Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 86

 

64 üncü Birleşim

13 . 2 . 2002 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMALAR

IV.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç'un, fındık üretimi ve ihracatında karşılaşılan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Güner'in, IMF'yle ilişkilerde hükümetçe izlenilen tutumun yanlış olduğuna ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun'da kurulması planlanan mobil santrala ve Samsun İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı

 

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 20 arkadaşının, Ordu İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/256)

2. - Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 21 arkadaşının, yerel basının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/257)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in (6/1266) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/453)

2. - Çevre Komisyonu Başkanı Cemal Özbilen ve Başkanvekili Sedat Çevik'in, Brüksel'de yapılacak olan Avrupa Kıtası Global Habitat Parlamenterleri 17 nci Başkanlık Toplantısına vaki resmî davete icabet etmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/984)

3. - Atina'da düzenlenecek olan Üçüncü Avrupa Akdeniz Parlamento Başkanları Konferansına vaki resmî davete TBMM Başkanvekili Ali Ilıksoy'un icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/985)

4. - Madrid'te yapılacak AB Üye ve Aday Ülkeler Parlamentolarının Adalet ve İçişleri Komisyon Başkanları Konferansına vaki resmî davete Adalet Komisyonu Başkanı Emin Karaa ve İçişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Pak'ın, icabet etmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/986)

V. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - TBMM Genel Kurulunun 19.2.2002 Salı ve 20.2.2002 Çarşamba günlerindeki çalışmalarının yapılmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. - Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında kurulan (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 12.2.2002 tarihinde dağıtılan 819 sıra sayılı raporunun gündemin "Meclis Soruşturması Raporları" kısmına alınmasına, rapor üzerindeki görüşmelerin Genel Kurulun 14.2.2002 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının müşterek önerisi

VI. - USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1. - Bir Meclis soruşturması komisyonu raporunun İçtüzükte belirtilen 7 günlük süreden önce görüşülüp görüşülemeyeceğine ilişkin

 

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, ilköğretim masraflarının devlet tarafından karşılanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/930)

2. - Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, zorunlu eğitim uygulamasına uymayan velilerin cezalandırılmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/931)

3. - Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, pancar üreticilerinin kredi borçlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/932)

4. - Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle'nin, ücretli usta öğreticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/933)

5. - Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri Havaalanı Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/934)

6. - Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun geç oluşturulmasının nedenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/938)

7. - Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, kapatılan bankalara verilen kredilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/939)

8. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunca denetlenen bankalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/940)

9. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun oluşumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/941)

10. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, kapatılan bankalarla ilgili olarak hazırlanan raporların ilgili Devlet Bakanınca bekletildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/943)

11. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, faaliyetleri durdurulan bankalar hakkında önceden bilgi sızdırıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/944)

12. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, altı yeni bankaya kuruluş izni verilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/945)

13. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, kiralarda uygulanan artış oranlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (6/942)

14. - Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, memur, işçi, emekli, dul ve yetimlerin ücretlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (6/953)

15. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (6/1050)

16. - Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Konya'da Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü kurulup kurulmayacağına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (6/1106)

17. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001 Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı  (6/1158)

18. - Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, ceza infaz kurumlarında meydana gelen olaylara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/947)

19. - Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, cezaevlerinde meydana gelen olaylara ve çözüm yollarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/957)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, KKTC Cumhurbaşkanının yaptığı bir açıklamaya ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in cevabı (7/5501)

2. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, ihaleler, galoş uygulaması ve Devlet hastanelerindeki doktorlar hakkındaki özel muayene ve operasyon ücretiyle ilgili iddialara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5516)

3. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, 2001 yılında kapanan ve yeni açılan işyeri ve karşılıksız çek sayısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5522)

4. - Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, Diyarbakır İlindeki göç sorununa ve OHAL uygulamasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5549)

5. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, sağlık kuruluşlarının denetimi ve koordinasyonuna ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5612)

6. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, 2002 Malî Yılı Bütçesinden Kırıkkale'ye ayrılan miktara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/5621)

7. - Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin, amacına uygun kullanılmayan kredilere, yatırım teşviklerine ve Hazine garantilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5630)

8. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in, otomotiv yan sanayiinde uygulanan şase tadilat projesine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/5636)

9. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, çocuk pornografisiyle mücadeleye ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin cevabı (7/5660)

10. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, APK çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Çevre Bakanı Vekili Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/5782)

11. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, tüpgaz fiyatlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5785)

VIII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786)

 


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Kamer Genç'in, bir bürokratın petrol ürünü ithalatıyla ilgili olarak parlamenterleri suçlayıcı sözlerinin bir gazetede yer almasıyla ilgili konuşmasına ilişkin, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan bir açıklamada bulundu.

Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli, Afyon Sultandağı depreminin sonuçlarına ve Çay Küçük Sanayi Sitesine,

Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan, Tunceli İlinin sorunlarına,

Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız, çiftçilere doğrudan gelir desteği uygulamasına henüz başlanılmamasına ve Yalova İlinde afetten zarar gören çiftçilerimizin sorunlarına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Genel Kurulu ziyaret eden İsrail-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubuna Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi.

İstanbul Milletvekili Celal Adan ve 22 arkadaşının, Boğaz köprüleri, bağlantı ve çevre yolları üzerindeki viyadüklerin dayanıklılık durumlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/255) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı;

Aydın Milletvekili Yüksel Yalova hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi okundu; Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonda bulunan dosyanın hükümete geri verildiği,

Açıklandı.

Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan'ın, bir heyetle birlikte Cezayir'e yaptığı resmî ziyarete Elazığ Milletvekili Mustafa Gül'ün de dahil edilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi kabul edildi.

Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/410),

Balıkesir Milletvekili Aydın Gökmen'in, Belediye Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/714),

Ankara Milletvekili Mehmet Arslan'ın, Ankara İlinde Çayyolu Adında Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/735),

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri;

Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve 22 arkadaşının, tütün üreticilerini mağdur ettiği, Türk tarımını, çiftçisini ve hayvancılığı tasfiye etmeye yönelik politikalar uyguladığı iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/25) gündeme alınmasının, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği,

Açıklandı.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci  sırasında bulunan (6/912),

2 nci         "     "                  (6/913),

4 üncü      "     "                  (6/920),

5 inci        "     "                  (6/921),

6 ncı         "     "                  (6/927),

7 nci         "     "                  (6/928),

8 inci        "     "                  (6/929),

Esas numaralı sözlü sorular, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrilerek gündemden çıkarıldı; 1 inci, 2 nci, 7 nci ve 8 inci sıralarda bulunan soruların sahipleri de, sözlü sorularının yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle görüşlerini açıkladılar;

3 üncü sırasında bulunan (6/914),

24 üncü    "     "                  (6/946),

33 üncü    "     "                  (6/956),

Esas numaralı sözlü sorulara Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk,

14 üncü sırasında bulunan (6/936),

15 inci      "     "                  (6/937),

Esas numaralı sözlü sorulara da Devlet Bakanı Recep Önal,

Cevap verdiler; 3 üncü sırada bulunan sorunun sahibi cevaba karşı görüşlerini açıkladı;

9 uncu sırasında bulunan (6/930),

10 uncu    "     "                  (6/931),

11 inci      "     "                  (6/932),

12 nci       "     "                  (6/933),

13 üncü    "     "                  (6/934),

Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

13 Şubat 2002 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.00'da son verildi.

Kamer Genç

 

 

Başkanvekili

 

 

 

Levent Mıstıkoğlu

Mehmet Batuk

 

Hatay

Kocaeli

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 


     No. :87

II. - GELEN KÂĞITLAR

13.2.2002 ÇARŞAMBA

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in Pülümür,Tunceli-Pertek-Elazığ karayolu çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1707) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

2. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Tunceli'nin Çemişgezek İlçesinin Elazığ İline ulaşım sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1708)(Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

3. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Tunceli ve Erzincan illerinde deprem ve yangın nedeniyle evlerini kaybedenlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1709) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

4. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Tunceli İline bağlı bazı köylerin sulama suyu projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1710) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, İran Doğalgaz Projesi İhalesiyle ilgili iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6012) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

2. - Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın, emeklilik maaşı kesilen BAĞ-KUR sigortalılarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6013) (Başkanlığa geliş tarihi :11.2.2002)

3. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, süt üretimine ve ithal edilen tarım ürünlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6014) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

4. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, sigaranın sağlığına zarar verdiği insanlarımıza ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/6015) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

5. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, din kültürü ve ahlak bilgisi branşındaki öğretmen açığına ve İlahiyat Fakültelerinin kontenjanlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6016) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

6. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, okullarda uygulanan ders ve sınav sistemine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6017) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

7. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, GAP Bölgesindeki topraksız çiftçilere ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/6018) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

8. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, ABD'nin Irak'a muhtemel bir saldırısının ve körfez krizinin ekonomiye etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6019) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

9. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, kapatılan havaalanlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6020) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

10. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman'ın, Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunun uygulanmasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6021) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

11. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, TBMM KİT komisyonunca incelenen Emlakbank dosyasının kaybolduğu iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6022) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

12. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, KOBİ'lerin yurtdışına kaçtığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6023) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

13. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, THY'nın 1982 yılında yaptığı uçak kiralamasıyla ilgili iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6024) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

14. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, imam hatip liselerindeki başörtüsü sorununa ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6025)(Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

15. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporunda Ziraat Bankası yetkilileri tarafından bazı firmaların borçlarının silindiği hakkındaki iddiaya ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6026) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

16. -Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalara, malvarlıklarına ve IMF'den alınan borç miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6027) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

17. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısının oturmaya devam ettiği lojmana ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6028) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

18. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, YAŞ kararıyla ordudan ilişiği kesilenlerin iş bulmalarının engellendiği iddiasına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6029) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

19. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, bilimsel ve teknolojik araştırma ve geliştirme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) yazılı soru önergesi (7/6030) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

20. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Mavi Akım Projesi sonrası doğalgaz tüketimi ve fiyatlandırmasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6031) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

21. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Yuvacık Barajı inşaatıyla ilgili iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6032) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

22. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, İstanbul'daki bir özel İlköğretim Okulunda kilise faaliyeti yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6033) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

23. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, İMKB'de yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6034) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

24. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, İsviçre'de bir Türk vatandaşının polis tarafından öldürülmesi olayına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6035) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

25. - Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu'nun, yabancı dille eğitim ve bilimsel yayınlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6036) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

26. - Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Devlet Demiryollarının kiraya verdiği İstanbul'daki bir araziye ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6037) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

27. - Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın, Eğirdir Gölü'nün korunmasına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/6038) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

28. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in, Fatih Tapu Sicil Müdürlüğünün yeni yerine neden taşınmadığına ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/6039) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

29. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, fiyat farkı kararnamesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6040) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.2.2002)

30. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, Yüzüncü Yıl Üniversitesinin Bolu Tünel ve bazı viyadüklerin depremde hasar gördüğü ile ilgili açıklamasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6041) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.2.2002)

31. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in Marmara depremi sonrası Irak'ın, yaptığı yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6042) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.002)

32. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, GAP ve otoyol projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/6043) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

33. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, SSK Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü'nün kiraladığı binaya ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6044) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

34. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, ABD'nin Irak'a muhtemel bir müdahalesi karşısında Türkiye'nin tutumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6045) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

35. - İstanbul Milletvekili Yücel Erdener'in, bazı firmaların ihracat izin belgelerini usulsüz kullandığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6046) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002)

Meclis Araştırması Önergeleri

1. - Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 20 arkadaşının, Ordu İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/256) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2002)

2. - Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 21 arkadaşının, yerel basının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/257) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2002)

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

13 Şubat 2002 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Mehmet BATUK (Kocaeli)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64 üncü Birleşimini açıyorum.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapılacaktır.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Çoğunluk var Başkan!..

BAŞKAN - Siz, sayıları 5 de görseniz, yine, bu sayıyla toplantı yetersayısı yok.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ah Başkan ah!... Dün niye vardı?!

BAŞKAN - Niye itiraz ediyorsunuz anlamıyorum ki!.. Yani, böyle, boşu boşuna bir milletvekili bağırmaz!.. Yani, bizim de bir gözümüz var değil mi...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Çalıştır Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Siz öğretmenlikten gelmişsiniz; biraz daha gerçekçi konuşmanız lazım.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Dün niye açtın?!.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre zarfında, sayın milletvekillerinin, Genel Kurul salonunda olduklarını, elektronik cihazın düğmelerine basmak suretiyle belirtmelerini, elektronik cihaza giremedikleri takdirde, Genel Kurul salonundaki teknik elemanlardan yardım istemelerini, bu halde de cihaza giremedikleri takdirde, adını, soyadını, seçim çevresini yazarak, bir pusulayla Divana göndermelerini, ayrıca, bu pusula gönderen arkadaşların da Genel Kurul salonundan ayrılmamalarını rica ediyorum.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Efendim, arkadaşlarımız kulise gidebilirler...

BAŞKAN - O kadar fuzuli konuşmaya alışmışsınız ki... Genel Kurul salonunda oturan bir milletvekiline yakışan ağırbaşlılığı taşımıyorsunuz.

Yoklamayı başlatıyorum efendim.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Osman Durmuş Bey burada mı?..

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Efendim, burada olmasa pusula verir mi?!

BAŞKAN - Tamam, burada.

Hayır; Bakanlar Kurulu sıralarında görmedik... (MHP sıralarından "Ooo" sesleri)

Yahu, niye bağırıyorsunuz ben anlamıyorum yani; bağıracak bir şey yok ki!

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı birinci söz, fındık üretimi ve ihracatı hakkında gündemdışı söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç'a verilmiştir.

Sayın Malkoç, buyurun.

Süreniz 5 dakika.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’un, fındık üretimi ve ihracatında karşılaşılan sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; fındık üretimi ve ihracatıyla ilgili, karşılaşılan bazı sorunlarla alakalı olarak söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

57 nci hükümetin IMF programlarına dayalı olarak uyguladığı yanlış, hatalı ekonomik politikalar sonucu, Türkiye'de, ekonomi perişan olmuştur. Bu yanlış IMF politikalarından, dargelirliler, fakir fukara, garibanlar perişan olduğu gibi, tarımda uğraşanlar da son derece mağdur olmuşlardır. Buğday üreticileri perişan, şekerpancarı üreticileri yokluğa mahkûm edilmiş, tütün üreticileri ne yapacağını şaşırmış. Kendi seçim bölgemde, Trabzon'da ve Akçaabat İlçesindeki tütün üreticileri, önümüzdeki yıl tütün ekelim mi, dikelim mi diye soruyorlar; bugüne kadar, henüz, cevap verebilecek bir merci bulamadılar.

Mağdur edilen kesimlerden bir tanesi de, fındık üreticileridir. Bu konuşmamda, Türkiye'nin yaklaşık olarak 6 000 000 insanının geçim kaynağı olan fındık üretiminden, fındık fiyatlarından ve Avrupa Birliğinin fındıkla ilgili en son aldığı karardan bahsedeceğim.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Türkiye'de üretilen fındık, dünya fındık üretiminin yaklaşık olarak yüzde 75'ine tekabül etmektedir. Türkiye'yi, fındık üretiminde, İtalya, İspanya ve Yunanistan izlemektedir. Türkiye'nin ürettiği fındığın hemen hemen tamamına yakın bir kısmı Avrupa'ya ihraç edilmektedir. Hükümetler, fındıkla ilgili olarak ciddî tedbirler aldıklarında, ciddî politikalar ortaya koyduklarında, fındık ihracatından, Türkiye, yaklaşık olarak 1 milyar dolar para elde etmektedir. Bunun neticesi de, fındık üreticilerinin cebi para görmektedir. Bunun en açık örneği, 54 üncü hükümet olan Refahyol Hükümeti döneminde görülmüştür.

Değerli arkadaşlarım, o dönemde, fındık ihracatı, kental başına 220 dolardan 480-500 dolara çıkmıştır ve neticede de, Türkiye, 1 milyar dolara yakın gelir elde etmiştir. O dönemde, Karadenizli fındık üreticisi, Türkiye'nin fındık üreticisi, 2 dolar 45 sente fındığını satabilmiştir. Bugün, fındık fiyatı, dolar bazında 90 sent veya 1 dolar civarındadır. O dönemde, Trabzon'daki bir köylü, Ordu'daki, Giresun'daki bir fındık üreticisi 1 kilo fındık sattığında tam 22 tane ekmek alabiliyordu; bugün, 1 kilo fındık sattığında 6 tane ekmek ancak alabiliyor.

Değerli arkadaşlarım, Karadeniz Bölgesi, Ordusuyla, Giresunuyla ve özellikle de Trabzonuyla fındıkla özdeşleşmiş durumdadır. Karadeniz Bölgesinde, özellikle Trabzon'da, fındık ve çay, halkın temel geçim kaynağıdır. Bu hükümet döneminde, çay üreticisi gibi fındık üreticisi de perişan oldu. Biz, bir şeyden daha endişe ediyoruz; Hükümetin IMF'ye verdiği mektuplarla birlikte, buğday üreticisi, şekerpancarı üreticisi, tütün üreticisi gibi fındık ve çay üreticisinin de IMF'ye kurban edileceğinden endişe etmekteyiz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Türk tarımında ve fındıkta bu problemler varken, bu ayın başında, Avrupa Birliği, Türkiye'nin yapmış olduğu fındık ihracatıyla ilgili, şimdiye kadar, pek görülmeyen bir karar aldı. 4 Şubatta alınan bu kararla, Avrupa Birliği, Türkiye'den ihraç edilen fındığa özel şartlar koydu. Nedir bu şartlar; birincisi; Türkiye'nin fındığı, inciri ve fıstığı, Avrupa Birliğine, şimdiye kadar olduğu gibi, her gümrük kapısından giremeyecek, ancak belli gümrük kapılarından girebilecek. Bu, aslında, Avrupa Birliğinin, Türkiye'deki tarıma uyguladığı bir ambargodan başka bir şey değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun, size ek bir süre veriyorum efendim.

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - İkincisi, fındıkta aflatoksin testleri, sadece ve sadece belirlenmiş olan gümrük kapılarında yapılacaktır.

Değerli arkadaşlarım, Avrupa, sadece Türkiye'den fındık almıyor; İspanya'dan, Yunanistan'dan, Gürcistan'dan da fındık alıyor ve bu saydığım ülkelerin fındıklarındaki aflatoksin oranı, aslında, Türkiye'dekinin çok üzerinde; ama, Avrupa piyasasında, fındığa sahip olan Türkiye olduğu için, özellikle ve bilerek fındığa bu ambargo konulmuştur.

Aslında, hükümetimiz, zamanında tedbir alsaydı, bu konuda dikkatli davransaydı, Avrupa Birliği, Türk tarımına, Türk fındığına bu ambargoyu koyamayacaktı; ancak, yine de iş işten geçmiş değildir. Hükümetin, eğer gerekli girişimlerde bulunursa, Avrupa Birliğinin fındığa koyduğu bu engelleri aşması mümkündür.

Hükümete bu noktadaki tavsiyelerimiz, önerilerimiz şunlardır:

Aflatoksinle ilgili tahlillerde, ihracatçı birliklerinin, ihracat yapan tüccarların yeteri kadar teçhizatı ve laboratuvarları vardır. Hükümet, Tarım Bakanlığı, bunun önündeki bürokratik engelleri kaldırsın, bu arkadaşlarımız, bu ihracatçılar, bunu aşabilirler.

İkinci önerimiz, hükümetin, mutlaka, fındık üreticileriyle ilgili, özellikle aflatoksin konusunda üreticileri eğitmesi gerekir, bunlarla ilgili yayınları artırması gerekir.

BAŞKAN - Sayın Malkoç, süreniz çok geçti, lütfen son cümlenizi söyleyin efendim.

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Avrupa Birliğinin koyduğu bu ambargoyu kaldırmak için bir an önce tedbirler alması gerekir.

Bu konuda, ilgili bakanlara bu tavsiyelerde bulunuyoruz. Umut ediyoruz ki, hükümet, IMF'nin sözlerine kulak verdiği kadar, fındık üreticilerinin ve ihracatçılarının sesine de kulak verir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Malkoç.

Gündemdışı konuşmaya cevap verecek Sayın Bakan var mı? Yok.

Sayın milletvekilleri, bu arada, Devlet Bakanı Sayın Recep Önal, gönderdiği bir yazıda, "İstanbul Milletvekili Sayın Osman Yumakoğulları'nın Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yönelttiği 6/961, 962, 963, 964, 965, 966, 967 ve 968 sayılı 8 adet sözlü soru önergesini, konuları aynı olduğundan, İçtüzüğün 98 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca birleştirerek topluca cevaplandırmak istiyorum" diyor. Bunu birleşimin başında söylememin nedeni, ilgili arkadaşımın burada bulunmasını sağlamak içindir.

Yine, dün okuttuğumuz, Trabzon Milletvekili Sayın Ali Naci Tuncer'in, gündemin 6 ve 7 nci sıralarında ve Kayseri Milletvekili Sayın Sevgi Esen'in, 8, 9, 11, 12 ve 13 üncü sıralarında bulunan sözlü soru önergelerini, Devlet Bakanımız Sayın Recep Önal'ın, birlikte cevaplandıracağı hususunu Genel Kurulun bilgilerine sunuyorum.

Gündemdışı ikinci söz, Para Fonu ve Türkiye'nin ilişkileri konusunda söz isteyen Doğru Yol Partisi Balıkesir Milletvekili Sayın Doktor Agâh Oktay Güner'e verilmiştir; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

2. - Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Güner’in, IMF’yle ilişkilerde hükümetçe izlenilen tutumun yanlış olduğuna ilişkin gündemdışı konuşması

AGÂH OKTAY GÜNER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

5 dakikalık bir zamanda, böylesine azim, çok yönlü, milletimizin kaderiyle ilgili bir konuyu huzurunuza getirmiş olmam, bu konunun ıstırabıyla olan derin acının milletimizi ve yegân yegân her milletvekilini sardığına inanmamdandır. Konuşmam sırasında, idrakinizi ve sabrınızı zorlayacak sözlerim olursa, bunların temel sebebinin vatan sevgisinden kaynaklandığını takdirlerinize sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün, Türkiye'nin IMF'yle ilişkileri, ne yazık ki, Türkiye'nin üretim gücünü bitirme noktasına gelmiştir. Dün, bu kürsüde dile getirilenler, bugün ifade edilenler, bu acı gerçeğin beyanlarıdır.

Türkiye'nin dış ekonomik ilişkilerine baktığımız zaman, IMF'nin birinci sırada yer aldığını görüyoruz. Bu konuda, ülkemizde iki yaklaşım var; birincisi, IMF'ye bütünüyle karşı olanlar; ikincisi, IMF'ye bütünüyle teslim olanlar. Bize göre, IMF, Türkiye'nin de pay sahibi olduğu uluslararası bir kuruluştur. Yanlışlık, IMF'yle ilişkilerde, mevcut hükümetin tutumunda ve tavrındadır.

Ne yazık ki, siyasî irade tarafından, bugün, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin millî bağımsızlığına inanç kazınmış, egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu gerçeğinin üzerine bir şal örtülmüştür. Bu şalın üzerinde de  evet efendimcilik yatmaktadır.

Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda,  Aziz Atatürk'ün son verdiği, Tanzimattan bu yana yaşanan büyük elem ve acı, millet hayatındaki ikili yapıydı.

Aziz kardeşlerim, biz, hepimiz, bu Anayasanın sayesinde buradayız ve bu Anayasayı çiğnetmeyeceğimize yemin ettik. Bu Anayasanın 166 ncı maddesi, iktisadî kalkınmanın planlarla düzenleneceğini, plan bünyesinde yapılacak her türlü değişikliğin kanunla olacağını ifade ediyor.

Şimdi, sayın hükümet IMF'ye gidiyor, bir uyum anlaşması yapıyor. Uygulanmakta olan Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının bütün hedeflerini, tasarruf, yatırım, kalkınma hızı gibi temel değerlerini bir kenara itiyor, bir garip uygulamaya giriyorsunuz. Devletin bürokratları, Anayasa hükmü gereği bu Meclisten çıkmış planı uygulamak zorundadırlar. Hükümetin kendi iradesiyle vücut verdiği, IMF'ye dayanan, IMF'nin direktiflerine dayanan ekonomi politikaları ise planla çelişir haldedir. Huzurunuzda çok açık konuşuyorum; bu, bir Anayasa ihlalidir. Hükümet, IMF'yle yaptığı anlaşmayı, programı başından itibaren Meclise getirmeli, Mecliste yetkili komisyonlarda tartışıp, Yüce Meclisin iradesine bağlamalıydı; ama, üzülerek görüyoruz ki bugüne kadar, bu çok önemli konu da dahil olmak üzere, her türlü ekonomik tartışmadan hükümet özellikle kaçınmış ve çoğunluk oylarıyla "gelin, ekonomiyi görüşelim" diyen ses susturulmuştur.

Değerli arkadaşlarım, başta Sayın Başbakan olmak üzere değerli bakanların, siyasî tarihimizi dikkatle incelemelerini rica ediyorum. Siyasî tarihimiz, Anayasa ihlallerinin çok acı sonlara, o ihlali yapanları götürdüğünü gösteriyor. Bu, bir Anayasa ihlalidir. Avrupa Birliğine uyum belgesi de böyledir; o da, Yüce Mecliste müzakere edilmemiştir, kamuoyu önünde tartışılmamıştır; Türk Milletinin genlerini, Türk Devletinin temel yapısını değiştiren, bütün kıymet hükümlerini alt üst eden beyanlar o belgeye konulmuş ve millet adına taahhütte bulunmuşlardır. Bu da bir Anayasa ihlalidir.

Anayasa ihlalini kolay görmeyiniz, hukuku küçük görmeyiniz; hukuk, kendisini küçük görenleri, layık oldukları yere sabırla getirmeyi bilen sihirli güçtür.

Değerli arkadaşlarım, ben bunları bugün söylemiyorum; ANAP'lı değerli arkadaşlarım bunun şahididirler, Anavatan Partisi grup zabıtları şahittir, Anavatan Partisi Merkez Karar Yönetim Kurulunun zabıtları şahittir. Ben, bunların hepsini söyleyerek bugüne geldim ve bugün de bunları ifade etmeyi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, size de eksüre veriyorum; lütfen toparlar mısınız.

AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, yapısal reformlar dayatılmıştır Türkiye'ye. IMF, kendi başarısızlığını, kendisinin finans krizindeki eksikliğini örtmek için "yapısal reformlar yapmayan bu hükümet suçludur" dedi; hükümet, hemen beyaz bayrağı çekti. Bankaları kurtarma operasyonu, ondan sonra, tarımı ve köylüyü tasfiye etme, kendi kendisini besleyen 7 ülkeden birisi olan Türkiye'yi dışarıya muhtaç hale getirme, hep bu yapısal reformlarla gündeme geldi.

Yüce Meclis bugün ne yapıyor?! Hakimiyet, kayıtsız şartsız milletin mi, IMF'nin mi?! Hepiniz, vicdanınıza bunu sorun ve cevabını verin. (DYP sıralarından alkışlar) Kimin hakimiyet?.. IMF emir veriyor, kanun çıkarıyoruz; IMF emir veriyor, kanun değiştiriyoruz!

Arkadaşlar, Cebeci Mezarlığının girişinin sağ tarafı bakan ve başbakan kabirleriyle dolu. Bir mezarlığın üzerinde şu yazar Amerika'da: "Bu mezarlıkta, vazgeçilmez olduğuna inanan adamlar yatıyor." O adamlar öldüler, karatoprağın altına girdiler; Amerika ayakta, Türkiye Devleti ayakta. Hiç kimse vazgeçilmez değildir. İttihat Terakkinin Cemal'i, Enver'i, Talat'ı, açık ve dost tenkitleri dinlemedikleri için devleti yıktılar. Bugün, üç sayın liderden, İttihat Terakki ricalini 2002'li yıllarda bu millete yaşatmamalarını, başarısızlığı görüp çekilmelerini tavsiye ediyorum. Aksi halde, ekonomi göçüyor, memleket mahvoluyor, çocuklar açlıktan ölüyor. Eğer, bir çocuğun açlıktan ölüşü, bir annenin aç kalan yavrularını sokağa terk etmesi, bir başbakanı, bir hükümeti, bir iktidarı duygulandırmıyorsa, ben onları Allah'a havale etmekten gayri ne yapabilirim?!

BAŞKAN - Sayın Güner, lütfen efendim... Sürenizi çok geçtiniz; rica ediyorum, son cümlenizi söyleyin.

AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) - Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyor, gerçeğin öncelikle iktidar kanadı tarafından görülmesini temenni ediyor, saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güner.

Gündemdışı konuşmaya cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Arkadaşlar, ben, gündemdışı konuşmalarda, bir iki dakika, bu arkadaşlara, milletvekillerine müsamaha tanıyorum. Bundan, bakıyorum, kimsenin rahatsız olmaması lazım. Bir iki dakika bir şey değil... (DSP sıralarından gürültüler) Herkese de veriyorum efendim. Yani, niye siz rahatsız oluyorsunuz; bırakın da, şu Meclisi, ben, kendi vicdanıma göre yöneteyim.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Vicdanınıza göre değil, İçtüzüğe göre yönetebilirsiniz.

BAŞKAN - İçtüzük öyle... İçtüzük ne diyor? Yani, Başkanın hiç takdir hakkı yok mu?

Şimdi, DSP'liler, bakın...

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Saygılı konuşun.

BAŞKAN - Ben, yine bu Meclisi yönetirken, sizin Sayın Genel Başkanınızı 30 dakika fazla konuşturduğum oldu da, alkışladılar beni; onun için, kusura bakmayın... Rica ediyorum... (MHP sıralarından "Tarafsız olun" sesi)

Tarafsızlığıma gölge düşürecek bir şey yapmadım. Size de cevap vermiyorum artık.

Üçüncü gündemdışı konuşma, Samsun'da kurulması planlanan mobil santral ve Samsun'un sorunlarıyla ilgili gündemdışı söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya'ya verilmiştir.

Buyurun Sayın Uzunkaya. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika; biraz müsamaha da tanıyoruz...

3. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun’da kurulması planlanan mobil santrale ve Samsun İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan’ın cevabı

MUSA UZUNKAYA (Samsun) -  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanın müsamahasının suiistimal edilmeyeceği düşüncesiyle, eğer zamanımı tecavüz edersem, şimdiden mazeretimi böylece arz etmiş oluyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, bu hükümet döneminde Samsun sorunları, Türkiye sorunları dediğiniz zaman, 5 dakikayla sınırlanmanın sıkıntısını hepiniz takdir edersiniz. Ülke, esasen, sorunlar yumağıydı; ama, bu hükümetin varlığı sorun olunca, nereyİ tutarsanız önünüze bir sorun, çözümsüz problem geliyor.

Bakınız, ben, özellikle, bayram arifesinde esas konuma temas edeceğim. Sayın Enerji Bakanımız da burada; zannediyorum, onu cevaplandırmak, kendisi açısından da gündem çok önemli, mobil santrallarla ilgili; ama, özellikle Samsunlunun -Türkiye genelinde de vardır belki bu problem ama- beklediği bir sorunun çözümüyle alakalı, hükümetten bir talebim, ricam var Samsunlular adına. 2001 yılı doğrudan gelir desteği ödemesi, yani, tarım arazilerine devletin yapması gereken 2001 yılı ödemesi şu ana kadar Samsun'da yapılmamıştır. Vatandaşımıza, hükümetimiz tarafından bir taahhütte bulunuldu -bize söylenen o-Samsun'daki tarım arazilerine, dönüm başına takdir edilen 10 000 000 TL'lik paranın esasen yılbaşından önce ödeneceği söz konusuydu. Müfettişler gönderildi- çok enteresan- rapor detayları üzerinde durdular, raporları bozdular. Karadenizde ve Türkiye'nin birçok yerinde mümkündür. Telaffuz açısından soyadında "b" yerine "t" yazılmış, "d" yerine "t" yazılmış diye bütün isimler altüst edildi, listeler perişan oldu, arazi belirlemesinde ciddî sıkıntılar çekildi, raporlar altüst oldu. Hatta, üzülerek söyleyeyim, bize gelen şikâyetlerde, mısır ekili araziyi teftişe gelen ilgili müfettiş mısırın yerdeki kökünü görüyor, "burayı niye ekmiyorsunuz" diyor. Belli ki, gelen müfettiş, mısırın biçildikten sonra yerde kalan kökünü tanımayacak kadar tarımdan ve araziden uzak birisi. "Arazi ekilmiş" diyor vatandaş; diyor ki: "Hayır; niye burayı ekmediniz?" Böyle de enteresan manzaralar yaşandı; ama, bu hükümetin devri saadetinde böyle müfettişlerin olması da çok doğaldır diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar sonuç şu: Samsunlu, şu anda, bayram öncesi 16,5 trilyon -elimde raporu var, ilçelerine ait dökümleriyle beraber- bu tarım arazileriyle ilgili doğrudan gelir desteği adına, Dünya Bankasından -artık, nereden geldiyse; zaten, Dünya Bankası veya IMF'den geliyor ne gelirse veya ne gelmeyecekse- bu paranın, bayram öncesi, vatandaşın, hiç olmazsa, Kurban Bayramında kesmeyi umduğu kurbanı için bu paranın verilmesini acilen bekliyor, bu talebini hükümetimize şu bayram arifesinde intikal ettiriyorum. Mutlaka bu sorun çözülsün.

Ayrıca, duyduk ki, deprem bölgesindeki vatandaşlarımıza -doğrudur, haklıdır- pancar paraları önceden ödenmeye çalışılıyor. Bölgemizdeki pancar, tütün fiyatı belirlendi; ama, ücretleri verilmedi. Vatandaşımız gerçekten ciddî bir mağduriyettedir, sıkıntı içindedir. Sayın Malkoç az önce zaten fındığın, tütünün, çayın, bölge ürünlerinin akıbetini beyan etti; akıbeti meçhule giden bir sıkıntı.

Değerli arkadaşlar, esas konum olan, Sayın Bakanımızla da bundan 1-1,5 hafta önce Samsun'da yerelde yapılan bir çalışmada buluştuğumuz, aynı platformda buluştuğumuz bir konuyu kendilerine, gündeme getirmiştik, burada, tartışmayı. Esasen, burada, bu konuya Yüce Mecliste bir çözüm üretilebilmesi konusunda kanaatlerimizi ifade etmek istiyorum. Ben, Ak Parti milletvekili olarak, bu milletin bir vekili olarak, mobil santral veya Türkiye'nin ciddî anlamda enerji probleminin giderilmesi konusunda, samimî niyetli olan, bu problemlerin giderilmesini isteyenlerden farklı bir şey düşünmüyorum; ancak, mobil santrallarla ilgili, ilgili uzmanlardan aldığımız bilgilerde "çağı ve teknolojisi itibariyle geri kalmış üçüncü dünya ülkelerine transfer edilen, Batı'nın gönderdiği birkısım santrallar" deniliyor. Bununla ilgili, daha önce, değişik illerde bunların programlanması düşünülmüş. Mesela, yanlış hatırlamıyorsam, Sayın Bakanımızın memleketi olan Bartın'da da bunun planlanması hesaplanmış, Dalaman'da düşünülmüş, Antalya'da Finike'de düşünülmüş, Cide'de düşünülmüş, hatta bir ara Trabzon düşünülmüş; ama, bütün bu iller infial göstermişler; mobil santralın çevre kirliliği, gürültü kirliliği, kullanabileceği 6 numaralı fuel-oil nedeniyle birkısım atıklarının çevreyi kirleteceği endişesinden dolayı, bu illerde tepki uyandırmış ve illerin çevre örgütleri veya demokratik kitle örgütleri, duyarlı olan kesimleri bu konuda tepkilere...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, lütfen toparlar mısınız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Ama, çok uzatmayın, rica ediyorum.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Uzatmayacağım da; fakat, sorun önemli; müsaadenizi istirham ediyorum diğer müsamaha kadar...

BAŞKAN - Zaten her sorun önemli de...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, diğer illerin gösterdiği duyarlılığın, Samsun açısından beklenmemesi mümkün değil. Ben, Samsun adına bir duyarlılık burada ortaya koymak istiyorum. Hadise şudur: Hepinizin bildiği gibi, Türkiye'nin iki en büyük nehrinin Karadeniz'e döküldüğü, yani Kızılırmak'ın ve Yeşilırmak'ın denize döküldüğü yer, Samsun bölgesidir ve dolayısıyla, Yeşilırmak'ın da, Kızılırmak'ın ovaları da Türkiye'nin en büyük ovalarıdır; tarım açısından en verimli ovalarıdır. Sayın Bakanımın yine kendi uhdelerinde olan DSİ açısından sulama projeleri yıllardır başladı; bir taraftan sulamanın bitmesini bekliyoruz.

Filhakika, geçmiş yıllarda, 1960'lı yıllarda, büyük bir şanssızlık olarak, Yeşilırmak havzasında, Tekeköy bölgesinde azot ve bakır sanayiinden, Samsun, yatırım olarak, hizmet olarak çok şey görmüş olabilir; ama, kirliliği açısından çok büyük sıkıntılar çekti.

Şimdi, duyuyoruz ki... Elimizde raporlar var. Bakınız, Samsun basını, bu konuda ciddî bir infiali, toplumsal tepkiyi dile getiriyor. Ben, burada, bunları tek tek gösterecek değilim; ama, Sayın Bakanımız arzu ederlerse, kendilerine takdim ederim. Samsun Ticaret ve Sanayi Odasının, SAMSEV'in ve diğer üniversitedeki kuruluşların yaptığı çalışmalar, bunun sağlıklı olmadığını ortaya koyuyor; ama, Bakanımız ihaleyi vermiş.

Şu anda elimizdeki raporlara göre, azot sanayii bölgesinde bu tesis başlatıldı, ihalesi verildi, müteahhitler işe başladı; ama, inanıyorum ki, bir kere, bakanlığımızın bu konuda hatası şudur: Önceden, toplumu bu konuda bilgilendirme, kamuoyu oluşturma ve kamuya bunu benimsetme açısından ciddî bir ön çalışma yapılmamıştır; yani, toplum bunu benimseyememiş, doğruluğunu veya yanlışlığını tartışma fırsatı bulmadan ihale yapılmış -ihalenin yapılma tarihi de burada- üç tane firma almış, işe başlamış. Azottan ve bakırdan ziyadesiyle musdar olan, mustarip olan Samsunlu... Yani, Hoca Nasrettin'in, Timur'un filini almak için gitmesi gibi, arkadan bir fil takılmış...

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, lütfen, son cümlenizi söyleyin...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Cümlemi bitiriyorum Sayın Başkan.

Azottan ve bakırdan bugüne kadar yığınla tazminat ödemiştir bakanlık oradaki müstahsile; çünkü, çevre kirliliği yaptı, sağlık açından, tarım açısından. Şimdi de bunun yeni bir kirliliğini, yani, bir bakıma, çorbadan ağzı yanan vatandaşımız yoğurdu üfleyerek içmek istiyor. Bu konuda, Sayın Bakanımızın, halkın, toplumun ciddî anlamda duyduğu endişe ve infiali giderecek açıklama yapmasını ve diğer illerde olduğu gibi...

BAŞKAN - Teşekkür ederim. Tamam efendim... Siz, 2,5 dakika fazla konuştunuz.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Mavi Akım Projesi de Samsun'dan geçiyor...

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, rica ediyorum... Bakın, azamî müsamahayı gösterdim; yani, bizi de zor duruma sokmayın.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Gündemdışı konuşmaya Sayın Bakan cevap verecektir.

Buyurun efendim.

Süreniz 20 dakika.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) -.Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Samsun Milletvekilimiz Musa Uzunkaya'nın gündemdışı konuşmasına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugüne kadar Enerji Bakanlığının ortaya koymuş olduğu, özellikle elektrik üretimiyle ilgili bütün politikalarının doğru olduğunu; fakat, bu projelerin hayata geçirilmesinde zaman zaman bazı aksaklıklara sebebiyet verenlerin, bugün içinde bulunduğumuz enerji sıkıntısına cevap veremediklerini hep birlikte görüyoruz, izliyoruz.

Ben, önce, Sayın Musa Uzunkaya'ya çok teşekkür ediyorum bana açıklama fırsatı verdiği için.

Bugün ülkemizde 28 000 megavat kurulu gücümüz var, 128 milyar kilovat/saat enerji tüketiyoruz. Yaşadığımız son ekonomik kriz nedeniyle enerji tüketiminde yüzde 8 azalma olduğu halde, bugün, enerji arzında zorlanıyoruz. İşte, Enerji Bakanlığının, benden önceki bakanımın ve ondan önceki bakanların yapmış olduğu projeler teker teker yürürlüğe girseydi, bugün, bu sıkıntı çekilmezdi.

Çekilen bu sıkıntıyı nasıl gideriyoruz; evet, çekilen bu sıkıntıyı özellikle termik santrallarımızda dünya ortalamasının üzerine çıkarak gideriyoruz. Dünya ortalaması, termik santrallarda yüzde 70'tir. Biz, termik santrallarımızı yüzde 84 kapasite kullanım faktörüyle çalıştırarak gidermeye çalışıyoruz.

Musa Bey, son olarak, Mavi Akımla ilgili bir şeye değinecekti; ancak, herhalde mikrofon kapandı. Eğer, bugün, İran'dan aldığımız doğalgaz, Mavi Akımdan alacağımız doğalgaz olmasaydı -sizler bu konuyu yakından izliyorsunuz; ama, ben, bizi izleyen vatandaşlarımıza da seslenmek istiyorum- Türkiye'de en az dört veya beş saat enerji kısıtlamasına gidilecekti. Benim mesleğim bu. Ben elektrik mühendisiyim. Mavi Akımdan alınacak gaz, İran doğalgazı 5,1 milyar metreküp. Gebze, Adapazarı ve İzmir doğalgaz santralları bu sene devreye girecek. 3 850 megavat olan bu santrallar devreye girmese, 5,1 milyar metreküp doğalgaz olmasa, Türkiye enerjisiz kalma durumuyla karşı karşıya kalırdı. İşte, o Mavi Akım Projesine imza atanlara, İran doğalgazıyla ilgili imza atanlara, huzurlarınızda, hepinizin adına, vatandaşlarım adına, bırakın milletvekilliğini, bakanlığı, bir Türk vatandaşı olarak teşekkürlerimi, şükranlarımı, saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, enerjiyle ilgili konu açılmışken, özellikle 2002 yılında 5 987 megavat devreye girecek, 2003 yılında 1 055 megavat devreye girecek, 2004 yılında 3 803 megavat devreye girecek, 2005 yılında 2 001 megavat devreye girecek, 2006 yılında 817 megavat devreye girecek. Her zaman, her yerde ve her ortamda söylüyorum, eğer bugünden tedbir almazsak, 817 megavat devreye girecek 2006 yılında bugünden daha fazla sıkıntı çekme durumundayız. İşte bu nedenle, Enerji Piyasası Kurulu oluştu, 4646 sayılı Kanun ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu çerçevesi içerisinde, Enerji Bakanlığından, bu işler alınıp, Kurula verildi. Kuruldan lisans almak suretiyle serbest piyasada rekabete dayalı üretime başlayacak olan yatırımcılar üretimlerini yapacaklar.

Yine, Samsun'a yapmış olduğum seyahatte, Ticaret Odasının düzenlediği toplantıya katıldım. Sayın milletvekillerimiz de oradaydı. Orada mümkün olduğu kadar açıklamaya çalıştım; ama, detaylı açıklamayı zaman sınırlı olduğu için yapamamıştım. Burada bu santralla ilgili biraz daha detaylı bilgi arz etmek istiyorum:

16.3.1998 tarih ve 98/10826 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla, TEAŞ tarafından tespit edilecek yerlere mobil santralların kiralanması ve hizmet alımı yoluyla işletilmesi yetkisi TEAŞ'a verilmiştir. Bu kapsamda, 100 megavat gücünde, Batman, Bartın, Cide, Finike, Fethiye, Dalaman ve 130 megavat gücünde Kırıkkale mobil santralları için ihaleye çıkılmıştır. Mülkiyeti özel sektöre ait olan bu santralların kiralanarak, hizmet alımı yoluyla işletilmesinden amaç, kamu yatırımlarının finansman teminindeki güçlükler göz önünde bulundurularak acil enerji ihtiyacının en kısa süre içerisinde karşılanmasıdır.

Santrallar beş yıllığına kiralanmış olup, sözleşme süresi sonunda ihtiyaç gerekçelerinin ortadan kalkması halinde üretimlerine son verilmesi veya Elektrik Etüt İdaresi Anonim Şirketliğinin talebi halinde, ihtiyaç duyulan bir başka bölgeye kaydırılması hükmü, şartname ve sözleşmelerinde yer almaktadır. Santrallar, mobil tanımlamasına uygun olarak, her biri 17,5 megavat kurulu güce sahip dizel jeneratör gruplarından oluşmaktadır. Bu nedenle, sözleşmelerinde belirtildiği gibi, ihtiyaç halinde yer değiştirilmesi mümkündür.

Daha önce Bartın ve Dalaman'a konuşlandırılması planlandığı halde, çeşitli nedenlerle kararlaştırılan yerlere tesis edilememiş ve yapılan teknik değerlendirme neticesinde, iki santralın Samsun'da konuşlandırılması karar altına alınmıştır.

Sayın Uzunkaya biraz önce değindi, dedi ki: "Bartın seçim bölgesine de..." Evet, keşke Bartın'a yaptırabilseydik.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Bakan, size verelim bunu...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Müsaade eder misiniz...

Biliyorsunuz, liman içerisinde, denizaltıyla ilgili iki tane mağara var. Bartın Valiliğinin, santralın limanla ilgili sakıncaları olacağı için, santralın buradan başka yere kaydırılması cihetine gidilmiştir. Onu da antrparantez arz etmek isteyim.

Söz konusu teknik değerlendirmede, sistem yüklerinin yoğunluğu, enerji talebi, iletim sisteminin uygunluğu, fiziksel konuşlandırma ve enterkonnekte sisteme bağlantı kolaylığı gibi kriterler baz alınmıştır.

Mobil santral olarak tanımlanan santral, dizel jeneratör grupları ile yardımcı teçhizattan oluşmaktadır. Dizel motorların yeni teknolojileri gereği, verimliliği artırmak amacıyla yakıtın yüksek ısıda yakılmasına bağlı olarak, egzoz gazı, diğer teknolojilere göre daha temizdir. Motorların bu özelliğinden dolayı, birçok Avrupa ülkesinde de, Santrallar, genelde ilave bacagazı arıtma tesisi kurulmadan çalıştırılmaktadır.

Türkiye'de, mevcut yasalara göre, gücü 150 megavat ve üzerinde olan santrallar için ÇED raporu alınması zorunludur. Kurulacak santralların her biri toplam 100 megavat gücünde olmasına rağmen, çevre ve insan sağlığının korunması yönünde gerekli hassasiyet gösterilmiş ve santralın Türk çevre mevzuatına uygun olarak kurulması ve işletilmesi, bacagazı arıtma tesislerinin desox-denox santralla birlikte devreye alınması hususu şarta bağlanmıştır. Firmalarla imzalanan sözleşmeye göre, bacagazı arıtma tesisleri santralla birlikte tamamlanmayan veya işletme safhasında arıtma tesisi çalıştırılmayan santral, kesinlikle devreye alınmayacak ve bu kapsamda, üretilmeyen enerjiden dolayı firmaya ağır para cezaları uygulanacaktır.

Kurulacak arıtma tesisinde, denox için katalizör filtre ve desox için sulandırılmış toz kireçtaşının egzozgazı üzerine püskürtülmesi metodu kullanılmaktadır. Bu şekilde, kimyasal reaksiyonla, bacagazı içerisindeki zararlı maddeler çökertilmekte ve atık olarak sadece alçıtaşı üretilmektedir. Üretilen alçıtaşı, çimento, alçıpan, kartonpiyer vesaire gibi sektörlerde hammadde olarak kullanılmakta ve ekonomik değer taşımaktadır. Bu nedenle, katı atık olarak atılması kesinlikle söz konusu değildir. Çevrimden geri kalan su, tekrar kapalı devre olarak aynı sistemde kullanılmaktadır. Herhangi bir tehlikeli kimyasal madde, filtre sisteminde kesinlikle kullanılmamaktadır. Bacagazının dışında, santral, tamamen kapalı devre çalışmaktadır. Santralın soğutulması, hava fanları ve kapalı devre radyatör sistemi vasıtasıyla yapılacağından, herhangi bir su kaynağına -biraz önce değindiniz- akarsu, göl, deniz, sıcak su veya bir başka yere kimyasal atık verilmesi kesinlikle mümkün değildir.

Santralda kullanılan 6 numara fuel-oil, ithal doğalgaza alternatif, rafinerilerimizin tabiî ürünüdür ve ülke içerisinde başka türlü değerlendirilmeyen ucuz bir yakıttır; kömür gibi, herhangi bir katı atık ve kül çıktısı yoktur. Kimyasal yapısı gereği ortaya çıkan kirletici etkileri de, yukarıda anlatılan denox ve desox arıtma tesisleriyle sorunsuz olarak giderilmektedir. Santralda kullanılan yakıt ve yağ, tamamen kapalı sistemlerde, separatörlerle temizlenmekte olup, separatör atıkları da atık arıtma sistemleriyle tekrar geri kazandırılmaktadır.

Santralın gürültü seviyesinin en aza indirilmesi için, hava emişleri ve egzozlarda kullanılmak üzere, şehir tipi susturucular planlanmıştır. Soğutma fanları, düşük devirli ve olabildiğince sessiz seçilerek, ses yalıtımları yapılmıştır. Dizel grupların olduğu ünitede, maksimum ses izolasyonu sağlayan kaplamalar kullanılacaktır.

Bu santrallar, uluslararası teknik standartlara uygun olarak, yurtdışından sağlanan devlet ihracat kredili kurulmakta olup, söz konusu bu kuruluşlar, kredi vermeden önce, tesisin çevreye zarar verip vermediğini araştırmakta ve buna göre kredi onayı vermektedirler. Bu konu, çevre açısından ayrı bir güvence teşkil etmektedir.

Bütün bu sayılan hususların yanında, söz konusu tesisler, Türk çevre mevzuatında tanımlanan yaptırımların uygulanması konusunda, mevzuatta adı geçen denetim mercilerinin denetimine açıktır.

Yüce Heyetinize saygıyla arz ediyorum. Teşekkür ederim. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, bu arada, Devlet Bakanı Sayın Safder Gaydalı, gönderdiği bir pusulayla, Maliye Bakanı Sümer Oral tarafından cevaplandırılması istenilen ve bugünkü gündemin 10 uncu, 20 nci, 79 uncu, 130 uncu ve 168 inci sıralarında bulunan sözlü soruları birlikte cevaplandıracağını bildirdiği için, sözlü soruların cevaplandırılması sırasında bu isteği yerine getirilecektir efendim.

Okunacak konular uzun olduğu için, Divan Üyesi arkadaşımızın oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Efendim, Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum.

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 20 arkadaşının, Ordu İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/256)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ordu İlinin ekonomik, sosyal ve kültürel problemlerini araştırmak, öncelikleri tespit etmek ve bu konuda hükümete gerekli bilgileri sağlamak amacıyla, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1. - Eyüp Fatsa

(Ordu)

2. - Remzi Çetin

(Konya)

3. - Mahmut Göksu

(Adıyaman)

4. - Mehmet Elkatmış

(Nevşehir)

5. - Ramazan Toprak

(Aksaray)

6. - Ahmet Nurettin Aydın

(Siirt)

7. - Osman Aslan

(Diyarbakır)

8. - Mehmet Vecdi Gönül

(Kocaeli)

9. - Maliki Ejder Arvas

(Van)

10. - Zülfükar İzol

(Şanlıurfa)

11. - Mustafa Baş

(İstanbul)

12. - Osman Pepe

(Kocaeli)

13. - Mehmet Çiçek

(Yozgat)

14. - Mehmet Altan Karapaşaoğlu

(Bursa)

15. - Mahfuz Güler

(Bingöl)

16. - Yahya Akman

(Şanlıurfa)

17. - Zeki Ünal

(Karaman)

18. - Avni Doğan

(Kahramanmaraş)

19. - Faruk Çelik

(Bursa)

20. - Sait Açba

(Afyon)

21. - İrfan Gündüz

(İstanbul)

Genel Gerekçe:

Ordu İli, Karadeniz Bölgesinin en fazla nüfus yoğunluğuna sahip ikinci ilidir. Türkiye genelinde nüfus bakımından 19 uncu, ekonomik ve sosyal gelişmişlik açısından ise 56 ncı sırada bulunmaktadır. Bu bile başka hiçbir şey söylemeden durumun vahametini ortaya koymaktadır.

Son yıllarda ülkemizde yaşanan enflasyonist baskılar yatırımı iyice azaltmış, işsizlik ve ekonomik sıkıntılar hat safhaya ulaşmıştır. Millî gelirden hak ettiği payı alamayan illerin başında gelen Ordu İlimiz de bu kötü sonucun faturasını ağır bir şekilde ödemektedir.

1998 yılı itibariyle, Türkiye'de kişi başına millî hâsıla 3 200 dolar iken, Ordu İlimizde 1 460 dolar idi. İlimizin bu dönemdeki büyüme hızı ise eksi 5 dolaylarında gerçekleşti. Yaşanan ekonomik krizler ve mevcut hükümetin uygulamaları ile kişi başına millî gelir Ordu İlinde 1 000 doların da altına düştüğü ilimizdeki sanayi ve ticaret kuruluşlarının araştırmalarından anlaşılmaktadır.

Ordu İlinin göç oranı her geçen gün bir kat daha artmaktadır. 1998 verilerine göre (DİE) yüzde 53,76 seviyelerine ulaşmıştır. Buna mukabil, kentleşme oranı yüzde 40-50 seviyelerine ulaşmıştır. Bu oran Karadeniz Bölgesindeki 3 üncü büyük kentleşme oranıdır.

Nüfusunun yüzde 80'i okur-yazar olan ilimizde, üniversite mezunlarının oranı yüzde 3 seviyelerindedir. Ancak, ilimizde istihdam alanı bulunmadığından, eğitilmiş insan gücü ya atıl durumda kalmakta ya da beyin göçü ile karşı karşıya kalmak zorundadır.

Yıllardır bütün hükümetler tarafından dile getirilen yayla turizmi konusu bir türlü icraata geçirilememiştir. Genelde tüm Karadeniz Bölgesi, ama, özelde Ordu İli bu hususta büyük bir potansiyeldir.

Kamu yatırım harcamaları açısından 56 ncı sırada bulunan ilimizin mevcut iktisadî sorunlarını ve buna bağlı olarak sosyal ve kültürel sorunlarının araştırılması, çözüm yollarının tespiti ve Ordu İlinin zorlukları aşabilmesi için hızlı bir şekilde gelir ve istihdam yaratıcı yatırımlara yönelmesi gerekmektedir.

Diğer taraftan, eğitim ve kültür açısından zaruret haline gelen Ordu üniversitesinin de bir an evvel kurulması gerekmektedir. Orduluların, sahil yolu problemi, Ordu havaalanı problemi vardır. Bunların hepsinden önemlisi, sosyal barışın sağlanmasına ihtiyaç vardır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündeme yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırasında yapılacaktır.

Diğer araştırma önergesini okutuyorum:

2. - Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 21 arkadaşının, yerel basının sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/257)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Özverili ve sınırlı imkânlarla hizmet veren yerel görsel ve yazılı basınımızın içinde bulunduğu sıkıntılar gün geçtikçe artmaktadır. Yerel basının içinde bulunduğu bu sıkıntıların çözümüne katkıda bulunmak ve yerel basının ayakta kalma mücadelesine destek olmak amacıyla, sorunun Türkiye Büyük Millet Meclisince araştırılmasında yarar görülmektedir.

Konuya dair gerekçe ekte sunulmuştur.

Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması için gereğini saygılarımızla arz ederiz.

1. - İsmail Özgün

(Balıkesir)

2. - Zülfükar İzol

(Şanlıurfa)

3. - İlyas Arslan

(Yozgat)

4. - Avni Doğan

(Kahramanmaraş)

5. - İrfan Gündüz

(İstanbul)

6. - Osman Aslan

(Diyarbakır)

7. - Maliki Ejder Arvas

(Van)

8. - Zeki Ünal

(Karaman)

9. - Eyyüp Sanay

(Ankara)

10. - Mehmet Altan Karapaşaoğlu

(Bursa)

11. - Musa Uzunkaya

(Samsun)

12. - Ali Coşkun

(İstanbul)

13. - Mahfuz Güler

(Bingöl)

14. - Sabahattin Yıldız

(Muş)

15. - M. Necati Çetinkaya

(Manisa)

16. - Eyüp Fatsa

(Ordu)

17. - Hüseyin Kansu

(İstanbul)

18. - Ertuğrul Yalçınbayır

(Bursa)

19. - Mehmet Elkatmış

(Nevşehir)

20. - Remzi Çetin

(Konya)

21. - Şükrü Ünal

(Osmaniye)

22. - Özkan Öksüz

(Konya)

Gerekçe:

Özgür ve bağımsız basının, demokrasinin vazgeçilmez önkoşulu olduğu bilinen bir gerçektir.

Gerek demokrasinin gerekse basının ilk basamağı, doğrudan halkla ilgili olan yerel basındır.

Demokrasilerde yerel basın ve yerel birimler büyük önem taşır; çünkü, yerel basın, sürekli, vatandaşla temas halindedir. Yerel basın sayesinde o yöre halkı, kendisini yönetenlerin başarılarını, başarısızlıklarını, doğrularını ya da yanlışlıklarını öğrenirler.

Yerel basının, bağımsız olarak, bütün bu gerçekleri olduğu gibi o yöre halkına duyurdukları takdirde demokrasiye katkıları olacaktır.

Demokrasinin güçlenmesinin en önemli garantisi, yerel basının güçlü olmasıdır; ama, ne yazık ki, Türkiyemizde yerel basının güçlü olduğunu, işlevlerini tam olarak yerine getirdiğini söylemek mümkün değildir.

Anadolu'nun en uzak köşelerinde, güçlükler içinde, özveriyle hizmet vermeye çalışan yerel, yazılı ve görsel basımızın pek çok sorunu vardır.

Yerel basınımız, devlet desteğinin olmayışı ve imkânsızlıklar nedeniyle, çağdaş bir basın anlayışına kavuşamamıştır. Ekonomik ve teknik anlamda sorunlarını çözemediği için de, bugün yok olmakla karşı karşıyadır.

Her kapanan gazetenin, halkın bilgi alma kaynağının azalması ve işsizler ordusuna yenilerin eklenmesi olduğu bir gerçektir.

Yerel basın, yeterli ekonomik güce sahip olamadığı için, yeterli eleman çalıştıramadığı gibi, çalıştırdığı elemanlara da tatmin edici ücret verememektedir. Bu da, habere ulaşamama sorununu ortaya çıkarmaktadır.

Bütün bu güçlüklere rağmen, yerel basın, kendi imkânlarıyla ayakta durmaya çalışmaktadır; ancak, destek ve himayeye ihtiyaç vardır. Bu da, Anayasanın eşitlik ilkesi gereğidir.

Yukarıda anlatılan gerçekler ışığında bir kamu hizmeti gören yerel basınımızın içinde bulundukları sıkıntıları tespit etmek ve hükümete çözüm önerileri sunmak için, Türkiye Büyük Millet Meclisine önemli bir görev düşmektedir.

Yerel basınımızın sorunlarının, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ele alınıp incelenmesi, kendi kaderine terk edilmiş durumda olan yerel basının sorunlarının çözümüne katkı sağlayacağı gibi, bu sektöre, aynı zamanda moral verecektir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin, yerel basınımızın sorunlarını gündemine alması ve Meclis araştırması açılması son derece yararlı olacaktır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik’in (6/1266) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/453)

            12.2.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 245 inci sırasında yer alan (6/1266) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

      Faruk Çelik

               Bursa

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkereleri vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

2. - Çevre Komisyonu Başkanı Cemal Özbilen ve Başkanvekili Sedat Çevik’in, Brüksel’de yapılacak olan Avrupa Kıtası Global Habitat Parlamenterleri 17 nci Başkanlık Toplantısına vaki resmî davete icabet etmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/984)

        12.2.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Avrupa Kıtası Global Habitat Parlamenterleri Bölgesel Konsey Başkanı Peter Götz tarafından gönderilen yazıda, 19 Şubat 2002 tarihinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de yapılacak olan "Avrupa Kıtası Global Habitat Parlamenterleri 17 nci Başkanlık Toplantısına" Kırklareli Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Cemal Özbilen ve Ankara Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Başkan Yardımcısı Sedat Çevik ismen davet edilmektedir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

Ömer İzgi

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum efendim.

3. - Atina’da düzenlenecek olan Üçüncü Avrupa Akdeniz Parlamento Başkanları Konferansına vaki resmî davete TBMM Başkanvekili Ali Ilıksoy’un icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/985)

12 Şubat 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi, 15-18 Şubat 2002 tarihleri arasında Atina'da düzenlenecek olan "Üçüncü Avrupa Akdeniz Parlamento Başkanları Konferansına" Yunanistan Parlamento Başkanı tarafından davet edilmiştir.

Söz konusu konferansa Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen TBMM Başkanvekili Ali Ilıksoy'un katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

Ömer İzgi

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

4. - Madrid’te yapılacak AB Üye ve Aday Ülkeler Parlamentolarının Adalet ve İçişleri Komisyon Başkanları Konferansına vaki resmî davete Adalet Komisyonu Başkanı Emin Karaa ve İçişleri Komisyonu Başkanı Mehmet Pak’ın, icabet etmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/986)

12 Şubat 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

AB Üye ve Aday Ülkeler Parlamentolarının Adalet ve İçişleri Komisyon Başkanları Konferansı 25-26 Şubat 2002 tarihleri arasında Madrid'de yapılacaktır. Anılan konferansa İspanya Senatosu İçişleri ve Adalet Komisyonu Başkanları tarafından TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve İçişleri Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili Mehmet Pak ismen davet edilmişlerdir.

Söz konusu davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

 

Ömer İzgi

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; önce okutacağım, sonra işleme alacağım.

V. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - TBMM Genel Kurulunun 19.2.2002 Salı ve 20.2.2002 Çarşamba günlerindeki çalışmalarının yapılmamasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

No: 102                Tarih: 13.2.2002

Danışma Kurulu Önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19.2.2002 Salı ve 20.2.2002 Çarşamba günlerindeki çalışmalarının yapılmamasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Ömer İzgi

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

 

Başkanı

 

 

M. Emrehan Halıcı

İsmail Köse

 

 

DSP Grubu Başkanvekili

MHP Grubu Başkanvekili

 

 

Turhan Güven

 

Nihat Gökbulut

 

DYP Grubu Başkanvekili

ANAP Grubu Başkanvekili

 

 

Hüseyin Çelik

Veysel Candan

 

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

SP Grubu Başkanvekili

 

BAŞKAN - Sayın Köse, burada söz istemişsiniz.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Evet, söz istiyorum.

BAŞKAN - Yani, Danışma Kurulu önerisi üzerinde lehte söz istiyorum diyorsunuz; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Genel Kurula iki önerimiz var. Bunlardan bir tanesi, Bayındırlık ve İskân  eski Bakanımız Sayın Koray Aydın hakkındaki soruşturma raporu. Bu, değerli milletvekili arkadaşlarımıza intikal etmiştir. İçtüzüğümüzün 112 nci maddesi ve yeni düzenlemiş olduğumuz Anayasamızın 100 üncü maddesi gereğince, soruşturma raporunun milletvekillerine intikalinden sonra, Anayasamıza göre 10 gün içerisinde, İçtüzüğümüze göre de bir hafta içerisinde görüşülmesi gerekmektedir. Rapor, dünkü tarih itibariyle intikal etmiştir milletvekili arkadaşlarımıza. O itibarla, araya Kurban Bayramı tatili gireceği için, bu süre dolacaktır. Bu süre içerisinde milletvekili arkadaşlarımızın Mecliste olmaması ihtimali çok fazladır. Biz, daha henüz Meclise ara vermediğimiz için, çalışmalar sürdüğü için, bu soruşturma önergesiyle ilgili yapılan komisyon çalışmaları sonunda değerli milletvekillerine intikal eden soruşturma raporunun yarınki tarih itibariyle; yani, perşembe günü görüşülmesini arzu ettiğimiz için, bunun müspet olarak değerlendirilmesini değerli milletvekillerimizden istirham ediyorum.

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Köse, bu Meclisin tatile girmesiyle ilgili Danışma Kurulu önerisi üzerinde konuşuyorsunuz...

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Evet, iki önerimiz var efendim.

BAŞKAN - Hayır; ama, öteki grup önerisi. Burada, Danışma Kurulunun oybirliğiyle aldığı bir öneri var. Sizin bana gönderdiğiniz pusulada da "Danışma Kurulu önerisi üzerinde söz istiyorum" diyorsunuz. sizin anlattığınız,  Bayındırlık ve İskân eski Bakanı hakkındaki Meclis Soruşturma Komisyonu raporunun yarın görüşülmesi konusundaki grup önerisiyle ilgili.

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Evet...

BAŞKAN - Ama...

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bunun üzerinde de lehine düşüncemi ifade ediyorum; yani, ara vermemizin gerekçesini ifade ediyorum.

BAŞKAN - Ara vermenin gerekçesini açıklıyorsanız başka; yani, itiraz ediyorlar da onun için...

Özür dilerim, konuşmanızı kestim...

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Değerli Başkan, ne için söz aldığımı, sözüme başlarken ifade ettim. İki öneri getirdiğimizi; bir önerimizde, Meclisimizin ara vermesiyle ilgili, ikincisinde de, soruşturma raporunun görüşülmesiyle ilgili düşüncelerimi ifade etmek için huzurunuzda olduğumu ifade ettim. Dolayısıyla, ikinci öneride de, yine, grup önerisi lehinde de aynı şekilde söz istiyorum; madem ki hatırlattınız şimdiden, onu da ifade ediyorum.

Neden, bu iki gün Meclisimize ara vermeyi düşündüğümüzü de ifade ediyorum; çünkü, önümüzdeki Kurban Bayramı cuma gününe tesadüf etmektedir ve bir gün önce arifedir; zaten, öğleden sonra resmî tatildir. O itibarla, salı ve çarşamba günü iki gün çalışmamız gerekiyor. Yüce Meclisin takdirine sunuyoruz. Eğer, tüm gruplarımız, milletvekillerimiz iştirak eder, önerimizi kabul ederlerse, bu öneriyi kabul ederlerse, Yüce Meclisimiz, Kurban Bayramından önceki iki gün de ara vermiş olacaktır ve dolayısıyla, milletvekillerimiz, beş ya da altı günlük bir süre kazanmış olacaklardır.

Malumunuz, bayramlar, daha çok, milletvekillerimizin seçmenleriyle, hemşerileriyle bir araya geldiği ve özellikle, tabiî, milletimizin benimsemiş olduğu, özellikle üzerinde durduğu çok önemli tatillerdir. İki dinî bayramımız vardır; tabiî, millî bayramlarımız da vardır; ama, Türk insanı, daha çok bu bayramlarımızda, kendi seçmeniyle beraber olmayı arzu eden milletvekillerinin de olmasını arzu etmektedir. Biz de, bu düşünceden hareketle, perşembe gününden önceki iki gün de Meclisimizin ara vermesini ve bu yoğun çalışmalardan sonra, bayramdan sonra, inşallah, gündemimizdeki diğer konuların görüşülmesine devam edilmesini arzu etmekteyiz.

İzin verirseniz, grup önerisi üzerinde de, ikinci defa...

BAŞKAN - Hayır, ama, o okunmadı da ondan söyledim.

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Hayır... Hayır... Ondan sonraki görüşmelerimde de ifade edeceğim.

Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Tabiî efendim.

Peki, teşekkür ederim Sayın Köse.

Şimdi, Sayın Nihat Gökbulut da söz istemiş.

Sizin isteğiniz de şöyle: "Danışma Kurulu grup önerisi üzerinde lehte söz istiyorum."

Danışma Kurulu grup önerisi diye bir kavram yok.

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Grup önerisi hakkında.

BAŞKAN - Grup önerisi derseniz olur; yani, bu, Danışma Kurulu kararı da o bakımdan.

Başka söz isteyen?.. Yok.

Danışma Kurulu kararını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Efendim, Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş müşterek bir önerileri vardır; önce okutacağım, sonra işleme alacağım:

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. - Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında kurulan (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 12.2.2002 tarihinde dağıtılan 819 sıra sayılı raporunun gündemin "Meclis Soruşturması Raporları" kısmına alınmasına, rapor üzerindeki görüşmelerin Genel Kurulun 14.2.2002 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 13 Şubat 2002 Çarşamba günü yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, gruplarımızın ekteki müşterek önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ve  teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

M. Emrehan Halıcı

İsmail Köse

Nihat Gökbulut

 

DSP Grup Başkanvekili

MHP Grup Başkanvekili

ANAP Grup Başkanvekili

Öneri:

Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında  kurulan (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 12.2.2002 tarihinde dağıtılan 819 sıra sayılı raporunun, gündemin "Meclis Soruşturması Raporları" kısmına alınması ve rapor üzerindeki görüşmelerin, Genel Kurulun 14.2.2002 Perşembe günkü birleşiminde yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar  çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Efendim, bu öneri üzerinde Sayın Ertuğrul Yalçınbayır söz istedi.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) -  Sayın Başkan, rapor üzerinde de söz istiyorum.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, rapor üzerinde söz istiyorum.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, ben de söz istiyorum.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, ben de rapor üzerinde söz istiyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, rapor üzerinde söz istiyorum.

BAŞKAN - Önce kabul olsun, ondan sonra efendim; daha, öneriyi oylamadık; yani, onun görüşüleceğine dair bir karar almadık.

Sayın Ertuğrul Yalçınbayır ve Sayın Veysel Candan önerinin aleyhinde söz istemişlerdir.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Lehinde söz istiyorum Sayın Başkan.

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın Başkan, ben de lehinde söz istiyorum.

BAŞKAN - Peki efendim.

O halde, önce bir aleyhte, bir lehte, sonra bir aleyhte bir lehte söz vereceğim.

Şimdi, önerinin aleyhinde, Sayın Yalçınbayır'a söz veriyorum.

Buyurun Sayın Yalçınbayır. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerisinin aleyhinde söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, 3 Ekim 2001 tarihli anayasa değişikliğiyle, Anayasanın 100 üncü maddesi dahi değişikliğe uğramıştır. Bu değişiklikle, soruşturma hususunda yeni bir yöntem geliştirilmiştir ve anayasa değişikliğine paralel olarak İçtüzük değişikliği henüz gerçekleştirilememiştir. Anayasaya baktığımızda, soruşturma açılması isteminden sonra, bu istem, en geç bir ay içinde görüşülüp gizli oyla karara bağlanıyor ve komisyon iki ay içinde raporunu Meclise sunuyor, bitirememe halinde iki aylık yeni ve kesin süre veriliyor ve bu süre içinde raporun Türkiye Büyük Millet Meclisine teslimi zorunluluğu getiriliyor ve yine, burada "rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır, dağıtımından itibaren on gün içinde görüşülür ve gerek görüldüğü takdirde ilgilinin Yüce Divana sevkine karar verilir" deniliyor. Anayasa, bu suretle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına tanınan takdir yetkilerini sınırlandırmış oluyor.

Geçen dönem dosyalar savaşı yaşandı. O savaştan edinilen tecrübelerle takdir yetkileri sınırlandırılmak istendi ve bu sınırlama getirildi. Bu sınırlamanın zarurî sonucu İçtüzükte de değişiklik yapılmasıdır. İçtüzükte değişiklik yapılmasa dahi, Anayasa hükmünün doğrudan doğruya uygulanacağı hal varsa -ki, var- onun uygulanması gerekir.

Soruşturma önergesinin takip ettiği süreci ben kısaca arz ediyorum: 6.11.2001 tarihli İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 55 arkadaşının, Bakanlığı döneminde usulsüzlük ve suiistimallere yol açtığı ve göz yumduğu, gerekli tedbirleri almayarak görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin, Türk Ceza Kanununun 228, 230, 240 ve 346 ncı maddesine uyduğu iddiasıyla, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında önerge verildi ve önerge, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilerek soruşturma komisyonu kuruldu. Komisyon, 11.12.2001 tarihi görev dağılımı yaptıktan sonra 3 Ocak 2002'ye kadar çalışmalarına ara verdi. Bir taraftan, bütçe çalışmaları ve tatil nedeniyle, zarureten bu arayı verme durumunda kaldı.

Komisyon, çalışmalarına fiilen 3 Ocak tarihinde başladı, 7 Şubatta, otuzbeş günlük bir süre içerisinde çalışmasını bitirdi. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin en hızlı soruşturma komisyonudur. Bütün soruşturma dosyalarına bakın, süreçlerine bakın, en hızlı komisyon olarak tarihimize geçmiştir ve ben de, bu komisyonun bir üyesiyim.

Şimdi, soruşturmanın sonuçlandırılması sürecine geldik. Bu süreçte ne yapılması gerekir? Anayasadaki bununla ilgili maddeyi söyledim. On gün içerisinde dağıtım... Soruşturma komisyonu raporuna muhalefet şerhleri pazartesi günü verildi, salı günü rapor hepimizin önündeydi; perşembe günü de Genel Kurula getirilmesi isteniyor. On gün içerisinde dağıttı Sayın Başkan ve dağıtımından itibaren, on gün içerisinde de görüşme sürecini başlattı. Ben, Başkanı, bu süreci işletenleri, hakları suiistimalle suçluyorum, itham ediyorum.

Mevcut İçtüzükte, rapor, üyelere dağıtıldıktan yedi gün sonraki birleşimin gündemine alınır ve öncelikle görüşülür. Buradaki yedi günlük süre, raporu alan kişilerin, raporu incelemeleri, gerekli değerlendirmeleri yapabilmeleri içindir. Makul bir sürenin tanınması, adil bir yargılama için, adil bir yargılanma için haktır ve görevdir. Burada, takdir yetkisini, siz, kişilerin lehine kullanamazsınız. Siz, takdir yetkisini, yani, bu süreyi, kamunun yararını, kamunun hukukunu gözetmek suretiyle ve buradaki üye milletvekillerinin, raporu inceleme hakkına sahip milletvekillerinin makul bir zaman içerisinde onları değerlendirme hakkına fırsat vermek suretiyle tanıyabilirsiniz. İki günlük süre... Neyi, nereden, kimden kaçırıyorsunuz?! Bu süreç, bu şekil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yolsuzlukların üzerine gitmesiyle ilgili iradesine şüphe düşürmüştür. (AK Parti sıralarından alkışlar) Bundan, mutlak suretle vazgeçmek gerekir.

Ben, dosyanın esasına girmiyorum. İşlem dosyasıyla ilgili konuşmuyorum. Bir şekli, bir teamülü söylemek istiyorum. Şekil, aslında, esastan da pek ayrılmaz. Bu şekilde hareket ederseniz, kamu vicdanını yaralarsınız. Yolsuzluklarla mücadele konusunda, kamuya herhangi bir mesaj veremezsiniz.

Bu süre içinde milletvekilleri ne yapacak; binlerce sayfadan, klasörlerden oluşan raporları, onların eklerini inceleyecek ve yine, 15 adet bant kaydını inceleme hakkına sahip olacak. Bunlardan bazı milletvekilleri, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına başvurdular ve dediler ki: Rapor dün dağıtıldı. İçtüzüğün 112 nci maddesi, rapor, üyelere dağıtıldıktan yedi gün sonraki birleşimin gündemine alınır. Raporla ilgili Genel Kuruldaki oylamada, milletvekillerine ilgili raporu ve eklerini inceleyebilmek için yedi günlük bir fırsat verilmesi istenmiştir. İktidar partileri, bugün, Danışma Kurulunu toplantıya çağırarak, koalisyon adabına uyarak, raporun, Genel Kurulda yarın görüşülmesini istemişlerdir. 470 sayfalık raporu ve eklerini henüz inceleme fırsatını bulamadık. Öğrendiğimiz kadarıyla, rapora ek 15 adet görüntülü kaset vardır. Bu kasetleri izlemek istiyoruz; diğer delilleri incelemek istiyoruz. Bizim, adil bir karar verebilmemiz için, bunları incelememiz lazım. (MHP sıralarından gürültüler) Adil bir yargılama yapmamız lazım. (MHP sıralarından gürültüler)

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Sen ne konuşuyorsun; hâkim misin?!.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Sayın Aydın'la ilgili değildir bu hadise. (MHP sıralarından gürültüler)

YALÇIN KAYA (İçel) - Doğru konuş, doğru!..

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Lütfen... Laf atmayın!..

Siz, yolsuzlukların üzerine bu anlayışla mı gideceksiniz?! (MHP sıralarından gürültüler)

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Sen de orada hâkimlik yapma!

YALÇIN KAYA (İçel) - Doğru konuş! Terbiyesizlik yapma!

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Sayın Aydın'la ilgili değil bu söylediklerim; bu, Meclisin mehabetiyle ilgili bir hadise. (MHP sıralarından gürültüler)

YALÇIN KAYA (İçel) - Terbiyesiz!..

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - İstediğiniz kadar bağırın; bu tutum ve davranışlarınız, sizi kamuoyun önünde mahkûm ediyor.

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Seni mahkûm eder, seni...

YALÇIN KAYA (İçel) - Dürüst olun, namuslu olun, ahlaklı olun!..

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Ben, size, bütün milletvekillerine, onların hukukunu, onların nüfuzunu koruma adına inceleme fırsatını verin... Sayın Aydın'ın boğazından bir şey geçtiğine ben inanmıyorum. (MHP sıralarından gürültüler)

YALÇIN KAYA (İçel) - Terbiyeli konuş, ahlaksız! Namuslu ol!..

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Sen, ne konuşuyorsun?!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyin. (MHP sıralarından gürültüler)

Efendim, müdahale etmeyin... Rica ediyorum...

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Ben, takdir yetkilerinin nasıl kullanıldığını, mevzuata uygun olarak nasıl...

YALÇIN KAYA (İçel) - Hâkim misin, savcı mısın sen?!

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Hâkim misin sen?!

BAŞKAN - Sayın Hatip, bir dakika efendim.

Sayın milletvekilleri, eğer, bu şekilde devam ederseniz birleşime ara vereceğim.

ALİ GEBEŞ (Konya) - Kürsü adabına uygun konuşsun...

BAŞKAN - Efendim, milletvekili kendi düşüncesini söyler, siz de çıkarsınız, karşılığını verirsiniz.

ALİ GEBEŞ (Konya) - Sayın Başkan, adaba uygun konuşsun o zaman.

BAŞKAN - Bakın, rica ediyorum, böyle bir şey yok, böyle bir usul yok.

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Hangi maddeye göre...

YALÇIN KAYA (İçel) - Yarın hangi partiye geçeceksin?

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Ona da cevap veririm... Ben hiç değişmedim...

BAŞKAN - Bakın, rica ediyorum... Lütfen... Susacak mısınız, susmayacak mısınız?

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - ... değişen, partilerin kendileridir... Millete söz verdiler... (MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Yalçınbayır, bir dakika... Sayın Yalçınbayır, lütfen, siz, durur musunuz.

Sayın milletvekilleri, burası Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Burada her milletvekili özgürdür, düşüncesini söyler... (MHP sıralarından gürültüler)

Bir dakika efendim... Ben, size söz hakkı verdim mi?! Lütfen... Susar mısınız...Susar mısınız diyorum... Eğer...

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Bağırma ulan!

BAŞKAN - Kime "ulan" diyorsun... Meclis Başkanına nasıl "ulan" diyorsun... Utanmıyor musunuz!..

SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Sen utan, sen ya!

BAŞKAN - Yani "bağırma ulan" demek ne demek! Meclis Başkanına "ulan" denilir mi?! Bu Meclis beni seçti.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Niye bağırıyorlar Sayın Başkan, anlayamıyoruz!

BAŞKAN - Bakın, sayın milletvekilleri, eğer, konuşmacıyı konuşturmazsanız, birleşime ara vereceğim.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Tamam, o konuşsun da sen haddini bil!

BAŞKAN - Ben haddimi senden öğrenecek değilim.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Biz de senden öğrenecek değiliz

BAŞKAN - Ben, polislere dayak atacak insan, milletvekili de değilim. Lütfen otur musun yerine. Ben, Meclisi yönetiyorum, lütfen yerinize oturur musunuz.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sen had bildiremezsin bize.

BAŞKAN - Birleşime 5 dakika ara veriyorum, kavga devam ederse de birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 16.15

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 16.20

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Mehmet BATUK (Kocaeli)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza devam ediyoruz.

Efendim, Birinci Oturumda, iktidar partisi gruplarının verdiği öneri üzerinde Sayın Yalçınbayır konuşurken Mecliste bir gürültü olmuştu, ara vermiştim.

Yalnız, ben, gruplardan bir şey öğrenmek istiyorum: Şimdi, bu getirilen öneri İçtüzüğümüze aykırı. Bakın, ben, kendi düşüncelerimi söyleyeyim; gerekirse bir ara verelim, grup başkanvekilleriyle konuşalım.

Anayasanın 95 inci maddesinde der ki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, çalışmalarını İçtüzüğe göre yapar. Şimdi, İçtüzüğümüz de diyor ki, soruşturma raporları yedi gün sonraki birleşimde nazara alınır. Gerçi, biz, Anayasada, on gün içerisinde görüşülür diyoruz; ama, mevcut İçtüzük de Anayasaya aykırı değil.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Uygun görürseniz, bir ara verelim, grup başkanvekilleriyle... (MHP sıralarından "Hayır... Hayır..." sesleri)

Efendim "hayır... Hayır..." değil; yani, bunu... Şimdi, değerli milletvekilleri, bir 10 dakika...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - İzin verir misiniz...

BAŞKAN - Sayın Köse...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Bir dakika... Ben de usul hakkında söz istiyorum Sayın Başkan. Sizin öneriniz bir usul meselesidir, usul hakkında söz istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, başlattım; ama, daha, birinci konuşmacı, birinci konuşmayı... Ben, o sırada... Birinci konuşmacıya yeniden söz vereceğim; çünkü, daha, Sayın Yalçınbayır konuşmasını bitirmedi. Onun için, yeniden işe şey koyacağız; fakat, bana göre, bu öneri, İçtüzüğe aykırı.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Siz, önerinizle, İçtüzüğe aykırılık iddiasında bulunamazsınız.

BAŞKAN - Hayır efendim, ben...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Bir dakika... İzin verir misiniz...

Meclis Başkanının Başkanlığında bu toplantı yapılmıştır. Eğer, İçtüzüğe, Anayasaya bir aykırılık olsaydı, Meclis Başkanı buna itiraz ederdi. Yanınızda bulunan kâtip üyeleriniz, yanınızda bulunan memurlarınız dahi, o toplantıda herhangi bir itirazda bulunmamışlardır. O itibarla, Anayasaya aykırılık yoktur, İçtüzüğe aykırılık yoktur.

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Köse... Şimdi, yani...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Konuşmacının sözünü tamamlamak üzere, lütfen, konuşmacıya söz veriniz.

BAŞKAN - Hayır, veririm de, yani, biz, burada, doğru olan şeyi yapalım. Geçmişte de, herhangi bir konuda tereddüt edildiği zaman, 10 dakika ara verilirdi, grup başkanvekilleriyle konuşulurdu.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Ara vermek için herhangi bir sebep yok.

BAŞKAN - Efendim, Anayasanın 95 inci maddesinde deniliyor ki: "Meclis, İçtüzüğüne göre çalışır."

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sizin şahsınıza ait o düşünce.

BAŞKAN - Anayasaya aykırı canım!

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Anayasanın 100 üncü maddesinde yok.

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Köse, bakın, biz, yeni bir uygulama yapıyoruz; yani, yeni uygulama... İçtüzüğü değiştirmemişiz. İçtüzükte deniliyor ki: "Soruşturma raporları dağıtıldıktan sonra yedinci günde görüşülür." Şimdi, Anayasada da deniliyor ki: "On gün içinde görüşülür." Şimdi, İçtüzük yedinci...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Anayasa mı üstün, İçtüzük mü Sayın Başkan?

BAŞKAN - Efendim, ikisi birbirine aykırı değil.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Olur mu efendim?!. Siz Anayasayı yeni değiştirmişsiniz ve 100 üncü maddede, on gün içerisinde görüşülmesine karar vermiş bu Meclis.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, grup başkanvekilleriyle istişare ihtiyacını Başkanlık hissediyor. Onun için, o konuda, benim veya bir başka grup başkanvekilinin karar verme hak ve yetkisi yoktur. Siz, buna ihtiyaç duyuyorsanız, ara verirsiniz münasip bir süre, davet edersiniz, gelen katılır efendim.

BAŞKAN - Evet, bir 10 dakika ara verelim.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Böyle bir usul yok efendim... Böyle bir usul yok...

BAŞKAN - Sayın Köse, bütün grup başkanvekilleri gelsin. Bakın, biz, burada bir uygulama yapıyoruz. Önemli olan, uygulamayı sağlıklı yapmak ve ilk uygulama...

Efendim, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Yanlış yapıyorsunuz!

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, müsaade eder misiniz...

BAŞKAN - Lütfen...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Söz istiyorum efendim... Bana söz verin, ondan sonra ara verin.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Başkan, yanlış yapıyorsun!

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Anayasa belli, açık...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Yanlış yapıyorsunuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, söz istiyorum. Arkadaşlar kalkıp konuşuyor, biz bekliyoruz. Biz, söz istiyoruz, fikrinize katkı sağlamak istiyoruz. Müsaade edin de konuşalım efendim...

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Anayasa çok net ve açık.

BAŞKAN - Anayasanın hangi maddesi açık?..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Peki efendim, siz de söyleyin de ondan sonra...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, sizin de ifade ettiğiniz gibi...

BAŞKAN - Ara verelim de... Gelin içeride konuşalım...

Grup başkanvekilleri lütfen gelsinler.

Evet, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 16.29

 


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 16.50

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Mehmet BATUK (Kocaeli)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 64 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşmelerimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - ÖNERİLER (Devam)

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1. - Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında kurulan (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 12.2.2002 tarihinde dağıtılan 819 sıra sayılı raporunun gündemin "Meclis Soruşturması Raporları" kısmına alınmasına, rapor üzerindeki görüşmelerin Genel Kurulun 14.2.2002 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının müşterek önerisi (Devam)

BAŞKAN - Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş grup önerisi üzerindeki çalışmalara devam ediyoruz.

Bu öneri üzerinde Sayın Yalçınbayır'a söz vermiştim.

Bir dakikanızı rica ediyorum Sayın Yalçınbayır.

Ben, Başkanvekili olarak şöyle bir düşünce içerisindeyim: Anayasamızın 95 inci maddesinde "Türkiye Büyük Millet Meclisi, yaptığı İçtüzüğe göre çalışır" deniliyor. Yürürlükteki İçtüzüğümüzde de "soruşturma komisyonu raporları, dağıtıldıktan yedi gün sonraki birleşimin gündemine alınır" deniliyor. Bu haliyle, getirilen öneri de, dağıtıldıktan hemen iki veya üç gün sonra görüşülmesini öngördüğü için, İçtüzüğün mevcut hükmüne aykırı görüyorum; ama, grupları çağırdım; arkadaşlarımız herhangi bir mutabakata varmadılar. Tabiî ki, grup önerisi, grupların tasarrufuyla buraya geliyor. Bu itibarla, ben, görüşmeleri devam ettirmek istiyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, yerimden bir şey söyleyebilir miyim...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, tabiî, anayasa değişikliği yapıldıktan sonra, bir soruşturma raporuyla ilgili ilk uygulamayı, Meclis, gündemine almış, tartışıyor. Bu konu, Danışma Kurulunda, biraz önce sizin söylediğiniz mahiyette, AK Parti Grubu adına katılan Hüseyin Bey tarafından ifade edildi. Orada o mutabakat sağlanamadığı için buraya öneri olarak geldi.

BAŞKAN - Tabiî, evet.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Bizim burada vurgulamak istediğimiz ve bütün milletvekili arkadaşlarımızın da, gruplarımızın da dikkatlerine sunmak istediğimiz husus şudur: Mevcut İçtüzükte bir değişiklik yapılmadı. Anayasanın 100 üncü maddesi, daha önceki soruşturmaların Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmesinde sıkıntı olduğu için, yapılan anayasa değişikliği sırasında, o zaman, boşluk olan husus dolduruldu.

Bu rapor geldikten sonra, ilk on gün içerisinde dağıtılacak, ondan sonraki ilk on gün içerisinde de görüşülecek denildi. Bu on gün süresi, bir ilâ onuncu günü kapsamaktadır; fakat, mevcut İçtüzük ise buna aykırı değildir. İçtüzükte deniliyor ki: "Bu rapor dağıtıldıktan yedi gün sonraki ilk birleşimde görüşülür." Dolayısıyla, biz, Anayasadaki bu değişikliği bu İçtüzükle telif etme imkânına sahibiz. Bunu ilk defa uygulayacağımız için, bundan sonra gelebilecek soruşturmalar için tartışmanın son bulması için, biz, gruplar olarak ittifak edelim ve burada, mutlaka, buna uygun ilk uygulamayı yapalım. Dolayısıyla, sizin de ifade ettiğiniz gibi -arkadaşlarımız bunu yanlış anlamasın, farklı değerlendirmelere de mahal yok, özellikle bu raporla da ilgili değil söylediğimiz usul tartışması- bu tartışmanın mahiyeti, bundan sonraki tartışmaların önünü kesmek içindir.

Onun için, isteğimiz şu: Arkadaşlarımızla mutabakat sağlayalım; hiç İçtüzükte bir değişikliğe ihtiyaç duyulmaksızın, bundan sonra gelen bütün raporlar ilk yedi gününde görüşülmesin; milletvekilleri de bu süre içerisinde, 300, 500, 1 000 sayfalık raporları araştırsın -vicdanî kanaatlerine göre oy kullanacakları için- okusun, ondan sonraki üç gün içerisinde uygulansın ve ondan sonraki üç gün için gündeme alınıp bu konu kararlaştırılsın. Eğer böyle yaparsak, bu konuya bir açıklık getirmiş oluruz, doğru bir uygulama yapmış oluruz kanaatini taşıyorum. Arkadaşlarımızın meseleye bu noktadan bakmasını istirham ediyorum. Aksi takdirde, sizin, başlangıçta ortaya koyduğunuz, yani, uygulamaya aldığınız bu konuyu almamanız gerekirdi; en azından usul tartışması yapmanız gerekirdi; bunu da hatırlatmak istiyorum.

Teşekkür ederim.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, bir hususu iki cümleyle arz edeyim, müsaade ederseniz...

BAŞKAN - Buyurun, mikrofonunuz açık.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, Anayasanın 100 üncü maddesinde yaptığımız değişiklikle, Anayasanın 95 inci maddesine müsteniden çıkarılan İçtüzüğün 112 nci maddesi çelişkili değildir. Niye çelişkili değildir; burada deniliyor ki: "Dağıtımından itibaren on gün içinde görüşülür." Peki, İçtüzüğün 112 nci maddesindeki "yedi gün sonraki birleşime alınır" hükmü olmasaydı, ne yapacaktık; "on gün içinde görüşülür" demek, birinci gün de görüşülür, ikinci gün de görüşülür, dokuzuncu gün de görüşülür demektir. Herhalde, soruşturma raporları bundan çok daha az hacimli olmuyor. Yani, şimdi, bir milletvekili... Anayasa yapıcı bunu düzenlerken, zaten, 112 nci maddede yeteri hüküm olduğu için, Anayasaya yeni bir hüküm koymamış. Diyor ki, on gün içinde görüşeceksin; ama, yedi gün geçmedikçe görüşemezsin. Bu yedi gün...

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Böyle bir şey yok.

BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, isterseniz, ben bu konuda bir usul tartışması açayım... Yani, Genel Kurulun da görüşüne başvuracağım.

Efendim, benim bu konuda düşüncem şu...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bitireyim Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, açalım...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Açmayın efendim...

BAŞKAN - Sayın Kapusuz "açalım" diyor...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, açmayın Sayın Başkan.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - O zaman, Sayın Hatiboğlu, siz, eğer, biz, bu öneriyi işleme koyarsak, İçtüzüğe aykırı hareket edeceğimiz inancındasınız; değil mi?

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Öyle bir şey yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, arkadaşımızın açıklaması şöyle...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, gayet tabiî; bugün işleme koyarsanız, yedi günü beklemeden koymuş olursunuz, bu da 112'ye aykırı olur.

BAŞKAN - Efendim, benim, işleme koymama gibi bir yetkim yok.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Nasıl yok efendim!

BAŞKAN - Grubun önerisi, grubun tasarrufundadır; ancak, ben, Genel Kurulun oyuna başvuracağım. Benim inancım, bu öneri İçtüzüğe aykırıdır. Buna rağmen, Genel Kurul işleme koyarsa, koyar. Çünkü, benim, Meclis Başkanvekili olarak gündemi reddetme yetkim yok. O bakımdan, bu konuda usul tartışması açıyorum.

VI. - USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER

1. - Bir Meclis soruşturması komisyonu raporunun İçtüzükte belirtilen 7 günlük süreden önce görüşülüp görüşülemeyeceğine ilişkin

BAŞKAN - İki lehte, iki aleyhte söz vereceğim.

Benim düşüncem şudur: Bunun işleme konulmaması, gündemden çıkarılmasıdır.

Sayın Köse, buyurun efendim...

Sayın Köse, inanmanızı istiyorum, benim samimî düşüncem budur. İlk uygulamayı yapıyoruz. Daha doğru bir şey yapalım, Meclisin de kararına bağlayalım.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, tutumunuzun lehinde söz istiyorum....

BAŞKAN - Peki efendim.

Buyurun Sayın Köse. (MHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Köse, Başkanın tutumunun aleyhinde söz istedi.

BAŞKAN - Hayır, tutumumun lehinde istiyor canım.

Buyurun.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Hayır, hayır; sizin tutumunuzun aleyhinde...

BAŞKAN - Hayır, aleyhinde istiyorsunuz; tabiî...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sizin aleyhinizde konuşacağım.

BAŞKAN - Efendim, aleyhte istiyorsunuz; tabiî, tabiî...Efendim, siz aleyhte söz istiyorsunuz...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Yani, Sayın Başkan, lehte bir harekette bulundunuz mu ki, ben sizin lehinize konuşayım?! (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Tamam canım; size göre uygun değil.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Birleşimin başından bu yana, Meclisi açtığın saatten bu yana...

BAŞKAN - Hayır, hayır, ben, Sayın Hatiboğlu'nu kastettim. Zaten, sizden, benim lehime bir davranış da beklemiyorum.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Meclis, Meclis Başkanvekili tarafından, İçtüzük ve Anayasaya göre yönetilir; kendi hislerine, kendi siyasî düşüncesine, kaprislerine göre yönetilmez. (MHP sıralarından alkışlar)

Kamuoyu, yine bu ibret verici tabloyu izlemektedir. Sizin, her zaman olduğu gibi, şu andaki davranışınız da, sanki bir suçlama neticesi doğacak ya da doğmayacak şekliyle, ortaya çıkmış olan bir raporun görüşülmesiyle ilgili bir grup önerisi görüşülüyor. Siz, bunun üzerinde hiçbir tartışma yapamazsınız. Üç grup, bu öneriyi getiriyor, buna karşı diğer muhalif gruplar da "hayır, biz bu öneriyi kabul etmeyeceğiz" diyor. Yani, böyle bir düşünce ortaya çıkmak üzeredir. Siz, hangi düşünceden hareketle grup önerisinin aleyhinde burada tartışma ve usul hakkında görüşme açıyorsunuz?! Anayasaya aykırı hareketiniz.

Anayasanın 100 üncü maddesini bundan üç ay önce bu Genel Kurul değiştirdi. "On gün içerisinde görüşülür" diyoruz ve burada, Uzlaşma Komisyonuna iştirak eden çok değerli grubun temsilcisi milletvekili arkadaşlarımız var. On içerisinde görüşmenin hangi manaya geldiği, ne zaman başlayıp ne zaman sona ereceği hakkında, zabıtlarda, milletvekili arkadaşlarımın düşünceleri var.

O itibarla, biz, grup önerisi olarak gelen önerinin doğru olduğunu, birinci öneride ittifakla karar alındığını, iki gün Meclisimizin çalışmalarına ara verileceğini; ikinci önerinin ise, yarın, bu soruşturma raporunun, Yüce Meclisin Genel Kurulunda oylanmasının teklifini getiriyoruz.

Siz, Meclis Başkanımızın Vekili olduğunuza göre, Meclis Başkanı, Meclisin çalışmasından sorumludur bu İçtüzüğe göre. Ben size tavsiye ediyorum; siz, bu İçtüzüğün maddelerine göre değil, kendi kafanızın doğrultusunda bu Meclisi yönetmeye çalışıyorsunuz; bakın, çok yanlış yapıyorsunuz Sayın Başkan. Ben, Meclis Başkanlığına olan saygım dolayısıyla, daha fazla, bu Meclise yakışmayacak şekilde sözleri sarf etmekten kaçınıyorum; çünkü, çok büyük bir haksızlıkla Meclisimiz karşı karşıyadır. Bu Meclisin iradesine bir öneri gelmiştir, Meclis iradesini ortaya koyacaktır. Meclis Başkanvekili olarak, sizin, yapacağınız bir tek şey vardı: Bu önerinin geldiğini çok iyi biliyorsunuz; çünkü, Meclisi yönetmek üzere görevlisiniz, Meclis Başkanını telefonla arardınız "Sayın Başkan, bu Danışma Kurulu sizin nezaretinizde yapıldı, niçin, Anayasanın 95 inci maddesine göre, İçtüzükteki bu noksanlık giderilmeden ilk defa bir çalışma yapılıyor? Benim düşüncem budur" diyerek Meclis Başkanıyla görüşmeden ve Meclis Başkanının da vekili olarak alınmış olan kararı, siz, peşinen reddediyorsunuz. Meclis Başkanvekili olarak, Meclis Başkanının Başkanlığındaki toplantıda alınan kararı, hiçbir hakkınız ve İçtüzükte, Anayasada yetkiniz olmamasına rağmen peşinen reddediyor ve kendi düşüncenizden hareketle, hiç yeri olmayan... Burada, konuşmacının daha sözü bitmemiş, 2 dakikalık konuşma süresi var, o süreyi tamamlaması gerekirken milletin iradesine ambargo koydunuz. (MHP sıralarından alkışlar)

Evet, şahsî düşüncelerinizle ve kendi hissiyatınızdan hareket etmek suretiyle, milletin iradesine ambargoyu koyup 2 dakikalık konuşma süresini tamamlatmadınız konuşmacıya. Konuşmacı konuşmasını tamamlardı, usul tartışması başından açılırdı. Siz, usulsüzlük yaptığınızın, şu anda, bir daha, ikinci örneğini veriyorsunuz. Usul tartışması, gelir, burada, başında açılırdı; "Danışma Kurulu kararı, önerisi geldi; fakat, ben, Meclis Başkanvekili olarak usule aykırı görüyorum, bir usul tartışması açtıracağım" diyerek Meclis böyle açılma durumunda olurdu, Meclisi bu şekilde açardınız. İki yönüyle de haksızsınız, tutumunuz yanlıştır ve bu yanlışlık doğrultusunda kanaatimi ifade ediyor, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Köse.

Sayın milletvekilleri, bir defa, benim kişiliğim kastedilerek saldırıda bulunduğu için savunma hakkım var.

Bir defa, ben, Meclisi kapris ve hislerimle yönetmiyorum. Sayın Köse, ben, Meclisi İçtüzüğe göre yönetiyorum.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Bir madde göster, İçtüzükte bir madde göster.

BAŞKAN - Efendim, bir eksikliğim oldu kabul ediyorum. Başlangıçta bu öneriyi...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - İşte bu kadar.

BAŞKAN - Bir dakika, rica ediyorum efendim, düşüncemi söyleyeyim. Bakın, siz söylediniz.

Bir eksikliğim oldu. Bu öneri okutulduğu zaman diyebilirdim ki, bu İçtüzüğe aykırıdır. O safhada bir hatam oldu; ama, daha ilk konuşma böyle kesilince ben tekrar bir şeye baktım, baktım hatalı...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Şimdi bu sözün üzerine ikinci hatayı yapıyorsunuz.

BAŞKAN - Bir dakika efendim.

Şimdi, bir defa, Danışma Kurulu önerisi değil bu. Bakın, hep, kürsüde "Danışma Kurulu önerisidir" dediniz; Danışma Kurulu önerisi değildir. Bu, iktidar grubunun önerisidir. İktidar grubu...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Üç grubun önerisidir.

BAŞKAN - Dediniz ki: "Siz Meclis Başkanının kararına aykırı hareket ediyorsunuz." Meclis Başkanı burada bir karar almaz. Ben de Danışma Kuruluna Başkanlık yaptım, bulundum; Meclis Başkanı Danışma Kurulunu toplar; Meclis Başkanının o Danışma Kurulunda oy hakkı dahi yoktur gruplar anlaşmazsa. Gruplardan bir tanesi karşı çıkarsa, burada, Meclis Başkanının oy hakkı bile yoktur; yani, biraz bunları öğrenesiniz diye size izah ediyorum.. (MHP sıralarından gürültüler) Onun için, ben, aşağı yukarı...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Meclis Başkanı Anayasaya ve İçtüzüğe aykırı uygulama yaptırmaz.

BAŞKAN - Bir dakika, rica ediyorum Sayın Köse...

Bana çok ağır ithamlarda bulundunuz... Rica ediyorum...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Yaptığın hatayı telafi etmeye çalışıyorsun...

BAŞKAN - Bir dakika... Ama, bakın,  Grup Başkanvekilisiniz, çıktınız, beni çok itham ettiniz. Hatta çok ağır, söyleyeceğinizi söylediniz; ama, Meclis Başkanlığına vekâlet ettiğim için de çok ağır konuşmayacağınızı söylediniz. Bunun ne anlama geldiğini biliyorum.

Şimdi, benim amacım, Meclisi çalıştırmak; ama, ben, Danıştay'da onaltı sene hâkimlik, savcılık yaptım. Ben, aşağı yukarı yirmi senedir de Parlamentodayım ve sekiz senedir Meclisi yönetiyorum, kusura bakmayın; yani, biraz hukuku da biliyoruz. Onun için, burada, bir hatanın telafisi için... Çok da uzatmak istemiyorum...

Sayın Hatiboğlu, zatıâliniz benim lehimde konuşacaksınız değil mi?

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Hayır efendim, Başkanlığın...

BAŞKAN - Düşüncemin lehinde...Hayır, düşüncemin lehinde; demin öyle dediniz canım...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, lehinde talep ettim...

BAŞKAN - "Başkanlığın görüşü lehinde" dediniz.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Tabiî efendim, lehinde efendim.

 BAŞKAN - Yani "benim" derken, ben Başkanım canım, onu diyorum... Neyse canım, nasıl konuşursanız konuşun...

Buyurun.

Süreniz 10 dakika.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, kahretmeyin bana; yüreğim yufkadır dayanamam.

BAŞKAN - Peki efendim... Yok yok... Ben, kimseden merhamet beklemiyorum.

Buyurun.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, Yüce Heyetin değerli üyeleri; bir usul tartışmasıyla ilgili söz almış bulunuyorum. Zannediyorum, doğru esası bulabilmenin yolu iyi bir usulden geçer; yani, yargıda bunu çok görürüz hep. Hatalı bir usul düzenlemesiyle adaleti bulmanız, doğruyu bulmanız mümkün olmaz. Onun için, usul önemlidir. Bizim çalışma usulümüzü düzenleyen belge de İçtüzüğümüzdür. şahsî kanaatim şudur: Sizin, bunu işleme koymamanız lazımdı; yani, şu mümkün değildir... Benim kanaatimi arz ediyorum; sakın ha, bu meselenin oylanacak, görüşülecek, konunun içeriğiyle ilgisi, ilgilisiyle uzak yakın hiçbir meselem yok; Allah şahittir, hiçbir meselem yok. Zaten, bugün oylama ile 10 gün sonraki oylama neyi değiştirecek; bunu da çözebilmiş değilim. Yani, niye acele edilir?! Halbuki, bu gibi olaylarda, mümkün olduğunca acele edilmez, teenniyle davranılır.

Şimdi "nedir senin bilemediğin, çözemediğin; niye acele ediliyor acaba" diye, soruyorum kendi kendime. Onun için, oralara girmiyorum; acele eden arkadaşlarımızı, aceleleriyle baş başa bırakıyorum, ben işin usulüne dönüyorum. 

Değerli milletvekilleri, şimdi, diyelim ki, Sayın Başkan, bir kanun müzakere ediliyor, İçtüzüğün 87 nci maddesi çok açık; ben, aklıma esen bir önerge getirip veriyorum, size de diyorum ki: "Bunu işleme koy kardeşim; oyla, Genel Kurul reddetsin." Siz, bunu yapabilir misiniz; hayır. İçtüzük belirlemiş; hangi önergeler işleme konur, hangi önergeler işleme konmaz...

Diyelim ki, 10 tane önerge geldiyse bir maddeyle ilgili -son değişiklikten sonra- siz 10'unu da işleme koyabilir misiniz; hayır. O halde, yani "değerli, kendilerine şahsen saygı duyduğum iktidar kanadına mensup grup başkanvekili arkadaşlarımın grup teklifleridir, dolayısıyla, bunun işleme konulmak mecburiyeti vardır" diye bir mantığa sahip çıkamayız. Bu, bir mantık değildir. İçtüzüğe uygun olanlara sahip çıkılır.

Şimdi, Anayasa yapıcı, soruşturma raporlarının ne kadar süre içerisinde gündeme getirileceğini ve ne kadar süre içerisinde müzakere edileceğini, görüşüleceğini ifade etmiş. 100 üncü madde gayet açık; nedir bu: Genel Kurulun bilgisine sunulduktan yahut dağıtıldıktan sonra... İzin verirseniz, asıl kendi metnini okuyayım, yanlış olmasın: "Rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır..." Sayın Başkanlık, onbirinci güne bırakamaz; ama, o, isterse, geldiği gün de dağıtabilir, orası çok önemli bir şey değil. Sürat sağlanır, birinci gün dağıtır, ikinci gün dağıtır; ama, onuncu günü öbür tarafa aşamaz.

Şimdi ikinci bir onuncu gün var burada: "...dağıtımından itibaren on gün içinde görüşülür ve gerek görüldüğü takdirde ilgilinin Yüce Divana sevkine karar verilir." Dağıtıldığından sonraki on gün içinde görüşülür. Bu, birinci gün de olabilir, ikinci gün de olabilir, dokuzuncu gün de olabilir, eğer bütün düzenleme bundan ibaret olsa; hayır, bundan ibaret değil.

Yine, bizi, Anayasanın 95 inci maddesinin, o maddenin gönderdiği bir İçtüzük hükmü var, 112 nci madde. 112 nci madde, buyurun, diyor ki: "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine dağıtılır -soruşturma raporu- Rapor, üyelere dağıtıldıktan yedi gün sonraki birleşimin gündemine alınır..."

İkisini birlikte düşünmek zorundayız. Dağıtımından yedi gün sonraki birleşime, tüzük yapıcı, içtüzük yapıcı, buna niye ihtiyaç duymuş; şunun için ihtiyaç duymuş: En küçük karakterli harflerle yazdığınız -ben, zannediyorum, makinelerde daha küçük karakterli bir harf yok- kitap bile 478 sayfa, bu, 1 000 sayfadır; bunu, milletvekili okuyacak.

Değerli milletvekilleri, yapmayın, bunu okumak zorundayız, vicdanen oy vereceğiz. Yani, niye, böyle, herkesin, peşinen, değerli bir arkadaşımızın Yüce Divana sevki yolunda karar verecek endişe ve korkusuna nereden giriyorsunuz? Bu, bizi suçlamadır, bizim hakkımızda yanlış kanaat izhar etmedir, korkuya düşmedir; buna niye düşüyorsunuz?! Herkes okuyacak, bakacak; eğer, diyecekse ki, olur, birisi diyebilir ki "doğrudur, bu düzenlemeye göre arkadaşımızın aklanması lazım"; birisi de "hayır, ben, henüz o noktaya gelmedim; bu araştırmayı eksik buluyorum, bu araştırmanın derinleştirilmesi lazım" diyebilir. Bu imkânı vermemiz lazım beyler.

Bakınız, bir İçtüzük yaptınız; 60 ıncı madde, 81 inci madde, 87 nci madde, 91 inci madde; bunların hepsi, milletvekilinin okumasını engelliyor, düşünmesini engelliyor, önergesini engelliyor, millet adına haykırmasını engelliyor. Bunları iptal ettirdik; bu, size bir yol göstermiyor mu?! Geliniz, ne olur, ben rica ediyorum ve Sayın Başkandan da rica ediyorum.

Sayın Başkanım, lütfen, bu usul müzakeresinden sonra oylamaya gitmeyin; kendi kanaatiniz olarak, eğer kanaatinizde bir değişiklik olduysa "evet, bu görüşmelerden sonra kanaatimde değişiklik oldu; ben, görüşmelere devam edeceğim" diyebilirsiniz; değişiklik olmadıysa "hayır, kanaatimde bir değişiklik olmadı, benim görüşüm doğrudur; dolayısıyla, işleme koymuyorum" diyebilirsiniz. Peki, oylamaya sunarsanız ne olur: Oylamaya sunarsanız, bu, Genel Kurul kararı olur; bundan sonraki bütün benzer işlemlerde herkesi bir güne sıkıştırırsınız; yani, yedi günlük asgarî süreyi kullanma mecburiyetini ortadan kaldırırsınız. Bu, yanlış olur, doğru olmaz.

Ben, zatıâlinize ve Değerli Heyete saygı sunuyorum; kolay gelsin diyorum. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hatiboğlu.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Ben de lehte konuşmak istiyorum.

BAŞKAN - Lehte, Sayın Yalçınbayır; buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biz, burada, üyelere yeterli araştırma fırsatı verilsin diye çalışıyoruz. Bir de, hakkında soruşturma açılan kişi itibariyle konuyu düşünün. Eğer, o kişi deseydi ki: "Siz, benim savunma hakkımı sınırlandırdınız; böylesine kapsamlı raporu, üç gün içinde, benim inceleyip savunma yapmam mümkün değildir." Anayasa değişikliği, işin yirmi gün içinde bitirilmesini emretmektedir. İlk on günlük süreyi Meclis Başkanı tüketmiştir. İkinci on günlük süre ise, hem savunma yapabilmek içindir hem de konuyla ilgili görüş sahibi olabilmek, inceleme yapabilmek ve burada konuşabilmek içindir. Siz, hakkında soruşturma açılan kişinin veya buradaki üyelerin hukukunu, Anayasanın amir hükmüne rağmen, gözardı edemezsiniz. Anayasa, herkesi bağlamaktadır ve Anayasada yaptığımız bir değişiklikle, 36 ncı maddede adil yargılanma hakkını getirdik. Adil yargılanma hakkını, bütün unsurları itibariyle, aleyhinde soruşturma açılan itibariyle ve üyeler itibariyle kullanalım. Benim konuşmalarım da bu çerçevedeydi. İşin esasına da girmek istemediğimi özellikle belirttim; hatta, arkadaşların bazı tavırlarına rağmen, ben, mevcut deliller karşısında, Sayın Bakanın herhangi bir şeyi kendi çıkarına kullandığını düşünüyorum demedim ki; buna rağmen, niye isyan ediliyor?!

Biz, Anayasanın üstünlüğü üzerine yemin ettik; koalisyon adabı üzerine etmedik, liderin emri üzerine etmedik. Onun için, ben parti değiştirmedim, bu partiler değiştirdi.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yalçınbayır.

Sayın milletvekilleri, ben...

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Siz de söz mü istiyorsunuz efendim?..

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Tutumunuzun aleyhinde...

BAŞKAN - Usul üzerinde; buyurun efendim.

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Aleyhinde...

BAŞKAN - Siz de aleyhte herhalde, benim düşüncemin aleyhinde...

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Şahsınızın değil, düşüncenizin aleyhinde...

BAŞKAN - Efendim, zaten şahsımla ilgisi yok ki, bir düşünce...

Buyurun.

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; tabiatıyla, her insan kendi mesleğinin sahip olduğu norma göre düşünür. Ben bir mühendisim. Mühendis insan analitik düşünür, pozitif düşünür; diğer meslekler de farklı düşünebilir.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Ayıp!.. Ayıp!.. Başkaları negatif mi düşünüyor?!.

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Bir esas, bir de usul vardır. Kalkınan ülkelere bakalım, esası ele alır ve esas için, usul konusunda fazla tartışmaz.

Usul, muhakkak önemlidir, usul, esasa varabilmek için kullanılır; ama, bakın, bizim gibi az gelişmiş ülkelerde, hep usul tartışmaları esası örter. Onun için de, neden geri kaldık tartışmasını her zaman yaparız.

Sadece basit bir örnek vereceğim. İmar Kanunuyla ilgili Yargıtayın aldığı bir karara göre, usulden bozuyor, deyimi aynen şu: "Birinci katın muhafaza edilmesi, zemin katın yıkılması." Neden; çünkü, usul hatası yapılmış, usulen bozuyor, zemin katın yıkılmasını, ama, birinci katın kalmasını istiyor. Bu tartışmalarımız da, bu. Usulle vakit kaybetmeye gerek yok, esas olan soruşturmadır.

Bakınız, esas dikkatinizi çekeceğim husus şu: Biz, Anayasanın 100 üncü maddesini niçin değiştirdik; sizin ve hepimizin haklı olduğu bir itiraz üzerine değiştirdik. Meclis soruşturma komisyonları raporları yedi gün sonra gündeme alınır ve öncelikle görüşülür... Bu "öncelikli" kavramını çok farklı tasavvur ediyorduk ve öncelikli zaman belki bir ay oluyordu, üç ay oluyordu, altı ay oluyordu ve siz hep onu eleştiriyordunuz, haklı olarak. İşte, Anayasanın 100 üncü maddesinde, bu haklı eleştiriyi kaldırabilmek için, soruşturma komisyonu raporunun on gün içinde görüşüleceği belirtiliyor; on gün içinde, bir gün de olabilir, on gün de olabilir; ama, bu on gün sınırının dışına çıkılamaz.

Şimdi, İçtüzüğün ilgili 112 nci maddesi, Anayasa değişikliğine uygun olarak değiştirilmediği için burada bir çelişki görünüyor.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bir çelişki yok, mühendisini gördüğü çelişki o!

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bu çelişki, Danışma Kurulunda arkadaşlarımızla tartışıldı. Bu tartışma şöyle oldu; eğer İçtüzükte, Anayasaya aykırı bir husus varsa -çünkü çelişki oluyor- Anayasanın amir hükmü dikkate alınır ve on gün içinde görüşülür diye mutabakata vardık ve arkadaşlarımızla grup önerisi olarak getirdik.

Bana göre, işin esası, bakış açısı ve mantıktır. Yani, şimdi, siz, bu soruşturma komisyonunun hazırladığı raporu incelemediğinizi iddia ederek mi sürenin tartışmasını açıyorsunuz? İlgilenen kişi bunu 24 saat içerisinde inceler ve bakar; ama, ilgisiz olan insana...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Öyle yazın o zaman, Tüzüğe, öyle yazın, 24 saat diye yazın.

NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Siz on gün değil, yüz gün verin, ilgilenmez ve bakmaz. (MHP sıralarından alkışlar) Bana göre, biz, bu işin esastan aykırı olan tartışmasını yapıyoruz.

Saygılar sunuyorum. (ANAP ve MHP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Realiteye hiç uymadı bu, biraz hayalî oldu.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Peki, yerinizden kısa bir açıklama yapabilirsiniz.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Ben, Sayın Adalet Bakanının, sayın konuşmacının bir lafı üzerine derhal müdahale edeceğini zannettim; bir Yargıtay kararından bahsetti. Şimdi, tabiî, değerli arkadaşımın usul ve esası pek iyi kavrayamadığı anlaşılıyor; hukukta, usul nedir, esas nedir... Ama, bana lütfen, hani, şu zeminin yıkılması da birinci katın kalmasına dair Yargıtay kararını verir mi; bir tarih ve sayı istiyorum. Lütfen, onu bana verirlerse çok memnun olacağım. Yargı böyle karar vermez Sayın Başkan, yargıdan böyle bir karar çıkmaz.

BAŞKAN - Gerek yok Sayın Güven, zaten Yargıtaydan böyle mantıksız bir karar beklenmez.

Efendim, yine de kanaatim değişmemiştir.

Bunu işleme koyabilmem için oylarınıza sunacağım...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Lehinde, Sayın Başkan...

BAŞKAN - Lehinde bitti fendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Hayır efendim, bir kişi konuştu.

BAŞKAN - Hayır efendim, bir Sayın Hatiboğlu, bir de Sayın Yalçınbayır konuştu.

Sayın Hatiboğlu'nun düşüncesine katılmıyorum; İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre, benim grup önerisini işleme koymama gibi bir yetkim yok. O bakımdan, İçtüzüğe aykırı gördüğüm için... Eğer, Genel Kurul isterse koymam, benim önerim, koyulmaması yönündedir.

Benim önerimi, yani Başkanlığın tutumunu kabul edenler... Kabul etmeyenler... Başkanlığın tutumu kabul edilmemiştir.

Öneriye devam ediyoruz.

Buyurun Sayın Yalçınbayır, söz sırası sizde. (AK Parti sıralarından alkışlar)

V. - ÖNERİLER (Devam)

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1. - Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında kurulan (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 12.2.2002 tarihinde dağıtılan 819 sıra sayılı raporunun gündemin "Meclis Soruşturması Raporları" kısmına alınmasına, rapor üzerindeki görüşmelerin Genel Kurulun 14.2.2002 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının müşterek önerisi (Devam)

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, konu hakkında karar verildiği için Yüce Meclisin kararı bizi bağlıyor, şüphesiz ki ona da uymak durumundayız; ama, muhalefet şerhlerimizi her zaman için saklı tutuyoruz.

Değerli milletvekilleri, soruşturma işi vicdanî bir iştir. 20 nci ve 21 inci Dönemlerde 50 tane soruşturma önergesi verildi. Bu soruşturma önergelerinde 2 977 tane imza vardı. Ben, kişisel olarak, soruşturma önergelerinin -hiçbir önerge için özel olarak söylemiyorum- siyasete alet edildiğini düşündüğüm için, 2 977 imzanın içinde imzam yok, olanları da kınıyor değilim; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisi, soruşturma hakkını sürekli kötüye kullanmıştır, siyasete alet etmiştir. Bu da, kamuda siyaset kurumunun toplam kalitesini düşürmüştür. Buna karışan A partisi, B partisi değil, bütün siyasî partiler itibar kaybına uğramıştır. Benim endişem, burada, yine, süratle konuyu müzakere etmek suretiyle, itibar kaybına uğramamızdır. Bundan süratle kaçınmamız lazım. Temiz toplumu biz nasıl yaratacağız?! Soruşturma müessesesini yeniden düzenlememiz ve vicdanî kanaatlere göre hareket etmemiz beklenen bir hadisedir.

Siz, burada, savunmaya ve incelemeye yeterli yer vermediniz. Değerli Milletvekilim 24 saat içerisinde konunun incelenebileceğini söyledi. Ben, komisyonda saatlerce inceledim; ama, karar vermekte -açık ve seçik söylüyorum- zorlandım. Zorlandığımı, işin esasına yarın girildiğinde söz hakkı verildiğinde de söyleyebilirim; ama, şunu ifade etmek istiyorum: Artık, yolsuzluklar apaçık kanuna aykırı şekilde yapılmıyor. Yolsuzlukların yapılma şekli değişti. Mecliste kanun yapılırken de yolsuzluk yapılabiliyor, birtakım yönetmelikler çıkarılarak da yapılabiliyor. 12 saatlik terlik yönetmeliğini de biliyor bu ülke! O zaman, biz, toplam kaliteyi nasıl ortaya koyacağız?!

İdare, kendisine tanınan istisnaî hakları, yetkileri kural haline getirdiyse, bu hususun incelenmesi lazım. "Benim takdir hakkım var, ben istediğimi yaparım" zihniyeti, hukuk devletinin zihniyeti değildir. Sizin takdir hakkınız mutlak ve sınırsız değildir; onun sınırı hizmet gereğidir, onun sınırı kamu yararıdır ve bizim gibi ülkelerde, Sayın Gökbulut, esastan daha çok önemli olan, usuldür, şekildir; bu şekillere riayet edilmediği içindir ki, bu, böyle oldu.

Ben, yine, bir şekil olarak söylüyorum; bu Meclis böyle karar verdi, muhalefet şerhim saklıdır; ama, bunu, mutlak surette İçtüzük değişikliğini yapmak suretiyle değiştirmemiz lazım; yarın öbür gün, hem kişilerin savunma hakkını sınırlandırırsınız, yargısız infaz yaparsınız hem de Meclisin; çünkü, üç işaret ve parmaklar hukuk devleti değildir.

Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yalçınbayır.

Sayın Köse, konuşacak mısınız efendim; lehte söz istemiştiniz?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Evet efendim.

İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Sayın Başkanım, bir konuda açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Peki... Komisyon başkanı olarak mı?..

İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Bu konuyla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Ama, isterseniz bu öneriyi oylatalım ondan sonra mı, yoksa... Yani, sizin, burada bir konuşma hakkınız yok.

İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Zaman kazanmak adına şimdiden yapmam daha uygun olur; çünkü, önereceğim şey arkadaşlarımızın hepsini ilgilendiriyor.

BAŞKAN - Öyle bir şey yok...

İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Söylemek istediğim, 4 arkadaşımızdan dilekçe geldi, mevcut kasetleri izleme talepleri geldi. Ben de diyorum ki, arkadaşlarımızdan isteyen komisyon odamızda bunu izleyebilir, herkes gelip görebilir; zaman kazanalım diye öncelikle söylemek istedim.

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Komisyon raporunu verdi, İçtüzük gereği, artık, bu, Meclisin işi.

BAŞKAN - Efendim, lüften...

Buyurun Sayın Köse. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, üç grubun önerisi üzerinde; yani, yarın, perşembe günü soruşturma raporunun oylanmasıyla ilgili söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, her grubun, her milletvekili grubunun, her siyasî partinin, soruşturma açmak üzere önerge verme hakkı vardır, usul ve esaslara uygun olmak kaydıyla ve bunun da prosedürü bellidir. Yüce Meclisin, yine gruplardan seçmiş olduğu komisyon teşekkül eder ve teşekkül eden bu komisyon, belgeleri, bilgileri, ifadeleri alır, bir rapor hazırlar ve raporu da, Yüce Meclisin takdirine sunar.

İnsanları suçlamak kolaydır; ama, insanları aklamak zordur. Suçlamak çok kolaydır; çünkü, Anadolumuzun çok güzel sözleri vardır: "Dilin kemiği yoktur." Ama, önemli olan, sözün ağızdan çıkmaması. Çıkan söz geri alınmıyor; o bakımdan, çıkmasını engelleyecek tedbir almamız lazım.

Burada, çok hassas bir meseleyi görüşüyoruz; bir insanın hayatını karartacak ya da bir insanı töhmet altından kurtaracak, oraya bir gölge düşürmeyecek şekilde, çok önemli bir hayatî meseleyi görüşüyoruz; onun, usulünü, esasını tartışıyoruz. Öyleyse, görüşmeler ve konuşmalarımızda
-mademki insan merkezli siyaset yapıyoruz, her insan bizim için önemliyse- o insanın, haysiyetine, onuruna dikkat etmemiz lazım; çünkü, telafisi mümkün olmayan bir yola gireriz ve ondan sonra, ne kadar "geriye dönelim" deseniz de, geriye dönmemiz mümkün olmaz.

Üzülerek bir olayı takip ediyorum: İki haftadan bu yana, bu Yüce Mecliste, konuşmacılarımızın bir kısmı, yargı merciine itimatsızlığını, güvensizliğini ifade etmiştir; yani, Türk hâkimlerinin, 312'de nasıl karar vereceği, 159 uncu maddede nasıl karar vereceği ya da hangi konuda nasıl karar vereceği konusunda bir tereddüt doğmuştur. Değerli milletvekilleri, Anayasamızda kuvvetler ayrılığı prensibi kabul edilmiştir; yasama, yürütme, yargı organları, Anayasanın çizmiş olduğu bu çerçeve içerisinde görevini yapmaya devam etmektedir. Hiçbir gücün, organın, diğer organı suçlayacağı ya da onu kendi inisiyatifi altına alacağı hakkında herhangi bir maddemiz olmadığı gibi, böyle bir düşüncemizin de olması yanlış olur, demokrasiye de aykırı olur.

Bu bakımdan, diyorum ki, yargıya güvenmeliyiz. Şu anda görüşmüş olduğumuz bu önerimizinle, yarın, yine, yargı adına görev yapan, Yüce Meclisin içerisinden çıkan bir komisyonumuzun yapmış olduğu çalışmanın neticesini oylayacağız. Bütün milletvekili arkadaşlarımız -malumunuz, grup kararı alınamıyor- kendi kişisel düşüncesiyle, bilgisiyle bu belgeyi inceledikten sonra, vicdanî kanaatini ortaya koyarak, muhakkak surette bir kanaate varacaktır. Dünya neyle uğraşıyor, biz neyle uğraşıyoruz... Ben, hükümeti tebrik ediyorum; dünyanın iki yakasını bir araya getirdi; Allah razı olsun hükümetimizden.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Bir de kendi yakasını bir araya getirebilse...

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Yani, İslam âlemi ile Avrupa Birliğini bir araya getirdi. Dünyanın ve Türkiye'nin gözbebeği olan İstanbulumuzda, gözardı edilemeyecek, tarihî bir toplantı yapılıyor. İnşallah, inanıyorum ki, şu görüşmeler bittikten sonra, yine, bu Meclisteki konuşmalar içerisinde, şu toplantıdan da bir cümle, Allah rızası için bir konuşma yapılsın, hükümete bir teşekkür edilsin. Dolayısıyla, inşallah, inanıyorum ki, muhakkak surette, milletvekili arkadaşlarımız, bu raporu dünden itibaren almışlardır, incelemişlerdir, şu andan itibaren de incelemeye devam edeceklerdir, ellerini vicdanlarına koyup bir kanaate varacaklardır. Burada, hiçbir gruba, niçin böyle yapıyorsun, niçin böyle konuşuyorsun diye, hiç kimsenin, en küçük bir tarizde bulunma hakkı da yoktur. Ben, değerli milletvekillerimizden de istirham ediyorum; konuşmacı konuşmasını bitirinceye kadar saygıyla dinler, tepkisi varsa, karşı düşüncesi varsa, bu Meclisin kürsüsü bunun için yapılmıştır; gelir, burada konuşur ve düşüncesini ifade eder.

Onun için, inanıyorum ki, bundan sonraki çalışmalarda daha verimli dinleme şeklinde hareket edeceğimizi ümit ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla karşılıyorum, saygılar sunuyorum ve önerinin lehinde oy kullanacağımızı ifade ediyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Köse.

Aleyhte, Sayın Veysel Candan; buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hükümetin getirmiş olduğu grup önerisi üzerinde görüşlerimi açıklamak üzere söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabiî, toplantının açılışından bu saate kadar yapılan müzakerelerden biraz endişe duyduğumu ifade etmek istiyorum. Hükümetin bir kanadı, ısrarla, telaşla, bir an önce, ne olursa olsun bunu çıkaralım ve bu grup önerisini de kabul edelim... Bunun için de birçok gerekçe ortaya koydu. Halbuki, aynı hükümet, İçtüzük Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği halde, bir değişiklik talebinde bulunmuyor. Yani, burada, İçtüzüğe uyalım, Anayasaya uyalım ve ondan sonra haklı bir neticeye varalımdan çok, sürpriz bir kararla, acaba, gizli oylamada Sayın Bakan hakkında aleyhte bir karar çıkar mı endişesinin hâkim olduğu gözlenmektedir. Halbuki, değerli arkadaşlar, bu Parlamentoda bulunan bütün üyeler de aleyhte verse, bu mümkün değil; yani, şu anda, toplantıda -yarın da göreceğiz- böyle olmadığı ortaya çıkacak.

Şimdi, burada bizim talebimiz nedir... Bakın, aslında, MHP, bu tavrıyla Sayın Bakanın aleyhinde bir durum ortaya koydu. Gerek yok, metinler okunsun. Bakın, biraz sonra okuyacağım; metinlerde neler söyleniyor, neler... Halbuki, burada, milletvekili arkadaşlarımız raporu okumuş olsalar, iki gün sonra neyi getirir... Danışma Kurulunda müzakere ederken ben de katıldım. Orada, MHP Grup Başkanvekili arkadaşım, bu yedi ve on gün meselesinin tartışmalı olduğunu kendisi bizzat ifade etti ve tutanaklarda var. Burada, mesele, sağlıklı bir oylama yapmaktır, yoksa, üç gün önce almak, işte, bayram tatiline giriyoruz, aman, yarın da perşembe, bir an önce oylayalım... Bu mantıkla hareket edersiniz; ama, kamu vicdanını rahatlatamazsınız, Genel Kurulda da hiç kimseyi ikna etmemiş olursunuz. Halbuki, bu işin doğru olanı nedir; bizim de talebimiz budur: Raporlar doğruca incelensin ve okunsun; milletvekili arkadaşlarımız da rahatlıkla vicdanî kanaatlerine göre oylarını kullansınlar.

Şimdi, değerli arkadaşlar, komisyonda muhalefet şerhini okudum. Bakın, bir metni okumak istiyorum değerli arkadaşlar. Komisyon Başkanı da burada. Bu süre, İçtüzüğe göre, iki ay artı iki ay olabilir; ama, alınan iki ayı bile otuzbeş gün çalışma yapıldığı... Bilfiil çalışmaların toplantı sayılarına baktığımız zaman, çok enteresan... Bir komisyon üyesinin cümleleri şu: "Soruşturma, araştırma ve incelemelere bakıldığı zaman, yapılan ihalelerle ilgili İller Bankası, Karayolları, deprem bölgesi altyapısı ve kalıcı konut ayağına inilmediğini -yani, biz, iyice inceleme yapamadık diyor- bu da, operasyonların tamamlanmadığını, emniyette değişiklik yapılıp müdahaleler olduğunu ve yargının bağımsız çalışmasının engellendiğini, Bakanla ilgili bölüme giden yolun kapanmak istendiğini açıkça ortaya koymaktadır." Siz, burada, ne kadar bağırırsanız bağırın, gürültü yapın, bunlar tutanaklarda olduğu sürece, siz, kamu vicdanını tatmin edemezsiniz. Bakın, ne deniliyor: "Elimizde mevcut olan bilgi, belge, ihbar, operasyon neticesi elde edilen çok sayıda doküman incelenmedi." Devam ediyor: "Bakana bağlı Teftiş Kurulu Başkanlığının tam çalıştırılmadığı ve de Teftiş Kurulu Başkanının söyledikleri, bize göre, incelenmesi gereken önemli konulardır." Bakın, devam ediyor: "Akraba ve partili müteahhitlerin tespit edilemediği, bantların izlenemediği..." Şimdi, yani, bu kadar... Yine, deniliyor ki "komisyon çalışmaları makul bir süre içinde ve hakkaniyete uygun bir biçimde yapılmamış ve bu suretle kamunun yararı ve hukuk gözetilmemiştir." Ne olurdu, bu dört ay çalışsaydı, komisyon rahatlıkla, milletvekillerimiz vicdanen oylarını kullansalardı; ne olurdu, üç gün sonra burada oylama olsaydı?!

Değerli arkadaşlar, bu çalışmalar, burada, böyle devam ediyor. Ben, burada, itiraz şerhi koyanları şunun için okuyorum: Daha sağlıklı bir neticeye ulaşması için, bu komisyonun süresini uzatarak kullanması ve Genel Kurula gelen raporun da üç gün, beş gün bekletilip, süresinin son gününde bütün milletvekillerinin okuması gerekirdi. Şimdi, burada, şöyle bir soru sorsak: Bu raporu milletvekili arkadaşlarımızdan kaç kişi okudu veya bir kanaat sahibi oldu? Bunu desek, ben, öyle zannediyorum ki, zaten -tabiî, mutlaka var arkadaşlarımız, ama- iki günde tamamını okuma şansına sahip olmak mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bakınız, bu hükümet, evvela İçtüzükle oynadı ve sık sık değişiklikler yapıldı. Anayasa Mahkemesi, İçtüzüğü iptal etti ve basına da intikal etti. Hükümet ne diyor: "Aman, siz, gerekçeli kararı üç ayda yazmayın, bir sene bekletin; biz, rahatlıkla istediğimiz kanunu çıkaralım." Şimdi, böyle bir mantıkla Genel Kurulda çalışma yapmanın, kanun çıkarmanın ne faydası olacak?! Halbuki, bu komisyon rahatlıkla çalışmalarını yapmış olsa idi...

Bakın, burada, aynen, komisyon üyesi arkadaşımız "çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin talepler makul ve makbul bir gerekçe gösterilmeden reddedildi" diyor. Şimdi, komisyonda görev yapan arkadaş "iddia sahibi bir de şu var, bunu dinleyelim" diyor, "lüzum yok, oylayalım..." Ret... Bantları izleyelim; ret... Yani, o zaman, komisyon da, 10'a 5, hükümet üyeleri ile muhalefet üyelerinin bir mücadelesi şeklinde cereyan etmiş oluyor.

Değerli arkadaşlar, bir kere, açık ve net şunu söyleyeyim: Komisyon raporunu okurken, daha önce de bu konuya bayağı ilgi duyan bir arkadaşınız olarak, ihaleleri takip ettim; hepsiyle ilgili bir kanaat sahibi var iken, doğrusu, bu rapor ve şu anda da MHP, böyle kavgacı, gürültü çıkararak, bağırmak çağırmak yerine, daha medenî usullerle, burada itirazlarını ortaya koyabilirdi.

Bana göre, burada esas olan, Sayın Bakanın Yüce Divana gitmesi, yargıya gitmesi, hiçbir milletvekili arkadaşımıza öyle özel bir zevk filan da vermez; ama, bir milletvekili burada vicdanî kanaatine göre oy kullanacak ise, bu raporun tamamını okuması ve bir kanaate sahip olarak oyunu kullanmasının doğru olacağı kanaatindeyim. İşte, onun için, ben, burada, bu grup önerisinin doğru olmadığını... Keşke, normal, İçtüzüğün son tanınan hak süresi gününe -bayramdan sonra- konulsa; ama, burada, öyle anlaşılıyor ki, bunu artık gündemden bir an önce çıkaralım... Ancak, tutanaklarda bu metin olduğu sürece, bunun gündemden çıkması öyle çok kolay görünmüyor.

Ben, Genel Kurulun daha sağlıklı düşünerek karar vereceğine inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP ve AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Nihat Gökbulut?..

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Söz istemiyorsunuz.

Evet, öneri üzerindeki görüşmeler bitmiştir efendim.

Öneriyi tekrar okutup, oylayacağım; yalnız, yoklama isteği de var.

Öneriyi okutuyorum:

Öneri:

Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında kurulan (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 12.2.2002 tarihinde dağıtılan 819 sıra sayılı raporunun, gündemin "Meclis Soruşturması Raporları" kısmına alınması ve rapor üzerindeki görüşmelerin, Genel Kurulun 14.2.2002 Perşembe günkü birleşiminde yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Evet, bu öneriyi oylama sırasında arkadaşlardan yoklama isteği var; "Grup önerisi oylanırken, Genel Kurulda yoklama yapılmasını arz ederiz" diyorlar.

Şimdi, yoklama talebinde bulunan arkadaşları arayacağım.

Hüseyin Çelik?.. Burada.

Mehmet Ali Şahin?.. Burada.

Osman Pepe?.. Burada.

Ergün Dağcıoğlu?.. Burada.

Özkan Öksüz?.. Burada.

İlyas Arslan?.. Burada.

Mehmet Özyol?.. Burada.

Şükrü Ünal?.. Burada.

Eyyüp Sanay?.. Burada.

Sabahattin Yıldız?.. Burada.

Mehmet Çiçek?.. Burada.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.

Zeki Ergezen?.. Burada.

İsmail Özgün?.. Burada.

Akif Gülle?.. Burada.

Musa Uzunkaya?.. Burada.

Mehmet Elkatmış?.. Burada.

Salih Kapusuz?.. Burada.

Abdullah Gül?.. Burada.

Mahmut Göksu?.. Burada.

Evet, 20 arkadaşımız yoklama talebinde bulunmuştur. Bu arkadaşlarımızın cihaza girmesine gerek yok.

Şimdi, yoklama için 3 dakikalık süre veriyorum.

Bu süre içinde sayın milletvekillerinin cihaza girmek suretiyle Genel Kurulda bulunduklarını bildirmelerini; cihaza giremedikleri takdirde, Divandaki teknik elemanlardan yardım istemelerini; bu şekilde de giremedikleri takdirde, pusula imzalayıp Divana göndermelerini diliyorum.

Yoklamayı başlatıyorum efendim.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Efendim, toplantı yetersayısı vardır.

V. - ÖNERİLER (Devam)

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam)

1. - Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında kurulan (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 12.2.2002 tarihinde dağıtılan 819 sıra sayılı raporunun gündemin "Meclis Soruşturması Raporları" kısmına alınmasına, rapor üzerindeki görüşmelerin Genel Kurulun 14.2.2002 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının müşterek önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, biraz önce, Ordu Milletvekili Sayın Cemal Enginyurt, bana, Meclis Başkanı olarak "bağırma ulan" diye hitap etmiştir. İçtüzüğümüzün 161 inci maddesine göre, Meclisi yöneten Başkana  hakaret ettiği için, kendisine, bir birleşim Meclisten çıkarma cezası veriyorum; isterse kendisini savunabilir.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim...

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Ben, bir kere, o cümle kullanıldığında televizyondan dinleyip içeri girdim; benim olduğumu nasıl tespit ettiniz?

BAŞKAN - Efendim, işte, tutanak burada. Bakın...

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Bir dakika... Ben de söylüyorum. Ben, o cümleyi televizyondan duyarak geldim buraya; nasıl tespit ettiniz?

BAŞKAN - Efendim, buyurun, siz kendinizi savunun; yani, savunacaksanız buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Size 10 dakika süre veriyorum.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz evvel, tartışma esnasında meydana gelen sinirli atmosferi televizyonda görmem neticesinde salona girdim. Salona girdiğim zaman, Sayın Meclis Başkanı "bana ulan diyemezsiniz" cümlesini -ben girdiğimde- kullanmıştı. Dolayısıyla, ben salona girdiğimde, televizyondan duyduğum bu cümleden dolayı, tutanaklara benim adımın geçtiğini ifade ederek böyle bir cezanın verilmesini kesinlikle tasvip edemem; çünkü, cümle bana ait değil, böyle bir ifade kullanmadım.

Sayın Meclis Başkanvekili, bir şekilde şov yaparak, bir şekilde kendisini kamuoyu önünde haklı göstermeye çalışmaktadır. Dolayısıyla, bunu kabul etmediğimi beyan ediyorum. Söz bana ait değildir. Bana ait olsa, o sözden dolayı, hem özür diler hem de gerekli cezayı kabul ederdim.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Efendim, şimdi, zabıt burada. İşte, ben konuşurken, "Cemal Enginyurt (Ordu) - Bağırma ulan!" diyorsunuz bana. Ben de, kime ulan diyorsunuz, Meclis Başkanına nasıl ulan diyorsunuz, utanmıyor musunuz diyorum.

CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Ben yoktum.

BAŞKAN - Bir dakika... Bir dakika... Cemal Bey, bir dakika...

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Beraberdik Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, bir dakika...

Ondan sonra, siz bana "Sen utan, sen ya!" diyorsunuz. Yani, tutanakları şey eden arkadaşlar, ben değilim.

Ben, cezayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. Teşekkür ederim, Meclis Başkanına hakaret etmeyi de tasvip ediyorsunuz.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - İstifa et sen.

BAŞKAN - Arkadaşlar, ben İçtüzüğü uyguluyorum.(MHP ve DSP sıralarından gürültüler)

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Senin istifa etmen gerekir.

BAŞKAN - Peki efendim, teşekkür ederim.

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan, biz dışarıdaydık Cemal Beyle; nasıl böyle bir şey söyleyebilir.

BAŞKAN - Efendim, bunu tutanaklar tespit ediyor.

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Belki yanlış yazmışlardır.

BAŞKAN - Hayır, tutanaklar tespit ediyor, benim bir şeyim yok ki.

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Bir dakika... Bir şey söyleyeceğim.

Sayın Başkan, Sayın İsmail Köse açıklama yapacak, mikrofonunu açar mısınız?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Köse.

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Verilen cezayı niye oyluyorsunuz Sayın Başkan?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, hiçbir milletvekilinin Meclis Başkanımıza ya da Meclis Başkanımızı temsil eden Meclis Başkanvekilimize hakaret etmeye hakkı yoktur. Çok daha dikkatli olması gerekir; sokaktaki konuşma, sokaktaki tavır farklı, Meclis Genel Kurulundaki tavır daha farklı olmalıdır. Bunu, milletvekili, eğer, kendi formasyonunu kavrayamayacak durumda ise, yazıklar olsun diyorum.

Ancak, şunu ifade etmek istiyorum: Size karşı söylenen sözleri, siz, zabıttan hemen alıp, milletvekilimize bir ceza uygulamasına girdiniz. Yine bir yanlışlık yaptınız Sayın Başkanım.

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Ham zabıt... Ham zabıt...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Affedersiniz... İzin verir misiniz?

BAŞKAN - Evet...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Zabıt hamdır. Bandı alıp, bandı dinledikten sonra, onu test ettikten sonra, bir uzmana test ettirdikten sonra, doğruluğunu tespit etmiş olsaydınız, bence, daha iyi olurdu; kanaatimiz tam hâsıl olurdu. O bakımdan, zatıâlinizi... Bu bakımdan söz aldım.

Arkadaşımızın, size karşı, herhangi bir, hakaret edecek ne düşüncesi olabilir ne böyle bir tavrı olabilir. Ben de, Grup olarak da kabul etmiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Şimdi, Sayın Köse, benim böyle bir... Orada, zaten bağırıldı bana "konuşma ulan" denildi, “bağırma" denildi...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Bir dakika efendim... Siz konuştunuz... Yani, karşılık...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Siz, şu tarafa bakıyordunuz.

BAŞKAN - Ben de dedim ki "siz, Meclis Başkanına ulan diyemezsiniz." Buna rağmen, karşılık verildi; tutanaklar da onu tespit etmiş. Ben, zaten... Yani, bu, sizin vicdanî kanaatleriniz; oy verirsiniz, vermezseniz. Size göre, bana hakaret edilmesi, sizin için çok meşru bir şey de kabul edilebilir.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Ben, hakaret etmediği kanaatindeyim.

BAŞKAN - Efendim, şimdi, gündemin "Sözlü Sorular" bölümüne geçiyoruz...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, bundan değilse bile, bu "şov" lafından dolayı bir ceza verin hiç değilse;o da bir hakaret.

MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın Başkan, yarınki soruşturma komisyonu raporunun görüşmelerinde söz istiyorum.

BAŞKAN - Şimdi, efendim, söz isteme konusunda, biz, yarınki gündeme aldık. Siz, gruplar olarak anlaştınız mı; her gruptan birer kişi konuşsun. O zaman, gruplar bize bildirecekler değil mi efendim?

ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkanım, bu tavır Anayasaya aykırı; soruşturma konusu, grup konusu değildir.

BAŞKAN - Efendim, şahıslar verecek Sayın Yalçınbayır; yani, ben... Şimdi, bakın, bu rapor dağıtıldığı gün, bazı arkadaşlarımız gitmiş, söz istemişler -ama, bilmiyorum, hepsi aynı partiden mi- sayı da artmış. Onun için...

MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Grup sözünü çıkarın efendim; şahıs deyin, bitirin işi Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yani, biz, daha önce de böyle bir uygulama yapıyorduk. Tabiî ki, grupların işi değil; ama, her partiden bir kişi konuşursa -kişisel konuşuyor; yani, grup adına da konuşmuyor- daha sağlıklı olacağına inanıyoruz. O bakımdan, kişisel konuşmaları tespit edeceğiz. Zaten, kişisel olarak müracaat edecekler... Biz, onu, yarın, rapor görüşülmeden önce, söz alan arkadaşlarımızı burada okuyacağız.

Tamam efendim, söz isteyenlerin meselesi de bu şekilde kapandı.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, sözlü sorulardan sonra kapatacaksınız değil mi? Mutabakatı sağlayalım da...

BAŞKAN - Şimdi, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Van Milletvekili Fethullah Erbaş’ın, ilköğretim masraflarının devlet tarafından karşılanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/930)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, 18.45'e kadar soru devam edecek, değil mi?

BAŞKAN - Efendim, 1 saat, sorulara devam edeceğiz.

Yani, bunu, bugün uygulamıyoruz ki.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Çeyrek saat kalıyor da...

BAŞKAN - Allah Allah!.. Efendim, tabiî ki yani... Bir bakalım...

Bu soru önergesi, üç birleşim cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre, yazılı soru haline dönüştürülecektir ve önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Erbaş, konuşacak mısınız?

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Evet efendim.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilköğretimde masrafların devlet tarafından karşılanmasına ilişkin bir sözlü sorum vardı; Sayın Bakanımız bu sözlü sorumu cevaplandırmadı.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'deki ilköğretime...

Sayın Başkanım, kimsenin dinlediği yok.

BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen oturur musunuz efendim. Konuşmacı konuşamıyor. Rica ediyorum... Bakın, arkadaşımız kürsüde konuşamıyor.

FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) - Türkiye'de, son zamanlarda vaki olan krizden de etkilenen velilerimiz, şu anda, ilkokula gönderdikleri çocuklarının masraflarını karşılayamaz durumdadırlar; masraflarını karşılayamadıkları için de, ilkokula göndermeme gibi bir temayül oluşmaktadır; göndermeyen velilere de çeşitli şekillerde ceza verilmekte, bu ceza 1 milyarın altında olmamakta, daha sonra da, yine, çocuğunu gönderemeyen insanlara, bu sefer, hapis cezaları verilmektedir.

Değerli arkadaşlar, eskiden, çocuğunu okutamayacak seviyede olan insanlar, bir şekilde, Kur'an kurslarına gönderebiliyorlardı; onu da kaldırdık. Şu anda, çocuğunu okula göndermeyen, iki ateş arasındadır; ya para cezası yiyecektir ya hapis cezası yiyecektir. Daha sonra, elimde yok, önlük alamıyorum, pardösüsünü alamıyorum, kitabını alamıyorum, kalemini alamıyorum... Bu halde olan velilerimize devletin el uzatması lazımdır. Benim sorum buydu; ama, şu ana kadar devletimiz el uzatmadı. Veli de, mecburen, çocuğunu okula göndermek zorunda. İlköğretim mecburîdir, askerlik görevi de mecburîdir. Bakıyorsunuz arkadaşlar, askere giden bir insanın ayakkabısından kepine kadar her şeyi devlet tarafından karşılanıyor; çünkü, askerlik görevi, ilköğretim gibi mecburî bir görev. Devlet, askere giden insanın her şeyini karşıladığı halde, ilköğretime giden öğrencilerin hiçbir şeyini karşılamama durumuna giriyor. Kanunen, sadece, bu konuda öğretmen ve okul bulabiliyor; ama, geri kalan masrafların tamamını öğrenci karşılıyor. Buna da razı olan veliler, bir de, her ay, okulun çeşitli şekillerdeki -okul dernekleri kuruluyor, aile birliği dernekleri kuruluyor, okulun hademe masrafından cam masrafına, tamir masrafına kadar- giderlerini karşılıyorlar.

Peki, ilköğretimin parasız olduğu kanunen yazıldığı halde, askeriyedeki erlerimize, askerlik görevi mecburîdir diye askerlik görevini yapan insanlara her şey verildiği halde, bu öğrencilerimize niye hiçbir şey verilmiyor?! Bu konuda, görüyorsunuz, bir taşımalı eğitim yapıldı, taşıma imkânı olmayan birçok insan da, bu konuda boynu bükük kaldı. Şu anda, benim memleketimde yollar açılmadığı için, Bahçesaray'da birçok okula, öğrenci, taşımalı da olsa, götürülemiyor.

Değerli arkadaşlar, ben, bu konuda bir kanun teklifi de vermiştim. Bu kanun teklifimi de, inşallah, Meclis gündemine geldiği zaman -gündemin çok gerilerine itildi, her zaman da geriye doğru gidiyor- kabul edersiniz ve ilköğretimdeki bütün masrafların devlet tarafından karşılanması için sizler de oy verirsiniz, bu sevaba sizler de nail olursunuz; ama, şu anda, milletin bu konuda takati kalmamıştır, haber veriyorum. Bundan sonraki senelerde, herhalde, insanlar, ceza verseniz bile, hapis verseniz bile, çocuklarını ilköğretimde okutamayacaklar.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erbaş.

2. - Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, zorunlu eğitim uygulamasına uymayan velilerin cezalandırılmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/931)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru önergesi de üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre, yazılı soruya dönüştürülecektir ve önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın Erbaş, konuşacak mısınız?

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Konuşmayacağım efendim.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

3. - Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, pancar üreticilerinin kredi borçlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/932)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru önergesi de, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre, yazılı soruya dönüştürülecektir ve önerge gündemden çıkarılmıştır.

4. - Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle'nin, ücretli usta öğreticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/933)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru önergesi de, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre, yazılı soruya dönüştürülecektir ve önerge gündemden çıkarılmıştır.

5. - Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri Havaalanı Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/934)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru önergesi de, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre, yazılı soruya dönüştürülecektir ve önerge gündemden çıkarılmıştır.

6. - Trabzon Milletvekili  Ali Naci Tuncer'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun geç oluşturulmasının nedenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (6/938)

7. - Trabzon Milletvekili  Ali Naci Tuncer'in, kapatılan bankalara verilen kredilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (6/939)

8. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunca denetlenen bankalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (6/940)

9. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun oluşumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (6/941)

10. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, kapatılan bankalarla ilgili olarak hazırlanan raporların ilgili Devlet Bakanınca bekletildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (6/943)

11. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, faaliyetleri durdurulan bankalar hakkında önceden bilgi sızdırıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (6/944)

12. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, altı yeni bankaya kuruluş izni verilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (6/945)

BAŞKAN - Efendim, daha önce, 6 ncı, 7 nci, 8 inci, 9 uncu, 10 uncu, 11 inci ve 12 nci sıralardaki sözlü soru önergeleri dün okunmuştu. Sayın Bakan cevap verirken mesai saati bittiği için yarım kalmıştı.

Buyurun, bu soruları cevaplandırmanızı istiyorum Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Trabzon Milletvekili Sayın Ali Naci Tuncer'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun geç oluşturulmasının nedenine ilişkin olarak Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yönelttiği (6/938) sayılı sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; sözlerime başlarken, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu üyelerinin atanması ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun kuruluşu ve faaliyetlerine ilişkin esaslar, 23 Haziran 1999 tarih ve 23734 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4389 sayılı Bankalar Kanununun 3 üncü maddesinde düzenlenmiştir.

Ayrıca, aynı kanunun geçici 1/a maddesinde, kurul başkan ve üyelerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde atanacakları; geçici 1/b maddesinde ise, kurumun başkan ve üyelerinin atandığı tarihten itibaren en geç bir yıl içinde faaliyete geçeceği belirtilmiştir.

Öte yandan, Türkiye'de ve finansal sistemde bankacılık sektörünün etkisi göz önünde bulundurulduğunda, kendisine bankacılık sisteminin sağlığının ve itibarının korunması yönünde oldukça önemli görevler atfedilen kurumun karar organını oluşturacak kişilerin seçilme usulleri ve taşımaları gereken niteliklerin yeniden belirlenmesi gereği gündeme gelmiştir. Yapılan çalışmaların sonucunda, 19 Aralık 1999 tarihinde, Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 4491 sayılı Kanun yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla, kurul üyelerinin nitelikleri yeniden belirlenmiş, kurumun yetkileri artırılmış ve kurumun idarî ve malî özerkliği sağlamlaştırılmıştır.

4491 sayılı Bankalar Kanununun 15 inci maddesiyle, kurul başkan ve üyelerinin 31.3.2000 tarihine kadar atanacağı, kurumun 31.8.2000 tarihine kadar faaliyete geçeceği hüküm altına alınmıştır. Bu çerçevede, 31.3.2000 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla, kurul başkan ve üyeleri, yasada belirtilen süre geçirilmeksizin göreve başlamış ve kurum, 31.8.2000 tarihi itibarıyla faaliyete geçmiştir.

Diğer taraftan, 4389 sayılı Bankalar Kanununun geçici 1/c maddesine istinaden, adı geçen kanunla, kuruma ve kurula verilen görev ve yetkiler, kurumun faaliyete geçtiği 31.8.2000 tarihine kadar, ilgisine göre, mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununda belirtilen Bakanlar Kurulu, bakan, Hazine Müsteşarlığı ile bankalar yeminli murakıpları ve yardımcıları, Merkez Bankası ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından kullanılmaya devam olunmuştur. Ayrıca, 3182 sayılı Bankalar Kanununda yer almayan ve 4389 sayılı Kanunla getirilen düzenlemelerle ilgili yetkiler de kurumun faaliyete geçtiği tarihe kadar ilgili bakan tarafından kullanılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak, önergenin güncelliğini kaybetmeden cevaplandırılabilmesini teminen, burada arz ettiğim cevapların yazılı olarak 22.12.2000 tarih ve 103277 sayılı yazıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olduğunu da özellikle belirtmek ister, Yüce Meclise saygılarımı sunarım.

Şimdi, yine, Sayın Ali Naci Tuncer'in, yine, Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yönelttiği (6/939) esas numaralı sözlü soru önergesini cevaplamak istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cevaplarımızda, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin 7 ve 8 numaralı fıkra hükümlerini de dikkate almak zorunda olduğumuzu özellikle belirtmek istiyorum.

Söz konusu kredilere ilişkin bilgilerin verilmesi 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin 7 numaralı fıkrasının "Bu Kanunun uygulanmasında ve uygulanmasının denetiminde görev alanlar, görevleri sırasında öğrendikleri bankalar ile bunların iştirakleri, kuruluşları ve müşterilerine ait sırları bu Kanuna ve özel kanunlara göre yetkili olanlardan başkasına açıklayamazlar ve kendi yararlarına kullanamazlar. Bu yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da devam eder. Bu yükümlülüğe uymayan kimseler için 1 yıldan 3 yıla kadar ağır hapis ve 2 milyar liradan az olmamak üzere ağır para cezasına hükmolunur" amir hükmü gereğince mümkün bulunmamaktadır.

Gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak bu konudaki yazılı cevap da, 20.12.2000 tarih ve 101953 sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştur.

Kayseri Milletvekili Sayın Sevgi Esen'in, bankaların denetlenmesine ilişkin olarak Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yönelttiği (6/940) sayılı sözlü soru önergesinin cevabı da şöyledir:

23.6.1999 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4389 sayılı Bankalar Kanununun geçici 1 inci maddesiyle, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu başkan ve üyelerinin, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde atanması ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun başkan ve üyelerinin atandığı tarihten itibaren en geç bir yıl içinde faaliyete geçmesi öngörülmüştür; ancak, 19.2.1999 tarihinde yürürlüğe giren Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 4491 sayılı Kanunun 15 inci maddesi, kurul başkan ve üyelerinin 31.3.2000 tarihine kadar atanacağını ve kurumun 31.8.2000 tarihine kadar faaliyete geçeceğini hükme bağlamıştır. Kurul üyeleri 31.3.2000 tarihinde atanmış, kurum ise 31.8.2000 tarihi itibariyle faaliyete geçmiştir.

Ayrıca, 4389 sayılı Kanunun geçici 2 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi "kurumun faaliyete başlayacağı tarihe kadar bu Kanunla kuruma ve kurula verilen görev ve yetkiler, ilgisine göre, mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununda belirtilen Bakanlar Kurulu, bakan, Hazine Müsteşarlığı ile bankalar yeminli murakıpları ve yardımcıları, Merkez Bankası ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından kullanılmaya devam olunur. 3182 sayılı Bankalar Kanununda yer almayan ve bu kanunla getirilen düzenlemelerle ilgili yetkiler, kurumun faaliyete başlayacağı tarihe kadar ilgili bakan tarafından kullanılır" hükmünü amirdir. Bu itibarla, kurul başkan ve üyeleri atanıncaya kadar herhangi bir yasal boşluk bulunmadığı gibi, bu uygulamada, bankaların denetlenmesi konusunda herhangi bir aksama olmamıştır.

Yine, anında cevap verebilmek amacıyla bu konudaki yazılı cevabımızın, 15.2.2000 tarih ve 100519 sayılı yazıyla Yüce Meclis Başkanlığına sunulmuş olduğunu da ayrıca belirtmek istiyorum.

Yine Sayın Esen'in (6/941) sayılı sözlü soru önergesinin cevabı: 4389 sayılı Bankalar Kanunu 23 Haziran 1999 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 3 üncü maddesinin 1 numaralı fıkrasında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun görev ve yetkileri belirlenmiştir. Söz konusu maddenin 3 numaralı fıkrasından başlayarak, 8 numaralı fıkra sonuna kadar, kurumun karar organı olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Burada, kurul üyelerinin seçilme usulleri, taşımaları gereken nitelikler ile görev ve yetkileri yer almaktadır. Anılan kanunun geçici 1 inci maddesinin (a) fıkrası ise "kurul başkan ve üyeleri, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde atanırlar" hükmünü amirdir.

Diğer taraftan, Türkiye'de ve finansal sistemde bankacılık sektörünün etkisi göz önünde bulundurulduğunda, kendisine bankacılık sisteminin sağlığının ve itibarının korunması yönünde oldukça önemli görevler atfedilen kurumun karar organını oluşturacak kişilerin seçilme usulleri ve taşımaları gereken niteliklerin yeniden belirlenmesi gereği gündeme gelmiştir.

Yapılan çalışmaların sonucunda, 19 Aralık 1999 tarihinde, Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 4491 sayılı Kanun yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla, kurul üyelerinin nitelikleri yeniden belirlenmiş, kurumun yetkileri artırılmış ve kurumun idarî ve malî özerkliği sağlamlaştırılmıştır. Söz konusu kanunun değişikliğinde yer alan 15 inci maddeyle, 4389 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (d) bendi değiştirilmiş ve Kurul Başkan ve üyelerinin, 31.3.2000 tarihine kadar atanacağı, kurumun da 31.8.2000 tarihinde faaliyete geçeceği hüküm altına alınmıştır.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun Başkan ve üyeleri, mevzuatta öngörülen süre içinde atanmış, kurum ise, yasada belirtilen süre içinde faaliyete geçmiştir.

Bu konudaki cevap, 19.12.2000 tarih ve 101525 sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştur.

Yine Sayın Esen'in (6/943) sayılı sözlü soru önergesinin cevabı:

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek 3182 gerekse 4389 sayılı Bankalar Kanunu uyarınca herhangi bir bankanın hisselerinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesi, alınan tedbirlerin niteliği ve malî sektörün durumuna göre değişen bir süreç içinde gerçekleşmektedir.

Sorunlu bankaların rehabilitasyonu için yapılacak kapsamlı bir bankacılık operasyonunun başarılı olabilmesi için, ekonominin istikrar içinde olması ve sağlam bir hukukî altyapının oluşturulması zorunlu bulunmaktadır. Aksi takdirde, sektörde faaliyet gösteren kuruluşların birbirleriyle olan karşılıklı ilişkileri nedeniyle sorunların diğer bankalara sirayet etmesi ve sonuçta malî sektörde çok geniş kapsamlı bir istikrarsızlığa yol açabilecek gelişmelerin ülke gündemine gelmesi kaçınılmaz olacaktır.

Bu nedenle, 21 Aralık 1999 tarihinde fona devredilen beş bankanın her biri hakkında bankalar yeminli murakıplarınca düzenlenen raporlar bir bütün olarak değerlendirilmiş, yapılan işlemin zamanlamasına büyük önem verilmiş ve lokal bir sorunun başka bankalara ve malî sisteme sirayet etmemesi amaçlanmıştır. Bu bankalarla ilgili murakıp raporlarının bekletildiği iddiası tümüyle geçersiz olup, tüm raporlar süresi içinde işleme konulmuştur.

Bu sözlü soru önergesiyle ilgili yazılı cevabın, 15.12.2000 tarih ve 100520 sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olduğunu da arz ederim.

Sayın Esen'in, yine, Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yönelttiği (6/944) sayılı sözlü soru önergesini cevaplıyorum:

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalardan Ege Bank AŞ'den para ve evrak taşınmasına ilişkin görüntüler görsel ve yazılı basında yer almış ve konu yargıya intikal etmiştir. Fona devredilen bankalar nezdindeki incelemeler sürdürülmüş olup, bu incelemeler sonuçlandıkça gerekli yasal işlemler tesis edilmiştir. Hazine ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu kayıtlarında bu bankalara el konulmadan önce sahiplerine bilgi sızdırıldığı yönünde herhangi bir tespit ve/veya delil bulunmadığı bildirilmiştir.

Gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak, bu konudaki yazılı cevap, 18.12.2000 tarih ve 100977 sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına daha evvel sunulmuştur.

Arz ederim.

Sayın Esen'in, yine, Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yönelttiği (6/945) sayılı sözlü soru önergesini cevaplamak istiyorum:

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun 4 üncü maddesine göre, Türkiye'de bir bankanın kurulması veya yabancı ülkelerde kurulmuş bir bankanın Türkiye'de açacağı ilk şube için Bakanlar Kurulundan izin alınması gerekmektedir.

Türkiye'de banka kuruluşu veya yabancı bankaların Türkiye'de şube açmalarına ilişkin usul ve esaslar ise, Bankalar Kanununun 7 nci maddesine istinaden Hazine Müsteşarlığınca çıkarılan ve 21.6.1995 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan “Bankaların Kuruluş ve Faaliyete Geçme Esaslarına İlişkin Yönetmelik”le düzenlenmiştir.

Banka kuruluşlarıyla ilgili olarak yukarıda belirtilen yönetmelik hükümlerine göre Hazine Müsteşarlığına tevdi edilen belgelere ilaveten, söz konusu başvurular değerlendirilirken, güvene dayanan bir sektör olan bankacılık sisteminin cari durumu ve ülke ekonomisinin konjonktürel yapısı gibi hususlar bir bütün olarak göz önünde bulundurulmuştur.

Hazine Müsteşarlığına, 1.7.1997 tarihinden 23.6.1999 tarihine kadar, 2 ticarî banka, 30 yatırım bankası ve yurtdışında kurulu 3 bankanın Türkiye'de şube açma talebi olmak üzere, toplam 35 başvuru yapılmıştır.

Yukarıda belirtilen prosedür çerçevesinde, belgelerini eksiksiz sunan ve durumları uygun görülen 10 bankanın kuruluşu için hazırlanan kararname taslakları Başbakanlığa iletilmiştir.

Söz konusu tarihten itibaren, 3 yabancı bankanın (Rabobank Nederland, Credit Suisse First Boston ve Morgan Guaranty of New York) Türkiye'de şube açmasına ve 7 yatırım bankasının (Okan Yatırım Bankası Anonim Şirketi, Nurol Yatırım Bankası Anonim Şirketi, GSD Yatırım Bankası Anonim Şirketi, Toprak Yatırım Bankası Anonim Şirketi, Diler Yatırım Bankası Anonim Şirketi, Atlas Yatırım Bankası Anonim Şirketi ve Çalık Yatırım Bankası Anonim Şirketi) kuruluşuna izin verilmiş ve bu izinlere ilişkin Bakanlar Kurulu kararları Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

Dolayısıyla, söz konusu kuruluş talepleri, mülga 3182 sayılı Bankalar Kanunu hükümleri ve 21.6.1995 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan "Bankaların Kuruluş ve Faaliyete Geçme Esaslarına İlişkin Yönetmelik"te yer alan esaslar çerçevesinde ve yukarıda belirtilen gerekçelerle incelenmiş olup, 1997 ve 1998 tarihli Bakanlar Kurulu kararlarıyla izin verilmiştir. Kanun ve yönetmelikte belirtilen hususların dışında herhangi bir işlem tesisi söz konusu değildir.

Diğer taraftan, 4491 sayılı Kanunla değişik 4389 sayılı Bankalar Kanununun 7 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası "Türkiye'de bir bankanın kurulmasına veya yurtdışında kurulmuş bir bankanın Türkiye'de ilk şubesinin açılmasına, Kurulun en az beş üyesinin aynı yöndeki oyuyla alınan kararla izin verilir" hükmünü amirdir.

Söz konusu düzenlemeyle, Bakanlar Kuruluna ait olan yetki Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna verilmiş olup, 4389 sayılı Bankalar Kanununun yürürlüğe girdiği 23.6.1999 tarihinden bu yana Türkiye'de kuruluşuna izin verilen herhangi bir banka bulunmamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak, önergenin güncelliğini kaybetmeden cevaplandırılabilmesini teminen, burada arz ettiğim cevapların, yazılı olarak, 20.12.2002 tarih ve 101951 sayılı yazıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olduğunu da, ayrıca bilgilerinize arz eder, Yüce Meclise saygılarımı sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Böylece, gündemin, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve 12 nci sıralarında yer alan sözlü sorular cevaplandırılmıştır efendim.

13. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, kiralarda uygulanan artış oranlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (6/942)

14. - Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, memur, işçi, emekli, dul ve yetimlerin ücretlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (6/953)

15. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (6/1050)

16. - Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Konya'da Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü kurulup kurulmayacağına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (6/1106)

17. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001 Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (6/1158)

BAŞKAN - 13 üncü sırada, Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, kiralarda uygulanan artış oranlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Ayrıca, Sayın Bakan, gündemin, 20, 79, 130 ve 168 inci sıralarındaki soruları da cevaplandıracağını bildirmişlerdir.

Sayın Bakan, okuttuktan sonra hepsine birden mi cevap vereceksiniz?

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki; hepsini ayrı ayrı okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

 

Sevgi Esen

 

Kayseri

Hukukumuzda temel haklardan olan mülkiyet hakkına ait ve akit serbestisine müdahale ederek kiralar yüzde 25 ve yüzde 10'larda dondurulmuştur; ancak, enflasyon yüzde 50'ler civarında seyretmektedir. Bu durum karşısında, hak sahiplerinin zararları kim tarafından ve ne şekilde karşılanacaktır?

BAŞKAN - 20 nci sıradaki soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

 

Ali Naci Tuncer

 

Trabzon

Memur, işçi, emekli, dul ve yetimlerin ücretleri, açlık sınırına düşmüştür. Bu, sizi rahatsız ediyor mu? Rahatsız ediyorsa, ciddî ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz?

BAŞKAN - 79 uncu sıradaki soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

 

Mahmut Göksu

 

Adıyaman

1 - Bakanlık olarak Adıyaman'da yürüttüğünüz projeler nelerdir?

2 - 2000 yılı rakamlarıyla mevcut projelerin toplam bedeli ne kadardır?

3 - 2000 yılı itibariyle projelerde gerçekleşen yatırım miktarı ne olmuştur?

4 - Projelerin bir an önce tamamlanabilmesi için 2001 yılında ayrılan ödenek miktarı ne kadardır?

5 - Adıyaman il, ilçe ve belde belediyelerine 2000 yılında Bakanlığınızca ne kadar para gönderildi? 2001 yılında ne kadar göndermeyi planlıyorsunuz?

BAŞKAN - 130 uncu sıradaki soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

 

Özkan Öksüz

 

Konya

Bakanlığınıza bağlı Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü tarafından vatandaşlarımıza daha iyi hizmet götürülmesi amacıyla İstanbul, Bursa, İzmir, Afyon, Adana, Diyarbakır, Erzurum ve Samsun İllerinde bölge müdürlükleri açılmış bulunmaktadır. Buna rağmen coğrafî konumu ve nüfus potansiyeli bakımından ülkemizin en önemli şehirlerinden biri olan Konya'da birçok kurum ve kuruluşun bölge müdürlüğü bulunmasına rağmen Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne bağlı bölge müdürlüğü bulunmamaktadır. Bu da özellikle Batı Anadolu'da yaşayan halkımıza götürülecek hizmetlerin aksamasına neden olmaktadır.

Soru 1 - Konya İlinde Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne bağlı bölge müdürlüğü açılması hususunda bir çalışmanız var mıdır?

Soru 2 - Varsa, ne zaman hizmete açılacaktır? Bölge müdürlüğü açmak için bir çalışmanız yoksa, açmayı düşünüyor musunuz?

Soru 3 - Bölge müdürlüklerinin açılmasında siyasî tercihler mi, yoksa belli kıstaslar mı aranmaktadır? Kıstaslarınız varsa bunlar nelerdir?

Soru 4 - Konya İline bölge müdürlüğü açılmadığına göre, Bakanlığınız tarafından aranan kıstaslar dışında mı yer almaktadır?

BAŞKAN - 168 inci sıradaki soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.    12.1.2001

Abdullah Veli Seyda

              Şırnak

Sorular:

1 - Bakanlığınızın 2001 malî yılı bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2 - 2001 yılında Şırnak İline ayrılan yatırım ödenekleri, genel, katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

3 - Ayrılan ödenekler çerçevesinde Şırnak'taki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

5 soru için 25 dakika süre veriyorum.

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizin 10 uncu sırasında yer alan, Kayseri Milletvekilimiz Sayın Sevgi Esen'in (6/942) sayılı sözlü soru önergesine cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; hepinize en derin saygılarımı sunuyorum.

Soruda ifade edilen husus, 27.5.1955 tarih ve 9013 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkında Kanunu tadil eden 4531 sayılı Kanuna yönelik bulunmaktadır.

Kayseri Milletvekilimiz Sayın Sevgi Esen, sözlü soru önergesini iki adet hukukî kavramı ilişkilendirmek suretiyle oluşturmuş bulunmaktadır. Her iki kavram için de ortak olarak ifade edilebilecek olan husus, bu kavramların temel haklar içerisinde yer alan ve Anayasamızın 12 nci maddesinde ifade edildiği üzere, ancak aynı zamanda ödevler de içeren bir mahiyet taşıması hususudur.

Anayasamızın 13 üncü maddesi hükmü uyarınca, temel hak ve hürriyetler, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, millî egemenliğin, cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın korunması amacıyla ve ayrıca, Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabilir.

Öte yandan, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, aynı kuralı, 17 nci maddede mülkiyet hakkını temel insan hakları içerisinde saydıktan sonra, 29 uncu maddesinde "ahlakın, kamu düzeninin ve genel refahın haklı icaplarını yerine getirmek maksadıyla, kanunla belirlenmiş sınırlamalara tabi tutulabilir" demek suretiyle, temel hakların belirli durumlarda sınırlanabileceğini kabul etmiş bulunmaktadır.

O halde, gerek mülkiyet hakkı ve gerekse sözleşme özgürlüğü hakkı üzerinde, yasama organı tarafından, kanun düzeyinde bir norm vasıtasıyla, Anayasada ifade edilen gerekçelere istinaden, hukuksal bir tasarruf gerçekleştirmenin anayasal ve evrensel hukuk bağlamında dayanağı bulunduğu kabul edilmelidir.

Öte yandan, sorunun konusunu oluşturan gayrimenkul kiraları hakkındaki 6570 sayılı Kanunun bizatihi kendisi hakkında Anayasaya aykırılığı iddiasıyla açılan iptal davasında, Anayasa Mahkemesi, kiraların kamu yararı nedeniyle sınırlandırılabileceğini açık bir biçimde ifade etmiş bulunmaktadır. O halde, Anayasa Mahkemesinin hukuken son derece açık olan işbu hükmüne ilave edilecek olan yegâne husus, 4531 sayılı Kanunla getirilen düzenlemenin, kamu düzeni ve kamu yararı gözetilerek ifa edilip edilmediği hususudur. Kanun koyucunun bu konuya dair somut düşünceleri ise, kanunun Türkiye Büyük Millet Meclisinde geçirdiği aşamalarda ifade edilmiş bulunmaktadır. Kanun koyucu, işbu düzenlemeyle, kanunun gerekçesinde ifade edildiği üzere, öncelikle, zaman içinde farklı uygulamalara neden olan hukuk boşluğunu doldurmayı amaçlamış ve kira bedellerinin sınırlandırılmasının, toplum huzurunu ve kamu düzenini bozan, ekonomik dengeleri altüst eden ve dargelirli vatandaşlarımızı sıkıntıya sokan enflasyonla mücadelede önemli bir adım olduğunu açıkça vurgulamıştır.

Konu bu kapsamda değerlendirildiğinde, kanun koyucunun, kamu yararı nedeniyle söz konusu temel hakları sınırlandırdığını açıkça görmekteyiz. Ayrıca, bilindiği üzere, 4531 sayılı Kanunun Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmuş ve Anayasa Mahkemesi tarafından, Anayasaya uygun bulunmuştur.

Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı henüz Resmî Gazetede yayımlanmadığından, bu konudaki gerekçesini bilmek mümkün olmamakla birlikte, yukarıda ifade edilen daha önceki kararları dikkate alındığında, konuyu bu kapsamda değerlendirdiği düşünülmektedir. Açıklanan nedenlerle, evrensel normlara, genel hukuk ilkelerine ve Anayasamıza aykırı olmayan bir düzenlemeyle kişilerin zarara uğradığını iddia etmek mümkün bulunmadığından, olmayan bir zararın tazmini hususu da söz konusu değildir.

Değerli milletvekilleri, gündemimizin 20 nci sırasında yer alan (6/953) sayılı, Trabzon Milletvekilimiz Sayın Ali Naci Tuncer'in sözlü sorusuna cevap arz edeceğim:

Memur, işçi, emekli, dul ve yetimlerimize daha fazla maaş vermek, hükümetimizin en büyük hedeflerinden biridir; ancak, çalışanlarımıza ve emeklilerimize yapılabilecek en büyük katkı, hiç kuşkusuz, enflasyonun düşürülmesiyle sağlanacaktır. Bu amaçla uygulanacak maaş zammı oranının belirlenmesinde, bütçe imkânlarının yanı sıra, 2001 yılı enflasyon hedefleri de göz önünde bulundurulmuştur. Maaş artışlarının belirlenmesinde ve enflasyonun başlıca hedef olarak düşürülmesinde öncelikle sağlam malî kaynaklara ihtiyaç duyulmaktadır; çünkü, bu kaynaklar olmaksızın yapılan artışların sadece mevcut sorunları artırdığı bir gerçektir. Diğer taraftan, uygulanan istikrar programının geleceğe yönelik olumlu gelişimiyle genel geçim şartları da birlikte dikkate alınmaktadır. İktidar dönemimizde, çalışanlar ile onların emeklilerini enflasyona ezdirmeme taahhüdümüze uygun olarak hareket etmiş bulunuyoruz. Bilindiği üzere, 2000 Malî Yılı Bütçe Kanununda ilk defa yer verilen hükümle, bu husus yasal bir yükümlülük haline getirilmiş bulunmaktadır. Bu düzenleme, enflasyonun yükseltilmesi halinde maaş hesaplanmasında kullanılan katsayıların artırılması suretiyle işlemekte ve öngörülen enflasyondaki sapmanın doğrudan doğruya maaş artışına dönüştürülmesine imkân vermektedir. Aynı hüküm 2001-2002 Malî Yılı Bütçe Kanununda da aynen yer almakta olup, taahhüdümüzün gereği yerine getirilecektir.

Değerli milletvekilleri, gündemimizin 79 uncu sırasında yer alan (6/1050) sayılı, Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Mahmut Göksu'nun sözlü sorusuna cevap vereceğim:

Adıyaman ve tüm iller kapsamında yer alan yatırımlar, yatırım programında yer almayan mahallî idare yatırımları hariç, 14 Ocak 2000 tarih ve 23933 mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2000 yılı yatırım programında izlenebilmektedir. 2000 yılı yatırım programında yeri Adıyaman İli olarak belirlenebilen 32 adet kamu yatırım projesinin toplam bedeli, 2000 yılı fiyatlarıyla 162 trilyon liradır. Toplam proje tutarı 162 trilyon lira olan ve muhtelif kamu kuruluşları tarafından yürütülen 32 adet kamu yatırım projesi için başlangıçtan 1999 yılı sonuna kadar yapılan nakdî harcama toplamı, 2000 yılı fiyatlarıyla 70 trilyon liradır.

2000 yılında bu projelere 11 trilyon lira ödenek tahsis edilmiştir. 2000 yılında tahsis edilen söz konusu 11 trilyon liralık yatırım ödeneğinin tamamının harcanacağı varsayılırsa, 2000 yılı sonu itibariyle, projelerin toplam proje tutarının yüzde 50'si oranında nakdî gerçekleşme sağlanmış olacaktır.

2001 yılı yatırım programlarının hazırlık çalışmaları devam etmektedir. 2001 yılı programında öngörülen kamu yatırım ödeneklerinin programda ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında belirtilen sektörel, bölgesel ve proje bazındaki öncelikleri dikkate alınarak, proje bazında tahsisi işlemlerinin 2000 yılı sonuna kadar tamamlanması ve 2001 yılı yatırım programının 2001 yılı ocak ayının ilk haftasında kesinleştirilerek yayımlanması planlanmıştır. 

2000 yılının ilk altı ayı içerisinde, nüfusu 50 000'in altında olan tüm belediyelere nüfus büyüklükleri esas alınarak yardım yapılmış olup, ikinci altı aylık dönemde ise, aynı kriterlere göre, ihtiyaçları ve Bakanlığımız bütçe olanakları çerçevesinde yardım yapılmaktadır. 2000 yılında, Bakanlığımız bütçesinden Adıyaman İli Merkez ilçe ve belde belediyelerine 8.12.2000 tarihi itibariyle toplam 355 000 000 000 lira yardım yapılmıştır. 2001 yılında ise, 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının Türkiye Büyük Millet Meclisi onayından geçmesini müteakip, ihtiyacı olan belediyelerimize peyderpey gönderilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Konya Milletvekilimiz Sayın Özkan Öksüz'ün gündemimizin 130 uncu sırasında yer alan (6/1106) esas numaralı sözlü sorusuna cevap arz edeceğim.

Bakanlığımız bağlı kuruluşu Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığının, iştirakçilerin hizmet borçlanması, diğer sosyal güvenlik kuruluşlarına prim ödedikleri sürelerin Sandığa tabi hizmetleriyle birleştirilmesi, emekli, malullük, dul ve yetim aylıklarının bağlanması, ödenmesi ve sağlık yardımıyla ilgili tüm işlemleri, bilgisayar teknolojisinden yararlanılarak merkezden yapılmaktadır.

Emekli aylığı bağlananların tanıtım kartları ile sağlık karneleri, aylığın bağlanması sırasında düzenlenmekte, aylıkları bankaya gönderilirken, bu belgeleri de postaya verilmektedir. Böylece, işlemlerin çok kısa sürede, daha az emek harcanarak yapılması sağlanmış bulunmaktadır.

Ayrıca, emekli, malul, dul ve yetim aylıklarının online ile ilgililerin istedikleri banka şubelerinde açacakları hesaba gönderilmesi sağlanmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasıyla protokol yapılması aşamasında gelinmiştir.

Diğer taraftan, Alo Emekli Hattı (0312-414 54 34) 24 saat hizmet vermekte ve yurdun her yerinden bu hattı arayan kişiler, hizmetleri, emekli aylıkları, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığındaki işlemlerinin seyriyle ilgili bilgi alabilmekte, aylıklarının bir bankadan diğer bir bankaya nakil işlemlerini yapabilmektedirler.

Bu iyileştirmelerin sonucu olarak, İstanbul, İzmir, Bursa, Samsun, Adana, Afyon, Erzurum ve Diyarbakır'da bulunan bölge müdürlüklerinin işleri önemli ölçüde azaldığından, bu birimlerin kademeli olarak küçültülerek irtibat müdürlükleri haline getirilmesi konusunda çalışmalar yapılmaktadır.

Yüksek Denetleme Kurulunun, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığının 1996, 1997, 1998 ve 1999 yılı faaliyetleriyle ilgili raporlarında da bölge müdürlüklerinin, irtibat müdürlükleri olarak yapılandırılması önerilmektedir. Bütün bu nedenlerle, yeni bölge müdürlükleri açılması düşünülmemektedir.

Değerli milletvekilleri, 168 inci sırada yer alan (6/1158) sıra sayılı Şırnak Milletvekilimiz Sayın Abdullah Veli Seyda'nın soru önergesine cevap arz ediyorum:

2001 yılı yatırım programında Bakanlığımıza ait toplam 306 adet yatırım projesi için tahsis edilmiş toplam yatırım bütçe ödeneği 60 trilyon 401 milyar Türk Lirasıdır. Bakanlığımız 2001 yılı yatırım programında Şırnak İline ilişkin olarak 1983K010170 nolu toplu proje içerisinde 1991-2001 başlayış-bitiş yıllarıyla yer alan merkez hükümet konağı yapım işine 400 milyar Türk Lirası, 2000K010670 nolu toplu proje içerisinde 2001-2003 başlayış-bitiş yılarında yer alan Cizre vergi dairesi hizmet binası yapım işine 100 Milyar Türk Lirası, 1998K010880 nolu toplu proje içerisinde yer alan Habur saha düzenlemesi yapımı işi için 530 milyar Türk Lirası olmak üzere, toplam 1 trilyon 30 milyar Türk Lirası ödenek ayrılmıştır.

Şırnak hükümet konağı inşaatı devam etmekte olup, fizikî gerçekleşmesi yüzde 75'tir. Şırnak İline ait yatırım projelerinin bir an önce tamamlanması hedeflerimiz arasında olmakla beraber, bu hedeflerimize ulaşabilmemiz yatırım ve bütçe ödeneklerinin imkânlarıyla sınırlı olduğundan, hükümet konağı yatırımlarının bitirilmesinin de bu kapsamda değerlendirilmesi gerekmektedir.

Yüce Heyetinize saygıyla arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, böylece, gündemin sözlü sorular kısmının 10, 20, 79, 130 ve 168 inci sıralarındaki soru önergeleri cevaplandırılmıştır.

Sayın Göksu, söz istemiyorsunuz?..

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Evet.

BAŞKAN - Teşekkürler.

18. - Trabzon Milletvekili  Ali Naci Tuncer'in, ceza infaz kurumlarında meydana gelen olaylara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (6/947)

19.  - Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, cezaevlerinde meydana gelen olaylara ve çözüm yollarına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (6/957)

BAŞKAN - Sayın Adalet Bakanı 14 ve 22 nci sıralardaki soruları birlikte cevaplandıracağından, iki soru önergesini de okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

 

Ali Naci Tuncer

 

Trabzon

Ceza infaz kurumlarında meydana gelen olayları Adalet Bakanı gibi fizikî yetersizliğe mi bağlıyorsunuz? Devlet otoritesinin zayıflaması nedeniyle, kendinizi siyasî ve vicdanî sorumlu olarak hissediyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

 

Salih Çelen

 

Antalya

Son zamanlarda cezaevlerinde meydana gelen üzücü olaylar devletin acz içinde olduğu yönünde yanlış intibalara ve değerlendirmelere yol açmaktadır. Sizin de sorumlu bakan olarak basın yoluyla kamuoyuna yaptığınız açıklamalar, kamu kurum ve kuruluşlarının çaresizliğini doğrular niteliktedir.

1. - Cezaevlerindeki olayların ve yaşanan sorunların nedenleri konusunda herhangi bir araştırma veya rapor hazırlattınız mı?

2. - Sorunun kaynağını tespit edebildiyseniz, önereceğiniz çözüm yolları nelerdir?

3. - Hükümet içinde yapacağınız bu öneriler dikkate alınmazsa tavrınız ne olacaktır?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

İki soru için 10 dakika süre veriyorum efendim.

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakana yöneltilen ve Bakanlığımızca cevaplandırılması istenilen, Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, ceza infaz kurumlarında meydana gelen olaylara ilişkin (6/947) esas numaralı soru önergesiyle Antalya Milletvekili Salih Çelen'in cezaevlerinde meydana gelen olaylar ve çözüm yollarına ilişkin (6/957) esas numaralı soru önergesine cevap vermek üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum.

Daha önce de çeşitli vesilelerle bu kürsüden de açıkladığımız gibi, cezaevlerinde yaşanan sorunlar, fizikî altyapı, malî kaynak, mevzuat ve personel yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Bu sorunların çözümü için Bakanlığımızca yapılan çalışmalar şöyle özetlenebilir: Fizikî altyapı yetersizliklerini gidermek amacıyla, öncelikle, çeşitli yönlerden sakıncalı koğuş sisteminin terk edilerek, Birleşmiş Milletler ve Avrupa cezaevleri kurallarına uygun oda sistemine geçilmesi çalışmaları başlatılmıştır. Bu çerçevede, Terörle Mücadele Kanunu ve Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu uyarınca bir ve üç kişilik oda sistemine dayalı, yüksek güvenlikli, elektronik ve mekanik sistemlere, spor, eğitim, iş yurdu ve sosyal faaliyet alanlarına sahip, her biri 368 kişi kapasiteli 11 adet (F) tipi cezaevinin ihalesi yapılmıştır. Bunlardan, Ankara Sincan, Tekirdağ, Kocaeli, Edirne, İzmir ve Bolu (F) tipi cezaevleri tamamlanarak hizmete açılmıştır. Ankara Sincan, İzmir, Kocaeli ve Tekirdağ'da 2 numaralı (F) tipi cezaevleriyle Adana (F) tipi cezaevinin inşaatına devam edilmektedir. Bu cezaevlerinin ödenekleri İş Yurtları Kurumu bütçesinden karşılanmaktadır. Ödenekleri genel bütçeden karşılanan Kırıkkale ve Van (F) tipi cezaevlerinin inşaatları devam etmektedir. Diyarbakır ve Denizli'de inşa edilen, oda sistemine dayalı, yüksek güvenlikli 400'er kişilik cezaevlerinin inşaatına devam olunmaktadır. Bayburt'ta inşaatı tamamlanan 150 kişilik özel tip cezaevi 2002 yılı içinde hizmete açılacaktır.

31 adet (E) ve özel tip cezaevinin tamamı oda sistemine dönüştürülmüştür. 42 adet cezaevinin tamamının oda sistemine dönüştürülmesi çalışmalarına devam edilmektedir.

Çağdaş cezaevi anlayışına uymayan, eskimiş, küçük il ve ilçe cezaevleri kapatılarak bunların yerine, belirlenecek ortak merkezlerde bölge cezaevleri kurulması planlanmaktadır. Bu çerçevede, 1995 yılından bu yana 89 cezaevi kapatılmış ve bu nedenle 3 885 kişilik kapasite kaybedilmiş; buna karşılık, yine aynı dönemde, 4'ü (E) tipi, 4'ü özel tip, 6'sı (F) tipi olmak üzere, değişik kapasitelerde toplam 28 adet cezaevi hizmete sokularak 7 474 kişilik kapasite elde edilmiştir. Elmadağ (K-2) tipi kapalı cezaevi bağımsız çocuk cezaevine dönüştürülerek, Ankara Kapalı Cezaevindeki çocuk tutuklu ve hükümlülerin olumsuz koşullarına son verilmiştir. Gönüllü kuruluşlar ve üniversitelerimizin katkılarıyla, bağımsız kadın ve çocuk cezaevleri kurulması yolundaki çalışmalarımız devam etmektedir. İstanbul'da 8 adet (L) tipi cezaevi inşa edilecektir.

Malî kaynak yetersizliklerini gidermek amacıyla, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun ile Cezaevleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 9.5.2001 tarih ve 4671 sayılı Kanunla, İşyurtları Kurumunun döner sermayesi 200 trilyon liraya çıkarılmış, 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı 1,2 ve 3 sayılı tarifelere göre alınan yargı ve noter harçlarının oranı yüzde 35'e yükseltilmiştir.

Cezaevlerine girmesi yasak birçok eşya, dışarıdan getirilen yiyeceklerle cezaevlerine sokulmaktadır. Bu durum, cezaevlerinin asayiş ve güvenliği için ciddî bir tehlike oluşturmakta; ayrıca, hükümlü ve tutukluların ekonomik durumlarında farklılıklar bulunması nedeniyle, aralarında eşitsizlik yaratmaktadır. 31.1.2001 tarihli genelgemizle bu duruma son verilmiştir.

Halen, tutuklu ve hükümlülerin günlük iaşe bedeli, 2002 malî yılı başından itibaren 1 800 000 lira olarak tespit edilmiştir. Ceza infaz kurumları işyurtlarında çalışan hükümlülerin gündelikleri 2002 yılı için 3 000 000 liraya çıkarılmıştır. Mayıs 2001 tarihinden itibaren hükümlü gündeliklerinden iaşe bedeli kesilmemektedir. Ceza infaz kurumları personelinin malî ve özlük haklarının iyileştirilmesi için yapılan çalışmalar devam etmektedir.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeline Ek Tazminat Ödenmesine ve Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hazırlanmış olmakla birlikte, konu, kamu kesiminde genel ücret dengeleri içinde değerlendirilecektir.

Mevzuat yetersizliklerini gidermek amacıyla çeşitli kanunlar çıkarılmış, çeşitli kanun tasarıları hazırlanmıştır. Örneğin, Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 1.5.2001 Tarih ve 4666 Sayılı Kanunla (F) tipi cezaevlerinde ortak yaşam alanlarının kullanılması düzenlenmiştir.

16.5.2001 Tarih ve  4675 Sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler ve bunlarla ilgili faaliyetleri yargı denetimi altına almıştır.

14.6.2001 Tarih ve 4681 Sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu, ceza infaz kurumları ve tutukevlerini sivil toplum denetimine açmıştır.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ile Türk Ceza Kanunu Hapishane ve Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu gündeminde bulunmaktadır.

Bu arada, Ceza ve Tedbirlerin İnfazı Hakkında Kanun Tasarısı ve Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili hazırlık çalışmaları devam etmektedir.

Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevlerinin Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Tüzükte yapılan değişiklikle, hükümlü ve tutukluların yakınlarıyla telefon görüşmesi yapmalarına olanak sağlanmıştır. Halen, 34 cezaevinde hükümlü ve tutuklular bu olanaklardan yararlanmaktadır. 35 cezaevinde daha telefon tesisatı kurulması çalışmaları devam etmektedir.

Personel yetersizliklerini gidermek amacıyla 2001 yılında 1 633 kişinin açıktan atama izni alınmış, bunlardan 1 213 kişinin ataması yapılmıştır; 47 kişinin işlemleri devam etmekte olup, 373 kişinin ise şartları tutmamaktadır. 2002 yılı için münhal kadrolara açıktan atama izni alınmasına ilişkin çalışmalar sürdürülmektedir.

Ceza infaz kurumları personelinin eğitimi için 2001 yılında, Ankara'da, Ceza İnfaz Kurumları Eğitim Merkezi kurulmuştur. Uzun vadede, bu merkezlerin sayısının artırılması planlanmaktadır. Eğitim programları kapsamında, cezaevi personeline, işkence ve kötü muamelenin önlenmesi için, insan hakları ve insan ilişkileri dersleri verilmeye başlanmıştır. Halen Genel Kurul gündeminde bulunan, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanun Tasarısının yasalaşması, bu çalışmalara yeni bir ivme kazandıracaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, Bakanlığımızca, infaz sisteminde gerekli reformları gerçekleştirmek, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde yaşam koşullarını iyileştirmek amacıyla yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Bütün bu çalışmalarla, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde, bir yandan insan hakları anlayışına dayalı çağdaş, evrensel standartlar uygulanmaya başlanmış, öbür yandan devlet otoritesi, eski dönemlerle kıyaslanmayacak ölçüde sağlanmıştır.

Bilgilerinize saygıyla arz eder, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Böylece, gündemin 14 üncü ve 22 nci sıralarındaki sözlü sorular da cevaplandırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, sözlü sorular için ayrılan bir saatlik zaman dolmuştur.

Şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VIII. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair İçtüzük teklifinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada.

Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve Kalkınma Partisi, Saadet Partisi, Doğru Yol Partisi grupları adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına...

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, Turhan Tayan Bey konuşacaktı; ama, yok.

BAŞKAN - Konuşmayacaksanız, Sayın Bakan konuşur.

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Karar yetersayısının aranılmasını isteyeyim bari Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Tayan olmadığına göre, şahsı adına Sayın Aslan Polat konuşacak mısınız?

ASLAN POLAT (Erzurum) - Konuşmayacağım.

BAŞKAN - Peki.

Sayın Orhan Bıçakçıoğlu?.. Yok.

Sayın Bakan, buyurun.

Süreniz 20 dakika.

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan önce yapılan görüşmeler sırasında kanun tasarısı üzerinde çok yararlı görüşler açıklanmıştı; ancak, o görüşmeler sırasında, tasarı üzerinde bazı eleştiriler de yapıldı, bazı sorular da soruldu; o nedenle, konuşmam, ağırlıklı olarak onların cevaplandırılmasıyla ilgili olacaktır.

                                                 

(1) 786 S. Sayılı Basmayazı 30.1.2002 tarihli 58 inci Birleşim Tutanağına eklidir.

Ancak, bu arada, şunu belirtmekte yarar görüyorum; halen ceza infaz kurumlarımızda ve tutukevlerimizde çalışan personel için 31 093 yasal kadromuz vardır; bu kadrolardan 25 407'si doludur, boş kadromuz ise 5 686'dır. Bu personelden öğrenim durumları itibariyle şöyle bir tablo verebiliriz: İlkokul mezunu personelimiz 909, ortaokul mezunu personelimiz 4 780, lise mezunu personelimiz 15 618, iki yıllık yükseköğrenim mezunu personelimiz 2 789, dört  yıllık yüksekokul mezunu personelimiz ise 1 311 kişidir. Böylece, toplam 25 407 kişilik personelimizde, lise mezunları ağırlıklı durumda bulunmaktadır. Bu personel, ceza infaz kurumları görevi için, çok kısa bir eğitimden geçerek göreve başlamaktadır. Yüce Meclise sunmuş olduğumuz kanun tasarısıyla, biz, bundan böyle, ceza infaz kurumları personelinin bir meslek öncesi eğitimden geçerek göreve alınmalarını, ondan sonra da, sürekli olarak hizmetiçi eğitim görmelerini sağlamak istiyoruz.

Söz alan milletvekillerimizin hepsi, bu tasarıyı olumlu bulduklarını belirtmişlerdir; ancak, bu arada, daha önce çıkarılmış olan kanunlardan bazılarının uygulamasıyla ilgili eleştiriler yapılmıştır. Örneğin izleme kurullarının oluşturulması konusunda, Hakkâri ve Manisa'daki izleme kurullarının oluşturulması konusunda, basında yer alan bazı haberlere dayalı eleştiriler yapılmıştır. Her şeyden önce şunu söylemek isterim ki, izleme kurulları, konuya ilişkin kanunda öngörülen kriterlere göre, bağımsız yargı tarafından seçilmektedir. İzleme kurulları, belirli ağır ceza merkezlerinde, adlî yargı adalet komisyonlarınca seçilmektedir. Bu seçim yapılırken, gerektiğinde, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarının görüşleri de alınmaktadır; ancak, karar yetkisi, adlî yargı adalet komisyonlarına aittir; bu konuda, Bakanlığımızın herhangi bir müdahalesi söz konusu değildir. Seçilen kimselerin hepsi, komisyonun oybirliğiyle seçilen, çevrelerinde, meslek alanlarında saygınlıklarıyla tanınmış kişilerdir. Yalnız, kanunda, örneğin, 35 yaşını doldurmuş olmak, belirli alanlarda en az on yıl çalışmış olmak gibi bir takım koşullar arandığı için, bazı yerlerde, bu koşulları bulma olanağı bulunamamaktadır. Örneğin bu nedenle, halen Şebinkarahisar Ağır Ceza Mahkemesi yargı çevresinde bu kurulu oluşturma olanağı bulunamamıştır; ancak, 128 ağır ceza merkezinde izleme kurulları oluşturulmuş bulunmaktadır.

Bu izleme kurulları, meslek dağılımı itibariyle şöyle görünmektedir: 145 hukukçu, 115 doktor, 77 öğretmen, 56 eczacı, 39 öğretim görevlisi, 9 mühendis, 18 sosyal hizmet uzmanı ve 181 diğer meslek mensubu.

Bu kurullar, yeni olmakla birlikte, şu ana kadar çok yararlı çalışmalar yapmışlardır.

Bu arada, Manisa'daki izleme kuruluna seçilen 2 avukatın, bir davada, savundukları kişiler itibariyle, bu kurulun yapısının eleştirildiği görülmektedir. Avukatlar, savunma mesleğinin gereği olarak herkesi savunabilirler, avukatın savunduğu kişiler ile kendisi arasında bir özdeşleştirme yapılamaz. Bu, savunma mesleğine saygıyla bağdaşmaz.

Gözaltı süreleri konusunda bazı görüşler açıklanmıştır. Bilindiği gibi, geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilen, 6.2.2002 tarih ve 4744 sayılı Kanunla, gözaltı süreleri genel olarak dört güne indirilmiştir, OHAL bölgelerinde ise yedi güne kadar çıkarılması olanağı bulunmaktadır.

Bu eğitim merkezleriyle ilgili olarak ve tasarıda öngörülen eğitim kurulunun gereksiz olduğu ifade edilmiştir. Şunu söyleyeyim ki, Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, bu konuda, gerek meslek öncesi gerek meslek içi, gerek meslekte yükselme eğitimleriyle ilgili çalışmaların Bakanlığımız Eğitim Dairesi Başkanlığıyla işbirliği halinde Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce yürütülmesini öngörmektedir; ancak, kurulmakta olan eğitim merkezleri, yalnız Ankara'da olmayacak, tasarıya göre, 4 ilimizde daha bölge eğitim merkezleri kurulacaktır. Bütün bunlar için ortak bir eğitim kurulu oluşturmakta yarar vardır. Nitekim, yürürlükteki Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanunda da böyle bir eğitim kurulu vardır. Bu eğitim kurulu, ceza infaz kurumları ve tutukevleri personeline verilecek eğitimin genel planlamasını yapacaktır. Kanun tasarısında da, 8 nci maddede, kurulun görevleriyle ilgili ayrıntılı bilgi verilmektedir, kurulun görevleri ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

Bu arada, söz alan milletvekillerimizden birisi, bu kurulda hâkimlerin de bulunması konusunda tereddüt açıklamıştır; bunun, hâkimlerin başka iş yapma yasağıyla bağdaşıp bağdaşmayacağını sormuştur. Hemen şunu ifade edeyim ki, Anayasamızın 140 ıncı maddesinde ifade edildiği gibi, hâkimler ve savcılar, kanunda belirtilenlerden başka resmî ve özel görev alamazlar. Dolayısıyla burada kanunla verilen bir görev söz konusudur; o nedenle Anayasaya aykırılık söz konusu olmayacaktır.

Şüphesiz, bu eğitim merkezlerine üniversite mezunları da girebilir, gerekli koşulları taşımak kaydıyla, onlar da bu merkezlerde meslek öncesi eğitim alabilirler.

Personelin özlük haklarıyla ilgili çalışmalarımız, biraz önce bir sözlü soruya cevap verirken de ifade ettiğim gibi, devam etmektedir.

Bu arada, Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılmasıyla ilgili yasa çalışmalarımız da devam etmektedir.

Bir milletvekilimiz, (F) tipi cezaevlerindeki hükümlü ve tutukluların diğer cezaevlerine nakledilmesi konusunda düşüncelerini açıklamıştır.

Şunu ifade edeyim ki: Terörle Mücadele Kanununda 1.5.2001 tarih ve 4666 Sayılı Kanunla yapılan değişikliğe göre, (F) tipi cezaevlerinde cezalarının en az üçte birini iyi halle geçiren veya 25.3.1988 tarihli ve 3419 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanun ve değişikliklerinden yararlanan hükümlüler diğer infaz kurumlarına nakledilebilirler.

Böylece, milletvekillerimizin, bu tasarı vesilesiyle ifade etmiş oldukları görüşler ve sordukları sorular hakkında düşüncelerimi söylemiş ve cevaplarımı vermiş oluyorum.

Burada, üzerinde önemle durmak istediğim nokta şudur: Çağdaş ceza infazı, hükümlü ve tutukluların topluma yeniden kazandırılmasını amaçlamaktadır. Bu bakımdan, hükümlü ve tutuklular için uygulanacak olan programlar çok büyük önem taşımaktadır.

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir dakikanızı rica edeyim efendim.

Sayın Bakanın konuşmasını bitirip, maddelere geçilmesinin oylaması işlemi bitinceye kadar...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, oylamayı sokmayın efendim.

BAŞKAN - Bir dakikanızı rica ediyorum.

...çalışma süresini uzatmayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Arkadaşlar, şurada, zaten, Bakan Bey konuştuktan sonra oylama yapılacak...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Oylamayı sokmak mecburiyetinde değilsiniz Sayın Başkan. Kişisel konuşmalar var  ondan sonra...

BAŞKAN - Kişisel konuşmalar bitti efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Karar yetersayısı...

BAŞKAN - İstenmedi efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Ben istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) - Hükümlü ve tutukluların topluma yeniden kazandırılması çağdaş infaz sisteminin amacıdır. Şüphesiz, tutuklu henüz yargılaması devam eden kişidir, henüz hüküm giymemiştir. O nedenle,özellikle hükümlülerin topluma kazandırılması çok büyük önem taşımaktadır. Ancak, bunun başarıyla yürütülebilmesi, ceza infaz kurumları ve tutukevleri personelinin de özel bir eğitimden geçmesini zorunlu kılmaktadır. Çünkü, onlar, infazı, infaz sistemlerini, infaz hukukunu ne kadar iyi bilirlerse, ceza hukukunu, insan haklarını ne kadar iyi öğrenmiş olurlarsa, görevlerini o ölçüde başarılı yapabilirler. Ayrıca, bu görevleri başarılı yürütebilmeleri için, gerekli her türlü fikrî ve bedenî yeteneklere kavuşturulmaları gerekir. Getirilmiş olan kanun tasarısı, ceza infaz kurumları ve tutukevleri personeline bu nitelikleri kazandırmayı amaçlamaktadır.

Tasarı yasalaştığı takdirde, Türkiye'de, son bir yıl içerisinde, ceza infaz sistemimizde reform niteliğinde yapılan çalışmalara bir yenisi eklenmiş olacaktır. Bu tasarıyla, Türkiye'de, ceza infaz sistemimiz çağdaş standartları tam olarak yakalamış olacaktır.

Tasarının Yüce Meclisce onaylanacağını umuyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Kapusuz, söz hakkınız var...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, hayır; yani, şimdi, Sayın Bakandan sonra son söz milletvekilinindir, isterseniz konuşursunuz, ondan sonra maddelere geçilmesini oylarım.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Olmaz!..

BAŞKAN - Niye olmasın?..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, bakın, siz, burada, kurallara uyacağınızı söylüyorsunuz, kuralları ihlal etmeye kalkıyorsunuz.

BAŞKAN - Niye?..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Evet.

Yeterli çoğunluk olmadığı belli; süreyi uzatıyorsunuz, bir de oylamayı ilave ediyorsunuz, konuşma hakkım olduğunu da ardından siz söylüyorsunuz.

BAŞKAN - Ben inkâr eder miyim canım... Sayın Kapusuz, rica ediyorum...

İki kişisel konuşma hakkı vardı, arkadaşlarımız kullanmadılar, Sayın Bakan kalktı, konuştu, siz, isterseniz "son söz milletvekilinindir" ilkesi gereğince konuşursunuz, ondan sonra maddelere geçilmesini oylarım.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Süreyi aşmaya hakkınız yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - İlk defa mı yapıyoruz bunu Sayın Kapusuz, rica ediyorum... Konuşmuyorsunuz...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Peki, efendim... İsteyebilirsiniz, bir şey demiyorum.

Tasarının tümü üzerindeki konuşmalar bitmiştir, maddelere geçilmesini oylayacağım; ancak, karar yetersayısının aranılması istenilmiştir.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur.

Zaten çalışma süremiz de bitti.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - "Yok" demeye gerek yok; süre bitti.

BAŞKAN - Efendim, süreyi biraz önce uzattık.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Anladım Sayın Başkan...

BAŞKAN - Benim her yaptığımı hatalı buluyorsunuz, ben anlamıyorum ki...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ben fikrimi söylemek...

BAŞKAN - Hayır... Ben, oylattım diyorum; yani, süreyi uzattım diyorum.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ben bir hatırlatma yapıyorum; bunda gocunacak bir şey yok Sayın Başkan.

BAŞKAN - Tamam, peki...

Evet, herhalde ara verirsek de karar yetersayısını bulamayacağız.

Bu itibarla, alınan karar gereğince, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkındaki 9/4 esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 14 Şubat 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 19.01

 

 


VII. - SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

       B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.