo­ruz, o yo­rum­la­rın kar­şı­sın­da ce­za­la­rı da dü­şür­müş olu­yo­ruz. Bi­rin­ci arz et­mek is­te­di­ğim bu.

İkin­ci­si, ra­kam­la­rı ver­mek is­ti­yo­rum: Ge­nel uy­gu­la­ma, ce­za­nın tah­si­li is­ti­ka­me­tin­de ol­ma­dı­ğı için, mü­kel­lef sa­yı­mız 9 mil­yon 305 bin 122 ol­du­ğu hâlde, ya­ni 9 mil­yo­nun üze­rin­de ol­du­ğu hâlde, ce­za mu­ha­ta­bı olan, ya­ni gö­re­vi­ni yap­ma­mış yü­küm­lü­le­ri­miz 7 mil­yon 175 bin ci­va­rın­da. Ka­yıt dı­şı, ya­ni se­fer­ber­lik hâlin­de ula­şa­ma­ya­ca­ğı­mız in­san­la­rın 7 mil­yon ol­ma­sı, ula­şa­cak­la­rı­mı­zın an­cak 2 mil­yon ci­va­rın­da ol­ma­sı bü­yük bir za­fi­yet­ti. Des­tek­le­ri­niz­le, in­şal­lah bu ka­nu­nun geç­me­siy­le bu za­fi­yet­ten kur­tul­muş ola­ca­ğız.

Bir baş­ka hu­sus, bir sa­yın ha­ti­bi­mi­zin be­lirt­ti­ği gi­bi, yok­la­ma­la­rın elek­tro­nik or­tam­da ya­pıl­ma­sı­na bü­yük gay­ret sarf edil­mek­te­dir. Yap­tı­ğı­mız bir iha­le eğer 2008 so­nun­da in­şal­lah ta­mam­la­nır, ne­ti­ce ve­rir ise bu yok­la­ma­lar on­li­ne ola­rak da ya­pı­la­cak­tır. On­li­ne ya­pıl­ma­sı Tür­ki­ye için önem­li ol­du­ğu ka­dar yurt dı­şın­da­ki iş­çi­le­ri­miz için de çok bü­yük bir önem ta­şı­mak­ta­dır.

Ben te­şek­kür­le­ri­mi su­nar­ken, di­ğer ka­nun­lar­la da il­gi­li, bu ka­nun­lar sı­ra­sın­da be­lir­ti­len bir­kaç hu­su­sa da te­mas et­mek is­ti­yo­rum.

Ba­zı ko­nuş­ma­lar­da, as­ker­lik­ten mu­af tu­tul­ma­ya yol açan ra­por­la­rın ba­zı imkânlı ki­şi­ler­ce ko­lay­ca alın­dı­ğı ve zen­gin­ler ta­ra­fın­dan, nü­fuz­lu­lar ta­ra­fın­dan alı­nan bu ra­por­lar­la ba­zı in­san­la­rın as­ker­lik yap­ma­dı­ğı ile­ri sü­rül­dü.

As­ker­lik hiz­me­ti el­bet­te kut­sal bir gö­rev ve her­ke­se ya­pı­lan mu­a­me­le de eşit mu­a­me­le­dir. Ay­rı­ca, bu su­is­ti­ma­lin bu öl­çü­de yay­gın te­lak­ki edil­me­si de ge­rek Ba­kan­lı­ğı­mız ba­kı­mın­dan ge­rek­se as­ker­li­ğe mu­ha­tap olan va­tan­daş­la­rı­mız ba­kı­mın­dan herhâlde bir it­ha­mı içer­mek­te­dir. Bu ba­kım­dan, ben ra­por­la­rın na­sıl alın­dı­ğıy­la il­gi­li bir kü­çük bil­gi ver­mek is­ti­yo­rum Sa­yın Baş­kan mü­sa­a­de eder­se­niz.

Si­lah al­tı­na alı­na­cak tüm yü­küm­lü­ler, ön­ce­lik­le son yok­la­ma­la­rı sı­ra­sın­da sağ­lık mu­a­ye­ne­si­ne ta­bi tu­tul­mak­ta­dır­lar. Son yok­la­ma­la­rı sı­ra­sın­da bir ra­hat­sız­lı­ğı ve­ya arı­za­sı tes­pit edi­len­ler ile ra­hat­sız­lı­ğı­nı be­yan eden­ler as­kerî has­ta­ne­le­re sevk edil­mek­te­dir­ler. As­kerî has­ta­ne­ler­ce hak­la­rın­da “As­ker­li­ğe el­ve­riş­li de­ğil­dir.” ka­rar­lı ra­por ve­ri­len­le­re ait ra­por­lar, onay için Millî Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğı Sağ­lık Da­i­re­si Baş­kan­lı­ğı­na gön­de­ril­mek­te ve bu­ra­da bü­tün ra­por­la­rın “Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri Sağ­lık Ye­te­ne­ği Yö­net­me­li­ği”­ne uy­gun ola­rak dü­zen­le­nip dü­zen­len­me­di­ği, yal­nız şek­len Sağ­lık Da­i­re­sin­ce kon­trol edil­mek­te­dir.

Hak­la­rın­da “As­ker­li­ğe el­ve­riş­li de­ğil­dir.” ka­rar­lı ra­por ve­ri­len­ler­den, ra­por­la­rı Millî Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğı Sağ­lık Da­i­re­si Baş­kan­lı­ğın­ca ye­ter­li gö­rül­me­yen­ler ile ih­bar ve şikâye­te mu­ha­tap olan, yü­küm­lü­ler, 1111 sa­yı­lı As­ker­lik Ka­nu­nu­’­nun 41’in­ci mad­de­si ve Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri Sağ­lık Ye­te­ne­ği Yö­net­me­li­ği­’­nin 15’in­ci mad­de­si­ne gö­re ye­ni­den Millî Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğı Sağ­lık Da­i­re­si Baş­kan­lı­ğın­ca be­lir­le­nen baş­ka bir as­ker has­ta­ne­si­ne kon­trol mu­a­ye­ne­si­ne gön­de­ril­mek­te­dir­ler. De­mek ki, en ufak bir ih­bar­da, derhâl has­ta­ne de­ğiş­ti­ri­le­rek bu­ra­la­ra gön­de­ril­mek­te­dir.

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) – Sa­yın Ba­kan, onu bir söy­ler mi­si­niz: Tay­yi­p’­in oğ­lu­nun ra­po­ru­nu gön­der­di­niz mi baş­ka bir ye­re?

MİLLÎ SA­VUN­MA BA­KA­NI MEH­MET VEC­Dİ GÖ­NÜL (De­vam­la) – Şim­di bu­ra­da en önem­li hu­sus, dik­ka­ti­ni­zi çe­ke­ce­ğim en önem­li hu­sus, bu ra­por­la­rın tek ta­bip, 2 ta­bip gi­bi as­ker­lik mec­lis­le­ri­nin üye­le­ri ta­ra­fın­dan ve­ril­me­di­ği­dir. Ya­ni, eğer, bir as­ker­lik yü­küm­lü­lü­ğü dı­şın­da tu­tu­la­cak­sa, mut­la­ka bir as­ker has­ta­ne­si­nin tam te­şek­kül­lü he­ye­tin­den alın­mak­ta­dır. Tek ta­bip ra­po­ruy­la as­ker­lik­ten mu­af ol­mak müm­kün de­ğil­dir. On­lar an­cak sevk­te yet­ki­le­ri­ni kul­lan­mak­ta­dır­lar.

Kon­trol mu­a­ye­ne­si so­nu­cun­da ve­ri­len ra­por ile ilk ve­ri­len ra­por ara­sın­da teş­his ve ka­rar ba­kı­mın­dan bir fark tes­pit edil­di­ği tak­dir­de, yü­küm­lü­ler yi­ne Millî Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğı Sağ­lık Da­i­re­si Baş­kan­lı­ğın­ca be­lir­le­nen bir baş­ka ha­kem has­ta­ne­si­ne sevk edil­mek­te­dir­ler. Bi­rin­ci kon­trol mu­a­ye­ne­siy­le ha­kem mu­a­ye­ne­si so­nu­cu ay­nı ise yü­küm­lü­nün du­ru­mu ke­sin­lik ka­zan­mak­ta­dır. Eğer, son iki has­ta­ne­nin ver­di­ği ra­por­lar ara­sın­da teş­his ve ka­rar ba­kı­mın­dan bir fark var­sa, yü­küm­lü bu de­fa “GA­TA Pro­fe­sör­ler Ku­ru­lu”­na sevk edil­mek­te­dir ve bu­ra­nın ve­re­ce­ği, aka­de­mik ku­ru­lun, Pro­fe­sör­ler Ku­ru­lu­nun ve­re­ce­ği ka­rar ke­sin­dir.

Kon­trol mu­a­ye­ne­le­ri so­nu­cun­da hak­la­rın­da ve­ri­len ra­por­la­rın sah­te ol­du­ğu an­la­şı­lan­lar hak­kın­da derhâl ad­li iş­lem, el­bet­te, baş­la­tıl­mak­ta­dır.

Son bir yıl içe­ri­sin­de, ör­güt kur­mak su­re­tiy­le, sah­te ev­rak dü­zen­le­yip as­ker­lik­ten kur­tul­mak için sah­te “as­ker­li­ğe el­ve­riş­li de­ğil­dir” ka­rar­lı ra­por dü­zen­le­di­ği tes­pit edi­len­ler hak­kın­da baş­la­tı­lan so­ruş­tur­ma­lar hâlen de­vam et­mek­te­dir. Ya­ni, böy­le bir ra­por yok­tur da de­mi­yo­ruz. Böy­le ol­du­ğu tes­pit edil­di­ğin­de de bu­nun so­ruş­tur­ma­sı he­men ya­pıl­mak­ta­dır. Sah­te “as­ker­li­ğe el­ve­riş­li de­ğil­dir” ka­rar­lı ra­por dü­zen­len­me­si­nin ön­len­me­si için ya­pı­lan top­lan­tı­lar so­nu­cun­da şu ka­rar­lar alın­mış­tır:

Bir: Ra­por ön bil­di­rim bel­ge­si, ra­por te­yit bel­ge­si ve ka­yıp ra­por tes­pit bel­ge­si form­la­rı bu tec­rü­be­le­re da­ya­nı­la­rak de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

İki: As­ker­lik şube­le­rin­de has­ta­ne­ye sevk ve as­ker has­ta­ne­le­rin­de tan­zim edi­len ra­por­lar­da kul­la­nı­lan fo­toğ­raf­la­rın la­mi­nas­yon ci­ha­zı ile kap­la­na­bil­me­si için ge­re­ken apa­rat te­min edil­miş­tir. Ya­ni, üze­rin­den re­sim de­ğiş­ti­ril­me­sin, sö­kü­lüp baş­ka bir re­sim ta­kıl­ma­sın di­ye.

Hâlen ça­lış­ma­la­rı de­vam eden, Millî Sa­vun­ma Ba­kan­lı­ğı.net ve As­kerî Sağ­lık Oto­mas­yon Sis­te­mi (ASOS)’nin ta­mam­lan­ma­sı­nı mü­te­a­kip, sah­te ra­por olay­la­rı­nın as­ga­ri se­vi­ye­ye dü­şe­ce­ği­ne ina­nıl­mak­ta­dır.

Yu­ka­rı­da arz edi­len iş­lem­le­rin baş­la­tıl­ma­sı, te­kem­mü­lü ve so­nuç­lan­dı­rıl­ma­sın­da, hiç­bi­rin­de Ba­kan­lık ma­ka­mı­nın im­za­sı ve mü­da­ha­le­si söz ko­nu­su de­ğil­dir. İş­lem­le­rin ta­ma­mı tek­nik kad­ro­lar ta­ra­fın­dan ya­pıl­mak­ta­dır ve bun­lar, o bah­set­ti­ğim yö­net­me­li­ğin hü­küm­le­ri­nin uy­gu­lan­ma­sı şek­lin­de, her yet­ki­li ta­ra­fın­dan ye­ri­ne ge­ti­ril­mek­te­dir.

Bu­gü­ne ka­dar, Ba­kan­lı­ğı­mı­za, ne Sa­yın Baş­ba­kan ta­ra­fın­dan ne sa­yın ba­kan­lar ta­ra­fın­dan ne de -şük­ran­la kay­de­di­yo­rum- mu­ha­le­fet ol­sun, ik­ti­dar ol­sun, bir tek mil­let­ve­ki­li ta­ra­fın­dan da­hi ra­por­lar­la il­gi­li -beş se­ne­dir bu gö­rev­de­yim- tek bir ri­ca­da bu­lu­nul­ma­mış­tır. Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri­mi­zin bel­ki de ma­ruz kal­dık­la­rı taz­yik­ler ol­muş­tur seç­men­le­rin­den, ama bu­na rağ­men, bir tek mil­let­ve­ki­li­miz da­hi ba­na bu ko­nu­da her­han­gi bir ta­lep­te bu­lun­ma­mış­lar­dır. Za­ten, bı­ra­kın ra­po­ru, as­ker­lik yer­le­ri ko­nu­sun­da, sı­nıf­la­rı ko­nu­sun­da da­hi her­han­gi bir mü­da­ha­le­miz ve mil­let­ve­kil­le­ri­mi­zin de bu ko­nu­da her­han­gi bir ta­le­bi bu­gü­ne ka­dar ol­ma­mış­tır, ken­di ev­lat­la­rı için da­hi. Bun­dan do­la­yı he­pi­ni­ze şük­ran­la­rı­mı su­nu­yo­rum.

El­bet­te ak­sak­lık ol­mu­yor de­ğil -de­min de arz et­ti­ğim gi­bi- ra­por ko­nu­sun­da da ak­sak­lık­lar ola­bi­lir. An­cak, ra­por ko­nu­su­nun bi­raz ev­vel arz et­ti­ğim şekil­de or­ta­ya ko­nul­ma­sı, hu­dut­lar­da en zor şart­lar al­tın­da te­rör­le mü­ca­de­le eden genç­le­ri­mi­zin “De­mek ki, bir­ta­kım in­san­lar ra­por alıp as­ker­lik yap­mı­yor­muş.” gi­bi dü­şün­me­si­ne se­bep olur en­di­şe­siy­le ben bun­la­rı siz­le­re açık­lı­yo­rum. Şura­sı mu­hak­kak­tır ki, bu genç­le­ri­mi­zin yap­tı­ğı fe­dakârlık­la­rın kar­şı­sın­da, on­la­rın her­han­gi bir te­red­dü­de düş­me­si­ne fır­sat ve­re­cek be­yan­lar­dan he­pi­miz ka­çın­ma­lı­yız.

Be­ni din­le­di­ği­niz için te­şek­kür edi­yor, say­gı­lar su­nu­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­kan.

Şah­sı adı­na söz is­te­yen Gül­şen Or­han, Van Mil­let­ve­ki­li­… Yok.

Re­cai Bir­gün, İzmir Mil­let­ve­ki­li.

Bu­yu­run Sa­yın Bir­gün. (DSP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

RE­CA­İ BİR­GÜN (İzmir) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li üye­ler; As­ker­lik Ka­nu­nu ile Ye­dek Su­bay­lar ve Ye­dek As­ke­ri Me­mur­lar Ka­nu­nun­da De­ği­şik­lik Ya­pıl­ma­sı­na Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı­’y­la il­gi­li şah­sım adı­na söz al­mış bu­lun­mak­ta­yım.

Bu­ra­da, gel­di­ği­miz gün­den be­ri, öz­lem­le gör­me­yi ar­zu­la­dı­ğı­mız bir tab­lo ser­gi­len­di; as­ker­lik ka­nun­la­rı ge­lin­ce ve­ya Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­riy­le il­gi­li bir ka­nun mad­de­si gel­di­ği za­man mu­ha­le­fet ve ik­ti­da­rın ne­re­dey­se fi­re­siz “evet” oyu ver­di­ği­ni, “ka­bul” oyu ver­di­ği­ni gör­düm.

Bu, ta­bi­i, bi­zim as­ke­re olan say­gı­mız­dan ile­ri ge­len bir dav­ra­nış. Bun­dan da açık­ça­sı çok mem­nun ol­dum. Ve so­ru öner­ge­le­ri yok, tar­tış­ma yok. As­ke­ri­yey­le il­gi­li ge­len, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­riy­le il­gi­li ge­len üçün­cü ka­nu­nu ge­çir­dik ga­li­ba. He­men he­men tar­tış­ma­sız geç­ti, bü­yük bir hoş­gö­rü içe­ri­sin­de geç­ti. Ta­bi­i, herhâlde bun­da bir et­ken de as­ke­ri­yey­le il­gi­li ka­nun­la­rın tek­nik bir şey ol­du­ğun­dan kay­nak­la­nı­yor. Fa­kat, ma­li­yey­le il­gi­li bir ko­nu gel­di­ği za­man da tek­nik bir ko­nu, ama, iş­te, nük­le­er ener­ji­yi bu­ra­da ya­şa­dık, sa­bah dört­le­re ka­dar bu­ra­da bü­yük tar­tış­ma­lar ya­şan­dı.

Bu­nun yi­ne ay­rı bir şeyi: Ta­bi­i, biz, ya­şa­dı­ğı­mız top­rak­lar se­be­biy­le as­kerî bir top­lum hâli­ne gel­dik. Sü­rek­li ku­zey­den, gü­ney­den, do­ğu­dan, ba­tı­dan ge­len si­ya­si ve fi­zik­sel sal­dı­rı­lar se­be­biy­le Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­ni her za­man da­ha güç­lü kıl­mak ge­rek­ti­ği­ne inan­dı­ğı­mız için de si­lah­lı kuv­vet­ler­le il­gi­li ge­len bü­tün ka­nun­lar, her za­man, Mec­lis­ten tar­tı­şıl­ma­dan, di­rekt geç­miş­tir.

Ben­den ön­ce­ki mil­let­ve­ki­li ar­ka­daş­la­rı­mız­dan AK­P’­li ar­ka­da­şı­mız bu­ra­da çok gü­zel ko­nu­la­ra de­ğin­di. Si­lah­lı kuv­vet­le­ri­miz her za­man güç­lü ol­ma­lı­dır. An­cak, bu gü­cü za­ma­nın­da ve ye­rin­de kul­lan­maz­sa­nız o güç hiç­bir işe ya­ra­maz. Güç, an­cak ye­rin­de ve za­ma­nın­da kul­la­nır­sa­nız güç­tür. Yok­sa, baş­ka şey söy­le­mek ge­re­kir.

Son sö­zü sa­yın mil­let­ve­ki­li ar­ka­da­şı­mı­zın “Bu­gün­ler­de ol­du­ğu gi­bi.” de­di. Ben son sö­zü­ne ka­tıl­mı­yo­rum. Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri güç­lü­dür, an­cak za­ma­nın­da kul­lan­mak da çok önem­li­dir Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­ni.

Ka­nun ge­nel iti­ba­rıy­la ce­zai mü­ey­yi­de­le­ri ar­tı­rı­yor, pa­ra mik­ta­rı ba­kı­mın­dan. Dı­şa­rı­dan bi­ri­si bu­nu din­le­se, herhâlde bu mik­tar­la­rın mil­yar­lar fa­lan ola­rak ifa­de edil­di­ği­ni dü­şü­nür. Fa­kat, ma­a­le­sef, sa­de­ce 20 mil­yon, 30 mil­yon gi­bi çok cü­zi mik­tar­lar­da bir ar­tış gös­te­ril­miş.

Yi­ne, AK­P’­li ar­ka­da­şı­mız bu­ra­da “Bu­nun se­fer­ber­li­ğe bir ön ha­zır­lık ol­du­ğu­nu, ta­sar­ruf ol­du­ğu­nu­…” O ka­dar gü­zel şey­ler söy­le­di ki. Ya­ni, o za­man bu or­du­nun bir sa­vaş hâlin­de, ani bir se­fer­ber­lik­te ye­dek­le­rin çağ­rıl­ma­sı­nı esas alan bu sis­te­min otur­ma­sı­… Va­tan­daş­la­rın bu yok­la­ma­la­rı (hem ye­dek yok­la­ma­sı­nı hem da­ha son­ra as­ker­lik yok­la­ma­la­rı­nı) yap­tır­ma­la­rı ma­dem bu ka­dar önem­li, o za­man bu ce­za­lar ne­den sa­de­ce 20 mil­yon gi­bi çok ko­mik bir ra­kam­da bı­ra­kıl­mış? Çün­kü, bir yıl için… İş­te, yir­mi ya­şın­da as­ker­li­ği bi­tir­se, kırk ya­şı­na ka­dar yok­la­ma zo­run­lu­lu­ğu ol­sa, yir­mi yıl ya­par, her yı­la 20 mil­yon, 400 mil­yon ya­par. Ya­ni bir ki­şi, bi­rin­ci gö­re­vi olan, bu ka­dar önem­li ol­du­ğu­nu dü­şün­dü­ğü­müz bir ko­nu­da gö­re­vi­ni ye­ri­ne ge­tir­mez­se, sa­de­ce yir­mi yıl bo­yun­ca öde­ye­ce­ği pa­ra ce­za­sı mik­ta­rı 400, bi­le­me­di­niz 500 mil­yon li­ra. Ta­bii ki, bu pa­ra ce­za­la­rıy­la va­tan­da­şa ba­zı so­rum­lu­luk­la­rı­nı yap­tır­mak da müm­kün de­ğil. Bu­nu Türk top­lu­mun­da sık sık ya­şı­yo­ruz ma­a­le­sef. İş­te tra­fik ce­za­la­rı ar­tı­rı­lı­yor, fa­kat tra­fik ka­za­la­rı bir tür­lü ön­le­ne­mi­yor. As­lo­lan, mil­le­te bu bi­lin­ci ver­mek­tir, bu bi­lin­ci ka­zan­dır­mak­tır.

Ma­a­le­sef, son dö­nem­ler­de Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­ne olan gü­ve­nin za­fi­ye­te uğ­ra­tıl­ma­sı, za­yıf­la­tıl­ma­sı yö­nün­de bir­çok ko­nuş­ma­lar ya­pıl­mak­ta­dır. Önem­li olan bu bi­lin­cin ve­ril­me­si­dir. Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin güç­lü ol­ma­sı bi­lin­ci mil­le­te aşı­lan­dı­ğı za­man, ben emi­nim, bu ce­za­la­rı mad­di ola­rak ar­tır­sak da ar­tır­ma­sak da, bu mil­le­ti­miz bu bi­lin­ce sa­hip ol­duk­tan son­ra, ge­re­kir­se o yok­la­ma­sı­nı yap­tı­rır ve bu­ra­da 20 li­ra mı ol­sun, 30 li­ra mı ol­sun di­ye de ko­nuş­mak zo­run­da kal­ma­yız.

Bu, sa­nı­yo­rum ilk baş­ta Hükûme­te dü­şen bir gö­rev­dir, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri­nin hak et­ti­ği de­ğe­rin tek­rar tek­rar, üs­tü­ne ba­sa ba­sa söy­len­me­si. Çün­kü, he­pi­miz ve bü­tün Tür­ki­ye de şahit ki, Sa­yın Baş­ba­kan, ma­a­le­sef, ba­zı söz­le­rin­de, Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­rin­de gö­rev ya­pan as­ker­le­ri­mi­zi, er­le­ri­mi­zi ve su­bay­la­rı­mı­zı ren­ci­de et­miş­tir. O ke­li­me­yi bu­ra­da sarf et­mek is­te­mi­yo­rum.

MEH­MET NİL HI­DIR (Muğ­la) – Öy­le bir şey yok.

RE­CA­İ BİR­GÜN (De­vam­la) - Biz­ler, Türk mil­le­ti­nin her bir va­tan­da­şı, özel­lik­le er­kek­le­ri­miz bu ted­ri­sat­tan geç­tik, he­pi­miz as­ker­lik yap­tık, o yü­ce ku­rum­da, Pey­gam­be­ri­mi­zin de kut­sa­dı­ğı bu ku­rum­da he­pi­miz gö­rev yap­tık. Ora­sı mu­hak­kak ki, yan ge­lip yat­ma ye­ri de­ğil­dir, ama ge­rek­ti­ği za­man gö­rev ya­pan bir yer­dir.

As­lın­da, bu ko­nu­da söy­le­ne­cek çok şey var, ama Sa­yın Ba­ka­nı­mız o ka­dar gü­zel bir ko­nuş­ma yap­tı ki, onun ko­nuş­ma­sı üze­ri­ne çok da sert ve ag­re­sif bir ko­nuş­ma yap­mak is­te­mi­yo­rum açık­ça­sı. Ama Türk top­lu­mu­na, bu mil­le­ti­mi­ze şu bi­lin­ci mut­la­ka yer­leş­tir­mek zo­run­da­yız: Türk Si­lah­lı Kuv­vet­le­ri bi­zim yegâne gü­cü­müz­dür, kut­sal bir yer­dir, ora­ya dil uzat­ma­mak zo­run­da­yız, ora­yı yıp­rat­ma­mak zo­run­da­yız. Bu bi­lin­ci mil­le­ti­mi­ze ver­mek zo­run­da­yız. Bu bi­lin­ce sa­hip olan her bir Türk va­tan­da­şı, si­lah­lı kuv­vet­ler­le ve onun ön­ce­sin­de ve son­ra­sın­da üze­ri­ne dü­şen gö­re­vi la­yı­kıy­la ya­pa­cak­tır. Bun­dan kim­se­nin en­di­şe­si ol­ma­sın.

He­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. (DSP ve MHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Bir­gün.

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) – Sa­yın Baş­kan, Sa­yın Ba­ka­nın yap­tı­ğı ko­nuş­ma, be­nim ko­nuş­ma­ma ce­vap teş­kil edi­yor­du. Za­ten ki­şi­sel ko­nuş­ma hak­kım var, ko­nuş­mak is­ti­yo­rum. Za­ten, ken­di­si­nin sö­zü­nü et­ti­ği -be­nim ora­da yap­tı­ğım ko­nuş­ma­da- ba­zı güç odak­la­rı­nın ço­cuk­la­rı­nın ve zen­gin­le­rin ço­cuk­la­rı­nın ra­por ala­rak as­ke­re git­me­di­ği şek­lin­de­ki cüm­le­yi ben sarf et­tim. Ken­di­si ko­nuş­ma­mı de­ği­şik yo­rum­la­dı. Za­ten ki­şi­sel söz ha­kım var, mad­de üze­rin­de ki­şi­sel söz is­ti­yo­rum.

BAŞ­KAN – Şim­di, ta­sa­rı­nın tü­mü­nü gö­rü­şü­yo­ruz Sa­yın Genç. İki mil­let­ve­ki­li şahıs­la­rı adı­na ko­nuş­tu­lar, do­la­yı­sıy­la­… İki ki­şi­ye söz ve­ri­li­yor.  Siz, çok tec­rü­be­li bir mil­let­ve­ki­li­si­niz, İç Tü­zü­k’­ü çok iyi bi­li­yor­su­nuz, do­la­yı­sıy­la, si­zin ki­şi­sel söz hak­kı­nız yok.

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) –  Ha­yır, var efen­dim.

BAŞ­KAN – Di­ğer ta­raf­tan, Sa­yın Ba­ka­nın yap­tı­ğı açık­la­ma­da her­han­gi bir sa­taş­ma söz ko­nu­su de­ğil. Sa­de­ce, dün si­zin de ifa­de et­ti­ği­niz, so­ru­nuz­da da sor­du­ğu­nuz, ko­nuş­ma­la­rı­nız­da da ifa­de et­ti­ği­niz ba­zı so­ru­la­ra ce­vap ma­hi­ye­ti ta­şı­yan bir gö­rüş­mey­di.

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) – An­la­dım da, iki ki­şi­sel ko­nuş­ma ol­du mu efen­dim? İki ta­ne ki­şi­sel ko­nuş­ma ol­ma­dı.

BAŞ­KAN – Sa­yın Ba­kan­dan ev­vel bir ki­şi ko­nuş­tu.

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) – Grup adı­na ko­nuş­tu.

BAŞ­KAN – Ha­yır, şah­sı adı­na ko­nuş­tu. “Son söz mil­let­ve­ki­li­nin­dir” ku­ra­lı­na gö­re de son sö­zü Sa­yın Re­cai Bir­gü­n’­e ver­dik. Te­şek­kür ede­rim.

So­ru yok.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne­…

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) – Ka­rar ye­ter sa­yı­sı is­ti­yo­rum Sa­yın Baş­ka­nım, mad­de­le­re ge­çer­ken.

BAŞ­KAN – …ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum, ka­rar ye­ter sa­yı­sı ara­ya­ca­ğım: Ka­bul eden­ler… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ta­sa­rı­nın mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si ka­bul edil­miş­tir.

1’in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

 

AS­KER­LİK KA­NU­NU İLE YE­DEK SU­BAY­LAR VE YE­DEK AS­KE­Rİ  ME­MUR­LAR

KA­NU­NUN­DA DE­Ğİ­ŞİK­LİK YA­PIL­MA­SI­NA DA­İR KA­NUN TA­SA­RI­SI

MAD­DE 1- 21/6/1927 ta­rih­li ve 1111 sa­yı­lı As­ker­lik Ka­nu­nu­nun 83 ün­cü mad­de­si aşa­ğı­da­ki şekil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

“MAD­DE 83- As­ker­lik ça­ğı­na gir­miş olup da yir­mi ya­şı­na gir­di­ği se­ne Tem­mu­zu­nun bi­rin­ci gü­nü­ne ka­dar 17 nci mad­de­ye gö­re doğ­ru­dan doğ­ru­ya ve­ya her­han­gi bir va­sı­ta ile ilk yok­lama­sı­nı yap­tır­ma­yan ve yok­la­ma def­te­ri­ne is­mi­ni yaz­dır­ma­yan­lar­dan son yok­la­ma­nın de­vam et­ti­ği gün­ler bi­tin­ce­ye ka­dar mü­ra­ca­at eden ve­ya ele ge­çen­ler, yir­mi Ye­ni Türk Li­ra­sı idarî pa­ra ce­za­sı­na tâbi tu­tu­lur ve her iki yok­la­ma­la­rı bir­den ya­pı­la­rak key­fi­yet cüz­dan­la­rı­na ya­zı­lır.”

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de grup­lar adı­na söz ta­le­bi yok.

Şahıs­lar adı­na, Niğ­de Mil­let­ve­ki­li İsma­il Gök­se­l… Yok.

Gül­şen Or­han, Van Mil­let­ve­ki­li­… Yok.

Ko­mis­yo­nun bir söz ta­le­bi var.

Bu­yu­run.

MİLLÎ SA­VUN­MA KO­MİS­YO­NU BAŞ­KA­NI HA­SAN KE­MAL YAR­DIM­CI (İstan­bul) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Ko­mis­yo­nun ka­bul et­ti­ği met­nin 1’in­ci mad­de­sin­de ge­çen “Tem­mu­zu­nun” iba­re­si seh­ven ya­zım ha­ta­sı ola­rak yer al­mış­tır. Ta­sa­rı met­nin­de yer al­dı­ğı gi­bi “Tem­muz ayı­nın” şek­lin­de dü­zel­til­me­si ge­re­ki­yor ga­li­ba. Re­dak­si­yon ma­hi­ye­tin­de dü­zel­til­me­si­ni tak­dir­le­ri­ni­ze arz edi­yo­rum.

BAŞ­KAN – Bu şekil­de not alın­dı. Bu dü­zelt­mey­le mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

2’nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 2- 1111 sa­yı­lı Ka­nu­nun 84 ün­cü mad­de­si­nin bi­rin­ci fık­ra­sı aşa­ğı­da­ki şekil­de de­ğişti­ril­miş­tir.

“İlk yok­la­ma­sı­nı yap­tır­mış ol­du­ğu hal­de son yok­la­ma­sı­nın de­vam et­ti­ği gün­ler için­de bu­lun-du­ğu ye­rin as­ker­lik mec­li­si­ne ve­ya el­çi­lik ve kon­so­los­luk­la­ra gel­me­miş ve ge­le­me­me­si hak­kında bu Ka­nun­da ya­zı­lı bir ma­ze­ret bu­lun­du­ğu­na da­ir ha­ber gön­der­me­miş olan­lar­dan ar­ka­daş­ları­nın ilk ter­ti­bi­nin sevk­le­rin­den ev­vel ele ge­çen ve­ya ken­di­li­ğin­den ge­len­ler­den yir­mi Ye­ni Türk Li­ra­sı idarî pa­ra ce­za­sı alı­nır ve he­ki­me mu­a­ye­ne­le­ri yap­tı­rı­la­rak as­ker­li­ğe el­ve­riş­li olan­lar, bedenî ka­bi­li­yet­le­ri­ne ve öğ­re­nim de­re­ce­le­ri­ne ve di­ğer du­rum­la­rı­na gö­re tam ve­ya kı­sa hiz­met yap­mak ve ar­ka­daş­la­rıy­la sevk ve ter­his edil­mek üze­re nu­ma­ra­sız ola­rak as­ker edi­lir.”

BAŞ­KAN – Mad­de hak­kın­da grup­lar adı­na söz ta­le­bi yok.

Şahıs­lar adı­na, İsma­il Gök­sel, Niğ­de Mil­let­ve­ki­li­… Yok.

Gül­şen Or­han, Van Mil­let­ve­ki­li­… Yok

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) – Ben söz is­ti­yo­rum efen­dim.

BAŞ­KAN – Bu­yu­run Sa­yın Genç.

KA­MER GENÇ (Tun­ce­li) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ta­sa­rı­nın 2’nci mad­de­si üze­rin­de söz alı­yo­rum, he­pi­ni­ze say­gı­lar su­nu­yo­rum. Ay­rı­ca, bu ge­ce­ki millî maç­ta, millî ta­kı­mı­mı­za ba­şa­rı­lar di­li­yo­rum. İnşal­lah tur at­la­rız. Ya­rın bu­ra­da millî ta­kı­mı­mı­zı teb­rik eden ko­nuş­ma­lar ya­pa­ca­ğız, bü­tün du­a­la­rı­mı­z… Si­zin du­a­la­rı­nı­zın da gü­cü var­sa du­a edin de millî ta­kım ba­ri ka­zan­sın, ama be­nim du­am güç­lü­dür, ne­fe­sim de güç­lü­dür, onu bi­le­si­niz.

NE­CİP TAY­LAN (Te­kir­dağ) – Se­nin­ki ka­bul ol­maz.

KA­MER GENÇ (De­vam­la) – De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ben as­lın­da ko­nuş­ma­ya­cak­tım. Bi­raz ön­ce Sa­yın Ba­kan bu­ra­da yap­tı­ğı ko­nuş­ma­da be­nim bir ko­nuş­ma­ma atıf­ta bu­lu­na­ra­k… Ben de­dim ki: “Tür­ki­ye­’­de şöy­le bir yay­gın ka­nı var: Bel­li bir üst ma­kam­lar­da bu­lu­nan­la­rın ço­cuk­la­rı­nın al­dı­ğı ra­po­run ger­çek bir has­ta­lı­ğa da­yan­ma­dı­ğı ko­nu­sun­da bir iz­le­nim var. Bir de çok zen­gin olan­la­rın ço­cuk­la­rı­nın al­dı­ğı ra­po­run çok hak­kıy­la alın­ma­mış bir ra­por ol­du­ğu ko­nu­sun­da ka­mu­o­yun­da bir iz­le­nim var.” Ben, ta­bii ki, as­kerî has­ta­ne­ler­de gö­rev ya­pan bü­tün dok­tor­la­rın çok dü­rüst, çok na­mus­lu, çok onur­lu, va­tan­se­ver duy­gu­lar­la bu ra­por­la­rı ver­di­ği ko­nu­sun­da en ufak bir şüp­hem yok. Ama di­yo­rum ki, bu ra­por­la­rı çok cid­di ob­jek­tif ku­ral­la­ra bağ­la­ya­lım.

Bi­raz ön­ce, Sa­yın Ba­kan bu­ra­da ko­nuş­ma yap­tı “Efen­dim, biz, bu alı­nan ra­por­la­rı iş­te şu şu şu yol­lar­dan ge­çi­ri­yo­ruz.” de­di. Ben de sor­dum ken­di­si­ne: Me­se­la, Tay­yip Er­do­ğa­n’­ın oğ­lu­nun al­dı­ğı ra­po­ru kaç ta­ne kon­trol­den ge­çir­di­niz? Bir ki­şi bir mem­le­ket­te baş­ba­kan­sa, o baş­ba­ka­nın oğ­lu as­ke­re git­me­di­ği za­man –ki, her­kes “Çok da turp gi­bi bir de­li­kan­lı.” di­yor- böy­le bir in­sa­nın has­ta­lı­ğı­nın in­san­lar ta­ra­fın­dan bi­lin­me­si la­zım. Ya­ni, hu­dut­ta ca­nı­nı bu ül­ke için ve­ren genç­le­ri­mi­zin, bu mem­le­ket için, en kut­sal de­ğe­ri olan ya­şa­ma hak­kı­nı ül­ke­nin sa­vun­ma­sı için ve­ren bir gen­cin, el­bet­te ki, ken­di­si­ni en üst de­re­ce­de yö­ne­ten bir ki­şi­nin oğ­lu­nun al­dı­ğı ra­por, has­ta­lı­ğı ko­nu­sun­da bil­gi­si ol­ma­sı la­zım. Bil­gi­si ol­ma­dı­ğı za­man, is­ter is­te­mez bir şüp­he var. Ben ilk yap­tı­ğım ko­nuş­ma­da da şunu söy­le­dim: Ta­mam, ra­po­ru ala­lım. Ama, bir iki se­ne son­ra bu ra­po­ru alan -ya­ni ve­ril­miş ola­bi­lir- ki­şi­le­rin du­ru­mu­nu, tek­rar, o ra­po­ru ve­ren ki­şi­ler dı­şın­da­ki tam te­şek­kül­lü as­kerî has­ta­ne­ler­de kon­trol ede­lim. Bun­da anor­mal bir şey yok ki. Kim­se­yi it­ham eden bir ta­le­bim de yok. Zen­gin­le­r… Ya­ni, geç­miş­te de ol­du ar­ka­daş­lar. Böy­le, pa­ray­la çok ra­por alan­lar ol­ma­dı mı?

Ya­ni, dev­let yö­ne­ti­min­de il­ti­ma­sı, pa­ra ile iş yap­ma ko­nu­su­nu sı­fır al­ter­na­ti­fe, sı­fır ih­ti­ma­le dü­şü­re­lim di­yo­rum. Bu, sağ­lık­lı bir dev­let yö­ne­ti­mi­nin ku­rul­ma­sı için her­ke­sin gay­ret gös­ter­me­si ge­re­ken bir dav­ra­nış bi­çi­mi­dir. Bu dav­ra­nış bi­çi­mi­ni en bi­rin­ci sı­ra­da gös­te­re­cek ki­şi de Par­la­men­to­dur. Do­la­yı­sıy­la, Par­la­men­to as­ker­lik­le il­gi­li bu ya­sa­la­rı dü­zen­ler­ken; ki, o Ka­nu­n’­da da biz şunu söy­le­dik: Lüt­fen, bu ko­nu­da cid­di bir dü­zen­le­me ya­pa­lım de­dik. İş­te, be­nim ora­da öne sür­dü­ğüm mad­de şuy­du: As­ke­re git­me­mek için ba­zı­la­rı be­de­ni­ne şey edi­yor­lar, sa­kat­lı­k… Me­se­la, par­ma­ğı­nı ke­si­yor, ba­ca­ğı­na kur­şun sı­kı­yor ve­ya in­ti­har te­şeb­bü­sün­de bu­lu­nu­yor. Va­tan gö­re­vi çok kut­sal bir de­ğer­dir, gö­rev­dir. En kut­sal gö­rev, va­ta­ni gö­re­vi­ni yap­mak­tır, ay­nı de­re­ce­de ver­gi ver­mek­tir. Za­ten, Tür­ki­ye­’­de bu iki gö­re­vi ya­pan çok az in­san var da. Ya­ni, bü­yük bir in­san kit­le­si ye­ri­ne ge­ti­ri­yor, ama ge­tir­me­yen­ler de çok­tur. Bun­la­ra, özel­lik­le as­ker­lik­ten ka­çı­nan in­san­la­ra, ya­ni ken­di­ne, be­de­ni­ne kas­te­den­le­re bir ek as­ker­lik sü­re­si­ni ge­ti­re­lim, ra­por alıp git­me­yen­le­re de bel­li bir sü­re için bu­nu kon­trol ede­lim. Ya­ni, bu­nu bir­ta­kım çev­re­le­ri zan al­tın­da bu­lun­dur­du­ğum şek­lin­de­ki bir yo­ru­ma gö­tür­me­yi ken­di­me hak­sız­lık ka­bul et­tim. Do­la­yı­sıy­la, be­nim böy­le bir yo­rum yap­ma­ya ih­ti­ya­cım yok. As­kerî has­ta­ne­ler­de gö­rev ya­pan dok­tor­lar çok onur­lu, soy­lu in­san­lar­dır, çok va­tan­se­ver in­san­lar­dır. Ama, o in­san­lar üze­rin­de­ki şa­ibe­li söy­len­ti­le­ri, gö­rün­tü­le­ri or­ta­dan yok ede­cek dü­zen­le­me­le­ri ya­par­sak, her­kes da­ha ra­hat gö­rev ya­par. Be­nim söy­le­mek is­te­di­ğim bu­dur.

Say­gı­lar su­nu­yo­rum. Tek­rar, millî ta­kı­ma ba­şa­rı­lar di­li­yo­rum efen­dim.

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Genç.

Mad­de üze­rin­de so­ru yok.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… 2’nci mad­de ka­bul edil­miş­tir.

3’ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 3- 1111 sa­yı­lı Ka­nu­nun 85 in­ci mad­de­si aşa­ğı­da­ki şekil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

“MAD­DE 85- İlk yok­la­ma def­ter­le­ri­ne is­mi­ni yaz­dır­ma­mış ol­mak­la be­ra­ber son yok­la­ma­da da bu­lun­duk­la­rı yer as­ker­lik mec­lis­le­ri­ne ve­ya şube­le­ri­ne gel­me­miş ve gel­me­me­le­ri hak­kın­da bu ko­nu­da ya­zı­lı bir se­bep ol­du­ğu­na da­ir ha­ber de gön­der­me­miş bu­lu­nan­lar­dan ele ge­çen ve­ya ken­di­lik­le­rin­den ge­len­ler hak­kın­da el­de edil­dik­le­ri ta­ri­he na­za­ran yu­ka­rı­da­ki mad­de­ye gö­re iş­lem ya­pıl­mak­la be­ra­ber otuz Ye­ni Türk Li­ra­sı idarî pa­ra ce­za­sı  alı­nır.”

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de grup­lar ve şahıs­lar adı­na söz ta­le­bi yok.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… 3’ün­cü mad­de ka­bul edil­miş­tir.

4’ün­cü mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 4- 1111 sa­yı­lı Ka­nu­nun 87 nci mad­de­si aşa­ğı­da­ki şekil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

“MAD­DE 87- Son yok­la­ma sı­ra­sın­da er­te­si se­ne­ye ter­ki ge­re­ken okul­lar­da oku­mak­ta olup da bu­lun­duk­la­rı yer as­ker­lik mec­lis­le­ri­ne ve­ya şube­le­ri­ne tah­sil de­re­ce­si hak­kın­da onay­lı bel­ge gön­der­me­miş olan­lar yir­mi Ye­ni Türk Li­ra­sı idarî pa­ra ce­za­sı­na tâbi tu­tu­lur ve er­te­si se­ne­ye bı­ra­kı­lır.”

BAŞ­KAN – Mad­de üze­rin­de grup­lar ve şahıs­lar adı­na söz ta­le­bi yok.

Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

5’in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 5- 1111 sa­yı­lı Ka­nu­nun 94 ün­cü mad­de­si aşa­ğı­da­ki şekil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

“MAD­DE 94- As­ker­lik­le­ri­ni bi­ti­rip ter­his edi­len er­baş ve er­den 54 ün­cü mad­de ge­re­ğin­ce üç ay için­de ge­çer­li bir özür­le­ri ol­mak­sı­zın ter­his bel­ge­le­ri­ni şube­le­ri­ne kay­det­tir­me­yen­ler­den yir­mi Ye­ni Türk Li­ra­sı idarî pa­ra ce­za­sı alı­nır.

İlk ve­ya son yok­la­ma za­man­la­rın­da ya­pı­lan ilân üze­ri­ne yok­la­ma me­mur­la­rı­na ve­ya as­ker­lik şube­le­ri­ne ve­ya el­çi­lik ve kon­so­los­luk­la­ra biz­zat mü­ra­ca­at­la ve­ya­hut ya­zı ile ve­ya baş­ka bi­ri­si va­sı­ta­sı ile nü­fus cüz­da­nı­nı gön­de­re­rek ka­nunî yok­la­ma­sı­nı yap­tır­ma­yan ye­dek er­baş ve er yir­mi Ye­ni Türk Li­ra­sı idarî pa­ra ce­za­sı ile ce­za­lan­dı­rı­lır.”

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

6’ncı mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 6- 16/6/1927 ta­rih­li ve 1076 sa­yı­lı Ye­dek Su­bay­lar ve Ye­dek As­kerî Me­mur­lar Ka­nu­nu­nun 10 un­cu mad­de­si­nin dör­dün­cü fık­ra­sı aşa­ğı­da­ki şekil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

“Yok­la­ma sı­ra­sın­da is­te­ni­len bil­gi­le­ri söz­lü ola­rak ve­ya mek­tup­la bil­dir­me­miş ve kay­dı­nı yap­tır­ma­mış ya da şube­le­ri mın­tı­ka­sı ha­ri­ci­ne gi­de­rek yer­le­ri­ni de­ğiş­tir­dik­le­ri­ne da­ir bir ay için­de şube­le­ri­ne ha­ber ver­me­miş olan ye­dek su­bay ve me­mur­la­ra şube baş­kan­la­rı­nın tek­li­fi üze­ri­ne as­ker­lik da­i­re­si baş­kan­la­rın­ca yir­mi Ye­ni Türk Li­ra­sı idarî pa­ra ce­za­sı uy­gu­la­nır. Bun­la­ra iliş­kin ev­rak­lar va­li­lik ve­ya kay­ma­kam­lık­la­ra gön­de­ri­lir. Her­han­gi bir as­ker­lik şube­si kü­tü­ğü­ne kay­dı­nı hiç yap­tır­ma­mış olan­lar için bu ce­za otuz Ye­ni Türk Li­ra­sı­dır.”

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

7’nci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE 7- 1076 sa­yı­lı Ka­nu­nun 14 ün­cü mad­de­si­nin (A) fık­ra­sı aşa­ğı­da­ki şekil­de de­ğiş­ti­ril­miş­tir.

“A) Se­fer­de gö­rev ala­cak ye­dek su­bay ve ye­dek as­kerî me­mur­la­ra bu gö­rev­le­ri ba­rış­ta teb­liğ edi­lir. Teb­liğ şek­li, yü­küm­lü­le­rin gö­rev­le­ri ve teb­liğ ile gö­rev­li ma­kam­lar, yö­net­me­lik­te be­lir­ti­lir. Teb­liğ­den son­ra ad­res­le­rin­de mey­da­na ge­len de­ği­şik­lik­le­ri bir ay için­de bağ­lı bu­lun­duk­la­rı as­ker­lik şube­si­ne bil­dir­me­miş yü­küm­lü­le­re, yir­mi Ye­ni Türk Li­ra­sı idarî pa­ra ce­za­sı ve­ri­lir.”

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

8’in­ci mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE  8-  Bu Ka­nun ya­yı­mı ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­rer.

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

9’un­cu mad­de­yi oku­tu­yo­rum:

MAD­DE  9-  Bu Ka­nun hü­küm­le­ri­ni Ba­kan­lar Ku­ru­lu yü­rü­tür.

BAŞ­KAN – Mad­de­yi oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

Ta­sa­rı­nın tü­mü­nü oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

Ta­sa­rı ka­bul edil­miş ve ka­nun­laş­mış­tır, ha­yır­lı ol­sun.

4’ün­cü sı­ra­da yer alan, Ulus­la­ra­ra­sı Ço­cuk Ka­çır­ma­nın Hu­ku­ki Veç­he­le­ri­ne Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Ada­let Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru­’­nun gö­rüş­me­le­ri­ne baş­la­ya­ca­ğız.

4.- Ulus­la­ra­ra­sı Ço­cuk Ka­çır­ma­nın Hu­kukî Veç­he­le­ri­ne (Yön ve Kap­sa­mı­na) Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Ada­let Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru (1/315) (S. Sa­yı­sı: 33)(x)

BAŞ­KAN – Ko­mis­yon? Bu­ra­da.

Hükûmet? Bu­ra­da.

Ko­mis­yon ra­po­ru 33 sı­ra sa­yı­sıy­la bas­tı­rı­lıp da­ğı­tıl­mış­tır.

Sa­yın mil­let­ve­kil­le­ri, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce, bu ta­sa­rı, İç Tü­zü­k’­ün 91’in­ci mad­de­si kap­sa­mın­da gö­rü­şü­le­cek­tir. Bu ne­den­le, ta­sa­rı, tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­la­nıp mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si ka­bul edil­dik­ten son­ra, bö­lüm­ler hâlin­de gö­rü­şü­le­cek ve bö­lüm­ler­de yer alan mad­de­ler ay­rı ay­rı oy­la­na­cak­tır.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de söz is­te­yen, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na, İzmir Mil­let­ve­ki­li Sa­yın Ca­nan Arıt­man.

Bu­yu­run Sa­yın Arıt­man. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

                        

(x) 33 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

CHP GRU­BU ADI­NA CA­NAN ARIT­MAN (İzmir) – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Baş­kan.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Ulus­la­ra­ra­sı Ço­cuk Ka­çır­ma­nın Hu­ku­ki Veç­he­le­ri­ne Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce Mec­li­si say­gıy­la se­lam­la­rım.

Ta­raf ol­du­ğu­muz, Ulus­la­ra­ra­sı Ço­cuk Ka­çır­ma­nın Hu­ku­ki Veç­he­le­ri­ne Da­ir Söz­leş­me, ül­ke­miz­de 2000 yı­lın­da yü­rür­lü­ğe gir­miş­tir.

Gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ya­sa ta­sa­rı­sı­nın ama­cı, bu ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­nin uy­gu­lan­ma­sı­nı sağ­la­ya­cak usul ve esas­la­rı dü­zen­le­mek­tir, ya­ni, Türk hu­kuk mev­zu­a­tıy­la uyum sağ­la­ya­cak bir uy­gu­la­ma ka­nu­nu­dur.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, ya­sa­la­rın di­li­ni Türk­çe­leş­tir­mek önem­li ve çok ge­rek­li­dir. Ya­sa yap­ma­da kul­lan­dı­ğı­mız dil, ne ya­zık ki, ba­sın­da bi­le alay ko­nu­su olu­yor, ama, esas önem­li olan, sa­de va­tan­da­şın, hal­kı­mı­zın ya­sa­la­rı an­la­ya­bil­me­si­dir. Bu ne­den­le “veç­he” ye­ri­ne “yön”, “kap­sam” gi­bi bir ke­li­me kul­la­nıl­ma­lıy­dı. “Ulus­la­ra­ra­sı ço­cuk ka­çır­ma­nın hu­ku­ki yön­le­ri­ne da­ir” ve­ya “hu­ku­ki kap­sa­mı­na da­ir” bir ya­sa ta­sa­rı­sı di­ye­bi­lir­dik. Esa­sen, ge­çen dö­nem­de ko­mis­yon­da bu yön­de bir ka­rar alın­mış ol­ma­sı­na rağ­men, bu dö­nem, yi­ne, es­ki şek­liy­le, Arap­ça ke­li­me­ler­le önü­mü­ze gel­di.

Yap­tı­ğı­mız ya­sa­la­rın di­li­ni arın­dır­mak, gü­zel Türk­çe­miz­le be­ze­ye­rek ço­cuk­la­rı­mı­za ör­nek ol­ma­mız ge­re­kir. Özel­lik­le ço­cuk­lar­la il­gi­li bir ya­sa­da, bu ko­nu­da da­ha da du­yar­lı olun­ma­lıy­dı.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, bu ta­sa­rı, ço­cuk­la­rın hak­la­rı­nı, yük­sek ya­ra­rı­nı ko­ru­mak için dü­zen­len­miş bir ko­ru­ma ka­nu­nu­dur. Ta­sa­rıy­la, ve­la­yet hak­kı ih­lal edi­le­rek, hak­sız ola­rak Tür­ki­ye­’­ye ge­ti­ri­len ve alı­ko­nu­lan ço­cu­ğun mu­tat mes­ke­ni­nin bu­lun­du­ğu ül­ke­ye ia­de­si sağ­la­na­cak­tır. Kı­sa­ca­sı, ya­ban­cı­lar­la ya­pı­lan ev­li­lik­ler­den do­ğan ço­cuk­la­rın ka­çı­rıl­ma­sı, alı­ko­nul­ma­sı, hak ih­lal­le­ri ön­le­ne­cek­tir.

Bu­na, “İz­lan­da­lı an­ne ka­nu­nu” da di­ye­bi­li­riz. Bi­raz hal­kı­mız da an­la­sın di­ye bu ör­ne­ği ve­ri­yo­rum. Ha­tır­la­ya­cak­sı­nız, İzlan­da­lı an­ne­nin dra­mı yıl­lar­ca med­ya­da yer al­mış­tı. Bir Türk ile ev­le­nen İzlan­da­lı Sop­hi­a­’­nın iki kız ço­cu­ğu olur. Ba­ba ta­ti­le gö­tü­rü­yo­rum di­ye kız­la­rı, ço­cuk­la­rı Tür­ki­ye­’­ye ka­çı­rır, kü­çü­cük kız­la­rı te­set­tü­re so­kar ve bir da­ha da an­ne­le­ri­ne gös­ter­mez. On üç yıl sü­ren da­va ne­ti­ce­sin­de, an­ne, Türk mah­ke­me­le­rin­de da­va­yı kay­be­der, ço­cuk­la­rı­nın ve­la­ye­ti ken­di­sin­de ol­ma­sı­na rağ­men ço­cuk­la­rı­nı ala­maz, da­ha son­ra AİH­M’­e aç­tı­ğı da­va­yı ka­za­nan an­ne­ye, Türk dev­le­ti, tam 607 bin eu­ro taz­mi­nat öde­mek mec­bu­ri­ye­tin­de ka­lır. Ya­ni, ne­ti­ce ola­rak, eğer bu ya­sa ta­sa­rı­sı ya­sa­la­şır­sa, bir da­ha böy­le şey­ler ol­ma­ya­cak­tır. Söz­leş­me­ye ta­raf olan ül­ke­le­rin va­tan­daş­la­rı olan ana ba­ba­la­rın, ama, ön­ce­lik­le de ço­cuk­la­rın hak­la­rı ko­ru­na­cak­tır.

Bu ya­sa, on al­tı ya­şı­nı dol­dur­ma­mış tüm ço­cuk­lar için ge­çer­li­dir.

Ço­cuk­la­rın yük­sek ya­ra­rı­nı ko­ru­mak ama­cıy­la ta­raf dev­let­le­rin ad­li ve ida­ri ma­kam­la­rı ive­di­lik­le ha­re­ket et­me yü­küm­lü­lü­ğün­de olup, tüm da­vay­la il­gi­li iş­ler, ad­li ta­til­de olun­sa bi­le, hız­lı usul hü­küm­le­ri çer­çe­ve­sin­de ön­ce­lik­le ve ace­le so­nuç­lan­dı­rı­la­cak­tır.

Da­va so­nuç­la­nın­ca­ya ka­dar ço­cu­ğun ken­di­si­ni ka­çı­ran, alı­ko­yan ve­li­si­nin ya­nın­da kal­ma­sı uy­gun gö­rül­mek­le bir­lik­te, ço­cu­ğun ya­rar­la­rı teh­li­ke al­tın­da ise, duy­gu­sal, be­den­sel ve zi­hin­sel ge­li­şi­mi teh­li­ke­ye dü­şe­bi­le­cek­se, mah­ke­me, ço­cu­ğun da gö­rü­şü­nü ala­rak ve uz­man ka­rar­la­rı doğ­rul­tu­sun­da, ço­cu­ğu gü­ven­li bir ai­le ya­nı­na ve­ya ço­cuk ba­kı­mı ve ye­tiş­ti­ril­me­siy­le il­gi­li resmî ve­ya özel ku­rum­la­ra, hat­ta has­ta­ne­le­re yer­leş­ti­re­bi­lir.

Bu­ra­ya ka­dar çok doğ­ru ve çok gü­zel bir dü­zen­le­me. Yal­nız, Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, ta­sa­rı­nın ba­zı mad­de­le­riy­le il­gi­li çe­kin­ce­le­ri­miz var­dır. Bun­lar­dan:

Ta­sa­rı­nın 12’nci mad­de­si, mah­ke­me ço­cu­ğun ia­de­si­ne ka­rar ver­miş­se, ve­la­yet hak­kı­na da­ir bir ka­rar alı­na­maz di­yor. Ve­la­yet hak­kıy­la il­gi­li dü­zen­le­me­le­ri ço­cu­ğun ia­de edi­le­ce­ği dev­le­te bı­ra­kı­yor.

13’ün­cü mad­de­si, ço­cu­ğun ka­çı­rıl­dı­ğı ve­ya alı­ko­nul­du­ğu ül­ke­nin mah­ke­me­si bir ve­la­yet ka­ra­rı ver­se bi­le, bu­nun, ço­cu­ğun ia­de­si­ni ön­le­ye­me­ye­ce­ği­ni söy­lü­yor.

14’ün­cü mad­de, ia­de da­va­sı sı­ra­sın­da ve­la­yet da­va­sı da açıl­mış ise ve­la­yet da­va­sı­nın bek­le­ti­le­ce­ği­ni; da­va so­nu­cun­da ço­cu­ğun ia­de­si­ne ka­rar ve­ril­miş­se, ar­tık ve­la­yet ko­nu­sun­da ka­rar alı­na­ma­ya­ca­ğı­nı içe­ri­yor.

Ta­sa­rı­nın 15’in­ci mad­de­sin­de ise, ia­de da­va­sıy­la ve­la­yet da­va­sı eğer bir­leş­ti­ril­miş ise, derhâl bu da­va­lar tef­rik edi­le­cek, ya­ni ay­rı­la­cak. Ön­ce­lik­le ia­de da­va­sı­nın sü­rat­le so­nuç­lan­dı­rı­la­ca­ğı­na hük­me­di­li­yor.

Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ola­rak, bu ka­nun ta­sa­rı­sı­nın 12, 13, 14 ve 15’in­ci mad­de­le­ri­nin fi­ilî uy­gu­la­ma­da Türk va­tan­daş­la­rı aley­hi­ne so­nuç do­ğu­ra­ca­ğı ko­nu­sun­da yü­ce Mec­li­si­mi­zin dik­ka­ti­ni çek­mek is­ti­yo­ruz. Şöy­le ki: Bu dü­zen­le­mey­le, fi­ilî du­rum­da yurt dı­şın­dan Tür­ki­ye­’­ye ge­len ve­ya ge­ti­ri­len bir Türk ço­cu­ğu hak­kın­da Türk mah­ke­me­le­ri­nin ve­la­yet ko­nu­sun­da ka­rar ver­me­si en­gel­le­ne­rek ön­ce­lik­le ia­de ka­ra­rı ve­ri­le­cek­tir. Bu hu­sus, ce­za hu­ku­ku­muz­da­ki va­tan­da­şın ia­de edil­mez­li­ği ku­ra­lıy­la çe­liş­ki­li­dir ve ulu­sal ege­men­lik il­ke­si­ne de açık­ça ay­kı­rı­dır.

Ve­la­yet da­va­la­rı, ni­te­lik ola­rak sa­de­ce özel hu­ku­ka iliş­kin ol­ma­yıp ka­mu hu­ku­ku­nu da il­gi­len­di­rir. Söz­leş­me­de bu ko­nu­da bir şart ol­ma­ma­sı­na rağ­men, Hükûme­tin ha­zır­la­dı­ğı ta­sa­rı­da, Türk mah­ke­me­le­ri­nin ka­rar ver­me hak­kı­nı en­gel­le­yen, sı­nır­la­yan bu dü­zen­le­me­le­re iti­raz edi­yo­ruz. Ko­mis­yon ra­po­ru­na da bu mad­de­ler­le il­gi­li mu­ha­le­fet şer­hi­mi­zi koy­duk.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Hükûmet, kral­dan çok kral­cı ke­si­li­yor. Ulus­la­ra­ra­sı bu söz­leş­me­de böy­le­si­ne bir is­tek, ta­lep, böy­le bir şart ol­ma­ma­sı­na rağ­men, Türk va­tan­daş­la­rı­nın aley­hi­ne ola­cak, ulu­sal ege­men­li­ği­mi­ze de ay­kı­rı olan bu dü­zen­le­me­le­ri ni­çin ve ne­den ya­pı­yor­su­nuz?

Av­ru­pa Bir­li­ği­ne ya­ran­ma­ya ça­lış­mak, Türk hal­kı­nın ya­ra­rı­na ol­mu­yor. Her şeyi, hat­ta biz­den is­ten­me­yen­le­ri bi­le ve­ri­yor­su­nuz. Bu du­ru­mu, dış po­li­ti­ka­da, her alan­da ya­şı­yo­ruz. Te­vek­ke­li de­ğil, AB’­si, AB­D’­si, Yu­na­n’­ı, Bar­za­ni­’­si, Ta­la­ba­ni­’­si, se­çim­le­ri si­zin ka­zan­ma­nı­zı çok is­te­di. Se­çim­le­ri ka­zan­ma­nı­za da pek bir mem­nun ol­du­lar. Eh, ta­bii si­zin gi­bi­si­ni ara­sa­lar da bu­la­maz­lar!

17 Ara­lık AB zir­ve­si ka­rar­la­rı­nı Baş­ba­ka­nı­mız çok olum­lu bul­du­ğu­nu be­yan edin­ce, İsveç Baş­ba­ka­nı Pers­so­n’­un söy­le­di­ği şu söz­le­ri ha­tır­la­dım, de­miş­ti ki: ”AB, Tür­ki­ye­’­ye hak­sız­lık yap­tı. Baş­ka ül­ke­ler­den is­te­me­dik­le­ri­ni Tür­ki­ye­’­ye da­yat­tı. Biz İsveç ola­rak, Tür­ki­ye­’­nin hak­la­rı­nı sa­vun­mak için ha­zır­lan­mış­tık ama Türk­ler tüm bu hak­sız da­yat­ma­la­rı ka­bul edin­ce bir şey ya­pa­ma­dık.” de­miş­ti de biz­le­rin içi sız­la­mış­tı. Bu ta­sa­rı­nın mu­ha­le­fet şer­hi koy­du­ğu­muz mad­de­le­ri de yi­ne içi­mi­zi sız­la­tı­yor. Hâlbu­ki ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­nin ama­cı, sa­de­ce ço­cuk­la­rın, Türk ço­cuk­la­rı­nın da çı­kar­la­rı­nı ko­ru­mak, öy­le­si­ne ko­ru­mak ki, ço­cu­ğun ia­de­si ka­ra­rı­nın ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si, onun fi­zik­sel ve duy­gu­sal yön­den gi­ri­şi­mi­ni et­ki­le­ye­cek, onu ör­se­le­ye­cek­se ia­de­nin er­te­le­ne­bi­le­ce­ği­ni bi­le dü­zen­li­yor. Ama, biz, Tür­ki­ye ola­rak, ço­cu­ğun çı­kar­la­rı­nı her şeyin üs­tün­de gö­ren bu an­la­yış­la ha­zır­la­nan bu ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­yi ken­di ya­sa­la­rı­mı­za uyar­lar­ken, ken­di ço­cuk­la­rı­mı­zın çı­kar­la­rı her şeyin üs­tün­de­dir di­ye­mi­yo­ruz, bu pren­si­bi göz ar­dı edi­yo­ruz. Ço­cuk­la­rı çok se­ven bir mil­let ol­ma­mı­za rağ­men, ne ya­zık ki, on­la­rı ye­te­rin­ce gö­zet­mi­yo­ruz.

Dün­kü gün, ya­ni 20 Ka­sım ta­ri­hi, Tür­ki­ye­’­nin de ta­raf ol­du­ğu Bir­leş­miş Mil­let­ler Ço­cuk Hak­la­rı Söz­leş­me­si­nin yıl dö­nü­müy­dü. Hâlbu­ki, Ulu Ön­de­ri­miz Ata­türk da­ha 1923’te 23 Ni­sa­nı Türk ço­cuk­la­rı­na bay­ram ola­rak ar­ma­ğan eder­ken tüm dün­ya­ya şu me­sa­jı ve­ri­yor­du: Türk ço­cuk­la­rı­nın hak ve ya­rar­la­rı, cum­hu­ri­ye­tin, Türk dev­ri­mi­nin en önem­li pro­je­si­dir. Bu­gün AB ka­pı­sın­da zor­la­nan Tür­ki­ye­’­de ço­cuk­la­rın, ko­run­ma, ya­şa­ma, ge­liş­me ve ka­tı­lım hak­la­rı açı­sın­dan ba­kıl­dı­ğın­da gö­rü­len tab­lo ma­a­le­sef hiç de par­lak de­ğil­dir. Ço­cuk­la­rın yük­sek ya­ra­rı için ol­ma­sı ge­re­ken ko­şul­lar ül­ke­miz­de hâlâ oluş­ma­mış­tır.

2007 Tür­ki­ye­’­sin­de ço­cuk ger­çe­ği­ne şöy­le bir göz atar­sak, ço­cuk hak­la­rı­nın kâğıt üze­rin­de kal­dı­ğı­nı, ya­şa­ma geç­me­di­ği­ni gö­rü­yo­ruz. Ül­ke ge­ne­lin­de ya­şa­nan top­lum­sal cin­si­yet eşit­siz­li­ği ço­cuk nü­fus­ta da­ha da ağır­la­şı­yor hat­ta kız ço­cuk­la­rı­nı âde­ta ezip ge­çi­yor.

0-18 yaş ara­sı ço­cuk­la­rın top­lam nü­fus­ta­ki ora­nı yüz­de 38 ar­ka­daş­lar. Ya­ni, nü­fu­su­mu­zun 27 mil­yo­nu ço­cuk ve bu 27 mil­yon ço­cu­ğun her 2 ço­cuk­tan 1’i şid­de­te ma­ruz ka­lı­yor. Bu şid­det çe­şit­le­rin­den fi­zik­sel şid­de­te ma­ruz kal­ma ora­nı yüz­de 35. Has­ta­ne is­ta­tis­tik­le­ri­ne gö­re bun­la­rın yüz­de 13’ü, ma­ruz kal­dık­la­rı fi­zik­sel şid­det ne­de­niy­le ha­ya­tı­nı kay­be­di­yor. Bun­lar kor­kunç ra­kam­lar. Ço­cuk, ya­şa­mın her ala­nın­da, ev­de, okul­da, so­kak­ta şid­de­te ma­ruz ka­lı­yor. Ne ya­zık ki top­lum ola­rak şid­de­ti bir eği­tim ara­cı, ter­bi­ye yön­te­mi ola­rak meş­ru gö­rü­yo­ruz, meş­ru­laş­tı­rı­yo­ruz. Di­li­miz, de­yim­le­ri­miz bi­le ço­cu­ğa kar­şı şid­de­ti öğüt­lü­yor. Ço­cuk ih­mal ve is­tis­ma­rı, ço­cu­ğa yö­ne­lik hak ih­lal­le­ri yay­gın­laş­mış­tır. Ço­cu­ğun cin­sel is­tis­ma­rı, böl­ge­le­re gö­re yüz­de 4 ila yüz­de 34 ara­sın­da de­ğiş­mek­te­dir. Tür­ki­ye, ço­cuk por­nog­ra­fi­sin­de risk­li ül­ke­ler ara­sın­da­dır. Ada­let Ba­kan­lı­ğı ve­ri­le­ri­ne gö­re yıl­da or­ta­la­ma 7 bin ço­cuk te­ca­vüz ve ta­ci­ze uğ­ra­mak­ta­dır. Ço­cuk­lar­da cin­sel is­tis­ma­ra uğ­ra­ma, fu­huş ve ço­cuk por­nog­ra­fi­sin­de kul­la­nıl­ma ya­şı be­bek­lik ça­ğı­na ka­dar düş­müş­tür. Bu du­rum, ço­cu­ğun te­mel in­san hak­la­rı­nın ih­la­li ve en ağır in­san­lık su­çu­dur. Sher­gold, cin­sel is­tis­ma­rın ço­cu­ğun üze­rin­de­ki et­ki­si­ni “Ru­hun ölü­mü” ola­rak ta­nım­lı­yor. Bu­nun ya­nın­da, ka­lı­cı sa­kat­lık­la­ra ve hat­ta ölü­me yol aça­bi­le­cek ya­ra­lan­ma­la­ra da ne­den ol­du­ğu için, ben­ce, be­de­nin de ölü­mü­dür. Kü­çük ço­cuk­la­ra, be­bek­le­re yö­ne­lik cin­sel is­tis­mar fi­i­li, sa­de­ce cin­sel do­ku­nul­maz­lı­ğa kar­şı iş­len­miş bir suç ol­ma­yıp ha­ya­ta kar­şı da iş­len­miş bir suç­tur.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ge­çen dö­nem, bu ge­rek­çe­ler­le, ço­cuk­la­rı­mı­zın ya­şam hak­kı­nı ko­ru­mak, on­la­rı bu in­san­lık dı­şı su­çun mağ­du­ru ol­ma­la­rı­nı ön­le­mek ve cay­dı­rı­cı­lı­ğı da amaç­la­ya­rak bu su­çun ce­za­sı­nın ağır­laş­tı­rıl­mış mü­eb­bet hap­se hük­me­dil­me­si­ni içe­ren bir ya­sa tek­li­fi­ni Mec­li­si­mi­ze Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si ara­cı­lı­ğıy­la sun­muş­tum. Aka­de­mis­yen­le­rin onay­la­dı­ğı, ba­ro­la­rı­mı­zın olum­lu gö­rüş ve des­tek ver­di­ği bu ya­sa tek­li­fi­min Mec­lis­te gö­rü­şü­le­rek ka­bul edil­me­si için yo­ğun ça­ba gös­ter­dim ama ne ya­zık ki gün­de­me alı­na­ma­dı. Bu dö­nem ay­nı ya­sa tek­li­fi­ni tek­rar ver­miş bu­lu­nu­yo­rum. Ka­tı­lım­cı de­mok­ra­si­nin bir ör­ne­ği ola­rak da ya­sa tek­li­fi­mi web say­fam­da hal­kın ona­yı­na sun­mak üze­re bir an­ket dü­zen­le­dim. Bu­gün iti­ba­rıy­la tam 726 bin va­tan­da­şı­mız bu an­ke­te ka­tı­la­rak yüz­de 100 ora­nın­da bu ya­sa tek­li­fi­nin ive­di­lik­le ya­sa­laş­ma­sı­nı is­te­mek­te­dir.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, AB ül­ke­le­ri­nin ço­ğun­da bu su­çun ce­za­sı mü­eb­bet ha­pis­tir. Ame­ri­ka Bir­le­şik Dev­let­le­ri­’n­de, bı­ra­kın te­ca­vü­zü, ço­cuk por­nog­ra­fi­si­ni yay­ma su­çu bi­le bin yı­lı aşan ha­pis ce­za­sı­nı ge­rek­ti­ri­yor. Baş­ba­ka­nı­mı­zın med­ya­da tüm hal­kı­mı­za ver­di­ği sö­zü de ha­tır­la­ta­rak siz de­ğer­li ve­kil­le­ri­miz­den, ço­cuk­la­rı­mı­zın ya­şam hak­kı­nı ko­ru­ya­cak bu ya­sa ta­sa­rı­sı­nın ön­ce­lik­li ola­rak ya­sa­laş­ma­sı­na kat­kı koy­ma­nı­zı di­li­yo­rum. Ak­si tak­dir­de, bu su­çun mağ­du­ru ola­cak ço­cuk­la­rın ve­ba­li­ni hiç­bi­ri­miz ta­şı­ya­ma­yız.

Her ge­çen gün hız­la ar­tan ço­cu­ğa yö­ne­lik fi­zik­sel, cin­sel ve eko­no­mik is­tis­mar ol­gu­la­rı, ço­cuk­la­rın so­ka­ğa düş­me­si­ne, su­ça itil­me­le­ri­ne ve mad­de kul­lan­ma­la­rı­na ne­den ola­rak cid­di prob­lem­ler ola­rak kar­şı­mı­za çı­kı­yor.

Sa­yı­la­rı­nı bi­le tam bi­le­me­di­ği­miz so­kak ço­cuk­la­rı için ge­çen dö­nem Mec­lis­te ku­ru­lan araş­tır­ma ko­mis­yo­nu ra­po­ru ra­fa kal­dı­rıl­dı, çö­züm öne­ri­le­ri ya­şa­ma geç­me­di.

Ço­cuk­la­rın en faz­la ma­ruz kal­dı­ğı is­tis­mar şek­li olan eko­no­mik is­tis­mar, ço­cu­ğun so­ka­ğa düş­me­si­ne, mad­de kul­lan­ma­sı­na ne­den ol­mak­ta, ço­cuk suç­la­rın­da da cid­di ar­tış­la­ra yol aç­mak­ta­dır.

Ne ya­zık ki, Gü­ney­do­ğu­’­da ai­le­le­rin­ce ay­da 200 li­ra gi­bi bir pa­ra kar­şı­lı­ğın­da or­ga­ni­ze suç ör­güt­le­ri­ne ki­ra­la­nan ço­cuk­lar, zor­la, hır­sız­lık, kap­kaç gi­bi suç­la­ra ka­rış­tı­rıl­mak­ta, di­re­nen ço­cuk­lar ağır şid­de­te ma­ruz kal­mak­ta, cin­sel is­tis­mar, ço­cuk por­nog­ra­fi­si ve or­gan ti­ca­re­ti gi­bi suç­la­rın mağ­du­ru ol­mak­ta­dır­lar. Böl­ge­de­ki iş­siz­lik ve ai­le­le­rin de­rin yok­sul­lu­ğu­na, yok­sun­lu­ğu­na çö­züm ge­ti­ri­le­me­me­si, bu ma­sum ço­cuk­la­rı­mı­zın en ağır bi­çim­de­ki in­san hak­kı ih­lal­le­ri­ne, ih­mal ve is­tis­mar­la­rı­na ne­den ol­mak­ta­dır.

Ço­cuk so­run­la­rın­da en bü­yük et­ken yok­sul­luk­tur, ai­le­nin güç­süz­lü­ğü­dür. Ül­ke­miz­de her dört ço­cuk­tan bi­ri yok­sul­dur. Nü­fu­su­mu­zun yüz­de 20’si yok­sul­luk sı­nı­rı­nın al­tın­da ya­şı­yor. Yok­sul­lu­ğu, şef­kat si­ya­se­tiy­le, ya­ni yar­dım da­ğıt­may­la er­te­le­me alış­kan­lı­ğı, hat­ta bu­nun si­ya­si bir rant el­de et­mek ama­cıy­la sür­dü­rül­me­si­nin be­de­li­ni bu­gün ço­cuk­la­rı­mız ödü­yor, ya­rın top­lum ola­rak öde­mek zo­run­da ka­lı­rız, bu ne­den­le ik­ti­da­rı uya­rı­yo­rum.

UNI­CEF ra­po­ru­na gö­re, on beş yaş al­tı ço­cuk­la­rın yüz­de 28’i yok­sul­luk için­de ve bu oran kır­sal ke­sim­de yüz­de 40’la­ra yük­se­li­yor. Di­ğer bir de­yiş­le, 6 mil­yon ço­cu­ğu­mu­za ye­ter­li yi­ye­cek, gi­ye­cek, eği­tim ve ko­ru­ma sağ­la­ya­mı­yo­ruz. Ül­ke­miz­de mil­yon­lar­ca ço­cu­ğu­muz bes­len­me ye­ter­siz­li­ği­ne ma­ruz ka­la­rak bü­yü­me ve ge­li­şim­le­ri de olum­suz et­ki­len­mek­te­dir. Ül­ke­miz­de 1 mil­yon 400 bin ko­run­ma­ya muh­taç ço­cuk ol­ma­sı­na kar­şın, SHÇEK ku­rum­la­rın­da an­cak 17 bin ço­cuk ko­ru­ma al­tın­da­dır ve ne ya­zık ki, Ku­rum­da bu ço­cuk­la­ra ve­ri­len hiz­met ye­ter­siz ve alt dü­zey­de­dir ve şid­det içer­mek­te­dir.

Tür­ki­ye­’­de ço­cuk sağ­lı­ğı ala­nın­da ulu­sal he­def­le­re ula­şı­la­ma­mış­tır. Beş yaş al­tı ço­cuk ölüm hı­zı ve be­bek ölüm hı­zı oran­la­rı­mız­la, sa­vaş şart­la­rı­nın sür­dü­ğü Irak ha­riç, tüm kom­şu ül­ke­ler ara­sın­da, AB ül­ke­le­ri sı­ra­la­ma­sın­da ve OECD ül­ke­le­ri ara­sın­da en kö­tü du­rum­da­yız, hem de açık aray­la.

Hâlâ 0-18 yaş ara­sı ço­cuk­la­ra sağ­lık gü­ven­ce­si sağ­la­na­ma­mış­tır. Ül­ke­miz­de her 5 ço­cuk­tan bi­ri ça­lı­şı­yor, hem de ça­lış­ma­ma­sı ge­re­ken yaş­ta ve ça­lış­ma­ma­sı ge­re­ken iş­ler­de.

2007 Tür­ki­ye­’­sin­de kız ço­cuk­la­rı­nın okul­laş­ma ora­nı, eği­ti­min her se­vi­ye­sin­de, er­kek­le­rin al­tın­da­dır. Eği­tim sü­re­si uza­dık­ça kız­la­rın okul­laş­ma ora­nı da düş­mek­te­dir. Kız­la­rın eği­tim­de kal­ma sü­re­si or­ta­la­ma dört yıl­dır. Da­ha il­ko­ku­lu bi­tir­me­den, ev iş­le­ri, ço­cuk ve yaş­lı ba­kı­mı, ta­rım­da ça­lış­tı­rıl­mak üze­re ve en yo­ğun bi­çim­de de ev­len­di­ril­mek üze­re eği­tim­den alı­nır­lar.

Ço­cuk yaş­ta­ki ev­li­lik­ler, ço­cuk yaş­ta ge­be­lik ve do­ğum­la­ra ne­den olur ki, bu da ül­ke­miz­de çok yük­sek oran­lar­da­dır. Bu du­rum, ana-ço­cuk sağ­lı­ğı­nı en olum­suz et­ki­le­yen, ül­ke­miz­de­ki ana-be­bek ölüm oran­la­rı­nı da en yük­sel­ten fak­tör­dür. Ço­cuk yaş ev­li­lik­le­ri, ço­cu­ğun sağ­lı­ğı­nı ris­ke et­ti­ği gi­bi, ai­le içi şid­de­te ma­ruz kal­ma­sı­nı da ar­tır­mak­ta, baş­ta eği­tim hak­kı ol­mak üze­re tüm me­de­ni ve sos­yal hak­la­rı­nı elin­den al­mak­ta­dır.

Ber­del ev­li­li­ği, baş­lık pa­ra­sı gi­bi ge­le­nek­ler ne­ti­ce­sin­de­ki kız ço­cuk­la­rı­nın ço­cuk yaş ev­li­lik­le­ri­nin en ağır in­san hak­la­rı ih­la­li ol­du­ğu ger­çe­ği her­ke­sin ama ön­ce­lik­le de biz si­ya­si­le­rin yü­re­ği­ni yak­ma­lı ve acil ön­lem­ler alın­ma­lı­dır. Kız ço­cuk­la­rı­nın bir iki inek pa­ra­sı­na denk ge­len baş­lık kar­şı­lı­ğı ço­cuk yaş­ta ve do­la­yı­sıy­la ya­sal ol­ma­yan bir bi­çim­de ev­len­di­ril­me­le­ri bir in­san­lık su­çu­dur.

Tö­re ci­na­yet­le­ri ile ai­le bas­kı­sı, zor­la ev­li­lik, ai­le içi şid­det ve sos­yal yok­sun­luk ne­de­niy­le mey­da­na ge­len in­ti­har­lar, özel­lik­le Do­ğu ve Gü­ney­do­ğu­’­da de­vam et­mek­te olup, mağ­dur­la­rı da ge­nel­lik­le ço­cuk yaş­ta­dır.

Ül­ke­miz­de ulu­sal bir ço­cuk po­li­ti­ka­sı­nın ol­ma­yı­şı, her alan­da ol­du­ğu gi­bi, ço­cuk ada­let sis­te­min­de de bü­yük ye­ter­siz­lik ve ak­sak­lık­la­ra yol aça­rak, so­nuç­ta, ço­cuk­la­ra yö­ne­lik ağır hak ih­lal­le­ri­ne ne­den ol­mak­ta­dır.

Tür­ki­ye­’­nin ai­le ve ço­cuk mer­kez­li in­sa­ni ge­liş­me ve re­fah gös­ter­ge­le­ri dün­ya or­ta­la­ma­sı­nın al­tın­da­dır.

Ai­le ve ço­cuk po­li­ti­ka­la­rıy­la Tür­ki­ye Av­ru­pa, Bir­li­ği­ne ha­zır de­ğil­dir.

Ne­ti­ce ola­rak, Tür­ki­ye­’­nin Bir­leş­miş Mil­let­ler Ço­cuk Hak­la­rı Söz­leş­me­si çer­çe­ve­sin­de ta­ah­hüt et­ti­ği he­def­le­re ula­şa­ma­dı­ğı da or­ta­da­dır. Acil ola­rak ulu­sal bir ço­cuk po­li­ti­ka­sı oluş­tu­rul­ma­lı, büt­çe­den ye­ter­li kay­nak ay­rıl­ma­lı, bir yan­dan ya­sal dü­zen­le­me­le­ri ya­şa­ma ge­çi­rir­ken, di­ğer yan­dan da ya­sal, ku­rum­sal ek­sik­lik­ler gi­de­ril­me­li, ço­cuk hak­la­rı öğ­re­ni­mi­ne ön­ce­lik ve­ril­me­li­dir. Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­sin­de, bu ça­tı al­tın­da, ön­ce­lik­le bir ço­cuk hak­la­rı ko­mis­yo­nu ku­ra­rak, da­i­mi bir ko­mis­yon ku­ra­rak işe baş­la­ya­bi­li­riz di­yo­ruz. Bun­la­rı er­te­le­me­ye hak­kı­mız da yok, vak­ti­miz de yok, çün­kü, ço­cuk­la­rı­mız ül­ke­mi­zin ge­le­ce­ği­dir.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, din­le­di­ği­niz için te­şek­kür eder, şah­sım ve Cum­hu­ri­yet Halk Par­ti­si adı­na say­gı­lar su­na­rım. (CHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Arıt­man.

Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu adı­na Adı­ya­man Mil­let­ve­ki­li Ah­met Ay­dın.

Bu­yu­run Sa­yın Ay­dın. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz yir­mi da­ki­ka.

AK PAR­Tİ GRU­BU ADI­NA AH­MET AY­DIN (Adı­ya­man) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; 33 sı­ra sa­yı­lı Ulus­la­ra­ra­sı Ço­cuk Ka­çır­ma­nın Hu­ku­ki Veç­he­le­ri­ne Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de Ada­let ve Kal­kın­ma Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ço­cuk Hak­la­rı Gü­nü­’­nü he­nüz dün id­rak et­tik ve bu ma­na­da da, ben de as­lın­da, ço­cuk hak­la­rıy­la il­gi­li dü­şün­ce­le­ri­mi bu ve­si­ley­le siz­ler­le pay­laş­mak is­te­rim.

Bi­lin­di­ği üze­re 20 Ka­sım Dün­ya Ço­cuk Hak­la­rı Gü­nü ola­rak ka­bul edil­mek­te ve bu hu­sus­ta tüm dün­ya­da çe­şit­li et­kin­lik­ler dü­zen­len­mek­te­dir.

Dün­ya üze­rin­de bir­çok ço­cuk, ya sa­vaş or­ta­sın­da ya aç­lık sı­nı­rın­da ya da mu­a­me­le­ye ma­ruz kal­mak su­re­tiy­le ya­şa­mı­nı sür­dür­mek­te­dir. Bu ko­şul­la­rı kal­dır­mak, on­la­ra da­ha iyi bir ha­yat sağ­la­mak ama­cıy­la ha­zır­la­nan Ço­cuk Hak­la­rı Söz­leş­me­si yüz dok­san bir ül­ke ta­ra­fın­dan ka­bul edil­miş­tir. Tür­ki­ye­’­nin 1990 yı­lın­da im­za­la­dı­ğı bu söz­leş­mey­le ta­raf ül­ke­ler, ço­cu­ğun ki­şi­li­ği­nin tam ve uyum­lu ola­rak ge­li­şe­bil­me­si için mut­lu­luk, sev­gi ve an­la­yış ha­va­sı­nın için­de bir ai­le or­ta­mın­da ye­tiş­me­si­nin ge­rek­li­li­ği­ni ka­bul et­miş­ler­dir. Ay­rı­ca ço­cu­ğun top­lum­da bi­rey­sel bir ya­şan­tı sür­dü­re­bil­me­si için her yö­nüy­le ha­zır­lan­ma­sı­nı ve özel­lik­le ba­rış, hoş­gö­rü, öz­gür­lük, eşit­lik ve da­ya­nış­ma ru­huy­la ye­tiş­ti­ril­me­si­nin ge­rek­li­li­ği­ni sa­vun­muş­lar­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, ne ya­zık ki, dün­ya, ço­cuk­la­rı­na sa­hip çık­mı­yor. Bir­leş­miş Mil­let­ler Ço­cuk Fo­nu UNI­CE­F’­in “Ço­cuk İstis­ma­rı­na Son” kam­pan­ya­sı çer­çe­ve­sin­de açık­la­nan ve­ri­le­ri­ne gö­re: Dün­ya ça­pın­da 246 mil­yon ço­cuk iş­çi olup ço­cuk eme­ği sö­mü­rü­sü­ne ma­ruz ka­lı­yor, 1 mil­yon 200 bin ço­cuk, ço­cuk ti­ca­re­tin­de kul­la­nı­lı­yor, 2 mil­yon ço­cuk cin­sel is­tis­ma­ra uğ­ru­yor, 300 bin ço­cuk sa­vaş­lar­da kul­la­nı­lı­yor. Yi­ne, uyuş­tu­ru­cu kur­ye­si ola­rak kul­la­nı­lan ço­cuk­lar, or­gan maf­ya­sı­nın elin­de can çe­ki­şen ço­cuk­lar ve da­ha ni­ce sö­mü­rü yön­tem­le­riy­le, ma­a­le­sef, dün­ya üze­rin­de mil­yon­lar­ca ço­cu­ğun is­tis­mar edil­di­ği bir ger­çek.

Ay­rı­ca, ço­cuk­lar ola­ğan ika­metgâhın­dan ay­rı­la­rak baş­ka ül­ke­le­re ka­çı­rıl­mak­ta­dır. İş­te, bi­zim bu ge­tir­di­ği­miz ka­nun ta­sa­rı­sı­nın özü de bu­ra­dan ge­li­yor.

Biz bu­ra­dan, bu kür­sü­den, ço­cuk­lar üze­rin­de­ki bu is­tis­mar ve sö­mü­rü­nün bir an ön­ce önü­ne ge­çil­me­si ve bu­nun için tüm ül­ke­le­rin Ço­cuk Hak­la­rı Söz­leş­me­si­’n­de be­lir­ti­len yü­küm­lü­lük­le­re uy­ma­sı hu­su­sun­da­ki çağ­rı­mı­zı yap­mak is­ti­yo­ruz: Ar­tık ço­cuk­lar öl­me­sin, hiç­bir is­tis­ma­ra ko­nu ol­ma­sın. Te­miz ve ya­şa­nı­lır bir dün­ya bı­ra­ka­lım biz bu ço­cuk­la­ra, çün­kü ge­le­cek ço­cuk­la­rın­dır. Ço­cuk­lar ne ka­dar iyi eği­ti­lir, ne ka­dar sağ­lık­lı kı­lı­nır­sa, top­lum­lar ge­le­cek­te o ka­dar güç­lü olur.

İş­te bu se­bep­ler­le, AK Par­ti ola­rak, ço­cuk­la­rı­mı­zın eği­ti­mi­ne, be­den­sel, ruh­sal ve top­lum­sal ba­kım­dan sağ­lık­lı ol­ma­la­rı­na önem ve­ri­yo­ruz. Bu ma­na­da, eği­tim, sağ­lık, sos­yal ve ben­ze­ri her alan­da ço­cuk­la­rı­mı­za iyi bir ge­le­cek için cid­di re­form­la­ra im­za at­tık ve bu re­form­la­ra im­za at­ma­ya de­vam ede­ce­ğiz. Ör­ne­ğin, dö­ne­mi­miz­de baş­la­yan “Hay­di Kız­lar Oku­la” kam­pan­ya­sıy­la, Tür­ki­ye ge­ne­lin­de 273.447 kız ço­cu­ğu­nun okul­laş­ma­dı­ğı tes­pit edil­miş, tüm il­ler­de ya­pı­lan ça­lış­ma­lar ne­ti­ce­sin­de, 2003-2006 yıl­la­rı ara­sın­da bun­la­rın yüz­de 81’i, ya­ni, 222.800 kız ço­cu­ğu okul­laş­tı­rıl­mış­tır. An­cak, tes­pit edi­len 50.647’si, ya­ni, yüz­de 19’luk kıs­mın da eği­ti­me ka­zan­dı­rıl­ma ça­lış­ma­la­rı de­vam edi­yor ve gü­nü­müz­de bun­la­rın sa­yı­sı git­tik­çe de azal­mış­tır. Ba­kın, geç­ti­ği­miz dö­nem­ler­de Bir­leş­miş Mil­let­ler Ge­nel Sek­re­te­ri Ko­fi An­nan ço­cuk hak­la­rı gü­nün­de­ki bir ko­nuş­ma­sı­nın ta­ma­mı­nı kız ço­cuk­la­rı­nın dün­ya­da eği­ti­mi­ne ayır­mış ve ke­sin­lik­le Ço­cuk Hak­la­rı Ev­ren­sel Be­yan­na­me­si Bil­dir­ge­si­’n­de be­lir­ti­len hu­sus­la­ra uyul­ma­dı­ğın­dan ba­his­le, biz dün­ya­da­ki bu kö­tü ör­nek­le­ri ta­bi­i ki ül­ke­miz­de gör­mek is­te­mi­yo­ruz. An­cak, Tür­ki­ye­’­de­ki uy­gu­la­ma­lar da or­ta­da­dır ki, ha­ki­ka­ten, özel­lik­le kız ço­cuk­la­rı­nın eği­ti­mi ko­nu­sun­da ve di­ğer hu­sus­lar­da eği­tim ve sağ­lık ala­nın­da bir­çok ba­şa­rı­lı iş ya­pıl­mış­tır. Bu­nu da inkâr et­me­mek la­zım di­ye dü­şü­nü­yo­rum. İş­te, gö­rü­şül­mek­te olan 33 sı­ra sa­yı­lı Ta­sa­rı­’­nın en önem­li ge­rek­çe­le­rin­den bi­ri, hiç kuş­ku­suz, Ulus­la­ra­ra­sı Ço­cuk Ka­çır­ma­nın Hu­ku­ki Veç­he­le­ri­ne Da­ir Söz­leş­me­’y­le bir­lik­te bah­si ge­çen Bir­leş­miş Mil­let­ler Ço­cuk Hak­la­rı Söz­leş­me­si­’­dir. Ta­sa­rıy­la, ve­la­yet hak­kı ih­lal edi­le­rek, Ulus­la­ra­ra­sı Ço­cuk Ka­çır­ma­nın Hu­ku­ki Veç­he­le­ri­ne Da­ir Söz­leş­me­’­ye ta­raf olan bir ül­ke­den di­ğer ta­raf bir ül­ke­ye gö­tü­rü­len ve­ya alı­ko­nu­lan ço­cu­ğun mu­tat mes­ken, ya­ni, ola­ğan ika­metgâhı­nın bu­lun­du­ğu ül­ke­ye ia­de­si­ne ve­ya şah­si iliş­ki kur­ma hak­kı­nın kul­la­nıl­ma­sı­na da­ir ta­raf olu­nan bu Söz­leş­me­’­nin uy­gu­lan­ma­sı­nı sağ­la­ma­ya yö­ne­lik usul ve esas­la­rın dü­zen­len­me­si amaç­lan­mış­tır. Ya­ni, za­ten siz ül­ke ola­rak ulus­la­ra­ra­sı bir söz­leş­me­ye ta­raf­sı­nız, za­ten böy­le bir ka­nu­nu çı­kar­ma­sa­nız da­hi iç hu­kuk mev­zu­a­tı gi­bi uy­gu­la­mak zo­run­da­sı­nız ama ka­nun­da­ki boş­luk­la­rı dol­dur­mak adı­na bu­nu çı­kar­mak bir ge­rek­li­lik­ten kay­nak­lan­mak­ta­dır.

Gö­rü­şül­mek­te olan söz ko­nu­su ta­sa­rı, Tür­ki­ye açı­sın­dan ta­raf ol­du­ğu­muz 21 Ocak 1998 ta­ri­hin­de im­za­la­nan ve 1 Ağus­tos 2000 ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gi­ren Ulus­la­ra­ra­sı Ço­cuk Ka­çır­ma­nın Hu­ku­ki Veç­he­le­ri­ne Da­ir Söz­leş­me­’­ye is­ti­na­den ha­zır­lan­mış, Ada­let Ko­mis­yo­nu­na, ora­dan da Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si Ge­nel Ku­rul gün­de­mi­ne gel­miş­tir.

Söz­leş­me, özel­lik­le ço­cuk­la­rın ve­la­yet hak­kı­na sa­hip ol­ma­yan ki­şi­ler ta­ra­fın­dan, bu­lun­du­ğu bir ül­ke­den di­ğer bir ül­ke­ye hak­sız ola­rak gö­tü­rül­me­si gi­bi, son yıl­lar­da tüm dün­ya ka­mu­o­yun­da ol­du­ğu gi­bi, ül­ke­miz ka­mu­o­yu­nu da meş­gul ede­cek şekil­de art­ma­sı ve bu olay­la­rın yol aç­tı­ğı ai­le­vi, ki­şi­sel, psi­ko­lo­jik ve top­lum­sal trav­ma­la­ra yol aç­ma­sı ne­ti­ce­sin­de bu so­run­la­ra et­ki­li çö­züm­ler ge­ti­ri­le­bil­me­si için, ulus­la­ra­ra­sı dü­zey­de söz­leş­me­ye ta­raf olan ül­ke­le­rin hu­ku­ki iş bir­li­ğiy­le çö­zü­mü­ne du­yu­lan ih­ti­yaç so­nu­cun­da ha­zır­lan­mış­tır.

Söz­leş­me­nin hız­lı ve et­kin bir şekil­de uy­gu­la­na­bi­lir­li­ği­nin sağ­lan­ma­sı ama­cıy­la da, ta­raf ül­ke­ler ara­sın­da ulus­la­ra­ra­sı ir­ti­ba­tı en hız­lı şekil­de sağ­la­ya­cak me­ka­niz­ma­la­rın ku­ru­la­rak so­nu­ca en sağ­lık­lı bir şekil­de ula­şıl­ma­sı he­def­len­miş­tir.

Söz­leş­me, ay­nı za­man­da, az ön­ce bah­set­miş ol­du­ğum, Bir­leş­miş Mil­let­ler Ço­cuk Hak­la­rı Söz­leş­me­si­’­ne de atıf­ta bu­lu­nu­yor. Bu söz­leş­me­ye de ta­raf olan dev­let­le­re ço­cu­ğun ana ve ba­ba­sı­nın rı­za­sı dı­şın­da ay­rıl­ma­ma­sı­nı gü­ven­ce al­tı­na al­mak, ana ve ba­ba­sın­dan ve­ya bun­lar­dan bi­rin­den ay­rıl­ma­sı­na ka­rar ve­ri­len ço­cu­ğun ken­di ya­ra­rı­na psi­ko­lo­jik ve top­lum­sal is­tek­le­ri­ne ay­kı­rı ol­ma­dık­ça ana ba­ba­nın iki­siy­le de dü­zen­li bir bi­çim­de gö­rü­şe­bil­me­si­ne imkân sağ­la­mak ve  bu amaç­la da ço­cu­ğun ya­sa dı­şı yol­lar­la ül­ke dı­şı­na çı­ka­rı­lıp ge­ri dön­dü­rü­le­me­me­si hâlle­ri­ne kar­şı ted­bir al­mak gi­bi yü­küm­lü­lük­le­rin uy­gu­la­ma­ya ge­çi­ril­me­si an­la­yı­şı­na da­yan­mak­ta­dır.

Gö­rül­dü­ğü üze­re ta­sa­rı, Tür­ki­ye­’­nin ta­raf ol­du­ğu Bir­leş­miş Mil­let­ler Ço­cuk Hak­la­rı Söz­leş­me­si­’­nin 9, 10 ve 11’in­ci mad­de­le­ri­nin tat­bik edil­me­si açı­sın­dan da ge­rek­li­lik arz et­mek­te­dir.

Bu­ra­ya ka­dar izah et­me­ye ça­lış­tı­ğım üze­re, gö­rüş­mek­te ol­du­ğu­muz ve ka­nun­laş­ma­sı­na ça­lış­tı­ğı­mız ka­nun ta­sa­rı­sı, Tür­ki­ye­’­nin ta­raf ol­du­ğu ve za­ten de Ana­ya­sa­’­mı­za gö­re uy­gu­la­mak zo­run­da ol­du­ğu­muz ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­le­rin ge­tir­di­ği bir ge­rek­li­lik­tir.

Söz ko­nu­su ka­nun ta­sa­rı­sı, Ulus­la­ra­ra­sı Ço­cuk Ka­çır­ma­nın Hu­kukî Veh­çe­le­ri­ne Da­ir Söz­leş­me­’­nin Tür­ki­ye açı­sın­dan yü­rür­lü­ğe gir­di­ği 1 Ağus­tos 2000 ta­ri­hin­den son­ra mey­da­na ge­len ve bu kap­sam­da­ki  tüm da­va ve iş­ler hak­kın­da da uy­gu­la­na­cak­tır. Böy­le­ce, uy­gu­la­ma­da de­vam eden ve bek­le­yen bu ni­te­lik­te uyuş­maz­lık­lar da bir an ön­ce çö­zü­me ka­vu­şa­cak­tır.

Ay­rı­ca, son yıl­lar­da ulus­la­ra­ra­sı ço­cuk ka­çır­ma fi­il­le­ri­nin art­ma­sı ve bu hu­sus­ta her ne ka­dar ta­raf ol­du­ğu­nuz ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­ler var ise de ka­rı­şık­lı­ğı gi­der­mek ve uy­gu­la­ma­da bir­lik­te­lik sağ­la­mak adı­na bu dü­zen­le­me­ye ih­ti­yaç du­yul­muş­tur. Böy­le­ce de Türk hu­kuk mev­zu­a­tıy­la uyum sağ­lan­ma­sı ama­cıy­la bu çer­çe­ve­de özel ni­te­lik­li bu uy­gu­la­ma­ya ka­nun çı­kar­tıl­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

İş­te, bu ne­den­ler­le, ahdî yü­küm­lü­lü­ğü­mü­zün ge­re­ği ola­rak özel dü­zen­le­me­ler ge­ti­ren bu söz­leş­me­nin ama­cı­na uy­gun ve her yer­de ay­nı şekil­de uy­gu­lan­ma­sı­nı sağ­la­mak üze­re, söz­leş­me­ye ta­raf ül­ke­le­rin uy­gu­la­ma­la­rın­dan da is­ti­fa­de su­re­tiy­le söz ko­nu­su ta­sa­rı­nın ka­nun­laş­ma­sı ge­rek­mek­te­dir.

Ka­nun ta­sa­rı­sı­nın ama­cı, ko­nu­su, kap­sa­mı ge­rek ge­nel ge­rek­çe­ler­de ge­rek­se de mad­de­le­re iliş­kin ge­rek­çe­ler­de ay­rın­tı­lı bir şekil­de be­lir­til­miş­tir.

Söz ko­nu­su söz­leş­me­de ön­gö­rü­len yü­küm­lü­lük­le­ri ye­ri­ne ge­tir­mek üze­re tes­pit edi­len mer­kezî ma­kam, doğ­ru­dan doğ­ru­ya ve­ya di­ğer yet­ki­li ma­kam­la­rın yar­dı­mıy­la da hak­sız ola­rak Tür­ki­ye­’­ye ge­ti­ri­len ve­ya alı­ko­nu­lan ço­cu­ğun ye­ri­ni bul­mak­la da gö­rev­li­dir. Mer­kezî ma­kam bu ka­nun kap­sa­mın­da Ada­let Ba­kan­lı­ğı ola­rak be­lir­len­miş­tir ve bü­tün bu gö­rev­ler Ada­let Ba­kan­lı­ğı­na ve­ril­miş­tir.

Ay­rı­ca, lü­zu­mu hâlin­de ge­rek­li her tür­lü ge­çi­ci ted­bir­le­ri ala­rak ço­cu­ğun ve baş­vu­ru­da bu­lu­nan ve­la­yet hak­kı­na sa­hip şah­sın men­fa­at­le­ri­nin teh­li­ke­ye düş­me­si­ni ön­le­mek, ço­cu­ğun rı­za­sıy­la mu­tat mes­ke­ni­nin bu­lun­du­ğu ül­ke­ye dön­me­si­ni ve­ya sulh yo­luy­la bir çö­zü­me ula­şıl­ma­sı­nı sağ­la­mak da yi­ne ta­raf ül­ke­nin yü­küm­lü­lük­le­ri içe­ri­sin­de yer al­mak­ta­dır. Sulh yo­luy­la bir çö­zü­me ula­şı­la­ma­dı­ğı tak­dir­de ço­cu­ğun ia­de­si­nin sağ­lan­ma­sı ve­ya şah­si iliş­ki ku­rul­ma­sı hak­kı­nın ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si için ad­li ve­ya ida­ri iş­lem­le­ri baş­lat­mak ve ço­cu­ğun gü­ven­li bir şekil­de ia­de­si­ni sağ­la­mak gi­bi ta­raf ül­ke­ye ve­ri­len gö­rev­ler, ile­ri­de kar­şı­la­şı­la­bi­le­cek olan da­ha va­him prob­lem­le­rin önü­ne ge­çil­me­si için ön­ce­den ted­bi­rin alın­ma­sı hu­su­sun­da da bu ka­nun çok önem­li­dir.

Bu ka­nu­nun uy­gu­lan­ma­sın­dan do­ğan da­va­lar ai­le hu­ku­ku kap­sa­mın­da de­ğer­len­di­ri­le­cek­tir. Tüm da­va ve iş­ler ba­sit yar­gı­la­ma usu­lü­ne ta­bi­dir, ön­ce­lik­le ve ace­le gö­rü­lür ve hat­ta ad­li ta­til­de da­hi ba­kı­lır. Bu da ko­nu­nun ehem­mi­ye­ti­ni açık­ça or­ta­ya koy­mak­ta­dır.

Di­ğer ta­raf­tan, söz­leş­me uya­rın­ca Ada­let Ba­kan­lı­ğı­nın üst­len­di­ği baş­ka­ca gö­rev­ler bu­lun­mak­ta­dır. Ço­cu­ğun ia­de­si ve­ya di­ğer ai­le fer­di­nin ço­cuk­la şah­si iliş­ki ku­rul­ma­sı da­va­sı­nın açıl­ma­sı­nın usu­lü, ta­raf­la­rın eh­li­ye­ti ve tem­sil yet­ki­le­ri, da­va­nın açı­la­ca­ğı mah­ke­me­nin gö­rev ve yet­ki­si, yar­gı­la­ma usu­lü, bu gi­bi ka­i­de­ler de Ada­let Ba­kan­lı­ğı­na ve­ril­miş ve Ada­let Ba­kan­lı­ğın­ca be­lir­le­ne­cek­tir. Be­lir­le­nen bu usul­ler­le, ço­cu­ğun ge­li­şim sü­re­ci içe­ri­sin­de ya­şa­ya­bi­le­ce­ği olum­suz­luk­la­rın en baş­tan önü­ne ge­çi­le­rek, en za­rar­sız bir şekil­de at­la­tıl­ma­sı he­def­len­miş­tir.

Da­va­la­rın en hız­lı usul­ler­le gö­rü­lüp so­nuç­lan­dı­rıl­ma­sı, ia­de da­va­sı­nın hu­ku­ki ni­te­li­ği, ço­cu­ğun bu­lun­du­ğu ye­rin tes­pi­ti, rı­za­sıy­la tes­li­mi, ya­rar­la­rı­nın ko­run­ma­sı ve­ya ço­cu­ğun ye­ri­nin de­ğiş­ti­ril­me­me­si için alı­na­cak ida­ri ted­bir­ler gi­bi hu­sus­lar­da iç hu­ku­ku­muz­da dü­zen­le­me boş­lu­ğu bu­lun­mak­ta­dır.

Bu çer­çe­ve­de, Ada­let Ba­kan­lı­ğı­nın söz­leş­mey­le üst­len­di­ği gö­rev ve iş­le­rin ya­sal çer­çe­ve­si­ni oluş­tur­mak ve bu su­ret­le Türk hu­kuk mev­zu­a­tıy­la uyum sağ­la­mak ama­cıy­la bir uy­gu­la­ma ka­nu­nu çı­ka­rıl­ma­sın­da za­ru­ret gö­rül­müş­tür.

Bu se­bep­ler­le, Tür­ki­ye­’­nin ahdî yü­küm­lü­lük ge­re­ği ola­rak, özel ni­te­lik­li dü­zen­le­me­ler ge­ti­ren bu söz­leş­me­nin ama­cı­na uy­gun, et­kin, sü­rat­li ve her yer­de ay­nı şekil­de uy­gu­lan­ma­sı­nı sağ­la­mak üze­re, baş­ta söz­leş­me­ye ta­raf Av­ru­pa Bir­li­ği üye­si ül­ke­ler ol­mak üze­re, ta­raf dev­let­le­rin bu ko­nu­ya iliş­kin uy­gu­la­ma ka­nun­la­rı da göz önün­de tu­tu­la­rak bu ta­sa­rı ha­zır­lan­mış­tır.

Söz ko­nu­su ta­sa­rı, ve­la­yet ve­ya şah­si iliş­ki kur­ma hak­kı­nın ih­la­lin­den he­men ön­ce, mu­tat mes­ke­nin bu­lun­du­ğu söz­leş­me­ye ta­raf bir ül­ke­den baş­ka bir ta­raf ül­ke­ye ka­çı­rı­lan on al­tı ya­şı­nı dol­dur­ma­mış bü­tün ço­cuk­lar hak­kın­da uy­gu­la­na­cak­tır.

Ay­rı­ca, az ön­ce mu­ha­le­fet par­ti­li ar­ka­da­şı­mı­zın mu­ha­le­fet et­ti­ği bir hu­su­su da özel­lik­le di­le ge­tir­mek is­ti­yo­rum. İş­te “Ve­la­yet da­va­sı ni­ye ön­ce gö­rül­mü­yor?”

Şim­di de­ğer­li ar­ka­daş­lar, biz­ler ül­ke ola­rak bu ulus­la­ra­ra­sı an­laş­ma­ya im­za at­mı­şız ve ta­raf ol­mu­şuz. Ulus­la­ra­ra­sı an­laş­ma­nın, söz­leş­me­nin bir şekil­de uy­gu­la­ma ka­nu­nu ma­hi­ye­tin­de çı­ka­rı­la­cak ve siz, ia­de ta­le­biy­le ve­la­yet usu­lü­nü bir­lik­te de­ğer­len­dir­di­ği­niz­de, ia­de ta­le­bi­nin ka­bu­lü hâlin­de ço­cu­ğu za­ten ia­de et­me­ni­ze, ka­bul et­tik­ten son­ra, za­ten ve­la­ye­ti gö­rüş­me­ye de ge­rek yok­tur di­ye dü­şü­nü­yo­rum.

Bu duy­gu ve dü­şün­ce­ler­le, söz ko­nu­su ta­sa­rı­nın ka­nun­la­şa­ca­ğı ümi­diy­le he­pi­ni­zi sev­gi ve say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (AK Par­ti sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ay­dın.

Mil­li­yet­çi Ha­re­ket Par­ti­si Gru­bu adı­na, Kır­şe­hir Mil­let­ve­ki­li Me­tin Ço­ba­noğ­lu.

Bu­yu­run Sa­yın Ço­ba­noğ­lu. (MHP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz yir­mi da­ki­ka.

MHP GRU­BU ADI­NA ME­TİN ÇO­BA­NOĞ­LU (Kır­şe­hir) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Ulus­la­ra­ra­sı Ço­cuk Ka­çır­ma­nın Hu­kukî Veç­he­le­ri­ne Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı üze­rin­de, Mil­li­yet­çi Ha­re­ket Par­ti­si Gru­bu adı­na söz al­mış bu­lu­nu­yo­rum. Bu ve­si­ley­le, yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, söz­le­ri­min ba­şın­da, İç Tü­zü­k’­ün 77’nci mad­de­si­ne gö­re, ge­çen dö­nem­den ka­dük ka­lan ve ko­mis­yon­ca mad­de­le­riy­le il­gi­li gö­rüş­me ya­pıl­ma­dan Ge­nel Ku­ru­la gön­de­ri­len ta­sa­rı­la­ra ait ya­pı­lan uy­gu­la­ma­nın yan­lış­lı­ğı­nı bir ke­re da­ha be­lirt­mek is­ti­yo­rum. Önü­müz­de­ki gün­ler­de ge­le­cek olan yüz­ler­ce mad­de hük­mü­ne sa­hip ta­sa­rı­la­rın, 77’nci mad­de­ye gö­re ko­mis­yon­da mad­de­le­ri gö­rü­şül­me­den Ge­nel Ku­ru­la gel­me­si­nin doğ­ru ol­ma­dı­ğı­nı ifa­de edi­yo­rum. Bu iti­raz­la­rı­mı­zı ko­mis­yon­lar­da di­le ge­tir­di­ği­miz­de “Bu­ra­da ye­ni­den in­ce­le­mek za­man alır, Ge­nel Ku­rul­da öner­ge ve­re­rek is­te­di­ği­niz de­ği­şik­lik­le­ri ya­pa­bi­lir­si­niz” den­mek­te­dir. Ama, uy­gu­la­ma­da ve pra­tik­te bu­nun böy­le ol­ma­dı­ğı­nı da tes­pit et­miş bu­lun­mak­ta­yız. Onun için, bu ko­nu­nun al­tı­nı bir ke­re da­ha çiz­mek is­te­dim.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Ulus­la­ra­ra­sı Ço­cuk Ka­çır­ma­nın Ka­nunî Veç­he­le­ri­ne Da­ir Söz­leş­me­’­nin 21 Ocak 1998 ta­ri­hin­de Tür­ki­ye ta­ra­fın­dan im­za­lan­ma­sı, Tür­ki­ye Bü­yük Mil­let Mec­li­si ta­ra­fın­dan 3 Ka­sım 1999’da  4461 sa­yı­lı Ya­sa­’y­la onay­lan­ma­sı­nın uy­gun gö­rül­me­si üze­ri­ne,  anı­lan söz­leş­me 29 Ara­lık 1999 ta­rih, 99/13909 sa­yı­lı Ba­kan­lar Ku­ru­lu ka­ra­rıy­la 15 Şubat 2000 ta­rih, 23965 sa­yı­lı Resmî Ga­ze­te­’­de ya­yım­lan­mış ve Tür­ki­ye ba­kı­mın­dan 1 Ağus­tos 2000 ta­ri­hin­de yü­rür­lü­ğe gir­miş­tir.

Söz­leş­me, ço­cuk­la­rın ve­la­yet hak­la­rı­na sa­hip ol­ma­yan ki­şi­ler­ce, bir ül­ke­den di­ğe­ri­ne hak­sız ola­rak gö­tü­rül­me­si olay­la­rı­nın art­ma­sı ve bu olay­la­rın yol aç­tı­ğı so­run­la­ra et­ki­li çö­züm­ler ge­ti­ri­le­bil­me­si için ulus­la­ra­ra­sı dü­zey­de hu­ku­ki iş bir­li­ği­ne du­yu­lan ih­ti­yaç so­nun­da ha­zır­lan­mış­tır.

Hükûme­ti­miz adı­na, 21 Ocak 1998’de im­za­la­nan söz ko­nu­su söz­leş­me­nin 26’ncı mad­de­si­nin üçün­cü pa­rag­ra­fı­na “Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti, mah­ke­me mas­raf­la­rın­dan ve­ya ka­nu­ni da­nış­man ve­ya mü­şa­vir­le­rin ka­tı­lı­mın­dan do­ğan mas­raf­lar ile ço­cu­ğun ia­de­si se­be­biy­le do­ğan mas­raf­la­rı üst­len­me­mek­te­dir.” şek­lin­de çe­kin­ce ko­na­rak onay­lan­ma­sı uy­gun bu­lun­muş­tur.

Söz­leş­me­nin ba­şın­da “Bu söz­leş­me­yi im­za­la­yan dev­let­ler, ço­cu­ğun çı­ka­rı­nın ko­run­ma­sı­na iliş­kin me­se­le­ler­de ha­ya­ti öne­me sa­hip ol­du­ğu­na de­rin­den ina­na­rak,

Ço­cu­ğu, ulus­la­ra­ra­sı an­lam­da ka­nu­na ay­kı­rı bir yer de­ğiş­tir­me­nin za­rar­lı et­ki­le­rin­den ko­ru­ma­yı ve ço­cu­ğun mu­tat ika­metgâhı dev­le­ti­ne der­hal dö­nü­şü­nü te­mi­nat al­tı­na al­mak için usul­ler tes­pit et­me­yi ve zi­ya­ret hak­kı­nın ko­run­ma­sı­nı sağ­la­ma­yı ar­zu ede­rek,

Bu amaç­la bu söz­leş­me ak­di­ni ka­rar­laş­tır­mış­la­r…” di­ye­rek, söz­leş­me­de ço­cu­ğun çı­ka­rı­nın ko­run­ma­sı­nın esas ol­du­ğu­nu ifa­de et­miş­ler­dir.

Söz­leş­me, ay­nı za­man­da Tür­ki­ye­’­nin de ta­raf ol­du­ğu, Bir­leş­miş Mil­let­ler Ço­cuk Hak­la­rı Söz­leş­me­si­’­nin âkit dev­let­le­re, ço­cu­ğun an­ne ve ba­ba­sın­dan on­la­rın rı­za­sı dı­şın­da ay­rıl­ma­ma­sı­nın gü­ven­ce al­tı­na alı­na­rak, ana ve ba­ba­sın­dan ve­ya bun­lar­dan bi­rin­den ay­rıl­ma­sı­na ka­rar ve­ri­len ço­cu­ğun ken­di yük­sek ya­ra­rı­na ol­ma­dık­ça ana ba­ba­nın iki­siy­le de dü­zen­li bir bi­çim­de şah­si iliş­ki kur­mak, bu amaç­la ço­cu­ğun ya­sa dı­şı yol­lar­la ül­ke dı­şı­na çı­ka­rı­lıp ge­ri dön­dü­rül­me­me­si hâlle­ri­ne kar­şı ted­bir al­mak yü­küm­lü­lü­ğü ge­ti­ren 9, 10, 11’in­ci mad­de­le­ri­nin uy­gu­la­ma­ya ge­çi­ril­me­si an­la­yı­şı­na da­yan­mak­ta­dır.

Bu söz­leş­mey­le, on al­tı ya­şın­dan kü­çük ço­cuk­la­rın rı­za­sı dı­şın­da ve ço­cu­ğun men­fa­at­le­ri­ne ay­kı­rı ola­rak Tür­ki­ye­’­ye ge­ti­ri­len ve­ya alı­ko­nu­lan ço­cu­ğun bu­lun­du­ğu ye­ri bul­mak, ço­cu­ğun ve ve­la­yet hak­kı­na sa­hip şah­sın men­fa­at­le­ri­ni ko­ru­mak, ço­cu­ğun rı­za ile mu­tat mes­ke­ni­nin bu­lun­du­ğu ül­ke­ye dön­me­si­ni ve­ya sulh yo­luy­la bir çö­zü­me ulaş­ma­sı­nı sağ­la­mak, ço­cuk­la şah­si iliş­ki ku­rul­ma­sı hak­kı­nın ye­ri­ne ge­ti­ril­me­si için ad­li ve ida­ri iş­lem­le­ri baş­lat­mak gi­bi gö­rev­ler Tür­ki­ye ta­ra­fın­dan yük­le­nil­miş bu­lun­mak­ta­dır.

Bu iş­lem­le­rin ya­pı­la­bil­me­si için, Ada­let Ba­kan­lı­ğı­nın üst­len­di­ği gö­rev­ler kap­sa­mın­da, yu­ka­rı­da bah­si ge­çen ko­nu­lar­da da­va­nın açıl­ma­sı, usu­lü, ta­raf eh­li­ye­ti, tem­sil, gö­rev ve yet­ki­li mah­ke­me, yar­gı­la­ma usu­lü, da­va­la­rın en hız­lı usul­ler­le gö­rü­lüp so­nuç­lan­dı­rıl­ma­sı, ia­de da­va­sı­nın hu­ku­ki ni­te­li­ği, ço­cu­ğun ye­ri­nin bu­lun­ma­sı, rı­za ile tes­li­mi, men­fa­at­le­ri­nin ko­run­ma­sı ve­ya ço­cu­ğun ye­ri­nin de­ğiş­ti­ril­me­me­si için alı­na­cak ida­ri ted­bir­ler gi­bi ko­nu­lar­da iç hu­ku­ku­muz­da dü­zen­le­me boş­lu­ğu bu­lun­mak­ta­dır. Bu boş­lu­ğun dol­du­rul­ma­sı için, söz­leş­mey­le üst­len­di­ği­miz gö­rev ve iş­le­rin ya­sal çer­çe­ve­si­ni oluş­tur­mak ve bu su­ret­le Türk hu­kuk mev­zu­a­tıy­la uyum sağ­lan­ma­sı ama­cıy­la uy­gu­la­ma ka­nu­nu çı­ka­rıl­ma­sı­na ih­ti­yaç du­yul­muş­tur.

Bu ta­sa­rı ha­zır­la­nır­ken, baş­ta ta­raf Av­ru­pa Bir­li­ği üye­si ül­ke­ler ol­mak üze­re, ta­raf ül­ke­le­rin uy­gu­la­ma ka­nun­la­rı da göz önün­de tu­tul­muş­tur. Bu ta­sa­rı, anı­lan söz­leş­me­nin uy­gu­lan­ma­sı­nı sağ­la­ya­cak­tır.

Ço­cuk ka­çır­ma, gü­nü­müz­de sık sık kar­şı­mı­za çık­mak­ta­dır. Özel­lik­le fark­lı mil­let­le­re ait eş­le­rin bo­şan­ma­sı du­ru­mun­da ço­cuk ka­çır­ma olay­la­rı­na sık­ça rast­lan­mak­ta­dır. Söz ko­nu­su ço­cuk olun­ca da ko­nu hükûmet­ler dü­ze­yin­de ele alın­mak­ta­dır.

De­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri, Türk mil­le­ti ola­rak çok gü­zel bir sö­zü­müz var, ço­cuk ye­ni doğ­du­ğun­da de­riz ki: “Al­lah ana­lı ba­ba­lı bü­yüt­sün.” İş­te, bu söz­leş­me­nin ve bu­gün üze­rin­de ko­nuş­tu­ğu­muz ta­sa­rı­nın ana te­ma­sı da bu­dur. Ya­ni, bir şekil­de, ana­sın­dan, ba­ba­sın­dan, her iki­sin­den ve­ya bi­rin­den ay­rı ka­lan ço­cuk­la­rın men­fa­at­le­ri­nin ko­run­ma­sı. İş­te, bu ha­yat içe­ri­sin­de ya­şa­dı­ğı­mız bir­çok olay ne­ti­ce­sin­de de böy­le gü­zel bir söz, Türk mil­le­ti ta­ra­fın­dan, ye­ni do­ğan ço­cuk­lar için gü­zel bir te­men­ni ola­rak söy­len­miş­tir.

Ta­bi­i, bu ta­sa­rı ger­çek­ten ih­ti­yaç­tan doğ­muş­tur. Ulus­la­ra­ra­sı bir söz­leş­me­yi ka­bul et­mi­şiz ve bu­nun boş­lu­ğu­nu dol­dur­mak üze­re, uy­gu­la­ma­dan kay­nak­la­nan boş­lu­ğu dol­dur­mak üze­re bu ka­nun ta­sa­rı­sı gel­miş­tir. Fa­kat, ben bu ko­nu­da şunu da­… Ta­bi­i, olay­lar­da mut­la­ka ta­raf ül­ke­ler söz ko­nu­su. Ta­raf ül­ke­ler söz ko­nu­su olun­ca da her ül­ke ken­di va­tan­da­şı­nın men­fa­at­le­ri­ni ko­ru­mak gi­bi bir dav­ra­nış içe­ri­si­ne gir­mek­te. Böy­le olun­ca da bir­çok sı­kın­tı or­ta­ya çık­mak­ta.

Ben, bu ko­nu­da Tür­ki­ye­’­de ya­şan­mış bir ola­yı da siz­le­re ak­tar­mak is­ti­yo­rum. Ba­kın, çok il­ginç­tir, Tür­ki­ye ile Ame­ri­ka ara­sın­da bu ko­nu­da il­ginç bir da­va or­ta­ya çık­mış ve bu­gün de ha­ki­ka­ten bir tra­je­di ya­şan­mak­ta­dır. Ame­ri­ka­’­da ya­şa­yan Türk va­tan­da­şı bir pro­fe­sör, yir­mi beş yıl Ame­ri­ka­’­da ya­şa­dı­ğı dö­nem içe­ri­sin­de, bo­şan­mak üze­re olan Ame­ri­ka­lı bir ha­nım­la iliş­ki ku­ru­yor, bu iliş­ki ne­ti­ce­sin­de de bir ço­cuk­la­rı olu­yor. Ta­bi­i, bu­ra­ya ka­dar her şey nor­mal ama bo­şan­mak üze­re olan Ame­ri­ka­lı ha­nı­mın eşi kı­sır. Ya­ni, bi­zim, Ame­ri­ka­’­da ya­şa­yan Türk va­tan­da­şı pro­fe­sö­rü­müz­le iliş­ki kur­ma­sı­nın asıl ne­de­ni ko­ca­sı­nın kı­sır ol­ma­sı. Ço­cuk ol­duk­tan son­ra tek­rar ko­ca­sı­na dö­nü­yor, ço­cu­ğuy­la bir­lik­te bir baş­ka eya­le­te göç edi­yor. Ta­bi­i, Türk ba­ba, hak­lı ola­rak, ço­cu­ğu­nun pe­şi­ne dü­şe­rek ço­cu­ğu­nu bu­lu­yor ve Tür­ki­ye­’­ye ge­ti­ri­yor. Ame­ri­ka­’­da açı­lan da­va ne­ti­ce­sin­de, pro­fe­sö­rün ban­ka he­sap­la­rı­na el ko­nu­lu­yor, tu­tuk­la­ma ka­ra­rı çı­ka­rı­lı­yor, ce­za ve­ri­li­yor ve 1.040 do­lar da ço­cuk için na­fa­ka is­te­ni­yor ve ka­bul edi­li­yor.

Ta­bi­i, ço­cuk Tür­ki­ye­’­ye gel­dik­ten son­ra da an­ne­si ar­ka­sın­dan Tür­ki­ye­’­ye ge­li­yor ve Tür­ki­ye­’­de da­va açı­lı­yor. An­ka­ra 25. As­li­ye Hu­kuk Mah­ke­me­sin­de, 3 Ha­zi­ran 2003’te, ço­cu­ğun ba­ba­ya ve­ril­me­si­ne ka­rar ve­ri­li­yor. Bu­ra­ya ka­dar her şey nor­mal. Ama, bu ka­rar­dan son­ra Ame­ri­kan Bü­yü­kel­çi­si Ada­let Ba­ka­nı­mı­zı zi­ya­ret edi­yor -ki, ga­ze­te­le­re yan­sı­dı­ğı şek­liy­le de- Sa­yın Baş­ba­ka­nı­mı­zın Ame­ri­ka zi­ya­re­tin­de Ame­ri­kan Baş­ka­nı bu ko­nu­yu gün­de­me ge­ti­ri­yor.

Ya­ni, ço­cuk ko­nu­su çok has­sas bir ko­nu, he­le ül­ke­le­ri il­gi­len­dir­di­ğin­de dev­let baş­kan­la­rı, baş­ba­kan­lar bi­le bu ko­nu­ya mü­da­ha­le edi­yor­lar.

Da­ha son­ra, yi­ne, Ada­let Ba­kan­lı­ğı­na Ame­ri­kan Dı­şiş­le­ri Ba­kan­lı­ğı bir ya­zı ya­zı­yor, di­yor ki: “Bu Söz­leş­me­’­ye da­ya­na­rak yar­gı­la­ma­nın hız­lı bir şekil­de ya­pıl­ma­sı.” Ada­let Ba­ka­nı­mız Ame­ri­kan Dı­şiş­le­ri Ba­ka­nı­nın gön­der­di­ği bu ya­zı­yı mah­ke­me­ye gön­de­ri­yor ve ko­nu Yar­gı­tay­dan ge­ri ge­li­yor, 7. Ai­le Mah­ke­me­si­ne ge­li­yor; 25. As­li­ye Hu­kuk de­ğil, 7. Ai­le Mah­ke­me­si­ne. 7. Ai­le Mah­ke­me­sin­de çok hız­lı bir şekil­de bu da­va gö­rü­lü­yor ve da­va­nın avu­ka­tı “Mah­ke­me­den, sa­vun­mak­tan vaz­ge­çi­yo­rum. Bu da­va­ya mü­da­ha­le var­dır, onun için ben sa­vun­ma hak­kım­dan fe­ra­gat edi­yo­rum.” di­yor. Ni­te­kim, bu 7. Ai­le Mah­ke­me­si Yar­gı­ta­yın boz­ma ka­ra­rı­na uyu­yor ve tek­rar Yar­gı­ta­ya gi­di­yor ve Yar­gı­tay­da ona­nı­yor.

Ta­bi­i, bu hu­ku­ki bir ko­nu, bu ko­nu­da di­ye­ce­ğim bir şey yok. Ama ba­kın, biz bu im­za­la­dı­ğı­mız Söz­leş­me­’­nin ge­rek­le­ri­ne uy­mu­şuz ve Ame­ri­ka Dev­le­ti ken­di va­tan­daş­la­rı­nın hak­la­rı­nı ko­ru­mak için, Bü­yü­kel­çi­si va­sı­ta­sıy­la, Baş­ka­nı va­sı­ta­sıy­la bu ko­nu­da mü­da­hil ol­muş. Ni­te­kim, Tür­ki­ye­’­de ka­rar ve­ril­miş, ço­cuk an­ne­si­ne ia­de edil­miş.

Dün, ben, bu ai­ley­le Ame­ri­ka­’­da gö­rüş­tüm. Şim­di, şu an­da ço­cuk Ame­ri­ka­’­da an­ne­si­nin ya­nın­da ya­ni ko­ca­sı­nın kı­sır ol­du­ğun­dan do­la­yı bi­zim pro­fe­sör­le iliş­ki ku­ran an­ne­si­nin ya­nın­da. Şim­di, bi­zim ço­cu­ğun ba­ba­sı, Türk va­tan­da­şı pro­fe­sör ço­cu­ğuy­la gö­rüş­tü­rül­mü­yor.

De­ğer­li ar­ka­daş­la­rım, bu­nu şunun için söy­lü­yo­rum: Bu, iş­te, üç dört se­ne ön­ce Tür­ki­ye­’­de ya­şan­mış sı­cak bir va­ka. Bu, ga­ze­te­le­re yan­sı­mış ve mah­ke­me­lik ol­muş. Elim­de bu ko­nu­da da­ha faz­la da bil­gi var. Bu da­va­yı yü­rü­ten avu­kat­la da gö­rüş­tüm.

Bu­ra­da şunu vur­gu­la­mak is­ti­yo­rum: Ya­ni, na­sıl dü­zen­le­me ya­par­sak ya­pa­lım, ulus­la­ra­ra­sı söz­leş­me­ler ko­nu­sun­da -üzü­le­rek söy­lü­yo­rum- güç­lü dev­let­ler ve­ya bu ko­nu­da ken­di va­tan­da­şı­nın hak­kı­nı ko­ru­ma nok­ta­sın­da bas­tı­ran dev­let­ler söz­leş­me fa­lan din­le­mi­yor­lar. Eğer bu söz­leş­me­le­re uyu­la­cak ol­say­dı, ço­cu­ğu Ame­ri­ka­’­ya ia­de edi­len pro­fe­sör bu­gün ço­cu­ğuy­la gö­rü­şe­bi­lir, onu zi­ya­ret ede­bi­lir nok­ta­da olur­du. Bu söz­leş­me­ye rağ­men, Ame­ri­ka, Türk ba­ba­nın ço­cu­ğuy­la gö­rüş­me­si­ne he­nüz izin ver­me­miş­tir, da­va 2003 yı­lın­da ne­ti­ce­len­me­si­ne rağ­men.

Ta­bi­i, bu ta­sa­rı, ulus­la­ra­ra­sı bir söz­leş­me­nin ka­bu­lü ne­ti­ce­sin­de -bu ta­sa­rı­nın uy­gu­lan­ma­sı nok­ta­sın­da- ge­ti­ril­miş bir ka­nun ta­sa­rı­sı­dır. Biz, bu eleş­ti­ri­le­ri­mi­zi ve­ya bu dü­şün­ce­le­ri­mi­zi pay­laş­tık­tan son­ra, Mil­li­yet­çi Ha­re­ket Par­ti­si Gru­bu adı­na bu ta­sa­rı­ya olum­lu oy ve­re­ce­ği­mi­zi be­yan edi­yo­ruz.

Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (Al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ço­ba­noğ­lu.

Grup­lar adı­na dör­dün­cü söz, De­mok­ra­tik Top­lum Par­ti­si adı­na Şır­nak Mil­let­ve­ki­li Se­va­hir Ba­yın­dı­r’­ın.

Bu­yu­run Sa­yın Ba­yın­dır. (DTP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

Sü­re­niz yir­mi da­ki­ka.

DTP GRU­BU ADI­NA SE­VA­HİR BA­YIN­DIR (Şır­nak) – Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; Ulus­la­ra­ra­sı Ço­cuk Ka­çır­ma­nın Hu­kukî Veç­he­le­ri­ne Da­ir Ka­nun Ta­sa­rı­sı ve Ada­let Ko­mis­yo­nu Ra­po­ru hak­kın­da gö­rüş­le­ri­mi­zi sun­mak için gru­bum adı­na ko­nuş­mak üze­re hu­zur­la­rı­nız­da­yım. Ön­ce­lik­le, yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum.

Ko­nu hak­kın­da gö­rüş­le­ri­mi be­lirt­me­den ön­ce 25 Ka­sım dün­ya­da “Ka­dı­na Yö­ne­lik Şid­de­te Ha­yır Gü­nü” ol­ma­sı iti­ba­rıy­la söz hak­kı ta­le­bin­de bu­lun­muş­tum, bel­ki sı­ra gel­me­ye­bi­lir, bu ve­si­ley­le bu­ra­dan dün­ya­da ka­dı­na dö­nük ay­rım­cı­lı­ğın or­ta­dan kal­dı­rıl­dı­ğı, cins­ler ara­sı ba­rı­şın sağ­lan­dı, kim­se­nin cin­sin­den, di­lin­den, kül­tü­rün­den, inan­cın­dan do­la­yı ay­rım­cı­lı­ğa ta­bi tu­tul­ma­ya­ca­ğı bir dün­ya di­le­ğiy­le ba­şa­rı­lar di­li­yo­rum.

Bu ya­sa ta­sa­rı­sı­nın tar­tı­şıl­dı­ğı bu­gün dün­ya­da ve Tür­ki­ye­’­de ço­cuk­la­rın ge­nel du­ru­mu­na bir göz at­ma­nın doğ­ru ola­ca­ğı ka­nı­sın­da­yım. Ço­cuk ka­çır­ma­la­rı­nın ne­den­le­ri­ni tar­tı­şır­ken, yok­sul­luk ve kü­re­sel eşit­siz­lik so­run­la­rı­nın da mut­lak su­ret­le in­ce­len­me­si ge­rek­mek­te­dir.

Ço­cuk hak­la­rı, in­san hak­la­rı ko­nu­sun­dan ay­rıl­ma­ya­cak bir prob­lem­dir ve mut­la­ka ay­nı düz­lem­de tar­tı­şıl­ma­lı­dır. Bir­leş­miş Mil­let­le­rin Bin­yıl Zir­ve­si­’n­den son­ra 2002 yı­lın­da Bir­leş­miş Mil­let­ler Ge­nel Ku­ru­lu ço­cuk özel otu­ru­mu, eko­no­mik kal­kın­ma­yı ço­cuk­lar için uy­gun bir dün­ya ya­rat­ma­sı­na bağ­la­mış­tır.

İler­le­me­yi sağ­la­ma­nın yo­lu ca­zip slo­gan­lar ve iyi ni­yet­le ol­maz. Sür­dü­rü­le­bi­lir kal­kın­ma­nın yo­lu akıl­lı­ca ya­tı­rım­lar­la bir­lik­te ada­let, top­lum­sal cin­si­yet eşit­li­ği ve ço­cuk­la­ra özen­li ve ka­rar­lı bir ba­kış sa­hip­le­ni­şi­dir.

Ül­ke­miz, Ço­cuk Hak­la­rı Söz­leş­me­si­’­ni, azın­lık­la­ra men­sup ço­cuk­la­rın ken­di dil­le­ri­ni, kül­tür­le­ri­ni ve din­le­ri­ni öğ­ren­me ve ya­şa­ya­bil­me hak­la­rın­dan bah­se­den 17, 29 ve 30’un­cu mad­de­le­ri­nin Tür­ki­ye Cum­hu­ri­ye­ti Ana­ya­sa­sı ve 24 Tem­muz 1923 ta­rih­li Lo­zan Ant­laş­ma­sı hü­küm­le­ri­ne ve ru­hu­na uy­gun ola­rak yo­rum­la­ma hak­kı­nı sak­lı tu­ta­rak, 1994 yı­lın­da ka­bul et­miş­tir.

Bu söz­leş­me­de şid­det ve is­tis­ma­rın or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı is­ten­mek­te, tüm ço­cuk­la­rın kız ve er­kek ol­mak üze­re eği­tim ve sağ­lık hiz­met­le­rin­den eşit ya­rar­lan­ma­sı­na ola­nak ta­nın­ma­sı ön­gö­rül­mek­te­dir.

İnsan Hak­la­rı Ev­ren­sel Be­yan­na­me­si­’­nin 26’ncı mad­de­si “Her­kes eği­tim hak­kı­na sa­hip­tir ve eği­tim, in­san ki­şi­li­ği­ni tam ge­liş­tir­me­ye ve in­san hak­la­rı ile te­mel öz­gür­lük­le­ri güç­len­dir­me­ye yö­ne­lik ol­ma­lı­dır.” der. Ay­rı­ca, Ço­cuk Hak­la­rı Söz­leş­me­si­’­nin 24’ün­cü mad­de­sin­de “Ta­raf dev­let­ler, ulu­sal du­rum­la­rı­na gö­re ve ola­nak­la­rı öl­çü­sün­de ana ba­ba­ya ve ço­cu­ğun ba­kı­mı­nı üst­le­nen di­ğer ki­şi­le­re, ço­cu­ğun bu hak­kı­nın uy­gu­lan­ma­sın­da yar­dım­cı ol­mak ama­cıy­la ge­rek­li ön­lem­le­ri alır ve ge­rek­si­nim ol­du­ğu tak­dir­de, özel­lik­le bes­len­me, gi­yim ve ba­rın­ma ko­nu­la­rın­da mad­di yar­dım ve des­tek prog­ram­la­rı uy­gu­lar­lar.” il­ke­si ka­bul edi­lir. Bu du­rum­da ço­cu­ğun ba­kım, ge­li­şim ve eği­ti­min­den ön­ce­lik­le ana ba­ba ve ya­sal va­si­ler so­rum­lu tu­tul­mak­la be­ra­ber, ço­cu­ğun söz ko­nu­su hak­la­rı­nın ko­run­ma­sı ve sağ­lan­ma­sı ko­nu­sun­da ni­ha­i so­rum­lu­luk dev­le­te ve­ril­miş­tir. An­cak, ulus­la­rın ço­ğu, ar­tan borç yü­kü, eko­no­mik dur­gun­luk ve eko­no­mik kü­çül­me teh­li­ke­si, hız­lı nü­fus ar­tı­şı, sa­vaş­lar, si­vil çe­kiş­me­ler, ço­cuk ölüm­le­ri ve çev­re­sel bo­zul­ma­nın yay­gın­laş­ma­sı so­run­la­rıy­la kar­şı kar­şı­ya­dır. Tür­ki­ye­’­de de du­rum fark­lı de­ğil­dir.

Eko­no­mik İş­bir­li­ği ve Kal­kın­ma Teş­ki­la­tı­nın ha­zır­la­dı­ğı 2007 yı­lı Eği­tim Ra­po­ru­’n­da Tür­ki­ye gay­ri­sa­fi millî ha­sı­la­dan eği­ti­me en az kay­nak ayı­ran ül­ke­le­rin ba­şın­da yer al­mak­ta­dır. Bu du­rum ise, eği­ti­min ni­te­li­ği­nin ar­tı­rıl­ma­sı­nı bü­yük öl­çü­de en­gel­le­mek­te­dir. He­men her yıl ya­pı­lan de­ği­şik­lik­ler­le yap­boz tah­ta­sı­na dön­dü­rü­len eği­tim sis­te­mi­miz, Ta­lim-Ter­bi­ye Ku­ru­lu­nun ini­si­ya­ti­fi­ne bı­ra­kıl­mış ve ço­cuk­la­rı­mız bi­rer ko­ba­ya dö­nüş­tü­rül­müş­ler­dir.

Her ne ka­dar, ço­cuk­la­ra ve­ri­len mes­lek eği­tim­le­rin­de bir­ta­kım dü­zen­le­me­le­re ve iyi­leş­tir­me­le­re gi­dil­diy­se de bu­nun ye­ter­li ol­ma­dı­ğı da or­ta­da­dır.

Te­o­rik an­lam­da ve­ri­len des­tek­le­re kar­şın, pra­tik alan­da­ki uy­gu­la­ma­lar ol­duk­ça fark­lı­dır. Ör­ne­ğin, ül­ke­miz Av­ru­pa Sos­yal Şar­tı­’­nın “Ço­cuk­lar ve genç­le­rin uğ­ra­ya­cak­la­rı be­den­sel ve ma­ne­vi teh­li­ke­le­re kar­şı özel ko­run­ma hak­kı­na sa­hip­tir.” di­yen 7’nci mad­de­si­ni ve “Me­de­ni hâlle­ri ve ai­le iliş­ki­si­ne ba­kıl­mak­sı­zın ana­lar ve ço­cuk­lar uy­gun sos­yal ve eko­no­mik ko­run­ma hak­kı­na sa­hip­tir.” içe­rik­li 17’nci mad­de­si­ni hâlâ ka­bul et­me­mek­te­dir. Av­ru­pa Bir­li­ği­ne üye ol­ma­ya ça­lı­şan, Ana­ya­sa­’­sın­da da be­lir­til­di­ği üze­re sos­yal bir dev­let olan ül­ke­mi­zin bu mad­de­le­ri ka­bul et­me­me­si dü­şün­dü­rü­cü de­ğil mi?

Ay­rı­ca, 2001 ta­rih­li Si­ber Suç­la­ra İliş­kin Av­ru­pa Kon­se­yi Söz­leş­me­si ile 2005 ta­rih­li İnsan Ka­çak­çı­lı­ğı­na Kar­şı Söz­leş­me­’­yi de he­nüz im­za­la­ma­yan Tür­ki­ye­’­de ço­cuk ka­çak­çı­lı­ğı ve İnter­net üze­rin­den ya­pı­lan ço­cuk por­nog­ra­fi­si ko­nu­sun­da ol­duk­ça bü­yük boş­luk­lar ya­şan­mak­ta­dır. Du­ru­mun ne den­li va­him ol­du­ğu med­ya­da yer alan ha­ber­ler­den de an­la­şıl­mak­ta­dır. Mağ­dur ço­cuk­lar için ku­ru­lan psi­ko­sos­yal ko­ru­ma, ön­le­me ve mü­da­ha­le bi­rim­le­ri yay­gın ve et­ki­li de­ğil­dir. Tüm bu hu­sus­lar Bir­leş­miş Mil­let­ler Ço­cuk Hak­la­rı Ko­mi­te­si­nin Tür­ki­ye ra­po­run­da be­lir­til­miş ve ül­ke­miz sert bir bi­çim­de eleş­ti­ril­miş­tir.

Yok­sul­lu­ğun ve aç­lı­ğın bir so­nu­cu ola­rak so­kak­lar­da, atöl­ye­ler­de, tar­la­lar­da, hat­ta fu­huş sek­tö­rün­de bi­le ça­lı­şan ço­cuk­lar gör­mek­te­yiz. Ço­cuk iş­çi­li­ği ül­ke­mi­zin bir ger­çe­ği­dir ve alın­ma­ya ça­lı­şı­lan tüm ön­lem­le­re rağ­men bu so­run de­vam et­mek­te­dir. 1970 yı­lın­da nü­fu­sun yüz­de 34,2’si şehir­ler­de, yüz­de 67,6’sı kır­sal ke­sim­de ya­şı­yor­ken, bu oran 2000 yı­lı iti­ba­rıy­la tam ter­si­ne dön­müş, hal­kın yüz­de 70,6’sı kent­le­re göç et­miş, yüz­de 29,4’ü kır­sal­da kal­mış­tır.

Bü­yük şehir­ler­de son yıl­lar­da so­kak­lar­da men­dil sat­ma­ya ça­lı­şan ço­cuk­la­rın çok bü­yük bir kıs­mı, ül­ke­miz­de ya­şa­nan ça­tış­ma sü­re­ci son­ra­sın­da köy­le­rin­den zor­la göç et­ti­ri­len ça­re­siz ai­le­le­rin ço­cuk­la­rı­dır. Bü­yük şehir­ler­de ya­şam mü­ca­de­le­si ve­ren bu ai­le­ler ve ço­cuk­la­rı­nın suç ör­güt­le­ri ta­ra­fın­dan is­tis­mar edil­di­ği, pek çok genç ve ço­cu­ğun kap­kaç çe­te­le­ri ta­ra­fın­dan ma­şa ola­rak kul­la­nıl­dı­ğı ar­tık, her­kes ta­ra­fın­dan bi­lin­mek­te­dir. Çün­kü, ça­tış­ma or­tam­la­rın­da top­lum­sal ku­rum­lar ve ya­pı­la­rın çö­kü­şü­ne eş­lik eden hu­kuk­suz­luk­lar, suç oran­la­rın­da ar­tış, cin­sel şid­det, sö­mü­rü, is­tis­mar ve eği­tim hak­kın­dan mah­rum kal­ma gi­bi so­run­la­ra yol açar. Bu or­tam­lar­da en çok za­rar gö­ren­ler ço­cuk­lar­dır.

Ana­ya­sa­’­nın 50’nci mad­de­sin­de­ki “Kim­se, ya­şı­na, cin­si­ye­ti­ne ve gü­cü­ne uy­ma­yan iş­ler­de ça­lış­tı­rı­la­maz.

Kü­çük­ler ve ka­dın­lar ile be­denî ve ruhî ye­ter­siz­li­ği olan­lar ça­lış­ma şart­la­rı ba­kı­mın­dan özel ola­rak ko­ru­nur­lar.” il­ke­si­ne rağ­men, Tür­ki­ye­’­de, ye­ni İş Ka­nu­nu­’­nun 71’in­ci mad­de­sin­de de ça­lış­ma ya­şı­nın on beş ola­rak sap­tan­dı­ğı gö­rül­mek­te­dir. On beş ya­şın­dan kü­çük ço­cuk­la­rın ça­lış­tı­rıl­ma­la­rı ya­sak­tır. An­cak yi­ne ay­nı Ya­sa­’­da “Oku­la de­vam eden ço­cuk­la­rın eği­tim dö­ne­min­de­ki ça­lış­ma sü­re­le­ri, eği­tim sa­at­le­ri dı­şın­da ol­mak üze­re, en faz­la gün­de iki sa­at ve haf­ta­da on sa­at ola­bi­lir.” den­mek­te­dir. Bu son iba­rey­le, ya­sa ko­yu­cu, her ne ka­dar ço­cu­ğu ko­ru­ma­ya dö­nük bir­ta­kım il­ke­ler be­nim­se­miş­se de “eği­tim dö­ne­min­de­ki ço­cuk­lar” gi­bi be­lir­siz bir ifa­dey­le, ça­lış­ma ya­şı­nı tam ola­rak an­la­şı­la­ma­yan bir ya­şa ka­dar dü­şü­re­rek ço­cuk­la­rın ye­ter­li eği­ti­mi al­mak­sı­zın iş gü­cü ola­rak kul­la­nı­mı­nı meş­ru­laş­tır­mış­tır. İş Ya­sa­sı­’­nın 104’ün­cü mad­de­sin­de ise, bu hü­küm­le­ri ye­ri­ne ge­tir­me­yen iş­ve­ren­le­re, 500 YTL gi­bi hiç­bir cay­dı­rı­cı­lı­ğı ol­ma­yan bir ce­za ön­gö­rül­mek­te­dir. Ço­cu­ğun ge­li­şim ve eği­ti­min­de­ki ai­le ve dev­le­tin yü­küm­lü­lü­ğü azal­tıl­mış, he­nüz ge­liş­mek­te olan ço­cu­ğun ken­di­si­ne ağır bir so­rum­lu­luk yük­len­mek­te­dir.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; bu­gün ucuz iş gü­cü ola­rak gö­rü­len ço­cuk eme­ği, uzun va­de­de, ül­ke için çok pa­ha­lı bir emek hâli­ne dö­nüş­mek­te­dir. Ço­cuk iş­çi­li­ği, dün­ya­da gün­de­min en üst sı­ra­lar­da yer al­ma­sı ge­re­ken, ön­ce­lik­li çö­züm bek­le­yen bir so­run­dur. Ça­lı­şan ço­cuk sa­yı­sı­nı tam ola­rak söy­le­mek müm­kün ol­ma­sa da, ILO araş­tır­ma­la­rı­na gö­re, dün­ya­da 5-14 yaş gru­bun­da 250 mil­yon, 12-17 yaş gru­bun­da ise 283 mil­yon ço­cuk, ça­lış­tı­ğı için oku­la de­vam et­me­mek­te­dir­ler. Ül­ke­miz­de ise, Dev­let İsta­tis­tik Ens­ti­tü­sü­nün ve­ri­le­ri­ne gö­re, eko­no­mik iş­ler­de ça­lı­şan 6-17 yaş gru­bun­da 1 mil­yon 637 bin ço­cuk­tan bü­yük bir kıs­mı ta­rım­da, ge­ri ka­lan ise sa­na­yi, ti­ca­ret ve hiz­met sek­tö­rün­de ça­lış­mak­ta­dır. Tür­ki­ye, her ne ka­dar sa­na­yi­leş­me dön­gü­sü­ne gir­miş bir ül­ke ol­sa da, ge­liş­miş ül­ke­le­re gö­re eko­no­mik güç­lük­ler ya­şa­ma­ya da de­vam et­mek­te­dir. Sos­yal dö­nü­şüm kıs­ka­cın­da, ça­lı­şan ço­cuk­lar­la il­gi­li sos­yal so­run­lar­la mü­ca­de­le­de, cid­di an­lam­da kay­na­ğa ih­ti­yaç var­dır. Bu zor ça­lış­ma ko­şul­la­rın­da mü­ca­de­le ve­ren ço­cuk­la­rın bü­yük bir kıs­mı oku­la gi­de­me­mek­te, gi­den­ler ise ba­şa­rı­sız ol­mak­ta­dır. Eği­tim­siz, sa­hip­siz ço­cuk­la­rın or­gan, fu­huş maf­ya­la­rı, kö­tü ni­yet­li grup­la­rın tu­za­ğı­na düş­me­le­ri ve is­tis­mar edil­me­le­ri de ka­çı­nıl­maz so­nuç ola­rak önü­mü­ze çık­mak­ta­dır.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; yok­sul­luk, ço­cuk is­tis­mar­la­rı­nın ve ka­çır­ma­la­rı­nın en bü­yük ne­de­ni­dir. Ço­cuk­la­rın hem be­den­le­ri­ni hem zih­ni­yet­le­ri­ni tah­rip eden yok­sul­luk, so­nuç­ta, da­ha son­ra­ki ku­şak­la­ra ge­çe­rek bir kı­sır dön­gü oluş­tur­mak­ta­dır. Sağ­lık­sız bir top­lum, be­ra­be­rin­de suç ve kri­mi­na­li­te, her ge­çen gün ar­tar ve ge­rek­li ön­lem­ler alın­maz­sa ön­le­ne­mez bir hâl alır.

Ço­cuk is­tis­ma­rı üze­rin­de cid­di bir­ta­kım ça­lış­ma­lar ya­pı­la­ca­ğı ve ön­lem­ler alı­na­ca­ğı yer­de med­ya­nın da kat­kı­sıy­la olay­la­rın se­be­bi fark­lı yer­ler­de aran­mak­ta­dır. Ya­şa­dık­la­rı­mız top­lum­sal çü­rü­me­nin bir so­nu­cu­dur. Yaş­la­rı dört ile yir­mi ara­sın­da de­ği­şen ço­cuk­la­rın, kay­bo­lup son­ra­dan te­ca­vüz edi­le­rek öl­dü­rül­me­si, top­lum­sal çü­rü­me­nin bir ör­ne­ği de­ğil­se ne ile izah edi­le­bi­lir? İnsan Hak­la­rı Der­ne­ğin­den alı­nan ve­ri­le­re gö­re 2007 yı­lı­nın ilk al­tı ayın­da 21 ço­cuk in­ti­har et­miş, 15 ta­ne­si ise in­ti­ha­ra te­şeb­büs et­miş. Ha­ne için­de şid­de­te uğ­ra­ya­rak ölen ço­cuk sa­yı­sı 7 iken, 22 ya­ra­lı tes­pit edil­miş, bun­la­rın 6 ta­ne­si­nin en­sest iliş­ki­ye ma­ruz kal­dı­ğı be­lir­til­miş­tir. Top­lum­sal alan­da şid­de­te uğ­ra­yan ço­cuk­la­rın 21 ta­ne­si ya­şa­mı­nı yi­tir­miş, 37 ta­ne­si ağır ya­ra­lı kur­tul­muş, 56 ta­ne­si de te­ca­vü­ze uğ­ra­mış­tır. Der­ne­ğin tes­pit et­ti­ği fuh­şa zor­la­nan ço­cuk sa­yı­sı ise 13’tür. Tes­pit edi­le­bi­len bu ra­kam­lar bi­le du­ru­mun va­ha­me­ti­ni or­ta­ya koy­mak­ta­dır.

Ço­cuk­la­ra yö­ne­lik şid­de­tin hiç­bir ma­ze­re­ti ola­maz. Pa­ris İlke­le­ri­’n­de de be­lir­til­di­ği gi­bi, bu­nun­la mü­ca­de­le et­mek için ço­cuk hak­la­rı­nı gö­ze­te­cek bir om­buds­man­lık ve­ya bir ço­cuk hak­la­rı ko­mis­yo­nu ku­rul­ma­sı alı­na­cak ön­lem­ler­de so­mut bir ge­liş­me ya­rat­mak için bir fır­sat ola­cak­tır.

Ço­cuk­lar­la il­gi­li ön­ce­lik­li çö­zül­me­si ge­re­ken bir di­ğer ko­nu ise ço­cuk ti­ca­re­ti ve ka­çak­çı­lı­ğı­dır. Bir­leş­miş Mil­let­ler Ço­cuk Fo­nu (UNI­CEF) ço­cuk ti­ca­re­ti ve genç­le­rin sö­mü­rü­sü­ne kar­şı mev­cut mü­ca­de­le yol­la­rı­nı eleş­ti­ren bir ra­por ya­yım­la­dı. Ra­po­ra gö­re, da­ha çok so­ru­na dik­kat çek­me­ye yö­ne­lik ol­du­ğu be­lir­ti­len bu prog­ram­lar­da çok az ba­şa­rı kay­de­dil­miş­tir. Ra­por­da, yo­ğun­la­şıl­ma­sı ge­re­ken nok­ta­nın ön­lem al­mak ol­du­ğu­na dik­kat çe­kil­mek­te­dir. Ra­po­run eleş­ti­ri ge­tir­di­ği nok­ta, so­ru­na dik­kat çek­me­ye yö­ne­lik kam­pan­ya­lar­dır. Bu kam­pan­ya­la­rın ço­cuk­lar­dan çok ye­tiş­kin­le­ri he­def al­dı­ğı, an­cak ka­çak­çı­la­rın ya­ban­cı­lar­dan çok ço­cu­ğun ai­le üye­le­ri ya da ya­kın­la­rın­dan çık­ma­sı ko­nu­su­na ge­re­ken öze­nin gös­te­ril­me­di­ği vur­gu­lan­mak­ta­dır.

Ra­por­da, sa­tı­lan pek çok ço­cu­ğun ya ai­le içi şid­det ya da ta­ci­ze ma­ruz kal­dı­ğı be­lir­til­mek­te ve ço­cuk ti­ca­re­ti­nin yo­ğun ya­şan­dı­ğı ül­ke­ler­de ai­le­le­rin bö­lün­me­si­ni ön­le­mek ama­cıy­la sos­yal hiz­met­le­re da­ha faz­la ya­tı­rım ya­pıl­ma­sı, so­run­la­rın tes­pi­ti için ço­cuk­lar­la ça­lı­şan ki­şi­le­re da­ha iyi eği­tim ve­ril­me­si çağ­rı­sı ya­pıl­mak­ta­dır. Ül­ke­mi­zin de bu çağ­rı­ya uya­ca­ğı­nı ve ge­rek­li ön­lem­le­ri ala­ca­ğı­nı gö­nül­den di­li­yo­ruz.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; ILO ta­ra­fın­dan 1999, Tür­ki­ye ta­ra­fın­dan ise 2001 yı­lın­da ka­bul edi­len Ço­cuk İş­çili­ği­nin En Kö­tü Bi­çim­le­ri­nin Ön­len­me­si Acil Ey­lem Söz­leş­me­si isim­li 182 no.lu Söz­leş­me on se­kiz ya­şı­nı bi­tir­me­miş her­ke­si ço­cuk ola­rak ka­bul eder ve ço­cuk­la­rın en kö­tü bi­çim­ler­de­ki iş­çi­li­ği­nin ya­sak­lan­ma­sı­nı ve or­ta­dan kal­dı­rıl­ma­sı­nı te­min ede­cek acil ön­lem­ler al­ma­sı­nı is­ter. Tür­ki­ye bu An­laş­ma­’­nın al­tı­na im­za­sı­nı koy­muş­tur. Bu Söz­leş­me­­ye gö­re “en kö­tü bi­çim­ler­de­ki ço­cuk iş­çi­li­ği” ifa­de­si kö­le­lik ben­ze­ri uy­gu­la­ma­la­rın tüm bi­çim­le­ri­ni, ço­cu­ğun fa­hi­şe­lik­te, por­nog­ra­fik ya­yın­la­rın üre­ti­min­de, uyuş­tu­ru­cu mad­de­le­rin üre­ti­mi ya da pa­zar­lan­ma­sı gi­bi ya­sal ol­ma­yan iş­le­ri kap­sa­mak­ta­dır. Ay­rı­ca, Bir­leş­miş Mil­let­ler Ço­cuk Hak­la­rı Söz­leş­me­si­’­nin 1’in­ci mad­de­si, on se­kiz ya­şın al­tın­da­ki her­ke­si ço­cuk ka­bul eder. Ül­ke­miz, bu an­laş­ma­yı da ka­bul et­miş ve im­za­la­mış­tır. Bu bağ­lam­da, üze­rin­de tar­tış­mak­ta ol­du­ğu­muz ya­sa ta­sa­rı­sı­nın 3’ün­cü mad­de­si­nin (c) ben­din­de “Ço­cuk, on al­tı ya­şı­nı ta­mam­la­ma­mış ki­şi­le­ri ifa­de eder.” cüm­le­si, ka­bul et­ti­ği­miz bu söz­leş­me ile ters düş­mek­te. On al­tı-on se­kiz yaş ara­sın­da­ki ki­şi­le­rin han­gi ya­sa­la­ra ta­bi ka­la­ca­ğı ko­nu­sun­da çe­liş­ki ya­rat­mak­ta­dır.

Ana­ya­sa­’­nın, ulus­la­ra­ra­sı ant­laş­ma­la­rın onay­lan­ma­sı isim­li 90’ın­cı mad­de­si­ne gö­re, ulus­la­ra­ra­sı ant­laş­ma­lar ül­ke ya­sa­la­rın­da yer­le­ri­ni tam ola­rak bul­muş­lar­dır. Bu an­laş­ma­la­rın Ana­ya­sa­’­ya ay­kı­rı­lı­ğı yö­nün­de, Ana­ya­sa Mah­ke­me­si­ne baş­vu­ru­la­maz. Do­la­yı­sıy­la, Tür­ki­ye­’­nin, ILO ve di­ğer ulus­la­ra­ra­sı ku­ru­luş­lar­la im­za­la­dı­ğı ant­laş­ma­lar­la alı­nan ka­rar ve dü­zen­le­me­le­ri ken­di ka­nun­la­rı­na yan­sıt­ma­sı ve bun­la­ra ay­kı­rı dü­zen­le­me­ler ve uy­gu­la­ma­lar yap­ma­ma­sı ge­rek­mek­te­dir. Ya­sa ta­sa­rı­sın­da­ki bu çe­liş­ki­li ifa­de­ni­n…

BAŞ­KAN – Sa­yın Ba­yın­dır, bir sa­ni­ye.

Gö­rüş­tü­ğü­müz ta­sa­rı­nın mad­de­le­ri­ne ge­çi­le­bil­me­si­ne ka­dar sü­re­nin uza­tıl­ma­sı­nı oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

Te­şek­kür ede­rim.

Bu­yu­run.

SE­VA­HİR BA­YIN­DIR (De­vam­la) – Te­şek­kür ede­rim.

Ya­sa ta­sa­rı­sın­da­ki bu çe­liş­ki­li ifa­de­nin dü­zel­til­me­si­nin ya­nı sı­ra, dü­zel­til­me­si ge­re­ken baş­ka nok­ta­la­ra da sa­hip ol­du­ğu­nu dü­şü­nü­yo­ruz.

Ta­sa­rı­nın 1’in­ci mad­de­sin­de ve­la­yet hak­kı ih­lal edi­len ço­cuk­lar­dan bah­se­di­lir­ken, 2’nci mad­de­de ise bir ki­şi­ye ya da ku­ru­ma tek ba­şı­na bı­ra­kı­lan ve­la­yet hak­kın­dan bah­se­di­li­yor. Oy­sa, ulu­sal ya­sa­la­rı­mı­za gö­re ve­la­yet hak­kı, sa­de­ce, ana ya da ba­ba­ya ve­ri­len bir hak­tır. Hu­ku­ku­muz­da, ku­rum ve ki­şi­le­re ve­la­yet hak­kı de­ğil, sa­de­ce, ve­sa­yet ma­ka­mı ara­cı­lı­ğı ile tem­sil hak­kı ve­ril­mek­te­dir. Bu ne­den­le, 2’nci mad­de­de­ki fi­i­len kul­la­nıl­mak­ta olan ve­sa­yet, ve­la­yet, şah­si iliş­ki ku­rul­ma­sı hak­la­rı­nın ih­la­lin­den söz edil­me­li­dir. Bu du­rum­da da ya il­gi­li ya­sa­lar ya da bu ya­sa ta­sa­rı­sın­da­ki ifa­de­ler dü­zel­til­me­li­dir.

Ya­sa ta­sa­rı­sı­nın 3’ün­cü mad­de­si­nin (h) ben­din­de bah­se­di­len “pe­da­gog” ta­bi­ri, “ço­cuk ge­li­şim uz­ma­nı” ile de­ğiş­ti­ril­me­li­dir çün­kü ar­tık, ül­ke­miz­de böy­le bir mes­lek gru­bu yok­tur.

Yi­ne, ge­çi­ci ko­ru­ma ted­bir­le­ri­ni an­la­tan 10’un­cu mad­de­nin içe­ri­ğin­de bah­si ge­çen ted­bir­ler, yü­rür­lük­ten kal­dı­rı­lan 2253 sa­yı­lı Ya­sa­’­da yer al­mak­ta­dır. Ar­tık, ted­bir­ler, 5395 sa­yı­lı Ço­cuk Ko­ru­ma Ka­nu­nu­’y­la be­lir­len­miş­tir. Bu ne­den­le, 10’un­cu mad­de ye­ri­ne, 5395 sa­yı­lı Ya­sa­’­dan bah­se­dil­me­li, ko­ru­ma ka­rar­la­rı “5395 sa­yı­lı Ço­cuk Ko­ru­ma Ka­nu­nu­’­nun ko­ru­ma al­tı­na al­dı­ğı ye­rel mah­ke­me yet­ki­li­dir.” şek­lin­de dü­zel­til­me­li­dir. Ay­rı­ca, bu ted­bir­ler sı­nır­lan­dı­rıl­ma­yıp hâki­me tak­dir yet­ki­si de ta­nı­nır­sa çok da­ha iş­lev­sel ola­cak­tır.

Ta­sa­rı­nın 16’ncı mad­de­si­ne de da­va­la­rın be­lir­li bir sü­re­de bi­ti­ril­me­si­ni zo­run­lu kı­lan bir hü­küm ek­len­me­sin­de ya­rar var­dır. Ak­si tak­dir­de, da­va­lar, ba­sit yar­gı­la­ma usu­lü de ol­sa uzar gi­der.

17’nci mad­de­de, ka­rar­la­rın uy­gu­lan­ma­sı ke­sin­leş­me­si­ne bağ­lan­mak­ta­dır an­cak bi­lin­di­ği gi­bi ül­ke­miz­de, dos­ya­lar, Yar­gı­tay­da, ki­mi za­man yıl­lar bo­yu bek­len­mek­te­dir. Bu ne­den­le, Yar­gı­tay­da da bu ka­rar­la­rın ön­ce­lik­li ve be­lir­le­nen bir sü­re­de gö­rül­me­si hu­su­su ta­sa­rı­ya ek­len­me­li­dir.

27’nci mad­de­de yer alan, avu­kat ve mü­şa­vi­rin mas­raf­la­rı­nın öde­nek­ten kar­şı­lan­ma­ma­sı, pa­ra­sı ol­ma­yan­la­rın avu­kat tut­ma­sı­nı ve hak­la­rı­nı al­ma­sı­nı en­gel­ler ki bu da sos­yal dev­let an­la­yı­şı ile çe­liş­ki­li bir tu­tum­dur.

Sa­yın Baş­kan, de­ğer­li mil­let­ve­kil­le­ri; en baş­ta da be­lirt­ti­ğim gi­bi, ço­cuk hak­la­rı ve in­san hak­la­rı bir­bi­rin­den ay­rıl­maz bir bü­tün­dür. Eşit, öz­gür, ha­ne için­de ve si­ya­si alan­da ba­ğım­sız ira­de­siy­le ka­rar ve­re­bi­len, in­san­ca ça­lı­şan ve ya­şa­yan bi­rey­le­rin oluş­tur­du­ğu top­lum­lar­da, kuş­ku­suz ki ço­cuk­lar da da­ha mut­lu, ta­ci­ze, is­tis­ma­ra ve şid­de­te ma­ruz kal­ma­dan ya­şa­ya­cak ve ço­cuk ka­çır­ma­la­rı ve is­tis­ma­rı da en alt se­vi­ye­ye ine­cek­tir.

Yü­ce he­ye­ti­ni­zi say­gıy­la se­lam­lı­yo­rum. (DTP sı­ra­la­rın­dan al­kış­lar)

BAŞ­KAN – Te­şek­kür ede­rim Sa­yın Ba­yın­dır.

Şahıs­lar adı­na söz ta­lep­le­ri var­dır.

Ra­ma­zan Ba­şak, Şan­lı­ur­fa­… Yok.

Ah­met Ay­dın, Adı­ya­ma­n… Yok.

Re­cai Bir­gün, İzmi­r… Yok.

So­ru yok.

Ta­sa­rı­nın tü­mü üze­rin­de­ki gö­rüş­me­ler ta­mam­lan­mış­tır.

Mad­de­le­ri­ne ge­çil­me­si­ni oy­la­rı­nı­za su­nu­yo­rum: Ka­bul eden­le­r… Ka­bul et­me­yen­le­r… Ka­bul edil­miş­tir.

Ça­lış­ma sü­re­miz ta­mam­lan­mış­tır.

Ka­nun ta­sa­rı ve tek­lif­le­ri­ni sı­ra­sıy­la gö­rüş­mek için, 22 Ka­sım 2007 Per­şem­be gü­nü, alı­nan ka­rar ge­re­ğin­ce sa­at 14.00’te top­lan­mak üze­re bir­le­şi­mi ka­pa­tı­yo­rum.

Ka­pan­ma Sa­a­ti: 20.03

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.