Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 90

 

78 inci Birleşim

26 . 3 . 2002 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

 I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali İrtemçelik'in, Afganistan'da görevli Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (ISAF) Komutanlığının ülkemizce devralınmasına ilişkin gündemdışı konuşması

2.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabük İli ile KARDEMİR'in sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı

3.- Bursa Milletvekili Ali Arabacı'nın, Nazım Hikmet'in vatandaşlıktan çıkarılma kararının uygulanması sırasında yapıldığı iddia edilen hukukdışılığa ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz ve 20 arkadaşının, madencilik sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/269)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- TBMM Başkanı Ömer İzgi'nin, Tunus Meclis Başkanı Fouad Mbazaa'nın davetine icabetle Tunus'a yapacağı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1025)

2.- TBMM Dışişleri Komisyonunu temsilen bir üyenin, İspanya Parlamentosu Kalkınma ve Uluslararası İşbirliği Komisyonu Başkanı M.Jesus Lopez-Medel Bascones'in daveti üzerine Madrid'te yapılacak Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği Üye Ülkeleri Kalkınma ve Uluslararası İşbirliği Komisyonları Başkanları Konferansına katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1026)

3.- Turizm Bakanı Mustafa Rüştü Taşar'ın Suriye'ye yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/ 1027)

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 286 ncı sırasında yer alan 770 sıra sayılı Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının bu kısmın 9 uncu sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

2.- Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri  Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/744) (S. Sayısı: 786)

3.- Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Anayasa, İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları  (1/960) (S. Sayısı: 839)

VII.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, dış kredi borçlarına ve dış politikadaki bazı gelişmelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/5478)

2.- Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, dış ülkeler ile uluslar arası kurum ve kuruluşlardan alınan yardım ve kredilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/5668)

3.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, bazı bakanların yaptıkları atamalarla ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'den sorusu ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı (7/5862)

4.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, okullarda uygulanan ders ve sınav sistemine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/6017)

5.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, kapatılan havaalanlarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/6020)

6.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunun uygulanmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/6021)

7.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, KOBİ'lerin yurt dışına kaçtığı iddiasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/6023)

8.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, İstanbul'daki bir özel ilköğretim Okulunda kilise faaliyeti yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/6033)

9.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın;

Samsun-Vezirköprü İlçesinde yürütülen hizmetlere,

- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun;

Bursa-Keles, Harmancık, Büyükorhan, Orhaneli ilçelerinin yol sorunlarına,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan'ın cevabı (7/6047,6050)

10.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü İlçesinin okul, lojman ve öğretmen ihtiyacına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/6048)

11.- Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle'nin, ücretli usta öğreticilere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/6072)

12.- Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt'un, köy içme sularından alınan vergiye ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/6075)

13.- Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Kore gazilerinin Dünya Kupası maçlarına götürülmesi için bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/6081)

14.- Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Süper Lig maçlarını yöneten hakemlere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/6083)

15.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Irak'a uygulanan ambargonun Türk ekonomisine verdiği zarara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/6099)

16.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, üretime yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/6103)

17.- İstanbul Milletvekili Zafer Güler'in, futbol hakemleri hakkındaki iddialara ve futbol kulüplerinin gelir ve giderlerinin denetimine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/6115)

18.- Adana Milletvekili Ali Gören'in, satanizmle ilgili çalışmalara ve alınan önlemlere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/6119)

19.- Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, memur maaşlarına enflasyon farkının neden yansıtılmadığına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/6123)

20.- Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, ilaç fiyatlarına ve maliyetlerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/6128)

21.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Ayasofya Caminin ibadete açılmamasının nedenine ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay'ın cevabı (7/6141)

22.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Artvin-Şavşat-Meşeli Köyünün Karagöl Millî Parkı sınırları içine alınması sonucu ortaya çıkan sorunlara ilişkin sorusu ve Orman Bakanı İ. Nami Çağan'ın cevabı (7/6146)

23.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, tüpgaz ve LPG fiyatlarındaki artışlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Vekili Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (7/6172)

VIII.- KOMİSYONLAR BÜLTENİ

1.- 30 Nisan 2001 tarihinde komisyonlarda bulunan işler ile 31 Ocak 2002 tarihine kadar komisyonlara gelen, neticelenen ve kalan işler (1)

                                    

(1) Türkiye Büyük Millet Meclisi Komisyonlar Bülteni V, tutanağın sonuna eklidir.
I.– GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Yüksel Yalova, eski Çorum Milletvekili Cemal Şahin ve Maliye eski Bakanı ve Tabiî Senatör Adnan Başer Kafaoğlu'nun vefatları nedeniyle, merhumlara Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileğinde bulundu.

Kültür Bakanı Mustafa İstemihan Talay, 21 Mart Nevruz Bayramı hakkında gündemdışı bir konuşma yaptı; ANAP Grubu adına Eskişehir Milletvekili İbrahim Yaşar Dedelek, DYP Grubu adına Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Güner, SP Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu, MHP Grubu adına Iğdır Milletvekili Abbas Bozyel, DSP Grubu adına Ankara Milletvekili Aydın Tümen, AK Parti Grubu adına Van Milletvekili Hüseyin Çelik ve  grubu bulunmayan milletvekillerinden İçel Milletvekili Ali Güngör  de aynı konuda görüşlerini belirttiler.

Genel Kurulu ziyaret eden Kuveyt Sanayi ve Ticaret Bakanı Salah Hurşit'e, Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi.

Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz, 22 Mart Dünya Su Gününe ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı;

Muğla Milletvekili Hasan Özyer'in, Türkiye ve Muğla'daki turizm potansiyeline ilişkin gündemdışı konuşmasına, Turizm Bakanı Mustafa Rüştü Taşar cevap verdi.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven'in, Marmara depremi sonrasında sağlanan malî kaynakların denetimi ile olası depremlere karşı alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/268) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

İzmir Milletvekili Mehmet Özcan'ın (6/1702) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

21 Mart 2002 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılan 839 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 8 inci sırasına, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 323 üncü sırasında yer alan 833 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 8 inci sırasında yer alan 824 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 287 nci sırasında yer alan 778 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına alınmasına; 21 Mart 2002 Perşembe günkü birleşimde, gündemin 9 uncu sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasına,

Genel Kurulun, 26 Mart 2002 Salı, 27 Mart 2002 Çarşamba ve 28 Mart 2002 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına; 26 Mart 2002 Salı günü sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmeyerek, bugün de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 27 Mart 2002 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmemesine,

İlişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı:527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından;

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri (1/744) (S.Sayısı: 786),

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S.Sayısı: 433),

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında (1/755, 1/689, 2/699) (S.Sayısı : 666),

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu (1/754, 1/692) (S.Sayısı: 675),

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki (1/756, 1/691) (S. Sayısı : 676),

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu (1/753, 1/690) (S.Sayısı : 685),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi;

Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının (1/960) (S. Sayısı: 839) görüşmelerine başlanarak, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; maddelerine geçilmesi sırasında istem üzerine elektronik cihazla yapılan yoklamalarda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından;

26 Mart 2002 Salı günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.48'de son verildi.

 

 

Yüksel Yalova

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Başkanvekili

 

 

 

 

 

 

 

 

Melda Bayer

 

Lütfi Yalman

 

 

 

 

 

 

 

Ankara 

 

Konya

 

 

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye


                                                                                                         No. : 107

II. – GELEN KÂĞITLAR

22.3.2002 CUMA

Teklifler

1.- İstanbul Milletvekili Mustafa Verkaya ile Hatay Milletvekili Mehmet Şandır'ın;  Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/917) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.3.2002)

2.- Bitlis Milletvekili İbrahim Halil Oral ve 14 Arkadaşının;  Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/918) (Adalet ve İçişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 15.3.2002)

3.- Konya Milletvekili Hüseyin Arı'nın; Evlendirme Fonu Kurulmasına Dair Kanun Teklifi (2/919) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.3.2002)

4.- Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy'un; Afyon'un Kalkınmada Öncelikli İller Arasına Alınması Hakkında Yasa Teklifi (2/920) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

Tezkere

1.- Çorum Milletvekilleri Vahit Kayırıcı ve Melek Denli Karaca'nın Yasama Dokunulmazlıklarının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/1013) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.3.2002)

 

                                                                                                         No. : 108

25.3.2002 PAZARTESİ

Rapor

1.- Vergi Usul Kanunu, Emlak Vergisi Kanunu ve Harçlar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 7.3.2002 Tarihli ve 4746 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/961) (S. Sayısı : 840) (Dağıtma tarihi : 25.3.2002) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergesi

1.- Samsun  Milletvekili  Musa Uzunkaya'nın, kaymakamların kılık kıyafet yönetmeliğinde değişiklik yapılacağı iddiasına   ilişkin  İçişleri Bakanından  sözlü  soru önergesi  (6/1752)  (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2002)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Gaziantep  Milletvekili  Nurettin Aktaş'ın,  bazı okul kütüphanelerindeki dini kitapların imha edildiği iddiasına  ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6582) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.3.2002)

2.- Karaman  Milletvekili  Zeki Ünal'ın,  ABD'nin Irak'a muhtemel müdahalesi karşısında izlenecek politikaya ilişkin  Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6583) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

3.- Karaman Milletvekili  Zeki Ünal'ın,   olası depremlere karşı  alınan  önlemlere ilişkin  Bayındırlık ve İskân  Bakanından  yazılı soru önergesi (7/6584) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.3.2002)

4.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Türkiye Jeofizik Kurumu Başkanının deprem konusundaki bir açıklamasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6585) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.3.2002)

5.- Karaman Milletvekili  Zeki Ünal'ın,  olası depremlere karşı alınan önlemlere   ilişkin  Bayındırlık ve İskân Bakanından  yazılı soru önergesi (7/6586) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

6.- Karaman Milletvekili  Zeki Ünal'ın,  Merkez Bankasının dalgalı kur uygulaması öncesi döviz satışına  ilişkin Devlet  Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6587) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.3.2002)

7.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, yer altı kaynaklarımıza ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6588) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

8.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Sümer Holding'in özelleştirilmesine ilişkin Devlet  Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/6589) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

9.- Karaman  Milletvekili   Zeki Ünal'ın, fosfat üretimi ve ithalatı ile Mazıdağı tesislerine ilişkin  Devlet Bakanından (Şükrü Sina Gürel)  yazılı soru önergesi (7/6590) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

10.- Karaman Milletvekili  Zeki Ünal'ın,  Eti Holding ve bor madeni ile ilgili iddialara   ilişkin Devlet Bakanından (Şükrü Sina Gürel) yazılı soru önergesi (7/6591) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

11.- Karaman  Milletvekili   Zeki Ünal'ın,   Hazine arazileri ile lojman ve makam araçlarının satışlarına  ilişkin  Maliye Bakanından  yazılı soru önergesi (7/6592) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

12.- Karaman  Milletvekili  Zeki Ünal'ın,  anadolu liseleri ile ilgili bazı iddialara ilişkin  Millî Eğitim  Bakanından  yazılı soru önergesi (7/6593) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.3.2002)

13.- Karaman Milletvekili  Zeki Ünal'ın,   GAP Projesine ilişkin  Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/6594) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

14.- Karaman  Milletvekili  Zeki Ünal'ın,  spekülator George Soros'un Türk Ordusu hakkındaki ifadesine ilişkin  Millî Savunma Bakanından  yazılı soru önergesi (7/6595) (Başkanlığa geliş tarihi : 193.2002)

15.- Karaman  Milletvekili  Zeki Ünal'ın,  İsrail ile diplomatik ve ticarî ilişkilerimize  ilişkin   Dışişleri  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6596) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.3.2002)

16.- Rize  Milletvekili Ahmet Kabil'in, belediyelere ödenen vergi gelirlerinden İller Bankasınca yapılan kesintiye  ilişkin  Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6597) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

17.- İzmir Milletvekili  Rifat Serdaroğlu'nun, televizyon kanallarının Türk Telekom'a olan borçlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6598) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

18.- İzmir  Milletvekili  Rifat Serdaroğlu'nun, DPT'na sunulan ve Yüksek Planlama Kurulu tarafından onaylanan havaalanı projelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6599) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

19.- Hatay  Milletvekili  Mustafa  Geçer'in,   yabancı dil eğitiminin ilköğretim birinci sınıftan itibaren başlayacağı haberlerine ilişkin  Millî Eğitim  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6600) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

20.- Rize  Milletvekili  Mehmet Bekaroğlu'nun,   KESK Van Şubesi yönetici ve üyelerinin sürgün edildiği iddiasına ilişkin İçişleri  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6601) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

21.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, ABD'nin U-2 casus uçaklarına Türk hava sahasının kullandırıldığı  iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6602) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.3.2002)

22.- Ankara Milletvekili  M.Zeki Çelik'in,   KİT'lerdeki işçi ve sözleşmeli personele ilişkin   Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6603) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

23.- Ankara Milletvekili   M.Zeki Çelik'in,   kamudaki işçi ve sözleşmeli personele ilişkin   Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6604) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

24.- Hatay  Milletvekili   Mustafa  Geçer'in,   okul idareciliği sınavını kazananların atamalarına  ilişkin  Millî Eğitim  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6605) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

25.- Karabük  Milletvekili  Mustafa Eren'in,   Karabük-Eskipazar İlçesindeki yer altı şehrinde kazı çalışmaları yapılıp yapılmayacağına ilişkin  Kültür Bakanından  yazılı soru önergesi (7/6606) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

26.- Karabük  Milletvekili Mustafa Eren'in,  Karabük-Eskipazar İlçesinden geçen derenin ıslah edilip edilmeyeceğine  ilişkin  Enerji ve Tabiî Kaynaklar  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6607) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

27.- Karabük  Milletvekili   Mustafa Eren'in, Karabük'teki orman işletmelerine  ilişkin Orman  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6608) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.3.2002)

28.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, KARDEMİR'in içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6609) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

29.- Karabük  Milletvekili Mustafa Eren'ın, Karabük-Eskipazar İlçesinde yüksekokul açılıp açılmayacağına  ilişkin  Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6610) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

30.- Karabük Milletvekili Mustafa  Eren'in, Karabük'ün bazı ilçelerindeki Ziraat ve Halk bankaları şubelerinin kapatılıp kapatılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6611) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

31.- Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı'nın, Finike-Elmalı yolu yapımına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6612) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

32.- Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı'nın, doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin   Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6613) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.3.2002)

33.- İzmir Milletvekili Suha Tanık'ın, kamu bankalarında çalışan bir kısım personelin mükerrer maaş aldıkları iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6614) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.3.2002)

34.- İzmir Milletvekili Suha Tanık'ın, kamu bankalarının kapatılacak şubelerine ve aktarılacak personeline ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6615) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.3.2002)

35.- İzmir Milletvekili Suha Tanık'ın, Halk Bankasının tasfiye edilip edilmeyeceğine ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6616) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.3.2002)

36.- İzmir Milletvekili Suha Tanık'ın, bankalara yapılan Hazine yardımına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6617) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.3.2002)

37.- İzmir Milletvekili Suha Tanık'ın, Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu üyeleri, banka yöneticileri ve dışarıdan getirilen personele yapılan ödemelere ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6618) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.3.2002)

38.- İzmir Milletvekili  Suha Tanık'ın,  Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu üyelerinin maaşlarına ilişkin  Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6619) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.3.2002)

39.- İzmir  Milletvekili  Suha Tanık'ın,   Hazinenin Halk Bankasından alacağına ilişkin  Devlet  Bakanından  (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6620) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.3.2002)

40.- İzmir  Milletvekili  Suha Tanık'ın,  Kamu Bankaları Ortak Yönetim Kurulu üyelerine temettü ödendiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6621) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.3.2002)

41.- Diyarbakır Milletvekili Abdülbaki Erdoğmuş'un, bazı üniversite öğrencilerinin eğitim haklarının ellerinden alındığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6622) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.3.2002)

42.- Sivas Milletvekili  Musa Demirci'nin, Sivas havaalanının kapatılmasına ilişkin Ulaştırma  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6623) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.3.2002)

43.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, AB ülkeleri ile yapılan ihracat ve ithalata ilişkin  Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6624) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.3.2002)

44.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Türkiye'nin beş yıldaki ithalat ve ihracatına  ilişkin  Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6625) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.3.2002)

45.- Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün'ün, doğrudan gelir desteği ödemelerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6626) (Başkanlığa geliş tarihi :20.3.2002)

46.- Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, Türkiye Bankalar Birliğince yaptırılan dalgalı kur rejimi araştırmasının tespitlerine ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6627) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.3.2002)

47.- Sakarya Milletvekili Nezir Aydın'ın, belediye işçilerinin toplu taşım araçlarından ücretsiz yararlandırılmamasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6628) (Başkanlığa geliş tarihi : 20.3.2002)

48.- Sakarya Milletvekili Nezir Aydın'ın, Şubat 2001-2002  yılları arası İller Bankasınca belediyelere ayrılan ödeneklere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6629) (Başkanlığa geliş tarihi: 20.3.2002)

49.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, THY uçaklarında verilen Skylife dergisindeki bir yazıya ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/6630) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2002)

50.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, kamu bankalarında personelle yapılan iş akitlerine ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6631) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

51.- Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, kamu bankalarında kredilerle ilgili disiplin cezası alıp, üst yönetime atanan personele ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6632) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

52.- Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Nevşehir Organize Sanayi Bölgesi projesine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6633) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

53.- Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Nevşehir-Kozaklı İlçesindeki Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezinin işletmeye açılamamasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6634) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

54.- Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Nevşehir Devlet Hastanesi inşaatına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6635) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

55.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, M 60 tanklarının modernizasyon ihalesine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6636) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

56.- Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, Bergama'daki altın işletmesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6637) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

57.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Eximbank Yönetim Kurulu Başkanının görevden alınmasına ilişkin Devlet Bakanından (Tunca Toskay) yazılı soru önergesi (7/6638) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

58.- Adıyaman  Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Antalya Kültür Merkezinde sahnelendiği iddia edilen bir oyuna ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/6639) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

59.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, imam-hatip liselerindeki başörtüsü yasağına ve polisin yaptığı müdahaleye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6640) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

60.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, imam-hatip liselerindeki başörtüsü yasağına ve polisin yaptığı müdahaleye ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6641) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

61.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, çocukların ve gençlerin zararlı alışkanlıklardan korunması için yapılan çalışmalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6642) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2002)

                                                                                                         No. : 109

26.3.2002 SALI

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Samsun  Milletvekili  Musa Uzunkaya'nın, orman yangınlarını önleme ve ağaçlandırma çalışmalarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1753) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

2.-Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Elazığ-Maden ilçesindeki bir binanın kilise olarak tescil edileceği iddiasına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/1754) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

3.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, yurt dışındaki üniversitelerde ilahiyat eğitimi görmüş öğretmenlerin denkliklerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1755) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun, kurum ve kuruluşlara verilen araçlara ilişkin Çevre  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6643) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2002)

2.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Vakıflar Genel Müdürlüğü gelirlerine ilişkin  Devlet Bakanından (Nejat Arseven) yazılı soru önergesi (7/6644) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

3.- Bursa Milletvekili  Ertuğrul Yalçınbayır'ın, bazı gıda maddelerinin açıkta satışıyla ilgili düzenlemeye  ilişkin Sağlık Bakanından  yazılı soru önergesi (7/6645) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

4.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, işgal altındaki vakıf arazilerine  ilişkin Devlet Bakanından (Nejat Arseven) yazılı soru önergesi (7/6646) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

5.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, bazı gıda maddelerinin açıkta satışıyla ilgili düzenlemeye  ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6647) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

6.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, imam hatip liselerinde uygulanan başörtüsü yasağına  ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6648) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

7.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, bazı okul kütüphanelerindeki kitap imhası iddialarına ve tavsiye edilen kitaplara  ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6649) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

8.- Adıyaman  Milletvekili  Mahmut Göksu'nun, imam hatip liselerindeki başörtüsü yasağı uygulamalarına ilişkin Devlet  Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (A.Mesut Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/6650) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

9.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Konya'da özürlü çocuklar için yaptırılan bir özel okulun açılmamasının nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6651) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

10.- Adıyaman  Milletvekili  Mahmut Göksu'nun,  basında yer alan türbanla ilgili bir demecine   ilişkin  Milli Eğitim  Bakanından  yazılı soru önergesi (7/6652) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2002)

11.- Adıyaman  Milletvekili  Mahmut Göksu'nun,   İstanbul'da imam hatip lisesi öğrenci ve velilerine yapılan polis müdahalesine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6653) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

12.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, imam-hatip liselerindeki başörtüsü yasağı uygulamalarına ve yapılan polis müdahalesine  ilişkin  İçişleri  Bakanından  yazılı soru önergesi (7/6654) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

13.- Ordu Milletvekili  Eyüp  Fatsa'nın,   işletme hakkı devirlerine ilişkin  Enerji ve Tabiî Kaynaklar  Bakanından  yazılı soru önergesi (7/6655) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

14.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın,   özelleştirme çalışmalarına ilişkin  Başbakandan  yazılı soru önergesi (7/6656) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

15.- Aksaray  Milletvekili   Ramazan Toprak'ın,   yabancılara satılan veya devredilen şirket, kurum ve kuruluşlara   ilişkin   Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6657) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

16.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, sağlık hizmetlerindeki ve bazı ithal meyvelerdeki KDV oranlarına  ilişkin   Başbakandan  yazılı soru önergesi (7/6658) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

17.- İzmir  Milletvekili  Rifat Serdaroğlu'nun,  büyükşehir belediyelerinin Hazine garantisiyle aldıkları kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6659) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

18.- Şanlıurfa Milletvekili  Mustafa Niyazi Yanmaz'ın,   emniyet görevlilerinin davranışlarına ilişkin  İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6660) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

19.- Ankara  Milletvekili  M.Zeki Çelik'in,   Polatlı-Ankara banliyö treninin kaldırılacağı iddiasına ilişkin  Ulaştırma  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6661) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

20.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Ankara ve ilçelerinde Vakıflar Genel Müdürlüğünün menkul ve gayrimenkulleri ile camiilerine  ilişkin Devlet  Bakanından (Nejat Arseven)  yazılı soru önergesi (7/6662) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

21.- Van Milletvekili  Fethullah Erbaş'ın, TBMM personelinin kadro derecelerine  ilişkin   Türkiye  Büyük Millet Meclisi Başkanından  yazılı soru önergesi (7/6663) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

22.- Konya  Milletvekili  Lütfi Yalman'ın,    bankalara sağlanan finansal desteğe  ilişkin   Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6664) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

23.- Konya  Milletvekili Lütfi Yalman'ın, ABD Başkan Yardımcısının Türkiye ziyaretine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6665) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2002)

24.- Konya  Milletvekili   Lütfi Yalman'ın, Etibank'ın eski sahibinin bankacılık faaliyetlerine  ilişkin  Devlet  Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6666) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

25.- Konya  Milletvekili  Lütfi Yalman'ın, Hazinenin bazı petrol firmalarına kur farkından dolayı fazla ödeme yaptığı iddiasına  ilişkin   Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6667) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

26.- Konya  Milletvekili   Lütfi Yalman'ın,  bir ödül töreninde yaşandığı iddia edilen başörtüsü müdahalesine  ilişkin  Millî Savunma   Bakanından yazılı soru önergesi (7/6668) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

27.- Konya  Milletvekili  Lütfi  Yalman'ın, radyoterapi merkezlerine ilişkin Sağlık  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6669) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

28.- Konya  Milletvekili  Lütfi Yalman'ın,   bazı okul kütüphanelerindeki dini kitapların imha edildiği iddiasına    ilişkin   Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6670) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

29.- Konya Milletvekili  Lütfi Yalman'ın, Patrik Bartholomeos'un kullandığı unvana  ilişkin   Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6671) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

30.- Şanlıurfa  Milletvekili  Mustafa Niyazi Yanmaz'ın,   Türkiye İşçi Emeklileri Cemiyetine SSK emekli, dul ve yetim aylıklarından yapılan kesintiye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6672) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.3.2002)

31.- Sakarya Milletvekili Osman Fevzi Zihnioğlu'nun, Adapazarı Büyükşehir Belediyesi çalışanlarına ve gelirlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6673) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

32.- Sakarya  Milletvekili  Osman Fevzi Zihnioğlu'nun,  57 nci Hükümet döneminde yapılan yolsuzluk operasyonlarına   ilişkin    İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6674) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.3.2002)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz  ve 20 arkadaşının, madencilik sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/269) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.3.2002)

Süresi  İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı  Soru Önergeleri

1.- Rize Milletvekili Mehmet  Bekaroğlu'nun, Trabzon İnsan Hakları İl Kurulu ile ilgili mahalli basında çıkan bazı iddialara ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5591)

2.- Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın, emeklilik maaşı kesilen BAĞ-KUR sigortalılarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6013)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, din kültürü ve ahlâk bilgisi branşındaki öğretmen açığına ve İlahiyat Fakültelerinin kontenjanlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6016) 

4.- Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, ABD'nin Irak'a muhtemel bir saldırısının ve körfez krizinin ekonomiye etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6019)

5.- Karaman  Milletvekili  Zeki Ünal'ın, THY'nın 1982 yılında yaptığı uçak kiralamasıyla ilgili iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6024)

6.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, imam hatip  liselerindeki başörtüsü sorununa ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6025)

7.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısının oturmaya devam ettiği lojmana ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6028)

8.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, İMKB'de yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6034)

9.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, İsviçre'de bir Türk vatandaşının  polis tarafından öldürülmesi olayına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6035)

10.- Aksaray Milletvekili Sadi  Somuncuoğlu'nun, yabancı dille eğitim ve bilimsel yayınlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6036)

11.- Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, fiyat farkı kararnamesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi  (7/6040)

12.- Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, Yüzüncü Yıl Üniversitesinin Bolu Tüneli ve bazı viyadüklerin depremde hasar gördüğü ile ilgili açıklamasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6041)

13.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in Marmara depremi sonrası Irak'ın yaptığı yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6042)

14.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, GAP  ve otoyol projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6043)

 15.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, ABD'nin Irak'a  muhtemel bir müdahalesi karşısında Türkiye'nin tutumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6045)

16.- Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6052)

17.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, "Marmaray" projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6061)

18.- Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, yardımcı doçentlerin özlük haklarına ilişkin Millî Eğitim  Bakanından yazılı soru önergesi (7/6065)

19.- Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, ilköğretim masraflarının devlet tarafından karşılanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6069)

20- İstanbul Milletvekili Esat Öz'ün,  Yunanistan ile yapılan ikili görüşmelere ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi. (7/6076)

21.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Rize İli kamu yatırım projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6079)

22.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Ankara-Samsun karayolunun düzenlenmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6084)

23.- Kırıkkale Milletvekili Kemal  Albayrak'ın, Kırıkkale-Delice ilçesine bağlı bazı köylerin köy konağı ihtiyacına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6090)

24.- Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, Bizim Losemili Çocuklar Vakfı'na ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6096)

25.- Sakarya  Milletvekili Nezir Aydın'ın, 17 Ağustos depreminde zarar gören Adapazarı İlinin altyapı onarım çalışmalarına ve  İller Bankasından temin edilen finansmana ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6100)

26.- Sakarya Milletvekili Nezir Aydın'ın, 57 nci Hükümetin göreve başlamasından bugüne kadar meydana gelen doğal afetlere ve  Sultandağı depreminde zarar gören kamu binalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6101)

27.- İstanbul  Milletvekili  Emre Kocaoğlu'nun, insan haklarına   ilişkin  Adalet Bakanından   yazılı soru önergesi (7/6102)

28.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, 2002  yılı bütçesinden Eskişehir İline yapılacak yatırımlara  ilişkin  Başbakandan  yazılı soru önergesi (7/6104)

29.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, işsizliğin önlenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6105)

30.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, BAĞ-KUR emeklilerinden yapılan kesintiye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6108)

31.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, kayıt dışı ekonomiye ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6109)

32.- Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'ın, vergilerde ayarlama yapılıp yapılmayacağına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6110)

33.- Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, Afyon depreminde hasar gören okul binalarının onarımına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6111)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

26 Mart 2002 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Nerede var Sayın Başkan?!

BAŞKAN - Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Afganistan'da görevli Uluslararası Güvenlik Destek Gücü Komutanlığının ülkemizce devralınması konusunda söz isteminde bulunan İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali İrtemçelik'e aittir.

Buyurun Sayın İrtemçelik.

Süreniz 5 dakika.

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mehmet Ali İrtemçelik'in, Afganistan'da görevli Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (ISAF) Komutanlığının ülkemizce devralınmasına ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET ALİ İRTEMÇELİK (İstanbul) - Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, dış ilişkiler gündemimizin en ivedilik arz eden maddesi, Afganistan'da konuşlu Uluslararası Güvenlik Destek Gücü, kısa adıyla ISAF Komutanlığının devralınması konusudur. Bir karar noktasına çok yaklaşmış bulunan bu duyarlı konuya ilişkin görüşlerimi arz etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum. Bu fırsatı tanıdıkları için, Sayın Başkanımıza ve sırasını bana verme lütfunda bulunan Diyarbakır Milletvekili Sayın Abdulbaki Erdoğmuş'a içtenlikle teşekkür ediyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hiç kuşkusuz, Türkiye, uluslararası terörizme karşı net ve aktif bir tutum içinde olmalıdır; ancak, bu yapılırken ölçü kaçırılmamalı, çıkarlarımızın gerektirdiğinin ilerisinde, güç ve olanaklarımızın ötesinde ve üstelik belirsizliklerle yüklü rol ve sorumluluklar kesinlikle üstlenilmemelidir. Diğer yandan, on yıllardır ardı ardına felaketler yaşayan Afganistan'a yardım elini uzatmak da, Türkiyemize hem yakışır hem de stratejik çıkarlarımızın icabıdır; ancak, burada da sınırlarımızı bilmek, gerçekçi ve dikkatli olmak durumundayız. ISAF Komutanlığının devralınması hususuna, bu genel çerçeve içinde bakmak isabetli olur kanaatindeyim. Bu konuda aylardır süren müzakerelerle ilgili olarak kamuoyuna yansıyan bilgiler, Türkiye'nin, başkaca talibi olmayan bu görev ve sorumluluğu üstlenmeyi sineye çekebilmek için talep ettiği güvenceleri, henüz ve hâlâ, tatminkâr biçimde alamadığını açıklıkla ortaya koymaktadır.

Durum böyleyken, ardındaki halk desteğinin ve bununla yakından ilintili olarak, başlıca yabancı muhataplarının karşısındaki konumunun hangi düzeylerde seyrettiği herkesçe bilinen hükümetimizin, maruz bulunduğu çok yönlü dış baskılara direnmeyi göze alamayıp, ileride, Türkiyemize büyük üzüntü kaynağı ve tehlikeli bir yük olabilecek bu göreve yine de "evet" demesi, maalesef, hiç küçümsenemeyecek bir ihtimaldir, güçlü ihtimaldir. Bu olasılık gerçekliğe dönüştüğü takdirde izleyebilecek gelişmeler, ISAF'ın statüsü ve komuta yapısı ve Afganistan'daki durumun özellikleri ve bunlardan kaynaklanan ciddî risklere bağlı olarak, hükümetin, ağır vebal altında kalmasına neden olabilir.

Bu itibarla, Mehmetçiğin anlam ve kıymetini, kuşkusuz, benim ve hepimiz kadar bilen Sayın Başbakan ve hükümeti, eğer, genellikle beklenildiği üzere, talep ettiğimiz güvenceler tam karşılanmasa dahi "evet" kararını vermeye yönelecek olursa, bu kararına resmiyet kazandırmadan önce, ulusal iradenin tecelligâhı olan Türkiye Büyük Millet Meclisinin rızasını arama basiretini göstermelidir.

Özetle, hükümet, bir taşla iki kuş vurma, hem kendisine hem de Türkiye'ye iyilik etme yolunu seçmelidir ve Sayın Başbakan müsterih olmalıdır, konuyu, anayasal bir gereklilik bulunmadığı halde Yüce Meclise taşımak, Sayın Ecevit ve hükümeti açısından yeni bir zaaf işareti teşkil etmeyecek, bilakis, sağduyunun emrine uymak erdemi olarak algılanacak ve ileride iyi hatırlanacaktır.

Değerli arkadaşlarım, bir başka önemli vesileyle bu kürsüden işaret etmiştim;  bizler, hepimiz, bu büyük ve çilekeş milletin bugün var, yarın yok fertleriyiz. Her birimizin, konumlarımıza bağlı olarak taşıdığımız sorumluluklar vardır ve unutulmamalıdır ki, atılacak yanlış adımlar, hele vaki uyarılara rağmen atılacak yanlış adımlar, bu sorumluluklarımızdan bazılarının zamanla vebale dönüşüp, yakamızı ebediyen bırakmamasına neden olabilir.

Teşekkür eder, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın İrtemçelik.

Bu arada, Ağrı Milletvekilimiz Sayın Nidai Seven, Afganistan'da 6 şiddetinde bir deprem olduğunu ve ölü sayısının 1 800 kişiye ulaştığını bildirmişlerdir. Ölenlere Allah'tan rahmet diliyoruz,  Afganistan Halkına da başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz.

Gündemdışı ikinci söz, Karabük ve Karabük Demir ve Çelik AŞ'nin sorunları hakkında söz isteminde bulunan Karabük Milletvekili Sayın Mustafa Eren'e aittir.

Buyurun Sayın Eren. (DYP sıralarından alkışlar)

2.- Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, Karabük İli ile KARDEMİR'in sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı

MUSTAFA EREN (Karabük) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karabük'ün sorunlarını sizlerle bir kez daha paylaşmak üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik kriz nedeniyle, halkımız, gerçekten zor günler geçiriyor. 35 000 emeklinin yaşadığı kentimizde, hayat artık durma noktasına geldi. Geçtiğimiz hafta, milletvekili arkadaşımızla, Eskipazar İlçemizdeydik, onlarla dertleştik, sıkıntılarını dinledik; her biri dert küpüydü, kapanan banka şubesi, kapanan işyerleri ve hayatın çekilmez hale gelmesi, ortak sıkıntılarıydı; ama, en önemlisi "gelecekle ilgili hayal bile kuramıyoruz, hayallerimizi yok ettiniz" dediler. Diğer ilçelerimizde de, Eflani, Safranbolu, Yenice, Yortan, Ovacık, Ovacuma'da da durum bundan farklı değil. Karabük, ülkemizin çektiği sıkıntının kat kat fazlasını çekiyor; çünkü, Karabük'ün olmazsa olmazlarından olan, o olmadan Karabük'ün olmayacağına inandığımız Kardemir zor durumda. 3 Nisan 1937'de temeli atılan ve bugüne kadar ülke ekonomisine katkı sağlayan işletme, âdeta kaderine terk edildi. Özelleştirme sonrasında üç yıl kâr eden işletme, 1997'den sonra sürekli zarar etmeye başladı. Bunun sebepleri, büyük yatırımlarla modernizasyon yapılması ve gerek Rusya gerekse Asya krizinde bütün dünya çelik sektörüyle ilgili radikal kararlar alırken, bizim hükümetimizin, bu sektörü savunmasız bırakmasıdır. Ülkemizin yaşadığı krizleri de buna eklersek, binlerce işyerinin kapandığı, fabrikaların faaliyetlerine son verdiği, yaklaşık 1 500 000 insanın işsiz kaldığı bu dönemde işletme de bundan nasibini almıştır.

Kardemirin sorunları geçen yıl hükümete iletildi. Sayın Gemici, Sayın Karakoyunlu, Sayın Gökalp Karabük'e geldiler, incelemede bulundular ve Kardemirin sorunlarının mutlaka halledileceğini söylediler ve her biri, kendi partileri adına orada siyaset yaparak halkımıza söz verdiler ve bakanlarımıza inanarak fabrikalar yapan fabrikamızın zor günleri aşacağına olan inancımızı yitirmedik. Günler geçti, aylar geçti hükümetimizden en ufak olumlu bir adım yok. Anladık ki, işçiye, emekliye, memura, dul ve yetime, esnafa, çiftçiye verilen sözler gibi bize verilen sözlerde de samimiyet yok. Yılmadık, Sayın Vali, sivil toplum örgütlerinin ve siyasî partilerin il başkanları ve milletvekili arkadaşlarla Sayın Bahçeli'yi, Sayın Yılmaz'ı ve Sayın Özkan'ı ziyaret ederek sıkıntılarımızı ilettik. Verilen cevap "Kardemirle ilgili gereken ne ise yapacağız, konuyu Bakanlar Kurulu gündemine alacağız" şeklinde oldu. Sayın Hüsamettin Özkan'ın başkanlığında bir kurul oluşturularak konunun halledilmesine karar verildi. Ancak, aradan tam 66 gün geçti, yine, hiçbir ses yok. Oysa, altı ay önce Karabük'e gelen bakanların ifadesine göre, Kardemirin bir güne dahi tahammülü yoktu. Anlaşılan o ki, hükümet verdiği sözleri yine unutmuştu.

Kardemir, bir yandan Devlet Demiryollarının yurtdışından ithal ettiği ray ihtiyacını bu işletmeden karşılamak için Ulaştırma Bakanlığıyla protokol imzalarken, diğer yandan, bir bakanın 55 000 ortağı olan ve borsada işlem gören bir şirket için "1 liraya aldılar 1 liraya satacak yer bulamıyorlar" demesi, borsa üzerinde bir manipülasyon mudur yoksa meçhule doğru yelken açmak mıdır, bunu sizin ve kamuoyunun takdirlerine bırakıyorum.

Kardemirin içinde bulunduğu sıkıntıyı sadece yönetim hatası olarak değerlendiremezsiniz. 1997'de ihalesi yapılan Filyos Limanı projesini ne yaptınız?!

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kısa süre içerisinde bütün gelişmeleri anlatmak tabiî ki mümkün değil; 3 Nisan, Kardemirin ve Karabük'ün kuruluş yıldönümü; yıllarca büyük mutluluk içerisinde kutladık; çünkü, Kardemirin ülkemize olan katkısını biliyorduk; ancak, bugün, mutsuzuz ve zor günler yaşıyoruz; 1 500 işçi ücretsiz izinde ve uygulama devam edecek.

Kardemire destek sözü veren hükümetimize güvendik; ama, yanılmışız!.. Ümit verildi; ama, ümitler boşa çıktı!.. Söz verildi; ama, sözler tutulmadı, Karabük halkı aldatıldı, Karabük halkı kandırıldı.

Karabük halkına söz verenler, halkı aldatmaya ve kandırmaya hakkı olmayan hükümetti. Kardemiri yok edemezsiniz, Kardemiri yok sayamazsınız. Şimdi, hükümeti, verdiği sözün arkasında durmaya davet ediyorum. Belki kendilerine katkım olur düşüncesiyle, hakkını ve hukukunu koruyacağımıza yemin ettiğimiz milletim adına, ben kendime göre doğru olanı yaparak, bu haftaki Genel Kurul çalışmaları bitene kadar, perşembe günü akşama kadar, Genel Kurul Salonunu terk etmeyeceğim. (DYP sıralarından alkışlar) Umarım, benim Genel Kurul Salonunda olduğumu bilmeniz, verdiğiniz sözleri yerine getirmenize katkı sağlar; zira "gözden ırak olan, gönülden de ırak olur" derler.

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Eren.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Devlet Bakanı Sayın Yılmaz Karakoyunlu; buyurun.

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Karabük Milletvekili Sayın Mustafa Eren'in, Karabük ile ilgili sorunlara ilişkin gündemdışı konuşmalarına teşekkür ederim; fevkalade önemli bir konuyu huzurunuzda müzakere etme fırsatı sağladı.

Değerli arkadaşlar, evet, Kardemirle ilgili sorunların çözümü için, hükümetimiz, fevkalade hassas bir karar aldı; koalisyonu teşkil eden 3 partiden 3 bakanımızı bu iş için görevlendirdi. İşaret de edildiği gibi, gidildi, Karabük'le ilgili olarak bütün tetkikler yapıldı, sonunda bir inceleme raporu hazırlandı ve bu konu müzakerede, şu anda elaltındadır; önümüzdeki günlerde de, Karabük'le ilgili olarak son derece önemli kararların alınması aşamasına gelinmiştir.

Her 3 bakanın Karabük'ü ziyareti, öyle, iddia edildiği gibi, bir siyasî planlama içerisinde yapılmış ve siyaset yapma merakı içerisinde gezilmiş gibi takdim edilmekle ciddî bir haksızlığa maruz bırakılmıştır. Bu haksızlığa karşı olan bir savunma noktasında değil, hepinizin aydınlanması ihtiyacı içerisinde bazı cevaplar arz etmek durumundayım.

Karabük, öyle, iddia edildiği gibi, teknolojisi eski bir fabrika değildir, özellikle çelikhanesi, özellikle kok ve ondan sonra yeni yapılmış olan enerji tesisleri itibariyle son derece modern bir tesistir; ancak, ta başlangıçtan beri kuruluş yeri isabetle seçilmemiş olduğundan, nakliyeden, ulaşımdan kaynaklanan bazı maliyet farklılıkları vardır ve diğer sektörlerle kıyaslamaya girildiğinde de, maliyet farkından kaynaklanan rekabetçi noktasında bazı mahzurlar ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, bu hususa işaret edilmeden, doğrudan doğruya malî yapısındaki bozukluklardan kaynaklanan birtakım yönetim eksikliklerinin ortaya çıkardığı bu malî durum tablosuna dayalı görüşler ve eleştiriler haklılık taşımaz. Dolayısıyla, Karabük'ü, kendi özel nitelikleri içerisinde ve maliyet esasları ölçeğinde ele almak gerekir; bu çerçeve içerisinde meseleye yaklaştık.

Değerli arkadaşlar, şu ana kadar en önemli sorunlarının başında, maalesef, Karabük Demir-Çelik Tesislerimizin, faaliyet kârı elde edememesi gelmektedir; çünkü, maliyetleri çok yüksektir; ancak, içerideki arkadaşlarımız -yönetimdeki arkadaşlar- bu durumun farkına varmışlar ve önemli tedbirler almak üzere harekete geçmişlerdir. Hükümetimiz de, bu konuda kendilerine yardımcı olmak için elden gelen bütün gayreti göstermektedir. Çok önemli miktarda borçları vardır. Bu borçların en önemli kısmı, kamu kesimine olan; yani, kamu ve kamu kuruluşlarına olan borçlarıdır; yaklaşık 75 000 000-80 000 000 dolar civarındadır. Bir o kadar da dışpiyasaya ve içpiyasaya, bankalara ve bazı müşterilere borçları vardır. Dolayısıyla, finansal gücünü takviye etmek suretiyle, bu projeyi çözüme ulaştırmak imkânı elde edilecektir.

Değerli arkadaşlar, Sayın Eren'in işaret ettiği bir diğer nokta da, amaçlı biçimde Karabük'ün bu noktaya getirildiği tarzındaki iddiadır. Hayır, buna katılmak mümkün değildir. Kendisinin de mensubu olduğu parti, 1994 yılında özelleştirme hareketleri çerçevesinde -bugün, takdirle ve şükranla ifade ediyorum- çok isabetli bir karar almak suretiyle, Kardemiri özelleştirmiş ve bugün sahipleri bulunan işçi kesimine bunu vermiştir. Ancak, öyle, zannedildiği gibi, 1 liraya falan verilmiş değildir; tam tersine, o tarihte 480 000 000 dolar civarında bir yükü olan Karabük Demir Çelik Tesislerinin işçilerimize verilmek suretiyle özelleştirilmesindeki yükünü de, devlet tekabbül etmiştir, devlet yüklenmiştir. Bugünün değerleriyle yarım milyar dolar civarında bir yüktür.

Bunların hiçbirini, eleştirel noktada değerlendirmeniz için söylemiyorum; tam tersine, 1994'te, özelleştirme adına alınmış isabetli bir karardır. O tarihten bu tarihe kadar geçen kısım, artık, devletin hiçbir şekilde müdahalesi olan bir kurum değildir. Yüzde 100 sermayesiyle özelleştirilmiş bir kurumdur. O tarihlerde, başlangıçta elde edildiği ifade edilen kârlılık da, maalesef, isabetli bir tarzda ortaya konulmamıştır. O kârlar, zannedildiği gibi, faaliyet kârları değildir, tamamen finansman kârlarıdır. Çünkü, o tarihte, devletçe, ayrıca, 900 milyar -1994'ün fiyatlarıyla 900 milyar- Türk Lirası da işletme sermayesi olarak konulmuştur ve o paralar, o tarihte repoya yatırılmak suretiyle finansman kârları şeklinde tezahür etmiştir.

Değerli milletvekili arkadaşımın da isabetle iştirak ettiği, görüş olarak paylaştığımız bir hususu da belirtmeliyim. Bir işletmeyi repo gelirleriyle ayakta tutmanız mümkün değildir. İşletmenin asıl amacı, faaliyet kârı elde etmektir. Şu anda sıkıntısı çekilen nokta budur. Sayın Başbakanımız -kendileri isim zikrettikleri için ben de isim zikretmek noktasında kalıyorum- ve koalisyonu teşkil eden diğer partilerin değerli başkanları, Sayın Devlet Bahçeli ve Sayın Mesut Yılmaz, bu konuda olağanüstü bir dikkat, özen ve ciddiyet içerisinde soruna çözüm aramak üzere, ilgili bakanlarını görevlendirmişlerdir. Bu 3 bakan, fevkalade hassas bir nokta olduğu için, Karabükü, demir-çelik sektörü içerisindeki ehemmiyetine ve yerine uygun olarak tetkik etmiştir, elde ettiği sonuçlarla, çok kısa sürede çok etkili bir çözüm önerisiyle hükümete getirecektir ve Karabük, bugünkü sıkıntılardan inşallah kurtulacaktır.

Bir noktayı da bu vesileyle ifade etmeliyim. Özelleştirme kapsamında demir-çelik sektörü bugüne kadar en fazla başarılı olması gereken özelleştirmelerden birini oluşturmuştur. Bildiğiniz gibi, Sıvas Demir-Çelik devredilmiştir. İsdemir, zaten, yakın bir geçmişte devredilmiştir. Şu anda,       demir-çelik sektörünün içerisinde sadece Divhan'da bir madenimiz vardır. O da, şu ana kadar Karabük'e bütün maden cevherini hiçbir tahsilat yapmaksızın ödemektedir ve cevheri sevk etmektedir. Bu konuda -bana bağlı olduğu için arz ediyorum sayın milletvekilleri- Divhan yönetimine kesin talimat verdim, tahsilatta karşılaşılmış zor durumları gerekçe göstererek herhangi bir şekilde cevher sevkinde ihmale sebebiyet verilmeyecektir. İşletilmesi için, Divhan, cevherini sevk edecektir; yine, Sayın Ulaştırma Bakanımızın talimatıyla demiryolları taşımaya devam etmektedir; Enerji Bakanımızın talimatıyla da KEDAŞ enerjisini temin etmektedir.

Biraz evvel Sayın Eren'in anlattıklarını hiç şüphesiz ki Karabüklü vatandaşlarımız izlediler. Elde ettikleri izlenimlerle benim şimdi arz ettiğim malumatı karşılaştırarak işin doğrusunu bu kefede tartacaklardır.

Hepinize saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Gündemdışı üçüncü söz, Nazım Hikmet'in vatandaşlık işlemleri hakkında söz isteyen Bursa Milletvekili Sayın Ali Arabacı'ya aittir.

Buyurun Sayın Arabacı. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

3.- Bursa Milletvekili Ali Arabacı'nın, Nazım Hikmet'in vatandaşlıktan çıkarılma kararının uygulanması sırasında yapıldığı iddia edilen hukukdışılığa ilişkin gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı

ALİ ARABACI (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, altmışbir yıllık yaşamında ömrü kadar hapis yemiş, en verimli gençlik ve olgunluk döneminin onbeş yıla yakın zamanını hapishanelerde geçirmiş, geriye kalan ömrünü ise yurt özlemiyle yana yana sürgünde geçirmiş dünyaca ünlü ozanımız Nazım Hikmet'in vatandaşlıktan çıkarılma kararının uygulanması sırasında yapılan hukukdışılığı dile getirmek için söz aldım.

Nazım Hikmet öleli neredeyse kırk yıl oluyor; ama, ne hapis unutturdu Nazım'ı ne yasaklar ne de sürgün. Ölümün de gücü yetmedi Nazım'ı unutturmaya. Onun şiirleri, oyunları ve romanlarının yer aldığı eserler şimdi, baskı üstüne baskı yapıyor kendi yurdunda ve dünyanın birçok yerinde; ama, kendisine yapılan haksızlık devam ediyor. Şiirleri besteleniyor, konserlerde şiirlerinden yapılmış besteler, şarkılar okunuyor, çalınıyor. Yaşamı ve eserleriyle ilgili belgeseller hazırlanıyor. Unesco, Nazım Hikmet'in doğumunun 100 üncü yılını, yani, 2002 yılını, Nazım Hikmet Yılı olarak kutlama hazırlıkları yürütüyor; ama, değer bilmezlik devam ediyor.

Nazım'ın vatandaşlığı yine Türkiye'nin gündeminde, haklı olarak gündemde, güçlü olarak gündemde, hukuku, sanatı, vefayı ve sevgiyi arayanların gündeminde.

Değerli milletvekilleri, İçişleri Bakanlığının Nazım Hikmet'in yurttaşlığı konusundaki son uygulaması, hukuk devleti için tehlikeli gelişmeleri de beraberinde getirecek niteliktedir. Bilindiği gibi, Nazım Hikmet, 1951 yılında, alelacele alınmış bir Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaşlıktan çıkarılmıştır. Karara konu olan isim, Nazım Hikmet Ran'dır. Oysa, Nazım'ın nüfus kütüğündeki ismi Mehmet Nazım Ran'dır. Anlaşılan o ki, bu örtüşmezlik nedeniyle, 8 Mart 2002 tarihine kadar, nüfus kütüğünde vatandaşlıktan ıskat kararı tescil edilememiştir. Ellibir yılda bu işlemle ilgili olarak neler yapıldığını, neler yapılmadığını tam olarak bilmiyoruz; ama, Nazım Hikmet'in vatandaşlık haklarını yeniden alması yolundaki istem, kamuoyunda büyük bir yoğunlukla yaşanırken, İçişleri Bakanlığının son uygulaması tam bir hukuk karmaşasına yol açmıştır. Sayın Bakanın yaptığı açıklamaya göre, olay, MERNİS Projesiyle ilgili genelgenin uygulanması sırasında karşılaşılan bir veri hatasının düzeltilmesinden ibarettir. Bakanlar Kurulu kararında adı geçen Nazım Hikmet Ran ile İstanbul Kadıköy nüfus kayıtlarındaki Mehmet Nazım Ran'ın aynı kişi olduğunu belirten İstanbul 16 ncı Asliye Hukuk Mahkemesi kararı dayanak yapılarak, ellibir yıldır yerine getirilemeyen kütükten düşme kararı nihayet yerine getirilmiştir; ama, hukuk çiğnenerek, yeni bir yanlışlık yapılarak; çünkü, Bakanlar Kurulu kararındaki isim yanlışlığı basit bir veri hatası olarak ele alınmış, bir genel müdürlük işlemine konu yapılmıştır. Böylece, İçişleri Bakanlığı, Bakanlar Kurulunun 1951 tarihli kararındaki maddî hatayı, bizzat düzelterek uygulamış olmaktadır. Oysa, bu maddî hatanın düzeltilmesi, ancak ve ancak, Bakanlar Kurulunun yeni bir karar almasıyla mümkün olabilir. Nitekim, Türk Vatandaşlığı Yasasının 44 üncü maddesi, açıkça "bu Kanuna göre alınan kararlarda maddî bir hata bulunduğu sonradan anlaşılırsa, bu kararı veren makam, düzeltme veya değiştirme kararı alabilir" hükmünü getirmiştir; uygulama da hep bu yönde olmuştur.

Görülen o ki, İçişleri Bakanlığı, kendini Bakanlar Kurulu yerine koyarak, sözümona, basit bir veri hatasını düzelterek, ıskat kararının tescilini gerçekleştirmek istemiştir. Hiçbir bakanlık, Bakanlar Kurulunun yerine geçerek, Bakanlar Kurulunun irade ve yetkisini kullanamaz. Tescil işlemiyle ilgili emri İçişleri Bakanı vermiş olsa dahi, işlem hukuka ve yasaya aykırıdır.

Bakan, tüm bakanlık teşkilatı ile bakanlığa bağlı ve bakanlıkla ilgili kuruluşların işlem ve hesaplarını hem yerindelik hem de hukuka uygunluk açısından denetlemekle yetkili ve görevli kişidir. Hal böyleyken, Sayın Bakan, emrindeki bir genel müdürlüğün hukuka aykırı uygulamasını uygun bulan ve savunan bir açıklama yapmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu olay, tek kelimeyle hukukun çiğnenmesidir, yetki gasbıdır ve demokratik hukuk devletiyle bağdaştırılması mümkün değildir. İdarî vesayet yetkisinin tersyüz edilmesine, aşağıdan yukarıya işlemesine göz yumulamaz. Devlet yönetiminde kural tanımazlığı ve anarşiyi davet anlamına gelen bu hukuka aykırı işlemin derhal geri alınması gerekir. Hukuk, bir anlamda biçimdir. Şekle aykırı işlem yoklukla maluldür. İşlemin geri alınması halinde, sorun, Vatandaşlık Kanununun 44 üncü maddesine göre Bakanlar Kurulunun önüne gelecektir. Esasında, sorunu, çözüm için zaten Bakanlar Kurulunun önünde saymak gerekir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlar mısınız.

ALİ ARABACI (Devamla) - Nazım Hikmet, ömrü boyunca uğradığı haksızlıklardan, haklı olarak hep şikâyetçi oldu; ama, sorun, Nazım Hikmet sorunu değildir, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin hukuk devleti olması sorunudur.

Zeynep Oral'ın dediği gibi, nüfus müdürlüklerinde, nüfus kütüklerinde Nazım Hikmet'in ölümünü ya da yurttaşlıktan atılışını tescil ettirmek beyhude çaba. Bu millet var oldukça, yeryüzünde Türkçem konuşuldukça, Nazım Hikmet, bu dilin ve bu halkın en namuslu şiirlerini yazmış insan olarak yaşayacak; direnişte, umutta, aşkta, hasrette, ayrılışlarda ve yaşama sımsıkı sarılışlarda yaşayacak; yurttaşım olarak yaşayacak ve yurttaşımız olması ona değil, ancak, bize itibar sağlayacak. Hukuka aykırı işlemi düzeltmek zorunda oluşumuz bir yana, asıl önemli olan, Nazım Hikmet'in yurttaşlık hakkını iade ederken, kendi itibarımızı da yeniden kazanacağımız gerçeğidir.

Bu doğrultuda, İçişleri Bakanlığının ve Bakanlar Kurulunun gerekli adımları atmasını diliyor, saygılar sunuyorum.

Sağ olun. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Arabacı.

Gündemdışı konuşmayı yanıtlamak üzere, İçişleri Bakanı Sayın Rüştü Kâzım Yücelen; buyurun. (ANAP Sıralarından alkışlar)

İÇİŞLERİ BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Bursa Milletvekili Sayın Ali Arabacı'nın gündemdışı yapmış olduğu konuşmaya cevap vermek üzere huzurlarınızdayım.

Evvela belirtmek istiyorum ki, Nazım'ı, 5 dakikada, 20 dakikada anlatmak mümkün değil; dünyaya mal olmuş, sanatı, sanatçı kişiliği tartışılmayacak bir şahsiyettir.

Ancak, burada, teknik bir konu gündeme geldiği için, sanıyorum, Sayın Ali Arabacı'nın da yeterli bilgileri alamadığını düşünerek, sadece teknik konuda, hukuk çerçevesinde kalarak açıklama yapmak istiyorum.

Hep, her zaman söylüyorum; Türkiye, hukuk devleti. Hukuk da hepimize lazım; Ali Arabacı'ya ne kadar lazımsa bana da o kadar lazım; hepinize, her zaman, her yerde de lazım olabilir. Onun için, Nazım'ı, bir nüfus memurunun yaptığı işleme sığdırmanın veya bir nüfus memurunun, yine, bir hukuk devletinde, kanunların kendisine yüklediği görevler çerçevesinde yaptığı işlemden ötürü, burada, onu içpolitika malzemesi yapmanın yanlış olduğunu hep söyleyegeldim.

Onun için, olayları, şöyle, baştan alarak; ben, bir kere, İçişleri Bakanı olarak, bu konularda, bu işlemler için talimat veren değil, işlemlerin hukuka uygun olup olmadığının, yapılıp yapılmadığının gözetimini yapan bir kişi olarak bu gözlemimi sizlerle paylaşacağım.

Nazım Hikmet Ran, 1312 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanununun 10 uncu maddesi uyarınca, 25.7.1951 tarih ve 13400 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla, Türk vatandaşlığından ıskat edilmiş. Nüfus kütüklerinde, Nazım Hikmet Ran adına bir kayıt yok. Eğer, hiç kimse Nazım Hikmet Ran konusunu gündeme getirmese, Nazım Hikmet Ran hakkında alınan ıskat kararı, nüfus memurluğunca herhangi bir işleme tabi tutulmayacak.

MERNİS Projesini biraz sonra birazcık aktaracağım; ancak, MERNİS Projesi uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numaraları verilmesi ve hatalı kayıtların düzeltilmesiyle ilgili olarak, Türkiye genelinde, 11.6.2001 gün ve 2001/17 numaralı bir genelge yayımlanmış. 28.1.2002 tarih, 14668 sayılı bir yazıyla da, bu genelge hatırlatılarak, 30 Mart 2002 tarihine kadar Türkiye çapındaki veri hatalarının düzeltilmesi istenilmiş.

Nazım Hikmet Ran hakkında alınan ıskat kararı nüfusa gönderilmemesine ve nüfusla ilgili herhangi bir işlem yapılmamasına karşın, biraz önce gündemdışı konuşma yapan Sayın Ali Arabacı'nın da söylediği gibi, İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesinde bir babalık davası açılmış. Bu babalık davası, İstanbul 16. Asliye Hukuk Mahkemesinin esas 977/240, 978/23 sayılı kararı gereğince ve bu karar irdelendiğinde, Mehmet Nazım Ran ile Nazım Hikmet Ran'ın aynı kişi olduğu ve 1963 yılında, yurt dışındayken öldüğü, mahkeme kararıyla karar altına alınmış.

Bu da yeterli değil. Ayrıca, münhasıran bu olayla ilgili olmak üzere, kızkardeşi Samiye Yaltırım, Nazım Hikmet Ran hakkında Bakanlar Kurulunca verilen 25.7.1951 gün ve 13400 sayılı kararın iptali için açmış olduğu iptal davasına ilişkin Ankara 2. İdare Mahkemesi kararı ve bu karar karşılığı açılan Danıştay 10. Dairesi kararında da, kardeşinin Nazım Hikmet Ran olduğu ve nüfus kayıtlarındaki Mehmet Nazım Ran ile aynı kişi olduğu, beyanlarıyla doğrulanmaktadır. Yani, 1951 yılında alınan Bakanlar Kurulu kararı kendiliğinden nüfusa gelmemiş; hepimize lazım olan hukukun çerçevesinde, iki mahkeme kararı da nüfus memurluğuna intikal etmiş. Bizim genelgelerimiz doğrultusunda da, İstanbul İli Kadıköy İlçesinde Şubat 2002 sonuna kadar yapılan çalışmalarda, Bakanlar Kurulunun 25.7.1951 tarih ve 3/13401 sayılı Kararıyla Türk vatandaşlığından ıskat edilen Mehmet Nazım Ran'ın -Nazım Hikmet'in- ıskat kararının, aile kütüğünün kayıtlı bulunduğu İstanbul İli, Kadıköy İlçesi, Feneryolu Mahallesi, cilt 9, kütük sıra numara 657, birey sıra numara 3'e tescil edilmediği, nüfus memurunun MERNİS Projesi çerçevesinde yapmış olduğu araştırma neticesinde anlaşıldığı için, hakkında, MERNİS Projesinin sağlıklı bir şekilde uygulanabilmesi için VGF-90 numaralı form düzenlenmiştir.

Şimdi, bu MERNİS Projesi nedir, onu da söyleyelim de bu husus açıkta kalmasın; çünkü, bu sene tekrar gündemimizi yoğun meşgul edecek, bu sene bu projeyi bitireceğiz.

MERNİS Projesi, kısaca; ülkemizin nüfus kayıtlarını bilgisayar ortamında tutmak, kurulacak on-line sistemi sayesinde iller ve ilçeler arasında hızlı ve doğru haberleşmeyi sağlamak, kişilere verilecek ve değiştirilemeyecek olan tek bir kimlik; yani, Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasıyla, vatandaşların kayıtlarının mükerrerliğe meydan verilmeden tutulması ve yine, verilecek kimlik numarasının, vergi, güvenlik, askerlik, sosyal güvenlik ve benzeri alanlarda kullanılmasını sağlayacak, kurumlararası bilgi akışının doğru, güvenilir ve hızlı bir şekilde olmasını temin etmek; kişilere verilecek tek bir kimlik numarasının, yukarıda belirtilen devlet hizmetleri alanında tüm kamu kurum ve kuruluşları tarafından birlikte kullanılmasını sağlayarak, tüm vatandaşların ödev, hak ve sorumlulukları açısından kayıtlarının düzenli tutulmasının ve izlenmesinin teminidir.

Projeyle, kısaca özetleyeceğim, dört başlık altında toplayacağım hususlar amaçlanmıştır. Bunlardan birincisi, halen kütük sistemine göre tutulan nüfus kayıtlarını bilgisayar ortamına aktarmak ve bilgisayar ortamında tutmak.

İkincisi, bankalarda olduğu gibi, kurulacak on-line sistemiyle bu kayıtları merkezdeki bilgisayara aktarmak ve ilçeleri birbirine bağlamak.

Üçüncüsü, her Türk vatandaşına bir kimlik numarası vererek, tüm resmî iş ve işlemlerde söz konusu numaranın kullanılmasını sağlamak.

Dördüncüsü, kişiler ile resmî kurum ve kuruluşların, ihtiyaç duydukları kadar bilgi ve belgeyi anında temin etmelerini sağlamaktır. Tabiî, bunları da, bilgileri doğru olarak işlemekle yapabilecektir.

Nüfus memuru da, bu çerçevede -MERNİS Projesi çerçevesinde- iki mahkeme kararını esas alarak, mahkeme kararlarının doğrultusunda bir maddî hatayı düzelterek kayıt tutmuştur.

Şimdi ne olmalıdır; dileğiniz şu olabilir: Bir kere, vatandaşlığa tekraren alınması alınmaması hususu hukuken gündeme getirilmez; çünkü, vatandaşlığa alınması için kişinin kendisinin müracaat etmesi gerekir. Nüfus memurunun burada yaptığı, bir kayıt düşmektir; Bakanlar Kurulunun verdiği kaydı buraya işlemektir.

Bakanlar Kurulu 1951yılında bir karar almıştır. Bakanlar Kurulu, toplanır, bir karar daha alır, 1951 yılındaki kararı iptal eder. O zaman nüfus memuruna düşen görev, bu iptal kararını da, Bakanlar Kurulunun 1951 yılında aldığı kararı iptal eden kararına istinaden düşmüş olduğu şerhi; yani, kaydı,nüfustan silmek olmalıdır.

Bu kayıt hiç çıkmasaydı, Mehmet Nazım Ran diye bir kişinin ölüm kayıtlarına da rastlanmasaydı -1963 yılında Nazım Hikmet Ran öldü, bu da mahkeme kayıtlarıyla var- o nüfus kaydı dünya durdukça açık mı kalacaktı; muhakkak, bu maddî hata bir yerde düzeltilecekti.

Onun için, bu konuda, tabiî, üzülen arkadaşlarımız olur, bu konunun düzeltilmesini isteyen arkadaşlarımız olur; ama, buradaki hissiyatımızı bunların dışında tutup ve hukukun hepimize lazım olduğunu düşünerek bu çerçevede işlem yapılmasını istersek, karşılıklı, ne kurumları yıpratırız, ne kişileri kırarız; bu konudaki isteğimizi açık seçik beyan ederiz. Hükümet de bu serzenişinizi duyar, Sayın Başbakana da talep edersiniz aynı şekilde; Bakanlar Kurulu, toplanır, bu konuda bir karar alır ve bu işlemi, nüfus memuru, sizin söylediğiniz ölçüde tekrar yapar.

Öyle bir karar alındığı zaman, nüfus memuru yapmazsa, onu gözetmek, onu gözlemek yine benim görevim. Ben burada, sizin söylediğiniz gibi, İçişleri Bakanı olarak, filanca nüfus kaydına bu şerh düşüldü mü düşülmedi mi, bunu talimatlandıracak birisi değilim. İnşallah, ileride, bakanlık nasip olur da yaptığı zaman, bunun böyle olmadığını değerli konuşmacımız da görür. Ben, burada, Nazım Hikmet'in sanatını, sanatçı kişiliğini dışarıda bırakarak, sadece bir hukukî işlemi anlatmaya gayret ettim. Yoksa, o, sanatı ve sanatçılığı bütün dünya insanlarınca takdir edilen ve bütün dünya insanlarına mal olmuş bir sanatçıdır. Bunun da bilinmesini istiyorum.

Yüce Meclise bu vesileyle saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşlarına devam ediyoruz.

Genel Kurul gündeminde bulunan yasama dokunulmazlığına ilişkin dosyalardan;

Gündemin 123 üncü sırasında yer alan Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi'ye ait 3/397 esas nolu ve

Gündemin 42, 43, 44, 45, 46, 105, 120, 148 ve 175 inci sıralarında yer alan İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın'a ait 3/371, 3/307, 3/393, 3/395, 3/396, 3/413, 3/346, 3/465, 3/509 esas nolu dosyalar ile

Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonda bulunan Ağrı Milletvekili Musa Konyar'a ait 3/587 esas nolu dosya,

4616 sayılı Kanun yönünden değerlendirilmek amacıyla Başbakanlık tarafından geri istenmiştir.

Dosyalar hükümete geri verilmiştir.

Bilgilerinize sunulur.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

 

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.- Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz ve 20 arkadaşının, madencilik sektörünün sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/269)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemiz, dünyanın en zengin yeraltı kaynaklarına sahip olmasına rağmen, son yıllarda hükümetlerin uyguladığı yanlış politikalar sonucu, üretmek ve yatırım yapmak yerine, dışarıdan satın alma, yani ithalat yolları tercih edilmiştir. Yeraltı zenginliklerimiz olan madenlerimizin aranıp, bulunması ve üretilmesi ile ihracat yapılmasına imkân sağlayacak politikalar üretmek maksadıyla, Anayasanın 98 inci maddesi ve TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince, Meclis araştırması açılmasını saygılarımla arz ederim.

1- Hüseyin Karagöz

(Çankırı)

2- Ali Gören

(Adana)

3- Veysel Candan

(Konya)

4- Osman Yumakoğulları

(İstanbul)

5- Lütfü Esengün

(Erzurum)

6- Rıza Ulucak

(Ankara)

7- Sacit Günbey

(Diyarbakır)

8- Mustafa Geçer

(Hatay)

9- Latif Öztek

(Elazığ)

10- Mustafa Niyazi Yanmaz

(Şanlıurfa)

11- Ahmet Karavar

(Şanlıurfa)

12- Mustafa Kamalak

(Kahramanmaraş)

13- Fethullah Erbaş

(Van)

14- Hüsamettin Korkutata

(Bingöl)

15- Mehmet Batuk

(Kocaeli)

16- Fahrettin Kukaracı

(Erzurum)

17- Lütfi Doğan

(Gümüşhane)

18- Süleyman Arif Emre

(İstanbul)

19- Bahri Zengin

(İstanbul)

20- Ömer Vehbi Hatipoğlu

(Diyarbakır)

21- Aslan Polat

(Erzurum

)

Genel Gerekçe:

Madencilik, insanlık tarihiyle birlikte başlar. Tarihin her döneminde insanlar için vazgeçilmez öneme sahip olmuştur ve yaşamımızın her alanına derinlemesine işlemiştir.

İnsanoğlu, doğumundan ölümüne kadar geçen zaman içerisinde madenler ve madencilik ürünleriyle aralıksız haşır neşir olmuştur.

Bugün, geri kalmış ya da gelişmekte olan ülkelere baktığımızda, hemen hemen tamamının tüm dünyayı saran sanayi devrimine ve bu anlamda sanayileşmeye uzak kalan ülkeler olduğu görülmektedir.

Ülkemizin, madencilik ve buna dayalı sanayi açısından, henüz tabiri yerinde ise, emekleme aşamasında olduğu görülmektedir.

Bugün, Türk madenciliği ve buna dayalı sanayi ve metalürji, zengin yeraltı kaynaklarının varlığı karşısında özlenilen, en azından beklenilen bir yerde değildir.

Ülkemizdeki maden yataklarından bor, altın, mermer, ferrokrom, gümüş, kömür, petrol vb son yıllarda yapılan arama faaliyetleri hızla artmaya başlamış ve kıymetli maden varlığı açısından dünyanın sayılı ülkeleri arasına katılmıştır.

Ülkemiz gerçekten tüm dünyayı besleyebilecek maden yataklarına sahip ender; ancak, sahip olduğumuz kaynakları işleyecek teknoloji ve tesisler açısından bir o kadar fakir bir ülkedir.

Özellikle maden kaynaklarının işletilmesi açısından yabancı ülke sermayesinin ülkemize bakış açısı her zaman bir sömürge ülke olarak kalmış, sahip olduğumuz kaynakların yanına bir sanayi tesisi kurma yolunu benimsememiştir. Üstelik bu yöndeki yerli sermaye girişimcilerin önü kesilmeye çalışılmıştır.

Üretim olmadan kalkınma ve gelişme sağlanamıyor. Yıllardır üretiyormuş gibi yapıyoruz; ama, gerçekten üretemiyoruz, üretmeye imkân vermiyoruz. Son yıllarda uygulanan yanlış politikalar sonucu üretimden, yatırımdan uzaklaştırıldık. Tarımda, sanayide ve madende dışarıya bağımlı kılındık.

Üretim ve yatırım yapmadan dışarıya bağımlı hale gelen ülkemiz nasıl ayakta durmaktadır?.. Tamamen borçla. Öyle ki, artık, iç ve dış borç toplamımız gayri safî millî hâsılaya eşitlendi hatta onu da geçti.

Ülkemizdeki pek çok sektörde olduğu gibi maden sektörünün de araştırılması ve işletilmesi noktasında önemli sorunları vardır. Bu sorunların tespiti ve çözüm yollarının araştırılması, maden sektörüne gerekli aktivitenin kazandırılması maksadıyla bu araştırma önergemizi vermiş bulunuyoruz.

BAŞKAN - Önerge bilgilerinize sunulmuş olup, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkereleri vardır okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1.- TBMM Başkanı Ömer İzgi'nin, Tunus Meclis Başkanı Fouad Mbazaa'nın davetine icabetle Tunus'a yapacağı resmî ziyarete katılacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1025)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin, Tunus Meclis Başkanı Fouad Mbazaa''un davetine icabetle, beraberinde altı milletvekilinden oluşan Parlamento heyeti olduğu halde Tunus'a resmî ziyarette bulunması Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun 19 Mart 2002 tarihindeki 75 inci Birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

        Ömer İzgi

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

Milletvekilleri isim listesi:

   Adı Soyadı:

 

Seçim İli:

Mehmet Ali Bilici

(Adana)

 

İsmail Özgün

(Balıkesir)

 

Mehmet Sadri Yıldırım

(Eskişehir)

 

Süleyman Metin Kalkan

(Hatay)

 

Ahmet Arkan

(Kocaeli)

 

İsmail Çevik

(Nevşehir

 

)                      

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının diğer tezkeresini okutup, oylarınıza sunacağım:

2.- TBMM Dışişleri Komisyonunu temsilen bir üyenin, İspanya Parlamentosu Kalkınma ve Uluslararası İşbirliği Komisyonu Başkanı M.Jesus Lopez-Medel Bascones'in daveti üzerine Madrid'te yapılacak Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği Üye Ülkeleri Kalkınma ve Uluslararası İşbirliği Komisyonları Başkanları Konferansına katılmasına ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/1026)

                                                                                                  21 Mart 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

İspanya Parlamentosu Kalkınma ve Uluslararası İşbirliği Komisyonu Başkanı M. Jesus Lopez - Medel Bascones'in daveti üzerine, Avrupa Birliği aday ülkeleri parlamentolarının ilgili komisyon başkanlarının da katılacağı 11-12 Nisan 2002 tarihleri arasında Madrid'de yapılacak olan Avrupa Parlamentosu ve Avrupa Birliği Üye Ülkeleri Kalkınma ve Uluslararası İşbirliği Komisyonları Başkanları Konferansına TBMM Dışişleri Komisyonunu temsilen bir üyesinin katılması hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

        Ömer İzgi

           Türkiye Büyük Millet Meclisi

            Başkanı

BAŞKAN - Tezkereyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

3.- Turizm Bakanı Mustafa Rüştü Taşar'ın Suriye'ye yaptığı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/ 1027)        25.3.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Turizm Bakanı Mustafa Rüştü Taşar'ın, 10-14 Şubat 2002 tarihlerinde Şam'da yapılan Türkiye-Suriye 5 inci Dönem Turizm Karma Komisyonu Toplantısına katılmak üzere bir heyetle birlikte adı geçen ülkeye yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                                                                                  Bülent Ecevit

                                                                                                         Başbakan

Liste:

Hakkı Oğuz Aykut                                (Hatay)

Mehmet Güneş                                (Şanlıurfa)

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; önce okutacağım, sonra oylarınıza sunacağım:

V.- ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 286 ncı sırasında yer alan 770 sıra sayılı Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının bu kısmın 9 uncu sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

                                                                                                        25.3.2002

Danışma Kurulu Önerisi

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 286 ncı sırasında yer alan 770 sıra sayılı Her Türlü Irk Ayrımcılığının Ortadan Kaldırılmasına İlişkin Uluslararası Sözleşmenin Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının, bu kısmın 9 uncu sırasına alınmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

 

Ömer İzgi

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

 

Aydın Tümen

 

 İsmail Köse

 

DSP Grubu Başkanvekili

 

MHP Grubu Başkanvekili

 

Ali Rıza Gönül

 

İbrahim Yaşar Dedelek

 

DYP Grubu Başkanvekili

 

ANAP Grubu Başkanvekili

 

Mehmet Ali Şahin

 

Veysel Candan

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

 

SP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Alınan karar gereğince, sözlü sorular ile diğer denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce yarım kalan işlerden başlayacağız.

VI.- KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.- İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanun Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı: 786) 

BAŞKAN - Komisyon ?..Yok.

Ertelenmiştir.

Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Anayasa, İçişleri ve Adalet Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden  devam edeceğiz.

3. - Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Anayasa, İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları  (1/960) (S. Sayısı : 839) (1)

BAŞKAN - Adalet Komisyonu Başkanımız Sayın Karaa hazır.

Hükümet hazır.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz...

TURHAN GÜVEN (İçel)- Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz...

BAŞKAN - Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Efendim, oylamaya geçildikten sonra istenen talebin yerine getirilmeyeceğini siz de biliyorsunuz

VEYSEL CANDAN (Konya)-  Ne demek efendim,önceden söyledik...

BAŞKAN - Hayır efendim..

TURHAN GÜVEN (İçel)- Geçen defa bu talep vardı, geçen defa...

BAŞKAN - Sayın Güven, siz de biliyorsunuz ki, yeni bir birleşim açıldı; o talep, orada kaldı.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Talep düşüyor yani... Hayret bir şey!..

BAŞKAN - 1 inci maddeyi okutuyorum:

ÇEŞİTLİ KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN

KANUN TASARISI

MADDE 1. - 10.6.1949 tarihli ve 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 29 uncu maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Kaymakamlığa sadece mülkî idare amirliği hizmetleri sınıfından olanlar vekâlet edebilir."

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Yaptığı yanlışı anlat.

                               

(1) 839 S. Sayılı Basmayazı 21.3.2002 tarihli 77 nci Birleşim Tutanağına eklidir.

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Şimdi, yanlışın nesini anlatayım ben; onun için vazgeçtim; ama, şu kanun tasarısının yanlışından başlayalım.

Sayın milletvekilleri, Doğru Yol Partisi Grubu adına, hepinize sevgi ve saygılar sunuyorum.

(DSP sıralarından "doğruyu hep siz biliyorsunuz" sesi)

Öğreteceğim daha... Sizin daha üç dört ay vaktiniz var, sonra öğrenme imkânınız kalmayacak; onun için dikkat edin, öğrenin.

Şimdi, evvela, kanun tasarısının başlığından başlayalım. Bu kanun tasarısını, elbette, hükümet hazırladı; fakat, kanun tasarısı içinde, o kadar çok değişik kanunları, o kadar çok değişik bakanlıkları ilgilendiren maddeler var ki, Adalet Bakanlığının neden bu işe girdiğini anlayamadım. Tasarıda, Dernekler Kanunu var, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu var, İl İdaresi Kanunu var, Basın Kanunu var, Devlet Memurları Kanunu var. Şimdi, tamam, işi aceleye getirelim, çıkaralım, bazı kanunları bir çırpıda geçirelim; adı da olsun uyum kanunu. Ancak, başlık çok enteresan; cumhuriyet tarihinde hiç görülmeyen bir ibareyle başlıyor: "Çeşitli Kanunlarda..." Çeşitli kanunlar... Lügatı açıp bakıyorsunuz "çeşit" ne manaya geliyor... Değerli milletvekilleri, kanunun çeşidi olmaz. Yani, bir dükkâna girdiniz de -adam kumaş mı satıyor- "şu çeşitlerini bir görelim" der gibi, kanunun çeşidinden mi bahsedeceksiniz?..

Şimdi, bakın, Adalet Bakanlığında Kanunlar Genel Müdürlüğü vardır. Kanun tasarısı hazırlanırken, bu işi bilen arkadaşlar orada toplanır ve çok ciddî bir hazırlık yapılır. Bakanlıkların görüşü alınır ve bakanlıkların görüşü kanun tasarısı içine yansıtılmaya çalışılır; sonra da, o kanun tasarısı Meclise sevk edilir. Ben, bugüne kadar -aşağı yukarı kırk senedir bu mesleğin içindeyim- böyle bir kanun tasarısı başlığı görmedim. "Bazı kanunlar" deseniz belki daha doğru olur; ama, o da aceleye getirilmiş bir ifadenin dışında bir şey sağlamaz.

Şimdi, bakınız, 1 inci madde... Adalet Bakanlığı bunu 1960'larda çözdü. Nedir bu 1 inci madde: Türkiye'de kaymakamlık makamına, artık, sadece mülkî idare amirliği hizmetleri sınıfından olanlar gelecektir; doğru. 1- Kaymakamın olmadığı ahvalde, orada, öğrenimi yeterli olmayan; fakat, devair içinde bulunan bir kişi, bazen, kaymakama vekâlet ediyor. 2-  Sivil bir yönetim içinde, orada, askerî bir kişinin sivil yönetime vekâlet etmesi uygun görülmemiş olabilir.

Bakın, Adalet Bakanlığı ne yaptı: 1960'lı yıllarda, cumhuriyet savcılarının yerine başkâtipler bakardı -belki, bilgi düzeyleri, bir hukuk fakültesi mezunu olmadıkları için daha değişik olabilir; ama, fevkalade yüksek olanlar da vardı- bu kaldırıldı; "cumhuriyet savcısının yerine cumhuriyet savcısı bakar" denildi ve tam kırkiki senedir de bu uygulama devam ediyor. Yine, bizim başkâtip dediğimiz, şimdi, yeni adı yazı işleri müdürü, sorgu hâkimliği kurumu vardı, onun yerine bakardı, o da kaldırıldı; yani, müstantik sınıfının yerine bir ilkokul mezunu olan arkadaşımız bakmasın denildi.

Bütün bunları Adalet Bakanlığı kırk sene evvel yaptı. Şimdi, kaymakamlığa, mülkî idare amirliğine o sınıftan birinin gelmesi isabetli bir düzenleme olmuştur; fakat, bu kanun tasarısını -biraz evvel de ifade ettim- kim düzenliyor, Adalet Bakanlığının mülkî idare  hizmetler sınıfıyla ne alakası var?! Bakanlıklar, beraberce oturup bir inceleme yapmışlar, bir araştırma yapmışlar getirmişlerse... Bunu bilmiyoruz, elimizde böyle bir şey yok; ama, görünen odur ki, Türkiye'de, kanun yapma tekniği gittikçe kaybolmaya başlamıştır, Türkiye'de, kanun yapımında, gereken dikkat ve önem verilmemektedir ve bu, ileride, telafîsi mümkün olmayan birtakım sorunları da beraberinde getiriyor. Af niteliğinde gibi görünen bir kanun çıkarıldı, bakın, halen, yerine getirilen bir madde yok. Bir Anayasa değişikliği yapıldı, halen 450 nci maddeyi yerine getiren bir madde yok. Peki, ne zaman getireceksiniz? Uyum kanunu işte... Ölüm cezasını kaldırdınız adi suçlarda, yerine ne koydunuz; onu getirin, uyum kanunu işte o kanun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Güven, toparlar mısınız efendim.

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Bu nedenle, pek acil olmayan birtakım kanunları; yani, cezaevlerinde çalışan insanların eğitimi konusu gibi kanunları getirmek yerine, çok acil olan kanun tasarıları getirilse, görüşülse...

Biliyorsunuz, Yargıtayın en son verdiği hapsen tazyik kararından ötürü binlerce dosya var, mağdur edilen binlerce vatandaşın mağduriyetini giderecek olan kanun tasarıları gelse daha iyi olur diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP, AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Güven.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Faruk Çelik; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA FARUK ÇELİK (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde AK Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 57 nci hükümet, diğer hükümetlere kıyasla daha çok kanun çıkarmıştır, bu doğrudur; yalnız, aslolan kanun çıkarmak değil, çıkan kanunların kalitesi ve bu kalitenin insan yaşamına yansımasıdır. Oysa, çıkarmakla övündüğünüz bu kanunlarla, toplumun hiçbir derdine deva olamadığınız gibi, aksine, sorunların daha da büyümesine sebep olmaktasınız. Bankalar Yasası, Kira Yasası, Sosyal Sigortalar Yasası gibi yasalarla, Meclisi, âdeta yazboz tahtasına çevirdiniz.

Geçen hafta Meclisten geçirdiğiniz İstihdamı Artırma Yasası ise, hükümet olarak, reel sektörün sorunlarına ne kadar uzak olduğunuzu göstermektedir. Güven ortamının ve hükümete güvenin olmadığı, moralden yoksun, vergi mevzuatına boğulmuş, üretemeyen ve pazar bulamayan reel sektörden istihdama nasıl katkı beklersiniz; fakat, derde deva olmayan bir yasa tasarısı, maalesef, geçen hafta yine bu Meclisten geçerek kanunlaştı.

Değerli milletvekilleri, bugün, yine, önümüze, bir şeyler yapıyoruz görüntüsü vermek için, birçok temel kanundan, âdeta cımbızla çekilerek birbirleriyle ilgisi olmayan 7 maddeye derç edilmiş bir tasarı getirildi önümüze. Bir şeyler yapıyoruz görünmek için değil, gerçekten ihtiyacı karşılayacak, Ulusal Program çerçevesinde verilen taahhütlere cevap teşkil edecek, en önemlisi, insanımız hak ettiği için mevzuatımızda köklü değişim ve dönüşümlere ihtiyaç vardır. Bu tasarıyla bunların gerçekleşmesi söz konusu değildir.

Eğer, bu ve benzer tasarılarla Avrupa Birliğini aldattığınızı zannediyorsanız, bilmelisiniz ki, Avrupa Birliği, prensiplerini ortaya koymuş. "Noktası virgülüne ya uyarsınız ya da bu sevdadan vazgeçersiniz" diyorlar; yani, aldanan yok.

Bu tasarılarla, maksat, hükümet çalışıyor imajı  oluşturmaksa, bu durum, milleti ve dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisini oyalamak anlamına gelir ki, buna da hakkınızın olmadığı kanaatindeyim.

Tasarının 1 inci maddesiyle İl İdaresi Kanununun 29 uncu maddesine bir fıkra eklenmektedir; kaymakamlığa, sadece mülkî idare amirliği hizmetleri sınıfından olanlar vekâlet edebilir şartı getiriliyor. Bu maddeyle amaçlanan, Türkiye'nin sivilleşmesine katkıda bulunulmasının yanında, hiyerarşik yapıda uygulamada ortaya çıkan aksaklıkları gidermek ve daha sağlıklı bir yönetim ortaya koymaktır. Ayrıca, bu tasarının Avrupa Birliğine uyum sürecinin bir neticesi olduğunu hepimiz biliyoruz. Ancak, Türkiye'nin karmaşık mevzuat ve hantal bürokratik yapısının böyle palyatif değişikliklerle çözülemeyeceğini hepimiz bilmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, mülkî idare amirleri, 1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanunu gereği, nüfusa kayıtlı oldukları il sınırları içerisinde görev yapamamaktadırlar. Onlara vekâlet edecek olan daire müdürleri ise, genellikle, bulundukları il nüfusuna kayıtlı şahıslardan oluşmaktadır. Dolayısıyla, bu durum, 1700 sayılı Yasayla bir çelişki arz etmekteydi.

İkinci olarak, 2803 Sayılı Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 9 uncu maddesi gereği, kaymakamlara jandarma komutanları da vekâlet etmektedirler. Bu durum, sivil idare-askerî yönetici gibi bir görüntüyü ortaya koymaktaydı. Bu tasarının 7 nci maddesiyle, Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 9 uncu maddesinin ikinci cümlesinin hükmü ortadan kaldırılmaktadır. Dolayısıyla, bu düzenleme yerinde bir düzenlemedir.

Takriben bir yıldır, pratikte, uygulama bu yöndeydi; izinli olan ilçe kaymakamlığına ya komşu ilçe kaymakamı veya vali  muavinleri vekâlet ediyordu; getirilen bu maddede, fiilî duruma yasal bir kılıf geçirilmiş oldu.

Yalnız, Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde iklim koşulları ve ulaşım şartları dikkate alındığında, vekâlet etmede bazı sıkıntılar halen yaşanmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayın efendim.

FARUK ÇELİK (Devamla) - Kaldı ki, şu anda, aldığımız bilgilere göre de, 212 kaymakam kadrosu boşken, bu tasarıyla, vekâletteki daraltma, yeni sıkıntıları da beraberinde getirecektir.

Umarız ki, özellikle ülkemizin kırsalında yönetim boşluğuna fırsat vermeyecek maiyet memurları destekli bir yapılanma, Bakanlığımız tarafından bir an önce gerçekleştirilir.

Ayrıca, bildiğiniz gibi, kaymakamlar, halkımıza en yakın, devlet ve millet kaynaşmasının ana nüvesini oluşturacak devlet görevlileridir. Milletin değer yargılarını yaşayan ve milletin değer yargılarıyla çelişmeyen merhum Gaffar Okkan gibi yöneticileri, böyle kadroları boş bulundurarak değil, ülkenin her tarafına, dörtbir tarafına seferber ederek, devlet-millet kaynaşmasının gerçekleşmesine katkıda bulunmasını temenni ediyor; kanunun hayırlı olması dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çelik.

Saadet Partisi Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Hüsamettin Korkutata; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

SP GRUBU ADINA HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 839 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Saadet Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tasarının bu maddesi, 5442 sayılı İl İdaresi Kanununun 29 uncu maddesinde değişiklik yapmakta ve buraya bir fıkra ekleyerek, bu tasarıyla, bundan böyle, kaymakamlara, ancak, kaymakam veya vali muavinlerinin vekâlet etmesini getirmektedir.

Bu kanun, aslında, çok lüzumlu bir kanun. Bu kanun tasarısı, uyum kanunları içersinde değil -aslında, bu ülkenin çok zatî bir ihtiyacı olduğu için- çok daha önceden gelmeliydi; ama, ne acıdır ki, ancak uyum kanunları içerisinde getirilmiştir bu kanun tasarısı.

Dolayısıyla, biz, çıkaracağımız bu kanunu destekliyoruz; fakat, çok geciktiğini söylüyoruz ve bugüne kadar, bu vekâletten dolayı çile çekmiş, sıkıntı çekmiş, ıstırap çekmiş veya zarar görmüş insanların vebali, günahı, bunu geciktirenlerin sırtındadır diyoruz.

Değerli arkadaşlar, vekâlet müessesesi, yalnız, kaymakamlıklardan, valiliklerden ibaret değildir. Evet, şu anda, bilhassa bizim bölgemiz olan doğu ve güneydoğuda vekâlet çok azdır; ancak, izne gidenler, hasta olanlarda vekâlet vardır. Batıda vekâlet daha çok var; bunun bir hikmeti var  -daha fazla şeyler söyleyebilmek için çabuk çabuk söylüyorum- bunun hikmeti nedir değerli arkadaşlar: Bizim bölge, 4 üncü, 5 inci, 6 ncı durumdaki bir bölge; yani, ilk mezun olanlar, derhal bölgeye gönderiliyor. Bu insanlar, tecrübesiz insanlar. Elbette ki, orada, yavaş yavaş tecrübe kazanıyor; ama, bizim bölgenin, doğu ve güneydoğunun, her yerden çok gelişmeye, kalkınmaya, diyaloga, tecrübeli insanlara ihtiyacı var. Ben, bu durumun tersine olmasını istiyorum; aslında, 1, 2, 3 doğu ve güneydoğuda, gelişmekte olan bölgelerde olmalı; 4, 5, 6 diğer bölgelerde olmalı. Atanan insanlar, burada tecrübe kazandıktan sonra oraya gitmelidir; ama, maalesef, bugün, bunun tersi yapılmaktadır. Bu, çok yanlış bir şeydir.

Vekâlet, yalnız kaymakamlıktan veya valilikten ibaret değildir değerli arkadaşlar. Niye; çünkü, diğer müesseseler var. Bir kaymakamın, bir valinin eli kolu diğerleridir. Diğerleri kim; mal müdüründen tutun, özel idare müdüründen tutun da, veterinerliklere veya orman müdürüne kadar bütün müdürlükler. Şu anda, bölgede, maalesef, müdürlüklerin yüzde 60'dan fazlası vekâletle yürütülmektedir ve bu vekâletler, kaymakam vekâleti gibi yüksek tahsilli, kendini kanıtlamış insanların vekâleti değildir. Belki, birçok yerlerde, gelişigüzel vekâletler yapılmakta, bazen, vekil, ikinci, üçüncü derecede ancak bulunabilmektedir. Dolayısıyla, vekâlet müessesesi, aslında, bölgede, bilhassa bizim bölgemizde çok çok önemli; bu, kesinlikle en aza indirilmelidir. Bugün, bu memleketin binlerce genci, akıllı, temiz, istidat sahibi, atik, cesur insanları var; bunları gönderelim, burada, asaleten bu görevleri yapsınlar ve tecrübeli insanları oraya, diğerlerini de bu tarafa gönderelim diyorum.

Değerli arkadaşlar, standart ve norm kadro diye bir çalışma vardı; ama, bugüne kadar, bu çalışmanın hiçbir neticesi çıkmadı. Nedir bu?! Biz diyoruz ki, şu anda, büyük adaletsizlikler var. Efendim, doktorların hepsi burada, yani, Ankara'da, İstanbul'da, İzmir'de; ziraatçıların en iyileri burada, veterinerlerin en iyileri burada, hayvan bizim orada; ama, orada, doğru dürüst veteriner bulunamıyor! Eğer, bu norm kadro bir an önce çıkarılırsa ve herkes, bu norm kadroda ne kadarsa, o kadar kendi ilinde veya başka bir yerde kalırsa, bence, o zaman adalet sağlanacaktır. Bunun bir an önce yapılması şarttır; bu yapılmadığı takdirde, bu birikim daha fazla olacaktır ve siz de torpil yapmaya devam edeceksiniz. Ne kadar "yapmam" derseniz dahi, bir milletvekili olarak veya bir bakan olarak, üç tane, dört tane milletvekili gelecek, başınızın etini yiyecek, siz de, Bingöl'deki adamı alıp, yeniden getireceksiniz Ankara'ya veya İstanbul'a. Dolayısıyla, değerli arkadaşlar, bu norm kadronun, mutlaka, illere bir an önce bildirilmesi ve bunun dışındaki bütün tayinlerin bir an önce ortadan kaldırılması ve dağıtılması lazım; yani, adil şekilde, herkesin, yerine gitmesi şarttır değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bunun yanında, yine, hakikaten, özellikle de fırsat düştüğü için söylüyorum idarecilik söz konusu olunca...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlar mısınız efendim; buyurun.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bizim bölgemizin, her şeyden çok, cesur, atılgan, inisiyatif sahibi, karar verebilen insanlara ihtiyacı var. Yıllarca bölgede yaptığım bütün çalışmalarda gördüm ki,  nerede iyi bir idareci varsa, halkla diyalog kurabiliyorsa, kurmuşsa, orada hiçbir sıkıntı yok, herkes daha rahat, hatta, terörün en sık olduğu zamanlarda orada terör çok daha azdı; ama, nerede ya tecrübesiz bir insan veyahut da doğru dürüst eğitim almış, vekâleten bu işi yapan bir insan varsa, orada daima sıkıntı olmuştur ve bu sıkıntıdan dolayı devletimiz de, milletimiz de, Ankaramız da sıkıntı çekmiştir. Dilerim, bir an önce, ülkenin her tarafına cesur, atılgan, inisiyatif sahibi değerli insanlar atanır ve ülke bu sıkıntıdan kurtulur.

Hayırlı olmasını diler, hepinizi saygıyla, hürmetle selamlarım. (SP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Korkutata.

Az zamana çok şey sığdırdınız, teşekkür ediyorum.

Başka söz isteği?.. Yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunacağım; ancak, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer'in karar yetersayısının aranılması isteği vardır. Oylamayı elektronik cihazla yapacağım, 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın belirlenen süre içerisinde oy pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini, vekâleten oy kullanacak Sayın Bakan varsa -ki, epey Bakanımız var burada- hangi Bakana vekâleten oy kullandıklarını, oyunun rengini ve imzasını havi oy pusulalarını, yine, belirlenen süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor, oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 1 inci madde kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - A) 15.7.1950 tarihli ve 5680 sayılı Basın Kanununun Ek 1 inci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

"Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlakın korunması ve suç işlenmesinin önlenmesi için, tedbir yoluyla soruşturma safhasında Cumhuriyet savcılığının talebi üzerine sulh ceza hâkimince, kovuşturma safhasında görevli mahkemece her türlü basılmış eserin dağıtımının önlenmesine veya toplatılmasına karar verilebilir. Gecikmesinde sakınca bulunan hallerde bu eserlerin dağıtımının önlenmesine veya toplatılmasına, doğrudan doğruya Cumhuriyet Savcılığınca yazılı olarak karar verilebilir. Bu halde Cumhuriyet Savcısı kararını en geç yirmi dört saat içinde yetkili Sulh Ceza Hâkiminin onayına sunar. Sulh Ceza Hâkimi kırksekiz saat içinde kararını açıklar; aksi halde Cumhuriyet savcılığının kararı kendiliğinden hükümsüz sayılır.

Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, Cumhuriyetin temel ilkeleri ve millî güvenlik aleyhinde işlenmiş bir suçtan mahkûmiyet halinde, faillerden bir veya birkaçına ait olmaları şartıyla suçu ihtiva eden mevkute veya mevkute sayılmayan basılmış eserlerin basımında kullanılan makineler ile diğer basım aletlerinin müsaderesine de karar verilir."

B) Basın Kanununun Ek 2 nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Basın yoluyla işlenen ve Ek 1 inci maddede yazılı suçlardan mahkûmiyet hallerinde, suç teşkil eden yazının yayımlandığı mevkutenin bir günden onbeş güne kadar kapatılmasına da mahkemece karar verilebilir."

"Birinci fıkraya göre kapatılmasına karar verilen mevkutenin yayınına kapatılma süresinde devam edenler veya o mevkutenin açıkça devamı niteliğini taşıyan yeni mevkute çıkaranlar bir aydan üç aya kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar."

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, anayasa, devletin idarî ve siyasî çatısını, merkez organ ve teşkilatları ile bunların her birinin oluşumunu, işlemesini, vazife ve salahiyetlerini, vatandaşla ilgi tarzlarını gösteren ve vatandaşların anahak ve hürriyetlerini tanzim eden kaide ve kurallar bütünüdür. Öyleyse, demokratik bir hukuk devleti de, demokratik bir anayasayla mümkündür.

Ülkemizde, son zamanlarda, toplumun tüm kesimlerince, mevcut Anayasada demokrasi ve insan haklarının gelişimini sağlamak için değişiklikler yapılması ve Anayasanın yeniden düzenlenmesi konusunda istekler dile getirilmiştir. İşte, bu nedenle, 1982 Anayasasının eksikliklerini, ülkenin gerçekleri ve demokrasiyle uyuşmadığını gören Doğru Yol Partisinin isteği, sivil anayasadan yanadır. Zaten, Doğru Yol Partisi, uyum yasalarının, parça parça veya IMF istedi, Avrupa Birliğinin giriş şartı diye değil, ülkenin ve toplumun gerçeklerine uygun yeniden bir anayasa yapılmasını İkinci Demokrasi Programında belirtmiş ve izah etmiştir; çünkü, ülkemiz, elli seneden beri demokrasi mücadelesi vermesine rağmen, tam demokrasiye geçememiştir. Öyleyse, çağdaş hukuk devleti için, ülkemizin en büyük eksikliği olan siyasî istikrar için, millî iradeyi devletin her türlü faaliyetine hâkim kılmak için, katılımcı ve küresel demokrasi için, Yüce Meclisin halkın nazarında güvenini artırması için bu değişiklikler şarttır ve hatta, yeniden, sivil Anayasa yapılması gerekir. İşte, bu nedenlerle, Doğru Yol Partisi yeniden sivil Anayasadan yanadır.

Değerli milletvekilleri, Anayasamızda temel hak ve hürriyetler ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Türkiye'de devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ve devamlılığını her koşulda savunmak ve korumak anayasal bir zorunluluktur. Birey olarak hepimiz ve kurumsal olarak da demokratik güçlerin tümü için gerekli olan bu hassasiyet, basın; yani, medya açısından da önemlidir. Demokrasilerde yasama, yürütme ve yargı güçlerine ilaveten dördüncü kuvvet olarak kabul edilen basın, kısa vadede toplumların yönetiminde ve yönlendirilmesinde, uzun vadede ise, toplumların önemli ve tek kuvvetidir; çünkü, toplumun doğru bilgi ve haber alma hakkı her zamankinden daha fazla önem kazanmaktadır, çağdaş demokrasinin gereği de budur.

Değerli milletvekilleri, Anayasanın 28 inci maddesinde de basın düzenlenmiş olup "Basın hürdür, sansür edilemez" demekle açıkça sansür edilemeyeceği ve ikinci fıkrasında ise "Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır" demekle bir görev vermiştir. Aslında, bu düzenleme, Anayasanın 28 inci maddesinin dördüncü fıkrasıyla uyumlu hale getirme olayıdır; yani, basın hürdür ve burada, basına düşen görev açıkça belirtilmiştir. Açık ve demokratik rejimlerde halkın doğru haber alma hakkına saygılı olmasıdır. Tasarının 2 nci maddesine baktığımızda, burada eksik ve yanlış olan basım aletlerinin müsaderesine karar verilmesidir; çünkü, tasarı, Anayasanın 30 uncu maddesindeki müsadere hükmünü aynen tekrarlamaktadır. Anayasa, kendi tekniğine uygun olarak müsadere sebeplerini ortaya koymuştur. Uyum kanunu yapılırken, müsaderenin bir ceza niteliğinde olduğu düşünülmeli ve hangi suçlarda öngörüleceği açıkça belirtilmelidir. Bu, suç ve cezaların kanuniliği prensibinin zorunlu bir gereğidir. Anayasanın 38 inci maddesi bunu emretmektedir. Aksi takdirde, hâkim, olur olmaz suçları millî güvenlik kavramına sokar ve basın özgürlüğü ihlal edilmiş olur. Nitekim, şu andaki yürürlükteki kanunda suçlar da belirtilmiştir; ancak, cezalarda da değişiklikler olup, kısaltılmıştır.

Değerli milletvekilleri, biz, Doğru Yol Partisi olarak, her zaman demokrasiden yana olduk, hukuk devletinden yana olduk, temel hak ve özgürlüklerden yana olduk, basın hürdür, basına dokunulamaz ve sansür edilemez kaidesinden yana olduk; çünkü, çare demokrasidedir, çare hukuk devletindedir diyor, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım, süreyi bihakkın kullandınız.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sağ olun Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

AK PARTİ ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Yüce Meclise, daha önce, iki üç kanunda değişiklik öngörülen tasarılar getirilirken adı, bazı kanunlarda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı idi. Bu tasarıyla 8 kanunda değişiklik yapıldığı için, adı, çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin tasarı oldu. Herhalde, yakında 20-30 kanunda değişiklik öngören tasarılar gelecek ve adı, çok çeşitli kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısı olacak! Bu gidişin sonunda, tüm kanunlarda değişiklik yapılmasına ilişkin bir tasarı da önümüze gelirse şaşırmayalım. Bu, hiçbir hukuk mantığında, kodifikasyon dediğimiz kanunlaştırma tekniğinde olmayan bir uygulamadır, olmayan bir mantıktır; bu tasarıyla son bulmasını temenni ediyorum.

Değerli milletvekilleri, 1989 yılında Sovyetler Birliği dağıldığında -epey espri konusu olmuştu- işçilere sorulduğu zaman, işçiler "biz çalışır gibi yapıyorduk" demişlerdi; işveren de cevap vermişti "biz de ücret öder gibi yapıyorduk" demişlerdi! Çalışır gibi yapılıyor. Gerçek anlamda bir şeyler yapılıyor mu; bu soruya olumlu cevap vermek önemlidir.

Değerli milletvekilleri, gerçek anlamda bir şey yapılıp yapılmadığıyla ilgili çok ilginç anekdot anlatmak istiyorum. Geçtiğimiz yıl dost ve müttefik bir ülke diplomatıyla konuşurken, kendisine açık açık bir şey sordum. Gayri resmîdir, özel bir görüşmedir. "Sayın diplomat, bizim ülkemizde -isimlerini sayarak da ifade ettim- şu, şu, şu siyaset havarileri var, Avrupa Birliği havarileri var; şu siyasetçiler ile yine, isimlerini saydığım, şu, şu işadamları, Avrupa Birliği havariliğini hiç kimseye bırakmıyorlar. Bu kişilerin, bizim, gerçekten Avrupa Birliğine üye olmamızı istediklerini düşünüyor musunuz" diye sorduğum zaman, bu yabancı diplomat dost, bana, aynen "hayır, bu kişiler istemiyorlar; yalnızca, ister gibi gözüküyorlar" dedi. "Peki, neden" diye sorduğum zaman, cevap daha çarpıcıydı: "Çünkü, bu bahsettiğiniz siyasilerin ve işadamlarının varlıkları, sistemin çarpık yapılanmasına bağlıdır; yani, varlık nedenleri, sistemin bozuk yapısıdır. Avrupa Birliğinin kurumsal yapısı ülkede egemen olduğu zaman, bu bahsettiğiniz siyasilerin ve işadamlarının varlık nedenleri ortadan kalkar ve bu kişiler, hem siyaset tarihinden hem de ticarî alandan silinir, giderler. Bunlar, yalnızca bu işin ticaretini yapıyorlar" demişti.

Evet, dost ve müttefik bir yabancı ülkenin diplomatı bir dostum bunu ifade etmişti. Kimseyi kandırmayalım; ne kendimizi kandıralım ne müttefiklerimizi kandıralım. Yapılan düzenlemeler, bir iyi niyet gösterisi, bir iyi niyet belirtisi. Biz, bu düzenlemelerle, Avrupa Birliğine giriyor gibi yapıyoruz; onlar da bizi alıyor gibi yapıyor! Bunların sonunda ciddî hiçbir şey olmasını hiç kimse beklemesin. Birkaç gün içinde Ulusal Programımızla ilgili değerlendirme raporu açıklanacak. Bu düzenlemelerin hiçbir anlam ifade etmeyeceğini, resmî olarak televizyonlarda ve medyada açık açık birkaç gün içinde tekrar izleyeceğiz. Bunun nedeni, biz, gerçekte girmek istemiyoruz; bunu itiraf edelim. Giriyor gibi yapıyoruz; onlar da, sözümona alıyorlar gibi yapıyorlar. Bu, bir AB'cilik oyunudur. Eğer, gerçekten, Avrupa Birliğine girilmek isteniyorsa, ülkenin bozuk imajını düzeltin. 13-14 yaşındaki kız çocuklarına, devletin coplu elini değil, devletin şefkatli elini uzattığınız zaman AB üyesi ülkeler sizin samimiyetinize inanır; yoksa, bir taraftan, emniyet kuvvetlerine kanunsuz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Toparlar mısınız efendim.

RAMAZAN TOPRAK (Devamla)- ... yoksa, Anayasanın 137 nci maddesine aykırı olarak kanunsuz emir vereceksiniz, yetmiyor gibi, konusu suç teşkil eden emir vererek, Türk Ceza Yasası 245'teki efrada suimuamele suçunu işlettireceksiniz emir kulu görevlilere. Arkasından, Avrupa Birliğine giriyor gibi düzenlemeler yapacaksınız. Bana göre, bu, tabirimi mazur görün ikiyüzlü siyasettir. Avrupa Birliği, şeffaf anlayış ister, şeffaf siyaset ister. Bunu, hem eyleminizle hem söyleminizle hem mevzuatınızla ortaya koyduğunuz zaman, samimiyetinize inanılır ve bu hedef gerçekleştirilir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkürler Sayın Toprak.

Saadet Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç.

Buyurun Sayın Malkoç. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

SP GRUBU ADINA ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan 839 sıra sayılı yasa tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Saadet Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, DSP, MHP ve ANAP'tan oluşan bu 57 nci hükümet, geçmişe göre daha fazla kanun çıkarmaktadır, daha hızlı kanun çıkarmaktadır. 350 kişilik çoğunluğuna güvenerek, Anayasanın birçok hükmünü, tasarıları hazırlarken ve Mecliste görüşürken rahatlıkla çiğneyebilmekte, toplumun farklı kesimlerinin görüşlerini hiçe saymakta, muhalefeti de yok saymaktadır; ancak, çıkardığı birçok kanun Anayasa Mahkemesinde iptal edilmiş veya Sayın Cumhurbaşkanı tarafından geri çevrilmiştir. Bu tasarıya baktığımızda da, Anayasa Mahkemesinin bütün bu geri çevirmelerine, iptallerine rağmen, Sayın Cumhurbaşkanının geri çevirmelerine rağmen, hükümet, hâlâ, tasarıları hazırlama konusunda dediğim dedik çaldığım düdük, söylemeye devam etmektedir. Umut ediyorum, inanıyorum ki, inanmak istiyorum ki, daha doğrusu, bundan sonra, en azından, bu tasarılar hazırlanırken Anayasaya riayet edilir, muhalefetin görüşleri de dikkate alınır.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarıya baktığımızda, kanun yapma tekniğine tamamen aykırıdır. Biraz önce arkadaşlarımız ifade ettiler, 8 tane farklı kanun tek tasarıyla getirilmektedir. Bunun, Anayasanın 2 nci maddesindeki hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu bütün hukukçular tarafından, Anayasa hukukçuları tarafından ifade edilmektedir. Öyle zannediyorum, bu tasarı kanunlaştığında, bazı maddeleri için Anayasa Mahkemesine gidilirse, Anayasa Mahkemesi, bu kanun yapma tekniğini de, daha doğrusu, bu tekniksizliği de Anayasaya aykırı bulacaktır.

Bu tasarı hazırlanırken, 2001 yılında yaptığımız gibi, Partilerarası Uzlaşma Komisyonunda anayasa değişiklikleri görüşülürken, keşke, bu uyum kanunları da görüşülseydi; toplumun ve milletin menfaatına daha hayırlı işler gündeme gelirdi, daha güzel değişiklik tasarıları gelmiş olurdu. Yine, keşke, bu tasarılar, bu uyum yasaları, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği İçtüzük hükümleriyle ilgili değişiklikler, Anayasa Mahkemesinin iptali doğrultusunda değişiklikler yapıldıktan sonra, yani, İçtüzük değiştirildikten sonra -iktidar, çoğunluğu elinde bulundurduğu için söylüyorum- Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilseydi; ama, biz, bunları komisyonlarda söylememize rağmen, defalarca bu kürsüden söylememize rağmen, şunu gördük ki, iktidarın buna aldırdığı yok. Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği İçtüzük hükümlerine göre yapılan, burada görüşülen ve kanunlaşan tasarıların, ileride başka sıkıntılar doğuracağı kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlarım, tasarının 2 nci maddesinde, Anayasada yapılan değişikliklere paralel olarak ve yine gerekçede belirtilen, demokrasinin gereğini yerine getirmek ve Avrupa Birliğine uyum çerçevesinde 5680 sayılı Basın Kanununda değişiklik öngörülmektedir. Bu değişiklik tek maddeyle buraya gelmiştir. Bizim gönlümüz şunu arzu etmektedir: Basın, fiilen, ifade edildiğine göre, yasama, yürütme, yargının da ötesinde, en üstün güç konumundadır şu anda ve iktidarları, hatta, Türkiye Büyük Millet Meclisini de etkilemektedir. İşte, böyle önemli güçte, iktidar, anayasa değişikliklerine paralel olarak tek maddeyle huzurumuza gelmeseydi, bu milletin huzuruna keşke tek maddeyle gelmeseydi; basınla ilgili kurum ve kuruluşların, kişilerin ve muhalefet partilerinin talepleri doğrultusunda, 5680 sayılı Kanunda ciddî manada değişiklikler yaparak bir tasarı hazırlasaydı.

Değerli arkadaşlarım, 5680 sayılı Yasa, 1950 yılında çıkmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - 1950 yılından 2002'ye gelinceye kadar, dünyada, hem iletişim hukukunda hem de iletişim araçlarında çok ciddî manada değişiklikler olmuştur. Keşke, 57 nci hükümet, dünyadaki bu gelişmelere ve değişikliklere paralel olarak, çağdaş gelişmelere uygun olarak, sadece bu maddeyi değil de 5680 sayılı Yasanın tümünde bir değişiklikle huzurunuza gelseydi.

Bütün bu eksikliklerine rağmen, tasarının 2 nci maddesinde olumlu gelişmeler olduğunu ifade ediyor, inşallah milletimize hayırlı olur diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP, DYP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Malkoç.

Madde üzerinde, biri hükümete, üçü sayın milletvekillerimize ait dört adet önerge vardır.

Önergeleri, önce geliş sırasına göre okutup, sonra aykırılık derecelerine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 2 nci maddesinin (A) fıkrasıyla Basın Kanununun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasındaki "sulh ceza hâkimliğince" ibaresinin "sulh ceza mahkemesince" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Fahrettin Kukaracı

Fethullah Erbaş

Lütfü Esengün

 

Erzurum

Van

Erzurum

 

 

Mustafa Geçer

 

 

 

Hatay

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 2 nci maddesinin (A) fıkrasıyla Basın Kanununun ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesindeki "basılmış eserlerin basımında kullanılan makineler ile diğer basım aletlerinin müsaderesine de karar verilir" ibaresinin fıkra metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Fahrettin Kukaracı

Fethullah Erbaş

Lütfü Esengün

 

Erzurum

Van

Erzurum

 

 

Mustafa Geçer

 

 

 

Hatay

 

 

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 2 nci maddesinin (B) fıkrasıyla Basın Kanununun ek 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesindeki "1 aydan 3 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır" ibaresinin "15 güne kadar" hapis cezasıyla cezalandırılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Fahrettin Kukaracı

Fethullah Erbaş

Rıza Ulucak

 

Erzurum

Van

Ankara

 

 

Lütfü Esengün

 

 

 

Erzurum

 

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, okutacağım dördüncü önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 2 nci maddesinin (A) fıkrasıyla değiştirilen Basın Kanununun ek 1 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                                                          Hikmet Sami Türk

                                                                 Adalet Bakanı

"Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî güvenliğin, kamu düzeninin ve genel ahlakın korunması, suç işlenmesinin önlenmesi ile Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun ve Anayasanın 174 üncü maddesinin kapsamında yer alan inkılap kanunları aleyhine işlenen suçlar için, tedbir yoluyla soruşturma safhasında cumhuriyet savcılığının talebi üzerine sulh ceza hâkimince, kovuşturma safhasında görevli mahkemece her türlü basılmış eserin dağıtımının önlenmesine veya toplatılmasına karar verilebilir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) - Çoğunluğumuz olmadığı için katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümetin önergesini, Komisyonun takdire bırakma anlayışıyla oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Sayın Fahrettin Kukaracı ve Sayın Fethullah Erbaş'ın "sulh ceza mahkemesi" ibaresine ilişkin olan önergesini, Genel Kurulun bu yöndeki iradesi ve beklenen anlayış, fayda da hâsıl olduğu için işleme alma şansımız kalmamıştır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 2 nci maddesinin (A) fıkrasıyla Basın Kanununun ek 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesindeki "basılmış eserlerin basımında kullanılan makineler ile diğer basım aletlerinin müsaderesine de karar verilir" ibaresinin fıkra metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

          Fahrettin Kukaracı (Erzurum) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN- Katılamıyorsunuz; çoğunluğunuz da yok...

Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önergeyi izah etmek üzere, buyurun Sayın Geçer.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tasarının 2 nci maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge üzerinde konuşmak üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyor, selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim buradaki önergeyle değişmesini istediğimiz konu, 2 nci maddenin (A) fıkrasının son cümlesinde yer alan... Madde metninde ikinci fıkra şöyle: "Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü, cumhuriyetin temel ilkeleri ve millî güvenlik aleyhinde işlenmiş bir suçtan mahkûmiyet halinde, faillerden bir veya birkaçına ait olmaları şartıyla suçu ihtiva eden mevkute veya mevkute sayılmayan basılmış eserlerin basımında kullanılan makineler ile diğer basım aletlerinin müsaderesine de karar verilir."

Burada, bir suç işlenmişse, o suçun işlenmesinde kullanılan basım aletleri, suç aleti niteliğinde değerlendirilmiştir. Aslında, biz, bu maddede, basılmış eserin basılmasında kullanılan makinelerin, aletlerin müsaderesinin kaldırılmasını talep ediyoruz; çünkü, basın suçunu, basılmış eserlerde veya mevkutelerde, bu eserlerin basılmasıyla ilgili kullanılan aletlerin veya matbaanın müsadere edilmesini, gerçekten, basın özgürlüğüne karşı işlenmiş büyük bir darbe olarak burada değerlendirdiğimiz için, bu maddeden o mevkutenin veya basılı eserlerin basılmasında kullanılan aletlerin; yani, daha çok matbaanın, bilgisayarların ve bununla ilgili, mesleğin devamına ilişkin aletlerin müsadere edilmesinin yanlış olduğu kanaatindeyiz; çünkü, bugün suçların işlenmesinde, evet, bazı aletler kullanılıyor, bunlar suç aleti olarak değerlendiriliyor; ancak, burada, basınla ilgili olarak, mevkutelerin veya basılmış eserlerin, süreli yayınların veya kitapların basılmasında, matbaalar sürekli olarak kullanılmaktadır; yani, orada, gerçekte mevkutede veya basılı eserde bir suç işlenmişse, bu suçun işlendiği matbaanın veya o makinelerin de müsadere edilmesi, yani el konulmasını adil bir davranış olarak değerlendirmiyoruz. Zira, o matbaalarda veya makinelerde daha çok eserler basılıyor, sürekli eserler basılıyor. Burada, yüzlerce kitap basılmış bir matbaada, şayet bir kitapta, gerçekten devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü ihlal edici yönde bir eser basılmışsa, bu eser basıldı diye, o matbaaya, o makinelere el konulması adil bir davranış değildir. Diğer suçlarda, suç aletlerinin müsadere edilmesi, aslında, o suçta o aletlerin kullanılması hesabıyla bir mantık yaklaşımıyla, adil davranış olarak görülebilir. Ancak, burada, şayet böyle bir davranışa kalkılırsa, Türkiye'de zaten zor şartlarda çalışan, özellikle Anadolu basınının veya diğer basın kuruluşlarının elindeki makinelerin tamamının, matbaaların tamamının müsadere edileceği tehlikesi ortaya çıkar. Zira, o makinelerde yüzlerce eser basılmaktadır. Bu eserlerden biri suç oluşturacak şekilde basılmışsa veya birileri tarafından o matbaada, o eser bastırılmışsa, çıkıp, bu eser bu matbaada basıldı diye, o matbaanın müsadere edilmesi uygun bir davranış değildir. O zaman, Türkiye'de, şayet, bu madde  çalışırsa, gerçekten, basın özgürlüğünün ve basını oluşturan kuruluşların elindeki tüm alet ve edevatın müsadere edilmesi tehlikesi oranının çok yüksek olduğuna inanıyoruz. Onun için bu önergemizde, mevkute sayılmayan basılmış eserlerin basıldığı matbaaların müsadere edilmesi noktasındaki bu cümlenin çıkarılmasını talep ediyor, önergemize desteğinizi bekliyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN- Teşekkür ederiz.

Sayın Geçer'den gerekçesini dinlediğiniz, Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri)- Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Karar yetersayısını da arayacağım.

Oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri)- Neden Sayın Başkan?! Sayılabilecek sayı var Başkan. Ortam müsait, sayabilirsiniz. Süre mi kazanmak istiyorsunuz?!

BAŞKAN- Yok.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri)- Galiba öyle... Sayılabilir.

BAŞKAN- Sayılsa bile, aleyhte çıkar da onun için. Daha sağlam olsun istiyoruz.

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir)- Daha sağlıklı olur.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya)- Başkanın takdiri.

BAŞKAN-  Oylama için 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, aynı süre içerisinde oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Efendim, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir. 

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 2 nci maddesinin (B) fıkrasıyla Basın Kanununun ek 2 nci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesindeki "1 aydan 3 aya kadar hapis cezası ile cezalandırılır" ibaresinin, "15 güne kadar" hapis cezasıyla cezalandırılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                          Fahrettin Kukaracı

                                                        (Erzurum) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kukaracı?..

VEYSEL CANDAN (Konya) - Gerekçesi okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Birinci fıkraya göre, kapatılmasına karar verilen mevkutenin yayımına devam edenlere verilen hapis cezası çok ağırdır. Bu konuda çağdaş düşünce, daha ziyade, ekonomik cezayı kapsamaktadır. Bizim teklifimizde ise bu ceza daha hafiflemiştir; ayrıca, paraya çevrilme imkânı da vardır.

BAŞKAN - Gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge, kabul edilmemiştir.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Maddenin oylamasına geçmeden önce, bir yoklama isteği vardır; istemde bulunan arkadaşların hazır bulunup bulunmadıklarını arayacağım.

Sayın Hüsamettin Korkutata?..

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Fethullah Erbaş?..

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Lütfi Doğan?..

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Tabiî, yoklama isteği 20 milletvekilinin hakkı; ama, o istekte bulunan arkadaşlarımızın Genel Kurulda hazır bulunmaları da her zaman en doğru tavırdır. Hükümetin eksikliği gibi oluyor bu da...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Takabbül ediyor; tamam işte...

BAŞKAN - Sayın Kukaracı?.. Burada.

Sayın Ulucak?.. Burada.

Sayın Günbey?.. Burada.

Sayın Esengün?.. Burada.

Sayın Adak?.. Burada.

Sayın Karagöz?.. Burada.

Sayın Candan?.. Burada.

Sayın Öztek?.. Burada.

Sayın Alçelik?..

ASLAN POLAT (Erzurum) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Suat Pamukçu?.. Burada.

Sayın Mustafa Geçer?.. Burada.

Sayın Cemil Tunç?.. Burada.

Sayın Niyazi Yanmaz?.. Burada.

Sayın Mehmet Batuk?..

NEZİR AYDIN (Sakarya) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Lütfi Yalman?.. Burada.

Sayın Arif Emre?.. Burada.

Sayın Temel Karamollaoğlu?..

AHMET KARAVAR (Şanlıurfa) - Takabbül ediyorum.

BAŞKAN - Yoklamayı elektronik cihazla yapacağım. Bu arkadaşlarımın sisteme girmemelerini özellikle rica ediyorum.

Yoklama için 3 dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayımız vardır.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Anayasa, İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/960) (S.Sayısı :839) (Devam)

BAŞKAN - 2 nci maddeyi, değişiklik önergesiyle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 13 üncü maddesine birinci fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"İşkence ya da zalimane, gayri insanî veya haysiyet kırıcı muamele suçları nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen kararlar sonucunda Devletçe ödenen tazminatlardan dolayı sorumlu personele rücu edilmesi hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır."

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına görüşlerini ifade etmek üzere, Trabzon Milletvekili Sayın Ali Naci Tuncer söz istemiştir.

Bu arada, iktidar milletvekillerine sesleniyorum: Eğer, muhalefetin istediği sayı olmazsa, toplantı yetersayınız olmaz. Bu hususu dikkate almanızı ve Genel Kurulu terk etmemenizi özellikle istiyorum, çalışmak için...

Buyurun Sayın Tuncer. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA ALİ NACİ TUNCER (Trabzon) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısında, daha önce yapmış olduğumuz, Anayasadaki değişikliklere uyum sağlayan hükümler getirilmekte; yine, Yüce Meclisten geçen, 1926 yılında yürürlüğe giren ve o günden beri en köklü değişikliği yaptığımız Medenî Kanuna paralel hükümler getirilmektedir. Ayrıca, Avrupa Birliğine girmek için yapmış olduğumuz ve oraya sunduğumuz plana uygun değişiklikler yapmaya çalışılmıştır.

Şimdi, tabiî, getirilen yasa teklifleri Anayasadaki uyuma paralellik sağladığı için, teşekkürle karşılıyoruz; ancak, getirilen hükümlerin Anayasaya uygun olması lazım ve bundan başka da, Anayasada yaptığımız -bilhassa 38 inci maddede yaptığımız- idamla ilgili değişikliğin, çok acilen, bu paketle birlikte, hatta bundan önce gelmesi lazımdı. Sayın Bakanım komisyonda ifade ettiler "en yakın zamanda gelecek"  dediler; inşallah, bekliyoruz onu.

Yine, Anayasanın 40 ıncı maddesinin ikinci fıkrasında bir değişiklik yapmıştık; fertlerin haklarının zayi olmaması için, fertlerin devlette takip ettiği işlerin, hangi kanun yoluna gideceğinin yasayla belirlenmesi, genelgelerle, tüzüklerle, yönetmeliklerle belirlenmesi gerekir diye bir hüküm koyduk. Bu hükme uygun olarak da bir kanun teklifinin gelmesi gerekirdi.

Yine, Anayasanın 69 uncu maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında, müeyyidesi olmayan hükümler vardır. Örneğin, siyasî partiler ticaretle iştigal edemez; ama, iştigal ettiği zaman, kapatma sebebi olamayacağına göre, neyle müeyyidelendirileceği hükmü yoktur. Hesaplarının düzgün olması lazım, Anayasa Mahkemesince kontrol edilir; düzgün olmadığı zaman ne olacağına dair de "kanunla belirtilir" denilmesine rağmen, o müeyyideler de gelmemiştir.

Görüşmekte olduğumuz 3 üncü maddeyle, 657 sayılı Devlet Personel Kanununa bir fıkra eklenmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine         -biliyorsunuz- fertlerin müracaat hakları vardır. Bu müracaat haklarında, eğer, kendisi işkence ve zalimane veya insanî ve haysiyet kırıcı bir olayla muhatap olduğunda tazminat davası açıyor. Bu tazminat davasına devlet mahkûm olduğunda, bunu rücu edebileceğine dair bir hüküm getiriyor.

Şimdi, burada "birinci fıkradaki hükümler tatbik edilir" diye getirilmiş. 657 sayılı Personel Kanununun birinci hükmünde ne bulunuyor?.. Devlet memurları, yani, kamu görevlileri hukuka aykırı fiillerinden dolayı fert bir zarara uğradığı zaman, devletin aleyhinde tazminat davası açacağını hükme bağlıyor. Halbuki, Anayasanın 129 uncu maddesinde bir zaruret getiriliyor; rücu şartıyla devlete açılabilir deniyor. Halbuki 13 üncü maddenin birinci fıkrasında "rücu hakkı saklıdır" deniyor. Saklı demek; devlete, kamu gücüne bir muhtariyet veriyor. Bunu da, bu mükellefiyetin de biz, mutlaka "rücu" edilir şeklinde yapılması gerekeceği inancındayız.

Ayrıca, bu hüküm, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olan personelle ilgilidir. Bunun dışında, askerî personelin işlediği suçlarda, Hâkimler Kanununa göre işlenmiş olan, ona tabi olan personelin işlediği suçlarda ve Personel Kanununa tabi olmayan geçici personelin işlediği suçlarda bu rücu hükümlerinin işlemeyeceği anlamını taşımaktadır. Daha geniş bir hüküm getirilip de, tüm kamu çalışanlarının, haksız fiillerinden, kanuna aykırı işlemlerinden meydana gelen zararları karşılayacağını ifade etseydik, daha yararlı olurdu, daha caydırıcı olurdu diye düşünüyorum.

Bugüne kadar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde açılmış olan davalardan, elimizdeki bilgilere göre...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tuncer, 1 dakika içerisinde toparlar mısınız...

ALİ NACİ TUNCER (Devamla) - Toparlıyorum.

...6 000 dolar civarında sterline, 3 000 Amerikan Dolarına ve 80 000 Fransız Frangı -ki, bunlar euro'ya döndü- civarında bir paraya mahkûm olmuşuz. Bunlar, ödenmiş olan cezalar. Mahkûm olup da ödemediklerimiz de var. 1,5 milyon sterlin civarında, mahkûm olup da ödemediğimiz para var, 80 000 Amerikan Doları civarında ve 1 200 Fransız Frangı civarında da halen tahakkuk etmiş, ödemediğimiz paralar var. Bunların tamamı işkenceden değil; ama, çoğunluğu, kötü muamele ve işkencedendir. Bu hükmün getirilmesinin yararı, caydırıcı olacağına inanıyorum. İnşallah takip edilir ve bu suçlar da bir daha işlenmez.

Hepinize saygılar sunuyorum . (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -Teşekkür ederiz Sayın Tuncer.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın Dengir Fırat; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Fırat.

AK PARTİ GRUBU ADINA DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman)- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi Grubum ve kendim adına saygıyla selamlıyorum.

Bugüne kadar, Anayasadaki değişiklik nedeniyle birçok uyum yasası geldi ve bu yasaların birçok maddesini görüştük; ancak, inanıyorum ki, bugüne kadar gelmiş olan uyum yasalarının içerisindeki en önemli uyum yasası ve bu uyum yasalarının içerisindeki en önemli madde de bu görüştüğümüz maddedir.

Aslında, burada, bu maddenin yetersiz olduğunu diğer arkadaşlarım da ifade ettiler. Tabiî olarak, yalnız 657 sayılı Yasaya tabi olanlar değil, 657 sayılı Yasa dışında kamu personeli olarak çalışan diğer kamu görevlilerinin ve hatta sivil personelin dahi, sivil kişilerin dahi bu yasa kapsamı içerisine girmesi gerekir; artı, devletin rücu hakkının bir mecburiyet haline getirilmesi de kesinlikle gerekir.

İnanıyorum ki, bu yasayı tamamlayacak olan diğer yasalarda -bunun yetersiz olduğu belli merciler tarafından belirtildikten sonra- bir süre sonra, o benim söylemiş olduğum noksanlar da giderilecektir.

Bu yasanın tercümesi şu: Devlet ile vatandaş arasındaki ilişki, aslında burada temelde bir değişikliğe uğruyor. Devlet, vatandaşına bakış açısını değiştiriyor. Devlet burada "ben, artık, bundan sonra, kutsal bir varlık olmanın ötesinde, sana hizmetle yükümlü olan bir organizasyonum; ben, sana hizmet etmek durumundayım"diyor ve dönüyor kendi personeline de şunu söylüyor: "Ey benim personelim, dikkat et; ben, artık, fikrimi değiştirdim; ben, vatandaşımı ayrı bir yere koydum ve odağa aldım. Sakın ola, bundan sonra, hizmetle mükellef olduğun o vatandaşa karşı kötü bir muamele yapmayasın; yaparsan, seni, ceza kanunlarına göre cezalandırır, hapse atarım; ama, bu da yemez, ayrıca diğer uluslararası mahkemelerde benim hakkımda verilecek olan maddî cezaları da sana rücu ederim." Dolayısıyla, uyarıyor. O bakımdan, bu madde, çok çok önemli bir maddedir; devletin vatandaşla olan ilişkilerini yeniden düzenlemektedir, yeniden bir bakış açısı getirmektedir.

O bakımdan, bu yasa tasarısını, bütün noksanlığına rağmen, AK Parti olarak destekliyoruz. Ancak, bu noksanların da, Avrupa Birliğinin veya başka uluslararası kuruluşların ihtarına veya talebine gereksinim duyulmadan, ilk yapılacak olan değişikliklerle, 657 sayılı Yasa dışındaki personelin, hatta bu personelin dışında sivil kişilerin dahi aynı mesuliyetle mükellef oldukları konusundaki değişikliğin de, bir an önce getirilmesini talep ediyoruz.

Ayrıca, bu nevi bir muameleyi yapmış olan personel hakkında da, idarenin herhangi bir takdir hakkının olmaması gerektiği; bu nevi bir suç işleyen idarî personel hakkında, otomatikman bu yasanın işlemesi gerektiği kanısındayız ve daha tekamül edeceğine inanıyoruz.

Bu vesileyle, o yasa tasarılarının bir an önce gelmesi dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum; teşekkür ediyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Fırat.

Saadet Partisi Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Fahrettin Kukaracı; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

SP GRUBU ADINA FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının çerçeve 3 üncü maddesi üzerinde Grubumun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, "ikinci uyum paketi" olarak adlandırılan bu tasarı, 7 çerçeve maddeden ibaret olup, 8 ayrı kanunda, 20'yi aşkın maddede değişiklik yapan bir tasarıdır. 24 Mart 2001 tarihinde yürürlüğe giren Ulusal Program uyarınca "değişiklikleri yaptık" diyebilmek adına, yasak savmacı, yetersiz bir çalışmadır. Hükümet, Avrupa Birliğiyle uyumu 3-5 maddeyle sınırlı tutmakta, bölük pörçük bir vaziyette huzurunuza sunmaktadır. Buradan, hükümetin detaylı ve muhtevalı bir çalışmasının bulunmadığını, hangi kanunlarda, hangi maddelerin değiştirilmesi gerektiği tespitinin dahi yapılmadığını anlıyoruz. Alelacele getirilen bu tasarının, aynı zamanda, kanun tekniğine uymayan bir sürü harf ve rakamlarla ifade edildiğini görüyoruz. Bölüm, fıkra, bent, alt bent karışmıştır. Sırf muhalefeti konuşturmamak için, 20'den fazla maddeyle ifade edilmesi gereken değişiklik 7 maddeye sıkıştırılmıştır.

Muhterem milletvekilleri, bu maddeyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun "Kişilerin Uğradıkları Zararlar" başlığını taşıyan 13 üncü maddesine bir fıkra eklenerek, işkence ya da zalimane, gayriinsanî veya haysiyet kırıcı muamele suçları nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen kararlardan dolayı kurumlarca mağdurlara ödenen tazminat için sorumlu memura rücu edilmesi hükme bağlanmaktadır. Anayasamızın 19, 40 ve 129 uncu maddelerinde, tazminatın sorumlu memura rücu edilmek kaydıyla devletçe ödeneceği hükmü mevcut olup, burada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin tazminat kararları için özel bir hüküm konulmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, kamu görevlilerinin uyguladığı fizikî veya manevî ağır acı veya ıstırap veren fiillere işkence deniyor. İnsan haysiyetiyle bağdaşmayan işkence, insanlık suçudur. Çeşitli mülahazalarla da olsa, işkencenin savunulması, işkencecinin mazur gösterilmesi asla tecviz edilemez. Yaratılmışların en şereflisi olan insanın, suç işlemiş olsa da, küfür, hakaret ve sövme gibi manevî, dayak, tekme, falaka, elektrik şoku gibi maddî eziyetlere muhatap olması kabul edilemez.

Bu, ülkemiz için yüzkarası bir ayıp olduğu kadar, aynı zamanda, büyük maddî kayıplara da neden olmaktadır. Yapılan bu hukukdışı, gayriahlakî, gayriinsanî fiiller nedeniyle, Sayın Adalet Bakanımızın ifadesine göre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin işkenceyi yasaklayan 3 üncü maddesini ihlalden dolayı milyonlarca dolar tazminat ödemek zorunda kalınmıştır; ama, asıl önemli ve incitici olanı, uluslararası kuruluşların raporlarında, işkenceci bir ülke olarak anılmaktır.

Anayasamızın 17 nci maddesi, Türk Ceza Kanunun 243 ve devamı maddeleri işkenceyi yasaklamaktadır. Ayrıca, İşkencenin ve Gayrî İnsanî ya da Küçültücü Ceza veya Muamelenin Önlenmesine Dair Avrupa ve Birleşmiş Milletler Sözleşmeleri tarafımızdan onaylanmıştır.

Pozitif hukuk bakımından işkence veya kötü muamele, en ağır cezalarla tecziye edilmekteyse de, işkencenin mevcudiyeti, ek tedbirler alınmasını gerektirmektedir.

Ülkemizde, işkence olgusu, kanunî düzenlemelerin eksikliği yanında, uygulamadan da kaynaklanmaktadır. Her şeyden önce, görevlilerin dinî ve ahlakî eğitimi ile hukuk ve insan hakları eğitimi almaları, psikolojik kontrolden geçirilmeleri, uygun olmayanların bu tür görevlere atanmamaları lazımdır. Ayrıca, idare, yargı ve diğer kurumların, işkence iddiaları konusunda ciddî ve hassas olmaları, kayırıcı davranmamaları gerekir. Etkin ve yansız bir denetim, adil ve hukuka bağlı bir yönetim olmadan, işkenceyi önlemek mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, karakollarda kötü muamele yapıldığı konusunda, maalesef, genel bir kanaat vardır. Milletin hafızasında yer etmiş bu kötü inanışı ortadan kaldırmak lazımdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kukaracı, 1 dakika içinde toparlar mısınız.

FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

Düzenleme bunu sağlarsa büyük hizmet yapılmış olacaktır.

Ülkemizde onur kırıcı muamele, sadece karakollarda tutukluluk esnasında işlenmiyor, meydanlarda, çekinmeden, sakınmadan, milletin gözü önünde insanlara hakaret edip tartaklayanları halkımız ibretle izliyor.

Değerli arkadaşlarım, sadece kanun çıkarmak, problemlerin halledilebilmesi için yeterli değildir. Dünyanın en iyi yasaları bile, uygulayıcıların elinde zulme dönüşebilir. Uygulayıcıların "kanun benim" düşüncesinden arınması gerekir. Meclisimiz, bunun gerçekleşmesi için çıkardığı kanunların ruhuna uygun bir şekilde uygulanmasını denetlemeli, bu konuda, hükümetin, iktidarını, etkisini, işkence ve kötü muameleyi önleme yönündeki iradesini de sorgulamalıdır.

Bu kanundan sonra, karakollarda, dayak, küfür, işkence, elektrik şoku, falaka ve diğer zalimane uygulamaların bitmesini, anne babaların tartaklanmaktan, çocukların kelepçeye vurulmaktan kurtulmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kukaracı.

3 üncü madde üzerinde üç adet önerge vardır, geliş sırasına göre okutup, aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesi ile 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 13 üncü maddesine eklenen fıkranın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3 üncü maddesine göre "işkence ya da zalimane, gayri insanî veya haysiyet kırıcı muamele suçları nedeni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen kararlar nedeni ile devletçe ödenen tazminatlardan dolayı sorumlu personele rücu edilmesi hakkında yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Fahrettin Kukaracı

Mustafa Kamalak

Fethullah Erbaş

 

Erzurum

Kahramanmaraş

Van

 

Lütfü Esengün

Şeref Malkoç

Ali Oğuz

 

Erzurum

Trabzon

İstanbul

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesi ile 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 13 üncü maddesine eklenen fıkranın "işkence ya da zalimane, gayri insanî veya haysiyet kırıcı muamele suçları veya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı kararları nedeni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen kararlar sonucunda devletçe ödenen tazminatlardan dolayı sorumlu personele rücu edilmesi hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Fahrettin Kukaracı

Şeref Malkoç

Fethullah Erbaş

 

Erzurum

Trabzon

Van

 

Lütfü Esengün

 

Ali Oğuz

 

Erzurum

 

İstanbul

BAŞKAN - Okutacağım üçüncü önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesi ile 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 13 üncü maddesine eklenen  fıkranın "işkence ya da zalimane, gayri insanî veya haysiyet kırıcı muamele suçları veya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı kararları nedeni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen kararlar sonucunda devletçe ödenen tazminatlardan dolayı sorumlu personele müştereken ve müteselsilen rücu edilmesi hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Fahrettin Kukaracı

Şeref Malkoç

Fethullah Erbaş

 

Erzurum

Trabzon

Van

 

 

Lütfü Esengün

 

 

 

Erzurum

 

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Gerekçesini Sayın Erbaş'tan dinleyeceğiz efendim.

Sayın Erbaş, buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemizde istediğimiz husus kısaca şu: İnsan Hakları Mahkemesine insanlar niye başvuruyorlar; sonuçta hukuk yolları tıkandığı için başvuruyorlar; yani, işkence yapılmış insanlara... İşkence insanlık suçudur, hepimiz bunu kabul ediyoruz, bu Mecliste hiç kimse, işkence yapılsın veya hukukumuzda işkence olsun diyemez. İşkence yapanlara zaten, Türk Ceza Kanunun 243 üncü ve devamı maddelerinde gerekli cezalar veriliyor. Ayrıca, işkence yapılan kişiler, haklarını aramak istiyorlar, mahkemelere başvuruyorlar, o mahkeme bu mahkeme dolaşıyorlar. Sonuçta, her mahkemeden bir karar çıkıyor ve hukuk yolları tıkandıktan sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurmak için ellerinde bir yol kalıyor, zaten, ondan sonra müracaat ediyorlar.

Değerli arkadaşlar, Devlet Memurları Kanununun 13 üncü maddesinin sonunda deniliyor ki: "...zimmete geçirilen miktar, cezaî takibat sonucu beklenmeden Hazine tarafından hak sahibine ödenir. Kurumun, genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkı saklıdır."

Yani, devlet -isterse, keyfi gelirse- bu rücu hakkını saklı tutmuş; isterse rücu edecek isterse etmeyecek; ama, ben, burada, bunu kaldırmak istiyorum. Diyorum ki, mademki hukuk yollarını hâkimler tıkadılar; hâkimler tıkadıklarına göre, işkenceyi yapanlar cezalandırılsın ve tazminatı ödemeye mecbur edilsin, ondan sonra, hukuk yollarını tıkayan bu hâkimlere de bir ceza verilsin; yani, bu rücu konusunda, hâkimler de buna sebebiyet verdikleri için, mahkemelerde bu kararı veren hâkimler de, bu rücu davası yoluyla... Yani, devlet, isterse, rücu hakkı saklıdır diyoruz; ama, muhakkak surette bunu değiştirmemiz lazımdı; müştereken ve müteselsilen hem işkenceci hem de kararı veren hâkim bu rücudan nasibini alırsa, bundan sonraki kararlar, en azından, hukuk yollarını tıkamama yolunda olur ve daha adil kararlar ortaya çıkar, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine de bizler gitmeyiz. Niye gitmeyiz; çünkü, hukuk yolları tıkanmadan, adam, Türkiye'de bunun sonucunu alacak.

Biz, normal şartlarda, diyoruz ki, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine taraftarız, altına imza koyduk. 3 üncü maddesi işkenceyi yasaklıyor. Yasaklanan işkence var, elinde hukuk var, kanun var, işkence yapana ceza vermen gerekirken, sen, hâkim olarak, buna ceza vermiyorsun; yani, onu uygulamıyorsun, iç hukukumuzun bir maddesi, bir kanunu olarak kabul etmiyorsun, o Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesini kaale almıyorsun, ondan sonra da kararını veriyorsun, hukuk yollarını tıkıyorsun; sonra da devletimize... Bugün, üç  beş kuruş kredi almak için yüz kapıya giderken, bir de -Adalet Bakanlığımızın bildirdiğine göre- milyonlarca sterlin, milyarlarca dolarlık tazminat ödemeye mahkûm ediliyoruz. Bu dar zamanda, bu insanların suçundan dolayı, bu insanların doğru dürüst hukuku uygulamamalarından dolayı verilen cezaları Türkiye niye versin?!

Devlet Memurları Kanununun 13 üncü maddesinde "rücu hakkı saklıdır" denilmektedir. Şimdi, ben bakıyorum "çok büyük para" diyorum. "Yahu, bu devlet, bu parayı ödesin; işkenceyi yapana yazıktır" derse oradaki personel, dolayısıyla, yeniden devlet ödemiş olacak, yeniden biz zarar çekmiş olacağız; yeniden, işkencecilerin sebep oldukları tazminatlar bizim vergilerimizle ödenecek. Bunun manası nedir: İşkenceyi yapanı taltif etmektir; çünkü, hem o bana işkence yapacak hem de ben kendi vergimle onun parasını ödeyeceğim! Bu, hakkaniyete aykırıdır diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Erbaş.

Önergeyi oylarınıza...

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Oylamayı, elektronik cihazla yapacağım ve 3 dakikalık süre vereceğim. Bu arada, sisteme giremeyen arkadaşların teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın, aynı süre içerisinde oy pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını; vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy pusulasını, belirlenen süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Önerge reddedilmiştir; karar yetersayısı vardır.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 13 üncü maddesine eklenen fıkranın "işkence ya da zalimane, gayri insanî veya haysiyet kırıcı muamele suçları veya Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı kararları nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen kararlar sonucunda devletçe ödenen tazminatlardan dolayı sorumlu personele rücu edilmesi hakkında da yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Fethullah Erbaş                                                                                                                                 (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Erbaş?..

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Ali Oğuz konuşacaklar.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Oğuz. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır Sayın Oğuz.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 839 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde genel gerekçede arkadaşlarımız görüşlerini ifade ettiler, genel gerekçe hususunda düşündüklerini söylediler.

Üç önerge verilmişti; bunlardan birisi hakkında, yine, arkadaşlarımız mütalaalarını ifade ettiler ve bu önergede, özellikle, görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesiyle ilgili 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 13 üncü maddesine eklenen fıkranın Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3 üncü maddesine göre "işkence ya da zalimane, gayri insanî veya haysiyet kırıcı muamele suçları nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen kararlar sonucunda devletçe ödenen tazminatlardan dolayı sorumlu personele rücu edilmesi hakkında yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır" olarak tadili istenmektedir.

Değerli arkadaşlarım, malum, işkence, herkesin takbih ettiği, reddettiği ve insanlığın yüz kızartıcı ve insanlara yapılan bu muamelenin tasvip edilmemesi yönünde bir mücadele de verilmesi şeklinde dile getirilen ve yıllardır üzerinde konuşulan ve her yönden bunun kaldırılması, men edilmesi, takip edilmesi, yapanların cezalandırılması ve sebebiyet verenlerin de, yine, takip edilerek cezalandırılması istenmektedir.

Malum, mahkemelerimizde açılan davalar sebebiyle bunlar hakkındaki, gerek hapis cezası verilmesi gerekse para cezasıyla ilgililerin yıldırılması için bir hayli mücadele edilmiş olmasına rağmen, bunun kökü kesilemedi ve hâlâ da devam ettiğini söyleyenler de haksız değiller. Bunun sonunda da, yine, ilgililer, sadece bizim adlî mercilerimize müracaat etmekle kalmıyor, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine de müracaat ederek ilgililerin cezalandırılmasını ve kendilerine tazminat ödenmesi hususunda müracaatlarda bulunmaktadırlar.

Bu hususu, özellikle, arkadaşlarımız verdikleri bu önergenin gerekçesinde, işkence veya zalimane gayri insanî ve haysiyet kırıcı muamele suçlarında, bilindiği üzere, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3 üncü maddesinde yazılıdır. Bu sözleşme, Türkiye tarafından usulüne uygun olarak kabul edilmiş ve imzalanmıştır ve mevzuatımızda, özellikle mevzuatımızın bir parçası olarak kabul edilmiş, hatta, Anayasanın önünde olduğu hususu da, yine hükme bağlanmıştır. Dolayısıyla, iç hukukumuzun bir parçası olarak kabul edilmiş, bu nedenle de, bu madde hükmüne aykırı hareket edenler, Türkiye'nin tazminat ödenmesine sebebiyet verenlerden paranın alınması hususu ve hakkaniyete uygun olduğu şeklinde ifade edilmiştir. Bu sebeple, her konuda bu hassasiyetin gösterilmesi ve mağdurlara da bu tazminatın ödenmesi hususu, gerek kanunumuzda gerekse dış anlaşmalarımızda hükme bağlanmıştır.

Bu vesileyle, önergenin kabulü yönünde oy kullanılması ricasıyla, hepinize saygılarımı arz ediyorum efendim. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Oğuz.

Gerekçesini Sayın Oğuz'dan dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 3 üncü maddesi ile 14.7.1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 13 üncü maddesine eklenen fıkranın, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 3 üncü maddesine göre "işkence ya da zalimane, gayri insanî veya haysiyet kırıcı muamele suçları nedeni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince verilen kararlar nedeni ile devletçe ödenen tazminatlardan dolayı sorumlu personele rücu edilmesi hakkında yukarıdaki fıkra hükmü uygulanır" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                               Fethullah Erbaş

                                                        (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Kamalak konuşacaklar.

BAŞKAN - Evet, imzası var.

Önergenin gerekçesini izah etmek üzere, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mustafa Kamalak, buyurun efendim;. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Önergemizle, özü itibariyle şunu amaçlıyoruz: Gerçekten, hukukun temel ilkelerinde olduğu gibi, herkes kendi fiilinden dolayı sorumlu tutulsun mu tutulmasın mı? Konunun özü budur. İkinci olarak da, Avrupa Birliğine girmekte, gerçekten ne kadar samimiyiz; ülke olarak, millet olarak, Parlamento olarak ne kadar samimiyiz? İşte, önergemizin özünü, bu soruya vereceğiniz cevap teşkil etmektedir.

Değerli arkadaşlarım, Adalet Bakanımızın açıkladığına göre, şu ana kadar, işkence vesaire sebebiyle tazminat olarak ödediğimiz miktar 549 215 sterlin, 3 000 dolar, 3 775 000 Fransız Frangı; ödenecek para -mahkûmiyetine karar verilmiş- 1 694 404 sterlin, 77 500 dolar ve 1 208 000 Fransız Frangı. Bunlar, insanlıkdışı davranışlar sebebiyle Türkiye'nin ödemek durumunda olduğu tazminat.

Değerli arkadaşlarım, biz, önergemizde diyoruz ki -sıradan değil- Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, birtakım kamu görevlilerinin kamu yetkisini kullanırken hukuka aykırı davrandığını tespit etmesi sonucu Türkiye'yi tazminata mahkûm ettiği takdirde, bu faturayı, devlet, kamu yetkisi kullanarak, millet yetkisi kullanarak, millete haksızlık eden, milletin hukukunu çiğneyen insanlara rücu edebilsin. Yani, bir taraftan, birtakım kimseler, kamu yetkisi kullanırken, milletten aldığı yetkiyi -sözümona- millet adına kullanırken hukuku çiğnediği zaman, millete haksızlık ettiği vakit, faturayı da dönüp millete ödetmesin. Önergemizin özü budur. Eğer, siz, efendim, milletten yetki aldım diyerek millete haksızlık edenler, millete zulmedenler, onun hakkını çiğneyenler, faturayı da millete ödetsin diyorsanız, önergemize ret verebilirsiniz; ama, evet, hukuka bağlıyız, milletten yetki aldığını iddia edenlerin, millete zulmettikten sonra, onun hakkını çiğnedikten sonra faturayı da millete kesmiş olmaları, gerçekten, millet adına büyük haksızlık diyorsanız, önergemizi destekleyiniz.

Değerli arkadaşlarım, ne olmuş? Önergemiz kabul edildiği takdirde ne olacak? Adam karar vermiş, köy yıkmış, köy yakmış veya siyaseten kamulaştırmada bulunmuş veya siyaseten işçi, memur kıyımına girişmiş. Bu da, son tahlilde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından tescil ve tespit edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti de, bu kararla tazminata mahkûm edilmiştir. Biz, bu tazminatı, olaya sebep olan, bu haksızlığa meydan veren, gerekçeyi hazırlayan kamu yetkisi kullanmış olan kişi ödesin diyoruz, devlet buna rücu edebilsin diyoruz arkadaşlar. Önergemizin özü budur.

Bakın, Anayasamızın 90 ıncı maddesine göre, usulüne göre kabul edilmiş bulunan uluslararası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bakın, kanun hükmünde... Diyoruz ki... Ha, bunu da ne zaman kabul etmiş Türkiye Cumhuriyet Devleti; 1954'te, aşağı yukarı elli yıl önce. Eğer, aradan bu kadar zaman geçmiş olmasına rağmen "kabul ettik; ama, etmeyiz" "evet; ama, hayır" "hayır; ama, evet" diyorsak, ne dediğimizi kendimiz de anlamayacak durumda isek...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayın efendim.

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, söz, özden gelmek durumundadır. Eğer, gerçekten, imzaladığımız anlaşmaların arkasında duruyorsak, sözümüzün eri isek, verdiğimiz söze sadıksak, elbette, onayladığımız, imzaladığımız anlaşmalara da uymak durumundayız. Hele hele, bu anlaşmaların ihlal edildiği kararı uluslararası bir mahkeme tarafından, 43 ülkenin yetkisini kabul ettiği, bu arada Türkiye Cumhuriyeti Devletinin de kararlarına uyacağını taahhüt ettiği bir mahkeme tarafından verilmişse, elbette bu karara uymak durumundayız, sorumlu olarak da elbette fiilin failine yönelmek mecburiyetindeyiz diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddenin oylamasına geçmeden önce, bir yoklama isteği, toplantı yetersayısı isteği vardır.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Yoklama isteminde bulunan arkadaşların isimlerini okuyorum:

Sayın Veysel Candan?.. Burada.

Sayın Mustafa Geçer?.. Burada.

Sayın Mehmet Bekâroğlu?.. Burada.

Sayın Mustafa Kamalak?.. Burada.

Sayın Latif Öztek?.. Burada.

Sayın Ali Oğuz?..

FEHİM ADAK (Mardin) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Fehim Adak tekabbül ediyor.

Sayın Rıza Ulucak?.. Burada.

Sayın Oya Akgönenç?.. Burada.

Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Sayın Sacit Günbey?..

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Yahya Akman tekabbül ediyor.

Sayın Ahmet Sünnetçioğlu?..

AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Ahmet Cemil Tunç tekabbül ediyor.

Sayın Niyazi Yanmaz?..

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Tekabbül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Cevat Ayhan tekabbül ediyor.

Sayın Fethullah Erbaş?.. Burada.

Sayın Lütfi Doğan?.. Burada.

Sayın Süleyman Arif Emre?.. Burada.

Sayın Şeref Malkoç?.. Burada.

Sayın Temel Karamollaoğlu?.. Burada.

Sayın Mehmet Batuk?.. Burada.

Sayın Lütfü Esengün?.. Burada.

Sayın Ahmet Karavar?.. Burada.

Sayın milletvekilleri, yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Bu süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, belirlenen süre içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor, yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Anayasa, İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/960) (S. Sayısı : 839) (Devam)

BAŞKAN - 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - A) 22.4.1983 tarihli ve 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununun 101 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkranın (a) ve (b) bentlerinde sayılan hallerde temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî partinin almakta olduğu son yıllık Devlet yardımı miktarının yarısından az olmamak kaydıyla, bu yardımdan kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına, yardımın tamamı ödenmişse aynı miktarın Hazineye iadesine karar verebilir."

B) Siyasî Partiler Kanununun 102 nci maddesinin birinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde; ikinci fıkrasında geçen "Cumhuriyet Başsavcılığı" ibareleri, "Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı" olarak değiştirilmiştir.

"Siyasî partilerin faaliyetlerinin izlenmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının istediği bilgi ve belgeleri bildirilen süre içinde vermeyen siyasî partiye Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ikinci bir yazı tebliğ olunur. Bu yazıda, bildirilen süre içinde cevap verilmediği ve istek yerine getirilmediği taktirde o siyasî partinin kapatılması ya da Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için dava açılabileceği de belirtilir. Bu tebliğde bildirilecek süre içinde yine istek yerine getirilmez veya cevap verilmezse Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı o siyasî partinin kapatılması ya da Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için Anayasa Mahkemesinde re'sen dava açabilir."

"Siyasî parti, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde istem yazısında belirtilen hususu yerine getirmediği taktirde, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasa Mahkemesinde o siyasî partinin kapatılması ya da Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için dava açar. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamenin tebliğinden itibaren otuz gün içinde ilgili siyasî parti tarafından söz konusu parti organı, merci veya kurulun işten el çektirilmesi ve parti üyesi veya üyelerin partiden kesin olarak çıkarılmaları halinde, o partinin kapatılması ya da Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılması için açılan dava düşer. Aksi takdirde Anayasa Mahkemesi, dosya üzerinde inceleme yaparak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının ve siyasî Parti temsilcilerinin sözlü açıklamalarını, gerekli gördüğü hallerde diğer ilgilileri ve konu üzerinde bilgisi olanları da dinlemek suretiyle açılmış bulunan davayı karara bağlar."

C) Siyasî Partiler Kanununun 103 üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Bir siyasî parti, bu nitelikteki fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller doğrudan doğruya anılan parti organlarınca kararlılık içinde işlendiği takdirde, söz konusu fiillerin odağı haline gelmiş sayılır."

BAŞKAN - 4 üncü madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bolu Milletvekili Sayın İsmail Alptekin.

Buyurun Sayın Alptekin. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ALPTEKİN (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan bu tasarının çerçeve 4 üncü maddesi üzerinde AK Partinin görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım.

Geneli üzerinde yapılan görüşmeler sırasında, tasarının geneli, partimizin sözcüleri tarafından değerlendirilmiş ve görüşlerimiz arz edilmiştir.

Geçen yıl kabul edilen 34 maddelik anayasa değişikliğinden ve yine bu Meclis tarafından kabul edilen Medenî Kanunda yapılan değişikliklerden sonra ve hükümetimizin ilan ettiği Ulusal Program doğrultusunda bu yasalarda değişiklikler yapılıyor, uyum sağlanıyor, paralellikler sağlanıyor. Elbette ki, yapılan değişiklikler, bu çalışmalar, sadece, Ulusal Programda istenildiği için değil, ülkenin yasalarını, demokrasisini, insan haklarını, ekonomisini ve sosyal yapısını daha ileriye, daha öteye, daha arzu edilir noktaya getirmek için yapılıyor. İşte, tam bu çalışmalar yapılırken, bu tasarı gelirken, hükümetin uzun bir çalışması neticesinde, aralarında uyuşabildikleri, uzlaşabildikleri noktada, bu yasaları huzurumuza getirdiler; komisyonlarda görüşüldü ve bugün de 4 üncü maddesini görüşüyoruz. Ancak, hemen ifade edeyim ki, biraz önce, tasarının 2 nci maddesinde hükümet teklifiyle bir değişiklik yapıldı. Türkiye'de, bugün ve bundan sonra, yasakçı olmama noktasında gayret ediyoruz, bütün partiler aynı noktada ittifak ettiklerini ifade ediyorlar; ama, ne var ki, hükümetin uzlaştığı bir pakette, bir tasarıda -henüz esası konuşulmuş- geneli üzerinde Sayın Bakanımız da fikirlerini bu kürsüden ifade ettikten sonra, aradan geçen iki üç gün içerisinde ne oldu da böylesine bir değişiklik getirildi, aslında, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz.

Değerli arkadaşlar, benim üzerinde konuşacağım madde, siyasî partilerle ilgili, hepimizi ilgilendiriyor -Parlamentonun içinde ve dışında olan bütün siyasî partileri ilgilendiriyor, halkı ilgilendiriyor- çokpartili siyasî hayatın vazgeçilmez unsurları olan siyasî partilerimizle ilgili hususlar; yani, yasakların kaldırılması, standardın yükseltilmesi noktasında bir çalışma. Dünyada ve demokratik ülkelerde kapatma istisna, açıklık ve yarış ise esas olduğuna göre, bu maddeler üzerinde bazı konuları ifade etmek istiyorum.

Bizim Anayasamıza göre, siyasî partilerin kapatılması üç konuda mümkündür: Tüzüğüyle ilgili, odak olma noktasıyla ilgili ve dış ülkelerden, yasak olan kurumlardan para almayla ilgili. Bu madde üzerinde iktidar partilerinin ne söyleyeceğini, tabiî ki, şu anda bilemiyorum.

Değerli arkadaşlar, uyum yasaları önemli yasalar olup, üzerinde uzlaşılarak gelmesi lazım. Bu noktada temennimizi ifade ediyoruz. Siyasî Partiler Kanununun 101 inci maddesinde yapılan değişiklik nedir; bu maddeye eklenen bir fıkrayla, yapılan devlet yardımının yarıdan az olmamak kaydıyla mahrum edilebilmesi.

Değerli arkadaşlar, Anayasamızın 69 uncu maddesinin yedinci fıkrasında ise bu böyle düzenlenmemiştir. "Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun kılınabilir" denildiğine göre, bizim kanaatimize göre, hukukçuların kanaatine göre, bu Parlamentoda fikirlerini ifade eden değerli siyasî partilerin görüşlerine göre, kanımızca, bu madde, Anayasanın bu hükmüne aykırıdır. Bu nedenle, bu maddeyi uygun ve doğru bulmuyoruz.

Siyasî Partiler Kanununun 102 nci maddesi ise, cumhuriyet başsavcısının siyasî partilerden bilgi ve belge isteyebileceği hükmünü getirmiştir değerli arkadaşlar. Anayasamızın bu maddesi, açılacak davanın süresi belli olmadığından -kapatma yahut- diyor ki, gelirinden, parasından yoksun kılma... Anayasanın 69 uncu maddesinin ruhuna uygun olmaması; bir de, en önemlisi, Anayasada olmadığı halde, yasayla bir yasak getirmesi bakımından, biz, Anayasaya aykırı buluyoruz. Bu maddenin, ileride telafisi imkânsız, demokrasimiz ve siyasî partilerimiz bakımından bazı menfi hükümler getirebileceğini, sonuçlar getirebileceğini düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL ALPTEKİN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

İSMAİL ALPTEKİN (Devamla) - Siyasî Partiler Kanununun 102 nci maddesine ekleme yapan bu yasayı, Anayasanın ruhuna ve lafzına da aykırı buluyoruz.

Diğer bir değişiklik ise, Siyasî Partiler Kanununun 103 üncü maddesinin odak noktası yönünden yeniden düzenlenmesidir. Bu düzenlemeyi bir gelişme olarak görüyoruz, bir ilerleme olarak görüyoruz; ama, üzerinde çok tartışılmış olan bu odak noktasında, daha da ileri, daha da arzu edilir, günün şartlarına daha da uygun bir yasa getirilebilirdi; ama, şu anda bununla yetinilmiş durumdadır. Bunu da, yasada, ciddî manada, müspet bir gelişme olarak görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, toparlamak gerekirse, Anayasanın 69 uncu maddesindeki ifade ettiğim hükümler çerçevesinde, getirilen 101 ve 102 nci maddeleri tartışmalı, Anayasa yönünde aykırı görmekteyiz; 103 üncü madde de, bir noktada müspettir.

Bu haliyle yasanın hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Saadet Partisi Grubu adına, Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Geçer.

SP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önümüzde bulunan Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının genel gerekçesinde, 19 Mart 2001 tarih ve 2001/2129 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla kabul edilen Avrupa Birliği Müktesebatının Üstlenilmesine İlişkin Türkiye Ulusal Programı çerçevesinde, Türkiye'de bulunan demokratik rejimin insan haklarına ve hürriyetlerine saygılı bir hale getirilmesi ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında bulunan temel insan hak ve hürriyetlerine aykırı, çoğulcu demokrasiye aykırı maddelerin kaldırılması, bunun daha düzgün bir hale getirilmesi ve bu düzeltilen maddelere ilişkin yasalarda uyumun meydana getirilmesi için ilgili yasalarda da değişiklik yapılacağı belirtilmektedir. Bu vesileyle, dört beş maddelik bu tasarıyla 8 tane kanunda değişiklik yapılmaktadır.

Şimdi, aslında, 57 nci hükümetin tüm gerekçelerinde, Avrupa müktesebatıyla ilgili bir gerekçe öne sürülmekte; yani, aslında, burada, yasamanın değil, 57 nci hükümetin Bakanlar Kurulu kararıyla Avrupa müktesebatının iç hukuka taşınması noktasında verilmiş bir taahhüdünün yerine getirilmesi amaçlanmaktadır. Burada, sanki, bu verilen taahhütler yerine getirildiğinde, Türkiye'de, gerçekten, çoğulcu, demokratik, insan hak ve hürriyetlerine saygılı bir düzenin oluşacağı iddia edilmektedir. Dolayısıyla, 57 nci hükümetin, daha önceki Anayasamızda, 1982 Anayasasında temel insan hak ve hürriyetlerine, demokratik düzene, çoğulcu rejime aykırı birtakım maddeler bulunduğu iddiasıyla -biliyorsunuz, Meclisin tatili de yarıda kesilerek- eylül ayının 17'sinde Meclis açılarak, bu Anayasa üzerinde birtakım değişikliklere gidildi. Dolayısıyla, Parlamentoda bulunan tüm partilerden oluşan bir komisyon tarafından, Uyum Komisyonu tarafından, 37 maddelik, anayasa değişikliğiyle ilgili çalışmalar yapıldı ve 4709 sayılı Kanun bu şekilde yapılarak Anayasanın 34 maddesi değiştirildi. Dolayısıyla, bu düzenlemeyle de, diğer yasalardaki durumlar bu anayasal değişikliğe uydurulmaktadır.

Burada ilgimizi çeken bir şey var. Yani, Türkiye'de, 1961 Anayasası olsun, 1982 Anayasası olsun... Gerçi, bu Anayasayı yapanlar ve bunu alkışlayanlar, her zaman, kendilerini meşruiyetin ve hukukun vazı saymışlardır. Yani, öyle mükemmel bir kanun yaptıkları iddia edilmiş ki        -1982 Anayasasıyla ilga edilen- 1961 Anayasasının çoğulcu demokrasiye, insan hak ve hürriyetlerine, çağdaş bir yapıya uygun olmadığı iddiasıyla 1982 Anayasası çıkarılmış ve bu Anayasa halkoylamasıyla kabul edilmiştir. Bunu, bugüne kadar birtakım siyasî görüşler alkışladılar. Yani, bu yasayla, artık, çağdaş bir ülkeye kavuştuğumuzu, Türkiye'de demokratik bir rejimin oluştuğunu, insan hak ve hürriyetlerinin Türkiye'de tam oturacağını; uluslararası düzeyde yapmış olduğumuz anlaşmalara uygun Türkiye'de uygulama olacağı iddia edilmesine rağmen, ne hikmetse, 57 nci hükümet, bunun uygun olmadığını ve birtakım maddelerin değişmesi gerektiğini ortaya koyarak, Türkiye'de daha güzel bir ortamın oluşacağını, özellikle insan hak ve hürriyetlerine saygılı bir ortamın oluşacağını iddia etti. Böylece, o maddelerden -37 adet olmasına rağmen- 34'ü değiştirildi, 3'ü kaldı. Parlamento, herhalde, gelen o tasarıyı, Uyum Komisyonunun ortaya atmış olduğu o metinleri uygun bulmadı ki, Parlamentoda onlar kabul edilmedi. Aslında, onların üzerinde de durulması gerekirken -o zaman konuşulmuş- temel insan hak ve hürriyetlerini, demokrasinin vazgeçilmez unsuru olan siyasî partileri ve siyasîleri koruyan birtakım düzenlemelerin de o maddelerde yapılması öngörüldüğü halde, ne hikmetse, çıkarılmamış. Şu anda, yine, 57 nci hükümet, Anayasada yapacağı bu değişikliklerle de, tekrar, herhalde, Türkiye'de, artık, meşruiyetin ve uluslararası düzeyde kabul edilmiş birtakım normların kabul edildiğini iddia edecek bir süre daha. Ondan sonra ne olacak, Türkiye'nin geleceği nereye gidecek, bilmiyorum.

Burada, ilgili maddede, tasarının 4 üncü maddesinde, 2820 sayılı Siyasî Partiler Yasasının 101, 102 ve 103 üncü maddelerinde değişiklikler yapılmakta; yani, demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan siyasî partilerin, daha özgür bir ortamda, daha rahat bir siyasî faaliyet göstermelerini sağlayacak düzenlemelerin yapıldığı iddia edilmektedir. Oysaki, burada çok fazla bir değişiklik yapılmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN - Toparlayın efendim; buyurun.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - 4709 sayılı Yasayla Anayasamızın 69 uncu maddesinde meydana gelen değişiklikle ilgili... Yani, çerçeve 25 inci maddesiyle, Anayasamızın 69 uncu maddesinde birtakım değişiklikler yapmış. Aslında, burada çok fazla bir değişiklik olmamış. Sadece, temelli kapatılmayla ilgili kararlardan başka bir kararın da... Yani, siyasî partilerin devletten almış olduğu yardımların üzerinde birtakım tasarruflar yapılabileceği; yani, Anayasa Mahkemesinin temelli kapatma kararından önce, fiillerin yoğunluğuna ilişkin olarak, o siyasî partinin Hazine yardımından kısmen alıkonulmasıyla ilgili bir düzenleme getiriyor ve böylece, Siyasî Partiler Yasasının 101, 102 ve 103 üncü maddelerinde, özellikle ona ilişkin değişiklikler yapılıyor. Son 103 üncü maddesinde de, bir siyasî partinin odak olması hususu Anayasa Mahkemesi kararına bağlanmışken, biraz açıklık getiriliyor, bir somutluk getirilerek, burada, zımnen veya açıkça, parti organlarının, Anayasanın 69 uncu maddesinde ya da 68 inci maddenin dördüncü fıkrasında sayılan fiillerin işlenmesinde yoğunluk görülmesi halinde, bunu, yetkili organların...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Başkanım, toparlıyorum.

BAŞKAN - Efendim, süreyi 1 dakikadan fazla uzatmıyorum.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - Peki.

Bu vesileyle, saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Geçer.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Erdoğan Sezgin Bey.

Buyurun Sayın Sezgin. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA ERDOGAN SEZGİN (Samsun) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; demokratikleşmeyle ilgili hangi yasal düzenleme gelirse, DYP Grubu olarak, fevkalade heyecan ve memnuniyet duyuyoruz. Eğer bu tip düzenlemeler hükümetin işine yarayacak ise, bunlara peşinen "evet" diyoruz ve Türkiye'nin Avrupa Birliği yolundaki bütün uyum yasalarını desteklediğimizi ifade etmek istiyorum.

Biz şunu çok iyi biliyoruz ki, bazı hakların, hürriyetlerin, ferdin gezinme alanını genişleten bu tür düzenlemelerin devletin bir ihsanı gibi değil, ferdin bizatihi hakkı olduğu için çok büyük memnuniyet duymaktayız. Getirilen bu tip düzenlemelerin bir iyiniyet mahsulü olduğunu da açıklıkla ifade etmek istiyorum; ama, önemli gördüğüm bazı noksanlıklara, ileriki düzenlemelere ışık tutmak amacıyla değinmenin hem bir hak hem de bir görev olduğunu düşünüyorum.

Şöyle bir geriye baktığımızda, en küçük bir hakkın dahi alınması, toplumların asırlarına mal olmuştur. Getirilen bu uyum yasalarının, demokratikleşme unsurunu taşıması şartıyla, sonuna kadar yanındayız. Demokrasi çok başka bir şeydir; insan haysiyetine yakışan en önemli sistem, en iyi düzendir.

Bu maddelerle, Siyasî Partiler Kanununa düzenlemeler getirilmektedir. Siyasî partilere biz çok önem vermekteyiz. 1946 ile başlayan siyasî hareket, 1950'nin 14 Mayısıyla, Demokrat Parti iktidarıyla, ilk defa, millet iradesiyle idareyi değiştirmiştir. O tarihe kadar, devlet hayatımızda, laiklik, cumhuriyet ve üniterlik yapımızda, millet, ilk defa demokrasiyle kucaklaşmış, ilk defa vatandaş olduğunun, birtakım haklarının olduğunun farkına varmıştır. O yılları hatırlarsanız, bir ispat hakkı meselesi onlarca yıl Türkiye'nin gündemini işgal etmiştir. Dağdaki çoban dahi ispat hakkının ne olduğunu bilmez iken, ispat hakkı verildi diye çığlıklar attığını eski siyasetçiler bize intikal ettirmişlerdir.

Bunları şunun için söylüyorum: Siyasî partilerin çok önemli olduğunu, milletle devleti kucaklaştıran bir unsur olduğunu ve siyasî partilerin çok önemli bir şekilde korunması lazım geldiğini düşünüyorum. Şunu peşinen ifade etmek istiyorum: Cumhuriyetin Anayasada belirtilen niteliklerine, devletin bütünlüğüne göz diken, o hedeflere bilerek dolaylı veya dolaysız saldıranların, bu niyette olanların amansız bir şekilde karşısındayız. Bu amaca yönelik siyasî partilerin, hangi ad, nam altında olursa olsun, kapatılmasından ve tüzelkişiliklerinin sona erdirilmesinden, ilgililer hakkında da yasaların öngördüğü yaptırımların uygulanmasından yana olduğumuzun bilinmesini istiyorum. Ancak, demokratik hayatımızın vazgeçilmez unsurları olan siyasî partilerimizle ilgili, pamuk ipliğine bağlı, sudan sebeplerle ve takdire bağlı, öyle de olur böyle de olur şeklindeki yasal düzenlemelerin de demokratikleşmeyle bağdaşır yanını göremiyorum. Bir siyasî partinin kapatılma sebebi varsa, kapatacaksın. Ancak, 4 üncü maddede getirilen değişiklikle kapatma yerine "ilgili siyasî partinin almakta olduğu son yıllık Devlet yardımı miktarının yarısından az olmamak kaydıyla, yoksun bırakılmasına da karar verilebilir" denilmektedir. Buradan şu sonuç çıkıyor değerli arkadaşlarım: Bir partinin aldığı devlet yardımının 1/2'sini kesme ile kapatılması arasındaki hukukî sonuçların dağlar kadar derin ve farklı olduğunu düşünüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERDOĞAN SEZGİN (Devamla)- Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayın efendim.

ERDOĞAN SEZGİN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Peki -Sayın Turhan Güven oradan soruyor şimdi bana- devlet yardımı almıyorsa ne olacak bu parti; otomatikman kapatılacak.

Onun için, siyasî partilere -vaktim olsaydı anlatacaktım- Fransız sistemi, otokontrol sistemi konulup, gerekli garantiler verilip, çağdaş ve demokratik düzene uygun siyasî partilerin görülmesi sağlanabilirdi.

Onun için, bu Siyasî Partiler Yasasındaki düzenlemenin antidemokratik yanlarını bir sonraki maddede de konuşacağım için, görüşlerimi o zaman arz edeceğim.

Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Sezgin.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 4 üncü maddesiyle A) 22.4.1983 tarihli Siyasî Partiler Kanununun 101 inci maddesine eklenen "Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkranın (a) ve (b) bentlerinde sayılan hallerde temelli kapatma yerine dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî partinin almakta olduğu son yıllık devlet yardımı miktarının beşte birinden az olmamak kaydı ile bu yardımdan kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Fahrettin Kukaracı

Mustafa Kamalak

Fethullah Erbaş

 

Erzurum

Kahramanmaraş

Van

 

Lütfü Esengün

 

Şeref Malkoç

 

Erzurum

 

Trabzon

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

839 sıra sayılı tasarının (4/B) maddesiyle 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununun değiştirilmek istenilen birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ederim.

Saygılarımla.

 

Fethullah Erbaş

Mustafa Kamalak

Fahrettin Kukaracı

 

Van

Kahramanmaraş

Erzurum

 

 

Şeref Malkoç

 

 

 

Trabzon

 

 

Teklif:

"Siyasî partilerin faaliyetlerinin izlenmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının istediği bilgi ve belgeleri bildirilen süre içinde vermeyen siyasî partiler hakkında 104 üncü madde hükümleri uygulanır."

BAŞKAN - Okutacağım üçüncü önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

839 sıra sayılı tasarının (4/C) maddesiyle, 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununun 103 üncü maddesine ikinci fıkra olarak eklenen hükmün, aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Fethullah Erbaş

Mustafa Kamalak

Fahrettin Kukaracı

 

Van

Kahramanmaraş

Erzurum

 

 

Şeref Malkoç

 

 

 

Trabzon

 

Teklif:

"Bir siyasî parti, bu nitelikteki sübut bulmuş fiiller o partinin üyelerince yoğun bir şekilde işlendiği ve bu durum, o partinin büyük kongre veya genel başkan veya merkez karar veya yönetim organları veya Türkiye Büyük Millet Meclisindeki grup genel kurulu veya grup yönetim kurulunca zımnen veya açıkça benimsendiği yahut bu fiiller, doğrudan doğruya, anılan parti organınca kararlılık içinde işlendiği takdirde söz konusu fiillerinin odağı haline gelmiş  sayılır."

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Kamalak, gerekçeyi okuyalım mı efendim?

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) - Konuşmak istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Önergeyle, tasarıdaki hükme sadece "sübut bulmuş" ifadesi eklenmektedir. Kanaatimizce, bu, hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Anayasamızın 15 inci maddesinin son cümlesine göre, hakkında kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmadıkça hiç kimse suçlu sayılamaz. Yine Anayasamızın 38 inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre, hakkında sübut bulmuş mahkeme kararı bulunmadıkça hiç kimse suçlu sayılamaz. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 7 nci maddesine göre, suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar hiç kimse suçlu sayılamaz. Burada ise suçlu olup olmaması hiç önemli değil. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı "ben, falan partiyi tasvip etmiyorum, filan üyelerinin konuşmasını benimsemiyorum" gerekçesiyle Anayasa Mahkemesinde dava açabilmektedir, açabilecektir ve hele hele bir kısım hâkimler de olağanüstü şartlar sebebiyle brifinglere tabi tutulduğu zaman kararın sonucunu tahmin etmek, kanaatimce, zor değildir. 

Değerli arkadaşlarım, buradaki "sübut bulmuş olma" ifadesi, aslında bize ait bir ifade de değildir. Bu ifade, resmen, ilk defa 1978 yılında Sayın Ecevit'in Başbakan olduğu dönemde Siyasî Partiler Kanununun 111 inci maddesine girmiştir. Kanun numarası 2114'tür. Şöyle diyor orada: "Suç niteliğinde bir fiil işlendiği kesinleşmiş mahkeme kararıyla sabit olan parti üyesinin..." Yani, demek ki, bu kavramın ilk sahibi DSP'dir veya onun Genel Başkanıdır. Şu anki tasarı yirmidört yıl önceki kanundan çok daha geridir.

Değerli arkadaşlarım, bu kavramın ikinci sahibi ANAP'tır. Merhum Özal'ın Başbakanlığı döneminde -1986 yılında- 3270 sayılı Kanunla, Siyasî Partiler Kanununun 103 üncü maddesinin ikinci fıkrasına bu kavram getirilmiştir. Şu halde, kavramın ikinci sahibi ANAP'tır.

Değerli arkadaşlarım, kavramın üçüncü sahibi Türkiye Büyük Millet Meclisinin tamamıdır; sizlersiniz...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Bizleriz yani...

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) - Hepimiz...

4445 sayılı Kanunla, Siyasî Partiler Kanununun 102 nci maddesine "sübut bulma" kavramı eklenmiştir; bugün yürürlüktedir.

Değerli arkadaşlarım, şöyle deniliyor orada: "Parti üyeleri, 68 inci maddenin dördüncü fıkra hükümlerine aykırı fiil ve konuşmalarından dolayı hüküm giyerlerse, Cumhuriyet Başsavcılığı, bu üyelerin partiden kesin olarak çıkarılmasını o partiden ister."

Değerli arkadaşlarım "dün dündü, bugün bugündür. Dün, hükümet, öyle bir tasarı getirdi, bugün böyle getirdi. Hükümet ne diyorsa, başımızın üzerinde" diyorsanız, takdir sizindir.

Değerli arkadaşlarım, bu uygulamanın...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kamalak, 1 dakika içinde toparlar mısınız.

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

ANAP'ın 1986 yılında getirmiş olduğu "sübut bulma" kavramının Anayasaya uygun olduğuna, Anayasa Mahkemesi oybirliğiyle karar vermiştir; tarih 1987...

Değerli arkadaşlarım, 12 Eylül rejimi, sıradan bir derneği kapatabilmek için, sıradan bir derneğin kapatılması için, 53 üncü maddede, dernek üyelerinin birden fazla defa mahkûm olma şartını aramaktadır; madde 53...

Değerli arkadaşlarım, Yargıtay, buradaki, Dernekler Kanunundaki hüküm giyme şartının, birden fazla gerçekleşmesi gerektiğine karar vermiştir. Bütün bunlara rağmen, siz "hayır, bizim yapacağımız bir şey yok" diyorsanız, takdir sizindir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kamalak.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 4 üncü maddesiyle A)22.4.1983 tarihli Siyasî Partiler Kanununun 101 inci maddesine eklenen "Anayasa Mahkemesi, yukarıdaki fıkranın (a) ve (b) bentlerinde sayılan hallerde temelli kapatma yerine dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî partinin almakta olduğu son yıllık devlet yardımı miktarının beşte birinden az olmamak kaydı ile bu yardımdan kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                               Fethullah Erbaş

                                                         (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Katılmıyor.

Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Katılmıyor.

Sayın Lütfü Esengün; buyurun.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, geçen sene onuncu ayda Anayasada yapılan değişikliğin Siyasî Partiler Kanununa yansıması için getirilmiş, adına "uyum tasarısı" denilen tasarının bir maddesi. Bizim de, bu madde üzerinde bir değişiklik önergemiz var.

Tasarıda, Anayasa Mahkemesince temelli kapatma yerine, yarısından az olmamak kaydıyla kısmen veya tamamen Hazine yardımından mahrum bırakılması öngörülüyor. Biz ise, Anayasa Mahkemesine daha geniş şekilde bir takdir yetkisi sağlamak için, Anayasa Mahkemesinin her olayda daha rahat hareket edebilmesi için, tasarıdaki bu "yarısı" olarak tarif edilen asgarî sınırı "beşte 1" olarak teklif ediyoruz; beşte 1'den az olmamak üzere, Hazinece yapılan yardımın kısmen kesilmesine Anayasa Mahkemesi karar verebilsin diye.

Bizim ilaveten bir değişiklik önerimiz daha var. Getirilen tasarıda, yardımın tamamı ödenmişse, aynı miktarın Hazineye iadesine karar verilmesi öngörülüyor. Yardımın tamamı yılbaşında ödeniyor. Eğer, o tarihlerden sonra çıkacak bir Anayasa Mahkemesi kararı varsa, şu kadar miktarın Hazineye verilmesine dair, bunun fiilen tahsili nasıl olacaktır? Hazine, o siyasî parti aleyhinde bir alacak davası mı açacaktır? O siyasî parti kendi rızasıyla veya olmadığı için, maddî imkânı elvermediği için ödemediği takdirde ne yapılacaktır? Bunun cevabı olarak, aslında "bir dahaki sene yapılacak Hazine yardımından kesilir" şeklinde bir düzenleme daha uygun olur kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlar, önemli olan, temelli kapatma yerine para cezası getirmek değildir, Hazine yardımından mahrum bırakmak değildir bir siyasî partiyi. Önemli olan, Türk siyasetini, Türk demokrasisini, parti kapatma ayıbından kurtarmaktır. Anayasanın 69 uncu maddesiyle ilgili değişiklik görüşülürken bu konuda çok gayret ettik, çok sözler söyledik. Bu, hepimizi ilgilendiren, bütün siyasî partileri, Türkiye'nin sivilleşmesini demokratikleşmesini ilgilendiren bir maddedir. 69 uncu maddedeki parti kapatma şartlarını Türkiye şartlarına daha uygun hale getirelim diye çok gayret gösterdik; ama, maalesef, anlatamadık, dinletemedik.

Bakınız, bugünlerde idam cezasının kaldırılması tartışılıyor Türkiye'de ve her zaman, özellikle, Avrupa'ya hitaben deniliyor ki "1984'ten beri Türkiye'de idam cezası uygulanmadı." İdam cezası nedir; bir kişinin canıyla, hayat hakkıyla ilgili bir cezadır; ama, 1984'ten beri ne kadar parti kapattık, bir de ona dönüp bakmamız lazım. Onlarca parti kapatıldı, sözde, mahkeme kararıyla kapatıldı; ama, herkes biliyor ki, siyaseten kapatıldı, konjonktürün gereği olarak kapatıldı, keyfî olarak kapatıldı. Bir kişinin, insan hayatının üzerinde bu kadar ciddî durulması doğrudur, biz de katılıyoruz; ama, siyasî partilerin hayatı üzerinde de çok daha ciddî şekilde durulması gerektiği kanaatindeyiz. İdam, nihayet, bir kişinin hayat hakkını ilgilendirir; ama, siyasî partilerin kapatılması da, toplumun hayatını, demokrasinin hayatiyetini ilgilendirir. Siyasî partiyi kapatmak demek, bir bakıma, demokrasinin yaşam hakkına önemli bir darbe vurmak demektir.

Anayasanın 68 inci maddesinde tarifini bulan, yerini bulan "siyasî partiler, demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır" ifadesi açıktır. Anayasaya bunu yazmışız; ama, maalesef, uygulamada, siyasî partilerin varlığından vazgeçebiliyoruz, her türlü kısıtlamayı siyasî partilerin önüne koyabiliyoruz; kapatılabiliyor, Hazine yardımından mahrum bırakılabiliyor.

Değerli arkadaşlar, işin en üzücü tarafı, bunu, siyasî partilerin yer aldığı Türkiye Büyük Millet Meclisi, çıkardığı yasalarla yapıyor. Halbuki, biz, Meclis olarak, siyasî partiler olarak, her şeyden evvel demokrasiye sahip çıkmak zorundayız, siyasî partilere sahip çıkmak zorundayız; siyasî partiler için yapılan her türlü haksız uygulamanın karşısında olmak zorundayız.

Dolayısıyla, Anayasanın 69 uncu maddesinin bir defa daha ele alınması, siyasî partilerin kapatılmasının çok daha ciddî şekilde şartlara, kıstaslara bağlanması gerektiği kanaatindeyiz. Ha, hiç parti kapatılmasın mı; tabiî, bu sual, ister istemez hatıra geliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim.

LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Tabiî ki parti kapatılsın; ama, hangi parti kapatılsın; yöntem olarak şiddeti, terörü seçen, şiddete teröre başvuran partiler kapatılsın; ama, onun dışında, terörle, şiddetle ilgisi olmayan, sadece belli bir düşünceyi taşıyan, ifade eden, o düşünceye tercüman olan siyasî partilerin sırf o düşüncelerinden dolayı kapatılması, Türkiyemiz için bir ayıptır diyorum. İnşallah o günler de gelecek, Anayasanın 69 uncu maddesinde siyasî partilerin bugün olduğu gibi keyfî şekilde kapatılmasının önüne geçildiği daha demokratik günleri hep birlikte göreceğiz.

Ben, tekrar, Yüce Heyetinizden önergemin kabulünü arz ediyorum. Gerçekten, önergede, Anayasa Mahkemesine daha geniş bir takdir imkânı verilmektedir; para cezasının, Hazine yardımının tahsili de bir yıl sonraya bırakılmaktadır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Esengün.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

839 sıra sayılı tasarının (4/B) maddesiyle 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununun değiştirilmek istenilen birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ederim.

Saygılarımla.

                                                        Mustafa Kamalak                                                                

                                                            (Kahramanmaraş) ve arkadaşları

Teklif:

"Siyasî partilerin faaliyetlerinin izlenmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının istediği bilgi ve belgeleri bildirilen süre içinde vermeyen siyasî partiler hakkında 104 üncü madde hükümleri uygulanır."

BAŞKAN - Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önergenin gerekçesini izah etmek üzere, Sayın Malkoç; buyurun.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; önergemizin gerekçesini izah etmek üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, siyasî parti kapatmak, tüzelkişiliğe son vermek demektir; yani, bir bakıma, tüzelkişiliğin idamı demektir. Hepimizin bildiği, kamuoyunda aylardan beri tartışılan husus, hükümet ortakları -DSP'siyle, Anavatan Partisiyle, MHP'siyle- idamı, Anayasadan ve yasalardan kaldırmaya çalışmaktadır. Böyle bir ortamda, hükümetin, bu kadar, bireylerin idamı için, bu idamın Anayasadan ve yasalardan kaldırılması için çaba sarf ettiği bir ortamda, basit sebeplerden dolayı bir siyasî partiyi kapatmakla ilgili düzenlemeyi buraya getirmesi, son derece üzücüdür. Özellikle, Sayın Adalet Bakanının bu tasarıyı komisyonlarda savunması, hukuk adına üzücüdür; bir profesör olarak, hukuktan anlayan bir insan olarak, bir hukukçu olarak, bunu buraya getirmesi de üzücüdür.

Sebebini şöyle izah etmek istiyorum: Değerli arkadaşlarım, bahsedilen hükümde, partileri izlemekle görevli olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, siyasî partilerden bilgi ve belge istiyor; bunu ikinci defa istediğinde ve müeyyidelerini de belirttiğinde, bu bilgi ve belgeler gelmezse, partiyle ilgili kapatma davası açacağı düzenleniyor bu hükümde. Bir defa, bu, Anayasanın 69 uncu maddesine ve yine Anayasanın 2 nci maddesine aykırıdır. Herhangi bir yargı organı veya herhangi bir kurum, devletin herhangi bir diğer kurumundan bilgi ve belge istese, örneğin, herhangi bir mahkeme, Nüfus İşleri Genel Müdürlüğünden bir bilgi veya bir belge, bir kayıt istese, bu yazıyı gönderse, arkasından tekit etse, üçüncü defa yazsa, Nüfus İşleri Genel Müdürlüğü veya Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü mahkemenin istediği bu bilgiyi veya belgeyi göndermediğinde, bu mahkemenin, Nüfus İşleri Genel Müdürlüğünü veyahut Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğünü iptal etmeye, kapatmaya kalkması, ne kadar, akla, mantığa, hukuka ve Anayasaya aykırıysa, bu tasarıda düzenlenen hükümler de, gerçeğe, akla, mantığa, hukuka ve Anayasaya o kadar aykırıdır. Olay gayet basit. Zaten, bununla ilgili olarak Siyasî Partiler Kanununun 104 üncü maddesinde düzenleme var; ama, sayın hükümet bununla da yetinmek istemiyorsa, savcılığı daha güçlü kılmak istiyorsa, istenen bilgi ve belgeleri göndermeyen partiyi kapatmak yerine, onunla ilgili, o partinin görevli kişisi hakkında, 230 uncu maddeye, bilemediniz 240 ncı maddeye göre işlem yapar, yeterli olur; ama, mantık, demokrasi mantığı değil, hukuk mantığı değil.

Kralın birisinin önüne bir idam dosyası gitmiş; krala gitmiş demişler ki; sayın kralım, bu çok yaşlı bir insan, zaten birkaç ay veya birkaç yıl sonra ölecek, gel bunu affet, idam etme. Peki demiş kral, affetmiş. Birkaç gün sonra tekrar bir idam dosyası gitmiş kralın önüne, bu sefer genç bir delikanlı. Aynı heyet gitmiş demiş ki; sayın kralım, bu çok genç, genç yaşında bir cahillik yaptı, bir suç işledi, bunu da affet. Kral dosyayı evirmiş çevirmiş, iyi de, idam etmek için, orta yaşlıyı her zaman nerede bulacağım demiş. Kafada ille idam etmek var, kafada ille siyasî parti kapatmak var...

Siyasî parti kapatılmasının ne şekilde olacağı, hangi kriterlerle olacağı Anayasada yazılı. Anayasanın 69 uncu maddesiyle, siyasî partilerin 3 sebepten dolayı kapatılacağı sınırlandırılmış, tahdidî ve tadadî olarak sınırlandırılmış, denilmiş ki; bir siyasî partinin program ve tüzüğü Anayasanın 68 inci maddesinin dördüncü fıkrasında belirtilen hususlara aykırı olursa, bu parti Anayasa Mahkemesince kapatılır. Buna bir itiraz yok. İkincisi, yine bir siyasî parti, Anayasanın 68 inci maddesinin dördüncü fıkrasında yazılan suçların odağı haline gelirse, kapatılır; bu da Anayasada yazılı. Ayrıca, yabancı gerçek veya tüzelkişilerden yardım alan partilerin de kapatılacağı Anayasada yazılı; ama, bunlar bir tarafa bırakılıyor, sayın hükümet tarafından, hükümeti oluşturan partiler tarafından, Anayasadaki bu hükümler bir tarafa bırakılıyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Malkoç, toparlayın efendim.

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) -  İdama hevesli olan o kral gibi, ille, Anayasadaki bu hükümlerle yetinilmeyecek, kendi kafalarına göre, Anayasaya aykırı olarak, hukuka aykırı olarak, mantığa aykırı olarak, savcının istediği belgeler ve bilgiler getirilmeyince, parti kapatılacak. Arkadaşlar, yapılan şey, Anayasaya da aykırıdır, hukuka da aykırıdır.

Bakın, bu, Anayasa Mahkemesine gider, döner; sizin ayıbınız olur. Biz, muhalefet olarak uyarıyoruz, bu konuda önerge veriyoruz; umut ediyoruz ki, bu önergemize destek verirsiniz, bu ayıptan kurtulmuş olur bu tasarı diyor, önergeye destek bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. - A) 6.10.1983 tarihli ve 2908 sayılı Dernekler Kanununun 4 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 4. - Fiil ehliyetine sahip olan herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir.

Ancak;

1. Türk Silâhlı Kuvvetleri ile genel ve özel kolluk kuvvetleri mensupları ve özel kanunlarında dernek kuramayacakları belirtilen memur statüsündeki kamu hizmeti görevlileri,

2. Affa uğramış olsalar bile;

a) Türk Ceza Kanununun İkinci Kitabının birinci babında yazılı suçlardan biriyle mahkûm olanlar,

b) Basit ve nitelikli zimmet, irtikâp, rüşvet, hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, inancı kötüye kullanma, dolanlı iflas gibi yüz kızartıcı suçlar, istimal ve istihlâk kaçakçılığı dışında kalan kaçakçılık suçları ve resmî ihale ve alım satımlara fesat karıştırma suçlarından biriyle mahkûm olanlar,

c) Türk Ceza Kanununun 316, 317 ve 318 inci maddelerinde yazılı suçlardan biriyle mahkûm olanlar,

sürekli olarak,

3. a) Türk Ceza Kanununun 312 nci maddesinin ikinci fıkrasında yazılı suçtan mahkûm olanlar hükmün kesinleştiği,

b) Kurulması yasaklanmış dernekleri kuranlar ve yönetenler ile dernekler için yasaklanmış faaliyetlerde bulunmaları sebebiyle mahkemece kapatılmasına karar verilen derneklerin yöneticileri kapatma kararının kesinleştiği

tarihten itibaren beş yıl süre ile dernek kuramazlar."

B) Dernekler Kanununun 5 inci maddesinin (6) numaralı bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"6. Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde ırk, din, mezhep, kültür veya dil farklılığı veya bunlara dayanarak azınlık yaratmak ya da herhangi bir bölgenin veya ırkın veya sınıfın veya belli bir din veya mezhepten olanların diğerlerine hâkim veya diğerlerinden imtiyazlı olmasını sağlamak,"

C) Dernekler Kanununun 6 ncı maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bazı ad ve işaretleri kullanma yasağı

Madde 6. - Derneklerin, mevcut veya kapatılmış bir siyasî partinin, bir sendikanın veya üst kuruluşun, bu Kanun hükümlerine göre mahkemece kapatılmasına karar verilen bir dernek veya üst kuruluşun adını, amblemini, rumuzunu, rozetini ve benzeri işaretleri ya da daha önce kurulmuş Türk devletlerine ait topluma mal olmuş bayrak, amblem ve flamaları kullanmaları yasaktır.

Dernekler, resmî işlemlerinde Türkçe kullanırlar."

D) Dernekler Kanununun 34 üncü maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Federasyonlar, kuruluş amaçları aynı olan en az beş derneğin; konfederasyonlar, kuruluş amaçları aynı olan en az üç federasyonun, amaçlarını gerçekleştirmek üzere üye sıfatıyla bir araya gelmeleri suretiyle kurulur.

Federasyon ve konfederasyonlara ilişkin diğer hususlar hakkında bu Kanun hükümleri uygulanır.

Federasyonların üye sayısının beşten ve konfederasyonların üye sayısının üçten aşağı düştüğü ve bu durum üç ay içinde giderilmediği taktirde haklarında 51 inci maddede yazılı kendiliğinden dağılma hükümleri uygulanır."

E) Dernekler Kanununun 38 inci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 38 . - Yükseköğretim kurumlarında kayıtlı öğrenciler, ancak eğitim, öğretim, çalışma, moral, beslenme, dinlenme ihtiyaçlarının karşılanması, beden ve ruh sağlığının geliştirilmesi ve öğrencilerin bu konularda kurum idaresi veya diğer kuruluşlar nezdinde temsil edilmesi amaçlarıyla öğrenci derneği kurabilirler."

F) Dernekler Kanununun 43 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 43. - Dernekler, en az yedi gün önceden merkezlerinin bulunduğu ve faaliyetin düzenleneceği illerin valiliklerine bildirimde bulunmak şartıyla yabancı ülkelerdeki dernek veya kuruluşların üyelerini Türkiye'ye davet edebilir ya da yabancı dernek veya kuruluşların davetlerine uyarak üyelerini veya dernek üyesi olma hakkına sahip üçüncü kişileri yurt dışına gönderebilirler. Bildirimde, davetin amacı, tarihi, yeri, ilgili dernek veya kuruluşun adı ve adresi katılacak üyelere veya temsilcilere ait bilgiler bulunur."

BAŞKAN - Saat 17.45'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 17.33


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.45

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYE : Mehmet AY (Gaziantep), Kemal ALBAYRAK (Kırıkkale)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 78 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Görüşmelere kaldığımız yerden devam edeceğiz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3.- Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Anayasa, İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/960) (S. Sayısı : 839) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır.

5 inci madde okunmuştu.

5 inci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yıl içerisinde çıkarılan 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu, bir reform kanunu olarak takdim edilmişti; oysa, böyle olmadığı, bu kanunu getirenlerce de bilinmektedir. Bu Medenî Kanun bünyesinde, medenî kanun tanımına uyacak hükümler içermekte; takip eden bölüm Dernekler Kanunudur, takip eden bölüm Vakıflar Kanunudur, takip eden bölüm Borçlar Kanunudur; yani, Türk Medenî Kanunu diye millete takdim edilen kanun, aslında, dört esaslı kanunu içeren derme çatma bir kanundur. Bu kanunun içerisinde 56 ncı ve 100 üncü maddeler arasında düzenlenen derneklere ilişkin, dernekler mevzuatına ilişkin hükümler vardır, mevcuttur. O dönem, biz, Sayın Bakana "gerçekten reform olacaksa, bunu, başlıbaşına Medenî Kanun olarak çıkarın; derneklere ilişkin düzenlemelerin burada ne işi var; alın buradan, bütün dernekler mevzuatını tek çatı altında toplayın, reform budur" demiştik; ancak, herhalde, Sayın Bakanın da bunu değiştirme imkânı yoktu; belki, yetkisi de yoktu; çıkaramadılar.

 Medenî Kanunun 56 ncı ve 100 üncü maddeleri arasında düzenlenen derneklerle ilgili bu hükümler, genel ve ilkeler bazında hükümler içerdiği için çok daha çağdaş düzenlemeler içermekteydi. Oysa, getirilen bu tasarıyla 2908 sayılı Dernekler Yasası üzerinde birtakım değişiklikler öngörülüyor. Tasarının 5 inci maddesi, Dernekler Yasasının altı maddesinde değişiklik öngörüyor. 2908 sayılı Yasa, 1980 yılından sonra o dönemin özellikleriyle çıkarılmış yasakçı zihniyeti taşıyan bir yasadır. Bu düzenleme, bu yasaya, bu anlayışa hizmet eden hükümler içeriyor.

Değerli milletvekilleri, bir önceki maddede de, yine, Anayasa, İçişleri ve esas komisyon Adalet Komisyonunu aldatan bir korsan önergeyle 2908 sayılı Yasanın yasakçı zihniyeti daha da genişletildi. Bir korsan önergedir. Üç komisyon üyesini ve bütün Genel Kurulun iradesini hafife alan, yok sayan bir önergedir. Aslolan, düzenlemelerin ne içerdiğinin, hem komisyonlarda hem Genel Kurulda, açık açık tartışılarak yasalaşmasıdır. Milletin gözünden neyi kaçırmaya çalışıyorsunuz?! Bunu, herhalde bir siz anlamıyorsunuz; bunu, herkes anlıyor.

Gönül arzu  ederdi ki, Dernekler Yasasıyla ilgili, gerçekten ciddî çalışma yapılabilsin. Herhalde, bu konuda, sayın hükümetten daha fazla çalışan yerler var. Örneğin, bugün elime geçen, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinin hazırladığı, Dernekler Yasasıyla ilgili güzel bir çalışma var. Bunun içinde, gerçekten çok ciddî öneriler var bütün Dernekler Yasasını gözden geçirmeye yönelik; ama, sayın hükümetin bu tür sivil toplum örgütlerine ihtiyacı yok; onlara ihtiyacı, sadece seçim zamanında oy kaygısıyladır. Seçim biter; bu sivil toplum örgütlerinin işi biter; ama, bu tür düzenlemeler getirilirken, bu derneklerin görüşlerine başvurulmaz. Burada, sizi de çok ağır eleştiren cümleler var Sayın Bakan.

Yine, aynı şekilde, tasarının gerekçesinde, AB müktesebatına uyumundan bahsediliyor sözüm ona. Oysa, yine bu konuda ciddî bir çalışma ortaya koyan Liberal Düşünce Topluluğunun, dernekler mevzuatının Avrupa Birliği standartlarına uyumuyla ilgili bir raporu var. Bu raporun içinde çok ciddî öneriler var. Gerçekten, özenle bezenle çalışılmış; hem AB kriterleri hem Türk mevzuatı hakkında, karşılaştırmalı olarak çok ciddî eleştiriler getirilmiş; ama, sayın hükümetin -bahsettiğim gibi- bu tür, gerçekten telif niteliğindeki çalışmaları dikkate alma gibi bir kaygısı yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Toprak, toparlar mısınız efendim.

RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Eğer, gerçekten böyle bir kaygısı olmuş olsaydı, sayın hükümet, seçim zamanında kendisine büyük destekler veren bu sivil toplum örgütlerini, gerçekten kale alınması gereken, son derece ciddî önerilerini dikkate alırdı. Ben, sayın hükümetin tasarısını ve gerekçelerini okudum; bir de, bu Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile Liberal Düşünce Topluluğunun raporunu okudum. İkisinin arasında uçurum vardı. Sayın hükümetin getirdiği tasarıya, inanın, dernekler mevzuatı açısından dönüp bakasım bile gelmedi.

Sayın Bakan, sizden istirhamımız, lütfen, getirdiğiniz bu düzenlemeleri, örgütlerle, sivil toplum örgütleriyle dayanışma içerisine girerek, gerçek anlamda sorunları içeren düzenlemeler olarak yapmanızdır; sizden beklentimiz budur.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Toprak.

Saadet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Lütfü Esengün; buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

SP GRUBU ADINA LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan tasarının 5 inci maddesi üzerinde, Saadet Partisi Grubumuzun görüşlerini ifade için huzurunuzdayım; hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu tasarı, 8 adet kanunda değişiklik yapıyor. 2 kanun daha eklenseydi, herhalde, tam gününe uygun, aşure gibi bir tasarı olacaktı. İçinde, İl İdaresi Kanununda değişiklik var, Basın Kanununda değişiklik var, Siyasî Partiler Kanununda değişiklik var, Dernekler Kanununda değişiklik var, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununda değişiklik var, Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununda değişiklik var, Devlet Memurları Kanununda değişiklik var, Devlet Güvenlik Mahkemeleri Kanununun bazı maddelerinin yürürlükten kaldırılmasına dair maddeler var ve bütün bunlar, bir tasarı üzerinde "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tasarı" adı altında getirilmiş.

İşin asıl üzücü tarafı, bu tasarının sahibi olarak da Adalet Bakanlığı gösteriliyor. Adalet Bakanlığına, bu tasarı, kesinlikle yakışan bir tasarı değil. Adalet Bakanlığının üzerinde en fazla dikkatle ve titizlikle durması gereken konu, kanunların yapılış şeklinde, tasarıların hazırlanışında, belli ölçülere dikkat etmek, belli teamülleri devam ettirmektir.

Şimdi, yapılmak istenen ne; efendim, geçen sene Ulusal Program adı altında, Avrupa Birliğine vaatte bulunduk, söz verdik, taahhütte bulunduk; 24 Marta yetişmesi lazım. Aslında, burada saydığım kanun değişikliklerinin her birinin ayrı bir tasarı halinde Meclise gelmesi lazım idi, doğrusu o idi; kanun yapma tekniğine, teamüllere uygun olan o idi; ama, ona rağmen, sekiz kanun birlikte getirildi; niye; 24 Marta yetişsin, Avrupa Birliğine verdiğimiz söz yerine getirilsin diye.

Değerli arkadaşlar, Avrupa Birliği bizi 30 seneden beri bekletiyor, biz de onları 3 gün bekletelim. Bu tasarı geçen hafta yasalaşmadı; şimdi, işte, bugün 26 Mart, tahmin ediyorum, bugün yasalaşacak. Bu, yanlıştır; bu, bu şekilde olmamalıdır. Şimdi görüştüğümüz maddede ise Dernekler Kanununun 6 tane maddesi değiştiriliyor. A, B, C, D diye yeni birtakım madde başlıkları veya paragraf başlıkları ihdas edilmiş. Bunlar bent midir, fıkra mıdır, nedir; Sayın Bakan dahi, zannederim, bu konuda cevap verecek durumda değil.

Netice itibariyle, sırf 24 Marta yetişsin diye, uyum yasaları bir an evvel Meclisten çıkarılsın diye, böyle toptancı bir usule müracaat edilmiş. Bunu, biz, Mecliste defalarca gördük bu hükümet döneminde. IMF istiyor diye, birçok kanun birlikte çıkarıldı. Sayın Ecevit Amerika'ya gidecek, muhakkak cebinde bu yasalar olsun diye, alelacele çalışıldı gece yarılarına kadar; yine, toptancı usulüyle yasalar çıkarıldı; ama, sonuçta, bütün bu yasalar "Meclis çok çalıştı, Meclis başarılı falan" denilse de, hiçbir derdine derman olmadı milletimizin; ne kriz bitti ne inim inim inleyen insanın derdine derman olundu. IMF istedi Meclis yaptı, Ulusal Program diye, Avrupa Birliğinin istediklerini Meclis yapıyor. Sonuçta, olan millete oluyor.

Değerli arkadaşlar, Türkiye 12 Eylül hukukuyla yönetiliyor maalesef. 12 Eylül öncesine tepki olarak oluşturulmuş, düzenlenmiş, baskıcı, dayatmacı, temel hak ve hürriyetlerin alanını alabildiğine daraltan bir hukuk düzeni, bir toplum düzeni Türkiye'de yirmi yıldan beri yürürlükte. Yasalar baskıcı bir zihniyetle hazırlanıp yürürlüğe konulunca, kamu görevlileri, yetkililer, yöneticiler de, zaman zaman, yasaların daha da önüne geçerek baskılarını artırmakta, sonuçta da, Türkiye, bir yasaklar ülkesi görünümünü almakta.

Biz isterdik ki, getirilen bu Anayasaya uyum tasarıları vesile edilerek, Dernekler Kanununda çok daha geniş düzenlemeler yapılsın. Bu 6 tane maddeyi değiştirmekle, biz hiçbir şey kazanmayacağız. Doğrudur, olumludur, bir ileri adımdır; ama, Dernekler Kanununu, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununu ve benzeri kanunları toptan, yepyeni, temelden yeni bir zihniyetle ele almadan, Türkiye'de demokratikleşme, sivilleşme olmaz. Bunların ruhunda, 12 Eylül cuntasının baskıcı düşüncesi yatıyor; o zaman yapılmış, aradan yirmi yıl geçmiş.

Efendim, konuşan Türkiye olsun, Türkiye demokratikleşsin, sivilleşsin diye, şu Mecliste, yıllardan beri her partinin sözcüsü çıkıp söylüyor; ama, ne yazık ki, ne hikmet ki, bir araya gelip de, sivil bir anayasayı yapma başarısını gösteremiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Anayasa yapmak bir tarafa, böyle birtakım, Dernekler Kanunu gibi, Siyasî Partiler Kanunu gibi, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu gibi kanunları dahi sivil bir anlayışla yapma şansına sahip değiliz.

Şimdi, burada, benim son olarak ifade etmek istediğim şudur ki, değerli arkadaşlar, Türkiye'nin yepyeni bir anlayışa ihtiyacı var, yepyeni bir sivil anayasaya ihtiyacı var; Türkiye'nin, herkesin düşüncesini rahatça açıklayabileceği, yazabileceği, söyleyebileceği bir özgürlük ortamına ihtiyacı var; yoksa, böyle kenarından köşesinden, 2 tane kanunda 3 tane maddeyi değiştirmekle, biz, sadece kendimizi aldatırız. Bugün de, bu hükümetin yaptığı budur, sadece milleti aldatmaktır, sadece, sözde anayasa değişikliğine yasaları uygun hale getirmektir.

Anayasa değişmeseydi, bu kanunlara hiç el atılmayacak mıydı?! Onun için, gelin, oturalım, birlikte uzlaşalım, birçok temel kanunu yeni baştan sivilleştirelim, Türkiye'nin hak ettiği bir seviyeye, noktaya getirelim diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Esengün.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Erdoğan Sezgin...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Usulle ilgili bir itirazım var efendim; izin verirseniz, onu açıklayayım.

BAŞKAN - Ne usulü efendim?

TURHAN GÜVEN (İçel) - 5 inci madde, çerçeve madde midir...

Zabıtlara geçmesi bakımından, müsaade eder misiniz, arz edeyim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Güven.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, 5 inci madde, sizce, bir çerçeve madde olarak mı kabul ediliyor, yoksa tek bir madde olarak mı?

BAŞKAN - Peki efendim...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Hayır... Söyleyin...

BAŞKAN - Söyleyeceğim...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Bunu, evvela bana söyleyin de, ona göre cevabını vereceğim.

BAŞKAN - Bu, komisyondan geldi Sayın Güven; siz de...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Nereden gelirse gelsin Sayın Başkan, siz bu Meclisin Başkanısınız...

BAŞKAN - Bizim, burada, maddenin çerçevesini veya kenarını düzenleme hakkımız yok. Genel Kurula bir önerge verirsiniz...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Var efendim, var... Siz, bu Meclisi yönetiyorsunuz. Eğer, bu, çerçeve maddeyse, 6 tane madde değişiyor bu maddede, çerçeve madde kabul ettiğiniz zaman; 6 defa söz hakkı vereceksiniz milletvekillerine, grupların 6 defa söz alma hakkı doğacak. Onun için soruyorum. Yok, siz, buna, hayır tek madde diyorsanız, anayasa hukuku bakımından görüşürüz daha sonra; İçtüzük bakımından da görüşürüz.

BAŞKAN - Elbette ki görüşürsünüz; bütün yasal yollar açıktır. Siz, zaten, iyi bir hukukçusunuz, bu konularda bir eksiğiniz yok, gereğini yaparsınız efendim.

Teşekkür ediyorum.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Öyle diyorlar, bunu ayrıca söylemenize gerek yok; ben, kendimi biliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Efendim, sizi takdir etmemek mümkün mü Sayın Güven.

TURHAN GÜVEN (İçel) - 6 tane madde...

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Burası Meclis; niye... Burası düzeltemez mi efendim?

BAŞKAN - Komisyonda söyleyeceksin, burada değil...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Siz Meclis Başkanısınız, siz düzelteceksiniz.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Sezgin.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA ERDOĞAN SEZGİN (Samsun) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; siyasî partilerin, milletle devlet arasında bir köprü olduğunu, hizmetlerde, devletle milletin barışık olmasında çok önemli bir unsur olduğunu ifade etmiştim. O nedenle, Siyasî Partiler Yasasının alelusul değiştirilmesine sureti katiyede karşı olduğumu ifade etmiştim. Az önce, siyasî partiyi kapatma ile yapılan yardımı kesme arasında veya -ya da ifadeyle- her iki durumun hukukî sonuçları ile yardımın yarısının kesilmesinin hukukî sonuçları arasında dağlar kadar fark olduğunu ifade etmiştim. Yüce Mecliste birkaç kez daha ifade ettim; Türkiye'de, konjonktürel adalet yaratıyoruz veya adaleti konjonktürel yapıyoruz. O kadar ki, siyasî partilerin durumunu pamuk ipliğine bağlayan, takdire bağlayan bu tür ifade ve düzenlemeler fevkalade zararlı hale gelmektedir.

Örneğin, burada, cumhuriyetin temel niteliklerine karşı odaklaşmanın ötesinde, siyasî partileri kapatmak için yeni bir sebep daha getiriyorsunuz. Başsavcılığın müzekkeresine cevap verilmediği takdirde, siyasî parti kapatılmaktadır. Bunu, literatür düzenleme açısından fevkalade vahim, demokratikleşme yerine işi daha da daraltan bir düzenleme olarak görüyorum. Böyle bir cevap vermemenin veya gecikmenin hukukî yaptırımının kapatma değil de başka bir müeyyide olması gerekir diye düşünüyorum; hatta Anayasaya dahi aykırıdır, eylem ile hukukî sonuç arasında çok açık ve derin farklar vardır.

4 üncü maddenin, keza, (C) fıkrasına göre, bir siyasî partinin kapatma nitelikli fiillerinin, o partinin teşkilatları, büyük kongreleri, merkez karar ve yönetim organları tarafından zımnen veya açıkça benimsenmesinin kapatma sebebi olması doğaldır; ancak, bu maddeye Meclis grubu milletvekillerini de dahil ediyorsunuz. Anayasanın 83 üncü maddesi çok açık ve nettir "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalışmalarındaki oy ve sözlerinden, Mecliste ileri sürdükleri düşüncelerden, bunları Meclis dışında tekrarlamak ve açığa vurmaktan sorumlu tutulamazlar" der. Burada, kürsü masuniyetine dahi bir nakısa geliyor. Yasama Meclisi organı üyelerinin ileride, bir ifadem, bir beyanım zımnen de olsa odaklaşma yerine geçebilir endişesi taşıyarak, burada, yasama görevini yapmasını fevkalade endişeli ve tehlikeli buluyorum. Yasama görevi yapan milletvekillerinin, hür ve serbest düşünce ve fikirlerinin ileride bir suça zımnen veya açık benimseneceği yolundaki kaygılarının yasama görevini açıkça engelleyeceği cihetle, Türkiye Büyük Millet Meclisinin de yasamayı da statükoculuğa iteceğini buradan ifade etmek istiyor; Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sezgin.

Madde üzerinde, üçü sayın milletvekillerine birisi de sayın komisyona ait olmak üzere 4 adet önerge vardır.

Önergeleri önce geliş sırasına göre okutup, daha sonra aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 5 inci maddesi ile A) 6.10.1983 tarihli ve 2908 sayılı Dernekler Kanununun 4 nücü maddesinin birinci fıkrasının ikinci bendinin

tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

 

 

 

Fahrettin Kukaracı

Mustafa Kamalak

Fethullah Erbaş

 

Erzurum

Kahramanmaraş

Van

 

                     Lütfü Esengün

                                          Şeref Malkoç

 

 

                     Erzurum

                                                  Trabzon

 

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 5 inci maddesi ile A) 6.10.1983 tarihli ve 2908 sayılı Dernekler Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının üçüncü bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Fahrettin Kukaracı

Mustafa Kamalak

Fethullah Erbaş

 

Erzurum

Kahramanmaraş

Van

 

                     Lütfü Esengün

                                          Şeref Malkoç

 

 

                     Erzurum

                                                  Trabzon

 

 

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 5 inci maddesinin (F) bendi ile değişen Dernekler Kanununun 43 üncü maddesinin Dernekler "en az 7 gün" ibaresinin "en az 3 gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Fahrettin Kukaracı

Fethullah Erbaş

Lütfü Esengün

 

Erzurum

Van

Erzurum

 

 

Şeref Malkoç

 

 

 

Trabzon

 

BAŞKAN - Dördüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan "Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının" çerçeve 5 inci maddesinin (A) fıkrası ile değiştirilen Dernekler Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Fiil ehliyetine sahip ve onsekiz yaşını doldurmuş olan herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir.

 

Kenan Sönmez

Cemal Özbilen

Erol Al

 

Bursa

Kırklareli

İstanbul

 

Emin Karaa

Orhan Bıçakçıoğlu

Ali Günay

 

Kütahya

Trabzon

Hatay

 

Müjdat Kayayerli

Salih Erbeyin

Mehmet Pak

 

Afyon

Denizli

İstanbul

 

 

Işılay Saygın

 

 

 

İzmir

 

 

BAŞKAN - Şimdi, en aykırı önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 5 inci maddesi ile A) 6.10.1983 tarihli ve 2908 sayılı Dernekler Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının ikinci bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                               Fethullah Erbaş

                                                        (Van) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

Sayın Erbaş...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, önerge üzerinde ben konuşacağım.

BAŞKAN - Sayın Malkoç, önergede imzanız var mı?

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Var.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Nasıl olsa İçtüzük falan yok, bırakın konuşsun, o partinin milletvekili değil mi?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Malkoç.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 839 sıra sayılı tasarının 5 inci maddesiyle ilgili olarak vermiş olduğumuz önergeyi izah etmek için huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Verdiğimiz değişiklik önergesinde, Sayın Başkanımız, İçtüzüğe uygun olarak "imzanız var mı" diye sordu. Bu hassasiyetinden dolayı kendisine teşekkür ediyorum; ancak, aynı hassasiyeti, biraz önce itirazda bulunan Sayın Grup Başkanvekiline de göstermesini arzu ederdim.

Bu tasarı, zaten, hukuk tekniği açısından, kanun yapma tekniği açısından garabettir. Bir de, bunun içerisine, getiriyorsunuz, tek bir maddeye 6 tane madde değişikliği koyuyorsunuz.

Sayın Başkanım, İçtüzükte, sizin bu konuda takdirinizde olan yetkiler vardır, lütfen, bunları kullanın. Zaten, muhalefetin direnmesine rağmen, haksızlığı ifade etmesine rağmen, iktidarın çoğunluğuyla buradan geçirilen İçtüzüğü Anayasa Mahkemesi iptal etti; aradan uzunca bir zaman geçmesine rağmen, hâlâ, İçtüzük değişikliği teklifi gelmedi; bir de, buna fiilî hukuksuzlukları ilave etmeyin lütfen.

Değerli arkadaşlarım, Anayasada yapılan değişikliklerden bir tanesi de, Dernekler Yasasıyla ilgili yapılan değişiklikti. Dernekler Yasasında yapılan, daha doğrusu, Anayasanın derneklerle ilgili düzenlemesinde yapılan değişiklik, aslında, toplumda, dernekçilikle uğraşan, cemiyetçilikle uğraşan birçok insanı sevindirdi. 12 Eylülde konulan ve Anayasaya aykırılığının ileri sürülemeyeceği Anayasanın geçici 15 inci maddesinde hüküm altına alınan, 12 Eylülün ürünü olan Dernekler Kanunuyla ilgili olan hem Anayasanın o maddesi, derneklerle ilgili maddesi değiştiriliyor hem de Anayasanın geçici 15 inci maddesi değiştiriliyordu. Bu, aslında güzel bir adımdı; ancak, hükümetin kendi arasındaki uyumsuzluğuna, kendi arasındaki huzursuzluğuna, iktidardaki partilerin kendi arasındaki kavgasına, bu Dernekler Yasasındaki değişiklik tasarısı kurban gitti, kadük bir tasarı geldi. İşte, doğru dürüst, ihtiyacı karşılamayacak olan bir tasarı geldi.

Demokratik toplumlara baktığımızda, gelişmiş ülkelerdeki demokratik kuruluşlara baktığımızda, kamu sektörünün yanı sıra sivil sektör, özel sektörün yanı sıra, genellikle, dünyada, üçüncü sektör olarak sivil toplum örgütleri sektörü gelişmektedir. Dünyadaki hukuk düzenlemeleri de buna paralel olmaktadır; ama, hükümet tasarı getiriyor, gerekçesini okuyorsunuz, gerekçesi, gerçekten, fevkalade güzel; tasarının metnine giriyorsunuz, Anayasadaki değişikliği neresinden kırpabilirim, kulağından mı kırparım, bacağını mı topal bırakırım diye özel gayretler var bu tasarıda. Keşke, DSP'den, MHP'den ve Anavatan Partisinden oluşan bu iktidar veya Sayın Adalet Bakanı şunu yapsaydı: Türkiye'de binlerce dernek veya vakıf var, onbinlerce sivil toplum örgütü var, her birinin güçlü çalışmaları var, derneklerle ilgili hazırladıkları güzel çalışmalar var; keşke, onların görüşlerini alsaydı da, böyle, kısır, dar sınırlar içerisine sıkışan, toplumun gelişmesine hiçbir katkıda bulunmayacak olan ufak tefek değişiklikler yerine, 12 Eylülün ruhunu taşıyan şu Dernekler Yasasını baştan aşağı değiştirecek tasarıyla gelseydi. Böyle bir tasarıyla gelinseydi, hiç tereddütünüz ve şüpheniz olmasın ki, muhalefet partileri -en azından Saadet Partisi adına söylüyorum- Saadet Partisi bu değişikliğe evet derdi, canı gönülden desteklerdi ve katkıda da bulunurdu; ama, biraz önce de ifade ettiğim gibi, sivil toplum örgütlerinin düşünceleri alınmamış, yıllardan beri dernekçilikle uğraşan, bu konuda eser vermiş olan veya üniversitelerde ders vermiş olan insanların görüşlerine başvurulmamış, birkaç bürokrat veyahut da birkaç siyasî partinin birkaç temsilcisi bir araya gelmiş, uyum yasaları olarak huzurumuza geliyor bu tasarı. Bu açıdan, biz bunu eksik buluyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız 1 dakika içinde.

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - En azından, bu eksiklikleri gidermek için verdiğimiz önergelere destek bekliyoruz.

Değerli arkadaşlar, verdiğimiz bu önergeler, Türkiye'de sivil toplum örgütlerini güçlendirecek, hak aramayı güçlendirecek, insan haklarında gelişmeyi temin edecek, Türkiye'nin refah düzeyini artıracak ve insanların kendini ifade etmelerini kolaylaştıracak değişiklik önergeleridir. Bunları desteklerseniz siz de kazanmış olursunuz, toplum da kazanmış olur. Varsın bunun oy yönünden getireceği itibar sizin olsun, varsın bunun bu değişiklikteki getireceği itibar sizin olsun; ama, ne olur gelin, şu değişikliği yaparken, bu değişiklikleri kadük hale getirmeyelim, bu değişikliklere değişiklik yapıyoruz diye daha büyük zorluklar getirmeyelim.

Önergemize destek bekliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 5 inci maddesi ile (A) 6.10.1983 tarihli ve 2908 sayılı Dernekler Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının üçüncü bendinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                          Fahrettin Kukaracı

                                                        (Erzurum) ve arkadaşları

BAŞKAN- Sayın Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya)- Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN- Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon)- Katılmıyoruz.

BAŞKAN- Sayın Kamalak; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA KAMALAK (Kahramanmaraş)- Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Burada, aslında, konuşmamın, vereceğiniz kararları değiştirmeyeceğini gayet iyi biliyorum; ama, tarihî görevimi ifa etmiş bulunmak için huzurunuzdayım.

Değerli arkadaşlarım, yapılan düzenlemeyle, dernek kurma hakkı -belli bir süre için- beş yıl süreyle durdurulmaktadır; bunda tereddüt yok, hayret edilecek bir durum da yok. Doğrusu, benim hayret ettiğim şey şudur: Allahaşkına, sizler, bu Anayasa üzerine mi yemin ettiniz, yoksa, hükümet ne getirirse noktasına virgülüne dokunmadan geçireceğiz diye mi ant içtiniz? (SP sıralarından alkışlar) Buna hayret ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, yapılan düzenleme, açıkça Anayasaya aykırıdır. Bakın, Anayasayı çiğneyerek, hükümet ne getiriyorsa kabul diyerek, ne Meclise itibar sağlayabiliriz ne de milletvekiline; bunu böyle biliniz. Davul Meclisin omzunda, milletvekilinin omzunda, çomak hükümetin elinde; böyle olmaz arkadaşlar...

Bakın, her şeyden önce, dernek kurma hakkı, Anayasanın 33 üncü maddesiyle düzenlenmiş bir temel haktır; bu, birinci tespit.

İkincisi, tasarı, bu fıkrasıyla, bu temel hakkı beş yıl süreyle durduruyor. Tereddüt var mı, hayır diyebiliyor musunuz; katiyen... Anayasanın "Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması" başlığını taşıyan -ki, bunun üzerine yemin ettiniz- 15 inci maddesinde "Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hallerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlal edilmemek kaydıyla..." deniliyor.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, savaş halinde mi, seferberlik halinde mi, sıkıyönetim halinde mi; elbette "hayır, hayır, hayır" diyeceksiniz. Peki, nasıl oluyor da buna "evet" diyeceksiniz?! Beş yıl süreyle bir hakkın, temel hakkın durdurulmasına, Anayasaya rağmen, nasıl "evet" diyeceksiniz Allahaşkına!.. "Evet" dediğiniz takdirde, sonra, nasıl "halk bize itibar etmiyor" diye serzenişte bulunabilirsiniz? Üzerine yemin ettiğiniz Anayasaya açıkça aykırı olan bir tasarıya evet demek kime itibar kazandırır?

Sayın Başkanım, sizin delaletinizle Sayın Bakana, Sayın Komisyona soruyorum, hükümete soruyorum; bu tasarıyla hangi anayasaya uyum yapıyorsunuz, söyler misiniz lütfen? Ha, Sayın Bakanımız diyor ki: "İyileştirme yapıyoruz biz."

Değerli arkadaşlarım, böyle düzenleme olmaz!.. Allahaşkına, açın, okuyun, ne olur!.. Açın, okuyun!.. Yani, buradan geçen bir kanun, tasarı, Anayasaya uygun olarak geçerse gök kubbe mi yıkılır allahaşkına?! Ne olur?! Biz, çıkardığınız kanunlar, getirdiğiniz tasarılar şu Anayasaya uygun olsun diyoruz. Dediğimiz tek şey budur... Tek şey bu...

Değerli arkadaşlarım, unutmayın, 500 metre ileride Cumhurbaşkanı var, ondan daha yakın mesafede de Anayasa Mahkemesi var; ama, istiyoruz ki, Meclisin bu kadar yoğun mesaisi sonunda çıkan kanunlar, Meclisimize...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kamalak, 1 dakika içerisinde toparlar mısınız efendim.

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) - Bizim tek arzumuz, buradan geçen tasarılar, bu Meclisin şanına layık olsun, Meclisimizin itibarına itibar katsın.

Tekraren arz ediyorum, burada, "bu kanun Anayasaya aykırıdır" demiş olmamıza rağmen, geçirdiğiniz birçok kanun oldu; ama, onlardan hangisi bugün yürürlüktedir? Elbette, biliyoruz, sayısal çoğunluğunuz vardır.

BAŞKAN - Doğru...

MUSTAFA KAMALAK (Devamla) - Doğrudur. Sayısal çoğunluğunuzun olduğu doğrudur; ama, çıkaracağınız kanun yanlıştır.

Arz ediyorum efendim. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kamalak.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 5 inci maddesinin (F) bendi ile değişen Dernekler Kanununun 43 üncü maddesinin Dernekler "en az 7 gün" ibaresinin "en az 3 gün" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                               Fethullah Erbaş

                                                        (Van) ve arkadaşları.

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Esengün, buyurun. (SP sıralarından alkışlar)

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önergemin kabulü yolunda bir talebim olmayacak; çünkü, şimdiye kadar hiçbir önergemiz, en makul, en mantıkî önergelerimiz dahi kabul görmedi. Üç genel başkan bir araya geliyor, nede uzlaşırlarsa, Meclisten de, maalesef, o geçiyor. Bütün iktidar milletvekillerinin iradesi genel başkanlarına ambargolu veya genel başkanları, iktidar partisi milletvekillerinin iradesine ambargo koymuş, başka türlü hareket etme imkânları yok.

Değerli arkadaşlar, dernekler sivil toplum örgütleri. Sivil toplum örgütlerinin her zaman güçlenmesi lazım, geniş imkânlara sahip kılınması lazım. Tabiî, derneklerden daha önce güçlendirilecek olan, biraz evvelki konuşmalarımda da ifade ettim, siyasî partiler. Bakınız, geçen sene bizim mensup olduğumuz parti kapatıldıktan sonra yeni bir parti kurduk. Sizin başınıza gelmedi, onun için bilmezsiniz...

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Millet kapatacak onları, millet!..

LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Ama, hele, gelin, Türkiye'de bir siyasî partiyi kurun bakalım, neler çekeceksiniz!.. Kaymakamından, savcısından, polis memurundan, jandarmasından, halk tabiriyle, postun kılları saydırılıyor. Efendim, neler, neler... Nüfus cüzdan sureti, nüfus kayıt sureti. İlle de noterden tasdikli olacak, ille de fotoğraflı olacak. İkametgâh kâğıtları muhtardan değil, noterden olacak. Sabıka kaydını toptan götürüyor farzımuhal, ilçe başkanımız, 30 üyenin sabıka kaydını sayın savcılıktan, savcıdan alacak. Savcı bey "bunların hepsini isterim" diyor. İyi, güzel de, bunların sabıkalı olup olmadığı alınlarında yazmıyor ki! İşte, elinde nüfus cüzdanı var, beraber götürülmüş, bir de sendeki sicil var. Savcı "hayır, hepsi gelecek, dizilecek" diyor. Niye; Türkiye'de devlet böyle. Devlet, bu millete zulmetmek için kurulmuş da onun için!.. Kaymakamlardan daha da aşağıda, polislerden, maalesef, jandarmalardan neler çektiğimizi, ben, şimdi, burada saya saya bitiremem.

Parti binası için adres göstereceksiniz... Adresimiz şudur. Kira kontratı getireceksiniz... O da geliyor. Yok, bu olmamış, noterden tasdikli olacak... Bunlar, siyasî partilerin çektiğidir bu düzende.

Daha... Bakınız, elimde bunun çok örnekleri var da, yanımda bir tanesi var:

"Giresun Valiliğine

Komutanlığımızın sorumluluk alanında kurulan Saadet Partisi üyeleri hakkında yapılan araştırma ve soruşturma sonunda tanzim edilen tutanağın ve dosyaların ekte gönderildiğini arz ederim.

Ekler:

5 adet dosya.

1 adet tutanak."

Tutanak çok enteresan...

"Kaymakamlığın 9.1.2002 tarihli ve 305 sayılı yazılarıyla gönderilen Güce İlçesi Saadet Partisi kurucu üyeleri hakkında araştırma yapılması istenmiş olup..."

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Hangi yasaya göre Sayın Bakan, hangi anayasaya göre yapıyorsunuz?!

LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Türkiye, polis devleti de...

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Polis devletinde böyle olmaz; faşizm bu!

LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Türkiye, polis devleti de, onun için yapılıyor; bunun, yasada masada yeri yok.

"...kurucu üyeleri hakkında yapılan araştırmada..." Sonra başlıyor, şu üye hakkında şu bulundu -uzun bir yazı- veya bulunmadı...

"...herhangi bir suçtan dolayı kaydının bulunmadığı tespit edilmiş olup, işbu tutanak, hakkında yapılan araştırma sonucu tanzimen imza altına alınmıştır."

Kim yapmış bunları; uzman jandarma kıdemli çavuş, jandarma onbaşı, jandarma er... (SP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar[!])

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de halimiz bu. Bu, bizim için yapılıyor, yarın MHP'liler, DSP'liler için de yapılır; çünkü, Türkiye'de hukuk yok, maalesef, yasalar uygulanmıyor; sonuçta, iş kalıyor bir jandarma onbaşısının, jandarma erinin keyfine.

Şimdi, onun başında, tabiî, vali var, kaymakam var; asıl, vazifesini ihmal eden veya vazifesini kötüye kullanan, maalesef, yöneticilerimiz.

Şimdi, siyasî partiye bunları yapanlar, kim bilir derneklere neler yaparlar. O dernek yöneticilerinin neler çektiğini, gidin kendilerinden sorun.

Siyasî partilere uygulananlardan bir başkası: Gidin, bir şehirde devletin spor salonunu kiralamak isteyin; belki, siyasî partilere en ucuz verilmesi lazımdır. Hayır, en pahalı tarife siyasî partilere uygulanır. Miting yapmak isteyin, valiliğe müracaat edin, şehrin en kenar semtine, kimsenin geçmediği, kuş uçmaz, kervan geçmez bir kenar semte gidin diye orayı gösterirler; miting yapın... Bu bize uygulanan, devletin, yöneticilerin siyasî partilere yaptığı uygulamalar.

Daha da ötesi, Millî Eğitim Bakanlığının halk eğitim salonları hiçbir şekilde siyasî partilere verilmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Esengün, 1 dakika içerisinde toparlar mısınız.

LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Konferans deyin, bir yetkilinin, bir siyasî parti yetkilisinin konuşması deyin, kesinlikle halk eğitim salonuna girilmez; çünkü, siyasetin, siyasetçinin girdiği yere, sanki, mikrop girecekmiş, sanki, anarşi, sanki, terör girecekmiş gibi bir anlayış var.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biraz evvel de söyledim, Türkiye'de bu zihniyetin değişmesi lazım, bu polis devleti zihniyetinin değişmesi lazım. Derneklere de, siyasî partilere de en iyi şartlarda faaliyet sürdürebilecekleri ortamın hazırlanması lazım. Bunu biz hazırlayacağız; ama, getirdiğiniz tasarıya bakılırsa -hükümet partilerine hitap ediyorum- sizde böyle bir niyet, böyle bir gayret yok; ama -yine tekrar ediyorum- gün gelecek, bütün bu zorlukları Türkiye aşacak, biz aşacağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 5 inci maddesinin (A) fıkrası ile değiştirilen Dernekler Kanununun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"Fiil ehliyetine sahip ve onsekiz yaşını doldurmuş olan herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma hakkına sahiptir."

                                                                                    Emin Karaa

                                                        (Kütahya) ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyonun önergesi.

Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, önergeyle, yeni Türk Medenî Kanunundan farklı bir düzenleme getirilmektedir; çünkü, yeni Türk Medenî Kanununun 57 nci maddesine göre, dernek kurabilmek için, fiil ehliyetine sahip olmak yeterlidir. Bilindiği gibi, onyedi yaşını dolduran ya da olağanüstü durumlarda, önemli sebeplerin varlığı halinde, hâkimin izniyle, onaltı yaşını doldurarak evlenen kimse, böylece ergin olur; aynı biçimde, onbeş yaşını dolduran bir kimse de, mahkeme kararıyla ergin kılınabilir. Bu durumlarda da, gerek evlenmeyle gerek mahkeme kararıyla ergin kılınma sonucunda, fiil ehliyetine kavuşulur.

Önergeyi, bu çerçeve içinde değerlendirilmesi dileğiyle, Yüce Meclisin takdirine sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Komisyonun önergesi, Hükümet tarafından Genel Kurulun takdirine bırakıldı.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

5 inci maddenin oylamasına geçeceğim; ancak, 5 inci maddenin oylanmasından önce, toplantı yetersayısının bulunup bulunmadığı yönünde bir istem var.

Önce, istemde bulunan arkadaşların Genel Kurulda hazır bulunup bulunmadıklarını arayacağım.

Sayın Veysel Candan?.. Hazır.

Sayın Mustafa Geçer?.. Hazır.

Sayın Rıza Ulucak?.. Hazır.

Sayın Sacit Günbey?.. Hazır.

Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Hazır.

Sayın Lütfü Esengün?.. Hazır.

Sayın Mehmet Batuk?.. Hazır.

Sayın Latif Öztek?.. Hazır.

Sayın Şeref Malkoç?.. Hazır.

Sayın Mustafa Kamalak?..

ASLAN POLAT (Erzurum) - Tekeffül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Aslan Polat tekeffül ediyor.

Sayın Mehmet Bekâroğlu?.. Hazır.

Sayın Fethullah Erbaş?..

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa)- Tekeffül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Sünnetçioğlu tekeffül ediyor.

Sayın Yaşar Canbay?..

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Tekeffül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Cevat Ayhan tekeffül ediyor.

Sayın Ali Gören?..

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Tekeffül ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Karamollaoğlu tekeffül ediyor.

Sayın Hüseyin Karagöz?.. Hazır.

Sayın Fethullah Erbaş?..

Efendim, bu isim iki sefer yazıldığı için işleme alamıyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. (SP sıralarından gürültüler)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Burada... Var efendim...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Bir dakika Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, 20 kişi vermişsiniz, 1 kişi iki sefer yazılmış.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Var efendim. (SP sıralarından "Var efendim" sesleri)

BAŞKAN - Efendim, var demekle olmaz...

6 ncı maddeyi okutuyorum: (SP sıralarından gürültüler)

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, keyfî yönetiyorsunuz.

BAŞKAN - Gönderdiğiniz yoklama isteğine bakın efendim.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Her zaman bunu yapıyorsunuz siz.

BAŞKAN - Gönderdiğiniz yoklama isteğinden haberiniz yok.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Bu Mecliste olay çıkaran Başkan sizsiniz.

BAŞKAN - Siz düzgün konuşun. Önce, siz oturun...

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Elbette sizi uyaracağız.

BAŞKAN - Önce siz konuşmasını bilin, Genel Kurulda olduğunuzu bilin.

Buraya gönderdiğiniz yazıdaki 20 kişinin 2'si aynı kişi olursa, işleme alınır mı Beyefendi?

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Bakın, burada 25 kişi var.

BAŞKAN - Allah!.. Allah!..

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Ne yapacaksın, bir de dövecek misin bizi?!.

BAŞKAN - Buyurun okuyun efendim.

MADDE 6.- A) 6.10.1983 tarihli ve 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 9 uncu maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 9.- Bu Kanuna göre yapılacak toplantılar, fiil ehliyetine sahip ve onsekiz yaşını doldurmuş, en az yedi kişiden oluşan bir düzenleme kurulu tarafından düzenlenir. Bu kurul, kendi aralarından birini başkan seçer. Diplomatik dokunulmazlıkları bulunan kişiler, düzenleme kurulu başkan veya üyesi olamazlar.

Tüzel kişilerin toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemeleri, yetkili organlarının kararına bağlıdır."

B) Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 17 nci maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Madde 17.- Bölge valisi, vali veya kaymakam, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belirli bir toplantıyı yasaklayabilir veya iki ayı aşmamak üzere erteleyebilir."

C) Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Bölge valisi, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlâkın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla bölgeye dahil illerin birinde veya birkaçında ya da bir ilin bir veya birkaç ilçesinde bütün toplantıları üç ayı geçmemek üzere erteleyebilir."

BAŞKAN- 6 ncı madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin.

Buyurun Sayın Şahin.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)- Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinize sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının çerçeve 6 ncı maddesi üzerinde, AK Parti Grubu adına görüşlerimizi arz etmek için huzurunuzdayım.

Çerçeve 6 ncı madde, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasının 3 maddesinde -9 uncu, 17 nci ve 19 uncu maddelerinde- değişiklik öngörmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, temel hak ve özgürlüklerimizin arasındadır ve belki de, demokratik düzenlerde en önemli temel hak ve özgürlüklerimizden birisidir. Çünkü, bir toplumun sivil inisiyatifi, halkın örgütlenmesi ve tepki koyması, o düzeni demokratik yapan en önemli özelliğidir.

Değerli arkadaşlarım, 1982 Anayasası bu özgürlük alanını önemli ölçüde daraltmıştır. Özellikle, toplantı ve gösteri yürüyüşleri için idarenin sahip olduğu müdahale ve yasaklama yetkisi, 1982 Anayasası ve buna bağlı olarak 1983 yılında çıkarılan 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasında fevkalade dardı. Hemen şunu belirtmek istiyorum ki, 1963 tarihli Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasında, idareye, yasaklama ve erteleme hakkı tanınmamıştı. 1973 yılında, sadece böyle bir değişiklik yapılarak kısmen bir erteleme, 10 gün gibi bir erteleme imkânı tanınmıştı; ancak, 1976 yılında, Anayasa Mahkemesi, idareye tanınan bu müdahaleyi, temel hak ve özgürlüğün özüne bir müdahale sayarak iptal etmişti; ama, 1982 Anayasası ve buna bağlı olarak çıkarılan 2911 sayılı Yasa, özellikle toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını vatandaşlar kullanırken idareye çok önemli yetkiler vermiştir. Yani, bir toplantıyı düzenlemek isteyen insanların arzu ettiği zamanda değil, idarenin arzu ettiği zamanda toplantı ve gösteri yürüyüşü yapılabilmektedir. 1980 öncesi, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasında bu hak çok daha genişti, onu ifade etmek istiyorum; 1980'den sonra bu hak önemli ölçüde daraltılmıştır.

3 Ekimde yapmış olduğumuz Anayasa değişikliğiyle, Anayasadan, idarenin yasaklama ve erteleme hakkını çıkardık. Ancak, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasında, Anayasadan çıkarmış olduğumuz, idarenin bu erteleme ve yasaklama yetkisi hâlâ devam ettiriliyor. O zaman bu anayasa değişikliğini niye yaptık?! Anayasanın 34 üncü maddesinden çıkardığımız, idareye tanınan birtakım hak ve yetkileri neden kanunda hâlâ muhafaza ediyoruz?! Bu haliyle, bu düzenlemeyle, gerçekten, Anayasaya uyma noktasında -bu uyum paketiyse- önemli bir açmazla da karşı karşıya geliyoruz -tabiî, vaktim süratle ilerliyor- ancak, yine de, yasada önemli değişiklikler yapılıyor. Mesela, düzenleme kurulu üyeliği için, mevcut yasada 21 yaş öngörülmüşken, bu, 18 yaşa indiriliyor.

Ayrıca, düzenleme kurulunda görev alacak olanlar oldukça sınırlıydı. Mesela, hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi izne bağlı olan kişiler; yani, kamu görevlileri, devlet memurları, düzenleme kurulunda görev alamıyorlardı; ama, bundan sonra alacaklar eğer bu yasa çıkarsa.

Ayrıca, yasama ve diplomatik dokunulmazlığı olanlar da düzenleme kurulunda görev alamıyorlardı, başkan dahi olamıyorlardı. Şimdi, sadece diplomatik dokunulmazlığı olanlar yasak kapsamında kalıyor, yasama dokunulmazlığı olan kişilerin de toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme kurulunda görev almaları imkân dahiline giriyor; bu da önemli bir iyileştirmedir.

Ayrıca, bu kurulda, yani, düzenleme kurulunda görev alacak olanlara, mutlaka, o toplantının yapılacağı yerde ikamet etmeleri zorunluluğu vardı; şimdi, bu da yasadan çıkarılıyor; bunu da önemli bir adım olarak değerlendirmek mümkündür.

Ayrıca, yine, daha sonraki bir maddeyle de, ilgili yasanın 21 inci maddesinde "dernekler, vakıflar, sendikalar ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları konu ve amaçları dışında toplantı yapamazlar" hükmü de yürürlükten kaldırılarak, bunların da toplantı ve gösteri yapma alanları genişletilmektedir.

Sayın Başkanım, sürem doluyor.

BAŞKAN - 1 dakika eksüre veriyorum Sayın Şahin; buyurun.

MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Teşekkür ederim.

Ayrıca, 17 ve 19 uncu maddelerde de değişiklikler yapılıyor. Hiç şüphesiz ki, yasaklama ve erteleme nedenleri, evrensel standartlara, anayasa değişikliğiyle uyduruldu. O bakımdan da, Anayasadaki bu paralellik, şimdi, ilgili yasalara yansıtılmaktadır.

Sözlerimi, izin verirseniz, şöyle tamamlamak istiyorum: Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasında yapılan değişiklik, 1983 tarihli 2911 sayılı Yasadan daha ileride; ama, üzülerek belirtmek istiyorum ki, 1963 tarihli Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasından daha geridedir. Bunu da takdirlerinize arz ediyorum.

Bu değişiklikler yeterli olmasa dahi, önemli adımlar niteliğindedir. Şu haliyle buna destek vereceğimizi belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Şahin.

Saadet Partisi Grubu adına, Rize Milletvekili Sayın Mehmet Bekâroğlu. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

Buyurun Sayın Bekâroğlu.

SP GRUBU ADINA MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının çerçeve 6 ncı maddesi üzerinde söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı bir düşünce ya da görüşün toplu olarak açıklanması anlamında temel hürriyetlerdendir. İfade özgürlüğü, demokrasinin özüdür, esasıdır, olmazsa olmazıdır, vazgeçilmez koşuludur. Kamu güvenliği dışında ifade özgürlüğünün kısıtlanması demokrasiyi sakatlar. Düşünce, siyaset ve basın yoluyla açıklanıyor. O nedenle, demokrasilerde siyaset serbest, basın hürdür; böyle olması gerekir. Genel anlamda, toplantı ve gösteriler, siyasî partiler ve basının dışında kalan geniş halk kesimleri için son derece önemlidir. Günümüzde siyasî partiler ve basının, başta sermaye olmak üzere, güçlü lobiler tarafından ne derece kontrol edildiğini düşünürsek, toplantı ve gösteri hakkının önemi daha da anlaşılır.

Bu Parlamentonun, 3.10.2001 tarihinde yapmış olduğu anayasa değişikliğiyle bu temel hakkın önündeki engeller kaldırılarak, teorik olarak da olsa, demokrasi adına önemli bir adım atılmıştır. Şimdi yapılması gereken, bu anayasa değişikliğine uygun olarak 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasını baştan sona değiştirmek, bu temel hakkın önündeki bütün engelleri kaldırmaktır.

Siz, bu tasarıyla bunu yapmıyorsunuz. Yasa tekniğine de uygun olmayan bu tasarıyla yaptığınız sadece makyajdır. Bu tasarı yasalaştığında yasaklar kalkmış olmuyor. Anayasanın 34 üncü maddesinin tanıdığı toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının, keyfî olarak ve bürokratik işlemlerle boğularak kısıtlanması devam edecektir. En önemlisi, vali ve kaymakamların yaptıkları işlemler yargı denetiminin dışında kalıyor ki, bugün Cumhurbaşkanının tek başına yapmış olduğu işlemlerin bile yargı denetiminde olması tartışılıyor; ama, bu tasarıyla, vali ve kaymakamların yapmış oldukları işlemler yargı dışında tutuluyor.

Değerli arkadaşlarım, bu hükümet, aslında, demokrasinin gereklerini yapma konusunda isteksizdir. Hükümet ortakları arasında bu konuda bir uyum da yoktur. Yapılan, dostlar alışverişte görsün!.. Sözde, Avrupa Birliği için Ulusal Programın kısa vadedeki gereklerini yapıyorsunuz. Bu şekilde takdim ediliyor. Demokrasinin gereğini yapmak diye bir niyetiniz yok. İnsanımızın hak ve özgürlükleri, sizi, hâlâ ilgilendirmiyor; hatta, siz, hak ve özgürlüklerden, yani, halktan, milletten korkuyorsunuz.

Bu yaptığınız makyaj, size, AB yolunu da açmaz. Bence, Avrupa Birliği diye bir niyetiniz de yok. Hükümet ortakları arasında, Avrupa Birliği konusunda, kayıkçı kavgası devam ediyor. Avrupa Birliğine taraf olanlar da karşı olanlar da samimî değiller; bunu, siyasetin malzemesi olsun diye yapıyorsunuz. Avrupa Birliği tartışmaları, maalesef, siyasetin malzemesi oluyor. Sadece bu konuyu siyasî malzeme yapmaya devam etmiyorsunuz, milletin hassas olduğu birçok konuyu siyaset malzemesi yapmaya devam ediyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasında yapılan bu değişiklik ve genel olarak bu yasa tasarısıyla getirilen değişiklikler, demokratikleşme doğrultusunda bir adım değildir. Gerçekten demokrasi istiyorsanız, otururdunuz -vakit de vardı, bu zamanı beklemezdiniz- Dernekler Yasasını baştan sona değiştirirdiniz; otururdunuz, Siyasî Partiler Yasasını baştan sona değiştirirdiniz; otururdunuz, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasını baştan sona değiştirirdiniz; ama, sizin, böyle bir niyetiniz yoktur; sizin, demokratikleşme diye bir niyetiniz yoktur.

Değerli milletvekilleri, gelişmiş demokrasilerde, yasalar, Meclisten çok çabuk geçiyor; ama, buraya gelene kadar -Meclise gelene kadar- önce, sivil toplum örgütleri, enikonu bunu tartışıyor; ama, sizin, sivil toplum örgütlerine tahammülünüz yok; sivil toplum örgütlerini, devletin ve milletin düşmanları olarak algılıyorsunuz. Böyle bir zihniyetle, asla ve asla demokrasi gelmez; zaten, sizin, demokrasi getirmek diye bir niyetiniz de yok; çünkü, gerçek demokrasilerde, böyle bir hükümet asla ve asla olmaz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Akın.

Buyurun.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 839 sıra sayılı tasarının 6 ncı maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, çerçeve 6 ncı madde, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 9, 17 ve 19 uncu maddelerinde değişikliği öngörmektedir. Bu düzenlemeye genel olarak katılıyoruz.

Ancak, temel hak ve özgürlüklerin bir tanesi de toplantı ve gösteri yürüyüşüdür. 1960'lı yıllardan beri, millî güvenlik, kamu düzeni ve genel sağlığın tehlikeye girdiği durumlarda, kısa süre için bu hakkın kullanılması önlenebilirdi.

Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 17 nci ve 19 uncu maddelerinde, iki ve üç ayı geçmemek gibi erteleme şartı ve süresi fevkalade uzun bir süredir ve ilk defa karşılaşılan erteleme süresidir. Keza, başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla bir toplantıyı yasaklamak, ilk defa yasalarımıza girmektedir. Ferdin hak kullanma sınırını tamamen daraltmakta, âdeta, takdire bağlı bir hak haline getirerek, bu hakkın pamuk ipliğine bağlanmasını sağlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, yine, tüzelkişiliği haiz sivil toplum örgütlerinin -ki, bunlar ziraat odaları, esnaf, sendika gibi benzeri sivil toplum örgütleri- toplantı ve gösterileri, mülkî idare amirlerinin kamu düzenini bahane ederek, erteleme takdirini suiistimal etmeleri de mümkündür. Bu durumda susan bir toplum oluşturulmuş olur ki, susan toplumun patlaması, bir ülke için daha tehlikeli olabilir.

Değerli milletvekilleri, özellikle hükümetlerin kötü icraatlarını eleştirecek, uyarıda bulunacak kuruluşlara getirilecek yasak ve erteleme, toplantı ve gösteri yürüyüşünün güncelliğinin kaybetmesini sağlar.

Ehemmiyetle tebarüz ettirelim ki, demokrasi iki temel değer üzerine oturur. Birincisi, ferdin hürriyeti; ikincisi, hukuktur. Toplumu demokrasiye taşıyan, yönetenleri demokrasinin içine çeken en temel özgürlük, toplantı ve gösteri yürüyüşüdür. Toplantı ve gösteri, demokrasi ve hukuktan uzaklaşan idareyi, devleti törpüler, sınırları aşan gücü hukukun içinde terbiye eder. Türk demokrasisi ve rejimi, maalesef, bu özgürlükten gerektiği kadar faydalanamamaktadır.

Değerli milletvekilleri, bilhassa, hükümetin kötü idaresini ve tarım politikasını protesto etmek maksadıyla, çiftçiler, son zamanlarda bir gösteri ve yürüyüş düzenleyeceklerdir. İlim Aksaray'da bu hafta sonu, çiftçi, tarım ve pancar müstahsilleri, pancar üreticilerine gönderilen pusulada,                 kiloda,  28 000-29 000 lira gibi bir fiyat ödemesi belirtileceği bildirilmiştir.

Soruyorum size: 43'le 50 000 lira arasında bir fiyat belirlediniz, ilime 47 000 lira olarak gönderdiniz, bilinmeyen kesintileri yapmak suretiyle         -pancar müstahsili bilmiyor- bunun, 28-29 000 lira olarak ödeneceğini gönderdiğiniz pusulalarla bildirdiniz. Şimdi, çiftçiler, bir toplantı ve gösteri yürüyüşü yapacaklar. Oranın mülkî idare amiri, kamu düzenini bahane ederek, bu gösteriyi, bu toplantıyı, yürüyüşü iki ay, üç ay gibi bir süreyle tehir ederse, Sayın Bakanım, üç ay sonra yapılacak bir toplantı ve gösteri yürüyüşü güncelliğini  korumuş olur mu? Bu, demokrasiye uyar mı? Siz, çiftçileri, esnafı ve tüm kesimi, uyguladığınız para politikasıyla, uyguladığınız ekonomik politikayla çok perişan bir duruma düşüreceksiniz. Bu insanlar, hiç değilse, meydanlarda bağırmak isteyecek, derdini size duyurmak isteyecek. Hem ülkeyi batıracaksınız hem ülkenin ekonomisini iflas ettireceksiniz hem de Adalet Bakanı olarak getirdiğiniz bir düzenlemeyle bu milletin sesini keseceksiniz!..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Akın, 1 dakika içerisinde toparlar mısınız.

MURAT AKIN (Devamla) - Bu, herhalde, demokratikleşme ve Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun özüne aykırı bir düzenlemedir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Akın.

Madde üzerinde 3 adet önerge vardır; geliş sırasına göre okutacağım ve aykırılık derecesine göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 6 ncı maddesinin (B) bendinin birinci cümlesindeki "bölge valisi" teriminin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Bekâroğlu

Yakup Budak

Ali Gören

 

Rize

Adana

Adana

 

Osman Yumakoğulları

 

Mehmet Zeki Okudan

 

İstanbul

 

Antalya

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 6 ncı maddesinin (B) bendi ile değiştirilen 17 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Bekâroğlu

Yakup Budak

Ali Gören

 

Rize

Adana

Adana

 

Şeref Malkoç

Osman Yumakoğulları

Mehmet Zeki Okudan

 

Trabzon

İstanbul

Antalya

 

"Madde 17- Vali ve kaymakam, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belli bir toplantıyı yasaklayabilir veya bir ayı aşmamak üzere erteleyebilir.

Düzenleme kurulu, yasaklama ve erteleme kararına idare mahkemesinde itiraz edebilir.

İdare mahkemesi itirazı yirmidört saat içinde hükme bağlamazsa vali ve kaymakamların verdiği yasaklama veya erteleme kararı ortadan kalkar."

BAŞKAN - Okutacağım üçüncü önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 6 ncı maddesinin (C) bendi ile değiştirilen 19 uncu maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinin aşağıdaki gibi değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Bekâroğlu

Yakup Budak

Ali Gören

 

Rize

Adana

Adana

 

Şeref Malkoç

Osman Yumakoğulları

Mehmet Zeki Okudan

 

Trabzon

İstanbul

Antalya

 

"Vali, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla, il genelinde veya bir veya birkaç ilçesinde bütün toplantıları iki ayı geçmemek üzere erteleyebilir.

Bu erteleme kararına gerçek ya da tüzelkişiler idare mahkemesinde itiraz edebilirler. İdare mahkemesi yedi gün içerisinde itirazı hükme bağlamazsa erteleme kararı ortadan kalkar."

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önerge sahibi Sayın Bekâroğlu, buyurun.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim, bu önergemizle, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasında değiştirilen maddeler üzerinde birtakım tekliflerimiz var. Öncelikle "bölge valisi" kavramının kalkmasını istiyoruz; daha sonra da, esas olarak, valilerin ve kaymakamların alacağı erteleme ve yasaklama kararına mahkemede itiraz yolunun açılmasını istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Anayasanın 34 üncü maddesine göre, silahsız ve saldırısız olmak koşuluyla, toplantı ve gösteri yürüyüşü izne tabi değildir, serbesttir; ancak, 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası, bu izne tabi olmama keyfiyetini ortadan kaldırmaktadır. Mülkî amirlere verilen geniş yetkilerle, toplantı ve gösterileri izne tabi hale getiriyoruz. Nitekim, Türk basınında sık sık duyarız, mahkeme kararlarında geçer "izinsiz gösteri" kavramı. Aslında "izinsiz gösteri" diye bir kavram yok; fakat, biz, uygulamalarla böyle bir kavram geliştirmişiz.

Üzerinde konuştuğumuz tasarı, bu anlamda bir iyileştirme getirmemektedir. Evet, izin gibi kullanılan yasaklama ve ertelemeye gerekçe teşkil eden kavramlar, bu değişiklikle az da olsa soyutluktan kurtarılmaktadır; ancak, bu, genel anlamda böyledir. Özellikle, burada, "kamu düzeni" kavramı işin gerçekten soyutluğunu, keyfiyetini koruduğunu göstermektedir. "Kamu düzeni" kavramı, birçok yasada geçiyor; ama, tanımlanmamıştır. Elbette, demokratik rejimlerde kamu düzeni, hürriyetler için güvence özelliğini taşımaktadır, gereklidir ve korunması gerekir; ama, bizdeki gibi totaliter uygulamalarda, kamu düzeni, salt, kurulu düzenin korunması şeklinde yorumlanıp, uygulanmaktadır. Örneğin, dolmuş ve taksi şoförleri, uygulanan güzergâh ve durak sistemini protesto etmek için bir gösteri yapacaklar; vali bey bundan rahatsız olabilir "bu gösteri, kamu düzenini bozucu niteliktedir" diye yasaklayabilir ve bu, nihai karardır, buna itiraz edilemiyor.

Elbette, toplantı ve gösteri hakkının sınırı olacaktır. Bu sınır, kamu güvenliğidir; yani, şiddet kullanılacağı, saldırının yapılacağı endişesidir. Eğer, ciddî delillerle böyle bir endişe varsa, elbette kamu düzeninin korunması, özgürlüklerin korunması anlamına da gelecektir. Burada da devletin görevi, şiddet ve saldırıyı önleyerek toplantının güvenliğini sağlamak, toplantının yapılmasını sağlamak; çünkü, bu toplantı, ciddî bir sebep yok ve yapılamıyorsa, o ülkede uygulanan sistem demokratik bir sistem değildir, o ülkede insanların hak ve özgürlükleri gasp ediliyor anlamına gelir ki, devletin en temel görevi de insanların hak ve özgürlüklerini korumaktır.

Burada yapılacak olan, vali ve kaymakamlarca verilen bu yetkinin yargı denetimine açılmasıdır. Elbette, bu yasa, baştan sona değiştirilmezse; yani, bu Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası baştan sona değiştirilmezse, ülkemizde toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı sorunlu kalacaktır.

Değerli milletvekilleri, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı deyip geçilmemesi gerekiyor. Bu, aslında, düşünceyi ifade özgürlüğüdür. Eğer, düşünce ifade edilemiyorsa, o ülkenin sorunları tartışılamıyordur; o ülkenin geleceğiyle ilgili, milletin kaderiyle ilgili kararlar sağlıklı bir şekilde alınamıyor demektir; çünkü, insanlar, bu tartışmaya, bu kararların alınmasına katılamıyorlar. Dolayısıyla, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasında yapılan bu değişikler asla yeterli değildir, Avrupa Birliği için de yeterli değildir. Sonra, değerli arkadaşlarım, bırakalım şu Avrupa Birliğini de, kendi ülkemiz, kendi insanımız ne istiyor, lütfen buna bakalım.

Bakınız, insanımızın istediği şey demokrasidir. Bu ülkeyi, bu milletin temsilcileri yönetsin; ama, gerçek anlamda bu milletin temsilcileri yönetsin, bu milletin temsilcileri üzerindeki vesayet kalksın, bunu istiyor. Halkımız, sosyal refah devleti istiyor, karnının doymasını istiyor, bütün insanların hak ve özgürlüklerinin garanti altına alınmasını istiyor. Dolayısıyla, halka bunu soralım, sivil toplum örgütlerine soralım, ne istiyorlarsa onun gereklerini yapalım.

Değerli arkadaşlarım, biz, bu önergeyle, vali ve kaymakamların vereceği, toplantıları erteleme ve yasaklama kararlarına, mahkeme, yargı denetimi getiriyoruz. Sayın Bakanımın ve Komisyon Başkanının, böyle bir önergeye katılmamasını anlamak mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Sadece bu tavır ve muhtemelen, biraz sonra, sizin kaldıracağınız "bu önergeyi kabul etmiyoruz" parmakları, oyları, bu yaptığınız, niyetinizin demokratikleşme olmadığını, dostlar alışverişte görsün olduğunu açık ve net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa Birliğine gireriz, girmeyiz; ama, bunlar, bu milletin, Türk Milletinin, bu ülkede yaşayan insanların hakkı değil mi?! Niçin, Avrupa'da yaşayan insanlar bütün bu hak ve özgürlükleri kullanabiliyorlar da, bu ülkede yaşayan insanlar kullanamıyor?

Siz, bu milleti sevdiğinizi söylüyorsunuz, her şeyi bu millet için yaptığınızı söylüyorsunuz; ama, bu millete güvenmiyorsunuz, bunu anlamak mümkün değil.

SALİH DAYIOĞLU (İzmir) - Nereden biliyorsun?..

MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) -  Bunu, milliyetçilikle (ulusalcılıkla) yurt sevgisiyle izah etmek mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, tarih, bunların notunu düşecek ve sizleri, bir gün yazacaktır. Bundan hiç şüpheniz olmasın.

Saygılarımı arz ediyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 6 ncı maddesinin (B) bendi ile değiştirilen 17 nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                                        Mehmet Bekâroğlu

                                                         (Rize) ve arkadaşları

"Madde 17.- Vali ve kaymakam, millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlığın ve genel ahlakın veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması amacıyla belli bir toplantıyı yasaklayabilir veya bir ayı aşmamak üzere erteleyebilir.

Düzenleme Kurulu, yasaklama ve erteleme kararına idare mahkemesinde itiraz edebilir.

İdare mahkemesi, itirazı yirmidört saat içinde hükme bağlamazsa, vali ve kaymakamların verdiği yasaklama veya erteleme kararı ortadan kalkar.

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, yargı yolu zaten açıktır; katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın önerge sahibi?..

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Vali ve kaymakamların verdikleri yasaklama ve erteleme kararlarına yargı denetimi getirilmektedir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 839 sıra sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının çerçeve 6 ncı maddesinin (B) bendinin birinci cümlesindeki "Bölge Valisi" teriminin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                                        Mehmet Bekâroğlu

                                                        (Rize) ve arkadaşları.

BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI EMİN KARAA (Kütahya) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu; buyurun.

Süreniz 5 dakika efendim.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; biz, bu önergeyle, tasarıda getirilen, var olan, bölge valisi kavramının tasarıdan çıkarılmasını istiyoruz. Niçin istiyoruz; değerli arkadaşlarım, olağanüstü hal, sadece Güneydoğu Bölgesinde uygulanmaktadır ve eğer 1980 öncesi sıkıyönetimi de kabul ederseniz, neredeyse çeyrek asra yaklaşmıştır.

Olağanüstü hal, açık toplumu ortadan kaldırmaktadır. Yasaklar, sınırlamalar, olağanüstü kararnamelerle ülkemizde zaten sınırlı olan demokrasi, hak ve özgürlükleri belli bir bölgede daha da kısıtlamaktadır. Elbette, demokratik ülkelerde de olağanüstü haller, sıkıyönetimler uygulanmaktadır; ama, olağanüstü hal için -adı üstünde- belli bir olağandışı bir şey olması ve belli bir sürede, makul bir sürede bitmesi gerekir.

Şimdi, biz, olağanüstü hali devam ettiriyoruz; ama, oturup, yirmibeş senede bu sorunu niçin halledemiyoruz; bunu asla sormuyoruz ve bu tasarıyı hazırlayan zihniyet, ekip de, olağanüstü halin yirmibeş-elli sene daha devam edeceğini kabul ederek, bu tasarıya, bu kavramı yerleştiriyor; zaten, daha öncesinde vardı; kaldırılacağı yerde burada muhafaza ediliyor. Niye; OHAL'in kalkacağını düşünmüyor; niye düşünmüyor; çünkü, kalkması için hiçbir şey yapmaya niyeti yok.

Değerli arkadaşlarım, demokrasinin tam olabilmesi için ülkenin her yerinde, herkes için hak ve özgürlükler eşit olarak sağlanmalıdır. Siz, bir ülkenin bir bölgesinde ayrı bir hukuk uygularsanız, o ülkedeki sistem demokrasi olamaz değerli arkadaşlarım. Bir ülkenin bir bölgesinde yirmibeş sene ayrı bir hukuk uyguluyorsanız, o milletin, o ülkede yaşayan insanların birliğini, bütünlüğünü sağlayamazsınız. Sadece o bölgede yaşayan insanlar değil, bir şekilde o bölgeye giden insanlar da yabancılaşıyor; bu ülkeye, bu topraklara, bu insanlara yabancılaşıyor değerli arkadaşlarım.

Çağdaş demokrasinin vazgeçilmezi, hukuk egemenliğidir. Hukukun üstünlüğü, hukukun bir ülkede yaşayan bütün insanlar için, her yerde ve her zaman geçerli olması demektir; ama, bu tasarıyı hazırlayan, bu çalışmayı yapan ekibin böyle bir düşüncesi, maalesef yoktur değerli arkadaşlarım.

Bu bölgede, neredeyse yirmişbeş seneden beri OHAL uygulanıyor. Bu bölgede, yaşı 25'e gelen gençler normal durumu görmediler, normal sistemi görmediler, normal hukuku görmediler değerli arkadaşlarım. 

Evet, terörle mücadele yapıldı, yapılması gerekiyor, gerekliydi; ama, terörle mücadelenin, artık, hukukun içinde olması gerekir. Maalesef, bu ülkede terör bahane edilerek yasadışı çeteler kuran, böyle yaptıkları ve suç işledikleri mahkeme kararlarıyla kesinleşen kişiler, bu Parlamento üyeleri tarafından savunulabilmektedir değerli arkadaşlarım. Hukukun, hukuk devletinin çok çok gerisindeyiz değerli arkadaşlarım. Buna üzülmek gerekir değerli arkadaşlarım.

Bu tasarıyla, aslında, hükümet, burada, ileriye doğru olağanüstü hali kaldıracağının bir iyiniyetini ortaya koyabilirdi.

Anavatan Partisi Sayın Genel Başkanı "Avrupa Birliğinin yolu Diyarbakır'dan geçer" dedi. Hemşerime sesleniyorum: Avrupa Birliğinin yolu nereden geçer bilmiyorum; ama, Avrupa Birliği, yirmibeş seneden beri olağanüstü hal uygulanan bir ülkeye gelmez, bir bölgeden de geçmez.

Sonra, bu Avrupa kompleksini bir bırakalım değerli arkadaşlarım. Bölgede yaşayan 10 000 000 insanın hakkı, hukuku, özgürlüğü, Türkiye'de yaşayan herkes gibi, onların da olağan hukuktan istifade etmeleri hakkı diye bir hak yok mu?

Değerli arkadaşlarım, olmuyor. Gerçekten bize gülüyorlar. Gerçekten gülüyorlar bize ve biraz evvelki konuşmamda belirttiğim gibi, tarih bunları yazıyor; on sene sonra, onbeş sene sonra bunları okuyacak olan insanlar, bu Parlamentonun arşivleri üzerinde çalışacak olan insanlar, bu toplantıyı ibretle izleyeceklerdir.

Bir hukuk profesörü Adalet Bakanının getirmiş olduğu bu tasarıyı, özellikle "Avrupa Birliğine uyum" adı altında "Anayasaya uyum" adı altında getirmiş olduğu bu tasarıyı ibretle izleyeceklerdir.

Saygılar sunuyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

III. – Y O K L A M A

(SP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

VEYSEL CANDAN (Konya) - Yoklama istiyoruz.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Yoklama istiyoruz Sayın Başkan.

(DSP sıralarından "geçti, geçti" sesleri)

BAŞKAN - Kalkmadınız ki efendim.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Bu tarafa bakmıyorsunuz ki!.. Baksaydınız!..

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkanım, kasıtlı davranıyorsunuz, 20 kişi ayağa kalkmıştır burada.

BAŞKAN - Kalkmış mıydı acaba?

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Evet, ayağa kalkmıştı tabiî.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Kalktık tabiî!

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Hep o tarafa bakıyorsun, hiç bu tarafa bakmıyorsunuz ki.

BAŞKAN - Bakıyorum, bakıyorum da...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Ayıptır be... Nereden bakıyorsun?!.

BAŞKAN - Biraz kibar olun Sayın Grup Başkanvekili, lütfen... Sizin biraz kibar olmanız lazım.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Oturumun başından beri aynı şeyi yapıyorsun.

BAŞKAN - Bakın, biraz önce verdiğiniz yoklama önergesinde 2 kişiyi yazmıştınız.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Orada da usulsüzlük yaptınız!..

BAŞKAN - Tabii, siz, 2 kişiyi yazınca usulsüzlük olmuyor, biz, gerçeği yazarsak usulsüzlük oluyor!..

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, hata olabilir; burada 25 kişi var... Yanlış yapıyorsunuz. Orada da yanlış yaptınız.

BAŞKAN - Tabiî canım, öyle!..

VEYSEL CANDAN (Konya) - Tabiî öyle...

BAŞKAN - Yoklama isteyen arkadaşları tespit ediyorum: Sayın Bekâroğlu, Sayın Candan, Sayın Malkoç, Sayın Kamalak, Sayın Günbey, Sayın Öztek, Sayın Budak, Sayın Oğuz, Sayın Ulucak, Sayın Karavar, Sayın Canbay, Sayın Polat, Sayın Esengün, Sayın Kukaracı, Sayın Budak, Sayın Sünnetçioğlu, Sayın Emre, Sayın Geçer, Sayın Erbaş, Sayın Güneri...

Yeterli sayıda arkadaşımız vardır; yoklama yapılacaktır; bu arkadaşlarımız sisteme girmesinler.

Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için 3 dakika süre vereceğim.

Sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, yoklama pusulalarını bu süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyoruz.

Yoklamayı başlatıyorum:

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayımız vardır.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Anayasa, İçişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/960) (S.Sayısı : 839) (Devam)

BAŞKAN - 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7.- Aşağıdaki kanun hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır:

a) Basın Kanununun 16 ncı maddesinin beşinci fıkrası,

b) 10.3.1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi,

c) 16.6.1983 tarihli ve 2845 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 16 ncı maddesinin son fıkrası,

d) Dernekler Kanununun  7, 11 ve 12 nci maddeleri,

e) Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 21 inci maddesi.

BAŞKAN - 7 nci madde üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Bolu Milletvekili Sayın İsmail Alptekin; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL ALPTEKİN (Bolu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çeşitli yasalarda değişiklik yapılmasıyla ilgili, burada görüşmekte olduğumuz tasarının sonuna gelmiş bulunuyoruz. Çerçeve 7 nci madde üzerinde, AK Partinin görüş ve düşüncelerini arz ediyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, geçen hafta başlayan ve şu anda da sonuna geldiğimiz yasa müzakerelerinde, bu kürsüden, bu tasarının her maddesi üzerinde değişik görüşler ifade edildi. Ortaya çıkan olay şudur ki, koalisyon ortakları arasında anlaşılarak getirilen bu yasanın, tenkit edilecek, eksik bulunacak çok yönü var. Elbette ki, yasalar, tatbik edilmek üzere, uygulanmak üzere çıkarılır; bu yasa çıktıktan sonra, tatbikatında da, toplumla olan bağdaşan ve bağdaşmayan tarafları, toplumun değerleri, değerlendirmeleri ve bu konuda uzmanların değerlendirmelerine ileride şahit olacağız. Ümit ediyorum ki, bu yasa faydalı olsun ve faydalı bir temel yasa olarak tatbik edilsin.

Değerli arkadaşlar, elbette ki, 6 madde üzerinde birçok maddeler değiştirildi. Değiştirilen bu maddelerin değişiklik kabulü karşısında, mevcut olan, yürürlükte olan bazı yasaların da kaldırılması gerekiyordu. Buna göre, Anayasamızın 26 ncı maddesindeki düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti ve 28 inci maddesindeki basın hürriyetiyle ilgili değişikliğe paralel olarak da Basın Kanununun 16 ncı maddesinde bir değişiklik yapıldı. Bir fıkra eklenmek suretiyle, herhangi bir dille yayın hususu düzenlenmiş oldu.

Yine, bu değişiklikler çerçevesinde, Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununun 9 uncu maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesi, tasarının 3 üncü maddesiyle de İller İdaresi Kanununun 29 uncu maddesine paralel olarak düzenlenmiş oldu; böylece paralellik sağlandı.

Yine, Anayasamızın 36 ncı maddesi hak arama özgürlüğü... Bu, çok önemli bir hak; yani, tarihen sabittir ki, en zor dönemlerde bile insanların hak araması kutsaldır, hak aramasına engel olacak yasalar ise topluma ve tabiata daima ters düşmüştür. Bu meyanda, işte, bu maddedeki değişiklik çerçevesinde, Devlet Güvenlik Mahkemeleri Kanununun 16 ncı maddesi değiştirilmek suretiyle, kişilerin, avukatlarıyla, savunma avukatlarıyla ve müdafileriyle görüşmeleri düzenlendi ve kolaylaştırıldı.

Yine, bildiğiniz gibi, bu Mecliste Türk Medenî Kanunu baştan aşağı değiştirildi. 91, 92 ve 93 üncü maddelerinde yapılan değişiklikle -ki, bunlar uluslararası faaliyet serbestisi, yabancı dernekler, yabancı dernekler kurma hakkı- bu maddelerde yapılan değişikliğe paralel olarak, yine, Dernekler Kanununun 7, 11 ve 12 nci maddeleri değiştirildi. Buna göre, 7 nci maddede uluslararası faaliyet yasağı, 11 inci maddede Türkiye'de kurulan derneklerin yurt dışında faaliyette bulunma hakkı, yine, 12 nci maddede de  yurt dışında kurulan derneklerin Türkiye'deki faaliyetleri düzenlendi ve bir paralellik getirildi.

Yine, Anayasanın 34 üncü maddesinde yapılan değişiklikle toplantı ve gösteri yürüyüşleri düzenlendi; bu düzenlemeyle de Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasasının 21 inci maddesi değiştirilmiş oldu. Böylece, düzenleme, yasa yapma tekniğine uygun hale getirildi; ama, bütün bunların ötesinde, hep, elbette ki, ülke yararına olan her konuda iyi ve güzel temennilerimizi belirtirken, yapılan yasalarda, buradaki müzakerelerden önce, komisyonlarda ve hükümet içerisindeki müzakerelerde meselenin çok daha iyi değerlendirilmesi, tahlil edilmesi, tartışılması, olgunlaştırılarak buraya getirilmesinin daha faydalı olacağını buradaki müzakereler göstermiştir.

Ben, tasarının, eksiğiyle, tartışılabilir yönleriyle birlikte ülkemiz için hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Saadet Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın Fethullah Erbaş; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika Sayın Erbaş.

SP GRUBU ADINA FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; 839 sıra sayılı yasa tasarısı üzerinde, Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu tasarının 7 inci maddesiyle 5 yasanın bazı maddeleri veya fıkraları yürürlükten kaldırılıyor, yerine de, bundan önce tartıştığımız maddeler ve değişiklikler geçmektedir. Bunları zaten tartıştık; neler geliyor, neler gidiyor; ama, bu yasa tasarısı niçin yapılıyor, neden yapılmak isteniyor? Gerekçesine baktığımız zaman deniliyor ki: "Avrupa Birliğine geçmek için Avrupa Birliği müktesebatına uyum sağlamak amacına matuf olarak bu değişiklikler yapıldı."

Değerli arkadaşlar, Çek Cumhuriyeti 10 000'in üzerinde kanununu değiştirdi ve şu anda, kanun yönünden hazır hale geldiğini iddia ediyor. Bizde de, belki, 10 000'den daha fazla kanun değişmiştir; çünkü, Tanzimattan bu yana, biz, devamlı, Avrupalı olmak için kanunlarımızı değiştiriyoruz; ama, değiştirmekle yetinmiyoruz; çünkü, uygulama, o uygulama değil. Kanunlarımız çok güzel kanunlar; ama, uygulama, o uygulama değil işte.

Değerli arkadaşlar, şöyle bir bakıyorum; 1918 sayılı bir kaçakçılık yasası var. Van Cezaevine girdiğim zaman, yüzde 90'ı, ya deposunda mazot fazla çıkmış, içeride ya hayvan kaçakçılığı yapmış, içeride ya insan kaçakçılığı yapmış ya uyuşturucu, vesaire, vesaire. Hepsini 1918'e sokmuşlar. Bakıyorum, iş yok Van'da; ticaret yok, sanayi yok. Sanayi olarak bir ayakkabı fabrikası var, onu özelleştirmeye aldık, kapattık; çimento fabrikasını kapattık; Et Balık'ı kapatıyoruz; şeker fabrikasını özelleştirmeye aldık. Sonuçta, zaten, olan sanayi tesisleri de birer ikişer kapatılıyor. Bu bölgede özel sektör zaten yatırım yapmıyor; niye yapmıyor; çünkü, bir teşvik uygulaması yaptık, teşvik uygulamasını olağanüstü hal bölgesine hasrederken, bir baktık, 52 tane bölge daha girdi. Şimdi, Van'daki... Avrupa Birliğinde esas olan, bölgelerarası kalkınmışlık farkını kapatmaktır. Bir ülkede, birisi çok kalkınmış, birisi az kalkınmış iki yörenin olması mümkün değil; bunu kapatmak lazım. Avrupa Birliği bunları halletmiş; ama, biz halledememişiz; çünkü, ben, bugün bakıyorum Van'daki yatırımlara; bu seneki yatırımda, bir tane F tipi cezaevi var, 3 tane jandarma karakolu var, 1 tane yarım kalmış sağlık ocağından ibaret; başka yatırım yok. Şimdi, bu yatırımla, Van veya o bölge nasıl geri kalmışlıktan kurtulacak, onu bilemiyorum.

Şimdi, Van ile Tebriz arasında bir tren seferi koyduk; millet gidip gelmeye başladığı gün, 70 000 000 yurtdışına çıkış ücretini koyduğumuz andan itibaren, Van-Tebriz trenine 4 kişi yolcu kaldı. Halbuki, bavul ticaretiyle o bölge halkı biraz nefes alacakken, bu 70 000 000 davası olayı bitirdi. Sayın Maliye Bakanım, burada söz verdiği halde, bu kürsüde söz verdiği halde "bunu kaldıracağız, Bakanlar Kurulunun dört imzası kaldı" dediği halde, bugüne kadar, maalesef, bu çıkmadı o bölge için. Halbuki, 65 000 000'luk İran'la -turizm potansiyeli çok yüksek- gidiş gelişlerde herhalde çok büyük bir gelir elde edecektik; bu da gitti.

Arkadaşlar, şimdi, sadece o bölgeden giren mazotu, deposunda fazladır diye 1 000'in üzerinde araç, kamyon, tezgah müsadere edilmiştir; yani, bu kapanmıyor.

Değerli arkadaşlar, ben, Almanya'dan Hollanda'ya geçerken, hakikaten, hiçbir sorun çıkmadı, kapıdan geçtiğimi fark etmedim bile; ama, bundan üç gün önce, Van'dan Erciş'e giderken, Ünseli diye bir kasabamız var; orada, jandarma, bir karakol koymuş, her şeyi aradılar. Gittik, aracımızı kaydettirdik, kimliklerimizi gösterdik, sanki başka bir ülkeye geçiyormuş gibi! Sevindim; çünkü, daha önce, ben, Van'dan Tatvan'a giderken, eşyalarımı indirdiler, hepsini tek tek aradılar; herkese aynı... Bilgisayara benim kimliğimi soktular, bu adam, işte, sakıncalı kişilerden midir?..

Şimdi, bakıyorum, o millet, hepsi kuşatılmışlık duygusu içerisindeler. Orada 850 000 kişiyi yaşıyor, herkese aynı muameleyi yapıyorlar; yani, acaba, biz neyiz; potansiyel suçlu muyuz?..

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Hiç de benzemiyorsun...

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) Bunları kaldırmak lazım. Biz, olağanüstü hal bölgesinde de değiliz. Mücavir alan dediler, kaldırdılar; ama, hiçbir şey yapamadık.

Şimdi, iki ülke sınırlarını kaldırmış...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Erbaş, toparlar mısınız efendim...

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) - Toparlıyorum efendim.

İki ülke, yani, Hollanda ile Almanya sınırlarını kaldırmış geçip giderken, ben, bir ilçemden bir ilçeye gidemiyorsam; yani, Avrupa Birliği müktesebatına uyum kanunlarını sağlamışım sağlamamışım hiç önemli değil.

Değerli arkadaşlar... 

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Hayırlı olsun...

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) - Evet, hayırlı olsun diyorum, teşekkür ediyorum.

İnşallah, bu Avrupa Birliğine girmeden önce, biz, hukukun uygulamasını daha güzel yaparız ve insanımıza insanca muamele yaparız; her şey kardeşçe olur, her şey dostça olur, her şey diyalogla çözülür ve memleketimiz de ilerler, her şey Türkiye için olur. (Alkışlar)

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sağ olun...

Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Turhan Güven; buyurun.

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Eylül 1992 tarihli Resmî Gazetede Başbakanlığın bir genelgesi çıkar: Esaslar... Nedir; kanun, kanun hükmünde kararname, tüzük, yönetmelik ve tasarının hazırlanmasına ilişkin esaslar. Yani, bir kanun tasarısını, hangi bakanlık hazırlarsa hazırlasın, bu esaslara uyacaktır.

Şimdi, elimize geçen bir kanun tasarısı, biraz sonra sizin çok değerli oylarınızla kanun haline gelecek; fakat, gelin görün ki, şu esaslara ilişkin hiçbir kısma uyulmamıştır. Eğer, bunlara uyulmayacaksa, niye böyle birtakım hazırlıklar yapılıyor, geliniyor?! Eğer, hukuk devletiysek, kanun çıkaracaksak, bir kanunun ciddiyetine vâkıf isek, ona uymak lazım.

Ben, 1974'ten beri bu Meclise gelir giderim; zamanın Adalet Bakanı Sayın Mehmet Can -kendisine uzun ömürler diliyorum- muciple, Adalet Bakanlığında bir genel müdürlük kurdu, Kanunlar ve Planlama Araştırma Genel Müdürlüğü. Bilahara, 12 Eylül 1980'den sonra da, bu, yeniden teşkilatlanma çıktığında, kanun içinde yerini aldı ve bakınız, 1992'de, yine bu ilkeler içinde, Adalet Bakanlığına, o günlerden başlayan, yani, 1976'lardan başlayan çok önemli bir görev verildi; denildi ki, bakanlıklarca hazırlanan kanun ve kanun hükmünde kararname tasarılarının Türk hukuk sistemine ve kanun tekniğine uygunluğunu inceleme ve bu konularda görüş bildirme görevinin 29.3.1984 tarihli ve 2992 sayılı Kanunla Adalet Bakanlığına verilmiş bulunması sebebiyle, bütün kanun ve kanun hükmünde kararname tasarıları, adı geçen bakanlığa gidecektir. Yani, Türkiye'de hangi bakanlık bir tasarı hazırlıyorsa, Adalet Bakanlığına gönderilecek. Niye; Anayasaya uygunluğuna bakacak, kanun yapma tekniğine bakacak.

Peki, bunlar oluyor da, şu gelen kanun tasarısının Adalet Bakanlığından geldiğine ben inanamıyorum. Bu Kanunlar Genel Müdürlüğü, bunun için kuruldu Sayın Bakanım. Muciple kurulan, bugün, kanunda yerini alan bu Genel Müdürlüğün hazırladığı bu kanun tasarısı sizce uygun mudur?! Çerçeve kanun, çerçeve madde... Bakınız, 1950'lerden, 1960'lardan, çoğulcu parlamenter düzen başladığından bu tarafa, böyle, çerçevesiz bir çerçeveli kanun maddesi gördünüz mü siz?! 4 maddeyi, 5 maddeyi, 6 maddeyi değiştireceksiniz ve bunun adı çerçeve madde olmayacak; yapmayın... Bunlar kanunu bilmemek midir, bunlar bir kasta mahsus mudur, makrun mudur onu bilmiyorum; ama, bir kanun getiriyorsanız, bunun ciddiyeti üzerinde hassasiyetle davranalım. Hele, bu kanun tasarısı Adalet Bakanlığından geliyorsa, hiçbir şekilde, bakınız, mazeret kabul edemem ve kimsenin etmesi de mümkün değildir değerli milletvekilleri. Niye; çünkü, Türkiye'deki bütün kanun tasarıları sizden geçecek, siz bakacaksınız; Anayasaya uygunluğuna siz bakacaksınız, yanlışlığı varsa siz düzelteceksiniz ve ondan sonra, Yüce Meclise geldiği zaman da, tabiî ki, Anayasaya uygunluğuna bakılmış olduğu görülecek; iktidar olsun muhalefet olsun "kanun uygundur" denilecek ve ona göre, düzenleme buradan rahatlıkla geçecek; ama, böyle bir şey yok.

Şimdi, bazı kanunlardaki bazı maddeleri kaldırıyoruz. İyi mi kötü mü; iyi. İyi, tamam; ama, bunu güzelce bir açıklasalar; bilsek, neyi kaldırıyoruz, neyi getiriyoruz; dil üzerinde değişiklik yapılıyor veya yapılmıyor, yasak kalkıyor veya kalkmıyor.

Değerli milletvekilleri, bu, son, 7 nci madde üzerinde bilgimiz nedir acaba bizim, ne biliyoruz acaba, ne getiriyor acaba? Basın Kanunundaki bir madde değiştiği zaman, ne getiriyor, ne götürüyor? Madde gerekçelerini bir okuduğunuz zaman belki anlayacaksınız; ama, 16 ncı maddesinin beşinci fıkrası yürürlükten kalkıyor. Ne getiriyor acaba?

Şimdi, bakınız değerli milletvekilleri, bir başka olay daha var. Yine bu genelgeye göre, kanunun adı yazılır. 1 inci madde üzerinde de aynı şeyi söyledim "çeşitli" kelimesi, kanun yapma tekniğine hiç uymayan, icapsız, gereksiz bir olay. Ne diyor; hem de büyük harflerle yazacaksınız. Onu da tasrih ediyor, onu da söylüyor bu. Yani, bu, laf olsun diye yazılmış bir genelge falan değil. Deniliyor ki "her kanun tasarısının bir adı olur; tasarının adı büyük harflerle yazılır, altı çizilmez." Kaçıncı madde; 7 nci madde ve örnek göstermiş; Danıştay Kanunu Tasarısı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Güven, 1 dakika içerisinde toparlayın efendim.

TURHAN GÜVEN (Devamla) - Bağlıyorum efendim.

"Bazı kanunların hükümlerinde değişiklik yapılacaksa, madde değiştirilmesi, eklenmesi, kaldırılması söz konusuysa, kanun adı, tasarının başlığında, tarife sayısı da 1 inci maddede yer alır" deniliyor; örnek göstermiş: "Sayıştay Kanununa Ek 1 Madde" ama, bunlar büyük harflerle yazılır deniliyor.

Alın şu kanun tasarısını, elimizde... Neresinde büyük harf?! "Çeşitli..." Baş harfleri büyük sadece değil mi?! Demek ki, şekil hukuku... Evet, hukuk şekildir. Yapmayın!.. Evvela şekildir, sonra esastır. Şekle uymadığınız zaman, esasa zaten giremezsiniz. Yani, yargıda, bir dosya incelenirken, evvela şekilden bakılır, şeklen tamamsa, sonra esasa girilir; şeklen noksanı varsa, oradan bozulur, gider. Tabiî, bazı arkadaşlarımız hukuk deyimlerini bilmiyorsa, ona diyeceğim bir şey yok.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Güven.

7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 7 nci madde Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... 8 inci madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 9.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi kabul edenler... Etmeyenler... 9 uncu madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunmadan önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre söz istemleri vardır; bunları yerine getireceğim.

Lehinde, Adana Milletvekili Sayın Tayyibe Gülek. (DSP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Gülek.

3 dakika içerisinde, oyunuzun rengini belli edin efendim.

TAYYİBE GÜLEK (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı hakkında lehte olmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, bu kanun, Avrupa Birliği Ulusal Programının kısa vadesindeki taahhütler arasında yer almasının yanı sıra, aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında ve Medenî Kanunumuzda yapmış olduğumuz değişikliklere uyum sağlamak amacıyla geçirilmektedir. Bu kanunların geçirilmesiyle, zaten, uzun zamandan beri çok yoğun bir tempo içinde çalışmakta olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu çalışmalarına devam etmiş oluyor ve çıkardığı güzel yasalara da yenilerini eklemiş oluyor.

Bu kanunların ulusumuza hayırlı olmasını diliyorum. Avrupa Birliği üyelik süreci sırasında, ulusal programın çıkarılması sırasında, daha demokratik bir ortam için, ülkemizin iyiliği için çıkarılması gereken yasaların bir devamını oluşturduğu için de memnuniyetle karşılıyoruz. Bu kanunun çıkarılmasında katkısı bulunanların hepsine de şükranlarımızı sunuyoruz.

Oyumun rengi beyaz olacaktır, kabul yönünde olacaktır.

Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Gülek.

Tasarının aleyhinde, Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman...

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Şeref Malkoç konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Malkoç.

Tasarının aleyhinde olmak üzere, 3 dakika içerisinde oyunuzun rengini belli edin efendim.

Buyurun.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 839 sıra sayılı tasarıyla ilgili olarak, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre oyumun rengini belirtmek üzere söz almış bulunmaktayım.

Tasarının aleyhinde söz aldım; yalnız, bu, tasarının tümden faydasız olduğunu anlatacağım demek değil. Bizim burada söylediklerimiz, bu tasarıya katkıda bulunma amacımız -tekliflerimiz, önerilerimizle- bu tasarının daha güzel hale gelmesi, anayasa değişikliklerine daha uygun hale gelmesi içindi.

Şimdi, tasarının geneline baktığımızda, kanun yapma tekniği açısından son derece sıkıntı verici ve hatta Anayasaya aykırı bir tasarı olduğu çok açık ve net ortaya çıkıyor. Tabiî, ayrı bir tarafı var bu işin, hukuk tekniğine, kanun yapma tekniğine aykırı olduğu gibi, yeni bir usul çıktı bu 57 nci hükümet döneminde, böyle, parça parça, taksit taksit uyum yasaları veya yasalar yapılıyor. Bunların da, hem düzenleme yapılan yasanın bütünlüğünde hem de uygulamada sakıncalar doğurduğu kanaatindeyim.

İkinci değinmek istediğim husus, Türkiye Büyük Millet Meclisi, geçen yıl; yani, ekim ayının ilk haftalarında, Anayasanın 34 maddesinde değişiklik yaptı. Bu değişiklikler oldukça önemli, ciddî ve Türkiye'deki demokratikleşme sürecini, insanların hak arayışını, hak ve özgürlükleri genişleten değişikliklerdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi, buna, genel olarak, iktidarıyla muhalefetiyle katkıda bulundu.

Burada, gönül arzu ederdi ki, anayasa değişikliğine paralel olarak  tasarıyla getirilen 8 kanundaki değişiklik teklifleri, Anayasadaki değişiklikleri daha ileri noktalara getirsin; ama, baktığımızda, bunlar, Anayasanın birçok hükmüne aykırı olan kısıtlamalar ihtiva etmektedir.

Ayrıca, üzülerek ifade ediyorum, Sayın Bakanımız hukukçudur, hukuk profesörüdür, onun bakan olduğu bir bakanlıkta, böyle, ismi garip olan, muhtevası, düzenlenmesi şimdiye kadar pek alışık olmadığımız bir tasarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin huzuruna gelmesi üzüntü verici bir olaydır. Bu, belki böyle geçer; ama, bundan sonraki tasarılarda, Sayın Adalet Bakanımızın ve Adalet Bakanlığının mensuplarının daha dikkatli davranmalarını, Anayasaya uygun ve biraz önce bahsedilen genelgeye uygun davranmalarını diliyor, hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Saygılarımla.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Oyunun rengini açıklamadın...

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Bu açıkladığım doğrultuda ret oyu kullanacağım.

BAŞKAN - Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarı kabul edilmiş ve yasalaşmıştır.

Bu arada, Sayın Adalet Bakanımızın bir teşekkür istemi vardır.

Buyurun Sayın Bakanım.

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çeşitli Kanunlarda Değişik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı, oylarınızla yasalaşmıştır. Bu tasarıyla, gerek Anayasada yapılan değişikliklere uyum sağlanması, gerek Türkiye'nin Avrupa Birliği müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Ulusal Programı çerçevesindeki kısa ve orta vadeli tedbirlerden bir bölümünün daha yürürlüğe konması konusunda çok önemli bir adım atılmıştır. Bu yolda, biz, kararlı adımlarla devam edeceğiz. Sizlerin desteğiyle, bundan sonra, aynı şekilde demokratikleşmeyi daha ileriye götüren, temel hak ve özgürlükleri daha genişleten kanunlar çıkaracağız.

Yüce Meclise teşekkür ediyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna yaklaştık; yeni bir tasarıyı ele alma şansımız yok. Bu nedenle...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sayın Başkan, tümü üzerinde bir kişi konuşabilir...

BAŞKAN - Süre yok Sayın Tümen.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 27 Mart 2002 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 19.37

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.