Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 91       YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

84 üncü Birleşim

9 . 4 . 2002 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1. - Malatya Milletvekili Namık Hakan Durhan'ın, Sümer Holding AŞ Malatya Pamuklu Sanayii İşletmesinde üretimin durdurulmasından doğan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, maliye sistemimiz, ekonomideki koordinasyon eksikliği ve ÇED Yönetmeliğine ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Gaziantep Milletvekili İbrahim Konukoğlu'nun, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü ve Türkiye'deki sağlık sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren ve 43 arkadaşının, KARDEMİR'in içinde bulunduğu malî krizin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/274)

C) Tezkereler ve Önergeler

1. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın (6/1736) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/472)

2. - Stockholm Uluslararası Forumunca Stockholm'de düzenlenecek olan "Gerçek Adalet ve Barışma" konulu konferans ile Danimarka Holocaust ve Soykırım Etütleri Merkezince Kopenhag'da düzenlenecek "Sözde Ermeni Soykırımı" konulu toplantıya davete icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1035)

3. - Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Çiftçilerimizin TC Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Kredi Borç Faizlerinin Gecikme Cezaları ile Birlikte Affedilmesine Dair Kanun Teklifinin  (2/770) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/473)

4. - Sivas Milletvekili Musa Demirci'nin, Çiftçilerin TC Ziraat Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne, Türkiye Ziraî Donatım Kurumu , Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğüne Olan Borç Faizlerinin Silinmesine Dair Kanun Teklifinin (2/541) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/474)

5. - Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın, Sultanhanı Adıyla Bir İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifinin  (2/781) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/475)

IV. - ÖNERİLER

A) Sİyasİ Partİ Grubu Önerİlerİ

1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi

V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS  SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Öngörüşme

1. - İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 55 arkadaşının, Türk millî eğitim politikasına aykırı, keyfî ve ideolojik uygulamalarıyla  eğitim ve öğretimde kargaşaya ve huzursuzluğa sebep olduğu, toplumsal gerilime yol açtığı, eğitim sistemini AB ve uluslararası standartlardan uzaklaştırdığı ve görevini kötüye kullandığı; bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 159, 228, 230, 240 ve 251 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu hakkında Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/5)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YazIlI Sorular ve CevaplarI

1. - Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın, Doğan Holding’de görev alan Fon Bankaları Ortak Yönetim Kurulu eski Başkanına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5701)

2. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Fon Bankaları Ortak Yönetim Kurulu eski Başkanı hakkındaki iddialarla ilgili adli işlem yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5709)

3. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhine açılan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/5887)

4. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısının oturmaya devam ettiği lojmana ilişkin Başbakandan sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/5996)

5. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalara , mal varlıklarına ve IMF'den alınan borç miktarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6027)

6. - Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, üretim ve dağıtım şirketlerine ve sözleşmelerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6129)

7. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in;

Avrupa Birliği Parlamentosunun Ayasofya Camiinin kilise yapılması ile ilgili önergesine,

AB'nin Ayasofya Camii ile ilgili talepleri olduğu iddiasına,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı A.Mesut Yılmaz'ın cevabı (7/6142, 6143)

8. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, AB'nin Ayasofya Camii ile ilgili talepleri olduğu iddiasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/6144)

9. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, ekonomik kriz başlangıcında Merkez Bankasından verdiği iddia edilen kredilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6151)

10. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Türkiye Kamu-Sen ile bir siyasî parti arasındaki tartışma iddialarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/6154)

11. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Endüstri Meslek Lisesi Projesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/6161)

12. - Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, karşılıksız çek uyuşmazlıklarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/6169)

13. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, denizcilik sektöründe faaliyet gösteren firmalara YPK kararıyla sağlanan dış krediye ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6176)

14. - Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, Abdullah Öcalan'ın Türkiye'ye iadesi sürecine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/6191)

15. - Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy'un, kamu yatırımlarına ait projelerden bazılarının DPT Müsteşarlığınca iptaline ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/6197)

16. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, DPT'nde bulunan yatırım projelerine ve illere göre dağılımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/6207)

17. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Güneydoğu Anadolu Projesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/6229)

18. - Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın, Siirt İlinin GAP imkânlarından yararlanamadığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/6232)

19. - İstanbul Milletvekili Abdülkadir Aksu'nun, Güneydoğu Anadolu Projesindeki ödeneklerin kesildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/6233)

20. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, üst veya yüksek kurul niteliğindeki kurullara ve personeline ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/6260)

21. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, 1999 yılından bugüne kadar kapanan işyerlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/6270)

22. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Tüketiciyi Koruma Kanununa aykırı kampanya düzenleyen medya kuruluşlarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/6288)

23. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın;

AB çevre kriterlerinin ülkemizde uygulanmasına

-Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in;

Çevre Denetimi Yönetmeliğine,

İlişkin soruları ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı (7/6488, 6519)

24. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Ankara İlindeki kültürel ve tarihi eserlerin korunması ve tanıtımına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın cevabı (7/6493)

25. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, hakaret ve tazminat davalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/6500)

26. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, dövizdeki kur değişikliği kararından bir gün önce Merkez Bankasının bazı bankalara dolar satışı yaptığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6502)

27. - Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, İtalya'da Roma-Galatasaray maçı sonrası yaşanan olaylara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/6529)

28. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/6531)

29. -Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Aksaray Stol Havaalanı projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/6539)

30. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, kapatılan vakıflara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nejat Arseven'in cevabı (7/6546)

31. - Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, Tarım Sitesi (Sivas-Merkez) projesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/6553)

32. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'da Merkez Bankası Şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6573)

33. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, akaryakıttaki fiyat artışlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/6575)

34. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabuk-Eskipazar İlçesinden geçen derenin ıslah edilip edilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/6607)

35. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Bergama'daki altın işletmesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/6637)

36. - Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, işletme hakkı devirlerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/6655)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat l5.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Mustafa Murat Sökmenoğlu, 5 Nisan Avukatlar Günü nedeniyle, savunma hakkını temsil eden avukatlarımızın, yargı gücünün kullanılmasında hâkim ve savcılarımızla birlikte ortak sorumluluk taşıdıklarına, bu onurlu mesleğin statüsünün iyileştirilmesi ve sorunlarının giderilmesi noktasında Parlamento olarak önemli katkılar yapıldığı inancında olduğuna ilişkin açıklamada bulundu.

Denizli Milletvekili Beyhan Aslan'ın, 5 Nisan Avukatlar Gününe ilişkin gündemdışı konuşmasına, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk cevap verdi.

Adıyaman Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç, Seçim Kanunu ve Siyasî Partiler Kanunu ile Adıyaman İlinin sorunlarına,

İstanbul Milletvekili Nazif Okumuş, Alpaslan Türkeş'in vefatının beşinci yıldönümü ve düşüncelerine,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Adana Milletvekili Yakup Budak ve 20 arkadaşının, muhtarların sorunlarının ve muhtarlığın işlevlerinin araştırılarak (10/272),

Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve 21 arkadaşının, Ceyhan Nehrinden su kullanımının araştırılarak, su azalmasının önlenmesi ve nehrin ekolojik dengesinin yeniden kurulabilmesi için (10/273),

Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis araştırması;

Konya Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı ve 168 arkadaşının, Türkiye Bilişim Stratejileri ve Türkiye konusunda bir genel görüşme (8/28);

Açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemde yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı;

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan (10/40) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin genel görüşme önergesine çevrilmesine ilişkin önerge okundu; Meclis araştırması önergesinin, genel görüşme önergesine çevrildiği,

Açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından;

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri (1/744) (S. Sayısı: 786),

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S. Sayısı: 433),

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666),

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675),

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676),

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından;

Ertelendi.

Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/777) (S. Sayısı: 557) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; maddelerine geçilmesinin oylanması sırasında istem üzerine yapılan yoklamalarda, Genel Kurulda toplantı yetersayısının bulunmadığı anlaşıldığından,

9 Nisan 2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.20'de son verildi.

Mustafa Murat Sökmenoğlu

TBMM Başkanı Vekili

                       

Levent Mıstıkoğlu

Mehmet Batuk

 

 

Hatay

Kocaeli

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Kemal Albayrak

 

 

Kırıkkale

 

 

Kâtip Üye

 

 

 


No. : 116

II. - GELEN KÂĞITLAR

5 . 4 . 2002  Cuma

Teklif

1. - Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün ve 4 Arkadaşının; 14.6.1934 Tarihli ve 2510 Sayılı İskân Kanununun Dördüncü Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/933) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.3.2002)

Rapor

1. - Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/948) (S. Sayısı: 845) (Dağıtma tarihi: 5.4.2002) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, M-60 tanklarının yenilenmesi ihalesine ilişkin Millî  Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6886) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2002)

2. - Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç'un, organ nakline ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6887) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2002)

3. - Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç'un, Karadeniz Bölgesinde jandarmanın ticari araç şoförlerine yasadışı uygulamalar yaptığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6888) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2002)

4. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, ODTÜ'deki öğrenci yemek ücretlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6889) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2002)

5. - Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün'ün, siyasi parti faaliyetlerinin polis kamerasıyla kaydedildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6890) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2002)

6. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Çin Halk Cumhuriyeti'nin Doğu Türkistan'da Uygur Türklerine baskı yaptığı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6891) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2002)

No. : 117

8 . 4 . 2002  Pazartesİ

Teklifler

1. - Aydın Milletvekili Cengiz Altınkaya ve 3 Arkadaşının; Bursa İli Mudanya İlçesi Zeytinbağı Beldesi Adının "Tirilye" Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/934) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2002)

2. - İstanbul Milletvekili Mustafa Verkaya ve 19 Arkadaşının; Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/935) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2002)

3. - Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu ve 29 Arkadaşının; Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanuna Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/936) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2002)

4. - Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu ve 26 Arkadaşının; Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanuna Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/937) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2002)

Süresi  İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı  Soru Önergeleri

1. - Kayseri Milletvekili  Sadık Yakut'un, tarihi eser kaçakçılığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5696)

2. - Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, 55, 56 ve 57. hükümetler döneminde yolsuzluklarla mücadele için düzenlenen operasyonlara ve adı karışan kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5708)

3. - Ankara  Milletvekili Uluç Gürkan'ın, Ankara-Altındağ İlçe Emniyet Müdürünün görevden alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6114)

4. - Adana Milletvekili Ali Gören'in, satanizmle ilgili çalışmalara ve alınan önlemlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/6118)

5. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya İline yapılan yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6121)

6. - Ankara  Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Dünya Bankasının doğrudan gelir desteği uygulamalarını denetlemek istediği  iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6131)

7. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, 19 Şubat 2001 tarihinde MGK toplantısında meydana gelen olaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6132)

No. : 118

9 . 4 . 2002  SalI

Raporlar

1. - Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın, Siirt İline Bağlı Veysel Karani Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/20) (S. Sayısı: 846) (Dağıtma tarihi: 9.4.2002) (GÜNDEME)

2. - Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/416) (S. Sayısı: 847) (Dağıtma tarihi: 9.4.2002) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergesi

1. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, işverenlerin vermek zorunda oldukları bildirim formlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1782) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - İstanbul  Milletvekili Azmi Ateş'in, kurul ve üst kurulların denetimlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6892) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

2. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, M-60 tanklarının modernizasyonu ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı  soru önergesi (7/6893) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

3. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, TBMM kapalı otoparkının kullanımına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/6894) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

4. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, depremden zarar gören yolların yapım projelerine ilişkin Bayındırlık  ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6895) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

5. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Sosyal Riskin Azaltılması Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6896) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

6. - Adıyaman  Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat'ın, bedelli askerlik uygulamasından, menkul, gayrimenkul ve malzeme satışından elde edilen gelirlere ilişkin  Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6897) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

7. - Adıyaman  Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat'ın,  Millî Savunma Bakanlığının çeşitli gelirlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6898) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

8. - Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, gıda üreticilerinin bazı sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6899) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

9. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, İSDEMİR'in mali durumuna ve bir firmayla yaptığı sözleşmeye ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz  Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/6900) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

10. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, İsrail'in Filistin'i işgalinde hükümetin izleyeceği politikaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6901) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

11. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Sümer Holding'deki bir yolsuzluk iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz  Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/6902) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 

12. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, ülkemizdeki  satanizm faaliyetlerine ve satanistlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6903) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

13. - Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, M-60 tank modernizasyonu sözleşme metnine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6904) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

14. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, M-60 tanklarının modernizasyonu ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6905) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

15. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, Dolmabahçe Sarayı ile ilgili bazı iddialara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/6906) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

16. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, Moon Tarikatının hastanelerde yeni doğan bebekleri değiştirdiği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6907) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

17. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, okullarda bilgisayar kullanımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6908) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

18. - Giresun Milletvekili Turhan Alçelik'in,  fındık üretim alanlarının belirlenmesine yönelik düzenlemelerin sonuçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6909) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

19. - Giresun Milletvekili Turhan Alçelik'in, FİSKOBİRLİK ve çiftçilerin kredi borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6910) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

20. - Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun, Bursa'daki dış kredi kullanılan kamu yatırımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6911) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

21. - Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun, yatırımları teşvik fonundan kullanılan kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6912) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

22. - Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol'un, Şanlıurfa-Ceylanpınar İlçesine bağlı bazı köylerin  elektrik borçlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6913) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

23. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa'daki turizm çalışmalarına ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6914) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

24. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, İsrail'le yapılan tank modernizasyonu sözleşmesiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6915) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

25. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Çankaya Belediyesi sınırları içinde  Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce kaçak yapıldığı iddia edilen yapılara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6916) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002)

Meclis Araştırması Önergesi

1. - Karabük  Milletvekili Mustafa Eren ve 43  arkadaşının,  KARDEMİR'in içinde bulunduğu mali krizin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla  Anayasanın 98 inci,  İçtüzüğün 104 ve 105   inci maddeleri uyarınca bir  Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi  (10/274) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2002)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

9 Nisan 2002 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER: Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Melda BAYER (Ankara)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84 üncü Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim.

İlk gündemdışı söz, Malatya meseleleri üzerinde gündemdışı söz isteyen Malatya Milletvekili Namık Hakan Durhan'a verilmiştir.

Sayın Durhan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GündemdIşI Konuşmalar

1. - Malatya Milletvekili Namık Hakan Durhan'ın, Sümer Holding AŞ Malatya Pamuklu Sanayii İşletmesinde üretimin durdurulmasından doğan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

NAMIK HAKAN DURHAN (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; konuşmama başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kürsüye seçim bölgesinin veya genel olarak Türkiye'nin herhangi bir meselesi üzerinde görüş ve düşüncelerini açıklamak üzere çıkan sayın milletvekillerine, Meclis sıralarından "yine seçmene mesaj gönderiyor" denilerek, konuşmacıların pek istekle dinlenilmediğini çoğu kere müşahede ettim. Şimdi, ben de buradan, lokal olarak Malatya'nın meselesiymiş gibi görülen; ama, global olarak bütün Türkiye'nin önemli bir yarası olan bir konuya parmak basmak istiyorum. Ümit ederim, bu meseleyle ilgili şu kürsüden yapacağım konuşma ilgililerce yeterli önem ve ciddiyetle dinlenir.

Konuyla ilgili Sayın Bakan, pek nazik, pek kibar bir insan; bizlere ilgisi de hep bu nezaket ve kibarlık ölçülerinde olmuştur. Biz, nezaket ve kibarlık istiyoruz; ancak, bunun yanında, samimiyet ve ciddiyet de bekliyoruz. Yaklaşık üç hafta kadar önce kendilerinden bir randevu istemiştim. Ne yazık ki, telefonla bizi aradılar, biz de telefonla değil, yüz yüze görüşmek istediğimizi söyledik. Ondan sonra da ne arandık ne de sorulduk. Hal böyle olunca, randevu da alamamış olduk.

Değerli üyeler, bunu böyle ifade ettikten sonra, konuya girmek istiyorum.

Hepimizin bildiği gibi, Millî Mücadeleden çıktığımız zaman, bir sayın siyasetçinin dediği gibi, Türkiye, topluiğne dahi imal edemiyordu; ne sanayimiz ne millî sermayemiz ne de sermayedarımız vardı. Türkiyemizin kurucusu Büyük Atatürk, her konuda olduğu gibi ekonomide de öncülük yapıyordu; genç cumhuriyetin ayakta kalabilmesi ve geleceğe sağlıklı bir şekilde taşınabilmesi için, güçlü bir ekonomiye sahip olmanın şart olduğunu biliyordu; yerli işadamlarının ve sanayicilerin çok zayıf olmaları sebebiyle, devletin yatırımlara öncülük etmesi gerektiğini biliyordu; bu amaçla, bir taraftan bankacılık sektörünü oluşturmaya çalışırken, diğer taraftan da sanayi yatırımlarına yönelmişti. İşte Sümerbank böyle ortaya çıkmıştı. Türkiye'de, sanayileşmenin ve kalkınmanın lokomotifidir Sümerbank. Daha sonra, siyasîler ve bürokratlar, bütün kamu kuruluşlarında olduğu gibi, Sümerbankta da istismara yol açacak uygulamalarda bulundukları için, modern çağın gelişmeleri ve teknolojisi de iyi takip edilemediği için, zarar eden ve amaca hizmet edemeyen kurumlar haline gelmişlerdir. Tabiî, istisnaları da vardır. İşte Malatya pamuklu dokuma sanayii de bunlardan biridir.

İsterseniz, bundan sonrasını Malatyalıların kendilerinden dinleyelim. Bundan sonra okuyacağım kısımlar, tamamen Malatya halkı tarafından kaleme alınmış, onların dilek ve temennileridir: "Bizler, Sümer Holding A.Ş. Malatya Pamuklu Sanayii İşletmesinde çalışan, TEKSİF sendikalarına bağlı işçileriz. Çalıştığımız işyerimizin, yani, ekmek kapımız olan fabrikamızın, Genel Müdürlüğümüzün aldığı ani bir kararla, Şubat 2002 tarihinden itibaren üretimi tamamen durdurulmuştur. Bu uygulama sonucunda işçiler mecburî izne çıkarılacak ve fabrika tamamen kapatılacaktır. Holdinge bağlı Diyarbakır, Nazilli ve Sidaş (Sıvas) işletmelerinde de aynı uygulama başlatılmıştır. Diğer işletmelerde ise üretimde istihdam fazlası olan işçiler izne çıkarılacak; ancak, pazarlama programı ve diğer üretim programları gerçekleştirilecek; yani, üretim devam edecektir.

Bizlerin talebi, işletmenin üretimine devam etmesidir. Bu işletmenin üretimine devam edebilmesinin birçok haklı sebebi vardır; bunlar:

1-Malatya işletmesi, doğu ve güneydoğu Anadolu'nun değil, Türkiye'nin en büyük jakarlı tesisidir.

2-Bu işletme, anayol güzergâhı üzerinde olup, bütün Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi fabrikalarının tam ortasındadır; yani, Adıyaman, Sidaş, Diyarbakır ve Doğu Anadolu'da yer alan işletmelerin işçilerinin toplanabileceği ve istihdamın mümkün olabileceği bir işletmedir.

3-Türkiye'nin tek jakarlı dokuma yapabilen, iplikten boya apreye kadar üretim hattı olan entegre bir tesistir.

4-Jakarlı üretim olması sebebiyle, bu işletmede imal edilen mamullerin katma değeri, diğer işletmelerde imal edilen mamullerden en az üç dört kat fazladır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Durhan, lütfen toparlar mısınız.

Buyurun.

NAMIK HAKAN DURHAN (Devamla) - 5-Sümer Holding işletmeleri arasında hidroelektrik santralı bulunan tek işletme olup, ürettiği elektrik miktarı, fabrikanın yıllık elektrik miktarına tekabül etmektedir; yıllık elektrik ihtiyacını kendi üretimiyle karşılayan tek işletmedir.

6-Tasfiye edilecek doğu ve güneydoğu işletmelerinden emekliliğini doldurmayan işçilerin buraya toplanmaları halinde, barınma ihtiyacını karşılayacak altyapıya ve lojmana sahiptir.

7-Pazarlama işletmesinin piyasaya sattığı mamullerin en değerli olanlarını Malatya işletmesi imal etmektedir. Örneğin, jakarlı pikeler, Malatyla kilimi, goblen, jakarlı yatak yüzü ve jakarlı masa örtüleri (akrilik masa örtüsü, polyesterli masa örtüsü) ve seccade ve benzeri bellibaşlı mamuller olup, devamı piyasada revaçta olan mamullerdir.

8-Uzun yıllar ihracat yapmış ve herhangi bir reklamasyona maruz kalmamış, ihracat konusunda geniş bir tecrübeye sahiptir; yani, Sümer Holding işletmeleri arasında ihracat yapabilecek en önemli işletmedir, 2001 yılı sonuna kadar da ihracatı devam etmiştir.

9-İşletmenin 2002 yılı PAİ Programı ve tüccar talepleri de, 2002 yılı sonuna kadar üretim programını doldurmaktadır.

10-İşletmenin yetişmiş eleman gücü yanında, içmesuyu dışındaki su ihtiyacı da, doğal su kaynaklarından karşılanmaktadır.

Yukarıda sayılan haklı sebeplerden dolayı, işletmemizde üretimin durdurulması yönünde verilen kararın, bir yanlışlık sonucu verildiğine inanıyoruz ve bu kararın düzeltilmesini bekliyoruz.

Bu arada, Sümer Holding Sayın Genel Müdürünün Malatya Şubesine gönderdiği bir yazıda, üretime başlanabilmesi için, Millî Savunma Bakanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğüyle görüşmeler içerisinde olunduğunu, buralardan olumlu bir cevap alındığı takdirde, üretime yeniden başlanılacağı belirtilmiş; benim, bu konuda Millî Savunma Bakanıyla yapmış olduğum görüşmede ise, Bakan, Maliye Bakanlığının göndermiş olduğu genelge doğrultusunda, piyasadan daha fazla bir fiyatla sipariş alınamayacağını, dolayısıyla da, piyasa altında bir teklifle gelindiği takdirde yardımcı olunacağını söylemiştir.

Hepinize saygılarımı, şükranlarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Durhan.

Gündemdışı konuşmaya cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Gündemdışı ikinci söz, reel sektör ve ÇED'le ilgili problemler hakkında söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın Fırat Dayanıklı'ya verilmiştir.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Dayanıklı.

2. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, maliye sistemimiz, ekonomideki koordinasyon eksikliği ve ÇED Yönetmeliğine ilişkin gündemdışı konuşması

BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Filistin'de yaşanan acı olayların gündemimizde şişirildiği bir dönemde, ülkemizin bazı gerçek sorunları üzerine zaman zaman dikkat çekmekte fayda görüyorum.

Çevre konusundan önce, kamu maliyesi ve yolsuzluklar, konuşmamın ana temasını oluşturacak.

Bir gerçeği, olabildiğince çıplaklığıyla ortaya koymak gerekiyor: Yaşanan Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinin esas nedeninin, kamu maliyesindeki ciddî ve şeffaf olmayan birtakım çarpıklıklar neticesi olduğunu, artık, herkes kabul ediyor.

Maliye sistemimizin çarpıklığı ve ekonomideki koordinasyon eksikliği, şu gerçekleri vurgulamakla daha da belirgin hale geliyor: Devlet bütçemizin temel unsurları olan gelir bütçesi ve cari gider bütçesini Maliye Bakanlığı, bütçenin yarısından fazlasını oluşturan nakit ve transfer bütçesini Hazine Müsteşarlığı, gittikçe küçülen yatırım bütçesini ise Devlet Planlama Teşkilatı hazırlıyor ve yönlendiriyor. Böyle bir yapının varlığı, yaşanan ekonomik sıkıntıların aşılmasını zorlaştırıyor. Siyasî ve bürokratik direnç noktaları, koordinasyon eksikliği sorununun giderilmesine engel oluyor. Yeniden yapılanma sürecinde, önemli bir gerçek, maalesef, gözlerden kaçıyor veya kaçırılıyor.

Türkiyemizdeki enflasyonun belki de en önemli nedenlerinden biri, son yirmi yılda kanunî veya gayri kanunî şekilde ülke dışına çıkarılan 200 milyar dolar civarında para ve olabildiğine yapılan yolsuzluklardır. Nitekim, bugünkü bazı ulusal gazetelerde, 7 milyar dolara yakın bir paranın kaynağı sorulmazsa yurda dönebileceği yazılıyor, söyleniyor. Bu, yurtdışına kaçırılan paranın yüzde 10'u bile değil. Çok sayıda denetim organlarına rağmen, maalesef, birçok kamu kuruluşu ve faaliyetleri yeterli derecede denetlenemiyor, denetlenmiyor. Yolsuzlukların aydınlanmasında, mücadelede samimî isek, Maliyemize, mutlaka, tam destek vermeliyiz, başlamış operasyonların sonuçlandırılmasında ısrarlı olmalıyız. Sayın Başbakanımızın ve yakın çalışma arkadaşlarının, başlamış olan ve birtakım çökmüş ve zayıflamış kurumlar nedeniyle engellenmeye çalışılan Maliye operasyonlarının hızlandırılması ve sonuçlandırılması konusunda mutlaka ısrarlı olması gerekiyor. Bilinmelidir ki, Maliyemizin denetim fonksiyonlarını azaltacak her türlü öneri, her türlü yaptırım, yolsuzlukların örtülmesine, temizlik operasyonlarının durmasına yol açacaktır. Her türlü telkine karşın, ister IMF olsun ister Dünya Bankası olsun, bağımsızlığımızı savunmak ve toplam temizlik için Maliye Bakanlığımızın sürdürdüğü operasyonlara hız verilmesini istemek, operasyonların sonuçlandırılmasını talep etmek, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bizim en önemli görevlerimizden biridir. Ben, inanıyorum ki, buradaki tüm milletvekillerinin talebi bu doğrultudadır.

Zamanım elverdiği ölçüde ÇED Yönetmeliği üzerine birkaç söz söylemek istiyorum. ÇED, bildiğiniz gibi, bir yatırımın ve işletmenin çevreye muhtemel etkilerini belirlemeye ve ona göre önceden hazırlık yapmaya, tedbir almaya imkân veren teknik bir çalışmadır. 1993 yılında çıkan, 1997 yılında revize edilen ÇED Yönetmeliği, günün koşullarına uygun hale getirilmek için şimdi yeniden düzenleniyor. Yerel yönetimler, yatırımcılar, kamu kurum ve kuruluşlarına, ÇED olumlu kararı ya da çevresel etkileri olumsuzdur kararı almayan sanayi kuruluşlarına hiçbir teşvik, onay veya ruhsat verilmiyor; yani, ülkemizdeki tüm yatırımlara çevre vizesini Çevre Bakanlığı veriyor. Oysa, ÇED Yönetmeliğinin temel amacı, yatırımların olumsuz etkilerinin önlenmesi için gerekli tedbirleri belirlemek, yatırımları engellemek veya zorlaştırmak değil.

Öte yandan, yönetmeliğin kendi içindeki çelişkiler bazı yatırımcıları rahatsız ediyor. Örneğin, 6 ncı maddeye göre, imar planından önce ÇED alınır denildiği halde, 7 inci maddede, önce imar planı, sonra ÇED alınır gibi tutarsızlıklar, ÇED Yönetmeliğinin içinde mevcut.

Yatırımcılar, ÇED Yönetmeliğinin uygulanmasındaki sıkıntıları, sıklıkla, her fırsatta dile getiriyorlar. ÇED raporunun alınış sürecinde yaşanan uzun ve maalesef çok masraflı işlemler ve bürokratik engeller sanayiciyi bıktırıyor. Öte yandan, ÇED Yönetmeliği gerekçe gösterilerek, ÇED raporu olduğu halde, ihracat yapan işletmeler, reel sektörde yaşanan sıkıntılara rağmen, il çevre müdürlerinin güç gösterilerine sahne...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Dayanıklı, lütfen toparlar mısınız efendim.

BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Devamla) - Sayın Başkanım, hemen toparlıyorum; söz verdiğiniz için de, size, gerçekten müteşekkirim.

Tekrar cümlemi baştan almak istiyorum.

ÇED Yönetmeliği gerekçe gösterilerek, ÇED raporu olduğu halde ihracat yapan, bugünkü şartlarda yüz milyonlarca dolar ihracat yapan birçok işletme, reel sektörde yaşanan tüm sıkıntılara rağmen, bazı il çevre müdürlerinin güç gösterilerine sahne olurcasına kapatılıyor; tekrar açılabilmesi için, maalesef, talihsiz teklifler yapılıyor. ÇED uygulamasında yapılan yanlışlıklar ve kimi zaman politik, kimi zaman taraflı müdahaleler sebebiyle istenilen başarı yakalanamıyor. ÇED, içi boşaltılmış ve hedefinden saptırılmış bir mevzuat gerekliliği konumuna dönüşüyor.

Talebimiz ve tüm yatırımcıların talebi, ÇED sürecinin tam şeffaf olması, yatırımcıya engel değil, yol gösterici olması ve bazı il çevre müdürlerinin anlamsız uygulamalarından derhal vazgeçirilmesidir.

Hepinize en derin saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dayanıklı.

Gündemdışı konuşmaya cevap verecek Sayın Bakan, herhalde, Genel Kurul salonunda yok.

Üçüncü gündemdışı söz, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü nedeniyle söz isteyen, Gaziantep Milletvekili Sayın İbrahim Konukoğlu'na verilmiştir.

Buyurun Sayın Konukoğlu. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

3. - Gaziantep Milletvekili İbrahim Konukoğlu'nun, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü ve Türkiye'deki sağlık sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 7 Nisan Dünya Sağlık Günü nedeniyle söz almış bulunuyorum; şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, seyahat eden veya bir bölgeye yerleşmek isteyen insanlar, o bölgedeki sağlık ve eğitim kalitesine bakıyor; öyle karar veriyor. Eğer orada hastalandığında kaliteli bir tedavi imkânı yoksa, yeniden düşünüyor. Dünyada, 7 Nisan, Dünya Sağlık Günü olarak kutlanıyor. Ülkemizdeki tıbbî uygulamalar dünyadan geride değil. Türkiye'de bilim ve teknolojideki gelişme sağlıkta da söz konusu. Türkiye'de bazı üniversiteler ve hastaneler dünya ölçüsünde sağlık hizmeti veriyor; ancak, vatandaşlarımızın çok büyük bir bölümü bunlara ulaşamıyor, bunlardan faydalanamıyor. Bugün, Avrupa ülkeleri arasında, en çok bebek, ülkemizde ölüyor. Irak dışındaki komşularımızın hepsinde, bebek ölümü, bizden az. 5 yaşından küçük çocuk ölümlerinde de aynı durumdayız. Ekonomisi bizden kötü olan ülkelerin de gerisindeyiz. Hâlâ, bizde, bebek ölümü binde 40, çocuk ölüm oranı binde 48'dir.

Değerli milletvekilleri, bizler -Allah korusun- hasta olduğumuzda, yeterli ve kaliteli sağlık hizmeti alıyoruz; istediğimiz hastane ve doktora gidiyoruz; ama, bizi seçen vatandaşlarımız ne durumda?.. Lütfen, dikkati çekmeyecek kıyafetler giyin, Sosyal Sigortalar Kurumu ve devlet hastanelerine gidin veya bir yakınınızı gönderin, o hasta insanlar, bebekler, yaşlılar neler çekiyor görün. Sayın Bakan Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinde sıranın bittiğini söylüyor; ama, gidin görün ki, insanlar, ne kadar kuyrukta bekliyor?!. Basit müdahale ve tetkikler için ne kadar randevu veriliyor?!. Muayene için randevu alamıyorlar; alsalar bile, aldıkları saatte muayene olamıyorlar. Tedavileri için gerekli ilacı alamıyorlar, muadili diye verilen, tam muadil olmayan ve tedavi değeri olmayan ilaçları almak zorunda kalıyorlar. Eğer aynı anda iki hastalığı varsa, ikinci doktora muayene olamıyor, yazılan ikinci reçeteyi alamıyorlar. Yetersiz personel, doktor ve tıbbî donanım nedeniyle, basit hastalıklar için bile, yüzlerce kilometre uzaktaki hastaneye sevk ediliyorlar, günlerce otel köşelerinde perişan oluyorlar. Bu insanlar, aynı ilde bulunan üniversitelere sevk edilseler, yol parası, otel parası gibi masraftan kurtulacaklar, en önemlisi de, hasta ve perişan halleriyle otel ve sokaklarda sürünmeyecekler. Ankara'ya veya büyük illere sevk edilen bu hastalar, tetkikler ve randevular nedeniyle günlerce perişan oluyorlar.

Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinin teknik altyapısı ve kadrosu güçlendirilerek bunlar çözülebilir. Bugün, Türkiye'deki nüfusun yarısı SSK kapsamındadır. SSK'daki hekim sayısı, Türkiye'deki hekimlerin yüzde 15'i kadardır. Bu yüzde 15 oranındaki hekim, Türkiye'deki hastaların yarısına hizmet vermeye çalışmaktadır. Diğer sağlık personeli ve yardımcı personel de aynı durumdadır. Avrupa ülkelerinde kamu sağlık sigortalarına genel bütçeden büyük parasal destek sağlanmaktadır. Türkiye'de ise bu miktar çok az olup, bu da yük olarak görülmekte ve verilmediği zaman, bununla iftihar edilmektedir.

Sayın milletvekilleri, ülkemizdeki vatandaşlarımızın yüzde 20'si Emekli Sandığı kapsamında olup, bunlar, sağlık yönünden diğerlerine göre rahattır; her ne kadar devlet hastanelerinde sıkıntılar çekseler de, diğer vatandaşlarımıza göre daha rahat sağlık hizmeti alıyorlar, gerektiğinde üniversitelere sevk edildikleri için kendi bölgelerinde tedavi oluyorlar; yollarda, otel köşelerinde perişan olmuyorlar.

Vatandaşlarımızın yüzde 20- 21'i de Bağ-Kur kapsamındadır. Yıllarca çalışan, katmadeğer yaratan bu insanlarımız da, maalesef, perişanlar.    Bağ-Kurun finansal sıkıntıları nedeniyle bu insanlarımız, ancak devlet hastanelerinde ve sağlık ocaklarında tedavi olabiliyor. Yazılan ilaçların parası Bağ-Kur tarafından çok geç ödendiği için, eczaneler, Bağ-Kurlunun ilacını vermek istemiyor. Yine, üniversitelerin alacağı ödenemediği için, üniversiteler bunlara bakmıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Konukoğlu, lütfen toparlar mısınız efendim.

İBRAHİM KONUKOĞLU (Devamla) - Bazı tedavilerin, ilaçların ve tıbbî malzemelerin bedeli, tedavi edildikleri kurumca bunlardan isteniyor "siz daha sonra Bağ-Kurdan alınız" deniyor. Sağlıkları için bu paraları ödüyorlar; ama, aylarca kurumdan alamıyorlar.

1992 yılında çıkarılan ve 2001 yılı sonunda sayıları 11 000 000'a ulaşan yeşil kartlıların durumu daha da içler acısıdır. Nüfusumuzun yüzde 17'sini oluşturan, sosyal güvencesi olmayan, malı mülkü bulunmayan bu vatandaşlarımızın tedavisi için geçen yıl 250 trilyon harcanmıştır. Buna göre yeşil kartlı kişi başına harcama 22 000 000 lira civarındadır. Bu parayla, bırakın ciddî bir tedaviyi, bir kutu antibiyotik bile alınamaz.

Son yıllarda ülkemizdeki ekonomik sıkıntılar, açlık ve yoksulluk sınırı altındaki vatandaşlarımızın sayısındaki aşırı artış, yeşil kartlı sayısında inanılmaz artışa sebep olmuştur. Yeşil kartlı insanlarımız hastanelerde muayene olmakta; ancak, ilaçlarını kendi ceplerinden ödemektedir. Hastanede olmayan ilaçları da kendi ceplerinden almak zorundadır. Fakültelere sevk edilmeyen bu yoksul insanlar, tedavileri için, çok zaman, Ankara'ya sevk edilmektedir. Sağlık Bakanlığı hastanelerinde bu hastalara tetkik ve tedavi için uzun tarihli randevular verilmektedir. Beyin tümörü gibi ciddî şüpheyle sevk edilen hastalara sekiz on ay sonraya bile MR randevusu verilebilmektedir; bu hasta, bir hastalığı varsa, o zamana kadar zaten ölecektir, eğer bir şey olmazsa MR'a da gerek kalmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, hastane kapısında beklemeyen hastane kıymetini bilemez, sağlığını kaybetmeyen de sağlığın kıymetini bilmez. Hasta çocuğunu, hasta eşini, hasta anasını babasını getiren, hastane kapısında çile çeken insanımızın neler çektiğini belki bilemeyiz; ama, anlayabiliriz.

BAŞKAN - Sayın Konukoğlu, lütfen son cümlenizi söyler misiniz.

İBRAHİM KONUKOĞLU (Devamla) - Hemen bitiriyorum.

Değerli milletvekilleri, bu hastalarımızın yanında, maalesef, sağlık hizmeti sunan doktorlarımız ve sağlık personelimiz de güç durumdadır, mutsuzdur; emeğinin karşılığını alamamakta, çektiği tüm cefalara, sıkıntılara rağmen hâlâ anlaşılamadığı için büyük sıkıntı içindedir.

BAŞKAN - Saygılarınızı sunarsanız memnun olurum.

İBRAHİM KONUKOĞLU (Devamla) - Toparlıyorum.

7 Nisan Dünya Sağlık Günü nedeniyle dünyada bu kutlanırken, sağlıkta daha iyiye nasıl ulaşılacağı tartışılırken, biz de bunları tartışmalıyız, vatandaşlarımızın ulaşılabilir, kaliteli sağlık hizmetine kavuşması için gereğini yapmalıyız.

Bu duygu ve düşünceyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Konukoğlu.

Sağlık sorunuyla ilgili cevap verecek Sayın Bakan?.. Konuyu önemsemediği için gelmemiştir herhalde!.. Evet, yok.

Maalesef, hükümet, gündemdışı konuşmalara cevap verme konusunda çok isteksiz görünüyor. Aslında, bana göre çok ciddî konular dile geliyor burada.

KORAY AYDIN (Ankara) - Yurtdışında Sayın Bakan.

BAŞKAN - Doğru söylüyoruz herhalde canım! Dünya Sağlık Günü dolayısıyla şu Meclis sağlık meseleleri konusunda bilgilendirilmiyorsa, ciddî bir eksiklik.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar bitti. Yalnız, Devlet Bakanı Sayın Recep Önal, gönderdiği bir yazıyla, bugünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi Gündeminin "Sözlü Sorular" bölümünde şu soruları cevaplandıracağını bildirmiştir...

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Sırası gelince okuyun.

BAŞKAN - İçtüzüğe göre, birleşimin başında açıklamak zorundayım.

Gündemin "Sözlü Sorular" bölümünün 8 inci sırasındaki Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, 201 inci sırasındaki Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, 202 nci sırasındaki Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, 203 üncü sırasındaki Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, 267 nci sırasındaki Nevşehir Milletvekili Mükremin Taşkın'ın ve 439 uncu sırasındaki Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın sorularını cevaplandıracağını bildirdiklerinden, bunları özellikle burada okuyorum ki, sayın milletvekilleri Genel Kurul salonunda bulunsunlar. Mesela, Sayın Sadri Yıldırım arkadaşımız, benden, Eskişehir'deki bölge müdürlüklerinin kapanmasıyla ilgili gündemdışı söz istemişti; düşüncelerinizi bu sırada söyleyebilirsiniz Sayın Yıldırım.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır; yalnız, bu sunuşlar uzun olduğu için, Divan Üyesi arkadaşımızın oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

B) Gensoru, Genel Görüşme, Meclİs SoruşmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ

1. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren ve 43 arkadaşının, KARDEMİR'in içinde bulunduğu malî krizin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/274)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Elli yılı aşkın bir zaman diliminde, modern Türkiye'nin ülke ekonomisine büyük katkı sağlayan, endüstri atılımlarına öncülük eden, ülkemizdeki sanayi tesislerinin kurulmasında çok büyük rol oynayan Kardemir,  bugün, âdeta kaderine terk edilmiş ve faaliyetlerini  sürdüremez hale gelmiştir.

30 Mart 1995 tarihinde özelleştirilen ve Kardemir AŞ olarak faaliyetlerini sürdüren Karabük Demir-Çelik İşletmeleri, 1995, 1996 ve 1997 yıllarında kâr eden bir kuruluş haline getirilmiş ve 1995 yılından bugüne kadar yapılan yatırımlarla, işletmenin bugün için değeri 1 milyar dolar civarına yükselmiştir.

Kardemir, ülke ekonomisi için önemli olmasının yanında, Karabük, Bartın ve Zonguldak yöreleri için de hem istihdam hem de yarattığı katmadeğer açısından ve sosyolojik açıdan çok büyük bir öneme sahiptir.

Hem ülke hem de bölge ekonomisine çok ciddî katkıda bulunan Kardemir, son yıllarda, gerek kendi iç yönetiminden kaynaklanan gerekse Asya krizi, Rusya krizi ve en son olarak da, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizin de etkisiyle, bugün zor günler yaşamaktadır.

Bu bölgede yaşayan insanlar, iş, aş ve ekmek bulma kaygısı içine düşmüşlerdir. Zira, Kardemirin üretimini herhangi bir şekilde aksatması veya durdurulması hem ülke ekonomisi hem de bölge için çok önemli bir kayıp olacaktır.

Bu itibarla, Kardemirin bugün içinde bulunduğu malî krizin sebeplerinin araştırılarak gerekli tedbirlerin tespit edilmesi ve yeniden ülke ekonomisine kazandırılması amacıyla, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

  1.- Mustafa Eren                                (Karabük)

  2.- Turhan Güven                                (İçel)

  3.- Erdoğan Sezgin                                (Samsun)

  4.- Ayvaz Gökdemir                                (Erzurum)

  5.- Burhan Kara                                (Giresun)

  6.- Eyüp Aşık                                (Trabzon)

  7.- Ali Rıza Gönül                                (Aydın)

  8.- Nevzat Ercan                                 (Sakarya)

  9.- Nurettin Atik                                 (Diyarbakır)

10.- Nihan İlgün                                (Tekirdağ)

11.- Suha Tanık                                (İzmir)

12.- Yahya Çevik                                (Bitlis)

13.- Hakkı Töre                                (Hakkâri)

14.- Mustafa Örs                                (Burdur)

15.- Mehmet Gölhan                                (Konya)

16.- İbrahim Konukoğlu                                (Gaziantep)

17.- Metin Kocabaş                                (Kahramanmaraş)

18.- Mehmet Sadri Yıldırım                                (Eskişehir)

19.- Hayri Kozakçıoğlu                                (İstanbul)

20.- Rıza Akçalı                                (Manisa)

21.- Mehmet Gözlükaya                                (Denizli)

22.- Mümtaz Yavuz                                (Muş)

23.- Celal Adan                                (İstanbul)

24.- Murat Akın                                (Aksaray)

25.- Ahmet İyimaya                                (Amasya)

26.- Ayfer Yılmaz                                (İçel)

27.- Saffet Arıkan Bedük                                (Ankara)

28.- Ali Naci Tuncer                                (Trabzon)

29.- Mehmet Sağlam                                (Kahramanmaraş)

30.- Mehmet Yalçınkaya                                (Şanlıurfa)

31.- Zeki Ertugay                                (Erzurum)

32.- Cevdet Akçalı                                (Kütahya)

33.- Sevgi Esen                                (Kayseri)

34.- Mustafa Cihan Paçacı                                (Ankara)

35.- Ramazan Gül                                (Isparta)

36.- Mahmut Nedim Bilgiç                                (Adıyaman)

37.- İlhan Aytekin                                (Balıkesir)

38.- Necmi Hoşver                                (Bolu)

39.- Saffet Kaya                                (Ardahan)

40.- Sebahattin Karakelle                                (Erzincan)

41.- Takiddin Yarayan                                (Siirt)

42.- İlyas Yılmazyıldız                                (Balıkesir)

43.- Teoman Özalp                                (Bursa)

44.- Kamer Genç                                (Tunceli)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sözlü sorunun geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

C) Tezkereler ve Önergeler

1. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın (6/1736) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/472)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 574 üncü sırasında yer alan (6/1736) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

                             Musa Uzunkaya

                                            Samsun

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

 

 

2. - Stockholm Uluslararası Forumunca Stockholm'de düzenlenecek olan "Gerçek Adalet ve Barışma" konulu konferans ile Danimarka Holocaust ve Soykırım Etütleri Merkezince Kopenhag'da düzenlenecek "Sözde Ermeni Soykırımı" konulu toplantıya davete icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1035)

8 Nisan 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Dışişleri Bakanlığının 29 Mart 2002 tarih ve ARTY/(İsveç) - 193 sayılı yazısında, Stockholm Uluslararası Forumunca 23-24 Nisan 2002 tarihlerinde Stockholm'de düzenlenecek olan "Gerçek Adalet ve Barışma" konulu konferans ile Danimarka Holocaust ve Soykırım Etütleri Merkezince 11 Mayıs 2002 tarihinde Kopenhag'ta düzenlenecek olan Sözde Ermeni Soykırımı konulu toplantıya parlamenterlerimizin de iştirakinin yararlı olacağı bildirilmektedir.

Söz konusu toplantılara icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                             TBMM Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Demokratik Sol Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş grup önerileri vardır; önce okutacağım, işleme alacağım, sonra oylarınıza sunacağım.

Buyurun.

IV. - ÖNERİLER

A) Sİyasİ Partİ Grubu Önerİlerİ

1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 9 Nisan 2002 Salı günü yaptığı toplantıda, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, gruplarımızın ekteki müşterek önerilerinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

M.Emrehan Halıcı

Koray Aydın

Nihat Gökbulut

 

DSP Grup Başkanvekili

MHP Grup Başkanvekili

ANAP Grup Başkanvekili

 

Öneriler

1 - Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 313 üncü sırasında yer alan 835 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 9 uncu sırasına, 316 ncı sırasında yer alan 841 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına alınması önerilmiştir.

2 - Genel Kurulun, 10 Nisan 2002 Çarşamba, 11 Nisan 2002 Perşembe, 17 Nisan 2002 Çarşamba ve 18 Nisan 2002 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışması, 10 Nisan 2002 Çarşamba ve 17 Nisan 2002 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesi, 10 Nisan 2002 Çarşamba günü gündemin 9 uncu sırasına, 11 Nisan 2002 Perşembe günü de gündemin 11 inci sırasına kadar, olan kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

3 - Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan (8/28) esas numaralı genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinin Genel Kurulun 16 Nisan 2002 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

4 - Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan (10/18), (10/23), (10/79), (10/212), (10/244) ve (10/257) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin, görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Nisan 2002 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Grup önerisi üzerinde aleyhte 2 söz istemi var; Aydın Milletvekili Sayın Ali Rıza, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan. 

Aleyhte ilk söz, Aydın Milletvekili Sayın Ali Rıza Gönül'ün.

Buyurun Sayın Gönül.

Süreniz 10 dakika efendim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Getirdiğiniz önerilere katılmamız mümkün olmadığı için, her hafta bir veya iki grup öneriniz üzerinde menfî söz alıp bu kürsüye çıkma gereğini ve mecburiyetini duyuyoruz. Tabiî ki, biz, ne kadar söylesek de, sizler, maalesef, bugüne kadar, alışkanlıklarınızı değiştirmek yolunda bir adım atmış değilsiniz. Özellikle, iktidar partilerine mensup grup başkanvekili arkadaşlarıma seslenmek istiyorum; Meclisin verimli çalışabilmesi için, Meclisin yasa tasarı ve teklifleri üzerinde etkin olabilmesi için ve zamanı kıymetli olarak, verimli olarak kullanabilmek için, sizlerin, maalesef, inanmak istemediğiniz, hatırlamak istemediğiniz, el uzatmak istemediğiniz bir gerçeğin altını çizmek istiyorum, o da şudur: Eğer, siz "biz düşündük, biz tespit ettik, biz düzenledik, bunu ya böyle kabul edersiniz ya da kabul edersiniz" gibi bir mantıkla Genel Kurulun önüne gelirseniz, muhalefet grup başkanvekilleri olarak bu görüşünüze katılmadığımızı her zaman bu kürsüden söyleme gereğini duyarız. Sizin getirmiş olduğunuz önerilerde bize sorma ihtiyacını duymamanız, muhalefetin görüş ve düşüncesini almaktan hep kaçınmanız, aslında, size bir şey kazandırmıyor, millete de bir şey kazandırmıyor; ama, hâlâ, siz, ısrarla "biz düşünüyoruz", "düşündük" ve "ister kabul edin, ister etmeyin" mantığıyla hareket ettiğiniz sürece bu Meclisi verimli çalıştırmanız mümkün değildir. Bugün, yine gündemi değiştiriyorsunuz; geçen hafta başlamış olduğumuz, by-pass adıyla anılan 557 sıra sayılı kanun tasarısını yarın görüşmeye başlayacağız.

BAŞKAN- Sayın Gönül, bir dakikanızı rica edebilir miyim efendim.

Arkadaşlar, çok gürültü var salonda, rica ediyorum... Sayın hatibin konuşması duyulmuyor; rica ediyorum...

Ayaktaki milletvekilleri, oturur musunuz efendim; hem Bakanlar Kurulu sıralarındaki hem de muhalefet sıralarındaki...

Buyurun efendim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)- Perşembe günü, iki kanun tasarısını, yine, bitinceye kadar görüşmek üzere gündeme alıyorsunuz. Bizim, bu kanun tasarılarının mahiyetine, kapsamına, içeriğine hiçbir itirazımız yok; Danışma Kurulunda bunu ifade ettik. Bizim itirazımız, sizin tutumunuz ve yaklaşımınız hakkındadır; yoksa, biz, bu kanun tasarılarının, iki kanun tasarısının görüşülmesinden yana olduğumuzu da ifade ettik. Ama, biraz evvel ifade ettiğim, söylediğim mantıkla Genel Kurul önüne gelirseniz, biz, buna evet demeyiz.

Şimdi, hâlâ bizim anlamakta güçlük çektiğimiz, bir türlü anlayamadığımız bir düşünce tarzınız var. Sizin için öncelik nedir?.. İktidar partilerinin grup başkanvekillerine sesleniyorum; sizin için öncelikli kanun nedir?..

Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; bakın, dikkatinize sunmak istiyorum: Bugünkü gündemin 7 nci, 11 inci, 12 nci, 13 üncü, 14 üncü sıralarında yer alan kanun tasarıları 22 Ocak 2002 tarihli grup önerileriyle getirildi; yani "bu kanun tasarıları memleket için gereklidir, ülke için gereklidir, toplum için gereklidir, acilen görüşülmesi gerekir" denildi ve grup önerisiyle, gündemin 7, 11, 12, 13 ve 14 üncü sıralarına yerleşti. Şimdi, bu tasarıların bir kısmı görüşüldü, yarım kaldı, bekliyor, bir kısmının da hiç görüşülmesine bile başlanılmadı.

Bitmedi; gündemin 15 inci sırasında yer alan 803 sıra sayılı kanun tasarısı, 30 Ocak 2002 tarihinde gündemin 15 inci sırasına yerleşti. Hangi gerekçeyle; acildir, önemlidir?!. Buna da başlanılmadı.

Bitmedi, Genel Kurul gündeminin 9 uncu ve 10 uncu sıralarında yer alan tasarılar, yine, iktidar partilerinin, 21 Mart 2002 tarihli grup önerileriyle gündeme alındı.

Üç grup üzerinde söylediğim bu kanun tasarıları, eğer, öncelikli ve acil değilse, niye getirip, Genel Kurulda oylatmak suretiyle gündemin ön sıralarına çektiniz ve bugüne kadar görüşmüyorsunuz?! Görüşmeye başladıklarınızı niçin yarım bırakıyorsunuz?! Evvela bunları bitirelim. Milletvekili arkadaşlarımın gözlerinden kaçan bir konuyu tekrar huzurlarınıza getirmek istiyorum.

Bakınız, değerli milletvekilleri "çok acil, çok önemli" diyerek, yine gündemin 16 ncı ve 31 inci sıralarında yer alan toplam 16 tasarı -dikkatinizi çekiyorum- 9 Ekim 2001 tarihinde, yani, bundan 6 ay evvel gündeme girdi.

Yetmedi ve bitmedi. Bakınız, gündemin 34 üncü, 35 inci, 36 ncı, 37 nci ve 39 uncu sıralarında yer alan kanun tasarıları ve teklifleri var; nedir bunlar: Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı, Çiftçi Mallarının Korunması Hakkında Kanun Tasarısı, Karayolu Taşıma Kanunu Tasarısı, Su Ürünleri Kanunu Tasarısı, Gözlükçülük Hakkında Kanun Tasarısı... Bunlar ne zaman gündeme girmiş; bunlar da, 1 Mayıs 2001 tarihinde gündeme girmiş -yani, tam onbir ay evvel- gündemin en ön sıralarına gelmiş, yerleşmiş.

Değerli milletvekilleri, değerli grup başkanvekilleri; sizin için, öncelikli ve acil olma, o günün sorunu mu? O gün geçtikten sonra, bu kanun tasarıları, önceliğini ve önemini yitiriyor mu? Eğer, öncelikli ve önemli deyip, gündemin ön sıralarına getirdiyseniz, bu kanun tasarılarını görüşüp, toplumda ihtiyaç duyulan yasal düzenlemeleri yapmanız lazım; yoksa, o gün için önemliydi, bugün için önemli değil diyemezsiniz. Sizin iradeniz, sizin kararınız bu yönde ve bu yolda tecelli etmişse, bunun arkasında durmanız gerekir.

Bugün, yine getiriyorsunuz; onlar o gün için öncelikliydi, öncelikleri geçti, kalktı; bugün için şu iki yasa tasarısı önemlidir, bunları görüşelim diyorsunuz, kararı da alıyorsunuz; peki, uyuyor musunuz? Karar yetersayısını bulamıyorsunuz, toplantı yetersayısını bulamıyorsunuz... Ondan sonra da, şu gündemi, yarım kalmış kanun tasarılarının mezarlığı haline getirdiniz. Başladığınız işi bitirin. Hoş, zaten, siz, hükümet olarak, iktidar partileri olarak, hangisine başladınız da sonunu getirebildiniz; bu da tartışılacak bir konudur.

Görüyoruz ki, hâlâ duyarsızsınız, hâlâ bu Meclisin nasıl verimli çalıştırılacağı yolunda bir görüşe, bir düşünceye sahip olmadığınız gibi, olumlu adım atmaktan da ısrarla kaçınıyorsunuz; ama, ülkeye bir bakınız; insanlar ve toplum, bu Meclisten -sizden, bizden, hepimizden, siyasetçiden- medet umuyor, güven duymak istiyor; ama, bu kararsızlığınız veya günübirlik karar değiştirmeniz sonucu, ülkenin ekonomisini de zaten berbat ettiniz, ülkenin geleceğinden de umudu kestirdiniz ve Türkiye'yi yaşanmaz bir hale getirdiniz. Hatta, bugün, ısrarla, öylesine intiharlar, kendi hayatına son veren insanlar var ki, bu insanların, sizlere, bizlere, Meclisimize ve öncelikle hükümete bir şeyler anlatması gerekir diye düşünüyorum; ama, siz, hükümet olarak, anlamamakta ısrar ediyorsunuz; fakat, bir gün, size, mutlaka, birileri, yani, millet bunu anlatacaktır diyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gönül.

Grup önerisi üzerinde ikinci söz, aleyhte, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan'a aittir.

Buyurun Sayın Candan. (SP sıralarından alkışlar)

Sayın Candan, süreniz 10 dakika.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidar ortağı partilerin Genel Kurul çalışmalarıyla ilgili olarak getirmiş olduğu grup önerisi üzerinde söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, dün, Sayın Millî Savunma Bakanımız ve yanında bir askeri bürokrat Saadet Partisi Grubunu ziyaret ettiler. Türk Silahlı Kuvvetlerinin acil ihtiyacı olan 5 kanun tasarısı getirdiler ve bunlarla ilgili katkı talep ettiler. Biz, kendilerine teşekkür ettik ve arkasından, kanun tasarılarını grubumuzda inceleyeceğiz ve bu tasarılara nasıl bir katkı yapabileceğimiz konusunda çalışma yapacağız dedik. Tabiî, böyle bir ziyareti olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum; ancak, hükümetin, böyle bir tasarıyı getirirken şu hususlara dikkat etmesi gerekir: Öncelikle, gelen tasarılar yasalaştığı zaman toplumun ihtiyaçlarına cevap vermeli, bir; Anayasa Mahkemesinden dönmemeli, iki; Cumhurbaşkanından dönmemeli, üç. Bunun için de, gelen tasarılar, mutlaka, komisyonlarda yeteri kadar müzakere edilmeli ve Genel Kurulda, müzakereler esnasında, muhalefet partilerinin teklifleri, önergeleri değerlendirilmeli, sanal önergelerle muhalefetin önü kesilmemelidir diye düşünüyorum.

Şimdi, ikinci olarak, burada, çalışma saatleri değiştiriliyor, 14.00 ile 20.00 arası... Buna bir itiraz yok; saat 14.00'te değil, sabah başlayalım, gece de sabahlara kadar kanun çıkaralım; ama, öyle bir teklif geliyor ki, tasarının görüşmelerinin bitimine kadar... Bakıyoruz, akşam 8'den 9'dan sonra, hükümeti oluşturan partilerin milletvekillerinin, kanun çıkarmak için toplantı yetersayısını, karar yetersayısını bulamadıklarını görüyoruz. Bu da, Parlamentonun kamuoyundaki itibarını zedeliyor. Bu işin suçlusu da hükümettir. Yani, tasarının görüşmelerinin bitimine kadar değil -bu, zoraki bir ifadedir- tasarı olgunlaşıncaya kadar parlamentoda müzakere edilmelidir demek daha doğrudur.

Değerli arkadaşlar, yine, getirilip ön sıraya alınan yasa tasarılarından bir tanesi Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunu Tasarısı. Gerekçesinde -okuduğumuz zaman- deniliyor ki: "Türk Silahlı Kuvvetlerine eleman yetiştiren astsubay hazırlama okulları lise eğitimi düzeyindedir; astsubaylar için meslek yüksekokulları oluşturalım." Buna itiraz etmek hiç mümkün değil; aslında, çok geç kalmış bir tasarıdır.

Bir diğer önemli konu, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyi değiştiriyoruz. Ne deniliyor: "Burada görev yapan askerlerimize, talepleri halinde, diğer illerden lojman tahsis edilir veya onların kira bedeli karşılanır." Yani, bugüne kadar böyle yapılmıyorsa, bu da büyük eksikliktir.

Peki, kanundaki yanlışlık nerede; onu söyleyeyim: Olağanüstü hal daha ne kadar devam edecek?.. Acaba, biz, niye olağanüstü hali kaldırmayı düşünmüyoruz; mesele burada. Yoksa, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev yapan herkese oturabileceği bir mekân temin etmek devletin aslî görevidir. Olağanüstü hale karşı çıkmak ayrı şey, lojmana karşı çıkmak ayrı şey; onun için, lojman doğru, olağanüstü hal yanlış...

Değerli arkadaşlar, peki, burada, grup önerisinin getirdiği çok önemli bir konu daha var, deniliyor ki: Milletvekillerinin yazılı ve sözlü sorduğu soruların cevaplandırılmasına lüzum yoktur. Yani, bunun anlamı, bir yerde, bu milletvekilleri, ne gerek var da soru soruyorlar, ne ihtiyaçtan soruluyor veya bir daha böyle sormayın anlamı çıkar. Çünkü, Genel Kurulda, her grup önerisinde, mutlaka, denetim kaldırılıyor, burada da aynı...

Şimdi, bu işin doğru olmadığına canlı bir misal vermek istiyorum. Ben, Sayın Millî Savunma Bakanına soruyorum: İsrail'le 658 milyon dolarlık bir tank ihalesi yapıyorsunuz. Bu ihalede ciddî iddialar var, benim bu soruma cevap verin diyorum; siz diyorsunuz ki, bu sorulara gerek yok, kaldırın, atın.

Şimdi, işin aciliyetine bakın; bir tarafta, Ortadoğu'da kan gövdeyi götürüyor. Değerli arkadaşlar, dün, televizyonda, 70 yaşında bir kadın, televizyon spikerine aynen şu cümleleri söyledi: "Bizi burada yalnız bırakmayın. Burada insanlar katlediliyor, öldürülüyor." Bu ihaleyi biz soru önergesi olarak gündeme getiriyoruz, Sayın Bakana soruyoruz "niye pazarlık usulü yapıldı, ihaleye çıkmadınız" diyoruz, cevap yok. "Projeyle ilgili görevli kimse neden görevden alınıyor" diyoruz, cevap yok. "Niye, onun yerine tayin edilen kişi imza atmaktan imtina ediyor 'böyle bir metne ben imza atmam, bu, ülkenin aleyhine' diye basına beyanat veriyor" diyoruz, cevap yok. "Acaba, biz, tankları kendimiz üretebilir miyiz" diyoruz, cevap yok.

Bu hükümetin, kendi milletvekillerine veya bu Parlamento Genel Kurulundaki diğer milletvekillerine hiç saygısı yok mu? Benzer soruları hükümet ortakları milletvekilleri de sorsa, cevap böyle mi olacak, bu işin önü mü alınacak?!

Değerli arkadaşlar, ikinci bir soru soruyorum Millî Savunma Bakanına "bu anlaşma metninden bir suret verir misiniz; siz bu anlaşmayı nasıl yaptınız bir bakalım" diyorum; çünkü, Başbakan bir açıklama  yapıyor  "658 000 000 dolar"  diyor;  Savunma Sanayii  uzmanı  bir açıklama yapıyor "688 000 000 dolar" diyor. Daha sonra öğreniyoruz ki, 30 000 000 doları yedek parça için. Yani, Başbakan ayrı, Savunma Sanayii uzmanı ayrı, Bakan ayrı, herkes ayrı söylüyor ve kamuoyunda tartışılıyor.

Değerli arkadaşlar, devletlerin uygulamalarına bakıyoruz. Biz, Kıbrıs Harekâtına girdik diye, Amerika Birleşik Devletleri, bize, parası ödenmiş firkateynleri vermiyor. Yine, bakıyoruz Almanya'yla silah ticaretimize; tanklar PKK terör örgütüne karşı kullanıldığı için, parası ödenmiş silahları bize vermezken, üretimi,  beş yılda yapılacak olan, tankların ön sözleşmesinde, Millî Savunma Bakanlığının avans ödemesi koşulu var.

İşte, bu hükümetin, evvela, çıkıp, burada, milletin bir vekili olan benim bu sorularıma mutlaka cevap vermesi gerekir, sizlerin de, benim bu sorularıma cevabı önleyici oy kullanmamanız gerekir; doğru olan budur. Yani, içinizden, hükümeti oluşturan partilerden bir milletvekilinin ayağa kalkıp, bu doğrudur demesi ve öyle oy kullanması gerekir; yoksa, sorduğunuz soruya cevap alamayacaksınız, araştırma önergesi vermeyeceksiniz, soruşturmada, birtakım ayak oyunlarıyla, grup kararı alınmamasına rağmen, birtakım işlemler yapılacak ve ondan sonra da, dışarıda, Parlamentonun itibarından bahsedeceksiniz; bu mümkün değil değerli arkadaşlar.

Konu buraya gelmişken, hemen, şu konuda ilgilileri bir kere daha uyarıyorum: Savunma Sanayii Müsteşarlığı, tank ihalesini derhal durdurmalıdır. Benim aldığım bilgilere göre, zaten, şu anda avans ödenmemiştir. Taslak bir metin imzalanmıştır ve aynı metni hazırlayanların çok ciddî endişeleri vardır; ülkenin menfaatına değildir.

Onun için, böyle, Parlamento gündemiyle sık sık oynamanın, gündemi sık sık değiştirmenin hiç faydalı olmadığını, aksine, uzatmalarda da tasarıların kanunlaşmadığını görüyoruz değerli arkadaşlarım.

Şimdi, konuyu tamamlarken, sözümün başına dönüyorum. Çok kanun çıkarmanın iş değil, uygulamalarının daha önemli olduğu kanaatindeyim. Kaldı ki, biz, burada, her zaman, çıktığımızda şunu söyledik: "Biz bu tasarılara karşı değiliz -bu, yuvarlak laf değil- biz, bu tasarıların milletin lehine olması noktasında katkı sağlamak istiyoruz." Onun için, böyle, temel yasadır diye, okumadan, maddeler üzerinde müzakere yapılmadan, görüşmeler yapılmadan bu tasarıları kanun haline getirmenin faydası yoktur. O zaman, birçokları Cumhurbaşkanından, bazıları Anayasa Mahkemesinden, maalesef dönmektedir.

Değerli arkadaşlar, her ne kadar, Sayın Başbakan "bu ihale bitti, bu pazarlık bitti, artık geride kaldı" diyorsa da, kendisine, bir kere daha burada hatırlatıyorum: Proje müellifinin görevden alınması, onun yerine getirilenlerin de bunu kabul etmemesi bile, bu ihalenin -bu ihale değil- bu pazarlığın bir kere daha müzakere edilmesinin doğru olacağına inanıyorum.

Değerli arkadaşlar, biz, Saadet Partisi olarak, hükümetin getirdiği tasarıları, bütün ekibimizle, bütün grubumuzla, milletvekili arkadaşlarımızla didik didik inceliyoruz ve ülkenin lehine acaba bu tasarılara ne katkı sağlayabilirizin çalışmasını yapıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Buyurun.

VEYSEL CANDAN (Devamla)- O açıdan, hükümetin, bir kere daha, dikkatli olması gerektiğini söylerken, bizden gelen önerilere de açık olacağı kanaatindeyim.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Candan.

Önerinin lehinde, Konya Milletvekili Sayın Emrehan Halıcı; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Halıcı.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grupların önerisi üzerine olumlu görüşlerimi bildirmek için söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Grup önerileri üzerine, muhalefet partilerimizin milletvekilleri,  Danışma Kurullu toplantılarının sıkça yapılmasından duydukları sıkıntıları ve bundan memnun olmadıklarını ifade ediyorlar. Biz buna hiç katılmıyoruz. Danışma Kurullarını, yaklaşık, haftada bir kez yahut iki haftada bir kez yaptığımızda, bütün partilerin temsilcileri bir araya geliyorlar; hem görüş alışverişinde bulunuyoruz hem de Meclisteki önemli konuları birlikte ele almak için bir fikir birliği oluşturmaya çalışıyoruz. İçtüzüğümüzde de olan bu tutum, bence, gayet doğal karşılanmalı; hükümetler ve hükümeti oluşturan partilerin grupları, tabiî ki, Meclisi çalıştırabilmek için zaman zaman gündemde değişiklik yapma zorunluluğu hissederler. Bu, 21 inci Dönem Parlamentosunda da böyledir, daha önceki dönemlerde de aynı durum gözlenmiştir. Bence, burada yadırganacak hiçbir durum söz konusu olmamalı.

Bizim yadırgadığımız bir durum var. O da, Danışma Kurulu önerileri üzerinde söz alan değerli milletvekillerimiz, bence, öneri üzerinde konuşma dışında, diğer konularda da çok gereksiz yere birtakım beyanlarda bulunuyorlar; Türkiye'nin durumunun ne kadar kötü olduğundan, iktidarın ne kadar yanlış işler yaptığından dem vurmaya çalışıyorlar. Bence, ne Türkiye bunu hak ediyor ne de iktidar partileri bunu hak ediyor.

Bugünkü Danışma Kurulu toplantısında biz dört konuyu gündeme getirdik. 2 tane kanun tasarısının sırasını öne almaya çalıştık ve -burada biraz önce konuşan milletvekillerimiz de belirttiler- hiçbir itiraz söz konusu olmadı.

İkinci konumuz, bir genel görüşme açılmasıyla ilgiliydi. Bütün siyasî partilerimizin grup başkanvekilleri tarafından imzalanan ve 167 milletvekilinin de imzaladığı, Türkiye bilişim stratejileriyle ilgili bir genel görüşme isteğiydi; ki, buna da hiçbir itiraz olmadı.

Üçüncü konu olarak ise -yine üzerinde mutabakat sağladığımız- Meclis araştırması önergelerinin 6 tanesinin gelecek hafta görüşülmesiydi. Bu konuda da bir itiraz yok.

Anladığımız kadarıyla tek itiraz, Meclisin çalışma saatleriyle ilgilidir. Meclis çalışma saatlerini, 14.00-20.00 saatleri arasına almayı öneriyoruz. Herhalde tek itiraz buna.

Ben, diğerlerine itiraz etmediklerine göre, milletvekillerimizin buna da itiraz etmemelerini -özellikle muhalefet milletvekillerinin buna da itiraz etmemelerini- öneriyorum; çünkü, aksi takdirde, belki, milletimiz, onların çok çalışma istemediklerini düşünebilir ki, bunu, onlar da hak etmiyor; çünkü, 21 inci Dönem Parlamentosu, hakikaten, gece-gündüz çalışan, çalışkan ve verimli bir Parlamentodur.

O yüzden, muhalefetimizin de çok fazla karşı çıkamadığı bu önerinin Genel Kurul tarafından da kabul edilmesini umuyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Halıcı.

Öneri üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Şimdi, önerileri tek tek okutup oylarınıza sunacağım:

Öneriler:

1 - Gündemin  "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"  kısmının 313 üncü sırasında yer alan 835 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 9 uncu sırasına, 316 ncı sırasında yer alan 841 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına alınması önerilmiştir.

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci öneriyi okutuyorum:

2 - Genel Kurulun, 10 Nisan 2002 Çarşamba, 11 Nisan 2002 Perşembe, 17 Nisan 2002 Çarşamba ve 18 Nisan 2002 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışması, 10 Nisan 2002 Çarşamba ve 17 Nisan 2002 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesi, 10 Nisan 2002 Çarşamba günü gündemin 9 uncu sırasına, 11 Nisan 2002 Perşembe günü de gündemin 11 inci sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Bu öneri de kabul edilmiştir.

3 üncü öneriyi okutuyorum:

3 - Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan (8/28) esas numaralı genel görüşme önergesinin, öngörüşmelerinin Genel Kurulun 16 Nisan 2002 Salı günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü öneriyi okutuyorum:

4 - Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan (10/18), (10/23), (10/79), (10/212), (10/244) ve (10/257) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin, görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Nisan 2002 Salı günkü birleşiminde birlikte yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Böylece, iktidar partileri gruplarının getirdiği öneriler kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, 3 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; bu önergeleri ayrı ayrı okutup, önce komisyon ve hükümete düşüncelerini soracağım, sonra önerge sahibi ve bir milletvekiline söz vereceğim.

Birinci önergeyi okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3. - Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Çiftçilerimizin T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Kredi Borç Faizlerinin Gecikme Cezaları ile Birlikte Affedilmesine Dair Kanun Teklifinin  (2/770) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/473)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/770) esas numaralı Çiftçilerimizin TC Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Kredi Borç Faizlerinin Gecikme Cezaları ile Birlikte Affedilmesine Dair Kanun Teklifim, komisyona havale edildiği tarihten itibaren 45 gün geçtiği halde görüşülmemiştir. İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca, doğrudan, Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                          İlyas Yılmazyıldız

                                          Balıkesir

BAŞKAN - Bu önergeyle ilgili komisyon ve hükümetin herhangi bir isteği?.. Yok herhalde.

Önerge sahibi olarak Sayın İlyas Yılmazyıldız'ın söz isteği vardır.

Buyurun.

Süreniz 5 dakika Sayın Yılmazyıldız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifini, hükümetin kira artışlarını ve maaşları 1999 yılında yüzde 25'le sınırladığı ve 2000 yılında da yüzde 10'la sınırladığı kanunu çıkardığı zaman vermiştim; doğrudan gündeme alınması için desteğinizi istiyorum. Konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu arada, başka krizler de oldu. Hükümet, bu krizler sonucunda çiftçiye düşük tabanfiyatı verdi. Girdilerin aşırı artması neticesinde, baktı ki tarım ilerlemiyor, sonunda tarım kredi kooperatifi faizlerinin ve yine, çiftçilerin Ziraat Bankasına olan borçlarının taksitlendirilmesiyle ilgili genelgeleri  yayımladı.  Tarım  kredi  kooperatiflerine  başvuru  için  25 Nisan,  Ziraat Bankası için de 30 Nisana kadar süre tanındı. Ancak, gelin görün ki, çiftçi, şu anda hasat yapamaz; sattığı malının parasını da alabilmiş değil; örneğin, eylül-kasım arasında pancarını satmış, hâlâ parasını alamamış. Bugün, pancar kooperatifi yöneticileri yanımdaydı; şekere yüzde 140 zam yapılmış. Pancar paralarının, mutlaka, en geç 15 Nisana kadar ödenmesi lazım ki, bundan istifade etsinler; çünkü, bu genelgede, borçların beşte 1'inin -yüzde 20'sinin- parasının ödenmesi lazım; ancak, bir hareket yok.

Yine, bakıyoruz, doğrudan gelir desteklemesiyle ilgili, Balıkesir'de 69 000 çiftçi bekliyor. Tarım Bakanlığıyla yaptığımız görüşmede, Hazineye, 21 Martta ödensin diye yazılanların henüz parasının ödenmediğini biliyoruz. Bu 69 000 çiftçinin parasını bugün ödeyin deseniz, nisan sonuna kadar ödeyemezsiniz. O zaman, bunun, bir an önce ödenmesi lazım.

Bakınız, Bandırma Ziraat Odası Başkanı -birkaç defa faks çekmiş; Burhaniye, Savaştepe, Dursunbey, Balya, Balıkesir Merkez...19 tane ilçe; hangisi aklınıza gelirse; tek tek saymıyorum- diyor ki : "Şu anda, buğdayın, ilacını, gübresini atacağız; mazot alacağız, gübre alacağız, ilaç alacağız, yazlıkları ekeceğiz; fakat, para yok."

Yine, devam ediyoruz; ayçiçeği destekleme primleri 6 sente 75 000 lira, ne zaman ödeneceği belli değil. Eskiden köy muhtarının tasdiki yetiyordu tapu senetlerine; şimdi, her tapu için, gideceksiniz, tapu kadastrodan belge alacaksınız. Bunun anlamı, 22 500 000 lira para ödeyeceksiniz 5 dönüm, 10 dönüm tarla için. Yani, çiftçinin eline para geçmeden geri alacaksınız.

Yine, tütün ekicisi aynı durumda. Sındırgı Osmanlar Köyü eski muhtarı Mehmet Emin arıyor, diyor ki: "Ben, borcumu taksitlendirmek istiyorum. Sındırgı'da benim gibi bir sürü insan var; ama, tütün paramı alamadım." O zaman ya bu süreyi uzatın; yani, ya bu süreyi uzatın değil, mutlaka uzatın; hiç olmazsa, haziran, temmuz aylarına kadar, bu insanlar parayı alıncaya kadar... Ama, daha önemlisi, çiftçinin borcu -faiz, her gün tıkır tıkır işlemekte-artmakta. Bu para zaten pula dönmüş; daha fazla geciktirilmeden bu paranın ödenmesi lazım.

Dahası var; çiftçiye hizmet veren bütün kuruluşlar kapatılıyor. Bugün aldığım duyumda, 4 ilin, Bursa, Bilecik, Çanakkale, Balıkesir'in bağlı olduğu Bandırma Toprak Mahsulleri Ofisi Bölge Müdürlüğü kapatılıyor. Koca koca silolar yapılmış, bu bölgede hububata, tahıla dayalı, çeltiğe dayalı, mısıra dayalı pek çok fabrika, depolar kurulmuş; siz, bölge müdürlüğünü kapatıyorsunuz, gidin işlerinizi İstanbul'dan halledin diye. Bunlar olmaz!

Yine, bakıyoruz; Halk Bankasının pek çok şubesini Balıkesir'de kapatıyorsunuz. Balıkesir Merkez, Bandırma Sanayi, aynı şekilde Manyas, Savaştepe, kâr ettiği halde Dursunbey. O zaman, bir tek Ziraat Bankasının, bu kadar çiftçinin yanında olması, esnafın yükünü de kaldırması mümkün değil. Kâr eden şubeleri niye kapatıyorsunuz?! Hadi zarar edeni anladık, kâr edenleri niye kapatıyorsunuz?! Vakit en değerli meta olduğuna göre, esnafa -bir gününü- git, şehirde paranı yatır, havaleni yap gel demenin âlemi nedir?! Ben, bu hükümetin, çiftçinin sorunlarına daha duyarlı olmasını istiyorum.

Yine, bakıyoruz; zeytinyağı primleri 150 000 lira. 40 sentti, 28 sente düştü, bu yıl da 11 sente düştü; fiilen kaldırılmış demektir. Yani, çiftçiyi bu kadar zora sokmaya, tasfiye etmeye kimsenin hakkı yoktur. Çiftçi, bu ülkenin üreten reel sektörüdür. Bu hükümeti, çiftçimizin sorunlarına daha duyarlı olmaya davet ediyorum.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, lütfen, toparlar mısınız efendim.

Buyurun.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla)- Bakınız, bu kanun teklifini verirken, çiftçilerimizin Ziraat Bankasından ve tarım kredi kooperatiflerinden aldığı tarım kredi faizleri özellikle son aylarda aşırı yükseltilmiş, ürün girdilerine aşırı zam yapılırken, ürün başfiyatları ve prim bedelleri düşük belirlenmiş ve geç ödenmiş, gübre ve ilaç desteklemeleri düşük düzeye indirilmiş, hatta, kaldırılmıştır. Bu sebeple, çiftçimizin neredeyse tamamına yakınına icra takibi gelmiştir. Haydi taksitlendirip bunu kaldıralım diyorsunuz, bari, uygulanmasına yardımcı olun. Bu uygulama sürelerini... Paraları ödemiyorsunuz, doğrudan gelir desteğini ödemiyorsunuz, primleri ödemiyorsunuz, pancar, tütün paralarını ödemiyorsunuz; nasıl olacak ?!.

Ben, hükümetten, pancar paralarını, tütün paralarını, zeytinyağı primlerini, ayçiçeği primlerini, pamuk primlerini acilen ödemelerini, hele hele Balıkesir'de doğrudan gelir desteğini bir an önce ödemeye başlamalarını özellikle rica ediyorum; çiftçinin dayanacak gücü kalmamıştır, Balıkesir'de çiftçi "artık yeter" demektedir, isyan noktasına gelmiştir, bu çığlığı duyun diyorum.

Bu kanun teklifimin doğrudan gündeme alınması için desteğinizi talep ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmazyıldız.

İkinci konuşma Sayın İsmail Özgün'e ait; buyurun (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Özgün.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygı ve hürmetle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, çiftçilerimizi ilgilendiren bir kanun teklifi üzerinde görüşüyoruz. Çiftçilerimiz gerçekten son bir iki yıldan bu tarafa, belki de geçmiş yıllarda hiç karşılaşmadığı fevkalade zor şartlarla karşı karşıyadır. Çiftçilerimizin bu sıkıntılı durumunu, çiftçilerimizin içinde bulunduğu bu acıklı durumu biz buradan, muhalefet olarak defalarca Meclisin gündemine getiriyoruz, defalarca söylüyoruz; ama, ne yazık ki, hükümet, bu konuda gerekli tedbirleri almıyor, almamakta ısrar ediyor.

Bakınız, 28 Mart tarihinde Balıkesir Ziraat Odası Başkanı Sayın Sözat, yaptığı basın toplantısında ne diyor: "Çiftçi Türkiye'yi terk ediyor." Şimdi, biz, bugüne kadar, Türkiye'yi terk eden sanayicileri gördük, duyduk; bugüne kadar, Türkiye'yi terk eden iş hayatındaki işadamlarını duyduk, ticaret yapan insanları duyduk da Balıkesir Ziraat Odası Başkanı Sayın Sözat'ın ağzından, çiftçilerin de artık, Türkiye'yi terk etmeye doğru gittiklerini, ne yazık ki, üzülerek duyuyoruz.

Değerli arkadaşlar, bu sözler, üzerinde ciddiyetle düşünülmesi gereken sözler. Gerçekten, Balıkesir gibi, Türkiye'nin tarımına, Türkiye'de yapılmakta olan ziraata, hayvancılığa çok önemli katkısı olan, hatta bu konuda söz sahibi olan bir ilin ziraat odası başkanı bunu söylüyorsa, gerçekten, çiftçi, büyük bir sıkıntı ve büyük bir kriz içerisindedir. Nitekim, çiftçimiz, bugün, artık, bırakınız geçmişteki tarım kredi kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan borçlarını ödemeyi, hayatını devam ettirme noktasında bile büyük sıkıntılar içerisindedir. Topluca icraya düşmüş olan köylerimiz vardır; binlerce traktör haciz altındadır ve çiftçimiz, ne yazık ki, ne tarlasını ekebilmekte ne de yapmakta olduğu hayvancılığını devam ettirebilme durumundadır. Mazotta, gübrede, ilaçta, yemde ve bütün girdilerde yüzde 200'lere, yüzde 300'lere varan son derece büyük artışlar olmuştur; ama, çiftçinin geliri, ne yazık ki, yerinde saymıştır.

Yemde, yüzde 200, yüzde 300 artış olmuş da süt fiyatları ne olmuştur diye baktığınız zaman, yem fiyatları katlanarak giderken, süt fiyatları yerinde saymıştır ne yazık ki.

Balıkesir'de, zeytincilik ve zeytinyağı üretimi yapılmaktadır; ama, zeytinyağına verilen destekleme primi, litre başına 150 000 000 liradır; bu, Avrupa Birliği ülkelerinde 1,5 dolardır beyler. Bu haliyle bu çiftçi rekabet edemez, bu işin altından kalkamaz.

Yine, aynı şekilde pancar paraları ödenmemektedir; bunların bir an evvel ödenmesi lazım. Eğer, çiftçi, tarım krediye olan borçlarını ödeyecekse, önce oradaki yüzde 20 peşinatı ödemesi lazım; bu haliyle, yüzde 20 peşinatı da ödeyemez. Neden ödeyemez; çünkü, Balıkesirli çiftçi, hâlâ, doğrudan gelir desteği adı altında yapılacak ödemeyi alamamıştır, bu ödenmemiştir; ama, çevresindeki bazı vilayetlere ödendiğini duyuyoruz -Balıkesir'in ne suçu var, ne kabahati var anlayamıyoruz- bunun bir an evvel ödenmesi lazım gelir diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, diğer taraftan, mazot fiyatlarındaki artışlar, akaryakıt fiyatları içine konulmuş olan vergiler, gerçekten akaryakıtla işi olan insanlarımızı, başta çiftçilerimiz olmak üzere, çok zor durumda bırakmaktadır. Akaryakıt fiyatı içerisinde yüzde 70 civarında vergi olması, gerçekten kabul edilebilir bir durum değildir. O bakımdan, mutlaka, çiftçimizin elinden tutulması, çiftçimize gereken desteğin verilmesi gerekir. Eğer, çiftçiyi kalkındıramıyorsanız, çiftçinin sorunlarını çözemiyorsanız, çiftçinin borçlarıyla ilgili meseleleri çözemiyorsanız, o zaman, Türkiye'de hiçbir şeyi çözmeniz mümkün değildir; çünkü, her şey dönüyor dolaşıyor, sonuçta çiftçiye geliyor. Çiftçinin cebinde harcayacak parası yoksa, esnaf ne yapacak?! Esnaf da bekliyor ki, çiftçi gelsin alışveriş yapsın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özgün, lütfen toparlar mısınız.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

O halde, hükümetin, öncelikle, çiftçinin içinde bulunduğu bu ekonomik krizi, borçlarıyla ilgili ekonomik problemi, sorunu halletmesi lazım. Verilmiş olan bu kanun teklifi buna yönelik bir kanun teklifi olduğu için, bunu, fevkalade önemsiyorum, doğru buluyorum. Çiftçi, mutlaka, bugün içinde bulunduğu bu feci durumdan kurtarılmalıdır diye düşünüyor, hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özgün.

Sayın milletvekilleri, Sayın Gökmen ve Sayın Yıldırım'ın da bu konuda söz istekleri var; malumunuz, İçtüzüğümüze göre...

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Yerimden bir şey...

BAŞKAN - Efendim, yok; vermiyorum, olmaz arkadaşım.

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Efendim, cevap vermek açısından.

BAŞKAN - Şimdi, burada 550 milletvekili var, 550 milletvekili de çiftçi sorunuyla ilgilidir.

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Arkadaşlarımız bir şeyler  söylediler; cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN - Efendim?..

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN -  Efendim, siz bakan mısınız ki cevap vereceksiniz?!

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Hayır; özür dilerim, Balıkesir için...

BAŞKAN - Yok efendim, öyle bir şey yok. Burada, çıksın...

Bakın, ben, öneri üzerinde müzakere açmadan, hükümet ve komisyona sordum; bir istekleri, yani, onların bu konuda söyleyecekleri var mı; "yok" dediler. Onun için, rica ediyorum... Bakın...

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - O zaman, bir şey söyleyeyim efendim.

BAŞKAN - Efendim, bir şey söylemenize gerek yok.

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Balıkesir'e doğrudan destekleme, 15 ilâ 19 Nisanda ödenecek.

BAŞKAN - Efendim, ona, hükümet, kalkar, cevap verir. Rica ediyorum... Şimdi, burada, herkes çıkar, kendini hükümet yerine koyarsa...

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Balıkesir Milletvekili olarak...

BAŞKAN - Olmaz böyle...

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Müsaade ederseniz bir şey söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, hükümet olarak çıkın, siz cevap verin...

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Cevap değil efendim...

BAŞKAN - Siz, hükümet olarak çiftçinin sorununa kayıtsız mısınız yani...

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Yerimden, cevap hakkı...

BAŞKAN - Evet, onun için söz vermiyorum.

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Sayın Başkan, yerimden cevap hakkı olabilir efendim...

BAŞKAN - Arkadaşım, herkese, o zaman bütün milletvekillerine söz vermem lazım, İçtüzük dışına çıktığımız zaman...

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Sayın Başkan, 60'a göre söz istiyorum...

BAŞKAN - Oyluyorum efendim...

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Sayın Başkan, 60'a göre söz istiyorum...

BAŞKAN - Önerinin gündeme alınmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerinin gündeme alınması kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

4. - Sivas Milletvekili Musa Demirci'nin, Çiftçilerin T.C. Ziraat Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne, Türkiye Ziraî Donatım Kurumu , Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğüne Olan Borç Faizlerinin Silinmesine Dair Kanun Teklifinin (2/541) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/474)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/541) esas nolu Çiftçilerin TC Ziraat Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne, Türkiye Ziraî Donatım Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğüne Olan Borçlarının Faizlerinin Silinmesine Dair Kanun Teklifim Tarım Komisyonunda 45 günlük süre geçmiş olmasına rağmen görüşülmemiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınabilmesi için gerekenin yapılmasını saygılarımla arz ederim.                                    17.9.2001

                                 Musa Demirci

                                                Sıvas

BAŞKAN - Efendim, bu önergeyle ilgili hükümetin ve komisyonun bir isteği varsa söylesin; çünkü, bazen, komisyon ve hükümet diyor ki; "biz bu kanunu hemen görüşeceğiz"; o zaman, burada, uzun uzadıya konuşmaya gerek yok veya emsali bir kanun... O yönden bir istekleri varsa...

Hükümet ve komisyonun herhangi bir isteği yok.

Önerge sahibi olarak, Musa Demirci'nin söz isteği var.

İkinci olarak, Sayın Zeki Ergezen'in söz isteği var.

Buyurun Sayın Demirci. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu teklif, 2000 yılında "Zeki Ergezen ve arkadaşları" olarak, bizler tarafından hazırlandı ve çiftçilerimizin faiz borçlarının affedilmesi, anaparalarının da taksitlendirilmesi teklifiydi; ancak, bugüne kadar komisyonlarda görüşülmediği, gündeme gelmediği için, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre gündeme alınması için söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tarım, gerçekten, ülkemiz için fevkalade önemli bir sektördür; yüksek istihdam ve insanımıza besin maddesi sağlaması, ihracatımızın yüzde 20'sini temin etmesi ve bunların yanında, sayılamayacak kadar, yüzlerce önemi olan bir sektördür ve bu bakımdan dile getirilmektedir. Tabiî, bu sektör ihmal edilemez, mutlaka da korunması gereklidir.

Ülkemiz çiftçilerinin yüzde 95'i küçük çiftçilerdir. Bu bakımdan, bu çiftçilerimizin sermaye birikimleri çok az veya hiç yoktur. Çiftçilerimizin, dara düştükleri takdirde, ellerini attıkları ilk şey, varsa bir ineği, traktörü veya tarlasıdır. Bugün, çiftçilerimiz, ekmek teknesi olarak kabul ettiğimiz traktörünü ve tarlasını satışa çıkarmışlardır; ama, gelin görün ki, kim alacak; alan kimse de yoktur, herkes malından vazgeçmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu duruma nasıl gelindi: Hafızalarınızı yokladığınız takdirde, IMF kaynaklı tarım politikalarıyla, tarıma yapılan destekler bütçeye yük oluyor denildi, 4 milyar dolar karşılığında, tarıma yapılan bütün desteklerin kaldırılması sözü verildi. İki yıl, alım yoluyla yapılan desteklemeler... Hükümet, hedef enflasyonu diye bir şey belirledi, tabanfiyatlarını da, bu iki yıl içerisinde, buna göre verdi. Güya,  o gün için enflasyon yüzde 20 olacaktı; gelin görün ki, enflasyon, hiçbir zaman hedeflenen durumu tutmadı, asla tutmadı. Çiftçilerimizin kullandığı bütün girdiler, enflasyonun çok üzerinde oldu. Mesela, 2000 yılında, buğdaya, bir yıl öncesine göre yüzde 27,5 artış verildi; ama, enflasyon gerçekleşmesi yüzde 51 oldu. Buna göre, çiftçimiz yüzde 50 fakirleşti. 2001 yılına bakıyoruz; buğdaya, bir yıl öncesine göre yüzde 62 artışla bir fiyat verildi; ama, gerçekleşen enflasyon yüzde 88,6 oldu. Bu duruma göre de çiftçilerimiz, aşağı yukarı yüzde 25 fakirleştiler. Burada, kaybeden yalnız hububat ekicisi değil, pancar ekicisi, çay tarımı yapanlar, fındık tarımı yapanlar; bunların tamamı fakirleşti ve kaybettiler. 2001 yılı sonu itibariyle, bütün destekler kaldırıldı. Bu bakımdan, bakıyoruz ki, çiftçiye vurulan en kötü darbe bu oldu; kuraklık bunu takip etti ve bunun yanı sıra, yaşanan kriz de hepsinin tuzu biberi oldu. Bu bakımdan, çiftçilerimiz, gerçekten, parmaklarını oynatacak durumda değiller. Gün olmuyor ki petrole, gün olmuyor ki gübreye zam yapılmamış olsun.

Bakıyoruz, dekara "doğrudan gelir desteği" adı altında 10 000 000 gibi bir para veriliyor. Bu ödemeler, bütün çiftçilerimizin aldığı ödemeler değil. Bir kısmı veraset ilamı yapılmadığı için alınamıyor; bir kısım yerlerden haksız ödemeler yapıldı diye bugünlerde şikâyetler gelmeye başladı; hatta, bir kısım yerlerde de bu doğrudan gelir ödemelerini bazı sebeplerle alamıyorlar.

Türkiye'de gelir desteği için belirlenen arazi genişliği 57 dekar. Bunun tamamını alsa, her çiftçi, 570 000 000-600 000 000 lira gibi bir para alacaktır. Oysa ki, bunun yerine çiftçinin hak ettiği tabanfiyatını ödemiş olsaydık, yapacağınız hesaplarla göreceksiniz ki, çiftçi daha kârlı olacaktı, eline daha fazla para geçecekti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Demirci, lütfen, toparlar mısınız efendim; süreniz bitti, eksüre veriyorum.

MUSA DEMİRCİ (Devamla) - Örnek olarak ifade ediyorum. Toprak Mahsulleri Ofisinin 2001 yılında, ortalama verdiği tabanfiyatı, buğdayda 135 000 lira; ama, çiftçinin elinden mahsul çıktıktan sonra Toprak Mahsullerinin açıkladığı fiyat 260 000 liradır; yani, kilo başına çiftçilerimiz 125 000 lira zarar ettiler. Çiftçi 10 dekar ekim yaptıysa, hesap ettiğinizde göreceksiniz ki, aldığı mahsulden 1 130 000 000 lira gibi bir zarar etmiştir.

Bu bakımdan, ekonomik krizleri de nazarı itibara almak suretiyle,        konumuz -vakit de doldu, buradan saati takip ediyorum- kredilerin mutlaka taksitlendirilmesiydi. Krizle beraber, yüzde 55'lik kredi faizleri yüzde 100'e fırladı ve dolayısıyla, çiftçilerimiz fevkalade sıkıntıya düştüler. Gerçi, tarım kredi kooperatifleri ve Ziraat Bankası genelge çıkarmak suretiyle, tamimlerle bu meseleyi halledeceklerini ifade ettiler; ama, aslında, hükümetin, bunu kararnameyle veya kanunla çözmesi gerekirdi. Gelin görün ki, tarım kredi kooperatiflerinin de, Ziraat Bankasının da getirdiği çözümler, maalesef çözüm üretmekten öte, sorun yaratmıştır. Mesela, tarım kredi kooperatifleri borçlarının yüzde 20'sini nisan ayının 25'ine kadar ödeyenler, ancak ve ancak taksitlendirmeye tabi tutulacaklardır.

Değerli arkadaşlar, nisanın 25'ine kadar, ülkemizin hangi yöresinde, hangi çiftçilerimiz, yüzde 20 götürüp, yatırıp, taksitlendirmeden istifade edebilirler. Bu, tamamen ülkenin gerçeklerinden uzak bir durumdur ve şu anda, tarım kredi kooperatifleri 300 000 çiftçiyi icraya vermiştir. Bu bakımdan, çiftçilerimizin artık dayanacak takatları kalmamıştır, kanunun çıkarılmasından başka da çözüm yolu yoktur.

Destekleyeceğinizi umuyor; hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sağolun. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Demirci.

Efendim, ikinci konuşmacı, Bitlis Milletvekili Sayın Zeki Ergezen; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Çiftçilerin T.C. Ziraat Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne, Zirai Donatıma, Toprak Mahsulleri Ofisine Olan Borç Faizlerinin Silinmesine, Silinecek Olan Borç Faizlerinin Hazinece Görev Zararı Olarak Karşılanmasına, Anaparanın da Üç Taksit Olarak Ödenmesine Dair Kanun Teklifimi, 30.5.2000 tarihinde, çiftçilerimizin ısrarlı talepleri karşısında, arkadaşlarımla beraber Meclis Başkanlığına vermiştik.

Bu teklif verildiği zaman, çiftçi, gidişattan mana çıkararak, daha çökmediğini hissediyordu; ama, çöküşe doğru gittiğini görüyordu, dizinin takatı kesilmeden önce tedbir alınmasını istiyordu, traktörünü satacak duruma gelmek istemiyordu, bunun için, Yüce Parlamentodan çözüm talep ediyordu. Nitekim, böyle bir çare, Sayın Demirel'in Başbakanlığı döneminde, Doğru Yol ve CHP Koalisyonu zamanında, çiftçilerimiz için çözüm olarak getirilmiş ve Meclisimizden kanun olarak çıkmıştı.

Çiftçi, o gün, daha dizinin takatı kesilmemiş, mecali kesilmemişken, yaprak gibi dökülmeden çare aranılmasını isterken, bugün, çiftçinin yüzüne kül elendi, gazel dökülür gibi dökülmeye başladı; çiftçi çalışıyor, tefeci yiyor, çiftçi tefecinin kucağına itildi; dizinin takatı kesildi, mecali kalmadı, çarşıya pazara çıkamıyor.

Çiftçinin durumu bu olduğu için -seçim sathı mailine de yaklaştık; çünkü, sayın genel başkanların ve Başbakanımızın da beyanatlarıyla, bu yılın sonuna doğru bir seçim olacağı işaretleri geliyor- çiftçinizin huzuruna daha rahat gidebilmeniz için ve çok rahat politika yapabilmeniz bakımından, böyle bir kanun teklifinin gündeme alınıp, acilen görüşülmesinin, siz milletvekillerinin menfaatına olacağına inandığımız için ve milletimizin de çıkarına uygun olacağından, bu kanun teklifini, acele olarak... Sayın Başbakanımız ve Başbakan Yardımcılarımızın, Millî Eğitim Bakanıyla ilgili Meclis soruşturması önergesinden dolayı burada olmalarının da, Parlamento için, bizler için, vatandaşlarımız için de bir şans olduğunu kabul ediyorum; bunu değerlendireceklerine inanıyorum.

Şimdi, Sayın Tarım Bakanımız diyebilir ki, çiftçilerimizin borçlarını taksitlendirdik... Ama, bu taksitlendirme çiftçilere ulaşmadı. Biraz önce çiftçilerle görüşerek huzurunuza geldim; ulaşmış olsa bile, 30-35 taksitlik taksitlendirme, çiftçinin derdine çare değildir. Şimdi, gübre zamanı; çiftçi gübre kullanacak, tarım krediye olan borcundan dolayı, tarım krediden gübre alamıyor; ne yapıyor; özel piyasadan gübre alabilmek için tefeciye borçlanıyor. Uyguladığınız yanlış politikalar sonucu, çiftçiyi, gübreden dolayı tefecinin kucağına ittiniz, tohumdan dolayı tefecinin kucağına ittiniz ve akaryakıttan dolayı tefecinin kucağına ittiniz. Çiftçi, tefecinin amelesi oldu; çiftçi, çoluğuyla çocuğuyla, hanımıyla, tefeciye çalışıyor. Bir taraftan bankaya borçlu, tarım krediye borçlu, diğer taraftan da tefeciye borçlu. Öyle bir yanlış politika oldu ki, Sayın Başbakanımın özellikle duymasını istiyorum; ben bir çiftçi çocuğuyum, en büyük çiftçilerin olduğu bir ilçenin çocuğuyum -Ahlat İlçesi- benim çiftçilerim, otuz yıllık birikimlerini tefecilere vermek mecburiyetinde kaldılar Sayın Başbakanım; evlerini verdiler, traktörlerini verdiler, tarlalarını verdiler. Yani, çiftçimiz diz çöktü, boyun büktü ve çiftçimiz el açıyor, çiftçi çarşıya pazara çıkamıyor, borcundan dolayı, her gün nahoş hadiselerle karşılaşıyor. Dolayısıyla, umumî bir çöküntü var. Çiftçi, tam çiftçilik yapacağı bir zaman akaryakıt alamıyor, gübre alamıyor, borcunu ödeyemiyor. Buna bir çare bulmak mecburiyetindedir hükümet ve Meclis. Burada popülist politikalar yapmaya gerek yok. Tokat'a gidin, Amasya'ya gidin, Bitlis'e gidin, Polatlı'ya gidin, çiftçinin ne söylediğini hep beraber görüyoruz, dinliyoruz, işitiyoruz. Dolayısıyla, çiftçinin bu derdine bizim çare bulmamız lazım, bu umumî çöküntüye dur dememiz lazım. Onun için, biz bu kanun teklifini buraya getirdik, sadece gündemdeki yerini alsın diye değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Ergezen.

ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Zaten, bugüne kadar, 37 nci maddeye göre gündeme alınan bir kanun teklifini görüşmedik burada; çünkü, sadece, milletvekilleri, işte, kanun teklifi verdiler; gündeme alsınlar, kalsınlar diye değil, biz, bu kanun teklifinin samimiyetle görüşülmesini istediğimiz için buraya getirdik. Popülist bir yaklaşım yoktur. Çiftçimizin derdini ve ıstırabını dindirmek için getirdik.

Bunun gündeme alınmasını talep ederken, kendi Bitlis İlimdeki dönüm başı verilecek 10'ar milyon paranın da niye verilmediğini bilmiyorum. Çevre illerin tamamına verildi. Bitlis'ten hükümetin içinde hem milletvekili var hem bakan var; onların da duymasını istiyorum; hükümeti sıkıştırın; lütfen, çiftçinin 10'ar milyon parasını verin. Herkes aldı, Muş aldı, Ağrı aldı; Bitlis almadı. Türkiye'nin en geri kalmış bir ilinin 10'ar milyonunu geciktirmek kimseye yarar getirmez. Bir an evvel ödeyin ve Bitlis'in de yüzünü güldürün diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ergezen.

Sayın milletvekilleri, bu önerge üzerinde de konuşmalar bitti. Yalnız, Sayın Sadri Yıldırım arkadaşımız da söz istiyor; ama, biliyorsunuz, zaten, siz, çiftçinin sorunlarını burada her vesileyle dile getiriyorsunuz. İçtüzükte bir kişiye söz verme hakkı var. Onun için, kusura bakmayın, söz vermiyorum.

Önergenin, yani, kanun teklifinin doğrudan gündeme alınmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergenin gündeme alınması kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

5. - Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın, Sultanhanı Adıyla Bir İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifinin  (2/781) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/475)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2/781 esas numaralı teklifim havale edildiği komisyonlarda 45 gün geçtiği halde halen görüşülmemiştir. İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.                  17.10.2001

                                     Murat Akın

                                        (Aksaray)

BAŞKAN - Bu önerge üzerinde de komisyon ve hükümetin herhalde bir talebi yok.

Önerge sahibi Sayın Murat Akın'ın söz isteği var.

Buyurun Sayın Akın. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Aksaray Merkeze bağlı Sultanhanı adıyla bir ilçe kurulması hakkında 5.6.2001 tarihinde vermiş olduğum kanun teklifimin bugüne kadar komisyonlarda ele alınmaması nedeniyle, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergem üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 1953'te kasaba olan Sultanhanı, Aksaray İl merkezine bağlı olup, merkeze uzaklığı 42 kilometre, en yakın ilçeye uzaklığı ise 27 kilometredir. Aksaray-Konya karayolu üzerinde kurulu bulunan ve 2000 yılı genel nüfus sayımına göre 10 212 nüfusa sahip olan Sultanhanı Kasabasında ekonomik ve ticarî bağlantısı bulunan 32 köy ve yayla yerleşimi mevcuttur. Kasaba  sınırları içinde kalan  tesis ve işletmelerde  çalışan insanlarla  beraber  kasabanın  nüfusu 20 000'e yakındır.

Tarihî İpek Yolunun önemli merkezlerinden biri olan Sultanhanı'nda, 1229 yılında I. Alâeddin Keykubat döneminde inşa edilen kervansaray halen orijinalliğini ve sağlamlığını korumakta olup, her yıl binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilmektedir.

Değerli milletvekilleri,  ilimizin en büyük ve en gelişmiş kasabası olan Sultanhanı'nda, 1 lise, 8 öğretmen, 52 öğrenci; 5 ilköğretim okulu, 59 öğretmen, 1 841 öğrenci; sağlık ocağı, 112 acil servisi, jandarma karakolu, Ziraat Bankası şubesi, tarım kredi kooperatifi, pancar bölge şefliği, PTT şubesi, TEDAŞ şubesi ve Telekom şubesi mevcuttur.

Tarım ve hayvancılığın bilinçli ve yaygın olarak yapıldığı kasabada bölgeye özgü halı dokumacılığı ve tamiratı da  yaygın olup,  bu sektörde  1 500 işçi çalışmaktadır.  Bunun yanında, 30 kişinin çalıştığı Yün İplik Fabrikası bu sektöre hammadde sağlamaktadır.

Kasaba belediyesinin son beş yıllık geliri aşağıda belirtilmiş olup, gelirleri giderlerini karşılamaktadır. 1997 yılında 83 milyar geliri, 82 milyar gideri; 1998 yılında 254 milyar geliri, 177 milyar gideri; 1999 yılında 266 milyar geliri, 259 milyar gideri; 2000 yılında 441 milyar geliri, 439 milyar gideri; 2001 yılında 733 milyar geliri, 723 milyar gideri olmaktadır. Dolayısıyla, buranın ilçe olması halinde, devletimize, hükümetimize, milletimize ilave bir yük getirmeyecek; diyebiliriz ki, geliri giderini karşılayan, Türkiye'de ender kasabalardan birisidir.

Değerli milletvekilleri, Sultanhanı Kasabası, Aksaray il olduğunda başta ilçe olması gereken bir kasabaydı. Sırf belediye başkanı değişik partiden olduğu için, yanlış kriterlere göre ilçe yapılmayan ve bu hak zamanında verilmeyen bir kasabamızdır. Eğer, Yüce Meclisimiz, bu gecikmiş hakkın iadesi bakımından, başlangıcı bakımından, buranın ilçe olması için gündeme alınmasını oylarınızla temin ederse, ilim ve ilçem adına, hepinize teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akın.

Efendim, önerge üzerinde müzakereler bitmiştir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir efendim.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.

V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞME

1. - İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 55 Arkadaşının, Türk Millî Eğitim Politikasına Aykırı, Keyfi ve İdeolojik Uygulamalarıyla Eğitim ve Öğretimde Kargaşaya ve Huzursuzluğa Sebep Olduğu, Toplumsal Gerilime Yol Açtığı, Eğitim Sistemini AB ve Uluslararası Standartlardan Uzaklaştırdığı ve Görevini Kötüye Kullandığı; Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 159, 228, 230, 240 ve 251 inci Maddelerine Uyduğu İddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu Hakkında  Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi (9/5)

BAŞKAN - Genel Kurulun 2.4.2002 tarihli 81 inci Birleşiminde alınan karar gereğince, bu kısımda yer alan, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 55 arkadaşının, Türk millî eğitim politikasına aykırı, keyfî ve ideolojik uygulamalarıyla eğitim ve öğretimde kargaşaya ve huzursuzluğa sebep olduğu, toplumsal gerilime yol açtığı, eğitim sistemini AB ve uluslararası standartlardan uzaklaştırdığı ve görevini kötüye kullandığı; bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 159, 228, 230, 240 ve 251 inci maddelerine uyduğu iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine başlıyoruz.

Bu görüşmede, sırasıyla, önerge sahibine veyahut da onun göstereceği diğer bir imza sahibine, üç milletvekiline ve hakkında soruşturma istenen Sayın Bakana söz verilecektir.

Konuşma süreleri 10'ar dakikadır.

Meclis soruşturması önergesi, Genel Kurulunun 14.3.2002 tarihli 74 üncü birleşiminde okunmuş ve bastırılarak, sayın üyelere dağıtılmıştır. Bu nedenle, soruşturma önergesini tekrar okutmuyorum.

Şimdi, söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Önerge sahibi olarak ve şahsı adına ilk söz, İstanbul Milletvekili Sayın İrfan Gündüz'ün; ikinci söz, Giresun Milletvekili Sayın Turhan Alçelik'in, üçüncü söz de, Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler'indir.

Önerge sahibi olarak ve şahsı adına, Sayın İrfan Gündüz; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Sayın Gündüz, size 20 dakika süre veriyorum efendim.

İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milletimizin dünü, bugünü ve yarınını ilgilendiren, Millî Eğitim Bakanlığı gibi çok önemli bir bakanlıkta bulunan Sayın Bostancıoğlu'nun icraatlarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde incelenmesini isteyen soruşturma önergesiyle ilgili söz almış bulunuyor; Yüce Heyetinizi ve bizleri izlemekte olan aziz vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Çağdaş ülkelerde eğitim, her problemin çözümünde ilk akla gelen unsurdur. Eğitim meselesi, millî bekamızı ve geleceğimizi ilgilendiren çok önemli ve partilerüstü bir meseledir. Bir eğitimci olarak, Millî Eğitim Bakanıyla ilgili önerge vermek mecburiyetinde kaldığımız için üzgünüm. Sayın Bakan, konuşmalarında "eğitime siyaseti bulaştırmayacağım" demesine rağmen, aşağıda sunacağım örneklerde görüleceği üzere, yaptığı atamalarda ve uygulamalarda tamamen siyasî ve ideolojik davranmıştır.

Maksadımız bekçi dövmek değil, ülkemizde eğitimin kalitesini yükseltmek, insanlarımızın kaynaşmasını sağlayarak huzurlu bir toplum oluşturmak, Türkiye'nin, bu coğrafyada güçlü bir devlet ve güçlü bir millet olmasını sağlamanın yolunun eğitimden geçtiği, burada atılan yanlış adımların toplumumuzun bütününü ve bütünlüğü ilgilendirdiği için böyle bir önergeyi vermek zorunda kaldık. Arz edeceğim bilgi ve belgeler haklılığımızı gösterecektir. İddialarımızın hepsi belgeye dayalıdır. Yüce Meclisin iradesiyle böyle bir soruşturma komisyonu oluşturulursa, zaman darlığı sebebiyle söyleyemediğimiz ve size gösteremediğimiz belge ve delilleri, komisyona bütün teferruatıyla sunacağımı arz ediyorum.

Millî Eğitim Bakanlığı gibi çok önemli bir Bakanlıkta yasalara aykırı uygulama ve yapılanmalar alabildiğine devam etmektedir. Sayın Bakanın, görevi ihmal, görevi kötüye kullanma olarak tavsif edilebilecek, Türk Ceza Kanununun 159, 228, 230 ve 240 ıncı maddelerine aykırı pek çok icraatı vardır; bu önergenin veriliş sebebi budur.

Batılı ülkelerde çözümle eşanlamlı kullanılan "eğitim" kelimesi, maalesef, Sayın Bostancıoğlu'nun döneminde sosyal bir sancıya dönüşmüştür. Bakanlığın ismindeki "millî" kelimesinden bile rahatsız olan Sayın Bakanın eğitim politikalarını, pedagoji değil, ideoloji yönlendirmektedir.

Eğitim sistemimizde kemiyet ile keyfiyet artışları birbirine paralel gitmemektedir. Ortaöğretim ile üniversite arasında entegrasyon olmadığından milyonlarca gencimiz üniversite kapılarına yığılıyor ve bunun çok azı üniversitelerde okuma imkânı bulabilirken, birçoğu sokaklarda kalıyor.

DSP Denizli Milletvekili Sayın Erçelebi, Millî Eğitim Bakanlığı bütçesi üzerindeki konuşmasında "1739 sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun 14 temel ilkesinden biri olan ve temel eğitim için en önemli ilke olan yönetme ilkesini, maalesef, yaşama geçiremedik; öğrencilerimizi yetenekleri doğrultusunda ortaöğretime yönlendiremedik" derken, bu gerçeğe işaret ediyor.

Sayın Bakan, İngiltere, Fransa ve Almanya'da ilköğretimde yöneltme sınıfları 5 inci ve 6 ncı sınıflarken, siz, ilköğretimdeki yöneltmeyi 8 inci sınıfın ikinci yarısına kaydırırken hangi bilimsel araştırmalara dayandınız? İlköğretimde 8 inci sınıfın ikinci yarısında yönlendirmeyi gerçekleştirmek için hiçbir faaliyette bulunmamanız bile, açıkça Millî Eğitim Temel Kanununun ihlali değil midir?

Alt ve orta gelirli ailelere mensup çocukların eğitim ve öğretim haklarını kullanabildiği meslek liselerini, sekiz yıllık ilköğretim uğruna kapatmakla, fertlerin ihtiyacına ve toplumun kalkınmasına en büyük darbeyi vurdunuz. Çocukların, yetenekleri doğrultusunda mesleğe yönlendirilmeleri için, 12 yaş bile, pedagojik bakımdan geç kalınmış bir yaşken, siz, bunu bir dayatmayla 15'e çıkardınız. Hani ağaç yaş iken eğilirdi?! 15 yaşından sonra kabiliyetleri katılaşmış, yetenekleri körelmiş bir çocuğu hangi mesleğe, nasıl yönelteceksiniz?

Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitimi uygulamaya koyarken, ilköğretimde yüzde 100 okullaşma, sınıf mevcutlarının 30'a indirilmesi ve ikili öğretimden normal öğretime geçilmesi gibi hedeflerden hangilerini gerçekleştirdiniz? Bunun hesabını vermediğiniz ve veremediğiniz halde, "Eğitime Katkı Payı" adı altında aldığınız vergilerin süresini 2010 yılına kadar uzattınız. Uçan kuştan vergi alırcasına tahakkuk ettirilen bu vergiyi, sonsuza dek mi sürdürmek istiyorsunuz?!

İstanbul'da sınıf mevcutları ortalama 77, Adana'da 75 kişidir. Bir tek öğretmen ve aynı sınıfta 77 öğrenci... Ankara'da -uzağa gitmeye gerek yok- 6 000'e yakın öğrenci birleştirilmiş sınıflarda okuyor. Sadece İstanbul'da 20 000 dersliğe ihtiyaç var. 768 000 çocuk okula gitmiyor. Bugün, Türkiye'de 17 000 okulda birleştirilmiş eğitim, 12 000 okulda ikili eğitim yapılmaktadır, 106 000 derslik ve 136 000 öğretmen açığı var. Bu konudaki başarısızlığınız ve ihmalleriniz, TCK'nın 228 ve 230 uncu maddelerine göre alenî suç değil midir?

Eğitimde kalitesizliğin sebeplerinden biri ve eğitimin en önemli unsurlarından olan öğretmenlerimizin aldığı ücretler dikkat çekicidir.  15 yıllık bir öğretmenin  OECD ülkelerinde yıllık geliri 28 000 dolarken, bizim ülkemizde sadece 3 000 dolardır. Cumhuriyetin ilk yıllarında, 25 altın lira karşılığı olarak, yaklaşık 2 milyar lira alan öğretmene reva gördüğünüz 400 000 000 liralık bir aylıkla, onları açlık sınırının altına iterek, eğitim ve öğretimin felç olmasına sebep oldunuz.

Bir Millî Eğitim Bakanı düşünün ki, hukukdışı uygulamalarından dolayı, 35 000 öğretmeni, her seviye ve derecedeki personeliyle mahkemelik duruma düşmüş, bu yetmiyormuş gibi, öğrencileri ve velileriyle de mahkemelik olmuş ve açılan toplam dava sayısı 50 000'leri aşmıştır. Millî Eğitim Bakanlığının içine düştüğü bu durum, kamu yönetimi açısından utanç vericidir.

Yargıyı haksız uygulamalarıyla meşgul eden Bakanlık, başarısızlığını kamufle etmek için, bazı görevliler hakkında, yargıya yaptığı savunmalarda, yeniden yapılanma, 4306 sayılı eğitim reformunu iyi uygulamak, uyumu ve işbirliğini sağlamak gibi soyut ve dayanaksız iddiaların arkasına sığınmıştır.

1 680 ilçe millî eğitim müdürü görevinden alınmıştır. İl millî eğitim müdür ve müdür yardımcılığı, il-ilçe millî eğitim şube müdürlüğü görevinden alınanların sayısı -dikkatlerinize sunuyorum- 4 856'dır. Bunların 2 485'i emekliliğini istemek mecburiyetinde kalmış ve 413 kişi ise, maalesef, başka kurumlara geçmek zorunda bırakılmıştır. Sürgün ve kıyım anlamına gelen bu atamalar, cumhuriyet tarihinin en büyük memur kıyımı rakamlarıdır.

ÖSYM'ce yapılan yurtdışı eğitim müşaviri, eğitim ataşesi ve ataşe yardımcılığı sınavını, nedendir bilinmez, Bakanlığa bağlı Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü emrine aldınız. Sınava 380 kişi katıldı; Millî Eğitim Bakanlığı çalışanlarından 37 kişi 70'in üzerinde puan aldı. Bunlardan 20 kişi Ankara'da görevlidir. Soru ve cevapları hazırlayan, sınav sonuçlarını değerlendirmekle yükümlü bir daire başkanının, izne ayrılarak bu sınava katılması ve kazanması hiçbir anlam ifade etmiyor mu?!

Teftiş kurulunca düzenlenen soruşturma raporundaki müsteşar ve yardımcılarının yargılanmalarını engellemek için sadece belli görevliler hakkında fezleke düzenletip Danıştay'a gönderdiniz. Danıştay 2 nci Dairesi, Müsteşar Bener Jordan ve yardımcıları hakkında da savcılığa suç duyurusunda bulunmanız gerektiğini belirtmesine rağmen, soruşturma izni vermediniz ve ayırımcılık yaparak görevi kötüye kullandınız. Yargıya sevk ettikleriniz Kırıkkale Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanmış ve cezaları erteleme yasası kapsamında mütalaa edilerek ertelenmiştir. İşte belgesi. Danıştay kararıdır.

Danıştay 2 nci Dairesi, Bakanlıkta yeterli süre hizmeti olmayan Arzu Ferah Kara'nın yurtdışına atanmasından dolayı yargılanan Fikret Gökdemir ve arkadaşları hakkında işlem yapan Sayın Bakan, bu atamayı normalmiş gibi değerlendirip, onu 2000 temmuzuna kadar Berlin'de bekletenler hakkında da aynı soruşturma ve yargılama işlemini yaptırmanız gerekmez miydi? Bu, görevi ihmal etmek ve kötüye kullanmak değilse nedir!

Sayın Bakan, Okulöncesi Eğitim Kurumları Yönetmeliğinde değişiklik yaparak 3-6 yaşlarındaki yavrular üzerinde uygulamaya koydunuz. Anayasa ve Millî Eğitim Temel Kanununda yer alan genel amaç ve temel ilkelere aykırı olarak yaptığınız değişikliklerde:

Okulöncesi eğitimin amaçları içinde yer alan "çocukların millî, manevî, ahlakî, kültürel ve insanî değerlere bağlılığının geliştirilmesine yardımcı olmak" maddesini "çocukların hayal güçlerinin gelişimi, yaratıcı yollarla düşünce ve duygularını anlatabilme ve iletişim kurabilme becerilerini kazandırmak" şeklinde değiştirdiniz. Bu değişiklikle, keşke, bu maddeyi, evvelki maddeye ilave ederek yayımlasaydınız; fakat, böyle bir maddenin eklenmesinden kastınızın, esas önceki maddeyi kaldırmak olduğu kendiliğinden anlaşılıyor ve böylece, millî, ahlakî ve manevî değerlere bağlılığa karşı tavrınızı gösterdiniz. Aynı şekilde "çocukların, Türkçe, Türk Milleti, Türk Bayrağı, Atatürk, aile ve insan sevgisiyle ilgili duyguları uyandırılır ve manevî değerlere bağlılıkları sağlanır" maddesini de "çocukların, Atatürk, yurt, ulus, bayrak, aile ve insan sevgisini benimsemiş" şeklinde değiştirerek, Türkçe ve Türk kelimesinden, manevî değerlere bağlılık kavramından rahatsızlığınızı sergilediniz. Burada, özellikle MHP'li arkadaşların dikkatlerine sunuyorum: Türkçe ve Türk kelimesi, bu maddeden çıkarılmıştır.

"Çocuklara toplumun sosyal ve kültürel değerleri benimsetilir ve geliştirilir" maddesi ise, ne hikmettir bilinmez, yönetmelikten bütünüyle çıkarılmıştır. Bütün bunlar, Anayasamızın ruhuna ve Millî Eğitim Temel Kanununun amaç ve ilkelerine açıkça aykırıdır.

Millî Eğitim Bakanlığı Yönetici Atama, Değerlendirme, Görevde Yükseltme ve Yer Değiştirme Yönetmeliği, 23681 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

58 madde ve 5 geçici maddeden oluşan yönetmeliğin, 42 maddesini değiştirip, 5 geçici madde daha ekleyerek, 30 Kasım 2001'de yeniden yayımladınız. Yine, 23472 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Millî Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değişmelerine İlişkin Yönetmelik, 43 madde ve 5 geçici maddeden oluşmuştu. Bu yönetmeliğin de 31 maddesini değiştirip, 3 geçici madde ekleyerek, 30 Kasım 2000 tarihli Resmî Gazetede yayımladınız.

Bu durum, Bakanlığın, Türkiye'nin ve Yüce Türk Milletinin sosyal, kültürel ve ekonomik ihtiyaçlarını bilmediğini, keyfî ve rastgele yönetmelik hazırladığını göstermez mi? Bir yıl öncesi ve sonrasını görmekten uzak görevliler hakkında ne işlemler yaptınız? Bu değişiklikler, yukarıda arz ettiğim kadrolaşma ve kıyım hareketini hızlandırmak için mi yapılmıştır?

Sayın Saygı Öztürk, Star Gazetesindeki makalesinde, bakın, ne diyor: "Millî Eğitim Bakanlığı Yönetici Atama ve Görevde Yükseltme Yönetmeliğine göre yapılan yönetici sınavını kazanmak, hizmetiçi eğitim kursunu başarmak bir işe yaramıyor; ya siyasî bir partinin ya bölücü eğitim isteyen bir sendikanın şemsiyesi altına girmeniz gerekiyor. Atatürkçü ve laik olmanız yetmiyor, mezhebinize de bakılıyor" diyerek feryat ediyor.

İşte birkaç örnek:

Ali Çakıroğlu, Yayımlar Dairesinde yayımlanan tebliğler dergisinin 2530 uncu sayısında yer alan meslek lisesi diploması örneklerindeki ay ve yıldız simgesinin farklı bir şekilde yer almasını basım hatası olarak değerlendirmiştir. Basın yayın yoluyla Türkiye geneline ulaştırılan böyle bir yanlıştan sorumlu daire başkanının yaptığının böylesine hafif geçiştirilmesi, görevi savsaklama ve kötüye kullanma değil de nedir?!

Ruhî Esirgen, Aysel Özfırat ve Yüksel Sezgin, Danıştay 2. Dairesinin 1319 sayılı kararıyla, Uzaktan Eğitim Vakfına usulsüz para aktarmak, Bilten adlı kuruluşa usulsüz ve fahiş fiyatla proje ihale etmek, Devlet İhale Kanununun 6 ncı maddesine aykırı ihale gerçekleştirmek iddialarıyla Kırıkkale'de yargılanırken, kendileri, genel müdür ve yardımcılığı gibi üst düzey görevlere getirilmişlerdir. Bu genel müdür, kendisini süper yetkilerle donatarak, genel müdürlük emriyle, 4 daire başkanlığı kadrosunun bulunduğu bu genel müdürlükte 8 daire başkanlığı ihdas ederek, kadrosu daire başkanı olmayan Cahit Ulu, Hilal Bereket gibi insanları daire başkanı olarak görevlendirerek yetki ve görev gaspı yapmıştır. Ataşe sınavlarında izne ayırdığı Daire Başkanı Selim Mutlu'yu ise, tekrar sınavlardan sorumlu Daire Başkanlığına getirmiştir.

Şinasi Okur, Bakanlık müfettişlerince hakkında düzenlenen soruşturma raporunda getirilen teklif, merkez disiplin kurulu kararıyla onaylanmış ve bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası Bakan tarafından uygulanmış, atama şartlarını kaybettiğinden öğretmenliğe tayin edilmiştir. Ayrıca, devletin siyasî ve hukukî nizamlarını yıkmak maksadıyla yasadışı gizli örgüt kurmak, örgüt adına para ve kurban derisi gaspı, yataklık, güvenlik güçlerine silahlı mukavemet ve ev kundaklama gibi suçlardan dolayı 16 kişiyle birlikte Artvin Cumhuriyet Savcılığınca adına tahdit konulmuş ve hakkında kamu davası açılma kararı çıkmıştır; ancak, değişen nedir bilinmez, öğretmenliğe tayin ettiği bu şahsı, Sayın Bostancıoğlu, bu defa çok yakınında görevlendirmiştir.

Hamdullah Haspolat, Muş Millî Eğitim Müdürü iken, ihaleye fesat karıştırmak, gizli belgeleri üçüncü şahıslara vermek, 29 Ekim Cumhuriyet bayramında PKK sempatizanlarına protokolde yer ayırmak, bir bayan öğretmenin yakasından Atatürk rozetini zorla çıkararak yere atmak gibi suçlardan dört kez ceza aldığı ve hakkında "idarecilik yapamaz" kararı verildiği halde, bu şahıs "aylıktan kesme cezasına çarptırılan kişi daire başkanı ve üstü görevlere atanamaz" kuralına rağmen, bakanlık merkez teşkilatında -hem de çok önemli- Personel Genel Müdürlüğü Sicil Dairesi Başkanlığına atanmıştır.

Bakanlık müfettişlerince düzenlenen soruşturma raporunda, hem Talim ve Terbiye Kurulunun karar organında görev alan hem de Pasifik Yayınları adına felsefe kitabı yazan Ömer Özüduru hakkında getirilen 1/30 oranında aylıktan kesme ve üyelik görevinden alınma teklifini uygulamayan bakanlığın, Kemal Koçak için getirilen kınama cezasını hemen uygulayıp, hakkında hiçbir  teklif getirilmeyen Cumali Demirtaş ve Hasan Hüseyin Baysal'ı  APK'ya ataması, bakanlığın yanlı ve ayırımcı bir tavırla hareket ettiğinin açık bir göstergesidir. Bu şahsın oğlu yayıncılıkla uğraşmakta mıdır?.. Bu şahıs, hâlâ niye aynı görevde tutulmaktadır?..

Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı Yönetmeliğini değiştirip, 23896 sayılı Resmî Gazetede yayımlayarak yürürlüğe koydunuz. Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığınca bakanlığınıza yazılan yazıda istenilen değişiklikleri, bu yönetmelik ve ilgili diğer yönetmeliklerde yapmayıp, kadrolu unvanı olmayan kurul başkan yardımcısı ve daire başkan yardımcısı unvanlarını kullanarak, görev ve yetki gaspı yapan bu kamu görevlileri hakkında hiçbir soruşturma yaptırmadınız; yoksa, Sayın Bakan, yasalar, bilginiz dahilinde mi çiğnenmektedir?

Çeşitli basın yayın organlarında ve özellikle, Star Gazetesinde yer alan yolsuzluk haberlerine göre, Kitap İnceleme Komisyon üyesi olan Mührübe Akyol, Teftiş Kuruluna ve Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi savcılığına verdiği dilekçede, Talim Terbiyede ve Personel Genel Müdürlüğünde dönen dolapları anlatmakta, rant, cinsel taciz, hırsızlık ve rüşvet kokan bir çeteye, organize yolsuzluğa işaret etmektedir. Sayın Bakanın bu konulara ısrarla duyarsız kalması ve söylenenleri duymazdan gelmesi, objektif bir kararla bu yöneticileri görevden alması gerekirken, bazılarını terfi ettirmesi, bu olayların, bakanın bilgisi dahilinde olduğu izlenimini vermektedir.

Ankara TED Koleji Vakfının, ilköğretim ve Sebit Yayınlarının da ortaöğretim öğrencileri için hazırladıkları eğitim araçları bir heyet tarafından incelenmiş ve bu araçlar için "uygun değildir" raporu verilmişken, Yayın ve Kültür Daire Başkanının baskısıyla bu rapor zorla değiştirilerek "uygundur" denilmiştir.

Top Yayınevince hazırlanan "İlköğretim Hayat Bilgisi I" kitabı, bir heyet tarafından incelenmiş, değerlendirme formunda "0" olan rakamlar daha sonra 75,9'a yükseltilerek uygun hale getirilmiştir.

Müfettişler, Daire Başkanı Osman Nuri Demirel ve heyette görev alan öğretmenlere, görevlerini kötüye kullanmaktan soruşturma izni verilmesini istemiş, Sayın Bakan bu izni vermemiştir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı ve Danıştayın, Sayın Bostancıoğlu'nun soruşturma izni vermeme kararını kaldırması üzerine, bu kişiler, ancak yargıya sevk edilebilmiştir.

"Doktor" unvanına sahip olmadıkları halde, himayenizde olan ve bu unvanı kullanıp, hizmetiçi kurslarda fazla ders ücreti alan Osman Nuri Demirel, İlköğretim Genel Müdürlüğünde Daire Başkanıyken bu unvanı kullanan Yasemin Günay Ağiş ile  bunları atayan ve görevlendirenler, Türk Ceza Kanununa göre suç işlemişlerdir. Bütün bu olup bitenlere göz yuman Sayın Bakan da aynı suça ortak değil midir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gündüz, size ne kadar süre vereyim?

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Ne kadar verirseniz Sayın Başkan. Ağanın eli tutulmaz...

BAŞKAN - Hayır, hayır, öyle çok aşırı değil de...

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - 3 dakika yeter Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki, size 3 dakika süre veriyorum.(DSP sıralarından gürültüler)

Efendim, ben, bu gibi konularda milletvekilinin iddialarını söylemesine mümkün olduğu kadar yardımcı olmaya çalışıyorum.

Buyurun Sayın Gündüz.

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Talim ve Terbiye Kurulunun onayıyla aralarında  iki kurul üyesinin yer aldığı sekiz kişilik komisyon, Millî Tarih ve Millî Coğrafya derslerinin kaldırılarak yerine, 49 günde, ilköğretim okulu 4, 5, 6 ve 7 nci sınıf Sosyal Bilgiler ders kitaplarını hazırlamak üzere görevlendirilmiştir. Bu komisyonun, cumartesi ve pazar günleri dahil, 49 günde ders kitabı hazırlamalarını ne derece gerçekçi buluyorsunuz? Ders kitabını hazırlayan kurul üyelerinin çıkardıkları kitaplardan birinde, 4 üncü sınıflar için Türkçe ders kitabının 61 inci sayfasında öğrencilere tavsiye edilen Kemal Yalçın'ın "Emanet Çeyiz" isimli kitabında, Türk askerinin, önce cepheden kaçtığı, sonra da Rum ve Ermenileri kıtır kıtır kestiği safsatalarına yer verilmiş. Bu durum, basın ve kamuoyunca eleştirilmiştir. Bu ifadeler, Bakanlığın, Ermeni lobilerinin eline, ülkemiz aleyhine verdiği bir koz olarak değerlendirilmez mi?

Türk askerini aşağılayan ve küçük düşüren ifadelerin, ilköğretim ders kitaplarında okunması gereken yaz kitabı diye özellikle tasfiye edilmesi, Türk Ceza Kanununun 159 uncu maddesine göre alenen suç değil midir?

Aynı kurul, 22.5.2000 tarihinde; yani, bir günde 261 ders kitabını inceleyip kabul etme başarısını göstermiştir. İşte, bir günde 261 ders kitabını kabul ederseniz, bu yanlışlıkların önünü alamazsınız.

Yine, Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu, alan uzmanı olmayan kişilere inceleterek düzenlettiği sözde raporlarla, Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları başta olmak üzere, millî ve manevî karakter taşıyan eserlerin tavsiye kararını bir günde kaldırmıştır. Beden eğitimi öğretmeni başkanlığında teşekkül eden heyet, alan uzmanı olmadıkları halde, 24 saatte 24 kitabın tavsiye kararını kaldırmıştır. Kırk Hadis, Anglikan Kilisesine Cevap, Çocuk ve Dua, Kurân'da Çocuk, Allah'a İnanıyorum, Ahiret'e İnanıyorum... İşte, bu karardan nasibini alan eserler...

Bir çocuğun, Allah'a ve ahirete inanmasından daha güzel ne olabilir?! Sayın Bakan, siz, ateist ve satanist gençliğin yetişmesine zemin mi hazırlamak istiyorsunuz?! (AK Parti sıralarından alkışlar)

Kara Kuvvetleri Komutanlığının kuruluşunun 2210 yıl önce Mete Han tarafından yapıldığını kabul ederken, Kara Harp Okulu 1835, Donanma Komutanlığı da 1897 yılını, kuruluş yıldönümü ilan ederken, Sayın Bakan, tarihimizi ve edebiyatımızı, ders programlarından çıkarmak istemiş; bizi, geçmişimizden koparma yanlışlığına girmiştir. Bu durumda, Sayın Bakanın, milat hesaplarında birkaç asırlık, hatta birkaç bin seneye varan bir hata açıkça gözükmektedir.

Atatürk döneminde "Millî Tarih" ve "Millî Coğrafya" olan derslerin adındaki "millî" kelimesini kaldıran ve bu derslerin muhtevasındaki millî ve manevi değerleri antisentez projesiyle ayıklayan Bakanlığın, tarih dersleri öğretim programlarında yapmak istedikleri değişiklikler ile Türk Dili ve Edebiyatı derslerinde yapmayı planladıkları değişiklikler aynilik içindedir.

Dilimiz ve edebiyatımız tarihî dönüşümlere paralel olarak değişiklik göstermekte bir bütündür. Bu değişim, birbirinin alternatifi olacak ve biri diğerini tamamlayacak şekilde ele alınmalıdır. İlle de bir milat kabul etmek istiyorsanız, Türkçe'nin, hiç olmazsa yazılı eserlerinin ilki olan Orhun Kitabelerinden başlanabilir.

BAŞKAN - Sayın Gündüz, 3 dakikayı geçtiniz; ona göre ayarlayın. Rica ediyorum...

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Bakın, birleştirici ve uzlaştırıcı icraatlarıyla her zaman takdir ettiğimiz Kültür Bakanımız Sayın Talay bu yanlışlığa şöyle işaret buyuruyor: "Bizim kuşak 1930 öncesi Türkçeyi anlamakta zorluk çekerken, şimdi de yeni türetilen ve yazılı Türkçeye zorla yerleştirilmeye çalışılan yeni kelimeler sonucunda, yirmi yıllık dönemleri kapsayan kuşaklararası yazılı dil iletişiminde birbirini anlamakta kopukluklar doğduğu gözlenmektedir."

Millî Eğitim Bakanlığı bürokratları 014682 sayılı genelgeyi Bakana imzalattıktan sonra, ellerine, kendilerini koruyucu bir kalkan olarak bu genelgeyi aldılar, Talim ve Terbiye Kurulu üyeleri ve uzmanları, eser veren herkesi, bu arada profesörleri, hizaya getirdiler. Yazarlarla gayriresmî yapılan yüz yüze görüşmelerde, Türkçede bin yıldır kullanılan "millet, milliyet, milliyetçi, milliyetçilik, memleket, hak, hukuk, hürriyet, istiklal" gibi kelimeleri kitaplarınızda asla kullanamazsınız; başı örtülü kadın resimlerine ve fotoğraflarına, tarihî bir dönemin kıyafet örneği olsa bile, yer veremezsiniz.

Hezarfen Ahmet Çelebi'nin Üsküdar'daki Doğancılar Mevkiine deniz üstünden uçuşunu temsil eden resimden Ahmet Çelebi'yi seyredenlerin resimleri...

BAŞKAN - Sayın Gündüz, 5 dakika konuştunuz efendim. Rica ediyorum... Son cümlenizi söyleyin.

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Sarıklı, sakallı olduğu gerekçesiyle, resmin seyircisiz yapılması tavsiye edilmiştir.

BAŞKAN - Son cümlenizi söyleyin, rica ediyorum...

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Evet, Sayın Başkanım, son cümlemi söylüyorum.

Yurtdışı bazı üniversite mezunlarının diplomalarının denkliklerini kaldırdınız. Türkiye'nin, bütçesine resmen katkıda bulunduğu, Türkiye Cumhuriyeti Malezya Büyükelçimizin üniversite yönetiminde yer aldığı, hocaların bir kısmının ülkemizce karşılandığı bir üniversitenin diplomalarını bile geçersiz saydınız. Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir denklik işlemiyle, Türkiye'de doçent olmuş insanları bile akademik kariyerlerinden uzaklaştırarak, bu insanların umutlarını söndürdünüz. Türkiye'nin değişik fakültelerinden mezun olan öğretmen adayları arasında ayrımcılık yaptınız. Atamalarını yapmayarak, bu genç öğretmen adaylarının umutlarını kararttınız.

Yukarıda arz ettiğim, Anayasaya, Millî Eğitim Temel Kanununun amaç ve ilkelerine, meri mevzuata, yönetmelik...

BAŞKAN - Size 6 dakikadan fazla süre verdim, tamam efendim.

Teşekkür ederim.

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Tamamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Gündüz, rica ediyorum, 6 dakika fazla konuşturdum yani!

Teşekkür ederim efendim.

İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Ben teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İkinci konuşmayı yapmak üzere, Giresun Milletvekili Sayın Turhan Alçelik; buyurun.

Süreniz 10 dakika Sayın Alçelik.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; Millî Eğitim Bakanı hakkındaki soruşturma önergesi üzerinde söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, burada, derdimiz, üzüm yemek, bağcı dövmek değil; eğer bir yanlış varsa, hep birlikte onu düzeltmek.

Şu an itibariyle, Millî Eğitim Bakanlığının aslî vazifeleri açısından duruma baktığımızda tablo şudur: Televizyonlarda izlediğimiz kadarıyla, komşuları yardım etmediği takdirde okullarına gidemeyecek olan gözyaşları içerisindeki sayısız çocuk. Öğretmenlerimiz ekonomik olarak çökmüş durumdalar; 550 000 öğretmenin yüzde 70'i işportacılık yapıyor, yüzde 30'u ise, aile desteğiyle yaşamını sürdürmek zorunda.

Elleri öpülesi öğretmen emeklilerimiz, maaş kuyruklarında ömür tüketiyor.

Binlerce öğretmenimiz norm kadro uygulamasından rahatsız ve hâlâ, binlerce öğretmen açığı var. Kendi ilimde 874 öğretmen açığı olduğu, bizzat il millî eğitim müdürlüğü tarafından bize intikal ettirildi.

Şu anda lise çağındaki çocuklarımızın, evlatlarımızın yüzde 7'si, maalesef, uyuşturucu kullanıyor.

Peki, bütün bu sıkıntılar olurken, ilgili Sayın Bakanımız ve Bakanlık nelerle meşgul? Ona baktığımız zaman, 1997'de çıkarılan ve 2000 sonunda bitmesi gereken eğitime katkı payı dayatması, maalesef, halen devam ediyor. Hatta, bu katkının bir kısmı 3418 sayılı Kanunla amacı dışına çıkarıldı. Bakanlıkta -biraz önce, arkadaşım, ifadelerini örneklemeleriyle ortaya koydular- partizanca atama ve uygulamalar bütün hızıyla devam ediyor. Bütün bunlar neden arkadaşlar; Sayın Bakanın ve Bakanlığın, hukuk tanımaz, materyalist eğitim anlayışından dolayı.

Millî Eğitim Temel Kanunu ne diyor; evlatlarımız, millî, manevî değerlerine bağlı olsun, ahlak ve kültürel değerlerimizi benimsesin, insan hak ve özgürlüklerine bağlı olsun, hür düşünceli olsun, verimli insanlar yetiştirelim diyor. Peki, siz ne yapıyorsunuz; millî eğitimin bütün bu temel hedeflerini engelleyici bir uygulama içerisindesiniz. Nedir engellemeniz; bakın, şu anda, İstanbul'da -İnsan Hakları Komisyonumuzun da gündeminde olan- evlatlarımız ve onların velileri eğitim haklarından yoksun bırakılıyor, okullarına sokulmuyor. Bırakın okullarını, okulun bulunduğu mahallelere, yollara sokulmuyor insanlarımız. Bakanlığa bağlı idare ne yapıyor; "öğrencinin okula başı açık gelmesi konusunda hiçbir taviz verilmeyecektir; çocuğunuzla birlikte -bir de tehdit var yazılarda- birkaç kez daha düşünün, çocuğun istikbalini göz önüne alın ve Kılık Kıyafet Yönetmeliğine uyun" diyor.

Sayın Bakan, hiçbir yönetmelik ve karar Anayasaya aykırı olamaz, bu, suçtur. Siz, maalesef, uygulamalarınızla bu suçu işliyorsunuz.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine bakın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine bakın, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10 uncu, 42 nci, 90 ıncı maddelerine bakın ve Diyanet İşleri Başkanlığımızın, 1983 tarihli, başörtüsüyle ilgili kararına bakın. Bütün bu hükümler, sizin uygulamanızın yanlışlığını ortaya koyuyor.

Sekiz Yıllık Temel Eğitim Kanunu çıkardınız. Bu kanun görüşmelerindeki bazı ifadeleri hatırlıyorum: "İmam-hatipleri ikna yoluyla kapatacağız..." Şimdi, ikna metotlarını, bütün imkânlarınızla, copla, kelepçeyle uyguluyorsunuz. "Siyasî hayatıma mal olsa da bu kanun çıkacak" diyenler, şimdi ses seda çıkarmıyorlar. Kur'an kurslarını kapatan kanuna oy verenler, maalesef, bu uygulamalarıyla, geleceklerinde altından kalkamayacakları bir karara imza atmış durumdalar.

İstanbul'da öğrenci velilerine yazılan mektuplarda, o kadar ağır, üzücü ifadeler var ki, tamamen hukuk dışı; detayına giremiyorum.

Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde, bir Avrupa Birliği ülkesi büyükelçisi Sayın Genel Başkanımızı ziyaret ettiler ve kendilerine bir teşekkürde bulundular; o teşekkür de şuydu: "Efendim, siz, Türkiye'de başörtüsü dolayısıyla okuyamayan öğrencilerinizi bizim ülkemize gönderdiniz ve gönderdiğiniz bu öğrenciler sayesinde, bizim ülkemizdeki eğitim seviyesi yükseldi; size teşekkür ediyoruz" dediler.

Yani, Sayın Bakan, siz, bir ülkenin eğitim seviyesini yükselten, o kadar kaliteli öğrencilerin bu ülkeden kaçmasına sebep oldunuz. Yazık değil mi?!. Eğitime katkı bu mu allahaşkına?!

Bakın, burada oturan birçok arkadaşımızın evlatları, Kılık Kıyafet Yönetmeliği gerekçesiyle okullarına gidemiyor, üniversitelerine devam edemiyorlar.

Anayasanın ve biraz önce ifade ettiğim uluslararası metinlerin konuyla ilgili hükümlerini sizinle paylaşmak istiyorum. Bir kere, yaptığınız uygulamaların bu sözleşmelere uygun olup olmadığını, böyle bir hakkınız olup olmadığını ortaya koymak istiyorum.

Ne diyor uluslararası sözleşmeler: "Hiç kimse, eğitim hakkından, gerekçe ne olursa olsun, engellenemez." Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde de bu hüküm var, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde de bu hüküm var.

Peki, bütün bu hükümler varken, sizin uygulamalarınızın, Anayasaya aykırı uygulamalarınızın, İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı olan uygulamalarınızın hesabı ne olacak? Bu hesabı vermek durumundasınız Sayın Bakan.

Değerli arkadaşlarım, değişik yönetmelik ve kararlarla, birtakım kelimeleri kullanmamayı, ders kitaplarında bu kelimelerin kullanılmamasını talimat olarak verdiniz. Bu kelimelerin birkaç tanesini ben de burada dile getirmek istiyorum. Bir tanesi "millî" kelimesi. Birçok bakanlığımız millî. Bir tanesi "nutuk..." Daha birsürü kelime var; "milliyetçilik" var "terbiye" var "haysiyet" var "şeref" var... Bunları kesinlikle kabullenebilmemiz mümkün değil. Yaptığınız, kendi alanınızla ilgili uygulamalarda, özellikle, üniversitelere giriş sınavıyla ilgili uygulamalarınızda öyle bir haksızlığın altına imza attınız ki, 1 500 000 öğrencimizin 1 150 000'i açıkta ve çok acı bir rakamı da sunmak istiyorum: 1 882 lise birincisi açıkta kaldı. Maalesef, birinci olan bu öğrencilerin 1 122'si meslek lisesi ve teknik lise birincisi. Bu, öğrencilerimizin başarısızlığı değil; sizin, alan tahsisi ve okul başarı puanı uygulamanız, yani, 0,2-0,5 katsayı uygulamanız dolayısıyla gelinen nokta.

2001 yılı üniversite sınavlarında çok enteresan bir rakam: 9 322 öğrencimizin puanı sıfır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, size de 3 dakika süre veriyorum. Arkadaşınız, hem önerge sahibi olarak hem de kişisel olarak konuştular.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Bakan, bir öğrencinin sıfır alabileceğinin ne anlama geldiğini hiç düşündünüz mü?! Bu -kesinlikle ifade ediyorum- sizin Bakanlığınıza ait bir puandır. Yani, uygulamalarınızda puanınız sıfırdır.

Kendi müfettişleriniz raporlarından sizin durumunuza bakalım: 54 ilde öğretmen açığı var; 60 ilde personel, bina, gereç açığı var; 45 ilde yönetici açığı var. Bu raporlar size ait ve bilgileri uzatmak da mümkün; ama, bütün bu olumsuzluklara rağmen, milletimizin hiç sesini çıkarmayacağını belki düşünüyorsunuz; ama, şunu bilmenizi istiyorum, bir fikir adamımızın bir sözünü size hatırlatmak istiyorum: "Ekmeksiz yaşarım; ama, hürriyetsiz asla yaşayamam." Bu söz, bizim milletimizin de mümeyyiz vasfıdır.

Şunu bilesiniz ki, inançların önünde durmak mümkün değildir. Bu millet çok sabırlıdır. Sabırla bekler; ama, günü gelince de öyle bir hesap sorar ki, bu hesabın altından kalkamazsınız; biz hatırlatıyoruz değerli arkadaşlar.

Şimdi, Sayın Bakan -aslında, buradaki birçok konuya girmek mümkün; ama, ben, sürenin kısıtlılığı dolayısıyla...- belki bu görüşlerimize, buradaki ifadelerimize karşı, bu kürsüden birtakım yönetmelikleri, birtakım genelgeleri, birtakım kararları ortaya koyarak savunma yapmaya çalışacak; ancak, ben buradan, hiçbir gerekçesinin, hiçbir kararının, hiçbir yönetmeliğinin ve genelgesinin, Anayasaya ve evrensel hukuka uygun olmadıkça, geçerli olamayacağını bilmesini hatırlatıyorum.

Yine, belki, burada, birtakım başarılardan bahsederken, başarısızlıkları da geçmişe doğru atma alışkanlığı sürdürülecek. Ancak, hiçbir ifade -buradan özellikle hatırlatıyorum- sizin bu uygulamalarınızın karşılığı olamayacak ve buradaki savunmalarınız, ülke insanımıza hesap vermenize engel olamayacak; çünkü, bütün bu uygulamaların sorumlusu sizlersiniz.

Ben, bu soruşturmanın açılarak, konunun bütün yönleriyle ortaya konulmasını ve eğer, hatalı uygulamalar yapanlar varsa, Sayın Bakan, başta olmak üzere...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen, son cümlenizi söyleyin, 3 dakika verdim zaten size.

TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

...bu konunun enine boyuna araştırılmak suretiyle, ortaya konulmasını ve gereğinin yapılmasını arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (SP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Alçelik.

Şahsı adına üçüncü konuşmayı yapmak üzere, Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler... (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 Dakika Sayın Güler.

Buyurun efendim.

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu hakkında bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önerge üzerinde söz almış bulunuyorum, Yüce Heyetinizi ve bizleri televizyonları başında izlemekte olan aziz vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, nüfusunun yüzde 70'i 25 yaşın altında olan genç ve dinamik bir nesle ve çok büyük bir hazineye sahiptir. Bu hazineyi iyi eğitmek ve çağdaş dünya akranlarıyla yarışabilir hale getirmek ve dünyanın her yerinde iş üretebilen nitelikli insan olarak yetiştirmek, bu Bakanlığın temel görevlerindendir.

Millî Eğitim Bakanlığı, Anayasa, Tevhidi Tedrisat Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, kalkınma plan ve programlarına dayanarak millî eğitim hizmetlerini yürütmek üzere kurulmuştur. Bugüne kadarki uygulamalarıyla, Sayın Bakan, bu kanunun verdiği görev ve yükümlülüğü yerine getirmemiştir.

Öğretmenlerimizin durumu yürekler acısıdır. Bakınız, öğretmenlerimizin yüzde 46'sı meslek değiştirmek istiyor; yüzde 70'i standart bir yaşam bulabilmek için ikinci bir işte çalışıyor; yüzde 86'sı borçlu ve öğretmenlerimizin, ne acıdır ki, yüzde 38'i hiç kitap okuyamıyor.

Eğitim, son yılların en sancılı, en problemli, en karanlık bir dönemini yaşıyor. Özellikle de son dört beş yıldan beri eğitim tamamıyla bitirilmiş, kalite sıfırlanmıştır.

Eğitim üzerindeki bir diğer kambur taşımalı eğitimdir; 16 000'e yakın okulumuz bugün kapalıdır. Ortalama 50-60 kişilik sınıflarda okuyan öğrenciler varken, ne var ki, 16 000'e yakın okul çürümeye terk edilmiştir. Kendi seçim bölgem olan Bingöl'de, köy okullarının üçte 1'i kapalı vaziyettedir. Öğrenciler, kış kıyamette, dağlık kesimde, 20-30 kilometre uzaklıktaki okullara at ve eşek sırtında gitmek zorunda bırakılmışlardır; çocuklarımız yollarda telef olmaktadır.

Sayın Bakan, Millî Eğitim Bakanlığını, âdeta, kanunsuzluğun ve hukuksuzluğun merkezî haline getirmiştir. Kamuoyu önünde 13-14 yaşındaki kız çocuklarına kelepçe takılmasına sebep olan uygulamaların asıl sebebi, problemleri çözmek yerine bir kaos ortamı meydana getirerek, Bakanlıktaki usulsüz ve kanunsuz uygulamaları, militan kadrolaşmayı, ders kitaplarındaki rant dağıtımını, bulanık hava meydana getirerek, örtbas etme gayretinden kaynaklanmaktadır. Bununla ilgili aşağıda vereceğimiz belgeli örnekler, bu düşüncelerimizin haklılığını ispat etmektedir.

Bakanlığın birçok üst düzey yöneticisi, yeterli hizmet süreleri olmadığı ve yönetmelik gereği 45 günlük semineri bitirmedikleri halde atamaları yapılmaktadır. 600 000 personeli olan millî eğitim camiasında müsteşar bulunamamış, DSP Çanakkale milletvekili adaylarından İsmail Bircan dün bu göreve getirilmiştir. Hukuken atamaları geçersiz olan yüzlerce taşra yöneticisinin imzaları da geçersizdir, harcamaları kanunsuzdur, zimmeti gerektiren bir olaydır.

İsim mi istiyorsunuz, buyurun size...

Ata Yavuz: Soruşturma sonucu Öğretmene Hizmet ve Sosyal İşler Dairesi Başkanlığından alınarak, APK uzmanlığına atanmıştır. Açtığı idarî davayı kaybetmesine rağmen, Yükseköğretim Genel Müdür Yardımcılığına getirilmiştir.

Füsun Köksal: Şube müdürlüğünden, Talim ve Terbiye Kurulu üyeliğine atanmıştır. Şube müdürlüğünden gelmesi gereken yer daire başkanlığıdır; ama, işin içinde başka işler var.

Aydın Özyar: Danıştay İkinci Dairesinin 2000/2201 sayılı kararıyla, İstanbul Millî Eğitim Müdür Vekiliyken, Hasan Terzi'yle birlikte, Bahçelievler Halit Ziya Uşaklıgil İlköğretim Okulu Müdürlüğüne Atıf Cengiz isimli öğretmenin atanması için usulsüz işlem yaptıkları gerekçesiyle, haklarında TCK'nın 240 ıncı maddesine göre, Kocaeli Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmışken, ancak, Aydın Özyar Öğretmen Eğitimi Genel Müdürlüğüne, Hasan Terzi ise Personel Genel Müdür Yardımcılığına getirilmiştir. Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine göre yargılananlar, himmetinizle genel müdür oluyor Sayın Bakan...

Behçet Yavuz, Meral Hacıpaşaoğlu, Cemil Çetin, hangi birini sayayım... Cemil Çetin eski Müsteşar Yardımcısı; halen, Millî Eğitim Vakfı Sorumlu Başkanı. Müsteşar yardımcısıyken çeşitli soruşturmalar geçirmiş, yaş haddi gerekçesiyle emekli olmuş, sonradan Millî Eğitim Vakfının başına getirilmiştir. Danıştay 2. Dairesinden alınan karar uyarınca "Uzaktan Eğitim Vakfına, dönersermaye hesaplarından ve hesaplarından ve açıköğretim lisesi öğrencilerinden toplanılan harçlardan usulsüz para aktarmak iddiasıyla hakkında Kırıkkale Asliye Ceza Mahkemesince dava açılmıştır.

Hüseyin Karakuş: DSP Malatya milletvekili aday adayınız; hizmet süresi yeterli olmamasına rağmen usul ve teamüllere aykırı olarak Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdür Yardımcılığına atanmıştır.

Onur Kaya: -dikkat ediniz; bütün arkadaşlarımın bunu dikkatle dinlemesini istiyorum- 19.10.1981'de bu arkadaşın görevine sıkıyönetim komutanlığı emriyle son verilmiştir; 26.5.1986'da göreve iade edilen bu Onur Kaya, Abdullah Öcalan ile Atatürk'ü eşdeğer kabul eden bir ilköğretim müfettişidir!.. Önce, Ankara'da, tayin ve nakillerden sorumlu Millî Eğitim Müdür Yardımcılığına atanmış, bugün, hâlâ, Zonguldak Millî Eğitim Müdürlüğü görevini yürütmektedir.

Talim ve Terbiye Kuruluyla ilgili düzenlenen soruşturma raporlarında yer alan yolsuzluk ve usulsüzlüklerden dolayı, 2 kurul üyesi, 1 daire başkanı, 2 şube müdürü, şef, memur ve öğretmenlerin disiplin cezası tekliflerini kayırmacı bir yaklaşımla bir alt cezaya dönüştürerek uygularken, Sayın Bakanın, aynı birimde başka görevlerle ilgili disiplin cezalarında bir alt ceza uygulaması yapmaması ayırımcı bir yaklaşımın en bariz bir göstergesidir.

Orhan Özalp: Sayın Bakan, Orhan Özalp'ın ne anlama geldiğini çok iyi bilir!

Yasalara ve yönetmeliklere aykırı yapılan bu atamaların listesi, uzayıp gidiyor; ama, ne yazık ki, zamanım yok, 10 dakika içerisinde bunları toparlamam mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, bakınız, bu Sayın Bakanın döneminde 77 ilin millî eğitim müdürü görevinden alınmıştır. Mevzuata aykırı olarak 68 il millî eğitim müdürünün ataması yapılmıştır. Haklarında "yönetici olamaz" soruşturması olmasına rağmen, bir kısmı hâlâ görevlerine devam etmektedir.

Bakın, şimdi, ibreti alem için bir de şu belgeye bakın; benim kendi ilimden, Bingöl'den; Bingöl DSP İl Başkanı, Millî Eğitim Bakanına resmen yazı yazıyor ve Millî Eğitim Müdürü Sabahattin Gamsız'ın görevden alınmasını, Muş gezisi sırasında dosyasının Millî Eğitim Bakanına verildiğini söylüyor; bununla yetinmiyor, teklif ettiği arkadaş, bir ilköğretim okulunda ilkokul öğretmeni.

Hangi birini söyleyeyim; bunları, 10 dakikaya nasıl sığdıracağım?!

Bu çarpık eğitim düzeni sayesinde, sokaktaki insanın kutsal değerlere olan bağlılığı zayıflatılmıştır. İnsanımızın, dinî, ahlakî ve millî değerlere karşı duyarlılığı yok edilmek istenmektedir. Eğitimde boş bırakılan bu alan, magazin medyasıyla doldurulmaktadır. Medya vasıtasıyla televole nesilleri yetiştirilmektedir.

Bütün bunlara ilaveten, kesintisiz sekiz yıllık eğitimle, yeni nesillerin maziyle ilgisi koparılmıştır. Silueti belirsiz, kimliksiz, kişiliksiz, emperyalizme azat kabul etmeyen köle kuşaklar yetiştirmek amaçlanmaktadır. Eğitimin dününü koparırsanız, ne bugününü ne de yarınını bulabilirsiniz.

Sayın Bakan, ders kitaplarında, millî ve manevî değerlerin arındırılması ve Veda Hutbesinin çıkarılmasına karşı çıkan Talim Terbiye Kurulu üyelerinin tümünü görevden almıştır.

Çocuğunun nakli için tasdikname isteyen veliye, idareciler, bunu vermek zorunda; Sayın Bakan, yönetmeliğe aykırı bir genelge yayınlayarak, bu nakilleri de yasaklamıştır.

Bakınız, Denizli Ticaret Lisesi 9 uncu sınıf öğrencisiyken, başarısız olan Serkan Onarcan'ın nakliyle ilgili yapılan başvuru da, Ortaöğretim Kurumları Nakil ve Geçiş Yönergesi ve Ortaöğretim Genel Müdürlüğünün 19.10.1998 gün ve 1908/106 sayılı genelgesi Danıştay 8 inci Dairesi tarafından iptal edilmiştir.

Bu genelge, Danıştay tarafından iptal edilmesine rağmen, özellikle meslek liselerindeki öğrencilere verilen tasdikname olaylarını Sayın Bakan tespit ettirmiş, kız meslek liseleri, ticaret liseleri ve endüstri meslek liselerindeki bu işlemle ilgili verilecek cezaları ve görevden alma tekliflerini işleme koymamakta, sadece, ama sadece, imam hatip lisesi müdürleri için acımasızca uygulamaktadır; bu, ayrımcılık değil midir? Sayın Bakan, bunu nasıl izah edeceksiniz? Yargı kararlarını uygulamamak veya farklı uygulama yapmak bir hukukçuya yakışır mı?

Şimdi, soruyorum size; Dünya Bankası kredileri ne kadardır? Bunlar nasıl kullanılmıştır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Güler, size de 3 dakika veriyorum; buyurun efendim.

MAHFUZ GÜLER (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bu dağıtımın ihaleleri yapılırken, şartnameye uymayan firmaları ihaleye almayan Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, aynı firmayla ilgili "ihaleye giremez" şeklindeki raporuna rağmen, komisyon dağıtılmış ve Millî Eğitim Bakanlığı Teşkilat Kanununda bulunmayan, merkez teşkilatında deneyimi olmayan, korsan bir daire olan Projeler Dairesi Başkanlığına TED Koleji emekli İngilizce öğretmeni Bilge Nazikoğlu getirilerek, 18 ihaleden 17'sinin bu firmaya baskıyla verildiği iddialarına bir soruşturma yaptırmayan Sayın Bakan, açıkça suç işlemiştir.

Dünya Bankasınca desteklenen Temel Eğitim Projesinin uygulanması için kurulan Temel Eğitim Program Koordinasyon Kuruluna, Güniz Sokakta bulunan 50 ve 52 numaralı daireleri kiraladınız mı? Şayet kiraladıysanız, aylık kirası kaç bin Amerikan Dolarıdır; buna ne diyeceksiniz? Bu kiralama işini yaparken, Bakanlığa ait binalardaki ana hizmet birimlerinin, söz konusu kurulun çalışmalarına uygun alanlara sahip olduğundan haberdar değil miydiniz?

Peki, bu projenin uygulanmasından sorumlu İlköğretim Genel Müdürlüğü ne iş yapmaktadır?

Temel Eğitim Projesi kapsamında 2.10.2000 tarihinde yapılan 50 000 000 Amerikan Dolarıyla okul çantası, kurşunkalem, tebeşir ve benzeri 11 kalem mal alımının yüksek faizle alınan Dünya Bankası kredisinden karşılandığı haberleri doğru mudur? Bu mallar, basında yer aldığı gibi tamamen Çin'den mi alınıyor? Sayın Bakan, bunu yapan firmaların sahip ve yöneticileri kimlerin yakınıdır?

Kısacası, bu Sayın Bakan, Millî Eğitim Bakanlığında, bu aziz milletin ne kadar mukaddes değerleri varsa hepsine toptan savaş açmıştır. Bakanlıkta yaptığı militanca uygulamalarla, bu milletin inancına, kültürüne, tarihine savaş açmış ve tüm değerleri ayaklar altına almıştır. Bunları yaparken, toplumun bütün kesimlerini, sağdan sola kadar, bırakın muhafazakâr, demokrat, milliyetçi ve mütedeyyin insanları, kendi partisi olan DSP'li tabanı bile huzursuz etmiş, rencide etmiştir. Cumhuriyet tarihinde millî değerlerde bu kadar tahribat yapan bir bakana rastlamak mümkün değildir. Bu uygulamalarıyla, vatandaş ile devleti karşı karşıya getirerek sosyal bir kaosa yol açan, keyfî ve ideolojik yaklaşımlarıyla, eğitim dünyamızı kargaşaya düşüren Sayın Bakan, Türk Ceza Kanununun 159, 228, 230, 240 ve 251 inci maddelerini açıkça ihlal etmiştir.

Bu nedenle, Yüce Meclisin bu tarihî görevini yaparak, bu soruşturma önergesine "evet" diyeceğini umuyor, hepinize saygılar sunuyorum. (SP, DYP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güler.

Sayın milletvekilleri, soruşturma önergesi üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Söz sırası Sayın Bakanda.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika Sayın Bakan.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk millî eğitim politikasına aykırı, keyfî ve ideolojik uygulamalarla, eğitim ve öğretimde kargaşaya ve huzursuzluğa sebep olduğum, toplumsal gerilime yol açtığım, eğitim sistemini Avrupa Birliği ve uluslararası standartlardan uzaklaştırdığım ve görevi kötüye kullandığım iddialarıyla verilen önergedeki iddiaların tamamı yersizdir, asılsızdır. (DSP sıralarından alkışlar)

MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Belgeler burada Sayın Bakan!..

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) - Bu yazılı metinde mevcut olmayıp da, burada söylenenler de gerçeği yansıtmamaktadır.

Bakanlığımda partizanlık yapılmamıştır, Bakanlığımda kayırımcılık yapılmamıştır, Bakanlığımda yolsuzluk yapılmamıştır, Bakanlığımda "millî", "manevî", "ahlakî", "kültürel", "insanî değerlere bağlılık", "Türkçe", "Türk Milleti", "Türk Bayrağı" ve "manevî değerlere bağlılık" gibi kelime ve ibarelerin yasaklanması hiçbir zaman söz konusu olmamıştır.

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Öyle diyeceksin tabiî...

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) -Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; eğitim ve öğretimle görevli ve sorumlu Bakanlığım, görev, yetki ve sorumluluklarını, başta Anayasamız olmak üzere, Millî Eğitim Temel Kanunu, kalkınma planları, hükümet programları ve Millî Eğitim Şûra Kararları doğrultusunda, akılcılık ve pozitif bilim esasına dayalı olarak gerçekleştirdim. Bilim ve aklın aydınlattığı bu yoldan, hiçbir şekilde ayrılmam da söz konusu olamaz.

Bilgilerinize arz eder, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar [!])

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, soruşturma önergesi üzerindeki konuşmalar bitmiştir.

Malumunuz olduğu üzere, Anayasada yapılan son değişiklikle, soruşturma önergesi üzerinde yapılacak oylama gizli oylamadır.

Gizli oylamada; komisyon sırasında iki Divan Üyesi arkadaşımız oturacak; bu arkadaşlarımız, gelen her milletvekilinin isminin karşısına işaret koyacak ve kendisine mühürlü zarf içinde 3 tane yuvarlak verecektir. Yuvarlaklardan biri kırmızı, biri mavi, biri de yeşil... (Gülüşmeler)

Ne oldu; ben yanlış bir şey mi söyledim?..

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)   - Pul... Pul...

BAŞKAN - Arkadaşlar, gülecek bir şey söylemedik, rica ediyorum...

Adı okunmayan hiçbir milletvekili, oylama sırasına girmeyecektir. Adı okunan milletvekili gidecek, Divan Üyesi arkadaşlarımız, isminin karşısına çarpı işaretini koyacak, bir mühürlü zarf ile 3 yuvarlak verecektir; biri beyaz, biri kırmızı, biri yeşil...

Beyaz, soruşturma önergesinin kabulü anlamında; kırmızı, soruşturma önergesinin reddi anlamında ve yeşil ise çekimser anlamındadır.

Gizli oylama olduğu için, arkadaşlardan özellikle rica ediyorum, gizlilik ilkesine riayet edelim.

Şimdi, Divan Üyesi arkadaşlarımız da yerlerini alsınlar.

Sayın genel başkanlar, isterlerse, öncelikle oylarını kullanabilirler. Bir de,

İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Baş, çok acil bir durumu olduğunu söylemiştir; öncelikle oy kullanacaktır.

Adı okunmayan hiçbir milletvekilinin oylama yerine gitmemesini rica ediyorum. Oylamanın ciddî yapılması konusunda herkesin gayret göstermesini diliyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Oyların toplanılmasına başlandı)

BAŞKAN - Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk'ün yerine, Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay,

Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin'in yerine, Orman Bakanı Sayın Nami Çağan,

Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp'ın yerine, Millî Savunma Bakanı Sayın Sabahattin Çakmakoğlu,

Devlet Bakanı Sayın Şükrü Sina Gürel'in yerine, Devlet Bakanı Sayın Fikret Ünlü,

Turizm Bakanı Sayın Mustafa Taşar'ın yerine, Devlet Bakanı Sayın Yılmaz Karakoyunlu,

Oy kullanacaklardır.

(Oyların toplanılmasına devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Genel Kurul Salonunda olup da oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oylama işlemi tamamlanmıştır.

Oy kutuları kaldırılsın.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, (9/5) esas numaralı Meclis soruşturması önergesi üzerinde yapılan gizli oylamaya 459 sayın milletvekili katılmış; 230 kabul, 209 ret, 11 çekimser, 7 boş ve 2 geçersiz oy kullanılmıştır. Böylece, soruşturma açılması kabul edilmiştir.

Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince, soruşturma, siyasî partilerin güçleri oranında komisyona verecekleri üye sayısının 3 katı olarak gösterecekleri adaylar arasından, her parti için ayrı ayrı adçekme suretiyle kurulacak 15 kişilik bir komisyon tarafından yürütülecektir.

Soruşturma komisyonunun görev süresi iki aydır. Bu sürenin, komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi tarihinden başlamasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin bitmesine çok az bir zaman kalmıştır. Bu itibarla, alınan karar gereğince, kanun tasarıları ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 10 Nisan 2002 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 18.43

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.