DÖNEM
: 21 YASAMA
YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ CİLT : 86 64 üncü Birleşim 13 . 2 . 2002 Çarşamba İ
Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III.-
YOKLAMALAR IV.-
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. - Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç'un,
fındık üretimi ve ihracatında karşılaşılan sorunlara ilişkin gündemdışı
konuşması 2. - Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay
Güner'in, IMF'yle ilişkilerde hükümetçe izlenilen tutumun yanlış olduğuna
ilişkin gündemdışı konuşması 3. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Samsun'da kurulması planlanan mobil santrala ve Samsun İlinin
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Zeki Çakan'ın cevabı B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 20
arkadaşının, Ordu İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/256) 2. - Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün
ve 21 arkadaşının, yerel basının sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/257) C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in
(6/1266) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/453) 2. - Çevre Komisyonu Başkanı Cemal Özbilen
ve Başkanvekili Sedat Çevik'in, Brüksel'de yapılacak olan Avrupa Kıtası Global
Habitat Parlamenterleri 17 nci Başkanlık Toplantısına vaki resmî davete icabet
etmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/984) 3. - Atina'da düzenlenecek olan Üçüncü
Avrupa Akdeniz Parlamento Başkanları Konferansına vaki resmî davete TBMM
Başkanvekili Ali Ilıksoy'un icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/985) 4. - Madrid'te yapılacak AB Üye ve Aday
Ülkeler Parlamentolarının Adalet ve İçişleri Komisyon Başkanları Konferansına
vaki resmî davete Adalet Komisyonu Başkanı Emin Karaa ve İçişleri Komisyonu
Başkanı Mehmet Pak'ın, icabet etmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/986) V. -
ÖNERİLER A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ 1. - TBMM Genel Kurulunun 19.2.2002 Salı
ve 20.2.2002 Çarşamba günlerindeki çalışmalarının yapılmamasına ilişkin Danışma
Kurulu önerisi B) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ 1. - Bayındırlık ve İskân eski Bakanı
Koray Aydın hakkında kurulan (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması
Komisyonunun 12.2.2002 tarihinde dağıtılan 819 sıra sayılı raporunun gündemin
"Meclis Soruşturması Raporları" kısmına alınmasına, rapor üzerindeki
görüşmelerin Genel Kurulun 14.2.2002 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ve
görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin
Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi
Gruplarının müşterek önerisi VI. - USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER 1. - Bir Meclis soruşturması komisyonu
raporunun İçtüzükte belirtilen 7 günlük süreden önce görüşülüp
görüşülemeyeceğine ilişkin VII. -
SORULAR VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ SORULAR
VE CEVAPLARI 1. - Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın,
ilköğretim masraflarının devlet tarafından karşılanmasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
(6/930) 2. - Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın,
zorunlu eğitim uygulamasına uymayan velilerin cezalandırılmalarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/931) 3. - Balıkesir Milletvekili İlyas
Yılmazyıldız'ın, pancar üreticilerinin kredi borçlarına ilişkin Devlet Bakanından
sözlü soru önergesi (6/932) 4. - Erzincan Milletvekili Sebahattin
Karakelle'nin, ücretli usta öğreticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/933) 5. - Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin,
Hakkâri Havaalanı Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/934) 6. - Trabzon Milletvekili Ali Naci
Tuncer'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun geç oluşturulmasının
nedenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın
cevabı (6/938) 7. - Trabzon Milletvekili Ali Naci
Tuncer'in, kapatılan bankalara verilen kredilere ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/939) 8. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,
Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunca denetlenen bankalara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/940) 9. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,
Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun oluşumuna ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/941) 10. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,
kapatılan bankalarla ilgili olarak hazırlanan raporların ilgili Devlet
Bakanınca bekletildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve
Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/943) 11. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,
faaliyetleri durdurulan bankalar hakkında önceden bilgi sızdırıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep
Önal'ın cevabı (6/944) 12. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,
altı yeni bankaya kuruluş izni verilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/945) 13. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,
kiralarda uygulanan artış oranlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve
Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (6/942) 14. - Trabzon Milletvekili Ali Naci
Tuncer'in, memur, işçi, emekli, dul ve yetimlerin ücretlerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı
(6/953) 15. - Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (6/1050) 16. - Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün,
Konya'da Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü kurulup kurulmayacağına ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı
(6/1106) 17. - Şırnak Milletvekili Abdullah Veli
Seyda'nın, 2001 Malî Yılı Bütçesinden Şırnak İline ayrılan yatırım ödeneklerine
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder
Gaydalı'nın cevabı (6/1158) 18. - Trabzon Milletvekili Ali Naci
Tuncer'in, ceza infaz kurumlarında meydana gelen olaylara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/947) 19. - Antalya Milletvekili Salih Çelen'in,
cezaevlerinde meydana gelen olaylara ve çözüm yollarına ilişkin Adalet
Bakanından sözlü soru önergesi ve Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/957) B) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
KKTC Cumhurbaşkanının yaptığı bir açıklamaya ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı
İsmail Cem'in cevabı (7/5501) 2. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, ihaleler, galoş uygulaması ve Devlet hastanelerindeki doktorlar
hakkındaki özel muayene ve operasyon ücretiyle ilgili iddialara ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5516) 3. - Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak'ın, 2001 yılında kapanan ve yeni açılan işyeri ve karşılıksız çek
sayısına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı
(7/5522) 4. - Diyarbakır Milletvekili Osman
Aslan'ın, Diyarbakır İlindeki göç sorununa ve OHAL uygulamasına ilişkin sorusu
ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5549) 5. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
sağlık kuruluşlarının denetimi ve koordinasyonuna ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5612) 6. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in,
2002 Malî Yılı Bütçesinden Kırıkkale'ye ayrılan miktara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/5621) 7. - Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin,
amacına uygun kullanılmayan kredilere, yatırım teşviklerine ve Hazine
garantilerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5630) 8. - Bursa Milletvekili Faruk Çelik'in,
otomotiv yan sanayiinde uygulanan şase tadilat projesine ilişkin sorusu ve
Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/5636) 9. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
çocuk pornografisiyle mücadeleye ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hasan
Gemici'nin cevabı (7/5660) 10. - Ankara Milletvekili M. Zeki
Çelik'in, APK çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Çevre Bakanı
Vekili Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/5782) 11. - Kırıkkale Milletvekili Hacı
Filiz'in, tüpgaz fiyatlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Zeki Çakan'ın cevabı (7/5785) VIII. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan
Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.
Sayısı : 527) 2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786) I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı. Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Kamer
Genç'in, bir bürokratın petrol ürünü ithalatıyla ilgili olarak parlamenterleri
suçlayıcı sözlerinin bir gazetede yer almasıyla ilgili konuşmasına ilişkin,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan bir açıklamada bulundu. Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli, Afyon
Sultandağı depreminin sonuçlarına ve Çay Küçük Sanayi Sitesine, Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan,
Tunceli İlinin sorunlarına, Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız,
çiftçilere doğrudan gelir desteği uygulamasına henüz başlanılmamasına ve Yalova
İlinde afetten zarar gören çiftçilerimizin sorunlarına, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Genel Kurulu ziyaret eden İsrail-Türkiye
Parlamentolararası Dostluk Grubuna Başkanlıkça "Hoş geldiniz"
denildi. İstanbul Milletvekili Celal Adan ve 22
arkadaşının, Boğaz köprüleri, bağlantı ve çevre yolları üzerindeki viyadüklerin
dayanıklılık durumlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/255)
Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve
öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı; Aydın Milletvekili Yüksel Yalova hakkında
tanzim edilen soruşturma dosyasının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık
tezkeresi okundu; Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma
komisyonda bulunan dosyanın hükümete geri verildiği, Açıklandı. Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir
Akcan'ın, bir heyetle birlikte Cezayir'e yaptığı resmî ziyarete Elazığ
Milletvekili Mustafa Gül'ün de dahil edilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
kabul edildi. Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun,
Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifinin (2/410), Balıkesir Milletvekili Aydın Gökmen'in,
Belediye Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/714), Ankara Milletvekili Mehmet Arslan'ın,
Ankara İlinde Çayyolu Adında Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/735), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edildikleri; Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve
22 arkadaşının, tütün üreticilerini mağdur ettiği, Türk tarımını, çiftçisini ve
hayvancılığı tasfiye etmeye yönelik politikalar uyguladığı iddiasıyla Başbakan
Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesinin (11/25) gündeme alınmasının, yapılan görüşmelerden sonra, kabul
edilmediği, Açıklandı. Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının: 1 inci sırasında bulunan (6/912), 2 nci " " (6/913), 4 üncü " " (6/920), 5 inci " " (6/921), 6 ncı " " (6/927), 7 nci " " (6/928), 8 inci " " (6/929), Esas numaralı sözlü
sorular, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya
çevrilerek gündemden çıkarıldı; 1 inci, 2 nci, 7 nci ve 8 inci sıralarda
bulunan soruların sahipleri de, sözlü sorularının yazılı soruya çevrilmesi
nedeniyle görüşlerini açıkladılar; 3 üncü sırasında bulunan
(6/914), 24 üncü " " (6/946), 33 üncü " " (6/956), Esas numaralı sözlü
sorulara Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, 14 üncü sırasında bulunan
(6/936), 15 inci " " (6/937), Esas numaralı sözlü
sorulara da Devlet Bakanı Recep Önal, Cevap verdiler; 3 üncü
sırada bulunan sorunun sahibi cevaba karşı görüşlerini açıkladı; 9 uncu sırasında bulunan
(6/930), 10 uncu " " (6/931), 11 inci " " (6/932), 12 nci " " (6/933), 13 üncü " " (6/934), Esas numaralı sözlü sorular, ilgili
bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi. 13 Şubat 2002 Çarşamba günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 19.00'da son verildi.
No. :87 II. - GELEN KÂĞITLAR 13.2.2002 ÇARŞAMBA Sözlü Soru Önergeleri 1. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in
Pülümür,Tunceli-Pertek-Elazığ karayolu çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1707) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.2.2002) 2. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in,
Tunceli'nin Çemişgezek İlçesinin Elazığ İline ulaşım sorununa ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1708)(Başkanlığa geliş
tarihi : 11.2.2002) 3. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in,
Tunceli ve Erzincan illerinde deprem ve yangın nedeniyle evlerini kaybedenlere
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1709)
(Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 4. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in,
Tunceli İline bağlı bazı köylerin sulama suyu projelerine ilişkin Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1710) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.2.2002) Yazılı Soru
Önergeleri 1. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
İran Doğalgaz Projesi İhalesiyle ilgili iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6012) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 2. - Van Milletvekili Maliki Ejder
Arvas'ın, emeklilik maaşı kesilen BAĞ-KUR sigortalılarına ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6013) (Başkanlığa geliş
tarihi :11.2.2002) 3. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya
Akman'ın, süt üretimine ve ithal edilen tarım ürünlerine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6014) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.2.2002) 4. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya
Akman'ın, sigaranın sağlığına zarar verdiği insanlarımıza ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6015) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 5. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya
Akman'ın, din kültürü ve ahlak bilgisi branşındaki öğretmen açığına ve İlahiyat
Fakültelerinin kontenjanlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6016) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 6. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya
Akman'ın, okullarda uygulanan ders ve sınav sistemine ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6017) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 7. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya
Akman'ın, GAP Bölgesindeki topraksız çiftçilere ilişkin Devlet Bakanından
(Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/6018) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.2.2002) 8. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya
Akman'ın, ABD'nin Irak'a muhtemel bir saldırısının ve körfez krizinin ekonomiye
etkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6019) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.2.2002) 9. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya
Akman'ın, kapatılan havaalanlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6020) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 10. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya
Akman'ın, Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunun uygulanmasına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6021) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.2.2002) 11. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
TBMM KİT komisyonunca incelenen Emlakbank dosyasının kaybolduğu iddiasına
ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6022)
(Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 12. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
KOBİ'lerin yurtdışına kaçtığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal
Derviş) yazılı soru önergesi (7/6023) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 13. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
THY'nın 1982 yılında yaptığı uçak kiralamasıyla ilgili iddialara ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6024) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.2.2002) 14. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
imam hatip liselerindeki başörtüsü sorununa ilişkin Millî Eğitim Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6025)(Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 15. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporunda Ziraat Bankası yetkilileri tarafından
bazı firmaların borçlarının silindiği hakkındaki iddiaya ilişkin Devlet
Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/6026) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.2.2002) 16. -Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalara, malvarlıklarına ve
IMF'den alınan borç miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı
soru önergesi (7/6027) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 17. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısının oturmaya devam ettiği lojmana ilişkin
Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6028) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.2.2002) 18. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
YAŞ kararıyla ordudan ilişiği kesilenlerin iş bulmalarının engellendiği
iddiasına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6029)
(Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 19. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
bilimsel ve teknolojik araştırma ve geliştirme çalışmalarına ilişkin Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) yazılı soru önergesi
(7/6030) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 20. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Mavi Akım Projesi sonrası doğalgaz tüketimi ve fiyatlandırmasına ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/6031) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.2.2002) 21. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Yuvacık Barajı inşaatıyla ilgili iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6032) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 22. - Aksaray Milletvekili Ramazan
Toprak'ın, İstanbul'daki bir özel İlköğretim Okulunda kilise faaliyeti
yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6033)
(Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 23. - Aksaray Milletvekili Ramazan
Toprak'ın, İMKB'de yapılan işlemlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/6034) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 24. - Aksaray Milletvekili Ramazan
Toprak'ın, İsviçre'de bir Türk vatandaşının polis tarafından öldürülmesi
olayına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6035) (Başkanlığa
geliş tarihi : 11.2.2002) 25. - Aksaray Milletvekili Sadi
Somuncuoğlu'nun, yabancı dille eğitim ve bilimsel yayınlara ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6036) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.2.2002) 26. - Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in,
Devlet Demiryollarının kiraya verdiği İstanbul'daki bir araziye ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/6037) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.2.2002) 27. - Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın,
Eğirdir Gölü'nün korunmasına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6038) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 28. - İstanbul Milletvekili Mehmet Ali
Şahin'in, Fatih Tapu Sicil Müdürlüğünün yeni yerine neden taşınmadığına ilişkin
Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/6039) (Başkanlığa
geliş tarihi : 11.2.2002) 29. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın,
fiyat farkı kararnamesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/6040) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.2.2002) 30. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın,
Yüzüncü Yıl Üniversitesinin Bolu Tünel ve bazı viyadüklerin depremde hasar
gördüğü ile ilgili açıklamasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/6041) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.2.2002) 31. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in
Marmara depremi sonrası Irak'ın, yaptığı yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/6042) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.002) 32. - Ankara Milletvekili M. Zeki
Çelik'in, GAP ve otoyol projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6043) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.2002) 33. - Ankara Milletvekili M. Zeki
Çelik'in, SSK Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü'nün kiraladığı binaya ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6044) (Başkanlığa
geliş tarihi : 11.2.2002) 34. - Ankara Milletvekili M. Zeki
Çelik'in, ABD'nin Irak'a muhtemel bir müdahalesi karşısında Türkiye'nin
tutumuna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6045) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.2.2002) 35. - İstanbul Milletvekili Yücel
Erdener'in, bazı firmaların ihracat izin belgelerini usulsüz kullandığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6046) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.2.2002) Meclis
Araştırması Önergeleri 1. - Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa ve 20
arkadaşının, Ordu İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/256) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2002) 2. - Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün
ve 21 arkadaşının, yerel basının sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/257)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2002) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati : 15.00 13 Şubat 2002 Çarşamba BAŞKAN : Başkanvekili
Kamer GENÇ KÂTİP ÜYELER : Levent
MISTIKOĞLU (Hatay), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
64 üncü Birleşimini açıyorum. III. - Y O
K L A M A BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elektronik
cihazla yoklama yapılacaktır. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Çoğunluk var
Başkan!.. BAŞKAN - Siz, sayıları 5 de görseniz,
yine, bu sayıyla toplantı yetersayısı yok. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Ah Başkan
ah!... Dün niye vardı?! BAŞKAN - Niye itiraz ediyorsunuz
anlamıyorum ki!.. Yani, böyle, boşu boşuna bir milletvekili bağırmaz!.. Yani,
bizim de bir gözümüz var değil mi... HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Çalıştır Sayın
Başkan!.. BAŞKAN - Siz öğretmenlikten gelmişsiniz;
biraz daha gerçekçi konuşmanız lazım. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Dün niye açtın?!. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, yoklama
için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre zarfında, sayın milletvekillerinin,
Genel Kurul salonunda olduklarını, elektronik cihazın düğmelerine basmak
suretiyle belirtmelerini, elektronik cihaza giremedikleri takdirde, Genel Kurul
salonundaki teknik elemanlardan yardım istemelerini, bu halde de cihaza
giremedikleri takdirde, adını, soyadını, seçim çevresini yazarak, bir pusulayla
Divana göndermelerini, ayrıca, bu pusula gönderen arkadaşların da Genel Kurul
salonundan ayrılmamalarını rica ediyorum. HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Efendim,
arkadaşlarımız kulise gidebilirler... BAŞKAN - O kadar fuzuli konuşmaya
alışmışsınız ki... Genel Kurul salonunda oturan bir milletvekiline yakışan
ağırbaşlılığı taşımıyorsunuz. Yoklamayı başlatıyorum efendim. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Osman Durmuş Bey burada mı?.. MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Efendim, burada olmasa pusula verir mi?! BAŞKAN - Tamam, burada. Hayır; Bakanlar Kurulu sıralarında
görmedik... (MHP sıralarından "Ooo" sesleri) Yahu, niye bağırıyorsunuz ben anlamıyorum
yani; bağıracak bir şey yok ki! Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz. Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden
önce, üç arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim. Gündemdışı birinci söz, fındık üretimi ve
ihracatı hakkında gündemdışı söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Şeref
Malkoç'a verilmiştir. Sayın Malkoç, buyurun. Süreniz 5 dakika. IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. - Trabzon
Milletvekili Şeref Malkoç’un, fındık üretimi ve ihracatında karşılaşılan
sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; fındık üretimi ve ihracatıyla ilgili, karşılaşılan
bazı sorunlarla alakalı olarak söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. 57 nci hükümetin IMF programlarına dayalı
olarak uyguladığı yanlış, hatalı ekonomik politikalar sonucu, Türkiye'de,
ekonomi perişan olmuştur. Bu yanlış IMF politikalarından, dargelirliler, fakir
fukara, garibanlar perişan olduğu gibi, tarımda uğraşanlar da son derece mağdur
olmuşlardır. Buğday üreticileri perişan, şekerpancarı üreticileri yokluğa
mahkûm edilmiş, tütün üreticileri ne yapacağını şaşırmış. Kendi seçim bölgemde,
Trabzon'da ve Akçaabat İlçesindeki tütün üreticileri, önümüzdeki yıl tütün
ekelim mi, dikelim mi diye soruyorlar; bugüne kadar, henüz, cevap verebilecek
bir merci bulamadılar. Mağdur edilen kesimlerden bir tanesi de,
fındık üreticileridir. Bu konuşmamda, Türkiye'nin yaklaşık olarak 6 000 000
insanının geçim kaynağı olan fındık üretiminden, fındık fiyatlarından ve Avrupa
Birliğinin fındıkla ilgili en son aldığı karardan bahsedeceğim. Değerli milletvekili arkadaşlarım,
Türkiye'de üretilen fındık, dünya fındık üretiminin yaklaşık olarak yüzde
75'ine tekabül etmektedir. Türkiye'yi, fındık üretiminde, İtalya, İspanya ve
Yunanistan izlemektedir. Türkiye'nin ürettiği fındığın hemen hemen tamamına
yakın bir kısmı Avrupa'ya ihraç edilmektedir. Hükümetler, fındıkla ilgili
olarak ciddî tedbirler aldıklarında, ciddî politikalar ortaya koyduklarında,
fındık ihracatından, Türkiye, yaklaşık olarak 1 milyar dolar para elde
etmektedir. Bunun neticesi de, fındık üreticilerinin cebi para görmektedir.
Bunun en açık örneği, 54 üncü hükümet olan Refahyol Hükümeti döneminde
görülmüştür. Değerli arkadaşlarım, o dönemde, fındık
ihracatı, kental başına 220 dolardan 480-500 dolara çıkmıştır ve neticede de,
Türkiye, 1 milyar dolara yakın gelir elde etmiştir. O dönemde, Karadenizli
fındık üreticisi, Türkiye'nin fındık üreticisi, 2 dolar 45 sente fındığını
satabilmiştir. Bugün, fındık fiyatı, dolar bazında 90 sent veya 1 dolar
civarındadır. O dönemde, Trabzon'daki bir köylü, Ordu'daki, Giresun'daki bir
fındık üreticisi 1 kilo fındık sattığında tam 22 tane ekmek alabiliyordu;
bugün, 1 kilo fındık sattığında 6 tane ekmek ancak alabiliyor. Değerli arkadaşlarım, Karadeniz Bölgesi,
Ordusuyla, Giresunuyla ve özellikle de Trabzonuyla fındıkla özdeşleşmiş
durumdadır. Karadeniz Bölgesinde, özellikle Trabzon'da, fındık ve çay, halkın
temel geçim kaynağıdır. Bu hükümet döneminde, çay üreticisi gibi fındık
üreticisi de perişan oldu. Biz, bir şeyden daha endişe ediyoruz; Hükümetin
IMF'ye verdiği mektuplarla birlikte, buğday üreticisi, şekerpancarı üreticisi,
tütün üreticisi gibi fındık ve çay üreticisinin de IMF'ye kurban edileceğinden
endişe etmekteyiz. Değerli milletvekili arkadaşlarım, Türk
tarımında ve fındıkta bu problemler varken, bu ayın başında, Avrupa Birliği,
Türkiye'nin yapmış olduğu fındık ihracatıyla ilgili, şimdiye kadar, pek
görülmeyen bir karar aldı. 4 Şubatta alınan bu kararla, Avrupa Birliği,
Türkiye'den ihraç edilen fındığa özel şartlar koydu. Nedir bu şartlar;
birincisi; Türkiye'nin fındığı, inciri ve fıstığı, Avrupa Birliğine, şimdiye
kadar olduğu gibi, her gümrük kapısından giremeyecek, ancak belli gümrük
kapılarından girebilecek. Bu, aslında, Avrupa Birliğinin, Türkiye'deki tarıma
uyguladığı bir ambargodan başka bir şey değildir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun, size ek bir süre
veriyorum efendim. ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - İkincisi,
fındıkta aflatoksin testleri, sadece ve sadece belirlenmiş olan gümrük
kapılarında yapılacaktır. Değerli arkadaşlarım, Avrupa, sadece
Türkiye'den fındık almıyor; İspanya'dan, Yunanistan'dan, Gürcistan'dan da
fındık alıyor ve bu saydığım ülkelerin fındıklarındaki aflatoksin oranı,
aslında, Türkiye'dekinin çok üzerinde; ama, Avrupa piyasasında, fındığa sahip
olan Türkiye olduğu için, özellikle ve bilerek fındığa bu ambargo konulmuştur. Aslında, hükümetimiz, zamanında tedbir
alsaydı, bu konuda dikkatli davransaydı, Avrupa Birliği, Türk tarımına, Türk
fındığına bu ambargoyu koyamayacaktı; ancak, yine de iş işten geçmiş değildir.
Hükümetin, eğer gerekli girişimlerde bulunursa, Avrupa Birliğinin fındığa
koyduğu bu engelleri aşması mümkündür. Hükümete bu noktadaki tavsiyelerimiz,
önerilerimiz şunlardır: Aflatoksinle ilgili tahlillerde, ihracatçı
birliklerinin, ihracat yapan tüccarların yeteri kadar teçhizatı ve
laboratuvarları vardır. Hükümet, Tarım Bakanlığı, bunun önündeki bürokratik
engelleri kaldırsın, bu arkadaşlarımız, bu ihracatçılar, bunu aşabilirler. İkinci önerimiz, hükümetin, mutlaka,
fındık üreticileriyle ilgili, özellikle aflatoksin konusunda üreticileri
eğitmesi gerekir, bunlarla ilgili yayınları artırması gerekir. BAŞKAN - Sayın Malkoç, süreniz çok geçti,
lütfen son cümlenizi söyleyin efendim. ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Bitiriyorum
efendim. Avrupa Birliğinin koyduğu bu ambargoyu
kaldırmak için bir an önce tedbirler alması gerekir. Bu konuda, ilgili bakanlara bu
tavsiyelerde bulunuyoruz. Umut ediyoruz ki, hükümet, IMF'nin sözlerine kulak
verdiği kadar, fındık üreticilerinin ve ihracatçılarının sesine de kulak verir
diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Malkoç. Gündemdışı konuşmaya cevap verecek Sayın
Bakan var mı? Yok. Sayın milletvekilleri, bu arada, Devlet
Bakanı Sayın Recep Önal, gönderdiği bir yazıda, "İstanbul Milletvekili
Sayın Osman Yumakoğulları'nın Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yönelttiği
6/961, 962, 963, 964, 965, 966, 967 ve 968 sayılı 8 adet sözlü soru önergesini,
konuları aynı olduğundan, İçtüzüğün 98 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca
birleştirerek topluca cevaplandırmak istiyorum" diyor. Bunu birleşimin
başında söylememin nedeni, ilgili arkadaşımın burada bulunmasını sağlamak
içindir. Yine, dün okuttuğumuz, Trabzon
Milletvekili Sayın Ali Naci Tuncer'in, gündemin 6 ve 7 nci sıralarında ve
Kayseri Milletvekili Sayın Sevgi Esen'in, 8, 9, 11, 12 ve 13 üncü sıralarında
bulunan sözlü soru önergelerini, Devlet Bakanımız Sayın Recep Önal'ın, birlikte
cevaplandıracağı hususunu Genel Kurulun bilgilerine sunuyorum. Gündemdışı ikinci söz, Para Fonu ve
Türkiye'nin ilişkileri konusunda söz isteyen Doğru Yol Partisi Balıkesir
Milletvekili Sayın Doktor Agâh Oktay Güner'e verilmiştir; buyurun efendim. (DYP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. 2. -
Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Güner’in, IMF’yle ilişkilerde hükümetçe
izlenilen tutumun yanlış olduğuna ilişkin gündemdışı konuşması AGÂH OKTAY GÜNER (Balıkesir) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 5 dakikalık bir zamanda, böylesine azim,
çok yönlü, milletimizin kaderiyle ilgili bir konuyu huzurunuza getirmiş olmam,
bu konunun ıstırabıyla olan derin acının milletimizi ve yegân yegân her
milletvekilini sardığına inanmamdandır. Konuşmam sırasında, idrakinizi ve
sabrınızı zorlayacak sözlerim olursa, bunların temel sebebinin vatan
sevgisinden kaynaklandığını takdirlerinize sunuyorum. Değerli arkadaşlarım, bugün, Türkiye'nin
IMF'yle ilişkileri, ne yazık ki, Türkiye'nin üretim gücünü bitirme noktasına
gelmiştir. Dün, bu kürsüde dile getirilenler, bugün ifade edilenler, bu acı
gerçeğin beyanlarıdır. Türkiye'nin dış ekonomik ilişkilerine
baktığımız zaman, IMF'nin birinci sırada yer aldığını görüyoruz. Bu konuda,
ülkemizde iki yaklaşım var; birincisi, IMF'ye bütünüyle karşı olanlar;
ikincisi, IMF'ye bütünüyle teslim olanlar. Bize göre, IMF, Türkiye'nin de pay
sahibi olduğu uluslararası bir kuruluştur. Yanlışlık, IMF'yle ilişkilerde,
mevcut hükümetin tutumunda ve tavrındadır. Ne yazık ki, siyasî irade tarafından,
bugün, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin millî bağımsızlığına inanç kazınmış,
egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu gerçeğinin üzerine bir şal
örtülmüştür. Bu şalın üzerinde de evet
efendimcilik yatmaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunda, Aziz Atatürk'ün son verdiği, Tanzimattan bu
yana yaşanan büyük elem ve acı, millet hayatındaki ikili yapıydı. Aziz kardeşlerim, biz, hepimiz, bu
Anayasanın sayesinde buradayız ve bu Anayasayı çiğnetmeyeceğimize yemin ettik.
Bu Anayasanın 166 ncı maddesi, iktisadî kalkınmanın planlarla düzenleneceğini,
plan bünyesinde yapılacak her türlü değişikliğin kanunla olacağını ifade
ediyor. Şimdi, sayın hükümet IMF'ye gidiyor, bir
uyum anlaşması yapıyor. Uygulanmakta olan Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planının bütün hedeflerini, tasarruf, yatırım, kalkınma hızı gibi temel
değerlerini bir kenara itiyor, bir garip uygulamaya giriyorsunuz. Devletin
bürokratları, Anayasa hükmü gereği bu Meclisten çıkmış planı uygulamak
zorundadırlar. Hükümetin kendi iradesiyle vücut verdiği, IMF'ye dayanan,
IMF'nin direktiflerine dayanan ekonomi politikaları ise planla çelişir
haldedir. Huzurunuzda çok açık konuşuyorum; bu, bir Anayasa ihlalidir. Hükümet,
IMF'yle yaptığı anlaşmayı, programı başından itibaren Meclise getirmeli,
Mecliste yetkili komisyonlarda tartışıp, Yüce Meclisin iradesine bağlamalıydı;
ama, üzülerek görüyoruz ki bugüne kadar, bu çok önemli konu da dahil olmak
üzere, her türlü ekonomik tartışmadan hükümet özellikle kaçınmış ve çoğunluk
oylarıyla "gelin, ekonomiyi görüşelim" diyen ses susturulmuştur. Değerli arkadaşlarım, başta Sayın Başbakan
olmak üzere değerli bakanların, siyasî tarihimizi dikkatle incelemelerini rica
ediyorum. Siyasî tarihimiz, Anayasa ihlallerinin çok acı sonlara, o ihlali
yapanları götürdüğünü gösteriyor. Bu, bir Anayasa ihlalidir. Avrupa Birliğine
uyum belgesi de böyledir; o da, Yüce Mecliste müzakere edilmemiştir, kamuoyu
önünde tartışılmamıştır; Türk Milletinin genlerini, Türk Devletinin temel
yapısını değiştiren, bütün kıymet hükümlerini alt üst eden beyanlar o belgeye
konulmuş ve millet adına taahhütte bulunmuşlardır. Bu da bir Anayasa ihlalidir.
Anayasa ihlalini kolay görmeyiniz, hukuku
küçük görmeyiniz; hukuk, kendisini küçük görenleri, layık oldukları yere
sabırla getirmeyi bilen sihirli güçtür. Değerli arkadaşlarım, ben bunları bugün
söylemiyorum; ANAP'lı değerli arkadaşlarım bunun şahididirler, Anavatan Partisi
grup zabıtları şahittir, Anavatan Partisi Merkez Karar Yönetim Kurulunun
zabıtları şahittir. Ben, bunların hepsini söyleyerek bugüne geldim ve bugün de
bunları ifade etmeyi... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, size de eksüre
veriyorum; lütfen toparlar mısınız. AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkan. Değerli arkadaşlarım, yapısal reformlar
dayatılmıştır Türkiye'ye. IMF, kendi başarısızlığını, kendisinin finans krizindeki
eksikliğini örtmek için "yapısal reformlar yapmayan bu hükümet
suçludur" dedi; hükümet, hemen beyaz bayrağı çekti. Bankaları kurtarma
operasyonu, ondan sonra, tarımı ve köylüyü tasfiye etme, kendi kendisini
besleyen 7 ülkeden birisi olan Türkiye'yi dışarıya muhtaç hale getirme, hep bu
yapısal reformlarla gündeme geldi. Yüce Meclis bugün ne yapıyor?! Hakimiyet,
kayıtsız şartsız milletin mi, IMF'nin mi?! Hepiniz, vicdanınıza bunu sorun ve
cevabını verin. (DYP sıralarından alkışlar) Kimin hakimiyet?.. IMF emir
veriyor, kanun çıkarıyoruz; IMF emir veriyor, kanun değiştiriyoruz! Arkadaşlar, Cebeci Mezarlığının girişinin
sağ tarafı bakan ve başbakan kabirleriyle dolu. Bir mezarlığın üzerinde şu
yazar Amerika'da: "Bu mezarlıkta, vazgeçilmez olduğuna inanan adamlar
yatıyor." O adamlar öldüler, karatoprağın altına girdiler; Amerika ayakta,
Türkiye Devleti ayakta. Hiç kimse vazgeçilmez değildir. İttihat Terakkinin
Cemal'i, Enver'i, Talat'ı, açık ve dost tenkitleri dinlemedikleri için devleti
yıktılar. Bugün, üç sayın liderden, İttihat Terakki ricalini 2002'li yıllarda
bu millete yaşatmamalarını, başarısızlığı görüp çekilmelerini tavsiye ediyorum.
Aksi halde, ekonomi göçüyor, memleket mahvoluyor, çocuklar açlıktan ölüyor.
Eğer, bir çocuğun açlıktan ölüşü, bir annenin aç kalan yavrularını sokağa terk
etmesi, bir başbakanı, bir hükümeti, bir iktidarı duygulandırmıyorsa, ben
onları Allah'a havale etmekten gayri ne yapabilirim?! BAŞKAN - Sayın Güner, lütfen efendim...
Sürenizi çok geçtiniz; rica ediyorum, son cümlenizi söyleyin. AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) - Muhterem
Heyetinizi saygıyla selamlıyor, gerçeğin öncelikle iktidar kanadı tarafından
görülmesini temenni ediyor, saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güner. Gündemdışı konuşmaya cevap verecek Sayın
Bakan?.. Yok. Arkadaşlar, ben, gündemdışı konuşmalarda,
bir iki dakika, bu arkadaşlara, milletvekillerine müsamaha tanıyorum. Bundan,
bakıyorum, kimsenin rahatsız olmaması lazım. Bir iki dakika bir şey değil...
(DSP sıralarından gürültüler) Herkese de veriyorum efendim. Yani, niye siz
rahatsız oluyorsunuz; bırakın da, şu Meclisi, ben, kendi vicdanıma göre
yöneteyim. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Vicdanınıza göre
değil, İçtüzüğe göre yönetebilirsiniz. BAŞKAN - İçtüzük öyle... İçtüzük ne diyor?
Yani, Başkanın hiç takdir hakkı yok mu? Şimdi, DSP'liler, bakın... MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Saygılı
konuşun. BAŞKAN - Ben, yine bu Meclisi yönetirken,
sizin Sayın Genel Başkanınızı 30 dakika fazla konuşturduğum oldu da, alkışladılar
beni; onun için, kusura bakmayın... Rica ediyorum... (MHP sıralarından
"Tarafsız olun" sesi) Tarafsızlığıma gölge düşürecek bir şey
yapmadım. Size de cevap vermiyorum artık. Üçüncü gündemdışı konuşma, Samsun'da
kurulması planlanan mobil santral ve Samsun'un sorunlarıyla ilgili gündemdışı
söz isteyen Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya'ya verilmiştir. Buyurun Sayın Uzunkaya. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika; biraz müsamaha da
tanıyoruz... 3. - Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Samsun’da kurulması planlanan mobil santrale ve
Samsun İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan’ın cevabı MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkanın müsamahasının suiistimal
edilmeyeceği düşüncesiyle, eğer zamanımı tecavüz edersem, şimdiden mazeretimi
böylece arz etmiş oluyorum. Değerli arkadaşlar, tabiî, bu hükümet
döneminde Samsun sorunları, Türkiye sorunları dediğiniz zaman, 5 dakikayla
sınırlanmanın sıkıntısını hepiniz takdir edersiniz. Ülke, esasen, sorunlar
yumağıydı; ama, bu hükümetin varlığı sorun olunca, nereyİ tutarsanız önünüze
bir sorun, çözümsüz problem geliyor. Bakınız, ben, özellikle, bayram arifesinde
esas konuma temas edeceğim. Sayın Enerji Bakanımız da burada; zannediyorum, onu
cevaplandırmak, kendisi açısından da gündem çok önemli, mobil santrallarla
ilgili; ama, özellikle Samsunlunun -Türkiye genelinde de vardır belki bu
problem ama- beklediği bir sorunun çözümüyle alakalı, hükümetten bir talebim,
ricam var Samsunlular adına. 2001 yılı doğrudan gelir desteği ödemesi, yani,
tarım arazilerine devletin yapması gereken 2001 yılı ödemesi şu ana kadar
Samsun'da yapılmamıştır. Vatandaşımıza, hükümetimiz tarafından bir taahhütte
bulunuldu -bize söylenen o-Samsun'daki tarım arazilerine, dönüm başına takdir
edilen 10 000 000 TL'lik paranın esasen yılbaşından önce ödeneceği söz
konusuydu. Müfettişler gönderildi- çok enteresan- rapor detayları üzerinde
durdular, raporları bozdular. Karadenizde ve Türkiye'nin birçok yerinde
mümkündür. Telaffuz açısından soyadında "b" yerine "t"
yazılmış, "d" yerine "t" yazılmış diye bütün isimler altüst
edildi, listeler perişan oldu, arazi belirlemesinde ciddî sıkıntılar çekildi,
raporlar altüst oldu. Hatta, üzülerek söyleyeyim, bize gelen şikâyetlerde,
mısır ekili araziyi teftişe gelen ilgili müfettiş mısırın yerdeki kökünü
görüyor, "burayı niye ekmiyorsunuz" diyor. Belli ki, gelen müfettiş,
mısırın biçildikten sonra yerde kalan kökünü tanımayacak kadar tarımdan ve
araziden uzak birisi. "Arazi ekilmiş" diyor vatandaş; diyor ki:
"Hayır; niye burayı ekmediniz?" Böyle de enteresan manzaralar
yaşandı; ama, bu hükümetin devri saadetinde böyle müfettişlerin olması da çok
doğaldır diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlar sonuç şu: Samsunlu, şu
anda, bayram öncesi 16,5 trilyon -elimde raporu var, ilçelerine ait
dökümleriyle beraber- bu tarım arazileriyle ilgili doğrudan gelir desteği
adına, Dünya Bankasından -artık, nereden geldiyse; zaten, Dünya Bankası veya
IMF'den geliyor ne gelirse veya ne gelmeyecekse- bu paranın, bayram öncesi,
vatandaşın, hiç olmazsa, Kurban Bayramında kesmeyi umduğu kurbanı için bu
paranın verilmesini acilen bekliyor, bu talebini hükümetimize şu bayram
arifesinde intikal ettiriyorum. Mutlaka bu sorun çözülsün. Ayrıca, duyduk ki, deprem bölgesindeki
vatandaşlarımıza -doğrudur, haklıdır- pancar paraları önceden ödenmeye
çalışılıyor. Bölgemizdeki pancar, tütün fiyatı belirlendi; ama, ücretleri
verilmedi. Vatandaşımız gerçekten ciddî bir mağduriyettedir, sıkıntı içindedir.
Sayın Malkoç az önce zaten fındığın, tütünün, çayın, bölge ürünlerinin
akıbetini beyan etti; akıbeti meçhule giden bir sıkıntı. Değerli arkadaşlar, esas konum olan, Sayın
Bakanımızla da bundan 1-1,5 hafta önce Samsun'da yerelde yapılan bir çalışmada
buluştuğumuz, aynı platformda buluştuğumuz bir konuyu kendilerine, gündeme
getirmiştik, burada, tartışmayı. Esasen, burada, bu konuya Yüce Mecliste bir
çözüm üretilebilmesi konusunda kanaatlerimizi ifade etmek istiyorum. Ben, Ak
Parti milletvekili olarak, bu milletin bir vekili olarak, mobil santral veya
Türkiye'nin ciddî anlamda enerji probleminin giderilmesi konusunda, samimî
niyetli olan, bu problemlerin giderilmesini isteyenlerden farklı bir şey
düşünmüyorum; ancak, mobil santrallarla ilgili, ilgili uzmanlardan aldığımız
bilgilerde "çağı ve teknolojisi itibariyle geri kalmış üçüncü dünya
ülkelerine transfer edilen, Batı'nın gönderdiği birkısım santrallar"
deniliyor. Bununla ilgili, daha önce, değişik illerde bunların programlanması
düşünülmüş. Mesela, yanlış hatırlamıyorsam, Sayın Bakanımızın memleketi olan
Bartın'da da bunun planlanması hesaplanmış, Dalaman'da düşünülmüş, Antalya'da
Finike'de düşünülmüş, Cide'de düşünülmüş, hatta bir ara Trabzon düşünülmüş; ama,
bütün bu iller infial göstermişler; mobil santralın çevre kirliliği, gürültü
kirliliği, kullanabileceği 6 numaralı fuel-oil nedeniyle birkısım atıklarının
çevreyi kirleteceği endişesinden dolayı, bu illerde tepki uyandırmış ve illerin
çevre örgütleri veya demokratik kitle örgütleri, duyarlı olan kesimleri bu
konuda tepkilere... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, lütfen toparlar
mısınız. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Toparlıyorum
Sayın Başkanım. BAŞKAN - Ama, çok uzatmayın, rica
ediyorum. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Uzatmayacağım
da; fakat, sorun önemli; müsaadenizi istirham ediyorum diğer müsamaha kadar... BAŞKAN - Zaten her sorun önemli de... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, dolayısıyla, diğer illerin gösterdiği duyarlılığın, Samsun
açısından beklenmemesi mümkün değil. Ben, Samsun adına bir duyarlılık burada
ortaya koymak istiyorum. Hadise şudur: Hepinizin bildiği gibi, Türkiye'nin iki
en büyük nehrinin Karadeniz'e döküldüğü, yani Kızılırmak'ın ve Yeşilırmak'ın
denize döküldüğü yer, Samsun bölgesidir ve dolayısıyla, Yeşilırmak'ın da,
Kızılırmak'ın ovaları da Türkiye'nin en büyük ovalarıdır; tarım açısından en
verimli ovalarıdır. Sayın Bakanımın yine kendi uhdelerinde olan DSİ açısından
sulama projeleri yıllardır başladı; bir taraftan sulamanın bitmesini
bekliyoruz. Filhakika, geçmiş yıllarda, 1960'lı
yıllarda, büyük bir şanssızlık olarak, Yeşilırmak havzasında, Tekeköy
bölgesinde azot ve bakır sanayiinden, Samsun, yatırım olarak, hizmet olarak çok
şey görmüş olabilir; ama, kirliliği açısından çok büyük sıkıntılar çekti. Şimdi, duyuyoruz ki... Elimizde raporlar
var. Bakınız, Samsun basını, bu konuda ciddî bir infiali, toplumsal tepkiyi
dile getiriyor. Ben, burada, bunları tek tek gösterecek değilim; ama, Sayın
Bakanımız arzu ederlerse, kendilerine takdim ederim. Samsun Ticaret ve Sanayi
Odasının, SAMSEV'in ve diğer üniversitedeki kuruluşların yaptığı çalışmalar,
bunun sağlıklı olmadığını ortaya koyuyor; ama, Bakanımız ihaleyi vermiş. Şu anda elimizdeki raporlara göre, azot
sanayii bölgesinde bu tesis başlatıldı, ihalesi verildi, müteahhitler işe
başladı; ama, inanıyorum ki, bir kere, bakanlığımızın bu konuda hatası şudur:
Önceden, toplumu bu konuda bilgilendirme, kamuoyu oluşturma ve kamuya bunu
benimsetme açısından ciddî bir ön çalışma yapılmamıştır; yani, toplum bunu
benimseyememiş, doğruluğunu veya yanlışlığını tartışma fırsatı bulmadan ihale
yapılmış -ihalenin yapılma tarihi de burada- üç tane firma almış, işe başlamış.
Azottan ve bakırdan ziyadesiyle musdar olan, mustarip olan Samsunlu... Yani,
Hoca Nasrettin'in, Timur'un filini almak için gitmesi gibi, arkadan bir fil
takılmış... BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, lütfen, son
cümlenizi söyleyin... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Cümlemi
bitiriyorum Sayın Başkan. Azottan ve bakırdan bugüne kadar yığınla
tazminat ödemiştir bakanlık oradaki müstahsile; çünkü, çevre kirliliği yaptı,
sağlık açından, tarım açısından. Şimdi de bunun yeni bir kirliliğini, yani, bir
bakıma, çorbadan ağzı yanan vatandaşımız yoğurdu üfleyerek içmek istiyor. Bu
konuda, Sayın Bakanımızın, halkın, toplumun ciddî anlamda duyduğu endişe ve
infiali giderecek açıklama yapmasını ve diğer illerde olduğu gibi... BAŞKAN - Teşekkür ederim. Tamam efendim...
Siz, 2,5 dakika fazla konuştunuz. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Mavi Akım
Projesi de Samsun'dan geçiyor... BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, rica ediyorum...
Bakın, azamî müsamahayı gösterdim; yani, bizi de zor duruma sokmayın. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkan,
teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Gündemdışı konuşmaya Sayın Bakan
cevap verecektir. Buyurun efendim. Süreniz 20 dakika. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ
ÇAKAN (Bartın) -.Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Samsun Milletvekilimiz
Musa Uzunkaya'nın gündemdışı konuşmasına cevap vermek üzere huzurlarınızdayım;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bugüne kadar
Enerji Bakanlığının ortaya koymuş olduğu, özellikle elektrik üretimiyle ilgili
bütün politikalarının doğru olduğunu; fakat, bu projelerin hayata geçirilmesinde
zaman zaman bazı aksaklıklara sebebiyet verenlerin, bugün içinde bulunduğumuz
enerji sıkıntısına cevap veremediklerini hep birlikte görüyoruz, izliyoruz. Ben, önce, Sayın Musa Uzunkaya'ya çok
teşekkür ediyorum bana açıklama fırsatı verdiği için. Bugün ülkemizde 28 000 megavat kurulu
gücümüz var, 128 milyar kilovat/saat enerji tüketiyoruz. Yaşadığımız son
ekonomik kriz nedeniyle enerji tüketiminde yüzde 8 azalma olduğu halde, bugün,
enerji arzında zorlanıyoruz. İşte, Enerji Bakanlığının, benden önceki bakanımın
ve ondan önceki bakanların yapmış olduğu projeler teker teker yürürlüğe
girseydi, bugün, bu sıkıntı çekilmezdi. Çekilen bu sıkıntıyı nasıl gideriyoruz;
evet, çekilen bu sıkıntıyı özellikle termik santrallarımızda dünya
ortalamasının üzerine çıkarak gideriyoruz. Dünya ortalaması, termik
santrallarda yüzde 70'tir. Biz, termik santrallarımızı yüzde 84 kapasite
kullanım faktörüyle çalıştırarak gidermeye çalışıyoruz. Musa Bey, son olarak, Mavi Akımla ilgili
bir şeye değinecekti; ancak, herhalde mikrofon kapandı. Eğer, bugün, İran'dan
aldığımız doğalgaz, Mavi Akımdan alacağımız doğalgaz olmasaydı -sizler bu
konuyu yakından izliyorsunuz; ama, ben, bizi izleyen vatandaşlarımıza da
seslenmek istiyorum- Türkiye'de en az dört veya beş saat enerji kısıtlamasına
gidilecekti. Benim mesleğim bu. Ben elektrik mühendisiyim. Mavi Akımdan
alınacak gaz, İran doğalgazı 5,1 milyar metreküp. Gebze, Adapazarı ve İzmir
doğalgaz santralları bu sene devreye girecek. 3 850 megavat olan bu santrallar
devreye girmese, 5,1 milyar metreküp doğalgaz olmasa, Türkiye enerjisiz kalma
durumuyla karşı karşıya kalırdı. İşte, o Mavi Akım Projesine imza atanlara,
İran doğalgazıyla ilgili imza atanlara, huzurlarınızda, hepinizin adına,
vatandaşlarım adına, bırakın milletvekilliğini, bakanlığı, bir Türk vatandaşı
olarak teşekkürlerimi, şükranlarımı, saygılarımı sunuyorum. Değerli arkadaşlarım, enerjiyle ilgili
konu açılmışken, özellikle 2002 yılında 5 987 megavat devreye girecek, 2003
yılında 1 055 megavat devreye girecek, 2004 yılında 3 803 megavat devreye
girecek, 2005 yılında 2 001 megavat devreye girecek, 2006 yılında 817 megavat
devreye girecek. Her zaman, her yerde ve her ortamda söylüyorum, eğer bugünden
tedbir almazsak, 817 megavat devreye girecek 2006 yılında bugünden daha fazla sıkıntı
çekme durumundayız. İşte bu nedenle, Enerji Piyasası Kurulu oluştu, 4646 sayılı
Kanun ve 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu çerçevesi içerisinde, Enerji
Bakanlığından, bu işler alınıp, Kurula verildi. Kuruldan lisans almak suretiyle
serbest piyasada rekabete dayalı üretime başlayacak olan yatırımcılar
üretimlerini yapacaklar. Yine, Samsun'a yapmış olduğum seyahatte,
Ticaret Odasının düzenlediği toplantıya katıldım. Sayın milletvekillerimiz de
oradaydı. Orada mümkün olduğu kadar açıklamaya çalıştım; ama, detaylı
açıklamayı zaman sınırlı olduğu için yapamamıştım. Burada bu santralla ilgili
biraz daha detaylı bilgi arz etmek istiyorum: 16.3.1998 tarih ve 98/10826 sayılı
Bakanlar Kurulu kararıyla, TEAŞ tarafından tespit edilecek yerlere mobil
santralların kiralanması ve hizmet alımı yoluyla işletilmesi yetkisi TEAŞ'a
verilmiştir. Bu kapsamda, 100 megavat gücünde, Batman, Bartın, Cide, Finike,
Fethiye, Dalaman ve 130 megavat gücünde Kırıkkale mobil santralları için
ihaleye çıkılmıştır. Mülkiyeti özel sektöre ait olan bu santralların
kiralanarak, hizmet alımı yoluyla işletilmesinden amaç, kamu yatırımlarının
finansman teminindeki güçlükler göz önünde bulundurularak acil enerji
ihtiyacının en kısa süre içerisinde karşılanmasıdır. Santrallar beş yıllığına kiralanmış olup,
sözleşme süresi sonunda ihtiyaç gerekçelerinin ortadan kalkması halinde
üretimlerine son verilmesi veya Elektrik Etüt İdaresi Anonim Şirketliğinin
talebi halinde, ihtiyaç duyulan bir başka bölgeye kaydırılması hükmü, şartname
ve sözleşmelerinde yer almaktadır. Santrallar, mobil tanımlamasına uygun
olarak, her biri 17,5 megavat kurulu güce sahip dizel jeneratör gruplarından
oluşmaktadır. Bu nedenle, sözleşmelerinde belirtildiği gibi, ihtiyaç halinde
yer değiştirilmesi mümkündür. Daha önce Bartın ve Dalaman'a
konuşlandırılması planlandığı halde, çeşitli nedenlerle kararlaştırılan yerlere
tesis edilememiş ve yapılan teknik değerlendirme neticesinde, iki santralın
Samsun'da konuşlandırılması karar altına alınmıştır. Sayın Uzunkaya biraz önce değindi, dedi
ki: "Bartın seçim bölgesine de..." Evet, keşke Bartın'a
yaptırabilseydik. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Bakan, size
verelim bunu... ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ
ÇAKAN (Devamla) - Müsaade eder misiniz... Biliyorsunuz, liman içerisinde,
denizaltıyla ilgili iki tane mağara var. Bartın Valiliğinin, santralın limanla
ilgili sakıncaları olacağı için, santralın buradan başka yere kaydırılması
cihetine gidilmiştir. Onu da antrparantez arz etmek isteyim. Söz konusu teknik değerlendirmede, sistem
yüklerinin yoğunluğu, enerji talebi, iletim sisteminin uygunluğu, fiziksel
konuşlandırma ve enterkonnekte sisteme bağlantı kolaylığı gibi kriterler baz
alınmıştır. Mobil santral olarak tanımlanan santral,
dizel jeneratör grupları ile yardımcı teçhizattan oluşmaktadır. Dizel
motorların yeni teknolojileri gereği, verimliliği artırmak amacıyla yakıtın
yüksek ısıda yakılmasına bağlı olarak, egzoz gazı, diğer teknolojilere göre
daha temizdir. Motorların bu özelliğinden dolayı, birçok Avrupa ülkesinde de,
Santrallar, genelde ilave bacagazı arıtma tesisi kurulmadan çalıştırılmaktadır.
Türkiye'de, mevcut yasalara göre, gücü 150
megavat ve üzerinde olan santrallar için ÇED raporu alınması zorunludur.
Kurulacak santralların her biri toplam 100 megavat gücünde olmasına rağmen,
çevre ve insan sağlığının korunması yönünde gerekli hassasiyet gösterilmiş ve
santralın Türk çevre mevzuatına uygun olarak kurulması ve işletilmesi, bacagazı
arıtma tesislerinin desox-denox santralla birlikte devreye alınması hususu şarta
bağlanmıştır. Firmalarla imzalanan sözleşmeye göre, bacagazı arıtma tesisleri
santralla birlikte tamamlanmayan veya işletme safhasında arıtma tesisi
çalıştırılmayan santral, kesinlikle devreye alınmayacak ve bu kapsamda,
üretilmeyen enerjiden dolayı firmaya ağır para cezaları uygulanacaktır. Kurulacak arıtma tesisinde, denox için
katalizör filtre ve desox için sulandırılmış toz kireçtaşının egzozgazı üzerine
püskürtülmesi metodu kullanılmaktadır. Bu şekilde, kimyasal reaksiyonla,
bacagazı içerisindeki zararlı maddeler çökertilmekte ve atık olarak sadece
alçıtaşı üretilmektedir. Üretilen alçıtaşı, çimento, alçıpan, kartonpiyer
vesaire gibi sektörlerde hammadde olarak kullanılmakta ve ekonomik değer
taşımaktadır. Bu nedenle, katı atık olarak atılması kesinlikle söz konusu
değildir. Çevrimden geri kalan su, tekrar kapalı devre olarak aynı sistemde
kullanılmaktadır. Herhangi bir tehlikeli kimyasal madde, filtre sisteminde
kesinlikle kullanılmamaktadır. Bacagazının dışında, santral, tamamen kapalı
devre çalışmaktadır. Santralın soğutulması, hava fanları ve kapalı devre
radyatör sistemi vasıtasıyla yapılacağından, herhangi bir su kaynağına -biraz
önce değindiniz- akarsu, göl, deniz, sıcak su veya bir başka yere kimyasal atık
verilmesi kesinlikle mümkün değildir. Santralda kullanılan 6 numara fuel-oil,
ithal doğalgaza alternatif, rafinerilerimizin tabiî ürünüdür ve ülke içerisinde
başka türlü değerlendirilmeyen ucuz bir yakıttır; kömür gibi, herhangi bir katı
atık ve kül çıktısı yoktur. Kimyasal yapısı gereği ortaya çıkan kirletici
etkileri de, yukarıda anlatılan denox ve desox arıtma tesisleriyle sorunsuz
olarak giderilmektedir. Santralda kullanılan yakıt ve yağ, tamamen kapalı
sistemlerde, separatörlerle temizlenmekte olup, separatör atıkları da atık
arıtma sistemleriyle tekrar geri kazandırılmaktadır. Santralın gürültü seviyesinin en aza
indirilmesi için, hava emişleri ve egzozlarda kullanılmak üzere, şehir tipi
susturucular planlanmıştır. Soğutma fanları, düşük devirli ve olabildiğince
sessiz seçilerek, ses yalıtımları yapılmıştır. Dizel grupların olduğu ünitede,
maksimum ses izolasyonu sağlayan kaplamalar kullanılacaktır. Bu santrallar, uluslararası teknik
standartlara uygun olarak, yurtdışından sağlanan devlet ihracat kredili
kurulmakta olup, söz konusu bu kuruluşlar, kredi vermeden önce, tesisin çevreye
zarar verip vermediğini araştırmakta ve buna göre kredi onayı vermektedirler.
Bu konu, çevre açısından ayrı bir güvence teşkil etmektedir. Bütün bu sayılan hususların yanında, söz
konusu tesisler, Türk çevre mevzuatında tanımlanan yaptırımların uygulanması
konusunda, mevzuatta adı geçen denetim mercilerinin denetimine açıktır. Yüce Heyetinize saygıyla arz ediyorum.
Teşekkür ederim. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır. Sayın milletvekilleri, bu arada, Devlet
Bakanı Sayın Safder Gaydalı, gönderdiği bir pusulayla, Maliye Bakanı Sümer Oral
tarafından cevaplandırılması istenilen ve bugünkü gündemin 10 uncu, 20 nci, 79
uncu, 130 uncu ve 168 inci sıralarında bulunan sözlü soruları birlikte
cevaplandıracağını bildirdiği için, sözlü soruların cevaplandırılması sırasında
bu isteği yerine getirilecektir efendim. Okunacak konular uzun olduğu için, Divan
Üyesi arkadaşımızın oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Efendim, Meclis araştırması önergesi
vardır; okutuyorum. B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Ordu
Milletvekili Eyüp Fatsa ve 20 arkadaşının, Ordu İlinin ekonomik, sosyal,
kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/256) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ordu İlinin ekonomik, sosyal ve kültürel
problemlerini araştırmak, öncelikleri tespit etmek ve bu konuda hükümete
gerekli bilgileri sağlamak amacıyla, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
Genel Gerekçe: Ordu İli, Karadeniz Bölgesinin en fazla
nüfus yoğunluğuna sahip ikinci ilidir. Türkiye genelinde nüfus bakımından 19
uncu, ekonomik ve sosyal gelişmişlik açısından ise 56 ncı sırada bulunmaktadır.
Bu bile başka hiçbir şey söylemeden durumun vahametini ortaya koymaktadır. Son yıllarda ülkemizde yaşanan
enflasyonist baskılar yatırımı iyice azaltmış, işsizlik ve ekonomik sıkıntılar
hat safhaya ulaşmıştır. Millî gelirden hak ettiği payı alamayan illerin başında
gelen Ordu İlimiz de bu kötü sonucun faturasını ağır bir şekilde ödemektedir. 1998 yılı itibariyle, Türkiye'de kişi
başına millî hâsıla 3 200 dolar iken, Ordu İlimizde 1 460 dolar idi. İlimizin
bu dönemdeki büyüme hızı ise eksi 5 dolaylarında gerçekleşti. Yaşanan ekonomik
krizler ve mevcut hükümetin uygulamaları ile kişi başına millî gelir Ordu
İlinde 1 000 doların da altına düştüğü ilimizdeki sanayi ve ticaret
kuruluşlarının araştırmalarından anlaşılmaktadır. Ordu İlinin göç oranı her geçen gün bir
kat daha artmaktadır. 1998 verilerine göre (DİE) yüzde 53,76 seviyelerine
ulaşmıştır. Buna mukabil, kentleşme oranı yüzde 40-50 seviyelerine ulaşmıştır.
Bu oran Karadeniz Bölgesindeki 3 üncü büyük kentleşme oranıdır. Nüfusunun yüzde 80'i okur-yazar olan
ilimizde, üniversite mezunlarının oranı yüzde 3 seviyelerindedir. Ancak,
ilimizde istihdam alanı bulunmadığından, eğitilmiş insan gücü ya atıl durumda
kalmakta ya da beyin göçü ile karşı karşıya kalmak zorundadır. Yıllardır bütün hükümetler tarafından dile
getirilen yayla turizmi konusu bir türlü icraata geçirilememiştir. Genelde tüm
Karadeniz Bölgesi, ama, özelde Ordu İli bu hususta büyük bir potansiyeldir. Kamu yatırım harcamaları açısından 56 ncı
sırada bulunan ilimizin mevcut iktisadî sorunlarını ve buna bağlı olarak sosyal
ve kültürel sorunlarının araştırılması, çözüm yollarının tespiti ve Ordu İlinin
zorlukları aşabilmesi için hızlı bir şekilde gelir ve istihdam yaratıcı
yatırımlara yönelmesi gerekmektedir. Diğer taraftan, eğitim ve kültür açısından
zaruret haline gelen Ordu üniversitesinin de bir an evvel kurulması
gerekmektedir. Orduluların, sahil yolu problemi, Ordu havaalanı problemi
vardır. Bunların hepsinden önemlisi, sosyal barışın sağlanmasına ihtiyaç
vardır. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge, gündeme yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırasında yapılacaktır. Diğer araştırma önergesini okutuyorum: 2. -
Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 21 arkadaşının, yerel basının
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/257) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Özverili ve sınırlı imkânlarla hizmet
veren yerel görsel ve yazılı basınımızın içinde bulunduğu sıkıntılar gün
geçtikçe artmaktadır. Yerel basının içinde bulunduğu bu sıkıntıların çözümüne
katkıda bulunmak ve yerel basının ayakta kalma mücadelesine destek olmak
amacıyla, sorunun Türkiye Büyük Millet Meclisince araştırılmasında yarar
görülmektedir. Konuya dair gerekçe ekte sunulmuştur. Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılması
için gereğini saygılarımızla arz ederiz.
Gerekçe: Özgür ve bağımsız basının, demokrasinin
vazgeçilmez önkoşulu olduğu bilinen bir gerçektir. Gerek demokrasinin gerekse basının ilk
basamağı, doğrudan halkla ilgili olan yerel basındır. Demokrasilerde yerel basın ve yerel
birimler büyük önem taşır; çünkü, yerel basın, sürekli, vatandaşla temas
halindedir. Yerel basın sayesinde o yöre halkı, kendisini yönetenlerin
başarılarını, başarısızlıklarını, doğrularını ya da yanlışlıklarını öğrenirler.
Yerel basının, bağımsız olarak, bütün bu
gerçekleri olduğu gibi o yöre halkına duyurdukları takdirde demokrasiye
katkıları olacaktır. Demokrasinin güçlenmesinin en önemli
garantisi, yerel basının güçlü olmasıdır; ama, ne yazık ki, Türkiyemizde yerel
basının güçlü olduğunu, işlevlerini tam olarak yerine getirdiğini söylemek
mümkün değildir. Anadolu'nun en uzak köşelerinde, güçlükler
içinde, özveriyle hizmet vermeye çalışan yerel, yazılı ve görsel basımızın pek
çok sorunu vardır. Yerel basınımız, devlet desteğinin
olmayışı ve imkânsızlıklar nedeniyle, çağdaş bir basın anlayışına
kavuşamamıştır. Ekonomik ve teknik anlamda sorunlarını çözemediği için de,
bugün yok olmakla karşı karşıyadır. Her kapanan gazetenin, halkın bilgi alma
kaynağının azalması ve işsizler ordusuna yenilerin eklenmesi olduğu bir
gerçektir. Yerel basın, yeterli ekonomik güce sahip
olamadığı için, yeterli eleman çalıştıramadığı gibi, çalıştırdığı elemanlara da
tatmin edici ücret verememektedir. Bu da, habere ulaşamama sorununu ortaya
çıkarmaktadır. Bütün bu güçlüklere rağmen, yerel basın,
kendi imkânlarıyla ayakta durmaya çalışmaktadır; ancak, destek ve himayeye
ihtiyaç vardır. Bu da, Anayasanın eşitlik ilkesi gereğidir. Yukarıda anlatılan gerçekler ışığında bir
kamu hizmeti gören yerel basınımızın içinde bulundukları sıkıntıları tespit
etmek ve hükümete çözüm önerileri sunmak için, Türkiye Büyük Millet Meclisine
önemli bir görev düşmektedir. Yerel basınımızın sorunlarının, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde ele alınıp incelenmesi, kendi kaderine terk edilmiş
durumda olan yerel basının sorunlarının çözümüne katkı sağlayacağı gibi, bu
sektöre, aynı zamanda moral verecektir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, yerel
basınımızın sorunlarını gündemine alması ve Meclis araştırması açılması son
derece yararlı olacaktır. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemdeki yerini alacak ve Meclis
araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde
yapılacaktır. Sözlü soru önergesinin geri alınmasına
dair bir önerge vardır; okutuyorum: C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. - Bursa
Milletvekili Faruk Çelik’in (6/1266) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına
ilişkin önergesi (4/453) 12.2.2002 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Gündemin "Sözlü Sorular"
kısmının 245 inci sırasında yer alan (6/1266) esas numaralı sözlü soru önergemi
geri alıyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. Faruk Çelik Bursa BAŞKAN - Sözlü soru
önergesi geri verilmiştir. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının tezkereleri vardır; ayrı ayrı okutup oylarınıza
sunacağım. 2. - Çevre Komisyonu Başkanı Cemal Özbilen ve Başkanvekili
Sedat Çevik’in, Brüksel’de yapılacak olan Avrupa Kıtası Global Habitat
Parlamenterleri 17 nci Başkanlık Toplantısına vaki resmî davete icabet
etmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/984) 12.2.2002 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Avrupa Kıtası Global Habitat
Parlamenterleri Bölgesel Konsey Başkanı Peter Götz tarafından gönderilen
yazıda, 19 Şubat 2002 tarihinde Belçika'nın başkenti Brüksel'de yapılacak olan
"Avrupa Kıtası Global Habitat Parlamenterleri 17 nci Başkanlık Toplantısına"
Kırklareli Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Başkanı Cemal Özbilen ve Ankara
Milletvekili TBMM Çevre Komisyonu Başkan Yardımcısı Sedat Çevik ismen davet
edilmektedir. Söz konusu davete icabet edilmesi hususu
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620
sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi okutuyorum
efendim. 3. - Atina’da düzenlenecek olan Üçüncü Avrupa Akdeniz
Parlamento Başkanları Konferansına vaki resmî davete TBMM Başkanvekili Ali
Ilıksoy’un icabet etmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/985) 12 Şubat 2002 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Ömer İzgi, 15-18 Şubat 2002 tarihleri arasında Atina'da
düzenlenecek olan "Üçüncü Avrupa Akdeniz Parlamento Başkanları
Konferansına" Yunanistan Parlamento Başkanı tarafından davet edilmiştir. Söz konusu konferansa
Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen TBMM Başkanvekili Ali Ilıksoy'un
katılması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel
Kurulun tasviplerine sunulur.
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 4. - Madrid’te yapılacak AB Üye ve Aday Ülkeler
Parlamentolarının Adalet ve İçişleri Komisyon Başkanları Konferansına vaki
resmî davete Adalet Komisyonu Başkanı Emin Karaa ve İçişleri Komisyonu Başkanı
Mehmet Pak’ın, icabet etmelerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/986) 12 Şubat 2002 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna AB Üye ve Aday Ülkeler Parlamentolarının
Adalet ve İçişleri Komisyon Başkanları Konferansı 25-26 Şubat 2002 tarihleri
arasında Madrid'de yapılacaktır. Anılan konferansa İspanya Senatosu İçişleri ve
Adalet Komisyonu Başkanları tarafından TBMM Adalet Komisyonu Başkanı Kütahya
Milletvekili Emin Karaa ve İçişleri Komisyonu Başkanı İstanbul Milletvekili
Mehmet Pak ismen davet edilmişlerdir. Söz konusu davete icabet edilmesi hususu,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620
sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.
BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; önce okutacağım, sonra işleme alacağım. V. - ÖNERİLER A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1. - TBMM Genel Kurulunun 19.2.2002 Salı ve 20.2.2002
Çarşamba günlerindeki çalışmalarının yapılmamasına ilişkin Danışma Kurulu
önerisi No: 102 Tarih:
13.2.2002 Danışma Kurulu Önerisi Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 19.2.2002 Salı ve 20.2.2002 Çarşamba günlerindeki çalışmalarının
yapılmamasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun
görülmüştür.
BAŞKAN - Sayın Köse, burada söz
istemişsiniz. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Evet, söz
istiyorum. BAŞKAN - Yani, Danışma Kurulu önerisi
üzerinde lehte söz istiyorum diyorsunuz; buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar) Süreniz 10 dakika. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Teşekkür ederim
Sayın Başkanım. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
Danışma Kurulu önerisinin lehinde söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Genel Kurula iki önerimiz var. Bunlardan
bir tanesi, Bayındırlık ve İskân eski
Bakanımız Sayın Koray Aydın hakkındaki soruşturma raporu. Bu, değerli milletvekili
arkadaşlarımıza intikal etmiştir. İçtüzüğümüzün 112 nci maddesi ve yeni
düzenlemiş olduğumuz Anayasamızın 100 üncü maddesi gereğince, soruşturma
raporunun milletvekillerine intikalinden sonra, Anayasamıza göre 10 gün
içerisinde, İçtüzüğümüze göre de bir hafta içerisinde görüşülmesi
gerekmektedir. Rapor, dünkü tarih itibariyle intikal etmiştir milletvekili
arkadaşlarımıza. O itibarla, araya Kurban Bayramı tatili gireceği için, bu süre
dolacaktır. Bu süre içerisinde milletvekili arkadaşlarımızın Mecliste olmaması
ihtimali çok fazladır. Biz, daha henüz Meclise ara vermediğimiz için,
çalışmalar sürdüğü için, bu soruşturma önergesiyle ilgili yapılan komisyon
çalışmaları sonunda değerli milletvekillerine intikal eden soruşturma raporunun
yarınki tarih itibariyle; yani, perşembe günü görüşülmesini arzu ettiğimiz
için, bunun müspet olarak değerlendirilmesini değerli milletvekillerimizden
istirham ediyorum. BAŞKAN - Şimdi, Sayın Köse, bu Meclisin
tatile girmesiyle ilgili Danışma Kurulu önerisi üzerinde konuşuyorsunuz... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Evet, iki önerimiz
var efendim. BAŞKAN - Hayır; ama, öteki grup önerisi.
Burada, Danışma Kurulunun oybirliğiyle aldığı bir öneri var. Sizin bana
gönderdiğiniz pusulada da "Danışma Kurulu önerisi üzerinde söz istiyorum"
diyorsunuz. sizin anlattığınız,
Bayındırlık ve İskân eski Bakanı hakkındaki Meclis Soruşturma Komisyonu
raporunun yarın görüşülmesi konusundaki grup önerisiyle ilgili. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Evet... BAŞKAN - Ama... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bunun üzerinde de
lehine düşüncemi ifade ediyorum; yani, ara vermemizin gerekçesini ifade
ediyorum. BAŞKAN - Ara vermenin gerekçesini
açıklıyorsanız başka; yani, itiraz ediyorlar da onun için... Özür dilerim, konuşmanızı kestim... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Değerli Başkan, ne
için söz aldığımı, sözüme başlarken ifade ettim. İki öneri getirdiğimizi; bir
önerimizde, Meclisimizin ara vermesiyle ilgili, ikincisinde de, soruşturma
raporunun görüşülmesiyle ilgili düşüncelerimi ifade etmek için huzurunuzda
olduğumu ifade ettim. Dolayısıyla, ikinci öneride de, yine, grup önerisi
lehinde de aynı şekilde söz istiyorum; madem ki hatırlattınız şimdiden, onu da
ifade ediyorum. Neden, bu iki gün Meclisimize ara vermeyi
düşündüğümüzü de ifade ediyorum; çünkü, önümüzdeki Kurban Bayramı cuma gününe
tesadüf etmektedir ve bir gün önce arifedir; zaten, öğleden sonra resmî
tatildir. O itibarla, salı ve çarşamba günü iki gün çalışmamız gerekiyor. Yüce
Meclisin takdirine sunuyoruz. Eğer, tüm gruplarımız, milletvekillerimiz iştirak
eder, önerimizi kabul ederlerse, bu öneriyi kabul ederlerse, Yüce Meclisimiz,
Kurban Bayramından önceki iki gün de ara vermiş olacaktır ve dolayısıyla,
milletvekillerimiz, beş ya da altı günlük bir süre kazanmış olacaklardır. Malumunuz, bayramlar, daha çok,
milletvekillerimizin seçmenleriyle, hemşerileriyle bir araya geldiği ve
özellikle, tabiî, milletimizin benimsemiş olduğu, özellikle üzerinde durduğu
çok önemli tatillerdir. İki dinî bayramımız vardır; tabiî, millî bayramlarımız
da vardır; ama, Türk insanı, daha çok bu bayramlarımızda, kendi seçmeniyle
beraber olmayı arzu eden milletvekillerinin de olmasını arzu etmektedir. Biz
de, bu düşünceden hareketle, perşembe gününden önceki iki gün de Meclisimizin
ara vermesini ve bu yoğun çalışmalardan sonra, bayramdan sonra, inşallah,
gündemimizdeki diğer konuların görüşülmesine devam edilmesini arzu etmekteyiz. İzin verirseniz, grup önerisi üzerinde de,
ikinci defa... BAŞKAN - Hayır, ama, o okunmadı da ondan
söyledim. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Hayır... Hayır...
Ondan sonraki görüşmelerimde de ifade edeceğim. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Tabiî efendim. Peki, teşekkür ederim Sayın Köse. Şimdi, Sayın Nihat Gökbulut da söz
istemiş. Sizin isteğiniz de şöyle: "Danışma
Kurulu grup önerisi üzerinde lehte söz istiyorum." Danışma Kurulu grup önerisi diye bir
kavram yok. NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Grup önerisi
hakkında. BAŞKAN - Grup önerisi derseniz olur; yani,
bu, Danışma Kurulu kararı da o bakımdan. Başka söz isteyen?.. Yok. Danışma Kurulu kararını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Efendim, Demokratik Sol Parti, Milliyetçi
Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu maddesine
göre verilmiş müşterek bir önerileri vardır; önce okutacağım, sonra işleme
alacağım: B) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ 1. -
Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında kurulan (9/4) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 12.2.2002 tarihinde dağıtılan 819
sıra sayılı raporunun gündemin "Meclis Soruşturması Raporları"
kısmına alınmasına, rapor üzerindeki görüşmelerin Genel Kurulun 14.2.2002
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket
Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının müşterek önerisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulunun 13 Şubat 2002 Çarşamba
günü yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği
sağlanamadığından, gruplarımızın ekteki müşterek önerisinin Genel Kurulun
onayına sunulmasını arz ve teklif
ederiz. Saygılarımızla.
Öneri: Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın
hakkında kurulan (9/4) esas numaralı
Meclis Soruşturması Komisyonunun 12.2.2002 tarihinde dağıtılan 819 sıra sayılı
raporunun, gündemin "Meclis Soruşturması Raporları" kısmına alınması
ve rapor üzerindeki görüşmelerin, Genel Kurulun 14.2.2002 Perşembe günkü
birleşiminde yapılması ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir. BAŞKAN - Efendim, bu öneri üzerinde Sayın
Ertuğrul Yalçınbayır söz istedi. ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın Başkan, rapor üzerinde de söz
istiyorum. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, rapor
üzerinde söz istiyorum. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın
Başkan, ben de söz istiyorum. VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan, ben
de rapor üzerinde söz istiyorum. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
rapor üzerinde söz istiyorum. BAŞKAN - Önce kabul olsun, ondan sonra
efendim; daha, öneriyi oylamadık; yani, onun görüşüleceğine dair bir karar
almadık. Sayın Ertuğrul Yalçınbayır ve Sayın Veysel
Candan önerinin aleyhinde söz istemişlerdir. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Lehinde söz
istiyorum Sayın Başkan. NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın Başkan,
ben de lehinde söz istiyorum. BAŞKAN - Peki efendim. O halde, önce bir aleyhte, bir lehte,
sonra bir aleyhte bir lehte söz vereceğim. Şimdi, önerinin aleyhinde, Sayın
Yalçınbayır'a söz veriyorum. Buyurun Sayın Yalçınbayır. (AK Parti
sıralarından alkışlar) ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; grup önerisinin aleyhinde söz almış
bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Bilindiği gibi, 3 Ekim 2001 tarihli
anayasa değişikliğiyle, Anayasanın 100 üncü maddesi dahi değişikliğe
uğramıştır. Bu değişiklikle, soruşturma hususunda yeni bir yöntem
geliştirilmiştir ve anayasa değişikliğine paralel olarak İçtüzük değişikliği
henüz gerçekleştirilememiştir. Anayasaya baktığımızda, soruşturma açılması
isteminden sonra, bu istem, en geç bir ay içinde görüşülüp gizli oyla karara
bağlanıyor ve komisyon iki ay içinde raporunu Meclise sunuyor, bitirememe
halinde iki aylık yeni ve kesin süre veriliyor ve bu süre içinde raporun
Türkiye Büyük Millet Meclisine teslimi zorunluluğu getiriliyor ve yine, burada
"rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde dağıtılır,
dağıtımından itibaren on gün içinde görüşülür ve gerek görüldüğü takdirde
ilgilinin Yüce Divana sevkine karar verilir" deniliyor. Anayasa, bu
suretle, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına tanınan takdir yetkilerini
sınırlandırmış oluyor. Geçen dönem dosyalar savaşı yaşandı. O
savaştan edinilen tecrübelerle takdir yetkileri sınırlandırılmak istendi ve bu
sınırlama getirildi. Bu sınırlamanın zarurî sonucu İçtüzükte de değişiklik
yapılmasıdır. İçtüzükte değişiklik yapılmasa dahi, Anayasa hükmünün doğrudan
doğruya uygulanacağı hal varsa -ki, var- onun uygulanması gerekir. Soruşturma önergesinin takip ettiği süreci
ben kısaca arz ediyorum: 6.11.2001 tarihli İstanbul Milletvekili Mehmet Ali
Şahin ve 55 arkadaşının, Bakanlığı döneminde usulsüzlük ve suiistimallere yol
açtığı ve göz yumduğu, gerekli tedbirleri almayarak görevini kötüye kullandığı
ve bu eylemlerinin, Türk Ceza Kanununun 228, 230, 240 ve 346 ncı maddesine
uyduğu iddiasıyla, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında önerge
verildi ve önerge, Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilerek soruşturma
komisyonu kuruldu. Komisyon, 11.12.2001 tarihi görev dağılımı yaptıktan sonra 3
Ocak 2002'ye kadar çalışmalarına ara verdi. Bir taraftan, bütçe çalışmaları ve
tatil nedeniyle, zarureten bu arayı verme durumunda kaldı. Komisyon, çalışmalarına fiilen 3 Ocak
tarihinde başladı, 7 Şubatta, otuzbeş günlük bir süre içerisinde çalışmasını
bitirdi. Bu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin en hızlı soruşturma komisyonudur.
Bütün soruşturma dosyalarına bakın, süreçlerine bakın, en hızlı komisyon olarak
tarihimize geçmiştir ve ben de, bu komisyonun bir üyesiyim. Şimdi, soruşturmanın sonuçlandırılması
sürecine geldik. Bu süreçte ne yapılması gerekir? Anayasadaki bununla ilgili
maddeyi söyledim. On gün içerisinde dağıtım... Soruşturma komisyonu raporuna
muhalefet şerhleri pazartesi günü verildi, salı günü rapor hepimizin önündeydi;
perşembe günü de Genel Kurula getirilmesi isteniyor. On gün içerisinde dağıttı
Sayın Başkan ve dağıtımından itibaren, on gün içerisinde de görüşme sürecini
başlattı. Ben, Başkanı, bu süreci işletenleri, hakları suiistimalle suçluyorum,
itham ediyorum. Mevcut İçtüzükte, rapor, üyelere
dağıtıldıktan yedi gün sonraki birleşimin gündemine alınır ve öncelikle
görüşülür. Buradaki yedi günlük süre, raporu alan kişilerin, raporu
incelemeleri, gerekli değerlendirmeleri yapabilmeleri içindir. Makul bir
sürenin tanınması, adil bir yargılama için, adil bir yargılanma için haktır ve
görevdir. Burada, takdir yetkisini, siz, kişilerin lehine kullanamazsınız. Siz,
takdir yetkisini, yani, bu süreyi, kamunun yararını, kamunun hukukunu gözetmek
suretiyle ve buradaki üye milletvekillerinin, raporu inceleme hakkına sahip
milletvekillerinin makul bir zaman içerisinde onları değerlendirme hakkına
fırsat vermek suretiyle tanıyabilirsiniz. İki günlük süre... Neyi, nereden,
kimden kaçırıyorsunuz?! Bu süreç, bu şekil, Türkiye Büyük Millet Meclisinin
yolsuzlukların üzerine gitmesiyle ilgili iradesine şüphe düşürmüştür. (AK Parti
sıralarından alkışlar) Bundan, mutlak suretle vazgeçmek gerekir. Ben, dosyanın esasına girmiyorum. İşlem
dosyasıyla ilgili konuşmuyorum. Bir şekli, bir teamülü söylemek istiyorum.
Şekil, aslında, esastan da pek ayrılmaz. Bu şekilde hareket ederseniz, kamu
vicdanını yaralarsınız. Yolsuzluklarla mücadele konusunda, kamuya herhangi bir
mesaj veremezsiniz. Bu süre içinde milletvekilleri ne yapacak;
binlerce sayfadan, klasörlerden oluşan raporları, onların eklerini inceleyecek
ve yine, 15 adet bant kaydını inceleme hakkına sahip olacak. Bunlardan bazı
milletvekilleri, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına başvurdular
ve dediler ki: Rapor dün dağıtıldı. İçtüzüğün 112 nci maddesi, rapor, üyelere
dağıtıldıktan yedi gün sonraki birleşimin gündemine alınır. Raporla ilgili
Genel Kuruldaki oylamada, milletvekillerine ilgili raporu ve eklerini inceleyebilmek
için yedi günlük bir fırsat verilmesi istenmiştir. İktidar partileri, bugün,
Danışma Kurulunu toplantıya çağırarak, koalisyon adabına uyarak, raporun, Genel
Kurulda yarın görüşülmesini istemişlerdir. 470 sayfalık raporu ve eklerini
henüz inceleme fırsatını bulamadık. Öğrendiğimiz kadarıyla, rapora ek 15 adet
görüntülü kaset vardır. Bu kasetleri izlemek istiyoruz; diğer delilleri
incelemek istiyoruz. Bizim, adil bir karar verebilmemiz için, bunları
incelememiz lazım. (MHP sıralarından gürültüler) Adil bir yargılama yapmamız
lazım. (MHP sıralarından gürültüler) SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Sen ne
konuşuyorsun; hâkim misin?!. ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Sayın
Aydın'la ilgili değildir bu hadise. (MHP sıralarından gürültüler) YALÇIN KAYA (İçel) - Doğru konuş, doğru!.. ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Lütfen...
Laf atmayın!.. Siz, yolsuzlukların üzerine bu anlayışla
mı gideceksiniz?! (MHP sıralarından gürültüler) SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Sen de orada
hâkimlik yapma! YALÇIN KAYA (İçel) - Doğru konuş!
Terbiyesizlik yapma! ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Sayın
Aydın'la ilgili değil bu söylediklerim; bu, Meclisin mehabetiyle ilgili bir
hadise. (MHP sıralarından gürültüler) YALÇIN KAYA (İçel) - Terbiyesiz!.. ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - İstediğiniz
kadar bağırın; bu tutum ve davranışlarınız, sizi kamuoyun önünde mahkûm ediyor. SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Seni mahkûm eder,
seni... YALÇIN KAYA (İçel) - Dürüst olun, namuslu
olun, ahlaklı olun!.. ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Ben,
size, bütün milletvekillerine, onların hukukunu, onların nüfuzunu koruma adına
inceleme fırsatını verin... Sayın Aydın'ın boğazından bir şey geçtiğine ben
inanmıyorum. (MHP sıralarından gürültüler) YALÇIN KAYA (İçel) - Terbiyeli konuş,
ahlaksız! Namuslu ol!.. SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Sen, ne
konuşuyorsun?! BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen
müdahale etmeyin. (MHP sıralarından gürültüler) Efendim, müdahale etmeyin... Rica
ediyorum... ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Ben,
takdir yetkilerinin nasıl kullanıldığını, mevzuata uygun olarak nasıl... YALÇIN KAYA (İçel) - Hâkim misin, savcı
mısın sen?! SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Hâkim misin sen?! BAŞKAN - Sayın Hatip, bir dakika efendim. Sayın milletvekilleri, eğer, bu şekilde
devam ederseniz birleşime ara vereceğim. ALİ GEBEŞ (Konya) - Kürsü adabına uygun
konuşsun... BAŞKAN - Efendim, milletvekili kendi
düşüncesini söyler, siz de çıkarsınız, karşılığını verirsiniz. ALİ GEBEŞ (Konya) - Sayın Başkan, adaba
uygun konuşsun o zaman. BAŞKAN - Bakın, rica ediyorum, böyle bir
şey yok, böyle bir usul yok. SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Hangi maddeye
göre... YALÇIN KAYA (İçel) - Yarın hangi partiye
geçeceksin? ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - Ona da
cevap veririm... Ben hiç değişmedim... BAŞKAN - Bakın, rica ediyorum... Lütfen...
Susacak mısınız, susmayacak mısınız? ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Devamla) - ...
değişen, partilerin kendileridir... Millete söz verdiler... (MHP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN - Sayın Yalçınbayır, bir dakika...
Sayın Yalçınbayır, lütfen, siz, durur musunuz. Sayın milletvekilleri, burası Türkiye
Büyük Millet Meclisidir. Burada her milletvekili özgürdür, düşüncesini
söyler... (MHP sıralarından gürültüler) Bir dakika efendim... Ben, size söz hakkı
verdim mi?! Lütfen... Susar mısınız...Susar mısınız diyorum... Eğer... CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Bağırma ulan! BAŞKAN - Kime "ulan" diyorsun...
Meclis Başkanına nasıl "ulan" diyorsun... Utanmıyor musunuz!.. SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Sen utan, sen ya! BAŞKAN - Yani "bağırma ulan"
demek ne demek! Meclis Başkanına "ulan" denilir mi?! Bu Meclis beni
seçti. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Niye
bağırıyorlar Sayın Başkan, anlayamıyoruz! BAŞKAN - Bakın, sayın milletvekilleri,
eğer, konuşmacıyı konuşturmazsanız, birleşime ara vereceğim. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Tamam, o konuşsun
da sen haddini bil! BAŞKAN - Ben haddimi senden öğrenecek
değilim. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Biz de senden
öğrenecek değiliz BAŞKAN - Ben, polislere dayak atacak
insan, milletvekili de değilim. Lütfen otur musun yerine. Ben, Meclisi
yönetiyorum, lütfen yerinize oturur musunuz. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sen had
bildiremezsin bize. BAŞKAN - Birleşime 5 dakika ara veriyorum,
kavga devam ederse de birleşimi kapatıyorum. Kapanma
Saati : 16.15 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati : 16.20 BAŞKAN : Başkanvekili
Kamer GENÇ KÂTİP ÜYELER : Levent
MISTIKOĞLU (Hatay), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
64 üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza
devam ediyoruz. Efendim, Birinci Oturumda, iktidar partisi
gruplarının verdiği öneri üzerinde Sayın Yalçınbayır konuşurken Mecliste bir
gürültü olmuştu, ara vermiştim. Yalnız, ben, gruplardan bir şey öğrenmek
istiyorum: Şimdi, bu getirilen öneri İçtüzüğümüze aykırı. Bakın, ben, kendi
düşüncelerimi söyleyeyim; gerekirse bir ara verelim, grup başkanvekilleriyle
konuşalım. Anayasanın 95 inci maddesinde der ki,
Türkiye Büyük Millet Meclisi, çalışmalarını İçtüzüğe göre yapar. Şimdi,
İçtüzüğümüz de diyor ki, soruşturma raporları yedi gün sonraki birleşimde nazara
alınır. Gerçi, biz, Anayasada, on gün içerisinde görüşülür diyoruz; ama, mevcut
İçtüzük de Anayasaya aykırı değil. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Uygun görürseniz, bir ara
verelim, grup başkanvekilleriyle... (MHP sıralarından "Hayır...
Hayır..." sesleri) Efendim "hayır... Hayır..."
değil; yani, bunu... Şimdi, değerli milletvekilleri, bir 10 dakika... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - İzin verir
misiniz... BAŞKAN - Sayın Köse... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Bir dakika... Ben
de usul hakkında söz istiyorum Sayın Başkan. Sizin öneriniz bir usul
meselesidir, usul hakkında söz istiyorum. BAŞKAN - Efendim, başlattım; ama, daha,
birinci konuşmacı, birinci konuşmayı... Ben, o sırada... Birinci konuşmacıya
yeniden söz vereceğim; çünkü, daha, Sayın Yalçınbayır konuşmasını bitirmedi.
Onun için, yeniden işe şey koyacağız; fakat, bana göre, bu öneri, İçtüzüğe
aykırı. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Siz, önerinizle,
İçtüzüğe aykırılık iddiasında bulunamazsınız. BAŞKAN - Hayır efendim, ben... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Bir dakika... İzin
verir misiniz... Meclis Başkanının Başkanlığında bu
toplantı yapılmıştır. Eğer, İçtüzüğe, Anayasaya bir aykırılık olsaydı, Meclis
Başkanı buna itiraz ederdi. Yanınızda bulunan kâtip üyeleriniz, yanınızda
bulunan memurlarınız dahi, o toplantıda herhangi bir itirazda bulunmamışlardır.
O itibarla, Anayasaya aykırılık yoktur, İçtüzüğe aykırılık yoktur. BAŞKAN - Şimdi, Sayın Köse... Şimdi,
yani... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Konuşmacının
sözünü tamamlamak üzere, lütfen, konuşmacıya söz veriniz. BAŞKAN - Hayır, veririm de, yani, biz,
burada, doğru olan şeyi yapalım. Geçmişte de, herhangi bir konuda tereddüt
edildiği zaman, 10 dakika ara verilirdi, grup başkanvekilleriyle konuşulurdu. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Ara vermek için
herhangi bir sebep yok. BAŞKAN - Efendim, Anayasanın 95 inci
maddesinde deniliyor ki: "Meclis, İçtüzüğüne göre çalışır." İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sizin şahsınıza
ait o düşünce. BAŞKAN - Anayasaya aykırı canım! İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Anayasanın 100
üncü maddesinde yok. BAŞKAN - Şimdi, Sayın Köse, bakın, biz,
yeni bir uygulama yapıyoruz; yani, yeni uygulama... İçtüzüğü değiştirmemişiz.
İçtüzükte deniliyor ki: "Soruşturma raporları dağıtıldıktan sonra yedinci
günde görüşülür." Şimdi, Anayasada da deniliyor ki: "On gün içinde
görüşülür." Şimdi, İçtüzük yedinci... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Anayasa mı üstün,
İçtüzük mü Sayın Başkan? BAŞKAN - Efendim, ikisi birbirine aykırı
değil. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Olur mu efendim?!.
Siz Anayasayı yeni değiştirmişsiniz ve 100 üncü maddede, on gün içerisinde
görüşülmesine karar vermiş bu Meclis. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
grup başkanvekilleriyle istişare ihtiyacını Başkanlık hissediyor. Onun için, o
konuda, benim veya bir başka grup başkanvekilinin karar verme hak ve yetkisi
yoktur. Siz, buna ihtiyaç duyuyorsanız, ara verirsiniz münasip bir süre, davet
edersiniz, gelen katılır efendim. BAŞKAN - Evet, bir 10 dakika ara verelim. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Böyle bir usul yok
efendim... Böyle bir usul yok... BAŞKAN - Sayın Köse, bütün grup
başkanvekilleri gelsin. Bakın, biz, burada bir uygulama yapıyoruz. Önemli olan,
uygulamayı sağlıklı yapmak ve ilk uygulama... Efendim, birleşime 10 dakika ara
veriyorum. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Yanlış
yapıyorsunuz! SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
müsaade eder misiniz... BAŞKAN - Lütfen... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Söz istiyorum
efendim... Bana söz verin, ondan sonra ara verin. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Başkan, yanlış
yapıyorsun! MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Anayasa belli, açık... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Yanlış
yapıyorsunuz. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
söz istiyorum. Arkadaşlar kalkıp konuşuyor, biz bekliyoruz. Biz, söz istiyoruz,
fikrinize katkı sağlamak istiyoruz. Müsaade edin de konuşalım efendim... MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Sayın Başkan, Anayasa çok net ve açık. BAŞKAN - Anayasanın hangi maddesi açık?.. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Peki efendim, siz de söyleyin de
ondan sonra... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
sizin de ifade ettiğiniz gibi... BAŞKAN - Ara verelim de... Gelin içeride
konuşalım... Grup başkanvekilleri lütfen gelsinler. Evet, birleşime 10 dakika ara veriyorum. Kapanma
Saati : 16.29 ÜÇÜNCÜ
OTURUM Açılma Saati : 16.50 BAŞKAN : Başkanvekili
Kamer GENÇ KÂTİP ÜYELER : Levent
MISTIKOĞLU (Hatay), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
64 üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. Sayın milletvekilleri, görüşmelerimize
kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. -
ÖNERİLER (Devam) B) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam) 1. -
Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında kurulan (9/4) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 12.2.2002 tarihinde dağıtılan 819
sıra sayılı raporunun gündemin "Meclis Soruşturması Raporları"
kısmına alınmasına, rapor üzerindeki görüşmelerin Genel Kurulun 14.2.2002
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket
Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının müşterek önerisi (Devam) BAŞKAN - Demokratik Sol Parti, Milliyetçi
Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu maddesine
göre verilmiş grup önerisi üzerindeki çalışmalara devam ediyoruz. Bu öneri üzerinde Sayın Yalçınbayır'a söz
vermiştim. Bir dakikanızı rica ediyorum Sayın
Yalçınbayır. Ben, Başkanvekili olarak şöyle bir düşünce
içerisindeyim: Anayasamızın 95 inci maddesinde "Türkiye Büyük Millet
Meclisi, yaptığı İçtüzüğe göre çalışır" deniliyor. Yürürlükteki
İçtüzüğümüzde de "soruşturma komisyonu raporları, dağıtıldıktan yedi gün
sonraki birleşimin gündemine alınır" deniliyor. Bu haliyle, getirilen
öneri de, dağıtıldıktan hemen iki veya üç gün sonra görüşülmesini öngördüğü
için, İçtüzüğün mevcut hükmüne aykırı görüyorum; ama, grupları çağırdım;
arkadaşlarımız herhangi bir mutabakata varmadılar. Tabiî ki, grup önerisi,
grupların tasarrufuyla buraya geliyor. Bu itibarla, ben, görüşmeleri devam
ettirmek istiyorum. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
yerimden bir şey söyleyebilir miyim... BAŞKAN - Buyurun efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
tabiî, anayasa değişikliği yapıldıktan sonra, bir soruşturma raporuyla ilgili
ilk uygulamayı, Meclis, gündemine almış, tartışıyor. Bu konu, Danışma
Kurulunda, biraz önce sizin söylediğiniz mahiyette, AK Parti Grubu adına
katılan Hüseyin Bey tarafından ifade edildi. Orada o mutabakat sağlanamadığı
için buraya öneri olarak geldi. BAŞKAN - Tabiî, evet. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Bizim burada
vurgulamak istediğimiz ve bütün milletvekili arkadaşlarımızın da, gruplarımızın
da dikkatlerine sunmak istediğimiz husus şudur: Mevcut İçtüzükte bir değişiklik
yapılmadı. Anayasanın 100 üncü maddesi, daha önceki soruşturmaların Türkiye
Büyük Millet Meclisinin gündemine getirilmesinde sıkıntı olduğu için, yapılan
anayasa değişikliği sırasında, o zaman, boşluk olan husus dolduruldu. Bu rapor geldikten sonra, ilk on gün
içerisinde dağıtılacak, ondan sonraki ilk on gün içerisinde de görüşülecek
denildi. Bu on gün süresi, bir ilâ onuncu günü kapsamaktadır; fakat, mevcut
İçtüzük ise buna aykırı değildir. İçtüzükte deniliyor ki: "Bu rapor
dağıtıldıktan yedi gün sonraki ilk birleşimde görüşülür." Dolayısıyla,
biz, Anayasadaki bu değişikliği bu İçtüzükle telif etme imkânına sahibiz. Bunu
ilk defa uygulayacağımız için, bundan sonra gelebilecek soruşturmalar için
tartışmanın son bulması için, biz, gruplar olarak ittifak edelim ve burada,
mutlaka, buna uygun ilk uygulamayı yapalım. Dolayısıyla, sizin de ifade
ettiğiniz gibi -arkadaşlarımız bunu yanlış anlamasın, farklı değerlendirmelere
de mahal yok, özellikle bu raporla da ilgili değil söylediğimiz usul
tartışması- bu tartışmanın mahiyeti, bundan sonraki tartışmaların önünü kesmek
içindir. Onun için, isteğimiz şu: Arkadaşlarımızla
mutabakat sağlayalım; hiç İçtüzükte bir değişikliğe ihtiyaç duyulmaksızın,
bundan sonra gelen bütün raporlar ilk yedi gününde görüşülmesin;
milletvekilleri de bu süre içerisinde, 300, 500, 1 000 sayfalık raporları
araştırsın -vicdanî kanaatlerine göre oy kullanacakları için- okusun, ondan
sonraki üç gün içerisinde uygulansın ve ondan sonraki üç gün için gündeme
alınıp bu konu kararlaştırılsın. Eğer böyle yaparsak, bu konuya bir açıklık
getirmiş oluruz, doğru bir uygulama yapmış oluruz kanaatini taşıyorum.
Arkadaşlarımızın meseleye bu noktadan bakmasını istirham ediyorum. Aksi
takdirde, sizin, başlangıçta ortaya koyduğunuz, yani, uygulamaya aldığınız bu
konuyu almamanız gerekirdi; en azından usul tartışması yapmanız gerekirdi; bunu
da hatırlatmak istiyorum. Teşekkür ederim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
bir hususu iki cümleyle arz edeyim, müsaade ederseniz... BAŞKAN - Buyurun, mikrofonunuz açık. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım,
Anayasanın 100 üncü maddesinde yaptığımız değişiklikle, Anayasanın 95 inci
maddesine müsteniden çıkarılan İçtüzüğün 112 nci maddesi çelişkili değildir.
Niye çelişkili değildir; burada deniliyor ki: "Dağıtımından itibaren on
gün içinde görüşülür." Peki, İçtüzüğün 112 nci maddesindeki "yedi gün
sonraki birleşime alınır" hükmü olmasaydı, ne yapacaktık; "on gün
içinde görüşülür" demek, birinci gün de görüşülür, ikinci gün de
görüşülür, dokuzuncu gün de görüşülür demektir. Herhalde, soruşturma raporları
bundan çok daha az hacimli olmuyor. Yani, şimdi, bir milletvekili... Anayasa
yapıcı bunu düzenlerken, zaten, 112 nci maddede yeteri hüküm olduğu için,
Anayasaya yeni bir hüküm koymamış. Diyor ki, on gün içinde görüşeceksin; ama,
yedi gün geçmedikçe görüşemezsin. Bu yedi gün... MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Böyle bir
şey yok. BAŞKAN - Sayın Hatiboğlu, isterseniz, ben
bu konuda bir usul tartışması açayım... Yani, Genel Kurulun da görüşüne
başvuracağım. Efendim, benim bu konuda düşüncem şu... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bitireyim Sayın
Başkan... BAŞKAN - Efendim, açalım... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Açmayın
efendim... BAŞKAN - Sayın Kapusuz "açalım"
diyor... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, açmayın
Sayın Başkan. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan... BAŞKAN - O zaman, Sayın Hatiboğlu, siz,
eğer, biz, bu öneriyi işleme koyarsak, İçtüzüğe aykırı hareket edeceğimiz
inancındasınız; değil mi? MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Öyle bir
şey yok Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, arkadaşımızın açıklaması
şöyle... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, gayet
tabiî; bugün işleme koyarsanız, yedi günü beklemeden koymuş olursunuz, bu da
112'ye aykırı olur. BAŞKAN - Efendim, benim, işleme koymama
gibi bir yetkim yok. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Nasıl yok efendim! BAŞKAN - Grubun önerisi, grubun
tasarrufundadır; ancak, ben, Genel Kurulun oyuna başvuracağım. Benim inancım,
bu öneri İçtüzüğe aykırıdır. Buna rağmen, Genel Kurul işleme koyarsa, koyar.
Çünkü, benim, Meclis Başkanvekili olarak gündemi reddetme yetkim yok. O
bakımdan, bu konuda usul tartışması açıyorum. VI. - USUL
HAKKINDA GÖRÜŞMELER 1. - Bir
Meclis soruşturması komisyonu raporunun İçtüzükte belirtilen 7 günlük süreden
önce görüşülüp görüşülemeyeceğine ilişkin BAŞKAN - İki lehte, iki aleyhte söz vereceğim.
Benim düşüncem şudur: Bunun işleme
konulmaması, gündemden çıkarılmasıdır. Sayın Köse, buyurun efendim... Sayın Köse, inanmanızı istiyorum, benim
samimî düşüncem budur. İlk uygulamayı yapıyoruz. Daha doğru bir şey yapalım,
Meclisin de kararına bağlayalım. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
tutumunuzun lehinde söz istiyorum.... BAŞKAN - Peki efendim. Buyurun Sayın Köse. (MHP sıralarından
alkışlar) MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Sayın Köse, Başkanın tutumunun aleyhinde söz istedi. BAŞKAN - Hayır, tutumumun lehinde istiyor
canım. Buyurun. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Hayır, hayır;
sizin tutumunuzun aleyhinde... BAŞKAN - Hayır, aleyhinde istiyorsunuz;
tabiî... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sizin aleyhinizde
konuşacağım. BAŞKAN - Efendim, aleyhte istiyorsunuz;
tabiî, tabiî...Efendim, siz aleyhte söz istiyorsunuz... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Yani, Sayın
Başkan, lehte bir harekette bulundunuz mu ki, ben sizin lehinize konuşayım?!
(MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Tamam canım; size göre uygun
değil. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Birleşimin
başından bu yana, Meclisi açtığın saatten bu yana... BAŞKAN - Hayır, hayır, ben, Sayın
Hatiboğlu'nu kastettim. Zaten, sizden, benim lehime bir davranış da
beklemiyorum. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Meclis, Meclis Başkanvekili tarafından, İçtüzük ve
Anayasaya göre yönetilir; kendi hislerine, kendi siyasî düşüncesine,
kaprislerine göre yönetilmez. (MHP sıralarından alkışlar) Kamuoyu, yine bu ibret verici tabloyu
izlemektedir. Sizin, her zaman olduğu gibi, şu andaki davranışınız da, sanki
bir suçlama neticesi doğacak ya da doğmayacak şekliyle, ortaya çıkmış olan bir
raporun görüşülmesiyle ilgili bir grup önerisi görüşülüyor. Siz, bunun üzerinde
hiçbir tartışma yapamazsınız. Üç grup, bu öneriyi getiriyor, buna karşı diğer
muhalif gruplar da "hayır, biz bu öneriyi kabul etmeyeceğiz" diyor.
Yani, böyle bir düşünce ortaya çıkmak üzeredir. Siz, hangi düşünceden hareketle
grup önerisinin aleyhinde burada tartışma ve usul hakkında görüşme
açıyorsunuz?! Anayasaya aykırı hareketiniz. Anayasanın 100 üncü maddesini bundan üç ay
önce bu Genel Kurul değiştirdi. "On gün içerisinde görüşülür" diyoruz
ve burada, Uzlaşma Komisyonuna iştirak eden çok değerli grubun temsilcisi
milletvekili arkadaşlarımız var. On içerisinde görüşmenin hangi manaya geldiği,
ne zaman başlayıp ne zaman sona ereceği hakkında, zabıtlarda, milletvekili
arkadaşlarımın düşünceleri var. O itibarla, biz, grup önerisi olarak gelen
önerinin doğru olduğunu, birinci öneride ittifakla karar alındığını, iki gün
Meclisimizin çalışmalarına ara verileceğini; ikinci önerinin ise, yarın, bu
soruşturma raporunun, Yüce Meclisin Genel Kurulunda oylanmasının teklifini
getiriyoruz. Siz, Meclis Başkanımızın Vekili olduğunuza
göre, Meclis Başkanı, Meclisin çalışmasından sorumludur bu İçtüzüğe göre. Ben
size tavsiye ediyorum; siz, bu İçtüzüğün maddelerine göre değil, kendi
kafanızın doğrultusunda bu Meclisi yönetmeye çalışıyorsunuz; bakın, çok yanlış
yapıyorsunuz Sayın Başkan. Ben, Meclis Başkanlığına olan saygım dolayısıyla,
daha fazla, bu Meclise yakışmayacak şekilde sözleri sarf etmekten kaçınıyorum;
çünkü, çok büyük bir haksızlıkla Meclisimiz karşı karşıyadır. Bu Meclisin
iradesine bir öneri gelmiştir, Meclis iradesini ortaya koyacaktır. Meclis
Başkanvekili olarak, sizin, yapacağınız bir tek şey vardı: Bu önerinin
geldiğini çok iyi biliyorsunuz; çünkü, Meclisi yönetmek üzere görevlisiniz,
Meclis Başkanını telefonla arardınız "Sayın Başkan, bu Danışma Kurulu
sizin nezaretinizde yapıldı, niçin, Anayasanın 95 inci maddesine göre,
İçtüzükteki bu noksanlık giderilmeden ilk defa bir çalışma yapılıyor? Benim
düşüncem budur" diyerek Meclis Başkanıyla görüşmeden ve Meclis Başkanının
da vekili olarak alınmış olan kararı, siz, peşinen reddediyorsunuz. Meclis
Başkanvekili olarak, Meclis Başkanının Başkanlığındaki toplantıda alınan
kararı, hiçbir hakkınız ve İçtüzükte, Anayasada yetkiniz olmamasına rağmen
peşinen reddediyor ve kendi düşüncenizden hareketle, hiç yeri olmayan...
Burada, konuşmacının daha sözü bitmemiş, 2 dakikalık konuşma süresi var, o
süreyi tamamlaması gerekirken milletin iradesine ambargo koydunuz. (MHP
sıralarından alkışlar) Evet, şahsî düşüncelerinizle ve kendi
hissiyatınızdan hareket etmek suretiyle, milletin iradesine ambargoyu koyup 2
dakikalık konuşma süresini tamamlatmadınız konuşmacıya. Konuşmacı konuşmasını
tamamlardı, usul tartışması başından açılırdı. Siz, usulsüzlük yaptığınızın, şu
anda, bir daha, ikinci örneğini veriyorsunuz. Usul tartışması, gelir, burada,
başında açılırdı; "Danışma Kurulu kararı, önerisi geldi; fakat, ben,
Meclis Başkanvekili olarak usule aykırı görüyorum, bir usul tartışması
açtıracağım" diyerek Meclis böyle açılma durumunda olurdu, Meclisi bu
şekilde açardınız. İki yönüyle de haksızsınız, tutumunuz yanlıştır ve bu
yanlışlık doğrultusunda kanaatimi ifade ediyor, Yüce Heyeti saygıyla
selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Köse. Sayın milletvekilleri, bir defa, benim
kişiliğim kastedilerek saldırıda bulunduğu için savunma hakkım var. Bir defa, ben, Meclisi kapris ve
hislerimle yönetmiyorum. Sayın Köse, ben, Meclisi İçtüzüğe göre yönetiyorum. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Bir madde göster,
İçtüzükte bir madde göster. BAŞKAN - Efendim, bir eksikliğim oldu
kabul ediyorum. Başlangıçta bu öneriyi... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - İşte bu kadar. BAŞKAN - Bir dakika, rica ediyorum
efendim, düşüncemi söyleyeyim. Bakın, siz söylediniz. Bir eksikliğim oldu. Bu öneri okutulduğu
zaman diyebilirdim ki, bu İçtüzüğe aykırıdır. O safhada bir hatam oldu; ama,
daha ilk konuşma böyle kesilince ben tekrar bir şeye baktım, baktım hatalı... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Şimdi bu sözün
üzerine ikinci hatayı yapıyorsunuz. BAŞKAN - Bir dakika efendim. Şimdi, bir defa, Danışma Kurulu önerisi
değil bu. Bakın, hep, kürsüde "Danışma Kurulu önerisidir" dediniz;
Danışma Kurulu önerisi değildir. Bu, iktidar grubunun önerisidir. İktidar
grubu... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Üç grubun
önerisidir. BAŞKAN - Dediniz ki: "Siz Meclis
Başkanının kararına aykırı hareket ediyorsunuz." Meclis Başkanı burada bir
karar almaz. Ben de Danışma Kuruluna Başkanlık yaptım, bulundum; Meclis Başkanı
Danışma Kurulunu toplar; Meclis Başkanının o Danışma Kurulunda oy hakkı dahi
yoktur gruplar anlaşmazsa. Gruplardan bir tanesi karşı çıkarsa, burada, Meclis
Başkanının oy hakkı bile yoktur; yani, biraz bunları öğrenesiniz diye size izah
ediyorum.. (MHP sıralarından gürültüler) Onun için, ben, aşağı yukarı... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Meclis Başkanı
Anayasaya ve İçtüzüğe aykırı uygulama yaptırmaz. BAŞKAN - Bir dakika, rica ediyorum Sayın
Köse... Bana çok ağır ithamlarda bulundunuz...
Rica ediyorum... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Yaptığın hatayı
telafi etmeye çalışıyorsun... BAŞKAN - Bir dakika... Ama, bakın, Grup Başkanvekilisiniz, çıktınız, beni çok
itham ettiniz. Hatta çok ağır, söyleyeceğinizi söylediniz; ama, Meclis
Başkanlığına vekâlet ettiğim için de çok ağır konuşmayacağınızı söylediniz.
Bunun ne anlama geldiğini biliyorum. Şimdi, benim amacım, Meclisi çalıştırmak;
ama, ben, Danıştay'da onaltı sene hâkimlik, savcılık yaptım. Ben, aşağı yukarı
yirmi senedir de Parlamentodayım ve sekiz senedir Meclisi yönetiyorum, kusura
bakmayın; yani, biraz hukuku da biliyoruz. Onun için, burada, bir hatanın
telafisi için... Çok da uzatmak istemiyorum... Sayın Hatiboğlu, zatıâliniz benim lehimde
konuşacaksınız değil mi? YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Hayır efendim,
Başkanlığın... BAŞKAN - Düşüncemin lehinde...Hayır,
düşüncemin lehinde; demin öyle dediniz canım... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, lehinde
talep ettim... BAŞKAN - "Başkanlığın görüşü
lehinde" dediniz. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Tabiî efendim,
lehinde efendim. BAŞKAN - Yani "benim" derken, ben Başkanım canım, onu
diyorum... Neyse canım, nasıl konuşursanız konuşun... Buyurun. Süreniz 10 dakika. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
kahretmeyin bana; yüreğim yufkadır dayanamam. BAŞKAN - Peki efendim... Yok yok... Ben,
kimseden merhamet beklemiyorum. Buyurun. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
Yüce Heyetin değerli üyeleri; bir usul tartışmasıyla ilgili söz almış
bulunuyorum. Zannediyorum, doğru esası bulabilmenin yolu iyi bir usulden geçer;
yani, yargıda bunu çok görürüz hep. Hatalı bir usul düzenlemesiyle adaleti
bulmanız, doğruyu bulmanız mümkün olmaz. Onun için, usul önemlidir. Bizim
çalışma usulümüzü düzenleyen belge de İçtüzüğümüzdür. şahsî kanaatim şudur:
Sizin, bunu işleme koymamanız lazımdı; yani, şu mümkün değildir... Benim
kanaatimi arz ediyorum; sakın ha, bu meselenin oylanacak, görüşülecek, konunun
içeriğiyle ilgisi, ilgilisiyle uzak yakın hiçbir meselem yok; Allah şahittir,
hiçbir meselem yok. Zaten, bugün oylama ile 10 gün sonraki oylama neyi
değiştirecek; bunu da çözebilmiş değilim. Yani, niye acele edilir?! Halbuki, bu
gibi olaylarda, mümkün olduğunca acele edilmez, teenniyle davranılır. Şimdi "nedir senin bilemediğin,
çözemediğin; niye acele ediliyor acaba" diye, soruyorum kendi kendime.
Onun için, oralara girmiyorum; acele eden arkadaşlarımızı, aceleleriyle baş
başa bırakıyorum, ben işin usulüne dönüyorum.
Değerli milletvekilleri, şimdi, diyelim
ki, Sayın Başkan, bir kanun müzakere ediliyor, İçtüzüğün 87 nci maddesi çok
açık; ben, aklıma esen bir önerge getirip veriyorum, size de diyorum ki:
"Bunu işleme koy kardeşim; oyla, Genel Kurul reddetsin." Siz, bunu
yapabilir misiniz; hayır. İçtüzük belirlemiş; hangi önergeler işleme konur,
hangi önergeler işleme konmaz... Diyelim ki, 10 tane önerge geldiyse bir
maddeyle ilgili -son değişiklikten sonra- siz 10'unu da işleme koyabilir
misiniz; hayır. O halde, yani "değerli, kendilerine şahsen saygı duyduğum
iktidar kanadına mensup grup başkanvekili arkadaşlarımın grup teklifleridir,
dolayısıyla, bunun işleme konulmak mecburiyeti vardır" diye bir mantığa
sahip çıkamayız. Bu, bir mantık değildir. İçtüzüğe uygun olanlara sahip
çıkılır. Şimdi, Anayasa yapıcı, soruşturma
raporlarının ne kadar süre içerisinde gündeme getirileceğini ve ne kadar süre
içerisinde müzakere edileceğini, görüşüleceğini ifade etmiş. 100 üncü madde
gayet açık; nedir bu: Genel Kurulun bilgisine sunulduktan yahut dağıtıldıktan
sonra... İzin verirseniz, asıl kendi metnini okuyayım, yanlış olmasın:
"Rapor Başkanlığa verildiği tarihten itibaren on gün içinde
dağıtılır..." Sayın Başkanlık, onbirinci güne bırakamaz; ama, o, isterse,
geldiği gün de dağıtabilir, orası çok önemli bir şey değil. Sürat sağlanır,
birinci gün dağıtır, ikinci gün dağıtır; ama, onuncu günü öbür tarafa aşamaz. Şimdi ikinci bir onuncu gün var burada:
"...dağıtımından itibaren on gün içinde görüşülür ve gerek görüldüğü
takdirde ilgilinin Yüce Divana sevkine karar verilir." Dağıtıldığından
sonraki on gün içinde görüşülür. Bu, birinci gün de olabilir, ikinci gün de
olabilir, dokuzuncu gün de olabilir, eğer bütün düzenleme bundan ibaret olsa;
hayır, bundan ibaret değil. Yine, bizi, Anayasanın 95 inci maddesinin,
o maddenin gönderdiği bir İçtüzük hükmü var, 112 nci madde. 112 nci madde,
buyurun, diyor ki: "Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerine dağıtılır
-soruşturma raporu- Rapor, üyelere dağıtıldıktan yedi gün sonraki birleşimin
gündemine alınır..." İkisini birlikte düşünmek zorundayız.
Dağıtımından yedi gün sonraki birleşime, tüzük yapıcı, içtüzük yapıcı, buna
niye ihtiyaç duymuş; şunun için ihtiyaç duymuş: En küçük karakterli harflerle
yazdığınız -ben, zannediyorum, makinelerde daha küçük karakterli bir harf yok-
kitap bile 478 sayfa, bu, 1 000 sayfadır; bunu, milletvekili okuyacak. Değerli milletvekilleri, yapmayın, bunu
okumak zorundayız, vicdanen oy vereceğiz. Yani, niye, böyle, herkesin, peşinen,
değerli bir arkadaşımızın Yüce Divana sevki yolunda karar verecek endişe ve
korkusuna nereden giriyorsunuz? Bu, bizi suçlamadır, bizim hakkımızda yanlış
kanaat izhar etmedir, korkuya düşmedir; buna niye düşüyorsunuz?! Herkes
okuyacak, bakacak; eğer, diyecekse ki, olur, birisi diyebilir ki
"doğrudur, bu düzenlemeye göre arkadaşımızın aklanması lazım"; birisi
de "hayır, ben, henüz o noktaya gelmedim; bu araştırmayı eksik buluyorum,
bu araştırmanın derinleştirilmesi lazım" diyebilir. Bu imkânı vermemiz
lazım beyler. Bakınız, bir İçtüzük yaptınız; 60 ıncı
madde, 81 inci madde, 87 nci madde, 91 inci madde; bunların hepsi,
milletvekilinin okumasını engelliyor, düşünmesini engelliyor, önergesini
engelliyor, millet adına haykırmasını engelliyor. Bunları iptal ettirdik; bu,
size bir yol göstermiyor mu?! Geliniz, ne olur, ben rica ediyorum ve Sayın
Başkandan da rica ediyorum. Sayın Başkanım, lütfen, bu usul
müzakeresinden sonra oylamaya gitmeyin; kendi kanaatiniz olarak, eğer
kanaatinizde bir değişiklik olduysa "evet, bu görüşmelerden sonra kanaatimde
değişiklik oldu; ben, görüşmelere devam edeceğim" diyebilirsiniz;
değişiklik olmadıysa "hayır, kanaatimde bir değişiklik olmadı, benim
görüşüm doğrudur; dolayısıyla, işleme koymuyorum" diyebilirsiniz. Peki,
oylamaya sunarsanız ne olur: Oylamaya sunarsanız, bu, Genel Kurul kararı olur;
bundan sonraki bütün benzer işlemlerde herkesi bir güne sıkıştırırsınız; yani,
yedi günlük asgarî süreyi kullanma mecburiyetini ortadan kaldırırsınız. Bu,
yanlış olur, doğru olmaz. Ben, zatıâlinize ve Değerli Heyete saygı
sunuyorum; kolay gelsin diyorum. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hatiboğlu. ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Ben de
lehte konuşmak istiyorum. BAŞKAN - Lehte, Sayın Yalçınbayır;
buyurun. (AK Parti sıralarından alkışlar) ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biz, burada, üyelere yeterli araştırma fırsatı
verilsin diye çalışıyoruz. Bir de, hakkında soruşturma açılan kişi itibariyle
konuyu düşünün. Eğer, o kişi deseydi ki: "Siz, benim savunma hakkımı
sınırlandırdınız; böylesine kapsamlı raporu, üç gün içinde, benim inceleyip
savunma yapmam mümkün değildir." Anayasa değişikliği, işin yirmi gün
içinde bitirilmesini emretmektedir. İlk on günlük süreyi Meclis Başkanı
tüketmiştir. İkinci on günlük süre ise, hem savunma yapabilmek içindir hem de
konuyla ilgili görüş sahibi olabilmek, inceleme yapabilmek ve burada
konuşabilmek içindir. Siz, hakkında soruşturma açılan kişinin veya buradaki
üyelerin hukukunu, Anayasanın amir hükmüne rağmen, gözardı edemezsiniz.
Anayasa, herkesi bağlamaktadır ve Anayasada yaptığımız bir değişiklikle, 36 ncı
maddede adil yargılanma hakkını getirdik. Adil yargılanma hakkını, bütün
unsurları itibariyle, aleyhinde soruşturma açılan itibariyle ve üyeler
itibariyle kullanalım. Benim konuşmalarım da bu çerçevedeydi. İşin esasına da
girmek istemediğimi özellikle belirttim; hatta, arkadaşların bazı tavırlarına
rağmen, ben, mevcut deliller karşısında, Sayın Bakanın herhangi bir şeyi kendi
çıkarına kullandığını düşünüyorum demedim ki; buna rağmen, niye isyan
ediliyor?! Biz, Anayasanın üstünlüğü üzerine yemin
ettik; koalisyon adabı üzerine etmedik, liderin emri üzerine etmedik. Onun
için, ben parti değiştirmedim, bu partiler değiştirdi. Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Yalçınbayır. Sayın milletvekilleri, ben... NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın
Başkan... BAŞKAN - Siz de söz mü istiyorsunuz
efendim?.. NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Tutumunuzun
aleyhinde... BAŞKAN - Usul üzerinde; buyurun efendim. MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Aleyhinde... BAŞKAN - Siz de aleyhte herhalde, benim
düşüncemin aleyhinde... MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Şahsınızın değil, düşüncenizin aleyhinde... BAŞKAN - Efendim, zaten şahsımla ilgisi yok
ki, bir düşünce... Buyurun. NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; tabiatıyla, her insan kendi mesleğinin sahip olduğu norma
göre düşünür. Ben bir mühendisim. Mühendis insan analitik düşünür, pozitif
düşünür; diğer meslekler de farklı düşünebilir. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Ayıp!.. Ayıp!..
Başkaları negatif mi düşünüyor?!. NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Bir esas, bir
de usul vardır. Kalkınan ülkelere bakalım, esası ele alır ve esas için, usul
konusunda fazla tartışmaz. Usul, muhakkak önemlidir, usul, esasa
varabilmek için kullanılır; ama, bakın, bizim gibi az gelişmiş ülkelerde, hep
usul tartışmaları esası örter. Onun için de, neden geri kaldık tartışmasını her
zaman yaparız. Sadece basit bir örnek vereceğim. İmar
Kanunuyla ilgili Yargıtayın aldığı bir karara göre, usulden bozuyor, deyimi
aynen şu: "Birinci katın muhafaza edilmesi, zemin katın yıkılması."
Neden; çünkü, usul hatası yapılmış, usulen bozuyor, zemin katın yıkılmasını,
ama, birinci katın kalmasını istiyor. Bu tartışmalarımız da, bu. Usulle vakit
kaybetmeye gerek yok, esas olan soruşturmadır. Bakınız, esas dikkatinizi çekeceğim husus
şu: Biz, Anayasanın 100 üncü maddesini niçin değiştirdik; sizin ve hepimizin
haklı olduğu bir itiraz üzerine değiştirdik. Meclis soruşturma komisyonları
raporları yedi gün sonra gündeme alınır ve öncelikle görüşülür... Bu
"öncelikli" kavramını çok farklı tasavvur ediyorduk ve öncelikli
zaman belki bir ay oluyordu, üç ay oluyordu, altı ay oluyordu ve siz hep onu
eleştiriyordunuz, haklı olarak. İşte, Anayasanın 100 üncü maddesinde, bu haklı
eleştiriyi kaldırabilmek için, soruşturma komisyonu raporunun on gün içinde
görüşüleceği belirtiliyor; on gün içinde, bir gün de olabilir, on gün de
olabilir; ama, bu on gün sınırının dışına çıkılamaz. Şimdi, İçtüzüğün ilgili 112 nci maddesi,
Anayasa değişikliğine uygun olarak değiştirilmediği için burada bir çelişki
görünüyor. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Bir çelişki yok,
mühendisini gördüğü çelişki o! NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Bu çelişki,
Danışma Kurulunda arkadaşlarımızla tartışıldı. Bu tartışma şöyle oldu; eğer
İçtüzükte, Anayasaya aykırı bir husus varsa -çünkü çelişki oluyor- Anayasanın
amir hükmü dikkate alınır ve on gün içinde görüşülür diye mutabakata vardık ve
arkadaşlarımızla grup önerisi olarak getirdik. Bana göre, işin esası, bakış açısı ve
mantıktır. Yani, şimdi, siz, bu soruşturma komisyonunun hazırladığı raporu
incelemediğinizi iddia ederek mi sürenin tartışmasını açıyorsunuz? İlgilenen
kişi bunu 24 saat içerisinde inceler ve bakar; ama, ilgisiz olan insana... VEYSEL CANDAN (Konya) - Öyle yazın o
zaman, Tüzüğe, öyle yazın, 24 saat diye yazın. NİHAT GÖKBULUT (Devamla) - Siz on gün
değil, yüz gün verin, ilgilenmez ve bakmaz. (MHP sıralarından alkışlar) Bana
göre, biz, bu işin esastan aykırı olan tartışmasını yapıyoruz. Saygılar sunuyorum. (ANAP ve MHP
sıralarından alkışlar) SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Realiteye hiç
uymadı bu, biraz hayalî oldu. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Peki, yerinizden kısa bir
açıklama yapabilirsiniz. TURHAN GÜVEN (İçel) - Ben, Sayın Adalet
Bakanının, sayın konuşmacının bir lafı üzerine derhal müdahale edeceğini
zannettim; bir Yargıtay kararından bahsetti. Şimdi, tabiî, değerli arkadaşımın
usul ve esası pek iyi kavrayamadığı anlaşılıyor; hukukta, usul nedir, esas
nedir... Ama, bana lütfen, hani, şu zeminin yıkılması da birinci katın
kalmasına dair Yargıtay kararını verir mi; bir tarih ve sayı istiyorum. Lütfen,
onu bana verirlerse çok memnun olacağım. Yargı böyle karar vermez Sayın Başkan,
yargıdan böyle bir karar çıkmaz. BAŞKAN - Gerek yok Sayın Güven, zaten
Yargıtaydan böyle mantıksız bir karar beklenmez. Efendim, yine de kanaatim değişmemiştir. Bunu işleme koyabilmem için oylarınıza
sunacağım... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Lehinde, Sayın
Başkan... BAŞKAN - Lehinde bitti fendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Hayır efendim,
bir kişi konuştu. BAŞKAN - Hayır efendim, bir Sayın
Hatiboğlu, bir de Sayın Yalçınbayır konuştu. Sayın Hatiboğlu'nun düşüncesine
katılmıyorum; İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre, benim grup önerisini işleme
koymama gibi bir yetkim yok. O bakımdan, İçtüzüğe aykırı gördüğüm için... Eğer,
Genel Kurul isterse koymam, benim önerim, koyulmaması yönündedir. Benim önerimi, yani Başkanlığın tutumunu
kabul edenler... Kabul etmeyenler... Başkanlığın tutumu kabul edilmemiştir. Öneriye devam ediyoruz. Buyurun Sayın Yalçınbayır, söz sırası
sizde. (AK Parti sıralarından alkışlar) V. -
ÖNERİLER (Devam) B) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam) 1. -
Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında kurulan (9/4) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 12.2.2002 tarihinde dağıtılan 819
sıra sayılı raporunun gündemin "Meclis Soruşturması Raporları"
kısmına alınmasına, rapor üzerindeki görüşmelerin Genel Kurulun 14.2.2002
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket
Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının müşterek önerisi (Devam) ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın
Başkan, konu hakkında karar verildiği için Yüce Meclisin kararı bizi bağlıyor,
şüphesiz ki ona da uymak durumundayız; ama, muhalefet şerhlerimizi her zaman
için saklı tutuyoruz. Değerli milletvekilleri, soruşturma işi
vicdanî bir iştir. 20 nci ve 21 inci Dönemlerde 50 tane soruşturma önergesi
verildi. Bu soruşturma önergelerinde 2 977 tane imza vardı. Ben, kişisel
olarak, soruşturma önergelerinin -hiçbir önerge için özel olarak söylemiyorum-
siyasete alet edildiğini düşündüğüm için, 2 977 imzanın içinde imzam yok,
olanları da kınıyor değilim; ama, Türkiye Büyük Millet Meclisi, soruşturma
hakkını sürekli kötüye kullanmıştır, siyasete alet etmiştir. Bu da, kamuda
siyaset kurumunun toplam kalitesini düşürmüştür. Buna karışan A partisi, B
partisi değil, bütün siyasî partiler itibar kaybına uğramıştır. Benim endişem,
burada, yine, süratle konuyu müzakere etmek suretiyle, itibar kaybına
uğramamızdır. Bundan süratle kaçınmamız lazım. Temiz toplumu biz nasıl
yaratacağız?! Soruşturma müessesesini yeniden düzenlememiz ve vicdanî kanaatlere
göre hareket etmemiz beklenen bir hadisedir. Siz, burada, savunmaya ve incelemeye
yeterli yer vermediniz. Değerli Milletvekilim 24 saat içerisinde konunun
incelenebileceğini söyledi. Ben, komisyonda saatlerce inceledim; ama, karar
vermekte -açık ve seçik söylüyorum- zorlandım. Zorlandığımı, işin esasına yarın
girildiğinde söz hakkı verildiğinde de söyleyebilirim; ama, şunu ifade etmek
istiyorum: Artık, yolsuzluklar apaçık kanuna aykırı şekilde yapılmıyor.
Yolsuzlukların yapılma şekli değişti. Mecliste kanun yapılırken de yolsuzluk
yapılabiliyor, birtakım yönetmelikler çıkarılarak da yapılabiliyor. 12 saatlik
terlik yönetmeliğini de biliyor bu ülke! O zaman, biz, toplam kaliteyi nasıl
ortaya koyacağız?! İdare, kendisine tanınan istisnaî hakları,
yetkileri kural haline getirdiyse, bu hususun incelenmesi lazım. "Benim
takdir hakkım var, ben istediğimi yaparım" zihniyeti, hukuk devletinin
zihniyeti değildir. Sizin takdir hakkınız mutlak ve sınırsız değildir; onun
sınırı hizmet gereğidir, onun sınırı kamu yararıdır ve bizim gibi ülkelerde,
Sayın Gökbulut, esastan daha çok önemli olan, usuldür, şekildir; bu şekillere
riayet edilmediği içindir ki, bu, böyle oldu. Ben, yine, bir şekil olarak söylüyorum; bu
Meclis böyle karar verdi, muhalefet şerhim saklıdır; ama, bunu, mutlak surette
İçtüzük değişikliğini yapmak suretiyle değiştirmemiz lazım; yarın öbür gün, hem
kişilerin savunma hakkını sınırlandırırsınız, yargısız infaz yaparsınız hem de
Meclisin; çünkü, üç işaret ve parmaklar hukuk devleti değildir. Teşekkür ederim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın
Yalçınbayır. Sayın Köse, konuşacak mısınız efendim;
lehte söz istemiştiniz? İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Evet efendim. İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Sayın
Başkanım, bir konuda açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN - Peki... Komisyon başkanı olarak
mı?.. İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Bu konuyla
ilgili bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN - Ama, isterseniz bu öneriyi
oylatalım ondan sonra mı, yoksa... Yani, sizin, burada bir konuşma hakkınız
yok. İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Zaman
kazanmak adına şimdiden yapmam daha uygun olur; çünkü, önereceğim şey
arkadaşlarımızın hepsini ilgilendiriyor. BAŞKAN - Öyle bir şey yok... İBRAHİM YAVUZ BİLDİK (Adana) - Söylemek
istediğim, 4 arkadaşımızdan dilekçe geldi, mevcut kasetleri izleme talepleri
geldi. Ben de diyorum ki, arkadaşlarımızdan isteyen komisyon odamızda bunu
izleyebilir, herkes gelip görebilir; zaman kazanalım diye öncelikle söylemek
istedim. ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Komisyon
raporunu verdi, İçtüzük gereği, artık, bu, Meclisin işi. BAŞKAN - Efendim, lüften... Buyurun Sayın Köse. (MHP sıralarından
alkışlar) İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; yine, üç grubun önerisi üzerinde; yani, yarın,
perşembe günü soruşturma raporunun oylanmasıyla ilgili söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
tabiî, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, her grubun, her milletvekili grubunun,
her siyasî partinin, soruşturma açmak üzere önerge verme hakkı vardır, usul ve
esaslara uygun olmak kaydıyla ve bunun da prosedürü bellidir. Yüce Meclisin,
yine gruplardan seçmiş olduğu komisyon teşekkül eder ve teşekkül eden bu
komisyon, belgeleri, bilgileri, ifadeleri alır, bir rapor hazırlar ve raporu
da, Yüce Meclisin takdirine sunar. İnsanları suçlamak kolaydır; ama,
insanları aklamak zordur. Suçlamak çok kolaydır; çünkü, Anadolumuzun çok güzel
sözleri vardır: "Dilin kemiği yoktur." Ama, önemli olan, sözün
ağızdan çıkmaması. Çıkan söz geri alınmıyor; o bakımdan, çıkmasını engelleyecek
tedbir almamız lazım. Burada, çok hassas bir meseleyi
görüşüyoruz; bir insanın hayatını karartacak ya da bir insanı töhmet altından
kurtaracak, oraya bir gölge düşürmeyecek şekilde, çok önemli bir hayatî
meseleyi görüşüyoruz; onun, usulünü, esasını tartışıyoruz. Öyleyse, görüşmeler
ve konuşmalarımızda Üzülerek bir olayı takip ediyorum: İki
haftadan bu yana, bu Yüce Mecliste, konuşmacılarımızın bir kısmı, yargı
merciine itimatsızlığını, güvensizliğini ifade etmiştir; yani, Türk
hâkimlerinin, 312'de nasıl karar vereceği, 159 uncu maddede nasıl karar
vereceği ya da hangi konuda nasıl karar vereceği konusunda bir tereddüt
doğmuştur. Değerli milletvekilleri, Anayasamızda kuvvetler ayrılığı prensibi
kabul edilmiştir; yasama, yürütme, yargı organları, Anayasanın çizmiş olduğu bu
çerçeve içerisinde görevini yapmaya devam etmektedir. Hiçbir gücün, organın,
diğer organı suçlayacağı ya da onu kendi inisiyatifi altına alacağı hakkında
herhangi bir maddemiz olmadığı gibi, böyle bir düşüncemizin de olması yanlış
olur, demokrasiye de aykırı olur. Bu bakımdan, diyorum ki, yargıya
güvenmeliyiz. Şu anda görüşmüş olduğumuz bu önerimizinle, yarın, yine, yargı
adına görev yapan, Yüce Meclisin içerisinden çıkan bir komisyonumuzun yapmış
olduğu çalışmanın neticesini oylayacağız. Bütün milletvekili arkadaşlarımız
-malumunuz, grup kararı alınamıyor- kendi kişisel düşüncesiyle, bilgisiyle bu
belgeyi inceledikten sonra, vicdanî kanaatini ortaya koyarak, muhakkak surette
bir kanaate varacaktır. Dünya neyle uğraşıyor, biz neyle uğraşıyoruz... Ben,
hükümeti tebrik ediyorum; dünyanın iki yakasını bir araya getirdi; Allah razı
olsun hükümetimizden. TURHAN GÜVEN (İçel) - Bir de kendi
yakasını bir araya getirebilse... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Yani, İslam âlemi
ile Avrupa Birliğini bir araya getirdi. Dünyanın ve Türkiye'nin gözbebeği olan
İstanbulumuzda, gözardı edilemeyecek, tarihî bir toplantı yapılıyor. İnşallah,
inanıyorum ki, şu görüşmeler bittikten sonra, yine, bu Meclisteki konuşmalar
içerisinde, şu toplantıdan da bir cümle, Allah rızası için bir konuşma
yapılsın, hükümete bir teşekkür edilsin. Dolayısıyla, inşallah, inanıyorum ki,
muhakkak surette, milletvekili arkadaşlarımız, bu raporu dünden itibaren
almışlardır, incelemişlerdir, şu andan itibaren de incelemeye devam
edeceklerdir, ellerini vicdanlarına koyup bir kanaate varacaklardır. Burada,
hiçbir gruba, niçin böyle yapıyorsun, niçin böyle konuşuyorsun diye, hiç
kimsenin, en küçük bir tarizde bulunma hakkı da yoktur. Ben, değerli
milletvekillerimizden de istirham ediyorum; konuşmacı konuşmasını bitirinceye
kadar saygıyla dinler, tepkisi varsa, karşı düşüncesi varsa, bu Meclisin
kürsüsü bunun için yapılmıştır; gelir, burada konuşur ve düşüncesini ifade
eder. Onun için, inanıyorum ki, bundan sonraki
çalışmalarda daha verimli dinleme şeklinde hareket edeceğimizi ümit ediyor,
Yüce Heyetinizi saygıyla karşılıyorum, saygılar sunuyorum ve önerinin lehinde
oy kullanacağımızı ifade ediyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Köse. Aleyhte, Sayın Veysel Candan; buyurun
efendim. (SP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hükümetin getirmiş olduğu grup önerisi üzerinde görüşlerimi
açıklamak üzere söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tabiî, toplantının açılışından bu saate
kadar yapılan müzakerelerden biraz endişe duyduğumu ifade etmek istiyorum.
Hükümetin bir kanadı, ısrarla, telaşla, bir an önce, ne olursa olsun bunu
çıkaralım ve bu grup önerisini de kabul edelim... Bunun için de birçok gerekçe
ortaya koydu. Halbuki, aynı hükümet, İçtüzük Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edildiği halde, bir değişiklik talebinde bulunmuyor. Yani, burada, İçtüzüğe
uyalım, Anayasaya uyalım ve ondan sonra haklı bir neticeye varalımdan çok,
sürpriz bir kararla, acaba, gizli oylamada Sayın Bakan hakkında aleyhte bir
karar çıkar mı endişesinin hâkim olduğu gözlenmektedir. Halbuki, değerli
arkadaşlar, bu Parlamentoda bulunan bütün üyeler de aleyhte verse, bu mümkün
değil; yani, şu anda, toplantıda -yarın da göreceğiz- böyle olmadığı ortaya
çıkacak. Şimdi, burada bizim talebimiz nedir...
Bakın, aslında, MHP, bu tavrıyla Sayın Bakanın aleyhinde bir durum ortaya
koydu. Gerek yok, metinler okunsun. Bakın, biraz sonra okuyacağım; metinlerde
neler söyleniyor, neler... Halbuki, burada, milletvekili arkadaşlarımız raporu
okumuş olsalar, iki gün sonra neyi getirir... Danışma Kurulunda müzakere
ederken ben de katıldım. Orada, MHP Grup Başkanvekili arkadaşım, bu yedi ve on
gün meselesinin tartışmalı olduğunu kendisi bizzat ifade etti ve tutanaklarda
var. Burada, mesele, sağlıklı bir oylama yapmaktır, yoksa, üç gün önce almak,
işte, bayram tatiline giriyoruz, aman, yarın da perşembe, bir an önce
oylayalım... Bu mantıkla hareket edersiniz; ama, kamu vicdanını
rahatlatamazsınız, Genel Kurulda da hiç kimseyi ikna etmemiş olursunuz.
Halbuki, bu işin doğru olanı nedir; bizim de talebimiz budur: Raporlar doğruca
incelensin ve okunsun; milletvekili arkadaşlarımız da rahatlıkla vicdanî
kanaatlerine göre oylarını kullansınlar. Şimdi, değerli arkadaşlar, komisyonda
muhalefet şerhini okudum. Bakın, bir metni okumak istiyorum değerli arkadaşlar.
Komisyon Başkanı da burada. Bu süre, İçtüzüğe göre, iki ay artı iki ay
olabilir; ama, alınan iki ayı bile otuzbeş gün çalışma yapıldığı... Bilfiil
çalışmaların toplantı sayılarına baktığımız zaman, çok enteresan... Bir
komisyon üyesinin cümleleri şu: "Soruşturma, araştırma ve incelemelere
bakıldığı zaman, yapılan ihalelerle ilgili İller Bankası, Karayolları, deprem
bölgesi altyapısı ve kalıcı konut ayağına inilmediğini -yani, biz, iyice
inceleme yapamadık diyor- bu da, operasyonların tamamlanmadığını, emniyette
değişiklik yapılıp müdahaleler olduğunu ve yargının bağımsız çalışmasının
engellendiğini, Bakanla ilgili bölüme giden yolun kapanmak istendiğini açıkça
ortaya koymaktadır." Siz, burada, ne kadar bağırırsanız bağırın, gürültü
yapın, bunlar tutanaklarda olduğu sürece, siz, kamu vicdanını tatmin
edemezsiniz. Bakın, ne deniliyor: "Elimizde mevcut olan bilgi, belge,
ihbar, operasyon neticesi elde edilen çok sayıda doküman incelenmedi."
Devam ediyor: "Bakana bağlı Teftiş Kurulu Başkanlığının tam
çalıştırılmadığı ve de Teftiş Kurulu Başkanının söyledikleri, bize göre, incelenmesi
gereken önemli konulardır." Bakın, devam ediyor: "Akraba ve partili
müteahhitlerin tespit edilemediği, bantların izlenemediği..." Şimdi, yani,
bu kadar... Yine, deniliyor ki "komisyon çalışmaları makul bir süre içinde
ve hakkaniyete uygun bir biçimde yapılmamış ve bu suretle kamunun yararı ve
hukuk gözetilmemiştir." Ne olurdu, bu dört ay çalışsaydı, komisyon
rahatlıkla, milletvekillerimiz vicdanen oylarını kullansalardı; ne olurdu, üç
gün sonra burada oylama olsaydı?! Değerli arkadaşlar, bu çalışmalar, burada,
böyle devam ediyor. Ben, burada, itiraz şerhi koyanları şunun için okuyorum:
Daha sağlıklı bir neticeye ulaşması için, bu komisyonun süresini uzatarak
kullanması ve Genel Kurula gelen raporun da üç gün, beş gün bekletilip,
süresinin son gününde bütün milletvekillerinin okuması gerekirdi. Şimdi,
burada, şöyle bir soru sorsak: Bu raporu milletvekili arkadaşlarımızdan kaç
kişi okudu veya bir kanaat sahibi oldu? Bunu desek, ben, öyle zannediyorum ki,
zaten -tabiî, mutlaka var arkadaşlarımız, ama- iki günde tamamını okuma şansına
sahip olmak mümkün değil. Değerli arkadaşlar, şimdi, bakınız, bu
hükümet, evvela İçtüzükle oynadı ve sık sık değişiklikler yapıldı. Anayasa
Mahkemesi, İçtüzüğü iptal etti ve basına da intikal etti. Hükümet ne diyor:
"Aman, siz, gerekçeli kararı üç ayda yazmayın, bir sene bekletin; biz,
rahatlıkla istediğimiz kanunu çıkaralım." Şimdi, böyle bir mantıkla Genel
Kurulda çalışma yapmanın, kanun çıkarmanın ne faydası olacak?! Halbuki, bu
komisyon rahatlıkla çalışmalarını yapmış olsa idi... Bakın, burada, aynen, komisyon üyesi
arkadaşımız "çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin talepler makul ve
makbul bir gerekçe gösterilmeden reddedildi" diyor. Şimdi, komisyonda
görev yapan arkadaş "iddia sahibi bir de şu var, bunu dinleyelim"
diyor, "lüzum yok, oylayalım..." Ret... Bantları izleyelim; ret...
Yani, o zaman, komisyon da, 10'a 5, hükümet üyeleri ile muhalefet üyelerinin
bir mücadelesi şeklinde cereyan etmiş oluyor. Değerli arkadaşlar, bir kere, açık ve net
şunu söyleyeyim: Komisyon raporunu okurken, daha önce de bu konuya bayağı ilgi
duyan bir arkadaşınız olarak, ihaleleri takip ettim; hepsiyle ilgili bir kanaat
sahibi var iken, doğrusu, bu rapor ve şu anda da MHP, böyle kavgacı, gürültü
çıkararak, bağırmak çağırmak yerine, daha medenî usullerle, burada itirazlarını
ortaya koyabilirdi. Bana göre, burada esas olan, Sayın Bakanın
Yüce Divana gitmesi, yargıya gitmesi, hiçbir milletvekili arkadaşımıza öyle
özel bir zevk filan da vermez; ama, bir milletvekili burada vicdanî kanaatine
göre oy kullanacak ise, bu raporun tamamını okuması ve bir kanaate sahip olarak
oyunu kullanmasının doğru olacağı kanaatindeyim. İşte, onun için, ben, burada,
bu grup önerisinin doğru olmadığını... Keşke, normal, İçtüzüğün son tanınan hak
süresi gününe -bayramdan sonra- konulsa; ama, burada, öyle anlaşılıyor ki, bunu
artık gündemden bir an önce çıkaralım... Ancak, tutanaklarda bu metin olduğu
sürece, bunun gündemden çıkması öyle çok kolay görünmüyor. Ben, Genel Kurulun daha sağlıklı düşünerek
karar vereceğine inanıyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (SP ve AK Parti
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Sayın Nihat Gökbulut?.. NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) -
Konuşmayacağım Sayın Başkan. BAŞKAN - Söz istemiyorsunuz. Evet, öneri üzerindeki görüşmeler
bitmiştir efendim. Öneriyi tekrar okutup, oylayacağım;
yalnız, yoklama isteği de var. Öneriyi okutuyorum: Öneri: Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray
Aydın hakkında kurulan (9/4) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 12.2.2002
tarihinde dağıtılan 819 sıra sayılı raporunun, gündemin "Meclis
Soruşturması Raporları" kısmına alınması ve rapor üzerindeki görüşmelerin,
Genel Kurulun 14.2.2002 Perşembe günkü birleşiminde yapılması ve görüşmelerin
tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir. III. - Y O
K L A M A BAŞKAN - Evet, bu öneriyi oylama sırasında
arkadaşlardan yoklama isteği var; "Grup önerisi oylanırken, Genel Kurulda
yoklama yapılmasını arz ederiz" diyorlar. Şimdi, yoklama talebinde bulunan arkadaşları
arayacağım. Hüseyin Çelik?.. Burada. Mehmet Ali Şahin?.. Burada. Osman Pepe?.. Burada. Ergün Dağcıoğlu?.. Burada. Özkan Öksüz?.. Burada. İlyas Arslan?.. Burada. Mehmet Özyol?.. Burada. Şükrü Ünal?.. Burada. Eyyüp Sanay?.. Burada. Sabahattin Yıldız?.. Burada. Mehmet Çiçek?.. Burada. Mehmet Altan Karapaşaoğlu?.. Burada. Zeki Ergezen?.. Burada. İsmail Özgün?.. Burada. Akif Gülle?.. Burada. Musa Uzunkaya?.. Burada. Mehmet Elkatmış?.. Burada. Salih Kapusuz?.. Burada. Abdullah Gül?.. Burada. Mahmut Göksu?.. Burada. Evet, 20 arkadaşımız yoklama talebinde
bulunmuştur. Bu arkadaşlarımızın cihaza girmesine gerek yok. Şimdi, yoklama için 3 dakikalık süre
veriyorum. Bu süre içinde sayın milletvekillerinin
cihaza girmek suretiyle Genel Kurulda bulunduklarını bildirmelerini; cihaza
giremedikleri takdirde, Divandaki teknik elemanlardan yardım istemelerini; bu
şekilde de giremedikleri takdirde, pusula imzalayıp Divana göndermelerini
diliyorum. Yoklamayı başlatıyorum efendim. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Efendim, toplantı yetersayısı
vardır. V. -
ÖNERİLER (Devam) B) SİYASÎ
PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ (Devam) 1. -
Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkında kurulan (9/4) esas
numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun 12.2.2002 tarihinde dağıtılan 819
sıra sayılı raporunun gündemin "Meclis Soruşturması Raporları"
kısmına alınmasına, rapor üzerindeki görüşmelerin Genel Kurulun 14.2.2002
Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar
çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket
Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının müşterek önerisi (Devam) BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, biraz önce, Ordu
Milletvekili Sayın Cemal Enginyurt, bana, Meclis Başkanı olarak "bağırma
ulan" diye hitap etmiştir. İçtüzüğümüzün 161 inci maddesine göre, Meclisi
yöneten Başkana hakaret ettiği için,
kendisine, bir birleşim Meclisten çıkarma cezası veriyorum; isterse kendisini
savunabilir. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim... CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Ben, bir kere, o
cümle kullanıldığında televizyondan dinleyip içeri girdim; benim olduğumu nasıl
tespit ettiniz? BAŞKAN - Efendim, işte, tutanak burada.
Bakın... CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Bir dakika... Ben
de söylüyorum. Ben, o cümleyi televizyondan duyarak geldim buraya; nasıl tespit
ettiniz? BAŞKAN - Efendim, buyurun, siz kendinizi
savunun; yani, savunacaksanız buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) Size 10 dakika süre veriyorum. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; biraz evvel, tartışma esnasında meydana gelen sinirli
atmosferi televizyonda görmem neticesinde salona girdim. Salona girdiğim zaman,
Sayın Meclis Başkanı "bana ulan diyemezsiniz" cümlesini -ben
girdiğimde- kullanmıştı. Dolayısıyla, ben salona girdiğimde, televizyondan
duyduğum bu cümleden dolayı, tutanaklara benim adımın geçtiğini ifade ederek
böyle bir cezanın verilmesini kesinlikle tasvip edemem; çünkü, cümle bana ait
değil, böyle bir ifade kullanmadım. Sayın Meclis Başkanvekili, bir şekilde şov
yaparak, bir şekilde kendisini kamuoyu önünde haklı göstermeye çalışmaktadır.
Dolayısıyla, bunu kabul etmediğimi beyan ediyorum. Söz bana ait değildir. Bana
ait olsa, o sözden dolayı, hem özür diler hem de gerekli cezayı kabul ederdim. Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Efendim, şimdi, zabıt burada. İşte, ben
konuşurken, "Cemal Enginyurt (Ordu) - Bağırma ulan!" diyorsunuz bana.
Ben de, kime ulan diyorsunuz, Meclis Başkanına nasıl ulan diyorsunuz, utanmıyor
musunuz diyorum. CEMAL ENGİNYURT (Ordu) - Ben yoktum. BAŞKAN - Bir dakika... Bir dakika... Cemal
Bey, bir dakika... YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Beraberdik Sayın
Başkan. BAŞKAN - Efendim, bir dakika... Ondan sonra, siz bana "Sen utan, sen
ya!" diyorsunuz. Yani, tutanakları şey eden arkadaşlar, ben değilim. Ben, cezayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. Teşekkür ederim, Meclis
Başkanına hakaret etmeyi de tasvip ediyorsunuz. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - İstifa
et sen. BAŞKAN - Arkadaşlar, ben İçtüzüğü
uyguluyorum.(MHP ve DSP sıralarından gürültüler) NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Senin istifa etmen
gerekir. BAŞKAN - Peki efendim, teşekkür ederim. YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Sayın Başkan,
biz dışarıdaydık Cemal Beyle; nasıl böyle bir şey söyleyebilir. BAŞKAN - Efendim, bunu tutanaklar tespit
ediyor. YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Belki yanlış
yazmışlardır. BAŞKAN - Hayır, tutanaklar tespit ediyor,
benim bir şeyim yok ki. MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Bir
dakika... Bir şey söyleyeceğim. Sayın Başkan, Sayın İsmail Köse açıklama
yapacak, mikrofonunu açar mısınız? İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun Sayın Köse. MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Verilen
cezayı niye oyluyorsunuz Sayın Başkan? İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkanım,
teşekkür ederim. Sayın Başkanım, hiçbir milletvekilinin
Meclis Başkanımıza ya da Meclis Başkanımızı temsil eden Meclis Başkanvekilimize
hakaret etmeye hakkı yoktur. Çok daha dikkatli olması gerekir; sokaktaki
konuşma, sokaktaki tavır farklı, Meclis Genel Kurulundaki tavır daha farklı
olmalıdır. Bunu, milletvekili, eğer, kendi formasyonunu kavrayamayacak durumda
ise, yazıklar olsun diyorum. Ancak, şunu ifade etmek istiyorum: Size
karşı söylenen sözleri, siz, zabıttan hemen alıp, milletvekilimize bir ceza
uygulamasına girdiniz. Yine bir yanlışlık yaptınız Sayın Başkanım. MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Ham
zabıt... Ham zabıt... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Affedersiniz...
İzin verir misiniz? BAŞKAN - Evet... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Zabıt hamdır.
Bandı alıp, bandı dinledikten sonra, onu test ettikten sonra, bir uzmana test
ettirdikten sonra, doğruluğunu tespit etmiş olsaydınız, bence, daha iyi olurdu;
kanaatimiz tam hâsıl olurdu. O bakımdan, zatıâlinizi... Bu bakımdan söz aldım. Arkadaşımızın, size karşı, herhangi bir,
hakaret edecek ne düşüncesi olabilir ne böyle bir tavrı olabilir. Ben de, Grup
olarak da kabul etmiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Şimdi, Sayın Köse, benim böyle
bir... Orada, zaten bağırıldı bana "konuşma ulan" denildi,
“bağırma" denildi... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Bir dakika efendim... Siz
konuştunuz... Yani, karşılık... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Siz, şu tarafa
bakıyordunuz. BAŞKAN - Ben de dedim ki "siz, Meclis
Başkanına ulan diyemezsiniz." Buna rağmen, karşılık verildi; tutanaklar da
onu tespit etmiş. Ben, zaten... Yani, bu, sizin vicdanî kanaatleriniz; oy
verirsiniz, vermezseniz. Size göre, bana hakaret edilmesi, sizin için çok meşru
bir şey de kabul edilebilir. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Ben, hakaret
etmediği kanaatindeyim. BAŞKAN - Efendim, şimdi, gündemin
"Sözlü Sorular" bölümüne geçiyoruz... TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, bundan
değilse bile, bu "şov" lafından dolayı bir ceza verin hiç değilse;o
da bir hakaret. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın
Başkan, yarınki soruşturma komisyonu raporunun görüşmelerinde söz istiyorum. BAŞKAN - Şimdi, efendim, söz isteme
konusunda, biz, yarınki gündeme aldık. Siz, gruplar olarak anlaştınız mı; her
gruptan birer kişi konuşsun. O zaman, gruplar bize bildirecekler değil mi
efendim? ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın
Başkanım, bu tavır Anayasaya aykırı; soruşturma konusu, grup konusu değildir. BAŞKAN - Efendim, şahıslar verecek Sayın
Yalçınbayır; yani, ben... Şimdi, bakın, bu rapor dağıtıldığı gün, bazı
arkadaşlarımız gitmiş, söz istemişler -ama, bilmiyorum, hepsi aynı partiden mi-
sayı da artmış. Onun için... MEHMET ERGÜN DAĞCIOĞLU (Tokat) - Grup
sözünü çıkarın efendim; şahıs deyin, bitirin işi Sayın Başkan. BAŞKAN - Yani, biz, daha önce de böyle bir
uygulama yapıyorduk. Tabiî ki, grupların işi değil; ama, her partiden bir kişi
konuşursa -kişisel konuşuyor; yani, grup adına da konuşmuyor- daha sağlıklı
olacağına inanıyoruz. O bakımdan, kişisel konuşmaları tespit edeceğiz. Zaten,
kişisel olarak müracaat edecekler... Biz, onu, yarın, rapor görüşülmeden önce,
söz alan arkadaşlarımızı burada okuyacağız. Tamam efendim, söz isteyenlerin meselesi
de bu şekilde kapandı. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
sözlü sorulardan sonra kapatacaksınız değil mi? Mutabakatı sağlayalım da... BAŞKAN - Şimdi, gündemin "Sözlü
Sorular" kısmına geçiyoruz. VII. - SORULAR VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ
SORULAR VE CEVAPLARI 1. - Van
Milletvekili Fethullah Erbaş’ın, ilköğretim masraflarının devlet tarafından
karşılanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/930) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
18.45'e kadar soru devam edecek, değil mi? BAŞKAN - Efendim, 1 saat, sorulara devam
edeceğiz. Yani, bunu, bugün uygulamıyoruz ki. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Çeyrek saat
kalıyor da... BAŞKAN - Allah Allah!.. Efendim, tabiî ki
yani... Bir bakalım... Bu soru önergesi, üç birleşim
cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre, yazılı soru haline
dönüştürülecektir ve önerge gündemden çıkarılmıştır. Sayın Erbaş, konuşacak mısınız? FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Evet efendim. BAŞKAN - Buyurun efendim. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ilköğretimde masrafların devlet tarafından
karşılanmasına ilişkin bir sözlü sorum vardı; Sayın Bakanımız bu sözlü sorumu
cevaplandırmadı. Değerli arkadaşlar, Türkiye'deki
ilköğretime... Sayın Başkanım, kimsenin dinlediği yok. BAŞKAN - Arkadaşlar, lütfen oturur musunuz
efendim. Konuşmacı konuşamıyor. Rica ediyorum... Bakın, arkadaşımız kürsüde
konuşamıyor. FETHULLAH ERBAŞ (Devamla) - Türkiye'de,
son zamanlarda vaki olan krizden de etkilenen velilerimiz, şu anda, ilkokula
gönderdikleri çocuklarının masraflarını karşılayamaz durumdadırlar;
masraflarını karşılayamadıkları için de, ilkokula göndermeme gibi bir temayül oluşmaktadır;
göndermeyen velilere de çeşitli şekillerde ceza verilmekte, bu ceza 1 milyarın
altında olmamakta, daha sonra da, yine, çocuğunu gönderemeyen insanlara, bu
sefer, hapis cezaları verilmektedir. Değerli arkadaşlar, eskiden, çocuğunu
okutamayacak seviyede olan insanlar, bir şekilde, Kur'an kurslarına
gönderebiliyorlardı; onu da kaldırdık. Şu anda, çocuğunu okula göndermeyen, iki
ateş arasındadır; ya para cezası yiyecektir ya hapis cezası yiyecektir. Daha
sonra, elimde yok, önlük alamıyorum, pardösüsünü alamıyorum, kitabını
alamıyorum, kalemini alamıyorum... Bu halde olan velilerimize devletin el
uzatması lazımdır. Benim sorum buydu; ama, şu ana kadar devletimiz el uzatmadı.
Veli de, mecburen, çocuğunu okula göndermek zorunda. İlköğretim mecburîdir,
askerlik görevi de mecburîdir. Bakıyorsunuz arkadaşlar, askere giden bir
insanın ayakkabısından kepine kadar her şeyi devlet tarafından karşılanıyor;
çünkü, askerlik görevi, ilköğretim gibi mecburî bir görev. Devlet, askere giden
insanın her şeyini karşıladığı halde, ilköğretime giden öğrencilerin hiçbir
şeyini karşılamama durumuna giriyor. Kanunen, sadece, bu konuda öğretmen ve
okul bulabiliyor; ama, geri kalan masrafların tamamını öğrenci karşılıyor. Buna
da razı olan veliler, bir de, her ay, okulun çeşitli şekillerdeki -okul
dernekleri kuruluyor, aile birliği dernekleri kuruluyor, okulun hademe
masrafından cam masrafına, tamir masrafına kadar- giderlerini karşılıyorlar. Peki, ilköğretimin parasız olduğu kanunen
yazıldığı halde, askeriyedeki erlerimize, askerlik görevi mecburîdir diye
askerlik görevini yapan insanlara her şey verildiği halde, bu öğrencilerimize
niye hiçbir şey verilmiyor?! Bu konuda, görüyorsunuz, bir taşımalı eğitim
yapıldı, taşıma imkânı olmayan birçok insan da, bu konuda boynu bükük kaldı. Şu
anda, benim memleketimde yollar açılmadığı için, Bahçesaray'da birçok okula,
öğrenci, taşımalı da olsa, götürülemiyor. Değerli arkadaşlar, ben, bu konuda bir
kanun teklifi de vermiştim. Bu kanun teklifimi de, inşallah, Meclis gündemine
geldiği zaman -gündemin çok gerilerine itildi, her zaman da geriye doğru
gidiyor- kabul edersiniz ve ilköğretimdeki bütün masrafların devlet tarafından
karşılanması için sizler de oy verirsiniz, bu sevaba sizler de nail olursunuz;
ama, şu anda, milletin bu konuda takati kalmamıştır, haber veriyorum. Bundan
sonraki senelerde, herhalde, insanlar, ceza verseniz bile, hapis verseniz bile,
çocuklarını ilköğretimde okutamayacaklar. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erbaş. 2. - Van
Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, zorunlu eğitim uygulamasına uymayan velilerin
cezalandırılmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/931) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Bu soru önergesi de üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre, yazılı soruya
dönüştürülecektir ve önerge gündemden çıkarılmıştır. Sayın Erbaş, konuşacak mısınız? FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Konuşmayacağım
efendim. BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim. 3. -
Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, pancar üreticilerinin kredi
borçlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/932) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Bu soru önergesi de, üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre, yazılı soruya
dönüştürülecektir ve önerge gündemden çıkarılmıştır. 4. -
Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle'nin, ücretli usta öğreticilere
ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/933) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Bu soru önergesi de, üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre, yazılı soruya
dönüştürülecektir ve önerge gündemden çıkarılmıştır. 5. -
Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri Havaalanı Projesine ilişkin Ulaştırma
Bakanından sözlü soru önergesi (6/934) BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın
Bakan?.. Yok. Bu soru önergesi de, üç birleşim içinde
cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre, yazılı soruya
dönüştürülecektir ve önerge gündemden çıkarılmıştır. 6. -
Trabzon Milletvekili Ali Naci
Tuncer'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun geç oluşturulmasının
nedenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın
cevabı (6/938) 7. -
Trabzon Milletvekili Ali Naci
Tuncer'in, kapatılan bankalara verilen kredilere ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (6/939) 8. -
Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst
Kurulunca denetlenen bankalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve
Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (6/940) 9. -
Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst
Kurulunun oluşumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı
Recep Önal’ın cevabı (6/941) 10. -
Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, kapatılan bankalarla ilgili olarak
hazırlanan raporların ilgili Devlet Bakanınca bekletildiği iddialarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (6/943) 11. - Kayseri
Milletvekili Sevgi Esen'in, faaliyetleri durdurulan bankalar hakkında önceden
bilgi sızdırıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve
Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (6/944) 12. -
Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, altı yeni bankaya kuruluş izni verilmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı
(6/945) BAŞKAN - Efendim, daha önce, 6 ncı, 7 nci,
8 inci, 9 uncu, 10 uncu, 11 inci ve 12 nci sıralardaki sözlü soru önergeleri
dün okunmuştu. Sayın Bakan cevap verirken mesai saati bittiği için yarım
kalmıştı. Buyurun, bu soruları cevaplandırmanızı
istiyorum Sayın Bakan. DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Trabzon Milletvekili Sayın Ali Naci Tuncer'in,
Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun geç oluşturulmasının nedenine
ilişkin olarak Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yönelttiği (6/938) sayılı
sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum;
sözlerime başlarken, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu
üyelerinin atanması ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun kuruluşu ve
faaliyetlerine ilişkin esaslar, 23 Haziran 1999 tarih ve 23734 sayılı Resmî
Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4389 sayılı Bankalar Kanununun 3 üncü
maddesinde düzenlenmiştir. Ayrıca, aynı kanunun geçici 1/a
maddesinde, kurul başkan ve üyelerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten
itibaren üç ay içinde atanacakları; geçici 1/b maddesinde ise, kurumun başkan
ve üyelerinin atandığı tarihten itibaren en geç bir yıl içinde faaliyete
geçeceği belirtilmiştir. Öte yandan, Türkiye'de ve finansal
sistemde bankacılık sektörünün etkisi göz önünde bulundurulduğunda, kendisine
bankacılık sisteminin sağlığının ve itibarının korunması yönünde oldukça önemli
görevler atfedilen kurumun karar organını oluşturacak kişilerin seçilme
usulleri ve taşımaları gereken niteliklerin yeniden belirlenmesi gereği gündeme
gelmiştir. Yapılan çalışmaların sonucunda, 19 Aralık 1999 tarihinde, Bankalar
Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 4491 sayılı Kanun yürürlüğe girmiştir.
Bu kanunla, kurul üyelerinin nitelikleri yeniden belirlenmiş, kurumun yetkileri
artırılmış ve kurumun idarî ve malî özerkliği sağlamlaştırılmıştır. 4491 sayılı Bankalar Kanununun 15 inci
maddesiyle, kurul başkan ve üyelerinin 31.3.2000 tarihine kadar atanacağı,
kurumun 31.8.2000 tarihine kadar faaliyete geçeceği hüküm altına alınmıştır. Bu
çerçevede, 31.3.2000 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Bakanlar Kurulu kararıyla,
kurul başkan ve üyeleri, yasada belirtilen süre geçirilmeksizin göreve başlamış
ve kurum, 31.8.2000 tarihi itibarıyla faaliyete geçmiştir. Diğer taraftan, 4389 sayılı Bankalar
Kanununun geçici 1/c maddesine istinaden, adı geçen kanunla, kuruma ve kurula
verilen görev ve yetkiler, kurumun faaliyete geçtiği 31.8.2000 tarihine kadar,
ilgisine göre, mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununda belirtilen Bakanlar Kurulu,
bakan, Hazine Müsteşarlığı ile bankalar yeminli murakıpları ve yardımcıları,
Merkez Bankası ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından kullanılmaya devam
olunmuştur. Ayrıca, 3182 sayılı Bankalar Kanununda yer almayan ve 4389 sayılı
Kanunla getirilen düzenlemelerle ilgili yetkiler de kurumun faaliyete geçtiği
tarihe kadar ilgili bakan tarafından kullanılmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak, önergenin
güncelliğini kaybetmeden cevaplandırılabilmesini teminen, burada arz ettiğim
cevapların yazılı olarak 22.12.2000 tarih ve 103277 sayılı yazıyla, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olduğunu da özellikle belirtmek
ister, Yüce Meclise saygılarımı sunarım. Şimdi, yine, Sayın Ali Naci Tuncer'in,
yine, Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yönelttiği (6/939) esas numaralı sözlü
soru önergesini cevaplamak istiyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
cevaplarımızda, 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin 7 ve 8
numaralı fıkra hükümlerini de dikkate almak zorunda olduğumuzu özellikle
belirtmek istiyorum. Söz konusu kredilere ilişkin bilgilerin
verilmesi 4389 sayılı Bankalar Kanununun 22 nci maddesinin 7 numaralı
fıkrasının "Bu Kanunun uygulanmasında ve uygulanmasının denetiminde görev
alanlar, görevleri sırasında öğrendikleri bankalar ile bunların iştirakleri,
kuruluşları ve müşterilerine ait sırları bu Kanuna ve özel kanunlara göre
yetkili olanlardan başkasına açıklayamazlar ve kendi yararlarına kullanamazlar.
Bu yükümlülük görevden ayrılmalarından sonra da devam eder. Bu yükümlülüğe
uymayan kimseler için 1 yıldan 3 yıla kadar ağır hapis ve 2 milyar liradan az
olmamak üzere ağır para cezasına hükmolunur" amir hükmü gereğince mümkün
bulunmamaktadır. Gündemde yer alan sözlü soruların
yoğunluğu dikkate alınarak bu konudaki yazılı cevap da, 20.12.2000 tarih ve 101953
sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştur. Kayseri Milletvekili Sayın Sevgi Esen'in,
bankaların denetlenmesine ilişkin olarak Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e
yönelttiği (6/940) sayılı sözlü soru önergesinin cevabı da şöyledir: 23.6.1999 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanarak yürürlüğe giren 4389 sayılı Bankalar Kanununun geçici 1 inci
maddesiyle, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu başkan ve üyelerinin,
kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde atanması ve Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Kurumunun başkan ve üyelerinin atandığı tarihten
itibaren en geç bir yıl içinde faaliyete geçmesi öngörülmüştür; ancak,
19.2.1999 tarihinde yürürlüğe giren Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
İlişkin 4491 sayılı Kanunun 15 inci maddesi, kurul başkan ve üyelerinin
31.3.2000 tarihine kadar atanacağını ve kurumun 31.8.2000 tarihine kadar
faaliyete geçeceğini hükme bağlamıştır. Kurul üyeleri 31.3.2000 tarihinde
atanmış, kurum ise 31.8.2000 tarihi itibariyle faaliyete geçmiştir. Ayrıca, 4389 sayılı Kanunun geçici 2 nci
maddesinin birinci fıkrasının (c) bendi "kurumun faaliyete başlayacağı
tarihe kadar bu Kanunla kuruma ve kurula verilen görev ve yetkiler, ilgisine
göre, mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununda belirtilen Bakanlar Kurulu, bakan,
Hazine Müsteşarlığı ile bankalar yeminli murakıpları ve yardımcıları, Merkez
Bankası ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından kullanılmaya devam olunur.
3182 sayılı Bankalar Kanununda yer almayan ve bu kanunla getirilen düzenlemelerle
ilgili yetkiler, kurumun faaliyete başlayacağı tarihe kadar ilgili bakan
tarafından kullanılır" hükmünü amirdir. Bu itibarla, kurul başkan ve
üyeleri atanıncaya kadar herhangi bir yasal boşluk bulunmadığı gibi, bu
uygulamada, bankaların denetlenmesi konusunda herhangi bir aksama olmamıştır. Yine, anında cevap verebilmek amacıyla bu
konudaki yazılı cevabımızın, 15.2.2000 tarih ve 100519 sayılı yazıyla Yüce
Meclis Başkanlığına sunulmuş olduğunu da ayrıca belirtmek istiyorum. Yine Sayın Esen'in (6/941) sayılı sözlü
soru önergesinin cevabı: 4389 sayılı Bankalar Kanunu 23 Haziran 1999 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Bu kanunun 3 üncü maddesinin 1 numaralı fıkrasında
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun görev ve yetkileri belirlenmiştir.
Söz konusu maddenin 3 numaralı fıkrasından başlayarak, 8 numaralı fıkra sonuna
kadar, kurumun karar organı olan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna
ilişkin hükümler düzenlenmiştir. Burada, kurul üyelerinin seçilme usulleri,
taşımaları gereken nitelikler ile görev ve yetkileri yer almaktadır. Anılan
kanunun geçici 1 inci maddesinin (a) fıkrası ise "kurul başkan ve üyeleri,
bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde atanırlar"
hükmünü amirdir. Diğer taraftan, Türkiye'de ve finansal
sistemde bankacılık sektörünün etkisi göz önünde bulundurulduğunda, kendisine
bankacılık sisteminin sağlığının ve itibarının korunması yönünde oldukça önemli
görevler atfedilen kurumun karar organını oluşturacak kişilerin seçilme
usulleri ve taşımaları gereken niteliklerin yeniden belirlenmesi gereği gündeme
gelmiştir. Yapılan çalışmaların sonucunda, 19 Aralık
1999 tarihinde, Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 4491 sayılı
Kanun yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla, kurul üyelerinin nitelikleri yeniden belirlenmiş,
kurumun yetkileri artırılmış ve kurumun idarî ve malî özerkliği
sağlamlaştırılmıştır. Söz konusu kanunun değişikliğinde yer alan 15 inci
maddeyle, 4389 sayılı Kanunun geçici 1 inci maddesinin (d) bendi değiştirilmiş
ve Kurul Başkan ve üyelerinin, 31.3.2000 tarihine kadar atanacağı, kurumun da
31.8.2000 tarihinde faaliyete geçeceği hüküm altına alınmıştır. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulunun Başkan ve üyeleri, mevzuatta öngörülen süre içinde atanmış, kurum
ise, yasada belirtilen süre içinde faaliyete geçmiştir. Bu konudaki cevap, 19.12.2000 tarih ve
101525 sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuştur. Yine Sayın Esen'in (6/943) sayılı sözlü
soru önergesinin cevabı: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gerek 3182 gerekse 4389 sayılı Bankalar Kanunu uyarınca herhangi bir bankanın
hisselerinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesi, alınan tedbirlerin
niteliği ve malî sektörün durumuna göre değişen bir süreç içinde
gerçekleşmektedir. Sorunlu bankaların rehabilitasyonu için
yapılacak kapsamlı bir bankacılık operasyonunun başarılı olabilmesi için,
ekonominin istikrar içinde olması ve sağlam bir hukukî altyapının oluşturulması
zorunlu bulunmaktadır. Aksi takdirde, sektörde faaliyet gösteren kuruluşların
birbirleriyle olan karşılıklı ilişkileri nedeniyle sorunların diğer bankalara
sirayet etmesi ve sonuçta malî sektörde çok geniş kapsamlı bir istikrarsızlığa
yol açabilecek gelişmelerin ülke gündemine gelmesi kaçınılmaz olacaktır. Bu nedenle, 21 Aralık 1999 tarihinde fona
devredilen beş bankanın her biri hakkında bankalar yeminli murakıplarınca
düzenlenen raporlar bir bütün olarak değerlendirilmiş, yapılan işlemin
zamanlamasına büyük önem verilmiş ve lokal bir sorunun başka bankalara ve malî
sisteme sirayet etmemesi amaçlanmıştır. Bu bankalarla ilgili murakıp
raporlarının bekletildiği iddiası tümüyle geçersiz olup, tüm raporlar süresi
içinde işleme konulmuştur. Bu sözlü soru önergesiyle ilgili yazılı
cevabın, 15.12.2000 tarih ve 100520 sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmuş olduğunu da arz ederim. Sayın Esen'in, yine, Başbakanımız Sayın
Bülent Ecevit'e yönelttiği (6/944) sayılı sözlü soru önergesini cevaplıyorum: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bilindiği üzere, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalardan Ege
Bank AŞ'den para ve evrak taşınmasına ilişkin görüntüler görsel ve yazılı
basında yer almış ve konu yargıya intikal etmiştir. Fona devredilen bankalar
nezdindeki incelemeler sürdürülmüş olup, bu incelemeler sonuçlandıkça gerekli
yasal işlemler tesis edilmiştir. Hazine ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurumu kayıtlarında bu bankalara el konulmadan önce sahiplerine bilgi
sızdırıldığı yönünde herhangi bir tespit ve/veya delil bulunmadığı
bildirilmiştir. Gündemde yer alan sözlü soruların
yoğunluğu dikkate alınarak, bu konudaki yazılı cevap, 18.12.2000 tarih ve
100977 sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına daha evvel
sunulmuştur. Arz ederim. Sayın Esen'in, yine, Başbakanımız Sayın
Bülent Ecevit'e yönelttiği (6/945) sayılı sözlü soru önergesini cevaplamak
istiyorum: Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun 4 üncü maddesine göre, Türkiye'de bir
bankanın kurulması veya yabancı ülkelerde kurulmuş bir bankanın Türkiye'de
açacağı ilk şube için Bakanlar Kurulundan izin alınması gerekmektedir. Türkiye'de banka kuruluşu veya yabancı
bankaların Türkiye'de şube açmalarına ilişkin usul ve esaslar ise, Bankalar
Kanununun 7 nci maddesine istinaden Hazine Müsteşarlığınca çıkarılan ve
21.6.1995 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan “Bankaların Kuruluş ve Faaliyete
Geçme Esaslarına İlişkin Yönetmelik”le düzenlenmiştir. Banka kuruluşlarıyla ilgili olarak
yukarıda belirtilen yönetmelik hükümlerine göre Hazine Müsteşarlığına tevdi edilen
belgelere ilaveten, söz konusu başvurular değerlendirilirken, güvene dayanan
bir sektör olan bankacılık sisteminin cari durumu ve ülke ekonomisinin
konjonktürel yapısı gibi hususlar bir bütün olarak göz önünde bulundurulmuştur.
Hazine Müsteşarlığına, 1.7.1997 tarihinden
23.6.1999 tarihine kadar, 2 ticarî banka, 30 yatırım bankası ve yurtdışında
kurulu 3 bankanın Türkiye'de şube açma talebi olmak üzere, toplam 35 başvuru
yapılmıştır. Yukarıda belirtilen prosedür çerçevesinde,
belgelerini eksiksiz sunan ve durumları uygun görülen 10 bankanın kuruluşu için
hazırlanan kararname taslakları Başbakanlığa iletilmiştir. Söz konusu tarihten itibaren, 3 yabancı
bankanın (Rabobank Nederland, Credit Suisse First Boston ve Morgan Guaranty of
New York) Türkiye'de şube açmasına ve 7 yatırım bankasının (Okan Yatırım
Bankası Anonim Şirketi, Nurol Yatırım Bankası Anonim Şirketi, GSD Yatırım
Bankası Anonim Şirketi, Toprak Yatırım Bankası Anonim Şirketi, Diler Yatırım
Bankası Anonim Şirketi, Atlas Yatırım Bankası Anonim Şirketi ve Çalık Yatırım
Bankası Anonim Şirketi) kuruluşuna izin verilmiş ve bu izinlere ilişkin
Bakanlar Kurulu kararları Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Dolayısıyla, söz konusu kuruluş talepleri,
mülga 3182 sayılı Bankalar Kanunu hükümleri ve 21.6.1995 tarihli Resmî Gazetede
yayımlanan "Bankaların Kuruluş ve Faaliyete Geçme Esaslarına İlişkin
Yönetmelik"te yer alan esaslar çerçevesinde ve yukarıda belirtilen
gerekçelerle incelenmiş olup, 1997 ve 1998 tarihli Bakanlar Kurulu kararlarıyla
izin verilmiştir. Kanun ve yönetmelikte belirtilen hususların dışında herhangi
bir işlem tesisi söz konusu değildir. Diğer taraftan, 4491 sayılı Kanunla
değişik 4389 sayılı Bankalar Kanununun 7 nci maddesinin (1) numaralı fıkrası
"Türkiye'de bir bankanın kurulmasına veya yurtdışında kurulmuş bir
bankanın Türkiye'de ilk şubesinin açılmasına, Kurulun en az beş üyesinin aynı
yöndeki oyuyla alınan kararla izin verilir" hükmünü amirdir. Söz konusu düzenlemeyle, Bakanlar Kuruluna
ait olan yetki Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuruluna verilmiş olup, 4389
sayılı Bankalar Kanununun yürürlüğe girdiği 23.6.1999 tarihinden bu yana
Türkiye'de kuruluşuna izin verilen herhangi bir banka bulunmamaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak, önergenin
güncelliğini kaybetmeden cevaplandırılabilmesini teminen, burada arz ettiğim
cevapların, yazılı olarak, 20.12.2002 tarih ve 101951 sayılı yazıyla, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olduğunu da, ayrıca bilgilerinize
arz eder, Yüce Meclise saygılarımı sunarım. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Böylece, gündemin, 6, 7, 8, 9, 10, 11 ve
12 nci sıralarında yer alan sözlü sorular cevaplandırılmıştır efendim. 13. -
Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, kiralarda uygulanan artış oranlarına
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder
Gaydalı’nın cevabı (6/942) 14. -
Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, memur, işçi, emekli, dul ve yetimlerin
ücretlerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip
Safder Gaydalı’nın cevabı (6/953) 15. -
Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'da yürütülen projelere ilişkin
Maliye Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın
cevabı (6/1050) 16. - Konya
Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Konya'da Emekli Sandığı Bölge Müdürlüğü kurulup
kurulmayacağına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı
Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (6/1106) 17. -
Şırnak Milletvekili Abdullah Veli Seyda'nın, 2001 Malî Yılı Bütçesinden Şırnak
İline ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru
önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (6/1158) BAŞKAN - 13 üncü sırada, Kayseri
Milletvekili Sevgi Esen'in, kiralarda uygulanan artış oranlarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi vardır. Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?..
Burada. Ayrıca, Sayın Bakan, gündemin, 20, 79, 130
ve 168 inci sıralarındaki soruları da cevaplandıracağını bildirmişlerdir. Sayın Bakan, okuttuktan sonra hepsine
birden mi cevap vereceksiniz? DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis)
- Evet Sayın Başkan. BAŞKAN - Peki; hepsini ayrı ayrı
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent
Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.
Saygılarımla.
Hukukumuzda temel
haklardan olan mülkiyet hakkına ait ve akit serbestisine müdahale ederek
kiralar yüzde 25 ve yüzde 10'larda dondurulmuştur; ancak, enflasyon yüzde
50'ler civarında seyretmektedir. Bu durum karşısında, hak sahiplerinin
zararları kim tarafından ve ne şekilde karşılanacaktır? BAŞKAN - 20 nci sıradaki
soruyu okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla.
Memur, işçi, emekli, dul
ve yetimlerin ücretleri, açlık sınırına düşmüştür. Bu, sizi rahatsız ediyor mu?
Rahatsız ediyorsa, ciddî ne gibi tedbirler almayı düşünüyorsunuz? BAŞKAN - 79 uncu sıradaki
soruyu okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için
gereğini arz ederim.
1 - Bakanlık olarak
Adıyaman'da yürüttüğünüz projeler nelerdir? 2 - 2000 yılı
rakamlarıyla mevcut projelerin toplam bedeli ne kadardır? 3 - 2000 yılı itibariyle
projelerde gerçekleşen yatırım miktarı ne olmuştur? 4 - Projelerin bir an
önce tamamlanabilmesi için 2001 yılında ayrılan ödenek miktarı ne kadardır? 5 - Adıyaman il, ilçe ve
belde belediyelerine 2000 yılında Bakanlığınızca ne kadar para gönderildi? 2001
yılında ne kadar göndermeyi planlıyorsunuz? BAŞKAN - 130 uncu
sıradaki soruyu okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim.
Bakanlığınıza bağlı
Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü tarafından vatandaşlarımıza daha iyi hizmet
götürülmesi amacıyla İstanbul, Bursa, İzmir, Afyon, Adana, Diyarbakır, Erzurum
ve Samsun İllerinde bölge müdürlükleri açılmış bulunmaktadır. Buna rağmen
coğrafî konumu ve nüfus potansiyeli bakımından ülkemizin en önemli
şehirlerinden biri olan Konya'da birçok kurum ve kuruluşun bölge müdürlüğü
bulunmasına rağmen Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne bağlı bölge müdürlüğü
bulunmamaktadır. Bu da özellikle Batı Anadolu'da yaşayan halkımıza götürülecek
hizmetlerin aksamasına neden olmaktadır. Soru 1 - Konya İlinde
Emekli Sandığı Genel Müdürlüğüne bağlı bölge müdürlüğü açılması hususunda bir
çalışmanız var mıdır? Soru 2 - Varsa, ne zaman
hizmete açılacaktır? Bölge müdürlüğü açmak için bir çalışmanız yoksa, açmayı
düşünüyor musunuz? Soru 3 - Bölge
müdürlüklerinin açılmasında siyasî tercihler mi, yoksa belli kıstaslar mı
aranmaktadır? Kıstaslarınız varsa bunlar nelerdir? Soru 4 - Konya İline
bölge müdürlüğü açılmadığına göre, Bakanlığınız tarafından aranan kıstaslar
dışında mı yer almaktadır? BAŞKAN - 168 inci
sıradaki soruyu okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularımın
Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını
saygılarımla arz ederim. 12.1.2001 Abdullah Veli Seyda Şırnak Sorular: 1 - Bakanlığınızın 2001 malî yılı bütçe
yatırım ödenekleri ne kadardır? 2 - 2001 yılında Şırnak İline ayrılan
yatırım ödenekleri, genel, katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli
daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır? 3 - Ayrılan ödenekler çerçevesinde
Şırnak'taki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir? BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. 5 soru için 25 dakika süre veriyorum. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemimizin 10 uncu sırasında yer
alan, Kayseri Milletvekilimiz Sayın Sevgi Esen'in (6/942) sayılı sözlü soru
önergesine cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; hepinize en derin saygılarımı
sunuyorum. Soruda ifade edilen husus, 27.5.1955 tarih
ve 9013 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları
Hakkında Kanunu tadil eden 4531 sayılı Kanuna yönelik bulunmaktadır. Kayseri Milletvekilimiz Sayın Sevgi Esen,
sözlü soru önergesini iki adet hukukî kavramı ilişkilendirmek suretiyle
oluşturmuş bulunmaktadır. Her iki kavram için de ortak olarak ifade
edilebilecek olan husus, bu kavramların temel haklar içerisinde yer alan ve
Anayasamızın 12 nci maddesinde ifade edildiği üzere, ancak aynı zamanda ödevler
de içeren bir mahiyet taşıması hususudur. Anayasamızın 13 üncü maddesi hükmü
uyarınca, temel hak ve hürriyetler, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünün, millî egemenliğin, cumhuriyetin, millî güvenliğin, kamu
düzeninin, genel asayişin, kamu yararının, genel ahlakın ve genel sağlığın
korunması amacıyla ve ayrıca, Anayasanın ilgili maddelerinde öngörülen özel
sebeplerle, Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabilir. Öte yandan, Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Evrensel Beyannamesi, aynı kuralı, 17 nci maddede mülkiyet hakkını
temel insan hakları içerisinde saydıktan sonra, 29 uncu maddesinde
"ahlakın, kamu düzeninin ve genel refahın haklı icaplarını yerine getirmek
maksadıyla, kanunla belirlenmiş sınırlamalara tabi tutulabilir" demek
suretiyle, temel hakların belirli durumlarda sınırlanabileceğini kabul etmiş
bulunmaktadır. O halde, gerek mülkiyet hakkı ve gerekse
sözleşme özgürlüğü hakkı üzerinde, yasama organı tarafından, kanun düzeyinde
bir norm vasıtasıyla, Anayasada ifade edilen gerekçelere istinaden, hukuksal
bir tasarruf gerçekleştirmenin anayasal ve evrensel hukuk bağlamında dayanağı
bulunduğu kabul edilmelidir. Öte yandan, sorunun konusunu oluşturan
gayrimenkul kiraları hakkındaki 6570 sayılı Kanunun bizatihi kendisi hakkında
Anayasaya aykırılığı iddiasıyla açılan iptal davasında, Anayasa Mahkemesi,
kiraların kamu yararı nedeniyle sınırlandırılabileceğini açık bir biçimde ifade
etmiş bulunmaktadır. O halde, Anayasa Mahkemesinin hukuken son derece açık olan
işbu hükmüne ilave edilecek olan yegâne husus, 4531 sayılı Kanunla getirilen
düzenlemenin, kamu düzeni ve kamu yararı gözetilerek ifa edilip edilmediği
hususudur. Kanun koyucunun bu konuya dair somut düşünceleri ise, kanunun
Türkiye Büyük Millet Meclisinde geçirdiği aşamalarda ifade edilmiş
bulunmaktadır. Kanun koyucu, işbu düzenlemeyle, kanunun gerekçesinde ifade
edildiği üzere, öncelikle, zaman içinde farklı uygulamalara neden olan hukuk
boşluğunu doldurmayı amaçlamış ve kira bedellerinin sınırlandırılmasının, toplum
huzurunu ve kamu düzenini bozan, ekonomik dengeleri altüst eden ve dargelirli
vatandaşlarımızı sıkıntıya sokan enflasyonla mücadelede önemli bir adım
olduğunu açıkça vurgulamıştır. Konu bu kapsamda değerlendirildiğinde,
kanun koyucunun, kamu yararı nedeniyle söz konusu temel hakları
sınırlandırdığını açıkça görmekteyiz. Ayrıca, bilindiği üzere, 4531 sayılı
Kanunun Anayasaya aykırı olduğu gerekçesiyle Anayasa Mahkemesine başvurulmuş ve
Anayasa Mahkemesi tarafından, Anayasaya uygun bulunmuştur. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli kararı
henüz Resmî Gazetede yayımlanmadığından, bu konudaki gerekçesini bilmek mümkün
olmamakla birlikte, yukarıda ifade edilen daha önceki kararları dikkate
alındığında, konuyu bu kapsamda değerlendirdiği düşünülmektedir. Açıklanan
nedenlerle, evrensel normlara, genel hukuk ilkelerine ve Anayasamıza aykırı
olmayan bir düzenlemeyle kişilerin zarara uğradığını iddia etmek mümkün
bulunmadığından, olmayan bir zararın tazmini hususu da söz konusu değildir. Değerli milletvekilleri, gündemimizin 20
nci sırasında yer alan (6/953) sayılı, Trabzon Milletvekilimiz Sayın Ali Naci
Tuncer'in sözlü sorusuna cevap arz edeceğim: Memur, işçi, emekli, dul ve yetimlerimize
daha fazla maaş vermek, hükümetimizin en büyük hedeflerinden biridir; ancak,
çalışanlarımıza ve emeklilerimize yapılabilecek en büyük katkı, hiç kuşkusuz,
enflasyonun düşürülmesiyle sağlanacaktır. Bu amaçla uygulanacak maaş zammı
oranının belirlenmesinde, bütçe imkânlarının yanı sıra, 2001 yılı enflasyon
hedefleri de göz önünde bulundurulmuştur. Maaş artışlarının belirlenmesinde ve
enflasyonun başlıca hedef olarak düşürülmesinde öncelikle sağlam malî
kaynaklara ihtiyaç duyulmaktadır; çünkü, bu kaynaklar olmaksızın yapılan
artışların sadece mevcut sorunları artırdığı bir gerçektir. Diğer taraftan,
uygulanan istikrar programının geleceğe yönelik olumlu gelişimiyle genel geçim
şartları da birlikte dikkate alınmaktadır. İktidar dönemimizde, çalışanlar ile
onların emeklilerini enflasyona ezdirmeme taahhüdümüze uygun olarak hareket etmiş
bulunuyoruz. Bilindiği üzere, 2000 Malî Yılı Bütçe Kanununda ilk defa yer
verilen hükümle, bu husus yasal bir yükümlülük haline getirilmiş bulunmaktadır.
Bu düzenleme, enflasyonun yükseltilmesi halinde maaş hesaplanmasında kullanılan
katsayıların artırılması suretiyle işlemekte ve öngörülen enflasyondaki
sapmanın doğrudan doğruya maaş artışına dönüştürülmesine imkân vermektedir.
Aynı hüküm 2001-2002 Malî Yılı Bütçe Kanununda da aynen yer almakta olup,
taahhüdümüzün gereği yerine getirilecektir. Değerli milletvekilleri, gündemimizin 79
uncu sırasında yer alan (6/1050) sayılı, Adıyaman Milletvekilimiz Sayın Mahmut
Göksu'nun sözlü sorusuna cevap vereceğim: Adıyaman ve tüm iller kapsamında yer alan
yatırımlar, yatırım programında yer almayan mahallî idare yatırımları hariç, 14
Ocak 2000 tarih ve 23933 mükerrer sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2000 yılı
yatırım programında izlenebilmektedir. 2000 yılı yatırım programında yeri
Adıyaman İli olarak belirlenebilen 32 adet kamu yatırım projesinin toplam
bedeli, 2000 yılı fiyatlarıyla 162 trilyon liradır. Toplam proje tutarı 162
trilyon lira olan ve muhtelif kamu kuruluşları tarafından yürütülen 32 adet
kamu yatırım projesi için başlangıçtan 1999 yılı sonuna kadar yapılan nakdî
harcama toplamı, 2000 yılı fiyatlarıyla 70 trilyon liradır. 2000 yılında bu projelere 11 trilyon lira
ödenek tahsis edilmiştir. 2000 yılında tahsis edilen söz konusu 11 trilyon
liralık yatırım ödeneğinin tamamının harcanacağı varsayılırsa, 2000 yılı sonu
itibariyle, projelerin toplam proje tutarının yüzde 50'si oranında nakdî
gerçekleşme sağlanmış olacaktır. 2001 yılı yatırım programlarının hazırlık
çalışmaları devam etmektedir. 2001 yılı programında öngörülen kamu yatırım
ödeneklerinin programda ve Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında belirtilen
sektörel, bölgesel ve proje bazındaki öncelikleri dikkate alınarak, proje
bazında tahsisi işlemlerinin 2000 yılı sonuna kadar tamamlanması ve 2001 yılı
yatırım programının 2001 yılı ocak ayının ilk haftasında kesinleştirilerek
yayımlanması planlanmıştır. 2000 yılının ilk altı ayı içerisinde,
nüfusu 50 000'in altında olan tüm belediyelere nüfus büyüklükleri esas alınarak
yardım yapılmış olup, ikinci altı aylık dönemde ise, aynı kriterlere göre,
ihtiyaçları ve Bakanlığımız bütçe olanakları çerçevesinde yardım yapılmaktadır.
2000 yılında, Bakanlığımız bütçesinden Adıyaman İli Merkez ilçe ve belde
belediyelerine 8.12.2000 tarihi itibariyle toplam 355 000 000 000 lira yardım
yapılmıştır. 2001 yılında ise, 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının Türkiye
Büyük Millet Meclisi onayından geçmesini müteakip, ihtiyacı olan
belediyelerimize peyderpey gönderilmiştir. Değerli milletvekilleri, Konya
Milletvekilimiz Sayın Özkan Öksüz'ün gündemimizin 130 uncu sırasında yer alan
(6/1106) esas numaralı sözlü sorusuna cevap arz edeceğim. Bakanlığımız bağlı kuruluşu Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığının, iştirakçilerin hizmet borçlanması, diğer sosyal
güvenlik kuruluşlarına prim ödedikleri sürelerin Sandığa tabi hizmetleriyle
birleştirilmesi, emekli, malullük, dul ve yetim aylıklarının bağlanması,
ödenmesi ve sağlık yardımıyla ilgili tüm işlemleri, bilgisayar teknolojisinden
yararlanılarak merkezden yapılmaktadır. Emekli aylığı bağlananların tanıtım
kartları ile sağlık karneleri, aylığın bağlanması sırasında düzenlenmekte,
aylıkları bankaya gönderilirken, bu belgeleri de postaya verilmektedir.
Böylece, işlemlerin çok kısa sürede, daha az emek harcanarak yapılması
sağlanmış bulunmaktadır. Ayrıca, emekli, malul, dul ve yetim
aylıklarının online ile ilgililerin istedikleri banka şubelerinde açacakları
hesaba gönderilmesi sağlanmak üzere, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankasıyla
protokol yapılması aşamasında gelinmiştir. Diğer taraftan, Alo Emekli Hattı (0312-414
54 34) 24 saat hizmet vermekte ve yurdun her yerinden bu hattı arayan kişiler,
hizmetleri, emekli aylıkları, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığındaki
işlemlerinin seyriyle ilgili bilgi alabilmekte, aylıklarının bir bankadan diğer
bir bankaya nakil işlemlerini yapabilmektedirler. Bu iyileştirmelerin sonucu olarak, İstanbul,
İzmir, Bursa, Samsun, Adana, Afyon, Erzurum ve Diyarbakır'da bulunan bölge
müdürlüklerinin işleri önemli ölçüde azaldığından, bu birimlerin kademeli
olarak küçültülerek irtibat müdürlükleri haline getirilmesi konusunda
çalışmalar yapılmaktadır. Yüksek Denetleme Kurulunun, Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığının 1996, 1997, 1998 ve 1999 yılı faaliyetleriyle
ilgili raporlarında da bölge müdürlüklerinin, irtibat müdürlükleri olarak
yapılandırılması önerilmektedir. Bütün bu nedenlerle, yeni bölge müdürlükleri
açılması düşünülmemektedir. Değerli milletvekilleri, 168 inci sırada
yer alan (6/1158) sıra sayılı Şırnak Milletvekilimiz Sayın Abdullah Veli
Seyda'nın soru önergesine cevap arz ediyorum: 2001 yılı yatırım programında
Bakanlığımıza ait toplam 306 adet yatırım projesi için tahsis edilmiş toplam
yatırım bütçe ödeneği 60 trilyon 401 milyar Türk Lirasıdır. Bakanlığımız 2001
yılı yatırım programında Şırnak İline ilişkin olarak 1983K010170 nolu toplu
proje içerisinde 1991-2001 başlayış-bitiş yıllarıyla yer alan merkez hükümet
konağı yapım işine 400 milyar Türk Lirası, 2000K010670 nolu toplu proje
içerisinde 2001-2003 başlayış-bitiş yılarında yer alan Cizre vergi dairesi
hizmet binası yapım işine 100 Milyar Türk Lirası, 1998K010880 nolu toplu proje
içerisinde yer alan Habur saha düzenlemesi yapımı işi için 530 milyar Türk
Lirası olmak üzere, toplam 1 trilyon 30 milyar Türk Lirası ödenek ayrılmıştır. Şırnak hükümet konağı inşaatı devam
etmekte olup, fizikî gerçekleşmesi yüzde 75'tir. Şırnak İline ait yatırım
projelerinin bir an önce tamamlanması hedeflerimiz arasında olmakla beraber, bu
hedeflerimize ulaşabilmemiz yatırım ve bütçe ödeneklerinin imkânlarıyla sınırlı
olduğundan, hükümet konağı yatırımlarının bitirilmesinin de bu kapsamda
değerlendirilmesi gerekmektedir. Yüce Heyetinize saygıyla arz ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, böylece, gündemin
sözlü sorular kısmının 10, 20, 79, 130 ve 168 inci sıralarındaki soru
önergeleri cevaplandırılmıştır. Sayın Göksu, söz istemiyorsunuz?.. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Evet. BAŞKAN - Teşekkürler. 18. -
Trabzon Milletvekili Ali Naci
Tuncer'in, ceza infaz kurumlarında meydana gelen olaylara ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı (6/947) 19. - Antalya Milletvekili Salih Çelen'in,
cezaevlerinde meydana gelen olaylara ve çözüm yollarına ilişkin Adalet
Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün cevabı
(6/957) BAŞKAN - Sayın Adalet Bakanı 14 ve 22 nci
sıralardaki soruları birlikte cevaplandıracağından, iki soru önergesini de
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent
Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla.
Ceza infaz kurumlarında
meydana gelen olayları Adalet Bakanı gibi fizikî yetersizliğe mi bağlıyorsunuz?
Devlet otoritesinin zayıflaması nedeniyle, kendinizi siyasî ve vicdanî sorumlu
olarak hissediyor musunuz? Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki soruların
Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla.
Son zamanlarda cezaevlerinde meydana gelen
üzücü olaylar devletin acz içinde olduğu yönünde yanlış intibalara ve
değerlendirmelere yol açmaktadır. Sizin de sorumlu bakan olarak basın yoluyla
kamuoyuna yaptığınız açıklamalar, kamu kurum ve kuruluşlarının çaresizliğini
doğrular niteliktedir. 1. - Cezaevlerindeki olayların ve yaşanan
sorunların nedenleri konusunda herhangi bir araştırma veya rapor hazırlattınız
mı? 2. - Sorunun kaynağını tespit
edebildiyseniz, önereceğiniz çözüm yolları nelerdir? 3. - Hükümet içinde yapacağınız bu
öneriler dikkate alınmazsa tavrınız ne olacaktır? BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. İki soru için 10 dakika süre veriyorum
efendim. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Başbakana yöneltilen ve
Bakanlığımızca cevaplandırılması istenilen, Trabzon Milletvekili Ali Naci
Tuncer'in, ceza infaz kurumlarında meydana gelen olaylara ilişkin (6/947) esas
numaralı soru önergesiyle Antalya Milletvekili Salih Çelen'in cezaevlerinde
meydana gelen olaylar ve çözüm yollarına ilişkin (6/957) esas numaralı soru
önergesine cevap vermek üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum. Daha önce de çeşitli vesilelerle bu
kürsüden de açıkladığımız gibi, cezaevlerinde yaşanan sorunlar, fizikî altyapı,
malî kaynak, mevzuat ve personel yetersizliğinden kaynaklanmaktadır. Bu
sorunların çözümü için Bakanlığımızca yapılan çalışmalar şöyle özetlenebilir:
Fizikî altyapı yetersizliklerini gidermek amacıyla, öncelikle, çeşitli
yönlerden sakıncalı koğuş sisteminin terk edilerek, Birleşmiş Milletler ve
Avrupa cezaevleri kurallarına uygun oda sistemine geçilmesi çalışmaları
başlatılmıştır. Bu çerçevede, Terörle Mücadele Kanunu ve Çıkar Amaçlı Suç
Örgütleriyle Mücadele Kanunu uyarınca bir ve üç kişilik oda sistemine dayalı,
yüksek güvenlikli, elektronik ve mekanik sistemlere, spor, eğitim, iş yurdu ve
sosyal faaliyet alanlarına sahip, her biri 368 kişi kapasiteli 11 adet (F) tipi
cezaevinin ihalesi yapılmıştır. Bunlardan, Ankara Sincan, Tekirdağ, Kocaeli,
Edirne, İzmir ve Bolu (F) tipi cezaevleri tamamlanarak hizmete açılmıştır.
Ankara Sincan, İzmir, Kocaeli ve Tekirdağ'da 2 numaralı (F) tipi cezaevleriyle
Adana (F) tipi cezaevinin inşaatına devam edilmektedir. Bu cezaevlerinin
ödenekleri İş Yurtları Kurumu bütçesinden karşılanmaktadır. Ödenekleri genel
bütçeden karşılanan Kırıkkale ve Van (F) tipi cezaevlerinin inşaatları devam
etmektedir. Diyarbakır ve Denizli'de inşa edilen, oda sistemine dayalı, yüksek
güvenlikli 400'er kişilik cezaevlerinin inşaatına devam olunmaktadır.
Bayburt'ta inşaatı tamamlanan 150 kişilik özel tip cezaevi 2002 yılı içinde
hizmete açılacaktır. 31 adet (E) ve özel tip cezaevinin tamamı
oda sistemine dönüştürülmüştür. 42 adet cezaevinin tamamının oda sistemine
dönüştürülmesi çalışmalarına devam edilmektedir. Çağdaş cezaevi anlayışına uymayan,
eskimiş, küçük il ve ilçe cezaevleri kapatılarak bunların yerine, belirlenecek
ortak merkezlerde bölge cezaevleri kurulması planlanmaktadır. Bu çerçevede,
1995 yılından bu yana 89 cezaevi kapatılmış ve bu nedenle 3 885 kişilik
kapasite kaybedilmiş; buna karşılık, yine aynı dönemde, 4'ü (E) tipi, 4'ü özel
tip, 6'sı (F) tipi olmak üzere, değişik kapasitelerde toplam 28 adet cezaevi
hizmete sokularak 7 474 kişilik kapasite elde edilmiştir. Elmadağ (K-2) tipi
kapalı cezaevi bağımsız çocuk cezaevine dönüştürülerek, Ankara Kapalı
Cezaevindeki çocuk tutuklu ve hükümlülerin olumsuz koşullarına son verilmiştir.
Gönüllü kuruluşlar ve üniversitelerimizin katkılarıyla, bağımsız kadın ve çocuk
cezaevleri kurulması yolundaki çalışmalarımız devam etmektedir. İstanbul'da 8
adet (L) tipi cezaevi inşa edilecektir. Malî kaynak yetersizliklerini gidermek
amacıyla, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve
İdaresine İlişkin Kanun ile Cezaevleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı
Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 9.5.2001 tarih ve 4671 sayılı Kanunla,
İşyurtları Kurumunun döner sermayesi 200 trilyon liraya çıkarılmış, 492 sayılı
Harçlar Kanununa bağlı 1,2 ve 3 sayılı tarifelere göre alınan yargı ve noter
harçlarının oranı yüzde 35'e yükseltilmiştir. Cezaevlerine girmesi yasak birçok eşya,
dışarıdan getirilen yiyeceklerle cezaevlerine sokulmaktadır. Bu durum,
cezaevlerinin asayiş ve güvenliği için ciddî bir tehlike oluşturmakta; ayrıca,
hükümlü ve tutukluların ekonomik durumlarında farklılıklar bulunması nedeniyle,
aralarında eşitsizlik yaratmaktadır. 31.1.2001 tarihli genelgemizle bu duruma
son verilmiştir. Halen, tutuklu ve hükümlülerin günlük iaşe
bedeli, 2002 malî yılı başından itibaren 1 800 000 lira olarak tespit
edilmiştir. Ceza infaz kurumları işyurtlarında çalışan hükümlülerin
gündelikleri 2002 yılı için 3 000 000 liraya çıkarılmıştır. Mayıs 2001
tarihinden itibaren hükümlü gündeliklerinden iaşe bedeli kesilmemektedir. Ceza
infaz kurumları personelinin malî ve özlük haklarının iyileştirilmesi için
yapılan çalışmalar devam etmektedir. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeline Ek Tazminat Ödenmesine ve Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hazırlanmış olmakla
birlikte, konu, kamu kesiminde genel ücret dengeleri içinde
değerlendirilecektir. Mevzuat yetersizliklerini gidermek
amacıyla çeşitli kanunlar çıkarılmış, çeşitli kanun tasarıları hazırlanmıştır.
Örneğin, Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair
1.5.2001 Tarih ve 4666 Sayılı Kanunla (F) tipi cezaevlerinde ortak yaşam
alanlarının kullanılması düzenlenmiştir. 16.5.2001 Tarih ve 4675 Sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu, ceza
infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan
işlemler ve bunlarla ilgili faaliyetleri yargı denetimi altına almıştır. 14.6.2001 Tarih ve 4681 Sayılı Ceza İnfaz
Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu, ceza infaz kurumları ve
tutukevlerini sivil toplum denetimine açmıştır. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ile Türk Ceza Kanunu Hapishane ve
Tevkifhanelerin İdaresi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu gündeminde bulunmaktadır. Bu arada, Ceza ve Tedbirlerin İnfazı
Hakkında Kanun Tasarısı ve Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Genel
Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısıyla ilgili hazırlık
çalışmaları devam etmektedir. Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevlerinin
Yönetimine ve Cezaların İnfazına Dair Tüzükte yapılan değişiklikle, hükümlü ve
tutukluların yakınlarıyla telefon görüşmesi yapmalarına olanak sağlanmıştır.
Halen, 34 cezaevinde hükümlü ve tutuklular bu olanaklardan yararlanmaktadır. 35
cezaevinde daha telefon tesisatı kurulması çalışmaları devam etmektedir. Personel yetersizliklerini gidermek
amacıyla 2001 yılında 1 633 kişinin açıktan atama izni alınmış, bunlardan 1 213
kişinin ataması yapılmıştır; 47 kişinin işlemleri devam etmekte olup, 373
kişinin ise şartları tutmamaktadır. 2002 yılı için münhal kadrolara açıktan
atama izni alınmasına ilişkin çalışmalar sürdürülmektedir. Ceza infaz kurumları personelinin eğitimi
için 2001 yılında, Ankara'da, Ceza İnfaz Kurumları Eğitim Merkezi kurulmuştur.
Uzun vadede, bu merkezlerin sayısının artırılması planlanmaktadır. Eğitim
programları kapsamında, cezaevi personeline, işkence ve kötü muamelenin
önlenmesi için, insan hakları ve insan ilişkileri dersleri verilmeye
başlanmıştır. Halen Genel Kurul gündeminde bulunan, Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanun Tasarısının yasalaşması, bu
çalışmalara yeni bir ivme kazandıracaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
açıklamalardan da anlaşılacağı gibi, Bakanlığımızca, infaz sisteminde gerekli
reformları gerçekleştirmek, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde yaşam
koşullarını iyileştirmek amacıyla yoğun çalışmalar yapılmaktadır. Bütün bu
çalışmalarla, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde, bir yandan insan hakları
anlayışına dayalı çağdaş, evrensel standartlar uygulanmaya başlanmış, öbür
yandan devlet otoritesi, eski dönemlerle kıyaslanmayacak ölçüde sağlanmıştır. Bilgilerinize saygıyla arz eder, Yüce
Meclisi saygıyla selamlarım. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Böylece, gündemin 14 üncü ve 22 nci
sıralarındaki sözlü sorular da cevaplandırılmıştır. Sayın milletvekilleri, sözlü sorular için
ayrılan bir saatlik zaman dolmuştur. Şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. VIII. -
KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. - İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde değişiklik yapılmasına dair İçtüzük teklifinin görüşülmeyen
maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri ve
Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2. - Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı ve
Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/744) (S. Sayısı : 786) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Burada. Hükümet?.. Burada. Tasarının tümü üzerinde, Adalet ve
Kalkınma Partisi, Saadet Partisi, Doğru Yol Partisi grupları adına konuşmalar
tamamlanmıştı. Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu
adına... BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan,
Turhan Tayan Bey konuşacaktı; ama, yok. BAŞKAN - Konuşmayacaksanız, Sayın Bakan
konuşur. RAMAZAN GÜL (Isparta) - Karar
yetersayısının aranılmasını isteyeyim bari Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, Sayın Tayan olmadığına
göre, şahsı adına Sayın Aslan Polat konuşacak mısınız? ASLAN POLAT (Erzurum) - Konuşmayacağım. BAŞKAN - Peki. Sayın Orhan Bıçakçıoğlu?.. Yok. Sayın Bakan, buyurun. Süreniz 20 dakika. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bundan önce yapılan görüşmeler sırasında
kanun tasarısı üzerinde çok yararlı görüşler açıklanmıştı; ancak, o görüşmeler
sırasında, tasarı üzerinde bazı eleştiriler de yapıldı, bazı sorular da
soruldu; o nedenle, konuşmam, ağırlıklı olarak onların cevaplandırılmasıyla
ilgili olacaktır.
(1) 786 S.
Sayılı Basmayazı 30.1.2002 tarihli 58 inci Birleşim Tutanağına eklidir. Ancak, bu arada, şunu belirtmekte yarar
görüyorum; halen ceza infaz kurumlarımızda ve tutukevlerimizde çalışan personel
için 31 093 yasal kadromuz vardır; bu kadrolardan 25 407'si doludur, boş
kadromuz ise 5 686'dır. Bu personelden öğrenim durumları itibariyle şöyle bir
tablo verebiliriz: İlkokul mezunu personelimiz 909, ortaokul mezunu
personelimiz 4 780, lise mezunu personelimiz 15 618, iki yıllık yükseköğrenim
mezunu personelimiz 2 789, dört yıllık
yüksekokul mezunu personelimiz ise 1 311 kişidir. Böylece, toplam 25 407
kişilik personelimizde, lise mezunları ağırlıklı durumda bulunmaktadır. Bu
personel, ceza infaz kurumları görevi için, çok kısa bir eğitimden geçerek
göreve başlamaktadır. Yüce Meclise sunmuş olduğumuz kanun tasarısıyla, biz, bundan
böyle, ceza infaz kurumları personelinin bir meslek öncesi eğitimden geçerek
göreve alınmalarını, ondan sonra da, sürekli olarak hizmetiçi eğitim
görmelerini sağlamak istiyoruz. Söz alan milletvekillerimizin hepsi, bu
tasarıyı olumlu bulduklarını belirtmişlerdir; ancak, bu arada, daha önce
çıkarılmış olan kanunlardan bazılarının uygulamasıyla ilgili eleştiriler
yapılmıştır. Örneğin izleme kurullarının oluşturulması konusunda, Hakkâri ve
Manisa'daki izleme kurullarının oluşturulması konusunda, basında yer alan bazı
haberlere dayalı eleştiriler yapılmıştır. Her şeyden önce şunu söylemek isterim
ki, izleme kurulları, konuya ilişkin kanunda öngörülen kriterlere göre,
bağımsız yargı tarafından seçilmektedir. İzleme kurulları, belirli ağır ceza
merkezlerinde, adlî yargı adalet komisyonlarınca seçilmektedir. Bu seçim
yapılırken, gerektiğinde, kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşlarının
görüşleri de alınmaktadır; ancak, karar yetkisi, adlî yargı adalet
komisyonlarına aittir; bu konuda, Bakanlığımızın herhangi bir müdahalesi söz
konusu değildir. Seçilen kimselerin hepsi, komisyonun oybirliğiyle seçilen,
çevrelerinde, meslek alanlarında saygınlıklarıyla tanınmış kişilerdir. Yalnız,
kanunda, örneğin, 35 yaşını doldurmuş olmak, belirli alanlarda en az on yıl çalışmış
olmak gibi bir takım koşullar arandığı için, bazı yerlerde, bu koşulları bulma
olanağı bulunamamaktadır. Örneğin bu nedenle, halen Şebinkarahisar Ağır Ceza
Mahkemesi yargı çevresinde bu kurulu oluşturma olanağı bulunamamıştır; ancak,
128 ağır ceza merkezinde izleme kurulları oluşturulmuş bulunmaktadır. Bu izleme kurulları, meslek dağılımı
itibariyle şöyle görünmektedir: 145 hukukçu, 115 doktor, 77 öğretmen, 56
eczacı, 39 öğretim görevlisi, 9 mühendis, 18 sosyal hizmet uzmanı ve 181 diğer
meslek mensubu. Bu kurullar, yeni olmakla birlikte, şu ana
kadar çok yararlı çalışmalar yapmışlardır. Bu arada, Manisa'daki izleme kuruluna
seçilen 2 avukatın, bir davada, savundukları kişiler itibariyle, bu kurulun
yapısının eleştirildiği görülmektedir. Avukatlar, savunma mesleğinin gereği
olarak herkesi savunabilirler, avukatın savunduğu kişiler ile kendisi arasında
bir özdeşleştirme yapılamaz. Bu, savunma mesleğine saygıyla bağdaşmaz. Gözaltı süreleri konusunda bazı görüşler
açıklanmıştır. Bilindiği gibi, geçen hafta Türkiye Büyük Millet Meclisince
kabul edilen, 6.2.2002 tarih ve 4744 sayılı Kanunla, gözaltı süreleri genel
olarak dört güne indirilmiştir, OHAL bölgelerinde ise yedi güne kadar
çıkarılması olanağı bulunmaktadır. Bu eğitim merkezleriyle ilgili olarak ve
tasarıda öngörülen eğitim kurulunun gereksiz olduğu ifade edilmiştir. Şunu
söyleyeyim ki, Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, bu
konuda, gerek meslek öncesi gerek meslek içi, gerek meslekte yükselme
eğitimleriyle ilgili çalışmaların Bakanlığımız Eğitim Dairesi Başkanlığıyla
işbirliği halinde Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünce yürütülmesini
öngörmektedir; ancak, kurulmakta olan eğitim merkezleri, yalnız Ankara'da
olmayacak, tasarıya göre, 4 ilimizde daha bölge eğitim merkezleri kurulacaktır.
Bütün bunlar için ortak bir eğitim kurulu oluşturmakta yarar vardır. Nitekim,
yürürlükteki Hâkim ve Savcı Adayları Eğitim Merkezi Kuruluş ve Görevleri
Hakkındaki Kanunda da böyle bir eğitim kurulu vardır. Bu eğitim kurulu, ceza
infaz kurumları ve tutukevleri personeline verilecek eğitimin genel
planlamasını yapacaktır. Kanun tasarısında da, 8 nci maddede, kurulun
görevleriyle ilgili ayrıntılı bilgi verilmektedir, kurulun görevleri ayrıntılı
olarak gösterilmiştir. Bu arada, söz alan milletvekillerimizden
birisi, bu kurulda hâkimlerin de bulunması konusunda tereddüt açıklamıştır;
bunun, hâkimlerin başka iş yapma yasağıyla bağdaşıp bağdaşmayacağını sormuştur.
Hemen şunu ifade edeyim ki, Anayasamızın 140 ıncı maddesinde ifade edildiği
gibi, hâkimler ve savcılar, kanunda belirtilenlerden başka resmî ve özel görev
alamazlar. Dolayısıyla burada kanunla verilen bir görev söz konusudur; o
nedenle Anayasaya aykırılık söz konusu olmayacaktır. Şüphesiz, bu eğitim merkezlerine
üniversite mezunları da girebilir, gerekli koşulları taşımak kaydıyla, onlar da
bu merkezlerde meslek öncesi eğitim alabilirler. Personelin özlük haklarıyla ilgili
çalışmalarımız, biraz önce bir sözlü soruya cevap verirken de ifade ettiğim
gibi, devam etmektedir. Bu arada, Ceza İnfaz Kurumları ve
Tutukevleri Genel Müdürlüğünün yeniden yapılandırılmasıyla ilgili yasa
çalışmalarımız da devam etmektedir. Bir milletvekilimiz, (F) tipi
cezaevlerindeki hükümlü ve tutukluların diğer cezaevlerine nakledilmesi
konusunda düşüncelerini açıklamıştır. Şunu ifade edeyim ki: Terörle Mücadele
Kanununda 1.5.2001 tarih ve 4666 Sayılı Kanunla yapılan değişikliğe göre, (F)
tipi cezaevlerinde cezalarının en az üçte birini iyi halle geçiren veya
25.3.1988 tarihli ve 3419 sayılı Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak
Hükümlere Dair Kanun ve değişikliklerinden yararlanan hükümlüler diğer infaz
kurumlarına nakledilebilirler. Böylece, milletvekillerimizin, bu tasarı
vesilesiyle ifade etmiş oldukları görüşler ve sordukları sorular hakkında
düşüncelerimi söylemiş ve cevaplarımı vermiş oluyorum. Burada, üzerinde önemle durmak istediğim
nokta şudur: Çağdaş ceza infazı, hükümlü ve tutukluların topluma yeniden
kazandırılmasını amaçlamaktadır. Bu bakımdan, hükümlü ve tutuklular için
uygulanacak olan programlar çok büyük önem taşımaktadır. BAŞKAN - Sayın Bakan, bir dakikanızı rica
edeyim efendim. Sayın Bakanın konuşmasını bitirip,
maddelere geçilmesinin oylaması işlemi bitinceye kadar... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
oylamayı sokmayın efendim. BAŞKAN - Bir dakikanızı rica ediyorum. ...çalışma süresini uzatmayı oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Arkadaşlar, şurada, zaten, Bakan Bey
konuştuktan sonra oylama yapılacak... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Oylamayı sokmak
mecburiyetinde değilsiniz Sayın Başkan. Kişisel konuşmalar var ondan sonra... BAŞKAN - Kişisel konuşmalar bitti efendim.
SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Karar
yetersayısı... BAŞKAN - İstenmedi efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Ben istiyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) -
Hükümlü ve tutukluların topluma yeniden kazandırılması çağdaş infaz sisteminin
amacıdır. Şüphesiz, tutuklu henüz yargılaması devam eden kişidir, henüz hüküm
giymemiştir. O nedenle,özellikle hükümlülerin topluma kazandırılması çok büyük
önem taşımaktadır. Ancak, bunun başarıyla yürütülebilmesi, ceza infaz kurumları
ve tutukevleri personelinin de özel bir eğitimden geçmesini zorunlu
kılmaktadır. Çünkü, onlar, infazı, infaz sistemlerini, infaz hukukunu ne kadar
iyi bilirlerse, ceza hukukunu, insan haklarını ne kadar iyi öğrenmiş olurlarsa,
görevlerini o ölçüde başarılı yapabilirler. Ayrıca, bu görevleri başarılı
yürütebilmeleri için, gerekli her türlü fikrî ve bedenî yeteneklere kavuşturulmaları
gerekir. Getirilmiş olan kanun tasarısı, ceza infaz kurumları ve tutukevleri
personeline bu nitelikleri kazandırmayı amaçlamaktadır. Tasarı yasalaştığı takdirde, Türkiye'de,
son bir yıl içerisinde, ceza infaz sistemimizde reform niteliğinde yapılan
çalışmalara bir yenisi eklenmiş olacaktır. Bu tasarıyla, Türkiye'de, ceza infaz
sistemimiz çağdaş standartları tam olarak yakalamış olacaktır. Tasarının Yüce Meclisce onaylanacağını
umuyor; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Sayın Kapusuz, söz hakkınız var... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim, hayır; yani, şimdi,
Sayın Bakandan sonra son söz milletvekilinindir, isterseniz konuşursunuz, ondan
sonra maddelere geçilmesini oylarım. TURHAN GÜVEN (İçel) - Olmaz!.. BAŞKAN - Niye olmasın?.. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
bakın, siz, burada, kurallara uyacağınızı söylüyorsunuz, kuralları ihlal etmeye
kalkıyorsunuz. BAŞKAN - Niye?.. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Evet. Yeterli çoğunluk olmadığı belli; süreyi
uzatıyorsunuz, bir de oylamayı ilave ediyorsunuz, konuşma hakkım olduğunu da
ardından siz söylüyorsunuz. BAŞKAN - Ben inkâr eder miyim canım...
Sayın Kapusuz, rica ediyorum... İki kişisel konuşma hakkı vardı,
arkadaşlarımız kullanmadılar, Sayın Bakan kalktı, konuştu, siz, isterseniz
"son söz milletvekilinindir" ilkesi gereğince konuşursunuz, ondan
sonra maddelere geçilmesini oylarım. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Süreyi aşmaya
hakkınız yok Sayın Başkan. BAŞKAN - İlk defa mı yapıyoruz bunu Sayın
Kapusuz, rica ediyorum... Konuşmuyorsunuz... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Peki, efendim...
İsteyebilirsiniz, bir şey demiyorum. Tasarının tümü üzerindeki konuşmalar
bitmiştir, maddelere geçilmesini oylayacağım; ancak, karar yetersayısının
aranılması istenilmiştir. Maddelere geçilmesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur. Zaten çalışma süremiz de bitti. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - "Yok"
demeye gerek yok; süre bitti. BAŞKAN - Efendim, süreyi biraz önce
uzattık. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Anladım Sayın
Başkan... BAŞKAN - Benim her yaptığımı hatalı
buluyorsunuz, ben anlamıyorum ki... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ben fikrimi
söylemek... BAŞKAN - Hayır... Ben, oylattım diyorum;
yani, süreyi uzattım diyorum. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ben bir hatırlatma
yapıyorum; bunda gocunacak bir şey yok Sayın Başkan. BAŞKAN - Tamam, peki... Evet, herhalde ara verirsek de karar yetersayısını
bulamayacağız. Bu itibarla, alınan karar gereğince,
Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Koray Aydın hakkındaki 9/4 esas numaralı
Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 14 Şubat 2002 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere
birleşimi kapatıyorum. Kapanma
Saati : 19.01 VII. -
SORULAR VE CEVAPLAR (Devam) B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI |
|