DÖNEM : 21 CİLT : 91 YASAMA
YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 84 üncü
Birleşim 9 . 4 . 2002 Salı İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GündemdIşI
Konuşmalar 1. - Malatya Milletvekili Namık Hakan Durhan'ın, Sümer Holding AŞ
Malatya Pamuklu Sanayii İşletmesinde üretimin durdurulmasından doğan sorunlara
ilişkin gündemdışı konuşması 2. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, maliye
sistemimiz, ekonomideki koordinasyon eksikliği ve ÇED Yönetmeliğine ilişkin
gündemdışı konuşması 3. - Gaziantep Milletvekili İbrahim Konukoğlu'nun, 7 Nisan Dünya Sağlık
Günü ve Türkiye'deki sağlık sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması B) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclİs SoruşturmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ 1. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren ve 43 arkadaşının, KARDEMİR'in
içinde bulunduğu malî krizin nedenlerinin araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/274) C) Tezkereler ve
Önergeler 1. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın (6/1736) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/472) 2. - Stockholm Uluslararası Forumunca Stockholm'de düzenlenecek olan
"Gerçek Adalet ve Barışma" konulu konferans ile Danimarka Holocaust
ve Soykırım Etütleri Merkezince Kopenhag'da düzenlenecek "Sözde Ermeni
Soykırımı" konulu toplantıya davete icabet edilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/1035) 3. - Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Çiftçilerimizin TC
Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Kredi Borç Faizlerinin
Gecikme Cezaları ile Birlikte Affedilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/770) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/473) 4. - Sivas Milletvekili Musa Demirci'nin, Çiftçilerin TC Ziraat
Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne,
Türkiye Ziraî Donatım Kurumu , Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğüne Olan
Borç Faizlerinin Silinmesine Dair Kanun Teklifinin (2/541) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/474) 5. - Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın, Sultanhanı Adıyla Bir İlçe
Kurulmasına Dair Kanun Teklifinin
(2/781) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/475) IV. - ÖNERİLER A) Sİyasİ Partİ
Grubu Önerİlerİ 1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın
yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi V. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) Öngörüşme 1. - İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 55 arkadaşının, Türk millî
eğitim politikasına aykırı, keyfî ve ideolojik uygulamalarıyla eğitim ve öğretimde kargaşaya ve
huzursuzluğa sebep olduğu, toplumsal gerilime yol açtığı, eğitim sistemini AB
ve uluslararası standartlardan uzaklaştırdığı ve görevini kötüye kullandığı; bu
eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 159, 228, 230, 240 ve 251 inci maddelerine
uyduğu iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu hakkında Meclis
soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/5) VI. - SORULAR VE CEVAPLAR A) YazIlI
Sorular ve CevaplarI 1. - Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın, Doğan Holding’de görev
alan Fon Bankaları Ortak Yönetim Kurulu eski Başkanına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5701) 2. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Fon Bankaları Ortak Yönetim
Kurulu eski Başkanı hakkındaki iddialarla ilgili adli işlem yapılıp
yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in
cevabı (7/5709) 3. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinde Türkiye aleyhine açılan davalara ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/5887) 4. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Yargıtay Cumhuriyet eski
Başsavcısının oturmaya devam ettiği lojmana ilişkin Başbakandan sorusu ve
Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/5996) 5. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
devredilen bankalara , mal varlıklarına ve IMF'den alınan borç miktarına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6027) 6. - Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, üretim ve dağıtım şirketlerine ve
sözleşmelerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6129) 7. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in; Avrupa Birliği Parlamentosunun Ayasofya Camiinin kilise yapılması ile
ilgili önergesine, AB'nin Ayasofya Camii ile ilgili talepleri olduğu iddiasına, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı A.Mesut
Yılmaz'ın cevabı (7/6142, 6143) 8. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, AB'nin Ayasofya Camii ile
ilgili talepleri olduğu iddiasına ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail
Cem'in cevabı (7/6144) 9. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, ekonomik kriz başlangıcında
Merkez Bankasından verdiği iddia edilen kredilere ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6151) 10. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Türkiye Kamu-Sen ile bir
siyasî parti arasındaki tartışma iddialarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/6154) 11. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Endüstri Meslek Lisesi
Projesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı
(7/6161) 12. - Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, karşılıksız çek
uyuşmazlıklarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı
(7/6169) 13. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, denizcilik sektöründe faaliyet
gösteren firmalara YPK kararıyla sağlanan dış krediye ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/6176) 14. - Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, Abdullah Öcalan'ın
Türkiye'ye iadesi sürecine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in
cevabı (7/6191) 15. - Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy'un, kamu yatırımlarına ait
projelerden bazılarının DPT Müsteşarlığınca iptaline ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/6197) 16. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, DPT'nde bulunan yatırım
projelerine ve illere göre dağılımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/6207) 17. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Güneydoğu Anadolu
Projesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/6229) 18. - Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın, Siirt İlinin GAP
imkânlarından yararlanamadığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/6232) 19. - İstanbul Milletvekili Abdülkadir Aksu'nun, Güneydoğu Anadolu
Projesindeki ödeneklerin kesildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/6233) 20. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, üst veya yüksek kurul
niteliğindeki kurullara ve personeline ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/6260) 21. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, 1999 yılından bugüne kadar
kapanan işyerlerine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan
Tanrıkulu'nun cevabı (7/6270) 22. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Tüketiciyi Koruma Kanununa
aykırı kampanya düzenleyen medya kuruluşlarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve
Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/6288) 23. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın; AB çevre kriterlerinin ülkemizde uygulanmasına -Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in; Çevre Denetimi Yönetmeliğine, İlişkin soruları ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı (7/6488, 6519) 24. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Ankara İlindeki
kültürel ve tarihi eserlerin korunması ve tanıtımına ilişkin sorusu ve Kültür
Bakanı İstemihan Talay'ın cevabı (7/6493) 25. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, hakaret ve tazminat
davalarına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (7/6500) 26. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, dövizdeki kur değişikliği
kararından bir gün önce Merkez Bankasının bazı bankalara dolar satışı yaptığı
iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı
(7/6502) 27. - Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, İtalya'da
Roma-Galatasaray maçı sonrası yaşanan olaylara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Fikret Ünlü'nün cevabı (7/6529) 28. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, personel atamalarına ilişkin
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/6531) 29. -Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Aksaray Stol Havaalanı
projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/6539) 30. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, kapatılan vakıflara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nejat Arseven'in cevabı (7/6546) 31. - Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener'in, Tarım Sitesi
(Sivas-Merkez) projesine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü
Yusuf Gökalp'in cevabı (7/6553) 32. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'da Merkez Bankası
Şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in
cevabı (7/6573) 33. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, akaryakıttaki fiyat artışlarına
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı
(7/6575) 34. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabuk-Eskipazar İlçesinden
geçen derenin ıslah edilip edilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/6607) 35. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Bergama'daki altın işletmesine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı
(7/6637) 36. - Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, işletme hakkı devirlerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı
(7/6655) I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat l5.00'te açılarak üç oturum yaptı. Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Mustafa Murat Sökmenoğlu, 5 Nisan
Avukatlar Günü nedeniyle, savunma hakkını temsil eden avukatlarımızın, yargı
gücünün kullanılmasında hâkim ve savcılarımızla birlikte ortak sorumluluk
taşıdıklarına, bu onurlu mesleğin statüsünün iyileştirilmesi ve sorunlarının
giderilmesi noktasında Parlamento olarak önemli katkılar yapıldığı inancında
olduğuna ilişkin açıklamada bulundu. Denizli Milletvekili Beyhan Aslan'ın, 5 Nisan Avukatlar Gününe ilişkin
gündemdışı konuşmasına, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk cevap verdi. Adıyaman Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç, Seçim Kanunu ve Siyasî
Partiler Kanunu ile Adıyaman İlinin sorunlarına, İstanbul Milletvekili Nazif Okumuş, Alpaslan Türkeş'in vefatının beşinci
yıldönümü ve düşüncelerine, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Adana Milletvekili Yakup Budak ve 20 arkadaşının, muhtarların
sorunlarının ve muhtarlığın işlevlerinin araştırılarak (10/272), Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve 21 arkadaşının, Ceyhan
Nehrinden su kullanımının araştırılarak, su azalmasının önlenmesi ve nehrin
ekolojik dengesinin yeniden kurulabilmesi için (10/273), Alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla birer Meclis
araştırması; Konya Milletvekili Mehmet Emrehan Halıcı ve 168 arkadaşının, Türkiye
Bilişim Stratejileri ve Türkiye konusunda bir genel görüşme (8/28); Açılmasına ilişkin önergeleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemde yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin, sırası
geldiğinde yapılacağı; Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler" kısmında yer alan (10/40) esas numaralı Meclis araştırması
önergesinin genel görüşme önergesine çevrilmesine ilişkin önerge okundu; Meclis
araştırması önergesinin, genel görüşme önergesine çevrildiği, Açıklandı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından; Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri (1/744)
(S. Sayısı: 786), Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S. Sayısı: 433), Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında
(1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666), Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675), Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki (1/756, 1/691)
(S. Sayısı: 676), Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685), Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel
Kurulda hazır bulunmadıklarından; Ertelendi. Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/777)
(S. Sayısı: 557) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; maddelerine geçilmesinin
oylanması sırasında istem üzerine yapılan yoklamalarda, Genel Kurulda toplantı
yetersayısının bulunmadığı anlaşıldığından, 9 Nisan 2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.20'de
son verildi. Mustafa Murat Sökmenoğlu TBMM
Başkanı Vekili
No. : 116 II. - GELEN KÂĞITLAR 5 . 4 . 2002 Cuma Teklif 1. - Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün ve 4 Arkadaşının; 14.6.1934
Tarihli ve 2510 Sayılı İskân Kanununun Dördüncü Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifi (2/933) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
29.3.2002) Rapor 1. - Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/948) (S. Sayısı: 845)
(Dağıtma tarihi: 5.4.2002) (GÜNDEME) Yazılı Soru Önergeleri 1. - Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, M-60 tanklarının yenilenmesi
ihalesine ilişkin Millî Savunma
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6886) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2002) 2. - Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç'un, organ nakline ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6887) (Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2002) 3. - Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç'un, Karadeniz Bölgesinde
jandarmanın ticari araç şoförlerine yasadışı uygulamalar yaptığı iddialarına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6888) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.4.2002) 4. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, ODTÜ'deki öğrenci yemek
ücretlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6889)
(Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2002) 5. - Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün'ün, siyasi parti faaliyetlerinin
polis kamerasıyla kaydedildiği iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6890) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2002) 6. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Çin Halk Cumhuriyeti'nin
Doğu Türkistan'da Uygur Türklerine baskı yaptığı iddiasına ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6891) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2002) No. : 117 8 . 4 . 2002 Pazartesİ Teklifler 1. - Aydın Milletvekili Cengiz Altınkaya ve 3 Arkadaşının; Bursa İli
Mudanya İlçesi Zeytinbağı Beldesi Adının "Tirilye" Olarak
Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/934) (İçişleri Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi: 3.4.2002) 2. - İstanbul Milletvekili Mustafa Verkaya ve 19 Arkadaşının; Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/935) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
4.4.2002) 3. - Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu ve 29 Arkadaşının; Ulusal
Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanuna Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (2/936) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2002) 4. - Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu ve 26 Arkadaşının; Ulusal
Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanuna Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun
Teklifi (2/937) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.4.2002) Süresi
İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı
Soru Önergeleri 1. - Kayseri Milletvekili Sadık
Yakut'un, tarihi eser kaçakçılığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5696) 2. - Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, 55, 56 ve 57. hükümetler
döneminde yolsuzluklarla mücadele için düzenlenen operasyonlara ve adı karışan
kamu görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5708) 3. - Ankara Milletvekili Uluç
Gürkan'ın, Ankara-Altındağ İlçe Emniyet Müdürünün görevden alınmasına ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6114) 4. - Adana Milletvekili Ali Gören'in, satanizmle ilgili çalışmalara ve
alınan önlemlere ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H.
Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/6118) 5. - Konya Milletvekili Teoman Rıza Güneri'nin, Konya İline yapılan
yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6121) 6. - Ankara Milletvekili M. Zeki
Çelik'in, Dünya Bankasının doğrudan gelir desteği uygulamalarını denetlemek
istediği iddiasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/6131) 7. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, 19 Şubat 2001 tarihinde MGK
toplantısında meydana gelen olaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6132) No.
: 118 9 . 4 . 2002 SalI Raporlar 1. - Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın, Siirt İline Bağlı
Veysel Karani Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37
nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/20) (S.
Sayısı: 846) (Dağıtma tarihi: 9.4.2002) (GÜNDEME) 2. - Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/416) (S. Sayısı:
847) (Dağıtma tarihi: 9.4.2002) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergesi 1. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, işverenlerin vermek zorunda
oldukları bildirim formlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1782) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) Yazılı Soru Önergeleri 1. - İstanbul Milletvekili Azmi
Ateş'in, kurul ve üst kurulların denetimlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6892) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 2. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, M-60 tanklarının
modernizasyonu ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6893) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.4.2002) 3. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, TBMM kapalı otoparkının
kullanımına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru
önergesi (7/6894) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 4. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, depremden zarar gören
yolların yapım projelerine ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6895) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.4.2002) 5. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Sosyal Riskin
Azaltılması Projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6896)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 6. - Adıyaman Milletvekili
Dengir Mir Mehmet Fırat'ın, bedelli askerlik uygulamasından, menkul,
gayrimenkul ve malzeme satışından elde edilen gelirlere ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6897) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 7. - Adıyaman Milletvekili
Dengir Mir Mehmet Fırat'ın, Millî
Savunma Bakanlığının çeşitli gelirlerine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6898) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 8. - Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, gıda üreticilerinin bazı
sorunlarına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6899)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 9. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, İSDEMİR'in mali durumuna ve bir
firmayla yaptığı sözleşmeye ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/6900)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 10. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, İsrail'in Filistin'i işgalinde
hükümetin izleyeceği politikaya ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6901) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 11. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Sümer Holding'deki bir
yolsuzluk iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/6902) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.4.2002) 12. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, ülkemizdeki satanizm faaliyetlerine ve satanistlere
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6903) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.4.2002) 13. - Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, M-60 tank modernizasyonu
sözleşme metnine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6904)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 14. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, M-60 tanklarının
modernizasyonu ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6905) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 15. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, Dolmabahçe Sarayı ile ilgili
bazı iddialara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru
önergesi (7/6906) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 16. - Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, Moon Tarikatının hastanelerde
yeni doğan bebekleri değiştirdiği iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6907) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 17. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, okullarda
bilgisayar kullanımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6908) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 18. - Giresun Milletvekili Turhan Alçelik'in, fındık üretim alanlarının belirlenmesine yönelik düzenlemelerin
sonuçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6909) (Başkanlığa geliş
tarihi: 5.4.2002) 19. - Giresun Milletvekili Turhan Alçelik'in, FİSKOBİRLİK ve çiftçilerin
kredi borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6910) (Başkanlığa
geliş tarihi: 5.4.2002) 20. - Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun, Bursa'daki dış
kredi kullanılan kamu yatırımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6911) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 21. - Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun, yatırımları
teşvik fonundan kullanılan kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş)
yazılı soru önergesi (7/6912) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 22. - Şanlıurfa Milletvekili Zülfikar İzol'un, Şanlıurfa-Ceylanpınar
İlçesine bağlı bazı köylerin elektrik
borçlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6913) (Başkanlığa geliş tarihi:
5.4.2002) 23. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa'daki
turizm çalışmalarına ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/6914)
(Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 24. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, İsrail'le yapılan tank
modernizasyonu sözleşmesiyle ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/6915) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) 25. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Çankaya Belediyesi sınırları
içinde Gençlik ve Spor Genel
Müdürlüğünce kaçak yapıldığı iddia edilen yapılara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6916) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.4.2002) Meclis Araştırması Önergesi 1. - Karabük Milletvekili
Mustafa Eren ve 43 arkadaşının, KARDEMİR'in içinde bulunduğu mali krizin
nedenlerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/274) (Başkanlığa geliş
tarihi: 3.4.2002) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.00 9 Nisan 2002 Salı BAŞKAN: Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP ÜYELER: Şadan ŞİMŞEK (Edirne),
Melda BAYER (Ankara) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 84 üncü Birleşimini açıyorum. Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza
başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim. İlk gündemdışı söz, Malatya meseleleri üzerinde gündemdışı söz isteyen
Malatya Milletvekili Namık Hakan Durhan'a verilmiştir. Sayın Durhan, buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GündemdIşI
Konuşmalar 1. - Malatya Milletvekili Namık Hakan
Durhan'ın, Sümer Holding AŞ Malatya Pamuklu Sanayii İşletmesinde üretimin
durdurulmasından doğan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması NAMIK HAKAN DURHAN (Malatya) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli
üyeleri; konuşmama başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu kürsüye seçim bölgesinin veya genel olarak Türkiye'nin herhangi bir
meselesi üzerinde görüş ve düşüncelerini açıklamak üzere çıkan sayın
milletvekillerine, Meclis sıralarından "yine seçmene mesaj
gönderiyor" denilerek, konuşmacıların pek istekle dinlenilmediğini çoğu
kere müşahede ettim. Şimdi, ben de buradan, lokal olarak Malatya'nın
meselesiymiş gibi görülen; ama, global olarak bütün Türkiye'nin önemli bir
yarası olan bir konuya parmak basmak istiyorum. Ümit ederim, bu meseleyle
ilgili şu kürsüden yapacağım konuşma ilgililerce yeterli önem ve ciddiyetle
dinlenir. Konuyla ilgili Sayın Bakan, pek nazik, pek kibar bir insan; bizlere
ilgisi de hep bu nezaket ve kibarlık ölçülerinde olmuştur. Biz, nezaket ve
kibarlık istiyoruz; ancak, bunun yanında, samimiyet ve ciddiyet de bekliyoruz.
Yaklaşık üç hafta kadar önce kendilerinden bir randevu istemiştim. Ne yazık ki,
telefonla bizi aradılar, biz de telefonla değil, yüz yüze görüşmek istediğimizi
söyledik. Ondan sonra da ne arandık ne de sorulduk. Hal böyle olunca, randevu
da alamamış olduk. Değerli üyeler, bunu böyle ifade ettikten sonra, konuya girmek
istiyorum. Hepimizin bildiği gibi, Millî Mücadeleden çıktığımız zaman, bir sayın
siyasetçinin dediği gibi, Türkiye, topluiğne dahi imal edemiyordu; ne sanayimiz
ne millî sermayemiz ne de sermayedarımız vardı. Türkiyemizin kurucusu Büyük
Atatürk, her konuda olduğu gibi ekonomide de öncülük yapıyordu; genç
cumhuriyetin ayakta kalabilmesi ve geleceğe sağlıklı bir şekilde taşınabilmesi
için, güçlü bir ekonomiye sahip olmanın şart olduğunu biliyordu; yerli
işadamlarının ve sanayicilerin çok zayıf olmaları sebebiyle, devletin
yatırımlara öncülük etmesi gerektiğini biliyordu; bu amaçla, bir taraftan
bankacılık sektörünü oluşturmaya çalışırken, diğer taraftan da sanayi
yatırımlarına yönelmişti. İşte Sümerbank böyle ortaya çıkmıştı. Türkiye'de,
sanayileşmenin ve kalkınmanın lokomotifidir Sümerbank. Daha sonra, siyasîler ve
bürokratlar, bütün kamu kuruluşlarında olduğu gibi, Sümerbankta da istismara
yol açacak uygulamalarda bulundukları için, modern çağın gelişmeleri ve
teknolojisi de iyi takip edilemediği için, zarar eden ve amaca hizmet edemeyen
kurumlar haline gelmişlerdir. Tabiî, istisnaları da vardır. İşte Malatya
pamuklu dokuma sanayii de bunlardan biridir. İsterseniz, bundan sonrasını Malatyalıların kendilerinden dinleyelim.
Bundan sonra okuyacağım kısımlar, tamamen Malatya halkı tarafından kaleme
alınmış, onların dilek ve temennileridir: "Bizler, Sümer Holding A.Ş.
Malatya Pamuklu Sanayii İşletmesinde çalışan, TEKSİF sendikalarına bağlı
işçileriz. Çalıştığımız işyerimizin, yani, ekmek kapımız olan fabrikamızın,
Genel Müdürlüğümüzün aldığı ani bir kararla, Şubat 2002 tarihinden itibaren
üretimi tamamen durdurulmuştur. Bu uygulama sonucunda işçiler mecburî izne
çıkarılacak ve fabrika tamamen kapatılacaktır. Holdinge bağlı Diyarbakır,
Nazilli ve Sidaş (Sıvas) işletmelerinde de aynı uygulama başlatılmıştır. Diğer
işletmelerde ise üretimde istihdam fazlası olan işçiler izne çıkarılacak;
ancak, pazarlama programı ve diğer üretim programları gerçekleştirilecek; yani,
üretim devam edecektir. Bizlerin talebi, işletmenin üretimine devam etmesidir. Bu işletmenin
üretimine devam edebilmesinin birçok haklı sebebi vardır; bunlar: 1-Malatya işletmesi, doğu ve güneydoğu Anadolu'nun değil, Türkiye'nin en
büyük jakarlı tesisidir. 2-Bu işletme, anayol güzergâhı üzerinde olup, bütün Doğu ve Güneydoğu Anadolu
Bölgesi fabrikalarının tam ortasındadır; yani, Adıyaman, Sidaş, Diyarbakır ve
Doğu Anadolu'da yer alan işletmelerin işçilerinin toplanabileceği ve istihdamın
mümkün olabileceği bir işletmedir. 3-Türkiye'nin tek jakarlı dokuma yapabilen, iplikten boya apreye kadar
üretim hattı olan entegre bir tesistir. 4-Jakarlı üretim olması sebebiyle, bu işletmede imal edilen mamullerin
katma değeri, diğer işletmelerde imal edilen mamullerden en az üç dört kat
fazladır... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Durhan, lütfen toparlar mısınız. Buyurun. NAMIK HAKAN DURHAN (Devamla) - 5-Sümer Holding işletmeleri arasında
hidroelektrik santralı bulunan tek işletme olup, ürettiği elektrik miktarı,
fabrikanın yıllık elektrik miktarına tekabül etmektedir; yıllık elektrik
ihtiyacını kendi üretimiyle karşılayan tek işletmedir. 6-Tasfiye edilecek doğu ve güneydoğu işletmelerinden emekliliğini
doldurmayan işçilerin buraya toplanmaları halinde, barınma ihtiyacını
karşılayacak altyapıya ve lojmana sahiptir. 7-Pazarlama işletmesinin piyasaya sattığı mamullerin en değerli
olanlarını Malatya işletmesi imal etmektedir. Örneğin, jakarlı pikeler,
Malatyla kilimi, goblen, jakarlı yatak yüzü ve jakarlı masa örtüleri (akrilik
masa örtüsü, polyesterli masa örtüsü) ve seccade ve benzeri bellibaşlı mamuller
olup, devamı piyasada revaçta olan mamullerdir. 8-Uzun yıllar ihracat yapmış ve herhangi bir reklamasyona maruz
kalmamış, ihracat konusunda geniş bir tecrübeye sahiptir; yani, Sümer Holding
işletmeleri arasında ihracat yapabilecek en önemli işletmedir, 2001 yılı sonuna
kadar da ihracatı devam etmiştir. 9-İşletmenin 2002 yılı PAİ Programı ve tüccar talepleri de, 2002 yılı
sonuna kadar üretim programını doldurmaktadır. 10-İşletmenin yetişmiş eleman gücü yanında, içmesuyu dışındaki su
ihtiyacı da, doğal su kaynaklarından karşılanmaktadır. Yukarıda sayılan haklı sebeplerden dolayı, işletmemizde üretimin
durdurulması yönünde verilen kararın, bir yanlışlık sonucu verildiğine
inanıyoruz ve bu kararın düzeltilmesini bekliyoruz. Bu arada, Sümer Holding Sayın Genel Müdürünün Malatya Şubesine
gönderdiği bir yazıda, üretime başlanabilmesi için, Millî Savunma Bakanlığı ve
Emniyet Genel Müdürlüğüyle görüşmeler içerisinde olunduğunu, buralardan olumlu
bir cevap alındığı takdirde, üretime yeniden başlanılacağı belirtilmiş; benim,
bu konuda Millî Savunma Bakanıyla yapmış olduğum görüşmede ise, Bakan, Maliye
Bakanlığının göndermiş olduğu genelge doğrultusunda, piyasadan daha fazla bir
fiyatla sipariş alınamayacağını, dolayısıyla da, piyasa altında bir teklifle
gelindiği takdirde yardımcı olunacağını söylemiştir. Hepinize saygılarımı, şükranlarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Durhan. Gündemdışı konuşmaya cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok. Gündemdışı ikinci söz, reel sektör ve ÇED'le ilgili problemler hakkında
söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın Fırat Dayanıklı'ya verilmiştir. Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın Dayanıklı. 2. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat
Dayanıklı'nın, maliye sistemimiz, ekonomideki koordinasyon eksikliği ve ÇED
Yönetmeliğine ilişkin gündemdışı konuşması BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Filistin'de yaşanan acı olayların gündemimizde şişirildiği bir dönemde,
ülkemizin bazı gerçek sorunları üzerine zaman zaman dikkat çekmekte fayda
görüyorum. Çevre konusundan önce, kamu maliyesi ve yolsuzluklar, konuşmamın ana
temasını oluşturacak. Bir gerçeği, olabildiğince çıplaklığıyla ortaya koymak gerekiyor:
Yaşanan Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinin esas nedeninin, kamu maliyesindeki
ciddî ve şeffaf olmayan birtakım çarpıklıklar neticesi olduğunu, artık, herkes
kabul ediyor. Maliye sistemimizin çarpıklığı ve ekonomideki koordinasyon eksikliği, şu
gerçekleri vurgulamakla daha da belirgin hale geliyor: Devlet bütçemizin temel
unsurları olan gelir bütçesi ve cari gider bütçesini Maliye Bakanlığı, bütçenin
yarısından fazlasını oluşturan nakit ve transfer bütçesini Hazine Müsteşarlığı,
gittikçe küçülen yatırım bütçesini ise Devlet Planlama Teşkilatı hazırlıyor ve
yönlendiriyor. Böyle bir yapının varlığı, yaşanan ekonomik sıkıntıların aşılmasını
zorlaştırıyor. Siyasî ve bürokratik direnç noktaları, koordinasyon eksikliği
sorununun giderilmesine engel oluyor. Yeniden yapılanma sürecinde, önemli bir
gerçek, maalesef, gözlerden kaçıyor veya kaçırılıyor. Türkiyemizdeki enflasyonun belki de en önemli nedenlerinden biri, son
yirmi yılda kanunî veya gayri kanunî şekilde ülke dışına çıkarılan 200 milyar
dolar civarında para ve olabildiğine yapılan yolsuzluklardır. Nitekim, bugünkü
bazı ulusal gazetelerde, 7 milyar dolara yakın bir paranın kaynağı sorulmazsa
yurda dönebileceği yazılıyor, söyleniyor. Bu, yurtdışına kaçırılan paranın
yüzde 10'u bile değil. Çok sayıda denetim organlarına rağmen, maalesef, birçok
kamu kuruluşu ve faaliyetleri yeterli derecede denetlenemiyor, denetlenmiyor.
Yolsuzlukların aydınlanmasında, mücadelede samimî isek, Maliyemize, mutlaka,
tam destek vermeliyiz, başlamış operasyonların sonuçlandırılmasında ısrarlı
olmalıyız. Sayın Başbakanımızın ve yakın çalışma arkadaşlarının, başlamış olan
ve birtakım çökmüş ve zayıflamış kurumlar nedeniyle engellenmeye çalışılan
Maliye operasyonlarının hızlandırılması ve sonuçlandırılması konusunda mutlaka
ısrarlı olması gerekiyor. Bilinmelidir ki, Maliyemizin denetim fonksiyonlarını
azaltacak her türlü öneri, her türlü yaptırım, yolsuzlukların örtülmesine,
temizlik operasyonlarının durmasına yol açacaktır. Her türlü telkine karşın, ister
IMF olsun ister Dünya Bankası olsun, bağımsızlığımızı savunmak ve toplam
temizlik için Maliye Bakanlığımızın sürdürdüğü operasyonlara hız verilmesini
istemek, operasyonların sonuçlandırılmasını talep etmek, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak bizim en önemli görevlerimizden biridir. Ben, inanıyorum ki,
buradaki tüm milletvekillerinin talebi bu doğrultudadır. Zamanım elverdiği ölçüde ÇED Yönetmeliği üzerine birkaç söz söylemek
istiyorum. ÇED, bildiğiniz gibi, bir yatırımın ve işletmenin çevreye muhtemel
etkilerini belirlemeye ve ona göre önceden hazırlık yapmaya, tedbir almaya
imkân veren teknik bir çalışmadır. 1993 yılında çıkan, 1997 yılında revize
edilen ÇED Yönetmeliği, günün koşullarına uygun hale getirilmek için şimdi
yeniden düzenleniyor. Yerel yönetimler, yatırımcılar, kamu kurum ve
kuruluşlarına, ÇED olumlu kararı ya da çevresel etkileri olumsuzdur kararı
almayan sanayi kuruluşlarına hiçbir teşvik, onay veya ruhsat verilmiyor; yani,
ülkemizdeki tüm yatırımlara çevre vizesini Çevre Bakanlığı veriyor. Oysa, ÇED
Yönetmeliğinin temel amacı, yatırımların olumsuz etkilerinin önlenmesi için
gerekli tedbirleri belirlemek, yatırımları engellemek veya zorlaştırmak değil. Öte yandan, yönetmeliğin kendi içindeki çelişkiler bazı yatırımcıları
rahatsız ediyor. Örneğin, 6 ncı maddeye göre, imar planından önce ÇED alınır
denildiği halde, 7 inci maddede, önce imar planı, sonra ÇED alınır gibi
tutarsızlıklar, ÇED Yönetmeliğinin içinde mevcut. Yatırımcılar, ÇED Yönetmeliğinin uygulanmasındaki sıkıntıları, sıklıkla,
her fırsatta dile getiriyorlar. ÇED raporunun alınış sürecinde yaşanan uzun ve
maalesef çok masraflı işlemler ve bürokratik engeller sanayiciyi bıktırıyor.
Öte yandan, ÇED Yönetmeliği gerekçe gösterilerek, ÇED raporu olduğu halde,
ihracat yapan işletmeler, reel sektörde yaşanan sıkıntılara rağmen, il çevre
müdürlerinin güç gösterilerine sahne... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Dayanıklı, lütfen toparlar mısınız efendim. BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Devamla) - Sayın Başkanım, hemen toparlıyorum;
söz verdiğiniz için de, size, gerçekten müteşekkirim. Tekrar cümlemi baştan almak istiyorum. ÇED Yönetmeliği gerekçe gösterilerek, ÇED raporu olduğu halde ihracat
yapan, bugünkü şartlarda yüz milyonlarca dolar ihracat yapan birçok işletme,
reel sektörde yaşanan tüm sıkıntılara rağmen, bazı il çevre müdürlerinin güç
gösterilerine sahne olurcasına kapatılıyor; tekrar açılabilmesi için, maalesef,
talihsiz teklifler yapılıyor. ÇED uygulamasında yapılan yanlışlıklar ve kimi
zaman politik, kimi zaman taraflı müdahaleler sebebiyle istenilen başarı
yakalanamıyor. ÇED, içi boşaltılmış ve hedefinden saptırılmış bir mevzuat
gerekliliği konumuna dönüşüyor. Talebimiz ve tüm yatırımcıların talebi, ÇED sürecinin tam şeffaf olması,
yatırımcıya engel değil, yol gösterici olması ve bazı il çevre müdürlerinin
anlamsız uygulamalarından derhal vazgeçirilmesidir. Hepinize en derin saygı ve sevgilerimi sunuyorum. (DSP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Dayanıklı. Gündemdışı konuşmaya cevap verecek Sayın Bakan, herhalde, Genel Kurul
salonunda yok. Üçüncü gündemdışı söz, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü nedeniyle söz isteyen,
Gaziantep Milletvekili Sayın İbrahim Konukoğlu'na verilmiştir. Buyurun Sayın Konukoğlu. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. 3. - Gaziantep Milletvekili İbrahim
Konukoğlu'nun, 7 Nisan Dünya Sağlık Günü ve Türkiye'deki sağlık sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 7
Nisan Dünya Sağlık Günü nedeniyle söz almış bulunuyorum; şahsım adına, Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, seyahat eden veya bir bölgeye yerleşmek isteyen
insanlar, o bölgedeki sağlık ve eğitim kalitesine bakıyor; öyle karar veriyor.
Eğer orada hastalandığında kaliteli bir tedavi imkânı yoksa, yeniden düşünüyor.
Dünyada, 7 Nisan, Dünya Sağlık Günü olarak kutlanıyor. Ülkemizdeki tıbbî
uygulamalar dünyadan geride değil. Türkiye'de bilim ve teknolojideki gelişme
sağlıkta da söz konusu. Türkiye'de bazı üniversiteler ve hastaneler dünya
ölçüsünde sağlık hizmeti veriyor; ancak, vatandaşlarımızın çok büyük bir bölümü
bunlara ulaşamıyor, bunlardan faydalanamıyor. Bugün, Avrupa ülkeleri arasında,
en çok bebek, ülkemizde ölüyor. Irak dışındaki komşularımızın hepsinde, bebek
ölümü, bizden az. 5 yaşından küçük çocuk ölümlerinde de aynı durumdayız.
Ekonomisi bizden kötü olan ülkelerin de gerisindeyiz. Hâlâ, bizde, bebek ölümü
binde 40, çocuk ölüm oranı binde 48'dir. Değerli milletvekilleri, bizler -Allah korusun- hasta olduğumuzda,
yeterli ve kaliteli sağlık hizmeti alıyoruz; istediğimiz hastane ve doktora
gidiyoruz; ama, bizi seçen vatandaşlarımız ne durumda?.. Lütfen, dikkati
çekmeyecek kıyafetler giyin, Sosyal Sigortalar Kurumu ve devlet hastanelerine
gidin veya bir yakınınızı gönderin, o hasta insanlar, bebekler, yaşlılar neler
çekiyor görün. Sayın Bakan Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinde sıranın
bittiğini söylüyor; ama, gidin görün ki, insanlar, ne kadar kuyrukta
bekliyor?!. Basit müdahale ve tetkikler için ne kadar randevu veriliyor?!.
Muayene için randevu alamıyorlar; alsalar bile, aldıkları saatte muayene
olamıyorlar. Tedavileri için gerekli ilacı alamıyorlar, muadili diye verilen,
tam muadil olmayan ve tedavi değeri olmayan ilaçları almak zorunda kalıyorlar.
Eğer aynı anda iki hastalığı varsa, ikinci doktora muayene olamıyor, yazılan
ikinci reçeteyi alamıyorlar. Yetersiz personel, doktor ve tıbbî donanım
nedeniyle, basit hastalıklar için bile, yüzlerce kilometre uzaktaki hastaneye
sevk ediliyorlar, günlerce otel köşelerinde perişan oluyorlar. Bu insanlar,
aynı ilde bulunan üniversitelere sevk edilseler, yol parası, otel parası gibi
masraftan kurtulacaklar, en önemlisi de, hasta ve perişan halleriyle otel ve
sokaklarda sürünmeyecekler. Ankara'ya veya büyük illere sevk edilen bu
hastalar, tetkikler ve randevular nedeniyle günlerce perişan oluyorlar. Sosyal Sigortalar Kurumu hastanelerinin teknik altyapısı ve kadrosu
güçlendirilerek bunlar çözülebilir. Bugün, Türkiye'deki nüfusun yarısı SSK
kapsamındadır. SSK'daki hekim sayısı, Türkiye'deki hekimlerin yüzde 15'i
kadardır. Bu yüzde 15 oranındaki hekim, Türkiye'deki hastaların yarısına hizmet
vermeye çalışmaktadır. Diğer sağlık personeli ve yardımcı personel de aynı
durumdadır. Avrupa ülkelerinde kamu sağlık sigortalarına genel bütçeden büyük
parasal destek sağlanmaktadır. Türkiye'de ise bu miktar çok az olup, bu da yük
olarak görülmekte ve verilmediği zaman, bununla iftihar edilmektedir. Sayın milletvekilleri, ülkemizdeki vatandaşlarımızın yüzde 20'si Emekli
Sandığı kapsamında olup, bunlar, sağlık yönünden diğerlerine göre rahattır; her
ne kadar devlet hastanelerinde sıkıntılar çekseler de, diğer vatandaşlarımıza göre
daha rahat sağlık hizmeti alıyorlar, gerektiğinde üniversitelere sevk
edildikleri için kendi bölgelerinde tedavi oluyorlar; yollarda, otel
köşelerinde perişan olmuyorlar. Vatandaşlarımızın yüzde 20- 21'i de Bağ-Kur kapsamındadır. Yıllarca
çalışan, katmadeğer yaratan bu insanlarımız da, maalesef, perişanlar. Bağ-Kurun finansal sıkıntıları nedeniyle
bu insanlarımız, ancak devlet hastanelerinde ve sağlık ocaklarında tedavi
olabiliyor. Yazılan ilaçların parası Bağ-Kur tarafından çok geç ödendiği için,
eczaneler, Bağ-Kurlunun ilacını vermek istemiyor. Yine, üniversitelerin alacağı
ödenemediği için, üniversiteler bunlara bakmıyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Konukoğlu, lütfen toparlar mısınız efendim. İBRAHİM KONUKOĞLU (Devamla) - Bazı tedavilerin, ilaçların ve tıbbî
malzemelerin bedeli, tedavi edildikleri kurumca bunlardan isteniyor "siz
daha sonra Bağ-Kurdan alınız" deniyor. Sağlıkları için bu paraları
ödüyorlar; ama, aylarca kurumdan alamıyorlar. 1992 yılında çıkarılan ve 2001 yılı sonunda sayıları 11 000 000'a ulaşan
yeşil kartlıların durumu daha da içler acısıdır. Nüfusumuzun yüzde 17'sini
oluşturan, sosyal güvencesi olmayan, malı mülkü bulunmayan bu vatandaşlarımızın
tedavisi için geçen yıl 250 trilyon harcanmıştır. Buna göre yeşil kartlı kişi
başına harcama 22 000 000 lira civarındadır. Bu parayla, bırakın ciddî bir
tedaviyi, bir kutu antibiyotik bile alınamaz. Son yıllarda ülkemizdeki ekonomik sıkıntılar, açlık ve yoksulluk sınırı
altındaki vatandaşlarımızın sayısındaki aşırı artış, yeşil kartlı sayısında
inanılmaz artışa sebep olmuştur. Yeşil kartlı insanlarımız hastanelerde muayene
olmakta; ancak, ilaçlarını kendi ceplerinden ödemektedir. Hastanede olmayan
ilaçları da kendi ceplerinden almak zorundadır. Fakültelere sevk edilmeyen bu
yoksul insanlar, tedavileri için, çok zaman, Ankara'ya sevk edilmektedir. Sağlık
Bakanlığı hastanelerinde bu hastalara tetkik ve tedavi için uzun tarihli
randevular verilmektedir. Beyin tümörü gibi ciddî şüpheyle sevk edilen
hastalara sekiz on ay sonraya bile MR randevusu verilebilmektedir; bu hasta,
bir hastalığı varsa, o zamana kadar zaten ölecektir, eğer bir şey olmazsa MR'a
da gerek kalmayacaktır. Değerli milletvekilleri, hastane kapısında beklemeyen hastane kıymetini
bilemez, sağlığını kaybetmeyen de sağlığın kıymetini bilmez. Hasta çocuğunu,
hasta eşini, hasta anasını babasını getiren, hastane kapısında çile çeken
insanımızın neler çektiğini belki bilemeyiz; ama, anlayabiliriz. BAŞKAN - Sayın Konukoğlu, lütfen son cümlenizi söyler misiniz. İBRAHİM KONUKOĞLU (Devamla) - Hemen bitiriyorum. Değerli milletvekilleri, bu hastalarımızın yanında, maalesef, sağlık
hizmeti sunan doktorlarımız ve sağlık personelimiz de güç durumdadır,
mutsuzdur; emeğinin karşılığını alamamakta, çektiği tüm cefalara, sıkıntılara
rağmen hâlâ anlaşılamadığı için büyük sıkıntı içindedir. BAŞKAN - Saygılarınızı sunarsanız memnun olurum. İBRAHİM KONUKOĞLU (Devamla) - Toparlıyorum. 7 Nisan Dünya Sağlık Günü nedeniyle dünyada bu kutlanırken, sağlıkta
daha iyiye nasıl ulaşılacağı tartışılırken, biz de bunları tartışmalıyız,
vatandaşlarımızın ulaşılabilir, kaliteli sağlık hizmetine kavuşması için
gereğini yapmalıyız. Bu duygu ve düşünceyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Konukoğlu. Sağlık sorunuyla ilgili cevap verecek Sayın Bakan?.. Konuyu önemsemediği
için gelmemiştir herhalde!.. Evet, yok. Maalesef, hükümet, gündemdışı konuşmalara cevap verme konusunda çok
isteksiz görünüyor. Aslında, bana göre çok ciddî konular dile geliyor burada. KORAY AYDIN (Ankara) - Yurtdışında Sayın Bakan. BAŞKAN - Doğru söylüyoruz herhalde canım! Dünya Sağlık Günü dolayısıyla
şu Meclis sağlık meseleleri konusunda bilgilendirilmiyorsa, ciddî bir eksiklik. Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar bitti. Yalnız, Devlet
Bakanı Sayın Recep Önal, gönderdiği bir yazıyla, bugünkü Türkiye Büyük Millet
Meclisi Gündeminin "Sözlü Sorular" bölümünde şu soruları
cevaplandıracağını bildirmiştir... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Sırası gelince okuyun. BAŞKAN - İçtüzüğe göre, birleşimin başında açıklamak zorundayım. Gündemin "Sözlü Sorular" bölümünün 8 inci sırasındaki Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu'nun, 201 inci sırasındaki Eskişehir Milletvekili
Mehmet Sadri Yıldırım'ın, 202 nci sırasındaki Eskişehir Milletvekili Mehmet
Sadri Yıldırım'ın, 203 üncü sırasındaki Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri
Yıldırım'ın, 267 nci sırasındaki Nevşehir Milletvekili Mükremin Taşkın'ın ve
439 uncu sırasındaki Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın sorularını
cevaplandıracağını bildirdiklerinden, bunları özellikle burada okuyorum ki,
sayın milletvekilleri Genel Kurul salonunda bulunsunlar. Mesela, Sayın Sadri
Yıldırım arkadaşımız, benden, Eskişehir'deki bölge müdürlüklerinin kapanmasıyla
ilgili gündemdışı söz istemişti; düşüncelerinizi bu sırada söyleyebilirsiniz
Sayın Yıldırım. Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır; yalnız, bu sunuşlar
uzun olduğu için, Divan Üyesi arkadaşımızın oturarak okuması hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum: B) Gensoru,
Genel Görüşme, Meclİs SoruşmasI ve Meclİs AraştIrmasI Önergelerİ 1. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren ve
43 arkadaşının, KARDEMİR'in içinde bulunduğu malî krizin nedenlerinin
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/274) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Elli yılı aşkın bir zaman diliminde, modern Türkiye'nin ülke ekonomisine
büyük katkı sağlayan, endüstri atılımlarına öncülük eden, ülkemizdeki sanayi
tesislerinin kurulmasında çok büyük rol oynayan Kardemir, bugün, âdeta kaderine terk edilmiş ve
faaliyetlerini sürdüremez hale
gelmiştir. 30 Mart 1995 tarihinde özelleştirilen ve Kardemir AŞ olarak
faaliyetlerini sürdüren Karabük Demir-Çelik İşletmeleri, 1995, 1996 ve 1997
yıllarında kâr eden bir kuruluş haline getirilmiş ve 1995 yılından bugüne kadar
yapılan yatırımlarla, işletmenin bugün için değeri 1 milyar dolar civarına
yükselmiştir. Kardemir, ülke ekonomisi için önemli olmasının yanında, Karabük, Bartın
ve Zonguldak yöreleri için de hem istihdam hem de yarattığı katmadeğer
açısından ve sosyolojik açıdan çok büyük bir öneme sahiptir. Hem ülke hem de bölge ekonomisine çok ciddî katkıda bulunan Kardemir,
son yıllarda, gerek kendi iç yönetiminden kaynaklanan gerekse Asya krizi, Rusya
krizi ve en son olarak da, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik krizin de
etkisiyle, bugün zor günler yaşamaktadır. Bu bölgede yaşayan insanlar, iş, aş ve ekmek bulma kaygısı içine
düşmüşlerdir. Zira, Kardemirin üretimini herhangi bir şekilde aksatması veya
durdurulması hem ülke ekonomisi hem de bölge için çok önemli bir kayıp
olacaktır. Bu itibarla, Kardemirin bugün içinde bulunduğu malî krizin sebeplerinin
araştırılarak gerekli tedbirlerin tespit edilmesi ve yeniden ülke ekonomisine
kazandırılması amacıyla, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması
açılmasını arz ve teklif ederiz. 1.- Mustafa
Eren (Karabük) 2.- Turhan
Güven (İçel) 3.- Erdoğan
Sezgin (Samsun) 4.- Ayvaz
Gökdemir (Erzurum) 5.- Burhan
Kara (Giresun) 6.- Eyüp Aşık (Trabzon) 7.- Ali Rıza
Gönül (Aydın) 8.- Nevzat
Ercan (Sakarya) 9.- Nurettin
Atik (Diyarbakır) 10.- Nihan İlgün (Tekirdağ) 11.- Suha Tanık (İzmir) 12.- Yahya Çevik (Bitlis) 13.- Hakkı Töre (Hakkâri) 14.- Mustafa Örs (Burdur) 15.- Mehmet Gölhan (Konya) 16.- İbrahim Konukoğlu (Gaziantep) 17.- Metin Kocabaş (Kahramanmaraş) 18.- Mehmet Sadri Yıldırım (Eskişehir) 19.- Hayri Kozakçıoğlu (İstanbul) 20.- Rıza Akçalı (Manisa) 21.- Mehmet Gözlükaya (Denizli) 22.- Mümtaz Yavuz (Muş) 23.- Celal Adan (İstanbul) 24.- Murat Akın (Aksaray) 25.- Ahmet İyimaya (Amasya) 26.- Ayfer Yılmaz (İçel) 27.- Saffet Arıkan Bedük (Ankara) 28.- Ali Naci Tuncer (Trabzon) 29.- Mehmet Sağlam (Kahramanmaraş) 30.- Mehmet Yalçınkaya (Şanlıurfa) 31.- Zeki Ertugay (Erzurum) 32.- Cevdet Akçalı (Kütahya) 33.- Sevgi Esen (Kayseri) 34.- Mustafa Cihan Paçacı (Ankara) 35.- Ramazan Gül (Isparta) 36.- Mahmut Nedim Bilgiç (Adıyaman) 37.- İlhan Aytekin (Balıkesir) 38.- Necmi Hoşver (Bolu) 39.- Saffet Kaya (Ardahan) 40.- Sebahattin Karakelle (Erzincan) 41.- Takiddin Yarayan (Siirt) 42.- İlyas Yılmazyıldız (Balıkesir) 43.- Teoman Özalp (Bursa) 44.- Kamer Genç (Tunceli) BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
hususundaki öngörüşmeler sırası geldiğinde yapılacaktır. Sözlü sorunun geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum: C) Tezkereler ve
Önergeler 1. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın (6/1736) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin
önergesi (4/472) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 574 üncü sırasında yer alan
(6/1736) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Musa Uzunkaya Samsun BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır, okutup oylarınıza sunacağım. 2. - Stockholm Uluslararası Forumunca
Stockholm'de düzenlenecek olan "Gerçek Adalet ve Barışma" konulu
konferans ile Danimarka Holocaust ve Soykırım Etütleri Merkezince Kopenhag'da
düzenlenecek "Sözde Ermeni Soykırımı" konulu toplantıya davete icabet
edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1035) 8 Nisan 2002 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Dışişleri Bakanlığının 29 Mart 2002 tarih ve
ARTY/(İsveç) - 193 sayılı yazısında, Stockholm Uluslararası Forumunca 23-24
Nisan 2002 tarihlerinde Stockholm'de düzenlenecek olan "Gerçek Adalet ve
Barışma" konulu konferans ile Danimarka Holocaust ve Soykırım Etütleri
Merkezince 11 Mayıs 2002 tarihinde Kopenhag'ta düzenlenecek olan Sözde Ermeni
Soykırımı konulu toplantıya parlamenterlerimizin de iştirakinin yararlı olacağı
bildirilmektedir. Söz konusu toplantılara icabet edilmesi hususu, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı
Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Ömer İzgi TBMM Başkanı BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Sayın milletvekilleri, Demokratik Sol Partisi,
Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu
maddesine göre verilmiş grup önerileri vardır; önce okutacağım, işleme
alacağım, sonra oylarınıza sunacağım. Buyurun. IV. - ÖNERİLER A) Sİyasİ Partİ
Grubu Önerİlerİ 1. - Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DSP, MHP ve
ANAP Gruplarının müşterek önerisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulunun 9 Nisan 2002 Salı günü yaptığı
toplantıda, siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
gruplarımızın ekteki müşterek önerilerinin Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
Öneriler 1 - Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 313 üncü sırasında yer alan 835
sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 9 uncu sırasına, 316 ncı sırasında yer
alan 841 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına alınması önerilmiştir. 2 - Genel Kurulun, 10 Nisan 2002 Çarşamba, 11 Nisan
2002 Perşembe, 17 Nisan 2002 Çarşamba ve 18 Nisan 2002 Perşembe günleri
14.00-20.00 saatleri arasında çalışması, 10 Nisan 2002 Çarşamba ve 17 Nisan
2002 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesi, 10 Nisan 2002 Çarşamba
günü gündemin 9 uncu sırasına, 11 Nisan 2002 Perşembe günü de gündemin 11 inci
sırasına kadar, olan kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerin tamamlanmasına
kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir. 3 - Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan (8/28) esas numaralı
genel görüşme önergesinin öngörüşmelerinin Genel Kurulun 16 Nisan 2002 Salı
günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir. 4 - Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan (10/18), (10/23),
(10/79), (10/212), (10/244) ve (10/257) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin, görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Nisan 2002 Salı günkü
birleşiminde birlikte yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma
süresinin uzatılması önerilmiştir. BAŞKAN - Grup önerisi üzerinde aleyhte 2 söz istemi
var; Aydın Milletvekili Sayın Ali Rıza, Konya Milletvekili Sayın Veysel
Candan. Aleyhte ilk söz, Aydın Milletvekili Sayın Ali Rıza
Gönül'ün. Buyurun Sayın Gönül. Süreniz 10 dakika efendim. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Getirdiğiniz önerilere katılmamız mümkün olmadığı için,
her hafta bir veya iki grup öneriniz üzerinde menfî söz alıp bu kürsüye çıkma
gereğini ve mecburiyetini duyuyoruz. Tabiî ki, biz, ne kadar söylesek de,
sizler, maalesef, bugüne kadar, alışkanlıklarınızı değiştirmek yolunda bir adım
atmış değilsiniz. Özellikle, iktidar partilerine mensup grup başkanvekili
arkadaşlarıma seslenmek istiyorum; Meclisin verimli çalışabilmesi için,
Meclisin yasa tasarı ve teklifleri üzerinde etkin olabilmesi için ve zamanı
kıymetli olarak, verimli olarak kullanabilmek için, sizlerin, maalesef, inanmak
istemediğiniz, hatırlamak istemediğiniz, el uzatmak istemediğiniz bir gerçeğin
altını çizmek istiyorum, o da şudur: Eğer, siz "biz düşündük, biz tespit
ettik, biz düzenledik, bunu ya böyle kabul edersiniz ya da kabul
edersiniz" gibi bir mantıkla Genel Kurulun önüne gelirseniz, muhalefet
grup başkanvekilleri olarak bu görüşünüze katılmadığımızı her zaman bu kürsüden
söyleme gereğini duyarız. Sizin getirmiş olduğunuz önerilerde bize sorma
ihtiyacını duymamanız, muhalefetin görüş ve düşüncesini almaktan hep
kaçınmanız, aslında, size bir şey kazandırmıyor, millete de bir şey
kazandırmıyor; ama, hâlâ, siz, ısrarla "biz düşünüyoruz",
"düşündük" ve "ister kabul edin, ister etmeyin" mantığıyla
hareket ettiğiniz sürece bu Meclisi verimli çalıştırmanız mümkün değildir.
Bugün, yine gündemi değiştiriyorsunuz; geçen hafta başlamış olduğumuz, by-pass
adıyla anılan 557 sıra sayılı kanun tasarısını yarın görüşmeye başlayacağız. BAŞKAN- Sayın Gönül, bir dakikanızı rica edebilir miyim
efendim. Arkadaşlar, çok gürültü var salonda, rica ediyorum...
Sayın hatibin konuşması duyulmuyor; rica ediyorum... Ayaktaki milletvekilleri, oturur musunuz efendim; hem
Bakanlar Kurulu sıralarındaki hem de muhalefet sıralarındaki... Buyurun efendim. ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla)- Perşembe günü, iki kanun
tasarısını, yine, bitinceye kadar görüşmek üzere gündeme alıyorsunuz. Bizim, bu
kanun tasarılarının mahiyetine, kapsamına, içeriğine hiçbir itirazımız yok;
Danışma Kurulunda bunu ifade ettik. Bizim itirazımız, sizin tutumunuz ve
yaklaşımınız hakkındadır; yoksa, biz, bu kanun tasarılarının, iki kanun
tasarısının görüşülmesinden yana olduğumuzu da ifade ettik. Ama, biraz evvel
ifade ettiğim, söylediğim mantıkla Genel Kurul önüne gelirseniz, biz, buna evet
demeyiz. Şimdi, hâlâ bizim anlamakta güçlük çektiğimiz, bir
türlü anlayamadığımız bir düşünce tarzınız var. Sizin için öncelik nedir?..
İktidar partilerinin grup başkanvekillerine sesleniyorum; sizin için öncelikli
kanun nedir?.. Değerli arkadaşlarım, değerli milletvekilleri; bakın,
dikkatinize sunmak istiyorum: Bugünkü gündemin 7 nci, 11 inci, 12 nci, 13 üncü,
14 üncü sıralarında yer alan kanun tasarıları 22 Ocak 2002 tarihli grup
önerileriyle getirildi; yani "bu kanun tasarıları memleket için
gereklidir, ülke için gereklidir, toplum için gereklidir, acilen görüşülmesi
gerekir" denildi ve grup önerisiyle, gündemin 7, 11, 12, 13 ve 14 üncü
sıralarına yerleşti. Şimdi, bu tasarıların bir kısmı görüşüldü, yarım kaldı,
bekliyor, bir kısmının da hiç görüşülmesine bile başlanılmadı. Bitmedi; gündemin 15 inci sırasında yer alan 803 sıra
sayılı kanun tasarısı, 30 Ocak 2002 tarihinde gündemin 15 inci sırasına
yerleşti. Hangi gerekçeyle; acildir, önemlidir?!. Buna da başlanılmadı. Bitmedi, Genel Kurul gündeminin 9 uncu ve 10 uncu
sıralarında yer alan tasarılar, yine, iktidar partilerinin, 21 Mart 2002
tarihli grup önerileriyle gündeme alındı. Üç grup üzerinde söylediğim bu kanun tasarıları, eğer,
öncelikli ve acil değilse, niye getirip, Genel Kurulda oylatmak suretiyle
gündemin ön sıralarına çektiniz ve bugüne kadar görüşmüyorsunuz?! Görüşmeye
başladıklarınızı niçin yarım bırakıyorsunuz?! Evvela bunları bitirelim.
Milletvekili arkadaşlarımın gözlerinden kaçan bir konuyu tekrar huzurlarınıza
getirmek istiyorum. Bakınız, değerli milletvekilleri "çok acil, çok
önemli" diyerek, yine gündemin 16 ncı ve 31 inci sıralarında yer alan
toplam 16 tasarı -dikkatinizi çekiyorum- 9 Ekim 2001 tarihinde, yani, bundan 6
ay evvel gündeme girdi. Yetmedi ve bitmedi. Bakınız, gündemin 34 üncü, 35 inci,
36 ncı, 37 nci ve 39 uncu sıralarında yer alan kanun tasarıları ve teklifleri
var; nedir bunlar: Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı, Çiftçi Mallarının
Korunması Hakkında Kanun Tasarısı, Karayolu Taşıma Kanunu Tasarısı, Su Ürünleri
Kanunu Tasarısı, Gözlükçülük Hakkında Kanun Tasarısı... Bunlar ne zaman gündeme
girmiş; bunlar da, 1 Mayıs 2001 tarihinde gündeme girmiş -yani, tam onbir ay
evvel- gündemin en ön sıralarına gelmiş, yerleşmiş. Değerli milletvekilleri, değerli grup başkanvekilleri;
sizin için, öncelikli ve acil olma, o günün sorunu mu? O gün geçtikten sonra,
bu kanun tasarıları, önceliğini ve önemini yitiriyor mu? Eğer, öncelikli ve
önemli deyip, gündemin ön sıralarına getirdiyseniz, bu kanun tasarılarını
görüşüp, toplumda ihtiyaç duyulan yasal düzenlemeleri yapmanız lazım; yoksa, o
gün için önemliydi, bugün için önemli değil diyemezsiniz. Sizin iradeniz, sizin
kararınız bu yönde ve bu yolda tecelli etmişse, bunun arkasında durmanız
gerekir. Bugün, yine getiriyorsunuz; onlar o gün için
öncelikliydi, öncelikleri geçti, kalktı; bugün için şu iki yasa tasarısı
önemlidir, bunları görüşelim diyorsunuz, kararı da alıyorsunuz; peki, uyuyor
musunuz? Karar yetersayısını bulamıyorsunuz, toplantı yetersayısını
bulamıyorsunuz... Ondan sonra da, şu gündemi, yarım kalmış kanun tasarılarının
mezarlığı haline getirdiniz. Başladığınız işi bitirin. Hoş, zaten, siz, hükümet
olarak, iktidar partileri olarak, hangisine başladınız da sonunu
getirebildiniz; bu da tartışılacak bir konudur. Görüyoruz ki, hâlâ duyarsızsınız, hâlâ bu Meclisin
nasıl verimli çalıştırılacağı yolunda bir görüşe, bir düşünceye sahip
olmadığınız gibi, olumlu adım atmaktan da ısrarla kaçınıyorsunuz; ama, ülkeye
bir bakınız; insanlar ve toplum, bu Meclisten -sizden, bizden, hepimizden,
siyasetçiden- medet umuyor, güven duymak istiyor; ama, bu kararsızlığınız veya
günübirlik karar değiştirmeniz sonucu, ülkenin ekonomisini de zaten berbat
ettiniz, ülkenin geleceğinden de umudu kestirdiniz ve Türkiye'yi yaşanmaz bir
hale getirdiniz. Hatta, bugün, ısrarla, öylesine intiharlar, kendi hayatına son
veren insanlar var ki, bu insanların, sizlere, bizlere, Meclisimize ve
öncelikle hükümete bir şeyler anlatması gerekir diye düşünüyorum; ama, siz,
hükümet olarak, anlamamakta ısrar ediyorsunuz; fakat, bir gün, size, mutlaka,
birileri, yani, millet bunu anlatacaktır diyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gönül. Grup önerisi üzerinde ikinci söz, aleyhte, Konya
Milletvekili Sayın Veysel Candan'a aittir. Buyurun Sayın Candan. (SP sıralarından alkışlar) Sayın Candan, süreniz 10 dakika. VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; iktidar ortağı partilerin Genel Kurul çalışmalarıyla ilgili
olarak getirmiş olduğu grup önerisi üzerinde söz aldım; Muhterem Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, dün, Sayın Millî Savunma Bakanımız
ve yanında bir askeri bürokrat Saadet Partisi Grubunu ziyaret ettiler. Türk
Silahlı Kuvvetlerinin acil ihtiyacı olan 5 kanun tasarısı getirdiler ve
bunlarla ilgili katkı talep ettiler. Biz, kendilerine teşekkür ettik ve
arkasından, kanun tasarılarını grubumuzda inceleyeceğiz ve bu tasarılara nasıl
bir katkı yapabileceğimiz konusunda çalışma yapacağız dedik. Tabiî, böyle bir
ziyareti olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum; ancak, hükümetin, böyle bir
tasarıyı getirirken şu hususlara dikkat etmesi gerekir: Öncelikle, gelen
tasarılar yasalaştığı zaman toplumun ihtiyaçlarına cevap vermeli, bir; Anayasa
Mahkemesinden dönmemeli, iki; Cumhurbaşkanından dönmemeli, üç. Bunun için de,
gelen tasarılar, mutlaka, komisyonlarda yeteri kadar müzakere edilmeli ve Genel
Kurulda, müzakereler esnasında, muhalefet partilerinin teklifleri, önergeleri
değerlendirilmeli, sanal önergelerle muhalefetin önü kesilmemelidir diye
düşünüyorum. Şimdi, ikinci olarak, burada, çalışma saatleri
değiştiriliyor, 14.00 ile 20.00 arası... Buna bir itiraz yok; saat 14.00'te
değil, sabah başlayalım, gece de sabahlara kadar kanun çıkaralım; ama, öyle bir
teklif geliyor ki, tasarının görüşmelerinin bitimine kadar... Bakıyoruz, akşam
8'den 9'dan sonra, hükümeti oluşturan partilerin milletvekillerinin, kanun
çıkarmak için toplantı yetersayısını, karar yetersayısını bulamadıklarını
görüyoruz. Bu da, Parlamentonun kamuoyundaki itibarını zedeliyor. Bu işin
suçlusu da hükümettir. Yani, tasarının görüşmelerinin bitimine kadar değil -bu,
zoraki bir ifadedir- tasarı olgunlaşıncaya kadar parlamentoda müzakere
edilmelidir demek daha doğrudur. Değerli arkadaşlar, yine, getirilip ön sıraya alınan
yasa tasarılarından bir tanesi Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunu Tasarısı.
Gerekçesinde -okuduğumuz zaman- deniliyor ki: "Türk Silahlı Kuvvetlerine
eleman yetiştiren astsubay hazırlama okulları lise eğitimi düzeyindedir;
astsubaylar için meslek yüksekokulları oluşturalım." Buna itiraz etmek hiç
mümkün değil; aslında, çok geç kalmış bir tasarıdır. Bir diğer önemli konu, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği
İhdası Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyi değiştiriyoruz. Ne deniliyor:
"Burada görev yapan askerlerimize, talepleri halinde, diğer illerden
lojman tahsis edilir veya onların kira bedeli karşılanır." Yani, bugüne kadar
böyle yapılmıyorsa, bu da büyük eksikliktir. Peki, kanundaki yanlışlık nerede; onu söyleyeyim:
Olağanüstü hal daha ne kadar devam edecek?.. Acaba, biz, niye olağanüstü hali
kaldırmayı düşünmüyoruz; mesele burada. Yoksa, Türk Silahlı Kuvvetlerinde görev
yapan herkese oturabileceği bir mekân temin etmek devletin aslî görevidir.
Olağanüstü hale karşı çıkmak ayrı şey, lojmana karşı çıkmak ayrı şey; onun
için, lojman doğru, olağanüstü hal yanlış... Değerli arkadaşlar, peki, burada, grup önerisinin
getirdiği çok önemli bir konu daha var, deniliyor ki: Milletvekillerinin yazılı
ve sözlü sorduğu soruların cevaplandırılmasına lüzum yoktur. Yani, bunun
anlamı, bir yerde, bu milletvekilleri, ne gerek var da soru soruyorlar, ne
ihtiyaçtan soruluyor veya bir daha böyle sormayın anlamı çıkar. Çünkü, Genel
Kurulda, her grup önerisinde, mutlaka, denetim kaldırılıyor, burada da aynı... Şimdi, bu işin doğru olmadığına canlı bir misal vermek
istiyorum. Ben, Sayın Millî Savunma Bakanına soruyorum: İsrail'le 658 milyon dolarlık
bir tank ihalesi yapıyorsunuz. Bu ihalede ciddî iddialar var, benim bu soruma
cevap verin diyorum; siz diyorsunuz ki, bu sorulara gerek yok, kaldırın, atın. Şimdi, işin aciliyetine bakın; bir tarafta, Ortadoğu'da
kan gövdeyi götürüyor. Değerli arkadaşlar, dün, televizyonda, 70 yaşında bir
kadın, televizyon spikerine aynen şu cümleleri söyledi: "Bizi burada
yalnız bırakmayın. Burada insanlar katlediliyor, öldürülüyor." Bu ihaleyi
biz soru önergesi olarak gündeme getiriyoruz, Sayın Bakana soruyoruz "niye
pazarlık usulü yapıldı, ihaleye çıkmadınız" diyoruz, cevap yok.
"Projeyle ilgili görevli kimse neden görevden alınıyor" diyoruz,
cevap yok. "Niye, onun yerine tayin edilen kişi imza atmaktan imtina
ediyor 'böyle bir metne ben imza atmam, bu, ülkenin aleyhine' diye basına
beyanat veriyor" diyoruz, cevap yok. "Acaba, biz, tankları kendimiz
üretebilir miyiz" diyoruz, cevap yok. Bu hükümetin, kendi milletvekillerine veya bu
Parlamento Genel Kurulundaki diğer milletvekillerine hiç saygısı yok mu? Benzer
soruları hükümet ortakları milletvekilleri de sorsa, cevap böyle mi olacak, bu
işin önü mü alınacak?! Değerli arkadaşlar, ikinci bir soru soruyorum Millî
Savunma Bakanına "bu anlaşma metninden bir suret verir misiniz; siz bu
anlaşmayı nasıl yaptınız bir bakalım" diyorum; çünkü, Başbakan bir
açıklama yapıyor "658 000 000 dolar" diyor;
Savunma Sanayii uzmanı bir açıklama yapıyor "688 000 000
dolar" diyor. Daha sonra öğreniyoruz ki, 30 000 000 doları yedek parça
için. Yani, Başbakan ayrı, Savunma Sanayii uzmanı ayrı, Bakan ayrı, herkes ayrı
söylüyor ve kamuoyunda tartışılıyor. Değerli arkadaşlar, devletlerin uygulamalarına
bakıyoruz. Biz, Kıbrıs Harekâtına girdik diye, Amerika Birleşik Devletleri,
bize, parası ödenmiş firkateynleri vermiyor. Yine, bakıyoruz Almanya'yla silah
ticaretimize; tanklar PKK terör örgütüne karşı kullanıldığı için, parası
ödenmiş silahları bize vermezken, üretimi,
beş yılda yapılacak olan, tankların ön sözleşmesinde, Millî Savunma
Bakanlığının avans ödemesi koşulu var. İşte, bu hükümetin, evvela, çıkıp, burada, milletin bir
vekili olan benim bu sorularıma mutlaka cevap vermesi gerekir, sizlerin de,
benim bu sorularıma cevabı önleyici oy kullanmamanız gerekir; doğru olan budur.
Yani, içinizden, hükümeti oluşturan partilerden bir milletvekilinin ayağa
kalkıp, bu doğrudur demesi ve öyle oy kullanması gerekir; yoksa, sorduğunuz
soruya cevap alamayacaksınız, araştırma önergesi vermeyeceksiniz, soruşturmada,
birtakım ayak oyunlarıyla, grup kararı alınmamasına rağmen, birtakım işlemler
yapılacak ve ondan sonra da, dışarıda, Parlamentonun itibarından
bahsedeceksiniz; bu mümkün değil değerli arkadaşlar. Konu buraya gelmişken, hemen, şu konuda ilgilileri bir
kere daha uyarıyorum: Savunma Sanayii Müsteşarlığı, tank ihalesini derhal
durdurmalıdır. Benim aldığım bilgilere göre, zaten, şu anda avans ödenmemiştir.
Taslak bir metin imzalanmıştır ve aynı metni hazırlayanların çok ciddî
endişeleri vardır; ülkenin menfaatına değildir. Onun için, böyle, Parlamento gündemiyle sık sık
oynamanın, gündemi sık sık değiştirmenin hiç faydalı olmadığını, aksine,
uzatmalarda da tasarıların kanunlaşmadığını görüyoruz değerli arkadaşlarım. Şimdi, konuyu tamamlarken, sözümün başına dönüyorum.
Çok kanun çıkarmanın iş değil, uygulamalarının daha önemli olduğu
kanaatindeyim. Kaldı ki, biz, burada, her zaman, çıktığımızda şunu söyledik:
"Biz bu tasarılara karşı değiliz -bu, yuvarlak laf değil- biz, bu
tasarıların milletin lehine olması noktasında katkı sağlamak istiyoruz."
Onun için, böyle, temel yasadır diye, okumadan, maddeler üzerinde müzakere
yapılmadan, görüşmeler yapılmadan bu tasarıları kanun haline getirmenin faydası
yoktur. O zaman, birçokları Cumhurbaşkanından, bazıları Anayasa Mahkemesinden,
maalesef dönmektedir. Değerli arkadaşlar, her ne kadar, Sayın Başbakan
"bu ihale bitti, bu pazarlık bitti, artık geride kaldı" diyorsa da,
kendisine, bir kere daha burada hatırlatıyorum: Proje müellifinin görevden
alınması, onun yerine getirilenlerin de bunu kabul etmemesi bile, bu ihalenin
-bu ihale değil- bu pazarlığın bir kere daha müzakere edilmesinin doğru
olacağına inanıyorum. Değerli arkadaşlar, biz, Saadet Partisi olarak,
hükümetin getirdiği tasarıları, bütün ekibimizle, bütün grubumuzla,
milletvekili arkadaşlarımızla didik didik inceliyoruz ve ülkenin lehine acaba
bu tasarılara ne katkı sağlayabilirizin çalışmasını yapıyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Buyurun. VEYSEL CANDAN (Devamla)- O açıdan, hükümetin, bir kere
daha, dikkatli olması gerektiğini söylerken, bizden gelen önerilere de açık
olacağı kanaatindeyim. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN- Teşekkür ederim Sayın Candan. Önerinin lehinde, Konya Milletvekili Sayın Emrehan
Halıcı; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika Sayın Halıcı. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; grupların önerisi üzerine olumlu görüşlerimi bildirmek için
söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.
Grup önerileri üzerine, muhalefet partilerimizin
milletvekilleri, Danışma Kurullu
toplantılarının sıkça yapılmasından duydukları sıkıntıları ve bundan memnun
olmadıklarını ifade ediyorlar. Biz buna hiç katılmıyoruz. Danışma Kurullarını,
yaklaşık, haftada bir kez yahut iki haftada bir kez yaptığımızda, bütün
partilerin temsilcileri bir araya geliyorlar; hem görüş alışverişinde
bulunuyoruz hem de Meclisteki önemli konuları birlikte ele almak için bir fikir
birliği oluşturmaya çalışıyoruz. İçtüzüğümüzde de olan bu tutum, bence, gayet
doğal karşılanmalı; hükümetler ve hükümeti oluşturan partilerin grupları, tabiî
ki, Meclisi çalıştırabilmek için zaman zaman gündemde değişiklik yapma
zorunluluğu hissederler. Bu, 21 inci Dönem Parlamentosunda da böyledir, daha
önceki dönemlerde de aynı durum gözlenmiştir. Bence, burada yadırganacak hiçbir
durum söz konusu olmamalı. Bizim yadırgadığımız bir durum var. O da, Danışma
Kurulu önerileri üzerinde söz alan değerli milletvekillerimiz, bence, öneri
üzerinde konuşma dışında, diğer konularda da çok gereksiz yere birtakım
beyanlarda bulunuyorlar; Türkiye'nin durumunun ne kadar kötü olduğundan,
iktidarın ne kadar yanlış işler yaptığından dem vurmaya çalışıyorlar. Bence, ne
Türkiye bunu hak ediyor ne de iktidar partileri bunu hak ediyor. Bugünkü Danışma Kurulu toplantısında biz dört konuyu
gündeme getirdik. 2 tane kanun tasarısının sırasını öne almaya çalıştık ve
-burada biraz önce konuşan milletvekillerimiz de belirttiler- hiçbir itiraz söz
konusu olmadı. İkinci konumuz, bir genel görüşme açılmasıyla
ilgiliydi. Bütün siyasî partilerimizin grup başkanvekilleri tarafından
imzalanan ve 167 milletvekilinin de imzaladığı, Türkiye bilişim stratejileriyle
ilgili bir genel görüşme isteğiydi; ki, buna da hiçbir itiraz olmadı. Üçüncü konu olarak ise -yine üzerinde mutabakat
sağladığımız- Meclis araştırması önergelerinin 6 tanesinin gelecek hafta
görüşülmesiydi. Bu konuda da bir itiraz yok. Anladığımız kadarıyla tek itiraz, Meclisin çalışma
saatleriyle ilgilidir. Meclis çalışma saatlerini, 14.00-20.00 saatleri arasına
almayı öneriyoruz. Herhalde tek itiraz buna. Ben, diğerlerine itiraz etmediklerine göre,
milletvekillerimizin buna da itiraz etmemelerini -özellikle muhalefet
milletvekillerinin buna da itiraz etmemelerini- öneriyorum; çünkü, aksi
takdirde, belki, milletimiz, onların çok çalışma istemediklerini düşünebilir
ki, bunu, onlar da hak etmiyor; çünkü, 21 inci Dönem Parlamentosu, hakikaten,
gece-gündüz çalışan, çalışkan ve verimli bir Parlamentodur. O yüzden, muhalefetimizin de çok fazla karşı çıkamadığı
bu önerinin Genel Kurul tarafından da kabul edilmesini umuyor, hepinize
saygılarımı sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Halıcı. Öneri üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır. Şimdi, önerileri tek tek okutup oylarınıza sunacağım: Öneriler: 1 - Gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmının 313 üncü sırasında
yer alan 835 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 9 uncu sırasına, 316 ncı
sırasında yer alan 841 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına alınması
önerilmiştir. BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 2 nci öneriyi okutuyorum: 2 - Genel Kurulun, 10 Nisan 2002 Çarşamba, 11 Nisan
2002 Perşembe, 17 Nisan 2002 Çarşamba ve 18 Nisan 2002 Perşembe günleri
14.00-20.00 saatleri arasında çalışması, 10 Nisan 2002 Çarşamba ve 17 Nisan
2002 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesi, 10 Nisan 2002 Çarşamba
günü gündemin 9 uncu sırasına, 11 Nisan 2002 Perşembe günü de gündemin 11 inci
sırasına kadar olan kanun tasarı ve tekliflerinin görüşmelerin tamamlanmasına
kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir. BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Bu öneri
de kabul edilmiştir. 3 üncü öneriyi okutuyorum: 3 - Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan (8/28) esas numaralı
genel görüşme önergesinin, öngörüşmelerinin Genel Kurulun 16 Nisan 2002 Salı
günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir. BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. 4 üncü öneriyi okutuyorum: 4 - Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmında yer alan (10/18), (10/23),
(10/79), (10/212), (10/244) ve (10/257) esas numaralı Meclis araştırması
önergelerinin, görüşmelerinin Genel Kurulun 16 Nisan 2002 Salı günkü
birleşiminde birlikte yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma
süresinin uzatılması önerilmiştir. BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Böylece, iktidar partileri gruplarının getirdiği
öneriler kabul edilmiştir. İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, 3 adet doğrudan
gündeme alınma önergesi vardır; bu önergeleri ayrı ayrı okutup, önce komisyon
ve hükümete düşüncelerini soracağım, sonra önerge sahibi ve bir milletvekiline
söz vereceğim. Birinci önergeyi okutuyorum: III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam) 3. - Balıkesir Milletvekili İlyas
Yılmazyıldız'ın, Çiftçilerimizin T.C. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi
Kooperatiflerine Olan Kredi Borç Faizlerinin Gecikme Cezaları ile Birlikte
Affedilmesine Dair Kanun Teklifinin
(2/770) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/473) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (2/770) esas numaralı Çiftçilerimizin TC Ziraat Bankası
ve Tarım Kredi Kooperatiflerine Olan Kredi Borç Faizlerinin Gecikme Cezaları
ile Birlikte Affedilmesine Dair Kanun Teklifim, komisyona havale edildiği
tarihten itibaren 45 gün geçtiği halde görüşülmemiştir. İçtüzüğün 37 nci
maddesi uyarınca, doğrudan, Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim. Saygılarımla. İlyas Yılmazyıldız Balıkesir BAŞKAN - Bu önergeyle ilgili komisyon ve hükümetin
herhangi bir isteği?.. Yok herhalde. Önerge sahibi olarak Sayın İlyas Yılmazyıldız'ın söz
isteği vardır. Buyurun. Süreniz 5 dakika Sayın Yılmazyıldız. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu kanun teklifini, hükümetin kira artışlarını ve maaşları
1999 yılında yüzde 25'le sınırladığı ve 2000 yılında da yüzde 10'la sınırladığı
kanunu çıkardığı zaman vermiştim; doğrudan gündeme alınması için desteğinizi
istiyorum. Konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu arada, başka krizler de oldu. Hükümet, bu krizler
sonucunda çiftçiye düşük tabanfiyatı verdi. Girdilerin aşırı artması
neticesinde, baktı ki tarım ilerlemiyor, sonunda tarım kredi kooperatifi
faizlerinin ve yine, çiftçilerin Ziraat Bankasına olan borçlarının
taksitlendirilmesiyle ilgili genelgeleri
yayımladı. Tarım kredi
kooperatiflerine başvuru için
25 Nisan, Ziraat Bankası için de
30 Nisana kadar süre tanındı. Ancak, gelin görün ki, çiftçi, şu anda hasat yapamaz;
sattığı malının parasını da alabilmiş değil; örneğin, eylül-kasım arasında
pancarını satmış, hâlâ parasını alamamış. Bugün, pancar kooperatifi
yöneticileri yanımdaydı; şekere yüzde 140 zam yapılmış. Pancar paralarının,
mutlaka, en geç 15 Nisana kadar ödenmesi lazım ki, bundan istifade etsinler;
çünkü, bu genelgede, borçların beşte 1'inin -yüzde 20'sinin- parasının ödenmesi
lazım; ancak, bir hareket yok. Yine, bakıyoruz, doğrudan gelir desteklemesiyle ilgili,
Balıkesir'de 69 000 çiftçi bekliyor. Tarım Bakanlığıyla yaptığımız görüşmede,
Hazineye, 21 Martta ödensin diye yazılanların henüz parasının ödenmediğini
biliyoruz. Bu 69 000 çiftçinin parasını bugün ödeyin deseniz, nisan sonuna
kadar ödeyemezsiniz. O zaman, bunun, bir an önce ödenmesi lazım. Bakınız, Bandırma Ziraat Odası Başkanı -birkaç defa
faks çekmiş; Burhaniye, Savaştepe, Dursunbey, Balya, Balıkesir Merkez...19 tane
ilçe; hangisi aklınıza gelirse; tek tek saymıyorum- diyor ki : "Şu anda,
buğdayın, ilacını, gübresini atacağız; mazot alacağız, gübre alacağız, ilaç
alacağız, yazlıkları ekeceğiz; fakat, para yok." Yine, devam ediyoruz; ayçiçeği destekleme primleri 6
sente 75 000 lira, ne zaman ödeneceği belli değil. Eskiden köy muhtarının
tasdiki yetiyordu tapu senetlerine; şimdi, her tapu için, gideceksiniz, tapu
kadastrodan belge alacaksınız. Bunun anlamı, 22 500 000 lira para ödeyeceksiniz
5 dönüm, 10 dönüm tarla için. Yani, çiftçinin eline para geçmeden geri
alacaksınız. Yine, tütün ekicisi aynı durumda. Sındırgı Osmanlar
Köyü eski muhtarı Mehmet Emin arıyor, diyor ki: "Ben, borcumu
taksitlendirmek istiyorum. Sındırgı'da benim gibi bir sürü insan var; ama,
tütün paramı alamadım." O zaman ya bu süreyi uzatın; yani, ya bu süreyi
uzatın değil, mutlaka uzatın; hiç olmazsa, haziran, temmuz aylarına kadar, bu
insanlar parayı alıncaya kadar... Ama, daha önemlisi, çiftçinin borcu -faiz,
her gün tıkır tıkır işlemekte-artmakta. Bu para zaten pula dönmüş; daha fazla
geciktirilmeden bu paranın ödenmesi lazım. Dahası var; çiftçiye hizmet veren bütün kuruluşlar
kapatılıyor. Bugün aldığım duyumda, 4 ilin, Bursa, Bilecik, Çanakkale,
Balıkesir'in bağlı olduğu Bandırma Toprak Mahsulleri Ofisi Bölge Müdürlüğü
kapatılıyor. Koca koca silolar yapılmış, bu bölgede hububata, tahıla dayalı,
çeltiğe dayalı, mısıra dayalı pek çok fabrika, depolar kurulmuş; siz, bölge
müdürlüğünü kapatıyorsunuz, gidin işlerinizi İstanbul'dan halledin diye. Bunlar
olmaz! Yine, bakıyoruz; Halk Bankasının pek çok şubesini
Balıkesir'de kapatıyorsunuz. Balıkesir Merkez, Bandırma Sanayi, aynı şekilde
Manyas, Savaştepe, kâr ettiği halde Dursunbey. O zaman, bir tek Ziraat
Bankasının, bu kadar çiftçinin yanında olması, esnafın yükünü de kaldırması
mümkün değil. Kâr eden şubeleri niye kapatıyorsunuz?! Hadi zarar edeni anladık,
kâr edenleri niye kapatıyorsunuz?! Vakit en değerli meta olduğuna göre, esnafa
-bir gününü- git, şehirde paranı yatır, havaleni yap gel demenin âlemi nedir?!
Ben, bu hükümetin, çiftçinin sorunlarına daha duyarlı olmasını istiyorum. Yine, bakıyoruz; zeytinyağı primleri 150 000 lira. 40
sentti, 28 sente düştü, bu yıl da 11 sente düştü; fiilen kaldırılmış demektir.
Yani, çiftçiyi bu kadar zora sokmaya, tasfiye etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Çiftçi, bu ülkenin üreten reel sektörüdür. Bu hükümeti, çiftçimizin sorunlarına
daha duyarlı olmaya davet ediyorum. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, lütfen, toparlar mısınız
efendim. Buyurun. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla)- Bakınız, bu kanun
teklifini verirken, çiftçilerimizin Ziraat Bankasından ve tarım kredi
kooperatiflerinden aldığı tarım kredi faizleri özellikle son aylarda aşırı
yükseltilmiş, ürün girdilerine aşırı zam yapılırken, ürün başfiyatları ve prim
bedelleri düşük belirlenmiş ve geç ödenmiş, gübre ve ilaç desteklemeleri düşük
düzeye indirilmiş, hatta, kaldırılmıştır. Bu sebeple, çiftçimizin neredeyse
tamamına yakınına icra takibi gelmiştir. Haydi taksitlendirip bunu kaldıralım
diyorsunuz, bari, uygulanmasına yardımcı olun. Bu uygulama sürelerini...
Paraları ödemiyorsunuz, doğrudan gelir desteğini ödemiyorsunuz, primleri
ödemiyorsunuz, pancar, tütün paralarını ödemiyorsunuz; nasıl olacak ?!. Ben, hükümetten, pancar paralarını, tütün paralarını,
zeytinyağı primlerini, ayçiçeği primlerini, pamuk primlerini acilen
ödemelerini, hele hele Balıkesir'de doğrudan gelir desteğini bir an önce
ödemeye başlamalarını özellikle rica ediyorum; çiftçinin dayanacak gücü
kalmamıştır, Balıkesir'de çiftçi "artık yeter" demektedir, isyan
noktasına gelmiştir, bu çığlığı duyun diyorum. Bu kanun teklifimin doğrudan gündeme alınması için
desteğinizi talep ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmazyıldız. İkinci konuşma Sayın İsmail Özgün'e ait; buyurun (AK
Parti sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın Özgün. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce hepinizi saygı ve hürmetle
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, çiftçilerimizi ilgilendiren
bir kanun teklifi üzerinde görüşüyoruz. Çiftçilerimiz gerçekten son bir iki
yıldan bu tarafa, belki de geçmiş yıllarda hiç karşılaşmadığı fevkalade zor
şartlarla karşı karşıyadır. Çiftçilerimizin bu sıkıntılı durumunu,
çiftçilerimizin içinde bulunduğu bu acıklı durumu biz buradan, muhalefet olarak
defalarca Meclisin gündemine getiriyoruz, defalarca söylüyoruz; ama, ne yazık
ki, hükümet, bu konuda gerekli tedbirleri almıyor, almamakta ısrar ediyor. Bakınız, 28 Mart tarihinde Balıkesir Ziraat Odası
Başkanı Sayın Sözat, yaptığı basın toplantısında ne diyor: "Çiftçi
Türkiye'yi terk ediyor." Şimdi, biz, bugüne kadar, Türkiye'yi terk eden
sanayicileri gördük, duyduk; bugüne kadar, Türkiye'yi terk eden iş hayatındaki
işadamlarını duyduk, ticaret yapan insanları duyduk da Balıkesir Ziraat Odası
Başkanı Sayın Sözat'ın ağzından, çiftçilerin de artık, Türkiye'yi terk etmeye
doğru gittiklerini, ne yazık ki, üzülerek duyuyoruz. Değerli arkadaşlar, bu sözler, üzerinde ciddiyetle
düşünülmesi gereken sözler. Gerçekten, Balıkesir gibi, Türkiye'nin tarımına,
Türkiye'de yapılmakta olan ziraata, hayvancılığa çok önemli katkısı olan, hatta
bu konuda söz sahibi olan bir ilin ziraat odası başkanı bunu söylüyorsa,
gerçekten, çiftçi, büyük bir sıkıntı ve büyük bir kriz içerisindedir. Nitekim,
çiftçimiz, bugün, artık, bırakınız geçmişteki tarım kredi kooperatiflerine ve
Ziraat Bankasına olan borçlarını ödemeyi, hayatını devam ettirme noktasında
bile büyük sıkıntılar içerisindedir. Topluca icraya düşmüş olan köylerimiz vardır;
binlerce traktör haciz altındadır ve çiftçimiz, ne yazık ki, ne tarlasını
ekebilmekte ne de yapmakta olduğu hayvancılığını devam ettirebilme
durumundadır. Mazotta, gübrede, ilaçta, yemde ve bütün girdilerde yüzde
200'lere, yüzde 300'lere varan son derece büyük artışlar olmuştur; ama,
çiftçinin geliri, ne yazık ki, yerinde saymıştır. Yemde, yüzde 200, yüzde 300 artış olmuş da süt
fiyatları ne olmuştur diye baktığınız zaman, yem fiyatları katlanarak giderken,
süt fiyatları yerinde saymıştır ne yazık ki. Balıkesir'de, zeytincilik ve zeytinyağı üretimi
yapılmaktadır; ama, zeytinyağına verilen destekleme primi, litre başına 150 000
000 liradır; bu, Avrupa Birliği ülkelerinde 1,5 dolardır beyler. Bu haliyle bu
çiftçi rekabet edemez, bu işin altından kalkamaz. Yine, aynı şekilde pancar paraları ödenmemektedir;
bunların bir an evvel ödenmesi lazım. Eğer, çiftçi, tarım krediye olan
borçlarını ödeyecekse, önce oradaki yüzde 20 peşinatı ödemesi lazım; bu
haliyle, yüzde 20 peşinatı da ödeyemez. Neden ödeyemez; çünkü, Balıkesirli
çiftçi, hâlâ, doğrudan gelir desteği adı altında yapılacak ödemeyi alamamıştır,
bu ödenmemiştir; ama, çevresindeki bazı vilayetlere ödendiğini duyuyoruz
-Balıkesir'in ne suçu var, ne kabahati var anlayamıyoruz- bunun bir an evvel
ödenmesi lazım gelir diye düşünüyorum. Değerli milletvekilleri, diğer taraftan, mazot
fiyatlarındaki artışlar, akaryakıt fiyatları içine konulmuş olan vergiler,
gerçekten akaryakıtla işi olan insanlarımızı, başta çiftçilerimiz olmak üzere,
çok zor durumda bırakmaktadır. Akaryakıt fiyatı içerisinde yüzde 70 civarında
vergi olması, gerçekten kabul edilebilir bir durum değildir. O bakımdan,
mutlaka, çiftçimizin elinden tutulması, çiftçimize gereken desteğin verilmesi
gerekir. Eğer, çiftçiyi kalkındıramıyorsanız, çiftçinin sorunlarını
çözemiyorsanız, çiftçinin borçlarıyla ilgili meseleleri çözemiyorsanız, o
zaman, Türkiye'de hiçbir şeyi çözmeniz mümkün değildir; çünkü, her şey dönüyor
dolaşıyor, sonuçta çiftçiye geliyor. Çiftçinin cebinde harcayacak parası yoksa,
esnaf ne yapacak?! Esnaf da bekliyor ki, çiftçi gelsin alışveriş yapsın. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Özgün, lütfen toparlar mısınız. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım. O halde, hükümetin, öncelikle, çiftçinin içinde
bulunduğu bu ekonomik krizi, borçlarıyla ilgili ekonomik problemi, sorunu
halletmesi lazım. Verilmiş olan bu kanun teklifi buna yönelik bir kanun teklifi
olduğu için, bunu, fevkalade önemsiyorum, doğru buluyorum. Çiftçi, mutlaka,
bugün içinde bulunduğu bu feci durumdan kurtarılmalıdır diye düşünüyor,
hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özgün. Sayın milletvekilleri, Sayın Gökmen ve Sayın
Yıldırım'ın da bu konuda söz istekleri var; malumunuz, İçtüzüğümüze göre... AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Yerimden bir şey... BAŞKAN - Efendim, yok; vermiyorum, olmaz arkadaşım. AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Efendim, cevap vermek
açısından. BAŞKAN - Şimdi, burada 550 milletvekili var, 550 milletvekili
de çiftçi sorunuyla ilgilidir. AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Arkadaşlarımız bir
şeyler söylediler; cevap vermek
istiyorum. BAŞKAN - Efendim?.. AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Cevap vermek istiyorum. BAŞKAN -
Efendim, siz bakan mısınız ki cevap vereceksiniz?! AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Hayır; özür dilerim,
Balıkesir için... BAŞKAN - Yok efendim, öyle bir şey yok. Burada,
çıksın... Bakın, ben, öneri üzerinde müzakere açmadan, hükümet ve
komisyona sordum; bir istekleri, yani, onların bu konuda söyleyecekleri var mı;
"yok" dediler. Onun için, rica ediyorum... Bakın... AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - O zaman, bir şey söyleyeyim
efendim. BAŞKAN - Efendim, bir şey söylemenize gerek yok. AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Balıkesir'e doğrudan
destekleme, 15 ilâ 19 Nisanda ödenecek. BAŞKAN - Efendim, ona, hükümet, kalkar, cevap verir.
Rica ediyorum... Şimdi, burada, herkes çıkar, kendini hükümet yerine koyarsa...
AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Balıkesir Milletvekili
olarak... BAŞKAN - Olmaz böyle... AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Müsaade ederseniz bir şey
söylemek istiyorum. BAŞKAN - Efendim, hükümet olarak çıkın, siz cevap
verin... AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Cevap değil efendim... BAŞKAN - Siz, hükümet olarak çiftçinin sorununa
kayıtsız mısınız yani... AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Yerimden, cevap hakkı... BAŞKAN - Evet, onun için söz vermiyorum. AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Sayın Başkan, yerimden cevap
hakkı olabilir efendim... BAŞKAN - Arkadaşım, herkese, o zaman bütün
milletvekillerine söz vermem lazım, İçtüzük dışına çıktığımız zaman... AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Sayın Başkan, 60'a göre söz
istiyorum... BAŞKAN - Oyluyorum efendim... AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Sayın Başkan, 60'a göre söz
istiyorum... BAŞKAN - Önerinin gündeme alınmasını kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Önerinin gündeme alınması kabul edilmemiştir. İkinci önergeyi okutuyorum: 4. - Sivas Milletvekili Musa Demirci'nin,
Çiftçilerin T.C. Ziraat Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine, Tarım
İşletmeleri Genel Müdürlüğüne, Türkiye Ziraî Donatım Kurumu , Toprak Mahsulleri
Ofisi Genel Müdürlüğüne Olan Borç Faizlerinin Silinmesine Dair Kanun Teklifinin
(2/541) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/474) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına (2/541) esas nolu Çiftçilerin TC Ziraat Bankasına,
Tarım Kredi Kooperatiflerine, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne, Türkiye
Ziraî Donatım Kurumu, Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürlüğüne Olan
Borçlarının Faizlerinin Silinmesine Dair Kanun Teklifim Tarım Komisyonunda 45
günlük süre geçmiş olmasına rağmen görüşülmemiştir. İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme
alınabilmesi için gerekenin yapılmasını saygılarımla arz ederim. 17.9.2001 Musa Demirci Sıvas BAŞKAN - Efendim, bu önergeyle ilgili hükümetin ve
komisyonun bir isteği varsa söylesin; çünkü, bazen, komisyon ve hükümet diyor
ki; "biz bu kanunu hemen görüşeceğiz"; o zaman, burada, uzun uzadıya
konuşmaya gerek yok veya emsali bir kanun... O yönden bir istekleri varsa... Hükümet ve komisyonun herhangi bir isteği yok. Önerge sahibi olarak, Musa Demirci'nin söz isteği var. İkinci olarak, Sayın Zeki Ergezen'in söz isteği var. Buyurun Sayın Demirci. (SP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu teklif, 2000 yılında "Zeki Ergezen ve
arkadaşları" olarak, bizler tarafından hazırlandı ve çiftçilerimizin faiz
borçlarının affedilmesi, anaparalarının da taksitlendirilmesi teklifiydi;
ancak, bugüne kadar komisyonlarda görüşülmediği, gündeme gelmediği için,
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre gündeme alınması için söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, tarım, gerçekten, ülkemiz için
fevkalade önemli bir sektördür; yüksek istihdam ve insanımıza besin maddesi
sağlaması, ihracatımızın yüzde 20'sini temin etmesi ve bunların yanında,
sayılamayacak kadar, yüzlerce önemi olan bir sektördür ve bu bakımdan dile
getirilmektedir. Tabiî, bu sektör ihmal edilemez, mutlaka da korunması
gereklidir. Ülkemiz çiftçilerinin yüzde 95'i küçük çiftçilerdir. Bu
bakımdan, bu çiftçilerimizin sermaye birikimleri çok az veya hiç yoktur.
Çiftçilerimizin, dara düştükleri takdirde, ellerini attıkları ilk şey, varsa
bir ineği, traktörü veya tarlasıdır. Bugün, çiftçilerimiz, ekmek teknesi olarak
kabul ettiğimiz traktörünü ve tarlasını satışa çıkarmışlardır; ama, gelin görün
ki, kim alacak; alan kimse de yoktur, herkes malından vazgeçmiştir. Değerli milletvekilleri, bu duruma nasıl gelindi:
Hafızalarınızı yokladığınız takdirde, IMF kaynaklı tarım politikalarıyla,
tarıma yapılan destekler bütçeye yük oluyor denildi, 4 milyar dolar
karşılığında, tarıma yapılan bütün desteklerin kaldırılması sözü verildi. İki
yıl, alım yoluyla yapılan desteklemeler... Hükümet, hedef enflasyonu diye bir
şey belirledi, tabanfiyatlarını da, bu iki yıl içerisinde, buna göre verdi.
Güya, o gün için enflasyon yüzde 20
olacaktı; gelin görün ki, enflasyon, hiçbir zaman hedeflenen durumu tutmadı,
asla tutmadı. Çiftçilerimizin kullandığı bütün girdiler, enflasyonun çok üzerinde
oldu. Mesela, 2000 yılında, buğdaya, bir yıl öncesine göre yüzde 27,5 artış
verildi; ama, enflasyon gerçekleşmesi yüzde 51 oldu. Buna göre, çiftçimiz yüzde
50 fakirleşti. 2001 yılına bakıyoruz; buğdaya, bir yıl öncesine göre yüzde 62
artışla bir fiyat verildi; ama, gerçekleşen enflasyon yüzde 88,6 oldu. Bu
duruma göre de çiftçilerimiz, aşağı yukarı yüzde 25 fakirleştiler. Burada,
kaybeden yalnız hububat ekicisi değil, pancar ekicisi, çay tarımı yapanlar,
fındık tarımı yapanlar; bunların tamamı fakirleşti ve kaybettiler. 2001 yılı
sonu itibariyle, bütün destekler kaldırıldı. Bu bakımdan, bakıyoruz ki,
çiftçiye vurulan en kötü darbe bu oldu; kuraklık bunu takip etti ve bunun yanı
sıra, yaşanan kriz de hepsinin tuzu biberi oldu. Bu bakımdan, çiftçilerimiz,
gerçekten, parmaklarını oynatacak durumda değiller. Gün olmuyor ki petrole, gün
olmuyor ki gübreye zam yapılmamış olsun. Bakıyoruz, dekara "doğrudan gelir desteği"
adı altında 10 000 000 gibi bir para veriliyor. Bu ödemeler, bütün
çiftçilerimizin aldığı ödemeler değil. Bir kısmı veraset ilamı yapılmadığı için
alınamıyor; bir kısım yerlerden haksız ödemeler yapıldı diye bugünlerde
şikâyetler gelmeye başladı; hatta, bir kısım yerlerde de bu doğrudan gelir
ödemelerini bazı sebeplerle alamıyorlar. Türkiye'de gelir desteği için belirlenen arazi
genişliği 57 dekar. Bunun tamamını alsa, her çiftçi, 570 000 000-600 000 000
lira gibi bir para alacaktır. Oysa ki, bunun yerine çiftçinin hak ettiği
tabanfiyatını ödemiş olsaydık, yapacağınız hesaplarla göreceksiniz ki, çiftçi
daha kârlı olacaktı, eline daha fazla para geçecekti. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Demirci, lütfen, toparlar mısınız
efendim; süreniz bitti, eksüre veriyorum. MUSA DEMİRCİ (Devamla) - Örnek olarak ifade ediyorum.
Toprak Mahsulleri Ofisinin 2001 yılında, ortalama verdiği tabanfiyatı, buğdayda
135 000 lira; ama, çiftçinin elinden mahsul çıktıktan sonra Toprak
Mahsullerinin açıkladığı fiyat 260 000 liradır; yani, kilo başına çiftçilerimiz
125 000 lira zarar ettiler. Çiftçi 10 dekar ekim yaptıysa, hesap ettiğinizde
göreceksiniz ki, aldığı mahsulden 1 130 000 000 lira gibi bir zarar etmiştir. Bu bakımdan, ekonomik krizleri de nazarı itibara almak
suretiyle, konumuz -vakit de
doldu, buradan saati takip ediyorum- kredilerin mutlaka taksitlendirilmesiydi.
Krizle beraber, yüzde 55'lik kredi faizleri yüzde 100'e fırladı ve dolayısıyla,
çiftçilerimiz fevkalade sıkıntıya düştüler. Gerçi, tarım kredi kooperatifleri
ve Ziraat Bankası genelge çıkarmak suretiyle, tamimlerle bu meseleyi
halledeceklerini ifade ettiler; ama, aslında, hükümetin, bunu kararnameyle veya
kanunla çözmesi gerekirdi. Gelin görün ki, tarım kredi kooperatiflerinin de,
Ziraat Bankasının da getirdiği çözümler, maalesef çözüm üretmekten öte, sorun
yaratmıştır. Mesela, tarım kredi kooperatifleri borçlarının yüzde 20'sini nisan
ayının 25'ine kadar ödeyenler, ancak ve ancak taksitlendirmeye tabi
tutulacaklardır. Değerli arkadaşlar, nisanın 25'ine kadar, ülkemizin
hangi yöresinde, hangi çiftçilerimiz, yüzde 20 götürüp, yatırıp,
taksitlendirmeden istifade edebilirler. Bu, tamamen ülkenin gerçeklerinden uzak
bir durumdur ve şu anda, tarım kredi kooperatifleri 300 000 çiftçiyi icraya
vermiştir. Bu bakımdan, çiftçilerimizin artık dayanacak takatları kalmamıştır,
kanunun çıkarılmasından başka da çözüm yolu yoktur. Destekleyeceğinizi umuyor; hepinizi saygılarımla
selamlıyorum. Sağolun. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Demirci. Efendim, ikinci konuşmacı, Bitlis Milletvekili Sayın Zeki
Ergezen; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. ZEKİ ERGEZEN (Bitlis) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Çiftçilerin T.C. Ziraat Bankasına, Tarım Kredi
Kooperatiflerine, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne, Zirai Donatıma, Toprak
Mahsulleri Ofisine Olan Borç Faizlerinin Silinmesine, Silinecek Olan Borç
Faizlerinin Hazinece Görev Zararı Olarak Karşılanmasına, Anaparanın da Üç
Taksit Olarak Ödenmesine Dair Kanun Teklifimi, 30.5.2000 tarihinde,
çiftçilerimizin ısrarlı talepleri karşısında, arkadaşlarımla beraber Meclis
Başkanlığına vermiştik. Bu teklif verildiği zaman, çiftçi, gidişattan mana
çıkararak, daha çökmediğini hissediyordu; ama, çöküşe doğru gittiğini
görüyordu, dizinin takatı kesilmeden önce tedbir alınmasını istiyordu,
traktörünü satacak duruma gelmek istemiyordu, bunun için, Yüce Parlamentodan
çözüm talep ediyordu. Nitekim, böyle bir çare, Sayın Demirel'in Başbakanlığı
döneminde, Doğru Yol ve CHP Koalisyonu zamanında, çiftçilerimiz için çözüm
olarak getirilmiş ve Meclisimizden kanun olarak çıkmıştı. Çiftçi, o gün, daha dizinin takatı kesilmemiş, mecali
kesilmemişken, yaprak gibi dökülmeden çare aranılmasını isterken, bugün,
çiftçinin yüzüne kül elendi, gazel dökülür gibi dökülmeye başladı; çiftçi
çalışıyor, tefeci yiyor, çiftçi tefecinin kucağına itildi; dizinin takatı
kesildi, mecali kalmadı, çarşıya pazara çıkamıyor. Çiftçinin durumu bu olduğu için -seçim sathı mailine de
yaklaştık; çünkü, sayın genel başkanların ve Başbakanımızın da beyanatlarıyla,
bu yılın sonuna doğru bir seçim olacağı işaretleri geliyor- çiftçinizin
huzuruna daha rahat gidebilmeniz için ve çok rahat politika yapabilmeniz
bakımından, böyle bir kanun teklifinin gündeme alınıp, acilen görüşülmesinin,
siz milletvekillerinin menfaatına olacağına inandığımız için ve milletimizin de
çıkarına uygun olacağından, bu kanun teklifini, acele olarak... Sayın
Başbakanımız ve Başbakan Yardımcılarımızın, Millî Eğitim Bakanıyla ilgili
Meclis soruşturması önergesinden dolayı burada olmalarının da, Parlamento için,
bizler için, vatandaşlarımız için de bir şans olduğunu kabul ediyorum; bunu
değerlendireceklerine inanıyorum. Şimdi, Sayın Tarım Bakanımız diyebilir ki,
çiftçilerimizin borçlarını taksitlendirdik... Ama, bu taksitlendirme çiftçilere
ulaşmadı. Biraz önce çiftçilerle görüşerek huzurunuza geldim; ulaşmış olsa
bile, 30-35 taksitlik taksitlendirme, çiftçinin derdine çare değildir. Şimdi,
gübre zamanı; çiftçi gübre kullanacak, tarım krediye olan borcundan dolayı,
tarım krediden gübre alamıyor; ne yapıyor; özel piyasadan gübre alabilmek için
tefeciye borçlanıyor. Uyguladığınız yanlış politikalar sonucu, çiftçiyi,
gübreden dolayı tefecinin kucağına ittiniz, tohumdan dolayı tefecinin kucağına
ittiniz ve akaryakıttan dolayı tefecinin kucağına ittiniz. Çiftçi, tefecinin
amelesi oldu; çiftçi, çoluğuyla çocuğuyla, hanımıyla, tefeciye çalışıyor. Bir
taraftan bankaya borçlu, tarım krediye borçlu, diğer taraftan da tefeciye
borçlu. Öyle bir yanlış politika oldu ki, Sayın Başbakanımın özellikle
duymasını istiyorum; ben bir çiftçi çocuğuyum, en büyük çiftçilerin olduğu bir
ilçenin çocuğuyum -Ahlat İlçesi- benim çiftçilerim, otuz yıllık birikimlerini
tefecilere vermek mecburiyetinde kaldılar Sayın Başbakanım; evlerini verdiler,
traktörlerini verdiler, tarlalarını verdiler. Yani, çiftçimiz diz çöktü, boyun
büktü ve çiftçimiz el açıyor, çiftçi çarşıya pazara çıkamıyor, borcundan
dolayı, her gün nahoş hadiselerle karşılaşıyor. Dolayısıyla, umumî bir çöküntü
var. Çiftçi, tam çiftçilik yapacağı bir zaman akaryakıt alamıyor, gübre
alamıyor, borcunu ödeyemiyor. Buna bir çare bulmak mecburiyetindedir hükümet ve
Meclis. Burada popülist politikalar yapmaya gerek yok. Tokat'a gidin, Amasya'ya
gidin, Bitlis'e gidin, Polatlı'ya gidin, çiftçinin ne söylediğini hep beraber görüyoruz,
dinliyoruz, işitiyoruz. Dolayısıyla, çiftçinin bu derdine bizim çare bulmamız
lazım, bu umumî çöküntüye dur dememiz lazım. Onun için, biz bu kanun teklifini
buraya getirdik, sadece gündemdeki yerini alsın diye değil. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Ergezen. ZEKİ ERGEZEN (Devamla) - Zaten, bugüne kadar, 37 nci
maddeye göre gündeme alınan bir kanun teklifini görüşmedik burada; çünkü,
sadece, milletvekilleri, işte, kanun teklifi verdiler; gündeme alsınlar,
kalsınlar diye değil, biz, bu kanun teklifinin samimiyetle görüşülmesini
istediğimiz için buraya getirdik. Popülist bir yaklaşım yoktur. Çiftçimizin
derdini ve ıstırabını dindirmek için getirdik. Bunun gündeme alınmasını talep ederken, kendi Bitlis
İlimdeki dönüm başı verilecek 10'ar milyon paranın da niye verilmediğini
bilmiyorum. Çevre illerin tamamına verildi. Bitlis'ten hükümetin içinde hem
milletvekili var hem bakan var; onların da duymasını istiyorum; hükümeti
sıkıştırın; lütfen, çiftçinin 10'ar milyon parasını verin. Herkes aldı, Muş
aldı, Ağrı aldı; Bitlis almadı. Türkiye'nin en geri kalmış bir ilinin 10'ar
milyonunu geciktirmek kimseye yarar getirmez. Bir an evvel ödeyin ve Bitlis'in
de yüzünü güldürün diyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti ve SP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ergezen. Sayın milletvekilleri, bu önerge üzerinde de konuşmalar
bitti. Yalnız, Sayın Sadri Yıldırım arkadaşımız da söz istiyor; ama,
biliyorsunuz, zaten, siz, çiftçinin sorunlarını burada her vesileyle dile
getiriyorsunuz. İçtüzükte bir kişiye söz verme hakkı var. Onun için, kusura
bakmayın, söz vermiyorum. Önergenin, yani, kanun teklifinin doğrudan gündeme
alınmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önergenin
gündeme alınması kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutuyorum: 5. - Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın,
Sultanhanı Adıyla Bir İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifinin (2/781) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergesi (4/475) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 2/781 esas numaralı teklifim havale edildiği
komisyonlarda 45 gün geçtiği halde halen görüşülmemiştir. İçtüzüğün 37 nci
maddesi gereğince doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hususunda gereğini
arz ederim. Saygılarımla. 17.10.2001 Murat Akın (Aksaray) BAŞKAN - Bu önerge üzerinde de komisyon ve hükümetin
herhalde bir talebi yok. Önerge sahibi Sayın Murat Akın'ın söz isteği var. Buyurun Sayın Akın. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Aksaray Merkeze bağlı Sultanhanı adıyla bir ilçe kurulması
hakkında 5.6.2001 tarihinde vermiş olduğum kanun teklifimin bugüne kadar
komisyonlarda ele alınmaması nedeniyle, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre,
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergem üzerinde söz almış bulunmaktayım;
bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, 1953'te kasaba olan
Sultanhanı, Aksaray İl merkezine bağlı olup, merkeze uzaklığı 42 kilometre, en
yakın ilçeye uzaklığı ise 27 kilometredir. Aksaray-Konya karayolu üzerinde
kurulu bulunan ve 2000 yılı genel nüfus sayımına göre 10 212 nüfusa sahip olan
Sultanhanı Kasabasında ekonomik ve ticarî bağlantısı bulunan 32 köy ve yayla
yerleşimi mevcuttur. Kasaba sınırları
içinde kalan tesis ve işletmelerde çalışan insanlarla beraber kasabanın nüfusu 20 000'e yakındır. Tarihî İpek Yolunun önemli merkezlerinden biri olan
Sultanhanı'nda, 1229 yılında I. Alâeddin Keykubat döneminde inşa edilen
kervansaray halen orijinalliğini ve sağlamlığını korumakta olup, her yıl
binlerce yerli ve yabancı turist tarafından ziyaret edilmektedir. Değerli milletvekilleri, ilimizin en büyük ve en gelişmiş kasabası olan Sultanhanı'nda, 1
lise, 8 öğretmen, 52 öğrenci; 5 ilköğretim okulu, 59 öğretmen, 1 841 öğrenci;
sağlık ocağı, 112 acil servisi, jandarma karakolu, Ziraat Bankası şubesi, tarım
kredi kooperatifi, pancar bölge şefliği, PTT şubesi, TEDAŞ şubesi ve Telekom
şubesi mevcuttur. Tarım ve hayvancılığın bilinçli ve yaygın olarak
yapıldığı kasabada bölgeye özgü halı dokumacılığı ve tamiratı da yaygın olup, bu sektörde 1 500 işçi
çalışmaktadır. Bunun yanında, 30
kişinin çalıştığı Yün İplik Fabrikası bu sektöre hammadde sağlamaktadır. Kasaba belediyesinin son beş yıllık geliri aşağıda
belirtilmiş olup, gelirleri giderlerini karşılamaktadır. 1997 yılında 83 milyar
geliri, 82 milyar gideri; 1998 yılında 254 milyar geliri, 177 milyar gideri;
1999 yılında 266 milyar geliri, 259 milyar gideri; 2000 yılında 441 milyar
geliri, 439 milyar gideri; 2001 yılında 733 milyar geliri, 723 milyar gideri
olmaktadır. Dolayısıyla, buranın ilçe olması halinde, devletimize,
hükümetimize, milletimize ilave bir yük getirmeyecek; diyebiliriz ki, geliri
giderini karşılayan, Türkiye'de ender kasabalardan birisidir. Değerli milletvekilleri, Sultanhanı Kasabası, Aksaray
il olduğunda başta ilçe olması gereken bir kasabaydı. Sırf belediye başkanı
değişik partiden olduğu için, yanlış kriterlere göre ilçe yapılmayan ve bu hak
zamanında verilmeyen bir kasabamızdır. Eğer, Yüce Meclisimiz, bu gecikmiş
hakkın iadesi bakımından, başlangıcı bakımından, buranın ilçe olması için
gündeme alınmasını oylarınızla temin ederse, ilim ve ilçem adına, hepinize
teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Akın. Efendim, önerge üzerinde müzakereler bitmiştir. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir efendim. Sayın milletvekilleri, gündemin "Özel Gündemde Yer
Alacak İşler" kısmına geçiyoruz. V. - GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI A) ÖNGÖRÜŞME 1. - İstanbul
Milletvekili İrfan Gündüz ve 55 Arkadaşının, Türk Millî Eğitim Politikasına
Aykırı, Keyfi ve İdeolojik Uygulamalarıyla Eğitim ve Öğretimde Kargaşaya ve Huzursuzluğa
Sebep Olduğu, Toplumsal Gerilime Yol Açtığı, Eğitim Sistemini AB ve
Uluslararası Standartlardan Uzaklaştırdığı ve Görevini Kötüye Kullandığı; Bu
Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 159, 228, 230, 240 ve 251 inci Maddelerine
Uyduğu İddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu Hakkında Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin
Önergesi (9/5) BAŞKAN - Genel Kurulun 2.4.2002 tarihli 81 inci
Birleşiminde alınan karar gereğince, bu kısımda yer alan, İstanbul Milletvekili
İrfan Gündüz ve 55 arkadaşının, Türk millî eğitim politikasına aykırı, keyfî ve
ideolojik uygulamalarıyla eğitim ve öğretimde kargaşaya ve huzursuzluğa sebep
olduğu, toplumsal gerilime yol açtığı, eğitim sistemini AB ve uluslararası
standartlardan uzaklaştırdığı ve görevini kötüye kullandığı; bu eylemlerinin
Türk Ceza Kanununun 159, 228, 230, 240 ve 251 inci maddelerine uyduğu
iddiasıyla Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu hakkında Anayasanın 100 üncü
ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına
ilişkin önergesinin öngörüşmelerine başlıyoruz. Bu görüşmede, sırasıyla, önerge sahibine veyahut da
onun göstereceği diğer bir imza sahibine, üç milletvekiline ve hakkında
soruşturma istenen Sayın Bakana söz verilecektir. Konuşma süreleri 10'ar dakikadır. Meclis soruşturması önergesi, Genel Kurulunun 14.3.2002
tarihli 74 üncü birleşiminde okunmuş ve bastırılarak, sayın üyelere
dağıtılmıştır. Bu nedenle, soruşturma önergesini tekrar okutmuyorum. Şimdi, söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini
okuyorum: Önerge sahibi olarak ve şahsı adına ilk söz, İstanbul Milletvekili
Sayın İrfan Gündüz'ün; ikinci söz, Giresun Milletvekili Sayın Turhan
Alçelik'in, üçüncü söz de, Bingöl Milletvekili Sayın Mahfuz Güler'indir. Önerge sahibi olarak ve şahsı adına, Sayın İrfan
Gündüz; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar) Sayın Gündüz, size 20 dakika süre veriyorum efendim. İRFAN GÜNDÜZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; milletimizin dünü, bugünü ve yarınını ilgilendiren, Millî
Eğitim Bakanlığı gibi çok önemli bir bakanlıkta bulunan Sayın Bostancıoğlu'nun
icraatlarının Türkiye Büyük Millet Meclisinde incelenmesini isteyen soruşturma
önergesiyle ilgili söz almış bulunuyor; Yüce Heyetinizi ve bizleri izlemekte
olan aziz vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. Çağdaş ülkelerde eğitim, her problemin çözümünde ilk
akla gelen unsurdur. Eğitim meselesi, millî bekamızı ve geleceğimizi
ilgilendiren çok önemli ve partilerüstü bir meseledir. Bir eğitimci olarak,
Millî Eğitim Bakanıyla ilgili önerge vermek mecburiyetinde kaldığımız için
üzgünüm. Sayın Bakan, konuşmalarında "eğitime siyaseti
bulaştırmayacağım" demesine rağmen, aşağıda sunacağım örneklerde
görüleceği üzere, yaptığı atamalarda ve uygulamalarda tamamen siyasî ve ideolojik
davranmıştır. Maksadımız bekçi dövmek değil, ülkemizde eğitimin
kalitesini yükseltmek, insanlarımızın kaynaşmasını sağlayarak huzurlu bir
toplum oluşturmak, Türkiye'nin, bu coğrafyada güçlü bir devlet ve güçlü bir
millet olmasını sağlamanın yolunun eğitimden geçtiği, burada atılan yanlış
adımların toplumumuzun bütününü ve bütünlüğü ilgilendirdiği için böyle bir
önergeyi vermek zorunda kaldık. Arz edeceğim bilgi ve belgeler haklılığımızı
gösterecektir. İddialarımızın hepsi belgeye dayalıdır. Yüce Meclisin iradesiyle
böyle bir soruşturma komisyonu oluşturulursa, zaman darlığı sebebiyle
söyleyemediğimiz ve size gösteremediğimiz belge ve delilleri, komisyona bütün
teferruatıyla sunacağımı arz ediyorum. Millî Eğitim Bakanlığı gibi çok önemli bir Bakanlıkta
yasalara aykırı uygulama ve yapılanmalar alabildiğine devam etmektedir. Sayın
Bakanın, görevi ihmal, görevi kötüye kullanma olarak tavsif edilebilecek, Türk
Ceza Kanununun 159, 228, 230 ve 240 ıncı maddelerine aykırı pek çok icraatı
vardır; bu önergenin veriliş sebebi budur. Batılı ülkelerde çözümle eşanlamlı kullanılan
"eğitim" kelimesi, maalesef, Sayın Bostancıoğlu'nun döneminde sosyal
bir sancıya dönüşmüştür. Bakanlığın ismindeki "millî" kelimesinden
bile rahatsız olan Sayın Bakanın eğitim politikalarını, pedagoji değil, ideoloji
yönlendirmektedir. Eğitim sistemimizde kemiyet ile keyfiyet artışları
birbirine paralel gitmemektedir. Ortaöğretim ile üniversite arasında
entegrasyon olmadığından milyonlarca gencimiz üniversite kapılarına yığılıyor
ve bunun çok azı üniversitelerde okuma imkânı bulabilirken, birçoğu sokaklarda
kalıyor. DSP Denizli Milletvekili Sayın Erçelebi, Millî Eğitim
Bakanlığı bütçesi üzerindeki konuşmasında "1739 sayılı Millî Eğitim Temel
Kanununun 14 temel ilkesinden biri olan ve temel eğitim için en önemli ilke
olan yönetme ilkesini, maalesef, yaşama geçiremedik; öğrencilerimizi
yetenekleri doğrultusunda ortaöğretime yönlendiremedik" derken, bu gerçeğe
işaret ediyor. Sayın Bakan, İngiltere, Fransa ve Almanya'da
ilköğretimde yöneltme sınıfları 5 inci ve 6 ncı sınıflarken, siz,
ilköğretimdeki yöneltmeyi 8 inci sınıfın ikinci yarısına kaydırırken hangi
bilimsel araştırmalara dayandınız? İlköğretimde 8 inci sınıfın ikinci yarısında
yönlendirmeyi gerçekleştirmek için hiçbir faaliyette bulunmamanız bile, açıkça
Millî Eğitim Temel Kanununun ihlali değil midir? Alt ve orta gelirli ailelere mensup çocukların eğitim
ve öğretim haklarını kullanabildiği meslek liselerini, sekiz yıllık ilköğretim
uğruna kapatmakla, fertlerin ihtiyacına ve toplumun kalkınmasına en büyük
darbeyi vurdunuz. Çocukların, yetenekleri doğrultusunda mesleğe
yönlendirilmeleri için, 12 yaş bile, pedagojik bakımdan geç kalınmış bir
yaşken, siz, bunu bir dayatmayla 15'e çıkardınız. Hani ağaç yaş iken eğilirdi?!
15 yaşından sonra kabiliyetleri katılaşmış, yetenekleri körelmiş bir çocuğu
hangi mesleğe, nasıl yönelteceksiniz? Sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitimi uygulamaya
koyarken, ilköğretimde yüzde 100 okullaşma, sınıf mevcutlarının 30'a
indirilmesi ve ikili öğretimden normal öğretime geçilmesi gibi hedeflerden
hangilerini gerçekleştirdiniz? Bunun hesabını vermediğiniz ve veremediğiniz
halde, "Eğitime Katkı Payı" adı altında aldığınız vergilerin süresini
2010 yılına kadar uzattınız. Uçan kuştan vergi alırcasına tahakkuk ettirilen bu
vergiyi, sonsuza dek mi sürdürmek istiyorsunuz?! İstanbul'da sınıf mevcutları ortalama 77, Adana'da 75
kişidir. Bir tek öğretmen ve aynı sınıfta 77 öğrenci... Ankara'da -uzağa
gitmeye gerek yok- 6 000'e yakın öğrenci birleştirilmiş sınıflarda okuyor.
Sadece İstanbul'da 20 000 dersliğe ihtiyaç var. 768 000 çocuk okula gitmiyor.
Bugün, Türkiye'de 17 000 okulda birleştirilmiş eğitim, 12 000 okulda ikili
eğitim yapılmaktadır, 106 000 derslik ve 136 000 öğretmen açığı var. Bu
konudaki başarısızlığınız ve ihmalleriniz, TCK'nın 228 ve 230 uncu maddelerine
göre alenî suç değil midir? Eğitimde kalitesizliğin sebeplerinden biri ve eğitimin
en önemli unsurlarından olan öğretmenlerimizin aldığı ücretler dikkat
çekicidir. 15 yıllık bir
öğretmenin OECD ülkelerinde yıllık
geliri 28 000 dolarken, bizim ülkemizde sadece 3 000 dolardır. Cumhuriyetin ilk
yıllarında, 25 altın lira karşılığı olarak, yaklaşık 2 milyar lira alan
öğretmene reva gördüğünüz 400 000 000 liralık bir aylıkla, onları açlık
sınırının altına iterek, eğitim ve öğretimin felç olmasına sebep oldunuz. Bir Millî Eğitim Bakanı düşünün ki, hukukdışı
uygulamalarından dolayı, 35 000 öğretmeni, her seviye ve derecedeki
personeliyle mahkemelik duruma düşmüş, bu yetmiyormuş gibi, öğrencileri ve
velileriyle de mahkemelik olmuş ve açılan toplam dava sayısı 50 000'leri
aşmıştır. Millî Eğitim Bakanlığının içine düştüğü bu durum, kamu yönetimi
açısından utanç vericidir. Yargıyı haksız uygulamalarıyla meşgul eden Bakanlık,
başarısızlığını kamufle etmek için, bazı görevliler hakkında, yargıya yaptığı
savunmalarda, yeniden yapılanma, 4306 sayılı eğitim reformunu iyi uygulamak,
uyumu ve işbirliğini sağlamak gibi soyut ve dayanaksız iddiaların arkasına
sığınmıştır. 1 680 ilçe millî eğitim müdürü görevinden alınmıştır.
İl millî eğitim müdür ve müdür yardımcılığı, il-ilçe millî eğitim şube
müdürlüğü görevinden alınanların sayısı -dikkatlerinize sunuyorum- 4 856'dır.
Bunların 2 485'i emekliliğini istemek mecburiyetinde kalmış ve 413 kişi ise,
maalesef, başka kurumlara geçmek zorunda bırakılmıştır. Sürgün ve kıyım
anlamına gelen bu atamalar, cumhuriyet tarihinin en büyük memur kıyımı
rakamlarıdır. ÖSYM'ce yapılan yurtdışı eğitim müşaviri, eğitim
ataşesi ve ataşe yardımcılığı sınavını, nedendir bilinmez, Bakanlığa bağlı
Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğü emrine aldınız. Sınava 380 kişi katıldı;
Millî Eğitim Bakanlığı çalışanlarından 37 kişi 70'in üzerinde puan aldı.
Bunlardan 20 kişi Ankara'da görevlidir. Soru ve cevapları hazırlayan, sınav
sonuçlarını değerlendirmekle yükümlü bir daire başkanının, izne ayrılarak bu
sınava katılması ve kazanması hiçbir anlam ifade etmiyor mu?! Teftiş kurulunca düzenlenen soruşturma raporundaki
müsteşar ve yardımcılarının yargılanmalarını engellemek için sadece belli
görevliler hakkında fezleke düzenletip Danıştay'a gönderdiniz. Danıştay 2 nci
Dairesi, Müsteşar Bener Jordan ve yardımcıları hakkında da savcılığa suç
duyurusunda bulunmanız gerektiğini belirtmesine rağmen, soruşturma izni
vermediniz ve ayırımcılık yaparak görevi kötüye kullandınız. Yargıya sevk
ettikleriniz Kırıkkale Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanmış ve cezaları
erteleme yasası kapsamında mütalaa edilerek ertelenmiştir. İşte belgesi.
Danıştay kararıdır. Danıştay 2 nci Dairesi, Bakanlıkta yeterli süre hizmeti
olmayan Arzu Ferah Kara'nın yurtdışına atanmasından dolayı yargılanan Fikret
Gökdemir ve arkadaşları hakkında işlem yapan Sayın Bakan, bu atamayı normalmiş
gibi değerlendirip, onu 2000 temmuzuna kadar Berlin'de bekletenler hakkında da
aynı soruşturma ve yargılama işlemini yaptırmanız gerekmez miydi? Bu, görevi
ihmal etmek ve kötüye kullanmak değilse nedir! Sayın Bakan, Okulöncesi Eğitim Kurumları Yönetmeliğinde
değişiklik yaparak 3-6 yaşlarındaki yavrular üzerinde uygulamaya koydunuz.
Anayasa ve Millî Eğitim Temel Kanununda yer alan genel amaç ve temel ilkelere
aykırı olarak yaptığınız değişikliklerde: Okulöncesi eğitimin amaçları içinde yer alan
"çocukların millî, manevî, ahlakî, kültürel ve insanî değerlere
bağlılığının geliştirilmesine yardımcı olmak" maddesini "çocukların
hayal güçlerinin gelişimi, yaratıcı yollarla düşünce ve duygularını anlatabilme
ve iletişim kurabilme becerilerini kazandırmak" şeklinde değiştirdiniz. Bu
değişiklikle, keşke, bu maddeyi, evvelki maddeye ilave ederek yayımlasaydınız;
fakat, böyle bir maddenin eklenmesinden kastınızın, esas önceki maddeyi
kaldırmak olduğu kendiliğinden anlaşılıyor ve böylece, millî, ahlakî ve manevî
değerlere bağlılığa karşı tavrınızı gösterdiniz. Aynı şekilde "çocukların,
Türkçe, Türk Milleti, Türk Bayrağı, Atatürk, aile ve insan sevgisiyle ilgili
duyguları uyandırılır ve manevî değerlere bağlılıkları sağlanır" maddesini
de "çocukların, Atatürk, yurt, ulus, bayrak, aile ve insan sevgisini
benimsemiş" şeklinde değiştirerek, Türkçe ve Türk kelimesinden, manevî
değerlere bağlılık kavramından rahatsızlığınızı sergilediniz. Burada, özellikle
MHP'li arkadaşların dikkatlerine sunuyorum: Türkçe ve Türk kelimesi, bu
maddeden çıkarılmıştır. "Çocuklara toplumun sosyal ve kültürel değerleri
benimsetilir ve geliştirilir" maddesi ise, ne hikmettir bilinmez,
yönetmelikten bütünüyle çıkarılmıştır. Bütün bunlar, Anayasamızın ruhuna ve
Millî Eğitim Temel Kanununun amaç ve ilkelerine açıkça aykırıdır. Millî Eğitim Bakanlığı Yönetici Atama, Değerlendirme,
Görevde Yükseltme ve Yer Değiştirme Yönetmeliği, 23681 sayılı Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. 58 madde ve 5 geçici maddeden oluşan yönetmeliğin, 42
maddesini değiştirip, 5 geçici madde daha ekleyerek, 30 Kasım 2001'de yeniden
yayımladınız. Yine, 23472 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Millî Eğitim
Kurumları Yöneticilerinin Atama ve Yer Değişmelerine İlişkin Yönetmelik, 43
madde ve 5 geçici maddeden oluşmuştu. Bu yönetmeliğin de 31 maddesini
değiştirip, 3 geçici madde ekleyerek, 30 Kasım 2000 tarihli Resmî Gazetede
yayımladınız. Bu durum, Bakanlığın, Türkiye'nin ve Yüce Türk
Milletinin sosyal, kültürel ve ekonomik ihtiyaçlarını bilmediğini, keyfî ve
rastgele yönetmelik hazırladığını göstermez mi? Bir yıl öncesi ve sonrasını
görmekten uzak görevliler hakkında ne işlemler yaptınız? Bu değişiklikler,
yukarıda arz ettiğim kadrolaşma ve kıyım hareketini hızlandırmak için mi
yapılmıştır? Sayın Saygı Öztürk, Star Gazetesindeki makalesinde,
bakın, ne diyor: "Millî Eğitim Bakanlığı Yönetici Atama ve Görevde
Yükseltme Yönetmeliğine göre yapılan yönetici sınavını kazanmak, hizmetiçi
eğitim kursunu başarmak bir işe yaramıyor; ya siyasî bir partinin ya bölücü
eğitim isteyen bir sendikanın şemsiyesi altına girmeniz gerekiyor. Atatürkçü ve
laik olmanız yetmiyor, mezhebinize de bakılıyor" diyerek feryat ediyor. İşte birkaç örnek: Ali Çakıroğlu, Yayımlar Dairesinde yayımlanan tebliğler
dergisinin 2530 uncu sayısında yer alan meslek lisesi diploması örneklerindeki
ay ve yıldız simgesinin farklı bir şekilde yer almasını basım hatası olarak
değerlendirmiştir. Basın yayın yoluyla Türkiye geneline ulaştırılan böyle bir
yanlıştan sorumlu daire başkanının yaptığının böylesine hafif geçiştirilmesi,
görevi savsaklama ve kötüye kullanma değil de nedir?! Ruhî Esirgen, Aysel Özfırat ve Yüksel Sezgin, Danıştay 2.
Dairesinin 1319 sayılı kararıyla, Uzaktan Eğitim Vakfına usulsüz para aktarmak,
Bilten adlı kuruluşa usulsüz ve fahiş fiyatla proje ihale etmek, Devlet İhale
Kanununun 6 ncı maddesine aykırı ihale gerçekleştirmek iddialarıyla
Kırıkkale'de yargılanırken, kendileri, genel müdür ve yardımcılığı gibi üst
düzey görevlere getirilmişlerdir. Bu genel müdür, kendisini süper yetkilerle
donatarak, genel müdürlük emriyle, 4 daire başkanlığı kadrosunun bulunduğu bu
genel müdürlükte 8 daire başkanlığı ihdas ederek, kadrosu daire başkanı olmayan
Cahit Ulu, Hilal Bereket gibi insanları daire başkanı olarak görevlendirerek
yetki ve görev gaspı yapmıştır. Ataşe sınavlarında izne ayırdığı Daire Başkanı
Selim Mutlu'yu ise, tekrar sınavlardan sorumlu Daire Başkanlığına getirmiştir. Şinasi Okur, Bakanlık müfettişlerince hakkında
düzenlenen soruşturma raporunda getirilen teklif, merkez disiplin kurulu
kararıyla onaylanmış ve bir yıl kademe ilerlemesinin durdurulması cezası Bakan
tarafından uygulanmış, atama şartlarını kaybettiğinden öğretmenliğe tayin
edilmiştir. Ayrıca, devletin siyasî ve hukukî nizamlarını yıkmak maksadıyla
yasadışı gizli örgüt kurmak, örgüt adına para ve kurban derisi gaspı, yataklık,
güvenlik güçlerine silahlı mukavemet ve ev kundaklama gibi suçlardan dolayı 16
kişiyle birlikte Artvin Cumhuriyet Savcılığınca adına tahdit konulmuş ve
hakkında kamu davası açılma kararı çıkmıştır; ancak, değişen nedir bilinmez,
öğretmenliğe tayin ettiği bu şahsı, Sayın Bostancıoğlu, bu defa çok yakınında
görevlendirmiştir. Hamdullah Haspolat, Muş Millî Eğitim Müdürü iken,
ihaleye fesat karıştırmak, gizli belgeleri üçüncü şahıslara vermek, 29 Ekim
Cumhuriyet bayramında PKK sempatizanlarına protokolde yer ayırmak, bir bayan
öğretmenin yakasından Atatürk rozetini zorla çıkararak yere atmak gibi
suçlardan dört kez ceza aldığı ve hakkında "idarecilik yapamaz"
kararı verildiği halde, bu şahıs "aylıktan kesme cezasına çarptırılan kişi
daire başkanı ve üstü görevlere atanamaz" kuralına rağmen, bakanlık merkez
teşkilatında -hem de çok önemli- Personel Genel Müdürlüğü Sicil Dairesi
Başkanlığına atanmıştır. Bakanlık müfettişlerince düzenlenen soruşturma
raporunda, hem Talim ve Terbiye Kurulunun karar organında görev alan hem de
Pasifik Yayınları adına felsefe kitabı yazan Ömer Özüduru hakkında getirilen
1/30 oranında aylıktan kesme ve üyelik görevinden alınma teklifini uygulamayan
bakanlığın, Kemal Koçak için getirilen kınama cezasını hemen uygulayıp,
hakkında hiçbir teklif getirilmeyen
Cumali Demirtaş ve Hasan Hüseyin Baysal'ı
APK'ya ataması, bakanlığın yanlı ve ayırımcı bir tavırla hareket
ettiğinin açık bir göstergesidir. Bu şahsın oğlu yayıncılıkla uğraşmakta
mıdır?.. Bu şahıs, hâlâ niye aynı görevde tutulmaktadır?.. Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu
Başkanlığı Yönetmeliğini değiştirip, 23896 sayılı Resmî Gazetede yayımlayarak
yürürlüğe koydunuz. Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığınca bakanlığınıza
yazılan yazıda istenilen değişiklikleri, bu yönetmelik ve ilgili diğer
yönetmeliklerde yapmayıp, kadrolu unvanı olmayan kurul başkan yardımcısı ve
daire başkan yardımcısı unvanlarını kullanarak, görev ve yetki gaspı yapan bu
kamu görevlileri hakkında hiçbir soruşturma yaptırmadınız; yoksa, Sayın Bakan,
yasalar, bilginiz dahilinde mi çiğnenmektedir? Çeşitli basın yayın organlarında ve özellikle, Star
Gazetesinde yer alan yolsuzluk haberlerine göre, Kitap İnceleme Komisyon üyesi
olan Mührübe Akyol, Teftiş Kuruluna ve Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi
savcılığına verdiği dilekçede, Talim Terbiyede ve Personel Genel Müdürlüğünde dönen
dolapları anlatmakta, rant, cinsel taciz, hırsızlık ve rüşvet kokan bir çeteye,
organize yolsuzluğa işaret etmektedir. Sayın Bakanın bu konulara ısrarla
duyarsız kalması ve söylenenleri duymazdan gelmesi, objektif bir kararla bu
yöneticileri görevden alması gerekirken, bazılarını terfi ettirmesi, bu
olayların, bakanın bilgisi dahilinde olduğu izlenimini vermektedir. Ankara TED Koleji Vakfının, ilköğretim ve Sebit
Yayınlarının da ortaöğretim öğrencileri için hazırladıkları eğitim araçları bir
heyet tarafından incelenmiş ve bu araçlar için "uygun değildir"
raporu verilmişken, Yayın ve Kültür Daire Başkanının baskısıyla bu rapor zorla
değiştirilerek "uygundur" denilmiştir. Top Yayınevince hazırlanan "İlköğretim Hayat
Bilgisi I" kitabı, bir heyet tarafından incelenmiş, değerlendirme formunda
"0" olan rakamlar daha sonra 75,9'a yükseltilerek uygun hale
getirilmiştir. Müfettişler, Daire Başkanı Osman Nuri Demirel ve
heyette görev alan öğretmenlere, görevlerini kötüye kullanmaktan soruşturma
izni verilmesini istemiş, Sayın Bakan bu izni vermemiştir. Ankara Cumhuriyet
Başsavcılığının itirazı ve Danıştayın, Sayın Bostancıoğlu'nun soruşturma izni
vermeme kararını kaldırması üzerine, bu kişiler, ancak yargıya sevk
edilebilmiştir. "Doktor" unvanına sahip olmadıkları halde,
himayenizde olan ve bu unvanı kullanıp, hizmetiçi kurslarda fazla ders ücreti
alan Osman Nuri Demirel, İlköğretim Genel Müdürlüğünde Daire Başkanıyken bu
unvanı kullanan Yasemin Günay Ağiş ile
bunları atayan ve görevlendirenler, Türk Ceza Kanununa göre suç
işlemişlerdir. Bütün bu olup bitenlere göz yuman Sayın Bakan da aynı suça ortak
değil midir? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Gündüz, size ne kadar süre vereyim? İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Ne kadar verirseniz Sayın
Başkan. Ağanın eli tutulmaz... BAŞKAN - Hayır, hayır, öyle çok aşırı değil de... İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - 3 dakika yeter Sayın Başkan. BAŞKAN - Peki, size 3 dakika süre veriyorum.(DSP
sıralarından gürültüler) Efendim, ben, bu gibi konularda milletvekilinin
iddialarını söylemesine mümkün olduğu kadar yardımcı olmaya çalışıyorum. Buyurun Sayın Gündüz. İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Talim ve Terbiye Kurulunun
onayıyla aralarında iki kurul üyesinin
yer aldığı sekiz kişilik komisyon, Millî Tarih ve Millî Coğrafya derslerinin
kaldırılarak yerine, 49 günde, ilköğretim okulu 4, 5, 6 ve 7 nci sınıf Sosyal
Bilgiler ders kitaplarını hazırlamak üzere görevlendirilmiştir. Bu komisyonun,
cumartesi ve pazar günleri dahil, 49 günde ders kitabı hazırlamalarını ne
derece gerçekçi buluyorsunuz? Ders kitabını hazırlayan kurul üyelerinin çıkardıkları
kitaplardan birinde, 4 üncü sınıflar için Türkçe ders kitabının 61 inci
sayfasında öğrencilere tavsiye edilen Kemal Yalçın'ın "Emanet Çeyiz"
isimli kitabında, Türk askerinin, önce cepheden kaçtığı, sonra da Rum ve Ermenileri
kıtır kıtır kestiği safsatalarına yer verilmiş. Bu durum, basın ve kamuoyunca
eleştirilmiştir. Bu ifadeler, Bakanlığın, Ermeni lobilerinin eline, ülkemiz
aleyhine verdiği bir koz olarak değerlendirilmez mi? Türk askerini aşağılayan ve küçük düşüren ifadelerin,
ilköğretim ders kitaplarında okunması gereken yaz kitabı diye özellikle tasfiye
edilmesi, Türk Ceza Kanununun 159 uncu maddesine göre alenen suç değil midir? Aynı kurul, 22.5.2000 tarihinde; yani, bir günde 261
ders kitabını inceleyip kabul etme başarısını göstermiştir. İşte, bir günde 261
ders kitabını kabul ederseniz, bu yanlışlıkların önünü alamazsınız. Yine, Millî Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu,
alan uzmanı olmayan kişilere inceleterek düzenlettiği sözde raporlarla, Diyanet
İşleri Başkanlığı yayınları başta olmak üzere, millî ve manevî karakter taşıyan
eserlerin tavsiye kararını bir günde kaldırmıştır. Beden eğitimi öğretmeni
başkanlığında teşekkül eden heyet, alan uzmanı olmadıkları halde, 24 saatte 24
kitabın tavsiye kararını kaldırmıştır. Kırk Hadis, Anglikan Kilisesine Cevap,
Çocuk ve Dua, Kurân'da Çocuk, Allah'a İnanıyorum, Ahiret'e İnanıyorum... İşte,
bu karardan nasibini alan eserler... Bir çocuğun, Allah'a ve ahirete inanmasından daha güzel
ne olabilir?! Sayın Bakan, siz, ateist ve satanist gençliğin yetişmesine zemin
mi hazırlamak istiyorsunuz?! (AK Parti sıralarından alkışlar) Kara Kuvvetleri Komutanlığının kuruluşunun 2210 yıl
önce Mete Han tarafından yapıldığını kabul ederken, Kara Harp Okulu 1835,
Donanma Komutanlığı da 1897 yılını, kuruluş yıldönümü ilan ederken, Sayın
Bakan, tarihimizi ve edebiyatımızı, ders programlarından çıkarmak istemiş;
bizi, geçmişimizden koparma yanlışlığına girmiştir. Bu durumda, Sayın Bakanın,
milat hesaplarında birkaç asırlık, hatta birkaç bin seneye varan bir hata
açıkça gözükmektedir. Atatürk döneminde "Millî Tarih" ve
"Millî Coğrafya" olan derslerin adındaki "millî" kelimesini
kaldıran ve bu derslerin muhtevasındaki millî ve manevi değerleri antisentez
projesiyle ayıklayan Bakanlığın, tarih dersleri öğretim programlarında yapmak
istedikleri değişiklikler ile Türk Dili ve Edebiyatı derslerinde yapmayı
planladıkları değişiklikler aynilik içindedir. Dilimiz ve edebiyatımız tarihî dönüşümlere paralel
olarak değişiklik göstermekte bir bütündür. Bu değişim, birbirinin alternatifi
olacak ve biri diğerini tamamlayacak şekilde ele alınmalıdır. İlle de bir milat
kabul etmek istiyorsanız, Türkçe'nin, hiç olmazsa yazılı eserlerinin ilki olan
Orhun Kitabelerinden başlanabilir. BAŞKAN - Sayın Gündüz, 3 dakikayı geçtiniz; ona göre
ayarlayın. Rica ediyorum... İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım. Bakın, birleştirici ve uzlaştırıcı icraatlarıyla her
zaman takdir ettiğimiz Kültür Bakanımız Sayın Talay bu yanlışlığa şöyle işaret
buyuruyor: "Bizim kuşak 1930 öncesi Türkçeyi anlamakta zorluk çekerken,
şimdi de yeni türetilen ve yazılı Türkçeye zorla yerleştirilmeye çalışılan yeni
kelimeler sonucunda, yirmi yıllık dönemleri kapsayan kuşaklararası yazılı dil
iletişiminde birbirini anlamakta kopukluklar doğduğu gözlenmektedir." Millî Eğitim Bakanlığı bürokratları 014682 sayılı
genelgeyi Bakana imzalattıktan sonra, ellerine, kendilerini koruyucu bir kalkan
olarak bu genelgeyi aldılar, Talim ve Terbiye Kurulu üyeleri ve uzmanları, eser
veren herkesi, bu arada profesörleri, hizaya getirdiler. Yazarlarla gayriresmî
yapılan yüz yüze görüşmelerde, Türkçede bin yıldır kullanılan "millet,
milliyet, milliyetçi, milliyetçilik, memleket, hak, hukuk, hürriyet,
istiklal" gibi kelimeleri kitaplarınızda asla kullanamazsınız; başı örtülü
kadın resimlerine ve fotoğraflarına, tarihî bir dönemin kıyafet örneği olsa
bile, yer veremezsiniz. Hezarfen Ahmet Çelebi'nin Üsküdar'daki Doğancılar
Mevkiine deniz üstünden uçuşunu temsil eden resimden Ahmet Çelebi'yi
seyredenlerin resimleri... BAŞKAN - Sayın Gündüz, 5 dakika konuştunuz efendim.
Rica ediyorum... Son cümlenizi söyleyin. İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım. Sarıklı, sakallı olduğu gerekçesiyle, resmin seyircisiz
yapılması tavsiye edilmiştir. BAŞKAN - Son cümlenizi söyleyin, rica ediyorum... İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Evet, Sayın Başkanım, son
cümlemi söylüyorum. Yurtdışı bazı üniversite mezunlarının diplomalarının
denkliklerini kaldırdınız. Türkiye'nin, bütçesine resmen katkıda bulunduğu,
Türkiye Cumhuriyeti Malezya Büyükelçimizin üniversite yönetiminde yer aldığı,
hocaların bir kısmının ülkemizce karşılandığı bir üniversitenin diplomalarını
bile geçersiz saydınız. Dünyada eşi benzeri görülmemiş bir denklik işlemiyle,
Türkiye'de doçent olmuş insanları bile akademik kariyerlerinden uzaklaştırarak,
bu insanların umutlarını söndürdünüz. Türkiye'nin değişik fakültelerinden mezun
olan öğretmen adayları arasında ayrımcılık yaptınız. Atamalarını yapmayarak, bu
genç öğretmen adaylarının umutlarını kararttınız. Yukarıda arz ettiğim, Anayasaya, Millî Eğitim Temel
Kanununun amaç ve ilkelerine, meri mevzuata, yönetmelik... BAŞKAN - Size 6 dakikadan fazla süre verdim, tamam
efendim. Teşekkür ederim. İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Tamamlıyorum. BAŞKAN - Sayın Gündüz, rica ediyorum, 6 dakika fazla
konuşturdum yani! Teşekkür ederim efendim. İRFAN GÜNDÜZ (Devamla) - Ben teşekkür ederim. (AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - İkinci konuşmayı yapmak üzere, Giresun
Milletvekili Sayın Turhan Alçelik; buyurun. Süreniz 10 dakika Sayın Alçelik. TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkanım, değerli
arkadaşlar; Millî Eğitim Bakanı hakkındaki soruşturma önergesi üzerinde söz
aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, burada, derdimiz, üzüm yemek, bağcı
dövmek değil; eğer bir yanlış varsa, hep birlikte onu düzeltmek. Şu an itibariyle, Millî Eğitim Bakanlığının aslî
vazifeleri açısından duruma baktığımızda tablo şudur: Televizyonlarda
izlediğimiz kadarıyla, komşuları yardım etmediği takdirde okullarına
gidemeyecek olan gözyaşları içerisindeki sayısız çocuk. Öğretmenlerimiz
ekonomik olarak çökmüş durumdalar; 550 000 öğretmenin yüzde 70'i işportacılık
yapıyor, yüzde 30'u ise, aile desteğiyle yaşamını sürdürmek zorunda. Elleri öpülesi öğretmen emeklilerimiz, maaş
kuyruklarında ömür tüketiyor. Binlerce öğretmenimiz norm kadro uygulamasından
rahatsız ve hâlâ, binlerce öğretmen açığı var. Kendi ilimde 874 öğretmen açığı
olduğu, bizzat il millî eğitim müdürlüğü tarafından bize intikal ettirildi. Şu anda lise çağındaki çocuklarımızın, evlatlarımızın
yüzde 7'si, maalesef, uyuşturucu kullanıyor. Peki, bütün bu sıkıntılar olurken, ilgili Sayın
Bakanımız ve Bakanlık nelerle meşgul? Ona baktığımız zaman, 1997'de çıkarılan
ve 2000 sonunda bitmesi gereken eğitime katkı payı dayatması, maalesef, halen
devam ediyor. Hatta, bu katkının bir kısmı 3418 sayılı Kanunla amacı dışına
çıkarıldı. Bakanlıkta -biraz önce, arkadaşım, ifadelerini örneklemeleriyle
ortaya koydular- partizanca atama ve uygulamalar bütün hızıyla devam ediyor.
Bütün bunlar neden arkadaşlar; Sayın Bakanın ve Bakanlığın, hukuk tanımaz,
materyalist eğitim anlayışından dolayı. Millî Eğitim Temel Kanunu ne diyor; evlatlarımız,
millî, manevî değerlerine bağlı olsun, ahlak ve kültürel değerlerimizi
benimsesin, insan hak ve özgürlüklerine bağlı olsun, hür düşünceli olsun,
verimli insanlar yetiştirelim diyor. Peki, siz ne yapıyorsunuz; millî eğitimin
bütün bu temel hedeflerini engelleyici bir uygulama içerisindesiniz. Nedir
engellemeniz; bakın, şu anda, İstanbul'da -İnsan Hakları Komisyonumuzun da
gündeminde olan- evlatlarımız ve onların velileri eğitim haklarından yoksun
bırakılıyor, okullarına sokulmuyor. Bırakın okullarını, okulun bulunduğu
mahallelere, yollara sokulmuyor insanlarımız. Bakanlığa bağlı idare ne yapıyor;
"öğrencinin okula başı açık gelmesi konusunda hiçbir taviz
verilmeyecektir; çocuğunuzla birlikte -bir de tehdit var yazılarda- birkaç kez
daha düşünün, çocuğun istikbalini göz önüne alın ve Kılık Kıyafet Yönetmeliğine
uyun" diyor. Sayın Bakan, hiçbir yönetmelik ve karar Anayasaya
aykırı olamaz, bu, suçtur. Siz, maalesef, uygulamalarınızla bu suçu
işliyorsunuz. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine bakın, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesine bakın, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 10 uncu, 42
nci, 90 ıncı maddelerine bakın ve Diyanet İşleri Başkanlığımızın, 1983 tarihli,
başörtüsüyle ilgili kararına bakın. Bütün bu hükümler, sizin uygulamanızın
yanlışlığını ortaya koyuyor. Sekiz Yıllık Temel Eğitim Kanunu çıkardınız. Bu kanun
görüşmelerindeki bazı ifadeleri hatırlıyorum: "İmam-hatipleri ikna yoluyla
kapatacağız..." Şimdi, ikna metotlarını, bütün imkânlarınızla, copla,
kelepçeyle uyguluyorsunuz. "Siyasî hayatıma mal olsa da bu kanun
çıkacak" diyenler, şimdi ses seda çıkarmıyorlar. Kur'an kurslarını kapatan
kanuna oy verenler, maalesef, bu uygulamalarıyla, geleceklerinde altından
kalkamayacakları bir karara imza atmış durumdalar. İstanbul'da öğrenci velilerine yazılan mektuplarda, o
kadar ağır, üzücü ifadeler var ki, tamamen hukuk dışı; detayına giremiyorum. Değerli arkadaşlar, geçtiğimiz günlerde, bir Avrupa
Birliği ülkesi büyükelçisi Sayın Genel Başkanımızı ziyaret ettiler ve
kendilerine bir teşekkürde bulundular; o teşekkür de şuydu: "Efendim, siz,
Türkiye'de başörtüsü dolayısıyla okuyamayan öğrencilerinizi bizim ülkemize
gönderdiniz ve gönderdiğiniz bu öğrenciler sayesinde, bizim ülkemizdeki eğitim
seviyesi yükseldi; size teşekkür ediyoruz" dediler. Yani, Sayın Bakan, siz, bir ülkenin eğitim seviyesini
yükselten, o kadar kaliteli öğrencilerin bu ülkeden kaçmasına sebep oldunuz.
Yazık değil mi?!. Eğitime katkı bu mu allahaşkına?! Bakın, burada oturan birçok arkadaşımızın evlatları,
Kılık Kıyafet Yönetmeliği gerekçesiyle okullarına gidemiyor, üniversitelerine
devam edemiyorlar. Anayasanın ve biraz önce ifade ettiğim uluslararası
metinlerin konuyla ilgili hükümlerini sizinle paylaşmak istiyorum. Bir kere,
yaptığınız uygulamaların bu sözleşmelere uygun olup olmadığını, böyle bir
hakkınız olup olmadığını ortaya koymak istiyorum. Ne diyor uluslararası sözleşmeler: "Hiç kimse,
eğitim hakkından, gerekçe ne olursa olsun, engellenemez." Avrupa İnsan
Hakları Sözleşmesinde de bu hüküm var, İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde de
bu hüküm var. Peki, bütün bu hükümler varken, sizin
uygulamalarınızın, Anayasaya aykırı uygulamalarınızın, İnsan Hakları
Sözleşmesine aykırı olan uygulamalarınızın hesabı ne olacak? Bu hesabı vermek
durumundasınız Sayın Bakan. Değerli arkadaşlarım, değişik yönetmelik ve kararlarla,
birtakım kelimeleri kullanmamayı, ders kitaplarında bu kelimelerin
kullanılmamasını talimat olarak verdiniz. Bu kelimelerin birkaç tanesini ben de
burada dile getirmek istiyorum. Bir tanesi "millî" kelimesi. Birçok
bakanlığımız millî. Bir tanesi "nutuk..." Daha birsürü kelime var;
"milliyetçilik" var "terbiye" var "haysiyet" var
"şeref" var... Bunları kesinlikle kabullenebilmemiz mümkün değil.
Yaptığınız, kendi alanınızla ilgili uygulamalarda, özellikle, üniversitelere
giriş sınavıyla ilgili uygulamalarınızda öyle bir haksızlığın altına imza
attınız ki, 1 500 000 öğrencimizin 1 150 000'i açıkta ve çok acı bir rakamı da
sunmak istiyorum: 1 882 lise birincisi açıkta kaldı. Maalesef, birinci olan bu
öğrencilerin 1 122'si meslek lisesi ve teknik lise birincisi. Bu,
öğrencilerimizin başarısızlığı değil; sizin, alan tahsisi ve okul başarı puanı
uygulamanız, yani, 0,2-0,5 katsayı uygulamanız dolayısıyla gelinen nokta. 2001 yılı üniversite sınavlarında çok enteresan bir
rakam: 9 322 öğrencimizin puanı sıfır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, size de 3 dakika süre veriyorum.
Arkadaşınız, hem önerge sahibi olarak hem de kişisel olarak konuştular. TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. Sayın Bakan, bir öğrencinin sıfır alabileceğinin ne
anlama geldiğini hiç düşündünüz mü?! Bu -kesinlikle ifade ediyorum- sizin
Bakanlığınıza ait bir puandır. Yani, uygulamalarınızda puanınız sıfırdır. Kendi müfettişleriniz raporlarından sizin durumunuza
bakalım: 54 ilde öğretmen açığı var; 60 ilde personel, bina, gereç açığı var;
45 ilde yönetici açığı var. Bu raporlar size ait ve bilgileri uzatmak da
mümkün; ama, bütün bu olumsuzluklara rağmen, milletimizin hiç sesini
çıkarmayacağını belki düşünüyorsunuz; ama, şunu bilmenizi istiyorum, bir fikir
adamımızın bir sözünü size hatırlatmak istiyorum: "Ekmeksiz yaşarım; ama,
hürriyetsiz asla yaşayamam." Bu söz, bizim milletimizin de mümeyyiz
vasfıdır. Şunu bilesiniz ki, inançların önünde durmak mümkün
değildir. Bu millet çok sabırlıdır. Sabırla bekler; ama, günü gelince de öyle
bir hesap sorar ki, bu hesabın altından kalkamazsınız; biz hatırlatıyoruz
değerli arkadaşlar. Şimdi, Sayın Bakan -aslında, buradaki birçok konuya
girmek mümkün; ama, ben, sürenin kısıtlılığı dolayısıyla...- belki bu
görüşlerimize, buradaki ifadelerimize karşı, bu kürsüden birtakım
yönetmelikleri, birtakım genelgeleri, birtakım kararları ortaya koyarak savunma
yapmaya çalışacak; ancak, ben buradan, hiçbir gerekçesinin, hiçbir kararının,
hiçbir yönetmeliğinin ve genelgesinin, Anayasaya ve evrensel hukuka uygun
olmadıkça, geçerli olamayacağını bilmesini hatırlatıyorum. Yine, belki, burada, birtakım başarılardan bahsederken,
başarısızlıkları da geçmişe doğru atma alışkanlığı sürdürülecek. Ancak, hiçbir
ifade -buradan özellikle hatırlatıyorum- sizin bu uygulamalarınızın karşılığı
olamayacak ve buradaki savunmalarınız, ülke insanımıza hesap vermenize engel
olamayacak; çünkü, bütün bu uygulamaların sorumlusu sizlersiniz. Ben, bu soruşturmanın açılarak, konunun bütün
yönleriyle ortaya konulmasını ve eğer, hatalı uygulamalar yapanlar varsa, Sayın
Bakan, başta olmak üzere... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, son cümlenizi söyleyin, 3 dakika
verdim zaten size. TURHAN ALÇELİK (Devamla) - Bitiriyorum efendim. ...bu konunun enine boyuna araştırılmak suretiyle,
ortaya konulmasını ve gereğinin yapılmasını arz ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (SP ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Alçelik. Şahsı adına üçüncü konuşmayı yapmak üzere, Bingöl
Milletvekili Sayın Mahfuz Güler... (AK Parti sıralarından alkışlar) Süreniz 10 Dakika Sayın Güler. Buyurun efendim. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu hakkında bir
Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önerge üzerinde söz almış bulunuyorum,
Yüce Heyetinizi ve bizleri televizyonları başında izlemekte olan aziz
vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, Türkiye, nüfusunun yüzde 70'i 25
yaşın altında olan genç ve dinamik bir nesle ve çok büyük bir hazineye
sahiptir. Bu hazineyi iyi eğitmek ve çağdaş dünya akranlarıyla yarışabilir hale
getirmek ve dünyanın her yerinde iş üretebilen nitelikli insan olarak
yetiştirmek, bu Bakanlığın temel görevlerindendir. Millî Eğitim Bakanlığı, Anayasa, Tevhidi Tedrisat
Kanunu, Millî Eğitim Temel Kanunu, kalkınma plan ve programlarına dayanarak
millî eğitim hizmetlerini yürütmek üzere kurulmuştur. Bugüne kadarki
uygulamalarıyla, Sayın Bakan, bu kanunun verdiği görev ve yükümlülüğü yerine
getirmemiştir. Öğretmenlerimizin durumu yürekler acısıdır. Bakınız,
öğretmenlerimizin yüzde 46'sı meslek değiştirmek istiyor; yüzde 70'i standart
bir yaşam bulabilmek için ikinci bir işte çalışıyor; yüzde 86'sı borçlu ve
öğretmenlerimizin, ne acıdır ki, yüzde 38'i hiç kitap okuyamıyor. Eğitim, son yılların en sancılı, en problemli, en
karanlık bir dönemini yaşıyor. Özellikle de son dört beş yıldan beri eğitim
tamamıyla bitirilmiş, kalite sıfırlanmıştır. Eğitim üzerindeki bir diğer kambur taşımalı eğitimdir;
16 000'e yakın okulumuz bugün kapalıdır. Ortalama 50-60 kişilik sınıflarda
okuyan öğrenciler varken, ne var ki, 16 000'e yakın okul çürümeye terk
edilmiştir. Kendi seçim bölgem olan Bingöl'de, köy okullarının üçte 1'i kapalı
vaziyettedir. Öğrenciler, kış kıyamette, dağlık kesimde, 20-30 kilometre
uzaklıktaki okullara at ve eşek sırtında gitmek zorunda bırakılmışlardır;
çocuklarımız yollarda telef olmaktadır. Sayın Bakan, Millî Eğitim Bakanlığını, âdeta,
kanunsuzluğun ve hukuksuzluğun merkezî haline getirmiştir. Kamuoyu önünde 13-14
yaşındaki kız çocuklarına kelepçe takılmasına sebep olan uygulamaların asıl
sebebi, problemleri çözmek yerine bir kaos ortamı meydana getirerek,
Bakanlıktaki usulsüz ve kanunsuz uygulamaları, militan kadrolaşmayı, ders
kitaplarındaki rant dağıtımını, bulanık hava meydana getirerek, örtbas etme
gayretinden kaynaklanmaktadır. Bununla ilgili aşağıda vereceğimiz belgeli
örnekler, bu düşüncelerimizin haklılığını ispat etmektedir. Bakanlığın birçok üst düzey yöneticisi, yeterli hizmet
süreleri olmadığı ve yönetmelik gereği 45 günlük semineri bitirmedikleri halde
atamaları yapılmaktadır. 600 000 personeli olan millî eğitim camiasında
müsteşar bulunamamış, DSP Çanakkale milletvekili adaylarından İsmail Bircan dün
bu göreve getirilmiştir. Hukuken atamaları geçersiz olan yüzlerce taşra
yöneticisinin imzaları da geçersizdir, harcamaları kanunsuzdur, zimmeti
gerektiren bir olaydır. İsim mi istiyorsunuz, buyurun size... Ata Yavuz: Soruşturma sonucu Öğretmene Hizmet ve Sosyal
İşler Dairesi Başkanlığından alınarak, APK uzmanlığına atanmıştır. Açtığı idarî
davayı kaybetmesine rağmen, Yükseköğretim Genel Müdür Yardımcılığına
getirilmiştir. Füsun Köksal: Şube müdürlüğünden, Talim ve Terbiye
Kurulu üyeliğine atanmıştır. Şube müdürlüğünden gelmesi gereken yer daire
başkanlığıdır; ama, işin içinde başka işler var. Aydın Özyar: Danıştay İkinci Dairesinin 2000/2201
sayılı kararıyla, İstanbul Millî Eğitim Müdür Vekiliyken, Hasan Terzi'yle
birlikte, Bahçelievler Halit Ziya Uşaklıgil İlköğretim Okulu Müdürlüğüne Atıf
Cengiz isimli öğretmenin atanması için usulsüz işlem yaptıkları gerekçesiyle,
haklarında TCK'nın 240 ıncı maddesine göre, Kocaeli Ağır Ceza Mahkemesinde dava
açılmışken, ancak, Aydın Özyar Öğretmen Eğitimi Genel Müdürlüğüne, Hasan Terzi
ise Personel Genel Müdür Yardımcılığına getirilmiştir. Türk Ceza Kanununun 240
ıncı maddesine göre yargılananlar, himmetinizle genel müdür oluyor Sayın
Bakan... Behçet Yavuz, Meral Hacıpaşaoğlu, Cemil Çetin, hangi
birini sayayım... Cemil Çetin eski Müsteşar Yardımcısı; halen, Millî Eğitim
Vakfı Sorumlu Başkanı. Müsteşar yardımcısıyken çeşitli soruşturmalar geçirmiş,
yaş haddi gerekçesiyle emekli olmuş, sonradan Millî Eğitim Vakfının başına
getirilmiştir. Danıştay 2. Dairesinden alınan karar uyarınca "Uzaktan
Eğitim Vakfına, dönersermaye hesaplarından ve hesaplarından ve açıköğretim
lisesi öğrencilerinden toplanılan harçlardan usulsüz para aktarmak iddiasıyla
hakkında Kırıkkale Asliye Ceza Mahkemesince dava açılmıştır. Hüseyin Karakuş: DSP Malatya milletvekili aday
adayınız; hizmet süresi yeterli olmamasına rağmen usul ve teamüllere aykırı
olarak Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdür Yardımcılığına atanmıştır. Onur Kaya: -dikkat ediniz; bütün arkadaşlarımın bunu
dikkatle dinlemesini istiyorum- 19.10.1981'de bu arkadaşın görevine sıkıyönetim
komutanlığı emriyle son verilmiştir; 26.5.1986'da göreve iade edilen bu Onur
Kaya, Abdullah Öcalan ile Atatürk'ü eşdeğer kabul eden bir ilköğretim
müfettişidir!.. Önce, Ankara'da, tayin ve nakillerden sorumlu Millî Eğitim
Müdür Yardımcılığına atanmış, bugün, hâlâ, Zonguldak Millî Eğitim Müdürlüğü
görevini yürütmektedir. Talim ve Terbiye Kuruluyla ilgili düzenlenen soruşturma
raporlarında yer alan yolsuzluk ve usulsüzlüklerden dolayı, 2 kurul üyesi, 1
daire başkanı, 2 şube müdürü, şef, memur ve öğretmenlerin disiplin cezası
tekliflerini kayırmacı bir yaklaşımla bir alt cezaya dönüştürerek uygularken,
Sayın Bakanın, aynı birimde başka görevlerle ilgili disiplin cezalarında bir
alt ceza uygulaması yapmaması ayırımcı bir yaklaşımın en bariz bir
göstergesidir. Orhan Özalp: Sayın Bakan, Orhan Özalp'ın ne anlama
geldiğini çok iyi bilir! Yasalara ve yönetmeliklere aykırı yapılan bu atamaların
listesi, uzayıp gidiyor; ama, ne yazık ki, zamanım yok, 10 dakika içerisinde
bunları toparlamam mümkün değil. Değerli arkadaşlar, bakınız, bu Sayın Bakanın döneminde
77 ilin millî eğitim müdürü görevinden alınmıştır. Mevzuata aykırı olarak 68 il
millî eğitim müdürünün ataması yapılmıştır. Haklarında "yönetici
olamaz" soruşturması olmasına rağmen, bir kısmı hâlâ görevlerine devam
etmektedir. Bakın, şimdi, ibreti alem için bir de şu belgeye bakın;
benim kendi ilimden, Bingöl'den; Bingöl DSP İl Başkanı, Millî Eğitim Bakanına
resmen yazı yazıyor ve Millî Eğitim Müdürü Sabahattin Gamsız'ın görevden
alınmasını, Muş gezisi sırasında dosyasının Millî Eğitim Bakanına verildiğini
söylüyor; bununla yetinmiyor, teklif ettiği arkadaş, bir ilköğretim okulunda
ilkokul öğretmeni. Hangi birini söyleyeyim; bunları, 10 dakikaya nasıl
sığdıracağım?! Bu çarpık eğitim düzeni sayesinde, sokaktaki insanın
kutsal değerlere olan bağlılığı zayıflatılmıştır. İnsanımızın, dinî, ahlakî ve
millî değerlere karşı duyarlılığı yok edilmek istenmektedir. Eğitimde boş
bırakılan bu alan, magazin medyasıyla doldurulmaktadır. Medya vasıtasıyla
televole nesilleri yetiştirilmektedir. Bütün bunlara ilaveten, kesintisiz sekiz yıllık
eğitimle, yeni nesillerin maziyle ilgisi koparılmıştır. Silueti belirsiz,
kimliksiz, kişiliksiz, emperyalizme azat kabul etmeyen köle kuşaklar
yetiştirmek amaçlanmaktadır. Eğitimin dününü koparırsanız, ne bugününü ne de
yarınını bulabilirsiniz. Sayın Bakan, ders kitaplarında, millî ve manevî
değerlerin arındırılması ve Veda Hutbesinin çıkarılmasına karşı çıkan Talim
Terbiye Kurulu üyelerinin tümünü görevden almıştır. Çocuğunun nakli için tasdikname isteyen veliye,
idareciler, bunu vermek zorunda; Sayın Bakan, yönetmeliğe aykırı bir genelge
yayınlayarak, bu nakilleri de yasaklamıştır. Bakınız, Denizli Ticaret Lisesi 9 uncu sınıf
öğrencisiyken, başarısız olan Serkan Onarcan'ın nakliyle ilgili yapılan başvuru
da, Ortaöğretim Kurumları Nakil ve Geçiş Yönergesi ve Ortaöğretim Genel
Müdürlüğünün 19.10.1998 gün ve 1908/106 sayılı genelgesi Danıştay 8 inci
Dairesi tarafından iptal edilmiştir. Bu genelge, Danıştay tarafından iptal edilmesine
rağmen, özellikle meslek liselerindeki öğrencilere verilen tasdikname
olaylarını Sayın Bakan tespit ettirmiş, kız meslek liseleri, ticaret liseleri
ve endüstri meslek liselerindeki bu işlemle ilgili verilecek cezaları ve
görevden alma tekliflerini işleme koymamakta, sadece, ama sadece, imam hatip
lisesi müdürleri için acımasızca uygulamaktadır; bu, ayrımcılık değil midir?
Sayın Bakan, bunu nasıl izah edeceksiniz? Yargı kararlarını uygulamamak veya
farklı uygulama yapmak bir hukukçuya yakışır mı? Şimdi, soruyorum size; Dünya Bankası kredileri ne
kadardır? Bunlar nasıl kullanılmıştır? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Güler, size de 3 dakika veriyorum;
buyurun efendim. MAHFUZ GÜLER (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkanım. Bu dağıtımın ihaleleri yapılırken, şartnameye uymayan
firmaları ihaleye almayan Sanayi ve Ticaret Bakanlığının, aynı firmayla ilgili
"ihaleye giremez" şeklindeki raporuna rağmen, komisyon dağıtılmış ve
Millî Eğitim Bakanlığı Teşkilat Kanununda bulunmayan, merkez teşkilatında
deneyimi olmayan, korsan bir daire olan Projeler Dairesi Başkanlığına TED
Koleji emekli İngilizce öğretmeni Bilge Nazikoğlu getirilerek, 18 ihaleden
17'sinin bu firmaya baskıyla verildiği iddialarına bir soruşturma yaptırmayan
Sayın Bakan, açıkça suç işlemiştir. Dünya Bankasınca desteklenen Temel Eğitim Projesinin
uygulanması için kurulan Temel Eğitim Program Koordinasyon Kuruluna, Güniz
Sokakta bulunan 50 ve 52 numaralı daireleri kiraladınız mı? Şayet
kiraladıysanız, aylık kirası kaç bin Amerikan Dolarıdır; buna ne diyeceksiniz?
Bu kiralama işini yaparken, Bakanlığa ait binalardaki ana hizmet birimlerinin,
söz konusu kurulun çalışmalarına uygun alanlara sahip olduğundan haberdar değil
miydiniz? Peki, bu projenin uygulanmasından sorumlu İlköğretim
Genel Müdürlüğü ne iş yapmaktadır? Temel Eğitim Projesi kapsamında 2.10.2000 tarihinde
yapılan 50 000 000 Amerikan Dolarıyla okul çantası, kurşunkalem, tebeşir ve
benzeri 11 kalem mal alımının yüksek faizle alınan Dünya Bankası kredisinden
karşılandığı haberleri doğru mudur? Bu mallar, basında yer aldığı gibi tamamen
Çin'den mi alınıyor? Sayın Bakan, bunu yapan firmaların sahip ve yöneticileri
kimlerin yakınıdır? Kısacası, bu Sayın Bakan, Millî Eğitim Bakanlığında, bu
aziz milletin ne kadar mukaddes değerleri varsa hepsine toptan savaş açmıştır.
Bakanlıkta yaptığı militanca uygulamalarla, bu milletin inancına, kültürüne,
tarihine savaş açmış ve tüm değerleri ayaklar altına almıştır. Bunları
yaparken, toplumun bütün kesimlerini, sağdan sola kadar, bırakın muhafazakâr,
demokrat, milliyetçi ve mütedeyyin insanları, kendi partisi olan DSP'li tabanı
bile huzursuz etmiş, rencide etmiştir. Cumhuriyet tarihinde millî değerlerde bu
kadar tahribat yapan bir bakana rastlamak mümkün değildir. Bu uygulamalarıyla,
vatandaş ile devleti karşı karşıya getirerek sosyal bir kaosa yol açan, keyfî
ve ideolojik yaklaşımlarıyla, eğitim dünyamızı kargaşaya düşüren Sayın Bakan,
Türk Ceza Kanununun 159, 228, 230, 240 ve 251 inci maddelerini açıkça ihlal
etmiştir. Bu nedenle, Yüce Meclisin bu tarihî görevini yaparak,
bu soruşturma önergesine "evet" diyeceğini umuyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (SP, DYP ve AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güler. Sayın milletvekilleri, soruşturma önergesi üzerindeki
konuşmalar bitmiştir. Söz sırası Sayın Bakanda. Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika Sayın Bakan. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Türk millî eğitim politikasına aykırı, keyfî ve
ideolojik uygulamalarla, eğitim ve öğretimde kargaşaya ve huzursuzluğa sebep
olduğum, toplumsal gerilime yol açtığım, eğitim sistemini Avrupa Birliği ve
uluslararası standartlardan uzaklaştırdığım ve görevi kötüye kullandığım
iddialarıyla verilen önergedeki iddiaların tamamı yersizdir, asılsızdır. (DSP
sıralarından alkışlar) MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Belgeler burada Sayın Bakan!.. MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) - Bu
yazılı metinde mevcut olmayıp da, burada söylenenler de gerçeği
yansıtmamaktadır. Bakanlığımda partizanlık yapılmamıştır, Bakanlığımda
kayırımcılık yapılmamıştır, Bakanlığımda yolsuzluk yapılmamıştır, Bakanlığımda
"millî", "manevî", "ahlakî",
"kültürel", "insanî değerlere bağlılık",
"Türkçe", "Türk Milleti", "Türk Bayrağı" ve
"manevî değerlere bağlılık" gibi kelime ve ibarelerin yasaklanması
hiçbir zaman söz konusu olmamıştır. MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Öyle diyeceksin tabiî... MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) -Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; eğitim ve öğretimle görevli ve sorumlu
Bakanlığım, görev, yetki ve sorumluluklarını, başta Anayasamız olmak üzere,
Millî Eğitim Temel Kanunu, kalkınma planları, hükümet programları ve Millî
Eğitim Şûra Kararları doğrultusunda, akılcılık ve pozitif bilim esasına dayalı
olarak gerçekleştirdim. Bilim ve aklın aydınlattığı bu yoldan, hiçbir şekilde
ayrılmam da söz konusu olamaz. Bilgilerinize arz eder, Yüce Meclisi saygıyla
selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar
[!]) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, soruşturma önergesi üzerindeki
konuşmalar bitmiştir. Malumunuz olduğu üzere, Anayasada yapılan son değişiklikle,
soruşturma önergesi üzerinde yapılacak oylama gizli oylamadır. Gizli oylamada; komisyon sırasında iki Divan Üyesi
arkadaşımız oturacak; bu arkadaşlarımız, gelen her milletvekilinin isminin
karşısına işaret koyacak ve kendisine mühürlü zarf içinde 3 tane yuvarlak
verecektir. Yuvarlaklardan biri kırmızı, biri mavi, biri de yeşil...
(Gülüşmeler) Ne oldu; ben yanlış bir şey mi söyledim?.. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye)
- Pul... Pul... BAŞKAN - Arkadaşlar, gülecek bir şey söylemedik, rica
ediyorum... Adı okunmayan hiçbir milletvekili, oylama sırasına
girmeyecektir. Adı okunan milletvekili gidecek, Divan Üyesi arkadaşlarımız,
isminin karşısına çarpı işaretini koyacak, bir mühürlü zarf ile 3 yuvarlak
verecektir; biri beyaz, biri kırmızı, biri yeşil... Beyaz, soruşturma önergesinin kabulü anlamında;
kırmızı, soruşturma önergesinin reddi anlamında ve yeşil ise çekimser
anlamındadır. Gizli oylama olduğu için, arkadaşlardan özellikle rica
ediyorum, gizlilik ilkesine riayet edelim. Şimdi, Divan Üyesi arkadaşlarımız da yerlerini
alsınlar. Sayın genel başkanlar, isterlerse, öncelikle oylarını
kullanabilirler. Bir de, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Baş, çok acil bir
durumu olduğunu söylemiştir; öncelikle oy kullanacaktır. Adı okunmayan hiçbir milletvekilinin oylama yerine
gitmemesini rica ediyorum. Oylamanın ciddî yapılması konusunda herkesin gayret
göstermesini diliyorum. Oylamayı başlatıyorum. (Oyların toplanılmasına başlandı) BAŞKAN - Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk'ün
yerine, Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay, Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin'in yerine, Orman
Bakanı Sayın Nami Çağan, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp'ın
yerine, Millî Savunma Bakanı Sayın Sabahattin Çakmakoğlu, Devlet Bakanı Sayın Şükrü Sina Gürel'in yerine, Devlet
Bakanı Sayın Fikret Ünlü, Turizm Bakanı Sayın Mustafa Taşar'ın yerine, Devlet
Bakanı Sayın Yılmaz Karakoyunlu, Oy kullanacaklardır. (Oyların toplanılmasına devam edildi) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Genel Kurul Salonunda
olup da oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok. Oylama işlemi tamamlanmıştır. Oy kutuları kaldırılsın. (Oyların ayırımı yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, (9/5) esas numaralı
Meclis soruşturması önergesi üzerinde yapılan gizli oylamaya 459 sayın
milletvekili katılmış; 230 kabul, 209 ret, 11 çekimser, 7 boş ve 2 geçersiz oy
kullanılmıştır. Böylece, soruşturma açılması kabul edilmiştir. Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince, soruşturma,
siyasî partilerin güçleri oranında komisyona verecekleri üye sayısının 3 katı
olarak gösterecekleri adaylar arasından, her parti için ayrı ayrı adçekme
suretiyle kurulacak 15 kişilik bir komisyon tarafından yürütülecektir. Soruşturma komisyonunun görev süresi iki aydır. Bu
sürenin, komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi tarihinden
başlamasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin bitmesine çok
az bir zaman kalmıştır. Bu itibarla, alınan karar gereğince, kanun tasarıları
ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 10 Nisan 2002 Çarşamba günü saat
14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati
: 18.43 |
|